32
Aylık Gazete Monatliche Zeitung Ekim 2009 Sayı / Ausgabe: 14 Tanıtım Sayısı Gratisexemplar Yabancılar Yasası Avusturya'da Koalisyon Hükümeti, Ülke- de Çalışmak ve İkamet Etmek İsteyen Yabancı İş Gücü ve Mültecilere Ağır Koşullar Getiren Yeni Bir Yabancılar Yasası Hazırladı. Avusturya'da koalisyon hükümeti, ülkede çalışmak ve ikamet etmek isteyen yabancı iş gücü ve mül- tecilere ağır koşullar getiren yeni bir yabancılar yasası hazırladı. Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ile Halk Partisi'nin (ÖVP) oluşturduğu koalisyon hükümetinin hazırla- dığı yabancılar yasa tasarısı, aile birleşmesi çerçe- vesinde ülkeye gelecek yabancılar için yaş sınırını 18'den 21'e çıkarırken, ülkede ikamet izni almak veya mevcut izinlerini uzatmak isteyen yabancılara aylık asgari gelir sınırı getiriyor. Viyana İslam Federasyonu (VİF) Avusturya’da yaşayan Müs- lümanlar için artık bir gelenek halini alan “Kur’an Ziyafeti” prog- ramlarının yedincisini Avusturya’nın en büyük salonlarından Austria Center’da düzenledi. Viyana 7.Kur’an Ziyafetiyle Coştu Viyana Islam Federasyonunun Sosyal dayanışma 4 basligi adı altında yürüttüğü hadis kampanyası 14-28 Ekim tarih- leri arasında başta Viyana olmak üzere St. Pölten, Wr. Neustadt, Baden gibi şehirlerde düzenlendi. Hadis-i Şerif Kampanyası 4. 2 Mehmet Turhan Karmaşık Açılımlar 7 Mustafa Mullaoğlu Müslümanın bilgi ve İleşim kaynakları 9 Dr. Fuat Sanaç Şuurlanma üzerine! 12 Süleyman Boynukara Gençlik ve Fedakarlık 18 Murat Solamazgül Allahın şahitleri olduğunuzun farkındamısınız Köşem Sayfa 3 Sayfa 3 Din Görevlilerine Eğim Programı Bu program, ka- lanları, Avusturya ve Avrupa’nın hu- kuki, sosyal, siyasi ve dini yapısı hak- kında bilgilendir- mek istemektedir. Sayfa 16 3. JUWA GENÇLİK BULUŞMASI Avusturya Genç- lik Federasyonu tarandan her yıl geleneksel olarak gerçekleşrilen 3. Gençlik buluşması programı bu yıl- da... Sayfa 13 Dr. Fuat Sanaç ile Röportaj Sayfa 10

Dewa

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Dewa Gazetesi

Citation preview

Page 1: Dewa

Aylık GazeteMonatliche Zeitung

Ekim 2009Sayı / Ausgabe: 14

Tanıtım SayısıGratisexemplar

Yabancılar YasasıAvusturya'da Koalisyon Hükümeti, Ülke-

de Çalışmak ve İkamet Etmek İsteyen Yabancı İş Gücü ve Mültecilere Ağır Koşullar Getiren Yeni Bir Yabancılar Yasası Hazırladı.

Avusturya'da koalisyon hükümeti, ülkede çalışmak ve ikamet etmek isteyen yabancı iş gücü ve mül-tecilere ağır koşullar getiren yeni bir yabancılar yasası hazırladı.

Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ile Halk Partisi'nin (ÖVP) oluşturduğu koalisyon hükümetinin hazırla-dığı yabancılar yasa tasarısı, aile birleşmesi çerçe-vesinde ülkeye gelecek yabancılar için yaş sınırını 18'den 21'e çıkarırken, ülkede ikamet izni almak veya mevcut izinlerini uzatmak isteyen yabancılara aylık asgari gelir sınırı getiriyor.

Viyana İslam Federasyonu (VİF) Avusturya’da yaşayan Müs-lümanlar için artık bir gelenek halini alan “Kur’an Ziyafeti” prog-ramlarının yedincisini Avusturya’nın en büyük salonlarından Austria Center’da düzenledi.

Viyana 7.Kur’an Ziyafetiyle Coştu

Viyana Islam Federasyonunun Sosyal dayanışma 4 basligi adı altında yürüttüğü hadis kampanyası 14-28 Ekim tarih-leri arasında başta Viyana olmak üzere St. Pölten, Wr. Neustadt, Baden gibi şehirlerde düzenlendi.

Hadis-i Şerif Kampanyası 4.

2Mehmet TurhanKarmaşık Açılımlar 7Mustafa Mullaoğlu

Müslümanın bilgi ve İleti şim kaynakları 9 Dr. Fuat Sanaç

Şuurlanma üzerine! 12Süleyman BoynukaraGençlik ve Fedakarlık 18 Murat Solamazgül

Allahın şahitleri olduğunuzun farkındamısınız

Köşem

Sayfa 3

Sayfa 3

Din Görevlilerine Eğiti m Programı

Bu program, katı -lanları, Avusturya ve Avrupa’nın hu-kuki, sosyal, siyasi ve dini yapısı hak-kında bilgilendir-mek istemektedir.

Sayfa 16

3. JUWA GENÇLİK BULUŞMASI

Avusturya Genç-lik Federasyonu tarafı ndan her yıl geleneksel olarak gerçekleşti rilen 3. Gençlik buluşması programı bu yıl-da...

Sayfa 13

lümanlar için artık bir gelenek halini alan “Kur’an Ziyafeti” prog-ramlarının yedincisini Avusturya’nın en büyük salonlarından Austria Center’da düzenledi.

Dr. Fuat Sanaçile Röportaj

Sayfa 10

Page 2: Dewa

Mehmet Turhan

Türkiye, gerek tarihsel misyonu, gerekse stratejik konumu itibariyle kıtaları ve kültürleri birbirine bağlayan bir köprüdür. Denizleri birbirine bağlayan, boğazları, Asyayı Avrupayla Ortadoğuyu Balkanlarla buluşturan, 4 mevsimin yaşanabilirliği, yeraltı kaynakları zenginliği, verimli arazisi, doğa güzelliği ve bir çok özelliği ile bu alemin bir incisi konumundadır.Bir çok özelliği ile tarihte tarihte hep önde, gözde ve hedefte olan bir ülke olmuştur. Bu büyük kalenin çökertilmesi için asırlar boyu denemeler yapılmıştır. Bir daha maya tutamaz anlayışıyla Osmanlının son dönemlerinden başlayarak büyük hamleler yapılmıştır, bütün ahval-ı beşerin top yekün kullanmasına rağmen mayası sağlam olan bu toplum çok ciddi badireler atlatmıştır. Yeniden rotasına dönmek üzere yarım asırdan bu yana balans ayarlarına rağmen, düşe kalka yoluna devam etmektedir. Ahlak ve Maneviyat terimleriyle, milli kalkınma hedefleri konulmuş ve farklı bir anlayışla 90 lı yıllarda Belediyecilikte yeni çığırlar açılmış, müthiş destanlar yazılmıştı. İç di-namikler harekete geçirilerek öz kaynak-lardan müthiş bir enerji oluşturulmuştu.Şimdilerde açılım kavramlarını sıkça duyar olduk. Gerçekten karmaşık açılımların içer-isindeyiz.Türkiye stratejik konumu itibari-yle mücavir ülkelere ve halkı müslüman olan ülkelere abilik yapacak bir mirasa sa-hiptir. Ne yazıkki bu rolünü kamil manada

hayata yansımadığını görmekteyiz. Atılan bunca yanlış adımın başta Irak harbine destek için gösterilen çaba olmak üzere, ne milli ne de manevi bir gösterisinin olmadığı görülmüş, başkalarının ipiyle kuyuya in-menin ağır bedelleri açıkça görülmüştür.Yaşadığımız şu günlerde bizi hem üzen hemde sevindiren bir takım açılımları müşahede etmekteyiz. Şüphesiz ki yıllardan beri kardeş ülke Suriye ile yaşanan gerilim-lerin toplumu ne kadar yersiz bir şekilde gerdiğini, zaman zaman en yetkili isimler-den bardağı taşıran son damla ifadeleriyle neredeyse Şam – Ankara‘nın burun buruna geldiğini birlikte yaşadık. Oysa ki işin ucu bizim elimizde değildi. Birileri düğmeye basıyor bizi hareket ettiriyordu. Gelinen nokta Suriye ile Türkiye arasında ki vizenin kaldırılması toplumumuzda ciddi bir kabul görmüş, darısı diğer müslüman ülkelerin başına diyerek,AB de olduğu gibi müslü-man ülkeler arasında sınırların kalkması vizesiz bir dolaşımın sağlanması beklentisi bir arzu şekline dönüşmüştür. Ne yazıktır ki henüz Karabağ meselesi başta olmak üzere birçok mesele daha netleşmemişken bazı mihrakların etki ve baskısıyla Ermeni açılımı gündeme gelmiş, toplumun büyük bir bölümünde çok ciddi rahatsızlıklara vesile olmuştur. Asırlardan beri sevinç ve kederleri birlikte paylaşmış, yüzyıllar boyu bir hanenin insanları gibi, et ve kemik birbirinden ayrılmaz gerçeğiyle kardeş

olanları önce doğu-batı sonra türk-kürt gibi bir takım oyunlarla karşı karşıya getirdiler. Bizim mayamız İslamdır, şiarımız ise İslam Kardeşliğidir. (Müminler ancak kardeştirler.Ayet)

Asırlar boyu aynı çatı altında yaşamış toplumların aralarına kalın duvarlar çekme-si ancak başkalarının maslahatı icabıdır. Bu işin bedelini ödeyenleri toplumumuz çok iyi bilmektedir. Bu toplumun bir ferdi olupta bütün açılımları ibretle takip ederk-en, uğruna herşeylerini bir zaman feda ettik-lerini söylediklerini, başörtüsü noktasında dillerin tutulması manidardır. Çünkü bedel ödeme niyetlerinin olmadığı görülmüş to-plumsal mutabakat vs. gibi ifadelerle binbir türlü açılımı olanların gözü yaşlı, mağdur, mazlum ve mahsunların nidalarını ne za-man duyacaklarını merak ediyor toplumu-muz. Kamusal alan gibi sınırı olmayan bir takım uygulamalarla bu ülkenin öz evlatları rencide edilmiş ve öz yurdunda garip haline getirilmiştir. Ne hazindir ki dünyanın dört bir yanından her türlü kıyafetleriyle gelip benim ülkemin üniversitelerinde tedrisat yapma imkanı bulurlarda, Çanakkale‘sinde, Sakarya‘sında, Maraş’ında, Niğbolu‘sunda tarih ve destan yazmış torunları üniver-sitelerin önüne kadar başörtüleriyle gelip, çantalarını açıp gözyaşlarıyla başörtülerini birlikte içeri koyduklarını, bu-ruk boynubükük morali düşük bir hayatın

içine girdirilmişlerdir. Moda deyimiyle yaş ve kuru bir alanda açılım sağlayanlara ses-leniyorum!!! Toplum, asıl sizden başörtüsü açılımı beklemektedir. Başörtüsünü açtırmayı değil. Basörtüsü açılımı ne za-man? Ya Rab bu karanlık gecelerin yokmu sabahı,

Mahşerdemi biçarelerin yoksa felahı.

10. Ekim 2009 Cumartesi günü gerçekleştirdiğimiz 7. Kur´an Ziyafetimizde bir insan seli fotoğrafını oluşturan, bu büyük coşkuyu yaşamamıza vesile olan siz kardeşlerime teşekkür ediyorum. Si-zlerin bu büyük teveccühü bize 8. Kur´an Ziyafetine daha bir heyecan ve motivasy-onla hazırlanmamıza vesile olmaktadır. Bir teşekkürü de 4. Sosyal Dayanışma hamlem-ize vermiş olduğunuz katkılardan dolayı bir borç biliriz. Bu vesile ile Efendimizin

„Bir hayra vesile olan o hayrı işlemis gibidir“

Hadisini, Avusturya’mızın, başta Viyana ol-mak üzere 410 noktasında yayınlamış olduk. Her iki çalışmamızda göstermiş olduğunuz yakın ilgiden dolayı teşekkür ediyor, dareyn saadeti diliyorum.

Karmaşık AçılımlarIFW Genel Başkanı

HABER - AVUSTURYAEkim09Oktober092

Page 3: Dewa

Avusturya'da Koalisyon Hükümeti, Ül-kede Çalışmak ve İkamet Etmek İsteyen Yabancı İş Gücü ve Mültecilere Ağır Ko-şullar Getiren Yeni Bir Yabancılar Yasası Hazırladı.

Avusturya'da koalisyon hükümeti, ülkede çalışmak ve ikamet etmek isteyen yabancı iş gücü ve mültecilere ağır koşullar geti-ren yeni bir yabancılar yasası hazırladı. Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ile Halk Partisi'nin (ÖVP) oluşturduğu koalisyon hükümetinin hazırladığı yabancılar yasa tasarısı, aile birleşmesi çerçevesinde ül-keye gelecek yabancılar için yaş sınırını 18'den 21'e çıkarırken, ülkede ikamet izni almak veya mevcut izinlerini uzatmak is-teyen yabancılara aylık asgari gelir sınırı getiriyor. Bu arada tasarı, iltica amacıyla ülkeye gelen yabancılar için de ağır ko-şullar içeriyor. Diğer bir AB ülkesinde iltica başvurusu reddedilen yabancı için bugüne dek öngörülen 10 aylık "gözetim süresi" tümüyle kaldırılarak derhal sınır dışı edilmesi öngörülüyor. Koalisyon hü-kümeti tarafından hazırlanan ve 1 Ocak-tan itibaren yürürlüğe girmesi beklenen yabancılar yasa tasarısına, muhalefetteki aşırı sağcı Özgürlükçüler Partisi (FPÖ) ve Avusturya'nın Geleceği İttifakı (BZÖ) partileri destek verirken, Yeşiller Partisi tek başına karşı çıkıyor.

Yeşiller Partisinin yabancılar yasa tasarı-sına karşı protesto gösterisinin yapılacağı bildirildi. Yeni yabancılar yasa tasarısının ulusal mecliste kabul edilebilmesi için, koalis-yon ortağı SPÖ ile ÖVP'nin sahip olduk-

ları 183 üyenin oyları yeterli oluyor.

Avusturya Meclisi’nde Türk Kökenli Milletvekiline Sa-taşma

Avusturya Meclisi’nde gö-rüşülen ve kabul edilen yeni yabancılar yasasının görüşül-mesi sırasında mecliste ilginç tartışmalar yaşandı. Meclisin tek yabancı ve Türk kökenli milletvekili Alev Korun’un konuşması sırasında özellik-le aşırı sağ partili milletve-killeriyle ilginç diyaloglar yaşandı.Koalisyon partileri-nin üzerinde anlaşıp meclise getirdiği yasa hakkında kür-süye öncelikle çıkan aşırı sağ partiler özellikle sığınmacılar için yasanın hala çok hafif ol-duğunu savundular.

Avusturya Geleceğin Birliği Partisi (BZÖ) Grup Başkan Yardımcısı Peter Westentha-ler, Schengen anlaşmasının altı aylık bir süre için devre dışı bırakılmasını talep etti.

Koalisyon ortakları aşırı sağcıları azarla-dı

Koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ve Avusturya Halk Partisi (ÖVP) sözcüleri aşırı sağcıların meclisi kaosa sürüklediğini söylerken, özellikle ÖVP sözcüsü Karlheinz Kopf’un ‘’Televiz-

yonun karşısındakiler ne düşünüyordur, kendinizden utanın’’ sözleri büyük yankı uyandırdı.

Türk kökenli milletvekili Alev Korun ko-nuşurken tartışma büyüdü

Avusturya Yeşiller’ini temsilen kürsüye gelen Alev Korun, Özgürlükçüler Par-tisi (FPÖ) ile Avusturya’nın Geleceği İttifakı’nın (BZÖ) halkı ayrıştırmak için zehirlerini ekrana kustuklarını söyledi. Bunun üzerine BZÖ’lü Ewald Stadler’in “Böyle bir konuşmayı Avusturya’da ya-pabilirsiniz, ama Ankara’da yapamazsı-nız” sözleri tartışmayı iyice alevlendirdi.

Meclis Başkanı Barbara Prammer, sert tartışmaların yaşandığı oturuma grup baş-kanlarını toplayarak müdahale etti. Yeni yasa yabancılar için şartları zorlaş-tırıyor

Kabul edilen yasa ile aile birleşmesi çer-çevesinde ülkeye gelecek yabancılar için yaş sınırını 18’den 21’e çıkarıyor. Yasa il-tica amacıyla ülkeye gelen yabancılar için şartları zorlaştırıyor. Sığınmacılar, iltica ettikleri bölgenin dışına çıkamayacaklar ve bağlı bulundukları şehir veya kasaba-yı terk ederlerse derhal tutuklanacaklar. Kanun tasarısı 1 Ocak 2010’dan itibaren yürürlüğe girecek. (AA, CİHAN)

Avusturya'da Yeni Yabancılar Yasası Hazırlandı

Viyana İslam Federasyonu(VİF) Avusturya’da yaşayan Müslümanlar için artık bir gelenek halini alan “Kur’an Ziyafeti” programlarının yedincisini Avusturya’nın en büyük salonların-dan Austria Center’da düzenledi .Gönüllerde derin izler bırakan ve her yıl katlanarak artan çoşkulu bir katılımın olduğu Kur’an-ı Kerim şölenine bu yıl yaklaşık 4000 kişi iştirak etti. Programa başta Viyana İslam Federasyo-nu Başkanı Muhammed Turhan olmak üze-re; Avusturya Müftüsü Dr. Ramazan Yıldız, IGMG Üniversiteliler Başkanı Celal Tüter, Diyanet İşleri Meclis Başkanı Dr. Fuat Sanaç katıldı. Programa ayrıca Avusturya Diyanet İşleri Başkanı Prof. Anas Schakfeh, Suudi Arabistan Büyükelçisi Mansour Bin Kha-lid Al Saud, Suudi Arabistan Büyükelçiliği 1.Sekreteri Faısal Al Mandeel, Sudan Büyü-kelçisi Sayed G.Elamın, Malezya Temsilcisi Mohammed Kmail Abd.ghani, Katar Tem-

silcisi Ali Khalfan Al Mansouri, Filistinliler Başkanı DI. Hani, TC. Viyana Din Müşaviri Mehmet Emin Çetin, Bratislava Endonezya Büyükelçiliği Temsilcisi Isman Laksmana ve daha birçok sivil toplum kuruluşunun temsil-cileri katıldı. Her yıl birbirinden farklı hafızla-rıyla dinleyenlerin kulaklarından kalplerine bir köprü kuran “Kur’an Ziyafeti” programlarının 7.sine, İran,Irak, Türkiye, Malezya, Mısır ve Suudi Arabistan’dan kâriler iştirak etti. Çeşitli tanıtım kliplerinin yayınlanması ile başlayan programda sahneye ilk olarak açılış konuşma-sını yapmak üzere VİF Başkanı Muhammed Turhan davet edildi. Turhan, Kur’an Ziyafeti programlarına olan ilginin her sene daha çok arttığını görmekten büyük mutluluk duyduğu-nu belirterek misafirlere şöyle seslendi: “Her ortamda doğru olanı, iyi ve faydalı olanı tercih eden, en güzel sese kulak veren şerefli bir top-luluksunuz. Sözlerin en güzelini Viyana’dan

başlayarak, Anadolu coğrafyasının dört bir ya-nına, Avrupa’nın en büyük metropollerinden, asırlar boyu dört bir yanı bu sedalarla sulan-mış Balkanlara, Saray Bosna’ya, Sancak’a, Üsküp’e, kısaca kürse-i arza yayılmasına siz-ler vesile oldunuz. Cenab-ı Hakk bu Kur’an Ziyafetlerini daim kılsın.”

Sosyal Dayanışma Kampanyası’na da değinen Turhan, bu yıl 4.sü yapılan kampanya kap-samında Avusturya’nın St.Pölten ve Viyana şehirleri başta olmak üzere yüzlerce nokta-nın, elektronik bilbordlardaki ‘Bir Hayra ve-sile olan O hayrı işlemiş gibidir” hadisleriyle donatıldığını ve bu çalışmaların amacının “İslam’ın evrensel mesajını asrın idrakine sunma çalışması”olduğunu söyledi. Muham-med Turhan konuşmasını programa katılan büyükelçilere, sivil toplum kuruluşları tem-silcilerine ve diğer misafirlere katılımlarından

dolayı teşekkür ederek bitirdi. Muhammet Turhan´ ın ardından konuşan Avusturya Diyanet İşleri Başkanı Anas Schak-feh de Viyana İslam Federasyonu’nu tebrik ederek, “Bu programlar 7 yıldır gönüllerimize su serpiyor” dedi. Schakfeh ayrıca bu güzel-liklerin devam etmesini temenni ederek, bu tür programların her zaman destekliyicisi olacak-larını ifade etti. Program, sponsorların sahneye daveti ve pla-ketlerin Muhammet Turhan tarafından veril-mesi ile devam etti. Avusturya’da yaşayan Müslümanların yoğun ilgisine mazhar olan ve bu yıl da büyük bir dinleyici kitlesiyle buluşan “7. Kur’an Ziyafeti” programı, VİF Başkanı Muhammed Turhan’ın kârilere ve misafirlere plaket takdim etmesi ile sona erdi.

Viyana 7.Kur’an Ziyafetiyle Coştu

3HABER - AVUSTUR- Ekim09Oktober09

Page 4: Dewa

4 HABER - AVUSTURYAEkim09Oktober09

Viyana İslam Federasyonu Ramazan bay-ramının üçüncü günü Viyana İslam Lisesi bahçesinde bayramlaşma töreni düzenle-di. Avusturya’nın çeşitli Bölgelerinden İslam Federasyonu bünyesinde faaliyet gösteren teşkilat gönüllüleri bayramlaştı.

Bayramlaşmaya Viyana İslam Federasyo-nu kuruluşundan günümüze genel başkan-lık yapan Hacı Asım Batur, Dr. Ramazan Yıldız, Halilibrahim Uyar, Mag. Mustafa Mullaoğlu, MUSAK genel başkanı Dr. Fuat Sanaç, SOLMİT Başkanı Kenan Er-gün, Mısır müslümanlar cemiyet başkanı Dr. Ömer Habibi, Filistin dernek başkanı Ebul Baral, ayrıca Pakistan, Bangladeş’ten İGGÖ, Bosnadan Mekedonyadan Arna-vut dernek temsilcileride bayramlaşma şölenine katıldılar. Ayrıca VİF beraber calışan Oberösterre-ich, N.Österreich ve Viyanadaki cemiyet imamları, üyeleri ve başkanları VİF eski ve yeni yöneticileri, üyeler ve cemaatlerin

büyük bir katılımla yaklaşık 1000 kişi bir araya gelerek bulunduğumuz şu gurbet el-lerinde gerçek manada manevi atmosferin en üst seviyede olduğu bir bayramlaşma şöleni kutlandı.

VİF genel başkanı Muhammed Turhan gelen davetlilere yapmiş olduğu hoş gel-diniz konuşmasında VİF Viyanada siz-lerin sayesinde yapmış olduğunuz güzel hizmetlerle en büyük sivil toplum kuru-luşu olduğunu sizlerin davetli davetsiz ol-sada bu akşam bu bayramlaşma şölenine katılarak yerli ve yabancı dernek temsilci-lerine teşekkür ederim dedi.

VİF genel başkani M. Turhan bir an ko-nuşmasında karşısındaki sevgi seline karşı duygulanarak konusmasında duraklamak zorunda kaldı. Konuşmasına devam eden M.Turhan “belki daha bayramlaşamadığı-mız hısım akrabalarınız vardır ama, siz-ler bu akşam dava şuuru, Allah korkusu, insanlara olan hizmet askınızın bu dave-

te katılmanızı sağlamıştır. Yüce Rabbim yapmış olduğunuz bu hizmetlerin gelecek nesillere örnek teşkil etmesini, ve daha nice bayramlarda bizleri buluşturmayı na-sip etsin” diyerek sözlerini bitirdi.

Gecenin organizatörü eski gençlik baş-kanı Yasin Tecer bey güzel bir bayram programı sağladığı için davetliler tarafın-dan beğeniyle karşılandı. Mesut Güneş ve Ahmet Yıldız beyin bu program için Ya-sin Tecer beyin isteği doğrultusunda ha-zırlamış oldukları klipler geceye ayrı bir güzellik katti. Davetlileri duygulandıran teşkilatlarda daha önce görev yapmış ve hakkın rahmetine kavuşmuş olan abileri-mizin klibi görülmeye değerdi. Merhum-larımızın Klibi davetlileri oldukça duygu-lu anlar yaşattı.

Daha sonra ilk bölge başkanı Asım Batur konuşmasında: “bizler ilk Avusturya`ya geldiğimizde cumaları kılmaya üç şahıs arardik. Kırk yıl önce bu günlere gelece-

ğimizi hayal bile edemezdik, ama bu ak-sam sizlerin bu muhteşem tabloyu oluş-turmanız benim icin yaşanacak en büyük mutluluktur.” dedi.

Konuşması için kendisine söz verilen eski bölge başkanı İGMG irşad başkanı yardımcısı Dünya Müslümanlar Konsey üyesi Mag. Mustafa Mullaoğlu VİF ge-nel başkanlık bayrağını kendisinden devir alan M. Turhan´a ve geceye iştirak eden herkese katılımlarından dolayı teşekkür etti. Avusturya Müftüsü Dr. Ramazan Yıldız, MUSAK başkanı Dr. Fuat Sanaç, SOLMİT Kenan Ergün, VİF gençlik kol-ları başkanı Av. Süleyman Boynukara, Filistin dernek başkanı Ebul Baral birer selamlama konuşması yaptıktan sonra davetlilere özenle hazırlanmış ikramlar sunuldu. Gecenin bitiminde herkes tek sıra olup birbirleriyle hem kucaklaştı hem bayramlaştı hemde hasret giderdi. Kari M. Emin beyin kapanış Kuran´ı Kerim okumasıyla program sona erdi.

