31
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07 DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? EĞİTİM BROŞÜRÜ DİZİSİ 1 2011

DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

DÜNDEN BUGÜNE

SENDİKA NEDİR?

NE DEĞİLDİR?

EĞİTİM BROŞÜRÜ DİZİSİ 1

2011

Page 2: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

SENDİKA NEDİR? SENDİKA FEDARASYONU,

SENDİKA ENTERNASYONALİZMİ NE DEMEKTİR?

İşçilerin bir sınıf olarak burjuvaziye karşı örgütlü direnişi, üretime makinelerin

sokulmasına karşı girişilen şiddet hareketleriyle başladı. Bu sanayi Devriminin en

erken aşamalarında meydana geldi. ARKWİRGHT ve ötekiler gibi ilk mucitler saldırıya

uğradı, makineleri tahrip edildi. Birçok makine kırma olayı birbirini izledi.

Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak

bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir. Kurdukları birliğe katılmayan işçiler

üzerine Sülfürik Asit dökerek, ya da döverek, onları cezalandırma yoluna bile

gitmişlerdir. Bu birlikler üyelerini sadakat ve gizlilik içinde kendilerine bağlıyorlar,

fonlar oluşturuyorlar ve düzenli mali raporlarla çalışıyorlardı. İngiltere de 1824

Yılında özgürce dernek kurma hakkı tanınır tanınmaz ülkenin her yanında sendikalar

mantar gibi bitmeye başladı. Tarihte ilk rekabetçi Kapitalizm aşamasına gecen devlet

İngiltere’dir. Aynı zamanda ilk emperyalizm aşamasına gecen devlette İngiltere

olmuştur. Bu anlamda ilk işçi sınıfı da burada doğdu

Sendikalar ve grevlerin gerçek önlemleri, kedi aralarında ki rekabete son vermek için

işçilerin giriştiği ilk çabaları arasında olmalarında yatar. Burjuvazinin işçiler üzerindeki

hâkimiyetinin bütünüyle işçilerin kendi aralarında ki rekabete yani dayanışma

yokluğuna dayandığı gerçeğinin kavranması sendikaların temelini oluşturmuştur.

Öncelikle sendikalar her işkolunda çırakların sayısını sınırlandırmaya çalıştılar. Sonra

da işçiler sendikalarından mali yardım alma olanağına kavuştular. Bu yardım ya

sendika forumundan işçiye para ödeyerek, ya da eline bir kart verilerek yapılıyordu.

Bu kartlarda işçilerin sendika üyesi olduğu belirtiliyor, böylelikle ülkelerinin diğer

bölgelerinde iş ararken kedisine öteki sendikalarca yardım ediliyor iş bulması için

yardım ediliyordu.

Tarihte ilk kez İşçilerin,1830 Yılında her sendikadan gelen delegelerin toplandığı

ulusal ölçekte bir sendika oluşturmak amacıyla bir caba içinde olduklarını görüyoruz.

İşverenler işçilerin örgütlü kitle direnişi ile karşılaşmasalardı işçi ücretlerini sürekli

kısarak kârlarını arttıracaklardı. Dahası burjuvaların kendisine bir eşya, mülklerinin

bir parçası gibi davranmalarının önünü alamayacaklardı. İşçi bugünkü durumunu

değiştirmeye ne ölçüde kararlıysa o ölçüde açık düşmanlığı ile karşılaşır.

Page 3: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

GREV VE TOPLUSÖZLEŞME NEDİR?

İşçilerin işverene taleplerini kabul ettirebilmek için topluca başvurdukları

eyleme denir. İş hayatındaki durgunluk nedeniyle ücretlerde düşüş kaçınılmaz hale

geldiğine göre işçilerin bunu önleyeceğiz diye greve gitmelerinin nedeni sorulabilir.

Bunun cevabı basit olarak şöyledir. İşçiler hem ücretlerdeki düşüşü hem de bu

düşüşü zorunlu kılan koşulları protesto etmelidirler. İnsan olduklarına göre toplusal

koşulların baskısına teslim olmayacaklarını vurgulamalıdırlar. Toplumsal koşulların

kendi isteklerine uyacaklarını vurgulamalıdırlar. Sendikalar protestolarını grev

biçiminde vurgulayamazlarsa sessizlikleri toplumsal koşulların insan mutluluğuna

üstün geldiğini, onların da kabul ettiği anlamına gelecektir. Bu da orta sınıflara iş

hayatı canlandığı zaman, işçileri sömürme durgunlaştığı zaman onları açlığa terk

etme hakkının tanınması demektir. İnsanca duyguları tümden yitirmedikleri sürece

işçiler olayların bu akışını protesto etmelidirler. Bu protesto grev biçiminde olacaktır.

İşçiler sendikalar kurarak, grevler düzenleyerek sosyal yapının ve orta sınıfların

giydiği zırh’ın en açık noktasını bulmuşlardır. Bunu başka herhangi bir yolla

gerçekleştiremediklerindendir. İşçiler arasında ki rekabet son bulup, tüm işçiler orta

sınıfların kendilerini sömürmelerine müsaade etmemeye karar verdiklerinde

mülkiyetin egemen gücü son bulacaktır. İşçiler bu güne değin kendilerini alıp

satabilen bir mal gibi davranılmasına ses çıkarmadıklar için ücretler arz ve talep

konumuna, işgücü pazarının belirli bir andaki durumuna bağlı kalmıştır. İşçiler

kararını verip, bundan böyle kuzu, kuzu alınıp satılmaya razı olmayacaklarını ilan eder

etmez, çağdaş ekonomik politik düzenin tüm ücret kanunu ile birlikte yıkılacaktır.

İşçiler aynı zamanda zahmet çeken değil, aynı zamanda düşünen insanlar gibi

davrandıklarında, kendi emeklerinin meyvelerinden adil pay almaya karalı

olduklarını gösterdiklerinde (Kapitalizmin) yıkılışı sağlama bağlanmış demektir. Eğer

işçiler sadece aralarında ki rekabeti yok etmekle yetinip, daha öteye gidemezlerse,

ücret kanunun sonunda yeniden işlemeye başlayacağı gerçektir.

Sendikacılık sosyal savaş için ideal bir hazırlıktır. Ülkedeki her çalışan kişi sırtına

giyecek bir ceket, içerisinde ailesiyle oturacağı rahat bir ev, masasında iyi bir yemek

bulma hakkına sahiptir.

Page 4: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

Makineler, ihtisaslaşmış bir emeğim başkaldırısını bastırmak için kapitalistlerce

kullanılan silahtır. Çağdaş sanayinin en büyük buluşu olan otomatik iplik bükme

makinesi başkaldıran bükücüleri saf dışı bıraktı. Üretimdeki gelişmeler, en büyük

fabrikalara sokulan makineler, sosyal emeğin üretkenliğinde ki artışı kolaylaştırırken,

kapitalizmim işçiler üzerindeki gücünü pekiştirmeye, işsizliği arttırmaya ve böylece

işçilerin savunmasız durumunu daha da kötüleştirmeye hizmet etmektedir.

Sanayide en yüksek gelişme düzeyine ulaşan İngiltere en büyük ve en iyi örgütlenmiş

birliklerin bulunduğu yerdir. Kendi aralarında birleşmek amacıyla işçilerin

başvurdukları ilk girişimler hep birlikler biçimini alır. İşçi birlikleri her zaman çifte

amaç taşırlar. İşçiler arasında rekabete son vermek ve bu sayede kapitalistlerle

toptan rekabet etmek, direnişin amacı yalnızca ücretlerin korunması olsa bile

önceleri birbirinden kopuk olan birlikler baskı amacıyla bir araya gelen kapitalistleri

görünce gruplar halinde birleşirler. He zaman karşılarına yek vûcut dikilen sermayeyi

görünce birliklerini sürdürülmesi onlar için ücretlerin korunmasından daha gerekli

duruma gelir.

Bu aşamada kitleler sermaye için bir sınıftır ancak henüz kendisi için bir sınıf değildir.

Ancak sınıfın sınıfa karşı mücadelesi siyasi bir mücadeledir. Burjuvazi iki ayrı

dönemden geçer, feodalizm ve mutlak monarşi rejiminde kendisini bir sınıf olarak

oluşturduğu dönem. Ve bir sınıf olduktan sonra toplumu burjuva toplum yapmak için

feodalizmi ve monarşiyi yıktığı dönem. Bu dönemlerden ilki daha uzun sürmüş ve

daha büyük çabaları gerektirmişti. Bu birinci dönem de Feodal Lord’lara karşı

konulan geçici birliklerle başlamıştır. İşçiler köleci ve ilkel toplumlar döneminde var

olmamışlardır. İşçi sınıfı kelimesi kapitalizm ile birlikte ortaya çıkmıştır. Bunun adı

köleci toplumda köle, feodal toplumda serf’tir. Modern işçinin köleden farkı şudur,

Köle bedenen bir kişiye satılır, işçi ise emeğini pazarda özgürce istediğine satma

özgürlüğüne satan kişidir. Feodalizmin sonuna doğru ortaya çıkmışlar ve Kapitalist

toplumda bir sınıf olabilmişlerdir.

Sınıf düşmanlıkları temeline dayanan her toplumda ezilen sınıfın varlığı vazgeçilmez

koşuldur. Bu yüzden ezilen sınıfın kurtuluşu zorunlu olarak yeni bir toplumun

kurulması anlamına gelir. Ezilen sınıfın kedi kendine kurtuluşunu sağlayabilmesi için

mevcut üretici güçlerle mevcut toplumsal ilişkiler bundan böyle yan yana var

olmamaları gereklidir. Tüm üretim araçları içinde en üretken devrimci sınıfın

Page 5: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

kendisidir. Devrimci unsurların bir sınıf olarak örgütlenmeleri eski toplum

bünyesinde gelişebilecek tüm üretici güçlerin varlığını gerektirir. Siyasi iktidarlar

toplumun düşmanlıklarının tam tamına resmi ifadesidir.

Fabrikalar da dolup taşan işçiler, işçi yığınları askerler gibi örgütlenmişlerdir. Sanayi

ordusunun erleri olarak subaylardan çavuşlardan oluşan eksiksiz bir hiyerarşi içine

sokulurlar.

Orta sınıfların alt kesimleri küçük tüccarlar, dükkân sahipleri, genel olarak işlerinden

ayrılmış ticaret erbabı, zanaatçılar ve köylüler ufacık sermayeleri modern sanayinin

yürütüldüğü ölçek karşısında yetersiz kalıp, büyük sermaye tarafından rekabet

alanından silindiklerinden ya da uzmanlaşmış hünerleri, yeni üretim yöntemleri

tarafından değersiz kılındığından giderek işçiye dönüşürler. Bu nedenle işçi sınıfının

kaynağı toplumun bütün sınıflarıdır.

Eski toplumun sınıfları arasındaki çatışmalar bütünüyle alındığında işçi sınıfının

gelişimini birçok yoldan hızlandırır. Burjuvazi kendini sürekli savaş halinde bulur.

Önce aristokrasiye karşı, daha sonra çıkarları sanayi gelişimine ters düşen burjuva

kesimleriyle savaşır. Başka ülkelerin burjuvalarıyla ise her zaman savaş

durumundadır. Burjuvazi bu savaşların tümünde işçilere gider, onun yardımını ister.

