24
5 10 14 Köşem mit deutscher Beilage Aylık Gazete | Monatszeitung Eylül | September 2010 Sayı | Ausgabe: 22 Gratisexemplar VIYANA IÇIN SEÇIM VAKTI Viyana İslam Federasyonu’nun ha- zırlıklarını sürdürdüğü sekizinci Kur- an Ziyafeti programı bu yıl 25 Eylül 2010 Cumartesi günü saat 17:00 da Avusturyanın en büyük salonlarından Austria Center da düzenlenecek. Ya- pılan hazırlıklarla ilgili bilgi veren IFW yetkilileri, çalışmaların büyük oranla tamamlandığını söylediler. Sekizinci KURAN ZİYAFETİ 25 Eylül 2010 Austria Center Mag. Mehmet Turhan Mag. Mustafa Mullaoğlu Av. Süleyman Boynukara Dr. Fuat Sanaç 2 Güneşi Balçıkla Sıvamak Milli Takım Ruhu Ümmet Olmak Gerekliliği... Gençlik ve Aile Saadeti Gazetem HABER 15 TÜRKİYE’DE REFERANDUM 14 TÜRKİYE Büyükelçiden Kurtulmuş’a Ziyaret 10 GÜNDEM İSLAM CEMAATİ SEÇİMLERİ 14 KÜLTÜR SANAT SANATIN BAŞKENTİ VİYANA -Dip. Ing. Omar Al-Rawi Viyana Eyalet Meclisi - Bayram KOCA 2.Viyana - Cihan ERSOY 6. Viyana - Baris BÖLÜKTAS 10.Viyana - Mehmet ARSLAN 15.Viyana - Hüseyin EMRE 16.Viyana - Mag. Yusuf UYAR 17. Viyana - Ing. Ibrahim TITIZ 18.Viyana - Emine POLAT 20.Viyana - R. Ekrem GÖNÜLTAS 22.Viyana - Mustafa KAYMAZ 23. Viyana BAZI ADAYLARIMIZ 10 Ekim 2010 tarihinde Viyana da Eyalet ve Mahalli seçimler yapılacak. Eyalet meclisinde oluşacak 100 kişilik milletvekili kontenjanı için partilerin kıyasıya yarışı devam ediyor. Dip. Ing. Omar Al-Rawi Viyana İslam Federasyonu Sosyal Dayanışmaya Çağrı Kampanyası 5 Viyana İslam Federasyonu(IFW)nun So- syal dayanış-maya Çağrı başlığı adı altında yürüttüğü hadis kam-panyalarının 5.si bu yıl 23-30 Eylül tarihleri arasında başta Viy- ana olmak üzere St. Pölten, Wr. Neustadt, Baden gibi şehirlerde düzenlenecek. Peyg- amber efendimiz (S.A.V) i kendi sözleriyle topluma tanıtmak ve Sosyal dayanışmayı desteklemek amacıyla 2006 yılında başlatılan bu güzel çalışma bir gelenek ha- lini alarak sürdürülmeye devam ediyor. 1 Mrd. Dollar für Pakistan Nach den katastrophalen Überflutungen in größeren Teilen Pakistans haben sich nun führende muslimische Staaten auf ein Spendenpaket in der Höhe von einer Mil- liarde Dollar geeinigt. In Österreich kamen indes bei einer ORF-Aktion rund eine halbe Million Euro zusammen. Am vergangenen Sonntag präsentierte der Vorsitzende der Organisation der Islamischen Konferenz (OIC), Ekmeleddin Ihsanoglu (Bild), ein umfassendes Spendenpaket der Länder Saudi-Arabien, Türkei, Kuwait, Vereinigte Arabische Emirate und Katar. Eine Milliarde Dollar von Regierungen, NGOs und Spend- enaktionen sind dabei zusammengekom- men. 15. Viyana Belediye Meclisi Adayı Mehmet ARSLAN Viyanada, baktığımız zaman seçim kampanyasında az da olsa almancası olan insanın anlayabileceği çok çirkin seçim kampanyası yürüten partiler var bunların genelide Müslümanlara ve Yabancılara karşı yapılan karalama kampanyalardır. Ama benim görüşüm, inşallah halkımız seçimlere gereken ilgiyi gösterecek ve bu partilere gereken cevabı seçim sandığında verecektir. Avusturyada si- yaset çirkinleştirilmeye calışılıyor.Ama bunlar amaclarına ulaşamayacaklar, ilerde inşallah Avusturya daha iyi ola- cak. BU SEÇİM GELECEĞİMİZ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ Politikaya insanlara yardım etmek onlara faydalı olmak ve yönetimde söz sahibi olmak için girdim. Azınlıkların işbirliği ve birlikte- liğiyle uyum sağlanabileceği görüşündeyim. sayfa 16 sayfa 16 sayfa 6 sayfa 3 sayfa 23 sayfa 7

Dewa

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Dewa 22 Sayisi

Citation preview

Page 1: Dewa

5 10 14Köşem

mit

deut

sche

r Bei

lage

Aylık Gazete | Monatszeitung Eylül | September 2010 Sayı | Ausgabe: 22 Gratisexemplar

VIYANA IÇIN SEÇIM VAKTI

Viyana İslam Federasyonu’nun ha-zırlıklarını sürdürdüğü sekizinci Kur-an Ziyafeti programı bu yıl 25 Eylül 2010 Cumartesi günü saat 17:00 da Avusturyanın en büyük salonlarından Austria Center da düzenlenecek. Ya-pılan hazırlıklarla ilgili bilgi veren IFW yetkilileri, çalışmaların büyük oranla tamamlandığını söylediler.

Sekizinci KURAN ZİYAFETİ

25 Eylül 2010 Austria Center

Mag. Mehmet Turhan Mag. Mustafa Mullaoğlu Av. Süleyman BoynukaraDr. Fuat Sanaç2Güneşi Balçıkla Sıvamak Milli Takım Ruhu Ümmet Olmak Gerekliliği... Gençlik ve Aile Saadeti

Gazetem HABER 15TÜRKİYE’DE REFERANDUM 14TÜRKİYEBüyükelçiden Kurtulmuş’a Ziyaret 10GÜNDEM

İSLAM CEMAATİ SEÇİMLERİ 14KÜLTÜR SANATSANATIN BAŞKENTİ VİYANA

-Dip. Ing. Omar Al-Rawi Viyana Eyalet Meclisi- Bayram KOCA 2.Viyana- Cihan ERSOY 6. Viyana - Baris BÖLÜKTAS 10.Viyana- Mehmet ARSLAN 15.Viyana- Hüseyin EMRE 16.Viyana- Mag. Yusuf UYAR 17. Viyana- Ing. Ibrahim TITIZ 18.Viyana- Emine POLAT 20.Viyana- R. Ekrem GÖNÜLTAS 22.Viyana- Mustafa KAYMAZ 23. Viyana

BAZI ADAYLARIMIZ

10 Ekim 2010 tarihinde Viyana da Eyalet ve Mahalli seçimler yapılacak. Eyalet meclisinde oluşacak 100 kişilik milletvekili kontenjanı için partilerin kıyasıya yarışı devam ediyor.

Dip. Ing. Omar Al-Rawi

Viyana İslam FederasyonuSosyal Dayanışmaya Çağrı Kampanyası 5Viyana İslam Federasyonu(IFW)nun So-syal dayanış-maya Çağrı başlığı adı altında yürüttüğü hadis kam-panyalarının 5.si bu yıl 23-30 Eylül tarihleri arasında başta Viy-ana olmak üzere St. Pölten, Wr. Neustadt, Baden gibi şehirlerde düzenlenecek. Peyg-amber efendimiz (S.A.V) i kendi sözleriyle topluma tanıtmak ve Sosyal dayanışmayı desteklemek amacıyla 2006 yılında

başlatılan bu güzel çalışma bir gelenek ha-lini alarak sürdürülmeye devam ediyor.

1 Mrd. Dollar für Pakistan

Nach den katastrophalen Überflutungen in größeren Teilen Pakistans haben sich nun führende muslimische Staaten auf ein Spendenpaket in der Höhe von einer Mil-liarde Dollar geeinigt. In Österreich kamen indes bei einer ORF-Aktion rund eine halbe Million Euro zusammen. Am vergangenen Sonntag präsentierte der Vorsitzende der Organisation der Islamischen Konferenz (OIC), Ekmeleddin Ihsanoglu (Bild), ein umfassendes Spendenpaket der Länder Saudi-Arabien, Türkei, Kuwait, Vereinigte Arabische Emirate und Katar. Eine Milliarde Dollar von Regierungen, NGOs und Spend-enaktionen sind dabei zusammengekom-men.

15. Viyana Belediye Meclisi Adayı

Mehmet ARSLAN

Viyanada, baktığımız zaman seçim kampanyasında az da olsa almancası olan insanın anlayabileceği çok çirkin seçim kampanyası yürüten partiler var bunların genelide Müslümanlara ve Yabancılara karşı yapılan karalama kampanyalardır.

Ama benim görüşüm, inşallah halkımız seçimlere gereken ilgiyi gösterecek ve bu partilere gereken cevabı seçim sandığında verecektir. Avusturyada si-yaset çirkinleştirilmeye calışılıyor.Ama bunlar amaclarına ulaşamayacaklar, ilerde inşallah Avusturya daha iyi ola-cak.

BU SEÇİM GELECEĞİMİZ İÇİN ÇOK ÖNEMLİPolitikaya insanlara yardım etmek onlara faydalı olmak ve yönetimde

söz sahibi olmak için girdim. Azınlıkların işbirliği ve birlikte-liğiyle uyum sağlanabileceği görüşündeyim.

sayfa 16

sayfa 16

sayfa 6

sayfa 3 sayfa 23

sayfa 7

Page 2: Dewa

HABER - AVUSTURYAEylül 102

Mehmet TURHANIFW Genel Başkanı

GÜNEŞİ BALÇIKLA SIVAMAKİkram, sahibinden menbaı olunca değerlidir. Bir başkaları üzerinden yapılan iyilik ve ikramlar asıl sahibi gibi değildir. İşte, herşeyimizi bize ikram eden Rabbimiz, ikramlarin en büyük ve muteber olanlarından birisi olarak Ramazanı bize ikram etti.Rahmetiyle geldi. Sağnak sağnak, sırılsıklam bizi rahmetiyle kuşattı. Mağfiretiyle, günahlarımızı sıfırladı. Nihayetinde ise cennete giriş belgesini, ateşten uzak kalma vesikasini elimize tutuşturdu.Viyana’da Bayram Bir Başka...Ramazandaki seferberliğin, yorgunluğun, yoğun temponun Tehec-cüd, Hatm-i Serif, Teravih, Oruç, Fitre, Zekat, Teberru, Tevbe, Hayr- Hasenat ve Takva’nın ardından bayramı bize nasip

etti. Ne güzel demiş bu beyti diyen. Can bula cananını bayram o bayram ola,Ruh bula Sultanını, bayram o bayram ola.Evet bizim için iki sevinç vadedilmişti. Biri tecelli etti. İftar anı. İkincisi ise Rab-bimizin cemaliyle yaşlanacak inşaatlar. Gurbette Kurbet vardır...Gurbetteyiz ama kurbette (yakınlığı) muhabbeti yaşıyoruz. Ramazan boyu camilerimizde kardeşlik, dostluk, dayanışma ve yardımlaşma gördük. Bunun yanında azığını, heybesini manen doldurmak için son On gün özellikle mutelif olan cemaatimizi gör-menin mutluluğu içerisinde görmenin mutluluğu içerisindeyiz.Ayriyeten Viyana’nın Ramazanlarıda, bayramlarıda bir başka olmaktadır, Müs-lüman kitlelerin karşılıklı iftar davetler-

ine ilaveten, Avusturya Devlet Ricalinin basta Başbakan ve Eyalet Başkanı olmak üzere muhtelif devlet mercilerinde iftarlar veriliyor. Gelenek haline gelen bir başka davette Cumhurbaşkanı Heinz Fischer’in Bayram Resepsiyonudur. Darısı müslüman ülke-lerin başına...Evet, bayrama girerken şüphesizki acı ve sancılarımızda vardı. Gazze’nin hala muhasara altnda olması, “Hürriyet Gemisi’nde” şehid olanların acılarının hesap sorulamaması nedeniyle devam et-mesi ve hepimizi yakınen çok üzen kardeş ülke Pakistandaki büyük sel felaketi.Henüz Bayram günleri devam ederken ABD´den bir densizin Mushaf nüshalarını 11 Eylül tarihi itibariyle yakacağını ilan etmesi bütün Müslümanları üzmüştür. Bir o kadar üzücü hădise ise gerek ABD´ idarecileri gerekse Avrupadaki dini otoritelerin bu olaya yaklaşımlarıydı. Mushaf nüshalarının yakılmamasını Müs-lüman ülkelerindekı azınlık dindarlarının hayatlarından endişe ettiklerini dile ge-tirmeleri çok düşündürücüdür. Nerede di-yalog çalışmaları?Her yıl gaf üstüne gaflar …Birileri kalkıp Islamın hoşgörüsünü sorguluyor... Müslümanların tarihine baksınlar hoşgörü, tolerans, değer, saygı,eşitlik(hukukta)ve İslamın insana bakışını göreceklerdir.Evet bir seçim dönemini daha hep birlikte

idrak ediyoruz 40 yıllık Kani olurmu yani?Aynı tas aynı hamam… Malum mihrak-lar yine propagandalarını göçmenleri ve özelliklede Müslümanları hedef alarak yapmaktadırlar. Ama güneş balçıkla sıvanmayacağını cümle alem bilmektedir.Başta cami, minare,çarşaf gibi konuları in-ternet sayfasında seviyesiz bir şekilde arz ve takdim ediyor olmaları düşündürücüdür.Ancak müslümanlar bu oyuna gelmeyecek, oylarıyla bu oyunu bozacaklardır.10 Ekimde yapılacak olan seçimler için oy hakkı olan herkesi seçim sandığına git-meye davet ediyorum. Hassasiyetlerim-izi benimseyen yarışta, yola çıkanlara da başarılar diliyorum.Güzel bir gelecek Avusturyalı müslüman-lar olarak sizlere ait. Sosyal Dayanışmaya Çağrı kampanyası 5 çalışmasına başlık olarak yüce Peyg-amberimizin Küresel krizin hakim olduğu bir süreçte ilaç bir Hadis-i Şerif-ini seç-tik. ``Kişi sadakasını vermekten dolayı malı eksilmez`` 23 Eylül-30 Eylül arası Avusturyanın, basta Viyana olmak üzere birçok şehrinde Hz.Muhammed´ in gülleri açtı.

Gene altın bir çalışma olan Kuran Ziya-fetine gösterdiğiniz ilgiden dolayı´da çok teşekkür ederim.

Allah´a Emanet OlunMuhammed TURHAN

GÜNEŞİ BALÇIKLA SIVAMAK

Page 3: Dewa

HABER - AVUSTURYA Eylül 10 3

Sahibi | Herausgeber: Metin Malçok; Thelemangasse 8/2 A-1170 Wien

Freie Mitarbeiter Layout & Graphics: Adnan Akkaş [email protected] Mesut Güneş [email protected] Mikail Cerit [email protected] | Anzeigen: Metin Malçok [email protected]: M. Mustafa Bıyık [email protected]

Künye

Dewa: Sayın Eyalet milletvekili Dipl.ıng.Al-Rawi. Bağdat’da doğdunuz. 32 yıldır Avusturyadasınız, Viyana’da okudunuz ve inşaat mühendisi olarak çalışıyorsunuz. Neden siyasete girmeyi tercih ettiniz ve si-yasetle beraber nelere ulaştınız?

Al-Rawi: Politikaya insanlara yardım etmek onlara faydalı ol-mak ve yönetimde söz sahibi ol-mak için girdim. Azınlıkların işbirliği ve birlikteliğiyle uyum sağlanabileceği görüşündeyim, bu yüzden girdim.Bu alanda kendimi yabancı ve İslam düşmanlarına karşı kesin bir şekilde ifade ettim. Avusturya’daki müslümanların sesi oldum onların istek ve tepkilerini iletmek için çalışmalarda bulundum. Bu konuda en önemli faaliyetlerden birtanesi Müslüman mezarlığının açılması ve Birleşmiş Milletler binasının önünde bulunan meydanin isminin Muhammad-Asad-Platz olarak açılmasıdır.

Dewa: 8 yıldır Belediye Başkanı, Başbakan,ve Cumhurbaskanı Müslümanları iftara davet ediyor-lar. Bunu sizmi organize ediyor-sunuz? Evet bu doğru. Böyle bir geleneğe sebep olduğum için gurur duy-uyorum. Ama bir şeyide ifade etmek zorundayim ki, Sosyal Demokratlar tarafından da bu tür organizeler onaylanmış ve saygıyla karşılanmıştır.

Dewa: FPÖ Parti Başkanı HC.Strache size karşı yoğun eleştiriler yapıyor ve Spö’yü İslamci bir parti olarak halka kışkırtıyor

bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?Bu tür saldırılara uğramazsam nerde yanlış yaptığımı düşünmek zorunda kalırdım. Bu benim başarılı bir politika yaptığımın göstergesidir. FPÖ’nün İslam düşmanlığından başka bir politikası yok-

tur. Daha önceki seçim kampanyalarında da zaten bunları açıkça ortaya koymuş ve çirkin afişler hazırlatmışlardır. Şimdi ise Müslümanların temsilcisi olan Al- Rawi’ye saldırmayı kendilerine hedef seçmiştir,

bunun sebebi de benim Mavi Marmara baskınında Avusturya’yı duyarlı olmaya davet ettiğim içindir.Dewa: Ne zaman Müslümanlara veya Türklere karşı bir hakaret ve haksızlık yapılsa bunları eleştiren ilk siz oluyor-

sunuz. Bununla birlikte son zaman-larda görüldüğü gibi Fpö ile bir-likte ÖVP de İslam düşmanlığını artırmaktadır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Evet maalesef bu durum böyle. Son dönemlerde İçişleri Bakanı Fekter İslamı toleranssız bir din olarak açıklaması ve Avusturya İslam Cemaatindeki Türklerin etki-sine dikkat çekerek eleştirdi. Aynı zamanda ÖVP Gençlik Kolları camilerdeki vaazların sadece almanca olarak verilmesini is-tedi. İmamların devletle yapılacak anlaşmalar sonucu Avusturya’ya getirilmesini istemişler ve Dammstraße’deki Cami karşıtı ey-lemide 20. Viyana’daki Övp’liler düzenlemişlerdi.

