Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
DÜNDEN BUGÜNE
SENDİKA NEDİR?
NE DEĞİLDİR?
EĞİTİM BROŞÜRÜ DİZİSİ 1
2011
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
SENDİKA NEDİR? SENDİKA FEDARASYONU,
SENDİKA ENTERNASYONALİZMİ NE DEMEKTİR?
İşçilerin bir sınıf olarak burjuvaziye karşı örgütlü direnişi, üretime makinelerin
sokulmasına karşı girişilen şiddet hareketleriyle başladı. Bu sanayi Devriminin en
erken aşamalarında meydana geldi. ARKWİRGHT ve ötekiler gibi ilk mucitler saldırıya
uğradı, makineleri tahrip edildi. Birçok makine kırma olayı birbirini izledi.
Hiç kuşkusuz işçiler arasında her zaman gizli örgütler dernekler kurula gelmiş ancak
bunlarla pek bir şey elde edememişlerdir. Kurdukları birliğe katılmayan işçiler
üzerine Sülfürik Asit dökerek, ya da döverek, onları cezalandırma yoluna bile
gitmişlerdir. Bu birlikler üyelerini sadakat ve gizlilik içinde kendilerine bağlıyorlar,
fonlar oluşturuyorlar ve düzenli mali raporlarla çalışıyorlardı. İngiltere de 1824
Yılında özgürce dernek kurma hakkı tanınır tanınmaz ülkenin her yanında sendikalar
mantar gibi bitmeye başladı. Tarihte ilk rekabetçi Kapitalizm aşamasına gecen devlet
İngiltere’dir. Aynı zamanda ilk emperyalizm aşamasına gecen devlette İngiltere
olmuştur. Bu anlamda ilk işçi sınıfı da burada doğdu
Sendikalar ve grevlerin gerçek önlemleri, kedi aralarında ki rekabete son vermek için
işçilerin giriştiği ilk çabaları arasında olmalarında yatar. Burjuvazinin işçiler üzerindeki
hâkimiyetinin bütünüyle işçilerin kendi aralarında ki rekabete yani dayanışma
yokluğuna dayandığı gerçeğinin kavranması sendikaların temelini oluşturmuştur.
Öncelikle sendikalar her işkolunda çırakların sayısını sınırlandırmaya çalıştılar. Sonra
da işçiler sendikalarından mali yardım alma olanağına kavuştular. Bu yardım ya
sendika forumundan işçiye para ödeyerek, ya da eline bir kart verilerek yapılıyordu.
Bu kartlarda işçilerin sendika üyesi olduğu belirtiliyor, böylelikle ülkelerinin diğer
bölgelerinde iş ararken kedisine öteki sendikalarca yardım ediliyor iş bulması için
yardım ediliyordu.
Tarihte ilk kez İşçilerin,1830 Yılında her sendikadan gelen delegelerin toplandığı
ulusal ölçekte bir sendika oluşturmak amacıyla bir caba içinde olduklarını görüyoruz.
İşverenler işçilerin örgütlü kitle direnişi ile karşılaşmasalardı işçi ücretlerini sürekli
kısarak kârlarını arttıracaklardı. Dahası burjuvaların kendisine bir eşya, mülklerinin
bir parçası gibi davranmalarının önünü alamayacaklardı. İşçi bugünkü durumunu
değiştirmeye ne ölçüde kararlıysa o ölçüde açık düşmanlığı ile karşılaşır.
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
GREV VE TOPLUSÖZLEŞME NEDİR?
İşçilerin işverene taleplerini kabul ettirebilmek için topluca başvurdukları
eyleme denir. İş hayatındaki durgunluk nedeniyle ücretlerde düşüş kaçınılmaz hale
geldiğine göre işçilerin bunu önleyeceğiz diye greve gitmelerinin nedeni sorulabilir.
Bunun cevabı basit olarak şöyledir. İşçiler hem ücretlerdeki düşüşü hem de bu
düşüşü zorunlu kılan koşulları protesto etmelidirler. İnsan olduklarına göre toplusal
koşulların baskısına teslim olmayacaklarını vurgulamalıdırlar. Toplumsal koşulların
kendi isteklerine uyacaklarını vurgulamalıdırlar. Sendikalar protestolarını grev
biçiminde vurgulayamazlarsa sessizlikleri toplumsal koşulların insan mutluluğuna
üstün geldiğini, onların da kabul ettiği anlamına gelecektir. Bu da orta sınıflara iş
hayatı canlandığı zaman, işçileri sömürme durgunlaştığı zaman onları açlığa terk
etme hakkının tanınması demektir. İnsanca duyguları tümden yitirmedikleri sürece
işçiler olayların bu akışını protesto etmelidirler. Bu protesto grev biçiminde olacaktır.
İşçiler sendikalar kurarak, grevler düzenleyerek sosyal yapının ve orta sınıfların
giydiği zırh’ın en açık noktasını bulmuşlardır. Bunu başka herhangi bir yolla
gerçekleştiremediklerindendir. İşçiler arasında ki rekabet son bulup, tüm işçiler orta
sınıfların kendilerini sömürmelerine müsaade etmemeye karar verdiklerinde
mülkiyetin egemen gücü son bulacaktır. İşçiler bu güne değin kendilerini alıp
satabilen bir mal gibi davranılmasına ses çıkarmadıklar için ücretler arz ve talep
konumuna, işgücü pazarının belirli bir andaki durumuna bağlı kalmıştır. İşçiler
kararını verip, bundan böyle kuzu, kuzu alınıp satılmaya razı olmayacaklarını ilan eder
etmez, çağdaş ekonomik politik düzenin tüm ücret kanunu ile birlikte yıkılacaktır.
İşçiler aynı zamanda zahmet çeken değil, aynı zamanda düşünen insanlar gibi
davrandıklarında, kendi emeklerinin meyvelerinden adil pay almaya karalı
olduklarını gösterdiklerinde (Kapitalizmin) yıkılışı sağlama bağlanmış demektir. Eğer
işçiler sadece aralarında ki rekabeti yok etmekle yetinip, daha öteye gidemezlerse,
ücret kanunun sonunda yeniden işlemeye başlayacağı gerçektir.
Sendikacılık sosyal savaş için ideal bir hazırlıktır. Ülkedeki her çalışan kişi sırtına
giyecek bir ceket, içerisinde ailesiyle oturacağı rahat bir ev, masasında iyi bir yemek
bulma hakkına sahiptir.
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
Makineler, ihtisaslaşmış bir emeğim başkaldırısını bastırmak için kapitalistlerce
kullanılan silahtır. Çağdaş sanayinin en büyük buluşu olan otomatik iplik bükme
makinesi başkaldıran bükücüleri saf dışı bıraktı. Üretimdeki gelişmeler, en büyük
fabrikalara sokulan makineler, sosyal emeğin üretkenliğinde ki artışı kolaylaştırırken,
kapitalizmim işçiler üzerindeki gücünü pekiştirmeye, işsizliği arttırmaya ve böylece
işçilerin savunmasız durumunu daha da kötüleştirmeye hizmet etmektedir.
Sanayide en yüksek gelişme düzeyine ulaşan İngiltere en büyük ve en iyi örgütlenmiş
birliklerin bulunduğu yerdir. Kendi aralarında birleşmek amacıyla işçilerin
başvurdukları ilk girişimler hep birlikler biçimini alır. İşçi birlikleri her zaman çifte
amaç taşırlar. İşçiler arasında rekabete son vermek ve bu sayede kapitalistlerle
toptan rekabet etmek, direnişin amacı yalnızca ücretlerin korunması olsa bile
önceleri birbirinden kopuk olan birlikler baskı amacıyla bir araya gelen kapitalistleri
görünce gruplar halinde birleşirler. He zaman karşılarına yek vûcut dikilen sermayeyi
görünce birliklerini sürdürülmesi onlar için ücretlerin korunmasından daha gerekli
duruma gelir.
Bu aşamada kitleler sermaye için bir sınıftır ancak henüz kendisi için bir sınıf değildir.
Ancak sınıfın sınıfa karşı mücadelesi siyasi bir mücadeledir. Burjuvazi iki ayrı
dönemden geçer, feodalizm ve mutlak monarşi rejiminde kendisini bir sınıf olarak
oluşturduğu dönem. Ve bir sınıf olduktan sonra toplumu burjuva toplum yapmak için
feodalizmi ve monarşiyi yıktığı dönem. Bu dönemlerden ilki daha uzun sürmüş ve
daha büyük çabaları gerektirmişti. Bu birinci dönem de Feodal Lord’lara karşı
konulan geçici birliklerle başlamıştır. İşçiler köleci ve ilkel toplumlar döneminde var
olmamışlardır. İşçi sınıfı kelimesi kapitalizm ile birlikte ortaya çıkmıştır. Bunun adı
köleci toplumda köle, feodal toplumda serf’tir. Modern işçinin köleden farkı şudur,
Köle bedenen bir kişiye satılır, işçi ise emeğini pazarda özgürce istediğine satma
özgürlüğüne satan kişidir. Feodalizmin sonuna doğru ortaya çıkmışlar ve Kapitalist
toplumda bir sınıf olabilmişlerdir.
Sınıf düşmanlıkları temeline dayanan her toplumda ezilen sınıfın varlığı vazgeçilmez
koşuldur. Bu yüzden ezilen sınıfın kurtuluşu zorunlu olarak yeni bir toplumun
kurulması anlamına gelir. Ezilen sınıfın kedi kendine kurtuluşunu sağlayabilmesi için
mevcut üretici güçlerle mevcut toplumsal ilişkiler bundan böyle yan yana var
olmamaları gereklidir. Tüm üretim araçları içinde en üretken devrimci sınıfın
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
kendisidir. Devrimci unsurların bir sınıf olarak örgütlenmeleri eski toplum
bünyesinde gelişebilecek tüm üretici güçlerin varlığını gerektirir. Siyasi iktidarlar
toplumun düşmanlıklarının tam tamına resmi ifadesidir.
Fabrikalar da dolup taşan işçiler, işçi yığınları askerler gibi örgütlenmişlerdir. Sanayi
ordusunun erleri olarak subaylardan çavuşlardan oluşan eksiksiz bir hiyerarşi içine
sokulurlar.
Orta sınıfların alt kesimleri küçük tüccarlar, dükkân sahipleri, genel olarak işlerinden
ayrılmış ticaret erbabı, zanaatçılar ve köylüler ufacık sermayeleri modern sanayinin
yürütüldüğü ölçek karşısında yetersiz kalıp, büyük sermaye tarafından rekabet
alanından silindiklerinden ya da uzmanlaşmış hünerleri, yeni üretim yöntemleri
tarafından değersiz kılındığından giderek işçiye dönüşürler. Bu nedenle işçi sınıfının
kaynağı toplumun bütün sınıflarıdır.
Eski toplumun sınıfları arasındaki çatışmalar bütünüyle alındığında işçi sınıfının
gelişimini birçok yoldan hızlandırır. Burjuvazi kendini sürekli savaş halinde bulur.
Önce aristokrasiye karşı, daha sonra çıkarları sanayi gelişimine ters düşen burjuva
kesimleriyle savaşır. Başka ülkelerin burjuvalarıyla ise her zaman savaş
durumundadır. Burjuvazi bu savaşların tümünde işçilere gider, onun yardımını ister.
