12
ÇEVRE VE AHLAK SEMPOZYUM BİLDİRİ METİNLERİ GAZİANTEP, 2014

ÇEVRE VE AHLAKisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_SAKALLIT.pdftutunuz, 21 Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Onun için avlularınızı

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ÇEVRE VE AHLAKisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_SAKALLIT.pdftutunuz, 21 Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Onun için avlularınızı

ÇEVRE VE AHLAK

SEMPOZYUM BİLDİRİ METİNLERİ

GAZİANTEP, 2014

Page 2: ÇEVRE VE AHLAKisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_SAKALLIT.pdftutunuz, 21 Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Onun için avlularınızı

Hz. Peygamber ve Çevre-Ahlak İlişkisi | 79

Hz. PEYGAMBER’İN EVRENSEL MESAJLARINDAKİ ÇEVRE

BİLİNCİNE GÜNCEL BİR BAKIŞ

Talat SAKALLI

Özet

İnsan çevresiyle sıcak ve samimi dostluk kurmak zorundadır. Bu dostluk da

hakkaniyete dayalı ve dengeli olmalıdır. Zira israf, arsız tüketime, tüketim tahribe

dönüşürse birlikte yok oluş veya bitiş kaçınılmaz olur. Kapitalist, materyalist ve

benzeri zihniyetler, sürekli tüketim ve israfı veya daha fazla refah çılgınlığını

tahrik ve teşvik etmek suretiyle tabiî kaynakları tehlikeli sınırlarına

sıkıştırmışlardır. Bu acı akıbet ilmî veriler ile de artık muhayyel veya mevhum

tehlike olmaktan çıkmıştır.

Çevrecilik fikri gerçekten insanlığın, özellikle Müslümanların zihniyetine

yerleştirilmek isteniyorsa, bunun yolu, çevrecilik hassasiyetinin manevî

değerlerden olduğunu insanımıza anlatmak, öğretmek ve onları eğitmekten

geçmektedir. Kanaatimizce, bu noktada yapılacak ilk zihniyet değişikliği,

günümüzün temel değerleri haline gelen üretim, katma değere katkı ve verimlilik

üçgenini; manevî ve vicdanî sorumluluk bilinci, dünya ahiret dengesi ve ebedî

hayat inancı ile daireye dönüştürmek, ferdî çıkar ve maddî olan değerleri mutlaka

manevî değerlerle de mezc etmek ve post modern anlayışa alternatif bir

medeniyeti kurmaktır.

Prof. Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Başkanı,

[email protected].

Page 3: ÇEVRE VE AHLAKisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_SAKALLIT.pdftutunuz, 21 Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Onun için avlularınızı

80 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu

Bu problemin de Hz. Peygamber’in ebedî mesajlarında çözümleri vardır.

Sadece biraz akıl yorarak bunları güncelleyebilecek çalışmaları yapmak

gerekmektedir. Bu noktadan hareketle, tebliğimizde, hadislerden çevrecilik

ahlakına dair olanlarının güncel yorumları yapılacaktır. “Yemek kaplarının

örtülmesini, su kırbalarının ağzının bağlanması” emrini,1 su ve gıda maddelerini

her türlü dış tesire karşı korunması ve kirletilmemesi için gerekli tedbirlerin

alınması; evdeki yiyecek ve içeceklerin saklanması, tüketim aşamasına kadar

geçecek sürede gerekli iklimlendirme şartlarının sağlanması; su kaynakları ve

havzalarının yapılaşma ve diğer atıklarla kirletilmemesi, su güzergâhlarının

sağlıklı tutulması, evlere intikalini sağlayan tesisatın, depoların ve diğer su araç

ve gereçlerinin hıfzıssıhhaya uygun olması, gerekli arıtma ve dezenfektenin

sağlanması gibi her türlü hijyen ve koruma şartlarının hazırlanması şeklinde

anlaşılması örneğine benzer hadisler tebliğimizin muhtevasını oluşturacaktır.

Anahtar Kilemeler: Hz. Peygamber, Çevre Bilinci, Hadis, Evrensel

Mesaj, Güncel Yorum

Giriş

Allah Teâlâ içinde bulunduğumuz evreni; atomdan galaksilere kadar her

şeyi denge ve düzen içinde yaratmıştır. “Her şeyi bir ölçü/şaşmaz bir düzen içinde

yarattık”,2 “Gökyüzünü yükseltti ve kâinata bir düzen/mizan koydu, siz de

dengeyi bozmayasınız; tartıda haddi aşmayasınız diye…”3 gibi ayetler bu düzen

ve ahengin ne tesadüfî ne de kendiliğinden olmadığını göstermektedir. Söz konusu

her şeydeki düzen ve ölçülülük bilinçli ve mutlak güce sahip Halikı Zülcelâl

tarafından yaratıldığını ifade eder. Bu düzenin bozulması, fesada uğraması, yani

karada, denizde veya sahil şehirlerinde meydana gelen bu fesat (kuraklık, kıtlık,

