Upload
phunghuong
View
224
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
DiY ANET iŞLERi BAŞKANLIC:il
Dini Yayınlar Dairesi Başkanlıği
Üç Ayda Bir Yayımlanır
Cilt: 46 • Sayı: 1 • Ocak- Şubat- Mart 2010
MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERiM'İN YERİ VE TEFSİRİ
Özet:
İsmail ALBA YRAK'
~~~~,~~
Kur'an-ı Kerim nüzulünden itibaren Müslümanlar arasında hayati bir
role sahip olmuştur. Söz konusu rolün sınırları İslam'ın ilk kaynağı kabul
edilen bu yüce kitabın mahiyetinin net bir şekilde aniaşılmasıyla daha da
belirginleşecektir. Bu bağlaında onun ilk mübelliğ ve müfessiri Hz. Pey
gamber (s.a.s.) ve takip eden nesiller tarafından nasıl algılandığı, anlaşıl
dığı ve yaşantılandığı sorularımn cevabı bu makalenin özünü oluşturmak
tadır. Bu açıdan Kur'an bazı çağdaş yarumcuların yaklaşımlarında açıkça
sergilendiği gibi, ne sadece episternik düzeye indirgenecek basit bir kitap,
ne de anlaşılması ve yaşantılanması inıkansız hale getirilen bir tabudur. Bu
sebeple gönderilmeye başlandığı günden itibaren Müslümanlar Allah'ın
kelamının öğrenilmesi, anlaşılması ve yaşantılanması için azami gayret
göstermişlerdir. Mürninler tarihsel süreçte, Kur'an'la ilgili her konuyla va
roluşsal bir ilişki kurarak onu hayatlarımn merkezine koymuşlardır.
Anahtar Kelimeler: Kur'an'ın Mahiyeti, Vahiy, Kur'an'ın İlk Müfessiri.
The Place of the Qur'an in Muslim Societies and its Commentary
Abstract:
The Glorious Qur'an has played very signifıcant role in the life of
Muslirns. The scope of this role can be seen clearly when the conceptııal
fraınework of the nature of the Qur'an will be drawn precisely. In this cantext, it is safe to say that the question how do the Prophet Muhaınmad (pe
ace and blessings of Allah be upon him), as the fırst commentatar of the
Qur'an, and the following generations understand and perceive the nature
and meaning of the Qur'an constitııte central theme of this article. From
this perspective, the Qur'an camıot be reduced to the level of only episte-
* Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi ilahiyat Fakültesi, ACU
,--..!)~
91
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 1
rrıic search or put a place where no one can approach to it. Since its reve
lation, Muslims exert great efforts to leam, understand and implement the
Qur'an. In addition, the believers establish same kind of existential relati
on with the Qur'an put it in the centre of their life.
Key Words: the Nature of the Qur'an, Revelation, the First Commen
tatar of the Qur'an.
Margaret Drabble'ın Natural Curiosity (Tabii Merak) romanındaki Charles adlı karakter İslam'a ilgi duyan meraklı bir kişidir. Konuyu değişik uzmanların yanı sıra önceden tanıdığı ve oldukça mütevazı yaşayan Müslüman birbayanlada tartışır. Maalesef bu çabalar onun İslam'la ilgili bilgi ve beklentilerini gidermez. Bunun üzerine Charles, Müslümanların birincil kaynaklan olan Kur'an'a başvurmaya karar verir. Zaman kaybetmeden en yakın kitapçıdan aldığı Iraklı Yahudi mütercim N.J. Davood'un, The Qur'an adlı çevirisiyle bilimsel merakını gidermeye çalışır. Charles, Kur'an'ı iki kapak arasında (mushaf) toplayanların kronolojik tertibe riayet etmediklerini, fakat mütercimin sureleri kronolojik olarak düzenlediğini öğrendiğinde oldukça şaşmr. Şaşkınlığını bir türlü gidererneyen Charles, boşandığı eşini arayarak alışık olmadığı bu düzen hakkındaki taaccübünü ona da anlatır. Charles'e göre kronolojik olmayan mevcut tarz, anlatım anarşisinden başka bir şey değildir. Eşi Liz ise, ona biraz daha dikhttli bakarak okumasını, belki de onun fark edemediği bir düzenin var olacağını düşündüğünü söyler. Cennetle ilgiliokuduğu bir kaç pasajdan sonra inançsızıarın tutumu, cehennemle cezalandmlacakların hali, kıyamet günü ve o günün dehşeti vb. olayları resmeden ayetler karşısında kafasının iyice karıştığını düşünen Charles, Kur'an çevirisini okuyamaz hale gelir. Özellikle de 'Kur'an'ı hiç düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var.'' ayetiyle kalbinin mühürlendiği kanısına vararak Kur'an'daki düzeni görememesini şeytan tarafından aldatıldığı ve bu nedenle de kalbinin mühürlendiği şekliyle yorumlar. 2
Kitab-ı Mukaddes'in kronolojik anlatımını teneffüs eden bir atmosferde büyümüş kimselerin Kur' ani üslup karşısında şaşırmasından daha doğal bir şey olamaz. Bu nedenle sanal (Charles) karakterimizin şaşkınlığı fazla yadırganmamalıdır. Çünkü Kur'an üslübuna alışık olmayan çok sayıda gayrimüslim de onunla aynı duygu ve tecrübeleri paylaşmaktadır. Burada unutulmaması gereken önemli bir nokta da Kitab-ı Mukaddes'te kronolojik bir zaviyeden ve detaylı bir şekilde anlatılan çok sayıda kıssanın da Müslümanlar tarafından taaccüple okunuyor olmasıdır. Bununla bir-
1 Muhammed, 47:24.
2 Her ne kadar Margaret Drabble'ın Natural Curiosity (Harnomdsworth: Penguin Books 1990, 27) adlı romanında ilgili yeri görme imkanım olduysa da, yukarıdaki anlatım doğrudan Neal Robinson'un Discovering the Qur'an: A Contemporary Approach to a Veiled Text (London 1996: 1) adlı eserinden alınmıştır.
MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERİM'İN YERİ VE TEFSİRİ
likte biz burada Kur'an ve Kitab-ı Mukaddes'in Müslüman ve Hristiyanlar tarafından nasıl tecrübe edildiğini tartışmayacağız. Üzerinde duracağımız asıl konular ise, Kur'an'ın Müslüman toplumlardaki yeri, algılanışı, tecrübe ediliş şekilleri ve onun tefsiridir. Yukarıdaki anekdotla anlatmak istediğimiz ise sanal karakterin tutumunu eleştirrnek ve onun şahsında sığ geneliemelerde bulunmak değildir. Öncelikle vurgulanmak istenen farklı kültürler, aidiyetler, zihin yapısı, gelenekler, ötekini tecrübe ederken ister istemez bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. Bu zorlukların kaynağı ise kişi alışık olmadığı bir gelenekle karşı karşıya kaldığında bazı problemler yaşamasıdır, yoksa yabancısı olduğu geleneği manasız bulduğu anlamına gelmemektedir. Bazılarına göre düzensiz gibi gelen birçok metin, yüzyıllarca tecrübe edildiği diğer geleneklerde oldukça anlamlı ve düzenli algılanmaktadır. Bunun aksi de doğrudur. Şimdi Müslüman toplumlarda Kur'an'ı Kerim'in yeri ve onun mesajının aniaşılmasıyla ilgili bazı noktalara dikkat çekmeye çalışalım.
