80
www.ekonomiajandasi.net FİYAT: 5 TL YIL:2 / SAYI:15 / MAYIS / 2013 “Enerji politikalarında önümüzdeki 5 yıl Türkiye için çok kritik” Kentsel dönüşümde elimizi taşın altına koyduk! İlkemiz; Müşteriye en uygun maliyette kaliteli hizmet sunmak Jeotermal Enerji Yatırımında Karşılaşılabilecek Zorluklar

Ekonomi Ajandasi Dergisi Mayis 2013

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Aylık Sanayi ve Ekonomi Dergisi

Citation preview

www.ekonomiajandasi.net FİYAT: 5 TL YIL:2 / SAYI:15 / MAYIS / 2013

“Enerji politikalarında önümüzdeki 5 yıl

Türkiye için çok kritik”

Kentsel dönüşümde

elimizi taşın

altına koyduk!

İlkemiz; Müşteriye

en uygun maliyette

kaliteli hizmet sunmak

Jeotermal Enerji

Yatırımında

Karşılaşılabilecek

Zorluklar

8 Mayıs 2013

Editörden

Kurumsallaşma kavramına ne kadar önem veriyoruz?

İmtiyaz Sahibi Ekonomi Ajans Adınaİlhan Tekin

Genel Koordinatör Abdurrahman ÇINAR

[email protected]: 0 530 263 79 50

Reklam SorumlusuCevdet Bayazıt

[email protected] Yayın Yönetmeni

Umut YALKIEditör

Demet [email protected]

Web TasarımMahir B. Aşut

Kalite DanışmanıYeliz Sarıçam

İ[email protected]ın Kurulu

Prof. Dr. Şenay YALÇINBahçeşehir Üniversitesi Rektörü

Otomotiv Sektör DanışmanıSalih ATILGAN

MUSİAD Otomotiv Sektör BaşkanıLojistik Sektör Danışmanı

Sabri ErgenecoşarSigortacılık Sektör Danışmanı

Ömür Ş[email protected]

Grafik TasarımErhan Aydın

Hukuk DanışmanıYasemin Kumbaracıbaşı

Abone sorumlusuDilan Polat

Yönetim Yeri: Ekonomi Ajans Lojistik ve Danışmanlık Hiz.Ltd.Şti.

Adres: Küçük Bakkalköy Mah. Fevzipaşa Cad. Niyazibey Apt. No:37 Daire:10 34750

Ataşehir/İstanbul Tel: +(90) 216 576 77 66 +(90) 216 576 35 05Faks: +(90) 216 469 17 48

EKONOMİ AJANDASI DERGİSİAylık Süreli Yayındır Ekonomi Ajans tarafından

Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun olarak ya-yımlanmaktadır.

Dergide yayımlanan; yazı, fotoğraf ve tarafımızca yapılan ilanların her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak

gösterilmeden kullanılamaz.

[email protected]

Dünya’da ve Türkiye’de kurulan firmaların çoğu tek kişi tarafından veya ortak kurulan firmalardır. Bu firmalara zaman içerisinde aile üyeleri de katılır. Bu şirketler kurucuları ile birlikte ellerinde bulunan az sayıdaki yetenekli personeli ile hızla büyürler. Bu büyü-me belli bir olgunluğa eriştiğinde sorunlar da büyür. Büyüme arttıkça ortaya çıkan so-runlara çözüm bulmaları rakiplerine karşı üstünlük sağlamak için gerekli stratejileri ve politikaları belirlemeleri zorlaşır.Bu aşamada kurumsallaşma kavramı önem kazanır. Kurumsallaşma kurumların tüm süreç ve işlemlerini tanımlayan, disipline eden ve sistem haline getiren bir süreçtir.Kurumsallaşma bir değişim sürecidir. Bu sebeple öncelikle kurumların içerisinde ba-rındırdığı organizasyon yapısı değerlendirilmeli, işletmenin ana faaliyetleri ve hedefleri gözden geçirilmelidir. Kurumun misyonuna uygun örgüt yapısı oluşturulmalı, iş ve gö-rev tanımları yapılmalı ve yazılı kurallar haline dönüştürülmelidir.Üzerinde durulması gereken konulardan biride kurumsallaşma için kurumun sistemli bir şekilde çalışır hale gelmesinin yeterli olmamasıdır. Eş zamanlı olarak aile ilişkile-rinin de kurumsallaşması gerekir. Aile ilişkilerinin belli bir ölçüye uyarlanması ancak aile anayasası ile mümkündür. Bu aşamada sorunsal olarak sık sık karşılarına çıkan kurumsallaşma süreci üzerinde ko-bilerin farkındalıkları giderek artmaktadır. Kobilerin yoğunlaştığı diğer bir konu da markalaşmadır. Kurumsallaşma ve marka-laşma birbiri ile ilintili konulardır. Kar edebilmek için markalaşmak, markalaşmanın lâyıkıyla yapılması için de kurumsallaşmak gerekir.Çoğunlukla kobiler için markalaşmak reklam vermek olarak algılansa da markalaşmak bir kültürdür. Markalaşmak bir farklılaşma noktasında ayrılmak ve fayda sunmaktır. Markayı yaratan kalite, pazarlama, müşteri ilişkileri, yönetim vb. stratejilerin bütünü-dür. Bu stratejilerin bütünü ile markayı yaratırken önemli olan kısa sürede yaratmak de-ğil, tüketicinin aklında yer edinerek kalıcı olabilmesini sağlamaktır. Bunlar sağlanma-dığı taktirde, İşletmenin istenilen değeri bulması ve buna bağlı olarak sunduğu hizmeti veya markanın kendi pazarında ve uluslar arası pazarlarda hak ettiği değeri bulması bi-linirliğinin artması pekte kolay gözükmüyor.Türkiye pazarına göz attığımızda özelikle son dönemde yerli ürünlere yerli hizmet al-maya ve bir çok alanda kendi markalarımızın olmasına gayret göstermemiz sevindiri-ci ama global pazarda yer ve mesafenin kısaldığı bir uluslararası alanda ve kendi paza-rında işletmenin kurumsal kimliği yani marka değeri önem arz ediyor. Çoğu sektörler-de suyun başında finansal gücü, alt yapısı daha güçlü firmaların olması ortadaki reka-betin önemini işletmenin kurumsal kimliğine ne denli önem vermesi gerektiğini görme ye yeter. Üreten yerine üretilen konumuna geçmemiz şimdiye kadar kendi pazarımız-da ve uluslararası pazarlarda var olamamamız kendi markalarımızın olamamasının en büyük nedenlerinden biridir.Tabi ne kadar uzaklara gidersek de yine kendi iç yapımıza dönüp bakmaya geliyor.Yine Kurumsallaşma yani değişim sürecini yakalamamız için beni bilen biliyor mantığının artık olmadığı uluslararası pazarda işletme olarak; Porter,in dediği gibi uluslararası re-kabet kavramından ekonomilerin değil endüstrilerin algılanması gerektiğini belirtmiş-ti. Devlet kurumlarının da üzerine düşen kendi iç yapısına yol gösterici olarak endüstri-leşmede üzerinde düşeni yapması önemli işletmelerin üretilen konumundan üreten ko-numuna getirmesinin önemini vurgulayarak işletme olarak kurumsallaşma, değişim sü-recinde başta yönetim kalite, pazarlama, müşteri ilişkileri, kavramlarımızı sürekli göz önünde bulundurmamızda fayda var.

Global pazarda üreten olma dileğiyle.

9Mayıs 2013 9Mayıs 2013İçindekiler

10 Türkiye’de sermaye piyasası ve faizsiz fi nans

15 Cebimizde 127 milyar TL kredi taşıyoruz

18 Oturduğumuz Bölgeye Güveniyoruz!

22 Ülkemizin tamamında güneşten elektrik elde etmek cazip hale gelmiştir

28 Güriş, Dinar Rüzgâr Santrali’ni Siemens’in gücüyle büyütüyor

29 “Enerji politikalarında önümüzdeki 5 yıl Türkiye için çok kritik”

32 GAP Bölgesi’nde Yenilenebilir Enerji Kullanımı ve Enerji Verimliliği’nin Arttırılması Projesi;

36 YILLIK ÜCRETLİ İZİN;

21 Dünyamızda insan yaşamını mümkün kılan ve doğayı besleyen ana enerji kaynağı güneştir

54 E- Ticaret Patladı, Trafi k Keşmekeşi Arttı

60 İşveren mali mesuliyet sigortası

68 Avrupa’da birinci dünyada üçüncüyüz

10 Mayıs 2013

Türkiye’de sermaye piyasası ve faizsiz finansDoç. Dr. Mustafa Yıldıran, Dün-yada 1970’lerden konvansiyonel fi-nansa alternatif olarak çıkan, faizsiz finans (Islamic Finance) işlemleri sü-rekli artmaktadır. Küresel finans pi-yasalarında 2006’da 510 milyar do-lar büyüklüğünde aktiflere sahip olan faizsiz finans ürünleri, 2012 yılında 1.5 trilyon dolar seviyesine yaklaş-mıştır. Sektörde,altı yılda neredey-se üç katına çıkan bir artış vardır. Sa-dece İslam ülkelerinde değil, İngilte-re, Almanya, ABD gibi gelişmiş batı ülkelerinde de ilgi gün geçtikçe art-maktadır. Faizsiz finans işlemleri, bankacılık, borsa, faizsiz borçlanma işlemleri, faizsiz konut kredileri, risk sermayesi işlemleri, faizsiz türevler ve sigorta (Takaful) gibi neredeyse finansın tüm alanlarında yapılmakta olduğunu belirti.Dünyada genelde konvansiyonel fi-nans uygulamalarına paralel yapılan işlemler, İran ve Pakistan gibi ülke-lerde sadece faizsiz işlemler yapıla-bilmektedir. Günümüzde birçok ül-kede faizsiz finans veya İslami fi-nans uygulamaları, artık çok boyut-lu bir finansal işlemleri ve yönetimi kapsayan bir süreçler bütünü olarak işlemektedir. Bankacılık ve finan-sal işlemlerin yanı sıra sözleşmele-rin ve işlemlerin denetimini ve ica-zetini veren üst kurullardan (Shari-ah Board-İslam Hukuku Danışma ve Denetleme Kurulları diyebilece-ğimiz) oluşan bir finansal sistem ha-line gelmektedir. Ayrıca İslami dere-celendirme şirketleri ve mali danış-manlık sektörü de dünyada sürekli gelişmektedir. Suudi Arabistan, Ma-lezya gibi ülkelerde üst kurullar ol-duğu gibi, İngiltere ve Kanada gibi ülkelerde de bu tip kurullar bulunur.Dünyada faizsiz finans işlemleri ka-dar eğitimi de sürekli yayılmak-tadır. İngiltere, Malezya ve Pakis-tan gibi ülkelerde eğitimler yaygın-dır. Öyle ki küresel piyasalarda bü-

yük bankalar arasında HSBC, Barc-lays gibi bankalar, İslami bankacı-lık faaliyetlerini paralel olarak yü-rütmektedir. 2008’de yaşanan küre-sel krizde faizsiz finans uygulamala-rı büyümeye davam ederek, konvan-siyonel finansa göre daha güvence-li olarak itibar görmektedir. Dünya-da faizsiz finans alanı hızlı bir şekil-de gelişirken, Türkiye’de durum na-sıldır? Türkiye’de 80’li yıllarda faiz-siz bankacılık uygulamaları yaygın-laşmasına rağmen, diğer araçlar ye-terince gelişmemiştir. İlgili finansal araçlar yeni işlem görme safhasında-dır. Türkiye’de sermaye piyasasının bu konuda işlem, sözleşme ve ürün geliştirme konusunda çok hızlı çalış-madığı açıktır. Örneğin, 90’lı yıllar-da Anadolu’da İslami sermaye veya yeşil sermaye olarak adlandırılan fon kaynakları ile kurulan işletmeler hız-la yaygınlaşırken, sermaye piyasa-sı konuyla ilgili finansal araçları ser-maye piyasasına sunmadığı için şir-ketler tarafından yatırımcılar istis-mar edilmiştir. 2010 yılından itiba-ren artan çalışmalara rağmen somut düzenlemelerdeki yavaşlık devam etmektedir.Bu konuda Türkiye’de kurumlar-dan yeterince yararlanılmamaktadır. Örneğin, Diyanet’ten vatandaşların soru sorarak finansal işlemlerle ilgi-li bilgi almasına rağmen, Türkiye’de İslam hukukçuları, sermaye piyasa-sı uzmanları ve finans uzmanların-dan oluşan bir birim sermaye piya-sası içinde örgütleyerek faizsiz fi-nans işlemleri ve sözleşmeleri stan-dart duruma getirilmemiştir. Küre-sel piyasalara göre devam eden ya-vaşlık dünyaya Türk sermaye piya-sası ürünlerinin de yayılmasını ağır-laştırmaktadır. Örneğin, Türkiye’de kamunun elinde bulunan yol, baraj, santral vs gibi gelir getiren kurumla-rın özelleştirilmesinde faizsiz finans araçları şeklinde çıkarılacak menkul

kıymetler, hem Körfez ülkelerindeki yatırımcılardan hem de yurtdışında-ki Türk vatandaşlarından büyük ilgi görebilir.Ayrıca şirketleşmede yurtdışında ser-maye toplayan Türk yatırımcılarının bu tip araçlara sahip olması duru-munda, güvenceli yatırım yapmanın yolları da genişleyecektir. UKIFS Is-lamic Finance 2012 raporuna göre, Türkiye bu alanda dünyada sekizin-ci sıradadır, yalnız faizsiz bankacı-lıkta faaliyetleri gösterilmektedir. İngiltere’de İslami finans üzerine ça-lışan banka sayısı 22, Türkiye’de ise sadece dörttür.Almanya’da dört ve Rusya’da bir banka faaliyet göstermektedir. Muh-temelen birkaç yıl içinde Rusya ve Almanya’da daha fazla finans kuru-mu kurulabilir. Hala uluslararası is-tatistiklerde, Sukuk, takaful ve diğer bankacılık dışı ürünler Türkiye’de yoktur. Türkiye’nin 2023 yılında ilk on ülke arasında yer alması için ser-maye piyasası ile ilgili kurumların da dünyadaki gelişme hızına ulaş-ması gerekir. Türkiye’de İslami fi-nans veya faizsiz finans çok konu-şulan fakat dünyadaki emsallerinin hızına yetişemeyen bir görüntü ver-mektedir.

KATILIM BANKACILIĞI

11Mayıs 2013

Sukuk ihracında rekorTürkiye Finans’tan 500 milyon dolarlık Sukuk ihracı

Türkiye Finans Genel Müdü-rü Derya Gürerk, konuyla ilgi-li düzenlenen basın toplantısında “Dünya sermaye piyasalarında ar-tarak devam eden Sukuk ihraçları, bu ürünün önemli finansman araç-ları arasındaki yerini pekiştiriyor. Biz de Bankamızın ilk Sukuk ih-racını son derece başarılı biçim-de gerçekleştirdik. 95 yatırımcı-dan teklif aldık ve ihracı 500 mil-yon dolardan kapattık. Gurur ve-rici başarımız Türkiye Finans’ın uluslararası boyutta itibarını gös-teriyor. Bu ihraç ile özellikle le-asing işlemlerimiz başta olmak üzere tüm fon kullandırımlarımızı kaliteden ödün vermeden artırma-ya ve Türk ekonomisi için katma değer yaratmaya devam edeceğiz” dedi ve Türk lirası Sukuk ihracı için çalıştıklarını belirtti: “Ayrı-ca İş Yatırım aracılığı ile SPK’dan 100 milyon TL Sukuk ihracı yap-mak için onay almış durumdayız ve yakın zamanda, SPK tarafın-dan yeni Tebliğ’in yayınlanması-nın hemen ardından, TL Sukuk ih-

racını da tamamlayacağız.” Katılım bankacılığının öncü kuru-luşu Türkiye Finans, TF Varlık Ki-ralama A.Ş. ile 500 milyon dolar-lık Sukuk ihracına imza attı. HSBC ve Citigroup liderliğinde NCB Ca-pital ve Noor Islamic Bank’ın da yetkilendirildiği Sukuk ihracında Türkiye Finans, T.C. Hazine’sinin geçen yıl ihraç ettiği Sukuk işle-minden sonra Türkiye’den düzen-lenen en büyük yurtdışı Sukuk ih-racını gerçekleştirdi. Konuyla ilgi-li olarak 6 Mayıs Pazartesi günü Çırağan Palace Kempinski’de ya-pılan basın toplantısında Türkiye Finans Genel Müdürü Derya Gü-rerk, HSBC Türkiye Genel Müdü-rü Martin Spurling, Citibank Tür-kiye Genel Müdürü Serra Akçaoğ-lu ve Türkiye Finans Hazine ve Fi-nansal Kurumlardan Sorumlu Ge-nel Müdür Yardımcısı Ali Güney bir araya geldi.Uluslararası yatırımcıların büyük ilgi gösterdiği Sukuk ihracında Türkiye Finans’ın Sukuk ihracı-na toplam 95 yatırımcı teklif ver-di ve 1 milyar 900 milyon dolar-lık talep toplandı. Bir başka deyiş-le, Türkiye Finans’ın Sukuk ihra-cına 3,8 kat fazla talep gelmiş olduTürkiye Finans Hazine ve Finan-sal Kurumlardan Sorumlu Ge-nel Müdür Yardımcısı Ali Güney, TF Varlık Kiralama A.Ş. ile ger-çekleştirilen Sukuk ihracının top-lam vadesinin 5 yıl ve getiri ora-nının %3,95 olduğunu söyledi. “Bu rakamın %4’ün altına inmesi uluslararası yatırımcılar ve piya-salar açısından büyük başarı ola-rak değerlendiriliyor. Sukuk yatı-rımcılarımızın %51’i Orta Doğu,

%17’si Avrupa, %17’si Asya ve %15’i İngiltere’den geldi. Yatı-rımcılarımızın %46’sı bankalar, %39’u fon yöneticileri, %8’i kal-kınma bankaları, %5’i özel banka-lar ve %2’si diğer yatırımcılardan oluşuyor. Bu da ihracımızın fark-lı yatırımcı profillerinden ilgi gör-düğünü gösteriyor ve hem ihracı-mıza derinlik kazandırıyor hem de yatırımcı tabanımızı genişletiyor” diye bilgi verdi.Türkiye Finans Genel Müdü-rü Derya Gürerk de 500 milyon dolarlık Sukuk ihracının büyük bir başarı olduğunu vurgulaya-rak Türkiye Finans’ın uluslarara-sı piyasalarda tanındığını ve Ban-kaya güven duyulduğunu belirt-ti. Bu ihraç ile Katılım Bankacılı-ğında yeni bir sayfa açtıklarını ak-taran Gürerk, “Sukuk ihracımız Türk bankacılığı ve ekonomisi-ne önemli değer yaratacak. Sukuk ihracımız ile özellikle leasing iş-lemlerimiz başta olmak üzere tüm fon kullandırımlarımızı kaliteden ödün vermeden artırmaya odakla-nacağız” dedi. Türk lirası Sukuk ihracını da plan-ladıklarını söyleyen Derya Gürerk, “İş Yatırım aracılığı ile SPK’dan 100 milyon TL Sukuk ihracı yap-mak için onay aldık. Yakın zaman-da TL Sukuk ihracını da başarıy-la tamamlayacağız” diye konuştu.

Türkiye’nin öncü katılım bankası Türkiye Finans’ın uluslararası Sukuk (faizsiz bono) ihracı global yatırım-cılardan büyük ilgi gördü. HSBC, Citigroup, NCB Ca-pital ve Noor Islamic Bank’ı yetkilendiren Türkiye Fi-nans, T.C. Hazine’sinin ge-çen yıl ihraç ettiği Sukuk iş-leminden sonra Türkiye’de düzenlenen en büyük yurtdı-şı Sukuk ihracına imza attı.

12 Mayıs 2013

KATILIM BANKACILIĞI

HSBC’ye islami finansman alanında üç anlamlı ödül

HSBC, 2012 yılında gerçek-leştirdiği sukuk işlemleri ile üç ödül aldı. Euromoney Dergisi ta-rafından verilen Euromoney İs-lami Finansman Ödülleri kapsa-mında “En İyi Sukuk Finansma-nı Kurumu” ve “En Başarılı Su-kuk İşlemi” ödüllerine layık gö-rülen HSBC, bu dönemde fark-lı coğrafyalarda toplam 22 işlem gerçekleştirdi ve uluslararası su-kuk işlemlerindeki liderliğini bir kez daha gözler önüne serdi. HSBC, “En Başarılı Sukuk İşle-mi” ödülünü T.C. Hazine Müs-teşarlığı tarafından uluslarara-sı sermaye piyasalarında ihracı

gerçekleştirilen 1.5 milyar do-lar tutarındaki kira sertifikala-rı (sukuk) işlemi ile aldı. Pres-tijli Islamic Finance News Der-gisi de T.C. Hazine Müsteşarlığı için gerçekleştirilen sukuk işle-mi ile HSBC’yi “En Başarılı İs-lami Finansman İşlemi” alanın-da ödüle layık gördü. Söz ko-nusu işlem ve ödül, Türkiye’nin “yatırım yapılabilir” statüsünü de güçlendirdi. HSBC, 2012 yılında gerçekleştir-diği 22 adet uluslararası sukuk iş-lemi ile de “En İyi Sukuk Finans-manı Kurumu” ödülüne layık gö-rüldü. HSBC, Körfez Bölgesi su-

kuk piyasasında sahip olduğu yüzde 40.5’lik pazar payı ve Orta Doğu, Türkiye ve Asya’da önder-lik ettiği sukuk ihraçları ile ulus-lararası sukuk alanındaki hakim konumunu 2012 yılında da pekiş-tirmiş oldu. HSBC’nin bu ödüle, yalnızca gerçekleştirdiği işlemle-rin sayısı ile değil aynı zamanda yarattığı işlem hacmiyle de layık görüldüğü belirtildi. HSBC, T.C. Hazine Müsteşarlığı’nın, 1.5 mil-yar dolarlık işleminin yanısıra, Katar Devleti’nin bir rekor nite-liği taşıyan 4 milyar dolarlık su-kuk işlemini de gerçekleştirerek adından söz ettirmişti.

HSBC, 2012’de gerçekleştirdiği 22 sukuk işlemi ile Euromoney İslami Finans Ödülleri kapsa-mında “En İyi Sukuk Finansmanı Kurumu” ödülünü kazanırken, T.C. Hazine Müsteşarlığı için gerçekleştirilen 1.5 milyar dolarlık sukuk işlemi ile de “En Başarılı Sukuk İşlemi” ödülünü aldı. Prestijli Islamic Finance News Dergisi de T.C. Hazine Müsteşarlığı için gerçekleştirilen sukuk işlemi ile HSBC’yi “En Başarılı İslami Finansman İşlemi” ödülüne layık gördü.

13Mayıs 2013

14 Mayıs 2013

EKONOMİ

İstanbul’da açılan firma sayısı 2013’ün ilk 4 ayında yüzde 17.78 arttıİstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul’da Oda’ya kayıt yaptı-ran ve kapanan şirketlerle ilgili yürüttüğü araştırmanın sonuçları-nı açıkladı. Buna göre; 2013 yılı-nın ilk 4 ayında toplam 18.185 şir-ket açıldı. Kurulan şirketler ara-sında 8.058 ile şahıs firmaları ilk sırayı, 7.151 firmayla limited şir-ketler ikinci sırayı, 2.815 kayıt ile de anonim şirketler üçüncü sırayı aldı. 2013 yılının ilk 4 ayında ku-rulan şirket sayısı bir önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığın-da yüzde 17.78’lik artış gözlendi.2013 yılının ilk 4 ayında 18.185 şirket kurulurken, 4.849 şirket ise kapandı. Böylece İstanbul ekono-misine ilk 4 ayda net 13.336 yeni firma aktif olarak katıldı. 2012’nin ilk çeyreğinde ise İTO kayıtları-na net 9.840 yeni firma katılmış-tı. Böylece ilk 4 aylık dönemler karşılaştırıldığında, net firma sayı-sı 2012 yılına göre 2013’te yüzde 35.53 artış gösterdi.2013 yılı Ocak-Nisan döneminde kurulan anonim şirket sayısı 2012 yılının ilk çeyreğine göre yüzde 261.83’lük artışla 778’den 2.815’e çıktı. Aynı dönemde limited şirket sayısı 6.243’den 7.151’e yükseldi. Artış oranı yüzde 14.54 oldu. Ku-rulan şahıs şirketi sayısı ise yüzde 3.09 azalarak, 8.315’den 8.058’e

geriledi. Araştırmaya göre 2012’ün ilk 4 ayında kapanan şirket sayısı 5.600 iken; bu rakam bu yılın aynı döne-minde yüzde 13.41 azalarak 4.849 oldu. İstanbul Ticaret Odası’nın 2013 yılı Mayıs ayı başı itiba-riyle aktif toplam üye sayısı ise 335.236.

YALÇINTAŞ: KREDİ HACMİNDEKİ ARTIŞ ETKİLİ OLDUİstanbul Ticaret Odası (İTO) Baş-kanı Murat Yalçıntaş, şirket ku-ruluşlarında 2013 yılının ilk çey-reğinde gerçekleşen artışın, giri-şimcilerimizin ülke ekonomisine ve istikrarın süreceğine inancını ortaya koyduğunu söyledi.Yalçıntaş, “2013 yılının ilk çey-reği ile birlikte kredi hacmindeki artış, yurt içi talebin kısmen can-landığına işaret ediyor. Merkez Bankası’nın yurtiçi talepteki aşı-

rı artışa karşı alacağı tedbirlerin enflasyon ve cari açık üzerinde olumlu etkiler yaratacağı beklen-tisi de var. Ayrıca İTO’nun İstan-bul Piyasa Güven İndeksi ile Pi-yasa Eğilim ve Beklenti İndeksle-rinde de önemli bir iyileşme söz-konusu. Yeni şirket sayısındaki artış, girişimcilerimizin ülke eko-nomisine ve istikrarın süreceğine inandığını ortaya koyuyor” diye konuştu. Yalçıntaş, 2013 yılı Ocak-Nisan döneminde anonim şirket kuru-luşlarındaki yüzde 261.83’lük yükselişte ise Yeni Türk Tica-ret Kanunu (TTK) ile getirilen düzenlemelerin etkisi olduğunu söyledi. Yalçıntaş, “Bu yılın ilk 4 ayında 2.815 anonim şirket kurul-du. Geçen yıl bu sayı 778 idi. Bu artışta yeni TTK ile anonim şir-ketlere getirilen kolaylıkların ve sağlanan avantajların da etkili ol-duğunu söylemek mümkün” dedi.

15Mayıs 2013

Cebimizde 127 milyar TL kredi taşıyoruzKarşılaştırma sitesi Enuygun.com’un analizine göre, Ocak 2013 itibariyle bankaların kredi kart-larına verdiği toplam harcama li-mitleri sektör genelinde 127 mil-yar TL’ye ulaştı. 2009 yılında 67 milyar TL olan bu rakam, bugün ulaştığı seviye ile beş yıl içeri-sinde iki katına çıkmış oldu. Aynı dönem içinde bireysel kredi kartı borçları iki kat artarken, kurum-sal kredi kartı borçlarında ise se-kiz kat artış kaydedildi. Banka-cılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Bankala-rarası Kart Merkezi (BKM) ve-rilerine göre, 2009 yılının Ocak ayında 43,5 milyon olan kredi kartı sayısı 2013 Ocak ayı itiba-riyle 55 milyona yaklaştı. Ban-kaların kredi kartlarına verdiği harcama limitleri taahhütleri ise aynı dönemde iki kata yakın arta-rak 67 milyar TL’den 127 milyar TL’ye yükseldi. Bu verilere göre, kredi kartı başına ortalama harca-ma limiti ise son beş yıl içerisin-de yüzde 50 oranında artarak bin 500 TL’den 2 bin 300 TL’ye yük-selmiş oldu.

limitlerin yüzde 86’sı özel bankalardan2013 Ocak ayı itibariyle yerli özel bankaların kredi kartı har-cama limitleri taahhütleri 75 mil-yar TL’ye ulaşırken, kamu banka-larında bu rakam 17 milyar 500 milyon TL olarak gerçekleşti. Ya-bancı özel bankaların verdiği kre-di harcama limitleri taahhütleri ise 35 milyar TL’ye yaklaşıyor. Verilere göre, sektörde kredi kart harcama limitlerinin yüzde 86’sı özel bankalardan, yüzde 14’ü ise kamu bankalarından sağlanıyor.

kart borçları da ikiye katlandıSon beş yıl içerisinde 11 milyo-nun üzerinde artan kredi kart sa-yısı ve limit artışına karşılık, kre-di kartı borçlarında da yükselme hız kesmedi. 2009 Ocak ayı itiba-riyle bireysel kredi kartı borçla-rı 33 milyar 800 milyon TL iken, 2013 Ocak ayı itibariyle iki kat-tan fazla artarak 72 milyar TL’ye ulaştı. Kurumsal kredi kartı borç-larındaki artış ise aynı dönem-de sekiz kata yakın gerçekleşerek

858 milyon TL’den 6 milyar 534 milyon TL’ye yükseldi. Enuygun.com Baş Analisti Betül Sungur-lu, “Kredi kartı borçlarının toplam kart limitlerine oranında da yük-selme var. 2009 yılında sektör ge-nelinde toplam harcama limitleri-nin yüzde 50’si oranında olan kre-di kartı borçları, 2013 itibariyle yüzde 60’lara yükselmiş durum-da. Bu yükselişte kurumsal kredi kartı kullanımındaki artışın payı olduğu gibi, bireysel kredi kartla-rında taksitli borçlanmanın geçmi-şe göre daha çok kullanılmasının payı var” dedi.

16 Mayıs 2013

EKONOMİ

Halka arzlar 2012 yılında sürdürdüğü hızlı ilerlemesini 2013’ün ilk çeyreğinde de gösteriyor

Türkiye Yatırımcı İlişkileri Derne-ği (TÜYİD) ve Merkezi Kayıt Kuru-luşu (MKK) tarafından hazırlanan “Borsa Trendleri” raporunun dördün-cüsü yayınlandı. Rapor, yatırımcı iliş-kilerinde 2013 yılının ilk çeyreğini de-ğerlendiriyor. Yerli ve yabancı yatırım-cılar açısından oldukça çarpıcı kıyas-lamalar içeren rapor, şirketlerin hisse senetlerini elde tutma sürelerini, hal-ka açılan şirketleri, piyasa değerlerini, halka açıklık oranlarını, endeks perfor-manslarını, işlem hacimlerini ve yerli-yabancı ya da yatırımcı türleri bazın-da dağılım ve performanslarını bir ara-da inceliyor. Diğer bir yandan raporda ilk defa Risk iştahı endeksi ve menkul kıymet bazında yatırımlar da yayınla-nıyor.

sırada ikincil arzlar var“Borsa Trendleri” raporuna göre, hal-ka arzlar 2012 yılında sürdürdüğü hız-lı ilerlemesini 2013’ün ilk çeyreğinde de gösteriyor. 2013 yılının ilk çeyre-ğinde en çok göze çarpan ve en büyük halka arz, “Halk Gayrimenkul Yatırım

Ortaklığı A.Ş” olarak gerçekleşti ve 18 bin 623 yatırımcının katıldığı arzda 4 bin 500 adet yatırımcı ilk defa pay senedi aldı. Rapora göre, birincil halka arzı gerçekleştirilen Pegasus Hava Ta-şımacılığı A.Ş’nin ardından, hali ha-zırda piyasada işlem gören Türk Te-lekomünikasyon A.Ş, Emlak Konut GYO A.Ş. gibi şirketlerin ikinci halka arzları planlanıyor. Halka arz ve yatı-rımcıları bilinçlendirme seferberliği-nin şirketlerin halka açıklık oranları-nı ve fiili dolaşımdaki (aktif olarak iş-lem gören) pay miktarını da olumlu et-kilediği gözleniyor. 2013 yılı 1. çey-reği sonu itibariyle BIST-Tüm’ün fii-li dolaşımı baz alındığında halka açık-lık oranı yüzde 29 olarak belirtiliyor. Bu oran geçen yılın aynı döneminde ise yüzde 27 seviyelerindeydi.

İlk çeyrekte BIST’in işlem hacmi yüzde 26 arttıRaporda, yılın ilk üç ayında endeks-lerin işlem hacimleri (Piyasa Değe-ri TL) incelendiğinde en yüksek hac-mi geçen yılın son çeyreğine göre yüz-de 55’lik artış ile BIST Holding ve Yatırım’ın gerçekleştirdiği görülüyor. BIST-Tüm genelinde işlem hacimle-ri karşılaştırıldığında ise 2012 yılının aynı dönemine göre yüzde 26 oranın-da bir yükseliş gözlemleniyor.

yabancılarda portföy değerine göre dağılım sıralaması değişmediMart 2013 itibarıyla İMKB’de en yüksek portföy değerine sahip ilk üç ülkenin yıl sonu göre değişmediği ve ABD, İngiltere ve Lüksemburg oldu-ğu görülüyor. ABD’de yerleşik 1.324 adet yatırımcı toplam yabancı yatı-rımların üçte birine sahipken, ilk iki

sırada yer alan ABD ve İngiltere’de bulunan yatırımcılar toplam portfö-yün yarısından fazlasını elinde tutu-yor.

En fazla yatırımcı yatırım fonlarındaMenkul kıymet bazında bakıldığın-da, 2.697.943 adet yatırımcı ile en faz-la yatırımcı yatırım fonlarında görülür-ken, pay senetleri 612.165 TL’lik piya-sa değeri ile en yüksek piyasa değeri-ne sahip sermaye piyasası aracı olarak öne çıkıyor.

Risk İştahı EndeksiTÜYİD ve MKK tarafından yayınla-nan rapora, yatırımcılar için yeni bir gösterge olarak MKK’nın e-Veri pro-jesi çerçevesinde hazırladığı ‘Risk İştahı Endeksi (RISE)’ de eklendi. RISE, Kasım 2005’ten itibaren her-hangi bir dönemde 5.000 TL. ve üze-ri pay senedi portföy değerine sahip olmuş yatırımcıların cuma günü iti-bari sahip oldukları pay senedi ve A tipi yatırım fonu portföy değerlerin-den yola çıkılarak haftalık olarak he-saplanıyor. RISE, yaklaşık 800 bin yatırımcının portföy değerlerinde önceki haftalara göre değişimleri bir algoritma yardımıyla analiz ederek endeks değerini belirliyor. RISE de-ğerinin, belirlenmiş eşik değer olan 50’nin üzerinde (altında) olması ya-tırımcıların ortalamada kendi normal seviyelerine oranla daha fazla (az) risk iştahlarının olduğuna işaret edi-yor. Yatırımcıların farklı yatırım dav-ranışlarına sahip olmalarını dikka-te alarak, genel endeksin haricinde, 6 farklı yatırımcı grubuna özel RISE hesaplanarak, sermaye piyasalarımı-za sunulmaktadır.

TÜYiD ve MKK tarafından dördüncüsü hazırlanan Borsa Trendleri Raporu 800 bin yatı-rımcının portföyleri incelenerek hazırlanan Risk İştahı Endeksi ve yatırım yapılan menkul kıymet verileri gibi yeniliklerle piyasaların nabzını tutmaya ve yatırımcılara yol gösterme-ye devam ediyor

17Mayıs 2013

Yabancı markalar Türkiye’ye akıyor

Marka başvurusuyla Avrupa’nın zirvesinde yer alan Türkiye’ye ya-bancıların ilgisi artmaya devam ediyor. Yılın ilk çeyreğinde yurt dışından Türkiye’ye yapılan baş-vurular sonucunda tescillenen marka sayısı, geçen yılın aynı dö-nemine göre yüzde 216,7 artarak 5 bin 114 oldu.

