20

Dogal Dogum Felsefesi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Dogal Dogum Felsefesi milyonlarca yildir gerceklesen seruven

Citation preview

Page 1: Dogal Dogum Felsefesi
Page 2: Dogal Dogum Felsefesi
Page 3: Dogal Dogum Felsefesi

DOĞAL DOĞUM FELSEFESİ

Milyonlarca Yıldır Gerçekleşen Serüven

Yrd. Doç. Dr. Gülay Rathfischİstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi

NOBEL TIP KİTABEVLERİ

Page 4: Dogal Dogum Felsefesi
Page 5: Dogal Dogum Felsefesi

© 2012 Nobel Tıp Kitabevleri Ltd. Şti.

DOĞAL DOĞUM FELSEFESİ Milyonlarca Yıldır Gerçekleşen Serüven

Yazar: Yrd. Doç. Dr. Gülay Rathfisch

ISBN: 978-975-420-918-1

Bu kitabın, 5846 ve 2936 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası Hükümleri ge-reğince yazarın yazılı izni olmadan bir bölümünden alıntı yapılamaz; foto-kopi yöntemiyle çoğaltılamaz; resim, şekil, şema, grafik, vb.’ler kopya edile-mez. Her hakkı Nobel Tıp Kitabevleri Ltd Şti’ne aittir.

Düzenleme: Nobel Tıp Kitabevleri - Özkan Kaya

Kapak: Özkan Kaya

Baskı /Cilt: Nobel Matbaacılık, Hadımköy-İSTANBUL

Kitap Kapağı ve bölüm başlarında kullanılan çizimler Amy Swagman’dan telif hakkı alınarak kullanılmıştır.Orginal art © 2011 Amy Swagman/www.themandalajourny.com

Page 6: Dogal Dogum Felsefesi

MEVLANA

( Külliyat 337 )

Kadın, Hak nurudur, sevgili değil...

Sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil!

MEVLANA (Mesnevi Cilt I: 2433-2437)

Ressam: Orhan Üsküner

Page 7: Dogal Dogum Felsefesi

ÖNSÖZ

Doğum olayı tarihsel süreç içinde giderek gelişen teknoloji ve tıbbi bakımdan etkilen-miştir. Obstetrik teknik ve bilgisinde sağlanan gelişmelerle vajinal doğumun yapılama-dığı durumlarda fetusun abdominal yol ile doğurtulması (sezaryen doğum) mümkün ol-muştur. Ayrıca doğum ağrıları kontrol altına alınarak, vaginal doğumun sağlıklı bir şekil-de ilerlemesi sağlanmaya çalışılmıştır. Anestezik maddelerin kullanılarak doğum ağrısı-nın tedavi edilmesi yaklaşımları, doğal doğum kavramından uzaklaşılmasına yol açmış-tır. Tüm bu gelişmelerin sonucu olarak günümüzde sezaryen doğum oranı ve normal va-ginal doğumlarda doğum eylemine müdahale oranı artış göstermiştir. Oysa gebelik ve doğum normal fizyolojik bir olaydır ve tıbbi girişime çoğunlukla gereksinim duyulmaz. Doğal doğum mümkün olduğu kadar müdahale edilmeden yapılan doğumlardır. Ge-reksiz yere yapılan her türlü müdahalenin doğumun işleyişi ve hormonların salınımı üze-rine olumsuz etkileri vardır. Doğal doğumun felsefesi, kadınların doğum yapabilme bilgi ve becerisine sahip olduğu ve bu bilgileri gevşeyerek, olumlu düşünerek, bedenine gü-venerek keşfetmesi, açığa çıkarması gerektiği temeline dayanmaktadır. Sağlık ekibi üye-lerinin doğum sürecinde, onların bu inanılmaz, anlamlı ve büyüleyici yolculuğunda yan-larında olmaları fakat gereksiz müdahalelerden kaçınarak yolculuklarını tamamlamaları-na yardım etmeleri gerekmektedir.

Değerli meslektaşım, çalışma arkadaşım Gülay Rathfisch, doğal doğum konusuyla özel olarak ilgilenerek, yıllardır edindiği bilgi birikimi ve deneyimlerini paylaşmak üze-re bu kitabı büyük bir heyecanla hazırladı. Bu konuyla ilgilenen herkesin, özellikle anne adaylarının yararlanacağı önemli bir kaynak olacağını düşünüyor ve kendisini kutluyo-rum.

Prof. Dr. Nezihe Kızılkaya BejiHaziran, 2012

v

Page 8: Dogal Dogum Felsefesi

SUNUM

Doğum süreci kadının hayatı boyunca nadir yaşayacağı eşsiz olaylardan biridir. Kadının, kendisinin ve bebeğinin çıktığı bu doğum yolcuğundan haz duyması ve bu yolculuğu gü-zel anılarla tamamlaması en temel arzudur. Her kadının coşku içinde doğum yapması en doğal haktır. Aslında, insanlığın varoluş sürecinden beri gerçekleşmekte olan doğum süre-cinin, ilkel çağlardan beri var olan o büyüsü, kadınların ilkel beyninde saklıdır. Her şey orada bulunmaktadır. Milyonlarca yıldır yaşanmış olan o doğal akış, korunmuş bir haldedir. Sade-ce zamanı geldiğinde ve fırsat verildiğinde, ilkel beyinde bulunan ve unutmuş olduğumuz bu doğal akış serbest kalır ve sezgiler aracılığı ile doğum anında kadına ve bebeğine reh-berlik eder. İşte günümüzde daha sık konuşur olduğumuz doğal doğum bilinci, kadının do-ğum eyleminde, kendi içindeki büyülü arka bahçeye geçmesine yardımcı olmaktadır.

Gizemli arka bahçeye yapılacak olan içsel serüven, bu kitabı yazmaya karar vermemde etkili olan bir faktör olmuştur. Tabi ki hayat sürecinde zaman zaman bilinçli ya da bilinç-siz bir şekilde bu içsel yolculuğu yaparız. Mevlana ve onun eserleri ile karşılaşmam beni bu içsel güzellikler konusunda heyecanlandırdı. Özellikle Mevlana’nın Rubai’lerindeki o yoğun sevgi ve aşk duygusu beni, doğum anında yaşanan o koşulsuz sevgi ve bağlılığa sürükledi. Mevlana’nın kelimelerinden aldığım ışık; doğum anında gerçekleşen o muaz-zam varoluşa, o kutsallığa ve ilahi güce saygıyla yaklaşmama neden oldu. Bu yüce duy-gular içinde yazdığım bu kitabın, anne adaylarının doğum anında sezgilerine güvenerek çıkacakları içsel yolculuğun kapısını aralamasını amaçladım.

