17
DiYANET Dini Dairesi Üç Ayda Bir Cilt: 46 1 • Ocak- Mart 2010

DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

DiY ANET iŞLERi BAŞKANLIC:il

Dini Yayınlar Dairesi Başkanlıği

Üç Ayda Bir Yayımlanır

Cilt: 46 • Sayı: 1 • Ocak- Şubat- Mart 2010

Page 2: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERiM'İN YERİ VE TEFSİRİ

Özet:

İsmail ALBA YRAK'

~~~~,~~

Kur'an-ı Kerim nüzulünden itibaren Müslümanlar arasında hayati bir

role sahip olmuştur. Söz konusu rolün sınırları İslam'ın ilk kaynağı kabul

edilen bu yüce kitabın mahiyetinin net bir şekilde aniaşılmasıyla daha da

belirginleşecektir. Bu bağlaında onun ilk mübelliğ ve müfessiri Hz. Pey­

gamber (s.a.s.) ve takip eden nesiller tarafından nasıl algılandığı, anlaşıl­

dığı ve yaşantılandığı sorularımn cevabı bu makalenin özünü oluşturmak­

tadır. Bu açıdan Kur'an bazı çağdaş yarumcuların yaklaşımlarında açıkça

sergilendiği gibi, ne sadece episternik düzeye indirgenecek basit bir kitap,

ne de anlaşılması ve yaşantılanması inıkansız hale getirilen bir tabudur. Bu

sebeple gönderilmeye başlandığı günden itibaren Müslümanlar Allah'ın

kelamının öğrenilmesi, anlaşılması ve yaşantılanması için azami gayret

göstermişlerdir. Mürninler tarihsel süreçte, Kur'an'la ilgili her konuyla va­

roluşsal bir ilişki kurarak onu hayatlarımn merkezine koymuşlardır.

Anahtar Kelimeler: Kur'an'ın Mahiyeti, Vahiy, Kur'an'ın İlk Müfessiri.

The Place of the Qur'an in Muslim Societies and its Commentary

Abstract:

The Glorious Qur'an has played very signifıcant role in the life of

Muslirns. The scope of this role can be seen clearly when the conceptııal

fraınework of the nature of the Qur'an will be drawn precisely. In this can­text, it is safe to say that the question how do the Prophet Muhaınmad (pe­

ace and blessings of Allah be upon him), as the fırst commentatar of the

Qur'an, and the following generations understand and perceive the nature

and meaning of the Qur'an constitııte central theme of this article. From

this perspective, the Qur'an camıot be reduced to the level of only episte-

* Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi ilahiyat Fakültesi, ACU

,--..!)~

91

Page 3: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 1

rrıic search or put a place where no one can approach to it. Since its reve­

lation, Muslims exert great efforts to leam, understand and implement the

Qur'an. In addition, the believers establish same kind of existential relati­

on with the Qur'an put it in the centre of their life.

Key Words: the Nature of the Qur'an, Revelation, the First Commen­

tatar of the Qur'an.

Margaret Drabble'ın Natural Curiosity (Tabii Merak) romanındaki Charles adlı karakter İslam'a ilgi duyan meraklı bir kişidir. Konuyu değişik uzmanların yanı sıra önceden tanıdığı ve oldukça mütevazı yaşayan Müslüman birbayanlada tartışır. Ma­alesef bu çabalar onun İslam'la ilgili bilgi ve beklentilerini gidermez. Bunun üzerine Charles, Müslümanların birincil kaynaklan olan Kur'an'a başvurmaya karar verir. Zaman kaybetmeden en yakın kitapçıdan aldığı Iraklı Yahudi mütercim N.J. Davo­od'un, The Qur'an adlı çevirisiyle bilimsel merakını gidermeye çalışır. Charles, Kur'an'ı iki kapak arasında (mushaf) toplayanların kronolojik tertibe riayet etmedik­lerini, fakat mütercimin sureleri kronolojik olarak düzenlediğini öğrendiğinde olduk­ça şaşmr. Şaşkınlığını bir türlü gidererneyen Charles, boşandığı eşini arayarak alışık olmadığı bu düzen hakkındaki taaccübünü ona da anlatır. Charles'e göre kronolojik olmayan mevcut tarz, anlatım anarşisinden başka bir şey değildir. Eşi Liz ise, ona bi­raz daha dikhttli bakarak okumasını, belki de onun fark edemediği bir düzenin var olacağını düşündüğünü söyler. Cennetle ilgiliokuduğu bir kaç pasajdan sonra inanç­sızıarın tutumu, cehennemle cezalandmlacakların hali, kıyamet günü ve o günün dehşeti vb. olayları resmeden ayetler karşısında kafasının iyice karıştığını düşünen Charles, Kur'an çevirisini okuyamaz hale gelir. Özellikle de 'Kur'an'ı hiç düşünmü­yorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var.'' ayetiyle kalbinin mühürlendi­ği kanısına vararak Kur'an'daki düzeni görememesini şeytan tarafından aldatıldığı ve bu nedenle de kalbinin mühürlendiği şekliyle yorumlar. 2

Kitab-ı Mukaddes'in kronolojik anlatımını teneffüs eden bir atmosferde büyümüş kimselerin Kur' ani üslup karşısında şaşırmasından daha doğal bir şey olamaz. Bu ne­denle sanal (Charles) karakterimizin şaşkınlığı fazla yadırganmamalıdır. Çünkü Kur'an üslübuna alışık olmayan çok sayıda gayrimüslim de onunla aynı duygu ve tecrübeleri paylaşmaktadır. Burada unutulmaması gereken önemli bir nokta da Ki­tab-ı Mukaddes'te kronolojik bir zaviyeden ve detaylı bir şekilde anlatılan çok sayı­da kıssanın da Müslümanlar tarafından taaccüple okunuyor olmasıdır. Bununla bir-

1 Muhammed, 47:24.

2 Her ne kadar Margaret Drabble'ın Natural Curiosity (Harnomdsworth: Penguin Books 1990, 27) adlı romanında ilgili yeri görme imkanım olduysa da, yukarıdaki anlatım doğrudan Neal Robinson'un Discovering the Qur'an: A Contemporary Approach to a Veiled Text (London 1996: 1) adlı eserinden alınmıştır.

Page 4: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERİM'İN YERİ VE TEFSİRİ

likte biz burada Kur'an ve Kitab-ı Mukaddes'in Müslüman ve Hristiyanlar tarafından nasıl tecrübe edildiğini tartışmayacağız. Üzerinde duracağımız asıl konular ise, Kur'an'ın Müslüman toplumlardaki yeri, algılanışı, tecrübe ediliş şekilleri ve onun tefsiridir. Yukarıdaki anekdotla anlatmak istediğimiz ise sanal karakterin tutumunu eleştirrnek ve onun şahsında sığ geneliemelerde bulunmak değildir. Öncelikle vurgu­lanmak istenen farklı kültürler, aidiyetler, zihin yapısı, gelenekler, ötekini tecrübe ederken ister istemez bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. Bu zorlukların kaynağı ise kişi alışık olmadığı bir gelenekle karşı karşıya kaldığında bazı problem­ler yaşamasıdır, yoksa yabancısı olduğu geleneği manasız bulduğu anlamına gelme­mektedir. Bazılarına göre düzensiz gibi gelen birçok metin, yüzyıllarca tecrübe edil­diği diğer geleneklerde oldukça anlamlı ve düzenli algılanmaktadır. Bunun aksi de doğrudur. Şimdi Müslüman toplumlarda Kur'an'ı Kerim'in yeri ve onun mesajının aniaşılmasıyla ilgili bazı noktalara dikkat çekmeye çalışalım.

