Sayı:1 Yıl : 20 05 Ana Sayfa Ki tapl ı k Eski Sayı lar Bulmaca Forum Si te İl eti şim İçindekiler Editör'den Yol Haritası Tahhakküm Biçimleri: Scott ve Foucalt 20.Yüzyıl Felsefesi Ütopyalar İmkansız Değildi r Hayaller ve Yalnızl ık Satrançta Zaman Sıkı şması Yaratıcılığın Sınırları Üzerine ::FELSEFE EKİBİ DERGİSİ :: h ttp://www.felsefeekibi.com/derg i1/ 1 -> 2 19.11.2008 18:23
"Lekesiz Algi Üzerine" Alglamalar
yi okumalar.
Salime Tarihçi
Cam kenarnda geceyi izleyen hasta bir adam, gökyüzüyle
söylemektedir. Sahnede, bir oyuncu edasyla iç sesi ile konuur
haldedir. Metinde önce, "yükselen ay" eklindeki dolgunluk ve
parlaklk benzetmesiyle, günei dourmak için, gebe görünüü
tamas ile balangç yaplyor. Ancak ay kadn deil, olsa olsa yalanc
gebe olabilir. Ayn erkeklii de, övülen bir erkeklik deil. Ay,
damlar üzerinde tedirgin bir vicdan ile gezen kedi gibi, yavaça
pencerelerden szarak dolamaktadr. ehvet dükünü ikiyüzlü erkekler,
ay gibi, kendinin olmayan yanstarak dolarlar.
Benzerlikler kurarak, cansz canl yanstan iir dilli düünür
Nietzsche, sessizce geceyi dolaan ay önce "yalanc gebe", daha sonra
"dam kedisi", en sonunda "iki yüzlü ve ehvet dükünü" erkek yapar.
Benzerliklerin köprüleri üzerinde -ip üzerinde- yürüyen cambaz,
kendisidir aslnda. Gördüklerini yorumlayan ve yorumu içinden
buyuran bir dili, bütün yazda hakim dil olarak karmzda
durmaktadr.
Douramayacak olup gebe görünenler, iki yüzlüler, bedeninin arzularn
bildikleri halde itiraftan kaçnarak yalan söyleyenler, Tanr maskesi
altnda çöreklenmi ylanlar; duru alglayanlardr. Gebe görünümü
sebebiyle douraca zannedilen ama gerçekte douramayacak ay, yaratan
deil yanstan olduu için, yanltan adamdr, din adamdr.
Nietzsche felsefesinde, asl olan doann çok yönlü ve deer içermeyen
algs, lekesiz alg gibi yansmaktadr. yinin ve kötünün ötesi, doal
yaantda tanmlanabilir.
Ferda
dükünleri derim!
Ve bence udur bütün nesnelerin l e k e s z alglanmas: nesnelerden
bir ey istememek, onlarn önüne bin gözlü bir ayna gibi
uzanabilmek. -
te üstünüzdeki ilenç, ey temiz kiiler, ey ar duru alglayanlar:
hiçbir zaman douramayacaksnz, ufukta geni ve gebe dursanz da!
Siz bir tanrnn maskesini takmsnz, ey ar duru kiiler: bir tanr
maskesinin altna çöreklenmi irenç ylannz."
Günein susuzluuyla öpülmek, emilmek i s t i y o r; hava olmak i s t
i y o r , yükseklik ve k yolu ve n kendisi olmak istiyor!
"Alg da udur b e n c e: derin olan her ey aacaktr, - benim
yüksekliime ! -"
LEKEL ALGI -veya duru- onda duru alg anlamna gelmektedir.
Duru alg ise insanlk tarihinde olumu-oluturulmu DL PARADGMASININ
belirlemi olduu zeminlerden hareketle dünyay-hayat ve insan
alglamaya çalmaktr.
te tam da bu noktada onunaçmaz devreye girmektedir. Yaplam
olan dili reddeden, baka bir dilce konumaya çalan bir insan belli
paradigmalarn kavramsal çerçevelerine hapsedilmi ANLAMLAR
dünyasna sahip olan insanlara NASIL ulaacak?!
Onun açmaz geriye dönüüyle balar. Geriye dönüü ise bir-bana
yaayamadndan kaynaklanr. Geriye, yadsd sürü-kitlesinin içine
dönen Zerdüt onlarn içinde naslduracak . DERNE yöneli,
SÖZÜ zorunlu klar. Söz özneyi konumaya devam ettirdii sürece
konuann sürüncemede-aralarda kalmasna neden olur. te onun "çldrsnn"
temel nedeni budur. Kemirdii, ortadan kaldrmaya çalt dile dair bu
çabasn sonuna kadar götüremedii için sürekli dili onu kemirmi
vederin aclar içinde kvranmasna neden olmutur. Dil
üzerindeuzlalm belli biçim ve içerikler dorultusunda konuur.
Bu uzlay reddedip dili yeniden YAPILANDIRMAYA çalan Nietzsche,
anlamsal içeriklere dayal deil de, GÖSTER-LEVN yerine getirmeye
çalan META-FORK bir dili seçmitir.Çünkü onun göstermeye
çaltklarn o güne dein üzerinde uzlalan dil, gösteri düzeyinde
anlatamamaktadr.
Ksaca; onun güçlükleri OLDUKÇA FAZLADIR. Eski dili tamamen ykp
kalntlarn da temizleyeceksin, onun yerine yeni DL-ni NA edeceksin
ve bir de, bu yeni dili-ni DERLERNE anlatmaya çalacaksn.
Oysa, o güne dein dil, hep toplumsal süreçler içinde kendiliinden
olua-gelmitir. Her ne kadar felsefi denilen etkinlikler,
aslnda ÖRTÜK olarak dil denilene müdahale etme, onu
deitirme- yorumlayp yeniden yaplandrma gibi ilevlere sahip olsa da,
O'nun yapmaya çalt kadar AÇIK-SSTEMATK bir ekilde
dilemüdahale çabas o güne dein yaplmamtr.
(Bunlar ben denilenin
oldukçakiisel deerlendirmeleridir.)
