32
Aylık Gazete Monatliche Zeitung Mayıs 2010 Sayı / Ausgabe: 20 Tanıtım Sayısı Gratisexemplar 2 Mehmet Turhan Asil Duruş 13 Mustafa Mullaoğlu Keşke Yazmak Zorunda Kalmasaydım 18 Av. Süleyman Boynukara Gencin Süsü Güzel Ahlakr 7 Dr. Fuat Sanaç Seni Çok Seviyoruz Köşem YEDİĞİMİZ ETLERİN NE KADARI HELAL? Gurur Veren Diploma Töreni Türkiye Milli Gazete Yazı İşleri Müdürü Ekrem Kızıltaş’ın kızı Betül Kızıltaş Viyana Teknik Üniversitesi’nden 27 .05.2010 tarihinde Yüksek... 3. TUNA FESTİVALİ ÖZEL Sollenau Yeşil Cami’de, Sollenau gençliğinin organize ettiği Fetih Şöleni, 29.05.2010 akşamı muhteşem bir atmosferde gerçekleşti. Yeşil Cami’sinin arka bahçesindeki açık alanda düzenlenen gec- eye Türkiye’den ve çevre cemiyetlerden katılımlar gecenin daha anlamlı ve coşkulu geçmesine vesile oldu. Sollenau’da Muhteşem Fetih Şöleni SAYFA 3 SAYFA 3 SAYFA 25 SAYFA 4 SAYFA 3

DEWA

Embed Size (px)

DESCRIPTION

DEWA Gazetesi

Citation preview

Page 1: DEWA

Aylık GazeteMonatliche Zeitung

Mayıs 2010Sayı / Ausgabe: 20

Tanıtım SayısıGratisexemplar

2Mehmet TurhanAsil Duruş 13Mustafa Mullaoğlu

Keşke Yazmak Zorunda Kalmasaydım 18 Av. Süleyman BoynukaraGencin Süsü Güzel Ahlaktır7 Dr. Fuat Sanaç

Seni Çok SeviyoruzKöşem

YEDİĞİMİZ ETLERİN NE KADARI HELAL?

Gurur Veren Diploma Töreni

Türkiye Milli Gazete Yazı İşleri Müdürü Ekrem Kızıltaş’ın kızı Betül Kızıltaş Viyana Teknik Üniversitesi’nden 27 .05.2010 tarihinde Yüksek...

3. TUNA FESTİVALİ ÖZEL

Sollenau Yeşil Cami’de, Sollenau gençliğinin organize ettiği Fetih Şöleni, 29.05.2010 akşamı muhteşem bir atmosferde gerçekleşti. Yeşil Cami’sinin arka bahçesindeki açık alanda düzenlenen gec-eye Türkiye’den ve çevre cemiyetlerden katılımlar gecenin daha anlamlı ve coşkulu geçmesine vesile oldu.

Sollenau’da Muhteşem Fetih Şöleni

SAYFA 3

SAYFA 3

SAYFA 25

SAYFA 4 SAYFA 3

Page 2: DEWA

HABER - AVUSTURYAMayıs 102

Mehmet TURHANIFW Genel Başkanı

www.dewa.at

Sahibi | Herausgeber: Metin Malçok; Thelemangasse 8/2 A-1170 Wien

Layout & Graphics: Mikail Cerit [email protected]İnternet Sorumlusu: Fatih Yayla [email protected] | Anzeigen: Metin Malçok [email protected]: Selma Gümüşer [email protected] Sema Gümüşer [email protected] İlknur Özyürek [email protected]

Viyana & Çevresi

Salzburg & Linz Bölgesi

Salzburg & Linz Bölgesi

Niederşsterreich Bölgesi

Genel Koordinatör Abdi TAŞDÖĞEN Tel: +43 650 888 0700 a.tasdö[email protected] Sorumlusu Volkan MERAL Telefon: +43 650 525 4343 [email protected] Ömer KUTLUCAN [email protected] Mahmut YILDIZ [email protected] Tirol Koordinatörü Yılmaz AKIN Telefon: +43 676 400 1970 [email protected] Muhammed BUSUN [email protected]

Mehmet IŞIK [email protected] AKDEMİR [email protected] LINDTNER [email protected]

Linz Koordinatörü Murat Başer 0699 / 17 05 53 27 [email protected]

Salzburg Koordinatörü Metin Akay 0660 / 21 00 727 [email protected]

Vorarlberg & Tirol Bölgesi

Freie Mitarbeiter

Freie Mitarbeiter

Freie Mitarbeiter

Freie Mitarbeiter

DEWA´DAN BİR YENİLİK DAHAHer hafta Cuma günleri saat 14:30 – 16:30 arası hukuk danışmanımız tarafından her türlü Hukuk sorunlarınızı

danışabilecek ve her türlü Antraglarınızı doldurabileceğiniz, sizlere sözlü açıklamasını yapacak ekibimizle yardımcı olmaktan mutluluk duyarız.

İlknur ÖZYÜREKNot: Danışmanlığımız ücretsizdir !

Adres: Thelemangasse 8/2 - 1170 Wien

Fani Dünyada aslolan kalıcı bir iz bırakmak ve asil bir duruş sergilemektir. Nice yiğitler tanırım, malı mülkü, gayr-ı menkulleri kasa ve keseleri doludur, ama ka-

lpleri bunların sevgisiyle değil, Hakk muhabbetiyle doludur. Bu birikimler ve maddi servetler kasaya girdirilmiş kalbe değil, Ne mutlu onlara!Çok çalışıyor, çok kazanıyor ve Hakk yolunda çok harcıyor ve seferber ediyor.Efendimizinde “Cömert mümin Allah’a Cennete ve insanlara yakın, ancak ateşe uzaktır.” mealinde bir hadisi vardır.Kendi nefsini, kasasını, kesesini, kendi menfaat ve maslahatını düşüp, pire için yorgan yakan, oyuncağı için bütün bir apartmanı feda eden, bencil, egoist, enani insanların oluşturduğu bir Dünyayı paylaşıyoruz maalesef.Muhtacın, garibin, haklının yanında değil güçlünün, ezenin ve zalimin yanında yer alan bir toplum ve ortamdayız.İşte bunlar maddeyi kasasına kesesine koyan değil, kalbinin ta merkezine yerleştirenlerdir.Şu Dünyamızı silah tüccarlığı yaparak kana bulayanların haline bir bakın. Sütten çıkmış ak kaşık sanki mübarekler. Milyarları-Trilyonları silah sanayisine yatırıp, onları pazarlayan daha sonra yenilerini üretmek için eskileri bitirmek isteyen güçlerin tiyatrolarıyla karşı karşıyayız.Değerli Dostlar !Bizler Dünyada asil bir duruş sergilemek üzere görevlendirildik. Kur’anın ifadeleriyle “Bütün Dünya insanlığının hayır huzur ve saadeti için çıkartılmış en hayırlı ümmet ...” olarak nitelenmekteyiz.

Öyleyse model ve örnek olmak, yolu açmak, rehberlik yapmak gibi bazı yükümlülükler-imiz vardır.Bir defa ve kendi yerimize imtihan oluyoruz. Bundan dolayı akıllı şuurlu ve duyarlı dav-ranmak zorundayız.Kendisiyle geçinilemeyen, huysuz, sevimsiz, ruhsuz ve heyecansız bir insan değil, tam ak-sine kendisiyle iyi geçinilen, başkalarının kendisiyle iyi geçindiği, ilkeli, prensipli, ahlaklı, toleranslı, kabına sığmayan, üretken, idealist bir kişilik sahibi olmak zorundayız.Asrı Saadetin Mus’abına bir bakın Medineye muallim bir müderris ve sefir olarak Hi-cret öncesi geldiğinde öyle bir profil çizdiki, Medineliler hayran kaldılar ve dedilerki eğer gönderdiği elçi böyleyse Muhammedin kim bilir kendisi nasıl olağanüstü bir hüviyyete ve güzelliğe sahiptir.

Kıymetli Dostlar !Her biriniz birer iyilik öncüleri ve hayırda rehberler olun. Size taş atanlara karşılık olarak gül verin. Sizin düşmanlarınız insanlar, zümreler, kitleler değil, bilakis zararlı alışkanlıklardır. Sizler “Her kim bir insanı hayata döndürürse bütün insanlığa hayat bahşetmiş gibidir.” düsturunun temsilcilerisiniz.Sinesindeki herkese yetecek kadar sevgisiyle “Yaratılanı severiz yaratandan ötürü” anlayışının sahiplerisiniz.Kişisel gelişimini sağlamış, nefsini terbiye etmiş, toplumuna faydalı olmuş, insanlığı hak-ka, adalete, sevgiye, hoşgörüye çağırandan daha güzel kim olabilir ?Eğer bir insan yukarıda sayılan hususları yerine getirmeye muktedir olursa, inanıyorumki onun yeri havzı kevserdir, havzı kevser ise ulaşılabilecek en mühim ve ulvi makamlardan bir makamdır. İsterseniz gelin havzı kevserin sahibini dinleyelim. Efendimiz Refik-i Alaya gidişinden önce minberinin ilk basamağına oturarak ashabına şöyle seslenmişti: “İyi dinleyin buluşma yerimiz havzı kevserdir, benim havzım Şamın Busrası ile Yemenin Sanası arasındakı mesafeden daha büyüktür, oraya kevser oluğundan bir su dökülür, bu sütten daha beyaz, köpükten daha yumuşak, baldan daha tatlıdır, ondan bir kere içen bir daha susamaz, bu havuzun taşları inciden yatağı ise misketendir. Yarın mahşer günü hesap yerinde bu havuzun suyunu içmekten mahrum kalan tüm hayırlardan mahrum kalmıştır. Dikkat edin yarın benimle beraber o havzın etrafında buluşmak isteyen elini ve dilini hara-mdan çeksin.”Arzu ve temennimiz efendimizin en son dikkat çekmiş olduğu havzı kevserde buluşabilmek için elimizin ve dilimizin haramlardan uzak kalmasıdır, Allah bunu cüm-lemize kolaylaştırsın.NOT : Üçüncü tuna festivalimize katkılarınızdan dolayı tebrik ediyor, teşriflerinizden dolayıda teşekkür ediyorum.

Asil Duruş

Page 3: DEWA

HABER - AVUSTURYA Mayıs 10 3

Geçtiğimiz ay Yeni Hareket Gazetesi sahibi değerli kardeşim Yetkin Bey’in “Türk Lokantaları Etleri Nereden Alıyor?”

haberini okudum. Avusturya’daki toplumumuzu bilgilendirme açısından çok güzel bir çalışma yapmış. Viyana’daki türk lokantalarının etleri hangi toptancılardan aldıklarının şemasını vermiş fakat şablon eksik kalmış, bizde işin kalan kısmını tam-amlamak için bu konuyu ele aldık ve araştırdık. Bir gerçeği daha vurgulamak isterim; ne toptancılar ne lokantalar ne marketler nede kasaplar hiç biri benim etim helal kesim değil demiyor, herkes helal kesim diyor. Bizde bazı restorantların haftalık et tüketimini sorduk. Örneğin; bir X işletmesinde haftalık tüketilen et 50 kg. Eti kimden alıyorsunuz diye sorduğumuzda tabiki helal kesim olan Y kasabından diyor ve elindeki faturasıylada bunu kanıtlıyor. Biz Y kasabına gidiyoruz X işletmesi haftalık sizden ne kadar et alıyor diye sorduğumuzda 20 kg diyor. İşte bizim dikkat çekmek istediğimiz nokta burası. Alınan helal et 20 kg, tüketilen 50 kg diyor peki kalan 30 kg et acaba nereden geliyor? Bu et toptancı piyasasında müthiş bir reka-bet var. İşi bilende bilmeyende piyasadaki pastadan pay kapmaya çalışıyor. Eğer toptancıda et fiyatı düşükse, burada soru işareti uyanmalı “acaba neden” diye? Şunu açık ve net olarak belirtmek isterimki; biz, bir teşkilatın basın organıyız, gazetesiyiz kimseye minnet borcumuz yok. Görevimiz Avusturya’da gelişen olayları burada yaşayan türk toplumumuza en dogru ve en güzel şekilde yansıtmaktır. Kimilerinin hoşuna gider kimiler-inin gitmez herkesin kendi takdirine kalmıştır.

Eğer parasını ben veriyorsam yediğim etin helal olup olmadığını araştırırım, bu benim olduğu kadar tüm tüketi-cilerinde görevidir. 3 kuruş kar için sen 20 kg helal tüketeceksin kalan miktarı ise soru işareti! Herkesin dikkatini çekerimki bunun vebalini belki bu dünyada kaldırırlar ama ahirette, o büyük hesap gününde!!! Amacımız hiç bir esnafımızı kötülemek değildir ama bilinmesi gereken gerçeğide yazmak zorundayız. Bize reklam ver-

mek isteyen bir çok esnafımız var. Biz burada one minute diyoruz. Çünkü bizim prensiplerimiz var öyle önümüze gelen her reklamı para için alamayız. Biz insanlarımızın vebali altına giremeyiz. Bize, Dewa’ya reklam vermek demek evet biz referans oluyoruz kefil oluyoruz demektir.

Özellikle helallik konusu olan et mamüllerinde gözümüzle görmeden, inanmadan, araştırmadan reklam alamayız.

Para için prensiplerimizden inançlarımızdan ödün ver-emeyiz. Alacağımız yerleri araştıralım helal olmasına

dikkat edelim, helal kazançlarımızı helal lokma-larla süsleyelim. Yukarıda verdiğimiz rakamlar yalnızca örnektir aslında işin gerçek boyutu çok daha ciddidir. Bu yazımızı et üzerine ele aldık ancak tavuk içinde aynı kaideler geçerlidir.

Toptancılara da buradan seslenmek isterim; gelin sizlerde aranızdaki rekabeti kaldırın. Avusturya’da sayınız bir elin 10 parmağını geçmez. Yaklaşık 300 bin türkün yaşadığı Avusturya’da pastadan hepinize bir dilim pay düşer. Yeterki sizler, bizlere helal et yedirme yarışı içerisinde olun bizde medya olarak sizlerin yanınızda olalım, elimizden gelen desteği verelim. Yanlışınıza da fren olur dikkatinizi çekeriz. Daha güzel yarınlar

içinde helal lokma yemek dileğimizle bir da-haki yazımızda buluşmak üzere.

Saygılarımla..

Ayet

„Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz/helal olanlarından yiyin“ (Bakara 172)

Hadis „Öyle bir devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak. Böylelerinin hiçbir duası kabul edilmez.“ (Buhari, Büyü-7, 23; Nesai, Büyü-2, (7,243))

Metin MALCOK

YEDİĞİMİZ ETLERİN NE KADARI HELAL?

Türkiye Milli Gazete Yazı İşleri Müdürü Ekrem Kızıltaş’ın

kızı Betül Kızıltaş Viyana Teknik Üniversitesi’nden 27 .05.2010 tari-hinde Yüksek Mimarlık diplomasını alarak mezun oldu. Betül Kızıltaş’ın bu mutlu gününde başta eski bölge başkanlarımızdan Mustafa Mullaoğlu Bey’in eşi ve Dewa Gazetesi olarak bi-zler kendisini yalnız bırakmadık.

Güngören Anadolu İmam-Hatip Lis-esi mezunu Betül Kızıltaş duygularını şöyle dile getirdi: “Allah benim için gümüş bir kapıyı kapatıp, yer-ine altın bir kapı açtı. Viyana Teknik Üniversitesi’nde kaliteli bir eğitim almak nasip oldu. Ailemi ve ülkemi çok özledim. En kısa zamanda ülkeme dönüp, bilgimi verime dönüştürmeyi istiyorum.Darısı tüm üniversiteli arkadaşlarımın başına. Öncelikle anne ve babama daha sonra Viyana’ya geldiğimden beri bana destek olan herkese teşekkür ediyorum.”

Dewa Gazetesi olarak bizlerde kendi-sine başarılı bir hayat diliyoruz.

Gurur Veren Diploma Töreni

TC. Sayıştay başkanı Dr. Recai Akyel resmi temaslarda bulunmak üzere Viyana’daydı. Çeşitli resmi temaslardan sonra 27.05.2010 Perşembe akşamı Kent Restorant’ın sami-

mi ortamında yapılan yemekte Tc. Viyana Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezcan, Tc. Viyana Başkonsolosu İbrahim Mete Yağlı, Viyana’nın önde gelen işadamlarından Hürpaş Genel Müdürü Mehmet Vural, Etsan Genel Müdürü Hüseyin Ünal, bazı dernek ve sivil toplum yöneticileri, türk kökenli siyasetçiler ve gazetecilerin de katıldığı güzel bir akşam yemeği yendi. Yapılan kısa konuşmalardan sonra içilen türk kahveleriyle yemek sona erdi.

Sayıştay başkanı Akyel Viyana’da

Page 4: DEWA

2008 yılından bu yana aktif olan Müsiad Avusturya 29 Nisan – 1 Mayıs tarih-

leri arasında Türkiye Müsiad ile Viyana'da bir dizi program gerçekleştirdi. Programa Türkiye'den Müsiad Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan ve Müsiad yetkilileri ile bir-likte 40 kişilik bir işadamı heyetinin yanında Avusturya, Almanya ve diğer Avrupa ülke-lerinden birçok işadamı ve girişimci katıldı. Program kapsamında Viyana Ticaret Odası ile ortak bir program, Müsiad Avustu-rya bürosunun açılışı ve Müsiad – Avrupa Genel İstişare Toplantısı gerçekleştirildi.

Viyana Ticaret Odası'nda Avusturya ile Türkiye Arasında Ticaret Köprüsü29 Nisan tarihinde Müsiad Avusturya, Viy-ana Ticaret Odası ve UETD Avusturya'nın katkılarıyla Viyana Ticaret Odası'nda bir seminer ve ikili iş görüşmeleri organ-ize etti. Avusturya Ticaret Odası Başkanı Brigitte Jank, Türkiye'nin Avusturya Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezcan, Başkonsolos İbrahim Mete Yağlı, büyükelçilik müşavirleri, sivil toplum örgütleri tem-silcileri ve işadamlarının katıldığı programda Türki-ye ve Avusturya'nın ekonomik durumu ile Türkiye ve Avusturya'da yatırım imkanları konusunda Viyana Ticaret Odası yetkilileri, Türkiye'nin Avusturya Ticaret Müşaviri Sadettin Doğan, Türkiye Yatırım Destek Ajansı'ndan Be-kir Polat sunumlar yaptılar. Programda 5 Mayıs 2010 tari-hinde 20. yılını kutlayacak Müsiad hakkında bir tanıtım filmi de gösterildi.Avusturya'daki Türk basınının yoğun

ilgi gösterdiği programda Avusturya'lı ve Türk işadamları arasında ikili iş görüşmeleri organize edildi. Müsiad Avusturya Büro Açılışı ve AGIT Toplantısı30 Nisan, Cuma günü Friedmanngasse 12, 1160 Viya-na adresindeki Müsiad Avusturya'nın yeni bürosunun açılışı gerçekleştirdi. Türkiye'den gelen Müsiad heyet-inin yanında Avusturyalı Türk'lerden yoğun bir ilginin olduğu açılışa Türkiye'nin Avusturya Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezcan, Başkonsolos İbrahim Mete Yağlı, Müsiad Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan,16. Viyana Belediye Başkanı Franz Prokop, Viyana Eyalet Milletvekili Şirvan

Ekici, Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, UETD Avusturya Başkanı Dr. Turgay Taşkıran, büyükelçilik müşavirleri, sivil toplum örgütleri temsilcileri ve işadamları katıldı. Açılışta birlik ve ortak hareket etmenin öne-mine vurgu yapılan konuşmaların ardından Müsiad Avusturya Başkanı Ing. Mustafa Çatalbaş büronun yanında küçük bir kon-ferans salonu da barındıran merkezde ticaretle uğraşanlara yönelik geniş kapsamlı faaliyetlerin yanında sosyal çalışmaların da yapılacağını ifade etti.

Açılışın ardından Müsiad tarafından her yıl farklı bir Avrupa ülkesinde düzenlenen Avrupa Genel İstişare Toplantısı (AGIT) 10. Viyana, Hotel Rainers'de organize edildi. Türkiye, Avusturya ve diğer Avrupa ülkeler-inden Müsiad üyelerinin katıldığı toplantıda Müsiad'ın 20 yıllık gelişimi, Avrupa ülke-

lerinde yapılanması, faaliyetleri ve geleceğe yönelik pro-jeleri anlatıldı.Karşılıklı görüş alışverişinin gerçekleştiği toplantıda Müsiad eski başkanlarından Dr. Ömer Bolat dünya ekonomisinin gidişatı, finans krizi ve etkileri ile Türkiye'nin dünya ekonomisindeki yeri hakkında bir kon-ferans verdi.Program, 30 Nisan, Cuma akşamı Wonder Genel Merkezi'nde düzenlenen gala yemeğiyle sona erdi. Türkiye'den gelen 40 kişilik heyet 1 Mayıs günü düzen-lenen Viyana gezisinin ardından İstanbul'a geri döndü.

