28
Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221 Osman ORAL 1 AHMED YESEVİ’NİN ŞİİRLERİNDE İMÂN ESASLARI Özet Hoca Ahmed Yesevî, XI. yüzyılın ikinci yarısında Kazakistan‟ın Sayram şehrinde dünyaya gelmiş müslüman Türk âlimidir. Onun din anlayışı ve öğretileri, tarih boyunca Türk boylarının müslüman kimliklerinin korunması ve zamanımıza kadar devam ettirmesine katkıları olmuş, sağlam bir dînî ve ahlâkî hayat sürmelerini sağlayıp canlılığını günümüze kadar sürdürmüştür. Orta Asya, Kafkaslar, Balkanlar ve Anadolu Türkleri‟nin dînî anlayış ve inançlarında geniş tesirler icra ettiğinden “Pîr-i Türkistan” ve "Hâce-i Türkistan" ünvânlarıyla anılmıştır. Ahmed Yesevî, Yesevîlik tarikatını kurmuş ve tarihte ilk Türk tarikat kurucusu olmuştur. Onun, Türkler arasında özel bir yeri ve önemi bulunmaktadır. Yesevî dervişleri, Orta Asya ve Anadolu halkının İslâm dinini kabul etmesinde etkili olmuşlardır. Ahmed Yesevî‟nin Divan-ı Hikmet‟teki şiirleri, Allah ve Hz. Muhammed sevgisi ile dini motiflerde doludur. Bu makâlede onun şiirlerinde imân ve akâid esasları incelenmektedir. Anahtar Kelimeler: Ahmed Yesevî, Hikmetler, İmân, İslâm, Türk ESSENTIALS OF FAITH IN THE POEMS AHMED YESEWI Abstract Khoja Ahmed Yasawi was a prominent Turkish Muslim scholar who was born in Sayram, Kazakhstan in the second half of XI century. His understanding and the teachings of religion helped Turkish tribes to protect their Muslim identity throughout history to the present time and contributed them to practice a sound religious and moral life. He was also known as “Pir -i Turkistan” and "Haja-i Turkistan" due to his wide influence on religious understanding and beliefs of 1 Dr., Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslâm Bilimleri Kelâm ve İtikâdî İslam Mezhepleri Anabilimdalı emekli öğretim üyesi, [email protected]

Eylül 2017, s. 194-221 Osman ORAL - · PDF fileHe was also known as “Pir-i Turkistan” and "Haja-i ... The poems of Ahmed Yesevî in the Divan-ı Hikmet are full of ... "Hazreti

Embed Size (px)

Citation preview

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman ORAL1

AHMED YESEVİ’NİN ŞİİRLERİNDE İMÂN ESASLARI

Özet

Hoca Ahmed Yesevî, XI. yüzyılın ikinci yarısında Kazakistan‟ın Sayram şehrinde

dünyaya gelmiş müslüman Türk âlimidir. Onun din anlayışı ve öğretileri, tarih

boyunca Türk boylarının müslüman kimliklerinin korunması ve zamanımıza kadar

devam ettirmesine katkıları olmuş, sağlam bir dînî ve ahlâkî hayat sürmelerini

sağlayıp canlılığını günümüze kadar sürdürmüştür. Orta Asya, Kafkaslar, Balkanlar

ve Anadolu Türkleri‟nin dînî anlayış ve inançlarında geniş tesirler icra ettiğinden

“Pîr-i Türkistan” ve "Hâce-i Türkistan" ünvânlarıyla anılmıştır. Ahmed Yesevî,

Yesevîlik tarikatını kurmuş ve tarihte ilk Türk tarikat kurucusu olmuştur. Onun,

Türkler arasında özel bir yeri ve önemi bulunmaktadır. Yesevî dervişleri, Orta

Asya ve Anadolu halkının İslâm dinini kabul etmesinde etkili olmuşlardır. Ahmed

Yesevî‟nin Divan-ı Hikmet‟teki şiirleri, Allah ve Hz. Muhammed sevgisi ile dini

motiflerde doludur. Bu makâlede onun şiirlerinde imân ve akâid esasları

incelenmektedir.

Anahtar Kelimeler: Ahmed Yesevî, Hikmetler, İmân, İslâm, Türk

ESSENTIALS OF FAITH IN THE POEMS AHMED YESEWI

Abstract

Khoja Ahmed Yasawi was a prominent Turkish Muslim scholar who was born in

Sayram, Kazakhstan in the second half of XI century. His understanding and the

teachings of religion helped Turkish tribes to protect their Muslim identity

throughout history to the present time and contributed them to practice a sound

religious and moral life. He was also known as “Pir-i Turkistan” and "Haja-i

Turkistan" due to his wide influence on religious understanding and beliefs of

1 Dr., Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslâm Bilimleri Kelâm ve İtikâdî İslam Mezhepleri

Anabilimdalı emekli öğretim üyesi, [email protected]

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

195

people in Central Asia, the Caucasus, the Balkans and Anatolia. Ahmed Yesevî is

the founder of the sect of Yesevîlik, and he is also considered as the first Turkish

sect founder. He has a special place and importance among Turks. Yesevî

dervishes contributed to the acceptance the Islamic religion of the people of Central

Asia and Anatolia. The poems of Ahmed Yesevî in the Divan-ı Hikmet are full of

love of Allah and the Prophet Muhammad of religious motifs. This article

examines faith and the essentials of faith in his poems.

Keywords: Ahmed Yasawi, Wisdoms, Faith, Islam, Turkish

GİRİŞ

Ahmed Yesevî, XI. yüzyılın ikinci yarısında Kazakistan‟ın Türklerden oluşan Sayram

şehrinde dünyaya gelmiş Müslüman Türk âlimidir.2 Onun din anlayışı ve öğretileri, tarih

boyunca Türk boylarının Müslüman kimliklerinin korunması ve zamanımıza kadar devam

ettirmesine katkıları olmuş, sağlam bir dînî ve ahlâkî hayat sürmelerini sağlayıp canlılığını

günümüze kadar sürdürmüştür. Anadolu Türk İslâm Medeniyetinin ihya ve inşasında büyük bir

öneme hâiz âlimlerden biri olan Ahmed Yesevî (ö. 562/1166), Büyük Selçuklu Devleti'nin son

dönemlerinde 1093 ila 1166 yıllarında yaşamış, "Hâce-i Türkistan", "Hazreti Sultan",

"Sultânu'l-Evliyâ", "Pîr-i Türkistan" ile "Evliyâlar Serveri" gibi ünvânlar verilmiş Türk

âlimidir.3

Yesevî, Arapça ve Farsça dillerini iyi bilmesine rağmen, çevresindekilere İslâm dininin

temel prensiplerini, âyet ve hadis merkezli din anlayışını, kendi adıyla anılan Yesevîlik adlı

tasavvuf, âdâp ve erkânını "Hikmetler" adı verilen hece veznindeki manzumelerle sade bir dil ve

Türkçe ile aktarmıştır. Böylece O, anadili Türkçe‟ye değer vererek Türkçe‟nin yükselişinde

önemli katkı sağlamıştır. Arapça ve Farsça dillerine tamamen vâkıf olup hikmetlerini Türkçe

söylemesi ve Türkçe yazılması Türk-İslâm dünyası açısından çok önemli bir özellik olduğu

söylenebilir. O‟nun düşünceleri yetiştirdiği öğrencileri ve halifeleri vasıtasıyla Orta Asya‟nın

çeşitli bölgelerine yayılmış, bu yola uyanların mensup olduğu tarikata “Yesevîyye” denildiği gibi

kendisine “Sultan” lakâbına nisbetle “Sultâniyye”, cehrî yani açıktan zikir yapmalarından dolayı

“Cehriyye”, müntesiplerinin çoğunun Türkler olmasından dolayı “Silsile-i Meşâyih-i Türk” de

denilmiştir.4 Anadolu'da aradan geçen yüzyıllara rağmen onun din anlayışı ile Anadolu Türk-

İslâm medeniyetinin ihya ve inşasındaki etkisi onun öğrencileri, halifeleri veya soyundan

geldiği iddia edilen şahsiyetler aracılığıyla da olsa yaşamaya devam etmektedir.5 O, tasavvufî

şiirleri ve tasavvufi görüşleriyle Türk kökenli insanların dini hayatını asırlardan beri

etkilemektedir.6

Ahmed Yesevî, vefât edinceye kadar Yesi‟de irşat, eğitim ve öğretim hizmetine devam

etti. Hz. Peygamber‟in vefât ettiği yaş 63 olduğundan Yesevî, 63 yaşından itibaren hayatının

geri kalan kısmını, Tekke‟nin bahçesinde yerin altında küçük bir hücre veya kuyu şeklinde

2 Ahmed Yesevî, Divân-ı Hikmet Seçmeler, Haz: Kemal Eraslan, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara,

1991, s. 94. 3 Bkz. Feridüdin Attar, Tezkiretü‟l-Evliyâ, Erkam Yay., İstanbul, 1984, s.227.

4 Bkz. Necdet Tosun, “Yesevîyye”, DİA, İstanbul, 2013, 43/487.

5 Kemal Eraslan, "Ahmed Yesevî", DİA, İstanbul, 1989, 2/160.

6 Hayati Bice, Hoca Ahmed Yesevî ve Dîvân-ı Hikmet, TDV. Yay, Ankara, 1993, s.XII.

TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman Oral

196

kazdırdığı Çilehane‟de geçirdi.7 Kesin olmamakla beraber 120 yaşında iken vefât ettiği ve

562/1167‟de öldüğü de kaydedilir. Bazıları da onun 87 veya 125 yaşında vefât ettiğini

söylerler.8 Yesevî‟nin vefâtından sonra kabri üzerinde bir türbe yapılmıştır. Yesi‟de Ahmed

Yesevî‟nin türbesi etrafında cami, tekke ve kütüphaneden teşekkül eden külliyesi, Siriderya

nehrinin doğusunda Türkistan şehrinin kurulduğu ovadadır. Bu külliye bugüne kadar

Maveraunnehir halkı ve bozkır göçebeleri için mukaddes bir ziyaretgâh ve Yesevî Kültürünün

de merkezi konumunda işlev yapmaktadır.9 Yesevî'nin İbrahim adında bir oğlu Gevher Şehnâz

ve Gevher Hoşnâz isimli iki tane kızı olmuş, Hz. Peygamber‟in neslinin kızından devam etmesi

gibi Yesevî, hayattayken oğlu İbrahim vefât etmiş, soyu kızlarından Gevher Şehnâz yoluyla

devam etmiştir.10

Ahmed Yesevî'nin din ve ahlâk menşeli şiirlerine "Hikmet", hikmetlerin toplandığı kitaba

da “Dîvân-ı Hikmet” adı verilir. Yani Divân-ı Hikmet; Hoca Ahmed Yesevî‟nin hikmet adı

verilen dinî-tasavvufî manzumelerini içine alan şiirlerinin adıdır.11

Farklı nüshaları bulunmakla

birlikte elimizdeki basılı nüshalarda orijinal dilinin zamanla bazı değişikliklere maruz kaldığı

iddia edilen hikmetler, hem halk kitlelerine hem de sofilere yani Yesevî tarikatına girenlere

hitap etmektedir.12

Hikmetlerde işlenen konular Allah inancı, nübüvvet, Peygamber‟e bağlılık,

kıyamet halleri, Cennet ve Cehennem tasvirleri, dervişlerle ilgili ders verici menkıbelerdir.

Hikmetler‟in gâyesi, İslâmı Türkler‟e sevdirmek, yıkıcı, ayrıştırıcı akımlara karşı İslâm‟ın Sünnî

akîdesini yaymak ve yerleştirmek olduğu söylenebilir. Yesevî, Allah‟ın isim ve sıfatlarını ve

imânî meseleleri zikrederken daha çok tasavvufî ve irfanî üslup kullanmıştır. O, hikmetlerindeki

millî ve dinî değerleri birleştirici fikirleriyle Türklere İslâm‟ı sevdirip dinin canlı olmasını

sağlamıştır.13

Divân-ı Hikmet, el-Hâcc Hasan Şevkî tarafından 1327 (M. 1909) yılında Osmanlı

Türkçesine tercüme edilmiş ve İstanbul‟da Hürriyet Matbaası tarafından “Terceme-i Divân-ı

Ahmed Yesevî” adıyla 2 cilt halinde yayınlanmıştır. 1983 yılında Kemal Eraslan tarafından

“Divân-ı Hikmet‟ten Seçmeler” ve Hayati Bice tarafından “Divân-ı Hikmet” adıyla Ankara-

1993 yılında yayınlanmıştır.

Yesevî‟ye atfedilen diğer bir eser de “Fakrnâme”dir.14

Sadece sofilere hitap eden bu

risalenin Yesevî‟nin dervişleri tarafından düzenlenip derlendiği de söylenir.15

Fakrnâme, sanki

Divân-ı Hikmet„in mukaddimesi gibidir. İçerik itibariyle; tarikat adâbı, usûlü ve erkânını, kâmil

bir şeyhin, bir dervişin özelliklerini, merâtıb-ı erbaa‟yı yani „dört kapı kırk makam‟ı açıklar.