Dewa: 10 Ekim’de ki Seçimlere katılmak sizce ne kadar önemli ?

Bizim ve çocuklarımızın geleceği için bu seçim önemli. Bizler ne kadar çok seçime katılım sağlarsak Fpö de o kadar yenilmiş sayılacaktır. Çünkü Fpö Müslümanlara karşı bir siyaset yapıp, başörtüsünü ya-

saklamak istiyor. Dolayısıyla bu seçime katılmayan kişiler dolaylı olarak Fpö’yü desteklemiş olmaktadırlar. Bu yüzden bu seçimlere yoğun bir katılımla birlikte tüm Müslümanların desteklerini bekliyorum.

Ne kadar çok seçime katılım sağlarsak FPÖ de o kadar yenilmiş sayılacaktır.

Viyana’nın metro hatlarından U2 tekrar uzatılıyor. Daha önce Viyana Stadyuma kadar uzatılan U2 Metrosu Ekim ayından itibaren tekrar uzatılıyor.

6 Yeni durak eklenen U2 , Tuna Nehri üzerinden geçerek Asperngasse ye ka-dar ulaşacak.Yeni çalışmayla birlikte Viyana’da daha düzenli ve rahat ulaşım sağlanmış olacak.

Bu çalışmayla birlikte Viyana’da Ulaşım, Gece U-bahnından sonra daha üst düzey bir konuma gelmiş durumda. Bilindigi gibi Viyana Avrupa’da Ulaşım yönünden üst düzey şehirler arasında bulunuyor..

U2 Metrosunda Uzatma Çalışmaları Tamamlandı

Viyana Belediyesinin başlattığı yeni uy-gulamayla birlikte artık Viyana’da Metro hatları sadece haftasonları ve tatil günler-inde olmak üzere 24 saat çalışacak.

3 Eylül´den itibaren uygulamaya konulan çalışma, daha önce yapılan referandum sonucunda ortaya çıkmıştı. Böylelikle Viyanalılar haftasonları ve tatil günlerinde ulaşımda daha ekonomik davranabilecek-ler.

Metrolar geceleri 15 dakika arayla sefere çıkacaklar. Bilet fiyatlarının değişmediği uygulamada yolcular 1.80€ ya tek yön ulaşım sağlayabilecekler.

Güvenlik Önlemleri alındı...

Personel ve Yolcuların güvenliği açısından gece çalışacak olan U-bahnlarda 2`şer po-lis bulundurulacak.

Gece U-Bahnları Taksileri fazla etkilemez.

Merakla beklenen ve bazı taksicilerin tepkisini çeken uygulamayla birlikte Taksilerin işlerinde azalma korkusu vardı. Görüşlerini aldığımız bazı taksi sürücüleri, Gece U-Bahnlarının Taksileri fazla etkilemediğini belirterek, Taksi Müşterilerinin geceleri yine Taksi´yi tercih ettiklerini belirttiler.

Viyana’da Metrolar Artık 24 Saat Çalışıyor

12 Eylül Pazar günü Vösendorf‘ da Ef-sane düğün salonunda gerçekleştirilen VIF Bayram şölenine anne babaları ile bir-likte gelen minikler Palyaçonun etrafında toplanıp oyunlar oynayıp, bilgi ve beceri

yarışmaları yaptılar. Palyaço bol bol şeker ve oyuncak dağıtarak çocukları ödüllendir-di. Namaz vakti geldiğinde ise hep birlikte mescitte toplanıp ezan okuyan palyaçoyu hayranlıkla izlediler ve onunla birlikte

namaz kıldılar. Namazdan sonra yeni başlayan okul döneminde başarı için dua ettiler…

IGMG ÇOCUK KLÜBÜ ÇOCUKLARI BAYRAM ŞÖLENİNDE NAMAZ KILAN PALYAÇO İLE HEM EĞLENDİ HEM ÖĞRENDİ

Page 4: Dewa

HABER - AVUSTURYAEylül 104

FPÖ"Bu çirkin eylemleriyle Avusturya'daki Müslüman toplumla birlikteliğimizi bo-zamayacaklar" dedi.Avusturya Sosyal İşler Bakanı Rudolf Hundstorfer, aşırı sağcı Özgürlükçüler Partisi'nin (FPÖ) internet sayfasına koyduğu bir Oyunla Müslüman toplumunu tahrik etmek istediğini belirterek, "Bu çir-kin eylemleriyle Avusturya'daki Müslüman toplumla birlikteliğimizi bozamayacaklar" dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olarak faaliyet gösteren Avusturya-Türk İslam Birliği (ATİB), Türk ve Avusturya toplu-munun ileri gelenlerine dün bir iftar yemeği verdi.

ATİB merkezinde verilen yemeğe, Türkiye'nin Viyana Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezcan, Başkonsolos İbrahim Mete

Yağlı ve büyükelçilik mensupları eşleriyle birlikte katıldı. Avusturya toplumunu tem-silen Sosyal İşler Bakanı Rudolf Hundstor-fer ve Devlet Sekreteri Christine Marek, Yeşiller Partisi'nin Türk kökenli milletveki-li Alev Korun ile Katolik Kilisesi temsil-cileri ile üst rütbeli subaylar da yemeğe iştirak etti.

Avusturya Sosyal İşler Bakanı Rudolf Hund-storfer, burada yaptığı konuşmada, aşırı sağcı FPÖ'nün internet sayfasına koyduğu "Müezzin vur" bilgisayar Oyunuyla Müs-lüman toplumunu tahrik etmek istediğini, savcılığın anında müdahale ederek bu çir-kin Oyunu sayfadan kaldırmasından mem-nuniyet duyduğunu söyledi.

Hundstorfer, "radikal grupların bu eylem-lerine karşı birlikte hareket etme ve diren-me" çağrısında bulundu.

Avusturyalı Bakandan Çağrıİsviçre'deki minare yasağı ve New York'ta 11 Eylül saldırılarının yaşandığı "Sıfır Noktası" yakınlarına cami inşa edilmesi kararıyla ilgili itirazların ardıdan, şimdi de Avusturya'da cami ve minare tartışması başladı.Avusturya'da yaklaşık 500 bin Müslü-man yaşıyor. Müslümanlar Katolik-lerin ardından ülkedeki en büyük ikinci inanç grubunu oluşturuyor. Viyana, Tirol, Salzburg ve Aşağı Avusturya eyaletlerinde hâlihazırda 200 mescit ve 4 adet minareli cami bulunuy-or. Ancak Avusturya islam Cemaati'nin (ıGGiÖ) bu sayının daha da artmasını diledikleri yönündeki açıklaması, Avustu-rya gündeminde yoğun tartışmalara yol açtı.

Avusturya islam Cemaati'nin başkanı Anas Shakfeh konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: "Arzu edilen her eyalette bir tane dışarıdan cami olduğu belli olan yapının bulunması. El-bette bugünden yarına değil, uzun vadeli bir temenni bu."

Bu talep, Avusturyalı muha-fazakâr politikacıları ayağa kaldırdı. Kısa adı BZÖ olan Avusturya'nın Geleceği ittifakı ve Avusturya Özgürlük Partisi FPÖ'den talebe yoğun eleştiri geldi. FPÖ başkanı Heinz-Christian Strache şöyle konuştu: "ibadethanelere evet, ancak çok amaçlı yapılar istemiyoruz. Avusturya'da minare ve müezzine gerek yok. Merkezi ibade-taheneler olmalı ama hakimiyet sembolü olan minarelere, böylesi bir dini sembole ihtiyaç yok."

"FPÖ halkı kışkırtıyor"Anas Shakfeh ise ekim ayındaki yerel seçimlerde Viyana Belediye Başkanlığı'na aday olan Strache'nin cami ve minare tartışmasını Seçim kampanyası haline getirdiği görüşünde. Avusturya islam Ce-maati özellikle FPÖ'yü Avusturyalıları islam dinine karşı kışkırtmakla suçluyor. Partinin genel sekreteri Harald Vilimsky ise bu görüşe karşı çıkıyor. Vilimski "Sadece

Avusturya'nın sahip olduğu kültürel karak-tere sahip çıkması gerektiğini düşündüğünü ve ülkenin Araplaşmasını istemediğini" kaydediyor.

Avusturya islam Cemaati uyum sözcüsü ve sosyal demokrat milletvekili Ömer Ali

Ravi ise "her eyalete bir cami" fikrinin uzun vadeli bir hedef olduğuna

dikkat çekiyor: "Eyaletlere cami inşa edildikçe üstüne bir çizik atacağımız listeler tutmayı planlamıyoruz. Bunun yer-ine buralarda Müslümanlar var mı ve gerektiği gibi bir ibadethaneye ihtiyaç duyuyorlar mı sorusunu yöneltiyoruz. Eğer bu söz konusuysa, o za-man buralarda cami de olmalı."

"Kabul gördüklerinin işareti"islam bilimci Amena Şakir'e göre bir caminin mutlaka minaresi olması gerekmiyor. Ancak Şakir Avusturya'da inşa edilen

camilerin minareye sahip olmasının Müslümanların

ülkede kabul gördüklerini ve Avusturya'nın bir parçası

sayıldıklarını gösteren bir işaret olduğunu savunuyor: "Müslü-

manlar hangi ülkeden geliyor olur-larsa olsunlar 'oraya geri dönmek is-

temiyoruz, zira biz Avusturyalıyız' diyor. 'Burada bizim biçimlendireceğimiz güzel bir cami istiyoruz' diyorlar. Saygın ve oraya gittikleri ya da yanlarında konuklarını götürdükleri zaman utanmayacakları bir cami… Arka avlulardan birinde ya da bo-drumda oluşturulmuş derme çatma bir iba-dethane değil."

Minare... Bir inancın zararsız simgesi mi, yoksa politik bir güç sembolü mü? isviçre, Almanya ve ABD'de yaşanan tartışmalardan sonra bu konu Avusturya'nın gündemini de en azından ekim ayındaki yerel seçimlere kadar meşgul edecek gibi gözüküyor.

Cami Tartışması Avusturya'ya da Sıçradı

Steiermark Eyaleti'nde bulunan Graz Başsavcılığı, FPÖ'nin sitesinde yayınlanan "Mosche Baba" yani "Camiye güle güle" adlı oyunun bir dine karşı halkı kışkırttığı ve İslam dinini aşağıladığı gerekçesiyle sit-eden kaldırılmasına karar verdi.İsviçre'deki cami yasağı kampanyasını da şekillendiren firma tarafından üretilen oyun, belirli bir süre içinde en fazla tavuğu vurmayı hedefleyen ünlü bilgisayar oyunu "Moorhuhn" ile aynı mantığı taşıyor. Oy-

uncular üzerinde "Dur yazan bir levhayla ekranda beliren minare ve müezzinlere nişan alarak, en yüksek puanı toplamaya çalışıyor. Oyunun sonunda ekranda "Oyun bitti. Steiermark cami ve minarelerle dol-du." yazısı ve 26 Eylülde yapılacak yer-el seçimler için FPÖ'nün adayı Gerhard Kurzmann'ın kampanyası beliriyor."Müezzin yerine Sarrazin"FPÖ daha önce de Müslümanlara karşı ırkçılığa varan eleştirileriyle tepki toplay-

an Thilo Sarrazin'i kampanya aracı olarak kullanmış ve "Müezzin yerine Sarrazin" sloganını kullanmaya başlamıştı."Mosche Baba"ya BM Genel sekreteri Ban Ki-Moon'dan da ağır eleştiri geldi. Die Presse gazetesinin verdiği bilgiye göre Ban, oyunu “İslam karşıtı ve kabul edilemez” olarak niteledi.Televizyon kanalı ORF'e konuşan Avus-turya İslam Cemaati'nin (IGGiÖ) başkanı Anas Shakfeh ise "Mosche Baba" için "akıl

almaz" ve "çirkin" tabirlerini kullandı.FPÖ'den İslami değerlere ateş edilen bir oy-unu sitesinde yayınladığı eleştirilerine ise "Oyunda ateş edilmediği, yanlış bir siyasi gelişmeyi durdurmak için sadece "dur" ya-zan tuşa basıldığı açıklaması geldi.Haber dergisi Profil'in yaptığı bir ankete göre ankete katılan Avusturyalıların yüzde 52'si Avusturya'da başka cami ya da minare inşa edilmesine karşı çıkıyor.

İslam karşıtı ve kabul edilemez Oyun Mahkemeden Yasak Yedi

Page 5: Dewa

HABER - AVUSTURYA Eylül 10 5

Dr. Fuat SANAÇ

Kıran kırana mücadele eden takımlar ‘’Milli Takım’’ da buluşunca bütün kırgınlıkları, dargınlıkları unutarak bir hedefe kilitleniyorlar: başarılı olmak ve kazanmak için... Buna ‘’Milli Takım Ruhu’’ deniyor. Zira bir takımın başarılı olması için birlikte hareket etmek, yani takım oyonu oynamak gerekiyor. Hiçbir takım ruhu milli takım ruhunu tutamaz. Çünü bu ruh birlikte hareket etmenin zirve noktasıdır.

Bu zirvede buluşanlar sadece oyun-cular değil: seyirciler, dinleyiciller ve büyük bir heyecanla neticeyi bekleyen-ler. Ve tabii ki bu birlikteliğe duaları ile katılanlar...

Çeşitli kulüplerden sporcuların bir takımda buluşması bir çatı altında buluşmak veya bir olmak manasına gelmiyor tabii, bir hedefe varmak için bütün ayrılıkları bir tarafa bırakarak bir-likte hareket etmek, bir başka deyimle kader birliği yapmak...

Lafı uzatmadan demek istediğim şu: Avusturya’da faaliyet gösteren sivil to-plum örgütlerimiz spor kulüpleri gibi bir-likte hareker ederek, hizmet alanlarını ve kapasitelerini daha da genişletebilirler. Ve böylece bir ‘’Milli Takım Ruhu’’ oluştuarbilirler. Hizmet etmak için mut-laka, zaman zaman dile getirildiği gibi ‘’bir olmak’’ yani bir dernek altında to-planmak gerekmiyor; mühim olan bir olmak değil, birlikte olmaktır. Zaten bir olmak veya bir dernek, bir kurum ve kuruluş altında çeşitli mezheblerden, meşreblerden, mesleklerden insanları birleştirerek, ‘’haydi hep beraber çalışın’’ demek insanın fıtratına, yaradılışına aykırıdır. Her insanın ayrı ayrı hayat felsefesi, kabiliyeti, mesleği, görgüsü, bilgisi, önem verdiği öncelikleri vardır. Mühim olan hepimizi ilgilendiren bir meselede askari müştereklerde birleşerek güç birliği yapmak ve o hedefe ulaşmak

için dayanışma içinde olmaktır.

Bu birliktelik ve bunun gerekliliği sadece sivil toplum örgütlerimizle de sınırlı değil: işçilerimiz, işverenlerimiz, talebe-lerimiz, değişik partilerde görev yapan, politik arenada mücadele veren siyasiler-imiz için de geçerli...

Bizler, genelde İslam Toplumu, özelde Türk Toplumu olarak ayrı evlerde oturan fakat dayanışma içinde olan kardeşler gibi olmalıyız.

Düşünün ki bir evde on kardeş yaşıyor ve hiç biri diğeriyle geçinemiyor. Yine düşünün ki on ayrı evde on kardeş yaşıyor ve birbirlerini candan destekliy-orlar. Hangisi daha iyi?

Ve yine unutmayalım ki birimizin başarısı hepimizin başarısıdır. Bir kişinin yanlışı, hatası nasıl bütün toplumumuza yan-siyorsa, başarılar da tüm toplumumuza (aynı oranda olmasa bile) pozitif olarak yansıyor. Yani bundan negatif veya pozi-tif olarak hepimiz nasipleniyoruz.

Tüm dindaşlarımızı, soydaşlarımızı ve vatandaşlarımızı önümüzdeki yerel ve IGGiÖ seçimlerine katılmayı hatırlatma görevini yerine getirerek, her seçimin önemli olduğunu tüm dostrarımıza bildirmeyi unutmayalım. Seçmek, bir insanın iradesini, vekaletini, söz hakkını başkalarına terk etmesi demektir. Bu nedenle elbette çok önemlidir.

‘’Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır’’ Hadi-i Şerif’ini hatırlatarak, İslam ve Türk toplumu arasındaki dayanışma kültürünü daha büyük bir gayret ve özveriyle geliştirmenizi umuyor, on ekimde yapılacak yerel seçimlerde tüm adaylarımıza başarılar diliyorum.

Saygılarımla...

MİLLİ TAKIM RUHU

Avusturya Cumhurbaşkanı Dr.Heinz Fish-er Müslümanlara Resepsiyon verdi.Tarihi Hofburg Cumhurbaşkanlığı Sarayında ver-ilen Resepsiyona, Başta IGGIÖ Başkanı Anas Schakfeh,T.C. Viyana Din Hizmetleri Ateşesi Seyfi Bozkuş ve Viyana İslam Federasyonu Genel Başkanı Muhammet Turhan olmak üzere bir çok sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı.Resepsiyonda konuklarına hitabeden Cumhurbaşkanı Fischer, aşırı sağcı parti-lerin Viyana mahalli seçimleri öncesinde Müslümanlara yönelik tahrik edici söylem-lerde bulunmasını kınadığını belirterek, "tahriklere kapılmamaları" uyarısında bu-lundu.

Avusturya'da yaşayan tüm insanların uluslararası İnsan Hakları Evrensel Beyan-namesinin birinci maddesinde yazıldığı gibi "din, dil, ırk ve renk ayırımı yapılmadan eşit haklara sahip olduğunu" ifade eden Fischer, İnsan Hakları Evrensel Beyan-namesinin birinci maddesinin aynı zaman-da Avusturya Anayasasında da güvence altına alındığını söyledi.

Yıllar önce ulusal meclis başkanı olar-ak görev yaparken bu maddeyi meclis binasının giriş salonundaki mermer du-vara da yazdırdığını belirten Fischer, "Cumhurbaşkanı olarak benim her olayda ilk adımı atmam uygun olmuyor, ancak ülkemizdeki yabancı uyruklu insanlara yönelik olumsuz bir eyleme karşı ilk adımı atan kişi olacağımdan endişeniz olmasın" dedi.