MÜSİAD'DAN AVUSTURYA ÇIKARMASIHABER - AVUSTURYAMayıs 104

Sollenau Yeşil Cami’de, Sol-lenau gençliğinin organize ettiği Fetih Şöleni, 29.05.2010 akşamı muhteşem bir atmosferde gerçekleşti. Yeşil Cami’sinin arka bahçesindeki açık alanda düzen-lenen geceye Türkiye’den ve çevre cemiyetlerden katılımlar gecenin daha anlamlı ve coşkulu geçmes-ine vesile oldu.Sahnenin surlarla dekore edil-erek Osmanlı sancağını temsil eden bir sancağın surlara dikilm-esi, yaptırılan temsili geminin kızaklardan Haliç’e indirilme sah-nesinin canlandırılması, Mescid-i

Aksa Camii Mehteran Takımı’nın Mehter Marşları söylemesi gecen-in dolu dolu programından sadece bir kısmı. Gecenin en ilgi çekici anı ise Fatih Sultan Mehmet’in atıyla gösteri alanına gelerek İstanbul’a girdiğinde okuduğu fermanın okunmasıydı. Fatih Sul-tan Mehmet Han rolünü üstlenen Hakan Yıldız’ın at üzerindeki heyecanı ve o mutlulugu dolu dolu yaşaması gözlerinden okunabiliy-ordu. Sollenau tiyatro ekibinin gös-terileri, ilahileri, hatiplerin konuşmaları, Sollenau kadın

kollarının evlerinde yapıp camiye getirdikleri yiyecek ikramları ge-ceye ayrı bir güzellik kattı. Pro-gramda emeği geçenlere Gençlik Başkanı Harun Erciyes’in plaket takdiminden sonra Yeşil Camii İmam Hatibi Mehmet Çete Bey’in yaptığı kapanış konuşmasında 7 den 70’e, bay ve bayan böyle yağmurlu, bereketli bir gecede kendilerini yanlız bırakmayan herkese teşekkür ederek başka programlarda tekrar buluşmak üzere güzel dilekleriyle geceyi sona erdirdi.

Sollenau’da Muhteşem Fetih Şöleni

Page 5: DEWA

Avusturya Gençlik Federasyonu „JUWA“ 01 Mayıs 2010 tarihinde

düzenlemiş olduğu Gençlik şöleni ile büyük bir başarıya imza attı.

„Özümüz kardeşlik“ sloganı ile yola çıkan Juwa, yaklaşık 2500 kişinin katılmış olduğu gençlik şölenini Avusturya´nın en büyük salonu olan Stadthalle de gerçekleştirdi. Kuran- ı Kerim tilaveti ile başlayan şölenin ardından Juwa genel başkanı Av. Süley-man Boynukara açılış konuşması için söz hakkı aldı. Akabinde SPÖ Milletvekili Omar Al Ravi ve sonrasında Başkonsolos sayın İbrahim Mete Yağlı söz hakkı aldı.Şölende sahneyi ilk Efeler aldı ve üstün performansları ile seyirciler tarafından büyük beğeni kazandı. Ardından Belçi-ka Milli Görüş Teşkilat´ından gençlerin sabırsızlıkla beklediği „Grup Nasihat“ sa-hne alarak hareketli rapleri ile gençlere bir çok mesaj vermeye çalıştılar. Sonrasında Türkiye´den aramıza katılan tiyatrocu Ulvi Alacakaptan sahne aldı ve mesaj yüklü tiy-atrosu ile katılımcılara zevkli anlar yaşattı. Gecenin ilerleyen saatlerinde türküleri ile Doğan Can, Özdemir Can ve sonrasında canlı orkestrası ile Seyfullah seyircilere unutulmayacak anlar yaşattı.Program sponsorlar ve katılımcılara teşekkür edilerek sona erdi.

Gençlik şöleni

Sollenau Camii'ne yeni Başkan

Sollenau Cemiyeti Başkanını seçti. 22.05.2010`da yapılan istişare toplantısında Sollenau Yeşil Camii Erol Doğancan başkanlığa getirildi. Ali Özer'den başkanlığı devralan Doğancan

şunları söyledi: 'İnşaallah şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da elele gönül gönüle birlik içinde daha güçlü bir şekilde cemiyetimize hizmet edeceğiz, beni bu göreve layık gören bütün kardeşlerimize teşekkür ederken desteklerinizi de bekliyorum.' diyerek sözlerini bitirdi.

Sultanahmet Camii Cemiyeti yeni başkanını seçti

Şubat 2008´ de göreve gelen Hakan Toy yaklaşık 2 yılı aşkın bir süredir devam ettirdiği Cemiyet

başkanlığı görevini 23.05.2010` da yapılan istişare sonucunda Cemiyetin belkemiği sayılan ve Sosyal hizmetler Birim başkanlığını yürüten Mehmet Hanifi Polat ´a devretti. Yeni seçilen Başkan Hani-fi Polat görevi devralır almaz duygularını açıkladı: „Bu bir bayrak yarışıdır, layık olmadığım halde bu görevi bana verdiniz. İnşaallah yardımlarınızla bu görevi layıkîyla yerine getireceğim.“ diyerek Cemaate teşekkür etti. Bölgeden istişareye katılan Teşkilatlanma Başkanı Mehmet Arslan, Tanıtma Başkanı Yakup Geçgel, İdari işler Başkanı Ünal Kaya ve Tanıtma Başkanı yardımcısı Resul Ekrem Gönültaş´ta, istişarenin hayırlara vesile olmasını ve yeni seçilen Başkanımız Mehmet Hanifi Polat ´ın hayırlı hizmetlere imza atmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz diyerek Cemiyetimizden ayrıldılar.

St. Pölten Mevlana Camii kermesinde, bosnalı müslümanlarla beraber 23.05.2010 pazar günü yoğun bir katılımla güzel bir program icra edildi.

Bosna dernek imamı Senat Veliç' in yapmış olduğu konuşmada müslümanların kardeş olduğunu ifade ederek şunları sözlerine ekledi. 'Bu güzel kermese bizleri davet eden Işık'a teşekkür ederim. Yeryüzünde ne kadar müslüman varsa hepsi bizim kardeşimizdir. Dilimiz vatanımız ayrı da olsa, dinimiz, kitabımız, kıblemiz, peygamberimiz bir.' dedi.St. Pölten' de yapılan İlkbahar şenliğini hava şartlarının çok uygun olmamasına rağmen şenliğin güzel bir şekilde idrak edilmesi sevindirici oldu. Konuşmacı olarak ise Veysel Türk ve Mustafa Yıldız programa katılırken, Ahmet Okur ile Rıdvan İlahi Grubu birbir-inden güzel parçalarıyla programa iştirak ettiler. Bosna Halk oyunu Grubu ise Programa ayrı bir eğlence kattılar.

Viyana İşçi Odası fraksiyonlarından Perspektive 23 Mayıs 2010 tarihinde

Anadolu Toplantı Salonunda yemekli bir davet düzenledi.Seçim boyunca aktif ve yoğun bir şekilde Perspektive seçim çalışmalarına yardımcı olanların, çesitli dernek ve cemiyet yöneti-cilerinin ve Perspektive sempatizanlarının davetli olarak katıldığı toplantıya Mayıs 2009 tarihindeki seçimlerden bu yana yapılan çalışmalardan, gelişmelerden ve Perspektive Yönetim Kurulundan bah-sedildi. Programa onur konuğu olarak katılan Viyana Islam Federasyonu (VIF) Genel Başkanı Sayın Mag. Muhammed Turhan yaptığı konuşmada hem seçim süre-cinde hizmet verenlere hem de Perspektive Yönetim Kuruluna teşekkür etti.Perspektive AK parlamento üyeleri yaptıkları çalışmaları iki ana başlık halinde ifade ettiler:1. AK parlamentosu bünyesinde şimdiye kadar verilen kanun teklifleriPerspektive’nin AK Genel Kurulu tarafından kabul edilen kanun teklifleri:-Çalışanların, kullanılmayan izin günlerini ve fazla mesai saatlerini de içeren aylık maaş bordrolarını düzenli olarak edinme hakkı-Özellikle Almanca kursunun ücretsiz olması ve Almanca kursuna gidenler için anlaşmada ön görülen sürenin (1.1.2006’dan itibaren 5 sene) uzatılması olmak üzere en-

tegrasyon anlaşması üzerinde düzeltmeler-Entegrasyon Bakanlığı’nın oluşturulması-Süreli oturum izni (vize) yenileme ve uzat-ma harçlarında indirim yapılması-Oturum izni (vize) bittikten sonra uzatma için üç ay ek süre tanınması-İltica edenlerin zorunlu yükümlülüklerinin en fazla yedi gün ile sınırlandırılması

-Oturum izni (vize) için yapılan harcamaların vergiden düşürülebilir olmasıPerspektive’nin halen çeşitli komisyon-larda görüşülen kanun teklifleri:-Oturum izninin, hem yetkili makamların hem de oturum izni için başvuran kişilerin zaman ve maddi değerler açısından tasar-ruf etmesi adına ilgili yasaya göre yeniden düzenlenmesi-Aile birleşimi için gerekli şartların iyileştirilmesi-Oturum hakkının değerlendirilmesi için komisyon kurulması-Oturum hakkıyla ilgili ikinci temyiz aşamasının Bağımsız İdari Mahkeme’ye

aktarılması-Ceza mahkemelerinden beraat eden kişilerin, yargı süresince yaptıkları masrafların iade edilmesiPerspektive’nin diğer fraksiyonlarla berab-er verdiği kanun teklifleri:-Çıraklık eğitimi alan öğrencilerin çalıştıkları firmalardaki öğrenim kalitesinin arttırılması-Denetleme kurulundaki işçi temsilcileri sayısının bütün denetleme kurullarında geçerli olmak üzere yeniden düzenlenmesi2. Perspektive dernek ve danışma merkezi çalışmalarıSeçim boyunca seçmenler tarafından en fa-zla talep edilen danışma merkezinin Mayıs 2010 itibariyle hizmete girdiğinin müjdesini veren Perspektive, irtibat ve çalışma saatleri hakkında bilgi verdi.Perspektive Danışma MerkeziThelemangasse 8, 1170 WienTel: +43 1 9971942Cep: +43 699 17221603Faks: +43 1 [email protected]Çalışma Saatleri:Pazartesi - Perşembe: 9:00 - 13:00Cuma: 11:00 - 16:00Perspektive ekibine DEWA gazetesi olarak çalışmalarında başarılar diler, Avusturya’da yaşayan insanlar için daha nice başarılı çalışmalara imza atmalarını temenni ederiz.

Perspektive ve son gelişmeler

HABER - AVUSTURYA Mayıs 10 5

Avusturya 1. bölge Kadın Kolları icrasından Hanife Adam ablamızın

geçirdiği bir rahatsızlıktan dolayı uzun za-mandan beri hastahanede tedavi görmesi bizleri derinden üzmüştü. Geçtiğimiz Tuna Festivalinde Hanife Adam ablamızı sağlıklı bir şekilde tekrar aramızda görmek bizlere ayrıca sevinç kattı. Acıların paylaşıldıkça azaldığ, sevinçlerin paylaştıkça çoğaldığı Tuna Festivalinde bunu tüm kardeşlerimizle yaşadık. Ayrıca Leobersdorf eski idarecilerden ve Erdoğdu Turizm‘in sahibi Yavuz Erdoğdu abimizin de ameliyat olduğunu ögrendik. Bizler de kendisini ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerinde bulunduk ve hayır duasını aldık. Avusturya‘da Milli Görüşün tem-el taşlarından olan başta Hanife Adam ablamıza ve Yavuz Erdoğdu abimize belki de daha duymadığımız diğer dava büyük-lerimize sağlıklı ömürler diliyoruz.

Geçmiş Olsun St. Pölten Mevlana Camii´de Kermes

Page 6: DEWA

EĞİTİM - HABERMayıs 106

5 yılda bir Gerçekleştirilen Avrupa Eğitim şurasının dördüncüsü

IGMG genel merkezinde 120 katılımcı ile gerçekleştirildi.İlk defa 1996 yılında başlayan Eğitim şurası 2001, 2005 ve 2010 olmak üzere şimdiye dek dört kez yapıldı. Her şurânın başlıkları önceden tespit edil-erek katılımcılara verilmek suretiyle katılımcıların fikirleri alınmış oldu.4. Avrupa Eğitim şurasında 11 Başlık komisyonlar tarafından ele alındı. Eğitim faaliyetlerinin daha faydalı ve verimli olması için gelecek yıllarda eğitim başkanlığına yol haritası olacak olan çalışma 2 gün sürdü. Komisyonlar tarafından ;İmam hatip, hatibe ve eğitimcilerimiz,Eğitim müfredatlarımız ve materyaller-

imiz,Eğitim çalışmalarımızın tanıtımı ve desteklenmesi,Gençlik Eğitim çalışmaları,

Ana sınıflarımız, Eğitim Kurumlarımız, gibi konular ve bunlara ilaveten bazı diğer konularda

ele alındı.

Avrupa 4. Eğitim şurâsına Avusturya’dan Viyana İslam federasyonu Eğitim Başkanı Mesut Koca ve beraberinde bir heyet katıldi. Beş ayrı komisyon-da çalışmalara katılıp konularla ilgili Viyana’daki çalışmalardan örnekler ver-erek katkı sağladılar. Yapılan değerlendirmeler neticesinde katılımcılar Avrupa’da Müslüman nes-lin daha iyi yetiştirilmesi için bu tür çalışmaların daha sık yapılması temen-nisinde bulundular.En kısa zamanda yapılan çalışmanın kitap olarak katılımcılara gönderileceği ifade edildi.

IGMG 4. Eğitim Şurası yapıldı

2Mayis 2010 tarihinde yapılan K.Kerim ve Bilgi Yarışmasına Vi-

yana ve Niderösterreich bölgelerinden 13 şube katılmıştır. Yarışma Anado-lu Camii salonunda iki katogoride gerçekleştirilmiştir.Şubeler ilk bölümde K.Kerim okuma ve ezber, ikinci bölümde ise Temel Bilgiler alanlarında yarıştılar. Yarışma sonunda dereceye giren şubeler ise Kuran-ı Kerim`de:1.RIDVAN 2.KUBA 3.Mescidi AKSA `dır. Hediyeleri ise birinciye 150€ + Birin-cilik Belgesi, ikinciye 100€, üçüncüye 50€`dir.

Temel Bilgiler`de ise:1.Mescidi AKSA2.ANADOLU3.SOLLENAU cemiyetleri dereceye girmiştir.Hediyeleri birinciye Fotograf Maki-nasi +Birincilik Belgesi, ikinciye MP3(4GB), üçüncüye MP3(2GB) olar-ak verilmiştir.

İslam Federasyonu Kadın Kolları Bilgi

Yarışması

Frankfurt Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi İslam Dini Vakıf

Profesörlüğü ve İslam Araştırmalarını Destekleme Derneği 2007 yılında başlattıkları “İslam’ın Manevi Mirası” sempozyum serisini devam ettiriyor. Sem-pozyumda otuz akademisyen Kuran’ın indirilmesi, Kuran ilimleri ile klasik ve modern tefsirler üzerine tebliğler sunacak.

“İslam’ın Manevi Mirası II: Kuran bilim-leri – Teşekkülü, Tefsiri, Yorumu ve Estetiği” adını taşıyan sempozyum 5-7 Haziran tarihleri arasında Frankfurt’ta gerçekleşecek. Sempozyumda, alanında önde gelen yaklaşık otuz Müslüman ve Hıristiyan te-olog ile din bilimcisinin Kuran’ı Kerim’e yönelik farklı perspektif ve metotlarını sunacağı, ayrıca Kuran’ın nasıl anlaşılması ve tefsir edilmesi gerektiği hususunda tebliğler sunacakları belirtildi. IGMG

Uluslararası Sem-pozyum: “İslam’ın

Manevi Mirası”

İslam ülkelerinde Hristiyanlığın nasıl öğretildiği konusunda çalışan

araştırmacılar öğrencilere hoşgörünün öğretildiği sonucuna vardılar

Geçmişte Almanya’daki okullarda okutulan ki-taplarda İslam’ın nasıl anlatıldığı üzerine yapılan araştırmadan sonra, Er-langen Üniversitesi’nden Din Pedagojisi alanında çalışan Prof. Dr. Jo-hannes Lähnemann’ın “İslam ülkelerindeki okul kitaplarında Hris-tiyan imajı” adı altında bir araştırma yaptığı be-lirtildi. Araştırmada İslam din kitaplarında Hritiyanlığın din olarak saygı ile karşılandığı belirti-lirken, Hristiyanlığın tanındığı ve okul kitaplarında dini toleransın önemli bir yer tuttuğu ifade edildi.

Hristiyanlığın İslam’dan önce gelen tamamlanmamış bir din olarak algılandığı,

bunda öncelikle haçlı seferleri, sömürgeler gibi tarihi olgularında

rol oynadığı tespitinde bu-lunan araştırmacılar, okul

kitaplarının ülkeden ülkeye de farklılıklar gösterdiğini araştırmada ifade etmekteler. Bundan önce Müs-lüman Bilim Adamı Prof. Dr. A. Falaturi

tarafından yürütülen bir projede 70 ve 80’li

yıllarda Almanya’daki okul kitaplarında İslam

imajını ne olduğu araştırılmış, araştırmadan çıkan sonuçlar

okul kitaplarında düzeltmelere neden olmuştu. IGMG

Müslüman öğrenciler hoşgörüyü öğreniyor

Page 7: DEWA

EĞİTİM - HABER Mayıs 10 7

Dr. Fuat SANAÇ

SENİ ÇOK SEVİYORUZ! Ey, Allah’ın Resulü! Sen ki Muhammed Mustafa’sın ve Sen ki alemlere rahmet

olarak gönderilensin, bize sevgini bahşet, sadece bizim yüreklerimiz değil, tüm yürekler senin sevgine muhtaç… Küçücük elleri ve kocaman yürekleri ile Ebabil Kuşları gibi öz vatanlarını savunan Filistinli çocukların kalbine de akıt sevgi selini, ey Nebiler Nebisi!

Zalimlerin yüreğine de akıt şefkatini! Akıt ki taşlanmış yürekleri yumuşasın!

Ya, Resulallah! Gün geçmez ki ümmetin coğrafyasından feryat yükselmesin, oluk oluk kan akmasın... Bir olarak bıraktığın ümmetin kaç parçaya ayrıldı, sayısını onu parçalayanlar dahi unuttu. Ümmetin boynu bükük, ümmetin diz çökmüş yüreğimizde. Haydi, yüreğimize gel, kalbimize gir, ey Nebi!

İmanı yaralanmış, izzeti paralanmış, namusu ayaklar altına alınmış, her cepheden taarruza uğramış ümmetinin yüreğini sevgi yağmurlarınla yıka ey Nebiler Nebisi!

Yokluğunda Seni özledik; Özlemeyi, özlenilmeyi, sevmeyi, sevilmeyi, se-vindirmeyi, sevindirilmeyi özledik ya Resulallah! Aşkı, höşgörüyü, ahlakı, adabı, ihsanı, irfanı, feraseti, basireti, şecaati, adaleti, muhabbeti özledik... İzzeti, ikramı, hikmeti, şefkati, hürmeti, devleti özledik.

Ey, Allah’ın Resulü! Senden sonra tefrika meşreb, taklit mezheb, cehalet mekteb, hamakat şöhret oldu.

Sen sadece ‘’abduhu ve rasuluhu’’: ‘’O’nun ( Allah’ın) kulu ve elçisi’’ olduğunu ilan etmiştin. Halbuki iman ettiklerini söyleyen bazıları Seni ‘’kulluktan’’ çıkarıp melekleştirerek, bazıları da Seni ‘’güzel örnek’’ olmaktan çıkarıp bir ‘’postacı’’, bir ‘’ara kablosu’’ seviyesinde görerek Seni hayatımızdan çıkarmanın geyreti içine girdiler.

Rabbimiz seni ‘‘güzel örnek’’ olarak gösterdi. Sen, Kur’an’ın konuşanı, yürüyeni, hareket edeniydin. Tıpkı bir ağaçta suyun meyvaya, bir tavukta buğdayın yumur-taya, bir arıda çiçeğin bala, bir koyunda otun süte dönüşmesi gibi, ayetler Sende hayata dönüşüyordu.

Rabbimiz ısrarla Seni örnek gösterirken, birileri de ısrarla ‘’sadece Kitap’’ diyor, böylesi işlerine geliyor, zira sen, Kur’an’ın canlı örneğisin.