Müslüman toplulukların Kur'an karşısındaki tutumu konusuna geçmeden önce Kur'an'ın mahiyetiyle ilgili küçük bir girişte bulunmak kanaatİınce faydalı olacaktır. Öncelikle belirtelim ki, Müslümanların Kur'an'a bakış açılarını belirlemede en etkin rolü, onların Kur'an'ın mahiyetiyleilgili anlayışları oynamaktadır. Kur'an'ın mahiye­ti söz konusu olduğunda da sorulacak ilk soru 'Kur' an nedir?' dir. Bu soruya her Müs­lümanın 'Allah'ın (c.c.) insanlığa gönderdiği son Kelam'ıdır' şeklindeki cevapları, Kur'an'ın mahiyetiyle ilgili bizlere önemli açılımlar sunmaktadır. Klasik tanırola ifa­de edecek olursak Kur'an 'Hz. Peygamber'e (s.a.s.) indirilen, mushaflarda yazılan, te­vatürle nakledilen, tilavetiyle teabbüd olunan mu'ciz bir kelam'dır.'3 Evet, Kur'an'ı Kerim, insanın hidayete kavuşması ve doğru yolu bulması için Allah tarafından gön­derilmiş son Kelam'dır. Kur'an'ın kendi ifadesiyle söyleyecek olursak ' ... (bu) bir Ki­tap'dır ki, hikmet sahibi, her şeyden haberi olan (Allah) tarafından ayetleri sağlam­laştırılmış, sonra da güzelce açıklanmıştır.'4 Yukarıdaki genel tanımın tarihi arka pla­nını açıklamaya geçmeden önce Kur'an'ın mahiyeti ile ilgili bir kaç hususun altını çizmek gerekmektedir. Her şeyden önce Kur'an, dini metinler arasında kendi kendi­ne referanstabulunan ve bu özelliğiyle hem kendisinin farkında olduğunu gösteren hem de kendi kendini açıklama imkanı sunan eşsiz bir kelamdır. Ayrıca Kur'an'ı di­ğer kitaplardan farklı kılan bir başka özellik de kendisinden nasıl istifade edileceği­ni ona şartsız ve kayıtsız yaklaşanlara bildirmesidir. Fazlurrahman'ın da belirttiği gi­bi Kur'an sadece betimleyici (ihbari/descriptive) değil aynı zamanda tayin edicidir de (inşai/prescriptive). 5 Başka bir ifadeyle Kur'an sorunları tasvir ve teşhis etmekle kal­maz, onların çözümü için alternatifler ortaya koyar.

3 Subhl es-SiHih, Mebfihis fi Ulumi'l-Kur'an, Beyrut: Dfuu'l-İlm li'l-Melayin 1965, 21.

4 Hud, 11:1.

5 Fazlurrahman, Major themes of the Qur'an, Minneapolis: Bibliotheca Islamica 1994, 22.

Page 5: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: l

Müslümanların, Kur'an'ın mahiyetiyle ilgili önemli buldukları bir diğer mesele

de, Kur'an'ın yeryüzündeki tek derli toplu şekilde iki kapak arasında toplanan ve

1400 yıldır inananlara rehberlik eden bir kitap olduğu gerçeğidir. Kur'an'ın mahiyeti

bağlamında üzerinde durulması gereken Kur'an ve insan arasındaki ilişkinin belirlen­

mesinde bu rehberliğin inkar edilmez bir yeri vardır. Kur'an'ın merkezini oluşturan

tevhid, risalet (nübüvvet), haşr, ahlak ve adalet inancı doğrudan insanlığın bu çağrı

karşısında müspet ya da menfi konumunu belirlemesini gerektirmektedir. Geleneği­

mizde Kur'ani çağrıya teklif ve bu hitabın muhatabına da mükellef denilmektedir.

Mükellef(ler)in, teklifler karşısındaki sorumluluklarını (mesuliyeti) yeline getirmele­

ri sonucu da Kur'an'ın ön gördüğü adalet, meveddet ve ahlak kriterlerine göre hayat­

larını sürdüren ideal toplumun inşası gerçekleşecektir. Bu nedenle sanal karakterimi­

zin (Charles) ve benzer durumlarla karşılaşan çok sayıda kimsenin problem haline

getirdiği kronoloji melesi Müslümanlar arasında ciddi bir sıkıntı doğurmamıştır.

Kronoloji eksikliğinin sıkıntı olmaması ise, Müslümanların tarih nosyonu yoksunu

oldukları anlamına kesinlikle gelmemektedir. Çünkü onlar Kur'an'ı kronolojik değil

tematİk ve mantıki bir bütünlük çerçevesinde değerlendirmektedirler.6 Bu nedenle

Kur'an'da, şahıslar, mekanlar ya da tarihi olaylar hakkında detaylı bilgilerle karşıla­

şılmaz. Özetle Kur'an ne roman ne de tarih kitabıdır, o kendisini insanlığa bir vahiy

gerçeği olarak sunan ilahi bir hitaptır. Merhum lzetbegovic'in yerinde tespiti de biz­

leri destekler mahiyettedir: 'Kur'an hayattır, edebiyat değil. İslam'da düşünce tarzın­

dan çok bir hayat şeklidir'.7

Kur'an'ın mahiyetiyle ilgili göz ardı edilemeyecek önemli bir diğer nokta da in­

sanın Kur'an'la olan ilişkisinde kendisini gösteren farklı süreçlerdir. Müslümanın

. Kur'an'la kurduğu diyalog sığ, zihinsel, soyut ya da bilgisel bir ilişki değildir. Her ne

kadar anlaşılınaya müheyya bir metin olarak bu tür ilişkilerin varlığı göz ardı edile­

mezse de Kur'an'ın öncelikli fonksiyonlanndan birisi olan rehberliğinden dolayı hi­

dayet gibi, epistemolojik inceleme sınırlarını aşan süreçler de vardır. Bu nedenle

Kur'an'a teorik bir malzeme yığını, anlamı araştırılan bir mevzu, bir nesne,8 ya da

6 Özellikle oryantalistlerin Kur'an'ın nüzul dönemindeki sırasım (!) gözeterek Hz. Peygamber'i Mekke'de peygamber, Medine'de politikacı olarak görmelerinin ne Kur'an uslfibu açısından ne de

müslümaniann Mekki' ve Medeni' sure ve ayet pasajlarını değerlendirmeleri açısından bir temeli

vardır.

7 Alija Ali Izetbegovic, Islam Between East and West, Indianapolis: American Publication 1991, 22.

8 Yasin Aktay, 'Halis Albayrak'ın Bildiri Müzakeresi', 1. Kur'an Haftası: Kur'an Sempozyumu, Ankara: Fecr Y. 1995, 236-8; Tahsin Görgün, Anlam ve Yorum: Dini Metin/erin Anlaşılması ve Yorumlanması, İstanbul: Gelenek Y. 2003, 158 .