küresel ısınma veya soğuma, çevre dengelerin bozulması veya alt üst olması ve

ahlakî yozlaşma) insanların kendi elleriyle yaptıkları işler yüzünden olduğu da

yine ilahî beyanla bildirilmiştir.4

Allah Teâlâ, insanı da “Halife”5 olarak yaratıp, özellikle yeryüzündeki her

şeyi emrine musahhar kılmış6 ve tasarrufunu insan için kolaylaştırmıştır. Bu

nimete paralel olarak yeryüzünü imarla memur kılınmıştır. Varlıkların en

şereflisine verilen bunca nimetlerin her biri sorumluluk mukabilindedir. İnsan,

1 Buharî, Eşribe, 22. 2 Kamer, 54/49. 3 Rahman, 55/7-8. 4 Rum, 30/41. 5 Bakara, 2/30. 6 Hac, 23/65. Çeşitli ayet-i kerimelerde insanın emrine musahhar kılınan önemli bazı şeyler de de

örnek kabilinden sayılmıştır.

Page 4: ÇEVRE VE AHLAKisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_SAKALLIT.pdftutunuz, 21 Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Onun için avlularınızı

Hz. Peygamber ve Çevre-Ahlak İlişkisi | 81

Allah’ın koyduğu rahmet ve sevgi temelli7 tabiatta geçerli kevnî yasaların

(sünnetullah) sınırlarını aşmadan kâinatın tasarrufunu yapmakla mükelleftir.

Gerçekte bütün mülkün sahibi Allah Teâlâ’dır.8 Dolayısıyla dünyadaki ve

ulaşabilirse evrendeki bütün her şey insana verilen emanet konumundadır. Zira

emaneti kabul etmiş bulunan tek varlık insandır.9 Bu açıdan insan, verilen nimet

ve tasarrufa konu bütün geçimliklerin kıyamette hesabını verme şuuru ile hareket

etmekle memurdur.10 Bu çerçevede insanın tasarruf ve sorumluluğuna verilen,

sınırını veya sonunu bilmediği bunca güzel nimet gibi çevre de insanın imtihan

vesilesidir ve onun da hesabını vermek zorundadır. Bu minval üzere etkilediği,

etkilendiği ve hayatını devam ettirmek için gerekli bütün fizikî, kimyasal ve

biyolojik etkenlerin tamamının tek tek hesabını vereceğini bir an bile

unutmamalıdır.11

Yine, insana, çevreyi tasarruf ederken canlı cansız her şeyin Allah’ı tesbih

ettiğini12 idrak ederek bu bilinçle hareket etmesi de talim edilmiştir. Bu çerçevede

insan, tasarruflarında şu hususları da düşünmek ve anlamak durumundadır: Her

biri belli bir hesap veya düzen içinde görevlerini ifa ederek insana hizmet eden

Güneş, Ay, yıldızlar, bitkiler13, ağaçlar, hayvanlar hatta cansız maddeler kendi

varlık boyutları ve hâl lisanları ile Allah’ı tesbih ve O’na secde ederler. İnsan,

Allah’ın en güzel esmasının da bu varlıklarda tecelli ettiğini daima fark etmeli ve

bundan bir an gaflette bulunmamalıdır. Meselâ, her varlığın yaratılış hikmeti

vardır ve Allah’ın “ayetidir” (işareti, varlığının delili veya alâmetidir). Yağan

yağmur, yeşeren bitkiler, hayvanlar, hayvanların içlerinden süzülüp akan sütler,

ağaçlar ve meyveleri, bal arısı ve balını yapması, ölüm ve hayat, hemcins yaratılan

eşler, evlatlar, torunlar, ve bunların rızıkları,14 gökte kanat çırpan kuşlar15 ve daha

neler neler… Bunun için Osmanlı, kanunlarına şu maddeyi de koymuştur:

“Filcümle bu zikrolunanlardan gayrı her ne kim Allah Teâlâ yaratmıştır, hepsinin

hukukunu Muhtesip gözetse gerektir.”16

7 A’râf, 7/156; En’âm, 6/133, 147. 8 Zuhruf, 43/85. 9 Ahzâb, 33/72. 10 Tekâsür, 102/8. 11 Yâsîn, 36/71-74. 12 İsrâ, 17/44. 13 Rahmân, 55/5-13. 14 Nahl, 16/ 65- 72. 15 Mülk, 67/19-26. 16 Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri, II. 296-297, İstanbul, 1999.