İnsanlık tarihinde kitapsız peygamber gelmişti de, ‘’peygambersiz kitap’’ gelmemişti. Peygambersiz Kitab’a, Muhammed aleyhisselam’sız Kur’an’a da şahid olduk... Şimdi Kur’an mahzun, Kur’an öksüz. Zira seninle Kur’an’ın arasını ayırdılar, etle tırnağın, toprakla tohumun, anayla evladın arasını ayırır gibi...

Yokluğumuz Senin örnek hayatının yokluğu... Seni hatırlatan, Seni andıran insanların hasretini çekiyoruz. Çocuklarımıza: ‘’evladım O’nun ahlakı peygamber ahlakı gibi’’ diyeceğimiz insanlar arıyoruz.

Ümidimizi yitirmek hiç yakışmasa da bizlere, bazen istemesekte düşüveriyoruz ümitsizliklere, üzüntülere... Senin nurlu mekanın ve Kabe’nin resimleri avuta-biliyor zavallı kalbimizi ve belki de bir avuntuyu arıyoruz resimlerde...

Ey Peygamberlerin son halkası! Diyorsun ki, „İman etmedikçe Cennet'e gire-mezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız!" Yani „birbirimizi sevmek’’, imani bir hakikat olarak mübarek dilinizde billurlaşıyor.

Biz de söz veriyoruz, hep seveceğiz, sevdireceğiz, bir olacağız, gür olacağız!

Ey Yüce Rabbimiz, en çok muhtacı bulunduğumuz sevgiyi, sevgi pınarı Resulü’nün kalbinden, taşlaşmış kalplerimize akıtsın!

Ey Nebiler Nebisi! ’’Sevdiğinize sevginizi söyleyin’’ buyuruyorsun. İşte haykırıyoruz:

SENİ ÇOK SEVİYORUZ! VE SENİN YOLUNDAN GİDİYORUZ! El-hamdu-lillah!

Çağdaş Müslüman Toplumları Araştırma Merkezi’nin (Center for

the Study of Contemporary Muslim So-cieties) görevinin zamanın çok kültürlü toplumlarında Müslümanların rolünün analiz edilmesi olduğu belirtiliyor.İ n g i l t e r e ’ d e n tanınmış Sosy-olog ve aynı za-manda merkezin Direktörü Bryan S. Turner, açılan yeni merkezin çalışmalarını National Centre for Ex-cellence in Islamic Studies (NCEIS) çatısı altında yürüteceğini ifade etti. Ancak NCEIS’nin profilinin yeni merkezle ek açılımlar sağlayacağını ifade eden Turner, “NCEIS’nin İslam felsefesi, Kuran ve Hadis alanında şimdiye kadar yaptığı çalışmalardan farklı olarak, araştırma merkezimiz Müslüman toplumların rolü ve işlevi

üzerine yoğunlaşacak” dedi. Müslüman gençlerin eğitim, iş piyasası, siyaset, kültür alanlarındaki tecrübeleri hususunda araştırmaların yapılacağı belirtilirken, aile yapıları ve nesill-

er arası ilişkiler konularında da a r a ş t ı r m a l a r ı n hedeflendiği kayd-ediliyor. Farklı alanlarda yapılacak a r a ş t ı r m a l a r l a Müslüman kültür-lerin uzun süreçte

nasıl oluştuğu ve hangi gelişmelere sa-hne olduğunuh tespit edilmesi olduğu belirtiliyor.Merkezin karşılaştırmalı çalışmalara önem verdiğini vurgulayan Turner, ilk planda New York, Londra, Singapur ve Sydney’deki Müslümanlar hakkında araştırmaların planlandığı ifade etti. IGMG

University of Western Sydney Müslüman kültürünü araştıracak yeni merkez açıyor

St. Pölten Mevlana Camisi’nde anaoku-luna giden çocuklar gördükleri ilgi ve

alakadan dolayı eve gitmek istemiyorlar. Orada eğitim görevlisi olarak (tante) bu-lunan Emine Dinç ve Mine Büker’e öyle alışmış ve sevmişler ki evde bile isimlerini ağızlarından düşürmüyorlar.

St . Pölten Cemiyeti Başkanı Mehmet Işık, sıcak ve samimi bir ortamda eğitim gören yavrularımız için bütün imkanlarıyla sefer-ber olduğunu ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza yaptıklarımızın az bile kaldığını söyledi.

St. Pölten Camii Anaokulu

Page 8: DEWA

Kadın ve AileMayıs 108

Malzemeler: Pirinç köftesi, 1/2 Kg Pirinç, 3 Çorba Kaşığı Margarin, Tuz. İçi İçin, 250 gr Yağsız Kıyma, 1 Adet Soğan, 1 Çay Bardağı Badem, 1 Tatlı Kaşığı Tarçın

Tuz, Karabiber, 1/2 Çorba Kaşığı Margarin, 1 Adet Yumurta, Sıvıyağ, 2 Adet Elma,1 Adet Domates, 1 Çorba Kaşığı Salça, Biraz Ketçap, 2 Diş Sarmısak, Biraz Su, Kabak, Mısır, Havuç

Yemeğin Tarifi:Pirinci haşlayalım. Kalan suyunu süzelim. Pirinci 3 çorba kaşığı margarin ve tuz ile be-raber iyice yoğuralım. Başka bir kaba yarım çorba kaşığı margarini alalım. Kıyma ve yemeklik doğranmış soğanı kavuralım. Bademleri bir süre sıcak suda bekleterek kabuklarını soyalım. Kıyarak kıymaya ilave ede-lim. Karışıma tuz, karabiber ve tarçın ekleyelim. Yoğrulmuş pirinçten ceviz büyüklüğünde parçalar kopartarak elimizle incelterek açalım. İçine kıymayı içten koyup tekrar kapatarak köfte şekli verelim. Köfteleri çırpılmış yumur-taya bulayıp, kızartalım. Sos İçin: Elmayı ve domatesi rendeleyelim. Diğer malzemeleri de ekleyerek boza kıvamında pişirelim. Köfteler ve garnitürle birlikte servis yapalım.

Ayın YemeğiPirinç Köftesi

Başta aile olabilmek, neslin devamını sağlayabilmek ve mutlu bir hayat yaşayabilmek için evliliğin

çok önemli bir ihtiyaç olduğunu, üstüne basa basa an-latmaya çalışıyoruz.

Hayati önem taşıyan bu görevi, sağlıklı her insanın yerine getirmesi dinimizce de emrediliyor. Nasıl ki her şeyin, bir zamanı varsa, evlenmenin de bir sırası bir zamanı vardır. Vakti zamanı gelen her erkek ve kadın, fiziksel ve sosyal olgunluğa ulaştıktan sonra mutlaka evlilik arayışı içerisine girmelidir.

Uzmanların, sosyologların ve psikologların ortak tes-pitlerine göre; erken yaşlarda evlenmek nasıl sakıncalı bir durum ise, evliliği ileriki yaşlara ertelemek de aynı şekilde sakıncalı ve tehlikelidir.

Normal yaşlarında evlenmeyen erkeklerin, otuz veya otuz beş yaşını geçtikten sonra, 'şüpheciliğe ve kararsızlığa' düşmek suretiyle, ruhsal dengelerinde bo-zulma ve davranış bozuklukları görülmektedir. Yirmi beş yaşına kadar evlenemeyen kızlar da, 'umutsuzluğa' ve giderek 'yalnızlığa' itilmek suretiyle, çeşitli kom-plekslere girebilmektedirler.

'Evde kalmış' tabiri, eskiden sadece kızlar için kullanılıyordu. Günümüzün sosyal, kültürel ve ekonomik şartları, kadın ve erkeğin dünyasını aynı şekilde etkilediğinden, artık erkekler için de 'evde kalmış' tabiri kullanılıyor.

Gençler neden evlenemiyorlar?Evlenmeyen veya evlenemeyenlerin en önemli neden-lerinin başında, anne ve babalar gelmektedir.

Birçok anne ve baba, çocuklarını aşırı derecede sa-hiplenmeleri ve her şeyin en iyisini istemeleri, evliliği geciktirmektedir. Bizdeki bu geleneksel ve duygusal baskılar yüzünden, evde kalmış kızlar olduğu gibi evlen-emeyen erkeklerin sayısı da giderek artmaktadır.

Anne-babalar, çocuklarını evlendirdikten sonra da, aynı sa-hiplenme duygusu içinde olmakta, onları hangi yaşta olur-larsa olsunlar, onların gözünde korunmaya muhtaç birer varlık olarak görmektedir.

İyi niyetle yapılan bu "korumacılık" anlayışı, çocuklarının hayatlarını olumsuz yönde etkilediği gibi, evde kalmalarına da yol açmaktadır.

Birçok anne-baba, çocuklarının istedikleriyle evlenme yerine, kendi istedikleriyle evlenmeleri için her yolu den-ediklerinden, bir çok insan bekâr hayatı sürdürmek zorunda kalmaktadır. Bu geleneksel anlayış; dinin de, insanlığın da önüne geçmiş durumda.

Anne ve babaların bu yaklaşım biçimi, bir atasözünde çok

güzel dile getiriliyor: "Elin övdüğünü el alır, ebeveynin övdüğü evde kalır."

Anne ve babaların bu baskıları yanında, çocuklarını ev-lendirdiklerinde de, onları sürekli kontrolleri altında tutmaları, aileleri "geçimsizliğe ve boşanmalara" sürük-lemeleri işin bir başka boyutudur.

Yalnız yaşama biçimi insana has bir özellik değildir!Çeşitli nedenlerle evlenmeyen veya evlenemeyen kişilerin davranışlarını yakından gözlemlediğimizde, onları çeşitli olumsuzluklar ve ruhsal problemler içinde olduklarını görüyoruz.

Yalnız yaşama biçimi, insana has bir özellik değildir. İnsan sosyal bir varlık olduğundan, aile ortamında ve toplum içindeki dostlarıyla onu paylaştığında, yaşadığı hayat anlam kazanıyor. İnsanın en iyi dostu, eşidir. Böyle olduğundan kendi dengiyle zamanı ve sırası geldiğinde her insan evlen-mek zorundadır.

Evlenmeyen ve yalnız kalan insanların herhangi bir meşgalesi de yoksa hayat onlar için zindan olur. Bu du-rumda kadın da, erkek de 'perişan bir hayat' yaşar. Bu perişanlığı daha fazla, erkek yaşar.

Çünkü çoğu erkekler, kişisel ihtiyaçlarını gidermede, kadınlar kadar becerikli değildir.

Kadınların ne kadar dışa dönük yaşantıları olsa bile, fıtratları gereği kişisel ihtiyaçlarını rahatlıkla gidere-biliyor, erkeklere oranla daha "sabırlı ve tahammüllü" olabiliyorlar.

İlerlemiş yaşına rağmen evlenmeyen bir erkeğin, kişisel ihtiyaçları yanında, çevresiyle hatta kendisiyle de barışık yaşama biçimi giderek azalmakta, yalnızlığa itilmektedir.

Felaket artıyor!Devlet İstatistik Enstitüsü'nün ve diğer kurumların yaptıkları araştırmalara göre, ülkemizde sosyo-kültürel şartların değişimiyle birlikte evlenmeyen kadın ve erkeklerin sayısında büyük artışlar gözlenmektedir.

En son, Osman Gazi Üniversitesi Bilgi İşlem Daire Başkanlığı'nın yaptığı araştırmaya göre; Türkiye'de evlenmeyen erkeklerin oranı %9 olurken, evlenmeyen kadınların oranı %10 olarak belirlenmiştir. Muhafaza-kâr bir toplum olarak bilinen Türkiye için bu oranlar gerçekten vahim bir boyuttadır.

Evlenememe nedenleri!*Evlâtları üzerinde baskıları olan anne ve babaların olumsuz etkisi,*Eş aramada aşırı seçici olma ve en mükemmelini is-teme duygusu,*Ekonomik imkânsızlıklar,*Hayalî beklenti içerisinde ve gözü yüksekte olanlar,

*Evlenmekten ve sorumluluktan kaçanlar,*Evini, arabasını, eşyalarını aldıktan sonra, evlenmeyi düşünenler,*Gayri meşru hayat sürdürenler,*Kötü alışkanlıkları olan bağımlı kişiler,*Kararsız, evhamlı ve şüpheci kişiler,*Üstünlük veya aşağılık kompleksi içerisinde olanlar,*Sağlık ve cinsellik yönünden problemleri olanlar,*Kadın-erkek eşitliği tartışmalarının ve feminist hareket-lerin etkisinde kalanlar,*Kişiliği gelişmemiş, güvensiz insanlar,*Aşırı iş yoğunluğu olan işkolikler,*Korku ve baskı ile büyüyen sevgisiz kişiler,*Özgür ve sorumsuz yaşamak isteyenler,*Paylaşmayı istemeyen egoist tipler,*Evliliğin esaret olduğuna inananlar,* Evliliği sürdürememe korkusu içinde olanlar...

Evlenmeyen veya evlenemeyenlerin psikolojileri

Page 9: DEWA

Kadın ve Aile Mayıs 10 9

Sizlere günümüzde hepimizin açısından da büyük önem taşıyan Anne-Kız ilişkilerinden bahsetmek istiyorum.

Genellikle "Kızınızla ilişkiniz nasıl?" diye sorulduğunda, "Çok iyi" gibi cevaplar gelir kulağımıza.Oysa bizlere sorulduğunda bu cevap farklı olabiliyor ba-zen. Bunların sebebi ise bence annelerin ve kızların "iyi" diye kullandıkları kavramların aynı olmamasıdır. Anneler, kızlarıyla iyi anlaşıyorlarsa, kızları kendilerine karşı gelmi-yorsa, tatsız olaylar yaşanmıyorsa aralarında, onlar için sorun olmadığını düşündüklerini sanıyorum. Bazı an-neler kızlarının sırlarını paylaşmalarını isterler fakat olmayınca hiç o kadarda üstelemezler.Oysa bir çok genç kızın istediği, annesiyle arkadaş gibi olmaktır. Annesinin kendisiyle bir çok konuda konuşması, sohbet etmesi, kendisini dinleyip, düşüncelerini anlamasıdır. Bu arada kullandığım « genç » kızın yaşı 8 den başlayıp 20 yaşına kadar gidebilir. Çünki bu bek-lentiler küçük yaştan başlar, ve olmadığında ise ergenlik yaşında sorunlar artar ve yaş ilerledikçe genç kızın kal-binin bir köşesinde eksiklik olarak kalabilir.Bazen başkalarıyla kıyaslanmalarından dolayı rahatsız olurlar, bu sebepten dolayı asabi ve alıngan olabilirler ve ortaya, kendi karakterleri daha oturmadığı için değişik tavırlar sergileyebilirler. Bazen yalnız kalmak isterler, ba-zen de sebebi olmasada ağlamak için bir kucak isterler. Bunun gibi bazı düşüncelerini sizlere açıklayamazlar ve bunu başka şekillerde sergilemeye çalışırlar. Bazen kendi

köşelerinde ağlayarak, bazen sizinle tartışarak ve bazen de sizde bulamadığı bu anlayışı dışarda arayarak.

Annelerinden beklentileri "gözetim altında" olmak değildir, kendilerine önem verildiğinin yansıtılmasıdır, sevildiklerini hissettirecek bazı davranışlarda bulunulmasıdır. Evde, ai-lede olan bazı olayların kendilerinden gizlenilmemesi, daha küçük diyerek fikrini önemsememe gibi davranışlarda

bulunulmamasıdır. Neticede bunları yaşayan genç kız içine kapanık olup toplum içinde kendisini ifade etmekte güçlük çeker. Kendilerine güvenip güvenilmediğini bilmek isterler ve bunu bildiklerinde kendilerine özgüvenleri artar.

Bizler de her insan gibi hata yapabiliriz, bizlere hata yapma

hakkı tanımanızdır beklentimiz. Bazen bin nasihatte etsen-iz, bizim işlediğimiz o bir hata daha iyidir.Her fırsatta bize yaptığımız hataları hatırlatmak yerine, nasıl önleyebileceğimizi anlatıp, göstermeniz daha etkili olacaktır.

Hani bir söylenti vardır "Benim okuduğum en güzel kitap annemdir" diye. Gençlerin ve özelliklede kızların alacakları

en güzel örnek anneleridir. Sizin bizimle olan ilişkiniz ve davranışlarınız bizleri daha çok etkileyecektir.

Bir gün annem bana "Senin en samimi arkadaşın ben-im, bir tek annen senin hatalarını örter ve seni olduğun gibi kabul eder." demişti. Çok sevinmiştim, çünki düşünmüştüm ve söyledikleri doğru idi.İyi günümde kötü günümde tesellim annem olacaktır.İyi huylarımla kötü huylarımla beni sevecek saracak olan yine annemdir. Rabbim annelerimizi başımızdan eksik etmesin.Peygamber Efendimiz (sav); "Cennet annelerin ayakları altındadır" buyurmuştur. (Nesâî, Cihad, 6)

Dolayısıyla, eğer kendileri hayatta iseler onların kiymetini bilmemiz ve onları üzmememiz gerekir.Unutmayalımkı "hayat yaşadığımız andır".

Tuğba Demirbaş

Üzerinde en az durulan ilişkilerden biri olan baba- kız ilişkisi aslında cok önemli bir konudur.

Geçtiğimiz günlerde 19 yaşında Üniversite öğrencisi olan bir bacımızla sohbet ettik.Ailece Fransa´da oturmalarına rağmen okumak için gurbet içinden gurbete çıkmış yani başka Avrupa´nın başka bir ülkesine okumaya gitmis.Kendisi ve ailesi Milli görüş davası içinde olan ve bu davada hizmet eden kardeşlerimiz. Avusturya´da mütevazi bir şekilde toplumumuza hizmet etmekte olan dewa gazetemizin bir okuru. Kendisini tanıtırken orada karşılaştığı sorunların neler olduğunu, daha 19 yaşında gurbette okumanın anne- babadan ayrı kalmanın ne gibi sorunlar yarattığını sorduğumda, kendisinin yaklaşık 5 yıldır Üniversite öğrencisi olduğunu ancak şu an okumakta olduğu bölümü değiştirmek istediğini bu durumu ailesine anlatamadığını, üzülmelerinden çekindiğini ifade etti.Kendisine anne babasıyla olan diyaloğunu sorduğumda şunlari ifade etti:„Abi, islamı elimizden geldiğince yaşamaya çalışan aileyiz. Ailemi çok seviyorum, benim okumam için yıllardır mad-di manevi bana destek verdiler hiç bir şeyimi eksik et-mediler. Onları mahçup etmemek için bende elimden geldiğince okumaya çalışıyorum. Yalnız ben başka bölüm okumak istiyorum . Bunu aileme nasıl anlatacağımı bilmiyorum onları kırmak üzmek istemiyorum.Annemle birçok konuyu rahatlıkla

konuşabiliyorum ama babamla aynı şekilde konuşamıyorum. Babamın işi gereği fazla vakti olmuyor. Bir araya da geldiğimizde fazla konuşma imkanı bulamıyorum. Açıkçası babamla konuşmaya çekiniyorum.