.-......:JL--. 94

Page 6: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERiM'İN YERİ VE TEFSİRİ

Müslümanların bireysel ve toplumsal yaşamlarına ait somut önerileri olmayan her hangi bir kitap olarak bakılamaz. Evet, Kur'an, Görgün'ün de belirttiği gibi, Müslü­

manların varoluşunu öneeleyen bir kitaptır. O sadece bir bilgi kaynağı değil, aynı za­

manda bir varlık kaynağıdır da. 9 Bu tespit bizi, Kur'an'ın bir metin olarak günümüze

kadar gelmesi ile bir varlık ve değer kaynağı olarak gelmesi arasındaki farkı fark et­

meye zorlamaktadır. Bu farkın fark edilmemesi, Görgün'e göre, Kur'an'ı anlamayı da

anlamsız kılmaktadır. Şayet bu önemli fark fark edilirse Kur'an'ın anlamı da anlam­

laşacaktır. Özetle Kur'an, kendisini doğrudan Allah'a nispet etmekle (Kelamullah)

Müslümanların ve Müslümanlığın varoluşunu öncelemektedir. İnananlar varlıklarını

öneeleyen bu değer kaynağını kendilerine uyarlamaya çalışmamışlar, bilakis kendi­

leri onun rehberliğinde onun değerler dünyasına etkin bir şekilde katılmışlardır. Böy­

lece Kur'an'ın anlaşılmasının Müslümanlar için varoluşsal bir esas olması, onunla ir­

tibatın hiçbir zaman kopmadığı ve kopmayacağı anlarnma gelmektedir. Ayrıca Müs­

lümanların Kur'an'la olan bu varoluşsal ilişkisi onlara dindarlıklarını okuma ve din­

leme imkanı verırıektedir. 10 Kur'an'ın mahiyetiyle ilgili bu yaklaşımları açık bir şekil­

de bizlere özetleyen bir nebevi hadisle bitirmek istiyoruz:

"Kur'an aranızda bir hakem ve hüküm kaynağıdır. O, hak ile batılı ayırt eden ölçüdür. Onda her şey ciddidir. Kim, baskıdan ve zalimden korkarak ona kar­

şı güveni ve inancı sarsılırsa, Allah da onu helak eder. Onda sizden evvelkile­

rin haberleri vardır. Onda sizden sonrakilerin de haberi vardır. Kim onun dı­

şında hidayet ararsa Allah onu saptırır. O, Allah'ın en sağlam ipidir. O, hikırıet­

li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur. O, kendine

uyanları hevalarına uymaktan korur. Lisanlar ve beyanlar onun sayesinde her­

hangi bir iltibasa maruz kalmazlar. Alimler ona asla doyamazlar. Kur'an çok

tekrar etmekle eskimez ve usanç vermez. İnsanı şaşırtan, hayrete sevkeden gü­

zellikleri bitmez tükenmez. Bu öyle bir kitaptır ki, cinler onu dinlemeye ken­

dilerini saldıkları zaman şöyle demek mecburiyeünde kaldılar: 'Biz çok farklı,

hayret ve hayranlık verici bir kitap dinledik. Bu kitap doğruluğa götürüyor. Biz

de hemen ona inandık.' (Cin, 7211). Onu konuşmasına esas alan doğru konuş­

muş olur. Onunla amel eden mutlaka mükafat görür. Kim onunla hüküm verir­

se adaletle hükmeder. Kim ona çağrılırsa doğru yola çağrılmış olur. 11

9 Görgün, a.g.e., 2003, 142-3.

10 Görgün, a.g.e., 2003, 143, 166.

1 ı Mansur b. Ali Nasıf, et-Ttic el-Cami' li'/- Usul-i fi Ehddfsi'r-Rasul, İstanbul: Pamuk Y, IV.7; Tirmizi'nin rivayet ettiği bu hadisin çevirisi, Selçuk Camlı'nın 'Bir Hadis Temelinde Kur'an'a Bakış, Yeni Ümit, 18 (2001), 17-18, adlı makalesinden alınmıştır.

Page 7: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: I

Görüldüğü üzere Kur'an, Müslümanın yaşamında ayrı bir yere sahiptir. Yukarı­

daki hadiste de açıkça belirtildiği gibi Kur'an Müslümanın her şeyidir. Kur'an, ina­

nanlar tarafından tek yönlü basit bir bildiri değil, aynı zamanda dua, hikmet, ubudiy­

yet, emir-davet, zikir, fikir ve şükür kitabı olarak da görülmüştür. 12 Şimdi önce din­

lenen, sonra ezberlenen ve okunan bu yüce hitap karşısında Müslümanların kitap al­

gılamalarını izaha çalışalım.

Kur'an ve tebliğeisinin beyanlarında Kur'an'ı dinleme ve okumayla· ilgili çok

önemli açıklamalar vardır. Yüce Allah Kur'an'da 'O zikri Biz indirdik ve onun koru­

yucusu da elbette Biziz.' 13 buyurmaktadır. Kelamının muhafazasını garanti eden Al­

lah (c.c.) kullarından onu sık sık okumalarını istemektedir. Kendileri hakkında sade­

ce yaşadıkları değil, ileride yaşayacakları ahiret yurdunda da lehte ve aleyhte şahit­

lik14 edecek olan Kur'an'ı inananlar iHihi diyaloğa bir katılım olarak algılamaktadır­

lar. Kur'an kelimesinin içinde mündemiç olan kıraat (okumak) anlamının sernantİk

örgüsünde de Müslümanların Kur'an'a yaklaşımları hakkındaki önemli bir özelliğe

dikkat çekilmektedir. Evet, Müslüman demek bir manada potansiyel okur anlamına

gelmektedir. Fakat bu okuma tarzını basit bir metin okumaktan çok ikrar, inkiyad ve

bağlılığın fevkalade yüksek olduğu bir adanmışlık şekliyle anlamak gerekmektedir.

Çünkü Kur'an'ın parça parça indiği ve mushaf haline getirildiği günden itibaren ez­

berlenmesi ya da okunınası sadece Kur'an'ın sıhhatli bir şekilde bize ulaşmasının de­

ğil, inanan insanların zihni yapısını şekillendirmesi ve zihinlerde Kur'an'la derin bir

marreviyat ve veedin yakalandığı gerçeğini göstermektedir. Bu ilişki Müslümanlar

için Kur'an'ı diğer kitaplardan farklı kılmaktadır. O, kesinlikle bir antika eseri değil­

dir. Her zaman ve zeminde Müslümanın hayatına aktif ve kesintisiz şekilde yön ve­

ren canlı bir hitaptır. Bu nedenle Müslüman 'Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin

ve susun ki size rahmet edilsin.' 15 ayetindeki 'susmak'ı bile bu diyaloğun bir parçası

olarak algılar ve aktif bir şekilde onu dinler ve susar. Başka bir ifadeyle onun susma­

sında derin bir ubudiyet hissi ve aşkın bir bağlılık, itaat ve teslimiyet söz konusudur.

Müslümanların Kur'an karşısındaki bu teslimiyeti abartı olarak görülmemelidir.

Kur'an'ın tebliğeisi 'Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir.' buyurmakta­

dır. Bu özlü ifadelerinde o, bir şekilde Kur'an'la münasebeti olanları öne çıkarmakta­

dır. Hatta Uhud şehitlerinin defni sırasında hepsinin üzerierini örtecek malzeme bu-

12 Said Nursi, Sözler, İstanbul: Sözler Yayınevi 1993, 357.

13 Hicr, 14:9.

14 Mansur b. Ali Nasıf, a.g.e., IV .S.

15 A'raf, 7:204.

Page 8: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERiM'İN YERİ VE TEFSİRİ

lunmadığından Hz. Peygamberin, önceliğin hafızlara verilmesini söylediğini hepimiz biliyoruz. Kur'an okumanın faziletini göstermesi açısından okuyan ve okuyamayan

mürninler arasındaki teşbihi de kayda değer bir konudur: 'Kur' an okuyan mürnin na­

renciye gibidir. Kokusu da tadı da hoştur. Kur'an okuyamayan mürnin ise hurma gi­

bidir. Kokusu yoktur ama tadı çok hoştur. . .' 16 Yukarıda da belirtildiği üzere mürnin­

ler için o bir dua kitabıydı. Y atarken, kalkarken onu okurlardı. Rukyelerini, hastalık­

lardan şifalarını hem kendisi şifa hem de kendisinde şifa17 olan Kur'an'dan yaparlar­

dı. İslami gelenekte bunlarla ilgili rivayetleri çağaltmak mümkündür, fakat biz vahiy

ortarnını vahyin tebliğeisinin yanında teneffüs etmiş birinin ilerleyen yaşlarında

Kur'an'a karşı tutumunu güzel bir şekilde gösteren şu örnekle yetinmeye çalışacağız.