Page 5: ÇEVRE VE AHLAKisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_SAKALLIT.pdftutunuz, 21 Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Onun için avlularınızı

82 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu

Çevre Bilinci Merkezli Görevler ve Sorumluluklar

Bu anlamda bu kadar değerli ve nazenin insan başıboş ve sorumsuz

değildir.17 Bu bilinçle hareket etmelidir; çünkü öylece yaratılıp bırakılmamış ve

kendi haline terkedilmemiştir18. Çetin ve kesintisiz sınavlarından biri ve önemlisi

nefsiyle mücadelesidir, tutku ve sınırsız arzularının mahkûmu olup bunları

tanrılaştırmamalıdır. Bu açıdan tasarruf ve faydalanmanın ilahî beyanlarla çizilen

kırmızı çizgileri vardır, bu sınırlar da aşılmamalıdır: Bunlar israf etmeme veya

savurganlık yapmama19, ölçüsüz harcamama, kanaatsizlik, sabırsızlık,

şükürsüzlük yapmama gibi dinî ve ahlakî müeyyidesi olan tehlikeli sınırlar veya

hadlerdir. Nitekim Kur’an-ı Kerimde dinî, ahlakî, siyasî, iktisadî hatta kültürel

dengeleri bozup azan, kırmızı çizgileri çiğneyen (haddi aşan, fahşâ, münker ve

bağy sınırlarını geçen), başta adaletle savaşan, tevhidi yok etmeye gayret eden

toplumların ve ahlakı tefessüh etmiş ve çevreye zarar veren bazı kavimlerin

dünyada iken çok büyük felaketlerle cezalandırıldıklarına dair acı akıbetlerinin

hikâyeleri hatırlatılarak tefekkür ve tezekkür etme veya düşünme ihtarıyla tekrar

edilmiştir.

Çevre İsrafı Çerçevesinde Şu Prensipleri Sıralamak Mümkündür:

İnsan sayısız nimet ve ihsana karşılık Allah’a hamd etmekle de görevlidir.

Şükür veya teşekkür görevini de ihmal etmemelidir.

Kirletmemek; Temiz Olmak, Temizlemek: Cenab-ı Hak insanlar

temizlensin ve pisliklerinden arınsınlar diye gökten su indirdiğini beyan eder.20

Konu ile ilgili, “Allah Temizdir, temizi sever, binaenaleyh etrafınızı temiz

tutunuz”,21 “Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve

cömertliği sever. Onun için avlularınızı ve boş alanlarınızı temiz tutunuz”22 gibi

hadisler bu gerçeği ifade eder. Beden, ev, çevre (sokak mahalle, belde, şehir, ülke;

havası, toprağı, suyu ile bütün yeryüzü; park, orman, piknik alanı, dinlenme yeri

veya tesisi, sahil veya su başları) özellikle mekân ve beden anlamında tuvalet

temizliği bu hükme dâhildir. Ayrıca bilindiği gibi, ibadetler için yapılacak bütün

temizlikler İslam’ın evrensel temizlik anlayışına uygun olmadıkça makbul da

değildir.

17 Ankebût, 29/ 2-10. 18 Kehf, 18/47-49. 19 A’râf, 7/31; 25/Furkan, 67. 20 Enfâl, 8/11. 21 Tirmizî, Edeb, 41. 22 Bezzar, Müsned, (İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, X. 390, Ankara, 1995).

Page 6: ÇEVRE VE AHLAKisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_SAKALLIT.pdftutunuz, 21 Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Onun için avlularınızı

Hz. Peygamber ve Çevre-Ahlak İlişkisi | 83

Zarar Vermemek: Müslüman insanların elinden ve dilinden güvende

olduğu kimse23 olduğuna göre çevre de bu güvenden nasipdar olmalıdır, zira çevre

tahribi insana dolaylı zarar verirken, çevreye doğrudan zarar verir.

Çevre Ahlak ve Bilinci İçinde Olmak: İnsan-çevre ile dengeli bir ilişki

içinde olmalıdır. Bu anlamda “küresel günahı” bir anlamda çevre sorumsuzluğu

şeklinde tanımlayabiliriz.

İsraf Etmeme: İbadet kastı ile bile olsa savurganlık yapmamanın işte bir

delili: “Hz. Sa’d abdest almaktadır. Hz. Peygamber çıkagelir. Onun çok su

kullandığını görünce “Bu kadar israf da ne?” diyerek müdahale buyurur. Sa’d

“Abdestte de israf olur mu?” diyerek, öğrenmek ister. Rasulüllah cevaplandırır:

“Evet, akan ırmak kenarında olsanız bile…!”.24 Kaldı ki, abdest insanı maddî

manevî kir ve zararlardan arındırır, mikroplarından temizler. Tıpkı namazın,

kötülük kirlerinden arındırıp çevre de dâhil her alanda sorumluluklarını ve

erdemlilik ilkelerini günde beş vakit hatırlattığı, itminanın, iç huzursuzluk ve

sıkıntılardan arındırdığı, cemaatin toplumsal nifak ve ayırımcılık kirlerinden

arındırdığı ve caminin yalnızlık, sahipsizlik ve kimsesizlik derdinin devası olduğu

gibi.

