21
.. .... , .. .. .. DI EGITIMI MALARI ' DERGISI

DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

.. ...., .. .. .. DI EGITIMI

ARAŞTI MALARI ' • •

DERGISI

Page 2: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

İMAN, DAYANDlGI TEMEL İLKELER ve EGİTİM

Yrd. Doç. Dr. İrfan BAŞKURT i.ü. İlahiyat Fakültesi

Din Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Kur'an'ın amacı ve hedefi, yine kendi deyimiyle, insanı kopkoyu karanlıklardan çıkarıp aydınlık, esenlik ve kurtuluşa kavuşturmaktır. Bunu başarabilmenin yolu olarak, "zulümat" terimiyle ifadelendirdiği ka­ranlıklar, yani cehalet, sapıklık, kötülük, boşluk, şüphe, olumsuzluk ve gelenek gibi her türlü gerçek dışı inanç ve davranışlardan kurtulmayı göstermektedir.

A- İMAN NEDİR?

Iman, dinin özüdür. Arapça "enın" kökünden türemiş bir kelime olup, İnanmak, güvenmek, emin olmak ve herkesin kendisinden emin olduğu bir kişilik taşımak gibi anlamlara gelmektedir. Dikkat edilirse, kelimenin filolojik yapısı bile güven temellerine oturan bir anlam taşımaktadır. Söz konusu güven, lman eden kişi ile bu şahsın dışındaki dünyanın kendisinden emin olmasıdır. Buna göre iman, sahibini varlık ve insan hayatı için güven unsuru haline getirmekte ve bulunduğu kimseyi güvenilir bir konuma yükseltmektedir. Ancak, bu güvenirlilik, bireyde öyle bir kişilik oluşturmalı ki, ondan yalnız dostlan değil, düşmanlan da emin olabilmelidirler.

Imanın davranışlarla ilgili boyutu yanında bir de psikolojik yönü vardır. Dolayısıyla, psikolojik açıdan iman, şahsiyetin tutarlılık ifadesi ol­maktadır. Buna göre yöneltilen obje ne olursa olsun, psikolojik anlamda bir şahsiyetten bahsedebilmek için, lman zorunlu görülmektedir. Bu özelliği ile Imanın, insanın bütün kararlarının ve hareketlerinin arkasında

Page 3: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

184 DiN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

bulunan yönlendirici bir güce sahip olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraf­tan iman, Allah'a olabileceği gibi, doğru yere odaklanmadığı takdirde makama, mevkiye, servete, mezhebe, şeytana, siyasi görüş ve ideolojiler ile kendisine ilahlık payesi verilen her türlü muhayyel tannlara yQnelik de olabilir.

Kur' an, imanı, iyiliğin, güzelliğin, barış, huzur ve yaratıcılığın mutlak kaynağı olan Allah'a yönelterek, bireyi, başta kendisi olmak üzere varlığı aşmaya hazırlar. Bu husus, tek tanrılı dinlerin ortak özelliğidir. Buna mu­kabil sahte dinler ise, insanı maddeye, çıkarlara, nefsin yapay istek ve ar­zularına bağımiı hale getirerek onu şirkin kirli yollarında perişan ederler. Hal böyle olunca, din eğitim ve öğretiminin, alanında uzman ve bilgili kişiler tarafından verilmesi zorunlu görülmektedir. Zira bu metot, yanlış inançların sebep olabileceği tehlikelerin önlenebilmesi için en gerçekçi yoldur.

a- Dinde Eksiitme veya İlave Yapmak

Din, ortaya konulduğu hiiliyle bir bütündür. Yukarıda, dinin özü olarak tarif edilen iman da bir bütündür ve asla bölünme, eksiitme veya ilave kabul etmez. Çünkü, din yalnız ve yalnız Allah'ın elindedir ve hüküm sadece O'na aittir1• Bir kurtuluş, tekiimül ve eriş yolu olarak iman, tümüyle ve tartışmasız olarak kabulü gerektirmektedir. Dolayısıyla, dinde eksiitme yapmak ile dine dışarıdan ilave yapmak arasında hiç bir fark yoktur. Zira, her iki durumda da Allah'ın kudret ve tasarrufianna başkaldırı vardır:

Dinde eksiitme veya dine Allah adına ilave yapmak, din terminolo­jisinde şirk olarak isimlendirilmektedir. Diğer yandan, dini açıdan insanın ayağını kaydıran ve dengesini bozduran hususlar, sadece şirk ile ortaya çıkmamaktadır. Dinin insan hayatından uzaklaşması ve "günah" kav­ramıyla isimlendirilen birçok davranış vardır ki, bunlar da insari ve top­lum bünyesinde .onarılması zor yaralar açmaktadır. Bid'at ve hurafeler başta olmak üzere, "Hak"lar manzumesi çerçevesinde ele alınabilecek olan Allah'a ait haklar, bireysel ve sosyal haklar, çevre hakları, varlıklara karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının en be­lirgin olanlarıdır.

Günah, bir anlamda dengenin kaybedilmesi veya zedelenmesidir. Bu, bazen ileri gitme (ifrat), bazen de geri kalma (tefrit) şeklinde ortaya çıkar. Her iki durumda da aşırılık vardır ve doğal olarak denge öyle ya da böyle bozulmaktadır. Mesela cimrilik, geri kalma anlamında, isriif ise aşirılık ve ileri gitme anlamında bir günahtır. İfrat ve tefrit, hayatın her

1. Zümer, 39/3. .

Page 4: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

İMAN,DAYANDIGI1EMELİLKELER veEGİTİM 185

alanı için denge bozucu bir özellik taşımaktadır. Bu açıdan bakılınca, Kur'an'ın ısrarla üzerinde durduğu ve tavsiye ettiği itidal veya orta yola sadakat prensibi zedelenmektedir.

Varlık ve oluşun, Yaratıcı'nın prensibine ters düşmesi anlamına gelen şirkin bir adı da zulümdür. Şirkin zıddı olan gerçeği yakalama ve kabul etme anlamında !man ise, beyni ve gönlü kaostan aydınlık ve belirginliğe, yanlış inançlardan, saplantı ve hurafelerden doğru inançlara taşımaktır. Bunun en güzel, en doğru ve gerçekçi uygulaması, eğitim ve öğretim yoluyla olabilmektedir. Bu, çok önemli bir husı1stur. Çünkü insanların, gerçek anlamda dini anlamları ve uygulamaları ancak eğitim yoluyla mümkün olabilir. Aksi takdirde, ortaya çıkacak olan sonuç taklit ve yanlış bilgiler edinmek olur ki, bu durumda insanların din ve dindarlık adına yapamayacakları kötülük ve çirkinlik yoktur.

, Iman eğitimi, yapay istek ve sapiantıların yerine gerçeğin yerleştirilmesi faaliyetidir. Zira, gerçeğin olmadığı yerde vehim ve sap­Iantılar bulunmaktadır. Vehim, saplantı, kuruntu ve önünü görememe ise, insanın azınini kırar, heyecan ve şevkini bozarak güvenini sarsar. Önü ve sonu belli olmayan bir hayat, insanı boşluğa düşürür, kuvvet ve enerjisini boşa harcatır. Bu ve buna benzer tüm aydınlatıcı ve uyarıcı nitelik taşıyan prensipleri içeren Kur' an, trafiğin doğru akışını sağlayan levhalar gibi, !man ile ilgili temel bilgileri insana sunmaktadır. Bu ilkeler, başta Din E­ğitimi olmak üzere, bütün derslerin de katkılarıyla öğrencilere ka­zandırılmalıdır. Çünkü, hayatın d!n! ve pratiğe ait alanlarında gerçeğin yakalanması, ancak bu prensipierin hayata geçirilmesiyle elde edilebile­cektir.

B- İMAN ve AMEL (EYLEM) BÜTÜNLÜGÜ

İman, bir kalp işidir ve sahibine sonsuz kurtuluşu garantilernesi açısından yeterli bir özellik taşımaktadır. Ancak, Akait kitaplannda lmanın tanımı ile ilgili şu tanım dikkat çekmektedir: "İman, dil ile ikrar, kalp ile tasd!ktir".