Fakrnâme'nin Dîvân-ı Hikmet‟in yazmalarının hiçbirinde bulunmaması, Ahmed Yesevî

tarafından kaleme alınmadığını, daha sonra Dîvân-ı Hikmet‟i tertip edenler tarafından yazılıp

esere dâhil edildiği izlenimini vermektedir. Fakrmâme, metnin dil özelliklerinden ele alındığı

7 Bice, Hoca Ahmed Yesevî, s.XII.

8 Bkz. Abdurrahman Güzel, Ahmed Yesevî‟nin Fakrnâmesi, Öncü Kitap, Ankara, 2007, s.53.

9 Cengiz soyundan bir hatun ile evlenerek küregen (hakan damadı) ünvânını alan Timur, hamd nişânesi

olarak içinde türbe de bulunan Ahmed Yesevî Külliyesi‟ni yeniden inşa ettirmiştir. Burada Ahmed

Yesevî‟nin kızı Gevher Hatun‟un mezarı da bulunmaktadır. Bkz. Erarslan, “Ahmed Yesevî”, DİA,

2/159. 10

Bice, Hoca Ahmed Yesevî, s.XV. 11

Bkz. Kemal Erarslan, “Divan-ı Hikmet”, İstanbul, 1994, 9/429. 12

Güzel, Ahmed Yesevî‟nin Fakrnâmesi, s.73. 13

Eraslan, Divan-ı Hikmetten Seçmeler, s.63. 14

Güzel, Ahmed Yesevî‟nin Fakrnâmesi, s.71; Edebiyatımızda Fakrnâme geleneği, Ebu‟l-Hasan

Harakani (ö. 425/1033) ile başlamış, Ahmed Yesevî ve Âşık Paşa (ö. 733/1332) ile devam etmiştir. 15

Bkz. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, DİB Yay, Ankara, 1993, s.103.

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

197

geniş bir incelemeyle birlikte Kemal Eraslan tarafından yayımlanmıştır. Abdurrahman Güzel

tarafından da Ahmed Yesevî’nin Fakrnâmesi adıyla, Öncü Kitap, Ankara, 2007 tarihinde

basılmıştır.

Yesevî, Kur‟ân ve sünnetten aldığı din anlayışını kendi dilinde Türk toplulukların

anlayacağı şekilde “Hikmetler”le söylemiş, şiirlerini de âyet ve hadislerin anlamından süzerek

anlatmıştır. Bu yazılı kültürü, sözlü kültür halinde ve şehirlerde olduğu kadar bozkırlarda

okuma imkânı bulamayan göçebe halinde yaşayan topluluklara bu bilgileri aktarıp dînî tebliğ ve

irşad görevini yapmıştır. Kendisi şöyle dile getirir:

Benim bütün hikmetlerim Sübhan’ın16

fermanı,

Okuyup bilir isen hepsi Kur’ân’ın anlamı,

Benim hikmetlerim âlemde sultan,

Eyler bir anda çöl yeri gül bahçesi.17

Yesevî‟nin hocası olan Yûsuf Hemedani (1048-1140)‟nin de Hanefi-Mâtürîdî geleneğine

bağlı bir âlim olduğu da bilinmektedir.18

O dönemde bölgeye hâkim olan Hanefi-Mâtürîdî

anlayışına sahip Karahanlılar, yıkıcı ve bid‟at akımlara karşı İslâmı ve Ehl-i Sünnet görüşlerinin

bölgede yayılması ve revaç bulması için olağanüstü çaba sarf etmişlerdi. Yesevî‟nin

Hikmetler‟ine yansıyan inanç anlayışı, Tevhid, nübüvvet, âhiret konuları ve hulefâyı Raşidin

hakkındaki görüşleri ile Hanefi-Mâtürîdî anlayışın temel ilkeleriyle büyük ölçüde örtüşür. O,

hikmetleri sayesinde millî değerlerine sıkı bir bağ ile bağlı olan Türklere İslâm dinini kabule

zemin hazırlamıştır. Türk milletinin bugünkü kültür hayatının; aynı duygu, düşünce ve ülkü

etrafında birleştiren kültür mimarlarımızdan biri olan Yesevî‟nin Türk dünyasındaki kalıcı

tesirlerinden bir diğeri de onun yukarıda anlatılan Ehl-i Sünnet çizgisi ve görüşleri çerçevesinde

yetiştirdiği ve Türk dünyasının dört bir yanına gönderdiği öğrencileri veya halifeleridir.19

Bunlar

gittikleri her yerde onun telkinleri ve Hikmetler‟i doğrultusunda bir irşad faaliyetini sürdürerek,

ortak İslâmî inanç ve ahlâkının hâkim olmasına ve İslâm inancının kökleşmesine katkı

sağlamışlar, Anadolu Türk-İslâm medeniyetinin ihya ve inşasında önemli görevler ifâ

etmişlerdir. Divân-ı Hikmet ve Fakrnâme‟de görüldüğü gibi Sünnî anlayışa bağlılığı ve

tasavvufi anlayışı kanaatimizce Türk toplulukları çoğunluk itibarıyla bid‟at fikirlerden arındırıp

saf bir İslâm ve imân çizgisinde tutabildiği söylenebilir.

Yesevî‟nin kendine has bir tasavvuf, tarikat anlayışı vardır. İnsanları edeb ve ahlakî

açıdan eğitmeye önce kendi nefsini eleştirerek ve eğiterek işe başlar. İnsanları incitmeden

eğitmeye çalışmak onun eğitim metodudur. Kur‟ânı okuyup anlamayan kadıları, müftüleri ve

diğer kimseleri eleştirir. Hz. Peygamber'in sünnetine ittibaya ve nefsi muhasebe ve murakabeye

büyük özen gösterdiği, “ölmeden önce ölünüz.” ve “hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba

16

Sübhan; Ulûhiyyetle bağdaşmayan her türlü eksiklik ve noksanlıktan tenzih edilen Allah demektir. 17

Bice, Münacaat, s.185. 18

Bkz.Yusuf Hemedani, Hayat Nedir, Çev: N.Tosun, İstanbul, 2002, s.12 vd. 19

Anadolu‟da Yesevî tarikatı mensubu şahsiyetler olarak şunlar sayılabilir: Gürcistan‟da Avşar Baba;

Bursa'da Abdal Musa ve Geyikli Baba; Karadeniz bölgesi Batova'da Akyazılı Aziz. Tokat'ta Gajgaj

Dede; İstanbul Unkapanı'nda Horoz Dede; Bozok Yöresi Yozgat ilinde Emir Çin Osman; Zile'de Şeyh

Nusret; Merzifon'da Şeyh Pir Dede; Filibe‟de Adatepe'de Kademli Baba ve Sarı Saltuk. Hacı Bektaş-ı

Velî, Lokman-ı Pârende, Tapduk Emre de Ahmed Yesevî‟nin halifesidir. Bkz. Köprülü, Türk

Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, s. 46-55.

TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman Oral

198

çekiniz” düsturunu hayat felsefesi edindiği de anlaşılmaktadır. İnsanlara, müslüman kâfir

olmasına bakmaksızın müsamaha ve hoşgörülü davranmayı; onlara güzel sözler söylemeyi ve

güler yüzlü olmayı öğütler. Meselâ bir yerde şöyle demektedir:

Sünnet imiş, kâfir olsa, verme azar,

Gönlü katı, gönül inciticiden Hüda bizar,

Allah şahid, öyle kula "Siccin"20

hazır,

Bilgelerden işitip bu sözü eyittim ben ya.21

Ey Kul Ahmed sen yürüyüp gamlı gönülü avla,

Gönül ehli olan kişi gamlı gönülü şad eder.22

Yesevî, Hak ve Peygamber aşığı ve mahlukâtı seven birisidir. Çalışmayı sever ve

çevresine de boş durmayıp çalışmayı teşvik eder. Tefrika ve ayrıştırıcı fikirlerden uzak durup

akıl ve nakil çatışmasına düşmediği söylenebilir. Toplumun dertleri ve sorunlarıyla yakından

ilgilendiği, yetimlere fakirlere ve yoksulların yardımın önemini anlatır. Meselâ bir yerde şöyle

der:

Muhammed dediler: "Her kim yetimdir, biliniz, o benim has ümmetimdir."

Yetimi görseniz, incitmeyiniz; garibi görseniz, dağ etmeyiniz.23

Dini hükümleri ve kuralları bilmeden tarikata girmenin yanlış olduğunu söyler ve tarikat

için dini hüküm ve kuralları bilmeyi şart koşar. Bilgisizliği ve cehâleti eleştirir. Tasavvufî

çerçevede, ilimle ameli birleştiren bir aksiyon adamıdır. Vatan ve millet sevgisiyle doludur. O,

nakilcilik yapmaz, olayları aklıyla te‟vil ederek özgün yorumlarda bulunur. İnsanlara dini

öğretirken bütün insanların fıtratlarında bulunan sevgi, aşk ve muhabbet gibi ortak kavramlar

içerisinde usandırmadan, bıktırmadan ve nefret ettirmeden konuları anlatır.24

Bu durum, O‟nun

öğreti, irşad ve tebliğ metodunun genel kabul görüp çağlar üstü yapmasına sebep olmuştur.

Hoca Ahmed Yesevî‟nin şiirlerindeki hikmet mirasının hatırlanması ve anlaşılması,

yolumuzu aydınlatması ile hakikat nurunun daha fazla insana ulaşması bakımından önem

arzetmektedir. Hikmetleri idrâk etmek de; akıl, imân, erdem ve aşk ile âleme bakmamızı

sağlayıp Türk-İslâm medeniyetinin temel taşlarını gelecek nesillere aktarımını kolaylaştıracak,

O‟nun şiirlerindeki imân esaslarının incelenmesi o dönem Türklerin dînî-itikadî anlayışını da

öğrenmemizi sağlayabilecektir.

“Ahmed Yesevî'nin Şiirlerinde İmân Esasları” adlı bu çalışmada Yesevî‟nin Divân-ı

Hikmet‟teki şiirlerinden yola çıkılarak onun imân anlayışı, İslâm‟ın akîde, imân esasları

hakkında görüşleri incelenip değerlendirilmektedir.

20

Siccin; Kur‟ânî bir kavramdır. Bkz. Mutaffifin, 83/7-9; Çok dar ve sıkıcı bir zindan ve hapis,

Cehennemde bir kuyu, yerin derinliklerinde bir kaya, kâfirlerin amellerinin yazıldığı kitap şeklinde

te‟vil edilmektedir. Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu‟l-Gayb, Dâru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrut, 1990,

XXXI/92-3. 21

Bice, Hikmet-1. 22

Bice, Hikmet-116. 23

Bice, Hikmet-36. 24

Bkz. http://www.sonmezkutlu.net/?pnum=142. Erişim tarihi: 02/02/2017.

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

199

A. İmân

Yesevî‟ye göre imân, Allah‟ın insanlara verdiği bir armağandır. Mu‟cize gibi olağanüstü

bir şeydir. İmân sahibi olmanın dünya ve âhirette saadete, kurtuluşa erdiren en büyük tac ve

devlet yani büyük bir nimet olduğunu da söyler:

“Hoş mu’cize verdi imân armağanını”25

“Hakk Teâlâ imân armağan eyledi bize”26

“İmân armağan eyler Allahım, tâc ve devlet”27

Bir kimse Kelime-i Şehâdet veya Kelime-i Tevhid‟i söyledikten sonra imân esaslarını

kalbi ile tasdik ediyorsa bu gerçek anlamda mü‟mindir.28

Allah‟tan başka ilah olmadığı ile Hz.

Muhammed‟in Allah‟ın kulu ve rasülü olduğuna inanmak, imâna girişte ilk adımdır. Hz.