Bu çerçevede bilinçsiz tüketim ve hayatı yeme içme, tüketme tarzında israfı

hayatın ve fikrin merkezine alma25 ve gayesizlik, israfın zihnî plandaki destekçisi

olduğunu hatırlatmak gerekecektir.26 Nitekim dünya bugün çevreyi temiz tutma

hassasiyetinin yok olması, fıtrata müdahale etme (GDO, gereksiz hayvan ve bitki

telef etmeme) erozyonla toprak kaybını önleyememe gibi sebeplerle hava, su ve

toprağın kirletilmesi sonucu oluşan asit yağmurları gibi olumsuz hâdiseler iklim

değişikliklerine sebep olduğu için diken üstündedir. Gösteri yapmak için çiçek ve

ağaç katliamı yapmanın fecaatini kelimelerle ifade edemiyorum bile…

23 Tirmizî, İman, 12. 24 İbn Mace, Taharet, 48. 25 “Size ihsan ettiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin, fakat bunda azmayın/aşırı da gitmeyin ki,

öfkemi hak etmeyesiniz. Öfkemi hak edenler kesinlikle mahvolur”. (Taha, 20/81). 26 Değerlendirmeler için bkz. Talat Sakallı, Hadisler Açısından İsraf ve Tasarruf, S.D.Ü. İlahiyat

Fak. Dergisi, s. 69- 85, Isparta 1994; Hadisler Açısından Çevre İsrafı, Diyanet Dergisi, sayı: 27

(3), s. 59- 65, Ankara, 1991; Bilinç Kirlenmesi veya Çevre Kirliliğinin Zihnî Temelindeki

Aşınma, Çevre ve Din Sempozyumu, (15-16 Mayıs 2008), I. 185- 193, İstanbul, 2008; Ekmeğin

Bereketi, Sofrada Sıfır Artık, Ekmek İsrafı ve Sofrada Sıfır Artık Sempozyumu, İstanbul, 2013.

Page 7: ÇEVRE VE AHLAKisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_SAKALLIT.pdftutunuz, 21 Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Onun için avlularınızı

84 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu

Nebevî Hikmetleri Günümüz Aynasına Yansıtabilmek

Çevre probleminin de Hz. Peygamber’in ebedî mesajlarında çözümleri

vardır. Sadece bunları güncelleyebilecek akıl ve çalışmaları beklemektedir.

Bu çerçevede hadislerden çevrecilik ahlakına dair evrensel prensipler

çıkarmak ve bunların güncel yorumları ile günümüz insanının kültür, bilgi ve

anlayış seviyesine göre yeniden dillendirmek önem arz etmektedir. Bu

hadislerden birkaçını burada misal kablinden bu çerçevede değerlendirmeye

çalışalım:

Yiyecek Kaplarının Örtülmesi Emri: “Yemek kaplarının örtülmesi ve su

kırbalarının ağzının bağlanması” emrini,27 su ve gıda maddelerinin her türlü dış

tesire karşı korunması ve kirletilmemesi için gerekli tedbirlerin alınması; evdeki

yiyecek ve içeceklerin saklanması, tüketim aşamasına kadar geçecek sürede

gerekli iklimlendirme şartlarının sağlanması; su kaynakları ve havzalarının

yapılaşma ve diğer atıklarla kirletilmemesi, su güzergâhlarının sağlıklı tutulması,

evlere intikalini sağlayan tesisatın, depoların ve diğer su araç ve gereçlerinin

hıfzıssıhhaya uygun olması, gerekli arıtma ve dezenfektenin sağlanması gibi her

türlü hijyen ve koruma şartlarının hazırlanması şeklinde anlamak gerekir.

Lanetli İki Şey! “Lanet edilen (zarar verip hakaretamiz sövme, yergi ve

ayıplanma şeklinde sözlere maruz kalacağınız) iki şeyden sakınınız!” buyuran Hz.

Peygamber’e Sahabe, “Lanetli bu iki şey de nedir?” diye sordular. Hz. Peygamber

şöyle cevap verdi: “İnsanların kullandıkları yolu ve gölgelendikleri yeri abdest

bozmak (tuvalet veya helâ) için kullanmaktır”.28 Hadisin İbn Abbas’tan gelen

diğer tarikinde “lanetli üç şeyden sakının” şeklinde geçmekte ve üçüncüsü

“subaşları veya su kaynakları yanına abdest bozmaktan kaçının”29 şeklinde

açıklanmaktadır.

