210

DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Baykuşların gecenin sessizliğinde fark edilmeden avlarına nasıl yaklaşabildikleri üzerinde bilim adamları çeşitli araştırmalar yapmışlardır. Amerikan Hava Kuvvetleri'nin "Hayalet Uçak Projesi" dahilinde yürütmekte olduğu araştırmalar baykuşlardaki benzersiz kanat yapısını ortaya çıkarmıştır. Diğer kuş türlerinin kanatlarındaki tüy yapısı keskin kenarlıdır. Baykuş tüyleri ise bunun tam tersine ince ama keskin olmayan bir yaratılışa sahiptir. Bu özel yaratılış gece avlanan bu canlıya uçuş sırasında tam bir sessizlik sağlar.

Citation preview

Page 1: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 2: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 3: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 4: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

YAZAR ve ESERLER‹ HAKKINDAHarun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 y›l›nda Ankara'da

do¤du. ‹lk, orta ve lise ö¤renimini Ankara'da tamamlad›. Daha sonra ‹stanbul Mimar

Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve ‹stanbul Üniversitesi Felsefe Bölü-

mü'nde ö¤renim gördü. 1980'li y›llardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi konularda

pek çok eser haz›rlad›. Bunlar›n yan› s›ra, yazar›n evrimcilerin sahtekarl›klar›n›, iddi-

alar›n›n geçersizli¤ini ve Darwinizm'in kanl› ideolojilerle olan karanl›k ba¤lant›lar›n›

ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktad›r.

Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30.000 resmin yer ald›¤› toplam 45.000 sayfal›k

bir külliyatt›r ve bu külliyat 41 farkl› dile çevrilmifltir.

Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden iki peygamberin ha-

t›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya isimlerinden oluflturul-

mufltur. Yazar taraf›ndan kitaplar›n kapa¤›nda Resulullah'›n mührünün kullan›lm›fl ol-

mas›n›n sembolik anlam› ise, kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-› Kerim'in

Allah'›n son kitab› ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmas›n›

remzetmektedir. Yazar da, yay›nlad›¤› tüm çal›flmalar›nda, Kuran'› ve Resulullah'›n

sünnetini kendine rehber edinmifltir. Bu suretle, inkarc› düflünce sistemlerinin tüm te-

mel iddialar›n› tek tek çürütmeyi ve dine karfl› yöneltilen itirazlar› tam olarak sustura-

cak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan

Resulullah'›n mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duas› olarak kullan›lm›flt›r.

Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak hedef, Kuran'›n tebli¤ini dünyaya ulaflt›rmak,

böylelikle insanlar› Allah'›n varl›¤›, birli¤i ve ahiret gibi temel imani konular üzerinde

düflünmeye sevk etmek ve inkarc› sistemlerin çürük

temellerini ve sapk›n uygulamalar›n› gözler

önüne sermektir.

Nitekim Harun Yahya'n›n eserleri Hin-

distan'dan Amerika'ya, ‹ngiltere'den Endo-

nezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, ‹s-

panya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan ‹tal-

ya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya

kadar dünyan›n daha pek çok ülkesinde be-

¤eniyle okunmaktad›r. ‹ngilizce, Frans›zca,

Almanca, ‹talyanca, ‹spanyolca, Portekiz-

ce, Urduca, Arapça, Arnavut-

Page 5: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

ça, Rusça, Boflnakça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli, S›rpça, Bulgarca, Çin-

ce, Kishwahili (Tanzanya'da kullan›l›yor), Hausa (Afrika'da yayg›n olarak kullan›l›-

yor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullan›l›yor), Danimarkaca ve ‹sveçce gibi pek çok dile çev-

rilen eserler, yurt d›fl›nda genifl bir okuyucu kitlesi taraf›ndan takip edilmektedir.

Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insan›n

iman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile olmaktad›r. Kitaplar›

okuyan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlafl›l›r ve samimi üs-

lubun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n fark›na varmaktad›r. Bu eserler süratli etki etme, kesin

netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri tafl›maktad›r. Bu eserleri

okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düflünen insanlar›n, art›k materyalist felsefeyi, ate-

izmi ve di¤er sapk›n görüfl ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri

mümkün de¤ildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savunacak-

lard›r, çünkü fikri dayanaklar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar, Ha-

run Yahya Külliyat› karfl›s›nda fikren ma¤lup olmufllard›r.

Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kaynaklanmak-

tad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤ildir, yaln›zca

Allah'›n hidayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserlerin bas›m›nda ve ya-

y›nlanmas›nda herhangi bir maddi kazanç hedeflenmemektedir.

Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini görmele-

rini sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik etmenin de, çok

önemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.

Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikri karmafla

meydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarmada güçlü ve keskin

bir etkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yaymak ise, emek ve zaman

kayb›na neden olacakt›r. ‹man› kurtarma amac›ndan ziyade, yazar›n›n edebi gücünü

vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu konuda kufl-

kusu olanlar varsa, Harun Yahya'n›n eserlerinin tek amac›n›n dinsizli¤i çürütmek ve

Kuran ahlak›n› yaymak oldu¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve samimiyetin aç›kça gö-

rüldü¤ünü okuyucular›n genel kanaatinden anlayabilirler.

Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›n çektikle-

ri eziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulman›n yolu

ise, dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konmas› ve Kuran

ahlak›n›n, insanlar›n kavray›p yaflayabilecekleri flekilde anlat›lmas›d›r. Dünyan›n gün-

den güne daha fazla içine çekilmek istendi¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam› dikkate

al›nd›¤›nda bu hizmetin elden geldi¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›lmas› gerekti-

¤i aç›kt›r. Aksi halde çok geç kal›nabilir.

Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya Külliyat›, Allah'›n izniy-

le, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur ve bar›fla, do¤ruluk ve

adalete, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacakt›r.

Page 6: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

OKUYUCUYA•Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yerayr›lmas›n›n nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin temelini olufl-turmas›d›r. Yarat›l›fl› ve dolay›s›yla Allah'›n varl›¤›n› inkar eden Darwinizm, 140y›ld›r pek çok insan›n iman›n› kaybetmesine ya da kuflkuya düflmesine nedenolmgufltur. Dolay›s›yla bu teorinin bir aldatmaca oldu¤unu gözler önüne ser-mek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlar›m›za ulafl-t›r›labilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucular›m›z belki tek bir kitab›m›z› oku-ma imkan› bulabilir. Bu nedenle her kitab›m›zda bu konuya özet de olsa bir bö-lüm ayr›lmas› uygun görülmüfltür.

•Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Yazar›ntüm kitaplar›nda imani konular, Kuran ayetleri do¤rultusunda anlat›lmakta, in-sanlar Allah'›n ayetlerini ö¤renmeye ve yaflamaya davet edilmektedir. Allah'›nayetleri ile ilgili tüm konular, okuyan›n akl›nda hiçbir flüphe veya soru iflaretib›rakmayacak flekilde aç›klanmaktad›r.

•Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitaplar›n ye-diden yetmifle herkes taraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu etkilive yal›n anlat›m sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tamolarak uymaktad›r. Dini reddetme konusunda kesin bir tav›r sergileyen insanlardahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçeklerden etkilenmekte ve anlat›lanlar›n do¤ru-lu¤unu inkar edememektedirler.

•Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okunabilece-¤i gibi, karfl›l›kl› bir sohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifa-de etmek isteyen bir grup okuyucunun kitaplar› birarada okumalar›, konuyla il-gili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmalar› aç›s›ndan yararl›olacakt›r.

•Bunun yan›nda, sadece Allah r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n tan›nma-s›na ve okunmas›na katk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacakt›r. Çünkü ya-zar›n tüm kitaplar›nda ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebepledini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitaplar›n di¤er insanlar tara-f›ndan da okunmas›n›n teflvik edilmesidir.

•Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin iseönemli sebepleri vard›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imizözellikleri tafl›yan ve okumaktan hoflland›¤›n› umdu¤umuz bu kitapla ayn› va-s›flara sahip daha birçok eser oldu¤unu görecektir. ‹mani ve siyasi konulardayararlanabilece¤i zengin bir kaynak birikiminin bulundu¤una flahit olacakt›r.

•Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine, flüphe-li kaynaklara dayal› izahlara, mukaddesata karfl› gereken adaba ve sayg›ya dik-kat etmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, flüpheci ve ye'se sürükleyen an-lat›mlara rastlayamazs›n›z.

Page 7: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 8: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

w w w. h a r u n y a h y a . o r g - w w w. h a r u n y a h y a . n e t

Bu kitapta kullan›lan ayetler, Ali Bulaç'›n haz›rlad›¤›

"Kur'an-› Kerim ve Türkçe Anlam›" isimli mealden al›nm›flt›r.

Birinci Bask›: Haziran, 2002

‹kinci Bask›: fiubat, 2006

ARAfiTIRMAYAYINCILIK

Talatpafla Mah. Emirgazi Caddesi

‹brahim Elmas ‹fl Merkezi

A Blok Kat 4 Okmeydan› - ‹stanbul

Tel: (0 212) 222 00 88

Bask›: Seçil Ofset

100. Y›l Mahallesi MAS-S‹T Matbaac›lar Sitesi

4. Cadde No: 77 Ba¤c›lar-‹stanbul

Tel: (0 212) 629 06 15

Page 9: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

‹Ç‹NDEK‹LER‹Ç‹NDEK‹LER

Girifl 8

Kimya Mühendisleri ‹le Yar›flan Canl›lar 14

Hayvanlardaki Alg›lama Sistemleri 54

Optik Konusunda Uzman Fizik Mühendisleri 98

Do¤adaki Mekanik Uzmanlar› 110

Denizalt›ndaki Mühendisler 156

Sonuç 174

Evrim Yan›lg›s› 178

Page 10: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 11: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

ok farkl› dallara ayr›lan mühendisli¤in amac›,

insan yaflam›n› daha konforlu, daha güvenli

hale getirmek ve günlük hayat› kolaylaflt›r-

makt›r. Köprülerin güvenli¤inden ulafl›m

araçlar›n›n konfor ve h›z›na, evde kullan›lan

basit mutfak aletlerinden savafl teknolojisine

kadar insan hayat›nda yer alan pek çok detay birer

mühendislik ürünüdür. Bu tasar›mlar, e¤itimli ve dene-

yimli mühendislerin y›llar süren araflt›rmalar›, birikimleri

ve çal›flmalar› sonucunda ortaya ç›kar.

Örne¤in, kulland›¤›n›z buzdolab›n› bir mühendis tasar-

lam›flt›r; televizyonunuzu, müzik setinizi, asansörünüzü,

saatinizi, araban›z›, bilgisayar›n›z›, endüstri makinelerini,

uydular›, uzay mekiklerini… Bunlar›n tümü ince planlar›n

ve hassas hesaplamalar›n, konusunda uzman çok say›da

insan›n ifl ve beyin gücünün ürünüdür.

T›pk› bizim hayat›m›z› kolaylaflt›ran bu tasar›mlar gibi,

do¤adaki canl›lar›n bedenlerinde de say›s›z tasar›m örne¤i

bulunur: Kusursuz iflleyen kanatlar, kimya laboratuvarlar›

gibi ifllev gören hücreler, karanl›kta görmeyi sa¤layan k›z›-

lötesi gözler, darbelere ve zor flartlara dayan›kl› deriler,

kaygan zeminde yürümeyi olanakl› k›lan vantuz ayaklar

bunlardan sadece birkaç›d›r.

Canl›lardaki bu tür mükemmel tasar›mlar ile teknolo-

jiyle paralel olarak geliflen insan yap›m› tasar›mlar karfl›-

laflt›r›ld›¤›nda ortaya flafl›rt›c› bir sonuç ç›kmaktad›r: Ta-

sarlanan ürünlerin hemen hepsi do¤an›n birer taklidi ol-

maktan öteye gidememekte, hatta ço¤u zaman canl›larda-

ki üstün tasar›m›n seviyesine ulaflamamaktad›r.

‹flte kitab›m›zda inceleyece¤imiz bu aç›k gerçe¤in ka-

n›tlar›ndan yaln›zca birkaç tanesi:

9

Page 12: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Canl›lardaki Tasar›m Benzersizdir‹lk olarak baykufllar›n sessiz uçufllar›n› ele alal›m. Baykufllar›n ge-

cenin sessizli¤inde fark edilmeden avlar›na nas›l yaklaflabildikleri

üzerinde bilim adamlar› çeflitli araflt›rmalar yapm›fllard›r. Amerikan

Hava Kuvvetleri'nin "Hayalet Uçak Projesi" dahilinde yürütmekte ol-

du¤u araflt›rmalar baykufllardaki benzersiz kanat tasar›m›n› ortaya ç›-

karm›flt›r.

Di¤er kufl türlerinin kanatlar›ndaki tüy yap›s› keskin kenarl›d›r.

Baykufl tüyleri ise bunun tam tersine ince ama keskin olmayan bir ta-

sar›ma sahiptir. Bu özel tasar›m gece avlanan bu canl›ya uçufl s›ras›n-

da tam bir sessizlik sa¤lar.

NASA Langley Araflt›rma Merkezi'ndeki bilim adamlar›n›n yapt›k-

lar› aç›klamalara göre, baykuflun yumuflak kenarl› tüylere sahip kanat-

lar›, hava türbülans›n› yani gürültüyü engellemektedir. Askeri tasa-

r›mc›lar ise baykufl kanatlar›n› taklit ederek, hayalet uçaklar› gökyü-

zünde fark edilmeden uçurabilmenin yollar›n› aramaktad›rlar.1

fiimdi de uçan canl›lar ve uçaklar aras›nda basit bir karfl›laflt›rma

yapal›m:

Dünyan›n en ifllek havalimanlar›nda uçaklar›n havalanmas› ve ini-

Do¤adaki Mühendislik

10

Günümüzde radarların algılayamadığı hayalet uçaklar yapılmıştır. Buna karşın, alçak-tan uçuş yapan bütün uçaklar çıkardıkları ses nedeniyle yüzlerce, metre uzaktan du-yulabilmektedir. Bilim adamları, bu problemi, baykuşların sessiz uçuş özelliğini uçak-lara adapte ederek çözmeye çalışmaktadır.

Page 13: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

fli, gün boyunca yaklafl›k ola-

rak her 2 ya da 3 dakikada bir

gerçekleflir. Bu yo¤unlukta

uçufl kontrolü, inen ya da ha-

valanan her uça¤›n birbirlerin-

den 4-5 km.'lik bir mesafe b›-

rakmalar›yla sa¤lan›r. Gerekli

olan minimum güvenlik mesa-

fesi uça¤›n büyüklü¤üne ve

manevra yapabilme kabiliyeti

gibi özelliklere göre ayarlan›r.2

Peki uçaklardan daha s›k

inifl-kalk›fl yapan ve kimi za-

man yüzlercesi bir arada yafla-

yan kufl sürülerinde bu dene-

tim ve güvenlik nas›l sa¤lan-

maktad›r?

K›y›larda yaflayan ya¤mur

kufllar›n› ele alal›m. Bu kufl türünün iniflte b›rakt›¤› güvenlik mesafesi

sadece birkaç boy uzunlu¤u kadard›r. Buna karfl›l›k ya¤mur kufllar›-

n›n uçufl h›zlar› saatte 30-40 km.'nin üzerindedir. Ancak bu h›za ve k›-

sa güvenlik mesafesine ra¤men ya¤mur kufllar› rahatl›kla inip kalka-

bilirler.

Bu üstün uçufl kabiliyeti özel bir mühendislik hesaplamas› gerekti-

rir. Uçaklarda böyle bir manevra kabiliyetine henüz ulafl›lamam›flt›r.

Uzun araflt›rmalar sonucunda manevra yetene¤i yüksek baz› uçufl ma-

kineleri üretilmifltir. Gerekti¤inde havada as›l› durabilen, dikine inifl

kalk›fl yapabilen helikopterler gelifltirilmifltir. Ancak yine de bu

makinelerin uçufl ve manevra kabiliyetleri do¤adaki canl›lar›n benzer-

siz özelliklerine oranla yetersiz kalmaktad›r.

Canl›lar›n bedenlerinde insanlar›n tasarlayabilece¤inden çok daha

Harun Yahya

11

Adnan Oktar

Page 14: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

12

mükemmel yap›lar vard›r. Canl›lar›n tek bir özelliklerini örne¤in ka-

natlar›n› ele ald›¤›m›zda dahi tasar›mlar›ndaki bu mükemmellik aç›k-

ça görülmektedir. Bu benzersiz tasar›mlar nas›l ortaya ç›km›flt›r? Na-

s›l olup da baykufl kartal›nki gibi gürültülü kanatlara de¤il de, tam ge-

ce avlanmas›n› sa¤layacak niteliklerde sessiz kanatlara sahip olmufl-

tur? Nas›l olup da bir y›lan gece karanl›¤›nda ›s›y› kaynak olarak kul-

lanarak av›n› bulabilmektedir? Canl›lar›n vücutlar›na mühendislerin

örnek ald›¤› bu kompleks sistemleri kim yerlefltirmifltir?

Bu gibi sorulara evrimcilerin verecekleri cevap; zaman içinde ger-

çekleflen tesadüfi de¤iflimlerle, yani "kademeli geliflim"le canl›lar›n

bugünkü özelliklerini kazand›klar›d›r. Ancak bu iddian›n anlams›zl›-

¤›, hem ak›l ve mant›k çerçevesinde düflünüldü¤ünde hem de bilim-

sel gerçekler incelendi¤inde aç›kça ortaya ç›kmaktad›r. Tesadüfler so-

nucu olufltu¤unu ve yine tesadüfler sonucu biraraya geldi¤ini idda et-

tikleri hücrelerin, böyle kusursuz yap›lar› kendi kendilerine olufltur-

malar› mümkün de¤ildir. Bu, hepsi birer mühendislik eseri olan dev

gökdelenlerin ya da köprülerin tesadüfler sonucu olufltu¤unu iddia

etmek kadar ak›l ve mant›k d›fl› bir iddiad›r.

Milyarlarca hücreden oluflan canl›lar›n tek bir hücresinin dahi tesa-

düfen oluflmas› mümkün de¤ildir. Hücre o kadar kompleks bir yap›-

ya sahiptir ki, günümüz teknolojisi bile hala bir hücre dahi üreteme-

mektedir. Yapay yöntemlerle hücre oluflturmak için yap›lan tüm çal›fl-

malar baflar›s›zl›kla sonuçlanm›flt›r. Dolay›s›yla do¤adaki buna benzer

say›s›z tasar›m örne¤inin ortaya koydu¤u apaç›k gerçek fludur: Tüm

canl›lar›, en ince detay›na kadar, sonsuz ilim ve güç sahibi olan Allah,

mükemmel ve benzersiz bir biçimde yaratm›flt›r. Evrimcilerin içinde

bulunduklar› bu durumun, üzerinde düflünülmesi ve bundan ibret

al›nmas› gerekir.

Küçücük bir böce¤in, bir bal›¤›n ya da bir kuflun vücudunda insa-

no¤lunun planlayabilece¤inden çok daha üstün tasar›mlar bulunmas›

tek bir gerçe¤i bize gösterir. Canl›lardaki mükemmel teknolojiler, ya-

rat›lm›fl olduklar›n›n delilleridir. Do¤adaki bu eflsiz tasar›mlar Yüce

Do¤adaki Mühendislik

12

Page 15: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Adnan Oktar

Allah'›n eseridir. Allah bir ayette flöyle buyurmaktad›r:

De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah't›r." De ki:

"Öyleyse, O'nu b›rak›p kendilerine bile yarar da, zarar da sa¤la-

maya güç yetiremeyen birtak›m veliler mi (tanr›lar) edindiniz?"

De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eflit olabilir

mi? Veya karanl›klarla nur eflit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun

yaratmas› gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendile-

rince birbirine mi benzeflti? De ki: "Allah, herfleyin Yarat›c›s›d›r

ve O, tektir, kahredici oland›r." (Rad Suresi, 16)

Bu kitap ile amaçlanan da do¤ada milyonlarca y›ld›r ayn› flekilde

var olan mükemmel tasar›mlar› bir kere daha, farkl› bir yönden gözler

önüne sererek Allah'›n gücünün s›n›rs›zl›¤›n›n anlafl›lmas›na bir vesile

olmakt›r.

AKILLI TASARIM YAN‹ YARATILIfi:

Allah'›n yaratmak için tasar›m yapmaya ihtiyac› yoktur...

Kitapta yer verilen "tasar›m" ifadesinin do¤ru anlafl›lmas› olduk-

ça önemlidir. Allah'›n kusursuz bir tasar›m yaratm›fl olmas›, Rabbi-

miz'in önce plan yapt›¤› daha sonra yaratt›¤› anlam›na gelmez. Bilin-

melidir ki, göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'›n yaratmak için herhan-

gi bir 'tasar›m' yapmaya ihtiyac› yoktur. Allah'›n tasarlamas› ve yarat-

mas› ayn› anda olur. Allah bu tür eksikliklerden münezzehtir.

Allah'›n, bir fleyin ya da bir iflin olmas›n› diledi¤inde, onun olma-

s› için yaln›zca "Ol!" demesi yeterlidir.

Ayetlerde flöyle buyurulmaktad›r:

Bir fleyi diledi¤i zaman, O'nun emri yaln›zca: "Ol" demesidir; o

da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82)

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratand›r. O, bir iflin

olmas›na karar verirse, ona yaln›zca "OL" der, o da hemen olu-

verir. (Bakara Suresi, 117)

Harun Yahya

13

Page 16: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 17: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Adnan Oktar

15

ir ilaçla ilgili bilgi almak istedi¤inizde eczac›ya

dan›fl›rs›n›z. Çünkü eczac› bu konuda belli bir

süre e¤itim alm›flt›r. Bu alanda pek çok kitap

okumufltur, deneyler yapm›flt›r. ‹laçlar›n içerik-

lerini, ne ifle yarad›klar›n›, yan etkilerini çok iyi

bilmektedir ve gerekli tecrübeye de sahiptir.

Ancak yine de bir eczac› ya da kimyasal maddeler konu-

sunda uzman bir kiflinin bile, hiç tan›mad›¤› bir bitkideki

faydal› maddelerin içeri¤ini sadece bakarak anlamas›

mümkün de¤ildir. Örne¤in, bir bitkiye bak›p, "bu bitkide

flu canl›n›n zehirine karfl› panzehir olarak kullan›lacak bir

madde var" demesi ya da baflka bir zehiri etkisiz hale ge-

tirmek için kayalar› ilaç olarak kullanabilece¤ini tahmin

etmesi bir insan için son derece zordur. Bunun için ya bu

konuda bilgili ve tecrübeli kiflilere baflvurulacak ya da ba-

z› deneyler, araflt›rmalar vs. yap›lacakt›r.

Sadece tahmin ile hareket etmek son derece tehlikelidir.

Örne¤in zehirli y›lan›n ›s›rd›¤› bir insan›n hemen tedavi

edilmesi gerekir. Bir anl›k gecikmenin bile ölüm sebebi

olabildi¤i böyle ciddi bir durumda ihtimallere göre hare-

ket edilmeyece¤i, deneme-yan›lma yap›lmayaca¤› aç›kt›r.

‹nsanlar›n herhangi bir deney yapmadan bulamayacak-

lar› bu zor ifllemi, do¤adaki birçok canl› milyonlarca y›ld›r

yapmaktad›r. Örne¤in bu bölümde detayl› olarak inceleye-

ce¤imiz Bezuar keçileri y›lan zehirini nas›l etkisiz hale ge-

tireceklerini bilmektedirler. Akla sahip olmayan, bilinci de

olmayan bir canl›n›n gördü¤ü anda bir bitkide bulunan

maddenin içeri¤ini anlamas›, bunun ne ifle yarad›¤› hak-

15

Page 18: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

k›nda do¤ru bir karar vererek, bunu hangi durumlarda kullanaca¤›n›

bilmesi üstelik bu bilginin o canl› türünün bütün üyelerinde var ol-

mas› bize tek bir gerçe¤i kan›tlar:

Bu canl›ya hükmeden, ona gerekli bilgileri ilham eden ve davran›fl-

lar›n› yöneten bir güç vard›r: Bu güç Yüce Allah'a aittir.

BEZUAR KEÇ‹LER‹N‹N K‹MYA B‹LG‹LER‹Bezuar keçisi dimdik, duvar gibi kayalara t›rmanabilen bir keçi tü-

rüdür. T›rnak altlar›n›n pürüzlü olmas› ve ayaklar›n›n alt›ndaki yu-

Do¤adaki Mühendislik

16

Page 19: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

muflak yast›klar bu canl›lar›n çevik hareketlerini kolaylaflt›r›r. Ancak

bu keçi türünü ilginç k›lan as›l nokta sahip olduklar› flafl›rt›c› kimya

bilgileridir. ‹simleri Farsçada ilaç anlam›na gelen bir kelimeden türe-

mifl olan Bezuar keçileri kendi kendilerini tedavi etme konusunda uz-

mand›rlar.

Bezuar keçisi ne zaman bir y›lan taraf›ndan ›s›r›lsa hemen yaflad›¤›

çevrede yetiflen sütle¤en bitkisi türlerinden birini yemeye bafllar.

Bu son derece hayret verici bir davran›flt›r. Çünkü gerçekten de süt-

le¤en s›v›s›nda bulunan "öforbon" maddesi, kana kar›flan y›lan zehiri-

ni etkisiz hale getirmektedir.3

Bu durumda fluurlu ve dikkatli bir insan›n akl›na hemen flu soru-

lar gelir. Günlük otlamalar› s›ras›nda sütle¤enlere a¤›zlar›n› bile sür-

meyen keçilerin, bu bitkileri tedavi maksatl› kullanmalar›n› sa¤layan

nedir? Y›lan zehirine karfl› panzehir etkisine sahip bir ot aramalar› ge-

rekti¤ini bu canl›lar nereden bilmektedirler? Bezuar keçileri sütle¤en

otlar›n›n içinde hangi kimyasal maddelerin oldu¤unu ve bu kimyasal-

lar›n y›lan zehirini tedavi edici etkiye sahip oldu¤unu nas›l ö¤renmifl-

lerdir?

Keçilerin, bir y›lan taraf›ndan ›s›r›ld›klar›nda bulduklar› tüm otla-

r› yiyerek, yani deneme-yan›lma metodunu kullanarak hangi otun ze-

hirlenmeye karfl› etkili oldu¤unu bulmalar› mümkün de¤ildir. Bulun-

du¤u bölgede uygun otu bulmaya çal›fl›rken yüzlerce ot çeflidi aras›n-

da deneme yapmaya bafllayan keçinin muhtemelen birkaç denemeden

fazlas›n› gerçeklefltirebilecek vakti olmayacakt›r. Kald› ki o an için ba-

flar›l› olsa bile, keçinin her y›lan ›s›rd›¤›nda ayn› isabetli seçimi yapma-

s› gerekecektir. Herfleye ra¤men keçinin bunu baflard›¤›n› varsayal›m.

Ancak bu da yeterli olmayacakt›r. Çünkü bu keçi türünün neslinin tü-

kenmemesi için tamam›n›n bu davran›fl özelli¤ine sahip olmas› flartt›r.

Dolay›s›yla baflar›l› olan ilk keçinin, tecrübesini di¤erlerine aktar-

Harun Yahya

17

Adnan Oktar

Page 20: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

mas› gerekmektedir. Ancak bir canl›n›n sonradan ö¤rendi¤i bir bilgiyikendinden sonra gelen nesillere genetik olarak aktarmas› mümkünde¤ildir. Bunu flöyle örneklendirebiliriz: Çok ders çal›flarak üniversites›nav›nda birincilik kazanan bir kifliyi düflünelim. Bu kiflinin uzun y›l-lar boyunca çal›fl›p ö¤rendiklerinin ya da gösterdi¤i çaban›n do¤acakçocu¤una ya da torununa hiçbir faydas› olmayacakt›r. Ö¤renilen bil-giler ya da davran›fllar sadece o canl›ya aittir. Bunlar›n canl›n›n genle-rine d›flar›dan bir müdahale ile yerlefltirilmesi ve dolay›s›yla di¤er ne-sillere aktar›lmas› mümkün de¤ildir. Her nesil ayn› bilgileri en bafltanö¤renerek kazanmaya mecburdur.

Bu tür örnekler üzerinde derinlemesine düflünmek canl›lar›n dav-ran›fllar›n›n tesadüfen ortaya ç›kamayaca¤›n› anlamak için yeterlidir.Bütün canl›lar ihtiyaçlar› olan bilgilere Allah'›n kendilerine ilham et-mesi, ö¤retmesi sayesinde kavuflurlar. Hiçbir canl› bafl›bofl, sahipsizve sözde tesadüflerin ak›fl›na b›rak›lmam›flt›r. Bir Kuran ayetindeAllah'›n tüm canl›lar üzerindeki mutlak kontrol ve hakimiyeti flöylehaber verilir:

Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a

tevekkül ettim. O'nun, aln›ndan yakalay›p-denetlemedi¤i hiçbir

canl› yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdo¤ru bir yol üzeri-

nedir. (Hud Suresi, 56)

Page 21: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

GGöökklleerriinn vvee yyeerriinn yyaarraatt››llmmaass›› iillee oonnllaarrddaa

hheerr ccaannll››ddaann ttüürreettiipp--

yyaayymmaass›› OO''nnuunn aayyeettlleerriinnddeennddiirr.. VVee OO,,

ddiilleeyyeeccee¤¤ii zzaammaann oonnllaarr››nn

hheeppssiinnii ttooppllaammaayyaa ggüüçç yyeettiirreennddiirr..

((fifiuurraa SSuurreessii,, 2299))

Page 22: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

20

KARINCALAR AS‹T FABR‹KASI KURAB‹L‹R M‹?Kar›ncalar›n vücutlar›nda, formik asit (H2CO2) isimli kimyasal

maddeyi üreten bezler vard›r.4 Kar›ncalar antibiyotik etkisine sahip bu

maddeyi düzenli olarak vücutlar›na sürerler. Bu flekilde hem yuvala-

r›nda hem de kendi üzerlerinde bakteri ve mantar oluflumunu engel-

lemifl olurlar.

Kar›ncalar›n vücutlar›ndan salg›lanan bu asitten haberdar olmalar›

ve bunu nas›l kullanacaklar›n› bilmeleri hayret vericidir. Ancak bun-

dan çok daha flaflk›nl›k veren konu,

baflka canl›lar›n da kar›ncalar›n bu

özelli¤inden haberdar olmas›d›r.

Baz› kufl türleri de kar›ncalardaki

bu asidi kullan›rlar. Kufllar kar›ncalar

gibi kimyasal maddeler salg›layamaz-

lar. Ancak s›k s›k kar›nca tepelerine gi-

dip, kar›ncalar›n tüylerinin aras›nda

dolaflmalar›na izin vererek, onlar›n

ürettikleri asitten faydalan›rlar. Bu

yöntem sayesinde vücudu formik asi-

de bulanan kufl, üzerindeki tüm para-

zitlerden kurtulmufl olur.

Kar›nca, mantara karfl› formik asi-

din etkili oldu¤unu ya da bu asidin

formülünü nereden bilir? Nas›l olup

da vücutlar›nda böyle tehlikeli bir asit

üretilmesine ra¤men kar›ncalar bun-

dan zarar görmez? Dahas› kufllar ka-

r›ncalarda formik asit oldu¤unu ve

bunu parazitlerinden kurtulmak için

kullanabileceklerini nereden bilirler?

Page 23: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Harun Yahya

21

Adnan Oktar

Öncelikle bu kimyasal maddenin nas›l ortaya ç›kt›¤› sorusunun ce-

vaplanmas› gerekmektedir. Özelli¤i olan, ifle yarayan kimyasal bir

maddenin kendili¤inden ortaya ç›kmas› kesinlikle imkans›zd›r. For-

mik asidi düflünelim. Bu asitin sentezlenmesindeki bir hata, kimyasa-

l›n antibiyotik özelli¤ini yitirmesi demektir. Ayr›ca ortaya zararl› bafl-

ka maddelerin ç›kma ihtimali de vard›r.

Durum böyleyken bu maddeyi kar›ncan›n sentezlemifl olmas› ya da

bu asidin tesadüfen kar›ncan›n vücudunda oluflmufl olmas› çok man-

t›ks›z bir iddia olur. Bunu bir kenara b›rakarak asidin formülünün tam

gerekti¤i flekilde olufltu¤unu varsayal›m. Bu da hiçbir fleyi de¤ifltirme-

yecektir, çünkü kar›ncan›n vücudunda hem asit üretecek hem de ka-

r›ncan›n zarar görmesini engelleyecek korumal› bir sisteme de ihtiyaç

vard›r. Dolay›s›yla kar›nca bunlar›n tümüne ayn› anda sahip olmak

zorundad›r. Bu durum kar›ncadaki bezlerin, evrimcilerin iddia ettikle-

ri gibi, aflama aflama oluflmalar›n›n mümkün olmad›¤›n› aç›kça göster-

mektedir.

Bu canl›lar›n hiçbirinin bu iflleri kendi kendilerine yapmalar› müm-

kün de¤ildir. Gerçek flu ki, kar›ncalar var olan özellikleriyle bir anda

ortaya ç›km›fllard›r. Gerek formik asidi, gerek bunlar›n üretimini yapa-

bilecek özellikteki bezleri gerekse de kar›ncalar› sonsuz ilim sahibi

olan Allah yaratm›flt›r.

Kufllara, kar›nca yuvalar›na giderek formik asitten faydalanmalar›-

n› ilham eden de Allah't›r. Allah tüm canl›lar›n ihtiyac›n› bilen ve bun-

lar›n karfl›l›¤›n› eksiksiz olarak yaratand›r. Allah, herfleyi sar›p kuflatan

oldu¤unu bir ayetinde flöyle bildirmektedir:

Allah, yedi gö¤ü ve yerden de onlar›n benzerini yaratt›. Emir,

bunlar›n aras›nda durmadan iner; sizin gerçekten Allah'›n herfle-

ye güç yetirdi¤ini ve gerçekten Allah'›n ilmiyle herfleyi sar›p-ku-

flatt›¤›n› bilmeniz, ö¤renmeniz için. (Talak Suresi,12)

21

Page 24: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Bazı karıncalar formik asidi düş-manlarına karşı kimyasal bir si-lah olarak da kullanırlar. Yandakiresimde birbirlerine formik asitpüskürten iki karınca görülüyor.

Bu resimde karıncalar-daki formik asitten fay-

dalanan bir kuş görü-yorsunuz. Altta ise

kimyasal madde üreti-mi yapan kapsamlı bir

fabrika.

Page 25: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Adnan Oktar

Harun Yahya

23

BÖCEKLERDE K‹MYASAL ‹LET‹fi‹M: FEROMONLARKar›ncalar yuvalar›n›, balar›lar› da kovanlar›n› çok uzaklara gitse-

ler de flafl›rmadan bulurlar. Baz› böcek larvalar› tehlike an›nda hemen

bir araya toplanarak korunurlar. Pek çok hayvan da yaflad›klar› alan

üzerinde belirgin bir hakimiyete sahiptir. Bunlar›n yan› s›ra tüm böcek

türlerinde çiftleflmek isteyen erkek ve difliler uzak mesafelerde de ol-

salar birbirlerini kolayl›kla bulurlar. Bu davran›fllardaki ortak nokta;

tümünün bir tür haberleflme sayesinde gerçeklefliyor olmas›d›r.

Pek çok canl› türü haberleflmek için bir tür iflaret kullan›r. Böcekle-

rin kulland›klar› iflaretin ad› 'feromon'dur. Feromon "hormon tafl›y›c›-

lar›" anlam›ndad›r ve ayn› türün üyeleri aras›nda kullan›lan kimyasal

maddelerdir. Genellikle özel bezlerde üretilerek çevreye b›rak›l›rlar.

Böceklerin davran›fllar›nda de¤iflikliklere neden olurlar.

Feromonlar, önceleri hormonlarla eflde¤er tutulmufltur. Hormonlar

gibi az miktarda salg›lanmalar›na ve belirli bir yaflamsal ifllevi yerine

getirme görevini üstlenmelerine karfl›n, vücut d›fl›na salg›lanmalar›

onlar› hormonlardan ay›r›r. Feromonlar genellikle türe özgüdür. Çok

farkl› ifllevleri yerine getirenleri ve de¤iflik bileflimlerde olanlar› da

vard›r. Yay›lma yetenekleri oldukça yüksek olan feromonlar 7-8 km gi-

bi muazzam bir uzakl›ktan bile etkili olabilmektedirler. Uzakl›k, s›-

cakl›k, rüzgâr ve nem gibi etmenler de feromonlar›n etkisini azalt›p

ço¤altabilir.

Feromonlar; iz b›rakma-iflaretleme, alarm, toplanma, birlikte yafla-

yan böceklerde kraliçe yetifltirilmesi ya da efleysel olgunlu¤un kontro-

lü gibi ifllerde kullan›l›rlar. Ayr›ca koku yoluyla etkili olan cinsiyet fe-

romonlar› da vard›r.

Feromon kullanarak haberleflen canl›larla ilgili verilecek bilgiler

okunurken ak›lda tutulmas› gereken çok önemli bir nokta vard›r. Her

türün kulland›¤› formül kendine özgüdür. ‹çerdi¤i kimyasal maddeler

Page 26: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

Kullandığınız parfümü elinize alıp koklayın ve içinde ne gibi maddeler bulunduğunu

anlamaya çalışın. Sonra bu maddelerin her birini teker teker üreterek parfümü, ay-

nı kokuya ve aynı kaliteye sahip olacak şekilde kendiniz oluşturmaya çalışın. Bunla-

rın hiçbirini -bu konuda özel bir eğitiminiz ya da iş tecrübeniz yoksa, bir laboratu-

varda değilseniz ya da uzman kişilerden yardım almıyorsanız-

elbette ki yapamazsınız. Böceklerin

haberleşmek için kullandıkları fe-

romonları üretenler de bö-

ceklerin kendileri değil-

dir. Böceklere bütün

bunları ilham eden

Allah'tır.

ayr›d›r. Hem bu maddeyi salg›layan hem de salg›lanan madde ile ile-

tilmek istenen mesaj› alg›layan canl› bu formülden haberdard›r. Ayr›-

ca ilerleyen sayfalarda görülece¤i gibi baflka türe ait formülleri çözen

ve taklit eden canl›lar da vard›r.

• Feromonlarla Haberleşme

Feromonlar› izleyerek haberleflme flekline daha çok ar›, kar›nca,

termit gibi birlikte yaflayan böceklerde rastlan›r. Topra¤a b›rak›lan

kimyasal izler, böceklerin gezindi¤i tüm ortamlarda, a¤açlarda, dal-

larda, yapraklarda ve meyvelerde olabilir. Havadaki izler ise uçan bö-

Page 27: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Harun Yahya

25

Adnan Oktar

cekler taraf›ndan b›rak›l›r ve sürekli

yenilenmeleri gerekir. Koku yoluyla

etkili olan cinsiyet feromonlar› bu

gruba girer.

Böcekler boyutlar›n›n küçüklü¤ü,

uçabilme ve h›zl› hareket edebilme gi-

bi özellikleri nedeniyle, çok genifl

alanlara yay›labilirler. Bu özellikleri,

üremeleri için ilk anda sorun olufltu-

racakm›fl gibi düflünülebilir. Ancak bu

durum, feromonlar sayesinde ortadan kalkm›flt›r.

Koku yoluyla etkili olan cinsiyet feromonlar› erkek ve difli böcekle-

rin birbirlerini bulmalar›n› sa¤lar. Örne¤in Limantridae ailesinden bir

kelebek türünde, diflinin vücudunun son k›sm›ndan havaya salg›lad›-

¤› kokuyu erkek güçlü antenleriyle alg›lar. Erke¤in 8 kilometre gibi

muazzam bir uzakl›ktan bile alg›layabildi¤i bu çekici kokuyu, hiçbir

koku bast›ramaz. Bu türün diflisi kanats›z olmas› nedeniyle hareket-

sizdir. Erkek, diflinin yaln›zca kokusuna kap›larak onu bulur ve çiftlefl-

me gerçekleflir.5

Feromonlarla iletiflim konusunda bir baflka flafl›rt›c› örne¤e de kiraz

sineklerinde (Rhagoletis cerasi) rastlar›z. Kiraz sine¤i, yumurtalar›n› ki-

raz meyvesine koyduktan sonra, vücudundan salg›lad›¤› bir feromo-

nu meyveye b›rakarak yumurtalar›n› korur. Bu meyveye daha sonra

gelen ikinci bir sinek, feromonun varl›¤›n› fark eder ve mesaj› anlar.

Yumurtalar›n› b›rakmak üzere baflka bir kiraz a¤ac› aramak için he-

men uzaklafl›r.6

Bagworm güvelerinin ise feromonlar olmadan soylar›n› devam et-

tirmesi mümkün de¤ildir. Bu güve türü düflmanlar›ndan korunmak

için larva dönemlerinde kendisine bir nevi kamuflaj çantas› yapar.

Larva çantay› yaparken üzerinde yaflad›¤› bitkiden toplad›¤› yaprak

Kiraz sineği

25

Page 28: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

26

Feromon kullanarak haberleşencanlılara en önemli örneklerdenbiri de karıncalardır. Karıncalarda,yuvadan çıkan ilk birey belirli aralıklarla feromon bırakır. Arkasından gelen di-ğerleri de bu sayede onun izini kolaylıkla takip eder. Bir bireyin bıraktığı kimya-sal izlerin diğer bireyler tarafından algılanması; koklama ya da tatma duyusu ilegerçekleşir.

26

Page 29: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Harun Yahya

27

ve a¤aç dallar› gibi malzemeleri kullan›r. Bagworm güveleri çantalar›-

n› hiç terk etmeden yaflamlar›n› sürdürürler. Öyle ki beslenirken bile

çantalar›ndan ayr›lmazlar. Özellikle difliler yetiflkin hale gelseler de

kanatlar› ve bacaklar› olmad›¤› için çantalar›n› terk edemezler.

Çiftleflme de bu kozan›n içinde, diflilerin salg›lad›¤› özel bir fero-

mon sayesinde gerçekleflir. Difli çiftleflmek için haz›r oldu¤unda çanta-

s›n› yumuflatarak gevfleten bir kimyasal madde salg›lar. Bu madde er-

kek güvenin kozan›n içine girmesini kolaylaflt›racakt›r. Diflinin salg›la-

d›¤› cinsellik feromonunu fark eden erkek güve, dokusu yumuflam›fl

olan çantan›n içinde küçük bir delik açar ve hiç görmedi¤i difliyle çift-

leflir. Ard›ndan difli çantan›n içerisine yumurtalar›n› b›rak›r. Erke¤in

açt›¤› bofllu¤u t›kamak için de difli, vücudunda baflka bir madde üre-

tir. Bu ifllemlerden k›sa bir süre sonra da ölür. T›rt›llar yumurtalar›n-

dan ç›kt›klar›nda çantay› afl›nd›rarak d›flar› ç›karlar ve yeni çantalar

üreterek geliflimlerini sürdürürler.7

Buraya kadar verilen örneklerde çok aç›k olarak görülen bir gerçek

vard›r. Bu canl›lar mükemmel ifller baflarmaktad›rlar. Kendi türlerine

Bagworm güvesi ve çantası

27

Page 30: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

28

ait olan kokuyu hemen tan›makta

hatta kilometrelerce uzakta

bile olsa bu kokuyu alg›la-

maktad›rlar. Bugünkü tek-

noloji ile bir insan›n ya da

bir makinenin kilometrelerce

uzaktaki bir kokuyu fark etmesi

mümkün de¤ildir. Buna ra¤men 1-2

cm.'lik böcekler vücutlar›ndaki özel ta-

sarlanm›fl alg›lay›c›lar›n› kullanarak kokular› fark edebilirler. Allah bu

canl›lar› mükemmel sistemlerle yaratm›flt›r. Benzersiz flekilde yaratan

Allah çok yücedir.

Keskin hatlar›yla göze çarpan Barred Sulphur türü, Florida'n›n en

yayg›n kelebeklerinden biridir. Erke¤in ön kanatlar›n›n üst k›sm›n›n

kenarlar›ndan siyah bir hat geçmektedir. Diflilerde bu siyah bölüm

yoktur. Erkek kelebeklerdeki bu siyah hat üzerinde koku pullar› bulu-

nur. Bu pullar difliyi etkileyen ve erke¤in bulundu¤u yere çeken özel

bir parfüm yaymaktad›r.8

Erkek Io güvesinin bafl›nda tüy

benzeri duyargalar› vard›r. Bu duyar-

galar güvenin mükemmel koku alma

duyusunun kayna¤›d›r ve 1.5 kilo-

metreden daha uzak bir yerden eflini

fark etmesini ve yerini tespit etmesini

sa¤lamaktad›r.9

• Feromonların Genel Özellikleri

Baz› böceklerdeki cinsiyet hormon-

lar› günün belirli zamanlar›nda b›rak›-

l›r. Örne¤in Sporganothis pilleriana ke-

İo güvesi

Barred Sulphur Kelebeği

Page 31: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Harun Yahya

lebekleri, cinsiyet feromonlar›n› her zaman için gündüz 11.00-16.00 sa-

atleri aras›nda b›rak›rlar. Apis mellifera türü balar›lar›nda ise, diflinin

cinsiyet feromonu salg›lamas› bütün yaflam› boyunca sürer. Bu ar› tü-

rünün çiftleflmeden sonra salg›lad›¤› feromon, kovan içinde kargaflaya

neden olacak yeni bir kraliçe ar›n›n yetiflmesini engeller.

Birarada yaflayan böceklerde feromonlar besin al›flverifline de yarar.

Ayr›ca koloninin savunulmas›na yard›mc› olan feromonlar da vard›r.

Koloni üyeleri bu feromonlar sayesinde birbirlerini tan›r ve bu kokuya

sahip olmayan yabanc›lar› koloniye almazlar.

Örne¤in tatl› ar›lar (Holictidae türü) koloni bütünlü¤ünü kendilerine

özgü bir feromon sayesinde korurlar. Tatl› ar›lar yuvalar›n›n giriflinde-

ki toprak bölümü ve ana yuvan›n yukar› bölümlerini özel bir salg› ile

kaplarlar. Bu ar› türünün salg›s› "makrosiklik lakton" ismi verilen kim-

yasal bir kar›fl›mdan oluflur. Kolonideki her bireyin kendine has lakton

kar›fl›m› vard›r ve bu kar›fl›m o bireye bir çeflit kimyasal 'parmak izi'

sa¤lar.

Kolonideki iflçi ar›lar, yuvan›n girifline ve yukar›daki tünel bölgele-

rine kendi salg›lar›n› b›rak›rlar. Bu flekilde kolonideki tüm bireylerin

lakton kar›fl›mlar› birikir. Bu da girifle özel ve kendine has bir yuva ko-

kusu verir. Bu önemlidir çünkü tatl› ar›lar›n yaflad›klar› bölgelerde

yüzlerce yuva birarada bulunur. Giriflteki bu koku, geri dönen iflçilerin

yüzlerce yuvan›n içinden kendi yuvalar›n› tan›malar›n› sa¤lar. Ayr›ca

kovan› koruyan bekçi ar›lar da,

yuva arkadafllar›n› dönüflte bu

koku sayesinde tan›rlar. Görül-

dü¤ü gibi bu küçük ar›lar, insan

burnunun kimyasal alg›lama

ve ay›rt etme kapasitesinin çok

daha üstünde bir seviyede ay›rt

etme kabiliyetine sahiptirler.10

29

Page 32: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

• Taklit Feromonlar

Feromonlar konusundaki en flafl›rt›c› noktalardan biri

de baz› canl›lar›n, baflka canl›lar›n kulland›klar› fero-

monlar› taklit edebiliyor olmalar›d›r. Örne¤in baz› çiçekler

böceklerin feromonlara olan duyarl›l›¤›ndan yararlan›r ve onla-

r› benzer maddeler salg›layarak kand›r›rlar.

Bununla birlikte feromonlar türlerin devaml›l›¤›n› sa¤lama

özelli¤ine de sahiptirler. Orta Amerika'da yaflayan "Florida krali-

çesi" ad›ndaki bir kelebek türünün kanatlar›n›n rengi ve

deseni bir baflka kelebek türünün kanatlar›n›n rengi ve

deseni ile çok benzerdir. Bu iki tür, bazen efl bulmak için

u¤rafl›rken birbirlerinin renklerine aldansalar da er-

kek kendi türünden olan difliyi kokusundan tan›r.