Muhammed‟in nuru dünya ve âhiret her iki cihanı da aydıtlatmalıdır;

Bu cihana Muhammed'in nuru doldu

O nur ile iki cihan aydınlanır olmalı.29

Hz. Peygamber “Kim Allah’tan başka bir ilâh olmadığını bilerek bu imân ile ölürse ebedî

Cennete girer”30

diyerek son nefeste imânın önemini vurgulamaktadır. Bu hakikatı “Son

günümde imândan ayırma”31

diye temennide bulunarak dile getiren Yesevî, imân ile âhirete

giden kulların ölümsüz olduklarını, ebedî hayatı kazanacaklarını da söyler:

Âhiretin gereğini burada hazırla,

Kul Hoca Ahmed imân üzere tayyib ol,

İmân ile varan kullar ölmez imiş.32

İslâm‟da yalan ve yalancı şahitlik büyük günâhlardan sayılır ve Hz. Peygamber ümmetini

yalandan sakınmaya çağırır ve yalancılığın imân sahibi mü‟minde olmaması gereken bir özellik

olduğunu belirtir.33

İmân ile yalancılığın bir arada olmayacağını söyleyen Yesevî şöyle der:

"El-kezzabu lâ ümmeti-Yalancı ümmetimden olamaz"34

dedi size

O Muhammed Hakk Resûlü idi bize,

Yalancıya Cennet yoktur, vallahi ona,

25

Bice, Hikmet-50. 26

Bice, Hikmet-142. 27

Bice, Hikmet-102. 28

Bkz. N.Sabûnî, el-Bidâye fi Usuli‟d-Din, Terc: B.Topaloğlu, DİB Yay., Ankara, 1995, s.180 vd. 29

Bice, Hikmet-104. 30

Ebû‟l-Hüseyin el-Müslim, es-Sahih, Çağrı Yay., İstanbul, 1981, “İmân”, 43. 31

Bice, Hikmet-32. 32

Bice, Hikmet-111. 33

Ebu Abdullah el-Buhari, el-Camiu‟s-Sahih, Çağrı Yay., İstanbul, 1981, “İmân”, 16, 24, “Edeb”, 6;

Müslim, “İmân”, 141-146. 34

Hadis kaynaklarında “Yalancı ümmetimden değildir” şeklinde geçen hadis bulunamamıştır. Ancak

manası doğru olarak kabul edilebilir. Hz. Peygamber‟e: “Mü‟min korkak olur mu?” diye sorulunca

“Evet”; Peki yalancı olur mu? dediklerinde “Hayır, mü’min asla yalancı olmaz” demiştir. İmam Malik,

el-Muvatta, Beyrut, trs., “Kelâm” 19.

TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman Oral

200

Yalan konuşup imânsız olarak gitmeyin dostlar.35

"El-kezzabu lâ ûmmeti" dedi, bilin Muhammed,

Yalancılar kavmini ümmet demez Muhammed. 36

Yesevî‟ye göre her namazda kişinin imânı baştan tazelenir ve hayâ yani utanma da

imândandır ve hayâsız toplulukların da yadırganıp şaşılacak işleri ve ahlâkı olur;

Câhil kimse namazın kadrini nereden bilir,

Her namazda imân baştan tazelenir.37

"Hayâ imândandır"38

deyip Rasûl dedi,

Hayâsız kavim acaipler oldu dostlar!39

İmân, peygamberlerin Allah tarafından getirdiği kesin olarak bilinen ve zarûrât-ı diniyye

veya usulu’d-din denilen, İslâm‟ın esasları ve hükümlerinin doğru ve gerçek olduğuna gönülden

tereddütsüz inanmaktır.40

Örtmek, şükrünü yerine getirmeyerek erişilen nimeti gizlemek;

nankörlük etmek, manasına gelen küfür ise, gerçekleri ve doğruları örtmektir.41

Yesevî, imânın

tadına ancak Allah ve resûlünü sevmekle varılabileceğini ifade ederek sevgi ile imânı birbirine

birleştirir. İmân, Kelime-i Şehâdeti kabul ederek söylemekle olduğu gibi, küfür de imâna ters

düşecek, inkâr sayılacak bir inanışa sahip olmak, bu manada gönülden de tasdik ederek bir söz

söylemekle olur.42

İmân olabilmesi için kişinin kalbinde ve gönlünde hür iradeye dayalı bir

boyun eğişin, teslimiyetin ve tasdîkin bulunması gerekir.43

Ahmed Yesevî‟nin imânı Allah‟ı

birlemekle başlayan aşk imânı yani “tahkikî imân”dır.44

İmân, kalbin tasdik etmesi dilin de bunu

doğrulamasıdır ve her mü'minde bulunması gereken bir unsurdur. Dolayısıyla nasslarda

inanılması istenen akâid esaslarından birincisi de “Allah‟a imân”dır.45

B. Allah’a imân

Allah inancı, bütün ilâhî dinlerin özellikle de İslâmın temelini oluşturur. Allah‟a inanmak,

sorumluluk çağına gelmiş, akıllı her kişinin ilk ve aslî görevi yani farzdır. Buna işaret eden

Yesevî, "Lâ-Lâ"deyip "İllallah"a tutkun ol” deyip La ilahe illallah‟ın dilde, akılda her an olması

gerektiğini söyler;

Dile al "La İlahe İllallah"ı

35

Bice, Hikmet-81. 36

Bice, Hikmet-37. 37

Bice, Hikmet-104. 38

Buhari, “İmân”, 16. 39

Bice, Hikmet-89. 40

Abdulkâhir el-Bağdâdî, Usulu‟d-Din, Tahk: A. Şemseddin, Dâru‟l-Kutubi‟l-İlmiyye, Beyrut 2002, s.

247 vd; Ebûbekir el-Bakıllanî, el-İnsâf, Tahk: M. Zahid el-Kevseri, Kahire, 1413/1993, s. 55. 41

Râgıb el-Isfehânî, el-Müfredât fî Garîbi‟l- Kur‟ân, Tahk: S.A.Ravâviri, Beyrut, trs.,, "küfür" ve

“nankör” madd., s. 653; İbn Manzûr, Lisânü‟l-Arab, Beyrut, trs., "küfür" mad. 42

Maide, 5/5; Bkz. Mâtürîdî, Te‟vilâtü‟l-Kur‟ân, Tahk: B.Topaloğlu, Mîzân Yay., İstanbul, 2005, IV/164. 43

Bkz. Ebû Hanife, el-Fıkhu‟l-Ekber, Terc: M.Öz, İmam-ı A‟zam‟ın Beş Eseri, İstanbul, 2011, s 62. 44

Tahkîkî imân; delillere dayanılarak, araştırılarak gönülden inanmaktır. Allah‟ın razı olduğu imân

çeşididir. Bkz. Mâtürîdî, Te‟vilât, II/161. 45

Örneğin bkz. Bakara, 2/177, 285, Nisa, 4/136; Buhâri, “İmân”, 2-3; Müslim, “İmân”, 1.

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

201

Akla koy her nefesde ol uyanık.46

“Bir” olan Allah‟tan başka bütün her şeyin âyette belirtildiği gibi ölümlü olup yok

olacağını söylemektedir;

"Külli men aleyha fan"47

âyetinde,

Bir Allah’dan başka mahlûk ölür imiş!48

Kelime-i Tevhid, Allah‟ın varlığını ve birliğini söyleyen kelimedir. Bu da; Lâ ilâhe

illallah Muhammedün Resûlullah; Allah‟tan başka hiçbir ilâh yoktur. Muhammed

(aleyhisselam) O‟nun elçisidir, cümlesidir.49

Tevhid, yalnız Allah‟a kulluktur.50

Yesevî, Allah‟ın isimlerini de zikrettiği bir duâsında hidâyeti veren Allah‟a imân edene

O‟nun yardım eli uzanıp hidâyet edeceğini, ihtiyacı olanların da ihtiyaçlarını gidereceğini ve

dertlere de devâ olacağını söyler;

Hoş kudretli Allah, Bir ve Var'ım,

Elimi tutup yola koy "Ente'l-Hadi",

Zâtı yüce Rahmân Rabbim hem Cebbâr'ım,

Elimi tutup yola koy "Ente'l-Hadi".51

Ya ilahi, Kadir, Allah'ım,

Rahmet eyle kuluna ey Rahman,

Sığındım Zat'ına ey Allahım,

Yaradan bütün âlemin penahı,

İcabet Sen'den ve başvurmak bendendir,

Ey ilah-ı zül-celâl bütün hacetlerde,

İlahi hâcetimi Sen kolaylaştırır,

Kerim'sin lutfiyle derdime deva eyle!

Kerem ile affeyle ey Ârif Zât,

Âhiret azabından azâd eyle!

Demiyorum beni candan ayırma,

Son günümde imândan ayırma.52

Yesevî; “Hakkâ yakın olayım desen ibadet eyle; İbadet eyleyen Hakk'a yakın olur; 53

Tevbe eyleyip Hazret'ine yakın olsun”54

demektedir. Allah‟ın yakın olması, Allah‟ın kulu

46

Bice, Hikmet-95. 47

“Küllü men aleyha fan/ Göklerde ve yerde var olan, yok olmaya mahkûmdur.” Rahman, 55/26.âyet. 48

Bice, Hikmet-112. 49

Müslim, “Cenâiz”, 1; Ebû İsa et-Tirmîzî, es-Sünen, Çağrı Yay., İstanbul, 1981, “Cenâiz”, 7. 50

Kâdî Abdulcebbâr, Şerhu‟l-Usûli‟l-Hamse, Çev: İlyas Çelebi, Türkiye Yazma Eserler Kurumu

Başkanlığı, İstanbul, 2013, I/208. 51

Bice, Hikmet-22. 52

Bice, Hikmet-32.

TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman Oral

202

rahmetiyle kuşatması manasına yorumlanabilir.55

Yesevî, Allah'ın, kendisine kendinden daha

fazla yakın olduğunu belirterek, Rahman ve Rahim Allah'ın Cemâlini yani yüzünü görmeyi

arzulamaktadır;56

57

Cennet derki: "Ben üstün, cemal görmek bende var,

Cemalini göstermeğe Rahîm adlı Rahmân var. 58

Yesevî, Allah‟ın, dünyada yapılan günâhlarla görülemeyeceğini, yalan, riyâ, şeytanın

yolundan gitme gibi haller O‟nun Cemâlini görmeye engel olduğunu belirtir. O‟na göre Allah‟a

itaatle ibadet eden kimse mahlûklara acıması ve Hz. İsmail gibi canını O‟nun yolunda kurban

edebilme niyet ve irâde gösterebilmesiyle Hakk‟ın Cemâlini görmeye de nâil olabilecektir;

Hakk’a buluşmaya yanıp mü’min olsan, ibadet eyle,

İbadet eyleyen Hak cemalini görür dostlar.59

Allah’ı görmek için canı kurban etmedikçe,

İsmâil gibi Cemâlullahı arzulamayın dostlar!60

Yesevî, “aşk/imân olmadan Hak cemalini görmek olmaz” diyerek mü‟min kullara

Allah‟ın Cemâlini mü‟minlere Cennette göstereceğini dile getirmektedir:

Amel eyle cennet al masivasını,

Cennet alan cemalini görür imiş.61

Hakk'a yanıp mü’min olsan, ibadet eyle,

İbadet eyleyen Hakk cemalini görür dostlar.62

Oruç tutup namaz kılıp tevbe eyleyen,

Seherlerde kalkıp Allah diye kulluk eyleyen,

Böyle kullar Hakk cemâlini görür imiş.63

Yesevî, Allah‟a “bana Sen gereksin” diyerek gece ve gündüz Allah‟a olan imânını yani

aşkını dile getirmektedir;

53

Bice, Hikmet-104. 54

Bice, Hikmet-141. 55

Bkz. Fahreddin er-Râzî, Esasu‟t-Takdis fi İlmi‟l-Kelâm, Çev: İbrahim Coşkun, İz Yayıncılık, İstanbul,

2014, s.124. 56

Kelâm İlmi‟nde âlimlerce tartışmalı bir konu olan Allah‟ın görülmesi “Ru‟yetullah” başlığı ile

incelenmektedir. Bazı görüşler Allah cisim olmadığından dünya ve âhirette görülmez derken, Ehl-i

Sünnet ve‟l-Cemâat‟ın kanaati âhirette görülebileceğidir. 57 Akâid ve Kelâm İlmi‟nde Allah‟ın görülebilmesi “Ru‟yetullah” başlığı ile incelenir. İslâm âlimlerinin

genel kanaati dünyada Allah‟ın görülemeyeceği, Cennette ise Allah‟ın mü‟minler tarafından

görülebileceği şeklindedir. Bkz. Temel Yeşilyurt, Rü‟yetullah Sorunu, Kubbealtı Yay., Malatya, 2001,

s.199 vd; Yesevi, şiirlerinde buna işaret etmektedir. 58

Bice, Hikmet-143. 59

Bice, Hikmet-82. 60

Bice, Hikmet-81. 61

Bice, Hikmet-108. 62

Bice, Hikmet-82. 63

Bice, Hikmet-113.

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

203

Aşkın eyledi şeyda beni, cümle âlem bildi beni,

Kaygım sensin gece gündüz, bana Sen gereksin.

Taâla'llah zihi mani, sen yarattın cisim ve canı,

Kulluk eyleyim gece gündüz, bana Sen gereksin.

Gözüm açtım seni gördüm, bütün gönülü sana verdim,

Akrabalarımı terk eyledim, bana Sen gereksin.

Söylesem ben dilimdesin, gözlesem ben gözümdesin,

Gönlümde hem canımdasın, bana Sen gereksin.

Feda olsun sana canım, döker olsan benim kanım,

Ben kulunum sen sultanım, bana Sen gereksin.

Âlimlere kitap gerek, sûfilere mescid gerek,

Mecnunlara Leyla gerek, bana Sen gereksin.