Kitap hazırlığım içinde hep yanımda olan ve her aşamada desteğini her zaman ya-nımda hissettiğim sevgili eşim Ulf Rathfisch’e, değerli zamanını ayırarak kitabımı oku-yup yorumda bulunan değerli hocam İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hem-şirelik Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Nezihe Kızılkaya Beji’ye, bana kız kardeşim kadar yakın olan, bu kitabı yazma heyecanımı benimle paylaşan ve kitabı okuyarak bana verdiği o güzel öneriler ve manevi destek için arkadaşım Yrd.Doç.Dr. İlkay Güngör’e, kitabımı oku-yup değerli görüşlerini ve kendi doğum öyküsünü benimle paylaşan sevgili yengem Za-rife Yıldırım’a , doğum öyküsünü ve bebeğinin resimlerini benimle paylaşan kuzenim Di-lek Gültaze Sığırcı’ya, yine bebeklerinin resimlerini benimle paylaşarak bana destek ve-ren Claudia Mähl ve Henry Krüger’e ve son olarak da çalışma arkadaşlarım ve öğrenci-lerime yazım aşamasında gösterdikleri ilgi, destek ve sabır için çok teşekkür ediyorum.

Bu kitabı, kendini değerli hisseden ve hayatın her anı içinde önemli olduğunu her za-man hatırlayan kadınlara adıyorum.

Yrd. Doç. Dr. Gülay Rathfisch

vii

Page 9: Dogal Dogum Felsefesi

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ........................................................................................................................................v

SUNUM .....................................................................................................................................vii

BÖLÜM 1: Doğal Doğumun Tarihi ............................................................................................1

Evren Ve Dişil Enerji ...................................................................................................................................................3

İlk Çağlardan Günümüze Değişen Yönleri İle Doğum Eylemi ....................................................................4

Modern Dünyanın Doğuma Bakışı .................................................................................................................... 17

BÖLÜM 2: Kadın Bedeni Doğal Doğum için Yaratılmıştır .................................................... 21

Doğum Kanalı / Yolu .............................................................................................................................................. 23

Mükemmel Doğum Organı: Rahim ................................................................................................................... 24

Rahimin Kas Tabakası ...................................................................................................................................... 25

Rahimde Sinirsel Uyarılar ............................................................................................................................... 26

Rahim Kasılmalarının Harmonisi ................................................................................................................. 27

Doğum Seremonisinin Evreleri .......................................................................................................................... 29

Birinci Evre: Doğum Kanalının Doğum İçin Hazırlanması .................................................................. 30

İkinci Evre: Bebeğin Rahim Dışına Çıkışı ................................................................................................... 31

Üçüncü Evre: İkinci Doğum ........................................................................................................................... 32

Dördüncü Evre: Erken Lohusalık ................................................................................................................. 32

BÖLÜM 3: Doğumda Hormonların Dansı .............................................................................. 33

Östrojen ve Progesteron ...................................................................................................................................... 36

Oksitosin: Sevgiyi ve Aşkı Hisset ........................................................................................................................ 36

Beta-Endorfin: Son Hamle ................................................................................................................................... 43

Katekolaminler (Adrenalin ve Noradrenalin): Haydi Bebek… Kendini Bırak ..................................... 44

Prolaktin: Gevşe ve Teslimiyeti Yaşa ................................................................................................................. 47

Orgazmik Doğum .................................................................................................................................................... 48

Doğumda Hormonal Uyumunun Desteklenmesi ........................................................................................ 49

BÖLÜM 4: Pozisyonlar ve Ikınma Serüveni .......................................................................... 51

Doğum Eyleminin Birinci Evresinde Kullanılan Pozisyonlar .................................................................... 54

Doğum Eyleminin İkinci Evresinde Kullanılan Pozisyonlar ...................................................................... 58

ix

Page 10: Dogal Dogum Felsefesi

Doğal Doğum Felsefesix

Ikınma .......................................................................................................................................................................... 67

Pozisyon Almada ve Ikınmada Karşılaşılan Engeller .................................................................................. 70

BÖLÜM 5: Doğumdaki En Büyük Düşman: Korku ................................................................ 71Korku ............................................................................................................................................................................ 73

Kutlamadan Korkuya .............................................................................................................................................. 75

Korkunun Doğum Eylemine Etkileri ................................................................................................................. 81

Korkunun Serbest Bırakılması ............................................................................................................................. 82

Doğum Eyleminin Duygusal Haritası ............................................................................................................... 86

Doğum Öyküsü: Hayat Bahçemin İki Güzel Çiçeği ...................................................................................... 89

BÖLÜM 6: Doğuma Yön Veren Rehber: Ağrı ........................................................................ 91Ağrının Biyolojik Amacı ......................................................................................................................................... 94

Ağrı Nasıl Hissedilir? ............................................................................................................................................... 94

Doğum Ağrısının Özellikleri ................................................................................................................................. 99

Doğum Ağrısıyla Başa Çıkmada Doğal Yöntemler ...................................................................................102

Doğum Eyleminin İlerlemesinde Yavaşlama ya da Durma ....................................................................110

Ağrının Algılanışını Etkileyebilen Durumlar .................................................................................................114

BÖLÜM 7: Doğal Doğumu Destekleyen Yaklaşımlar ......................................................... 119Doğal Doğum ........................................................................................................................................................121

Doğumu Beklerken ...............................................................................................................................................123

Beslenme ...........................................................................................................................................................124

Egzersiz ..............................................................................................................................................................127

Yoga ve Masaj ..................................................................................................................................................128

Perine Masajı ...................................................................................................................................................133

Doğum Planı Oluşturma ..............................................................................................................................134

Doğum Eylemini Başlatmada Doğal Yöntemler ..................................................................................142

Doğuma Hazırlık Sınıfları ....................................................................................................................................143

Doğal Doğum Seçenekleri .................................................................................................................................147

Destek Ekibinin Oluşturulması ..................................................................................................................147

Suda Doğum ....................................................................................................................................................150

Hipnoz ile Doğum ..........................................................................................................................................152

Evde Doğum .....................................................................................................................................................155

Hastane / ya da Doğum Merkezlerinin Seçimi .....................................................................................157

Doğum Öyküsü: Benim Oğlum, Güzel Oğlum… .......................................................................................159

Page 11: Dogal Dogum Felsefesi

İçindekiler xi

BÖLÜM 8: Doğumun Doğal Akışını Sınırlayan Uygulamalar ............................................ 161

Vajinal Muayene ...................................................................................................................................................164

Sentetik Oksitosin ile Doğumu Başlatma (İndüksiyon) ve Hızlandırma ............................................165

Amniyotomi ...........................................................................................................................................................167