Erke¤in kendi fero-

monunun kokusunu

alabilmesini kolaylaflt›rmak

için difli, kanatlar›n› yelpaze gibi

kullanarak, kokuyu erke¤e do¤ru

gönderir. Bu sayede türünün de-

vam› garanti alt›na al›nm›fl olur.11

• Toplanma Vakti

Gelince…

Toplanma feromonlar› bö-

ceklerin dinlenme vakitlerinde sal-

g›lan›r ve türün di¤er bireylerini bir

araya toplar. Ar›, kar›nca ve termit gi-

bi böceklerin bir arada yaflamas›n›

sa¤layan da bu feromonlard›r.

30

Page 33: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Harun Yahya

31

Adnan Oktar

Polyphemus güvesinin erkekleri geniş, tüylü duyargalara sahiptir. Bu duyargalar bir di-şi güvenin kokusunu birkaç kilometre uzaktan fark edecek kadar hassastır. Hatta dişisaatte yalnızca 1 gramın milyarda biri kadar koku salgılasa bile erkek güveler bunu farketmekte zorlanmazlar. Güvenin koku alma duyusunun bu kadar etkili olmasının birnedeni, her bir duyarganın yaklaşık 17.000 tüycüğe sahip olmasıdır. Her bir tüycük de,binlerce koku alma gözeneğine sahiptir. İşte bu özel tasarım güvelerin koku alma du-yarlılığını son derecede artırır. Güveler bu kusursuz algılama yeteneğini nasıl kazanmışlardır? Küçücük bir güvenin bedeninde 17.000 tüycüklü ve her bir tüycükte binlerce göze-nek olan bu yapı nasıl ortaya çıkmıştır?Tesadüflerin bir böcekte böylesine gelişmiş koku algılayıcı bir sistem var etmesi im-kansızdır. Düşünme yeteneği olan, akıl sahibi her insan böyle bir iddianın mantıksızlı-ğını hemen anlayacaktır. Allah güveleri bu benzersiz özellikleriyle birlikte yaratmıştır.

31

Page 34: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Bazı feromon formülleri

Page 35: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Böceklerin bir çoğu bir-birleriyle haberleşmekiçin feromon olarak ad-landırılan kimyasal mad-deler kullanırlar. Herböcek kendi türüne aitferomonu tanır ve bu-nunla bildirilen mesajıtam olarak uygular. Oy-sa böceklerde ne bir la-boratuvar mevcuttur nede bir kimya mühendisigibi eğitim görmüşler-dir. Onlar yine de bu sal-gıların ne anlama geldi-ğini bilirler, çünkü Yüce Allah onları, bu fe-romonları teşhis etmele-rini sağlayacak sistem-lerle birlikte yaratmıştır.

Page 36: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

34

Kabuklu böceklerde (Ipidae ve Scolytidae türlerinde) beslenmek ve

yumurta b›rakmak için uygun bir a¤aç gövdesi bulan bireyler de fero-

mon salg›layarak, koloninin di¤er bireylerinin buraya toplanmas›n›

sa¤larlar.12

Feromonlar›n böcekler üzerinde ne kadar etkili olduklar›n› görmek

için atefl kar›ncalar›n› örnek verelim. Atefl kar›ncalar› i¤nelerini yere

sürerek arkalar›ndaki koloni üyelerine kendilerini takip etmeleri için

koku izi b›rak›rlar. Konunun uzmanlar›ndan Harvard Üniversitesi'n-

den E. O. Wilson bu kokunun etkisi ile ilgili olarak flöyle demifltir:

"Kar›ncan›n b›rakt›¤› 1 miligraml›k bir iz feromonu, bir koloniyi

dünyan›n etraf›nda üç kere dolaflt›rabilir."13

Feromonlar›n bu mükemmel etkisi düflünüldü¤ünde birarada ya-

flayan böcekler için ne kadar önemli olduklar› hemen anlafl›lacakt›r.

Özellikle bir tehlike an›nda haberleflme sistemindeki herhangi bir ak-

sakl›k yaflanmas› önemli sorunlar yaratabilecektir. Tehlike anlar›nda

salg›lanan feromonlar tüm koloniyi alarma geçirecek niteliktedir.

Uçucu özellikte ve k›sa süreli etkili olan alarm feromonlar› birçok

türde ayn›d›r. Herhangi bir tehlike durumunda kar›ncalarda vücudun

son k›sm›ndaki bezlerden, balar›lar›nda i¤ne bezlerinden, di¤er baz›

böcek türlerinde ise a¤›z bölümlerinde bulunan bezlerden feromon

salg›lan›r. Kar›ncalar sald›rma amaçl› toplanmalar için de alarm fero-

monu salg›larlar. Feromon koloninin biraraya toplanmas›n› ve çok sa-

y›da bireyin savunmaya kat›lmas›n› sa¤lar.

Örne¤in baz› yaprak biti türlerinin böcekler taraf›ndan sald›r›ya

u¤rad›klar›nda salg›lad›klar› alarm feromonu, yak›nlarda beslenmek-

te olan di¤er yaprak bitlerinin uzaklaflmas›na yol açar. Yaprak bitleri,

kendilerini alarma geçiren bu kimyasal salg›lar› antenlerinin üzerin-

deki özel duyargalar sayesinde alg›lar.

Bundan baflka termitler de yapt›klar› tümseklerde bir yar›k fark et-

34

Page 37: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Harun Yahya

35

Adnan Oktar

tiklerinde alarm yerine geçen bir koku yayarak di¤er termitleri deli¤in

bulundu¤u yeri tamir etmeleri ve sald›r›lara karfl› yuvay› korumalar›

için ça¤›r›rlar.

Buraya kadar verilen örneklerde dikkat çeken ortak nokta, bütün

canl›lar›n kendi türlerine ait olan feromonun formülünü tan›malar› ve

bu feromonla bildirilen emri tam olarak uygulamalar›d›r. Bir böce¤in

kimyasal maddeler aras›nda ayr›m yapabilmesi, bu maddenin flifresi-

ni çözebilmesi elbette üzerinde düflünülmesi gereken bir konudur. Bö-

cekler bu mükemmel ifli nas›l baflar›rlar?

Bunun için öncelikle salg›n›n ne içerdi¤ini bilmeleri yani analizini

yapmalar› gerekmektedir. Analiz ifllemi içinse teçhizatl› bir laboratu-

vara ihtiyaç vard›r ve elbette ki bu konuda bilgi sahibi olmak da ge-

rekmektedir. Ancak böceklerin vücutlar›nda ne geliflmifl laboratuvar-

lar vard›r ne de baflka bir teknik donan›m… Yine de çok baflar›l› ana-

lizler yaparlar ve feromonlarla anlat›lmak istenen mesajlar› tam olarak

anlayarak gerekeni yerine getirirler.

Bir insan›n bunlar› yapabilmesi için bir kimya mühendisi gibi e¤i-

tim görmüfl olmas› ve belli bir deneyime sahip olmas› gerekmektedir.

Ama böceklerin ne e¤itime ne de deneyime ihtiyaçlar› vard›r. Onlar

salg›lar›n ne anlama geldi¤ini anlamak için e¤itime ihtiyaç duymazlar,

çünkü do¤ufltan itibaren bunun bilgisine sahiptirler. Kendi türleri ile

baflka türlerin salg›lar›n› birbirlerine kar›flt›rmazlar (taklit yap›larak

kand›r›lanlar hariç), çünkü onlar› bu feromonu teflhis etmelerini sa¤la-

yacak sistemle birlikte Yüce Allah yaratm›flt›r.

Allah Yusuf Suresi'ndeki ayetlerde göklerde ve yerde yaratt›klar›na

dikkat çekmekte ve flöyle buyurmaktad›r:

Göklerde ve yerde nice ayetler vard›r ki, üzerinden geçerler de

ona s›rtlar›n› dönüp giderler. Onlar›n ço¤u Allah'a iman etmezler

de ancak flirk kat›p-dururlar. (Yusuf Suresi, 105-106)

Page 38: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

36

ÖNEML‹ B‹R KAYNAK: D‹ATOMLARDiatomlar mikroskobik bitkisel alglerdir. En büyükleri 1 milimetre

çap›nda olan bu minik canl›lardan 1 cm3 deniz suyunda, yaklafl›k 10

bin adet bulunur. Ancak tüm diatomlar suda yaflamazlar. Baz›lar› top-

rak üstünde, yosunlara tutunarak a¤açlarda ve hatta yeteri kadar nem

oldu¤unda duvarlarda bile yaflayabilirler. Bu alt›n sar›s›, kahverengi

algler ›fl›k, su, karbondioksit ve gerekli besinlerin oldu¤u her yerde

bulunurlar.

Karada yaflayan canl›lar, insanlar da dahil olmak üzere, hayatlar›n›

bir anlamda diatomlara borçludurlar. Yapt›klar› fotosentez sayesinde,

soludu¤umuz oksijenin büyük bir k›sm›n› diatomlar üretirler. Diatom-

lar›n üzerlerinde çok say›da gözenek bulunur. Bu gözenekler besinle-

rin içeriye girip gaz de¤iflimi yapmalar›na olanak sa¤lar. Diatomlar

oksijen üreten mikro fabrikalar gibi çal›fl›rlar. Trilyonlarca diatom, bu

gaz de¤iflimi sonunda kendi ihtiyaçlar›n›n çok üzerinde oksijen ürete-

rek atmosferdeki oksijen oran›na son derece önemli bir katk›da bulun-

mufl olurlar.

Bunun yan› s›ra denizlerdeki besin zinciri içerisinde de çok önemli

bir rol oynarlar. Diatomlar hayvansal planktonlar› oluflturan küçük

canl›lar›n temel besin kaynaklar›d›r. Hayvansal planktonlar da daha

büyük türler için besin kayna¤› olan ringa gibi bal›klar taraf›ndan tü-

ketilirler. Örne¤in oldukça büyük bir canl› olan kambur balina gibi

canl›lar diatomlarla beslenir. Bir balinan›n birkaç saat tok kalabilmesi

için birkaç yüz milyar diatom gereklidir.

Diatomlar›n en etkileyici özellikleri ise kendilerinin infla ettikleri

kabuklar›d›r. Diatomlar mükemmel mimarlard›r. Kendilerine denizin

içinde opalden evler infla ederler. Bu evler, bazen par›ldayan bir koza-

la¤›, bazen bir spirali, bazen de ›fl›ldayan kristal bir avizeyi and›r›r. ‹l-

ginç olan ise, yirmi befl binden fazla diatom türü olmas›na ra¤men hiç-

birisinin kabu¤unun bir di¤erine benzememesidir. T›pk› bir kar tane-

36

Page 39: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

37

Page 40: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Oksijen üretmesinden birçok canl›n›n temel besini olma-

s›na, hatta insanl›k icin çok önemli bir enerji kayna¤›

olan petrolün oluflum sebebi olmas›na kadar pek çok

hayati fonksiyonu bulunan diatomlar, Allah'›n, canl›l›k

için "olmazsa olmaz" derecede öneme sahip olarak

yaratt›¤› mikroskobik canl›lardand›r.

Page 41: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Adnan Oktar

Harun Yahya

39

sinin di¤erine benzememesi gibi diatomlar›n görü-

nümleri de farkl›d›r.

Diatomlar suda çözünmüfl silikonu k›ymetli bir

tafl olan opale benzeyen silikaya çevirerek kabuk

üretirler. Bu dönüflüm sonucunda ortaya ç›kan cam

benzeri kabuklar müthifl bir çeflitlili¤e ve mükem-

mel bir mimariye sahiptirler. Diatomlar›n üzerinde

bulunan ve besinlerin içeriye girmesine ve gaz de-

¤iflimine olanak sa¤layan gözenekler ayn› zamanda

yap›y› da inceltirler. fiimdi çok üstün tasar›m yete-

ne¤ine sahip bir mimar› düflünün. Ancak bu mima-

r›n malzeme bilgisi yetersiz olsun ya da mimari ta-

sar›m yapmas› için gerekli olan malzemeyi bulama-

s›n. Tek bafl›na tasar›m yetene¤inin bir anlam ifade

etmeyece¤i çok aç›kt›r. Oysa diatomlar hem tasar›m

yetene¤i benzersiz olan mimarlar gibi hareket eder,

hem de küçücük bedenlerinde birtak›m kimyasal düzenlemeler ya-

parak ortaya mükemmel eserler ç›kar›rlar. Diatomlar toplu i¤ne bafl›

büyüklü¤ünde, sinir sistemi veya beyin oluflumu olmayan mikros-

kobik canl›lard›r. Bu canl›lar›n kimya ya da mimarl›k e¤itimi alm›fl-

cas›na ürettikleri son derece estetik kabuklar›n tesadüfler sonucu

oluflamayaca¤› çok aç›kt›r. Üstelik bütün diatomlar ayn› malzemeyi

kullanarak, ayn› özelliklerde ancak birbirinden tamamen farkl› görü-

nüflte ve ayn› kusursuzlukta kabuklar yaparlar. Diatomlardaki bu

mükemmel mimari ve say›lamayacak kadar çeflitlilik elbette Allah'›n

benzersiz sanat›n›n bir tecellisidir.

• Hassas Bir Planlama

Diatomlar üzerinde araflt›rma yapan bilim adamlar›n›n izleyebi-

lece¤i en muhteflem anlar üreme zamanlar›d›r. Öncelikle diatomla-

39

Page 42: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

40

r›n ilaç kapsülüne benzeyen kabuklar› ikiye ayr›l›r. Daha sonra diato-

mun çekirde¤i ikiye ayr›larak her biri yar›m kabu¤un içine girer. Yeni

diatomlar daha sonra eksik kalan yar›lar›n› tamamlamaya bafllarlar.

Kabu¤un bir yar›s›ndan oluflan diatomlar biraz daha küçüktürler. On-

lar bölündükçe daha da küçülürler.

Diatomlar çok yüksek h›zlarda, baz›lar› sekiz hatta dört saatte bir

bölünerek ürerler. Bu nedenle 10 gün içerisinde bir diatomdan 1 mil-

yar kadar diatom ortaya ç›kabilir. fiüphesiz bu son derece gerekli bir

planlamad›r. Diatomlar›n dünyadaki en önemli oksijen kaynaklar›n-

dan biri olmalar›na ra¤men h›zl› üreme özelliklerinden yoksun olduk-

lar›n› düflünün. fiüphesiz bu durumda toplamda üretilen oksijen mik-

tar› hep k›s›tl› kalaca¤› için diatomlar›n bu özellikleri hiçbir anlam ifa-

de etmeyecekti.

En basit bir fabrikada bile mallar›n üretim miktar› ve h›z› için bir

planlama yap›lmas› gerekir. Aksi durumda fabrika, piyasaya ya yeter-

siz ya da fazla miktarda mal sevk edecektir. Dolay›s›yla bir süre sonra

üretim için gerekli olan yeni kaynaklar› yaratamayacakt›r. S›rf bu ne-

denle üniversitelerde üretim organizasyonu ve planlamas› e¤itimi ve-

rilmektedir.

Bu durum akla diatomlar›n bu planlamay› nas›l yapt›klar› sorusu-

nu getirir. Diatomlar dünyadaki oksijen ihtiyac›n› karfl›lamak için sa-

y›lar›n› ne kadar ve hangi h›zla art›rmalar› gerekti¤ini kendi kendile-

rine bilebilirler mi? Dahas› bir iflletme mühendisi gibi üretim h›z›n›,

bir endüstri mühendisi gibi bir üretim yöntemini gelifltirebilirler mi?

fiüphesiz hay›r! ‹nsanlar›n bile uzun süren bir uzmanl›k e¤itiminden

sonra ulaflt›¤› bilgilere, diatomlar›n kendi kendilerine ulaflmalar›

mümkün de¤ildir.

Diatomlara, di¤er canl›lar›n oksijen ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için ge-

rekli olan üreme h›z›n› ve yöntemini ilham eden bir "irade sahibi" var-

d›r. Bu iradenin sahibi; herfleyin sahibi olan, herfleye gücü yeten, bü-

Page 43: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Harun Yahya

41

Adnan Oktar

Diatomların fosilleşmesi sonucu oluşan diatomidler, son derece hafif ve gözenekli ya-pıları nedeniyle ideal bir filtre yapısına sahiptirler. Bu yapı diatomların uzay endüstri-si, böcek öldürücü ve boya dolgusu üretimine kadar farklı amaçlarla kullanılabilmesi-ne imkan tanımaktadır.

41

Page 44: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

42

tün canl›lar› yönlendiren, yapmalar› gereken iflleri onlara ilham eden

Yüce Rabbimiz’dir.

• İnsanların Kullanması İçin Yaratılmış İdeal Hammadde

Diatomlar›n kendi besinleri de insanl›k için önem tafl›maktad›r. Bu

canl›lar fotosentez sayesinde ürettikleri minik ya¤ parçac›klar› fleklin-

deki besinlerini hücrelerinin içerisinde saklarlar. Bu minik ya¤ parça-

c›klar› zamanla biraraya gelir, jeolojik ve biyolojik kuvvetlerin de et-

kisiyle petrol yataklar›n›n oluflmalar›na neden olurlar. Bugün kullan-

d›¤›m›z petrolün ço¤u tarih öncesi devirlerde denizlerde ölen di-

atomlar taraf›ndan oluflturulmufltur.14

Kuzey Pasifik ve Antarktik Denizi'nin 30 milyon kilometrekare ka-

darl›k bir alan›n›n dibi ölü diatom tabakalar›yla kapl›d›r. Bu tabaka-

lar zamanla fosilleflerek diatomitleri oluflturur. Diatomitler endüstri-

yel amaçla kullan›l›rlar. Diatomit hafif a¤›rl›¤› ve gözenekleri ile ide-

al bir filtre yap›s›na sahiptir. Bu özelli¤i nedeniyle uzay endüstrisin-

de kullan›labildikleri gibi, böcek öldürücü ilaçlar›n üretiminden boya

dolgusuna kadar farkl› amaçlarla da kullan›labilmektedirler.

‹nsanlar›n pek ço¤u diatomlar›n varl›¤›ndan, ne ifle yarad›klar›n-

dan bile haberdar de¤ildir ancak bu durum, diatomlar›n canl› yaflam›

için önemini de¤ifltirmez. Diatomlar özel olarak yarat›lm›fl canl›lard›r

ve dünya üzerindeki çeflitli dengelerin sa¤lanmas›nda önemli bir rol

oynamaktad›rlar.

Bu canl›lar›n özel kimyasal ifllemler yaparak, mükemmel güzellik-

te ve mimari flekle sahip kabuklar üretmesi ise Allah'›n insanlar için

yaratt›¤› güzelliklerden biridir. Bildi¤imiz ve bilmedi¤imiz canl›lar›n

sahip olduklar› bu gibi özellikler Allah'›n s›n›rs›z gücünü daha iyi

kavramak için birer vesiledir. Allah bir ayette flöyle buyurmaktad›r:

Sizin için yerde olanlar›n tümünü yaratan O'dur... (Bakara Suresi,

29)

Page 45: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Harun Yahya

ÇOK YÖNLÜ UZMANLAR: KOALALARKoala Avustralya'da yaflayan keseli hayvanlar›n en bilinenlerinden

biridir. Bu canl›lar yaflamlar›n›n büyük bir bölümünü okaliptüs a¤aç-

lar›n›n üzerinde geçirirler.

Koalalar›n vücut tasar›mlar› bu a¤açlar›n üzerinde rahat bir yaflam

sürmelerini sa¤layacak özelliklere sahiptir. Örne¤in kol ve pençeleri

genifl gövdeli okaliptüslere kolayl›kla t›rmanmalar›n› sa¤lar, ön ayak-

lar›ndaki ilk iki parmaklar› ise di¤er üç taneden ayr›kt›r. Kendi elimizi

düflünürsek, iki tane bafl parmaklar›n›n oldu¤u söylenebilir. Arka

ayaklardaki bafl parmaklar da di¤erlerinden ayr›kt›r ve di¤er dört par-

mak gibi keskin pençelere sahip de¤ildir. Di¤er parmaklardan farkl›

olan bu bafl parmaklar daha küçük dallara tutunmay› sa¤lar.

Koalan›n pençeleri a¤açlar›n yumuflak ve düzgün gövdelerine çen-

gel gibi saplan›r. Hayvan bu sayede dallara tutunur. Dört aya¤› da, t›p-

k› bizim bir sopay› kavramam›z gibi a¤aç dallar›n› rahatl›kla kavraya-

43

Adnan Oktar

Page 46: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

bilir ve dallara sar›larak koalan›n t›rmanmas›n› sa¤lar.15

Koalan›n okaliptüslerde yaflamas›n› sa¤layan baflka bir özelli¤i de

özel bir mide yap›s›na sahip olmas›d›r. Okaliptüs yapraklar› zehirlidir

ve koala özel mide yap›s› sayesinde bu yapraklar ile beslenebilir. Su

ihtiyac›n› da yine bu a¤açlardan karfl›lar. Koala bütün bunlar› yapar-

ken bir yandan t›ptan faydalan›rken, di¤er yandan vücudundaki biyo-

kimyasal fabrikay› kullanmaktad›r.

Koalalar›n bu özelliklerini s›rayla inceleyelim:

• Koalanın Tıp Bilgisi

Avustralya'da okaliptüs a¤ac›n›n 600'den fazla türü yetiflir. Ancak

koalalar bunlar›n sadece 35 kadar›n› kullan›rlar. Okaliptüs a¤ac› bir

koala için yaln›z bar›nak de¤il, ayn› zamanda önemli bir besin kayna-

¤›d›r. Hatta okaliptüs yapraklar›n›n koalan›n yegane g›das› oldu¤unu

söylemek yanl›fl olmayacakt›r. Bütün bunlar›n yan› s›ra okaliptüs yap-

raklar› koalalar için ilaç görevi de görmektedir.

Okaliptüs yapraklar› bir dizi t›bbi etkiye sahiptir. Yapraklar› eterik

ya¤ içerir. Bu ya¤ birçok hayvan için öldürücü nitelik tafl›yan kimya-

sallardan oluflur. Buna karfl›n koalan›n karaci¤eri bu maddenin zehiri-

ni etkisiz hale getirecek bir sisteme sahiptir. Koalalar›n karakteristik

kokusunun da kayna¤› bu ya¤d›r.

Tüm vücuda sürülen ya¤›n bir k›sm› havaya kar›flmakta bir k›sm›

ise vücut içine girmektedir. Ya¤, hayvan›n vücuduna yerleflen parazit

haflerelerin kürk içerisinden yere dökülmelerini sa¤lar.

Koala ve okaliptüs a¤açlar› aras›ndaki birliktelik bu kadarla kal-

maz. Koala vücut s›cakl›¤›n›n düzenlenmesini de okaliptüs yaprakla-

r› sayesinde yapar.

Okaliptüs yapraklar›n›n bar›nd›rd›¤› kimyasal maddeler a¤açtan

a¤aca de¤iflmektedir. Hatta bir okaliptüs a¤ac›nda, iki farkl› tipte yap-

rak bulunabilir. Koala t›bbi e¤itim alm›flças›na a¤açtaki yüzlerce yap-

Do¤adaki Mühendislik

44

Page 47: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Harun Yahya

45

Koalaların ön ayaklarında içteki iki parmak ve arka ayak-larında içteki bir parmak diğerleriyle, tıpkı bizim elimiz-deki başparmaklar gibi, belirli bir açı yapar. İşte koalanıniyi bir tırmanıcı olmasını sağlayan da bu mükemmel ta-sarlanmış yapıdır. Bu özelliklerin tümünün koalalardavar olması elbette ki bir tesadüf değil, özel bir tasarımınsonucudur.

Page 48: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

ra¤›n içinden kendisi için tam gerekli olanlar› seçer. Örne¤in vücut s›-

cakl›¤› düflükse, yani üflüyorsa o zaman "phellandren" ya¤› içeren

yapraklar›, bunun tersi bir durumda ise yani atefli varsa "cineol" içeri-

¤i yüksek yapraklar› çi¤neyerek vücudunun serinlemesini sa¤lar.

Bunlar›n yan›s›ra okaliptüs yapraklar›nda bulunan di¤er ya¤lar da

kan bas›nc›n› düflürür ve koalan›n kaslar›n›n dinlenmesini sa¤lar.16

Tüm bunlar uzmanl›k gerektiren davran›fllard›r. Koala ihtiyaç duy-

du¤u maddenin, hangi tür okaliptüs a¤ac›nda oldu¤unu nas›l anla-

maktad›r?

Bir yapra¤›n içinde ne gibi maddeler oldu¤unu sadece d›fltan baka-

rak bir insan›n anlamas› kesinlikle mümkün de¤ildir. Üstelik koala sa-

dece yapraklar› tan›makla kalmay›p neyi, nerede kullanaca¤›n› da çok

iyi bilmektedir.

Bizlerin yapraklardaki maddeleri bir flekilde anlad›¤›m›z› varsay-

sak bile, bir e¤itimimiz olmadan ya da konuyu anlatan bir kitap olma-

dan bu maddelerin ne ifle yarad›klar›n› bulmam›z mümkün de¤ildir.

Deneme-yan›lma yöntemi de bu durumda oldukça riskli olacakt›r.

Çünkü yapraklar›n zehirli maddeler içermeleri de olas›d›r.

Nitekim okaliptüs yapraklar› zehirlidir. Bu durumda koala sadece

okaliptüs yapraklar›n›n içeri¤ini keflfetmekle kalmay›p, bir de vücudu

için yapraklar›n zehirini etkisiz hale getirecek mekanizmay› tasarla-

mak zorundad›r. Sonra da bu mekanizman›n vücudunda bir flekilde

oluflmas›n› sa¤lamas› gerekir. Aksi takdirde ölecektir. Bu durum ko-

alan›n deneme-yan›lma yöntemi ile bunu baflard›¤› gibi ak›lla ba¤dafl-

mayan bir düflünceyi tamamen ortadan kald›rmaktad›r.

Bir koalan›n yaflam›n› sürdürmesi için flu anki vücut yap›s›yla bir

anda ortaya ç›kmas› flartt›r. Aksi takdirde koala ölecektir. Bütün bun-

lar koalalar›n bu özelliklere sahip olarak var olduklar›n› kan›tlayan

aç›k delillerdir. Ne bilimsel gerçeklerle ne ak›l ve mant›kla ilgisi olma-

yan hayal ürünü senaryolarla bir yere var›lamayaca¤› çok aç›kt›r. Bu

Do¤adaki Mühendislik

46

Page 49: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 50: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

canl›lar›n vücut yap›lar› -ilerleyen sayfalarda detayl› olarak ele al›na-

ca¤› gibi- çok özel bir tasar›m›n ürünüdür.

Koalay›, üzerinde yaflad›¤› okaliptüs yapraklar›n› çok yönlü kulla-

nacak özeliklere sahip olacak flekilde Allah yaratm›flt›r. Allah her tür-

lü ilmin sahibidir. Bu canl›n›n nerede, hangi özelliklere sahip olarak

var edilece¤ini, nas›l bir görünümünün olaca¤›n› ve daha pek çok de-

tay› Rabbimiz tespit etmifltir.

Allah'›n yaratma sanat› kusursuz ve benzersizdir. Kuran'da flöyle

buyrulmaktad›r:

"‹flte gayb› da, müflahede edilebileni de bilen, üstün ve güçlü

olan, esirgeyen O'dur. Ki O, yaratt›¤› herfleyi en güzel yapan ve

insan› yaratmaya bir çamurdan bafllayand›r." (Secde Suresi, 6-7)

48

Page 51: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

• Minyatür Bir Biyokimyasal Fabrika

Okaliptüs yapraklar› yüksek miktarda lif ve çok az da protein içe-

rir. Bu yapraklarda güçlü kokulu ya¤lar, fenolik bileflimler ve birçok

memeli için yenilemez hatta zehirli olan siyanür niteli¤inde maddeler

de bulunur. Baflka hayvanlar için zararl› olan bu maddeler koalan›n

vücudunda zehir etkisini kaybeder. Çünkü koala, çok özel bir anato-

misi ve fizyolojisi olan bir sindirim sistemine sahiptir.

T›pk› di¤er otçul memeliler gibi koala da okaliptüslerin ana mad-

desi olan selülozu sindiremez. Ancak bu ifllemi, onun için selülozu sin-

direbilen ve koalan›n körba¤›rsa¤›nda yaflayan mikro organizmalar

yaparlar.

Koalan›n körba¤›rsa¤›, kal›nba¤›rsa¤›na aç›l›r ve çok büyüktür. Öy-

le ki körba¤›rsak, ba¤›rsa¤›n toplam uzunlu¤unun yaklafl›k % 20'sini

oluflturur. Uzunlu¤u 1.8 ile 2.5 metre aras›ndad›r.

Körba¤›rsak koalan›n sindirim sisteminin en ilginç parças›d›r. Yap-

raklar›n sindirim sisteminden geçifli burada geciktirilir. Bu gecikme sa-

yesinde körba¤›rsaklardaki mikro organizmalar faaliyete geçerek selü-

lozu koalan›n faydalanaca¤› hale getirirler. Bu haliyle koalan›n kör ba-

¤›rsa¤› biyokimyasal bir fabrikaya benzetilebilir. Selüloz bu fabrikada

ifllenirken, ya¤lar ve zehirli niteli¤e sahip kimyasallar (fenol bileflikle-

ri) baflka bir fabrikada yani karaci¤erde süzülmeye u¤rayarak etkisiz

hale gelirler.

Bilindi¤i gibi koalan›n tek besin kayna¤› okaliptüs yapraklar›d›r.

Bu ise hayvan›n karbonhidrat gereksinimini tümüyle mikro organiz-

malar›n selülozu sindirmesiyle karfl›lamas› demektir. Bu durum, mik-

ro organizmalar olmadan koalalar›n yaflamas›n›n mümkün olamaya-

ca¤›n› aç›kça göstermektedir. Dolay›s›yla bu iki canl›n›n ayn› anda or-

taya ç›kmalar› gerekmektedir. Bu birliktelik, koalalar› ve mikro orga-

nizmalar›n› tek bir Yarat›c›'n›n yaratt›¤›n›n bir kan›t›d›r. Bu iki canl›y›

birbiriyle uyumlu yaratan Allah't›r.

Allah yaratt›¤› bütün varl›klar›n tüm ihtiyaçlar›ndan haberdard›r

Harun Yahya

49

Adnan Oktar

Page 52: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

ve eksiksiz yaratand›r. Bu gibi örnekler Allah'›n sonsuz gücünü bize

kan›tlar. Akl›n› kullanan insanlar›n bu gerçe¤i anlayabilecekleri bir

ayette flöyle haber verilmektedir:

"E¤er akl›n›z› kullanabiliyorsan›z, O, do¤unun da, bat›n›n da ve

bunlar aras›nda olan herfleyin de Rabbidir..." (fiuara Suresi, 28)

• Koala ve Su Dengesi

Avustralya yerlileri Aborjinlerin dilinde "koala" su içmeyen anlam›-

na gelir, çünkü koalalar hiç su içmezler. Koalan›n bu özelli¤inin nede-

ni okaliptüs yapraklar›n› yemesidir.

Okaliptüs yapraklar›ndaki serbest su içeri¤i %40 ile 65 aras›nda de-

¤iflir. Bu oran %40'›n alt›na düflmez. Çünkü su içeri¤i %40'›n alt›na dü-

flen yapraklar kuruyarak ölür. Bu özellikleri sayesinde, okaliptüs yap-

50

Page 53: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

raklar› do¤al olarak koalaya yeterli miktarda su sa¤lam›fl olur.

fiüphesiz sadece yapraklar›n bol su içermeleri tek bafl›na yeterli de-

¤ildir. Koalan›n okaliptüslerdeki suyu kullanabilece¤i bir vücut yap›-

s›na sahip olmas› da son derece önemlidir. Koalada son derece kusur-

suz tasarlanm›fl bir "su kayb› kontrol sistemi" vard›r.

Koalalardaki su kayb› böbrekler taraf›ndan kontrol edilir. Ancak

daha önemli olan koalan›n sindirim sisteminin su tutma özelli¤inin ol-

mas›d›r. Bu sayede koalan›n vücuduna ald›¤› suyun oldukça az bir

k›sm› d›flar› at›l›r.17

Koala, sindirim sistemindeki su tutma özelli¤i sayesinde, çok fazla

su içermeyen fakat bol bulunan okaliptüs yapraklar› ile rahatl›kla ida-

re edebilmektedir. E¤er koalan›n sindirim sistemi bu özellikte olma-

sayd›, hayvan sürekli yere inip su aramak zorunda kalacakt›. Bu da

yerde yaflamak için uygun özelliklere sahip olmayan bu canl›n›n bir-

çok tehlikeyle karfl› karfl›ya kalmas› demektir. Ancak koala özel vücut

yap›s› sayesinde böyle bir zorlukla hiçbir zaman karfl›laflmaz.

• Koalanın Koruyucu Kürkü

Koalan›n vücut ›s›s›n› tayin eden ana unsur kürküdür. Hayvan›n

kürkü mükemmel bir ›s› korumas› sa¤layacak niteliklerde yarat›lm›fl-

t›r:

Kürkteki tüy yo¤unlu¤u milimetrekare bafl›na yaklafl›k 55 tüye ka-

dar ulaflabilmektedir. Hayvan›n s›rt kürkü, vücut yüzeyinin %77'sini

kaplar. Kar›n tüyleri ise s›rt kürkünün ancak yar›s› kadar yo¤undur ve

vücut yüzeyinin %13'ünü kaplar.

Koaladaki tüylerin uzunlu¤unda da mevsimlere ba¤l› baz› farkl›-

l›klar oluflur. Yaz aylar›nda uzun tüylerle, k›sa tüyler aras›ndaki fark

daha fazlad›r.

Kal›n s›rt kürkü, seyrek kar›n bölgesi tüylerinden daha koyudur;

koala bu sayede, güneflin ›s›s›n› toplayarak, ›s›y› yal›tabilir. Kar›n tüy-

Harun Yahya

51

Adnan Oktar

Page 54: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

52

leri seyrek olmas›na karfl›n bunlar› diklefltirerek yal›t›m derecesini

ayarlayabilir.

Rüzgarl› günlerde a¤aç üzerindeki koalalar, rüzgar h›z› artt›kça

yaln›zca orta-s›rt bölgelerini rüzgara karfl› verirler. Gittikçe daha faz-

la büzülerek yusyuvarlak bir top halini al›rlar. Rüzgar›n h›z› daha da

artt›¤›nda, kulaklar›n› da öne do¤ru k›v›r›rlar. Bu flekilde hava ak›m›-

na aç›k hiçbir yerleri kalmaz. Koalan›n s›rt kürkü en yüksek yal›t›m

de¤erine sahiptir. Öyle ki bu de¤er Kuzey kutbunda yaflayan hay-

vanlarda tespit edilen de¤erlere oldukça yak›nd›r.

Rüzgar›n, bu yo¤un ve flilte benzeri s›rt kürkü üzerinde etkisi az-

d›r. Rüzgar yüksek h›zla esti¤i zamanlarda kürk, vücut ›s›s›n›n de¤ifl-

meden korunmas›n› sa¤layabilir. So¤uk günlerde ve fliddetli rüzgar-

larda bile kürkün ›s›y› koruma kapasitesindeki düflüfl %14 gibi az bir

miktard›r. Bu veriler, kürkün çok daha yüksek rüzgar h›zlar›nda bile

ormanda a¤aç tepelerinde yaflayan bir hayvan için mükemmel bir ›s›l

koruma sa¤layaca¤›n› göstermektedir.

Koalan›n metabolizma h›z› da kürkünün ›s› düzenleme etkisini ta-

mamlayacak flekilde ayarlanm›flt›r. Koalan›n metabolizmas› oldukça

yavafl çal›fl›r. Öyle ki di¤er keseli hayvanlar›n metabolizma h›z›n›n

%74'ü kadard›r. Bu düflük h›zdaki metabolizma da hayvan›n su kay-

b›n›n düflük oldu¤unu ortaya koyan göstergelerden biridir.18

fiimdi koalan›n sahip oldu¤u özellikleri hat›rlayal›m:

- Koalalar a¤açlara t›rmanmalar›n› ve burada rahatl›kla yaflamala-

r›n› sa¤layacak bir vücut yap›s›na sahiptirler.

- Sindirim sistemlerindeki özel yap› sayesinde, bu a¤açlarda bolca

bulduklar› okaliptüs yapraklar›ndan yeterince besin ve su temin ede-

bilirler.

- Okaliptüs ya¤lar›n›n zehirleyici etkilerini yok eden özel bir fiz-

yolojik sisteme de sahiptirler.

- Baz› okaliptüs yapraklar›ndan, vücutlar›ndaki çeflitli dengesiz-

52

Page 55: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Adnan Oktar

Harun Yahya

likleri gidermek amac›yla ilaç gibi faydalanabilirler.

- Yapraklardan ald›klar› sudan maksimum istifade etmelerini sa¤-

layacak bir fizyolojiye de sahiptirler.

Tüm bunlar, koala gibi bir canl›n›n a¤açlar üzerinde yaflamas› için

gerekli olan flartlard›r. Koala için bu kadar önemli olan bu özellikler te-

sadüfen ortaya ç›km›fl olabilir mi? Bu soruya önyarg›s›z ve objektif dü-

flünen her ak›l sahibi insan tek bir cevap verecektir. Elbette ki hay›r.

Koalay› kusursuz özellikleriyle birlikte yaratan üstün güç sahibi

Allah't›r. Allah, yaratt›¤› tüm canl›lara verdi¤i bu gibi özelliklerle s›-

n›rs›z flefkat ve merhametini göstermektedir.

53

Page 56: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 57: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

ütün canl›lar çevrelerinde olan bitenlerden

haberdar olmak zorundad›rlar. Aksi takdir-

de besin bulamaz, tehlikelerden korunamaz

ve efllerini seçemezler. Dolay›s›yla her canl›-

n›n yaflam›n› sürdürebilmesi için cisimleri

ay›rt edebilmesini ve gereken tepkileri ver-

mesini sa¤layacak sistemlere ihtiyac› vard›r.

D›flar›daki cismin ne oldu¤unu haber veren ve canl›-

n›n hareketlerini yönlendiren bu özel sistemler her türde

kendine özgüdür. Yarasalardan korunmas› gereken bir

güve türünün alg›lay›c›lar› yarasalara karfl› hassast›r, ay-

n› flekilde somon bal›klar›n›n binlerce kilometre yüzmele-

rini sa¤layan alg›lama sistemleri de bu ifl için tam olarak

uygundur. Balinalar birbirlerinin ç›kard›klar› sesleri alg›-

layarak anlafl›rlar. Yarasalar da çeflitli frekanslarda yolla-

d›klar› seslerin geri dönüflü s›ras›nda ortaya ç›kan verile-

ri alg›lar ve bunlar› de¤erlendirerek karanl›kta hiçbir ye-

re çarpmadan uçmay› ve avlanmay› baflar›rlar.

Yön tayin sistemleri, enfraruj gözler ve özel duyu sis-

temleri canl›lardaki alg›lama sistemlerinden sadece bir-

kaç›d›r. Bu bölümde verilecek örneklerde de görülece¤i

gibi, bu sistemlerdeki ortak özellik, alg›lamay› sa¤layan

bütün parçalar›n canl›n›n yaflamas› için gerekli olan di¤er

organlarla bir bütünlük içinde olmas›d›r. Örne¤in burun-

daki koku reseptörleri (al›c›lar›) beyindeki koku alma

merkezi ile uyumludur. Bu uyumun sonundaki alg› her

canl› için farkl› bir anlam oluflturabilir, örne¤in bir canl›

kendi türünün karfl› cinsini sadece bu kokusuyla ay›rt

edebilir. Yine bir canl›n›n gözündeki al›c›larla yani ›fl›¤a

duyarl› bölgelerle, beynindeki görüntü merkezi uyumlu-

55

Page 58: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

dur. Örne¤in y›lanlar›n gözleri, ›s› dalgalar›n›n gözlerine çarpmas›y-

la harekete geçen al›c› bölgelere sahiptir. Sinir hücreleri ise görüntü-

yü beyne oldu¤u gibi tafl›r. Y›lan›n beyni de bu sinyallerin ›s› dalga-

lar› oldu¤unu alg›lar.

Tesadüfen ortaya ç›kmas› kesinlikle imkans›z olan bu gibi tasa-

r›mlar, canl›lar› Allah'›n yaratt›¤›n› kan›tlayan delillerdendir.

Allah'›n yüceli¤ini ve ilminin s›n›rs›zl›¤›n› kavramada bu gibi örnek-

ler üzerinde düflünmek önemli birer vesiledir. Somon bal›¤› da iflte

bu yarat›l›fl delillerinden bir tanesidir.

SOMON BALIKLARININ fiAfiIRTICI YÖN TAY‹N S‹STEMLER‹Kuzey Amerika'n›n Bat› k›y›lar›ndaki nehirlerde dünyan›n en il-

ginç göçmenlerinden biri yaflar. Bunlar, türlü zorluklara gö¤üs gere-

rek nehirler ve vadiler aflan somon bal›klar›d›r.

Somon bal›klar›n›n yaflamlar›, bir nehrin veya derenin yukar› k›-

s›mlar›nda b›rak›lan, döllenen ve üstleri çak›l tafllar›yla (bazen de

kumla) kaplanan yumurtalarla bafllar.

Somonlar yumurtalar›n› ço¤unlukla yaz sonu veya sonbaharda,

akarsularda b›rak›rlar. Kuluçka dönemi bittikten sonra, genellikle k›fl

sonunda yumurtalardan minik yavrular ç›kar. Yavrular›n kar›nlar›-

n›n alt›nda geliflmeleri için ilk aflamada gerekli olan besini içinde bu-

lunduran, yumurta sar›s› bir kese vard›r. Yavrular ilk dönemlerinde

çak›l tafllar›n›n alt›nda saklan›rlar ve yumurta sar›s› keselerini tama-

men tüketinceye kadar y›rt›c› hayvanlara karfl› korunurlar.

Birkaç hafta sonra somonlar, akarsuyun içinde kendilerine yiye-

cek arayacak büyüklü¤e ulafl›rlar. Yaklafl›k 1 y›l boyunca akarsuyun

içinde yaflamay› sürdürürler ve bu arada giderek büyürler.

Somonlar hem tatl› hem de tuzlu suda yaflayabilecek bir yap›da

yarat›lm›fllard›r. Bu yarat›l›fl›n amac› ise, bal›¤›n yapaca¤› mucizevi

yolculukta gizlidir.

Do¤adaki Mühendislik

56

Page 59: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

57

Harun Yahya

Adnan Oktar

Bahar geldi¤inde binlerce somon nehir yata¤› boyunca göç etme-

ye bafllar.

Yavrular›n göçe bafllamalar› türlere göre de¤ifliklik gösterir. Örne-

¤in pembe renkli somon bal›¤› yavrular› yumurtadan ç›kar ç›kmaz

denize do¤ru göç etmeye bafllarlar. Kimi türler; örne¤in köpek so-

monlar› birkaç hafta beslendikten sonra, Kral ve Atlantik somonlar›

ise akarsularda 1 ile 3 y›l aras›nda de¤iflen geliflim sürelerini tamam-

lad›ktan sonra denizlere aç›l›rlar.

Genç somon bal›klar› hayatlar›n›n ilk göçlerinde içinde bulun-

duklar› ›rmakta ak›nt› boyunca ilerleyeceklerdir. Denize do¤ru yap-

t›klar› yolculukta ça¤layanlar, kirli sular ve kendilerini avlamak iste-

yen büyük bal›klar gibi türlü tehlikelerle karfl› karfl›ya gelirler. Bun-

lar› atlat›p denize ulaflanlar ilk göçlerini tamamlam›fl olurlar. Hafta-

lar boyunca sürecek olan bu yolculuklar›n›n sonunda somonlar he-

Haritada somon balıklarının denize açıldıktan sonra izledikleri yollar görülüyor.

Page 60: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

deflerine yani Pasifik Okyanusu'na ulafl›rlar. Denizlerde birkaç y›l

geçirdikten sonra iyice geliflip üreme olgunlu¤una eriflenler ise hay-

ret verici yeni bir göçe bafllayacaklard›r.

Nehirden afla¤›ya, okyanusa do¤ru yüzerken somon bal›klar›nda

baz› fizyolojik de¤ifliklikler meydana gelir. Burada bal›klar tatl› suda

yaflayan canl›larken, tuzlu okyanus sular›na adapte olurlar. Bu ifllem

bal›k yumurtlamak için nehre döndüklerinde tekrar de¤iflir. Nehrin

a¤z›nda tuzlu suya al›flmak için bir süre geçirdikten sonra, yetiflkin

olarak zamanlar›n›n ço¤unu geçirecekleri okyanusa do¤ru yol al›r-

lar.19

• Somon Balığının Zorlu Yolculuğu Başlıyor

Somonlar y›llar önce denize varmak için geçtikleri nehir yata¤›n-

da, flimdi tam ters yönde, yani ak›nt›ya karfl› yüzmeye bafllarlar. Kar-

Do¤adaki Mühendislik

58

Yukarıdaki resimde somon balıklarının doğdukları günden göçlerini tamamladıklarızamana kadar yaşadıkları gelişim aşama aşama gösterilmektedir.

Page 61: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

fl›lar›na ç›kan hiçbir engel onlar› y›ld›rmaz. fielalelerle karfl›laflt›kla-

r›nda suyun içinden yukar› z›playarak yollar›na devam ederler. 3

metrelik engelleri dahi z›playarak aflabilirler.

Somonun dönüfl yolculu¤unun sonundaki hedefi, yumurtadan

ç›kt›¤› yerdir. Çünkü somonlar yumurtlamak için do¤duklar› ›rmak

yata¤›na giderler. Atlantik somonlar› söz konusu göçü her sene yine-

lerken, di¤er türler ömürleri boyunca sadece bir kere göç ederler. Bu-

rada k›saca özetledi¤imiz bu güç yolculukta daha birçok zorlu nok-

ta vard›r.

Bunlardan ilki, bal›¤›n katetmesi gereken mesafenin uzunlu¤u-

dur. Aç›k denizlerde seyreden somonlar›n amaçlar›na ulaflmalar› için

binlerce kilometre yüzmeleri gerekmektedir. Örne¤in, Atlantik

somonlar›n›n büyük k›sm› yaklafl›k 4.000 kilometrelik bir mesafe kat-

ederler.20 Köpek somon bal›¤› sonbahardaki yumurtlama dönemin-

de, 3.200 kilometreden fazla yüzer. Bir k›rm›z› somon da 1.600 kilo-

metreden daha fazla yol kateder.

Okyanusa var›r varmaz somonlar›n vücudunda yap›sal bir de¤i-

fliklik olur ve tuzlu suda yaflayacak hale gelirler. Sonraki 1 veya 4 y›l-

l›k süre boyunca, okyanusta dev mesafeler alacaklard›r. Amerika k›-

y›lar›ndan ç›k›p Alaska'n›n yan›ndan geçerler ve Japonya'ya do¤ru

genifl bir yay çizip geri dönerler. Yolculuk sonucunda somonlar ol-

gunlaflm›fl ve hayatlar›n›n en son ve zorlu yolculu¤una haz›r hale

gelmifllerdir. Evlerine, yani do¤duklar› akarsu yata¤›na geri döne-

ceklerdir.

Dikkat çeken bir di¤er nokta ise somonlar›n yapt›klar› ideal za-

manlamad›r. Somonlar uzun yolculuklar›n› tam yumurtlama dö-

nemlerine denk getirecek flekilde planlarlar. Örnek olarak Atlantik

somonlar›n› verebiliriz. Bu tür, günde ortalama 6-7 kilometre yüze-

rek gidece¤i yere ulafl›r; ilkbahar›n sonunda bafllad›¤› göçünü sonba-

har aylar›n›n sonuna do¤ru tamamlam›fl olur.

59

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 62: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Somon balıkları yumurtlamak için kendi hayatlarını tehlikeye atarak ol-dukça zorlu şartlarda, binlerce kilometrelik bir yolculuk yaparlar. Somon-lar neden böyle bir yolculuğa kalkışırlar ve bu uzun yolculuklarında yönle-rini nasıl bulurlar? Somonların nehirleri aşarak doğru hedefe ulaşmalarınısağlayan Yüce Allah, onları mükemmel bir yön tayin sistemi ile birlikteyaratmıştır. Somonlar Allah'ın onlar için yarattığı özel sistemleri kullan-makta ve diğer tüm canlılar gibi Allah'tan aldıkları ilhamla hareket et-mektedirler. Tüm bu muhteşem sistemler Allah'ın yaratışındaki ihtişamıgözler önüne seren delillerdendir.