Sınai mülkiyet alanında son dö-nemde önemli atılım gerçekleş-tiren ülkelerin başında yer alan Türkiye’de markalarını koruma altına almak isteyen yerli ve ya-bancı çok sayıda kişi ve şirket, ocak-mart döneminde TPE’nin kapısını çaldı.Enstitü, yılın ilk çeyreğinde 20 bin 742′si Türkiye’den, 5 bin 114′ü yurt dışından gerçekleşti-rilen başvurularla toplam 25 bin 856 markanın tescilini yaptı. Yurt dışına ilişkin tescil rakamı geçen yılın aynı döneminde bin 615′ti.Marka tescillerinin, TPE’ye baş-

vuran ülkelere göre dağılımına bakıldığında ise ilk sırada Alman-ya yer aldı. TPE, söz konusu dö-nemde Almanya’nın 941 marka-sını tescil ederken, bu ülkeyi 901 tescille ABD izledi. İsviçre’nin 449, Fransa’nın 399, İtalya’nın 355, Çin’in ise 305 marka başvu-rusu tescille sonuçlandı.

Son yıllarda marka başvuru-suyla Avrupa’nın zirvesinde yer alan Türkiye’ye yaban-cıların ilgisi artmaya devam ediyor

Vakıf Bank’tan ilk çeyrekte 523 milyon TL net kar

2013 yılı ilk çeyrek konsolide ol-mayan finansal sonuçlarını açıkla-yan VakıfBank’ın Türkiye eko-nomisine sağladığı nakdi ve gay-rinakdi kredi toplamı 87.5 milyar TL’ye ulaştı. Bilançosunda kredi-lerin payı %65’e yükselen Vakıf-Bank, reel ekonomiye en çok des-tek olan bankalardan biri oldu.

İstikrarlı karlılık artışı2013 yılı ilk çeyrek konsolide ol-mayan finansal sonuçlarını değer-

lendiren VakıfBank Genel Müdü-rü Halil Aydoğan; VakıfBank’ın son dönemlerde istikrarlı bir şe-kilde karlılığını artırmaya de-vam ettiğini, ilk çeyrekte ulaşılan 523 milyon TL net kar ile ortala-ma özkaynak karlılığının %17.4, ortalama aktif karlılığının ise %2 seviyesine yükseldiğini ifade etti.

Reel ekonomiye artan destekNakdi kredilerini yıllık bazda %15.3, çeyreklik bazda %2.2 ora-nında artırarak 69.4 milyar TL’ye yükselttiklerini; üretime, ihraca-ta, projelere ve dolayısıyla istih-dama destek olmaya devam ettik-lerini ifade eden Aydoğan, “Va-kıfBank verimliliği yüksek kre-di segmentlerinde büyümeye ve ekonomiye değer yaratmaya de-vam ediyor” dedi.

Artan kaynak çeşitliliğiVakıf Bank’ın önceliklerinden bi-rinin kaynak çeşitliliğini ve kay-

naklarının vadesini artırmak ol-duğunu vurgulayan Genel Müdür Aydoğan sözlerine şöyle devam etti:“Gerek yurt içinde ve yurt dı-şında gerçekleştirmiş olduğumuz bono ve tahvil ihraçları, gerekse yurt dışından sağlamış olduğu-muz uzun vadeli kredilerle kay-nak yapımızı çeşitlendirmeye de-vam ediyoruz. Mevduat dışı kay-nak çeşitlendirmesi stratejimizin Türk bankacılığının yapısal so-runu olan aktif-pasif vade uyum-suzluğunu azaltmak için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yurt içi ve yurt dışı sermaye piya-salarında yatırımcılardan ilgi gö-ren bono ve tahvil ihraçlarını ger-çekleştirmeye devam edeceğiz.”

Net karını yıllık bazda %24.5, çeyreklik bazda %16 artıran VakıfBank, 2013 yı-lının ilk çeyreğinde 522.7 milyon TL net kar elde etti. VakıfBank’ın aktif büyüklü-ğü bir önceki yılın aynı dö-nemine göre %12.8 artış-la 106.8 milyar TL’ye, nak-di kredileri ise %15.3 artışla 69.4 milyar TL’ye yükseldi.

18 Mayıs 2013

AYIN KONUĞU

Oturduğumuz Bölgeye Güveniyoruz!

Türkiye’de her 100 kişiden sade-ce 5’i kendini afet riski altında gö-rüyor, afet durumunda can ve mal kaybına uğrayacağını düşünüyor ve bunun için hazırlıklı. Ak sigorta tarafından, Nielsen’e yaptırılan Türkiye’nin bugüne ka-dar afet bilinci konusunda gerçek-leştirilmiş en geniş kapsamlı araş-tırması olan “Afet Bilinci Araştır-ması”, Türk toplumunun afetler ko-nusundaki bilinç ve yaklaşım tar-zı ile ilgili ilginç ve çarpıcı sonuç-lar ortaya koydu. Türkiye’yi tem-sil eden 14 ilde 16-64 yaş grubuna dahil 1.212 kişi ile yapılan araştır-ma, toplumun başta deprem olmak üzere afetler konusunda farkındalı-ğının olduğunu, ancak kendini risk altında görmediğini ortaya çıkardı-ğını belirti.

“YAŞADIĞIM BÖLGE RİSK ALTINDA DEĞİL”Ak sigorta’nın “Afet Bilinci Araştırması”na göre, Türkiye’de her iki kişiden biri afete, her 5 ki-şiden 2’si depreme maruz kaldığı-nı dile getirirken, toplumun yüz-de 80’i oturduğu bölgeyi afet ris-ki altında görmüyor. Topraklarının yüzde 96’sı farklı oranlarda dep-rem tehlikesi altında olan ve yüz-de 66’sı aktif fay hatları ile kap-lı Türkiye’de, araştırmaya katılan 1.212 kişinin sadece yüzde 14’ü fay hattı üzerinde olduğunu düşündü-ğünü belirtti. Yüzde 4’lük oran ise, sel ve diğer afetler açısından risk altında olduğunu dile getirdi. So-nuçlar bölgeler bazında değerlen-dirildiğinde; Türkiye’nin yakın ta-rihinde çok önemli kayıplar verdi-ği depremlerin gerçekleştiği Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayanların yüzde 92’si oturduğu bölgenin dep-rem riski altında olmadığını dile getirirdi. Bu oran, İç Anadolu’da yüzde 90, Akdeniz Bölgesi’nde yüzde 80, Karadeniz’de yüzde 79, Marmara’da yüzde 73, Ege Bölgesi’nde ise yüzde 69 olarak gerçekleşti.Türkiye’de her 10 ki-şiden 1’i kendini afet riski altında görmesine ve afet durumunda can ve mal kaybına uğrayacağını dü-şünmesine rağmen harekete geç-miyor.

AFET DENİNCE AKLA DEPREM GELİYORAraştırmaya göre, Türkiye’de afet denince hemen herkesin (Yüzde

85) aklına ilk olarak deprem geli-yor. Türkiye’de her 5 kişiden 2’si sel, dolu, fırtına, toprak kayması, kuraklık, çığ ve volkanın yıkıcı et-kileri olduğunu düşünmüyor. Araş-tırmaya katılanların yüzde 85’i afet denince aklına ilk önce “deprem”in geldiğini belirtirken, yüzde 8’i sel/su taşkınları, yüzde 2’si yangınlar, yüzde 2’si toprak kayması ve kaya düşmesi, yüzde 1’i şiddetli soğuk ve donma, yüzde 1’i çığ, diğer yüz-de 1’i ise afetin, kuraklığı çağrıştır-dığını ifade etti. Araştırmaya göre, her iki kişiden biri (yüzde 51) doğal afete maruz kaldığını söylüyor. Bu oran, Akdeniz Bölgesi için yüzde 70 iken, Marmara Bölgesi için yüz-de 66, İç Anadolu Bölgesi için yüz-de 47, Karadeniz Bölgesi için yüz-de 41, Doğu Anadolu Bölgesi için yüzde 37. Ege Bölgesi, yüzde 20 oranla doğal afete en az maruz kal-dığını dile getiren bölge olarak dik-kat çekiyor. Araştırma sonuçlarına göre, depreme maruz kaldığını dü-şünenlerin oranı yüzde 44. Sonuç-lar bölge bazlı olarak incelendiğin-de ise Marmara Bölgesi’nde yüz-de 63, Akdeniz Bölgesi’nde yüz-de 60, İç Anadolu Bölgesi’nde yüz-de 45 oranlarına ulaşılıyor. İç Ana-dolu Bölgesi’ni yüzde 32’lik oran ile Doğu Anadolu, yüzde 17’lik oran ile Karadeniz Bölgesi izler-ken, geçtiğimiz Ocak ayında Boz-caada açıklarında meydana gelen ve artçı sarsıntıları günlerce süren 6.2 büyüklüğündeki depremden en çok etkilenen Ege Bölgesi’nde ise bu oran sadece yüzde 14. Hem do-

Ak sigorta Genel Müdürü Uğur Gülen,Türkiye’nin bugüne kadar afet bilinci konusunda ger-çekleştirilmiş en geniş kapsamlı araştırması olan “Ak sigorta Afet Bilinci Araştırması”na göre yüzde 96’sı farklı oranlarda deprem tehlikesi altında, yüzde 66’sı aktif fay hatları ile kaplı Türkiye’de toplumun yüzde 80’i oturduğu bölgeyi afet riski altında görmediğini belirti.

19Mayıs 2013

ğal afete maruz kalanların, hem de depreme maruz kalanların üçte iki-si ise zarar gördüğünü ifade etti.

BEŞ KİŞİDEN İKİSİ AFET MAĞDURUAraştırmaya göre, toplumun yüzde 33’ü afetlerden, yüzde 27’si dep-remlerden hasar gördüğünü beyan etti. Depremden hasar görenlerin yarısı, gördüğü zararı, “Fiziksel/psikolojik/duygusal zarar” olarak tanımlarken, depreme maruz kalan her 10 kişiden biri ise binasının ha-sar gördüğünü beyan etti. Yaşanan hasar sonrasında alınan aksiyonla-ra bakıldığında ise enteresan sonuç-lara ulaşıldı. Depremden zarar gör-düğünü ifade edenlerin yüzde 56’sı, bulunduğu durumu iyileştirmek adına hiçbir şey yapmazken, alınan aksiyonlar arasında akrabalarının yanına taşınma, kendi imkanlarıy-la tadilat yapma, hastaneye gitme, Belediye’ye, Kızılay’a ve Valiliğe başvurma, AKUT’a, Jandarma ve Akom’a başvurma, sigorta şirketini arama ve çadırda kalma bulunuyor. ÖNLEMLERİ GEREKLİ BULDUĞUMUZ HALDE UYGULAMIYORUZ!Araştırmaya katılan her 5 kişiden 3’ü deprem ve sel ile ilgili önlemle-ri gerekli bulduğu halde uygulamı-yor. Toplumun yüzde 59’u zorunlu deprem sigortası yaptırma, deprem çantası hazırlama, deprem planla-ması, bina kontrolü yaptırma, eşya-ları sabitleme ve emniyetli nokta-ları belirleme gibi deprem için tav-siye edilen temel önlemleri gerek-li bulduğu halde uygulamıyor. Top-lumda her 10 kişiden 1’i ise deprem için tavsiye edilen bu temel önlem-leri almayı gereksiz bulduğunu ifa-de ediyor. Sel için önerilen tedbirle-ri gerekli bulduğu halde uygulama-ma oranı yüzde 54.Buna karşın deprem sırası ve son-rasında gerekli önlemleri bildiğini beyan edenlerin oranı yüzde 80’in üzerinde. Bu oran, sel sırasındaki önlemler için yüzde 90, sel sonra-sındaki önlemler için ise yüzde 77.

DEPREM ÖNLEMİ ALMADA EN DUYARLI BÖLGE MARMARADeprem önlemi alma konusunda en duyarlı bölge, yüzde 48 ile Mar-mara. Marmara Bölgesi’ni sırasıyla yüzde 32 oranla Akdeniz, yüzde 28 oranla Karadeniz, yüzde 26 oranla Ege, yüzde 22 oran ile İç Anadolu ve yüzde 17 ile de Doğu Anadolu Bölgeleri takip ediyor.

ÖNCE AİLE VE TANIDIKLARIMIZI ARIYORUZAk sigorta’nın “Afet Bilinci Araştırması”na göre 10 kişiden 4’ü afet sonrasında ilk olarak aile ve ta-nıdıklarını arıyor. Araştırma, kadın-larda (yüzde 61), erkeklere oranla (yüzde 53) aile / tanıdıklara ulaş-maya çalışma eğiliminin daha yük-sek olduğunu da gösteriyor. İlk ola-rak Ambulans için gerekli tele-fonları arayanların oranı yüzde 16 iken, Kızılay (%13), AKUT (%11), Polis (%7) ve İtfaiye’yi arayanların oranı yüzde 6.Araştırma, Türk toplumunun do-ğal afet sonrasında öncelikle kime yardım elini uzattığı konusuna da ışık tuttu. 18 yaşından küçük çocuk sahibi ebeveynler yardım ellerini önce çocuklarına uzatırken (yüzde 77), öncelik sırasında çocukları eş (yüzde 13), anne (yüzde 4), kardeş (yüzde 3), ailedeki yaşlılar, abla ve torunlar (yüzde 1) takip ediyor. 0-18 yaş grubunda çocuğu olma-yan yetişkinler ise yüzde 34 oran-da yardım elini ilk olarak annesine uzatacağını ifade ediyor.

DEPREM HABERCİSİ DOĞA OLAYLARINA İNA-NIŞ ORANI ÇOK YÜKSEK… FAVORİ: KÖPEKLERTürk toplumunun büyük çoğunlu-ğu (yüzde 70) dünyanın çeşitli ül-kelerinde yürütülen “deprem önce-si uyarı” niteliği taşıyan ileri tek-noloji araştırmalarını destekler-ken, her 10 kişiden 5’i de doğada deprem öncesi habercisi olarak ta-nımlanan birtakım işaretler oldu-

ğuna inanıyor (yüzde 46). Her 10 kişiden 4’ü ise deprem öncesin-de köpeklerden farklı davranışlar bekliyor. Deprem öncesinde işa-ret verdiğine inanılan diğer hay-vanlar ve doğa olayları ise şöyle: Kediler,kuşların dairesel olarak uç-maları ve gökyüzünde ağlamaları, çatılarda kümeleşmeleri, karınca-ların banyo ve tuvaletlere hücumu ve bir zincir halinde yukarılara, ça-tıya doğru tırmanmaları, gökyüzün-de renkli ışımalar, ateş topları, de-niz, kuyu, kaynak ve kaplıca sula-rında sıcaklık artışı, deniz dibinde hareketlenme, deniz suyu seviye-sinde yükselme, deniz kıyısında ça-murlaşma, toplu balık ölümleri, ba-lıkların karaya vurması, akvaryum balıklarının akvaryum dışına sıçra-ması, topraktan gaz çıkışları, güneş tutulması, gökyüzünün kırmızı ol-ması, gökyüzünde normalden faz-la yıldız bulunması, ani hava sıcak-lığı, ani bunaltıcı sıcak, havada toz-lanma ve bulutlanma.

AKSİGORTA GENEL MÜDÜ-RÜ UĞUR GÜLEN: “DAHA ÇOK YOLUMUZ VAR”Ak sigorta’nın yaptırdığı Türkiye’de bugüne kadar yapıl-mış en geniş kapsamlı afet bilin-ci araştırması olan “Afet Bilinci Araştırması”nın sonuçlarını değer-lendiren Ak sigorta Genel Müdürü Uğur Gülen, ülkemiz topraklarının yüzde 96’sının başta deprem olmak üzere doğal afet riski altında oldu-ğunu hatırlatarak şunları söyledi:“Türkiye, başta deprem olmak üze-re doğal afetler konusunda riski çok yüksek bir ülke. Çok sayıda vatan-daşımızı doğal afetler nedeniyle yi-tirdik, ülke olarak büyük ekonomik kayıplar yaşadık. Özellikle deprem konusunda toplumun çoğunda bel-ki de ilk defa yüksek farkındalık yaratan, binlerce vatandaşımızı yi-tirdiğimiz Marmara Depreminin üzerinden yaklaşık 14 yıl geçti. An-cak Ak sigorta olarak yaptırdığımız araştırma gösteriyor ki, afet bilin-ci konusunda kat etmemiz gereken daha çok yol var”dedi.

20 Mayıs 2013

KALİTE

Kurumlarda Kalite Yönetimin SüreciGünümüzde kuruluşlar arasındaki rekabetin hızlanmasıyla beraber düşük maliyet, yüksek kar hedefleri ile birlikte öne çıkan kavramlar-dan biri de “ Kalite” dir.

Kalite müşteri tatminidir, ve-rimliliktir, esnekliktir. Bir progra-ma uyarak işleri zamanında yap-maktır.Ya da Bir programa uy-mak ve işleri zamanında yapmak-tır. Kalitenin en yaygın tanımı ise şartlara ve kullanıma uygunluk-tur.Kalitenin birçok anlamı olmakla beraber birçok kavramla da ilişki-si bulunmaktadır. Ayrıca son yıl-larda yapılan araştırmalara göre kurumlar tarafından en fazla ge-liştirilmesi gereken konuların ba-şında gelmektedir. Bu kavram günümüz koşulların-

da tüm kuruluşları değişime zor-lamaktadır. Küreselleşen dünya pazarından daha fazla pay almaya çalışan kuruluşlar tüm tabana ya-yılan köklü değişiklikler yapma-lıdır. Bu noktada en önemli konu rekabet ve verimliliktir. Rekabet ve verimliliğe giden yol sadece ürettiğiniz ürün veya verdiğiniz hizmetin kalitesinden değil, tüm yönetimsel ve operasyonel süreç-lerinizin kalitesinden geçmekte-dir. Kaliteli ürün ve / veya hiz-met sunulmasında sistemin öne-mi büyüktür. Fakat sistemin iş-leyip işlememesinde insan fak-törü önemli bir role sahiptir. Ge-nellikle kurumlarda çalışan per-sonel, kalite ile ilgili faaliyetlerin üretkenliği azalttığını ve bürok-rasiyi arttırdığını düşünmektedir. Bu tür düşünceler tamamen yan-lış olmakla beraber bu anlayış ku-rum içerisinde uygulanmaya ko-nacak Kalite Yönetim Sisteminin önündeki en büyük engeldir. Ku-rumlar uzun vadede var olmak ve büyümek istiyorlarsa Kalite Yö-netimi kurum kültürü olarak be-nimsemelidirler. Burada kültürü tanımlamakta yarar vardır. Kül-tür, organizasyon içinde bulunan

tüm bireyler tarafından benimse-nen değerler bütünüdür. Bu konu-da üst yönetime önemli görevler düşmektedir. Üst yönetim siste-me gerekli desteği vermeli, uygun alt yapıyı oluşturmalı ve bu amaç için gerekli olan organizasyonla-rı kurmalıdır. Bu süreci sadece te-oride bırakmamalı uygulamalara da yansıtmalıdır.Kurumlarda Kalite Yönetimin en temel ilkelerinden biri olan “Ka-tılımcı Yönetim” benimsenmeli-dir. Burada katılımdan kasıt ku-rum çalışanlarının tümünün fikir ve görüşlerine önem verilmesi ve yararlanılmasıdır. Kalite Yönetim bu tür özellikleriyle ait olduğu ku-rumda çalışmaktan gurur duyan çalışanlar yaratır ve geleneksel hi-yerarşik kurum yapılarından ayrı-lır. İyi organize edilmiş ve tam ka-tılım sağlanmış olan kalite yöne-tim sistemi, ürün ve/ veya hizmeti güvence altına alan, yapılacak ça-lışmalara rehberlik eden, sevk ve idarede kolaylık sağlayan, bir sis-tem olarak karşımıza çıkacaktır. Sonuç olarak kalite yönetim süre-ci kurumun bütününde uygulandı-ğında ve tam katılım sağlandığın-da anlamlı bir süreç olacaktır.

(Yeliz Sinan Sarıçam / İş Geliştirme ve Kalite Yönetim Uzmanı )Kurumlarda Kalite Yönetim Süreci

21Mayıs 2013

Dünyamızda insan yaşamını mümkün kılan ve doğayı besleyen ana enerji kaynağı güneştirBugün için ülkemizin rüz-gar enerjisi ekonomik po-tansiyeli 150 000 MW ı aş-mıştır. 5 milyon konutumu-zun elektriğini güneş ener-jisi ile , 5 milyon konutu-muzun ısınmasını jeotermal enerji ile hemen şimdi sağ-layabiliriz.% 100 Yenilenebilir enerjiye geçiş,artık bir ütopya olmaktan çıkmıştır. Bugün dünyada 300 den fazla kent ve kasaba kendi ihtiyacından fazlasını yenilenebi-lir enerji kaynaklarından sağlamaktadır. Türkiye 2023 yılında % 100 yenilenebi-lir enerjiye geçecek kaynaklara sahiptir. Türkiye’de hiçbir şekilde desteklenme-mesine rağmen rüzgar güç santralla-rı 2500 MW a ulaşmış, jeotermal ener-ji santralları 100 MW kurulu gücü geç-miştir.Karar vericiler ve kamuda konu ile ilgi-li görevliler,yatırımcıları caydırmak için ellerinden geleni yapmakta ve hatta Ye-nilenebilir Enerji için, “Yapılmasa da olur, yapmanıza gerek yok.Keşke yap-masanız” gibi söylemleri sıkca dile ge-tirmektedir. Şebekeye bağlanmak için müracaat edildiğinde ilgili şebekeden sorumlu kamu kuruluşu, “Bağlayamaz-sınız, şebekenin dengesini bozar” diyor. Merkez kapitalist ülkeler yenilenebilir kaynaklarını 1970’li yıllardan itibaren gündeme getirmiş ve petrole olan ba-ğımlılığını azaltmaya çalışmış. Kömür gibi, petrol gibi hem iklimi değiştiren hem de yakıldığında çevresindeki doğa-ya ve insanlara zarar veren fosil yakıtları atmosferin içinde yakıp kullanarak yaşa-mın düzgün gidemeyeceğini anlamış ve önlemler almaya başlamış. Örneğin; Londra’da 1952 yılında 3 ge-cede 12 000 kişinin yakılan kömür nede-niyle zehirlenerek ölmüş. Bunun üzerine İngiliz hükümeti, “Fosil dışı yakıt kulla-nım programı”nı başlatmış. Batılılar ilk olarak enerjinin etkin kulla-nımına, yani daha az enerji ile daha çok iş yapmaya yönelmiş. Çözüm daha az enerji kullanmak. Endüstrileşmiş ülkeler petrol krizi sonrası hemen buna geçtiler. Petrol krizi sonrası ABD başta olmak üzere endüstrileşmiş ülkeler yenilenebi-lir kaynak ve teknolojilerini gündemleri-ne aldılar. Buna 1980’de başladılar.

OECD ülkeleri enerji bakanlıklarının verdiği destekle güneş pillerini, rüzgârı, sıcak su üretimini, jeotermal enerjiyi, biyokütle enerjisini geliştirme yolları-nı aradılar. O teknolojileri, şu anda in-sanlığın gündeminde olan proses ısısı ve elektrik üretiminde nasıl kullanabilecek-lerinin peşine düştüler. Dünyamızda insan yaşamını müm-kün kılan ve doğayı besleyen ana enerji kaynağı güneştir.Güneş her gün var olarak atmosfe-rin battaniyesi olan sera gazları ile bir-likte atmosferin içinin sıcaklığını - 60 dereceden ortalama + 16 dereceye ge-tirmektedir. Kömür, doğalgaz ve pet-rol enerjinin teferruat kısmıdır. Örne-ğin, Erzurum’da sıcaklık - 30 derece ol-duğu zaman fosil yakıtlarla evimizin sı-caklığını + 20’lere çıkarıyoruz. Antalya gibi sıcak bölgelerdeki +40’lardaki sı-caklığı 20 dereceye indiriyoruz. Bura-da teferruat kısmını fosil yakıtlarla ya-pıyoruz. Bu teferruat kısmının tamamı-nı yenilenebilir enerji kaynakları ile sağ-layabiliriz.Dünya çapında bugun artık ruzgar güç santralları gücü 300 000 MW a ulaştı. Rüzgar güç santralları ülkeleri özgür-leştiriyor ve barışa kavuşturuyor. Ener-ji kaynaklı savaşları ortadan kaldırıyor. Ayrıca son on yılda dünya çapında ye-nilenebilir enerji ile yaratılan istihdam 5 milyon kişiyi geçti. Bugun enerjisinin % 25 inden fazlası-nı rüzgardan sağlayan Danimarka’da rüzgârın emre amade olma oranı yüz-de 19. Bu termik santrallerde yüzde 80’lerde gerçekleşiyor. Rüzgârda Avru-pa ortalaması yüzde 20. Çeşme’de kıyı-da yüzde 30. Yani Danimarka’ya göre Çeşme’de rüzgar türbinleri yüzde 50 daha fazla elektrik üretiyor. Bozcaada yüzde 40, rüzgâr ölçümü yaptığımız ve Marmara üniversitemizin enerjisini sağ-layabileceğimiz Marmara Adası yüzde 46 oranında elektrik üretim kapasitesine sahip. Yani Türkiye Avrupa’ya göre or-talama yüzde 50 daha iyi rüzgâr potansi-yeline sahip bir ülke. Ben rüzgâr atlası-nı 1989 yılında, Avrupa’nın rüzgâr atlası yapılırken yaptım. O zamanki tespitim, Türkiye’nin 83 bin MW teknik rüzgâr potansiyeli olduğuydu. Daha sonra, EİE 2002’de yaptığı çalışmada 88 bin olarak ortaya koydu. Bana göre Türkiye’nin rüzgar güç santralları ekonomik potan-siyeli 150 bin MW ‘ın üzerindedir.

30 milyon insan her yıl gelip Türkiye’de güneşleniyor. Türkiye dünyanın güneş-ten elektrik üretimine en uygun ülkele-rinden biri. 2012 de dünya güneş enerji-sinden elektrik üretimi şampiyonları ara-sında Avrupa dan İtalya ve Almanya var. Almanya 2040 yılında % 100 yenilene-bilir enerjiye geçmek için yaklaşık 300 lkişilik bir uzman heyetiyle çalşımalarını sürdürüyor. Şimdi bütün dünyanın yö-neldiği, “Bizde keşke güneş olsa da yap-sak” dedikleri bizde var. Ama biz buna destek vermiyoruz. Aksine bir an önce seri üretime geçilsin, kendi ülkemizde kullanılsın demeliyiz. Sorundan yana değil çözümden yana davranırsak hemen 5 milyon konutumu-zun çatın ve yüzeylerini güneş pilleri ile kaplayabiliriz. Tamamı ile yerli, kimseye bağlı olmayan, koyduktan sonra herhan-gi bir faturası olmayan... Ne kadar rahat-larız düşünebiliyor musunuz ekonomik olarak? Dışarıya olan bağımlılığımız da azalır. Petrole, gaza olan bağımlılığımız biter. Bunun imkânı en fazla ülkemizde var. Bu kadar güneş, rüzgâr var...Jeotermalde de durum farklı değil. Şu anda 5 milyon konutu hemen jeotermal-le ısıtabiliriz. Ne doğalgaza, ne kömüre; hiçbir şeye ihtiyacımız yok. O kadar da az kanser olur insanlarımız. O kadar da az kanser ilacı ithal edebiliriz. O kadar az kanser hastası yurt dışına göndeririz. Biz EUROSOLAR Türkiye (Avrupa Ye-nilenebilir Enerji Birliği Türkiye Bölü-mü) olarak bu yıl üçüncüsünü 27-29 Ha-ziran 2013 tarihinde Maltepe de Türkan Saylan Kültür Merkezinde düzenleye-ceğimiz IRENEC 2013 3. Uluslararası % 100 yenilenebilir Enerji Konferansı-na katılmaya ve destek olmaya çagırıyo-ruz. Konferansın programına ve katılım koşullarına www.irenec2013.com web adresinden ulaşabilirsiniz

Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar Marmara Üniversitesi Enerji

Ana Bilim Dalı BaşkanıDünya Rüzgar Enerjisi Birliği Başkan Yardımcısı

22 Mayıs 2013

YENİLENEBİLİR ENERJİ

Ülkemizin tamamında güneşten elektrik

elde etmek cazip hale gelmiştir

Ülkemizin tamamında güneşten doğrudan elektrik elde etmek için yapılacak yatırımlar “reel olarak” cazip hale gelmiş olduğunu belirten Gensed derneği yönetimi Türkiye Güneş enerji-si çalışmalarına yönelik sektör hakkında açıklayıcı bilgiler verdiler.

23Mayıs 2013

2009 yılında kurulan Gensed (Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği) Fotovoltaik (Güneş Elektriği) konusunda fa-aliyet gösteren birçok özel ve tü-zel kişiliğin oluşturduğu en büyük sektör derneğidir. “Güneş Ener-jisi” sektörünün paydaşları ola-rak, GENSED çatışı altında bir araya gelen bizler, Türkiye’deki enerji dengeleri ile “Güneş Ener-jisinden Elektrik Enerjisi Üretme-Fotovoltaik Sektörü”ndeki bilim-sel, teknolojik ve ekonomik geliş-melere bağlı olarak, ülkemizin sa-hip olduğu potansiyelin sektörün değer zincirinin bütün halkaların-da doğru kullanılmasın ortak aklı-nı oluşturmaya çalışıyoruz.Dernekleri güçlü kılan üyeleri ve sahip olduğu tüzüklerdir. GEN-SED tüzüğünde (http://www.gen-sed.org/pdf/gensed-tuzuk.pdf) ayrıntıları verilmiş olan çalış-ma alanlarından “üyelik faaliyet-lerini” öne çıkarıp, sektörün de-ğer zincirinin bütün halkaların-da faaliyet gösteren firmalara ula-şıp onları GENSED çatışı altında birlikte çalışmaya davet etmekte-yiz. Sektörün ayağa kalma evre-sini göz önüne alarak, fotovolta-ik alanında politikaların, kanun-ların ve prosedürlerin ülkemiz ve dünya gerçeklerine uyumlu oluş-masında katkı sağlamak için ça-lışmaktayız. Dernek faaliyet ala-nı içine giren kanunlar, politika-

lar ve prosürler konusunda üye-lerimizi güncel tutmaktayız. . Av-rupa Fotovoltaik Endüstrisi Der-neği (EPIA) üyesi olan derneği-miz, komşuluğumuzdaki ülkelerin Fotovoltaik Dernekleri ile oldu-ğu kadar, bugün sektördeki üreti-min ağırlıklı olarak yapıldığı uzak doğu ülkeleri, Çin, Tayvan, Kore fotovoltaik dernekleri ile de ileti-şim içinde olup üye bilgileri deği-şimleri ve üyeler arası ilişkilerin güçlenmesi çalışmaları yapmak-tadır. Derneğimiz, Intersolar, EU PV konferansında ülkemizi temsil etmektedir. Çeşitli ülkelerden ül-kemize PV alanında yatırım/tica-ret amacı ile gelen delegasyonlar-la Ülkemize,çeşitli ülkelerden ge-len PV alanında yatırım ve ticari amaçlı.

Türkiye Yenilenebilir enerji konusunda potansiyelini ne ka-dar kullanıyor ve diğer ülke-lerle kıyaslandığında bu alan-da hangi noktada yer alıyor?Güneş enerjisinden doğrudan elektrik enerjisi üretmek için ku-rulan sistemlerin büyüklüğü 2012 sonu itibarı ile Dünya genelinde 100.000 Megavatın üzerine çık-mıştır. Türkiye’nin toplam kuru-lu gücünün 55.000 Megavatı he-nüz aştığını düşünürsek, ülkemiz-deki kurulu gücün yaklaşık iki ka-tına eşit Fotovoltaik Güç Sistem-leri, FVGS, şu anda elektrik ener-

jisi üretmektedir. Fotovoltaik güç sistemlerinin yıl-lık enerji üretimlerinin kurulu güce oranı bulundukları coğraf-ya ile yakından ilgilidir, örneğin; Almanya ‘da kurulan 1Megavat sistemin üreteceği yıllık ortalama elektrik enerjisi 950 000 kWh ci-varında gerçekleşirken Ülkemiz-de ortalama değer 1 500 000 kWh ve Antalya Mersin gibi bölgele-rimizde 1 700 000 kWh değerine kadar çıkabilmektedir. Dünyanın farklı coğrafyalarında kurulu yak-laşık 100 000 Megavat gücündeki fotovoltaik sistemlerin 2012 yılın-da ürettiği elektrik enerjisi yakla-şık 115 milyar kWh saattir.Bu de-ğer 16 000 Megawat gücündeki termal yada nükleer santralin üret-tiği elektriğe eşdeğerdir. Çin başta olmak üzere Uzakdoğu da bütün sektörlerde yaşana hız-lı büyüme, fotovoltaik sektörün-de de yaşanmıştır. Özellikle 2000 li yıllarda başlayan ilgi beklenenin üstünde artarak sektördeki üretim batıdan doğuya kaymıştır. 2011 sonu itibarı ile toplam yıllık Foto-voltaikmodül üretim kapasitesinin envanteri çıkaran kaynağa bağ-lı olarak 45 000 MW ila 50 000 MW değerinde rapor edilirken bu-nun 2012 yılında çeşitli konsoli-dasyonlarla daha azaldığı öngö-rülmektedir. Kurulu gücün ülke-lere göre dağılımına bakılırsa Çin %45 civarında bir pay alırken Tay-van yaklaşıkça %16 ve Japonya %11 paya sahiptir. Bunun yanında bütün Avrupa ülkeleri %10’un al-tında, ABD %4 ve Dünyanın geri kalanında %15 pay almaktadırlar. 2012 de bu kapasitenin ancak yarı-sının kullanılmasına rağmen özel-likle fotovoltaik modüllerde bü-yük bir stok fazlasını eritilmesi sektörün önemli bir problemi ola-rak durmaktadır. Fotovoltaik sek-töründeki faaliyetlerin üretimde-ki ağırlık merkezi batıdan doğu-ya kayarken, FVGS kurulumları hala Avrupa ağırlıklı olarak devam etmektedir. Bilgi kaynağına bağlı olarak değişik veriler bulunmak-

24 Mayıs 2013

zel kişiliğe sahip olmayan kişiler de rahatlıkla mikro ölçekte üretti-ği elektrik karşılığında dağıtım şir-keti ile mahsuplaşabilecek ve üre-tim fazlası elektriği dağıtım şirke-tine satabileceklerdir. Ancak bir takım ileriye dönük tedbirlerle ör-neğin yerli üretime teşvik kredile-ri sağlanması ve bedelsiz arazi tah-sisi, belirli bir dönem vergi muafi-yeti, düşük faizli kredilerin kullan-dırılması ile piyasanın hareketlen-mesi mümkün görünmektedir.Ülkemizdeki elektrik enerjisi tü-ketici fiyatları bandı göz önüne alınarak yapılan değerlendirmeler-de FVGS anahtar teslimi kurulu-mun maliyetlerinin €1.5/Wp düze-yine inmesi ile Türkiye’nin güney ve güney doğu bölgelerinde ve ku-rulum maliyetlerinin €1,0/Wp ve altına inmesi ile ülkemizin tama-mında güneşten doğrudan elektrik elde etmek için yapılacak yatırım-lar “reel olarak” cazip hale gelmiş olacağını gösterilmektedir. 31-12-2013 tarihine kadar 600Megawatt değerinde kurulum lisanı başvu-rusu kabul edilecektir. Ülkemiz-de halen kurulmaya başlayan yada 2103 yılı içinde kurulacak foto-voltaik tesisler küçük ve orta işlet-melerin yada bireysel tüketicile-rin ihtiyacını karşılamaya yönelik FVGS ler olup en erken 2014’den itibaren büyük yatırımcıların gü-neş enerjisi santralleri ile pazarda yer alacağı düşünülmektedir.2013 yılı ülkemiz tarihinde güneş ener-jisine dayalı elektrik üretiminde ilk lisan dağıtımlarının yaşanaca-ğı yıl olması sebebi ile sektör için bir başlangıç olarak kabul edilebi-lir. Lisanslama işlemlerinin ardın-dan en yakın kurulumların 2014 den itibaren devreye alınabileceği

la birlikte, İtalya 2011 yılında 9 000 MWp ile bir yıllık kurulumda ilk sırayı alırken 2012 de bu değe-rin 3 000 ila 3 500 MWp kaldı-ğı, Almaya’nın 7 500 MWp olan 2011 kurulum değerini 2102 için-de koruduğu, 2011 de Fransa’da 2 000 MWp yaklaşan kurulumun 2012 de 1 000MWp ancak aştığı raporlanmaktadır. ABD, Japonya Çin ve Hindistan‘da 2012 PV için daha iyi bir yıl olarak değerlendi-rilmiş FVGS kurulumlarında kay-da değer artışlar olmuştur. 2011 den 2012 ye ABD 2 000 MWp in altından 3 500 MWp civarına, Ja-ponya, 1500 MWp den 2 500MWp değerine, Çin 2 000MWp civarin-dan 4 500MWp civarına ve Hin-distan birkaç yüz kilovat skalasın-dan 1000 Megavat skalasına çık-mıştır. 2012 yılında bütün dünya-da 30 000 MWp aşan yıllık kuru-lumun sektördeki stok fazlasının erimesine önemli bir etkisi ola-mamıştır, kapasite fazlasının önü-müzdeki 5 yılda devam edeceği sektördeki bir çok eksperin ortak görüşüdür. 2013-2020 yılları ara-sında fotovoltaik sektörünün ye-niden yapılanacağı ve bu yapılan-ma içerinde son birkaç yıldır süren üretimlerin yavaşlatılması veya durdurulması, belli şirketlerin sek-törden çıkması, şirketlerin konso-lidasyonu gibi artarak yaşanacağı öngörülmektedir. Ülkemiz güneş enerjisi potansiye-li bakımından birçok ülkeye göre şanslı bir coğrafyada bulunmakta-dır. Elektrik İşleri Etüt İdaresi ve-rilerine göre ülkemiz yıllık toplam güneşlenme süresi 2740 saat ki bu günlük ortalama 7.5 saate karşılık gelmektedir, ortalama günlük rad-yasyon değeri 4.17 kWh/m2’dir. Işınım şiddeti topografyaya göre değişmekle beraber ışınım şidde-ti m2 başına 1650 kWh’den faz-la olan yerler yüksek potansiyel-li bölgeler olarak değerlendiril-mektedir. Ülkemizin değişik böl-gelerine kurulacak sistemlerin ki-lovat kurulum başına üretece-