Ultrason.....................................................................................................................................................................168

Elektronik Fetal Monitörizasyon (EFM) .........................................................................................................169

Epizyotomi ...............................................................................................................................................................170

Vakum-Forseps Kullanımı ...................................................................................................................................173

Doğum Eyleminde Anestezi - Epidural Analjezi ........................................................................................174

Sezaryen Ameliyatı ...............................................................................................................................................178

Özel Durumlarda Doğal Doğum ......................................................................................................................182

BÖLÜM 9: Doğum Sonrası Doğal Yaklaşım: Hoş Geldin Bebeğim .................................... 193

Bebeğin İlk Dakikaları .........................................................................................................................................195

Göbek Kordonunun Kesilme Zamanı .............................................................................................................199

Bir Değişim Fırtınası: Bebeğin İlk 12 Saati .....................................................................................................200

Sevgi ve Bağlanma ...............................................................................................................................................204

Emzirme Deneyimi ................................................................................................................................................209

Anne Sütü: Yaşamın Hediyesi ...........................................................................................................................216

Lohusalık Dönemine Geçiş ................................................................................................................................222

KAYNAKLAR ..........................................................................................................................................................233

DİZİN .........................................................................................................................................................................239

YAZAR HAKKINDA .............................................................................................................................................243

Page 12: Dogal Dogum Felsefesi

1

BÖLÜM 1

DOĞAL DOĞUMUN TARİHİ

“Bizler sadece doğumu daha kolay, anne ve bebek için daha risksiz bir hale getirmek istemi-yoruz. Daha fazlasını düşünmeliyiz. Doğumun başlı başına ruhsal ve bir o kadar da fiziksel bir başarı olduğunu anlamak zorundayız. Bir çocuğun doğumu insan sevgisinin en mükem-melidir.”

Dr. Grantly Dick-read, 1953

original art © 2011 amy Swagman

Page 13: Dogal Dogum Felsefesi

Bölüm 1 Doğal Doğumun Tarihi 3

EvrEn vE Dişil EnErji

Yaşam o kadar gizemlidir ki, ellerimiz ile doruklarına erişemeyiz, gözlerimiz ile onun en derin gizlerini göremeyiz. Varoluşun içinde yer alan kadını ve onun saklı bahçesini keş-fetmek de bir o kadar sisli ve ulaşılmazdır. Ancak öyle anlar vardır ki fark etmeden bizi bu gizemin içine çeker. İşte doğum eylemi de milyonlarca yıldır var olan o eşsiz büyüsü ile bizleri bu gizem okyanusu içinde coşku ile sarmalar.

Hepimiz doğanın dişil ve erkek enerjilerini içgüdüsel olarak içimizde taşırız. Ama ço-ğunlukla bunun farkında değilizdir. İstemlerimizin, eylemlerimizin hangisinin dişil, han-gisinin eril enerjiden geldiğini irdelemeyiz. Beden tipleriyle ilişkilendirerek bu enerjileri değerlendirmek ya da algılamak genellikle seçtiğimiz sıradan yoldur. Geleneksel olarak değerlendirildiğinde kadınlar duyarlılık, besleme, hassasiyet gösterme, duygu ve sezgi ifade etme ve geliştirme durumundadırlar.

Dişil taraf sezgisel özümüzdür ve en bilge, en derin tarafımızdır. Dişil kelimesi tüm an-lamlarında ve eylemlerinde derinlik ve ayrıntı taşır. Bu alıcı yöndür, kapıdır, kanalın alı-cı tarafıdır. İç telkinler, altıncı hisler, içimizdeki derinlikten gelen mesajlar, dişil enerjinin bir eseridir. Kadın ya da erkek olalım yaşamımızda dişil enerjiye bilinçli bir dikkat göster-mezsek, dişil enerji rüyalarımız, duygularımız ve fiziksel bedenimizle bize ulaşmaya çalı-şır. Onu dinlemeyi başarırsak eğer, bize mükemmel bir rehber olur. Dişil enerjinin doğal işlevi yol göstermektir. Bu nedenle kadının doğasında duygular ve arzularla ifade edi-len bilgelik, sevgi ve berrak bir vizyon vardır. Unutulmamalıdır ki, kadın öncelikle yaşam üretmeye muktedirdir.

Evrende var olan fizik, elektrik ve astronomi yasalarında olduğu gibi doğum sürecin-de de etkileri asla göz ardı edilemeyecek sabit, değişmez yasalar vardır. Bu yasalar te-melde sevgiye, saygıya, şükür ve kabullenişe dayanmaktadır. Doğum olayına saygı du-yulması, sevgiyle beklenilmesi ve her bir yaşanılan anın kabulü evrenin bu temel yasala-rının hareketliliğini olumlu yönde etkileyecektir.

Doğum eylemine katılan ebe ya da hekim, bu yasaları keşfedecek kadar esnek olmak ve bu yasaların birbirleri içinde nasıl çalıştıklarını öğrenmek zorundadır. Yerçekimi, dep-rem, yıldırım ve kasırgalar nasıl ki doğanın gücünü ve enerjisini gösteriyorsa, aynı şekil-de gebe ve doğum yapan kadınlar da, doğanın gücünün ve enerjisinin bir göstergesidir. Gebelik ve doğum sürecinde doğanın enerjisi kadının içindedir ve kadına başarılı ve hu-zurlu bir doğum süreci geçirmede rehberlik yapmaktadır. Bu enerjilerin yasalarını anla-mak için, bu yasaları sevmek ve bunlara saygı duymak zorundayız. İşte o zaman gerçek bilimin incelikleri içinde bu evrensel yasalarla birlikte bir ahenk içinde çalışabiliriz.

Ebenin, ya da doktorun doğum eyleminde enerjinin nasıl aktığını anlamaya ihtiyaç-ları vardır. Her doğum kutsaldır. Ebe ve doktor da bu kutsallığın içinde yer alır, çünkü il-

Page 14: Dogal Dogum Felsefesi

Doğal Doğum Felsefesi4

gilendikleri enerji kutsaldır. Ayrıca sağlık ekibi, diğer insanların enerjilerinin de kutsal ol-duğunu bilmeli ve bu enerjiye saygı duymalıdır. Her bir doğumun, özünde eşsiz ve mü-kemmel olduğu unutulmamalıdır.