Bu tanım, !malı için şart olan kalbin tasdiki yanında, kişinin, lmanın kazandırdığı nimetlerden yararlanması ve çeşitli sorumluluklar altına girdiğini ilan etmesi açısından da önem taşımaktadır. Ay!u şekilde bu tanım, İslam toplumu için, sosyal bir realite olarak düşünüldüğünde, yine doğru olmaktadır. Imanın kalp ile tasdikten sonra dil ile ikrarı, o kişiyi kendisi reddetmedikçe dinin pratikleri ile ilgili tavırlan ne olursa olsun, mü'rnin, yani !man sahibi olmaktan çıkarmaz.

Page 5: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

186 DİN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

a- İman ~ Amel ilişkisi

Kur' an, amel ve i badeti lmandan bir cüz olarak kabul etmez. An­cak, bu konuda çok sayıdaki ayet, lman ile davraı-ıışların sıkı bir ilişki içerisinde olduğunu göstermektedir. Bu ilişki ve irtibatın boyutları o de­rece ileridir ki, ''lman ile birlikte sruih arneller üretmek" neredeyse şart koşulmaktadır. Diğer bir ifadeyle, Kur' an, insandan sürekli olarak amel üretmesini istemekte ve arnelin de Imana bağlı. olmasını öngörmektedir. Her an yeni bir iş ve oluş ta olduğunu 1 belirten Allah, inananları üretici olmaya çağırarak, işlerin hem niteliğini belirlemekte, hem de onları kendi faaliyetine ortak etmek istemektedir.

Kur' an bünyesinde yüzlerce defa tekrar edilen amel, iş, hareket, aksiyon ve faaliyet anlamına gelmektedir. Iman teriminin hemen ardından gelen amel kelimesi, lmanın pratik yanını ortaya koymaktadır. Ancak, Kur' an her fiili amel olarak kabul etmemektedir. Bu sebeple, arneli "salih amel" vasfı ile kayıtlamakta ve onu sıradan bir davranış ürünü olmaktan çıkarmaktadır.

Kur'an'ın istediği ve önerdiği salih amel, niyete bağlı olan davranış ve gayeli aksiyon demektir. Buna göre, ibadet dahil, insanın gayeli ve ni­yete bağlı bütün davranışları amel cümlesindendir. Ancak, insanı kurtarıcı, dünya ve ahirette saadete götürücü davranışlar, mutlaka "salih" olma özelliğini taşımalıdıriar. Çünkü "sruih" kelimesi, Arapça "sulh ve salah" kök kelimesinden türemiş olup; nefret, kötülük, kavga, bozgun, didişme ve çekişmenin2 zıddı olan anlarnlar taşımaktadır. Demek oluyor ki, dav­ranışlarında sulh ve salahı ilke edinen kişilerin tavır ve davranışları sruih amel, bu kişiliği taşıyanlar ise sruih kişilerdir.

b- İslam ve Satih Amel Arasındaki Ortak Nokta

Amelleri, "salih" olmakla kayıt altına alari Kur'an'ın getirdiği dinin adının İslam oluşu da dikkat çekicidir. İslam kelimesi, barış, huzur ve güven anlamına gelen "silm" ve "selam" kök kelimesinden türemiştir. Özne olarak "Müslüman" kelimesi ise, "Allah'a gönülden teslim olan, tavır ve davranışlarını barış, huzur ve güvenden yana tercih eden, kısaca barış ülkesinin vatandaşı olmayı ilke edinen kişi anlamına gelmektedir. Sulh ve salalı ile barış, huzur ve güven anlamlarının toplandığı din olan İslam ve bu dinin mensubu olan müslümanın, Kur'an'ın evrensel mesajı çerçevesindeki tavır ve davranışları, ancak barış, huzfir ve güven dolu olabilir.

ı. Rahmlin, 55/29.DİB 1997 Yılı istatistikleri, Ankara 1998, s.85. 2. İbn Manziir, Lisiinu'l-Arab, Dersaadet, Beyriit ts. sulh md.

Page 6: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

iMAN, DA YANDI Gl TEMEL İLKELER ve EGİTİM 187

Salih insanlar olabilmek, yeryüzünün nimet ve bereketlerini elde etmek ve sonsuz saadete kavuşabilmek, ancak Allah'a iman ölçeğinde ve yukandaki temel esaslar doğrultusunda hareket etmekle gerçekleşebilir1 •

Bu manada eğitim ve öğretimin temel görevlerinden biri de, bahse konu nitelikteki insanlan yetiştirmektir. Kur' an 'ın bu konudaki evrensel çağrısı şöyledir:

"Muhakkak ki Allah, herkesi barış yurduna davet etmektedir"2•

İslam Dini, hayata dair bir takım kurallar ile tınana ait esasları bünyesinde toplayan bir yapıya sahiptir. Dini kabul eden bir kimse, onun hem iman esaslannı hem de bireysel ve sosyal hayatla ilgili getirmiş oldu­ğu ahlaki kuralları bir bütün olarak kabul etmiş olmaktadır. Kur'an'ın iman + salih amel noktasındaki iç içe oluşunun esprisi budur. Çünkü, iman ile pratiğe yö~elik kabuller arasında bir konsensüs olmadıktan sonraı inanılan değerler ile davranışlar arasında gerçekleşmesi gereken uyum sağlanamaz. Bu konsensüsü kuramayan bir kişi, İslam nazarında seçkin bir Müslüman olamaz.

Ayrıca, insanlar inandıkları ve gönül verdikleri işleri herhangi bir zorlama olmadan~ severek ve fedakarlık göstererek yaparlar. Buna göre iman, aynı zamanda inanılan işlerin arkasında bir müeyyide görevi de görmektedir.

İslam'daki çeşitli ahlaki ve sosyal düzenlernelerin önemli bir yere sahip olmasının ve Kur'an'ın ahHiki ve ruhi öğütlerini sürekli olarak sos­yal hayatın pratik alanianna ilişkin buyruklarla örmesinin en önemli se­bebi budur. Bunun için Kur' an, zihin, gönül (iman) ve amel üçgeninde gerçekleştirilmeyen işlerin, reel bir değerinin olmadığını belirttiği gibi, bir davranışın ahlaki ve erdemli sayılabilmesi için, dış görünüşler, şekilsel ve törensel davranışlar yerine iman ve bilince dayalı olmasını şart

koşmaktadır3 • Bu durumda iman, dinin getirmiş olduğu inanç esasları yanında pratik yasalarla ilgili bir anlaşma niteliği de taşımaktadır. Nasıl ki erdemlilik, doğru ve yararlı eylemler olmaksızın bir anlam ifade etmezse, bireysel dürüstlük de, toplum içinde bireylerin sosyal haklan ve sorumlu­luklanyla ilgili; başka bir deyişle, bireyin toplum içindeki davranışlannı ve toplumun bireye ve eylemlerine karşı tavrını yönlendirmesi gereken pratik yasalar ile ilgili bir anlaşma olmadıkça, sosyal anlamda gerçek bir etkinlik kazanamaz4• Dolayısıyla, eğitim ve öğretimde, erdemlilik ifade

ı. Bkz. Hac, 22/23,50,56, Enbiya, 21/105, Nur, 24/55. 2. Yunus, 10/25. 3. Bakara, 2/177. 4. Muhammed Esed, Kur'an Mesajı (Meiıl-Tefsir), çev. Cahit Koytak, Ahmet Ertürk,

işaret Yayınlan 1997, s .49.

