29
DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM 1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim insanlığın en önemli ve değerli buluşlarındandır. Bu buluşa kaynaklık eden temel dürtü beslenme ihtiyacı ve besin güvenliği, yardım eden ana unsur da doğadır. İnsanlık doğadaki olayları izleyip değerlendirerek avcılık ve toplayıcılıktan tarımsal üretime geçebilmiş ve tarım toplumu ortaya çıkmıştır. Neredeyse 2-3 yüzyıl öncesine kadar bu süreç egemen olmuş, daha sonraları da sanayi toplumu olarak adlandırılan dönem başlamıştır. Sosyal ve ekonomik açıdan bütün dünyada oldukça sancılı yaşanan sanayi toplumu sürecini, ABD, Japonya ve Batı Avrupa ülkelerinde 1950’li yıllardan itibaren bilgi teknolojilerinin giderek artan bir şekilde kullanımıyla ortaya çıkan bilgi toplumu dönemi izlemiştir. Gerek sanayi toplumu gerekse bilgi toplumu olarak adlandırılan günümüzde artan makine ve ekipman gücü ile bilgi hacmine bağlı olarak, sadece sosyal yaşam başta olmak üzere doğrudan insana ilişkin hususlarda değil, tarımsal üretimin şekli ve yürütülüşü ile kapsam ve büyüklüğünde de önemli değişiklikler olmuştur. Sanayi devrimi öncesinde tarımın temel zenginlik kaynağı olması yanında insanların beslenme bilincinin gelişmesi ve birçok sanayi kolunun hammaddesinin tarımdan sağlanması da bu değişimi yönlendirmiş ve hızlandırmıştır. Bilgi artışına bağlı olarak sanayinin tarıma olan katkısının büyümesi önemli tarım ürünlerinin kitlesel üretimini mümkün kılarken, tarım dışı alanlarda da, üstelik tarımdan daha kolay ve hızlı zenginlik yaratılabilmesi, başka sektörlere yönelimi teşvik etmiştir. Bunun doğal sonucu olarak tarım dışı alanlarda uğraşanların payı artmıştır. Öyle ki günümüzde bazı gelişmiş ülkelerde tarımsal üretimle uğraşanların payı % 2-3 seviyesine inmiştir. Bu herkesin kendi besinini ürettiği bir dünyadan, birkaç kişinin yüzlerce insan için üretim yaptığı bir dünyaya geçişin en somut ölçüsüdür. Ayrıca ulaşım, ürün muhafaza ve besin işleme vb konularda gerçekleştirilen ilerlemeler ürünlerin dünya üzerinde hareketini kolaylaştırmış, geçmişte hemen üretim bölgesi civarında tüketilen tarım ürünlerinin, dünyanın hemen her yanına yayılabilmesi mümkün olmuştur. Bir bölgede üretilen ürünün dünyanın birçok bölgesine taşınabilmesi, üretimde bulunan kişilerin sayısının azalması ve dünya nüfusunun hızla artması tarımsal üretimde kalanları daha fazla üretime zorlamaktadır. Bu zorlamaya ek olarak artan bilgi ve geliştirilen teknolojilerin de etkisiyle üreticiler hem üretim birimi sayısını hem de bir üretim biriminden ağlanan üretim miktarını artırmaya çalışmaktadırlar. Öyle ki yılda 10 ton süt verebilen sığır sürüleri, altı haftada 2.5 kg canlı ağırlığa ulaşan tavuk genotipleri elde edilebilmiştir. Tarımsal üretim biçiminde meydana gelen değişmeler, toplumun diğer kesimleri yanında özellikle tarımsal sanayi ve ticarete de etkili olmuştur. Tarımsal sanayinin hızla gelişmesi ve işlenmiş ürünlere olan talebin kaçınılmaz biçimde artması, özellikle işleme ve pazarlamada tekelleşme eğilimlerini güçlendirmeye başlamıştır. Buna ek olarak tarımsal üretimin görece zorluğu, azaltılmaya çalışılsa da doğaya bağımlılığı ve başka sektörlerde iş bulma imkanının yüksekliği, özellikle gelişmiş toplumlarda, tarımsal alanda çalışma isteğini azaltmıştır. Fakat bu dönüşüm, yani ülkelerin tarım dışı alanlarda, örneğin sanayide sağladıkları gelişme, tarımı dışlamalarına neden olmamış, aksine gelişmişlik düzeyi yüksek 1 A.Ü. Ziraat Fakültesi 2. Sınıfında okutulan “Hayvan Yetiştirme I” dersi için hazırlanmıştır. Bu bölümün hazırlanmasında editörlüğünü Prof. Dr. Numan AKMAN’ın yaptığı “Cumhuriyetimizin 100. Yılında Türkiye’nin Hhayvansal Üretimi,2006, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Yayaınları No:4, ISBN:975- 94093-3-X” isimli kitaptan da büyük ölçüde yararlanılmıştır.

DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1

Prof. Dr. Numan AKMAN

A.Ü.Ziraat Fakültesi

Zootekni Bölümü

1. GİRİŞ

Tarımsal üretim insanlığın en önemli ve değerli buluşlarındandır. Bu buluşa kaynaklık

eden temel dürtü beslenme ihtiyacı ve besin güvenliği, yardım eden ana unsur da doğadır.

İnsanlık doğadaki olayları izleyip değerlendirerek avcılık ve toplayıcılıktan tarımsal

üretime geçebilmiş ve tarım toplumu ortaya çıkmıştır. Neredeyse 2-3 yüzyıl öncesine kadar

bu süreç egemen olmuş, daha sonraları da sanayi toplumu olarak adlandırılan dönem

başlamıştır. Sosyal ve ekonomik açıdan bütün dünyada oldukça sancılı yaşanan sanayi

toplumu sürecini, ABD, Japonya ve Batı Avrupa ülkelerinde 1950’li yıllardan itibaren

bilgi teknolojilerinin giderek artan bir şekilde kullanımıyla ortaya çıkan bilgi toplumu

dönemi izlemiştir.

Gerek sanayi toplumu gerekse bilgi toplumu olarak adlandırılan günümüzde artan makine

ve ekipman gücü ile bilgi hacmine bağlı olarak, sadece sosyal yaşam başta olmak üzere

doğrudan insana ilişkin hususlarda değil, tarımsal üretimin şekli ve yürütülüşü ile kapsam

ve büyüklüğünde de önemli değişiklikler olmuştur. Sanayi devrimi öncesinde tarımın

temel zenginlik kaynağı olması yanında insanların beslenme bilincinin gelişmesi ve birçok

sanayi kolunun hammaddesinin tarımdan sağlanması da bu değişimi yönlendirmiş ve

hızlandırmıştır. Bilgi artışına bağlı olarak sanayinin tarıma olan katkısının büyümesi

önemli tarım ürünlerinin kitlesel üretimini mümkün kılarken, tarım dışı alanlarda da,

üstelik tarımdan daha kolay ve hızlı zenginlik yaratılabilmesi, başka sektörlere yönelimi

teşvik etmiştir. Bunun doğal sonucu olarak tarım dışı alanlarda uğraşanların payı artmıştır.

Öyle ki günümüzde bazı gelişmiş ülkelerde tarımsal üretimle uğraşanların payı % 2-3

seviyesine inmiştir. Bu herkesin kendi besinini ürettiği bir dünyadan, birkaç kişinin

yüzlerce insan için üretim yaptığı bir dünyaya geçişin en somut ölçüsüdür. Ayrıca ulaşım,

ürün muhafaza ve besin işleme vb konularda gerçekleştirilen ilerlemeler ürünlerin dünya

üzerinde hareketini kolaylaştırmış, geçmişte hemen üretim bölgesi civarında tüketilen

tarım ürünlerinin, dünyanın hemen her yanına yayılabilmesi mümkün olmuştur.

Bir bölgede üretilen ürünün dünyanın birçok bölgesine taşınabilmesi, üretimde bulunan

kişilerin sayısının azalması ve dünya nüfusunun hızla artması tarımsal üretimde kalanları

daha fazla üretime zorlamaktadır. Bu zorlamaya ek olarak artan bilgi ve geliştirilen

teknolojilerin de etkisiyle üreticiler hem üretim birimi sayısını hem de bir üretim

biriminden ağlanan üretim miktarını artırmaya çalışmaktadırlar. Öyle ki yılda 10 ton süt

verebilen sığır sürüleri, altı haftada 2.5 kg canlı ağırlığa ulaşan tavuk genotipleri elde

edilebilmiştir.

Tarımsal üretim biçiminde meydana gelen değişmeler, toplumun diğer kesimleri yanında

özellikle tarımsal sanayi ve ticarete de etkili olmuştur. Tarımsal sanayinin hızla gelişmesi

ve işlenmiş ürünlere olan talebin kaçınılmaz biçimde artması, özellikle işleme ve

pazarlamada tekelleşme eğilimlerini güçlendirmeye başlamıştır. Buna ek olarak tarımsal

üretimin görece zorluğu, azaltılmaya çalışılsa da doğaya bağımlılığı ve başka sektörlerde iş

bulma imkanının yüksekliği, özellikle gelişmiş toplumlarda, tarımsal alanda çalışma

isteğini azaltmıştır. Fakat bu dönüşüm, yani ülkelerin tarım dışı alanlarda, örneğin sanayide

sağladıkları gelişme, tarımı dışlamalarına neden olmamış, aksine gelişmişlik düzeyi yüksek

1 A.Ü. Ziraat Fakültesi 2. Sınıfında okutulan “Hayvan Yetiştirme I” dersi için hazırlanmıştır.

Bu bölümün hazırlanmasında editörlüğünü Prof. Dr. Numan AKMAN’ın yaptığı “Cumhuriyetimizin 100. Yılında

Türkiye’nin Hhayvansal Üretimi,2006, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Yayaınları No:4, ISBN:975-

94093-3-X” isimli kitaptan da büyük ölçüde yararlanılmıştır.

Page 2: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

2

ülkeler tarımsal faaliyetlerin devamlılığını sağlamaya daha fazla önem verir hale

gelmişlerdir. Söz konusu ülkelerde bu anlayışın gelişmesinde besin güvenliğini elden

bırakmama isteği en temel belirleyici olmuştur. Dünyada aç olarak nitelenen nüfusun

yaklaşık bir milyar olduğu ve gıda fiyatlarının 2007 ve 2008 yıllarında görüldüğü üzere

hızla artabildiği dikkate alınırsa bu isteğin ne ölçüde haklı ve gerekli olduğu daha kolay

kavranabilecektir.

Ülkelerin gelişmişlik düzeyi yükseldikçe, üretimin kitlesel nitelik kazanma eğilimi ve

tüketilen besinlerin işlenmişlik düzeyi de artmaya başlamıştır. Aynı süreçte tarımsal

üretimin sürekliliği ve yeterliliği kadar nitelikli ve düşük maliyetli olmasının da önemi

kavranmıştır. Bu durum insanları sadece gıda güvenliği değil, gıdanın güvenilirliğini ve

satın alınabilirliğini sağlama yönünde de yoğun çaba harcamaya sevk etmiştir. Bütün bu

değişimi yönetmek ve öngörülen amaçları gerçekleştirmek için çeşitli kurumlar kurulmuş,

analiz yöntemleri geliştirilmiş, destekleme politikaları oluşturulmuş, yasal düzenlemeler

yapılmıştır.

Gıda üretiminin sürekliliği ve üretilen gıdaların güvenilir olması yönündeki çabalar,

ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile paralellik göstermektedir. Gerçekten de geri kalmış ülke ve

bölgelerde, insanların pek çoğu tarımla uğraşıyor olsalar da, onlar için sürekli ve güvenli

gıdadan söz etmek henüz mümkün değildir. Nitekim yeryüzünde açlıkla karşı karşıya olan

bir milyona yakın insanın yaşadığı bölgeler ve ülkelerin hemen tamamı bu nitelikte, yani

gelişmekte olan ya da geri kalmış ülkelerdir ( Şekil 1). Tarımsal üretim için gerekli ve

yeterli alana sahip olmayan bazı ülkeler, tarımsal ürün ithal etmek yerine başka ülkelerden

toprak satın alarak ya da toprak kiralayarak tarımsal üretim yapma gayretindedirler. Bunun

en yakın örneği Suudi Arabistan ve İsrail’in Türkiye’de tarımsal üretim yapmak için arazi

edinme istek ve gayretleridir.

Şekil 1. Dünya Açlık Haritası2

Özetle, pek çok yan işlevi olsa da, temel işlevi gıda üretmek olan tarım, öncelikle gelişmiş

toplumlar için, vazgeçilemez bir sektördür. Bu sektörü yaşatmanın, ayakta tutmanın o

2 http://www.fao.org/es/ESS/faostat/foodsecurity/FSMap/map14_en.htm

Page 3: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

3

ülkelerin insanları için ne denli önemli olduğu hemen her kesimce bilinir. Bu hem

geçmişte yaşanmış savaşlar esnasında çekilen acılarla öğrenilmiştir, hem de günümüzde

açık ya da örtülü gıda ambargoları ve açlıktan ölen insanların hazin sonlarıyla akıllara

kazınmaktadır.

İnsan için uzun süreli açlık yaşam hakkını ortadan kaldıran bir felakettir. Bu felaketin

ortadan kalkması ancak yeterli düzeyde besin maddesinin kesintisiz teminiyle mümkün

olur. Kısaca, yeterli düzeyde ve sürekli besin maddesi üretiminin sağlanamadığı ve

garantilemediği alanlarda yaşayanlar, başka yollardan da besin maddsi elde edemezlerse,

açlığa karşı korumasız sayılırlar.

Temel besin maddeleri içerisinde hayvansal kökenli olanlar oldukça önemli bir yer tutar.

Bu önem; hem besin maddesi olarak niteliklerinden hem de hayvansal ürünlerin üretim

özelliklerinden kaynaklanır. Gerçekten de hayvanlardan çok farklı koşullarda, çok değişik

zamanlarda ve oldukça uzun süreler ürün elde edilebilir. Örneğin bir koyun sürüsünden

yılın her dönemi et sağlanabilir. Aynı şekilde, sığır ve keçiden yılın büyük bir bölümünde

süt elde etmek mümkündür.

Hayvansal kökenli besin maddelerinin beslenme kalitesi açısından pek çok üstün özelliğe

sahip oldukları bilinmektedir. Örmeğin yeterli ve dengeli bir beslenmeden söz edebilmek

için günlük protein ihtiyacının belirli bir bölümünün, hiç olmazsa % 40-50’sinin,

hayvansal kökenli besin maddelerinden sağlanması istenmektedir. Bir başka ifadeyle

dengeli ve yeterli beslenme için sadece toplam besin maddeleri tüketimi değil, toplam

tüketimin hangi kaynaklardan sağlandığının da önemi vardır.

Dünyada kişi başına günlük protein üretimi 75.7 gramdır ve bunun 29.1 gramını hayvansal

kökenli besin maddeleri oluşturur. Türkiye’de kişi başına günlük toplam protein üretimi,

dünya ortalamasının oldukça üstünde, 95 gr civarındadır. Buna karşılık Türkiye’nin kişi

başına hayvansal protein üretimi 24.8 gramla oldukça düşük seviyededir (Çizelge 1).

Kişi başına günlük hayvansal ve bitkisel protein üretimi bakımından ülkeler ve kıtalar

arasında önemli farklılıklar vardır. Bu farklılık genellikle ülkelerin veya kıtaların

gelişmişlik düzeyleri arasındaki farklılıkla paralellik göstermektedir. Hayvansal protein

üretimi söz konusu olduğunda bu ilişki daha da belirgindir. Gerçekten de gelişmiş

ülkelerde kişi başına günlük hayvansal protein üretimi 57.2 g iken, bu değer gelişme

yolundaki ülkeler için 21.5 g; geri kalmış ülkeler için de 9.7 g olarak verilmektedir.