Kurtubi'nin kaydettiği anekdota göre: 'Hz. Aişe (r.ah.) yatmadan önce sıklıkla 'Me­

cid'i getirin' derdi. Mushaf ona getirilir, o da mushafı alır ve göğsünün üzerine bastı­

rır, onunla uyur, onunla kendini teselli ederdi.'18

Kur'an'ın, Müslüman hayatıyla olan ilişkisi çok yönlü ve oldukça da canlıdır. Bu­

nunla birlikte Kur'an'ın okunması, ezberlenmesi, yaşanınası vb. ile ilgili Kur'ani ve

nebevi tavsiyelerin yanı sıra Kur'an'ı kitaplardan bir kitap gibi okuyan, onu aniaya­

mayan ya da anlamak istemeyen, onun rehberliğini göz ardı eden, özetle onu okuyup

da hazmederne yenierin durumuyla ilgili de yeterince uyarı mevcuttur. 19 Bütün bunla­

rın farkında olan Müslümanlar da Kur'an'a her açıdan saygı göstermişlerdir. Meclisi,

'Kur'an'a saygı gösteren Allah'a saygı göstermiştir. Kur'an'a değer vermeyen Allah'ın

hurmetini ihlal etmiştir'20 derken bu hakikati anlatmak istemektedir. Onu en güzel bir

şekilde okumak için tecvidi ilmi bir disiplin haline getiren Müslümanlar farklı oku­

yuş tarzlarıyla da (hızlı, orta, yavaş okumalar gibi) okurun duygu ve düşüncelerini

yönlendirecek etkileri ortaya çıkarmaya çalışmışlardır. Özellikle ritimli okumalarda

ve Kur'an'ın daha doğrusu Arapça'nın bizzat kendisinden kaynaklanan ses ve söz

uyumu neticesinde okur Kur'an'ı okurken farklı yerlerde farklı boyutlar bulacaktır.

ı6 Mansur b. Ali Nasıf, a.g.e., IV.3-7.

ı 7 Kur'an'ın kendisini şifa olarak isimlendirmesi gerçekten ilginç bir konudur. Çünkü Kur' an, Tevrat, Zebur ve lncil'i hidayet ve rahmet sıfatıanyla vasıflandınrken, sadece kendisini bu vasıflara ilave­

ten şifii olarak da tanımlamaktadır. Bkz. lsra, ı 7:82; Fussilet, 4ı:44.

ı8 Ebu Abdi!H\h Muhammed b. Ahmed el-Kurtubi, el-Cami' li-Ahkami'l-Kur'an, Kahire: Mektebetu'l­

Arabiyye ı967, XI.283 (Kurtubi bu anlatımı Tii.ha suresinin 83. ayetinin tefsiriyle ilgili açıklama­

lannda zikretmektedir.)

ı9 Kamil Miras, Sahfh-i Buhdrf Muktasarı Tecrid-f Sarfh Tercümesi ve Şerhi, Ankara: Türk Tarih

Kurumu Y. ı972, X.355.

20 Mahmud Ayoub, The Qur'an and !ts Interpreters, Albany: New York Press ı984, Ll 1.

rJ~ 97

Page 9: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

Diyanet İlıni Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 1

Bu tecrübe sadece Kur'an'ın manasını bilenlerle sınırlı değildir. Kur'an'ı Arapça oku­

yan fakat manasını anlamayan yüz binlerce Müslüman için de geçerlidir. Yalnız

Kur'an kelimelerini anlayanların bu süreçte daha aktif olduğu da bir gerçektir.

Kur'an'ın tebliğeisi gibi, rahmet ayetlerinde durup (vakfu'l-ğüfran) Kur'an'ın sahibin­

den rahmet dilemek, azap ayetlerinde durup O'nun azabından yine O'na sığınmak,

tekbirlerde tekbir, tevhitlerde kelime-i tevhitler getiren mürnin canlı ve aktif bir

Kur'an okuma sürecine girer. Çünkü onun için Kur'an sadece iki kapak arasına sıkış­

tırılmış bir kitap değil bilakis arınmasına vesile olacak yüce bir kelamdır. Günlük ya­

şantılarında bile vülgarize gibi görünen, fakat Müslümaniann şuur altı müktesebatı­

na açık bir şekilde işaret eden bismillah, elhamdülilHih, inşallah, maşallah vb. birçok

deyim, Kur'an'ın birbirlerinden farklı dilleri konuşan Müslüman toplumların hayatın­

daki yerini göstermesi açısından oldukça önemlidir.

Müslümanın Arapça Kur'an karşısındaki tutumu konusunu ilginç bir örnekle res­

metmek mümkündür. Cumhuriyet'in ilk yıllarında, özellikle de Kur'an'ın Türkçe

okunmasına özendirildiği bir dönemde, Mustafa Kemal Atatürk ile hafız Asım Efen­

di arasında şöyle bir diyalog geçmektedir:

"Dolmabahçe sarayında hafız Asım Efendi'den İsra suresinin Türkçe çevirisi­

nin okunınası talep edilir. Oturduğu koltukta duruşunu bozmadan kendisine

söylenileni yerine getiren hafızdan tekrar istediği bir yeri Arapça olarak oku­

ması istenir. Bunun üzerine hemen koltuğa çıkar ve diz çökerek okumaya baş­

lar. Onun bu hareketini dikkatli bir şekilde gözleroleyen Atatürk yanındakile-

re 'Kur'an'ı Türkçe okurken ayaklarını uzatmıştı. Şimdi ise diz çöktü. Anlaşı­

lıyor ki Hafız Efendi önceki okuduğunu Kur'an sayrnıyor.' Hafız da bir iki

mazeretten sonra gerçeğin Atatürk'ün düşündüğü gibi olduğunu itiraf eder.21

Yukarıdaki anekdotun da açıkça gösterdiği gibi Müslümanlar Kur'an'ı her şeyiy-

le bir bütün olarak algılamışlardır. Onlar ne Kur' ani teşri! ne de Kur'an lafızlarını ve

dilini kendisinden ayrı bir konsept olarak değerlendirmişlerdir. İdeolojik tartışmala­

rı bir tarafa bırakırsak, hafızın bu gayri ihtiyar! hareketinden Kur'an çevirisini doğru­

dan Kur'an'la eş tutmadığı anlaşılmaktadır. Bu Allame Muhammed Harndi Yazır'ın

da açık bir şekilde ifade ettiği gibi, 'insanların sözlerindeki lafız ve mana ilişkisi el­

bise ve beden ilişkisi gibidir. Elbise bedenin ayrılmaz parçası değildir. Halbuki

Kur'an'ın manası ile lafızları arasındaki ilişki beden ve cilt mesabesindedir ve kesin-

21 Hidayet Aydar, Kur'an'ı Kerim Tercümesi Meselesi, İstanbul: Kur'an Okulu Yay. 1996, 345.

Page 10: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERiM'İN YERİ VE TEFSİRİ

likle ayrılamaz' gerçeğini göstermektedir. 22 Bu nedenle Müslümanlar, Kur'an'ın dili­ni vücuttaki deri gibi gördükleri için Arapça'yı, Kur'an'ın lazım-ı gayr-i mufank'ı ola­

rak kabul etmişlerdir. Müslümanların Kur'an karşısındaki konumunu sadece onun

okunmasıyla sınırlandırmak mümkün değildir. Müslümanlar Kur'an'ı güzel bir şekil­

de yazmak için hat sanatını, en güzel baskısının yapılması için tezhib sanatını geliş­

tirmişlerdiL Mazrufun yanı sırazarfada değer vermişlerdir. Kur'an yazmalarını yük­

sekte tutarak hürmetlerini göstermeye çalışrnışlardır.23 Birbirlerine verecekleri en

özel hediye olarak Kur'an'ı seçmiş, düğünde demekte itinalı bir şekilde birbirlerine

takdim etmişlerdir.