Gâfıllere dünya gerek, akıllılara ahiret gerek,

Vâizlere minber gerek, bana Sen gereksin.

Âlem bütün cennet olsa, bütün huriler karşılasa,

Allah bana nasip eylese, bana Sen gereksin.

Cennete gireyim cevlan eyleyim, ne hurilere nazar eyleyim,

Onu bunu ben neyleyim, bana Sen gereksin.

Hoca Ahmed benim adım, gece gündüz yanar odum,

İki cihanda umudum, bana Sen gereksin.64

Sonuç olarak Allah'a imân, akâid esaslarının özünü oluşturduğundan Allah'a imân

Yesevî‟nin şiirlerinde önemli bir yere sahiptir. Tanrı cisim değildir ki görülsün diyen Mûtezîlî

ve Felsefî görüşlerin65

aksine Allah, mü‟min kullara Cennette cemalini mü‟min ve hak eden

kullarına gösterecektir. Yesevi, Allah'a imânı Tevhid anlayışı içerisinde ele alır. Ona göre

âlemdeki herşeyde bu Tevhid de idrâk edilebilmektedir.

C. Meleklere İmân

Yesevî‟nin şiirlerinde meleklerin önemli bir yeri vardır. Melekler, Allah‟ın emirlerine

tam itaatkâr iyi nitelikteki ruhanî varlıklardır. Meleklere imân da, âyet ve hadislerde Allah

inancından sonra ikinci sırada yer alır.66

Yesevî‟ye göre melekler şeytan gibi büyüklenmeyip

Allah‟ın emrine uyup O‟na secde etmişler, tabiat ve karakterlerini itaat olarak göstermişlerdir;

Büyüklenme şeytana neler eyledi,

64

Bice, Hikmet-35. 65

Bkz. Kâdi Abdulcebbâr, Şerhu‟l-Usûli‟l-Hamse, I/418-420; Ebu‟l-Muîn en-Nesefî, Tabsıratü‟l-Edille fi

Usuli‟d-Din, Tahk: H.Atay-Ş.A.Düzgün, DİB Yay., Ankara, 2004., I/546-8; İbn Rüşd, el-Keşf an

Menâhici‟l-Edille fi Akâidi‟l-Mille, Çev: S. Uludağ, İstanbul, 1985, s. 275. 66

Bkz. Bakara, 2/177; 285; Nisa, 4/136.

TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman Oral

204

Büyüklendiğinden lanet tavkı ona saldı,

Melekler görüp orada secde eyledi,

Secde eyleyip âmin oldu dostlarıma.67

Yesevî, “İsrafil Sur’u alıp üflediğinde”68

diyerek dört büyük melekten biri olan İsrafil‟in

görevini anlatır. “Cebrâil vahiy getirdi Hak Rasûl'e”69

diyen Yesevî, vahiy meleği Cebrâil‟in

“Oku” emrine karşılık, Muhammed Mustafa‟nın “Ben okuma bilmem, nasıl okuyayım” diye

sorduğunu, Cebrâil‟in onu sıkıp daha bedene girmeden kemâl bulduğunu söylemektedir:

Hakk Mustafa Cebrâil'den kıldı sual,

Bu nasıl ruh, bedene girmeden buldu kemâl?70

Ölüm meleği Azrâil‟in Yesevî‟nin hikmetlerinde önemli bir yeri vardır. Dünya malını

versen, sakal yolup çırpınıp dursan da kişinin eceli geldiğinde ölüm meleğinin canını alacağını

söyler;

Ecel gelse, azık gelmez, sakal yolup,

Bu dünyanın mallarını hazır eyleyip,

Rüşvet versen, "ölüm meleği" almaz imiş.71

Ölüm meleği emir ile canım alsa,

Ağabey-kardeş herkes toplanıp tutuşup yansa,

Yedi adım attıktan sonra kalır olsa,

Münker-Nekir girip soru sorur olmalı,

Münker-Nekir girip soru sorar olsa,

O ateşli mızrak ile vurur olsa,

Başım yanıp canım tenim ateşe yansa,

İncitip canım dar kabirde yanar olmalı!72

Bu arada kabirde suâl soran Münker-Nekir meleklerini ve sordukları soruları da dile

getiren Yesevî, kabre koyan yakınların ve dostların oradan ayrıldıktan sonra meleklerin ölen

kişiye “Men Rabbük/Rabbin kim?” diye soru soracaklarını da zikreder:

Beni bırakıp yedi adım gider olsa,

Münker-nekir o zaman girip gelse,

"Men Rabbûk" diye melekler bakıp dursa,

"Rabbim Allah" dediğimi bilemezdim.73

67

Bice, Hikmet-83. 68

Bice, Hikmet-112. 69

Bice, Hikmet-19. 70

Bice, Hikmet-2. 71

Bice, Hikmet-111. 72

Bice, Hikmet-104. 73

Bice, Hikmet-48.

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

205

Aciz olup yattığımda, melekler girdiğinde,

"Rabbin kimdir?"diye soranda ne eylerim Allahım?

Götürüp kabre koyduğunda, yedi adım döndüğünde,

Sorucular girdiğinde ne eylerim Allahım?74

Yesevî, “Kirâmen Kâtibin” adlı melekleri ve görevlerini “Kiramen Kâtibin" adlı melek/

Çöl kumlarından çok günahı anlatır”75

diyerek söyler. Bunlar, insanın sağında ve solunda olup

ondan hiç ayrılmayan, bıkıp usanmadan onun her yaptığı iyilik ve kötülüğü kayıt altına alan

yazıcı meleklerdir.76

Cennette görevli meleğin adı Rıdvan’dır.77

Yesevî, “Rıdvan melek kadeh

sunup hürmet eyleyince”78

diyerek imân sahibi cennetlik kullara görevli Rıdvan adlı meleğin

içecek sunup hürmet edeceğini belirtir.

Yesevî‟nin melekler hakkındaki bu ve benzer düşüncelerinden onun Melek inancının

Kur‟ân ve hadis merkezli olduğunu anlayabilmekteyiz. O, birçok yerde melekler ve görevlerini

anlatır. Âlimlere göre de sayısız meleklerin yaratılması, Allah‟ın hikmetinin ve rahmetinin

gereğidir. İslâm literâtüründe her bir meleğin müvekkel olduğu ilâhî icraatı alkışladığı dile

getirilir.79

Melekler yaratılışa aracı olsa da gerçek fâil Allah‟tır.80

Yesevî‟nin düşüncesinde

melekler, Allah‟ın izni ve emriyle, kuvveti ve hikmetiyle görevli ruhânî varlıklardır.

D. Kutsal Kitaplara İmân

Kutsal kitaplar; Tevrat, İncil, Zebur ve Kur‟ân ile 100 Suhuf‟tan81

oluşur. İmân

esaslarından Allah‟a ve Meleklere imân‟dan sonra üçüncü sırada olan82

Kitaplara imân; Allah

tarafından bazı peygamberlere kitaplar indirildiğine ve bu kitapların içeriğinin tümüyle doğru ve

gerçek olduğuna inanmak demektir ve Mü‟min olmanın da bir gereğidir.83

Yesevî, Allah kelâmı

Kur‟ân‟a karşı mü‟min kişinin görevini şöyle hatırlatır;

Eğer tilavet ettiğimde bu Allah kelamını,

Yanlış, isyan ve hatalar benden geçse affeyle!

Yanlış okusam bir kelime veya bir harfini,

Böyle eksik dualar benden geçse affeyle!

Kurân'ın izzet ve ikrâmını yerine getirmesem,

74

Bice, Hikmet-28. 75

Bice, Hikmet-34. 76

Bkz. İnfitâr, 82/10-12; Kâf, 50/17-18; Buhârî, “Rikâk”, 31, “Tevhid”, 35; Müslim, “İmân”, 203-209. 77

Bkz. Adüdiddin el-Îci, Kitabu‟l-Mevâkıf fi İlmi‟l-Kelâm, Beyrut, trs., s.367 vd. 78

Bice, Hikmet-102. 79

Bkz. Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, Kitâbu‟t-Tevhid, Haz: B.Topaloğlu-M.Aruçi, İSAM, Ankara, 2005,

s.401, 590; Îci, Kitabu‟l-Mevâkıf, s. 366-7. 80

Bkz. Seyyid Şerif el-Cürcânî, Şerhu‟l-Mevakıf, Kahire, trs., III/216-220; Sa‟deddin et-Taftazânî,

Şerhu‟l-Makâsıd, Tahk:A.Umeyre-S.Musa Şeref, Alemü'l-Kütüb, Beyrut, 1998, III/367. 81

Suhuflar şöyledir: Hz. Âdem‟e 10, Hz. Şit‟e 50, Hz. İdris‟e 30, Hz. İbrahim‟e 10 sayfa. Bkz. Ahmed b.

Hanbel, el-Müsned, Beyrut, trs., IV/107; Râzî, Mefâtîhu‟l-Gayb, XXIX/13, XXXI/149. 82

Bkz. Bakara, 2/177, 284; Nisa, 4/136. 83

Bkz. Nisa, 4/136.

TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman Oral

206

Edepsizlik, akılsızlık benden geçse affeyle!84

İlâhî kitaplar peygamberlerin vefatından sonra insanlar arasında ortaya çıkabilecek

anlaşmazlık durumunda inanç, ibadet, ahlâk ve insanlar arası yaptırımlı ilişkilerde müracaat

kaynağıdır.85

Yesevi, kutsal kitapları anlayıp idrâk ederek okumayı da öğütler ve ilahi kitapları

anlamayanı eleştirir. Hikmet dolu Kur‟ân sözlerini işitip ağlamanın da mü‟min kişinin özelliği

olduğunu söylemektedir;

Mü’min değil, hikmet işitip ağlamıyor,

Ayet hâdis, Kur'ân'ı anlamıyor.86

Yesevî, “Benim hikmetlerim Sübhan'ın fermanı/ Okuyup bilsen, hepsi Kurân'ın anlamı”87

diyerek hikmetlerinin Kur‟ân‟ın anlamı olduğunu da dile getirmektedir. Yesevî‟nin anlayışına

göre insanların yanlış yorumu ve tahrifatı karışmamış ilâhî kitaplardaki kutsal beyanların

mânâsı, insanların insan-ı kâmil yani onun manevî olgunluğa erişmesi yolunda rehber alınacak

evrensel barışa yönelik yüce değerler ve dünya ve âhiret saadetine götüren köşe taşlarıdır.

E. Peygamberlere İmân

Yesevî, nebilere ve özellikle de Hz. Muhammed‟e ve öğretilerine büyük önem

vermektedir. Nebilerin illki Hz. Âdem, sonuncusu Hak‟kın habibi ve O‟nun dergâhına lâyık,

yaratılış sebebi; Hz. Muhammed Mustafa‟dır. Yesevî bu hakikâtı şöyle dile getirir:

Ya rasuller efendisi, ya nebilerin sonuncusu,

Ya sapıtmışların doğrultucusu ya Mustafa Muhammed!

Peygamberlerin öncüsü ya Mustafa Muhammed!

Sen'sin Hâlık'ın sevgilisi, Hakk dergâhına lâyık,

Yaratılmışların özü ya Mustafa Muhammed!

İnsan varlığının aslı, rasul ve nebilerin sonuncusu.88

Peygamberlere îmân, insanlara doğru yolu göstermek için, Allah tarafından seçkin

kimselerin gönderildiğine, bu kimselerin Allah‟tan getirdiği bütün bilgilerin gerçek ve doğru

olduğuna inanmaktır.89

Peygamberlere imân, âmentü ile ifâde edilen imân esaslarının dördüncü

sırasında geçer.90

Nebilere imân, akâid esaslarındandır.91

Bir âyette: “Peygamber ve mü’minler

Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. Allah'ın peygamberlerinden

hiçbiri arasında ayırım yapmayız”92

denilmektedir. Bütün peygamberlerden örnek alınmasını

isteyen Ahmed Yesevî, Hz. Âdem‟in sünnetlerini yapsam “Bir” ve “Mevcut” olan Allah beni

kendi yoluna kabul eder mi, diye münacatta da bulunmaktadır;

84

Bice, Hikmet-31. 85

İlyas Çelebi, Kitaplara İmân, DİB Yay., Ankara, 2014, s.21. 86

Bice, Hikmet-3. 87

Bice, Münacaat-186. 88

Bice, Hikmet-39. 89

Bkz. Saduddin et-Taftazânî, Şerhu‟l-Akâid, Haz: S. Uludağ, Dergâh Yay., İstanbul 2013, s. 244. 90

Bkz. Müslim, “İmân”, 1. 91

Taftazânî, Şerhu‟l-Akâid, s. 244. 92

Bakara, 2/285.

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

207

Âdem Safi sünnetlerini dile alsam

"Yâ Rabbenâ zalemnâ"93

deyip feryad etsem.