Kutsal gücün rehberliğinde gerçekleşen doğum süreciyle birlikte yeni bir enerji de ortaya çıkmaktadır. Her bir doğum aslında saflığın, sevginin ve beraberinde insanlığın doğumudur. Doğum sürecinde ebe ve doktorlar doğumun bu kutsallığına saygı duya-rak, bebeklerin boyutuna, rengine, şekline ve soyuna bakmaksızın sevgi enerjisi içinde hem annenin hem de bebeğin kendi yaşam koridorlarından sağlıklı ve başarılı olarak geçmelerine yardımcı olmalıdırlar. Doğum anında, tarif edilemeyen fantastik fiziksel de-ğişimler ve mucizeler gözlenir. Bu büyük, mucizevi fiziksel değişiklikler insanlar arasında huzur verici birkaç kelimenin söylenişiyle ya da kadına ve bebeğe sıcak dokunuş ile baş-layabilir. Bu dokunuşlar, ebe ve doktorun lütuf ve zarafet hali içinde bulunması ile gittik-çe güçlenerek anne ve bebek için anlam kazanır.

Doğum eyleminin milyonlarca yıl kadar eski doğası, insanoğlunun yaşam süreci içinde bozulmadan bir koza içinde saklanmaktadır. İlkel çağlarda, kadınların nasıl doğum yaptık-ları modern insanın genleri içinde korunmuştur. Kadın bedeniyle ilgili olarak anlaşılması gereken konulardan biri, kadının Tanrı tarafından özel bir itina ile çok iyi bir şekilde yaratıl-dığının açıkça ortada olmasıdır. Saygı duyularak yardımcı olunan her bir doğumda, bebek-ler kuşatıldıkları enerjinin saflığını ve güzelliğini etrafa yayacaklardır ve doğum hem anne, hem de bebek için unutulmaz ve eşsiz bir deneyim olarak hatırlanacaktır.

ilk ÇağlarDan GünümüzE DEğişEn YönlEri ilE Doğum EYlEmi

Antik çağlarda özellikle de günlük aktiviteler nedeniyle herkesin esneklik ve zinde kal-mayı sağlayan fiziksel çalışmalara alışık olduğu avcı toplayıcı topluluklarda, birçok ka-dın için doğum olayı çok daha kolay gerçekleşiyordu. Bu bulgular, taş devrine yönelik yapılan arkeolojik ve antropolojik çalışmalarla da desteklenmektedir. Bu çağlarda ka-dın ve erkek doğayla çok yakın bir iletişim içinde yaşarlardı ve yaşamları güneşin, ayın ve mevsimsel değişimlerin doğal ritminin bir parçasıydı. Kadın bedenini özgürce kullanır-dı, kısıtlama ve sınırlamalar oldukça azdı. Gün boyunca kadın ayakta dik pozisyonda top-rak üzerinde yürürdü. Kadın saatlerce oturarak zaman geçirmezdi, günlük işlerinde daha sıklıkla çömelme pozisyonunu kullanırdı. Kadının diyeti işlenmiş gıdalardan ve kimyasal katkı maddelerinden oluşmazdı. Beslenme çoğunlukla lifli gıdalardan oluşurdu ve böy-lelikle kabızlık ve hemoroid (basur) problemi nadiren yaşanırdı.

Antropolojik çalışmalarda, avcı ve toplayıcı toplumlardaki kadınların yaşamları bo-yunca üç ya da dört kez gebe kaldıkları belirlenmiştir. Buna neden olarak da o dönem-

Page 15: Dogal Dogum Felsefesi

Bölüm 1 Doğal Doğumun Tarihi 5

lerde kadınların günlük yaşamlarında fiziksel aktivitelerinin çok fazla olmasının puber-teyi (çocukluktan genç kızlığa geçiş) geciktirmesi ve vücutlarındaki yağ yüzdesinin az-lığına bağlı olarak da daha az östrojen üretiminin olma olasılıkları gösterilmiştir. Ayrı-ca o dönemlerde bebekler ortalama 3 yıl kadar emzirilmekteydi. Bu faktörlere bağlı ola-rak da yumurtlama (ovülasyon) süreci baskılanmaktaydı. Yine avcı ve toplayıcı toplum-larda kadınların bebeklerinin bakımlarını çok rahat yürüttükleri görülmüştür, çünkü on-lar çocuk bakımında hiçbir zaman yalnız değillerdi. Çocukların büyütülmesi bir grubun sorumluluğu altındaydı ve insanlar uzunca bir süre topluluğun diğer üyeleri ile birlikte yaşarlardı. Anneler bebeklerinin bakımını bir yük olarak görmezdi. Halkın karmaşık tıbbi uygulamaları ve teknikleri yoktur. Bazı toplumlarda çocuklara yönelik yapılan kadın sün-neti (genital mutilasyon) gibi acımasız uygulamalar da bulunmaktaydı. Ancak, doğum ve emzirme gibi normal fizyolojik fonksiyonlar her zaman saygı görüyordu. Avcı topla-yıcı toplumlarda yaşam farklı olmasına karşın, ilkel kadın yine de temelde beden yapıları aynı ve aynı fizyolojik süreçlerde doğumu gerçekleştirseler de bugünkü modern kadın-dan daha sağlıklıydı.

Geleneksel olarak kadınların doğumlarının neye benzediğiyle ilişkili çok sayıda araş-tırmalar yapılmıştır. İlkel çağlarda kadınlar doğum sürecine direnmiyorlar ya da onun-la savaşmıyorlardı. Doğum sürecinin, rahim (uterus) kasılmalarının ve ağrının kabulü so-runların daha az yaşanmasına neden olmaktaydı. Geçmişte, doğum eylemi genç kadın-ların tanıklık ettiği ve mümkün olduğunca da yardımcı oldukları bir olaydı. Kadınların doğum süreciyle ilgili bilgileri ilk adet (menstrüasyonda) sırasında ve menopozda oldu-ğu gibi öykülere, gözlemlere ve doğrudan deneyimlere dayanmaktaydı.

Bugün birçok insan neredeyse, ağrısız bir doğum deneyimi geçirmenin evrenin varo-luşuna karşı gelmek olduğuna inanmaktadır. Appletree hizmetlerinin kurucusu ve The Joy of Natural Childbirth’ün yazarı Helen Wessel, “tüm kültürlerdeki kadınlarda, genel-de doğum eylemini bir hastalık ya da lanet olarak gören teolojik doğmaları destekleyen antrapolojik bir delilin olmadığını” şiddetle vurgulamaktadır. Bazı daha az gelişmiş top-lumlarda kadınlar, gelişmiş toplumdaki kadınlarla fizyolojik olarak aynı bedene sahip ol-salar da doğumları gürültülü değildi ve daha az rahatsızlık yaşanıyordu.