Cumhurbaşkanlığının ilk altı yıllık döne-minde olduğu gibi bu yıl başladığı ikinci dönemde de ülkedeki Müslüman toplumu ile olan dostça ilişkilerini sürdüreceğini kaydeden Fischer, Cumhurbaşkanlığı sarayının kapılarının her fırsatta Müslüman dostlarına açık olacağını bildirdi.

Resepsiyonda konuşan Avusturya İslam Cemaati Başkanı Anas Schakfeh de seçim öncesi aşırı sağcı partilerin Müslüman-lara yönelik söylem ve eylemlerinden büyük rahatsızlık duyduklarını belirterek, "Avusturya'da dostlarının sayısının daha fazla olduğunu bildikleri için bu söylem ve eylemler karşısında sükunetle direndik-lerini" söyledi.

Schakfeh, Müslüman toplumuna da sakin olmaları ve aşırı sağcıların eline "Müslü-manlar olay çıkarıyor" kozunu vermeme-leri çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Fischer'e, Müslüman toplu-muna gösterdiği dostluktan dolayı teşekkür eden Schakfeh, "Dinimiz bize başkalarının haklarına tecavüz etmemeyi emretmek-tedir. Biz aşırı bazı uçların tüm tahrikler-ine rağmen sükunetimizi koruyacağız ve bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Avusturya toplumu ve ülkedeki diğer dini cemaatlerle olan iyi ilişkilerimizi sürdüreceğiz" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Fischer, konuşmaların ardından konuklarıyla yakından ilgilenerek kendileriyle sohbet etti ve hatıra fotoğrafları çektirdi.

Müslümanlar Hofburgta Buluştu

Viyana'da Uluslararası Yolsu-zluklarla Mücadele Akademisi kuruldu. Eğitime önümüzdeki yıl başlayacak akademide teori ve pratiğin birleştirilmesi hede-fleniyor.Dünya ekonomilerini kemiren yolsuzlukla mücadelede yeni bir adım atılıyor. BM, AB Yolsuzluklarla Mücadele Dairesi ve Avusturya hükümeti el ele vererek Viyana'da Uluslararası Yolsuzluklarla Mü-cadele Akademisi'ni kurdu. BM Genel Sekreteri Banki Moon'un

katılımıyla düzenlenen törende kuruluş sözleşmesine 35 ülke imza attı."Yolsuzluklar kalkınmayı, özgür demokra-tik seçimleri engelliyor, güvenliği tehdit ediyor". BM'nin her fırsatta yinelediği bu uyarı, özellikle de dünyadaki yoksulları et-kiliyor. Avusturya hükümeti ve AB Yolsu-zluklarla Mücadele Dairesi'nin desteğiyle bu büyük soruna karşı eğitimle savaşılacak.

Mücadelede uzman nesil yetişecekAvusturya'nın başkenti Viyana'da açılan Uluslararası Yolsuzluklarla Mücadele Akademisi, yolsuzluklarla mücadelede eğitim, uygulama ve akademik araştırma görevini üstlenecek. Dünyanın dört bir yanından hakim, savcı ve polis memurlarını eğitecek olan akademide ayrıca finans, si-yaset ve iş dünyasından kişiler de örgütlü suçlar ve yolsuzlukların nedenleri ve mü-cadele yöntemleri konusunda eğitim göre-bilecek. Akademinin idarî Kurulu Başkanı Martin Kreutner, bu yolla yolsuzlukla mücadele alanında uzman yeni bir nesil oluşmasını umduklarını belirtiyor:"Akademi şüphesiz süpermenler yaratma iddiasında değil. Daha ziyade uygula-mada görev alanlarla teorisyenler ve bilim insanları arasındaki mevcut açığı kapatmayı hedefliyor."Yolsuzlukların yıllık maliyeti 2 trilyon dolarDünya Bankası tahminlerine göre yolsuzluğun dünyaya yıllık maliyeti 2

trilyon dolar. Bu akıl almaz miktarla karşılaştırıldığında akademinin bütçesi devede kulak kalıyor. Ancak akademi güçlü siyasî desteğe sahip. Washington yönetimi yolsuzlukla mücadelede bu yeni yaklaşıma tam destek verdiğini açıkladı. AB Yolsu-zlukla Mücadele Dairesi Başkanı Wolfgang Hetzer de konunun sadece para, rüşvet ve komisyonculuktan ibaret olmadığını belir-terek, yolsuzlukların toplumları yozlaştırıcı etki yaptığına dikkat çekiyor:"insanlar artık eşitlik olduğuna, yasaların herkes için uygulandığına inanmıyor. Adalette eşitlik olmadığına, etkin kontrol mekanizmalarının bulunmadığına, oy kul-lanmak için sandık başına gitmelerinin hiçbir anlamı olmadığına, belirli kişilerin zaten diğer araçları kullanarak belirli poz-isyonlara gelip koltuğunu koruduğuna inanıyorlar."Teoriyle pratik birleştirilecekUluslararası Yolsuzluklarla Mücadele Akademisi, yolsuzluklarla mücadeleye

bütüncü bir yaklaşım getirmeyi hedefliyor. Yani akademiden mezun olanların teori-yle pratiği birleştirebilmesi, şık takım el-bise de giyse, maske de taşısa yolsuzluk uygulamalarını hemen farkedebilecek du-ruma gelmesi amaçlanıyor. AB Yolsuzlukla Mücadele Dairesi Başkanı Wolfgang Het-zer:"Doğal olarak herkes örgütlü suçlar alanında faal birinin güçlü fiziğe sahip, güç kullanmaya yatkın, kaba biri olduğunu düşünüyor… Ancak örgütlü suçlar alanında aktif biri olmak ille de bu tür yöntemler uy-gulamak anlamına gelmiyor."Uluslararası Yolsuzluklarla Mücadele Akademisi'nin kuruluş sözleşmesinin altında 35 ülkenin imzası bulunuyor. Akademide önümüzdeki yıl başlayacak eğitim programına paralel olarak çeşitli seminer ve kurslar da verilecek.

Yols

uzlu

kla

Müc

adel

e Ak

adem

isi k

urul

du

Page 6: Dewa

DİN ve HAYATEylül 106Günümüzde irdelenmesi gereken önemli konulardan biriside şüphesiz Tesettür konusu, özelliklede Avustu-ryada.Tesettür nedir? ölcüleri nelerdir? işte cevabı;Giyinmiş çıplaklar Ebu Hureyre radıyallahu anh'ın ri-vayet ettiğine göre Nebî aley-hisselam şöyle buyurdular: "Cehennemliklerden kendiler-ini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır:

Biri: Sığırkuyrukları gibi kırbaçlarla insanları döven bir topluluk... Diğeri de: Giyinmiş oldukları halde çıplak gibi olan ve öteki kadınları da kendileri gibi giyinmeye özen-diren, başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır.

İşte bu kadınlar cennete gire-medikleri gibi, şu kadar me-safeden hissedilen kokusunu bile alamazlar." [Müslim]

Tesettürün şekli yoktur, ölçüleri vardır!

Tesettür bir ibadettir; nasıl ve ne kadar olacağını diğer ibadetler gibi Allah ve Re-sulü belirleyebilir. Zevklere ve zamana göre, coğrafyaya göre üzerinde oynanamaz.

1- Yüz ve el dışında açık bir yer kalmaya-cak.

2- Bol olacak; vücudun ayrıntılarını ortaya çıkarmayacak.

3- Şeffaf olmayacak.

4- Erkeklere mahsus bir giysi olmayacak.

5- Tesettürün kendisi bir ziynet malzemesi olacak şekilde çekici olmayacak. Çünkü Kur'an tesettürü emrederken kadının ziynet ve cazibesinin örtülmesini istemiştir. Zi-ynet ziynetle örtülünce, karşı cinsin ilgisini çekmesi bakımından kimi zaman daha çe-kici bir pozisyon çıkarılmış olabilir. O za-man giyinmiş çıplaklar türer.Tesettür Allah'ın emridir

Tesettür, Allah'ın bir emri olduğuna göre, şeytan için de bir aldatma ve tuzak konu-sudur. Mümin Allah Teâlâ'nın emirleri ile şeytanın tuzakları arasında durduğunda, cihad mevkiinde durmuş olur. Tesettür bir cihad türüdür. Uğuruna feda edilemeyecek bir değer olmamalıdır.Tesettürü bekleyen tuzak: "Ruhunu kaybet-mek"

İslami temiz bir toplum inşa arzusundadır; bunu gerçekleştirmenin ön şartı da temiz bi-reyi inşadır. Şüphesiz İslam medeniyeti bu temel üzerine yükselmiştir; bu medeniyet kendisini yine bu temel üzerinde yeniden inşa gayretindedir. Lokal ve global bazda medeniyetler arası bir çatışmadan sık sık bahsedilmesinin altında, bu yeniden inşa gayretlerinin ete ve kemiğe bürünmeden sabote edilmesi art niyeti yatar.

Modernitenin icat ettiği yeni paganiz-min ilahı modacılar, dayattıkları "moda" diniyle tesettüre de yeni mana ve biçim verme gayretkeşliğine soyunmuş, sözü-mona bazı İslamcılar da tesettürü şirin göstermek, tesettür üzerindeki baskıları azaltmak gerekçesiyle bu modacılara alkış tutmaktadır. Daha sık görmeye başladığımız "tesettür defileleri" anlaşılan artarak devam edeceğe benziyor!Yapılması gereken...

İslami tesettürü "davetkâr tesettür"e dönüştürme çabası İblis'in dahi şapka çıkartacağı bir hinliktir. Böylece "tesettür"den ruhu çekip alınarak tesettür "ahlaksızlaştırılmak" istenmektedir. Her Müslüman -hanım ve erkek- tesettüre ku-rulan tuzağın farkında olarak bu komployu geçersiz kılma direnişinde bulunmalıdır, gerekirse bedelini de ödeyerek.

Yapılması gereken ilk iş özel-likle de genç dimağlarda tesettürün taşıdığı ve ma'şeri vicdanda da kabul görmüş vechiyle; ahlaki boyutuna, diğer bir ifadeyle tesettüre hayat veren, onu o yapan ruhuna dikkat çekme-ktir.Takva- örtü ilişkisi

Bahsedilen hususların ışığında şöyle dersek yanılmış olmayız: Tesettürü tesettür yapan, onu giymiş bedenin taşıdığı ruhun kalite-

sidir, takvasıdır, vakarıdır. Bütün ibadet ve davranışlarda olduğu gibi tesettürün ruhu da budur. Tesettürü podyumlarda mank-enler de giyiyor; ancak, dik-kat ettiyseniz tesettür o bedenleri örtmüyor, birkaç me-tre kumaştan başka bir şey ifade etmiyor. Manken tesettürü, "lütfen bana bak" etiketi gibi durmaktadır. Kadının kişiliğini değil dişiliğini öne çıkarmakta ve maalesef kadını cinsel bir obje olarak sunmaktan geri durmamaktadır.

Modernitenin kadına kurduğu en büyük tu-zak, sözüm ona "özgürlük" kurmacasında onu soyup erkeğin cinsel objesi kılmasıdır. Modernitenin, koyduğu ölçülere göre, güzel olmayan ve cinsel obje olmaktan çıkmış yaşlı kadınlara tahammülsüzlüğünün sebe-bi de burada yatmaktadır. Bunun farkında olan Batı kadını ilerleyen yaşına rağmen genç ve güzel kalabilmek için estetik ameliyatlara, güzellik salonlarına servetler harcamaktadır.

Zira yine Batı'da ortaya çıkmış aydınlanma paradigması olan "düşünüyorum o halde varım"ın yerini "soyunuyorum, tüke-tiliyorum, o halde varım" almıştır. Ben varım diyen kadının varlığını özellikle bedeni üzerinden ispatlaması gerekmek-tedir. Sanatçı kişiliğinden daha fazla seksi özellikleriyle öne çıkmış güya sanatçılar ideal modeller olarak toplumun önüne konmuştur.Tesettüre davet nasıl olmalı?

Açıkça görmek gerekir ki, "tesettüre davet" "davetkâr tesettür"e dönüştürülerek Müslü-man hanımın tesettürü hedef alınmıştır. Her ne kadar biz konuyu Türkiye bağlamında ele alıyorsak da bu olgu sadece Türkiye'ye has bir şey de değil. Arap ve Arap olmayan İslam coğrafyasına ait TV'lere ve özellikle dini programları sunan hanımların teset-türüne baktığımızda ne demek istediğimiz daha açıkça anlaşılacaktır.

Ziynetleri teşhir ederek örtünme yolları en ince şekilde öğretilmekte, sanki Müslüman hanıma; "aynı zamanda hem örtülü hem de seksi olabilirsin" telkinleri yapılmaktadır. Postmodernizmin helal ve haram koalisy-onu anlayışı öteki olan her şeyi aslında bo-zarak kabullenme eğilimin

Tese

ttür B

ir İb

adet

tir

Viyana İslam Federasyonu(IFW)nun Sosyal dayanışmaya Çağrı başlığı adı altında yürüttüğü hadis kampanyalarının 5.si bu yıl 23-30 Ey-lül tarihleri arasında başta Viyana ol-mak üzere St. Pölten, Wr. Neustadt, Baden gibi şehirlerde düzenlenecek. Peygamber efendimiz (S.A.V) i kendi sözleriyle topluma tanıtmak ve Sosyal dayanışmayı destekle-mek amacıyla 2006 yılında başlatılan bu güzel çalışma bir gelenek halini alarak sürdürülmeye devam ediyor. VIF Tanıtma başkanlığında alınan bilgiye göre Hadis Kampanyası bu yıl ışıklı panolarda yayınlanacak. Peygamber Efendimiz (S.A.V) in evrensel çağrısını, müslümanların yanısıra diğer dinlerin mensuplarınada ulaştırılmasını sağlayan bu güzel kam-panya, önemli bir boşluğu dolduruyor. Kendisine diken atanlara gül ile ku-cak açan İslam Peygamberi'ne karşı, Avrupada oluşturulmaya çalışılan suni düşmanlığa verilecek en iyi cevap yine onun en güzel sözleri olsa gerek. Bu önemli görevi yerine ge-tiren Viyana İslam Federasyonu, hadis kampanyasının, gelecek yıllardada de-vam ettirileceğini belirtti.

Sosyal Dayanisma kampanyası 5 çalışmasına bu yıl başlık olarak yüce Peygamberimizin Küresel krizin hak-im olduğu bir süreçte ilaç bir Hadis-i Şerif seçildi. ``Kişi sadakasını verme-kten dolayı malı eksilmez`` 23 Ey-lül-30 Eylül arası Avusturyanın, başta Viyana olmak üzere bircok şehrinde yine Hz.Muhammed(s.a.v)´ in gülleri açacak.

Sosyal Dayanışmaya Çağrı Kampanyası 5

Page 7: Dewa

DİN ve HAYAT Eylül 10 7

Mustafa MULLAOĞLU

Yüce Rabbimiz(cc) Müslüman-lara ümmet olmayı emredidiy-or ve buyuruyorki:’’Sizden hayra çağıran,iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk oluşşun.İşte on-lar kurtuluşa erecek olanlardır.’’(Al-i İmran: 104) Dikkat edilirse hitab Müslümanlaradır. Demek ki, Müslüman olmakla her şey bitmiyormuş. Çünkü Müslümanlığın gerçek anlamda tadına ve zevkine ermenin yolu ümmet olmak-tan geçer. Öyle sıradan bir ümmet de değil elbette, bilakis en hayırlı ümmet olmak. İşte o ümmet ve onu en hayırlı yapan özellikler: ‘’Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.İyiliği emreder,kötülüğü men eder ve Allaha inanırsınız...’’(AL-i İmran: 110) Hz.Peygamberimiz s.a.v.in sünneti seniyyesinde ie, İslam üm-metinin diğer adı olan İslam kardeşliği, en çok üzerinde vergu yapılan bir konu-dur. Bunlardan bazıları şunlardır. ‘’Müslüman, Müslümanın kardeşidir.’’ ‘’İman et-medikçe cennete giremezsiniz,birbirinizi sevmedikçede iman etmiş olamazsınız.’’ ‘’Müslümanlar tek bir vucut gibidirler. Herhangi bir organından bir şikayeti olursa bütün vucudunda hisseder. bir gurup müslümanın başına bir olay ge-lirse bütün müslümanlar bu olaydan et-kilenirler.’’ ‘’Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.’’Kim bir Müslümanın dünyada ihtiyacını giderirse, Allah(cc) da ahirette ihtiyacını giderir.’’gibi hadisi şeriflerle Hz.Peygamberimiz (s.a.v)üm-met konusunun önemini vurgulamışlardır. Böylesine hayırlı olan bir ümmetin de bilgili, bilinçli, duyarlı ve aksiyoner olması gerekir. Böyle olmak ise şu üç yönlü sorumluluğu beraberinde getirir. 1- Birey-sel olarak Cenab-ı Allah’a karşı yerine getirilmesi gereken sorumluluklardır. Bunlar, bir kul olmanın içerisinde yer alan bütün maddi, manevi ve be-deni olan bütün ibadetleri kapsar. 2- Aile ferdlerine yönelik sorumluluklar. Akrabalık derecesi yakın olsun uzak ol-sun, akrabalık decesine ve durumlarına göre sorumluluklar yerine getirilmeli ve münasebetler geliştirilmelidir. Yüce din-imiz İslam, akraba ilişkilerine çok önem vermiş ve adını sıla-i rahim koymuştur. Bir hadis-i kudsi de Rabbimiz(cc),’’Ben sıla-i rahimi ‘’Rahim’’ ismimden koydum. Kim akraba ilişkilerini ke-serse, ben de onun üzerinden rah-metimi keserim.’’buyuruyor. Bu söz olayın ciddiyetini anlatmaya yeterlidir. 3- Üçüncü olarak da çevreye karşı sorumluluklardır. Çevre denildiği za-man da yakın çevre uzak çevre hep-sini içine alır. Çünkü bunun manası âleme(dünyaya)karşı sorumluluk de-mektir. Bunda da Müslüman, Bütün insanların iyiliğini ister ve onlara yöne-lik maddi ve manevi sorumluluklarını elinden geldiğince yerine getirir. Se-