IFW ´de Bayramlaşma Coşkusu

Türkiye’de, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından imzalanan büyükelçiler kararnamesi, Resmi Gazete'de yayım-lanarak yürürlüğe girdi. Atama kararna-mesiyle 43 büyükelçinin yerleri değişti-rildi.

Böylelikle Avusturyanin yeni büyükel-cisi Kadri Ecvet Tezcan oldu. Tezcan daha önce Müsteşar yardımcısı olarak görev yapıyordu.

Avusturya’ya Yeni Büyükelçi

Viyana Islam Federasyonunun Sosyal dayanışma 4 basligi adı altında yürüttüğü hadis kampanyası 14-28 Ekim tarihleri arasında başta Viyana olmak üzere St. Pölten, Wr. Neustadt, Baden gibi şehirlerde düzenlendi.

Viyana İslam Federasyonu gelenekselle-şen Sosyal Dayanışma Kampanyasının 4 üncüsü gerçekleştiriliyor. Peygamber Efendimizin özellikle sosyal konulara ışık tutan hadislerine yer verilen kampanya ile hem İslamın evrensel mesajının insanlara ulaştırılması, hem de Peygamberimizin ta-nıtımı amaçlanıyor.

Hadis Kampanyasında bu yıl Bir Hayra vesile olan O hayrı işlemiş gibidir Hadis-i şerifinin almancası, Avusturya'da başta Vi-yana olmak üzere bir çok önemli merkezde gösterime sunuluyor.

Hadis-i Şerif Kampanyası 4

DEWA GAZETESİ VE İNTERNET SİTESİ

Der Herausgeber übernimmt keine Haftung für den Inhalt der Anzeigen und der Kolumnen!

Layout & Graphics: M. Ersoy Bülbül

Kontakt: [email protected] www.dewa.at

Reklam | Anzeigen: Metin MalçokRedaksiyon: Selma Gümüşer, Sema Gümüşer, Hilal Ekinci, Fatih Vural, Mustafa Bıyık, İlknur Özyürek, M.Ersoy Bülbül, Mesut Güneş İnternet Sorumlusu: Mustafa Bıyık, Kerim Altay

Sahibi | Herausgeber: Metin Malçok; Rauchfangkehrergasse 36, A-1150 Wien

Freie Mitarbeiter

Page 5: Dewa

5HABER - AVRUPA Ekim09Oktober09

1990'lı yılların başlarında Sırp zulmüne uğrayan Bosna Hersek'te İslami alanda olumlu gelişmeler devam ediyor. Bal-kanski Narodni Pogled Derneği ise bu gelişmelerde önemli bir faktör. Bosna Hersek’te Milli Görüş bünyesinde hizmet veren Balkanski Narodni Pogled Derneği, erkek öğrenci yurdunun ardından bu yılki öğrenim döneminde kız öğrenci yurdunu da hizmete soktu.

1990’lı yılların başlarında Sırp zulmüne uğrayan Bosna’da İslami alanda olumlu gelişmeler sürüyor. Bosna Hersek’teki Balkanski Narodni Pogled Derneği, er-kek öğrenci yurdunun ardından bu yılki öğrenim döneminde kız öğrenci yurdunu da hizmete soktu.

BOSNA’YA GELEN BÜTÜN ÖĞREN-CİLERE AÇIK

Balkanlar İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Derneği, çalışmalarına hız vere-rek 2009-2010 eğitim-öğretim dönemin-de hizmete başlayacak olan yine 40 öğ-renci kapasiteli bir de kız yurdu açtı. Yurt

odaları 4 kişilik ve 2 kişilik olmak üzere hazırlanan ve ev sıcaklığını aratmayacak şekilde düzenlenen yurtta etüd odaları olduğu gibi, her odaya konulan çalışma masaları ile de ders çalışma imkânları artırılmış.Bosna Hersek’e gelen bütün öğrencilere kapılarını açan derneğin yur-dundan daha ayrıntılı bilgi 00 387 62 374 642 numaralı telefondan ulaşılarak alına-biliyor.

YURT, BALKANLAR İSLAM TOPLU-MU MİLLİ GÖRÜŞ’E BAĞLI

Udruzanje “Balkanski Narodni Pog-led” – “BNP” adıyla 2008 yılında Bosna Hersek’te kurulan dernek, faaliyetlerine hızlı başladı. Dernek, İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) teşkilatlarına bağlı olarak çalışıyor ve 2008- 2009 eğitim-öğretim yılında da 40 kişi kapasiteli bir erkek yurdu açarak eğitim alanındaki ilk önemli hizmetini gerçekleştirmişti.

Bosna Hersek'te yükselen İslam

İsviçre'de ırkçı Halkçı Parti "Minare-ye Atak" isimli bilgisayar oyunu ha-zırladı. Oyun, İsviçre'deki Türkler ve Müslümanların büyük tepkisine sebep oldu.

Yeni minare yapımının yasaklanması için gelecek ay halk oylaması yapı-lacak olan İsviçre'de aşırı sağcı Halk Partisi, internet üzerinden oynanan „Minareye Atak“ adlı bilgisayar oyunu hazırladı.Oyunda hedef, minarelerin yükselmesini engelleyerek, müezzinin ezan okumasını önlemek.

Yoğun ilgi gördüğü bildirilen oyunda

minarelerin yükselmesi durumunda müezzinin şerefeye çıkıp ezan oku-masıyla oyun kaybediliyor. Bilgisayar oyunuyla beyinlere İslam düşmanlığı yerleştiriliyor...

İsviçre'de minarelerin yasaklanıp ya-saklanmamasına, gelecek ay yapılacak halk oylaması sonrasında karar verile-cek.

Yapılan anketlere göre, halkın yüzde 51'i minarelerin yasaklanmasına karşı çıkıyor. Yüzde 35'lik kesim ise yasağa destek veriyor.

İsviçre de Irkçı - İslam karşıtı bilgisayar oyunu

İran'ın Zenginleştirilmiş Uranyum ih-tiyacının Karşılanmasıyla İlgili üçlü Görüşmeler, Avusturya'nın Başkenti Viyana'da Başlıyor.

İran'ın zenginleştirilmiş uranyum ih-tiyacının karşılanmasıyla ilgili üçlü görüşmeler, Avusturya'nın başkenti Viyana'da başlayacak.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu-nun (UAEK) ev sahipliğinde bugün yapılacak görüşmelere, kurum temsil-cilerinin yanı sıra İran, ABD, Rusya ve Fransa'dan hukuki ve teknik uzmanlar-la Diplomatlar katılıyor. İran'ın yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş Uranyu-ma ihtiyaç duyduğunu UAEK'ya bil-dirmesi üzerine önce ABD ve Rusya, sonra da Fransa'nın bu ülkeye Uran-yum satabileceği belirtilmişti.

Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedine-jad da bir süre önceki açıklamasında "İstemesi halinde ABD'den zengin-

leştirilmiş Uranyum alabileceklerini" söylemişti.

İRAN, ABD' DEN URANYUM ALA-BİLECEĞİNİ AÇIKLADI

Tahran'daki reaktör için yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum ihtiyaçlarını dışarıdan karşılamak iste-diklerini belirten Ahmedinejad, "Zen-ginleştirilmiş Uranyum ihtiyacımızı ABD de dahil isteyen her ülkeden te-min etmek istiyoruz" demişti.

İran ve 5 artı 1 ülkeleri yaklaşık 15 ay aradan sonra ilk kez 1 Ekim'de Cenevre'de Tahran'ın nükleer progra-mıyla ilgili müzakerelerde bulunmuş-tu.

Müzakereleri “başlangıç için olumlu bir adım” olarak değerlendiren taraflar, bu ay içinde yeniden bir araya gelme kararı almıştı.

Batı, İran'la Uranyum Pazarlığında

Page 6: Dewa

6 HABER - TÜRİYEEkim09Oktober09

Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş İsrail Yönetiminin Mescid-i Aksa´ ya yönelik sürdürdü-ğü kuşatma ve saldırıları sert bir şekilde eleştirdi. İsrail’ in her geçen gün daha da pervasızlaştığını hatırlatan Kurtulmuş; “Maalesef İsrail yönetiminin en büyük cesaret kaynağı, yaşananlar karşısında dünya kamuoyunun büründüğü korkunç sessizliktir. Ağızlarını her açtıklarında ba-rıştan, insan haklarından bahseden geliş-miş ülkeler nerede?

Sözde özgürlük havarileri nerede? En acı-sı da İslam ülkelerinin yöneticileri, İslam Konferansı Örgütü, Arap Birliği, nerede? Davos’ ta One Minute diye diklenenler şimdi niye suskun? Asıl şimdi “durun bir dakika” diye haykırmaları gerekirken, ne-den ağızlarını açıp tek kelime etmiyorlar” dedi. Kurtulmuş yaptığı yazılı açıklamada şu değerlendirmeyi yaptı: İşgalci İsrail yönetimi, Filistin halkına yönelik saldır-gan tutumunu her geçen gün pervasızca arttırmaktadır.

İsrail askeri güçlerinin ve fanatik Yahudi-lerin bir süredir Mescid-i Aksa’ ya yöne-lik olarak sürdürdüğü kuşatma ve saldırı-lar bu pervasızlığın son örneğidir. Maalesef İsrail yönetiminin en büyük cesaret kaynağı, yaşananlar karşısında dünya kamuoyunun büründüğü korkunç sessizliktir.

Soruyorum; Ağızlarını her açtıklarında barıştan, insan haklarından bahseden gelişmiş ülkeler ne-rede? Sözde özgürlük havarileri nerede? En acısı da İslam ülkelerinin yöneticile-ri, İslam Konferansı Örgütü, Arap Birliği,

nerede? Mescid-i Aksa kuşatma altında. Gazze sokaklarında yine tanklar korku salıyor. İsrail yönetimi, Mescid-i Aksa üzerindeki çirkin emellerinin önünde en büyük en-gel olarak gördüğü İslami Hareket Genel

Başkanı Raid Salah`ı tutukluyor, sürgün etmeye çalışıyor. Peki Davos’ta One Mi-nute diye diklenenler şimdi niye suskun

Asıl şimdi “durun bir dakika” diye hay-kırmaları gerekirken, neden ağızlarını

açıp tek kelime etmiyorlar.

Kudüs bize barış ve adaletiyle gönüller-de yer etmiş bir ecdadın mirasıdır. Hz. Ömer’ in Selahhaddin Eyyübi’ nin, Sultan Abdülhamit Han’ ın emanetidir. Bu ne-

denle Mescid’ i Aksa’ da yaşanan kuşat-mayı sona erdirmek en başta bizim vebal ve sorumluluğumuzdur. Saadet Partisi olarak; Gazze olayları başladığı andan itibaren hem hükümete hem, BM, İKÖ ve Arap Birliği gibi kuruluşların dikkati-

ne 9 maddelik bir eylem planı sunmuştuk. Eğer bunların birkaçı uygulanabilseydi, İsrail bu kadar pervasızlaşamayacaktı. Başbakan` ın Davos` ta Peres` e karşı gös-terdiği tepki kişisel ve duygusal boyutta kalmayacak, diplomatik ve siyasi sonuç almaya dönük bir eylem planına dönüş-müş olacaktı. Şimdi bir kez daha uyarıyorum Mescid-i Aksa Müslümanların namusu, insanlığın onurudur ve kültürel mirasıdır. İnsanlık-tan nasibi olan gerçek barıştan yana olan herkes harekete geçmelidir; Cılız tepkiler değil etkili müeyyideler ortaya konma-lıdır. İsrail sadece bölgede değil tüm dünyada barış ve huzuru dinamitleyen bu provakatif tavrına son vermelidir.

Raid Salah derhal serbest bırakılmalıdır.

Kural tanımayan, BM kararlarını hiçe sayan, zulmü adeta alışkanlık haline ge-tirmiş ve sınırlarını her an genişletme sevdasında olan İsrail karşısında çok acil uluslararası diplomatik bir kararlılık orta-ya konmalıdır.

Türkiye, Avrupa Birliği üyelik süreci, Bir-leşmiş Milletler geçici üyeliği ve İslam Konferansı üyeliğini de devreye koyarak bu konuda öncü olmalıdır. Milletimiz Mescid-i Aksa ve Filistin konusundaki hassasiyetini bu süreçte bir kez daha bü-yük bir asaletle ortaya koymaktadır. Bu konuda duyarlılık gösteren herkesi tebrik ediyor, İktidardan da milletimizin hassa-siyetine uygun bir tavır ortaya koymasını bekliyoruz.”

Numan Kurtulmuş Erdoğan' a seslendi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD zi-yaretinin ilk saatlerinde New York ta kal-dığı otelde 50 kadar Yahudi kuruluşunun temsilcilerini kabul etti. En etkin Yahudi Kuruluşu ADL' nin direktörü Abraham Foxman, ziyaretin ardından yaptığı konuş-mada "Biz one minute krizini tarihe göm-dük. Bizim açımızdan en önemlisi, Başba-kan Erdoğan' ın New York' a gelir gelmez ilk önce bizi kabul etmesidir. Bizim için en önemli olan nokta bu" şeklinde konuştu.

ABD' yi ziyaret eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ziyaretinin ilk saatlerin-de, New York' ta kaldığı Plaza Otel' de yaklaşık 50 kadar Yahudi Kuruluşunun temsilcilerini kabul etti. Toplantının ardın-dan konuşan dünyaca ünlü Yahudi teşkila-tı ADL' nin direktörü Abraham Foxman, Davos zirvesinde yaşanan "One Minute" krizinin artık tarihe gömüldüğünü söyle-di. Foxman, daha önce 1915 olayları ile ilgili Ermeni iddialarına verdiği destekle gündeme gelmişti. Başbakan Erdoğan' la Plaza Otel' de yaptıkları görüşmenin ar-dından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Foxman, "Yaşanmış bazı şeylerin uzun bir sure kriz yaratsa da dostluklarını bozama-yacağını" söyledi.

One Minute tepkisini tarihe gömmüşlerFoxman, Yahudi kuruluş ve organizasyon-ların Davoz Zirvesi sırasında yaşanan "One Minute" krizi ardından ilk kez Başbakan Erdoğan ile bir araya geldiklerini belir-terek, "Toplantı sırasında hiç birimiz bu konuyu açmadık, Erdoğan da bu konuyu dile getirmedi. Biz unuttuk ve yaşananları tarihe gömdük'' dedi. Foxman, "Bizim açı-mızdan en önemlisi, Başbakan Erdoğan'ın New York' a gelir gelmez ilk önce bizi ka-bul etmesidir. Bizim için en önemli olan nokta bu, çünkü Başbakan Erdoğan bize verdiği önemi göstermiştir. Erdoğan' ın, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilere ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir'' diye konuştu.

Türkiye'nin ilişkilerini görüşmüşlerFoxman, "Davos zirvesinde yaşanan bu olayın ardından arada geçen bir takım ger-ginlikler olmuştur, ancak bu tansiyon artık düştü. Biz önümüze bakıyoruz, toplantıda Türkiye'nin, ABD, İsrail, Suriye ve İran ile ilgili ilişkilerini tartıştık, bazı endişeleri-mizi kendisine ilettik, bazı konularda onun görüşlerini aldık. Çok olumlu bir toplantı oldu'' dedi.

İşte ´´ONE MİNUTE`` ın tarihe gömülüş gerçeği

Page 7: Dewa

7HABER - TÜRKİYE Ekim09Oktober09

Istanbul Sancaktepe' de, geçirdiği trafik kazasında vefat eden İlahiyat Profesö-rü İbrahim Canan' ı son yolculuğuna binlerce seveni uğurladı. Ailenin isteği üzerine Prof. Dr. Suat Yıldırım' ın cena-ze namazını kıldırdığı İbrahim Canan, Eyüp Sultan Mezarlığı' nda toprağa verildi.Sancaktepe' de, geçirdiği trafik kazasında vefat eden İlahiyat Profesörü İbrahim Canan' ı son yolculuğuna bin-lerce seveni uğurladı.

Ailenin isteği üzerine Prof. Dr. Suat Yıldırım'ın cenaze namazını kıldırdığı

İbrahim Canan, defnedilmek üzere Eyüp Sultan Mezarlığı' na götürüldü. Önceki gece Sancaktepe' de meydana gelen trafik kazasında vefat eden Prof. Dr. İbrahim Canan' ın cenazesi, uzun yıllar görev yaptığı Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii' ne getirildi. Cenazeye; eşi Zarife Ca-nan, çocukları, akrabaları, dostları, öğrencileri ve binlerce seveni katıldı. Cenaze namazını ailenin isteği üzerine Prof. Dr. Suat Yıldırım kıldırdı. Avlu ve bahçe tamamen doldu. Kalabalıktan dolayı cenaze namazı cami içerisinde kılındı.

Namazın ardından Suat Yıldırım kısa bir konuşma yaptı. Ardından Marma-ra Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Raşit Küçük de, cenaze namazına katılanlara seslendi. Canan' ın cenazesi Eyüp Sultan Mezarlığı' na defnedildi.

İbrahim Canan kimdir?

Prof. Dr. İbrahim Canan, 1940 yılında Karaman’ın Ermenek ilçesi Küçükkarapınar köyünde doğdu. Canan, ilk öğrenimini Karaman Ermenek ve Konya’da tamamladı. 1958’de Konya Erkek Lisesi’ nden, 1962 yılında Atatürk üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ nden mezun oldu.Kayseri ve Akşehir’ de orta dereceli okullarda öğretmenlik yaptıktan son-ra, 1972 yılında Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nde öğretim üyesi oldu.

Uzun yıllar Paris’ te eğitim gören Prof. Dr. Canan’ ın en önemli eserl-eri arasında hadis ilminin en temel kaynağı kabul edilen ”Kütüb-ü Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi” bulunuyor.

Akademik kariyerini hadis hocası olarak tamamlayan Prof. Dr. Canan, İlahiyat Fakültelerinde öğrencilere hadis dersi verdi. Hadis ilminin en temel kaynağı kabul edilen Kütüb-ü Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi´ ni dilimize kazandıran ve okuyucunun bundan istifadesini kolaylaştıran İbrahim Canan Hoca bu sahada birbirinden kıymetli eserler yazdı. İbrahim hoca bir ilim ve fazilet ehliydi. Nur talebesiydi. Talebeliğinde Bediüzzaman Said Nursi hazretlerini görmüş bir zattı.

Baş eser Kütüb-ü Sitte´ yi günümüz Türkçesine kazandırmıştı.Prof. Dr. İbrahim Canan eserlerinden bazılarıPeygamberimizin Yanılması MeselesiResulüllah´ a Göre Ailede ve Okulda Çocuk TerbiyesiPeygamberimizin Tebliğ MetodlarıAyet ve Hadislerin Işığında Çevre AhlakıHz. Peygamber’ in Sünnetinde Tıp (Tıbb-ı Nebevi)Aile Reisi ve Baba olarak Hz. PeygamberHadis UsulüKütüb-ü sitte Hadis Ansiklopedisi

Geçtiğimiz günlerde geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İbrahim Canan Hakkın rahmetine kavuştu.

Bütün Müslümanların elinde çok muhteşem bir eser olan Kütüb-ü Sitte´ yi uzun yıllar uğraş vererek islam alemine kazandıran ve bunun gibi yuk-arda da belirtilen eserler gibi kırka yakın eser bırakarak aramızdan ayrılan bu büyük alimi Rahmetle anıyor, ruhu şâd olsun diyoruz. Mekanı Cennet olsun…

İbrahim Canan hoca Hakk´ a uğurlandı

Bilgi, insanların en önemli olmazsa olmazlar-dandır. İnsanların bilgilenmesine sebep olan her malumata bilgi, o bilgi ve malumatların elde edilmesine bilgilenme, o malumat ve bilgileri başkalarına iletmeye ise bilgilendirme denir. Bu bilgi ve bilgilendirmeler ise doğru veya yanlış olmak üzere iki çeşittir. Doğru bilgilenenler doğru hareket ederler ve hayatlarını doğru şekil-lendirirler. Yanlış bilgilenenler ise aksine yanlış bir yola düşmüş olurlar ki, bir ço kötü sonuçlara mahkum olurlar. İnsanların karşılıklı olarak bir-birlerini bilgilendirme ve haberleşmelerine de iletişim denilir. İşte bu iletişim konusunda bilgi-lerimizi ve bilgilenmedeki kaynaklarımızı doğru seçmek için işin aslına muracaat ederek Müslü-manlar olarak bir bilgi veya haberle karşılaştı-ğımızda nasıl davranmalıyız? Tepkimiz nasıl olmalı? Hangi kriterlere göre hareket etmeliyiz? İşte Müslümanın haberleşme ve bilgilenmedeki temel kaynakları ve kuralları:Ehli Sünnet Akaidinin en önemli kaynak eserle-rinden biri olan Ömer Nesefinin’’İslam İnancının Temelleri, Akaid’’isimli kıymetli eserinde’’İslam da bilginin kaynakları’’ başlığı altında şu te-mel bilgilere yer verilmiştir: ‘’Yaratıklar için ilim(bilgin)in kaynakları üçtür: 1-‘’Selim hisler(Beş duyu): Bunlar, işitmek, görmek, koklamak, tatmak ve dokunmaktır. Bu beş duyu, fonksiyonlarının icap ettirdiği hissi duyarlar.’’ Hissi selim, bilginin kaynaklarından biri olarak zikredilmiştir. Bu husus’’İslam bilgi esasları’’nın tecrübe ve müşahadeyi bir metod olarak kabul ettiğini gösterir. Bütün ilim dalla-rında beş duyu vasıtasıyla kavranan gerçek, il-min mevzuudur.’’

Bu duruma göre insan, özellikle de Müslüman, sahip olduğu, daha doğrusu Allah’ın kendisine lütfu ve nimeti olan bu his ve duyularını bir kul-luk bilinci içerisinde, müsbet ve doğru olan yön-de kullanmalı. Çünkü bütün bunlardan hesaba çekilecektir.

2-‘’Akıl: Akıl ile ilk bakışta hasıl olan bilgi za-ruri bilgidir. Bir şeyin tamamının, parçasından büyük olduğunu bilmek gibi…Akıl, insanı öteki canlı varlıklardan ayıran özelliklerin en önem-lilerinden birisidir. Aklın mahiyetini bilemeyiz. Ancak, onun yaşayışımızdaki tesirlerini bili-riz…’’

Evet! Akıl, insan için imandan sonraki en bü-yük nimettir. Dolayısıyla emanettir. Emanet ise, asıl sahibi olan Cenab-ı Hakkın razı olacağı is-tikamette kullanılmalıdır. Aksi takdirde ihanet olur. Bu büyük akıl nimetini boş ve fuzuli işler-le yormak ve meşgul etmek gerçek gayesinden uzaklaştırmak demektir. Buna da insanın hakkı ve yetkisi yoktur. Çünkü akıl, daha önce de ifa-de ettiğimiz gibi imandan sonra gelen en büyük nimettir. Her türlü yanlış ve zararlı şeylerden korunmalıdır. Akıl, Cenab-ı Allah tarafından da Kur’anı Kerim’in bir çok yerinde övülmüştür. Zira Allah Teala emir ve yasaklarında kulların-dan akıl sahipleri olanları muhatap almıştır. Do-layısıyla vahy-i İlahiye muhatap olan asıl unsur akıldır. Örneğin deliler ve sabi çocuklar İlahi emir ve yasaklarla mükellef değildirler. Bundan dolayıdır ki, İmam Pezdevi, İmam Bakıllâni, Şemsül-Eimme ve bilumum Eş’ariler gibi kelam alimleri akıl ile ilgili şöyle demişlerdir: ‘’Akıl

bir nurdur. Bu nur ile, hakikate varmanın yolu, din ve dünya meseleleri aydınlığa kavuşur. Göz, nasıl, görülen şeyleri ışık sayesinde idrak ede-biliyorsa, insanın kalbi de, aklın nuru ile idrak eder.’’ Bundan dolayı insan, özellikle de Müslü-man, aklını doğru kullanmalı, doğru çalıştırma-lı, kıymetini bilmeli, başka güçlere satmamalı, kiraya bile vermemeli, iyi korumalıdır. Ancak, imanın ve Hakkın hizmetine âmâde kılmalı. 3-‘’İlim kaynaklarının üçüncüsü: Doğru haber-dir. Bu da iki çeşittir:

a-Mütevatir haber: Mütevatir haber, yalan üzeri-ne ittifakları düşünülmeyen bir toplumun naklet-tiği haberdir. Bu haber çeşidi de, zaruri olarak, bilgiyi icap ettirir. Eski zamanlarda yaşamış hü-kümdarlar ve uzak memleketler hakkındaki bilgi gibi.