Hz. Peygamber bu ve benzeri hadislerinde30 pınar, dere, çeşme, kuyu gibi

su başlarına, insanların dinlendiği, gölgelendiği, bugün için piknik yaptığı

mesirelik ve ağaç gölgeliklerine abdest bozmayı veya tuvalet olarak kullanmayı

yasaklamıştır. Bu mahiyetteki rivayetlerden “su havzalarını korumayı dinî bir

görev” addederek, “toplumsal bir sünnet” haline getirilmesinin gerekliliği mesajı

çıkarılmıştır. Bu çerçevede günümüze de hitap eden bu evrensel mesaj ve emri

sadece “içme ve kullanma sularının temin edildiği barajlara, su havzalarına”31,

27 Buharî, Eşribe, 22. 28 Müslim, Tahâret, 68; Ebu Davud, Tahâret, 14. 29 Ahmed, Müsned, II. 372. 30 Tirmizî, Taharet, 51. 31 Ertürk, Mustafa, Çevre Hakkındaki Bazı Hadislerin Güncel ve Evrensel Değeri, Çevre ve Din

Sempozyumu, I. 297, İstanbul, 2008.

Page 8: ÇEVRE VE AHLAKisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_SAKALLIT.pdftutunuz, 21 Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Onun için avlularınızı

Hz. Peygamber ve Çevre-Ahlak İlişkisi | 85

nehir ve göl civarına sadece tuvalet ve kanalizasyon atıklarının salınmaması

şeklinde değil, bu bölgelere sanayi ve özellikle kimyasal atıkları olan üretim

tesislerinin kurulmaması, hatta imar izni verilmemesi, şehir planlamalarının bu

şartlara göre yapılması gerektiğini de anlamak gerekir. Görüldüğü gibi, insan ve

sürdürülebilir sağlıklı çevresi açısından, modern teknoloji çağında bu evrensel

mesaj hayatî önemi haiz geçerliliğini hâlâ devam ettirmektedir.

Suya Bevletmemeli: Hz. Peygamber durgun ve akarsulara abdest bozmayı

(idrar yapmayı) kesin bir dille yasaklamıştır.32 Fıkıh ve Hadis kitaplarında bu

hadis suyun kırsal ve dar çerçeveli yerleşim şartlarında küçük veya büyük su

kaynaklarının içilebilirlik ve abdest gibi ibadetlerde kullanılabilirlik özelliğinin

bozulmaması açısından değerlendirilmiştir. Zaten bu yasak ebedîdir. Diğer açıdan

hadisin günümüze bakan yönünü şöyle izah edilebiliriz: Dere, nehir, ırmak veya

çay ve benzeri akarsulara; su birikintisi, havuz, gölet, baraj, göl, deniz, okyanus

ve benzeri durgun sulara şehir ve sanayii atık sularının akıtılmaması, zorunlu ise

arıtıldıktan sonra uygun şartlarda bu kanalların bağlanması gerekir ve bu da dinî

bir vecibedir. Kimyasal üretim ve benzeri yollarla yer üstü suları kadar yer altı

sularını da kirleten kimyevî, radyoaktif ve zehirli maddelerin ziraî ilaçlama veya

benzeri yöntemlerle kirletilmemesi de aynı hükme tabidir. Bu zehir ve ilaçların

hem ambalajları, hem atıkları, hem kendileri durgun veya akarsuya atılmamalı,

yer altı sularını kirlettiğini de dikkate alarak toprağa da gömülmemeli, hava

kirliliği için de tehlike arz ettiğinden yakmamalı; yetkililerce hazırlanan özel

şartlarda imha yoluna gidilmelidir. Aynı şekilde kimyevî ve radyoaktif atıkları

bulunan hastane atıklarının ve bu maddelerin üretim ve kullanımı bulunan diğer

bilumum iş yerlerinin atıklarının da aynı şartlarla imha edilmesi dinî bir görev

addedilmelidir. Bu ve benzeri tehlikeli ve zehirli maddelerin su kaynak ve

havzalarına yaklaştırılmaması evleviyetle bu hadisin beyan ettiği yasak

kapsamında değerlendirilmelidir. Yine aynı nebevî yasak muhtevasına çöp

depolama tesislerinin, su havzalarına inşa edilmemesi de dâhil edilmelidir. Zararı

sadece sulara değil, hava ve toprağa hatta insan, hayvan ve bitkilere dokunan,

cansız maddeleri bile mahveden kimyasal ve nükleer silahların savaşta bile

kullanılması da bu evrensel nebevî yasak kapsamında değerlendirilmelidir.33

Yolun Hakkını Verebilmek: Hz. Peygamber bir ara “Yolların kenarlarına

oturmaktan sakınınız” buyurdular. Sahabe, “Ey Allah’ın Rasulü!, ihtiyaçlarımızın

bir kısmını buralarda görüyoruz, buralarda oturmaktan başka çaremiz yok. Yol

32 Buharî, Vudû’, 73; Müslim, Tahâret, 94-97; Ebu Davud, Tahâret, 14. 33 Su kaynaklarının korunması ve suya Hz. Peygamber’in Sünnetinde verilen önemle ilgili bütün

rivayetlerin değerlendirilmesi için bkz. Doç. Dr. MehmetEren, “Hz. Peygamber’in Sünnetinde

Su Kaynaklarını Korumaya Verilen Önem”, Çevre ve Din Sempozyumu, I. 243-254, İstanbul,

2008.