Page 63: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 64: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

62

• Somon Balıklarının Aşması Gereken Problemler

Somon bal›¤›n›n çözmesi gereken ilk önemli sorun, gençlik döne-

mindeki yolculu¤unda içinde gezindi¤i akarsuyun denize dökülen

a¤z›n› bulmakt›r. Çünkü dönüfl yolculu¤unda izleyece¤i rotay› ona

göre belirleyecektir. Somonlar bu konuda hiç hataya düflmezler. Bir

zamanlar denize aç›ld›klar› ›rma¤›n a¤z›n› tek bir denemede kolay-

l›kla bulurlar.

Akarsuya giren somon büyük bir kararl›l›kla ak›nt›ya karfl› yüz-

meye bafllar. Bundan sonraki ifli ilk yolculu¤una k›yasla çok daha

zordur.

Somon bal›¤› hedefine ulaflmak için öncelikle ›rma¤›n kuvvetli

ak›nt›s›yla mücadele eder. Kimi zaman su yüzeyinden yaklafl›k 3

metre kadar yükse¤e s›çraya-

rak flelale ve ça¤layanlar›

aflar. Kimi zaman da üst yüz-

gecinin su d›fl›nda kalmas›na

neden olacak kadar s›¤ sular-

dan geçer. Üstelik bu s›¤ su-

larda, kendisini avlamak için

bekleyen kufllar, ay›lar gibi

yabani hayvanlar›n tehditle-

riyle karfl›lafl›r.

Somonlar›n yolculuklar›n-

daki mükemmelli¤in tam

olarak anlafl›lmas› için nehir

boyunca ilerleyen bir somo-

nun hedefe ulaflana kadar

nelere dikkat etmesi gerekti-

¤ini düflünelim:

Öncelikle somonun rotas›-

Page 65: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

n› tespit ederken baz› önemli kararlar almas› gerekir. Bal›k karan›n

oldukça içlerinde, bir ›rma¤›n herhangi bir kolunda dünyaya gelmifl-

tir. Nehirler de kimi zaman çeflitli kollardan oluflurlar. Dolay›s›yla

somon geldi¤i yere tekrar ulaflabilmek için nehrin her kola ayr›l›fl›n-

da do¤ru tarafa yönelmek zorundad›r. Nitekim somonlar hayatlar›n-

da sadece bir defa geçtikleri yollar› flafl›rmadan bulur; her defas›nda

kendilerini do¤duklar› yere götürecek nehir koluna saparlar.

Somonlar›n yolculuklar›n› çok daha flafl›rt›c› yapan bir detay var-

d›r. Bal›k, yolculu¤u boyunca çok büyük bir çaba gösterir ve afl›r› bir

güç harcar, fakat buna ra¤men herhangi bir g›da almaz. Çünkü yoru-

cu göçü s›ras›nda kendisine gerekecek enerjiyi önceden depolam›fl-

t›r. Üstelik bu depolamay› hatas›z bir hesaplama ile yapm›fl ve yak›-

t›n› tam olarak ayarlam›flt›r.

Somonlar›n göçlerini incelerken bütün bunlar›n yan› s›ra deniz ve

akarsular›n tuzluluk oran›, su s›cakl›¤› gibi özelliklerinin de göz

Harun Yahya

63

Page 66: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

önünde bulundurulmas› gerekir. Bu noktada karfl›laflt›¤›m›z gerçek

fludur: Somonlar hem deniz hem de akarsu ortamlar›na kusursuz

uyum sa¤layacak bir donan›ma sahiptirler.

Tüm zorluklara ra¤men somon bal›klar› bu güç yolculuklar›n› ba-

flar›yla tamamlar; do¤duklar› yere dönerek yumurtalar›n› b›rak›rlar.

Somon nesli de milyonlarca senedir süregelen bu muazzam yolcu-

luklar›na devam eder.

Somon bal›klar›n›n baflar›lar›n›n büyüklü¤ü yap›lacak k›yaslarla

daha da iyi anlafl›labilir. Örne¤in, bir insan›n yard›m almadan ve

yön gösteren bir araç kullanmadan binlerce kilometrelik mesafeden

do¤du¤u eve gitmesi gerekti¤ini düflünelim. Bunu belirli bir zaman

içinde, sadece bir kere geçti¤i engebeli yollardan hatas›z bir flekilde

geçerek baflarmas› oldukça az bir ihtimaldir. Ancak somonlar, insan-

lar için mümkün olmayan bu ihtimali do¤ar do¤maz baflaracak ka-

biliyettedirler. Ancak bu kabiliyetin somonlar›n kendi çabas›yla olu-

flamayaca¤› ya da tesadüflerin bu bal›k türüne insandan daha üstün

yetenekler veremeyece¤i çok aç›kt›r.

Bu canl›lar Allah'›n bedenlerinde yaratt›¤› özel tasar›mlar saye-

sinde binlerce kilometrelik yolu rahatl›kla katetmektedirler. Düflü-

nen her insan somonlar›n baflard›klar› iflin mucizevi yönünü hemen

görecek ve bunu üstün bir gücün yol göstermesiyle yani ilham›yla

gerçeklefltirdiklerini hemen anlayacakt›r.

Allah yaratt›¤› canl›larda insanlar için ibretler oldu¤unu bir ayet-

te flöyle bildirmektedir:

Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vard›r… (Nahl Suresi,

66)

• Koku Alma Mekanizması

Somonlar›n yolculuklar›, do¤adaki en flafl›rt›c› olaylardan biridir.

64

Do¤adaki Mühendislik

Page 67: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 68: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Binlerce somon bal›¤›, y›llarca denizde yaflad›ktan sonra, do¤dukla-

r› akarsu yata¤›n› nas›l bulmaktad›r? Bunun için önce dev Pasifik

Okyanusu'na aç›lan binlerce akarsudan kendilerininkini bulmalar›,

sonra da bu akarsu boyunca hiç flafl›rmadan yüzmeleri, akarsu ken-

di içinde defalarca kollara ayr›lmas›na ra¤men her yol ayr›m›nda

do¤ru karar› verip do¤ru yöne gitmeleri gerekmektedir.

Milyonlarca y›ld›r yaflayan tüm somon bal›klar›, yap›lmas› son de-

rece güç olan bu ifli ayn› beceriyle baflarmaktad›rlar. Peki nas›l ve

neden?

Önce "nas›l" sorusunun cevab›na bakal›m.

Araflt›rmalar, somonlar›n bu yolculu¤u yerine getirmeleri için

özel bir duyu sistemiyle yarat›ld›klar›n› göstermektedir. Somonlar

okyanuslarda yönlerini bulmak için, dünyan›n manyetik alan›n› alg›-

layan do¤al pusulalarla yarat›lm›fllard›r. Bu sayede Pasifi¤in dev su-

lar› içinde yönlerini hata yapmadan bulurlar.

Ancak as›l mesele, somonlar›n kendi do¤duklar› akarsu yata¤›n›

nas›l bulduklar› sorusudur. Bu baflar›, do¤al pusuladan çok daha

farkl› bir sistem gerektirir.

Somon bal›klar›n›n bu müthifl yolculu¤u nas›l gerçeklefltirdi¤ini

anlamak amac›yla Amerika'daki Wisconsin Lake laboratuvarlar›nda

çeflitli araflt›rmalar yap›lm›flt›r. Bu araflt›rmalar sonucunda somonla-

r›n yönlerini belirlerken koku alma duyular›n› da kulland›klar› orta-

ya ç›km›flt›r.

Somonlar›n burunlar› iki deliklidir. Su bir delikten girer, di¤er de-

likten ç›kar. Bu delikler bal›¤›n soluk almas›yla efl zamanl› olarak aç›-

l›p kapanacak flekilde tasarlanm›flt›r. Herhangi bir kokulu madde ih-

tiva eden su buruna girdi¤inde, bal›¤›n burnundaki al›c›lar kimyasal

olarak uyar›l›r. Bu kimyasal uyar› bir enzim reaksiyonuyla elektrik

sinyallerine dönüfltürülür ve merkezi sinir sistemine ulaflt›r›l›r. Bal›k

bu sayede kokuyu alg›lar.

Do¤adaki Mühendislik

66

Page 69: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Somonlar›n koku alma mekanizmala-

r›n› kara canl›lar›n›nkiyle k›yaslayal›m:

Karada yaflayan omurgal› bir canl›da,

koku moleküllerinin burundaki mukus

tabakada çözülmesiyle koku alma ger-

çekleflir. Buna karfl›n bal›klarda çözünme

gibi bir aflama söz konusu de¤ildir. Çün-

kü koku zaten suyun içinde ve çözünür

haldedir. Bu, somon bal›klar› için büyük

bir avantajd›r. ‹flte bu sayede somonlar

koku alma hissi çok geliflmifl av köpekle-

ri gibi koku kayna¤›n› takip edebilirler.

Wisconsin Lake Laboratuvarlar›nda ilk

olarak, bal›klar›n çeflitli kokular aras›nda-

ki farkl›l›klar› ne düzeyde alg›layabildik-

leri sorusuna cevap aranm›flt›r. Bu amaçla

özel kanallar› olan bir akvaryum tasarlan-

m›fl ve her kanala farkl› bir bitkinin koku-

su fl›r›nga edilmifltir. Deneyde, sadece be-

lirli bir kanal› kullanan bal›klar ödüllendi-

rilmifl, di¤er kanallar› kullanan bal›klar

ise elektrik flokuyla cezaland›r›lm›fllard›r.

‹fllemler 14 ayr› koku kullan›larak tekrar-

lanm›flt›r. Deney sonucunda bal›klar›n k›-

sa bir ö¤renim sürecinin ard›ndan, her de-

fas›nda ödüllü kokuyu di¤erlerinden ay›-

rabildikleri görülmüfltür. Önemli di¤er bir

bulgu da üzerinde deney yap›lan yavru

bal›klar›n 3 y›l sonra bile do¤ru kokuyu

hatas›z tespit etmeleri olmufltur.21

67

Harun Yahya

Somon balıkları, insan yapısıteknolojik yön bulma sistem-leri ile boy ölçüşebilecek özel-liklere sahiptir. Bu özelliklerinedeniyle bir balıktan çok, üs-tün bir teknoloji ürünü gibi-dirler. Somon balıklarını bumükemmel özellikleriyle bir-likte yaratan, tüm canlılarınYaratıcısı olan Yüce Allah'tır.

Page 70: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Bilim adamlar› araflt›rman›n sonuçlar›na dayanarak bal›klar›n in-

sanla k›yaslanamayacak kadar güçlü bir koku alma duyusuna sahip

olduklar› kanaatine varm›fllar ve flu sonuca ulaflm›fllard›r:

Her suyun kendine has bir kokusu vard›r. Genç somon denize

do¤ru yapt›¤› ilk yolculu¤u s›ras›nda kokular› tek tek haf›zas›na al-

maktad›r. Dönüfl yolculu¤unda da haf›zas›ndaki kokular›n yard›-

m›yla do¤du¤u yeri bulmaktad›r.22

"Her ak›nt›n›n kendine özgü bir kokusu var m›d›r?" sorusunun

cevab›n› verebilmek için yukar›daki deney iki ayr› ›rma¤›n suyuyla

tekrarlanm›flt›r. Neticede bal›klar›n bunlar› da ay›rt edebildikleri gö-

rülmüfltür.

Gerçekten de dünya üzerindeki her akarsuyun kendine özgü bir

kimyasal bileflimi vard›r. Bu bileflimlerin aras›ndaki farklar ço¤u za-

man o kadar küçüktür ki, hemen hiçbir canl› taraf›ndan alg›lanmaz.

Somonlar hariç....

Do¤adaki Mühendislik

68

Wisconsin Gölü Laboratuvarında balıkların

iki farklı kokuyu ayırt etmelerini sağlayacak

bir eğitim için deney tankı kurulmuştur. Bi-

rebir olan bu çizimde tankın sol üst tarafın-

daki sarı renkli bidonlarda birbirinden farklı

iki koku vardır. Bidondaki vanalardan birisi

açıldığında koku su tankına karışır. Balık, ko-

kulardan birisine doğru ilerlediğinde yiyecek-

le ödüllendirilir. Diğer kokuya yöneldiğinde

ise hafif bir elektrik şoku ile cezalandırılırlar.

Deneyde balıklar görme duyularını kullan-

mamaları için kör edilmişlerdir. Kısa bir de-

nemeden sonra deneme durdurulmuştur.

Üç yıl sonra balıklar deney tankına kondu-

ğunda balıkların ödül almalarını sağlayan ko-

kuya doğru gittikleri görülmüştür.

Page 71: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Konuyla ilgili araflt›rmalar bir ad›m ileri götürülerek bal›klar›n

do¤al ortamlar›nda sürdürülmüfltür. Washington'daki Issaquah

Nehri'nde, özel olarak burunlar› t›kanm›fl bal›klar gözlem alt›na

al›nm›flt›r. Bu deneyde de koku alma duyular›ndan yoksun b›rak›lan

somonlar›n flafl›rd›klar› ve yollar›n› bulamad›klar› görülmüfltür.23

Bugüne kadar yap›lan araflt›rmalar›n sonuçlar› bir gerçe¤e iflaret

etmektedir: Somon bal›klar›n›n koku duyusu insan› hayrete düflüre-

cek bir hassasiyete sahiptir.

• Somonların Kararlılıkları

Somonlar›n yön bulma yeteneklerini gözler önüne seren en ilginç

olaylardan biri de, Kuzey Kaliforniya'daki Prairie Creek Bal›k Yetifl-

69

Harun Yahya

Adnan Oktar

Yukarıdaki düzenek somon balıklarının yolculuklarında, koku duyularının rolünün an-laşılması amacıyla hazırlanmıştır. Düzenekte, ortadaki havuzda birleşen yapay dört suakıntısı vardır. Bu akıntılardan A ile gösterilene, balıkların daha önce içinde kaldıklarıhavuzun kokusu verilmiştir. Diğer akıntılarda (B, C, D) ise farklı kokular vardır. Or-ta bölmedeki kapaklar açılıdığında balıkların önceden içinde yaşadıkları kokuyu içerenakıntıya (A) karşı harekete geçtikleri gözlenmiştir.

AB

D

C

Page 72: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

tirme Çiftli¤i'nde yafland›. Bu çiftlikte yap›lan bir keflif, müthifl bir

göç maceras›n› ortaya ç›kard›:24

1964 y›l›n›n 2 Aral›k gününde, çiftli¤in bal›k üretme havuzlar›n-

dan birinde, di¤er yüzlerce yavru bal›¤›n aras›nda yüzen iki yafl›na

varm›fl, büyükçe bir somon bal›¤› bulundu. Bal›k yak›ndan incelen-

di¤inde, arka yüzgecinde, Prairie Creek Bal›k Yetifltirme Çifli¤i'nin

özel metal klipsi oldu¤u görülüyordu. Bu durum, bu bal›¤›n bundan

iki y›l önce bu çiftlikte yetifltirilen sonra da okyanusa b›rak›lan so-

monlardan biri oldu¤unu gösteriyordu. Ama bal›k okyanustan geri

dönerek çiftli¤in kapal› havuzuna nas›l girmifl olabilirdi?

Bu konuda fikir veren bir ayr›nt› vard›: Havuzun fazla sular›n›n

boflalmas› için kullan›lan kanala aç›lan ve metal bir ›zgarayla kapal›

olan kutunun kapa¤› k›r›kt›: Acaba bal›k, do¤du¤u yere geri dönebil-

mek için, çiftli¤in su kanallar›na girmifl ve sonra da bu kutunun ka-

pa¤›n› k›r›p havuza m› ulaflm›flt›?

Do¤adaki Mühendislik

70

Page 73: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Olay›n bundan baflka bir aç›klamas› yoktu. Ama bal›¤›n okyanus-

tan bu havuza kadar aflmas› gereken yol düflünüldü¤ünde, bu son

derece zor gibi görünüyordu.

Somonun do¤du¤u çiftli¤e dönebilmesi için, yolculu¤una bu nok-

tadan, yani Redwood Creek nehrinin okyanusa kavufltu¤u yerden

bafllamas› gerekiyordu. Bal›k daha sonra ak›nt›ya karfl› 5 kilometre

yüzecek ve ilk yol ayr›m›na gelecekti. Bu yol ayr›m›nda do¤ru kara-

r› verip kuzeye yönelecek, ancak bir süre sonra daha zorlu bir yol ay-

r›m›na gelecekti. Çünkü bu yol ayr›m›nda somon için birbirine çok

benzer iki sinyal vard›. Somonun dünyaya geldi¤i bal›k çiftli¤i, yol

ayr›m›n›n tam ortas›nda yer al›yordu. ‹lk akla gelen seçim, somonun

sa¤ tarafa gitmesiydi, çünkü çiftli¤in sular› sa¤ taraftan ak›yordu.

Ama nedense bal›k, sol taraf› seçmifl ve do¤du¤u çiftli¤e arka ta-

raftan yaklaflmaya bafllam›flt›.

Bu flafl›rt›c› karar›n nedeni, bölgeden geçen otoyolun alt›nda giz-

liydi. Otoyolun alt›nda, bal›k yetifltirme çiftli¤indeki havuzlar›n faz-

la sular›n›n at›ld›¤› bir kanal yer al›yordu. Normal zamanlarda bu

kanaldan çok az su gelir ve bunlar da nehre varamadan orman›n top-

raklar› taraf›ndan emilip kaybolurdu. Ama o y›l çok ya¤mur ya¤m›fl-

t› ve kanal›n sular› nehre kadar var›yordu. Bu s›¤ ak›nt›, evine dön-

meye kararl› olan somona yol göstermek için yeterliydi.

Somon, tan›d›¤› kokuyu izleyerek nehirden ç›k›p, su kanal› boyun-

ca ilerlemifl olmal›yd›. Kimi yerde sadece 5-10 santim yüksekli¤inde

olan suda hem yüzüp hem de sürünerek kanal›n içine girmeliydi. Son-

ra da tünelde karanl›¤›n içinde ilerleyerek otoyolu geçmeli, ayr›ca

yüksekte kalan özel su borular›n›n içine atlamal›yd›. Tüm bunlar› ba-

flar›p karanl›klar›n içinde hedefine ilerlese bile, sonuçta yine de kapa-

na k›s›lacakt›. Bal›k yetifltirme çiftli¤indeki bu tahta patikan›n alt›nda

yer alan, betondan yap›lm›fl bir kanal›n içinde s›k›flacakt›.

71

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 74: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Ama somon do¤du¤u noktaya dönmeye programlanm›flt›. Bu ka-

nal›n içinde yer alan ve havuza ba¤lanan 12 santimetre geniflli¤inde-

ki bir borunun giriflini bulup, bu boru boyunca ilerledi ve son bir en-

gelle daha karfl›lafltt›: Borunun önüne yerlefltirilmifl olan metal ›zga-

ra… Ama bal›k bunu da sert kafa darbeleriyle aflm›flt›.

‹flte bu müthifl yolculu¤un sonunda, somon 2 y›l önceye dünyaya

geldi¤i küçük havuza vard›.

Çiftlikteki görevlilerin akl›na, bu rotay› hesaplad›ktan sonra bir fi-

kir geldi. Acaba yuvaya dönen baflka somonlar da var m›yd›? Belki

bir fley buluruz diye tahta patikan›n tahtalar›n› söküp alt›ndaki ka-

nala bakt›lar. Ve flaflk›na döndüler:

Kanal›n içinde, bal›k yetifltirme çiftli¤inin metal klipslerini tafl›-

yan tam 70 tane somon bal›¤› vard›.

Somon bal›klar›n›n bu müthifl hikayesi, bizlere yarat›l›fl hakk›nda

önemli deliller sunmaktad›r. Bal›¤›n gerçeklefltirdi¤i yolculuk, her afla-

mas› özenle hesaplanm›fl birçok sistem sayesinde gerçekleflmektedir.

1) Bal›¤a, do¤duktan sonra denize gitmesini, burada y›llar süren

uzun bir yolculuk yapmas›n›, sonra da do¤du¤u nehir yata¤›na geri

dönmesini emreden bir "program"›n var olmas›, bafll› bafl›na büyük

bir mucizedir. Bunun yan› s›ra, bal›kta;

2) Bu program uyar›nca vücudunun tatl› sudan tuzlu suya adap-

te olmas›n› sa¤layan genetik bilgi,

3) Dev okyanusta hiç flafl›rmadan yolunu bulmas›n› sa¤layan do-

¤al pusula sistemi,

4) Ve do¤du¤u akarsuyun kokusunu bulmas›n› sa¤layacak son

derece hassas bir koku alg›s› vard›r.

Tüm bunlar, somonun kendisine belirlenen göç yolu için özel ola-

rak yarat›lm›fl bir canl› oldu¤unu aç›kça göstermektedir.

Kuflkusuz bu mükemmel sistemlerin her biri, evrimcilerin öne

Do¤adaki Mühendislik

72

Page 75: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

sürdü¤ü "tesadüf" iddias›n› tek bafl›na y›kmaya yeterlidir. Somonun

yolculu¤u, "tesadüf" kelimesini gülünç hale getiren bir plan ve tasa-

r›m harikas›d›r.

Somon bal›klar›n› bu mükemmel özelliklerle birlikte yaratan ise

tüm canl›lar›n Yarat›c›s› ve alemlerin Rabbi olan Yüce Allah't›r.

• Evrimcilerin İçgüdü ve Doğal Seleksiyon Yanılgıları

Somonlar›n göç yolculu¤u ve muhteflem yön bulma mekanizma-

lar› Darwinizm'i açmaza sokan gerçeklerden biridir. Somonlar›n yol-

lar›n› nas›l bulduklar› sorusuna evrimciler, "içgüdü" cevab›n› vere-

ceklerdir.

‹çgüdü, hayvanlar›n ak›lc› ve fluurlu davran›fllar› karfl›s›nda çare-

sizli¤e düflen evrimcilerin arkas›na s›¤›nd›klar› bir kelimedir. Ancak

içgüdünün anlam› ve mahiyeti tam anlam›yla belirsizdir. ‹çgüdünün

kayna¤›, bu davran›fllar›n ilk olarak nas›l ortaya ç›kt›¤› gibi sorular

cevaps›zd›r. Bu konuda evrimciler kesin ve net bir aç›klama yapa-

mazlar.

Evrimcilerin "içgüdü" olarak nitelendirdikleri kavram›n somonla-

r›n yollar›n› bulmalar›n› sa¤lamas› elbette imkans›zd›r. ‹çgüdünün,

somonlara geçecekleri her nehri teker teker tarif etmesi, önlerine ç›-

kan alternatiflerde yollar›n› flafl›rmadan bulmalar›n› sa¤lamas› ge-

rekmektedir. Böyle bir düflüncenin mant›k d›fl› oldu¤u çok aç›kt›r.

Somonlar›n davran›fllar› evrim teorisinin "do¤al seleksiyon" iddi-

alar›na da darbe indirmektedir. Evrimin bu iddias›na göre do¤adaki

tüm canl›lar bencil bir yaflam mücadelesi içindedirler. Bu mücadele-

den de sadece güçlü olanlar hayatta kalmaktad›r.

Oysa do¤adaki canl›lar›n fedakar ve iflbirlikçi davran›fllar› evrim-

cilerin bu iddialar›n› da kesin olarak yalanlamaktad›r. Örne¤in so-

monlar›n davran›fllar› göz önüne al›nd›¤›nda do¤al seleksiyon iddi-

as› anlams›z kalmaktad›r.

73

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 76: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Somonlar neden hayatlar› pahas›na binlerce kilometrelik zorlu bir

yolculu¤a kalk›fl›yorlar? Niçin kendilerine hiçbir ç›kar sa¤lamayan

bir göç yap›yorlar? Niye denizlerdeki zengin beslenme kaynaklar›n›

terk ediyorlar? Yumurtalar›n› neden o anda bulunduklar› yere ya da

neden denize veya akarsular›n bafl›na de¤il de mutlaka denizden

binlerce kilometre içerideki nehir kollar›na b›rak›yorlar?

Evrimcilerin iddialar› düflünüldü¤ünde olmas› gereken, somon

bal›klar›n›n sadece kendilerini yaflatacak davran›fllarda bulunmalar›-

d›r. Ancak somonlar tam tersine yumurtlamak için kendi hayatlar›n›

tehlikeye atarak zorlu bir yolculu¤a kalk›flmaktad›rlar. Alemlerin

Rabbi olan Allah dünya üzerindeki di¤er tüm canl›lar gibi somonla-

ra da gidecekleri yönü ilham etmektedir.

Somonlardaki yön tayin sistemlerini yaratan, nehirleri aflarak

do¤ru hedefe ulaflmalar›n› sa¤layan, Yüce Allah't›r.

Allah bir ayette bütün canl›lar› denetiminde tuttu¤unu flöyle bil-

dirmektedir:

… O'nun, aln›ndan yakalay›p denetlemedi¤i hiçbir canl› yoktur.

Muhakkak benim Rabbim dosdo¤ru bir yol üzerinedir (dosdo¤-

ru yolda olan› korumaktad›r.) . (Hud Suresi, 56)

Somonlar Allah'›n onlar için yaratt›¤› özel sistemleri kullanmakta

ve di¤er tüm canl›lar gibi Allah'tan ald›klar› ilhamla hareket etmekte-

dirler. Bütün bunlar Allah'›n yarat›fl›ndaki ihtiflam› gözler önüne se-

ren delillerdendir. Somonlar›n hayatlar› Allah'›n yaratma sanat›ndaki

güzelliklerden biridir. Canl›lardaki bu gibi detaylar ve yeryüzündeki

çeflitlilik insan›n düflünmesine ve Allah'a yönelmesine neden olur.

GÜVELER‹N UZMANLIK KONUSU: SES ÜSTÜ DALGALARBir hayvan›n hayatta kalabilmesi için düflman›n› ya da av›n› fark

edebilmesi en acil ihtiyac›d›r. Baz› güve türleri bu konuda büyük bir

avantaja sahiptirler. Çünkü en büyük düflmanlar›n›n yani yarasala-

r›n avlan›rken kulland›klar› yüksek frekansl› sesleri duyabilirler.

Do¤adaki Mühendislik

74

Page 77: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Tufts Üniversitesi'nden birkaç ö¤renci ve bilim adam›, gece güve-

lerinin merkezi sinir sistemini incelemifllerdir. Amaç güvenin merke-

zi sinir sistemini kula¤a ba¤layan alg›lar›n düzeninin flifresini çöz-

mek ve güvenin yarasadan nas›l kurtuldu¤unu bulmakt›r.25

Araflt›rmalar sonucunda kulaklar›ndaki özel sistem sayesinde gü-

velerin, yarasan›n avlanma sistemini deldikleri anlafl›lm›flt›r. Yarasa

ile ilgili haberler, güvenin kula¤›ndan merkezi sinir sistemine sade-

ce iki lif arac›l›¤›yla gönderilir. Basit bir yap›ya sahip izlenimi veren

bu sistem asl›nda güvenin ses üstü dalgalar› alg›lamas›n› sa¤layacak

kadar mükemmel bir tasar›ma sahiptir.

• Düşmanın Savaş Planını Ele Geçirme

Böcekçil yarasalar gece karanl›¤›nda uçarken, bir seri yüksek fre-

kansl› 盤l›k atarlar. Böylece yank›lar›n kayna¤›n›n yönünü ve uzak-

l›¤›n› belirleyerek avlar›n› bulmay› baflar›rlar. Bu radar o kadar has-

sast›r ki yarasalar›n sivrisinekten bile küçük böcekleri bulup yakala-

mas›n› sa¤lar. Yarasa çok baflar›l› bir avc›d›r, ancak baz› gece uçan

güve türleri -Noctuidae, Geometridae ve Arctiidae ailesinin üyeleri-

yarasalar›n ses üstü 盤l›klar›n› duyabilen kulaklara sahiptir. Bu ku-

laklar güvelerin kanatlar›n›n alt›nda bulunur ve "erken uyar› siste-

mi" gibi çal›fl›rlar. Bu sayede yarasaya av olmaktan kurtulurlar.

Bir yarasan›n yaklaflt›¤›n› duyduklar›nda, güveler, her zamanki

uçufllar›ndan farkl› olarak keskin dal›fllar ya da kar›fl›k halkalar ya-

parlar. Kimi zaman da azami h›zla yarasan›n gönderdi¤i yüksek fre-

kansl› sesin tam ters yönünde uçarlar. New York City Üniversite-

si'nden Asher E. Treat, yarasalar›n gelifline göre farkl› yönde hareket

eden güvelerin yaflama flanslar›n›n di¤erlerine göre oldukça yüksek

oldu¤unu gözlemlemifltir.26

Güvenin kula¤›, bizim hiç duyamad›¤›m›z, 3.200 metreden daha

uzaktaki ses üstü yarasa 盤l›klar›n› yakalayabilir. Bunun yan›nda,

yarasa 盤l›klar›n› da içine alan saniyede 10 kilocycle'dan 100 ki-

Harun Yahya

75

Adnan Oktar

75

Page 78: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

locycle'›n üzerine kadar frekanslar› fark edebilir. En büyük yetenek-

leri ise at›fll› sesleri -yani sessizliklerle bölünen k›sa ses patlamalar›-

n›- fark etmeleri ve ses çarpmalar›n›n yükseklikleri aras›ndaki fark›

ay›rt etmeleridir. Bunlar güve ile yarasan›n savafl›nda güve için bü-

yük avantajlard›r.

Savaflan iki ülkeden birinin di¤erinin savafl plan›n› ele geçirmesi

elbette ki çok önemlidir. Onlar›n kullanacaklar› silahlar›n özellikle-

rinden haberdar olunmas›, düflman›n nas›l bir taktik kullanarak sal-

d›raca¤›, zaferi kolaylaflt›racak bilgilerdir. Güvelerin yarasalara kar-

fl› kazand›klar› zafer de, güvelerin yarasalar›n tüm sald›r› taktikle-

rinden haberdar olmas› sayesinde gerçekleflmektedir. Bu durum el-

bette ki güvelerin yarat›l›fllar›ndaki kusursuz tasar›m›n bir sonucu-

dur. Güve yarasan›n sesini alg›larken birçok alternatifin gerçekleflme

ihtimali vard›r. Ancak bunlar›n içinde güvenin tam olarak ifline yara-

Do¤adaki Mühendislik

Noctuidae, Geometridae veArctiidae ailelerinden olan güve-lerin kanatlarının altında bir "er-ken uyarı sistemi" gibi çalışan ku-laklar bulunur. Bu kulaklar güveiçin son derece hayati öneme sa-hiptir. Güve, kulakları sayesindekendisinden 100 metre uzaktakiyarasayı duyarak yerini kestirebilir.Dahası yarasanın ortalıkta öylesine dolaştığını mı, yoksa kendisini hedef alan birsaldırıya mı başladığını belirleyebilir. Güvelerin kulakları, yarasaların yaydıkları çokdüşük frekanslı ses dalgalarını algılayabilecek biçimde yaratılmıştır.

76

Page 79: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Harun Yahya

yacak olan gerçekleflir ve güve yarasadan kurtulur. Bu ihtimalleri in-

celeyerek güvenin baflard›¤› iflin önemini vurgulayal›m:

Güvenin ses alg›lama menzili yarasan›nkinden daha k›sa olsayd›,

güvenin kulaklar› onu yarasadan koruyamayacakt›. Böyle bir durum-

da güve yarasay› fark edip önünden kaçmaya çal›flsa bile, yarasa onu

keflfedecek ve daha h›zl› uçtu¤u için de eninde sonunda güveyi yaka-

layacakt›. Baflka bir ihtimal olarak güve çok yak›ndaki bir yarasay›

uzakta gibi alg›layabilirdi ya da yarasan›n gönderdi¤i sesin yönünü

ters anlayarak kaçmak yerine yarasaya do¤ru da uçabilirdi…

Ancak bu say›s›z ihtimaller içinde güveler en do¤ru olan›n› ger-

çeklefltirirler ve yarasaya av olmaktan kurtulurlar.

Ahzab Suresi'nin 52. ayetinde "Allah, herfleyi gözetleyip denetle-

yendir." buyrulmaktad›r. Güveler de yeryüzündeki bütün canl›lar gi-

bi Allah'›n vücutlar›nda yaratt›¤› mükemmel sistemler ve bunlar› na-

s›l kullanacaklar›n›n kendilerine ilham edilmesi sayesinde yaflamla-

r›n› sürdürmektedirler. Ve yine Allah'›n ilham› ile ak›lc› davran›fllar-

da bulunmakta, do¤ru seçimi yapmaktad›rlar. Güvelerdeki sistem de

bunun say›s›z delilinden biridir.

• Güvelerdeki Mükemmel İşitme Sistemi

Scientific American dergisinde yay›nlanan makalelerden yararlan›-

larak haz›rlanan Animal Engineering adl› kitapta anlat›lanlar, güvele-

rin vücudunda kusursuz kompleks bir sistemin var oldu¤unu ortaya

koymaktad›r:27

Güvenin kulaklar› gö¤sünün arka k›sm›n›n yan taraflar›nda bulu-

nur. Kulak, esas olarak böce¤in gö¤üs ve karn›n› ay›ran dar bir geçi-

de yerlefltirilmifltir. Kulaklar d›flar›dan bakan biri için küçük birer

oyuk gibi gözükebilir. Bu oyuklar›n her birinin içinde fleffaf bir kulak

zar› vard›r.

‹lerleyen sat›rlarda detayl› olarak görülece¤i gibi güvenin kula-

77

Adnan Oktar

Page 80: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

¤›ndaki bütün detaylar daha iyi duymas›n›

ve yarasan›n 盤l›¤›n› analiz etmesini sa¤-

layacak niteliktedir.

Geçidin orta kulak olarak adland›-

r›lan k›sm›nda yer alan zar›n hemen

arkas›nda bir hava kesesi bulunur.

Güvenin iflitme sisteminin parçala-

r›n› içeren ince bir s›ra doku da ha-

va kesesini boydan boya geçerek

kulak zar›n›n ortas›ndan iskelet

deste¤ine kadar uzan›r. Bu s›ra üze-

rinde A hücresi olarak adland›r›lan

iki iflitme hücresi yer al›r. Bu iki hüc-

reye bitiflik olan ve B hücresi olarak

adland›r›lan, sesle do¤rudan iliflkili ol-

mayan üçüncü bir hücre de mevcut-

tur.

Her A hücresi, bir ucu d›flar› yani

kulak zar›na do¤ru, di¤er ucu da içe-

ri yani iskelet deste¤ine do¤ru uza-

nan birer sinir lifi gönderir. Güvenin alg›lad›¤› yüksek frekansl› ses-

lerle ilgili tüm bilgiler A1 ve A2 olarak adland›r›lan bu iki A lifinin

üzerinden merkezi sinir sistemine iletilir. Her iki A lifi de büyük B

hücresinin çok yak›n›ndan geçer. B hücresinin de bir sinir lifi vard›r

ve k›sa bir mesafe sonra üç lif olarak birleflir. Birleflen üç lif, orta ku-

lak siniri olarak güvenin merkezi sinir sisteminin içine do¤ru devam

eder.

Sinir liflerindeki elektriksel sinyaller 1 voltun binde 1-2'si kadard›r.

Güvenin A liflerindeki sinyaller, duyu hücrelerinden merkezi sinir

sistemine saniyenin binde ikisinden daha k›sa bir sürede ulafl›rlar.

Do¤adaki Mühendislik

78

Bu resimde güvenin kulağı ve ku-lağın merkezi sinir sistemine olanbağlantısı gösterilmiştir.

Merkezi Sinir Sistemi

Kulak Kulak zarı

Page 81: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Bu sinirler, yarasalar›n yayd›¤› ses dalgalar›n› alg›layabilecek ka-

pasitededirler. Ayr›ca bu dalgalar aras›ndaki de¤iflimleri ve dalgala-

r›n büyüklüklerini tespit etme konusunda son derece hassast›rlar.

Güve, liflerdeki tüm bu özellikler sayesinde, uzaktaki bir yarasan›n

uzun ve zay›f 盤l›¤›n›, öldürmek üzere yaklaflan bir yarasan›n flid-

detli 盤l›¤›ndan ay›rabilir.

• Güveler Bu Ayrımı Nasıl Yapabilmektedirler?

Bilim adamlar› bu soruya cevap verebilmek için "Güve, kula¤›na

ulaflan bilgilerden hangisini de¤erlendirmekte ve nas›l bir sonuç al-

maktad›r?" sorular›ndan yola ç›karak araflt›rmaya bafllam›fllard›r. Ev-

rimcilerin "tesadüfi oluflum" iddialar›n› ortadan kald›ran bu detayla-

r›n bir k›sm› flöyledir:

Bilim adamlar› konuyla ilgili olarak mikroskobik elektrik ak›mla-

r›n› tespit eden bir aletle (osiloskop) ölçümler yapm›fllard›r. Bir gü-

venin kula¤› yarasan›n 盤l›¤› taraf›ndan uyar›ld›¤› zaman osilos-

kopta A hücresinin derhal faaliyete geçti¤ine dair sivri yükseltiler be-

lirir. Uyar› fliddetlendikçe sinirdeki elektrik sinyallerinde de de¤i-

flimler görülür. ‹lk önce, sinyallerin büyüklükleri artar, ikinci olarak

sinyallerin aras›ndaki zaman aral›¤› azal›r. Üçüncü olarak önce A1 li-

finin kayd›nda beliren yükseltiler iki lifin birden kayd›nda görülür-

ler. (A1 lifi, ses alg›lama konusunda A2 lifinden daha duyarl›d›r.)

Dördüncü olarak da, uyar›n›n fliddeti ne kadar büyükse, A hücresi de

o kadar h›zl› flekilde bir yükselti meydana getirir.

Bu bilgileri de¤erlendiren bilim adamlar›n› yeni sorular bekle-

mektedir. Artan fliddetli bir uyar› karfl›s›nda güvenin iflitme tepkisiy-

le ilgili hangi de¤ifliklik, güvenin davran›fl›n› belirlemektedir? Bilim

adamlar› "güvenin bak›fl aç›s›" olarak nitelendirdikleri tahmin yönte-

mini kullanarak flu sonuçlara varm›fllard›r:

79

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 82: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Güvenin birinci çeflit bilgilere -yani A yükseltilerinin say›s›na- gö-

re hareket etmesi onu ölümcül bir yanl›fl yapmaya yöneltebilir. Örne-

¤in güve uzaktaki bir yarasan›n uzun ve zay›f 盤l›¤›n›, kendisini öl-

dürmek üzere yaklaflan bir yarasan›n fliddetli 盤l›¤›yla kar›flt›rabilir.

Böyle bir hata ancak güve, yarasan›n 盤l›¤›n›n yüksekli¤ini belir-

lemek için ikinci bilgiyi -sivri yükseltilerin aras›ndaki aral›klar›- kul-

lan›rsa önlenebilir.

Üçüncü tip bilgi -A2 lifinin faaliyeti- ¨erken ikaz¨ mesaj›n›, ¨üstü-

ne almak¨ mesaj› haline getirmek ifline yarayabilir.

Dördüncü tip bilgi -bir sivri yükseltinin meydana gelmesi için ge-

reken zaman- dolaflan yarasan›n yerini belirlemesi için gerekli olan

bilgiyi güveye sa¤layabilir. Örne¤in, e¤er ses güvenin sol kula¤›nda

sa¤dan daha yüksekse, o zaman A yükseltileri, merkezi sinir sistemi-

nin sol taraf›na sa¤ taraf›ndan bir milisaniyenin küçük bir bölümü

kadar daha çabuk bir zamanda ulaflacakt›r.

Bunlar güvenin yarasa ile ilgili karar› verirken hangi ihtimalleri

Do¤adaki Mühendislik

80

Bu çizimde güvenin işitme organındaki sinir lifleri ve akustik hücreler gösterilmiştir.

Kulak zarı

Hava kesesi

B sinir lifi

A2 sinir lifi

A1 sinir lifi

Page 83: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

ve ne gibi bir sistemi kulland›¤› ile ilgili tahminlerdir. Bir de güvenin

net olarak gözlemlenebilen davran›fllar› vard›r.

E¤er güvenin alg›lad›¤› ses zay›fsa ve karfl› yönden geliyorsa gü-

ve hemen ters yöne dönerek uçar. Çünkü sesin zay›f olmas› yarasa-

n›n henüz güveyi tespit etmedi¤ini dolay›s›yla da pefline düflmedi¤i-

ni göstermektedir. Çünkü yarasalar avlar›n› tespit edip sald›r›rken

artan bir s›kl›kta ses dalgalar› yollarlar. Zay›f dalgalar› alg›layan gü-

ve yön de¤ifltirerek yarasay› arkas›na al›p oradan uzaklafl›r.

E¤er güvenin alg›lad›¤› sinyaller yo¤unsa güve ya yere do¤ru ani

bir dal›fl yapar, ya da havada keskin dönüfller içeren bir dizi manevra

gerçeklefltirir. Tüm bunlar›n amac› yarasan›n elinden kurtulmakt›r.

• Güvenin Destek Sistemleri

Güvenin iki kula¤a sahip olmas› ona ses kayna¤›n›n yönünü tayin

imkan› da verir. E¤er yarasa güvenin solunda ise sa¤dan gelen ses

dalgalar›, soldakine oranla saniyenin binde biri kadar bir gecikmey-

le alg›lan›r. ‹ki kulak aras›ndaki bu alg›lama fark›, güvenin ses kay-

na¤›n›n yerini belirlemesi için yeterlidir.

Güvenin kulaklar›ndaki flafl›rt›c› özellikler flüphesiz bunlarla s›n›rl›

de¤ildir. Baz› güvelerin kulaklar› zar›ms› yap›dan oluflmufl bir kapa¤a

sahiptir. Bu kapak t›pk› bizim kulak kepçemiz gibi ifllev görür. Ses top-

layarak duyma kapasitesinin güçlendirilmesine katk›da bulunur.

Bütün bunlar›n yan› s›ra baz› güveler sadece ultrasonik sesleri al-

g›lamakla kalmaz böyle sesleri yayabilirler de. Bu güveler yarasay›

alg›lad›klar›nda kaçmaktan ziyade ultrasonik sesler yayarlar. Ancak

bu flafl›rt›c› bir durumdur. Çünkü yarasalar ultrasonik sesleri alg›la-

makta tam anlam›yla ustad›rlar. Bu durumda güvenin bu hareketinin

intiharla efl anlaml› oldu¤unu düflünebilirsiniz. Ancak yarasalar bu

tip güvelerle karfl›laflt›klar›nda san›lan›n aksine h›zla oradan uzak-

81

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 84: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

82

laflmay› tercih ederler. Bilim adamlar› bu davran›fl›n iki temele daya-

nabilece¤ini düflünüyorlar:

1- Güvenin ç›kard›¤› ses yarasan›n alg›lama sistemini bozmaktad›r.

2- Ses yayan güveler yarasalar›n sevmedi¤i bir tada sahiptir. Yara-

sa bu sesi alg›lad›¤›nda tats›z bir av ile karfl›laflt›¤›n› düflünmektedir.

Buraya kadar verilen bilgilere göz at›ld›¤›nda güvelerin hem dav-

ran›fllar›nda çok aç›k bir fluur görülmekte hem de vücutlar›ndaki ku-

sursuz tasar›m dikkat çekmektedir. Güvenin ses üstü dalgalar› alg›-

lamas›, bunlar› yorumlayabilmesi, karfl› dalgalar gönderebilmesi ay-

r› ayr› tasar›mlar gerektiren özelliklerdir.

Güvenin yarasan›n sesini duyabilmesi, karmafl›k bir dizi ifllem sa-

yesinde mümkün olabilmektedir. Bu ifllemlerden birini, örne¤in A1

lifi ile A2 lifi aras›ndaki alg›lama fark›n› ortadan kald›r›rsan›z güve,

yarasa 盤l›klar› aras›ndaki fark› hissedemez. Veya kulak zar›n›n ya-

p›s› bozuldu¤unda, güve art›k hiçbir fley duyamaz. Güvenin yarasa-

n›n seslerini alg›lamas› da tek bafl›na bir fley ifade etmez. Böce¤in ha-

yatta kalabilmesi için düflman›n varl›¤›na tepki verecek bir sinir sis-

teminin de olmas› flartt›r.

Bu sinir sisteminde, belirli kaslar› harekete geçirerek kaç›fl› sa¤la-

yan tepkimeler bir düzen içerisinde gerçekleflmelidir. Sinir sistemi-

nin, belli bir düzendeki veriyi yani yarasan›n 盤l›klar›n›, güvenin ka-

ç›fl hareketine çeviren sistem, bir "karmafl›k sistem"dir.

Bu sistem üzerinde biraz dü-

flündü¤ümüzde evrim teorisi-

nin zaman içinde oluflum iddi-

alar›n›n ne derece ak›l d›fl›

oldu¤unu bir kez daha gö-

rürüz. Evrim teorisi canl›la-

r›n sadece tesadüfi de¤ifliklikler

sonucunda ortaya ç›kt›klar›n›

iddia eder. Ancak güvenin iflit-

me sistemi "indirgenemez

Page 85: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

83

Harun Yahya

kompleks" özelliktedir. Yani güvenin iflitme sistemi, ancak kendisini

oluflturan parçalar›n bir bütün olarak çal›flmas›yla fonksiyonunu yeri-

ne getirebilmektedir. Parçalardan tek bir tanesi bile olmasa ya da gere-

¤i gibi çal›flmasa organ hiçbir ifle yaramayacakt›r. Dolay›s›yla evrimci-

lerin "tesadüf" kavram›n›n geçerlili¤i yoktur.

Canl›lardaki sistem ve organlar›n ço¤u bu indirgenemez kompleks-

lik özelli¤ine sahiptir. Bu kavram›n Darwinizm'e çok aç›k bir darbe in-

dirdi¤ini, Darwin de anlam›flt›r. Darwin, Türlerin Kökeni adl› kitab›nda

flu itirafta bulunur:

E¤er birbirini takip eden çok say›da küçük de¤ifliklikle kompleks

bir organ›n oluflmas›n›n imkans›z oldu¤u gösterilse, teorim kesin-

likle y›k›lm›fl olacakt›r…28

Günümüz teknolojisi sayesinde canl›lardaki sistemlerin kompleks-

li¤i aç›kça ortaya konmufltur ve evrim teorisi y›k›lm›flt›r. Darwin, te-

orisini son derece ilkel bilimsel flartlar alt›nda ortaya koymufltur. O dö-

nemdeki teknik donan›m, bilgi yetersizli¤i ve dolay›s›yla dar görüfllü-

lük evrim teorisinin bütün iddialar›nda aç›kça görülmektedir. Ancak

flu anda 21. yüzy›lday›z ve teknoloji geliflmifl durumda. Bilimsel gelifl-

meler canl›lardaki mükemmel yap›lar› ortaya koyarken hala Darwi-

nizm'i savunmakta ›srar edenlerin olmas› elbette ki düflündürücüdür.

Canl›lardaki ola¤anüstü yap›lar, onlar›n tesadüfen ortaya ç›kma-

d›klar›n› ve üstün bir yarat›l›fl ile yarat›ld›klar›n› aç›kça kan›tlamakta-

d›r. Bütün canl› ve cans›z varl›klar›, bir anda en kusursuz flekilde ya-

ratan Yüce Allah't›r. Darwinizm'i savunmakta ›srar edenlerin ise afla-

¤›daki ayet üzerinde düflünmelerinde fayda vard›r:

De ki: "Sizin flirk kofltuklar›n›zdan hakka ulaflt›rabilecek var

m›?" De ki: "Hakka ulaflt›racak Allah't›r. Öyleyse, hakka ulaflt›ran

m› uyulmaya daha hak sahibidir, yoksa do¤ru yola ulaflt›r›lma-

d›kça kendisi hidayete ulaflmayan m›? Ne oluyor size? Nas›l hük-

mediyorsunuz?" (Yunus Suresi, 35)

Adnan Oktar

Page 86: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 87: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Evrimcilerin Güveler Hakk›ndaki Büyük Yan›lg›lar›Güvelerin kulak yapısı bazı bilim adamlarınca "basit" kabul edilir. Ancak bu

kabulün nedeni sadece evrimci anlayıştır, bilimsel bir dayanağı yoktur. Mer-

kezi sinir sistemine sahip olan hayvanlar ve insanlar dış dünyayı, binlerce si-

nir lifi ile beyne bağlı bir sıra duyu organı aracılığıyla algılar. Güvenin algıla-

ması ise topu topu birkaç sinir lifi aracılığı ile sağlanmaktadır. Bu nedenle ev-

rimci görüşe göre güvenin işitme duyusu en ilkeldir ve bu nedenle evrimsel

gelişimin en alt basamaklarında yer almaktadır. Ancak evrimciler her iddiala-

rında olduğu gibi bu konuda da ciddi bir yanılgı içindedirler.