ği elektrik enerjisi 1200 kW- saat ile 1750 kW-saat arasında değişim gösterse de, 1kWp fotovoltaiksy-stem kurulumu başına yılda yak-laşık 1600kW-saat elektrik üretile-bileceği belirlenen 4 600 km2 ci-varında uygun alanlarda bugün-kü teknolojilerle kurulacak foto-voltaikgüc sistemlerinin büyüklü-ğü 450-500GWp ve üretilebilecek elektrik enerjisi miktarı ~650-700 Milyar kW-saat olarak hesaplan-maktadır (http://www.eie.gov.tr).Bu bölgelerimizde bugünkü kuru-lum maliyetleri ve YEK kanunuda belirtilen kilowat saat başına 13.3 Dolar Cent şebeke besleme tarife-si ile 20 yıl çalışma ömrü, %1 ope-rasyonelgiderler, elektrik fiyatla-rında Avro bazında %2 artış , %8 yıllık faizle %80 proje finansma-nı kabulleriyle yatırımların 10 yıl-dan daha kısa bir sürede geri dö-nebileceği öngörülmektedir. Ülke-mizdeki elektrik enerjisi fiyatları-nın tüketiciye yansıyan fiyatları ile yatırım maliyetleri karşılaştırıl-dığında doğrudan tüketime yöne-lik olarak fotovolatik yolla enerji üretmek, yatırımın çok kısa süre-de (6-8 yıl) geri döneceği bir alan haline gelmiştir. Büyük ölçekli gü-neş santralleri yatırımlarında ma-liyetler ölçeğe bağlı azalacağı için yine benzer çekicilikte bir enerji yatırımı olarak görülmektedir.Hükümet alternatif enerji politika-ları ile çok önemli adımlar atmış-tır. Özellikle 5364 sayılı kanunda yapılan değişliklerle yerli üretimin kullanılması ile toplam teşvik ora-nında ciddi bir şekilde artışa gi-dilmiştir. Yatırımcılar açısından son derece önemli olan bu konu-da dolaylı yoldan yan sanayicinin de gelişmesi sağlanacaktır. Ayrıca Lisansız üretime yönelik (500kW altı) düzenlemeler sayesinde tü-

YENİLENEBİLİR ENERJİ

25Mayıs 2013

öngörülmektedir. Son dönemde li-sanlı üretim dışında 500 kWp altı lisanssız üretim yönetmeliği ile kurulması gündeme gelen çeşitli büyüklükte projeler mevcut olup özellikle AVM ve konut uygula-malarında son derece uygun olan bu sistemlerin 2013’de artarak de-vam etmesini bekliyoruzÜlkemiz sanayisinin olgunluk ka-zandığı sektörlerin çoğunda var olan birikimfotovoltaik değer zin-cirinin halkalarına transfer edilebi-lir. Sektördeki ileri teknoloji ve ya-tırım gerektiren polisilisyum üreti-mi, silisyum kristal büyütme, di-limleme, göze(güneş pili) üreti-mi alanlarında endüstriyel ölçek-te herhangi bir birikimimiz olma-masına karşın, laboratuar ölçeğin-de sınırlı sayıda çalışmalar süregit-mektedir. Ancak bu alanlara kolay-ca transfer edilebilir teknoloji, alt-yapı ve yetişmiş insan kaynakları-na sahip sanayilerimiz uluslarara-sı yarışta yerlerini almışlardır. Bu alt sektörlerinde ülkemizde henüz endüstriyel örnekler olmadığı için girişimcilerin tedirgin yaklaşımla-rı uluslararası ortaklıklar ve güçlü devlet teşviki ile aşılabilir. GEN-SED bu alanlara yatırım planları-na yol gösterici olacak teknik ve ekonomik raporların hazırlanma-sında yol gösterici olmayı hedef-lemektedir. Değer zincirinin di-ğer halkalarında; modül üretimi ve bu üretimle ilgili göze dışında bü-tün bileşenler, güç elektroniği, güç santrallerinin planlanması, kurulu-mu, işletilmesi, bakımı, geri dönü-şüm sektörü ve bunların finansma-nında ülkemiz endüstriyel ölçekte olgunluğa sahiptir. Bu alt sektör-lerde faaliyet gösteren yüzü aşkın firma ulusal olduğu kadar ulusla-rarası faaliyetler içindedir. GEN-SED bu firmaların mesleki örgüt-lenmesini bir çatı altında toplaya-bilmek hedefini önüne koymuştur. Fotovoltaik alanında ülkemize ya-tırım yapmak isteyen yerli/yaban-cı yatırımcıları doğru bilgilendi-rip, bu yatırımcılarla üyelerimizin

ortaklıkları için sağlıklı platform-ların oluşması için aracı olmak-tayız.. Orta vadede modül üreti-mi ve bu üretimle ilgili göze dı-şında bütün bileşenler, güç elekt-roniği, güç santrallerinin planlan-ması, kurulumu, işletilmesi, bakı-mı, geri dönüşüm sektörü ve bun-ların finansmanı alanında üyeleri-mizi ve kamuoyunu bilgilendire-ceğimiz düzenli seminer serilerine devam ederken, bu alanların foto-voltaik güç santrallerinin planlan-ması, kurulumu, işletilmesi, ba-kımı konularında bu alanda etkin kurum ve kuruluşlarala işbirliği içinde “sertifika”programları dü-zenlemek dileğindeyiz.Uzun vadede Dernek çatışın altın-da kurulacak danışmanlık şirketi/şirketleri marifeti ile sektörün de-ğer zincirinin halkaları olan; po-lislisyum üretimi, silisyum kristal büyütme, dilimleme, göze(güneş pili) üretimi, modül üretimi, güç elektroniği, güç santrallerinin planlanması, kurulumu, işletilme-si, bakımı, geri dönüşüm sektörü ve bunların finansmanında danış-manlık hizmeti verebilecek bir ya-pıyı oluşturmak ve bu yolla sek-törün ülke gerçeklerine uygun ve sağlıklı büyümesinde yol gösteri-ci olmak. Ayrıca güneş enerjisin-den elektrik enerjisi üretmenin ca-zip bir iş alanı olduğu komşuluğu-muzdaki, Akdeniz Havzasındaki ve Balkanlardaki benzer Dernek-lerle oluşturulabilecek bir “Bölge-sel Fotovoltaik Endüstrileri Der-nekleri Federasyonu”nu merkezi olmaya aday olmak uzun dönem-li hedeflerimiz arasında olacaktır.

Dünya geneline baktığımız zaman fotovoltaik enerji gelecekte enerji ihtiyacını karşılama konusunda hangi konumda yer alacak?Çeşitli enerji kaynakları döşüm zincirinde kullanılan türbin ve jeneratörler vasıtası ile elektrik enerjisi üretmektedirler. Fotovol-taik dönüşümlerde güneş ener-

jisi doğrudan elektrik enerjisi-ne dönüştürülmekte ve bu dönü-şümde hiçbir hareketli parça bu-lunmamaktadır. Fotovoltaik Güç Sistemleri bir hesap makinası-nın gereksinimi için tasarlandığı gibi, bir ilin bir ülkenin ihtiyaçla-rını karşılayabilme esnekliğine de sahiptir. Çok geniş kapasite aralı-ğında, Dünyanın her yerinde, şe-hirleşmiş bölgelerde ve açık ara-zide, modüler uygulanabilme es-nekliği FVGS kullanımını çok ca-zip hale getirmiştir. Bu gün foto-voltaik sektörünün değer zincirin-de faaliyet gösteren, yatırım ya-pan paydaşlar bireyselden ku-rumsala, küçükten büyüğe değiş-mektedir. Güneş-elektrik dönüşümü, Fo-tovoltaik olay 1800li yılların so-nunda bulunmuştur, ancak 1950 lerde uzay çalışmalarına kullanıl-mak pratik uygulamalara sunul-muştur. Petrol krizleri ile birlik-te bu alana ilgi artmış ve yeryü-zünde alternatif elektrik üretme sistemi olarak dikkate alınmış-tır. Fotovoltaik güç sistemleri ile yeryüzünde elektrik enerjisi üret-menin kısa tarihçesine bakarsak, 1980–1990 arası elektrik enerji-si ulaşmayan noktalarda bağımsız sistem olarak kullanılmış ve ilk güç santrali ABD de 6MW olarak kurulmuştur. 1990–2000 arası ül-kelerin elektrik şebekelerine bağ-lı FVGS için cazip teşvikler veril-miş, Almanya’da başlayan teşvike dayalı büyüme 2000–2010 yılları arasında yaklaşıkça 50 ülke tara-fından örnek alınmıştır. Ancak iyi hesaplanmamış ve sürdürülme-si mümkün olmayan çok yüksek teşviklerle büyümeler kontrolsüz hale gelmiş ve son on yıldaki biri-kimli büyümenin yıllık ortalama-sı %40 oranlarını aşmıştır.Çin başta olmak üzere Uzakdoğu da bütün sektörlerde yaşana hız-lı büyüme, fotovoltaik sektörün-de de yaşanmıştır. Özellikle 2000 li yıllarda başlayan ilgi hızla bü-yüyerek sektördeki üretim batı-

26 Mayıs 2013

dan doğuya kaymıştır. 2011 sonu itibarı ile toplam yıllık Fotovolta-ikmodül üretim kapasitesinin en-vanteri çıkaran kaynağa bağlı ola-rak 40 000 MW ila 50 000 MW değerinde rapor edilirken bunun 2012 yılında çeşitli konsolidasyon-larla daha azaldığı öngörülmekte-dir. Kurulu gücün ülkelere göre da-ğılımına bakılırsa Çin %45 civarın-da bir pay alırken Tayvan yaklaşık-ça %16 ve Japonya %11 pay alır-ken bütün Avrupa ülkeleri %10’un altında, ABD %4 ve Dünyanın geri kalanında %15’i ancak bulmak-tadır. 2012 de bu kapasitenin an-cak yarısının kullanılmasına rağ-men özellikle fotovoltaikmodül-lerde büyük bir stok fazlasını eri-tilmesi sektörün önemli bir prob-lemi olarak durmaktadır. Fotovol-taik sektöründeki faaliyetlerin üre-timdeki ağırlık merkezi batıdan do-ğuya kayarken, FVGS kurulumla-rı hala Avrupa ağırlıklı olarak de-vam etmektedir. Bilgi kaynağına bağlı olarak değişik veriler bulun-makla birlikte, İtalya 2011 yılın-da 9 000 MWp ile bir yıllık kuru-lumda ilk sırayı alırken 2012 de bu değerin 3 000 ila 3 500 MWp kal-dığı, Almaya’nın 7 500 MWp olan 2011 kurulum değerini 2102 için-de koruduğu, 2011 de Fransa’da 2 000 MWp yaklaşan kurulumun 2012 de 1 000MWp ancak aştığı raporlanmaktadır. ABD, Japonya Çin ve Hindistan ‘da 2012 PV için daha iyi bir yıl olarak değerlendiril-miş FVGS kurulumlarında kayda değer artışlar olmuştur. 2011 den 2012 ye ABD 2 000 MWp in altın-dan 3 500 MWp civarına, Japon-ya, 1 500 MWp den 2 500MWp değerine, Çin 2 000MWp civarin-dan 4 500MWp civarına ve Hin-distan birkaç yüz kilovat skalasın-dan 1000 Megavat skalasına çık-mıştır. 2012 yılında bütün dünya-da 30 000 MWp aşan yıllık kuru-lumun sektördeki stok fazlasının erimesine önemli bir etkisi olama-mıştır, kapasite fazlasının önümüz-deki 5 yılda devam edeceği sektör-

deki bir çok eksperin ortak görüşü-dür. 2013-2020 yılları arasında fo-tovoltaik sektörünün yeniden yapı-lanacağı ve bu yapılanma içerinde son birkaç yıldır süren üretimlerin yavaşlatılması veya durdurulması, belli şirketlerin sektörden çıkması, şirketlerin konsolidasyonu gibi ar-tarak yaşanacağı öngörülmektedir. Fotovoltaik güç sistemleri kurulum maliyetlerinin bu düzeylere düş-mesi bu sektör için yeni bir döne-mi başlatmıştır. Sektörde teşvik-siz büyüme olarak adlandırılabile-cek bu dönemin başında %45 yıl-lık ortalamayla büyüyen sektörün miktar yavaşlayacağı öngörülürken Bugün 30 000MWp olan yıllık ku-rulumun önümüzdeki 5 yıl sonun-da teşviksiz büyümeyle yaklaşık 40 000MW/yıl ve teşvik destekli bü-yümeyle yaklaşık 70 000MW/yıla ulaşacağı öngörülmektedir. 31-12-2013 tarihine kadar 600Me-gawatt değerinde kurulum lisan-sı başvurusu kabul edilecektir. Bu güne dek başvurunun yapılabilme-sinde zorunluluk olan ölçüm için baş vuran şirket sayısı 600 civarın-dadır. Ölçüm başvurularından ya-pılacak çıkarımla 600MWp lisans için başvuruların 6000 Mwp de-ğerinin üzerinde olacağı düşünül-mektedir. Ülkemizde halen kurulu tesisler küçük ve orta işletmelerin ihtiyacını karşılamaya yönelik ku-rulumlar olup en erken 2014’den itibaren büyük yatırımcıların güneş enerjisi santralleri ile pazarda yer alacağı düşünülmektedir. 2013 yılı ülkemiz tarihinde güneş enerjisine dayalı elektrik üretiminde ilk lisan dağıtımlarının yaşanacağı yıl olma-sı sebebi ile sektör için bir başlan-gıç olarak kabul edilebilir. Lisans-lama işlemlerinin ardından en ya-kın kurulumların 2014 den itiba-ren devreye alınmabileceği öngö-rülmektedir. Son dönemde lisanlı üretim dışında 500 kWp altı lisans-sız üretim yönetmeliği ile kurul-ması gündeme gelen çeşitli büyük-lükte projeler mevcut olup özellik-le AVM ve konut uygulamalarında

son derece uygun olan bu sistem-lerin 2013’de artarak devam etme-sini bekliyoruz. Ayrıca lisansız üre-tim yönetmeliği kapsamında özel-likle tarımsal uygulamalara yöne-lik çalışmaların T.C Gıda tarım ve hayvancılık bakanlığı Tarım Refor-mu Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan kırsal kalkınma yatı-rımlarının desteklenmesi programı çerçevesinde makine ve ekipman alımlarının desteklenmesi progra-mında yer alan hibe desteklerinin lisanssız üretim yönetmeliği için-de en büyük hacme sahip yatırım-ları oluşturacağını tahmin ediyoruz. Hükümet alternatif enerji politika-ları ile çok önemli adımlar atmıştır. Özellikle 5364 sayılı kanunda yapı-lan değişliklerle yerli üretimin kul-lanılması ile toplam teşvik oranın-da ciddi bir şekilde artışa gidilmiş-tir. Yatırımcılar açısından son dere-ce önemli olan bu konuda dolay-lı yoldan yan sanayicinin de geliş-mesi sağlanacaktır. Ayrıca Lisansız üretime yönelik ( 500kW altı) dü-zenlemeler sayesinde tüzel kişili-ğe sahip olmayan kişiler de rahat-lıkla mikro ölçekte ürettiği elekt-rik karşılığında dağıtım şirketi ile mahsuplaşabilecek ve üretim fazla-sı elektriği dağıtım şirketine satabi-leceklerdir. Ancak bir takım ileriye dönük tedbirlerle örneğin yerli üre-time teşvik kredileri sağlanması ve bedelsiz arazi tahsisi, belirli bir dö-nem vergi muafiyeti, düşük faizli kredilerin kullandırılması ile piya-sanın hareketlenmesi mümkün gö-rünmektedir.Sürdürülebilir bir gelecek için te-miz ve tükenmez enerji kaynakla-rının daha etkin ve daha fazla ülke enerji politakları içinde yer alması konusunda hepimize görev düş-mektedir. GENSED Yönetim Ku-rulu Geleceğe yönelik bu ortak so-rumluluk alanında yapılacak tüm işbirlikleri için yazılı ve görsel medyanın kolaylaştırıcı rolünün etkin kullanılması yönündeki çaba-lar için tüm medya kuruluşlarına te-şekkür eder.

YENİLENEBİLİR ENERJİ

28 Mayıs 2013

Güriş, Dinar Rüzgâr Santrali’ni Siemens’in gücüyle büyütüyor

Siemens, Dinar RES yatırımı-nın, inşaat haricindeki tüm aşa-malarını üstlenmesinin yanı sıra, 11 yıl boyunca santralin servis ve bakım hizmetlerini de ger-çekleştirecek. Projenin tamam-lanmasıyla birlikte Siemens, Türkiye’deki rüzgâr enerjisi santrallerinde 235 MW’lık bir kurulu güce ulaşmış olacak.Konuyla ilgili bir açıklama ya-pan Siemens Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Hü-seyin Gelis; Güriş Grubu’nun yenilenebilir enerji hedeflerinin, Siemens’in sürdürülebilir bir dünyaya yönelik hedefleriyle ör-tüştüğünü söyledi.Dünyanın, rüzgâr enerjisindeki en büyük Ar-Ge MerkeziHüseyin Gelis, Siemens olarak dünyanın en büyük rüzgâr ener-jisi Ar-Ge Merkezi’ne sahip ol-duklarını ifade ederek şöyle ko-nuştu: “Türkiye’de son teknoloji ürünlerimizle yenilenebilir ener-ji yatırımlarında yer alarak, Türk ekonomisine katkıda bulunmak-tan son derece mutluyuz. Dinar RES’te kullanılan, Siemens ola-rak dünya genelinde 5 binden fazla kurulumunu gerçekleştirdi-ğimiz 2.3 MW’lık rüzgar türbin-

lerimiz, bu alanda 25 yılı bulan birikimimizin ve rüzgar ener-jisindeki 17.000 MW’a yakla-şan payımızın bir ürünü. Güriş Grubu ile gerçekleştirdiğimiz bu yeni anlaşmanın, dünyanın en büyük rüzgâr enerjisi Ar-Ge Merkezi’ni açmamızla aynı dö-neme gelmesi bizim için daha da anlamlı. Bu merkezimizde geliş-tirdiğimiz yeni ürün ve teknolo-jileri, Güriş’in yeni yatırımların-da da değerlendirmek istiyoruz.”Afyon Dinar Rüzgâr Santrali, Türkiye’nin önde gelen enerji ve inşaat şirketlerinden biri olan Güriş Grubu’nun bir iştiraki olan Mogan Enerji Yatırım Holding A.Ş’nin alt şirketlerinden Olgu Enerji Yatırım Üretim ve Ticaret A.Ş. tarafından işletiliyor. 2012 yılı içinde imzalanan anlaşmayı takiben 2012 Aralık ayında 7 tür-binin devreye alınmasıyla üreti-me başlayan Dinar Rüzgâr Sant-

rali, 2,3 MW’lık, 108 metre ka-nat çapına sahip 22 türbinden sağladığı 50,6 MW ile başladı-ğı üretim kapasitesini Siemens rüzgâr türbinleriyle geliştiriyor. Türkiye’nin en yüksek mevkide kurulu rüzgâr santraliOrtalama 1700 metrelik rakımlı bir alana kurularak Türkiye’nin en yüksek mevkideki rüzgâr santrallerinden biri olan Dinar Rüzgâr Santrali, Eylül 2012’de 12 yeni türbinle proje kapa-sitesini 78,2 MW’a yükseltti.Yeni yatırım devreye girdiğin-de 115 MW’lık toplam güce eri-şecek olan Dinar Rüzgâr Sant-rali, yalnızca bölgenin değil, Türkiye’nin en büyük yenilene-bilir enerji yatırımlarından biri olma özelliği de taşıyor.Sant-ral, üçüncü bölümün de devreye alınmasıyla yılda yaklaşık 210 bin tonun üzerinde CO2 üretimi-ni önleyecek.

Güriş, Dinar Rüzgâr Ener-ji Santrali’ne (RES) 36,8 MW’lık 16 yeni türbin daha ekleme kararı alarak Dinar RES’deki toplam gücünü 115 MW’a çıkartıyor. Gü-riş Grubu iştiraki Olgu Ener-ji Yatırım Üretim ve Tica-ret A.Ş. bu yeni yatırımı için yine Siemens’i tercih etti.

YENİLENEBİLİR ENERJİ

29Mayıs 2013

“Enerji politikalarında önümüzdeki 5 yıl Türkiye için çok kritik”

Amerika petrolde Suudi Arabistan’ı geçecekFatih Birol :Türkiye ve dünyada enerjiyle ilgili yaşanan son ge-lişmeleri paylaştı. Çarpıcı açık-lamalar yapan Fatih Birol, Ame-rika Birleşik Devletleri’nin kısa zamanda petrol üretimi alanında Suudi Arabistan’ı geçerek dün-yanın en çok petrol çıkaran ül-kesi haline geleceğini belirtti. ABD’nin kaya gazı üretiminde de ilerleme kaydettiğini vurgula-yan Birol, ‘Şu anda Amerika’da doğalgaz fiyatı, Fransa’daki do-ğalgaz fiyatının 5’te biri daha ucuz.” diye konuştu. Fatih Bi-rol konuşmasında dünya ener-ji piyasalarının alt üst olma dö-neminden geçtiğini, Avrupa’daki enerji denkleminin değiştiğini, ve Türkiye’nin çevresindeki ül-kelerle enerji bazlı ilişkilerinde gelecek 5 yılın çok kritik oldu-ğunu aktardı.

Dünyanın enerji denklemi değişiyor“Enerjide ezberler bozuluyor. Gelişmeleri takip edemeyen şir-ketler zararlı, analiz ve strate-ji değiştirenler de kazançlı çı-kacak. Dünya enerji denklemi-nin değişmesinin 3 ana sebe-bi var. Birincisi, Amerika, Ka-nada ve Avustralya gibi ülke-lerin petrol ve doğal gaz üreti-minde çok ciddi artış gösterme-

si. İkincisi, Fukuşima’dan sonra Avrupa’daki nükleer enerji poli-tikalarının değişmesi.

İklim değişikliği gündemden düşüyorBu ülkelerde nükleerin toplam enerji içindeki payı azalacak, di-ğer enerji kaynaklarının payı ar-tacak. Üçüncü neden ise, ener-ji verimliliğiyle ilgili ciddi uy-gulamaların hayata geçmesi. Ya-şanan bu değişiklikler ülkelerin ekonomik ve rekabet gücünü et-kiledi. Ülkelerin ekonomilerinin özellikle dış ticaret dengelerini negatif etkiledi. Avrupa günde-minin ana maddelerinden iklim değişikliği, yavaş yavaş günde-min üst sıralarından alt sıraları-na kayıyor. Bu oldukça kötü bir haber.

Amerika petrolde Arabistan’ı geceçekGelecek 5 yıl içinde Amerika’nın Suudi Arabistan’ı geçerek dün-yanın en büyük petrol üretici-si olmasını bekliyoruz. Amerika ayrıca kaya gazı üretiminde ar-tış gösteriyor ve Rusya’yı geçe-rek dünyanın en büyük doğalgaz üreticisi olma yolunda.

Amerikan gazı 5 kat ucuzAvrupa’daki gaz fiyatları kaya gazından önce Amerika’daki gaz fiyatları hemen hemen birbirine

eşitti. Şu anda Avrupa’daki do-ğalgaz fiyatları Amerika’daki gaz fiyatlarının ortalama 5 mis-li daha pahalı. Japonya’daki gaz fiyatları da, Amerika’daki gaz fiyatlarından 8 kat daha paha-lı. Bana hiçbir başka uluslarara-sı bir metal söyleyemezsiniz ki, küresel fiyatlarında bu kadar bü-yük farklar olsun.

Avrupa kömüre dönüyor, Almanya birinciGeçen yıl dünyada kömür tüketi-mini en fazla arttıran Çin idi, ikin-ci ise Avrupa oldu. Amerika’da kaya gazı başlamadan önce, kö-mürün Amerika’daki üretimde-ki payı, yüzde 50 idi. Kaya gazı sonrasında kömür pahalı hale geldi ve gaz Amerikan elekt-rik üretiminde rol almaya başla-dı. Kömürün payı 4 sene içinde yüzde 50’den yüzde 35’e düştü. Amerika’da birçok kömür altın haline geldi, Amerika bunu ih-raç etmeye başladı, ihraç edin-ce Avrupa’daki birçok yerde kö-mür fiyatlarında büyük bir düşüş oldu. Avrupa, Amerika’dan ciddi olarak ucuz fiyata kömür almaya

Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Fatih Birol,Türkiye’nin önümüzdeki 5 yıl içindeki enerji politika-larının çok kritik olduğunu belirterek, “Türkiye’nin çevresin-deki ülkelerde hem petrol hem de doğalgaz açısından önem-li potansiyeller doğuyor. Türk yatırımcıların bu ülkelerde do-ğalgaz, petrol ve elektrik alanında yatırım yapması gereki-yor.” dedi.

30 Mayıs 2013

başladı. Avrupa’da geçen yıl kö-mürde çok ciddi bir büyüme ya-şandı. Bu ülkelerin başında da, çevre konusunda duyarlı Alman-ya geliyor. Almanya’da şu anda 6 GW’lık yeni kömür santralleri inşa halinde.

çin’e dikkat etmeliyizTüm gelişmeler Türkiye’yi ya-kından ilgilendiriyor çünkü Türkiye, dünyadaki enerji oyu-nun bir parçası. Kömür ve doğal gaz arasındaki rekabet artıyor. Japonya doğalgaz ve yenilene-bilir enerji ciddi büyüme gös-terecek. Avrupa’da doğalgaz ve yenilenebilir, Amerika’da yine yenilenebilir enerji büyüyecek. Yeşil enerjinin büyümesinin ana nedeni, o ülkelerin hükü-metlerinin verdiği sübvansiyon-lar. Hindistan Çin’in gölgesin-de kalıyor. Ama Çin olmasaydı, Hindistan Çin olurdu. Hindistan kısa zamanda dünyanın en bü-yük kömür ithalatçısı haline ge-lecek ve kömür piyasalarında fiyatların oluşmasında çok ciddi rol oynayacak. Hepimizin çok dikkatle izlemesi gereken bir di-ğer ülke ise Çin. Çin’deki büyü-me inanılmaz. Çin, 20 yıl için-de ilave edeceği elektrik kapasi-tesi, mevcut Amerikan elektrik santrali kapasitesi artı Japonya. 20 yıl içinde Çin, bir Amerika ve bir Japonya’yı kendi mevcut sistemine dahil edecek.

Avrupa’daki fabrikalar Amerika’ya taşınıyorEnerji maliyetlerinin toplam ma-liyet içinde ciddi bir rol oynadı-ğı endüstride Amerika ile rekabet edilemiyor. Birçok Avrupalı ağır sanayi şirketleri Amerika’ya göç ediyor. Almanya’nın bir numa-ralı petrokimya, dünyanın sayı-lı şirketlerinden, Amerika’ya git-meye karar verdi. Avusturya’nın bir numaralı demir çelik devi Amerika’ya gitmeye karar verdi, nedeni maliyetleri düşürmek ve Amerikalılarla rekabet edebilmek.

10 yıl sonra doğalgaz anlaşmaları bitecekAvrupa’daki gaz fiyatları son de-rece yüksek, çünkü toplam gaz it-halatının üçte ikisi, uzun dönem-li anlaşmalara dayalı ve uzun dö-nemli anlaşmaları hemen hemen hepsi petrol fiyatlarına daya-lı durumda. Ama bizim yaptığı-mız hesaplara göre, önümüzdeki on yıl içinde Avrupa’nın ithal et-tiği gazın üçte ikisindeki kontak-lar bitecek ve Avrupa’nın elinde mevcut kontratların yeniden mü-zakere etmek için çok önemli bir fırsat gelecek. Çünkü, mevcut kontaklar yapıldığı zaman, gaz pazarları da satıcıların eli güç-lüydü, şimdi gaz pazarlarında alıcıların eli güçlü olmaya başla-yacak ve şartları alıcılar daha iyi bir şekilde tartışabilirler ve fiyat-ları aşağı çekebilirler. Bu son de-rece önemli bir şans, bir fırsat penceresi Avrupa için.

Türkiye Fransa kadar gaz tüketiyor Türkiye’nin şu andaki gaz tüke-timi Fransa’ya eşit. Önümüzde-ki 10 yıla baktığımız zaman ta-lep burada, demek ki yatırım da burada olacak. Avrupalı yaban-cı şirketin Türkiye’ye gelip ça-lışmasının nedeni, esas itibariy-le bu.

Dünya enerjisinin yüzde 70 Türkiye’nin komşularındaTürkiye’nin çevresinde çok cid-di anlamda hepimizin bildiği do-ğalgaz ve petrol rezervleri var. Rusya, dünyanın en önemli ener-ji ülkelerinden biri. Hazar bölge-si, İran şu anda uluslararası ca-miayla ciddi sorunları var ama yarın ne olacağını bilmiyoruz. Irak, hem Kuzey Irak, hem Gü-ney Irak son derece önemli. Bir rakam vereyim size, son derece çarpıcı, Amerika’daki ekonomi-nin büyümesinin sebebi ucuz do-ğalgaz. Amerika’da 2 buçuk do-lar civarındaki doğalgaz fiyatı

Kuzey Irak’ta 1 buçuk dolar ci-varında, sadece bu iki rakım kar-şılaştırmak bence çok fazla dü-şünmeye bizi sevk edebilir. Orta-doğu; hemen yanı başımızda gi-derek daha fazla ilişkilerimiz ar-tıyor. Türkiye dünyadaki rezervlerin yüzde 70’ine komşu. Türkiye’nin çevresindeki petrol ve doğalgaz-daki üretim maliyetleri diğer ül-kelere göre son derece düşük. Bir çok fazla rezerv var çevremizde, ikincisi de bu rezervlerin üreti-me dönüştürme maliyetleri baş-ka yerlerle kıyasladığımızda son derece düşük.

Enerji verimliliği rekabeti artırırTürkiye’nin uzun dönemli kont-ratlardaki iyileştirme şansları çok hızlı bir şekilde büyüyor, bu şansları ciddi şekilde kullanmak lazım, çünkü gaz pazarları alıcı-ların elinin güçlü olduğu pazarlar haline geliyor. Enerji verimliliği-ni arttırmak, her şeyden önemli-si rekabet gücünü arttırmak de-mek. Hem tüketici bazında, hem şirketler, hem de ülke ekonomi-si bazında.

Türkiye’nin gelecek 5 yılı kritikGelecek 5 yılın enerji anlamın-da Türkiye için çok kritik oldu-ğunu düşünüyorum. Türkiye’nin çevresindeki ülke ve ülkelerde önemli potansiyeller doğuyor, bunlar hem petrol hem doğalgaz açısından, hem de Türk yatırım-cıların gidip orada yatırım yap-ması açısından, sadece doğal-gaz ve petrol değil, elektrik sek-töründe de. Oradaki ilişkilerin, çevremizdeki ülkelerde enerji ilişkilerin tanımlanacağı ve son-ra çimentosunun atılacağı, yıl-lar boyu öyle devam edeceği bir dönem olacak. Bu 5 yılda dina-mik bir politikayı izlemek, ül-kenin, Türkiye’nin enerji konu-sundaki önümüzdeki on yıllarca enerji konusundaki gelişmele-

YENİLENEBİLİR ENERJİ

31Mayıs 2013

rin nasıl olacağı konusunda cid-di bir kazanç olacak diye düşü-nüyorum.

HES’lerde projenin etkilerine bakılmalıHidroelektrik santraller mesele-si, Türkiye’de oldugu gibi dün-yada da bir sorun Mevcut pro-jeye göre tartışmak lazım, mev-cut projeler mesela bugün Avusturya,Finlandiya,Norveç ve Kanada gibi birçok Avrupa ülke-sinde HES var.Bu ülkeler, küçük veya büyük, o bölgeye zarar ver-meden ya da zararı belli bir şekil-de kompanse ederek bunu başar-

dılar. Norveç’te yüzde 90’ı elekt-riğin HES’ten geliyor. O bakım-dan, ben HES’lerde kategorik olarak hayır demeyi, evet deme-yi de doğru bulmuyorum. Olum-lu olarak yaklaşıp onun yarattı-ğı lokal sorunlar nasıl çözülebilir diye düşünüyorum. Birçoğu ülke ekonomisine ciddi katkılarda bu-lunabilecek bir yapıya sahip, ama mutlaka negatif etkileri neler ola-bilir diye de düşünmek gerekiyor.

Enerji sektörü özelleşmeliSerbestleştirmeyi, ülke ekono-milerine, tüketici ekonomile-

rine ve ceplerine artış verebi-lecek bir doping gibi düşünün. Serbestleştirme,bunu arttırabile-cek bir yapıya sahip. bunu arttı-rabilecek bir yapıya sahip. Çün-kü rekabetin artması ve daha gü-zel bir rekabet ortamının yaratıl-ması, özellikle tüketici ve ülke ekonomisinin lehine bir gelişme olacak. AAma serbestleşmenin nasıl,ne şekilde ve hangi çerçe-vede olacağını da iyi düşünüp di-zayn etmek gerekir. Serbestleş-tirme vaadiyle ortaya çıkıp duru-mu eskisinden daha kötü hale ge-tiren örneklerin de var olduğunu belirti.

Brandoni Optimum Mühendislik işbirliği ile Türkiye’de hizmet vermeye devam ediyor

Dünyaca ünlü tasarım radya-törlerinin markası olan Bran-doni Optimum Mühendislik işbirliği ile Türkiye’de hiz-met vermeye devam ediyor.

Tesisat mühendisliği sektöründe hizmet vermek üzere 1996 yılı ba-şında Tayfun Candaş tarafından kurulan firma, devam eden me-

kanik tesisat taahhütleri ve mal-zeme satışlarının yanında ayrı bir departman olarak tasarım radya-tör alanında da dünyaca ünlü İtal-yan markası olan Brandoni radya-törlerinin üç yıl önce Türkiye tem-silciliğini üstlenmiş bir firmadır. Optimum Mühendisliğin kurucu-su Tayfun Candaş ile Türkiye dist-ribütörlüğünü yaptığı Brandoni radyatörlerinin ürün çeşit ve hiz-

metleriyle ilgili yaptığımız görüş-mede; Optimum Mühendisliğin ısıtma ve soğutma alanlarında ta-ahhüt yaptığı,fotovoltaik paneller, çerçevesiz iç tarafı cam olan ürün-ler ve kiremit kullanımına ihti-yaç olmadan kullanılabilen paten-ti Optimum’a ait olan ve modern tasarımlarla van klip tek geçme-li paneller ve bu paneller içerisin-de hem elektrik enerjisi hem de sı-cak su elde edilebilen ürün hizmeti verdiklerini,üretiminin tamamının ise Castelfidardo’daki fabrikalarda gerçekleştiğini belirtti. Dünya da bu işin devlet desteği ile gerçekleş-tiğini belirten Candaş,Türkiye’de sektörel açıdan satın alımda dev-let desteğinin olmadığını,ürünleri satarken 13.3 dolar sent ile başla-yan teşvik ve desteğin yeterli öl-çüde olmadığına dair bilgiler ver-di.Son olarak bu teşviklerin ge-lişimi hususunda beklenti içinde olduklarını ve Brandoni radyatör-leriyle yaptığı işbirliği ile de ka-liteli ürün piyasasında Türkiye li-derliğini hedeflerini belirtti.