Müslüman toplulukların Kur'an karşısındaki tutumu konusuna geçmeden önce Kur'an'ın mahiyetiyle ilgili küçük bir girişte bulunmak kanaatİınce faydalı olacaktır. Öncelikle belirtelim ki, Müslümanların Kur'an'a bakış açılarını belirlemede en etkin rolü, onların Kur'an'ın mahiyetiyleilgili anlayışları oynamaktadır. Kur'an'ın mahiyeti söz konusu olduğunda da sorulacak ilk soru 'Kur' an nedir?' dir. Bu soruya her Müslümanın 'Allah'ın (c.c.) insanlığa gönderdiği son Kelam'ıdır' şeklindeki cevapları, Kur'an'ın mahiyetiyle ilgili bizlere önemli açılımlar sunmaktadır. Klasik tanırola ifade edecek olursak Kur'an 'Hz. Peygamber'e (s.a.s.) indirilen, mushaflarda yazılan, tevatürle nakledilen, tilavetiyle teabbüd olunan mu'ciz bir kelam'dır.'3 Evet, Kur'an'ı Kerim, insanın hidayete kavuşması ve doğru yolu bulması için Allah tarafından gönderilmiş son Kelam'dır. Kur'an'ın kendi ifadesiyle söyleyecek olursak ' ... (bu) bir Kitap'dır ki, hikmet sahibi, her şeyden haberi olan (Allah) tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da güzelce açıklanmıştır.'4 Yukarıdaki genel tanımın tarihi arka planını açıklamaya geçmeden önce Kur'an'ın mahiyeti ile ilgili bir kaç hususun altını çizmek gerekmektedir. Her şeyden önce Kur'an, dini metinler arasında kendi kendine referanstabulunan ve bu özelliğiyle hem kendisinin farkında olduğunu gösteren hem de kendi kendini açıklama imkanı sunan eşsiz bir kelamdır. Ayrıca Kur'an'ı diğer kitaplardan farklı kılan bir başka özellik de kendisinden nasıl istifade edileceğini ona şartsız ve kayıtsız yaklaşanlara bildirmesidir. Fazlurrahman'ın da belirttiği gibi Kur'an sadece betimleyici (ihbari/descriptive) değil aynı zamanda tayin edicidir de (inşai/prescriptive). 5 Başka bir ifadeyle Kur'an sorunları tasvir ve teşhis etmekle kalmaz, onların çözümü için alternatifler ortaya koyar.
3 Subhl es-SiHih, Mebfihis fi Ulumi'l-Kur'an, Beyrut: Dfuu'l-İlm li'l-Melayin 1965, 21.
4 Hud, 11:1.
5 Fazlurrahman, Major themes of the Qur'an, Minneapolis: Bibliotheca Islamica 1994, 22.
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: l
Müslümanların, Kur'an'ın mahiyetiyle ilgili önemli buldukları bir diğer mesele
de, Kur'an'ın yeryüzündeki tek derli toplu şekilde iki kapak arasında toplanan ve
1400 yıldır inananlara rehberlik eden bir kitap olduğu gerçeğidir. Kur'an'ın mahiyeti
bağlamında üzerinde durulması gereken Kur'an ve insan arasındaki ilişkinin belirlen
mesinde bu rehberliğin inkar edilmez bir yeri vardır. Kur'an'ın merkezini oluşturan
tevhid, risalet (nübüvvet), haşr, ahlak ve adalet inancı doğrudan insanlığın bu çağrı
karşısında müspet ya da menfi konumunu belirlemesini gerektirmektedir. Geleneği
mizde Kur'ani çağrıya teklif ve bu hitabın muhatabına da mükellef denilmektedir.
Mükellef(ler)in, teklifler karşısındaki sorumluluklarını (mesuliyeti) yeline getirmele
ri sonucu da Kur'an'ın ön gördüğü adalet, meveddet ve ahlak kriterlerine göre hayat
larını sürdüren ideal toplumun inşası gerçekleşecektir. Bu nedenle sanal karakterimi
zin (Charles) ve benzer durumlarla karşılaşan çok sayıda kimsenin problem haline
getirdiği kronoloji melesi Müslümanlar arasında ciddi bir sıkıntı doğurmamıştır.
Kronoloji eksikliğinin sıkıntı olmaması ise, Müslümanların tarih nosyonu yoksunu
oldukları anlamına kesinlikle gelmemektedir. Çünkü onlar Kur'an'ı kronolojik değil
tematİk ve mantıki bir bütünlük çerçevesinde değerlendirmektedirler.6 Bu nedenle
Kur'an'da, şahıslar, mekanlar ya da tarihi olaylar hakkında detaylı bilgilerle karşıla
şılmaz. Özetle Kur'an ne roman ne de tarih kitabıdır, o kendisini insanlığa bir vahiy
gerçeği olarak sunan ilahi bir hitaptır. Merhum lzetbegovic'in yerinde tespiti de biz
leri destekler mahiyettedir: 'Kur'an hayattır, edebiyat değil. İslam'da düşünce tarzın
dan çok bir hayat şeklidir'.7
Kur'an'ın mahiyetiyle ilgili göz ardı edilemeyecek önemli bir diğer nokta da in
sanın Kur'an'la olan ilişkisinde kendisini gösteren farklı süreçlerdir. Müslümanın
. Kur'an'la kurduğu diyalog sığ, zihinsel, soyut ya da bilgisel bir ilişki değildir. Her ne
kadar anlaşılınaya müheyya bir metin olarak bu tür ilişkilerin varlığı göz ardı edile
mezse de Kur'an'ın öncelikli fonksiyonlanndan birisi olan rehberliğinden dolayı hi
dayet gibi, epistemolojik inceleme sınırlarını aşan süreçler de vardır. Bu nedenle
Kur'an'a teorik bir malzeme yığını, anlamı araştırılan bir mevzu, bir nesne,8 ya da
6 Özellikle oryantalistlerin Kur'an'ın nüzul dönemindeki sırasım (!) gözeterek Hz. Peygamber'i Mekke'de peygamber, Medine'de politikacı olarak görmelerinin ne Kur'an uslfibu açısından ne de
müslümaniann Mekki' ve Medeni' sure ve ayet pasajlarını değerlendirmeleri açısından bir temeli
vardır.
7 Alija Ali Izetbegovic, Islam Between East and West, Indianapolis: American Publication 1991, 22.
8 Yasin Aktay, 'Halis Albayrak'ın Bildiri Müzakeresi', 1. Kur'an Haftası: Kur'an Sempozyumu, Ankara: Fecr Y. 1995, 236-8; Tahsin Görgün, Anlam ve Yorum: Dini Metin/erin Anlaşılması ve Yorumlanması, İstanbul: Gelenek Y. 2003, 158 .
