Upload
kadyog2012
View
264
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 1/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 2/170
FİLMÇALIŞMALARI
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 3/170
FİLM ÇALIŞMALARI
Andrew M. Butler
K i t a b ı n O r i j i na l Ad ı : Fi l m Stud ies
Kalkedon Yayıncılık: 145
Sinema Kitaplığı: 6
Hocapaşa Mah, Kargılı Sok, Celal Orman Işhanı, No 1/ Kat 3, Daire 32
Sirkeci-lstanbul
Telefon ve Fax: 0212 512 43 56
Web: www.kalkedonyayinlari .com e-mail: [email protected]
Yayına Hazırlayan: H akan T an ıt t ı ran
Kapak Tasarım: Semiha Şahin
Düzelt i: I rm ak Yav lal-Onu r Gay ret li
Bu kitap Can Maıbaası’nda basılmıştır.
Davuıpaşa Cad. İpek İş Merkezi, Kat 3 No 17 Topkapı İstanbul.
Tel: O 212 613 10 77
isbn: 978 -605-5679-76-7
İngilizce İlk Baskı: Pocket Esscntials, 2005
Türkçe İlk Baskı: Ocak 2011
Copyright© Kalkedon Yayınları 2011
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 4/170
FILM
ÇALIŞMALARIANDREW M. BUTLER
T ü r k ç e s i
Ali Toprak
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 5/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 6/170
Greg, Kalhrina, M ark ve Susaıı’a: Antilop’taki gecelerin anısına,
bir ara A k Güvercinler’de bana katılın.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 7/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 8/170
T E Ş E K K Ü R
Prefab Four’a ve görev aşkım aşan yaşam desleği dolayısıyla
Ed, Nathan, Neil ve Owen’a sonsuz teşekkürler. Bucking
hamshire New University (BCUC) Sanal ve Medya; Canter
bury C hrist C hurch U niversity (CCCU C) Medya bö lüm lerin
deki tanıdığım, tanımadığım, bugün ve geçmişteki tüm mes
lektaşlarıma bu kitaptaki katkıları dolayısıyla teşekkür ederim; bir nebze diyalektiği bir kena ra bırakırsak, hatalar şüp he
siz ki doğ rud an ban a ait. Ayrıca sinemayı öğrettiğim ve öğren
diğim pek çok öğrencime teşekkürler.
Filmler hakkında kıyasıya tartıştığım diğer bütün insanları
anmak durumundayım: Alex, Andrew, Bruce, Cathy, China,
Dave, Estelle, Jack, Melissa, Mike, Richard, Robert, Sar ve
Xav. Ç ok katlı ya da küç ük ve pis bir sinem a binasında gö rüş
mek dileğiyle...
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 9/170
Çevirenin Notu
Sinemayla ilgili kavramların çevirisinde Nijat Özön’ün Sine
ma, Televizyon, Video, Bilgisayarlı Sinema Sözlüğü 'nden (İstan
bul: Kabalcı, 2000) yararlandım . Sözü geçen sözlükte yer al
mayan kavramların varsa, Türkçedeki kabul gören, yaygın
karşılıklarını, aksi hâlde, İngilizce asıllannı kullandım. Son
olarak, kitapta değinilen filmlerin Türkiye’deki gösterim adlarında film ve televizyon programlarına ilişkin kapsamlı ve gü
venilir bilgiler içeren internet sitesi www.imdb.com’u referans
aldım.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 10/170
İÇİNDEKİLER
Giriş 13
İlk Film Kuramcıları 15 Başlangıçla
Hugo M ünstcrberg
Vsevolod Pudovkin
Sergei Eisenstein
Rudolf A m heim
Film in Abecesi: Kurgu ve M izansen 27Uzun Çekim
Kamera Hareketleri ve A çıla n
Devam lılık Kurgusu, Çekim /K arşı Çekim
1800 Kuralı
30° Kuralı ve A tlama
Mekân
Aydın la tm a
Oyunculuk
Kostüm
M akyaj ve Aksesuarla r
Simgeler ve Motifler
O tör Ku ramları 39Fransız Orijinleri: Otel lerin İlkesi
A ndrew Sarı is: Otör Kuramı
Peter Wollen: Otör Yapısalcılığı
Hollywood Dışındaki Otörlcr
Otör Kuramını Sorgulama
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 11/170
Marksizm 49Kari M arx
M arksizmiıı A rka Planı
Altyapı ve Üstyapı İdeoloji
Fraıılt/un Okulu
Fredric Jam eson ve Postm odernizm
G östergeb ilim ve Y apısalcılık 61Ferdinand De Saııssure
Charles Peirce Roland Barthes
V. I. Propp ve Christ ia n M etz
Psikanaliz 73 Bastırılmış Olanın Dönüşü
Oedipus Kompleksi
Id
Ego
Siiperego
Fetişizm
Röntgencil ik ve Skopofi li
Jacques Lacan
Ayna Evresi ve İmgesel
Simgesel Diizen ve Gerçeklik Laura M ulvey ve Bakış
Feminizm 85Kadın
Dişil
Feminist
Genel Kural
Filmlerde K adının Temsili
E şitsizliklerin Tem sili
İz leyic in in Cinsiyetçi Kurulumu
Kadın Sinemasının Olasılığı
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 12/170
Q ueer Kuramı 97Eşcinsel
Eşsosyallih ve Frairiyarki Filmlerdeki Gey ve Lezbiyenler
A rkadaşlık Filmlerinin Yapısı
Canip
Yıldızlar 109Üretim
Tüketim
Türler 119Tür nedir?
Tür Sorunu
Türleri Modelleme
Türlerin Tarihi
U lusal Sinem a 131[//usa/ Sinem anın Doğası
Ulusal Sinemalar
Avustr aly a Sineması
Ulusal Sinemayı Tartışmadaki Güçlükler
Film A kım ları ve T ürleri 143Açıklamalı Liste
Kaynakça 161
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 13/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 14/170
g i r i ş
Vaktiyle filmlere ilişkin bir şey keşfettim: en kötü film dahi
ke nd isini am orti edecek bir şeye sahiptir. Bu çok da bü yü k bir
keşif değildi ancak benim devam etmemi sağladı.
N eticede, The Phantom Menace [Giz:/i Tehlikel filmini büyük
ek randa iki kere izlemiş olmama karşın, çok beğenm edim; an
cak özellikle ikinci izleyişimde daha güzel geldi. Oyunculuk,
tema, sürekliliği olan bir olay örgüsü ve -kend imi hep çaresiz
liğin son mültecisi gibi hisseımişimdir- sinematografi var.
Filmleri ve tabii filmler hakkında konuşmayı, tartışmayı eski
den beri sevmişimdir.
Bu, film ve bir filmi oluşturan araç ve temel öğelere ilişkin
ilk fikirlerden yönetmenler, yıldızlar, filmin ulusu ya da türü
ne o daklan an yaklaşımlara; Marksist, psikanalitik, göstergebi-
linısel, feminist ya da queer gibi farklı eleştirel film yaklaşım
larına varıncaya değ in farklı film anlayışları hakk ınd a tartışm a
yürütmenize yardımcı olacak bir kitap. Düşünceler arasında
açık örtüşmeler söz konusudur; dolayısıyla, kimi zaman bir
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 15/170
1 i Fi lm Ç alışm aları
kuramı bir bölümden diğerine takip etmeniz gerekecek. Yer
yer yinelemelerle karşılaşacaksınız.
Şüphesiz ki, filmleri anlamak üzerine yazılan tek kitap bu
değil, ancak diğer kitapların birçoğu sanal açlığınızın cefasını
çekmeye gönü llü o lduğ un uzu varsayarak sessiz sinem anın o r
ta çağındaki dört saatlik Leh epiklerini incelemenize sunar.
Oysaki bu kitap Reservoir Dogs IRezervuar Köpekleri] (1991),
Seven [Yedi] (1995), Pi (1997) ve Fight Club [Dövüş Kulübü]
(1999) gibi yakın geçm işin ilgi çekici filmlerini izlediğinizi ve
kavramları anlayıp bunlara uyarlayabileceğim varsayıyor. Teorileri pratikle gördü ğüm üzde, sessiz sinem anın orta çağında
ki dört saatlik Leh epikleri olmaksızın da filmi anlayabilece
ğiz. Çünkü en azından bazı siyah-beyaz, sessiz ya da altyazılı
filmleri izlemediğimiz hâlde, bir sinema dünyasını kaçırmış
olmuyoruz.
Bu ikinci baskıya bir çift ek bölümü sıkıştırmaya ve diğer bölüm le ri az biraz derleyip to parlamaya çalıştım; ayrıca femi
nizm bölümünde (feminist okuma şüphesiz ki salt kadın yö
netmenler tarafından çekilen filmlere uygulanmıyor olsa da)
bir erkek değil, bir kadın yönetm en tarafından çekilen b ir fil
me odaklanmayı tercih ettim. Yine de, hâlâ satır sınırlaması
dolayısıyla dışarıda kalan kimi noktalar var.Bu kitabın amacı, gelecek sefer sinema salonuna girdiğiniz
de ya da bir DVD’ye yapıştığınızda size filmler hakkında bir
dizi düşünme biçimi sunmaktır; önden siz buyrun, filmlerin
ısıtılmış, bilgili ve verimli olduğu garanti edilir. îyi seyirler.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 16/170
ilk Film Kuramcıları
Başlangıçta...
1896 yılı, Rus yazar Maksim Gorki’nin ilk kez bir film izle
me deneyimini tarif ettiği bir ana sahne olmuştur. Bu, sessiz
grin in perili dünyasıydı: sessiz yaşam larınd a dolaştığı yolcu vegörevlilerle dolu, donmuş bir tren resmi yaşamı sarsıyordu.
Adeta büyülenmiş olmasına karşın, Gorki bu yeni türün para
getiren bir yen ilik dışında hang i amaca yön elik old uğ un u kes-
tireıııiyordu. Eğitim açısından belli bir bilimsel amaca sahip
olması m üm kün diye düşünü yo rdu, ancak her halükârda cin
selle bir ilgisi olacakmış gibi de görünüyordu.
Gorki’nin gittiği film gösterimi tam da sinemanın şafağın-
daydı; A ugu ste Marie Louis Nicholas Lu mière (1862-1954) ve
Louis Jean Lumière (1864 -19 48 ), Şubat 1895’ie birleşik bir
kamera/projektörün patentini almış ve Mart ayından itibaren
kısa film gösterimlerine başlamışlardı. Öte yandan, araç uzun
bir tarihe sahiptir. Büyülü fenerler eğlence ve eğitim amaçlı
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 17/170
16 Film Çalışmaları
kullanılmıştır, ancak gerçek şu ki, bunlar genellikle hareket
yanılsamasını vermeye yetecek hızdaki bir projeksiyon hızı
nın olasılıklarını sınırlayan cam levhalar olarak geliştirilmişti.
Eadweard Muybridge hareket hâlindeki bir atın resimlerini
çekmiş, bu nları b irlikte kısa bir sekansı gösterm ek üzere sıra
lamıştı. Zoetrop ve kine toskop gibi aletler hareketi göstermek
(yansıtm ak değil) için hareketli kitaplara ve görsel yanılsam a
ya yakın ilkeler kullanmıştı. Thomas Edison, Louis Le Prince,
William Friese Greene ve Wordsworth Donisthorpe da yine
bu sorunu çözmeye çalışanla r arasındadır. D onisthorpe 1890gibi erken bir tarih te Trafalgar MeydanTnı filme alm ak için ye
ni geliştirilmiş bir selüloit boş film dahi kullanmış olabilir.
Stephen Herbert’e göre, Donisthorpe bir liberıerdi ve sosya
lizm karşıtı fikirlere sahipti, Trafalgar Meydanı ise, sivil pro
testo alanlarından biriydi; dolayısıyla, Donisthorpe’un filmi,
poli tik öğretisinin bir parçası olarak kullanm ak istem iş olm ası muhtemeldir. Filmin teknolojisinin zamanı gelmekte olan -
ve fakat en azından Gorki açısından hangi amaç için yapıldığı
pek de açık olm ayan- bir düşünceyi işaret ettiğ i açık tır.
Tom Gunning’e göre, sinema, yaklaşık olarak 1904’e değin,
bir dizi açık hava etkinliğ i ve gösterim inden ibaret olm uştu r:
bira içen b ir adam , yıkılan bir duvar ve tabii G orki’n in istasyona ulaşan treni. Tam tersi filmler de gösterilebiliyordu: bi
raya tüküren bir adam, yenilenen bir duvar, istasyondan kal
kan bir tren. Film bir yandan Lumiére’nin sokaklarda, dük
kânların çevresinde çektiği filmlerde olduğu gibi, gerçekliğin
betim lemesi olabilirken, beri yandan, Fransız sihirbaz George
Méliés tarafından çekilen filmlerde olduğu gibi, kendi gerçekliğini yaratmaya da kalkışabilirdi. Film alanındaki sanat ve
gerçeklik ayrımı -ki bir anlamda yanlış bir ayrımdır- filmin
doğa ve estetiğine ilişkin tartışmalarda süregiden bir şerittir.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 18/170
An<lrew M . Bııt lcr 17
Hugo Münsterberg (1863-1916)
Danzig doğumlu Hugo Münsterberg, Amerika’ya geçerekHarvard’da profesör olarak çalışmaya başlamıştır. Psikoloji
eğitimi almış, tepki süresi ve görme sürerliğinin yanı sıra za
man ve mekân algısına karşı özel bir merakı olmuştur. Geştalt
psikolojisi -aklın algıladığı renk, tat, koku, ses ve duygula rı
lespiı elliği ve bireyin dünya anlayışını biçimlendirdiği yö
nün de ki d üşünce- olarak bilinen düşünceyi geliştirmek te olan birçok akadem isyen ile birlikte, çalışmıştır. Alman kültü rüne
d önü k milliyetçi desteği ve Am erikan top lum un a yönelik eleş
tirileri özellikle Birinci Dünya Savaşı’nm patlak vermesinin ar
dından kam uoy unu n kendisine cephe almaya başlamasına ne
den olsa da, psikoloji üzerine yazdığı kitapları Münsterberg’i
Birleşik Devletlerin en ünlü akademisyenlerinden biri yapmıştır. Gördüğü ilk film olan Neplune’s Daughter ’ı izlediğinde,
yıl 1914’tür.
Saygı duyulan bir profesörün sinemaya gitmek gibi sıradan
bir aktiviıeye katılması o dönem pek de uygun karşılanm amış
olsa da, Münsterberg sektörden insanlarla görüşerek, film
stüdyo larını ziyaret ederek ve hatta k endi örneklerini yapmaya çalışarak kendisini bütün kalbiyle bu fenomene adamıştır.
Araştırmalarının sonucu, Cosmopoîitan için kaleme aldığı bir
makale ve 1916 yılında, ölümünden altı ay önce yayınladığı
The PhotopUıy: A Psychological Study adlı kitabıdır. Ne var ki,
kitab ın baskısı tüken m iş ve 1970’e gelene değin neredeyse b ü
tünüyse u nutulm uştur.Münsterberg, filmi tiyatroyla karşılaştırmış ve filmin, bir
oy un un ortaya koyduğu fiziksel gerçekliğe daha uzak ve do la
yısıyla bireyin ussal süreçlerine daha yak ın o lduğ un u işaret et
miştir. tik filmlerin noksanları -ses ve (belli renklendirme sü
reçleri bir yana) renk yoksunluğu- betimlemeyi gerçek olarak
kabulden öte, bir fantezi diyarında tutmuştur. Pandomim
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 19/170
IK Filin Çalışmaları
edimleri duyguların özünün sözsüz bir biçimde izleyiciye ak
tarılmasını gerekli kılmıştır.
Münsterberg ayrıca filmin zaman ve mekânı bozunuma uğ
ratma biçimleriyle de ilgilenmiştir. Bir yandan, araç sabit imgelerin sabit bir ekran a yansıtılm asından ibaret iki boy utlu bir
yapıyken, beri yan dan bir m ekân yanılsaması söz konu suyd u.
Üstelik film izleyiciyi sayısız yerleşim birim ine gö türeb iliyor
du. Daha da önemlisi, geri dönüşler, ileriye sıçramalar, rüya
lar ve anılar düşüncelerimizin doğrusal olmayan doğasını
temsil ediyordu. Darren Aronofsky’m Pi (1997) filminde, ana
karakter Max’in cinnet ve deliliğe düşüşü bir kamera hilesiyle
sağlanır ve biz dünyayı onun gözünden görürüz. Max ile ga
zetesini öd ün ç aldığı m etro yolcusu arasındaki kesm e, gerçek
te ikisi de aynı yönde ilerledikleri için, Max’in izinden gittiği
paranoyak sanrıy ı yaratır. Algımız bir anlam da M ax’in alg ısıy
la başlar ve biter.