vinlerine de sıkıntılarına da ortak olur. Çevre dediğimiz zaman sadece insanlar anlaşılmamalıdır. Zira hay-vanlar ve yeşillikler bile Müslümanın ahlakından nasibini almalıdır. Bundan dolayı Müslümanların, gerçek manada ümmet olmaları gerekir. Gerçek anlamda ümmet olmanın temel ilkeleri ise şu şekilde özetlenebilir: 1- Gaye birliği. Allah rızası en temel il-kedir. Müslümanlar, Allah’ın razı olmayacağı hiç bir işe kalkışmazlar. 2- Hedef birliği. Müslümanlar, herkesin iyiliğini ister. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar. Böylece bütün insanlığın kurtuluşunu isterler. Bütün insanlığın kurtuluşu ise ancak ve ancak hakkın hakim olmasıyla mümkündür. Bundan dolayı da şuurlu ve duyarlı Müslümanlar, hakkın hakim olması için hedef birliği içerisinde hareket ederler, etmelidirler. 3- Eylem birliği. Ayeti kerimelerde görüldüğü gibi ümmet olmak, gaye ve hedef birliğini gerektirmektedir. Öyle ise, hiyerarşik yapı ve aheng içerisinde hareket etmeden sağlıklı bir ümmet ol-mak mümkün değildir. Herkes kendi başına hareket ederse ümmet yapısı bozulur ve sağlıklı netice alınamaz. 4- Söylem birliği. İslam’ın ana tem-el konulrı vardır. Temel konularda söylem(izah ve ifade)birliği sağlanmazsa kavram kargaşası olur ve kafalar da karışır. İslam’ın getirdiği kavramlara insanlar kendileri anlam ve mana yük-lemeye kalkışırlarsa İslamî kavramları asli manalarından uzaklaştırabilirler. O zaman uygulamaya da öyle yansır. Öyle ise asıl olan, Hz. Peygamberimiz(s.a.v)nasıl anlamış ve uygulamış, sahabe-i kiram ve müctehitler nasıl anlamışlar ve uygulamışlar ona bakmak en doru olanıdır. 5- Güç birliği. Müslümanlar, maddi ve manevi imkanlarını birleştirmedikçe diğer birlik-lerin bir faydası olmaz. Cenab-ı Allah(cc)kullarına her türlü imkanı vermiş, hiç bir şeyi de eksik bırakmamıştır. Bunları verirken de hikmeti ilahi ve bir im-tihan vesilesi olarak taksimini farklı yapmıştır. İşte ümmeti Muhammed, Cenab-ı Allah’ın,’’Takvada ve iyilikte yardımlaşın, kötülükte ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.’’emri gereği maddi ve manevi olarak güç birliği içerisinde olmalıdırlar ve öyle hareket etmelidirler. Böyle yaparlarsa da Cenab-ı Allah(cc)yardımını gönderir. Zira,’’Allah’ın rahmet eli cemaatin(birliğin)üzerindedir.’’(H.Ş)Dolayısıyla dağılmışlığın, dağınıklığın ve tefrikanın üzerine rahmet inmez. Bu birliktelikler, belli bir zamanla, belli bir mekanla veya belli cemaatle sınırlı değildir. Bilakis Müslümanlar nerede olurlarsa olsunlar, her zaman ve şartlatda birlik içerisinde hareket etmelidir. Çünkü birlikte rahmet, ayrılıkta ise azap vardır. Cenab-ı Allah(cc)ümmete birlik versin ve birlikte hareket ettirsin.

ÜMMET OLMANIN GEREKLİLİĞİ VE GEREKTİRDİKLERİ

Viyana İslam Federasyonu(IFW)nun sekiz-incisinin hazırlıklarını sürdürdüğü Kuran Ziyafeti programı bu yıl 25 Eylül 2010 Cu-martesi günü saat 17:00 da Avusturyanın en büyük salonlarından Austria Center da düzenlenecek. Yapılan hazırlıklarla ilgili bilgi veren IFW yetkilileri, çalışmaların büyük oranla tamamlandığını ve hafızların tespit edildiğini söylediler. Bu yılkı Kuran Ziyafetine yine dünyaca ünlü Karilerin katılması bekleniyor.

Her yıl katlanarak artan bir coşkuyla karşılanan ve gönüllerde derin izler bırakan Kur’an Şölenleri, Avusturyada yaşayan müslümanlar için önemli bir gelenek ha-lini aldı. Bu ihtiyaca cevap vermek üzere Viyana İslam Federasyonu tarafından or-ganize edilen Kuran Ziyafetleri her yıl birbirinden farklı hafızlarıyla dinleyenlerin kulaklarından kalplerine bir köprü kuruy-or. Avusturyada yaşayan müslümanların yoğun ilgisini çeken bu şölenin bu yılda büyük bir dinleyici kitlesiyle buluşması bekleniyor.

8.Kuran Ziyafeti

(IFW) Kadın Kollarının 8-14 yaş grubu kızlar için 05.07.2010-30.07.2010 tarihleri arasında yapmış olduğu yatılı yaz kursu başarı ile sona ermiştir. K.Kerim,Temel bilgiler,el becerileri ve yetenek derslerinin yanı sıra sağlık semineri, teşkilatlanma

semineri vb. seminerler de verilirken, Programda sosyal aktivitelere de yer verilmiştir. Hocaların ve öğrencilerin memnuniyeti ile son bulan kurs dönemi öğrenciler tarafından hazırlanmış kapanış programı ile tamamlanmıştır.

Kız Çocukları için Yaz Kursu Başarılı Geçti

Page 8: Dewa

EĞİTİM - AVUSTURYAEylül 108

JUWA BBZ 10 Kindergarten&HortPernerstorfergasse 57/27 1100 Wien

Tel: 01/ 60 70 310 [email protected]

JUWA BBZ 15 Kindergarten& HortUllman str. 63 1150 Wien

Tel: 0650/4174824www.juwabbz.at

[email protected]

JUWA BBZ 20 Kindergarten&HortDrestnerstr.51 1200 Wien

Tel: 0650/4174825www.juwabbz.at

[email protected]

JUWA BBZ 14 KindergruppeKuefsteingasse 15-19 1140 Wien

Tel: 0699/17201781www.juwabbz.at

[email protected]

Avusturya İslam EnstitüsüGudrunstr 115 1100 Wein

T e l :0676/918 91 01www.islamischesinstitut.at

[email protected]

Mektep 10 İslami İlimler OkuluPernerstorfergasse 57/27 1100 Wien

Tel: 0650 70 60 310www.mektep.at

[email protected]

Mektep 20 İslami İlimler OkuluDrestnerstr.51 1200 Wien

[email protected]

Sultan Ahmet Egitim MerkeziVeronikagasse26

1170 WienTel: 0699/10806211

SEM Egitim MerkeziPfaffstättnerstrasse 35

2514, Traiskirchen+43 676 973 55 73

[email protected]

MİİM İslami İlimler Eğitim MerkeziMattias Corvinus str. 2,

3100 St. Pölten+43 676 320 74 46

[email protected]@gmail.com

VİYANA İSLAM FEDERASYONUEĞİTİM KURUMLARI ADRES

BİLGİLERİViyana İslam Fedarasyonu Eğitim başkanlığı 2010-2011 eğitim öğretim yılının ilk müdürler toplantısını gerçekleştirdi. Federasyon binasında yapılan toplantıyı Eğitim başkanı Mesut Koca yönetti. Toplantıya Mektep 10 Müdürü Veysel Türk, Rıdvan eğitim merkezi müdürü Adem Uysal, Sultan Ah-met Egitim merkezi müdürü Ömer Dikici, SEM Müdürü Yakup Gül, Hem Müdürü Mahmut Yavuz, İslam Enstitüsü Müdürü Ahmet Akbulut, St. Pölten Eğitim Merkezi Müdürü Aziz Pek, IGW Cumartesi islam dersleri sorumlusu Ebubekir Altunyaldız,

ve görevini Mahmut Yavuz a devreden Muhammed Bülbül katıldılar. Toplantıda kurumsal bilgilendirmeler yapıldıktan sonra yeni eğitim yılının hazırlıkları gün-demi oluşturdu. Kurumsal yapının daha da güçlenmesi ve verimin dahada ilerlemesi noktasında yapılması gerekenler üzerinde fikir alışverişi yapıldı. Yeni çıkan Müfre-dat kitabı ve Minikler için Temel bilgiler kitaplarınında tanıtıldığı toplantı yaklaşık ikibuçuk saat sürdü. Eğitim başkanlığının gerekli bilgilendirmeleri ile Toplantı sona erdi.

Yeni Eğitim ve Öğretim yılı Start Aldı

Page 9: Dewa

EĞİTİM - AVUSTURYA Eylül 10 9

Page 10: Dewa

HABER - AVUSTURYAEylül 1010

Av. Süleyman BOYNUKARA

Genç,kanı kaynayan,dinamik,enerjik ve aynı zamnda her an hata yapmaya müsait bir yapıya sahiptir.Gençlik dönemi,kişinin hem müspet hem de men-fi anlamda şekillenebileceği bir dönem-dir.Bu dönemde yaşamını Kur'an-la şekillendiren genç sağlam bir aile yapısı oluşturur.sağlam aile sağlam toplumu oluşturur,sağlam toplum sağlam devlet yapısını oluşturur,sağlam devletler küre-sel adalet medeniyettini oluşturur.

İnsanoğlunun fıtrat olarak yalnız yaşaması oldukça zordur.Dolayısıyle bir yaşam ortağına hayatın her dönemınde ihtiyaç duyar.Bu ihtiyacın giderilmesi-nin islamdaki adı evlilik kurumudur.Bu kurumu ilahi temellere dayandıran bir müslüman hem bu dünya saadetini hem de ahiret saadetini garantiler,aksi du-rumda ise psikolojik,sosyolojik bir takım problemlerle kişinin hem dünyası hem de ahireti harap olur.

Evlilik hayatında karı-koca birbirine karşı bağışlayıcı,şefkat ve merhameti temel düstur addetmelidir.İnsan olması itibarıile kişi,her zaman hata işlemeye müsaittir.İnsan her zaman aynı psikolo-jide değil.bazen neşeli bazen öfkeli olur,bazen yumuşak bazen sert mizaçlı olur,bazen güleryüzlü bazen asık suratlı olur.Kişi öfke anında her türlü yanlış davranışı en sevdiği insana karşı bile serdedebilir,durum böyle olunca öfkesini yenen veya öfke anında kontrollu hareket etme sanatını öğrenen kişi daha az hata yapar ve sonu rahatsız eden durum-larla karşı karşiya gelmez.öfkeile bize karşı yanlış ifade eden eşimize,dostumuza,sevdiklerimize karşı intikam duy-gusuile hareket etmemeliyiz.Bu mizaç üzere hareket edenler hem kendileri mutluluğun kapısını aralamış olurlar hem de bu tavrııle çevresinde örnek bir tablo oluşturmuş olurlar.

Erkek ailesine karşı samimi,lütufkar,zarif,latif ve marhametli olmalıdır.İşin dozunu kaçırıp bütün ip-lerini de asla hanımına vermemelidir.Al-lah bize her konuda mutedil davranmayı emrediyor.Allah bizleri hayatın her noktasında orta yollu hareket etmesi gereken bir ümmet olarak yarattı.Bayan ise her adımda eşine itaat ona hürmet ve saygıda kusur etmemelidir.Aile saadeti tek taraflı bir gayretle olmaz aksine her iki tarafın ciddi gayretlerine bağlıdır.

Aile saadetinin en önemli unsurlarından biride hiç şüphesiz Allah'ın bize emaneti olan çocuklardır.Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) bir hadisinde şöyle buyuruyor.Evlatlarınızı üç hasletle terbiye ediniz

1. Peygambere muhabbet2. Ehl-ı beyte muhabbet3. Kur'an kıraatı

Müslüman,çocuklarının terbiyesinde itidallı hareket edendir.Ne fazla şımartır ne de ürkütür.Aşırı korku çocuğu anne babadan uzaklaştırır,kontrolsüz sevgi,çocuğun şımarık yetişmesine vesile olur.

Bütün bu açıklamalar ışığında anliyoruzki,aile saadeti anne-baba ve çocukların sahip olduğu islam analayışile doğru orantılıdır.Cenab-ı Allah cümlem-ize ideal bir aile saadeti nasip etsin.

ÇAĞIMIZ BUHRANDA ,KURTULUŞ İSLAMDADIR!.......

Siz degerli bütün dewa gazetesi okurlarına kazadan beladan uzak , gönlünüze uygun bir hayat geçirmenizi Allah'tan temenni eder,başka bir yazıda buluşma temennisi-ile Allah'a emanet olun!…

GENÇLİK VE AİLE SAADETİ

IGGiÖ Avrupa`da hukuken kabul edilmiş tek resmi kurum ve Avusturya`daki Müslü-manlarin doğumundan ölümüne kadar her işinde (Din dersleri, Eğitim, Askerlik, Has-tahane, Cenaze, Mezarlık, Din görevliler-inin oturum işlemleri vs.), tek sorumlu ve yetkili makamdır.

Bu nedenle 2010/11 yılında yapılacak olan ve Avusturya`da yaşayan her Müslümanın geleceğini ilgilendiren “Islamische Glaubensgemeinschaft (IGGiÖ)“ seçimler-ine –seçime katılsın veya katılmasın- yedi-den yetmişe herkesin üye formlarını dol-durarak katkıda bulunmaları rica ediliyor ve bir mesuliyet olarak telakki ediliyor.

Bu kurum hepimizin kurumudur ve herkes gücü nispetinde destek olmalıdır. Bu kurum destek gördüğü ölçüde bizlere daha iyi hiz-met sunma fırsatı bulabilir.

- Üyelik ve Secimler Hakkinda Genel Bilg-

iler:Üyelik iki çeşittir:

1. Oy hakkına şartları uymadığı için sahip olmayanlar veya seçmen olmak istemeyen-ler, bunların bir ücret ödeme mecburiyetleri yoktur, sadece üye formunu doldurmaları yeterlidir.

14 yaşından küçüklerin ve özürlülerin yer-ine kanuni vasileri imza atarlar ki bunlar için ayrı bir form doldurulur; yeni doğan cocuklar da buna dahildir!

2. Seçmen olmak isteyenler ki, şartları şunlardır:

Seçim günü 14 Yaşını doldurmuş olmak, seçim bölgesinde bir yıl oturmuş olmak, üye aidatını yatırmış olmak ve üyelik for-munu doldurmuş olmak. Açıklamanın devamını okumak icin www.dewa.at sayfasını ziyaret ediniz.

Islamische Glaubensgemeinschaft Seçimleri Start Aldı

1990 yılında kurulan ve 15.Viyana´da mütevazi şartlarda faaliyetlerine devam eden Aziziye Cami-i yeni bina alma kampanyası başlattı. 15. Viyana’da daha iyi ve kapsamlı bir mekanda faaliyetlerine devam et-mek isteyen Aziziye Cami-i, Ramazan Ayıyla birlikte başlattığı 1000x1000 kampanyasına devam ediyor.

Görüşlerini aldığımız Aziziye Cami-i Başkanı Enes Arslan yeni alınacak bina ile ilgili olarak, Müslümanlara yakışan yeni bir yer almak için çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek şuan için 507 katılımcıya ulaştıklarını belirtti. Bu proje ile birlikte 14. Viyanada bu-lunan Takva Cami-i ile Aziziye Cami-i birleştirilerek daha güzel bir ortam oluşturulması hedefleniyor.

Aziziye Cami-in den Yeni Bina Alım Kampanyası

Page 11: Dewa

HABER - TÜRKİYE Eylül 10 11

Page 12: Dewa

535

35 3

5 w

ien

.sp

oe.a

t

Dr. Michael Häupl

Wien muss eine Stadt bleiben, die allen Menschen Chancen bietet. Ein Herzstück meiner Wiener Politik ist es daher, beim Zusammenleben auf das Einhalten von Spielregeln, auf Respekt und Rücksichtnahme zu achten. Die Wiener Hausordnung, Deutschkurse für alle ZuwanderInnen und gut funktionierende Integrationskonzepte – wir reden nicht nur, sondern machen’s. Ich lade Sie ein: Gehen wir gemeinsam den erfolgreichen Wiener Weg ins nächste Jahrzehnt.

Mir geht’s um klare Regeln fürs Zusammenleben.

DEWA_300x450_Zusammenleben_23_9.indd 1 21.09.2010 10:17:35 Uhr

Page 13: Dewa

Aylık GazeteMonatliche Zeitung

Eylül 2010Sayı / Ausgabe: 19

Tanıtım SayısıGratisexemplar

Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Avusturya’nın Ankara Büyükelçisi Heidemaria Gürer’i kabul etti. Kabulde konuşan Kurtulmuş, referandum sonucunu değerlendirerek, mil-letin reformdan, demokratikleşmeden yana taraf aldığını dile getirdi.Kurtulmuş, ayrıca mevcut statükonun mil-letin önünü açması gerektiğini kaydederek, “Türkiye yeni bir yola girmiştir. Türkiye’nin korkularını iman haline getirmiş statükocu refleksten kurtulması gerekir” dedi.

Millet Demokrasiden yana OlmuşturSaadet Partisi Genel Merkezi’nde gerçekleşen görüşmede, Kurtulmuş, geçtiğimiz hafta sonu gerçekleşen Ana-yasa değişikliği referandumun sonuçlarına ilişkin görüşlerini aktardı. Kurtulmuş, başından itibaren bu referandumun bir siyasi kamplaşma haline getirilmemesi gerektiğini söylediklerini kaydederek, “Çünkü burada oylamanın hükümete güvenoyu veya güvensizlik oyu anlamı taşımadığını söyledik.

Bu referandumun, referandum gibi geçmesinin teminatı ise Saadet Partisi olmuştur. Ortaya çıkan sonuçta, mil-let reformdan yana, demokrasiden yana olduğunu, millet egemenliğinin önünü açmaktan yana olduğunu, dar kalıpların Türkiye’ye uymadığını ortaya koyduğu oy-larla göstermiştir. Bu demokrasiye verilmiş, reforma verilmiş, bir oydur” dedi.

Hükümet Yeni Anayasa için BeklememeliReferandum defterini kapatalım diyemey-iz, tam tersine bu defter yeniden açılmıştır” diyen Kurtulmuş, burada iki noktaya dikkatleri çekti. Kurtulmuş, “Hükümet ‘daha vaktimiz var, yeni anayasayı seçim-lerden sonraya bırakırız’ diyemez. Mil-letin iradesi çok nettir. Türkiye’de mil-let, demokratikleşme sürecinin çok akil bir şekilde ve kararlı atılması gerektiğini söylüyor. Hükümetin bu nokta da hiçbir

mazereti yoktur. Türkiye bu yeni anayasayı yapmak için kolları sıvamak zorundadır. İkinci olarak bu süreçte tarafların üsluplarına dikkat etmesi gerekir. Anayasalar millet ile devlet arasında sözleşmedir. Siyasi partiler-in anayasası olmaz. Partiler anayasa yapım süreçlerine katkı sağlarlar” dedi.