Page 9: ÇEVRE VE AHLAKisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_SAKALLIT.pdftutunuz, 21 Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Onun için avlularınızı

86 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu

kenarları bizim meclislerimiz, oturup sohbet etmek durumunda olduğumuz

yerlerimizdir, oralarda biz meselelerimizi görüşürüz” serzenişi ile bu konuda izin

istediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Mutlaka oturmanız gerekiyorsa, o halde

yolun hakkını veriniz” buyurdu. Sahabe hemen “Ya Rasulellah, yolun hakkı

nedir?” diye tekrar sordular. Hz. Peygamber: “Gözüne sahip olmak (kötü gözle

bakmamak, harama bakmamak), halka eziyet vermekten kaçınmak, selam verenin

selamını almak, iyiliği emredip kötülüğü yasaklamaktır” buyurdular.34

Bu çerçevede yolda insanlara eziyet veren şeyi kaldırmanın sadaka olduğu,

dikenli dalı kaldırmanın karşılıksız kalmayacağı ve karşılığının cennet olduğu,

Hz. Peygamber’e gösterilen ümmetinin güzel amelleri içinde rahatsızlık veren

şeyin yoldan kaldırılmasının sayılması, tavsiye talep eden sahabiye,

Müslümanların yolundan rahatsızlık veren şeyi kaldırmasını söylemesi, imanın

yetmiş kusur şubesinin en üstünü kelime-i tevhit, en aşağı derecesinin “yoldan

eziyet verici şeylerin kaldırılması” istikametindeki hadisleri35 de dikkate alarak

günümüz açısından mesajlarını şöyle izah edebiliriz: Yollara çivi, diken, demir,

cam kırığı veya başka tekerlek patlatan şeyleri atmamak, taş ve benzeri engeller

koymamak; atılmış veya unutulmuş veyahut dağdan yuvarlanmış taş ve benzeri

maddelerin tehlike arz eden durumu varsa bunları kaldırmak veya ilgili birime

hemen haber vermek bu mükâfatlara nail olma sebebidir. Bunları yaypmak aynı

zamanda yolun hakkıdır. Yetkili ve sorumlu birimlerin yolları en güzel şekilde

imar etmeleri ve düzenini sağlamaları, trafik işaretlerini koymaları, yol imarını

sürüncemede bırakmadan ve en kısa zamanda, insanları asgarî seviyede rahatsız

ederek imar etmeleri, kasis ve çukurların derhal ve en güzel şekilde tedbir alarak

bakım ve onarımını yapmaları yine yol haklarındandır. Uygunsuz yer ve şartlarda

yola park etmek, trafik kurallarına riayet etmemek, arabasında taşıdığı yükü

başkalarına zarar verecek şekilde ve tedbirsiz taşımak gibi geçişi ve yol akışını

engelleme tarzındaki trafik suçları da kul hakkına karşı işlenmiş dinî suçlar telakki

edilmelidir. Ev ve dükkan sahiplerinin yaya ve vasıtaların geçişini güçleştirecek,

trafiği aksatacak şekilde yollara eşya koymamaları, bir şeyler dökmemeleri, sergi

yıkamamaları gibi sayılabilecek şeyler de yol hakkından sayılmalıdır. Özellikle

sahiplerinin inşaat esnasında malzemeleriyle yolları işgal etmeleri, trafiği

tehlikeye sokmaları ve engellemeleri gibi hususlar da yol hakkını gasp ve kul

hakkına girmektir şeklinde yorumlanmalıdır. Çöp atma ve toplama disiplinine

uymamak da aynı çerçevede değerlendirilmelidir. Sürücü ve yayaların da

34 Buharî, 35 Hadisler ve izahları için bkz. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, X. 391 (Yolların

Temizliği, Yolları Kirleten Lanet başlıkları), Ankara, 1995.