Böylece işçiyi de siyaset sahnesine çeker. Bu nedenle burjuvazinin bizzat kendisi
işçiye siyasi ve genel eğitim unsurlarını sağlamaktadır. Başka bir deyişle burjuvazi
işçiyi kendisine karşı savaşmak için gerekli silahlarla donatmaktadır. Burjuvazinin
kendi içinde bölünmelerinden yararlanılarak işçi sınıfının çıkarlarını yasal olarak
tanınması sağlanır. Günümüzde burjuvaziye karşı olan sınıflar arasında işçi sınıfı
gerçekten devrimci bir sınıftır. Öteki sınıflar ise çürümekte sonunda modern
sanayinin karşısında yok olup gitmektedirler. İşçi sınıfı modern sanayinin özel ve
ayrılmaz bir parçası ve ürünüdür. İşçinin mülkü yoktur, karısı ve çocukları ile
ilişkilerinin burjuva aile ilişkileri ile ortak hiçbir yanı kalmamıştır.
İşçi sınıfı, kendi mülkiyet biçimini kırmadıkça dolayısı ile daha önceki tüm mülkiyet
biçimlerini ortadan kaldırmadıkça, toplumdaki üretici güçlerin denetimini ellerine
alamazlar. İşçilerin güvenceye alacakları pekiştirecekleri hiçbir şeyleri yoktur.
Görevleri kişisel mülkiyetin eski güvece ve dayanaklarının tümünü ortadan
kaldırmaktır. Bundan önceki tarihsel hareketlerin tümü azınlık hareketleri ya da
azınlık çıkarları adına yürütülen hareketlerdi. İşçinin hareketi ise büyük çoğunluğun
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
bu çoğunluğun çıkarlarının bilinçli ve bağımsız hareketidir. Günümüz toplumunun en
alt katında yer ilan işçi resmi toplumun üst tabakalarının tümü havaya uçurulmadan
hamle edip, ayağa kalkamaz. İşçinin burjuvaziye karşı mücadelesi, başlarda özünde
olmasa bile biçimde ulusal bir nitelik taşır. Hiç kuşkusuz her ülkenin işçisi ilk önce
kendi burjuvazi ile hesaplaşmalıdır. İşçi sınıfı, önce ulusalcı olmalı sonra
enternasyonal ölçekte düşünmelidir. Burjuvazinin zorla alaşağı edilmesi işçi sınıfı
egemenliğinin temelini oluşturur.
Bu güne kadar her toplum biçimi ezen ve ezilen sınıflar arasındaki düşmanlık
temeline dayanıyordu. Ancak bir sınıfı ezebilmek için hiç olmazsa kölece yaşamı
sürdürebilsin diye bu sınıfa karşı gerekli koşulları sağlamak gerekir. Serflik
döneminde serf kendini komün üyesi yaptıracak kadar yükselmişti. Aynı biçimde
feodal mutlakıyetin boyunduruğu altındaki burjuva da yükselip burjuvalaşmanın
yolunu bulmuştu. İşçi ise tam tersine modern sanayinin gelişimiyle yükseleceği yerde
battıkça batıyor. Kendi sınıfını varoluş koşullarının altına düşüyor. İşçi düşkün yoksul
duruma geçiyor ve yoksulluk nüfustan ve zenginlikten daha hızlı artıyor. Ve işte bu
noktada burjuvazinin artık bu toplumda egemen sınıf olma kendi varlık koşullarını
toplumun tümüne kabul ettirme yeteneğinden yoksunlaşmış olduğu ortaya çıkıyor.
Burjuvazi yönetecek yetenekte değildir. Çükü kölelik çerçevesinde bile kölesinin
varlığını sağlayamamaktadır. Çünkü kölesi onu besleyeceği yerde o kölesini beslemek
zorunda kalmakta ve bu duruma çare bulamamaktadır. Toplum artık burjuvazinin
egemenliği altında yaşayamaz, başka bir deyişle burjuvazinin varlığı artık toplumla
bağdaşmamaktadır.
İşçi ve emekçi sınıflar, ancak örgütlenerek ve mücadele ederek işbirlikçi sermayenin
saldırılarına karşı hak ve çıkarlarını koruyabilir, geliştirebilir. Sendikalarda örgütlenen
emekçilerin, sınıf çıkarlarını ve haklarını elde edebilmeleri için çeşitli mücadele
araçlarına sahip olmaları gerekir. Bu araçlardan en önemli iki tanesi grev ve toplu
sözleşmedir. Bu araçlar, sendikayı sendika yapan en önemli öğelerdir. Grevsiz, toplu
sözleşmesiz bir sendika, en önemli mücadele araçlarından yoksun sayılır. Grev ve
direnişlerin sendikalar oluşmadan önce az-çok örgütlenen hareketler olması, grev
sürecinde oluşturulan grev komiteleri, daha sonra emekçiler içinde kalıcı birlikler
olan sendikaların doğmasını ve gelişmesini sağlamıştır.
Tarih işçi sınıfının ve sendikal hareketin mücadele biçim ve yöntemlerinin çok sayıda
ve değişik biçimlerde ortaya çıktığını göstermektedir. Grevler sınıf mücadelesinin en
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
güçlü mücadele biçimi ve araçlarından birisidir. Engels “İngiltere’de Emekçi Sınıfın
Durumu” adlı yapıtında İngiliz işçilerin grev mücadelelerine önemli bir yer vererek,
İngiliz işçilerinin bir sınıf olarak birleşmesinde, bir mücadele aracı olarak grevi
kullanmalarına dikkat çeker ve “grevler işçilerin artık kaçınılmaz halde büyük
çatışmaya hazırlandıkları bir savaş okuludur” ifadesiyle grevlerin sınıf mücadelesi
açısından ne kadar önemli olduğunu ortaya koyar.
Öncelikle kendiliğinden ve tek başına bir hareket olarak ortaya çıkan grev, işçi
sınıfının bilinç düzeyi yükseldikçe, kapitalist baskı ve sömürüye karşı işçi sınıfının en
önemli eylemi haline gelmiştir. İşçi sınıfı grevle, sadece insanca yaşam hakkını ve iş
güvencesinin tanınmasını talep etmekle kalmamış, aynı zamanda ülkenin ekonomik,
toplumsal ve siyasal sorunlarına karşı grev silahını kullanmayı öğrenmiştir.
Ekonomik-sosyal haklar açısından kazanımlar elde etmek, ancak ülkenin genel
ekonomik ve sosyal politikalarına emekçilerden yana taraf olarak müdahale etmekle
mümkündür. Sendikalar bu müdahaleyi gerçekleştirdikleri ölçüde, yürüttükleri
mücadeleye bütünlük kazandırmış olur. Sendikaların bu düzeyde bir siyasal etkinlik
kazanmaları, eşit, özgür ve insanca yaşayabilecekleri bir ülke ve toplum düzeni
oluşturma mücadelesi açısından da son derece önemlidir. Yeni mücadele
yöntemlerinin gerekliliğine rağmen, grev ve toplu pazarlık silahının, sendikalar ve
emekçiler için hala vazgeçilmez önemde olduğu söylenebilir.
Sendikalar; ekonomik, toplumsal ve siyasal talepleri noktasında farklı mücadele
araçları kullanmak zorundadır. Bu mücadele araçlarından en önemlisi grevdir.
Sendika kurmak nasıl bir hak, toplu sözleşme yapmak demokrasinin olmazsa olmaz
bir kuralı ise, bir mücadele biçimi olan ve emekçilerin haklarını koruma aracı olarak
ortaya çıkan grev de öylesine temel bir haktır. Her temel hakta olduğu gibi, grev hakkı
da yıllar içinde farklı bölgelerde, farklı ülkelerde, farklı bir evrim geçirmiş, çeşitlenmiş
ve zenginleşmiştir. Sendika ve toplu sözleşme hakkının oluşması yıllarca süren büyük
savaşımlar sonucu kazanılmıştır. Yani grev; sendika ve toplu sözleşme hakkını
genişleten bir araç olurken; sendika, grev hakkına meşru/yasal bir nitelik kazandıran
bir aygıt işlevi görmüştür. Biri diğerini koşullandırmış, genişletmiş, tartışılmaz bir hak
düzeyine yükseltmiştir.
Grevlerin, kapitalizmin ilk yıllarında çok uzun iş sürelerine, sefalet ücretine ya da
ücret ödenmemesine, ağır ve tehlikeli çalışma koşullarına, yoksulluğa karşı bir
ayaklanma biçiminde; aktif ya da pasif şiddete karşı, yer yer şiddeti de içeren biçimde
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
gerçekleştirildiği görülür. 19. Yüzyılın ortalarında Avrupa ve Amerika'da uygulanan
grevler, kimi zaman ekonomik ve toplumsal hak arama düzeyinde; kimi zaman da
siyasal iktidarı ele geçirme düzeyinde gelişme göstermiştir.
Grev, her toplumsal eylem gibi zaman içinde değişim göstermiştir. Yüzyılın başında
uygulanan grevlere göre; bugün uygulanan grevler çoğunlukla iş uyuşmazlığının
sıradan bir aşaması olarak algılanmakta ve toplu sözleşmenin son aşamasında
devreye giren sendikal bir eylem türü olarak değerlendirilmektedir. Bugün, birçok
ülkede grev hakkı “sınırları aşmamak kaydıyla” yasal bir hak olarak tanınmaktadır.
Ancak bu hak kimi ülkelerde -ki bu ülkelerin büyük çoğunluğu demokratik-siyasal
haklar ve özgürlüklerin sınırlı olduğu ülkelerdir- grev, toplu sözleşmenin tamamlayıcı
bir unsuru olarak görülmektedir. Kimi ülkelerde ise grev, tüm uygulama biçimleriyle
yalnızca toplu sözleşme sürecinde ortaya çıkmayan, farklı bir siyasal tutum unsuru
olarak sendikalara güç veren demokratik bir hak olarak kullanılır.
Emekçilerin, topluca çalışmamak suretiyle işyerinde üretim faaliyetini durdurmak
veya işin niteliğine göre önemli ölçüde aksatmak amacıyla aralarında anlaştıkları
veya sendikalarının aynı amaçla topluca çalışmamaları için verdikleri karara uyarak
işi bırakmalarına ‘grev’ denir. Grev kavramı, 19. yüzyıl Fransa’sında işi durduran,
çalışmayan Parisli işçilerin, Paris Belediye Sarayı önünde Grévé denilen meydanda
toplanmalarından gelmekte, greve gitmek (allez a Grévé) kavramı da bu olaydan
kaynaklanmaktadır. Avrupa’da görülen ve bilinen ilk grev, 1539 yılında Fransa’da,
Paris ve Lyon’daki basımevi işçileri tarafından yapılan grevdir.
Grev, üretimden gelen gücün kullanılarak emek karşıtı uygulamalara karşı gösterilen
örgütlü bir tepkiyi ifade eder. Bu nedenle grevler belli bir amaçla yapılır, amaçsız grev
olmaz. Grev durumunun ortaya çıkması, genellikle büyük soruların var olduğunun
bir belirtisi, kanıtıdır. Grev eylemi de, herhangi bir toplumsal olgu gibi, ekonomik,
toplumsal, teknolojik ve diğer değişikliklerden etkilenir. Teknolojik ilerlemeler,
giderek artan uluslararası ticaretin yaygınlığı, emekçilerin yaşama koşullarını ve
çalışma ilişkilerini etkileyen temel unsurlardır ve bunların tümü grevler üzerinde
önemli etkilerde bulunur.