Tevatürün de üç şartı vardır:1-Sağlam bir hisse dayanmak…2-Nakledenler arasında ittifakın olması...3-Kat’î(kesin)naslara(ayet ve hadislere)aykırı olmamak…

b-Mucize ile risaleti sabit olan Rasulün(Peygamberin)haberi: Rasulün haberi ile hasıl olan bilgi, katiyet ve gerçeklilik konu-sunda, tevatürle sabit olan bilgi gibidir.’’İşte Müslümanın inancında, kültür ve gelene-ğindeki haber kaynakları. Bu usullere uymayan haberlere karşı Müslüman gayet uyanık ve titiz olmalıdır. Çünkü günümüz dünyasında haberleş-meler o kadar hızlandı ve haberleşme vasıtaları o kadar gelişti ve değişti ki, bir anda milyon-lara ulaşmak mümkün. Genelde de bu iletişim kaynakları ve vasıtaları şer güçlerin elinde veya kontrolünde olduğundan istedikleri an da, iste-dikleri bir insanı veya bir kurumu olduğundan farklı göstermek, bir takım iftiralar atmak ve ça-mur at tutmazsa izi kalır düşüncesiyle hareket et-mek suretiyle gözden düşürebiliyorlar. Böylece dürüst insanları ve tüm insanlığa faydalı olan ku-rum ve kuruluşları zayıflatmayı veya çökertmeyi hedefliyorlar. Bu durum karşısında Müslümanın tavrı ne olmalı? El-cevap: Baştan beri özetleme-ye çalıştığımız usul, kaide ve haberleşmedeki temel esaslara göre hareket edip, uyanık dav-ranmalıdır. Allah(cc)şöyle buyuruyor:’’ Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan piş-man olursunuz.(Hucurat: 6)

Bu haberi getiren veya ortaya atan eğer bir fasık ise böyle. Ya bunu yapan fasıktan da öte biriyse? O zaman durum daha da vahim demektir. Netice itibariyle Müslüman, bu ilim ve iletişim çağında hangi kaynaklardan besleneceğini iyi bilmeli ve doğru seçmeli, kimlerle beraber olması gerekti-ğini bilmeli. Günlük gazetesini, aylık veya hafta-lık dergisini ve okuduğu kitapları doğru seçmeli. İzlediği tv yi, takib ettiği siteleri ve âhirette de beraber olacağı kişileri iyi seçmeli. Bilvesile, Cenab-ı Allah(cc)aklımzı, nefislerimizi ve ne-sillerimizi görünen ve görünmeyen her türlü şer güçlerden muhafaza eylesin.

Mustafa Mullaoğlu

MÜSLÜMANIN BİLGİ VE İLETİŞİM KAYNAKLARI

Page 8: Dewa

8 HABER - TÜRKİYEEkim09Oktober09

1969 yılında 'Bir çiçekle bahar olmaz' sözüne karşı Prof. Dr. Necmettin Erbakan' ın Bir çi-çekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar sözleriyle başlayan Milli Görüş hareke-tinin 40. Yılı Konya'da tam bir bayram hava-sında coşku ile kutlandı. Konya' nın en büyük kapalı spor salonunda yapılan kutlamalarda, Konyalılar bu bayramı yüreklerinde yaşamak için salonu hınca hınç doldururken, milyonlar da televizyonlarının karşısında yaşadığı bu coşkuyu. 'Milli Görüş Hareketi' ni asrın en büyük olayı olarak tarif eden Milli Görüş Li-deri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, "Yazmakta olduğumuz tarihe yeni altın sayfalar ilave etmek üzere bu-gün burada toplandık" dedi.Selçuklu Belediyesi Spor ve Kongre Salonu' nda önceki akşam yapılan kutlamalar-da Konyalılar, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve Saadet Partisi Ge-nel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş' u bağrına bastı. Saatler öncesinden spor sa-lonunu dolduran muhteşem kalabalık, 'Başbakan Numan, Mücahit Erbakan', Yeniden Bismillah, Saadetle İnşallah', 'Bir Hilal Beş Yıldız, İktida-ra Hazırız', 'Hocamız Nerede Biz Oradayız', 'Milli Görüş Gelecek Zulüm Bitecek' slo-ganları ile heyecanı doruğa çıkardı. Salonda, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile Saadet Partisi Ge-nel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'un posterlerinin yanı sıra Milli Görüş Hareketi Partileri; Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve Sa-adet Partisi'nin bayrakları sıra ile asıldı. Kutlamalara bayanların ve gençlerin yoğun katılımı dikkat çekti.

Program, Umut Mürare' nin seslendirdiği ezgi ve marş konseriyle başladı. Söylenen marşlara eşlik eden davetliler, Saadet Partisi bayrakla-rını sallayarak güzel görüntülerin oluşmasına neden oldu. 1969' da Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile birlikte yola çıkan ve hayatta bulunan bütün Milli Görüş erleri eksiksiz bir şekilde programa iştirak ederken, vefat edenlerin ise çocukları ve torunları ka-tıldı. Saadet Partisi eski Genel Başkanı Recai Kutan, salona Erbakan ve Kurtulmuş'tan önce girdi. 'Mücahit Kutan' sevgi gösterileri ile kar-şılanan Kutan, salondaki muhteşem kalabalığı selamladı. Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Nec-mettin Erbakan ile Saadet Partisi Genel Baş-kanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ise salona birlikte girdi. Heyecan ve coşkunun doruğa çıktığı karşılama anında salondaki muhteşem kalabalık 'Başbakan Numan, Mücahit Erba-kan' sloganları attı. Bu ana herkesin şahit ol-ması için salonun ışıkları söndürülerek sadece protokol üyelerinin bulunduğu bölüme spot ışık tutuldu. Erbakan, Kurtulmuş ve Recai Kutan, salonu birlikte selamladı. Tribünden solana inen Milli Görüşçü gençler, Erbakan'ın oturduğu bölümün önünde toplandı.

Konuşmalar öncesinde Milli Görüş Lideri'nin siyasi hayatını anlatan sine vizyon gösterisi sergilendi. İstiklal Marşı'nın okunmasının ar-dından konuşmalara geçildi.

Saadet Partisi Konya İl Başkanı Veli Tolu' nun açılış konuşması ile başlayan kutlamalarda sı-rasıyla 1969 yılında Erbakan ile birlikte yola çıkan ve Saadet Partisi GİK üyesi Ali Güneri, MSP' nin Genel Başkan Yardımcısı ve Milli Gazete' nin kurucusu Hasan Aksay, Saadet Partisi eski Genel Başkanı ve ESAM Genel Başkanı Recai Kutan, Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ve Mil-li Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan konuştu. Konuşmasının ardından Milli Görüş Lideri Erbakan'a günün anısına Milli Görüş camiası adına Saadet Partisi Genel Başkanı

Prof. Dr. Numan Kurtulmuş tarafından teşek-kür plaketi takdim edildi. Ayrıca Konya üni-versiteli Milli Gençlik Derneği de Erbakan ve Kurtulmuş' a birer çiçek sundu.

Milli Görüş demek, Malazgirt demek, Fatih demek

Büyük bir coşku ile konuşmasına başlayan Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erba-kan, Milli Görüş Hareketi' nin asrın en büyük olayı olduğunu anlatarak, "Yazmakta olduğu-muz tarihe yeni altın sayfalar ilave etmek üze-re toplandık. Bu toplantıyı bundan sonra yapa-cağımız büyük hizmetlerde Allah' ın yardımını dilemek için yapıyoruz. Allah bu toplantımızı en büyük zaferlere, iki cihan saadetine vesile kılsın" dedi.

Milli Görüş' ün 40 yıllık tarihinden unutul-mayacak hatıralardan bahseden Erbakan, daha sonra Mili Görüş'ün ne olduğunu şöyle açıkladı: "Milli Görüş nedir, size 6 ayrı tari-fini yapacağım. Ama bu tariflerin hepsi aynı kapıya açılıyor. Milli Görüş demek; Malaz-girt, Kosova, Niğbolu, İstanbul, Galiçya, Ça-nakkale, Sakarya, Kıbrıs demek. Sultan Fatih, Seyit Çavuş, Sütçü İmam demek. Milli Görüş, milletimizin inancıdır, tarihidir, kimliğidir ve kendisidir. Milli Görüş demek, İstiklal Sava-şını yapan görüş demek. Milli Görüş demek, Sultan Alparslan, Sultan Fatih'in görüşü de-mek. Sultan Fatih, Sultan Alparslan ne sol-cu, ne sağcı, ne liberaldi. Neydi? Milli Gö-rüşçüydü. 1990 yılında komünizm iflas edip

Sovyetler dağılıp, tek kutuplu dünya meydana gelince kapitalizm kaldı. 1990'dan sonra in-sanlar ikiye ayrıldı; ya Milli Görüşçü ya da emperyalizm işbirlikçisi. Bütün bu manalar netice itibariyle aynı kapıya çıkar. Milli Görüş köleliğe, sömürüye karşı çıkmak, kula kulluğa karşı çıkmak, hakkı üstün tutmaktır. Milleti-mizin öz benliğine, kendisine dönme hareke-tidir. Milli Görüş Hareketi'nin bir tarifi de yeni bir dünyanın kurulması olayıdır."

'Nostalji olsun diye toplanmadık''Başbakan Numan' sloganları eşliğinde kür-

süye gelen Saadet Lideri Numan Kurtulmuş, Milli Görüş'ün önemine vurgu yaparak 40 yıllık Milli Görüş tarihinin en önemli toplan-tılarından birisini yaptıklarını söyledi. "Bura-da sadece geçmişi andığımız bir toplantı icra etmiyoruz bu toplantı hatıraları anlattığımız bir nostalji değil geçmişten güç alarak gelece-ğe doğru saflarımızı sıklaştırma toplantısıdır" diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti. "Kökü mazide olan bir partinin kuruluşunun başlan-gıç toplantılarından birisi bu. Bizim davamız sesimiz günübirlik heveslerin sesi değil. Kökü toprağın derinliklerinde, dalları semada olan güçlü bir ağacın dalları gibi güçlü bir sözdür. Bugün burada bu sözü kavileştirmek için va-rız. Milli Görüş' ün üçüncü büyük şahlanışı-nı hep beraber şahlandırmak için buradayız. Adaleti, özgürlüğü ve refahı herkes için tesis etmek için yeryüzünde bütün mazlumların sesine ses katmak için buradayız. Bunun için bu toplantıyı anlamlı buluyor geleceğimiz için önemli buluyoruz." Milli Görüş davasına hiz-met edenlere tek tek teşekkür eden Kurtulmuş, bunların arasından yaşamını yitirmiş olanlara da Allah' tan rahmet diledi. Kurtulmuş, "Bu-günlere bu isimsiz kahramanların sayesinde geldik. Bugünlere son nefesine kadar bu mil-lete nasıl hizmet ederim diye koşturanların sa-yesinde geldik. Bu dava böylelikle koca çınar haline geldi" dedi.

Milli Görüş bir medeniyet projesidirMilli Görüş Hareketi'nin bir partinin adı olma-dığına vurgu yapan Numan Kurtulmuş, "Milli Görüş bir siyasi mücadeleden ibaret değildir.

Milli Görüş bir medeniyet mücadelesidir. Bizim medeniyetimizi yeryüzünde yeniden diriltmek mücadelesidir. Bu anlamda Milli Görüş siyasi olarak 40 yıllık geçmişe sahip ol-makla birlikte Osmanlının çöküş döneminden itibaren fikri bir mücadelenin adıdır. Bunun ilk adımında Mehmet Akif Ersoy, Said Halim Paşa ve Hüseyin Avni Ulaş gibi Osmanlı'nın çöküş ve Cumhuriyet'in kuruluş dönemindeki fikir adamlarını hatırlıyoruz. Batı medeniye-tinin karşısında geri düşüşün gerçek nedenini ortaya koydular, taklit yerine kendi medeniye-timize sahip çıkmak, millet egemenliği ve hu-

kukun üstünlüğüyle milleti yeniden yoğurmak bu kişi-lerin ortaya koyduğu temel siyasi görüşlerdir. İkinci halka olarak bu zatlardan sonra Necip Fazıl Kısakü-rek, Eşref Edip, Sezai Ka-rakoç, Nurettin Topçu ve Said Nursi'nin inançlı bir nesil yetişmesi noktasında büyük çalışmaları oldu" dedi ve ekledi: "Milli Görüş Hareketini geleceğe taşıya-caksak bu zatları bilmek ve söylediklerini anlamak du-rumundayız."

Çok partili hayata geçişle birlikte milletin Cumhuriyet Halk Partisine karşı Adalet Partisi limanına sığınmak zorunda kaldığını ancak İslamköylü Süleyman'ın Morrison Süleyman çıktı-ğını anlatan Numan Kurtul-muş, şöyle devam etti: "Er-bakan Hoca, önce Odalar Birliği'nde sonra bağımsız olarak bu mücadeleyi yürü-terek buna medeniyet mü-cadelesi adını koydu. Onla-

rın söylediğini kendi üslubu içinde çok daha açık bir şekilde ortaya koydu. Medeniyete dönme çağrısını yaptı ve hatta o günkü kendi üslubu içinde 'Kurtuluş onları taklit etmek-te değil kendi medeniyetimizi ihya etmektir. Müslümanlar ilim ve medeniyete o kadar kat-kı yapmışlar ki sıfır ve birin patentini almaya kalksa batılıların altında donu kalmaz." Geli-nen noktada insanların açlıktan öldüğünü, Ba-tının, insanları yoksulluk, açlık ve işsizlik ve çifte standardın pençesine bıraktığını anlatan Numan Kurtulmuş, "Bunu biz söylemiyoruz, İstanbul'da IMF toplantısında başkanı 'Evet bu sistem yürümüyor. Böyle giderse işsizlik ve açlık nedeniyle insanlık üçüncü dünya sa-vaşına tutuşacak' diyor. Buna söylenecek tek sözümüz var: Günaydın, Üsküdar'da sabah oldu" dedi.

Söz sırası Milli Görüş'te

'Vira Bismillah' diyerek kolları sıvayacakla-rının altını çizen Numan Kurtulmuş, şunları söyledi: "Dünyada insanlığa huzur getirebilen komünizm çöktü, şimdi sıra kapitalizmde. Bu noktada insanlığın refahını, paylaşmayı, ada-leti esas alan bir düşünce ancak insanlara söz söyleyebilir. Başkalarının sözü, programı kal-mamıştır. Şimdi söz, karar, eylem sırası Milli Görüş'tedir. Bu noktada büyük bir özgüvenle çalışacağız. Son dönemde söylediğimiz söz-lerin hepsinin ne kadar doğru olduğu ortaya çıkmıştır. IMF' nin Türkiye'ye huzur getire-meyeceğini, düze çıkarmayacağını söylüyor-duk. Birileri IMF' siz olmaz diyordu.

40. Yıl Coşkusu

Page 9: Dewa

9HABER - TÜRKİYE Ekim09Oktober09

Dr. Fuat Sanaç

Şuur ve şuurlanma konusu önemli bir konudur. Bir konunun idrakine vardım demek öyle bir anda olacak iş değildir. Çünkü şuur; o an için içinde bulun-duğunuz gerçeklik noktasıdır. Bizim gerçeklik noktamız, yani kendi doğru-muz...

Bir şuur noktasına gerçekten varmak demek, onu her durum ve şart altında koruyabilmek demektir. Nasıl ki ya-şamak için yemek yememiz ve nefes almamız gerektiğinin şuurunda isek, çünkü biliriz ki, bu eylemler yaşamak için gereklidir, o halde insan olarak bu dünyadaki mevcudiyetimizin de şuu-runda olmak ve buna göre hareket et-mek zorundayız. Şayet zaman içinde karışıklıklar yaşıyorsak; bu, o noktayı henüz yeterince idrak edip anlayama-mış olduğumuzu göstermektedir. Zaten bir anda tüm meseleyi kavradım demek de mümkün değildir. Şuurun oluşabil-mesi; gayret demektir, sabır demektir, çaba demektir, en önemlisi, insanın kendi kendini sorgulaması ve tanıması demektir. Bu da aklı yoğurup irfana dö-nüştürmekle mümkündür. Zira her in-sanda (istisnalar hariç) akıl vardır fakat irfan ayrı bir özelliktir.

Mutasavvıflara göre irfan sahibi olmak, yani arif olmak; temizlik, bir yerden alınacak tevbe telkini ve kalb aynası-nı, Rabbin güzel sıfatları ile, beşeri ve hayvani bakışlardan temizlemekle hasıl olur. Bu elde edilince, kalb aynasında cemal sıfatının pırıltısını o göz (kalp-gözü) görür.

Peygamber Efendimiz Hz. Resul-i Kib-riya (s.a.v.) buyuruyor ki:

’’Mümin Allah’ın nuru ile bakar.” “Mü-min, müminin aynasıdır.” “Alim nakış yapar, arif ise, parlatır.” (Sirru l-Esrar S. 66)

Sadece İlim sahibi olmakla da irfan sahibi olmak mümkün değildir. Şayet öyle olsaydı bütün profösörler irfan sahibi olmuş olurlardı. Şirazlı Şeyh Sadi’nin tabiriyle:

Eşeğe kütüphane dolusu kitap yükle-sen, eşek ilim taşıyıcısı olur fakat irfan sahibi olamaz.

Ya da Ziya Paşa’nın dediği gibi:

Eşek alim olmaz taş taşımakla tekkeye Adam insan olmaz gitmek ile Mekke'ye

İrfan sahibi olmak, bilmediğini de bil-mek, haddini bilmek, kendini bilmek ve en önemlisi de Rabbini bilmektir.

İnsanın kendini hatırlaması, kendi

varlığının farkında olması aslında en önemli husustur. Dünyaya geliş ga-yesinin farkında olmak, hareketlerinin farkında olmak, sözlerinin farkında olmak, hatta mimiklerinin farkında olmak... Var olma farkındalığı en ileri derecede bir şuur hali gerektirir. Var-lığın farkındalığı etki-tepki mekaniz-malarının ötesine geçmeyi gerektirir. İnsanın neden var olduğunun ve hangi amaca hizmet ettiğinin farkına varması gerekir. Bu şuur hali de en zor olanıdır. Ancak buna ilave olarak yapabileceği-miz şey niyetimizi korumak ve irade koymaktır.

Şuur, aynı zamanda bir varlığın içinde bulunduğu gerçeklik noktasıdır. An-lama kabiliyeti, idrak etme becerisi, görebilme yetisi hep o an içindeki şuur seviyesine bağlıdır. Bir varlığın çaba içinde olması çok mühimdir. Daha fazla düşünebilmek, daha fazla göre-bilmek, daha fazla dinleyebilmek ... Şuurumuzu genişletmek ve geliştirmek ancak yaşanmışlık neticesinde olabile-cek bir iştir. Yaşamakta olduğumuz her olay zaten bunun için vardır.

Şuurlanma konusunda ’’Niyet’’ ve ’’İrade’’ oldukça önemli yasalardır. Niyetimizi bozmayarak, irademizi kay-betmeyerek şuurumuzu yükseltmek çabasında bulunabiliriz. Şuurlu yaşam ve faaliyetlerimiz önce kişisel yaşa-mımıza, sonra da grup çalışmalarına yansımalıdır. Ancak bunlar yapılırken hedef iyi seçilmelidir. Hedef, yani öte-nin ötesi... Ve bu hedef, insanın kendi-sini şuurlu bir bilgi yapısına ulaştıracak nitelikte olmalıdır. Sevgi, yaradılanı Yaratan’dan ötürü sevmek, şuurlanma yolunda insana gerekli bilgiyi sağla-yacak en önemli güç ve potansiyeldir. Daha üst kademede sevgi, ’’İlahi Aşk’’ bilgiyle özdeşleşirse tekamülün doruk noktasına ulaşır. İnsan sevginin ba-samaklarında İlahi Aşka doğru yavaş yavaş yükseldikçe, kendi öz varlığının tüm yaratıklarla bütünleşmekte olduğu-nun farkına varmaya başlar. İşte böyle bir sezgiye erişmek, insanı en büyük ve tükenmez mutluluklara eriştirecektir.

İnsanın sevgide kendi dışına taşması, egolarını bastırması, sadece kendini düşünmekten çıkıp tüm varlıklara yö-nelik bir karaktere sahip olması, kendi varlığını diğer varlıklarla bütünleştir-mesi, onu sadece şuurlu bir fert değil, aynı zamanda kamil bir kul yapacaktır. O andan itibaren tüm varlıkları ken-di varlığının bir parçası ve kendisini tamamlayan unsurlar olarak görmeye başlayacaktır. Zira sevmeyen sevilmez, değişmeyen değiştiremez. Şuursuzca yapılan işten de hayır gelmez. Saygı-larımla...

ŞUURLANMA ÜZERİNE

Başbakan IMF toplantısında kürsüye çıkmış, ‘dışarıdaki insanlara kulak verin’ diyor. Gör-seniz, bir sivil toplum kuruluşunun başkanı. Söylediğimiz her şey gerçek olmuş, ayan be-yan ortaya çıkmıştır. Milli Görüş’ ü yeniden ayağa kaldırmak sadece Türkiye ve İslam dünyası için değil bütün insanlık için bir kur-tuluş reçetesi olarak ortaya koymak gerek. Gelecekte yeniden büyük Türkiye’yi kuracak iradenin bu salondaki irade olduğunu biliyo-ruz. Milli Görüş 40 yıl içinde çok şey yaptı. Özellikle 4 tane hususu sizlerle paylaşıyorum. Milli Görüş bu millete kendi kökünü, aslını, tarihini hatırlattı. Söylenemeyecek birçok söz söylendi ve icraata koyuldu. Anadolu’nun in-sanları kendisini siyasette ifade etme imkanı buldu, karar mekanizmalarının içine girdi. Türk siyasetinde belirleyici rol oynadı ve

Milli Görüş sadece Türkiye topraklarına değil bu ülkenin insanlarına bütün dünyanın gözle-rini açmasını, evrensel düşünceyi ve milletin ufkunu genişletti. Şimdi tarihi bir noktadayız. Bizden sonra söyleyecek sözü olan kalma-mıştır.”

Milli Görüş gömleğini çıkartanlar sonunda helak olur

Milli Görüş’ ün kendisinin ne olduğunu da açıklayan Milli Görüş Lideri Erbakan, “Zih-niyetinin özelliği nedir? Kimyası var; buna göre üç hamurdan teşekkül ediyor. Birinci sıfatı maneviyatçı olmak, materyalist değil ahrete önem vermek. İkinci sıfatı Hakkı üstün tutmaktır. Üçüncü sıfatı ise nefis terbiyesini esas almasıdır. Siz hiç Milli Görüş gömleğini giydiniz mi? Milli Görüş gömleğini çıkart-tı mı önce hamur sonra fiziği bozulur, hayrı şer, şerri hayır olarak görür. Sonunda da helak olur. Bu sebepten dolayıdır ki, insanlığın kur-tuluşu bakımından Cenab-ı Hakk’ ın insanlara en büyük nimetidir. 1969 şahlanışı, bu heye-canla başladı. Ve ilk afişimiz ‘Hak geldi, batıl zail oldu’ afişidir. Bu bütün partilere meydan okumaktır” şeklinde konuştu. Milli Görüş’ ün milletin öz benliğine kendisine dönme ha-reketi olduğunu kaydeden Erbakan, “Yanlış yollara saptı ama aslına dönmeye karar verdi. Kurulan partiler Avrupa taklitçisiydi. Bizim inancımızı hor görüyorlardı. Milletimiz ilk defa zulme ve hor görmeye karşı kendi savun-ma hakkını savunuyor. Milli Görüş hareketi-nin bir tarifi de yeni bir dünyanın kurulması olayıdır” şeklinde konuştu.

Maharet BM' de 'One Minute' demekte

Pratik siyasete girmeyeceğini ancak bir tek örnek vereceğini anlatan Numan Kurtulmuş, televizyon kanallarında 'AKP ve CHP'nin de-mokratik açılım konusunda mektupla haber-leşmeyi doğru dürüst yönetecekler mi?' konu-sunun tartışıldığını anımsatarak, "Hazirandan beri iktidar ve muhalefet partileri bu sorunu çözmek istemiyorlar. Aradan 4 ay geçmiş, biri

tek başına iktidar, diğeri ana muhalefet. Gö-rüşmeyi nasıl yapacak, robot kameralar ola-cak mı? Hükümet 4 aydır konuşuyor, elinde yazılı sayfa yok. Bu meseleyi laf ebeliğiyle geçiştiremeyiz. Boş laflarla bu meselede oya-lanamayız. Binlerce askerimiz şehit edilmiş, Türkiye küresel terör siyasetinin oyuncağı ha-line getirilmiş. Saadet'ten başka görüşü, pro-jesi olan bir başka parti duydunuz mu? Herkes laf ebeliği yaparken, biz Gönüllü Birliktelik Projesini ortaya koyduk" diye konuştu. Kur-tulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:

"Zorluk nerede; -mış gibi yapan bir hükümet var. Davos'ta 'one minute' diyor, ilk tebrik eden biziz. Anadolu Kartalı tatbikatından İsrail'i çıkarmalarının doğru adım olduğunu biliyo-ruz ve tebrik ediyoruz ama 4 hafta önce BM

Genel Kurulu'nda 'İsrail'in nükleer gücü var mı?' soruyorlar. Davos'ta 'one minute' diyen başbakanın temsilcisi çekimser oy kullandı. Marifet, Birleşmiş Milletler'de, otel lobilerin-de 'one minute' demektir." Kurtulmuş, konuş-masının sonunda davetlileri ayağa kalkmaya davet ederek, Milli Görüş yemini ettirdi.

Mühim olan sayı değil inançtır

Saadet Partisi eski Genel Başkanı Recai Ku-tan, yaptığı konuşmada Adalet Partisi ile kurdukları koalisyon hükümeti döneminde Kudüs konusunda taviz veren Adalet Partili Dışişleri Bakanını gensoru vererek düşürdük-lerini anlattı. "Mühim olan sayı değil, mühim olan inançtır, azimdir, aksiyon gücüdür. Her gün televizyon ekranlarında görüyorsunuz. O dönem bizim Kudüs için verdiğimiz mücadele aynı sıkıntılar devam ediyor herhangi bir şey yapılmamış. Kudüs hala mahsun, Mescid-i Aksa'yı bu milletin tarihini kültürünü tem-sil eden siz Milli Görüşüler kurtaracaksınız" diyen Recai Kutan, konuşmasının sonun-da büyük davayı ayağa kaldıran Erbakan'a Allah'tan uzun ömür diledi, davetliler adına şükranlarını sundu.