Babam bana bir defa “Kızım liseyi bitir senden fazla bir şey istemiyorum.“ dedi. Annem yardım etmek istiyor ama babam ve abim kadar toplumdaki yaşantıyı bilmiyor. Ben hangi okula gideyim, hangi bölümü okuyayım diye karar veremiyordum. Bana bu konuda yardımcı olmadılar, yol göstermediler. Bu konuları babamla oturup konuşmak ister-dim fakat babamdan çekiniyordum.Babam bizleri sever ama bu sevgisini içinde saklar bizlere yansıtmaz böyle olunca da babamla konusmaya fikirlerimi söylemeye çekiniyorum. Ben babamdan şunu bekliyorum haftada bir saatta olsa beni karşısına alıp „kızım gel otur bakalım seninle biraz dertleşelim okulun nasıl gidiyor sorunun var mı veya başka bir sıkıntın var mı?“ demesini arzu ederdim.Babam bana bu şekilde yaklaşım gösterseydi belki bir çok sorunlarımıza çözüm bulurduk ve babama karşı olan çekingenliğimde olmazdı. Küçükken benim elimden tutar gezdirirdi okşardı severdi. Bazen o günlerimi özlüyorum.” Ey sevgili babalar , çocuklarımızın sadece rızıklarını temin etmekle görevimiz bitmiyor. Onların her türlü sorunlarıyla ilgilenmek bizlerin görevleri. Ev , iş , okul, hayatlarında biraz daha fazla ilgi alaka gösterelim, onların duygu ve düşüncelerine kulak verelim onları karşımıza alıp iki arkadaş gibi dertleşelim. Bunlar bizim çocuklarımız! Onların üzüntüsü bizim üzüntümüz, onların sevinci bizim sevincimiz olmalı. Her anne baba çocuklarını

çok sever onların daima başarılı olmasını mutlu olmasını ister. Bu sevgimizi içimizde saklamayalım onlara hissettirelim onlarla paylaşalim. Çocuklarımıza karşı güven duygu-sunu onlara hissettirelim. Bazen aile içi sohbetlerde onları içimize alalım. Onların fikirl-erine, görüşlerine değer verdiğimizi gösterelim. Daima iletişim ve diyalog içinde olalım.Belki bazılarımız anne babamızdan gereken ilgiyi, alakayı, sevgiyi şefkati görmemiş ola-biliriz. Ama bizler aynı hataya düşmeyelim bize yapılmasını hoş görmediğimiz hal ve hareketleri bizler de çocuklarımıza yapmayalım. Çocuklarımızın duygu ve düşüncelerine değer verelim. Onlarla elimizden geldiğince dertleşelim. Nasil ki uzun bir zaman görmediğimiz bir arkadaşımızla sohbet ediyorsak hal hatır soruyorsak dertleşiyorsak, çocuklarımızla da aynı şekilde dertleşelim sohbet edelim. Sevgili babalar! Özellikle kız çocuklarımızın bize daha çok ihtiyacı olduğunu bilmeliyiz. Belki kızlarımız çekingenlik gösterip bize fazla yaklaşamazlar. Eğer onlar bizden çekiniy-orlarsa biz babalar olarak onlara yaklaşalım, onlarla dertleşelim onların sorunlarını dinleye-lim hayata bakışlarını, okul hayatındaki sorunlarını dinleyelim. Onlarla daima iletişim

halinde olalım bu şekilde bir çok sorunun ortadan kalkacağına inanıyorum . Başarı anahtarın sırrı! İnsan sevdiği işi yaparsa, sevdiği okulda okursa

başarılı olacağı kanaatindeyim. Gelin bu konuda çocuklarımıza önderlik yapalım yön gösterelim. Ama yönlerini kendileri tayin ederken de bi-

zler yardımcı olalım. Çünkü babalar kızlarının gözünde daha güçlü ve akıllıdırlar, bu nedenle daha çok saygı duyarlar. Eğer baba katı

otoriter ve korku uyandıran bir babaysa, kız utangaç ve kendini ifade edemeyen birisi olacaktır. Kendini ifade etmek yerine içine kapanmayı tercih edecektir.Değerli anne babalar! Çocuklarınız için hiç bir zaman geç kaldığınızı düşünmeyin . Çocuklarımıza yol göstermenin yardımcı olmanın, ister okul çağında olsun ister iş hayatında olsun isterse evlenmiş olsunlar hayat boyunca biz anne babalar olarak onların yanlarında olduğumuzu onlara hissettirmeliyiz. Ne gibi sorunları olursa olsun bizlerle paylaşmalarını çekinmelerine gerek olmadığını, bizlerin bir aile olduğunu söylememiz , inanın onların hayata bakış açısının değiştiğini kendilerini daha öz güven içinde hisse-deceklerine şahit olacaksınız.Hayatta hiç bir şey için geç kalmış sayılmazsınız, zira zararın neresinden dönersek kardır.Yazıma son verirken yüce kitabımız Kuran-ı kerimde ilk ayet

olan „Yaradan Rabbi´nin adıyla oku“ ayetine vurgu yapmak istiyorum. Malesef kitabımız bunu emrederken yapılan bir

araştırma sonucu 214 ülke içinden Türk toplumu olarak okuma alışkanlığında 147. sıradayız. Buda bizim okumaya ne derecede

değer verdiğimizin bir göstergesi. Sevgili anne babalar! Bizim vazifemiz sadece rızıklarını kazanmak onları doyurmak giydirmek

değil. Onları eğitmekte başlıca görevlerimiz. Her ay çocuklarımıza yüzlerce euro para harcarız. Acaba bu harcamaların içinde kaçımız

çocuklarımızın okuması için kitap alıp hediye ederiz. Veya maaşımızı aldığımızda şu kadarı ev kirasına, şu gaz elektrik faturasına , şu arabanın ben-

zini için, şu mutfak masrafı için, şu telefon gideri için diye ayırırken kaçımız şu da bu ay alacağımız kitap için diye ayırırız? Malesef böyle düşünen insanlarımızın sayısı çok az. Şimdi babalara soruyorum ? Bu gidişatta dur demenin vakti zamanı gelmedi mi? Çocuklarımıza örnek olma açısından okumaya başlayalım. Okuma alışkanlığı kazanmak ve kazandırmak umuduyla. ALLAH´ın rahmeti bereketi sela-meti tüm inananların üzerine olsun.

Anne Kız İlişkileri

Bab

a K

ız İl

işki

leri

Page 10: DEWA

KÜLTÜR-SANATMayıs 1010

Nisan ve Mayıs ayları genelde ilk baharın gelişi olması hasebiyle

bir çok bölgelerde olduğu gibi Avus-turya Viyana bölgesinde de kermes faaliyetlerinin yoğunluk kazandığı aylar olarak bilinir. Viyana İslam Federasyonu bünyesindeki camilerin tamamının kermeslerle yoğun, neşeli ve dolu dolu geçmesi sevindirici olurken, katılımcıların da kermesler-den memnun ayrılmaları gözlerden kaçmadı.Yoğun faaliyetler içinde bulunan Tanıtma başkanlığı ve ekibi camiler-imizin tüm ihtiyacını karşılayarak ve gerekli metariallleri temin ed-erek yaptıkları organizelerin başarılı olması için de tüm şubelerden gençleri eğiterek ve bilgilendirerek yardımcı olmaları sağlandı.Kermesler sadece yemek içmekten ibaret değildir!

Kermesler aynı zamanda insanların tanışmasına ve kaynaşmasına ve-sile olmakla beraber, uzun zamandır birbirini görmeyen ailelerin, kişilerin de bir araya gelmesini sağlıyor. Kermeslere vatandaşların gösterdiği önem ise taktire şayan. Kendi ev-lerinde hazırladıkları yöresel yem-eklerle katkı sağlayarak, herkes kendi tarafından faydalı olmaya bir takım sorumlulukları üzerlerine almaya özen gösteriyor. Dayanışmanın, kardeşliğin, yardımlaşmanın en güzel örneklerini yapmış olduğu faaliyetlerle göster-en, daima öncü kuruluş olan ve bir çok ilklere imza atan Viyana İslam Federasyonu‘na ve bağlı olan camilere Viyana ve çevresindeki biz müslü-manlara bu güzellikleri yaşattığı için kamuoyu adına şükranlarımızı sunuy-oruz.

Kermes demek, dayanışma demek!

Page 11: DEWA

HABER - TÜRKİYE Mayıs 10 11

Page 12: DEWA

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyo-

rum.Yolumun karanlığa saplanan noktasında,

Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.

İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;Sanıyorum, her sokak başını kesmiş dev-

ler...Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;

Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;

İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;

Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemer-ler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.

Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..

Necip Fazıl Kısakürek

Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk asır...

Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet... İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet... Üçüncüsü bir asır... Allah’ın, Kur'ân'ında 'belhüm adal-hayvandan aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü? Son yarım asır! .. İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir ci-nayetle, madde plânında kurtarıldıktan son-ra ruh plânında ebedî helâke mahkûmiyet... İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... Bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilâkı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik... Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukad-des emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik... Dininin, dilinin, beyninin, il-minin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik... Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında 'Hak-imiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hür-riyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik... Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patron-lardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' di-yecek... Kapitaliste ise 'Allah buyruğunu ve Resûl emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...

Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalar-ak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezheb, ortada ne ka-dar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin İslâmda olduğunu

gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...

'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlâkına kaynak bir gençlik...

Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar

gözü kara ve o nispetle usûle, stratejiye uy-gun bir gençlik...

Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...

Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri, muza-hrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi, mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hâsılı kend-

isini yetiştirecek bütün cemiyet müess-eselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabi-lecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...

Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, on-lara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş

marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmez-di! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl'ını ve 'ne idüğü'nü her haliyle gösterecek bir gençlik...

Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu hürme-tine yarattığı Sevgilisinin fezayı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukad-des eteğine tutunacak, ve O'ndan başka hiçbir tu-tamak, dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine lâyık bir mua-meleye tâbi tutacak bir gençlik...

İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filiz-lerini karşımda görüy-orum. Şekillenmesi, billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrim-baz kodomanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerimden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindan-larda süründüğüm bu gençlik karşısında, uyku-suz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd

etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Ana-dolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasi-yetim bil! Allahın selâmı üzerine olsun...

Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukad-des!

Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ...

Necip Fazıl Kısakürek

Gençliğe Hitabe KALDIRIMLAR

Tohum saç, bitmezse toprak utansın! Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen! Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi noel ağacı; Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı, Onu sürdürmeyen çırak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin, Geride ne varsa bırak utansın!

Ey binbir tanede solmayan tek renk; Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

1400′e bir yıl var, yaklaştı zamanımız;Bu asırda gelir mi dersin kahramanımız?

Devrim odur ki, kalbten fâniliği devirsin;Yaşamaktan murad ne, hesabını bildirsin!

Ateş beni yıkayan, yuyan, emziren annem!Bir arınma kurnası olsa gerek cehennem…

Ne iştir, yarı iman, yarı inkâr giderler;Güneşe var derler de ışığına yok derler!…

NECİP FAZIL KISAKÜREK’TEN

KÜLTÜR & SANATMayıs 1012

Page 13: DEWA

Pek kıymetli DEWA okuyucuları kardeşlerim!

Belkide benden böyle bir yazı beklemiyordunuz. Yerden göğe kadar haklısınız. Keşke ben de böyle bir yazıyı yazmak zorunda kalmasaydım.

Ancak mesele milletimizi ilgilendirince biz de ilgisiz kalamazdık elbette. Daha fazla meraklandırmayalım da konuyu açalım. Nedir mesele? Mesele Avrupada yaşayan insanımızın içine düştüğü içler acısı durumu meselesi. Geçenlerde bir partiden dav-etiye geldi. Nereye mi? Bir Türk genciyle Avusturyalı bir gencin, aynı zamanda bir Türk kızıyla Avusturyalı bir gencin evlenme merasimlerine davet ediliyoruz. Yoruma gerek varmı değerli okuyucularım.

Milletimizi birinci derecede ilgilendiren bir sürü konu olur, bırakın davet edilmeyi çoğunu biz hep bittikten sonra duyarız bazen de hiç duymayız bile. Durum böyle iken bu davetin özellikle bana ve benim konumumda olan değerli iki önemli meslekdaşıma gönderilmesinin ne anlama geldiğini bizim insanımız çok iyi bilirler. Üzerinde çok durmayacağım.

Ancak bu mesele henüz sıcaklığını korurken bir başka malum medya dediğimiz, hani şu en çok satan Türk gazetelerinin başında gelen bir gazetede şu haber yer alıyordu:’’Almanya bu Türk kızını konuşuyor’’ Nesinimi konuşuyor? İşte Almanyanın konuştuğu ve bütün makamların tebrikler yağdırdığı Türk kızının haberi: Almanyanın başkenti Berlinde doğup büyüyen 18 yaşındaki M. A, yazdığı’’İstediğim gibi: Hayatım Mini etek ve Cami arasında’’(So wie ich will. Mein Leben zwischen Moschee und Minirock)adlı kitabıyla büyük dikkat çekiyor. Genç bir insan olarak iki kültür arasında yaşanan farklılıkları kitabında anlattığı belirtilen M.A., Almanyanın hem edebiyat camiasının hem de medyasının büyük ilgisiyle karşılaştı.

Almanyanın tanınmış yayınevi olan Bertelsmann tarafından basılıp piyasaya sürülen 240 sayfalık kitabıyla Almanyada adından oldukça söz ettirmeyi başaran M.A. ‘’İstediğim gibi’’So wie ich will’’kitabında vurgu yaptığı şu ifadelere yer verildi: “Allah’a, meleklere ve son Peygamber Hz. Muhammed’e inanıyorum. Ama beş vakit namaz kılmıyorum. Bazen yeri geldiğinde bunu da yaptığım oluyor. Bazı öngörüler de var. Örneğin İslam, evlilik öncesi (nikahsız)birlikteliği yasaklıyorsa, ben de buna’’önemli sınav öncesi ev ödevi yok’’diyorum” Burdan ötesini aktarmaya ede-bimiz müsade etmiyor. Ancak şurasını söylemek bize düşüyor. Şöyle ki, en az kırk yıldır söylüyoruz. Asimile oluyoruz, Avrupalıların entegrasyon dediği şey, aslında asimilasyondan başka bir şey değildir. Onlara bir şey deme hakkına da sahip değiliz. Zira onlar kendi açılarından görevlerini yapıyorlar. Ama biz ne zaman görevlerimizi yerine getireceğiz de neslimizin asimile olmasına mani olacağız? Bu gelişmeler bizi ne kadar da haklı çıkarıyor. Keşke bunlar olmasa da biz de haklı çıkmasak. Yıllardır hep söyledik, söylemeye de devam edeceğiz ki, organize olmamış bütün topluluk-lar asimile olmuşlardır. Ey asil bir milletin necip torunları! Biz Avrupa´ya eriyip kaybolmaya gelmedik, bilakis eşsiz değerlerimizi, bütün insanlığın hayrına olan ilkelerimizi temsil etmeye ve paylaşmaya geldik. Bizi biz yapan değerlerimizden uzaklaşmanın faturası ağır oluyor. Biz bunları deyince de, entegrasyona engel ol-makla suçlanıyoruz. Hayır, entegrasyonu bizden daha iyi bilen bir topluluk yoktur. Ancak, arka planında yatan asimilasyona hep karşı olduk olmaya da devam edeceğiz. Çünkü asimile olmuş topluluktan kimseye yarar yoktur da ondan. Uzun sözün kısası, herkes kendi işini yapıyorken, ey benim şerefli milletimin gurbetçi torunları! biz ne zaman kendi işimizi yapacağız? Bunu canla başla ve adeta sahabe heyacanıyla yapan, davasını şerefle temsil eden, vatanına milletine layık olmaya çalışan aziz ve şerefli gurbetçi kardeşlerime selam olsun.

Allah(cc)nefislerimizi ve nesillerimizi ıslah etsin.

Mustafa MULLAOĞLU

KEŞKE YAZMAK ZORUNDA KALMASAYDIM

KÜLTÜR & SANAT Mayıs 10 13

Yarın İstanbul'un Fethi’nin 557. yılı. Üç yazarlı 'Konstantinopolis'in Düşüşü'

konuyla ilgili yazılmış en kapsamlı ki-taplardan biri. İşte kitabın içinde yer alan görseller eşliğinde İstanbul'un FethiYarın İstanbul’un Fethinin 557. yılı kutlamaları var. Şehir bu kutlamalara hazırlanırken tam da bu konuyla ilgili önemli ve farklı bir kitap yayımlandı: Konstantinopolis’in Düşüşü. Kitap için farklı tanımı kullandık çünkü konuyla ilgili bugüne kadar yapılmış perspektifi en geniş çalışmalardan biri. Konstantinopolis’in Düşüşü’nün ilk bölümünde John Haldon Bizans’ın tarihçesini, politik dünyasını, askeri örgütlenmesini ve dış dünyayla ilişkilerini araştırıyor. İkinci bölümü ya-zan Stephen Turnbull ise Konstantinopolis savunmasının Bizans tarihi boyunca daima temel dayanağı olan kent surlarını inceliy-

or. Kitabın son bölümünde kuşatma önces-indeki hazırlıklar anlatıldıktan sonra, kent çevresinde ve surlarda cereyan eden savaş ele alınıyor. Bölümün yazarı David Nicolle her iki tarafın kumandanlarını, askeri ku-vvetlerini, kullandıkları teknolojileri in-celiyor ve bir savaş muhabiri gibi bizi adım adım sona, kentin düşüşüne götürüyor. Konstantinopolis’in Düşüşü’nün en ayırt edici özelliklerinden biri de içinde yer alan çok sayıda renkli resim, harita ve illüstra-syon.

KONSTANTİNOPOLİS’İN DÜŞÜŞÜOsmanlıların Bizans’ı FethiD. Nicolle-J.Haldon, S. TurnbullÇeviren: Ali ÖzdamarKitap Yayınevi2010, 288 sayfa, 125 TL.

Bir şehir düşerken...

‘Mahremiyetin bağrındadır Salih kullar , ve Salih kulların elindedir

Aşk’ın anahtarı..’’İnsan yaradılışı gereği ismi hak edendir. Bu âlemde milyarlarca canlının varlığına baktığımızda, birçoğunun isimden mahrum olduğunu görürüz. Ama insan öyle bir canlıdır ki, ona verilen insan ismiyle yetinmemiş, Hal ehline yaklaşmak için olsa gerek daha da özele inmiştir. Kendisini evrende bir nokta görürken, Nokta deyip geçme demiş; bünyesinde âlemi barındıran bu noktaya hal’ine göre isim vermiştir. Fakat ne kadar isim verirse versin ona atfed-ilen ‘’Güzel’’ kavramından kurtulamamış, kurtulmakta istememiştir. Hâlbuki güzel olmak zordur, güzeli bünyesinde taşıyanın sınavı ağırdır. O sınavdan geçen için Rah-met vardır.Yaratandan bir takdir-i ilahi olsa gerek, her canlının ölüm kadar gerçek, yaşadığı bir ömür evresi vardır. Her biri farklı olsa da bu evre özellikle insanda aynı çemberin içinde aynı noktada aynı hal ile tekâmül eder. ‘’Gonca iken gül oldum da su bulamadan soldum ‘’diyen şair , her canlının bu ömür evresini vurgular gibi..Bu ömür merhale-leri insan da Güzellik –Tatlılık olmak üzere can bulmuştur.. Dünyaya yeni gelen insan için ne kadar tatlı, ne kadar şirin kelime-lerini duyarız etrafımızdan. Zamanla o tatlı şey büyüdükçe gençleşir, serpilir, tatlılık yerini güzelliğe bırakır. Artık güzel olan in-san, yaşlılık kapısını çalana dek o güzeli si-nesinde taşıyacak, yüzündeki kırışıklıklarla güzellik yeniden tatlılığa devredecek saltanatını.Âlemde güzel kelimesi gerçek anlamıyla yalnız iki isim için kullanılır; İnsan ve onu yaratan Allah. Fakat güzellik insanla can bulacaksa, o halde onu anlamıyla taşımakta yine insana düşer. Güzel demek Mahremi-yeti bol olan demektir. Allah güzelin yaratıcısı ve güzel in dahi ona imrendiğidir. Allah güzel –i azamdır. Çünkü mahremi-yeti en fazla olandır..çünkü mahremiyete de mahremdir. Bu neticeyle tasavvufun göz bebeğine mahremiyet gizlenmiştir. Gülü güzel yapan üzerindeki dikendir.Gül sorar dikene ; ’ Ömrüm boyunca hep

üstümde taşıdım seni. Nedir bu ısrarın? Oysa bana hiç yakışmazsın.’Diken tebessüm ederek cevap verir ; ‘‘ Ben diken iken seni bulmasaydım , sen gül olur muydun , hadi gül oldun diyelim , önüne gelen dokunurdu da sana adın güzel ile anılır mıydı?! Görmüyor musun ben senin mahremiyetini koruyanım. Seni güzel ya-pan yapraklarının rengi değil, duyulan ama dokunulamayan kokundur. Rabbim sana mahremiyetten bir taht kurmuştur da, o tahtında önüne gelen yaklaşmasın diye seni korumaya beni muhafız eylemiştir.Gülün dahi bir muhafızı var, zaten muhafızı olduğu için mahremiyeti gi-zli olandır. Ya bizim gül devrimizde, hani ömrümüzün güzel kavramının yüklendiği o gençliğimizin yegâne muhafızı nedir? Bizi mahremiyetimizle güzel yapan ,bize verilen bu sıfatı koruduğumuz zaman , en mahremliyle aramızdaki perdenin kalkacağını müjdeleyen nedir ..?Bizim mahremiyetimizin muhafızı ‘’İmandır’’.Ömrünün bin bir şehvet ve arzusunun sinende kalabalıklar halinde zelzeleler ortaya çıkarttığı o zamanlarda, ne kadar yakın olursan güzelin yaratıcısına, o derece mahremiyetin kucağında zuhur edersin. Mahremiyet güzelin tılsımı, güzel ise aşkın vesilesidir. Aşk deyip geçememiş bugüne değin on iki bin âlem. Aşk değil mi ki Cebrail (AS) ‘in dahi Hz. Muhammed (sav) ‘ e;-Buradan öteye adımımı atarsam yanarım, artık yalnızsın dediği,Ve Resul-ü Ekrem’ in;-Ya ben nasıl giderim.. Dediğinde -Aşkla! Diyerek ..Aşkın kul ile Allah arasında ki perdeyi kaldıran yegane anahtar olduğunu müjdeler.Nasıl an, zaman’ı zamanda dem’i doğurmuşsa, Aşk güzeli, güzelde mahrem-i doğurmuştur. Eğer aşk ‘ a ulaşmaksa maksadın, en güzel, en genç çağında önce mahremiyeti kucakla ki ondan sonra adın güzel olacaktır. Söyleyin şimdi, Aşk güze-lin yanında olmazda nerede olur?Tatlılık –Güzellik –Tatlılık ekseninde, Rabbim en sorumlu tutulduğumuz güzellik safhamızda mahremiyeti ile bize ihsanlarda bulunsun.