Böylece işçiyi de siyaset sahnesine çeker. Bu nedenle burjuvazinin bizzat kendisi

işçiye siyasi ve genel eğitim unsurlarını sağlamaktadır. Başka bir deyişle burjuvazi

işçiyi kendisine karşı savaşmak için gerekli silahlarla donatmaktadır. Burjuvazinin

kendi içinde bölünmelerinden yararlanılarak işçi sınıfının çıkarlarını yasal olarak

tanınması sağlanır. Günümüzde burjuvaziye karşı olan sınıflar arasında işçi sınıfı

gerçekten devrimci bir sınıftır. Öteki sınıflar ise çürümekte sonunda modern

sanayinin karşısında yok olup gitmektedirler. İşçi sınıfı modern sanayinin özel ve

ayrılmaz bir parçası ve ürünüdür. İşçinin mülkü yoktur, karısı ve çocukları ile

ilişkilerinin burjuva aile ilişkileri ile ortak hiçbir yanı kalmamıştır.

İşçi sınıfı, kendi mülkiyet biçimini kırmadıkça dolayısı ile daha önceki tüm mülkiyet

biçimlerini ortadan kaldırmadıkça, toplumdaki üretici güçlerin denetimini ellerine

alamazlar. İşçilerin güvenceye alacakları pekiştirecekleri hiçbir şeyleri yoktur.

Görevleri kişisel mülkiyetin eski güvece ve dayanaklarının tümünü ortadan

kaldırmaktır. Bundan önceki tarihsel hareketlerin tümü azınlık hareketleri ya da

azınlık çıkarları adına yürütülen hareketlerdi. İşçinin hareketi ise büyük çoğunluğun

Page 6: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

bu çoğunluğun çıkarlarının bilinçli ve bağımsız hareketidir. Günümüz toplumunun en

alt katında yer ilan işçi resmi toplumun üst tabakalarının tümü havaya uçurulmadan

hamle edip, ayağa kalkamaz. İşçinin burjuvaziye karşı mücadelesi, başlarda özünde

olmasa bile biçimde ulusal bir nitelik taşır. Hiç kuşkusuz her ülkenin işçisi ilk önce

kendi burjuvazi ile hesaplaşmalıdır. İşçi sınıfı, önce ulusalcı olmalı sonra

enternasyonal ölçekte düşünmelidir. Burjuvazinin zorla alaşağı edilmesi işçi sınıfı

egemenliğinin temelini oluşturur.

Bu güne kadar her toplum biçimi ezen ve ezilen sınıflar arasındaki düşmanlık

temeline dayanıyordu. Ancak bir sınıfı ezebilmek için hiç olmazsa kölece yaşamı

sürdürebilsin diye bu sınıfa karşı gerekli koşulları sağlamak gerekir. Serflik

döneminde serf kendini komün üyesi yaptıracak kadar yükselmişti. Aynı biçimde

feodal mutlakıyetin boyunduruğu altındaki burjuva da yükselip burjuvalaşmanın

yolunu bulmuştu. İşçi ise tam tersine modern sanayinin gelişimiyle yükseleceği yerde

battıkça batıyor. Kendi sınıfını varoluş koşullarının altına düşüyor. İşçi düşkün yoksul

duruma geçiyor ve yoksulluk nüfustan ve zenginlikten daha hızlı artıyor. Ve işte bu

noktada burjuvazinin artık bu toplumda egemen sınıf olma kendi varlık koşullarını

toplumun tümüne kabul ettirme yeteneğinden yoksunlaşmış olduğu ortaya çıkıyor.

Burjuvazi yönetecek yetenekte değildir. Çükü kölelik çerçevesinde bile kölesinin

varlığını sağlayamamaktadır. Çünkü kölesi onu besleyeceği yerde o kölesini beslemek

zorunda kalmakta ve bu duruma çare bulamamaktadır. Toplum artık burjuvazinin

egemenliği altında yaşayamaz, başka bir deyişle burjuvazinin varlığı artık toplumla

bağdaşmamaktadır.

İşçi ve emekçi sınıflar, ancak örgütlenerek ve mücadele ederek işbirlikçi sermayenin

saldırılarına karşı hak ve çıkarlarını koruyabilir, geliştirebilir. Sendikalarda örgütlenen

emekçilerin, sınıf çıkarlarını ve haklarını elde edebilmeleri için çeşitli mücadele

araçlarına sahip olmaları gerekir. Bu araçlardan en önemli iki tanesi grev ve toplu

sözleşmedir. Bu araçlar, sendikayı sendika yapan en önemli öğelerdir. Grevsiz, toplu

sözleşmesiz bir sendika, en önemli mücadele araçlarından yoksun sayılır. Grev ve

direnişlerin sendikalar oluşmadan önce az-çok örgütlenen hareketler olması, grev

sürecinde oluşturulan grev komiteleri, daha sonra emekçiler içinde kalıcı birlikler

olan sendikaların doğmasını ve gelişmesini sağlamıştır.

Tarih işçi sınıfının ve sendikal hareketin mücadele biçim ve yöntemlerinin çok sayıda

ve değişik biçimlerde ortaya çıktığını göstermektedir. Grevler sınıf mücadelesinin en

Page 7: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

güçlü mücadele biçimi ve araçlarından birisidir. Engels “İngiltere’de Emekçi Sınıfın

Durumu” adlı yapıtında İngiliz işçilerin grev mücadelelerine önemli bir yer vererek,

İngiliz işçilerinin bir sınıf olarak birleşmesinde, bir mücadele aracı olarak grevi

kullanmalarına dikkat çeker ve “grevler işçilerin artık kaçınılmaz halde büyük

çatışmaya hazırlandıkları bir savaş okuludur” ifadesiyle grevlerin sınıf mücadelesi

açısından ne kadar önemli olduğunu ortaya koyar.

Öncelikle kendiliğinden ve tek başına bir hareket olarak ortaya çıkan grev, işçi

sınıfının bilinç düzeyi yükseldikçe, kapitalist baskı ve sömürüye karşı işçi sınıfının en

önemli eylemi haline gelmiştir. İşçi sınıfı grevle, sadece insanca yaşam hakkını ve iş

güvencesinin tanınmasını talep etmekle kalmamış, aynı zamanda ülkenin ekonomik,

toplumsal ve siyasal sorunlarına karşı grev silahını kullanmayı öğrenmiştir.

Ekonomik-sosyal haklar açısından kazanımlar elde etmek, ancak ülkenin genel

ekonomik ve sosyal politikalarına emekçilerden yana taraf olarak müdahale etmekle

mümkündür. Sendikalar bu müdahaleyi gerçekleştirdikleri ölçüde, yürüttükleri

mücadeleye bütünlük kazandırmış olur. Sendikaların bu düzeyde bir siyasal etkinlik

kazanmaları, eşit, özgür ve insanca yaşayabilecekleri bir ülke ve toplum düzeni

oluşturma mücadelesi açısından da son derece önemlidir. Yeni mücadele

yöntemlerinin gerekliliğine rağmen, grev ve toplu pazarlık silahının, sendikalar ve

emekçiler için hala vazgeçilmez önemde olduğu söylenebilir.

Sendikalar; ekonomik, toplumsal ve siyasal talepleri noktasında farklı mücadele

araçları kullanmak zorundadır. Bu mücadele araçlarından en önemlisi grevdir.

Sendika kurmak nasıl bir hak, toplu sözleşme yapmak demokrasinin olmazsa olmaz

bir kuralı ise, bir mücadele biçimi olan ve emekçilerin haklarını koruma aracı olarak

ortaya çıkan grev de öylesine temel bir haktır. Her temel hakta olduğu gibi, grev hakkı

da yıllar içinde farklı bölgelerde, farklı ülkelerde, farklı bir evrim geçirmiş, çeşitlenmiş

ve zenginleşmiştir. Sendika ve toplu sözleşme hakkının oluşması yıllarca süren büyük

savaşımlar sonucu kazanılmıştır. Yani grev; sendika ve toplu sözleşme hakkını

genişleten bir araç olurken; sendika, grev hakkına meşru/yasal bir nitelik kazandıran

bir aygıt işlevi görmüştür. Biri diğerini koşullandırmış, genişletmiş, tartışılmaz bir hak

düzeyine yükseltmiştir.

Grevlerin, kapitalizmin ilk yıllarında çok uzun iş sürelerine, sefalet ücretine ya da

ücret ödenmemesine, ağır ve tehlikeli çalışma koşullarına, yoksulluğa karşı bir

ayaklanma biçiminde; aktif ya da pasif şiddete karşı, yer yer şiddeti de içeren biçimde

Page 8: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

gerçekleştirildiği görülür. 19. Yüzyılın ortalarında Avrupa ve Amerika'da uygulanan

grevler, kimi zaman ekonomik ve toplumsal hak arama düzeyinde; kimi zaman da

siyasal iktidarı ele geçirme düzeyinde gelişme göstermiştir.

Grev, her toplumsal eylem gibi zaman içinde değişim göstermiştir. Yüzyılın başında

uygulanan grevlere göre; bugün uygulanan grevler çoğunlukla iş uyuşmazlığının

sıradan bir aşaması olarak algılanmakta ve toplu sözleşmenin son aşamasında

devreye giren sendikal bir eylem türü olarak değerlendirilmektedir. Bugün, birçok

ülkede grev hakkı “sınırları aşmamak kaydıyla” yasal bir hak olarak tanınmaktadır.

Ancak bu hak kimi ülkelerde -ki bu ülkelerin büyük çoğunluğu demokratik-siyasal

haklar ve özgürlüklerin sınırlı olduğu ülkelerdir- grev, toplu sözleşmenin tamamlayıcı

bir unsuru olarak görülmektedir. Kimi ülkelerde ise grev, tüm uygulama biçimleriyle

yalnızca toplu sözleşme sürecinde ortaya çıkmayan, farklı bir siyasal tutum unsuru

olarak sendikalara güç veren demokratik bir hak olarak kullanılır.

Emekçilerin, topluca çalışmamak suretiyle işyerinde üretim faaliyetini durdurmak

veya işin niteliğine göre önemli ölçüde aksatmak amacıyla aralarında anlaştıkları

veya sendikalarının aynı amaçla topluca çalışmamaları için verdikleri karara uyarak

işi bırakmalarına ‘grev’ denir. Grev kavramı, 19. yüzyıl Fransa’sında işi durduran,

çalışmayan Parisli işçilerin, Paris Belediye Sarayı önünde Grévé denilen meydanda

toplanmalarından gelmekte, greve gitmek (allez a Grévé) kavramı da bu olaydan

kaynaklanmaktadır. Avrupa’da görülen ve bilinen ilk grev, 1539 yılında Fransa’da,

Paris ve Lyon’daki basımevi işçileri tarafından yapılan grevdir.

Grev, üretimden gelen gücün kullanılarak emek karşıtı uygulamalara karşı gösterilen

örgütlü bir tepkiyi ifade eder. Bu nedenle grevler belli bir amaçla yapılır, amaçsız grev

olmaz. Grev durumunun ortaya çıkması, genellikle büyük soruların var olduğunun

bir belirtisi, kanıtıdır. Grev eylemi de, herhangi bir toplumsal olgu gibi, ekonomik,

toplumsal, teknolojik ve diğer değişikliklerden etkilenir. Teknolojik ilerlemeler,

giderek artan uluslararası ticaretin yaygınlığı, emekçilerin yaşama koşullarını ve

çalışma ilişkilerini etkileyen temel unsurlardır ve bunların tümü grevler üzerinde

önemli etkilerde bulunur.