Page 7: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

188 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

eden ahlaJ.d davranışların kazandırılmasında beyin (bilinç) ve iman arasındaki dengenin mutlaka kurulması gerekmektedir. Öte yandan, bu denge bilincinin, bireylere sadece Allah'a karşı değil, aynı zamanda birey­sel ve sosyal bir sorumluluk yüklediği de öğretilmelidir.

c- Gelişmiş Ülkelerde Sorumluluk Bilinci ve bu Bilincin Dav­ranışlara Yansıması: Almanya Örneği

Gelişmiş ülkeler, içinde bulundukları konumu, ülke vatandaşlarının sahip oldukları sorumluluk bilincine ve bu bilincin ortaya koyduğu ciddi çalışmalara borçludurlar. Mesela Alman Eğitim Sistemi, iman ve iman haline getirilıniş bulunan yükselen değerlerle yoğurduğu "görev ve so­rumluluk bilincini kazandırma eğitimi"ni, çok erken yaşlardan itibaren başlatmaktadır. Söz k;onusu prensip, 3 ile 6 yaş arasındaki çocukların de­vam ettikleri Çocuk Yuvaları'ndan (Kindergarten)1 itibaren eğitim alanına sokulmakta, ilk ve ortaokullar ile liselerde yoğun bir şekilde uygulan­maktadır. Bu bağlamda, çocuk yuvalarında ve diğer okullarda Allah'ın yüceliği,. saygınlığı ve ilk yaratılış konuları önemli bir yer tutmakta ve bu konular ders kitaplarının da ilk konularını oluşturmaktadır.

Çocuk yuvalarında, ortaokul ve liselerd~, dünya ve insanın yaratılışı, insanların Allah'a, birbirlerine ve çevreye karşı taşıdıkları görev ve sorum­luluklar, sevgi temeline oturtularak, çeşitli senaryolar çerçevesinde ses ve görüntülerden de faydalanılarak öğrencilere anlatılmaktadır. İlk derslerde Yüce Yaratıcıdan ve O'nun, dünyayı, denizleri ve gökleri yaratmasından bahsedilmesini, dana ilk günlerde Allah önünde derin bir saygı, hürmet ve sorumluluk bilinci kazandırmaya yönelik bir gayret olarak de­ğerlendiren Alman eğitimcileri, bu duygulardan mahrum benliklerin, in­san ve diğer varlıklara karşı hürmet ve saygı duymayacaklarını belirtmek­tedirler.

Bu husus, Alman Eğitim ve Öğretim sisteminde temel bir ilke olduğu gibi, devletin tüm birimlerine esas teşkil eden Federal Anayasa'nın da çıkarılış sebebi olarak kabul edilmektedir. Söz konusu anayasaya te­mel teşkil eden konu, Federal Anayasa'nın özeti niteliğinde olan giriş

kısmında şu şekilde yer almaktadır:

"Federal Almanya Anayasası, 'Allah'a ve insanlara karşı görev ve sorumluluklarını bilecek ... nesiller yetiştirmek için' bir güç kaynağı ola­rak çıkarılmıştır"2.

I . Federal Almanya'da çocuk yuvalarının % 80'i kiJiselerin idaresindedir. 2. Grwıdgesetzfiir die Bwıdesrepublik Deutschland, Konkordia GmbH für Druck und Ver­

lag, Bühl-Baden 1981, s.70.

Page 8: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

İMAN, DAY ANDlGI 1EMEL iLKELER ve EGiTiM 189

Dini, bireysel ve sosyal anlamda sorumluluk bilinciyle yetiştirilen Alman vatandaşlarının genelinin, her alanda, kendilerine dürüstlüğü, sa­dakati, çalışkanlığı, iş ahlakını, insanlara ve dış dünyaya karşı saygı ve hürmet bilincini ilke edindiklerini görmek mümkündür. Çünkü, yu­karıda da temas edildiği gibi, Federal Anayasa'nın gücünü aldığı "Allah önünde ve insanlar karşısında derin hürmet ve saygı duygulanyla do­nanımlı insanlar yetiştirme" hedef ve gayesi, bütün eyaletlerin yasa ve eğitim kanunlarının da özünü teşkil etmekte, eğitim-öğretim faaliyeti bu çerçevede yerine getirilmektedir.

1-Din Derslerinde Kilisenin Rolü ve İncil

Din derslerinin, kiliseler tarafından ve öğrencilerin sahip oldukları mezheplerin inanç esasları doğrultusunda verilmesi ise, Hıristiyanlığın te­mel inançlarını ve bu doğrultuda doğal olarak İncil'.i öne çıkarmaktadır. Din derslerinin amacı olarak, Allah ve insanlara karşı sorumluluk bilinci taşıyan insanlar yetiştirmek, öğrencilere dini duyguları kazandırmak, inançsızlık problemlerine karşı çözüm üretmek, bireysel ve sosyal hayatta karşılaşılan meselelere İncil'den çözümle~ bulmak, söz konusu sıkıntılara bir de dini açıdan bakmak, batı toplumu içerisinde Hıristiyanlığın getirdiği köklü kültürü insanlara aktarmak, gelişme çağında olan gençlerin nere­den, niçin, nasıl ve nereye gibi soru ve psikolojik sorunlarına dini yanıtlar bulmak, yarın için güven içinde, ahlaki sorumluluklarını bilen, hoşgörülü, başkalarını seven, inançlara karşı saygılı, yardımsever, haklardan yana ve barışsever gibi alt başlıklarla özetlenebilecek hususlar belirlenmiştir.

Sıralanan bu ilkeler, bir çok eyalette ortak hedefler olarak şu şekilde kanun haline getirilmiştir:

"Allah'a karşı derinden saygı ve hürmet duygularıyla dolu, başkalarının inanç ve kanaatlerine, haysiyet ve şerefine saygılı, kendi kendine yeten, yaratıcı, üretken, mesuliyet ve vicdan sahibi, devamlı ola­rak yardıma hazır, gerçeklere, doğrulara, iyi ve güzele karşı ufku geniş, samimi, iyilik, güzellik ve hoşgörüden yana, Alman halkını seven ve halkların barışından yana insanlar yetiştirmek ... "1•

Bu ilke ve hedefler; Kur'an'ın hedefleri olarak yukarıda ortaya koymaya çalıştığımız "Allah'a, insanlara ve varlıklara karşı sorumluluk­larını bilen ve o doğrultuda salih arneller üreten insanlar yetiştirmek" il­kesiyle aynı noktada buluşmaktadır. Bu yaklaşım, İslam'da olduğu gibi, Hıristiyanlıkta da iman ile ilgili değerlerin, işlerin hareket noktasınİ oluşturduğunu göstermektedir. Bu sebeple, Almanya'da Bremen ve

I . Hermann Maier, Aspekte, Clıristlicher Erzielıung in der Sclıule, im Auftrag der Lan­deskonferenz fiir Sclıule und Erzielıımg, Regensburg, Pustet 1978, s. 253, ay nca bkz. İrfan Başkurt, Federal Almanya'da Din Eğitimi, İFAV Yayınlan, İstanbul 1995, s.55.

Page 9: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

190 DiN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

Hamburg eyaletleri hariç, hemen bütün ey1Hetlerde okulların açılış ve ka.:. panışiarında mecburi olmamakla birlikte, kiliselere gidilerek okul duası yapmak kural haline gelmiştir1 • Diğer yandan, sınıfıara Hıristiyanlığın

inançla ilgili önemli bir sembolü olan Haç asmak serbesttir. Hemen he­men bütün Çocuk Yuvaları, kiliselerle yakın bir ilişki içerisinde olup, özel ve dini günlerde kilisenin program ve ayinlerine katılmaktadır.

Hastanelerin bir çoğunda kilise bulunduğu gibi, hastaların baş

uçlarında haç bulundurmak ve akşam yatış vakiilerinde bütün odalara hoparlörden dua yapmak serbesttir. Televizyonlarda pazar günleri kilise­lerde yapılan ayinler yayınlandığı gibi; bir. çok TV kanalı, gece ka­panışlarını bir papazın yaptığı konuşma ile kapatmaktadır. Mahkeme sa­lonlarında, hakimin hemen arkasında bir haç asılmaktadır. Duruşmalarda, hakim, zanlıya ve şahide yalan söylemenin Alman Anayasası'na göre suç teşkil ettiğini hatırlattıktan sonra, sağ elini kaldırmasını ve ardından yalan söylemeyeceğine dair İncil üzerine yemin ettirmektedir.