Aşkın dikeni yoktur ama mahremiyeti vardır...’’

Page 14: DEWA

HABER - DÜNYAMayıs 1014

İsrail tarafından haksızca 20 gün cezaevinde tutulan İHH Batı Şeria Temsilcisi İzzet Şahin, serbest bırakıldı. Şahin

için Atatürk Havaalanı’nda bir karşılama töreni düzenlen-di. Karşılamaya Şahin’in mesai arkadaşları ve çok sayıda İHH gönüllüsü katıldı. Saat 22.30’da THY uçağıyla gelen Şahin, çocuklarına ve eşine sarılarak hasret giderdi. Basın mensuplarının sorularını cevaplayan Şahin, “Ben İsrail zindanlarında 20 gün kaldım. Ama yıllardır dört du-var arasında kalan binlerce masum insan var. İsrail hap-ishanelerinde yıllarını kaybeden Filistinlilerin serbest bırakılmasını temenni ediyorum.” dedi. Şahin, konuşmasında serbest bırakılması için girişimlerde bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayip Erdoğan, Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin İsrail büyükelçisine, milletvekillerine ve tüm medya kuruluşlarına teşekkür etti. Şahin, “Sizi ne ile suçladılar?” sorusuna “Somut bir suç bulamadılar. Benim şahsımı suçlamaktan çok çalıştığım kurumu sorguladılar. Hukuki bir yargılamadan çok siyasi bir yargılamayla karşı karşıya kaldım. Yardım faaliyetler-imizden rahatsız oldular.” dedi. İHH Başkanı Bülent Yıldırım ise “İsrail, gemi hareketini önlemek için Şahin’i rehin aldı. Umarım bir daha böyle bir hata yapmazlar. Bugün bir güzel bir de acı bir haber aldık. Afganistan’da düşen uçakta iki arkadaşımız vardı. Acıyı ve sevinci bir arada yaşadık. Yeryüzündeki bütün acıların sona ermesini diliyorum” şeklinde konuştu.

İzzet Şahin Serbest

Berlin'de Türklerin ve diğer göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Kreuzberg'de Ömer ibn-i Hattab Camii açıldı.Almanya'da yoğun tartışmalara neden olan minare tartışmaları Müslümanların camii inşaa etme arzusuna mani

olmadı. Almanya'nın başkenti Berlin'in Kreuzberg semtinde daha çok Filistinli ve Lübnanlı yardımseverlerin hayırlarıyla Ömer İbn-i Hattab adında bir camii yapıldı.Alman basınında çıkan haberlere göre 1000 kişinin ibadet edebileceği kapasiteye uygun olarak inşa edilen camii 12.5 mi-lyon dolara malolurken Alman ırkçıların yoğun protestolarına maruz kaldı. Alman ırkçıların yaşam ve ibadet özgürlüğüne sık sık müdahalede bulunmaya çalışması Müslüman yardımseverler tarafından dikkate alınmazken, Kreuzberg'de inşa edilen Ömer İbn-i Hattab Camii Müslüman topluluklar tarafından büyük sevgi gösterileriyle karşılandı.5000 metrekarelik inşa edilen camii Müslüman topluluğun önemli bir ibadet ihtiyacı eksikliğini karşılarken caminin iba-dethane olarak kullanılmasının yanısıra kültürel ve sosyal aktiviteler yapmasının da önünü açacak genişletilmeler yapıldı. Ömer İbn-i Hattab Camii'nin zengin bir kütüphanesinin oluşması için kolları sıvayan Müslümanlar, toplanan paraların ilmi ve kültürel etkinliği arttırma yolunda da kullanılacağını belirtti.

Berlin'de Ömer İbn-i Hattab Camii Açıldı

İHH İnsanı Yardım Vakfı’nın Filistin halkı için topladığı yardımlar demir aldı. Yardım gemisi, İsrail tarafından

engellenmezse, 27 Mayıs Perşembe günü Gazze’de olacak.Filistin halkına yardım etmek amacıyla İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından hazırlanan yardım gemileri, yaklaşık 3 bin kişinin uğurlamasıyla yola çıktı. İstanbul 'dan 3 geminin katılımıyla toplam 9 gemiden oluşan yardım konvoyu uluslararası açık sularda buluşacak. Gemilerde çok sayıda ilaç, tıbbi malzeme, çimento, demir, prefabrik evler, çocuk parkları ve insani yardım malzeme-

leri bulunuyor.Uğurlama töreninde açıklama yapan İHH Türkiye Genel Başkanı Bülent Yıldırım İsrail'in "geminin Gazze' ye yaklaşması durumunda vururuz uyarısının" kendilerini durduramayacağını vurguladı. Yıldırım, “Gitmekte ne kadar kararlı olduğumuzu bütün dünya görsün geri adım atmayacağız. Bu gemiyi siz vurursanız insanlığı vurursunuz, insanlıkta bir gün bu acıyı vurur merak etmeyin.”

Filistin'e Yardım Gemisi Yola Çıktı

Afganistan’da 17 Mayıs 2010 tarihinde Kunduz bölge-sindeki Salang geçidinde Pamir havayollarına ait bir

uçak düştü. Uçakta bulunan İHH İnsani Yardım Vakfı Asya Masası Sorumlusu Faruk Aktaş ve Afganistan Proje Koor-dinatörü Bahattin Yıldız’ın hayatlarını kaybettikleri bildir-ildi.İHH’dan yapılan yazılı açıklamada; “İki arkadaşımız şehit oldu” denildi.

2 İHH Gönüllüsü Şehit Oldu!

Page 15: DEWA

HABER - DÜNYA Mayıs 10 15

Washington Post gazetesinde yayımlanan yorumda, İran, Türkiye ve Brezilya tarafından Mayıs ayı içer-

isinde Tahran'da imzalanan uranyum takası anlaşmasının Türk-Amerikan ilişkilerinde gerginliğe yol açabileceği öne sürüldü.

Washington Post gazetesinde yayımlanan Janine Zacharia imzalı yorumda, "İran ile ilgili tartışmanın, iki müttefik olan ABD ve Türkiye arasındaki ilişkileri daha da gerebileceği" iddia edildi.

ABD Başkanı Barack Obama'nın geçen yıl, ABD ile Türkiye'nin zamanın zorluklarının üstesinden gelmede bir-likte çalışması gerektiği yönündeki sözlerinin hatırlatıldığı yazıda, "Bu ay müttefikler bundan daha uyumsuz olamazdı" ifadesi kullanıldı.

Yazıda ayrıca "İran'ın elindeki düşük ölçekte zenginleştirilmiş uranyumun bir kısmının yurt dışına gönder-ilmesini öngören anlaşmada Türkiye'nin arabuluculuğunun,

Obama yönetiminin İran'a yeni yaptırımlar paketi üzerinde BM Güvenlik Konseyi'nde uzlaşma sağlama çabalarını tehdit ettiği ve Amerikalı yetkilileri derinden kızdırdığı" görüşü dile getirildi.

Yazıya göre, bir Türk yetkili, "Washington'daki in-sanlar, bizim ABD ve diğer müttefiklerin BM Güven-lik Konseyi'ndeki çabalarını baltalamaya çalıştığımızı düşünüyor ki bu, gerçeklikten çok uzak. Biz de bunun (uranyum takası anlaşmasının) genel soruna bir çözüm olmadığını biliyoruz. Böyle bir iddiamız yok. Bizim yap-maya çalıştığımız, İranlıların ilgisini çekme ve onları nük-leer konuyu tartışmak için masaya geri getirme yolunda bir çeşit temel oluşturmak" dedi.

Amerikalı yetkililerin ise İran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetini dondurmayı kabul etmediği ve bomba yapmaya yetecek düzeyde düşük ölçekte zenginleştirilmiş uranyumu elinde tutmaya devam edeceği gerekçesiyle anlaşmanın yetersiz kaldığı düşüncesinde olduğuna dikkati çekildi.

“Bundan daha uyumsuz olamazdı”

Obama açıklama yaptığı sırada gazetecilerin önünden fare geçti.

Oval Ofis'in hemen dışında çalılıkların arasından fırlayıp Obama'nın açıklamaya yaptığı kürsünün önünden sağa doğru geçen tarla faresi, şaşkınlık yarattı. Obama' nın Beyaz Saray'ın bu besili sakinini görüp görmediği bilinmiyor, fakat hayvanın geçişi sırasında bir tepki vermediği için görmemiş olduğu sanılıyor.

Beyaz Saray da Fare!

Yetimhanelerde yaptığı gizli çekimle Türkiye ile İngiltere arasında krize neden olan York Düşesi Sarah

kendi tuzağına düştü.

Türkiye’de bir televizyon ekibiyle yetimhanelerde yaptığı gizli çekimlerle skandal yaratan, İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in eski gelini York Düşesi Sarah Ferguson da gi-zli kameraya rüşvet alırken yakalandı.Düşes Ferguson, kendisini işadamı olarak tanıtan News of the World Gazetesi muhabirinden, eski kocası Prens An-drew ile iş bağlantısı kurmak vaadiyle 40 bin dolar alırken gizli kamerayla görüntülendi.40 binden 500 bine çıktıKendisini bir Hint şirketinin temsilcisi olarak tanıtan muhabir, Ferguson’dan hükümete ait bir yatırım kurululuşunun özel temsilcisi olan Prens Andrew ile kend-isini görüştürmesini istedi. Gazetelerde çıkan haberlere göre Sarah Ferguson da, muhabirden şu sözlerle rüşvet istedi: “Sen beni gör, o da (Prens Andrew) seni görür. Verdiğinin 10 katını alacakasın. Sana her istediğin kapıyı açabilirim”.Daha sonra Ferguson, eski kocası Andrew’in de buluşmayı kabul ettiğini, ancak bunun için 500 bin pound (1 mi-lyon 200 bin lira) istediğini söyledi. Prens Andrew’un, görüşmeden haberi olmadığı öne sürüldü.

York Düşesi Sarah Ferguson Bu Kez Faka Bastı

Oturum belgesi için Türk vatandaşlarından 800 avro fazla para alan Hollanda, ayrımcılıktan

mahkûm oldu.Oturum belgesi için AB vatandaşlarından 30 avro başvuru ücreti alırken Türk vatandaşlarından 830 avro talep eden Hollanda, ayrımcı politikası nedeniyle Avrupa Adalet Divanı'nda bir kez daha mahkûm oldu.Avrupa Adalet Divanı, AB resmi gazetesinde yayımlanarak yürürlüğe giren kararında, Hollanda'nın oturum belgesinde ayrımcı ücret politikasının, Ortaklık Anlaşması'nda tabiiyete dayalı her türlü ayrımcılığı ya-saklayan 9'uncu maddeyi, Ek Protokol'de işletmelerde ve hizmet sunumunda katılımcı ülkelerin birbirlerine yeni engeller getirmemesini düzenleyen 41. mad-deyi ve Ortaklık Konseyi'nin AB'deki Türk işçilerine

ayrımcılığı ve istihdamlarına yeni engel çıkarılmasını yasaklayan 10 ve 13 no'lu kararlarını ihlal ettiğine hükmetti.1994 yılına kadar oturum belgesi karşılığında AB ve Türk vatandaşlarından ücret talep etmeyen Hol-landa, 1 Şubat 1994'te yürürlüğe giren yönetmelikle AB vatandaşları için yaklaşık 16 avro (35 gulden) düzeyinde belirlediği ücreti, T ürk vatandaşları için 454 avroya (1000 gulden) yükseltti.Bu tarihten itibaren yapılan her ücret ayarlamasında Türk vatandaşlarından fahiş rakamlar talep eden Hol-landa, 2003 yılında AB vatandaşları için 28 avro olan oturum belgesi bedelini Türk vatandaşları için 890 av-roya kadar çıkardı.

Hollanda, ayrımcılıktan mahkûm oldu

Page 16: DEWA
Page 17: DEWA

Aylık GazeteMonatliche Zeitung

Nisan 2010Sayı / Ausgabe: 19

Tanıtım SayısıGratisexemplar

Mattighofen`de henüz 9 aydır faaliyet gösteren Dar-ül Erkam Cami’nin düzenlemiş olduğu „Kardeşlik ve Dayanışma“ adlı

turnuvada şahane bir ortam ve kardeşlik gösterisi yapıldı. Futbol turnuvasının yanı sıra çocuklar için düzenlenen ip atlama, çuval yarışı ve halk oyunları bütün izleyenleri coşturdu. Futbol turnuvasında birinci olan Imex Karadeniz yeni açılan cemiyetlerim-izin bu denli büyük bir organizasyonaçok iyi hazırlandıklarını vurgululayarak: „Biz turnuvalara her zaman katılmaya gayret gösteririz. İlk turnuva olmasına rağmen bu güzel turnuva için Dar-ül Erkam gençliğine teşekkür ederiz.“ de-meyide ihmal etmediler. İkinci olanKardeş spor ise : „Küfürsüz ve kavgasız bir şekilde 24 takımın bir araya geldiği bu turnuva gerçekten büyük bir başarı örneği sergiledi, arkadaşlarımızdan Allah razı olsun.“ dediÜçüncü olan Gurbet Sporcuları da turnuvanın çok güzel geçtiğini belirterek duygularını dile getirdi. Ve ayrıca birinci olan Imex Ka-radeniz ve birinciliği kıl payı kaçıran Kardeş Spor’un tüm turnuva

boyunca temiz, oynadıkları kaliteli futbol ve centilmenlikleri ile takdir topladılar.Dar-ül Erkam cemiyet başkanı ise: „Gençlik teşkilatımız bu pro-gram için çok uğraştı Avrupa´daki kardeşliği pekiştirmek için bize

düşen görevi yapmaya çalışacağız, özel-likle hakemlerimiz tamamen adaletli ol-mak için ellerinden gelen gayreti göster-diler. Onlara sizin aracılığınızla teşekkür etmek isteriz.“ Açıklamasında bulundular.Gençlik teşkilatı başkanı: „Bu gençliğimizin ilk programıydı bundan sonra daha iyi ve daha kaliteli programlar düzenlemeye çalışacağız. Birinci ve ikin-ci olan takımlarımıza centilmenliklerind-en ve temiz futbol anlayışlarından dolayı bir kez daha teşekkür ediyor ve özellikle Kardeş spor`u centilmen takım olarak

gördüğümüzü bilmenizi istiyoruz.“ diyerek sözlerini noktaladı.

Avusturya Linz İslam Federasyonuna (ALIF) bağlı olarak faaliyet gös-

teren Hallein Camii 10-11 Nisan 2010 tarihlerinde muhteşem bir kermes düzenl-edi. Hava şartlarının olumsuz olmasına rağmen yoğun bir katılıma sahne olan kermeste Türk mutfağının leziz yiyecek-lerinin yanısıra bayanlar için hediyelik eşya, çocuklar için oyuncak satışı ve aynı zamanda da Hüpfburg vardı. Ayrıca pro-grama ALIF Genel Başkanı sayın H. İsmail Ağış Bey de iştirak ederek cemaatin ileri gelenleri ile hoş bir sohbet gerçekleştirdi. Yoğun geçen iki günün ardından camii yöneticileri birdahaki kermeste görüşmek üzere misafirlerle vedalaştı.

Yediden Yetmişe Turnuva Hallein Camii Kermesi

St. Pölten Mevlana Camii´de Kermes

St. Pölten Mevlana Camii kermes-inde, bosnalı müslümanlarla beraber

23.05.2010 pazar günü yoğun bir katılımla güzel bir program icra edildi.Bosna dernek imamı Senat Veliç' in yapmış olduğu konuşmada müslümanların kardeş olduğunu ifade ederek şunları sözlerine ekledi. 'Bu güzel kermese bizleri davet eden Işık'a teşekkür ederim. Yeryüzünde ne kadar müslüman varsa hepsi bizim kardeşimizdir. Dilimiz vatanımız ayrı da olsa, dinimiz, kitabımız, kıblemiz, peyg-amberimiz bir.' dedi.St. Pölten' de yapılan İlkbahar şenliğini hava şartlarının çok uygun olmamasına rağmen şenliğin güzel bir şekilde idrak ed-ilmesi sevindirici oldu. Konuşmacı olarak ise Veysel Türk ve Mustafa Yıldız pro-grama katılırken, Ahmet Okur ile Rıdvan İlahi Grubu birbirinden güzel parçalarıyla programa iştirak ettiler. Bosna Halk oy-unu Grubu ise Programa ayrı bir eğlence kattılar.

Linz´de KermesLinz Şubesinin düzenlemiş olduğu

Kermes ve Kardeşlik günü coşkulu bir hava içerisinde geçti . Programdan son derece memnun kaldığını belirten Şube Başkanı Resul Esmer Şube binasının mülkiyete alındıktan sonra, iki yıl ka-dar kısa bir zaman içerisinde güzel bir mescid inşa ettiklerini , 2011 yılında şube Binasının büyük bir bölümünü Eğitim Merkezi haline getireceklerini böylece üyelerine ve Linz Müslümanlarına yöne-lik hizmetlerini genişleteceklerinin de açıklamasını yaptı.

Salzburg İslam Federasyonunun düzenlemiş olduğu kermese ilgi

yoğundu. 4 gün boyunca devam eden kermes dolu dolu geçti. Kermes boyunca çocukları da eğlendirmeyi ihmal etmeyerek, Hüpfburg ve diğer aktiv-iteleriyle göz doldurucu bir gün ile açılış yapıldı.Cumartesi günü Asr`ı Saadetten Esintiler ile Aytaç Büyükkavaklı dinleyenleri büyüledi. Efendimizin son 13 gününü sunan değerli kardeşimiz herkesi göz yaşlarına boğdu.

Pazar günü ise Ponny atları getirilerek ade-ta çocukların gönlünde taht kuran kermes 13,14,15,16 mayıs tarihinde gerçekleşti, ayrıca kardeş cemiyetler ve Salzburg cami-ileri de kermesteki yerlerini alarak kardeşlik görüntülerini ve duygularını pekiştirdiler.Cemiyet başkanı Ali Doğan : „Bildiğiniz üzere cemiyetimiz her zaman kermeslerde insanlardan bir şeyler almaktan ziyade insanımıza bir şeyler vermeyi isteyen bir cemiyet olmuştur, bu duruşumuzu faali-yetlerimizle ispatlıyoruz. Rabbimden

niyazımız bu amacımızdan ayrılmadan yolumuza devam etmemiz. Özellikle çocuklarımızı düşündük ki, yarınlarda bu gibi programlarımızı onlar düzenleyecek-ler. Ama tabiki büyükleri de unutmadan Asr`ı Saadete bir yolculuk yapmayı ihmal etmedik. Hatalarımız olmuş ise buradan bütün davetlilerimizden özür diliyorum, inşaallah bir dahaki kermesimizde daha büyük hizmetler sunabilmek ümidiyle hepinizi Allaha emanet ediyorum.“ diyerek duygularını bizlerle paylaştı.