Gelişmiş ülkelerle az gelişmiş (geri kalmış) ülkelerin günde kişi başına bitkisel protein

üretimi aynı iken, hayvansal protein söz konusu olduğunda farkın, gelişmiş ülkeler lehine

47 gram kadar fazla veya gelişmiş ülkeler üretiminin yaklaşık 6 kat daha yüksek olması

aslında gelişmişlik dahil bir çok şeyi açıklamaktadır.

Kişi başına günlük enerji tüketimi bakımından durum daha farklıdır. Türkiye'de kişi başına

günlük enerji tüketimi 3328 kalori iken, AB-25 ülkeleri ortalaması 3261 gramdır. Toplam

enerji ve protein tüketiminde hayvansal ürünlerin payı Türkiye için sırasıyla %11.6 ve

%25.8’dir. Bu değerler, yine aynı sıra ile, Fransa için %36.8 ve %64.9, AB-25 için %28.3

ve %55.8, Dünya için ise %17.0 ve %38.4’tür. Sonuç olarak Türkiye'de kişi başına günlük

protein tüketimi söz konusu olduğunda hem günlük miktar hem de bunda hayvansal

ürünlerin payı düşüktür. Enerji tüketiminde miktar olarak bir yetersizlikten söz edilemese

de, hayvansal ürünlerden sağlanan enerjinin payı oldukça aşağılardadır. Bu değerlere

bakıldığında Türkiye'de ülke nüfusunu yeterli seviyede besleyecek tarımsal üretimin

yapılmadığını kabul etmek gerekir. Buna bir de gelir dağılımındaki eşitsizlik ile hızlı ve

çarpık kentleşmenin olumsuzlukları eklenince yetersiz beslenen nüfusun büyüklüğü daha

açık biçimde ortaya çıkar. Özetle Türkiye'de nüfusun önemli bir bölümü yetersiz

beslenmektedir ve bu durum ülkeyi birçok soruna açık hale getirmektedir. Bu sorunlar

arasında ilk sırayı sosyal çalkantılar ile yetersiz beslemeye bağlı bedensel ve zihinsel sağlık

problemlerinin alması kaçınılmazdır. Hele açlığın kırsal kesimde daha hızlı yayıldığı

Page 4: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

4

yönündeki bilgiler3 konuyu daha da hassas hale getirmektedir. Nitekim Türkiye İstatistik

kurumu (TUİK) verilerine göre 2006 yılında Türkiyede açlık sınırının altında yaşayan kişi

sayısı 539 000 olarak verilmiş, nüfusun %17.81’inin de yoksulluk sınırının altında yaşadığı

belirtilmiştir4. Aynı yıl için Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)

kaynaklarında ise Türkiye’de açlıkla karşı karşıya kalaların sayısı iki milyon olarak tahmin

edilmiştir5.

Çizelge 1. Çeşitli ülke ve gruplar ile Türkiye’de kişi başına toplam protein ve enerji ve

bunlarda hayvansal ürünlerin payı(2003)6

Enerji, kalori/kişi/gün Protein, g/kişi/gün

Toplam Hayvansal

Toplam Hayvansal

Kalori % g %

Avrupa Birliği (25) 3261 924 28.3 98.8 55.3 55.8

Yunanistan 3666 829 22.6 117.2 62.4 53.2

Fransa 3623 1333 36.8 117.2 76.1 64.9

Bulgaristan 2885 684 23.7 90.2 44.5 49.3

Dünya 2809 477 17.0 75.7 29.1 38.4

Türkiye 3328 386 11.6 96.1 24.8 25.8

Asya 2696 395 14.7 70.4 22.6 32.1

Afrika 2437 178 7.3 61.1 12.8 20.9

Gelişmiş Ülkeler 3331 877 26.3 101.2 57.2 56.2

Gelişme yolundaki Ülkeler 2669 370 13.8 68.9 21.5 31.2

Az gelişmiş Ülkeler 2148 136 6.3 53.0 9.7 18.3

Protein üretimine katkı sağlayan hayvansal kökenli besin maddeleri et, süt ve yumurtadır.

Bunlar farklı kaynaklardan elde edilmektedir. Örneğin sığır, koyun ve keçi süt ve et; tavuk

et ve yumurta; hindi ve balık da genellikle et üretimine katkıda bulunmaktadır. Bir bölümü

yukarıda sıralanan türlerin hayvansal üretime katkılarının hangi yolla yaptıkları ve bunun

miktarı ülkelere yada bölgelere göre farklılıklar göstermektedir. Örneğin etçi ırktan

sığırların yetiştiricileri sığırdan yalnızca et üretirken bazı ırk koyunlardan hem et hem de

süt elde edilebilmektedir. Bu tip farklılıkların şekillenmesinde söz konusu yöre yada

bölgelerin coğrafi koşulları ve doğal imkanları yanında iklim ve gelişmişlik düzeyinin de

payı vardır. Ülke ya da bölgelerin hayvansal üretim deseni ve bu desende yer alan unsurlar

değişmez veya değiştirilemez unsurlar değildir. Dolayısıyla ülkelerin bölgelerine uygun

üretim desenleri belirlemeleri bunları gerektiğinde değiştirebilmeleri, geliştirebilmeleri söz

konusu olabilir. Türkiye dahil pek çok ülkede bunun örneklerini görmek mümkündür.

Hayvansal üretimden elde edilen ürünlerin bir kısmı besin maddesi niteliği taşımaz. Bu

grupta yer alan yapağı, tiftik, işgücü, gübre, deri vb hayvansal ürünler de insanlık için

oldukça değerlidir. Besin maddesi niteliği olanlar da dahil bu ürünlerden bazılarının

ekonomik getirileri zaman zaman azalabilmektedir. Örneğin son yıllarda tiftik ve yapağı

dünyanın hemen her yerinde değer kaybetmektedir. Gelişmiş pek çok ülkede hayvanların iş

gücüne talep oldukça azalmış veya ortadan kalkmıştır. Buna karşılık pek çok ülkede spor

ve gösteri amaçlı hayvan yetiştiriciliği artarak sürdürülmektedir.

Hayvansal üretimin insanlığa katkısı hayvansal ürünlerle sınırlı değildir. Hayvancılık bir

tarım işletmesinin gelirini artırmaya ve o işletmenin kaynaklarının daha etkin

kullanılmasına da imkan sağlar. Örneğin işletmede elde edilen bitkisel ürünlerin bir

bölümünü değerlendirerek o ürünün işletmeye katkısını yükseltilebilir. Hayvancılık

3 http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tb_id=23&ust_id=7

4 (http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=626).

5 http://www.wfp.org/Country_Brief/Hunger_Map/map/hungermap_popup/map_popup.html

6 http://faostat.fao.org

Page 5: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

5

işletmenin nakit ihtiyacını karşılamada da oldukça önemli bir seçenektir. Ayrıca

işletmelerin doğal afetler nedeniyle bitkisel üretimde uğrayacakları zararı azaltmaya katkı

sağlar. Çoğu kez de, arazi varlığının bir bölümümün hayvancılığa ayrılması, o bölümün

toplam gelire katkısını yükseltir. Burada belirtilen ve benzeri özellikleri dikkate alınırsa,

hayvansal üretimin, bitkisel üretimin sürekliliğinin sağlanmasına önemli katkıda

bulunduğu söylenebilir. Bu nedenle hayvansal üretimde meydana gelen olumsuzlukların

zamanla bitkisel üretimi de etkilemesi beklenir. Bunun doğal sonucu da, tüm unsurlarıyla

tarımsal faaliyetin tehlikeye girmesidir.

Son yıllarda iklimin istenmeyen yönde değişimi bitkisel üretimi olumsuz etkilemekle

kalmamış, özellikle yem fiyatlarındaki artış ile kuraklığa bağlı olarak çayır ve meralarda ot

veriminin düşmesi hayvansal ürünler üretimini de olumsuz etkilemiştir. Bunun doğal

sonucu olarak süt başta olmak üzere birçok ürünün fiyatı artmıştır.

Türkiye'de bir çok kesim tarım kelimesini sadece bitkisel üretim için kullanma gayretinde

de olsa, dünyanın ortak kullandığı literatürde; ‘bitkisel, hayvansal ve mikrobiyolojik

kaynakların ekonomik kullanımı ile bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretimi, işlenmesi ve

pazara ulaştırılması faaliyetlerinin toplamı “tarım” kelimesi ile ifade edilir. Tarım

sektöründe çalışma koşulları oldukça zordur ve genellikle sektörde kar marjı da yüksek

değildir. Bu iki hususa ek olarak; iklime bağlılık, çevrenin olumsuz etkilenmesi, ürün

fiyatlarını düşürme yönündeki çabalar, denetim amaçlı çalışmaların yarattığı baskı ve

masraf gibi hususlar sektörde nüfus tutmayı zorlaştırmaktadır. Nüfusun büyük bir

bölümünün kırsalda yaşadığı, işsizliğin büyük boyutlarda olduğu Türkiye’de bile bu durum

geçerlidir. Yani fırsatını bulan ya da yaratanlar çiftçiliği, tarımsal üretimi terk etmeye

oldukça isteklidirler. Bu durum daha önceki yıllarda gelişmiş ülkelerde de yaşanmıştır.

Söz konusu ülkeler daha önce yaşanan bu değişimden olumsuz yönde çok fazla

etkilenmemek, yani sektörde müteşebbis tutabilmek ve tekelleşmeyi engellemek için

birçok önlem almıştır. Gelir garantisi sağlayan, işletmenin varlığını koruyan ve üretim

unsurunun nitelik kaybetmesini engelleyen politikaların hayata geçirilmesini bu önlemler

arasında saymak gerekir. AB ortak tarım politikaları temelde bu hedefleri gerçekleştirmek

için oluşturulmuş politikalardır. Topluluk içerisinde tarıma ilişkin mevzuatın fazlalığı ve

sık değişiyor olması da, ortak tarım politikasına konu olan ürünler başta olmak üzere,

tarımın değişken niteliği ve vazgeçilmezliğine bağlanabilir.

AB ülkelerinde, pek çok gelişmiş ülkede olduğu gibi tarımsal üretimden sağlanan toplam

gelirde hayvansal üretim önemli bir yer tutmakta ve payı %28-%68 arasında

değişmektedir. Yalnız bu değer toplam 27 ülkenin 23’ünde % 60’tan, 15’inde %50’den,

dokuzunda da %40’tan küçüktür. Türkiye için bu değer % 30-35 arasında tahmin

edilmektedir. Bu duruma bakılarak Türkiye’ye ilişkin bir değerlendirme yapmak pek kolay

olmaz. Örneğin çay ve fındık gibi özel ürünlere sahip olan, meyve ve sebze üretiminde

avantajlı sayılan Türkiye’nin toplam tarımsal gelirinde hayvansal üretimin payı çok

düşüktür de denemez. Nitekim bu değer İtalya’da %32.5, İspanya’da %38.8, Hollanda ve

Fransa’da %40, AB-27’de ise %43 civarındadır.

Tarımsal üretimin yapısı ile iklim ve doğal koşullar dikkate alınmadan, sadece bu

rakamlara dayalı olarak yapılacak değerlendirmeler eksik kalacaktır. Tarımsal yapı, toplam

tarımsal gelir ve toplan tarımsal gelirde hayvansal üretimin payı bir arada ele alındığında;

Türkiye'nin hem toplam tarımsal, hem de hayvansal üretim değeri bakımından AB ülkeleri

arasında 5.-7. sıralarda olduğu görülmektedir. Hem yüz ölçüm, hem de toplam ve tarımsal

üretimde çalışan nüfus göz önüne alındığında bu seviyede üretimin yetersiz olduğu

söylenebilir. Nitekim gerçekleşen hayvansal üretimin yarattığı değerin düşüklüğü bir yana,

nüfusun beslenmesine katkısı Çizelge 1’den izlenebilir. Bu çizelgede Türkiye ile bazı

ekonomik gruplar ve ülkelerin kişi başına toplam enerji ve protein tüketimleri ile bunda

hayvansal ürünlerin payı verilmiştir. Çizelgeden da anlaşılacağı üzere AB(25) ve

Türkiye’de kişi başına günlük toplam protein üretimi 100 g civarındadır. Fakat hayvansal

Page 6: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

6

protein söz konusu olduğunda durum farklılaşmaktadır. AB(25)’te kişi başına günlük

hayvansal protein üretimi 55.3 g iken Türkiye'de bunun %45’i kadar, yani 24.8 gramdır.

Çizelge 2. AB ülkelerinde toplam tarımsal ve hayvansal üretim değeri ve toplam tarımsal

üretim değerinde hayvansal üretimin payı, 20067

Ülkeler

Üretim Değeri

(milyon € ) Hayvansal

Üretimin

Payı, %

Ülkeler

Üretim Değeri

(milyon € ) Hayvansal

Üretimin

Payı, % Toplam

Tarımsal

Hayvansal

Üretim

Toplam

Tarımsal

Hayvansal

Üretim

AB-27 317 458 135338 42.6 Macaristan 5 834 2146 36.8

AB-25 301120 130021 43.2 İrlanda 5 498 3762 68.4

AB-15 269595 115326 42.8 Avusturya 5 369 2784 51.8

Fransa 58 979 22737 38.6 İsveç 4 068 2198 54

İtalya 41 898 13611 32.5 Finlandiya 3 496 2012 57.6

Almanya 39 903 19484 48.8 Çekoslovakya 3 455 1648 47.7

İspanya 36 207 14065 38.8 Bulgaristan 3111 1109 35.7

Hollanda 21 982 8691 39.5 Slovakya 1 643 781 47.5

Birleşik Krallık 20 379 11773 57.8 Letonya 1 540 804 52.2

Polonya 16 036 7772 48.5 Slovenya 1 064 530 49.8

Romanya 13 227 4208 31.8 Litvanya 757 350 46.2

Yunanistan 10 039 2784 27.7 G.Kıb. R. Cum. 590 306 51.8

Danimarka 8 019 5024 62.7 Estonya 489 290 59.4

Belçika 6 797 3765 55.4 Lüksemburg 231 140 60.8

Portekiz 6 730 2496 37.1 Malta 117 70 60.0

Yukarıdaki açıklamalardan hayvansal üretimin; tarımsal üretim içindeki yeri, bitkisel

üretimle ilişkisi, bir işletme için önemi ve insanlık için değeri anlaşılmış olmalıdır. Bu

niteliklerin birçoğu hayvansal üretimin hemen bütün alt dalları için geçerlidir. Ne var ki bir

işletme içerisinde bitkisel üretimle ilişki tavukçulukta gerekli ve aranılır bir özellik

değilken, süt sığırı yetiştiriciliği, hatta koyunculukta oldukça önemlidir. Balık yetiştiriciliği

kendine özel koşullar talep ederken, Ankara keçisinin her yerde yetiştirilmesi

düşünülemeyebilir. Hayvansal üretime katkı sağlayan türler arasında gerek ürün gerek

arzuladıkları çevre bakımından var olan farklılıklar aslında insanlığın bir zenginliğidir. Bu

farklılıklar değiştirilemeyen ya da değiştirilmesi çok zor unsurlar olan iklim ve genel

anlamıyla çevreye uygun biçimde değerlendirilerek, hemen her alandan en etkin biçimde

yararlanma imkanı elde edilebilir. Kısaca üretim dışında tutulacak alanların azaltılması ve

üretimin hayvan, çevre ve iklim ile ekonomik koşullar dikkate alınarak planlanması hem

verimliliği yükseltecek, hem kaynakların korunması ve üretimin sürdürebilirliğine katkı

sağlayacaktır. Böyle bir ortam açlığın yeryüzünden kaldırılmasının en temel

güvencelerinden biri olacaktır.