Kilise ve inançla ilgili olarak, Almanya'nın eğitim sistemi ve sosyal hayatı ile ilgili, daha bir Ç,Ok örnek vermek mümkündür. Bütün bunlar, Almanya'da da dinin bireysel ve sosyal hayatın hemen bütün alanlarına girdiğini göstermektedir. Bu anlayış, davranışlarını imanla özdeşleştiren Yüce Kudret karşısında ve insanlar nezdinde görev ve sorumluluklarını bilen dürüst ve çalışkan bir neslin doğmasını hazırlamıştır. Fakat, Alman halkı sadece bu karakterin sahibi insanlar olarak doğru ve dürüstlüğü ahlak edinen bir v:atandaş olarak değil, aynı zamanda herhangi bir yanlış yapıldığında cezai müeyyide ile karşılaşacağılll da çok iyi bilmektedir. Zira iman, ahlak ve dürüstlüğün yetmediği yerde, caydırıcı nitelik taşıyan cezai müeyyideler olmadıktan sonra, toplumu düzen içerisinde tutmak çoğu defa mümkün olamamaktadır. . ·~.

Almanya ve Alman Eğitim Sistemi ile ilgili örneği verişimizin se­bebi, Alman halkının çok dindar olduğunu iddia etmek değil, Kur'an'ın istediği imanın, dayanaklı ve erdem dolu, ahlaki ve hukuki soruml.ulı:ıklarını bilen insanlar yetiştİnneye yönelik talebindeki haklılığını ortaya koymak ve bunun eğitim yoluyla nasıl gerçekleştirilebileceğine yöneliktir. Alman halkı, aklın ve dinin yardımıyla evrensel değerler içeren bu ilkeleri yakalamış ve eğitim sistemi vasıtasıyla, uygulama alanına koyarak başarılı olmuştur.

Daha önce de temas edildiği gibi, sahip olunan inançlar, hiç şüphesiz insanın davranışıarına ve sosyal hayattaki durumuna olumlu veya olumsuz etki etmektedir. Zira inanç, ideoloji düşünce ve kabuller,

1. Başkurt, age, s.SO.

Page 10: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

İMAN, DAY ANDlGI TEMEL İLKELER ve EGiTiM 191

davranışların arka planını oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle, sözü edilen bu unsurlar, insan davranışlarının dinamikleri konumundadır. Bu açıdan, doğru inancın insanlara kazandırılması, sosyal ve dini hayata büyük katkılar sağlayacaktır. Hayatın, dengeleurnesi ve bir ölçü içerisinde sürdürülebilmesi için, başta doğru inanç ve bu inancın gerektirdiği husus­lar, özellikle eğitim kurumları tarafından öğrencilere kazandırılarak, on­larda bu yönde bir şuur geliştirilmelidir. Çünkü, din ve dindarlık adına yapılan yanlışlardan, hurafe ve batı! inançlardan, sapıklık, cinayet, katılık, cehalet, kısaca din dışı hayattan ancak bu şekilde kurtulmak mümkün olabilecektir.

C- İMAN - İLİM İLİŞKİSİ

Yukarıda ölçü ve denge yolu olarak takdim edilen yolun temel özelliği sadece bu kadar değildir. Söz konusu yol, ayrıca, herşeyin ilmi gerçekiere dayandınlmasını da istemekte ve ilme dayanmayan hiç bir gayretin başanya ulaşamayacağını temel ilke olarak kabul etmektedir. Kur'an'da, insanı düşünmeye, nesneler hakkında kafa yormaya, bilim ve bilgiyi arayıp öğrenmeye teşvik eden çok sayıda ayet bulunmaktadır1 • Bu meyanda, Allah'a gerçek manada bilgili insanların İnanacaklarını belirten Kur' an, ayrıca, bir çok yerde aklın kullanılmasını ve yaratılışın nasıl

gerçekleştiğinin düşünülmesini. de emreder2• Bunlara ilave olarak, Kur'an'ın bir takım umdeler ve pratiğe yönelik prensiplerle dolu oluşu, ilme dayanmayan ve pratiğe dökülmeyen inanç ve düşüncenin,

Kur'an'sal bakış açısına göre bir anlam ifade etmediği açıkça

anlaşılmaktadır. Kur' an-ı Kerim, bu açıdan "fikir" den ziyade "amel" yani, iş, eylem, aktivite ve değer üretmeyi öne çıkaran bir kitap olmak­tadır3.

a- İman ve Akıl

Alman düşünce ve fikir adamı Kant'ın dediği gibi, kafamızda Imana yer ayırabilmek için aklımızı bir kenara koymamız gerekrriemektedir. Dini literatürde, dinin tanımı yapılırken, akıl temel şart olarak getirilmek­tedir. Buna göre İslam, aklı, zorunlu bur unsur olarak, doğrudan doğruya dinin tanımı içine koymaktadır. Bu olgu bile, iman-akıl ilişkisinde İslam'ın akıldan yana tavır aldığını göstermektedir. Zira Kur' an, ilmi gerçeklerden uzak, düşünmeyen, değerlendirme yapmayan, çevreye, evrene ve yeryüzüne bakıp, işleyen sistemin akıllara durgunluk veren bir temel ya-

ı. Fatır, 35119-22. 2. En'am, 61161; Nfir, 24/46; İbrahim, 1411; T1iha, 201133-134; Meryem, 19/43; Nisa,

4/174- 175. 3. Nisa, 46, 174-175.

Page 11: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

192 DiN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

saya oturduğunu anlamaktan uzak beyinierin imanını dahi gerçekçi bul­mamaktadır. Diğer bir deyişle Allah, akıl sahibi varlığı muhatap olarak kabul etmektedir. O'na göre imansızlık ve Allah'tan uzaklık, bir akılsızlık olayıdır.

Kur'an'ın üzerinde en çok durduğu ve karşı çıktığı şirk de bir akıl dışılık ve bilgisizliğin sonucudur. İsHim'ın karşı çıktığı ve yanlış gördüğü husus, aklı kullanmak değil, onu ilahlaştırmak ve bu doğrultuda akıldan başka insana yön verecek bir kudret tanımamaktır. Mutlak Varlık

hakkında meseleı ne her şeyi akla dayandıran, delil arayan ve bula­mayınca da O'nu aklın konusu olmaktan çıkaran, yok sayan ve asla bili­nemeyeceğine hükmeden Agnostisistler'in dediği gibidir, ne de metafi­zikte Doğmatikler'in söylediği gibi O, bu hususta yetersiz bir konumda olan insan tarafından tamamen bilinebilir. Bu konuda her iki görüş de ifrata kaçmıştır. Halbuki, "Biliyorum" ile "Bilmiyorum" arasında

"inanıyorum" için yer vardır 1 •

Kur'an, Mutlak Varlık olan Allah'ı tanımak için aklın çalıştırılınasına karşı değildir. Aksine, İlahi mesaj dahil varlıklar dünyasında ayet olarak isimlendirdİğİ çeşitli deliller yoluyla Yüce Yaratıcı'ya ulaşılabileceğini sürekli olarak vurgulamaktadır. Bu konuda Hz. Peygamber'in de çarpıcı bir sözü bulunmaktadır. Allah ile ilgili akıllarından çeşitli düşünce ve şüphelerin geçtiği şikayetiyle kendisine gelen ve perişan olduklarını

söyleyeniere O, "İşte bu imanın ta kendisidir"2 diyerek, aklın imana ta­sallutu anlamına.gelen şüpheleri bile övmüştür.

Buna göre Kur'an ve Hz. Peygamber, tavrını ilimden yana koy­makta ve bunu, insanlara takip edilmesi gereken varoluşsal bir kural, bir prensip olarak kazandırmak istemektedir.

b- Taklit mi, Tahkik mi?

İnsa_nın, doğruyu yakalaması · ve arnellerini rantabl bir şekilde üretebilmesi, ancak akıl, iman ve ilmi gerçeklerden hareket etmesine bağlıdır. Akıl, iman ve ilimden uzak benlikler, insan haysiyetine uygun bir hayat sürmeyi başaramazlar. Onlar, medeniyet denilen gelişmişliğin, hukukun, adaletin geçerli olduğu, iyilik ve güzelliklerin yaşandığı barış ortamının birer kamburu olmaya mahkfimdurlar. Çünkü, bu üçlü sistemi işletemeyenlerin bulunabilecekleri en iyi ~er, edilgenlik ve taklit bataklı­ğıdır.