20. Yüzyılda Avrupa'da yaygınlaşan grevler ise grevi, sendikal hakkının temel ve

ayrılmaz bir parçası olarak sınıf hareketine sokmuştur. II. Dünya Savaşı’ndan sonra

grev hakkının artık toplum yaşamının ayrılmaz bir parçası haline geldiği görülür.

Page 9: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

Türkiye'de ise grev, 80 yıllık Cumhuriyet tarihinin son 40 yılında; askeri darbeler ile

sıkıyönetimler dışında, kısıtlı Anayasal ve yasal bir hak olarak hukuk sistemi içinde

kalarak uygulanmıştır. Grevler son 40 yıllık dönemde yaklaşık 8 yıl fiili olarak

yasaklanmış, sendikal hakların dışına çıkarılmıştır. Yani Türkiye’de ancak 32 yıllık

dönemde yasal grev uygulamalarının, son derece sınırlı bir şekilde gerçekleşebildiği

söylenebilir.

Grev, amaçlarına ve uygulanma biçimlerine göre değişiklik gösterir ve farklı şekillerde

görülür;

Uyarı Grevi: Grev, işvereni çalışma koşullarının düzeltilmesi ve geliştirilmesi için

uyarmak amacıyla yapılıyorsa uyarı grevidir.

Menfaat Grevi: Toplu sözleşmenin yasal süreci içinde ortaya çıkan grevlerdir. Toplu

sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması veya uyuşmazlıkların belirli bir

dönemde çözümlenememesi durumunda gerçekleştirilen grevler menfaat grevidir.

Hak Grevi: Bir hakkın elde edilmesi ya da var olan bir hakkın kullanılması amacını

taşıyan grevler hak grevidir.

Dayanışma Grevi: Ulusal veya uluslararası düzeyde demokratik kazanımları

korumak, geliştirmek amacıyla başlatılan bir ya da birçok grev veya eylemle

dayanışma göstermek amacıyla gerçekleştirilen grevler dayanışma grevi olarak

adlandırılır.

Genel Grev: Yalnızca bir işletmede ya da işkolunda değil, ülke çapında, tüm

işkollarında üretimin topluca bırakılması şeklinde gerçekleştirilen ve siyasal anlamda

sonuç alıcı özellikleri olan grev türüdür.

Siyasal Grev: Grev siyasal amaçlı olarak yapılıyorsa, siyasal grev adını alır. (Örneğin

Emek Platformu’nun savaşa karşı bir genel grev kararı alması siyasal amaçlı bir

grevdir). Aslında her grev, ekonomik amaçlı da olsa, özünde siyasal bir nitelik taşır.

Ancak her siyasal eylemin emekçilerin çıkarlarını korumaya yönelik olarak yapıldığı

söylenemez.

Grev çeşitleri içinde siyasal grevin, sendika ile siyaset arasındaki ilişki açısından ayrı

bir yeri vardır. Siyasal grev esas olarak iktidarı elinde bulunduran hükümete ve siyasal

iktidara karşı bir karar almaya ya da alınmış bir karardan dönemeye zorlamak için

Page 10: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

yapılır. Siyasal grevin muhatabı doğrudan devletin kendisidir. Bir grevin siyasal grev

sayılması için bazı öğelerin bir arada bulunması gerekir. Öncelikle bu tür grevlerde

taraf devlettir. Grev istemiyle yerine getirilmesi istenenler tek bir işverenin iradesi

ve olanakları dışındadır ve bu tür grevlerde siyasal amaçlar daha baskın bir şekilde

ortaya çıkar.

Mevcut toplumsal düzeni değiştirmeyi veya bir rejim değişikliğini, siyasal reformu ya

da hükümetin politik kararını, örneğin bir savaş ilanının geri alınmasını amaçlayan

grev, doğrudan devlete yönelik olduğundan siyasal grev sayılır. En demokratik

ülkeler dahil pek çok ülkede siyasal grev yapmak yasalar karşısında suç işlemek

anlamına gelmektedir. Ancak gerek dünyada ve gerekse Türkiye’de fiilen pek çok

siyasal grev yaşanmıştır. Örneğin Türkiye’de 1976’daki DGM direnişi, 1990’ların

başındaki Bahar Eylemlilikleri, Emek Platformu’nun düzenlemiş olduğu 1 Aralık 2000

eylemi siyasal grev olarak adlandırılabilir.

Grev belirli bir amaçla yapılır. Bu amaç doğrudan ve yalnızca o işyerini ilgilendirdiği

gibi o ülkedeki veya başka bir ülkedeki emekçileri veya demokrasi mücadelesini

desteklemek amacıyla da gerçekleştirilebilir. Bir yasanın değiştirilmesi ya da politik

iktidarın düşürülmesi amacına yönelik olabileceği gibi, siyasal iktidarların emek ve

demokrasi karşıtı, sermaye yanlısı girişimlere karşı da uygulanabilir. Her eylemde

olduğu gibi grevin belirgin bir amacı olmalıdır. Bu amaç grevin niteliğini, biçimini,

süresini ve katılım düzeyini belirler.

İşçiler, birçok grev çeşidinin varlığına rağmen bazı durumlarda, grev olarak

adlandırılabilen grev benzeri eylemlere de başvurmaktadır. Grev niteliği taşıyan

başlıca eylemler şu şekilde sıralanabilir;

* İşyerinde çalışan tüm emekçilerin üretimi durdurması,

* İşyerinde çalışan emekçilerin bir bölümünün, bütün işyerinde işin durdurulmasına

yol açan bir biçimde iş bırakması,

* İşyerinde tüm emekçilerin belirli aralıklarla ve kısa sürelerle çalışmaya ara

vermesi,

* İşyerinde çalışan emekçilerin sistemli olarak verimliliği düşürmesi,

* Topluca viziteye çıkılması,

Page 11: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

* Emekçilerin, işyerindeki işlerini yaparken aşırı bir özen göstererek üretimi veya

hizmet sunumunu düşürmeleri,

* İşyerinde işi durdurarak işyerini terk etmemeleri,

* İşyerini topluca terk ederek yürüyüş, basın açıklaması, miting ve gösteri

düzenlemesidir.

Bir bölge ya da ülke genelinde daha somut sonuçlar alabilmek amacıyla genel greve

gidilebilir. Genel grevler, siyasal niteliği ağır basan grevlerdir ve ekonomik ve siyasal

mücadeleyi birbirine bağlayan ve doğrudan sınıf mücadelesini besleyen bir nitelik

taşır. Genel grevler, sendikaların siyaset ile olan ilişkisinin en fazla yoğunlaştığı

dönemlerde görülür. Sınıf mücadelesinde büyük sıçramalar gerçekleşmesi açısından

büyük önemi olan genel grevler, gerek ekonomik-toplumsal ve gerekse siyasal

sonuçları açısından sermayeye karşı kullanılabilecek en önemli silahtır.

Sendikalar grev dışında da mücadele araçlarını kullanırlar. Mitingler, yürüyüşler,

basın açıklamaları, tüketici boykotları, protestolar, kampanyalar bunların başta

gelenleridir. Sendikaların tüm bu demokratik mücadele yöntemleriyle, ekonomik-

demokratik-siyasal taleplerini gerçekleştirmeye çalıştıkları, bir anlamda sendikal

mücadeleyi zenginleştirdikleri söylenebilir.

Grev ve eylemler uygun zamanda, uygun koşullarda ve mutlaka sendika üyesi

olan/olmayan tüm emekçiler arasında birlik sağlanarak yaşama geçirilirse başarılı

olabilir. Başarılı bir eylem için öncelikle üyelerin muhtemel sorun ya da sorunlar

karşısında bilgilendirilmesi, eylem için örgütlenmesi, eyleme mümkün olan en geniş

katılımının sağlanması gerekir.

Eylem için temel şartlardan birisi emekçiler arasında ayrım yapmadan bir birlik

oluşturmak olmalıdır. Sendikal mücadelede emekçilerin birliği açıklıkla ve

demokratik katılım süreçlerinin işletilmesi ile sağlanabilir. Uygun koşullarda

gerçekleştirilmeyen; başlama, yükselme ve sonuçlandırma aşamaları belirlenmeyen,

olası riskler ve tehlikeleri saptanmayan, koşulların değişmesini dikkate almayan,

emekçiler arasındaki birliği ve dayanışmayı koruyamayan, yılgınlık, korku ve panik

yaratabilecek örgütlenmelerle gerçekleştirilecek, ayrımcılığa neden olabilecek

eylemlerin başarı şansı az olur. "Eylem için eylem", "Eylem her şey, amaç hiçbir şey"

vb yaklaşımlar; sendikaya, sendikal örgütlülüğe, emekçilerin kazanımlarına ve en

önemlisi sınıf mücadelesine büyük zararlar verebilir. Bu tür yaklaşımlar benimsenirse

Page 12: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

amaçlananlar gerçekleşmez. Sermaye çevreleri, medya vb araçlar aracılığıyla

provokasyonlara neden olabilir, hatta yıllarca üyelerin üzerinden atamayacağı bir

yılgınlık yaratabilir.

Grevler, kapitalizmin sonuçlarına karşı işçi sınıfının örgütlü bir tepkisi olarak ortaya

çıkmıştır ve emekçiler içinde sınıf bilincinin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur.

Her grev, aynı zamanda sınıf mücadelesinin yeniden üretilmesi anlamına gelir.

Başarılı olan her grev, emekçilerin kendi özgücüne olan güvenini arttırır, emekçiler

arasındaki dayanışmanın, birlik ve beraberliğin ve örgütlü gücün neler yapabileceğini

gösterir, öğretir.

İşçi sınıfının bir başka mücadele aracı olan toplu sözleşme, adından da

anlaşılabileceği gibi emekçilerin örgütleri aracılığıyla ücret, çalışma koşulları, sosyal

yardımlar, izinler vb haklarını güvenceye almak ve geliştirmek amacıyla, hukuki bir

ilişki çerçevesinde işverenle yaptıkları mukaveleye olarak tanımlanır. Bu klasik

tanımla birlikte toplu iş sözleşmesini “her şeyden önce ücretin, yani işgücünün

fiyatının saptanması olduğu gibi, aynı zamanda işçinin çalışma koşulları ve işgücünün

yeniden üretiminin koşullarının saptandığı bir sözleşme” olarak da tanımlamak

mümkündür.

Her mücadelede olduğu gibi TİS mücadelesinde de iki taraf vardır. Patronlar yada

patron sendikaları bir tarafta, işçiler ve sendikaları bir tarafta bulunur. Kapitalist,

işçinin emek gücünü mümkün olduğu kadar düşük bir fiyata satın alabilmek için

bütün imkânlarını kullanır. İşçiler ise güçleri ve kararlılıkları oranında emek

güçlerinin fiyatını arttırmaya çalışır.

Toplu sözleşme genellikle ücret kavgası ile sınırlı görülür. Oysa tarihine baktığımızda,

her toplu sözleşme, karşıt çıkarları temelinde mücadele eden tarafların belli bir

zaman dilimindeki güç ilişkisinin hukuksal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Yani

toplu pazarlık süreci, sendikal mücadelenin her kazanımında olduğu gibi, yıllarca

yürütülen mücadelelerin bir sonucu olarak elde edilmiştir. Grevli-toplu sözleşmeli

sendika hakkı, her dönem, işçi ve emekçi sınıflar için vazgeçilmez derecede önemli

bir hak olarak görülmüştür. Türkiye’de yasal olarak işçilerin grev ve toplu sözleşme

hakkı vardır. Ancak bu hakkın pek çok “yasal” kısıtlama ile kullanılamaz hale geldiği

yaşanan örneklerden görülmektedir.