Ali Güneri ve Hasan Aksay, Erbakan' la ilgili hatıralarını paylaştı

Konya'da Milli Görüş tarihine adını altın harflere yazdıran Saadet Partisi GİK üyesi Ali Güneri, hatıralarını davetlilerle paylaştı. Herkesin Erbakan'ın konuşmasını bekledi-ğine ilişkin geçmişten bir hatıratını aktaran Ali Güneri, "Biliyorum, herkes Erbakan'ın konuşmasını bekliyor. Ben konuşmayacak-tım ama hatıralarımdan birkaçını paylaşmam için Hocam rica etti" dedi ve birkaç hatıratını paylaştı. MSP'nin Genel Başkan Yardımcısı ve Milli Gazete'nin kurucusu Hasan Aksay da Milli Görüş Hareketi'nin önemine ilişkin düşüncelerini hatıralarıyla birlikte davetlilerle paylaştı.

Page 10: Dewa

10 RÖPORTAJEkim09Oktober09

Dewa: Dr. Sanaç Bey ilk öncelikle kendinizden bahseder misiniz?

Dr. Sanac: Ben aslen Elazığ´lıyım, 1954 Elazığ dağumluyum. 1979 da Almanya´ya okumak için geldim ve 4 sene İktisat eğitimi gördüm. Bazı nedenlerden dolayı 1982 yılında Viyana´ya gelmek zorunda kaldım. Orda görmüş olduğum Eğitim bur-da kabul edilmediği için, ki o za-man Avusturya Avrupa birliğinde olmadığı için bazı okullar karşılık-lı olarak tanınmıyordu. Viyana´da Türkoloji, Arabistik, Felsefe, Bal-kan tarihi ve Pedagoji bölümlerini bitirdim ve akabinde Doktoramı yaptım.

Aynı zamanda Viyana ve çevresin-de Dindersi Öğretmeni olarak görev yaptım. 2005’ten beri Burgenland, Niederösterreich ve Voralberg böl-gelerinin Dindersleri Müfettişliğini yürütmekteyim. 2007 yılından beri IRPA´da İslam Tarihi dersleri veri-yorum.

Dewa: Sayın Dr. Sanaç yeni bir Ki-tap çıkardınız, bu Kitabın içeriğin-den ve özelliğinden okuyucularımı-za bahseder misiniz?

Dr. Sanac: Ben bu Kitabı en fazla Avrupa’da, Almanca konuşulan Ülkeler de yetişen müslüman genç-ler için yazdım. Ve bu müslüman Gençler arasından daha ziyade 15- 16 yaşın üzerindeki Gençlere hitap ettim, çünkü daha küçük yaşlarda ki gençlerin ve eğitimsiz olan birinin bu Kitabı anlaması mümkün değil. Neden daha ziyade Gençleri hedef kitleme aldım diye sorarsanız, bi-zim gençlerimiz İslam’ı umumi-yetle televizyonlardan öğreniyorlar, Kitap okumuyorlar, köklü bir eği-timleri yok.

Düşünün ki Almanya’da ve bir çok yerde okullarda genel olarak Din-dersi olmadığı için, çocukların ken-di kafasında, kendilerine göre oluş-turmuş oldukları bir İslam anlayışı var, bir de bunun üzerinde devamlı, halkı müslüman olan Ülkeler’den gelen olumsuz haberler bu çocukla-

rımızı etkiliyor. Şimdi bu Ülkeler’e bakıyoruz eğitim seviyesi son dere-ce düşük.

Hangi Ülkeler’i kastediyorum der-seniz, şu anda savaş ve kaos yaşa-nan halkı Müslüman olan ülkeler, ki burdaki İnsanlar’ın eğitim sevi-yeleri hakikaten çok düşük. Ordaki işgalcilerin etkilerinden kurtulmak için, bilerek veya bilmeyerek, bile-rek veya bilmeyerek İslam´a sarı-lıyorlar, ama İslam’a sarılmak için İslam’ı bilmek gerekiyor, sadece İslam’ın adını kullanarak İslam’a sarılınmaz. Öyle oluncada kendile-rine göre bir İslam ortaya çıkıyor, yani İslam’da hiç olmayan şeyler İslam’mış gibi sunuluyor. Tabii ola-rak Gençlerimizde bunlardan etki-leniyor.

İkinci etkilenen grup ise Gayr-i Müslimler, çünkü Müslümanlar nasıl okumuyorlarsa, onlarda açıp Kuran nedir? Peygamber ne söyle-miştir? Onları okumadan, o haber-lere dayanarak İslam hakkında yo-rum yapmaya çalışıyorlar. Birinci olarak bende bu kitabımda İslam’la Müslüman’ı birbirine karıştırma-mamız gerektiğini, ikinci olarakta Müslümanlar hakkında bugüne ka-dar söylenmiş ne kadar iddia, iftira veya soru varsa, bu sorulara kitap içerisinde cevap veriyorum ama soru cevap şeklinde değil, konu içe-risinde.

Kitabımız altı bölümden meyda-na geliyor. Bu altı bölümün birinci bölümü daha ziyade Tarihle ilgili, ama bu Tarih’i anlatırken klasik bir Tarih anlatmıyoruz, çünkü yeteri kadar Tarih Kitab’ı var. O zaman bu Kitab’ı yazmanın bir anlamı olmaz-dı. Müslümanlar Mekke’den çıkıp-ta Avrupa’ya kadar nasıl geldiler? Müslümanlar Viyana’ya nasıl gel-diler? Viyana´da Müslümanlar nasıl yaşıyorlar?

Ve netice olarak Viyana’da Türk iz-leriyle birinci bölüm bitiyor. Bu ara-da Müslümanlar´ın Hristiyanlar´la, Batı dünyasıyla çok diplomatik, kültürel, sosyal ve siyasal ilişkileri

oluyor. Yani Tarih deyince akla ilk olarak hemen savaş gelmemeli, sa-vaşın dışında da milletler arasında bir çok iletişim şekilleri vardır.

Kitab´ın ikinci bölümünde İslam öğretisi anlatılıyor. İslam’ın Ahlak (Etik) anlayışı, İslam’da İlah veya Tanrı kavramından başlayarak, Alim ve İlim kavramlarına kadar bir çok konu ve kavramlar açıklan-maya çalışılıyor.

Daha sonra İslam´ın kaynakları ne-lerdir? Kuran, Sünnet bunlar nasıl meydana gelmiştir v.s.?

Niye bunları yazıyorum?

Mesela Arkadaşlar bana diyorlar ki, bundan altı tane kitap çıkabilirdi! Doğrudur, ikiye ve üçe de bölebilir-dim ama o zaman da bütün sorulara cevap vermiş olamazdım, cünkü bu soruların bir çoğu başka Kitaplarda cevaplanmış, mesela birisi bir kitap yazmış sadece Ramazanla ilgili, Ze-katla, veya sadece Hac ve Namazla, ya da helal-haramla ilgili...

Dr. Fuat Sanaç ile RöportajDr. Fuat Sanaç ile Röportaj

Page 11: Dewa

Orda bir soru varsa cevaplamış, ama ben bugüne kadar İslam hakkında Batıda en belirginler nelerse onlara cevap verme-ye çalıştım. Diyelim ki İslam´da kadınla ilgili, miras hukukuyla ilgili, Kuran- ı Kerim´in bazı ayetleriyle ilgili, Peygam-berimizle ilgili bir çok iddialar ve hatta iftiralar var. Bu iddialara burda konu içe-risinde cevap vermeye çalışıyorum. Kita-bımda Hristiyanlıkla ilgili bir bölüm var ki, bu bölüm Protestan Teoloğu Prof. Dr. Suzanne HEINE tarafından kontrol edil-di.

Katolik olarakta Prof. Dr. Peter Paw-lowsky tarafından kontrol edildi. Çünkü birisi hakkında bir şey yazdığımız zaman doğru olması gerekir, yalan yanlış şeyler ortaya çıkmasın diye. Onlar bizim için durmadan yazıyorlar, ama biz onlar de-ğiliz, neden? Aramızda ki fark, biz Hz. İsa’ya da inanıyoruz, diğer Peygamber-lere de, onların aleyhinde yanlış bir şey söyleyemeyiz. Bu bizim inancımıza ters düşer. Ama onlar bizim Peygamberimize inanmadıkları için rahatlıkla bunları söy-leyebiliyor veya yazabiliyorlar. Benim ar-zum, kendisi okumayan bir İnsan bile bu kitab’ı alsın ve bir Hristiyan arkadaşına hediye etsin. Biz fazla okuyan bir millet değiliz, bir de kitap kalınsa zaten okuma-ya gözü kesmiyor, ama bu kitabı bir Lü-gat olarak alsınlar. Dikkat eder misiniz ne kadar mevzu var, hangi mevzuda merak-ları varsa, öğrenmek istiyorlarsa buradan hemen orayı açsın ve okusunlar. Gençle-rimizin en önemli meselelerinden biriside kompleksli olmaları. Neden kompleksli oluyorlar peki? Kendi dinini, kültürünü, dilini bilmiyor, karşıdaki ne söylerse onu kabul etmek zorunda kalıyor. Kültürünü, dilini kaybetmiş bir Millet, hafızasını kaybetmiş gibidir, hafızasını kaybeden bir Milletin geleceği olamaz. Geleceğini bilmesi için kendisini tanıması, yani bir hüviyetinin olması lazım. Düşünün ki bir İnsan hafızasını kaybetmiş, onun mutlaka başkasına ihtiyacı vardır. Bundan dola-yı istiyoruz ki gençlerimiz hüviyetlerini kaybetmesinler, hüviyeti kaybetmemek neyle olur, öğrenmekle, bilhassa okumak-la. Okumakta mutlaka doğru kaynaklarla olur. Doğru kaynak nedir? Bizim ilk kay-nağımız (devamlı Kitapta da vurguluyo-

rum ben) „Kur´an ve Sünnet’tir.“ Ölçü-müz önce budur, burda arayacağız her şeyi, burda bulamadığımız zaman artık İcma’ya, Kıyas’a ve diğer kaynaklara yö-neliriz. Diyelım ki, gencimizin kafasında bir soru var, mesela diyor ki: „Bir müslü-man kız, gayr-i Müslim biriyle niye ev-lenemez?“ Hristiyanlar bu konuda müslü-manları eleştiriyorlar, kendilerinde olduğu halde, kendilerininkini anlatırken överek anlatıyorlar. Elbette, sebebini bilmeyince İnsan öğrenmek için sorar, bazen de kar-şıdakini zora düşürmek veya kötülemek için sorar, biz hepsini iyi niyetle soruyor düşüncesiyle iyi niyetle cevap veriyoruz. v Kısacası bu kitap birinci olarak müs-lümanlar için, ikincisi Gayri-Müslimler için, onlarında kafasında bir çok soru var, bazıları hakikaten iyi niyetle, öğrenmek için soruyorlar, onlara da bazı şeyleri açıklamak lazım. Peki bu Kitap hakikaten bütün sorulara cevap verir mi? Herkes be-ğenir mi? Ona okuyucu karar verecektir, çünkü herkes benim fikrimde olamaz, ben anladığımı kendi anlayış şeklime göre yazmışım, bu birincisi, ikinci olarak her-kesin ayrı ayrı meslek grupları, branşları var. Mesela bunu bir makina mühendisi okuyacak, onun kendine göre kafasında ayrı bir İslam bilgisi vardır. Bir Theolog veya hukukçu okuduğu zaman ise bağka bir bilgi... Herkesin İslami bilgisi, Hu-kuk bilgisi, Tarih bilgisi aynı değil, aynı olmadığı için mutlaka farklılıklar olur. Ama bizim ölçümüz Kuran ve Sünnettir. Bu kitapta mutlaka çok hatalar çikacaktır. Bizim inancımıza göre tek hatasıy kitap Kuran-ı Kerim’dir.

Dewa: Yani Hocam diyebiliriz ki bu Kitap en fazla Gençliğe yönelik?

Dr. Sanac: Evet bilhassa Gençler için. Fa-kat aynı zamanda Avusturya’lılar için: Ta-rihe baktığımızda bizim hakkımızda çok yanlış anlgılamalar var, çok iyi Tarihçiler bunu biliyorlar ama, normal halk bilmi-yor. Kendimizi tanıtmak zorundayız.

Dewa: Peki Hocam kitabı niçin Türkçe değilde özellikle almanca yazdınız?

Dr. Sanac: Birincisi Türkçe yazılmış çok kitap var. İkincisi, Avusturya’da yetişen

gençlerimiz Almancayı Türkçeden daha iyi anlıyorlar, biliyorlar, gerek dilbilgisi ve gerek okuma açısından... Üçüncüsü de gençlerimiz muhataplarıyla Almanca tar-tışacaklar ve cevabı Almanca verecekler. Türkçe öğrenip, Almanca cevap verdiğin zaman anlamın yüzde ellisini kaybediyor-sun, bu sebebten dolayı Almanca öğrenip, Almanca cevap vermeleri gerekiyor. Bir de bizim burda yetişmiş ve yetişmekte olan Öğretmenlerimiz var. Ben bu çalış-mayı 3, 4 günde yapmadım, burda en az 10 yıllık bir emek var: Okullarda ders ve-rirken hazırlamış olduğum derslerden, ta-lebelerin Matura konularından biriktirmiş olduğum bütün bilgi ve belgeleri daha da genişleterek ve ilmileştirerek üç yıl gibi bir zaman diliminde kitap haline getir-dim. Yani, ben yıllar süren o birikimimi burda kaynaklandırdım, daha da delillen-dirdim, daha da inceledim, ve yüzde yüz doğru dürüst bir kitap olmasına gayret gösterdim, ama yüzde yüz doğru daha önce de zikrettiğim gibi ancak Kuran-ı Kerimdir. Şunu da söyleyebilirim ki ki-tapla ilgili çok güzel tepkiler alıyorum okuyanlardan yada inceleyenlerden, daha kitap yeni, yani baştan sona kadar okuyan yok ama, mesela diyorlar ki „şu konuyu okudum çok güzeldi“. Yine açıklıkla söy-leyebilirim ki, gayelerimden bir tanesi de İslam hakkında yazılmış Almanca Eserleri tanıtmaktı, zaten ben de sadece Almanca Eserleri kullandım, belki bir yerde Türk-çe, birtanede İngilizce kitap Kullandım. İstedim ki bizim gençlerimiz gerek lehi-mize gerekse aleyhimize yazılmış olan ne kadar Almanca kitap varsa burda bulsun-lar ve merak ettikleri konu ile ilgili kitabı okusunlar.

Dewa: Hocam bu güzel söyleğiden dolayı çok teğekkür ediyoruz.

Dr. Sanac: Ben teşekkür ediyor, işleriniz-de başarılar diliyorum. R

öpor

taj

Page 12: Dewa

12 HABER-GÜNDEMEkim09Oktober09

İmanlı Gençliğin en önemli vasıf-larından biri hiç şüphesiz özveri ve fedakarlıktır. Evet bir Gençlik dü-şünün veya bir kitle düşünün; daha çocuk denen yaşta¸ yaşıtları bisiklet üzerinde akrobatik hareketler yapar-ken veya değişik renkteki topların arkasına tüm yürekleri ile koşarken veya mahalle komşusunun bahçe-sindeki kirazları taşlarken içlerinde alevlenen istek ve arzuları boğazla-rında düğümleyip¸ camide imamın arkasında daha ellerini nasıl bağla-yacağını bile bilmeden saf tutmuş¸ camide halıların temizlenmesini üzerine alınmış¸ başında takkesi bile durmazken bilye tutacak elleriyle "elifi" göstermiş, türkü söyleyecek ağzı ilahi ve marş söylemiş ve böy-lece büyümüş bir Gençlik.

Sesinin çatallaşmaya başladığı¸ kanı-na suların serpildiği dönemlerde ise; ağzında hiç sigara olmamış¸ o zehiri tüttüre tüttüre yudumlamanın erkek-si zevkini hiç yaşamamış¸ kendisiyle flört edecek bir manitası olmamış, okulunda, mahallesinde yıkık gözle-rini hiç önünden kaldırmamış, dava-sı için çağırdığında ise bir kere olsun "yok" dememiş, şahsi işlerini bahane etmemiş, bir yolunu bulup mutlaka davası için zaman ayırabilmiş¸ zar ve oyun kağıdı tutmamış, ellerinde sevdası saydığı Milli Gazete leri alarak, zorlanmadan, gurur meselesi yapmadan, sokak sokak dağıtabil-miş, istinasız yaşadığı bölgesindeki bütün esnaflara abone için en az ayda bir uğramış, davası için sokaklarda gezmenin imani zevkini hiçbir şeye değişmemiş bir Gençlik….

Bütün bu yoğun işleri arasında Üni-versiteyi kazanıp bitirebilmiş, bitir-diği bölümden para kazanma aşa-masına geldiğinde de daha önceden zamanını ve işgücünü vermiş olma-nın imanıyla, sadakatiyle bu sefer kazandığı parayı davasıyla paylaşa-bilmiş, gözünü kırpmadan "niçinini" sormadan hiçbir ihtiyacını bahane etmeden ne kadar isteniyorsa daha fazlasınıda verebileceğini söyleyip, istenileni verebilen bir Gençik…. Davası adına aldığı bütün görev-leri hiçbir zaman savsaklamamış, her zaman sorumluluklarını "cam taşıma " dikkatiyle yürütmüş, eksik

bıraktığı her zerreden Allah'a hesap vereceğini hiçbir zaman unutmamış, "inaniyorsam mecburum" düşünce-siyle MUHSİN bir Müslüman ol-maya gayret etmiş, kendisine görev verilmediğinde derinlerden "oh"lar çekmeden " neyapabilirim" hep sor-muş, görevsizliği "nasipsizlik"olarak değerlendirmiş bu durumdan dolayı başkalarını suçlamadan hep kendini suçlamış bir Gençlik…… Gözlerini hiçbir zaman gözümüzün nuru, imanımızın bekçisi, davamızın rehberi KUR-AN ve SÜNNET'en ayırmamış mücadele içerisinde yük olmamış, ayak bağı olmamış,sorun olmadan hep çözümün anahtarı ol-muş, sorun olmayı, fitne çıkarmayı en büyük günah telakki etmiş rahmet sembolü bir Gençlik. Bütün bunla-rın karşılığında "yeter", "yoruldum", "yükümü paylaşın", "büyüdüm", "birazda evimde oturayım", "sıra başkalarında" dememiş, ilk günün heyecanını gözlerinden hiç eksik etmemiş, ve hepsinden de önemlisi davasından faydalanmanın alçaltıcı duygusunu en ıssız olduğu yerlerde bile düşünmemiş, dünyalık adına hiçbir şeye talip olmamış, davasını katıksız bir biçimde savubabilmenin hazzını hiçbir dünyalık makama de-ğişmemiş, Rabb'inin huzuruna falan yerin milletvekili veya belediye baş-kanı olarak değilde; "katıksız dava erleri", "gönüllü dava dervişleri" ünvanıyle gitmeye razı olmuş bir Gençlik…..

Yolun sonu göründüğü halde dünya-lık adına hiç umutlanmamış, "yaptık-larımın karşılığı diye nahoş bir fikri aklına koymamış, sona gelinmesine hep dünyanın kurtuluşu olarak se-vinmiş ve sona gelinmesini sadece bu yüzden arzulamış bir Gençlik…..

Ümmet şuuru, vahiy kültürü ve ila-hi düsturla hareket etmeyi en büyük izzet ve onur addederek, sözde değil özde Müslüman olmanın bütün ge-reklerini hayatıyle bütünleştirmiş bir Gençlik……

Bir sonraki sayıda farklı bir konuyla buluşma temennisiyle Allah'a ema-net olun.

Av. Süleyman Boynukara

GENÇLİK VE FEDAKARLIK

İslam Federasyonu Tanıtma Başkanı Yakup Gecgel Beyin açılış konuşması ile başlayan toplantıya bir çok İslami dernek başkanı ve üst kademe yöne-ticileri katıldı. 7. Kuran Ziyafetinin Tanıtım Videosu misafirlere seyrettiril-dikden sonra İFW Genel Başkanı Mag. Muhammed Turhan, misafirlere önce arapca daha sonra türkçe bir konuşma yaptı. Muhammed Turhan konuşmasın-da ‘Geçen ramazan ayının her yönü ile maneviyatı yüksek derecede yaşandığı-nı belirterek konuşmasını ‘IFW olarak sizlerin dualarıyla ve desteği ile iki bü-yük hizmetimiz var bunların ilki Kuran Ziyafeti ikincisi ise hadis kampanyası-dır. İlk Kuran ziyafeti programını 800 kişilik bir salonda yaklaşık 2000 kişi-nin izdihamı ile uğurladık.

Yollar caddeler doldu taştı. İlk Kuran Ziyafeti programınıda sizlerin desteği ile gerçekleştirdik ve bu diğer avrupa ülkelerine ve Türkiye’deki kardeşle-rimize örnek teşkil etti. Elhamdülillah başta balkan ülkelerinde bir çok Kuran Ziyafeti programı gerçekleşti. Bunun bizde bir çok faydasını gördük özellik-le 18 yaş altı gençlerimiz Kuran oku-ma, öğrenme ve hafız olma arzusunu arttı. 7. Kuran Ziyafetimizi inşallah bu cumartesi Avusturya Center´de yap-mış olacağız. Hepinizi ailece bu güzel

prgrama bekliyoruz.‘ diyerek konuş-masının ilk kısmını tamamladı.

Daha sonra 2006-2007-2008 yıllarında sergilenen Hadis-i Şerifler Sinevizyonda misafirlere gösterilerek 2009 için hazırlanan son Hadis- Şerif afişleri misafirlere tanıtıldı. Konuşma-sının ikinci kısmını Hadis kampaya-sına ayıran İFW Genel Başkanı Mag. Muhammed Turhan ‚ 2006 yılında Danimarka’da Peygamber Efendimize yapılan karikatur hakaretlerinden sonra elimiz boş duramazdık bu nedenle ilk Hadis Kampanyamızı 2006 yılında baş-latmış olduk. İlk Hadisimiz ‘ İnsanların En Hayırlısı İnsanlara Faydalı Olandır‘ ikincisi ‘Komşusu Açken, Tok Yatan Bizden Değildir‘ üçünsü ‘İnsanların En Hayırlısı Ailesine Faydalı Olandır‘ ve Bu yıl seçtiğimiz Hadis ‘Bir Hayra Vesile Olan O Hayrı Yapmış Gibidir‘ diyerek bu yılki Hadis-i Şerifi kapman-yasını tanıtmış oldu. Hadislerin 8-10-2009 tarihinde Viyana, Baden, Wiener Neustad ve St.Pölten de gösterilmeye başlayacağını belirten Muhammed Turhan misafirlere destek ve katılımla-rından dolayı teşekkür ederek sözlerini bitirdi.

İGGÖ Başkanı Enes Schakfeh Avus-turya da yaşayan müslümanların bir-lik ve beraberlik içinde yaşamasının önemini anlatarak, Avusturya da İslam Alemi için büyük hizmetler yapan Vi-yana İslam Federasyonuna teşekkür etti. Schakfeh’in ardından söz alan Dr. Fuat Sanaç ‘ Yapılan bu çalışmalar ile gençliğimizin motive olduğunu, güven kazandığını, Kuran’a ve İslam’a karşı sevgilerinin daha da arttığını ifade etti.

İslami Dernekler VİF'de Buluştu

Jugendkomitee Ortaöğretim birimi, 17 Ekim Cumartesi günü Abla-Kardeş projesinin startını verdi.Yaklaşık 26 kardeşin olduğu projede ablalar kardeşleri ile bir araya ge-lip tanıştılar ve Ortaöğretim başkanı Büşranur Demirci proje hakkında bilgilendirme yaptı. Ayda bir gençlerimiz için seminerlerin olacağı ve iki haftada bir‘de kardeşlerin ablaları ile buluşup sosyal faaliyetlerde bulunulacağından bahsedildi.

Abla-Kardeş projesi

Page 13: Dewa

Avusturya Gençlik Federasyonu tarafın-dan her yıl geleneksel olarak gerçekleş-tirilen 3. Gençlik buluşması programı bu yılda,her yaştan yüzlerce gencimizin iştirak ettiği, büyük bir salonda gerçek-leştirildi.

Programın açılışı M.Emin Kilic hocanın açılış Kur´an-ı Kerim-i ile başladı. Açı-lış Kur´an-ı Kerim-in´den sonra kürsüye Avusturya Gençlik Federasyonu Başkanı, Hukukçu ve İlahiyatcı Süleyman Boynu-kara geldi. Açılış konuşmasında, asrımız-dakı gençliğin temel problemleri üzerinde durarak, gençliğimizin dikkat etmesi ge-reken temel hususlar üzerine durdu. Daha

sonra programın asıl konukları olan Tv5 program yapımcılarından Sefer ve Mehtap Kayaoğlunun yanı sıra Juwa eski başkanı İlahiyatçı Yasin Tecer programı sunmak üzere sahneye geldiler. Programi Juwa ta-nıtma birim başkanı Tamra Yavuz sundu. Konu ile alakalı farklı kliplerle programın akışı oldukça hareketli geçti.