Page 10: ÇEVRE VE AHLAKisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_SAKALLIT.pdftutunuz, 21 Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Onun için avlularınızı

Hz. Peygamber ve Çevre-Ahlak İlişkisi | 87

kurallara uyması “yolun hakkını veriniz” çağrısına uymanın gereği diye telakki

edilmelidir.36

Yoldan insanlara eziyet (sıkıntı veren veya engel olan) veren şeyi

kaldırmak sadakadır.”37 Mezkur hikmet-i Nevbeviyyeyi bir önceki konu

çerçevesinde “yolun hakkı” muhtevasında değerlendirmek gerektiğine işaret

ettikten sonra, bunu “engelliler” açısından da değerlendirmek gerekir. Zira sağlıklı

ve engelsiz insanlar açısından “yolda eziyet veren şey” ile engelliler açısından

eziyet olanlar farklılık arz etmektedir. Bu “sadaka” çerçevesinde engellinin

önündeki her türlü engeli kaldırmak da aynı teşvik, dolayısıyla tedbir ve

sorumluluk içine girdiğini insan bilincine yerleştirmek gerekir. Bina merdiven ve

asansörleri, ev içi planlamaları, sokak, cadde kaldırımları, trafik akışı ve

düzenlemeleri, trafik işaret ve lambaları, alış veriş mekânları, özel ve resmî iş

yerleri imar veya inşa edilirken yaşlılara ve görme, işitme, ortopedik veya zihinsel

bütün engellilere engel olmayacak şekilde planlanıp inşa edilmeli ve engelli,

kimseden yardım almadan hayatını idame ettirebileceği şekilde düzenlenmeli,

özel imkânlar sağlanarak “engelsiz şehir, iş yeri, ev veya yerleşkeler”

oluşturmalıdır. Zira tekerlekli sandalyeye mahkûm bir engellinin önündeki beş

santimlik bir kaldırım veya kasis bile onu başkasına muhtaç eder. İşte onun

önündeki bu ve benzeri engelleri kaldırarak yatağından kalkıp evinde ihtiyacını

giderdikten sonra tekerlekli sandalyesiyle ama özel rampalarla ama özel

asansörlerle sokağa çıkıp kendisine ayrılan tahsisli yoldan giderek hiç kimseden

yardım almadan özellikli halk otobüsüne binerek çarşı pazar veya iş yerindeki

ihtiyaçlarını yine yardıma ihtiyaç duymadan giderdikten sonra aynı rahatlıkla

evine ulaşabilmesi imkânlarının hazırlanması bu hadisin müjdesi içine girdiğini

idrak etmek/ettirmek gerekir.

Gürültü Kirliliği: Hz. Peygamber (s.)“Müslüman, dilinden ve elinden

diğer Müslümanların güvende olduğu kimsedir” buyurur38. Aynı şekilde, Hz.

Peygamber tarafından “Allah’a ve ahiret gününe inanan mü’min, hayır

konuşmuyorsa susması telkin edilmiştir”.39 Her derin elem ve keder esnasında, en

üzücü ölüm ve felaket anında bile çığlık atarak bağırıp çağırmayı, yüksek sesle

ağıtlar yakmayı veya vâveylâ koparmayı dahi yasaklayan Hz. Peygamber40 elbette

diğer gürültülere hiç cevaz vermeyecektir. Nitekim bir hadiste de sertlik ve katı

36 Doç. Dr. Muhammed Aydın, Kur’an ve Sünneti Göre İnsanların Bozgunculuklarının Çevreye

Etkileri (Çevre Bağlamında Yol Hakkı başlığı ve devamı), Çevre ve Din Sempozyumu, I. 196-

201, İstanbul, 2008. 37 Müslim, Zekât, 56. 38 Buharî, İman, 45. 39 Buharî, Rikâk, 23; Müslim, İman, 74. 40 Müslim, İman, 165.

Page 11: ÇEVRE VE AHLAKisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_SAKALLIT.pdftutunuz, 21 Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Onun için avlularınızı

88 | Çevre ve Ahlak Sempozyumu

kalpliliğe sahip, develerin kuyrukları dibindeki yaygaracı bedevilerin

kınanmalarına mukabil, başkalarını rahatsız eden davranış ve hareketlerden uzak,

nazik kalpleri yumuşak kimseler övülmüşlerdir.41 Bu anlamda evde, iş yerinde,

çarşıda, mahallede veya taşıtlarda insanları araba eksozu veya müzik sesiyle

rahatsız etmek de katı kalplilik veya kaba insanlık, medeniyetten uzak ve

başkalarını rahatsız etmekten zevk alan kişilik bozukluğu anlamına gelmektedir.

Koruluk veya Park (veya Sit Alanları) Oluşturmak: Hz. Peygamber

Nakî’ denilen yeri, Hz. Ömer de Seref ve Rebeze’yi korunmuş park (himâ) ilan

etmişlerdi.42 Diğer önemli hüküm harem bölgesinin korunması veya ilahî sit alanı

olarak ilan edilmesi ile ilgili şu hadislerdir: (Meâlen) Mekke’nin dikenli ağacı

(sidr) kesilmez, av hayvanı ürkütülmez, ilan etmek amacıyla alınan hariç yitiği

alınmaz, yeşil otu koparılmaz.43 Medine’nin de bizzat Hz. Peygamber tarafından

tayin edilen “haram bölgesi ”vardır. Bu alanın ağaçları ve sidri kesilmez, burada

bid’at çıkarılmaz…44

Günümüz modern dünyasının geldiği noktadaki en önemli problemlerinden

birisini de, devasa kentler ve bu şehirlerin getirdiği problemler yumağı

oluşturmaktadır. Özellikle betonlaşmanın getirdiği sosyal, siyasal, ekonomik ve

adlî problemler büyük harcamalara sebep olmaktadır. Sakinleri açısından en

büyük problemlerin başında ruhî buhranlar ve ruh hastalıkları gelmektedir.