Münsterberg ayrıca görsel yanılsamaya dönük ilgisini özel
likle renklerin siyah ve beyaz olduğu, ön planı arka plandan
ayırmada sorunların yaşandığı dönemde filme uygulamıştır.
Yine, Pi filminde. Go tahtasının beyaz ön plan karelerinde ak
sedilen beyaz kare desenlerinin çekimleri söz konusudur. Dö
nüşüm lü olarak, bu beyaz bir arka plan ü zerinde siyah b ir ör
gü motifi kullanımı olarak algılanabilir. Us, imgelere bakarak bu parçanın -kare ya da desen- ön planda, geri kalanın ise, -si
yah beyaz düzlemde- arka planda olduğunu belirler. Bir kere
yanılsamayı algıladığınızda, neyi izleyeceğinizi de belirleyebi
lirsiniz.
Alman sosyologlar Max Wertheimer ve A. Korıe’nin kavra
mını ödünç alan Münsterberg beynin; usun onun neyi algıladığını denetlediği ve algılar arasındaki boşlukları doldu rdu ğu
bir / i olgusu o ldu ğu nu belirtir. Pi filminde gösterilen borsa ra
kamlarının, ışıklar sabit kalıp sırayla açılıp kapandığında gö
rün tü k artı boyunca hareke t ettiği görülür. Nasıl ki mü zik ku
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 20/170
Anılrctv M. Buller 19
lağa, resini göze hitap ediyorsa, film de usa hitap eden bir sa
nal dalıdır. Seri üretim, ahlâki görelilik ve sanayileşmiş savaş
çağında Miinsterberg’in son derece önemli bulduğu, doğrufilm ler çağdaş izleyicinin be lleğinde duyg usa l ve ussal b ir ha r
moni oluşturabilmiştir.
Vsevolod Pudovkin (1893-1953)
Rusya’ya geçecek olursak, oyuncu, yazar ve yönetmen Pu
dovkin kuramcılık ve uygulayıcılık rollerini birleştirmiştir.
Münsterberg gibi, Pudovkin de psikolojiden yararlanmıştır;
ancak onun durumunda Rus psikolojisi söz konusudur. Yir
minci yüzyılın başında, Pavlov (1849-1936) şartlı refleks dü
şüncesiyle ilgili deneyler yapıyordu. O çok bildik deneyinde,Pavlov bir köpeği ne zaman besleyecek olsa, çan çalıyordu.
Çan ile yemek arasında bir ilişki kuran köpeğin yemek veril
m ediğinde dahi ağzı salyalanıyordu. Pud ovkin, ben zer bir şe
yin insanlara da uygulanabileceğini düşünmüştür: eğer verili
bir duyguyla birlikte özel b ir jest alırsak, film e çekilen jest de
bu duyguyu anıştırabilirdi.Yönetmenin görevi, bir filmin çizgisel yapısı aracılığıyla al
gıya ve izleyicinin tepkisine rehberlik eden bir teknisyen ol
maktı; sözgelimi, uzak çekimden yakın çekime geçiş kimi di
ğer film yapımcılarının korktuğu gibi çatışan bir şey değil, bir
anda herhangi bir durumun bir detayına odaklanmanı temsil
ediyordu. Pudovkin şüphesiz ki izleyici tepkisinin öngörüle bilir o lduğunu varsayar.
Pudovkin farklı etkilere sahip bir dizi farklı kurgu tekniği
betim lem iştir. İlk olarak, b ir im genin etkisi onu karşıtıyla yan
yana koyarak artırılabilir: yoksulluk varsıllıkla ilişkisi üzerin
den betimlenebilir. Paralel kurg ud a, farklı olaylar bir süreğ en
lik tehdidiyle bağlanıılandırılabilir; bu belki de en iyi 24 adlı
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 21/170
20 Film Çalışmaları
televizyon dizisindeki gerçek zaman yanılsamasında görülür.
Aynı şekilde, som ut bir tema ya da simgecilik iki bileşene bağ
lanabilirdi; Pi film inde, m atem atik ile bağlantılana n Kabala ve
borsa gibi. İki anlatı, onları eşzam anlıymış gibi gösterebilecekşekilde kurgulanarak ve her iki durumu tek bir sekans içinde
gös tererek b irbiriyle bağlan tılandırılabilir. Bu, eşzam anlı fark
lı sahneler gördüğümüz anlamına gelmez ancak bunları eşza
manlı olarak aklımızda tutarız. Son olarak, bir de film boyun
ca yinelenen görsel b ir nakarata, n esneye, şekle ya da ışık ku l
lanımına bağlı bir kurgu vardır: Pi’deki daireler, kareler ve
sarm allar gibi.
Film plan plan, çekim çekim, sahne sahne, sekans sekans
inşa edilir; film yapım cısı, du va r ören du varcı gibidir. İzleyici
nin tepkileri, tüm film süresi boyunca ağır ağır artan bir geri
limle biçim lendirilir ve sıralanır; duyarlı bir yö ne lm en , gerili
mi erken artırarak izleyiciyi yorm am ak için son derece dik ka t
li olmalıdır. Bu, filmin anlamının aslında yalan söylediği birkurgudadır.
Sergei Eisenstein (1898-1948)
Film yapımcısı Sergei Eisenstein da film in anlam ının ku rgu da saklı olduğunu hissetmiş ancak süreklilikten çok süreksiz
liği aramıştır. Kısmen de olsa, bir dizi farklı imgenin takip et
tiği tek bir bebek resm ini göstererek b u bebeğin he r durum da
başka türlü alg ılandığ ını keşfeden Lev Kuleshov’un (1899-
1970) çalışmalarından etkilenmiştir. Anlam imgelerin kendi
lerinden öte, resimler arasındaki ilişkilerde saklıdır. Eisenste
in diyalektik m ontaj olarak bilinen bir teknikle bu tü rden ka r
şıtlıkları büyütmüştür.
Eisenstein ana hatları Georg Wilhelm Friedrich Hegel
(1770-1831) ve Karl Marx (1818-1883) tarafından oluşturu
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 22/170
Andrew M. Butler 21
lan diyalektik düşünceden yararlanmıştır. Hegel’e göre, diya
lektik, dünyayı şekillendirme sürecini geliştiren kavramlar ve
düşüncelerdir. Bir tez antitezini üretir ve bu ikisi arasındakiçelişki yeni bir sentez tarafından çözülür. Marx’a göre, sentez
yoktur; uzlaştınlamaz olan çelişki başka bir antitez üretir.
Marx dünya tarihinin sınıflar (Eski Yunan’da, feodal ve kapi
talist toplunılarda efendi ve köle) arasındaki bir uzlaştınlamaz
mücadeleler tarihi olduğunu belirtir. Süreğen devrim yoluyla
daha iyi bir toplum yaratılabilir.Eisenstein tarafından kurgulandığı hâliyle, bir imge -bir
hücre- bir diğer imgeyle yan yana konur ve ikisi arasındaki çe
lişki izleyicinin devrimci (ideal olarak Marksist) bir bilince
yönelmesine yardım ederek bir duygu üretir. Bir yandan, fil
min etkisi bir tür hız treni heyecanıyla bir panayır alanı çeki
ciliğine sahip olmalıyken, beri yandan enLelekıüel açıdan bir
devrim olmalıdır.
Battleship Potemkin 'in [Potemkin Zırhlısı] (1925) bir sekan
sında, askerler önlerinde kaçışan herkesi katlederek sonsuz
gibi görünen Odessa Merdivenlerinden aşağı inerler. Üst açı
lar alı açılarla, yakın çekimler uzak çekimlerle, küçük nesne
ler büyüklerle vb. karşılaştırılır; kimi zaman sadece bir bireyin
kaderine odaklanırken kimi zaman bedenler yığınıyla ilgileni
riz. Bir süre sonra, hangi basamakta olduğumuz belirsiz bir
hâl alır: Üste yakın, alta yakın ya da merdivenlerin orLasında...
Merdivenlerdeki insanların çaresizliği ve panik hâlleri ve or
dunun gücü kamera açıları ve yüksekliklerindeki karşıtlıklar
la yaratılır.
Montaj tekniği günümüzde Hollywood ve diğer sinemalartarafından da özümsenmiştir. Mr Smith Goes To Washington’dn
(1939) bölgeler, anıtlar ve ABD Anayasasından işaretlerden
oluşan Washington turu bu duruma iyi bir örnektir. Birkaç
dakika içinde, izleyiciye Amerika Birleşik Devletleri’nin Ba
ğımsızlık Savaşı’ndan Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna değin
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 23/170
22 Film Çalışmaları
süregelen askeri tarihinin özeti verilirken, eşlik eden müzikler
de (İngiltere ve ABD ulusal marşları da dâhil olmak üzere) bu
gö rün tülere duygu katar. A çıktır ki, Smith, W ashingtonT k ronolo jik b ir sırayla dolaşmaz; dolayısıyla, tu runu b u sırayla be
timlemenin seçilmesinin ardında ideolojik ya da duygusal bir
neden olmak durumundadır; görkemli geçmiş yozlaşmış bu
günle karşılaştırılır ancak Lincoln Amiı’ndaki küçük çocuk
(neticede maymuna benzemiyordur) ve dedesiyle birlikte, ge
lecek için hâlâ u m ut olduğ u verilir.
Capra-esk The Hudsucker Proxy (1994) filmi, hulahupun
düşüş ve yükselişi anlatımında montajdan yararlanır; Norville
Barnes’in bu luşunun ilk betim lem esi, figürler üzerinde çalışan
ve bunları onaylayan bir Kalka-esk sayman ve tasarımcılar se
kansına izin verir. Sekreter Savaş ve Banş’ı okurken, siluette
adları düzenleyen yaratıcı bölüm ü görürüz; bu arada ürü n test
edilir, üretilir ve son olarak bir dükkâna teslim edilir. Biroyuncakçı dükkânının penceresine ve 3.99 S fiyat küpürüne
kesm e alınır. Daha son ra sırasıyla, daha düşük fiyata, daha d ü
şük fiyatlı bü tün bir seriye, ardından, herh ang i bir alımda bir
tane bedava oldu ğu nu belirtir bir yazıya ve beğenilmeyen hu -
lahuplarııı devrine geçilir. Bir hulahup sokaklarda döne döne
bir çocuğun ayaklarına gelir, çocuk içgüdüsel olarak ne yapacağını bilir ve bunun üzerine diğer çocuklar hulahupu ister;
böylelikle fiyat yeniden yükselir .
Birkaç aylık hikâye süresi birkaç dakikalık gösterim süresi
ne sıkıştırılır; filmin bütün anlatısı, ürünün kendisinden çok,
Norv ille Barnes’in başarılı mı başarısız mı olacağıy la ilgilenir .
Montajda, karakterlerin bireysel görüntülerini yitirirsiniz;
sekreterin, yaratıcıların, dükkân sahibinin ya da çocukların
hiçbirinin adını bilmeyiz. Ve Norville, hararetli bir biçimde
Hudsucker Industries’in stok fiyatlarını izlerken, geri plana
itilir. Kamera kullanımı dikkati kendisinde toplar; hulahup,
çocuğu bulduğunda, yukarıdan çekime taşınırız. Bu çekim,
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 24/170
Andrew M. Buller 23
çocuk çemberin içine girdiğinde, çember bir gazetede çıkan
Barnes’in halka şeklindeki kahveli kekini, Norville’in kalemle
çizdiği tasarım ı ve halta H ud suc ke r binasının tepesindeki saati çağrıştırırken, hareketi vurgular.
Eisenstein toplumsal misyonu, doğası ve yöntembilimi do
layısıyla, çatışkının genel anlamıyla sanatın ve tümdengelim
de filmin temeli olduğunu savunur. Sanatın amacı, gerçek
dü ny anın karm aşıklığını ortaya çıkarmak, temsil etm ek ve iz
leyicide doğru siyasi düşünceyi oluşturmak olmalıdır. Dolayısıyla, gerçek dünyanın organik doğası ile bunun bir bölümü
nü temsil etmeye yönelik mantıklı bir girişim arasında bir ça
tışkı vardır. Bu çelişkileri sağlamak ve anlatıda abartılı bir ta-
nmılamadan kaçınmak için ve de iki çekim arasındaki ilişki
herhangi bir tek çekimden daha önemli olduğundan diyalek
tik bir üslup gereklidir.
Eisenstein ve Pudovkin kurgu konusunda uzlaşamazken,
sesin gelişi ve eşlemesiz sesin ö nem i k on usun da aynı görü şle
ri savunmuş ve 1928’de, konu üzerine ortak ifadeler kullan
mışlardır. Sesi basit bir biçimde görüntülere eklemek görün
tüler arasında daha güçlü bir devamlılık hissinin yaratılması
na yol açabilir (müziğin Mr. Smith Goes To Washmgton’daki
b irb irinden bütünüyle farklı bölgeleri nasıl b irbirine bağlaya
bildiğ im hatırlayınız) ve düşünce, özellik le teatral tarzdaki di
yaloga geçişle birlikte, ye rini duy guy a ve dolayısıyla m elod ra
ma bırakabilirdi. Oysaki sessiz sinema (arayazılan bir kenara
bırakırsak) uluslararası b ir dildi; sesin gelişi her filmi kendi
ana d ilinde dem irletebilirdi. B unu n yerine, ses, imgelerle k ar
şıtlık oluşturacak şekilde kullanılmalı ve montaja eklenmelidir. Bu çağrıları önemsenmezken, eşlemeli sesin doğuşuyla
birlikte , ilk stüdyoların ve hem en ard ından sinem aların yeni,
standart bir sisteme evrilmesi hiç lartışmasız bankacıların ve
para babalarının film endüstrisindeki çık ış noktasını söylem e
ye başlamalarına olanak tanımıştır. Günümüzde Hindistan,
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 25/170
24- Film Çalışmaları
diğer tüm ülkelerden çok daha fazla film yapıyorken, İngiliz
ce de filmlerin orlodoks dilidir.
Ru dolf A rnheim (1904-2007)
Bir diğer film kura m cısı olan Arnheim da yine psikoloji geç
mişine sahiptir ve yine eşlemeli sese güvenmeyenlerdendir.
A rnheim, hiç k imse nin b ir resimden ses kuşağı sahibi olması
nı bekleyemeyeceğini ve aynı şeyin film için de geçerli oldu
ğunu savunmuştur. Diyalog, eylemi felç edecek ve duruş ve
yüz ifadeleri yoluyla resmedilen duyguların özünü engelleye
cektir. Öle yandan Arnheim, siyah, beyaz ve grinin estetiğini
tercih ederek, gerçekçi resim gibi, filmde do ğan ın ren k paleti
ni kopyalamaya gerek duymaz. Siyah; beyaz bir arka plana
karşı bir şekil gösterir ve yine bunun tersi de geçerlidir. Bu.sürekli olumsuz bir imge canlanma tehdidiyle karşılaşılan
Pi’nin k oyu siyah ve parlak beyazında, kesinlikle doğ rud ur.
Ses ve renkten yoksun olan ilk filmler, film sanatının olumlu
bir bakış açısı olarak görülü r, dolayısıyla, filmin iki boyutlulu
ğu hayatidir; bu, biçimi tiyatrodan ayırmanın bir diğer yoludur.
Tiyatroda, eylemin izlendiği birbirinden farklı yüzlerce noktavardır; oysaki bir filmde, yönetm en bakış açısını seçer ve kam e
rayı belli bir noktaya yerleştirir. Özenli bir kamera konumu se
çimi yoluyla, görülen şeyi ustalıkla yönetmek mümkündür.
1928 yılında yayınladığı Film As Art adlı kitabında, Arnhe
im filmin olanaklarını etraflıca ele alır. Örneğin, her nesne tek
bir açıd an fotoğraflanm alıd ır ; nesneler, bakış açıs ına bağlı olarak, diğer nesnelerle ilişkili bir biçimde konumlandırılır; daha
yakındaki nesneler daha bü yük, uzak takiler daha k üçü k görü
nür. Kamera ile nesne arasındaki mesafe de aydınlatma ve gö
rünür büyüklük gibi değişebilir. Kurgu, kamera açıları ve
mercekleri gibi kamera teknikleri yoluyla, zaman-uzam sü
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 26/170
Andrew M. Butler 25
rekliliği bozulabilir ve alan derinliği değişebilir. Gerçeklik;
mercekler, aynalar, çoklu çekimler ya da farklı odak düzeylerinin yardımıyla açık bir biçimde tersyüz edilebilir, hızlandı-
rılabilir, yavaşlatılabilir ve bo zu labilir. Arnh eim ’m filmi bir es
tetik olarak, her şeyden öte, görsel bir araç olarak ele alması,
şimdi geçeceğimiz başlık olan m izanse n eleştirisinin öze llikle
rinin detaylı bir incelemesi içinde düşünülmüştür.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 27/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 28/170
Filmin Abecesi:
Kurgu ve Mizansen
Sinemanın ilk günlerinde, kameraya işaret edilir ve film çe
kilirdi. Ne var ki kısa süre içinde, filmdeki kayıtların, birlikte
b ir m ontaj yaratabilm ek için kurgulanabileceği, kam eranın
hareket edebileceği ve filme çekilen şeyin denetlenebileceği
fark edilmiştir. Bunlar, televizyonun gelişine değin, sinemayı
diğer sanatlardan ayıran özellikler olmuştur.