Şimdiki düşüncelerimizin temelini oluşturan bir söylenceye göre, kadın lanetlendiği için doğum sürecinde acı çekmektedir. Fakat bizler milattan önce 3000’li yıllara bakacak olursak, kadınların bebeklerini doğal yollarla, çok az bir rahatsızlıkla ve herhangi bir so-run olmaksızın doğurduklarını görürüz. Wessle, İncil’deki birçok kaynakta, anneliğin kut-sallığının yaşamın devamlılığının ve anne, baba ve bebek arasındaki sevginin övüldüğü-nü belirtmektedir. Aynı şekilde Yahudi kadınların bebeklerini tam anlamıyla basit bir şe-kilde, kısa bir sürede ve yardım olmaksızın doğurduklarını açıklamaktadır. Tarihi kaynak-lara göre Hz. İsa’nın doğumu 3 saatten daha kısa bir sürede gerçekleşmiştir. Kayıtlarda her hangi bir şekilde “lanet” kelimesine rastlanılmamaktadır.

Page 16: Dogal Dogum Felsefesi

Doğal Doğum Felsefesi6

Cinsel ilişki ile döllenme arasındaki ilişkinin farkında olunmadığı ilkel toplumlarda ka-dının kendi arzusu ile çocuğu doğurduğuna inanılmaktaydı. Doğum, kadının işidir ve ka-dın cinselliğinin ve yaratıcılığının doğal bir parçasıdır. Bu çağlarda, yaratıcılıkla ilişkili ola-rak kadınların tanrıçayla ilişkili olduğu düşünülmüştür. Bugün yürütülen antropolojik ça-lışmaların çoğu, bundan en az on bin yıl önce doğurganlık ve doğanın canlılığıyla ilişkili olarak görülen anne tanrıçalar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu tanrıçalar hem üretmek-te hem de yok etmektedir, hem besleyen annedir hem de cinsel eştir. Bunlar yaşam ve ölümdeki son gücü elinde tutardı ve tanrıçalara hem tapınılır hem de korkulurdu. Bu er-ken dönem insanların, tanrıça heykellerinde kadınların göğüsleri büyük ve karın bölge-sinin dolgun ve şiş olduğu açıkça görülmektedir. Gebe kadın bedenine tapınılan bu dö-nemlerde, doğum yapan kadına yeni bir canlı yarattığı için diğer kadın ve erkekler ta-rafından saygı duyulurdu. Bir kadın doğum yaptığı zaman, “yeni yaşamı kutlamak” için herkes tapınakta toplanırdı. Doğum süreci dinsel bir tören havasında gerçekleşirdi.

Doğum eyleminde gösterilen fiziksel çaba günümüzde Amazonlarda yaşayan ilkel kabile kadınlarınkinden doğal olarak farklı değildi. Dünyanın her yerindeki kadınlar özel-likle de ilk doğumunu yapanlar için doğum eylemi her zaman büyük bir başarı olarak gö-rülmüştür. Çünkü kadın bedeni çok büyük bir çaba göstermek durumunda kalmıştır. Do-ğum eyleminde yaşanan tüm ağrılı işkenceler ise yıllar sonra ortaya çıkmıştır.

Eski dönemlerde kadınların bakım verme, büyütme, iyileştirme ve ilaç uygulama gibi rolleri vardı. Tüm şifa, kadının ruhunda bulunan iyileştirici yeteneğinden ve ellerinden gelmekteydi. Kadınlar bilgilerini paylaşmakta ve köydeki diğer kadınlar tarafından da iz-lenmekteydi. Erkekler, yiyecekleri, bitkileri ve inşaat malzemelerini toplamaktaydı. Bun-ların görevleri farklı idi ve henüz kadın ile eşit konumda değillerdi.

Kadınlar doğumu daha başarılı bir şekilde gerçekleştirmek için hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıllar içinde gelişmişlerdir. Gebelik süresince yapılan yüksek fiziksel ak-tivite düzeyi, bebek başının aşağıya doğru inmesine ve doğum için iyi bir pozisyon alma-sına yardımcı olmuştur. Doğum eylemi sırasında kadınlar, doğum eyleminin ikinci evre-si başlayıncaya kadar (bebeğin rahim dışına çıkışı) ayaklarının üzerinde durmuş ve aktif olmuşlardır. Bebek doğum kanalına indiği ve doğal olarak kadında ıkınma hissi oluştuğu için kadınlar bu aşamada çömelme ve diz çökme pozisyonunu almışlardır.

Ancak günümüze kadar tapınmada değişimler yaşanmış bunda da kadının statüsü-nün düşürülmesi ve cinsiyet ayrımcılığının gelmesi etkili olmuştur. Kontrol ve karar me-kanizması erkeklerin tekeline geçmiştir. Orta Asya’da başlayan, batı dinlerinin yükselme-ye başlaması ile yalnız erkek tanrılara tapınılmaya başlandığı görülmektedir. Böylelikle, tüm iyi şeylerle ilişkili olarak tanrı ve tüm kötü şeylerin gerçekleşmesiyle de şeytan kav-ramları ilişkilendirilmiştir.

Erkekler erken dönemlerde tıbba el atmış olsalar da henüz doğum eylemine katılma şansları yoktu. Yunan tıp okulunun önde gelenlerinden ne Hipokrat ne de Aristo, nor-

Page 17: Dogal Dogum Felsefesi

Bölüm 1 Doğal Doğumun Tarihi 7

mal ve sorunsuz (komplikasyonsuz) doğumla ilgili notlarında, ağrıdan bahsetmemişler-dir. Hipokrat ve Aristo, doğum eyleminde kadınların ihtiyaçlarının ve duygularının bir bi-riyle bağdaştırılmasına inanmıştır. Hipokrat ve Aristo, doğum yapan kadına destek ola-cak kişilerin doğuma katılmasını savunmuştur. Gerçekte Hipokrat, ebelik mesleğiyle ilgi-li ilk formal eğitimi ve talimatları organize eden kişidir. Aristo, beden ve akıl bağlantısı-nın doğum eyleminde derin gevşemenin gerçekleşmesinde etkili olduğunu savunmuş ve var olan sorunların giderilebilmesi için de yine kadınların gevşemesinin sağlanması gerektiğini de vurgulamıştır.

Ataerkil toplumlar özellikle batı kültürlerini ve bunların kadın cinselliğine yönelik tu-tumlarını etkilemiş, doğum eyleminin normal bir süreç olduğunu şiddetle reddetmişler-dir. Tabi beraberinde ebeleri de. Avrupa’da tüm ortaçağ boyunca ebeler doğum eyle-minde kadının sakinleştirici ve destekleyici rollerini gerçekleştiriyorlardı. Birçok ebe en temel rollünün doğum eyleminde kadın ile birlikte bulunmak olduğuna inanıyordu. İn-gilizce “midwife” sözcüğü incelendiğinde “mid” ile, birlikte “wife” kadın anlamlarına gel-diği görülmektedir. Yani ebe, kadın ile birlikte olan kişi anlamına gelmektedir. O zaman-larda ve günümüzde de iyi ebeler başarılı doğum ile özdeşleştirilmektedir. Başarılı bir doğum ise: kadının hevesini ve heyecanını korumak, mahremiyetini ve saygınlığını sür-dürmek, süreç çalışıyorken müdahale etmemek ve bir şeyler yanlış gittiğinde gerek du-yulursa oldukça az müdahalede bulunmak ile formüle edilmekteydi.