Toplumun çekirdeğini oluşturan ve istik-balimizin teminati olan gençlerimiz için son derece önem arzeden ve hayatlarının manevi bir iklimde şekillenme noktasın-da ciddi rol oynayan önemli mevzuların konuşulduğu program, baştan sona ka-tılımcıların da iştirak ettiği bir gençlik

platformuna dönüştü. İştirakçilerin bü-yük bir memnuniyetle ayrıldığı gençlik buluşması programının ana mevzusu aşk,sevgi,evlilik,boşanma gibi konular ve İslamin bu konulara bakışı üzerinde durul-du. Salon dizaynından sunumundan ,katı-lımcıların konuyu prezente etmesinden, GOB biriminin titiz çalışmasına kadar her şeyin organizeli olarak yapıldığı bu prog-ram ,katılanların tebrik ve takdirlerine mazhar oldu. Benzeri programların icra-si noktasında ki aşırı isteğe binaen ileriki bir tarihte binlerce gencimizin katılacağı büyük bir salon programının tertip hazır-lıklarına başlanacağı noktasında bilgiler verildi. Programa farklı yaşlardan,farklı

kesimlerden yüzlerce genç katıldı.Bu tablo gençliğimizin bu konulara ne kadar ihtiyaç duyduğunu ortaya koydu.Benzer programların daha sık aralıklarla yapıl-ması isteği programa iştirak edenlerin en büyük isteği oldu. Avrupada gençliğimizi bekleyen bir çok tehlikeye karşı onları ko-rumanın yolunun bu tip programlar oldu-ğu gençler tarafından vurgulandı. Avus-turya da bu ölçekteki programların yalnız JUWA tarafından yapılması, Avusturya Gençlik Federasyonu‘ na gençlerimizin ilgisini daha bir artırdı.

3. JUWA GENÇLİK BULUŞMASI13HABER-GÜNDEM Ekim09

Oktober09

4 Ekim 2009 tarihinde Viyana İslam Federasyonu Kadın Kolları Başkan-lar Toplantısı yapıldı. 2009/2010 sezonunda ikincisi yapılan toplantıya 14 cemiyet başkanı katıldı. Düzenli olarak her ay yapılan Başkanlar toplantı-sında, Ramazan ayının değerlendirmesi yapılarak, gelecek aylardaki fa-aliyetlerin eksiksiz gerçekleşebilmesi için fikir alış-verişinde bulunuldu. Oldukca verimli gecen toplantıda başkanlara çay ikramı ile birlikte küçük hediyeler takdim edildi. Başkanlarımız bir dahaki toplantıda görüşmek üzere vedalaştılar

KADIN KOLLARI BAŞKANLAR BULUŞTU

Dewa Gazetesi Tasarım Sorumlusu Mahmut E. Bül-bül ün Lâlezar isminde bir evladı dünya ya gelmiştir. Kendilerini tebrik eder yeni doğan yavrumuza iki ci-han saadeti dilerim.

Viyana İslam Federasyonu Yönetim Kurulu, Gençlik ve Kadın Kolları adına

Genel Başkan Muhammet TURHAN

Takva Cami-i İmam Hatibi Orhan GÜNGÖR Hoca-mızın Furkan Hamdullah isminde bir evladı dünya ya gelmiştir. Kendilerini tebrik eder yeni doğan yav-rumuza iki cihan saadeti dilerim.

Viyana İslam Federasyonu Yönetim Kurulu, Gençlik ve Kadın Kolları adına

Genel Başkan Muhammet TURHAN

İLANViyana İslam Federasyonu - Bölge Kadın Kolları’nda sekreterlik ve aynı zamanda staj yapacak bayan eleman aranıyor. Bu önemli göreve talip olan Hanım kardeşlerimiz aşagıdaki telefondan bize ulaşarak bilgi alabilirler.

İrtibat Tel: 0699 101 93 678 (Teşkilatlanma Başkanı Nurten Yeşildağ)

TEB

RİK

Page 14: Dewa

14 HABER - GÜNDEMEkim09Oktober09

Dewa: Bize kısaca ISV’yi tanıtır mısınız?

MA: Viyana İslam Federasyonu çatısı altında, JUWA Gençlik teşki-latı bünyesinde, üniversiteli genç-lerin öğrenim hayatında karşılaş-tıkları sorunları çözmek, birlik ve beraberlik içerisinde dayanışmayı sağlamak ve toplumun ihtiyaçla-rına projeler geliştirmek gayesiy-le 2002 yılında “Interkulturelle Studentenvereinigung” adı altında kurulmuş, bugün itibariyle Avus-turya genelinde tüzel kişiliğiyle üniversitelerde programlar yapan, bay ve bayan öğrenci evleri olan bir öğrenci derneğidir.

Dewa: Peki ISV olarak öğrencilere yönelik ne tür çalışmalar yapıyor-sunuz?MA: En başta Avustırya’da yaşa-yan insanımızın çocuklarını üni-versiteye yönlendirme amacıyla veli bilgilendirme akşamları ve bunların yanı sıra üniversiteye aday lise son sınıf öğrencilerine rehberlik hizmeti sunmaktadır. Bay ve Bayan üniversite öğrencilerine yönelik kitap okuma günleri, eği-tim gezileri, seminer ve konferans-lar, bölüm buluşmaları, sportif ve kültürel etkinlikler düzenlemekte, araştırma çalışmaları ile geleceğin aydın ve akademisyenlerini yetiş-tirmektedir. ISVDAY de zengin kültürel içeriğiyle bu çalışmalar-dan bir tanesi.

Dewa: Gerçekleştireceğiniz ISV-DAY – Üniversiteliler Günü prog-ramı hakkında biraz bilgi verebilir

misiniz?Üniversiteliler gününün ilki, 2005 yılında ISVNIGHT adı altında dü-zenlenmişti. Yoğun ilgi ve alaka-dan dolayı 4 yıl aradan sonra böyle bir çalışmayı ISVDAY adı altında tekrar hayata geçirmiş olduk. Programın formatını biraz değişti-rerek, özellikle kültürel ve sanatsal açıdan zenginleştirerek, öğrencile-rimizin ihtiyaçlarına cevap verme-ye çalıştık.

Dewa: Gerçekten de afişe baktığı-mızda çok zengin içerikli ve farklı bir program göze çarpıyor. Bu ka-dar yoğun bir içeriği tek günlük bir programa nasıl sığdırdınız? Prog-ramın akışı hakkında biraz detaylı bilgi verebilir misiniz?MA: Öncelikle programın çalış-malarına start verdiğimiz ağustos ayından bu yana, üniversite ders-lerinden ve boş vakitlerinden ödün vererek çalışan ve gayret gösteren çalışma arkadaşlarıma burda teşek-kür etmek istiyorum. İçeriğin yoğunluğundan dolayı, programı üç bölüme ayırdık. Gü-nün Programı olarak isimlendir-diğimiz kısımda çok değerli iki üstadımız, Prof. Dr. Arif Ersoy ve Prof. Dr. İskender Pala bizlere bi-rer konferans sunacaklar. Bunların ardından Kültürel Etkinlikler çer-çevesinde Ney ve Kanun dinletisi ile Alper’in sesinden güzel ezgiler dinleyeceğiz.Sergi Etkinlikleri olarak adlandır-dığımız üçüncü bölümde ise Os-manlı Sultanlarının en güzel şiirle-rinin sunulduğu “Şiirin Sultanları”, dünya başkenti İstanbul’umuzun

geçmişten bugüne panoramik fo-toraflarının sergilendiği “İstanbul Panorama” ve kültürümüzün temel öğelerinden olan “Hat ve Ebru” sergileri olacaktır. Bunların yanı sıra bir üniversitelinin en yakın dostu olarak tarif edebileceğimiz kitapların sergisi de elbette yapıla-caktır. Bu kapsamda Arif Ersoy ve İskender Pala, kitaplarını da imza-layacaktır.

Dewa: Peki bu üniversiteliler günü sadece üniversitelilere mi yönelik olacak?

Tabii böyle bir programı yaparken, öğrencilere ulaşmanın yanı sıra, kurum olarak kendinizi tanıtmak gibi bir amacınız da oluyor. Dola-yısıyla program çerçevesinde yapı-lan sergileri bütün vatandaşlarımı-za açık olacak şekilde düzenledik. Bu sebepten dolayı sergileri saat 12:00’de başlatıp, programın bitişi olan 19:00’a kadar açık tutacağız.Salon içerisindeki program ise sa-dece üniversiteli öğrencilere yö-nelik olup, giriş özel davetiye ile olacaktır.

Dewa: Öğrenciler bu davetiyelere nasıl ulaşacaklar?MA: Bu program için hazırlanan ve program hakkında detaylı bil-gilerin de buluduğu www.isvday.at sitesinden öğrencilerimiz oradaki formu doldurarak kayıt olduktan sonra, biz davetiyelerini ücretsiz olarak posta yoluyla evlerine gön-dereceğiz. Dewa: Röportaj için teşekkür eder, programınızda başarılar dileriz.

Page 15: Dewa

Konuk YazarŞahin Gümüşer

15HABER Ekim09Oktober09

Hamd ve Sena´dan sonra Vedud´a… Salat ve selâm olsun Habibine, âline, ashabına.

Selâm olsun bizden, siz okuyuculara; her bir ferdine bu camianın, bu dava-nın…Selâm ve dua olsun.

„… Kim takvalı olursa…“

Esintilere aldırmadan, günübirlik poli-tikalardan etkilenmeden, entrikalardan, çıkar çatışmalarından, nefsanî hedefl er-den uzak kalarak… Varlığının farkında olarak, sorumluluğunun bilincinde ola-rak, yolunu (kaybettiği yolunu) Kur´an ve sünnetle bulursa her kim; Hele hele şu toplumda, öz değerlerinden uzak, maneviyat yoksunu, iman fukarası şu toplumda, öz değerlerine bağlı, ya da bu değerlere aşık, hasret kim varsa; İşte bu sevda içinde olanlar için, her zaman bir Mahrec vardır.

İşte bu mahrec! Karanlıklar içindey-ken… Ortalık toz duman iken… Kurtlar sofrasına düşmüş iken… bütün ışıkların söndüğü, bütün umutların bittiği, bütün görüntülerin seraplaştığı, bütün yolların çıkmazı gösterdiği bir anda, karanlıkları yırtan bir ışık, toz dumanı bastıran bir yağmur/ rahmet, bütün kurtları ürküten bir kükreme, umutları yeşerten bir fi liz, „çıkmaz“ levhalarının arasında „mec-buri istikameti“ gösteren ışıklı, sesli bir LEVHA oluverir karşında.

İşte bu LEVHA!Nuh (as)´a gemi olarak,İbrahim (as)´a ateşe karşı „serin ol“ em-riyle,Musa (as)´a karşı „asa“ olarak çıkar,Son Peygamber´in (sav)´in hemen her adımında , doğumunda,çocukluğunda,çoban iken, evliliğinde, ilk Vahiyde…

Hicret´te,Bedir´de,Uhud´da,Hendek´te…Veda Haccında… ve Vuslat´ta…

Her adımında önüne dikilir bu ”mecburi istikamet” levhaları. İşte bu, DOST´un sevdiğini yalnız bırakmamasıdır. (Vedûd´dur çünkü)

Sevdiğinin yardıma ihtiyacı olduğu anda uzatmasıdır sevgisini...

Hiç yaktırır mı İbrahim´ini, boğdurur mu Yunus´unu, astırır mı İsa´sını...Alır İbrahim İsmail´ini bırakır anasıyla çöle... Yusuf elin diyarındadır. Nereye gidiyor Nuh´un gemisi? Başı boş mu? Rotası yok mu?

Ya Muhammed (sav)?Medine nere, Mekke nere?

Evini, eşyasını, akrabalarını, güneşini, gecesini, gündüzünü, Kâbe´sini, zem-zemini bırakıpda gidilen bu yeni yer nere?

Yâr bulunur mu orada?Bırakmaz sevgili O´nu. Bırakmaz. Bı-rakmamıştır. Çünkü uzatır sevgisini sevgilisine. Hem de: ”O´nu rızıklandırır. Hiç hesapta olmayan bir yönden...”Meryem (ra)”Ne bunlar, nereden bun-lar?” sorusuna adresi net gösterir: „O, Allah katındandır.“ Musa (as)´a gelen sofra, İsmail (as)´a gelen Zemzem, Nuh (as)´a gemi ile ge-lenin adresi hep aynıdır. „O´ndan“Rızkın O´ndan olduğunu bilenlerin tavrı hep aynıdır: Geride bıraktıklarına bakmazlar pek… Onlar „hesapsızca“ gelecek olanın peşine düşmüşlerdir. Bu yüzdendir Mekke´yi bırakıp Medine´ye yönelmeleri. Aç ve açıkta kalmayacak-larını bilirler. Hangi yönden gelecekleri-ni bilmezler ama, Kimden geleceğinden kuşkuları yoktur: „O´NDAN“„Her kim ki takvalı (sorumluluğunun bilincinde olursa; yolunu Kitap ve Sünnetle bulursa) olursa; Allah ona bir Mahrec (çıkış) sunar ve onu hiç hesap-ta olmayan bir yönden rızıklandırır.“ (İman ettik ve tasdik ediyoruz.)

Bizler bir yüce davanın mensubuyuz.Bir Misyon sahibiyiz.Bir Hicret yapmamız gerekiyormuş ki yapmışız. Belki de hiç arkamıza bakma-dan gelmemiz gerekiyormuş bu yaban ellere gelmişiz. Ve O bizi rızıklandırmış. Rızıklandırmayada devam ediyor.

Bizden beklediği ne?

Misyonumuzu bihakkın yerine getirmek. Gafl et olursa; İhmal olursa; Yada bizden olmayan, bizim olmayanlara uyarsak bu çıkış bizden çok uzak olur.

Ancak başta da belirttiğim gibi biz bir sevda taşıyorsak ve bu sevdamız da „Kur´an ve Sünnet“ hakim olsunsa; hiç endişeniz olmasın, „O mutlaka bir Mah-rec sunar.“

Selam ve Dua ile…

Her zaman bir „Mahrec“ mutlaka vardır

1900 yılında Avusturya’da doğan ve daha sonra Müslüman olan gazetici yazar Mu-hammed Esad‘ ın (Leopold Wiess) hayatını anlatan belgesel görkemli bir gala ile gös-terime girdi.

Avusturya POOOL Filmverleih şirketi ta-rafından 5 yılda tamamlanan Film büyük bir ilgi ile izlendi.. Filmin sponsorlarından Viyana İslam Federasyonu Genel Başkanı Muhammed Turhan yaptığı konuşmada; „ Filmin yapımcılarına ve yönetmenine te-şekkür ederek, Muhammed Esad’ın İslama yapmış olduğu hizmetlerin Avusturya’ da

yaşayan herkes tarafından örnek olarak al-ması, gelecekte hoşgörü ve kardeşlik içinde daha iyi yaşamamıza ışık olacaktır“ dedi. Filme ilgi gösteren izleyicilere teşekkür eden VIF Genel Başkanı Muhammed Tur-han „Böyle hayırlı hizmetlere Viyana İslam Federasyonu olarak her zaman maddi ve manevi destek olacaklarını belirtti.

Mekke' ye Giden Yol Filminin Galası yapıldı!

Page 16: Dewa

Üniversiteli gençler bazında yapılmış olan sosyal araştırmanın sonucuna göre, %46´lık bir oranın fakirlikle bo-ğuştuğunu göstermekte.

Üniversiteli Gençliğin kira, elektrik ve gaz giderlerlerine eklenen yüklü Kitap giderleri için aylık 912 Euro’dan daha az bir miktarla geçinmek zorunda kaldıklarını göstermektedir.

Avusturya Üniversiteliler Temsilciliği “ÖH” bu anlamda düşmeye bastı, zira çalışanların %60’lık kesiminde var olan ekonomik kriz nedeniyle iş imka-nının gün geçtikce azalmakta olduğu-nu dile getirdiler.

Üniversiteli Gençliğin fakirlik içinde yaşamasından dolayı, Akademisyen

ünvanına ulaşmanın yolu gün geçtikce zorlaşıyor.

Bu anlamda “ÖH Yönetim Kurulu Üyesi” Sigrid Maurer bu durumun iç-ler acısı olduğunu ve konunun şu an iti-bariyle ana konumuz olduğunu beyan etmiştir. Maurer, bir çok Firmanın kriz dolayısıyla yaz işlerinide kaldırması-nın bir sorun teşkil ettiğini dile getirdi.

Fakat bu konuyla alakalı “Bilim ve Araştırma Bakanlığı’ da” 2008 yılında 200 Milyon Euroluk Burs bütçesinin öğrencilere dağıtıldığını ve dolayısıy-la üzerlerine düşen görevi yaptıklarını beyan ettiler.

Her iki Üniversiteli Gençten birisi fakirliğin pençesinde

Üniversite Öğretim Programı

İçerik ve Hedefler

Bu program, katılanları, Avusturya ve Avrupa’nın hukuki, sosyal, siyasi ve dini yapısı hakkında bilgilendirmek istemektedir. Bu programı bitirenlerin bu bilgileri elde etmelerinin yanı sıra, onların, islami konuları Avrupa toplu-mu içerisinde yeniden düşünmelerini sağlamayı hedeflemektedir. Katılım-cılar, İslam geleneği içerisinde müslü-manların yaşadıkları toplumsal sorun-ları yeni şartlara göre tartışma imkanı bulacaklardır. Bu şartlar çerçevesinde müslümanların güvenine sahip olan din görevlilerinin muhatap oldukları insanlara daha fazla hizmet verme im-kanları doğacaktır. …

İslam teolojisi (ilahiyat) üzerine yurt içinde veya yurt dışında Lisans, Ma-gister, master veya doktora eğitimi al-mış olmak. … Bu eğitimleri almamış olan din görevlilerinin başvurmaları durumunda İslam din cemaatinden ye-terlilik raporu gerekmektedir. Bu rapor çerçevesinde Üniversite katılım kararı verecektir. … Avusturya’da çalıştıkla-rına dair belge.

Ana dili Almanca olmayanlardan B2 sevyesinde

Almanca belgesi. Bu belgelerle birlik-te gerçekleştiriecek mülakattan sonra mevcut öğrenci alım kapasitesi de göz önüne alınarak katılım kararı verile-cektir. Aynı şartları yerine getirmeleri halinde müracaat eden kadınlara önce-lik verilecektir.

Katılım şartları

Üniversite eğitim programı beş modü-lü ve stajı içermektedir. Ayrıca prog-ram bitirme çalışmasını da gerek gör-mektedir.

Program planı

Üniversite Öğretim Programının hedefi din hizmetieri veren din görevlileri ve dini danışmanlık yapan uzmanlardır. Bu programa katılabilmek için adı ge-çen meslek guruplarında Avusturya’da çalışmak gerekmektedir. Bunun yanı sıra İslam teolojısi (ilahiyatı) alanın-da yüksek öğrenim görmüş olma şartı da aranmaktadır. Bu programla, hedef gurubun meslek becerilerinin artırıl-ması amaçlanmaktadır.

Viyana Üniversite´sinden Din Görevlilerine Eğitim Programı

M 13’ ün organize ettiği “Ağaç dikme organize-si” 18.10.2009 Pazar günü gerçekleşti. Yoğun ilgi gösterilen program eğlenceli geçti. ABIZ Eğitim Merkezi şirinler sınıfı 26 kişilik bir ekiple “Bir dikili ağacımız olsun istedik” siloganıyla bu orga-nizeye katıldı. Şirinler sınıfı öğretmenleri yanısıra eğitim merkezi müdürü Yakup GÜL beyefendi de bu organizeye katıldı.

Çok heyecanlandığını söyleyen sayın GÜL ‘ bu tür organizelere daha yoğun ilgi göstermemiz gerekti-ğini, çocuklarımızın doğa ile yakından tanışmala-rını ve kişiliklerinin oluşumunu pozitif yönde et-

kilediğini vurgulayan ABIZ müdürü Yakup GÜL; bu güzel organize için Viyana M 13’ e , çocukları böyle organizelere dahil ettiği için ABIZ öğret-menlerine ve onlara refakatlik eden ablalarına te-şekkür edip , bütün velilere bu organizelere katıl-malarını tavsiye etti.

Not: Ağaç dikme organizesi resimlerini www.abiz.at sayfamızdan bakabilirisiniz.

„Bir dikili ağacımız olsun istedik”

16 HABER - EĞITIMEkim-Kasım 09Oktober-November 09

Page 17: Dewa

17HABER - EĞITIM Ekim09Oktober09

Kadın Kolları Eğitim Merkezi açılıyor. Temelde kendine bağlı kurumlardaki görevlileri eğitmeyi amaçlayan Ka-dın Kolları, çemberi genişleterek tüm halkımıza hizmet verecek kurslar düzenliyor. Farklı dersleri programına alan Kadın Kolları adeta „Volkshochschule“ sistemiyle eğitim verecek. 4 Ekim 2009’da start verilecek kurslar için yer olarak Kadın Kolları Bölge Merkezi belirlendi. (15., Rauchfangkehrergasse 36 )

Viyana İslam Federasyonu Kadın Kolları tarafından organize edilecek kurslarda birbirinden farklı dersler

var. İslami ilimlerde; Fıkıh, Hitabet, İslam Tarihi, Kuran-ı Kerim, Hadis, Akaid, Siyer, Dil; Almanca, Arapca, Kültür Sanat: Hat, Ebru, Gitar, Fotograf, Bilgisayar, Çocuk Eğitimi gibi dersler verilecek.

Dersler sabah 09:00 – 12:00 , öğle 14:00-17:00, ak-şam 19:00- 21:00 saat aralıkları olarak planlandı.

Cüz’i miktarda ücret talep edilecek kurslardaki bazi derslerin kayitlari simdiden doldu bile…

KADIN KOLLARI EĞİTİM MERKEZİ AÇILIYOR!

"Aile boyu din eğitimi!" sloganıyla hizmetlerini genişleten Mektep Eğitim Kurumları çalışanlar, ev hanımları ve gündüzleri vakit bulamayanlar için eği-tim seferberliği başlattı.21 Ekim 2009, Çarşamba günü başlayan Kurslarla ilgili diğer bilgiler ve Mektep Eğitim Kurum-larının Duyurusu;

"Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir" Buhari, Fedailu'l-Kur'an 21; Tirmizi, Fedailu'l-Kur'an 15

"Aile boyu din eğitimi!" sloganıyla tüm aileleri Kur`an-ı Kerim ve eğitimi almak üzere kurumumuzda eğitim görmeye da-vet ediyoruz. "Hergün calışıyorum, vakit bulamıyorum" diyenler,

"Yalnız gelemiyorum, eşimle gelmek is-tiyorum" diyenler, "Çocuğumla kim ilgi-lenecek?" diyenler! KURS BAŞLANGIÇ TARİHİ: 21 Ekim 2009, Çarşamba

"Hergün calışıyorum, vakit bulamıyo-rum" diyenlere sadece haftaiçi 2 akşa-mını vererek Kuran-ı Kerim okumayı öğrenmelerine fırsat tanıyoruz. "Yalnız gelemiyorum, eşimle gelmek istiyorum" diyenlere de çözüm:

Erkek ve hanım sınıfları. "Çocuğumla kim ilgilenecek?" sorusuna ise temiz ve modern bir ortamda çocuk bakımı im-kanını da sunarak cevap verebildiğimizi umuyoruz.

Mektep Eğitim Kurumlarından Akşam Okulu

Çocuk yetişmenin zor olduğu bir dönem-de yaşıyoruz. Avusturya da bu durum daha da zorlaşıyor. İşte size eğitimde İslami temeller oluşturmak için altın tav-siyeler.Çocuğun doğduğu andan itibaren öğrenmeye başladığı bir gerçektir. Hatta anne karnında iken bazı şeylere ilgi duy-duğunu, öğrenme emâreleri gösterdiğini ifade eden araştırmalar da vardır...Doğ-madan önce kendisine bahşedilen ve ken-disiyle birlikte gelen bilgiler de... Meselâ çocuk doğduğu andan itibaren emmeyi bilir. Küçücük eline dokunan bir parmağı tutmayı da bilir. Sevgiyi, kendisine sevgi dilinin kullanıldığını da bilir. Sarsılınca korkmayı bilir...Giderek bilgileri artar. Ses çıkarışları, gülücükleri, bakışları ve bakışlarındaki dikkati de artar... Kendi kendine dönmeyi, rahatsızlığını ağlaya-rak belli etmeyi, ağlayınca kendisiyle il-gilenildiğini, kucağa alınmayı, sallanma-yı, daha sonraları oturmayı, emeklemeyi ve yürümeyi... "Anne!", "Baba!" demeyi, sonra koşmayı, konuşmayı...Çevresinde konuşulan kelimeler, kaba ise kaba konuşmayı, çirkin kelimeler ise onları kullanmayı, güzel ise güzel konuş-mayı, anne ve babası hangi dilde ve leh-çede konuşuyor ise o dilde ve o lehçede konuşmayı öğrenir. Daha temyiz (yani iyi ile, kötüyü ayırma) yaşına bile gelmeden çok defa rahatlıkla konuşmaya başlamış-tır bile...Bir çocuk bütün bunları öğrenirken hem dünyasını, hem de âhiretini güzelleşti-recek bilgiler edinemez mi? Diline bun-larla ilgili güzel kelimeler yerleştiremez mi? Çocukluk günlerimizde bizlere böyle kelimeler öğretildi. Biz onların ne zara-rını gördük? Sokaklardan, çevremizden duyup öğrendiğimiz çirkin kelimelerle

ne kazandık, güzel kelimelerle ne kaybet-tik?Öğrenmenin ne başı ne de sonu vardır. Çocukların bitmez-tükenmez soruları, merakını celbeden eşyaya dokunuşları, merakla bakan gözleri, dinleyen kulakları hep ona birşeyler öğretir. Ancak yedi yaş ve sonrası artık organize eğitim alabilece-ği, kendi lehinde ve aleyhinde olan şey-leri ayırt edebileceği bir çağın ilk ciddî basamaklarıdır.