Türkiye, daha önce de belirtildiği gibi kişi başına hayvansal üretimi düşük ülkeler arasında

yer almaktadır. Oysa ülkenin doğal imkanları ve nüfus yapısı, Türkiye’nin kendi nüfusunu

yeterli şekilde beslemek bir yana Dünya’nın önemli ihracatçılarından biri olabileceğini

düşündürmektedir. Bu imkanların göz ardı edilmesi ve potansiyelin değerlendirilmemesi

Türkiye’nin, başta gıda olarak değerlendirilenler olmak üzere, tarımsal üretimde tam olarak

dışa bağımlı hale gelmesine yol açacaktır. Bu durumu ülke için olumsuzluk olarak

algılayan, kendini Türkiye ve insanlığa sorumlu hissedenler bir yandan Türkiye’nin

tarımsal üretim kapasitesini artırmaya çalışırken, diğer yandan da mevcut kapasiteyi etkin

olarak kullanmanın yollarını bulmak ve uygulamak durumundadırlar.

7 http://ec.europa.eu/agriculture/agrista/2007/table_en/

Page 7: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

7

Yukarıda belirtilen üretim eksikliği ve bunun yaşattığı olumsuzluklara rağmen zaman

zaman Türkiye’de, tarımı ülkeye zarar veren bir sektör olarak gösterme girişimlerine de

şahit olunabilmektedir. Üstelik bu iş, gelişmiş addedilen ülkelerin tarımı stratejik bir sektör

olarak ele aldığı ve tarımsal üretimi sürdürmek için her türlü çabayı sergilediği bir

dönemde ve o ülkeler örnek gösterilerek yapılmaktadır. Bu gayretlerin başarılı olması

Türkiye'de tarımın tasfiyesi anlamına gelecektir. Yalnız bu aşama Türkiye'de tarımsal

üretim yapılmayacağı anlamına da gelmemektedir. Her koşulda Türkiye'de tarımsal

faaliyet devam edecek, fakat ürün deseni büyük olasılıkla ülke ihtiyaçları öncelikli

olmayacak, üretim yapanların da Türkiye vatandaşı olması gerekmeyecektir.

2. DÜNYA ve AVRUPA BİRLİĞİNDE HAYVANSAL ÜRETİM

Bu bölümde yaklaşık son 30 yıllık dönemde Dünya hayvansal üretiminde, üretim miktarı

ve üretime katkıda bulunan türler itibariyle, ne tip değişiklikler olduğu özetlenecektir.

Dünya üretimi ilgili değerlendirmelerde Avrupa Birliği hayvansal üretimine de yer

verilmeye çalışılacaktır. Değerlendirmelerde bir örneklilik sağlamak amacıyla, zorunlu

olmadıkça, aynı kaynağa dayalı bilgiler kullanılacaktır. Türkiye’nin hayvansal üretiminde

meydana gelen değişimlerin boyutu ve değişimin nedenleri ile sonuçları ayrı bir bölüm

olarak inceleneceğinden, bu bölümde Türkiye’nin hayvansal üretimi konusunda ayrıntı

verilmemiştir.

2.1. Hayvan Varlığı

Hayvansal üretime, av hayvanları da dahil, pek çok tür katkı yapmaktadır. Bu çalışmada

bunların tamamı yerine sığır, koyun, keçi, manda, domuz ile tavuk ve hindi üzerinde

durulacaktır. Fakat hayvan varlığı incelenirken, yanıltıcı olacağı kaygısıyla, tavuk ve hindi

sayısına yer verilmeyecek, bunlardan sağlanan ürünler üzerinde durmakla yetinilecektir.

Çizelge 3.Dünya hayvan varlığının değişimi (1975–2003 arasındaki değerler 1970 yılı

hayvan varlığı 100 kabul edilerek hesaplanmıştır)

Türler 1970

(Milyon)

1970 hayvan varlığı =100 olduğunda 2007

(Milyon) 1975 1980 1985 1990 1995 2000 2005 2007

Arı Kovanı 46.0 103 111 126 130 122 128 136 158 72.6

Manda 107.3 105 113 127 138 149 153 163 189 202.4

Sığır 1081.6 110 112 116 120 123 121 127 128 1389.6

Keçi 375.9 107 123 129 156 176 193 223 226 850.2

Domuz 547.2 125 146 145 157 164 164 176 181 989.9

Koyun 1061.1 99 103 105 114 101 99 103 105 1112.5

Arı Kovanı

Manda

Sığır

Keçi

Domuz

Koyun

80

100

120

140

160

180

200

220

1970

1975

1980

1985

1990

1995

2000

2005

2007

Grafik 1. Dünya hayvan varlığının değişimi (1970=100)

Page 8: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

8

Dünya hayvan varlığının yer aldığı çizelge 3 incelendiğinde 1970 yılından 2007 yılına,

koyunda en az olmak üzere incelenen türlerde hayvan sayının arttığı görülmektedir. En

hızlı artış keçide gerçekleşmiş ve son 37 yıllık dönemde dünya keçi varlığı bir kattan fazla

artarak ( 1.26 kat) 850 milyona ulaşmıştır. Aynı dönemde domuz sayısı % 81, manda sayısı

% 89, sığır sayısı da % 28 artmıştır.

Çizelge 3’te belirtilen değişimin daha kolay izlenebilmesi için bir grafik hazırlanmıştır

(Grafik 1). Grafikten çeşitli türlerde sayısal artışın farklı seyirler izlediğive artış hızının

zaman zaman değişebildiği anlaşılmaktadır. Koyun sayısındaki duraklama ile keçi

sayısındaki olağanüstü artışın aynı zaman diliminde gerçekleşmesi de dikkat çekicidir.

Dünyanın Türkiye’yi yakından ilgilendiren bölümlerinden birisi Avrupa Birliğidir. Avrupa

Birliği’ndeki hemen her değişim ve düzenleme Türkiye için oldukça önemli kabul

edilmektedir. Bu nedenle Avrupa Birliğinin 27 üyeli haline ait hayvan sayıları ve 1970

yılından 2007’ye hayvan sayısının değişimi Çizelge 4’te verilmiştir. Söz konusu değişimi

daha kolay izlemek için bir de grafik hazırlanmıştır (Grafik 2). Çizelgede AB(27)’de,

Dünyadan farklı olarak sığır sayısının azaldığı görülmektedir. Koyun sayısının değişimi

bakımından durum dünyaya benzerdir. AB(27) manda, keçi ve domuz sayısı, dünya kadar

hızlı olmasa da artmıştır. Yalnız en hızlı sayısal artışın gerçekleştiği manda da ulaşılan

hayvan sayısı 242.000’dır. Buna karşılık koyun sayısı 107 milyon, domuz sayısı da 161

milyon olmuştur.

Çizelge 4. Avrupa birliği (AB 27) hayvan varlığının değişimi (1975–2007 arasındaki

değerler 1970 yılı hayvan varlığı 100 kabul edilerek hesaplanmıştır)

Türler 1970

(Milyon)

1970 hayvan varlığı =100 olduğunda 2007

(Milyon) 1975 1980 1985 1990 1995 2000 2005 2007

Arı Kovanı 9.3 98 119 137 123 118 119 126 120 11.1

Manda 0.1 114 99 93 95 85 134 153 168 0.2

Sığır 106.8 110 109 108 101 93 91 85 84 89.7

Keçi 10.9 97 98 110 133 130 133 128 127 13.9

Domuz 114.3 118 133 137 139 136 140 140 141 161.0

Koyun 111.6 100 99 110 128 115 110 100 96 107.1

Arı Kovanı

Manda

Sığır

Keçi

Domuz

Koyun

75

100

125

150

175

1970

1975

1980

1985

1990

1995

2000

2005

2007

Grafik 2. AB hayvan varlığının değişimi (1970=100)

Az Gelişmiş ülkeler esas alındığında bütün türlerde hızlı bir sayısal artış dikkati

çekmektedir. Artış hızı keçi ve domuzda sırasıyla %149 ve %185, diğer türlerde de

%50’den fazla olmuştur (Çizelge 5).

Page 9: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

9

Çizelge 5. Az Gelişmiş Ülkeler hayvan varlığının değişimi (1975-2007 arasındaki değerler

1970 yılı hayvan varlığı 100 kabul edilerek hesaplanmıştır)

Türler 1970

(Milyon)

1970 hayvan varlığı =100 olduğunda 2007

(Milyon) 1975 1980 1985 1990 1995 2000 2005 2007

Arı Kovanı 5.8 104 111 126 147 158 159 177 184 10.6

Manda 5.2 100 118 138 148 161 166 183 193 10.0

Sığır 146.1 101 107 110 114 128 143 157 162 236.2

Keçi 98.8 105 114 126 147 174 201 240 249 245.8

Domuz 9.4 98 118 142 160 190 205 264 285 26.7

Koyun 97.9 102 111 109 117 124 145 164 166 162.5

Dünya, AB (27), Az Gelişmiş Ülkeler hayvan varlığı ve hayvan varlığındaki değişme ile

Türkiye’nin durumunu karşılaştırmayı kolaylaştırmak için Çizelge 6 hazırlanmıştır.

Türkiye’nin 1970–2007 yılları arası hayvan varlığının yer aldığı Çizelge 6 incelendiğinde

bütün türlerde, oldukça önemli sayılabilecek azalma dikkati çekmektedir. Gerçekten de

2007 yılı sığır, koyun, keçi, ve manda varlığı 1970 yılı varlıklarının sırasıyla % 82, 70, 32,

9’u kadar oluştur. Bu denli hızlı bir düşüşün meydana getireceği üretim azalmasının

hayvan başına verimlerdeki artış ile karşılanması oldukça zor görünmektedir. Hayvan

başına verim ve sayıya yönelik istatistiklerin niteliği bu konularda daha kesin ifadeler

kullanmaya imkan verecek kalitede değildir. Fakat sayısal azalma ve üretimin yetersizliği

tüm açıklığı ile ortadadır.

Çizelge 6. Türkiye hayvan varlığının değişimi (1975-2003 arasındaki değerler 1970 yılı

hayvan varlığı 100 kabul edilerek hesaplanmıştır)

Türler 1970

(Milyon)

1970 hayvan varlığı =100 olduğunda 2007

(Milyon) 1975 1980 1985 1990 1995 2000 2005 2007

Arı Kovanı 1.8 110 124 144 183 218 238 256 285 5.1

Manda 1.2 87 88 46 36 26 14 9 9 0.1

Sığır 13.2 102 118 94 92 90 84 76 82 10.9

Keçi 20.3 92 93 65 59 47 38 33 32 6.5

Koyun 36.4 112 127 111 120 98 83 69 70 25.4

2.2. Hayvansal Ürünler Üretimi

Hayvan sayılarındaki azalma ve artış çoğu kez tek başına bir anlam ifade etmez. Özellikle

besin maddesi üretimi söz konusu olduğunda hayvansal üretimin hangi yönde ve ne

miktarda değiştiği önem kazanır. Bu bölümde besin maddesi niteliği olan önemli hayvansal

ürünlerin üretim değeri ve bundan meydana gelen değişim üzerinde durulacaktır.

Dünya üretimindeki değişimi incelemek için Çizelge 7 hazırlanmıştır. Çizelgeden de

görüleceği üzere 1970–2007 yılları arasında bütün ürünlerde üretim önemli ölçüde

artmıştır. Örneğin sığır eti üretimi yaklaşık 38 milyon tondan 62 milyon tona, kanatlı eti

üretimi 15 milyon tondan 87 milyon tona, toplam et ve süt üretimleri de sırasıyla 101

milyon ve 392 milyon tondan 284 ve 671 milyon tona ulaşmıştır.

Son 38 yıllık dönemde dünyada, başta tavuk olmak üzere kanatlı eti ile keçi eti üretiminde

oldukça hızlı artış meydana geldiği Çizelge 7’de açıkça görülmektedir. Sadece sığır ve

koyun eti üretimindeki artışlar 2007 yılı üretimini 1970 yılı üretiminin 2 katı yapacak

kadar hızlı olmamıştır. Buna karşılık aynı dönemde toplam kanatlı eti üretimi %475, keçi

eti üretimi % 300, domuz eti üretimi % 223, tavuk yumurtası üretimi %220 ve toplam et

üretimi de %184 artmıştır.

Page 10: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

10

Çizelge 7. Dünya et, süt ve yumurta üretimi ( milyon ton)

Türler 1970

(Milyon ton)

1970 üretimi =100 olduğunda 2007

(Milyon ton) 1980 1990 2000 2005 2007 E

t

Manda 1.3 122 173 228 242 244 3.2

Sığır 38.3 119 139 148 159 161 61.9

Tavuk 13.1 174 269 449 546 565 74.3

Keçi 1.3 131 206 287 371 400 5.1

Domuz 35.8 147 195 252 289 323 115.5

Koyun 5.5 102 127 137 154 161 8.9

Hindi 1.2 168 304 414 468 481 5.9

Kanatlı 15.1 172 272 458 555 575 86.8

Toplam et 100.7 136 179 234 269 284 285.7

Süt

Manda 19.6 140 225 339 403 436 85.4

Sığır 359.3 118 133 137 151 156 560.5

Keçi 6.5 119 155 196 223 229 14.8

Koyun 5.5 124 145 154 168 167 9.1

Toplam Süt 391.8 119 138 148 165 171 671.3

Yumurta 19.5 134 180 265 304 320 62.6

Dünya süt üretimindeki artış et üretimindeki artıştan daha düşük gerçekleşmiştir. Toplam

süt üretimi yaklaşık %70 artmıştır. En düşük artış hızı sığır sütünde (% 56), en yüksek artış

hızı da manda sütünde (%336) gerçekleşmiştir (Çizelge 7). Toplam et üretimindeki artışın

daha yüksek olmasında kanatlı ve domuz eti üretimlerinin artış hızının çok yüksek

(sırasıyla %475 ve % 223 ) olmasının büyük payı vardır.

Tavuk yumurtası da hızlı artan hayvansal ürünlerden biri olmuştur. Sözü edilen dönemde

üretim 19.5 milyon tondan 62.6 milyon tona yükselmiş, yani %220 artmıştır.

Avrupa Birliğinin hayvansal üretimindeki değişim, dünya ile aynı doğrultuda olmamıştır.

Örneğin toplam süt üretimindeki artış % 18 ile sınırlı kalırken, sığır eti üretimi önce artmış,

sonra neredeyse 1970 yılındaki düzeyine gerilemiştir. En hızlı artış neredeyse 7 kata varan

bir değerle hindi eti üretiminde meydana gelmiştir. Aynı dönemde manda sütü ürerimi de

72 bin tondan 201 bin tona, tavuk yumurtası da 5.4 milyon tondan 6.5 milyon tona (%21)

yükselmiştir (Çizelge 8).

Çizelge 8. AB(27) et, süt ve yumurta üretimi (milyon ton)

Türler 1970

(Milyon ton)

1970 üretimi =100 olduğunda 2007

1980 1990 2000 2005 2007

Et

Manda 0.1 134 89 200 309 288 0.2

Sığır 7.8 121 126 107 103 103 8.1

Tavuk 3.4 160 180 240 249 241 8.3

Keçi 0.1 118 140 133 141 138 0.1

Domuz 11.7 143 161 187 185 188 21.9

Koyun 0.9 125 157 141 124 125 1.1

Hindi 0.2 283 508 811 737 682 1.6

Kanatlı 3.9 165 199 275 280 269 10.4

Toplam et 25.2 138 153 171 168 167 42.2

Süt

Sığır 124.5 121 118 121 120 118 147.0

Keçi 1.4 108 127 140 138 142 1.9

Koyun 2.2 107 125 125 128 121 2.6

Toplam Süt 128.1 120 118 121 120 118 151.7

Yumurta 5.4 119 116 123 123 121 6.5

Page 11: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

11

Söz konusu son 38 yıllık dönemde hayvansal ürünlerin artış hızlarında dikkat çekecek

kadar büyük farklılıklar vardır. Örneğin hem dünya hem de AB’de kanatlı eti ve yumurta

üretiminin oldukça hızlı bir şekilde arttığı görülmektedir. Bunda hem kanatlıya dayalı

üretimin bilgi ve teknoloji kullanımına daha uygun olması hem de insan sağlığı

konusundaki kaygıların rolü olduğu düşünülebilir. Yalnız bu yaklaşım Dünya ve AB

(27)’de mandaya dayalı üretimin artmasını açıklamaz. Mandaya dayalı üretimin

bakımından Avrupa Birliğindeki değişimde, sığır etinden kaçış ile manda vb türlere özel

desteklerin uygulanıyor olmasının payı vardır. Buna karşılık dünya üretiminde manda eti

ve sütünde görülen artış ise, özellikle Asyada, kalkınmakta olan ülkelerin tüm kaynaklarını

etkin biçimde kullanma çabasından kaynaklanmış olabilir.