Bir sistemi sırf bu nedenlerle ilkel olarak kabul etmek büyük bir hatadır.

Çünkü herkes tarafından bilindiği gibi bir işlevin, mümkün olan en az eleman-

la, küçük bir hacimde ihtiyacı tam olarak karşılaması "ilkelliğin" değil tam ter-

sine "gelişmişliğin" bir göstergesidir. Sözgelimi cep telefonları ve radyolar gi-

bi ses algılayıcı sistemler teknoloji geliştikçe küçülmekte ve içlerindeki elekt-

ronik parçalar azalıp mükemmelleşmektedir.

Güvelerdeki sistem de çok az parçayla mükemmel işleyen bir sistemdir. İn-

sanın teknolojik aletlerle yapabildiği ses ölçümlerini güveler kulaklarıyla ya-

pabilmektedirler. Bu özelliği ilkellik olarak nitelendirmek evrimcilerin

Allah'ın apaçık varlığını gözardı etme yönündeki sonuçsuz çabalarından baş-

ka bir şey değildir.

Böyle bir sistem "aşama aşama" gelişemez, çünkü ara aşamaların hiçbiri tek

başına bir işe yaramayacaktır.

20. yüzyıl bilimi, canlılığı en ince detaylarına kadar incelemiş ve canlılardaki

yapıların çoğunun birbirini takip eden çok sayıda küçük değişiklikle oluşama-

yacak kadar kompleks olduğunu göstermiştir. Bu tip kusursuz sistemlerin

var olabilmesi için "son derece üstün bir bilgiye" sahip bir tasarımcının var-

lığı gereklidir. Canlılardaki benzeri olmayan tasarımlar herşeyin sahibi olan

Allah'a aittir. Allah'ın üstün yaratma gücü ve sanatı, bir ayette şöyle ifade

edilir:

O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca varedendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur.Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O,Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)

Adnan Oktar

Page 88: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

86

YILANLARDAK‹ ISI ALGILAYICI S‹STEMÇ›ng›rakl› y›lan›n ba-

fl›n›n ön k›sm›ndaki yüz

çukurlar›nda ›s› alg›lay›-

c›lar› vard›r. Y›lan bunla-

r› kullanarak çevresinde-

ki canl›lar›n vücut s›cak-

l›klar›n›n neden oldu¤u

k›z›l ötesi

›fl›nlar›n› saptar. Bu sap-

tama, ortam s›cakl›¤›n-

daki 1/300'lük bir derece

art›fl›n› saniyenin binde

35'i kadar k›sa bir sürede tespit edebilecek kadar hassast›r. Hatta bu

hassasiyet o kadar fazlad›r ki y›lan, kendisinden uzaklaflm›fl olan av›-

n›n ayak izlerinden yay›lan ›s›y› tespit ederek de av›n› takip edebilir.

Y›lan›n bu hassas ›s› alg›lama duyusu sadece av bulmaya yaramaz.

Y›lan so¤ukkanl› bir hayvand›r. Yaflad›¤› ortam ancak 30 derecenin

üzerinde oldu¤unda normal yaflamsal faaliyetlerini devam ettirebilir.

Bu nedenle ›s› alg›lay›c›lar›, k›fllar› geçirecekleri s›cak bir ma¤ara veya

a¤aç kovu¤u bulmalar›nda y›lanlar›n en büyük yard›mc›lar›d›r. 14 y›-

lan türünden sadece ikisinde ›s› alg›lay›c›lar vard›r. Bu iki türün sahip

oldu¤u alg›lay›c›lar aras›nda da yap›sal olarak farkl›l›klar vard›r. Ör-

ne¤in engerek y›lanlar›ndaki alg›lay›c›lar bafl›n›n ön taraf›nda, gözleri-

nin afla¤›s›ndaki aç›kl›klar› ileri do¤ru bakacak flekildedir.

Çukurlar birkaç milimetre çap›nda ve 5 mm. kadar derinliktedir.

Çukurun içi bir zar arac›l›¤› ile ikiye ayr›l›r. Böylece iç ve d›fl odac›k

Page 89: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

olarak adland›r›lan bölümler oluflur. Y›lan›n kafas›nda, zar›n içine

do¤ru sonlanan ve "trigeminal" olarak adland›r›lan iki sinir kolu

vard›r. Av›n bedeninden yay›lan ›s›, elektrik sinyallerine çevrilir.

Trigeminal sinirin görevi ise bu sinyalleri beyne göndermektir.

Beynin ›s› sinyallerini alg›layan k›sm› ise "terminus"tur.29

Sinir kolu bu bölgeye yaklaflt›kça üzerindeki özel kaplama mal-

zemelerini kaybetmeye bafllar. En sonunda genifl ve yayvan bir ya-

p› halini al›r. Bu yap›n›n uçlar›nda mitokondri denen küçük hücre-

sel yap›lar mevcuttur. Is› uyar›s› bunlara u¤rad›klar›nda yap›sal

olarak de¤iflime u¤rar. ‹flte av›n alg›lanmas› da bu de¤iflim sayesin-

de gerçekleflmektedir. Bugün bu alg›lama sisteminin nas›l çal›flt›¤›

tam olarak bilinmemektedir. Bilim adamlar›n›n bu konudaki ortak

kan›s› alg›laman›n tamamen özel yap›daki kompleks bir süreç so-

nunda gerçekleflti¤idir.

• Isı Algılayıcı Sistemdeki Özel Kontrolün Önemi

Y›lan›n ›s› alg›lay›c› sistemi, kendi vücut ›s›s›ndan ba¤›ms›z ola-

rak çal›fl›r. Sistem; uyar› bafllar bafllamaz çal›flmakta, sonras›nda

tepki vermemektedir.30 Sadece bu özellik bile y›lanlardaki bu siste-

min, özel olarak tasarlanm›fl bir planlaman›n ürünü oldu¤unu gös-

termesi bak›m›ndan yeterlidir. E¤er ›s› alg›lay›c›lar›, hayvan›n ken-

di vücudundan yay›lan ›s›y› da dikkate alsayd› sistem sürekli ola-

rak sinyal verecekti. Bu sinyaller y›lan›n çevredeki ›s› kaynaklar›n-

dan ald›¤› sinyalleri perdeleyecek ve sistemi felç edecekti.

Görüldü¤ü gibi bu durum y›lanlar› bu mükemmel sistemleri ile

birlikte Allah'›n yaratt›¤›n› göstermektedir.

Y›lanlara özel olan bu alg›lay›c› sistemdeki her detay eksiksiz-

dir. Bütün aflamalar en ince detay›na kadar kusursuz olarak yara-

t›lm›flt›r.

87

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 90: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Tesadüflerin böyle

çok aflamal› düflünül-

müfl bir sistemi ortaya

ç›karamayaca¤› çok

aç›kt›r. Allah'tan baflka

hiçbir gücün böyle mükemmel sistemler var etmesi, üstelik bunun o

canl›n›n bütün türdefllerinde olmas›n› sa¤lamas› kesinlikle mümkün

de¤ildir. Bu aç›k gerçe¤i y›lanlardaki di¤er sistemlerden baz› örnekle-

ri inceleyerek bir kez daha görelim.

• Yılanlardaki Avlanma Mekanizmaları

Y›lan, koku alma organ› olan çatal dilinin yard›m›yla, koyu karan-

l›kta yar›m metre ilerisinde yere çömelmifl hareketsiz bir canl›n›n

durdu¤unu anlayabilir. Gece karanl›¤› olmas›na karfl›n, ›s› alg›lay›c›

sistem sayesinde av›n›n yerini hatas›z tespit eder. Y›lan av›na önce

sessizce sokulur, sald›r› mesafesine girer, ard›ndan boynunu yay gi-

bi gerer ve av›n›n üzerine büyük bir h›zla at›l›r. Bu s›rada 180 derece

Do¤adaki Mühendislik

88

Yandaki resimlerde boa yıla-nındaki ısı algılayıcılarının ana-tomisi gösterilmiştir. Alt veüst çenedeki pulların arkasın-da detaylı bir sinir ağı vardır.Bunlar ikiye ayrılan bir sistemoluştururlar. Sistem kızıl öte-si bir uyarıcı ile karşılaştığındatrigeminal sinir beyne sinyaltaşır. Yılan küçük bir kızıl öte-si radyasyon algıladıktan 35milisaniye sonra beyinde birtepki kaydedilir.

Page 91: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

aç›labilen güçlü çenesindeki difllerini av›na geçirmifltir bile. Tüm

bunlar, bir otomobilin yar›m saniye içinde s›f›rdan 90 km/saat h›za

eriflmesi ile eflde¤er bir süratte olup biter.

Y›lan›n, av›n› etkisiz hale getirmek için kulland›¤› en büyük sila-

h› ise 'zehir diflleri'dir. Bu difllerin uzunlu¤u 4 cm. kadard›r. Difllerin

içi oyuktur ve zehir bezlerine ba¤l›d›r. Bez kaslar›, y›lan ›s›rd›¤› an-

da büzülür ve zehri önce difl kanal›na, oradan da av›n cilt alt›na ba-

s›nçla püskürtürler. Y›lan›n zehri, ya av›n merkezi sinir sistemini fel-

ce u¤rat›r ya da kan›n› p›ht›laflt›rarak ölümüne neden olur.

• Yılanlar Isı Saçan Cismin Gerçek Bir Av Olup Olmadığını

Nasıl Anlar?

Yap›lan bir deneyde y›lan›n, ›s› alg›lay›c›s›n›n ve çatal dilinin or-

tak çal›flmas› sayesinde ›s› kayna¤›n›n gerçek bir av olup olmad›¤›n›

tespit edebildi¤i anlafl›lm›flt›r. Karanl›k ortamda y›lan›n önüne s›cak

bir kum torbas› ve ölü bir hayvan b›rak›lm›flt›r. Y›lan ilk baflta torba-

ya hemen hamle yapmakta ancak yemeye çal›flmamaktad›r. Hayvan-

dan bir ›s› yay›lmamas›na karfl›n ona rastlay›nca diliyle yoklam›fl ve

ard›ndan da yemeye bafllam›flt›r. E¤er böyle olmasayd› y›lan her ›s›

kayna¤›na sald›racak ve sokarak bofl yere u¤raflm›fl olacakt›. Ancak

iki duyu sisteminin birbirini destekleyecek özelliklerde yarat›lmas›

sayesinde böyle bir durum ortadan kald›r›lm›flt›r.

Bir canl›n›n gece görüfl sistemine, hatas›z yer tespit özelli¤ine ve

baflka bir hayvan› zehirleyerek öldürmek için gerekli olan donan›ma

sahip olmas› flafl›rt›c› ve mükemmel bir özelliktir.

Allah'›n apaç›k varl›¤›n› inkar etmekte diretenler, y›lan›n nas›l

böylesine üstün bir yetene¤e sahip oldu¤unu elbette aç›klayamazlar.

Çünkü y›lan›n a¤z›nda yer alan zehir sistemi, son derece kompleks

ve özel planlanm›fl bir sistemdir. Bu sistemin ifllemesi için öncelikle

hayvan›n içleri oyuk özel "zehir diflleri"nin, sonra bu difllere ba¤l› ze-

89

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 92: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 93: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

hir bezlerinin, en sonunda da bu bezlerin içinde düflmanlar›n›

an›nda felç edecek kadar güçlü bir zehirin oluflmas› gerekmek-

tedir.

Ayr›ca hayvan av›n› soktu¤u anda bu sistemi çal›flt›racak bir

refleksin ortaya ç›kmas› da flartt›r. Bu çok parçal› sistemin tek bir

parças› dahi olmasa, sistem çal›flmayacakt›r. Bu da y›lan›n avla-

mak için seçti¤i hayvanlara yem olmas›yla bile sonuçlanabilecek

bir durumdur.

Bütün bunlar›n yan› s›ra zehirin y›lana hiçbir zarar vermiyor

olmas› da bafll› bafl›na incelenmesi gereken bir detayd›r. Y›lan›n

vücudunda hem zehir hem de zehiri saklayacak bir sistem var-

d›r. Zehirin sakland›¤› bezlerin koruyucu özellikte olmas› flart-

t›r, aksi takdirde zehir y›lan›n vücuduna yay›lacak ve y›lan›n

ölümüne neden olacakt›r. Görüldü¤ü gibi zehir sistemi bir bü-

tün olarak var olmak zorundad›r. Böyle bir sistemin hayali bir

evrim süreci içinde aflama aflama oluflamayaca¤› ortadad›r.

Zehir sistemi üzerinde düflünmek evrimcilerin "tesadüfen olu-

flum" iddialar›n›n gülünçlü¤ünü ortaya ç›karmak için yeterlidir.

Evrimcilerin iddialar› hayali varsay›mlardan ibarettir. Is› alg›lay›-

c›lar›n›n ya da zehir difllerinin daha önce yokken bir gün birden-

bire ortaya ç›kamayaca¤› aç›kt›r. Bunun için önce difllerin, sonra

diflin içindeki boflluklar›n oluflmas› gerekir. Daha sonra vücudun

di¤er canl›lar›n nas›l bir zehirden etkileneceklerini ö¤renmesi, da-

ha sonra bu formülde bir zehiri kendi vücudunda üretmesi gere-

kir ki, bu sayd›klar›m›z gerçekleflmesi gereken aflamalar›n çok ka-

baca tan›mlanmas›ndan ibarettir. Buraya kadar verilen örnekler-

de de görüldü¤ü gibi y›lanlar›n vücut sistemlerindeki herfley

kompleks ve birbirleriyle iliflkilidir. Herfley en ince ayr›nt›s›na ka-

dar kusursuz detaylara sahiptir. Bu ise çok aç›k bir flekilde yarat›-

l›fl› kan›tlar. Y›lanlar›, kokular› alg›lamadaki mükemmel yetenek-

91

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 94: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

1. Çıngıraklı yılan avına, son model birspor araba ile kıyaslanabilecek kadarani bir hızla saldırabilir.2. Yılanın kafasının önündeki ısı algıla-yıcıları bir termal kamera gibi çalışır.Hayvan bu algılayıcılar sayesinde gecekaranlığında bile çevresini görebilir.3. Yılan, bir damlası onlarca hayvanıöldürmeye yetecek kadar güçlü bir ze-hire sahiptir. Bu zehirin sentezlendiğibezler, modern bir laboratuvardan da-ha üstün teknikler kullanarak çalış-maktadır.4. Kuyruğun ucundaki çıngırak düş-manları uyaran bir alarm sistemi gibiiş görür.

5. Zehirin düşmana zerkedilmesi için kullanılan

dişlerde özel bir enjek-tör sistemi vardır.

Page 95: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

93

leriyle, zehir sistemleriyle ve di¤er tüm özellikleriyle birlikte ya-

ratan üstün güç sahibi olan Allah't›r. Bütün bu apaç›k delillere

ra¤men Kendisine iman etmemekte direnenleri Allah Kuran'da

zalim olarak nitelendirmekte ve flöyle buyurmaktad›r:

Kendisine Rabbinin ayetleri ö¤ütle hat›rlat›ld›¤› zaman, s›rt

çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unu-

tandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri üzerine

onu kavray›p anlamalar›n› engelleyen bir perde (gerdik),

kulaklar›na bir a¤›rl›k koyduk. Sen onlar› hidayete ça¤›rsan

bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar. (Kehf Su-

resi, 57)

Harun Yahya

Page 96: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

94

Çöl akrebi milyonlarca yıldır kum üzerindeki en ufak titreşimleri dahi algılayabilecekhassasiyette sistemlere sahiptir. İnsanlar ise uzun yıllar içinde bilim alanında edindik-leri birikimler sonucunda titreşim sensörleri yapabilmişlerdir.

AKREB‹N ALGI YETENE⁄‹Çölde yaflayan kum akrepleri, küçük hayvanlar içinde en tehlike-

li olanlardand›r. Bu akrep türünün gözleri hemen hemen hiç görmez.

Buna ra¤men geceleri avlar›n›n yerini büyük bir ustal›kla belirleye-

bilirler. Peki bu flafl›rt›c› olay nas›l gerçekleflir?

Bu durum, akrebin sekiz aya¤›nda da bulunan yar›k biçimindeki

mükemmel alg›lay›c›larla ilgilidir. Bu alg›lay›c›lar, milimetrenin mil-

yonda birinden daha küçük titreflimlere yol açan hareketleri bile be-

lirleyebilecek kadar hassast›rlar.

Akrebin yak›nlar›nda bir yere bir kelebe¤in kondu¤unu düflüne-

lim. Yere konan kelebek yerde iki tip titreflim dalgas› oluflturur. Birin-

cisi saniyede 150 metre h›zla ilerleyen hacim dalgalar›d›r. ‹kincisi ise

yüzeye paralel olarak saniyede 50 metre h›zla yay›lan "Rayleigh" de-

nilen dalgalard›r. Ava olan mesafe, bu iki dalgan›n akrebe ulaflma sü-

releri aras›ndaki fark tespit edilerek belirlenir.31

Av›n ne kadar uzakta oldu¤unu bilmek elbette tam bir tesbit an-

lam›na gelmez. Bu nedenle hedefin hangi yönde oldu¤unun bilinme-

si de flartt›r.

Page 97: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Akrebin bacaklar› yaklafl›k 5 cm. çapl› bir daire üzerinde yere ba-

sar. Dolay›s›yla av›n yayd›¤› Rayleigh dalgas›n›n akrebin ava en ya-

k›n baca¤›na ulaflmas›yla, en uzaktaki alg›lay›c›ya varmas› aras›nda

5 milisaniye (saniyenin iki yüzde biri) kadar bir fark olur. Alg›lay›c›-

lardan biri, Rayleigh dalgas›n› belirledi¤inde, sinir hücreleri akrebin

sinir sistemi merkezine bir sinyal yollar. Bu uyar›c› sinyal, karfl› ta-

raftaki üç ayaktan gecikmifl olarak gelen dalgalar› alg›layan sinire de

ulaflt›r›l›r. Ancak bu üç bacaktan gelen sinyaller bast›r›larak sinir sis-

temi merkezine an›nda ulaflt›r›lmaz.

Böylece her defas›nda erken gelen sinyale kaynak oluflturan ayak

ile di¤er taraftaki üç aya¤›n konumu de¤erlendirmeye al›n›r. Bu ko-

numsal de¤erlendirmeyle dalgan›n kayna¤›n›n yönü belirlenir.

E¤er uyar›c› sinyal ile bask›lanan sinyallerin ayaktaki alg›lay›c›la-

ra ulaflmas› aras›ndaki fark saniyenin befl yüzde biri kadarsa, sinir

sistemi merkezi her iki sinyali de gecikmesiz olarak ayn› anda alg›-

lar. Bu ise akrep için, harekete geçme ve "sald›r› için mükemmel ta-

sarlanm›fl silahlar›n› kullan" anlam›na gelir.

Ayaklardan gelen sinyalleri ifllemden geçiren 8 sinir hücresi adeta

bir komite gibi toplan›p, her defas›nda av›n yönünü ortak bir kararla

belirlemektedir.32

Bu belirleme nas›l gerçekleflmektedir? Bunun için sinir hücreleri

her seferinde bir toplant› yapmakta, verileri belirlemekte ve sonuca

m› ulaflmaktad›rlar?

Böyle bir toplant›n›n olmad›¤›, sinir hücrelerinin sadece protein,

ya¤ ve sudan oluflan varl›klar oldu¤u, bir akla ve fluura sahip olma-

d›klar› aç›kt›r.

Bu mekanizma milyonlarca y›ldan beri, yaflam›fl her akrepte ayn›-

d›r. Evrimcilerin iddia etti¤i gibi, tesadüfen ve zaman içinde geliflmifl

veya sonradan eklenmifl de¤ildir. Akrebi, sonsuz kudret sahibi olan

Allah mükemmel bir tasar›mla yaratm›flt›r.

95

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 98: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 99: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

1- CİĞERLERAkreplerin karınlarında sekiz adet nefesdeliği bulunur. Bunlardan sadece biri açıkolsa bile akrep hiç zorlanmadan nefes al-maya devam eder. Güçlü ciğerleri saye-sinde iki gün suyun altında rahatlıkla ka-labilir.

2- GÜÇLÜ ZIRHVücudunu bir zırh gibi saran kabuğu, onuyalnız düşmanlarından değil, radyasyon-dan bile koruyacak kadar dirençlidir. İn-san vücudunun radyasyona direnci 600rads dolayındadır. Oysa akreplerde bu di-renç 40.000 ile 150.000 rads'a kadar yük-selir.

3- ZEHİRLİ MIZRAKAkreplerin bazen insanı bile öldürecekderecede olan kuvvetli zehirleri vücutla-rının arka tarafında bulunan mızraklarıvasıtasıyla düşmanlara aktarılır.

4- KISKAÇLARAkrebin kıskaçlarının görevi, kurbanlarınıiğnesiyle sokmadan önce etkisiz hale ge-tirmektir. Ayrıca kıskaçlar vasıtasıyla ku-mu kazıp yer altına gizlenebilirler.

5- BEYİNAkrep başından kuyruğuna kadar uzanan15 sinir düğümünden oluşan bir beyin ya-pısına sahiptir. Beynin bu yapısı hayvanınsüratli karar alma, refleks ve gerekliemirlerin organlara ulaştırılması için bü-yük bir avantaj sağlar.

6- AYAKLARAyaklarındaki alıcılar hayvanın her türlühareketi, sesi ve titreşimi algılamasınısağlamaktadır. Bu alıcılar o kadar hassas-tır ki, akrep, yakınındaki bir canlınınkumda oluşturduğu titreşimleri, saniye-nin 1/1000'i kadar olağanüstü bir süredealgılayabilir.

Page 100: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 101: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

çsuz bucaks›z çöllerde kar›nca gibi küçük

bir canl› yolunu nas›l bulur? Kelebekler vü-

cut s›cakl›klar›n› nas›l ayarlar? Bir bal›k su-

yun üstünü nas›l görür? Üstelik görmekle

de kalmay›p suyun k›r›lma aç›s›n› hesapla-

y›p su üzerindeki bir böce¤e tam isabet kaydederek onu

nas›l avlar?

Buradaki sorularda örnek olarak verilen canl›lar›n or-

tak özellikleri her birinin de optik konusunda uzmanl›k

gerektiren davran›fllar sergilemeleridir. Örne¤in -biraz

sonra detayl› olarak ele al›naca¤› gibi- baz› kelebek türleri

fizikçilerin kulland›¤› baz› optik kurallar›n› uygulayarak

vücutlar›n› s›cak tutmaktad›rlar. Bu bölümde yer alan bafl-

ka bir örnek de dört gözlü bal›kt›r. Bal›¤›n gözlerindeki op-

tik tasar›m bu canl›ya hem atmosfer hem de deniz orta-

m›nda görme avantaj›n› sa¤lamaktad›r.

Hepsi özel bir tasar›m ürünü olan bu sistemleri ve ak›l-

c› davran›fllar› inceledi¤imizde ise karfl›m›za tek bir sonuç

ç›kacakt›r: Bir kelebe¤in ya da bir kar›ncan›n, vücudunda

kendi kendine böyle sistemler kurmas› ve bunlar› nas›l

kullanaca¤›n› kendili¤inden bilmesi elbette mümkün de-

¤ildir. Tüm canl›lar sahip olduklar› özelliklerle birlikte ve

bu özellikleri nas›l kullanacaklar›n› bilerek, bir anda orta-

ya ç›km›fllard›r. Allah, yeryüzündeki bütün canl›lar› en

güzel flekilde yaratm›flt›r.

99

Page 102: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

OPT‹K KURALLARINI B‹LEN KELEBEKLERFizikçilerin optikte kulland›klar› üç temel kural vard›r. Bunlar s›ra-

s›yla flöyledir:

1) Bir yüzey, üzerine gelen günefl ›fl›nlar›n›n yüzeyle yapt›¤› aç› 90

dereceye yaklaflt›kça ›s›n›r.

2) Ayn› aç›da günefl ›fl›n› alan iki yüzeyden koyu renkli olan› daha

çok ›s›n›r.

3) Yans›t›c› bir yüzey, üzerine gelen ›fl›n› normali (yüzey ile 90 dere-

ce yapt›¤› var say›lan dikme) ile kaç derece yap›yorsa o aç›yla yans›t›r.

Bu kurallar› fizik okuyanlar bilirler, ancak bugün pek çok insan bu

kurallar›n varl›¤›ndan haberdar bile de¤ildir. Bunlar›n günlük hayatta

nas›l etkileri oldu¤undan ya da ne ifle yarad›klar›ndan da habersizdir-

ler. Elbette ki optik kurallar›n›n herkesçe bilinmemesi son derece do-

¤ald›r. Bunda yad›rganacak bir durum yoktur. Ancak flafl›rt›c› olan, bu

kurallar› çok iyi bilen baflka canl›lar›n olmas›d›r.

‹nsanlar›n bilmedi¤i ya da fark›nda olmad›¤› bu kurallardan kele-

bekler haberdard›r. Üstelik kelebekler bu optik kurallar›ndan günlük

yaflamlar›nda da faydalanmaktad›rlar. Bu konuyu Colias kelebeklerin-

den örnek vererek aç›klayal›m.

Colias kelebe¤i vücut s›cakl›¤› 280°C'den düflük oldu¤unda uça-

maz. Bu durumda hemen kanatlar›n› açar ve s›rt›n› günefle dönerek

günefl ›fl›nlar›n› dik alacak flekilde durur. Kele-

bek yeterince ›s›n›p vücut ›s›s› 400°C'ye ka-

dar ç›kt›¤›nda kendi ekseni etraf›nda 90

derece döner. Böylece günefl ›fl›nlar›n›

yatay al›r hale gelir. Bu hareket ile gü-

nefl ›fl›nlar›n›n ›s›t›c› etkisi en aza indi-

rilmifl olur. Dolay›s›yla kelebe¤in vücut

›s›s› düflmeye bafllar.

Do¤adaki Mühendislik

100

Page 103: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

101

Harun Yahya

Bunlar›n yan› s›ra bu cins kelebek-

lerin kanatlar›nda siyah lekeler bulu-

nur. Bu lekeler ›s›y› kelebe¤in vücu-

dunda toplamaya yarar. Üstelik bunlar

vücudun en çok ›s›nmaya ihtiyaç duy-

du¤u bölgelerine yak›n olarak yerleflti-

rilmifltir. Böylece di¤er bölgelerden da-

ha çabuk ›s›nan lekelerden yap›lacak

›s› nakli için kullan›lan mesafe k›sal-

m›fl olur.

Pieris cinsi kelebekler ise kanatlar›-

n› öyle bir aç›da ayarlarlar ki, t›pk› bir

mercekteki gibi tüm ›fl›nlar› vücutlar›-

n›n en çok ›s›nmas› gereken bölgele-

rinde toplayabilirler.33

Adnan Oktar

Page 104: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

fiüphesiz bu kelebekler hayatlar›n›n hiçbir döneminde fizik-optik

e¤itimi almam›fllard›r. Fizik kurallar›ndan, hangi aç›n›n günefl ›fl›nla-

r›n› daha verimli alaca¤›ndan da haberdar de¤ildirler. Bütün bunlar

kelebeklere ö¤retilmektedir.

Bu canl›lara en verimli flekilde ›s›nmak için neler yapmalar› gerek-

ti¤ini ilham eden, her fleyi koruyan ve gözeten Allah't›r. Rabbimizin

her fleyin hakimi oldu¤u bir ayette flöyle haber verilmektedir:

Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. fiüphesiz Allah, hiçbir

fleye ihtiyac› olmayan (Gani)d›r, övülmeye lay›k oland›r. (Hac

Suresi, 64)

Do¤adaki Mühendislik

Pieris cinsi kelebekler ka-natlarını öyle bir açıda ayar-lar ki, güneş ışınlarını vücut-larının en çok ısınması ge-reken bölgelerinde toplaya-bilirler. Bu, optik bilgisi ge-rektiren bir davranıştır. İn-sanlar da kelebeklerin yap-tığı gibi, ışınları bir noktadatoplamak için çukur aynalarve mercekler kullanırlar. Pi-eris kelebeklerinin, optikbilgisi gerektiren böyle bir-şeyi başarabilmelerinin teknedeni vardır: Allah bu can-lılara en verimli şekilde na-sıl ısınabileceklerini ilhametmektedir.

102

Page 105: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

"DÖRT GÖZLÜ" BALIKTAK‹ MUHTEfiEM OPT‹K TASARIMIDenizde yüzerken suyun içinde gözümüzü açt›¤›m›zda çevremiz-

deki her fleyi bulan›k görürüz. Çünkü atmosfer ortam›nda görmeye

uygun flekilde yarat›lm›fl olan gözümüz için su farkl› bir ortamd›r.

Benzer bir mant›kla düflünüldü¤ünde, içinde bulundu¤u ortamdan

d›flar›ya ç›kar›lan bir bal›¤›n da, atmosfer ortam›nda bulan›k bir görü-

fle sahip olaca¤› tahmin edilebilir. Ancak hem karada hem de suda çok

iyi görebilen bir bal›k türü vard›r.

Güney Meksika'dan Güney Amerika'n›n kuzeyine kadar olan ne-

hirlerde ve göllerde yaflayan bir bal›k türü suyun hem içinde hem de

d›fl›nda son derece iyi görebilmektedir. Anableps ad›n› tafl›yan bu ba-

l›k daha çok "dört gözlü bal›k" olarak tan›n›r. Bu bal›k türü suyun d›-

fl›n› net olarak görmesinin yan› s›ra, havadaki nesnelere bile odaklana-

bilmektedir.

Dört gözlü bal›¤›n gerçekte iki gözü bulunmaktad›r. Ancak her göz,

103

Harun Yahya

"I ve II numaralı ışınlar şekildegörüldüğü gibi, yatayla belli biraçı yapacak şekilde gelmektedir.Her iki ışının da A noktasındabuluşması için, karşılıklı yerleştir-mek kaydıyla 2 yansıtıcı kullan-manız isteniyor. Işınların A nok-tasında buluşması için yansıtıcılaryatayla kaç derece yapacak şekil-de yerleştirilmelidir?"Belki de üniversite sınavlarındakarşılaşılabilecek nitelikte olan bu sorunun benzeri bir problemi Pieris kelebek-leri, yaşadıkları her gün çözmektedirler. Her gün bu açı hesaplamalarını yapa-rak güneşten verimli bir şekilde yararlanmaktadırlar. Şüphesiz bu kelebekler, fi-zik öğretmenlerinden ders almamışlardır. Bu hesaplamayı sonsuz ilim sahibiolan Allah'ın kendilerine ilhamı sayesinde yapabilmektedirler.

Adnan Oktar

Page 106: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

104

her biri kendi odak uzakl›¤›na sahip iki yar›m küreden oluflmufltur.

Bu, Anablepslerin ayn› anda iki farkl› görüfl özelli¤ine sahip olmalar›-

n›n nedenini aç›klayan kusursuz bir tasar›md›r. Bal›k suyun yüzeyinin

biraz alt›nda yüzerken su yüzeyinin üzerinde kalan göz bebekleri ha-

vay› taramakta, bu arada suyun alt›nda kalan alt göz bebekleri de su-

alt›ndaki dünyay› incelemektedir. Bu flekilde bal›k hem uçan hem de

yüzen canl›larla beslenebilmekte veya onlardan kaçabilmektedir.

Gözün içerisinde yer alan iki ayr› odak (bifocals) bal›¤›n iki ayr› gö-

rüntü almas›na imkan tan›r.

Pigment içeren benekli bir doku band› ve bunun hemen üzerinde

bulunan gözle görülebilir irisler her bir gözü su çizgisinde ortadan iki-

ye böler ve birisi suyun üzerinde di¤eri suyun alt›nda olan iki adet göz

bebe¤i oluflturur. Yukar›dan bak›ld›¤›nda irisler d›flar› f›rlayan gözle-

rin içerisinde havada duran parmaklara benzemektedirler.34

Dört gözlü bal›k, uçan böcekleri yakalayabilmek için havaya z›pla-

yabilir veya yüzen yarat›klar› avlamak için suyun dibine dalabilir. An-

cak daha çok k›y›ya yak›n s›¤ sularda gezinerek kabuklular›, algleri

veya suyun üstündeki ince yüzeye tak›lan böcekleri yakalar.

Bilim adamlar› Anablepslerin suya oranla havay› daha çok kullan-

d›klar›n› tespit etmifllerdir, çünkü havada, sudaki görüfl sistemine gö-

re daha uzaktaki ve daha küçük nesneleri görebilmektedirler. Ancak

bal›k, beslenmek veya di¤er canl›lara yem olmamak için s›k s›k dal-

maktad›r.

• Bu Sistem Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

fiüphesiz hiçbir bal›¤›n kendi kendine suyun ve havan›n fiziksel

özelliklerine göre iki farkl› optik sistem tasarlamas›, daha sonra da bu

iki sistemi, tek bir gözde uyumlu çal›flacak biçimde monte etmesi

mümkün de¤ildir.

Peki bu gözler evrim teorisinin öne sürdü¤ü gibi tesadüfi geliflim-

Page 107: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

105

Harun Yahya

lerle ortaya ç›km›fl olabilir mi? Yani benzeri olmayan bu optik tasar›m

tesadüfen bir bal›¤›n gözlerinde var olabilir mi? Daha sonra yine ayn›

tesadüflerle nesilden nesile aktar›larak oluflabilir mi?

Elbette ki böyle bir tasar›m›n tesadüfen olmas› mümkün de¤ildir.

Göz gibi kompleks organlar, iç içe geçmifl pek çok parçan›n birarada

çal›flmas›yla oluflur ve bu parçalar›n birisi bile olmasa ya da kusurlu

olsa hiçbir ifle yaramazlar. Bu tür sistemler, "indirgenemez kompleks-

lik" olarak tan›mlanan özelli¤e sahiptirler. Örne¤in insan gözü daha

basite indirgenemez, çünkü eksiksiz olarak tüm detaylar›yla birlikte

var olmad›¤› sürece göz hiçbir ifle yaramaz. Bu da gözün zaman için-

de aflama aflama oluflamayaca¤›n›n bir kan›t›d›r.

Bu gerçek, "e¤er birbirini takip eden çok say›da küçük de¤ifliklikle komp-

leks bir organ›n oluflmas›n›n imkans›z oldu¤u gösterilse, teorim kesinlikle y›-

k›lm›fl olacakt›r"35 diyen Darwin'in endifle etti¤i gibi, evrim teorisini en

temelinden y›kmaktad›r.

Darwin, "gözün evrimi" konusunda bir açmazla karfl› karfl›ya oldu-

Bu balıklar birarada bulunduklarında çok ilgi çekici bir görüntü oluşur. Örneğin Suri-nam nehrinin ağzına yakın bölgede gelgiti bekleyen yüzlerce Anableps aynı anda pe-riskop gibi suyun dışını gözetler. Sular çekildiğinde balıklar kendilerini kıyıya atıp be-sin dolu çamurlardan yutacaklardır. Bir tehlike anında örneğin alçaktan uçan kuşlarveya büyük balıkçıllar geldiğinde de hemen derin sulara geri döneceklerdir.

Adnan Oktar

Page 108: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

¤unun fark›ndad›r. Nitekim bunu kitab›n›n "Teorinin Zorluklar›" (Dif-

ficulties on Theory) adl› bölümünde itiraf etmektedir. Darwin'in kita-

b›n› okuyan Amerikal› fizikçi Lipson, Darwin'in bu "zorluklar›" hak-

k›nda flu yorumu yapar:

"Türlerin Kökeni'ni ilk okudu¤umda Darwin'in genelde sunulan

tablonun aksine, kendisinden pek de emin olmad›¤›n› fark etmifl-

tim. 'Teorinin Zorluklar›' bafll›kl› bölüm, örne¤in, çok belirgin bir

güvensizlik yans›tmaktad›r. Bir fizikçi olarak, gözün nas›l ortaya

ç›km›fl olabilece¤i yönündeki yorumlar› karfl›s›nda flaflk›nl›¤a

düfltüm."36

Evrim teorisi henüz tek bir gözün ortaya ç›k›fl›n› aç›klayamazken,

evrimcilerin "dört gözlü bal›¤›n" kökenine dair hiçbir aç›klama getire-

meyecekleri aflikard›r. Dört gözlü bal›k, suyun d›fl›n› bir insan kadar,

suyun içini de bir bal›k kadar iyi görebilmektedir. Dört gözlü bal›¤›n

kökenine iliflkin söylenebilecek tek fley vard›r, o da "her fleye gücü ye-

ten ve bütün canl›lar› yaratan" Allah'›n harikulade bir sistemle, hiçbir

örne¤i olmadan, kusursuzca yaratm›fl oldu¤udur.

Evrimcilerin bu kadar aç›k olmas›na ra¤men gerçekleri görememe-

leri ve hala ›srarla bir safsataya inanmalar› son derece önemli bir ko-

nudur. Her insan bu durumun üzerinde düflünmeli ve bundan ibret

alarak, böyle bir duruma düflmekten fliddetle sak›nmal›d›r..

Bu derin kavray›fl eksikli¤i, Allah'›n varl›¤›n› kabul etmemeleri do-

lay›s›yla dünyada onlara verilmifl bir karfl›l›kt›r. Allah bir ayetinde

flöyle buyurmaktad›r:

Kendileri Allah'› unutmufl, böylece O da onlara kendi nefisleri-

ni unutturmufl olanlar gibi olmay›n. ‹flte onlar, fas›k olanlar›n ta

kendileridir. (Haflr Suresi, 19)

Suyun ve gözün yüzeyinin (kornean›n) k›r›lma indisi neredeyse

ayn› oldu¤u için suyun alt›ndaki nesnelerden yans›yan ›fl›k korne-

106

Do¤adaki Mühendislik

Page 109: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

adan direkt olarak geçer ve daha yüksek k›r›lma indisine sahip olan

mercekteki retina üzerinde k›r›larak odaklan›r. Di¤er yandan havan›n

korneaya göre daha düflük bir k›r›lma indisi vard›r, bu nedenle ›fl›k

ikinci defa bükülür. Anableps benzersiz olan yumurta fleklindeki mer-

ceklerini kullanarak her iki görüntüyü de net olarak görür. Merce¤in

alt gözbebe¤i ile ayn› s›rada olan k›sm› tipik bir bal›k gözü merce¤i gi-

bi yuvarlanm›flt›r. Bu sayede yüzmekte olan bir böcek larvas› retina

üzerinde odaklanabilmektedir. Daha az yuvarlak olan üst k›s›m ise in-

san gözüne daha fazla benzemektedir ve havadaki cisimlere bak›ld›¤›

zaman ortaya ç›kan iki defa k›r›lmay› telafi eder. Bu sayede bal›k bir

sivrisine¤i bile net olarak görebilir. Bu mükemmel tasar›m Allah'›n

benzeri olmayan yaratma sanat›n›n say›s›z örneklerinden yaln›zca bi-

ridir.

107

Harun Yahya

Yukarıdaki resimde dört gözlü balığın su ve hava gibi ışığın farklı kırılma özelliklerinesahip ortamlarda nasıl gördüğü görülmektedir.

Adnan Oktar

Page 110: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

KARINCANIN GÖZLER‹NDEK‹ PUSULAYön bulabilmek için pusulaya, bir de haritaya ihtiyaç vard›r. Hari-

ta insana nerede oldu¤unu, pusulaysa nereye gidece¤ini gösterir. Tu-

nus'un Akdeniz k›y›s›ndaki Mahore's yak›nlar›nda yaflayan siyah çöl

kar›ncas› ise, bunlar›n hiçbirini kullanmamas›na karfl›n yönünü hata-

s›z olarak belirleyebilmektedir.

Kar›nca, sabah güne-

flinin yükselmesiyle bir-

likte 70 °C kadar yükse-

len çöl kumunun s›ca-

¤›nda, besin aramak

için yuvas›ndan ç›kar.

Çöl kar›ncas› yuva-

s›ndan, 200 metre uza¤a

kadar varabilen bir

alanda s›k s›k durarak

ve oldu¤u yerde döne-

rek dolambaçl› bir yol

izler. Ama bu zikzaklar›n bütün karmafl›kl›¤›na ra¤men, yiyece¤ini

buldu¤unda, hemen yuvas›na do¤ru düz bir çizgi fleklinde bir rota iz-

leyerek yola koyulur. Kar›ncan›n bu yolculu¤u, boyu ile k›yasland›-

¤›nda, bir insan›n çölde 35-40 km. dolaflt›ktan sonra, pusula vs. kullan-

madan bafllad›¤› noktaya do¤rudan dönmesine denk bir yolculuktur.37

Çöl gibi bir arazide yön belirlemeye yarayan iflaretlerin azl›¤› düflünül-

dü¤ünde, -ki kar›ncan›n yolda gördü¤ü iflaretleri haf›zas›nda tutup, yolu-

nu onlara bakarak bulmas› da baflka bir mucize olurdu- kar›ncan›n baflar-

d›¤› iflin önemi daha iyi anlafl›lacakt›r.

Kar›ncan›n ne bir pusulas› ne de haritas› vard›r. Ancak gözlerine

Allah'›n yerlefltirdi¤i yön tayin sistemi bütün bu aletlerden üstündür. Ka-

r›ncan›n gözleri insanlar›n sahip olmad›¤› bir özelli¤e sahiptir: Çöl kar›n-

108

Page 111: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

109

cas› da önceki sayfalarda örnek verdi¤imiz yer

örümcekleri gibi ›fl›¤› polarize edebilir. Bu ifllem

s›ras›nda bizim göremedi¤imiz baz› ›fl›nlar› görür

ve bunlar› kullanarak çevresine bakt›¤› her an kuzey-güney flek-

linde kesin bir yön tayini yapabilir. Böylece her an yuvas›n›n hangi tarafta

oldu¤unu tahmin eder ve geri dönerken hiçbir zorluk çekmez. Bir kar›nca-

n›n insanlar›n bile yeni haberdar oldu¤u ›fl›¤›n polarizasyon özelli¤ini bil-

mesi nas›l aç›klanabilir? Üstelik kar›nca bundan bir pusula gibi faydalan-

maktad›r. Bütün bunlar› kar›ncan›n kendisinin biliyor olmas› elbette ki

mümkün de¤ildir.

fiüphesiz kar›ncan›n sahip oldu¤u bu kompleks göz yap›s›n› rastgele

oluflan tesadüflerle aç›klamak imkans›zd›r. Tüm çöl kar›ncalar› dünyada-

ki ilk günlerinden beri bu özellikte gözlere sahiptir. Bu gözler onlar›n, di-

¤er tüm canl›lar›n ve bizim Yarat›c›m›z olan Allah'›n eseridir. Bir ayette

flöyle buyrulmaktad›r:

Göklerin, yerin ve her ikisi aras›ndakilerin Rabbidir; flu halde

O'na ibadet et ve O'na ibadette kararl› ol. Hiç O'nun adafl› olan

birini biliyor musun? (Meryem Suresi, 65)

Adnan Oktar

Harun Yahya

Page 112: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 113: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

anl›lar›n vücutlar›nda birçok mekanik tasa-

r›m mevcuttur. Bu bölümde gözle görülme-

yecek kadar küçük olan hücreleri hareket

ettiren tüycüklerin detayl› yap›s›, narin

canl›lar olmalar›na ra¤men güvelerin öldü-

rücü so¤uklarda yaflamalar›n› sa¤layan özel sistemler,

Gecko kertenkelesinin ayaklar›ndaki düz duvara t›rman-

mas›n› sa¤layan kuvvet gibi canl›lardaki mekani¤in konu-

suna giren baz› özellikler incelenecektir.

Mikro boyuttaki bir tüycü¤ün ancak birbirine ba¤land›-

¤›nda çal›flan içiçe geçmifl parçalar›n›n ya da k›fl güvelerin-

deki çok aflamal› tasar›m›n incelenmesindeki amaç tesa-

düflerin böyle kusursuz yap›lar ortaya ç›karmas›n›n müm-

kün olamayaca¤›n› bir kere daha gözler önüne sermektir.

Canl›lar›n yaflad›klar› ortama uyumlu yap›lar› ve sergi-

ledikleri ak›lc› davran›fllar, Allah'›n ihtiflaml› sanat›n› bize

gösterir. Allah her türlü yaratmay› bilendir.

KIfi GÜVELER‹NDEK‹ ISITMA S‹STEM‹Orta Asya, Sibirya, Kuzey Avrupa gibi bölgelerde k›fl

koflullar› oldukça a¤›rd›r. Yiyecek k›tl›¤› ve so¤uk hava bir-

çok canl›n›n ölmesine neden olur. Ancak baz› canl›lar böl-

gedeki çetin hava koflullar›na ra¤men yaflamlar›n› sürdür-

Page 114: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

meyi baflar›rlar. Bu canl›lar içinde en flafl›rt›c› olan› kuflkusuz ki güve-

lerdir.

Son derece narin canl›lar olan güveler bu zor ifli nas›l baflar›rlar? So-

runun cevab› bizi bu canl›lar›n bedenlerindeki mükemmel ›s›tma sis-

temini incelemeye yöneltecektir.

Dayan›kl› K›fl GüveleriGüve türlerinin pek ço¤u k›fl›n ölür. Buna karfl›n sert k›fl aylar›nda

bile yaflam›n› sürdüren baz› türler vard›r.

Örne¤in kukumav güveleri (Noctuidae) ailesinin Cuculiinae alt gru-

bu içinde yer alan 50 kadar güve türü, k›fl flartlar›nda yaflayabilen tür-

lerdir. Bu nedenle Cuculiinae güveleri "k›fl güveleri" olarak da adland›-

r›l›rlar.

K›fl güveleri hemcinslerinin tam tersi bir yaflamsal döngüye sahip-

tir. Bu canl›lar›n t›rt›llar› ilkbahar bafllar›nda a¤açlar›n tomurcuklar›n›

yiyerek beslenir, yaz boyunca da hareketsiz kal›rlar. Sonbahar›n so-

nunda ya da k›fl aylar›nda yetiflkin hale gelirler. So¤uk k›fl günlerinde

beslenir, çiftleflir, do¤acak yeni nesil için yumurtalar›n› b›rak›rlar.

K›fl güvelerinin bu ilginç yaflam döngülerini inceleyen bilim adam-

lar› hem flafl›rt›c› hem de düflündürücü sonuçlarla karfl›laflm›fllard›r.

Öncelikle bu canl›lar›n yaflamlar›n› sürdürebilmeleri için uçmalar›

gerekmektedir. Ancak uçabilmeleri için kanatlar›n›n bulundu¤u gö¤üs

bölgelerindeki s›cakl›¤›n 30oC olmas› gerekmektedir. Oysa güvelerin

yaflad›klar› yerde ›s› genellikle 0oC hatta bunun da alt›ndad›r.

Bilim adamlar› bunun üzerine "k›fl güvelerinin so¤u¤a ra¤men ya-

flamlar›n› nas›l sürdürebildikleri" sorusunun cevab›n› aramaya baflla-

m›fllard›r. Bu canl›lar hareketsiz kald›klar›nda nas›l olup da donmu-

yorlar? So¤u¤a ra¤men uçabilmeyi, beslenmeyi, üremeyi nas›l baflar›-

yorlar?

‹flte bütün bunlar› araflt›ran bilim adamlar› k›fl güvelerinin mühen-

Do¤adaki Mühendislik

112

Page 115: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Adnan Oktar

113

Harun Yahya

dislik harikas› bir ›s›nma sistemine sahip olduklar›n› keflfetmifllerdir.

Son derece hassas bir planlama ve üstün bir tasar›m ürünü olan bu sis-

tem, birbirini tamamlayan kompleks aflamalar›n biraraya gelmesiyle

oluflmaktad›r.

1. Aflama: Titreflen Kanatlarla Is›nmaK›fl güvelerinin vücutlar›ndaki ana kaslar kanatlar›na ba¤l›d›r.

Uçufl öncesinde güveler bu kaslar›n› hiç durmadan kasarak kanatlar›-

n› titretirler. Bu ifllem böce¤in gö¤üs bölgesinin ›s›s›n›n yükselmeye

bafllamas›n› sa¤lar. Güvenin gö¤üs bölgesinin s›cakl›¤› bu titretme tek-

ni¤i ile 0°C'den 30°C'ye hatta daha yüksek seviyelere kadar ç›kabil-

mektedir.

Page 116: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta vard›r: Kas titretme hare-

keti sinir sistemine ba¤l› olarak gerçekleflir. Bu da güvelerin sinir sis-

teminin oldukça düflük s›cakl›klarda dahi harekete geçebilecek kadar

üstün özelliklere sahip olmas› demektir. Güvelerin baflard›klar› iflin

önemini daha iyi anlamak için karl› ve so¤uk günlerde araba motorla-

r›n› çal›flt›rmakta nas›l güçlük çekildi¤ini düflünmek yeterli olacakt›r.