Hâlbuki insan huzur ve sükûn ister. Mekân veya meskenlerin genişliği ise insana

huzur verebilir. Ayrıca insanın hava alıp huzur bulacağı yeşilliklerde gezinmesi

de rahatlamasının en güzel yöntemlerindendir.

İşte Hz. Peygamber’in sünnetine bu meselede de ittiba ederek, şehir

palanlarında bu tür mesirelik alanları ayrılıp buralara güzel parkların inşası ve

akabinde temiz tutularak bakımlarının sürekli yapılması gerektiğini söyleyebiliriz.

Yetkililerin bu alanları sürekli temiz tutup bakım görevlerini aksatmadan

yapmaları da aynı sünnetin emrine uymak demektir. Aynı şekilde mesirelikleri

kullanan insanların buraları kirletmemeleri, temiz tutarak katkı sağlamaları da

sünnete ittiba cümlesindendir. Bu düşünce küçük yaştan itibaren eğitimle

insanların zihnine yerleştirilmelidir. Canavarca ve âdeta azgın sel gibi hızla

büyüyen şehirler yeşil çevreyi yutup yok etmekte, sadece, içinde veya civarında

yeşil alan olarak belirlenen sit alanları ve ulusal parklar varlığını

41 Buharî, Menâkıb, 1. Konu hakkındaki diğer hadis ve değerlendirmeler için bkz. Dr. Yunus

Macit, İslamî Perspektifte Çevrecilik, s. 188-196, Trabzon, 1999. 42 Buharî Şirb, 11. 43 Buharî, Lugata, 7. Hac esnasında yapılacak bu hataların ayrı ayrı kurban ve oruç türünden

cezaları vardır. 44 Buharî, Fedailü Medine, 1. Ancak Medine’de yapılan bu suçlar için keffâret yoktur.

Page 12: ÇEVRE VE AHLAKisamveri.org/pdfdrg/D227566/2014/2014_SAKALLIT.pdftutunuz, 21 Allah temizdir, temizliği sever, Kerem sahibi ve Cömerttir, kerem ve cömertliği sever. Onun için avlularınızı

Hz. Peygamber ve Çevre-Ahlak İlişkisi | 89

sürdürebilmektedir, diğer yeşillikler ve tarihî doku bu acımasız sel önünde

sürüklenip yok olmaktadır. En acı örneğini İstanbul boğazı ve diğer sahillerimizde

görmek mümkündür.

Bu açıdan insan çevresiyle sıcak ve samimi dostluk kurmak zorundadır. Bu

dostluk da hakkaniyete dayalı ve dengeli olmalıdır. Zira israf, arsız tüketime,

tüketim tahribe dönüşürse birlikte yok oluş veya bitiş kaçınılmaz olur. Kapitalist,

materyalist ve benzeri sistemler, sürekli tüketim ve israfı veya daha fazla refah

çılgınlığını tahrik ve teşvik etmek suretiyle, tabiî kaynakları tehlikeli sınırlarına

sıkıştırmıştır. Beklenen acı âkıbet ilmî veriler ile de artık muhayyel veya mevhum

tehlike olmaktan da çıkmıştır.

Çevrecilik fikri gerçekten insanlığın, özellikle Müslümanların zihniyetine

yerleştirilmek isteniyorsa, bunun yolu, çevrecilik hassasiyetinin de manevî

değerlerden olduğunu insanımıza anlatmak, öğretmek ve onları eğitmekten

geçmektedir. Kanaatimizce, bu noktada yapılacak ilk zihniyet değişikliği,

günümüzün temel değerleri haline gelen üretim, katma değere katkı ve verimlilik

üçgenini; manevî ve vicdanî sorumluluk bilinci, dünya ahiret dengesi ve ebedî

hayat inancı ile daireye dönüştürmek, ferdî çıkar ve maddî olan değerleri mutlaka

manevî değerlerle de mezc etmek ve post modern anlayışa alternatif bir

medeniyeti kurmaktır. Verdiğimiz birkaç örnekte de olduğu gibi, Hz.

Peygamber’in ilgili hadisleri, günümüz çevre problemleri göz önüne alınarak

değerlendirilmeli ve onun diğer evrensel mesajlarıyla birlikte çevre konusundaki

mesajları da günümüz insanının diline ve idrakine sunulmalıdır.