Uzun Çekim
Gelin, tersten, çok az kurgu ve tek bir çekim içindeki bir
perform ansı kaydetm e girişim inin olduğu film leri inceleyerek
başlayalım. Nanook O j The North [Kuzeyli Ncınook] (1922) bir
şey tutmayı bekleyen bir balıkçıyı kayda alırken sadık bir bi
çimde uzun çekimleri kullanmasıyla övgü almıştır. Bu, mon
tajdan daha özgün bulunmuştur. Daha sonra, Andy War-
hol’un Empire State Binası’nm süreğen bir çekimi olan Empi-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 29/170
28 Film Çalışımdan
re filmi gelir. Kimi insanlar samuları için bize acı çektirmek
zorundadır.
Diğer yandan, Touch o/Evil lBitmeyen Balayı] (1958) filminin
dört dakikalık açılış sahnesinin, özellikle yeniden düzenlenmiş
versiyonunda kaliteli bir yapımcılık olduğu su götürmezdir.
Meksika-ABD sınırında bir arabanın bagajına yerleştirilmiş bir
bomba görür ve sınır kasabası boyunca ve sınır ın kendisin e de
ğin Charlton Heston ve Jan el Leigh’in de aralarında bu lundu ğu
farklı karakterleri izleriz. Bu, VVelles’e filmi -biz bombanın pat
lamasını beklerken, bize sınırın coğrafi yapısını çizen, kü ltü rü nü gösteren- müziklerle güçlendirme olanağı tanır.
Alfred Hitchcock, Rope [Ölüm Kararıl (1948) ve UnderCap-
ricom 'da (1949) uzun çekimlere başvurmuştur. Rope’da, iki li
se öğrencisi bir arkadaşlarını ö ldü rür ve ard ınd an cesedin sak
landığı kulunun etrafında yemekli bir davet verir. Her çekim
yaklaşık olarak on dakika s üre r ve kam era azami ö lçüde sabittutulur. F ilm deki on ku rgu lam an ın beşi ekran m siyah bir şey
le doldurulması yoluyla maskelenir. Bir tür klostrofobi v.e ka
rak terlerin izlendiği, he r an yakayı ele verebileceği hissi uy an
dırılır. Tüm bunlar şüpheye katkıda bulunur.
Tek bir süreğen çekim m uhtem elen üst sınırına b ir dep rem
le son bu lan, yak laşık olarak 90 dak ikalık eş zam anlı olayların
dört kamera tarafından kaydedildiği Mike Figgis’in Timecode
(20 00) filminde ulaşır. Ek randa dö rt film birlikte görülü r. Bu
yapı, filmin ikinci sınıf malzeme, yani, saf bir arkası yarın ol
duğu gerçeğini gizler.
Kamera Hareketleri ve Açıları
Kamera sabit durmak zorunda değildir; ileri ya da geri (izle
me), sağa ya da sola (çevrinme), yukarı ya da aşağı (alttan çe
kim ya da vinç çekimi) hareket edebilir. Kameranın gösterdi
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 30/170
Amlrfiv M. Bııtlı-r 29
ği yön, çekilen şeyin imgesini bozunuma uğratır: yukarıdan
bakıldığın da, yaralanabilirlik ve küçük lük , aşağıdan bakıldı
ğında, güç ve ayrıcalık havası verilebilir. Kamera bir bölgeyi
yakınlaştırabilir ya da uzaklaştırabilir. Tepeden doğru baka
rak, kuş bakışı görünüm sunabilir. Bu türden hareketler bizi
belli yönlere bakmaya, anlatı noktasını keşfe tm eye ya da izle
yicide belli bir tepki yaratm aya -şaşkınlık, kork u, şüphe ve sa
ir- çalışmaya yöneltir. Bir karakterle özdeşleşmemize yardım
edebilir ya da buna engel olabilir.
Kamera çoğu zaman bir çeşit sabit desteğe monte edilir ancak olaylara dikkat çekmek için el kamerası da kullanılabilir;
kimi açılardan bu bize yakınlık çağrışımı yapabilir ya da bizi
bunların sahnele ndiğini düşünm ekten alıkoyabilir . El kam e
rasının kesintili, sallantılı hareketlerine karşıt olarak, sabit ka
mera akıcı bir hareket sunar: bakınız, kameranın Overlook
Hoıel’ in uzun koridorlarını yakalayabildiği The Shining (1980) ya da lhıUoween'\u [Yabancı] (1978) uzun açılış (aslın
da, daha birçok) sahnesi.
Devamlılık Kurgusu
Birinci Böliım’de tartışıldığı üzere, diyalektik montajda, ka
mera kullanımı olayların sahnelenmesini öne çıkararak tüm
dikkati kendisinde toplarken, Hollywood ve aııaakım anlatı
sinemalarının büyük çoğunluğu devamlılık kurgusu olarak
bilinen şeyi kullanır; bu işlediğinde, çekim ler arası geçişleri
hem en hiç fark etmezsiniz. Birlikte ele alındığında, b ir sek anstaki tüm çekimler sürekli bir mekân etkisi bırakır. Bir sekans
tipik olarak karakterlerin bir ya da daha fazlasına ve bunların
eylemlerine odaklanmazdan önce, bunlar için bir bölgenin
kurulduğu bir çekimle başlayacaktır. Bir dizi etmen süreklili
ğe katkı sağlar: çekim/karşı çekim, 180° Kuralı ve 30° Kuralı.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 31/170
Çekim /Karşı Ç ekim
Muhtemelen en yaygın kurgu tekniği, kameranın ya karşı
dan ya da bir yüze yandan odaklanması ve ardından yüzüngördü ğü şeye geçmesi ya da om uzlar üze rinden bakan bir çe
kim almasıdır. Diyalog sekanslarında, baktıkları şey bir diğer
karakterdir ve dolayısıyla, diyalogu diğer karakterin tepkisi
takip eder. Göz hizalan ve kamera açıları iki karakterin belir
li bir mekânda birbiriyle ilişkili biçimde konumlandırılması
yoluyla kurulur ve böylelikle izleyici birbirlerine bakıp bak
madıklarını bilir. Bu genel teknik, çekim/karşı çekim olarak
bilin ir.
Tipik olarak bu teknik, izleyicinin belli bir karakteri tanım
layabilm esine ya rdım eder: Vertigo’n u n (Ölüm Korkusu 1
(1958) bütün sekanslan, Scottie’nin (James Stewart) arabayla
Madeleine’ni (Kim Novak) takip edişini gösterir; Madelei-
ne’nin on un ön ün de araba kullanm a ve yürü m e g örüntüleri sırasıyla birbirini izler. Scottie’nin gördüğü şeyin San Francis-
co’da bir yerde çek ildiğini ve Scottie’nin şoför koltu ğu nd ak i çe
kimlerinin stüdyoda, kentin d ub lörlüğü nü yapan geriden gös
terimle çekildiğini hemen hiç fark etmeyiz. Kurgu farklı gün
lerde çekilen birbirind en k ilom etrelerce u zaktaki yerler açısın
dan bir devam lılık yaraur. Ağaçlı bir yoldan bir süperm arkete
varan oda gerçek bir yerden öte, bir stüdyo dek oru olabilir ve
dolayısıyla bunun Scottic’nin gözetlemeyi bıraktığı çiçekçi
dük kânıyla herh ang i b ir fiziksel bağa gereksinimi yok tur.
180° Kuralı
İzleyiciye belli bir bölge içinde sürekli bir mekân hissini ve
rebilm enin bir yolu da karakterlerin du ruşun u açık bir biçim
de ters yüz edebilecek çekimlerden kaçınmaktır. Bu, kamera
30 Film Çalışmaları
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 32/170
AiKİi'tu M. liııller 31
nın geçemediği dekor ya da bölgeye rasgelen bir çizgi düşüne
rek başarılır; bu, 180° Kuralı olarak bilinir. Herhangi bir dü
zende, kam era Jimnıy Siew an’ın y üzü nü gösterebilir ve ardın
dan bir sonraki çekini onun sağındaki ya da doğrudan arkasındaki herhangi bir yer olabilir. Eğer bu hayali çizgi doğru
dan arkasının önüne rasgelen bir eksen üzerinde kuruluysa,
Sıev/art’m sağ profilden b ir çek imini görü rüz ve ardınd an me
kân konusunda kafamız karışmadan sol profilden de bir çe
kim almamız mümkün olmaz.
Bu durumun iş üstündeki örneklerinden biri, Seven’da(1995) karakterlerin bir sonraki cesedin yerini tespit etmek
üzere çöle gittikleri düğüm noktasıdır. Helikopterden verilen
tepeden görünüş, biz arabanın içine geçmezden önce, bölgeyi
kurar. Dedektif Somerset arabayı siırüyordur, katil John Doe
arabanın arkasında tutsaktır; birkaç çekimde Somerseı’i pro
filden görürüz. Her ne kadar bu, arka kolluğun farklı açılarıyla eşleşiyor olsa da, muhtemelen bir ayrıcalık tanıyarak, arada
bir Somerset’in dik iz aynasından gördüğü şeyi görürüz. Haya
li çizgi, arabanın şoför mahallinde gerçekleşen eylemle birlik
te, araba boyunca çizilebilir. Daha fazla helikopter çekiminin
ardından, arabanın yolcu kolluğuna geçer ve Somerset’in or
tağı Mills'in Doe ile konuşmasını görürüz. Hayali çizgi taşın
mış gibi görünür, çünkü Doe’ııun gördüğü şeyi gösteren çe
kim ler baskın olmaya başlamıştır; Adeta Mills luiukluym uşça-
sına parmaklıkların diğer tarafına geçeriz. Araba hedeflediği
yere varmadan önce, 180° Kuralı çiğnenir; kamera arabanın
içinde herhangi bir yönü işaret edebilir. Bu ana kadar araba
nın içindeki mekânın doğasını öğreniriz ancak aynı zamanda
Doe’n u n m ekân ına davet edilmiş gibiyizdir; on un gördü ğü şe
yi görmeye çağrılır ve bu sayede telaşlanmaya sevk ediliriz.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 33/170
32 Film Çalışmaları
30° K uralı ve Atlama
Nasıl ki kam era konum lan arasındaki biiyük allam alar iz le
yicinin kafasını karıştırabiliyorsa, fazlasıyla küçük açı değişiklikleri de bunun bir kesme olduğu hissini veremeyebilir. As
lında, açılarda 30°’den daha az bir değişiklik olduğunda, bu
nun bir kurgudan öte, filmdeki bir hata, bir kopma olduğunu
hissedebiliriz. Açılarda yeterli düzeyd e bir farklılığı garanti al
ıma alma pratiği, 30° Kuralı olarak bilinir. Mekân sürekliliği
ni sağlamak için, kamera bir sonraki çekimin nereden gelebi
leceği noktasında sınırlandırılır.
Aynı zamanda, 30° KuralTnın çiğncm nesini hissetm ede faz
lasıyla titiz olan bir izleyici, zeki bir yönetmen tarafından al
lama yoluyla bo zg un a uğratılabilir. Jean-Luc G oda rd’m A Bo-
ııt De Souffle [Serseri Aşıfcfar] (1959) filminde, Jean Seberg’in
oynadığı karakter kadınlar hakkında nutuk çeken Jean-Paul
Belmondo tarafından Paris sokaklarında gezdirilir. İzleyicionun sırtından doğru bakar gibi görünürken, sokakların arka
planları sürekli kesilir. Film de yeni b ir huzursuzluk vardır .
Atlamayı, S teven Spielberg ’in Javvs [Denizin D işleri] (19 75)
filminde de görmek mümkündür; Roy Scheider’tn oynadığı
karakter plajda köpekbalığını ararken, köpekbalıgının hâlâ
orada, koyda oldu ğu na inanır. Bir grup m acera avcısı yürüy e
rek gelir ve biz bir anda ona yaklaşırız. Hile yinelenir. Daha
yakm geçmişte ise, Bill Bernett’in her iki ana karakterin de se
ri cinayetlerde birbirlerinin parmağı olduğunu düşündüğü yol
filmi Kiss or Kili [Öp Ya Da Ölcliir] (1997) atlama kullanımla
rıyla daha da paranoyak bir hâle sokulur. Her şeyi görmediği
mizin farkında oldu ğu m uzd an , bir şeyleri kaçırmış olabilece
ğimizi düşünmeye başlarız.Farklı çekimleri bir araya getirmenin belli temel yollarına
değinmemizin ardından, artık çekimin içinde ne olduğuna
bakm ak gerekiyor: filmin ya da anlatının kurgusal dünyası.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 34/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 35/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 36/170
Anclrew M. Buller 35
farklı gölge biçimleri oluşturacak, farklı duygudurumlar orta
ya çıkaracaktır. Klasik HolIywood’da üç noktalı bir aydınlat
ma düzeni geliştirilmiştir; gölgeleri asgari düzeyde tutmaküzere, kam eranın odaklandığı ka rakterin yanına b ir dolgu ışı
ğı yerleştirilir; karak teri çaprazlam a k uşatan ana ışık en önem
li ayd ınlatm adır ve arka ışık da k arak teri vurgular.
The Usual Suspects’in mekânında, ışık parlak ve beyazdır;
dolayısıyla, Keaton gözlerini gölgelendirmek zorundadır; oy
saki hüc red e, ışık bu lan ık ve yeşile çalan bir tondadır ve sah ne ilerler, karakterler birlikte bir iş yapmaktan söz ederken,
daha mavi olmaya başlar. Sorgu sahnelerinin birçoğunda ki
m in sorgulandığını açıkça verebilm ek için karakterlerin yu ka
rıdan aydınlauldığı görülür.
Oyuncu luk
Oyunculuk üslupları son yüzyılda sessiz çağın üsluplaşmış
abartılı oyunculuklarından Cary Grant gibi adeta kendisini
oynuyor gibi görünen oyunculara değin çeşitlenmiştir. Diya
logların gelmesi, beden dili ve hareketlerin tümü bir perfor
mansa anlam katar; sözgelimi, Bringing Up Baby (1938) gibi
bir film deki üstiisie gelen saçma kom edi diyalogları b ir Hal
Hartlcy filmindeki kesinlikle bağımsız diyaloglardan bütü
nüyle farklıdır. O yun culuk yö ntemi oku lu son 50 yılda dikk a
te değer bir kısmı Robert de Niro’dan gelmek üzere, birçok
muazzam performans üretmiştir ancak oyuncuların kimi za
man performanslarını gevelemeye indirgediği görülür; bu gerçekten öte, yapmacık olabilir. Bir filmdeki farklı oyunculuk
üslupları, nihai ü rün de bir tür dü zensizliğe yol açabilir.
Verbal, The Usual Suspects’de ayaklarının yansıdığı hâliyle,
kendine oldukça hâkim görünür; ayaklarını sürüyerek yürür
ken, sağ eli sol elini kavrar. Bu, Fensıer’in hücredeki gergin
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 37/170
36 Film Çalınmaları
adımlarıyla karşıtlık oluşturur. Fenster’in diyalogunun arada
şifreyi çözmesi neredeyse imkânsızdır; bu, filmin birçok du
rumda açık etliği bir olgudur. Hockney ise, tersine, başı avuç
larının arasında, bir banka uzanmış, olacakları bekliyordur;
adeta kade rine boyun eğmiştir. McManus otu ruy ord un Keaıon
içeri girip diğerlerinden uzakla oturduğunda, daha kederli ve
yenik bir hâldedir. Bir araya topladığı takımla oturuyordur.
Ko stüm , Makyaj ve A ksesuarlar
Açıktır ki, her karakterin kişiliğini ve tarzını yansıtan ken
dine ö zgü bir ko stü m ü vardır. G eleceğin işadamı olan K eaton
kahverengi/krem rengi bir takını, açık mavi bir gömlek giyer;
saygın ve fakat rahattır. Fenster’in gömleği parlak kırmızı
renkli ve geniş yakalıdır; siyah bir ceket altında, düğmeleriiliklennıemiştir. Şık olmaya çalışırken, abartılı ve sempatik ol
muştur. Hockney yelek ve bombeli bir ceket, "McManus ise,
koyu renkli, polo yaka t-shirt ve genellikle asiliğin ve beklen
medik bir çabukluğun' işareti olan uzun bir deri ceket giyer.