20. Yüzyılda Avrupa'da yaygınlaşan grevler ise grevi, sendikal hakkının temel ve
ayrılmaz bir parçası olarak sınıf hareketine sokmuştur. II. Dünya Savaşı’ndan sonra
grev hakkının artık toplum yaşamının ayrılmaz bir parçası haline geldiği görülür.
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
Türkiye'de ise grev, 80 yıllık Cumhuriyet tarihinin son 40 yılında; askeri darbeler ile
sıkıyönetimler dışında, kısıtlı Anayasal ve yasal bir hak olarak hukuk sistemi içinde
kalarak uygulanmıştır. Grevler son 40 yıllık dönemde yaklaşık 8 yıl fiili olarak
yasaklanmış, sendikal hakların dışına çıkarılmıştır. Yani Türkiye’de ancak 32 yıllık
dönemde yasal grev uygulamalarının, son derece sınırlı bir şekilde gerçekleşebildiği
söylenebilir.
Grev, amaçlarına ve uygulanma biçimlerine göre değişiklik gösterir ve farklı şekillerde
görülür;
Uyarı Grevi: Grev, işvereni çalışma koşullarının düzeltilmesi ve geliştirilmesi için
uyarmak amacıyla yapılıyorsa uyarı grevidir.
Menfaat Grevi: Toplu sözleşmenin yasal süreci içinde ortaya çıkan grevlerdir. Toplu
sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması veya uyuşmazlıkların belirli bir
dönemde çözümlenememesi durumunda gerçekleştirilen grevler menfaat grevidir.
Hak Grevi: Bir hakkın elde edilmesi ya da var olan bir hakkın kullanılması amacını
taşıyan grevler hak grevidir.
Dayanışma Grevi: Ulusal veya uluslararası düzeyde demokratik kazanımları
korumak, geliştirmek amacıyla başlatılan bir ya da birçok grev veya eylemle
dayanışma göstermek amacıyla gerçekleştirilen grevler dayanışma grevi olarak
adlandırılır.
Genel Grev: Yalnızca bir işletmede ya da işkolunda değil, ülke çapında, tüm
işkollarında üretimin topluca bırakılması şeklinde gerçekleştirilen ve siyasal anlamda
sonuç alıcı özellikleri olan grev türüdür.
Siyasal Grev: Grev siyasal amaçlı olarak yapılıyorsa, siyasal grev adını alır. (Örneğin
Emek Platformu’nun savaşa karşı bir genel grev kararı alması siyasal amaçlı bir
grevdir). Aslında her grev, ekonomik amaçlı da olsa, özünde siyasal bir nitelik taşır.
Ancak her siyasal eylemin emekçilerin çıkarlarını korumaya yönelik olarak yapıldığı
söylenemez.
Grev çeşitleri içinde siyasal grevin, sendika ile siyaset arasındaki ilişki açısından ayrı
bir yeri vardır. Siyasal grev esas olarak iktidarı elinde bulunduran hükümete ve siyasal
iktidara karşı bir karar almaya ya da alınmış bir karardan dönemeye zorlamak için
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
yapılır. Siyasal grevin muhatabı doğrudan devletin kendisidir. Bir grevin siyasal grev
sayılması için bazı öğelerin bir arada bulunması gerekir. Öncelikle bu tür grevlerde
taraf devlettir. Grev istemiyle yerine getirilmesi istenenler tek bir işverenin iradesi
ve olanakları dışındadır ve bu tür grevlerde siyasal amaçlar daha baskın bir şekilde
ortaya çıkar.
Mevcut toplumsal düzeni değiştirmeyi veya bir rejim değişikliğini, siyasal reformu ya
da hükümetin politik kararını, örneğin bir savaş ilanının geri alınmasını amaçlayan
grev, doğrudan devlete yönelik olduğundan siyasal grev sayılır. En demokratik
ülkeler dahil pek çok ülkede siyasal grev yapmak yasalar karşısında suç işlemek
anlamına gelmektedir. Ancak gerek dünyada ve gerekse Türkiye’de fiilen pek çok
siyasal grev yaşanmıştır. Örneğin Türkiye’de 1976’daki DGM direnişi, 1990’ların
başındaki Bahar Eylemlilikleri, Emek Platformu’nun düzenlemiş olduğu 1 Aralık 2000
eylemi siyasal grev olarak adlandırılabilir.
Grev belirli bir amaçla yapılır. Bu amaç doğrudan ve yalnızca o işyerini ilgilendirdiği
gibi o ülkedeki veya başka bir ülkedeki emekçileri veya demokrasi mücadelesini
desteklemek amacıyla da gerçekleştirilebilir. Bir yasanın değiştirilmesi ya da politik
iktidarın düşürülmesi amacına yönelik olabileceği gibi, siyasal iktidarların emek ve
demokrasi karşıtı, sermaye yanlısı girişimlere karşı da uygulanabilir. Her eylemde
olduğu gibi grevin belirgin bir amacı olmalıdır. Bu amaç grevin niteliğini, biçimini,
süresini ve katılım düzeyini belirler.
İşçiler, birçok grev çeşidinin varlığına rağmen bazı durumlarda, grev olarak
adlandırılabilen grev benzeri eylemlere de başvurmaktadır. Grev niteliği taşıyan
başlıca eylemler şu şekilde sıralanabilir;
* İşyerinde çalışan tüm emekçilerin üretimi durdurması,
* İşyerinde çalışan emekçilerin bir bölümünün, bütün işyerinde işin durdurulmasına
yol açan bir biçimde iş bırakması,
* İşyerinde tüm emekçilerin belirli aralıklarla ve kısa sürelerle çalışmaya ara
vermesi,
* İşyerinde çalışan emekçilerin sistemli olarak verimliliği düşürmesi,
* Topluca viziteye çıkılması,
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
* Emekçilerin, işyerindeki işlerini yaparken aşırı bir özen göstererek üretimi veya
hizmet sunumunu düşürmeleri,
* İşyerinde işi durdurarak işyerini terk etmemeleri,
* İşyerini topluca terk ederek yürüyüş, basın açıklaması, miting ve gösteri
düzenlemesidir.
Bir bölge ya da ülke genelinde daha somut sonuçlar alabilmek amacıyla genel greve
gidilebilir. Genel grevler, siyasal niteliği ağır basan grevlerdir ve ekonomik ve siyasal
mücadeleyi birbirine bağlayan ve doğrudan sınıf mücadelesini besleyen bir nitelik
taşır. Genel grevler, sendikaların siyaset ile olan ilişkisinin en fazla yoğunlaştığı
dönemlerde görülür. Sınıf mücadelesinde büyük sıçramalar gerçekleşmesi açısından
büyük önemi olan genel grevler, gerek ekonomik-toplumsal ve gerekse siyasal
sonuçları açısından sermayeye karşı kullanılabilecek en önemli silahtır.
Sendikalar grev dışında da mücadele araçlarını kullanırlar. Mitingler, yürüyüşler,
basın açıklamaları, tüketici boykotları, protestolar, kampanyalar bunların başta
gelenleridir. Sendikaların tüm bu demokratik mücadele yöntemleriyle, ekonomik-
demokratik-siyasal taleplerini gerçekleştirmeye çalıştıkları, bir anlamda sendikal
mücadeleyi zenginleştirdikleri söylenebilir.
Grev ve eylemler uygun zamanda, uygun koşullarda ve mutlaka sendika üyesi
olan/olmayan tüm emekçiler arasında birlik sağlanarak yaşama geçirilirse başarılı
olabilir. Başarılı bir eylem için öncelikle üyelerin muhtemel sorun ya da sorunlar
karşısında bilgilendirilmesi, eylem için örgütlenmesi, eyleme mümkün olan en geniş
katılımının sağlanması gerekir.
Eylem için temel şartlardan birisi emekçiler arasında ayrım yapmadan bir birlik
oluşturmak olmalıdır. Sendikal mücadelede emekçilerin birliği açıklıkla ve
demokratik katılım süreçlerinin işletilmesi ile sağlanabilir. Uygun koşullarda
gerçekleştirilmeyen; başlama, yükselme ve sonuçlandırma aşamaları belirlenmeyen,
olası riskler ve tehlikeleri saptanmayan, koşulların değişmesini dikkate almayan,
emekçiler arasındaki birliği ve dayanışmayı koruyamayan, yılgınlık, korku ve panik
yaratabilecek örgütlenmelerle gerçekleştirilecek, ayrımcılığa neden olabilecek
eylemlerin başarı şansı az olur. "Eylem için eylem", "Eylem her şey, amaç hiçbir şey"
vb yaklaşımlar; sendikaya, sendikal örgütlülüğe, emekçilerin kazanımlarına ve en
önemlisi sınıf mücadelesine büyük zararlar verebilir. Bu tür yaklaşımlar benimsenirse
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
amaçlananlar gerçekleşmez. Sermaye çevreleri, medya vb araçlar aracılığıyla
provokasyonlara neden olabilir, hatta yıllarca üyelerin üzerinden atamayacağı bir
yılgınlık yaratabilir.
Grevler, kapitalizmin sonuçlarına karşı işçi sınıfının örgütlü bir tepkisi olarak ortaya
çıkmıştır ve emekçiler içinde sınıf bilincinin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur.
Her grev, aynı zamanda sınıf mücadelesinin yeniden üretilmesi anlamına gelir.
Başarılı olan her grev, emekçilerin kendi özgücüne olan güvenini arttırır, emekçiler
arasındaki dayanışmanın, birlik ve beraberliğin ve örgütlü gücün neler yapabileceğini
gösterir, öğretir.
İşçi sınıfının bir başka mücadele aracı olan toplu sözleşme, adından da
anlaşılabileceği gibi emekçilerin örgütleri aracılığıyla ücret, çalışma koşulları, sosyal
yardımlar, izinler vb haklarını güvenceye almak ve geliştirmek amacıyla, hukuki bir
ilişki çerçevesinde işverenle yaptıkları mukaveleye olarak tanımlanır. Bu klasik
tanımla birlikte toplu iş sözleşmesini “her şeyden önce ücretin, yani işgücünün
fiyatının saptanması olduğu gibi, aynı zamanda işçinin çalışma koşulları ve işgücünün
yeniden üretiminin koşullarının saptandığı bir sözleşme” olarak da tanımlamak
mümkündür.
Her mücadelede olduğu gibi TİS mücadelesinde de iki taraf vardır. Patronlar yada
patron sendikaları bir tarafta, işçiler ve sendikaları bir tarafta bulunur. Kapitalist,
işçinin emek gücünü mümkün olduğu kadar düşük bir fiyata satın alabilmek için
bütün imkânlarını kullanır. İşçiler ise güçleri ve kararlılıkları oranında emek
güçlerinin fiyatını arttırmaya çalışır.
Toplu sözleşme genellikle ücret kavgası ile sınırlı görülür. Oysa tarihine baktığımızda,
her toplu sözleşme, karşıt çıkarları temelinde mücadele eden tarafların belli bir
zaman dilimindeki güç ilişkisinin hukuksal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Yani
toplu pazarlık süreci, sendikal mücadelenin her kazanımında olduğu gibi, yıllarca
yürütülen mücadelelerin bir sonucu olarak elde edilmiştir. Grevli-toplu sözleşmeli
sendika hakkı, her dönem, işçi ve emekçi sınıflar için vazgeçilmez derecede önemli
bir hak olarak görülmüştür. Türkiye’de yasal olarak işçilerin grev ve toplu sözleşme
hakkı vardır. Ancak bu hakkın pek çok “yasal” kısıtlama ile kullanılamaz hale geldiği
yaşanan örneklerden görülmektedir.