Görüldüğü üzere Kur'an'ın okunması, dinlenmesi, yazılması, korunması vb. her

bir konuda oldukça hassasiyet gösteren Müslümanların onun tefsirinde de fevkalade

titiz olduklarına bugün sayısını tespit etmekten aciz kaldığımız tefsir külliyatı şahit­

lik etmektedir. Daha önce de belirttiğimiz gibi Müslümanlar, Kur'an'ı salt bir metin

olarak görmezler. Özellikle klasik tefsir ve usul kitaplarına bakıldığında Kur'an'ın

müşterrıilatıyla ilgili üzerinde durolan konuların tevhit, nübüvvet, emr, nehiy ve di­

yanet gibi meseleler olduğu görülmektedir.24 Buradan da Kur'an'i hitabın Müslüman­

lar tarafından hem anlaşılına hem de ondan yaşantılarına yön verecek öğütler alma

zorunlulukları olduğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü Kur'an'ın tefs!r ve tevili Müslü­

manların hayatiyetlerinin sürdürülmesinin bir ön şartı kabul edilmiştir. Şayet

Kur'an'da 700'den fazla zikredilen teakkul, tedebbür, tefekkür, tezekkür ve teffekkuh

gibi düşünmenin, anlamanın farklı boyutlarını ifade eden kelimelerin mana dünyası­

na girilirse Kur'an okuma ve yorumlamalarının Müslüman hayatında ne kadar önem­

li olduğu fark edilecektir. Müslümanın Kur'an metnini anlama gayretinin altında ya­

tan öncelikli meselenin, okuduğu ve anlamaya çalıştığı ayet ve surelerin onun gün­

lük yaşantısına ne gibi bir tesiri olduğu ya da onu müspet anlamda ne kadar değişti­

rebildiği ve dönüştürebildiğidir. Stanly Fish'in de belirttiği gibi, okuma (anlama)

metnin ne anlama geldiğini değil, metnin okura ne yaptığını yaşantılama sürecidir.25

22 Elmalılı Muhammed Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Neşriyat, 1.13-4. 'Kelamullah'ta ise

meani üzerinde elfaz bir simayı dilberin cildi gülgünü gibi mazmünun ensacı teşrihiyye ve rı1hiyye­

sine ezeli bir alaka ile merbuttur.'

23 Klasik tefsir usülcüleriıniz Mes'eletu fi Hukm'" Teteallaku bi-lhtirdmi'l-Mushafi ve Tebcflihf ya da

fas! fi ddab-ı tildvetihf ve tdlfhi başlıklı bölümlerde konunun önemini dile getirmişlerdir. (Zerkeşi, el-Burhdnfi Ulumi'l-Kur'dn, Beyrut: Daru'l-Ma'rife 1990, II.107; Suyüti, el-ltkdnfi Ulumi'l-Kur'dn,

Beyrut: Dar-u İbn Kesir 1993, I.324 ).

24 Zerkeşi, a.g.e., I.! 11.

25 Terry Eagleton, Literary Theory: An Introduction, Basit: Blackwell 1986, 85.

Page 11: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 1

Bilindiği üzere Kur'an'ın en temel hedefi dini ve ahiakl bir toplumun inşasıdır,

Kur'an'ı anlamada da en öncelikli şart ondan istifade etmek, onu anlamak, ön yargı­

dan uzak, mutlak bir teslimiyet ve imanla ona yaklaşmaktır. Kur'an'a kendisini doğ­

rudan muhatap kabul eden müminin onu okurken şeytandan Allah'a sığınmasının26

altında yatan espri de muhtemelen bu olsa gerektir. Çünkü tilavetinin hakkını verme­

miş, tain manasıyla maddi ve manevi kirlerden arınmamış27 birisinin onu anlamaya

çalışması Kur'an açısından mümkün görülmemektedir. Büyük alim Haris el-Muhasi­

bi, Kur'an'ı anlamanın önşartlan arasında zihni hazırlık, kalbi teveccüh, kendini doğ­

rudan Kur'an'a muhatap kabul etme ve özellikle de muhabbeti zikreder. Ona göre

muhabbet, bir sözün sevgiye ve idrake mazhar olması onu söyleyenin sevgisinin

kalplerdeki derecesine göredir. 28 Bu nedenle bir kimse Allah'ın emir ve nehiylerine

ne kadar uyabiliyorsa, onun kelanıını o nispette anlıyor demektir. Bunun meflıumu

muhalifi ise, ne kadar çok Kur'an'ı anlıyorsanız o kadarçok Allah'ı seviyorsunuzdur.

Sağlam iman, bildikleriyle amel etmek ve iyi niyetli olmak vb. Kur'an okuma ve

anlamadaki öncelikli şartlar olduğunu belirttik. Bununla birlikte Müslüman müfes­

sirlerin Kur'an'ı anlamada sahip olduklan yegane ölçü iman ve amel birlikteliği de­

ğildir. Şimdi öncelikle Müslümanların tefsirle ilgili çizdikleri meşhur çerçeveyi bi­

raz daha sistemaüze ederek genel anlamda Kur'an tefsirini iki ana kategoride değer­

lendirmeye, sonra da Müslümaniann Kur'an yorumsama (te'vil) metotlannın temel

parametrelerini göstermeye çalışacağız. Bu iki kategoriden birincisini metin içi, ikin­

cisini ise metin dışı tefsir referanslan oluşturmaktadır.

Metin içi kriterler derken de doğrudan Arapça ve Kur'an metninin kendisiyle ya­

pılan tefsir/te'vil yöntemi kastedilmektedir. Tefsir literatürü bize müfessirlerimizin

kendisindenel-Kitab olarak bahseden Kur'an'ın yazılı Arapça bir metin olma özelli­

ğinin oldukça farkında olduklarını göstermektedir. Kur'an'ın söz konusu özelliğini

bizzat kendisi de belirtmektedir: 'Elif lam ra. Bunlar apaçık Kitab'ın ayetleridir. Biz

onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ki anlayasınız'.29 Burada dikkat çekilmesi ge­

reken önemli bir nokta Mekke halkının, Kur'an Hz. Peygamber'e gelmeden önce de

26 N ahi, 16:98 'Kur'an'ı okumak istediğin zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın'.

27 Vakıa, 56:79 'Ki O'na temizlerden başkası dokunamaz'.

28 Ebu Abdillillı el-Haris b. Esed el-Muhilsibi, el-Aklü ve Fehmu'l-Kur'an, (th) Hüseyin Kuvvetli, Beyrut: Daru'l-Fikr 1982, 302; Adil Öksüz, Tefsir UsUlü Açısından H aris el-Muhdsibf'nin Fehmu'l­

Kur'an'ı, SAÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Çalışması) 1996, 57; Değişik

gelenekiere sahip kişilerin Kur'an'ı yorumlamalanndaki farklılık ve zıtlıklarla ilgili değerlendirme­ler için bkz. Yunus Ekin, Kur'an'a Göre lnançsızlık, İstanbul: Işık Y. 2001, 13-14.

29 Yusuf, 12: ı -2.

"'-'L--. !00

Page 12: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERiM'İN YERİ VE TEFSİRİ

Arapça konuşuyor olmalarıdır. Evet, Kur'an onların anladıkları bir dilde gelmiştir.

Bu nedenle Müslüman müfessirlerin Arap diline vuküfiyeti, Kur'an'ın anlaşılması

bağlamında olmazsa olmaz kabul etmişlerdir. Zaten Kur'an'ın kendisini mübin ola­

rak tanıtınası da bir derece onun dilsel yeteriilikle anlaşılabilirliğine işaret etmekte­

dir. Tefsir usulü kitaplarında müfessirin Kur'an tefsirine başlamadan önce bilmesi

gereken ilimierin başında luğat, nahiv, sarf, belagat (becli', beyan, meani), kıraae0 gi­

bi linguistik donanıını zorunlu gösteren sahaların gelmesi de tesadüfi değildir. Hatta

İslam medeniyetinin taşıyıcı rolünü üstlenen usulü fıkıh ilmi de Kur'an lafızlarının

delaletlerinin anlaşılması için geliştirilmiş bir yöntem kabul edilmiştir. Böylece

Kur'an ayetleri yorumlanırken Arapçanın delalet ettiği ve kullandığı kurallara uygun

bir usul ortaya konarak tefsir kural tanımaz keyfilikten de kurtanlmaya çalışılmıştır.31

Meşhur müfessir İbn Abbas'ın da dört kategoride değerlendirdiği tefsirin ikinci bölü­

münü Arap diline vukufiyet oluşturmaktadır. Diğer bölümleri ise kimsenin bilmek-

. ten müstağni olmadığı, ilirnde rusilh sahibi olanların bilebileceği ve sadece Allah'ın

bileceği tefsir oluşturmaktadır.32

Sadece Arapça bilgisiyle, o dilin edebiyatının her bir parçasına (nazım-nesir)

prestij kaybettiren en mükemmel ve mu'ciz örneğini anlamak İbn Abbas'ın da tefsir

kategorilerine bakılırsa mümkün görünmemektedir. Bu nedenle Müslüman müfessir­

ler Arap dilinin bilinmesinin yanı sıra metin içi farklı göstergeler de kullanmışlardır.