Dil denilen ey, ÖZNE-NESNE alanlarnn KESN-KOULSUZ varlnn
ön-kabulünden hareketle yaplar. Tüm "duru-lekeli" alglar, bu
"ön-kabulden" doar. Bu ön-kabuller, dilin OLMAZSA OLMAZ- MUTLAK
dayanaklardr ve dil, O'na gelinceye dein hep, DIINDAK bu KL yapnn
DLE GETRLMES açlp serimlenmesi amacyla kullanlmtr. Daha sonra bu
ikiliye TELEOLOJK dayanak oluturabilmek için bir TANRI yarats
ortaya çkmtr. te böylelikle de o MUHTEEM!!! tarihsel büyük UZLAI
ekillenmitir: TANRI-ÖZNE-NESNE
Tarihsel süreç içinde oluan bu üçlü-tek uzlann belirlemi olduu
dilin paradigmalar açsndan dünya-insan ve yaam denilene bakmay
lekeli-duru olarak alglamaktadr. Oysa, bu belirlenmi yapy parçalayp
-nesneler karsnda yerle bir edip- "onlarn önüne bin gözlü bir ayna
gibi uzanabilmek gerekir.
Bu üçlüden nesne ve özneye payanda olan Tanr artk ÖLMÜTÜR ve O'nun
ölümünü ilan eder. te bu balamda dayanaksz kalan özne/nesne
ikilisini, YENDEN yaplandrmak gerekir. Tam bu noktada, açmazlar
balamaktadr. Ortaya konacak her türden dayanak, yeniputlar
oluturmaktan baka ie yaramyorsa ve buna karn, insan, HALA
SÖZ-ÇRE DURUYORSA (çünkü dierine seslenme gibi
FE DErgi::1::Lekesiz Alg uzerine::
http://www.felsefeekibi.com/dergi1/s1_y16.html
2 -> 8 19.11.2008 18:35
bir "isteklilii" var) ne DEMEL?! Onlarn karsnda nasl durmal?
Bu balamda Nietzsche, teklemeye balamaktadr. Her ne kadar
içerie kar çksa da, NSAN AILMASI GEREKENDR." ile "Beni de
AMALISIN!" vurgulasa da, içerie doru
yönelmekten kendisini alamaz. "Beni de a, tüket" demesi,
aslndasezinledii bu açmazlarndan kurtulma çabasn
göstermektedir.
te bu balamda O, kendisine kadar gelen tarihsel süreç içinde
AKLA-MANTIA-DEER YARGILARINA-AHLAKA göre kurgulanan insan
hayatn ykp, STENCE-STEMEYE-ÇGÜDÜYE dayal bir YAAM BÇMN savlamaya
balamtr. Özellikle de DEERLER denilen alan ykmaya çalmtr;
çünkü, O'na göre yaamn-ÖNÜNDEK en büyük engel, MORAL
DEERLERDR. Bu nedenle de, im-moralizmi savlamaya balamtr. Yaamak
denilen alan-süreç O'nda, STENCN-GETRS "EYLEMELERDEN" baka bir ey
deildir. Bu nedenle de, istenci DURDURMAYA çalan tüm putlar, yerle
bir etmeye çalr. nsanln önündeki en büyük engel, TANRI putudur ve o
yklmad sürece, insan KENDSN fark-edemez.
Hayvanlar sürüye ye tutmaktadr. Ama hayvans bir hayat
savunuyor da deildir. nsan hayvandan farkl olarak
görmektedir. O'nun yapmaya çalt, insann-insanln ÖNÜNÜ- AÇMAKTIR. te
bu nedenle de, "NSAN AILMASI gerekendir." diyor. Putlar-deerler
insanla vurulmu prangalardr, gelime ve ilerlemeyi ENGELLEYEN
barikatlardr ve bunlar insanln önünden temizlenmelidir. Yaam,
yine, KENDSNE-BIRAKMAK gerekir. Yaamn önündeki tüm engeller
KALDIRILDIKTAN sonra o, KEND-DORU yolunu da bulacaktr. Ortaya bir
KURAMSAL-YAPI koymaktan kaçnm ve de kuramc yaklamlara kar
çkmtr.
KISACA; NSANLIIN ÖNÜNÜ KESEN TÜM "DEERSEL-BLMSEL-SYASAL-DNSEL-M
ANTIKSAL-AHLAK" YAPILAR YERLE BE EDLDKTEN SONRA, TÜM DURU
ALGILAR YIKILIP, YERLERN "LEKESZ ALGI"LAR ALACAKTIR.
Flu
Yazya "ay" ve "güne"ten ne anladm yazmakla balamak istiyorum:
Ay: nsan / k üretmeyen ama yanstan, a sahip olmamasna ramen "varm"
gibi yapan / s / diilie yakn...
Güne: Üstün insan / k üreten / derin / erkee yakn / dünyadaki yaamn
devamn salayan yldz...
nsan insanüstüne gebe gibi duruyor, ama ay nn sahte olmas gibi,
insann gebelii de sahte. Zerdüt, öyle devam ediyor: "Ama gebelii
yalanc bir gebelikti; ben aydaki erkee inanrm da, aydaki kadna
inanmam." Bu ksm, baka bir çeviride "Kadn olduuna inanmaktansa
erkek olduuna inanmay tercih ederim." eklinde. Böyle diyerek kafa
yorduu, üzerine düündüü ve bir mücadele balatt "aydaki insan"n bu
kadar s olmasn kabul etmek istemiyor ve cinsiyeti de içine alan
"sla dair" cümleler, kadn-erkek arasnda bir yarlma yaratyor.
Neden "aydaki kadna" inanmak istemiyor?
Hayat güvence vermez ama insanlar, güvence ister. Güvence yaratmak
için kurulan imgeler, insan slatrr. Kadnlar yaplar gerei güve nceye
daha odakldr.
Bata kadnlar, erkeklerden farkl olarak "anne" olurlar. Çocuunun
hayatta kalmasn salamak ve ona iyi bir hayat sürdürmek için bir
anne pek çok eye katlanabilir.
Nietzsche'nin yaad devri göz önünde bulundurursak, "güvence"ye çok
sk sarlm ve dolaysyla Nietzsche'ye göre, slam kadnlarla
karlarz.
Ataerkil toplum yaps ve dinler kadnlar üzerinde daha katdr ve
zamanla bir çok kadn bu durumu özümseyerek savunur hale gelmitir.
Kadnlar daha az zeki ya da edilgen olduklar için deil, daha az
bakaldrdklar için ikinci planda kalan "uslular" olmulardr.
"Uslular" olarak toplumsal bakaldry göze alamadklarndan,
istemedikleri halde erkek egemenliine girmilerdir. Erkeklerin
kendilerine yaptklar hatann parças olmay kabul etmiler ve bu hatay
devam ettirmekte gönüllü olmulardr. Kadnlar, kendi benliini yok
sayma pahasna hataya gönüllü alet olduklarndan daha s olabilirler.