İkinci yüzyılın sonlarına doğru, artık kadınları özellikle de ebeleri ve şifa veren bilge kadınları küçümseyen bir dalgalanma yaşanmıştır. Nefret, sonrasında maalesef birçok yı-kıma neden olmuştur. Toplum içinde önemli bir pozisyona sahip olan şifa veren kadın-lar kendi bakım verme ve iyileştirme becerilerinden dolayı Hıristiyanlığın erken dönem-lerinde katledilmiştir. Tüm bu yıkımlarla birlikte doğallığı savunan, şifanın doğadan gel-diğini vurgulayan ve doğumun doğallığına sahip çıkan birçok yazılı eser de yakılmış, yok edilmiştir.

Ortaçağda, insan bedeninin doğuştan gelen cinsel özelliği nedeniyle günahla dolu olduğuna inanılıyordu. Hıristiyanlar, bu dönemde zevk veren duygularından kaçınmala-rı konusunda uyarılıyordu. Özel güçlerin kaynağı olarak görülen yumurtlama, adet gör-me ve kadın bedeninin üretkenliği, erkekleri her zaman korkutmuştur. Özellikle kadınla-rın bitkileri kullanarak şifa vermesi, mülk sahibi olması, politik etkilerinin olması ya da gi-zemli deneyimleri şeytan işi olarak görülmüştür. Eğer bir erkek bu güçlerden birini gös-termiş olsaydı, bu tanrının işi olurdu.

O zamanlarda yasalar kadının, gebelik süresince diğer kişilerden ayrı tutulmasını ve aynı şekilde doğum sırasında da izole edilmesini talep etmiştir. Tüm tıbbi uygulamalar-daki ve şifa verme ile ilgili girişimlerde güç papazların, keşişlerin ve doktorların eline geç-miştir. Kadınlar baştan çıkarıcı olarak etiketlendirildikleri ve gebeliğin cinsel günahın bir ürünü olarak görülmesinden dolayı, doğum yapan kadınlar göz önüne alınıp önemsen-

Page 18: Dogal Dogum Felsefesi

Doğal Doğum Felsefesi8

memiştir. Tıp alanındaki kişilerin doğuma, hatta sorunlu doğumlara bile katılmaları ve ağrıyla başa çıkmada kadına destek olmaları yasaklanmıştır. Ebelik mesleği ortadan kal-dırılmış, doğum yapan kadınlar herhangi bir destekten mahrum ve yalnız bırakılmıştır. Bir dizi alınan kararnameler ile öncelerden yaşamı kutlayan, hayata merhaba diyen ve mükemmel bir an olarak tanımlanan doğum süreci, artık yalnız kalınan, acı veren ve kor-kunç bir deneyim olarak ifade ediliyordu.

Maalesef, Katolik hiyerarşi kilisesi, ebeliği oldukça yozlaştırmıştır. Ebeler o dönemde şifa vermede ve özellikle de düşüklere neden olacak bitkiler ve uygulamalar hakkında ol-dukça bilgililerdi. Ebeler alt sınıfa ait olmaları nedeniyle fakirlerdi. Dini kesim ebeleri dine karşı çalışmak, şeytanla işbirliği yapmakla suçlamış ve onların büyücü olduğunu ilan et-miştir. Neden çok basittir, ebeler kadın cinselliği ve üreme gibi müstehcen ve dine uy-gun olmayan konularla ilgileniyorlardı. Ortaçağ Avrupa’sında veba ve diğer bulaşıcı has-talık salgınlarının görüldüğü yıllarda ebeler, doğum ve ölümün büyük sırlarına sahip ka-dınlar olarak görülüyordu. Nihayetinde, ebelerin yakılarak öldürülmesine karar verilmiş-tir. On beşinci yüzyılın başlarından on yedinci yüzyılın sonlarına kadar binlerce kadın bü-yücülükle ve pagan uygulamalar nedeniyle din adına yakılmıştır. Bu durumun doğal so-nucu olarak ebeler uzun yıllar organize olmadılar ve doktorlarda olduğu gibi kendilerini koruyacak bir kurum oluşturamadılar. Sonuçta doğum tıp profesyonellerinin eline geçti.

Ortaçağ Avrupa’sında ilk tıp okulunun açılması ile ebelik yeni tıp mesleğinin dışında tutulmuştur. Ebeler anatomi ve fizyoloji bilimi içine alınmamıştır. Ayrıca kasıtlı olarak bir-çok tıp kitaplarına ve diğer bilgi kaynaklarına ulaşmaları engellenmiştir. Ebelerin tıp oku-lundan çıkarılmaları, doğumun kadınların kontrolünden almak için dikkatlice düşünü-len bir politikanın parçasıdır. Ebeler kendi bilgilerine ve kadın bedeni üzerindeki uygu-lama becerilerine güveniyorlardı ve doğum eyleminde kadının yanında durup gözlem yaparak çıraklıktan yetişiyorlardı. Onların Latin ve Yunan isimleri ile tanımlanmış karma-şık terminoloji bilgileri yoktu. Doktorların statüsü gittikçe artarken ebelerin statüsü aynı anda gittikçe düşmeye başladı.

Erkeklerin, saygın tıp okullarındaki formal eğitimi onaylayan belgeleri vardı. Onların ayrıca etkileyici mekanik aletleri ve ilaçları da vardı. Geleneksel doğum yardımcıları ve ebeler bunlardan hiçbirine sahip değildi. Ebeler neye sahipti? Ebeler kadın zekasına, an-layışına sahiptiler ve doğum süreciyle daha içli dışlıydılar. Ebeler ayrıca kendi bilgileri-ni ve deneyimlerini hizmet verdikleri kadınlar ile paylaşırken, doktorlar kendi bilgilerini paylaşmaktan çekiniyor bir gizem içinde çalışıyorlardı.