Page 13: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

Sendikalar açısından toplu sözleşme hakkı, işyerlerinde çalışma koşullarını

iyileştirmekten, çalışma ve yaşama standartlarının yükseltilmesine kadar her

konunun sendikal güvencelerin esas unsuru olarak geliştirilmesini amaçlar.

Bunlara bağlı olarak sendikalar toplu sözleşme hakkı ile genel olarak;

* Satın alma gücünün korunması ve geliştirilmesi için, ücretlerin/maaşların ve

diğer parasal sosyal ödemelerin artırılmasını,

* Çalışma süresinin, ücretlerden herhangi bir azalma olmaksızın kısaltılmasını,

* İş ve sendikal güvencelerin geliştirilmesini,

* Çalışma koşullarının iyileştirilmesini, iş güvenliğinin sağlanmasını,

* Mesleki ve özlük haklarının korunmasını, geliştirilmesini,

* İşyeri ya da işletmenin sosyal ve kültürel olanaklarının artırılması yönünde

düzenlenmesini,

* Sendikal etkinlik ve güvencelerin işyerinde oluşturulan kurullar aracılığı ile

genişletilmesini,

* Çalışma koşullarının ve çalışma ilişkilerinin demokratikleştirilmesini içeren

düzenlemeleri yaşama geçirmeyi amaçlarlar.

Toplu sözleşme süreci, sendika üyelerini dolaysız bir biçimde sendikal mücadelenin

içine çektiği ölçüde sınıf hareketinin birleşip güçlenmesinin bir dayanağı olabilir.

Aksi bir durumda toplu sözleşmeler, sadece sendikacılar ile patronlar arasında

yapılan birer protokol olmaktan öteye gidemez. Tüm bunların yanında sendikalar;

üyelerinin çıkarlarını koruma ve geliştirme görevini sürdürürken; ülkenin geleceği,

ekonomik, toplumsal ve siyasal alana ilişkin demokratik istemler yönünde de

eylemler ve etkinlikler gerçekleştirmeye çalışır ya da gerçekleştirilen etkinliklere

katılır. Bu anlamda grev ve toplu sözleşme, sadece emekçileri çalışma ve yaşama

koşullarının iyileştirilip geliştirilmesi açısından değil, emekçi sınıfların en geniş

kesinlerini mücadeleye çekmek, onları sendikal-siyasal mücadele içinde eğitmenin

fırsatını yaratması bakımdan da son derece önemlidir.

Emekçilerin tarihi bizlere, işçi sınıfının ve sendikal hareketin mücadele biçim ve

yöntemlerinin farklı zamanlarda, farklı yerlerde ve değişik biçimlerde ortaya

çıktığını göstermektedir. İşçi ve emekçi sınıfların mücadele biçim ve yöntemlerinin

şekillenmesinde, sendikalar kadar siyasal-sendikal akımların da etkili olduğu

görülür. Bu anlamda sendika-siyaset ilişkisi kendi içinde bir bütünlük gösterir. Tarih

boyunca, dünya sendikal hareketi içinde etkili olmuş belli başlı sendikal akımlar

Page 14: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

ortaya çıkmıştır. Bu akımlar, gerek sınıf mücadelesine etkileri bakımından ve

gerekse içinde yaşadıkları toplumun ekonomik-toplumsal-siyasal biçimlenmesi

bakımından sınıf hareketi üzerinde oldukça etkili olmuştur denilebilir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan her türlü parti, sendika ve diğer örgütlerin karşı

devrimci odakların örgütlenme merkezi haline gelmesinden dolayı varlık

gösteremeyen memur örgütleri, 1940'larda yeniden boy vermeye başladılar. Mahalli

düzeydeki öğretmen dernekleri 1946'da "Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli

Federasyonu" nu kurdular.

1961 Anayasası'nın 46. maddesi sendikalaşma hakkını işçilerle birlikte

memurlara da tanımıştı. Anayasanın bu hükmü uyarınca, 1965'te çıkarılan 624 sayılı

"Devlet Personeli Sendikaları Kanunu" toplu sözleşme ve grev haklarını içermiyor,

öte yandan işyeri, meslek ve statü (kademe) temelinde örgütlenmeye olanak

veriyordu. Bu durum, tam bir sendika enflasyonuna neden oldu ve 1971'e kadar

devam eden bu ilk sendikalaşma döneminde 600 civarında memur sendikası kuruldu.

Birleşen bazı sendikalar "Türkiye Kamu Personeli Sendikaları Konfederasyonu" ve

"Türkiye Devlet Teşekkül ve Teşebbüsleri Personel Sendikaları Konfederasyonu"

adıyla üst örgütlenmeler yarattılar. Söz konusu dönemde oldukça cılız ve etkisiz olan

memur sendikaları içinde TÖS ve T. İLK-SEN 15-19 Aralık 1969'da gerçekleştirdikleri

4 günlük "genel öğretmen boykotu" ile dikkati çekmektedir. 160 bin civarında

öğretmenin çalıştığı 1969 Türkiye'sinde 110 bin civarında öğretmenin katıldığı bu

boykot, işçi sınıfı tarihinin önemli grevlerinden biri olarak "meşru mücadele"

anlayışının oluşmasında kritik bir rol oynamıştır.

12 Mart 1971 darbesinin ardından, 20.09.1971 tarihli Anayasa değişikliği ile

Anayasanın 46. maddesindeki 'çalışanlar' ibaresi yerine 'işçiler' ibaresinin

konulmasıyla ve 119. maddesinin de 'memurlar… siyasi partilere ve sendikalara üye

olamazlar' biçiminde değiştirilmesiyle memurların sendikalaşma hakkı ortadan

kaldırılmıştır. Anayasanın geçici 16,. maddesiyle de daha önce kurulmuş olan memur

sendikalarının faaliyetlerinin sona erdirildiği hükme bağlanmıştır.

1971'de sendika hakkının böylece ortadan kaldırılmasının ardından memurlar 1980'e

kadar sürecek olan yeni bir dernekleşme sürecine girdiler. TÖS ve T.İLK-SEN'in yerine

TÖB-DER kuruldu. (1971) Tüm-Der, Mem-Der gibi tüm memurları kapsamayı

amaçlayan memur derneklerinin yanı sıra TRT-DER, GENEL-DER, EGO-DER, DDY-DER,

Page 15: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

TEK-DER, SAYIŞTAY-DER gibi işyeri eksenli memur dernekleri ile daha genel ve

kapsayıcı nitelikteki TÜS-DER, POL-DER, ENERJİ-DER, TÜM SAĞLIK-DER, TÜMAS,

TÜM-ÖD gibi mesleki temelde dernekler kuruldu. 1971-1980 döneminde de tıpkı

sendikalı dönemde (1965-1971) olduğu gibi, emekçilerin birliğini ve gücünü bölmeye

dönük örgütler ortaya çıkmıştı. POL-BİR, Akıncı Memurlar Derneği, Ülkücü Kamu

Görevlileri Güç Birliği Derneği gibi.

12 Eylül darbesi tüm işçi ve emekçi örgütlerine olduğu gibi, memur

derneklerine de ağır darbeler vurdu, dernekler kapatıldı. Binlerce memur örgütsel

faaliyetlerinden ötürü cezaevlerine dolduruldu, baskıya uğradı. Derneklerin mal

varlıklarına el konuldu. 1982 Anayasasının 51. maddesi sendika hakkını sadece

işçilere ve işverenlere tanımış ama memurlara yasaklamamıştı.

1986'da eski TÖS, T.İLK-SEN ve TÖB-DER yönetici ve üyelerince çıkarılmaya

başlanan "abece dergisi" örgütlenme arayışlarını başlatmış, 1988'de çalışan

öğretmenlerin üye olamadığı ama "fahri üye" olabildiği EĞİT-DER kurulmuştu. Yerel

yönetimler, ulaştırma, sağlık vb. sektörlerde de yaygınlaşan dernekler,

sendikalaşmanın "bir laboratuar çalışması" olarak önemli işlevler gördüler. 1989'da

EĞİT-DER'in düzenlediği "Uluslararası Kamu Çalışanları Sendikal Haklar Kurultayı" ile

sendikalaşma arayışları yeni bir evreye, "girişim evresine" taşındı. Bu gelişmede işçi

sınıfının 12 Eylül yıllarında uğranılan hak kayıplarını telefai etmeye dönük "1989

Bahar Eylemleri"nin ve 1990'daki "madenci yürüyüşü"nün önemli bir itici rol oynadığı

bilinmektedir. 28.05.1990'da Ankara'da kurulan ilk memur sendikası EĞİTİM-İŞ'i,

Temmuz 1990'da İstanbul'da KAM-SEN, 13.11.1990'da İstanbul'da EĞİT-SEN izledi.

Kendilerine artık "kapıkulu zihniyetini" çağrıştıran "memur" yerine "kamu çalışanı"

ya da "kamu emekçisi" diyen kamu görevlilerinin sendikalaşması çığ gibi büyümeye

başladı.

Bu sendikaların pek çoğu güç ve eylem birliği yaparak "Kamu Çalışanları

Platformu"nu, daha sonra da "Kamu Çalışanları Sendikaları Platformu"nu

oluşturdular. Eğitim-İş'in başını çektiği bazı sendikalar ise "Eşgüdüm Komitesi"ni

oluşturdular. Kamu emekçilerinin her türlü baskıcı ve yasakçı politikalara karşın

bağımsız bir doğrultuda gelişen ve hızla kitleselleşen sendikal hareketini bölmeye ve

baskı altına almaya dönük girişimler gecikmedi. Kamu emekçilerinin "hak verilmez,

alınır" şiarıyla sendikalarını kurduğu, sendikaların kapılarına vurulan mühürleri

söktüğü günlerde sendika hakkının anayasada bulunmadığını, sendikaların illegal

Page 16: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

olduğunu savunan "Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı" ve çevresi hiçbir yasal ya da

anayasal değişiklik olmadığı halde 1992'de birdenbire T.KAMU-SEN adıyla bir

konfederasyon ve bağlı sendikalarını kuruverdiler. Devlet güdümlü, etnik milliyetçi

çizgideki bu sendikaların kuruluşunun ardından, bu kez de 1995'te Memur-Sen

adında din temelinde gerici çizgide bir konfederasyon oluşturuldu.

Pek çok sendikayı bünyesinde toplayan KÇSP, bir çok fiili ve meşru eylemden sonra 3

Temmuz 1991'de %18'lik zamlara karşı fiili yürüyüş gerçekleştirdi. Kamu

emekçilerinin mücadele çizgisi giderek güçlenmeye başladı. Bunun üzerine

14.09.1991 tarihinde EĞİT-SEN genel merkezi valilik tarafından mühürlendi. Kamu

çalışanları sendikalarına sahip çıkarak mühürleri söktü. 15.01.1992 tarihinde

Ankara'da, 26.01.1992 tarihinde İstanbul'da grevli, toplu sözleşmeli sendika talebiyle

ilk yasal mitingler düzenlendi. 21 Aralık 1992'de Başbakanlığa tüm ülke kamu

emekçilerinin katılımı ile yürüyüş gerçekleştirildi. 13 Mayıs 1992 tarihinde ücret

yetersizliğini ve tek yanlı belirlemeleri protesto amacıyla bordro yakma eylemi

yapıldı. Kamu çalışanlarının hak arayışı ve demokrasi mücadelesi yetkililer tarafından

baskı, sürgün ve cezalarla karşılansa da bu mücadeleler sürecinde Uluslararası

Çalışma Örgütü'nün (ILO) 87 ve 151 sayılı sözleşmeleri TBMM'nde onaylandı. 15

Haziran 1993'te bölge mitingleri, 27 Haziran 1993'te beş koldan Ankara yürüyüşü

organize edildi. Kamu emekçilerinin bu yeni sendikacılık anlayışı geleneksel tarzda

oluşmuş işçi sendikalarını da hareketlendirdi. 03.01.1994 tarihinde "tüm çalışanların

ortak genel grevi" yapıldı, %5 ek zam alındı. 20 Nisan 1995'de yeni bir eylem dalgası

geliştirildi. 16-17 Haziran 1995 tarihinde Türkiye'nin her yerinden gelen kamu

emekçileri Kızılay meydanını iki gün boyunca işgal ederek, grevsiz, toplu sözleşmesiz

bir sendika yasasını kabul etmeyeceklerini açıkladılar. TBMM de ele alınan yasa

tasarısının görüşmeleri ertelendi.