1. Andre Cresson, Filozofik Sistemler, çev. S.J. Becarano, Gamma Neşriyat, istanbul 1962, s.27.

2. Müslim, İman 209 (132), Ebil Da.vud, Edeb ll8 (5110).

Page 12: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

iMAN. DAY ANDlGI TEMEL İLKELER ve EGiTiM 193

1- Taklit

Taklit kelimesi, Arapça "demiri bükmek", "suyu bir yerde topla­mak" ve "humma hastalığı tutmak" anlamlarına gelen "kalede" kök kelimesinden türemiştir. Bu kelimenin, türevlerine ait olan ve kullanım alanlarına göre, daha çok eskimişliği, pasifliği, uydu olmayı ve yok oluşu iriide eden diğer anlamlan ise şunlardır: "yağ tortusu", "gerdanlık",

"devenin boynuna kurbanlık nişanı ve yular takmak", "delilini araştırmadan söz ve işine devam etmek", "deniz kuşatıp boğdu".

Kur' an, eskimişi, baba ve atadan miras olarak kalanları olduğu gibi benimsemek, kabullenmek ~e kutsal ilan etmek şeklinde de tanımlanan taklidi, iyi, güzel, yaratıcı ve atılımcı ruhu engelleyen zihniyetin tahripkar bir tavn olarak kabul etmektedir1•

Taklit, insanı başkalarının metaını putlaştırmakla meşgul eden ve · prangalada yaşamayı yücelten bir gaflet ürünüdür. Bu öyle bir gaflettir ki, hem gelecek kuşakların önünü tıkar hem de geçmişin üretken ve atılgan ruhlarını rahatsız eder. Başkalarının sırtında bir yük ve kambur olan bu şahsiyetlerin, kendi tembelliklerini yüceltmek için, taklit ettikleri büyük önderleri övmeleri de durumlarını değiştirmez. Halbuki Kur' an, insanları topluma ve daha genel anlamda dünyaya yük ve problem olan değil, aksine üretken ve meseleleriİli çözen örnek ve önder kişiler olarak yetiştirmeyi amaçlamaktadır2 •

2- Tahkik

Taklidin karşıtı tahkiktir. Kök kelimesi "Hak" olan tahkik terimi; gerçek, hak, doğru, delil ve deneye, akıl ve bilgiye uygun olan ve bunlar tarafından doğrulanıp desteklenen keyfiyettir. yani, bir şeyin mahiyetini araştınp soruşturma ve doğruluğunu ispat etme faaliyetidir.

Tahkiki, "gerçeğe uygunluğunu belirlemek üzere karşıt kavramları da dikkate alarak araştırmak, bilgi ve düşünce süzgecinden geçirerek doğruluğunu ortaya çıkarmak" şeklinde de özetlemek mümkündür. Bu yapılmadan peşinen benimsenen keyfiyet ne olursa olsun, Kur'an'a göre bilgisizlik, körlük ve karanlık demektir3• Buna göre gerçek iman, bir şeyi düşünüp doğruluğuna kanaat etmekle elde edilir. Kur' an açısından tah­kike dayanmayan iman dahil hiç bir iş ve davranışın olumlu manada reel bir değeri yoktur. "Hak" teriminin, Allah'ın sıfatlarından ve Kur'an'ın isimlerinden olması, bu hususun doğruluğunu açıkça ortaya koymaktadır.

ı. Zuhruf, 431123, 24, Yunus, 10/78. 2. Bkz. Bakara, 1/143. 3. Yaşar Nuri Öztürk, Kur'{m'daki Islam, Yeni Boyut, ll. baskı, İstanbul 1995, s.397.

Page 13: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

194 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

Yukanda olumsuzluklanna dikkat çekilen taklit terimi, hiç şüphesiz tamamen kötü ve yanlış değildir. Zira, zikredilen olumsuz anlamları yanında "ihtiyaçların giderilmesi için yardım almak", "bitkilerin ıslanması" ve kılıcın boyuna takılması" gibi olumlu anlamlar da taşıyan taklit terimi, bu açıdan, eski tecrübelerden faydalanmayı ve üzerlerine ilaveler yaparak mevcudu geliştirmeyi de ifade etmektedir. Çünkü, her iş ve düşüncenin, mutlaka bir ön aşaması ve temeli vardır ve onlar olmadan herhangi bir şey üretmek mümkün değildir. İtiraz edilen ve yanlış görülen husus, mevcudu doğru veya yanlışlığını belirlemek için elemeye tabi tutmamak, akıl süzgecinden geçirmernek ve eskiyi putlaştırmaktır.

Taklidin en tehlikeli işlevlerinden biri de, hür düşünceyi ve iradenin serbest bir şekilde kullanılmasını öldürmesidir. Düşünce üretemeyen ve iradesini serbestçe kullanamayan toplumların, yenilik adına

üretebilecekleri ·hiçbir şey yoktur. Eskilerin, sürekli olarak kara kaplı ki­taba baş vurmayı ilke edinmeleri ile yenilerin, ilmin, yenilik ve gelişmenin tüm belgelerini başka yerlerde aramaları arasında bu açıdan bir fark yoktur. Kur' an, bu mantığı, "Sırat-ı C ahim" I, yani, cehenneme giden yol olarak isimlendirmektedir. Kur' an, hiç şüphesiz bir ilim kitabı değildir. O, daha çok imanı, erdemleri ve ahlaki değerleri öne çıkaran; yeri geldiğinde ilim ve bilimsel gerçeklerden faydalanılarak doğrulara ulaşılmasını isteyen ve istemekle kalmayıp rehberlik eden bir kitaptır.

Kur'an'ın amacı, hiçbir zaman diyalektik madde teorisini veya Durkheim'in dini gelenekler ve tapınma hakkındaki teorisini ya da dışbükey kainat teorisini ortaya koymak değildir. O'nun amacı, her birini birer ayet ve delil olarak kabul ettiği varlıklar dünyası hususunda, insan­ların, düşünmek suretiyle Allah hakkında bilgi edinmelerini sağlamak, iman, ahlak ve erdemlerle dolu, dürüst, çalışkan, her alanda olduğu gibi, dünya ve ahiret arasında dengeyi kurabilmiş bireyler yetiştirmektir. Bu sebeple Kur' an, dini duyguların doğru ve h ür bir şekilde eğitilmesini is­temektedir. Bu gerçekten hareketle, taklitten kaçınılmasının lüzumu üzerinde şiddetle durmaktadır. Çünkü taşlaşan, geleneksel dini inançların, donmuş ibadet ve törensel davranışların yükü altında işlemez hale gelen dini duyguların işler hale gelmesi, medeniyet yanşma katılabilmesi, ken­dini en güzel ve hür bir şekilde ifade edebilmesi için, kafeslerinden çıkarılmaları ve özgür bırakılınaları gerekmektedir.

Dini duygular, diğer bütün duygu, düşünce ve amaçlarımızı

şekillendirebilecek bir varlık durumundadırlar2 • Bu duyguların, insanın

ı. Sii.ffat, 37123. 2. Sadık el-Azın, "Dini Düşüncenin Bir Eleştirisi", John Esposıto, John Donohue, De­

ğişim Sürecinde İslam. çev. Ali Yaşar Aydoğan, Aydın Ünlü, İnsan Yayınlan, İstanbul 1991, s.l29.

Page 14: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

İMAN, DAY ANDlGI 1EMEL İLKELER ve EGiTiM 195

düzen, uyum ve hayatındaki değişen olaylar karşısında düşünce ve doğru davranışlar üretebilmesine teminat getirebilmesi için, hür bir şekilde eğitilmeleri ve önlerinin açılması gereklidir. Bu görevi en güzel bir şekilde yerine getirebilecek olan güç, hiç şüphesiz eğitim ve öğretimdir.