Dolu dolu kermes

Page 18: DEWA

Av. Süleyman BOYNUKARA

Yeryüzünün en şerefli varlığı hiç şüphesiz insandır. İnsanı şerefli kılan İslam´dır. İslam ise güzel ahlâktır. Ne mutlu şerefi İslam´da bulanlara, ne mutlu hayatını

Kur’an ile süsleyenlere!Hayat dört temel unsurdan oluşur: Hava, su, toprak ve ateş. Bunlardan biri olmaz-sa hayat olmaz. İnsanların karakterini de bu unsurlar şekillendirir. Tarihte kurulan medeniyyetlerde bu temel esaslar üzerinde bina edilir.Tarihte bir çok Medeniyet kurulmuştur. Bu Medeniyetlerin içerisinde zulme bulaşmadan, emperyal hedefleri olmayan bütün bir insanliğın huzur ve saadeti için çalışan tek Medeniyet hiç şüphesiz İslam medeniyetidir.İslam medeniyeti su medeni-yetidir. Temelinde yumuşaklık, nezaket, zerafet, letafet, sevgi, saygı ve güzel ahlâk vardır.Yaratılışımızla alakalı her şey Allah’ın takdirine bağlıdır. Hayatımızda külli iradeye taalluk eden hiç bir şey bizim insiyatifimizde değildir. İnsan olarak yaratılmamız, akıllı olarak yaratılmamız, ırkımızı, rengimizi, dilimizi, rızkımızı tayin eden Allah’tır. Allah’ın mukadderatına bağlı bu hasletlerden biri ile övünen kişi tek kelime ile ahmaktır. Ancak dinimizi seçme hususunda Allah seçenek hakkını bizlere verdiğinden dolayı hak din olan İslam´ı seçen kişi bu isabetli seçiminden dolayı övünme hakkına sahiptir. Ne mutlu kula kulluğu reddedip Allah’a kul olanlara, ne mutlu izzet ve şerefi İslam´da arayanlara, ne mutlu Müslümanım diyene!Dünyada 6,5 milyar insan var. 1,5 milyarı müslüman diğerleri ise gayri müslim. Bu kadar insanın içerisinde müslüman olma güzelliğini bizlere bahşeden Allah’a ne kadar şükretsek azdır.Tüm insanlığın kurtuluşu hiç şüphesiz ahlak-i hamide ile şekillenen yeni bir Medeniyet kurmaktan geçer. Dolayısıyle her bir müslüman genç hayatını yeni-den Kur’an ile süslemeli ve tüm insanlığın kurtuluşu için vargücüyle çaba sarfetme-lidir. Bu mücadeleye İslam literatüründe Cihad denir.Cihad, tüm insanlığın kurtuluşu, huzur ve saadeti, özgürlük ve hürriyet için en hayırlı hizmetleri yapma idealidir. Cihad asrın zalimlerine, müstekbirlerine, çağdaş firavun-lara, nemrutlara kafa tutarak adalet Medeniyetini yeniden inşa etmektir.Gençlik, bu gün her geçen günden daha fazla İslam´a ve Kur’an ahlakına muhtaçtır…Bu gün insanlığın özlem ve hasretini çektiği dünya ancak ve ancak evrensel ve çağlar üstü bir adalet Medeniyetini tesis etmekle mümkündür. Gençliğini ihmal eden toplumların geleceğe güvenle bakması imkansızdır. Bundan dolayıdır ki gençliğimizi sevgi ile kucaklamalı hakkıyle sahip çıkmalıyız. Çünkü gençlik gelecektir.Dünya hayatı, anne karnına düşmekle başlıyor. Ölümle bu dünya hayatı bitip esas ebe-di hayat başlıyor. Esas önemli olanda ebedi hayat için dünyayı tarla olarak kullanıp ahiret hayatını garantilemektir. Hayat bir mücadeledir. Hayatın zorluklarına katlanmak, bütün zorluklara rağmen Allah’a kulluğu elden bırakmamak her bir müslüman gencin en büyük hayat düsturu-dur.Allah sabredenlerle beraberdir. Her zorluğun arkasında mutlaka bir kolaylık vardır evet her zorluğun arkasında mutlak bir kolaylık vardır.İçinde bulunduğumuz zor günler geçicidir. İstikbal HAKK’ın, zafer HAKK’a inanaların olacaktır.Başka bir yazıda buluşmak temennisi ile Allah’a emanet olun!

GENCİN SÜSÜ GÜZEL AHLÂKTIR!

İLAN

GEÇMİŞ OLSUN

Birinci sınıf diplomalı aşçı aranmakta başvurular 0660 / 76 74 848 nolu telefondan başvurularınızı ilete bilirsiniz.

Tuğba Demirbaş’ın annesi Fatma Demirbaş hastahan-eye yatmıştır. Kendisine Dewa Ekibi olarak acil şifalar dileriz.

DEWA Gazetesi

DİN ve HAYATMayıs 1018

En elzem anımda, en ihlaslı halimle….Affıma vesile olur mu kendimce Nas-uh saydığım tövbelerim, şükrünü eda edemeden kıldığım huşusu meçhul secde-lerim… Unuttuklarımı unutmamasına karşın kalbimdekileri en iyi bilen Rabbim kurtuluşumu bir namaz sonrası titreyen yüreğime ve günahkar dilimden döküle-meyen uzun hecelere gizler mi.?Ve…Bir cuma sonrası bulur mu beni ölüm.?

En elzem anımda , en aşk dolu halimle… Tüm noksanlıklarımı gören,görmeyi beceremediklerimi bilen Rabbim Er – Rahman ismiyle muamele edip bağışlar mı cehennem misali dünya hayatımı… Sonsuz affedici ,merhamet ve kerem sa-hibi O!..Geri çevirir mi kapısına boynu bükük geleni…?Ve…Ellerim semada bulur mu beni ölüm?

En elzem anımda en pişman halimle….Dünyayı kendine zindan bilemeyen ka-lbim atar mı son kez seccadem üstünde…Veda edemediğim hayallerime bir el sal-layacak vakti verir mi ecelim bana ve hızına yetişememe rağmen nasıl geçtiğini de anlamadığım zaman son dakikalarını kurban eder mi benim ölümüme…?Ve…Bir İstanbul akşamı bulur mu beni ölüm..?

Namaza durmuşken tüm azalarım sonlanır mı sonu gelmeyen isteklerim,şikayetlerim…Yüzüm kıbleye dönük,kapanır mı gözlerim… Ahirete dair düşlerim… O’nu anlatamayan kel-imelerim… Gerçekleştirilmeyi bekleyen amellerim küskünken bana ve gönlüm hasretken bahara ,daha kaç kez yağmurda ıslanır,daha kaç sonbaharda sonu bekler yüreğim?Ve…Medine yollarında bulur mu beni ölüm?

En elzem anımda,en özlem dolu halim-le… Huzuruna çıkmaya yokken yüzüm ve şefaatine muhtaçlığım olsa da hüznüm… Boş yaşanmışlıklar yakark-

en içimi,kavrulur mu tüm günahlarım yüreğimdeki ateşte!.Tüm yoldaşlarımla yollarımı ayıran ,hayatla bağımı koparan Rabbim yanışlarımı , gözyaşlarımı Rah-met yağmurlarına dönüştürür mü o büyük gün?Ve…Hayırla sonlanan yaşamlar durağında bu-lur mu beni ölüm?

Zaman atım bu durağa vardığında arkam-da bıraktıklarım ağlar mı ardımdan…Ellerim,bedenim,sahiplenmişliklerim şahidim olurken kaçamadıklarım ,sığdıramadıklarım,düşünemediklerim defterimin yönünü değiştirir mi ?Binlerce soruyla savaşırken beynim ve ”ölüm var” demeye alışkınken dilim ,bir tebessümle sonlanır mı dünya hayatım… Huzur ikliminin tadına varıp, dolar mı sevinçle yüreğim….Ve…Evet…Bir gün beni de bulacak ölüm… Belki en elzem anımda belki en ummadığım anda…”İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” benim arkamdan söylenecek bir gün… İşitemediğim sela benim ölümümü duyuracak… Güneş bensiz bir sabaha doğacak,rüzgar benim olmadığım kentte esecek,hissetmeyecek tabiat yokluğumu, bensiz geçecek her gün… Ruhum Fati-halar arayacak,hatırlanmak isteyecek…. Ölüm beni de bulacak bir gün… O dem ki perdeler kalkar perdeler iner…Azrail hoş geldin diyebilmektir hüner…Ölüm güzel şey budur perde ardından haber, güzel olmasaydı hiç ölür müydü Peyg-amber ((S.A.V).)…(N.f.k) üstadın sö-zleri gibi korkusuzca bekleyecek miyim ölümü? Amellerim yetecek mi, istediğim başlangıçlara… Özlemişken… Çok özlemişken… Ellerim uzanacak mı ter-temiz baki hayatıma…Beklenen gün üzerine kutsal saydığım Çilem!Yetişecek misin imdadıma?Bil işte ne umutlar bağladım, benliğimden geçipte geldim ben sana…!

Olur da bir namaz sonrası bulur mu beni ölüm?

Page 19: DEWA

DİN ve HAYAT Mayıs 10 19

Ayın Hadis-i ŞerifiPEYGAMBER [S.A.V] BİR GÜN OTURUYORDU. SÜT BABASI GELDİ. ONA HEMEN ELBİSESİNİN BİR TARAFINI SERDİ. SÜT BABASI ONUN ÜZERİNE OTURDU. SONRA SÜT ANNESİ GELDİ. ELBİSESİNİN ÖBÜR TARAFINI DA ONA SERDİ. O DA ONUN ÜZERİNE OTURDU. SONRA SÜT KARDEŞİ GELDİ. PEYGAMBER HEMEN AYAĞA KALKTI, ONU ÖNÜNE OTURTTU *

* ANA BABASINA İYİLİK YAPANA NE MUTLU! ALLAH ONUN ÖMRÜNÜ ARTIRSIN *

* BABALARINIZA İYİLİK EDİN Kİ, OĞULLARINIZ DA SİZE İYİLİK ETSİN.SİZ KENDİNİZ NAMUSLU OLUN Kİ, KADINLARINIZ DA NAMUSLU OLSUNLAR *

Ayın DuasıYA RABBEL ALEMİN...SEN BÜYÜKSÜN, SEN BİLİRSİN, SEN DUYARSIN...ŞİFA VERECEK OLAN ANCAK VE ANCAK SENSİN...t DOST OLANLAR HÜRMETİNE...AZİZ PEYGAMBERİMİZ HÜRMETİNE...KUR'AN-I AZİM ŞAN HÜRMETİNE...SEN ŞİFA VER ALLAHIM!GELMİŞ GEÇMİŞ BÜTÜN HASTALIKLARIN DEVASI,BÜTÜN DERTLERİN DERMANI,SENİN KATINDA SAKLIDIR...SEN ŞİFA VER ALLAHIM!DERTLİ BEDENLERE VE RUHLARA SEN ŞİFA VER YARABBİ!!!ACİLEN DİNDİR ACILARINI...SEN ŞİFA VER ALLAHIM!

33 Salatü Selam ile Amin!

Ayın AyetiRABBİN KESİN OLARAK ŞUNLARI EMRETTİ: “O’NDAN BAŞKASINA İBADET ETMEYİN; ANA-BABAYA İYİLİK EDİN; ONLARDAN BİRİ VEYA HER İKİSİ SENİN YANINDA YAŞLILIK ÇAĞINA ULAŞIRSA SAKIN ONLARA “ÖF!” DEME VE ONLARI AZARLAMA; İKİSİNE DE TATLI SÖZ SÖYLE İKİSİNE DE MERHAMETTEN DÖŞENEREK KANAT İNDİR VE DE Kİ: “RABBİM! İKİSİNE DE MERHAMET BUYUR, BENİ KÜÇÜKKEN TERBİYE EDİP YETİŞTİRDİKTERİ GİBİ!” (İSRA 23)

Page 20: DEWA

TEKNOLOJİ HABERLERİMayıs 1020

Google'dan Facebook'a büyük övgü: İşte internet devinin çok beğendiği

Facebook özelliği...

Google'ın kurucularından Larry Page ve şirketin CEO'su Eric Schmidt, katıldıkları Google'ın konferansında Facebook'un "Beğen" düğmesine övgüler yağdırdılar. Her ikisi de ayrı ayrı konuşmalarda değindikleri Facebook'un "Beğen" özelliğinin sadece Facebook kullanıcıları için değil, Google açısından da önemli ve faydalı olduğunu söylediler.

Konuyla ilgili konuşan Schmidt; "Büyük ihtimalle arama sonuçlarımızı daha iyi hale getirmeye faydası olacak" dedi ve ekledi: "Çünkü neyin önemli olup, neyin önemli olmadığını bu sayede kullanıcıların kendi-lerinden öğrenebileceğiz".

Page ise Google Buzz'ın da benzer şekilde kullanıcıların beğenilerini gösterebilecek-leri bir düğmesi olduğundan bahsetti ve bu sayede elde edikleri geri beslemelerin, daha önemli konuları ayırt etmelerini ve arama sonuçlarında bu konulara öncelik vermelerini sağlayabileceğini söyledi.

Google Facebook'u çok "beğendi!"

Apple tarafından geçtiğimiz aylarda ilk kez ABD'de satışa sunulan iPad,

İngiltere'ye geldi.

Londra'da bulunan Apple mağazası önünde uzun kuyruklar oluşturan İngilizler, iPad'e sahip olmak için saatlerce bekledi. Apple CEO'su Steve Jobs'un son devri-mi dokunmatik el bilgisayarı olarak da bilinen iPad, İngiltere'de satışa sunuldu. Londra'daki Apple mağazası, yoğun talebi karşılamak için yüzü aşkın personeli hazır bulundurdu. Sabah saatlerinde mağaza önünde uzun kuyruklar oluşturan kalabalık topluluk için hem mağazanın güvenlik per-soneli hem de İngiliz polisi önlem aldı. Sabah 08:00'de kapılarını açan mağazaya

vatandaşlar tek sıra halinde alındı. Mağaza personeli, tüm vatandaşları tek tek karşıladı. Bu arada kuyrukta bekleyenler arasında gelinlik ve damatlıklarıyla gelen bir çift dikkat çekti.

iPad'in İngiltere'de satışa sunulduğu bugün içinde binlerce ürünün satılması bekleniy-or. iPad, 16, 32 ve 64 GB şeklinde satışa sunuluyor. 16 GB'lik iPad 499 sterline, 64 GB'lik olanı ise 699 sterline satışa sunuldu.

Bilgisayar ve internet dünyasını tamamen dokunmatik ekranla işleyen bir platforma taşıyan Apple iPad'in en büyük özelliği hızlı olması. iPad üzerinden ayrıca normal e-kitaplar da normal bir kitap sayfası çe-virir gibi okunabiliyor.

İngiltere'de iPad çılgınlığı

“Yaşasın Cimrilik” sloganıyla hesabını bilen tüketicilerine sesini

duyuran Saturn, 27 - 30 Mayıs 2010 tar-ihlerinde gerçekleştireceği kampanya ile 3 boyutlu sinema izleme keyfini evinize taşıyor. Saturn, 4.399 TL’den başlayan fiyat-larla satışa sunulan 3D televizyonlara sahip ol-mak isteyen tüm teknoloji meraklılarını mağazasına bekliyor.

Avrupa’nın önde gelen te-knoloji mağazası Saturn, 4.300 metrekare alanı ve 45.000 farklı ürün çeşidi ile teknoloji tutkunlarını 3D ile buluşturuyor. Sat-urn; 27- 30 Mayıs 2010 tarihleri arasında geçerli olacak 3D kampanyası ile, üç boyutlu film izleme keyfini evinize taşıyor.

Böyle Kampanya Görül-medi!

İzleyicilerine tama-men sanal bir gerçeklik hissi vererek, içerikleri özgürleştiren 3D TV'ler, Saturn’un “Yaşasın Cim-rilik” yaklaşımı ile tüketi-cilerin beğenisine sunu-luyor.

Saturn, 27 - 30 Mayıs 2010 tarihleri arasında gerçekleştireceği kampanya kapsamında, Samsung 40“ UE40C7000 3D LED TV‘yi, 4.399 TL satış fiyatı ile 3D tutkunlarıyla buluşturuyor.

Ayrıca, Saturn’un 3D kampanyası ile Sam-sung 46“ UE46C7000 3D LED TV 5.299

TL, USB oynatabilme özelliğine sahip Samsung 46“ UE46C8000 3D LED TV 5.999 TL, Samsung 55“ UE55C7000 3D LED TV 7.499 TL ve Monsters vs. Aliens animasyon filmiyle beraber satışa sunulan

Samsung BD-C6900 3D Blu-Ray Oynatıcı sadece 849 TL satış fiyatı ile müşterilerini bekliyor. Üstelik Saturn’a özel, 750 TL ve üzeri alışverişlerde Garanti Bonus kart sahiplerine peşin fiyatına 10 ay taksit imkanıyla!

3D TV’ler ile televizyon izleme keyfi

bambaşka bir deneyime dönüşecek. 3D TV ile kendinizi filmin ortasında ya da muhteşem bir doğa manzarasının içerisinde bulabilirsiniz. 3D TV’ler shutter-teknolojisi ile iki farklı görüntüyü ardarda aynı ekrana

yansıtarak özel shutter gözlükleri sayesinde etki-leyici ve gerçekçi üç boyutlu etkiyi vererek size eşsiz bir 3D deneyimi yaşama olanağı sunuyor. 3D’den v a z g e ç m e k i s t e r s e n i z , d i l e d i ğ i n i z programları iki boyutlu olarak da izleyebilirsiniz.

“Yaşasın Cimri-lik” sloganıyla t ü k e t i c i l e r i n e seslenen Sat-urn, Türkiye ile birlikte toplam 13 ülkede 250 m a ğ a z a s ı y l a teknoloji key-fini, yaşamınızın bir parçası ha-line getirmenizi sağlıyor.

Dizüstü bilgisa-yarlardan, LCD

ve LED televizyonlara, video kameralardan dijital fotoğraf makinelerine, cep telefonu ve beyaz eşya seçeneklerinden navigasyon cihazlarına kadar sınırsız ürün yelpazesin-de en uygun fiyatlar sunan Saturn, herkesin hayalini kurduğu teknolojiyi müşterileri ile buluşturmaya devam ediyor.

3D TV’ler ile evde sinema keyfi görsel bir şölene dönüşecek...

Japon teknoloji devi Sony'nin Ap-ple hakkında söylediği bu söz çok

tartışılacak...

Sony CEO'su Sir Howard Stringer Google TV'nin açılışında belki de tartışılacak birkaç söz söyledi. Google CEO'su Eric Schmidt'le Sony Ericsson hakkında konuşan Howard, Xperia X10'un Japonya'da en çok satan tel-efon olduğunu belirtti ve şu enteresan sö-zleri söyledi; "Apple'ı yendiğiniz zaman, tüm piyasaya hükmedersiniz. Artık yeni tanımlama böyle."

Xperia X10, Android işletim sistemi 1.6 kullanıyor. 8 megapiksel kamerası ve da-hili 1GB belleği ile çok satan Xperia X10, Sony Ericsson'un önemli silahlarından. Ayrıca Google TV'nin açılışıyla ilgili daha detaylı bil edinmek istiyorsanız buradaki haberimizi de okuyabilirsiniz.

Sir Howard Stringer'ın sözlerinin yoru-munu ise sizlere bırakıyoruz.

Sony CEO'sundan tartışılacak bir söz.

Page 21: DEWA

Mayıs 10 21

Page 22: DEWA

Die Islamische Föderation in Wien or-ganisierte vom 13. – 16. Mai das 3.

Donaufest.Ein volles Programm im überdimension-alen Ausmaß veranlasste, dass 30.000 Be-sucherinnen und Besucher dem starken Re-gen trotzten.

So wie in den vergangenen Jahren, konnten die Gäste – von Jung bis Alt - vier Tage lang das Angebot in Harmonie genießen.

Ausgesteckt´s für jedenInteressante Auftritte von diversen Schrift-stellern, Kabarettisten, wie z. B. Bekir De-veli und Künstlern aus dem Ausland, ver-schenkten den Anwesenden eine Wärme und Unterhaltung, sodass der starke Regen nur noch die Rolle einer Begleiterscheinung übernehmen konnte.

Spektakuläre Osmanische Choreografie des Mehterans und weitere Tanzeinlagen aus den anatolischen Regionen wie den Ägäis und dem Schwarzen Meer gewährten den Einblick in die musikalische Kunst des Ori-ents. Zahlreiche Konzerte, unter anderem auch von Erkan Mutlu, Aykut Kuskaya, Umut murare, Ahmet Okur, Grup Ebrar, Grup Ihya – verzauberten die Zuhörer mit ihren Liedern.

Es war nicht nur ein Fest für Erwachsene, auch für Kinder galt das große Angebot, ganztätige Animationen ermöglichten den Kindern in großen Zelten speziellen Ak-

tivitäten nachzugehen und ihre Energie produktiv zu gestalten.

Der Donaufestplatz war wieder einmal ein Ort für die größte Bibliothek, welches im Zelt unterbracht war, wo Bücher und

verschiedene Publikationsorgane in ver-schiedenen Sprachen angeboten werden konnten.

Kulinarische Köstlichkeiten in diversen Variationen vervollständigten die Bedürfni-sse der Besucherinnen und Besucher beim 3. Donaufestplatz.

Ehrengast: Prof. Dr. Numan Kurtulmus Der Ehrengast des Festivals war Prof. Dr. Numan Kurtulmus - Parteichef der Saa-det Partei der Republik Türkei, der seinen Zuhörern folgende Botschaften offenbarte: „Es ist kein Mysterium das Islamophobie

in Europa seine Hochkonjunktur erlebt. Nehmt euch davor in Acht. Leider wird der Prophet des Friedens – Muhammed (Fsmi) – und seine Religion Islam mit dunklen Unwahrheiten in Verbindung gebracht. Die Legitimation ihrer Vorgehensweise finden diese Unwahrheitsstifter im 11. September. Die Karikaturenkrise gehört zu den vielen

kleinen Zügen um uns reinzulegen. Lasst euch nicht durch solche Provokationen beeinflussen, denn wir haben die Linie des Friedens, des Lichts, den Weg des Proph-eten Muhammed zu befolgen. Lernt und lehrt die Geschichte der Toleranz unserer Vorfahren und zeigt der ganzen Welt, wo die Wurzeln des Friedens liegen!“

Dankbotschaften an die IFWHighlights des Donaufestes waren die Gruß- und Dankbotschaften verschiedener Persönlichkeiten, unter anderem auch vom Botschafter der Republik Türkei SE Kadri Ecvet Tezcan, Generalkonsul der Republik Türkei SE Ibrahim Mete Yagli, Yavuz Celik Karahan IGMG-Vorsitzender, Kemal Ergün IGMG-Vorsitzender Köln, Herr Mehmet Emin Cetin - ATIB Vorsitzender, Ali Yilmaz - UIKZ Vorsitzender, Ali Can – Türkische Föderation, Abu-al-Baraa – Generalsekretär des PHV. Ihr Dank galt dem Veranstalter des Donaufestes, der Islamischen Födera-tion in Wien. Die Funktionäre brachten die Wichtigkeit und die soziale Stellung dieser Veranstaltung zum Ausdruck. Weiteres be-tonten sie den Beitrag zur gesellschaftlichen Solidarität dieser Organisationen, denn vier tagelang konnten tausende Menschen im Gesundheitszelt unter Aufsicht von Ärzten ihr Blutspenden.