13.07.1995 tarihinde Anayasanın 53 maddesinde yapılan değişiklikle kamu

emekçilerinin sendikalaşma hakları anayasal düzeyde tanındı.

Kamu emekçilerinin KÇSP ve Eşgüdüm Komitesi etrafında kümelenmiş olan

sendikaları bir yandan birlik görüşmelerini yürütür ve aynı işkolunda örgütlü

sendikalarını (EĞİT-SEN ve EĞİTİM-İŞ gb.) birleştirirken, öte yandan da 08.12.1995'te

KESK'i (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) kurdular. Kamu emekçilerinin

toplu pazarlık ve grev haklarını tanımak istemeyen ve sendikaların bağımsız, fiili ve

meşru gelişimini kabul edemeyen siyasal iktidar ve yönetenler, sendikaları denetim

Page 17: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

altına almaya dönük yasa tasarısını 1998 Mart'ında TBMM gündemine getirdiler.

Kamu emekçilerinin 4-5 Mart 1998'de Ankara'da ve izleyen günlerde pek çok

yerleşim yerinde gerçekleştirdikleri direniş ve eylemlerle "sahte yasa tasarısı"

püskürtüldü.

Ne var ki, kamu emekçilerinin tüm direniş ve karşı koyuşuna rağmen, sendikaları

denetim altına almayı amaçlayan, grev ve toplusözleşme hakları gibi temel sendikal

hak ve özgürlüklerden yoksun 4688 sayılı "Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu"

25.06.2001'de TBMM'nde kabul edildi.

EMEK NEDİR?

Emek gücünün değeri ya da daha yaygın bir deyimle emeğin değeri zorunlu

ihtiyaç maddelerinin değeri ya da bunları üretmek için gerekli emek miktarı

tarafından belirlenmektedir. İşgününü fiziksel olarak mümkün olan en uzun süreye

çıkarmak sermayenin sürekli eğilimidir. Çünkü artık emek ve bunun sonucu olan kâr

işgücü uzadığı ölçüde yükselecektir. İşyerlerinde makine kullanış oranına tam tamına

eşit olarak yıpranmaz. İnsan ise yaptığı işlerin toplamının gösterdiğinden daha büyük

oranda çöker. Zaman insanın gelişme alanıdır. Harcayacak hiç vakti olmayan uyku

yemek vb. fiziksel ihtiyaçları gidermeye ayırdığı süreler dışında ki tüm zamanı

kapitalistlerin hesabına yaptığı iş tarafından yutulan insan bir yük hayvanından daha

aşağıdadır. Bu kişi başkası için servet üreten bir makinedir. Bedenen ezilmiş,

insanlıktan çıkarılmıştır. Oysa çağdaş sanayi tarihinin tümü sermayenin bir engelle

karşılaşmadığı takdirde bütün işçi sınıfı pervasız ve merhametsizce aşağının en aşağı

dercesine indirmeye çalıştığını göstermektedir. Şimdiki sistemin temelinde

emeğinde diğerleri gibi meta olduğu ilkesi yatar.

İşçiler bayraklarına tutucu bir deyiş olan adil bir işgücüne karşılık adil ücretler

sözlerini yazacaklarına, ücret sistemi kaldırılsın yazmalıdırlar. Sendikalar mevcut

sistemin doğurduğu etkilere karşı küçük, küçük çarpışmalardan ibaret bir savaş

yürütmekle yetinip, bunları yaparken aynı zamanda sistemi değiştirmeye

uğraşmadıkları, örgütlü güçlerini emekçi sınıfın nihai kurtuluşu yani ücret sisteminin

tümüyle yok edilmesi için bir manivela olarak, kullanmadıkları zaman genellikle

başarısız olur. Emek gücünden başka bir şeye sahip olmayan işçiye karşılık, sermaye

yoğunlaşmış toplumsal bir güçtür. Dolayısı ile emek ile sermaye arasındaki pazarlık

Page 18: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

hiçbir zaman adil koşullarda meydana gelmez. Yaşamın ve emeğin maddi koşullarını

biryana, üretimin vazgeçilmez güçlerini karşı yana veren bir toplum anlayışı açısından

bile bu durum adil değildir. İşçilerin toplumsal gücü sayılarıdır. Sayıların gücüde

dağınıklık yüzünden kırılmıştır. Kendi aralarında kaçınılmaz rekabet tarafından

yaratılır ve beslenir.

Ücretli emekle ilgili yasalar (bu yasalar ilk çıktıklarında işçilerin sömürülmesini hedef

alıyordu) daha sonraları geliştiklerinde bu nitelikleri kaybolmadı. İşçi sınıfının politik

hareketinin amacı hiç kuşkusuz işçi sınıfı için siyasi iktidarın fethi edilmesidir. Bu

yüzden ekonomik mücadelenin içinden doğan ilk işçi sınıfı örgütünün belirli düzeye

kadar geliştirilmesi doğal zorunluluktur. Öte yandan işçi sınıfını egemen sınıflar

karşısında bir sınıf olarak çıkıp, onları sıkıştırdıkları he hareket apaçık politik bir

harekettir. Ör. Belirli bir fabrika da hatta belirli bir sanayi dalında grevler vb. arcılığı

ile kapitalisti işgününü kısaltmaya zorlama girişimi katıksız ekonomik bir harekettir.

Buna karşılık 8 saatlik iş günü vb. bir kanunu çıkartmak için girişilen hareket politik

bir harekettir. Ve böylece işçilerin ayrı, ayrı hareketlerinden her yerde politik bir

hareket doğar.

SERMAYE NEDİR?

Sermaye hiçbir değer üretmez, toprağın yanı sıra emek zenginliğin tek

kaynağıdır. Sermaye kendi başına biriktirilmiş emek ürününden başka bir şey

değildir. Üretimin başında sermaye iki gruba ayrılır. Birincisi değişen sermaye:

üretimin sonunda artı değer üreterek çıkan sermayedir. Bu İnsan emeğidir. Diğer

sermaye çeşidi ise değişmeyen sermaye: Makineler için yatırılan sermayedir,

üretimin sonunda kendini amorti ederek çıkar. Demek ki emeğin ücreti emekten,

işçinin ücreti kendi ürününden ödenmektedir. Bildiğimiz adalet anlayışına göre

işçinin ücreti emeğinin ürünü kadar olmalıdır. Çalışma araçları hammaddeler

fabrikalar makineler halkın kendisinin olmalıdır. Ortalama ücret düzeyi belirli bir

ülkede alışılagelen yaşama standartlarına göre o ülkelerdeki işçilerin nesillerini

devam ettirebilmelerine yetecek gerekliklerin toplamına eşittir. Bütün masraflar

çıkarıldıktan sonra emeğin(işçinin)ürünü iki paya ayrılır. Bunlardan biri işçinin

ücretini diğeri ise kapitalistin kârını oluşturur. Eğer sendikalar sermayenin

açgözlülüğüne karşı kurulmadıysa ne için kurulmuşlardır.

Page 19: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

Bir yanda emeğinin kullanımının tüm araçlarına sahip olan kapitalistler, öte

yanda kendi emek güçlerinden başka hiçbir şeye sahip olmayan emekçilerdir.

Bunlardan ikincisinin (Emekçilerin) emeğinin ürünü her iki sınıf arasında bölüşülmek

zorundadır. Sürüp giden bu mücadele işte bu bölüşüm üzerinedir. Her sınıf mümkün

olan en büyük payı almaya çalışır. Mücadelenin en ilginç yönü kendi ürününden pay

almak için mücadele etmekten başka bir şey yapmayan işçi sınıfının sık, sık soymakla

suçlanmasıdır. Toplumun iki büyük sınıfı arasındaki mücadele zorunlu olarak politik

bir mücadele biçimini alır. Orta (ya da kapitalist) sınıfla toprak sahibi aristokrasi

arasında ki savaş nasıl politik mücadele biçimini almışsa, aynı kapitalistlerle işçi sınıfı

arasındaki mücadelede bu durumu alacaktır. Sınıfın sınıfa karşı her mücadelesinde

uğruna mücadele edilen bir sonraki hedef siyasi iktidardır. Egemen sınıf siyasi

üstünlüğünü, diğer deyişle hemen yapıcı organdaki çoğunluğunu savunur. Egemenlik

altında ki sınıf ise önce iktidardan pay almak daha sonra kendi çıkar ve gereçleri

çıkarları doğrultusunda mevcut kanunları değiştirebilmek üzere bu iktidarın tümünü

almak için savaşır. Sınıfın sınıfa karşı mücadelesinde örgüt en iyi silahtır. Akıntının

önünde ki engel ne kadar uzun süre kalırsa zamanı geldiğinde akıntını bu engeli yıkıp

geçişi şiddetli olur. İşçi sınıfı tüm emekçi ve sömürülen halkın doğal temsilcisidir.

İşçilerin kurtuluşu işçi sınıfını kendi eylemi olmalıdır.

Kapitalizmin gelişiminin bizi sürüklediği ilk değişim halk kitlelerini sadakaya

muhtaç duruma sokulurken bir avuç kapitalistin kasalarında muazzam zenginlikler

birikmektedir. Çünkü ortak emek bireysel emekten çok daha üretkendir. Ve malları

çok daha fazla hız ve kolaylıkla üretmeye olanak verir. Büyük insan kitlelerinin dev

fabrikalarda toplar. Sermayenin emeğe karşı egemenliği yalnız sanayideki değil aynı

zamanda tarımda ki insan kitlesini de kapsamaktadır. Fabrikada durum biraz farklıdır.

Fabrika idaresi bir kez işçiyi kiraladığı zaman işçinin alışkanlıklarına, geleneksel

yaşama biçimine, aile durumuna, entelektüel ihtiyaçlarına aldırmaksızın onun

hizmetlerinden istediği gibi yararlanır. Fabrika emeğine gerek duyduğu her zaman

işçiyi işe sürer, tüm yaşamını fabrikanın gereklerine uydurmaya, dinlenme saatlerini

parçalamaya, geceleri ve tatil günleri de çalışmaya zorlar. Artık işçi koşullarında bir

düzelme sağlamak için, emeğin sermaye tarafından sömürülmesini amaçlayan tüm

bir sosyal düzenle kaynaşmak zorundadır. İşçi belli bir görevliyi sebep olduğu belli bir

adaletsizlikle değil, tüm kapitalist sınıfın koruyuculuğu altında olan ve herkesin

uymak zorunda olduğu bu sınıfın çıkarlarına hizmet eden, yasalar çıkaran devlet

Page 20: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

otoritesinin kendi adaletsizliği ile karşı karşıyadır. İşte bu yüzden emeğin sermaye

tarafından sömürülmesini sona erdirmek için bir tek yol vardır. Ve bu da iş araçları

üstünde özel mülkiyeti kaldırmak, bütün fabrikaları, madenleri ve bütün toprakları

vs. toplumun bütününe vermek, işçilerin kendilerinin yönettiği otak üretimi

gerçekleştirmektir. Emeğin ortaklaşa ürettiği şeyler o zaman emekçi halkın kendi

yararına kullanılacak ve yaşamları için gerekli olanın üstünde ürettikleri artık işçilerin

kendi ihtiyaçlarını karşılamaları sağlanacaktır. Yeteneklerinin tam gelişmesine ve

bilim ile sanatın gelişmelerinden eşit olarak yararlanma hakkını kazanmalarına

hizmet edecektir.