Bunlardan biri de bağlamdır. Klasik terıninolojiyle ifade edecek olursak sibfik ve si­

yfik33 ya da belagat diliyle özetlersek li kulli makalin makam'dır (her sözün bir kon­

teksti vardır). Abdulhalim'in de belirttiği gibi bağlamla ilgili teoriyi ortaya koyan

modem düşünür Malnowski'den (context situation) bin yıl önce Müslüman ilim

30 Geniş bilgi için bkz. Suyüti, a.g.e., II.1209 (el-ulum elletf yahtacuha el-müfessiru adlı başlık altında

incelenmiştir.); Suat Yıldınm, 'Makbul Tefsirin Şartlan', Yeni Ümit, 14/4 (2001), 5-7.

31 Zerkeşi her ilmin doğrudan Kur'an'da ortaya çıktığını, şayet Kur'an'dan kaynaklannııyorsa, o ilmin bağlayıcılığının olamayacağını söylemektedir. Çünkü ona göre Kur'an'dan kaynaklanmayan ilim delilsiz demektir. Aynca Beyhaki'de İbn Mes'fid'dan gelen bir görüşe göre şöyle demektedir: 'Kim ilim istiyorsa Kur'an'a baksın, onun manalarını düşünsün.' (Zerkeşi, a.g.e., 1.100). Benzer bir bakış

açısını da Suyüti sergilemektedir. Suyfitf el-ltkan fi U!Umi'l-Kur'an adlı meşhur eserinin bir bölü­münde (el-ulum el-müstenbeta min el-Kur'an) Kur'an'dan istinbat yoluyla çıkarılan ilinılere ayımuş

ve müfessir Mursi'den nakilde bulunarak Kur'an'ın anlaşılınasına yardımcı olacak çok sayıdaki ilmi zikretmiştir. Başlıcaları usfilü fıkıh, fıkıh, tefsir, belağat'tır ki Kur'an'dan çıkarılınakla birlikte O'nun hizmetinde de kullanılmaktadır.

32 İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Y. 1985, 228.

33 Kur'an'ın sure ve ayetleri arasındaki ilişkiyi klasik usfilcülerimiz münasebet, tenasüb ya da irtibtit

başlıkları altında incelemiştir.

rJ~ ı o ı

Page 13: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 1

adamları makam teorisini geliştirerek metin analizinde edebi bir çığır açmışlardır.34

Hepimizin de bildiği gibi bir metnin anlamı kendisinden bağımsız bir şey değildir.

Metnin göz ardı edilerek yapılan yorumları kendilerini kolay kolay kabul ettiremez­

ler. Ayrıca Kur'an'da bazen lafızlar mecaz, müşterek, umum ya da husus bildiren ·

özellikler gösterebilir. Bu tür ifadelerde kelimelerin sözlük anlamlarım bilmek yeter­

li olmayabilir, bu nedenle bağlam Kur'an'ın anlaşılmasında önemli bir yere sahiptir.

Bağlamla ilişkili diğer bir metin içi te'vll aracı (hermenötik) ise, Müslüman mü­

fessirlerin Hz. Peygamber'den tevarüs ettikleri bir usul olan Kur'an'ın Kur'an'la tefsi­

ridir (el-Kur'an'u yüfessiru ba'duhü ba'dan). İbn Teymiye'nin esahhu turuk, Şatıbi'nin

ise 'çok sayıdaki Kur'an ayetleri ancak başka Kur'an ayetleri ışığında tam olarak an­

laşılır' dediği ayetler arası ilişkiyi esas almaktadır. 35 Böylece Kur'an'ın bir yerinde

mücmel, mübhem, mutlak ya da umum olarak gelen bir ifade başka bir yerde tafsil,

müfesser, takyid ve tahsis edilebilir. Modern edebiyat kurarnları terıninolojisinde in­

tertextualitl6 (metinler arası ilişki) tabirinin karşılığı olan bu yöntemi, tefsir usulü ri­

vayet tefsiri kategorisinde değerlendirir ve onu Kur'an tefsirinin en makbul ve ayrıl­

maz bir yorum aracı olarak kabul eder. Biz ise, Kur'an'ın Kur'an'la tefsirini tamamen

metin içi kriterler arasında değerlendirdik Bunun tefsir usulündeki karşılığı dirayet

tefsiridir. Klasik tefsirler üzerinde son dönemde yapılan çalışmalar37 ışığında bu tür

bir kanaate vardığımızı ifade edelim. Özellikle Taberi ve İbn Ebi Hatim'in tefsiri gi­

bi rivayet kategorisinde değerlendirilen eserlerdeki Kur'an'ın Kur'an'la tefsirinin kul­

lanımı, Razi gibi dirayet kategorisinde değerlendirilen tefsirlerden oldukça azdır. Za­

ten, Hz. Peygamber ve sahabe kavilleri dışında bir ayetin diğer ayetle ya da bir ayet­

te geçen kelimeyle diğer ayette geçen kelime arasındaki ilişki ancak müfessirin dira­

yeti (dil, Kur'an bilgisi ve ictihad melekesi) ile ortaya çıkarılabilir.

Müslüman müfessirler Kur'an yorumlarını sağlam zemine oturtmak için sadece

metin içi kriterleri kullanmamışlardır. Metin dışı da çok sayıda yönteme başvurmuş­

lardır. Bu yöntemleri bir cümleyle özetleyecek olursak 23 yıllık vahiy ortamının ta­

rihidir. İyi bilinmesi gerektiği vurgulanan vahiy tarihini de Hz. Peygamber'in ve mu­

hataplarının dini, kültürel ve sosyal hayatı, esbabı nüzul ve nasih mensulıla ilgili ri-

34 M.A.S. Abdui-Haleem, 'Context and Internal Relationships: Keys to Qur'anic Exegesis', (eds.) G. R.

Hawting and Abdul-Kader A. Shareef (eds.), Approaches to the Qur'an, London: Routledge 1993, 73.

35 Abdul-Haleem, a.g.e., 73.

36 Abdui-Haleem, a.g.e., 73.

37 Özellikle bkz. Mehmet Akif Koç, lsnad Verileri Çerçevesinde Erken Dönem Tefsir Faaliyetleri: İbn

Ebf Rtltim (ö.3271939) Tefsiri Örneğinde Bir Literatür Incelemesi, Ankara: Kitabiyat 2003 .

....._,~

102

Page 14: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERiM'İN YERİ VE TEFSİRİ

vayetler oluşturmaktadır. Bunlara ilaveten usulcülerimizin üzerinde durdukları Mek­

kl-Medeni ayrıımnı da zikredebiliriz.