32 Mayıs 2013

GAP Bölge Kalkınma İdare-si Başkanlığı tarafından yü-rütülmekte olan “Güneydo-ğu Anadolu Bölgesi’nde ye-nilenebilir enerji kaynak-larının kullanımı ve ener-ji verimliliğinin arttırılma-sı (YENEV) Proje çalışma-larını Dr. Nusret Mutlu, de-ğerlendirdi.

Proje; Güneydoğu Anadolu Böl-gesi için 2007 yılında hazırlan-mış olan Rekabet Gündemi’nin ana vizyonu ile uyumlu olarak, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin sürdürülebilir ve sosyal olarak eşitlikçi bir şekilde kalkınmasına yönelik enerji verimliliği uygula-maları ve yenilenebilir enerjinin daha yaygın kullanımı yoluyla katkıda bulunmayı amacı ile ha-zırlanmıştır. Bu genel amaç çer-çevesinde, sürdürülebilir büyü-me yaklaşımı, Proje’nin yürütüle-cek faaliyet ve sonuçlarında temel ilke olarak benimsenmiştir. 2009 Temmuz- Mayıs 2011 dönemin-de Projenin ilk fazı kapsamında Bölge’de yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanında ilerle-me sağlanabilecek alanların tespi-

tine yönelik çalışmalar bir strateji ve eylem planı ile belirlenmiştir. 16 Şubat 2012 tarihinde, ilk faz döneminde oluşturulan proje do-kümanının T.C. Kalkınma Bakan-lığı GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, T.C. Dışişleri Bakan-lığı ve Birleşmiş Milletler Kal-kınma Programı tarafından im-zalanmasını müteakip, ikinci faz fiilen başlamıştır. Bu faz, eylem planı öngörüleri doğrultusunda ve daha çok uygulamaya yönelik faaliyetlere ağırlık verecek şekil-de planlanmıştır. GAP Bölgesi’nde Yenilenebilir Enerji (YE) Kullanımı ve Enerji Verimliliği’nin (EV) Arttırılma-sı Projesi; T.C. Kalkınma Bakan-lığı GAP Bölge Kalkınma İdare-si Başkanlığı (GAP BKİ) tarafın-dan, Birleşmiş Milletler Kalkın-ma Programı’nın (UNDP) teknik desteği ile yürütülmektedir. Pro-je alt bileşenlerinde ise, Harran Üniversitesi’nde kurulum çalış-maları devam eden GAP-YENEV Merkezi, Danimarka Teknolo-ji Enstitüsü, İpekyolu Kalkın-ma Ajansı, Karacadağ Kalkın-ma Ajansı, Dicle Kalkınma Ajan-sı, GAP Tarımsal Araştırma Ens-titüsü Müdürlüğü, Gaziantep Sa-nayi Odası ve Gaziantep Üniver-sitesi ile ortak çalışmalar yürütül-mektedir. Projenin ilk fazında oluşturulan eylem planında, ikinci faza iliş-kin olarak; •Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sanayi sektörlerin-de ve hizmet binalarında EV/YE imkânlarının belirlenmesi ile ör-nek uygulamaların yapılması ve yaygınlaştırılması (Çıktı 1), •Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin YE kullanım potansiyelinin arttı-

rılması (Çıktı 2), •Bölge’de sanayi, hizmet, bina ve tarım sektörlerinde EV ve YE ko-nularında teknik, kurumsal ve iş-gücü kapasitesinin geliştirilmesi (Çıktı 3) hedeflenmiştir. Bu çer-çevede; •Güneş enerjisi ile tarımsal su-lama alanında gerçekleştirilme-si planlanan beş ayrı pilot proje uygulaması için uygun sahalar ve proje teknik özellikleri belirlen-miş, ihale süreci başlatılmıştır, •Kamu kurumlarında enerji ve-rimliliğinin iyileştirilmesine dö-nük pilot uygulama çalışmaları kapsamında belirlenen binalarda proje teknik özellikleri detaylan-dırılmış ve ihale süreçleri başla-tılmıştır.

YENİLENEBİLİR ENERJİ

GAP Bölgesi’nde Yenilenebilir Enerji Kullanımı ve Enerji Verimliliği’nin Arttırılması Projesi;

33Mayıs 2013

Enerji verimliliği danışmanlığı alanında hizmet vermek isteyen girişimcileri desteklemek üzere, Gaziantep’te kurulumu planlanan Enerji Verimliliği Danışmanlığı Kuluçka Merkezi ve Ortak Kul-lanım Laboratuarı için, Gaziantep Sanayi Odası, Gaziantep Üniver-sitesi, Makine Mühendisleri Oda-sı Gaziantep Şubesi, Elektrik Mü-hendisleri Odası Gaziantep Şube-si, İpekyolu Kalkınma Ajansı ve Yenilenebilir Enerji Genel Mü-dürlüğü yetkilileri ile proje pay-laşımı amaçlı toplantılar gerçek-leştirilmiştir. Söz konusu merke-zin kurulumu ve ilgili adayların enerji yönetimi konusundaki eği-tim süreçlerine ilişkin hazırlıklar devam etmektedir. -Bölge’de yer alan kurumların enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarında kurumsal ka-pasitelerinin arttırılmasına yöne-lik proje bileşeni kapsamında, bir kurumsal ihtiyaç analizi istişare çalıştayı gerçekleştirilmiş ve bir strateji raporu oluşturulmuştur. Söz konusu rapor doğrultusunda, eylem planı hazırlıkları yürütül-mektedir. -Karbon-nötr otel ve eko-turizm kavramları dahilinde, Bölge’de yer alan turistik tesislerin enerji verimliliğini iyileştirmek ve yeni-lenebilir enerji alanlarındaki ka-pasite kullanımlarını artırmaya dönük bir analiz ve etüt çalışması başlatılmıştır. -İzleyen dönemde, yukarıda bah-sedilen çalışmaların tamamlan-masının yanı sıra; •Sanayi sektöründe enerji verim-liliği ve yenilenebilir enerji ala-nında bir kurumsal kapasite ih-tiyaç analizi ve ön etüt çalışması gerçekleştirilecek, •Yıllık elektrik enerjisi tüketi-mi 50000 kWh ve üzeri seviye-de olan toplam 20 sanayi kurulu-şunda detaylı enerji etüt çalışma-ları yürütülecek ve belirlenecek iyileştirme tedbirleri uygulamaya

dönüştürülecek, •Bölge’de (toplam kullanım alanı 1000 m2 ve üzeri) 150 adet kamu binası ile (toplam kullanım alanı 5000 m2 ve üzeri) 50 adet hizmet sektörü binası için enerji verimli-liğinin iyileştirilmesi ve yenilene-bilir enerji kullanımı potansiyeli-nin belirlenmesine yönelik bir analiz çalışması gerçekleştirile-cek ve seçilecek 10 binada enerji etüt çalışmaları yürütülecek, •Tarımsal sulamada kullanılan ve halihazırda şebeke enerjisi kulla-nan pompa sistemlerinde enerji verimliğinin arttırılmasına yöne-lik etüt çalışmaları düzenlenecek, •Bölge’nin biyokütle kaynakları-nın miktar ve dağılımlarının tes-piti ile bu alanda bir kaynak hari-tası oluşturulacak, •500 kW güç kapasitesinde bir pilot biyokütle enerji santralinin kurulumu gerçekleştirilecek, •Bölge’de enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarında bilinçlendirme kampanya ve faa-liyetleri yürütülecek, •Teknik iş gücünün enerji verim-liliği ve yenilenebilir enerji alan-larında eğitimine dönük kurs ve programlar düzenlenecek, •Ulusal ve uluslar arası kurum ve kuruluşlar ile proje konuları kap-samında kurulan ilişkiler gelişti-

rilecektir. Bölge’deki istihdamı artırmak amacıyla, sanayi, bina, hizmet ve tarım sektörlerindeki teknik işgü-cüne yönelik olarak, enerji verim-liği ve yenilenebilir enerji alanla-rında eğitimler ve enerji yönetici-liği sertifika kursları düzenlenme-si planlanmaktadır. Diğer yandan, tüm pilot projeler sürdürülebilir-lik ve ölçeklendirilebilirlik hede-fi doğrultusunda tasarlanmakta ve uygulanmaktadır. Uygulama so-nuçlarının kamuoyu ile paylaşımı ve toplumsal bilinci artırma faali-yetleri ile birlikte, gerek enerji ve-rimliliği gerekse yenilenilir alan-larında yeni işkollarının gelişme-si ve istihdamın artması hedeflen-mektedir. Yenilenebilir Enerji Genel Mü-dürlüğü tarafından yapılan ça-

34 Mayıs 2013

lışmalara göre; Türkiye’nin en fazla güneş ışınımı alan bölgesi Güneydoğu Anadolu Bölgesidir. Bölgemizde, yıllık toplam di-rek güneş ışınının ortalama ener-ji değeri, metrekare başına, 1600 kilowatt-saat veya üzerinde-dir, yıllık güneşlenme süresi ise 3000 saate tekabül etmektedir. Ancak güneş enerjisinden, evsel ölçekte sıcak su etme dışında, sanayi ölçeğindeki termal uygu-lamalarda veya doğrudan elekt-rik enerjisi üretiminde yeterin-ce yararlanılmamaktadır. Güneş enerjisi ile sulama sistemlerinin demonstratif pilot uygulamalar ile yaygınlaştırılması bu noktada önem arz etmektedir. Güneydo-ğu Anadolu Bölgesi’nde, diğer yandan, buğday, arpa, mısır ve pamuk sap ve çırçır atıklarından 4 oluşan ve 2009 yılı verileri ile toplam 33877 MWh tahmini ısıl değere sahip bir biyokütle potan-siyeli bulunmaktadır. Proje çer-çevesinde, önce Bölge’nin biyo-kütle alanındaki kaynak miktar-ları ve dağılımının detayları ile haritalandırılması ve sonrasında 500 kW güçte bir örnek biyoküt-le enerji santrali kurulması plan-lanmıştır.

Bölge’de (toplam kullanım ala-nı 1000 m2 ve üzeri) 150 adet kamu binası ile (toplam kulla-nım alanı 5000 m2 ve üzeri) 50 adet hizmet sektörü binası için enerji verimliliğinin iyileştiril-mesi ve yenilenebilir enerji kul-lanımı potansiyelinin belirlen-mesine yönelik bir analiz çalış-ması gerçekleştirilecek ve seçi-lecek 10 binada enerji etüt çalış-maları yürütülecektir. Belirlenen üç kamu binasında enerji verim-liliğinin iyileştirilmesine dönük pilot uygulama çalışmaları kap-samında, hâli hazırda proje tek-nik özelliklerinin detaylandırıl-ması ve ihale süreçlerine devam edilmektedir. GAP Bölge Kal-kınma İdaresi Başkanlığı, tüm projeleri sürdürülebilir kalkınma ve sosyal-eşitlik ilkeleri doğrul-tusunda yürütmekte, proje aşa-malarında diğer kamu kurumları ile işbirliği içinde çalışmakta ve projelerden elde edilen sonuçla-rı ilgili konularda devlet politi-kası oluşturan kurumlar ile pay-laşmaktadır. Güneydoğu Anadolu Bölge-si, Türkiye’nin en yoğun ısıl ik-lim kuşağında bulunmasına rağ-men, bina yalıtımı normlarının

uygulanmasında büyük eksiklik-ler olduğu değerlendirilmekte-dir. Kamu kurumlarına ait bina-larda yürütülen pilot çalışmaların en büyük amacı, yapı müteahhit-lerine, denetim kuruluşlarına ve halka ısı yalıtımı ve diğer ener-ji tasarrufu tedbirleri konusunda yapılabilecek reel çalışmaları ve bunların yararlarını göstermektir. Enerji verimliliği konusunda dü-zenlenmesi planlanan bilinçlen-dirme faaliyetleri de bu amaca yöneliktir. Bu kapsamda, öncelikle bir bi-linçlendirme kampanyası ve stratejisi geliştirilmesi, ardın-dan Bölge’de yer alan tüm iller-de enerji verimliliği ve yenilene-bilir enerji alanlarında uygulama-ya geçirilebilecek yöntem ve ted-birlerin, pilot proje uygulamaları ve sonuçları da dahil olmak üze-re, yazılı ve görsel mecrada tanı-tılması, öğrencilerin enerji tasar-rufu ve çevre koruma bilincini sü-rekli geliştirmeye dönük eğitim faaliyetleri düzenlenmesi, ulusal ve uluslar arası ölçekte seminer ve konferanslar organize edilme-si planlanmaktadır. 5 Enerji verimliliği ve yenilenebi-lir enerji konularında katma de-ğer yaratılması konusunda, özel-likle Harran Üniversitesi’nde ku-rulum çalışmaları devam etmekte olan GAP Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Merkezi bün-yesinde araştırma-geliştirme fa-aliyetleri yürütülmektedir. Buna ilave olarak, Danimarka Tekno-loji Enstitüsü (DTI) ve merkezi A.B.D.’de bulunan ulusal labora-tuar ve üniversiteler ile bu amaca yönelik ortak programlar gelişti-rilmektedir. GAP Bölge Kalkınma İdare-si Başkanlığı, Proje’yi Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) teknik desteği ile yürüt-mekte, her proje bileşeni için ko-nusunda yetkin ulusal ve ulusla-rası akademisyen, uzman ve ku-ruluşlar ile çalışmaktadır.

YENİLENEBİLİR ENERJİ

35Mayıs 2013

Jeotermal Enerji Yatırımında Karşılaşılabilecek Zorluklar

Jeotermal Enerji AramaJeotermal enerji kaynağı arama faaliyet-leri esnasında bir jeotermal sahada önce-likli olarak Jeofizik çalışmalar yapılma-sı gerekmektedir. Saha üzerinde sondaj yerlerinin belirlenmesi jeofizik çalışma-larla mümkün olacaktır. Günümüzde Je-ofizik çalışmalar yapılırken bazı sorun-larla karşılaşılmaktadır bu sorunlar aşa-ğıdaki şekilde sıralanabilir; Jeotermal enerji kaynağı araştırmalarındaki birin-cil sorun topografyaya bağlı sorunlar-dır. Örneğin nehir, dağ, göl gibi saha bü-tünlüğünü ve ölçü kalitesini bozan doğal engeller araştırmalarda her zaman sorun yaratan fiziki problemlerimiz olup yapı-lan çalışmalarda kesin sonuçlara ulaş-mamıza engel teşkil etmektedir. Bir di-ğer sorun ise ülkemiz şartlarında çokluk-la karşılaştığımız idari sorunlardır. İdari sorunlar, fiziki sorunlar kadar büyük za-man kayıplarına sebep olmaktadır. Ruh-sat içerisindeki toprak sahiplerinden kay-naklanan mülki engeller jeotermal ener-ji kaynağı araştırmalarının meşakkatli unsurlarındandır. Jeotermal Enerji ara-ma faaliyetleri sırasında karşılaşılan di-ğer bir sorun ise ruhsat parselasyonundan kaynaklanmaktadır. İleriki yıllarda daha da büyüyeceğini düşündüğümüz ruhsat parselasyonu sorunu jeotermal rezervu-ar bütünlüğü gözetilmeden harita üzerin-de parsel bölünmesi sonucu ortaya çıkan ciddi bir sıkıntıdır. Ruhsatlandırma yapı-lırken sadece harita parselasyonu gözetil-diği için komşu ruhsat sahipleri aynı re-zervden besleniyorlarsa çok büyük prob-lemler oluşmaktadır. Sadece harita üze-rinde irili ufaklı parsellere bölünerek ya-pılan ruhsatlama çok büyük itilaflara ze-min hazırlamakta ve öngörümüz bu so-runun ruhsatlanma sayısıyla birlikte önü-müzdeki yıllarda daha çok karşılaşılan ciddi bir sıkıntı haline geleceğidir. Ruh-satlama yapılırken harita parselleri yeri-ne rezervin yerleşimi üzerinden ruhsatla-ma yapılması çok daha sağlıklı olacaktır. Arama faaliyetleri sırasında karşılaşılan son ve belki de en büyük sorun ise ülke-mizde ne yazık ki jeotermal sahalar için oluşturulmuş arama ve sondaj yönetme-liğinin bulunmaması olarak sayılabilir. Arama ve sondaj faaliyetleri il özel ida-releri nezdinde yürütülmekte olup işlet-me ruhsatına geçiş ve sonrasında kamu-laştırma süreçleri net çizilmiş bir yönet-meliğe bağlanmamış olup kişiler bazın-da değişiklik göstermektedir. Bu sakın-calı uygulamada jeotermal sahalarda ara-ma ve sondaj çalışmalarında sorun teşkil etmektedir.

Jeotermal Enerji Sondaj ve TestlerSondaj aşamasına geçildiğinde karşı kar-şıya kalınan ilk sorun jeotermal enerji kaynağı sondaj lokasyonlarının kamulaş-tırılamayışıdır. Mevcut sistemde sondaj lokasyonları arama ruhsatıyla kamulaştı-rılmamakta yatırımcı arazi sahipleriyle ki-ralama yapabilmek için çaba göstermek-te bu da büyük sıkıntılara mahal vermek-tedir. Arama ruhsatıyla kamulaştırma ya-pılmadığı için arazi sahibi kiralamalarda anormal değerler talep etmekte çoğunluk-la işlerin çıkmaza girmesine ve sondaj ça-lışmasının başlamasında gecikmelere yol açmaktadır. Bu da sonuçta zaman ve milli servet kaybına sebep olmaktadır.Diğer taraftan işletme ruhsatına geçen ve santral yatırım kararı vermiş olan yatırım-cıların kuyu lokasyonları için kamulaştır-ma süreci başlatabilmesine karşın bu sü-reç çok uzun zaman aldığı için ciddi an-lamda vakit kaybı ve maddi zarara sebep olunmaktadır. Oysaki hızlı bir kamulaştır-ma zaten yatırım kararı almış biran önce üretime geçmek isteyen yatırımcıya bü-yük bir motivasyon sağlayacaktır.Ülkemize mahsus bir diğer sorun ise son-daj hizmeti veren firma sayısının çok az olması buna karşın sondaj sayısının çok fazla olmasıdır. Sondaj hizmeti veren bu firmaların azlığı sondaj faaliyetlerimizi istediğimiz şekilde programlamakta bize büyük sıkıntı yaşatmakta ve sürekli prog-ram değişikliklerine dolayısıyla gecikme-lere sebep olmaktadır.Jeotermal enerji kaynağı arama mevzua-tıyla ilgili eksikliklerden biride kuyu po-tansiyelinin belirlenmesi için yapılması zorunlu olan üretim testlerinde gerek du-yulan akışkan deşarjının nasıl yapılacağı-na dair tanımlı test mevzuatının olmama-sıdır.

Lisanslama Arama ruhsatının alınması itibariyle 3 yıl içerisinde hemen işletme ruhsatına geçil-mesi zorunluluğu yatırımcının oldukça geniş ruhsat alanları üzerinde yeterli ça-lışmayı yapmasına izin vermemektedir. Bu süre maximum 1 sene daha uzatılabil-mekte olmasına rağmen toplamda 4 sene gibi kısa bir süreçte saha ile ilgili yeterli çalışmanın yapılarak geleceğe dair plan-lama oluşturulması mümkün olamadığın-dan bu doğrultuda verilen gerçekçi olma-yan planlar ile işletme ruhsatına geçmek zorunda kalan yatırımcı ilerleyen süreçte sıkıntı yaşamaktadır.

Diğer yandan Elektrik Piyasası Kanu-nunda yapılan yeni düzenleme ile ya-tırımcı firma öncelikle ön lisans al-makta ve bu lisansla büyük sorumlu-luklar altına imza atmaktadır. Yatırım-cı ön lisanslı yatırımı satamamakla be-raber yatırımı gerçekleştirmemesi du-rumunda teminatının irat kaydedilmesi gibi oldukça güç durumlarla yüz yüze gelmektedir. Yukarıda bahsi geçen sü-reçte yapılan çalışmalar ve gerçek dışı taahhütler söz konusu iken bu yatırım-cı için oldukça güç bir durum teşkil et-mektedir.

KredilendirmeYeni açılacak kuyular için başarısı ka-nıtlanana kadar bankaların sondaj sü-recini kredilendirmek istememesi yatı-rımcıya önceden fonlama masrafı ya-ratmaktadır. Yatırımcının kuyu son-dajına başlama kararı jeofizik veri-ler ile desteklenmesine rağmen ban-kalar kuyu üretkenliği tam olarak ka-nıtlanmadan hatta testler ve rezervuar modelleme aşamaları geçilmeden kre-dilendirme aşamasına geçilmesine ol-dukça soğuk yaklaşmaktadırlar. Bu-nun yanı sıra aynı ruhsat alanında ger-çekleştirilecek olan birden fazla sant-ral yatırımı esnasında bankalar tarafın-dan yeni yatırım için hisse rehini ko-nusu yeni bir banka ile anlaşılması du-rumunda teminatların nasıl paylaşıla-cağı, her ne kadar uzlaşılabilir deniyor olsa da belirsiz bırakılmaktadır. Yatı-rımcı tek bir banka ile ruhsat alanında yapacağı tüm yatırım sürecinde tek bir banka ile anlaşmakta zorunlu kalmak-ta ve bu durumda da süreç içerisinde karşılaşacağı faiz değişikliklerine kar-şın tüm riski göğüslemek durumunda kalmaktadır.

SOYAK Enerji Genel müdür Yardımcısı Yeşim Meltem Şişli

36 Mayıs 2013

YILLIK ÜCRETLİ İZİN;

Yıllık ücretli izine hak kazanmak için ne kadar çalışmak gerekmektedir?Yıllık ücretli izine hak kazanabilmek için, çalışanın, işe başladığı günden iti-baren en az bir yıl çalışmış olması gerek-mektedir. Bir yıllık süre hesap edilirken aynı işverenin bir veya birden fazla iş-yerindeki çalışmalarının toplamı dikkate alınacaktır. Deneme süresi bulunması ha-linde, bu süre de yıllık ücretli izin süresi-nin hesabına dahil edilecektir.

Yıllık ücretli izin süreleri ne kadardır?Yıllık ücretli izin hakkının belirlenme-sindeki ölçüt, işçinin kıdemi ve yaşıdır.

Kıdeme göre yapılacak hesaplamada;1 Yıldan 5 yıla kadar (5 yıl dahil) çalışan-ların izin süresi, 14 günden az olamaz.5 Yıldan Fazla 15 Yıldan az çalışanların izin süresi, 20 günden az olamaz.15 Yıl dahil ve daha fazla çalışanların izin süresi, 26 günden az olamaz.

Kıdemden bağımsız yaşa göre yapılacak hesaplamada;Çalışan 18 veya daha küçük yaşta ise izin süresi, 20 günden az olamaz.Çalışan 50 veya daha büyük yaşta ise izin süresi, 20 günden az olamaz.Bu süreler asgari süreler olup, sözleşme-de daha fazla olarak da kararlaştırılabile-cektir. Hemen belirtmek gerekir ki, yıl-lık ücretli izin sürelerine hafta tatili gün-leri dahil değildir. Yani yıllık ücretli izin süresi içerisine denk gelen hafta tatili izinleri, yıllık ücretli izin süresine ekle-nir. Örneğin; 4 yıllık kıdemi olan 18-50 yaş arası bir çalışanın yıllık izin süre-si 14 gün olup, bu izin süresine denk ge-len 2 Pazar günü, 14 günlük süreye ilave edilecek, toplam izin süresi, 16 gün ola-caktır. Cumartesi ve Pazar günleri çalışıl-mayan işyerlerinde, iş akdinde aksine bir hüküm yoksa yıllık ücretli izin hesabına hafta tatili olarak 1 gün olarak ilave edi-lecektir. Yıllık ücretli izin süresine denk

gelen milli ve dinî bayram günleri için de durum aynıdır.Yıllık ücretli izinlerini işyerinin bulun-duğu yerden başka bir yerde geçirecek olan çalışanlara talepte bulunmaları ve bu durumu belgelemeleri koşulu ile gidiş ve dönüşlerinde yolda geçecek sürelere mahsuben işveren toplam dört güne ka-dar ücretsiz izin vermek zorundadır.Yıllık ücretli izin süresinin hesabı kap-samında çalışılmış gibi sayılan halleri de ele almak gerekmektedir. 4857 sayı-lı Kanun’un 55. maddesine göre;1.İşçinin uğradığı kaza veya tutuldu-ğu hastalıktan ötürü sağlık kurulunca da saptanmış, işine gidemediği günler, 2.Kadın İşçilerin doğumdan önce ve do-ğumdan sonra çalıştırılmadıkları günler,3.İşçinin muvazzaf askerlik hizmeti dı-şında, manevra veya herhangi bir kanun-dan dolayı ödevlendirilmesi sırasında işi-ne gidemediği günler,4.Çalışmakta olduğu işyerinde zorlayıcı sebepler yüzünden işin aralıksız bir haf-tadan çok tatil edilmesi sonucu olarak iş-çinin çalışmadan geçirdiği zamanın on beş günü, (işçinin yeniden işe başlama-sı şartıyla),5.4857 Sayılı İş Kanunu’nun 66. Madde-sindeki zamanlar yani;-Madenlerde, taşocaklarında yahut her ne şekilde olursa olsun yeraltında veya su altında çalışılacak işlerde işçilerin ku-yulara, dehlizlere veya asıl çalışma yer-lerine inmeleri veya girmeleri ve bu yer-lerden çıkmaları için gereken süreler,-İşçilerin işveren tarafından işyerlerin-den başka bir yerde çalıştırılmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen sü-reler,-İşçinin işinde ve her an iş görmeye ha-zır bir halde bulunmakla beraber çalıştı-rılmaksızın ve çıkacak işi bekleyerek boş geçirdiği süreler,-İşçinin işveren tarafından başka bir yere gönderilmesi veya işveren evinde veya bürosunda yahut işverenle ilgili herhangi bir yerde meşgul edilmesi suretiyle asıl işini yapmaksızın geçirdiği süreler,-Çocuk emziren kadın işçilerin çocukla-rına süt vermeleri için belirtilecek süre-ler,

-Demiryolları, karayolları ve köprüle-rin yapılması, korunması ya da onarım ve tadili gibi, işçilerin yerleşim yerlerin-den uzak bir mesafede bulunan işyerleri-ne hep birlikte getirilip götürülmeleri ge-reken her türlü işlerde bunların toplu ve düzenli bir şekilde götürülüp getirilmele-ri esnasında geçen süreler.-İşin niteliğinden doğmayıp da işveren tarafından sırf sosyal yardım amacıy-la işyerine götürülüp getirilme esnasın-da araçlarda geçen süre çalışma süresin-den sayılmaz.

6.Hafta tatili, ulusal bayram, genel tatil günleri,7.3153 sayılı Kanuna dayanılarak çıka-rılan tüzüğe göre röntgen muayenehane-lerinde çalışanlara pazardan başka veril-mesi gereken yarım günlük izinler,8.İşçilerin arabuluculuk toplantılarına katılmaları, hakem kurullarında bulun-maları, bu kurullarda işçi temsilciliği gö-revlerini yapmaları, çalışma hayatı ile il-gili mevzuata göre kurulan meclis, ku-rul, komisyon ve toplantılara yahut işçi-lik konuları ile ilgili uluslararası kuruluş-ların konferans, kongre veya kurullarına işçi veya sendika temsilcisi olarak katıl-ması sebebiyle işlerine devam edemedik-leri günler, 9.İşçilerin evlenmelerinde üç güne ka-dar, ana veya babalarının, eşlerinin, kar-deş veya çocuklarının ölümünde üç güne

Bu ayki yazımızda, pratikte akla takılan soru işaretlerini seçip derleyerek 4857 sayılı İş Kanunu’nun 53-54-55-56-57-58-59-60 maddeleri ve yine aynı kanunun 60. maddesinin son bendi hükmü gereği, Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği bağlamında düzenlenen Yıllık İzin Ücre-ti konusuna yer vereceğiz.

Yasemin KUMBARACIBAŞI [email protected]

37Mayıs 2013

kadar verilecek izinler,10.İşveren tarafından verilen diğer izin-ler ile 65 inci maddedeki kısa çalışma sü-releri,11.Bu Kanunun uygulanması sonucu ola-rak işçiye verilmiş bulunan yıllık ücretli izin süresi, yıllık ücretli izin hakkı hesa-bında çalışılmış olarak sayılacaktır.

Askerlik sonrası eski işyerin-de çalışmaya başlayan çalışan-ların yıllık izin hakkı nasıl he-sap edilir?Askerlik nedeniyle tüm hakları verilerek işten ayrılan çalışanın, askerlik dönüşü yine aynı işverenlikte veya aynı işvere-nin başka bir işyerinde tekrar çalışmaya başlaması halinde askerlik öncesi kıdemi de göz dikkate alınarak hesaplama yap-mak gerekmektedir.

Yıllık ücretli izin parça parça kullandırılabilir mi?Yıllık ücretli izin hakkı, işverenin tek ta-rafl ı iradesiyle bölünemez. Çalışanın kı-demine göre hak etmiş olduğu izin hak-kının işveren tarafından kesintisiz olarak kullandırılması zorunludur. Ancak taraf-ların karşılıklı olarak anlaşması suretiy-le yıllık izin, bir bölümü on günden aşağı olmamak kaydıyla en çok üç parça halin-de kullandırılabilir.

Yıllık ücretli iznin çalışana ek-siksiz olarak kullandığını ispat külfeti YAZILI olarak işverene aittir!İşveren, işyerinde çalışanların yıllık üc-retli izinlerini gösteren yazılı kayıt tut-mak zorundadır. Herhangi bir uyuşmazlık halinde davada dinlenecek tanıklar, çalı-şanın yıllık ücretli iznini kullandığı yö-nünde beyanda bulunsalar dahi ispat hu-kuku açısından yeterli bir anlam ifade et-mez. İşverenin bu hususu yazılı olarak is-pat etmesi gerekmektedir. Aksi halde izin hakkını gerçekte kullandırmış olsa dahi ücretini ödemek durumunda kalacaktır. Nitekim 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 56. maddesinin son paragrafı gereği işveren, işyerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli

izinlerini gösterir izin kayıt belgesi tut-mak zorundadır.

Yıl içinde verilen idari izinler, yıllık ücretli izin hakkından mahsup edilebilir mi?İşveren tarafından yıl içinde verilmiş bu-lunan diğer ücretli ve ücretsiz hiçbir izin, yıllık izin hakkından mahsup edilemez.

Yıllık ücretli izin ücreti, ne za-man ödenmelidir? Yıllık izin sı-rasında başka bir işte çalışılır-sa ne olur?Yıllık ücretli iznini kullanan çalışana yıl-lık izin dönemine ilişkin ücretinin izine başlamadan önce peşin olarak ödenmesi yahut avans olarak verilmesi zorunludur. Ücretin günlük, haftalık veya aylık olma-yıp, komisyon, kârdan pay alma, akort, yüzde usulü ücret vb. olduğu durumlarda izin süresi için verilecek ücret, çalışanın son bir yıllık süre içinde kazandığı ücre-tin ortalaması alınarak hesap edilecektir. Yıllık ücretli iznini kullanmakta olan iş-çinin izin süresi içinde ücret karşılığı bir işte çalıştığı tespit edilirse, işverenin pe-şin ödediği yıllık izin ücretini geri talep etme hakkı doğacaktır.

Çalışanın yıllık ücretli izin hak-kından feragat edip parasını is-temesi mümkün müdür? Yıl içinde kullanılmayan izinler ne olur?Hayır, ancak bu kuralın istisnası, iş söz-leşmesinin feshi halinde varsa kullanıl-mayan yıllık ücretli izin hakkının kar-şılığı olan ücretin son aldığı ücret dik-kate alınarak çalışana ödenmesidir. Yıl içinde çalışan tarafından kullanılmayan izin hakkı ortadan kalkmaz. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki yıllık izin ücreti hakkını talep etmekte zamanaşımı süre-si 5 yıl olup, bu süre iş akdinin feshinden itibaren işlemeye başlayacaktır.

Yıllık izin hakkı kullanma tale-binin işverene iletilmesi;İşyeri düzeninin aksamaması için, çalı-

şanın hak ettiği yıllık ücretli iznini, kul-lanmak istediği dönemden, en az bir ay önce ve yazılı olarak işverene bildirme-si gerekmektedir. Çalışan, işbu yazılı ta-lebinde, adını, soyadını, varsa kurum si-cil numarasını, iznini hangi tarihler ara-sında kullanmak istediğini ve ücretsiz yol izni isteyip istemediğini yazar. İzin kuru-lu veya işveren, işçinin istediği izin kul-lanma tarihine uymak zorunda değildir. Aynı tarihe denk gelen izin talepleri; iş-yerindeki kıdem ve bir önceki yıl iznini kullandığı tarih dikkate alınarak düzenle-me yapılır.

Yıllık izinlerin toplu olarak be-lirli bir zaman aralığında kul-landırılması mümkün müdür?İşveren, çalışanların tümünü veya bir kısmını kapsayan toplu izin kullandırta-bilir. Ancak toplu izin uygulanması ha-linde işveren, işyerinin korunması veya güvenliğinin sağlanması gibi zorunlu durumlar için yeter sayıda işçiyi toplu izin dışında tutabilir. Bu halde olan ça-lışanlar, yıllık izinleri toplu izin döne-minden önce veya sonra diledikleri ta-rihte kullanabilir.

Mevsim, kampanya işçileri, kısmî süreli yahut çağrı üzerine çalışanlar, geçici iş ilişkisi ile ça-lışanların durumu nedir?Nitelikleri yönünden bir yıldan az süren mevsim veya kampanya işlerinin yürütül-düğü işyerlerinde devamlı olarak çalışan işçilerin yıllık ücretli izinleri hakkında da aynı hükümler uygulanır. Kısmî süreli ya da çağrı üzerine iş sözleşmesi ile çalışan-lar yıllık ücretli izin hakkından tam süreli çalışanlar gibi yararlanır. Geçici iş ilişki-si ile çalışan işçilerin yıllık ücretli izinle-ri hakkında, geçici iş sözleşmesinde aksi belirtilmediği takdirde, aynı hükümler uygulanır.Son olarak belirtmek gerekir ki; yıllık izin hakkı bağlamında mevcut yasal dü-zenlemelere uymamak, yaptırım altına alınmış olup idari para cezalarının güncel bedelleri hakkında bilgi sahibi olmak için hukuk müşavirinize danışınız. Fayda sağ-lamış olmak ümidiyle..

38 Mayıs 2013

KENTSEL DÖNÜŞÜM

Erdoğan Bayraktar: Kentsel dönüşümde elimizi taşın altına

koyduk!Bakan Bayraktar, kentsel dönüşümün yapılacağı yerlerde vatandaşlara kira yardımı yaptık-larını ve alacakları kredi faizinin yüzde 4’ünü karşıladıklarını vurgulayarak, bütün kentsel

tasarımlarda alabildiğine kolaylık sağladıklarını dile getirdi.

39Mayıs 2013

Şİmdiye kadar 360 kuruluşa lisans verdik”Riskli bina tespiti yapabilmek için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ta-rafından bugüne kadar 360 kurum ve kuruluşa lisans verildiğini açık-layan Bakan Erdoğan Bayraktar; “6306 Sayılı Kanun kapsamında; 25 alanda risk tespiti yaptık. Top-lam büyüklüğü 4 bin 242 hektar olan bu alanlarda yaklaşık 217 bin bağımsız birim bulunmakta. Va-tandaşlarımız tarafından yapılan müracaat neticesinde tespit edilen riskli bağımsız bölüm sayısı ise 11 bin 617’dir” diyerek, belediyeler tarafından da Bakanlığa ulaştırılan riskli bağımsız bölüm sayısının 65 bin olduğunu kaydetti.

400 bin bağımsız bölüm dönüşecekBugüne kadar yıkımı gerçekleş-tirilen 13 bin 386 bağımsız konut ve işyeri ve bugün yıkımı başlatı-lan 33 bin 529 konut ve işyeri ile birlikte toplam 46 bin 915 rakamı-na ulaşıldığını vurgulayan Erdoğan Bayraktar, tespiti yapılan ve yapı-lacak riskli binalardan, 2013 yılı sonuna kadar 200 bin, 2014 yılı sonuna kadar ise 400 bin bağım-sız konut ve işyerinin dönüşümünü başlatmayı hedeflediklerini belirtti.

“Hedefimiz Avrupa’yı yakalamış bir Türkiye”Erdoğan Bayraktar; “Bu proje, in-sanımızın canını korumaya yö-nelik bir projedir. Diğer taraftan, kentsel dönüşüm sadece eskiyen,

kaçak ve afet riski taşıyan evle-ri yenilemek de değildir. Ener-ji tasarrufuna yönelik bir projedir. Çevreye duyarlı yerleşimler oluş-turmaya ve insanımızın hayat kali-tesini artırmaya yönelik bir proje-dir” dedi. Bakan Bayraktar; “Önü-müzdeki 10 yıl içinde; 2023’e ka-dar atık su arıtma sorunlarını hal-letmiş, katı atık bertaraf tesislerini en modern şekilde kurmuş, iklim değişikliği stratejisine tam uyum-lu, sera gazı emisyonlarının azal-tılması kriterlerinde Avrupa’yı ya-kalamış bir Türkiye hedefliyoruz” ifadelerini kullandı

“Kayıt dışı ekonomiyi önlemede, inşaat sektörü-nü disipline edeceğiz”Dönüşümü; hazırlıklı belediyeler-le, rızaya dayalı ve gönüllülük esa-sına göre yürütülecek kentsel dö-nüşüm sürecinde imar, ruhsat, de-netim, teknik müşavirlik sistemle-rinin gelişeceğini kaydeden Bakan Erdoğan Bayraktar; “Yapı sektö-rü ve yapı malzeme üretimi geli-şecek. Ara teknik elamanlar yeti-şecek. İmar planları ve kentsel ta-sarımlarda ileri dünya standartları-nı yakalayacağız ve kayıt dışı eko-nomiyi önlemede, inşaat sektörü-nü disipline edeceğiz” dedi.

“Dönüşümde iktidar-muhalefet ayrımı yapmıyoruz”İktidar-muhalefet ayrımı yapma-dıklarını sözlerine ekleyen Ba-kan Erdoğan Bayraktar “Muhale-

fet kentsel dönüşüme karşı çıkı-yor. ‘Niye karşı çıkıyor?’ anlamak mümkün değil. Biz kentsel dönü-şümü; rızaya dayalı, gönüllülük esasına göre yürütüyoruz. Vatan-daşlarımız memnun ve büyük bir beklenti içinde. Vatandaşlarımıza kira yardımı yapıyoruz, kredi des-teği veriyoruz. Bugüne kadar ka-nun kapsamında Kartal, Esenler, Beyoğlu, Şanlıurfa ve Kırşehir’de toplam 2 bin 652 hak sahibine 15 milyon 404 bin 200 TL kira yardı-mı ödendi. Eğer bu rantsa, halkı-mıza helali hoş olsun. Yarın bir afet olursa, bir deprem olursa; muhale-fet, halkımıza ne diyecek?” dedi.

“Vatandaş, kentsel dönü-şümü istemiyor” şeklinde-ki söylemlere dikkati çe-ken Bakan Bayraktar, şöyle devam etti:“Biz de onun için bu işi vatanda-şın talebini artırarak yapmak isti-yoruz. Vatandaş nasıl kendine ba-kıyorsa, evi de öyle. Bu kanun in-sanların hayatını korumaya, hayat hakkını idame ettirmeye, canını koruma ve kollamaya yöneliktir. Vatandaşlarımıza her türlü yardı-ma amadeyiz. Valililiklerimiz, be-lediyelerimiz ve biz yardıma ama-deyiz. Vatandaşımız gelsin, desin ki ‘Ben evimi yenilemek istiyo-rum.’ Versin müteahhide, ona her türlü yardımı yaparız. Eğer müte-ahhide veremiyorsa, belediyeye gidecek. Belediye organize ede-cek, yıkacak, yapacak ve kendisi-ne yeni ev verecek. Bu şekilde bu işi götürmek istiyoruz. Muhalefet bu işi çok speküle ediyor.Vatandaşlardan gelen taleplerin sayısı sadece İstanbul’da 800 ile bin arasında. Vatandaşlar beledi-yeleri sıkıştırıyor. Bu, dalga dal-ga Anadolu’ya yayılacak. Kentsel dönüşüm için elimizi taşın altına koyduk. Her türlü desteğe hazırız. Her türlü riski aldık.”

40 Mayıs 2013

KENTSEL DÖNÜŞÜM

Ankara ve İstanbul olmak üzere 1,5 milyar TL 3500 konutluk proje hazırlığımız var

Sarp Group İnşaat Genel Koordinatörü Vekalet Kaba, Ankara ve İstanbul olmak üzere 1,5 milyar TL civarında 3500 konutluk proje hazırlığı içinde olduklarını belirti.

Kuruluşumuz 1990 da gerçek-leşti Sarp Group yıllar içerisinde bir çok projeyi başarı ile tamam-lamış, genç dinamik ve tecrübeli kadrosu ile Türkiye’nin güveni-lir firmaları arasında yer almak-tadır.Kaliteye verdiğimiz önem, uluslararası aldığımız ödüller ile kanıtlanmış bir kuruluşuz. Ülke-miz içinde yapılacak önemli pro-jelere imza atmaya devam etme-yi sürdüreceğiz. Kalite kriterlerini yerine getiren tecrübe sahibi tüm sektör firmaları gibi kendi bayra-ğımızı taşımaya özveri ile devam etmekteyiz.Kentsel Dönüşüm Yasasını herkes gibi biz de anlamaya çalışıyoruz. Firma olarak bizim de kafamız-da sorular var. Belirlenmiş riskli alanların kentsel dönüşüm alanla-rı olması ve bunun kararının Ba-kanlar Kurulu tarafından veril-miş olması gerekecek. Bu alanlar içinde riskli olduğuna karar veri-len yapılar ya da ticari ömrünü ta-mamlamış alanlar, teknik verilere göre tespit edilecek. Uzun ve dik-katli yürütülmesi gereken süreç-ler. En önemli ve meşakkatli aşa-ma anlaşma yolu ile eski mülk sa-hipleri ile anlaşmak.Bütün bu aşa-malardan sonra da kar elde etmek. Yaşanacak tecrübeleri sabırsızlık-la bekliyoruz. Önümüzdeki işle-ri tamamlayınca belki biz de fir-ma olarak kentsel dönüşüm proje-leri ile ilgileneceğiz.Şimdilik ya-tırım ve proje işlerimiz önümüz-deki 3-4 yılı doldurmuş durumda.

Riskli ve rezerv yapı alanları ile riskli yapıların bulunduğu bölge-ler: Bu bölgelerdeki taşınmazla-rın üzerinde yapımı gerçekleşti-rilen konutların bedelleri, gerek-li görüldüğünde; proje uygulama-larının yapıldığı illerdeki mevcut ekonomik durum, tabii afetin or-taya çıkardığı durumlar, konut ra-yiç ve enkaz bedelleri ile uygula-ma alanındaki kişilerin mal var-lığı ve geliri göz önünde bulun-durularak Bakanlar Kurulu kara-rı ile tespit edilir. Konut bedelle-rinin tespiti yapım maliyetlerinin altında da olabilir ve sosyal dona-tı ile altyapı harcamaları maliyete dâhil edilmeyebilir.Kentsel Dönüşümde Hassasiyet ve Önemli konuları Önceki soru-da da belirttiğim gibi yasal süreç-leri sıkıntısız tamamlamak ve en önemlisi eski mülk sahipleri ile anlaşma sağlayarak, imar özel-liğini göz önüne alıp kar etmek.Yaptığınız proje her açıdan ku-

sursuz yürümesi ciddi mesai ve sabır gerektiriyor.Projede her tarafın memnun ol-ması ve adaletli bir paylaşım için en önemli kriter. Proje kalitesi za-ten kaçınılmazların başında, risk-li bölgeler için alınmış kararlar ve bu işe girecek tüm taraflar için önemli bir tecrübe olacak.Sarp Group olarak geçtiğimiz günlerde açıkladığımız gibi 1,5 milyar TL civarında Ankara ve İstanbul’da olmak üzere 3500 ko-nutluk proje hazırlığımız var. Fi-nans Park projemizi de hızla ta-mamlamayı sürdürüyoruz. 2005 yılında Yeni Sarp İnşaat’ı bünye-sine katarak faaliyetlerine hız ka-zandıran grup, çok kısa bir zaman diliminde birçok büyük başarıya imza atmıştır. Başta insan faktörü olmak üzere teknolojiyi ve kali-teyi göz önünde bulunduran Sarp Group, günümüzde Türkiye’nin öncü kuruluşları arasında yer al-makta olduklarını belirti.

42 Mayıs 2013

KENTSEL DÖNÜŞÜM

Kentsel Dönüşüm, Kentsel Gelişim adını almalı

Yüksel,Gayrimenkul devrimleri di-yebileceğimiz bir süreçteyiz. Son iki yıl-dır dokunulmaz olarak bilinen ve konu-su geçtiğinde herkesin önünü düğme-lediği, her biri birer mit ve efsane olan önemli temel yasalar birer birer değiş-ti. 40 yıldır dokunulamayan ve dokuna-nı yakan Orman kanunu değişti, orman-dan bozulan alanlar satılıyor. Sit alanla-rı, tamamen elden geçiyor. Sit alanı de-yince, vatandaşın deyimiyle Anıtlar Ku-rulu dendi mi, bir efsane başlardı ve her-kes orada dururdu. Tescilli eski eser, ta-bii sit denildiği zaman, herkes oradan kaçardı. Bunun hikâyelerini herkes din-lerdi, insanlar kendi tarlasından geçe-mez, lahana ekemez vs. diye anlatılır-dı. Gene yabancıların mülk alımı ile il-gili yasal maddeler de öyleydi. İmar ka-nunu, belediyelerin kutsal metni gibiy-di. İşte iki yıldır çıkarılan mevzuat bu mitlerin çoğunu yıktı, bir de üstüne üst-lük başka bir devrim yaptı; Afet kanunu. Geçen 1 yılda öyle bir hal aldı ki, Kent-sel Dönüşüm yasası dediğimiz bu kanun da, hepsinin üstünde bir mit, bir efsane oldu. Evdeki emekli de sokaktaki simit-çi de mimar da, avukatta artık bununla yatar-kalkar oldu.Yasanın o kadar bilinmeyeni var ki, ef-sane olmayı da bu yüzden hak ediyor. Hangi cümle ne anlama geliyor, bu cüm-le hangi kanunu kaldırıyor, kim sorum-lu gibi belirsizlikler de var. Bu kanunu bakan ve ekibi her yerde seminerlerde konferanslarda anlatıyor, açıklamaya ça-lışıyor, ama belediyeler bu işte yetkileri alındığı ve kendi malları gittiği için bir mesafe ile yaklaşıyorlar yasaya ve uygu-lanmasını da istemiyorlar aslında. Bele-diyeler bazı riskli alan ilan edilen alan-larda vatandaşa bilgi vermiyor, hâlbuki görevleri vatandaşı aydınlatmak. Me-sela vatandaşın tapusu gidiyor, dairesi yıkılacak bilgi verilmiyor. Aydınlatsa-lar, belge-bilgi gizlemeseler güven gele-cek. Yani ciddi bir bilgilendirme ve gü-ven eksiği var. Vatandaş, iş sahibi ner-den bilgi öğrenecek? İnternet siteleri var

–gazeteler var, gayrimenkule dair yazı-lar yayınlıyorlar ama çoğu birbirinin ay-nısı, yüzeysel yazılar veya belli bölge-lerin müşterisini artırmak için yapılmış faaliyetler. Halbuki Başbakanın ama-cı şehrin hızlı dönüşmesi. Bu hızla, ne zaman dönüşür? Bakanlık hızlandırmak istiyor, diğer kurumların desteği lazım. Türkiye’de çürük olarak vasıflandırılmış 6,5-7 milyon bina mevcut. Matematik-sel olarak bakıldığında, bu binaların bu-günkü hızda ve oluşacak olan yeni talep-ler haricinde tamamlanması minimum 30-40 yıl sürecektir. Kentsel Dönüşüm, bence Kentsel Ge-lişim adını almalı artık. Dönüşüm keli-mesi yanlış bilgilerle biraz kirlendi. Bu mevzuatın önünün açılması için başka şeylere de ihtiyaç var tabii. Dolayısıy-la bu oluşturulan yasanın daha kapsam-lı olarak değerlendirilmesi ve düzen-lenmesi gerekli. Afet yasası, birçok te-mel yasayı; Orman kanunu, Sit alanları, Kıyı kanunu, Boğaziçi kanununu askıya alıyor, o halde hızlı ve geçici bir dönem için uygulanmalı, onlarca yıl devam et-memeli, eğer onlarca yıl devam ederse, büyük kargaşa çıkar. Bu kargaşanın çık-maması için önerilerimize uygun devam yasaları ve yönetmelikleri oluşturulursa, çabuk bir dönüşüm olacaktır. Mevcut olan çok kısa örnekler, uygulama sorun-larının ne kadar önemli olduğunu orta-ya çıkarıyor. Afet kanunu, “bina için risk analizi yapacak uzman kurumun, yetki-li şirketin işini her kamu görevlisi kolay-laştıracak” diyor. Fakat kanunda yetki-ler tam olarak belirtilmediği için süreç uzuyor. Örneğin lisanslı şirketin mühen-disleri çürük binaya gidiyorlar, fakat bi-nada oturan bazı kişiler incelemeye iti-raz edince yetkililer içeri giremiyorlar ve polis görevlendiriyor. Polisin de mü-dahale yetkisi olmadığı için kişinin sa-dece ifadesi alınıp savcılığa sevk edili-yor. Savcının dava açıp mahkemenin ceza vermesi de 5 yıl gibi bir süre alı-yor. Çürük bina da orada duruyor. Peki eksik ne; “kanuna bu konu açık olarak

yazılmamış, hemen ilave madde gelmesi lazım, bu tip karşı koyan kişi emniyetçe gözaltına alınır, kamu görevlisi işini yapar, bitince bırakır” denil-mesi lazım. Böyle onlarca detay var işleri çıkma-za sokacak detaylar. Ama bu eksikler düzelirse, tabi ki hızlanacaktır.Kentsel dönüşüm kapsamına giren yerlerde mal sahipleri ve yüklenici firmaların dikkat etmesi gereken önemli hususlar : Riskli alan ilan edilen yerlerde, yetkilendirilen belediyeler halka çok net şeffaf açıklamalar yapmalı. Yoksa destek bu-lamazlar. Mal sahipleri, bu konuda bence yazılı dilekçe vermeli ve cevabını da istemeli.Diğer yandan, riskli binalar için, bina sahiple-ri heyecanlanıyor, 2/3 le karar alıyorlar, kararlar usulsüz, ileride iptal edilebilir, işlemleri geçersiz olur, binaları da ortada kalabilir.Bazen bir malik, bina hakkında hemen olumlu rapor alabiliyor, yıkılmasın diye, sonra kanunda aynı yere ikinci rapor verilmez dendiği için, bir problem doğuyor.Şişli, Bakırköy, Kadıköy Üsküdar gibi merkez-lerdeki eski fakat imara uygun binaları bu kanun-la tam olarak çözemiyoruz, müteahhitle kat kar-şılığı inşaat ya da inşaat sözleşmesi yapamıyor, imar durumu daha fazla yükselemiyor ve bu se-beple müteeahhite daire kalmıyor, müteahhi-te ilave para ödemek gerekiyor, insanların mali durumu buna uygun değil. Esenler, Zeytinburnu, Ümraniye gibi bölgelerde ise eski yapıların çoğu kaçak ve yeniden yapıldığında daire sahiplerine aynı daire verilemeyeceği için orasını da yasa çö-zemiyor, bu iki bölgedeki insanların kentsel dö-nüşüme evet demeleri için, bakanlığın bazı hazi-ne veya kamu alanlarından bu kişilere hak ver-mesi problemi çözer ve uygulamayı kolaylaştı-rır. Yüklenici firmalar, mal sahipleriyle sözleşme yapmak istiyor ama bina risk raporu çıkana kadar anlaşma yaparsa noter harcı var, bu ağır geliyor, bina raporu kesinleşince de arada 2-3 ay var, bu esnada hemen müteahhit bulmak mümkün olma-yabiliyor. Buna dikkat etmek lazım.

Gayrimenkul Hukuk Enstitüsü Başkanı Avukat Ali Yüksel, ” Kentsel Dönüşüm artık Kentsel Gelişim adını almalı,Çünkü dönüşüm kelimesi yanlış bilgilerle kirlenmekte

43Mayıs 2013

İlkemiz; Müşteriye en uygun maliyette kaliteli hizmet sunmak

1990 yılından bu yana iş haya-tımızın vermiş olduğu tecrübey-le müşteri odaklı ve kaliteli hizmet anlayışıyla, müşterilerimizi sektör-deki tüm değişim ve yeniliklerden yararlandırarak ve müşteri portfö-yümüzü genişleterek layık olduğu-muz noktaya doğru ve emin adım-larla ilerlemekteyiz,İstanbul Plas-tik olarak Eca, Kas malzemeleri, Fırat Boru, Uzunoğlu Plastik,Ünye Plastik, Formül Kalıp, Foma Ba-taryaları, Dekor Banyo Ürünleri, Gama Banyo Ürünleri, Efor Ban-yo, Henkel, Visam, Gömme Rezer-vuarlar, İdevit Ürünleri, Su Sayaç-ları, Mesa ve yeni almış olduğu-muz Sanica bayiliklerimiz bulun-maktadır,100 çeşidin üzerinde ge-niş ürün yelpazemiz ile müteahhit ve nalburiye firmalarımıza hizmet sunmaktayız. İlkemiz,müşteriye uygun maliyetle en kaliteli hiz-meti sunmak; özelikle kullandı-ğımız ürünler TSE standartların-da olup birinci sınıf kaliteye önem vermekteyiz ve tavsiye etmekte-yiz. Ülkemizin deprem bölgesi ol-duğunu hatırlarsak ve daha önce-

ki yılarda depremde verdiğimiz kayıpları göz önünde bulundurur-sak yaptığımız işin ne kadar önem-li olduğunu görebiliriz.Yapıların dış görünüşü ne kadar önem veri-yorsak altyapısı sağlam iç kulla-nımı , sağlıklı ve kullanışlı olma-lıdır.Bu da kaliteli ürünler ile sağ-lanır. Güzel yapılar,şehirler dev-letlerin de marka değerini arttı-rır. Kentsel Dönüşüm sürecini İs-tanbul Plastik olarak önemsiyo-ruz .20 yıl gibi bir sürede tamam-lanacağını söyleyen akademisyen-ler, müteahhitler, belediyeler, sivil toplum kuruluşları “kaliteli şehir-ler ve kaliteli yaşam için “ iş birliği yapmalıdır. Türkiye’de ki 20 mil-yon bina stokunun yarısının dö-nüşmesi demek,bu sektör açısın-dan büyük bir istihdam ve iş gücü demektir. İstanbul Plastik olarak bu projelere yönelik başta belirt-tiğim gibi kaliteli ve uygun ürün-leri sağlamaya hazırız. Sektör ola-rak başlıca sıkıntımız özelikle üre-tici firmaların,fabrikaların şanti-yelere direkt satış yapması bizi olumsuz etkilemekte ve satış ci-

rolarımızın ödemelerdeki sıkın-tıları arttırmaktadır.Özelikle üre-tici firmaların bizim gibi bayile-ri dikkate alması gerekiyor.Hiz-met konusunda,bölgesinde ürün-lerini satmakta olan bayiler aracı-lığı ile ilerlemesiyle sektörün iş-leyişi açısından daha sağlıklı yü-rüyeceği kanaatindeyiz. Çalışma prensibimiz,en büyük yol göste-ricimizdir. Bu anlayıştan yola çı-karak müşterilerimize sunduğu-muz hizmet ve ürünlerin tüm aşa-maları bizzat tarafımızdan takip ve kontrol edilip bu hususun müş-terilerimize özgü değer ve saygın-lıkla hizmete sunulan 2 şubemiz ve uzman kadromuzla güven ver-mekteyiz. Ensar Gök: son ola-rak 2013 yılında hedeflerini bü-yük tutuklarını,yükselen grafiği daha da yükselterek Gök inşaat ve Onur inşaat Firmaları ile sek-törde tedarikçi oldukları gibi yük-lenici firmalar olarak da kat kar-şılığı en iyi hizmeti sunmakta ol-duklarını belirti.

İstanbul Plastik, Genel Müdürü Ensar Gök: Çıraklıktan başlayıp işverenliğe kadar uzanan bu yolda temel ilkemiz; müşteriye en uygun maliyette kaliteli hizmet vermektir .

44 Mayıs 2013

KENTSEL DÖNÜŞÜM

KENTSEL DÖNÜŞÜM MÜTEAHHİDİN ZEKATIDIR

Kentsel Dönüşüm Ve Hukuk Platformu dikkat çekiyor: Kentsel dönüşüm müteahhidin ze-katıdır. Bu yüzden her müteahhit en az bir kentsel dönüşüm projesi yapmalı. Ancak, kent-sel dönüşümün yükünü çeken müteahhitleri de devlet desteklemelidir.

Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Başkanı Prof. Dr. Gür-sel Öngören yaptığı açıklama-da; “Kentsel dönüşüm müteahhi-din zekatıdır. Her müteahhit gü-cüne göre en az bir kentsel dö-nüşüm projesi yapmak durumun-dadır. Ancak devlet de finansma-na faiz indirimi ile destek olarak kentsel dönüşüm seferberliğine katılan müteahhitleri teşvik etme-lidir.” dedi.

Müteahhitlere de teşvik ve yardımlar uygulanmalı

İyi giden kentsel dönüşüm süre-cinde; müteahhitlerin kentsel dö-nüşümün yükünü sırtladıklarını, birçok önemli müteahhidin ve in-şaat şirketinin normal projeden daha küçük kârlarla kentsel dö-nüşüm seferberliğine katıldıkla-rını belirten Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Başkanı Pro-fesör Öngören; “Riskli binalarda oturanlar ev ve işyerlerini kendi-leri yıkıp yenileyebiliyorlar. Bu durumda konut ve işyeri sahiple-rine verilecek kredi faizinin yarı-

sını devlet ödüyor. Ancak bina sa-hipleri binalarını müteahhide ve-rip yaptırırlarsa, devlet ve banka-lar müteahhide kredi faizi için bir indirim yapmıyor. Halbuki mü-teahhit, yaptığı dairelerin ve iş-yerlerinin minimum yarısını, arsa sahiplerine veriyor. En azından,

riskli bina mal sahiplerine veri-len dairelerin finansmanı için kre-di kullanan müteahhide bu finans-man faizinin yarısı devletçe geri ödenmelidir. Evlerini müteahhit aracılığıyla yenileyenlere, evleri-

45Mayıs 2013

ni kendileri yenileyen kişilere uy-gulanan tüm teşvik ve yardımlar da uygulanmalıdır.” dedi.

6 milyon konut ve işyeri yeniden inşa edilecekKentsel dönüşüm ile İstanbul’da 2 milyon, Türkiye’de 6 milyon konut ve işyeri yeniden inşa edi-lecek. Şu an Bakanlar Kurulu birçok riskli yeri riskli alan ilan etti. Ankara’da Çankaya ilçesi, Akpı-nar Mahallesi, Namık Kemal Ma-hallesi, Elmadağ ilçesi, Yenice, Yenidoğan ve Yenipınar mahal-leleri; İstanbul’da Sultangazi İl-çesi, Cumhuriyet Mahallesi, Site-ler mevkii, Küçükçekmece ilçesi,

Kanarya Mahallesi, Fatih Mahal-lesi riskli alan ilan edilmiştir.Risksiz alanlardaki riskli yapıla-rı yıkıp, yeniden yapma çalışma-ları da hızla ilerliyor. İstanbul’da 20.000 konut ve bina yıkılmıştır. Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Plat-formuna başvuranlardan alınan bilgilere göre sadece İstanbul’da 500 sitede yaklaşık 150.000 kişi-yi etkileyen yenileme çalışmala-rı sürüyor. Öngören Hukuk Bürosu ortakla-rından Av. Boray Köknel, kent-sel dönüşüm çalışmalarının İstanbul’da çok iyi gittiğini ve hızlı ilerlediğini, şu an Büroda farklı semtlerden 12 site, birçok apartman ve bir riskli alan için

kentsel dönüşüm hukuk danış-manlığı yaptıklarını; bu sitelerden birkaçının müteahhidi belirlediği-ni, sözleşme aşamasına gelindiği-ni, diğerlerinin müteahhitlerden teklif topladığını ve imar durumu çalışmalarının yapıldığını belirt-ti. Köknel, otuza yakın sitenin de kendileriyle görüştüklerini ve bil-gi aldıklarını da ekledi.

Müteahhit şu anda kârından vazgeçiyorMüteahhitlerin bakışı açısın-dan görüşlerine başvurduğumuz, kentsel dönüşüm kapsamın-da projeler yapan Gönül Sarayı Grup Başkanı İsmet Kaya, “Mü-teahhitlerin çoğu kentsel dönü-şümü bir seferberlik olarak gör-mektedirler. Müteahhitler ülke-nin konut stokunun yenilenebil-mesi için kârlarından vazgeçe-rek bu hizmet yarışına girmişler-dir. Bir siteyi yenileyen müteah-hit 50 daireyi mal sahiplerine ve-riyor ve elli daire kendisine kalı-yorsa, mal sahiplerine verilecek daireler için kullanılan krediye devlet faiz indirimi yaparak mü-teahhitleri desteklemelidir. Evi-ni kendi yapan kişiye nasıl kre-di ve yardım desteği veriliyor-sa, kat karşılığı anlaşmalarla mü-teahhide yaptırılan yenilemeler-de de kredi faiz indirimi verilme-si, yardımların eksiksiz sürmesi ve bu yönde yasal düzenlemele-re eklemeler yapılmalıdır.” dedi.

46 Mayıs 2013

KENTSEL DÖNÜŞÜM

Konutta KDV artışının meyveleriniticari ofis yatırımcıları topluyorKonutta KDV artışına ait yasa-nın yürürlüğe girmesi ile %1 olan konut KDV’si %18’e kadar çıkmış oldu. KDV artışı yeni ruhsat alın-mış konut projelerinde son kulla-nıcıların yatırım maliyetlerini etki-ledi ve yatırımın geri dönüş süreci-ne %17’lik ek bir maliyet getirdi.Ticari ofis projelerinde zaten %18 olan KDV oranında herhangi bir değişiklik olmadığı için son kulla-nıcılara ve yatırımcılara ek bir ma-liyet binmeden satışlar yapılmaya devam ediliyor. %18 KDV’yi ödeyecek olan ya-tırımcı konut almaktan uzaklaşa-rak ticari ofis yatırımına daha sı-cak bakmaya başladı. Konu ile ilgili açıklama yapan Gü-rallar Yapı Genel Müdürü Evrim Karayel; “Kartal’da E5 aksı üze-

rinde gerçekleştirdiğimiz ticari ofis projemiz Lapis Han’da konut-ta KDV artışının olumlu sonuç-larını toplamaya başladık. Gayri-menkul yatırımcıları zaten %18 KDV ödeyecekse neden konu-ta yatırım yapsınlar, konut almak yatırım yapmak değildir. Gerçek gayrimenkul yatırımı tüm dünya-da kabul gördüğü gibi ticari gayri-menkule yapılan yatırımdır, bugü-ne kadar KDV avantajından yarar-lanan konutlardaki satış ivmesi gi-derek yavaşlayacak ve artık yatı-rımcılar ticari ofislere yatırım yap-maya başlayacaklar” dedi. KDV artışının meyvelerini Lapis Han Kartal’da toplamaya başla-dıklarını belirten Evrim Karayel; Lapis Han Kartal’da satışların he-deflediklerinden daha hızlı ilerle-

diğini söyledi. Karayel, “Müşteri-lerimizin bir kısmı %18 KDV’yi konuta ödemek istemedikleri için ticari ofis yatırımını tercih ediyor-lar” dedi. Karayel, bu bilinçli müş-teri kitlesinin giderek artacağını belirtti.

Yeni konut fiyatları geçen yılın aynı dönemine göre % 8,56 oranında arttı

Endeks artışı en çok büyük konutlarda yaşandı

Yeni Konut Fiyat Endeksi”nin Mart 2013 raporu sonuçlarını de-ğerlendiren GYODER Başkanı Aziz Torun “Mart ayına baktığı-mızda, yeni konut fiyatlarının Şu-bat ayına göre yüzde 1,02’lik bir artış gösterdiğini görüyoruz. Bu ar-

tış % 0,66 olan aylık enflasyonun oldukça üzerinde gerçekleşmiş. Bu durum önümüzdeki dönemde yeni konutlardaki fiyat artışının, yine enflasyonun üzerinde bir ar-tışla devam edeceğini göstermek-tedir” dedi. Yeni Konut Fiyat En-deksin 2013 Mart ayı raporu yayın-landı. Rapora göre; yeni konut fi-yatları bir önceki aya göre %1,02; geçen yılın aynı dönemine göre % 8,56 ve endeksin başlangıç dönemi olan 2010 yılı Ocak ayına göre ise %29,30 oranında artış kaydetti. Mart ayında Endeks, bir önceki aya göre, İstanbul Avrupa yakasında yer alan markalı konut projelerin-de % 0,22 oranında, İstanbul Asya yakasında yer alan markalı konut projelerinde % 1,00 oranında arttı.. Endeksin başlangıç dönemine göre

ise İstanbul Asya yakasındaki pro-jeler Avrupa yakasına kıyasla 6,1 puan fazla artış gösterdi. Mart ayın-da, bir önceki aya göre, 1+1 daire tipinde % 0,08 oranında, 2+1 dai-re tipinde % 0,99 oranında, 3+1 da-ire tipinde % 1,11 ve 4+1 daire ti-pinde ise % 1,52 oranında artış ya-şandı. Metrekare bazında yapılan değerlendirmede; yeni konut fiyat endeksinde bir önceki aya göre, 51-75 metrekare büyüklüğe sahip ko-nutlarda % 0,47; 76-100 metreka-re büyüklüğe sahip konutlarda % 0,57; 101-125 metrekare büyüklü-ğe sahip konutlarda % 0,62; 126-150 metrekare büyüklüğe sahip ko-nutlarda % 0,71; 151 metrekare ve daha büyük alana sahip konutlarda ise % 1,20 oranında artış gerçekleş-tiğini belirti.

47Mayıs 2013

Turyap Fikirtepe ilk kurumsal fir-ma olmakla beraber iki yıldır faaliyet göstermektedir. Kuruluş amacımız Fi-kirtepe bölgesinde gayrimenkul ,işye-ri ,arsa ve kentsel dönüşüm bölgesin-de olan bu bölgeye hizmet sunmaktır. Turyap Fikirtepe sadece Fikirtepe ile sınırlı kalmamakta, bölgesini etüt edip , Turyap’ın 400 yakın tecrübeli ofisi ile koordineli olarak birçok yerde hiz-met sunmaktadır.Fikirtepe bölgesin-de en önemli çalışmalarımız müteah-hit firmalarla beraber kentsel dönüşüm projelerini yürütmektir .Bölgede çalış-mak isteyen müteahhit firmalar pro-fesyonel ekip ile çalışmayı daha uy-gun görmektedir. Müşterilerimizin bu-rada gayrimenkulü olduğu gibi başka bölgelerde de gayri menkulleri olabi-liyor.Burada olsun diğer bölgelerde olsun ,sunduğumuz hizmetin aynısı-nı İstanbul içi ve İstanbul dışı olmak üzere bütün bölgelerde aynı hizmet kalitesi ile sunmaktayız. Turyap Fikir-tepe olarak bölgemize yakın olan yer-lerde; Gözcübaba ,Kadıköy, Ataşehir ,Suadiye Bostancı gibi semt ve ilçele-rimizde kat karşılığı aracılık hizmetle-ri sunmaktayız.Bununla beraber Du-dullu Organize Sanayi Bölgesi, İMES, MODOKO gibi sanayi çevrelerimiz-de mevcut olan projelerimiz ve aracı-lık hizmetleri vermekteyiz.Fikirtepe,Kentsel dönüşüm projesi in-şaat sektörü ve bölge için istihdam ve ticari açıdan ülkemizin önemli proje-lerinden biri diyebiliriz. Bir milyon 500 bin metre kare alan 8 ticari ol-mak üzere 56 ada 20 bin konutun 50 bin konuta çıkacağı önemli bir proje olmasıyla, Konum itibari ile merke-zi bir yerde olması değerini artırmak-tadır.Fikirtepe Bölgesi çok eski bir bölge

olması ile buradaki yapılar bölge in-sanın kendi dişi tırnağı ile yaptığı ya-pılardır. Fakat Türkiye deprem bölge-si olduğu için yapılar deprem yönet-meliği kullanımı açısından elveriş-li değildir.Bu açıdan bölgemizde izni çıkmış olan Yeni Kentsel Dönüşüm Yönetmeliği’ni önemsiyoruz .Böl-ge halkımızın daha refah ve daha sağ-lıklı yapılara kavuşmaları bizim açı-mızdan sevindirici bir gelişmedir. Bi-zim için önemli olan,buradaki insan-ların mağdur edilmemesidir. Bölgeye gelen Müteahhit için de aynı duyarlı-lık gösterilmelidir.Şimdiye kadar Fi-kirtepe bölgesine herhangi bir yatı-rım yapılmadı.Zeytinburnu’ndan son-ra İstanbul un ikinci çarpık yapılaşma-sı diyebiliriz.Fikirtepeye 4.14 gibi bir imar verilmektedir. Bu oran dışarıdan fazla görülse de birlik beraberliği sağ-lamak açısından olması gereken oran diyebiliriz.Bölgeye 60 yıldır herhan-gi bir hizmet yapılmamıştır.Bazı fir-malar oran konusunda % 55 yüzde % 60 hata yüzde 50’nin altında oranlar beklerken diğer merkezi bölgelere ve-rilen % 75 oranlar kalbur üstü gözük-mektedir.Verilen oran bölge ile uyum-lu verilmiştir .Bölgeye gelen müteah-hitlerin “acaba bölge halkı burada ika-met edecek mi ? Dışarıdan gelecek farklı kültür yapıları ve kişiler böl-geye uyacak mı ? Belediyenin müte-ahhite vermiş olduğu altyapı sorum-luluğunu kaldırabilecek mi “ gibi so-rular çekinceler oluşmaktadır. Bura-da ki başlıca sorunlardan biri beledi-yenin yapmış olduğu çekmeler konu-sunda yollara verilmiş olan oranlar-da meydana gelen hatalardır.Bu ha-talar son iki seneden buyana belli bir uğraş sonucunda düzeltildi.Şimdi mü-teahhitler açısından sorunlardan biri

kalkmış oldu.Büyük firmalar bölgeyi hedefler oldu. Ancak daha önce gelen müteahhitler ile sağlıklı sözleşmeler yapıldı diyemeyiz.Belediyeler tarafın-dan gereken destekler verilmedi ve bir-çok olumsuzluklar oluştu. Halkın te-dirgin olduğu konulardan birisi 60 yıl-dan bu yana çamurunu çiğnediği,dişi tırnağı ile yaptığı yerinden malının karşılığını alabilir miyim tedirginli-ği oluşmaya başladı .Amacımız; böl-ge olarak üniversite, hastane, ulaşım ve merkezi açıdan rahat olan bölge-mize gelen insanlara ve ticari işletme-lere en iyi hizmeti sunmak ve seçtik-leri gayrimenkulde yardımcı olduğu-muz gibi bölgede yaşayan insanlarımı-zın kentsel dönüşüm proje ile girdik-leri bu ticari projede en sağlıklı ilerle-yişi ve aynı kolaylığı sağlamak,daha önce yaşamış olduğu sıkıntıların bir nevi önüne geçebilmektir.Toprak sahi-bi olmayan,dışarıdan gelen insanlar ile yapılan çalışmalarda çok sıkıntılar ya-şandı.Belediye imar planlarında yapı-lan yanlışlıklar açısından 2 sene kay-bedildi diyebiliriz .Belediyelerin des-teği olmadı,belediyenin daha önce ada temsilcileri ile yapmış olduğu toplan-tıda kentsel dönüşüm çalışmalarının sağlıklı yürütülmesi için ofis açılacağı belirtildi, bu ofisin açılması bölge açı-sından önemli olacaktır.Bir diğer sıkıntı ise ;yapılmak isteni-len residence tarzı yapıların,bölge hal-kı tarafından yeni oluşan kültüre adap-te olabilecek mi tereddütleri var ;Be-nimsediğimiz kadarı ile Fikirtepe hal-kının büyük bir çoğunluğunun farklı bölgelere taşınacağı ama yetişen yeni neslin sosyal ve ekonomik açıdan bu-raya uyum sağlayacağı kanaatindeyiz Temennimiz, bu mirasın gelecek ne-sillere aktarılmasıdır.

Turyap Fikirtepe temsilcisi Ümit Arslan Fikirtepe’deki kentsel dönüşüm projesini değerlen-di.1985 yılında kurulan ve emlak sektörünün ilk franchise veren kuruluşu olan TURYAP, yurt-dışında ve Türkiye’nin 41 iline dağılmış 400 e yakın temsilciliğiyle Türkiye’nin en köklü ve yaygın emlak organizasyonudur.Temsilcilerimiz sistemimizde kayıtlı olan 35 bini aşkın gayri-menkulü pazarlayabilmektedir.

Temennimiz, bu mirasın gelecek nesillere aktarılmasıdır

48 Mayıs 2013

Tek Yapı ve Dek. Mal. San. Tic. Ltd. Şti Genel Müdürü Mehmet Şah DURSUN, günümüz-de sağlık ve temizliğin önemi herkes tarafından bilinmektedir. Biz bu konuda özellikle te-mizliğin sembolü olan banyolarımızın en önemli ihtiyacı olan duş ve küvet kabinleri konu-sunda hizmet vermekteyiz.

Firma olarak İstanbul Bakırköy’deki Showroom’umuz ve Güngören’deki duşa kabin imalat yerimiz ile 1989 yı-lından itibaren bu sektörün içindeyiz. 2008 yılında müşterilerimize daha iyi hizmet verebilmek için akrilik küvet, jakuzi duş teknesi ve kompakt ima-latına başladık. Çerkezköy’deki 2000 m2 kapalı 200 m2 showro-om alanımızla merkezi İstanbul ve Türkiye genelindeki 500’e ya-kın bayimiz , Antalya Bölge Mü-dürlüğümüz ve 2010 yılında Ku-zey Irak’ta Erbil ‘de kurduğumuz

İmalat,depolama ve sowroom ile sektöre yön vermeye devam et-mekteyiz. Bugün TEK DUŞA-KABİN ve TEK DUŞ KÜVET markamız ile 20’den fazla ülke-ye ürünlerimiz ihraç edilmektedir.Ürünlerimiz,TEKDUŞ KABİN ve TEKDUŞ KÜVET marka tesci-li ve garanti belgeli olarak hizme-te sunulmaktadır. Kuruluşumuz müşterilerimizin desteği ile bu va-zifeyi en iyi şekilde yerine getire-bilmenin haklı gururu içindedir.Sektör ile ilgili olarak başlıca

en önemli sıkıntımız kalite ko-nusunda sektörümüzde firmala-rın taviz vermesi ve bunun yanı sıra müteahhit firmaların sek-töre ucuz ürün istemesidir.Mü-teahhit firmanın ucuz ürün is-temesiyle ürünün kalitesi de düşmekte ve bu şekilde hare-ket eden firmalara karşı bizim ürün geliştirme durumumuz sı-nırlı olmaktadır.Ekonomik şart-larda vatandaşı zorlamakta ve müteahhittin ucuz ürün iste-mesi kalite ve standartları dü-şürmektedir. Vatandaş temin et-tiği ucuz üründen memnun kal-mayınca değiştirme yoluna gidi-yor ve fiyat karşılaştırması ya-pıyor.Açıkçası sektördeki kalite standardını,kendimizi vatandaşa anlatamıyoruz. Sektörde rekabet sıkıntısı fazlaca olup,çoğu fir-maların ISO, TSE belgesi bulun-mamaktadır.Türkiye’de belirli bir standart ve buna bağlı olarak belirli şartlar gelmek zorunda 25 yıldır bu piyasanın içinde olup ,belirli standartlarımız olmasay-dı piyasada kalmamızın imka-nı yoktu.Firma olarak en büyük seslenişimiz dürüstlük,kaliteli ürün üretmek ve güvenirliliktir.Sektörün sıkıntılarından biri de marketler ile mücadelesidir .Çin’den gelen şişirme ürünler ile müşteriye ucuz ürün sunma-ları beraberinde birçok soruna neden olmaktadır.Vatandaş far-kında olmadan tedarik ettiği bu ürünlerin kullanımından memnun

Sektör olarak en önemli sıkıntımız Sektörümüzde firmaların Kalite konusunda taviz vermesi

DUŞAKABİN

49Mayıs 2013

kalmayınca bizim için sektör-deki kalite standartlarını düşür-

mektedir. Marketler tekne kabini-ni 180,000 , 190,000 TL ye veri-

yor .Günümüzde bir teknenin ma-liyeti 150,000 TL..Kaliteyi düşü-rüp tekne + kabin 200 TL dersek kalitede onlar gibi sınırlı oluruz.Daha önce de belirttiğim öncelikli hedefimiz kaliteden ödün verme-mek .Temennimiz devlet eli ile buna bir düzen getirilmesi ,kali-te standartlarına öncelik verilme-si ve buna bağlı inşaat firmaları-nın denetlemesidir.Kentsel dönüşüm projelerini önemsiyoruz.İnşaat sektörü o ül-kede diğer sektörleri tetikleyen lokomotif sektördür.İnsanlarımı-za yeni iş sahalarının açılması, yeni sağlıklı yaşam alanlarına in-sanlarımızın kavuşması en büyük isteğimizdir.

İşletme ortaklarından Atakan Güçtemur; Plasmak, 2009 yılın-da üç ortaklı olarak İstanbul’da kuruldu. İki ortakla günümü-ze kadar faaliyetini sürdü-ren firma tüketicilerine en iyi ürünleri ve en yeni modelleri sunmak,eksiksiz hizmet vermek üzerine odaklanmış,sektörün ih-tiyacı olan kaliteli ve hızlı hiz-met verebilme anlayışı ile ça-lışmalarını sürdüren maliyet-li ve kalitesiz ürünlerin önü-ne geçme amacı ile üretimi-ne başlamış bir kuruluştur. Plasmak ile yaptığımız görüş-mede; Polistren levha,yedek parçalar,conta,rulman ve plas-tik aksamı gibi kendi ürettikle-ri tüm ürünleri,duşakabin üre-ticilerinin hizmetine sunmakta

olduklarını,Tepmerli cam ve po-listren cam, birlikte kullanılırken ilerleyen zamanlarda temperli camın kullanımının %60 ‘a kadar arttığını,Plasman olarak;yatırım amaçlı farklı desenler üretmeye başladıklarını ve Polistren camın kullanımın artışı sonucu alternati-fi olan temperli cam üretimine ya-tırım yapan firmanın,Polistren lev-ha olarak Türkiye sınırları içeri-sinde,450-480 ton arası aylık tüke-timin 180-200 tonunu Plasman fir-masının gerçekleştirmekte olduk-larını belirttiler.Hizmet kalitesi ve uygun fiyatla-rıyla değerli müşterilerinin hiz-metinde olan firma; yaptıkla-rı işlerde müşteri memnuniyeti-ni esas alarak, çalışmalarını de-vam etmekte olduklarını belirtti.

Günümüze koşullarında firma olarak hedefimiz

tüketicilerine en iyi ürünleri ve yeni modelleri sunmak

50 Mayıs 2013

Parladuş olarak tek hedefimiz: kalite ve müşteri memnuniyetinden ödün vermemek

Parladuş olarak çıraklıktan başla-yıp işverenliğe kadar uzanan bu yol-da temel ilkemiz: Müşteriye en uy-gun maliyette ve kalitede hizmet sunmaktır . Bizim rakibimiz sadece müşterimizdir. Başka firmaları baz almadan sadece müşteri odaklı çalış-ma prensibimiz en büyük yol göste-ricimiz.Bu anlayıştan yola çıkarak tüm aşa-malar bizzat tarafımızdan takip ve kontrol edilip bu hususun müşterile-rimize özgü değer anlayışımızın ve müşteriye duyulan saygının en bü-yük ispatı olduğunu ve tüm içtenli-ğimizle sürdürdüğümüz çalışmaları-mızın yenilikçi ve samimi anlayışı-mızın zamanla dostluğa dönüştüğü-nün muhakkak ki en büyük göster-gesidir. Hiçbir zaman kimsenin işine engel olma gibi düşüncemiz olma-

dı. Çoğu projelerde gerçekleşen ba-şarılı geri dönüş ile yaptığımız işin ne kadar önemli olduğunu ve yapa-cağımız işlerin vatandaşımızın mem-nuniyetini için ne denli önemli oldu-ğunu ortaya koymakta ve yaptığımız işin memnuniyet verici yanını gös-termektedir.Firma olarak bütün sektörde kullanı-lan ürünleri üretiyoruz .6 mm otomo-bil camı kullandığımız tamper açı-lır kapı ve sürgülü kapı olarak kul-lanıyoruz .Isıya ve darbeye dayanık-lı 5 mm otomobil camımız mevcut. Dayanıklı bu ürünlerde herhangi bir darbe sonucu insan üzerinde yara-lanmaya sebebiyet vermeden, bun-ları sürgülü sistemlerde kullanıyoruz .Mika olarak kullandığımız iki çeşit malzememiz var.Bunlardan biri; lüks seri mat krom ve parlak kromlarda 20 seneye kadar kullanımda herhan-gi bir zedelenme olmadan kullanıla-bilen ve bir diğeri de ; ekonomi seri-si olan uzun vadede verim alınabile-cek camlarımızdır.Duşa kabinlerin üretiminin tamamı kendi imalatımızda gerçekleşmekte-dir. tamper cam dediğimiz seri; 5 yıl garantili olup üründe lüks seri dedi-ğimiz mat veya parlak profil kulla-nıyoruz .Bu profildeki ürünlerde pas-lanma ya da kırılma olmaz.Ürünle-ri, aksesuarından su kaçağına kadar 5 yıl garantili veriyoruz .Mika cam serimiz üç yıl garantili olup mika beyaz ekonomi seri dediğimiz duşa kabinlerimiz ise iki yıl garantilidir. Kullanımında gerekli görülen tüm

bilgileri , müşterilerimize aktarıyo-ruz. Ürünlerimizi, müşterilimizin is-teğine göre özel ölçüm olarak suna-bilmekteyiz.Duş, tekne küvetleri ve özel fason yaptırıyoruz. Duş küvetle-ri özelikle 3 mm yaptırıyoruz ve bun-ların tasarım kalıplarının tamamı fir-mamıza aittir. Biz ,parla duş olarak kaliteden ödün vermeden en uygun maliyette ve en yüksek kalitede hiz-met vermeyi amaçlıyoruz.Ürünlerde imalata verdiğimiz önem kadar,müşteri memnuniyetini de ön planda tutularak herhangi bir şika-yet üzerine 3 iş günü içerisinde so-rununu gideriyor,değiştirilmesi ge-reken ürünü yine 3 iş günü içerisin-de değiştiriyoruz.Firma olarak öne-rimiz, yerli ürün kullanılmasıdır.Sektörümüzde,yurtdışı ihracatın-da özelikle Çin ürünlerinin kullanı-mı başlıca karşılaştığımız sorunla-rı oluşturmakta.Bunların kullanımın-dan kaynaklı sorunlarla karşılaşa-biliyoruz. yaptırdığımız yerli ürün 2 yıldır dışarıda herhangi Sektör ola-rak karşılaştığımız sorunlardan biri de yine dışarıya bağlı olduğumuz ham madde pahalılığı.Kullandığımız ham maddenin çoğu dışarıdan gelmekte.Alüminyum,külçe altın gibi burada eritilip çekilmesi ve dolar bazında sa-tılması sektör açısından sıkıntı oluş-turuyor. Kar oranlarında düşüklük ya-şanınca sektördeki çoğu firma ,kalite-den ödün verip sektörde sıkıntı oluş-turuyor.Firma olarak ilkemiz kalite-den ödün vermeden, yerli ürün kulla-nımını arttırma ve kullandırmadır.

DUŞAKABİN

Parla duş işletme sahibi İz-zet Beyazıt; 1997 yılından bu yana kazanmış oldukla-rı tecrübeyle her müşteriye en yüksek hizmet kalitesi-ni sunmak ve bu sektördeki tüm değişim ve yeniliklerden yararlandırarak her gün müş-teri portföyünü genişleterek layık oldukları noktaya doğ-ru ve emin adımlarla ilerle-mekte olduklarını belirtti.

52 Mayıs 2013

Türkiye Vizyonu, Rekabet ve Şirketler Dünyası -2Sevgili Ekonomi Ajandası Okuyucula-rı. Merhaba Türkiye vizyonu, rekabet ve şirketler dünyası için mart sayısında be-lirttiğimiz gelişmeler doğrultusunda şir-ketlerimizin gelişme yolunda gösterdikleri ve rekabete yarayacak olan genelden öze-le bazı sorunlara vurgular yapılmıştı. Ül-kemizin gelecek dönemler için gelişen ül-keler arasında iyi yerlere geleceğine olan inancımızı desteklememiz gerekmektedir. Fakat bu destek sadece motive edici sözler ile kalmamalı ve reel şirket gelişimine yö-nelik politika ve uygulamalar ile de des-teklenmelidir ki, dünya rekabet endeksi ve gelişmiş ülkeler sıralamasında daha üst sı-ralara çıkma başarısını elde edelim.Şirket-lerimizin 201- 2012 dönemine ilişkin açı-lış rakamları ve yüzde dağılımlarına bakıl-dığında karşımıza çıkan tablo teknik faali-yetler, tarım, imalat ana kollarında yaşa-nan gerilemedir. Bu gerilemenin yanı sıra inşaat, bilgi işlem, destek ve diğer sınıfa kalan sektörler açısından artışlar meyda-na gelmiştir. Ekonomik olarak üretim ve rekabete daha çok destek vermesi gereken sektörler olan imalat ve teknik faaliyet sı-nıflar gerilemektedir. Tüketimi başlangıç-ta artıran fakat uzun vadede azaltan ve ile-ri vadeli borçlanmayı beraberinde getiren inşaat sektörü ile sınıflandırmaya giren fa-kat ana sektörler dışında kalan diğer sek-törler için ise %10’dan fazla büyüme gö-zükmektedir. Rekabet avantajı elde etmek için şirketle-

rimizin yurtdışı şirketlere göre döviz ka-zandırıcı işlemlere yönelmesi ve bunun yanı sıra ülke içi ekonomik yapının da bu-nun destekleyecek şekilde yeniden yapı-lanması gerekmektedir. Fakat görünen tabloda ülke içi büyüme ve tüketimi kıs-ma ihtimali yüksek olan ve Minksy istik-rarsızlığını oluşturacak olan uzun vade-li borçlandırıcı sektörlerde diğer sektörle-re göre daha çok gelişme gözlenmektedir. Ülkemiz için 2023 vizyon ve hedefinin konması ile bunu destekleyecek ekono-mik yapının da desteklenmesi ve yönlen-dirme ile ekonomi oyuncularının hedefe doğru daha sağlıklı bir şirket yapısı ile git-meleri gerekmektedir. Fakat 2010-2012 arası şirket açılış rakamlarının verdiği gö-rüntü bunu desteklememektedir. Acaba ülkemiz sanayici profilinin istekleri ile ül-keyi yöneten siyasi irade arasındaki mev-cut uyumun derecesi bu dengesizliği aş-mada ne kadar fayda sağlayacaktır? İşte gelecek 10 yıllık dönemin en kritik sorusu kanımca bu olacaktır?Sanayicimiz ve işadamlarımız merhum Turgut Özal’ın dışa açık ekonomi prog-ramı ile yurtdışına açılma kültürünün de-vamı ile son yıllarda yaşanan yurtdışı ge-ziler ve bunun devamı ile yurtdışı satış-ların artmasının hızını kendi kapasitemiz açısından daha yukarı çekmemiz için ne-ler yapabileceğiz? Yukarıdaki kritik soru-nun ikizi olan soruda budur. Şirketler dün-yamızda son dönemde dikkatlerden kaç-

mayan bir konuda finansman sorunudur. Finansman sorununda ülkemizin serma-ye açısından güçlü olmadığı tezi uzun bir zamandır doğruluğunu korumuştur. Fakat son yıllarda şirketlerin 2002-2007 arası dünyadaki ucuz finansmanın verdiği avan-tajı kullanmada ve kullanılan kredileri ve destekleri işlerini geliştirmek için ne ka-dar becerikli oldukları, gelişmenin finan-sı açısından dikkatle araştırılması gereken bir konudur. Şirketlerin hala yasal serma-ye ile işletme için gerekli iş sermayesi ve çalışma sermayesi kavramından uzak ol-dukları maalesef çeşitli verilerin incelen-mesi ile gözlenmektedir. İş adamı ve sana-yicimiz uzun yıllar borçlanma ile maliyet-leri ödemeye kalkmaları ve kendi öz ser-mayesini mümkün olan en düşük seviye-de tutma becerisi gerçekten takdire şayan olmakla birlikte ülkemizdeki orta gelir tu-zağı ile borçlanma limitlerinin dolmaya başlaması ile borçtan faydalanma imkanı azalmaya başlamıştır. Bu da yeni bir reka-bet avantajının nasıl oluşturulması gerek-tiği sorununun kaynağı olarak karşımızda durmaktadır? Sevgili ekonomiajandasi.net okuyucula-rım, maksat olmalı ki üzüm yemek hem de kaliteli cinsinden. Bağcı ile sorunu-muz var!!!. Çünkü bağcı biziz ve biz ken-dimizi bir düzene koyamadığımız zaman üzümden de olacağız. Mayıs ayındayız ve İstanbul’u fethedenlerin torunlarının eko-nomik fetihleri yapmaması için nasıl bir mazereti olur? Dilimiz, bilgimiz ve kalemimizin elverdiği ölçüde gelişme adımlar için yapılması ge-rekenleri ve bunlara yönelik tavsiyelerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Biz benden daha akıllıyız parolası ile sizlerin-de konu ile ilgili görüşlerinizi beklerim.

MAKALE

2008 Dünya ekonomik krizi ile gelişme aşamasında diğer ülkelere göre olduk-ça avantajlı konumda olan ülkemiz için acaba aynı avantajı nasıl kullanıyoruz diye merak ettiğimizde, ilk olarak son yıl açılan şirketlerin dağılımına bakalım;

Dr. Mehmet [email protected]

53Mayıs 2013

Türkiye Vizyonu, Rekabet ve Şirketler Dünyası -2

Lojistik sektörünün iki önemli başucu kitabı yenilendi

İlk kez 2003 yılında yayınla-nan ve önceki baskısı 2009’da yapılan’’Uluslararası Taşımacı-lık Yönetimi’’ ve ‘’Lojistik Yö-netimi’’ kitapları, gelişen sek-tör dinamikleri ve değişen mev-zuat doğrultusunda, yeni eklenen konu ve bölümleriyle satışa su-nuldu.Doç.Dr. Metin Çancı ve Prof.Dr. Murat Erdal tarafından hazırla-nan ve mevzuat, akademik ha-yat, lojistik dünyasındaki değişim ve gelişmeleri içeren bu iki kitap,

her düzeyde öğrenci ve sektör ça-lışanının bilgi ihtiyacını karşıla-mayı hedefliyor.Türkiye’nin daha rekabetçi bir dünyaya hızla hazırlanması-na katkıda bulunmak amacıy-la 2003 yılından bu yana sürdür-düğü eğitim faaliyetleri kapsa-mında, UTİKAD’ın akademis-yen danışmanları tarafından sek-törün katkılarıyla hazırlanan, Uluslararası Taşımacılık Yöne-timi, Lojistik Yönetimi, Küresel Lojistik, Dış Ticaret ve Lojistik

Sözlüğü,Lojistik İşletmelerinde Yönetim - Organizasyon ve Filo Yönetimi, Uluslararası Demiryo-lu Eşya Taşımacılığı ve Depo Yö-netimi isimli 7 kitabı bulunuyor.UTİKAD’ın sektöre ve eğitim kurumlarına bilgi ve başvuru kay-nağı olarak kazandırdığı aynı za-manda tüm lojistik meslek lisele-ri, meslek yüksekokulları ve üni-versitelerde ders kitabı olarak okutulan yayınları, eğitim dünya-sı tarafından referans yayın ola-rak kabul ediliyor.

UTİKAD’ın “Uluslararası Taşımacılık Yönetimi” ve “Lojistik Yönetimi” isimli iki kitaptan oluşan seti genişletilmiş 4.baskısıyla sektörün hizmetine sunuldu

54 Mayıs 2013

E- Ticaret Patladı, Trafik Keşmekeşi Arttı

Beykoz Lojistik Meslek Yükse-kokulu Lojistik Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen ‘E-Ticaret’te Lojis-tik Konferansı e-ticaret ve lojistik

sektörünün önde gelen kurumla-rını biraraya getirdi. Konferans-ta E-Ticaret’te Lojistiğin Önemi, E-Ticaret’te Lojistik Tehditler ve Çözüm Önerileri, E-Tedarik Zin-cirinde Maliyetleri Azaltmanın Yolları ve E-Ticaret’te Lojistik Süreçlerin Optimizasyonu tartı-şıldı.UTİKAD - Uluslararası Taşıma-cılık ve Lojistik Hizmet Üreten-leri Derneği Başkanı Turgut Er-keskin tarafından açılış konuşma-sı yapılan konferans, Galatasaray Üniversitesi’nden Prof. Dr. Meh-met Şakir Ersoy ile Beykoz Lo-jistik Meslek Yüksekokulu’ndan Prof. Dr. Okan Tuna’nın modera-törlüğünde gerçekleşti.

kentlerde e-ticaret trafiği başladıLojistik ve e-ticaret sektörünün önemli oyuncularının katıldı-

LOJİSTİK

Alışveriş sitelerinin kapıda ödeme yöntemi lojistikçile-re dert oldu. Aynı üründen 3-4 adet ısmarlayan tüketi-ciler, kapıda deneme sonra-sı satın alıyor. Diğer ürün-leri geri gönderen tüketici-ler kentte trafik keşmekeşi-ne katkıda bulunuyor. Bey-koz Lojistik Meslek Yük-sek Okulu’nun düzenle-diği E-Ticaret’te Lojistik Konferansı’nda sektör tem-silcileri kentsel lojistik için çözüm istedi.

55Mayıs 2013

E- Ticaret Patladı, Trafik Keşmekeşi Arttı

ğı konferansın açılış konuşması-nı yapan Turgut Erkeskin, günü-müzde tüketicilerin e-ticaretten hız beklentisinin teslimat süre-lerini kısalttığını ifade ederken, Türkiye’de kredi kartları har-camalarında e-ticaretin payının %10’a yükseldiğini, bu oranın daha da artacağını belirtti. Artan tüketici sayısının teslimat nokta-larının sayısını arttırdığını, lojis-tik sektörünün bu ihtiyaca yanıt vermek amacıyla kılcal damar-lar gibi şehir şehir, mahalle ma-halle yayılacağını, daha çok tes-limat yapılacağını söyledi. Bunun da daha fazla nakliye aracı trafi-ği anlamına geldiğini ifade eden Erkeskin, İstanbul’da e-ticaret ar-tışıyla beraber oluşacak mal tes-limatlarının trafik keşmekeşini içinden çıkılmaz hale getireceğini vurguladı. Bölgesel dağıtım mer-kezleri oluşturulması veya üreti-ciden tüketiciye doğrudan tesli-mat gibi çözüm önerileri üzerinde durulması gerektiğini ifade eden Erkeskin, kentsel lojistik ile ilgi-li araştırmaların artması gerekti-ğini söyledi.

kadınlar kapıda dene-Al yapıyor, alışveriş siteleri trafiği artırıyorBeykoz Lojistik Meslek Yükse-kokulu Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Okan Tuna “Türkiye’deki e-ticaret ürünlerinin çıkış kayna-ğı % 85 oranında İstanbul kenti-dir. Ve bu ürünlerin de % 25 gibi bir oranı İstanbul’da tüketilmek-tedir. Bu durum, İstanbul baş-ta olmak üzere büyük şehirlerde özellikle kentsel lojistik anlamın-da önemli sıkıntılar ortaya çıkara-bilmektedir. Yine, Türkiye’de b2c pazarında % 17 gibi bir iade ora-nı söz konusu olduğu düşünüldü-ğünde tersine lojistik faaliyetleri-nin de inanılmaz yoğun süreçler-le karşı karşıya kalınmakta bu da lojistik anlamda ciddi sıkıntılara yol açabilmektedir.” dedi. Konu hakkında Aras Holding Genel Müdür Yardımcısı Murat

Berksun’da: “Özellikle kadın tü-keticiler aynı üründen farklı ölçü-lerde 3-4 adet satın alarak, kapı-da deneme yöntemini uyguluyor. Ayağına veya üzerine uymayan ürünü geri gönderiyor. Bu trafik sıkışıklığı, karbondioksit salınımı gibi problemleri ortaya çıkarıyor. Türkiye’de e ticaret pazarının bü-yüyeceği ve özellikle b2c uygu-lamaların artacağı göz önüne alı-nırsa bu problem daha da büyüye-cektir.” diyerek görüşlerini açık-ladı.

türkiye’deki e-ticaret hacmiSektör temsilcilerinin konuşma yaptığı konferansta, online alış-veriş istatistikleri, Türkiye’deki e-ticaret pazar hacmi ve e-ticaret’te lojistiğin geleceği ko-nuşuldu. Her beş internet kullanı-cısından birinin online alışveriş

yaptığı Türkiye’de genç kuşağın yüzde 97’sinin online alışveriş yaptığı ortaya çıktı. Türkiye’deki e-ticaret pazarının yüzde 60 ar-tarak 40 milyar liraya ulaşılacağı tahmin edildiği belirtildi. Konferansa katılan sektör temsil-cileri arasında; Index Grup Genel Müdürü Atila Kayalıoğlu, Hep-siburada.com Lojistikten Sorum-lu Genel Müdürü Gürhan Saatçi-oğlu, Başarsoft CEO’su Alim Kü-çükpehlivan, Aras Holding Genel Müdür Yardımcısı Murat Berksun, e-Solutions Platform, Genel Mü-dürü Umur Özkal, GittiGidiyor – eBay Seller Experience Manager – Marketplaces Tolga Eraymanlı, Elektronik Ticaret Siteleri ve İşlet-mecileri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Bilginet Genel Müdür Yar-dımcısı Merter Özdemir, Yurtiçi Kargo Servisi, Kargo Operasyon-ları Müdürü Ulaş Kuru yer alıyor.

56 Mayıs 2013

Dijital çağ ulaşımı da değiştiriyor

20 Nisan 2013, İstanbul - De-netim, Vergi, Danışmanlık, Ku-rumsal Finansman ve Kurumsal Risk alanlarında dünyanın en bü-yük profesyonel hizmet firmala-rından biri olan Deloitte, “Dijital Çağda Ulaşım: Kentsel Mobilite-nin Geleceği” raporunu yayınla-dı. Deloitte University Press ya-yınlarından çıkan raporda, ‘bilgi-nin her yerde olması’ durumunun mevcut ulaşım ağının, daha etkin ve kullanıcı dostu hale getirilmesi için fırsatlar yarattığı anlatılıyor. Günümüzde başta İstanbul ol-mak üzere Türkiye’de şehir içi ulaşımın her geçen gün daha zor ve maalesef her geçen gün sade-ce yolcular için değil tüm top-lum için zaman ve enerji açısın-dan daha maliyetli bir hale geldi-ğini ifade eden, Deloitte Türkiye Kamu Endüstri Lideri Saim Üs-tündağ konuyu şöyle değerlendir-di: “ Altyapı yatırımları ile sağ-lanmaya çalışılan çözümler ise yavaş ve oldukça maliyetli. Delo-itte olarak Dünya uygulamaların-dan da yola çıkarak bu rapor ile dijital çağın ve teknolojinin mev-cut şehirci ulaşım ağının daha et-kin ve kullanıcı dostu haline gel-mesine nasıl hizmet edebileceği-ni, olası çözüm önerilerini orta-ya koyuyoruz. Bilginin her yerde olduğu çağımızda, teknolojinin yardımıyla geniş iletişim ağı, ha-vayolu sektöründe uzun zamandır uygulanan dinamik fiyatlandır-ma, ulaşım vasıtalarının entegras-yonu ve özel sektör-kamu işbirli-ği en yaygın çözüm yolları olarak ön plana çıkıyor.”Raporda araba-ların bir zamanlar kullanıcılarına özgürlük ve mobilite sağlarken,

bu günlerde başarılarının kurbanı oldukları öne sürülüyor. Şehirler-de artan trafik mobiliteyi engel-leyerek, sadece yolculara değil, tüm topluma pahalıya patlıyor. Ulaşımda teknolojiGünümüzde ulaşım planlamacıla-rı, trafik sıkışıklığını rahatlatmak için yeni alt yapı çözümleri düşü-nürken, raporda bu çözümlerin ya-vaş ve maliyetli olduğu ifade edili-yor. Öte yandan raporda, yeni ula-şım kapasitesi ile birlikte ele alın-dığında teknolojide yaşanan deği-şimler ve teşvik edici inovasyon-ların, 21’inci yüzyılda mobilite öz-gürlüğünü korumaya yardımcı ola-cağı değerlendiriliyor. Özellikle tüm özel ya da toplu taşıma araç-larını zaman, maliyet, konfor, kar-bon ayak izi ve sağlık konularında karşılaştırma imkânı sunan tekno-lojik uygulamaların kullanımı, yol-cuların ulaşım seçeneklerini geniş-letmede ve anlık ulaşım kararlarını vermelerinde destek olmada önem-li rol oynuyor.Raporda ayrıca, araba üreticileri-nin, diğer araçlar ve altyapı sistem-leri ile bilgi paylaşarak trafik akışı-nı düzenleyen ve yüksek emniyet sağlayan yeni nesil araçlara odak-landığı belirtiliyor. Son olarak tıpkı havayolu şirketlerinde ve otellerde olduğu gibi otoyollar, park alanla-rı ve ortak kullanım alanlarında di-namik fiyatlandırma mekanizması-na geçilmesi, arz ve talep dengesi-ni sağlayacak bir diğer unsur olarak karşımıza çıkıyor.

Dijital çağ sisteminin yeni özellikleriBahsedilen bu inovasyonlar ile ulaşımda hareket kabiliyeti ve mobilite önümüzdeki dönemde şu imkânlara sahip olacak:•Geniş iletişim ağı: Her zaman ve her yerde sisteme erişilebilecek.•Dinamik fiyatlandırma: Böylelik-

le arz ve talep dengelenmiş olacak.•Kullanıcı odaklı: Kullanıcıların ihtiyaçları, öncelikleri ve gerçek zamanlı veri akışları dikkate alı-nacak.•Entegrasyon: Zaman, mekân ve servis sağlayıcı kısıtlaması ol-madan yolcular A noktasından B noktasına kolaylıkla seyahat ede-bilecek.•Özel sektör-kamu işbirliği sonu-cu çıkacak yeni modeller: 21’inci yüzyılın mobilite ihtiyaçlarını kar-şılamak üzere çalışan kamu, özel sektör ve kâr amacı gütmeyen ku-ruluşların toplu ekosisteminden faydalanacak. Yeni ulaşım için yol haritasıTüm bu inovasyonlardan avantaj elde edebilmek içinse politika be-lirleyicilerin dijital çağa uygun bir ulaşım sistemine yönelik çalışma-lara başlaması gerekiyor. Bu nok-tada ise;•Ulaşım ağının performansını op-timize etmek,•Ağ tabanlı bakış açısına adapte olmak,•Yeni nesil araçlara ve mobil ser-vislere uygun zemin hazırlamak gerekiyor.

LOJİSTİK

21’inci yüzyıl yeni ulaşım sistemi teknolojinin ese-ri olacak ve kullanıcı dostu ulaşım ağı ortaya çıkacak

57Mayıs 2013

Türkiye’nin 30 Yıl Sonra Yapılan İlk Tren İhracatı Mars Logistics Tarafından Gerçekleştirildi!

Uzun yıllardır Avrupa’dan ithal edilen tren vagonlarının üretimi artık Türkiye’de yapılıyor. 30 yıl

sonra yolcu yatak kapasiteli lüks tren üretimi yapan Türkiye ilk tren ihracatını Bulgaristan’a ger-çekleştirdi. İmal edilen toplam 30 adet vagonun 20 tanesi demiryo-lu ile geri kalan 10 adet vagon ise demir yolu bakım çalışmaları se-bebi ile karayolundan sevk edil-di. 26,4 m. uzunluğundaki vagon-ların sevkiyatı için 300 ton kapa-siteli vinçler yardımı ile telesko-pik özellikli ağır yük taşıma ka-pasitesine sahip araçlar kulla-nıldı.Vagonların tahmil ve tahli-ye operasyonları ile karayolu ta-şıması organizasyonunu gerçek-leştiren Mars Logstics Demiryo-lu departmanının Müdürü Erdin Erengül, “Son yıllarda ülkemizde

demiryolu alanında yapılan yatı-rımlar, sadece yol ve çeken araç ile sınırlı kalmayıp, diğer alanlar-da da kendini göstermiştir. Çeki-len araçlar konusunda da Türki-ye referans bir ülke olma yolunda ilerlemektedir.” şeklinde konuştu.

Türkiye Vagon Sanayi A.Ş.’nin (TÜVASAŞ) Bul-garistan Demiryolları için geçen yıl üretimine başladı-ğı yataklı 30 yolcu vagonu-nun teslimatı tamamlandı. 30 yıl sonra ihracatı yapılan lüks yataklı yolcu vagon-larının Bulgaristan’a tesli-mi için Mars Logistics tara-fından organize edilen özel TIR’lar kullanıldı.

Mars logıstıcs, Adana’da güçlendi!Fark yaratmayı vizyon edinerek, sektöründe birçok yeniliğe öncülük eden Mars Logistics, Akdeniz ve Güneydoğu’ya yakın temas için Adana’da açmış olduğu şubeyi genişleterek lo-jistik merkezine çevirdi, Şakirpaşa Havalimanı’nda ise yeni bir ofis açtı. Mars Logistics; lojistik merkezi ile 2000’li yıllarda gerçekleştirdikleri yatırım ve ihracat hamleleri ile Ana-dolu Kaplanı olarak anılan Adana, Mersin, Konya, Kahramanmaraş ve Gaziantep gibi iller-deki müşterilerine yerinden daha da hızlı ve ayrıcalıklı bir hizmet sunmayı hedefliyor.