İşçilerin sınıf mücadelesi bir ülke işçilerinin çıkarlarının birbirinin aynı

olduğunu, hepsinin toplumun diğer sınıflarından ayrı bir tek sınıf oluşturduklarını

anlamaları demektir. İşçilerin sınıf bilinci, işçilerin amaçlarına ulaşabilmeleri için tıpkı

kapitalistler ve toprak ağalarının yaptıkları ve yapmaya devam ettikleri gibi devlet

işlerini etkilemeye çalışmaları gerektiğini anlamaları demektir. İşçi sınıfının

mücadelesi politik bir mücadeledir. Bunun anlamı işçi sınıfının devlet işleri üstünde

bir etki sağlamadan özgürlüğü için savaşamayacağıdır. İşçilerin en ivedi talepleri,

devlet işleri üstünde işçi sınıfının etkisinin birincil amacı politik özgürlüğün

gerçekleştirilmesi, politik özgürlüğün gerçekleştirilmesi işçilerin hayati görevidir.

Çünkü bu olmadan işçiler devlet işleri üstünde bir etki sahibi olamazlar. Böylece de

kaçınılmaz olarak hakkı olmayan alçaltılmış, kendi istekleri ifade edemeyen, sınıf

olarak kalırlar.

KAPİTALİZM NEDİR?

Kapitalizm, toprakların, fabrikaların, araç ve gereçlerin vb. az sayıdaki torak

sahiplerine ve kapitalistlere ait olduğu buna karşılık, halk kitlelerinin hiç ya da çok az

mülk sahibi olduğu ve ücret karşılığı çalışmaya zorlandıkları sosyal düzene verilen

addır. Kapitalizm, ekonomide kitle olarak halk başkalarının ücretli işçileridir. Kendileri

için değil işverenler için çalışırlar. İşveren hangi işçiyi uygun görürse onu kullanma

özgürlüğüne sahiptir, bu nedenle en ucuz işçiyi arar. İşçi emeğini dilediği işverene

satmakla özgürdür. Bu nedenle en pahalısını kendisine en çok ödeyeni arar. Köleci

toplum da köleden farkı budur. Köle bir kişiye emeğini vermek zorundadır.

Page 21: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

TEK BAŞINA EKONOMİK MÜCADELE YETERLİ MİDİR?

Ekonomik mücadele işçileri sadece hükümetin işçi sınıfına tutumunu

kavratmaya yöneltir. Bu nedenle ekonomik mücadelenin kendisine politik bir nitelik

kazandırmak için ne kadar çalışırsak çalışalım, ekonomik mücadelenin çerçevesi

içinde kaldıkça ve bu çerçeve dar olduğu için işçilerin politik bilincini yükseltmeyi

hiçbir zaman başaramayız. İşçilerin örgütü önce bir sendika örgütü olmalıdır. Ayrı,

ayrı meslekler, işçiler, aydınlar arasındaki her türlü ayrım kesin olarak silinmelidir.

Ekonomik mücadele için işçi örgütleri sendika örgütleri olmalıdır. Her devrimci işçi

bu örgütlere alabildiğine yardım etmeli ve katılmalıdırlar. Bu doğru olmakla birlikte

bu mesleki örgütleri üyeliklerine yalnız devrimcilerin seçilebilmesini istemek elbette

bizim yararımıza değildir. Çünkü ancak kitleler arasındaki etkimizin kapsamının

daralmasına yol açar. İşverene ve hükümete karşı mücadele için birleşme gereğini

kavrayan he işçi bırakınız sendikalara katılsın. Eğer en azından bu temel kavrayışı

edinmiş olanların tümü birleşmezlerse eğer sendikalar çok geniş örgütler olmazsa

sendikaların esas amaçlarının gerçekleşmesine olanak kalmaz. Bu örgütler ne kadar

geniş olursa onlar üzerindeki etkimizde o kadar geniş olacaktır. Bu etki yalnız

ekonomik mücadelenin (kediliğinden) gelişmesi yüzünden değil, devrimci sendika

üyelerinin arkadaşlarını etkilemede gösterebildikleri doğrudan doğruya ve bilinçli

çabalar yüzündendir. Buğdayı saksıda yetiştirmek, bizim için değildir. Yaban otlarını

yolarak, toprağı buğday için temizlemeliyiz. Bir metre boyundaki buğdayı görmeyi

reddediyorlar, iki parmak boyundaki yaban otları ile mücadele ediyorlar. Devrimci

hareketler yüz tane budala ile değil, bir düzine akıllı yürütür. Sürekliliği koruyan

istikrarlı önderler örgütü olmadan hiçbir devrimci hareket ayakta kalamaz.

Sendikalar devrimcilerin denetimi ve yönetimi altında çalışmalıdırlar. Devrimciler

arasında bu konuda iki görüş olamaz. Fakat bu nedenlerle tüm sendika üyelerine

kendilerini devrimci partinin üyeleri ilan edebilme hakkının tanınması apaçık bir

saçmalıktır. Ve ikili bir tehlike yaratmaktır. Bu yüzden sendika hareketinin boyutlarını

daraltmak, böylece işçilerin dayanışmasını zayıflatmak, diğer yandan da devrimci

partinin kapılarını belirsizliğe ve kararsızlığa açmaktır.

Ekonomik mücadele koşulların ivedi ve doğrudan düzeltilmesi için mücadele, tek

başına sömürülen kitlelerin en geri tabakasını uyandırabilir, onlara gerçek bir eğitim

Page 22: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

verebilir. Ve onları devrimci bir dönemde birkaç ay içinde politik savaşçılar ordusuna

dönüştürebilir. Bu anlamda bu mücadele türü reddedilmemelidir. Ancak ekonomik

mücadele, yöntemlerimizden yalnızca biri olmalıdır.

İŞÇİ SINIFININ MÜCADELE ŞEKİLLERİ NELERDİR?

İşçi sınıfını mücadelesinin üç temel biçimi vardır. Ekonomik, politik, teorik

mücadele yöntemlerini yürütür. Bunu yaparken bir devrimci parti ile ilişkili olabilir

mi? Olmazsa olmazıdır. Biz hiçbir partinin arka bahçesi değiliz söylemi doğru değildir.

Partiler üstüyüz, sınıflar üstüyüz, toplumlar üstüyüz söylemleri doğru söylemler

değildir. Devrimci parti ilkelerine sıkı bağlılık bir sınıf mücadelesinin gerekli

koşuludur. Partisizlik ilkesi burjuvazinin savunduğu bir görüştür. Devrimciler

ekonomik mücadeleyi her zaman sınıf mücadelesinin bir parçası olarak görmelidir.

Ekonomik mücadele, işçi kitlelerinin koşullarında sürekli bir iyileştirmeyi ve gerçek

sınıf örgütlerinde bir güçlenmeyi, ancak bu mücadelede işçi sınıfının politik

mücadelesi ile uygun biçimde kaynaştırılabilinirse doğru olur. Devrimci Partilerde

örgütleri partisiz sendikaların kuruluşlarını desteklemeli ve tüm parti üyelerini

sendikalara katılmaya yönlendirmelidir. Sendikalar hiçbir konuda tarafsız

davranamazlar. Sendikalar da partizanlaşamaz.

Devrimciler bütün işçi sınıfı örgütleri için mümkün olduğu kadar geniş işçi

çevrelerinden üyeler toplamalı ve politik görüşlerine bakmaksızın bütün işçi

örgütlerine katılmaya çağırmalıdır. Fakat bu örgütlerdeki devrimciler parti grupları

kurmalı uzun ve sistematik eylemlerle devrimciler arasında ilişki kurmaya

çalışmalıdır.

OPORTÜNİZM NEDİR?

Emperyalist büyük gücün burjuvazinin aşırı kârları ile kendi işçilerinin üst

tabakasını ekonomik olarak satın alabilir. Ve bu küçük hakların işçi, bakanlar, işçi

temsilcileri, savaş sanayi komitelerinin işçi üyeleri, işçi görevlileri, dar kalifiye işçi

sendikaları üyeleri büro görevlileri vs. arasında nasıl bölüşüleceğine karar verilerek

yapılır. İngiltere de 1892 Yılın da işçi sınıfının durumu, işçi sınıfı içindeki bir

Page 23: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

aristokrasiden, emekçi halkın büyük kitlesinden ayrı ayrıcalıklı bir işçi azınlığından

bahsetmektedir. 1848_1868 Yılları arasında ayrıcalıklı durumdan işçi sınıfının küçük

ayrıcalıklı esirgenen bir azınlık sürekli olarak yararlanırken asıl büyük kitle en iyimser

bir tahminle bile geçici bir iyileşmeden başka bir şey görmüyordu. Bu tekelin

(İngiltere’nin sanayi Tekeli) yıkılmasıyla İngiliz işçi sınıfı ayrıcalıklı durumunu

yitirecektir. Buradan hareketle Avrupa’nın işçi sınıfının tamamı burjuvalaştı

denilebilir mi? Hayır denilemez. Çünkü işçi sınıfının bütününün burjuvalaşması

hayatın kendisine aykırıdır. O zaman devrimci mücadeleye ne gerek kalır. İşçiler

içerisinde aristokrat bir tabaka yüksek paralarla satın alınır. Bunlar aracılığı ile işçilere

hükmederler. Oportünizm (Burjuvazinin işçiler arasındaki temsilcisi) düşüncesini

bunlar aracılığı ile savunur. Oportünizm, bir burjuva ideolojisidir. Devrimci ideoloji

içinde bir sapma değildir. Avrupa da olan budur. Birincisi Avrupa sendikaları bugün

devrimcilerin önderliğinde mücadele vermemektedir. Karşı devrimciler tarafından

idare edildiği için burjuvazinin, tekelleri hizmetinde iş görmektedirler.

LOKAVT NEDİR?

Lokavtlar, Yani işverenler arasında ki anlaşmayla işçilerin kitle olarak işten

atılmaları, kapitalist toplumda grevler kadar gerekli ve kaçınılmaz bir olgudur. Ezici

ağırlığını tümüyle küçük üreticilerin ve işi sınıfını üstüne bindiren sermaye sürekli

olarak işçilerin koşullarını açık düzeyine düşürme ve onların açlıktan ölüme mahkûm

etme tehdidinde bulunur. Ve bütün bu ülkeler de işçilerin mücadele etmedeki

başarısızlıklarının onları inanılmaz yoksulluklar düzeyine ve açlığın tüm korkularına

düşürdüğü zamanlar, böyle dönemler ulusların hayatlarında oldukça fazladır.