K›fl güveleri hava s›cakl›¤›n›n 0°C'ye yaklaflt›¤›n› saptad›klar› anda

titremeye bafllar. Baz› durumlarda -2°C gibi daha düflük bir s›cakl›kta

titremeyi bafllatt›klar› da olur. Yar›m saatten fazla süren bir kanat ha-

reketi sonunda uçufl için gerekli ›s›ya ulafl›l›r.38

Bilim adamlar› ilk anda güvelerin bu baflar›s›n›n metabolizmalar›n-

dan kaynakland›¤›n› düflünmüfller ve bu konuda araflt›rmalar yap-

m›fllard›r. Bu amaçla k›fl güvesinin dinlenme, titreme ve uçufl s›ras›n-

daki metabolizma h›zlar›n› ölçmüfllerdir. Ancak elde edilen veriler

benzer a¤›rl›¤a sahip birçok güve türünde ölçülenlerle afla¤› yukar›

ayn› ç›km›flt›r. Böylece güvelerin ›s›nmalar›n›n metabolizma h›zlar›y-

la ilgili olmad›¤› anlafl›lm›flt›r. Bu durum önemli bir konuyu ortaya ç›-

karm›flt›r: K›fl güvelerinde sadece bu türe özgü bir ›s›nma sistemi bu-

lunmaktad›r.

2. Aflama: Koruyucu Bir S›¤›nak Bulunuyor K›fl güveleri üzerinde yap›lan araflt›rmalar›n ç›k›fl noktas›n› güve-

nin bulundu¤u ortamdaki nem ve ›s› oluflturmufltur. Çünkü k›fl güve-

lerinde donma süreci vücutta oluflan buz kristalleri ile bafllar. Kuru or-

tamlarda ise güvelerin donma ›s›s› oldukça afla¤›lara iner. Dolay›s›yla

güvelerin kendilerini buzdan ve ani s›cakl›k düflüfllerinden koruyacak

bir s›¤›na¤a ihtiyaçlar› vard›r. Güveler bu s›¤›na¤› nas›l bulurlar?

D›flar›da hava s›cakl›¤› -30°C civar›ndayken yeri örten yaprak taba-

kas›n›n alt›ndaki s›cakl›k -2°C'nin alt›na düflmez. K›fl güveleri de ›s›

-2°C'nin alt›na inmeye bafllad›¤›nda, hava s›cakl›¤› yaflamalar›na im-

Do¤adaki Mühendislik

114

Page 117: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

kan tan›yacak dereceye ulaflana kadar yorgan görevi yapan yaprakla-

r›n alt›na gizlenirler. Bundan sonra güvelerin yaflamas› için vücutla-

r›ndaki di¤er sistemler devreye girecektir.

3. Aflama: K›fl Güvelerindeki Do¤al Antifriz Mekanizmas› Ço¤umuz arabalarda suyun donmamas› için kulland›¤›m›z antif-

rizleri biliriz. Ancak pek az kimse baz› canl›lar›n vücutlar›nda da an-

tifriz benzeri kimyasallar›n bulundu¤undan haberdard›r.

Baz› canl›lar vücutlar›ndaki alkol kökenli do¤al antifrizler sayesin-

de dondurucu k›fl so¤u¤undan korunurlar. Ne var ki do¤al antifrizin

baz› olumsuz yan etkileri vard›r. Bu maddelerin en önemli özelli¤i ze-

hirleyici olmalar› ve uyuflukluk vermeleridir.

115

Harun Yahya

Adnan Oktar

Kış güveleri soğuk havalarda kanatlarını titreştirerek ısınırlar. Bunun için kanat kas-larını aynı anda kasarlar. Sağdaki resimler, uçuşa geçmeden önce kanatlarını titreş-tirmeye başlayan bir güvenin üzerindeki ısı dağılımını gösteriyor. 1 ve 2 üstten, 3 ve4 de yandan çekilmiş kızılaltı fotoğrafları temsil ediyor.

Yandaki resim bir kış güvesinin kızılaltı kamera ileçekilmiş fotoğrafından yola çıkılarak çizilmiş. Resim-de uçuşun hemen sonrasında böceğin vücudunda-ki ısının dağılımı görünüyor. Sarı en yüksek sıcaklığı

temsil ediyor. Sonra sırasıyla kırmızı, pem-be, koyu mavi, yeşil, açık mavi ve laci-

vert geliyor.

1

2 4

326,6oC - 30,9oC24,8oC - 26,5oC22,4oC - 24,7oC19,6oC - 22,3oC17,2oC - 19,5oC14,0oC - 17,1oC11,0oC - 13,9oC

Page 118: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

Bu nedenle do¤al antifrizler canl›lar›n bedenlerinde gerçekleflen bir

dizi biyokimyasal ifllem sonunda daha az zehirleyici kimyasallara çev-

rilerek kullan›l›rlar. Ancak bu çok yavafl ilerleyen bir süreçtir. Özellik-

le hayvan›n vücut s›cakl›¤› düflükse antifrizin yol açt›¤› uyufluklu¤un

atlat›lmas› daha da uzun zaman al›r.

K›fl güveleri de antifriz mekanizmas›na sahip canl›lardand›r, ancak

di¤er canl›lara oranla daha az miktarda antifriz kullanmaktad›rlar.

Özel Ayarlanm›fl Antifriz Miktar›Güvelerdeki hassas antifriz dengesinin nedeni fludur: Hava uçufl

için gerekli ›s›ya ulafl›r ulaflmaz k›fl güvesinin hemen harekete geçme-

si gerekmektedir. Halbuki antifrize bulanm›fl bir canl›n›n tümüyle et-

kin hale gelebilmesi için oldukça uzun bir süre beklemesi gereklidir.

‹flte bu nedenle güvelerdeki antifriz miktar› di¤er canl›lara oranla da-

ha azd›r.

Bu miktar öyle bir oranda ayarlanm›flt›r ki ›s› tehlikeli bir düzeye

düfltü¤ünde güveye daha s›cak bir yer bulacak kadar zaman kazand›-

r›r. Notre Dame Üniversitesi'nden John G. Duman, yapt›¤› denemeler-

de, buzsuz bir ortamda çok yavafl so¤utulan güvelerde, donma s›n›r›-

n›n -22°C 'ye kadar düfltü¤ünü tespit etmifltir.39

Güvelerdeki bu mükemmel sistem nas›l ortaya ç›km›flt›r? Antifrizin

formülünü belirleyen

kimdir? Antifrizin miktar›

nas›l ayarlanmaktad›r?

Nas›l olup da istisnas›z

bütün k›fl güvelerinde di-

¤er canl›lardan daha az

miktarda antifriz bulun-

maktad›r?

Güvenin kompleks bir

116

Page 119: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

kimyasal olan do¤al antifrizin formülünü bilmesi ve onu tam gerekti-

¤i miktarda kendi bedeninde üretmesi mümkün olamaz. Kimyasal› el-

de etmek, antifrizin zehir etkisini ortadan kald›rmak ve daha birçok

aflama için ayr› ayr› mühendislik bilgilerine ihtiyaç vard›r.

K›fl güvesi bir kimya mühendisi de¤ildir, ancak bütün bunlar› ra-

hatl›kla yapar. Üstelik her seferinde, her so¤uk havada bu mekaniz-

malar› devreye sokar. Bunu yaparken herhangi bir yard›m almaz. Her-

hangi bir kitap okumaz, deney yapmaz. Güve, sadece bunlar› bilir ve

uygular. Peki güve bu bilgilere nas›l sahip olmufltur?

Güvenin mühendislik bilgilerine kendili¤inden sahip oldu¤u gibi

bir iddia elbette ki ak›l d›fl› olacakt›r. Bir insan kendili¤inden, durup

dururken kimya mühendisi olamaz. Bir güve için ise bu kesin olarak

mümkün de¤ildir.

Böyle kompleks bir sistemin evrimcilerin ileri sürdükleri gibi afla-

ma aflama, tesadüflerin etkisiyle ortaya ç›km›fl olmas› da imkans›zd›r.

Harun Yahya

117

Page 120: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Bunun pek çok nedeni vard›r. Tek bir tanesi üzerinde düflünmek bile

bu iddian›n ne derece mant›ks›z oldu¤unun anlafl›lmas› için yeterli

olacakt›r.

Öncelikle do¤al antifrizin formülünde yap›lacak bir hata güve için

ölüm demektir. Güvelerin kulland›klar› antifrizlerin belli bir formülü,

ayr›ca, vücutta bulunmas› gereken belli bir miktar› vard›r. Dolay›s›y-

la anti frizin üretiminde de özel bir kontrol gerekmektedir. Güvelerin

vücudunda di¤er canl›lardaki kadar bu maddeden bulunsa, bu mik-

tar güveler için öldürücü olacakt›r. fiuursuz tesadüflerin ise, de¤il özel

bir iflleve sahip bir molekülün formülünü bilip bunu üretmeleri, bu

formülü gerçeklefltiren moleküllerden tek bir tanesini dahi oluflturma-

lar› mümkün de¤ildir. Dahas› bu kör tesadüflerin, mevcut bir molekü-

lün canl›n›n tam ihtiyac› oran›nda, ne eksik ne fazla üretilmesini ayar-

lamalar› ihtimal d›fl›d›r.

Güvenin ilk so¤uk hava ile karfl›laflt›¤›nda bu maddenin tesadüfen

oluflmas›n› bekleme durumu yoktur. -200 °C'ye varan so¤uklar bu na-

rin canl›lar›n çok k›sa bir sürede ölmesine ve bu türün yok olmas›na

neden olacakt›r.

Dolay›s›yla, ilk ortaya ç›kan güvede de bugün yaflayan güvelerde-

ki özelliklerin tam olarak var olmas› zorunludur. Bütün bunlar güve-

lerdeki tasar›m› fluursuz tesadüflerin de¤il, kusursuz bir yarat›l›fl ile

Allah'›n var etti¤ini aç›kça göstermektedir. Allah Kuran'da flöyle bu-

yurur:

Allah, herfley için bir ölçü k›lm›flt›r. (Talak Suresi, 3)

4. Aflama: Enerji Kullan›m›n›n DengelenmesiSo¤ukta zorlanan k›fl güvelerinin bulunduklar› ortamda mümkün

olan en s›cak yere s›¤›nd›klar› düflünülebilir. Fakat bu yanl›fl bir var-

say›m olacakt›r. Çünkü güveler saklanacaklar› yerleri seçerken de son

derece bilinçli bir flekilde hareket ederler. Nitekim yap›lan araflt›rma-

118

Do¤adaki Mühendislik

Page 121: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

larda bu canl›lar›n fazlas›yla kuytu ve s›cak saklanma yerlerinden ka-

ç›nd›klar› görülmüfltür. Bunun nedeni enerji kullan›mlar›n› dengele-

yebilmektir.

K›fl güvesinin dinlenme an›nda kulland›¤› enerji miktar› vücut s›-

cakl›¤› ile do¤rudan ba¤lant›l›d›r. Vücut ›s›s› ne denli düflükse, güve-

nin kulland›¤› enerji miktar› da o denli az olur. Bu nedenle güveler en

az enerji harcayacak kadar so¤uk, ama ayn› zamanda yaflamalar›n›

sa¤layacak kadar da s›cak ortamlar› tercih ederler. Böylelikle vücutla-

r›ndaki enerji kaynaklar›n› en dengeli biçimde kullanm›fl olurlar.

Dinlenme halindeki k›fl güvelerinde yap›lan enerji metabolizmas›

ölçümleri güvelerdeki bu enerji dengesini aç›kça ortaya koymaktad›r:

Örne¤in 6 gram bitki özsuyu flekeri ile doyurulan bir k›fl güvesi,

-3°C'lik hava s›cakl›¤›nda 193 gün boyunca dinlenme halinde kalabil-

mifltir. S›cakl›k üç derece yükseltildi¤inde, yani 0°C oldu¤unda bu ya-

k›t yaln›zca 24 gün dayanmaktad›r. 10°C'de ise enerji rezervleri yaln›z-

ca 11 gün yeterli olmaktad›r.40

Görüldü¤ü gibi güvelerin yapt›klar› tercih yine son derece isabetli

ve ak›lc›d›r. Bu, ak›lda tutulmas› gereken önemli bir noktad›r.

5. Aflama: K›fl Güvelerine Özel Is› Yal›t›m SistemiBilindi¤i gibi s›cak olan ortamdan so¤uk olana do¤ru sürekli bir ›s›

transferi söz konusudur. Bu nedenle k›fl güvesinin vücut ›s›s›n› yük-

seltmesi, uçufl için tek bafl›na yeterli de¤ildir. Çünkü böce¤in yüksek

vücut s›cakl›¤›yla, d›flar›daki düflük hava s›cakl›¤› aras›ndaki fark, ›s›

kayb›n›n h›zlanmas›na yol açacakt›r. Dolay›s›yla k›fl güvesinin uçabil-

mesi, dahas› yaflayabilmesi için üretti¤i ›s›y› koruyabilece¤i bir yönte-

me de ihtiyac› vard›r. Güvenin bu ihtiyac› da yine vücudundaki mü-

kemmel tasar›m ile çözülmüfltür.

119

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 122: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

K›fl Güvesi Is›y› Yal›tabilir mi?So¤umaya karfl› en etkin metod yal›t›md›r.

Özellikle so¤uk iklimlerde binalardaki ›s› ya-

l›t›m› büyük önem tafl›r. Binalar d›fl cephele-

rinde, camlar›nda ve çat›lar›nda ›s› kayb›n› en

az düzeye indirecek teknolojiler kullan›larak

infla edilir. Benzer flekilde, k›fl güvelerinde de

›s› kayb›n› azaltan bir yal›t›m tertibat› vard›r.

Bu mükemmel sistem güvelerin gövdelerini

kaplayan yo¤un pulumsu bir tabakad›r.

Vermont Üniversitesi'nden zooloji profesörü Bernd Heinrich yapt›-

¤› deneyler sonucunda, pulumsu örtüsü olmayan güvelerin, olanlara

oranla daha h›zl› so¤udu¤unu tespit etmifltir. Prof. Heinrich, bu örtü-

nün ›s›y› ne derece tutabildi¤ini saptamak için de bir deney yapm›flt›r.

Deneyde koruyucu örtü ile kapl› olan ve bu örtüsü dökülmüfl olan gü-

veleri, bir rüzgar tünelinde çeflitli rüzgar h›zlar›na tabi tutmufltur. Bu

flekilde güvelerin vücutlar›n›n so¤uma h›zlar›n› ölçmüfltür. Sonuçta

saniyede 7 metrelik bir hava h›z›nda –ki bu kabaca güvenin uçufl s›ra-

s›ndaki h›z›na eflittir- koruyucu tabakas› olmayan güvelerin di¤erle-

rinden 2 kat h›zl› bir flekilde so¤uduklar›n› görmüfltür.41

Sonuç olarak bu tabaka güveler için önemli bir donan›md›r; fakat

yine de gereksinimlerini karfl›lamak için tam olarak yeterli de¤ildir.

Zira k›fl güveleri nem bulunan ortamlarda ancak -2°C'ye kadar yafla-

yabilmektedirler. Bu, onlar›n standart donma noktas›d›r. Ancak daha

önce de belirtildi¤i gibi yaflad›klar› bölgede ›s› -20°C ve daha alt›na da

düflebilmektedir. Böylesine bir so¤ukta pulumsu tabakan›n koruyucu

fonksiyonu elbette yeterli olmamaktad›r. Bu durumda güvenin yeni

bir sisteme daha ihtiyac› vard›r.

Bu bilgilerden yola ç›kan bilim adamlar› k›fl güvelerinin ›s›nma sis-

temlerini daha da detayl› olarak araflt›rmaya bafllam›fllard›r.

Do¤adaki Mühendislik

120

Prof. Bernd Heinrich

Page 123: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Is› Sistemindeki Kusursuz Tasar›ma Bir Delil DahaUçufl s›ras›nda hava s›cakl›¤›n›n s›f›r›n alt›nda oldu¤u düflünülür-

se, k›fl güvesinin aflmas› gereken bir problem daha bulunmaktad›r.

Güve, gö¤üs bölgesinin s›cakl›¤›n› korumak için kanatlar›n› titrefltire-

cektir. Ancak a盤a ç›kan ›s› bir yandan kaybolaca¤› için güve bir tür-

lü gereken s›cakl›¤a ulaflamayacakt›r. Bu durumda güve titreflme için

bütün enerjisini tüketecek, sonunda da ölecektir. Ancak olmas› muhte-

mel bu durumun aksine k›fl güvesi yaflam›n› sürdürür; çünkü vücu-

dundaki sistemler her problemin üstesinden gelecek mükemmellikte

bir tasar›ma sahiptir.

Is›n›n gö¤üs d›fl›ndaki daha so¤uk vücut bölgelerine yay›lmas›n›

önleyen bu sistem, güvenin gö¤üs s›cakl›¤›n› korumada, ideal bir ya-

l›t›m arac› gibi görev yapmaktad›r.

Massachusetts, ABD Silahl› Kuvvetleri Çevresel T›p Araflt›rmalar›

Enstitüsü'nde görevli George R. Silver konuyla ilgili bir dizi çal›flma

yapm›flt›r.

121

Harun Yahya

Adnan Oktar

Kış güvesinin işitme organı,hava odacıklarının içinde-dir. Bu odacıklar mükem-mel ısı yalıtıcıları olarak iş-lev görürler. Bu özelliklerinedeniyle odacıkları çiftcamlı bir pencereye ben-zetmek mümkündür. (Yan-da) Dış ortamla iç ortamarasındaki ısı akışını buodacıklar engeller; böylecesıcak olan göğüs kısmı ilesoğuk olan kuyruk kısmıarasında bir nevi set oluş-tururlar.

Page 124: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Silver, k›z›lalt› kameralarla bu böceklerin çeflitli foto¤raflar›n› çek-

mifl ve yayd›klar› ›s› miktarlar›n› gözlemlemifltir. Resimler ›s›nma,

uçufl ve uçufl-sonras› so¤uma s›ras›nda k›fl güvelerinin bacaklar›n›n,

kanatlar›n›n ve kar›n bölgelerinin çok az ›s›nd›¤›n› ya da hiç ›s›nmad›-

¤›n› göstermifltir.

George Silver'›n araflt›rmalar› k›fl güvelerindeki bir baflka yarat›l›fl

mucizesini gün ›fl›¤›na ç›karm›flt›r: Güvelerdeki bu mekanizma, bafl ve

kar›n bölgesine ›s› ak›fl›n› geciktiren, ayn› zamanda bacaklarla kanat-

lar gibi uç bölgelere ›s› transferini tümüyle engelleyen bir yal›t›m sis-

temidir. Is›n›n gö¤üs d›fl›ndaki daha so¤uk vücut bölgelerine yay›lma-

s›n› önleyen bu tasar›m sayesinde güve, kendisi için hayati önemi olan

gö¤üs s›cakl›¤›n› muhafaza etmektedir.

Ancak burada önemli bir soru akla gelecektir. Titreflme sonucunda

uçufla geçen bir k›fl güvesinin kar›n s›cakl›¤› ortalama 2°C'lik bir art›fl

gösterir; ayn› zamanda gö¤üs s›cakl›¤›ndaki art›fl ise 35°C'yi bulur.

Peki bu yal›t›m sistemi, birbirinden bir ya da iki milimetre uzakl›k-

taki kar›n ve gö¤üs bölgeleri aras›ndaki 30°C'yi aflan bu s›cakl›k fark›-

n› nas›l koruyabilmektedir?

Bu sorunun yan›t› da güvenin dolafl›m sistemindeki hayranl›k

uyand›ran baflka bir tasar›mda gizlidir.

K›fl Güvelerinin Farkl› Vücut Yap›lar›Kan, tüm güvelerde tek bir damarda, kar›ndan gö¤üse, buradan da

bafla do¤ru akar ve bu s›rada ›s›n›r. Dönüflte ise doku içinden süzülür.

Bununla birlikte k›fl güvesinin anatomileri di¤erlerinden, örne¤in yaz

güvelerinden farkl›d›r. K›fl güvesinin so¤uk havalarda yaflamas›n› sa¤-

layan da iflte bu tasar›m farkl›l›¤›d›r.

K›fl güvesinin kuyru¤u boyunca ilerleyen damar, dolafl›m sistemi-

nin kalp ve aort k›sm›n› oluflturur. Kuyru¤un üst taraf›nda uzanan bu

bölüm, kar›n bölgesine yaklafl›nca 90 derece bükülerek afla¤› do¤ru

Do¤adaki Mühendislik

122

Page 125: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

yönelir. Daha sonra gö¤üs ile karn›n birleflti¤i yerin alt›ndan bu bölge-

ye girifl yapar. Dolafl›m sisteminin buraya kadar olan bölümünde akan

kan so¤uktur.

Damar kar›n bölgesine girdi¤inde, buradaki kaslar›n kas›lmalar›

kan›n ›s›nmas›n› sa¤lar. Art›k kar›ndan gelen ve gö¤üse do¤ru uzanan

damar›n içindeki kan ›s›nm›flt›r. Kar›n ile gö¤sün birleflti¤i tarafta da-

mar yaklafl›k olarak V biçimindedir. Bu V'nin sol kolundaki kan so-

¤uk, sa¤ kolundaki kan ise s›cakt›r.

Normal flartlar alt›nda, yukar› ç›kan sa¤ koldaki s›cak kan›n ›s›s›n›n

so¤uk kan›n dolaflt›¤› kuyruk k›sm›na geçmesi gerekir. Ancak k›fl gü-

vesi, iflitme organ› sayesinde ölümüne neden olacak böyle bir durumu

asla yaflamaz.

Güvenin iflitme organ›, damar›n V biçimini al-

d›¤› k›vr›m›n tam ortas›nda yer al›r. Bu organ

Harun Yahya

Page 126: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

›s› sistemindeki üstün tasar›m örneklerinden biridir.

Hayvan›n iflitme organ›, hava odac›klar›n›n içindedir. Bu odac›k-

lar mükemmel ›s› yal›t›c›lar› olarak ifllev görürler. Bu özellikleri ne-

deniyle odac›klar› çift caml› bir pencereye benzetmek mümkündür.

D›fl ortamla iç ortam aras›ndaki ›s› ak›fl›n› bu odac›klar engeller; böy-

lece s›cak olan gö¤üs k›sm› ile so¤uk olan kuyruk k›sm› aras›nda bir

nevi set olufltururlar.

Sonuçta kuyruk k›sm›, kar›n bölgesinin ›s›s›n› alamaz. Ayr›ca ku-

laktaki hava odac›klar›n›n yan›nda, sistem ek yal›t›m sa¤layan hava

kesecikleriyle de desteklenmifltir.

Buraya kadar anlatt›klar›m›z güvelerdeki ›s›tma sisteminin sadece

bir bölümüdür. Ancak bu özellikler bile evrim teorisinin "tesadüf"

aç›klamalar›na çok aç›k bir darbe indirmektedir. Kusursuz bir mü-

hendislik ile çok detayl› olarak tasarlanm›fl olan bu sistem son dere-

ce komplekstir. Aflama aflama iflleyen bu sistemin oluflumu rastgele

mutasyonlarla, kendili¤inden oluflum gibi hayali iddialarla aç›klana-

maz. Bu sistemin çal›flmas› için eksiksiz olarak bütün detaylar›yla

birlikte var olmas› gerekmektedir.

Güvenin iflitme organ›n›n tam yerinde olmas› ve bir set olufltur-

mas› gerekmektedir ki güvelerdeki ›s› yal›t›m› tam olarak sa¤lans›n

ve gerekli bölgeler ›s›ns›n. Antifriz tam gereken miktarda ve özellik-

lerde olmal›d›r ki güve harekete geçecek vakti kazans›n. Güvelerin

sinir sistemleri ve kaslar› ayn› anda hareket etmelidir ki güveler tit-

reflen kanatlar›yla ›s›nabilsinler.

Bütün bunlar rastlant›larla aç›klanmas› kesinlikle mümkün olma-

yan sistemlerdir. Güvelerdeki bu tasar›mlar, Allah'›n canl›lar› ne den-

li kusursuz bir yarat›l›flla yaratt›¤›n› gösteren say›s›z delilden yaln›z-

ca bir tanesidir.

Bu delilleri gören insan düflünmeli ve Allah'tan baflka ‹lah olma-

d›¤›na bir kere daha kanaat getirerek yaflam›n› Allah'› hoflnut edecek

Do¤adaki Mühendislik

124

Page 127: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

flekilde sürdürmelidir. Allah'›n gücünün s›n›rs›zl›¤› ve flan›n›n yüceli-

¤i ayetlerde flöyle bildirilmektedir:

Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden

boyun e¤mifl' bulunuyorlar. Yaratmay› bafllatan, sonra onu iade

edecek olan O'dur; bu O'na göre pek kolayd›r. Göklerde ve yer-

de en yüce misal O'nundur. O, güçlü ve üstün oland›r, hüküm ve

hikmet sahibidir. (Rum Suresi, 26-27)

Güvedeki "Karfl›t Ak›fll› Is› De¤ifltiricileri"K›fl güvelerindeki dolafl›m sistemini incelemeye devam etti¤imiz-

de daha baflka flafl›rt›c› yap›lar karfl›m›za ç›kar. Bu böceklerde kuyruk

ucundan bafllayan ve hava keseci¤inin hemen alt›na kadar uzanan

damar bölümünde akan kan so¤uktur. Damar›n hava keseci¤inin he-

men alt›nda bulunan k›sm› V'nin alt ucunu oluflturur. Damar burada

özel bir dokunun içinden geçer. Bu dokuda da damardaki gibi bir kan

ak›fl› mevcuttur. Ancak damardaki kan so¤uk iken, dokudaki kan gö-

¤üs k›sm›ndan gelen s›cak kand›r.

Bu durumda teorik olarak s›cak kandan, so¤uk kana do¤ru ikinci

bir ›s› transferinin olmas› beklenebilir. Böyle bir ›s› transferinde ise

gö¤üsteki ›s›, dolafl›m sistemi yoluyla kuyruk k›sm›na yay›lacak ve

güve ne kadar titreflirse titreflsin asla uçufl için gerekli ›s›ya ulaflama-

yacakt›r. Ayr›ca hava keseciklerinin ›s› yal›tma özelli¤i de hiçbir ifle

yaramayacakt›r.

Ancak bütün bu olumsuzluklar›n hiçbiri gerçekleflmez. Çünkü k›fl

güvelerinin yaflam› için gerekli ›s› ihtiyaçlar›n›n tümü biyolojik bir

mühendislik harikas› ile düzenlenmifltir. ‹flte bu düzenlemeyi sa¤la-

yan sisteme "karfl›t ak›fll› ›s› de¤ifltiricisi" ad› verilir.

Karfl›t-ak›fll› bir ›s› de¤ifltiricisinde, birbirine bitiflik olan farkl› ka-

nallardaki iki s›v› (veya gaz) birbirlerine karfl›t yönlerde akarlar. Bir

125

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 128: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

kanaldaki ak›flkan di¤er kanaldakinden daha s›caksa, ›s›, s›cak ak›fl-

kandan so¤uk olana geçer.

Güvede de iki tane ›s› de¤ifltiricisi bulunur. Bunlardan ilki "kar›nsal

›s› de¤ifltiricisi"dir. Bu ›s› de¤ifltiricisi ad›ndan da anlafl›laca¤› üzere

kar›nda, hava keseci¤inin hemen alt›nda yer al›r. Kar›nsal ›s› de¤ifltiri-

cisinde, damardaki so¤uk kan ile dokudaki s›cak kan birbirlerine z›t

yönlerde akar.

So¤uk kan kar›ndan gö¤üse do¤ru akarken, ayn› ortamda s›cak kan

gö¤üsten kar›n bölgesine do¤ru akar. Bu ak›fl yönü, ›s›n›n dokudan

damara, oradan da gö¤üse geçmesine neden olur. Böylece gö¤üsten

sal›nan ›s›, gö¤üse giren so¤uk kana yüklenir. Bu sayede gö¤üsteki ›s›-

n›n karna geçmesi kesin bir flekilde engellenmifl olur.

Kar›ndan ç›kan kan damar› ise gö¤üs bölümüne girer. Burada "gö-

¤üs ›s› de¤ifltiricisi" ad›n› alan ikinci bir ›s› de¤ifltiricisi bulunur. Da-

mar, karn›n alt›ndan gö¤üse girer. Hemen sonra gö¤sün üst taraf›na

yani s›rta do¤ru t›rman›r. Burada keskin bir U dönüflü yaparak yeni-

den gö¤sün alt›na do¤ru döner. Damar›n buradaki flekli, kollar› birbi-

rine bitiflik "n" harfine benzetilebilir. Damardaki bu k›vr›m›n oldu¤u

k›s›m gö¤üs ›s› de¤ifltiricisini oluflturur. Damar›n k›vr›m›n› oluflturan

kollar› birbirine çok yak›n oldu¤undan, iki kol aras›ndaki ›s› fark› mi-

nimuma indirilmifltir. Böylelikle k›fl güvesinin gö¤üs k›sm›ndaki ›s›

mükemmel bir biçimde sabitlenmifl olur.

K›fl Güvelerindeki Damar SistemiGö¤üs ›s› de¤ifltiricisinin önemini anlamak için, k›fl güvesindeki da-

mar sistemini, s›cak ortamlarda yaflayan sfenks güvelerindeki ile k›-

yaslamak yerinde olacakt›r.

Sfenks güveleri k›fl güvelerine nazaran oldukça büyük gövdelidir

ve özellikle tropikal bölgelerde yaflarlar. Bu böceklerde gö¤üs ›s› de-

¤ifltiricisi yerine "so¤utma halkas›" ad› verilen bir sistem vard›r. Sfenks

Do¤adaki Mühendislik

126

Page 129: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

127

Harun Yahya

Bir kış güvesi (üstteki resim) ile yaz güvesi (alttaki resim) birbirinden farklıdır. Kış gü-vesinin yaratılışındaki farklılıklar çok soğuk havalarda bile yaşamasına imkan tanır. Kışgüvesinin hava kesecikleri göğüs bölgesini yalıtır ve ısıyı bu bölgede muhafaza eder.Ayrıca böceğin dolaşım sistemi de göğüs ısısını koruyacak bir tasarıma sahiptir. Re-simlerdeki siyah oklar kan dolaşımının yönünü göstermektedir. Bütün güvelerde kan,tek bir damar ile karından göğüse oradan da baş kısmına akar. Dönüşte ise, kan do-ku içinden süzülür. Kış güvesinin dolaşım sistemi karşıt-akışlı bir karın ve bir göğüsısı değiştiricisi içerir. Karınsal ısı değiştiricisinde kalp ve aort arasında akan kan so-ğuktur (soğuk kan mavi ile gösterilmiştir). Bitişik dokuda ters yönde akan kan ise da-ha sıcaktır (sıcak kan kırmızı ile gösterilmiştir). Böylece ısı dokudan damara, oradanda göğüse geçer (kırmızı oklar). Göğüsteki ısı değiştiricisi aorttur.

CUCULİİNİD KIŞ GÜVESİ KARIN

KULAK

GÖĞÜS

GÖĞÜS ISIDEĞİŞTİRİCİ (AORT)

KARINSAL ISI DEĞİŞTİRİCİ

SFENKS GÜVESİ

KALP

AORT SOĞUTMAHALKASI

HavaKesecikleri

KALP

Hav

aK

esec

ikle

ri

KARIN GÖĞÜS

Page 130: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

128

güvesinde, n'ye benzeyen damar k›vr›m› yerine R'ye benzeyen bir k›v-

r›m bulunur. Yan sayfadaki flekilden de anlafl›laca¤› gibi sfenks güve-

sindeki damar k›vr›m›n›n sol taraf› k›fl güvesininkinden daha uzun-

dur. Bu durum k›vr›m›n sol kolu ile sa¤ kolu aras›nda bir ›s› fark›n›n

oluflmas›na neden olur. Zaten bu nedenle sfenks güvesinin dolafl›m

sisteminin bu k›sm›na "so¤utma halkas›" ad› verilmifltir.

Sfenks güveleri ile dev ipek güveleri k›fl güvelerinden 60 kat daha

büyük bir kütleye sahiptir. Bu nedenle çok daha kolay ›s›nd›klar› dü-

flünülebilir. Ancak beklenenin aksine bu güveler fazla ›s›y› önce kafa-

ya ve kar›n bölgesine sonra da bu bölgelerden havaya verirler. Di¤er

bir deyiflle, k›fl güvelerindeki ›s›t›c› mekanizmaya karfl›l›k sfenks gü-

velerinde so¤utucu bir sistem vard›r. E¤er k›fl güveleri sfenks güvele-

rindeki gibi bir dolafl›m sistemine sahip olsalar asla yaflayamazlard›.

Bu iki güve türü aras›ndaki bedensel farkl›l›k, Arabistan ve Sibirya ko-

flullar› için üretilen klimalardaki mühendislik ve tasar›m farkl›l›¤›na

benzetilebilir.

K›fl güvelerindekine benzer bir anatomiye sahip di¤er bir tür de ça-

d›rl› t›rt›l güveleridir. Bunlar›n gö¤üs bölümlerindeki damar k›vr›m›

da k›fl güvesinde oldu¤u gibi "n" biçimindedir; ancak afla¤› inen kol

yukar› ç›kan kola bitiflik de¤ildir. Bu ufak fark çad›rl› t›rt›l güvesinin

›s› tutabilme yetene¤ini etkiler ve sadece s›cak havalarda uçabilmesi-

ne imkan tan›r.

Görüldü¤ü gibi her iki canl›n›n bedeninde de ayn› sistem olmas›na

ra¤men küçük bir fark önemli de¤iflikliklere neden olmaktad›r. Her iki

canl› da yaflad›klar› bölgeye en uygun vücut yap›lar›na sahiptirler. Bu

durum evrimcilerin "tesadüfen oluflum iddialar›n›" çok aç›k bir flekil-

de yalanlamaktad›r.

Evrimcilere göre tesadüfen oluflan geliflimler ile canl›lar bu özellik-

lerini kazanm›fllar ve bir canl› baflka bir canl›ya dönüflmüfltür. Buraya

Page 131: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

129

Harun Yahya

Adnan Oktar

kadar verilen güvelere ait özelliklerden tek bir tanesi bile bu iddian›n

ne derece ak›l ve mant›k d›fl› oldu¤unun anlafl›lmas› için yeterlidir.

Hiçbir tesadüf bir güvenin damar k›vr›mlar›n›n nas›l bir flekle sahip

olaca¤›n› belirleyemez. Üstelik bu tesadüf flimdiye kadar var olan bü-

tün k›fl güvelerinde ayn› flekilde var olmal›d›r. Bu da konunun evrim-

cilerin iddialar›n›n geçersizli¤ini ortaya koyan baflka bir yönüdür.

Karfl›laflt›¤› problemleri analiz eden, bunlara çözümler üreten, ge-

lifltirdi¤i sistemlere göre kendi anatomisini düzenleyen, güvenin ken-

disi de olamaz. Üstelik buraya kadar verilen bilgilerde de görüldü¤ü

gibi, güvelerdeki tasar›mda muhtemel bütün olas›l›klar düflünülerek

bir sistem oluflturulmufltur.

Hiç kuflkusuz, tüm canl›lar› oldu¤u gibi güveyi de yaratan ve ihti-

yac› olan sistemleri ona veren, alemlerin Rabbi olan Allah't›r.

Allah bir böce¤in bedeninde yaratt›¤› benzersiz tasar›mlarla sanat›-

n›n s›n›rs›zl›¤›n› bize tan›tmaktad›r. Allah, Kaf Suresi'ndeki ayetlerde

yaratt›klar› üzerinde düflünülmesini flöyle emretmektedir:

Üzerlerindeki gö¤e bakm›yorlar m›? Biz, onu nas›l bina ettik ve

onu nas›l süsledik? Onun hiç bir çatla¤› yok. Yeri de (nas›l) döfle-

yip-yayd›k? Onda sars›lmaz da¤lar b›rakt›k ve onda 'göz al›c› ve iç

aç›c›' her çiftten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar,) '‹çten Allah'a yö-

nelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir. (Kaf

Suresi, 6-8)

Unutmay›n ki düflünmek, her insan›n kendisine fayda getirir. Bu gi-

bi örnekler üzerinde düflünen insan Allah'›n yüceli¤ini ve s›n›rs›z gü-

cünü daha iyi kavrar.

Page 132: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

DO⁄ADAK‹ M‹KROMOTORLARVücudumuzdaki baz› hücreler, tüycü¤ü42 and›ran yap›lara sa-

hiptirler. Tüycüklerin tek görevi hücreyi hareket ettirmektir. Örne-

¤in erkek üreme hücreleri olan spermler bir tüycük olan kamç›lar›-

n› yüzmek için kullan›rlar. Tüycükler bazen de solunum hücrelerin-

de oldu¤u gibi baflka bir fleyi hareket ettirmeye yararlar. Örne¤in

solunum hücrelerinin her biri yüzden fazla tüycü¤e sahiptir. Bu

tüycüklerin sürekli hareket ettirilmesiyle birlikte solunum yollar›n-

da biriken mukus s›v›s› yukar› do¤ru itilmifl olur. Böylece solunum

yollar›ndan içeri kaçan küçük parçac›klar›n, mukus yoluyla d›flar›

at›lmas› sa¤lan›r.

Tüycükler mikroskobiktir, ancak oldukça kompleks bir yap›lar›

vard›r.

Bir tüycük diklemesine kesildi¤inde ve elektron mikroskobu al-

t›nda incelendi¤inde çubuk fleklindeki dokuz ayr› yap›dan olufltu-

¤u görülecektir. "Mikrotüp" olarak adland›r›lan bu çubuklar iç içe

geçmifl iki ayr› halkadan oluflurlar. Halkalardan birincisi 13 ayr› tel-

den oluflur. ‹kinci halkay› oluflturan tellerin say›s› ise 10'dur. Mikro-

tüpleri oluflturan ana madde "tübilin" denen proteinlerdir. Ayr›ca

mikrotübün "dinein" isimli bir proteine sahip d›fl kol ve iç kol denen

iki uzant›s› da vard›r. Dinein proteininin görevi ise hücreler aras›n-

da motor görevi yapmak ve mekanik bir güç oluflturmakt›r.

Tüycüklerin tek hedefi hücreleri ya da maddeleri hareket ettir-

mektir. Bu hedefin gerçeklefltirilebilmesi için çok detayl› bir tasar›m

oluflturulmufltur. Burada k›saca anlat›lan bu mükemmel yap›n›n

"hiçlik" olarak nitelendirebilece¤imiz kadar küçük bir hücrenin

içinde tasarlanm›fl olmas› elbette üzerinde düflünülmesi gereken bir

durumdur.

Buraya kadar anlat›lanlar mikroskobik tüycüklerden tek bir ta-

nesini oluflturan parçalardaki tasar›m›n çok k›sa ve basit bir özeti-

Do¤adaki Mühendislik

130

Page 133: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Birçok bakteri, içlerinde son derecekompleks bir hareket sistemi bulu-nan tüycüklere sahiptir. Yukarıdakiresimde bu sistem şematik olarakgösterilmektedir.

131

Page 134: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

132

dir. Bu durumda akla hemen bu tasar›m›n nas›l ortaya ç›kt›¤› sorusu

gelecektir. Tüycüklerin yap›s›ndaki ak›l ve kusursuz planlama bize

çok aç›k bir yarat›l›fl mucizesi ile karfl› karfl›ya oldu¤umuzu göster-

mektedir.

Gözle görülemeyecek kadar küçük bir cisimdeki bu detayl› sanat

sonsuz ilim sahibi olan Allah'›n yaratmas›d›r. Bir ayette flöyle buyrul-

maktad›r:

Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemifltir. O'na

mülkünde ortak yoktur, herfleyi yaratm›fl, ona bir düzen vermifl,

belli bir ölçüyle takdir etmifltir. (Furkan Suresi, 2)

‹lerleyen sayfalarda tüycüklerdeki yap› daha da detayland›r›larak

ele al›nacakt›r. Amaç, Allah'›n kusursuz yarat›fl›n›n delillerini gözler

önüne sermek ve Rabbimizin flan›n›n yüceli¤inin, O'ndan baflka ‹lah

olmad›¤›n›n bir kere daha anlafl›lmas›na vesile olmakt›r.

Page 135: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Tübilin Moleküllerindeki Tasar›mTüycükleri oluflturan dokuz ayr› çubu¤un (mikrotüplerin) yap›s›

son derece sistemlidir. Daha önce mikrotüplerin tübilin proteinlerin-

den olufltu¤unu belirtmifltik. ‹flte tübilin proteinini oluflturan molekül-

ler, silindirik tu¤lalar fleklindedirler ve üst üste dizilerek bir araya gel-

mifllerdir. Ancak herkes bilir ki, silindir fleklindeki cisimler e¤er birbir-

lerine ba¤lanmazlarsa, üstüste y›¤›ld›klar›nda en ufak bir etki ile bile

y›k›labilirler.

E¤er tübilin molekülünün bir taraf› ikinci bir tübilin molekülünün

arka taraf›n› tamamlayacak bir yüzeye sahip olmasayd›, böyle bir y›-

k›ma maruz kalabilirlerdi. Ancak böyle bir durum hiçbir zaman ger-

çekleflmez, çünkü tübilin molekülleri konserve kutular›na benzeyen

bir yap›ya sahiptirler.

Bilindi¤i gibi konserve kutusunun alt k›sm› içeriye do¤ru hafifçe

girintilidir. Kutunun öteki taraf› ise buraya oturabilecek bir formdad›r.

Bu nedenle kutular rahatl›kla üst üste durabilir. Dahas›, kutulardan bi-

rine hafifçe çarpsan›z bile di¤erleri y›k›lmazlar.

Ne var ki, kutular›n do¤ru bir tasar›ma sahip olmalar› da tek bafl›-

133

Harun Yahya

Adnan Oktar

Tüycüklerin kesitinebakıldığında iç içegeçmiş halkalardanoluşan kompleks biryapının hakim oldu-ğunu görürüz. İçtetek halkadan oluşanmerkezi mikrotüpbulunur. Dış kısımdaise proteinler vetüycüğün hareketinisağlayan dinein mo-toru yer alır.

Page 136: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

na yeterli de¤ildir. E¤er kutular ayn› yüzleri üst üste gelecek flekilde

dizilmifllerse, yine karfl›laflacaklar› küçük bir darbe ile da¤›lacaklard›r.

Görüldü¤ü gibi kutular›n do¤ru olarak dizilmesi de ayr› bir planlama-

y› gerektirmektedir.

Tübilin moleküllerinin birbirine tutunmas› konserve kutular›n›n

üst üste oturmas›ndan çok daha kompleks bir olayd›r. Tutunma olay›-

n›n gerçekleflebilmesi için bir protein molekülünün bir baflka protein

molekülüne ba¤lanmas› gereklidir. Ancak hücrede birbirinden farkl›

binlerce protein vard›r ve tübilin moleküllerinin do¤ru moleküllerle

ba¤lant› halinde olmas› flartt›r. E¤er tübilin molekülleri s›rf kendileri-

ne daha yak›n oldu¤u için herhangi bir proteinle ba¤ kurmufl olsalar-

d›, bugün tüycük ad›n› verdi¤imiz yap›lar asla var olmazlard›.

Tübilin moleküllerinin tasar›m›n› incelemeye devam ettikçe, gide-

rek daha da kompleks hale gelen bir yap› ile karfl›lafl›r›z.

Bu molekülde 10 tane k›sa, i¤neye benzer ç›k›nt› bulunmaktad›r.

Alt tarafta bu ç›k›nt›lar›n içine tam olarak oturan 10 girinti mevcuttur.

Çünkü tüm ç›k›nt›lardan sadece birindeki farkl›l›k tübilinin gerekli

ba¤lant›y› kurmas›n› engelleyecektir. Bu durum çok kesin ve net bir

flekilde her bir tübilin molekülünün, biri di¤erine uygun olacak flekil-

de yarat›ld›¤›n› kan›tlamaktad›r.

Do¤adaki Mühendislik

134

Mikrotübün hareketi, mikrotü-bü oluşturan moleküller ara-sındaki bağlayıcı proteinlerlesağlanır. Hareketi sağlayan anaunsur, esnek neksin proteini-dir. Dinein proteini moleküllerüzerinde kayınca bu, bükülmehareketine dönüşecektir.

Neksin

Neksin

Dinein

Page 137: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Tüycü¤ün Hareketini Sa¤layan Ba¤lant›larHücre incelendi¤inde, t›pk› tübi-

lin molekülleri gibi birbirlerine tutu-

nan mikrotüplere de rastlanacakt›r.

Ancak mikrotüpler aras›ndaki ba¤-

lant› tübilinlerinki gibi birbirlerine

tutunma fleklinde de¤ildir. Mikro-

tüpler ancak baflka proteinlerin yar-

d›m› sayesinde birbirlerine tutunabi-

lirler. Bu durumun son derece önem-

li bir nedeni vard›r.

Mikrotüplerin hücrede çok fazla

görevi vard›r ve bu görevlerin pek

ço¤u da ancak mikrotüpler tek bafl-

lar›na oldu¤unda yerine getirilebil-

mektedir. Ne var ki tüycüklerin ha-

reketi gibi di¤er baz› ifller için de bir-

birine ba¤lant›l› mikrotüpler laz›m-

d›r. ‹flte bu nedenle mikrotüplerin

her an de¤il de gerekli durumlarda,

belirli proteinlerle birbirlerine ba¤-

lan›yor olmalar› son derece önemli

bir ayr›nt›d›r.

E¤er mikrotüplerin de tübilinler

gibi kendi kendilerine ba¤lanma

özelli¤i olsayd›, mikrotüpler sürekli

olarak biraraya gelecek ve hücrede

üstlendikleri birçok görevi yapama-

yacaklard›. ‹flte bu nedenle mikro-

135

Harun Yahya

En üstteki resimde mikrotüplerin ta-mamı görülüyor. Alttaki resimlerdeise dinein ve neksin proteinlerinin ha-reketinin mikrotüplerde nasıl bükül-me hareketine dönüştüğü gösteril-mektedir. Bu bükülme hareketinde di-nein ve neksin proteinleri farklı görev-ler üstlenirler. Dinein, motor göreviyaparken, neksin, yapıyı ayakta tutandestekleyici bir etki yapar. Eğer neksinve dinein birbirini tamamlayıcı buözelliklerinden yoksun olsalardı tüy-cükler hareket edemez hale gelirdi.

Page 138: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

tüpler aras›nda özel ba¤lay›c›lar yarat›lm›flt›r. Bu ba¤lay›c›lardan bi-

risi neksin adl› bir proteindir. Neksin, birbirine yap›fl›k iki halkadan

oluflan bir mikrotübü bitifli¤indeki baflka bir mikrotübe ba¤lar.

Ayr›ca her mikrotüpte, dinein proteininden oluflan iki ayr› uzant›

bulunur. Bunlar›n birisine "d›fl kol", di¤erine de "iç kol" denir. Dinein

proteinleri neksinden farkl›d›r. Bunlar›n görevi bir tür motor görevi

yaparak hücrede mekanik bir güç oluflturmakt›r. Bu nedenle neksin

ve dinein mikrotüpler aras›nda ba¤lant› oluflturmalar›na karfl›n fark-

l› görevler üstlenmifllerdir. (Tüycükte neksin ve dineinden baflka

ba¤lay›c›lar da vard›r.) E¤er neksin ve dinein proteinleri birbirini ta-

mamlay›c› bu özelliklerinden yoksun olsalard› tüycükler bu hare-

keti yapamazlard›.

Mikroskobik Boyutlarda Bir Motor Bu birbirine ba¤l› yap›y› daha da detayland›ran ve komplekslefl-

tiren bir detay daha vard›r. Tüycüklerin hareketini sa¤layan ve bir

motoru and›ran yap›, ait olduklar› hücrenin içinde de¤il de tüycük-

lerin kendi içlerinde yer al›r. Bu motor yap›daki unsurlardan birinin

-örne¤in dinein proteininin- eksikli¤i halinde tüycük hiçbir flekilde

hareket edemez.