Eşkıyadan sahabe çıkarmak!Şimdi câhiliyenin içinden ilim -irfan, azm ve samimiyet dolu bir ümmet çıka-ran, akıllara durgunluk verecek ahlâkî güzellikler sergileyen sahabeler yetişti-ren, küçük, büyük herkese öğretmenlik yapan, tarihin önceden hiç şahit olmadı-ğı, bir daha da olamayacağı tebliğ, eğitim ve öğretim güzellikleri sergileyen Allah Rasûlü'ne (sav) kulak veriyoruz:Mu'âz İbn Abdullah el-Cühenî (ra) an-latıyor: Resûlullah'a (sav) çocuklara na-maz kılmalarının ne zaman emredileceği soruldu. Allah Resûlü (sav) bu soruya; "Onlara namaz kılmayı, sağını solundan ayırt etmeye başladığında emredin" [Ebu Davud] buyurarak cevap verdi.Resûlullah'ın(sav); "Çocuğa yedi yaşına gelince namazı öğretin..." [Tirmizi] emri, bilinen bir emirdir. Bir yavrunun, Rabbine ibadetle filizlenip büyümesi kadar güzel ne olabilir? Gönle sevinç ve sürur doldu-rabilen kaç şey bulunabilir!? Bu konuya ibadet bölümünde yeniden döneceğiz.Kur'an'ın çocuklara öğretilmesini istediği üç emirZikr-i Hakîm'de yer alan bir buyruk, konumuzla ilgilidir ve üzerinde durup düşünmememiz gereken bir buyruk, bir

irşaddır:"Ey Müminler! Henüz buluğa ermemiş olan çocuklarınız şu üç vakitte yanınıza girerken sizden izin istesinler: Sabah na-mazından önce. Öğleyin (istirahat için) elbiselerinizi soyunduğunuz vakit.

Bir de yatsı namazından sonra.Bu vakitler, sizin mahrem bir durumda, bulunacağınız üç vakittir..." [Nûr Sûresi, 24/ 58]Bu ayet-i kerime dikkatle incelendiğinde üzerinde dikkatle durulması gereken bir-çok irşad ve hikmetin olduğu görülecek-tir. Bunların içinde;Birinci derecede konumuzla ilgili olanı, henüz ergenlik çağına girmemiş çocuk-ların istirahat vakitlerinde anne ve baba-larının yatak odalarına girerlerken izin almalarının gerektiği, bunun çocuklara öğretilmesi, yaşları küçük bile olsa bu konuda eğitilmeleridir.İkincisi, ilâhî hitabın çocuklara değil, ebeveyne yani büyüklere oluşudur.Üçüncüsü de zikredilen vakitlerin, mah-rem vakitler oluşu ve bu bu mahrem va-kitleri ifade üslubudur.Hitabın büyüklere, yani anne ve babalara olmasının sebebi de açıktır. Çünkü emre-dilen, çocukların mahrem vakitlerde anne ve babalarının yatak odalarına girerken anne, babadan izin istemeye alıştırıl-malarıdır. Ayet-i kerimede bir nevi; "Ey mü'min anne ve babalar! Henüz ergenlik çağına gelmemiş, ancak aklı ermeye, zih-ni kavramaya başlamış çocuklarınıza şu üç vakitte yanınıza nasıl gireceklerini öğ-retin! Aile hayatınızı da buna göre ve bu şuurla şekillendirin!" buyrulmaktadır.Çünkü bu çağdaki çocuğun kendisi mü-kellef değildir ve ilâhî emirlerin muhata-

bı olamaz. Bu onun lehindedir. Muhatabı olacak olsa, emri yerine getirmediğinde günah işlemiş olması, vebal kazanması ve cezalandırılması gerekirdi. Yarattığı kulunu her yönüyle bilen sonsuz rahmet sahibi Rahman, aklı ermeye başlamış, birçok incelikleri anlar hale gelse de bu çağdaki bir çocuğu sorumlu tutmamıştır. Çünkü o, henüz akıl ve irade olgunluğuna ermemiştir. Ayet-i kerime, henüz ergen-lik devresine girmemiş bir çocuğa karşı: "O daha küçük, bir şey anlamaz" düşün-cesiyle hareket edilmesinin doğru olma-dığı da vurgulanıyor ve büyüklere görev veriliyor. Dolayısıyla hitap büyükleredir. Aynı zamanda bu hitap, bebeklik çağını atlatmış bir çocuğun eğitilmeye, bilgilen-dirilmeye, alışkanlık, şahsiyet ve ahlak kazandırılmaya uygun olduğuna işaret etmektedir. Âyet-i kerîme bu çağda eği-tim verilebileceğinin açık ve net delilidir. Temyiz çağındaki bir çocuk, görmesi hoş olmayan bir şeye şahid olduğunda, şahid olduğu şey onun beyninde fırtınalar esti-recek, bu fırtınalar iç dünyasını sarsacak, olmaması gereken duygular ve sarsıntılar yaşamasına sebep olacaktır... Belki de ha-yat boyu tesirinden kurtulamayacaktır.

Mercek altına alınması ve dikkat çekil-mesi gereken bir başka gerçek de şudur: Bu çağdaki bir çocuk, istenmeyen bir şey gördüğünde, o gün bazı şeyleri anlama-sa bile, yıllar sonra elde ettiği bilgilerle zihnine kaydettiklerini bir araya getire-rek bütünleştirecek ve ne olduğunu yıl-lar sonra anlayacaktır... Bu da farklı bir şekilde üzerinde menfî tesir bırakacaktır. Unutmamalıdır ki, temyiz yaşındaki ço-cukların hafızaları, idraklerinden daha güçlüdür.

Çocuk eğitiminin İslâmi temelleri

Page 18: Dewa

18 Ekim09Oktober09

Murat Solmazgül

Azgınlaşmış nefsin emrindeki akıl, yani seküler (ahlâk tanımaz) akıl, günümüzde daha önce hiç olmadığı kadar yüceltilmiş ve küreselleştirilmiştir. Yani insanlık adeta fıtrata karşı toplu ola-rak bir isyan başlatmış ve savaş açmış durumda.

Bu durumdan maalesef Müslümanlar da ciddî manada etkilen-miş, müslüman ve modern müslüman olarak ikiye ayrılmışlar-dır. Bununla beraber kültür emperyalizminin kuvvetli saldırı-sına maruz kalmış, batının kültürü ve tasavvuru (düşüncesi) karşısında mağlubiyete uğradığına inandırılmış ve ciddî bir sarsıntı geçirmişlerdir.

Bunun neticesinde de kendi kültürünü tenkit ettiği gibi, kendi dininin vazgeçilmezleri olan kitap ve sünneti de sorgular hale gelmişlerdir. Oysa müslümanın kitap ve sünnete yaklaşırken maksadı, onları tenkit değil bilakis; onlara ön şartsız tabi olmak olmalıdır. Yani edille-i şer’iyye dinin kaynağı olmakla beraber aynı zamanda müslümanın hidayet rehberidir.

Modern Müslüman araştırmacılar genellikle belirli bir usûl-i fıkıh altyapıları olmadığından, bazı delilleri anlamakta zor-lanıyorlar. Bunun neticesi olarak da şer’î deliller arasında se-bebini anlayamadığı bir uyuşmazlık görünce, sanki zücaciye dükkânına dalan bir fi l gibi etrafı kırıp döküyorlar. Aklına yat-mayan, canını sıkan, içini daraltan bir ayet yahut hadis gördü-ğünde hemen ondan kurtulmaya çalışıyorlar.

Ya ona işkence yaparak te’vil ediyor, (yorumluyor) ya da “bu ayet tarihseldir” (hükmü indirildiği zamana aittir) “bu hadis uy-durmadır” deyip işin içinden sıyrılıyor.

Oysa Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyuruyor: “Hevâsını (Bütün arzularını, bütün isteklerini, bütün eğilimlerini) benim getirdiğime tabi kılmayan kişi iman etmiş olamaz.” Müslüman olma demek teslim olmak demektir. Teslim olarak kurtulmak demektir.

Bir Müslüman bu inanç bozukluklarından kurtulması için önce-likle Allah’ın kendisine vermiş olduğu şu önemli payenin far-kında olması lazım. Şöyle ki;

Bir seferinde Resûl-i Ekrem (sav) ile Ashab-ı kiramdan bazıla-rının yanından bir cenaze götürüldü. Ashab-ı kiram bu cenaze hakkında güzel şeyler söylediler. Resûl-i Ekrem de (sav) “va-cip oldu.” buyurdular. Sonra başka bir cenaze daha götürül-dü. Ashab-ı kiram bunun hakkında da kötü şeyler söylediler. Resûl-i Ekrem de (sav) yine “vacip oldu” buyurdular.

Bunun üzerine Ömer b. Hattâb (ra) “ne vacip oldu Yâ Rasûlallah?” dedi. Rasûlullah (sav); “Şu önce geçen cenazeyi hayır ile yâd ettiniz ya, ona cennet vacip oldu. Sonrakini de şerle andınız, buna da cehennem vacip oldu. Çünkü siz yeryü-zünde Allah’ın (c.c) şahitlerisiniz” buyurdu. (Tecrid 4/565)

Allah’ın diğer insanlar arasından seçerek yeryüzünde kendisine şahit yaptığı, ey Müslüman kardeşim! Bütün bu sıkıntıları aş-manın tek yolu yeniden İslam’ın temel rehberleri olan kitap ve sünnete tam manası ile sarılmaktan geçiyor.

Vahy-i ilâhiyi aklımıza rehber yapıp hayatımızı İslam’a göre tanzim ettiğimiz zaman yeniden eski izzet ve kuvvetimize ka-vuşacağız.

Selam ve dua ile…

ALLAH’IN ŞAHİTLERİ OLDUĞUNUZUN

FARKINDAMISINIZ?

DİN ve HAYAT

Domuz gribi yüzünden bu yıl hac ve umre için Suudi Arabistan'a gelenlerin sayısında düşüş ol-duğunu belirten yetkililer, Hindistan, Pakistan ve Bengladeş'ten bu yıl toplam 450 bin hacı adayı ge-leceğini kaydetti.

Güney Asya'dan gelen hacılarla ilgili birimin başkanı Adnan Katib, yaptığı açıklamada bu yıl Hindistan'dan gelecek hacı adaylarının sayısının 160 bin 491 olduğunu belirtti.

Katib, domuz gribine karşı her türlü önlemin alın-dığını da ifade etti.

Öte yandan Medine'de 3500 rehberin hac mevsi-minde görev yapacağı bildirildi. Medine Rehber-leri Kuruluşu Başkanı Mustafa Al Numan, hacılara hizmet verecek karşılama merkezleri, kayıp hacı büroları, sağlık merkezleri gibi yerlerin hazır hale getirildiğini belirtti.

Hac mevsimi başlıyor

Sahabeler, Hz. Peygamber'e ne üzerine biat ettiler?

Hz. Peygamber'e ilk biat eden kişi Ebu'l-Heysem bin Teyyihan'dır.Bu zat Hz. Peygamber'e şunları söyledi: 'Ey Allah'ın Resûlü! Daha önceleri bizimle halk arasın-da bazı antlaşmalar vardı. Zannediyorum ki biz bunları keseceğiz. Sonra sen de kavmine dönecek olursan bu antlaşmaları bozduğumuzdan dolayı onlara savaş açmış oluruz'.

Bu söz üzerine Hz. Peygamber güldü ve ona şöyle dedi: 'Kanınız kanımız, kanlarının dökülmesini helal saydık-larınız benim de dökülmesini helal saydığımdır'.

Hz. Peygamber'in bu sözlerinden çok hoşlanan Ebu'l-Heysem arkadaşlarına dönerek şunları söyledi: 'Ey kavmim! O, Allah'ın Resulü'dür. Şahitlik ederim ki o doğrudur. Ve o bugün Allah'ın hareminde ve O'nun em-niyeti altında bulunmaktadır. Kendi kavminin ve aşire-tinin arasındadır. Biliniz ki eğer peygamberi Medine'ye getirecek olursanız bütün Araplar hep birlikte karşımıza dikileceklerdir. Eğer Allah yolunda savaşmayı, mal ve evlatlarınızın elinizden çıkmasını göze alabiliyorsanız onu memleketinize davet ediniz. Çünkü o gerçekten Allah'ın Resulü'dür. Eğer onu yardımsız bırakmaktan korkuyorsanız hiç getirmeyiniz!' Bu sözleri dinleyen Ensar da: 'Biz Allah'tan ve Resulü'nden duyduklarımı-zı kabul ettik. Ey Allah'ın Resûlü! Biz, bizden istedik-lerinin hepsini sana veriyoruz. Sen ey Eba'l-Heysem! Peygamber'le aramızdan çekil de ona biat edelim' de-diler. Ebu Heysem de: 'İlk biat eden kişi benim' dedi.

Sonra diğerleri de kalkarak Hz. Peygamber'e biat ettiler. [Taberani]Mücaşi, cihad üzerine biat ediyor!Mücaşi bin Mes'ud şöyle anlatıyor: "Kardeşimle birlikte Hz. Peygamber'e gittik ve ona hicret üzerine bizden biat almasını söyledik. Hz. Peygamber: 'Hicret, zamanın-da onu yapanlara mahsus olarak geçti' buyurdular. Biz de: 'Peki bizden ne üzerine biat alacaksın' diye sorduk. Bunun üzerine Hz. Peygamber 'İslâm ve cihad üzerine' buyurdular. [Müslim, Buhari]

Avf bin Mâlik ve arkadaşlarının biatı!Avf bin Mâlik şöyle anlatıyor: "Biz yedi, sekiz ya da dokuz kişi olarak Hz. Peygamber'in huzuruna çıktık.

Hz. Peygamber bize: ‘Allah’ın Resulü’ne biat etmek istemez misiniz?’ diye sordular ve bunu üç kere tek-rarladılar. Bunun üzerine biz de ellerimizi uzatarak Hz. Peygamber’e biat ettik ve şöyle sorduk: ‘Ey Allah’ın Resûlü! Sana biat ettik. Fakat bu biat ne üzerine yapıl-mıştır?’‘Allah’a kulluk edip O’na hiç bir şeyi ortak koşmaya-cak ve beş vakit namazınızı kılacaksınız’ dedikten sonra seslerini alçaltarak ‘İnsanlardan hiç bir şey istemeyecek ve dilenmeyeceksiniz!’ buyurdular. Bundan sonra bizim bu gruptan hiç bir kimse düşürdükleri kamçılarını bile insanlardan istemedi. [Müslim, Tirmizi]

Page 19: Dewa

19Ekim09Oktober09DİN ve HAYAT

Ebu Zerr'in biatı

Ebu Zer (ra) şöyle anlatıyor: "Hz. Peygamber'e beş kez biat ettim. O da yedi defa Allah'ı şahit kılarak Allah'ın dini hususunda hiç kimsenin sö-züne kulak asmayacağıma dair benden söz aldı. Hz. Peygamber bir gün beni çağırtarak: 'Ey Ebâ Zer! Allah'ın cenneti karşılığında bana biat eder misin?' dedi. Ben de: 'Evet, ederim!' dedim ve ellerimi uzattım. Bunun üzerine Hz. Peygam-ber: 'Halktan hiç bir şey istememek üzere biat ediyorsun' buyurdu. Ben de'Tamam!' dedim.

Hz. Peygamber: 'Kamçın düşse dahi almak için kimseden yardım istemeyeceksin, bineğinden inecek ve onu kendin alacaksın' şartını da koş-tular. Hz. Peygamber bana 'Altı gün sonra gel, ey Ebâ Zer! Aklını kullan, sana söyleyecekle-rimi iyi dinle!' buyurdular. Yedinci günü oraya vardım; Hz. Peygamber bana şunları söylediler: 'Sana Allah'ın emirlerinin gizlisinde ve açığında O'nun takvasından ayrılmamanı tavsiye ediyo-rum. Bir kimseye kötülük yapacak olursan he-

men arkasından ona iyilik yap! Sakın hiç kim-seden bir şey isteme. Kamçın dahi düşse sen kendin in, al. Sakın herhangi bir emanet kabul etme! [Terğib]

Cihad üzerine biat!

Hz. Peygamber hendek kazmakta olanları ziya-ret etmek için bir sabah evinden çıkmıştı. Ora-ya vardığında sabahın o soğuk saatinde hendek kazmakta olan Ensar ve Muhacirleri gördü. Bunlar Müslümanların kendi yerlerine çalışmak üzere gönderebilecek bir köleye sahip olama-yanlarındandı. Bunun üzerine Hz. Peygamber: 'Ey Allah'ım! Asıl hayat, ahiret hayatıdır. Ensar ve Muhacirleri bağışla!' Orada çalışmakta olan-lar da şöyle bir şiirle karşılık verdiler:

'Biz yaşadığımız sürece cihat üzerine Muhammed'e biat etmiş kimseleriz.' [Müslim, Tirmizi]

Kınayanın kınamasına aldırmamak üzerine biat!

Übâde bin Sâmit şöyle anlatıyor: "Biz Hz. Peygamber'e savaş üzerine biat yaptık. Sıkıntılı ve sevinçli zamanlarımızda, hoşumuza giden ve gitmeyen her durumda onu dinleyip kendisine itaat edecektik. Hak sahipleriyle çekişmeyecek ve nerede olursak olalım hakkı söyleyip Allah yolunda hiç bir kınayıcının kınamasından kork-mayacaktık." [Buhari, Müslim]

İslam'ın en temel emirlerinden olan namaz, çoğunlukla ebeveynlerin yanlış uygulamaları ile çocuklar için olduğundan çok daha zor ve meşakkatli bir ibadet olarak algılanıyor.Namaz ibadeti çocuklara eğer küçük yaşlarda doğru ve sistemli öğretilmezse ileriki yaşlarda aksatılan bir ibadet haline dönüşüyor. Bu nedenle; "Hz. Peygamber, çocuklara namazı nasıl sevdirmiş-ti" sorusunu sorarak işe başlayabiliriz.

Önce namazın önemini anlayalım!Çocuklarımızın hem dini terbiyelerinde hem de ibadet anlamında gösterdikleri hassasiyet ölçüsünde üzerinde en fazla durulması gere-ken husus namaz ibadetidir. Namaz ibadetinin İslam'daki diğer ibadetlere nazaran çok daha sıklıkla ifade ediliyor olması, onun çok önem arz ettiğini ortaya koyar. Peygamber Efen-dimiz (sav) da hadis-i şeriflerinde namazın üzerinde çok durmuş, ona çok büyük önem vermiştir. Namaz farzı; hiçbir şartı olmaksızın gerçekleştirilmesi istenen bir farzdır. Diğer farzların büyük kısmı bir takım şartlara bağ-lanmışken Namaz ibadeti şartlara bağlanma-mıştır. Anne-babalar, çocuklarına öğretmeden önce kendileri namaz kılmalıdırlar! Rabbimiz, Taha Suresinin 132. ayetinde şöyle buyurur: "(Ey Muhammed) Ailene namaz kılmalarını emret, kendin de onda devamlı ol. Biz senden rızık istemiyoruz, sana rızık veren biziz. So-nuç Allah'a karşı gelmekten sakınanındır."Ayette de görüldüğü gibi, mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim, çocuklara namaz ibadetinin sevdirilmesi ve öğretilmesi için, anne babalara çok önemli görevlerin düştüğünü göstermek-tedir. Çocuklara namazın, hayatın kopmaz, ihmal edilemez bir parçası olduğunu dahası namazın hayatın özü olduğunu iyi anlatmak ve

öğretmek gerekmektedir. Çocukların namazla ilişkisi, anne babaların yükümlülüğündedir. Bu Allah tarafından verilmiş bir ödevdir.Peygamber Efendimiz (sav), anne babaların bu yükümlülüğüne işaret ederek şöyle bu-yuruyor: "Çocuk yedi yaşına gelince namazı emredin. On yaşına gelince (gerekirse) namaz hususunda dövün" [Ebu Davud] Bu hadis-i şe-rifteki 'emir' dili, muhakkak yapılmasına işaret etmektedir. Aksi takdirde karşılığında vebal, kınanma ve azap vardır.

Namaz, dinin merkezindedirNamaz ibadetinin dinin merkezinde olduğu bugün herkes tarafından açık ve net olarak bilinmektedir. Birçok ayet ve hadis-i şerif-lerle sabitlenmiş bir hükümdür namaz. İslam âlimlerinin büyük çoğunluğu namazı terk hu-susunda ağır cezalar ve yaptırımlar öngörmüş-lerdir.Namaz ibadeti böylesine önemli bir yerde bu-lunurken, bu ibadet muhakkak çocuklarımızın eğitiminin merkezinde de olması gereken bir ibadettir. Anne babalar, küçük yaşlardan itiba-ren çocuklarına namazı sevdirmek için ellerin-den geleni yapmalı, bu uğurda her türlü me-şakkate katlanmalıdırlar. Ayetteki ifadeyle, bu hususta sabırlı ve sebatlı olmak zorundadırlar.

Peygamberin çocuklarla ilişkisinin merkezinde namaz vardırPeygamber Efendimiz (sav)'ın çocuklarla ilişkisinin merkezinde namaz ibadeti vardır. Efendimiz, namazı çocuklara sevdirmek ve öğretmek için çeşitli yöntemler uygulamıştır.Efendimiz (sav) bazen evde çocuklara abdest aldırıp onlara namaz kıldırmış, çoğu zaman da çocukları camiye götürerek onlara cemaatle

namaz kıldırmıştır. Efendimiz (sav)'ın bu yak-laşımına maruz kalan çocuklar, bundan çok memnuniyet duymuşlardır. Zira büyük adam-ların safında onlar gibi sayılmak, çocuk için tarifi imkânsız bir duygu, yüce bir makamdır. Hele cemaat ehli tarafından başı okşanıp med-hedilmesi ayrı bir zevk bir taltif ve teşvik edici bir davranış olmaktadır.

Çocuklarla cemaat olup namaz kılın!Rivayetle sahabeden Enes (ra) anlatıyor: "Ben, annem ve teyzem Ümmü Haram evdeyken, Resulullah (sav) çıkageldi. Bir müddet sonra; 'Kalkın size namaz kıldırayım' dedi. Beni sağ tarafına aldı. Öylece bize namaz kıldırdı. Na-mazdan sonra bize dua etti..." [Müslim]

İbni Abbas der ki: "Ramazan veya kurban bay-ramı günü Resulullah (sav) ile birlikte bayram namazına gittim. Allah'ın Resulü namaz kıldır-

dı. Sonra hutbe okudu. Daha sonra kadınların bulunduğu tarafa gelerek onlara vaaz etti ve namaza devam etmelerini söyledi." [Buhari, Müslim] Semure bin Cündüp, çocuk yaşta iken, Hz. Peygamber ile birlikte bir kadının cenaze namazını kıldıklarını haber vermekte-dir. [Müslim]Çocuklarımıza namazı sevdirmek için dikkat etmemiz gerekenler

Çocuklarımıza namazı sevdirmek için önce-likle kararlı ve düşünceli olmak zorundayız. Çocuklarımızı daha çok küçük yaşlarından iti-baren namaz ibadetine karşı sevgi dolu olarak yetiştirmek gerekiyor.1) İkna edip sevdirmek en temel düsturdur. Namazı öğretmeyin, sevdirin.2) Sevdirmeden ve anlatmadan çocukları na-maza zorlamak, namaz kılmalarını mecburi tutmak onları namazdan soğutur. Buna dikkat etmek gerekir.3) En iyi öğretmen örnekliktir. Çocuklar, sizin namaza gösterdiğiniz saygı ve sevgiyi görme-liler.4) Namazı ilgi çekici hale getirerek, çocukların sevgi dolu bir merak edinmelerini sağlamak gerekir. Kitaplarla, CD lerle namaz eğitimi çe-şitlendirilmelidir.5) Çocuk güzel hediyelerle teşvik edilmeli, onun için sürprizler hazırlanmalıdır. Teşvik ve tebrik edilmelidir.6) Kendisine ait bir seccadesi, tesbihi ve tak-kesi olmalıdır. Kız çocuklarına namaza mah-sus özel beyaz başörtüsü alınmalıdır.7) Küçük yaşlardan itibaren devamlı camiye götürülmeli ve çocuğun namazı en ön safta kılması sağlanmalıdır.

Çocuğunuza namazı sevdirebilmek içinyapmanız gerekenler!

Aradığınız sağlık ve lezzet ise,tercihiniz Nazar olsun...

Page 20: Dewa
Page 21: Dewa

SHOWROOM 1THALIASTRASSE 2

A-1160 WIENTEL.: 01/405 35 85 20

SHOWROOM 2FERNKORNGASSE 84

A-1100 WIENTEL.: 01/ 293 81 37

Welcome Home

PORTA BAZAInkl. MATRATZE

MATRATZESTANDART

140x200 / 150x200 /160x20 Inkl Matratze

90X20090X190

CEKYAT

CEKYAT

DEGISIK DESEN VE RENKLERDE MEVCUTTUR

ENEA 3+2+1

KOLTUK ÖRTÜSÜ 3+2+1

FIYATI REKLAM iLE GECERLiDiR

BRODE BAZA

iKi RENK MEVCUTTUR (KAHVE/KREM)

€499.-

Page 22: Dewa

22 KÜLTÜR-SANATEkim09Oktober09

Avusturya'nın başkenti Viyana, Ana-dolu ezgileriyle çınladı. TC Dışiş-leri Bakanlığı ve TC Başbakanlık Tanıtma Kurulu desteğiyle, Viya-na Konzerthaus ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı işbirliğinde 'Spot On: Turkey Now Festivali' gerçekleşti-rildi. Viyana Konzerthaus'ta, 10-11 Ekim tarihlerinde ikinci kez düzen-lenen bu kültür festivali, Türkiye'nin tüm kültürüne ve insanlarının çe-şitliliğine ışık tuttu. Doğu-Batı ekseninde şekillenen bu festival, günümüz Türkiye'sinden farklı ke-sitler sundu. İki gün süren festiva-lin programı hayli yoğundu. Kürtçe şarkılar seslendiren Aynur'dan DJ Arkın Allen'e, Aydın Esen'den Se-lim Sesler'e, Erkan Oğur & İsmail Hakkı Demircioğlu'ndan Concerto Köln & Sarband'a kadar pek çok sa-natçı festival kapsamında sahne aldı. 'Spot On: Turkey Now Festivali' hayli coşkulu geçti. Konser salonları tıklım tıklım doluydu. Avusturya'da yaşayan gençlerin yanı sıra daha önce böylesi bir etkinliğe belki hiç katılmamış olan, Viyana'daki Türki-ye kökenli vatandaşlar da festivale adeta akın etti.