Bu konuda öncelikle vurgulamaımz gereken husus Kur'an'ın, Allah tarafından se­

çilen ve vazifesi tebliğ, tebyin ve tefsir olan Hz. Muhammed'in (s.a.s.) vasıtasıyla in­

sanlığa ulaştırılımş olması gerçeğidir. Bu nedenle yaşayan bir Kur'an olan Hz. Pey­

gamber'in Kur'an'ın anlaşılmasında önemli bir yeri vardır. Muhasibi, Hz. Peygam­

ber'in Kur'an'ın anlaşılmasındaki yerini şöyle açıklamaktadır: 'Kur'an'ı anlamak, onu

gerçek manada aniayıp anlatanı anlamadan geçer.'38 Çünkü Din, Hz. Peygamber'in

hayatında bilfiil olarak gözükerek, muhatapların hitaba u yınalarının yani tedeyyünün

objektif zeminini teşkil etmektedir. Ritabın anlaşılması ancak bu noktadan sonra söz

konusu olmaktadır. 39 Böylece Hz. Peygamber'in sadece kavilleri değil, nebevi uygu­

lamaları da öncelikli bir Kur'an tefsiri olmaktadır.40 Burada özellikle üzerinde durul­

ması gereken bir nokta da Kur'an ifadelerinin, farklı kaynaklarda belirtildiği gibi, de­

ğişik veeİlılerinin olmasıdır. Hz. Ali, İbn Abbas'ı Hariciler'e gönderdiğinde onu uya­

rarak Hancilere karşı Kur'an'dan delil getirmemesini söyler. Bunun üzerine Allah'ın

kelamını onlardan daha iyi bildiğini hatırlatan İbn Abbas'a Hz. Ali 'Doğru söylüyor­

sun, ancak Kur'an'ın değişik anlamları vardır. O değişik vecihlere sahiptir.' demekte­

dir.41 Bu anlatıda Hz. Ali kesinlikle Kur'an'da bir anlam kargaşasının varlığını göster­

meye çalışmamaktadır. Kanaatimce Hz. Ali'in maksadını Beyhaki'nin Kitabu'r-Ru­

ya'sında zikrettiği şu rivayet çok güzel bir şekilde açıklamaktadır: 'Kur'an tefsirinde

her hangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Ancak O, öyle cami bir kelamdır ki, bu an­

lam da, diğeri de kastedilmiş olabilir. 42 Hz. Peygamber'in hayatı, kavilleri, uygulama-

38 Öksüz, a.g.e., 40.

39 Görgün, a.g.e., 2003, 139.

40 Hz. Peygamber klasik ve modem müfessirlerde olduğu gibi fatiha-nas arasındaki sureleri ya da her hangi bir sureyi baştan sona kadar tefsir ederek sahabeye dikte ettirmemiştir. Hz. Peygamber'in tef­sirini tespit ederken İbn Abbas ya da onun meşhur talebeleri gibi şahıslan esas alarak onların orta­ya koyduklarına benzer şeyler aramamalıyız. Aksi halde Hz. Peygamber'e ait bir kaç kelime ya da ayet tefsirinden başka bir şey bulamayız. Burada vurgulanması gereken Allah'ın (cc) Kur'an ile dini­ni (İslam) vaz' etmesi ve Hz. Peygamber'in de bu vaz'i hakikati sünnetiyle örfi hakikat haline getir­mesidir. Hz. Peygamber'den nakledilen tefsir rivayetlerinin sayısıyla ilgili istatistiki bilgi için bkz. M.A. Koç, a.g.e., 102-115.

41 Yusuf el-Kardavi, 'Kur' an Tefsirinde İdeal Yöntem: Özellikler ve Prensipler', (çev.) Muhittin Akgül, Diyanet Dergisi, 38/3 (2002), 58.

42 Yusuf el-Kardavi, a.g.e., 58; Zerkeşi'nin İbn Atiyye'den aktardığı şu önemli anekdot da Hz. Ali'nin ısrarını izahta bizlere yardımcı olacak mahiyettedir. Sehl b. Abdilliili anlallyor: 'Bir kimseye Kur'an'ın her bir harfi için yüz anlayış verilse Kur'an'ın anlarnlannı tüketemez, çünkü Kur'an Allah'ın Kelam'ıdır, Kelam da O'nun sıfatı dır. Sıfatının sonu olmadığı gibi Kelam'ının sonu da yok­tur. (Zerkeşi, a.g.e., I.l02). Görüİdüğü üzere Kur'an metninin anlam zenginliği Hz. Ali'yi bazılarını münakaşaya sürükleyebilir endişesine sevketmiştir.

,-.J~

103

Page 15: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

Diyanet ilmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 1

lan burada hayati bir rol oynamakta ve yorumcuya kelamdan nelerin kastedildiğinin

sağlamasını yapma imkanı vermektedir. Bu nedenle Hz. Ali, İbn Abbas'a Haricilere

karşı ısrarla sünnetten, diğer bir ifadeyle yaşayan Kur'an'dan delil getirmesini tavsi-

k d. 43 ye etme te ır.

Esbabı nüzul konusunu ise, doğrudan Hz. Peygamber ya da vahiy ortamına tanık­

lık eden sahabeden gelen rivayetler oluşturmaktadır. Bir taraftan Kur'ani hitabın re­

feranslanna yakından şahitlik etmeleri, diğer taraftan Kur'an'ın onlann konuştuklan

ve anladıklan dille inmesi bu nesli ayrıcalıklı kılmaktadır. Çünkü ayetlerin iniş orta­

mını en iyi bilen onlardır ve onlardan gelen bu rivayetler Müslüman alimierin de be­

lirttiği gibi Kur'an'ın anlaşılmasında oldukça önemlidir. Bilindiği üzere Kur'an, in­

sanlann karşılaştıkları dini, toplumsal, bireysel ve ahlaki sorunlarını çözen ya da na­

sıl çözüleceğini gösteren İHihi bir kitaptır. Kur'an'ın bu fonksiyonu tarih boyuncil de­

vam etmektedir. Kur'an bütün insanlığın hidayetini üzerine almış bir kitaptır. Bu ne­

denle zaman ve mekanın farklılığı ya da insanoğlunun bazı problemlerinin şekil de­

ğiştirmesiyle Kur'an'ın hidayet fonksiyonu değişmemektedir. 1400 sene önce insan­

lığa yol gösterdiği gibi şimdi de göstermektedir. İşte tam bu noktada esbabı nüzul ri­

vayetlerinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

Ancak önemli bir konunun altını da çizmekte fayda vardır. Esbabı nüzul rivayet­

lerinin önemine rağmen çok sayıdaki ayet ya da ayet gruplannın sebeb-i nüzullerinin

olmaması böyle bir hermenötik aracın Kur'an tefsirinde etkinliğini sınırlamaktadır.

Esbabı nüzulle ilişkili bir başka nokta da bu olayların Kur'an'ın belirleyicisi değil

(ayetlerin iniş sebepleri), bilakis onların anlaşılınasına vesile olan bir tefsir aracıdır.

Bu nedenle esbabı nüzulleri esbabı vun1d ya da vucüd olarak anlamak (ayetin zorun­

lu -varlık- şartlan, olgunun nassa doğrudan müdahalesi), sonra da sebebin olmadığı

yer nassın (müsebbebin) da geçerliliğini kaybettiğini söyleyerek Kur' ani naslann ta­

rihselliğini ortaya koymak Müslüman tefsir geleneğinde rağbet görmemiş yaklaşım­lardır.44 Çünkü Allah'ın maksatlan tarihin hiç bir döneminde değişmemiş ve değişe-

43 İmfun-ı Şafii'nin kullu ma hakerne bihi rasululldhfehuve mimmdfehimehU mine'l-kur'dn (Rasulül­lah'ın hüküm verdiği her şey Kur'an'dan anladıklandır) ifadesi bu gerçeği göstermektedir. (Suyutl, a.g.e., II.ll97).