Bilim adamlar› tüycükteki motor yap›y› daha anlafl›l›r hale geti-

rebilmek için bir model oluflturmufllard›r. Bu modeli bafllang›çta

yapt›¤›m›z konserve kutular› örneklemesinin devam› olarak flöyle

tarif edebiliriz:

Üst üste s›ralanm›fl iki konserve sütunu, gevflek tellerle birbirine

ba¤l›d›r. Bir konserve kutusuna küçük bir motor ve yandaki kon-

serve sütununa da bir motor kolu ba¤lanm›flt›r. Motor çal›flt›¤›nda,

motor kolu afla¤› kayarak ba¤l› oldu¤u sütunu afla¤› iter. Sütunlar

birbirlerinin içinden geçerler. Bu arada gevflek teller gerilmeye bafl-

lar. Motor kolu karfl› sütunu ittikçe, telin meydana getirdi¤i gergin-

Do¤adaki Mühendislik

136

Page 139: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 140: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

lik her iki sütunun da belli bir yere kadar e¤ilmesine neden olmakta-

d›r. Ayr›lma hareketi e¤ilme hareketine dönüflmüfltür.

fiimdi de bu benzetmeyi basitçe biyokimyasal olaylarla ifade edelim:

Karfl› sütunu harekete geçiren, iki mikrotüp aras›ndaki dinein pro-

teininin kollar›d›r. Bu hareket için ATP olarak adland›r›lan biyolojik

enerji kullan›l›r. Bu gerçekleflti¤inde iki mikrotüp beraberce hareket-

lenmeye bafllarlar. E¤er "aradaki gevflek tel" olarak modellenen nek-

sin olmasayd› her iki sütun harekete devam ederlerdi ve birbirlerin-

den ayr›l›rlard›. Ancak, neksin proteininin karfl›l›kl› ba¤lar› komflu

mikrotübün, di¤erinden k›sa bir mesafeden fazla uzaklaflmas›n› en-

geller. Esnek neksin ba¤lay›c›lar› son s›n›ra dek uzand›klar›nda, dine-

in proteininin daha fazla hareketi neksin ba¤lay›c›lar›n›n mikrotüp-

den çekilmelerine neden olur. Dinein hareketine devam ettikçe geri-

lim artar. Mikrotüpler esnek olduklar› için dinein proteininin karfl› sü-

tunda neden oldu¤u kayma hareketi zamanla bükülme hareketine

dönüflmüfl olur.

Tüycüklerdeki Mekanik Sistem Tesadüfen OluflamazBuraya kadar anlat›lanlardan da anlafl›ld›¤› gibi tüycüklerde tama-

men birbirine ba¤l› iflleyen mekanik bir sistem tasarlanm›flt›r. Meka-

nik sistemleri tasarlamak san›ld›¤› kadar kolay de¤ildir. Çünkü kuru-

lacak sistemdeki tüm elemanlar›n say›s› tam gerekti¤i kadar olmal›,

hepsinin bütün özellikleri tam olmal›d›r. En ufak bir eksiklik, sonucu

olumsuz yönde etkileyebilir.

Bunu görmek için kardeflinizin ya da çocu¤unuzun hareket eden

oyuncaklar›ndan en basitini al›n ve flöyle bir göz at›n. Hareket etme-

lerini sa¤layan parçalardan tek bir tanesi olmasa elinizdeki oyuncak

çal›flmayacakt›r. Ya da kap› kollar›n› düflünün. Ba¤lant› elemanlar›n-

dan bir tanesi eksik olsa kap› kolu hiçbir ifle yaramayan metal parça-

lar› haline gelecektir.

Do¤adaki Mühendislik

138

Page 141: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

fiimdi de tüycükteki hareketi sa¤lamak için laz›m olan parçalar› ha-

t›rlayal›m:

1. Mikrotüpler: Tüycüklerin ana yap›s›n› oluflturan unsurlard›r.

Varl›klar›, bir inflaat›n bina olarak kabul edilmesi için gerekli olan du-

varlar›n varl›¤› kadar flartt›r. E¤er mikrotüpler olmasayd› motor kolu-

nun üzerinde kayabilece¤i hiçbir parça olmayacakt›.

2. Motor: Tüycüklerin, dolay›s›yla mikrotüplerin hareket edebilme-

leri için mutlaka olmal›d›r.

3. Ba¤lay›c›lar: Komflu sütunlar› hareketlendirebilmek için ba¤lay›-

c›lara ihtiyaç vard›r. Ayr›flma hareketini bükülme hareketine dönüfltü-

rür ve yap›n›n y›k›l›p da¤›lmas›n› engellerler.

Hareket sisteminin baflar›l› olarak çal›flmas› için elemanlar›n yap›-

sal özellikleri de son derece önemlidir. Bu özelliklerdeki bir fazlal›k ve-

ya eksiklik sistemi baflar›s›z k›labilir. Sözgelimi iki sütunu ba¤layan

tel, üzerindeki gerilimi kald›ramayacak kadar zay›f olsayd›, motorun

ilk hareketinde kopar, bu da her iki sütunun da¤›l›p gitmesine neden

olurdu. Ancak böyle olmaz, tel tam gereken özelliklerdedir, proteinler

de ve di¤er bütün parçalar da…

Bütün bunlar tüycüklerin yap›s›ndaki mükemmelli¤i ve kompleks-

li¤i göstermek için yeterlidir. Ancak bunun daha iyi kavranmas› için

bu konudan haberdar olan her insan›n kendi kendine sormas› gereken

sorular vard›r:

Mikroskobik bir alana yerlefltirilmifl olan bu mekanizmalar nas›l

oluflmufltur? Tüycükleri oluflturan moleküller bu özellikleri nas›l ka-

zanm›fllard›r? Tüycük, içindeki ba¤›ms›z motor sistemi nas›l ortaya

ç›km›flt›r? Tüycükler evrimcilerin iddia ettikleri gibi, baz› rastlant›lar

sonucu aflama aflama meydana gelebilir mi?

Hücrelerdeki tüycüklerin tesadüfen bu yap›y› oluflturamayacaklar›

ak›l sahibi her insan›n takdir edebilece¤i bir gerçektir. Bu durumu flöy-

le maddelemek de mümkündür:

Harun Yahya

139

Adnan Oktar

Page 142: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

BAKTERİ KAMÇISI EVRİMCİLERİ YALANLIYOR!Bakteriler; tek hücreli mikroorganizmalardır ve evrimciler tarafından "en ilkel can-

lı"lardan sayılırlar. Oysa bakterilerin, hareket etmelerini sağlayan bir iç motorları ve

bu motora bağlı olarak hareket eden kamçıyı andırır bir uzantıları bulunmaktadır. Ev-

rimcilerin ilkel canlı olarak nitelendirdikleri bir bakterinin hareketini sağlayan bu me-

kanizma bile 240 ayrı çeşit proteinden meydana gelmektedir. Bu proteinlerin her bi-

rinin tıpkı otomobildeki alternatör, regülatör ya da akü gibi birer işlevi vardır. Kimi

kamçıyı harekete geçiren motorun açılıp kapanmasını sağlayan sinyaller yollar, kimi

kamçıya hareket imkanı sağlayan mafsalları oluşturur, kimi de kırbaç üzerindeki zara

esneklik özelliği verir.

Peki, kamçıyı oluşturan proteinlerden bir teki eksik olsaydı ne olurdu?

Şüphesiz, kamçıyı oluşturan proteinlerden bir tanesi bile oluşmasa ya da kusurlu ol-

sa, kamçı çalışmaz dolayısıyla bakteriye de hiçbir faydası olmazdı. O halde bakteri

kamçısının, var olduğu ilk andan itibaren eksiksiz olarak işlemesi şarttır. Bu gerçek

karşısında evrim teorisinin "kademe kademe gelişim" iddiasının geçersizliği bir kez da-

ha ortaya çıkmaktadır.

Bakteriler yeryüzündeki canlı ve

cansız varlıkların içinde çok çok kü-

çük sayılabilecek detaylardan yalnız-

ca biridir. Ancak sahip oldukları de-

taylı tasarımla çok açık bir şekilde

yaratılışı kanıtlamaktadırlar. Allah

yarattığı büyük küçük bütün varlık-

larda bize benzersiz sanatını tanıt-

maktadır.

Page 143: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

1. Mikrotüplere ba¤lanan proteinlerin mutlaka o tür proteinler olma-

s› flartt›r. Herhangi bir protein hücrenin fleklini etkileyecektir. Bu durum

gelifligüzel yerlefltirilmifl kablolar›n, binay› destekleyen kirifllerin ko-

numlar›n› tamamen bozmas›na benzetilebilir. Tüycü¤ün hareketli ola-

bilmesi için mutlaka belli proteinler kullan›lmal›d›r. Tesadüfen oluflum

gibi bir ihtimal sadece bu madde ile bile ortadan kalkmaktad›r.

2. Tüycük mutlaka hücrenin yüzeyinde oluflmal›d›r. Hücrenin için-

de oluflmas› durumunda hareketli oldu¤u için hücreye zarar verecek

hatta yok edecektir. Bu da yine planl› bir tasar›m› gerektirir ve tesadüf

iddias›n› saf d›fl› b›rak›r.

3. Tüycükleri oluflturan proteinleri yani tübilin, dinein, neksin ve

di¤er ba¤lant›l› proteinleri bir hücreye monte etti¤inizde, bunlar bir-

denbire hareket eden tüycüklere dönüflmezler. Bir hücrenin tüycükle-

re sahip olabilmesi için çok daha fazlas› gerekmektedir. Detayl› bir bi-

yokimyasal analiz yap›ld›¤›nda, hücredeki bir tüycükte 200'den daha

fazla protein bulundu¤u görülecektir.

Bunlar tüycü¤ün çal›flmas›n› sa¤layan kompleks sistemdeki detay-

lardan sadece birkaç tanesidir. Sistemdeki herhangi bir eksiklik veya

hata durumunda, tüycük hücre içerisinde baflka bir yap›ya ba¤lanabi-

lir veya tüycü¤ün esnekli¤i farkl›laflabilir ya da kuyru¤un hareket sü-

resi de¤iflebilir veya tüycü¤e ait zar›n niteli¤i de¤iflime u¤rayabilir.

Tüm bunlar hücre için hayati özelliklerdir. Dolay›s›yla sistemde en

ufak bir hataya yer yoktur.

200'den fazla proteinin birleflerek bu özellikleri tam olarak sa¤laya-

bilmesi için tam olmalar› gereken yerde ve tam olmalar› gereken s›ra-

da ortaya ç›km›fl olmas› flartt›r. Bu durum, "zaman içinde oluflum" gi-

bi evrimci senaryolar›n anlams›zl›¤›n› aç›kça ortaya koymaktad›r. Bu-

nunla birlikte, tüycükleri oluflturan yap›n›n bir anda yarat›ld›¤›n› da

göstermektedir.

141

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 144: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

‹çinde pek çok elektrik ve mekanik aksam›n bulundu¤u bir h›rda-

vatç› düflünün. Raftaki difllilerin yuvarlanarak mile tak›lmas›, kenar-

daki bobin tellerinin motorun içinde sar›m haline gelmesi, elektrik

anahtar› ve kablolar›n›n kendili¤inden motorun güç kayna¤›n› olufl-

turmas› mümkün olabilir mi? fiüphesiz böyle bir senaryonun saçma

oldu¤unu anlamak için elektrik veya makine mühendisi olmak flart

de¤ildir. T›pk›, tüycükteki hareket sisteminin tesadüfen oluflamayaca-

¤›n› anlamak için biyokimyac› olman›n flart olmad›¤› gibi.

Hücreleri hareket ettiren bu tüycüklerdeki tasar›m evrimcilerin id-

dialar›n›n mant›ks›zl›¤›n› aç›kça ortaya koyan örneklerden biridir.

Mikrotüpler, tüycükten ayr› olarak hücrenin bünyesinde de bulu-

nurlar. Hücrenin içindeki ana ifllevleri, hücrenin fleklini belirlemek için

yap›sal olarak destek vermektir. Ayr›ca tüycükteki motor proteinleri

olarak adland›rd›¤›m›z proteinler hücre içinde baflka fonksiyonlara da

sahiptir. Örne¤in motor proteinleri, bir hücrenin içinde çeflitli parça-

c›klar›n tafl›nmas› için mikrotüpler boyunca seyahat ederler. Hücre

içinde bir noktadan di¤erine gitmek için mikrotüpleri otoyollar fleklin-

de kullan›rlar.

Tüycükteki özel yap›n›n her detay› ayr› bir mühendislik ürünüdür

ve tüycükleri tasarlayan›n varl›¤›n› kan›tlar, akl›n› ve ilmini bize tan›-

t›r. Tüycüklerde tecelli eden bu üstün ve benzersiz ak›l Yüce Allah'a

aittir. Allah her varl›¤› mükemmel ve benzersiz bir tasar›mla yaratm›fl-

t›r. Bunlar üzerinde düflünmek insan›n Allah'›n yüceli¤ini kavrama-

s›nda önemli bir vesile olacakt›r. Bir ayette flöyle buyrulmaktad›r:

De ki: "O, her fleyin Rabbi iken, ben Allah'tan baflka bir Rab mi

arayay›m? Hiç bir nefis, kendisinden baflkas›n›n aleyhine (gü-

nah) kazanmaz. Günahkar olan bir baflkas›n›n günah yükünü ta-

fl›maz. Sonunda dönüflünüz Rabbinizedir. O, size hakk›nda an-

laflmazl›¤a düfltü¤ünüz fleyleri haber verecektir." (Enam Suresi,

164)

Do¤adaki Mühendislik

142

Page 145: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Harun Yahya

A⁄AÇ TAfiIDI⁄INIZ V‹NÇLE YERDEN BEZELYE TOPLAYAB‹L‹R M‹S‹N‹Z?Fillerin hortumu çok fazla iflleve sa-

hiptir. Fil, bir yandan hortumu ile söktü-

¤ü büyük bir a¤ac›n gövdesini tafl›yabi-

lirken, öte yandan bir bezelye tanesini

yerden al›p a¤z›na atabilir. Ayr›ca y›kan-

mak ya da su içmek için 4 litre suyu hor-

tumunda tafl›yabilir ve suyu bir f›skiye

gibi havaya püskürtebilir. Yerine göre

bir haberleflme arac› gibi kullanarak sü-

rüsünü toplayabilir veya onlar› kaçma-

lar› için uyarabilir. 50 bin adet kasla çev-

rili bu organ mükemmel tasar›m› saye-

sinde çok fazla incelik ve hassasiyet ge-

rektiren ifllemleri yapabilme kabiliyeti-

ne de sahiptir.

Bilgisayar ve elektronik teknolojisi gü-

nümüzde büyük ilerlemeler kaydetmifltir.

Buna karfl›n; bir filin hortumunda oldu¤u

gibi hem bir vinç kadar güçlü hem de be-

zelyeyi tutabilecek kadar hassas iflleri ayn›

anda yapabilen makineler ya da robotlar

henüz üretilememifltir.

Görüldü¤ü gibi filin hortumu özel bir

tasar›ma sahip bir organd›r. Her özelli¤iy-

le Allah'›n yaratma sanat›ndaki kusursuz-

lu¤u ve örneksizli¤i bizlere gösterir.

143

Page 146: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

144

Fillerin hortumu vinç kadar güçlüdür. Bir ağacı yerinden söküp taşıyabilir. Öteyandan yerden bir bezelye tanesini almak ya da bir tutam ot koparmak gibi has-sasiyet gerektiren işleri de yapabilir. Hortumu oluşturan kasların sayısı 50.000adet değil de daha az olsaydı, böyle kullanışlı olamazdı. Filin kaslarının sayısını,yerlerini, güçlerini belirleyen Alemlerin Rabbi Yüce Allah'tır.

Page 147: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

DÜNYANIN EN ‹NCE BESLENME BORUSU Bir sivrisine¤in çok çabuk kan emebilmesi hayati bir öneme sahip-

tir. Bunun için de sivrisine¤in kan emme sistemi, kan›n yap›s› ile % 100

uyumlu olmal›d›r.

Kan›n ak›flkanl›¤›, ço¤u s›v›dan farkl› olarak içinde akt›¤› tüpün ça-

p›na ba¤l› olarak de¤iflir. Büyük çapl› tüplerde alyuvarlar kan s›v›s›

içinde rastgele da¤›larak rahatça hareket edebilirler.

Ama milimetrenin onda birinden küçük çaptaki tüp-

lerde kan›n ak›flkanl›¤› düflmeye bafllar. Çünkü bu

çaptaki borularda kan hücreleri yass›laflarak tüpün

merkezinde yo¤unlafl›rlar. Milimetrenin "yüzde bi-

rinden küçük" çapl› borularda ise kan›n ak›flkanl›¤›

en az miktarda gerçekleflir. Çünkü kan hücresinin

çap› borununkine yaklaflm›flt›r ve kan emmek, bir ka-

m›flla bezelyeleri emmek kadar zorlaflm›flt›r.

‹flte bu noktada kan emerek beslenen canl›lar› inceledi¤imizde fla-

fl›rt›c› bir uyumla karfl›lafl›r›z. Sivrisineklerin ve di¤er kanla beslenen

canl›lar›n emme borular›n›n çap› milimetrenin yüzde birinin alt›na

düflmez.43 Bu sayede bu canl›lar kan emerken hiçbir zorluk çekmezler.

Bu konuda istisna olmamas› ve ayn› mükemmelli¤in kan ile besle-

nen bütün canl›larda olmas› dikkat çekicidir. Tüm böcekler kan hücre-

Harun Yahya

Alyuvarlar

145

Page 148: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

lerinin çap›n› ölçmüfl ve ona göre bir boru dizayn etmifl olabilirler mi?

Yoksa çeflitli denemelerde bulunmufl ve bu denemeler sonucunda kan

hücrelerinin geçebilece¤i kadar genifl ama ayn› zamanda da hücrelerin

hareket kabiliyetlerini k›s›tlamayacak kadar küçük bir boru tespit et-

mifl olabilirler mi? E¤er böyle ise ilk baflta hata yapm›fl olanlar, soyla-

r›n› yok olmaktan kurtaracak bu tecrübeyi sonraki nesillere aktarmay›

nas›l baflarm›fl olabilirler?

Elbette bunlar gerçekleflmesi kesinlikle mümkün olmayan ihtimal-

lerdir. Öncelikle bir böce¤in baflka bir canl›n›n vücut yap›s›ndan, bu

canl›n›n damarlar›nda kan›n dolaflt›¤›ndan, bu kan›n içinde çeflitli

hücrelerin bulundu¤undan, bu hücrelerin kan›n ak›flkanl›¤›n› etkile-

diklerinden haberdar olmas› gibi bir durum söz konusu de¤ildir.

Bir kitapta ya da dergide sivrisineklerin vücut yap›lar›n›n tam kan

emmeye uygun niteliklerde oldu¤una dair bir haber okudu¤unda nor-

mal akla sahip bir insan›n akl›na asla böyle ihtimaller gelmeyecektir.

Bunu böce¤in bir gün kendi kendine keflfetti¤ini de düflünmeyecektir.

Çünkü bu uyumun tesadüfen oluflamayaca¤› ak›l sahibi her insan›n

takdir edebilece¤i kadar aç›kt›r.

Kald› ki sivrisine¤in kan emebilmesi için, kan hücrelerinin geçebi-

lece¤i büyüklükte bir borusunun olmas› da tek bafl›na yeterli de¤ildir.

Her fleyden önce kan› boru içinde hareket ettirecek bir kuvvete, dola-

y›s›yla bu kuvveti ortaya ç›karacak bir sisteme de ihtiyaç vard›r. Sivri-

sineklerin kafalar›n›n içinde kaslar ve bu kaslar kas›ld›¤›nda geniflle-

yen boflluklar vard›r. Kaslar kas›l›r ve geniflleme ile birlikte bas›nçta

düflme gerçekleflir. Bunun sonucu olarak kan beslenme borusunun

içinde yukar› do¤ru akar.

Sivrisineklerdeki bu mükemmel mekanizmalar›n nas›l ortaya ç›kt›-

¤› sorusunun tek bir aç›klamas› vard›r: Bu canl›lar› yaratan Allah't›r.

Kan hücresi de, içinden geçece¤i boru da kendilerine sahip olduklar›

özellikleri veren bir güç taraf›ndan yarat›lm›flt›r. O güç her fleyi bilen

ve kusursuzca yaratan Allah't›r.

Do¤adaki Mühendislik

146

Page 149: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

BASINCA DAYANIKLI DOKULARA SAH‹P CANLILARDAN ÖRNEKLERBilimsel ad› Rhodinius prolikxius olan "katil böcek"

isimli bir baflka kan emicinin, çok mükemmel bir

pompalama mekanizmas› vard›r. Bu böce¤in bafl›-

n›n içi hemen hemen tümüyle boflluklar ve kaslarla

kapl› olacak flekilde dizayn edilmifltir. Bu tasar›m sa-

yesinde böcek, emme borusunun iki ucu aras›nda

bas›nç fark› yaratabilir. Kan da bu bas›nç fark› nedeniyle böce¤in boru-

su içinde saniyede 5 metrelik bir h›zla yükselmeye bafllar.

Bu oldukça h›zl› bir yükselmedir ve normal flartlar alt›nda geçti¤i

yerlerde tahribat yaratmas› gerekir. Ne var ki bu yüksek ak›fl h›z›na ra¤-

men böce¤in ne borusunda ne de baflka herhangi bir dokusunda tahri-

bat ya da çatlama olmaz. Çünkü kan›n geçifl yapt›¤› tüm dokular kan›n

147

Harun Yahya

Rhodinius prolikxius

Su seviyesi kontrolü yapan bir alıcının elektronik devresinin şeması. Şema, çok sayı-daki elektronik parçanın nerelerde kullanılacakları ve birbirlerine nasıl bağlanacaklarıhakkında bilgileri içeriyor. Alıcı, bu şemaya ancak % 100 uyularak imal edildiğinde ça-lışabilir. Eğer tek bir parçayı çıkarır veya bağlantısını değiştirirseniz cihazı çalıştıramaz-sınız. İşte sivrisineğin gerginlik algılayıcıları ile emme sistemindeki en ufak bir eksiklikde sistemi tamamen işe yaramaz hale getirebilir. Bu, sivrisineklerin birbirini takipeden aşamalı gelişimlerle bugünkü hallerine gelmiş olamayacaklarını ortaya koyar.Allah gerek sivrisinekleri gerekse diğer tüm canlıları bir kerede bugünkü özellikleriy-le birlikte mükemmel olarak yaratmıştır.

Page 150: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

bu h›z ve bas›nc›na dayanabilecek yap›dad›r. Böcek bu sistem sayesin-

de 15 dakikada 300 mikrolitre kan› emebilir. Bu, bir insan›n ayn› süre

içinde 200 kilo su içmesine denk bir miktard›r. 44

Katil böceklerdekine benzer bir sistem sivrisineklerde de mevcut-

tur. Sivrisineklerin vücutlar› kan emerken çok fazla geniflleyebilir. Ör-

ne¤in 4 mikrolitre kan içen bir sivrisinek vücut hacminin çok üstünde

bir kan emmifltir. Peki sivrisine¤in afl›r› kan emmesi sonucu patlaya-

rak ölmesini engelleyen nedir?

Di¤er kan emicilerde oldu¤u gibi sivrisineklerin sindirim sistemle-

ri de özel bir tasar›ma sahiptir. Sivrisineklerin ne zaman kan emip ne

zaman duracaklar›n› söyleyen gerginlik alg›lay›c›lar› vard›r. Bunlar si-

nir sistemine ba¤l› olarak çal›fl›r.

Sivrisinek ve katil böcekteki bu sistem-

lerin benzerlerini insanlar da su depola-

ma tesislerinde kullan›rlar. Pompalarla

emilen sular depolara aktar›l›r. Depolarda

su seviye kontrolü yapan özel alg›lay›c›lar

bulunur. Depodaki su en üst seviyeye gel-

di¤inde pompa otomatik olarak durur.

fiimdi her iki sistemi de kabaca bir k›-

yaslayal›m: Su motorlar›n›n a¤›rl›¤› ço¤u

zaman onlarca kilo veya daha fazlad›r.

Üstelik son derece gürültülü çal›fl›r ve faz-

las›yla da enerjiye ihtiyaç duyarlar. Za-

man içerisinde boru ile olan ba¤lant›lar›,

contalar› afl›n›r ve su kaç›rmaya bafllarlar.

Paslanma gibi nedenlerle bak›ma ihtiyaç

duyarlar.

Sivrisine¤in kafas›n›n içindeki emme

sistemi ise 1mm3'ten daha küçüktür. Çal›-

Do¤adaki Mühendislik

148

Page 151: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

fl›rken hiç ses ç›karmaz ve sivrisinek yaflam› boyunca pompas›na bir

kere bile bak›m yapmak zorunda kalmaz. Zamanla borusundan ya da

pompas›ndan herhangi bir s›zma olmas› da söz konusu de¤ildir.

Kuflkusuz ki ne sivrisinekler de ne de di¤er böcekler sahip oldukla-

r› bu mükemmel sistemleri kendi kendilerine yapamazlar. Bütün bun-

lar özel bir tasar›m›n ürünüdür. ‹nsanlar›n ürettikleri sistemlerden çok

daha üstün özelliklere sahip olan bu sistemlerin tesadüfen oluflmas›

da kesinlikle imkans›zd›r. Çünkü gerek sivrisine¤in gerekse katil böce-

¤in emme ve depolama sistemleri en ince detaylar›na kadar teknik bir

bütündür. Sistemdeki tek bir hata ya da parçalardaki tek bir eksiklik

bu canl›lar›n hayat›na mal olabilir. ‹flte bu nedenlerden dolay› bu can-

l›lar›n evrim teorisinin iddia etti¤i gibi bir dizi tesadüf sonucu bu özel-

likleri kazanm›fl olmas› imkans›zd›r.

Yeryüzündeki canl› cans›z bütün varl›klar›, herfleyin sahibi olan,

herfleye gücü yeten ve bütün canl›lar›n ihtiyaçlar›n› gideren Allah ya-

ratm›flt›r. Allah üstün kudret sahibi oland›r, O'ndan baflka bir Yarat›c›

yoktur. Rabbimiz bir ayette flöyle buyurmaktad›r:

Bu, Allah'›n yaratmas›d›r. fiu halde, O'nun d›fl›nda olanlar›n ya-

ratt›klar›n› bana gösterin. Hay›r, zulmedenler, aç›kça bir sap›kl›k

içindedirler. (Lokman Suresi, 11)

GECKO KERTENKELES‹ VE MOLEKÜLER ÇEK‹M KUVVET‹Gecko tropik bölgelerde yaflayan küçük ve zarars›z bir tür kerten-

keledir. Gecko kertenkeleleri kendilerini di¤er sürüngenlerden ayr›ca-

l›kl› k›lan bir özelli¤e sahiptirler. Duvarda, hatta tavanda düz bir yol-

da yürüyormuflças›na rahat hareket edebilir; tek ayaklar› üzerinde te-

petaklak durumda as›l› durabilirler. Cilal› dikey bir düzlemde bile ba-

flafla¤› konumda koflturabilirler.45

Peki Geckonun ayaklar›n›n zemini bu derece s›k› kavramas›na im-

149

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 152: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

kan sa¤layan ve bu sürüngenin flafl›rt›c› hareketlerine olanak veren sis-

tem nedir?

‹lk akla gelen, Geckonun yap›flkan bir madde salg›layarak tavana

tutunmas› ihtimalidir. Ancak bu mümkün de¤ildir, çünkü hayvan›n

herhangi bir yap›flt›r›c› üretecek salg› bezi yoktur. Ayr›ca böyle bir sis-

tem belki Geckoyu tavana yap›flt›racakt›r ama hareket etmesine imkan

tan›mayacakt›r.

Hayvandaki üstün kavrama yetene¤inin vantuz benzeri bir yap›-

dan kaynakland›¤› da düflünülebilir. Fakat böyle bir ak›l yürütme de

do¤ru olmayacakt›r. Zira Geckonun ayaklar› havas› al›nm›fl bir ortam-

da da kusursuz ifl görür. Zaten havas›z ortamda bir pompa zemine de

yap›flamaz.

Elektrostatik çekim de söz konusu de¤ildir. Yap›lan deneylerde,

elektron iyonu yüklenmifl havada bile ayaklar›n ifllevini yerine getir-

di¤i gözlenmifltir. E¤er elektrostatik çekim kullan›lsayd›, havaya yük-

lenen iyonlar›n çekim kuvvetini etkileyip Geckonun tutunmas›n› en-

gellemesi gerekirdi.

Araflt›rmalar Geckonun ayaklar›ndaki mekanizman›n üstün bir

mühendislik örne¤i oldu¤unu ortaya ç›karm›flt›r. Gerçekten de bu sü-

rüngenin ayak yap›s› t›rmanmak için tasarlanm›flt›r.

Portland'taki Lewis & Clark Lisesi'nden çevre fizyolo¤u Kellar Au-

tumn ve California Berkeley Üniversitesi'nden bio-mühendis Robert

Full taraf›ndan kurulan ve Massatchusetts IS Robotics taraf›ndan des-

teklenen bir ekip Geckonun nas›l t›rmand›¤›n› mikroskobik aç›lardan

incelemifllerdir.46

Elde edilen sonuç bizlere bilimin geliflmesi sayesinde a盤a ç›kan

bir yarat›l›fl harikas› ile karfl› karfl›ya oldu¤umuzu göstermifltir. Gecko-

nun ayaklar›nda, belki de sadece nükleer fizikçilerin haberdar olabile-

cekleri bir kuvvet mevcuttur.

Do¤adaki Mühendislik

150

Page 153: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

151

Harun Yahya

Binlerce Mikro Tüyden Oluflan Özel AyaklarGeckonun parmak uçlar›, t›pk› bir kitaptaki sayfalar gibi ince doku

yapraklar› ile kapl›d›r. Her bir yaprak da, "setae" ad› verilen özel bir

doku ile kapl›d›r. Bu dokuda tüy benzeri uzant›lar yer al›r ve bu uzan-

t›lar›n uçlar› da yüzlerce mikroskobik uca ayr›lmaktad›r.

‹¤ne bafl› kadar bir alanda ortalama 5000 mikro tüy vard›r. Bu da

hayvan›n her aya¤›nda yaklafl›k yar›m milyon tüyün bulunmas› anla-

m›na gelmektedir. Araflt›rma derinlefltirildikçe karfl›lafl›lan mükem-

mellikler de artmaktad›r.

Her bir tüy kendi içinde say›lar› 400 ile 1000 aras›nda de¤iflen tüyüm-

sü uzant›lardan oluflmaktad›r. Bundan baflka dikkat çeken bir unsur da

tüylerin hayvan›n topuklar›na bakacak biçimde yerlefltirilmifl olmas›d›r.

Her bir ucun kal›nl›¤› milimetrenin befl binde biri kadard›r. Geckonun

aya¤›ndaki milyonlarca mikroskobik uç, de¤dikleri yüzeydeki atomla-

Page 154: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

r›n çekim kuvvetini kullanarak o yüzeye bir tutkal gibi yap›fl›r.

Gecko ad›m atarken ayak taban›n› yüzeye bast›r›r ve hafifçe geriye

çeker. Böylece tüylerin zemine maksimum düzeyde temas etmesini

sa¤lar. Di¤er bir ifadeyle, tüyler yüzeydeki ç›plak gözle görünmeyen

mikroskobik girinti ve ç›k›nt›lara s›k›ca tutunurlar. Böylece, ayak ile

yüzey aras›nda moleküler düzeyde zay›f bir çekim kuvveti oluflur. Bu

çekim kuvveti kuantum fizi¤inde "Van Der Waals kuvveti" olarak ad-

land›r›lmaktad›r.47

Van der Waals kuvveti sizin eliniz ve duvar aras›nda da vard›r ama

çok zay›ft›r. Atomik seviyede bakacak olursak elinizin yüzeyi da¤lar-

la kapl› gibidir ve sadece en tepedeki atomlar duvarla temas ederler.

Ancak Geckonun aya¤›ndaki binlerce spatula ucu t›pk› bir tutkal gibi

duvara yap›fl›r.

E¤er Geckonun parmaklar› gerçek yap›flkanla kapl› olsayd› (veya

bir zamanlar bilim adamlar›n›n sand›¤› gibi vantuzlarla) Geckonun

her aya¤›n› kald›rd›¤›nda bu yap›flkanl›¤› k›rmak için çok fazla enerji

harcamas› gerekirdi. Ancak araflt›rmalar› yürüten ekibin bulgular›na

göre, Geckonun duvara de¤di¤i aç›y› de¤ifltirmesi aya¤›n› çekmesi

için yeterli olmaktad›r.48

Ayaktaki tüycüklerin konumu ve s›kl›klar› Van der Waals kuvveti-

ni ortaya ç›kar›r. ‹flte bu kuvvet, yerçekiminin Gecko üstündeki gücü-

ne bask›n ç›kar. Hayvan, aya¤›n› kald›rmak istedi¤inde de ayak taba-

n›n› ileri do¤ru büker ve moleküler çekim kuvvetinin üstünde bir güç

harcayarak taban›n› kald›r›r.49

Hayvan›n ayak tabanlar›ndaki tüylerin say›s›n›n ve aç›s›n›n ne ka-

dar hassas mühendislik hesaplar›na dayand›¤› ortadad›r. Tüylerin yo-

¤unlu¤u daha fazla olsayd› hayvan duvara yap›fl›p kalacak, daha az

olsayd› duvara tutunamayarak düflecekti. Ayn› durum tüylerin farkl›

aç›larda yerleflmifl olmas› durumunda da geçerli olacakt›.

Ancak böyle bir fley olmaz. Van der Vaals çekim kuvvetinin do¤ma-

Do¤adaki Mühendislik

152

Page 155: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

153

Harun Yahya

s›na neden olan tüycüklerin s›kl›k miktar› tam gerekti¤i kadard›r.

Milimetrekareye 2 milyon de¤il de 2 bin tüy düflen bir Gecko düflü-

nün. Bu hayvan›n aya¤›nda yeterli oranda Van der Waals çekim kuv-

veti oluflmayacak ve hayvan tavanda yürümeye çal›fl›rken bafl afla¤›

düflecektir. Bu durumda tüycüklü yap›n›n varl›¤› hiçbir ifle yaramaya-

cakt›r.

Geckonun Ayaklar›ndaki KoordinasyonBütün bunlar›n yan›s›ra Gecko kertenkelesinin dört aya¤›n›n mü-

kemmel bir koordinasyon içinde olmas› da gerekir. Ancak bu sayede

kertenkele her yüzeyde ilerleyebilir, rahatl›kla duvarlara t›rmanabilir,

düflmeden tavanlarda gezebilir.

Geckonun ayaklar›n›n iflleyifl biçimi, üzerinde düflünüldü¤ünde in-

san› hayrete düflüren bir konudur. Örnek olarak tavanda h›zla yürüme-

sini ele alal›m. Hayvan bu esnada dört aya¤›yla birbirinden farkl› hare-

ketleri efl zamanl› ve hatas›z olarak yapmakta; böylece ayaklar› birbiri-

ne dolaflmadan yol alabilmektedir.

Ellerimizden biriyle bir aya¤›m›z›n

senkronize olarak z›t hareketler yap-

mas›n›n ne kadar güç oldu¤unu göz

önünde bulundurursak, Geckonun

dört aya¤›yla yapt›¤› hareketin zorlu¤u

da daha iyi anlafl›lacakt›r.

Yap›lan araflt›rmalar›n a盤a ç›kard›-

¤› bu gerçekler her yönden oldukça fla-

fl›rt›c›d›r. Öncelikle Geckonun Van der

Waals adl› bu kuvvetten ve ne ifle yara-

d›¤›ndan haberdar olmas› gerekmekte-

dir. Ancak bu kuvvetten pek çok üniver-

site mezunu kifli bile haberdar de¤ildir.

Page 156: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Geckonun parmakları mikroskobiktüylerle kaplıdır (1). "Setae" adı veri-len bu tüyler (2) o kadar küçüktür kiiğne başı kadar bir alanda sayıları5000'i bulabilir. Her setaenin ucundaküçük tüysü yapılar bulunur (3). Herbir setaenin ucundaki tüycüklerin sa-yısı 1000'i bulur (4). Tüycüklerin buyapısı hayvanın yüzeylere kolaylıklatutunmasını sağlar. Tüyler tutucuözelliğini belli bir açıya (a) kadar ko-rur. Açı değiştiğinde hayvanın ayağıyüzeyden hemen ayrılır (5).

11

3 4

4

2

Page 157: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Harun Yahya

155

‹nsanlar›n bile bilmedi¤i bu bilgilere Gecko nas›l sahip olmufltur?

Öncelikle Geckonun tüylü bir yap›n›n tam ihtiyac› olan kuvveti olufl-

turaca¤›n› tahmin etmesi gerekmektedir. Bir kertenkelenin tüycükleri

keflfetmesi, bunlar›n say›s›n› ve aç›lar›n› hem a¤›rl›¤›n› tafl›yacak hem

de h›zl› hareket etmesini engellemeyecek kadar hassas bir flekilde he-

saplamas› mümkün müdür? Elbette ki ideal say›daki tüycükleri olufl-

turmas›, ideal bir aç› ve düzende ayak taban›na yerlefltirmesi Geckonun

yetene¤i ile ortaya ç›km›fl olamaz.

Bunlar›n yan›s›ra Geckonun dört aya¤›n› mükemmel koordine ede-

cek iskelet, sinir ve kas sistemlerine de ihtiyac› vard›r. Bir kertenkelenin

tüm bunlar›n tasar›m›n› yapmas› ve bedeninde bunlar› kendili¤inden

var etmesi elbette mümkün de¤ildir.

‹nsanlar atomun yap›s›n› ve özelliklerini çok yak›n bir zamanda -son

yüzy›lda- keflfetmifllerdir. Gecko ise bir sürüngen türüdür. Elbette ki

atomu ve onun çekim gücünü bilmesi düflünülemez.

Ak›l ve sa¤duyu sahibi her insan bunlar›n kendili¤inden olamayaca-

¤›n› ve hepsinin özel bir tasar›m›n eseri oldu¤unu bilir. Üstelik flimdiye

kadar yaflam›fl olan bütün Geckolar bu özelliklere sahiptirler. Bütün

bunlar Geckolar› bir anda, tüm bu özellikleriyle birlikte Allah'›n yaratt›-

¤›n› bize gösterir.

Bütün canl›lar› çeflitli özelliklerle yaratan Allah't›r. Hem bedenleri

hem de davran›fllar›, bu canl›lar› Allah'›n var etti¤ini aç›kça ortaya ko-

yar. Düflünen insanlar için, Gecko kertenkelesindeki tasar›m, Allah'›n

sonsuz ilminin ve kusursuz yarat›fl›n›n delillerinden biridir. Bir ayette

tüm canl›lar› yaratan›n Allah oldu¤u flöyle bildirilmektedir:

Allah, her canl›y› sudan yaratt›. ‹flte bunlardan kimi karn› üzerin-

de yürümekte, kimi iki aya¤› üzerinde yürümekte, kimi de dört

(aya¤›) üzerinde yürümektedir. Allah, diledi¤ini yarat›r. Hiç flüp-

hesiz Allah, herfleye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

Adnan Oktar

Page 158: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 159: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

ünümüzde modern denizalt› gemilerinin yap›-

m› için ileri teknolojiler kullan›lmakta, çok sa-

y›da uzman mühendis ve bilim adam› çal›fl-

maktad›r. Amaç su alt›nda daha fazla kalabi-

len, daha az enerjiyle, daha fazla hareket kabi-

liyeti olan makineler üretmektir. Ne var ki bütün çal›flmalara

ve seferber edilen imkanlara ra¤men bu gemilerde baflar›labi-

len sadece geminin su alt›nda ilerleyebilmesi, gerekti¤inde

yükselip alçalmas› ile s›n›rl›d›r.

Bütün bunlar›n yan› s›ra denizalt›lar›n derinlerdeki bas›nç-

tan etkilenmemeleri için çok sa¤lam metallerden imal edilme-

si gerekir. Ayr›ca deniz dibinde bu araçlarda yaflam›n sürdürü-

lebilmesi için geminin oldukça fazla bir bölümünün ihtiyaç

malzemeleri ile doldurulmas› da gerekmektedir. Dolay›s›yla

denizalt›lar›n, su alt›ndaki hareket kabiliyetleri s›n›rl›d›r. Bu

Page 160: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

konudaki çal›flmalar sürdürülmekte, problemler çözülmeye, bu gemi-

lerde kullan›lan teknoloji gelifltirilmeye çal›fl›lmaktad›r. Ancak burada

dikkatten kaçmamas› gereken çok önemli bir nokta vard›r.

Denizin alt›nda yaflayan çok say›da ve çeflitte canl› vard›r. Bu canl›-

lar da bas›nca maruz kalmakta, beslenme, korunma gibi ihtiyaçlar›n›

deniz alt›nda karfl›lamaktad›rlar. Ancak yukar›da denizalt›lar için say-

d›¤›m›z konulardan hiçbiri deniz canl›lar› için problem oluflturmaz.

En küçük bal›ktan en büyük balinaya kadar tüm deniz canl›lar› üs-

tün bir manevra kabiliyeti ile rahatça hareket eder, vücut a¤›rl›klar›n›

ustaca kullanarak en yüksek verimle yüzer, rahatça beslenirler. Bunun

nedeni her cins bal›¤›n yüzme sistemlerinin mükemmel flekilde tasar-

lanm›fl olmas›d›r. Yüzgeçlerinin yeri özel seçilmifltir, kuyruk flekli, so-

lungaç büyüklükleri, derilerindeki girinti ve ç›k›nt›lar› ihtiyaçlar›n› en

kusursuz biçimde sa¤layacak niteliklerdedir.

Do¤adaki Mühendislik

Allah balıkları suyun içinde zorlanmadan hareket etmelerini sağlayacak bir vücut şek-li ile yaratmıştır. Balıkların, ön tarafı oval, arka tarafı sivri bir mekiğe benzer vücut ya-pısı suyun sürtünme etkisini en aza indirir. Bazı balıklar örneğin Vatoslar böyle birforma sahip değildir. Ancak bu balıklar da, su içinde, zorlanmadan hareket edecekbaşka ideal formlara sahiptir.

158

Page 161: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

159

Harun Yahya

‹lerleyen sayfalarda verilecek

örneklerde de görülece¤i gibi canl›-

lardaki tasar›m eksiksizdir. Bas›nç,

beslenme, solunum, korunma gibi

ihtiyaçlar›n›n tümünü rahatl›kla

karfl›layacaklar› sistemler vücutla-

r›nda ilk ortaya ç›kt›klar› andan be-

ri vard›r. Aksi bir durum söz konu-

su de¤ildir, çünkü bu canl›lar›n ek-

sik sistemlerle deniz alt›nda yafla-

malar› mümkün de¤ildir.

Bu ise deniz alt› canl›lar›n›n bir

anda eksiksiz olarak ortaya ç›kt›k-

lar›n› yani tümünü Allah'›n yaratt›-

¤›n› bize kan›tlar.

BALIKLARIN YÜKSEK VER‹ML‹ YÜZME TEKN‹KLER‹Hemen hemen tüm makineler

sabit bir eksen etraf›nda, sabit bir

dönme h›z›nda hareket eden ve flaft

denen parçalar arac›l›¤› ile güç üre-

tirler. Hayvanlar da güç üretirler,

ancak onlar›n çal›flma sistemi maki-

nelerden çok farkl›d›r. Hayvanlar›n

bütün vücutlar› kan damarlar› ve

sinirlerle sar›lm›flt›r. Bu nedenle

makinelerden çok daha mükemmel

bir tasar›ma sahip olan ve ileri-geri

hareket eden manivelaya benzeyen

Bu çizimde yüzme anında bir balığa et-ki eden kuvvetler gösterilmektedir.Balığın kuyruğunun soldan sağa doğrukıvrılması, biri balıkla aynı yönde (A),diğeri yana doğru olmak üzere (B) ikikuvvet ortaya çıkarır. A kuvveti balığıileriye doğru iter. B kuvveti ise balığınyana dönmesini etkiler. Bu iki kuvvetinbileşkesi sonucu ortaya çıkan H ise ba-lığın hareket yönünü ve hızını belirle-yen asıl kuvvettir. Balık su içinde hare-ketsiz durmak istediğinde su tarafındanyanlarına uygulanan kuvvetleri (S), dengeleyebilecek kadar bir K kuvvetiuygular.

A

B

S

S

K

H

Page 162: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

yap›lar sayesinde hareket ederler. Canl›lar›n güç üreten motorlar›, bü-

zülüp esneme özelli¤ine sahip olan kaslar›d›r.

Bu motorlar›n bir örne¤ine su canl›lar›nda rastlamak mümkündür.

Su alt› canl›lar›ndaki her bir manivela birbirine öyle bir biçimde ba¤-

lanm›flt›r ki, hareket tek bir düzlemde gerçekleflir. Bu hareketi bal›kla-

r›n sudaki yüzüflünü düflünerek gözünüzde canland›rabilirsiniz. Bal›-

¤›n omurgas›, yerde k›vr›l›p giden bir y›lan gibi devaml› olarak sa¤a

sola k›vr›l›r.

Bir bal›¤›n yüzebilmesi için kuyru¤unu sallamas› yeterlidir. Nor-

mal flartlar alt›nda kuyruk bir yöne büküldü¤ünde, bal›¤›n ön taraf›-

n›n arka taraf›n tam tersi yönde ve ayn› fliddette savrulmas› gereklidir.

Do¤adaki Mühendislik

160

Balıklar basit ve sade bir vücut yapısına sahipmiş gibi görünür. Oysa suyun içinde ha-reket etmek için kullandıkları sistem ve mekanizmalar, son model bir arabadaki ka-dar hassas bir planlamanın ürünüdür.

Page 163: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Ancak böyle olmaz. Çünkü bal›klar›n vücutlar›n›n ön taraf› bu etkiyi

ortadan kald›racak biçimde yarat›lm›flt›r.

Ayn› zamanda su, hareket esnas›nda bafl tarafa dikey bir kuvvetle

etki eder. Tüm bunlar bafl k›sm›n su içindeki sal›n›m›n›n, kuyruk k›s-

m›ndakinden daha küçük olmas›na neden olur. ‹ki taraf aras›ndaki bu

farkl›l›k bal›¤›n su içindeki hareketini sa¤lar.

Bal›¤›n ileri do¤ru hareket h›z›, yüzgecin bal›¤›n omurgas›ndan ge-

çen eksenin sa¤›na ve soluna gidifl gelifl h›z› ile do¤rudan ba¤lant›l›d›r.

Yüzgeç eksene yaklaflt›¤›nda h›z artar, uzaklaflt›¤›nda da azal›r.

• Maksimum Verimli Bir Sistem

Acaba bu sistem ne kadar verimlidir? Dalgalanan bir kuyruk, bir

deniz alt›n›n motorlar› ile k›yaslansayd› nas›l bir sonuç al›n›rd›?

Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Richard Bainbridge ve arkadafl-

lar› bir su alt› kameras›yla yapt›klar› gözlemlerle bu sorulara yan›t ara-

m›fllard›r.

Gözlemler, su alt›nda sakin duran bir bal›¤›n korkutuldu¤unda

müthifl bir h›zla harekete geçebildi¤ini ortaya koymufltur:

Küçük bir tatl› su bal›¤›, 1 saniyede durgun halden 10 vücut boyu

kadar ileri f›rlayabilir. 20 cm. boyundaki bir bal›¤›n ulaflabildi¤i h›z ise

saatte 8 kilometre kadard›r. Bal›k büyüdükçe h›z› da artar. Prof. Bainb-

ridge, 32 cm. boyundaki bir bal›¤›n uzunca bir süre 13 km/saat h›zla

hareket etti¤ini görmüfltür.50 Bu h›z bal›¤›n kuyruk sallama s›kl›¤› ile

do¤rudan orant›l›d›r. Bir bal›k k›sa sürede ne kadar çok kuyruk sallar-

sa h›z› da o kadar artar.

Bal›klar, yüzerken büyük miktarlarda güç harcarlar. Ancak ani h›z-

lanman›n bal›klar için hayati bir anlam› vard›r; çünkü hem avlanmak

hem de avc›lardan kaçabilmek için ani h›za ihtiyaçlar› vard›r.

Baz› küçük bal›klar, durma noktas›ndan maksimum h›zlar›na sani-

161

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 164: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

162

yenin 20'de biri kadar k›sa bir sürede

ç›kabilirler. Bu s›rada ürettikleri

itme kuvveti kendi a¤›rl›klar›-

n›n 4 kat› kadar olmaktad›r.

Bu verilerin ne anlam ifa-

de etti¤ini tam olarak anla-

mak için flöyle bir karfl›lafl-

t›rma yapal›m: Spor araba-

lar s›f›r km.den 100 km. h›za

4 ila 6 saniye aras›nda ç›kar-

lar. Maksimum h›zlar›na ulafla-

bilmeleri için daha da fazla zama-

na ihtiyaçlar› vard›r.