.-......:JL--. 94
MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERiM'İN YERİ VE TEFSİRİ
Müslümanların bireysel ve toplumsal yaşamlarına ait somut önerileri olmayan her hangi bir kitap olarak bakılamaz. Evet, Kur'an, Görgün'ün de belirttiği gibi, Müslü
manların varoluşunu öneeleyen bir kitaptır. O sadece bir bilgi kaynağı değil, aynı za
manda bir varlık kaynağıdır da. 9 Bu tespit bizi, Kur'an'ın bir metin olarak günümüze
kadar gelmesi ile bir varlık ve değer kaynağı olarak gelmesi arasındaki farkı fark et
meye zorlamaktadır. Bu farkın fark edilmemesi, Görgün'e göre, Kur'an'ı anlamayı da
anlamsız kılmaktadır. Şayet bu önemli fark fark edilirse Kur'an'ın anlamı da anlam
laşacaktır. Özetle Kur'an, kendisini doğrudan Allah'a nispet etmekle (Kelamullah)
Müslümanların ve Müslümanlığın varoluşunu öncelemektedir. İnananlar varlıklarını
öneeleyen bu değer kaynağını kendilerine uyarlamaya çalışmamışlar, bilakis kendi
leri onun rehberliğinde onun değerler dünyasına etkin bir şekilde katılmışlardır. Böy
lece Kur'an'ın anlaşılmasının Müslümanlar için varoluşsal bir esas olması, onunla ir
tibatın hiçbir zaman kopmadığı ve kopmayacağı anlarnma gelmektedir. Ayrıca Müs
lümanların Kur'an'la olan bu varoluşsal ilişkisi onlara dindarlıklarını okuma ve din
leme imkanı verırıektedir. 10 Kur'an'ın mahiyetiyle ilgili bu yaklaşımları açık bir şekil
de bizlere özetleyen bir nebevi hadisle bitirmek istiyoruz:
"Kur'an aranızda bir hakem ve hüküm kaynağıdır. O, hak ile batılı ayırt eden ölçüdür. Onda her şey ciddidir. Kim, baskıdan ve zalimden korkarak ona kar
şı güveni ve inancı sarsılırsa, Allah da onu helak eder. Onda sizden evvelkile
rin haberleri vardır. Onda sizden sonrakilerin de haberi vardır. Kim onun dı
şında hidayet ararsa Allah onu saptırır. O, Allah'ın en sağlam ipidir. O, hikırıet
li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur. O, kendine
uyanları hevalarına uymaktan korur. Lisanlar ve beyanlar onun sayesinde her
hangi bir iltibasa maruz kalmazlar. Alimler ona asla doyamazlar. Kur'an çok
tekrar etmekle eskimez ve usanç vermez. İnsanı şaşırtan, hayrete sevkeden gü
zellikleri bitmez tükenmez. Bu öyle bir kitaptır ki, cinler onu dinlemeye ken
dilerini saldıkları zaman şöyle demek mecburiyeünde kaldılar: 'Biz çok farklı,
hayret ve hayranlık verici bir kitap dinledik. Bu kitap doğruluğa götürüyor. Biz
de hemen ona inandık.' (Cin, 7211). Onu konuşmasına esas alan doğru konuş
muş olur. Onunla amel eden mutlaka mükafat görür. Kim onunla hüküm verir
se adaletle hükmeder. Kim ona çağrılırsa doğru yola çağrılmış olur. 11
9 Görgün, a.g.e., 2003, 142-3.
10 Görgün, a.g.e., 2003, 143, 166.
1 ı Mansur b. Ali Nasıf, et-Ttic el-Cami' li'/- Usul-i fi Ehddfsi'r-Rasul, İstanbul: Pamuk Y, IV.7; Tirmizi'nin rivayet ettiği bu hadisin çevirisi, Selçuk Camlı'nın 'Bir Hadis Temelinde Kur'an'a Bakış, Yeni Ümit, 18 (2001), 17-18, adlı makalesinden alınmıştır.
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: I
Görüldüğü üzere Kur'an, Müslümanın yaşamında ayrı bir yere sahiptir. Yukarı
daki hadiste de açıkça belirtildiği gibi Kur'an Müslümanın her şeyidir. Kur'an, ina
nanlar tarafından tek yönlü basit bir bildiri değil, aynı zamanda dua, hikmet, ubudiy
yet, emir-davet, zikir, fikir ve şükür kitabı olarak da görülmüştür. 12 Şimdi önce din
lenen, sonra ezberlenen ve okunan bu yüce hitap karşısında Müslümanların kitap al
gılamalarını izaha çalışalım.
Kur'an ve tebliğeisinin beyanlarında Kur'an'ı dinleme ve okumayla· ilgili çok
önemli açıklamalar vardır. Yüce Allah Kur'an'da 'O zikri Biz indirdik ve onun koru
yucusu da elbette Biziz.' 13 buyurmaktadır. Kelamının muhafazasını garanti eden Al
lah (c.c.) kullarından onu sık sık okumalarını istemektedir. Kendileri hakkında sade
ce yaşadıkları değil, ileride yaşayacakları ahiret yurdunda da lehte ve aleyhte şahit
lik14 edecek olan Kur'an'ı inananlar iHihi diyaloğa bir katılım olarak algılamaktadır
lar. Kur'an kelimesinin içinde mündemiç olan kıraat (okumak) anlamının sernantİk
örgüsünde de Müslümanların Kur'an'a yaklaşımları hakkındaki önemli bir özelliğe
dikkat çekilmektedir. Evet, Müslüman demek bir manada potansiyel okur anlamına
gelmektedir. Fakat bu okuma tarzını basit bir metin okumaktan çok ikrar, inkiyad ve
bağlılığın fevkalade yüksek olduğu bir adanmışlık şekliyle anlamak gerekmektedir.
Çünkü Kur'an'ın parça parça indiği ve mushaf haline getirildiği günden itibaren ez
berlenmesi ya da okunınası sadece Kur'an'ın sıhhatli bir şekilde bize ulaşmasının de
ğil, inanan insanların zihni yapısını şekillendirmesi ve zihinlerde Kur'an'la derin bir
marreviyat ve veedin yakalandığı gerçeğini göstermektedir. Bu ilişki Müslümanlar
için Kur'an'ı diğer kitaplardan farklı kılmaktadır. O, kesinlikle bir antika eseri değil
dir. Her zaman ve zeminde Müslümanın hayatına aktif ve kesintisiz şekilde yön ve
ren canlı bir hitaptır. Bu nedenle Müslüman 'Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin
ve susun ki size rahmet edilsin.' 15 ayetindeki 'susmak'ı bile bu diyaloğun bir parçası
olarak algılar ve aktif bir şekilde onu dinler ve susar. Başka bir ifadeyle onun susma
sında derin bir ubudiyet hissi ve aşkın bir bağlılık, itaat ve teslimiyet söz konusudur.
Müslümanların Kur'an karşısındaki bu teslimiyeti abartı olarak görülmemelidir.
Kur'an'ın tebliğeisi 'Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir.' buyurmakta
dır. Bu özlü ifadelerinde o, bir şekilde Kur'an'la münasebeti olanları öne çıkarmakta
dır. Hatta Uhud şehitlerinin defni sırasında hepsinin üzerierini örtecek malzeme bu-
12 Said Nursi, Sözler, İstanbul: Sözler Yayınevi 1993, 357.
13 Hicr, 14:9.
14 Mansur b. Ali Nasıf, a.g.e., IV .S.
15 A'raf, 7:204.
MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERiM'İN YERİ VE TEFSİRİ
lunmadığından Hz. Peygamberin, önceliğin hafızlara verilmesini söylediğini hepimiz biliyoruz. Kur'an okumanın faziletini göstermesi açısından okuyan ve okuyamayan
mürninler arasındaki teşbihi de kayda değer bir konudur: 'Kur' an okuyan mürnin na
renciye gibidir. Kokusu da tadı da hoştur. Kur'an okuyamayan mürnin ise hurma gi
bidir. Kokusu yoktur ama tadı çok hoştur. . .' 16 Yukarıda da belirtildiği üzere mürnin
ler için o bir dua kitabıydı. Y atarken, kalkarken onu okurlardı. Rukyelerini, hastalık
lardan şifalarını hem kendisi şifa hem de kendisinde şifa17 olan Kur'an'dan yaparlar
dı. İslami gelenekte bunlarla ilgili rivayetleri çağaltmak mümkündür, fakat biz vahiy
ortarnını vahyin tebliğeisinin yanında teneffüs etmiş birinin ilerleyen yaşlarında
Kur'an'a karşı tutumunu güzel bir şekilde gösteren şu örnekle yetinmeye çalışacağız.