Krönungen der Abende waren die Losun-gen, wo die Besucherinnen und Besucher mit diversen Gewinnen überrascht wurden.

3. Donaufestival der Islamischen Föderation in Wien

DeutschDEWA DEUTSCHMayıs 1022

Page 23: DEWA

Um Vorurteile und Berührungsängste ab zubauen, fand zum zweiten Mal

am 08.05.2010 in der IJWien (Islamische Jugendorganisation in Wien) in Koopera-tion mit der IFW ein Tag der offenen Tür mit dem Hauptthema „die Frau im Islam“ statt.

Der Besucherandrang war beeindruckend, Interessierte Nachbarinnen und Bürger-innen aus Nah und Fern, sogar der Radi-osender FM4 sind dem Aufruf gefolgt und haben einen Besuch abgestattet.

Zunächst wurden die Gäste vom Vor-standsmitglied Fr. Hatice Karabulut über die Arbeiten wie Jugendbetreuung, Bil-dung und Öffentlichkeitsarbeiten anhand von Präsentationen informiert. Fr. Mag. Esra Erdoğan berichtet in Ihrem Vortrag zum Thema „ die Frau im Is-lam“, danach fand eine Führung durch die Räumlichkeiten der IJWien.

Nach den Führungen bot sich im Innen-

hof eine Live Sufi-Musik mit Kaffee und Kuchen die Möglichkeit, vertiefte Fragen zu stellen und den direkten Dialog zu pfle-gen. Dabei konnten viele neue Kontakte geknüpft werden.

In den Tagen danach gingen viele Emails mit positiver Rückmeldung beim IJWien ein. Das grosse Interesse und positive Echo haben uns darin bestärkt, auch das nächste Jahr wieder einen Tag der offenen Tür durchzuführen. Wir hoffen, damit ein-en kleinen Beitrag zum Abbau von Miss-verständnissen und Vorurteilen leisten zu können.

Die Arbeit der IJWien zielt nicht auf eine Parallelgesellschaft, sondern auf die bere-ichernde Teilnahme am gesellschaftlichen Leben ab.Die IJWien unterstützt die Integration der Muslime in die Gesellschaft. Hierzu bietet Sie Fortbildungsseminare an.

Die IJWien steht für eine aktive Integra-

Wissen führt zu Toleranz

DEWA DEUTSCH Mayıs 10 23

tion und Partizipation. In Wien hat es immer schon verschieden-ste Kulturen und Glaubensrichtungen gegeben.Der „Tag der offenen Tür“ sei nicht nur eine Gelegenheit, Grundwissen zu ver-

mitteln, so Hakan Toy(Obmann).

„Wir wollen mehr als nur ein Miteinander. Wir wollen ein Füreinander.

Page 24: DEWA
Page 25: DEWA

3. TUNA FESTİVALİ ÖZEL

Soğuk hava şartlarına rağmen yaklaşık 30 bin kişinin katıldığı festival, muhteşem Program içeriği ile 4 gün boyunca aralıksız devam etti.

Programın ilk günü Viyana İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Turhan´ın açılış konuşmasıyla başlarken, sayın yazar Mehmet Sılay´ın konuşmasıyla ve ardından Ep-pingen Mehteran Takımının coşkulu gösterisi ile devam etti. İlk günün akşamında sahne alan Grup Ebrar ve Türkiye´den aramıza katılan, ezgileri ve Gitarı yürekler-imizi fetheden Aykut Kuşkaya´nın Konseri ile gün son buldu.Programın ikinci gününde ise İslam Federasyonu Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nesrin Uyar Hanım’ın açılış konuşması ile başlayıp, İslam Toplumu Milli Görüş Kadınlar Teşkilatı Başkanı Zehra Dizman Hanımefendi’nin gençlere yönelik konuşması ile mesaj yüklü bir şekilde devam etti. Ardından Ege Kültür Merkezi halk oyunları ile kadınlara yönelik program sona erdi. İlerleyen dakikalarda sözü IGMG Köln Bölge Başkanı Kemal Ergün ve Yazar Mehmet Sılay söz aldı. Akşam vakitlerinde sahne alan Pottendorf Cemi-yet Başkanı ve Sanatçı Ahmet Okur konsere başladı ve

daha sonra mesaj ve bilgi yüklü Stand-up showu ile Be-kir Develi izleyenlere neşeli dakikalar yaşattı. Günün son dakikalarında „Güller Açmasada“ parçası ile gönüllerde taht kuran Umut Mürare unutulmayacak anlar yaşattı. Festivalin 3. gününde öğle vakitlerinde Mag. Muhammed Tosun´un Moderatörlüğü ile başlayan İslam ve Politika adlı Tartışma Platformunda Pedagog Emine Polat Sürel, Avusturya Diyanet İşleri’nden Mag. Jamal Morad söz aldılar.Ardından festivalin beklenen anı geldi ve ilk sözü İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Turhan ardından T.C Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezcan, Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan, İslam Toplumu Milli Görüş Genel Başkanı Yavuz Çelik Karahan aldı. Günün bek-lenen asıl konuşmacısı, türk siyasi tarihinde gerçek duruşu ile farkı ortaya koyan Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş idi. Bir miting havasında halka seslenen Kurtulmuş, Dünya barışının ancak İnsan ve İslam kardeşliği ile olacağını vurguladı. Türkiyeli vatandaşlarımızı sosyal-siyasal ve ekonomik anlamda daha güç ve temsil kazanmış olarak gördüğünü kaydeden

Kurtulmuş, "Bundan dolayı sevinçliyim. İnşallah sonraki dönemlerde daha çok sayıda arkadaşımız belediye mec-lis üyesi, belediye başkanı hatta milletvekili olacak. Sizin içinizden çıkanlar bakanlık ve başbakanlık yapacak" diye konuştu.Numan Kurtulmuş´un ardından Ege Kültür Merkezi ve Akçabat Horon Ekibi sahne aldı. Festivalin sonunda güzel yorumları ile Grup İhya ardından Türkiye´den aramıza canlı orkestrası ile iştirak eden Erkan Mutlu sahne aldı.Festivalin 4. Son gününde Aşık Nuri Cihan Karataş ve Aşık Erol Aydın türküleri ile sahne aldılar. Programın sonunda Avrupa Fetva Konseyi üyesi Mag. Mustafa Mollaoğlu sözü aldı ve Kuran Ziyafeti ile Festival sona erdi.Festivalde 4 gün boyunca Bölge ve şube kadınlar Teşkilatının hazırlamış olduğu birbirinden güzel yemek-ler festivale renk kattı. Ayrıca Çocuk Kulübü´nün etkin-likleri 4 gün boyunca aralıksız devam ederken her günün sonunda Dewa Gazetemizin ve bölge teşkilatımızın farklı çekilişleri yer aldı.

Viyana İslam Federasyonu Bünyesinde Düzenlenen 3. Tuna Festivali 13-16 Mayıs Tarihleri Arasında Muhteşem Bir Katılımla Gerçekleşti

Page 26: DEWA

TUNA FESTIVALİ ÖZELMayıs 1026

Viyana İslam Federasyonu 3. Tuna Festivali´nin 4. Gününde 22 cemi-

yet başkanı ve hocası, kadınlar teşkilatı başkanları ve gençlik teşkilatı başkanları için bir kahvaltı programı düzenledi. kahvaltıya İFV Başkanı Muhammed Tur-han, Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, SP İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan ve Küçükçekmece İlçe Başkanı Fahrettin Postacı katıldı. Mu-hammed Turhan katılımcıları selamladıktan sonra kahvaltı yapıldı kahvaltının ardından ilk sözü sayın Turhan aldı.İFV Başkanı Muhammed Turhan katılımcılara tekrardan teşekkür ettikten sonra İslam Federasyonu olarak yapılan bir çok başarılı çalışmalardan bahsetti. 3. sü düzenlenlenen Tuna Festivalin´nin yüzakı bir çalışma olduğunu açıklayan Turhan şunları ifade etti: „Yüzakı bir çalışma olar-ak 4. Güne gelmiş bulunuyoruz. Bu güne kadar bir çok hayırlı çalışmada gizli kah-ramanlar olarak bu kıymetli idarecilerimiz Avusturyamız’da tarih yazdılar destanlar oluşturdular. Bunların en başında camileşme hareketine ilaveten son on küsür yıldan beri „artık biz bu ülkenin bir gerçeğiyiz“ mantığıyla hareket ederek kalıcıyız, her alanda kurumlarımız ve müesseselerimizi oluşturmamız gerekiyor anlayışı ile ilmin yaşı yoktur anlayışınıda Efendimiz (s.a.s) in „beşikten mezara kadar ilim“ vermiş olduğu starta uygun olarak 2011 yılımızı „ilkokul“ yılı olarak inşa ettik.“

İslam Federasyonu bünyesinde bulunan bir çok kurum hakkında bilgi veren Tur-han, Siyasi alanda da „Perspektive“ ile bir çok başarıya imza atıldığını anlattı. Bu çalışmalarda imzası olan toplulukla birlikte olduğunu belirttikten sonra katılımcılara teşekkür ederek konuşmasına son verdi.

Muhammed Turhan´ın ardından söz alan SP İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan Türkiye´de Saadet Partisi olarak yapılan çalışmalardan bahsetti. Yaklaşık 10 yıldır İstanbul ve Türkiye siyasetinin ve bunun yanında Fa-zilet Partisi sonra da Saadet partisine gös-terilen ilgi ya da ilgisizliği çok yakında gözlemleme imkanına sahip olduğunu açıklayan sayın Erdoğan, Türkiye´deki insanların, dindarların, solcuların ve mil-liyetçilerin Saadet partisine gösterdikleri ilgilerin nasıl geliştiğini ortaya koyması açısından bir seçmen davranışı ortaya koymayı düsündüğünü belirterek sözler-inde şunları ifade etti: „ 1. Kademe Vefa ya da saygı aşaması olarak ortaya çıkıyor. İnsanlar özellikle son 2 ya da 3 yıla ka-dar kendimizi tanıttığımız zaman bizi çok büyük bir sıcaklıkla karşılayıp dinliyorlardı. Ve bizlere „siz geçmişte çok büyük işler yaptınız“ deyip uğurluyorlardı. Bizleri diğer partilere yaptıkları gibi kovmuyorlar iyi bir şekilde karşılayıp uğurluyorlardı. Bu aşama geleceğe dair hiç bir umut içer-meye davranış şekliydi. Bu kademe aşıldı, şimdi insanlar farklı şeyler söylüyorlar ve „geçmişte iyi işler yaptınız şimdi de doğru şeyler söylüyorsunuz. Türkiye´nin ve Avrupa´nın sorunlarını analiz edip bu işler nasıl çözülür diye diğer partilerle aranıza farkı koyuyordunuz“ diyorlar. Artık Saadet partisinin sözleri önemsemeye başladılar işte bu da ilgi kademesidir. İnsanlar Saadet partisinin yaptıklarını gördüklerinden artık çok ümitli konuşuyorlar.“

SP İstanbul İl Başkan’ı Erol Erdoğan misafirperverliklerinden dolayı özellikle kadınlar teşkilatına teşekkür ederek sözler-ine son verdi.

Erol Erdoğan´ın ardından günün asıl konuşmacısı olan Saadet Partisi Genel başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş mikro-fonu aldı. Kurtulmuş Viyana´ya her gelm-esinde çalışmaların daha disiplinli hale geldiğini, bundan 5 yıl evvel siyasi alanda hiç bir şekilde yer alınmamışken şimdi ise durumun çok farklı olduğunu vurgulayar-ak“ Perspektive grubu ile arkadaşlar siya-setin içine girmiş oldular, ümid ediyorumki en kısa zamanda Milli Görüş camiaasından kardeşlerimiz parlementoya girecekler, bakanda olacaklar Milletvekilide olacak-lar“ dedi. Bizim yaptığımız siyasetin adı Medeniyet Siyaseti’dir diyen Kurtulmuş şunları ifade etti: „ Bizim derdimiz bütün insanlığın özgürlüğü, adaleti ve refahını sağlayacak yeni bir medeniyetin oluşması ve yeryüzünde adaletin temin edildiği yeni bir dünyanın kurulmasına gayret etmektir. Bu günün dünyasında görüyoruzki gerçek-ten insanlık tarihinde yaşanmamış kadar çifte standartların, zulümlerin, adaletsi-zliklerin olduğu bir dünyadayız. Dünya öyle bir noktaya gelmiştirki dünyanın bütün nimetlerinden istifade eden sayıları bir kaç milyonu geçmeyen üstünde ta-hakküm eden bir zümre onun dışında da bütün insanların yoksullaştığı, gelirinin azaldığı bir dünyaya gidiyoruz. Dünyanın ekonomik devi ABD'de 48 milyon in-san açlık sınırında yaşıyor. Türkiye'de de maalesef, 2000 yılından itibaren uy-gulanan yanlış politikalarıyla insanlar yoksullaştırıldı. Gelir dağılımındaki adalet fevkalade bozuldu. Fabrikalar kapanıyor, esnaf dükkânı kapatıyor ve insanlar işsiz hale geliyor. Başkalarının yardımı olmadan yaşayamayacak olan 19 milyon 200 bin vatandaş, sınıf altı vatandaş haline geldi. Bu kadar çok kaynaklara sahip bir ülke imkânlarını kullanamıyor, su kaynaklarını, ovalarını kullanamıyor. Neden? Çünkü IMF denilen beyefendiler sizin bütçenizde bu alanlarda bir yatırım yapmanıza müsaade etmiyor da ondan. 'Su akar Türk bakar' diye bir söz vardı önceden. Şimdi su akıyor, ovalar duruyor ve Türk bakıyor. Ülkemizde düne kadar 690 bin tütün işçisi vardı. 10 yıl içerisinde bu sayı 90 bine düşürüldü. Niçin? Bitlis'te Adıyaman'da Samsun'da Terme'de bizim Ahmetlerimiz Mehmetlerimiz tütün ekmesinler diye! Hani liberallik ve ser-bestlik vardı. Peki, ne olacak? ABD'deki George'ler, Michel'ler kazanacak. Sen tütün ekmeyeceksin Phlips Morris gelecek ve Türkiye'nin en ücra köşesinde tütün satacak. Anadolu'yu dolaşıyoruz her yerde maalesef 2 minibüs var birisi Coca-Cola minibüsü diğeri Pihilps Morris'in minibüsü. Niçin? Üretilmeyecekte ondan” diye ifade etti.

Kurtulmuş “40 sene evvel Afrika'da kimse açlıktan ölmüyordu ama bugün Afrika açlıktan kırılıyor. Afrika´da her bir dakika-da bir insan açlıktan ölüyor. Sadece her yıl 5 Milyon çocuk aşılanamadığı için çok basit hastalıklardan ölüyor. Dondurma piyasası Avrupa´da 13 Milyar dolara çıkmış. Avrupalı her yıl 13 Milyar dolar dondur-maya ödüyor ama dünyada 5 milyon çocuk aşılanamadığı için ölüyor , 1,5 dolarlık il-aca ihtiyaç var ama bunu sağlayamıyoruz. Fravun zamanında bu kadar büyük zulüm, bu kadar büyük bir yoksulluk, bu ka-dar büyük kölelik yoktu. Bu krizi yapan-lar aynı zamanda insanların uyanmaması için insan toplulukların içini boşaltıyor. Akrabalığı ve ahbaplığı yok ediyor. Ve sonunda toplumların ortak hedeflerde buluşmasının önüne geçiliyor. Bunu ya-parken de toplumları yönlendirecek araçları ortaya koyuyorlar. Bunlardan bir tanesi bi-reysel ahlakın çözülebilmesi için gayri ahl-

aki şeylerin olabildiğince yaygınlaşmasıdır. Diğer tarafta bilgi teknolojilerinin toplum-sal ahlakın çözülmesi için kullanılmasıdır. Artık hiç birimiz çocuklarımızı kendimiz terbiye etmiyoruz. Artık Viyana'daki, Bitlis'teki, Katmandu'daki çocuğu da ai-leleri eğitmiyor. Çocukları eğiten inter-nettir. İnternet üzerinde bir takım küresel şebekeler var. Diğer taraftan Hollywood vasıtasıyla, filmler vasıtasıyla aynı kültür dünyanın çocuklarına verilmeye çalışılıyor. Bizim Ahmet de Muhammet de Asya'daki bir çocuk da aynı idolleri, kahramanları gör-erek duyarak onlar gibi olmaya gayret ediy-or. Teletabiler, pokemonlar, speidermannlar çocukların örnekleri bunlar. Bu örneklerin ortak konusu ne? Kim güçlüyse o ayakta kalır. 3 yaşından itibaren çocuk bunları görüyor. Sonuç olarak aile yok. Boşanma olayları artmış, evlilik dışı ilişkiler ve bu ilişkilerden doğan çocuklar artıyor.” diye konuştu.

Dünyadaki hâkimiyetlerini sürdürmeye çalışan kesimlerin can havliyle insanların üzerine abandığını vurgulayan Kurtulmuş, "Bunun için de dünyanın her yerinde bombalar patlıyor, savaşlar oluyor, in-sanlar ölüyor, maalesef insanlar ölürken de insanlık ölüyor. Çünkü eski savaşlara baktığımızda bir ahlakı olduğunu görüy-oruz. Şimdi hiçbir ahlakı olmayan ya da vicdanı olmayan bir savaş hüküm sürüyor. Sadece Irak'ta 7 yıl içerisinde 1,5 milyondan fazla insan öldürüldü. Daha dün 100 tane insan bir bombayla öldürüldü. Başka tarafta da 40 tane insan öldürüldü. Camilerin içer-isinde kimsesiz ve yaşlı insanlar kurşuna dizildi. Kadınlara tecavüz edildi. 300 bine yakın Iraklı kadın dünya fuhuş piyasasına sürüldü. İyi de bu savaş neden çıktı. Biri çıkıp bunu izah edebilir mi? Hangi haklı se-bebi var? Bir tek hedefleri var. Biz büyük Ortadoğu projesini kuracağız. Dünyanın dört bir tarafına hâkim olacağız. Bunu ya-parken de İsrail, Büyük İsrail'i kursun, si-lah tüccarları ve petrol şirketleri de işlerin ortağı olsun. Beyler paralarına para katacak, petrole hâkim olacak diye 1,5 milyon Iraklı katlediliyor. Bu Allah'tan reva değildir" diye konuştu.

Kurtulmuş “ çok temel meselelerden biri-side 1990 dan sonra dünyada artık kend-isinin uğruna savaşılacak ortak bir düşman kalmamışken yani kominizm ortadan kalkmışken, dünya barış ve esenlik içinde olması gerekirken bir karanlık oda, özel-likle Avrupa kıtası başta olmak üzere bütün Avrupa´da ve bütün dünyada “Islamofo-bi” yi yeni bir siyaset aracı olarak ortaya koydu. Bu barış ve esenliği sağlayabilmek için elinde en büyük güç olan insanlar ise Müslümanlardır. Çünlü İslam sadece adı barış olan bir din değil tarih boyunca çok büyük bir şekilde bütün dünyada barışı ve adaleti sağlayan en büyük medeniyetin isimlerinden biridir. Yeryüzünde barış ve adaletin sağlanabilmesi icin en büyük güç İslam olduğu için bütün dünya milletlerinin gözünde İslam´ı kötü göstermek lazımdı ve bunun içinde “İslamofobi” ortaya konuldu” diye konuştu.Numan Kurtulmuş çalısmalardan dolayı tekrar tebrik edip teşekkürlerini ileterek vedalaşıp ayrıldı.

Numan Kurtulmuş İle Kahvaltı

Page 27: DEWA

TUNA FESTIVALİ ÖZEL Mayıs 10 27

3. Tuna Festivalinin Onur konuğu olarak Viyana´ya teşrif eden Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Nu-

man Kurtulmuş yaptığı konuşmada Viyana´da yaşayan Türklere seslendi.