(Yöntembilinısel açıdan, S.omerset’in kravat, gömlek, yelek ve
ciddi bir takını giydiği; deneyimsiz ve aykırılık potansiyelinesahip Mills’in kravatının asla bağlı olmadığı ve yine deri bir
ceket giydiği Sevnı’daki kostüm karşıtlıklarıyla karşılaştırı
nız.) Beşlinin en pasaklısı olan Verbal, pantolonun içine bütü
nüyle sokulmamış olan gömleğinin üzerinde bir hırka giyer;
gömleğinin altına ise, t-shirt giymiştir. Açık bir biçimde, mo
danın gerisinde kalmış biridir.Fenster’in saçlarına bir anlamda açıkça özenilmiş olsa da,
beşlinin herhangi b irinde dikkate değer bir makyaj yoktur.
Makyaj, tıpkı kamera kullanımının devamlılığı gibi, genellik
le görün m ezdir; Seveıı’daki b irkaç cesede makyaj “giydirilm iş”
olması muhtemeldir ancak bunu fark eLiııeyiz. Korku filmle
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 38/170
Andrew M. Butler 37
rinde, makyaj kimin ölü, kimin hayatta olduğunu belli etme
ve şok etkisi yaratma yollarından biridir. Alman Dışavurum
culuğunda, makyaj, film estetiğinin bir parçasıdır.
Aksesuarlar kostümün bir uzantısı olarak düşünülebilir,
çü nk ü bu nla r da belli bir karaktere özg ün olma eğilimindedir.
Bu örnekte, normalde bir aksesuar olarak düşünemeyecek ol
sanız da, Keaton’ın ceketi dik ka tin top landığı yerdir. Genel ku
ral, eğer filmin başında bir şeye dikkat çekiliyorsa, -sözgelimi
bir çakmağa, çekmecedeki b ir silaha, yerçekim siz botlara- bu
nun filmin sonunda büyük bir öneme sahip olacağının varsa
yılacağıdır. Sözü edilen iki sahnedeki tek gerçek aksesuar, sor
guda sınırlarını okudukları karttır; ancak çakmakların da kimi
du rum larda olay örgüsü üzerinde etkisi olduğu varsayılır.
Simgeler ve Motifler
Kimi zaman mizansenin öğelerinin belli bir sahnede rolden
daha bü yü k önem e sahip o kluğu gö rülür; bir nesne, bir şekil,
bir renk birçok sahnede görülecek ve bu sahneler açısından
belli bir anlam a sahip olduğu yönünde bir his uyandıracaktır.
Kırmızı renk, yaygın yinelenen bir motiftir: Rebel W ithout A Cause’da (Asi Geııçlifel (1955), Natalie Wood’un elbisesi ve Ja
mes Deariin ceketinde; Don’t Look Now' da [Karanlığın Gölge
si] (1973), Marnie’nin panik ataklarında ve tuhaf, hızlı koşan
cücede; Schindler's List’le ISclıindler'in Listesi] (1993), kamp
taki küçük kızda. Kırmızı; öfke, kan, tutku, nefret, ısı ve hiç
tartışm asız diğer pek çok şey anlam ına gelebilir. Peter G reena-way’in The Cook, The Thief, His Wife and Her Lover (1989) fil
minde, dörı belirgin bölge vardır: dışarısı mavi, mutfak yeşil,
restoran kırmızı, tuvaletler beyazdır. Karakterlerin odalar ara
sındaki geçişleri esnasında kamera çevrilirken, elbiseler,
eşarplar ve fularlar bölgeler aras ında renk değiştirir. Renklerin
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 39/170
38 Film Çalışmaları
çağrışımları yem ek ve cinsel ile ilişkili olarak bölgelerin farklı
işlevlerine dikkat çeker.
Verbal’in ayaklarının sorgunun başındaki ve sonundaki hâ
lini hâlihazırda be lirttim; n e ki, bu aynı zam anda b otta KeyzerSoze’nin belli belirsiz görülen ayaklarında da yansır. Sigarala
rın yakılması -Keyzer, Keaton ve Verbal tarafından- ve yangı
nın başlaması, Soze’nin ailesinin yaşadığı yangın felaketiyle
ilişkili ve birdir.
Elbette ki, mizansen, m izansenin anlam ı ve öğeleri arasınd a
ki etkileşim üzerine daha pek çok şey söylemek mümkündür.
Bunlara ek olarak, sinemada bir de farklı kamera açıları -ba
lıkgözü mercek, mermi zamanı, izleyici/karşı-zoom- ve kesme
yolları vardır. Film Çalışmaları çerçevede olan şeyin k ontrolü
nü el inde bulunduran yönetmenler üzerinde durmaktadır ve
ki bu, bir son rak i b ölüm de tartışılacak olan olör kuram ının te
melidir.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 40/170
Otör Kuramları
Fransız Orijinleri: Otörlerin İlkesi
Mizansen düşüncesini Film Çalışmaları aLİasma yerleştiren
Otör kuramının kökeni Fransız sinema dergisi Cahiers du
Cmema’daki bir grup genç eleştirmenin yazılarına dayanır.
Fran çois Truffaut’un 'A Certain Tend ency In French Cinem a’(1954) adlı makalesi kilit yazılardan biridir. Truffaut, savaş
sonrası dönemdeki Fransız sinemasının bildik, boğucu psiko
lojik gerçekçiliğine ve bir Fransız film inin -önce likli olarak bir
edebiyat uyarlamasıyla- kendi kapsamıyla sınırlandırılması
gerektiği yönündeki düşünceye karşı çıkmıştır. Truffaut,
F rans ız sineması içindeki yazarların filmin en önem li öğesininsözcükler olduğu nu dü şün düğ ün ü ve yönetm enin de buna sa
dece birkaç görüntü eklediğini öne sürmüştür. Senaryo yazar
ları eserlerinin küçültülmüş olduğunu düşünmüş ve sıklıkla
izleyici kitlelerini en küçük ortak paydaya çekmeye çalışmış
lardır. Tersine, Truffaut, yönetmenin senaryoya katkı sundu-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 41/170
40 Film Çalışmaları
ğu ve gerçekten de sinematik bir şeylerin yer bulduğu filmle
ri övmüştür. Öncelikli olarak, bu, filmin bakışının, mizanse
ninin ve sorumluluğunun yönetmene dayandırabileceği anla
mına gelmiştir.Cahiers eleştirmenleri yüzünü Atlantik’in öte yakasına,
Hollywood'da geliştirilmiş endüstriyel pratiklere ve Alfred
Hitchcock ve Howard Hawks gibi yönetmenlere çevinniştir.
Bir otör, stüdyo sistemi içindeki ticari baskılara karşın, bir fil
me kendi damgasını vurabilen kişidir; bu kişi, genellikle bir
yönetm endir: Yapımın Alien [Yaratık] (1979) ve Aliens? a [Ya
ratığın Dönüşü] (1986) dikkat çekmesi ve izleyicilere bunlar
hakkında daha fazla bilgi vermesi yönünde stüdyodan gelen
baskıla ra karşın . Alien 3’te [Yaratıl? 31 (1992) izi sürülebilen
David F incher’in vizyo nun u d üşün ün . Otör, sahneye koy ucu
lar ile, yani. Cahiers eleştirmenleri tarafından sanatçıdan öte,
bir tüccar olarak görülen kiralık yönetm enler ile tezat oluştu-
rabilmelidir.Bir filmin görsel üslubu -David Fincher’in filmlerini alttan
aydınlatan, Ridley Scott’ınkilerin h ayran ları eksenind e dö nen ,
Orson Welles’inkilerin derin odağı- bireysel uygulayıcının ça
lışmasının işareti ya da bir yö netm enin ayırt edilebilir im z a sı
dır. Cahiers eleştirm enleri, her ne k ada r kimi analizlerinde et
menlerden biri olmuş olsa da, yinelenen belli temaların ayırtedilebilirliği -sözgelimi, Hitchcoek’un filmlerindeki kötü
adanı- üzerinde pek durmamışlardır. Bir filmin bu türden ya
kın analizi bir politique des auteurs, yani, yazarlar için ilke
ler/yazarların ilkesi türetmiştir.
A ndrew Sarris: Otör Kuramı
Amerikalı eleştirmen Andrew Sarris bir otör kuram ı oluştur
muştur. ‘Notes On The Auteur Theory, 1962’ adlı makalesin-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 42/170
Andrew M. Butler 41
de, Sarris, Avrupa sanat sinem ası yerine, H ollywood sinem ası
nı çalışmaya değer olarak ku rtarm ay a çalışmıştır; stüdy o siste
mi içinde, sanatçılar adeta iştedirler. Hollywood’un üretim
çizgisi, filmlerdeki tema, yapı, anlatı ve estetiğin özdeşimine
ve karşılık olarak yönetmenin kişiliğinin gösterilmesine ola
nak tanır.
Sarris, Hollywood sinemasının Avrupa sineması -şayet bu
daha kö tü değilse- denli iyi old uğ un u ve otörlerin özdeşiminin
bundaki iyi bir şeyi betim lem enin b ir yolu o lduğunu öne sü
rer. Dahası, bu otörlerin tarihi aynı zam anda Hollywood’u n ta
rihidir. İyi filmler iyi yön etm en ler tarafından, kötü filmler kö
tü yön etm enler tarafından çekilir. E lbette ki, he r yönetm enin
kö tü günleri o labilir ve tabii vasat yö netm en ler de yeklen say
gın filmler çekebilirler (sözgelimi, Spielberg’in Jcnvs’a (1975)
kadarki filmleri) ancak ağırlıklı olarak, otörler daha iyi film
çekerler. Sarris üç rekabet alanını -teknik, kişisel üslup ve içanlam - ayrı tutar ve bu nları tek nisyen olarak, üslup sahibi ola
rak ve otör olarak yönetm enlerle ilintiler. Bir sahneye k oy ucu
nun kendini geliştirmesi ve bir otör olması da, bir otöriin bir
sahneye koyucuya dönüşm esi de m üm kün dür. Otörlerin ölçü
tü değişken saygınlıklardan biridir.
Bu yaklaşımla ilgili sorun, çekim sürecindeki küçük, büyükher seçim hakkında yönetmenle görüşmek dışında, eleştirme
nin herhan gi bir başka yönetmen tarafından da pek âlâ alınabi
lecek bir kararı doğrudan kişisel olarak bu yönetmen tarafın
dan alınan kasıllı bir karar an lamında yinelenen b ir m otif ola
rak özdeşleme riskini göze alıyor olmasıdır. Fincher’in Seven
[Yedi] (1995), The Game [Oyun| (1997) ve Fight Club [Döğı'işKıdübü] (1999) filmlerinde, ikisi erkek ve biri kadın olmak
üzere, üç ana karak ter vard ır ancak aynı şeyi Andrew Niccol’un
Gaitaca (1997) filmi için de söylemek mümkündür. Niccol ile
değil de, Fincher ile ilgili konuştuğumuzdan ya da aslında ol
mayan bir özelliği bulduğumuzdan nasıl emin olabiliriz?
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 43/170
42 Film Çalışmaları
Daha da ileri giımek durumundayız. îki erkek ve bir kadın
dan oluşan romantik bir üçgeni (Aiien 3’de, genetik bilim ta
rafından daha da karnıaşıklaştırılmıştır), kasveti, mizanseni,
az aydınlatmayı, hüzünlü sonları (Alien 3’de, Ripley’in ölümü,Seven’ın öldürücü doruk noktası, The Game’deki oyun içinde
ki intihar, Fight Club 'ta İkiz Kulelerin yıkılışı), kaderlerine
teslim olmayan ana karakterleri (Ripley uzaylı DNA’sından
yayılan enfeksiyona ve Şirket’e minnettardır; Mills, John Doe
tarafından yönetilir; Nicholas Van Orton, kardeşi Conrad’ın
merhametine kalmıştır; anlatıcı, Tyler Durden olduğunu fark
eımez) ve beğendiğimiz karakterlerin ölmesini (Sevett’da Tra-
cey, Fight Club 'da Şişko... [tamam, bu kesinlikle kaybedece
ğim bir tartışma]) seven bir yönetmeni özdeşleyebiliriz. Ne
den li ço k bakış açısını özdeşleyebilirsek, b ir otöriin yerini de o
denli kusursuz saptayabiliriz.
Peter Wollen: Otör Yapısalcılığı
Signs And Meaning İn The Cinema (1969) adlı kitabında, İn
giliz eleştirmen Peter Wollen, izleyici tarafından inşa edilen
yön etm en kim liğinin bu ko nu m un u yapısalcı ya da gösterge -
bilim sel kuram ı uygulayarak som utla ştırm ıştır. Bu, BeşinciBölüm’de yen iden değineceğ imiz bir başlık. W ollen, savaş dö
nemi repertuarındaki sınırlandırmaların ardından gelen aşırı
rahallamanm yanı sıra, Paris sinema kulüplerinin Fransız si
nemaseverleri hiç olmadığı denli çok sayıda filme maruz bı
rakm ası dolayısıyla A m erikan sinem asının savaş sonrası F ran
sa üzerindeki etkisinin fazlasıyla abartıldığına dikkat çeker.
Bu bağlamda, yazarlık, oldukça parlayan belli yönetmenlerle
birlikte bir kişilik kü ltü olm ayı göze alır. W ollen aynı zam an
da Sarris’in Cahiers yaklaşımının aşırı birleştirici konumunu
da eleştirir; neticede bu yaklaşım manifestolarla kanun halini
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 44/170
Andrew M. Butler -1-3
alm ak tan öte, zam an içinde bireyle r ta rafından geliştirilmiştir:
Cahiers eleştirmenlerinin bazıları gerçeklen de sahneye koyu
cuyu oto re tercihe etm iş ve bazıları da üs lup tan ço k içerikle il
gilenmiştir. ikinci gruptaki yönetmenler, gerçek değerlerini
ispat etm ezden önce, alkışlanmışlardır; ve gün üm üzd e hem en
her filmin ‘Bir [buraya yönetmenin adını ekleyiniz] Filmi’ ola
rak etiketlenmesiyle birlikte, geçerlilik değerini yitirmiştir.
Kevin Smith’in daha az dikkate layık görülmüş olmasının ne
deni, Ridley Scott ya da Michael Matın ile benzer şekilde eti
ketlememesi midir, yoksa Joe Johnstone ya da Chris Colum bus gib i dalıa az havalı örnekleri seçmesi midir?
Wollen, uzun kariyerlere sahip yönetmenlere -özellikle de
Floward Hawks ve John Ford’a- ilişkin bir analizi savunur.
Otuz yılın ardından, SLeven Spielberg ya da Woody Allen ar
tık otör olarak düşün ülebilirler; ne var ki, aynı filmleri yapm a
yı sürdüren (duyarlı bir genç erkek ile onun kız arkadaşı arasında geçen ve genç erkeğ in gü nü m üz New Jersey’sindek i zev
zek yakın arkadaşı tarafından tehdit edilen bir ilişki) sözgeli
mi, Kevin Smith ya da Spike Lee için bunu söylemek için he
nüz çok erken dir. Etkileyici olabilirler ancak W ollen’m ideali
ne göre, muhteşem değillerdir. Öte yandan, bir yönelmen, bir
kamyon ya da bir köpekbalığı tehdidiyle karşı karşıya geleninsanlar hakkında, birçok farklı türden uzaylı ziyaretçi hak
kında, evine d öne n köleler ha kk ında, Yahudi Soykırımı’ndan
sağ çıkm ayı başaran Y ahudiler hak kın da bir film çekm iş ya da
bütünüyle yanlış y orum lanm ış b ir Peter Pan devam filmi çek
miş olsa dah i, bir otör olabilir.
Wollen, bireysel olarak yönetmenlerin filmleri içinde yeralan ‘çatışkılara’ değ inir. Bunlar, kü ltür-doğ a, uygarlık-barbar-
lık karşıtlığı gibi karşıt düşün ce lerin d üzen lenm esidir. Bu, bir
karakter düzenlemesinin karşıtlıkları temsil ettiği değil, -iyi
adamlar toplum tarafından kabul gören, kötü adamlar toplu
m un onaylam adığı özelliklere sahiplerdir- bu karşıtlıkların es-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 45/170
44 Film Çalışmaları
nek ve belirsiz olduğu anlamına gelir. Bunun örnekleri en ko
lay Western filmlerinde görülür; bunlar oldukça basit bir bi
çimde, kovboyları beyaz şapkalı (ve uygar), Kızılderilileri si
yah şapkalı (ve barbar) varsaymaya davet eder.SearcJıers’da [Çöl Aslanıl (1956), John W ayne’nin oynad ığı
Ethan Edwards karakteri, kaçırılan kuzenini bulmaya çalışan
kahramandır. Arayışı bir dizi karşıtlığı barındırır: bahçe-el
değm em iş doğa, yerleşimci-göçebe, uygar-barbar, Avrupalı-Kı-
zılderili karşıtlığı ve sair. Bu arayış, Edwards’in ailesini sevdi
ğini ancak aslında onlar-la gerçek bir bağı olmadığını gösterir.Son ziyaretinin a rdınd an o denli uz un zam an g eçm iştir ki genç
kuzenini yaşlı kuzenine benzetir. Filmin hemen başında, yer
leşimcileri ziyaret eden bir göçebe olarak gelir; beş yıl boyun
ca kayıp yerleşimciyi arar ve yerleşimcilerle yeniden bir araya
gelir, ardından yine göçebe olmaya kalkışır. Avrupa kökenli
Edwards, uygar biri olmak durumundadır; gel gör ki, şerifin
emirleri tarafından güdülmeyi reddederek yasalara karşı gelir.