Kırlarda gözyaşımı akıtsam

Bir ve Var'ım beni yola salar mı ki?94

İlk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem emre muhalefeti olmakla beraber pişman olup

tövbe etmiş ilâhi rahmete kavuşmuştur. Hz. Âdem, işlemiş olduğu zelleden95

dolayı tüm varlığı

ile pişmanlığa gark olmuş, yıllarca dünyanın bir köşesinde, kırlarda kanlı gözyaşları dökmüştür.

Eşi Hz. Havva da Hz. Âdem gibi farklı bir yerde ağlaya ağlaya ve ne yapacağını bilmez bir

şekilde hayat mücadelesi vermiştir. Sonra bir şekilde buluştuklarında “Eğer bizi bağışlamazsan

ve bize merhamet etmezsen, muhakkak ki hüsrana uğrayanlardan oluruz"96

diyerek tevbe

istiğfâr yapmışlardır. Böylece yapılan kötülüklerden, işlenen günâh ve kabahatten kurtulma ve

manevî kirlerden arınabilme irâdesini yani tövbe edebilmeyi baş âsi İblis yani şeytanın inad ve

gururla reddetmesine karşılık Hz. Âdem ve eşi gösterebilmişlerdir. Yesevî, insanlığın atası Hz.

Âdem gibi günah işleyen âsi kulun da tevbe edebilme erdeminin önemini şöyle anlatır:

Ey âsiler tevbe eyleyin Hakk işitsin,

Feryadınızdan yer ve gökler feryad eylesin.97

Kul Hoca Ahmed, bu dünyada tevbe eyle,

Tevbe eyleyip yol başına varıp de,

Seçkin kullar gibi azığını alıp yürü!98

Yapılan kötülüklerden, işlenen günâh ve kabahatten kurtulma ve manevî kirlerden

arınabilmeyi yani tövbeyi insanlığın atası Hz. Âdem bize göstermektedir. Yesevî de “Âdem Safi

sünnetlerini dile alsam/ "Yâ Rabbenâ zalemnâ"99

deyip feryad etsem/ Kırlarda gözyaşımı

akıtsam” 100

diyerek Hz. Âdem‟in ağlama, inleme, pişman olma ve tövbe-i istiğfar edebilme

sünnetini işlemeyi arzu etmekte, seçkin kullar nebi ve salihler gibi olabilmeyi istemektedir.

Yesevî‟ye göre Kur‟ân ismi zikredilen 25 veya 28 isim dışında daha birçok nebi gelmiştir.

Dört yüz kırk dört peygamber, mürsel, nebi,

Kalmadı bu cihanda geçti hepsi,

"Külli nefsin zaikatül mevt"101

âyeti,

Kur’ân içinde ondan haber verir olmalı.102

93

Şu âyete işaret vardır: (Hz. Âdem ile eşi) Dediler ki "Ey Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik. Eğer bizi

bağışlamazsan ve bize merhamet etmezsen, muhakkak ki hüsrana uğrayanlardan oluruz." A'râf, 7/23. 94

Bice, Hikmet-64. 95

Zelle; nebilerin işlediği küçücük hatalardır. Bkz.Fahreddin er-Râzî, İsmetü‟l-Enbiyâ, Tahk: M.Hicazi-

Mektebetü‟l-Hancı, Kahire, 1986, s.40; Nureddin es-Sabuni, el-Münteka min İsmetil-Enbiya, Darü İbn

Hazm Yay., Beyrut, 2013, s.12 vd. 96

A'râf, 7/23. 97

Bice, Hikmet-64. 98

Bice, Hikmet-75. 99

A'râf, 7/23. 100

Bice, Hikmet-64. 101

“Her canlı/nefis ölüm acısını tadacaktır” âyetidir. Bkz. Âl-i İmrân, 3/185; Enbiya, 21/35.

TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman Oral

208

Allah‟ın seçkin elçileri ve rehber olan103

nebilerin hayatlarından alınacak dersler vardır.104

Yesevî, her biri farklı meslek ve istidatta olan nebilerden dersler alınmasını, Allah‟ın rızasına

erebilmek için onların yollarından gidilmesini de istemektedir;

“Zekeriyya gibi bu başıma bıçkı koysam

Eyyüb gibi bu bedenime kurtu koysam

Musa gibi Tur dağında ibadet eylesem

Bu iş ile Ya Rab, seni bulur muyum?105

Hz. Meryem‟in babasız olarak Hz. İsa‟yı doğurması üzerine mabed görevlisi olan eniştesi

Hz. Zekeriyya‟ya iftira atılmıştı. O‟nun suçlu olduğu zannıyla öldürmeye karar verirler. Bunu

öğrenen Hz. Zekeriyya İsrailoğulları kâfirlerinden saklanmaya çalışırken bir ağaca gizlendi.

İsrailoğulları bunu öğrendiler, bıçkı yani testere getirildi, ağaç biçildi, bıçkı Hz. Zekeriyya'nın

başına dayandı. Bu durumdayken ondan bir inleme çıktı. Allah derhal ona vahiy gönderdi: Eğer

senden ikinci bir inleme çıkarsa muhakkak seni peygamberlik defterinden silerim. Bunun

üzerine Zekeriyya ikiye biçilinceye kadar sabretti ve şehit oldu.106

Bu olayı imâ eden Yesevî,

Hz. Zekeriyya gibi başıma bıçkı koysam sabrederek Allah‟ın rızası ve yoluna ulaşabilmeyi

dilemektedir. Hz. Zekeriyya‟dan göz açıp kapanıncaya kadar bile olsa inleme, sabırsızlık,

tereddüt ve isyan asla sadır olmamıştır.107

Yesevî, Hz. Eyyüb gibi yaralarına kurdu koysam da sabretsem, diyerek Hz. Eyyüb misâli

hastalıklara karşı sabredebilmeyi temenni etmektedir. Eyyüb (a.s.) hastalık ve musibetlere karşı

sabır örneği olmuş, Allah tarafından “Sabırlı, ne güzel kul ve evvab”108

olarak övülmüş bir

peygamberdir. Allah ona malı, mülkü, çocuklarını alıp kendisine ızdırap veren bir hastalık,

sıkıntı ve musibetler verdi. O, sabrına ve şükrüne devam etti. “Ey Rabbim, bana zarar iyiden

iyiye dokundu. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.”109

Başa gelen hastalıklara ve

musibetlere karşı “Eyyûb Sabrı” örnek olabilmektedir. Ahmed Yesevî de “Eyyüb gibi bu

bedenime kurtu koysam” diyerek başa gelen musibet ve hastalıklara karşı sabırlı olabilmeyi

istemektedir. Çünkü başa gelenlere sabretmek, nimetlere de şükretmek kulluğun anahtarı,

hikmet ehlinin de özelliğidir.110

Yesevî bir yerde: “Musa gibi Tur dağında ibadet eylesem /Bu iş ile Ya Rab, seni bulur

muyum?111

, Musa gibi Tur dağında niyazını desem”,

112 demektedir. Tur-u Sînâ, Hz. Musa‟ya ilk

defa vahyin geldiği, Allah‟ı görmek isteğinde O‟nun haşmetinden paramparça olduğu dağın

adıdır.113

Hz. Musa orada ibadet etmiş, kardeşi Hârûn ile birlikte peygamberlik görevini Tûr

dağında almış, “Tevrat” isimli kutsal kitap, Allah tarafından taştan levhalara yazılmış bir tarzda

102

Bice, Hikmet-104. 103

Isfehânî, el-Müfredât, “Nbe” ve “Rsl” madd. 104

Bkz. Yûsuf, 12/111. 105

Bice, Hikmet-56. 106

Bkz. Gazâli, İhyau Ulumi‟d-Din, Terc. A.Serdaroğlu, Bedir Yay., İstanbul, 1974, IV/244. 107

Sâbuni, el-Müntekâ, s.186 108

Sa‟d, 38/44. 109

Enbiyâ, 21/83; Sad, 38/41. 110

Bkz. Müslim, “Zühd”, 64; Mâtürîdî, Te‟vilât, VIII/137. 111

Bice, Hikmet-56. 112

Bice, Hikmet-63. 113

Bkz. Mü‟minûn, 23/20; Tûr, 52/1; Tîn, 95/2.

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

209

Tur dağında verilmiştir.114

Yesevî de bu hakikatlere işaret ederek Hz. Musa gibi Tur dağında

ibadeti yani Yüce Allah‟a kulluk yaparak yakınlaşmayı, rahmetine ulaşmayı istemektedir.

Hz. Yûnus, kendisine vahiy inen, hidâyete sevkedilip, âlemlere üstün kılınan sâlihlerden

ve nebilerden olduğu Kur‟ân‟da bildirilir.115

Yesevî, denizdeki balık içinde Hz. Yûnus gibi

Allah‟ı anabilmeyi arzulamakta, Hz. Yakub gibi oğlu Yûsuf‟un kaybolmasına ağladığı ve

inlediği gibi Allah‟a yakınlaşabilmeyi arzu etmektedir. Bununla da Allah‟ın rızasına uygun işler

yapabilmeyi ve O‟nun rahmetini istemektedir;

Yûnus gibi deniz içinde balık olsam

Yakub gibi Yusuf için ağlayıp inlesem

Bu iş ile Ya Rab, seni bulur muyum?”116

Hz. Yakub, çok sevdiği oğlu Yûsuf‟u kaybetmesinden dolayı çok üzülmüş ve gözlerini

kaybedecek kadar çok ağlamıştı. “Allahım üzüntü ve hüznümü sana iletiyorum” diyerek Allah‟a

yönelmiş, güzel bir sabırla beklemeyi tercih etmişti.117

Yesevî, “Yakub gibi Yûsuf için ağlayıp

inlesem/ Bu iş ile Ya Rab, seni bulur muyum?” 118

diyerek peygamberler gibi Allah‟ın rızasına

uygun işler yapabilmeyi arzulamaktadır. Çünkü nebilerin her bir hareketi hikmet üzeredir.

Onlara uyanlar kurtuluşa erer, bu hikmet ve irfanlara karşı çıkanlar ise hem bu dünyada hem de

âhiret hayatında kaybedenlerden olurlar. Çünkü aklını kullanıp düşünebilenler için nebilerin

hayatlarından çıkarılabilecek pek çok dersler ve hikmetler vardır.119

Yesevî, Cennet ve Cehennemi karşılaştırdığı bir beytinde Cennetin kendinde Ken‟anlı

Yûsuf‟un olduğunu söylemektedir;

Cennet der: "Ne dersin, sözü bilmez söylersin

Sende Firavun olsa, bende Yûsuf Ken’ân var."120

Hz. Yûsuf, kardeşleri tarafından kuyuya atılmış ve Mısır ülkesinde köle diye satılmış,

sonradan birçok hikmete binâen sarayda yetişmiş, kötülüklere nefsini dizginlediği için suçsuz

yere hapishaneye gönderilmiştir. Mazlum karakterini temsil eden Hz. Yûsuf, kendisini kuyuya

atan kardeşlerini “Bugün azarlanacak değilsiniz. Allah sizi bağışlar. O merhametlilerin

merhametlisidir”121

diyerek bağışlamıştır. Yesevî, kendisine kötülük yapanları bağışlamanın bir

erdem ve Cennete götüren amel olduğunu ima etmektedir. Çünkü Allah kötülükleri

affedendir.122

Allah hata ve günâhları mağfiret edip affettiği gibi Allah‟ın sevgisine nâil olmak

isteyen mü‟minler de Yûsuf misâli kötülük yapanları affetmelidirler.123

Yesevî, mazlum,

kötülüklere karşı sabredip affedici olan Hz. Yûsuf karakterli kişilerin cennetlik ameller

yaptığından ve dünya-âhirette saadeti, Cenneti hak edebileceğini belirtmektedir. Ahmed Yesevî,

114

Bkz. Tâhâ, 20/10-11; A‟raf, 7/144-145. 115

Bkz. Nisa, 4/163; En„am, 6/86; Kalem, 68/50. 116

Bice, Hikmet-56. 117

Bkz. Yusuf, 12/83-87. 118

Bice, Hikmet-56. 119

Yusuf, 12/111. 120

Bice, Hikmet-143. 121

Yusuf, 12/92. 122

Bkz. Şura, 42/25. 123

Bkz. Al-i İmran, 3/134.

TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman Oral

210

nebilerin sünnetleri olan, yetim ve kimsesizlere bakmak, gönüllerini almak gibi özelliklerin

Cennette salihlerle yoldaş ve dudaklarında Kevser suyundan içtiklerini belirtir ve o kişiler daha

dünyada iken bile kevser gibi nimetlere kavuştuklarını söyler;

Hayr ve cömerdik eyleyenler, yetim gönlünü alanlar

Çehâr-yârlar (salih kişiler) yoldaşı, kevser dudağında gördüm.124

Gılman ve vildan, cennettekilerin etraflarında dolaşan, her istediğini yerine getiren

hizmetçi arkadaşlardır.125

Nebilerin sünnetlerini yerine getiren, Allah yolunda olan kulların

cennete girdiklerinde bu nimetlere kavuşacaklardır. Âyet bu gerçeği şöyle ifade eder:

"Etraflarında, sedeflerinde saklı inciler gibi tertemiz gılmanlar dolaşır''126

Yesevî de bu

hakikatı; Peygamberler önünde Kevser, hûri-gılman var,127

diyerek şiirinde zikretmektedir.