Erkekte "ben" ve benin hrslar varken, kadnda "ben", erkek dünyas
öyle istedii için yoktur.
Bu durumda erkek "ben"den balayarak yola çkar, kadn "biz"den "ben"e
yol almal sonra erkeklerin
FE DErgi::1::Lekesiz Alg uzerine::
http://www.felsefeekibi.com/dergi1/s1_y16.html
3 -> 8 19.11.2008 18:35
yolunu kat etmelidir; ksaca erkeklere oranla daha geriden balam
olurlar.
Toplumsal hayatn bu kadar çok içselletirilmesi de "barsaklar
dinlemenin" kartdr.
Nietzsche kadnlar krbaçlayarak (oluturduklar imge katmanlarnn daha
kaln olduunu varsayarak- ki bu katmanlar doal olarak daha fazla
direnç göstermelerini gerektirir), onlar, durumlarndan dolay daha
sert bir tarzla kendileriyle yüzletirir. Krbaçlama bana, "Beni
öldürmeyen ey güçlendirir." aforizmasn çartryor. Kadn güçlendirmek
için- daha s olduundan- onu krbaçlyor; daha sarsc ekilde
yüzletiriyor. Aniden perdeleri kaldryor ve yüzlemeyi kaçnlmaz hale
getirip süreci hzlandryor.
Bu yöntemi biraz tehlikeli buluyorum. Baka açlmlar da
olabilir:
"Öldürmeyen ey" Nietzsche'yi öldürmese bile, bakalar için ölümcül
olabilir. O kiinin bunu isteyip istememesi, haz r olup olmamas
ihmal edilmi. "Güçlendirir" ksmnda ise aksine, direnç mekanizmalarn
güçlendirebilir. "S"larn elinde olan, güvencelerini ellerinden sert
bir ekilde almaya çalmak, onlarn elinde olana daha sk sarlmalarna
yol açabilir. Bu ekilde "deime" anslarn tamamen kaybedebilirler. Bu
anlamda Zerdüt'ün yöntemini spesifik buluyorum.
Zerdüt'ün yaklam, çarpc olmas yannda biraz ironik. Metindeki çözüm,
(kurtulmak için) "Kadn, Zerdüt'e boyun emeli." eklinde: Kadn,
Zerdüt'e boyun eerek ba kaldrmal. Bana, "Benim kitabm kabul ediniz
ve inannz. Eski dininize böylece ba kaldrnz." gibi bir alt anlam
çartryor. Zerdüt, bir otoriteye baka bir otoriteyle kar çkyor,
"otoritesizlik"le deil. Bu durum, Zerdüt'ü bir erk yapyor.
Daha sonraki cümlelerde "utangaç gece cümbüçüsü", "tedirgin
vicdanl", "ehvet dükünü", "kskanç", "damlarda sürten kedi"
ifadeleriyle s davranlarn tanmn yapyor ve sla kar ne hissettiini
söylüyor: Tiksinme.
Yldz imgesinden, din adamlar ve onlarn sinsiliklerini anlyorum:
"Yldz - hallar üzre yürür o, sessiz ve sofu: - ama ben usul basan,
mahmuz akrdatmayan insan ayaklarn sevmem.". Gündüz yldzlar
kaybolur, Zerdüt gelince (güne) sofular kaybolacaktr.Yldz imgesi
seçilmesinin bir baka nedeninin de, aya oranla yldzlarn dünyadan
uzak olmalar ve daha az k vermeleridir diye düünüyorum: Yldzlarn
dünyaya deil de, "baka dünyalara" yakn olmalar. Bu baka dünyalar,
günlük hayatta sk sk "öteki dünya" diye bahsettiimiz cennet ve
cehenneme göndermedir. Ksaca, din adamlar, "öteki dünyalar" için
çaba göstermekle urarken, bu dünyadan uzaklamlardr. Din adamlar
gerçek hayattan kopmulardr, dünyayla ilikilerini azaltmlardr,
münzevi hayat tercih e tmilerdir. Yldzlar sessiz sessiz ilerler,
ama "Her dürüst adm ses verir". Zerdüt de, güne gibi ses çkararak
yürür ve bu sesi duymamak, günei görmezden gelmek mümkün
deildir.
Duru alglayanlar iki yüzlü, duygulu kiilerdir. Dürüstlükten
uzaktr. Zerdüt "Yeryüzünü ve yersel olan siz de seversiniz." diyor.
Yersel olan seversiniz derken, "yersel" olmas uruna sahte zeminler
kurulmasn anlyorum. Hiçlikle yüzlemektense yapay zeminlere,
yalanlara tutunmay tercih etmek, dinsel imgelerle kendini kandrmak,
kendini olduu gibi görememek ve dolaysyla durduu noktay
deerlendirememek, ay gibi sahte klar gerçek k sanmak "s" insanlarn
seçimlerini imliyor.
"Yeryüzünü horgörmeye kandrlm ruhunuz; ama barsaklarnz kandrlmam:
bunlar en güçlü yerleriniz sizin!/ Ve ruhunuz, barsaklarnzn
buyruuna girmekten utanç duyuyor imdi; utancn gizlemek için de,
sinsi ve yalanc yollara sapyor." Bu ksmda kendinden uzaklama
vurgusu var. Sahte zeminler kurma ve bu sahte zeminlere balanmaya
beden inanmyor ve bu nedenle de en güçlü yan olarak ortaya
çkyor. Çünkü beden gerçei biliyor, ondan kaçmyor, kendisini
kandrmyor. S insanlarda bedenin ve ruhun uyumsuzluunun, insann
parçalanmasna sebep olduu sonucunu çkartabiliriz. Sahte zeminler
uruna, sahte güvenceler uruna kendini kandran insan, bütünlüünü
kaybediyor. "Sinsi ve yalanc yollar" ruhun tepkisini çartryor:
Günlük hayatta histeri hastalarnn ya da nevrotiklerin tepki
vermeleri, ama tepkinin neye dair olduunu bilmemeleri gibi durumlar
bu sav güçlendiriyor. lerleyen bölümde "Kendinize inanmaya kalkn
yalnz, - kendinize, bir / barsaklarnza! Kendine inanmayan hep yalan
söyler." diyor, Zerdüt. Burada, bu ksrdöngüden çk yolu açkça
gösterilmitir: Bir eyin ne olduunu örenmek için onun özüne bakmak
gerekir (barsaklara). Akln kurduu sahte imgelerin kafan kartrmasna
izin verme.