Statüko Millete Ayak Bağı OlmasınReferandum sonrası yeni anayasa çalışmalarının derhal başlaması gerektiğini de kaydeden Kurtulmuş, bu anlamda parti olarak Yeni Anayasa Platformu oluşturduklarını kaydetti. Kurtulmuş, “Bu platformu en kısa sürede işlek hale getireceğiz. Sadece Ankara ve İstanbul’da değil, ülkenin dört bir tarafında bölgesel toplantılar yapacağız. Yerel kanaat önder-leri, odaların, üniversitelerin görüşlerini alacağız. Türkiye yeni bir yola girmiştir. Yeter ki Türkiye korkularını iman haline getirmiş statükocu refleksten kurtulsun. Bu millet asırlardır büyük tecrübesi olan bir milletir. Dünyanın en ileri demokrasiler-ini kuracak olgunluğa ve birikime sahiptir. Yeter ki statükonun sahipleri ayak bağı olmasınlar. Milletin önünü açacak özveride bulunsunlar” dedi.

Statükoya Destek Verenler BitiyorBütün partilerin de referandum sonu-cunda milletin vermiş olduğu kararı iyi değerlendirmesi gerektiğini belirten Kurtulmuş, “Statükonun yanında duran, statükoya destek veren siyasetin millet tarafından onaylanması mümkün değildir” dedi.

Avusturya Büyükelçisi Dr. Heidemaria Gürer ise Saadet Partisi’nin Türkiye için önemli bir siyasi parti olduğunu ifade ederek, bu anlamda Saadet Partisi’nin görüşlerini dinlemek istediklerini söyl-edi. Gürer, ayrıca referandum sonucuna ilişkinde Saadet Partisi’nin görüşlerini önemli bulduklarını kaydetti.

Avusturya Büyükelçisinden Numan Kurtulmuş’a Ziyaret

Uluslararası Ayasofya Koalisyonu'nun Ayasofya'da 17 Eylül'de ayin yapma girişimine Fener Rum Patrikhanesi ile Yu-nanistan Dışişleri Bakanı Dimitris Druças tepki gösterdi. Uluslararası Ayasofya Koalisyonu'nun kurucu başkanı ve ABD Demokrat Parti eski milletvekili Chris Spirou'nun öncülüğünde hareket eden grup, Türk makamlardan izin talebinde bulunmamıştı. Atina Amerikan-Yunan Birliği'nin başkanlığını da yapan Spirou, Ayasofya'da ayin yapma talebini ilk defa geçen yıl Mayıs ayında, siyasi konulara karışmasıyla ünlü Selanik Metropoliti An-thimos ile yaptıkları basın toplantısında dile getirmişti.

"PEYGAMBER MUHAMMED HIRİSTİYANLARA İZİN VERMİŞTİ"

Yunan basın-yayın organlarına konuşan Spirou, "İzin almak için herhangi bir neden yok. Başbakan Erdoğan'ı bilgilendiren iki mektup yazdım. Cevap alamadım." açıklamasında bulundu. "Bu yaptığınız provokasyon değil mi? sorusuna ise Spir-ou, "İbadet yapmak ne zamandan beri provokasyon? Peygamber Muhammed, dini ibadetlerini yapabilmeleri ve eng-ellenmemeleri için Hıristiyanlara saygı gösterilmesini istemişti. Bugün Erdoğan, insan haklarına saygı gösteren bir lider." cevabını veriyor. İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti seçildiğini hatırlatan Spirou, 557 yıl sonra Ayasofya'da ayin yapmalarına izin verilmesini istiyor. Spirou, konuya ilişkin 16 Eylül 2009 tarihinde Erdoğan'a bir mek-tup göndermişti.

GRUP HUKUKİ YOLLARI PLANLA-DI

Spirou'nun yaptığı açıklamaya göre, Selan-ik ve İstanbul'dan ayine katılmak için yoğun bir talep var. Ayasofya'da ayin konusunda hukuki yollarla da mücadele etmeyi plan-layan grup, bu konuda iki hukukçuyu görev-lendirdi. Biri, ABD eski başkanlarından Bill Clinton'un hukuk danışmanı Lanny Davis, diğeri ise Loizidou davası ile tanınan Rum avukat Ahileas Dimitriadi. Lanny Davis, İstanbul'da Türk hükümetiyle izin konu-sunda müzakerelerde bulunacak. Dimitri-adis ise Davis'in girişimlerine rağmen ayine izin verilmemesi durumunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açılması planlanan davayı takip edecek.Yarın İstanbul'a hareket edecek 250 kişilik grup, önce biletsiz olarak Ayasofya Müzesi'ne girerek ayin yapmayı deneyecek. Buna izin verilmemesi durumunda ise müze dışında ayin yapma girişiminde bulunacak.

DRUÇAS: PATRİKHANE'NİN KARA-RINA SAYGILI OLMALIYIZ

Konuya ilişkin bir soruyu cevaplandıran Dışişleri Bakanı Dimitris Druças, konunun Patrikhane'nin yetkisi dahilinde olduğunu iddia etti. Druças, şöyle konuştu: "Patrikhane ile yakın temas ve dayanışma içindeyiz. Hepimiz Patrikhane'nin açıkladığı karara saygı duymak zorundayız." Bu arada yazılı bir açıklama yapan Patrikhane, böyle bir girişime karşı olduğunu duyurmuştu.

Camiye İzin Vermediler, Şimdi Ayine Geliyorlar

Page 14: Dewa

HABER - GÜNDEMEylül 1014

Viyana´nın 10. bölgesi Gudrunstr.`de 7 yıldır faaliyet gösteren, ayrıca 28 yıldır bu mesleği icra eden Glaserei Tayfun`un sahibi ve ilk kurucusu olan Sezai bey, oğlu Tayfun`un da baba mesleğini de-vam ettirmek istemesi üzerine bu alanda Gymnasium`dan sonra Camcılık Meslek Yüksek Okulu`nu ve ardından 3 aylık master´ını da yaptıktan sonra Camcılık diplomasını aldı. Kendi iş yerinde yapmış olduğu çerçeveyle de iş yerinin en güzel köşesine asarak babasıyla beraber çalışmaya başladı. Okuyucularımızıda yakından ilgilendiren konuları Tayfun beyle yaptığımız söyleşide

sizlerle paylaşıp, bilgilendirmek istedik.Viyana`nın her yerine 24 saat sınırsız hizmet ve acil servis imkanıyla kırılan camlarınızı anında tamir ediyorlar. Ev sigortasıda dahil tüm sigortalarla anlaşmalı olarak çalışan Glaserei Tayfun, kırılan camların yenilen-mesi için detaylı bilgileri de aşağıdaki tel-efon numarasından 24 saat öğrenebilme imkanı sunuyor.Kapı, pencere, mutfak, duşakabin ve büro camlarının yanı sıra çerçeve, ayna ve cam-lara özel süslemeleriyle de müşterilerine sınırsız hizmet sunuyor.

Tayfun Dağ - Sezai Dağ: 0699/110 49 021

Viyana´da Diplomalı İlk Camcı

Avusturya Rahmet olarak yıllardan beri düzenli olarak, yürüttüğümüz yetim çocuklara himaye projesi, siz hayırsever k a r d e ş l e r i m i z i n desteğiyle çok sayıda aileye ulaşarak, bugüne kadar 5000´nin üzerinde yetim kardeşimizin yüzünü güldürdü. Halen her yıl 1000 üzerinde, yet-im çocuğumuz himaye altındadır, 2010 yılında bu sayı 1060´in üzerine çıkmıştır.Avusturya Rahmet olarak Haziran 2010 dan itibaren her Cu-martesi derneğimizde Başta Filistinin şehirleri olan Gazze ve El Halil olmak üzere diğer ülkelerdeki himaye ettiğiniz yetim çocuklarla görüntülü olarak canlı bağlantı ile görüşmelere başlanmıştır.Bu görüşmeler genelde Arapça dan konuştuğunuz dile anında , tercümanımız

aracılığıyla çeviriler. Bunun için yapmanız gereken sadece en az bir hafta öncesinden olmak üzere Büromu-za gelip himayes-inde bulunduğunuz çocuk ile görüşme isteğinizi bildirmeniz, veya 0699 121 76 264 veya 0650 611 16 65 numaralı telefonları arıyarak görüşme tele-binizi bildirmek. Bu görüşmeleri yalnızca yetim çocuk himaye eden Sponsorlarımız gerçekleştirebilir.

Avusturya Rahmet in-sani Yardım Derneği irtibat bilgileri:

Adres: Hannovergasse 25, 1200 Wien 0650 611 16 65 / 0676 944 60 88 Telefon/Fax : 01 968 49 90 http://www.rahmet.biz

Avusturya Rahmet de yetim çocuklarla Görüntülü görüşme

imkanı!

Page 15: Dewa

AKTUALİTE Eylül 10 15

Katılım oranının yüzde 77 olduğu ref-erandumda sandıkların yüzde 100'ü açıldı. Sonuçlara göre 'evet' diyenlerin oranı yüzde 58, 'hayır' diyenlerin oranı yüzde 42 oldu. Buna göre 63 il evet 18 il hayır oyu verdi. Referandum'da Anayasa değişiklik paketine yüzde 58 'evet' yüzde 42 'hayır' oyu verildi. Türkiye genelindeki 49 milyon 478 bin 223 seçmenin yüzde 77'si sandık başına gitti.74 ilde seçmenler Anayasa değişiklik pake-tine 'evet' oyu verirken Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Çanakkale, Balıkesir, İzmir, Manisa, Uşak, Bilecik, Eskişehir, Aydın, Denizli, Antalya, Mersin, Adana, Hatay ve Tunceli illerindeki seçmenler 'hayır' dedi.Boykotun etkili olduğu illerden katılım oranı Hakkari'de yüzde 7, Şırnak'ta yüzde 22 oldu. Ağrı, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Mar-din, Muş, Siirt, Şırnak, Van ve Batman'da 'evet' oylarının oranı yüzde 90'ları aştı.'Evet' oy oranının en yüksek olduğu iller ve oranları; Ağrı (96), Batman (95), Siirt (95), Bingöl (95), Diyarbakır (94) olarak sıralandı.'Hayır' oylarının en yüksek çıktığı il yüzde 81 oy oranı ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun memleketi Tunceli oldu. Tunceli'yi yüzde 74 oy oranı ile Kırklareli, yüzde 73 ile Edirne, yüzde 69 ile Muğla ve yüzde 65 oy ile Tekirdağ izledi. İzmir'de 'hayır' oyları yüzde 63 oldu.Türkiye 26 maddeye "evet" dediTürkiye 12 Eylül'de sandık başına gitti. Referandum sonuçlarına göre vatandaşların yüzde 58'i Anayasa paketine evet dedi. Referandum paketinin içeriği özetle şöyle:Madde 1: Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, özür-lüler, şehitlerin dul ve yetimleri ile gazilere yapılacak pozitif ayrımcılık, eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacak.

Madde 2: Vatandaşların kişisel verileri yasaya uygun olarak toplanacak. Meclis’ten yeni bir yasa çıkarılacak. Vatandaş, hakkındaki verilerin silinmesini isteyebi-lecek.Madde 3: Yurt dışına çıkış yasağı hâkim kararıyla konabilecek. Askerlik durumu, vergi borcu nedeniyle çıkış yasağı konu-lamayacak.Madde 4: Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı koruyucu önlemleri almakla yükümlü olacak.Madde 5: İşçiler, aynı iş kolunda birden fa-zla sendikaya üye olabilecek.Madde 6: Memurların toplu sözleşmesinde son karar sahibi Bakanlar Kurulu değil, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu olacak. Sözleşmenin emeklilere yansıtılması yasay-la düzenlenecek.Madde 7: Grevde iş yerinde oluşan zarardan sendika sorumlu olmayacak. Siyasi amaçlı grev, dayanışma grevi, genel grev, işi yavaşlatma ve direnişte anayasal engel ol-mayacak.Madde 8: TBMM Başkanlığı’na bağlı Kamu Denetçiliği Kurumu kurulacak. İdareyle ilgili şikâyetler yargıya taşınmadan uzlaşmayla çözülmeye çalışılacak.Madde 9: Partinin kapatılmasından sorumlu tutulup yasaklanan milletvekili, bağımsız olarak dönem sonuna kadar TBMM üyeliğine devam edebilecek.Madde 10: TBMM Başkanı ilk seçiminde 2 yıl, sonra dönem sonuna kadar görev ya-pacak.Madde 11: İdare mahkemeleri ve Danıştay, “yerindelik” denetimi yapamayacak, “kamu yararı” gerekçesiyle karar alamaya-cak. Yüksek Askeri Şûra kararıyla ordu-dan ilişiği kesilen subaylar, yargıda hak

arayabilecek. Terfi işlemleri ve kadrosuzluk nedeniyle albaylıktan veya generallikten emekliye ayrılanlar geri dönemeyecek. Madde 12: Memurların özlük hakları toplu sözleşmede düzenlenebilecek.Madde 13: Memurlar, disiplin cezalarını yargıya götürebilecek.Madde 14: Adalet Bakanlığı’ndaki iç denetçiler, adalet hizmetlerini ve savcıları denetleyecek. İnceleme ve soruşturmaları adalet müfettişleri yapacak.

Madde 15: Anayasal düzene karşı suç işleyen, darbe yapan veya darbe girişiminde bulunan askerler, sivil mahkemelerde yargılanacak. Siviller, sadece savaş halinde askeri mahkemelerde yargılanabilecek.Madde 16: Anayasa Mahkemesi 17 üyeden oluşacak. TBMM, Sayıştay ve baroların göndereceği adaylar arasından 3 üyeyi seçecek. 14 üyeyi ise Cumhurbaşkanı atay-acak. Cumhurbaşkanı, 4 atamayı doğrudan yapacak. Bu isimler, üst kademe yöneti-cileri, avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile en az 5 yıl deneyimli Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından olacak. Kalan 10 üyeden 3’ü Yargıtay’dan, 2’si Danıştay’dan, 1’i Askeri Yargıtay’dan, 1’i Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nden, 3’ü YÖK’ün göstereceği öğretim üyelerinden seçilecek.Madde 17: Anayasa Mahkemesi üyeleri 12 yıl için seçilecek. 65 yaşını dolduran emek-liye ayrılacak.Madde 18: Olağan yargı yollarını tüket-en kişiler AİHM’den önce Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapa-bilecek. TBMM Başkanı, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları da görev-leriyle ilgili suçlamalarda Yüce Divan’da

yargılanacak.Madde 19: Anayasa Mahkemesi 2 daire ve Genel Kurul’dan oluşacak. Anayasa madde-lerinin iptaline ve partilerin kapatılmasına 17 üyeden en az 12’sinin oyuyla karar ver-ilebilecek.Madde 20-21: Askeri Yargıtay da dahil ol-mak üzere askeri hâkimler karar verirken “askerlik hizmetlerinin gereklerini” gözet-meyecek.Madde 22: HSYK 22 asil ve 12 yedek üyeden oluşacak, 3 daire halinde çalışacak. Adalet Bakanı Kurul’un başkanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurul’un doğal üyesi olarak kalacak. 4 üyeyi Cumhurbaşkanı hukukçular ve avukatlar arasından ataya-cak. Yargıtay’dan 3 üye, Danıştay’dan 2 üye, Türkiye Adalet Akademisi’nden 1 üye seçilecek. 7 üye birinci sınıf adli yargı hâkim ve savcılarından, 3 üye birinci sınıf idari hâkim ve savcılardan olacak. Mesle-kten çıkarılan hâkim ve savcılar yargıya başvurabilecek.Madde 23: Ekonomik ve Sosyal Konsey anayasal kurum olacak.Madde 24: 12 Eylül 1980 darbesini yapan-lar ile darbe döneminin karar organları ve tüm işlemleri yargıya götürülebilecek.Madde 25-Geçici Madde 18: Anayasa Mahkemesi’nin mevcut üyeleri, 65 yaşına kadar görevlerini sürdürecekler. Bireysel başvurular 2 yıl sonra başlayacak. Geçici Madde 19: HSYK, 30 gün içinde yeni hükümlere göre yapılandırılacak.Madde 26: Paketin tümüyle oylanması

Türkiye Referanduma Gitti, Referandumda neler değişecek? Ayrıntılarıyla referandum

Page 16: Dewa

RÖPORTAJEylül 1016

10 Ekim 2010 tarihinde Viyana da Ey-alet ve Mahalli secimler yapılacak. Eyalet meclisinde oluşacak 100 kişilik milletvekili kontenjanı için partilerin kıyasıya yarışı de-vam ediyor.

1 Milyon civarında seçmen sayısına sahip olan Viyanada 40 binin üzerinde ise Türk asıllı seçmen bulunuyor. Oy kullanma hakkına sahip olmak için Avusturya Vatandaşı olmak ve 16 yaşını doldurmuş olmak yeterli. Çesitli seçim yer-lerinin belirleneceği seçimler için, ayrıca bu seçimde mektupla oy kullanma imkanı da sunuluyor.

Seçim yarışında kimi partiler seviyeli siyasetin, saygıyla yapılması gerektiğinin altını çizerken, kimi partiler ise çirkin kampanyalarına devam ediyor. Özellikle de İslam ve Yabancı karşıtlığıyla büyük tepki toplayan FPÖ, kışkırtmaları sonucu toplu-mu germeye devam ediyor. FPÖ, yaptığı kampanyalarını çirkin afişleriyle süsleyerek adeta Viyana da çevre kirliliği oluşturuyor.