Bütün bunlar›n yan› s›ra gözard› edilmemesi gereken çok önemli

bir nokta vard›r. Bal›klar bu üstün performanslar›n› suyun içinde ger-

çeklefltirmekte hem de kimi türlerde ak›nt›ya karfl› koymaktad›rlar. Su-

yun direncinin havadan daha fazla oldu¤u düflünüldü¤ünde, bal›¤›n

son derece üstün bir performansa sahip oldu¤u rahatl›kla anlafl›lacak-

t›r.

Bu konudaki en güzel örnek hiç kuflkusuz ki somon bal›klar›d›r.

Denize aç›lan somon bal›klar›, ancak do¤duklar› nehre varabilirler-

se, burada yumurtlayarak nesillerini devam ettirebilirler. Bu nedenle

somonlar›n yumurtlama yerlerine varabilmeleri için, devaml› olarak

nehrin yukar›s›na do¤ru, yani ak›nt›ya karfl› yüzmeleri gereklidir. Bu

arada karfl›lar›na ç›kan flelaleleri de aflmal›d›rlar. Bunun için ise somon

bal›¤› bulundu¤u noktadan yaklafl›k 4 metre ileriye, su seviyesinden

de 2 metre yukar›ya s›çramak zorundad›r. Böyle bir s›çray›fl s›ras›nda

somonlar›n sudan ç›k›fl h›zlar› saatte 24 kilometreyi bulur. Bu atlay›fl›n

sonundaki düflme pek çok canl› için ölüm demektir. Fakat somon hiç-

Page 165: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

bir zarar görmeden düfltü¤ü yerden yoluna de-

vam eder. Somon bal›klar› e¤er böyle atla-

y›fllar› yapabilecekleri bir kas ve iskelet

yap›s›na sahip olmasalard› elbette yafla-

malar› mümkün olmazd›. (Detayl› bilgiiçin bkz. Somon Bal›klar›n›n fiafl›rt›c› YönTayin Sistemi bölümü)

• Balıkların Her Yöne Hareketi Nasıl Sağlanır?

Bilindi¤i gibi bal›klar›n su içindeki tek hareketi ileri geri yönünde

de¤ildir. E¤er bir bal›k su içinde afla¤› yukar› hareket edemezse yafla-

mas› mümkün olamaz. Bu problem de bal›klarda yarat›lan baflka bir

tasar›m ile çözülmüfltür.

Bal›klar›n vücutlar›nda hava keseleri bulunur. Bu keseler sayesinde

derinlere inebilir veya su yüzeyine do¤ru ç›k›fl yapabilirler. Bal›k de-

rinlere indi¤inde, suyun bal›k üzerindeki fiziksel etkileri de de¤iflir.

Çeflitli derinliklerde de¤iflen bu flartlara uyum sa¤lama, hava kesesin-

deki gaz›n azalt›l›p, ço¤alt›lmas›yla sa¤lan›r.

Bunlar›n yan› s›ra bal›klar›n a¤›rl›k merkezleri de genellikle hava

keselerinden geçecek flekilde tasarlanm›flt›r. Böylece dengenin bozul-

mas› halinde yüzgeçlerinin çok küçük hareketleriyle bal›k yeniden

dengesini sa¤layabilir veya istedi¤i pozisyonda durabilir.

• Sürtünmeyi Engelleyen Özel Deri

Bal›klar›n pek ço¤unun vücutlar› oldukça dayan›kl› bir deri ile kap-

lanm›flt›r. Bu deri, alt ve üst olmak üzere iki tabakadan oluflur. Üst de-

ri içerisinde mukus salg›layan bezler bulunmaktad›r. Mukus kaygan

ya da yap›flkan bir yap›da olup, bal›¤›n su içerisindeki hareketi s›ra-

163

Harun Yahya

Adnan Oktar

hava kesesi

Page 166: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

s›nda sürtünmeyi en alt düzeye indirmeye yarar. Dolay›s›yla bal›kla-

ra daha h›zl› hareket imkan› verir. Ayr›ca kayganl›k özelli¤iyle de ba-

l›¤›n düflmanlar› taraf›ndan yakalanmas›n› zorlaflt›r›r. Mukusun bir

baflka özelli¤i ise hayvan› hastal›k yapan organizmalara karfl› koru-

mas›d›r.51

Bundan baflka bal›klar›n üst derisinde keratin52 benzeri bir tabaka

da mevcuttur. Bu tabaka suyun vücuda girmesini engelleyerek, bal›-

¤›n vücudundaki iç bas›nç ile d›fl ortam bas›nc›n›n dengelenmesini

sa¤lar. E¤er bu tabaka olmasayd›, içeri su girmesi nedeniyle bal›¤›n

vücudundaki bas›nç dengesi bozulacak ve bal›k ölecekti.

Görüldü¤ü gibi bal›klar›n sudaki hareketini kolaylaflt›r›c› birçok

sistem biraradad›r. Bu sistemlerin tasar›mlar› ve fonksiyonlar› birbi-

rinden farkl›d›r. Ancak biri olmadan di¤eri bir ifle yaramamakta, her-

hangi bir eksiklikte canl› ölmektedir.

Do¤adaki Mühendislik

164

Page 167: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

165

Harun Yahya

Evrimciler suda yaşayan balıkların, on milyonlarca yıllık bir zaman dilimi içinde karaya çı-karak kara canlılarına dönüştüklerini iddia ederler. Oysa bu tür bir geçişi imkansız kılansayısız anatomik ve fizyolojik faktör vardır. Örneğin balıklar suda yaşadıkları için vücutağırlıklarını taşıyacak güçte bir kas ve iskelet sistemine sahiptirler. Oysa karaya çıktıkla-rında yaşayabilmeleri için farklı bir yapının var olması şarttır. Kara canlıları, karadaki aniısı değişimlerine uyum sağlayabilecek bir metabolizmaya sahiptir. Oysa denizlerde böyleısı değişimleri ve balıklarda da bunun için gerekli özel bir metabolizma yoktur. Karadayaşayan canlıların susama duyguları ve su kaybını en aza indirecek bir deri yapıları vardır.Suda yaşayan canlıların susama duygusu bulunmaz ve derileri de susuz ortamlara hiç uy-gun değildir. Kara canlıları suyu minimum düzeyde kullanmalarını sağlayan böbrek siste-mine sahiptirler. Balıkların yaşadığı ortamda ise su boldur ve böbrekleri de yoktur. Kı-sacası sudan karaya geçişin gerçekleşmesi için böbreği olmayan canlıların bir anda geliş-miş bir böbrek sistemi edinmiş olmaları gereklidir. Ayrıca balıklar suda erimiş olan oksi-jeni solungaçlarıyla alırlar. Suyun dışında ise birkaç dakikadan fazla yaşayamazlar. Karadayaşayabilmeleri için, bir anda kusursuz bir akciğer sistemi edinmiş olmaları gerekir. Tümbunların aynı canlıda tesadüfen ve aşama aşama gerçekleşmesi imkansızdır. Sonuç olaraksuda yaşayan bir canlının karaya çıkıp oraya uyum sağlaması yani evrimleşmesi bilimselve mantıksal açıdan imkansızdır.

Page 168: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Balıklar kendilerine verilmiş olanözel bir duyu sistemi sayesinde, sü-rekli sağa sola hareket eden bir sürüiçinde başka bir balığa çarpmadan ha-reket edebilirler. Balıklardaki bu du-yu o kadar hassastır ki, bu işi zifiri ka-ranlıkta bile ustaca başarabilirler.

Page 169: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 170: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Örne¤in mukus s›v›s›n›n hem belli miktarda kaygan, hem de yap›fl-

kan olmas› gerekmektedir. Ayn› zamanda da mikrop öldürücü niteli-

¤inin olmas› flartt›r. Bütün bu flartlar›n sa¤lanmas› ve bunlar› dev kim-

yasal tesislerde de¤il de bal›¤›n derisinin alt›ndaki birkaç milimetrelik

bir tabakada üretilmesi elbette büyük bir mucizedir. Büyük bir ilim ve

kudret gerektiren bu özellikler, bal›klar› Allah'›n yaratt›¤›n› bize kan›t-

layan delillerdendir. Allah, gücünün s›n›rs›zl›¤›n› bir ayette flöyle bil-

dirmektedir:

... Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden

boyun e¤mifllerdir. Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) ya-

ratand›r. O, bir iflin olmas›na karar verirse, ona yaln›zca "OL" der,

o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 116-117)

Balıklardaki Benzersiz Duyu Sistemi

Yüzlerce kiflilik omuz omuza bir kalabal›k içinde oldu¤unuzu dü-

flünün. Herkesin sürekli olarak bir sa¤a bir sola olmak üzere rastgele

Do¤adaki Mühendislik

168

Page 171: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

hareket etmesi istense, üstelik de karanl›kta... Hiç kimseye çarpmadan

hareket etmeniz uyman›z mümkün olabilir miydi? fiüphesiz hay›r!

Bizim için mümkün olmayan bu hareketler bal›klar için çok kolay-

d›r. Çünkü bal›klar "yanal çizgi" olarak adland›r›lan mükemmel bir

duyu sistemine sahip olarak yarat›lm›fllard›r. Bu sistem, vücudun her

iki yan›nda boyuna uzanan noktalar veya kesik çizgiler halindedir.

Sistemin duyu hücreleri, deri alt›nda bir kanal içerisinde yer al›r.53

D›fl ortamda olabilecek en küçük bir bas›nç de¤iflimi, su dalgalan-

mas›, ak›nt› fliddeti ve yönü, yanal çizgiler sayesinde hemen saptan›r.

Kara hayvanlar›n›n duyular›n›n tersine bal›klar suyun bas›nç dalgala-

r›n› ve kimyasallar› tafl›mayla, bulundurma özelli¤ini kullan›rlar. Ba-

169

Harun Yahya

Adnan Oktar

Balıklar "yanal çizgi" olarak adlandırılan mükemmel bir duyu sistemine sahip ola-rak yaratılmışlardır. Bu sistem, vücudun her iki yanında boyuna uzanan nokta-lar veya kesik çizgiler halindedir. Sistemin duyu hücreleri, deri altında bir kanaliçerisinde yer alır.

Page 172: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

l›klar bu özel duyular› arac›l›¤› ile titreflimleri yar› hissedebilir ve yar›

duyabilirler. Bu sayede bir düflman›n veya engelin varl›¤›n› nesneyi

henüz görmeden fark edebilirler. Avlar›n›n yerini veya düflmanlar›n›n

konumunu belirleyebilir, su ak›nt›lar›n›n içerisinde yönlerini bulabilir-

ler. Yanal çizgi özellikle yak›ndaki düflük frekansl› titreflimlere duyar-

l›d›r. Bu sayede bal›klar k›y›daki ad›mlar› veya suyun yüzeyine düflen

bir cismi dahi hemen fark eder ve buna göre önlem al›rlar.

K›y›da konuflabilir, flark› söyleyebilir veya radyo çalabilirsiniz.

Çünkü bal›klar bunlardan ürkmeyeceklerdir. Ancak suyla ba¤lant›s›

olan bir fleyi hareket ettirecek bir fley yapacak olursan›z; örne¤in iske-

leyi sarsarsan›z ya da suya tafl atarsan›z tüm bal›klar ortadan kaybola-

caklard›r.

Do¤adaki Mühendislik

170

Birçok balık gibi gösterişli görünümlü beta kavgacı balığı da (Saimese) etrafını fark et-mek için dalga hissini kullanır. Tehlike, kendisini tehdit ettiğinde erkek balık yavrula-rını uyarmak için yüzgeçlerini titreterek dalga yollar.

Page 173: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Yak›ndaki nesneler kendilerine ulaflan dalgay› geri yans›t›rlar. Bu fle-

kilde bir dalgan›n sahile vurmas› gibi geriye dönen dalgalar çok ufak

aral›klarla bal›¤›n vücuduna ulafl›rlar. Bal›ktaki yanal çizgiler bu zaman

farkl›l›klar›n› analiz eder ve bal›k elde edilen bilgiden geriye yans›yan

dalgalarla etraf›ndaki görüntüyü anlar. Bal›k daha h›zl› yüzerek ve da-

ha fazla dalga meydana getirerek daha fazla bilgi edinebilir.

Sistem çok detayl› bir tarama yapabilecek kadar mükemmel çal›fl›r.

Örne¤in Meksika kör ma¤ara bal›¤› yaflad›¤› ma¤aran›n karanl›¤›nda

görebilmek için tamamen yanal çizgilerine ba¤›ml›d›r. Gözleri olmad›-

¤› halde toplu i¤ne bafl›ndan daha küçük nesneleri alg›layabilir.54

Özellikle düflük görüfl kapasitesi olan sularda, birbirine yak›n kala-

bal›k gruplar halinde yüzen bal›klar da, h›zl› manevralar› hissetmek

için yanal çizgilerinden faydalan›rlar.55

Bal›¤›n bu duyu organ› oldukça kompleks bir yap›dad›r. Böyle bir

duyu sisteminin rastgele tesadüflerle, zaman içinde aflama aflama

oluflmas› elbette mümkün de¤ildir. Ayr›ca sistemin tek bir defada or-

taya ç›kmas› da bal›¤›n yaflam›n› sürdür-

mesi bak›m›ndan zorunludur. Bu durum

da, bal›klar›n evrimcilerin iddia ettikleri

gibi kademeli de¤iflikliklerle evrimlefle-

rek ortaya ç›kmad›klar›n›, Allah'›n onlar›

eksiksiz ve kusursuz bir flekilde yaratm›fl

oldu¤unun bir baflka göstergesidir.

PENGUENLER VE POTANS‹YELENERJ‹ - K‹NET‹K ENERJ‹ DÖNÜfiÜMÜ‹mparator penguenlerinin kuluçkaya

yatt›klar› dönem kutup k›fl›na denk gelir.

Erkek penguen yumurta üzerinde kuluç-

171

Harun Yahya

Adnan Oktar

Page 174: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

kadayken, diflisi do¤acak

olan yavrusu için besin

bulmaya gider. Kuluçka

yeri ile en yak›n besin

kayna¤› aras›ndaki mesa-

fe bazen 100 kilometreyi

geçer. Anne penguen,

yavru yumurtadan ç›kana

kadar geçen 4 ayl›k süre

içinde sürekli dolaflarak

yavrusu için kursa¤›nda

besin biriktirir. Anne yu-

murtadan ç›kan yavruyu

devrald›¤›nda, baba pen-

guen oldukça uzun süre-

cek olan bir yürüyüfle ç›-

kar.56

Ancak burada flaflk›n-

l›k verici bir durum var-

d›r. Penguenler büyük gövdeli olmalar›na karfl›n, yürüyüfllerini zor-

laflt›racak kadar küçük bacaklara sahiptirler. Bu ise normal flartlar al-

t›nda daha fazla enerji harcamalar›na neden olacakt›r. S›n›rl› miktarda

bir yedek besinle uzun bir yolculu¤a ç›kan penguenler için böyle bir

durum mutlak bir ölüm demektir.

Peki öyleyse bu dezavantaj gibi görünen duruma ra¤men nas›l

olup da penguenler kilometrelerce yolu yürüyerek aflmakta ve denize

ulaflabilmektedirler?

Bu sorunun cevab› bir yarat›l›fl mucizesini daha gözler önüne ser-

mektedir.

Penguenler sa¤a sola sallanarak yürürler. Bu sarkaç benzeri ilginç

yürüyüflün nedeni son derece önemlidir. Bu yürüyüfl sayesinde pen-

guenler önemli derecede enerji tasarrufu yapmaktad›rlar. Penguenle-

Do¤adaki Mühendislik

172

Dolay›s›yla bir yürümeye bafllarkenbir de dururken enerji harc›yor.

Kinetikenerjiyle sa¤ayatanpenguendurdu¤u andaelde etti¤ipotansiyelenerjininyenidenhareketedönüflmesiylebu sefer solayat›yor.Penguenlerin

yürüyüflü ile bir sarkac›nsal›n›m›aras›nda hiçbirfark yoktur.

Page 175: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

rin bacaklar› afl›r› k›sad›r. Ancak penguenler, yana do¤ru ad›mlar ata-

rak bu k›sal›¤›n dezavantajlar›n› ortadan kald›r›r ve kaslar›n›n daha az

yorulmas›n› sa¤larlar. Hatta her ad›m›n sonunda bir sonraki ad›m için

enerji depolam›fl olurlar. 57

Yana do¤ru ad›mlar atarak de¤il de düz yürümüfl olsalard› pengu-

enlerin kendi boyutlar›ndaki bir hayvandan iki kat daha fazla enerji

harcamalar› gerekirdi. Ancak bu özel yürüyüfl flekli sayesinde pengu-

en sadece yürümeye bafllarken enerji harcar, bir de dururken. K›s›tl›

olan besininin denize ulaflmaya çal›flan penguene yetmesi için en isa-

betli yöntem budur.

Enerji tasarrufu sa¤layacak bir yürüyüfl flekli elbette ki penguenin

kendi bafl›na keflfetti¤i bir kolayl›k de¤ildir. Üstelik bunu tek bir pen-

guen de¤il bütün penguenler böyle yapmaktad›rlar.

A¤›r k›fl flartlar›nda yaflamalar›n› sa¤layacak bu kolayl›¤› penguen-

ler ilk do¤duklar› andan itibaren bilir ve uygularlar. Aksi bir davran›fl

ölümlerine neden olacak kadar ciddi sonuçlar do¤urabilir. Donduru-

cu so¤ukta penguenin en az enerji harcamak için neler

yapmas› gerekti¤ini denemesi ve en sonun-

da bu yürüyüflte karar k›lmas› söz

konusu de¤ildir.

Penguenlerin bu yürüyüfl

flekilleri Allah'›n canl›lar

üzerindeki flefkat ve

merhametinin delillerin-

den biridir. Penguenleri

yaratan ve nas›l hareket

edeceklerini onlara il-

ham eden Allah't›r.

Allah tüm canl›lar›

benzersiz flekillerde

suretlendirmifl ve on-

lar› en mükemmel özel-

likler ile birlikte yarat-

m›flt›r.

Harun Yahya

Page 176: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 177: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

u kitab› okuduktan sonra pek çok fleye

bak›fl aç›n›z de¤iflecektir. Yolda gördü¤ü-

nüz bir kar›nca art›k sizin için s›radan bir

hayvan de¤ildir. Çünkü art›k onun "for-

mik asit" üreten usta bir kimyager oldu-

¤unun fark›ndas›n›z. Böceklerin veya ke-

lebeklerin birbirlerine özel mesajlar dolu kokular gönder-

diklerini, bal›klar›n mükemmel bir alg›lama sistemiyle

kendilerini koruyabildiklerini biliyorsunuz. Tüm bunlar

gerçekte Allah'›n, Kendi sonsuz kudret ve sanat›n› tan›t-

mak için bu kitap vas›tas›yla, size verdi¤i özel bir ilimdir.

Bu ilim, çevrenizdeki güzellikleri ve mucizeleri daha ya-

k›ndan görmenizi ve tüm bunlar üzerinde düflünmenizi

sa¤layacakt›r.

Peki, bütün bu güzellikler ve mucizeleri fark etmek ve

bunlar üzerine düflünmek size ne sa¤lar?

Kazanc›n›z, tahmin edebilece¤inizden daha büyüktür.

Öncelikle günlük hayat›n›zda size hemen her f›rsatta

verilmeye çal›fl›lan bir telkin vard›r: Canl›lar›n evrimlefl-

tikleri telkini! Çevrenizdeki iman hakikatlerini görmek,

her yerde gerçekten de hayranl›k uyand›r›c› sanat eserle-

riyle karfl›laflmak, temeli yaln›zca tesadüflere dayanan ev-

rim teorisinin geçersizli¤ini anlaman›za neden olacakt›r.

Peki bunu anlamak size ne kazand›r›r?

Evrim teorisinin geçersizli¤ini görmeniz, yarat›l›fl› in-

kar etmek için gösterilen bütün çabalar›n -tüm imkanlar

seferber edilmifl olmas›na ra¤men- ne kadar bofl ve ak›l d›-

fl› oldu¤unu, hiçbir zaman da bir sonuca ulaflamayaca¤›n›

görmenize vesile olur.

Çevrenizdeki tasar›mlar› keflfederek elde edece¤iniz

175

Page 178: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

ikinci kazanç ise size sunulan güzelliklerden zevk almaya bafllaman›z

olacakt›r. Günlük ifllerinize ay›rd›¤›n›z monoton hayat›n›z, etraf›n›zda

var olan fleylerin mükemmelliklerini gördükçe güzelleflecek, anlam

kazanacakt›r. Her gün görüp geçti¤iniz fleyler, bu bak›fl aç›s›n› kazan-

man›zla birlikte, "s›radan" olmaktan ç›kacak ve sizin için büyük bir he-

yecan ve coflku kayna¤› olacakt›r.

Bunlar sizin ilk planda karfl›laflaca¤›n›z nimet ve güzelliklerdir.

Tüm bunlar›n ötesinde, sahip oldu¤u tasar›m› ö¤rendi¤iniz ve üze-

rinde düflünüp tefekkür etti¤iniz "tek bir canl›n›n" size getirece¤i öyle

bir kazanç vard›r ki, bunu dünyadaki herhangi bir de¤erle k›yaslamak

mümkün de¤ildir. Siz, bir kar›ncan›n ola¤anüstü bir kimya laboratu-

var›na sahip oldu¤unu ö¤renince asl›nda son derece büyük ve önemli

bir gerçekle karfl›lafl›rs›n›z: Bu canl›n›n bedeninde gizli bir "ak›l" ha-

kimdir. Her parças›nda, insan›n zekas›, bilgisi ve tecrübesiyle ulafla-

mayaca¤› bir "kusursuzluk" ve mükemmellik hakimdir. Her parças› o

kadar kompleks yap›lara ve sistemlere sahiptir ki, de¤il benzerlerini

yapmak, yaln›zca bunlar›n s›rlar›n› çözebilmek dahi insanl›k tarihinin

binlerce y›ll›k teknoloji ve bilgi birikimi sonucunda olmufltur. Dahas›,

canl›l›kta henüz günümüz bilim ve teknolojisiyle dahi keflfedilmemifl

say›s›z mucizeler gizlidir. Sonuçta, siz canl›lardaki bu mükemmel ya-

rat›l›fl örneklerini keflfettikçe Allah'›n varl›¤›n›, sonsuz ve üstün s›fat-

lar›n› daha yak›ndan müflahade edeceksiniz.

fiu çok önemli gerçe¤i de farkedeceksiniz ki kendi yarat›l›fl›n›z da

bofluna de¤ildir. Yeryüzündeki varl›¤›n›z›n bir amac› vard›r. O halde,

e¤er yeryüzündeki her fley -siz de dahil- bu kapsaml› yarat›l›fl›n bir

parças› oldu¤una ve size tüm bunlar› anlayacak bir ruh ve anlay›fl da

verildi¤ine göre, bunlar› veren Allah'a karfl› sorumlusunuz demektir.

Tek bir kar›nca örne¤ine bakarak ç›karabilece¤iniz bu sonuç iflte sizin

için en büyük kazançt›r. Art›k bundan sonra yeryüzünde Allah'›n eser-

lerini, yaratmas›ndaki mucizeleri izleyecek, tüm bunlardan zevk ala-

Do¤adaki Mühendislik

176

Page 179: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

cak, çevrenizdeki insanlar› de¤il yaln›zca Allah'› raz› etmeye çal›flacak-

s›n›z. Dolay›s›yla dünyaya ait endifle ve zorluklar›n etkisinde kalma-

yacaks›n›z. Kaderi anlayacak, ahirete inanacak ve dünya hayat›n›n sa-

dece bir imtihan için yarat›ld›¤›n› anlayacaks›n›z. Dünyaya ait her tür-

lü beklentinin, nefsi övüp yüceltmenin, h›rs yap›p öfkelenmenin size

hiçbir fley kazand›rmayaca¤›n› kavrayacaks›n›z. As›l yaflanacak yerin

sadece ve sadece "ahiret" oldu¤unu büyük bir heyecanla fark edecek-

siniz.

Fark etti¤iniz bu gerçek, bu dünyadaki yaflam›n›z› sonsuz olan ahi-

ret hayat›na yönelik düzenlemenizi sa¤layacakt›r. Ahirete yöneldi¤i-

niz ve bunun için Allah'a inan›p O'nu raz› etmeye çal›flt›¤›n›z sürece,

size eflsiz güzellikler ve bitip tükenmeyen nimetleriyle cennet vaat

edilmifltir. Orada 100 sene de¤il, 1000 sene de¤il, 1 milyon sene de¤il,

"sonsuza kadar" kalacaks›n›z. Size, sonsuza kadar güzellikler, nimetler

sunulacak, nefsinizin istedi¤i "herfley" sonsuza kadar sizin olacakt›r.

Herfleyden önemlisi orada sizi bekleyen en büyük karfl›l›k, Rabbimi-

zin r›zas›d›r.

‹flte karfl›laflt›¤›n›z tek bir kar›nca üzerinde biraz düflünmeniz bile

size bu büyük gerçe¤i kavraman›z› ve hayat›n›z› bu gerçekler do¤rul-

tusunda düzenleyip bunun sonsuz mükafat›n› kazanman›z› sa¤laya-

bilir. Dünyadayken bu gerçe¤in fark›na varmak kifliye sonsuz kazanç

getirir. Fark›na varamamak ya da bu büyük gerçe¤i görmezden gel-

mek ve büyüklenmek ise, hiçbir geri dönüflü olmayan büyük bir pifl-

manl›¤›n bafllang›c› olacakt›r.

Her nefis ölümü tad›c›d›r. K›yamet günü elbette ecirleriniz ek-

siksizce ödenecektir. Kim ateflten uzaklaflt›r›l›r ve cennete soku-

lursa, art›k o gerçekten kurtulufla ermifltir. Dünya hayat›, aldat›c›

metadan baflka bir fley de¤ildir. (Al-i ‹mran Suresi, 185)

Harun Yahya

177

Adnan Oktar

Page 180: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK
Page 181: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

179

arwinizm, yani evrim teorisi, yarat›l›fl ger-

çe¤ini reddetmek amac›yla ortaya at›lm›fl,

ancak baflar›l› olamam›fl bilim d›fl› bir safsa-

tadan baflka bir fley de¤ildir. Canl›l›¤›n,

cans›z maddelerden tesadüfen olufltu¤unu

iddia eden bu teori, evrende ve canl›larda

çok aç›k bir "tasar›m" bulundu¤unun bilim taraf›ndan ispat

edilmesiyle çürümüfltür. Böylece Allah'›n tüm evreni ve can-

l›lar› yaratm›fl oldu¤u gerçe¤i, bilim taraf›ndan da kan›tlan-

m›flt›r. Bugün evrim teorisini ayakta tutmak için dünya ça-

p›nda yürütülen propaganda, sadece bilimsel gerçeklerin çar-

p›t›lmas›na, tarafl› yorumlanmas›na, bilim görüntüsü alt›nda

söylenen yalanlara ve yap›lan sahtekarl›klara dayal›d›r.

Ancak bu propaganda gerçe¤i gizleyememektedir.

Evrim teorisinin bilim tarihindeki en büyük yanılgı oldu¤u,

son 20-30 yıldır bilim dünyasında giderek daha yüksek sesle

dile getirilmektedir. Özellikle 1980'lerden sonra yapılan

arafltırmalar, Darwinist iddiaların tamamen yanlıfl oldu¤unu

ortaya koymufl ve bu gerçek pek çok bilim adamı tarafından

dile getirilmifltir. Özellikle ABD'de, biyoloji, biyokimya, pale-

ontoloji gibi farklı alanlardan gelen çok sayıda bilim adamı,

Darwinizm'in geçersizli¤ini görmekte, canlıların kökenini

artık "yarat›l›fl gerçe¤i"yle açıklamaktadırlar.

Evrim teorisinin çöküflünü ve yaratılıflın delillerini di¤er

pek çok çalıflmamızda bütün bilimsel detaylarıyla ele aldık ve

almaya devam ediyoruz. Ancak konuyu, taflıdı¤ı büyük

önem nedeniyle, burada da özetlemekte yarar vardır.

Page 182: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

180

Do¤adaki Mühendislik

Darwin'i Y›kan ZorluklarEvrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö¤reti olmas›na

karfl›n, kapsaml› olarak 19. yüzy›lda ortaya at›ld›. Teoriyi bilim dünyas›-

n›n gündemine sokan en önemli geliflme, Charles Darwin'in 1859 y›l›nda

yay›nlanan Türlerin Kökeni adl› kitab›yd›. Darwin bu kitapta dünya üze-

rindeki farkl› canl› türlerini Allah'›n ayr› ayr› yaratt›¤› gerçe¤ine karfl› ç›-

k›yordu. Darwin'e göre, tüm türler ortak bir atadan geliyorlard› ve zaman

içinde küçük de¤iflimlerle farkl›laflm›fllard›.

Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulgu-

ya dayanm›yordu; kendisinin de kabul etti¤i gibi

sadece bir "mant›k yürütme" idi. Hatta Dar-

win'in kitab›ndaki "Teorinin Zorluklar›" bafl-

l›kl› uzun bölümde itiraf etti¤i gibi, teori pek

çok önemli soru karfl›s›nda aç›k veriyordu.

Darwin, teorisinin önündeki zorlukla-

r›n geliflen bilim taraf›ndan afl›laca¤›n›, ye-

ni bilimsel bulgular›n teorisini güçlendire-

ce¤ini umuyordu. Bunu kitab›nda s›k s›k be-

lirtmiflti. Ancak geliflen bilim, Darwin'in

umutlar›n›n tam aksine, teorinin temel iddiala-

r›n› birer birer dayanaks›z b›rakm›flt›r.

Darwinizm'in bilim karfl›s›ndaki yenilgisi, üç

temel bafll›kta incelenebilir:

1) Teori, hayat›n yeryüzünde ilk kez nas›l ortaya ç›kt›¤›n› asla aç›kla-

yamamaktad›r.

2) Teorinin öne sürdü¤ü "evrim mekanizmalar›"n›n, gerçekte evrim-

lefltirici bir etkiye sahip oldu¤unu gösteren hiçbir bilimsel bulgu

yoktur.

3) Fosil kay›tlar›, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine bir tablo

ortaya koymaktad›r.

Charles Darwin

Page 183: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

181

Harun Yahya

Adnan Oktar

Bu bölümde, bu üç temel bafll›¤› ana hatlar› ile inceleyece¤iz.

Afl›lamayan ‹lk Basamak: Hayat›n Kökeni Evrim teorisi, tüm canl› türlerinin, bundan yaklafl›k 3.8 milyar y›l ön-

ce ilkel dünyada ortaya ç›kan tek bir canl› hücreden geldiklerini iddia et-

mektedir. Tek bir hücrenin nas›l olup da milyonlarca kompleks canl› türü-

nü oluflturdu¤u ve e¤er gerçekten bu tür bir evrim gerçekleflmiflse neden

bunun izlerinin fosil kay›tlar›nda bulunamad›¤›, teorinin aç›klayamad›¤›

sorulardand›r. Ancak tüm bunlardan önce, iddia edilen evrim sürecinin

ilk basama¤› üzerinde durmak gerekir. Sözü edilen o "ilk hücre" nas›l or-

taya ç›km›flt›r?

Evrim teorisi, yarat›l›fl› reddetti¤i, hiçbir do¤aüstü müdahaleyi kabul

etmedi¤i için, o "ilk hücre"nin, hiçbir tasar›m, plan ve düzenleme olma-

dan, do¤a kanunlar› içinde rastlant›sal olarak meydana geldi¤ini iddia

eder. Yani teoriye göre, cans›z madde tesadüfler sonucunda ortaya canl›

bir hücre ç›karm›fl olmal›d›r. Ancak bu, bilinen en temel biyoloji kanunla-

r›na ayk›r› bir iddiad›r.

"Hayat Hayattan Gelir"Darwin, kitab›nda hayat›n kökeni konusundan hiç söz etmemiflti.

Çünkü onun dönemindeki ilkel bilim anlay›fl›, canl›lar›n çok basit bir ya-

p›ya sahip olduklar›n› varsay›yordu. Ortaça¤'dan beri inan›lan "spontane

jenerasyon" adl› teoriye göre, cans›z maddelerin tesadüfen biraraya gelip,

canl› bir varl›k oluflturabileceklerine inan›l›yordu. Bu dönemde böcekle-

rin yemek art›klar›ndan, farelerin de bu¤daydan olufltu¤u yayg›n bir dü-

flünceydi. Bunu ispatlamak için de ilginç deneyler yap›lm›flt›. Kirli bir pa-

çavran›n üzerine biraz bu¤day konmufl ve biraz beklendi¤inde bu kar›-

fl›mdan farelerin oluflaca¤› san›lm›flt›.

Etlerin kurtlanmas› da hayat›n cans›z maddelerden türeyebildi¤ine

bir delil say›l›yordu. Oysa daha sonra anlafl›lacakt› ki, etlerin üzerindeki

Page 184: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

182

Do¤adaki Mühendislik

kurtlar kendiliklerinden oluflmuyorlar, sineklerin getirip b›rakt›klar› göz-

le görülmeyen larvalardan ç›k›yorlard›.

Darwin'in Türlerin Kökeni adl› kitab›n› yazd›¤› dönemde ise, bakteri-

lerin cans›z maddeden oluflabildikleri inanc›, bilim dünyas›nda yayg›n

bir kabul görüyordu. Oysa Darwin'in kitab›n›n yay›nlanmas›ndan befl y›l

sonra, ünlü Frans›z biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluflturan bu

inanc› kesin olarak çürüttü. Pasteur yapt›¤› uzun çal›flma ve deneyler so-

nucunda vard›¤› sonucu flöyle özetlemiflti:

"Cans›z maddelerin hayat oluflturabilece¤i iddias› art›k kesin olarak tarihe

gömülmüfltür.58

Evrim teorisinin savunucular›, Pasteur'ün bulgular›na karfl› uzun sü-

re direndiler. Ancak geliflen bilim, canl› hücresinin karmafl›k yap›s›n› orta-

ya ç›kard›kça, hayat›n kendili¤inden oluflabilece¤i iddias›n›n geçersizli¤i

daha da aç›k hale geldi.

20. Yüzy›ldaki Sonuçsuz Çabalar

20. yüzy›lda hayat›n kökeni konusunu ele

alan ilk evrimci, ünlü Rus biyolog Alexan-

der Oparin oldu. Oparin, 1930'lu y›llarda

ortaya att›¤› birtak›m tezlerle, canl› hücre-

sinin tesadüfen meydana gelebilece¤ini

ispat etmeye çal›flt›. Ancak bu çal›flmalar

baflar›s›zl›kla sonuçlanacak ve Oparin flu

itiraf› yapmak zorunda kalacakt›:

"Maalesef hücrenin kökeni, evrim teorisinin tümü-

nü içine alan en karanl›k noktay› oluflturmaktad›r."59

Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayat›n

kökeni konusunu çözüme kavuflturacak deneyler

Fransız biyolog

Louis Pasteur

Page 185: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

183

Harun Yahya

Adnan Oktar

yapmaya çal›flt›lar. Bu deneylerin en ünlüsü, Amerikal› kimyac› Stanley

Miller taraf›ndan 1953 y›l›nda düzenlendi. Miller, ilkel dünya atmosferin-

de oldu¤unu iddia etti¤i gazlar› bir deney düzene¤inde birlefltirerek ve

bu kar›fl›ma enerji ekleyerek, proteinlerin yap›s›nda kullan›lan birkaç or-

ganik molekül (aminoasit) sentezledi.

O y›llarda evrim ad›na önemli bir aflama gibi tan›t›lan bu deneyin ge-

çerli olmad›¤› ve deneyde kullan›lan atmosferin gerçek dünya koflullar›n-

dan çok farkl› oldu¤u, ilerleyen y›llarda ortaya ç›kacakt›.60

Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kulland›¤› at-

mosfer ortam›n›n gerçekçi olmad›¤›n› itiraf etti.61

Hayat›n kökeni sorununu aç›klamak için 20.

yüzy›l boyunca yürütülen tüm evrimci çabalar

hep baflar›s›zl›kla sonuçland›. San Diego

Scripps Enstitüsü'nden ünlü jeokimyac› Jeff-

rey Bada, evrimci Earth dergisinde 1998 y›-

l›nda yay›nlanan bir makalede bu gerçe¤i

flöyle kabul eder:

Bugün, 20. yüzy›l› geride b›rak›rken, hala,

20. yüzy›la girdi¤imizde sahip oldu¤u-

muz en büyük çözülmemifl problemle kar-

fl› karfl›yay›z: Hayat yeryüzünde nas›l bafl-

lad›?62

Hayat›n Kompleks Yap›s› Evrim teorisinin hayat›n kökeni konusun-

da bu denli büyük bir açmaza girmesinin bafll›-

ca nedeni, en basit san›lan canl› yap›lar›n bile inan›lmaz derecede karma-

fl›k yap›lara sahip olmas›d›r. Canl› hücresi, insano¤lunun yapt›¤› bütün

teknolojik ürünlerden daha karmafl›kt›r. Öyle ki bugün dünyan›n en ge-

liflmifl laboratuvarlar›nda bile cans›z maddeler biraraya getirilerek canl›

Rus biyolog

Alexander Oparin

Page 186: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

184

Do¤adaki Mühendislik

bir hücre üretilememektedir.

Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken flartlar, asla rastlant›larla

aç›klanamayacak kadar fazlad›r. Hücrenin en temel yap› tafl› olan prote-

inlerin rastlant›sal olarak sentezlenme ihtimali; 500 aminoasitlik ortalama

bir protein için, 10950'de 1'dir. Ancak matematikte 1050'de 1'den küçük ola-

s›l›klar pratik olarak "imkans›z" say›l›r. Hücrenin çekirde¤inde yer alan ve

genetik bilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inan›lmaz bir bilgi bankas›-

d›r. ‹nsan DNA's›n›n içerdi¤i bilginin, e¤er ka¤›da dökülmeye kalk›lsa,

500'er sayfadan oluflan 900 ciltlik bir kütüphane oluflturaca¤› hesaplan-

maktad›r.

Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vard›r: DNA, yaln›z birtak›m

özelleflmifl proteinlerin (enzimlerin) yard›m› ile efllenebilir. Ama bu en-

zimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgiler do¤rultusunda gerçekleflir.

Evrimcilerin en büyük yanılgılarından bir tanesi de yukarıda temsili resmi görülen ve

ilkel dünya olarak nitelendirdikleri ortamda canlılığın kendiliğinden oluşabileceğini dü-

şünmeleridir. Miller deneyi gibi çalışmalarla bu iddialarını kanıtlamaya çalışmışlardır.

Ancak bilimsel bulgular karşısında yine yenilgiye uğramışlardır. Çünkü 1970'li yıllarda

elde edilen sonuçlar, ilkel dünya olarak nitelendirilen dönemdeki atmosferin yaşamın

oluşması için hiçbir şekilde uygun olmadığını kanıtlamıştır.

Page 187: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

185

Harun Yahya

Adnan Oktar

Birbirine ba¤›ml› olduklar›ndan, efllemenin meydana gelebilmesi için

ikisinin de ayn› anda var olmalar› gerekir. Bu ise, hayat›n kendili¤inden

olufltu¤u senaryosunu ç›kmaza sokmaktad›r. San Diego California Üni-

versitesi'nden ünlü evrimci Prof. Leslie Orgel, Scientific American dergisi-

nin Ekim 1994 tarihli say›s›nda bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:

Son derece kompleks yap›lara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin

(RNA ve DNA) ayn› yerde ve ayn› zamanda rastlant›sal olarak oluflmalar›

afl›r› derecede ihtimal d›fl›d›r. Ama bunlar›n birisi olmadan di¤erini elde et-

mek de mümkün de¤ildir. Dolay›s›yla insan, yaflam›n kimyasal yollarla or-

taya ç›kmas›n›n asla mümkün olmad›¤› sonucuna varmak zorunda kal-

maktad›r.63

Evrim teorisini geçersiz kılan gerçeklerden bir tanesi, canlılığın inanılmaz de-

recedeki kompleks yapısıdır. Canlı hücrelerinin çekirdeğinde yer alan DNA

molekülü, bunun bir örneğidir. DNA, dört ayrı molekülün farklı diziliminden

oluşan bir tür bilgi bankasıdır. Bu bilgi bankasında canlıyla ilgili bütün fiziksel

özelliklerin şifreleri yer alır. İnsan DNA'sı kağıda döküldüğünde, ortaya yakla-

şık 900 ciltlik bir ansiklopedi çıkacağı hesaplanmaktadır. Elbette böylesine ola-

ğanüstü bir bilgi, tesadüf kavramını kesin biçimde geçersiz kılmaktadır.

Page 188: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

186

Do¤adaki Mühendislik

Kuflkusuz e¤er hayat›n do¤al etkenlerle ortaya ç›kmas› imkans›z ise,

bu durumda hayat›n do¤aüstü bir biçimde "yarat›ld›¤›n›" kabul etmek ge-

rekir. Bu gerçek, en temel amac› yarat›l›fl› reddetmek olan evrim teorisini

aç›kça geçersiz k›lmaktad›r.

Evrim'in Hayali Mekanizmalar›Darwin'in teorisini geçersiz k›lan ikinci büyük nokta, teorinin "evrim

mekanizmalar›" olarak öne sürdü¤ü iki kavram›n da gerçekte hiçbir ev-

rimlefltirici güce sahip olmad›¤›n›n anlafl›lm›fl olmas›d›r.

Darwin, ortaya att›¤› evrim iddias›n› tamamen "do¤al seleksiyon"

mekanizmas›na ba¤lam›flt›. Bu mekanizmaya verdi¤i önem, kitab›n›n is-

minden de aç›kça anlafl›l›yordu: Türlerin Kökeni, Do¤al Seleksiyon Yoluyla...

Do¤al seleksiyon, do¤al seçme demektir. Do¤adaki yaflam mücade-

lesi içinde, do¤al flartlara uygun ve güçlü canl›lar›n hayatta kalaca¤› dü-

flüncesine dayan›r. Örne¤in y›rt›c› hayvanlar taraf›ndan tehdit edilen bir

geyik sürüsünde, daha h›zl› koflabilen geyikler hayatta kalacakt›r. Böyle-

ce geyik sürüsü, h›zl› ve güçlü bireylerden oluflacakt›r. Ama elbette bu

mekanizma, geyikleri evrimlefltirmez, onlar› baflka bir canl› türüne, örne-

¤in atlara dönüfltürmez.

Dolay›s›yla do¤al seleksiyon mekanizmas› hiçbir evrimlefltirici güce

sahip de¤ildir. Darwin de bu gerçe¤in fark›ndayd› ve Türlerin Kökeni adl›

kitab›nda "Faydal› de¤ifliklikler oluflmad›¤› sürece do¤al seleksiyon hiçbir fley

yapamaz" demek zorunda kalm›flt›.64

Lamarck'›n EtkisiPeki bu "faydal› de¤ifliklikler" nas›l oluflabilirdi? Darwin, kendi dö-

neminin ilkel bilim anlay›fl› içinde, bu soruyu Lamarck'a dayanarak ce-

vaplamaya çal›flm›flt›. Darwin'den önce yaflam›fl olan Frans›z biyolog La-

marck'a göre, canl›lar yaflamlar› s›ras›nda geçirdikleri fiziksel de¤ifliklik-

Page 189: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

187

Harun Yahya

leri sonraki nesle aktar›yorlar, nesilden nesile biriken bu özellikler sonu-

cunda yeni türler ortaya ç›k›yordu. Örne¤in Lamarck'a göre zürafalar

ceylanlardan türemifllerdi, yüksek a¤açlar›n yapraklar›n› yemek için ça-

balarken nesilden nesile boyunlar› uzam›flt›.

Darwin de benzeri örnekler vermifl, örne¤in Türlerin Kökeni adl› kita-

b›nda, yiyecek bulmak için suya giren baz› ay›lar›n zamanla balinalara

dönüfltü¤ünü iddia etmiflti.65

Ama Mendel'in keflfetti¤i ve 20.yüzy›lda geliflen genetik bilimiyle

kesinleflen kal›t›m kanunlar›, kazan›lm›fl özelliklerin sonraki nesillere ak-

tar›lmas› efsanesini kesin olarak y›kt›. Böylece do¤al seleksiyon "tek bafl›-

na" ve dolay›s›yla tümüyle etkisiz bir mekanizma olarak kalm›fl oluyordu.

Neo-Darwinizm ve MutasyonlarDarwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için 1930'lar›n

sonlar›nda, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha yayg›n ismiyle neo-Dar-

winizm'i ortaya att›lar. Neo-Darwinizm, do¤al seleksiyonun yan›na "fay-

dal› de¤ifliklik sebebi" olarak mutasyonlar›, yani canl›lar›n genlerinde

radyasyon gibi d›fl etkiler ya da kopyalama hatalar›

sonucunda oluflan bozulmalar› ekledi.

Bugün de hala dünyada evrim ad›na geçerlili-

¤ini koruyan model neo-Darwinizm'dir. Teori, yer-

yüzünde bulunan milyonlarca canl› türünün, bu

canl›lar›n, kulak, göz, akci¤er, kanat gibi say›s›z

Lamarck zürafaların ceylan benzeri hayvanlardan türedik-

lerine inanıyordu. Ona göre otlara uzanmaya çalışan bu

canlıların zaman içinde boyunları uzamış ve zürafalara dö-

nüşüvermişlerdi. Mendel'in 1865 yılında keşfettiği kalıtım

kanunları, yaşam sırasında kazanılan özelliklerin sonraki

nesillere aktarılmasının mümkün olmadığını ispatlamıştır.

Böylece Lamarck'ın zürafa masalı da tarihe karışmıştır.

Page 190: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

188

Do¤adaki Mühendislik

kompleks organlar›n›n "mutasyonlara", yani genetik bozukluklara dayal›

bir süreç sonucunda olufltu¤unu iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz b›-

rakan aç›k bir bilimsel gerçek vard›r: Mutasyonlar canl›lar› gelifltirmezler,

aksine her zaman için canl›lara zarar verirler.

Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahiptir.

Bu molekül üzerinde oluflan herhangi rastgele bir etki ancak zarar verir.

Amerikal› genetikçi B. G. Ranganathan bunu flöyle aç›klar:

Mutasyonlar küçük, rasgele ve zararl›d›rlar. Çok ender olarak meydana ge-

lirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutasyonlar›n evrimsel

bir geliflme meydana getiremeyece¤ini gösterir. Zaten yüksek derecede özel-

leflmifl bir organizmada meydana gelebilecek rastlant›sal bir de¤iflim, ya et-

kisiz olacakt›r ya da zararl›. Bir kol saatinde meydana gelecek rasgele bir de-

¤iflim kol saatini gelifltirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle zarar verecek veya

en iyi ihtimalle etkisiz olacakt›r. Bir deprem bir flehri gelifltirmez, ona y›k›m

getirir.66

Nitekim bugüne kadar hiçbir yararl›, yani genetik bilgiyi gelifltiren

mutasyon örne¤i gözlemlenmedi.

Tüm mutasyonlar›n zararl› oldu¤u

görüldü. Anlafl›ld› ki, evrim teorisi-

nin "evrim mekanizmas›" olarak

gösterdi¤i mutasyonlar, gerçekte

canl›lar› sadece tahrip eden, sakat

b›rakan genetik olaylard›r. (‹nsan-

larda mutasyonun en s›k görülen et-

Rastgele mutasyonlar insanlara ve di-

ğer tüm canlılara her zaman zarar ve-

rirler. Yandaki resimde mutasyona

uğradığı için beş ayaklı doğmuş bir

kuzu görülüyor.

Page 191: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

189

Harun Yahya

Adnan Oktar

kisi de kanserdir.) Elbette tahrip edici bir mekanizma "evrim mekanizma-

s›" olamaz. Do¤al seleksiyon ise, Darwin'in de kabul etti¤i gibi, "tek bafl›-

na hiçbir fley yapamaz." Bu gerçek bizlere do¤ada hiçbir "evrim mekaniz-

mas›" olmad›¤›n› göstermektedir. Evrim mekanizmas› olmad›¤›na göre

de, evrim denen hayali süreç yaflanm›fl olamaz.

Fosil Kay›tlar›: Ara Formlardan Eser YokEvrim teorisinin iddia etti¤i senaryonun yaflanmam›fl oldu¤unun en

aç›k göstergesi ise fosil kay›tlar›d›r.

Evrim teorisine göre bütün canl›lar birbirlerinden türemifllerdir. Ön-

ceden var olan bir canl› türü, zamanla bir di¤erine dönüflmüfl ve bütün

türler bu flekilde ortaya ç›km›fllard›r. Teoriye göre bu dönüflüm yüz mil-

yonlarca y›l süren uzun bir zaman dilimini kapsam›fl ve kademe kademe

ilerlemifltir.

Bu durumda, iddia edilen uzun dönüflüm süreci içinde say›s›z "ara

türler"in oluflmufl ve yaflam›fl olmalar› gerekir.

Örne¤in geçmiflte, bal›k özelliklerini tafl›malar›na ra¤men, bir yan-

dan da baz› sürüngen özellikleri kazanm›fl olan yar› bal›k-yar› sürüngen

canl›lar yaflam›fl olmal›d›r. Ya da sürüngen özelliklerini tafl›rken, bir yan-

dan da baz› kufl özellikleri kazanm›fl sürüngen-kufllar ortaya ç›km›fl olma-

l›d›r. Bunlar, bir geçifl sürecinde olduklar› için de, sakat, eksik, kusurlu

canl›lar olmal›d›r. Evrimciler geçmiflte yaflam›fl olduklar›na inand›klar› bu

teorik yarat›klara "ara-geçifl formu" ad›n› verirler.

E¤er gerçekten bu tür canl›lar geçmiflte yaflam›fllarsa bunlar›n say›la-

r›n›n ve çeflitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olmas› gerekir. Ve bu

ucube canl›lar›n kal›nt›lar›na mutlaka fosil kay›tlar›nda rastlanmas› gere-

kir. Darwin, Türlerin Kökeni'nde bunu flöyle aç›klam›flt›r:

E¤er teorim do¤ruysa, türleri birbirine ba¤layan say›s›z ara-geçifl çeflitleri

mutlaka yaflam›fl olmal›d›r... Bunlar›n yaflam›fl olduklar›n›n kan›tlar› da sa-

Page 192: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

190

Do¤adaki Mühendislik

dece fosil kal›nt›lar› aras›nda

bulunabilir.67

Darwin'in Y›k›lanUmutlar›Ancak 19. yüzy›l›n orta-

s›ndan bu yana dünyan›n dört

bir yan›nda hummal› fosil araflt›rmalar› yap›ld›¤› halde bu ara geçifl form-

lar›na rastlanamam›flt›r. Yap›lan kaz›larda ve araflt›rmalarda elde edilen

bütün bulgular, evrimcilerin beklediklerinin aksine, canl›lar›n yeryüzün-

de birdenbire, eksiksiz ve kusursuz bir biçimde ortaya ç›kt›klar›n› göster-

mifltir. Ünlü ‹ngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir evrimci

olmas›na karfl›n bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:

Sorunumuz fludur: Fosil kay›tlar›n› detayl› olarak inceledi¤imizde, türler ya

da s›n›flar seviyesinde olsun, sürekli olarak ayn› gerçekle karfl›lafl›r›z; kade-

meli evrimle geliflen de¤il, aniden yeryüzünde oluflan gruplar görürüz.68

Yani fosil kay›tlar›nda, tüm canl› türleri, aralar›nda hiçbir geçifl for-

mu olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya ç›kmaktad›rlar. Bu, Dar-

win'in öngörülerinin tam aksidir. Dahas›, bu canl› türlerinin yarat›ld›kla-

r›n› gösteren çok güçlü bir delildir. Çünkü bir canl› türünün, kendisinden

evrimleflti¤i hiçbir atas› olmadan, bir anda ve kusursuz olarak ortaya ç›k-

mas›n›n tek aç›klamas›, o türün yarat›lm›fl olmas›d›r. Bu gerçek, ünlü ev-

rimci biyolog Douglas Futuyma taraf›ndan da kabul edilir:

Yarat›l›fl ve evrim, yaflayan canl›lar›n kökeni hakk›nda yap›labilecek yegane

iki aç›klamad›r. Canl›lar dünya üzerinde ya tamamen mükemmel ve eksik-

Sağda, 150-200 milyon yıllık yu-

sufçuk fosili (Jurassic-Recent dö-

nem), üstünde ise günümüzde ya-

şayan ve bu fosil ile birebir aynı

özelliklere sahip olan yusufçuk.

Page 193: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

191

Harun Yahya

Adnan Oktar

siz bir biçimde ortaya ç›km›fllard›r ya da böyle olmam›flt›r. E¤er böyle olma-

d›ysa, bir de¤iflim süreci sayesinde kendilerinden önce var olan baz› canl›

türlerinden evrimleflerek meydana gelmifl olmal›d›rlar. Ama e¤er eksiksiz

ve mükemmel bir biçimde ortaya ç›km›fllarsa, o halde sonsuz güç sahibi bir

ak›l taraf›ndan yarat›lm›fl olmalar› gerekir.69

Fosiller ise, canl›lar›n yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel bir biçim-

de ortaya ç›kt›klar›n› göstermektedir. Yani "türlerin kökeni", Darwin'in

sand›¤›n›n aksine, evrim de¤il yarat›l›flt›r.

‹nsan›n Evrimi Masal›Evrim teorisini savunanlar›n en çok gündeme getirdikleri konu, in-

san›n kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia, bugün yaflayan

modern insan›n maymunsu birtak›m yarat›klardan geldi¤ini varsayar. 4-

5 milyon y›l önce bafllad›¤› varsay›lan bu süreçte, modern insan ile atala-

r› aras›nda baz› "ara form"lar›n yaflad›¤› iddia edilir. Gerçekte tümüyle

hayali olan bu senaryoda dört temel "kategori" say›l›r:

1- Australopithecus

2- Homo habilis

3- Homo erectus

4- Homo sapiens

Evrimciler, insanlar›n sözde ilk maymunsu atalar›na "güney may-

munu" anlam›na gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu canl›lar ger-

çekte soyu tükenmifl bir maymun türünden baflka bir fley de¤ildir. Lord

Solly Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard gibi ‹ngiltere ve ABD'den dün-

yaca ünlü iki anatomistin Australopithecus örnekleri üzerinde yapt›klar›

çok genifl kapsaml› çal›flmalar, bu canl›lar›n sadece soyu tükenmifl bir

maymun türüne ait olduklar›n› ve insanlarla hiçbir benzerlik tafl›mad›k-

lar›n› göstermifltir.70

Evrimciler insan evriminin bir sonraki safhas›n› da, "homo" yani in-

Page 194: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

192

Do¤adaki Mühendislik

san olarak s›n›fland›r›rlar. ‹ddiaya göre homo serisindeki canl›lar, Austra-lopithecuslar'dan daha geliflmifllerdir. Evrimciler, bu farkl› canl›lara ait fo-

silleri ard› ard›na dizerek hayali bir evrim flemas› olufltururlar. Bu flema

hayalidir, çünkü gerçekte bu farkl› s›n›flar›n aras›nda evrimsel bir iliflki

oldu¤u asla ispatlanamam›flt›r. Evrim teorisinin 20. yüzy›ldaki en önemli

savunucular›ndan biri olan Ernst Mayr, "Homo sapiens'e uzanan zincir ger-

çekte kay›pt›r" diyerek bunu kabul eder.71

Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus > Homo sa-piens" s›ralamas›n› yazarken, bu türlerin her birinin, bir sonrakinin atas›

oldu¤u izlenimini verirler. Oysa paleoantropologlar›n son bulgular›,

Australopithecus, Homo habilis ve Homo erectus'un dünya'n›n farkl› bölgele-

rinde ayn› dönemlerde yaflad›klar›n› göstermektedir.72

Dahas› Homo erectus s›n›flamas›na ait insanlar›n bir bölümü çok mo-

dern zamanlara kadar yaflam›fllar, Homo sapiens neandertalensis ve Homosapiens sapiens (modern insan) ile ayn› ortamda yan yana bulunmufllar-

d›r.73

Evrim yanlısı gazete ve

dergilerde çıkan haber-

lerde yandakine benzer

hayali "ilkel" insanların re-

simleri sıklıkla kullanılır.

Bu hayali resimlere daya-

narak oluşturulan haber-

lerdeki tek kaynak, yazan

kişilerin hayal gücüdür.

Ancak evrim bilim karşı-

sında o kadar çok yenilgi

almıştır ki artık bilimsel

dergilerde evrimle ilgili

haberlere daha az rast-

lanır olmuştur.

Page 195: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

193

Harun Yahya

Adnan Oktar

Bu ise elbette bu s›n›flar›n birbirlerinin atalar› olduklar› iddias›n›n

geçersizli¤ini aç›kça ortaya koymaktad›r. Harvard Üniversitesi paleonto-

loglar›ndan Stephen Jay Gould, kendisi de bir evrimci olmas›na karfl›n,

Darwinist teorinin içine girdi¤i bu ç›kmaz› flöyle aç›klar:

E¤er birbiri ile paralel bir biçimde yaflayan üç farkl› hominid (insan›ms›) çiz-

gisi varsa, o halde bizim soy a¤ac›m›za ne oldu? Aç›kt›r ki, bunlar›n biri di-

¤erinden gelmifl olamaz. Dahas›, biri di¤eriyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda evrimsel

bir geliflme trendi göstermemektedirler.74

K›sacas›, medyada ya da ders kitaplar›nda yer alan hayali birtak›m

"yar› maymun, yar› insan" canl›lar›n çizimleriyle, yani s›rf propaganda

yoluyla ayakta tutulmaya çal›fl›lan insan›n evrimi senaryosu, hiçbir bilim-

sel temeli olmayan bir masaldan ibarettir.

Bu konuyu uzun y›llar inceleyen, özellikle Australopithecus fosilleri

üzerinde 15 y›l araflt›rma yapan ‹ngiltere'nin en ünlü ve sayg›n bilim

adamlar›ndan Lord Solly Zuckerman, bir evrimci olmas›na ra¤men, orta-

da maymunsu canl›lardan insana uzanan gerçek bir soy a¤ac› olmad›¤›

sonucuna varm›flt›r.

Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalas›" yapm›flt›r. Bilimsel olarak

kabul etti¤i bilgi dallar›ndan, bilim d›fl› olarak kabul etti¤i bilgi dallar›na

kadar bir yelpaze oluflturmufltur. Zuckerman'›n bu tablosuna göre en "bi-

limsel" -yani somut verilere dayanan- bilgi dallar› kimya ve fiziktir. Yelpa-

zede bunlardan sonra biyoloji bilimleri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yel-

pazenin en ucunda, yani en "bilim d›fl›" say›lan k›s›mda ise, Zuckerman'a

göre, telepati, alt›nc› his gibi "duyum ötesi alg›lama" kavramlar› ve bir de

"insan›n evrimi" vard›r! Zuckerman, yelpazenin bu ucunu flöyle aç›klar:

Objektif gerçekli¤in alan›ndan ç›k›p da, biyolojik bilim olarak varsay›lan bu

alanlara -yani duyum ötesi alg›lamaya ve insan›n fosil tarihinin yorumlan-

mas›na- girdi¤imizde, evrim teorisine inanan bir kimse için herfleyin müm-

Page 196: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

194

Do¤adaki Mühendislik

kün oldu¤unu görürüz. Öyle ki teorilerine kesinlikle inanan bu kimselerin

çeliflkili baz› yarg›lar› ayn› anda kabul etmeleri bile mümkündür.75

‹flte insan›n evrimi masal› da, teorilerine körü körüne inanan birtak›m

insanlar›n bulduklar› baz› fosilleri ön yarg›l› bir biçimde yorumlamalar›n-

dan ibarettir.

Darwin Formülü!fiimdiye kadar ele ald›¤›m›z tüm teknik delillerin yan›nda, isterseniz

evrimcilerin nas›l saçma bir inan›fla sahip olduklar›n› bir de çocuklar›n bi-

le anlayabilece¤i kadar aç›k bir örnekle özetleyelim.

Evrim teorisi canl›l›¤›n tesadüfen olufltu¤unu iddia etmektedir. Dola-

y›s›yla bu iddiaya göre cans›z ve fluursuz atomlar biraraya gelerek önce

hücreyi oluflturmufllard›r ve sonras›nda ayn› atomlar bir flekilde di¤er can-

l›lar› ve insan› meydana getirmifllerdir. fiimdi düflünelim; canl›l›¤›n yap›ta-

fl› olan karbon, fosfor, azot, potasyum gibi elementleri biraraya getirdi¤i-

mizde bir y›¤›n oluflur. Bu atom y›¤›n›, hangi ifllemden geçirilirse geçiril-

sin, tek bir canl› oluflturamaz. ‹sterseniz bu konuda bir "deney" tasarlaya-

l›m ve evrimcilerin asl›nda savunduklar›, ama yüksek sesle dile getireme-

dikleri iddiay› onlar ad›na "Darwin Formülü" ad›yla inceleyelim:

Evrimciler, çok say›da büyük varilin içine canl›l›¤›n yap›s›nda bulu-

nan fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum gibi elementlerden

bol miktarda koysunlar. Hatta normal flartlarda bulunmayan ancak bu ka-

r›fl›m›n içinde bulunmas›n› gerekli gördükleri malzemeleri de bu varillere

eklesinler. Kar›fl›mlar›n içine, istedikleri kadar amino asit, istedikleri kadar

da (bir tekinin bile rastlant›sal oluflma ihtimali 10-950 olan) protein doldur-

sunlar. Bu kar›fl›mlara istedikleri oranda ›s› ve nem versinler. Bunlar› iste-

dikleri geliflmifl cihazlarla kar›flt›rs›nlar. Varillerin bafl›na da dünyan›n ön-

de gelen bilim adamlar›n› koysunlar. Bu uzmanlar babadan o¤ula, kuflak-

tan kufla¤a aktararak nöbetlefle milyarlarca, hatta trilyonlarca sene sürekli

Page 197: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

195

Harun Yahya

Adnan Oktar

varillerin bafl›nda beklesinler. Bir canl›n›n oluflmas› için hangi flartlar›n var

olmas› gerekti¤ine inan›l›yorsa hepsini kullanmak serbest olsun. Ancak, ne

yaparlarsa yaps›nlar o varillerden kesinlikle bir canl› ç›kartamazlar. Züra-

falar›, aslanlar›, ar›lar›, kanaryalar›, bülbülleri, papa¤anlar›, atlar›, yunus-

lar›, gülleri, orkideleri, zambaklar›, karanfilleri, muzlar›, portakallar›, el-

malar›, hurmalar›, domatesleri, kavunlar›, karpuzlar›, incirleri, zeytinleri,

üzümleri, fleftalileri, tavus kufllar›n›, sülünleri, renk renk kelebekleri ve

bunlar gibi milyonlarca canl› türünden hiçbirini oluflturamazlar. De¤il bu-

rada birkaç›n› sayd›¤›m›z bu canl› varl›klar›, bunlar›n tek bir hücresini bi-

le elde edemezler.

K›sacas›, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hücreyi oluflturamazlar.

Sonra yeni bir karar vererek bir hücreyi ikiye bölüp, sonra art arda baflka

kararlar al›p, elektron mikroskobunu bulan, sonra kendi hücre yap›s›n› bu

mikroskop alt›nda izleyen profesörleri oluflturamazlar. Madde, ancak

Allah'›n üstün yaratmas›yla hayat bulur.

Bunun aksini iddia eden evrim teorisi ise, akla tamamen ayk›r› bir

safsatad›r. Evrimcilerin ortaya att›¤› iddialar üzerinde biraz bile düflün-

mek, üstteki örnekte oldu¤u gibi, bu gerçe¤i aç›kça gösterir.

Göz ve Kulaktaki TeknolojiEvrim teorisinin kesinlikle aç›klama getiremeyece¤i bir di¤er konu ise

göz ve kulaktaki üstün alg›lama kalitesidir.

Gözle ilgili konuya geçmeden önce "Nas›l görürüz?" sorusuna k›saca

cevap verelim. Bir cisimden gelen ›fl›nlar, gözde retinaya ters olarak düfler.

Bu ›fl›nlar, buradaki hücreler taraf›ndan elektrik sinyallerine dönüfltürülür

ve beynin arka k›sm›ndaki görme merkezi denilen küçücük bir noktaya

ulafl›r. Bu elektrik sinyalleri bir dizi ifllemden sonra beyindeki bu merkez-

de görüntü olarak alg›lan›r. Bu bilgiden sonra flimdi düflünelim:

Beyin ›fl›¤a kapal›d›r. Yani beynin içi kapkaranl›kt›r, ›fl›k beynin bu-

Page 198: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

196

Do¤adaki Mühendislik

lundu¤u yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen yer kapkaranl›k,

›fl›¤›n asla ulaflmad›¤›, belki de hiç karfl›laflmad›¤›n›z kadar karanl›k bir

yerdir. Ancak siz bu zifiri karanl›kta ›fl›kl›, p›r›l p›r›l bir dünyay› seyret-

mektesiniz.

Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüzy›l tekno-

lojisi bile her türlü imkana ra¤men bu netli¤i sa¤layamam›flt›r. Örne¤in flu

anda okudu¤unuz kitaba, kitab› tutan ellerinize bak›n, sonra bafl›n›z› kal-

d›r›n ve çevrenize bak›n. fiu anda gördü¤ünüz netlik ve kalitedeki bu gö-

rüntüyü baflka bir yerde gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü size

dünyan›n bir numaral› televizyon flirketinin üretti¤i en geliflmifl televiz-

yon ekran› dahi veremez. 100 y›ld›r binlerce mühendis bu netli¤e ulaflma-

ya çal›flmaktad›r. Bunun için fabrikalar, dev tesisler kurulmakta, araflt›r-

Gözü ve kulağı, kamera ve ses kayıt cihazları ile kıyasladığımızda, bu organları-

mızın söz konusu teknoloji ürünlerinden çok daha kompleks, çok daha

başarılı, çok daha kusursuz tasarımlar olduğunu görürüz.

Page 199: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

197

Harun Yahya

Adnan Oktar

malar yap›lmakta, planlar ve tasar›mlar gelifltirilmektedir. Yine bir TV ek-

ran›na bak›n, bir de flu anda elinizde tuttu¤unuz bu kitaba. Arada büyük

bir netlik ve kalite fark› oldu¤unu göreceksiniz. Üstelik, TV ekran› size iki

boyutlu bir görüntü gösterir, oysa siz üç boyutlu, derinlikli bir perspekti-

fi izlemektesiniz.

Uzun y›llard›r on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya, gözün

görme kalitesine ulaflmaya çal›flmaktad›rlar. Evet, üç boyutlu bir televiz-

yon sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan üç boyutlu gör-

mek mümkün de¤il, kald› ki bu suni bir üç boyuttur. Arka taraf daha bu-

lan›k, ön taraf ise ka¤›ttan dekor gibi durur. Hiçbir zaman gözün gördü-

¤ü kadar net ve kaliteli bir görüntü oluflmaz. Kamerada da, televizyonda

da mutlaka görüntü kayb› meydana gelir.

‹flte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluflturan mekanizman›n

tesadüfen olufltu¤unu iddia etmektedirler. fiimdi biri size, odan›zda du-

ran televizyon tesadüfler sonucunda olufltu, atomlar biraraya geldi ve bu

görüntü oluflturan aleti meydana getirdi dese ne düflünürsünüz? Binlerce

kiflinin biraraya gelip yapamad›¤›n› fluursuz atomlar nas›l yaps›n?

Gözün gördü¤ünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluflturan alet te-

sadüfen oluflam›yorsa, gözün ve gözün gördü¤ü görüntünün de tesadü-

fen oluflamayaca¤› çok aç›kt›r. Ayn› durum kulak için de geçerlidir. D›fl

kulak, çevredeki sesleri kulak kepçesi vas›tas›yla toplay›p orta kula¤a ile-

tir; orta kulak ald›¤› ses titreflimlerini güçlendirerek iç kula¤a aktar›r; iç

kulak da bu titreflimleri elektrik sinyallerine dönüfltürerek beyne gönde-

rir. Aynen görmede oldu¤u gibi duyma ifllemi de beyindeki duyma mer-

kezinde gerçekleflir.

Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ›fl›k gibi sese de

kapal›d›r, ses geçirmez. Dolay›s›yla d›flar›s› ne kadar gürültülü de olsa

beynin içi tamamen sessizdir. Buna ra¤men en net sesler beyinde alg›la-

n›r. Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestran›n senfonilerini dinlersiniz,

Page 200: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

198

Do¤adaki Mühendislik

kalabal›k bir ortam›n tüm gürültüsünü duyars›n›z. Ama o anda hassas bir

cihazla beyninizin içindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizli-

¤in hakim oldu¤u görülecektir.

Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nas›l kullan›l›yor-

sa, ses için de ayn› çabalar onlarca y›ld›r sürdürülmektedir. Ses kay›t ci-

hazlar›, müzik setleri, birçok elektronik alet, sesi alg›layan müzik sistem-

leri bu çal›flmalardan baz›lar›d›r. Ancak, tüm teknolojiye, bu teknolojide

çal›flan binlerce mühendise ve uzmana ra¤men kula¤›n oluflturdu¤u net-

lik ve kalitede bir sese ulafl›lamam›flt›r. En büyük müzik sistemi flirketinin

üretti¤i en kaliteli müzik setini düflünün. Sesi kaydetti¤inde mutlaka se-

sin bir k›sm› kaybolur veya az da olsa mutlaka parazit oluflur veya müzik

setini açt›¤›n›zda daha müzik bafllamadan bir c›z›rt› mutlaka duyars›n›z.

Ancak insan vücudundaki teknolojinin ürünü olan sesler son derece net

ve kusursuzdur. Bir insan kula¤›, hiçbir zaman müzik setinde oldu¤u gi-

bi c›z›rt›l› veya parazitli alg›lamaz; ses ne ise tam ve net bir biçimde onu

alg›lar. Bu durum, insan yarat›ld›¤› günden bu yana böyledir.

fiimdiye kadar insano¤lunun yapt›¤› hiçbir görüntü ve ses cihaz›,

göz ve kulak kadar hassas ve baflar›l› birer alg›lay›c› olamam›flt›r.

Ancak görme ve iflitme olay›nda, tüm bunlar›n ötesinde, çok büyük

bir gerçek daha vard›r.

Beynin ‹çinde Gören ve Duyan fiuur Kime Aittir?Beynin içinde, ›fl›l ›fl›l renkli bir dünyay› seyreden, senfonileri, kuflla-

r›n c›v›lt›lar›n› dinleyen, gülü koklayan kimdir?

‹nsan›n gözlerinden, kulaklar›ndan, burnundan gelen uyar›lar, elekt-

rik sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyokimya kitapla-

r›nda bu görüntünün beyinde nas›l olufltu¤una dair birçok detay okursu-

nuz. Ancak, bu konu hakk›ndaki en önemli gerçe¤e hiçbir yerde rastlaya-

mazs›n›z: Beyinde, bu elektrik sinyallerini görüntü, ses, koku ve his ola-

rak alg›layan kimdir? Beynin içinde göze, kula¤a, burna ihtiyaç duyma-

Page 201: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

199

Harun Yahya

Adnan Oktar

dan tüm bunlar› alg›layan bir fluur bulunmaktad›r. Bu fluur kime aittir?

Elbette bu fluur beyni oluflturan sinirler, ya¤ tabakas› ve sinir hücre-

lerine ait de¤ildir. ‹flte bu yüzden, herfleyin maddeden ibaret oldu¤unu

zanneden Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir cevap verememek-

tedirler. Çünkü bu fluur, Allah'›n yaratm›fl oldu¤u ruhtur. Ruh, görüntü-

yü seyretmek için göze, sesi duymak için kula¤a ihtiyaç duymaz. Bunla-

r›n da ötesinde düflünmek için beyne ihtiyaç duymaz.

Bu aç›k ve ilmi gerçe¤i okuyan her insan›n, beynin içindeki birkaç

santimetreküplük, kapkaranl›k mekana tüm kainat› üç boyutlu, renkli,

gölgeli ve ›fl›kl› olarak s›¤d›ran yüce Allah'› düflünüp, O'ndan korkup,

Rabbimize s›¤›nmas› gerekir.

Materyalist Bir ‹nançBuraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bulgularla

aç›kça çeliflen bir iddia oldu¤unu göstermektedir. Teorinin hayat›n köke-

ni hakk›ndaki iddias› bilime ayk›r›d›r, öne sürdü¤ü evrim mekanizmala-

r›n›n hiçbir evrimlefltirici etkisi yoktur ve fosiller teorinin gerektirdi¤i ara

formlar›n yaflamad›klar›n› göstermektedir. Bu durumda, elbette, evrim te-

orisinin bilime ayk›r› bir düflünce olarak bir kenara at›lmas› gerekir. Nite-

kim tarih boyunca dünya merkezli evren modeli gibi pek çok düflünce, bi-

limin gündeminden ç›kar›lm›flt›r. Ama evrim teorisi ›srarla bilimin gün-

deminde tutulmaktad›r. Hatta baz› insanlar teorinin elefltirilmesini "bili-

me sald›r›" olarak göstermeye bile çal›flmaktad›rlar. Peki neden?..

Bu durumun nedeni, evrim teorisinin baz› çevreler için, kendisinden

asla vazgeçilemeyecek dogmatik bir inan›fl olufludur. Bu çevreler, mater-

yalist felsefeye körü körüne ba¤l›d›rlar ve Darwinizm'i de do¤aya getiri-

lebilecek yegane materyalist aç›klama oldu¤u için benimsemektedirler.

Bazen bunu aç›kça itiraf da ederler. Harvard Üniversitesi'nden ünlü

bir genetikçi ve ayn› zamanda önde gelen bir evrimci olan Richard Le-

wontin, "önce materyalist, sonra bilim adam›" oldu¤unu flöyle itiraf et-

mektedir:

Page 202: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

200

Bütün hayatımızı beynimizin içinde yaşarız. Gördüğümüz insanlar, kok-

ladığımız çiçekler, dinlediğimiz müzik, tattığımız meyveler, elimizde his-

settiğimiz ıslaklık... Bunların hepsi beynimizde oluşur. Gerçekte ise bey-

nimizde, ne renkler, ne sesler, ne de görüntüler vardır. Beyinde bulu-

nabilecek tek şey elektrik sinyalleridir. Kısacası biz, beynimizdeki elekt-

rik sinyallerinin oluşturduğu bir dünyada yaşarız. Bu bir görüş veya var-

sayım değil, dünyayı nasıl algıladığımızla ilgili bilimsel bir açıklamadır.

Do¤adaki Mühendislik

Page 203: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

201

Harun Yahya

Adnan Oktar

Bizim materyalizme bir inanc›m›z var, 'a priori' (önceden kabul edilmifl,

do¤ru varsay›lm›fl) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir aç›klama ge-

tirmeye zorlayan fley, bilimin yöntemleri ve kurallar› de¤il. Aksine, mater-

yalizme olan 'a priori' ba¤l›l›¤›m›z nedeniyle, dünyaya materyalist bir aç›k-

lama getiren araflt›rma yöntemlerini ve kavramlar› kurguluyoruz. Materya-

lizm mutlak do¤ru oldu¤una göre de, ‹lahi bir aç›klaman›n sahneye girme-

sine izin veremeyiz.76

Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye ba¤l›l›k u¤runa yafla-

t›lan bir dogma oldu¤unun aç›k ifadeleridir. Bu dogma, maddeden baflka

hiçbir varl›k olmad›¤›n› varsayar. Bu nedenle de cans›z, bilinçsiz madde-

nin, hayat› yaratt›¤›na inan›r. Milyonlarca farkl› canl› türünün; örne¤in

kufllar›n, bal›klar›n, zürafalar›n, kaplanlar›n, böceklerin, a¤açlar›n, çiçek-

lerin, balinalar›n ve insanlar›n maddenin kendi içindeki etkileflimlerle,

yani ya¤an ya¤murla, çakan flimflekle, cans›z maddenin içinden olufltu¤u-

nu kabul eder. Gerçekte ise bu, hem akla hem bilime ayk›r› bir kabuldür.

Ama Darwinistler kendi deyimleriyle "‹lahi bir aç›klaman›n sahneye gir-

memesi" için, bu kabulü savunmaya devam etmektedirler.

Canl›lar›n kökenine materyalist bir ön yarg› ile bakmayan insanlar

ise, flu aç›k gerçe¤i göreceklerdir: Tüm canl›lar, üstün bir güç, bilgi ve ak-

la sahip olan bir Yarat›c›n›n eseridirler. Yarat›c›, tüm evreni yoktan var

eden, en kusursuz biçimde düzenleyen ve tüm canl›lar› yarat›p flekillen-

diren Allah't›r.

Evrim Teorisi Dünya Tarihinin En Etkili BüyüsüdürBurada flunu da belirtmek gerekir ki, ön yarg›s›z, hiçbir ideolojinin

etkisi alt›nda kalmadan, sadece akl›n› ve mant›¤›n› kullanan her insan, bi-

lim ve medeniyetten uzak toplumlar›n hurafelerini and›ran evrim teorisi-

nin inan›lmas› imkans›z bir iddia oldu¤unu kolayl›kla anlayacakt›r.

Yukar›da da belirtildi¤i gibi, evrim teorisine inananlar, büyük bir va-

rilin içine birçok atomu, molekülü, cans›z maddeyi dolduran ve bunlar›n

Page 204: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

202

Do¤adaki Mühendislik

kar›fl›m›ndan zaman içinde düflünen, akleden, bulufllar yapan profesörle-

rin, üniversite ö¤rencilerinin, Einstein, Hubble gibi bilim adamlar›n›n,

Frank Sinatra, Charlton Heston gibi sanatç›lar›n, bunun yan› s›ra ceylan-

lar›n, limon a¤açlar›n›n, karanfillerin ç›kaca¤›na inanmaktad›rlar. Üstelik,

bu saçma iddiaya inananlar bilim adamlar›, pofesörler, kültürlü, e¤itimli

insanlard›r. Bu nedenle evrim teorisi için "dünya tarihinin en büyük ve en

etkili büyüsü" ifadesini kullanmak yerinde olacakt›r. Çünkü, dünya tari-

hinde insanlar›n bu derece akl›n› bafl›ndan alan, ak›l ve mant›kla düflün-

melerine imkan tan›mayan, gözlerinin önüne sanki bir perde çekip çok

aç›k olan gerçekleri görmelerine engel olan bir baflka inanç veya iddia da-

ha yoktur. Bu, eski M›s›rl›lar›n Günefl Tanr›s› Ra'ya, Afrikal› baz› kabilele-

rin totemlere, Sebe halk›n›n Günefl'e tapmas›ndan, Hz. ‹brahim'in kavmi-

nin elleri ile yapt›klar› putlara, Hz. Musa'n›n kavminin alt›ndan yapt›kla-

r› buza¤›ya tapmalar›ndan çok daha vahim ve ak›l almaz bir körlüktür.

Gerçekte bu durum, Allah'›n Kuran'da iflaret etti¤i bir ak›ls›zl›kt›r. Allah,

baz› insanlar›n anlay›fllar›n›n kapanaca¤›n› ve gerçekleri görmekten aciz

duruma düfleceklerini birçok ayetinde bildirmektedir. Bu ayetlerden baz›-

lar› flöyledir:

fiüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez;

inanmazlar. Allah, onlar›n kalplerini ve kulaklar›n› mühürlemifltir; göz-

Geçmiş zamanlarda tim-

saha tapan insanların

inanışları ne derece ga-

rip ve akıl almazsa günü-

müzde Darwinistlerin

inanışları da aynı dere-

cede akıl almazdır. Dar-

winistler tesadüfleri ve

cansız şuursuz atomları

yaratıcı güç olarak kabul

ederler hatta bu inanca

bir dine bağlanır gibi

bağlanırlar.

Page 205: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

203

Harun Yahya

Adnan Oktar

lerinin üzerinde perdeler vard›r. Ve büyük azab onlarad›r. (Bakara Sure-

si, 6-7)

… Kalpleri vard›r bununla kavray›p-anlamazlar, gözleri vard›r bununla

görmezler, kulaklar› vard›r bununla iflitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir,

hatta daha afla¤›l›kt›rlar. ‹flte bunlar gafil olanlard›r. (Araf Suresi, 179)

Allah, bu insanlar›n mucizeler görseler bile inanmayacak kadar bü-

yülendiklerini Kuran'da flöyle bildirmektedir:

Onlar›n üzerlerine gökyüzünden bir kap› açsak, ordan yukar› yükselseler

de, mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmifl bir toplulu-

¤uz" diyeceklerdir. (Hicr Suresi, 14-15)

Bu kadar genifl bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili olmas›, insan-

lar›n gerçeklerden bu kadar uzak tutulmalar› ve 150 y›ld›r bu büyünün

bozulmamas› ise, kelimelerle anlat›lamayacak kadar hayret verici bir du-

rumdur. Çünkü, bir veya birkaç insan›n imkans›z senaryolara, saçmal›k

ve mant›ks›zl›klarla dolu iddialara inanmalar› anlafl›labilir. Ancak dünya-

n›n dört bir yan›ndaki insanlar›n, fluursuz ve cans›z atomlar›n ani bir ka-

rarla biraraya gelip; ola¤anüstü bir organizasyon, disiplin, ak›l ve fluur

gösterip kusursuz bir sistemle iflleyen evreni, canl›l›k için uygun olan her

türlü özelli¤e sahip olan Dünya gezegenini ve say›s›z kompleks sistemle

donat›lm›fl canl›lar› meydana getirdi¤ine inanmas›n›n, "büyü"den baflka

bir aç›klamas› yoktur.

Nitekim, Allah Kuran'da, inkarc› felsefenin savunucusu olan baz›

kimselerin, yapt›klar› büyülerle insanlar› etkilediklerini Hz. Musa ve Fi-

ravun aras›nda geçen bir olayla bizlere bildirmektedir. Hz. Musa, Fira-

vun'a hak dini anlatt›¤›nda, Firavun Hz. Musa'ya, kendi "bilgin büyücü-

leri" ile insanlar›n topland›¤› bir yerde karfl›laflmas›n› söyler. Hz. Musa,

büyücülerle karfl›laflt›¤›nda, büyücülere önce onlar›n marifetlerini sergile-

melerini emreder. Bu olay›n anlat›ld›¤› ayet flöyledir:

(Musa:) "Siz at›n" dedi. (Asalar›n›) at›verince, insanlar›n gözlerini büyü-

leyiverdiler, onlar› dehflete düflürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getir-

mifl oldular. (Araf Suresi, 116)

Page 206: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

Do¤adaki Mühendislik

Görüldü¤ü gibi Firavun'un büyücüleri yapt›klar› "aldatmacalar"la -

Hz. Musa ve ona inananlar d›fl›nda- insanlar›n hepsini büyüleyebilmifller-

dir. Ancak, onlar›n att›klar›na karfl›l›k Hz. Musa'n›n ortaya koydu¤u de-

lil, onlar›n bu büyüsünü, ayetteki ifadeyle "uydurduklar›n› yutmufl" yani

etkisiz k›lm›flt›r:

Biz de Musa'ya: "Asan› f›rlat›ver" diye vahyettik. (O da f›rlat›verince) bir

de bakt›lar ki, o bütün uydurduklar›n› derleyip-toparlay›p yutuyor. Böy-

lece hak yerini buldu, onlar›n bütün yapmakta olduklar› geçersiz kald›.

Orada yenilmifl oldular ve küçük düflmüfller olarak tersyüz çevrildiler.

(Araf Suresi, 117-119)

Ayetlerde de bildirildi¤i gibi, daha önce insanlar› büyüleyerek etki-

leyen bu kiflilerin yapt›klar›n›n bir sahtekarl›k oldu¤unun anlafl›lmas› ile,

söz konusu insanlar küçük düflmüfllerdir. Günümüzde de bir büyünün et-

kisiyle, bilimsellik k›l›f› alt›nda son derece saçma iddialara inanan ve bun-

lar› savunmaya hayatlar›n› adayanlar, e¤er bu iddialardan vazgeçmezler-

se gerçekler tam anlam›yla a盤a ç›kt›¤›nda ve "büyü bozuldu¤unda" kü-

çük duruma düfleceklerdir. Nitekim, yaklafl›k 60 yafl›na kadar evrimi

savunan ve ateist bir felsefeci olan, ancak daha sonra gerçekleri gören

Malcolm Muggeridge evrim teorisinin yak›n gelecekte düflece¤i durumu

flöyle aç›klamaktad›r:

Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uyguland›¤› alanlarda, gelece¤in ta-

rih kitaplar›ndaki en büyük espri malzemelerinden biri olaca¤›na ikna ol-

dum. Gelecek kuflak, bu kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inan›lmaz bir

safl›kla kabul edilmesini hayretle karfl›layacakt›r.77

Bu gelecek, uzakta de¤ildir aksine çok yak›n bir gelecekte insanlar

"tesadüfler"in ilah olamayacaklar›n› anlayacaklar ve evrim teorisi dünya

tarihinin en büyük aldatmacas› ve en fliddetli büyüsü olarak tan›mlana-

cakt›r. Bu fliddetli büyü, büyük bir h›zla dünyan›n dört bir yan›nda insan-

lar›n üzerinden kalkmaya bafllam›flt›r. Evrim aldatmacas›n›n s›rr›n› ö¤re-

nen birçok insan, bu aldatmacaya nas›l kand›¤›n› hayret ve flaflk›nl›kla dü-

flünmektedir.

204

Page 207: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

205

Harun Yahya

NOTLAR1. http://www.cnn.com/NATURE/9903 /05/

owls.enn

2. John Brackenbury, Insect in Flight, Distributed

in the US by Sterling, Annotation copyright Bo-

ok News, Inc. Portland, Mart 1996, s. 11

3. Bilim ve Teknik Dergisi, TÜB‹TAK, Ocak 1992,

cilt 25, say› 290, s. 49 ve Bilim ve Teknik, Nisan

1993, cilt 26, say› 305, s.283

4. http://ant.edb.miyakyo-u.ac.jp/INTRODUC-

TION/Gakken79E/Page_10.html

5. Bilim ve Teknik Dergisi, Zuhal Özer, "Feromon-

lar", TÜB‹TAK, A¤ustos 1996, s.45

6. Bilim ve Teknik Dergisi, Zuhal Özer, "Feromon-

lar", TÜB‹TAK, A¤ustos 1996, s.45

7. Florida's Fabulous Butterflies & Moths (Florida's

Fabulous Series Vol 2), by Thomas C. Emmel,

Brian Ph. Kenney (Editor), ISBN: 0911977155,

s.76

8. Florida's Fabulous Butterflies & Moths (Florida's

Fabulous Series Vol 2), by Thomas C. Emmel,

Brian Ph. Kenney (Editor), ISBN: 0911977155,

s.76

9. Christopher O'Toole, Anthony Raw, Bees of The

World, ISBN 0-8160-1992-4, 1992, s.101

10. Bilim ve Teknik Dergisi, Zuhal Özer, "Feromon-

lar", TÜB‹TAK, A¤ustos 1996, s.46

11. Bilim ve Teknik Dergisi, Zuhal Özer, "Feromon-

lar", TÜB‹TAK, A¤ustos 1996, s.47

12. National Geographic, Eylül 1986

13. James L. Gould & Carol Grant Gould, Ola¤an

D›fl› Yaflamlar, TÜB‹TAK Popüler Bilim Kitap-

lar›, 5. Bas›m, s.170

14. National Geographic, Haziran 1979, s.871-878.

15. Bilim ve Teknik Dergisi, "Hasta hayvanlar nas›l

flifa bulur?", TÜB‹TAK, , Sinan Erten, Ocak

1996, s.99.

16. James L. Gould & Carol Grant Gould, Ola¤an

D›fl› Yaflamlar, TÜB‹TAK Popüler Bilim Kitap-

lar›, 5. Bas›m, s.137

17. Robert Degabriale ve T. J. Davson, "Metabo-

lism and heat balance in arboreal marsupial,

The Koala (Phascolarctos cinerus)", Journal of

Comparative Physiology, 1979, say›: 134, ss.293-

301

18. Denis Dreves, Creation, Haziran-A¤ustos 1996,

18:3, ss.26-28

19. Animal Engineering, Readings from Scientific

American with Introductions by Donald Grif-

fin, The Rockefeller University W. H. Freeman

Com., San Francisco, s.53

19. Dr. R. Robin Baker, Fantastic Journeys,

1991, Fog City Press, San Francisco, USA

s.132

21. Donald Griffin, Animal Engineering, Readings

from Scientific American with Introduction,

The Rockefeller University W. H. Freeman

Com., San Francisco, s.55

22. Donald Griffin, Animal Engineering, Readings

from Scientific American with Introductions,

The Rockefeller University W. H. Freeman

Com., San Francisco, s.55

23. Harika Canl›lar 1, Belgesel film (VCD), Okur

Yap›mc›l›k.

24. John Downer, SUPERNATURE, The Unseen

Powers of Animals, Published by BBC World-

wide Ltd., London 1999, ss. 149-150.

25. “Moth ultrasound”, Animal Engineering, Re-

adings from Scientific American with Intro-

ductions by Donald Griffin, The Rockefeller

University W. H. Freeman Com., San Francis-

co, s.78

26. “Moth ultrasound”, Animal Engineering, Re-

adings from Scientific American with Intro-

ductions by Donald Griffin, The Rockefeller

Page 208: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

206

Do¤adaki Mühendislik

University W. H. Freeman Com., San Fran-

cisco, s.78

27. “Moth ultrasound”, Animal Engineering, Re-

adings from Scientific American with Intro-

ductions by Donald Griffin, The Rockefeller

University W. H. Freeman Com., San Fran-

cisco, s.78-86

28. Charles Darwin, The Origin of Species: A Fac-

simile of the First Edition, Harvard Univer-

sity Press, 1964, s. 189.

29. “The Infrared receptors of snakes”, Animal

Engineering, Readings from Scientific Ameri-

can with Introductions by Donald Griffin,

The Rockefeller University W. H. Freeman

Com., San Francisco, ss.66-70.

30. “The Infrared receptors of snakes”, Animal

Engineering, Readings from Scientific Ameri-

can with Introductions by Donald Griffin,

The Rockefeller University W. H. Freeman

Com., San Francisco, ss.66-70.

31. Bilim ve Teknik Dergisi, "Akrebin Silah›: Fizik",

TÜB‹TAK, Eylül 200, sf.16

32. http://itb.biologie.hu-berlin.de/~kemp-

ter/Publications/2000/PhysRevLett/abst-

ract.html

33. Bilim ve Teknik Dergisi, TÜB‹TAK, Nisan 1991,

s.49

34. National Geographic, "The Four-eyed Fish Se-

es All", Paul A. Zahl, Mart 1978, Vol.137,

No.1, ss.390-395.

35. Charles Darwin, The Origin of Species: A Fac-

simile of the First Edition, Harvard Univer-

sity Press, 1964, s. 189

36. H. S. Lipson, "A Physicist's View of Darwin's

Theory", Evolution Trends in Plants, Cilt 2, No.

1, 1988, s. 6.

37. Bilim ve Teknik Dergisi, TÜB‹TAK, May›s

1995, Say›: 330, s.69

38. James L. Gould & Carol Grant Gould, Ola¤an

D›fl› Yaflamlar, TÜB‹TAK Popüler Bilim Kitap-

lar›, 5. Bas›m, s. 114

39. James L. Gould & Carol Grant Gould, Ola¤an

D›fl› Yaflamlar, TÜB‹TAK Popüler Bilim Kitap-

lar›, 5. Bas›m, s. 122

40. James L. Gould & Carol Grant Gould, Ola¤an

D›fl› Yaflamlar, TÜB‹TAK Popüler Bilim Kitap-

lar›, 5. Bas›m, s. 125

41. James L. Gould & Carol Grant Gould, Ola¤an

D›fl› Yaflamlar, TÜB‹TAK Popüler Bilim Kitap-

lar›, 5. Bas›m, ss.117-118

42. Hücrelerdeki tüycüklerle ilgili genel bilgi flu

kaynaktan takip edilebilir: Voet, D. Ve J.G.

(1995) Biochemstry, 2. bask›., John Wiley and

Sons, New York, s.1253-1259

43. Bilim ve Teknik Dergisi, TÜB‹TAK, Ekim 1997,

s.63

44. Bilim ve Teknik Dergisi, TÜB‹TAK, Ekim 1997,

s.63

45. Nature, 8 Haziran 2000, ss.1717-1718

46. http://www.discover.com/sept_00/ feat-

gecko.html

47. www.ider.herts.ac.uk/school/coursewa-

re/materials/bonding.html

48. www.amnh.org/naturalhistory/biomecha-

nics/0700biomechanics.html

49. Science, 9 Haziran 2000, say›:288, ss.1717-

1718

50. “How Fish swim?”, Sir James Gray, Animal

Engineering, Readings from Scientific Ameri-

can with Introductions by Donald Griffin,

The Rockefeller University W. H. Freeman

Com., San Francisco, ss.66-70.

51. Bilim ve Teknik Dergisi, "H›rç›n Erkekleri, Ba-

r›flç›l Diflileri ile Kemikli Bal›klar", Gülgün

Akbaba, Ekim 1995, say›:335, ss. 74-77

52. Keratin, derinin alt tabakalar›ndaki yafll›

hücrelerin besin ve oksijen kaynaklar›ndan

uzaklaflarak ölmeleri ve yerlerini genç hücre-

Page 209: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

207

Harun Yahya

Adnan Oktar

lere terk etmesi sonucu oluflan sert ve daya-

n›kl› bir maddedir

53. John, Downer, SUPERNATURE, The Unseen

Powers of Animals, Published by BBC World-

wide Ltd., London 1999, s. 29

54. John Downer, SUPERNATURE, The Unseen

Powers of Animals, Published by BBC World-

wide Ltd., London 1999, s. 32

55. ENCARTA 99, Microsoft Corporation, 2.CD,

"Fish / Bodies of fish

56. Ayr›nt›l› bilgi için bkz: http://www.harun-

yahya.net/bilim/dusuneninsanlar/dusu-

nen3_4.html

57. Sabah Gazetesi, "Vay bacaks›z vay", 23 Aral›k

2000

58. Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolution

and The Origin of Life, New York: Marcel

Dekker, 1977, s. 2

59. Alexander I. Oparin, Origin of Life, (1936)

New York, Dover Publications, 1953 (Rep-

rint), s.196

60. "New Evidence on Evolution of Early At-

mosphere and Life", Bulletin of the American

Meteorological Society, c. 63, Kas›m 1982, s.

1328-1330

61. Stanley Miller, Molecular Evolution of Life:

Current Status of the Prebiotic Synthesis of

Small Molecules, 1986, s. 7

62. Jeffrey Bada, Earth, fiubat 1998, s. 40

63. Leslie E. Orgel, The Origin of Life on Earth,

Scientific American, c. 271, Ekim 1994, s. 78

64. Charles Darwin, The Origin of Species: A Fac-

simile of the First Edition, Harvard Univer-

sity Press, 1964, s. 189

65. Charles Darwin, The Origin of Species: A Fac-

simile of the First Edition, Harvard Univer-

sity Press, 1964, s. 184

66. B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylvania:

The Banner Of Truth Trust, 1988.

67. Charles Darwin, The Origin of Species: A Fac-

simile of the First Edition, Harvard Univer-

sity Press, 1964, s. 179

68. Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Re-

cord", Proceedings of the British Geological

Association, c. 87, 1976, s. 133

69. Douglas J. Futuyma, Science on Trial, New

York: Pantheon Books, 1983. s. 197

70. Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower,

New York: Toplinger Publications, 1970, s.

75-94; Charles E. Oxnard, "The Place of

Australopithecines in Human Evolution:

Grounds for Doubt", Nature, c. 258, s. 389

71. J. Rennie, "Darwin's Current Bulldog: Ernst

Mayr", Scientific American, Aral›k 1992

72. Alan Walker, Science, c. 207, 1980, s. 1103; A.

J. Kelso, Physical Antropology, 1. bask›,

New York: J. B. Lipincott Co., 1970, s. 221;

M. D. Leakey, Olduvai Gorge, c. 3, Camb-

ridge: Cambridge University Press, 1971, s.

272

73. Time, Kas›m 1996

74. S. J. Gould, Natural History, c. 85, 1976, s. 30

75. Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower,

New York: Toplinger Publications, 1970, s.

19

76. Richard Lewontin, "The Demon-Haunted

World", The New York Review of Books, 9

Ocak 1997, s. 28

77. Malcolm Muggeridge, The End of Christen-

dom, Grand Rapids: Eerdmans, 1980, s.43

Page 210: DOĞADAKİ MÜHENDİSLİK

208

Sen Yücesin, bize ö¤retti¤inden baflka bizim

hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herfleyi bilen,

hüküm ve hikmet sahibi olans›n.

(Bakara Suresi, 32)