"Bence en ulu ey - der yalanc ruhunuz kendi kendine - Hayatta
istek duymadan bakmaktr, köpek gibi, dilini sarktarak bakmak
deil.
Bakmakla mutlu olmak: ölü bir istemle, bencilliin pençesinden ve
açgözlülüünden uzak, - tepeden trnaa souk ve külrengi, ama esrimi
ay gözleriyle bakmak!"
FE DErgi::1::Lekesiz Alg uzerine::
http://www.felsefeekibi.com/dergi1/s1_y16.html
4 -> 8 19.11.2008 18:35
Gerçek hayattan yaltlm, yaamdan uzaklam, duygular izole edilmi ve
bunu "ahlakl" olmak adna yapm insanlar s insanlardr. Bizi yaama
balayan, yaama katlmamz salayan, motive eden ey "barsaklarmz"dr.
Onlar yadssak bile, susmayacaklardr ve seslerini ksk da olsa
duyuracaklardr.
"Ve bence udur bütün nesnelerin l e k e s z alglanmas: nesnelerden
bir ey istememek, onlarn önüne bin gözlü bir ayna gibi
uzanabilmek". "Bin gözlü ayna" güçlü bir imgelem; ayn sahte n
yanstt gibi, insanlarn sahte görüntülerini ayna ile onlara yanstmak
ve onlardaki sahte görüntümüzü izlemek. nsanlar, kendimizi
dorulamak için ayna olarak kullanmak ve onlarn aynas olarak onlar
için ayn eyi salamak; imgelerden böylece kopmamak. Bu s insanlarn
sahte imgelemlerinin devam için gerekli bir ey, sahte imgelemlerin
gerçeklerle yerle bir olmasn engellemek için aynalara gerek
var.
"Sizin isteinizde suçsuzluk eksik: bu yüzden kara çalarsnz her
istee!.. Gerçek, siz, yaratanlar, dourganlar ve olutan sevinç
duyanlar gibi sevmezsiniz yeryüzünü. Suçsuzluk nerdedir? Dourma
isteminin olduu yerde. Ve bence en duru istem, kendinden öte
yaratmak isteyende bulunur." Burada suç, insanlarn s anlayna göre
barsaklar dinlemek. Bu sahte imgelemlere kar çkma cesaretini
göstermek: Tanr'y reddetmek, toplumsal olarak kabul edilen deerlere
kar çkmak ve dierleri. Yeryüzünü gerçekten sevmek demek, yaltlm
kavramlarn ve "kabul gören" yaklamlarn ötesinde dünyaya yaklamay
gerektirir. Onu, gerçekte olduu gibi anlama, ancak bu ekilde
baarlabilir.
"Güzellik nerdedir? Bütün istemimle istemem gereken yerde: görüntü,
salt görüntü olarak kalmasn diye sevmek ve yok olmak istediim
yerde." Zerdüt insanlar gerçekten sevdii ve sahte yanlsamalarndan
kurtarmak istedii için onlar hiçlikle yüzletiriyor. Çünkü gerçek
sevgi, anlam ve etiket kalplarna bürünmü insanlara seyirci kalmaya
engeldir. Onlar ay gibi sahte klar saçp güzel görünseler de,
"barsaklarn" dinlemeyerek özlerine yaklama anslarn azaltmlardr.
Zerdüt, çk yolu olarak bu imgeler zeminini parçalamay, insanlar
katlanamadklar asl gerçekle yüzletirmeyi ve kurtarmay planlyor. Asl
gerçee ulama yolu, hiçlikle yüzlemek ve imdiki anlam kalplarn ykmak
olduundan, bu durum bir çeit yok olmadr; kendini yeniden gerçek
zemin üzerinde var edene kadar: "Sevmek ve yok olmak: bunlar
ta batan beri uyarlar birbirine. Sevme istemi: bu, ölmeyi de
istemektir."
"Ama b e n i m sözlerim küçük, hor görülesi, çarpk sözlerdir: yemek
masanzdan düenleri seve seve toplarm ben." Zerdüt, toplumsal snf ve
parasal konularla ilgilenilmemesini ve bu durumun sonuçlarna
katlanmaya gönüllü olunmasn belirtiyor. Zerdüt'ün varl genel anlaya
aykr da olsa, kararlln sürdüreceini söylüyor. Gerçei söylemedeki bu
kararlln, edilgen olarak deil, "klçklar, kabuklar ve dikenli
yapraklar" ile etkin bir mücadeleyle göstereini açkça
belirtiyor.
Son ksmda günein denizi nasl sevdii anlatlm. Bu çarpc ksma
eklenecek bir ey olmadn düünüyorum:
"Bakn ite! Tutulmu ve solgun duruyor orda, - tan kz llnn
önünde!
O geliyor çünkü, o, parl parl yanan, - o n u n yer- yüzüne sevgisi
geliyor! Suçsuzluktur, yaratc özlemdir her günesi sevgi!
Bakn ite, nasl sabrsz geliyor denizin üzerinden! Sevgisinin
susuzluunu ve scak soluunu duymuyor musunuz?
Denizi emmek istiyor o, denizin derinliklerini kendi yüksekliine
çekmek istiyor: denizin arzusu binlerce göüsle kabaryor ite.
Günein susuzluuyla öpülmek, emilmek i s t i y o r; hava olmak i s t
i y o r , yükseklik ve k yolu ve n kendisi olmak istiyor!
Gerçek, güne gibi ben de severim hayat ve bütün derin denizleri.
Alg da udur b e n c e: derin olan her ey aacaktr, - benim
yüksekliime ! "
bilm-i yorum
Gözlerindeki güzellik bakndadr. Gözlerime bakarken, gözlerindeki
her renkte apaçk anlamlar kendi derinlii içre bir evren ulatrrsn,
yaln. Merak etmedim o derinlii, yaadm....
Özden beyine, beyinden göze bir yol vardr. Bu yol, bilinemezse bir
yoldur ancak. Bilinir klnan her ey yol sans yaratr. Sevgiyi 'bilen'
sevemez. Gözlerimizin evren gibi snrl, evren kadar sonsuz oluu
bundandr, sever ve söyler. Bu nedenle göz, elin dokunaca yer
deildir. Dokunursak, kapanr evren. Bir
FE DErgi::1::Lekesiz Alg uzerine::
http://www.felsefeekibi.com/dergi1/s1_y16.html
5 -> 8 19.11.2008 18:35
görmeyenin, kendi evrenini dokunmaklarda yaratmasnn nedeni de
budur; kendine açk, görene kapal...