İşçilerin direnişleri doğrudan doğruya kendi yaşam koşulandan işgücünün

satılmasından doğar. İşçiler mücadele sırasında çok büyük fedakârlıklarda bulunmak

zorunda kalmış olmalarına rağmen yalnız bu direniş sayesindedir ki bir ölçüde

katlanabilmesi mümkün bir yaşam düzeyi sağlayabilirler. Fakat sermaye giderek

yoğunlaşmakta, Fabrikatör Birlikleri gelişmekte, yoksul ve işsiz insanları sayısı

böylece de işçinin yoksulluğu artmaktadır. Bu nedenle çok düşük olmayan bir

yaşama düzeyi için mücadele her zaman olduğundan daha da güçlenmektedir.

Lokavtlar mücadelenin şiddetlenmesiyle ortaya çıkar. Ve ortaya çıkışlarıyla da bu

mücadeleyi şiddetlendirirler. İşçiler mücadeleye koşarak, sınıf bilincini, örgütünü ve

Page 24: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

deneylerini bu mücadele de geliştirerek, kapitalist toplumun ekonomik bakımdan

tümüyle yeniden kurulmasının mutlaka gerekli olduğuna giderek daha çok

inanacaktır. Sömürülen sınıfı yalnızca mücadele eğitir.

TARIM İŞÇİLERİ İÇİN SENDİKA GEREKLİ MİDİR?

Asıl üzerinde durulması gereken nokta işgücünü satan herkesin temel sınıf

çıkarlarının aynı olduğu ve yaşamın bir bölümüyle bile ücret karşılığı çalışarak

kazananların hepsinin birleşmelerinin gerekli olduğudur. Kentlerdeki fabrikalardaki

ücretli işçilere binlerce ve milyonlarca bağ ile bağlıdır. Güçlerinin bir bölümü

doğrudan doğruya tarım işçilerinin kendi ayakları üzerinde durmalarına yardım için

kullanılmalıdır. Tüm örgütlü işçiler bir günlük ücretlerini işçilerin birliğini geliştirmek

ve güçlendirmek için kullanmalıdır. Tarım işçileri sendikası gereklidir.

GERİCİ SENDİKALARDA ÇALIŞMAK DOĞRU MUDUR?

MEVCUT SENDİKALARI NASIL DEĞERLENDİRİYORUZ?

Eğer devrimci bir sendika yoksa gerici sendikalarda çalışmak doğru mu?

Elbette doğrudur. Gerici sendikalarda çalışmayı reddetmek, gelişmeleri yetersiz ya

da geri ise kitleleri gerici önderlerin ajanlarının ya da tümüyle burjuvalaşmış

çalışanların etkisi altında bırakmak demektir. Bu doğru bir yol değildir. Eğitim dalında

iş görenlerin üye olduğu, Eğitim Sen sendikasında, kalıp, sebatla çalışmak gerekliydi.

Tam on yıl boyunca sabırla gereken yapıldı. Bütün çabalara rağmen aşağıda

belirteceğimiz nedenlerden dolayı sendikal hareketin birliği korunamadı. Ve yıl 2005,

17 Ekim tarihinde Eğitim İş yeniden kuruldu. Ancak bu süreçte; Eğitim Sen

tabanından “sendikanın Kürtlerin eline geçtiği” yönünde eleştiriler ile birlikte istifalar

ve Eğitim İş’e katılımlar gerçekleşti. “Eğitim Sen Kürtlerin eline geçti, o zaman ben de

Türklere dayanan bir sendikaya üye olurum” diyerek ayrılmak, doğru değildir ki

Eğitim İş etnik temele dayanarak kurulmuş bir sendika değildir. Eğitim-Sen’den

kopuşu bu temelde olan üyelerimiz eğitimden geçirilerek ırk temelinde

sendikalaşmanın yanlış olduğu, Kürtçülük anlayışına karşı çıkmakla beraber; Kürt

kökenli olmakla Kürtçülük yapmanın ayrı şeyler olduğu belirtilmelidir. Elbette ki

Page 25: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

bugün Eğitim İş’in Edirne’den Hakkâri’ye kadar her etnik kökenden binlerce üyesi

vardır ve olmalıdır da. Sadece bir bölgeye veya bir etnik gruba hapsolmak sendikayı

şovenist bir yapıya sürükler. Bugün Türkiye’de doğru temelde örgütlenen bir sendikal

hareketin Antiemperyalist, tam bağımsızlıkçı ve emekten yana tavır koyan hangi

etnik kökenden olursa olsun ( Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Süryani, Boşnak, Ermeni

vs…) tüm emekçileri kapsayabilmesi gereklidir. Tekrar 1995 yılına dönersek; Eğitim

Sen, Sınıf mücadelesi temelinde kurulan ve devrimci ideoloji ışığında yürüyen bir

sendika değildi. Ancak o günün koşullarında daha doğru bir alternatifi de yoktu. Bu

sendikayı sınıf mücadelesi temelinde örgütlemek ve onun devrimci ideolojisi ışığına

çekmek gerekliydi. Ancak bu konuda başarılı olunamadı. Elbette ortak talepler

altında emekçilerin sınıfsal çıkarları gereği birlik içinde bulunması gereklidir. Ancak

bizim gibi yarı sömürge ülkelerde sendikal mücadele, emperyalist ülkelerin işçi

sınıflarının mücadele taktik ve stratejileriyle karıştırılırsa, doğru sendikal çizgiyi

yaratmak için yeni bir örgütlenme yoluna gitmek tek çare haline gelebilir. Bizde de

olan aynısıdır. Bütün çabalara karşın yönetim organlarında temsil edilememek

pahasına; sınıf ve kitle sendikacılığı temelinde örgütlenmeyen bir sendikada devam

etmek, ulusumuzun “gerçek demokrasi ve Cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkma”

mücadelesini büyük zaafa uğratabilirdi. Zaten 2000’li yıllara geldiğimizde KESK

/EĞİTİM SEN’in demokrasi mücadelesini Avrupa Birliği projesi hattına oturtması ve

AB projeleriyle beslenmeye başlaması bardağı taşıran son damlalar olmuştur. ABD

emperyalizminin uluslararası arenada kuklası olan PKK terör örgütü liderinin bizzat

emperyalizm tarafından Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Türkiye’ye teslim

edilmesi sonrası ayrılıkçı hareketin sendikalardaki uzantılarının bizzat sendikal

kimlikleriyle irade beyanlarında bulunmaları ve sendikal yönetim organlarını çeşitli

hile ve kirli ittifaklarla ele geçirmeleri durumu iyice içinden çıkılmaz hale getirmiştir.

Bu süreci takiben 17 Ekim 2005’te; antiemperyalist, tam bağımsızlıktan ve emekten

yana eğitim emekçileri bir araya gelerek Eğitim İş’i kurmuşlar, sınıf ve kitle

sendikacılığı alanında yeni bir umudun temelini atmışlardır. Bu umut; Cumhuriyet

devrimlerinden yana, Atatürkçü, devrimci ve gerçek sol-sosyalist çevrelerde yankı

bulmuş ve bu yankı kuvvetini gitgide arttırmaktadır. Sonuç olarak Eğitim İş; ulusal

temelde sınıf mücadelesi veren bir sendikadır. Vatanın parçalanma tehlikesine karşı,

Anti Emperyalist ve ülke bütünlüğünden yana tavır koymaktadır. Diğer sendikalara

gelince; zaten Eğitim Bir Sen ve Türk Eğitim Sen Amerika ve onların yerli işbirlikçileri

tarafından kurulmuştur. Ancak bunlardan Türk Eğitim Sen bugün vatanın bölünme

Page 26: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

tehlikesi karşısında daha Anti Emperyalist bir tutum sergilemektedir. Bu göz ardı

edilmemelidir. Eğitim Bir Sen Sendikası bugün bütünüyle ABD ve onun işbirlikçilerinin

emrindedir, vatanın bölünmesi mücadelesinde aktif rol üstlenmektedir. DİSK bu gün

doğru sınıf mücadelesi veren bir sendika değildir. Tarihinde ara, ara sınıf mücadelesi

verse de, sınıf mücadelesini ve onun ideolojisini esas alıp, İşbirlikçi Burjuvaziden

iktidarı almayı programına almamıştır. TÜRK-İŞ Sendikası ABD emperyalizmi

tarafından kurulmuştur. Ancak bu güne geldiğimiz de DİSK’e göre daha Anti

Emperyalist tavır almaktadır. Bundan dolayı da işçiler içerisinde, Ülkede ABD

Emperyalizmi ve onunla işbirliğine girmiş olan Eğitim Birsen Ve HAK İŞ Sendikaları

hızla güçlenmektedir. Karşı devrim bundan dolayı güçlü görünmektedir. Özünde

Emperyalizm ve onun işbirlikçileri kâğıttan kaplandır. Devrimci mücadele olmayınca

ya da zayıf olunca bu durum kaçınılmazdır.

Sosyalist Enternasyonal ve İLO, karşı devrimci örgütlerdir. Bunlar devrimci örgütler

varken, Emperyalizm tarafından örgütlenmiş yapılardır.

Hiçbir ülkede sendikaların aracılığı olmadan sendikalarla işçi sınıfının partisi

arasındaki karşılıklı eylem olmadan işçi sınıfının gelişimi sağlanamamıştır. İşçi

sınıfının politik iktidarı ele geçirmesi bir sınıf olarak işçi sınıfı için dev bir adımdır. Ve

parti her zaman olduğundan daha çok sendikaları eğitmelidir. Ancak Türkiye’de

gerçek anlamda emekçileri ve onun ideolojisini savunan bir parti yoktur. Bu olmadığı

için sendikalar keşmekeş içindedir. Bundan dolayı Amerikan emperyalizmi Afrika’nın

kuzeyine saldırdığında bütün partiler ve sendikalar koro halinde orada olanları

devrimci hareketler zannedip var olan güçleri ile destek verdiler. Bu emperyalizmi

destekleme, affedilmez hatalardan biri olarak kayıtlara geçmiştir. Ancak ABD

emperyalizmi arkasına BM’yi alınca ve uçakları ile mazlum millet olan Libyalılara

saldırınca birilerinin kafasına dank etti ve hatasını anlayabildi. Ne yazık ki ABD

emperyalizmi Yedi Tane devleti etnik, Dilsel, dinsel temelde parçalama sürecine

sokmuştur. Komşumuz Suriye’yi de tehdit etmektedir. Neden bu gün iç karışıklığı

ülkemizde çıkarmamaktadır? Çünkü ABD emperyalizminin her dediğini harfiyen

yapan ve ülkeyi gönüllü parçalayan bir hükümet işbaşındadır. Sözde devrim yapan

ancak özde karşı devrim yapan ‘domino taşı’ devletler, Türkiye’yi örnek

almaktadırlar. Ancak bugün örnek aldıkları Türkiye; ırkçılığın, gericiliğin, bölücülüğün

ve emperyalizmin pençesinde kıvranan bir Türkiye’dir. Tüm mazlum milletlerin asıl

Page 27: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

örnek almaları gereken Türkiye bugünün Türkiye’si değil; 80 yıl önceki tam bağımsız

ve Atatürk devrimlerinin Türkiye’sidir.

DÜNYADA SENDİKAL HAREKET NASIL OLUŞMUŞTUR?

Sendikalar işçi sınıfı hareketinin bir parçası olarak, Sanayi Devrimi’nden sonra ortaya

çıktılar.