3.TÜRKİYE’NİN HAYVANSAL ÜRETİMİ

Herhangi bir hayvansal ürün için yıllık üretim değeri, hayvan sayısı ve hayvan başına

verimin bir fonksiyonu olarak hesaplanır. Bu nedenle bir ülkede hayvansal üretimdeki

değişmeyi bu iki temel unsuru ele alarak değerlendirmek daha uygundur. Tür için

yapılacak değerlendirmede bu anlayışa sadık kalınacaktır.

3.1.Türkiye Hayvan Varlığı

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze Türkiye hayvan varlığı önemli değişimlere

uğramıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından ikinci dünya savaşına kadar önemli bir sayısal

artış yaşanmıştır. Savaş yıllarında artış hızı düşmüş, hatta bazı türlerde azalma meydana

gelmiştir. Savaşın bitmesini takip eden dönemde sayısal artış hızlanmış, türlere bağlı

olarak en yüksek sayısal değerlere 1960-1980 yılları arasında ulaşılmıştır. Özellikle 1980’li

yıllarda hemen bütün türlerde hayvan sayısı hızla azalmaya başlamıştır (Çizelge 9).

Çizelge 9.Yıllar itibariyle Türkiye hayvan varlığı8 (1000 baş)

YIL Sığır Koyun Ankara

Keçisi

Kıl

Keçisi Manda

1928 6934 13632 3170 8936 795

1940 9759 26272 5501 11395 947

1950 10123 23083 3966 14498 948

1960 12435 34463 5995 18636 1140

1970 12756 36471 4443 15040 1117

1980 15894 48638 3658 15385 1031

1984 12410 40391 1973 11127 544

1990 11377 40553 1279 9698 371

1995 11789 33791 714 8397 255

2000 10761 28492 373 6828 146

2005 10526 25304 233 6285 105

2006 10871 26617 210 6434 101

2007 11037 25475 191 6095 85

1995/1984 95.0 83.7 36.2 75.5 46.9

2007/1995 93.6 75.4 26.8 72.6 33.3

2007/1984 88.9 63.1 9.7 54.8 15.6

Daha önce çizelge 6’da verilen değerler ile çizelge 9’da yer alan bilgiler özellikle 1980

yılından günümüze bütün türlerde ciddi bir sayısal azalma olduğunu göstermektedir. Bu

dönemdeki değişimi biraz daha ayrıntılı incelemek için Türkiye’nin 1984 yılında

8 http://www.tuik.gov.tr ve DİE’nin geçmiş yıllara ait istatistikleri ve bu kurumdan sağlanan bilgilerden

yararlanılmıştır.

Page 12: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

12

gerçekleştirdiği ilk ve tek hayvan sayımından günümüze kadar olan dönem ayrıca ele

alınmıştır. Söz konusu dönem içerisinde değişim hızı ve yönünde bir farklılaşma olup

olmadığını anlamak için 23 yıllık bu periyot için üç farklı değer hesaplanmış ve Çizelge

9’da verilmiştir. Bunlar 1984-1995, 1995-2007 ve 1984-2007 dönemleridir. Ayrıca

değişim hızının tarımsal bölgeler bazında farklı olup olmadığını ortaya koymak için de,

değerlendirme dokuz tarımsal bölge esas alınarak yapılmıştır (Çizelge 10). Bu çizelgede

2005 yılına kadar olan dönem değerlendirilmiştir. Hayvan sayısı ile ilgili çizelgelerin en

belirgin ve tartışmasız sonucu Türkiye koyun, keçi, manda ve sığır varlığının tüm

peryotlarda azalmasıdır. İlk dönem (1984-1995) azalma hızı, özellikle Ankara keçisi ve

manda için oldukça yüksek olmuştur.

Hayvan sayısındaki azalma hızı tarımsal bölgelerin hepsinde de aynı değildir. Örneğin

1984-1994 döneminde sığır sayısı en hızlı azalan tarımsal bölge % 31.3 ile Kuzeydoğu

Anadolu olurken, Marmara bölgesinde sığır sayısı artmıştır (%12.9). İkinci dönemde, yani

1994-2005 yılları arasında ise sığır sayısında düşüşün en hızlı olduğu bölgeler % 27.5 ve %

26.6 ile Karadeniz ve Ortadoğu Anadolu tarımsal bölgeleri olurken, Ege Bölgesi,

Kuzeydoğu Anadolu ve Ortagüney Anadolu tarımsal bölgelerinde sığır sayısı artmıştır.

Tarımsal politikaların belirlenmesinde bu değişim farklılıkları ve sonuçlar, dikkate

alınmalıdır.

Çizelge 10. Tarımsal bölgelerde sığır, koyun ve kıl keçisi sayısının değişimi

Tarımsal Bölgeler

1984 yılı sayısı 100 kabul

edildiğinde 1994 yılı hayvan varlığı

1994 yılı sayısı 100 kabul

edildiğinde 2005 yılı hayvan varlığı

Koyun Kıl keçisi Sığır Koyun Kıl keçisi Sığır

Ortakuzey 56.3 34.5 77.9 64.3 125.2 87.2

Ege 70.5 70.8 97.1 79.3 73.2 112.5

Marmara 66.3 56.9 112.9 63.4 78.4 78.9

Akdeniz 109.5 76.3 80.9 68.9 70.5 80.0

Kuzeydoğu 68.9 44.9 68.7 65.3 80.5 103.8

Güneydoğu 79.1 59.2 73.9 87.5 70.1 90.3

Karadeniz 60.0 27.4 77.9 56.1 59.4 72.5

Ortadoğu 72.4 38.3 85.0 53.2 60.8 73.4

Ortagüney 69.9 61.3 91.1 67.6 68.6 102.5

Türkiye 71.4 59.2 81.9 71.0 71.7 88.5

3.2.Türkiye Hayvansal Üretimi

Türkiye koyu, keçi ve sığır varlığının azalmasına bakarak, daha önce de belirtildiği gibi,

hayvansal üretim miktarı hakkında net bir şey söylenemez. Üretim miktarı için hayvan

sayısı yanında sağılanların oranı9, kasaplık güç

10 ve hayvan başına et ve süt verimine de

bakmak gerekir. Gerçi TÜİK yayınlarında kasaplık gücü doğru olarak tahmine imkan

verecek bilgiler yer almamaktadır. Buna karşılık sağılanların oranı son yıllarda değişmiş

veya değiştirilmiştir. Örneğin koyun, keçi ve kültür ırkı sığırlar için sağılanların oranı 1991

yılında sırasıyla %57.4, %55.1ve %51.9 iken, 2007 yılında %39.7, %35.9 ve % 39.4

olmuştur. Aynı dönemde sağılan hayvan başına ortalama süt verimine ait değerler de

değişmiştir. Örneğin sağılan koyun başına süt verimi 1991 yılında 48.9 kg iken, 2007

yılında 77.4 kg’a yükseltilmiştir. Kıl keçi için bu değerler 61.1 kg - 107.2 kg, kültür ırkı

sığır için de 2940.4 kg- 3885.8 kg olarak hesaplanabilmektedir (Çizelge11).

9 Bir populasyonda bir yıl içinde sağılmaya başlananların yılbaşı hayvan sayısına oranı

10 Bir populasyondan bir yıl içerisinde et üretim amaçlı kesilen hayvanların yılbaşı mevcuduna oranı

Page 13: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

13

Çizelgedeki durum TÜİK kayıtlarında sağılanların oranındaki azalmaya bağlı olarak

sağılan hayvan başına süt veriminin artırıldığı ve böylece sayısal azalmadan

kaynaklanabilecek üretim düşüşünün saklanmaya çalışıldığını düşündürmektedir.

Gerçekten de bütün genotiplerde hem toplam hayvan sayısı azalmakta hem de sağılanların

oranı %38-40 civarına indirilmekteyken ülke süt üretim seviyesinin korunabilmesi ancak

birim başa verim hızlı biçimde artırılmasıyla sağlanmıştır. Nitekim koyun ve keçi gibi

hemen hiç ıslah faaliyeti yapılmayan türlerde bile hayvan başına süt veriminde önemli

artışlar izlenmektedir. Örneğin sağılan koyun başına süt verimi uzun yıllar değişmemişken

2002 yılından 2003’e % 28, 2003 yılından 2004 yılına da % 26 artırılırmış, kıl keçisi için

aynı değerler % 51 ve % 17 olmuştur. Bu durum süt üretimi ile ilgili istatistiklerin özellikle

2002-2005 yılları arası için olan bölümünün sorgulanmasına yol açmalıdır. Eğer bu

bölümde yazılanlarlar doğruysa bunun nasıl gerçekletiği de açıklanmalıdır.

Çizelge 11. TÜİK kayıtlarında sağılanların oranı ( % ) ve süt veriminin (kg) değişimi11

YIL

Koyun Kıl Keçi Sığır

Kültür Irkı Melez Yerli

Sağılan

Oranı

Süt

Verimi

Sağılan

Oranı

Süt

Verimi

Sağılan

Oranı

Süt

Verimi

Sağılan

Oranı

Süt

Verimi

Sağılan

Oranı

Süt

Verimi

1991 57.4 48.9 55.1 61.1 51.9 2940.4 51.7 2006.9 50.6 743.7

1992 56.8 48.9 53.8 60.7 52.2 2958.1 51.4 1994.4 50.1 743.0

1993 57.3 49.0 54.3 60.9 52.0 2962.6 51.0 1986.3 50.1 744.3

1994 57.5 48.7 54.4 60.5 51.6 2962.4 50.8 1986.2 51.2 746.2

1995 57.0 48.9 54.1 59.3 51.1 2966.6 50.1 1985.7 49.4 740.7

1996 57.1 49.1 53.1 59.0 51.3 2960.2 50.1 1964.2 50.0 738.9

1997 56.8 48.5 53.0 59.1 51.3 2947.5 50.2 1947.3 49.4 735.1

1998 57.0 48.9 53.0 60.2 50.8 2927.9 50.0 1955.0 49.2 737.7

1999 54.4 49.3 52.8 60.2 50.7 2897.7 50.2 1947.8 49.7 735.3

2000 55.9 49.1 52.8 60.0 50.1 2916.6 49.3 1966.4 48.4 736.0

2001 55.0 49.2 53.8 60.1 49.2 2915.7 48.7 1961.3 47.2 736.8

2002 54.2 48.7 52.3 60.5 45.7 2900.9 45.2 1961.5 43.8 735.7

2003 49.1 62.3 46.0 91.5 53.3 3107.7 52.2 2042.4 49.6 978.0

2004 39.2 78.8 37.3 107.4 39.5 3880.7 38.7 2711.1 37.7 1317.4

2005 40.1 78.7 37.1 107.3 39.3 3885.0 37.8 2705.9 37.3 1315.9

2006 38.5 77.6 36.3 107.3 39.9 3881.3 38.3 2714.6 37.6 1316.3

2007 39.7 77.4 35.9 107.2 39.4 3885.8 38.0 2712.9 37.6 1316.2

Hayvan başına verimin artırılması ve sağılan oranının değiştirilmesinin etkisini bir arada

görebilmek için sağılan hayvan başına değil de, populasyondaki hayvan başına süt verimi

hesaplanmıştır. Bu amaçla sağılanların oranını süt verimi ile çarparak 100’e bölme yolu

tercih edilmiştir. Bunun sonucunda koyun, keçi ve yerli ırktan sığırlar için 2002 yılında

populasyonda yer alan hayvan başına sırasıyla 26.4, 31.7 ve 322.1 kg olan süt veriminin

2004 yılında 30.9, 40.1 ve 496.7 kg’a çıktığı hesaplanabilmektedir. Kısaca bu dönemde

populasyonda yer alan hayvan başına süt verimisöz konusu gruplar için sırasıyla %17,

%26.5 ve %54.2 artmıştır. Daha sonraki yıllarda da bu değerler önemli ölçüde

değişmemiştir. Hem bu durum, hem hayvan başına verimlerdeki artış hızı hem de söz

konusu türlerle yapılan iyileştirme çalışmalarının seviyesi süt verimi ile ilgili istatistiklerin

ve süt veriminin unsuru olan değerlerin güvenilirliğini tartışmalı kılmaktadır.

11

http://www.tuik.gov.tr’den elde edilen verilerden hesaplanmıştır.

Page 14: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

14

3.2.1.Türkiye’nin Et Üretimi

Türkiye et üretimi tartışılırken kullanılan veriler de yeterince doğruyu yansıtmaz. Azından

bu durum söz konusu değerlerin sadece mezbaha kesimlerini yansıtmasından kaynaklanır.

Mezbaha dışı kesimler dikkate alınamadığı için TÜİK kayıtlarında yer alan özellikle

kırmızı et üretimi gerçeğinden daha düşüktür. Bunu TÜİK verilerini kullanarak hesaplanan

kasaplık güç değerlerinden anlamak da mümkündür. Nitekim koyun, keçi ve sığır için

TÜİK tarafından verilen sayılara dayalı olarak hesaplanan kasaplık güç değerleri 1991-

2007 döneminde % 8.2-26.8 arasında değişmektedir. Büyük olasılıkla kesilen hayvanların

tümünün istatistiklerde dikkate alınmanası veya alınamamasından kaynaklanan bu değerler

biyolojik gerçeklere de uygun değerler değildir.

Çizelge 12. Türkiye'nin çeşitli hayvansal ürünler üretimi, ton

1980 1990 2000 2005 2007 2007

Hesaplanan

ET

,ton

Sığır2 130.380 360.704 354.636 321.681 43 2406 600.000

1

Manda2 10.660 11.445 4.047 1.577 1 989 3 400

1

Koyun3 239.400 304.000 321.000 272.000 272 000 200 500

1

Keçi3 52.600 66.000 53.000 43.000 45 000 38 221

1

Toplam

(Kırmızı Et) 433.040 742.149 732.683 640.258 751 395 834.649

1

Tavuk3 240.163 401.658 643.457 936.697 1 068 453 10 500 000

Hindi 6.500 9.000 11.800 42709 31 467 50.0002

Kanatlı (tavuk

hindi vd) 250.000 415.000 660.916 952.953 1 100 000 1.100.000

Toplam Et 683.040 1.157.149 1.393.599 1.594.965 1 666 365 1.934649

T, to

n2 Sığır 7.710.600 7.960.640 8.732.041 10.026.202 11 279 340

Keçi 483.000 337.535 220.211 253.759 237 487

Koyun 1.147.395 1.145.015 774.380 789.877 782 587

Manda 273.905 174.225 67.330 38.058 30 375

Toplam

9.614.900 9.617.415 9.793.962 11.107.896 12 329 789

Tavuk Yumurtası2, t 206.736 384.930 756481 674.937 710 720

Bal, ton 25.170 51.286 61.091 82.336 73 935

Yaş İpek Kozası 1.707 2.171 60 157 125

Yapağı 61.285 60.559 43.139 46.176 46 774

Kıl 9.275 4.070 2.697 2.654 2 536

Tiftik 5.875 1.495 421 302 237 1)Kasaplık Güç: Sığır=% 30, Manda =% 21, Koyun=% 43 ve Keçi (Kıl+Ankara )i=% 32,

Karkas Ağırlığı: Sığır ve Manda=190 kg, Koyun=18.3 kg, Keçi (Kıl+Ankara)=19 kg, kabul edilerek tahmini et miktarı hesaplanmıştır.

2)Tüik verileri, 3) FAO verileri, 4) Kaz ve ördek eti eklenmiştir. 4) Ortalama yumurta ağırlığı 56 g kabul edilerek hesaplanmıştır.

Gerek et gerekse süt üretimi için bir takım önemli kusurları olmasına rağmen TÜİK

tarafından ifade edilen kırmızı et ve süt üretimi Çizelge 12’de verilmiştir. Çizelgenin son

sütünunda ise kırmızı et üretimi için de TÜİK kayıtlarında yer alan hayvan sayıları ile

çizelgenin altında verilen değerler (kasaplık güç ve ortalama karkas ağırlıkları) kullanılarak

daha gerçekçi olduğu ileri sürülebilecek üretim değerleri hesaplanmıştır.

Çizelge 12 dikkatlice incelendiğinde, Türkiye'de kanatlı eti ve bal dışında kalan ürünlerde

önemli bir artış sağlanamadığı, hatta pek çoğunda önemli azalma meydana geldiği

görülmektedir. Süt üretimi, daha önce değinilen hususlar nedeniyle bu gruba dahil

edilmemiştir. Gerçekten de süt üretimi ile ilgili olarak hazırlanan ve son 8 yıllık dönemi

(2000-2007) içeren değerler bu kararı haklı kılacak dalgalanmalar göstermektedir. Örneğin

Page 15: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

15

sığırlardan sağlanan süt üretimi 2002 yılından 2003 yılına 2 milyon ton (2002 yılı

değerinin %27’si kadar) artırılmıştır.

Türkiye’nin et üretimi esas alındığında dikkati çeken diğer bir husus üretime katkı yapan

kaynakların payında meydana gelen değişimdir (Çizelge 13 ve Grafik 5-8). Çizelge 13 ve

Grafik 5’te görüldüğü gibi et üretimi söz konusu olduğunda en büyük değişim tavuk,

koyun ve keçi etinde meydana gelmiştir. Toplam et üretimi içerisinde tavuk etinin payının

% 55 civarına yükselmesi, buna karşılık keçi, koyun ve sığır etinin payının hızla düşmesi

üzerinde düşünülmesi gereken sonuçlardır. Aynı dönemde AB (27) ve dünya et üretiminde

çeşitli türlerin yapında meydana gelen değişim de aynı yıllar esas alınarak Grafik 6 ve

Grafik 7’de sunulmuştur.

Çizelge 13. Yıllar itibariyle Türkiye et üretimi (000 ton) ve toplam et üretiminde çeşitli

grupların payı, %

Yıllar Koyun Kıl Keçi Ankara

Keçisi Manda Sığır

Kırmızı

et Kanatlı Eti

(Tavuk+Hindi) Toplam

Üretim (000 ton)

1991 282.1 50.1 5.4 11.3 519.1 868.0 238.8 1106.8

1995 270.1 45.0 3.4 8.5 563.2 890.2 417.5 1307.7

2000 222.8 40.2 1.7 5.3 568.9 838.8 752.4 1591.2

2003 193.9 39.5 1.3 4.3 557.7 796.6 853.3 1650.0

2006 196.8 36.2 0.9 3.9 639.0 876.9 1031.8 1908.6

Toplam et üretiminde çeşitli grupların payı, %

1991 25.5 4.5 0.49 1.02 46.9 78.4 21.6 100

1995 20.7 3.4 0.26 0.65 43.1 68.1 31.9 100

2000 14.0 2.5 0.11 0.33 35.7 52.7 47.3 100

2003 11.7 2.4 0.08 0.26 33.8 48.3 51.7 100

2006 10.3 1.9 0.05 0.20 33.5 45.9 54.1 100

Türkiye et üretimine çeşitli kaynakların katkısını daha ayrıtılı görebilmek için Çizelge

13’te 1991-2006 yılları arası için her grubun topğlam üretimdeki payları verilmiştir.

Çizelgede görüldüğü üzere 1991 yılında Türkiye et üretiminin yaklaşık %25’ini sağlayan

koyunun payı 2006 yılındfa %10’a gerilemiştir. Benzer bir azalma keçi ve manda için de

geçerlidir. Aynı dönemde sığırın toplam üretimdeki payı da yaklaşık % 46.9’dan %33.5’e

inmiştir. Bu süreçte hemen tamamını tavuk etinin oluşturduğu kanatlı etinin toplam

üretimdeki payı ise %21.6’dan %54.1’e yükselmiştir.

Grafikte 6’da görüleceği üzere dünya et üretiminde sığır ve koyunun toplam üretimdeki

payı düşmüştür. Toplam üretime en yüksek katkıyı yaklaşık % 40 ile domuz yaparken,

tavuğun payı % 27’ye yükselmiştir. Bu eğilim AB (27)’de de görülmektedir. AB(27) de

sığırın toplam üretime katkısı yaklaşık %30’dan % 19’a gerilemiş tavuğun payı ise %

20’ye yaklaşmıştır. Aynı dönemde hindi etinin toplam üretimindeki payı % 1 den % 3.8’e

çıkmış, koyun ve keçide az da olsa bir düşme meydana gelmiştir.

Page 16: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

16

0%

10%

20%

30%

40%

50%

60%

70%

80%

90%

100%

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

2001

2002

2003

2004

2005

2006

Koyun+Keçi Sığır+Manda Kanatlı

Grafik 5.Türkiye et üretiminde çeşitli türlerin payının değişimi

Dünya, AB (27) ve Türkiye’de et üretimine katkıda bulunan türler esas alındığında en

temel farklılığın Dünya et üretiminde % 40’tan, AB (27) et üretiminde % 50 den fazla payı

olan domuzun Türkiye üretimine katkısının olmamasıdır. Bunun dışındaki bir başka

önemli fark da Türkiye et üretiminde tavuğun payının neredeyse % 60’a yükselmesi, 1970

yılında toplam et üretimindeki payı % 58 olan koyun ve keçinin payının % 12 civarına

gerilemesidir. Sığırın et üretimine katkısında da bir istikrar sağlanamamış olması da dikkat

çeken hususlardandır.

0%

20%

40%

60%

80%

100%

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

2001

2002

2003

2004

2005

2006

Domuz Sığır+Manda Kanatlı Koyun+Keçi

Grafik 6. Dünya et üretiminde çeşitli türlerin payının değişimi

0%

20%

40%

60%

80%

100%

1991

1992

1993

1994

1995

1996

1997

1998

1999

2000

2001

2002

2003

2004

2005

2006

Domuz Sığır+Manda Kanatlı Koyun+Keçi

Grafik 7. AB(27)et üretiminde çeşitli türlerin payının değişimi

Page 17: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

17

Türkiye’nin et üretim deseninin AB ve dünya et üretim desenine benzemesi, özellikle

domuza dayalı üretim olmadığı için beklenmez. Fakat yine de Türkiye üretim deseninin

Dünya ve AB üretimi deseninden bu denli büyük farklılık göstermesine gerçekçi nedenler

bulmak mümkün değildir. Örneğin Türkiye kanatlı etinin payının bu denli yüksek olmasına

neden olacak özel avantajlara sahip görünmemektedir. Azından yem hammaddeleri, aşı

ilaç hayvan gibi temel üretim unsurlarının ithal edildiği göz önüne alınırsa bu

değerlendirmenin geçerli olduğu düşünülebilir.

Türkiye de domuz eti üretiminin olmamasından kaynaklanan açığın tavuk eti ile

kapatılabileceği düşünülerek, tavuk etinin toplam üretimdeki payının bu denli yüksek

olduğu ileri sürülebilir. Böyle bir değerlendirmeye veri sağlamak için domuz eti dışarıda

tutularak elde edilen toplam üretimde çeşitli türlerin payları hesaplandığında dünya

üretiminde kanatlı etinin payının yaklaşık % 50 olduğu görülmektedir. Bu husus ve üretim

miktarı bir arada düşünülürse; kanatlı eti üretiminin payının yüksekliğine şaşmamak

gerektiği söylenebilir. Ama esas önemlisi mevcut üretim seviyesi Türkiye’nin hiçbir

kaynağını ihmal edecek durumda olmadığı göstermektedir. Özellikle geçmiş yıllar üretimi

daha yüksek olan koyun ve keçi eti üretimini artırmaya önem verilmelidir.

3.2.2.Türkiye’nin Süt Üretimi

Dünya süt üretiminde temel unsur, halen dünya süt üretiminin yaklaşık % 85’ini sağlayan

sığır olmuştur. Fakat 1970–2003 arasındaki dönemde sığırın payında bir düşme (% 92’den

% 84’e), buna karşılık mandanın payında bir artış (% 5’den % 13’e) olduğu dikkat

çekmektedir. AB (27) söz konusu olduğunda durum biraz değişmekte neredeyse süt

üretiminin tamamı (% 97) sığırdan elde edilmektedir. Türkiye süt üretimi Çizelge 14’te de

görüleceği üzere 12.3 milyon ton kadardır. Bunun % 91.5’i sığırdan sağlanmaktadır.İkinci

sırayı ise % 6.3 ile koyun sütü almaktadır.

Çizelge 14. Çeşitli türlerden sağlanan süt üretimi12

, ton

YILLAR Koyun Keçi Sığır Manda Toplam

2000 774 380 220 211 8 732 041 67 330 9 793 962

2001 723 346 219 795 8 489 082 63 327 9 495 550

2002 657 388 209 622 7 490 634 50 925 8 408 568

2003 769 959 278 136 9 514 138 48 778 10 611 011

2004 771 715 259 087 9 609 326 39 279 10 679 406

2005 789 878 253 759 10 026 202 38 058 1 107 897

2006 794 681 253 759 10 867 302 36 358 11 952 100

2007 782 587 237 487 11 279 340 30 375 12 329 789

Son yıllarda Türkiye süt üretimine katkıda bulunan türlerin payında da büyük değişiklikler

olmuştur. Sığırın toplam süt üretimindeki payı % 80’lerden % 91.5’e çıkarken koyun, keçi

ve mandanın payı % 20’lerden % 8.5’e gerilemiştir. İlk bakışta bu değişim olumlu

algılanıp, koyun ve keçinin et üretimine kaydırıldığı düşünülebilir. Fakat hem hayvan

sayıları, hem de et üretimi ile ilgili değerlendirmeler hatırlanırsa, bu türlerden sağlanan her

türlü üretimin düştüğü, yani bunların üretimden dışlandığı gibi bir sonuca varılır ki, bu

ülke için oldukça üzücü ve tehlikeli bir durumdur.

12

http://www.tuik.gov.tr

Page 18: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

18

4. TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM UNSURLARI

Daha önceki bölümlerde verilen bilgiler ve yapılan mukayeselerden Türkiye’nin

hayvancılığa büyük önem veren ve büyük ölçüde hayvansal üretim yapan bir ülke

olmadığı, hatta hayvancılık sektörünün gerçekleştirebildiği protein üretiminden kişi başına

düşen miktarın giderek azaldığı anlaşılmış olmalıdır. Bu değişimde şüphesiz birim başına

verimlerde sağlanan artışın, nüfus artış hızı ve hayvan varlığındaki azalmadan ortaya çıkan

kaybı karşılayacak düzeyde olmamasının payı vardır. Öyle ki, özellikle son 20 yılda, başta

koyun ve keçi olmak üzere birçok türde mevcut durum bile korunamamıştır. Hayvan

varlığının düşmesi, yani sayısal azalmanın şekillenmesi, değişik nedenlere bağlanabilir.

Bunlar; ülke politikalarını belirleme sorumluluğu taşıyanların bazı alanları yok sayma

eğiliminde olmaları, ülke kaynaklarını yeterince tanımamaları, bu kaynakları geliştirmek

yerine genellikle daha kolay sonuç vereceği varsayılan yolları tercih etmeleri ve kısa süreli

politik kaygılara öncelik vermeleri ile tarımsal ve sosyal yapıdaki değişimin doğru

algılanmaması şeklinde sıralanabilir.

Türkiye hayvansal üretiminin önemli bir bölümü bitkisel üretimle hayvansal üretimin iç içe

olduğu işletmelerde gerçekleştirilmektedir. Hayvansal üretimin doğası ve Türkiye’nin

sosyo-ekonomik gerçeklerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bu yapının büyük ölçüde

değişmesi de beklenmemelidir. Toprağa bağımlılığı son derece az ve entansifleşmeye

yatkın üretim kollarından biri olan tavukçuluk ve Türkiye'deki haliyle sığır ve koyun

besiciliği ile hindicilik bu öngörünün dışında tutulabilir. Gerçi besicilikte de, çok hızlı

olmasa da, hayvanı ve yemi gerçek üreticilerden satın alarak bir araya getirenlerin bir

bölümü işi bırakmaktadır. Buna karşılık bu iki unsurdan, hayvan ve yemden, en az birini

üretebilen besiciler yaygınlık kazanmaktadır.

Süt sığırı ile koyun ve keçi yetiştiriciliği yapanların çoğu, süt sığırcılığında daha fazla

olmak üzere, şu ya da bu ölçüde bitkisel üretim yapmak durumundadırlar. Yakın gelecekte

bunların yem üretimine ayıracakları kaynakların da artması beklenmelidir. Son yıllarda süt

sığırı yetiştiricileri sulu kaba yem üretiminde ciddi sayılabilecek ilerlemeler sağlamışlardır.

Türkiye’de hayvancılık sektöründen sağlanan üretimde küçük aile işletmelerinin payı

oldukça fazladır. Çok uzun sayılmayacak bir sürede bunların sayısı azalacak, buna paralel

olarak orta ve büyük işletme sayısı dolayısıyla da buralardan sağlanan üretim artacaktır.

Bunun belirtilerini şimdiden görmek mümkündür. Özellikle arazi varlığı ile yatırım ve

işletme sermayesi yetersiz olan üreticilerin sektörden ayrılmasına neden olacak bu değişim,

istihdam bakımından önemli sorunlara yol açma potansiyeli taşımaktadır. Gerçi diğer

sektörlerde istihdam kapasitesi yaratılmadan böyle bir değişimin ortaya çıkması da zor

görünmektedir. Fakat buna rağmen bu yönlü bir değişim olursa, yani sanayi ve hizmet

sektöründe istihdam yaratılmadan küçük işletmeler kapanırsa, Türkiye’nin bazı sosyal

çalkantılarla karşı karşıya kalma ihtimali söz konusu olabilir.

Yukarıdaki kısa açıklamalardan anlaşılacağı üzere hayvansal üretim birbirleriyle ilişkili

çok sayıda unsurun ortak etkisiyle gerçekleştirilmektedir. Bir başka ifadeyle, hayvansal

üretimi etkilediği düşünülen bir unsur aynı zamanda bir başka unsuru da etkilemekte ya da

bir başka unsurdan etkilenmektedir. Bu ilişkiler yumağı yeterince kavranmadan üretim

sistemini tanımlamak ve tanımak, sistemi tanımadan da etkili çözüm önermek pek

mümkün değildir.

Aşağıda üretimi etkileyen unsurlardan Türkiye için önemli görülenlerin bir bölümüne

ilişkin kısa açıklamalara yer verilmiştir. Büyük çoğunluğu çevre olarak nitelenen bu

unsurların tamamına yakını hayvanın ihtiyaçları ve üretim koşullarıyla ilgilidir. Üretimin

diğer önemli unsuru olan hayvan üzerinde de ayrıca durulacaktır.

Page 19: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

19

4.1.İşletme Yapısı ve Sayısı

Türkiye'de tarım dışı sektörlerin gelişme hızının düşüklüğü, nüfus artış hızının yüksekliği

ile miras hukuku ve gelenekler gibi unsurlar, işletmelerin parçalanarak zamanla

küçülmesine yol açmıştır. Çizelge 4.1’de yer alan 1950, 1963, 1970, 1980, 1991 ve 2001

yılları işletme sayıları ile ortalama işletme büyüklükleri, bu saptamanın doğruluğunu

ortaya koymaktadır.

Çizelge 4.1. Türkiye'de tarımsal işletme sayısı, ortalama işletme büyüklüğü (da) ve işletme

tiplerinin payı, (%)

YILLAR İşletme

Sayısı

İşletme Tiplerinin Payı* (%) Ortalama arazi

varlığı (da) 1 2 3

1950 2 527 000 - - - 77,0

1963 3 100 900 - - - 55,3

1970 3 058 900 83,30 9,40 7,30 55,8

1980 3 650 900 86,03 2,52 11,45 62,3

1991 4 091 530 72,14 3,43 24,43 52,7

2001** 3.075.516 67,42 2,36 30,22 61,0

*) 1:Bitkisel ve hayvansal üretimi bir arada yapan işletmeler

2:Yalnız hayvansal üretim yapan işletmeler

3:Yalnız bitkisel üretim yapan işletmeler

**) 2001 Genel Tarım Sayımı Tarımsal İşletmeler (hane halkı) Anketi geçici sonucu olan bu değerler bütün

köyler ile nüfusu 5.000’in altında olan yerleri kapsar. Bütün köyler ile nüfusu 25.000’in altında olan il ve

ilçelerde tarımla uğraşan hane halkı sayısı 4.106.983. adet olarak bildirilmiştir.

Çizelgede görüldüğü üzere yaklaşık 50 yıl içerisinde tarımsal işletme sayısı artmış,

ortalama işletme büyüklüğü 77 dekardan 61 dekara gerilemiştir. Türkiye'de yalnızca

hayvancılıkla uğraşan işletmelerin toplam tarımsal işletme içerisindeki payı 1970 yılında

%9,40 iken, 2001 yılında ise %2,36 olmuştur.

Türkiye’de nüfusu 5000’in altında olan yerleşim birimlerinde tarımsal faaliyette bulunan

aile sayısı 3 milyon civarındadır. Söz konusu işletmelerden sadece hayvancılıkla

uğraşanların payı % 2.34 olup, bunların büyük bir çoğunluğunu da bitkisel üretime elverişli

araziye sahip olmayan topraksız çiftçiler oluşturmaktadır. Söz konusu 75 000 civarındaki

işletmenin yaklaşık %27’sini Güneydoğu Anadolu’daki topraksız köylülerin sahip oluğu

koyun-keçi sürülerinin oluşturması da bu yargıyı doğrulamaktadır.

Tarımsal işletmelerin % 67.4’ünde bitkisel ve hayvansal üretim bir arada

gerçekleştirilmektedir. Bunların ortalama arazi varlığı ve tarımsal bölgelere dağılımı

Çizelge 14’te verilmiştir. Çizelgede görüldüğü üzere Türkiye ortalaması olarak ortalama

arazi varlığı 64.3 dekar, işletme başına büyükbaş hayvan sayısı (tamamı sığır kabul

edilebilir) 5.2, küçükbaş hayvan sayısı da 12 baştır.

Türkiye tarımı ile ilgili yapısal sorunlar denildiğinde hemen her kesim; işletmelerin küçük

ölçekli olması, işletme sayısının çokluğu ve tarımda çalışan nüfusun fazlalığını ileri

sürmektedir. Büyüklük konusunda henüz bir değer telaffuz edilmemekte, neredeyse “ne

kadar büyük olursa o kadar iyi olur” anlayışı tek doğru sayılmaktadır. Bu

değerlendirmelerin haklılığını göstermek için de hemen, diğer alanlarda olduğu gibi, AB

ve ABD’nden örnekler verilmektedir. Bu örnekler sunulurken de hemen her zaman

ortalama değerler üzerinden hareket edilmektedir.

Page 20: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

20

Çizelge 14. Bitkisel ve hayvansal üretimi bir arada yapan işletmelerin ortalama arazi

varlığı ve hayvan sayısı

İşletme

sayısı

İşletme başına

Arazi varlığı

da

Büyükbaş hayvan

sayısı, baş

Küçükbaş hayvan

sayısı, baş

Türkiye 2 073 600 64.3 5.2 12.0

Orta Kuzey 240 207 92.9 6.0 11.3

EGE 354 692 42.4 5.2 10.9

MARMARA 154 019 64.5 5.7 10.6

AKDENİZ 206 529 50.2 3.3 10.5

KUZEYDOĞU 152 515 79.3 8.9 12.8

GÜNEYDOĞU 221 958 92.8 4.2 25.2

KARADENİZ 367 564 34.5 4.9 4.2

ORTADOĞU 204 834 61.5 5.8 10.7

ORTAGÜNEY 171 282 103.9 4.0 19.5

http://www.tuik.gov.tr’dan sağlanan bilgilerden hesaplanmıştır.

AB ülkelerine ait bazı bilgiler Çizelge 15’te sunulmuştur. Çizelgeden de anlaşılacağı üzere

AB (27) deki yaklaşık 14.5 milyon işletmenin % 71.5’inin arazi varlığı 50 dekarın

altındadır. Bu değer yani 50 dekardan daha az araziye sahip işletmelerin oranı Türkiye için

% 64.8, İtalya için % 73.6’dır. Dünya süt üretiminin yaklaşık % 11’ini AB(27) süt

üretiminin de yaklaşık yarısını üreten Fransa, Almanya ve İngiltere’nin toplam işletme

sayısı 1.25 milyon civarında olup 50 dekar ve daha küçük arazisi olan işletmelerin payı

sırasıyla % 26.0, % 22.6 ve % 37.3’tür. Bu değerlerden anlaşılacağı gibi işletme büyüklük

grupları ülkeden ülkeye oldukça fazla değişmektedir. Bu değişimi göz ardı ederek işletme

büyüklüğü açısından Türkiye’de önemli bir olumsuzluk olduğunu ileri sürmek ve gerekli

işlerin yapılması için bu sorunun çözülmesini beklemek anlamsızdır.

Sorunların çözümünün koşulu işletmelerin ortalama arazi büyüklüğünü artırmak olarak

görülüyorsa, bu iki yolla sağlanabilir. Bunlardan ilki yeni tarım alanları açmaktır. Bu yol

artık dünya için yapılabilir ve geçerli bir yol değildir. Bir ülkede işletme başına arazi

varlığını artırmanın ikinci yolu ise işletme sayısının azaltılması, fakat tarımdan

vazgeçenlerin arazilerinin tarımda kalanlarca kullanılabilmesinin sağlanmasıdır. Bunun

Türkiye için doğru ve uygulanabilir bir yol olup olmadığı tartışılmalıdır. Yalnız bu

tartışmalardan önce örneğin AB27’de 500 dekardan daha fazla araziye sahip işletmelerin

oranının %4.8 olduğu fakat bunların toplam arazinin yaklaşık %61.4’ünü kontrol ettiği

unutulmamalıdır. Türkiye'de 500 dekardan daha fazla araziye sahip işletmelerin oranı %1

civarında, işledikleri alan da toplam alanın %11’i kadardır. Türkiye’deki durumu AB27’ye

yaklaştırmak ancak ciddi ölçülerde mülkiyet kaydırılmasıyla gerçekleştirilebilir. Bu

durumu hem AB27’de hem de Türkiye'de yeni tip toprak ağalığının ortaya çıkması olarak

değerlendirmek de mümkündür. Kaldı ki arazisini büyütmek için toprak satın alacak

kişilerin sermayelerinin olması yanında toprak satma isteği taşıyanların da bulunması

gerekir. Bunlar ancak geleceği tanımlanmış bir ekonomik sistem söz konusu olduğunda

yapılabilir. Yoksa arazi satın alacak kişi tarımın, arazi satancak kişi de tarım dışı

sektörlerin yarınından kuşkulu ise mevcut durum değiştirilemeyecektir. Ülke tarımının

geleceğini olması zor görünen değişikliklere bağlamak yerine, küçük ölçekli işletmelerde

de tarım yapmanın pek ala mümkün olduğunu bilmek ve bunu sağlayacak politikalar

üretmek gerekir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı başta olmak üzere kamu kurumlarının pek

çoğunun görevi de budur. Bu görevi yerine getirmekle yükümlü olanların kamu arazilerini

ve kamu imkanlarını bir kaç firmanın emrine sunup Suudi Arabistan benzeri işletmeler

kurdurmaları doğru, haklı ve gerçekçi bir yaklaşım değildir.

Page 21: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

21

Çizelge 15. AB ve bazı ülkelerde itarımsal işletme sayısı, işletmelerin ortalama arazi

varlığı (da) ve çeşitli arazi büyüklük gruplarının payı, % ,2005 yılı

Ülkeler

İşletme

Sayısı

(1000)

İşletme

başına

alan (da)

>500 da olan

işletmelerin

denetlediği alan,

%

İşletme büyüklük gruplarının işletme

sayısındaki payları

0-49 50-99 100-

199 200-499 500+

AB-15 5843 214.0 67.2 54.6 12.9 10.7 11.3 10.6

AB-25 9688 160.0 63.0 61.6 13.3 9.9 8.3 6.9

AB-27 14479 119.0 61.4 71.5 10.9 7.1 5.7 4.8

Belçika 52 269.0 52.1 26.6 13.0 16.1 27.8 16.5

Bulgaristan 535 51.0 79.1 95.6 1.9 0.9 0.5 1.0

Çekoslovakya 42 842.0 92.6 53.0 11.1 10.4 10.4 15.1

Danimarka 48 536.0 77.0 3.1 19.9 18.6 25.3 33.1

Almanya 390 437.0 72.7 22.6 14.4 18.6 22.7 21.7

Estonya 28 299.0 73.2 45.5 20.2 15.9 10.8 8.3

İrlanda 133 318.0 45.6 6.9 13.9 22.7 38.6 17.8

Yunanistan 834 48.0 15.9 76.3 13.1 6.4 3.4 0.8

İspanya 1079 230.0 69.6 53.5 15.3 11.7 10.3 9.2

Fransa 567 486.0 81.1 26.0 9.2 10.2 19.3 35.2

İtalya 1729 74.0 38.9 73.6 11.9 7.6 4.7 2.2

Güney Kıb.R.Kes. 45 34.0 25.1 87.2 6.9 3.3 1.8 0.9

Litvanya 129 132.0 42.9 47.3 23.6 17.3 8.4 3.4

Letonya 253 110.0 36.8 51.4 26.1 14.4 5.9 2.3

Lüksemburg 2 527.0 84.4 20.8 8.3 8.3 16.7 45.8

Macaristan 715 60.0 71.0 89.7 4.1 2.7 2.0 1.6

Malta 11 9.0 0.0 97.3 1.8 0.0 0.0 0.0

Hollanda 82 239.0 44.8 28.9 14.4 15.9 27.9 13.1

Avusturya 171 191.0 39.4 32.2 18.8 22.7 20.0 6.4

Polonya 2477 60.0 23.5 70.7 14.9 9.6 3.9 0.8

Portekiz 324 114.0 63.3 74.8 11.4 6.6 4.0 3.2

Romanya 4256 33.0 40.0 90.9 6.8 1.5 0.4 0.3

Slovenya 77 63.0 9.8 59.3 25.6 11.4 3.1 0.4

Slovakya 69 274.0 94.2 90.1 2.8 1.8 1.6 3.8

Finlandiya 71 321.0 48.6 9.2 12.3 22.5 37.1 18.8

İsveç 76 421.0 71.4 14.8 17.7 19.5 23.2 24.8

BirleşikKrallık 287 554.0 85.4 37.3 9.8 10.7 16.3 26.0

Türkiye* 3075.5 61 11.3 64.8 18.4 10.8 5.1 0.9

http://www.europa.eu.int, * http://www.tuik.gov.tr’

Özetle ortalama işletme büyüklüğünün artırılmasının mülkiyet kayması ve temel üretim

aracı olan toprağın belirli ellerde toplanması anlamına geleceği akıldan çıkarılmamalıdır.

Kaldı ki, yıllardır uygulanan politikalar ve tarımsal üretimin tabiatı zaten tarımda nüfus

tutmayı ciddi anlamda güçleştirmektedir. Bu sadece Türkiye için değil dünyanın gelişmiş

ve gelişme yolunda addedilen pek çok ülkesi için de geçerlidir. Eğer bu gerçek göz önünde

tutulursa Türkiye'de “tarımda fazla nüfus var tekerlemesi” nin yerini “tarım dışı sektörlerin

işgücü talebi yetersiz” ifadesi alır. Mesele böyle ele alınınca da tarımda fazla nüfusu

tarımın bir sorunu olarak değil ülkenin tarım dışı sorunu olarak görmek gerekir.

4.2.Çayır ve Mera

Çayır ve meralar hayvancılık için ucuz ve sürdürülebilir yem kaynağı olarak

düşünülegelmiş, geniş çayır meralara sahip olduğu varsayılan Türkiye uzun yıllar bir

hayvancılık cenneti olarak nitelenmiştir. Bu hatalı değerlendirme hem meraların daha da

kötüleşmesine zemin yaratmış, hem de hayvancılık için olmazsa olmaz değerdeki yem

bitkileri üretiminin savsaklanmasına neden olmuştur.

Türkiye’nin çayır ve mera varlığı ile ilgili birbirinden farklı verilere rastlanmaktadır. Belki

bu nedenle yayınlarında tarla, sebze vb. ekilen alanlar ile orman alanlarını veren TÜİK,

Page 22: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

22

çayır ve mera alanlarına değinmemeyi yeğlemektedir. Buna rağmen, bazı kaynaklarda

yıllar itibarıyla mera varlığı Grafik 4.1’deki gibi ifade edilmektedir. Bu grafikte yer alan

değerler 1935 yılından günümüze mera alanlarının yaklaşık üçte ikisinin kaybedildiğini

göstermektedir. Genel Tarım Sayımı geçici sonuçlarında 2001 yılı mera varlığı 146 milyon

da olarak yer almaktadır. Son yıllardaki farklılık büyük olasılıkla mera tanımlamasındaki

ayrılıktan kaynaklanmaktadır. TÜİK kayıtlarında daha sonraki yıllar mera varlığında bir

değişiklik görülmemektedir.

Grafik 4.1.Türkiye mera varlığı (milyon da)

Çayır mera alanlarının azalması hayvansal üretim için ciddi bir sorun olmakla beraber,

mera tahribatının getireceği problemler de göz ardı edilmemelidir. Tahribatın temel nedeni

meraya karşı hiçbir sorumluluk duyulmadan erken ve aşırı, bir başka ifadeyle, kontrolsüz

otlatmadır. Mera olarak nitelenen alanların bölgelere göre ancak %15-50’sinin bitki ile

kaplı olduğu ve bu alanların kuru ot veriminin 45–100 kg/da arasında değiştiği tahmin

edilmektedir. Nitelikleri bu düzeye inmiş alanları, öncelikle mera olarak değil, erozyondan

korunması gereken alanlar olarak düşünmek daha doğru olur. Buna rağmen bu alanları

hayvancılığın hizmetine hazırlamak için mera ıslahına ciddi olarak eğilmek, sorunun

büyük ve önemli olduğunu kabul etmek gerekir.

4.3. Yem Bitkileri Üretimi

Yem bitkileri tarımı, çayır ve meralardan daha sürekli ve güvenli kaba yem üretiminin tek

yoludur. Türkiye'de nitelikli kaba yem üretimi için tarımı yapılan bitkilerin en önemlileri

yonca, korunga ve mısır (hasıl) dır. Söz konusu yem bitkilerinin 2004 yılı ekim alanı ve

üretim değeri Çizelge 4.2’ de gösterilmiştir.

Çizelge 4.2. Türkiye'de yonca ve korunga otu ile silajlık mısır ekim alanı (1000 da) ve

üretimi (1000 t)

Yıllar

Korunga Mısır Yonca

Ekilen Yeşil

ot

Kuru

ot Ekilen Hasıl Silaj Ekilen

Yeşil

ot

Kuru

ot

2004 1 070 270 330 1 550 600 6 200 3 200 2 300 2 000

2005 1 100 250 420 2 000 460 7 600 3 750 2 100 2 400

2006 1 176 125 496 2 599 433 10

070 4 440 1 815 2 820

443

442

432

378

310

286

280

261

217

217

211

128 14

6

5

105

205

305

405

505

1935

1940

1945

1950

1955

1960

1965

1970

1975

1980

1991

1996

2001

Page 23: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

23

Çizelgede görüldüğü gibi yoncadan sağlanan yeşil ot miktarı 1815 bin ton, mısırdan

sağlanan silaj miktarı da 10700 bin ton civarındadır. Özellikle son yıllarda görülen üretim

artışında hayvancılığın desteklenmesi kararı uyarınca gerçekleştirilen yem bitkileri ekimini

destekleme programının önemli katkısı olduğu düşünülmektedir. Bu programın

sürdürülmesi ve hayvansal ürün fiyatlarında istikrar sağlanması üreticilerin yem bitkisi

üretimini daha ciddi bir biçimde ele almasına ve yem bitkileri üretiminin arzulanan

seviyelere taşınmasına katkı sağlayacaktır.

4.4. Karma Yem

Tavukçulukta daha fazla olmak üzere, karma yemin hayvansal ürünlerin üretim

maliyetindeki payı çoğu kez %60-70 düzeyindedir. Türkiye'de yem sanayinin kuruluşuna

yönelik ilk girişim 1955 yılında özel teşebbüs tarafından başlatılmıştır. Daha sonra Yem

Sanayi Türk A.Ş. bir yandan hayvan yetiştiricilerine karma yemi tanıtmaya ve

benimsetmeye çaba harcarken, diğer yandan da özel girişimciler ve kooperatifler ile ortak

fabrikalar kurmuştur. Özelleştirme çalışmalarının ilk yıllarında ortak şirketlerindeki

hisselerini elden çıkaran Yem Sanayi Türk A.Ş., daha sonra kendine ait fabrikaları da

satmış ve devlet bu sektördeki üretim faaliyetine son vermiştir. Halen 500 civarında

fabrikanın faaliyet gösterdiği sektörün yıllık karma yem üretimi, yarısına yakını tavuk

yemi olmak üzere, 7 milyon ton kadardır. Sektörün teknoloji ve bilgi kullanım düzeyi

artmakta, rekabet yükselmektedir. Bunun yanında pek çok işletmede de karma yemin

işletme içinde üretilmesi düşüncesi dile getirilmektedir.

4.5. Sermaye

Bir tarım işletmesinin üretimde kalması, daha verimli ve üretken bir yapıya kavuşturulması

için öncelikle işletme sermayesinin yeterli olması gerekir. Türkiye'de tarım işletmelerinin

çok büyük bir bölümü henüz pazar hedefli üretime geçememiştir. Geçtiği varsayılanların

pek çoğunun da alt yapısı yetersizdir. Özellikle bu açıdan arzulanan dönüşümü başlatmak

ve hızlandırmak için, öncelikle işletmelerin sermaye eksikliği ortadan kaldırılmalıdır.

İşletmelerin sermaye edinmesine katkı sağlayacak unsurlardan ilki ve en önemlisi

üretimlerinden sağladıkları artı değerdir. Ne var ki Türkiye'de işletmelerin büyük bir

kısmı için, çoğu kendilerine bağlı olmayan nedenlerle, henüz bu kaynak sermaye

birikiminin yeterli düzeye gelmesini sağlayacak seviyeye ulaşmamıştır. Bu durumda

sermaye eksikliğini gidermek için akla gelen bir başka yol kamu kaynaklarının devreye

sokulmasıdır. Fakat çok değişik nedenlerle bu kaynak da etkin olarak kullanılamamıştır.

Kısa bir sürede olumlu sayılabilecek değişiklikler olma ihtimali de pek yüksek değildir.

Özel finans kurumları, fiyat ve üretim miktarlarının kestirilememesi söz konusu oldukça,

tarıma kaynak sağlamaya istekli olmayacaklardır. Özetle; tarım işletmelerinin üretim

deseni ve biçimi ile işletmenin yapısını değiştirmeye yetecek ölçüde sermaye birikimi

sağlaması bugüne kadar izlenen politikalarla mümkün olamadığından ve yeterli finansmanı

sağlayacak bir sistem oluşturulamadığından sektörün sermaye yetersizliğine bağlı sorunları

devam etmektedir. Bu eksiklik giderilmedikçe, ki bunu gidermenin yollarından biri düşük

fiyatın önlenmesi diğeri de fiyat istikrarıdır, hayvansal üretimin boyutu, niteliği ve üretim

maliyetlerini olumlu yönde etkileyecek değişimi sağlamak mümkün olmayacaktır.

4.6. Müteşebbis

Türkiye'de 1923’ten itibaren sayısal olarak devamlı artan ve 1980 yılında 25 milyona

yükselen tarımsal nüfus azalma sürecine girmiş ve 1990 yılında 23,1, 2000 yılında da 23,8

milyon olmuştur (Çizelge 4.3). Bunun önemli nedenlerinden biri, ekstansif tarımsal

üretimde yer alan işgücünün bir bölümünün bu alandan çekilmesidir. Çünkü kırsal

kesimde, başta koyun ve keçi yetiştiriciliği olmak üzere, tarımsal faaliyette bulunmak

gençler için cazibesini yitirmiştir. Önceleri bu işlerle uğraşanlar da, başta yaşlılık olmak

üzere, çeşitli nedenlerle işi bırakmıştır.

Page 24: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

24

Kısaca kırsal kesimde yaşamayı sürdüren nüfus, tarımsal faaliyette bulunmadan ya da

tarımsal faaliyetinin boyutunu küçülterek, yetersiz de olsa gelir sağlama çabasındadır. İşi

bırakma ya da faaliyet çapını küçültme sürecinde, bitkisel üretime nazaran daha sürekli ve

fazla işgücü gerektiren hayvansal üretim ilk sırayı almıştır. Köylerdeki işgücü kaybı ve

hayvan sayısındaki azalma da bu görüşü destekler nitelikteki gelişmelerdir. Bu durumun

sektöre, üretim koşullarını geliştirme ve buna uygun yetiştiricilik sistemlerini hayata

geçirmede başarılı olacak yeni müteşebbisler katılıncaya kadar devam etmesi

beklenmelidir.

Çizelge 4.3. Şehir ve köy nüfuslarının değişimi (1000 kişi)

Yıllar Şehir Nüfusu Köy Nüfusu Toplam

Nüfus Kişi % Kişi %

1940 4 348 24,4 13 474 75,6 17 820

1950 5 244 25,0 15 703 75,0 20 947

1960 8 860 31,9 18 895 68,1 27 755

1970 13 691 38,4 21 914 61,6 35 605

1980 19 645 43,9 25 092 56,1 44 737

1990 33 326 59,0 23 147 41,0 56 473

2000 44 066 64,9 23 797 35,1 67 863

2007 49 748 70.5 20 838 29.5 70 586

Adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre Türkiye'nin nüfusu 2007 yılı sonu itibariyle

70586256 kişi olarak tespit edimiştir. Bu nüfusun yaklaşık 1 milyonu köy, 50 milyonu da

şehir nüfusudur. Bir başka ifadeyle nüfusun %29.5’i köyde, geri kalan %70.5’i de şehirde

yaşamaktadır.

4.7. Hayvancılık Politikaları

Türkiye’de hayvancılık politikaları hemen tamamen kamu tarafından belirlenmektedir.

Tarımsal üretimin her aşamasında, denetleyici, yol gösterici, destekleyici, vergi tahsil edici

ve dış piyasa ile ilişkileri belirleyici olarak görev üstlenme iddiasında olan kamu örgütü

veya örgütleri, üreticileri ve üretimi ciddi boyutlarda etkilemektedir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, ülkenin yapısı ve imkanları gereği, doğrudan üretim yapma

düzeyine kadar üretimin içine giren kamu son yıllarda daha üst seviyede hizmetlere talip

olma eğilimindedir. Ne var ki tarımsal üretimde üst-alt hizmet gruplarının ayrımında

karışıklıklar yaşanmaktadır. Bu karışıklıkların ortaya çıkmasında, bürokrasinin geçmişten

gelen alışkanlıkları ve beklentileri ile tarımı bir bütün olarak algılamadaki eksikliklerin de

payı vardır. Bunlara ek olarak, zaman zaman siyasi kaygılar ve bazı etkili çevrelerin

yönlendirmesiyle yapılan düzenlemeler de kamunun etkisini gereğinden fazla artıran

yada azaltan sonuçlar doğurmaktadır. Bu tip sonuçlara yol açan uygulamaların sıklıkla

ortaya çıkmasında, düzenleme ve yönlendirme yapma yetkisi olan kamu birimlerinin

birbirleri ile idari bağının zayıf, dolayısıyla koordinasyonun zor olması da etkilidir. Bu

eksikliklerin farkında olunmalı ki, Cumhuriyetin ilanından günümüze, faaliyet alanında ve

iş görme şeklinde ciddi değişiklikler olmadığı halde, tarıma hizmet veren bakanlığın adı

bile defalarca değiştirilmiştir. Her değişiklik yeni masraflara ve yeni değişiklik

beklentilerine yol açmış, fakat örgütün etkinliği arzulanan düzeye yükseltilememiştir.

Türkiye’de çeşitli Bakanlıklar ve sivil örgütler yanında İl Özel İdaresi ve Belediyeler

tarafından da yer yer hayvansal üretime dönük çalışmalar yapılabilmektedir. Özellikle İl

Özel İdareleri hayvansal üretim ile ilgili projeler geliştirip uygulamaya aktarma çabası

içerisindedirler.

Türkiye’nin uygulayageldiği politikalarda ihracata gereken önem verilmemiş, ihracatın

koşullarının gerçekleştirilmesi bir yana zaman zaman yasak ve kısıtlamalar getirilmiştir.

AB ve hayvancılığı gelişmiş ülkelere bakıldığında ihracata önem vermenin gereği ortaya

Page 25: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

25

çıkmaktadır. Dünyada üretim yapılan sektörler incelendiğinde de ihracatın amaçlanmadığı

sektörlerin genellikle başarılı olamadığı görülmektedir.

Hayvancılıkla ilgili politikaların belirlenmesi ve öngörülen politikaların benimsenmesinde

yetiştiriciler tarafından kurulan örgütler henüz önemli bir işlev üstlenememişlerdir. Oysa

üretici örgütlerinin politikalara etkili olabilmesi Türkiye açısından oldukça önemlidir.

Çünkü, Türkiye’de yaygın olan küçük ölçekli işletmelerin hem ürün satışı hem de girdi

temininde pazarlık güçleri yetersizdir. Bu durum öncelikle üreticileri, ürünlerini düşük

fiyata satmaya, girdileri de yüksek fiyata almaya mecbur bırakmaktadır. Bu temel

olumsuzluğa ek olarak küçük işletmeler; teknoloji yenileme, ürün çeşitlendirme, ürün

kalitesini yükseltme ve ürünlerini az da olsa işlenmiş ürüne dönüştürme faaliyetlerine de

girememektedirler. Ayrıca, bir araya gelerek ortak hareket imkanına kavuşamamış olan

üreticilerin temel politikalara etkili olma şansları, dolayısıyla çıkarlarını koruyabilme

imkanları da yeterince gelişmemiştir.

Türkiye'de hayvancılıkla ilgili sivil örgütler arasında sayılabilecek kooperatif, dernek ve

birliklerin kurulup yaşatılmaya çalışıldığı bilinmektedir. Daha çok kooperatif ve yetiştirici

birliği niteliğinde olan bu örgütler son yıllarda kısmen etkinlik kazanmaya başlamışlardır.

Fakat katılımcıları ve sayıları az olan bu örgütlerin kalıcı bir yapıya ulaşmaları zaman

alacak gibi görünmektedir. Gelişmiş ülkelerde, bir ırkı geliştirmek ve onu yetiştirenlerin

çıkarını korumak amacı ile oluşturulmuş, ülke çapında örgütlenebilmiş dernek ve

birliklerin geçmişinin 100-150 yıl geriye uzandığı dikkate alınırsa, bu yeni oluşumların

desteklenmeleri ve güçlendirilmeleri zorunluluğu daha iyi anlaşılır. Yalnız bu süreçte

sektörde yanlış anlamalar ve karışıklıklara yol açabilecek düzenlemeler yapmaktan da

kaçınılmalıdır.

Sonuç olarak; ülkemizde pazarlama, girdi temini ve ıslah amaçlı yetkin sivil

örgütlenmelere ihtiyaç vardır. Örneğin, yeterli olmasa da, özellikle süt sığırcılığında

gözlenen bu yönlü çabalar ümit vericidir. Üreticilerin örgütlenme hızını artırma ve

örgütlerin etkinliğini yükseltme amacına hizmet edecek politikaların belirlenip bir an önce

etkin biçimde uygulanmasına özen gösterilmelidir.

Türkiye’de tarım devlet müdahalesi ile en fazla karşı karşıya olan sektörlerden biridir.

Tarımın alt kollarından olan hayvansal üretim de, doğal olarak sık sık devlet müdahalesine

maruz kalmaktadır. Kamunun yönlendirme ve destekleme amaçlı politikalarda en fazla

başvurduğu araçlar teşvik ve sübvansiyon olmuştur. Müdahalelerde çoğunlukla ya gıda

sanayinin hammadde ihtiyacını karşılama ya da tüketiciyi koruma amacı öne çıkarılmıştır.

Oysa üretim yetersizliği olan ülkelerde, devlet müdahalesinin temel amacı; üretimde

sürekliliği sağlamak, üreticiyi korumak, üretimi artırmak ve maliyetleri düşürmek

olmalıdır. Böylece diğer paydaşların da olumlu etkilenmesi sağlanabilecektir.

Bu güne kadar çeşitli isimler altında uygulanan ve hedefi genellikle üretim artışı sağlamak

gibi gösterilen müdahaleleri iki genel grupta incelenebilir:

1. Girdi ve ürün bazında sübvansiyonlar,

2. Taban fiyatı uygulamaları, destekleme alımları ve teşvik primleri,

Günümüzde, gelişmiş ve liberal ekonomiyi benimsemiş ülkeler de dahil, tarımda destek ve

sübvansiyonlar önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye'de şimdiye kadar uygulanan belli başlı

teşvik ve sübvansiyonlar;

karma yem sübvansiyonu,

süt teşvik primi

damızlık hayvan teminindeki teşvik ve destekler

et teşvik primi

kaynak kullanımını destekleme

Page 26: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

26

yem bitkileri üretimini teşvik

yapay tohumlama uygulamalarını teşvik

buzağı primi

faiz indirimi,

ilaç sübvansiyonu

elektrik sübvansiyonu

doğrudan gelir desteği

hayvan başına destek

bazı hastalıklara karşı aşılama desteği

mazot desteği vb. başlıklar altında toplanabilir.

Kamu, hayvancılıkla ilgili politikalarını bütün türleri aynı önemde görerek ya da türlerin

ekonomik katkılarını dikkate alarak belirlememektedir. Örneğin, hayvancılık denildiğinde

genellikle sığır anlaşılmakta ve uygulamaların pek çoğunda sığır esas alınmaktadır. Bu

anlayışın devam etmesi, gereksiz ve yanlış müdahalelere neden olduğu için, sığırcılık

sektörüne de beklenen yararı sağlamamaktadır.

4.8. Hayvan Sağlığı

Hayvansal üretimin sürekliliği ve karlılığını belirleyen temel unsurlardan biri de hayvan

sağlığıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze hayvan sağlığı konusunda ciddi

ilerlemeler kaydedilmiş olmasına rağmen, gelinen noktayı yeterli bulmak mümkün

değildir.

Türkiye özellikle salgın hastalıklar konusunda oldukça fazla deneyime sahiptir. Sığır

vebası, Şap, Ruam, Tüberküloz vb. salgınlar ile başarılı mücadeleler vermiştir. Bu

başarılara rağmen, Türkiye henüz bu hastalıklardan bile ari bir hale getirilememiştir.

Salgın hastalıklarla mücadelede başarısızlıkta idari, ekonomik, coğrafi vb. pek çok faktör

bakımından olumsuzlukların etkisi olmuştur. Örneğin, şimdiye kadar ne Türkiye'ye kaçak

hayvan girişini engellemek ne de Türkiye içerisinde hayvan hareketlerini izlemek ve bir

düzene sokmak mümkün olabilmiştir. Özellikle, hastalıklarla mücadelede Türkiye'den geri

olan Doğu ve Güneydoğu komşularımızdan hayvan girişinin engellenememesi, hastalık

tehdidini sürekli hale getirmiştir. Nitekim Türkiye'de ciddi salgınların başlangıç noktası

genellikle bu ülkelere komşu bölgelerde olmaktadır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen

salgın hastalıklarla mücadelede stratejisinin, hastalıkları tespit ve önleme hedefinden

Türkiye'yi hastalıklardan ari hale getirmeye değiştirilmesi uygun olacaktır.

4.9Yasal Düzenlemeler

Hayvancılığı doğrudan ilgilendiren ve hazırlıkları uzun zamandır devam eden iki temel

yasa uzun uğraşlardan sonra çıkarılabilmiştir. Bunlardan ilki mera yasasıdır ve bu yasanın

gerekleri yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Diğeri, 2001 yılı içerisinde yürürlüğe giren

hayvan ıslahı yasasıdır. Hayvansal üretimi de etkilemesi mümkün görülen üretici birlikleri

yasası ise 2004 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu aşamadan sonra, bir yandan değişen

koşullara uygun yasal alt yapı güçlendirilirken, diğer yandan da yürürlükteki yasalarla ilgili

tüzük, yönetmelik ve benzeri düzenlemeler çağa uygun ve günün ihtiyaçlarını karşılayacak

şekle getirilmelidir.

4.10. Genotip (Irk, Tip)

Bu bölümde herhangi bir verimin şu ya da bu seviyede ortaya çıkmasının iki ana

unsurundan biri olan hayvan (genotip) üzerinde durulacaktır. Burada anlatılacak hayvan

unsuru ile bundan önceki bölümde anlatılan ve çevre genel adı altında toplanabilecek

unsurlar arasında birbirlerinin katkısını artırıcı veya sınırlayıcı bir etki söz konusudur.

Örneğin, ithal edildikleri ülkelerde 5-7 ton süt verebilen sığırlardan Türkiye’de 2-3 ton süt

(bazı işletmeler hariç) alınabiliyor olması bu durumun bir sonucudur. Aynı şekilde

sağlayabildiği çevre koşulları çok iyi olan bir işletmenin, genetik kapasitesi düşük

bireylerin oluşturduğu bir sürüden yüksek verim elde etmesi de mümkün değildir.

Page 27: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

27

Sürüsünün verim seviyesini artırmak isteyen üretici, çevre ve genotipik seviyeyi birbirine

uygun hale getirmeli ve bunları birbirine uygun biçimde ve bir arada yükseltecek yollar

bulmalıdır. Yoksa işletmenin üretimi ekonomik olmaktan çıkacak ve bu durumun devam

etmesi işletmenin üretimden çekilmesine yol açabilecektir. Türkiye’de bunun örneklerini

her alanda görmek mümkündür.

Cumhuriyetin ilk yıllarında hayvanlarımızın durumlarını belirleme ve verimlerini artırma

yönünde yoğun çaba harcanmıştır. Daha sonra Türkiye'nin yerli genotiplerinin verimlerinin

düşük olduğu kanaati yaygınlaşmış, hatta anavatanı Türkiye olan Ankara keçisi de bu

gruba dahil edilmiştir. Bu kanaat doğrudan yerli ırkları hedef alan ıslah çalışmalarına

ilgisiz kalınmasına, bunun yerine ithalat ve melezlemenin öne çıkmasına yol açmıştır.

Aşağıda cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar gösterilen genotipi iyileştirme

çabalarına, türler bazında kısaca değinilecektir.

Sığır

Herhangi bir bölge ya da yörede uzun yıllar yaşayarak belirli özellikler kazanmış ırklara

“yerli ırklar” denilmektedir. Yerli ırkların oluşum sürecinde insan müdahalesi yok denecek

kadar azdır. Türkiye'nin yerli sığır ırkı olarak kabul edilenler; Boz Irk, Yerlikara, Doğu

Anadolu Kırmızısı ve Güney Anadolu Kırmızısı’dır. Bunlardan Boz Irk hemen hemen

ortadan kalkmış, Güney Anadolu Kırmızısı da (Kilis) oldukça azalmıştır. Yerlikara ve

Doğu Anadolu Kırmızısı’nın ise saf örneklerinin bulunması gün geçtikçe zorlaşmaktadır

Oldukça düşük verimli olan yerli ırkların kendi içlerinde ıslahı çabaları bir müddet devam

ettirilmiştir. Fakat sağlanan gelişmenin özellikle koşulları iyileştirebilen işletmelerin

ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğu anlaşılınca, tamamı devlet işletmelerinde yürütülen

yerli ırkların ıslahı çabalarına son verilmiştir. Bu anlayışın gereği olarak, Güney Anadolu

Kırmızısı hariç, diğer ırklardan sürüler ya dağıtılmış ya da Esmer ırkla melezlenmiştir.

Esmer ırkın Türkiye'ye getirilişi cumhuriyetin ilk yıllarında (1925) olmuş, diğer ırkların

ithaline ise bundan yaklaşık 35 yıl sonra başlanmıştır. Ülkede en fazla talep edilen Siyah

Alaca’nın (Holstein Friesian) getirilişi 1958 yılına rastlamaktadır. Aynı yıl bu ırkın

yanında, sütçü bir ırk olarak kabul edilen Jersey ile etçi ırklardan Aberdeen-Angus ve

Hereford da ithal edilerek kamuya ait birkaç işletmede yetiştirilmeye başlanmıştır. Bu

tarihten yoğun ithalatın başladığı 1987 yılına kadar olan yaklaşık 30 yıllık dönemde,

Siyah-Alaca ve Esmer ırka ek olarak, az sayıda Angler ve Simental’in ithali yoluna da

gidilmiştir. Genellikle ithal edilenlerin saf yetiştirilmeleri amaçlandığından bu ırklar

başlangıçta devlet işletmelerinde tutulmuşlardır. Fakat zamanla uygulamanın etkisiz ve

yetersiz kaldığı anlaşılmış ve Türkiye'de damızlık nüve işletmeler tesis edip geliştirme

amacını gerçekleştirecek bir Genel Müdürlük (Hayvancılığı Geliştirme Genel Müdürlüğü)

bile kurulmuştur. Ne var ki bütün bu çabalar hala arzulanan sonucu ortaya çıkaramamıştır.

Saf yetiştirme çalışmalarının populasyona etkisinin düşük olduğu anlaşılınca, bu çabalara

ek olarak, geç de olsa, melezleme çalışmaları yaygınlaştırılmıştır. Melezlemede, kültür ırkı

boğaların doğrudan kullanımı yanında, suni tohumlamadan da yararlanılmıştır. Hangi araç

kullanılırsa kullanılsın, melezleme çalışmaları devlet eliyle yürütülmüştür. Fakat özellikle

1986-1995 yılları arasında söz konusu çalışmalar hız kaybetmiş, bunun yerine bütün

kaynaklar tekrar kültür ırkı gebe düve ithalatına yönlendirilmiştir.

Türkiye'ye 1986-1995 yılları arasında şimdiye kadar sözü edilenlerin dışında ırklar da

(Montbeliard, Limousin vb) getirilmiştir. Etçi ırklar yaygınlık kazanmamış, besiye uygun

olmayan Jersey ırkı da, birçok yerde kombine verimli ırklar ile rekabete dayanamamıştır.

Kültür ırkı ve kültür ırkı melezlerinin toplam sığır varlığı içerisindeki payları Çizelge

4.4’te gösterilmiştir.

Page 28: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

28

Çizelge 4.4. Yıllar itibarıyla sığır varlığında çeşitli genotiplerin payı, (%)

Yıllar Kültür Irkı Kültür Irkı Melezi Yerli Irk

1990 8,90 32,26 58,84

2000 16,78 44,03 39,19

2004 20,96 43,64 35,40

2007 29.86 40.46 29.68

Çizelgede görüldüğü gibi Türkiye’de kültür ırkı ve kültür ırkı melezleri toplamının 1990

yılında yaklaşık %40 olan payı 2007’de%70’i geçmiştir. Bugünkü seviyenin ortaya

çıkmasında hem saf yetiştirme hem de melezleme çalışmalarının önemli rolü olmuştur. En

yoğun şekilde 1986-1996 yılları arasında gerçekleştirilen gebe düve ithalatının da, özellikle

kültür ırkı sığır oranının artışına katkısı olduğu düşünülebilir. Çünkü bu dönemde ithal

edilen gebe düve miktarı 275.000 başı geçmiştir. Buna rağmen Türkiye'de sağılan kültür

ırkı inek sayısının hâlâ bir milyon baş civarında olması dikkat çekicidir.

Koyun

Daha önce ifade edildiği gibi, Türkiye’de hayvancılığın iyileştirilmesi ve ıslah çalışmaları

denildiğinde genellikle sığır dikkate alınmıştır. Hem bu anlayış hem de koyunculuğun

yapısı, sığıra göre daha kolay görünmesine rağmen koyun ıslahında ciddi bir başarı elde

edilmesini engellemiştir. Özellikle melezlemeye yönelik çalışmaların yaygınlık

kazanmamasında Türkiye koyun ırklarının büyük çoğunluğunun yağlı kuyruklu olmasının

payı olduğu düşünülebilir. Çünkü yağlı kuyruk, hemen tamamı ince kuyruklu olan kültür

ırklarının doğal aşımını engellemektedir. Bu durumun olumsuz etkisini azaltmak için yerli

koyunların kültür ırklarından gebe bırakılmasında suni tohumlamaya başvurmak

gerekmektedir. Ne var ki, bu konuda önemli bir başarı sağlanamamış, 1934 yılında

başlatılan Merinosla melezleme çalışmaları ve daha sonraki yıllarda yapılan çalışmalar

sonucunda merinos ve melezlerinin payı günümüzde ancak %3-4 seviyesine

ulaştırılabilmiştir. Yapay tohumlama çalışmalarından da tamamen vazgeçilmiştir.

Merinoslaştırma çabaları sonuçsuz kalınca, 1986 yılında etçi ırkların ithali gündeme gelmiş

ve tanınmış etçi ırklardan koç ve koyunlar Türkiye'ye getirilmiştir. Birçok bilimsel

çalışmaya da konu olan bu çabaların bu güne kadar yaygın bir etkisi ortaya çıkmamıştır.

Bunda, çalışmaların izlenmemesi ve üreticiye bu çalışmaların herhangi bir ürününün,

üretimin sürdürülebileceği koşullar sağlanarak sunulamamasının da payı olduğu

düşünülmelidir. Türkiye'de, pek etkili olmasa da, yeni ırk ve tipler geliştirmeye yönelik

çabalar devam etmektedir. Elde edilen yeni genotiplerden bir bölümünün, henüz pek

yaygınlık kazanmamış olsalar da, gelecekte etkili olacakları beklenmelidir.

Keçi

Türkiye keçi populasyonu esas itibarıyla iki grupta incelenebilir. Bunlardan ilki esas verimi

tiftik olan Ankara keçisi, diğeri de et ve süt üretiminden yararlanılan kıl keçileridir. Ancak

kıl keçileri içerisinde sayıları çok az da olsa Kilis, Malta, vb. sütçü keçi ırklarının varlığı

bilinmektedir.

Türkiye'de sahayı etkileyecek ölçüde yaygınlık kazanan ıslah edilmiş keçi genotipinden

söz etmek mümkün değildir. Çünkü keçi ıslahına yönelik çalışmalar (ister saf yetiştirme ve

seleksiyon, ister melezleme) yeni yeni devlet işletmeleri dışına çıkmaya başlamıştır. Daha

önceden de vurgulandığı gibi, AB ülkeleri de dahil, pek çok ülkede keçi üretiminin önemi

artmaktadır. Ama Türkiye’de Çevre ve orman Bakanlığı öncülüğünde Kıl keçisi

yetiştiriciliğinin tamamen ortadan kaldırılmasını hedefleyen uygulamaların ülke

politikaları haline getirilmesine çalışılmaktadır. Bu son derece yanlış ve yanlı bir anlayıştır.

Page 29: DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1...DÜNYA ve TÜRKİYE’DE HAYVANSAL ÜRETİM1 Prof. Dr. Numan AKMAN A.Ü.Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü 1. GİRİŞ Tarımsal üretim

29

Yıllardır çeşitli yönetimlerin göz yumması sonucu, insanlar tarafından yok edilen orman

katliamlarının sorumlusu keçiler değildir.

Ankara keçisi, dünyaya Orta Anadolu'dan yayılmış bir ırktır. Önceleri ancak birkaç ülkede

ciddi anlamda yetiştiriciliği yapılabilirken, günümüzde Avrupa ülkeleri de dahil, pek çok

ülke Ankara keçisi yetiştiriciliğine eğilmiştir. Fakat bu süreçte Türkiye'de, hem

yetiştiricilik düzeyinde hem de Ankara keçisi sayısında telafisi zor gerilemeler meydana

gelmiştir. Şayet bu ilgisizlik ve aldırmazlık devam ederse, yakın gelecekte Türkiye'de

Ankara keçisi yetiştiriciliği ve Ankara keçisi ortadan kalkacaktır. Hiç iç açıcı olmayan bu

öngörünün gerçekleşmemesi için gerekli önlemlerin alınması tüm kesimlerin görevi

olmalıdır.

Manda

Türkiye’de özellikle eti ve sütü özel ürünlere işlenen manda türü neredeyse yok olma

sürecine girmiştir. Öncelikle bu tür belirli yörelerde muhafaza altına alınmalı, zamanla da

uygun özel ürünleri ön plana çıkarılmalı ve yetiştiriciliği desteklenmelidir.

Tavuk

Teknik parametreleri bakımından dünyanın gelişmiş ülkeleri ile benzer değerlere sahip

olan tavuk yetiştiriciliği, Türkiye’nin hayvansal üretimine ciddi katkılar sağlamaktadır.

Son yıllarda toplam et üretiminde hindi türünün de kervana katılması, başta tüketici ve et

sanayicisi olmak üzere pek çok kesime yarar sağlamıştır. Damızlık ve yem gibi girdileri

bakımından dışa bağımlılığı yüksek olan tavuk ve entansif hindi eti üretiminde öncelikle

pazar ve damızlık sorunu üzerinde durulmalı, özellikle aşırı fiyat dalgalanmaları ile düşük

fiyata dayalı sorunlar aşılmaya çalışılmalıdır. Bu noktada ihracatın çok önemli bir seçenek

olduğu unutulmamalıdır.

Hindi

Son yıllara kadar hindicilik; birkaç kamu işletmesinden dağıtılan Amerikan Bronz

genotipinden palazlar ile genellikle köylerde hindiye dayalı olarak gerçekleştirilen kuluçka

işlemi sonucu elde edilen hayvanlara dayalı olarak yürütülmüştür. Son yıllarda Türkiye

hindicilik sektörü hemen tamamen entansif nitelik kazanmıştır. Kamu işletmelerinde

gerçekleştirilen üretim durdurulmuştur. Sektör, tavukçulukta olduğu gibi, damızlık

temininde tamamen dışa bağımlıdır. Bu durumun yakın zamanda değişmemesi

beklenilmemelidir.