Elmalılı Harndi Y azır, tefsirinde, taklldi ve taklidin varabiieceği kötü sonuçları şu şekilde dile getirmektedir:

"Halbuki sevmediğine teslim olmakla, sevdiğine teslim olmak arasında ne büyük fark vardır. Demek ki, insan için hakkı sevmek, hakka hizmet etmek, akıbet Cemal-i f!akk'a ermekten büyük bir hazz-ı saadet yoktur. Lakin, zevk-i hakkı tanımayan hayaline mahkum, tahkiki bilme­yen takilde zebundur1• Allah'ı bilmeyen dünyaya sarılır, dünyayı bilme­yen hülyaya (hayaller) sarılır, hülyaya sarılan hakikate darılır. Yiğidi

görmeyen ismine bayılır. Dilberi görmeyen resmine bayılır. Önünü görmeyen sonunda ayılır. Kanı1nu2 tanımayan kanunda3 ayılır. Kitabı

tanımayan hesapta uyanır"4.

İman ile birlikte değişimin, tek değişmeyen gerçek olduğu kav­ramldığı gün, taklitten ve onun vardığı cehennem yolundan kurtuluşun gerçekleşeceği bilinmelidir. İlerlemenin ve medeniyet yarışında, olunması gereken yerin start alış noktası burasıdır. Çünkü Kur'an'a göre taklit, müslümanın bir tavrı değil, ancak kafırlerin baş vurdukları ve takip ettik­leri bir yoldurs.

c-Taklit ve Yansımaları

. İmanın ve gelişmenin önünü tıkayan taklidi alt başlıklar altında ince­lemek gerekirse, karşımıza öncelikli olarak mezhepçilik, tarlkatçılık, siyasi görüş ve ideolojilerin tabulaştırılması çıkmaktadır.

1- Mezhepçilik ve Tarikatçılık

Burada hemen ifade edelim ki, dinin yaşanılması, en güzel ve en kolay, mezhep ve tarikadarla mümkündür. Çünkü, din, temel vahiyleri bakımından global ve geneldir. Halbuki, insanlık renk, ırk, bölge ve za­man perspektiflerine göre binlerce eğilim, meşrep ve zevk ortaya koyar. Dinin vahye dayalı çatısına dokunmamak şartıyla, bu eğilim ve meşreplere cevap vermek hayatın icaplarındandır. Aksi halde, dini insan hayatına mal etmek mümkün olmaz.

1 . Zebun: Zayıf, güçsüz, kuvvetsiz, argın, çaresiz ve dermfuısız. 2. Kanun: Yariıkiann üzerinde yürüdüğü değişmez kaideler, uyulması gereken usfil ve ku-

rallar. 3 . Kanun: Ocak/ateş, yanan yer. 4. Elmalılı Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Eser yayınlan, İstanbul ts., 1,8. 5. Yunus, 10178, Zuhruf, 48/24, 123.

Page 15: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

196 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

Dinin kurallar yönünü eğilim ve meşreplere göre yorumlamak mezhebi, ruhsal ve mistik yönünü yorumlamak ise tarikatı ortaya çıkarmaktadır. Bunların her ikisi de yorum ekolü demektir. İnsanlık ise, bu ekollere sürekli muhtaçtır. Bilim ve düşüncenin gelişmesi, dinin hayat şartlarına ve yeni tekamül boyutlarına cevap vermesi, ancak bu sayede mümkün olur. Mezhep ve tarikat konusunun bu yönü, bir ruhsat, de­mokrasi ve mutluluk sergiler1•

Mezhep ve tarikatlar konusundaki yanlış, tehlikeli ve tarihi süreçte felaketiere sebep olan hususlar, belli devirde belli şart ve çevrelere çözüm olmak üzere ortaya konmuş olan yorumların, taklit gereği değişmez, tartışılmaz, tek doğru ve zamanüstü kabul edilmesidir. Geçmişte ve günümüzde haien devam eden bu yanlışlar, önemli bir bölünmüşlüğe ve hizipleşmeye sebep olmuştur. Söz konusu bölünmüşlük ve sapmalar, di­ğerini küfürle itharn etmeye ve kavgalara kadar gitmiştir. Çünkü, inançlardaki sapmalar, insanları önü alınamaz ve çare bulunamaz tehlikeli yollara ve davranışlara götürebilmektedir.

Diğer taraftan, bu tür sapma ve kabuller, dinin zamanüstü olma özelliğini ve evrenselliğini de ortadan kaldırarak, onu belli bir devrin ve bölgenin dini haline getirir. Ayrıca, dinin sürekli olarak yenileurneye ve üretmeye yönelik emirlerinin önünü keser. Bu durumda din, insanların geleceğini ipotek altına alan bir kurum haline gelir ki, böyle bir yaklaşım, Kur'an'a ve yaratılış kurallarına ters düşmektedir.

Kur' an incelendiğinde, onun baştan sona sorgulama, yenileme, üretme cesareti ve aktif olma gibi, atılımın temel ilkelerini içeren ayetlerle dolu olduğu görülür. Bu durum, İslam'ın zorunlu özelliği olduğı.ı halde, ne yazık ki din, sadece bir kaç ibadet ile sınırlandırıldı ve camilere hap­sedildi. Bunun doğal sonucu olarak, sayısız Müslüman edilgen, kör bir inanç sahibi, bağnaz ve din istismarcısı haline geldi. Başta bütün peygam­berler olmak üzere, son peygamber Hz. Muhammed, eleştiri, yenilik ve atılım geleneğinin ustası olduğu halde, ona bağlı olanların, Içerisine düştükleri bu açmazın sebebi, hiç şüphesiz dinin iyi anlaşılll!flarnış olması ve peygamberlerin hayata getirdikleri bakış açısından sapmış olmalfU1dır. Bu sebeple Kur'an, bağlılarının ev şartlarını yeniden gözden geçirmeleri ve onun, hayatın bütününe yönelik olarak getirdiği iman, üretken olma, eleştiri, sorgulama, hukuk, adalet, istikamet, dürüstlük ve ahlakilik gibi yönlerini tekrar yeni baştan değerlendirmeleri gerekmektedir. Çünkü, iman etmek ve bu doğrultuda insanlık için değer üretebilmek; herşeyden önce dünyada başlayıp ahirete dek uzanan sınamalarla dolu yolda den­geyi kaybedip düşmeden yürümek mümkün değildir.

1. Öztürk, age, s.398.

Page 16: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

İMAN, DAY ANDlGI 1EMEL İLKELER ve EGiTiM 197

2- Politika ve ideoloji

Ülkemizin en büyük açmazlanndan bir diğeri de, insanımızın aşırı derecede politize olmasıdır: Söz konusu politizasyon, o kadar ileriye gitmiştir ki, .benimsenen siyasi ve ideolojik görüşler, din dahil hemen bütün değerlerin önüne geçmiştir. Çünkü, politik şartlanmışlık insanların olay ve diğer gö~şlere objektif olarak bakmasını ve tarafsız bir şekilde karar vermesini engellemektedir. Dini sahada olduğu gibi, bu alanda da "zübür" denilen kitaplar edinilmiş, her kitap sahibi, benimsemiş olduğu ilkelerin dar kalıplan içerisinde adeta boğulmuş, kendi doğrulannı tek gerçek yol olarak benimsemiştir. Benimsenen bu görüşler, insanların dindar veya vatanperver olup olmadıkları konusunda ayırt edici birer kriter haline getirilmiştir. Bir uzlaşma, beraber yaşama, başkalanna ta­hammül etme, saygıyla karşılama, insanlara hizmet götürme, fikir geliştiı;me, meselelere çözüm üretme ve haklara değer verme sistemi olan demokrasinin, olmazsa olmaz unsurları olan partiler, ne yazık ki problem üretir hale gelmiştir. Bu yaklaşım, dinin de önüne geçmiş, din siyasetin gölgesinde kalmış, siyasilerin başansızlıklan dine fatura edilmiştir.

Kur' an, işaret edilen hususlara dikkat edilmediği takdirde karşılaşılacak olan tehlikeleri şu şekilde ifadeye dökmektedir:

"Allah ve Rastıtü'ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra kor­kuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider ... "1•

"Hepiniz O'na yönelerek O'na karşı gelmekten sakının, namazı kılın. Allah'a ortak koşanlardan olmayın".