Kurtubi'nin kaydettiği anekdota göre: 'Hz. Aişe (r.ah.) yatmadan önce sıklıkla 'Me
cid'i getirin' derdi. Mushaf ona getirilir, o da mushafı alır ve göğsünün üzerine bastı
rır, onunla uyur, onunla kendini teselli ederdi.'18
Kur'an'ın, Müslüman hayatıyla olan ilişkisi çok yönlü ve oldukça da canlıdır. Bu
nunla birlikte Kur'an'ın okunması, ezberlenmesi, yaşanınası vb. ile ilgili Kur'ani ve
nebevi tavsiyelerin yanı sıra Kur'an'ı kitaplardan bir kitap gibi okuyan, onu aniaya
mayan ya da anlamak istemeyen, onun rehberliğini göz ardı eden, özetle onu okuyup
da hazmederne yenierin durumuyla ilgili de yeterince uyarı mevcuttur. 19 Bütün bunla
rın farkında olan Müslümanlar da Kur'an'a her açıdan saygı göstermişlerdir. Meclisi,
'Kur'an'a saygı gösteren Allah'a saygı göstermiştir. Kur'an'a değer vermeyen Allah'ın
hurmetini ihlal etmiştir'20 derken bu hakikati anlatmak istemektedir. Onu en güzel bir
şekilde okumak için tecvidi ilmi bir disiplin haline getiren Müslümanlar farklı oku
yuş tarzlarıyla da (hızlı, orta, yavaş okumalar gibi) okurun duygu ve düşüncelerini
yönlendirecek etkileri ortaya çıkarmaya çalışmışlardır. Özellikle ritimli okumalarda
ve Kur'an'ın daha doğrusu Arapça'nın bizzat kendisinden kaynaklanan ses ve söz
uyumu neticesinde okur Kur'an'ı okurken farklı yerlerde farklı boyutlar bulacaktır.
ı6 Mansur b. Ali Nasıf, a.g.e., IV.3-7.
ı 7 Kur'an'ın kendisini şifa olarak isimlendirmesi gerçekten ilginç bir konudur. Çünkü Kur' an, Tevrat, Zebur ve lncil'i hidayet ve rahmet sıfatıanyla vasıflandınrken, sadece kendisini bu vasıflara ilave
ten şifii olarak da tanımlamaktadır. Bkz. lsra, ı 7:82; Fussilet, 4ı:44.
ı8 Ebu Abdi!H\h Muhammed b. Ahmed el-Kurtubi, el-Cami' li-Ahkami'l-Kur'an, Kahire: Mektebetu'l
Arabiyye ı967, XI.283 (Kurtubi bu anlatımı Tii.ha suresinin 83. ayetinin tefsiriyle ilgili açıklama
lannda zikretmektedir.)
ı9 Kamil Miras, Sahfh-i Buhdrf Muktasarı Tecrid-f Sarfh Tercümesi ve Şerhi, Ankara: Türk Tarih
Kurumu Y. ı972, X.355.
20 Mahmud Ayoub, The Qur'an and !ts Interpreters, Albany: New York Press ı984, Ll 1.
rJ~ 97
Diyanet İlıni Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 1
Bu tecrübe sadece Kur'an'ın manasını bilenlerle sınırlı değildir. Kur'an'ı Arapça oku
yan fakat manasını anlamayan yüz binlerce Müslüman için de geçerlidir. Yalnız
Kur'an kelimelerini anlayanların bu süreçte daha aktif olduğu da bir gerçektir.
Kur'an'ın tebliğeisi gibi, rahmet ayetlerinde durup (vakfu'l-ğüfran) Kur'an'ın sahibin
den rahmet dilemek, azap ayetlerinde durup O'nun azabından yine O'na sığınmak,
tekbirlerde tekbir, tevhitlerde kelime-i tevhitler getiren mürnin canlı ve aktif bir
Kur'an okuma sürecine girer. Çünkü onun için Kur'an sadece iki kapak arasına sıkış
tırılmış bir kitap değil bilakis arınmasına vesile olacak yüce bir kelamdır. Günlük ya
şantılarında bile vülgarize gibi görünen, fakat Müslümaniann şuur altı müktesebatı
na açık bir şekilde işaret eden bismillah, elhamdülilHih, inşallah, maşallah vb. birçok
deyim, Kur'an'ın birbirlerinden farklı dilleri konuşan Müslüman toplumların hayatın
daki yerini göstermesi açısından oldukça önemlidir.
Müslümanın Arapça Kur'an karşısındaki tutumu konusunu ilginç bir örnekle res
metmek mümkündür. Cumhuriyet'in ilk yıllarında, özellikle de Kur'an'ın Türkçe
okunmasına özendirildiği bir dönemde, Mustafa Kemal Atatürk ile hafız Asım Efen
di arasında şöyle bir diyalog geçmektedir:
"Dolmabahçe sarayında hafız Asım Efendi'den İsra suresinin Türkçe çevirisi
nin okunınası talep edilir. Oturduğu koltukta duruşunu bozmadan kendisine
söylenileni yerine getiren hafızdan tekrar istediği bir yeri Arapça olarak oku
ması istenir. Bunun üzerine hemen koltuğa çıkar ve diz çökerek okumaya baş
lar. Onun bu hareketini dikkatli bir şekilde gözleroleyen Atatürk yanındakile-
re 'Kur'an'ı Türkçe okurken ayaklarını uzatmıştı. Şimdi ise diz çöktü. Anlaşı
lıyor ki Hafız Efendi önceki okuduğunu Kur'an sayrnıyor.' Hafız da bir iki
mazeretten sonra gerçeğin Atatürk'ün düşündüğü gibi olduğunu itiraf eder.21
Yukarıdaki anekdotun da açıkça gösterdiği gibi Müslümanlar Kur'an'ı her şeyiy-
le bir bütün olarak algılamışlardır. Onlar ne Kur' ani teşri! ne de Kur'an lafızlarını ve
dilini kendisinden ayrı bir konsept olarak değerlendirmişlerdir. İdeolojik tartışmala
rı bir tarafa bırakırsak, hafızın bu gayri ihtiyar! hareketinden Kur'an çevirisini doğru
dan Kur'an'la eş tutmadığı anlaşılmaktadır. Bu Allame Muhammed Harndi Yazır'ın
da açık bir şekilde ifade ettiği gibi, 'insanların sözlerindeki lafız ve mana ilişkisi el
bise ve beden ilişkisi gibidir. Elbise bedenin ayrılmaz parçası değildir. Halbuki
Kur'an'ın manası ile lafızları arasındaki ilişki beden ve cilt mesabesindedir ve kesin-
21 Hidayet Aydar, Kur'an'ı Kerim Tercümesi Meselesi, İstanbul: Kur'an Okulu Yay. 1996, 345.
MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERiM'İN YERİ VE TEFSİRİ
likle ayrılamaz' gerçeğini göstermektedir. 22 Bu nedenle Müslümanlar, Kur'an'ın dilini vücuttaki deri gibi gördükleri için Arapça'yı, Kur'an'ın lazım-ı gayr-i mufank'ı ola
rak kabul etmişlerdir. Müslümanların Kur'an karşısındaki konumunu sadece onun
okunmasıyla sınırlandırmak mümkün değildir. Müslümanlar Kur'an'ı güzel bir şekil
de yazmak için hat sanatını, en güzel baskısının yapılması için tezhib sanatını geliş
tirmişlerdiL Mazrufun yanı sırazarfada değer vermişlerdir. Kur'an yazmalarını yük
sekte tutarak hürmetlerini göstermeye çalışrnışlardır.23 Birbirlerine verecekleri en
özel hediye olarak Kur'an'ı seçmiş, düğünde demekte itinalı bir şekilde birbirlerine
takdim etmişlerdir.