3. Tuna Festivalinde bulunmaktan dolayı memnuniyeti-ni belirten Saadet Lideri Kurtulmuş sözlerini şu şekilde sürdürdü: „Gerçekten burada Tuna kenarlarında, buraya 40-50 sene evvel, yarım lokma, kazanmak için gelmiş olan insanların torunları, evlatları olarak burada Tuna Nehri’nin kenarında ne kadar burda kalıcı olduğunuzu, ne kadar güçlü olduğunuzu, ne kadar geleceğe umutla baktığınızı gösteren fevkalade güzel bir or-ganizasyonu gerçekleştirdiniz. Bu organi-zasyonda emeği geçen bütün kardeşlerime teşekkür ediyorum.“ dedi.

Öncelikle bütün müslüman toplulukların fertlerinin çok önemli bir tarihi süreçte batı dünyasında yer almakta olduklarını belirten Kurtulmuş şöyle devam etti: „İki sebepten dolayı fevkalade önemli bir dönemde burada bulunuyorsunuz. Ve onun için sizin burada bulunuşunuzun sorumluluğu gerçekten son derece önemlidir. Bir yandan burada kendi kültürünüzü, değerlerinizi ve inançlarınızı yaşatacak, diğer taraftan da burada kalıcı olan müslüman topluluklar olarak, bu coğrafyada kendi varlığınızı devam ettirecek-siniz. İnşaallah burada aranızda bulunan çocukların arasında inanıyorum ki aranızdan Avusturya´nın siyasetinde çok etkili olan genç kardeşlerimiz olacak, milletvekilleri olacak, bakanlar olacak ve inşaallah başbakanlar da olacak. Buranın en değerli elektrik mühendisleri, en değerli üniversite hocaları, doktorlar, mühendisler ve inşaallah bu genç neslin gelişi burada dünya barışını sağlayacak fevka-lade önemli gelişmelere de imza atacaktır.“ dedi.

Bugün dünyada bizleri de ilgilendiren krizleri, Kurtulmuş şöyle açıkladı: „Bunlardan birtanesi malesef insanlık tari-hinin hiç bir döneminde olmayan adaletsizliklerin, çifte standartların, yoksullukların, gelir dağılımındaki adaletsiz-liklerin, haksızlığın, işgallerin olduğu bir dönemden geçiy-or. Dünya hergün yeni krizlerle yeni kaoslarla karşılaşıyor. Bugün finansal krizlerle, ekonomik krizlerle bahsettiğimiz

dünya, yarın yeni krizlere gebedir. Su krizleri, gıda krizleri ve başka enerji krizleri gibi krizler bütün dünyayı etkilem-eye devam edecektir. Aslında sadece şu soruyu sormanızı istiyorum. Ne olduda insanlık özellikle son 20 yıldır bu büyük krizlerle karşı karşıyadır. Aslında karşılaştığımız kriz sadece ekonomik kriz olsa, sadece finansal kriz olsa işimiz kolaydı. Malesef dünyadaki krizler aslında suyun üstünde buz dağının görünen yüzüdür sadece. Dünya büyük bir kapsamlı krizle karşı karşıyadır, o kriz de Medeniyet krizidir, Uygarlık krizidir. Son üç asırdır dünyayı ve bütün değerleriyle, bütün kurumlarıyla, bütün kuruluşlarıyla

yöneten modern batı değerleri, modern batı Medeniyeti, malesef önce kendi değerleriyle çelişiyor. Değerleriyle, ku-rum ve kuruluşlarıyla büyük kriz içine giriyor. İşte bugün karşı karşıya kaldığımız bütün bu krizlerse bu büyük krizin sadece bir parçasıdır. Yeryüzüne tahakküm etmek için kendisine odaklanan, yeryüzünün bütün kaynaklarını, bütün imkanlarını kendi emrinde kullanmak isteyen, dayanışmanın, dostluğun, vefanın, paylaşmanın, insanlığın, adaletin, onurun ve karşısındakine saygının malesef yok olduğu bir dünya da, zaten krizleri doğurmaya gebe olan bir dünyaydı. Ve İnsanlık tarihi bugün fevkalade büyük kri-zlerle karşı karşıya kaldı. İşte Avrupa Kıtası da bu krizin

içerisindedir. Avrupa´da başlayan sadece bir kaç tane ülkeyi kapsayacak bir kriz değildir. Bu kriz bir düşünce sisteminin sonucudur. Bu kriz bir mefkûre krizidir, bir medeniyet kriz-idir, bir bakış açısı krizidir.“ dedi.

Saadet Lideri Kurtulmuş değindiği ikinci hususu ise şu şekilde dile getirdi: „Evet zor bir dönemden geçiy-oruz. Bütün dünya büyük bir zorlukla karşı karşıyadır. Bu söylediğimi ben bildiğim gibi sizler bildiğiniz gibi dünyada medeniyetlerin nasıl yer değiştirdiğini bilen düşünce adamları siyaset adamları da biliyor. Onun için

İslam dünyasının ve özellikle müslüman coğrafyasının yeniden ayağa kalkmaması için bir takım entrikalar bir takım düzen-ler uygulanmaya çalışılıyor. Basında özel-likle sizlerin son yıllarda çok ciddi şekilde çalıştığınız İslamofobi de yer alıyor, islam düşmanlığı geliyor. İslam düşmanlığını iki kanaldan oluşturmaya çalışıyorlar, bun-lardan bir tanesi doğudan batıya, kuzey-den güneye bütün dünyada müslümanlığı terörle, anarşiyle, radikallikle, gericili-kle, yobazlıkla ve çağ dışı olmakla itham ederek müslümanları bütün dünya gün-deminde kötü insanlar haline getirmeye çalışıyorlar.“ Diyerek İslamofobi´ye karşı tedbir alırken, görüşleri dile getirirken, hiç bir şekilde aşağılık kompleksi içerisinde yer alınmaması gerektiğini vurguladı.

Saadet Partisinin Türkiye´deki temaslarına da değinen Kurtulmuş, Saadet Partisinin mücadelesini şu şekilde açıkladı: „Saa-det partisi olarak bizim mücadelemiz bir

şahsın, bir partinin, bir birimin, bir elitin, bir sınıfın mü-cadelesini vermek değildir. Saadet Partisi olarak biz 72 milyon vatandaşımızın hepsinin mücadelesini veriyoruz. Neyin mücadelesini veriyoruz, Hz. Adem´den bu yana insanların ortak fazilet olarak peşinden koştuğu üç değerin mücadelesini veriyoruz. Bunlardan birincisi herkesin özgürlüğü için mücadele vermemiz. İkincisi, bu topraklarda Türkiye topraklarında adaletin tesis edilmesi, herkese adil davranılması sistemin kurulması mücadelesi. Üçüncüsü ise Türkiye topraklarında yaşayan bütün kardeşlerimizin re-fahtan pay almasının mücadelesidir.“ dedi.

Page 28: DEWA

TUNA FESTIVALİ ÖZELMayıs 1028

Muhammed Turhan açılıs konuşmasında 4 gün boyunca yapılacak olan

programın özetini yaptı.

„ Amacımız sadece Anadolu’nun yemek ve ızgara kültürünü takdim etmek değil, sizlere bizim görevimiz ödevimiz olan kültürel ödevimizi yerine getirmek. Anadolu-muzun sanattan Hat’a kadar kitaplığından çocuk kulübüne kadar ilahilerinden türküler-ine kadar her türlü güzelliği bu 4 günlük festi-val boyunca sizlere sunmayı bir vecibe kabul etmiş olduk.Bu sebepten ötürü sizlere festi-valimize teşriflerinizden dolayı hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, hürmet ve saygılarımı sunuyor, Allah’a emanet ediyorum.“

20. Viyana Belediye Başkan Yardımcısı Frau Philipp Maria: „Hepinizi cok güzel duygular-la selamlıyorum. Hepinize güzel bir festival gecirmenizi diliyorum.’’dedi. Ardından Nes-rin Uyar çiçek taktiminde bulundu.

Avrupa Filistin Konferansı Genel Sekreter’i Adil Abdullah (tercüman Ahmet Akbulut) „ Sözlerimin başında İslam Federasyonu Başkan’ı Muhammed Turhan’ı selamlamak istiyorum, zira bu federasyon sadece Avustu-rya ve Viyana’da değil tüm insanlığa,sevgiye, medeniyete hizmet eden bir federasyon. Bu

günkü birlikteliğimiz hiç şüphesiz aileye hiz-met için gerçekleştirilmiş olan bir birlikte-lik. İçinde bulunduğumuz topluma hizmette bulunmak için gerçekleştirilmiş bir birlik-telik. Şüphesiz çocuklarımızın geleceğini düşünerek gerçekleştirdiğimiz bir birlikte-lik. Ve içinde bulunduğumuz Avusturya to-plumuyla bir entegrasyona büyük hizmeti hedefleyen bir birlikteliktir. Aile deyince aklıma Filistin ailesi geliyor. 1948 yılıyla birlikte Filistin’li aileler parçalanmak zo-runda kaldı. Başlarına inen füzelerden sonra filistin ailesi öyle bir parçalandı ki kimisi Lübnan’a kimisi Suriye’ye ve Ürdün’e ben-zeri ülkelere dağılmak zorunda kaldı. Şimdi biz öyle bir çalisma yapmak zorundayız ki yapmış olduğumuz bu çalışmalar sonucunda parçalanmis olan Filistin ailesini yeniden bütünleştirmek yeniden bir araya getirmek ve onları yeniden Kudüs ve Filistin topraklarına dönmelerini sağlamak zorundayız. Ancak bununla adalet gerçekleşebilir. Size sesleni-yorum ey Avusturya’nın müslüman ve gayri müslim aileleri! Bugün anne baba ve cocuk-lar, birbirinizle kucaklaşıyorsunuz. Biz Filis-tin aileleri böyle değiliz. Bunun için kendim-den örnek vermek istiyorum. Biz 9 kardeşiz ve 9 kardeş 8 ülkede dağınık vaziyetteyiz. Ben Filistin ailelerinden bir örneğim 9 kardeş 8 ülkede yaşıyoruz. İşte bu acının giderilmesini

istiyoruz. Bu ailelerin yeniden birleşmesini istiyoruz. Bu anlamda Filistin davasına büyük desteklerini hiç bir zaman esirgemeyen Viya-na İslam Federasyonu’nun kiymetli yönetici-lerine canı gönülden teşekkürlerimi sunuyor Filistin davasını bu kürsüden sizlere arzet-mek için bu firsatı bize verdiklerinden dolayı tekrar teşekkür ediyorum.“

Başkonsolos İbrahim Mete Yağlı Bey’in Hanım’ı Defne Yağlı’da katıldı.Ibrahim Mete Yağlı „ değerli vatandaşlarım, Viyana İslam Federasyonu’nun kıymetli mensupları, bu güzel festival gününde sizlerle birlikte olmaktan çok büyük mutluluk duyuy-orum. Bu dostluk ve kardeşlik kalabalığı hep-imizi heycanlandırıyor hepimize ayrı bir mut-luluk veriyor. Bu güzel festivali düzenleyen İslam Federasyon’u yetkililerine özellikle teşekkür etmek istiyorum. Allah onlardan razı olsun! Ve bizlere böyle güzel bir ortamı sağlayan Avusturya makamlarına teşekkürü bir borç biliyorum. 40 sene önce işçi olarak başladığımız Avrupa macerası şimdi toplu-mumuz her alanda gayet saygın mevkilere gelebilmiş durumda. Daha ileriye gidebilecek gücümüz var. Bu gücün ne olduğunu böylesi güzel etkinlikler bize birkez daha açıklıyor.“ Mevlana’nın 7 öğütüyle son veriyor.

Tuna K

enarınd

a Muht

eşem Fes

tival

Page 29: DEWA

TUNA FESTIVALİ ÖZEL Mayıs 10 29

3. Tuna Festivaline teşrif eden IGMG Genel Başkanı Ya-vuz Çelik Karahan Festivale katılan Vatandaşlarımıza

bir konuşma yaptı. Konuşmasına selamlama yaparak başlayan sayın Karahan, ardından başta Viyana İslam Federasyonu başkanı Mag. Mehmet Turhan olmak üzere, organizasyonda emeği geçen bütün cemiyetlere, ve katılımcılara göstermiş oldukları ilgiden dolayı teşekkür etti. Daha sonra ise konuşmasına devam eden Sayın Karahan sözlerini şu şekilde sürdürdü: „Üçüncüsünü gerçekleştirmiş olduğumuz Tuna kenarındaki, Tuna Fes-tivalinin hayırlı olmasını, Avrupa´daki, Avusturya´daki, Viyana´daki bulunan vatandaşlarımıza, kardeşlerimize de hayır getirmesini Cenab-ı Haktan niyaz ediyo-rum. Gençlerimiz, yavrularımız bizim geleceğimizdir, Avrupa´daki insanlığımızın da teminatıdır, bundan dolayı bu tür Programlarımız çok önemlidir. Yıllar evvel Genel Merkez olarak bu Festivalleri, Aileler Gününü ya da bu tip Kermesleri yaparken başta düşündüğümüz, hedeflediğimiz konu şu idi; dede ile torunun elele Programlara iştirak et-mesiydi, yani dedelerin torunlarını bu Programlara getirme-leri, o Torunların da dedelerinin izinde, yolunda, onların or-taya koyduğu bu güzellikleri takip etmeleri ve bu kimliği, bu kişiliği, bu Kültürü elde etmeleri için düşünülmüştür. Viyana Bölgemiz de bu sene üçüncüsünü organize ediyor. Hep bi sene öncekine göre daha kaliteli, daha tecrübeli, daha coşkulu Programları ortaya koyuyor. Aynı zamanda Ailelerin buluşması, kardeşlerin buluşması, kaynaşması, konuşması, tanışması ve paylaşması için bu Festivaller gerçekleştiriliyor ve organize ediliyor ki, bu alanda çocuk-lara, gençlere her alanda etkinlikler ortaya konuyor. Tam da düşünüldüğü, hedeflendiği ve planlandığı gibi uygulanıyor hamdolsun. Bu noktada şunları da sizlerle paylaşmak is-tiyorum. Bundan 30-35 yıl evvel gelen insanlar, 3 kişi bu-lupta Cuma namazı kılmak için cemaat olmayı düşünen, gayret eden o büyüklerimiz var ya, onlar elleri öpülesi büyüklerimiz, abilerimiz, bacılarımız, kardeşlerimiz var ya, Allah onlardan razı olsun. Onlar biri iki, ikiyi üç et-tiler, daha sonrada cemiyetleştiler, bu teşkilatları açtılar. Bu günü hayal bile etmediler. Ama Allah o kardeşlerimize bizlere 30-40 yıl evvel hayal etmediklerimizi bugün gerçekleştirdi. Ama biz bugün 50 yılları, 100 yılları hayal ediyor, hedefliyor, aynı zamanda gerçekleştirmek için de geleceğimizin teminatı olan gençlerimize, yavrularımıza, evlatlarımıza kendi kültürümüzü, kimliğimizi, inancımızı onlara aktarmak için de bu tip organizasyonları yalnızca Viyana´da değil Avrupa´nın doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, onlarca değil yüzlerce noktada ve alanlarda aynı şekilde beşbinlerin, onbinlerin, hatta el-libinlerin bir araya geldiği bu festivaller hamdolsun gerçekleştiriliyor. Geçtiğimiz 2 ay içerisinde, ki Viyana´da da bu gerçekleştirildi „Kutlu Doğum Haftası“ Programları, Maide-i Kuran Programları. Avrupa´da onlarca, binlerce salonlarda, onbinlerce kardeşlerimizin iştiraki ile bunlar gerçekleştildi. Mayıs ve Haziran aylarında da işte bütün Avrupa´da, havanın iklimin müsait olduğu ortamlarda, bütün insanlarımızı, kardeşlerimizi, mensuplarımızı bir araya getirerek kendi kültür değerlerimizi, ve nesillerim-izin kimlik oluşturma noktasında da bu çalışmaları önem-siyoruz, planlıyoruz, hedefliyoruz ve gerçekleştiriyoruz. İnşaallah yarınlar, nesillerimizin, çocuklarımızın geleceği için hayallerimizi hedefliyoruz, hedeflerimizi de Allah´ın izniyle gerçekleştiriyoruz ve Ümmet bilincini, müslü-man şuurunu inandığımız gibi yaşama ve ibadet etmek için yeryüzünde adaletsizliğin, zulmün, sömürünün son bulması için ve Dünya´da barışının, kardeşliğin, huzu-run gerçekleşmesi için bu çalışmaları önemsiyoruz ve gerçekleştiriyoruz. İnşaallah aydınlık günler, umut dolu gelecek bizleri, inananları, insanları bekliyor.“ Diyerek te-mennilerle sözlerine son verdi.

Yavuz Çelik Karahan

Page 30: DEWA

TUNA FESTIVALİ ÖZELMayıs 1030

xTuna Festivali´nin 2. gününde Kadınlar Teşkilatı’nın hazırlamış olduğu progra-

ma IGMG Kadınlar Teşkilatı Başkanı Zehra Dizman katıldı.Programda Açılış Kuran- ı Keriminden sonra selamlama konuşması için sözü IFV Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nesrin Uyar aldı. Bayan-lara yönelik olan program-da Nesrin Uyar, kadınlar teşkilatının yapmış olduğu çalışmalardan bahsetti. Ak-abinde kadınlar teşkilatının hazırlamış olduğu klip ve genç kızlarımızın söyl-edikleri türküler yer aldı. Ardından „An-nem“ adlı şiir ile seyirciler duygu dolu anlar yaşadılar.Katılımın oldukça yoğun olduğu programda daha sonra sözü IGMG kadınlar Teşkilatı Başkan’ı Zehra Dizman aldı. Genç Kızlar ve tesettür üzerine konuşan Dizman, taşınan örtünün aslına ve amacına uygun olması gerektiğinden bahsetti. İslamda böyle bir tesettür anlayışı olmadığını vurgulayan Diz-man, teşkilat mensupları olarak bizlere fa-zlaca görevler düştüğünü açıkladı.Dizman,“ En büyük yaramız genç kızlarımızın dejenere olmasıdır. Kılık

kıyafetiyle toplum tamamen çığrından çıktı. Tesettürüyle tamamen alnı secdeye hic var-mayan tesettürlüler türedi. Çalışmalıyız! Herkes bu tür yalnışlıkları ortadan kaldırmak için bir şeyler yapmaya ant içmeli. Başarılı olmak isteyen bir genç önce tembel olmak-

tan kendisini alacak.Peygamber efendimizin yanında olmaya talip isek hayatımız tümüyle kon-trolden geçirilmeli ve ebedi olan mutluluk tercih edilmeli! „ diye konuştu.Bu yolda yapılan ufacık gayretin sonucunda Cen-

neti kazanacağımızı vurgulayan Dizman, „ Zeki insan çoktur, bilgili insan çoktur, zeka birşey ifade etmez , bilgi birşey ifade etmez, irade kontrol altına alınmalı. Akılla nurlandırılmadıkça irade de sizin elinizde olmadıkça, çok zeki olmuşsunuz kültürlü olmuşsunuz profesör olmuşsunuz hiç bir şey ifade etmez“ diye konuştu.Kadınlar Teşkilat’ı Başkan’ı Zehra Dizman katılımcılara dua ettikten sonra teşekkür etti.Akabinde Ege Kültür Merkezi Halk Oyunları gösterisi ile program sona erdi.

Zehra Dizman’dan Kadınlara Yönelik Seminer

Page 31: DEWA

TUNA FESTIVALİ ÖZEL Mayıs 10 31

Tuna Festivalinin 3. gününde kısa bir konuşma yapan TC. Viyana Büyükelçisi Sayın Kadri Ecvet Tezcan, iki

gündür aslında arka arkaya 3 bayram yaşadığını belirtti. Bunlardan birisi ise Wonder tarafından gerçekleştirilen Saadet Partisi Genel başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş Bey’in babası ve aynı zamanda İlim Yayma Cemiyeti’nin kurucusu Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş’u anma töreni idi. 3. Tuna Festivalinin de bir bayram olduğunu belirten Sayın Büyükelçi Tezcan şunları ifade etti: „Bana sorarsanız bugünkü kermes, festival değil bir bayram havasındaydı. Bu rahmetin yağmasıda bence ayrı bir güzellik var. ‘Şeker

değiliz ki eriyelim.’ derdi benim dedem yolda yürürken. Erimeyiz merak etmeyin 250 bin kişiyiz bizi kimse erite-mez.“ dedi. Kadınlarımızın da büyük önemine değinen Büyükelçi sözlerini şöyle sürdürdü:“Bilirsiniz hep bizi dışardan tanıyanlar, yabancılar, bu türklerde aileyi erkek idare eder, o ne derse o olur zannederler. Bizde ailenin temeli kadındır, anadır. Bizi, saparsak yola getiren onlardır. „Cennet anaların ayakları altındadır.“ diye peygamber efendimiz boşuna söylememiştir, hakikaten öyledir.“ diy-erek konuşmasını sona erdirdi.

Büyükelçi Kadri Ecvet Tezcan

Page 32: DEWA