El saçlarda gerek ve yanaklarda. Srtta. El budayn sarsn sofraya
ekmek klan emekte gerek...
Güneten aldn olanca heybetiyle yeryüzüne salan ay, yanlsamalarmzn
da balangcdr. Günee giden yolumuzun aldatan sans, olmayan n
gecelerimize varlk nedeni gibi sunarken, pein kabulümüzü de elinin
tersi ile itmemitir hiçbir zaman. Evrenden ald halde kendinde
olmayan etrafna saln ksa sürede sahiplenene itirazm imkanszlatrmtr
bu...
Yanstanda bir sahtelik vardr ve bu sahteliin ayaklar, yerde
olmadndan sessizdir admlar. Bu admlarn sözlükteki karl 'mistik'tir.
Kedilere isim olduunda 'Mstk'a dönüür...
Sözlerini midenin gerekçesi yaparsan, elin komunun tavuunda iken,
dilin merhaba der ayn komuna. kiyüzlülüün nedeni midendir,
dokunmaklar bile barsaklarna gönderen. Anlamcas, midenin gerekçesi
ise sözler, dil ile kç arasnda mesafe yoktur...
''Ay'' bize ay yapan, gece yanstt ktr. Baskn olan yandr bu ve
"inanmak" ise buna inanrz. Öyleyse baskn olan ile erkeklik
birletirilmi burada. Bir dier anlam ile sanlara iten ya da san içre
olan erkektir ve Nietzsche'ye "gibi gelen"in özü de budur.
"Dourganlk", "yalanc gebelik" de, erkekteki kadndr. Dorusu, onda
pek erkeklik de yoktur ya, bu utangaç gece cümbüçüsünde ise,
kendisinin erkeklik anlay vurgulanmakta. Devamndaki sözlerde bu
anlayn ne olduunu daha açk anlayabiliyoruz. Örnein "damlar
üzerinde tedirgin bir vicdanla gezinen" deildir erkek. ehvet dükünü
ve kskanç olmamaldr. Yeryüzüne (maddi olana) ve sevenlerin
sevinçlerindeki o anlara ehvet duyan olmamaldr. (Bu bak egemendir
ve tüketir sadece). Olursa sevemez. Bu erkeklik damlarda sürten
mart kedileri gibi sadece kadnn bedenine yönelir. Tiksinir bu
yaklamdan. Çünkü bu yaklam sadece yar kapal pencerelere (kadn
cinsel organna) sokmakla ilgilidir. Bunu, yalancl (olmayan yanstmay
sahiplenii) ile yapar. Kedi gibidir, se ssizce (mahmuz akrdatmayan
yapdaki sözleri ile) yaklar ve "sokar". Yldzlar ayrr aydan, çünkü
yldz ayn baran görünümünden uzak, kendi dinginliinin sessizliinde
bilgece yürür hallar üzerinde. Mahmuz akrdatan insan aya dürüsttür
ve hal üstünde kendi dinginliinin sessizliinde bilgece
yürür...
Sevmek, yaanr. Kanda olmas gerekendir. Güzellii görüntüye
indirgeyen göz, görüntüye odaklanr ve o görüntünün kendisinde
yaratt hayvani ehvete sevmek klf giydirerek, görüntüyü kapsamaya
çalr. Muhtemelen de kapsar. Problem de buradadr. Her kapsadn
görüntü, görüntü olmaktan çkp kendi gerçekliinde kvranrken sen baka
görüntülerle kendini doyurmaya çalrsn. Bu öüten miden, barsaklarna
durmakszn kendi gerçekliinde kvranan görüntüler gönderir. Öütüp,
tüketip durursun. Bu döngünün, bir bakasnca senin de görüntü olarak
alglanacan sonucunu douracan ve her tüketiinde aslnda kendini
tükettiini fark edemeden kendini kandrmak yollarna gidersin. Her
batan çknla, kendini kandrmak yollarn güçlendiriin paralel gider.
Ruhun, barsaklarnn buyruunda kvranr, utanrken, sen, fark edemediin
sinsiliin, yalancln ellerindesindir. Ne kadar çok batan çkmsan o
kadar çok ulu olmaktan, erdemden söz edersin:
Bence en ulu ey - der yalanc ruhunuz kendi kendine - Hayata
istek duyarak bakarken, ''Hayata istek duymadan bakmaktr, köpek
gibi, dilini sarktarak bakmak deil'' dersin.
Bakmakla mutlu olmaz, olamaz, baktn durmakszn açgözlü ve
bencilliinin pençesinde öütmek isterken, ''Bakmakla mutlu
olmak: ölü bir istemle, bencilliin pençesinden ve açgözlülüünden
uzak, - tepeden trnaa souk ve külrengi, ama esrimi ay gözleriyle
bakmak! Bence en sevimli ey.'' dersin. Her böyle deyilerin yeniden
yeniden batan çkarr seni. Sürekli tükettiin halde, bir de utanmadan
(errreffsiz!..:)); yeryüzünü ayn sevmesi gibi sevmektir,
yeryüzünün güzelliine ancak gözlerle dokunmaktr. Ve bence udur
bütün nesnelerin l e k e s z alglanmas: Nesnelerden bir ey
istememek, onlarn önüne bin gözlü bir ayna gibi
uzanabilmek. dersin.
Duygudan uzaklam, iki yüzlü ehvet dükünü halinizde netlik yoktur.
Netlii suç sanrsnz siz. stei suç sanrsnz. ''Bu yüzden kara çalarsnz
her istee!''. ster, ama ''istemezük!'' dersiniz. Oysa gerçek
udur ki siz , ''Yaratanlar, dourganlar ve olutan sevinç duyanlar
gibi sevmezsiniz yeryüzünü!''. Bu nedenle tüketen olarak kalr ve
tükenir gidersiniz, ayn döngüde. Oysa, kendinizi feda etmek (ölüm)
sandnz ey, tükettiiniz görüntü ile kendinizi bir klabilmek. Orada
erimek, yok olmak. Bunu ölüm sanan beyniniz bu nedenle hep
bencilliinizi esas almakta. Oysa üreten olan, dourganl ister.