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
Sendikalar açısından toplu sözleşme hakkı, işyerlerinde çalışma koşullarını
iyileştirmekten, çalışma ve yaşama standartlarının yükseltilmesine kadar her
konunun sendikal güvencelerin esas unsuru olarak geliştirilmesini amaçlar.
Bunlara bağlı olarak sendikalar toplu sözleşme hakkı ile genel olarak;
* Satın alma gücünün korunması ve geliştirilmesi için, ücretlerin/maaşların ve
diğer parasal sosyal ödemelerin artırılmasını,
* Çalışma süresinin, ücretlerden herhangi bir azalma olmaksızın kısaltılmasını,
* İş ve sendikal güvencelerin geliştirilmesini,
* Çalışma koşullarının iyileştirilmesini, iş güvenliğinin sağlanmasını,
* Mesleki ve özlük haklarının korunmasını, geliştirilmesini,
* İşyeri ya da işletmenin sosyal ve kültürel olanaklarının artırılması yönünde
düzenlenmesini,
* Sendikal etkinlik ve güvencelerin işyerinde oluşturulan kurullar aracılığı ile
genişletilmesini,
* Çalışma koşullarının ve çalışma ilişkilerinin demokratikleştirilmesini içeren
düzenlemeleri yaşama geçirmeyi amaçlarlar.
Toplu sözleşme süreci, sendika üyelerini dolaysız bir biçimde sendikal mücadelenin
içine çektiği ölçüde sınıf hareketinin birleşip güçlenmesinin bir dayanağı olabilir.
Aksi bir durumda toplu sözleşmeler, sadece sendikacılar ile patronlar arasında
yapılan birer protokol olmaktan öteye gidemez. Tüm bunların yanında sendikalar;
üyelerinin çıkarlarını koruma ve geliştirme görevini sürdürürken; ülkenin geleceği,
ekonomik, toplumsal ve siyasal alana ilişkin demokratik istemler yönünde de
eylemler ve etkinlikler gerçekleştirmeye çalışır ya da gerçekleştirilen etkinliklere
katılır. Bu anlamda grev ve toplu sözleşme, sadece emekçileri çalışma ve yaşama
koşullarının iyileştirilip geliştirilmesi açısından değil, emekçi sınıfların en geniş
kesinlerini mücadeleye çekmek, onları sendikal-siyasal mücadele içinde eğitmenin
fırsatını yaratması bakımdan da son derece önemlidir.
Emekçilerin tarihi bizlere, işçi sınıfının ve sendikal hareketin mücadele biçim ve
yöntemlerinin farklı zamanlarda, farklı yerlerde ve değişik biçimlerde ortaya
çıktığını göstermektedir. İşçi ve emekçi sınıfların mücadele biçim ve yöntemlerinin
şekillenmesinde, sendikalar kadar siyasal-sendikal akımların da etkili olduğu
görülür. Bu anlamda sendika-siyaset ilişkisi kendi içinde bir bütünlük gösterir. Tarih
boyunca, dünya sendikal hareketi içinde etkili olmuş belli başlı sendikal akımlar
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
ortaya çıkmıştır. Bu akımlar, gerek sınıf mücadelesine etkileri bakımından ve
gerekse içinde yaşadıkları toplumun ekonomik-toplumsal-siyasal biçimlenmesi
bakımından sınıf hareketi üzerinde oldukça etkili olmuştur denilebilir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan her türlü parti, sendika ve diğer örgütlerin karşı
devrimci odakların örgütlenme merkezi haline gelmesinden dolayı varlık
gösteremeyen memur örgütleri, 1940'larda yeniden boy vermeye başladılar. Mahalli
düzeydeki öğretmen dernekleri 1946'da "Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli
Federasyonu" nu kurdular.
1961 Anayasası'nın 46. maddesi sendikalaşma hakkını işçilerle birlikte
memurlara da tanımıştı. Anayasanın bu hükmü uyarınca, 1965'te çıkarılan 624 sayılı
"Devlet Personeli Sendikaları Kanunu" toplu sözleşme ve grev haklarını içermiyor,
öte yandan işyeri, meslek ve statü (kademe) temelinde örgütlenmeye olanak
veriyordu. Bu durum, tam bir sendika enflasyonuna neden oldu ve 1971'e kadar
devam eden bu ilk sendikalaşma döneminde 600 civarında memur sendikası kuruldu.
Birleşen bazı sendikalar "Türkiye Kamu Personeli Sendikaları Konfederasyonu" ve
"Türkiye Devlet Teşekkül ve Teşebbüsleri Personel Sendikaları Konfederasyonu"
adıyla üst örgütlenmeler yarattılar. Söz konusu dönemde oldukça cılız ve etkisiz olan
memur sendikaları içinde TÖS ve T. İLK-SEN 15-19 Aralık 1969'da gerçekleştirdikleri
4 günlük "genel öğretmen boykotu" ile dikkati çekmektedir. 160 bin civarında
öğretmenin çalıştığı 1969 Türkiye'sinde 110 bin civarında öğretmenin katıldığı bu
boykot, işçi sınıfı tarihinin önemli grevlerinden biri olarak "meşru mücadele"
anlayışının oluşmasında kritik bir rol oynamıştır.
12 Mart 1971 darbesinin ardından, 20.09.1971 tarihli Anayasa değişikliği ile
Anayasanın 46. maddesindeki 'çalışanlar' ibaresi yerine 'işçiler' ibaresinin
konulmasıyla ve 119. maddesinin de 'memurlar… siyasi partilere ve sendikalara üye
olamazlar' biçiminde değiştirilmesiyle memurların sendikalaşma hakkı ortadan
kaldırılmıştır. Anayasanın geçici 16,. maddesiyle de daha önce kurulmuş olan memur
sendikalarının faaliyetlerinin sona erdirildiği hükme bağlanmıştır.
1971'de sendika hakkının böylece ortadan kaldırılmasının ardından memurlar 1980'e
kadar sürecek olan yeni bir dernekleşme sürecine girdiler. TÖS ve T.İLK-SEN'in yerine
TÖB-DER kuruldu. (1971) Tüm-Der, Mem-Der gibi tüm memurları kapsamayı
amaçlayan memur derneklerinin yanı sıra TRT-DER, GENEL-DER, EGO-DER, DDY-DER,
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
TEK-DER, SAYIŞTAY-DER gibi işyeri eksenli memur dernekleri ile daha genel ve
kapsayıcı nitelikteki TÜS-DER, POL-DER, ENERJİ-DER, TÜM SAĞLIK-DER, TÜMAS,
TÜM-ÖD gibi mesleki temelde dernekler kuruldu. 1971-1980 döneminde de tıpkı
sendikalı dönemde (1965-1971) olduğu gibi, emekçilerin birliğini ve gücünü bölmeye
dönük örgütler ortaya çıkmıştı. POL-BİR, Akıncı Memurlar Derneği, Ülkücü Kamu
Görevlileri Güç Birliği Derneği gibi.
12 Eylül darbesi tüm işçi ve emekçi örgütlerine olduğu gibi, memur
derneklerine de ağır darbeler vurdu, dernekler kapatıldı. Binlerce memur örgütsel
faaliyetlerinden ötürü cezaevlerine dolduruldu, baskıya uğradı. Derneklerin mal
varlıklarına el konuldu. 1982 Anayasasının 51. maddesi sendika hakkını sadece
işçilere ve işverenlere tanımış ama memurlara yasaklamamıştı.
1986'da eski TÖS, T.İLK-SEN ve TÖB-DER yönetici ve üyelerince çıkarılmaya
başlanan "abece dergisi" örgütlenme arayışlarını başlatmış, 1988'de çalışan
öğretmenlerin üye olamadığı ama "fahri üye" olabildiği EĞİT-DER kurulmuştu. Yerel
yönetimler, ulaştırma, sağlık vb. sektörlerde de yaygınlaşan dernekler,
sendikalaşmanın "bir laboratuar çalışması" olarak önemli işlevler gördüler. 1989'da
EĞİT-DER'in düzenlediği "Uluslararası Kamu Çalışanları Sendikal Haklar Kurultayı" ile
sendikalaşma arayışları yeni bir evreye, "girişim evresine" taşındı. Bu gelişmede işçi
sınıfının 12 Eylül yıllarında uğranılan hak kayıplarını telefai etmeye dönük "1989
Bahar Eylemleri"nin ve 1990'daki "madenci yürüyüşü"nün önemli bir itici rol oynadığı
bilinmektedir. 28.05.1990'da Ankara'da kurulan ilk memur sendikası EĞİTİM-İŞ'i,
Temmuz 1990'da İstanbul'da KAM-SEN, 13.11.1990'da İstanbul'da EĞİT-SEN izledi.
Kendilerine artık "kapıkulu zihniyetini" çağrıştıran "memur" yerine "kamu çalışanı"
ya da "kamu emekçisi" diyen kamu görevlilerinin sendikalaşması çığ gibi büyümeye
başladı.
Bu sendikaların pek çoğu güç ve eylem birliği yaparak "Kamu Çalışanları
Platformu"nu, daha sonra da "Kamu Çalışanları Sendikaları Platformu"nu
oluşturdular. Eğitim-İş'in başını çektiği bazı sendikalar ise "Eşgüdüm Komitesi"ni
oluşturdular. Kamu emekçilerinin her türlü baskıcı ve yasakçı politikalara karşın
bağımsız bir doğrultuda gelişen ve hızla kitleselleşen sendikal hareketini bölmeye ve
baskı altına almaya dönük girişimler gecikmedi. Kamu emekçilerinin "hak verilmez,
alınır" şiarıyla sendikalarını kurduğu, sendikaların kapılarına vurulan mühürleri
söktüğü günlerde sendika hakkının anayasada bulunmadığını, sendikaların illegal
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
olduğunu savunan "Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı" ve çevresi hiçbir yasal ya da
anayasal değişiklik olmadığı halde 1992'de birdenbire T.KAMU-SEN adıyla bir
konfederasyon ve bağlı sendikalarını kuruverdiler. Devlet güdümlü, etnik milliyetçi
çizgideki bu sendikaların kuruluşunun ardından, bu kez de 1995'te Memur-Sen
adında din temelinde gerici çizgide bir konfederasyon oluşturuldu.
Pek çok sendikayı bünyesinde toplayan KÇSP, bir çok fiili ve meşru eylemden sonra 3
Temmuz 1991'de %18'lik zamlara karşı fiili yürüyüş gerçekleştirdi. Kamu
emekçilerinin mücadele çizgisi giderek güçlenmeye başladı. Bunun üzerine
14.09.1991 tarihinde EĞİT-SEN genel merkezi valilik tarafından mühürlendi. Kamu
çalışanları sendikalarına sahip çıkarak mühürleri söktü. 15.01.1992 tarihinde
Ankara'da, 26.01.1992 tarihinde İstanbul'da grevli, toplu sözleşmeli sendika talebiyle
ilk yasal mitingler düzenlendi. 21 Aralık 1992'de Başbakanlığa tüm ülke kamu
emekçilerinin katılımı ile yürüyüş gerçekleştirildi. 13 Mayıs 1992 tarihinde ücret
yetersizliğini ve tek yanlı belirlemeleri protesto amacıyla bordro yakma eylemi
yapıldı. Kamu çalışanlarının hak arayışı ve demokrasi mücadelesi yetkililer tarafından
baskı, sürgün ve cezalarla karşılansa da bu mücadeleler sürecinde Uluslararası
Çalışma Örgütü'nün (ILO) 87 ve 151 sayılı sözleşmeleri TBMM'nde onaylandı. 15
Haziran 1993'te bölge mitingleri, 27 Haziran 1993'te beş koldan Ankara yürüyüşü
organize edildi. Kamu emekçilerinin bu yeni sendikacılık anlayışı geleneksel tarzda
oluşmuş işçi sendikalarını da hareketlendirdi. 03.01.1994 tarihinde "tüm çalışanların
ortak genel grevi" yapıldı, %5 ek zam alındı. 20 Nisan 1995'de yeni bir eylem dalgası
geliştirildi. 16-17 Haziran 1995 tarihinde Türkiye'nin her yerinden gelen kamu
emekçileri Kızılay meydanını iki gün boyunca işgal ederek, grevsiz, toplu sözleşmesiz
bir sendika yasasını kabul etmeyeceklerini açıkladılar. TBMM de ele alınan yasa
tasarısının görüşmeleri ertelendi.