1650’li yıllara doğru İngiltere’de Sanayi Devrimi ortaya çıktı. Buhar enerjisinin

üretimde kullanılmasıyla ortaya çıkan bu dönüşüm Kapitalist Üretim Sistemi olarak

adlandırılan yeni bir üretim sisteminin de habercisiydi.

Sanayi Devrimi yeni teknolojik gelişmelerin de hazırlayıcısı oldu. Zanaatkarın,

köylünün artık geçinemeyerek kentlerde kurulan fabrikalara akarak işçileşme

sürecine girdiler.

Çalışma ve yaşama koşullarının gittikçe ağırlaşması işçi hareketlerinin doğmasına

neden oldu.

Fabrika sisteminin aynı anda çok sayıda kişinin yan yana çalıştığı bir sistem olması

işçilerin bir araya gelişini kolaylaştırıyordu.

Başlangıçta işçi eylemleri örgütsüz biçimde kendiliğinden gelişiyordu. Genellikle ağır

çalışma koşullarına karşı anlık öfkeler biçimindeydi.

İş koşullarının daha da kötüleşmesi, kadın ve çocuk emeğinin ağır ve tehlikeli işlerde

de sınırsızca kullanılması tepkilerin daha da büyümesini sağladı. İşçilerin olumsuz

olan ve giderek olumsuzlaşan koşullara ilk tepkisi, makina kırıcılığı biçiminde ortaya

çıktı.

Sonuç alınamaması üzerine yardımlaşma dernekleri kuruldu.

Bunlar, işçilerin örgütlü biçimdeki çözüm arayışlarıydı. Aynı mesleğe sahip işçilerin

kendi aralarında kurdukları örgütlenmeler oluştu. Adına birlik denilen bu yapılar,

bugünkü anlamdaki sendikaların çok gerisinde, yardımlaşma sandıklarıydı.

Bu sandıklarda çalışma koşulları nedeniyle hastalanan, iş göremez hale gelenlere

yardımlar yapılırdı. Zaman içinde yardım sandıkları grev ve direnişleri de

örgütlemeye başladı. İşçi hareketi giderek güç kazandı. İşçi sınıfı yardımlaşma

Page 28: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

sandıkları şeklinde başlattığı örgütsel deneyimini geliştirerek sendikal yapıları

oluşturdu.

Bugünkü sendikalara benzer özellikte bilinen ilk sendikal örgütlenmeler 1700’lü

yılların başında İngiltere’de ortaya çıktı. Bunların çoğunluğu meslek sendikalarıydı.

İşçi sınıfı yasal anlamda sendikalarına kavuşmak için uzun yıllar mücadele etti.

Sendikal birlikler şeklinde kurulan ilk örgütlenme çalışmalarının üzerinden 100 yılı

aşkın bir süre geçtikten sonra 1820 yılında yine İngiltere’de ilk yasal sendika kuruldu.

SENDİKALARIN YAPISI VE İŞLEYİŞİ NASILDIR?

Sendikaların işleyişi ve organları, genel kurullarca saptanan tüzüklerine göre

düzenlenir. 12 Eylül yasaları sendikaların tüzüklerini özgürce belirleme hakkını

tanımamaktadır. Yasa sendikanın tüzüğünün hemen tamamını belirlemiştir. Bu

anlamda bir sendika özgürlüğünden söz etmek de mümkün değildir.

Sendikalarda çalışmalar; 1- Genel Merkez, 2- Bölge ve/veya Şube Merkezi ve 3- İşyeri

Temsilciliği eliyle yürütülmektedir.

Sendikalardaki temel organlar ise; 1- Genel Kurul, 2- Yönetim Kurulu, 3- Denetim

Kurulu ve 4- Disiplin Kurulu’ndan oluşmaktadır.

Aşağıdan yukarıya sendikalar:

1- İşyeri (sendika) Temsilcisi;

Mevcut yasaya göre işyeri temsilcisi, yasadaki adıyla işyeri sendika temsilcisi,

sendika genel merkezi tarafından atanır.

Kimi sendikalar işyeri temsilcilerinin belirlenmesi için seçim yapmaktadır. Bir

bakıma sendikanın üyelerinin iradesine saygısının sınandığı ilk yerdir. Eğer

gerçekten bu iradenin özgürce konulabildiği ortam mevcut ise.

2- Bölge ve Şube Merkezleri:

İkinci basamaktaki sendika organı Sendika Şubesi’dir. Bir şubenin hangi

koşullarda oluşacağı sendika tüzüğünde belirtilmektedir. Çoğunlukla 400 ve

üzerinde üyeyi kapsayacak şekilde bir veya birden çok işyerinden oluşturulur.

Şube Genel Kurulu, işyerlerindeki üyeler arasından seçilerek gelen delegeler

ile şube yöneticilerinin katılımıyla toplanır.

Şube Genel Kurulu, yeni dönemin yöneticileri (yönetim, denetim ve disiplin

kurulu üyeleri) ile Genel Merkez Genel Kurulu’nun delegelerini seçer.

Page 29: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

Kimi yaygın örgütlenmeye sahip sendikalarda şubelerin üzerinde Bölge Şube

Merkezleri de bulunmaktadır.

3- Genel Merkez

Sendikanın asıl karar ve yürütme yapısı genel merkezdir. Burada da en önemli

organ Genel Kurul’dur. Genel Kurullar, doğal ve seçilmiş delegelerin

katılımıyla toplanır. Doğal delegeler, bir önceki genel kurulda seçilmiş

yöneticilerden, seçilmiş delegeler ise şube ve varsa bölge genel kurulundan

seçilerek gelen delegelerden oluşmaktadır.

Bölge veya şubesi olmayan sendikaların genel kurul delegeleri ise doğrudan

işyerinden seçilmektedir.

Genel Merkez Genel Kurulu, sendikanın tüzüğünü, bütçesini, yürütülecek

politikalara ilişkin kararlarını belirler ve yeni yöneticilerini seçer.

Yönetim Kurulu, tüzük hükümleri doğrultusunda sendikanın genel kurulunda

alınan kararları hayata geçirmekle yükümlüdür. Genel Kuruldan sonra

sendikanın en yetkili karar ve yürütme organıdır.

Yönetim Kurulu bir başkan, bir genel sekreter ve tüzükte belirtilen sayıda

üyeden oluşur.

Denetim Kurulu sendika yönetim kurulu çalışmalarının yasa, tüzük ve genel

kurul kararlarına uygun bir biçimde yürütülmesini Genel Kurul adına denetler.

Denetim idari ve mali olmak üzere iki ayı biçimde yapılır. Denetim Kurulu

saptadığı eksikliklerin düzeltilmesini yönetim kurulundan isteyebilir, bir suç

unsuruna rastlaması halinde ilgili makamlara başvurabilir.

Disiplin Kurulu, gelen başvurular üzerine sendika üye ve yöneticilerinin tüzük

hükümlerine uygun davranıp davranmadığı denetler. Üyelikten çıkarma, geçici

ihraç gibi kararlar alabilir. Disiplin Kurulunun aldığı kararlar Genel Kurul

tarafından onaylanmak zorundadır.

Sendikalar, başta Başkanlar ve Temsilciler kurulları olmak üzere çeşitli

danışma organları kurabilirler.

Başkanlar Kurulları sendikaların bölge ve şube başkanlarının katılımıyla

toplanır. Temsilciler Kurulu ise işyeri temsilcileri, şube yöneticilerinin

katılımıyla bir araya gelir. Sendika Yönetim Kurulu, her iki danışma kurulunun

da üyeleridir.

PEKİ; NEDEN ÖRGÜTLENMELİYİZ?

Türkiye`nin çeşitli bölgelerinde, çeşitli semtlerindeki işyerlerinde çalışıyoruz.

Belki farklı görüşlere inanıyor, farklı siyasi partileri destekliyoruz.

Page 30: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

Ancak hepimizin ortak bir noktası var: Ekmek ve Vatan kaygısı. Vatanımız ABD ve AB emperyalizmi

tarafından bölünme tehdidi altında. Irkçılığa, gericiliğe, bölücülüğe ve emperyalizme karşı birlik olmalı,

mücadele etmeli ve kazanmalıyız.

Çünkü hepimiz emekçiyiz.

Yaşamak için çalışmak ve emek gücümüzü satmak zorundayız.

İster kadrolu, ister sözleşmeli, isterse ücretli olalım, ister bürolarda, ister devlet kurumlarında, isterse özel

kurumlarda çalışalım, hayatımızı yalnızca ücretle kazanıyoruz.

Dertlerimiz aynı, sorunlarımız ortak. İş güvencesi istiyoruz!

Çünkü bizim için işsizlik açlık demektir. Ücret zammı istiyoruz!

Çünkü işbirlikçi iktidarlar, her gün her şeye zam yaparak, zaten düşük olan ücretlerimizi

Sürekli eritiyorlar. Çalışma koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz!

Çünkü kendimize ve ailemize daha fazla zaman ayırmak, okumak, gezmek, eğlenmek en başta biz eğitim

ve bilim emekçilerinin hakkı. Biz, sürekli üreten bir makina değil,

öncelikle insanız. Sosyal haklar istiyoruz!

Çünkü yıllarca ödediğimiz pirimlerin ve vergilerin karşılığını almak, bizim en doğal hakkımızdır.

Vergi ve primlerimizin işbirlikçi sermayedarlara ucuz kredi olmasını değil; ucuz konut, hastane, bakımevi

ve okul olarak bize dönmesini istiyoruz.

Kısacası Biz bütün eğitim ve bilim üretenleri olarak, bu değerlerden, refah ve gelişmeden hakkımız olan

payı istiyoruz. Peki alabiliyor muyuz? Hayır!

Anayasa ve yasalardaki haklarımızı, toplu sözleşme ve grev hakkımızı kullanabiliyor muyuz?

Hayır! Peki Ama Neden?

Çünkü önemli yanlışlar yapıyoruz. Peki yanlışlarımız neler?

Yasaların bizi koruyacağını sanıyoruz. Yasalar yeterli değil. Ayrıca, iktidar tarafından kolayca çiğneniyor.

Tek başımıza hak aramaya kalkıyoruz. Aynı koşullarda yaşıyor, birlikte üretiyoruz.

Ama haklarımızı tek başımıza elde etmeye çalışıyoruz. Başaramıyoruz.

Neden? Çünkü Örgütlü Değiliz

Sermayeyi elinde tutan emperyalizmin Ülkemizde;

dernekleri, sendikaları, birlikleri ve siyasi partileri var.

İşbirlikçi Patronların, bizim kafamızı karıştıran, gerçekleri bizden gizleyen gazeteleri,

Page 31: DÜNDEN BUGÜNE SENDİKA NEDİR? NE DEĞİLDİR? · Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir

EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA

Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07

E Posta : [email protected]

radyoları ve televizyonları var.

Patronlar, hem ekonomiye hem de siyasete egemen. Çünkü Onlar Örgütlü.

Bütün zenginlikleri emekçiler olarak biz üretiyor, Biz Yaratıyoruz.

Ama payımızı alamıyoruz.

Haklarımızı almak ve geliştirmek için güçlü olmamız gerek.

Sömürenler karşısında güçlü olmanın yolu, en az onlar kadar örgütlü olmaktan geçer.

Örgütlenmek, ortak çıkarlar temelinde, ortak hedefler için birleşmek demektir.

Yüzlerce, binlerce emekçi yenilmez bir güçtür.

O HALDE ÖRGÜTLENİN!

* EĞİTİM İŞ ANTALYA ŞUBESİ ADINA, ŞUBE SEKRETERİ ULAŞ KARTAL TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR