Upload
others
View
11
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ÇEVRE VE AHLAK
SEMPOZYUM BİLDİRİ METİNLERİ
GAZİANTEP, 2014
Hz. Peygamber ve Çevre-Ahlak İlişkisi | 79
Hz. PEYGAMBER’İN EVRENSEL MESAJLARINDAKİ ÇEVRE
BİLİNCİNE GÜNCEL BİR BAKIŞ
Talat SAKALLI
Özet
İnsan çevresiyle sıcak ve samimi dostluk kurmak zorundadır. Bu dostluk da
hakkaniyete dayalı ve dengeli olmalıdır. Zira israf, arsız tüketime, tüketim tahribe
dönüşürse birlikte yok oluş veya bitiş kaçınılmaz olur. Kapitalist, materyalist ve
benzeri zihniyetler, sürekli tüketim ve israfı veya daha fazla refah çılgınlığını
tahrik ve teşvik etmek suretiyle tabiî kaynakları tehlikeli sınırlarına
sıkıştırmışlardır. Bu acı akıbet ilmî veriler ile de artık muhayyel veya mevhum
tehlike olmaktan çıkmıştır.
Çevrecilik fikri gerçekten insanlığın, özellikle Müslümanların zihniyetine
yerleştirilmek isteniyorsa, bunun yolu, çevrecilik hassasiyetinin manevî
değerlerden olduğunu insanımıza anlatmak, öğretmek ve onları eğitmekten
geçmektedir. Kanaatimizce, bu noktada yapılacak ilk zihniyet değişikliği,
günümüzün temel değerleri haline gelen üretim, katma değere katkı ve verimlilik
üçgenini; manevî ve vicdanî sorumluluk bilinci, dünya ahiret dengesi ve ebedî
hayat inancı ile daireye dönüştürmek, ferdî çıkar ve maddî olan değerleri mutlaka
manevî değerlerle de mezc etmek ve post modern anlayışa alternatif bir
medeniyeti kurmaktır.
Prof. Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Başkanı,
80 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu
Bu problemin de Hz. Peygamber’in ebedî mesajlarında çözümleri vardır.
Sadece biraz akıl yorarak bunları güncelleyebilecek çalışmaları yapmak
gerekmektedir. Bu noktadan hareketle, tebliğimizde, hadislerden çevrecilik
ahlakına dair olanlarının güncel yorumları yapılacaktır. “Yemek kaplarının
örtülmesini, su kırbalarının ağzının bağlanması” emrini,1 su ve gıda maddelerini
her türlü dış tesire karşı korunması ve kirletilmemesi için gerekli tedbirlerin
alınması; evdeki yiyecek ve içeceklerin saklanması, tüketim aşamasına kadar
geçecek sürede gerekli iklimlendirme şartlarının sağlanması; su kaynakları ve
havzalarının yapılaşma ve diğer atıklarla kirletilmemesi, su güzergâhlarının
sağlıklı tutulması, evlere intikalini sağlayan tesisatın, depoların ve diğer su araç
ve gereçlerinin hıfzıssıhhaya uygun olması, gerekli arıtma ve dezenfektenin
sağlanması gibi her türlü hijyen ve koruma şartlarının hazırlanması şeklinde
anlaşılması örneğine benzer hadisler tebliğimizin muhtevasını oluşturacaktır.
Anahtar Kilemeler: Hz. Peygamber, Çevre Bilinci, Hadis, Evrensel
Mesaj, Güncel Yorum
Giriş
Allah Teâlâ içinde bulunduğumuz evreni; atomdan galaksilere kadar her
şeyi denge ve düzen içinde yaratmıştır. “Her şeyi bir ölçü/şaşmaz bir düzen içinde
yarattık”,2 “Gökyüzünü yükseltti ve kâinata bir düzen/mizan koydu, siz de
dengeyi bozmayasınız; tartıda haddi aşmayasınız diye…”3 gibi ayetler bu düzen
ve ahengin ne tesadüfî ne de kendiliğinden olmadığını göstermektedir. Söz konusu
her şeydeki düzen ve ölçülülük bilinçli ve mutlak güce sahip Halikı Zülcelâl
tarafından yaratıldığını ifade eder. Bu düzenin bozulması, fesada uğraması, yani
karada, denizde veya sahil şehirlerinde meydana gelen bu fesat (kuraklık, kıtlık,
küresel ısınma veya soğuma, çevre dengelerin bozulması veya alt üst olması ve
ahlakî yozlaşma) insanların kendi elleriyle yaptıkları işler yüzünden olduğu da
yine ilahî beyanla bildirilmiştir.4
Allah Teâlâ, insanı da “Halife”5 olarak yaratıp, özellikle yeryüzündeki her
şeyi emrine musahhar kılmış6 ve tasarrufunu insan için kolaylaştırmıştır. Bu
nimete paralel olarak yeryüzünü imarla memur kılınmıştır. Varlıkların en
şereflisine verilen bunca nimetlerin her biri sorumluluk mukabilindedir. İnsan,
1 Buharî, Eşribe, 22. 2 Kamer, 54/49. 3 Rahman, 55/7-8. 4 Rum, 30/41. 5 Bakara, 2/30. 6 Hac, 23/65. Çeşitli ayet-i kerimelerde insanın emrine musahhar kılınan önemli bazı şeyler de de
örnek kabilinden sayılmıştır.
Hz. Peygamber ve Çevre-Ahlak İlişkisi | 81
Allah’ın koyduğu rahmet ve sevgi temelli7 tabiatta geçerli kevnî yasaların
(sünnetullah) sınırlarını aşmadan kâinatın tasarrufunu yapmakla mükelleftir.
Gerçekte bütün mülkün sahibi Allah Teâlâ’dır.8 Dolayısıyla dünyadaki ve
ulaşabilirse evrendeki bütün her şey insana verilen emanet konumundadır. Zira
emaneti kabul etmiş bulunan tek varlık insandır.9 Bu açıdan insan, verilen nimet
ve tasarrufa konu bütün geçimliklerin kıyamette hesabını verme şuuru ile hareket
etmekle memurdur.10 Bu çerçevede insanın tasarruf ve sorumluluğuna verilen,
sınırını veya sonunu bilmediği bunca güzel nimet gibi çevre de insanın imtihan
vesilesidir ve onun da hesabını vermek zorundadır. Bu minval üzere etkilediği,
etkilendiği ve hayatını devam ettirmek için gerekli bütün fizikî, kimyasal ve
biyolojik etkenlerin tamamının tek tek hesabını vereceğini bir an bile
unutmamalıdır.11
Yine, insana, çevreyi tasarruf ederken canlı cansız her şeyin Allah’ı tesbih
ettiğini12 idrak ederek bu bilinçle hareket etmesi de talim edilmiştir. Bu çerçevede
insan, tasarruflarında şu hususları da düşünmek ve anlamak durumundadır: Her
biri belli bir hesap veya düzen içinde görevlerini ifa ederek insana hizmet eden
Güneş, Ay, yıldızlar, bitkiler13, ağaçlar, hayvanlar hatta cansız maddeler kendi
varlık boyutları ve hâl lisanları ile Allah’ı tesbih ve O’na secde ederler. İnsan,
Allah’ın en güzel esmasının da bu varlıklarda tecelli ettiğini daima fark etmeli ve
bundan bir an gaflette bulunmamalıdır. Meselâ, her varlığın yaratılış hikmeti
vardır ve Allah’ın “ayetidir” (işareti, varlığının delili veya alâmetidir). Yağan
yağmur, yeşeren bitkiler, hayvanlar, hayvanların içlerinden süzülüp akan sütler,
ağaçlar ve meyveleri, bal arısı ve balını yapması, ölüm ve hayat, hemcins yaratılan
eşler, evlatlar, torunlar, ve bunların rızıkları,14 gökte kanat çırpan kuşlar15 ve daha
neler neler… Bunun için Osmanlı, kanunlarına şu maddeyi de koymuştur:
“Filcümle bu zikrolunanlardan gayrı her ne kim Allah Teâlâ yaratmıştır, hepsinin
hukukunu Muhtesip gözetse gerektir.”16
7 A’râf, 7/156; En’âm, 6/133, 147. 8 Zuhruf, 43/85. 9 Ahzâb, 33/72. 10 Tekâsür, 102/8. 11 Yâsîn, 36/71-74. 12 İsrâ, 17/44. 13 Rahmân, 55/5-13. 14 Nahl, 16/ 65- 72. 15 Mülk, 67/19-26. 16 Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri, II. 296-297, İstanbul, 1999.
82 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu
Çevre Bilinci Merkezli Görevler ve Sorumluluklar
Bu anlamda bu kadar değerli ve nazenin insan başıboş ve sorumsuz
değildir.17 Bu bilinçle hareket etmelidir; çünkü öylece yaratılıp bırakılmamış ve
kendi haline terkedilmemiştir18. Çetin ve kesintisiz sınavlarından biri ve önemlisi
nefsiyle mücadelesidir, tutku ve sınırsız arzularının mahkûmu olup bunları
tanrılaştırmamalıdır. Bu açıdan tasarruf ve faydalanmanın ilahî beyanlarla çizilen
kırmızı çizgileri vardır, bu sınırlar da aşılmamalıdır: Bunlar israf etmeme veya
savurganlık yapmama19, ölçüsüz harcamama, kanaatsizlik, sabırsızlık,
şükürsüzlük yapmama gibi dinî ve ahlakî müeyyidesi olan tehlikeli sınırlar veya
hadlerdir. Nitekim Kur’an-ı Kerimde dinî, ahlakî, siyasî, iktisadî hatta kültürel
dengeleri bozup azan, kırmızı çizgileri çiğneyen (haddi aşan, fahşâ, münker ve
bağy sınırlarını geçen), başta adaletle savaşan, tevhidi yok etmeye gayret eden
toplumların ve ahlakı tefessüh etmiş ve çevreye zarar veren bazı kavimlerin
dünyada iken çok büyük felaketlerle cezalandırıldıklarına dair acı akıbetlerinin
hikâyeleri hatırlatılarak tefekkür ve tezekkür etme veya düşünme ihtarıyla tekrar
edilmiştir.
Çevre İsrafı Çerçevesinde Şu Prensipleri Sıralamak Mümkündür:
İnsan sayısız nimet ve ihsana karşılık Allah’a hamd etmekle de görevlidir.
Şükür veya teşekkür görevini de ihmal etmemelidir.
Kirletmemek; Temiz Olmak, Temizlemek: Cenab-ı Hak insanlar
temizlensin ve pisliklerinden arınsınlar diye gökten su indirdiğini beyan eder.20
Konu ile ilgili, “Allah Temizdir, temizi sever, binaenaleyh etrafınızı temiz
tutunuz”,21 “Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve
cömertliği sever. Onun için avlularınızı ve boş alanlarınızı temiz tutunuz”22 gibi
hadisler bu gerçeği ifade eder. Beden, ev, çevre (sokak mahalle, belde, şehir, ülke;
havası, toprağı, suyu ile bütün yeryüzü; park, orman, piknik alanı, dinlenme yeri
veya tesisi, sahil veya su başları) özellikle mekân ve beden anlamında tuvalet
temizliği bu hükme dâhildir. Ayrıca bilindiği gibi, ibadetler için yapılacak bütün
temizlikler İslam’ın evrensel temizlik anlayışına uygun olmadıkça makbul da
değildir.
17 Ankebût, 29/ 2-10. 18 Kehf, 18/47-49. 19 A’râf, 7/31; 25/Furkan, 67. 20 Enfâl, 8/11. 21 Tirmizî, Edeb, 41. 22 Bezzar, Müsned, (İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, X. 390, Ankara, 1995).
Hz. Peygamber ve Çevre-Ahlak İlişkisi | 83
Zarar Vermemek: Müslüman insanların elinden ve dilinden güvende
olduğu kimse23 olduğuna göre çevre de bu güvenden nasipdar olmalıdır, zira çevre
tahribi insana dolaylı zarar verirken, çevreye doğrudan zarar verir.
Çevre Ahlak ve Bilinci İçinde Olmak: İnsan-çevre ile dengeli bir ilişki
içinde olmalıdır. Bu anlamda “küresel günahı” bir anlamda çevre sorumsuzluğu
şeklinde tanımlayabiliriz.
İsraf Etmeme: İbadet kastı ile bile olsa savurganlık yapmamanın işte bir
delili: “Hz. Sa’d abdest almaktadır. Hz. Peygamber çıkagelir. Onun çok su
kullandığını görünce “Bu kadar israf da ne?” diyerek müdahale buyurur. Sa’d
“Abdestte de israf olur mu?” diyerek, öğrenmek ister. Rasulüllah cevaplandırır:
“Evet, akan ırmak kenarında olsanız bile…!”.24 Kaldı ki, abdest insanı maddî
manevî kir ve zararlardan arındırır, mikroplarından temizler. Tıpkı namazın,
kötülük kirlerinden arındırıp çevre de dâhil her alanda sorumluluklarını ve
erdemlilik ilkelerini günde beş vakit hatırlattığı, itminanın, iç huzursuzluk ve
sıkıntılardan arındırdığı, cemaatin toplumsal nifak ve ayırımcılık kirlerinden
arındırdığı ve caminin yalnızlık, sahipsizlik ve kimsesizlik derdinin devası olduğu
gibi.
Bu çerçevede bilinçsiz tüketim ve hayatı yeme içme, tüketme tarzında israfı
hayatın ve fikrin merkezine alma25 ve gayesizlik, israfın zihnî plandaki destekçisi
olduğunu hatırlatmak gerekecektir.26 Nitekim dünya bugün çevreyi temiz tutma
hassasiyetinin yok olması, fıtrata müdahale etme (GDO, gereksiz hayvan ve bitki
telef etmeme) erozyonla toprak kaybını önleyememe gibi sebeplerle hava, su ve
toprağın kirletilmesi sonucu oluşan asit yağmurları gibi olumsuz hâdiseler iklim
değişikliklerine sebep olduğu için diken üstündedir. Gösteri yapmak için çiçek ve
ağaç katliamı yapmanın fecaatini kelimelerle ifade edemiyorum bile…
23 Tirmizî, İman, 12. 24 İbn Mace, Taharet, 48. 25 “Size ihsan ettiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin, fakat bunda azmayın/aşırı da gitmeyin ki,
öfkemi hak etmeyesiniz. Öfkemi hak edenler kesinlikle mahvolur”. (Taha, 20/81). 26 Değerlendirmeler için bkz. Talat Sakallı, Hadisler Açısından İsraf ve Tasarruf, S.D.Ü. İlahiyat
Fak. Dergisi, s. 69- 85, Isparta 1994; Hadisler Açısından Çevre İsrafı, Diyanet Dergisi, sayı: 27
(3), s. 59- 65, Ankara, 1991; Bilinç Kirlenmesi veya Çevre Kirliliğinin Zihnî Temelindeki
Aşınma, Çevre ve Din Sempozyumu, (15-16 Mayıs 2008), I. 185- 193, İstanbul, 2008; Ekmeğin
Bereketi, Sofrada Sıfır Artık, Ekmek İsrafı ve Sofrada Sıfır Artık Sempozyumu, İstanbul, 2013.
84 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu
Nebevî Hikmetleri Günümüz Aynasına Yansıtabilmek
Çevre probleminin de Hz. Peygamber’in ebedî mesajlarında çözümleri
vardır. Sadece bunları güncelleyebilecek akıl ve çalışmaları beklemektedir.
Bu çerçevede hadislerden çevrecilik ahlakına dair evrensel prensipler
çıkarmak ve bunların güncel yorumları ile günümüz insanının kültür, bilgi ve
anlayış seviyesine göre yeniden dillendirmek önem arz etmektedir. Bu
hadislerden birkaçını burada misal kablinden bu çerçevede değerlendirmeye
çalışalım:
Yiyecek Kaplarının Örtülmesi Emri: “Yemek kaplarının örtülmesi ve su
kırbalarının ağzının bağlanması” emrini,27 su ve gıda maddelerinin her türlü dış
tesire karşı korunması ve kirletilmemesi için gerekli tedbirlerin alınması; evdeki
yiyecek ve içeceklerin saklanması, tüketim aşamasına kadar geçecek sürede
gerekli iklimlendirme şartlarının sağlanması; su kaynakları ve havzalarının
yapılaşma ve diğer atıklarla kirletilmemesi, su güzergâhlarının sağlıklı tutulması,
evlere intikalini sağlayan tesisatın, depoların ve diğer su araç ve gereçlerinin
hıfzıssıhhaya uygun olması, gerekli arıtma ve dezenfektenin sağlanması gibi her
türlü hijyen ve koruma şartlarının hazırlanması şeklinde anlamak gerekir.
Lanetli İki Şey! “Lanet edilen (zarar verip hakaretamiz sövme, yergi ve
ayıplanma şeklinde sözlere maruz kalacağınız) iki şeyden sakınınız!” buyuran Hz.
Peygamber’e Sahabe, “Lanetli bu iki şey de nedir?” diye sordular. Hz. Peygamber
şöyle cevap verdi: “İnsanların kullandıkları yolu ve gölgelendikleri yeri abdest
bozmak (tuvalet veya helâ) için kullanmaktır”.28 Hadisin İbn Abbas’tan gelen
diğer tarikinde “lanetli üç şeyden sakının” şeklinde geçmekte ve üçüncüsü
“subaşları veya su kaynakları yanına abdest bozmaktan kaçının”29 şeklinde
açıklanmaktadır.
Hz. Peygamber bu ve benzeri hadislerinde30 pınar, dere, çeşme, kuyu gibi
su başlarına, insanların dinlendiği, gölgelendiği, bugün için piknik yaptığı
mesirelik ve ağaç gölgeliklerine abdest bozmayı veya tuvalet olarak kullanmayı
yasaklamıştır. Bu mahiyetteki rivayetlerden “su havzalarını korumayı dinî bir
görev” addederek, “toplumsal bir sünnet” haline getirilmesinin gerekliliği mesajı
çıkarılmıştır. Bu çerçevede günümüze de hitap eden bu evrensel mesaj ve emri
sadece “içme ve kullanma sularının temin edildiği barajlara, su havzalarına”31,
27 Buharî, Eşribe, 22. 28 Müslim, Tahâret, 68; Ebu Davud, Tahâret, 14. 29 Ahmed, Müsned, II. 372. 30 Tirmizî, Taharet, 51. 31 Ertürk, Mustafa, Çevre Hakkındaki Bazı Hadislerin Güncel ve Evrensel Değeri, Çevre ve Din
Sempozyumu, I. 297, İstanbul, 2008.
Hz. Peygamber ve Çevre-Ahlak İlişkisi | 85
nehir ve göl civarına sadece tuvalet ve kanalizasyon atıklarının salınmaması
şeklinde değil, bu bölgelere sanayi ve özellikle kimyasal atıkları olan üretim
tesislerinin kurulmaması, hatta imar izni verilmemesi, şehir planlamalarının bu
şartlara göre yapılması gerektiğini de anlamak gerekir. Görüldüğü gibi, insan ve
sürdürülebilir sağlıklı çevresi açısından, modern teknoloji çağında bu evrensel
mesaj hayatî önemi haiz geçerliliğini hâlâ devam ettirmektedir.
Suya Bevletmemeli: Hz. Peygamber durgun ve akarsulara abdest bozmayı
(idrar yapmayı) kesin bir dille yasaklamıştır.32 Fıkıh ve Hadis kitaplarında bu
hadis suyun kırsal ve dar çerçeveli yerleşim şartlarında küçük veya büyük su
kaynaklarının içilebilirlik ve abdest gibi ibadetlerde kullanılabilirlik özelliğinin
bozulmaması açısından değerlendirilmiştir. Zaten bu yasak ebedîdir. Diğer açıdan
hadisin günümüze bakan yönünü şöyle izah edilebiliriz: Dere, nehir, ırmak veya
çay ve benzeri akarsulara; su birikintisi, havuz, gölet, baraj, göl, deniz, okyanus
ve benzeri durgun sulara şehir ve sanayii atık sularının akıtılmaması, zorunlu ise
arıtıldıktan sonra uygun şartlarda bu kanalların bağlanması gerekir ve bu da dinî
bir vecibedir. Kimyasal üretim ve benzeri yollarla yer üstü suları kadar yer altı
sularını da kirleten kimyevî, radyoaktif ve zehirli maddelerin ziraî ilaçlama veya
benzeri yöntemlerle kirletilmemesi de aynı hükme tabidir. Bu zehir ve ilaçların
hem ambalajları, hem atıkları, hem kendileri durgun veya akarsuya atılmamalı,
yer altı sularını kirlettiğini de dikkate alarak toprağa da gömülmemeli, hava
kirliliği için de tehlike arz ettiğinden yakmamalı; yetkililerce hazırlanan özel
şartlarda imha yoluna gidilmelidir. Aynı şekilde kimyevî ve radyoaktif atıkları
bulunan hastane atıklarının ve bu maddelerin üretim ve kullanımı bulunan diğer
bilumum iş yerlerinin atıklarının da aynı şartlarla imha edilmesi dinî bir görev
addedilmelidir. Bu ve benzeri tehlikeli ve zehirli maddelerin su kaynak ve
havzalarına yaklaştırılmaması evleviyetle bu hadisin beyan ettiği yasak
kapsamında değerlendirilmelidir. Yine aynı nebevî yasak muhtevasına çöp
depolama tesislerinin, su havzalarına inşa edilmemesi de dâhil edilmelidir. Zararı
sadece sulara değil, hava ve toprağa hatta insan, hayvan ve bitkilere dokunan,
cansız maddeleri bile mahveden kimyasal ve nükleer silahların savaşta bile
kullanılması da bu evrensel nebevî yasak kapsamında değerlendirilmelidir.33
Yolun Hakkını Verebilmek: Hz. Peygamber bir ara “Yolların kenarlarına
oturmaktan sakınınız” buyurdular. Sahabe, “Ey Allah’ın Rasulü!, ihtiyaçlarımızın
bir kısmını buralarda görüyoruz, buralarda oturmaktan başka çaremiz yok. Yol
32 Buharî, Vudû’, 73; Müslim, Tahâret, 94-97; Ebu Davud, Tahâret, 14. 33 Su kaynaklarının korunması ve suya Hz. Peygamber’in Sünnetinde verilen önemle ilgili bütün
rivayetlerin değerlendirilmesi için bkz. Doç. Dr. MehmetEren, “Hz. Peygamber’in Sünnetinde
Su Kaynaklarını Korumaya Verilen Önem”, Çevre ve Din Sempozyumu, I. 243-254, İstanbul,
2008.
86 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu
kenarları bizim meclislerimiz, oturup sohbet etmek durumunda olduğumuz
yerlerimizdir, oralarda biz meselelerimizi görüşürüz” serzenişi ile bu konuda izin
istediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Mutlaka oturmanız gerekiyorsa, o halde
yolun hakkını veriniz” buyurdu. Sahabe hemen “Ya Rasulellah, yolun hakkı
nedir?” diye tekrar sordular. Hz. Peygamber: “Gözüne sahip olmak (kötü gözle
bakmamak, harama bakmamak), halka eziyet vermekten kaçınmak, selam verenin
selamını almak, iyiliği emredip kötülüğü yasaklamaktır” buyurdular.34
Bu çerçevede yolda insanlara eziyet veren şeyi kaldırmanın sadaka olduğu,
dikenli dalı kaldırmanın karşılıksız kalmayacağı ve karşılığının cennet olduğu,
Hz. Peygamber’e gösterilen ümmetinin güzel amelleri içinde rahatsızlık veren
şeyin yoldan kaldırılmasının sayılması, tavsiye talep eden sahabiye,
Müslümanların yolundan rahatsızlık veren şeyi kaldırmasını söylemesi, imanın
yetmiş kusur şubesinin en üstünü kelime-i tevhit, en aşağı derecesinin “yoldan
eziyet verici şeylerin kaldırılması” istikametindeki hadisleri35 de dikkate alarak
günümüz açısından mesajlarını şöyle izah edebiliriz: Yollara çivi, diken, demir,
cam kırığı veya başka tekerlek patlatan şeyleri atmamak, taş ve benzeri engeller
koymamak; atılmış veya unutulmuş veyahut dağdan yuvarlanmış taş ve benzeri
maddelerin tehlike arz eden durumu varsa bunları kaldırmak veya ilgili birime
hemen haber vermek bu mükâfatlara nail olma sebebidir. Bunları yaypmak aynı
zamanda yolun hakkıdır. Yetkili ve sorumlu birimlerin yolları en güzel şekilde
imar etmeleri ve düzenini sağlamaları, trafik işaretlerini koymaları, yol imarını
sürüncemede bırakmadan ve en kısa zamanda, insanları asgarî seviyede rahatsız
ederek imar etmeleri, kasis ve çukurların derhal ve en güzel şekilde tedbir alarak
bakım ve onarımını yapmaları yine yol haklarındandır. Uygunsuz yer ve şartlarda
yola park etmek, trafik kurallarına riayet etmemek, arabasında taşıdığı yükü
başkalarına zarar verecek şekilde ve tedbirsiz taşımak gibi geçişi ve yol akışını
engelleme tarzındaki trafik suçları da kul hakkına karşı işlenmiş dinî suçlar telakki
edilmelidir. Ev ve dükkan sahiplerinin yaya ve vasıtaların geçişini güçleştirecek,
trafiği aksatacak şekilde yollara eşya koymamaları, bir şeyler dökmemeleri, sergi
yıkamamaları gibi sayılabilecek şeyler de yol hakkından sayılmalıdır. Özellikle
sahiplerinin inşaat esnasında malzemeleriyle yolları işgal etmeleri, trafiği
tehlikeye sokmaları ve engellemeleri gibi hususlar da yol hakkını gasp ve kul
hakkına girmektir şeklinde yorumlanmalıdır. Çöp atma ve toplama disiplinine
uymamak da aynı çerçevede değerlendirilmelidir. Sürücü ve yayaların da
34 Buharî, 35 Hadisler ve izahları için bkz. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, X. 391 (Yolların
Temizliği, Yolları Kirleten Lanet başlıkları), Ankara, 1995.
Hz. Peygamber ve Çevre-Ahlak İlişkisi | 87
kurallara uyması “yolun hakkını veriniz” çağrısına uymanın gereği diye telakki
edilmelidir.36
Yoldan insanlara eziyet (sıkıntı veren veya engel olan) veren şeyi
kaldırmak sadakadır.”37 Mezkur hikmet-i Nevbeviyyeyi bir önceki konu
çerçevesinde “yolun hakkı” muhtevasında değerlendirmek gerektiğine işaret
ettikten sonra, bunu “engelliler” açısından da değerlendirmek gerekir. Zira sağlıklı
ve engelsiz insanlar açısından “yolda eziyet veren şey” ile engelliler açısından
eziyet olanlar farklılık arz etmektedir. Bu “sadaka” çerçevesinde engellinin
önündeki her türlü engeli kaldırmak da aynı teşvik, dolayısıyla tedbir ve
sorumluluk içine girdiğini insan bilincine yerleştirmek gerekir. Bina merdiven ve
asansörleri, ev içi planlamaları, sokak, cadde kaldırımları, trafik akışı ve
düzenlemeleri, trafik işaret ve lambaları, alış veriş mekânları, özel ve resmî iş
yerleri imar veya inşa edilirken yaşlılara ve görme, işitme, ortopedik veya zihinsel
bütün engellilere engel olmayacak şekilde planlanıp inşa edilmeli ve engelli,
kimseden yardım almadan hayatını idame ettirebileceği şekilde düzenlenmeli,
özel imkânlar sağlanarak “engelsiz şehir, iş yeri, ev veya yerleşkeler”
oluşturmalıdır. Zira tekerlekli sandalyeye mahkûm bir engellinin önündeki beş
santimlik bir kaldırım veya kasis bile onu başkasına muhtaç eder. İşte onun
önündeki bu ve benzeri engelleri kaldırarak yatağından kalkıp evinde ihtiyacını
giderdikten sonra tekerlekli sandalyesiyle ama özel rampalarla ama özel
asansörlerle sokağa çıkıp kendisine ayrılan tahsisli yoldan giderek hiç kimseden
yardım almadan özellikli halk otobüsüne binerek çarşı pazar veya iş yerindeki
ihtiyaçlarını yine yardıma ihtiyaç duymadan giderdikten sonra aynı rahatlıkla
evine ulaşabilmesi imkânlarının hazırlanması bu hadisin müjdesi içine girdiğini
idrak etmek/ettirmek gerekir.
Gürültü Kirliliği: Hz. Peygamber (s.)“Müslüman, dilinden ve elinden
diğer Müslümanların güvende olduğu kimsedir” buyurur38. Aynı şekilde, Hz.
Peygamber tarafından “Allah’a ve ahiret gününe inanan mü’min, hayır
konuşmuyorsa susması telkin edilmiştir”.39 Her derin elem ve keder esnasında, en
üzücü ölüm ve felaket anında bile çığlık atarak bağırıp çağırmayı, yüksek sesle
ağıtlar yakmayı veya vâveylâ koparmayı dahi yasaklayan Hz. Peygamber40 elbette
diğer gürültülere hiç cevaz vermeyecektir. Nitekim bir hadiste de sertlik ve katı
36 Doç. Dr. Muhammed Aydın, Kur’an ve Sünneti Göre İnsanların Bozgunculuklarının Çevreye
Etkileri (Çevre Bağlamında Yol Hakkı başlığı ve devamı), Çevre ve Din Sempozyumu, I. 196-
201, İstanbul, 2008. 37 Müslim, Zekât, 56. 38 Buharî, İman, 45. 39 Buharî, Rikâk, 23; Müslim, İman, 74. 40 Müslim, İman, 165.
88 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu
kalpliliğe sahip, develerin kuyrukları dibindeki yaygaracı bedevilerin
kınanmalarına mukabil, başkalarını rahatsız eden davranış ve hareketlerden uzak,
nazik kalpleri yumuşak kimseler övülmüşlerdir.41 Bu anlamda evde, iş yerinde,
çarşıda, mahallede veya taşıtlarda insanları araba eksozu veya müzik sesiyle
rahatsız etmek de katı kalplilik veya kaba insanlık, medeniyetten uzak ve
başkalarını rahatsız etmekten zevk alan kişilik bozukluğu anlamına gelmektedir.
Koruluk veya Park (veya Sit Alanları) Oluşturmak: Hz. Peygamber
Nakî’ denilen yeri, Hz. Ömer de Seref ve Rebeze’yi korunmuş park (himâ) ilan
etmişlerdi.42 Diğer önemli hüküm harem bölgesinin korunması veya ilahî sit alanı
olarak ilan edilmesi ile ilgili şu hadislerdir: (Meâlen) Mekke’nin dikenli ağacı
(sidr) kesilmez, av hayvanı ürkütülmez, ilan etmek amacıyla alınan hariç yitiği
alınmaz, yeşil otu koparılmaz.43 Medine’nin de bizzat Hz. Peygamber tarafından
tayin edilen “haram bölgesi ”vardır. Bu alanın ağaçları ve sidri kesilmez, burada
bid’at çıkarılmaz…44
Günümüz modern dünyasının geldiği noktadaki en önemli problemlerinden
birisini de, devasa kentler ve bu şehirlerin getirdiği problemler yumağı
oluşturmaktadır. Özellikle betonlaşmanın getirdiği sosyal, siyasal, ekonomik ve
adlî problemler büyük harcamalara sebep olmaktadır. Sakinleri açısından en
büyük problemlerin başında ruhî buhranlar ve ruh hastalıkları gelmektedir.
Hâlbuki insan huzur ve sükûn ister. Mekân veya meskenlerin genişliği ise insana
huzur verebilir. Ayrıca insanın hava alıp huzur bulacağı yeşilliklerde gezinmesi
de rahatlamasının en güzel yöntemlerindendir.
İşte Hz. Peygamber’in sünnetine bu meselede de ittiba ederek, şehir
palanlarında bu tür mesirelik alanları ayrılıp buralara güzel parkların inşası ve
akabinde temiz tutularak bakımlarının sürekli yapılması gerektiğini söyleyebiliriz.
Yetkililerin bu alanları sürekli temiz tutup bakım görevlerini aksatmadan
yapmaları da aynı sünnetin emrine uymak demektir. Aynı şekilde mesirelikleri
kullanan insanların buraları kirletmemeleri, temiz tutarak katkı sağlamaları da
sünnete ittiba cümlesindendir. Bu düşünce küçük yaştan itibaren eğitimle
insanların zihnine yerleştirilmelidir. Canavarca ve âdeta azgın sel gibi hızla
büyüyen şehirler yeşil çevreyi yutup yok etmekte, sadece, içinde veya civarında
yeşil alan olarak belirlenen sit alanları ve ulusal parklar varlığını
41 Buharî, Menâkıb, 1. Konu hakkındaki diğer hadis ve değerlendirmeler için bkz. Dr. Yunus
Macit, İslamî Perspektifte Çevrecilik, s. 188-196, Trabzon, 1999. 42 Buharî Şirb, 11. 43 Buharî, Lugata, 7. Hac esnasında yapılacak bu hataların ayrı ayrı kurban ve oruç türünden
cezaları vardır. 44 Buharî, Fedailü Medine, 1. Ancak Medine’de yapılan bu suçlar için keffâret yoktur.
Hz. Peygamber ve Çevre-Ahlak İlişkisi | 89
sürdürebilmektedir, diğer yeşillikler ve tarihî doku bu acımasız sel önünde
sürüklenip yok olmaktadır. En acı örneğini İstanbul boğazı ve diğer sahillerimizde
görmek mümkündür.
Bu açıdan insan çevresiyle sıcak ve samimi dostluk kurmak zorundadır. Bu
dostluk da hakkaniyete dayalı ve dengeli olmalıdır. Zira israf, arsız tüketime,
tüketim tahribe dönüşürse birlikte yok oluş veya bitiş kaçınılmaz olur. Kapitalist,
materyalist ve benzeri sistemler, sürekli tüketim ve israfı veya daha fazla refah
çılgınlığını tahrik ve teşvik etmek suretiyle, tabiî kaynakları tehlikeli sınırlarına
sıkıştırmıştır. Beklenen acı âkıbet ilmî veriler ile de artık muhayyel veya mevhum
tehlike olmaktan da çıkmıştır.
Çevrecilik fikri gerçekten insanlığın, özellikle Müslümanların zihniyetine
yerleştirilmek isteniyorsa, bunun yolu, çevrecilik hassasiyetinin de manevî
değerlerden olduğunu insanımıza anlatmak, öğretmek ve onları eğitmekten
geçmektedir. Kanaatimizce, bu noktada yapılacak ilk zihniyet değişikliği,
günümüzün temel değerleri haline gelen üretim, katma değere katkı ve verimlilik
üçgenini; manevî ve vicdanî sorumluluk bilinci, dünya ahiret dengesi ve ebedî
hayat inancı ile daireye dönüştürmek, ferdî çıkar ve maddî olan değerleri mutlaka
manevî değerlerle de mezc etmek ve post modern anlayışa alternatif bir
medeniyeti kurmaktır. Verdiğimiz birkaç örnekte de olduğu gibi, Hz.
Peygamber’in ilgili hadisleri, günümüz çevre problemleri göz önüne alınarak
değerlendirilmeli ve onun diğer evrensel mesajlarıyla birlikte çevre konusundaki
mesajları da günümüz insanının diline ve idrakine sunulmalıdır.