13.07.1995 tarihinde Anayasanın 53 maddesinde yapılan değişiklikle kamu
emekçilerinin sendikalaşma hakları anayasal düzeyde tanındı.
Kamu emekçilerinin KÇSP ve Eşgüdüm Komitesi etrafında kümelenmiş olan
sendikaları bir yandan birlik görüşmelerini yürütür ve aynı işkolunda örgütlü
sendikalarını (EĞİT-SEN ve EĞİTİM-İŞ gb.) birleştirirken, öte yandan da 08.12.1995'te
KESK'i (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) kurdular. Kamu emekçilerinin
toplu pazarlık ve grev haklarını tanımak istemeyen ve sendikaların bağımsız, fiili ve
meşru gelişimini kabul edemeyen siyasal iktidar ve yönetenler, sendikaları denetim
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
altına almaya dönük yasa tasarısını 1998 Mart'ında TBMM gündemine getirdiler.
Kamu emekçilerinin 4-5 Mart 1998'de Ankara'da ve izleyen günlerde pek çok
yerleşim yerinde gerçekleştirdikleri direniş ve eylemlerle "sahte yasa tasarısı"
püskürtüldü.
Ne var ki, kamu emekçilerinin tüm direniş ve karşı koyuşuna rağmen, sendikaları
denetim altına almayı amaçlayan, grev ve toplusözleşme hakları gibi temel sendikal
hak ve özgürlüklerden yoksun 4688 sayılı "Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu"
25.06.2001'de TBMM'nde kabul edildi.
EMEK NEDİR?
Emek gücünün değeri ya da daha yaygın bir deyimle emeğin değeri zorunlu
ihtiyaç maddelerinin değeri ya da bunları üretmek için gerekli emek miktarı
tarafından belirlenmektedir. İşgününü fiziksel olarak mümkün olan en uzun süreye
çıkarmak sermayenin sürekli eğilimidir. Çünkü artık emek ve bunun sonucu olan kâr
işgücü uzadığı ölçüde yükselecektir. İşyerlerinde makine kullanış oranına tam tamına
eşit olarak yıpranmaz. İnsan ise yaptığı işlerin toplamının gösterdiğinden daha büyük
oranda çöker. Zaman insanın gelişme alanıdır. Harcayacak hiç vakti olmayan uyku
yemek vb. fiziksel ihtiyaçları gidermeye ayırdığı süreler dışında ki tüm zamanı
kapitalistlerin hesabına yaptığı iş tarafından yutulan insan bir yük hayvanından daha
aşağıdadır. Bu kişi başkası için servet üreten bir makinedir. Bedenen ezilmiş,
insanlıktan çıkarılmıştır. Oysa çağdaş sanayi tarihinin tümü sermayenin bir engelle
karşılaşmadığı takdirde bütün işçi sınıfı pervasız ve merhametsizce aşağının en aşağı
dercesine indirmeye çalıştığını göstermektedir. Şimdiki sistemin temelinde
emeğinde diğerleri gibi meta olduğu ilkesi yatar.
İşçiler bayraklarına tutucu bir deyiş olan adil bir işgücüne karşılık adil ücretler
sözlerini yazacaklarına, ücret sistemi kaldırılsın yazmalıdırlar. Sendikalar mevcut
sistemin doğurduğu etkilere karşı küçük, küçük çarpışmalardan ibaret bir savaş
yürütmekle yetinip, bunları yaparken aynı zamanda sistemi değiştirmeye
uğraşmadıkları, örgütlü güçlerini emekçi sınıfın nihai kurtuluşu yani ücret sisteminin
tümüyle yok edilmesi için bir manivela olarak, kullanmadıkları zaman genellikle
başarısız olur. Emek gücünden başka bir şeye sahip olmayan işçiye karşılık, sermaye
yoğunlaşmış toplumsal bir güçtür. Dolayısı ile emek ile sermaye arasındaki pazarlık
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
hiçbir zaman adil koşullarda meydana gelmez. Yaşamın ve emeğin maddi koşullarını
biryana, üretimin vazgeçilmez güçlerini karşı yana veren bir toplum anlayışı açısından
bile bu durum adil değildir. İşçilerin toplumsal gücü sayılarıdır. Sayıların gücüde
dağınıklık yüzünden kırılmıştır. Kendi aralarında kaçınılmaz rekabet tarafından
yaratılır ve beslenir.
Ücretli emekle ilgili yasalar (bu yasalar ilk çıktıklarında işçilerin sömürülmesini hedef
alıyordu) daha sonraları geliştiklerinde bu nitelikleri kaybolmadı. İşçi sınıfının politik
hareketinin amacı hiç kuşkusuz işçi sınıfı için siyasi iktidarın fethi edilmesidir. Bu
yüzden ekonomik mücadelenin içinden doğan ilk işçi sınıfı örgütünün belirli düzeye
kadar geliştirilmesi doğal zorunluluktur. Öte yandan işçi sınıfını egemen sınıflar
karşısında bir sınıf olarak çıkıp, onları sıkıştırdıkları he hareket apaçık politik bir
harekettir. Ör. Belirli bir fabrika da hatta belirli bir sanayi dalında grevler vb. arcılığı
ile kapitalisti işgününü kısaltmaya zorlama girişimi katıksız ekonomik bir harekettir.
Buna karşılık 8 saatlik iş günü vb. bir kanunu çıkartmak için girişilen hareket politik
bir harekettir. Ve böylece işçilerin ayrı, ayrı hareketlerinden her yerde politik bir
hareket doğar.
SERMAYE NEDİR?
Sermaye hiçbir değer üretmez, toprağın yanı sıra emek zenginliğin tek
kaynağıdır. Sermaye kendi başına biriktirilmiş emek ürününden başka bir şey
değildir. Üretimin başında sermaye iki gruba ayrılır. Birincisi değişen sermaye:
üretimin sonunda artı değer üreterek çıkan sermayedir. Bu İnsan emeğidir. Diğer
sermaye çeşidi ise değişmeyen sermaye: Makineler için yatırılan sermayedir,
üretimin sonunda kendini amorti ederek çıkar. Demek ki emeğin ücreti emekten,
işçinin ücreti kendi ürününden ödenmektedir. Bildiğimiz adalet anlayışına göre
işçinin ücreti emeğinin ürünü kadar olmalıdır. Çalışma araçları hammaddeler
fabrikalar makineler halkın kendisinin olmalıdır. Ortalama ücret düzeyi belirli bir
ülkede alışılagelen yaşama standartlarına göre o ülkelerdeki işçilerin nesillerini
devam ettirebilmelerine yetecek gerekliklerin toplamına eşittir. Bütün masraflar
çıkarıldıktan sonra emeğin(işçinin)ürünü iki paya ayrılır. Bunlardan biri işçinin
ücretini diğeri ise kapitalistin kârını oluşturur. Eğer sendikalar sermayenin
açgözlülüğüne karşı kurulmadıysa ne için kurulmuşlardır.
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
Bir yanda emeğinin kullanımının tüm araçlarına sahip olan kapitalistler, öte
yanda kendi emek güçlerinden başka hiçbir şeye sahip olmayan emekçilerdir.
Bunlardan ikincisinin (Emekçilerin) emeğinin ürünü her iki sınıf arasında bölüşülmek
zorundadır. Sürüp giden bu mücadele işte bu bölüşüm üzerinedir. Her sınıf mümkün
olan en büyük payı almaya çalışır. Mücadelenin en ilginç yönü kendi ürününden pay
almak için mücadele etmekten başka bir şey yapmayan işçi sınıfının sık, sık soymakla
suçlanmasıdır. Toplumun iki büyük sınıfı arasındaki mücadele zorunlu olarak politik
bir mücadele biçimini alır. Orta (ya da kapitalist) sınıfla toprak sahibi aristokrasi
arasında ki savaş nasıl politik mücadele biçimini almışsa, aynı kapitalistlerle işçi sınıfı
arasındaki mücadelede bu durumu alacaktır. Sınıfın sınıfa karşı her mücadelesinde
uğruna mücadele edilen bir sonraki hedef siyasi iktidardır. Egemen sınıf siyasi
üstünlüğünü, diğer deyişle hemen yapıcı organdaki çoğunluğunu savunur. Egemenlik
altında ki sınıf ise önce iktidardan pay almak daha sonra kendi çıkar ve gereçleri
çıkarları doğrultusunda mevcut kanunları değiştirebilmek üzere bu iktidarın tümünü
almak için savaşır. Sınıfın sınıfa karşı mücadelesinde örgüt en iyi silahtır. Akıntının
önünde ki engel ne kadar uzun süre kalırsa zamanı geldiğinde akıntını bu engeli yıkıp
geçişi şiddetli olur. İşçi sınıfı tüm emekçi ve sömürülen halkın doğal temsilcisidir.
İşçilerin kurtuluşu işçi sınıfını kendi eylemi olmalıdır.
Kapitalizmin gelişiminin bizi sürüklediği ilk değişim halk kitlelerini sadakaya
muhtaç duruma sokulurken bir avuç kapitalistin kasalarında muazzam zenginlikler
birikmektedir. Çünkü ortak emek bireysel emekten çok daha üretkendir. Ve malları
çok daha fazla hız ve kolaylıkla üretmeye olanak verir. Büyük insan kitlelerinin dev
fabrikalarda toplar. Sermayenin emeğe karşı egemenliği yalnız sanayideki değil aynı
zamanda tarımda ki insan kitlesini de kapsamaktadır. Fabrikada durum biraz farklıdır.
Fabrika idaresi bir kez işçiyi kiraladığı zaman işçinin alışkanlıklarına, geleneksel
yaşama biçimine, aile durumuna, entelektüel ihtiyaçlarına aldırmaksızın onun
hizmetlerinden istediği gibi yararlanır. Fabrika emeğine gerek duyduğu her zaman
işçiyi işe sürer, tüm yaşamını fabrikanın gereklerine uydurmaya, dinlenme saatlerini
parçalamaya, geceleri ve tatil günleri de çalışmaya zorlar. Artık işçi koşullarında bir
düzelme sağlamak için, emeğin sermaye tarafından sömürülmesini amaçlayan tüm
bir sosyal düzenle kaynaşmak zorundadır. İşçi belli bir görevliyi sebep olduğu belli bir
adaletsizlikle değil, tüm kapitalist sınıfın koruyuculuğu altında olan ve herkesin
uymak zorunda olduğu bu sınıfın çıkarlarına hizmet eden, yasalar çıkaran devlet
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
otoritesinin kendi adaletsizliği ile karşı karşıyadır. İşte bu yüzden emeğin sermaye
tarafından sömürülmesini sona erdirmek için bir tek yol vardır. Ve bu da iş araçları
üstünde özel mülkiyeti kaldırmak, bütün fabrikaları, madenleri ve bütün toprakları
vs. toplumun bütününe vermek, işçilerin kendilerinin yönettiği otak üretimi
gerçekleştirmektir. Emeğin ortaklaşa ürettiği şeyler o zaman emekçi halkın kendi
yararına kullanılacak ve yaşamları için gerekli olanın üstünde ürettikleri artık işçilerin
kendi ihtiyaçlarını karşılamaları sağlanacaktır. Yeteneklerinin tam gelişmesine ve
bilim ile sanatın gelişmelerinden eşit olarak yararlanma hakkını kazanmalarına
hizmet edecektir.