"Onlar ki dinlerini parça parça edip fırkalara böldüler; hizipler haline geldiler. Her hizip kendi kabulleriyle/ilkeleriyle avunup sevinmek­ıedir"t:

Ayetler, İslam toplumunun yukanda işaret etmeye çalıştığımız edil­genlik, bölünmüşlük ve bu bölünmüşlüğün kuvvet. ve güç kaybına yol açacağını mucizevi bir şekilde anlatmaktadır. İslam toplumu, taklidin do­ğal bir sonucu olarak fırka, mezhep, tarikat, ideoloji ve diğer görüşlere ait gruplara ayrılarak, Kur'an'ın getirdiği tevhit inancını şirke, tevhit dinini, çeşitli isimler altında şirketlere dönüştürmüştür. Allah'ın "Sakın bu şekilde parçalara ayrılanlardan olmayın" uyansının aksine hareket ede­rek, büyük bir çıkınaza girmişlerdir. O kadar ki, Kur' an ayetleri yerine, yine Kur'an'ın "zübür"3 diye ifadelendirdiği bir sürü kitaplar uydura­rak, onların özünü oluşturan öğretilerin dar ve katı kalıpları peşine

I . Enfiil, 8/46. 2. Rum, 30/31-32, aynca bkz. En'am, 6/159, Enbiya, 21/92-93, Mü'mim1n, 23/52-53. 3. Mü'minfin, 23/53.

Page 17: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

198 DİN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

düşmüşlerdir. Onlar, bununla da kalmamışlar; Kur'an'ın getirdiği de­ğerlerin "tek gerçek temsilcileri" olduklannı da ileri sürerek, diğer görüşlere mensup insanlara karşı katı ve hoşgörüsöz bir psikoloji içerisine girmişlerdir.

Yukanda verilen ayette geçen ve "birbirlerine karşı övünüp sevinir­ler" anlamına gelen "feraha" kelimesi, kendisini kurtulmuş ve düzlÜğe çıkmış olarak görmek, böbürlenmek, üstünlük taslamak, şımanklık yap­mak ve taşkınlık göstermek1 gibi anlamlara gelmektedir. Bu anlamlar, ta­rih içerisinde Müslümanlar arasında sıkça yaşanan din ve siyaset merkezli kavgalar ile küfürle itharn etmenin temelini oluşturmaktadır. Kur' an bu husüsu ... "Her hizip (ancak) kendi benimsediği öğretinin dar ve katı kalıplan içerisinde rahat soluk alır oldu" veya "Her hizip ellerinde bulu­nandan hoşnutluk duyar oldu "2 şeklinde ifade ederek, gerçeklerden aynlanlann, diğerlerine karşı kin, nefret ve tahammülsözlük dolu bir psi­koza düşeceklerini dile getirmektedir.

Ayrıca, söz konusu ifade, dinin getirdiği birleştirici ve toplayıcı ilke­lere inandıRlan halde, sonradan şu ya da bu sebeple söz konusu çizgiden ayrılan çeşitli gruplara ve bu grupların ayrı isimler altında hizbi taassup içine kapanıp katılaşan ve her biri kendi doğmasına, kendi biçimsel, törensel uygulamalarına kıskançlıkla sarılıp diğerlerine karşı en küçük bir müsamaha göstermekten uzak kalan gruplara ve bu sapmanın insanı düşürdüğü duruma da işaret etmektedir3•

d- Çözüm·

Öteden beri işaret etmeye çalışılan problemler, vakıa çözümsüz ve içinden çıkılmaz değildir. Din ve ilim, meselelerin halli için vardır.

Çünkü, her ikisi de hadiseleri açıklamaya ve sebeplerini belirlemeye çalışmaktadır. Buradan hareketle, dini, bireysel ve sosyal problemierin bir kısmına dikkat çekilen bu yazıda, b~zı hastalıkların teşhisine ve çözüm yollanna çalışılmıştır. Çare ve çözümün eğitimden geçtiğini bir defa daha ifade ettikten sonra, çözüm konusunda özellikle dini alanda Kur'an'ın görüşüne de itibar etmek gerekmektedir.

Kur' an, bu cehalet ve kalıreden perişanlıktan kurtulmanın çare sini, din haline getirilen ve yol olarak kutsallaştırılan, tartışılmaz ve aşılmaz ola­rak kabul edilen tefrika ve şirk dolu bu yaşantıdan sıynlarak, dini Allah'ın kitabına teslim etmek olarak vermektedir. Zira, tükenmişlik, katılık, taklit, hoşgörüsüzlük ve şirk dolu bir yaşamdan ancak bu şekilde kurtulunabi­linir. Böyle bir bilinçlenme ise, ancak eğitim ve öğretimle sağlanabilir.

ı. Kasas, 28176. 2. Mü'minfin, 23/53. 3. Eseci, age, 696.

Page 18: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

iMAN, DAY ANDlGI 1EMEL iLKELER ve EGiTiM 199

Aksi takdirde, ayetin sonunda geçen "birbirlerine karşı avunup sevinir­ler" ifadesinin ortaya koyduğu üstünlük taslama ve kavga, psikolojik ve sosyolojik açıdan kaçınılmaz olur. Bu, insanları yüce değerler etrafında toplamayı ve gönül birliği içerisinde barış ortarnında yaşatmayı hedefle­yen dinin kurallarına ters düşen bir durumdur.

e-Barış Ortamının sağlanması

Barış ortarnını tesis etmek insanların elindedir. -Bunun yolu, eğitimli ve bilgili insanlar yetiştirmekten geçmektedir. Çünkü, doğru bilgi ve görgü, bireyin doğruyu seçmesinde büyük bir pay sahibidir1• Zira, kor­teks olarak adlandınlan beyin kabuğu, genel olarak eğilimleri sınırlama ve ket vurma gibi işlevler görmektedir. Yapılan araştırmalar, beyin kabu­ğunun entellektüel faaliyet içerisinde bulunan eğitilmiş kişilerde daha çok geliştiğini ve bu sebeple yüksek eğitim almış kişilerde saldırgan dav­ranışların daha az görüldüğünü ortaya koyrnuştur2•

Hal böyle olunca, eğitimin önemi, özellikle din eğitimi alanında daha iyi kavranmış olmaktadır. Eğitim faaliyeti, sadece bilgi vermekle sınırlı kalrnarnalı; aynı zamanda ıslah etme, yanlışları düzeltrne ve yerine doğru ve güzelleri yerleştirme görevi de yapmalıdır. Kur' an, bilirnin yu­karıda ortaya koymuş olduğu gerçeği yıllar öncesinden haber vererek, kötülüklerden ve yanlışlardan sıyrılıp nihai saadete erişmenin tek ve gerçekçi yolu olarak, tövbe edip kendini düzelterek (ıslah olma) faydalı işler üretmek şeklinde göstermiştir3 .

Kur'an'ın bu hususta getirdiği temel ilke tam bir evrensel nitelik taşımaktadır. Çünkü insanlar, genel bir bakış açısıyla, aynı kökten gel­mekte ve birbirlerinin kardeşleri sayılrnaktadırlar. Daha özel anlarnda ise, aynı inançları paylaşmadan doğan bir bütünlüğü de öne çıkararak, onları din kardeşleri ilan etmektedir. Din kardeşliği yüce değerler etrafında toplanınaktan doğan bir kardeşliktir. Bu birliktelikte, diğerini kendine tercih etmek, sevmek, görüp gözetrnek, kendisi için istediğini başkaları için de isternek, korumak, kollarnak, merhamet etmek, şefkat göstermek; kısaca hayatı her durum ve şart altında paylaşmak vardır. Aynı inanç ve ülküyü paylaşmanın oluşturduğu kardeşlik geleneğinde, nefret, haset, kıskançlık, küçük görmek, ayıplarnak, farklı düşüncelerden dolayı borla­mak, küfürle itharn etmek, katı ve kaba davranmak, ilgisiz ve yardırnsız bırakmak ise asla yoktur.

İnsanların ımanı seçme haklan olduğu gibi, inkan seçme hakları da vardır. Bu konuda Allah, hiç bir benliğe zorlama ve baskıda bulunmadı-

I. Doğan Cüceloğlu, Insan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, 8. baskı, İstanbul 1998, s.25. 2. Cüceloğlu, age, s.27. 3. Furkan, 25170-71.