Türk Müziğine büyük İlgi

TRT 'de yayınlanan ve ardından İsrail ve Türkiye arasında olay olan dizinin yan-kıları sürüyor. İsrail' den mektup:

İsrail'deki Türkiye kökenli Yahudile-ri bünyesinde bulunduran Türkiyeliler Birliği, TRT 1' de yayımlanan Ayrılık adlı dizinin "bilinçli bir şekilde İsrail ve Yahudi düşmanlığı yaratma çabası" ol-duğunu öne sürdü.

Dizinin durdurulması yönündeki ça-balarının sonuç getirmediğini belirten Türkiyeliler Birliği, bu konuda Cumhur-başkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ah-met Davutoğlu' nun devreye girmesini ve desteğini istiyor.

Türkiyeliler Birliği, son dönemde iki ülke arasında ortaya çıkan gerginlikle-rin, TRT'de yayımlanan diziyle yeni bir boyut kazandığını belirterek Gül, Er-doğan ve Davutoğlu'na iletilmek üzere hazırladıkları mektubu, Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçiliği' ne iletti. Birliğin 60 yıldır Türkiye-İsrail dostluk ilişki-lerinin geliştirilmesi için uğraş verdiği belirtilen mektupta, "Türkiye'nin İsrail'e karşı son günlerdeki tutumu, çalışmala-rımızın faydası hakkında bizleri şüpheye düşürmüştür. İki ülke arasındaki dostluk ilişkileri gelişirken, son Gazze operas-yonundan sonra, siz devlet büyükleri-mizin beyanlarıyla bu ilişkiler olumsuz yönde ilerler duruma düşmüştür" ifadesi kullanıldı.

Mektupta, Gazze harekatının, Türk ba-sınında tek yönlü olarak gösterildiği, Başbakan Erdoğan'ın Arap ülkelerin göstermediği kadar tepki gösterdiği id-dia edilerek, bütün bunların Türkiye'de İsrail ve Yahudi karşıtlığının artmasına neden olduğu öne sürüldü ve buna örnek olarak yapılan anketler gösterildi.

İki ülke arasındaki dostluk ilişkileri-nin bozulmaması için ellerinden geleni yaptıklarını, Türkiye'deki bazı olumsuz olaylara rağmen tepkilerin asgari düzey-de kalması için büyük çaba verdiklerini ifade eden Türkiyeliler Birliği mektupta, şöyle devam edildi:

"Ancak, son olarak, TRT-1´de gösterime giren ‚Ayrılık’ dizisinin neden olduğu öfke, bu tepkileri durdurulamayacak boyuta getirdi. Gösterimden birkaç gün önce ve gösterimin ertesi günü Büyükel-çilik nezdinde dile getirdiğimiz üzüntü ve endişe duygularıyla dizinin durdu-rulması yönündeki isteklerimiz hiçbir sonuç vermedi. Dizi, gösterilmeye ve düşmanlık tohumları ekmeğe devam ediyor."

Dizinin "hayal mahsulü" olduğu ile-ri sürülen mektupta, "Dizi, TRT-1 gibi

bir devlet televizyonundan kin ve nef-ret saçmakta, duygu sömürüsü yaparak olayı din çatışması gibi göstermekte-dir" ifadesi kullanılarak, halka nefret aşılayacak bu tür yayınların yalnız iki ülke ilişkilerine değil, tüm Türkiye'nin imajına da zarar verebileceği öne sürül-dü. Mektupta Türkiyeliler Birliği, "İs-rail halkının, Türk halkını sevdiği gibi, Türk halkının da İsraillileri sevmesini istiyoruz" denilerek Gül, Erdoğan ve Davutoğlu'ndan, "Ayrılık" dizisinin gös-terimden kaldırılması için "gerekli tali-matları vermeleri" ve dostluk köprüsü-nün yıkılmaması için harcanan çabalara destek olmaları istendi.

İsrail'de, Türkiye'den çeşitli tarihlerde göçmüş 100 bin kadar Yahudi bulunu-yor. Türkiyeliler Birliği ise Türk Yahu-di dernekleri arasında faaliyetleriyle en geniş kesime hitap eden kuruluş olarak biliniyor.

Uluslar arası yankı uyandıran Dizi: Ayrılık

300 sanatçıyı buluşturan Klasik Türk Sanatları etkinliğinde konuşan Hat ve Ebru sanatçısı Fuat Başar, İs-tanbul İslam Sanatları Üniversitesi kurma amacında olduklarını belirte-rek, "Böyle bir düşüncemiz var. Eğer okul kurulursa bu alanda birçok sa-natçı yetiştirilmiş olacak" dedi. 5. Klasik Türk Sanatları Paneli'nin Ko-caeli buluşması, Kocaeli Büyükşe-hir Belediyesi' nin ev sahipliğinde, alanında ünlü sanat simalarının ka-tılımıyla Sekapark Otel'de gerçek-leştirildi. Panele, hat, tezhip, ebru, minyatür, cilt, çini, kat-ı, naht, ka-lem işi, kündekari, Edirnekari sanat dallarının 300 usta ismi katıldı. Kül-tür ve Turizm Bakanlığı Plastik Sa-natlar Daire Başkanı Gamze Ayrım, Büyükşehir Belediye Başkanı İbra-him Karaosmanoğlu, Genel Sekreter

Yardımcısı Dr. Tahir Büyükakın'ın katıldığı, Doç. Dr. Savaş Çevik'in başkanlığını yaptığı panelde Klasik Türk Sanatkarları Vakfı Danışma Kurulu üyesi Prof. Dr. Hüsrev Su-başı, Hattat ve Ebru Sanatçısı Fuat Başar, Doç. Dr. Hüseyin Öksüz ve Mehmet Memiş konuşmacı olarak yer aldı.Başkan Karaosmanoğlu yaptığı konuşmada, "Türkiye'nin her tara-fında bu tür çalışmalar oluyor. Biz de KO-MEK kurslarımızda öğrenci yetiştiriyoruz. Bu alana ne kadar ta-lep olursa bizler de mutlu oluyoruz. Çünkü bu sanatlar bizi biz yapan de-ğerler" dedi. Başkan Karaosmanoğ-lu, Kocaeli' ne gelen sanatçılara da ayrıca teşekkür etti.Hat sanatı değerlendirildiPanel, iki oturum halinde gerçekleş-

tirildi. Klasik Türk Sanatları alanın-da usta isimlerin konuşmacı olarak katıldığı panelde sanat dallarının günümüzdeki yeri, tarihi ve geleceği konuşuldu. Prof. Dr. Hüsrev Subaşı hat sanatıyla ilgili yaptığı konuşma-da şu ifadelere yer verdi: “Allah' ın kitabı olmasaydı, hat sanatı olmaya-caktı. Hatta yazarken ayrı, bakarken ayrı güç alıyoruz. Bir Hat´ a ya da Ebru´ ya baktığımız zaman yorgun-luğumuz gidiyor. Hattatlar toplumu buluşturan adamlardır. Sanatçılık peygamberlik mesleği gibidir. Top-lumu güzelliklerde buluştururlar."Doç. Dr. Savaş Çevik de sanatın bilimden biraz farklı olduğunu be-lirttiği konuşmasını şöyle sürdürdü: “Felsefe ve edebiyatta kesik çizgi yoktur. Sanat bazı farklılıkları ol-duğu için gerçektir." Çevik, Türk

sanatlarıyla ilgilenenlere de seslenerek, "Bu arkadaşlar tek bir sanata değil, tüm Türk Klasik sanatlarına il-gili olsunlar. Sanatımız bu şekilde gelişecektir." çağrı-sında bulundu.Panelin bitiminde Kültür ve Turizm Bakanlığı Plastik Sa-natlar Daire Başkanı Gamze Ay-rım söz aldı. Ayrım, Klasik Türk Sanatları ile ilgili bakanlık bünye-sinde yapılan yarışmaya işaret etti. Bu tür yarışmaları uluslararası are-naya taşımak böylece Türk kültürü-nü ve sanatını tanıtmak istediklerini belirten Ayrım, daha yoğun bir ka-tılım için Gençlerden destek istedi. Hat sanatında 54 yılı geride bırakan İstanbullu sanatçı Hasan Çelebi ise Klasik Türk Sanatları' na resmi

okul- larda yeteri ka- dar yer ve-rilmediğini savundu. Sanat bölüm-lerinin artmasıyla çok daha kaliteli sanatçılar yetiştirileceğini ve Türk kültürünün daha da yangınlaştırıla-bileceğini belirtti. Sanatçılar, pane-lin ardından Büyükşehir Belediye-si' nin düzenlediği organizasyonla

İslam Sanatları Üniversitesi!

Page 23: Dewa

23Ekim09Oktober09KADIN ve AİLE

Müminlerin Annesi...

Mekke´de küfrün bayraktarlığını yapan Ebu Süfyan'ın kızı olan Ümmü Habibe'nin ismi Remledir. Arap örf ve adetlerin-den dolayı, ilk evliliğinden doğan kızı Habibe'den dolayı "Ümmü Habibe" kün-yesini almıştı. Annesi Safiye bint-i Ebu las´dır. Bu hanım Hz.Osman r.a.'ın baba ve anne bir halası idi.

İlk evliliği Ümmü Habibe ilk önce Ubeydullah İbn-i Cuhuş ibni Refah ile evlenmişti. İslam gelmeden önce Hanif dinine bağlı olan Ümmü Habibe, İslam'ın ilk günlerinde kocası Ubeydullah ile birlikte, Müslü-man olmuştu. Bu yüzden kocası ile bir-likte müşriklerin eza ve cefasına maruz kalmıştı. Bu eziyetlerden kurtulmak için Habeşistana giden ikinci kafile içinde yer aldı. Ancak dini uğruna yurdunu terk eden Ubeydullah Habeşistana vardığında papazların tesiri ile İslam'dan dönerek (ir-tidad) Hristiyanlığa girdi. İrtidad olyın-dan önce Hz.Ümmü Habibe bir rüya gör-müştü. Kocasının suratı gayet çirkinleşip maymuna dönmüştü. Son zamanlardaki hareketlerindeki değişiklikler ve bir rüya ortada bir şeyler olduğunu gösteriyor, an-cak bir şey diyemiyordu. Rüya'nın ertesi günü kocası onu karşısına alarak:

"Önceleri din konusunu uzun uzadıya düşünmüştüm. Hristiyanlıktan daha ha-yırlı bir din görmeyip Hristiyan olmuş-tum. Sonra Muhammed'in dinine girdim ve şimdi tekrar Hristiyanlığa döndüm" sözleri ile kocasının gerçekten İslam'dan çıktığını anladı. Ümmü Habibe rüyasını kocasına anlatıp onu İslam'a davet etme-ye çalıştıysa da başarılı olamadı. Kocası da onun üzerinde Hristiyanlığa döndür-mek için çok büyük baskı uygulamış ama bu çabaları sonuçsuz kalmıştı. Hz.Ümmü Habibe dininde sebat gösterdi. Kocasın-dan ayrıldı. Ubeydullah ise içki alemle-rinde öldü gitti.

Hz. Muhammed ile Evliliği Hz. Ümmü Habibe yapayalnız kalmıştı. Habeşistanda gurbet bir ülkede dul bir kadın idi. O Mekke'nin yüksek aristokrat bir ailesine mensuptu. Bu yüzden kolay kolay evlenemezdi. Korunmaya muhtaç-tı. Babası ebu Süfyan henüz Müslüman olmamış, Müslümanların en büyük düş-manlarındandı. Babasının yanına döne-mezdi. Resulullah Ümmü Habibe'nin bu durumunu haber almıştı, iddeti bittikten sonra nikah için kendilerine haber ulaştır-dılar. Bunun için Amr İbn-i Umeyye Da-mari Habeşistan hükümdarına gönderildi. Zatı saadetlerinin, mümesili gelince, Hü-kümdar kendi cariyesini Hz.Ümmü Habi-beye gönderip, meseleyi anlattı:

"Resulullah s.a.v., senin nikahın hakkında

bana bir mektup göndermiştir. Şimdi sen bu işe razı isen, bir vekil tayin eyle de ni-

kah işini tamamlayalım" diye bildirdi. Hz.Ummu Habibe de Halid İbn-i Said'i kendisne vekil tayin etti ve nikahın ta-mamlanmasını bildirdi. Akşam üzeri Habeşistan Hükümdarı, Müslümanları topladı ve Hz.Cafer İbn-i Ebu Talib'i de çağırıp, şahitlik ettirdi ve kendisi nikahı kıydı. Aynı mecliste Hz. Peygamber´in ödemesi için dört yüz dirhem mehriye ka-rarlaştırıldı ve bu mehriye nakden Halid İbn-i Said'e verildi. Nikah bitip, hakl da-ğılıp gitmek üzere iken Hükümdar Said'e dönüp:

"Gitmeyin, durun. Enbiyanın sünnetidir ki, nikah zamanında yemek yene ve öyle gidile.“ Hepsi oturdular yemek yedikten sonra ayrıldılar.

Nikah kıyıldığında Hicri 6.yıl idi ve Hz.Ümmü Habibe 36 yaşında idi. Nikah-dan birkaç gün sonra diğer müslüman-larla birlikte iki gemiyle yola çıktılar. Medine´nin limanı olan yere geldiler. Resulullah Hayber Gazasında Ketibe Ka-lesinin fethi ile meşgul idi. Tam o sırada onlarda geldiler Peygamberimiz:

"Bilmemki bu iki şeyin hangisi ile sevine-yim, Hayber'in fethi ilemi ,yoksa Cafer'in gelişi ile mi?" diye sevincini belirrtmişti. Bu arada Hayber'den alınan ganimetler-den Habeşistan muhacirlerinede hisse verildi. Peygamberimizin diğer hanımları bu yeni eşi iyi bir şekilde karşılamak istediler. Başlangıçta Hz.aişe onda kendisini kıs-

kandıracak bir şey bulamadı. Zira yaşı fazlaydı. Onu kendi tarafına çekmek iste-

di. Ebu Süfyanın kızı bunu kabul etmedi. Ebu Süfyan kızının düşmanı ile evlenme-sine kızması gerekirken aksine o bir bakı-ma memnuniyetini ifade etti.

"O reddeedilemeyecek bir erkektir" diye-rek bu evliliği tasvip ettiğinide gösterdi. Resulullah, Ümmü Habibe için daha ön-ceden bir oda yaptırmıştıki bu oda diğer hanımlarınınkine göre mescide en uzak olanı idi. Resulullah'ın emriyle Bilal, Hz.Ümmü Habibe'yi odasına götürmüş. O da orada bir süpürge bulmuş, yanındaki kölesi ile birlikte odayı temizlemiş, bir kıl yaygı sererek odayı döşemişti. Resulul-lah eve akşam olup geldiğinde güzel bir koku hissetmiş, odayıda döşenmiş olarak görünce:

"Kureyş kadınları etrafı döşeyen, yerleşik kadınlardır. Bedevi ve arabi değilerdir." buyurarak Hz.Ümmü Habibe'nin temizlik ve döşeme zevkini takdir etmişlerdir. Peygamberimizin, onunla evlenmesi, onun sabrının, cihadının ve çektiği sıkın-tıların bir mükafatı idi. Ayrıca bu evlilik İslam Hukuku bakımından da önem taşı-maktaydı. Çünkü bu nikah "Gaybi nikah" olarak icra edilmişti.

Resulullah'dan sonraki günleri Peygamberimiz ile dört yıl evli kaldık-tan sonra, Resulullah'ın vefatından sonra zahidane bir hayat yaşadı. Peygambe-rimizin diğer hanımları gibi saygı ile karşılandı. İslam tarihinde ortaya çıkan fitne ateşinden uzak kaldı. Ancak bunun-

la beraber, dayısının oğlu olan III.Halife Hz.Osman'ın evinin muhasarası esnasında onun evine geldiği, orada bulunan asiler-den bir adamın onun baş örtüsünü çektiği, Hz.Ümmü Habibe r.a.'nın ona beddua et-tiği, bu beddua'nında derhal yerine geldiği kaynaklarda bildirilmektedir.

Ahlakı İmanı kuvvetli bir hatun idi. Bu husus-ta ne yakınını nede akrabasını kâle alır-dı. Babası Ebu Süfyan kafir iken bir ara Medine'ye gelmiş, Resulullah ile anlaş-mak istiyordu. Daha evvelki antlaşmayı biraz geniş tutmak istiyordu. O ara kızı-nıda görmek istedi. Kızının evine gelerek Resulullah'ın şiltesine oturmak istiyince kızından sert muamele gördü. Hz.Ümmü Habibe r.a. şilteyi kaldırdı ve babasının bu şilte üzerine oturmasını istemedi. Ebu süfyan buna çok içerledi: "Kızım, senin bu şilten o kadar kiymet-li midirki, babanı onun üzerine oturtmak istemiyorsun?" Hz.Ümmü Habibe buyur-du:

"Evet, çok kiymetlidir, zira bu şilte Zatı Risaletpanahilerinin s.a.v.in şiltesidir. Sen müşrik olduğun için pissin, sen oturamaz-sın." Ebu Süfyan: "Sen benden sonra büsbütün bozulup git-mişsin"

Hadislere çok dikkat ederdi. Başkaları-nada bu hususta tavsiyede bulunurdu. bir ara yeğeni Ebu Süfyan İbni Said onun evine gelmişti Kendisine abdest almasını tavsiye edip şöyle buyurdular: "Resulullah s.a.v. buyurmuşlardır: 'Her kim bir şey pişirecek olursa abdest alması iyidir.'

Babası vefat ettiği zaman, güzel kokular, sürünüp, iyi elbiseler giyerek, Resulullah buyurdular:

"İman sahibi bir kadın için her hangi bir şekilde üç günden fazla matemli bulun-mak caiz değildir. Ancak kocası için, bu-nun müddeti dört ve on gündür."

Vefatı Hicri sene 44 de Muaviyenin hilafetinde vefat etti. O zaman 73 yaşında idi. Vefa-tından önce Hz.Ayşe'yi çağırarak.

"Benimle senin ve diğperlerinin arasında münasebet vardı. Her ne kadar aramızda hataen bir şey geçmiş ise, senden af et-meni isterim. Af ve hayır dua ile yad edip, benim için mağfiret talep et." Hz.Ayşe'de dua edip:

„Sen beni memnun etmişsin, Hak Teala da seni memnun kılsın.“ buyurdular.

Müminlerin annesi Hazret-i Ümmü Habibe (Remle binti ebi Süfyan)

Page 24: Dewa

TEKNOLOJİ24 Ekim09Oktober09

I8000 Omnia II, Windows Mobile 6.1 Professional iş-letim sistemiyle gelişmiş multimedya deneyimi isteyen kullanıcılara hitap ediyor.

3.7 inç ile dünyanın en büyük AMOLED ekranına sahip olan I8000 Omnia II, çözünürlüğüyle gün ışığında da benzersiz bir netlik sunuyor.

Daha büyük ikonlar ve kullanımı kolay yapısı ile I8000 Omnia II, aynı zamanda dokunmatik kullanım için özel olarak geliştirilmiş bir kullanıcı ara yüzüne sahip. Ye-nilikçi TouchWiz 2.0 kullanıcı arayüzü ve üç boyutlu efektler, multimedya ve birden fazla uygulama ile çalış-mayı daha da keyifli hale getiriyor. Geliştirilmiş ekran ve kullanıcı ara yüzü ile I8000 Omnia II, zengin multi-medya fonksiyonlarının kullanımını benzersiz bir mobil deneyime dönüştürüyor. 5 megapiksel kamera sayesin-de DVD kalitesinde video kayıt ve oynatmanın yanın-da yüksek çözünürlükte fotoğraf çekmek de mümkün. Kolay internet tarama ve interaktif üç boyutlu oyunlar, bu keyifli deneyimin yalnızca bir parçası. I8000 Om-nia II, kullanıcıların içeriklere erişimleri ve indirmeleri için de benzersiz 3G ve Wi-Fi erişimi sunuyor. Ayrıca I8000 Omnia II, 32GB'a yükseltilebilen hafızası ile de kullanıcılara bütün favori içeriklerini depolama olanağı sağlıyor. Telefon Türkiye'de 1.290 TL fiyatla satışa su-nulmuş durumda. Bu arada Omina II ile ilgili rahatsız edici bir söylenti var. Söylentiye göre Omnia II diğer adıyla I8000 Avrupa kullanıcılarına Nvidia'nın geliştir-diği bir yonga setiyle diğer ülkelere ise standart yani Nvidia yonga seti içermeyen versiyonu dağıtılacak. Bu söylenti hakkında henüz Samsung'dan yapılan bir açık-lama bulunmuyor.

Canon EOS 500D

Canon 15.1 megapiksel çözünürlüklü ve Full HD video özellikli yeni modeli Canon EOS 500D dijital fotoğraf makinesini 2009'un son aylarında duyurdu. Bu maki-neyle Canon ilk defa SLR sınıfı cihazlarda HD video kayıt yeteneğini sunuyor. 15.1 megapiksel çözünürlük sayesinde büyük ebatlı fotoğraflar çekebiliyor ve ra-hatça fotoğraf üzerinde düzeltme yapabiliyorsunuz. Karanlık ortamlarda bile rahat çekim yapılabilmesi için yüksek bir ışık hassasiyeti sağlanmış. Çektiğiniz fotoğ-rafları rahat izleyebilmeniz için geniş bir ekran ve rahat bir kullanım için Türkçe menüler bulunuyor.

Avrupa'ya başka model Türkiye'ye başka!

Google, harita ve uydu resimlerini gösteren Google Earth uygulama-sına ciddi bir yatırım yaptı. Uzay'a fırlatılan yeni uydu sistemi çok daha keskin ve net resimler çeke-bilecek.Digital Globe tarafından geliş-tirilen ve WorldView 2 olarak adlandırılan Google'ın uydusu, önümüzdeki yedi yıl içinde 770 Km yükseklikte dünyanın resimle-rini çekecek. Bu uydu günde 975 000 metrekare resim çekebiliyor. Bu oldukça etkili bir değer. Çün-kü Dünya, 510 milyon metrekare büyüklüğünde. 325 milyon met-rekare denizlere ait. 185 milyon metrekare karada. Bu da Google'ın istediği resimler kısa bir süre için-de hazır olmasını sağlıyor. Tabi burada uydunun özellikleri de çok önemli. WorldView 2, 50 cm'lik bir çözünürlüğe sahip. Uydudaki çözünürlük uzaydan bakıldığında iki belirgin nokta arasındaki me-safeye eşittir. Bu birçok kişi için pek bir anlamı yok. Oysa askeri uyduların 30 cm'lik bir çözünürlü-

ğe sahip olduğunu düşünürsek, 50 cm çözünürlüğün oldukça etkili bir değer olduğunu söylemeliyiz.

Google, amerika birleşik dev-letlerinin güvenlik'le ilgili resmi makamlarından sıkı bir talimat aldığını duyduk. Hangi resimlerin çekilebileceğini ve hangilerinin yayınlanacağını söyleyen bu ma-kam, yüksek çözünürlüklü resim-leri kendi içinde de kullanılması muhtemel. Buna ek olarak Worl-

dView 2, istenildiği zaman farklı bir yörüngüye de sokulabiliyor. Bu uydu 26 saat içinde, istenilen koor-dinatlara yerleştirilip, dünyada is-tenilen yerin fotoğrafını çekmeye hazır hale gelebiliyor. Google, bu özellik sayesinde dünyada yaşa-nan çok büyük olayların ve doğal felaketlerinin resimlerini çekmek istediğini belirtiyor.

Google Bizi Gözetliyor

Katar Hava Yolları, deneme amaç-lı ilk doğal gazlı uçak seferini yap-tığını açıkladı. Hava yolu şirke-tinden yapılan yazılı açıklamada, uçağın motorlarının kerosen ve doğal gaz karışımıyla çalıştırıldı-ğı belirtildi. İlk uçuşun, pazartesi akşamı Doha ile Londra arasında, Rolls-Royce Trent 556 motoruna sahip bir Airbus A340-600 uçağıy-

la yapıldığı ilan edildi. Katar Hava Yolları böylece bu teknolojiyi dün-yada kullanan ilk şirket oldu. Dün-ya doğal gaz rezervlerinin yüzde 15'ini elinde bulunduran Körfez'in bu küçük ülkesi Katar, Rusya ve İran'dan sonra dünya sıralamasın-da üçüncü sırada yer alıyor. Ka-tar, doğal gazı uçak motorları için üretme kapasitesine 2010'da ulaş-

mayı hedefliyor. Bu yeni karışımı, İngiliz-Hollandalı petrol şirketi Shell'in geliştirdiği belirtiliyor. Bu yeni üründen ilk aşamada yıllık bir milyon ton üretmeyi planlayan Katar, bu sayede atmosfere kar-bondioksit salımının azaltılmasına katkıda bulunacak.

Doğal gazla uçan ilk yolcu uçağı

Cisco sponsorluğunda, Oxford Üniver-sitesi Said İşletme Okulundan MBA öğrencileri ile Oviedo Üniversitesi Uy-gulamalı Ekonomi Bölümü tarafından gerçekleştirilen ''2009 Geniş bant Kali-

te Araştırması''nda Türkiye, geniş bant bağlantı kalitesi ve penetrasyon oranı bakımında 66 ülke arasında 42'inci sıra-da yer aldı.

Dünya internet liginde sınıfta kaldık

Page 25: Dewa

25Ekim09Oktober09

Sezona müthiş başlayan ve 8' de 8 yapıp rekor kı-ran F.Bahçe, geçen hafta G.Antep deplasmanında sa-hadan mağlup ayrıldı. Fener-bahçe 25. dakikada Semih' le öne geçti. Vederson' un bekletmeden topu Gazian-tepspor ceza alanını ortala-dığı pozisyonda kale çizgisi önünde boşta bulunan Semih topu kafayla filelere gönderdi 1-0. 83' te Erman Özgür' ün pasında Julio Cesar plase bir vuruşla eşitliği sağladı 1-1. Karşılaşmanın 90+4. dakika-sında, Gaziantepspor kaleye

yaklaşık 25 metre mesafeden serbest vuruş kazandı.

Serbest vuruşu kullanan Ju-lio Cesar mükemmel bir vu-ruşla topu kaleci Volkan' ın bakışları arasında filelerle buluşturdu 2-1. Karşılaşma Gaziantepspor'un 2-1 üstün-lüğüyle sona erdi. Böylece Fenerbahçe, geçen sezonun son 5 maçıda dahil 13 maç sonra Turkcell Super Ligde kaybetti.

Rekorların bittiği yer

Milli Takımlar Sorumluluğu’ndan istifa eden Fatih Terim, geçtiğimiz günlerde bir basın toplantısı düzenleyerek 4 yıllık görev süresinin değerlendirme-sini yaptı. ‘Devrim yapmak için uğraşan herkes gibi bende hata yaptım. En büyük hatam inan-mak, inandırmak, kazanmak, kazandırdıklarıyla bir çok insa-nı mutlu etmek ve beklentileri büyütmek’ oldu diyen Terim hakkınızı helal edin sözleriyle bitirdiği konuşmasında, Türk futbolu hakkında yaptığı tespit-leri 9 madde halinde sıraladı:

Kulüplerin çoğu yetiştiricilik özelliğini kaybetti. Futbol ya-tırımları Türkiye’de artıyor, üstyapı gelişiyor ama bu hiç-bir zaman altyapıya yansımadı. Futbolumuzun başı ve gövdesi kocaman ama onu taşıyan ayak-lar, bacaklar maalesef incecik. O zaman zaten tuhaf bir yaratığı andırıyor.

Sadece 8 kulübümüzün fiziki altyapısı yeterli. Bu da yetenekli futbolcu üretimindeki en önemli engeldir. Avrupa’daki 5-6 mil-yon Türk’ten pek çok yetenekli oyuncu çıktığını söylüyoruz. 70 milyonluk bir ülkeden bu yıldız adaylarının 8-10 misli çıkması gerekir. Kulüpler arası rekabet kızıştıkça, takımların Avrupa

hedeflerine yönelmesiyle ya-bancı oyuncu sayısının bir hayli arttıyor, bu da milli takımların seçildiği yetenek havuzunu da-raltıyor. Türk futbolunun üret-tiği yıldız oyuncu sayısının son yıllarda beklenenin çok altında oldu. Bu futbolcuların çoğu da milli takımlarda tanındı. Mil-li takıma çağırdığımız oyun-cuların 28’i Süper Lig’den. Türkiye’nin, kalitesi yüksek, re-kabetin zorlu olduğu liglere ih-raç ettiği futbolcuların sayısının artması lazım. Gitme konusunda futbolcularımızın da daha karar-lı ve cesur olması lazım.”

Türk takımları uluslararası maç-larda hep iki farklı görüntü or-taya koyuyor. Moral ve kondis-yonun yüksek olduğu maçlarda iyi sonuçlar, zihinsel hazırlık ve motivasyonun alt düzeyde kalın-dığı maçlarda ise zayıf rakiplere karşı zorlanılıyor ve kaybedili-yor. Türk futbolcusu iyi eğitimli değil, algılamada, taktik anla-yışta ve koordinasyonda maa-lesef Avrupalı meslektaşlarının gerisindedir. Milli takımlar hala çağın şartlarına uygun uluslara-rası standartlarda örnek eğitim ve kamp merkezine kavuşmuş durumda değil. Avrupa’daki futbolcu izleme komitelerini az sayıda insana bırakmamak gerekir. Sahalarımızı, kulüp ya-

pılandırmalarımızı, antrenman metotlarımızı, beslenme düzen-lerini, kalitelerini, sporcuların dinlenme periyotlarını ve yaşam düzenlerini mercek altına alma-lıyız. Futbolda bir dünya devi olmamız isteniyorsa, bu ancak devletiyle, milletiyle, özel ve kamu sektörüyle, basınıyla eği-tim kurumlarıyla ulusça hep birlikte gerçekleştireceğimiz bir hamleyle olabilir. Futbolumuzu da yarınlara taşımak için böyle birlik olmalıyız.

15-20 yılda ben varım

Terim, “15-20 sene önce tarih-teki ufak tefek başarılarımızın seneyi devriyesini yapan bir ülkeden bugün ‘Nasıl olurda Dünya Kupası’na gitmeyiz?’ sorusunu acımasızca sorup idam edecek kadar ileri gitmişiz. Be-ğenseniz de beğenmesenizde bu 15-20 yılda ben varım” dedi. Şu ana kadar Atletico Madrid’den teklif aldığımı bir tek ben bilmi-yorum şeklinde konuşan Terim, şunları söyledi: “Benim Atletico Madrid stadında maç izlediğimi söylüyorsunuz. Başkanıyla sa-mimi olduğunu söylüyorsunuz. Benim böyle bir durumum yok. Belki sonra teklif yaparlar, ko-nuşuruz ama şu anda yok.”

Tek hatam, Başarıya inandırmak!

2010 Dünya Kupası Avrupa Elemeleri’nda son maçların ardından Finallere direkt ka-tılacaklar ile Play off maçı oynayacak takımlar belli oldu. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu kupa dışı kalan takımlar ise İsveç, Çek Cum-huriyeti, Polonya, Belçika, Hırvatistan, Avusturya, Ro-manya, Bulgaristan ve İskoç-ya. 9. Grubu 2. sırada tamam-lamasına rağmen Norveç ise en kötü ikinciler statüsünde olduğundan play off oyna-ma şansını bile bulamadı. 3. Grup’ta Slovakya’nın Çek Cumhuriyeti ve Polonya’yı geride bırakarak finallere di-rekt katılmanın sürprizini ya-şarken, Portekiz, Yunanistan ve Ukrayna ve Fransa gibi ülkeler ise play off oynamak zorunda kaldı. 19. Dünya Kupası Finallerine, 53 takım içinden, 13 takım gönderme hakkına sahip olan Avrupa kıtasında, 9 grupta mücade-leler dün gece oynanan maç-larla tamamlandı. 9 grubun liderleri doğrudan Finallere katılma hakkını kazandı. Av-rupa elemeleri 9. Grup’ta 5

takımın yer alması nedeniyle sadece birinci takım Final-lerde mücadele etmeye hak kazandı. Geride kalan 8 gru-bun ikincileri, 14-18 Kasım tarihlerinde play-off müsa-bakaları yapacak ve finallere katılacak 4 takım daha belli olacak.Alınan sonuçlara göre Avrupa’da Dünya Kupası’na direkt katılacak takımlar şöy-le:

1. Grup: Danimarka2. Grup: İsviçre3. Grup: Slovakya4. Grup: Almanya5. Grup: İspanya6. Grup: İngiltere7. Grup: Sırbistan8. Grup: İtalya9. Grup: Hollanda

Play off oynayacak takımlar ise şu şekilde:

PortekizYunanistanSlovenyaRusyaBosna HersekUkraynaFransaİrlanda

Avrupa’dan Dünya Futbol Kupasına katılacak takımlar belli odlu

Türkiye Birinci Futbol Ligi 1987-1988 sezonun-da Galatasaray, deplas-manda Ankaragücü ile karşılaştıktan sonra evin-de Trabzonspor'u konuk etmişti. Kendi taraftarı önünde Trabzonspor´u yenen sari-kırmızılılar, bir sonraki hafta oyna-yacağı Fenerbahçe der-bisi öncesi moral depo-

lamıştı. Tıpkı bu sezon olduğu gibi. Fenerbahçe Stadyumu´nun yeniden hizmete girdiği 1982 yı-lından itibaren G.Saray ile F.Bahçe, Kadıköy'de 25 lig maçı oynadı an-cak yukarıdaki tablo sadece bir kez yaşandı. 1987-88'in 26. haftasında A.Gücü deplasmanından 2-2'lik beraberlikle dö-

nen Galatasaray, 27. haf-ta evinde Trabzonspor'u 2-1'le geçti. Ve tarih: 19 Mart 1988 Cumartesi... 28. hafta Kadıköy'ün ev sahipliği yaptığı derbi-de galatasaray, Uğur ve Prekazi'nin golleriyle 2-1 kazandı. Böylece şampi-yonluk yolunda büyük bir engeli aşıp, sezon sonun-da mutlu sona ulaştı. Bu

sonuç, G.Saray'ın son 27 yılda Kadıköy deplasma-nında elde ettiği 5 galibi-yetten biri oldu. 1982'den sonra F.Bahçe'nin saha-sında oynanan 25 FB-GS mücadelesinin 18'inde ev sahibi gülerken, 2 maçta ise eşitlik bozulmadı.

Tesadüfün Böylesi!

Page 26: Dewa

NACHRICHTEN26 Ekim09Oktober09

Der Vorsitzende der Lehrerpersonalvertre-tung für Pflichtschulen in Oberösterreich, Walter Wernhart, sprach von mangeln-dem Respekt der Kinder in der Schule vor Lehrern. „Denn dies kann und darf nicht toleriert werden“ appellierte er. Lehrer sollen für auffälliges und nicht angebrach-tes Verhalten der Schüler Konsequenzen setzen dürfen um somit die pädagogische Arbeit besser durchführen zu können.

Im genaueren sollen den Kindern, die Grenzen überschreiten Sozialdienste verhängt werden, indem sie ihre Freizeit

dafür opfern müssen. Weiters sollen die-se Kinder von gemeinsamen Aktivitäten ausgeschlossen werden und stattdessen für ihre Missetaten büßen müssen, beispi-elsweise indem sie alle nicht eingebrach-ten Hausübungen nachholen.

Jedoch kam dieser Gedanke bei der SPÖ und den Grünen nicht so gut an, denn sie waren der Meinung, dass diese Kin-der nicht durch rücksichtsloses Bestra-fen, sondern vielmehr durch moderne pädagogische Konzepte behandelt wer-den sollten.

Lehrer wollen Kinder für Missetaten bestrafen dürfen

Die Anzahl der Studierenden in Öster-reich ist im Gegensatz zum letzten Jahr um 20% gestiegen.

In Anbetracht des Studentenans-turms hat Wissenschaftsminister Jo-hannes Hahn den Universitäten ge-genüber betont, von der Chance der Zugangsbeschränkungen Gebrauch zu machen. Im genaueren betrifft dies jene Studienrichtungen, bei denen es in Deutschland einen „Numerus Clausus“

gibt. Jedoch müssen diesbezüglich die Rektoren der Universitäten einen Ant-rag stellen, welcher von der Regierung zugestimmt werden muss. Von dieser Möglichkeit wollen mittlerweile die Unis in Wien, Klagenfurt und Salzburg profitieren, die bereits einen diesbezüg-lichen Antrag gestellt haben.

Minister Hahn unterstrich, dass in di-eser Hinsicht auch Unterstützung von der SPÖ besteht.

Zugangsbeschränkungen für Universitäten

Wohnen in Österreich ist in letzter Zeit immer teurer geworden und die Tendenz zeigt, dass dies fortführen wird. Im gena-ueren sind die Haushaltskosten drastisch gestiegen. Jedoch machen diesbezüglich Eigentümervertreter auf die beschlossene Erhöhung der Kategoriemieten aufmerk-sam. Es ist jedoch in dieser Hinsicht frag-würdig, weshalb international die Mieten

eher fallen. Kritik müssten die Eigen-tümervertreter von der Arbeiterkammer einstecken, da sie der Meinung sind, dass teure Neuvermietungen und Zuschläge für thermische Sanierungen, welche schließlich von den Mieter abgedeckt werden, als treibender Punkt in Bezug auf die Preiserhöhung gedient haben.

Mietkosten gestiegen

Österreichs Schüler werden ab 2013 einer vereinheitlichen Matura unter-zogen. Die Reifeprüfung besteht aus 3 Säulen, zum Ersten aus der vorwis-senschaftlichen Arbeit, zum Zwei-ten aus der schriftlichen Prüfung und zum Dritten aus der mündlichen Prü-fung. Im Nationalrat wurde dies ohne größere Probleme beschlossen. In erster Linie betrifft dies die AHS Schüler und infolgedessen ab dem Schuljahr 2014/15 die berufsbilden-den höheren Schulen. Die Matura soll im genaueren folgend ausschauen:Die

Aufgabenstellungen der schriftlichen Prüfungen werden für alle Schüler ve-reinheitlicht.

Die Prüfung erfolgt österreichweit am selben Tag. Jeder Schüler muss eine „Vorwissenschaftliche Arbeit“ schre-iben und diese bei der mündlichen Matura präsentieren. Weiters müssen Schüler in zehn bis 15 Minuten eine Frage aus zwei oder 3 Fächern beant-worten, welche von einem Themen-Pool, die von Fachlehrern zusammen-gestellt wird.

Neue Maturaform ab 2013

Page 27: Dewa

27Ekim09Oktober09NACHRICHTEN

Die Regierung hat durch die Neuregelung des Fremdenrechtgesetzes die Möglich-keit zur Ausdehnung der Schubhaft besc-hlossen. Damit ist somit der Schutz vor Abschiebung, wenn die Anträge auf Asyl nicht berechtigt sind, abgeschafft wor-den. Das Verfahren läuft zwar weiter, aber der Antragssteller kann während dieser Zeit zurück in seine Heimat abgeschoben werden.

Ein anderer, diesbezüglich relevanter Punkt ist der, dass das Alter der Asy-lwerber künftig durch Röntgenuntersuc-hung festgestellt werden kann, um somit ihr wahres Alter feststellen zu können. Außerdem kann der Verwandtschaftsgrad durch DNA-Analysen festgestellt wer-den.Weiters können Asylwerbern auch nach verfestigtem Aufenthalt, sprich nach 5 Jahren, der Aufenthalt aberkannt und somit abgeschoben werden. Jedoch kann dies nur dann durchgeführt werden, wenn der Asylwerber während dieser 5 Jahre

vorsätzlich ein Delikt begeht. Die Vora-ussetzung für eine Abschiebung aus den oben genannten Gründen ist jedoch der, dass die Gründe für ein Asyl nicht mehr gegeben sind. In Bezug auf Scheinehen kann künftig nicht nur der österreichisc-her Ehepartner sonder auch der Fremde sich strafbar machen, dieser Ansatz gilt auch für Scheinadoptionen.

„Wir müssen die Hintertür für Schlep-per und Kriminelle schließen, damit wir die Vordertür für verfolgte und bedrohte Flüchtlinge offenhalten können“ so die Innenministerin Maria Fekter (ÖVP). Fek-ter betonte weiters, dass das Ziel hierbei, Österreich das sicherste Land auf Erden zu machen sei, und dies eine geordnete, sichere Fremdenrechtsregelung benötigt. Diese Regelung kam nicht bei jeder Partei gut an. So fanden die Grünen dieses neu-geregelte Gesetz als „zu streng“, während aber das BZÖ und die FPÖ diese Rege-lung als „zu locker“ fanden.

Neues Fremdenrechtspaket tritt 2010 ein

Bei den Wahlen in OÖ kam es zu einem klaren Sieg der ÖVP und einem starken Zuwachs der FPÖ. Herbe Verluste musste hingegen die SPÖ einstecken. Die Grünen bewahrten ihren Stimmanteil und das BZÖ hat den Landtagseinzug nicht geschafft. Es kam zu einer Fort-setzung der Schwarz-Grünen Koalition, die seit sechs Jahren regiert hat.

Doris Hummer (ÖVP) wird die neue Landesrätin in OÖ und wird somit das erste we-ibliche Regierungsmitglied der Oberösterreichischen ÖVP. Im genaueren wird sie für die Res-sorts „Bildung, Wissenschaft, Forschung“ weiters für die Ressorts „Frauen und Jugend“

zuständig sein.Außerdem wurde Herbert Sa-usgruber als Landesparteiob-mann in OÖ wieder angelobt und ist somit in seine dritte Amtsperiode gestartet.

Die ÖVP hat damit mit 28 Man-daten die Hälfte der Sitze für sich gewonnen, dahingegen die SPÖ mit nur 2 Mandaten. Die Grünen und FPÖ sind jeweils mit einem Mandat im Landtag vertreten.

Es ist bemerkenswert dass die FPÖ nach der großen Wahl-niederlage im Jahr 2003, bei dieser Wahl die Stimmen fast verdoppelt hat.

Landtagswahlen in Oberösterreich

In Wien ist die Kriminalität in den letzten Jah-ren emenz gestiegen. Um diese Kriminalität zu bekämpfen wurde vor sechs Jahren in Wien eine Sondereinheit, die erfolgreich dagegen handelt, gegründet. Diese Truppe hat ihre sechsjährige Arbeit im Monat Oktober mit einer Bilanz ve-röffentlicht.

Es wurden bisher 9000 Personen wegen Eigen-tums- oder Suchtgiftdelikten festgenommen. In Bezug auf die Eigentumsdelikte handle es sich

in den letzten drei Jahren vor allem um Rumäne und Georgier. In Betracht auf die Suchtgiftsze-ne kontrollieren die Beamten vorrangig die U6-Stationen Jägerstrasse und Dresdnerstrasse sowie die U4-Station

Längenfeldgasse in Meidling. Hierbei ist zu unterstreichen, dass die Dealer ausschließlich Afrikaner und die Käufer gemischt seien

Strassenkriminalität gestiegen

Page 28: Dewa

NACHRICHTEN28 Ekim09Oktober09

Bei der Wahl des EU-Kommissars aus Österreich sind sich SPÖ und ÖVP, wie schon öfters in anderen Angelegenheiten, nicht einig. Die SPÖ hat die derzeitige Kommissarin Benito Ferrero Waldner dafür vorgeschlagen, was bei der ÖVP nicht gut ankam, denn sie würden gerne Wilhelm Molterer als Kommissar sehen. Jedoch hat die ÖVP das Vorschlagsrecht. Beim Besuch des EU-Kommissars Barroso in Wien verlangte er eine rasche Entschei-dung darüber.

Außerdem spricht sich hinter den Kulissen auch der Vorschlag von der ÖVP herum, die Ex-Außenministerin Ursula Plassnik als EU-Kommissarin zu sehen. Die Entscheidung darüber wird in den nächsten Wochen fallen.

EU-Kommissar-Wahl- Streit zwischen SPÖ & ÖVP

EU-Kommissionspräsident Jose Manuel Durao Barroso wurde zum zweiten Mal gewählt. Bei seiner Rede betonte er sich für ein starkes und solidarisches Europa einzusetzen. Bar-roso unterstrich, wegen der herrschenden Wirtschaftskrise die europäischen Staaten ge-meinsam zu denken und die Kräfte zusammenzufügen haben. Der Kommissionspräsident forderte ein „wirkliches Aufsichtssystem“ für die Finanzmärkte, welches effizient geregelt werden müsse, hierbei die EU eine Führerfunktion spielen sollte.

Zweite Amtszeit für Barroso

Karadzic, der für das Massaker von Sreb-renica verantwortlich war und tausende Menschen umgebracht hatte, hat aufgrund Zeitmangels Antrag auf Verschiebung des Prozesses gestellt. Jedoch wurde dieser Antrag abgelehnt, da die Richter in Den Haag der Meinung waren, dass der Prozess auch ohne seine Anwesenheit eröffnet wer-den kann. Im genaueren besteht sein Ze-itmangel darin, dass er „nicht genug Zeit

zur Vorbereitung hatte. In Bezug auf diesen oben genannten Punkt unterstrichen die Richter, dass Karadzic die notwendige Zeit dafür gegeben wurde, da die Verhaftung letzes Jahr im Juli war. Der angeklagte Kri-egsverbrecher war um sich zu tarnen bis zu seiner Festnahme als Gesundheits-Guru in Belgrad tätig. Festgenommen wurde er bei der Änderung seines Wohnsitzes.

Der auf Völkermord angeklagte Karadzic will nicht vor Richtern

Spindelegger hat beim Treffen der beiden Außenminister die Siedlun-gen der Juden im nahen Osten zu stoppen verlangt. Denn dies wur-de bisher nicht eingehalten und soll somit auch wahrlich durchge-führt werden. Außerdem plädierte er die seit 2001 erbauten illegalen Außenposten auf palästinensischem

Gebiet abzubauen. Er betonte, dass der Frieden auf gegenseitiges Verständnis der beiden Parteien be-ruht. Jedoch lehnt die Partei des jü-dischen Außenminister Liebermans den Siedlungsstopp ab und rechnet sogar für die nächsten Jahre mit ke-iner Friedensregelung.

Spindelegger für Siedlungsstopp von Israel

im nahen Osten

Page 29: Dewa

29Ekim09Oktober09NACHRICHTEN

Das Buch „Der Islam“ von Dr. Fuat Sanac ist ein Wegweiser für die Leser gedacht, die wenig Kenntnisse über die Religion des Islam besitzen und für Angehö-rige anderer Religionen, welche die Grundsätze des Islams ken-nen lernen wollen.

Eine umfassende Darstellung der Geschichte des Islams, seiner Ursprünge, seiner Entwicklung und seiner erstaunlich Ausbrei-tung, die auch heute noch auf al-len Kontinenten fortdauert, wur-de nicht beabsichtigt.

Vielmehr wurden die Spuren, welche der Islam auf den vers-chiedensten Erdteilen hinterlas-sen hat, verfolgt. Die islamisc-he Religion, die nach unserer Erkenntnis die eindeutigste und

einfachste Religion ist, beruht auf sehr menschlichen und lo-gischen Grundsätzen. In diesem Buch werden diese Grundsätze behandelt, einige Vergleiche mit anderen Religionen angestellt, von Islam-Kritikern gerichtete Stereotypen beantwortet, richtig gestellt und die Eingenschaften, die ein wahrer Muslim besitzen soll, klar dargestellt.

Das Ziel dieses Buches ist es auch, ein für allemal die Tatsac-he durchzusetzen, dass der Qu-ran an die Exklusivität des Islam besitzt, und dass niemand- kein Scheich und keine Autorität- be-fugt ist, irgendetwas davon auf-zuheben oder hinzuzufügen.

Laut einer Studie wurde bekannt, dass die Anzahl der Internetuser in den letzten Jahren auffallend gestiegen ist. Es ist jedoch zu unterstreichen, dass von die-ser Suchtgefahr jede Gesellschaftsebene betroffen ist, sei es eine Hausfrau, ein Student oder Banker. Der Leiter des Anton-Proksch-Instituts für Suchterkran-kungen in Österreich, Michael Musalek, beziffert hierzulande diese Anzahl auf ca. 80000. Es besteht die Gefahr, dass die junge Gesellschaft den Zugang zur Realität verliert und somit sich von der Gesellschaft ausgrenzt, sprich sie fühlen sich nur mehr der virtuellen Gemeinschaft zugehörig.

Schließlich werden diese jugendliche „aktive Internetuser“ von heute, die aso-zialen, ungebildeten Erwachsene von morgen.

Neuerscheinung: Der Islam

Internet macht süchtig

Aufgrund höherer Schulden die die ÖBB gemacht hat kam es im Nati-onalrat zu heftigen Diskussionen. ÖVP, BZÖ und FPÖ kritisierten die Infrastrukturministerin Bures und Wilhelm Haberzettl, der ÖBB Betri-ebsratschef. Der Ursprung dieser heiklen Diskussion kam vom BZÖ, die das ÖBB als Dauerpatient im Nationalrat beschuldigt haben. Denn das BZÖ warf vor, obwohl jedes Jahr dem ÖBB vier Milliarden Euro an Subventionen ausgeschüttet werden, wird die Höhe der Schulden immer mehr. Die Infrastrukturministerin Bures, hat damit zurückgekontert, dass die eigentlichen Verantwortlichen dafür die Freunderlwirtschaft der schwarz-blauen Regierung war und diese Zeiten jetzt zu Ende sind schließlich unterstrich sie, dass die ÖBB goldene Zeiten erwarten.

ÖBB-Debatte im Nationalrat

Die Impfung gegen die Schweinegrippe hat begonnen, jedoch werden in Erster Linie die Kliniksmitarbeiter, Polizei, Feuerwehr und Rettung-sdienste sich impfen lassen können. Für die Bevölkerung startet diese Aktion ab November. Es gibt jedoch im Bezug auf den Impfstoff sehr viele Meinungsunterscheidungen, denn die Aktion des Bundesheers die statt Pandemrix, der eigentlich als Impfstoff geplant war, auf Celvapan gesetzt haben, hat man das Vertrauen auf geplante Impfmittel Pandemrix verloren. Außerdem ist es fraglich ob der Impfstoff ein oder 2 Mal gege-ben werden soll.

Unter den Experten kam die Meinung hervor, dass es zu einer zweiten Infektionswelle kommen kann und von dieser, dieses Mal mehrere Le-ute betroffen sein werden. Es werden sich dadurch auch die Todesfälle anhäufen.

Schweinegrippen-Impfung

Page 30: Dewa
Page 31: Dewa
Page 32: Dewa