Kayıp kuzeninin hayatta kalıp kalmayacağına karar verecek
olan kişi, K ızılderililer değil, kendisidir. W ollen, bir dizi Jo hn
Ford Westerni’nde -My Darling Clementine (1946) ve The Man
Who Shot Liberty Valance lKahramanın Sonu] (1962) da bu
filmler arasındadır- bu türd en karşıtlıkların izini süre r. Bu ka r
şıtlıkları çok daha öncesinde, StagecoacJı’da (1939) bulmakmümkündür. Wolleria göre, iki şey arasındaki ilişki Ford’un
külliyatında filmden filme değişiklik gösterirken, Howard
Haw ks’inkinde, karşıtlıklar bütü nü yle sabittir. Çeşitlilik ve tu
tarlılık; otör açısından kaçınılm az, n itelik açısından ölçütıür.
Çatışkılar arasındaki ilişkinin izini Seven’da da sürmek
mümkündür: uygar-barbar, ahlâki-ahlâkdışı, dedeklif-suçlu,av-avcı, erdem-günalı, evli-bekâr, kitap-silah, mamıklılık-
m an tıkd ışılık karşıtlığı ve sair. İlk üç çift, Som erset/M ills-John
Doe karşıtlığının da basit bir haritasını çıkarır. Sonuç olarak,
iki kahramanımız barbar bir seri katili yakalamaya çalışan ce
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 46/170
Andrew M. Butler 45
sur dedektiflerdir. Ne var ki, film Somerset’in klasik müziği
öğrenişini ve beğenişini kurarken dikkatli davranırken (şehir
kü tüp ha ne sind ek i güvenlik, görevlileri tarafından paylaşılan bir tat); Mills, rahatlam ak için köpeği ile oynarken ve John
Doe açısından çocuk oyuncağı hâlini alan edebi imaları anla
yabilmek için Cliffs Notes2setine ihtiyaç duyarken görülür.
Mills girme izinleri olmayan bir eve kapıya tekme atarak gire
rek yasaları çiğnem ekten m utluluk du yar ve h au a Sonıerset’in
John Doe’nun yerini öğrenebilmek amacıyla gizli servisi kullanm ası da yasanın sınırlarını zorlar.
Ayrıca, John Doe’nun Mills ve karısının yerini tespit edebil
mesi, sez ilerinin -keşke rüşvet verm ek için de doğ ru insanı se-
çebilseydi- ve polislere yönelik he saplanm ış kuşatm asının onu
kesinlikle dengede tuttuğ un u gö sterir. Doe’n u n gün ah ının ce
zası, öfkesini dışa vuran Mills ile bü tü n o lur; Doe, tek güna hının M ills’in yaşam tarzını kıskanm ak o lduğu nu fark eder. An
cak Mills’in karısını öldürürken, büyük bir şehvet ve diğerle
rini yargılama hakkı olduğu yö nü nde bir inancı gözler önü ne
serer. O da yine Lucifer’in cennetten düşüşüne yol açan güna
hın kurbanıdır: kibir. Günahların cezalandırıcısı da yine gü
nahları işleyen kendisidir. Bir tek Somerseı erdemlidir. Ve gerçek anlam ıyla görd üğ üm üz tek cinayet M ills’in Doe’yu v urm a
sıdır. Silah suçludan çok, dedektiflerle hatırlanır.
Diğer çatışkılara da kısaca değinelim: Somerseı kendi hâlin
de biridir çünkü evli değildir; Mills ise, yaptığı şey dolayısıyla
delirmiştir. Doe, herhangi bir yazılı kanıtın olmayışından ko
laylıkla varsayabileceğimiz üzere, müzmin bekârdır. Doe deli
midir? Muhtemelen. Ne ki, filmin sonunda Mills’in de psiki
yatrik bir değerlendirmeyi başlatanlardan biri olması oldukça
muhtemeldir .
2 ) AB D' d c , ö ğ r e n c i l e r i n ç a l ı ş ı n a r e h b e r i o l a r a k k u l l a n ı l a n , e d e b i y a d a d i ğ e r ç a l ı ş m a
la r ha kk ınd a b ilg i le r içe ren k i t apç ık l a r d i z i s i Ç ..N.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 47/170
46 Film Çalışmaları
Signs And Meaning’in 1972 basımındaki Sonsöz bölümünde,
Wollen otör kuramının sinemadaki kişisel vizyon düşüncesi
ne eklenecek şekilde kullanımına karşı çıkarak bu kuramın
film aracında henüz çalışmaya başlayan bir sanatçının tümle
şik sanatsal vizyonunu kutlayan bir kişilik kültü olduğunda
ısrar eder. Otör ismi, alımda belli bir dizi iddialı düşüncenin
izini sürebilmemize olanak tanıyan bir etikettir.
Filmin anlamına ilişkin sorumlulukların bir kısmı da filmi
aktif olarak okuyan izleyiciye bırakılır. İzledikleri film mutlak
olarak bir yönetmen tarafından -eleştirmenlerin filmi mutlakolarak yönelmenin bilinçli bir tercihle uygun öğelerden çek
meye karar verdiğini düşünm em eleri bağlamında- yapılmış ol
mak durumunda değildir. Dahası, film diğer eleştirmenler ta
rafından izlenm ek z oru nd a da değildir. W ollen film içinde yi
nelenen belli yapıları özdeşlemekle birlikte, filmin bu yapıla
rın karşılık olarak oturabildiği evrensel bir yapısı yoktur.Aynı şekilde, bu yapısal ilişkiler farklı yönetmenler tarafın
dan da filmlere yerleştirilebilir. Belli bir karakter dekoru -söz
gelimi, durgun izleyici çekimlerin çekim/karşı çekim yapıları
ve hana montaj ile birleşimi, düşman bir ortamdaki öıekileş-
lirilmiş bireylerin portresi, görünüm ve ruh hâlleriyle ilgilen
me, kadın karakterlerin önemi ve katilin eşcinsel olması- Al-
fıed’in film yapımındaki amacına bakılmaksızın Hiıchcockyen
olarak özdeşlenebilir. Aynı zamanda, rasgele bir Brian De Pal
ına filmini -sözgelimi, Catrie’yi IGünalı Tohumu] (1976) - ele
alacak olursak, birçok benzer şilreyi pek âlâ fark edebiliriz.
Bu, De Palma’ya karşı -yönetmenin etkilerine ilişkin kamuoyu
açıklam alarının araştırm asını da içeren- bir saygı du ruşu eyle
mi midir, yoksa De Palma’da Hiıchcockyen öğeleri özdeşlemede herhangi bir sorun olmadığı anlamına mı gelir?
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 48/170
Andrew M. Buüer 47
Hollywood Dışındaki Otörler
Otör eleştirisinin odağı, klasik Hollywood sistemi içinde çalışan yönetmenler olagelmiştir: Hitchcock, Ford, Hawks ve
hatta W elles. B unun nedeni, bu yö netm enlerin sistem içinde
ki vizyonlarından hareketle, başına buyruklar olarak görülü
yor olmalarıdır. Bir Avustralya filmi olan Love and Other Ca-
(astropfıes’deki (1996) bir ders sekansında işaret edildiği gibi,
durumlar Woody Allen, Spike Lee ve Quentin Tarantino’yahitabe n o luşturu lm alıdır. 1980’ler ve 90’larda -Lee ve Jim Ja r
musch, Hal Hartley ve Kevin Smith gibi yönetmenlerle- ba
ğımsız sine m anın ortaya çıkışı, sinem anın ifade etme k istedik
leri kişisel vizyonları olan ve tek kişilik tanıtım makineleri gi
bi çalışan karizm atik figürlere odaklanm asın a yol açmıştır . Ki
şisel projeler bu insanlara Hollywood’da çalışma isteğindendaha cazip gelmiştir. Buna ek olarak, Wollen’m izinden gide
cek olursak, bu yönetmenlerin çoğu için otör olarak anılmak
için hen üz oldu kça erke ndir. (Nasıl oldu d a Jean Vigo iki
filmden daha az film çekerek otör olmayı başardı? Kariyeri ne
kadar ki?)
Buraya değin,otör
kuramı ve Hollywood yapımlarının yarnsıra, Hollywood’dan etkilenen ya da her ne kadar yaratıcı öz
gü rlük hissini verseler de H ollywood stüdyoları tarafından fi
nanse e dilen bağımsız film yapım cılarına değindik. Peki, d ü n
yanın geri kalan bölgelerindeki otörler ne durumda? Avrupa
sinemasındaki otörlerc ve her ne kad ar eko no m ik k oşullar, ge
reçleri ve parayı veren stüdyoyla girişliği savaşla belirlenen
otörleıi önemsiz gibi gösteriyor olsa da, diğer sinemalardaki
örneklere de değinmek yerinde olacaktır.
Pedro Almodövar toplumsal cinsiyet ilişkileri, değişken cin
sellik ve otoritenin müphem ahlâkı konularını ve ucuz edebi
yat, biçeıuleıne ve parlak renkleri içeren ayırt edici bir mizan
seni yineler. Bir yazar ve yönetmen olarak. Almodovar, filmle
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 49/170
ri üzerinde fazlasıyla kontrol sahibi olmayı başarır; yapımcı
olarak kardeşi Augustin ile çalışması da muhtemelen buna ek
lenmelidir. İlk filmlerinde, Almodovar sıklıkla Carmen Maurasve Antonio Banderas ile çalışmıştır; öte yandan, Banderas’ın La
Ley Del Deseo’daki (1987) ölüm saçan hayran ve Alemel’deki
(1989) sadist çocuk hırsızı rolleri Mujeres Al Borde De Un Ala-
qııe De Nervios’da (1988) oynadığı utangaç genç rolünden bü
tünüyle farklıdır. Carmen M aura da sabit bir arkelipten öte, bir
dizi farklı rolü canlandırmıştır. Daha sonra ise, Hitchcock’un,
filmlerinde Grace Kelly"ve Tipi Hedren ya da Car)' Grant ve James Stewart ile çalışmasına benzer şekilde, Almodövar da Vic
toria Abril ve Penelope Cruz ile çalışmaya başlamıştır.
Otör Kuramım Sorgulama
Almodövar’ın Maura filmleri, Abril filmlerinden farklı mı
dır? Bir Grant/Hiıchcock filmiyle bir Stewart filmi arasında bir
ayrımdan söz edebilir miyiz; hatta bir Hitchcock/Grant filmi,
bir Hawks/G rant film in den ne açıdan fark lıd ır? Yönetm en ne
ölçüde tümleşik bir anlam kaynağıdır?
Otör kuram ı, ister yönetme nin bir vizyona sahip o lduğu nu,isterse de yazarlığın işaretlerinin bizi bir ‘Hitchcock’ ya da
‘Fiııcher’ tespit etmeye sevk ettiğini öne sü rüy or olsun , bu tü r
den bir eleştirideki vurgu doğ ruda n yönetm ened ir. Bu, gö rün
tü yönetmeninin ve hatta dekoraLöıün mizansene sunduğu
katkıyı da, yazarın ro lün ü, yap ımcıların m üdahalelerini ve yıl
dızların performanslarını da görmezden gelir. Oysaki izleyici
lerin çoğu bir Dan Rosen filmi değil, bir Bı ad P itı ya da Julia
Roberts filmi izlemeye gider. Sinemaseverlerin pek çoğu m uh
temelen izledikleri filmi kim in yönettiğini dahi söyleyemezler.
48 Filin Çalışmaları
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 50/170
Marksizm
Karl Marx (1818-1883)
Karl Marx belki de son iki yüzyılın hem düşüncelerini be
nim seyenler hem de, gariptir, reddedenler üze rindeki en etkili
dü şün ürü dü r. A lmanya’da, huz urlu bir orta sınıf ailenin çocu
ğu olarak doğan Marx, Bonn Ü niversitesi’nde h ukuk eğilimi al
mış, yine burada içkiye, düe lloya ve aşk şiirleri yazmaya yön el
miştir. 1836’da, Berlin’e taşınmış ve Hegel’in diyalektik hak-
kındaki düşüncelerinden etkilenmiştir. Marx, Almanya’nın si
yasi ve ekonomik durumunun yanı sıra, din eleştirisinde de
Hegel’in düşüncelerinden yararlanmış ve siyasi gazeteciliğe
kaymıştır. 1843’te, Marx, Paris’e taşınmış ve burada Parisli iş
çilerin yanı sıra, ömür boyu dostu olarak kalacak olan Manc
h este r^ bir işadam ının oğlu, Frede rick Engels (1820-1895) ile
tanışmıştır. Bunun ardından, Marx ve Engels birlikle çalışma
ya başlamışlardır; Engels, Marx yazar tıkanması yaşadığında,
ona yardım ediyordur. Görevli olarak gerçekleştirdiği Londra
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 51/170
50 Film Çalışmaları
ziyaretlerinden birinde, Marx, Engels ile birlikle Komünist
Parti için bir manifesto yazmıştır. Marx ve Engels bu manifes
toyu Avrupa’yı saran bir devrim yılında, 1848’de bitirmişlerdir.
Ertesi yıl, birçok ülkeden sınır dışı edilen Marx yazmayı ve
devrim çağrısında bulunmayı sürdüreceği Londra’ya taşınmış
ve hayatının sonuna değin burada yaşamıştır. Her ne kadar
Marx ve Engels ancak ölümlerinden sonra önem kazanacak
olan sinemaya ilişkin çok az şey söylem iş olsalar da, düşün ce
leri hâlâ söz konusu araca uygulanabilmekledir. Özellikle
Marksist eleştirmenler,"filmlerin yapıldığı ve izlendiği materyal, ekonomik ve ideolojik bağlamlar ile ilgilenmekledirler.
Marksizmin Arka Planı
Marksizmi anlamak için, bu düşüncenin arka planındakiAyd ınlanma dü şün celerini, Paris sınıf m ücadelelerini ve İngi
liz ütopik sosyalizmini anlamak gerekir.
Aydınlanma dönemi -on sekizinci yüzyıl- dünyayı mantık
ve bilimle anlamaya çalışm ak ve insanlığa hak ettiği so rum lu
luğu vermek isteyen birçok düşünürün ortaya çıkışına sahne -
olmuştur. François Voltaire (1694-1778), Denis Diderot(1713-1784), Gotthold Lessing (1729-1781) ve Immanuel
Kant (1724-1804) gibi yazar, bilim insanı ve hiciv yazarları
evrenin tinsel değil, maddesel bir kökene sahip olduğunu ve
akıl yoluy la anlaşılabileceğini sav unm uşlardır. Akıl, bireyi öz
gürleştirir; her birey, bir dünya vatandaşıdır ve belli haklara
(ve sorumluluklara) sahiptir. Bu düşünceler, devlet ile dinin b irb irinden ayrılm asın ı sağlama konusunda Birleşik Devle tler
(1776) ve F ransa’daki (1789) yeni cu m hu riyetlerin yazılı ana
yasalarının zemin bulmasına yardımcı olmuştur. Birey de
m okratik bir toplum da eğilim -takip eden yüzyıl geniş kitlele
rin eğitim talep ve koşullarında muazzam bir büyümeye sah
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 52/170
Andrew M. Butler 51
ne olmuştur- ve oy kullanma -hatta nihayetinde kadınlar da-
hakkına sahip olmuştur. Yine, on sekizinci yüzyılda başlayan
Sanayi Devrimi de insan lığın m addeyi işleyişine, seri üre tim inve zaman içinde, seri yeniden üretimin ve kille iletişiminin
yü kselişine tanık olm uştur. Hegel insanlığın ö zü nü n tinsel de
ğil, ussal olduğunu ve düşünceler tarihinin çelişkiler ve karşı
ko nu m lanım lar tarihi olduğ un u sav un m uştur. Karşıtıyla çeliş
ki içine giren temel bir düşün cen va rdır ve dolayısıyla esas d ü
şünce değişmiştir: tez-antiıez-sentez. Elbette ki bu, sentezde
kalm az, yen i bir antiteze taşınır. Bu dü şün ce , diyalek tik olarak
bilinir; M arx’in bu düşünceyi gerçek, m ateryal, cis im sel d ü n
yanın eylediği hâliyle kullanım ve değiştirimi, diyalektik ma
teryalizm olarak bilinir.