İşçilerin sınıf mücadelesi bir ülke işçilerinin çıkarlarının birbirinin aynı
olduğunu, hepsinin toplumun diğer sınıflarından ayrı bir tek sınıf oluşturduklarını
anlamaları demektir. İşçilerin sınıf bilinci, işçilerin amaçlarına ulaşabilmeleri için tıpkı
kapitalistler ve toprak ağalarının yaptıkları ve yapmaya devam ettikleri gibi devlet
işlerini etkilemeye çalışmaları gerektiğini anlamaları demektir. İşçi sınıfının
mücadelesi politik bir mücadeledir. Bunun anlamı işçi sınıfının devlet işleri üstünde
bir etki sağlamadan özgürlüğü için savaşamayacağıdır. İşçilerin en ivedi talepleri,
devlet işleri üstünde işçi sınıfının etkisinin birincil amacı politik özgürlüğün
gerçekleştirilmesi, politik özgürlüğün gerçekleştirilmesi işçilerin hayati görevidir.
Çünkü bu olmadan işçiler devlet işleri üstünde bir etki sahibi olamazlar. Böylece de
kaçınılmaz olarak hakkı olmayan alçaltılmış, kendi istekleri ifade edemeyen, sınıf
olarak kalırlar.
KAPİTALİZM NEDİR?
Kapitalizm, toprakların, fabrikaların, araç ve gereçlerin vb. az sayıdaki torak
sahiplerine ve kapitalistlere ait olduğu buna karşılık, halk kitlelerinin hiç ya da çok az
mülk sahibi olduğu ve ücret karşılığı çalışmaya zorlandıkları sosyal düzene verilen
addır. Kapitalizm, ekonomide kitle olarak halk başkalarının ücretli işçileridir. Kendileri
için değil işverenler için çalışırlar. İşveren hangi işçiyi uygun görürse onu kullanma
özgürlüğüne sahiptir, bu nedenle en ucuz işçiyi arar. İşçi emeğini dilediği işverene
satmakla özgürdür. Bu nedenle en pahalısını kendisine en çok ödeyeni arar. Köleci
toplum da köleden farkı budur. Köle bir kişiye emeğini vermek zorundadır.
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
TEK BAŞINA EKONOMİK MÜCADELE YETERLİ MİDİR?
Ekonomik mücadele işçileri sadece hükümetin işçi sınıfına tutumunu
kavratmaya yöneltir. Bu nedenle ekonomik mücadelenin kendisine politik bir nitelik
kazandırmak için ne kadar çalışırsak çalışalım, ekonomik mücadelenin çerçevesi
içinde kaldıkça ve bu çerçeve dar olduğu için işçilerin politik bilincini yükseltmeyi
hiçbir zaman başaramayız. İşçilerin örgütü önce bir sendika örgütü olmalıdır. Ayrı,
ayrı meslekler, işçiler, aydınlar arasındaki her türlü ayrım kesin olarak silinmelidir.
Ekonomik mücadele için işçi örgütleri sendika örgütleri olmalıdır. Her devrimci işçi
bu örgütlere alabildiğine yardım etmeli ve katılmalıdırlar. Bu doğru olmakla birlikte
bu mesleki örgütleri üyeliklerine yalnız devrimcilerin seçilebilmesini istemek elbette
bizim yararımıza değildir. Çünkü ancak kitleler arasındaki etkimizin kapsamının
daralmasına yol açar. İşverene ve hükümete karşı mücadele için birleşme gereğini
kavrayan he işçi bırakınız sendikalara katılsın. Eğer en azından bu temel kavrayışı
edinmiş olanların tümü birleşmezlerse eğer sendikalar çok geniş örgütler olmazsa
sendikaların esas amaçlarının gerçekleşmesine olanak kalmaz. Bu örgütler ne kadar
geniş olursa onlar üzerindeki etkimizde o kadar geniş olacaktır. Bu etki yalnız
ekonomik mücadelenin (kediliğinden) gelişmesi yüzünden değil, devrimci sendika
üyelerinin arkadaşlarını etkilemede gösterebildikleri doğrudan doğruya ve bilinçli
çabalar yüzündendir. Buğdayı saksıda yetiştirmek, bizim için değildir. Yaban otlarını
yolarak, toprağı buğday için temizlemeliyiz. Bir metre boyundaki buğdayı görmeyi
reddediyorlar, iki parmak boyundaki yaban otları ile mücadele ediyorlar. Devrimci
hareketler yüz tane budala ile değil, bir düzine akıllı yürütür. Sürekliliği koruyan
istikrarlı önderler örgütü olmadan hiçbir devrimci hareket ayakta kalamaz.
Sendikalar devrimcilerin denetimi ve yönetimi altında çalışmalıdırlar. Devrimciler
arasında bu konuda iki görüş olamaz. Fakat bu nedenlerle tüm sendika üyelerine
kendilerini devrimci partinin üyeleri ilan edebilme hakkının tanınması apaçık bir
saçmalıktır. Ve ikili bir tehlike yaratmaktır. Bu yüzden sendika hareketinin boyutlarını
daraltmak, böylece işçilerin dayanışmasını zayıflatmak, diğer yandan da devrimci
partinin kapılarını belirsizliğe ve kararsızlığa açmaktır.
Ekonomik mücadele koşulların ivedi ve doğrudan düzeltilmesi için mücadele, tek
başına sömürülen kitlelerin en geri tabakasını uyandırabilir, onlara gerçek bir eğitim
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
verebilir. Ve onları devrimci bir dönemde birkaç ay içinde politik savaşçılar ordusuna
dönüştürebilir. Bu anlamda bu mücadele türü reddedilmemelidir. Ancak ekonomik
mücadele, yöntemlerimizden yalnızca biri olmalıdır.
İŞÇİ SINIFININ MÜCADELE ŞEKİLLERİ NELERDİR?
İşçi sınıfını mücadelesinin üç temel biçimi vardır. Ekonomik, politik, teorik
mücadele yöntemlerini yürütür. Bunu yaparken bir devrimci parti ile ilişkili olabilir
mi? Olmazsa olmazıdır. Biz hiçbir partinin arka bahçesi değiliz söylemi doğru değildir.
Partiler üstüyüz, sınıflar üstüyüz, toplumlar üstüyüz söylemleri doğru söylemler
değildir. Devrimci parti ilkelerine sıkı bağlılık bir sınıf mücadelesinin gerekli
koşuludur. Partisizlik ilkesi burjuvazinin savunduğu bir görüştür. Devrimciler
ekonomik mücadeleyi her zaman sınıf mücadelesinin bir parçası olarak görmelidir.
Ekonomik mücadele, işçi kitlelerinin koşullarında sürekli bir iyileştirmeyi ve gerçek
sınıf örgütlerinde bir güçlenmeyi, ancak bu mücadelede işçi sınıfının politik
mücadelesi ile uygun biçimde kaynaştırılabilinirse doğru olur. Devrimci Partilerde
örgütleri partisiz sendikaların kuruluşlarını desteklemeli ve tüm parti üyelerini
sendikalara katılmaya yönlendirmelidir. Sendikalar hiçbir konuda tarafsız
davranamazlar. Sendikalar da partizanlaşamaz.
Devrimciler bütün işçi sınıfı örgütleri için mümkün olduğu kadar geniş işçi
çevrelerinden üyeler toplamalı ve politik görüşlerine bakmaksızın bütün işçi
örgütlerine katılmaya çağırmalıdır. Fakat bu örgütlerdeki devrimciler parti grupları
kurmalı uzun ve sistematik eylemlerle devrimciler arasında ilişki kurmaya
çalışmalıdır.
OPORTÜNİZM NEDİR?
Emperyalist büyük gücün burjuvazinin aşırı kârları ile kendi işçilerinin üst
tabakasını ekonomik olarak satın alabilir. Ve bu küçük hakların işçi, bakanlar, işçi
temsilcileri, savaş sanayi komitelerinin işçi üyeleri, işçi görevlileri, dar kalifiye işçi
sendikaları üyeleri büro görevlileri vs. arasında nasıl bölüşüleceğine karar verilerek
yapılır. İngiltere de 1892 Yılın da işçi sınıfının durumu, işçi sınıfı içindeki bir
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
aristokrasiden, emekçi halkın büyük kitlesinden ayrı ayrıcalıklı bir işçi azınlığından
bahsetmektedir. 1848_1868 Yılları arasında ayrıcalıklı durumdan işçi sınıfının küçük
ayrıcalıklı esirgenen bir azınlık sürekli olarak yararlanırken asıl büyük kitle en iyimser
bir tahminle bile geçici bir iyileşmeden başka bir şey görmüyordu. Bu tekelin
(İngiltere’nin sanayi Tekeli) yıkılmasıyla İngiliz işçi sınıfı ayrıcalıklı durumunu
yitirecektir. Buradan hareketle Avrupa’nın işçi sınıfının tamamı burjuvalaştı
denilebilir mi? Hayır denilemez. Çünkü işçi sınıfının bütününün burjuvalaşması
hayatın kendisine aykırıdır. O zaman devrimci mücadeleye ne gerek kalır. İşçiler
içerisinde aristokrat bir tabaka yüksek paralarla satın alınır. Bunlar aracılığı ile işçilere
hükmederler. Oportünizm (Burjuvazinin işçiler arasındaki temsilcisi) düşüncesini
bunlar aracılığı ile savunur. Oportünizm, bir burjuva ideolojisidir. Devrimci ideoloji
içinde bir sapma değildir. Avrupa da olan budur. Birincisi Avrupa sendikaları bugün
devrimcilerin önderliğinde mücadele vermemektedir. Karşı devrimciler tarafından
idare edildiği için burjuvazinin, tekelleri hizmetinde iş görmektedirler.
LOKAVT NEDİR?
Lokavtlar, Yani işverenler arasında ki anlaşmayla işçilerin kitle olarak işten
atılmaları, kapitalist toplumda grevler kadar gerekli ve kaçınılmaz bir olgudur. Ezici
ağırlığını tümüyle küçük üreticilerin ve işi sınıfını üstüne bindiren sermaye sürekli
olarak işçilerin koşullarını açık düzeyine düşürme ve onların açlıktan ölüme mahkûm
etme tehdidinde bulunur. Ve bütün bu ülkeler de işçilerin mücadele etmedeki
başarısızlıklarının onları inanılmaz yoksulluklar düzeyine ve açlığın tüm korkularına
düşürdüğü zamanlar, böyle dönemler ulusların hayatlarında oldukça fazladır.