Yesevî‟nin nebilerin hayat hikâye ve kıssalarını ince ayrıntılarına kadar çok iyi bildiği de

söylenilebilir. Onun inanç felsefesinde son peygamber, Hz. Muhammed‟in ayrı bir önemi

vardır. Allah, onun hatırına âlemi yaratmış, habibi yani en çok sevdiği kulu olduğundan ona

içten salavât getirenin günâhlarının silineceği de bildirilmiştir;128

Bütün peygamberlerin

nübüvvetine inanan Yesevî şöyle der:

Sen'sin Halık'ın sevgilisi, Hakk dergâhına layık,

Yaratılmışların özü ya Mustafa Muhammed!

İnsan varlığının aslı, rasul ve nebilerin sonuncusu,

Gizli niyaza mahrem ya Mustafa Muhammed! 129

Yesevî, Dîvân-ı Hikmet'in 36. Hikmetinde Hz. Muhammed'in hayat hikâyesini gâyet

yalın bir üslupla, 46. Hikmetinde de Hz. Muhammed'in vefatını da aynı şekilde tafsilatlı bir

şekilde anlatır. Buradan onun Hz. Peygamber‟in hayat hikâyesini çok iyi bildiği anlaşılabilir.

Yesevî sünnete bağlılığını, Hz. Muhammed'in vefat yaşı olan 63 yaşından sonraki ömrünü yer

altında yaptırdığı bir hücrede geçirerek göstermek ister. Hz. Muhammed ve en yakın arkadaşları

olan Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali‟nin dünyadaki ömürleri 63 olduğuna göre 63‟den

sonraki hayat beyhûdedir. Belki o, Rasulullah‟a olan saygısından ve aşırı sevgisinden tasavvufî

düşüncesine göre böyle algılamış olabilir. Kabre girmek Hz. Peygamber‟in sünneti ve ona

bağlılıktır. Yesevî‟de âlemlere rahmet Hz. Muhammed Mustafa‟nın sünnetine bağlılığını her

fırsatta belirtir ve ona olan sevgisini 63 yaşında yerin altına girer ve sebebini şöyle dile getirir:

Ey dostlar, kulak verin söylediğime,

Ne sebepten altmış üçte girdim yere,

Pir-i kâmil Hakk Mustafa, şüphesiz bilin,

Nereye varsan, vasfını söyleyip saygı gösterin,

124

Bice, Hikmet-53. 125

Vâkıa, 56/17; İnsân, 76/19. 126

Tur, 52/24. 127

Bice, Hikmet-143. 128

Hadis rivâyetlerinde Hz. Peygamber‟e salavât getiren kişinin günâhlarının döküleceği anlatılır. Bkz.

Nesâî, “Sehv”, 55; Tirmîzî, “Salât”, 357, “Daavat”, 110. 129

Bice, Hikmet-39.

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

211

Salatü selam deyip Mustafa’ya ümmet olun,

O sebepten altmış üçte girdim yere.130

Sünnetlerini sıkı tutup ümmet oldum,

Yer altına yalnız girip nura doldum,

Hakka tapanlar makamına mahrem oldum,

Bâtın mızrağı ile nefsi deştim ben işte.131

Ahmed Yesevî‟nin Dîvân-ı Hikmet'te Hz. Muhammed ile ilgili olarak en çok işlenen

konu; O'nun ümmetine karşı o eşsiz şefkati ve düşkünlüğüdür;

Ümmeti için özünü yaktı,

Ümmet olsan bu sözleri anlarsın.

Ağlamaktan yüzü gözü şişti,

Kıyamda durmaktan ayakları şişti,

Ümmeti için kaygı, sıkıntı çekti,

Ey dostlar, bunu bilen ümmet hani?

Eğer bilsen bundan fazla nimet hani?

Kıyamet günü onu geçen şefkat hani?

Ümmet olup Resul'ün değerini bildiniz mi?

Beden ve ruhunuzla sünnetlerini yaptınız mı?

Onun için ağlayıp inlediniz mi?132

Horluk çekip Hak Mustafa ümmet dedi,

Asi ve cefa edici ümmetinin tasasını çekti.

Hak Teâlâ bizi odun kılar mı deyip,

Ümmetinin endişesi ile dimağından duman çıkar.133

Yesevî‟ye göre Hz. Muhammed‟e ümmet olan ve ona gönlünde yer veren yani Kelime-i

Şehadet‟i gönülden söyleyen kişi Cehennemde ebedî olarak kalmayacaktır;134

Gerçi çoktur günâhım affedesin Allahım,

Sensin benim sığınağım ya Mustafa Muhammed!

Her kim sana sığınır Cehennemden o kurtulur,

130

Bice, Hikmet- 2. 131

Bice, Hikmet-1. 132

Bice, Hikmet-38. 133

Bice, Hikmet-79. 134

Kalbinde zerre miktarı imân bulunan kişinin Cehennem‟den çıkıp Cennet‟e gideceği Cehennem‟de

ebedî kalmayacağı rivâyetlerde bildirilir. Bkz. Buhari, “Tevhid”, 19, 31, 36, 37; Müslim, “İmân”, 322,

334.

TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman Oral

212

Cennete doğru yollanır ya Mustafa Muhammed. 135

Yesevî, Allah‟ın Halil‟i, dostu Hz. İbrahim‟in ateşe atıldığını, ateşin yakmadığını ve ateşi

Allah‟ın güllük gülüstanlık bostan kıldığını söylemektedir:

Allah diyerek ateşe girdi Halilullah,

O ateşi bostan kıldı, görün, Allah.136

Kur‟ân‟da ismi geçen 25 veya 28 peygamberden başka da nebilerin geldiği bildirilir.137

Yesevî‟ye göre her bir peygamberin insanlığa öğrettiği birçok ahlâkî erdem ve fazilet vardır.

Onları örnek alanlar dünya ve âhirette huzur ve mutluluğa kavuşurlar. Peygamberler, insanlara

iyiyi, doğruyu ve güzeli öğretip, insanları Allah‟a inanma ve Allah‟a giden yolda devamlı

yürümelerini sağlamak için her çeşit sıkıntıya katlanarak, diğer insanlara her yönüyle örnek

olmuşlardır. Yine Yûnus‟a göre âlemlere rahmet olarak yaratılan, âlemin fahri yani en çok

övüleni, nebilerin serveri, son peygamber olan Hz. Muhammed bütün insanlara bir müjdeci ve

bir uyarıcı olarak gönderilmiş, insanlığın şefaatçisidir. Yesevî, ümmet olan kişinin her ân şefaat

için Hz. Muhammed‟e salatü selâm getirilmesi gerektiğini, onun onsekizbin âlemin nebisi ve

otuzüçbin sahabeye de rehber olduğunu söyler:

Onsekizbin âleme serveri olan Muhammed,

Otuzüçbin sahabeye rehber olan Muhammed!138

Hakk Teâlâ imân armağan eyledi bize,

O Mustafa Hakk Rasülü idi bize,

Salatü Selam söylesen kuvvet verir dinimize.139

Ey dostlar! Bildireyim Hakk Resülünden,

Ümmet olsan işitip salat selam söyleyin dostlar,

O, büyük ve küçük âlemler için rahmettir,

Ümmet olsan, işitip salat selam söyleyin dostlar.140

Yesevî, peygamberler ve onların sünnetlerinden alınacak ibret ve hikmetler olduğunu

belirtmektedir. O, nebileri, insanlara doğru yolu gösteren elçiler ve rehberler olarak kabul eder

ve inanır. Yesevî, Hz. Muhammed, Hz. Âdem, Hz. İbrahim, Hz. Mûsa; Hz. Îsa; Hz. Yûsuf, Hz.

Yûnus, Hz. Zekeriyya, Hz. Eyyüb, Hz. Süleyman Hz. Lokman gibi onların bazı hususiyetlerine

yer verir. O, kendini son peygamber ve elçi olan Hz. Muhammed'e ve O‟nun sünnetine gâyet

bağlı kimse olarak görür. Yesevî‟nin hayatında Hz. Muhammed'in ayrı bir yeri vardır. O‟na

bağlılığını, O'na olan sevgi, saygı, övgüsüyle ve sünnetlerine sımsıkı yapışmayla göstermeye

çalışmıştır. Hatta 63 yaşından sonra yeryüzünde dolaşmayı O'nun sünnetine aykırı görüp, o

yaştan sonraki ömrünü yer altında geçirmesi bunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Bu

kısa çalışmamızda tesbit edebildiğimiz Ahmed Yesevî'nin peygamberlerden örnek alınmasını,

135

Bice, Hikmet-37. 136

Bice, Hikmet-139. 137

Bkz. Mümin, 40/78. 138

Bice, Hikmet-40. 139

Bice, Hikmet-142. 140

Bice, Hikmet-80.

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

213

uyulmasını istediği hikmetleri âyet ve hadislere İslâm akâid ve kelâmı içerisinde yer alan Ehl-i

Sünnet anlayışıyla bütünüyle örtüşdüğünü söyleyebilmek de mümkündür.

F. Kadere İmân

Yesevî‟ye göre Yaratıcı Allah, kudretiyle kader çerçevesinde bir damla sudan insanı,

yumurtadan kuşu yaratır, neslini türetir, devam ettirir. Kader planında her şey hoş, güzel ve

hikmetlidir. Kader kaleminin yazdığı her şey de Levh-i Kalem veya Mahfûz‟da141

kayıtlıdır, ne

yazılıysa başa o gelir. Kader kavramlarını kullanan Yesevî, Arş ve Kürsü‟yü142

yürüdüğünü,

kâinatın başlangıcından kıyamete kadar meydana gelecek bütün nesne ve olayları kaydeden

Levh ve kader kalemini gördüğünü, varlık şehrini de gezdiğini söylemektedir;

Arş ve Kürsü'yü yürüdüm, Levh ve Kalemi gördüm,

Varlık şehrini gezdim, söyledim bu can içinde.143

Arş, Kürsü, Levh'ten geçip Kalem'i gezdim,

Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana.144

Yesevî, Elest‟i ve Misâk‟ı145

da anlatır. Rab Teâlâ bütün ruhlara “Ben sizin Rabbiniz değil

miyim?” hitabını söyleyince ruhlar da “Kalû Belâ/Evet, sen bizim Rabbimizsin”146

diye karşılık

vermişlerdir. Eğer bu sözden kendi özgür iradesiyle dönülürse Cehennemde olunabileceğini

belirtir:

"Elestü birabbiküm" demiş vakitde

Ahd eyleyip "kalu bela" dedim Hakk’a.

Eğer sen döner olsan el-misaka,

Yerin senin Cehennemde olmadı mı?147

Yesevî, ezelde takdir edilen kadere yani Elest Bezmi‟ne göre dünyaya gelindiğini de

ayrıntılarıyla şöyle anlatmaktadır:

O "elestü birabbiküm" dediğinde,

"Kalû bela" dediğimi bilemezdim.

"Vema diniküm" diyerek yine sorduğunda,

"Dinim İslam" dediğimi bilemezdim.

Allahımdan yine üç defa geldi hitap,

141

Levh-i Mahfûz veya Kalem; üzerine yazı yazılan, silinmekten ve değişikliğe uğramaktan korunmuş

düzgün satıh yani bütün nesne ve olaylara ilişkin ilâhî ilim ve takdirin kayıtlı bulunduğu kitaptır. 142

Arş ve Kürsü; nasslarda ilâhî hükümranlık, hâkimiyet ve taht anlamında kullanılan, kelâmi literâtürde

te‟vil edilip edilmeyeceği konusunda tartışılan “haberi veya Sem‟i sıfat” olarak isimlendirilen

terimlerdir. 143

Bice, Hikmet-62. 144

Bice, Hikmet-6. 145

Elest ve Misâk; Allah‟la yaratılışları sırasında insanlar arasında yapıldığı kabul edilen sözleşme için

kullanılan bir kavramdır. Kelime, A„râf sûresinin 172. âyetinden alınmıştır. 146

Bkz. A‟raf, 6/172. 147

Bice, Hikmet-191.

TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman Oral

214

Mümin ruhlar "Rabbimsin" deyip verdi cevap,

Cevap vermeyeni kâfir eyledi Azim Vehhab,

Ben de cevap verdiğimi bilemezdim.

Bütün ruhlara o saatte ferman ulaştı,

Ferman olunca, an geçmeden saf kuruldu,

Kâfir solda müslüman kullar sağda durdu,

Hangi tarafta durduğumu bilemezdim.