Yabancılara yakınlığıyla bilinen SPÖ bu seçimlerde´de favori görünüyor. 1994 ten beri Viyana Büyükşehir Belediye başkanlığını sürdüren Dr. Michael Häupl bu seçimlerden de Belediye Başkanı olarak çıkacağa benziyor. Bu yıl özellikle yabanci adaylarla tavan yapan SPÖ’de Başta Eyalet Milletvekili Omar Al-Rawi olmak üzere to-plumun sevilen ve tanınmış simalarından aday olarak tanıttığı isimlerden en güçlü ve seçilmesi en kolay olan adaylardan bazıları;

-Omar Al-Rawi Viyana Eyalet Meclisi- Cihan ERSOY 6. Viyana - Bayram KOCA 2.Viyana- Baris BÖLÜKTAS 10.Viyana

- Mehmet ARSLAN 15.Viyana- Hüseyin EMRE 16.Viyana- Yusuf UYAR 17. Viyana- Ibrahim TITIZ 18.Viyana- Emine POLAT 20.Viyana- R.Ekrem GÖNÜLTAS 22.Viyana- Mustafa KAYMAZ 23. Viyana

Viyana Büyükşehir Belediyesi ve 15. Viy-ana Belediye Meclisi Adayı Mehmet ARS-LAN; Siyaset Seviyeli olmak zorundadır…

Mehmet Ar-slan, Türki-yede doğdu, 12 yaşında Vi y a n a ’ y a geldi. Or-taokul 2’den i t i b a r e n e ğ i t i m i n i Vi y a n a ’ d a devam ettirdi. Daha sonra çeşitli okull-arda eğitimini s ü r d ü r d ü . Ustalık oku-lunda Viya-na 1.liği ve Av u s t u r y a 5.liği elde etti. 2006 dan itibaren Viyana Büyükşehir Belediyesinde Memur olarak devam ediyor. Ayrıca Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında görev yaptı. Kendisiyle 10 Ekimdeki Seçimler üzerine konuştuk. İşte Mehmet Arslan’dan önemli açıklamalar;

Siyaset Sorumluluk duymaktır...

İnsanımızın yaşadığı sıkıntıları gördük-

ten sonra bir müslüman olarak onlara hiz-met etmeyi amaçladım. Yönetici olarak bir müslümanında yönetimde pay alması gerektigini hissettim.Avusturya ile Vatandaşlarımız arasında köprü kurmak istedim ve siyasete SPÖ de girdim. Bir Mahallenin yönetiminde görev almak demek orada yapılan tüm faaliyetlerde söz sahibi olmaktır. Bu yüzden siyasetçilerimize çok önemli görevler düşüyor. Bir mahallede

alınabilecek her-hangi bir karar, göçmenler konu-sunda olsun veya engelliler vs. konularında ol-sun bu konularda yetkili kişilerin kararları etki-lidir. Dolayısıyla insanımızı tem-sil etmek, on-lara hizmet etmek benim icin önemli bir sorumluluktur. Seçilen adaylar bu önemli görevi aldıktan sonra büyük bir so-rumluluk altına

girmiş oluyor. Bundan dolayı insanımızın ümitlerini boşa çıkartmayıp, onlarla devamlı olarak irtibat halinde olup onlara yardımcı olmak gerekir. Halkla bütünleşip onların isteği doğrultusunda siyaset yap-mak gerekir.

Siyaset Seviyeli olmak zorundadır…Viyanada, baktığımız zaman seçim kampanyasında az da olsa almancası

olan insanın anlayabileceği çok çirkin bir seçim kampanyası yürüten partiler var bunların genelide Müslümanlara ve Yabancılara karşı yapılan kampanyalardır. Ama benim görüşüm inşallah halkımız seçimlere gereken ilgiyi gösterecek ve bu partilere gereken cevabı Seçim sandığında verecektir. Avusturyada siyaset çirkinleştirilmeye calışılıyor.Ama bunlar amaclarına ulaşamayacaklar, ilerde inşallah Avusturya daha iyi olacak.

Halkımız için önemli bir seçim… Bu seçimler le halkımıza bir tercih imkanı tanınmıştır. Halk önümüzdeki 5 yıl içinde kendilerini yönetmeleri gereken adayları seçecekler. Son zamanlarda müslüman-lara karşı yapılan siyasi tavır ortadayken Müslümanların bu seçimde kesinlikle oy kullanmaları gerekmektedir. Halkımızın öncelikle Partilerin genel programlarını okuyup yabancılara en yakın olan parti hangisi ise onlari iş başına getirmelidir.

Spö Yabancılara daha yakın…

Bir tarafta insanlara eşit şekilde dav-ranan Spö varken diğer tarafta insanlara hakaret eden veya sadece koltuk sahibi ol-mak amacıyla çalışma yapan partiler var. Dolayısıyla müslümanlara ve insanlığa en faydalı olan parti olarak SPÖ yü gördüm.

Gelecek için Ümitvarım…Gelecekte Avusturyada daha kaliteli daha düzeyli bir yaşam olacağını düsünüyorum bu yüzden de önümüzdeki seçimlerde aday oldum. Ve desteklerinizi bekliyorum.

Viyana için Seçim Vakti

Page 17: Dewa

RÖPORTAJ Eylül 10 17

Page 18: Dewa

KÜLTÜR & SANATEylül 1018

Osmanlı İmparatorluğu'nun iki kez kuşattığı ancak alamadığı Viyana, Avrupa'da sanatın başkenti olarak biliniyor. Mimarisi, tarihi, valsleri, ünlü bestecileri ve yazarlarıyla bu kent gezenleri büyülüyor.

Avusturya'nın başkenti olan Viyana, bu kıtada sanatın da başkenti olarak biliniyor. Viyana denince akla klasik batı müziğinin en üretken ve en etkili bestekarlarından olan, günümüz müzik tarihinin en büyük dehalarından biri olarak görülen Wolfgang Amadeus Mozart geliyor.

Kentin dört yanındaki yüzlerce yıllık binalar hala ilk günlerindeki gibi ihtişamla yükseliyor. Şehrin merkezindeki Parla-mento binası ve belediye binası da kentin tarihi dokusunu yansıtıyor.

Tuna Nehri'nin de geçtiği bu kenti kuşbakışı görmek isteyenlerin tercih ettiği yerlerin başında Tuna Kulesi geliyor. 252 metre yüksekliğe sahip olan bu kulenin 165. me-tresinde bulunan ve kendi etrafında dönen restoranı bir yandan bir şeyler yerken, diğer yandan da şehri oturduğunuz yerden 360 derece açıyla izleme keyfini sunuyor.

Viyana'nın sembollerinden biri olan dev dönme dolap 'Riesenrad' da kentin kuşbakışıyla izlenebileceği yerlerden biri olarak dikkati çekiyor. Prater Parkı içer-isinde 1897 yılında inşa edilen dönme dolap 65 metre yüksekliğe ulaşıyor. To-plam 15 vagona sahip olan dönmedolabın her vagonuna 10'ar kişi biniyor ve yaklaşık 15 dakikalık bir turla şehir izlenebiliyor.

Kentte bulunan birçok müzelerde ise çeşitli eserler sergileniyor. Şehrin göbeğinde bu-lunan opera binasında ise hergün klasik müzik konserlerine katılınabiliyor.

Yaklaşık 2 milyon insanın yaşadığı Viyana,

en fazla Türk'ün yaşadığı Avrupa kentler-inin başında geliyor.

Kentin dört bir yanında ise Mozart markalı çikolatalar satılıyor.

Viyana'da bulunan saraylar da göz kamaştırıyor. Tam 800 bin metrekarelik bir alana kurulmuş olan Schönburnn Sarayı bu sarayların başında geliyor. 1569 yılında yaptırılan sarayda yüzlerce oda bulunuyor ve sarayın bahçesinde 500 işçinin çalıştığı bilgisi veriliyor.

-VİYANA'DA TÜRK İZLERİ-

Osmanlı İmparatorluğu'nun fethedemediği bu kentte birçok Türk izine de rastla-mak mümkün. Kent merkezindeki Ste-fan Katedrali'nin 153 metre boyundaki kulesinde bulunan 'Türk Çanı' bunlardan biri. 1683 yılındaki 2. Viyana kuşatması sırasında yeniçerilerin mevzilerinde bıraktıkları silah ve teçhizatın eritilmesiyle yapılan bu çan, özel günlerde çalınıyor.

Dünyaca ünlü sanatçı Mozart da da Osmanlılar'dan kalan izleri görmek müm-kün. Mehter Marşı'ndaki ritimden esin-lenen ve Türk Marşı'nı besteleyen Mozart, Saraydan Kız Kaçırma Operası'nda da dönemle ilgili bir olayı anlatıyor.

Viyana'da bulunan birçok müzede ise Osmanlılar'dan kalan çeşitli eserleri görmek mümkün.

Avrupa'da en fazla Türk'ün yaşadığı kent-lerin başında gelen Viyana'da hemen hemen her yerde bir Türk'e, Türk restoranında rast-lanabiliyor. Kentte gezerken bazı yerlerde Türk sanatçıların konserlerini duyuran ve bazı hemşehri derneklerinin etkinliklerini haber veren afişlerin asıldığı görülüyor.

Avrupa'da sanatın başkenti Viyana

Güney Asyalı şair ve ideolog Muhammed İkbal, Urduca ve Farsça şiirlerin yanında çoğu İngilizce olan düz yazılar da yazdı. Özellikle Pakistan’da ahlakî değerlerin oluşması ile ilgili yazdı. Gençliğinde popüler, neşeli ve vatansever olan şair, daha sonraları felsefî, modernliğe alterna-tif bir yolla İslam'daki evrensel değerlerin modern dünya ile ilişkilerini gösteren ve İslam mirasındaki şahsi ve sosyal aktivizm ruhunu ortaya koymayı amaçlayan yazılar yazdı. Milliyetçiliğe karşı olan, özellikle de Hint milliyetçilik hareketinin karşısında yer alan İkbal, tek Müslüman ümmetin dünya çapında yerleşmesi emelini teşvik etmiştir. Bununla beraber onun Müslüman’ın sosy-al alandaki yeterliliğini savunması ve bazı politik söylemleri, Pakistan'ın daha sonra Hindistan’dan ayrılması konusunda yol gös-terici bir etken sayılmıştır.Pakistan’ın Puncab ey-aletine bağlı Seyalkat şehrinde doğan İkbal, geçmişi Kaşmiri’ye day-anan orta halli bir ailenin çocuğuydu. Babasının ter-zilik ve nakkaşlık yaptığı küçük bir dükkânı vardı. İkbal çok küçük yaşta Arapça, Farsça ve İngiliz kolonisi eğitimi aldı. Bu eğitim ona Lahor devlet üniversitesinde felsefe dalında mastır derecesi kazandırdı. Ayrıca burada şairliğiyle de ünlendi. Akademik zekâsı ile 1905 yılında eğitimine Cambridge Üniversitesinde devam etme hakkını elde etti. Savcılık diplomasını burada aldı. Daha sonra 1908 yılında felsefe dalında `Iran’da Metafizikteki Gelişmeler = The Development of Metaphysics in Persia` isimli tezi ile doktor unvanı aldı ve bu eser yine aynı yıl içinde Münih’te yayınlandı. Avrupa'da, idealist bir felsefey-le gecen üç yıl boyunca, Batı’nın teknolo-jisi ve egemen politikası karşısındaki tüm dünyada Müslümanlarının tarihsel durumu konusundaki kaygısını dile getirmiştir. 1911’ de Urduca yazdığı Şikâyet (Shikwa) isimli şiirinde Müslümanlar insanlığın önderleri durumundayken, Allah’ın bu hâle düşmelerine niçin izin verdiğini sordu.

Çoğunlukla daha geniş bir Müslüman kitlesine ulaşmak ve kozmopolit bir İslam medeniyetiyle kopmaz bir tarih anlayışını yerleştirmek için felsefî şiirlerini Farsça yazdı.`Nefsin Sırları` isimli ilk Farsça şiiri İkbal’in pasiflik ortaya koyması bakımından, kendini herkesten farksız bir kişi kılan mistik amacı reddeder. Onun İran’da yayınlanan ilk şiiri, doğallığıyla güçlü bir etki bırakarak sırların gayesine ulaştı. İkbal için, şahsiyet, (khudi), sevgi ve dünyanın ortaya çıkmamış kısımlarının oluşturulmasına imkân verir.

Dünyada pratik aksiyon istemesine karşın, İkbal’in şiirleri alimlere has soyut ve meta-forik dilde ve Farsça vezinde kaldı. Aynı zamanda Avrupa edebiyatı ve güncel olay-larla ilgili taşlamalar yaptı. Bir tür Divan komedisi olan en hırslı çalışması Cavid-name (1932), şairin güneş sistemindeki gezisini anlatır. Büyük sufi Celaleddin Rumi (1207–1273) tarafından yönlendir-ilen bu eserde, geniş yelpazeli mistik ve tarihi figürlerle karşılaşır. İslam dini düşüncenin yeniden inşası, (1930) onun so-syal ve felsefi inancını 4’e ayırır. Ayrıca bu eserde, sosyal, dinamik ve demokratik bir

İslam toplum konseptinin Kuran’a ve Peygamber’in hayatına göre

oluşturulmasını amaçlar. Madde ve mana ayrımının

yanlışlığı üzerinde birleşen Avrupa'nın milliyetçi laik he-deflerini reddeder. Bu reddediş poli-tika içinde İkbal’in, İslami lider olarak 1930’da Avrupa’da politik tartışmalara ve 1931-1932’de Londra yu-varlak masa k o n f e r a n s l a r ı n a katılmasına ek olar-ak ara sıra yaptığı yorumlar, modern Müslüman sosyal ve politik düzen için

pozitif bir vizyon or-taya koydu.

Bibliography

1-) İqbal, Muhammad. The Secrets of the Self (Asrar-ı Khu-

di): A philosophical Poem.Translat-ed by Reynold A. Nicholson. Lahore, Paki-stan: Sh. Muhammad Ashraf, 1940. 2-) İqbal, Muhammad. Javid-Name. Trans-lated by A. J. Arberry. London: George Al-len and Unwin, 1966. 3-) İqbal, Muhammad. The Reconstruc-tion of Religious Thought in İslam. 1951. Reprint, Lahore, Pakistan: Sh. Muhammad Ashraf, 1971. 4-) İqbal, Muhammad. İkbal: a Selection of the Urdu Verse. Transleted by D. J. Mat-thews. London: School of Oriental and Af-rican Studies, University of London, 1993. 5-) Schimmel, Annemarie Gabriel's Wing: A Study of the Religious Ideas of Sir Mu-hammad İqbal. Leiden: E. J. Brill, 1963.Encyclopedia of Islam and the Muslim World 'dan Melek Güllüce tarafından Medeniyet Mektebi için çevrilmiştir.

Muhammed İkbal David LELYVELD

Page 19: Dewa

KÜLTÜR & SANAT Eylül 10 19

Rumeli coğrafyasını gezerken, Osmanlı akıncılarının nal seslerinin, dervişlerin zikirlerinin kulaklarınızda yankılanmaması mümkün değil. Her 3-5 kilometrede bir minare görünce insanın yüreği coşuyor. Hele bunlardan bir kısmının yeni yapıldığını görünce daha da bir sevinç doluyorsunuz. Müslümanlarla konuştukça, onların gay-retini, Osmanlı torunu diye bizim için koşuşturmalarını gördükçe yüreklerimiz daha bir coşuyor. Ramazan ayının başında 12 gün içinde tüm balkanları şehir şehir gezdik. Görülen o ki Avrupa coğrafyasında bağımsız 3 İslam ülkesi (Bosna Hersek, Arnavutluk ve Ko-sova), büyük oranda Müslüman nüfusun yaşadığı 2 İslam ülkesi (Makedonya ve Karadağ ) olmak üzere Balkanlarda 5 İslam ülkesi var. Sırbistan'da da Sancak bölgesi müslüman. Yeni-den bir İslami uyanış var.Bu yeniden İslamlaşma son yüzyılda Osmanlı'nın zor-la parçalanarak, tahakküm ve zulüm altında tutulan Balkan müslümanların haykırışıdır.Balkan savaşlarıyla yaklaşık 100 yıl önce kaybettiğimiz bu toprak-larda İslam kökünden kazınmak istenmiş ama Osmanlı yadigarı camiler, köprüler, hamamlar, hay-ratlar, tekkelerin bir kısmı ayakta kalmış. Müslümanlarında her ne kadar büyük kısmı Türkiye'ye ve batıya göç etmiş olmasına rağmen, büyük baskılara maruz kalmalarına, komünizmin silindiri üzerlerinden geçmiş olmasına rağmen dini ve milli kimliklerini muhafaza etmişler son 20 yıl içer-isinde de birkaç defa istiklal mü-cadelesi vermek zorunda kalmışlar. Hâlâ da masa başında mücadele devam ediyor. Hâlâ kimlik mü-cadeleleri devam ediyor. Misyoner-ler dinlerinden, milli duruşlarından uzaklaştırmak için fitne, fesat, satın alma işlemlerine devam ediyor.Osmanlı'nın vakıf mirası yok edilmişOsmanlı her gittiği yere medeniyet, insanlık ve hizmet götürmüş. O medeniyet hizmet-lerinin devamı içinde, onun finansmanını da sağlamış. Bu finansmanı daha çok vakfi-yeler tarzında, daimi düzenli gelir getirecek mülkler şeklinde yapmış. Camilerin, me-dreselerin, tekkelerin vakıfları kurulmuş. Bu vakıflara mallar verilmiş. Dükkanlar, tarlalar, zeytinlikler. Bu vakıfların gelirl-eriyle zamanında camilerin, medreselerin, tekkelerin hizmetlerini gören imam, hiz-metli, bekçi gibi çalışanların maaşları ödenmiş, geçimlerini sağlanmış.Bu vakıfların bir kısmına Osmanlı çekilince komünist hükümetlerce, şimdi de İslami milli kimliklerin uyanmasını engellemek için hali hazır hükümetlerce el konulmuş, kamulaştırılmış. Bu kamulaştırmaların yol, su gibi kamunun menfaatine yönelik bir amacı da yok. Tüm balkan coğrafyasında bu hayır işleriyle ilgilenenlerin en büyük sıkıntıları bu. Hizmet etmek istiyorlar ama yeterli maddi kaynak yok. Türkiye'den, diğer İslam ülkelerinden destek bekliyorlar. Var olan hizmetlerin devamı, tamir, bakım ve yeni hizmetler için finansman gerekiyor.Türkiye'den çok da kaynak gitmiş. Ce-maatler, tarikatlar, siyasiler yardım etmişler. İslam ülkelerinden hükümetler yardım etmiş. Bunlar bir kıyam sağlamış. Ama