Ebelerin gerçekleştirdiği iyileştirme sanatının temelinde bedeni tanımak ve ona say-gı duymak yer alıyordu. Ebeler insan bedeninde doğuştan beri var olan iyileştirme kapa-sitesinin ortaya çıkarılması için uzun yıllar çalışmışlardır. Hastalıklarla savaşmak için gi-rişimlerde bulunmak yerine ciddi problemlerin basit şeyler uygulanarak giderilmesi he-deflenmiştir. Normal doğum eyleminde etkili olan yardımlar listesi çok uzundu. Bu liste

Page 19: Dogal Dogum Felsefesi

Bölüm 1 Doğal Doğumun Tarihi 9

içinde; kadının dik pozisyonda kalmasının sürdürülmesi ve olabildiğince uzun süre ha-reket halinde olması konusunda cesaretlendirilmesi, doğum eyleminde kadının yanında bulunan kişilerin sakin ve huzurlu olmaları, kadının olumlu tutumunun sürdürülmesine yardım edilmesi, kadına masaj yapılması, kadının nefesine odaklanması ve sakin kalma-sına yardım edilmesi, kadının beslenmesi yeterince sıvı almasına destek olunarak kadı-nın dayanıklı olmasının sağlanması ve rahmin görevini yapabilmesinin kolaylaştırılma-sı yer almaktadır.

Ülkemizde, kadın hastalıkları ve doğum konusunda Osmanlı Türk tıbbı kayıtlarına ba-kıldığında, 1386 yılında Amasya’da doğan ve Amasya Darüşşifası’nda on dört yıl hekim-lik yapan Sabuncuoğlu Şerefeddin ismiyle karşılaşılmaktadır. Sabuncuoğlu, tüm çalış-malarını kendi yaptığı çizimlerle birlikte Mücerrebname adlı eserinde anlatmıştır. Eserle-ri incelendiğinde o dönemlerde Sabuncuoğlu’nun, geliştirdiği aletler ile özellikle de ölü bebeklerin doğurtulmasına (Şekil 1) ve plasentanın (bebeğin eşi) çıkartılmasına (Şekil 2) yardımcı olduğu görülmektedir.

On altıncı yüzyılın başlarında milattan önce yaşamış ünlü tıp bilginlerinin kayıp olan yazılı kayıtlarına ulaşılmıştır. Bu ünlü tıp filozof ve hekimlerinin teorilerine dayanan ilk gebelik ve doğum kitabı yazılmıştır. İşte bu zamanlarda ebeler tekrardan doğum uygu-lamalarının içine girmiştir. Ancak ebelik, onursuz, namusa leke getiren bir meslek olarak görülmüştür. Ebelik tekrardan uygulanmaya başlansa da “doğurtmak denilen bu hoş ol-mayan durumu halletmesi gereken kadınlara” reva bir iş olarak görüldü. Martin Luther bu zamanda “Kadınlar yorulsa ya da ölse de fark etmez. Bırakın doğururken ölsünler. O işe yarıyorlar zaten” diye yazdı ve doğuran kadına yardım eden kadınlara “Acı anneleri” anlamına gelen “Weh mutters” yakıştırmasını yaptı.

kalmasının sürdürülmesi ve olabildi ince uzun süre hareket halinde olması konusunda

cesaretlendirilmesi, do um eyleminde kadının yanında bulunan ki ilerin sakin ve huzurlu

olmaları, kadının olumlu tutumunun sürdürülmesine yardım edilmesi, kadına masaj yapılması,

kadının nefesine odaklanması ve sakin kalmasına yardım edilmesi, kadının beslenmesi

yeterince sıvı almasına destek olunarak kadının dayanıklı olmasının sa lanması ve rahmin

görevini yapabilmesinin kolayla tırılması yer almaktadır.

Ülkemizde, kadın hastalıkları ve do um konusunda Osmanlı Türk tıbbı kayıtlarına

bakıldı ında, 1386 yılında Amasya’da do an ve Amasya Darü ifası’nda on dört yıl hekimlik

yapan Sabuncuo lu erefeddin ismiyle kar ıla ılmaktadır. Sabuncuo lu, tüm çalı malarını

kendi yaptı ı çizimlerle birlikte Mücerrebname adlı eserinde anlatmı tır. Eserleri

incelendi inde o dönemlerde Sabuncuo lu’nun, geli tirdi i aletler ile özellikle de ölü

bebeklerin do urtulmasına ( ekil 1) ve plasentanın (bebe in e i) çıkartılmasına ( ekil 2)

yardımcı oldu u görülmektedir.

ekil 1: Sabuncuo lu’nun ölü do umlarda

kullandı ı alet

ekil 2: Sabuncuo lu’nun plasentanın

çıkartılmasında kullandı ı alet

On altıncı yüzyılın ba larında milattan önce ya amı ünlü tıp bilginlerinin kayıp olan yazılı

kayıtlarına ula ılmı tır. Bu ünlü tıp filozof ve hekimlerinin teorilerine dayanan ilk gebelik ve

do um kitabı yazılmı tır. te bu zamanlarda ebeler tekrardan do um uygulamalarının içine

girmi tir. Ancak ebelik, onursuz, namusa leke getiren bir meslek olarak görülmü tür. Ebelik

tekrardan uygulanmaya ba lansa da “do urtmak denilen bu ho olmayan durumu halletmesi

gereken kadınlara” reva bir i olarak görüldü. Martin Luther bu zamanda “Kadınlar yorulsa ya

da ölse de fark etmez. Bırakın do ururken ölsünler. O i e yarıyorlar zaten” diye yazdı ve

do uran kadına yardım eden kadınlara “Acı anneleri” anlamına gelen “Weh mutters”

yakı tırmasını yaptı.

kalmasının sürdürülmesi ve olabildi ince uzun süre hareket halinde olması konusunda

cesaretlendirilmesi, do um eyleminde kadının yanında bulunan ki ilerin sakin ve huzurlu

olmaları, kadının olumlu tutumunun sürdürülmesine yardım edilmesi, kadına masaj yapılması,

kadının nefesine odaklanması ve sakin kalmasına yardım edilmesi, kadının beslenmesi

yeterince sıvı almasına destek olunarak kadının dayanıklı olmasının sa lanması ve rahmin

görevini yapabilmesinin kolayla tırılması yer almaktadır.