Secde eyle diye Hakk'tan yine ferman oldu,

Secde eyleyip bütün müminler pay aldı,

Secde eylemeyip kalanları kâfir oldu,

Ben de secde eylediğimi bilemezdim.148

Kader, Allah‟ın bütün nesne ve olayları ezelî ilmiyle bilip belirlemesidir. Bu, Allah‟ın

İlim, İrâde ve Kudret sıfatlarının da bir gereğidir. Dolayısıyla Allah‟ın kemâl sıfatlarına imân

eden kadere de imân etmiş olmaktadır.149

Kader‟e imân; ezelden ebede kadar olmuş, olan ve

olacak her şeyin hayır-şer, hüsün-kubuh, hikmet-sefeh, zaman-mekân, hak-batıl oluş, mükâfat

veya cezaya mahal teşkil ediş gibi hususiyetlerini, sahip bulunacakları kabiliyet ve özelliklerini

Allah‟ın ezelde bilip tesbit ve ta‟yin ettiğine, her şeyi taşıdığı mahiyet üzere belirleyip

yaratmasıdır.150

Yesevi, yaratılan mahlûkların kader çerçevesinde yaşadığını şöyle anlatır:

Bu dünyada yaratılan mahlûklara,

Şimdi bildim, dirilik olmaz imiş.

Bu ölümün şerbetidir acı şarap,

Bütün âlem içmeyip ondan kalmaz imiş.151

Yesevî, kader çerçevesinde eceli gelenlerin öldüğünü, eceli gelenlerin ölümden

kurtulamayacağını dile getirir:

Seni koymaz ecel aslâ, ne kadar hükmün geçerli olsa,

İdare ile âlemi eğer altın ve yakut eylesen,

Muhassıldır ahaliye ecel tıpkı askerler gibi,

Gazap ile alır canını, ne kadar inlesen,

Olmuştur herkese ferman ölümün şerbetini içmek,

Kaçıp ondan kurtulmazsın, ne kadar ondan çekinsen.152

148

Bice, Hikmet-47. 149

Taftazânî, Şerhu‟l-Akâid, s. 187, 244. 150

Bkz. Mâtürîdî, Kitâbu‟t-Tevhid, s. 487-8. 151

Bice, Hikmet-111. 152

Bice, Hikmet-106.

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

215

Yesevî, bu dünya imtihanını, köhne yani eski ve yaşlı kervansarayını kader çerçevesinde

iyilerle yaşayıp günahlardan uzak durulmasını istemektedir;

Ey gafil, gözünü aç, gitmektedir bütün yar şimdi,

Cihan köhne kervansarayıdır ki bilsen yol göstericiyi şimdi.

Gözünün ışıtanı ihsan, kalbinin kuvveti imân,

Bu dünya vefasız, yalan, gidersin çaresiz şimdi.

Gece-gündüz cedel eyleyip, bu dünya izzetini izleyip,

Gece-gündüz boşuna sözleyip, yürürsün günahla şaşkın şimdi.153

Yesevî‟ye göre kâinatta en küçüğünden en büyüğüne kadar, her şeyde bir düzen ve nizam

görülmekte, Yaratıcı tarafından konulan kanunlar, ilâhî kaderin birer parçası olmakta, bu

kanunların hepsi de kader dairesinde cereyan etmektedir. Dünya hayatı da kader çerçevesinde

olduğundan kul da gâfil olmamalı, kendisine Allah tarafından emanet verilen beden ve malını

O‟nun yolunda iyi bir şekilde değerlendirmeli, kişi, imân, ibâdetler ve güzel ahlâkla yani özgür

irâdesini iyi şeylere yönlendirmesiyle hem dünyasını hem de âhiretini cennetlere çevirmelidir.

G. Âhirete İmân

İslâm‟ın imân esaslarından biri de âhirete îmândır.154

Âhiretin hikmetini idrâk edenler

“dünyada bir yolcu, bir misafir gibi”155

davranır, bu geçici dünyayı ebedi dünyaya

dönüştürmeye çalışırlar. Asıl hayat, âhiret hayatıdır.156

Bunu Yesevî şöyle anlatmaktadır;

Dünyacılar malını görüp heves eyler

Ben-benlikden o Tanrılık iddiası eyler

Ölür vakitte imânından ayrı eyler

Can verirken hasret ile gider dostlar.

Bütün dünyayı yığanları vallahi gördüm

Öleceği vakitte, "Nasılsın" deyip halini sordum

Şeytan dedi: "İmânına çengel vurdum,157

Can çıkarken ağlaya ağlaya gider dostlar.158

Kul Hoca Ahmed, aşksızların işi kötü

Sabaha varsa, Hakk göstermez ona cemal

Arş ve Kürsi, Levh ve Kalem hepsi bizar

153

Bice, Hikmet-182. 154

Bkz. Nisa, 4/136. 155

Buhâri, “Rikâk”, 3. 156

Bkz. Ankebût, 29/64, Mü‟min, 40/39. 157

Hz. Peygamber son nefeste şeytanın imânlı kişiye bir bardak suyu imânı ile değişmesi için çelme

takacağını belirterek şöyle duâ etmiştir: “Allahım! Ölüm anında şeytanın sırtımı yere getirmesinden

Sana sığınıyorum.” Nesâî, es-Sünen, Çağrı Yay, İstanbul, 1981, “İstiâze”, 56; Gazâli, İhya, III/74. 158

Bice, Hikmet-86.

TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman Oral

216

Aşksızlara cehennem kapısını açar dostlar.159

Dar kabirde imân ile yattı olmalı,160

Bu durumda o Azrail gelse ansızın,

Sıcak bedenden canı alır vah ne yazık,

Şeytan alıp imânımı, eyler rezil,

Kardeşler, ara yolda kaldım şimdi.161

Dünya ehlinin âhiretten korkusu yok,

Ruhu yalnız, imân-İslâm yoldaşı yok.162

Yesevî, şiirlerinde kelâmi literâtürde olup olmadığı hakkında tartışma olan163

Sırat

Köprüsü‟ne ve oradaki geçişin zorluğuna işâret etmektedir:

Dünya için gam yeme, Hakk'tan başkasını deme,

Kişi malını yeme, Sırat üzerinde tutar ha! 164

Kılıçtan keskin kıl köprünün adı sırat,

Yalan dâva eyleyen geçemeyip kalır imiş.165

Sırat kıldan ince kılıçtan keskin diye mecazî anlatımlarla tarif edilen,166

Cennete uzanan,

belki de insanın dünya hayatı boyunca işlediği amellerle inşa ettiği bir köprüdür. Yesevî‟nin

deyişiyle “başı uyuşturan sırat adlı güzergâhtır”167

İnsanlar Cennete buradan geçerek

ulaşacaklar, geçemeyenler ise Cehennem üzerine kurulu bu köprüden aşağıya düşeceklerdir.168

Bazı âlimler Sırat‟ı kabul etmeyip veya değişik yorumlarken169

Sünnî âlimler Sırat‟ta

imkânsızlık görmezler. Kıldan ince ve kılıçtan keskin oluşuna dâir rivâyetler,170

sevap ve

günâhlara göre üzerinden geçmenin kolay ve zor oluşundan kinayedir.171

Yesevî, aklım şaşkın,

gönlüm korkmuş vaziyette, haksız fetva veren müftüleri Sırat köprüsünde gördüm diyerek,

günahkârların köprüdeki durumunun dehşetini anlatmaktadır;

Müftü olan âlimler, haksız fetva verenler

159

Bice, Hikmet-20. 160

Bice, Hikmet-59. 161

Bice, Hikmet-69. 162

Bice, Hikmet-103. 163

Mu‟tezile ve Şiâ anlayışındaki bazı âlimler Sırat‟ın varlığını kabul etmez veya değişik yorumlarken,

Ehl-i Sünnet âlimleri Sırat Köprüsü‟nün varlığını kabul ederek “Sırat Köprüsü haktır” demektedirler.

Taftazani, Şerhu‟l-Akaid, s. 208; İbn Ebi‟l-İz Dımeşki, Şerhu‟l Akideti‟t-Tahaviyye, Beyrut, trs, s.605

vd. 164

Bice, Hikmet-144. 165

Bice, Hikmet-108. 166

İsfehânî, el-Müfredât, s.337, 412. 167

Bkz. Bice, Hikmet-103. 168

Bkz. Tirmîzî, “Cehennem”, 1. 169

Bkz. Kâdî Abdulcebbâr, Şerhu Usuli‟l-Hamse, III/611-2. 170

İbn Hanbel, Müsned, II/343; İbn Mâce, “Zühd”, 33. 171

Sabûni, el-Bidâye, s. 92-3; Ebû Hamid el-Gazâlî, el-İktisad fi'l-İ'tikad, Terc: A. Duran, Hikmet

Neşriyat, İstanbul, 2004, s.299-300; İbn Ebi‟l-İz, Şerhu‟l Akideti‟t-Tahaviyye, s.605.

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

217

Öyle müftü yerini sırat köprüsünde gördüm.172

Kıyametin şiddetinden aklım şaşkın

Gönlüm korkmuş, canım yorgun, evim yıkık

Sırat adlı köprüsünden gönlüm paramparça

Aklım gidip, deli olup kaldım dostlar.173

Yesevî‟nin “aklım gidip deli olup şaşakaldım dostlar” dediği, Sırat köprüsü ve oradan

geçişi âhiret halleri ile ilgili durumlardan biri ve âhiretin bu dünyadaki insanın irâdi fiilleriyle

ilgili olmasındandır. Akâid ve Kelâm İlmi‟nde, akıl ve deneyle ispat edilmeyen ve yalnız

peygamberler vasıtasıyla gelen naklî delillerle sabit olan itikâdî esaslara, “Sem‟iyyât” adı

verilmektedir ki Kabir ve Berzâh halleri, Ba‟s, Mizân, Sırat, Cennet ve Cehennem gibi âhiretle

ilgili konuların hepsi sem‟iyyâttandır.174

Akıl ve duyular yoluyla hakkında bilgi edinilemeyen

varlık alanı olup gayb da denilen bu konulara inanmak farzdır.175

Bu meselelerde akıl, haber

verilenleri tasdîke yarar. Bundan dolayı klasik akâid ve kelâm eserlerinde âhiret halleri için

“haktır”176

denilerek bu gerçeğe işâret edilir.177

Yesevî, âhiret sahnelerinden Amel Defterleri ve

Mizan‟ı, organların dünyada yaptıklarına şahitlik etmesini ve Sırat köprüsünden geçişi gibi

halleri ayrıntılı bir şekilde şöyle anlatmaktadır;

Okuyup kitabımı görsem hiç amel yok,

Başımı önüme eğip olacağım pişman,

Ki ben derim "bu işi yaptığım yok"

Bütün organlarım olacaktır şahid,

Ölümün elinden hiç kimse kurtulmaz,

Kalender ol başına giy külahı,

Cehennem üstüne kurulu sıratı,

Görüp kullar eyler figan-ahı,

Hoca Ahmed Yesevî sen ağla daima,

Sahiblik etmez sana yarınki ahı.178

Yesevî, kelâmî literâtürde tartışılan âhirette şefaat179

konusunu da şiirlerinde işlemektedir.

Günahkâr kullara şefaati kabul etmeyen görüşlerin aksine180

Yesevî, Hz. Peygamber‟in âhirette

172

Bice, Hikmet-53. 173

Bice, Hikmet-5. 174

Bkz. Mâtürîdî, Te‟vilât, XIII/60-1. 175

Bkz. Bakara, 2/3. 176

Gazâli, el-İktisad, s.299; Taftazânî, Şerhu‟l-Akâid, s.208. 177

Bkz. Taftazânî, Şerhu‟l-Makâsıd, V/120 vd; Sabûnî, el-Bidâye, s.178. 178

Bice, Hikmet-34. 179

Şefaat, Allah'tan günâhkâr bir kimsenin afıını dilemek, bir kimsenin bağışlanmasına aracı olup rica ve

istirhamda bulunmaktır. İbn Manzûr, Lisânü‟l-Arab, “Şefea” mad. 180

Örneğin Mu‟tezile‟ye göre şefaat, sadece günahı olmayan veya olup da tövbe eden kişinin iyiliklerine

yöneliktir. Büyük günah sahiplerine ise şefaat yoktur. Kâdî Abdulcebbâr, Tenzihu‟l-Kur‟ân Ani‟l-

Metain, Darü‟n-Nahda el-Hadise, Beyrut, trs., s. 45, 147 vd; Mâtüridi, Tevhid, s.536-7; Te‟vilât, II/154.

TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman Oral

218

yardımı yani şefaatinin Allah‟ın yardımı ve inâyetiyle günâhkâr mü‟min kullara olabileceğini

söyler ve “Asi, câfi ümmete şefaatlı Muhammed”181

diyerek bunu dile getirir;

Her kim “ümmetim” dese Rasül işini bırakmasa,

Şefaat günü olsa mahrum bırakmaz Muhammed!