yeniden dirilişin devamı gerekiyor.İslam ülkelerinin özellikle de Türki-ye Müslümanlarının oraları ziyaret et-mesi oradaki müslümanlara destek olması kaynaşması gerekiyor. Yanlışların düzeltilmesi, doğruların desteklenmesi gerekiyor.Balkanların İslamlaşmasında manevi önderlerin katkısıBalkanlar kısa zaman önce çok hareketli bir tarih dönemecinden geçti. Yugoslavya'nın dağılmasıyla bağımsızlığını ilan eden birçok küçük devlete bölündü. Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Makedonya, Arnavutluk, Kosova ve Karadağ! Ancak Balkanlar tarih boyunca, çok hareketli olmuştur. Bunun sebebini anlamak da zor

değil. Olağanüstü güzel tabiat zenginlikleri, büyük nehirleri, tertemiz havası ve verimli toprakları elbette birçok siyasi gücün he-defi haline getiriyor bu toprakları. Bunun yanında etnik ve dini yapısı kırılgan bir hale getiriyor bu coğrafyayı. Küçücük bir alanda, Sırp, Hırvat, Boşnak, Türk, Arna-vut, Karadağlı, Çingene, Macar, Bulgar, Yunan birçok farklı dilden ve dinden insan birlikte yaşıyor. Yakın zamanlarda yaşanan bağımsızlık savaşları onları şu an için birbirine yakınlaştırsa da iç ve dış etkilerle çatışma ortamı hemen hazır hale gelebilir.Balkanların en sükûnetli devri, Osmanlı'nın bu coğrafyaya hâkim olduğu zamanlarda olmuştur. Osmanlı'nın adalet ve hoşgörü çerçevesindeki yönetimi, gönüllere taht kurmuş, bölgenin yerel halkları seve seve İslam'ı din olarak benimsemişlerdir. Türkler ise bölgeye çoğunlukla Osmanlı hakimiyeti döneminde göç ederek gelmişler, İslam'ın yayılmasında ciddi rol oynamışlardır.Bu bölgenin İslamlaşmasında manevi önderlerin katkısı da büyük olmuştur. Gönülleri fethetme yolunu seçen tasav-vufi yol, bugün de Balkanlarda etkisini ciddi şekilde korumaktadır. Mostar'da Sarı Saltuk Tekkesi, Ohri, Tiran ve Üsküp gibi şehirlerde varlığını koruyan, Halveti tekkeleri, daha kuzeyde Bektaşi tekkeleri güzel örneklerdir. İlay-ı Kelimetullah bu coğrafyanın her taşına, her tozuna, toprağına

sinmiştir.Bugün, Balkanlar dediğimiz bölge her ne kadar Avrupa kıtasında yer alsa da doğuludur, Müslüman'dır, Türk'tür.Bir zamanlar atalarımız oralara gitmiş, sonra terk etmiş değildir. Onların ruhu, amacı gayesi olan İlay-ı Kelimetullah bu coğrafyanın her taşına, her tozuna, toprağına sinmiştir. Şehit kanlarıyla su-lanan bu topraklarda hâlâ atalarımızın nal seslerini duymak mümkündür.Niş, Osmanlı'nın fetih yoluTarihe bir yolculuk yapıp, hâlâ alimlerim-izin koltuklarının altında kitap, arkalarında talebeleri ile Başçarşı'da, Taşköprü'de gezinişlerini seyre dalmak, hafızların şehrin içinde yaptıkları geçit törenini izlemek, hattatın sergisini gezmek mümkündür.

Bosna'nın Travnik, Saraybosna kentlerinde bunu yaşadık.Kosova ovasının ortasında, Piriştine şehrinin kıyısında, Sultan Murat Hüdavendigar'ın, Saraybosna'da Aliya İzzet Begoviç'in tür-belerini ziyaret ederken bunu yaşadık. Üstelik ayrı bir anıta sahip değiller, silah arkadaşlarıyla aynı toprağı paylaşıyorlar.Anadolu geleneklerini, misafirperverliğini, içilen Türk kahvesiyle daha da bir lezzetle tadıyorsunuz.Tarihe bir yolculuk yapıp, hâlâ alimlerim-izin koltuklarının altında kitap, arkalarında talebeleri ile Başçarşı'da, Taşköprü'de gezinişlerini seyre dalmak, hafızların şehrin içinde yaptıkları geçit törenini izlemek, hattatın sergisini gezmek mümkündür. Bosna'nın Travnik, Saraybosna kentlerinde bunu yaşadık.Hâlâ, bu coğrafyada, ezan seslerini Türkiye'de olamadığı kadar manasını hisse-derek dinlemek, cemaatle namaz kılabilmek, namaz sonrası, devletten maaş almadıkları ve vakıf mallarına da el konulduğu için maddi imkanları kısıtlı olmasına rağmen, misafire yemek veya çay ikram eden cami imamıyla sohbet etmek mümkündür.Karadağ'ın Ulçin kentinde, şehrin Başimamı Rıfat Hoca, bir köy imamı olan İrfan Hoca ve vaize Süheyla Hoca ile İngilizce ile de olsa sohbet ederken, Arnavutluk'ta gönül lisanı ile anlaşabildiğimiz Ramiz hoca

ile yemek yerken, Üsküp'te, Baş Çarşı Camii'nin imamı Süleyman Hoca ile çay içerken bunu yaşadık.Bir evin camında asılı Türk bayrağını görüp de bu vefaya hayran olamamak mümkün değildir!Balkanların her şehrinde, Osmanlı'nın evlatları olan din kardeşlerimizi ziya-ret ve tanışma için çıktık bu yolculuğa dediğimizde, sözlerimizin sadece o bir tek kelimesini anlamış dahi olsa, gözleri dolan insanları, henüz hayatta olan şehit anne-lerini, sıcak samimi cana yakın, kıpır kıpır enerji dolu, sevgi ve bağlılık dolu Balkanlar insanını tanımak mümkündür. Capcanlı Anadolu geleneklerini, misafirperverliğini, içilen Türk kahvesini,

cami merkezli yapılaşmış Türk-Müslüman motifleriyle yoğrulmuş, kiliselerin de bu yapıya saygı gösterip mahallenin kenarına yapıldığı, köyleri ve şehirleri görmek mümkündür. Artık bizim masallarımızda yer alan, yedi gün süren, peri kızı gibi gelin olu-nan, eğlencenin de, dini manevi ölçülerin de hakkının verildiği Balkan düğününü görünce, tari-hin sayfalarında mı yoksa hayal dünyasında mı gezindiğimizi anlayamadık."Akmam da akmam" diyen Tuna NehriBir camide veya herhangi bir evin camında asılı Türk bayrağını görüp de bu vefaya hayran olama-mak mümkün değildir! İşte o an omuzlarınıza sorumluluğun yüklendiği andır! Bizi unutmayan, kopup ayrılmayan, atalarımızın ruhu benliklerine, genlerine işlenmiş bu güzel insanları biz nasıl unutmuşuz, nasıl ihmal etmişiz. Semalarında dalgalan bayrak ne olursa olsun, ben sizin bıraktığınız yerde sizi bekliyorum, sizinle görüşmek tanışmak istiyo-

rum, birbirimizi unutmayalım istiyorum diyor Balkan şehirleri, köyleri ve insanları.Artık Müslümanların tek tük yaşadığı, Sul-tan Süleyman'ın ordu karargâhı olan tarihi Niş kentinde kaleyi gezerken, yeniçeriler-in ayak seslerini duyar gibiydik. Belgrad şehrini ortadan ikiye bölen, "akmam da ak-mam" diyen Tuna nehri, duvağına bürünmüş bir gelin gibi süzülürken, "sizi çok özledim nerelerdesiniz" der gibi davetkâr ve hüzün-lü idi. Akşamın güneş batma vakti iste-meden gizli bir damla gözyaşıyla ayrıldık Tuna'dan...Üsküp'te Yahya Kemal'i, Arnavut dost-larla Mehmet Akif'i andık. Manastır'da Mustafa Kemal'in okuduğu askeri liseyi, kapıları kapalı, pencereleri kırık iki tarihi camiyi hüzünle bıraktık geride. Köprülü'de, Köprülü Mehmet Paşayı yad ettik. Üsküp'te Sultan II. Murat'ın yaptırdığı camiyi de bakımsız kalışına eseflenerek gezdik. Ve daha niceleri...Büyük bir şehir. Şehre tepeden bakan Ale-ksandr otelinde kaldık. Yürüyerek bizim İstiklal Caddesi benzeri bir yoldan Niş Kalesi'ne vardık. Kale halen sağlam ve bakımlı. Niş ırmağının kenarında düz ovanın ortasında 10-15 m'lik dolgu bir yükseltinin etrafını çevreleyen 600-700 m çapında bir kale hâlâ içinde eski silah fabrikaları, cami kalesi mevcut.

Yeniden İslâmlaşan Balkanlar;Osmanlı’nın küllerinden doğan ülkeler

Page 20: Dewa

DEUTSCHSeptember 1020

Die Islamische Föderation in Wien empfing am Freitag seine Gäste zum alljährlichen Iftar (Fastenbrechen). Der vierte und zu-gleich der letzte Freitag des Fastenmonats Ramadan war ein Abend des Zusam-menkommens für zahlreiche Gäste, unter anderem auch Politiker, Botschafter, Gen-eralkonsulate, Vorsitzende und Vertreter zahlreicher Institute, Gemeinschaften und NGOs, sowie Wissenschaftler und Küns-tler bereicherten den Abend mit ihrer Teil-nahme.Der Abend begann mit einer erfreulichen Kundgabe des Bundesministers Rudolf Hundstorfer, in dem er über das Verbot des Onlinespiels der FPÖ und die einstweilige Verfügung beim Straflandesgericht Graz berichtete (Online Spiel der FPÖ, welches sich auf Verhetzung und Herabwürdigung religiöser Lehren konzentriert. Anm.).

Weitere Ansprachen kamen von der Stadträtin Isabella Leeb und vom Bez-irksvorsteher Gerhard Zatlokal, welche immer wieder die Wichtigkeit der Kommunikation betonten und auf die erfolgreiche Zusammenarbeit in Wien hinwiesen.

Der Botschafter der Republik Türkei Kadri Ecvet Tezcan bedankte sich für dieses umfangreiche festliche Zusam-menkommen, gratulierte zu den bev-orstehenden Festtagen und bekräftigte immer wieder das der Islam die Reli-gion der Friedens und der Liebe sei.

Als Gastgeber übernahm Muhammed Turhan, Vorsitzender der Islamischen Föderation in Wien, das Wort zum Schluss, begrüßte seine Gäste, betonte die Spiritualität des Monat Ramadan und sprach aktuelle Themen, wie die einfallsreichen Wahlkampagnen, an!

Die Rede von Muhammed Turhan anläss-lich des Iftar am 3.9.2010:

„Im Namen der Islamischen Föderation In Wien, ist es mir eine große Freude sie alle hier bei unserem alljährlichen Fastenbre-chen begrüßen zu dürfen!

Meine sehr verehrten Gäste, zu Beginn des Abends möchte ich den Bundesminis-ter, Rudolf Hundstorfer, die Excellenzen verschiedener Regierungen, Vertretungen verschiedener Parteien und Behörden, aber auch alle anderen Gäste herzlichst begrüßen und danke ihnen allen, das sie unserer Ein-ladung nachgekommen sind und heiße sie herzlich willkommen!

Weiters möchte ich zum Monat Ramadan gratulieren, dessen Kennzeichen die Bar-mherzigkeit, Vergebung und Güte sind. Möge dieser Monat Ramadan Wohl und Frieden über die Menschheit bringen. Der Monat Ramadan ist die Zeit der seelischen und geistigen Reinigung, die Stärkung der Selbstdisziplin und die Weiterentwicklung

der Gottesfürchtigkeit .Das Fasten fördert die Anerkennung und die Dankbarkeit ge-genüber Gott. Der Monat Ramadan stärkt die Selbstbeherrschung, in dem es uns le-hrt die Bedürfnisse und Begierden zu be-herrschen, anstatt von diesen versklavt zu werdenDer Monat Ramazan ist der Monat der

Nachsicht, des Respekts und der Liebe.

Prophet Muhammed sagte: „Das Fasten ist ein Schutz. So soll der Fastende keine unzüchtigen Reden führen und sich nicht töricht verhalten; und wenn jemand ihn be-schimpft, soll er sagen: ‘Ich faste!’„

Ja, den Monat Ramadan und die Liebe sprachen wir an! Unsere Liebe die wir im Herzen bewahren ist so endlos, dass sie die ganze Menschheit umarmt und jeden ein Teil dieser Umarmung werden lässt. Unsere Lebensauffassung basiert auf Ge-schwisterlichkeit, egal welcher Religion je-mand angehört, denn unsere Wurzeln haben wir von Propheten Adam (fsmi). Unsere Perspektive lautet: „Wir lieben die Schöp-fung, weil wir den Schöpfer lieben.“ Unser

Vorbild für die Menschenliebe ist Prophet Muhammed (fsmi), ein Vorbild der immer die bösen Taten mit guten Taten erwiderte und niemals Rache nahm! Wenn wir aber in die Gegenwart kommen, nach Österre-ich– welches ein Teil der EU ist, ein Land wo in Respekt und Multikulturalität gelebt wird, dann entdecken wir Hetzer und Un-

ruhestifter, die das friedliche Zusammenle-ben stören wollen, indem sie die Menschen mit Hassgefühlen vergiften und die gelebte Demokratie und dessen Grundprinzipien einfach niedertreten!* - Heuer sind wieder Wahlen angesagt, wo bedauerlicherweise manche politische Parteien sich zur Gewohnheit gemacht haben mit populistischen Methoden auf Stimmenjagd zu gehen! Die Verbreitung von Lügen über den Islam und die Mus-lime, also wo eine Hetze zwischen Teilen einer Gesellschaft beabsichtigt wird, ist in keinster Weise zu akzeptieren.

- Minarette und Moscheen werden als Vor-wand genutzt um politische Ziele zu ver-wirklichen. Sollen diese Kräfte durch un-sere Gegenkräfte im Sand versiegen.

- Weitere groteske Wahlsprüche be-haupten, dass der Islam gegen Wis-senschaft, Bildung und Entwicklung sei! Diese Fiktionen, können wir mit authentischen Fakten falsifizieren und auf die erste Offenbarung hinweisen, wo in den ersten fünf Versen, sechs mal die Wichtigkeit der Wissenschaft und der Bildung betont wird!

Wir als österreichische Muslimin-nen und Muslime haben unser Wort gegeben: Egal wer kommt um etwas zu zerbrechen, wir werden es wieder zusammenfügen! Egal wer kommt um etwas zu zerstören, wir werden es wieder herrichten! Egal wer kom-mt um Unruhe zu stiften, wir werden beruhigen!

Möge unsere 15 Millionen Geschwister in Pakistan, die durch die Flutkatasto-phe alles an Hab und Gut verloren haben, aber auch die Geschwister in Palästina, Irak, Afghanistan und über-

all sonst auf der Welt die schweren Zeiten überstehen. Prüfungen bestehen. Und möge Gerechtigkeit und Frieden über diese Welt kommen.

Abschließend danke ich nochmals für ihr Kommen und beglückwünsche jetzt schon das Fest des Friedens!“

Die İslamische Föderation in Wien empfing am Freitag seine Gäste zum alljährlichen Iftar

Tebrik(Juwa) Avusturya Gençlik Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Çevik 18 Eylül 2010 tarihinde Zeynep Şen ile hayatını birleştirmişlerdir. Çifti tebrik

eder, mutluluklar dileriz.

TebrikIsv Eski Yönetim Kurulu üyelerinden

Ebuzer GÜMÜŞER 19 Eylül 2010 tarihinde Ayşe Halil ile hayatlarını

birleştirmişlerdir.Kendilerini tebrik eder, mutluluklar dileriz.

Taziye

Sollenau Cami-i Eski Başkanlarından Bahri Koç’un babası vefat etmiştir.

Merhuma Allah´tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.

Page 21: Dewa

DEUTSCH September 10 21

Der Oberste Rat der Islamischen Glaubens-gemeinschaft in Österreich gibt gemäß Ar-tikel 20 Abs. 3, 4 und Artikel 47 Abs. 1, 2 und Artikel 50 Abs. 1, 2 Verf. IGGiÖ in Verbindung mit Artikel 1 Abs. 1, 9, 11 und Artikel 2 Abs. 1 und Artikel 3 Abs. 1, 3, 4 Wahlordnung der IGGiÖ, bekannt:a) Registrierungsfristen und Termine für die Wahlen der Gemeindedelegierten zu Gemeindeversammlungen der Islam-ischen Religionsgemeinden Bregenz, Eisenstadt, Graz, Innsbruck, Klagen-furt, Linz, Salzburg und St. Pölten:1. Registrierungsfrist für die von der IGGiÖ anerkannten Moscheen und Fachvereinigungen und für die wahl-berechtigten Mitglieder der vorstehe-nd erwähnten IRGn, die keiner registri-erten Moschee oder Fachvereinigung angehören: 01.08.2010 – 26.09.20102. Die Erstellung der Wählerlisten für alle wahlberechtigen Mitglieder der vorstehend erwähnten IRGn: 27.09.2010 – 24.10.20103. Wahltermine:1. IRG – Klagenfurt: Sonntag, 21.11.2010 von 09:00 - 17:00 Uhr2. IRG – Salzburg: Sonntag, 28.11.2010 von 09:00 - 17:00 Uhr3. IRG – Graz + IRG – St. Pölten: Sonntag, 05.12.2010 von 09:00 - 17:00 Uhr4. IRG – Innsbruck + IRG - Linz : Sonntag, 12.12.2010 von 09:00 - 17:00 Uhr

5. IRG – Bregenz + IRG – Eisenstadt: Son-ntag, 19.12.2010 von 09:00 - 17:00 Uhrb) Registrierungsfristen und Termine für die Wahl der Gemeindedelegierten zur Ge-meindeversammlung der Islamischen Reli-gionsgemeinde Wien:1. Registrierungsfrist für die von der IG-GiÖ anerkannten Moscheen und Fachv-

ereinigungen u. für die wahlberechtigten Mitglieder der IRG - Wien, die keiner reg-istrierten Moschee oder Fachvereinigung angehören: 03.01.2011 – 27.02.20112. Die Erstellung der Wählerlisten für alle wahlberechtigten Mitglieder der IRG - Wien: 28.02.2011 – 27.03.20113. Wahltermin für die IRG – Wien: Son-ntag, 17.04.2011 von 09:00 – 17:00 Uhrc) Aktives und passives Wahlrecht: Ak-

tiv wahlberechtigt sind Muslime, die Mit-glieder der betreffenden IRG sind, das 14. Lj vollendet haben, im Sprengel der IRG durch mehr als 1 Jahr ihren Hauptwohnsitz haben, im Mitgliedsregister der IRG regis-triert sind und den jährlichen Mitgliedsbei-trag von 20 EUR für Personen, die 14-16 Jahre alt sind und 40 EUR, für Personen,

die älter als 16 Jahre sind, bis zum Stichtag 26.09.2010 für alle IRGn außer der IRG – Wien und für die IRG – Wien bis zum Stichtag 27.02.2011 entrichtet haben.Passiv wahlberechtigt sind aktiv Wahlberechtigte, die das 16. Leben-sjahr vollendet haben.*Kandidaten, die sich zur Wahl in einer Moschee oder Fachvereinigung stellen, müssen ihre Kandidatur dem Vorstand der Moschee oder Fachv-ereinigung spätestens 14 Wochentage vor dem Wahltermin bekannt geben.*Kandidaten, die sich in einem Wahl-

lokal, das für Moscheen und Fachvereini-gungen unabhängige Mitglieder einer IRG bestimmt ist, zur Wahl stellen, müssen ihre Kandidatur dem Obersten Rat spätestens 10 Wochentage vor dem Wahltermin bekannt geben.d) Mitzubringen am Wahltag: 1. Amtlicher Lichtbildausweis, 2. Meldezettel, 3. Zahl-ungsbeleg.