İşçilerin direnişleri doğrudan doğruya kendi yaşam koşulandan işgücünün
satılmasından doğar. İşçiler mücadele sırasında çok büyük fedakârlıklarda bulunmak
zorunda kalmış olmalarına rağmen yalnız bu direniş sayesindedir ki bir ölçüde
katlanabilmesi mümkün bir yaşam düzeyi sağlayabilirler. Fakat sermaye giderek
yoğunlaşmakta, Fabrikatör Birlikleri gelişmekte, yoksul ve işsiz insanları sayısı
böylece de işçinin yoksulluğu artmaktadır. Bu nedenle çok düşük olmayan bir
yaşama düzeyi için mücadele her zaman olduğundan daha da güçlenmektedir.
Lokavtlar mücadelenin şiddetlenmesiyle ortaya çıkar. Ve ortaya çıkışlarıyla da bu
mücadeleyi şiddetlendirirler. İşçiler mücadeleye koşarak, sınıf bilincini, örgütünü ve
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
deneylerini bu mücadele de geliştirerek, kapitalist toplumun ekonomik bakımdan
tümüyle yeniden kurulmasının mutlaka gerekli olduğuna giderek daha çok
inanacaktır. Sömürülen sınıfı yalnızca mücadele eğitir.
TARIM İŞÇİLERİ İÇİN SENDİKA GEREKLİ MİDİR?
Asıl üzerinde durulması gereken nokta işgücünü satan herkesin temel sınıf
çıkarlarının aynı olduğu ve yaşamın bir bölümüyle bile ücret karşılığı çalışarak
kazananların hepsinin birleşmelerinin gerekli olduğudur. Kentlerdeki fabrikalardaki
ücretli işçilere binlerce ve milyonlarca bağ ile bağlıdır. Güçlerinin bir bölümü
doğrudan doğruya tarım işçilerinin kendi ayakları üzerinde durmalarına yardım için
kullanılmalıdır. Tüm örgütlü işçiler bir günlük ücretlerini işçilerin birliğini geliştirmek
ve güçlendirmek için kullanmalıdır. Tarım işçileri sendikası gereklidir.
GERİCİ SENDİKALARDA ÇALIŞMAK DOĞRU MUDUR?
MEVCUT SENDİKALARI NASIL DEĞERLENDİRİYORUZ?
Eğer devrimci bir sendika yoksa gerici sendikalarda çalışmak doğru mu?
Elbette doğrudur. Gerici sendikalarda çalışmayı reddetmek, gelişmeleri yetersiz ya
da geri ise kitleleri gerici önderlerin ajanlarının ya da tümüyle burjuvalaşmış
çalışanların etkisi altında bırakmak demektir. Bu doğru bir yol değildir. Eğitim dalında
iş görenlerin üye olduğu, Eğitim Sen sendikasında, kalıp, sebatla çalışmak gerekliydi.
Tam on yıl boyunca sabırla gereken yapıldı. Bütün çabalara rağmen aşağıda
belirteceğimiz nedenlerden dolayı sendikal hareketin birliği korunamadı. Ve yıl 2005,
17 Ekim tarihinde Eğitim İş yeniden kuruldu. Ancak bu süreçte; Eğitim Sen
tabanından “sendikanın Kürtlerin eline geçtiği” yönünde eleştiriler ile birlikte istifalar
ve Eğitim İş’e katılımlar gerçekleşti. “Eğitim Sen Kürtlerin eline geçti, o zaman ben de
Türklere dayanan bir sendikaya üye olurum” diyerek ayrılmak, doğru değildir ki
Eğitim İş etnik temele dayanarak kurulmuş bir sendika değildir. Eğitim-Sen’den
kopuşu bu temelde olan üyelerimiz eğitimden geçirilerek ırk temelinde
sendikalaşmanın yanlış olduğu, Kürtçülük anlayışına karşı çıkmakla beraber; Kürt
kökenli olmakla Kürtçülük yapmanın ayrı şeyler olduğu belirtilmelidir. Elbette ki
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
bugün Eğitim İş’in Edirne’den Hakkâri’ye kadar her etnik kökenden binlerce üyesi
vardır ve olmalıdır da. Sadece bir bölgeye veya bir etnik gruba hapsolmak sendikayı
şovenist bir yapıya sürükler. Bugün Türkiye’de doğru temelde örgütlenen bir sendikal
hareketin Antiemperyalist, tam bağımsızlıkçı ve emekten yana tavır koyan hangi
etnik kökenden olursa olsun ( Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Süryani, Boşnak, Ermeni
vs…) tüm emekçileri kapsayabilmesi gereklidir. Tekrar 1995 yılına dönersek; Eğitim
Sen, Sınıf mücadelesi temelinde kurulan ve devrimci ideoloji ışığında yürüyen bir
sendika değildi. Ancak o günün koşullarında daha doğru bir alternatifi de yoktu. Bu
sendikayı sınıf mücadelesi temelinde örgütlemek ve onun devrimci ideolojisi ışığına
çekmek gerekliydi. Ancak bu konuda başarılı olunamadı. Elbette ortak talepler
altında emekçilerin sınıfsal çıkarları gereği birlik içinde bulunması gereklidir. Ancak
bizim gibi yarı sömürge ülkelerde sendikal mücadele, emperyalist ülkelerin işçi
sınıflarının mücadele taktik ve stratejileriyle karıştırılırsa, doğru sendikal çizgiyi
yaratmak için yeni bir örgütlenme yoluna gitmek tek çare haline gelebilir. Bizde de
olan aynısıdır. Bütün çabalara karşın yönetim organlarında temsil edilememek
pahasına; sınıf ve kitle sendikacılığı temelinde örgütlenmeyen bir sendikada devam
etmek, ulusumuzun “gerçek demokrasi ve Cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkma”
mücadelesini büyük zaafa uğratabilirdi. Zaten 2000’li yıllara geldiğimizde KESK
/EĞİTİM SEN’in demokrasi mücadelesini Avrupa Birliği projesi hattına oturtması ve
AB projeleriyle beslenmeye başlaması bardağı taşıran son damlalar olmuştur. ABD
emperyalizminin uluslararası arenada kuklası olan PKK terör örgütü liderinin bizzat
emperyalizm tarafından Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Türkiye’ye teslim
edilmesi sonrası ayrılıkçı hareketin sendikalardaki uzantılarının bizzat sendikal
kimlikleriyle irade beyanlarında bulunmaları ve sendikal yönetim organlarını çeşitli
hile ve kirli ittifaklarla ele geçirmeleri durumu iyice içinden çıkılmaz hale getirmiştir.
Bu süreci takiben 17 Ekim 2005’te; antiemperyalist, tam bağımsızlıktan ve emekten
yana eğitim emekçileri bir araya gelerek Eğitim İş’i kurmuşlar, sınıf ve kitle
sendikacılığı alanında yeni bir umudun temelini atmışlardır. Bu umut; Cumhuriyet
devrimlerinden yana, Atatürkçü, devrimci ve gerçek sol-sosyalist çevrelerde yankı
bulmuş ve bu yankı kuvvetini gitgide arttırmaktadır. Sonuç olarak Eğitim İş; ulusal
temelde sınıf mücadelesi veren bir sendikadır. Vatanın parçalanma tehlikesine karşı,
Anti Emperyalist ve ülke bütünlüğünden yana tavır koymaktadır. Diğer sendikalara
gelince; zaten Eğitim Bir Sen ve Türk Eğitim Sen Amerika ve onların yerli işbirlikçileri
tarafından kurulmuştur. Ancak bunlardan Türk Eğitim Sen bugün vatanın bölünme
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
tehlikesi karşısında daha Anti Emperyalist bir tutum sergilemektedir. Bu göz ardı
edilmemelidir. Eğitim Bir Sen Sendikası bugün bütünüyle ABD ve onun işbirlikçilerinin
emrindedir, vatanın bölünmesi mücadelesinde aktif rol üstlenmektedir. DİSK bu gün
doğru sınıf mücadelesi veren bir sendika değildir. Tarihinde ara, ara sınıf mücadelesi
verse de, sınıf mücadelesini ve onun ideolojisini esas alıp, İşbirlikçi Burjuvaziden
iktidarı almayı programına almamıştır. TÜRK-İŞ Sendikası ABD emperyalizmi
tarafından kurulmuştur. Ancak bu güne geldiğimiz de DİSK’e göre daha Anti
Emperyalist tavır almaktadır. Bundan dolayı da işçiler içerisinde, Ülkede ABD
Emperyalizmi ve onunla işbirliğine girmiş olan Eğitim Birsen Ve HAK İŞ Sendikaları
hızla güçlenmektedir. Karşı devrim bundan dolayı güçlü görünmektedir. Özünde
Emperyalizm ve onun işbirlikçileri kâğıttan kaplandır. Devrimci mücadele olmayınca
ya da zayıf olunca bu durum kaçınılmazdır.
Sosyalist Enternasyonal ve İLO, karşı devrimci örgütlerdir. Bunlar devrimci örgütler
varken, Emperyalizm tarafından örgütlenmiş yapılardır.
Hiçbir ülkede sendikaların aracılığı olmadan sendikalarla işçi sınıfının partisi
arasındaki karşılıklı eylem olmadan işçi sınıfının gelişimi sağlanamamıştır. İşçi
sınıfının politik iktidarı ele geçirmesi bir sınıf olarak işçi sınıfı için dev bir adımdır. Ve
parti her zaman olduğundan daha çok sendikaları eğitmelidir. Ancak Türkiye’de
gerçek anlamda emekçileri ve onun ideolojisini savunan bir parti yoktur. Bu olmadığı
için sendikalar keşmekeş içindedir. Bundan dolayı Amerikan emperyalizmi Afrika’nın
kuzeyine saldırdığında bütün partiler ve sendikalar koro halinde orada olanları
devrimci hareketler zannedip var olan güçleri ile destek verdiler. Bu emperyalizmi
destekleme, affedilmez hatalardan biri olarak kayıtlara geçmiştir. Ancak ABD
emperyalizmi arkasına BM’yi alınca ve uçakları ile mazlum millet olan Libyalılara
saldırınca birilerinin kafasına dank etti ve hatasını anlayabildi. Ne yazık ki ABD
emperyalizmi Yedi Tane devleti etnik, Dilsel, dinsel temelde parçalama sürecine
sokmuştur. Komşumuz Suriye’yi de tehdit etmektedir. Neden bu gün iç karışıklığı
ülkemizde çıkarmamaktadır? Çünkü ABD emperyalizminin her dediğini harfiyen
yapan ve ülkeyi gönüllü parçalayan bir hükümet işbaşındadır. Sözde devrim yapan
ancak özde karşı devrim yapan ‘domino taşı’ devletler, Türkiye’yi örnek
almaktadırlar. Ancak bugün örnek aldıkları Türkiye; ırkçılığın, gericiliğin, bölücülüğün
ve emperyalizmin pençesinde kıvranan bir Türkiye’dir. Tüm mazlum milletlerin asıl
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
örnek almaları gereken Türkiye bugünün Türkiye’si değil; 80 yıl önceki tam bağımsız
ve Atatürk devrimlerinin Türkiye’sidir.
DÜNYADA SENDİKAL HAREKET NASIL OLUŞMUŞTUR?
Sendikalar işçi sınıfı hareketinin bir parçası olarak, Sanayi Devrimi’nden sonra ortaya
çıktılar.
1650’li yıllara doğru İngiltere’de Sanayi Devrimi ortaya çıktı. Buhar enerjisinin
üretimde kullanılmasıyla ortaya çıkan bu dönüşüm Kapitalist Üretim Sistemi olarak
adlandırılan yeni bir üretim sisteminin de habercisiydi.