Gerçi çoktur günâhım affedesin Allahım!

Sensin benim sığınağım ya Mustafa Muhammed!

Her kim sana sığınır Cehennemden o kurtulur,

Cennete doğru yollanır ya Mustafa Muhammed! 182

Şefaat, Hz. Peygamberin günahkâr kullara yapacağı kabul olan duâsıdır.183

Yesevî,

Mahşer meydanını tasvir edip bütün nebilerin âciz kaldığı bir halde Hz. Muhammed'in

ümmetine ve diğer ümmetlere şefaatini ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır;

Bütün halklar Âdem Ata'ya doğru ardınca gidince,

"Ey babamız şimdi bizi kolla" deyince,

"Ruhsat yok, benden geçti evlat" deyince,

"İbrahim'e gidelim"deyip söyler imiş.

İbrahim'e gidip söyleyince Âdem Ata,

“Şefaat eyle bunlara sen, hepsi hata"

O da der "Sizden yakın Âdem Ata"

"Musa tarafına gidelim"deyip söyler imiş.

Musa deyince "-Rabbi erini-"184

dedim o gün,

Acizlikten çıktığım yoktur işte bugün,

Gidelim Muhammed'e olup mahzun".

Hepsi Hazret'e doğru gider imiş.

Musa deyince "Ya Muhammed ayak bas,

Ümmetlerin cehennem içinde yok oldu"

Muhammed'de iba eyleyip durunca o an,

Musa bırakmayınca birlikte varır imiş.

Tacını alıp kısıp koyup arş altında,

181

Bice, Hikmet-40. 182

Bice, Hikmet-37. 183

Her peygamber kabul olan duâsını bu dünyada yapmış ama Hz. Muhammed ise bu duâsını günahkâr

mü‟minlere şefaat etmek üzere âhirete saklamıştır. Bkz. Buhârî, “Deavât”, 1, “Tevhid”, 31, Müslim,

“İmân”, 334; Mâtürîdî, Tevhid, s. 589; Te‟vilât, III/362, IX/168. 184

“Musa “Rabbi erini: Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi”. A‟raf, 7/143.âyetine

işarettir.

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

219

Feryad edip ağlayıp durunca işte o günde,

"Ya Kadir, Ya Gafur" dediğinde,

"Ya Habibim başını kaldır"deyip söyler imiş.

Alıp gel ümmetini dergâhıma,

Bağışlayım hepsini ben sizlere.

Dâhil eyleyim hepsini cennetime"

Böyle diyerek Hakk'tan nida gelir imiş!185

Yesevî, “Firdevs adlı Cennetinden haberci geldi”186

diyerek, en güzel ve yüksek olan

Firdevs Cennetini anlatır. “Cennet içinde ipek giysiler biçer dostlar”187

diyerek de

cennetliklerin ipek giysiler içinde olduklarını da işaret eder. Yesevî, münâfıkların Cehennemde

olacaklarını, imân edenler de günahları kadar Cehennemde kaldıktan sonra çıkacaklarını söyler:

Münâfıklar Cehennem içinde tutuşup yanınca

İmân eden halis olup yanıp çıkınca

İmânsızlar önce sonra tutuşup yanınca

Allahımdan imân dileyip yürüdüm ben ya.188

Dünya talibi muhterislere kulum demez,

Mahşer günü yoldan çıksa yola salmaz,

Susayıp, çatlayıp feryad eylese, elini almaz,

Dünyayı tepip ahireti sevmeyim mi?

Sıratı geçmeden bence, “kah-kah” gülme,

Cennete girmeden bu dünyada hürrem yürüme,

Didar görmeden ağlamayı zinhar koyma,

Burada ağlayıp âhiretde gülmeyim mi?

Kul Hoca Ahmed, bu dünyada gamsız geçtin,

Hakk’tan korkmadan tan atana kadar durup yatdın,

Dünya dileyip Hak zikrini dışlayıp atdın,

"Tubu ileyh"189

okuya-okuya ölmeyeyim mi?190

Yesevî‟nin şiirlerinde, ecel, ölüm, Cennet, Cehennem, Şefaat, Sırat, Mizan ve Rü‟yetullah

gibi âhiret halleri ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. Verilen bilgilerin Kur‟ân âyetlerine ve

185

Bice, Hikmet-112. 186

Bice, Hikmet-3. 187

Bice, Hikmet-20. 188

Bice, Hikmet-15. 189

“Tubu ileyh: Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tövbe edin” Hud, 11/90.âyetindeki tevbe

etme emrine işaret edilmektedir. 190

Bice, Hikmet-188.

TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies

Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Osman Oral

220

sahih hadis rivâyetleriyle Sünnî anlayışın akîde esaslarıyla uyum sağladığı da söylenilebilir.

Konuları itikâdî ve kelâmî tartışmalara girmeden Ehl-i Sünnet ve‟l-Cemaat‟ın anlayışı

çerçevesinde ve gaybî haberler olan konuları da halk diliyle anlattığı da görülmektedir. Ebedî

hayat âhiretin hallerini iyi bilenler hikmetlerle dolu ekim yeri bu dünyayı sevgi potasında

cennetlere çevirebilme imkânına sahip oldukları gibi, imân, ibâdetler ve güzel ahlâk ile ebedi

âhiret hayatını da burada yani dünya hayatında şekillendirebilmektedirler. Bu hakikâtı Yesevî,

hikmetlerinde her fırsatta işlediği de görülmektedir.

SONUÇ

Hoca Ahmed Yesevî, İslâm‟ı, Kur‟ân ve Sünnet ışığında ana dili Türkçe‟yi kullanarak

manzum şiirler halinde insanlara anlatmaya çalışmış, ahlâk ve hikmet merkezli bir din

anlayışının insanların gönüllerinde yer bulabilmesi için çalışmış ve hikmetler söylemiştir.

İslâm‟ın barış ve huzur dini olduğunu, sevgi, kardeşlik, birlik, beraberlik, hoşgörü gibi

değerlerin asırlar öncesinden Yesevî tarafından söylendiği ve dile getirildiği anlaşılmaktadır.

İnsanlara dini öğretirken bütün insanların fıtratlarında bulunan sevgi, aşk ve muhabbet gibi

kavramlar içerisinde usandırmadan, bıktırmadan ve nefret ettirmeden anlattığından dolayı

O‟nun dini irşad ve tebliğ metodu ve öğretilerini genel kabul gördürüp çağlar üstü yapmıştır.

Yesevî‟nin şiirlerinde Allah, melekler, kutsal kitaplar, peygamberler, kader ve âhiret

inancı ile ilgili imânî konuların kelâmî tartışmalara girmeden ifrat ve tefritten uzak itidal bir

şekilde Sünnî anlayış çizgisinde anlatıldığını da görmekteyiz. Anadolu‟nun Türkleşmesi ve

İslâmlaşmasında ve edebiyat, kültür ve medeniyetin oluşmasında büyük katkısı bulunan Hoca

Ahmed Yesevî, İslâmın imân esaslarını şiirlerinde Kur‟ân ve Sünnet ışığında objektif

yorumlayan bir düşünürdür. O‟nun şiirlerinde görülen bu inanç ve akîdeleri, âyet ve hadislerle

desteklenen, âlimlerin çoğunluğu tarafından da kabul görmüş, güncelliğini koruyan fert ve

toplumları birleştirici, evrensel barışa katkı sağlayan objektif görüşlerdir.

KAYNAKLAR

Attar, Feridüdin, Tezkiretü‟l-Evliyâ, Erkam Yay., İstanbul, 1984.

Bağdadî, Abdulkâhir, Usulu‟d-Din, Tahk. A.Şemseddin, Dâru‟l-Kutubi‟l-İlmiyye, Beyrut 2002.

Bakıllanî, Ebûbekir, el-İnsâf, Tahk. M.Zâhid el-Kevserî, y.y., Kahire, 1413/1993.

Bice, Hayati, Hoca Ahmed Yesevî ve Dîvân-ı Hikmet, TDV. Yay., Ankara, 1993.

Buharî, Muhammed b. İsmail, el-Camiu‟s-Sahih, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1981.

Cürcanî, Seyyid Şerîf, Şerhu‟l-Mevâkıf, y.y., Kahire, trs.

Çelebi, İlyas, Kitaplara İmân, DİB Yayınları, Ankara, 2014.

Dımeşki, İbn Ebi‟l-İz, Şerhu‟l Akideti‟t-Tahaviyye, Beyrut, trs.

Ebû Hanife, el-Fıkhu‟l-Ekber, Terc: M.Öz, İmamı A‟zam‟ın Beş Eseri, MÜİFV. Yay., İstanbul,

2011.

Eraslan, Kemal, "Ahmed Yesevî", DİA, cilt: 2, İstanbul, 1989.

----------, “Divan-ı Hikmet”, DİA, cilt: 9, İstanbul, 1994.

Gazâli, Ebu Hamid, İhyau Ulumi‟d-Din, Çev: A.Serdaroğlu, Bedir Yay., İstanbul, 1974.

TİDSAD

Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 13, Eylül 2017, s. 194-221

Ahmed Yesevi’nin Şiirlerinde İmân Esasları

221

--------, el-İktisâd fi'l-İ'tikad, Terc: A.Duran, İtikadda Orta Yol, Hikmet Neşriyat, İstanbul, 2004.

Hemedani, Yusuf, Hayat Nedir, Çev: N.Tosun, y.y., İstanbul, 2002.

http://www.sonmezkutlu.net/?pnum=142. Erişim tarihi: 13/02/2017.

İbn Hanbel, Ahmed, el-Müsned, Beyrut, trs.

İbn Manzur, Cemaluddin, Lisânü‟l-Arab, y.y., Beyrut, trs.

İbn Rüşd, el-Keşf an Menâhici‟l-Edille fi Akâidi‟l-Mille, Çev: Süleyman Uludağ, İstanbul,

1985.

Îci, Adüdiddin, Kitabu‟l-Mevâkıf fi İlmi‟l-Kelâm, Beyrut, trs.

İmam Malik, el-Muvatta, Beyrut, trs.

Isfehânî, Ragıb, el-Müfredât fî Garîbi‟l- Kur‟ân, Tahk: S.A.Ravâviri, Beyrut, trs.

Kadî Abdulcebbâr, Tenzihu‟l-Kur‟ân Ani‟l-Metain, Darü‟n-Nahda el-Hadise, Beyrut, trs.

---------, Şerhu‟l-Usûli‟l-Hamse, Çev: İlyas Çelebi, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı,

İstanbul, 2013.

Köprülü, Fuat, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, DİB Yayınları, Ankara, 1976.

Mâtürîdî, Ebû‟l-Mansur, Kitâbu‟t-Tevhid, Haz: Bekir Topaloğlu-Muhammed Aruçi, İSAM

Yay., Ankara, 2005.

-----------, Te‟vîlâtü‟l-Kur‟ân, Kontrol: Bekir Topaloğlu, Mîzân Yay., İstanbul, 2005.

Müslim, Ebû‟l Hüseyin, es-Sahih, Çağrı Yay., İstanbul, 1981.

Nesâî, Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şuayb b. Alî, es-Sünen, Çağrı Yay., İstanbul, 1981.

Nesefi, Ebû‟l-Muîn, Tabsıratü‟l-Edille fi Usuli‟d-Din, Tahk: Hüseyin Atay-Şaban Ali Düzgün,

DİB Yay., Ankara, 2004.

Râzî, Fahreddin, İsmetü‟l-Enbiyâ, Tahk: M.Hicazi-Mektebetü‟l-Hancı, Kahire, 1986.

-------, Mefatihu‟l-Gayb, Daru‟l-Kütübi‟l-İlmiyye, Beyrut, 1990.

-------, Esasu‟t-Takdis fi İlmi‟l-Kelâm, Çev: İbrahim Coşkun, Allah‟ın Aşkınlığı, İz Yay.,

İstanbul, 2014.

Sabunî, Nureddin, el-Bidâye fi Usuli‟d-Din, Terc: Bekir Topaloğlu, Mâtüridiyye Akâidi, DİB

Yay., Ankara,1995.

--------, el-Münteka min İsmetil-Enbiya, Darü İbn Hazm, Beyrut, 2013.

Taftazânî, Sa‟deddin, Şerhu‟l-Makâsıd, Tahk: A.Umeyre-S.M.Şeref, Alemü'l-Kütüb, Beyrut, 1998.

----------, Şerhu‟l-Akâid, Haz: Süleyman Uludağ, Dergâh Yay., İstanbul, 2013.

Tirmizi, Ebu İsa Muhammed, es-Sünen, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1981.

Tosun, Necdet, “Yeseviyye”, DİA, cilt: 43, İstanbul, 2013.

Yesevî, Ahmed, Divân-ı Hikmet Seçmeler, Haz: Kemal Eraslan, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 1991.

Yeşilyurt, Temel, Rü‟yetullah Sorunu, Kubbealtı Yay., Malatya, 2001.