Zorunluluktur bu. Kendinden öte olan yaratmak istei, en duru
istektir. Yok olacaksan, burada yok olacaksn; yani var
etmekte. Kendinde bir bakasn, bir bakasnda kendini var ederek
kendinden öte olabilirsin; kendinde hep bir bakasn yok ederek deil.
Üretkenlii, örnein, bir kadn yalan ylanlnla elde etmek yollarnda
ararsan elbette 'suçlu' yalanlarn ortasnda bulursun kendini. Oysa
''Suçsuzluk
FE DErgi::1::Lekesiz Alg uzerine::
http://www.felsefeekibi.com/dergi1/s1_y16.html
6 -> 8 19.11.2008 18:35
nerdedir? Dourma isteminin olduu yerde. Ve bence en duru istem,
kendinden öte yaratmak isteyende bulunur. Güzellik nerdedir? Bütün
istemimle istemem gereken yerde: görüntü, salt görüntü olarak
kalmasn diye sevmek ve yok olmak istediim yerde. Sevmek ve yok
olmak: Bunlar ta batan beri uyarlar birbirine. Sevme istemi: bu,
ölmeyi de istemektir. Böyle derim size, ödlekler!'' (Burada çeviri
hatas var, ödlekler ''dingiller!'' olacak!..:))...
Baktnz görüntüyü kendinizce güzelletiren baknz öütmeyi isterken,
dier bir isteiniz ise itirazszlk. Diliyorsunuz ki, egemenliiniz
altna boyun sunan olsun, her istediiniz. Her daim iktidar siz
olasnz. Bu öütücülüünüzle hiçbir zaman üreten olamayacaksnz.
Diliniz baka söyleyip bedeniniz baka yapt sürece , hiç kimseyi
duygulu olduunuza da inandramayacaksnz. Çünkü beden diliniz
duygularnz hep aça vuracak. Yalanlarnz gizleyemeyecek, onlarn yalan
olduunu da fark edemeyeceksiniz. Yiyip, yalayp yuttuklarnzdan
düen her parçay yaam vuracak, suratnza...
Sofralarnzn çevresinde hep bir kötü hava vardr, sizin. Bu hava,
sürekli öütmek isteyen düüncelerinizin, kendinize srlatrdnz
yalanlarndan oluan havasdr. Kendinize inanmak, barsaklarnza
inanmaktr, sizde. Dilinizde yaratan Tanr'nz, pratiinizde öütmeyi
tanrlatrr. Dilinizdeki Tanr maskesi altnda yatar, bütün
zehirleriniz. Aldatmann tanm da buradadr...
Son paragrafa dair dilimi hogörün, öyle bir anlatm ki, ister
istemez kafamda bir görüntü olutu ve o görüntü içredir yazacaklarm:
Ama, imdi sk durun, sizi gidi yalanc soysuz aalk errrefsizzler! Ben
geliyorum, biz geliyoruz, Mamçakoullar geliyor, hedee, hödöö! Tanr
öyle olmaz, böyle olur kahpe ''Bizans'' soylar sizi! Geldi mi bir
gelir, pir gelir ve sona erer ayn sevimesi! Baskn yemi bir aldatan
gibi elleri ile yüzünü kapatrken, ''Çekmeyin, ne olur çekmeyin,
benim de bir namusum var!'' diye yalvarr! Bundan sonra hiçbir
yolsuzluk, perdeler arkasnda kalmayacak, effaf effaf götürülecek,
gidecek olanlar gidecei yere. Bir Avrupa Birlii olacak ki bu
sözlerim üstünde, aha uraya yazdm, göreceksiniz, güne gibi
parlayacak yeryüzünde. Öpecek, okayacak, sevecek, parl parl yanan
akn gücünde. Nasl? Hala, sevgisinin susuzluunu ve scak soluunu
duymuyor musunuz? Yaw nasl duymuyorsunuz, görmüyor musunuz,
gözlerinizin önünde emmek istemiyor mu denizi? Denizin
derinliklerini kendi yüksekliine çekmek istemiyor mu? Aloo, ben
nereyi gösteriyorum sen nereye bakyorsun, onlara 'dalga' dersen
dalga geçersin elbette, onlar ki denizin arzusu binlerce göüsle
kabaran. Ulan bir dekolte izlermi gibi bakma okuduklarna, o baka
emmek, baka öpülmek, salak! Hava almak istemek o, yükseklik
ve k yolu ve n kendisi olmak istemek. Valla ben de ite bu güne gibi
severim hayat ve bütün derin denizleri. Alg da udur b e n c e:
Derin olan her ey aacaktr, - Benim yüksekliime ! - Hay gidi
ben!..
Alg derindedir, ne kadar derine inersen o kadar yükselirsin.
Buradaki yükselmek erdem, bilgelik, egemen olmak, iktidar olmak,
Tanr olmak vs., nereye çekilirse oraya gidebilecek bir yükseklik.
Lekeli de alglasak, duru da alglasak, bulansak da bulanmasak da bir
'yükseklik' iaretlenmekte.
Nietzsche, artk salnn iyiden iyiye bozulduu, gözlerinin görmez
olduu, okumalarn brakt ama sürekli yazd bir dönemde balam Zerdüt'ü
yazmaya...
Çocukluunda çevresinde kadnlar var. Bir tarafta kadnlar dünyasnn
kurallar, dier tarafta okul kurallarna ball ile geçmi, çocukluu.
Bardaktan boanrcasna yamur yaarken bile hep yava yava, sessizce
dönermi eve. Çünkü okulun kurallarndan biri de, çocuklarn eve koa
koa deil, sessizce, uslu uslu gitmeleri imi. ''Küçük bir papaz''
olarak anld dönemlerinde ve 18 yanda ''Hristiyanln ve kilisenin
tarihine özgürce ve nesnel'' baklamad vurgusuna gelmi. Yadsmay da
denediini, ancak ykmann kurmaktan daha kolay olduunu bildiini
söylüyor o yalarda. lerleyen yalarnda Hristiyanl köle ahlak olarak
deerlendirecek ve köle ahlakl insanlar da 'Üstün nsan' olmaya davet
edecektir...
''Hayat yaamaya deer, der sanat, o güzel ayartc; hayat anlamaya
deer, der bilim'' diyor önemle. Belki de anlamak çabalarnn yaam
engelledii ya da gölgeledii vurgusudur bu. Sanat bilime öncelerken,
yaamn deerini yüceltir. Ancak bu deer yükseltirken 'evet'leyip
'hayr'lad yerler skntldr. Örnein ''Sertlik, amanszlk, kavgaclk
kiinin canlln arttryor mu, onlara da 'evet!'', çünkü O'na göre,
''en yüce dalar, en derin denizlerden çkmtr, en derin aclardan
doar, en derin sevinçler!''
"Akln girdii yerde ar, duru istem gölgelenir, güçsüzleir"
düüncesindedir. ''Doay, kayglarmzdan ve korkularmzdan kaçarak doaya
sndmz zaman gerçekten anlamaya balayacamz gördüm. Bana ne insandan,
insann tedirgin uramalarndan! Bana ne sonu gelmez 'yap'lardan,
'yapma'lardan! Ne kadar baka imek, frtna ve dolu: Ahlaka ilikin
olmayan özgür güçler! Ne mutlu, ne güçlü onlar! Usla bulutlanmam,
ar duru istem, sen ne kadar güçlüsün!'' ...
FE DErgi::1::Lekesiz Alg uzerine::
http://www.felsefeekibi.com/dergi1/s1_y16.html
7 -> 8 19.11.2008 18:35
Kendisine hayranlk duymaya balad yalar da, oldukça genç yalar.
Yaamnn son yllar ise, 'çldrmlk' içre geçmi...
Nietzsche'nin yaam ''Böyle Buyurdu Zerdüt''e kadar olan ve sonras
gibi duruyor. Birikimi ile Zerdüt'ü 'yakalam', ancak 'en derin
aclardan en derin sevinçler' domam, 'çldrm'! ''En derin sevinç
çldrmaktr ey algs lekeli!'' derseniz de bir itirazm olmaz, u fani
söz dünyasnda!..:)
Düzeltme: Sevgili Flu'nun yorumunu okuduumda, benim yldz
algmn yanl olduunu fark ettim. u ekilde yorumlamtm; Yldzlar ayrr
aydan, çünkü yldz ayn baran görünümünden uzak, kendi dinginliinin
sessizliinde bilgece yürür hallar üzerinde.
Oysa, sessiz geleni kendisinin de sevmediine dair vurgusu çok açk.
Yldz - hallar üzre yürür o, sessiz ve sofu: - ama ben usul basan,
mahmuz akrdatmayan insan ayaklarn sevmem. Buray atlamm o
paragrafta. Sevgili Flu'nun yorumuna katlyorum: "Yldz: din adamlar
ve onun sinsilikleri. Gündüz
yldzlar kaybolur, Zerdüt gelince (güne) sofular
kaybolacaklar."
10 ünlüden 10 ünlü söz
Yüksek sesle konuan kimse ince eyleri düünemez hemen hemen.
Nietzsche
Kafesin biri, bir ku aramaya çkt. Kafka
Aklszlar hrszlarn en zararllardr. Zamannz ve neenizi çalarlar.
Goethe
Kimi insanlar yaamda hiçbir amaca sahip olmadan yaarlar. Bu gibi
insanlar, bir nehir üzerinde akl giden saman çöplerine
benzerler. Onlar gitmez; ancak suyun akna kaplarak akar giderler.
Seneca
Arkadanzn evine sk sk gidin, çünkü kullanlmayan yolu çallar bürür.
Emerson
Çabucak koca bir ate yakmak isteyenler, clz samanlar tututurmakla
ie balarlar. Shakespeare
nsanlarn birbirlerini tanmlar için en iyi zaman ayrlmalarna yakn
zamandr. Dostoyevski
Balamak iyi kiilerin öç almasdr. Schiller
Bar, her eyi hazmeden mutluluktur. Victor Hugo
Cumhuriyetin Felsefeye 75. Ylda Getirdiklerine Dergiler
Açsndan
Bir Bak
Arslan Kaynarda
Hazrlayan: Ahmet RODOPMAN
Yazar olan Sayn Arslan Kaynarda n bizzat özel izni ile
Felsefe Ekibi Dergisinde yaynlama hakkn aldk.
Bu yazda tarihte derginin ortaya çkna deinildikten sonra. Osmanl
döneminde yaymlanan felsefe ve düünce dergilerinden ksaca söz
edilecek, sonra Cumhuriyet dönemine geçilecektir. Dergiler zaman
srasna göre ele alnacak, her dergi için ayr bilgi verilmeye
çallacaktr.
Amaç, felsefe dergilerinden söz etmektir. Böyle olmakla birlikte
öteki dergilerimizin felsefeye ve düünceye katklar belli bir ölçüde
görülebiliyorsa, onlara da deinilmeden geçilmeyecektir.
Dergi, kitap gibi sistemlemi düünceyi deil, sistemlemekte olan
düünceyi yayma arac olarak nitelendirilebilir. "Kitap" derken
burada söylenilmek istenen ey elbette ki "felsefe" ya da "düünce"
içerikli olandr. Dergiler ise yarn kitap haline gelecek kuramlarn,
öretilerin, bugünkü laboratuarlar gibidir. Onlara bütün dünyada bu
gözle bakld.
Basl kitapla insanlk ilkin Renaissance'ta karlat. Dergi ise
"aydnlanma" döneminin ürünüdür. lk derginin 1665'te Fransa'da
yaymland anlalyor, onu az sonra ngiltere izliyor (I).
Bizde ilk dergi 1849'da yaynlanan Vekayi-i Tbbiye' dir , yalnz
hekimlik konularna ve haberlerine yer verilmitir.
I862 de yaymlanmaya balayan ikinci dergimiz Mecmua-i
Fünun , Bat' daki örneklerine daha yakn bir görünümdedir. Ad
geçen derginin, ilk bilim derneimiz olan Cemiyet-i lmiye-i
Osmaniye' nin yayn organ olarak ayr deeri vardr ve "aydnlanmac"
özellik tamaktadr. Bu balamda bir çeit ansiklopedi ilevi de
görmütür. "Bilim" yannda "felsefe" konularna da yer verdii
anlalmaktadr. Çada bilim ve felsefe dili ilk kez bu dergide
tartlmtr. Onu izleyen birçok Osmanl dergisinde felsefe yazsna
rastlanabilmektedir. Örnein, Tanzimat' n ünlü yazar Ahmet Mithat' n
çkard dergilerde bunun epeyce örnei vardr.
Böyle olduu halde, yalnz felsefeye yer vermek, felsefe dergisi
olmak amacyla yaynlanan ilk dergimizi görmek için 1911 yln beklemek
gerekecektir. Bu tarihte, o zaman Türkiye'nin snrlar içinde bulunan
ve önemli bir kültür merkezi olan Selanik'te Yeni Felsefe
Mecmuas yaymlanmtr (3).
Hemen ertesi yl yani I912'de Baha Tevfik'in Felsefe
Mecmuas yaymlanmaya balad. Daha çok maddeci felsefeyi savunan,
bunun yannda evrim kuramna da yer veren bir dergiydi bu. lgimizi
çeken yanlarndan biri, oldukça geni bir inceleme yazsyla
Kant a yer ayrmasdr. Bu yaz bizdeki ilk Kant
incelemesidir.
1 -> 10 19.11.2008 18:37
Bizde akademik kurumlarn düzenli dergi çkarma gelenei I916'da o
zaman ki ad Darülfünun olan üniversitede balar. Örnein,
Darülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuas 1916-1923 yllar arasnda
oldukça düzenli biçimde yaynlanmtr.
Ad geçen dergide, fakültedeki bölümlerin öretim üyeleri bu arada
Felsefe Bölümü'ndekiler ilgiyle okunan yazlar ve çeviriler
yaymladlar (4).
Birinci Dünya Savandan sonraki be yla, yani Mütareke yllarna
gelince, ilettii fe lsefe mesaj ve gördüü ilev bakmndan
Dergah dergisinden söz etmek gerekecektir.
Bu dergi Merutiyet dönemindeki pozitivizme, mekanizme ve toplum
kavramn ar yüce ltmeye tepki göstermi, "bireyce bu balamda
Bergsonculua yönelme bu dergide odaklanmtr. Aslnda "edebiyat"
dergisiydi bu, ama kendi program dorultusunda felsefeye de ilgi
göstermekten geri kalmyordu. Dergah'ta nicelie kar nitelik,
topluma kar birey, özellikle bireyin ruh gücünün önemi savunulmaya
çalld. Bu tepki o zamann aydnlar üzerinde epeyce etkili
olmutu.
I923'te Cumhuriyet ilan edildiinde. Merutiyet yllarndan beri
yaymlanan ctihad dergisi "batcl" hiç ödün vermeden
sürdürürken. Malta sürgününden dönen Ziya Gökalp de toplumbilim
arlkl Küçük Mecmua'y Diyarbakr'da yaynlad. Bu Anadolu'daki
ilk düünce dergisiydi.
Marksist felsefeyi savunanlar da vard. Örnein böyle bir dergi olan
Aydnlk 1921 'den 1925'e kadar stanbul'da yaymlanmtr.
1924 ylnda, Konya'da çkmaya balayan Yeni Fikir dergisiyle
karlayoruz. lgi çekici, hatta özgün diyebileceimiz dergiyi fe
lsefeci Namdar Rahmi ile Naci Fikret yaynladlar. Dergide enerjetizm
felsefesi yapmaya çaltlar. Alman filozof W. Friedrich Ostwald'n bu
konudaki düüncelerinin etkisi altndaydlar. Bergsonculuu olduu kadar
Pragmatizmi de eletirdiler.
Küçük Mecmua'nn Anadolu'da yaynlanan ilk düünce dergisi olduunu
yukarda söylemitim. 1922-1923 yllar arasnda yaymlanmt. Yeni Fikir
dergisi Anadolu'nun ikinci düünce dergisi oldu.
Ankara'da ise felsefeye epeyce yer ayran ilk dergi 1926 ylnda
yaymlanmaya balamtr.
Hayat adndaki bu dergi felsefeci Mehmet Emin Eriirgil'in
yönetiminde yaynlanmakta idi. Yine bir felsefeci ve eitimci olan
Avni Baman yazlar ile ona yardm ediyordu.
Eriirgili stanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'ndeki hocalndan
tanyoruz. Derginin yazarlar arasnda yine stanbul'dan Mustafa Sekip
Tunç, Necmeddin Sadak, Servet Berkin gibi hocalar
görmekteyiz.
Atatürk'ün dile getirdii "Hayatta en hakiki mürit ilimdir" düüncesi
bu derginin önde gelen ilkesi olmutur. Dergide ayrca, yalnz
bilmenin yetmeyecei, olaylar üzerinde düünebilen güçlü bir aydn
zümrenin ülkeye gerektii de vurgulamakta ve Cumhuriyet
devrimlerinin yalnz ulusal duygular deil, yüksek insani düünceleri
de temsil ettiine iaret edilmektedir.
Hayat dergisinin savunduu bir düünce de udur: "nsanln kudreti,
iradedir. Bir düünce ne ölçüde irade gücünü artryor, yaamaya kuvvet
veriyorsa o ölçüde dorudur."
Felsefe doktrinleri açsndan bakarsak bu derginin o yllarda
Amerika'da ortaya çkan pragmaclktan yana olduu görülür ve sözü
geçen bu akmn devrimci bir akm olduu öne sürülür. Amerika'dan
dünyaya yaylan pragmaclk (yararclk) Hayat dergisinin savunduu balca
felsefe olmakla birlikte, yaymlad kimi yazlarda, Durkheim, Bergson,
Nietzsche gibi çada felsefeçilerin de etkisi belli olmaktadr.
Zaman srasn izleyerek 1927 ylna geldiimizde, o yl yaymlanmaya
balayan Felsefe ve çtimaiyat dergisini görüyoruz. Bu dergi,
toplumbilim konusuna da yer ve rdii halde, felsefe açsndan daha
önemli bir i yapmtr.
Felsefe ve çtimaiyat dergisini lise öretmeni Servet Berkin
çkaryordu. çinde Hilmi Ziya (Ülken). Matemi Senih (Sarp), Mustafa
Sekip (Tunç), Ziyaettin Fahri (Fmdkolu) gibi tannm felsefecilerin
yaz ve çevirileri vardr. Amacnn, lise, hatta üniversitedeki felsefe
derslerine, bu derslerin hoca ve örencilerine "müfredat" bakmndan
yardm ve "takviye" olduu ilk saysnda belirtilmektedir.
Söz konusu derginin önemli özellii, 1928de Hilmi Ziya tarafndan
kurulan Felsefe Cemiyetlinin yayn
FE DErgi::1::Cumhuriyetin Dergiler Acisindan bakis::
http://www.felsefeekibi.com/dergi1/s1_y18.html
2 -> 10 19.11.2008 18:37