Ülkemizde, kadın hastalıkları ve do um konusunda Osmanlı Türk tıbbı kayıtlarına

bakıldı ında, 1386 yılında Amasya’da do an ve Amasya Darü ifası’nda on dört yıl hekimlik

yapan Sabuncuo lu erefeddin ismiyle kar ıla ılmaktadır. Sabuncuo lu, tüm çalı malarını

kendi yaptı ı çizimlerle birlikte Mücerrebname adlı eserinde anlatmı tır. Eserleri

incelendi inde o dönemlerde Sabuncuo lu’nun, geli tirdi i aletler ile özellikle de ölü

bebeklerin do urtulmasına ( ekil 1) ve plasentanın (bebe in e i) çıkartılmasına ( ekil 2)

yardımcı oldu u görülmektedir.

ekil 1: Sabuncuo lu’nun ölü do umlarda

kullandı ı alet

ekil 2: Sabuncuo lu’nun plasentanın

çıkartılmasında kullandı ı alet

On altıncı yüzyılın ba larında milattan önce ya amı ünlü tıp bilginlerinin kayıp olan yazılı

kayıtlarına ula ılmı tır. Bu ünlü tıp filozof ve hekimlerinin teorilerine dayanan ilk gebelik ve

do um kitabı yazılmı tır. te bu zamanlarda ebeler tekrardan do um uygulamalarının içine

girmi tir. Ancak ebelik, onursuz, namusa leke getiren bir meslek olarak görülmü tür. Ebelik

tekrardan uygulanmaya ba lansa da “do urtmak denilen bu ho olmayan durumu halletmesi

gereken kadınlara” reva bir i olarak görüldü. Martin Luther bu zamanda “Kadınlar yorulsa ya

da ölse de fark etmez. Bırakın do ururken ölsünler. O i e yarıyorlar zaten” diye yazdı ve

do uran kadına yardım eden kadınlara “Acı anneleri” anlamına gelen “Weh mutters”

yakı tırmasını yaptı.

şekil 1: Sabuncuoğlu’nun ölü doğumlarda kullandığı alet

şekil 2: Sabuncuoğlu’nun plasentanın çıkartıl-masında kullandığı alet

Page 20: Dogal Dogum Felsefesi

Doğal Doğum Felsefesi10

Birçok geleneksel kabile kültürü ve daha sonrasında antik Yunanlılar dik pozisyonda doğum kanalına yerleşmeyen ve vajinal yoldan doğması mümkün olmayan bebeğin po-zisyonunun nasıl değiştirileceğini keşfetmişlerdir. O dönemlerde bu sorun oldukça na-dir yaşanmaktaydı. Çünkü, antik çağlarda kadınlar gebelikleri süresince fiziksel aktivite-leri çok yüksek olduğundan bebekler dik ve doğru pozisyonda doğum kanalına yerleşi-yordu. Yapılan antropolojik çalışmalarda, antik kabile toplumunda gebe kadına, gebeli-ği süresince masaj yapılarak kadının daha fit kalması ve bebeğin doğru pozisyonda do-ğum kanalına yerleşmesinin sağlandığı görüldü. Bebeğin doğru pozisyonu alması için dışarıdan el ile kadının karnına yapılan manevralar (eksternal versiyon), o dönemlerden günümüze kadar gelmiş masajın genişletilmiş bir şeklidir. Daha sonraki dönemlerde be-beğin içeriden vajinal yoldan pozisyonunun değiştirilmesi (internal versiyon ya da po-dalic versiyon) keşfedilmiş ancak bu işlem çok riskli ve ağrılı bir süreç olmasından dolayı pek tercih edilmemiştir. 1850’li yıllarda doktorlar, Sarah Hanley’in doğumunda farklı bir yöntem geliştirmişlerdir. Böylelikle doğum eyleminde metal kaşıklar, yani forseps yeni girişim olarak kullanılmaya başlanmıştır (Şekil 3).

Forsepsin ilk kullanıldığı 1588 yılında, kadınlar sağlıksız, kalabalık, hareket yeteneği sınırlı ve yaşam koşulları kötü şehirlerde yaşıyorlardı. Bunun sonucu olarak doğum ey-lemleri çok sorunlu oluyor, sakin ve sabırlı olan ebeler bile bu koşullarda kadına yardımcı olmada yetersiz kalıyordu. Kadının doğum yaptığı odaya metal forsepsleri getiren ilk er-kekler, düzenli olarak kiliseye gitmenin doğumda bulunmak için gerekli koşul olduğunu savunan kişilerdi. Bu erkekler, erkek ebe olarak isimlendirilirdi, çünkü doktorlar normal-de doğuma katılmazdı ve doğumda sadece ebeler olurdu. Bunlar daha sonrasında ebe-

Birçok geleneksel kabile kültürü ve daha sonrasında antik Yunanlılar dik pozisyonda do um

kanalına yerle meyen ve vajinal yoldan do ması mümkün olmayan bebe in pozisyonunun

nasıl de i tirilece ini ke fetmi lerdir. O dönemlerde bu sorun oldukça nadir ya anmaktaydı.

Çünkü, antik ça larda kadınlar gebelikleri süresince fiziksel aktiviteleri çok yüksek

oldu undan bebekler dik ve do ru pozisyonda do um kanalına yerle iyordu. Yapılan

antropolojik çalı malarda, antik kabile toplumunda gebe kadına, gebeli i süresince masaj

yapılarak kadının daha fit kalması ve bebe in do ru pozisyonda do um kanalına

yerle mesinin sa landı ı görüldü. Bebe in do ru pozisyonu alması için dı arıdan el ile

kadının karnına yapılan manevralar (eksternal versiyon), o dönemlerden günümüze kadar

gelmi masajın geni letilmi bir eklidir. Daha sonraki dönemlerde bebe in içeriden vajinal

yoldan pozisyonunun de i tirilmesi (internal versiyon ya da podalic versiyon) ke fedilmi

ancak bu i lem çok riskli ve a rılı bir süreç olmasından dolayı pek tercih edilmemi tir. 1850’li

yıllarda doktorlar, Sarah Hanley’in do umunda farklı bir yöntem geli tirmi lerdir. Böylelikle

do um eyleminde metal ka ıklar, yani forseps yeni giri im olarak kullanılmaya ba lanmı tır

( ekil 3).

“erkek ebelerin ellerinde demirden eller”

ekil 3: Forsepsle Do um

Forsepsin ilk kullanıldı ı 1588 yılında, kadınlar sa lıksız, kalabalık, hareket yetene i sınırlı

ve ya am ko ulları kötü ehirlerde ya ıyorlardı. Bunun sonucu olarak do um eylemleri çok

sorunlu oluyor, sakin ve sabırlı olan ebeler bile bu ko ullarda kadına yardımcı olmada yetersiz

kalıyordu. Kadının do um yaptı ı odaya metal forsepsleri getiren ilk erkekler, düzenli olarak

kiliseye gitmenin do umda bulunmak için gerekli ko ul oldu unu savunan ki ilerdi. Bu

erkekler, erkek ebe olarak isimlendirilirdi, çünkü doktorlar normalde do uma katılmazdı ve

do umda sadece ebeler olurdu. Bunlar daha sonrasında ebeli e karı an ki iler olarak

tanındılar. Çünkü do umda her ey yolunda oldu u durumlarda bile do uma müdahale etme

“erkek ebelerin ellerinde demirden eller”

şekil 3: Forsepsle Doğum