Kundmachung zu den Wahlen in der IGGiÖ SEHR GEEHRTE MUSLIMINNEN UND MUSLIME!

Auch dieses Jahr ist es soweit und setzen unsere Tradition fort und freuen uns schon Sie zur Koran-Rezitation herzlich willkommen zu heißen. Warum die Koranrezitation?Der Koran ist das heilige Buch der Mus-lime, der von Gott in 23 Jahren offenbart wurde und gilt somit als Wort Gottes. Die Überlieferung erfolgte durch den Erzen-gel Gabriel weiter an unseren Propheten (fsmi), durch ihn der Koran über Jahre hinweg mündlich überliefert und nach seinem Tod dann der Koran niederge-schrieben wurde. Der Koran ist das un-veränderte und unverfälschte heilige Wort Gottes, der für jeden Muslim im Leben als Wegweiser dient und in ihm die Ge-borgenheit findet. Die Übersetzung der Heiligen Schrift ist mittlerweile in fast allen Sprachen vorhanden, doch sie wird nach wie vor auf Arabisch rezitiert. Wie Sie auch erkannt haben, gibt es eine ständig wachsende Kritik an den Islam und uns Muslime. Dies wurde vor kurzer Zeit abermals bewiesen, nachdem einige Verwirrte unser heiliges Buch den Koran vor der internationalen Gesellschaft ver-brennen wollten.Selbstverständlich waren diese Personen mit großem Widerstand der islamischen Welt konfrontiert.Darauf aufbauend und diesbezüglich möchten AUCH WIR nicht schweigen,und laden Sie ganz herzlich am 25. Sep-tember 2010 zu unserer Großveranstalt-ung im Austria Center ein!

Page 22: Dewa

DEUTSCHSeptember 1022

Aufgrund meiner kultur- und sozialanthro-pologischer Ausbildung, war es ein Wun-sch von mir in dieser Rubrik etwas über Kulturen berichten zu dürfen, da mir die-ser Gegenstand auch sehr geläufig ist. Es ist viel einfacher, über etwas Vertrautes zu reden oder zu erzählen, weil sie einem die Gewissheit gibt, Dinge besser zu kennen und somit glauben besser erklären zu kön-nen. Aus diesem Grund werde ich natürlich über die Muslime in Österreich schreiben angefangen von der Geschichte bis hin zur Gegenwart. Wenn wir weit in die Geschich-te zurück blicken, sehen wir, dass Orient und Okzident schon eine Beziehung zue-inander hatten, sowohl wirtschaftlich, als auch kulturell. Was Österreich zu den an-deren europäischen Ländern in Bezug auf den Orient so besonders macht, ist, dass Ös-terreich wie Großbritannien oder Frankre-ich keine Überseeterritorien besetzt haben, sondern als einer der wenigsten Ländern di-rekt muslimische Bevölkerung im eigenen Land hatten, weil viele Personen aus dem osmanischen Reich sich im Habsburger Re-ich niedergelassen hatten. Dies macht die Situation aus heutiger Sicht viel verständli-cher und logischer, wenn man bedenkt, dass Muslime in diesem Land ja so gar nicht „fremd“ sind und schon vor langer Zeit Schulter an Schulter miteinander gekämpft haben. In Österreich gab es früher schon viele orientalische Akademien, die zur me-hreren Jahren dauernden Ausbildung von Dolmetschern und Diplomaten beigetragen haben, um so jegliche Beziehungen zu den Osmanen zu ermöglichen. Erst nach 1878 durch die Okkupation Bosniens wurden der Islam mit 600.000 Muslime im großen Aus-

maß vertreten. 1908 wird Bosnien annekti-ert und wird somit ein Teil des Habsburger Reiches und von nun an versuchte man dem islamischen Glauben eine rechtliche Grundlage zu geben. Folglich wird 15.Juli 1922 das Islamgesetz erlassen, welches die Muslime als Religionsgemeinschaft in Ös-terreich anerkannte. Wenn man heute über Muslime spricht, wer-den sie noch immer als „fremd“ wahrg-enommen, wobei sie schon in Österreich fast schon 100 Jahre Bestand haben. Die Muslime wurden erst nach dem zweiten Weltkrieg, durch die importierten Arbeit-skräfte (Mehrheit aus der Türkei), wahrg-enommen. Was heißt wahrgenommen, sie wurden einfach nur als türkische Gastar-beiter abgestempelt, die in eine bestimmte Schublade gepasst haben und dort auch bleiben sollten. Nach-dem sie bei der Auf-bau der Hauptstadt und den sämtlichen Städte Österreichs ausreichend geholfen hatten, sollten sie nun wieder zurück in die Heimat kehren. Dieser Teil der story ist ja wohl allen bekannt, sie blieben nun da. Fünfzig Jahre nach dieser Ereignis hat die Anzahl der türkischstämmigen MigrantIn-

nen aber auch WienerInnen mit türkischem Hintergrund, aber auch andere muslimische MigrantInnen wie die Bosnische und die Arabische WienerInnen rapide zugenom-men. Diese Bevölkerung hatte und hat noch immer einen sehr starken Einfluss auf die wirtschaftliche, soziokulturelle und poli-tische Themen, und das seit über einem

halben Jahrhundert. Klar, Wien ist eine Einwanderungsstadt und Österreich ist im Zentrum Europas ein Einwanderungsland, mit der wir uns au-seinandersetzen müs-sen. Wenn das ein Fakt ist, dann müsste die Mitwirkung der neuen Mischkultur auch ein Fakt sein. Ein schwed-ischer Anthropologe namens Hannerz ent-wickelte das Konzept der Kreolegesellschaft, eine Gesellschaft, die aus Mischkulturen be-steht aber das Prinzip ist, dass diese Misc-hung zwischen bereits gemischten Kulturen stattfindet und somit keine Reinkultur von

Anfang an gegeben hat. Ständig ändern sich Gesellschaften, sie sind nie homogen und können nie homogen sein, außer man beharrt drauf, eine „Ethnie“ zu vereisen und dies Jahrhunderte lang aufrecht zu er-halten, wobei die Grenzsituation zu dieser

Einstellung sehr konflikthaft verlaufen kön-nen, weil die Grenze nicht durchlässig ist, sondern geschlossen gegen jegliche Ein-flüsse. Wien ist aber anders und WienerIn-nen sind auch anders, und das ist auch gut so, weil diese Andersartigkeit eine Stadt und ein Land ausmacht. Heutzutage Leb-en in Österreich ca. 400.000 Muslime und davon bilden die türkischstämmigen Mi-grantInnen die größte Einheit dar. ES gibt aber auch seit langem den offiziellen Ver-treter der Muslime die IGGIÖ und zählt ca. 200 Gebetsräume in Österreich. Obwohl Wien nicht eine Weltmetropole wie Lon-don oder Paris ist, ist Wien dennoch Wien und wird mit ihrer Vielfalt eine andere kul-turelle Metropole Europas sein mit ihren multikulturellen Background. Wenn es in der Geschichte nicht mit den „Türken“ oder „Moslems“ so gekommen hätte, käme es nun auf einer anderen Art und Weise mit der wir uns auseinander setzten müssten. Fakt ist, wir leben in einer globalen Welt und je schneller sich die Technologie und die unbegrenzten Möglichkeiten der Kom-munikation entwickeln, desto mehr wird sich die Welt ineinander vermischen. Ich bleibe optimistisch und sage immer wieder, wir müssen den Moment und die Gegebenheiten wertvoll nutzen und aus den vorhandenen Möglichkeiten das Beste daraus machen. Österreich und ihre Haupt-stadt Wien ist einer der besten Modellstadt weltweit, worauf wir als ÖsterreicherInnen, türkischstämmige ÖsterreicherInnen oder einfach muslimische Österreicherinnen stolz sein können.

Ümmü Selime Kaya

Muslime auf der Welt

Page 23: Dewa

DEUTSCH September 10 23

Im Oktober 2007 gab Schakfeh bekannt, bei der nächsten IGGiÖ-Wahl nicht mehr für das Amt des Präsidenten zu kandidieren und erklärte sich ins Privatleben zurückzie-hen zu wollen.

Obwohl seine Amtszeit bereits im Som-mer 2008 abgelaufen ist, amtiert Schak-feh weiter als Präsident der Islamischen Glaubensgemeinschaft, bis auf Grundlage der inzwischen genehmigten neuen Ver-fassung Neuwahlen durchgeführt worden sind, dessen Ergebnis im Frühjahr 2011 er-wartet werden.

Unumstritten hat er die öster-reichisch-muslimische Land-schaft, als Präsident der Islamischen Glaubensge-meinschaft in Österreich (kurz IGGiÖ), in den letz-ten 13 Jahren geprägt wie kein anderer. In diesen 13 Jahren konnte er viele Erfolge als Oberhaupt der Muslime in Öster-reich verzeichnen. Aber auch einige Rückschläge pflastern seinen oftmals schwierigen Weg.

1943 erblickte Anas Schakfeh in Syrien, in der Stadt Hama, das Licht der Welt. Mit 21 Jahren kam er mit der Absicht Medizin zu studieren nach Österreich, ohne zu wissen welche Rolle ihm Allah zugewiesen hat. Von 1978 bis 1985 arbeitete er als Leit-er eines Sprachkurses für Arabisch im Afro-Asiatischen Institut.

Als der damalige Präsident der IGGiÖ, Ah-mad Abdelrahimsai erkrankte, wurde 1997 Shakfeh zum geschäftsführenden Präsi-denten der IGGiÖ bestellt. Ab diesem Zeit-punkt war sein Weg besiegelt.

Über die gesamte Zeit hatte er einige große Aufgabenbereiche die ihn sehr forderten: Einerseits galt es, die unterschiedlichen ethnischen Gruppen in die IGGiÖ ein-zugliedern und auch zu halten. Ihm ist es gelungen die zum Teil sehr zerstrittenen einzelnen herkunftsländerbezogenen Or-ganisationen unter einem Dach zu versam-meln. Dies kann durch eine Initiative bez-eugt werden : Am 9. Februar 2009 erklärten über 240 Moscheen respektive Vereine die IGGiÖ als offizielles Vertretungsorgan der Muslime zu unterstützen. Als einzig großer Dachverband ziehte die ATIB (Türksich Is-lamische Union für kulturelle und soziale Zusammenarbeit in Österreich), die der Re-ligionsbehörde der Republik Türkei unter-steht, bei dieser Erklärung nicht mit.

Andererseits musste er, in diversen Medien, immer und immer wieder Rede und Ant-wort, in Bezug auf Selbstmordanschläge

und Terrorakte, stehen. Er wurde aber nicht Müde zu erklären, dass diese greuelhaf-ten Aktionen nichts mit dem Islam an sich zu tun haben und dass man die Muslime nicht unter Generalverdacht stellen dürfe. Aber auch den Muslimen redete er stets ins Gewissen, sich als Teil der Gesellschaft in Österreich wahrzunehmen.

Ein Meilenstein in der Integration des Is-lam in Österreich aber auch in Europa, wurde im Jahre 2003, durch die erstmalige Durchführung einer Imamekonferenz in

Graz gelegt. Internationale Beach-tung fanden die im Jahre 2006

und 2010 in Wien organisierten europäischen Imamekonferen-

zen, wodurch sich zeigte, dass der politische Umgang Österreichs mit den Mus-limen europaweit ihres-gleichen sucht.

Als weiterer großer Wurf ist die neue Verfassung der IGGiÖ zu nennen mit deren Aktivierung nun eine neue Zeitära für die IGGiÖ anbricht.

Aber auch viel Kritik musste er im Laufe der Jahre einstecken. Man

warf ihm vor, die IGGiÖ mit radikalen Personen zu

besetzen und den radikalen Islam zu forcieren. Tatsache

ist aber, dass er die radikalen Elemente nicht akzeptiert hat.

Er war immer versucht innerhalb und außerhalb der muslimischen

Gemeinschaft ein harmonisches Mitein-ander zu gewährleisten.

Als härtester Kritiker gilt der von einem gewissen Herrn Günther Ahmed Rusznak ins Leben gerufene Verein „Islamischen Informations- und Dokumentationszen-trum“. Hinter diesem seriösen Vereinsna-men verbirgt sich die Absicht der IGGiÖ und somit allen Muslimen in Österreich Schaden zuzufügen. Das haben auch die Medienvertreter erkannt und die mediale Aufmerksamkeit gegenüber den Provoka-tionen durch Rusznak und Konsorten ist mittlerweile verschwindend.

Zusammenfassend kann man sagen, dass sich die IGGiÖ unter der Führung von Anas Schakfeh von einem Exotenklub zu einer ernstzunehmenden Organisation, die mittlerweile auf gleicher Augenhöhe wie andere Religionsgemeinschaften steht, ge-wandelt hat.

Seine Tätigkeit wurde am 21. Oktober 2008 mit dem Großen Goldenen Ehren-zeichen mit dem Stern für Verdienste um die Republik Österreich ausgezeichnet.

Muhammet Tosun

Muslim des MonatsNach den katastrophalen Überflutungen in größeren Teilen Pakistans haben sich nun führende muslimische Staaten auf ein Spendenpaket in der Höhe von einer Milliarde Dollar geeinigt. In Österreich kamen indes bei einer ORF-Aktion rund eine halbe Million Euro zusammen.Am vergangenen Sonntag präsentierte der Vorsitzende der Organisation der Isla-mischen Konferenz (OIC), Ekmeleddin Ihsanoglu (Bild), ein umfassendes Spend-enpaket der Länder Saudi-Arabien, Türkei, Kuwait, Vereinigte Arabische Emirate und Katar. Eine Milliarde Dollar von Regierungen, NGOs und Spendenaktionen sind dabei zusammengekommen.

Die Hochwasserkatastrophe in jüngster

Vergangenheit hatten weite Teile des Landes überflutet, mehr als eine Million Häuser zerstört und über acht Millionen Menschen direkt betroffen.

Ihsanoglu merkte bei der Pressekonferenz mit dem pakistanischen Aussenminister Shah Mahmood Qureshi an, MuslimInnen gehörten zu den größten Spendern, was Bargeld als auch Hilfsgüter betreffe. Im-mer wieder war die schleppende Spenden-freudigkeit für Pakistan kritisiert worden, da zahlreiche Aktionen weltweit nicht zu großen Summen führten. Österreich hinge-gen hat jüngst bei einer ORF-Sonderaktion mehr als eine halbe Million Euro für Spenden gesammelt.

MuslimInnen spenden 1 Mrd. Dollar für Pakistan

Windows XPXP kam im Jahre 2001 heraus und war der erste Versuch die graphische Benutzerob-erfläche Windows etwas “schöner“ zu ge-stalten, um es Benutzerfreundlicher zu ge-stalten, was eigentlich sehr erfolgreich war.Die Hardwarevoraussetzungen für Win-dows XP waren gar nicht so hoch, nur ein 0,23 GHz Prozessor, 64MB Ram und 1,5GB Freien Speicher.Die meisten Computer erfüllen diese Vo-raussetzungen deswegen konnte sich das System so gut verkaufen.

Windows VistaVista kam 6 Jahre nach dem XP, und man ist mit der Benutzeroberfläche einen Schritt weiter gegangen und man führte neue Fea-tures ein wie zB. die Aero Oberfläche oder 3D Taskflip.Der Nachteil bei diesem neuen Betrieb-ssystem war das es zu viele Sicherheit-slücken hatte, und im Gegensatz zu XP hat Vista alle Ressourcen komplett ausge-schöpft. Viele die das neue System vollw-ertig nutzen wollten hatten also neue leis-tungsfähigere PCs zu kaufen.

Windows 7Gleich zwei Jahre nach Vista kam Win-

dows 7, quasi der bessere Vista. Warum? Weil Windows 7 im Gegensatz zu Vista sehr wenig Ressourcen beansprucht, und die PCs nicht so hohe Voraussetzungen zu erfüllen haben. Zusätzlich dazu wurde die Taskleiste komplett neu überarbeitet und reformiert.

Die Computer die mit Vista ausgerüstet waren und auf Windows 7 umgestiegen sind können nun also ganz schnell und leis-tungsfähiger arbeiten.Bei neueren Geräten wird empfohlen auf Windows 7 umzusteigen weil da alles voll automatisch funktioniert und dadurch man selber nicht mehr mit so vielen Problemen wie etwa Treiberproblemen konfrontiert ist.

Ein Tipp von uns an die Windows 7 User falls sie alle Einstellungen und Funk-tionen beisammen haben wollen, erstel-len sie einen neuen Ordner am Desktop und benennen sie ihn folgendermaßen: DEWA.{ED7BA470-8E54-465E-825C-99712043E01C}. Wenn sie nun den Ordner öffnen finden sie alle Einstellungen die sie brauchen dort, sie können auch den Ordner in die Taskleiste ziehen und somit anheften, so können sie jederzeit daraufgreifen.

Welche Windows Version Nutzen ?

Page 24: Dewa