44 Konuyla ilgili Fethullah Gülen'in şu tesbiti oldukça önemlidir: 'Bir kere meseleyi sebep-müsebbep çerçevesinde değerlendirecek olursak, sebep olmadığında müsebbebin de olamayacağı tabildir. Bu da o sebepler olmasaydı bu ayetler nazil olmazdı manasma gelir ki, böyle bir hükmü kabul etmek katiyyen doğru değildir. Zannediyorum meseleye iktiran kavramıyla yaklaşmak daha yerinde olur. Böyle bir yaklaşım üzerinde az duralım: Her hangi bir sebeple alakatı ayeti, Allah (cc) ezell hikme­tiyle inzal edecekti ama, bu ayet belirli bir hikmete mebni olarak her hangi bir sebeple irtibatlandı­nlnıış ve öyle nazil olmuştur. Evet, meseleyi bu şekilde yorumlamak kabildir ... ' (bkz. Ergün Çapan, 'Kur'an'ın Evrenselliği ve Tarihseki Yaklaşım,' Yeni Ümit, 15/4 (2002), 38) .

........_,~

104

Page 16: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KUR'AN-I KERİM'İN YERİ VE TEFSİRİ

mez de. Dolayısıyla bu maksatların taşıyıcısı olan Kur'an ayetlerinin de tarihsel şart­

lar tarafından belirlendiğini söylemek tefsir geleneğimiz göz önünü alındığında doğ­

ru bir yaklaşım değildir.45 Özellikle bazı batılı yazarlar, Müslümanlan Kur'an'ın ta­

rihsel okunınası konusundaki isteksizliklerinden dolayı sık sık eleştirdilleri görül­

mektedir. Fakat onların gözden kaçırdıklan bir iki nokta vardır, öncelikle makalemi­

zin başında açıklamaya çalıştığımız Müslümanların Kur'an'ın mahiyetiyle ilgili yak­

laşımları, ikincisi de Müslümanlığın asırlar boyunca taşıyıcılığında katkılan olan tef­

sir geleneğidir. Özetle söyleyecek olursak Müslüman müfessirler zaman zaman se­

beb-i nüzulleri Kur'an yorumunda metin dışı bir referans olarak kullanrnışlardır.

Mekki ve Medeni ayrımı ya da nesh konusuyla ilgili tartışmalarda da benzer yakla­

şımları görmek mümkündür. Müslümanlar bu tür tefsiri araçlarla metin içi bağlarnın

yanında metin dışı bağlaını da yakalamaya çalışmışlardır. Böylece kendilerini doğ­

rudan muhatap kabul ettikleri Allah'ın kclarnını en iyi şekilde anlamayı ve yaşamayı

gaye edinmişlerdir.

Sonuç olarak Müslüman toplumlar arasında Kur'an çok özel bir yere sahiptir.

Müslümanlar, Kur'an'ı sadece yazılı bir metin olarak görmemekte, dinlerren ve oku­

nan bir hitap olarak algılamaktadırlar.46 Kur'an, Müslümanların hem ibadetlerinin

hem de ahlak ve hukuk alanındaki düzenlemelerinin kaynağı olmuştur. Böylece

Kur'an, ön gördüğü bir yaşam tarzıyla Müslümanın bireysel ve toplumsal hayatını

yeniden inşa etmekte, AN. Serinsu'nun da belirttiği gibi, Kur'an'ın insanını (homo­

Qur'anicus) ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Ancak bu kalıplaştınlrnış bir hayatı

anlamıandırma değildir. Ankebut, 29:69 da belirtildiği gibi her insanın Hak nzası yo-

45 1920'li yıllarda öncülüğünü Mısır'lı yazarTaha Hüseyin'nin yaptığı Kur'an'ın ortaya çıktığı şartlar tarafından oluşturulan tarihsel bir metin olarak anlaşılmasının gerekliliği görüşü daha sonra Fazlurrahınan, Hasan Hanefi, Nasr Hamid Ebu Zeyd ve Muhammed Arkoun gibi bazı müslüman

entellektüel tarafından kabul edilmiştir. Bu yazarlar, hadierin ancak mükemmel bir İslam toplu­munda uygulanabileceği iddiası yerine, toplumun Peygamber zamanından bu yana geliştiğini, bu

sebeple onların Kur'an'daki diğer sosyal kavramlar gibi literal anlamlannı yitirdiklerini iddia etmek­tedirler. (Adil Bebek, 'Micheil Hoebink'e Göre Modernleşme ve Sekülerleşme Konusunda İsliim Düşüncesinin Tarihi Gelişimi', Oryantalist/erin Gözüyle Islam: Yaklaşımlar-Örnek Metinler, (ed.)

Ahmet Yücel, İstanbul: Rağbet Y. 2003, 401).

46 Özellikle Kur' ani hitap forınulü olan kala Allahu (Allah dedi/buyurdu) ile Kitab'ı Mukaddes'in it is

written in the Bible ya da the Bible says (Kitab-ı Mukaddes'te şöyle yazılınıştır-Kitab-ı Mukaddes şöyle der) fonnuHeri (Josef Van Ess, 'Verbal tnspiration: Language and Revelation in Classical lslamic Theology', Qur'an asa Text (ed).Stefan Wild, Leiden-New York-Köln: E.J. Brill 1996, 190)

arasındaki ifade farklılığı da Kur'an hitabının doğrudan Allah'ın Kelam'ı, Kitab-ı Mukaddes'in ise Tanrı hakkındaki Kelam olduğuna işaret etmektedir.

r.JL--. 105

Page 17: DiY ANET Üç Ayda Bir - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00033/2010_c46/2010_c46_1/2010_c46_1_ALBAYRAKI.pdf · li bir zikir, hikmet yüklü bir hatırlatmadır. O dosdoğru yoldur

Diyanet ilmi Dergi • Cilt: 46 • Sayı: 1

lunda kemale yürüyüşünü gerçekleştirmesindeki farklılığa da işaret edilmiş, sebile­

na/yolumuz şeklinde tekil değil, sübülena/yollarımız sözcüğü kullanılmıştır. Vahiy­

le hayatı anlamlandırmanın tek yolu yoktur.47 Kur'an'ın tefsiriyle ilgili Müslüman

müfessirlerin çabalarına bakıldığında, aralarında yorum farklılıkları gösterseler de,

genel olarak Kur'an'ın metin içi ve dışı referansları çerçevesinde objektif bir anlayış

geliştirmeye çalışmışlardır. Elbette bu her müfessirin ayetleri aynı anladığı ya da ta­

mamen farklı anladığı anlamına gelmemektedir. Tefsirler, ilk bakışta tekrar gibi gö­

rünen çok sayıdaki yorum içinde değişik nüanslar barındırmakta ve her müfessirin

kendi tefsir metnini yeniden inşasında kendisinden bir şeyler kattığı görülmektedir.

Farklılıklar arasında birliktelik, birlikteliğin içinde farklılıkların yeniden üretildiği

Kur'an tefsirleri sınırları çok net çizilmenıiş, fakat yapılan yorumların da bir şekilde

kontrol edildiği bir gelenek oluşturmuştur. Bu gelenekte mesela zahirilerin uzlaşma

eğilimi göstermeyen literalİst tutumu, Batınilerin test edilmesi mümkün olmayan ve

Kur'an'ın metinsel özerkliğini hiçe sayan ölçüsüz irfani yorumsama metodu ya da

Hıristiyan müfessir Oregon'un 'metin bir şey söyler fakat başka bir şey kasteder' şek­

linde formüle ettiği48 ideolojik-alegorik yorumlar Sünni tefsir geleneğinde kendisine

yer bulamamıştır. Çünkü bir taraftan dinin hayatla irtibatını sağlayan bu gelenek

diğer taraftan Kur'an'ın dilsel otonomluğunu da muhafaza etmektedir. Dil ise, özü

itibariyle bizim karşımıza bir söz dizgesiyle çıkarak anlamada sınırsızlığa sınır geti­

rerek yorumcuyu kritersiziikten kurtarmaktadır.

47 Ahmet Nedim Serinsu, 'Kur' an ve İnsan'ın Anlam Arayışı', Din Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar, Milli Eğitim Basımevi 2000, 120.

48 Duncan F. Ferguson, Biblical Hermeneutics, London: SCM Press 1986, 145.

,--J~

106