Sanayi Devrimi yeni teknolojik gelişmelerin de hazırlayıcısı oldu. Zanaatkarın,
köylünün artık geçinemeyerek kentlerde kurulan fabrikalara akarak işçileşme
sürecine girdiler.
Çalışma ve yaşama koşullarının gittikçe ağırlaşması işçi hareketlerinin doğmasına
neden oldu.
Fabrika sisteminin aynı anda çok sayıda kişinin yan yana çalıştığı bir sistem olması
işçilerin bir araya gelişini kolaylaştırıyordu.
Başlangıçta işçi eylemleri örgütsüz biçimde kendiliğinden gelişiyordu. Genellikle ağır
çalışma koşullarına karşı anlık öfkeler biçimindeydi.
İş koşullarının daha da kötüleşmesi, kadın ve çocuk emeğinin ağır ve tehlikeli işlerde
de sınırsızca kullanılması tepkilerin daha da büyümesini sağladı. İşçilerin olumsuz
olan ve giderek olumsuzlaşan koşullara ilk tepkisi, makina kırıcılığı biçiminde ortaya
çıktı.
Sonuç alınamaması üzerine yardımlaşma dernekleri kuruldu.
Bunlar, işçilerin örgütlü biçimdeki çözüm arayışlarıydı. Aynı mesleğe sahip işçilerin
kendi aralarında kurdukları örgütlenmeler oluştu. Adına birlik denilen bu yapılar,
bugünkü anlamdaki sendikaların çok gerisinde, yardımlaşma sandıklarıydı.
Bu sandıklarda çalışma koşulları nedeniyle hastalanan, iş göremez hale gelenlere
yardımlar yapılırdı. Zaman içinde yardım sandıkları grev ve direnişleri de
örgütlemeye başladı. İşçi hareketi giderek güç kazandı. İşçi sınıfı yardımlaşma
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
sandıkları şeklinde başlattığı örgütsel deneyimini geliştirerek sendikal yapıları
oluşturdu.
Bugünkü sendikalara benzer özellikte bilinen ilk sendikal örgütlenmeler 1700’lü
yılların başında İngiltere’de ortaya çıktı. Bunların çoğunluğu meslek sendikalarıydı.
İşçi sınıfı yasal anlamda sendikalarına kavuşmak için uzun yıllar mücadele etti.
Sendikal birlikler şeklinde kurulan ilk örgütlenme çalışmalarının üzerinden 100 yılı
aşkın bir süre geçtikten sonra 1820 yılında yine İngiltere’de ilk yasal sendika kuruldu.
SENDİKALARIN YAPISI VE İŞLEYİŞİ NASILDIR?
Sendikaların işleyişi ve organları, genel kurullarca saptanan tüzüklerine göre
düzenlenir. 12 Eylül yasaları sendikaların tüzüklerini özgürce belirleme hakkını
tanımamaktadır. Yasa sendikanın tüzüğünün hemen tamamını belirlemiştir. Bu
anlamda bir sendika özgürlüğünden söz etmek de mümkün değildir.
Sendikalarda çalışmalar; 1- Genel Merkez, 2- Bölge ve/veya Şube Merkezi ve 3- İşyeri
Temsilciliği eliyle yürütülmektedir.
Sendikalardaki temel organlar ise; 1- Genel Kurul, 2- Yönetim Kurulu, 3- Denetim
Kurulu ve 4- Disiplin Kurulu’ndan oluşmaktadır.
Aşağıdan yukarıya sendikalar:
1- İşyeri (sendika) Temsilcisi;
Mevcut yasaya göre işyeri temsilcisi, yasadaki adıyla işyeri sendika temsilcisi,
sendika genel merkezi tarafından atanır.
Kimi sendikalar işyeri temsilcilerinin belirlenmesi için seçim yapmaktadır. Bir
bakıma sendikanın üyelerinin iradesine saygısının sınandığı ilk yerdir. Eğer
gerçekten bu iradenin özgürce konulabildiği ortam mevcut ise.
2- Bölge ve Şube Merkezleri:
İkinci basamaktaki sendika organı Sendika Şubesi’dir. Bir şubenin hangi
koşullarda oluşacağı sendika tüzüğünde belirtilmektedir. Çoğunlukla 400 ve
üzerinde üyeyi kapsayacak şekilde bir veya birden çok işyerinden oluşturulur.
Şube Genel Kurulu, işyerlerindeki üyeler arasından seçilerek gelen delegeler
ile şube yöneticilerinin katılımıyla toplanır.
Şube Genel Kurulu, yeni dönemin yöneticileri (yönetim, denetim ve disiplin
kurulu üyeleri) ile Genel Merkez Genel Kurulu’nun delegelerini seçer.
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
Kimi yaygın örgütlenmeye sahip sendikalarda şubelerin üzerinde Bölge Şube
Merkezleri de bulunmaktadır.
3- Genel Merkez
Sendikanın asıl karar ve yürütme yapısı genel merkezdir. Burada da en önemli
organ Genel Kurul’dur. Genel Kurullar, doğal ve seçilmiş delegelerin
katılımıyla toplanır. Doğal delegeler, bir önceki genel kurulda seçilmiş
yöneticilerden, seçilmiş delegeler ise şube ve varsa bölge genel kurulundan
seçilerek gelen delegelerden oluşmaktadır.
Bölge veya şubesi olmayan sendikaların genel kurul delegeleri ise doğrudan
işyerinden seçilmektedir.
Genel Merkez Genel Kurulu, sendikanın tüzüğünü, bütçesini, yürütülecek
politikalara ilişkin kararlarını belirler ve yeni yöneticilerini seçer.
Yönetim Kurulu, tüzük hükümleri doğrultusunda sendikanın genel kurulunda
alınan kararları hayata geçirmekle yükümlüdür. Genel Kuruldan sonra
sendikanın en yetkili karar ve yürütme organıdır.
Yönetim Kurulu bir başkan, bir genel sekreter ve tüzükte belirtilen sayıda
üyeden oluşur.
Denetim Kurulu sendika yönetim kurulu çalışmalarının yasa, tüzük ve genel
kurul kararlarına uygun bir biçimde yürütülmesini Genel Kurul adına denetler.
Denetim idari ve mali olmak üzere iki ayı biçimde yapılır. Denetim Kurulu
saptadığı eksikliklerin düzeltilmesini yönetim kurulundan isteyebilir, bir suç
unsuruna rastlaması halinde ilgili makamlara başvurabilir.
Disiplin Kurulu, gelen başvurular üzerine sendika üye ve yöneticilerinin tüzük
hükümlerine uygun davranıp davranmadığı denetler. Üyelikten çıkarma, geçici
ihraç gibi kararlar alabilir. Disiplin Kurulunun aldığı kararlar Genel Kurul
tarafından onaylanmak zorundadır.
Sendikalar, başta Başkanlar ve Temsilciler kurulları olmak üzere çeşitli
danışma organları kurabilirler.
Başkanlar Kurulları sendikaların bölge ve şube başkanlarının katılımıyla
toplanır. Temsilciler Kurulu ise işyeri temsilcileri, şube yöneticilerinin
katılımıyla bir araya gelir. Sendika Yönetim Kurulu, her iki danışma kurulunun
da üyeleridir.
PEKİ; NEDEN ÖRGÜTLENMELİYİZ?
Türkiye`nin çeşitli bölgelerinde, çeşitli semtlerindeki işyerlerinde çalışıyoruz.
Belki farklı görüşlere inanıyor, farklı siyasi partileri destekliyoruz.
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
Ancak hepimizin ortak bir noktası var: Ekmek ve Vatan kaygısı. Vatanımız ABD ve AB emperyalizmi
tarafından bölünme tehdidi altında. Irkçılığa, gericiliğe, bölücülüğe ve emperyalizme karşı birlik olmalı,
mücadele etmeli ve kazanmalıyız.
Çünkü hepimiz emekçiyiz.
Yaşamak için çalışmak ve emek gücümüzü satmak zorundayız.
İster kadrolu, ister sözleşmeli, isterse ücretli olalım, ister bürolarda, ister devlet kurumlarında, isterse özel
kurumlarda çalışalım, hayatımızı yalnızca ücretle kazanıyoruz.
Dertlerimiz aynı, sorunlarımız ortak. İş güvencesi istiyoruz!
Çünkü bizim için işsizlik açlık demektir. Ücret zammı istiyoruz!
Çünkü işbirlikçi iktidarlar, her gün her şeye zam yaparak, zaten düşük olan ücretlerimizi
Sürekli eritiyorlar. Çalışma koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz!
Çünkü kendimize ve ailemize daha fazla zaman ayırmak, okumak, gezmek, eğlenmek en başta biz eğitim
ve bilim emekçilerinin hakkı. Biz, sürekli üreten bir makina değil,
öncelikle insanız. Sosyal haklar istiyoruz!
Çünkü yıllarca ödediğimiz pirimlerin ve vergilerin karşılığını almak, bizim en doğal hakkımızdır.
Vergi ve primlerimizin işbirlikçi sermayedarlara ucuz kredi olmasını değil; ucuz konut, hastane, bakımevi
ve okul olarak bize dönmesini istiyoruz.
Kısacası Biz bütün eğitim ve bilim üretenleri olarak, bu değerlerden, refah ve gelişmeden hakkımız olan
payı istiyoruz. Peki alabiliyor muyuz? Hayır!
Anayasa ve yasalardaki haklarımızı, toplu sözleşme ve grev hakkımızı kullanabiliyor muyuz?
Hayır! Peki Ama Neden?
Çünkü önemli yanlışlar yapıyoruz. Peki yanlışlarımız neler?
Yasaların bizi koruyacağını sanıyoruz. Yasalar yeterli değil. Ayrıca, iktidar tarafından kolayca çiğneniyor.
Tek başımıza hak aramaya kalkıyoruz. Aynı koşullarda yaşıyor, birlikte üretiyoruz.
Ama haklarımızı tek başımıza elde etmeye çalışıyoruz. Başaramıyoruz.
Neden? Çünkü Örgütlü Değiliz
Sermayeyi elinde tutan emperyalizmin Ülkemizde;
dernekleri, sendikaları, birlikleri ve siyasi partileri var.
İşbirlikçi Patronların, bizim kafamızı karıştıran, gerçekleri bizden gizleyen gazeteleri,
EĞİTİM-İŞ ANTALYA ŞUBESİ Balbey Mahallesi 422. Sok No:9 Muratpaşa/ANTALYA
Tel-Faks:0 (242) 2470788 URL : www.antalyaegitimis.org.tr antalyaegitimis egitimis07
E Posta : [email protected]
radyoları ve televizyonları var.
Patronlar, hem ekonomiye hem de siyasete egemen. Çünkü Onlar Örgütlü.
Bütün zenginlikleri emekçiler olarak biz üretiyor, Biz Yaratıyoruz.
Ama payımızı alamıyoruz.
Haklarımızı almak ve geliştirmek için güçlü olmamız gerek.
Sömürenler karşısında güçlü olmanın yolu, en az onlar kadar örgütlü olmaktan geçer.
Örgütlenmek, ortak çıkarlar temelinde, ortak hedefler için birleşmek demektir.
Yüzlerce, binlerce emekçi yenilmez bir güçtür.
O HALDE ÖRGÜTLENİN!
* EĞİTİM İŞ ANTALYA ŞUBESİ ADINA, ŞUBE SEKRETERİ ULAŞ KARTAL TARAFINDAN HAZIRLANMIŞTIR