Görüldüğü üzere Kur'an'ın okunması, dinlenmesi, yazılması, korunması vb. her
bir konuda oldukça hassasiyet gösteren Müslümanların onun tefsirinde de fevkalade
titiz olduklarına bugün sayısını tespit etmekten aciz kaldığımız tefsir külliyatı şahit
lik etmektedir. Daha önce de belirttiğimiz gibi Müslümanlar, Kur'an'ı salt bir metin
olarak görmezler. Özellikle klasik tefsir ve usul kitaplarına bakıldığında Kur'an'ın
müşterrıilatıyla ilgili üzerinde durolan konuların tevhit, nübüvvet, emr, nehiy ve di
yanet gibi meseleler olduğu görülmektedir.24 Buradan da Kur'an'i hitabın Müslüman
lar tarafından hem anlaşılına hem de ondan yaşantılarına yön verecek öğütler alma
zorunlulukları olduğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü Kur'an'ın tefs!r ve tevili Müslü
manların hayatiyetlerinin sürdürülmesinin bir ön şartı kabul edilmiştir. Şayet
Kur'an'da 700'den fazla zikredilen teakkul, tedebbür, tefekkür, tezekkür ve teffekkuh
gibi düşünmenin, anlamanın farklı boyutlarını ifade eden kelimelerin mana dünyası
na girilirse Kur'an okuma ve yorumlamalarının Müslüman hayatında ne kadar önem
li olduğu fark edilecektir. Müslümanın Kur'an metnini anlama gayretinin altında ya
tan öncelikli meselenin, okuduğu ve anlamaya çalıştığı ayet ve surelerin onun gün
lük yaşantısına ne gibi bir tesiri olduğu ya da onu müspet anlamda ne kadar değişti
rebildiği ve dönüştürebildiğidir. Stanly Fish'in de belirttiği gibi, okuma (anlama)
metnin ne anlama geldiğini değil, metnin okura ne yaptığını yaşantılama sürecidir.25
22 Elmalılı Muhammed Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Neşriyat, 1.13-4. 'Kelamullah'ta ise
meani üzerinde elfaz bir simayı dilberin cildi gülgünü gibi mazmünun ensacı teşrihiyye ve rı1hiyye
sine ezeli bir alaka ile merbuttur.'
23 Klasik tefsir usülcüleriıniz Mes'eletu fi Hukm'" Teteallaku bi-lhtirdmi'l-Mushafi ve Tebcflihf ya da
fas! fi ddab-ı tildvetihf ve tdlfhi başlıklı bölümlerde konunun önemini dile getirmişlerdir. (Zerkeşi, el-Burhdnfi Ulumi'l-Kur'dn, Beyrut: Daru'l-Ma'rife 1990, II.107; Suyüti, el-ltkdnfi Ulumi'l-Kur'dn,
Beyrut: Dar-u İbn Kesir 1993, I.324 ).
24 Zerkeşi, a.g.e., I.! 11.
25 Terry Eagleton, Literary Theory: An Introduction, Basit: Blackwell 1986, 85.
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 1
Bilindiği üzere Kur'an'ın en temel hedefi dini ve ahiakl bir toplumun inşasıdır,
Kur'an'ı anlamada da en öncelikli şart ondan istifade etmek, onu anlamak, ön yargı
dan uzak, mutlak bir teslimiyet ve imanla ona yaklaşmaktır. Kur'an'a kendisini doğ
rudan muhatap kabul eden müminin onu okurken şeytandan Allah'a sığınmasının26
altında yatan espri de muhtemelen bu olsa gerektir. Çünkü tilavetinin hakkını verme
miş, tain manasıyla maddi ve manevi kirlerden arınmamış27 birisinin onu anlamaya
çalışması Kur'an açısından mümkün görülmemektedir. Büyük alim Haris el-Muhasi
bi, Kur'an'ı anlamanın önşartlan arasında zihni hazırlık, kalbi teveccüh, kendini doğ
rudan Kur'an'a muhatap kabul etme ve özellikle de muhabbeti zikreder. Ona göre
muhabbet, bir sözün sevgiye ve idrake mazhar olması onu söyleyenin sevgisinin
kalplerdeki derecesine göredir. 28 Bu nedenle bir kimse Allah'ın emir ve nehiylerine
ne kadar uyabiliyorsa, onun kelanıını o nispette anlıyor demektir. Bunun meflıumu
muhalifi ise, ne kadar çok Kur'an'ı anlıyorsanız o kadarçok Allah'ı seviyorsunuzdur.
Sağlam iman, bildikleriyle amel etmek ve iyi niyetli olmak vb. Kur'an okuma ve
anlamadaki öncelikli şartlar olduğunu belirttik. Bununla birlikte Müslüman müfes
sirlerin Kur'an'ı anlamada sahip olduklan yegane ölçü iman ve amel birlikteliği de
ğildir. Şimdi öncelikle Müslümanların tefsirle ilgili çizdikleri meşhur çerçeveyi bi
raz daha sistemaüze ederek genel anlamda Kur'an tefsirini iki ana kategoride değer
lendirmeye, sonra da Müslümaniann Kur'an yorumsama (te'vil) metotlannın temel
parametrelerini göstermeye çalışacağız. Bu iki kategoriden birincisini metin içi, ikin
cisini ise metin dışı tefsir referanslan oluşturmaktadır.
Metin içi kriterler derken de doğrudan Arapça ve Kur'an metninin kendisiyle ya
pılan tefsir/te'vil yöntemi kastedilmektedir. Tefsir literatürü bize müfessirlerimizin
kendisindenel-Kitab olarak bahseden Kur'an'ın yazılı Arapça bir metin olma özelli
ğinin oldukça farkında olduklarını göstermektedir. Kur'an'ın söz konusu özelliğini
bizzat kendisi de belirtmektedir: 'Elif lam ra. Bunlar apaçık Kitab'ın ayetleridir. Biz
onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki anlayasınız'.29 Burada dikkat çekilmesi ge
reken önemli bir nokta Mekke halkının, Kur'an Hz. Peygamber'e gelmeden önce de
26 N ahi, 16:98 'Kur'an'ı okumak istediğin zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın'.
27 Vakıa, 56:79 'Ki O'na temizlerden başkası dokunamaz'.
28 Ebu Abdillillı el-Haris b. Esed el-Muhilsibi, el-Aklü ve Fehmu'l-Kur'an, (th) Hüseyin Kuvvetli, Beyrut: Daru'l-Fikr 1982, 302; Adil Öksüz, Tefsir UsUlü Açısından H aris el-Muhdsibf'nin Fehmu'l
Kur'an'ı, SAÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Çalışması) 1996, 57; Değişik
gelenekiere sahip kişilerin Kur'an'ı yorumlamalanndaki farklılık ve zıtlıklarla ilgili değerlendirmeler için bkz. Yunus Ekin, Kur'an'a Göre lnançsızlık, İstanbul: Işık Y. 2001, 13-14.
29 Yusuf, 12: ı -2.
"'-'L--. !00
MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERiM'İN YERİ VE TEFSİRİ
Arapça konuşuyor olmalarıdır. Evet, Kur'an onların anladıkları bir dilde gelmiştir.
Bu nedenle Müslüman müfessirlerin Arap diline vuküfiyeti, Kur'an'ın anlaşılması
bağlamında olmazsa olmaz kabul etmişlerdir. Zaten Kur'an'ın kendisini mübin ola
rak tanıtınası da bir derece onun dilsel yeteriilikle anlaşılabilirliğine işaret etmekte
dir. Tefsir usulü kitaplarında müfessirin Kur'an tefsirine başlamadan önce bilmesi
gereken ilimierin başında luğat, nahiv, sarf, belagat (becli', beyan, meani), kıraae0 gi
bi linguistik donanıını zorunlu gösteren sahaların gelmesi de tesadüfi değildir. Hatta
İslam medeniyetinin taşıyıcı rolünü üstlenen usulü fıkıh ilmi de Kur'an lafızlarının
delaletlerinin anlaşılması için geliştirilmiş bir yöntem kabul edilmiştir. Böylece
Kur'an ayetleri yorumlanırken Arapçanın delalet ettiği ve kullandığı kurallara uygun
bir usul ortaya konarak tefsir kural tanımaz keyfilikten de kurtanlmaya çalışılmıştır.31
Meşhur müfessir İbn Abbas'ın da dört kategoride değerlendirdiği tefsirin ikinci bölü
münü Arap diline vukufiyet oluşturmaktadır. Diğer bölümleri ise kimsenin bilmek-
. ten müstağni olmadığı, ilirnde rusilh sahibi olanların bilebileceği ve sadece Allah'ın
bileceği tefsir oluşturmaktadır.32
Sadece Arapça bilgisiyle, o dilin edebiyatının her bir parçasına (nazım-nesir)
prestij kaybettiren en mükemmel ve mu'ciz örneğini anlamak İbn Abbas'ın da tefsir
kategorilerine bakılırsa mümkün görünmemektedir. Bu nedenle Müslüman müfessir
ler Arap dilinin bilinmesinin yanı sıra metin içi farklı göstergeler de kullanmışlardır.
Bunlardan biri de bağlamdır. Klasik terıninolojiyle ifade edecek olursak sibfik ve si
yfik33 ya da belagat diliyle özetlersek li kulli makalin makam'dır (her sözün bir kon
teksti vardır). Abdulhalim'in de belirttiği gibi bağlamla ilgili teoriyi ortaya koyan
modem düşünür Malnowski'den (context situation) bin yıl önce Müslüman ilim
30 Geniş bilgi için bkz. Suyüti, a.g.e., II.1209 (el-ulum elletf yahtacuha el-müfessiru adlı başlık altında
incelenmiştir.); Suat Yıldınm, 'Makbul Tefsirin Şartlan', Yeni Ümit, 14/4 (2001), 5-7.
31 Zerkeşi her ilmin doğrudan Kur'an'da ortaya çıktığını, şayet Kur'an'dan kaynaklannııyorsa, o ilmin bağlayıcılığının olamayacağını söylemektedir. Çünkü ona göre Kur'an'dan kaynaklanmayan ilim delilsiz demektir. Aynca Beyhaki'de İbn Mes'fid'dan gelen bir görüşe göre şöyle demektedir: 'Kim ilim istiyorsa Kur'an'a baksın, onun manalarını düşünsün.' (Zerkeşi, a.g.e., 1.100). Benzer bir bakış
açısını da Suyüti sergilemektedir. Suyfitf el-ltkan fi U!Umi'l-Kur'an adlı meşhur eserinin bir bölümünde (el-ulum el-müstenbeta min el-Kur'an) Kur'an'dan istinbat yoluyla çıkarılan ilinılere ayımuş
ve müfessir Mursi'den nakilde bulunarak Kur'an'ın anlaşılınasına yardımcı olacak çok sayıdaki ilmi zikretmiştir. Başlıcaları usfilü fıkıh, fıkıh, tefsir, belağat'tır ki Kur'an'dan çıkarılınakla birlikte O'nun hizmetinde de kullanılmaktadır.
32 İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Y. 1985, 228.
33 Kur'an'ın sure ve ayetleri arasındaki ilişkiyi klasik usfilcülerimiz münasebet, tenasüb ya da irtibtit
başlıkları altında incelemiştir.
rJ~ ı o ı
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 1
adamları makam teorisini geliştirerek metin analizinde edebi bir çığır açmışlardır.34
Hepimizin de bildiği gibi bir metnin anlamı kendisinden bağımsız bir şey değildir.
Metnin göz ardı edilerek yapılan yorumları kendilerini kolay kolay kabul ettiremez
ler. Ayrıca Kur'an'da bazen lafızlar mecaz, müşterek, umum ya da husus bildiren ·
özellikler gösterebilir. Bu tür ifadelerde kelimelerin sözlük anlamlarım bilmek yeter
li olmayabilir, bu nedenle bağlam Kur'an'ın anlaşılmasında önemli bir yere sahiptir.
Bağlamla ilişkili diğer bir metin içi te'vll aracı (hermenötik) ise, Müslüman mü
fessirlerin Hz. Peygamber'den tevarüs ettikleri bir usul olan Kur'an'ın Kur'an'la tefsi
ridir (el-Kur'an'u yüfessiru ba'duhü ba'dan). İbn Teymiye'nin esahhu turuk, Şatıbi'nin
ise 'çok sayıdaki Kur'an ayetleri ancak başka Kur'an ayetleri ışığında tam olarak an
laşılır' dediği ayetler arası ilişkiyi esas almaktadır. 35 Böylece Kur'an'ın bir yerinde
mücmel, mübhem, mutlak ya da umum olarak gelen bir ifade başka bir yerde tafsil,
müfesser, takyid ve tahsis edilebilir. Modern edebiyat kurarnları terıninolojisinde in
tertextualitl6 (metinler arası ilişki) tabirinin karşılığı olan bu yöntemi, tefsir usulü ri
vayet tefsiri kategorisinde değerlendirir ve onu Kur'an tefsirinin en makbul ve ayrıl
maz bir yorum aracı olarak kabul eder. Biz ise, Kur'an'ın Kur'an'la tefsirini tamamen
metin içi kriterler arasında değerlendirdik Bunun tefsir usulündeki karşılığı dirayet
tefsiridir. Klasik tefsirler üzerinde son dönemde yapılan çalışmalar37 ışığında bu tür
bir kanaate vardığımızı ifade edelim. Özellikle Taberi ve İbn Ebi Hatim'in tefsiri gi
bi rivayet kategorisinde değerlendirilen eserlerdeki Kur'an'ın Kur'an'la tefsirinin kul
lanımı, Razi gibi dirayet kategorisinde değerlendirilen tefsirlerden oldukça azdır. Za
ten, Hz. Peygamber ve sahabe kavilleri dışında bir ayetin diğer ayetle ya da bir ayet
te geçen kelimeyle diğer ayette geçen kelime arasındaki ilişki ancak müfessirin dira
yeti (dil, Kur'an bilgisi ve ictihad melekesi) ile ortaya çıkarılabilir.
Müslüman müfessirler Kur'an yorumlarını sağlam zemine oturtmak için sadece
metin içi kriterleri kullanmamışlardır. Metin dışı da çok sayıda yönteme başvurmuş
lardır. Bu yöntemleri bir cümleyle özetleyecek olursak 23 yıllık vahiy ortamının ta
rihidir. İyi bilinmesi gerektiği vurgulanan vahiy tarihini de Hz. Peygamber'in ve mu
hataplarının dini, kültürel ve sosyal hayatı, esbabı nüzul ve nasih mensulıla ilgili ri-
34 M.A.S. Abdui-Haleem, 'Context and Internal Relationships: Keys to Qur'anic Exegesis', (eds.) G. R.
Hawting and Abdul-Kader A. Shareef (eds.), Approaches to the Qur'an, London: Routledge 1993, 73.
35 Abdul-Haleem, a.g.e., 73.
36 Abdui-Haleem, a.g.e., 73.
37 Özellikle bkz. Mehmet Akif Koç, lsnad Verileri Çerçevesinde Erken Dönem Tefsir Faaliyetleri: İbn
Ebf Rtltim (ö.3271939) Tefsiri Örneğinde Bir Literatür Incelemesi, Ankara: Kitabiyat 2003 .
....._,~
102
MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERiM'İN YERİ VE TEFSİRİ
vayetler oluşturmaktadır. Bunlara ilaveten usulcülerimizin üzerinde durdukları Mek
kl-Medeni ayrıımnı da zikredebiliriz.
Bu konuda öncelikle vurgulamaımz gereken husus Kur'an'ın, Allah tarafından se
çilen ve vazifesi tebliğ, tebyin ve tefsir olan Hz. Muhammed'in (s.a.s.) vasıtasıyla in
sanlığa ulaştırılımş olması gerçeğidir. Bu nedenle yaşayan bir Kur'an olan Hz. Pey
gamber'in Kur'an'ın anlaşılmasında önemli bir yeri vardır. Muhasibi, Hz. Peygam
ber'in Kur'an'ın anlaşılmasındaki yerini şöyle açıklamaktadır: 'Kur'an'ı anlamak, onu
gerçek manada aniayıp anlatanı anlamadan geçer.'38 Çünkü Din, Hz. Peygamber'in
hayatında bilfiil olarak gözükerek, muhatapların hitaba u yınalarının yani tedeyyünün
objektif zeminini teşkil etmektedir. Ritabın anlaşılması ancak bu noktadan sonra söz
konusu olmaktadır. 39 Böylece Hz. Peygamber'in sadece kavilleri değil, nebevi uygu
lamaları da öncelikli bir Kur'an tefsiri olmaktadır.40 Burada özellikle üzerinde durul
ması gereken bir nokta da Kur'an ifadelerinin, farklı kaynaklarda belirtildiği gibi, de
ğişik veeİlılerinin olmasıdır. Hz. Ali, İbn Abbas'ı Hariciler'e gönderdiğinde onu uya
rarak Hancilere karşı Kur'an'dan delil getirmemesini söyler. Bunun üzerine Allah'ın
kelamını onlardan daha iyi bildiğini hatırlatan İbn Abbas'a Hz. Ali 'Doğru söylüyor
sun, ancak Kur'an'ın değişik anlamları vardır. O değişik vecihlere sahiptir.' demekte
dir.41 Bu anlatıda Hz. Ali kesinlikle Kur'an'da bir anlam kargaşasının varlığını göster
meye çalışmamaktadır. Kanaatimce Hz. Ali'in maksadını Beyhaki'nin Kitabu'r-Ru
ya'sında zikrettiği şu rivayet çok güzel bir şekilde açıklamaktadır: 'Kur'an tefsirinde
her hangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Ancak O, öyle cami bir kelamdır ki, bu an
lam da, diğeri de kastedilmiş olabilir. 42 Hz. Peygamber'in hayatı, kavilleri, uygulama-
38 Öksüz, a.g.e., 40.
39 Görgün, a.g.e., 2003, 139.
40 Hz. Peygamber klasik ve modem müfessirlerde olduğu gibi fatiha-nas arasındaki sureleri ya da her hangi bir sureyi baştan sona kadar tefsir ederek sahabeye dikte ettirmemiştir. Hz. Peygamber'in tefsirini tespit ederken İbn Abbas ya da onun meşhur talebeleri gibi şahıslan esas alarak onların ortaya koyduklarına benzer şeyler aramamalıyız. Aksi halde Hz. Peygamber'e ait bir kaç kelime ya da ayet tefsirinden başka bir şey bulamayız. Burada vurgulanması gereken Allah'ın (cc) Kur'an ile dinini (İslam) vaz' etmesi ve Hz. Peygamber'in de bu vaz'i hakikati sünnetiyle örfi hakikat haline getirmesidir. Hz. Peygamber'den nakledilen tefsir rivayetlerinin sayısıyla ilgili istatistiki bilgi için bkz. M.A. Koç, a.g.e., 102-115.
41 Yusuf el-Kardavi, 'Kur' an Tefsirinde İdeal Yöntem: Özellikler ve Prensipler', (çev.) Muhittin Akgül, Diyanet Dergisi, 38/3 (2002), 58.
42 Yusuf el-Kardavi, a.g.e., 58; Zerkeşi'nin İbn Atiyye'den aktardığı şu önemli anekdot da Hz. Ali'nin ısrarını izahta bizlere yardımcı olacak mahiyettedir. Sehl b. Abdilliili anlallyor: 'Bir kimseye Kur'an'ın her bir harfi için yüz anlayış verilse Kur'an'ın anlarnlannı tüketemez, çünkü Kur'an Allah'ın Kelam'ıdır, Kelam da O'nun sıfatı dır. Sıfatının sonu olmadığı gibi Kelam'ının sonu da yoktur. (Zerkeşi, a.g.e., I.l02). Görüİdüğü üzere Kur'an metninin anlam zenginliği Hz. Ali'yi bazılarını münakaşaya sürükleyebilir endişesine sevketmiştir.
,-.J~
103
Diyanet ilmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 1
lan burada hayati bir rol oynamakta ve yorumcuya kelamdan nelerin kastedildiğinin
sağlamasını yapma imkanı vermektedir. Bu nedenle Hz. Ali, İbn Abbas'a Haricilere
karşı ısrarla sünnetten, diğer bir ifadeyle yaşayan Kur'an'dan delil getirmesini tavsi-
k d. 43 ye etme te ır.
Esbabı nüzul konusunu ise, doğrudan Hz. Peygamber ya da vahiy ortamına tanık
lık eden sahabeden gelen rivayetler oluşturmaktadır. Bir taraftan Kur'ani hitabın re
feranslanna yakından şahitlik etmeleri, diğer taraftan Kur'an'ın onlann konuştuklan
ve anladıklan dille inmesi bu nesli ayrıcalıklı kılmaktadır. Çünkü ayetlerin iniş orta
mını en iyi bilen onlardır ve onlardan gelen bu rivayetler Müslüman alimierin de be
lirttiği gibi Kur'an'ın anlaşılmasında oldukça önemlidir. Bilindiği üzere Kur'an, in
sanlann karşılaştıkları dini, toplumsal, bireysel ve ahlaki sorunlarını çözen ya da na
sıl çözüleceğini gösteren İHihi bir kitaptır. Kur'an'ın bu fonksiyonu tarih boyuncil de
vam etmektedir. Kur'an bütün insanlığın hidayetini üzerine almış bir kitaptır. Bu ne
denle zaman ve mekanın farklılığı ya da insanoğlunun bazı problemlerinin şekil de
ğiştirmesiyle Kur'an'ın hidayet fonksiyonu değişmemektedir. 1400 sene önce insan
lığa yol gösterdiği gibi şimdi de göstermektedir. İşte tam bu noktada esbabı nüzul ri
vayetlerinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Ancak önemli bir konunun altını da çizmekte fayda vardır. Esbabı nüzul rivayet
lerinin önemine rağmen çok sayıdaki ayet ya da ayet gruplannın sebeb-i nüzullerinin
olmaması böyle bir hermenötik aracın Kur'an tefsirinde etkinliğini sınırlamaktadır.
Esbabı nüzulle ilişkili bir başka nokta da bu olayların Kur'an'ın belirleyicisi değil
(ayetlerin iniş sebepleri), bilakis onların anlaşılınasına vesile olan bir tefsir aracıdır.
Bu nedenle esbabı nüzulleri esbabı vun1d ya da vucüd olarak anlamak (ayetin zorun
lu -varlık- şartlan, olgunun nassa doğrudan müdahalesi), sonra da sebebin olmadığı
yer nassın (müsebbebin) da geçerliliğini kaybettiğini söyleyerek Kur' ani naslann ta
rihselliğini ortaya koymak Müslüman tefsir geleneğinde rağbet görmemiş yaklaşımlardır.44 Çünkü Allah'ın maksatlan tarihin hiç bir döneminde değişmemiş ve değişe-
43 İmfun-ı Şafii'nin kullu ma hakerne bihi rasululldhfehuve mimmdfehimehU mine'l-kur'dn (Rasulüllah'ın hüküm verdiği her şey Kur'an'dan anladıklandır) ifadesi bu gerçeği göstermektedir. (Suyutl, a.g.e., II.ll97).