Lojistik sektöründeki liderliği-ni, yaygın hizmet ağı ile daha da güçlendirmeyi hedefleyen Mars Logistics, Adana şubesini lojistik merkezine çevirerek ve Adana Şa-kirpaşa Havaalanı şubesinin açılı-şını gerçekleştirerek çok yönlü en-tegre lojistik hizmetlerini bölge-deki müşterilerine yerinden ulaş-tırmayı hedefliyor. Mars Logis-tics her iki şube ile müşterileri-nin uluslararası taşımacılık, kara, hava ve deniz kargo ile demiryolu ihracat ve ithalat işlemlerini sağ-layacak. Karayolu taşımacılığın-da komple ihracat ve ithalat işlem-lerinin yanı sıra, parsiyel hizmeti de sunacak. Hava ve denizyolun-da Full Charter ve Sub Charter ki-ralama olanakları da sağlayacak

olan Adana Lojistik Merkezi, böl-gedeki Mars Logistics müşterileri-ne transit ticaret ve proje taşıma-larında da avantajlı çözümler ha-zırlayacak. Mars Logistics Adana Lojistik Merkezi, böylece dış tica-ret işlemlerinin daha da kolay ve hızlı bir biçimde sonuçlandırılma-sını sağlayacak.İstanbul, Ankara ve İzmir’in ar-dından dördüncü havalima-nı ofisini de Adana Şakirpaşa Havaalanı’nda açan Mars Logis-tics, bu ofis ile ihracat kargolarının gümrüklü sahaya alınması, konşi-mento tanzimi, gümrükçüler ile ir-tibat sağlanması, konşimentoların ilgili havayoluna teslim edilmesi, ithalat evraklarının ilgili havayo-lundan alınması, gümrüğe özet be-

yan verilmesi ve onaylatılması ve ordino satışı gibi işlemleri yerinde ve daha hızlı gerçekleştirecek. Mars Logistics, 1000’in üzerinde profesyonel çalışanı, 1500 araçlık güçlü filosu, donanımlı alt yapı-sı, iletişim ağı ve hizmet politika-sıyla, müşteri odaklı sürekli yeni hamleler gerçekleştirerek yerinde ve hızlı hizmet anlayışını sürdü-rüyor. Mars Logistics, küresel kriz nedeniyle dış ticaretin her zaman-kinden fazla önem kazandığı gü-nümüzde, Türkiye’nin dış ticare-tinin gelişmesine katkı sağlayacak yatırımlarını, yurt içinde ve başta Uzakdoğu, Afrika ve Doğu Avru-pa olmak üzere gelişen dış pazar-larda, kararlı ve tutarlı bir biçimde devam ettiriyor.

58 Mayıs 2013

LOJİSTİK

Otomotiv lojistiği sektörünün lideri ve aynı zamanda sanayi lo-jistiği alanında öncü firmalardan biri olan GEFCO Grup, 2012’de toplam 3.6 milyar Avro ciro ger-çekleştirdi. İşletme gelirleri ise cironun %3’üne denk gelerek 109 milyon Avro’ya ulaştı. GEF-CO Grup, hedeflenen pazarlarda uluslararası büyümesini sürdür-dü. GEFCO 2013 yılında da bü-yüme çalışmalarına daha fazla hız vermeyi planlıyor. Ekonomik krizin yarattığı olum-suz etkilere karşın hem coğrafi hem de sektörel açıdan öncelikli pazarlarda satış ekiplerinin yoğun çalışmaları sayesinde GEFCO, 2012’de karlılığını sürdürmeyi başardı. Şirket, beş temel uzman-lık alanı etrafında yapılanan ge-lişme planıyla uluslararası büyü-me stratejisinde önemli ilerleme-ler kaydetti. Bu uzmanlık alanla-rı: Karayolu Taşımacılığı, Deniz ve Havayolu Taşımacılığı, Depo Hizmeti ve Yeniden Kullanılabi-lir Ambalajlama, Bitmiş Araç Lo-jistiği, Gümrük ve Vergi Müşavir-liği.

Grup hizmet çeşitliliğinin öncülük ettiği bir stratejiOtomotiv sektöründe kazanılan uzmanlık ve bilgi birikimi gru-bun farklı sektörlerde aktif olan en büyük global lojistik operatör-leri arasına girmesinde rol oyna-dı. Bu eşsiz uzmanlık; havacılık, sermaye teçhizatı ve uzman dağı-tım gibi birbirinden farklı sektör-lerde faaliyet gösteren üreticilere

sunulmakta. Büyük uluslararası müşterilerden elde edilen gelirler de artmaya devam ediyor. 2012 senesinde bu rakam toplam ci-ronun %42’si olan 1.524 milyon Avro’ya ulaştı. (2011’de cironun %38’iydi.)Sanayi sektöründe faaliyet gösteren müşterilerinin büyümesine destek

GEFCO, 2012 senesi boyunca sa-nayi sektöründe faaliyet gösteren müşterilerini sürekli olarak etki-li ve yenilikçi çözümler geliştire-rek ve onların kendilerine has ge-reksinimlerini karşılayarak des-tekledi. GEFCO sektörde lojistik mühen-disliği, multimodal demiryolu ta-şımacılığı ve özel uyarlanmış çö-zümler alanındaki uzmanlığı ile tanınıyor. Ayrıca grup, müşteri-lerinin büyüdüğü pazarlarda bü-yümek için gerekli kapasiteye ve yoğun hizmet ağına sahip. Bu da grubun müşterilerinin büyümeyle ilgili iddialı hedeflerini ve planla-rını her zaman destekleyebilmesi-ni sağlıyor.

Öncelikli pazarlara odaklı uluslararası büyüme hedefi Avrupa’nın özel sektörde faaliyet gösteren en büyük taşımacılık ağı olan GEFCO, sanayi alanında ge-lişmiş başlıca Batı Avrupa ülkele-rindeki güçlü varlığını korurken, güçlü büyüme potansiyeli olan bölgelere yayılmasını da her sene sürdürüyor. •Orta Asya, Orta ve Doğu Avrupa

ve Ortadoğu’daki güçlü varlığı saye-sinde GEFCO, bu bölgelerin dina-mizminden yararlanarak, bu bölge-lerde grubun toplam büyüme oranı-nı 2012’de %17’ye ulaştırdı. GEF-CO bu bölgelerde iki ortak teşebbüs olarak faaliyet gösteriyor: Avrupa ve Asya arasındaki dağıtım akışları-nı gerçekleştiren EMMA (Riga mer-kezli Eurasia MultiModal Alliance) ve Moskova merkezli otomotiv lo-jistiği uzmanı Algaï.•10 senedir Rusya’da yedi tesis ve 300 çalışanıyla faaliyet göste-ren GEFCO Rusya, 2012’de yakla-şık %11 oranında büyüme kaydet-ti. GEFCO’nun ortak teşebbüsü olan Algaï’nin mali sonuçları ile birlikte 2012’de Rusya’daki büyümesi %22 oranına ulaştı. Bu artışlarda otomo-tiv ve sanayi sektörlerinin yanısıra, Doğu Avrupa ile Doğu ve Orta Asya arasındaki ticaretin de etkisi oldu.•GEFCO Ortadoğu, Afrika ve Asya arasındaki akışların merkezinde ko-numlanmak için yakın zaman önce Dubai’de bir iştirak ofisi açtı. GEF-CO Ortadoğu, otomotiv, peraken-de dağıtım, enerji, sermaye teçhi-zatları ve diğer sektörlerde her ge-çen gün artan taleplere karşılık vere-cek. GEFCO Dubai, Grubun bölge-deki varlığını güçlendirecek. (Şu an için Grubun bölgede, başta Irak ol-mak üzere, temsilcilik ofisleri bulu-nuyor).•2012’de, GEFCO Güney Afrika’da bir ofis açarak hizmet ağını daha da genişletti. Avrupa ve Güney Afrika arasında başlattığı haftalık denizyo-lu grup nakliye hizmeti (LCL) de bu ağı genişletmeye yardımcı oldu.

GEFCO Grup 2012 yılında 3.6 Milyar Avro ciro gerçekleştirdi

59Mayıs 2013

TÜRKİYE EKONOMİSİ VE LOJİSTİK SEKTÖRÜ

Türkiye’nin 2023’e koyduğu hedeflere ulaşıp ulaşamayacağı gibi bir soru artık gündemimiz-de yok. Gerek bakanların açık-lamaları, gerekse sektörün nab-zını elinde tutan dernek ve hol-ding CEO larının yapmış olduğu açıklamalar ile dünya’nın önem-li ekonomistlerinin açıklamaları-na bakarsak. Türkiye nin durumu her geçen gün daha iyiye gitmek-te ve öngörülen büyüme rakamla-rına ilişkin bu senede Türkiye’nin Dünya ekonomisinde en hızlı bü-yüyen ekonomi sıralamasında Çin’den sonra 2’nci sırada olaca-ğı neredeyse kesin gibi,Türkiye’nin durumu güneşli bir durumda resmedilirken Dünya da ve AB ülkelerinde maalesef ha-len kara bulutlar dolaşmaya de-vam etmekte. Gerek AB ülkele-rinin ekonomik olarak yaşadığı buhranlar olsun gerek ise Japon-ya ve ABD gibi ekonomi olarak güçlü gözüken ülkeler olsun dar bir boğazdan geçmekteler ve alı-nan önlem paketleri veya merkez bankalarının para basma politika-ları bu ülkeleri çok da rahatlatmış gibi gözükmüyor. Yeni açıklanan ve iflas etmek üzere olan banka-ların kurtarılmayacağının açıkla-ması ve Bankaların iflaslarının is-teneceği kesinleşti, böyle bir du-rumda AB ülkelerinin zorda olan

ekonomilerinin büyük bir darbe alacağı ekonomistler tarafından beyan edilmektedir.Lojistik sektörüne baktığımız za-man ise maalesef durum o kadar iç açıcı gözükmüyor. Sektörün lokomotif derneklerinden olan UND şubat ayı içerisinde yapmış olduğu olağan genel kurulu ön-cesinde ve sonrasında eski yöne-tim kurulu ve yeni yönetim kuru-lu arasında yaşanan söz düellola-rıyla sektörün sorunlarından biraz uzaklaşmış gibi gözüküyor. Diğer taraftan Türkiye’nin konu-mu ile ilgili olarak orta doğuya açılan pencere ve merkez üs ol-ması ile ilgili olarak lojistik fir-masını yakinen takip eden yurt dışı lojistik firmaları bu sene içe-risinde bir çok firma ile birleş-mek için harekete geçtiğini ve sa-tın alımlar veya ortaklık anlaşma-larının yapıldığı kulaktan kulağa yayılmakta.Ne kadar sektörün bu şekilde göz önünde olması avantaj olarak daha şeffaf ve gelişmesi için fır-sat gibi gözükse de aslında halen şirket yöneticilerinin 90 yıllarda-ki yöntemleri kullanarak ve aynı zihniyette yeniliğe açık olmadan devam etmesi sektörün ilerleme-sinin önündeki en büyük engel-lerden biridir. Sektörün yüzde 50 sinden fazlasının aile şirketi oldu-ğunu ve kurumsallaşma süreçleri-ne sektörün %20 sinin başarabil-diğini göz önüne alırsak durumun netliğini daha iyi kavraya bili-riz. Bunların sebebi sadece şirket yönetiminde değil hükümetinde koymuş olduğu kanunlarında es-kimiş olmasından da kaynaklan-maktadır. Ne kadar yavaş yavaş lojistik ve gümrüklerle ilgili dü-zeltme ve yurt dışında ki tek pen-cere sistemi gibi yenilikler gün-

demde olsa da bu konuda hala be-lirsizlik ve oldu bitti yapılması sektörü rahatlatmaktan çok daha fazla şu sıra bunaltmakta, ileri-ki zamanlarda bunların da düze-leceği sektör tarafından ön görül-mekte,Son zamanlarda yeni çıkan karar-nameler ve lojistik köylerin atı-lan temelleri hükümetin lojisti-ğe ne kadar önem verdiğinin ve sektörü ileri taşımanın yollarını aradığı gözlenmekte fakat sektö-rü anlamadan, iyi analiz etmeden başka ülkeleri örnek alıp fotoko-pi makinesi gibi Türkiye’ye uy-gulamaya kalkıldığı sürece aslın-da ileriye değil geriye doğru gide-ceğimiz ve bu yapılan tüm doğ-ru işleri yok edeceğinin farkına varmamız gerek eski bir atasözü-müz “kekren yolda düzülür” der biz kervan çıkmadan yola önlem-lerimizi doğru bir şekilde alırsak o zaman Türki’de lojistik sektörü dünyada kendini ispatlamaya fır-sat bulabilir.

Türkiyede ihracat rakamları-nın her geçen gün iyiye doğ-ru gittiğini, hangi sektörün 2023 hedeflerine nasıl ulaşa-caklarının stratejik hedefle-rini gazetelerde dernek baş-kanları tarafından açıklanma-sını beraber takip ediyoruz.

Sabri ERGENECOŞARMetsan Lojistik HizmetleriPaz. ve Kalite Yöneticisi

[email protected]

60 Mayıs 2013

LOJİSTİK

İşveren mali mesuliyet sigortası

Aslında her firmayı ilgilendirmesine rağmen maalesef çok yaygın olarak yaptırılan bir poliçe değildir.

Bünyesinde personel çalıştıran her firmanın mutlaka yaptırması gereken bir poliçedir.

Firma çalışanlarının başlarına gele-cek bir kaza sonucu vefaat ya da sakat kalması durumunda ve işvereninin bu kazada kusurlu bulunması halinde do-ğacak tazminat taleplerini teminatla-rı dahilinde ödeyen sigorta poliçesidir.Tazminat talepleri mutlaka yasal bir yolla belirlenmiş ve de tutanak ve ra-porlarla kesinleşmiş talepler olmalıdır. Aksi takdirde poliçenin ödeme yüküm-lülüğü doğmayacaktır. Poliçeyi ya-pan sigorta şirketinin tazminat talebin-de bulunanlarla masaya oturup anlaş-ma ve ödeme yaparak dosyayı kapat-ma olasılığıda vardır ancak sigorta şir-ketinin onayı olmadan sigorta poliçesi-ni yaptıran firmanın dava açanlarla an-laşma yapma hakkı yoktur.Firma sahiplerinin bir bölümünün ak-lına çalışanlarımızın başına gelebile-cek olası bir kazada bizim ne gibi bir kusurumuz olabilir diye bir soru gele-bilir. Ancak direk olarak bir kusur söz konusu olmasa bile dolaylı olarak ka-zada kusurunuz olabileceğini unutma-yınız. Örneğin ; Araç kullanırken uyu-yakalıp kaza geçiren ve vefat eden bir personelinizin ailesi sizi, personelinizi yeterince dinlendirmediğiniz ve ya tra-fik kanunları gereğince uyulması gere-ken günlük araç sürüş saatinin üzerin-de çalıştırdığınız ve kanuna aykırı dav-randığınız için dava edebilir.Tüm bunların dışında maalesef ülke-mizde faaliyet gösteren birçok firma-mız iş ve işçi güvenliği ile ilgili yapıl-ması gerekenlerden, alınması gereken önlemlerden ve bu konudaki yasalar-dan bi haber olarak işlerini yürütüyor. Kaç firma bu konuyla ilgili bir danış-manlık hizmeti alıyor? Hal böyle olun-ca da maalesef iş kazaları ve de bu ka-zalar sonucunda üzücü durumlarda ka-

çınılmaz oluyor. Hepinizin yakından takip ettiği gibi son dönemlerde ülke-mizde iş sağlığı işçi güvenli alanların-da yeni kanunlar, yönetmelikler gün-deme gelmekte, belirli limitler dahilin-deki işletmeler için danışman çalıştırıl-ması zorunlu hale gelmekte ve bu ko-nudaki yaptırımlar gittikçe artmakta-dır. Bu durum çalışanlarımız açısından oldukça memnuniyet verici bir nokta-ya gelmekle birlikte, işverenlere ise bir takım ilave sorumluluk ve maliyetler getirmektedir. Hiç istemesek de olası üzücü durumlarda, işletmesinde “İşve-ren Mali Mesuliyet Poliçesi” bulunan işverenler bu maliyetlerini sigorta şir-ketleri aracılığı ile üzerinde atma fırsa-tını yakalamış oluyorlar. İşveren mali mesuliyet sigortası ar-tık eskisinden daha kolay yaptırılabi-len bir poliçe haline geldi. Önceden bu poliçeyi yaptırmanın ön şartı firma-nın yangın poliçelerini yaptırmış ol-ması idi. Artık bazı sigorta şirketleri bu poliçeler (yangın poliçesi) olmasa dahi “İşveren Mali mesuliyet Sigorta-sı” nı yapabiliyorlar. Hem de çok uy-gun fiyatlarla bu poliçeyi yaptırabil-mek mümkün oluyor.Örneğin bünyesinde 30 işçi barındı-ran bir firma kişi başına 100.000 TL, olay başına ise 300.000 TL tazminat ödeyecek bir poliçeyi aylık 100–150 TL gibi bir taksitlerle yaptırabilme ve ödeme imkanına sahip. Ayda 100 TL ile 100.000 TL lik bir tazminat tale-bini karşılamak, bir taraftan işverenle-rin mali yüklerini karşılarken diğer ta-raftan çalışanlarımızın mağduriyetle-rini bir parça olsun giderebilmektedir. Yani kısaca bir işçinin poliçe içeriside-ki 1 yıllık maliyeti yaklaşık 50 TL yi bulmaktadır. Ancak bu poliçe yaptırılırken içeriği-ne çok dikkat etmek gerekiyor.Bu po-liçenin yapısı aslında işyerinde meyda-na gelecek kazaları karşılamak üzere kurgulanmıştır. Firma çalışanlarının iş

yeri dışında da görevleri oluyorsa, örne-ğin firma lojistik alanında faaliyet göste-ren bir firma ise ,özellikle şoförleri için mutlaka işyeri dışında da geçerli oldu-ğu notunu poliçesine ekletmelidir. Hatta eğer yurtdışına çıkan personel varsa po-liçenin yurtdışında da geçerli olması ge-rekiyor. Manevi tazminat taleplerinin te-minata dahil olduğu poliçede ayrıca be-lirtilmelidir. Poliçe başlangıcında bildi-rilen işçi sayıları ve işçilik ücretleri de-ğiştikçe mutlaka güncellenmelidir. Olası bir üzücü durumda tazminat talepleri ya-sal raporlar ve tutanaklar ile sabitlenece-ği için, bu raporlarda yer alan bilgiler ile poliçe yaptırılırken verilen bilgiler ara-sında çelişki olmamalıdır.Bu poliçe bazı işverenlerce yanlış anla-şılmaya da sebebiyet vermektedir. Şöy-le ki Çalışanların firmalardaki çalışma-larını bitirmelerinin akabinde talep ede-bilecekleri kullanılmayan izin, ödenme-miş fazla mesai ve diğer tazminat hak-larının talebi gibi davalar sonucu orta-ya çıkabilecek ve de işverenin ödemek zorunda kalacağı tazminatlarıda karşıla-yacağı düşünülmektedir. Bu poliçe ke-sinlikle bu tür tazminat taleplerini kap-samamaktadır. İşveren mali mesuliyet Sigortası sadece yaşanabilecek kazalar sonucu, İşverenin olayda kusurlu bulun-ması durumunda doğabilecek tazminat taleplerini kapsamaktadır. Herhangi bir kaza ve kusur olmadan iş akdinin sona ermesi ile iligili diğer tazminatları öde-yecek bir poliçe şuan için bulunmamak-tadır. Firma çalışanların iş akidlerinin sona ermesi durumunda talep edecekle-ri bu tip tazminatlara maruz kalmamak için, İşverenlerin çalışanların hakları ile ilgili yasaları yakından takip ediyor ol-maları, üzerlerine düşen sorumlulukları zamanında ve kanunların öngördüğü bi-çimde yerine getirmeleri ve gerekiyorsa bu konularda uzman kişilerden görüş al-maları gerekmektdir. Hasardan uzak, Emniyetli Sağlıklı ve Bol kazançlı günler dilerim.

Ömür ŞEKERYıldırım Analiz Sigorta

Genel Müdürü[email protected]

62 Mayıs 2013

YEDPA’da Salih Sami Atılgan yeniden başkan

Salih Sami Atılgan kurul top-lantısında yaptığı konuşmada, genel kurulunun hayırlı olmasını, YEDPA içerisinde birlik beraber-lik içinde geçen diğer toplantılar gibi dayanışmanın ortaya çıktığı-nı, YEDPA çözüm önerilerinin or-taya çıktığı çözüm odaklı bir top-lantı dilerim dedi. YEDPA’ya des-tek veren tüm dostlarımıza ve ku-rumlara teşekkür etiğini belirtti.Atılgan: YEDPA Ticaret Merkezi’nin, sadece kendi içeri-sinde dayanışma koymayıp bölge-mizde çevresine yönelikte benzer bir duyarlılık ortaya koyduğunu, kurumlarla çalışmalarını çevresini de dikkate alarak aynı dayanış-ma ve birlik beraberliği ortaya ko-yarak sorunlara yönelik çözümler ortaya koymaktadır. Özelikle ko-operatifimizin Tapu ve iskan soru-nu çözümüne yönelik geçmiş dö-nemde gelen mağduriyette rağ-men, sorunun çözümüne yönelik olarak büyük bir çaba göstermek-

te kendi açısından büyük bir öz-veri olarak kabul edilecek gelişme ortaya koyduk. Maalesef geçen süre içerisinde YEDPA için hayati derece de önem arz eden tapu so-rununa yönelik daha önce Ümra-niye Belediyesi şimdide bölgemi-zin ilçe belediyesi olan Ataşehir Belediyesi ile devamında İstan-

OTOMOTİV

Salih Sami Atılgan, YEDPA Ticaret Merkezi 2012 Genel Kurul Toplantısı’nda yeniden YEDPA Yönetim Kurulu Başkanı seçildi.

bul Büyükşehir Belediyesi ile bu konuyu çözüme ulaştırabilecek. Bütün gayretleri ortaya koyması-na rağmen nihai bir çözüme ulaş-tıramamıştır. Bu süreç içerisinde YEDPAlı ortaklar olarak YED-PA Ticaret Merkezi’nin ve bölge-deki insanlara sağlamış olduğu is-tihdam ve katma değere rağmen, YEDPA Ticaret Merkezi’nin önü tıkanmaktadır. Daha önceki süreç-lerde soruna pozitif olarak bak-tık, ilgili kurumlara katkı sağla-dık özelikle karar olarak alacağı-mız bu toplantımızda sürece ya-zılı ve görsel medyayı kullanarak sorunu ilgili yüksek mercilere bil-direrek YEDPA’lılar olarak bu sü-reci çözüme kavuşturmak istedik-lerini belirtti.

Ataşehir İlçe Kaymakamı Tur-gut Çelenkoğlu: YEDPA Tica-ret Merkezinin önemi büyüktür ülke ekonomisine büyük katkı-lar sağlamıştırTurgut Çelenkoğlu : Kafa yor-

63Mayıs 2013

gunluğuna sebebiyet veren mül-kiyet sorunun çözüme kavuşma-sını temenni ederiz. 1600 civarın-da üyesi bulunan YEDPA Koope-ratifi olarak YEDPA’nın mülkiye-tinin çözüme kavuşması açımız-dan çözüme kavuşması en bü-yük temennimizdir. Kayışdağı dı-şında buralarda yerleşim olmadan YEDPA’nın ticari açıdan faaliye-tine başlaması ve bugüne kadar yöreye, ilçeye ve hata ülke eko-nomisine büyük katkılar sağlamış olan YEDPA’nın önemi büyüktür. Tabi genel kurullar yasa gereği belirli zamanlarda yapılır. Mül-kiyet ülkemizin belirli sorunla-rından biridir. Mahkemelerimizin büyük davalarını oluşturmaktadır, Ataşehir belediyesi ve YEDPA yönetiminin birlikte hareket ede-rek çözüme kavuşturması büyük temennileri olduğunu belirti.

Ataşehir Belediye başkan yar-dımcısı Sadık Kayhan mülkiyet ve iskan açısından elimizden ge-lini yaptık.Kayhan :Yerel yönetim olarak mülkiyet ve iskan açısından eli-mizden gelini yaptık yapmaya de-vam edeceğiz YEDPA ciddi bir ti-

caret merkezi ,sorun herkes açı-sından ciddi bir sorun yaptığımız çalışmaları üniversite hocamızla kitap haline getirdik, sorun sade-ce YEDPA ile ilgili değil içerisin-de bulunduğu mahallenin de so-runu, biz bu sorunu büyük şehir belediyesine kadar taşıdık bin-lerce işletme ve insan mağdur du-rumda son büyük şehir belediye-si ile konuşmamızda kentsel dö-nüşüm kapsamında çözüme yö-nelik olabilecek bir çözüm öner-diler çözüme kavuşacağını inanı-yoruz; elimizde geleni yaptık ve yapmaya devam edeceklerini be-lirtti.YEDPA Ticaret Merkezi genel kurulu; Ataşehir ilçe kaymaka-mı Turgut Çelenkoğlu , Ataşe-hir Belediye Başkan Yardımcı-sı Sadık Kayhan, KADOSAN Yönetim Kurulu Başkanı Mus-tafa Yavuz, İMES Sanayi Sitesi Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Akar, Ataşehir Adalet ve Kalkın-ma Partisi İlçe Başkanı Nimetul-lah Topu, Cumhuriyet Halk Parti-si İlçe Başkanı Hakkı Altın Kay-nak, yanı sıra YEDPA Ticaret Merkezi üyelerinin yoğun katılı-mı ile gerçekleşti.

Mevcut yönetim kurulunun görev süresinin tamamlanması nedeniy-le bu yıl yapılan Olağan Genel Ku-rulda seçime gidildi, Salih Sami ATILGAN’nın başkanlığında-ki liste oy birliği ile kabul gördü. Genel kurul sonrası yönetim kuru-lu kendi arasında toplanarak görev

dağılımı yapoldı. Buna göre;

Yönetim Kurulu Başkanı : Salih Sami ATILGAN

İkinci Başkan : Refik KOÇ

Muhasip Üye : Mustafa ÖZ

Sekreter Üye : Neşet KAYA

Üye : Kadir ŞAĞBANKALEM

Üye : Ömer OLGUNHARPUTLU

Üye : İsmail Cem ALİCAN

Olmak üzere yönetim kurulu görev dağılımı tamamlandı.

64 Mayıs 2013

Ceylan Motorlu Araçlar, Automechanika İstanbul 2013’e yeni standıyla katıldı

Başta Massey Ferguson olmak üzere, Ford, Fiat, New Holland, John Deere, Case International, Steyr Traktörleri yedek parçaları ile Perkins Engine yedek parça-larının Toptan satıcılığını ve ihra-catını yapmaktadır. Türkiye paza-rının lider traktör parça şirketle-rinden biri olan firmamız, Türki-ye çapında 1200 perakendeciye, Yurtdışı export pazarında ise 80 ülkeye yedek parça temin etmek-tedir. Stoklarında 8000 çeşide ya-kın parça bulundurmakla birlikte 65000 parça numarası takip edil-mektedir.2000 Yılından bu yana 6400m² kapalı, 1600m² açık alan-da kendi binamızda hizmet ver-mekteyiz. Ambalajlarımızda kullandığımız expert aynı zamanda Tescil edil-miş markamızdır. Grubumuzun ihraç organizasyonunu Grup şir-

ketlerimizden Aksa Global Dış Tic. Ltd. Şti. üslenmiş olup, ulus-lar arası ticarette aktif rol üstle-nen Eksper Dış Tic Ltd Şti Grup şirketlerimizden olup İstanbul Serbest bölgesinde faaliyet gös-termektedir.80 ülkeye yedek parça temin eden Ceylan Motorlu Araçlar

OTOMOTİV

1971 yılında kurulan Cey-lan Motorlu Araçlar,Türkiye pazarının lider traktör parça şirketlerinden biridir.

Tic. ve San. A.Ş,Otomotiv sek-törünün önde gelen tedarikçile-rinden Bosch, 11-14 Nisan 2013 tarihinde Beylikdüzü TÜYAP Fuar Merkezi’nde ziyarete açı-lan, OEM pazarının en önemli etkinliği Automechanika İstan-bul 2013 Fuarı’nda yeni standıy-la yer aldı.

Ceylan Motorlu Araçlar, Automechanika İstanbul 2013’e yeni standıyla katıldı

66 Mayıs 2013

“Türkiye’de pazar yüzde beş, Bosch ise çift haneli büyüyecek”

Bosch Otomotiv Yedek Parça, Avrupa’nın bir numaralı OEM ve satış sonrası etkinliği Auto-mechanika İstanbul 2013’te yer aldı. Bosch Otomotiv Yedek Par-ça Ülke Direktörü Murat Kurt-lar, Bosch Otomotiv Yedek Parça iş biriminin 2012 yılını, 2011’e oranla çift haneli büyüme ile ka-pattığını söyledi. Çift haneli büyümeyi 2013’te de devam ettireceklerini ifade eden Murat Kurtlar, pazarın da yüzde 5 oranında büyümesini bekledik-lerini söyledi.Türkiye’nin Avrupa ülkeleri içerisinde önemli bir ko-numda olduğunu belirten Kurtlar, pazara 11 ürün grubunda 97 bin kalemden fazla malzeme sunduk-larını ifade etti. Murat Kurtlar, önümüzdeki dö-nemde test cihazlarında, arıza tespit cihazlarında, Bosch Car Service’lerde ve Bosch Eğitim Merkezleri’nde önemli yatırımlar yapacaklarının müjdesini verdi.Otomotiv sektörünün önde gelen tedarikçilerinden Bosch, 11-14 Nisan 2013 tarihinde Beylikdü-zü TÜYAP Fuar Merkezi’nde zi-yarete açılan, OEM pazarının en

önemli etkinliği Automechanika İstanbul 2013 Fuarı’nda iki stan-dıyla yer aldı. Bosch Otomotiv Yedek Parça Ülke Direktörü Mu-rat Kurtlar, yedek parça pazarının yanı sıra, Bosch Otomotiv’in faa-liyetleriyle ilgili de önemli bilgi-ler paylaştı. Bosch 2012 Yılında Yakaladığı Çift Haneli Büyümeyi 2013 Yılında da Sürdürecek2012 yılını, 2011 yılına oranla çift haneli büyümeyle kapatan, Bosch Otomotiv Yedek Parça, çift hane-li büyüme trendini 2013 yılında da sürdürmeyi hedefliyor. Bosch Otomotiv Yedek Parça Ülke Di-rektörü Murat Kurtlar’ın verdiği bilgiye göre, pazarın yüzde 5 bü-yümesi ön görülüyor. Bosch’un Yedek Parça pazarında dünya-da olduğu gibi, Türkiye’de de li-der firmalarından biri olduğunu ifade eden Kurtlar “Türkiye çok büyük bir ülke. İstanbul trafiğine her gün yeni 500 adet araç dâhil oluyor. Avrupa’daki doymuş pa-zarı düşündüğümüzde, Türkiye yatırımları çeken, bizim de büyük önem verdiğimiz bir pazar“ dedi.Bosch Car Service’lerin sayısı 400’ü bulacakMurat Kurtlar, her marka araca kaliteli ve uygun fiyata hizmet veren Bosch Car Service’lerin 2012 yılı sonunda 185 olan sayı-sının 2018 yılına kadar 400’e çı-kacağını da ifade etti. Bosch 2.500 kişiyi eğitim verdi 2007 yılında hizmete açılan Bosch Eğitim Merkezi’nin Bosch Otomotiv servis ağına, meslek li-sesi öğrencilerine ve öğretmenle-rine, bağımsız servislere, eğitim verdiğini ifade eden Kurtlar “Ge-çen yıl itibarı ile 2 bin 500 kişi eğitim aldı. Şişli Endüstri Mes-lek Lisesi’yle de çok farklı bir

projeye adım attık. Sağladığımız test ekipmanları ile okulda Bosch Car Service eğitim sınıfı kurul-du” dedi. Kurtlar, Mesleki Yeter-lilik Kurumu’na ilişkin düzenle-menin 2014 yılında yürürlüğe gi-receğini ve Bosch olarak her tür-lü desteği vermeye hazır oldukla-rını da belirtti.Gelecek Internette Internet üzerinden teknik destek hizmetinin sağlanması ve araç sahiplerine ulaşılması konusun-da çalışmalarını sürdürdüklerini söyleyen Murat Kurtlar, internet üzerinden servisler ve araç sahip-lerini de bir araya getirmeye ça-lıştıklarını, hem araç sahibinin, hem servisin bir arada olabilece-ği, aracının nüfus kağıdının bulu-nabileceği bir sistem planladıkla-rını belirtti.Bosch Standında Canlı Teknik Eğitim 4 gün boyunca, Beylükdüzü TÜ-YAP Fuar Merkezi’nde, Aut-homechanika İstanbul 2013 Fuarı’nda, ziyaretçilere fren sis-temlerinden dizel sistemlere, bu-jiden aküye, filtre sistemlerine kadar otomobil yedek parçaları ile ilgili bilgilendirerek, son ye-nilikleri aktaran Bosch Otomotiv Yedek Parça Yetkilileri, aynı za-manda otomotiv servis donanım-larında büyük önem taşıyan ser-vis ekipmanlarını da tanıttılar. Cihazlar hakkında detaylı bilgi edinme imkânı bulan ziyaretçiler, bu cihazlar üzerinde, canlı teknik eğitim de aldılar.

OTOMOTİV

“Türkiye’de pazar yüzde beş, Bosch ise çift haneli büyüyecek”

68 Mayıs 2013

Avrupa’da birinci dünyada üçüncüyüz

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

Makine Mühendisleri Odası, Türkiye’nin her 100 bin çalışan başına düşen ölümlü iş kaza-larında Avrupa’da birinci, dünyada ise üçüncü sırada yer aldığını açıkladı.

Makine Mühendisleri Oda-sı, Türkiye’nin her 100 bin çalı-şan başına düşen ölümlü iş kaza-larında Avrupa’da birinci, dün-yada ise üçüncü sırada yer aldı-ğını açıkladı. Oda, iş kazası so-nucu ölüm sayısının ise 2008’te 865 iken 2011’de bin 700’e yük-seldiğini ve iş kazası sonucu sü-rekli iş göremezlik sayısında be-lirgin bir artışın söz konusu ol-duğunu bildirdi. TMMOB Maki-na Mühendisleri Odası’nın 18–20 Nisan 2013 tarihlerinde gerçek-leştirdiği “VII. Ulusal İşçi Sağlı-ğı ve İş Güvenliği Kongresi”nin sonuç bildirgesi açıklandı. Bil-dirgede Türkiye’nin iş kazaları-na dair karnesi de açıklandı. Buna göre, Türkiye her 100 bin çalışan başına düşen ölümlü iş kazala-rında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yer alıyor. İş kaza-sı sonucu ölüm sayısı 2008’te 865

iken 2011’de bin 700’e yükseldi. İş kazası sonucu sürekli iş göre-mezlik sayısında belirgin bir artış gözlenirken, meslek hastalıkla-rında durumun daha da trajik ol-duğu görüldü. Bildirgede, “Ülke-mizde yılda 35 bin–40 bin civa-rında meslek hastalığı tespit edil-mesi gerekirken SGK istatistik-lerinde tespit edilen meslek has-talığı vaka sasısının 500–600 ci-varında olması, kamuoyunun da takdir edeceği üzere anlaşılır bir durum değildir” denildi. Bildir-gede, SGK tarafından yayımla-nan İş Kazası ve Meslek Hasta-lıkları İstatistikleri ve özellikle de meslek hastalığı sayısının gerçek-leri yansıtmaktan çok uzak oldu-ğu belirtilerek, “Ülkemizde bir-çok konuda olduğu gibi İSG ko-nusunda da sağlıklı veri ve bilgi toplanamamaktadır. İşyerlerin-de kaza ve meslek hastalıklarına

ait bilgiler bir veri tabanında top-lanmalı, bu bilgilerden ölçme ve değerlendirme amaçlı yararlanıl-malıdır. Bakanlık iş müfettişleri-nin incelediği iş kazaları ve mes-lek hastalıkları ile ilgili sadece sa-yıları değil rapor ve analizleri de kamuoyu ile paylaşmalıdır. Mes-lek Hastalıkları Hastanesi veya kliniklerinin sayısı artırılmalı, he-kim ve işçi eğitimi dâhil, meslek hastalıklarının tespitine yönelik çalışmalar ivedilikle yapılmalı-dır” denildi. Bildirge şu ifadeler-le son buldu: “Kamu kurumu ni-teliğinde bir meslek odası olma-nın sorumluluk ve bilinciyle, ül-kemizde kanayan bir yara olan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği konu-sunda geliştirici ve iyileştirici ça-lışmalara katkı vermeye hazır ol-duğumuzu, bu yöndeki mücade-lemizi sürdüreceğimizi kamuoyu-na duyururuz.”

69Mayıs 2013

Ceza almamak için değil gerçekten iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak için çalışmalar gerekmekteİş sağlığı ve güvenliği konusu özellikle işyerlerinde iş kazalarının ve meslek hastalıkları-nın önlenmesi için oldukça önemlidir. Bu kanunu değerlendirirken idari para cezası ya da hapis cezası almamak için değil işyerinde gerçekten iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak için çalışmalar yapılması gerekmekte olduğunu belirten İş Hukuku Enstitüsü Başkan Yardımcısı Avukat Naciye Uçar, İş sağlığı ve güvenliği için önemli soruları cevapladı.