Page 19: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

200 DiN EGİTİMİ ARAŞTIRMALARI

ğını; insanın önüne iyi ve kötü yolu koyup gösterdiğini, dileyenin bu yollardan birini seçme hakkının bulunduğunu ve sorumluluğun da ta­mamen kendisine ait olduğunu belirtmektedir. Her defasında insan hak­ları ile ölçü ve dengeyi vurgulayan Kur' fuı, söz konusu müdahaleyi insan haysiyet ve onuruna vurulmuş bir darbe olarak görmektedir. İman ve inkar hususunda baskı ve zorlama olsaydı, iman veya iııkarın bir an­lamının olmayacağı gibi, insanın seçme hürriyetinin de herhangi bir de­ğeri kalmazdı.

f- inanma Duygusıınun Tatmini

Din ve onun özü sayılan iman olgusu, insanın varlığı kadar inkar edilemeyecek bir gerçektir. İnsanın olduğu her yerde onunla birlikte doğru veya yanlış bir din anlayışı da bulunmaktadır. Çünkü, din ve dini duygular, insanın doğasında doğuştan bulunmaktadır. İnsanın bünyesinde bulunan ve asli ihtiyaçlarından olan diğer duygular gibi, din ve iman duygusunun da tatmin edilmesi ve doğru bir şekilde dayurulması şarttır. Söz konusu duyguların ihmal edilmesi veya bastırılması, diğer zamanlarda farklı yerlere doğru yönelecek, fırsatını bulduğu zaman da meşru olma­yan şekillerde ortaya çıkarak tehlikeli sapmalara yol açacaktır.

SONUÇ

Şirk başta olmak üzere, siyasi, ideolojik, mezhep ve tarikata ait taas­sup dolu haya.t anlayışının temelinde, insan bünyesinde bulunan din duy­gusunun doğru bir şekilde bilgilendirilmemesi yatmamaktadır. Özellikle, ülkerniz gibi dini değerlerin öne çıktığı, bireysel ve toplumsal hayatın yönlendirilmesinde . çok önemli etkileri bulunan d inin eğitim ve öğretiminde, dikkatli ve hassas davranılması gerektiği açıkça görülmektedir.

Dilli değerlerin sınırlandırılması, sapık inanç ve bu bağlamda ortaya konulan yanlış davranışları sebebiyle insanların horlanması, inançlarını yaşarnalarına engel olunması, meselelere çözüm getirmemekte, aksine. daha da girift ve içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Çünkü, insanlar dinlerini öğrenmek için çeşitli çarelere baş vurmaktadırlar. Etkiye karşı bir tür tepki olan bir tavırla, inandıkları değerlere karşı yanlış da olsa, daha sıkı bir şekilde sarılmaktadırlar. Bu durumda çoğu defa eğitimsiz, bilgisiz ve siyasetin ön planda tutulduğu, dinin ise ikinci sıraya itildiği din be­zirganlarının eline düşmekte, birer yobaz ve fanatik olarak yetişmektedirler.

Fanatizmin olduğu yerde ise, kavga, taassup ve başkalarını ezme duyguları hakimdir. Fanatizmde, Kur'an'ın değer yargılarına yer bulun-

Page 20: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

İMAN, DAY ANDlGI TEMEL İLKELER ve EGiTiM 201

madığı gibi, dinin sevgi, şefkat, merhamet, hoşgörü ve hayat dolu sıcak kucağına da yer yoktur. Fanatik benliklerde, hizbi düşünceler, taassuba dayalı görüşler ve gerçeğin sadece kendilerinin yanında olduğuna dair kibir dolu yaklaşımlar etkin bir durumdadır. Kur'an'ın ifadesi yle, her grup, zübür denilen kendi görüş ve düşünceleriyle başkalarına karşı

övünmekte ve kin beslemektedir.

Bu ve buiıa benzer diğer sebeplerden dolayı, din eğitiminin ilınl

gerçekler ışığında ve pedagojik ilkeler doğrultusunda branş sahibi ele­manlar tarafından verilmesi gerekli olmaktadır. Çünkü, insanlığın temel alıHUd değerlerinin önce zihinlerde, sonra sosyal hayatta derin yaralar aldığı bir ortamda, iyilik ve güzellikleri bulmak mümkün değildir. İlahi rahmetİn birer yansıması olan sevgi ve şefkat yerine kin, ne~ret, düşmanlık ve kıskançlık tohumlarının ekildiği yerde ölçü ve denge bozulur, ortaya kaos ve anarşi çıkar. Haklar çiğnenir, eşit haklara sahip olan insanlar, birbiflerini köle ve efendiler edinir; doğal olarak zulüm yaygın bir hale gelir.

Kur' an, getirdiği iman kaynaklı değerlerle insana ahlaki bir yükselişi gerçekleştirebilmesi için, kendi lehine bazı revizyonlar yapması adına onu desteklemektedir. O, bu açıdan önce bireylerin iç dünyalarında bozulan ve çürüyen hedefleri iman ve ahiakla tamir etmeyi, sonra da sos­yal hayata yansıyan ~u bozulma ve çürümelerle zarar görmüş olan ölçü ve dengenin yeniden sağlanmasını hedeflemektedir.

Din Eğitimi de, Kur'an'ın temel hedefleri arasında bulunan ve bi­reysel ve sosyal kaosa sebebiyet veren ölçü ve dengesizliğin yeniden te­sisinde, insanın yukarıda bahsedilen sebeplerden dolayı işlemiş bulundu­ğu kötülüklerin doğal sonucu olarak uğradığı türlü deformasyonlar, sos­yal ve dini hayattaki ana dinamiklerindeki bozulma ve kokuşmaların ta­mirinde önemli rol oynayacaktır.

· İlim, iman ve salih amel üçgeninde gerçekleşen bu ölçü ve denge­nin sarsılması, her türlü kokuşma ve bozulmanın sebebi olarak görülmektedir. Din eğitimi, bu ölçü ve dengenin yeniden sağlanması ve korunmasını hedeflemeli ve insanlarda bu konuda bilinç geliştirmelidir. Dini ihtiyaçların tatınlni konusunda insanların serbest bırakılması veya bu duygunun ihmal edilmesi, doğru bir yaklaşım değildir. Eğitim, bu ko­nuda devreye girerek, doğru bilgiyi kaynağından alıp insana sunmalı, ona rehberlik etmeli, saygı ve barışın esas alındığı bir yörüngeye oturtul­malıdır.

Page 21: DI EGITIMI ARAŞTI MALARI DERGISI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01239/2001_8/2001_08_BASKURTI.pdf · karşı hak ve görevler gibi hakların çiğnenmesi, günah kavramının

202 DlN EÖİTİMİ ARAŞTIRMALARI

KAYNAKÇA

el-AZM Sadık, "Din! Düşüncenin Bir Eleştirisi", ESPOSITO John DONOHUE John, Değişim Sürecinde İslam, çev. A YDOGAN Ali Yaşar: Aydın iNLİ, İnsan Yayınları, İstanbul 1991.

BAŞKURT İrfan, Federal Almanya'da Din Eğitimi, İFAV Yayınları, istanbul 1995.

CRESSON Andre, Filozofik Sistemler, çev. BECARANO S.J., Gamma Neşriyat, İstanbul 1962. -

CÜCELOGLU Doğan, insan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, 8. baskı, istanbul 1998.

ELMALILI M. Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Eser yayınları, istanbul, ts. c. I.

ESED Muhammed, Kur'an Mesajı (Meal-Tefsir), çev. KOYTAK Cahit, ERTÜRK Ahmet, işaret Yayınlan 1997.

Grundgesetz für die Bundesrepublik Deutschland, Konkordİa

GmbH für Druck und Verlag, Bühl-Baden 1981.

MAİER Hermann, Aspekte, Chiristlicher Erziehııng in der Schııle, inı Auftrag der Landeskonferenz fiir Sekııle und Erziehung, Regensburg, Pustet 1978.

İbn MANZÜR, "Sulh", Lisanıı'l-Arab, Dersaftdet, Beyrut ts.

ÖZTÜRK, Yaşar Nuri, Kur'an'daki islam, Yeni Boyut, ll. baskı, istanbul 1995.