44 Konuyla ilgili Fethullah Gülen'in şu tesbiti oldukça önemlidir: 'Bir kere meseleyi sebep-müsebbep çerçevesinde değerlendirecek olursak, sebep olmadığında müsebbebin de olamayacağı tabildir. Bu da o sebepler olmasaydı bu ayetler nazil olmazdı manasma gelir ki, böyle bir hükmü kabul etmek katiyyen doğru değildir. Zannediyorum meseleye iktiran kavramıyla yaklaşmak daha yerinde olur. Böyle bir yaklaşım üzerinde az duralım: Her hangi bir sebeple alakatı ayeti, Allah (cc) ezell hikmetiyle inzal edecekti ama, bu ayet belirli bir hikmete mebni olarak her hangi bir sebeple irtibatlandınlnıış ve öyle nazil olmuştur. Evet, meseleyi bu şekilde yorumlamak kabildir ... ' (bkz. Ergün Çapan, 'Kur'an'ın Evrenselliği ve Tarihseki Yaklaşım,' Yeni Ümit, 15/4 (2002), 38) .
........_,~
104
MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERİM'İN YERİ VE TEFSİRİ
mez de. Dolayısıyla bu maksatların taşıyıcısı olan Kur'an ayetlerinin de tarihsel şart
lar tarafından belirlendiğini söylemek tefsir geleneğimiz göz önünü alındığında doğ
ru bir yaklaşım değildir.45 Özellikle bazı batılı yazarlar, Müslümanlan Kur'an'ın ta
rihsel okunınası konusundaki isteksizliklerinden dolayı sık sık eleştirdilleri görül
mektedir. Fakat onların gözden kaçırdıklan bir iki nokta vardır, öncelikle makalemi
zin başında açıklamaya çalıştığımız Müslümanların Kur'an'ın mahiyetiyle ilgili yak
laşımları, ikincisi de Müslümanlığın asırlar boyunca taşıyıcılığında katkılan olan tef
sir geleneğidir. Özetle söyleyecek olursak Müslüman müfessirler zaman zaman se
beb-i nüzulleri Kur'an yorumunda metin dışı bir referans olarak kullanrnışlardır.
Mekki ve Medeni ayrımı ya da nesh konusuyla ilgili tartışmalarda da benzer yakla
şımları görmek mümkündür. Müslümanlar bu tür tefsiri araçlarla metin içi bağlarnın
yanında metin dışı bağlaını da yakalamaya çalışmışlardır. Böylece kendilerini doğ
rudan muhatap kabul ettikleri Allah'ın kclarnını en iyi şekilde anlamayı ve yaşamayı
gaye edinmişlerdir.
Sonuç olarak Müslüman toplumlar arasında Kur'an çok özel bir yere sahiptir.
Müslümanlar, Kur'an'ı sadece yazılı bir metin olarak görmemekte, dinlerren ve oku
nan bir hitap olarak algılamaktadırlar.46 Kur'an, Müslümanların hem ibadetlerinin
hem de ahlak ve hukuk alanındaki düzenlemelerinin kaynağı olmuştur. Böylece
Kur'an, ön gördüğü bir yaşam tarzıyla Müslümanın bireysel ve toplumsal hayatını
yeniden inşa etmekte, AN. Serinsu'nun da belirttiği gibi, Kur'an'ın insanını (homo
Qur'anicus) ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Ancak bu kalıplaştınlrnış bir hayatı
anlamıandırma değildir. Ankebut, 29:69 da belirtildiği gibi her insanın Hak nzası yo-
45 1920'li yıllarda öncülüğünü Mısır'lı yazarTaha Hüseyin'nin yaptığı Kur'an'ın ortaya çıktığı şartlar tarafından oluşturulan tarihsel bir metin olarak anlaşılmasının gerekliliği görüşü daha sonra Fazlurrahınan, Hasan Hanefi, Nasr Hamid Ebu Zeyd ve Muhammed Arkoun gibi bazı müslüman
entellektüel tarafından kabul edilmiştir. Bu yazarlar, hadierin ancak mükemmel bir İslam toplumunda uygulanabileceği iddiası yerine, toplumun Peygamber zamanından bu yana geliştiğini, bu
sebeple onların Kur'an'daki diğer sosyal kavramlar gibi literal anlamlannı yitirdiklerini iddia etmektedirler. (Adil Bebek, 'Micheil Hoebink'e Göre Modernleşme ve Sekülerleşme Konusunda İsliim Düşüncesinin Tarihi Gelişimi', Oryantalist/erin Gözüyle Islam: Yaklaşımlar-Örnek Metinler, (ed.)
Ahmet Yücel, İstanbul: Rağbet Y. 2003, 401).
46 Özellikle Kur' ani hitap forınulü olan kala Allahu (Allah dedi/buyurdu) ile Kitab'ı Mukaddes'in it is
written in the Bible ya da the Bible says (Kitab-ı Mukaddes'te şöyle yazılınıştır-Kitab-ı Mukaddes şöyle der) fonnuHeri (Josef Van Ess, 'Verbal tnspiration: Language and Revelation in Classical lslamic Theology', Qur'an asa Text (ed).Stefan Wild, Leiden-New York-Köln: E.J. Brill 1996, 190)
arasındaki ifade farklılığı da Kur'an hitabının doğrudan Allah'ın Kelam'ı, Kitab-ı Mukaddes'in ise Tanrı hakkındaki Kelam olduğuna işaret etmektedir.
r.JL--. 105
Diyanet ilmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 1
lunda kemale yürüyüşünü gerçekleştirmesindeki farklılığa da işaret edilmiş, sebile
na/yolumuz şeklinde tekil değil, sübülena/yollarımız sözcüğü kullanılmıştır. Vahiy
le hayatı anlamlandırmanın tek yolu yoktur.47 Kur'an'ın tefsiriyle ilgili Müslüman
müfessirlerin çabalarına bakıldığında, aralarında yorum farklılıkları gösterseler de,
genel olarak Kur'an'ın metin içi ve dışı referansları çerçevesinde objektif bir anlayış
geliştirmeye çalışmışlardır. Elbette bu her müfessirin ayetleri aynı anladığı ya da ta
mamen farklı anladığı anlamına gelmemektedir. Tefsirler, ilk bakışta tekrar gibi gö
rünen çok sayıdaki yorum içinde değişik nüanslar barındırmakta ve her müfessirin
kendi tefsir metnini yeniden inşasında kendisinden bir şeyler kattığı görülmektedir.
Farklılıklar arasında birliktelik, birlikteliğin içinde farklılıkların yeniden üretildiği
Kur'an tefsirleri sınırları çok net çizilmenıiş, fakat yapılan yorumların da bir şekilde
kontrol edildiği bir gelenek oluşturmuştur. Bu gelenekte mesela zahirilerin uzlaşma
eğilimi göstermeyen literalİst tutumu, Batınilerin test edilmesi mümkün olmayan ve
Kur'an'ın metinsel özerkliğini hiçe sayan ölçüsüz irfani yorumsama metodu ya da
Hıristiyan müfessir Oregon'un 'metin bir şey söyler fakat başka bir şey kasteder' şek
linde formüle ettiği48 ideolojik-alegorik yorumlar Sünni tefsir geleneğinde kendisine
yer bulamamıştır. Çünkü bir taraftan dinin hayatla irtibatını sağlayan bu gelenek
diğer taraftan Kur'an'ın dilsel otonomluğunu da muhafaza etmektedir. Dil ise, özü
itibariyle bizim karşımıza bir söz dizgesiyle çıkarak anlamada sınırsızlığa sınır geti
rerek yorumcuyu kritersiziikten kurtarmaktadır.
47 Ahmet Nedim Serinsu, 'Kur' an ve İnsan'ın Anlam Arayışı', Din Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar, Milli Eğitim Basımevi 2000, 120.
48 Duncan F. Ferguson, Biblical Hermeneutics, London: SCM Press 1986, 145.
,--J~
106