-Yeni bir İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na neden ihtiyaç duyuldu? Tasarı kimleri kapsıyor?İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili 6331 sayılı Kanun öncesinde her-hangi bir kanun yoktu. 4857 sayı-lı İş Kanunu içerisinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili düzenleme-lerin yanı sıra iş sağlığı ve güven-liği yönetmeliği vardı. Ayrıca ta-mamlayıcı tebliğler ve yönetme-likler de düzenlenmişti. Dolayısıyla yapılması gereken 4857 sayılı İş Kanunu’nda yer alan maddeler ile ilgili yönetme-lik ve tebliğlerin birleştirilmesiy-di. Kanun koyucu doğru bir hare-ketle 6331 sayılı Kanun’u düzen-ledi.Tasarı 30.06.2012 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak kanun-laştı ve geçiş süreci belirlendi. 31.12.2012 tarihi itibariyle de 50

ve üzerinde çalışanı olan ağır ve tehlikeli işler yapan işyerleri için öncelikle yürürlüğe girdi. Aşama-lı olarak 2014 yılı başına kadar bütün işyerlerini kapsayacak aşa-maya gelecek.-Haziran 2012 tarihinde yayınlanan 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği yasasına göre işveren ve çalışanların yükümlülükleri nelerdir?İşyerlerinin tehlike sınıflarına göre çeşitli yükümlülükleri var-dır. Bunların başında her işyeri için zorunlu olan risk analizi ra-porunun alınması gelmektedir ve tabii ki risk analiz raporunda yer alan risklerin ortadan kaldırılma-sı için tedbirlerin alınması. Bu-nun yanı sıra çalışanlara verile-cek eğitimler, risk faktörlerinin engellenmesi, doğmasının engel-lenmesi vb. gibi birçok yükümlü-lükleri vardır. İşçiler de işyerinde yapılacak eği-timlere katılmak, işveren tarafın-dan kendisine verilen iş sağlığı ve güvenliği talimatlarına uymak, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği-ni sağlamak için çaba sarf etmek zorundadır.-İşyerleri iş sağlığı ve güvenliği kapsamında kim-lerden hizmet alabilir?Çalışan sayısına bağlı olarak iş-yerleri bireysel olarak iş güvenli-ği uzmanı, işyeri hekimi ve sağ-lık personeli bulundurabileceği

gibi bu hizmetleri bir ortak sağlık güvenlik biriminden de alabilir-ler. İşverenin kendi işyerinin ni-teliklerine göre maliyetleri de göz önüne alarak alacağı hizmetin ni-teliğine karar vermesi gerekmek-tedir.-İşveren iş sağlığı ve güven-liği kanunu kapsamında hizmet almaz ise yaptırım-lar nedir? Tasarı ile hangi para cezaları geliyor?6331 sayılı Kanun’un en göze çarpan özelliklerinden birisi dü-zenlediği idari para cezalarıdır. Kanuna aykırı her uygulama kar-şısında yüksek idari para cezaları düzenlenmiş ve bu uygulamaların tekrarı halinde de cezaların mik-tarları arttırılmıştır. Yeni kanuna göre risk analiz raporu alınma-yan ilk ay için 3.234 TL, aykırılı-ğın devam ettiği her ay için 4.851 TL idari para cezası uygulanacak. Tabii ki burada idari para cezasın-dan ziyade işyerinde iş sağlığının ve güvenliğinin korunması mak-sadıyla hareket edilmelidir.Biz iş Hukuku Enstitüsü olarak iş sağlığı ve güvenliği konusunda kamuoyunu bilgilendirici eğitim-ler düzenliyoruz. Bizim asıl hiz-met alanımız doğrudan iş hukuku ile alakalıdır. İşverenlere ve işçi-lere iş hukuku ile ilgili eğitimler ile danışmanlık hizmetleri veri-yoruz. Hizmetlerimizle ilgili bize www.ishukuku.org adresinden ulaşabilirler.

70 Mayıs 2013

İŞ KAYBININ MADDİ ZARARI CEZADAN BÜYÜK

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ

30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de 6331 sayılı İş Sağ-lığı ve Güvenliği Kanunu yayınlanmış ve yürürlüğe girmiş-tir. Bu kanun kapsamında, Türkiye’deki bütün çalışanlar ve işverenler “Bundan sonra ne olacak?” sorusunu sıkça sor-maya başlamışlardır. Yasanın yürürlüğe girmesi neredeyse bir yıl olacakken İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hakkında sorular ve sorunlar devam ediyor.

İçinde bulunduğumuz Sağlık ve Sosyal Güvenlik Haftası ne-deniyle 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu tartışmaları cezai yaptırımlarla birlikte art-tı. Kanunun yayım tarihinden iti-baren en çok konuşulan ve tartı-şılan maddesi de, 26. maddede-

ki idari para cezalarının uygulan-ması üzerine oldu. Özellikle ça-lışan sayısı 50’nin altında olan yerlerde işverene ekonomik ola-rak çok fazla maliyet getirdiği ifade edilmesi tartışmaların odak noktası halini aldı. Oysaki araş-tırmalara göre iş günü ve iş kay-bından dolayı oluşan zararların direk ya da dolaylı olarak işvere-ne ve devlete maliyeti çok daha fazla olduğu görülmektedir.Türkiye’de çalışmakta olduğu işten memnuniyetsizliği yüksek olan milyonlarca insan var ve bu memnuniyetsizlik karşımıza ciddi oranda iş kazası ve meslek hastalığı olarak çıkıyor. Yapılan araştırmalara göre işini severek yapmayan kişilerde iş motivas-yonu neredeyse yok ve konsant-rasyon eksikliği, dikkatsizlik ve tedbirsizlikle beraber karşımıza iş kazası ve meslek hastalığı ola-rak çıkıyor. Ayrıca, iş disiplini-ne aykırı şekilde özensiz davra-nıldığı için ciddi bir verim kay-bına sebep oluyor. Araştırmalara göre, iş kazalarının % 98’i, mes-lek hastalıklarının ise neredeyse tamamı önlenebilir. Fakat şimdi-ye kadar mevcut çalışma haya-tında gerek kanunlar gerekse yö-netmelikler doğrultusunda maa-lesef bu oranlar düzeltilememiş-

tir. Kanun tüm çalışma hayatı-nı bütün yönleriyle değerlendi-rip çalışma hayatına yeni bir dü-zen getirerek “Çalışma Kültürü” oluşturmayı hedefliyor.

ASIL İŞ ORTAK SAĞLIK VE GÜVELİK BİRİMLERİ’NE DÜŞMEKTEDİROrhan Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Yönetim Kurulu Baş-kanı Orhan Bozkurt: “Kanun, ça-lışan sayısı 50’den az olan iş yer-lerini ilgili maddesi ile birlikte “sorumlu” hale getirmiştir. Keza bu iş yerleri, şimdiye kadar İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamın-da hiçbir bilgi ve tecrübeye sahip değildir. Bu noktada asıl iş Ortak Sağlık ve Güvelik Birimleri’ne düşmektedir. Birimler, kanun ve beraberinde çıkan yönetmelikle-rin tamamını işveren adına uygu-lama ya da uygulatma yükümlü-lüğüne sahiptir. Bu kanun kapsa-mında, işletmelerin acilen uyma-sı gereken, kanunun 10. madde-si ‘Risk Değerlendirmesi, Kont-rol, Ölçüm ve Araştırma’ il-kesidir. Keza işverenler, Risk Değerlendirmesi’ni yaptırmadık-ları her ay için 4500 TL idari para cezası ödemek durumunda kala-caklardır. Bir sonraki adım, ça-lışan sayısının 50’nin altında ol-duğu işletmelerde tehlikeli ya da çok tehlikeli statüsünde olanlar 1 Temmuz 2013 tarihinden, az teh-like sınıfında olanlar ise 1 Tem-muz 2014 tarihinden itibaren ka-nuna karşı ‘tam sorumlu’ ola-caklardır. Bakanlığın yayınladı-ğı nice kodundan bakılarak tehli-ke sınıfı öğrenilebilir. İşletmeler sorumluluklarını yerine getirmek adına, iş yeri hekimi ve iş güven-liği uzmanını kendi kadrolarında bulundurabilecekleri gibi, dışar-dan hizmet alımını Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri’nden de gerçekleştirebilirler.

71Mayıs 2013

Ölümlü iş kazalarının 3’te biri inşaat sektöründe yaşanıyorÇATIDER Başkanı M. Nazım Yavuz, çatı ustalarının yüksekte çalışma ve iş güvenliği eği-timi almalarının şart olduğunu belirti.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün rakamlarına göre; dünyada her yıl yaklaşık 2 milyon 200 bin insan iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını yitiriyor. İs-tanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenli-ği Meclisi’nin verilerine göre ise Türkiye, iş kazalarında Avrupa birincisi. Son on yılda 11 bin işçi iş kazalarında hayatını kaybetti. Bu her yıl yaklaşık 1.100 işçi an-lamına geliyor. Ülkemizde iş ka-zalarının üçte biri ve en fazla işçi ölümü inşaat sektöründe yaşanı-yor. Bu noktada ÇATIDER (Çatı Sanayici ve İşadamları Derneği), gerekli tedbirler alınmadığı, eği-timsiz ve sertifikasız işçiler çalış-tırıldığı zaman büyük tehlikelere yol açabilen çatılara dikkat çeki-yor. İş sağlığı ve güvenliği konusu-na dikkat çekmek amacıyla 4-10 Mayıs arasında kutlanan İş Gü-venliği Haftası’nda ÇATIDER Başkanı M. Nazım Yavuz, iş ka-zalarının yüzde 98’inin insan ha-tasından kaynakladığını belirte-rek eğitimin önemini vurgula-dı. Ülkemizde karşılaşılan ölüm-lü iş kazalarının üçte birinin inşa-at sektöründe yaşandığını hatır-latan ÇATIDER Başkanı M. Na-zım Yavuz, “İnşaat sektörünün en önemli kollarından biri olan çatı sektöründe de İş Sağlığı ve Gü-venliği hayati önem taşıyor. Ça-tılarda çalışacak kişilerin yüksek-te çalışma ve iş güvenliği konula-rında eğitimleri ve sertifikaları ol-malı. ÇATIDER olarak İş Sağlı-ğı ve Güvenliği her zaman günde-mimizde. Konuyla ilgili hem us-talara hem sektörde çalışmak iste-yen usta adaylarına hem de işve-

renlere yönelik eğitimler veriyo-ruz.” dedi.

Türkiye genelinde 22 meslek lisesinde MEB Sertifikalı çatı ustaları yetiştirilecekMilli Eğitim Bakanlığı ile bir pro-tokol imzaladıklarını anlatan ÇA-TIDER Başkanı M. Nazım Ya-vuz, bu protokol ile Türkiye ge-nelinde bünyesinde İnşaat Tek-nolojisi Çatıcılık Dalı olan top-lam 22 meslek lisesinde “Mesleki Geliştirme ve Uyum Kursu” aça-caklarını ifade etti. Yavuz, kurs sonunda başarılı olan kursiyerle-re Milli Eğitim Bakanlığı onaylı Çatı Ustası Belgesi verileceğinin de altını çizdi.

ÇATIDER, üyelerine özel ücretsiz İş Güvenliği eğitimleri düzenliyorİş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) konusunda işverenlere de büyük görev düştüğünü söyleyen ÇATI-DER Başkanı, “2013 yılı itiba-riyle yürürlüğe giren 6331 Sayı-lı Yeni İSG Kanunu, bir çalışanı dahi olsa tüm işverenleri ilgilen-diriyor, işverene birçok yüküm-lülük getiriyor ve ağır cezai yap-tırımlar öngörüyor. Biz de ÇA-TIDER olarak Nisan ayında bu yeni kanunla ilgili üyelerimize özel, ücretsiz bir eğitim düzen-ledik. Çalışanlara ve işverenle-re yönelik eğitimlerimiz ve kurs-larımız devam edecek.” şeklinde konuştu.

72 Mayıs 2013

Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre, 2013 yılının ilk çeyreğini geçen yılın aynı döne-mine göre miktar bazında 7,7 artışla 5,24 milyon ton, değer bazında ise 3,87 milyar dolar ihracat ile kapatan çelik sektörü üretimde daralma yaşıyor. Başta Avrupa olmak üzere ya-şanan global kriz, ülkelerin yerli üreticilerini desteklemek için aldığı koruma önlemleri ve Türkiye’deki üretim maliyetleri üzerindeki yükler sektörün üretimine olumsuz yansıyor.

İhraç pazarlarındaki yeni vergi ve koruma önlemleri çelik üreticisinin belini büküyor

REEL SEKTÖR

Ekonomik ve siyasi sıkıntıla-ra rağmen 2012 yılında üretimi-ni 35,9 milyon tona yükselten çe-lik sektörü, 2013 yılını üretimde yaşadığı düşüş ile karşıladı. İlk çeyrekte geçen yılın aynı döne-mine göre yüzde 6 gerileyen çelik üretimi 8 milyon 493 bin ton ola-rak gerçekleşti. Üretimde yaşa-dığı gerilemeye rağmen ihracatı-nı artıran çelik sektörü bu dönem-de 5,24 milyon ton ve 3,87 milyar dolarlık ihracata imza attı. Konuyla ilgili değerlendirme-lerde bulunan Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, çelik sektörünün üretimde yaşadığı gerilemeye se-bep olarak; global kriz, dış pazar-lardaki rekabet artışı, üretim ma-liyetlerine yansıyan vergi ve kat-kı payları ile ülkelerin uyguladığı koruma önlemlerini gösterdi. Namık Ekinci, “Üretim mali-yetlerimizde yer alan vergi ve ek yükler, bu zor dönemde sanayici-mizin belini büküyor. Bu anlam-da, dünyada hiçbir ülkede uygu-lanmayan ve ihracatçımızın üze-rinde baskı oluşturan Çevre Kat-kı Payı gibi yüklerin kaldırılma-sı sektörün önünü açacaktır” dedi. Çelik sektörünün ihracatta sık sık anti damping soruşturmalarıy-la da karşı karşıya kaldığını be-lirten Ekinci, “Bu noktada hükü-metten aktif politik destek bekli-yoruz. Soruşturmaların açılmadan önlenmesi veya damping riskine

karşı Ekonomi Bakanlığımız ile birlikte ihracatçılarımızı bilgilen-dirici uyarı mekanizmaları oluş-turulmasına yönelik çalışmalar yürütmekteyiz. Bu çalışmalar ne-ticesinde sektörümüzün en önem-li sorunları arasında yer alan anti damping soruşturmalarının önü-ne geçilebilmesi amaçlanmakta-dır. Son dönemde inşaat demiri ve filmaşin ithalatına karşı geçici koruma önlemi soruşturması açan Malezya ve geçici olmayan koru-ma önlemi açan Fas’a karşı Ba-kanlığımız ile birlikte verilen mü-cadele sonrasında Malezya hükü-meti koruma önleminden vazgeç-miştir, Fas’ta ise yakın dönemde benzer şekilde bir gelişmenin ol-ması beklenmektedir. Ayrıca, ser-

best ticaret anlaşmamız olmasına rağmen, diğer ülkelerle beraber ülkemiz inşaat demiri ve filma-şin ürünlerine de yüzde 6,8 ora-nında geçici ithalat vergisi uygu-lamaya başlayan Mısır’a yönelik olarak da söz konusu kararın geri alınması için birliğimiz yoğun ça-lışmalarını sürdürmektedir” diye konuştu.Sektörü etkileyen tüm bu olum-suz koşullara rağmen 2013 yılını yine de artışla kapatmayı öngör-düklerini açıklayan Namık Ekin-ci, “Çelik İhracatçıları Birliği ola-rak bu yıl çelik ihracatımızın 22,5 milyon ton ve 18,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmesini he-defliyoruz” diyerek sözlerini bi-tirdi.

73Mayıs 2013

WFO Başkanı Yavuz Eroğ-lu: “Büyüklükte ölçüt ‘İn-sanca Yaşam İbresi’ olmalı” WFO Türkiye, Ortadoğu ve Afrika Başkanı Yavuz Eroğ-lu, kurucusu olduğu İTÜ Çevre Kulübü’nün Sürdürü-lebilir Ekosistem günleri’ne konuşmacı olarak katıldı. Gayrisafi Milli Hasıla he-sabına yaşam kalitesinin de katılması önerisini getirdi.

Çevreyi hesaba katmayan kalkınma modelinde sona gelindi

“Sürdürülebilir ekonomi ancak çevreyle uyumlu politikalarla müm-kün”… Bu sözler Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü mezunu ve İTÜ Çevre Kulübü’nün Kurucularından Yavuz Eroğlu’na ait… 1995 yılında İTÜ’de okurken iki arkadaş çevre konusunda çalış-malar yapmaya karar verdiler ancak kimseyi yanlarında bulamadılar. Kulübün açılışına dönemin Çev-re Bakanı Rıza Akçalı’yı getirme-leri ise kulübün kaderini değiştirdi ve o günden sonra üye sayıları hızla arttı, bugünlere ulaştı. Aradan 18 yıl geçti, Yavuz Eroğlu yine İTÜ Çevre Kulübü’ndeydi ama bu kez plastik

sanayicisi, sivil toplum örgütlerin-deki yönetici kimliği ve Waste Free Oceans Türkiye, Ortadoğu ve Afri-ka Başkanı olarak gençlere konuş-ma yapmak üzere…İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Çevre Mühendisliği Kulübü tara-fından organize edilen Sürdürüle-bilir Ekosistem Günleri 2013’e ka-tılan Yavuz Eroğlu, plastik ambalaj üreten bir firmanın Ortağı ve Ge-nel Müdürü, aynı zamanda PAGEV ve PAGDER Başkan Yardımcısı sı-fatıyla çevre konusunda konuşmak için davet edilmesinin önemli ol-duğunu belirtti. Tüm dünyada çev-renin artık çok daha fazla konuşul-duğunu, çevreyi hesaba katmadan üretimin sürdürülebilir olmadığını vurguladı. En başta kaliteli bir ha-yat üretebilmek için sanayi ve kal-kınmanın çevreyle uyumlu olma-sı gerektiğine inandığını söyledi. Eroğlu, “Bugün tüm dünyada maa-lesef kalkınma modelinin temel pa-rametresi Gayrisafi Milli Hasıla ve bu yanlış bir algı oluşturuyor. Dün-yada GSMH’si çok artmış ama ya-şam kalitesi çok düşük ülkeler var. Çevre ile ilgili konuların kalkınma-nın bir parçası yapılması, politika-cıların ve ülkelerin bu hedeflere koşması önemli ” dedi. Günümü-zün kompleks toplumlarını GSMH ile değerlendirmenin sadece gaz ve frene sahip bir araba kullanmaya benzediğini belirten Eroğlu, “Bu öl-çüyü daha geniş ve gerçekçi göster-gelerle desteklemek aslında o kadar zor değil. Zaten bu istatistik değer-ler başka adlar altında toplanıyor. Önemli olan bunları kalkınmanın ana unsuru haline getirmek… Çev-renin de göz ardı edilmediği, insan-ların yaşam kalitesini ve sürdürüle-bilirliği gösteren bu değerleri İnsan-ca Yaşam İbresi adıyla belirtebilir ve kalkınmanın temel ölçütü haline

getirebiliriz.” dedi. ‘İnsanca Yaşam İbresi’nin (İYİ) özellikle; Gelir Da-ğılımı, Satın Alma Gücü Paritesini, Sosyal ve Çevresel Maliyetleri, Ye-nilemez Kaynakların Amortismanı, Ülkedeki İntihar Oranı, Eğitim Ora-nı, Sağlık, Beslenme, Barınma, Te-mel Hizmetler, Çevre Eğitimi, Çev-re Kirliliği ve Biyoçeşitliliği de için-de barındırması gerektiğini belirten Yavuz Eroğlu, gelişmişliğin insan-lığa adil bir düzen, temiz bir doğa, sürdürülebilir kalkınma ve mutluluk vaat edeceğini de dile getirdi. Avrupa Birliği’nde denizlerin atık-lardan temizlenmesi amacıyla başla-tılan Waste Free Oceans İnisiyatifi’ni Türkiye’ye getiren ve Türkiye’nin yanı sıra Ortadoğu ve Afrika bölge-sindeki faaliyetlerinin organizasyo-nunu üstlenen Yavuz Eroğlu, Sürdü-rülebilir Ekosistem Günleri’ne ka-tılan gençlere, yaptıkları çalışma-lar konusunda bilgiler verdi. Was-te Free Oceans’ın 2020 yılına ka-dar denizleri atıklardan temizlemeyi hedeflediğini belirten Eroğlu, “AB fonlarından ayrılan kaynakla balık-çıların özel ağlarla deniz yüzeyinde-ki atıkları tutmalarını sağlıyoruz. Bu özel ağlar balıklara zarar vermiyor sadece atıkları topluyor, daha son-ra bu atıklardan uygun olanları geri dönüşüme kazandırılıyor, geri ka-lanı ise yakma yöntemi ile enerjiye dönüştürülüyor. Denizlerdeki atık sorunu sadece tek bir ülkenin soru-nu değil, bu nedenle sorunu ülke ya da bölge bazlı ele almıyor daha ge-niş bir pencereden bakıyoruz. Pasi-fik Okyanusu’nda gemiden atılan bir atığın Boğaz’da çıkması sürpriz değil. Denizdeki atıklar bir süre son-ra güneş ışınlarının etkisiyle mikro parçalara bölünüyor ve balıkların bu atıkları yemesi sonucu besin zinci-rine karışarak insan sağlığını tehdit ediyor.” diye konuştu.

74 Mayıs 2013

Dönme Kadınlar: Toplumsal Cinsiyet, Kimlik ve SınırlarEric R. Dursteler

Kitapta erken modern dönemde doğdukları yerleri, ailelerini ve dinlerini bırakan Akdenizli ka-dınların, toplumsal ve siyasi ola-rak sahip oldukları karmaşık ala-nı açık eden hikâyeleri anlatılı-yor. “Dönme,” en dar anlamıyla, erken modern Akdeniz’de Hıris-tiyanlıktan Müslümanlığa geçen-ler için kullanılıyor. Eric R. Durs-teler, Dönme Kadınlar kitabında, bu anlamı ustaca değiştirerek ke-limeyi, dönemin ve bölgenin top-lumsal, dini, siyasi ve toplumsal cinsiyet sınırlarının ötesine geçen herkesi kapsayacak şekilde kul-lanıyor. Güçlü bir arşiv çalışma-sıyla aktarılan bu hikâyeler aracı-lığıyla Dursteler, hem erken mo-dern dönem Akdeniz’de kadınla-

rın belirli deneyimleri ve koşulla-rına hem de daha geniş kültürel ve toplumsal pratiklerle gelenekle-re dair önemli öngörülerde bulu-nuyor. Kitapta, kendisini ezen ko-casından kaçmak için İstanbul’a, dönme ağabeyinin yanına gelip Fatma Hatun adını alan Venedik-li Beatrice Michel’in hikâyesiyle kadınların din ve yer değiştire-rek nasıl şahsi ve ailevi statüleri-ni yükselttikleri anlatılıyor. Okur-lar, Hıristiyan Elena Civalelli ve Müslüman Mihaleşatoroviç’in paralel hikâyesinde, iki cesur ka-dının Osmanlı-Venedik sınırını kullanarak kendi hayatlarını ta-yin edişlerine tanık oluyor. Yunan adası Milos’tan kaçan dört Müs-lüman kadının (Ayşe, Emine, Ha-

tice ve anneleri Maria) Korfu’ya sığınmaları ve Islamdan Hristi-yanlığa dönmeleriyle, bir kadının hayatı üzerinde söz sahibi olma-sının nasıl Osmanlı-Venedik sı-nırında uluslararası bir fırtına ko-pardığını görürüz. Kadın failligi-ne dair heyecan verici bir anlatı olan Dönme Kadınlar, erken mo-dern Akdeniz’de kimlik ve dön-melik arasındaki bağlantıyı ay-dınlatıyor. Zengin içeriğe sahip kitap, sadece dönemi çalışan araş-tırmacılara değil, geniş bir okuyu-cu kitlesine hitap ediyor.

DÖNME KADINLAR: TOPLUMSAL CİNSİYET, KİMLİK VE SINIRLAR Akademik ve bilimsel yayın-larıyla toplumun gelişmesine önemli ölçüde katkıda bulunma-yı amaç edinen Koç Üniversite-si Yayınları, yine çok ses getire-cek bir kitabı satışa sunuyor. Eric R. Dursteler’in Koç Üniversitesi Yayınlarından çıkan Dönme Ka-dınlar: Toplumsal Cinsiyet, Kim-lik ve Sınırlar adlı kitabı raflarda-ki yerini aldı. Tüm akademik di-siplinlerde hem yabancı dillerden Türkçeye çeviri hem de Türkçe ve İngilizcede yazılmış özgün ki-tapları yayımlamayı hedefleyen Koç Üniversitesi Yayınları, ta-rih ve kadın çalışmaları katego-risinde bir kitap daha yayımla-dı. Eric R. Dursteler, Dönme Ka-dınlar: Toplumsal Cinsiyet, Kim-lik ve Sınırlar adlı kitabında, on altı ve on yedinci yüzyıllarda ya-şamış, doğdukları yerleri, aileleri-ni ve dinlerini bırakan Akdenizli kadınların sahip oldukları karma-şık toplumsal ve siyasal alanı açık eden hikâyelerini anlatıyor.

KÜLTÜR SANAT

75Mayıs 2013

Doğru bilinen bir yanlış ortaya çıktı: Türk halkı, kahveyi en çok akşam saatlerinde ve evde tüketiyor.Kahve içme alışkanlarıyla ilgili dikkat çekici veriler içeren “Kah-ve Tüketimi” konulu araştırma-nın sonuçları; Türk halkının, sa-nıldığının aksine sabah ya da öğ-len değil, akşam yemeğinden son-ra kahve içmeyi tercih ettiğini or-taya koydu. Omega Araştırma Or-ganizasyon Eğitim Danışmanlığı, Mikado Yayınları ve Kahve.gen.tr sitesi tarafından, Türkiye ge-nelinde 1.331 kişiyle gerçekleş-tirilen araştırmanın bulgularına göre, halkımızın %78.7’si düzenli kahve içiyor. Günün en çok kah-ve içilen vakitlerini, %36.9 ile ak-şam yemeğinden, %24.6 ile öğle yemeğinden, %19.8 ile kahvaltı-dan sonra olarak belirten katılım-cıların %68.2’si kahvesini evde,

%27.7’si işte, %6.7 ise dışarıdaki mekanlarda içiyor. Kahvenin ta-dını ve kokusunu seven, rahatlat-tığını ve sağlıklı olduğunu düşü-nen katılımcıların %68.6’sı sade, %37.7’si sütlü, %13.9’u krema-lı kahveyi tercih ediyor. Türk hal-kının %29.2’si yorgunluk hissetti-ğinde kahve içmeyi seviyor. Evine aldığı kahve markasını seçerken, öncelikle lezzet, ardından kahve markasının tanınırlığı, kolay bulu-nurluğu ve çevrede tercih edilmesi gibi faktörler öne çıkıyor. Çay iç-meyi sevmek, sağlık açısından za-rarlı olduğunu düşünmek, tadını sevmemek ve çocukluktan gelen alışkanlıklar ise “kahve içmeme” nedenleri olarak sıralanıyor. Araş-tırmaya göre, Türk halkının büyük

bölümü, ev dışında sosyal aktivite olarak kahve içmeyi tercih ediyor. Ev ve iş yeri dışında tüketilen kah-ve türleri de farklılık gösteriyor. Araştırmada ayrıca; kahve bağım-lılığı, tüketim şekilleri, pişirme yöntemleri, kahve içmenin sosyal-leşme aracı olup olmadığı ve oto-matlardan kahve alma konusunda-ki tercihler gibi, ilgi çekici konu-larda elde edilen sonuçlar da yer alıyor.

76 Mayıs 2013

Mevcut Eğitim Sistemi, Artık Dünyaya Etki Yaratacak Lider Yetiştiremiyor!Harvard Üniversitesi Kıdemli İleri Liderlik Akademi Üyesi, TÜSİAD üyesi ve Shell Enerji A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nusret Cömert, ABD’de yayın yapan Bloomberg TV’ye ko-nuk oldu. Hayatı boyunca kendini geliştirme amacı güttüğünü, bu konuda gayret gösterdi-ğini söyleyen Cömert, Harvard Üniversitesi Kıdemli İleri Liderlik Girişimi’ne katılma sü-reciyle ilgili bilgi verdi.

İki yıl önce Harvard Üniversitesi’nin kendisiyle iletişime geçerek konu hakkında bilgi verdiğini ve ilgilen-mesi üzerine sıkı bir seçme süreci-ne tabi tutularak ABD dışından se-çilen liderlerden olduğunu belirten Cömert, İleri Liderlik Girişimi’nin altı yıl önce bir grup Harvard pro-fesörü tarafından yüksek eğitimin

yeni bir aşaması olarak kurulduğu-nu söyledi. Girişimin, mevcut üniversite sis-teminin, artık dünyaya etki yara-tacak liderler yetiştiremediği için kurulduğunu ifade eden Cömert, girişimin tüm dünyaya yayılma-sını beklediğini belirtti. Üçte iki-si ABD’li üçte biri ABD dışın-

dan olan, en az 20-25 yıl başarı-lı olmuş liderler arasından seçilen akademi üyelerinin bir yıl boyun-ca çok sıkı bir eğitimden geçiril-diğini ve sonraki aşamaya hazır-landığını vurgulayan Cömert, bu liderlerden dünyayı değiştirmele-rinin beklendiğini bildirdi.Bir yıllık eğitimin ardından yine

EĞİTİM

77Mayıs 2013

bir seçme sürecinden sonra Kı-demli İleri Liderlik Akademi Üyesi olarak davet edildiğini ve çalışmalarını sürdürdüğünü ifa-de eden Cömert, dünyanın eği-tim, sağlık, yoksulluk, çevre gibi çok ciddi sorunları olduğunu, ilgi alanlarına göre bu sorunlara yö-nelik olarak yetiştirildiklerini ve bunlara yönelik proje hazırladık-larını söyledi.

“Akademi Üyelerimizden Biri NASA Başkanı Oldu”Harvard Üniversitesi Kıdemli İle-ri Liderlik Girişimi’ne kabul edi-len ilk ve tek Türk olan Nusret Cömert, insanın kendini yetiştir-mek için ya da toplum adına yap-tığı hiçbir şeyin göz ardı edilme-diğini ve bunların değerlendirme sürecinde göz önüne alındığını ifade etti. Cömert, akademi üye-lerinin arasında eski bakanların ve tepe yöneticilerinin bulundu-ğunu ve bunlardan ilk yılın üye-lerinden olan Astronot Charles Bolden’ın ABD Başkanı Barack Obama tarafından NASA Başka-nı olarak atandığını belirtti. Cömert, 2012 akademi üyelerin-den ve ABD’deki en büyük kar amacı gütmeyen evde sağlık kuru-luşunun başkanlığını yapmış olan Carol Raphael’in de yine Başkan Obama tarafından ABD’nin sağ-lık sistemini düzeltecek komite-nin başkanlığına getirildiğini ha-tırlattı. Cömert, Obama’nın, Ca-rol Raphael’e verdiği desteği, “Kendini adamış ve tecrübeli in-sanlarla çalışmaktan ve onların topluma hizmet etmelerinden gu-rurluyum. Onlarla çalışmayı sa-bırsızlıkla bekliyorum.” sözleriy-le dile getirdiğini ifade etti.

“Türkiye’nin Hak Ettiği Yere Gelebilmesi İçin Eğitimli Girişimcilik Şart”Harvard Üniversitesi’ndeki çalış-malarının kişisel gelişimine kat-kıda bulunduğunu, sorunları daha iyi görmesini, aydınlanmasını ve

birçok şeyin farkına varmasını sağladığını ifade eden Nusret Cö-mert, bunun Türkiye’ye şimdilik katkısının ise bu alanda bir far-kındalık yaratmak olduğunu be-lirtti. Arada büyük bir fark olduğunu, ancak Türkiye’nin çok hızlı ge-liştiğini söyleyen Cömert, liderle-rin toplumda fark yaratan insan-lar olduğunu hatırlattı. Cömert, “Aradaki fark eğitimli girişimci-lik farkı... Çünkü bizim insanımı-zın girişimcilik konusunda bir sı-kıntısı yok. Ben dünyada yüzler-ce yıl varlığını sürdürecek, dün-yaya etki yaratacak şirketler ve markalar yaratmak için eğitim-li girişimciliğin geliştirilmesi ve özendirilmesine gerek görüyo-rum. Dünyanın ilk on ekonomisi-ne girme hedefi miz var. Gerçek-ten oraya hızlı bir şekilde gidiyo-ruz, ama bir şeyleri daha iyi yap-makla arzu ettiğimiz, hak ettiği-miz yere gelmemizin çok güç ola-cağını düşünüyorum. Bunun için bir şeyleri daha farklı yapmalı-yız.” diye konuştu.

“Gençler, Kendilerine İnansınlar ve Başarabile-ceklerine Güvensinler” Harvard Üniversitesi Kıdemli İle-ri Liderlik Akademi Üyesi, TÜ-SİAD üyesi ve Shell Enerji A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nus-ret Cömert, genç girişimcilere de kendilerine inanmaları ve güven-meleri mesajını verdi. Cömert, “Bizim insanımız her şe-yin en iyisini yapabilecek yete-

nekte. Mesela sosyal liderlik di-yoruz, bu bizim kültürümüzde var. Yani komşuya yardımcı ol-mak, çevresindeki insanlara yar-dımcı olmak... Benim söylemek istediğim bizim bu potansiyelimi-zi eğitimle ve farkındalıkla geliş-tirebileceğimiz. Girişimcilik bana göre, insanlar için iyi bir ürün, bir hizmet ve bir fayda sağlıyor-sa sosyal girişimciliğin bir parça-sıdır. Çünkü yoksulluğa karşı bir önlem getiriyor. Dünyanın gelişi-mine, refaha katkı sağlıyor. Genç-ler kendilerine inansınlar ve başa-rabileceklerine güvensinler, ama biz olduk artık demesinler. Kendi-lerini geliştirsinler. Mevkiler ma-kamlar gelir geçer. Para gelir ge-çer ama bu dünya için yaptıkları-nız kalır.” şeklinde konuştu.

Nusret Cömert, Harvard İleri Liderlik Girişimi’ne Kabul Edilen İlk Türk OlmuştuShell Enerji A. Ş. Yönetim Ku-rulu Başkanı ve TÜSİAD üyesi Nusret Cömert, seçilmiş başarılı liderlerin, dünyayı değiştirecek li-derler olarak topluma kazandırıl-ması için kurulan Harvard Üni-versitesi İleri Liderlik Girişimi’ne kabul edilen ilk Türk olmuştu. Cömert, Harvard Üniversitesi’nin yüksek eğitimin yeni bir aşama-sı olarak tasarladığı programda, Kıdemli İleri Liderlik Akademi Üyesi olarak çalışmalarına devam ediyor. Cömert, 2013 yılında İle-ri Liderlik Girişimi’ne kabul edi-len akademi üyelerine mentorluk ve rol modellik yapıyor.

78 Mayıs 2013

ABONE KUPONU

Adı Soyadı:...............................................

Firma Adı:...............................................

Tel:...............................................

Fatura Adresi:...............................................

Vergi Dairesi ve Vergi No:...............................................

Derginin Gönderileceği Adres:........................................................................................................................................................................

EKONOMİ AJANDASI DERGİSİNE yıllık abone olmak için, [email protected] e-posta adresine veya formun 0-216 469 17 48 Fax’a gönderilmesi gerekir.

Yönetim Yeri: Ekonomi Ajans Lojistik ve Danışmanlık Hiz.Ltd.Şti.Adres: Küçük Bakkalköy Mah. Fevzipaşa Cad. Niyazibey Apt. No:37 Daire:10 34750 Ataşehir/İstanbulTel: +(90) 216 576 77 66 | +(90) 216 576 35 05