Modern Fransa ve Fransa tarihi bilgisinden hareketle, Marx,
ister feodal dö nem dek i lordlar ile köleler arasında olsun , ister
se dc yaşadığı dön em deki kapitalist sınıf ile işçi sınıfı arasında
olsun, iki farklı sınıf arasında süregiden diyalektik bir müca
delenin var old uğ un un farkındaydı. Ve ki bu savaş he r seferin
de toplum da karşılıklı bir yıkıma ya da b ir devrime yo l açmış
tı. Marx’in zamanında işçiler, kapitalistlere para kazandırmak
için sömürülecek ve kendilerine ihtiyaç kalmadığında öylece
bir kenara fır la tılacak çark dişlile ri olarak görülüyordu. Birkapitalist, yatırımlarında risk alabiliyordu; gel gör ki, işçilerin
uzun vardiyaları kelimenin lam anlamıyla onların organlarını
ve hayatlarım tehdit ediyordu. İşçi sınıfı kendi emeğine ya
bancılaştırılıyordu.
Aralarında Henri Saint-Simon (1760-1825), Robert Owen
(1771-1858) ve Charles Fourier’in (1772-1837) de bulunduğukimi sosyalistler belli değişim olasılıkları öneriyordu. Örneğin,
Owen, tskoçya. New Lanark’daki bir fabrikada, daha iyi barın
ma k oşullan, bir okul, bir koop era tif satış yeri ve toplum sal ka
tılım bilincinin olduğu bir komün kurmuştu. Bu şefkatli kapi
talizm biçimi, standart kapitalizmden daha iyi olup, genel an-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 53/170
52 Film Çalışmaları
lamıyla koşulları yavaş yavaş iyileştirebiliyor olmakla birlikte,
salı bir yara bandından öte bir şey değildi. Marx, aşamalı deği
şimden çok radikal bir değişim istiyordu.
Altyapı ve Üstyapı
Marx’in düşüncesinin temelini altyapı ve üstyapı konsepti
oluşturur. Birincisi, bir toplumun ekonomisinin örgütlenme
biç imid ir; örneğin, ister ta rım sal, is terse de endüstriyel ekonom i olsun, kay nakların m ülkiyet ve kullanımına kim in sahip
olacağını ve ne tür bir ekonomik alışverişin gerçekleşeceğini
bu örgütler. Altyapı; hukuk , siyaset, din, eğitim , aile, sanat,
kültür ve medyayı kapsayan üstyapıyı belirler. Verili ekono
m ik koşullar içinde belirli biçimde b ir kü ltü r ortaya çıkar. Bu
koşullar değiştiğinde, üstyapı da değişir.Bu model, çok katı görünmemelidir. Değişimde, eski kültür
biçim le rinin tutu nabileceği bazı duraklam alar-ola bil ir. Üstya
pının farklı öğeleri birbirleriy le ilişki için dedir . Ö rneğin, siyasi
durum, filmlere verilen fon, katkı ve onayı etkileyebilir; sözge
limi, 1980’lerin başındaki sözde şiddet içerikli filmlerin yasak-,
lanması siyasi b ir eylemdi. Dahası, üsty ap ının öğeleri, 1980’ler-
de, İngiliz hükümetinin madencilik ve diğer önemli endüstri
lere karşıt eylemleri ve kamu hizmetlerini özelleştirmesinde ol
duğu gibi, altyapı üzerinde de etkili olabilir.
Yine de, bir film tarihsel gelişim sürec i içindeki belirli b ir za
m anın bir ü rü nü olarak düşünü lm ek ve belli ekonom ik koşul
lar altında üretilmek durumundadır. Film, bu türden üstyapı
ları eleştirdiği duru m lard a d ahi, esinlendiği toplu luk içindekisınıf ilişkilerini yansıtır ve bunlar üzerinde değerlendirme
yapar. Sonuç olarak, film olabildiğince çok sayıda izleyiciye
bilet -ve tabii buzlu içecek, fıstık, patlam ış m ısır , dondurm a ve
cips- satmak anlamına gelir. Bütçe ne denli büyük olursa, fil-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 54/170
Andrew M. Butler 53
min so runlu ya da zorlayıcı olma olasılığı da o denli az olur.
Amy Heckerling’in Clueless (19 95 ) filmi, Ja ne Ausıen’ın Em
ma adlı rom anının gençlere yönelik o larak yeniden yazımıdırve Los Angeles bölgesinde geçer. Cher Horowitz’in babası, sa
atlik 500 S kazanan ve kızını fazlasıyla şımartan bir avukattır.
C her so n m oda kıyafetler, pahalı ayakkabılarla dolu bir gardı
roba ve kendisine ait bir cep telefonuna sahiptir. Sahip oldu
ğu bunca şeye bağlı olarak, okulda onun sözü geçiyor ve ki
m in p op üler olup olmayacağına o ka rar veriyordur; öğrencilergibi, öğretmenlerin de çöpçatanlığını yapıyordur. Ailesinin
tuttuğu çalışanlara karşı ufak da olsa bir sempati besleyen bir
burjuva sın ıf ı fe rd id ir .
Film , kökleri 1912 yılında A dolph Zulcor tarafından k uru lan
Famous Players Film Corp’a dayanan Paramount Studios’un
himaye ve desteği altında çekilmiştir. Birçok isim değişikliği
ve 1935’teki iflasın ardından, şirket 1966’da Gulf + Western
tarafından satın alınmış ve 1989’da Paramount Corporation
adını almıştır. 1994’ıe, yani Clueless'm piyasa sürülmesinden
bir yıl önce, P aram ount C orporation, Viacom tarafından satın
alınmıştır. Viacom’un kendisi de CBS ile aynı soydan gelen bir
yan kuruluş olup, 1999’da bu şirketle birleşmiştir. Mülkiyet
teki bu karşılıklı bağlantı, filmde Cher’in müstakbel erkek ar
kadaşı Josh’ın -her ikisi de Viacom’a ait televizyon istasyonu
MTV'nin yapımı olan- Beavis And Butthead ve Ren And
Stimpy'yi izlerken onlara katıldığı sahne gibi kilit sahnelerde
olduğu üzere, kimi küçük çapraz promosyonlara olanak tanı
mıştır. Öte yandan, filmi söm ürm en in b ir diğer yolu olan film
müziği albümünün sözleşme hakları da FMI’nin alt kuruluşuCapitol Records’a verilmiştir.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 55/170
5 i Film Çalışm aları
İdeoloji
Her ekonomik sistem kendisini idame etmenin yollarım
arar; tüm güç sahipleri bizim de o nlar gibi düşünm em izi -yet
kinin ken dilerinde olduğu yönü ndeki d üşünc e de bu na dâh il
dir- sağlama arayışındadır. İdeoloji, dünyanın bizi belli bir bi
çimde görmeye sevk eden birtakım (yanlış) temsillerinden
ibarettir ve filmler, büyük zaferler ve toplumsal düzenin dai
ma arzu edilebilir olduğu ideolojik meselelerden biraz daha
fazlasıymış gibi görün eb ilme kted ir.İtalyan düşünür Antonio Gramsci, ideoloji ve önemli eko
nomik güçlerin kesişimini ‘hegemonya’ olarak kavramsallaş
tırmış ve ideolojinin sö m ürülen ler tarafından b ir dereceye ka
dar anlaşılıp on aylandığını belirtm iştir. Daha bü yü k özg ürlük
ler yanılsamasını oluşturabilmek ve rahatlama sağlayabilmek
amacıyla egemen ideolojinin alternatiflerinin denetlenen ka
nallar aracılığıyla dolaşımda olmasına izin verilmekledir. Eği
tim; verilen dersi güçlendirm e açısından hu ku k, m ahkem eler
ve hapishanelerle birlikte, nza üretimi ye denetim güçlerinin
ideallerinin aşılanması anlamına gelir. Gramsci’nin çalışmala
rının çok b üyü k bir kısmını bir hapishane h ücresinde üre tm iş
olması önemli değildir. Gramsci, kültürel metinlerin rıza üret
me ya da devrimci olagelen kitleleri eğitme potansiyeline sahip olabildiğini görmüştür.
1916’da, Gramsci sessiz sinemanın tiyatroyu öldürdüğü yö
nü nde ki suçlam aları savun m uştur. Tiyatronun endüstriyel bir
pratiğe dönüşm üş olduğunu hissetm iştir; aslında, bir sonraki
yıl da, şayet tiyatrolarda fıstık ve buzlu içecek satarak oyun
sahnelemekten daha fazla para kazanılıyorsa, bunların oyunları bırakmasının muhtemelen daha iyi olacağını öne sürmüş
tür. Sessiz sinema ise, daha sar bir tiyatro formuydu ve tiyat
ronun boş entelektüel içeriğinden yoksundu. Bir oyunun ter
sine, bir film az şey vaat ediyor ve yine az şey veriyordu.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 56/170
Andrew M. Butler 55
Gramsci sinemanın kitlelere erişimini güçlendirmesiyle bir
likte, sahip olduğu ikircikli gücün farkındaydı. Clueless’ı izle
meye gidecek ve fakat kabul görmüş bir yazarın değerli biruyarlamasından uzak duracak izlerkitleler mevcuttu.
Fransız düşünür Louis Alıhusser, Devletin İdeolojik Aygıt
ları (DİA’lar) ve Devletin Baskı Aygıtlarına (DBA’lar) değinir.
DİA’lar, yaptığımız seçimlerde ıııuLİak anlamda çok da özgür
olmadığımız hâlde, bizi -sanki bunlar kendi özgür irademizle
ilişkiliymiş gibi- belli bir şekilde davranmaya ikna etmeye ça
lışan mükâfatlandırmalar -Kilise, aile, hukuk sistemi, siyasi
parti ler, eğilim sistem i, sendikalar, medya ve kü ltür- olarak iş
ler. Eğer m ük âfatlan dırm alar başarısız o lursa, DBA’ların so pa
sı -hükümet, kolluk kuvvetleri , hukuk, mahkemeler, hapisha
ne ler ve silahlı kuvv etler- bizi cezalandıracak tır. F ilm, bir DİA
olarak görev görür.
Clueless filminde, DBA’lara dönük kimi anıştırmalar da söz
konusudur: Cher’in babası bir avukattır ve hukuk sisteminin
b ir parçasıd ır; üvey kardeşi Jo sh da eğitim inin ardından yine
bu mesleğe adın ı atacaktır. Her ne kadar DİA işlevi b irtakım
gevşek tutumlar ve zenginlerin daha yüksek notlar alabilme
olanakları tarafından çokça sekteye uğratılıyor olsa da, okul
da yine eşdüzey bir öneme sahiptir. Cher’in hayatı üzerindekien büyük ideolojik etken, babası (ve tabii zenginliği) ve
Jo sh ’dır. C he r’in belirleyici bir figür olarak filmin m erkezind e
konumlanması bize aşırı derecede materyalist birini tanıma
olanağı suna r. En yakın arkadaşı ise, zeng inliğin beyaz, Yahu
di ve Afro-Amerikan eınisitelere üstün gelebileceğini gösterir,
göreli bir zenginlik temelinde bir eşitliği resmedercesine, Afro-Amerikan bir aktris tarafından canlandırılır. ‘Açgözlülük
iyidir’ ideolojisi Josh ve onun çevresel koşullarının yanı sıra,
Cher’i kendisine âşık edebilmek için ona kendini açması yo
luyla bir dereceye kadar sekteye uğratılır; ancak, filmin başın
da Josh’ın ı-shirtleriyle yansıtılan siyasi kaygılar filmin sonun-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 57/170
56 Film Çalışmaları
da yok olu r ve Jo sh üvey baba sının ideolojisine b oyun eğmiş
görünür.
Jean-Luc Com olli ve Jean N arboni h er filmin siyasi oldu ğu
nu, çünkü ideolojik bir sistemin ürünü olduğunu öne sürer.
Film, sözgelimi, bireyin önemli olduğu ve dünyada bir farklı
lık yaratabileceği, kendini geliştirebileceği, büyük zaferler el
de edebileceği, çabasının mükâfaılandırılacağı ve parasal ra
hatlık ve dengeli bir evliliğin en büyük mükâfat olacağı yö
nündeki kanı gibi belli bir ideolojik yapıyı destekleyebilir.
Hollywood filmlerinin'pek çoğunun bu ideolojileri desteklediği varsayılabilir. Kimi filmler, h er ne kad ar b un ların bir kıs
mı istemeyerek de olsa önü sonu egemen ideolojiyi destekle
yerek sonlansa da, siyasi olarak alenen ideolojiye karşı durur.
Kimi diğer filmler de mesajı yıkarak, ironikleşıirerek ya da
ideolojiyi savunuyor gibi görünüp düşüncelerde çelişkiler ya
ratarak aslında onu eleştirerek ideolojiye karşı durur. Kimifilmler, siyasi bir boyuta sahip olsa da, sistemle sidik yarışına
giren bir bireye ve tipik bir burjuva, orta sınıf anlatı yapısına
sahip geleneksel biçimlerin kullanımıyla sınırlı kalır. Comolli
ve Narboni’ye göre, radikal filmler hem siyasi bir gündeme
hem de radikal bir biçime sahip olm alıdır. M arksist eleştirinin
buradaki rolü, film in ideolojik kör noktaların ı açığa çıkarm ak,
biç im ve siyasi içerik arasındaki çelişkilerin altını çizm ek ve
siyasi b ir eleştiriyle kavgaya atılm aktır. Clueless filminin meta
aşkıyla alay ettiği yönünde bir okuma yapmak mümkündür
ancak filmde ciddi anlamda malını mülkünü terk eden tek bir
kişi dahi yoktur.
Frankfur t O kulu
1923’te, bir grup Marksist entelektüel, işadamı Felix We-
ill’in cömertliğiyle, Almanya’daki Frankfurt Üniversitesi’nde,
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 58/170
Andrew M. Butler 57
Frankfurt Toplumsal Araştırma Enstitüsü'nü kurmuştur. Na
zizmin yükselişiyle birlikte, okulun siyaset bilimi -üyelerinin
pek çoğunun Yahudi oluşunun da etk isiy le- sürgüne zorlanmış ve 1934’ten mağlup Batı Almanya’ya geri dönüşün müm
kün olacağı 1949’a kadar Columbia Üniversiıesi’nde yeniden
yapılandırılmıştır. Grubun kısmi bir üyesi olan Walter Benja
m in ise o denli şanslı olmamış ve Eylül, 1940’da, Almanlar ta
rafından tutuklanm ak tansa , Franco Ispanya’sı sınırında inti
har etmeyi seçmiştir. Okulun diğer üyeleri arasında, T. W.
Adorno, Erich Fromm, Max Horkheimer, Otto Kirchheimer,
Leo Lowenthal, Herbert Marcuse, Franz Neumann ve Fried
rich Pollock gibi isimler yer almıştır. Çalışmalarının özünü,
kille kültürünü de içeren ideolojik üstyapının incelenmesi
oluşturmuştur.
Adorno, özellikle hem biçimin standartlaşmasını -üç daki
kalık pop müzik şarkısı, 90 dakikalık sinema filmi, belli anla
tılar- hem de içeriğin entelektüel seviyesinin düşürülmesini
güçlendiren, kendi tanımıyla ‘kültür endüstrisi’ üzerine yaz
mıştır. Demokratikleşme kisvesi altında, film yapımcıları 11
yaşındakileri betimlemeye kalkışıyor gibi görünebilirken, ger
çekte bizleri 11 yaşına sokmaya çalışır. Kitle kültürü, eroin gi
bid ir ; bir gereksin im i karşılayacak gibi görünür ve fakat sadece geçici bir rahatlama sağlar ve bizi daha fazlasını istemeye
sevk eder. Kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlar, bizi poh
pohla r; genellikle zekâmız dolayısıy la bizi pohpohlayan siyasi
mesajlar içerir gibi görünü rken, aslında bir emniyet subapı gi
bi çalışarak her ta rtışmayı denetim i altında tu tar. Aşkın bir sa
nat m üm kü nd ür ancak buna erişim top lum un devrimci bir biçimde yeniden düzenlenm esini içermelidir.
Jane Austen’m Emmcı’sının ismi geçmeyen bir uyarlaması
olan Clueless, aşkın bir edebi eserin ilkgençlik piyasasına dö
nü k sinik bir gözle nasıl, yen iden pake tlenip satılabileceğini
gösterir. İzinden gittiği diğer pek çok ilkgençlik uyarlamasına
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 59/170
58 Filııı Çalışmaları
benzer şek ilde, film yetişkin b ir izlerkitleyi de 11 yaşın a sok
ma riski barındırır. Öte yandan, film ile filmin kaynağı arasın
daki güçlü paralellikleri fark eden izleyiciyi de açık bir biçim
de pohpohlamaya kalkışır. Ve nihayeünde, uzun metraj bireğlence sunar ancak tartışılır da olsa bundan daha fazlasını
vermez.
‘Tekniğin Olanaklarıyla Yeniden Üretilebildiği Çağda Sanat
Yapıtı’nda, Benjam in seri ü retim çağında sana tın nasıl otantik
lik ve özgünlük aurasını yitirdiğine dikkat çeker; artık kart
posta lla rda, posterlerde, t-shirtlerde, fare altlık larında ve daha birçok şeyde M ona Lisa vardır . Ne ki, eşdüzeyde endüstriyel
olmakla birlikte, filmin olumlu bir işlevi vardır: bir filmin iz
leyeni hem filme hem de gerçekliğe eleştirel yaklaşabilir.
O yuncu , izleyiciden h erhang i bir geri dö nü ş almaksızın ve bü
tün bir teatral perform ans aurasm dan y oksu n olarak, m ekanik
kamera aygıtına karşı oynar. Filme çekilen bölük pörçük par
çalar bir izleyici tarafından bütünlüklü olarak izlenebilir bir
biçim de birleştirilir ve tüm bun lar kaçın ılm az olarak izleyici
üzerinde bir etkiye sahip olur: Benjamin burada Arnheim ve
Pudovkin’in izinden gider. Maddenin tüketiciler üzerinde dü
men çevirişim gösteren ilk sanat biçimi olarak, film, izleyen
lerin m adde nin temsilindeki soru nların farkına varmasını sağ
layabilir.
Fredr ic Jam eson ve Pos tm odem izm
Marksistler ekonomik altyapının bir toplumun üstyapısını
belir lediğin i, dolayıs ıy la , kapitalizm in yeni bir dönem iyle kar
şılaşıldığında, bunun ortaya çıkan yeni bir kültür, ideoloji, si
yaset ve sair çağm a eşlik ettiğini sav un m uşlardır. Ern est M an-
del (1923-1995), örneğin, kapitalizmi üç döneme ayırmıştır:
piyasa, tekel ve sanayi sonrası. Sanayi sonrası dönem 1945’te,
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 60/170
Andrew M. Butler 59
ikinci Dünya Savaşı’nın sonlanması ile 1960’larda, yeniden ya
p ılanm an ın son lanm ası a rasında b ir yerde başlam ıştır.
1960’lar, gittikçe artan n ük leer güç ve elektronik m akine k ullanımına ve eski im para torluk ların çoku luslu şirketler tarafın
dan yıkılmasına tanıklık etmiştir. Amerikalı akademisyen
Fredric Jamesoıı, sanayi sonrası çağı postmodern çağ olarak
tanımlayan birkaç isimden biri olmuştur.
Diğer kuramcılar postmodern çağı kutlarken, Jameson’a gö
re, bu ciddi bir kuşkuy la yorunılanm alıdır. Bu estetikler kopyaya da taklidin orijinali, üslubun içeriği devirmesini kutlamış,
bir duygu ve bireycilik başarıs ızlığın ı betimlemiş ve sıklıkla ha
yali bir altın çağa ilişkin öykünme ya da nostalji ile karakleri-
ze edilmiştir. Jameson, Star Wars [Yıldız Savaşları] (1977),
American Graffi ti (1973), Something Wild [Vahşi Bir Şey]
(1986) ve Blue Velvet [Mavi Kadife] (1984) ile ilişkili olaraknostalji filmi üzerine yazmıştır. Postmodern analiz uzmanlan,
yeni ikonkırıcılar için ikonik bir metin olan Blade Runner
(1982) ile birlikte, sözüm ona dem okratik, kü ltürsüz bir sanat
biç im i olarak film üzerine fazlasıyla yazı yazmışlardır.
Bir Joe Dante filmi izleyerek (ya da konu üzerine yazdığım
kitabı satın alarak -devam edin, istediğinizi siz de biliyorsunuz) bu postmodernizm türü (başka türleri de var) hakkında
öğrenmek istediğiniz her şeyi öğrenebilirsiniz. Yine, Clue-
less’ta da bu türü iş üstünde görmek mümkündür. Jane Aus-
ten’ın Emma’sımn yeniden yazımı artık tek bir özgünlük ola
sılığının dahi bulunmadığını ve Austen’m hikâyesinin artık
sadece ona ait olmadığını imler. Hikâyenin nasıl bileceğini bi
liriz çü nk ü hâlihazırda M ills and Boon5 (kitle piyasasına sü rü
len ve çok daha hızlı okunan bir Austen; ki bunun gibi yüz-
3) Popüler aşk romanları basan Ingiliz yayınevi. Tipik bir Mills and Boon kitabı, pek
çok güçlükleri aşıp nihayetinde evlenen güzel, genç bir kadınla yakışıklı bir erkeğin
hikâyesini konu edinir. Ç.N.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 61/170
60 Film Çalışmaları
lercesi vardır) okumuş ve Emma/Cher’in Bay Knighlley/Josh
ile evleneceğini tahm in etmeye yetecek kadar rom an tik kom e
di izlemişizdir. Eğlence, o noktaya nasıl ulaştıklarını görmek
te yatar; böylesi bir cinsel özgürlük çağında, Cher’in yeni er
kek arkadaşı Frank Churchill/Christian ile gey olduğu için ya
lamamış olmasının bir nedeni olamaz. Karakterlerin Vahpeak 4
konuşmaları, Austeriın karakterlerinin kültürlülüğü ile kar
şıtlık oluşturmamalıdır; Cher gerçekte o denli kültürlüdür ya
da Enıma o denli boştur. Bu arada, Austen, Sense and Sensibi-
lity [Akıl ve Tutku] (1995), Emma (1996) Mansfield Park [Mansfield Parkı] (1999; Trainspotting'in Sick Boy’u John Lee
Miller, Edmund Bertram rolündedir) ile daha saf bir biçimde
metalaşıırılmıştır. Bir zamanların sert ve az çok devrimci bir
toplum yergisi Hollyvvood m irasına d ön üşm üştür.
4) tik olarak, 1970'krde, Los Angetes'ıaki zengin ailelerin genç kızları arasında orta
ya çıkan ve sonrasında İngilizce konuşulan neredeyse bülüıı bölgelerde Özellikle
gençler arasında yayılan konuşma tarzı. Ç.N.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 62/170
Göstergebilim ve Yapısalcılık
Feıdinand De Saussure (1857-1915)
Göstergebilim [semiodcs] kuramı; Ferdinand De Saussu-
re’un öğrencileri tarafından tutulan ve Course İn General Liıı-
guistics [Genel Dilbilim Dersleri; 19851 (1916) adıyla basılan
ders n otla rınd a k ısm en semiyoloji [semio/ogy] ya da yapısalcı
lık olarak da geçer. Doğaldır ki, bu iyi bir başlangıç değildir.
Herhangi bir büyük kuramın, derslerime katılan insanların
tuttuğu notlarda temellenmesi kesinlikle hoşuma gitmezdi.
Daha da açacak olursak, Saussure’un kuramı, kültürel yapay
özdekleri bireysel parça ya da göstergelere ayırarak bunların
yapısını incelemeyi içerir. Film, şüphesiz ki, birleştirilen kü
çük parçalardan öte bir şey değildir.
Saussure bir ayrıma geri dönmüş ve Yunan felsefesindeki
temsil ve temsil edilen kavram arasındaki edimi incelemiştir.
Temsil, bir ses, harf ya da görsel imgedir ve ‘gösteren’ olarak
tanımlanmıştır. Gösteren tarafından temsil edilen kavram
‘gösterilen’dir. Bu durumu açıklamak için rasgele (gerçekten)
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 63/170
62 Filin Çalışmaları
bir örnek verecek olursak, ‘k-ö-p-e-k’ harf ya da ses dizisi bir
‘kö pe k’ dü şün ces ini -herhangi bir sahici, gerçek köpeğ i değil,
köpek düşüncesini- temsil eder. Saussure, bir gerçek dü ny an ın
varlığını kabul e tm iştir -bu nu ‘gön derge’ olarak ad landırır- an cak bu gerçek dünyaya yalnızca dil yoluyla erişimimizin
m üm kün olduğunu öne sürer.
Reservoir Dogs (1991) filminden bir örnek verelim: gösteren
Bay Beyaz, Harvey Keitel tarafından canlandırılan karaktere,
yani, gösterilene atıfta bulunmak için kullanılır. Bay Beyaz
yoktur (üzgünüm) ve fakat onun film tarafından yaratılan birdüşüncesi vardır. Bay Beyaz olarak adlandırılması Joe’nun
keyfi bir kararıdır ve Bay Pembe ile onun arasında öngörüle
bilecek herhangi bir ayrım yoktur. Ne de Bay Pem be, Bay Be
yaz ile görülmeyen Bay Kırmızı’nın bir tür karışımıdır. O hâl
de, sadece çok fazla renk vardır (bir tür renk çizelgesi bulup
birine Bay Fas Alımı dem ek dışında) ve böyle kurgulanan baş
ka Bay Beyazlar da pek âlâ olabilir. Aynı şekilde, Keitel’in ka
rakteri Larry olarak da anılabilir. Gösteren-gösıerilen ilişkisi
her ikisi açısından da bir ya da çok sayıda olabilir. Dolayısıy
la, karşılıklı ilişki içinde bir göstergeler ağı vardır.
Saussu re aynı zam anda göstergelerin yalıtılmış olarak var ol
madıklarını, iki boyutta gruplandırıldıklarmı öne sürmüştür:
sentagmatik ve paradigmalik. Sentagmatik, sözdizinıine benzer; göstergelerle, örneğin, Bay Beyaz ve Bay Turuncu, Bay
Pembe, Bay Sarışın, Bay Kahverengi ve Bay Mavi ile karşılaştı
ğımız düzendir. Sentagmatik yapılar, daha sonradan metne
bağlı kalacak ya da m etinden çıkarılacak belli bek lentiler oluş
turur. Filmin kendi ölçeğinde, çelenin iyileşmesine, planla
maya, silahlı soy guna ve kötü sonuca sahip değiliz; silahlı soygun ve ardından gelen kötü sonuç ve Bay Beyaz, Bay Pembe,
Bay Turuncu ve Bay Sarışıriın paralel anlatımlarını görmemi
zin öncesindeki anlara sahibiz. Paradigmatik boyut ise, bir
göstergenin bir diğerine tercih edilmesidir. Örneğin, Bay Kah
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 64/170
Andrew M. Butler 63
verengi’nin ya da Bay Mavi’nin değil, Bay Beyaz’m hikâyesini
dinleriz. S ürdü rülen b ü tü n bir göstergeler rezervuarı vardır ve
b irin in diğerine tercih edilm esi m etn in anlam ım değiştirir.
Bay Turuncu’nun anlatısını dışarıda bırakmak, Bay Sarışın’ı
neden öldürdüğü noktasında kafamızın karışmasına neden
olurdu.
Paradigmaıik ile sentagmatik arasındaki ayrımı daha açık
kılma k anlam ında, Kuzey Brilanyalı ko m edyenler Les Dawson
ve Eric Morecambe’ııin birbirinden farklı piyano çalma tarzla
rını anm aya değerdir. Dawson melodiyi çalmış ancak çalarken
yanlış notalara basmıştır. Morecambe ise, tümüyle doğru no
taları yanlış sırayla çalmıştır.
Charles Peirce (1839-1914)
Peirce, hayret verici ve merak uyandırıcı boyutta karmaşık
bir sistem oluştu racak biçim de bağlantılanan gösterge ve nes
neler arasındaki iiçlü ilişkide temellenen, Saussure’unkine
benzer b ir gösteren ve gösterilen sistem i kurm uştu r. Ş anslıyız
ki, pratikle eleştirmenler bu üçlü sistemden yalnızca birini,
göstergelerin dünyadaki nesnelerle ilişkisini inceleyen veikon, belirti, simge olarak üçe ayrılanı kullanır.
İkon, göstergenin temsil ettiği şeye benzediği noktadır; fil
min kendisi ikoniktir çünkü bir nesnenin bir dizi fotoğrafın
da n iba rettir. Reservoir Dogs’ da gö rdüğ üm üz şey, Bay T u ru n
cu’n u n ken disinden öte. Bay Tu run cu ’n u n bir dizi görü ntü sü
dür. (Yine, Bay Turuncu’nun var olmadığı bir kez daha belirtilmelidir.) M uhtem elen, ön em li olan, ikonik göstergenin gös
terge ile nesn e arasında b ir benz erlik oluşturm ası için b ir izle
yicinin -alıcı- katılımına ihtiyaç duyuyor olmasıdır.
Belirtisel gösterge, so nu ç çıkarm am ıza olanak tanıyan bir et
kendir; bu terim, işaret parmağıyla şeyleri gösterme alışkanlı
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 65/170
64 Film Çalışmaları
ğına atıfla bulunur. Bay Turuncu’nun gömleğindeki kan, vu
rulduğu yönündeki bir belirtidir ki bu olayı gerçekle biz fil
min sonuna değin görmeyiz. Aynı şekilde, filmdeki olayların
pek çoğu, silahlı b ir soygunun belirtisel göstergesidir ki yine,gerçekle biz soygunun kendisini asla görmeyiz. Belirtisel gös
tergenin görselden öte, işitsel olması da mümkündür; Bay Be
yaz, ölmek üzere olan Bay Turuncu’yu kucaklamışken, polis
sirenleri, bağırtılar ve bir dizi silah sesi duyarız. Bu sesleri yo
rumlamak izleyicinin görevidir ancak, Bay Pembe’nin başarı
sızlıkla sonlanan kaçma teşebbüsü de bunların ipucudur. Ayrıca silah sesleri duyar ve Bay Beyaz’ın seğiren bedenini görü
rüz ancak vurulduğu anı görmeyiz; polisin kulağının kesilme
anını değil, bunun öncesi ve sonrasını görürüz. Yediği kur
şunlarla kalbura dönen bedenler çoğunlukla ön camlar ve sa
ir tara fından belirsizleştirilir.
Son olarak, bir de gösteren ile gösterilen arasındaki bağın
bütünüyle nedensiz olduğu sim gesel gösterg e vardır ; bu bizi
Bay Beyaz’ın başka bir renk ya da Larry değil de, Bay Beyaz ol
masındaki nedensizliğe geri götürür. îkisi arasında alışılagel
miş bir bağlantı vardır ancak gerçek anlamıyla bir nedensellik
söz konusu değildir.
Bu üç gösterge türü her zaman ayrı olmak durumunda de
ğildir: ikon, belirli ve simge farklı açılardan, sözgelimi simgesel bir ikon üretiminde birleşebilir. Silah sesi sadece bir spor
da olabilir, bir tü r savun m a ya da bir saldırı biçimi de olabilir.
Reservoir Dogs’un sonundaki silah sesi örneğinde, bu, izleyici
nin zihninde, Bay Pembe’nin çıkışıyla ilişkili bir hâl alır ve do
layısıyla, tıpkı diğer karakterlerin ölümlerini gördüğümüz ya
da duyduğumuz biçimde, onun ölümünü işaret eder.Bunların tümü son derece güzel ve hatta kimi anlarda gör
kemlidir; ancak bizi sanki küçük parçalar hâlinde analiz edil
miş bir filmle baş başa bırakmış gibi görünür. Bu kapalı anali
zin ard ından , b ir çeşit senteze geçm ek gerekli gibi durm akta dır.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 66/170
Andrew M. Butler 65
Roland Barthes (1915-1980)
Bu Fransız yapısalcı bize Saussure ve Peirce’m terminolojisini eyleme geçirme yolu önerirken bir yandan da kendisine
ait daha uzman sözcükler önerir. Barthes’ın hem edebiyata
hem de p op üler kü ltür ü rün lere ilişkin detaylı analizi, üze rin
de çalışmakta olduğu muhafazakâr ya da burjuva ideolojisini
ortaya çıkarmaya yönelik bir girişimdi. Mythologies’de (1957;
Çağdaş Söylenler, 1998) toz sab un , yiyecek çeşitleri, filmler ve
popüler k ü ltürün diğer öğele rin e il işkin rekla m la rı inceler.
‘The Rom ans In The Film’de, B arthes, Jo se ph M ankiew icz’in
Julius Caesar’m a (1953 ) ve ka rakterlerin saç kesim lerine deği
nir; kâhkül, Roma ulusunu gösterir. Oyuncu Amerikalı olsa
dahi, bu özel saç kesimi bir ulusu ve bir yeri simgeler: Holl
ywood tarafından Shakespeare üzerinden yorumlanan Sezar
Rom a’sı. Dahası, Jü l Sezar dışındak i ka rak terle r ahlâki du ru m
larının bir göstergesi olarak sürekli terler. Sezar terlemez çün
kü o, entrikacı değil, çevrilen entr ika nın nesnesidir. Ne var ki,
Barthes, kullandığı göstergeler nedeniyle filmi eleştirir. Göste-
ren-gösterilen arasındaki bağın bütünüyle keyfi ve entelektü
el ya da gösterileni ken diliğinden ortaya çıkaracak belli bir an
ve yere özgün olması gerektiğini öne sürer. Saç kesimi ve ter,Barthes’a göre, gerçeklik ya da saf yapaylıktan öte, fazlasıyla
açık bir biçimde kuaför ve nıakyöz elinin değdiğini gösterir.
Filmin bu iki kutup arasında geçmesi dolayısıyla, bu alçaltıcı
bir görüm üdür.
Barthes, kültürün kendisini keyfiden öte -mesele sadece ne
olduğuyken- doğal, geleneksel, özgün ve sabit gösterme girişimini tartışarak, kapsamlı bir burjuva ideolojisi geliştirir. Süreç
içinde, göstergenin gösteren ve gösterilene ayrıldığı yönünde
ki düşünceyi lersyıız eder ve göstergenin gösteren ve gösterile
nin iiriinii olduğunu öne sürer. Anlamlama sürecinin -silah
seslerinin birinin vurulduğunu gösterdiği- ikili bir sistem de
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 67/170
66 Filin Çalışmaları
ğil, üçlü bir sistem olduğunu belirtir: gösteren, gösterilen ve bu
ikisinin birleşmesinden oluşan gösterge. Sonuç olarak, silah
sesleri yalnızca aıeş eden b ir silah o labilir ancak Bay Pem be öl
düğünde, bu belli silah sesleri bir göstergeye dönüşür.
Bu gösterge, dilin işleyişinin bir parçasıdır; ‘düzanlam’ dün
yası sınırlarında işler. Gösteren ve gösterilen bir şey ‘anlatır’.
Ancak, bu gösterge yalnızca ilk göstergedir. Bay Pembe’nin
ölümünü anlatan gösterge karşılık olarak bir sonraki göstere
ne dönüşür. Bu yeni gösteren, bir sonraki gösterilenle birlikle
bir üstdilin ya da Barthes’ın dem esiyle , ‘söylenin’ bir parçasıolan ikinci b ir gösterge üretir. Bu ikinci gösterge, ‘çağrışım’
düzey inde işler. Bay Pembe’nin ölü m ün ün cezaland ırılan suç
luların gösterileni açısından bir gösteren olduğu söylenebilir;
ikinci gösterge ise, suçluların işledikleri suç nedeniyle ceza
landırıldığını, suç işlenemeyeceğini ve düzenin kendisini ko
ruyacağını ‘çağrıştırır’.Anlatının merkezindeki bütün biçimsel deneyimleri ve suç
luların konumlanmalarıyla birlikte, RescnvirD ogs , anti-kah-
ramanlannm elmaslarla kaçmasına izin vermez. Bunun yeri
ne, Bay Mavi, Bay Kahverengi, Bay Sarışın, Tatlı Çocuk Eddi-
e, Joe, Bay Beyaz ve Bay Pembe vurularak ölür. Kurtulma ih
timali olan tek karakter -kanamasının durup durmamasına bağlı ola rak- gizli polis Bay T urııncu’dur. Kaldı ki, m asum bir
sivili öldürdüğü için, onun hayatla kalması da pek de müm
kün değildir.
V. I. Propp (1895-1970)
V. I. Propp’un Rus masallarına odaklanan yapısalcı çalışma
sı, bun ların tüm ü n ü n aynı temel anlatıya, bildiğimiz temel bir
göstergeler ya da dizim düzenine sahip olduğu sonucunu çı
karmıştır. Hikâye ile olay örgüsü arasında bir ayrım yapmak
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 68/170
Anilrevr M. Buller 67
durum und ayız. Hikâye, birtakım karakterlerin kronolojik bir
düzen içinde başına gelen olaylar dizisidir. Olay örgüsü ise,
bunların ekranda betim lenm ekten öte, im a edilerek bırakılan belli olayla rla izleyiciye açıklandığı düzendir. Bir hikâyenin
başında genellik le daha sonradan tehdit edilen bir statüko his
si verilir: bir şey yasalar tarafından yasaklanır ve muhtemelen
biri bu yasaları çiğner. Belli b ir kaos sü recin in ardından, eğer
statüko eski durumuna geıirilemiyorsa, bu hâlde, en azından
yeni bir dengeye ulaşılır.
Star Wars (1977) başlamak için iyi bir örnek gibi görünü
yor. Luke çöldeyken, kendisini evlat edinen ailesi öldürülür
ve dolayısıyla Luke intikam almak ister. Filmin sonunda, Lu
ke yeni bir aileye; Han, Chewbacca, droidler ve Leia’ya sahip
tir. Reservoir Dogs’un hikâyesi, olay örgü sü tarafından belirsiz
leştirilir ancak yine de bir elmas soygunu ile bozulan yasa ve
hırsızların tüm ün ün ölmesiyle düze nin eski durum un a getiri l
mesi olarak özellenebilir.
V. I. Propp her anlatının 31 işlevden ibaret olduğunu belir
tir; işlev burada hikâyenin önemli bir karakteri tarafından ya
pılan bir eylem anlam ındadır. Bu işlevler, lıer biri belli bir ka
rakter tü rü ne uygun düşen yedi farklı alan içinde dağıtılır: ha
in, bağışçı, yardımcı, aranan kişi/prenses ve onun babası, sevk
edici, kahraman ve sahte kahraman. Her ‘insan’ gerçeklen de
anlaiının farklı noktalarındaki farklı işlev türlerini yerine ge
tirir ve bu nedenle de farklı karakterler vardır. Aynı şekilde,
bazı ‘insanların’ aynı işlevi yeline getirm esi de m üm kündür.
Bu yedi alan, bir anlatı gösterge sistemidir.
Bu yedi alanı tasvir etmek için imgesel bir anlatı da inşa edilebilir. Baba, kızım hainin pençesinden kurtarması için birini
gönderir ve fakat bu kişi başarısız olur. Daha sonra, kıza giz
liden gizliye âşık olan gerçek kahraman ve onun sadık dostu
gönderilir. Yolda, kahraman kendisine büyülü bir nesne veren
bilge bir yaşlıyla karşılaşır. Kahram an, bu nesnenin yardım ıy-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 69/170
68 Filin Çalışmaları
la, haini alt eder ve hainin deniz altındaki karargâhı yıkılır
ken, bir volkanın ağzı sayesinde sıcak hava balonu içinde
prensesle birlik le kaçar.
Bu türden bir yapıyı özellikle de bir prensese herhangi bir
açıdan yakın olabilecek olan herh angi bir kad ın ka rakterin ol
madığı da düşünüldüğünde, Reservoir Dogs ile eşlemek güç
tür. Şayet Bay Tu run cu kah ram an ise, o hâlde, E ddie ve Joe da
aranan kişi ve babadır. Onların polis arkadaşları; yardımcı,
sevk edici ve bağışçı; Bay Sarışın hain ve Bay Beyaz da muhte
melen sahte kahramandır. Diğerleri -Pembe, Mavi ve Kahverengi Baylar- ise, vitrin dekorudurlar.
Star Wars daha açık bir örnek sunar: Luke, kahraman ola
rak, Prenses Leia’yı arar. Bu arayışında, kendisine C3PO ve
R2D2 (İkincisi aynı zamanda sevk edicidir) tarafından yardım
edilir ve Obi Wan tarafından ışın kılıcı bağışlanır. Han Solo
sahte kahraman, Darth Vader haindir. Leia, R2D2 üzerindenkend i sevk edicisi gibi dav ranır ve Darth V ader’ın onu n baba
sı olduğu anlaşılır (aslında Luke’un b a b a sıd ır) '
Doğaldır ki, bu, anlatıların acımasızca basite indirgenmesi
ne yol açar; hiç tartışmasız mesele de zaten budur. Öte yan
dan, tü m filmler bu anlatıya uymaz. R om antik kom ediler bir
birine zıt iki insanla başlar ve isler bir Jane Austen uyarla m ası, isterse de Bringing Up Baby (1938) gibi bir saçma komedi
olsun, mutlaka bu ikilinin evliliğiyle biter. Filmin, yapıdan
saptığı oranda onu güçlendirdiğini ancak bu nu n aynı zam an
da tatmin edici olmayı başaramadığını söylemek mümkündür.
Bir diğer sorun da, bu analiz türünün farklı insanlar hakkın-
daki birbirine kenetli bir dizi anlatıdan öte, fazlasıyla tek kişihakkındaki bir anlatıya iliştirilmesidir; sözgelimi, olay örgüsü
ne kada r kron olojik bir düze nde yeniden yapılandırılm ış olu r
sa olsun, Pulp Fiction’ı [Ucu? Roman] (1994) basit, tek bir çiz
gisel hikâyeye indirgemek mümkün değildir.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 70/170
Andrew M. Butler 69
Çatışkılar
Ü çü ncü Bölüm’de, Peter W ollen ’in yapısalcı otörlüğe değin
diğini belirtm iştim ; şimdi bu nu yineleyelim ve bu ko nu m u kı
saca açıklayalım. Bir film, betimlenebilecek sınırsız sayıda
olay arasınd an b irkaç ının seçilm esinden ibarettir; bu, paradig-
ıııatik b ir düzlem de işler. Belli b ir seçim tü rü -sözgelimi, W es
tern, mü zikal, belli çekim türleri- m evcu t bir yö netm enin ese
ri olarak kurgulanabilir. Alternatif olarak, belli bir yapı türü
(sentagma) -gerilim, romantik komedi- belli bir yönetmenin
ka rakteristiği olarak d üşünüleb ilir.
Wollen, belli filmlerin çatışkıların ideolojik savaş alanı ol
duğunu öne sürmüştür. Bir çatışkı, karşıt bir çiftin tekidir; bir
gösterilendir ancak karşıtı olan bir gösterilenle ilişkili olarak
tanımlanır. Yapısalcı okumanın cazip gelen yanı, bir kutba -
uygar, ahlâklı, dedektif ve sair- diğeri üzerinde ayrıcalık tanıyarak, filmi ya da herhangi bir metni tek, sabit bir anlama sı
kıştırmasıdır. Her okuma karşıtlıkların karmaşıklığını ve ka
rakterlerin birbirlerine nasıl tuzaklar kurduklarını bildirmek
durumundadı r .
Bu tü rden b ir okum a, h içbir yard ım almaksızın ‘post-yapısal-
cı’ olarak b ilinen ancak gerçek te daha çok yapısalcı bir oku m adır: Jacques Derrida'nın ifadesiyle, yapısöküm düşüncesinin
fazlasıyla yanlış yorum lanm asıd ır. Y apısöküm salt bir filmi pa r
çalara ayırm ak meselesi değildir; bu parçalara ayırmayı belli bir
biçim de gerçekleştirmektir. Ayrıca, yapısöküm yazarın (ya da
sanırım , burad a yönetm enin) öldü ğü nü de ilan ediyor değildir.
Yapısökümcü okuma, belli bir yazarın niyetini ele alan ve metindeki detayların bunu nasıl hem desteklediğini hem de daha
da önemlisi baltaladığını gösteren bir okumadır.
Bir gösterenin birçok gösterilene işaret edebileceği noktası
na geri dönecek olursak, birçok karakter, adlarının kötü çağ
rışımlar yapabildiğine dikkat çeker; özellikle, Bay Pembe, eş
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 71/170
70 Film Çalışmaları
cinsel olarak görüldüğü hissine kapılır. Film, adlandırmadaki
nedensizlikte ısrar ederek bu çağrışımları bastırır. Bu çağrı
şımlar üzerinde durarak -başka bir şeylerle ilgileniyor gibi
davran an Bay Pem be ile- filmi erkek ler arasında geçen bir aşkhikâyesi olarak gören bir okuma, yapısöküm cü bir oku m a ola
bilirdi. F incher’e dönecek olursak, Seveıı (1995), toplum un
uygarları barbarlardan üstün tutan hiyerarşisini lersyüz ede
rek barbarları uygarlardan üstün tutmaz; ancak, film sayesin
de artık ‘barbar’ ve ‘uygar’ terimlerini eskisi gibi tanımlamak
imkânsızlaşır.
Christ ian Metz
Metz, sinema eserleri açısından yapısalcılık ve psikanalizle
bağlantılı düşünceleri olan bir kuram cıdır. Gelecek bölüm de,Lacan ve Ayna Evresi başlıklarında kendisin e kısaca değinec e
ğim. Metz’in yapısalcılığa borcu, sinemanın diğer metin türle
rinden farklı olduğu, çünkü saf bir görsel ya da işitsel olmadı
ğı ve dolayısıyla bireysel göstergeleri yalıtmak açısından çok
daha karmaşık olduğu yönündeki iddiasından kaynaklanır:
İlk olarak, Metz filmleri analiz edilebilecek ve çizgisel ya da
sentagmatik bir düzende tümleşebilecek şekilde farklı kısa
parçalara ayırm aya çalışmıştır. Bu farklı kısa parçaların hiye
rarşisi bir kodlar hiyerarşisine yol açmıştır; bu kodların bazı
ları salt sinematik, bazılarıysa da diğer medya türlerine yakın
olmuştur.
Metz’in kavramlarının bir sonraki evresi, Lacan’ın düşünce
lerine dikkat çekmiştir. Bir filmdeki bir nesne ya da karakterin imgesi, bunun bir nesne ya da karakter olduğunu göster
mez; daha çok, bu nesne ya da bu karakterin burada olduğu
nu ilan eder. Temsil süreci gizli değil, projektör ile ekran ara
sındaki bir ışık huzm esiyle birlikte, g örü nü rdü r. Bu bir göste
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 72/170
Andrcw M. Butler 71
rendir; ancak, izleyiciyi gerçeklikten uzaklaştırmaya hizmet
eden bir gösterendir. Bu uzaklık izleyicide bir yoksunluk ya
ratır ya da ortaya çıkarır; izleyici bir röntgenciye dönüşür. Bu
düşünceyi anlamak için, doğrudan Freud ve Lacarim düşün
celerine dönmek daha yararlı olacaktır.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 73/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 74/170
Psikanaliz
Psikanaliz 1970’lerde, özellikle de Laura Mulvey’in film ku
ramının önemli parçalarından biri olan makalesi ‘Visual Ple-
asure And Narrative Cinéma’ [Görsel Haz ve Anlatı Sineması]
(1975 ) ile öne çıkan bir sinem a yaklaşımıdır. Psikanalitik film
kuramı; Sigmund Freud (1856-1939) ve onun takipçileri,
Cari Ju ng (1875-196 1), E rnest Jo ne s (1879-19 58), M elanieKlein (1882-1960), Joan Rivièra (1883-1962) ve ön önemlisi,
Jacques Lacan’ın (1901-1981) düşünceleri üzerine inşa edilir.
Bu kura m , film karak terlerini gerçek insanlar ya da örnek olay
incelemeleri olarak ele alabilmek, yönelmenin kişiliğini ince
leyebilmek (diğer ekip üyelerini yok sayma pahasına yönet
menin katkısına fazlasıyla ağırlık vererek) ve sinemanın kendi işleyişini değerlendirmek için kullanılabilir. Tüm bunlar
şüph esiz ki burada detaylıca değ inm ek için olduk ça fazla m a
teryal anlam ına geliyor; dolayısıyla, F reud, Lacan ve Mulvey’e
odaklanacak ve feminizm bö lüm ün de bu dü şünce lerden bazı
larına yeniden değineceğim.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 75/170
Kuram kendi eleştirmenlerinden yoksun değildir; sol siyaset
ten gelen bu eleştirmenler arasında en dikkate değer olanları,
bireylerin davranışlarını belirleyen şeyin psişik iç çelişkilerden
öte, toplumun birey üzerindeki etkisi olduğunu öne sürenler
dir. F reud’un insan cinselliğine ilişkin analizi, her ne kadar k i
mi feminist eleştirmenlerin Freud’un düşüncelerini kullanma
sını engelleyemiyorsa da, cinsiyetçi ve homofobik olarak de
ğerlendirilebilir. Dahası, bu analiz son yüzyıldaki beyin ve ki
şisel deneyime ilişkin bilimsel araştırmalar tarafından da sık
lıkla değillenmektedir; kaldı ki, ataerkil Viyana orta sınıfınınF reud’u n düşüncele ri üze rindek i etkisi de asla göz ardı edilme
melidir. Sonuç olarak, akli açıdan hasta ya da sorunlu olarak
tanımlanan kişilerin eylemlerini temel alan bir insan davranış
ları kuramı ne derece tutarlı olabilir? Yine de, psikanalitik ya
pılar şaşırtıc ı sayıda filmi belirliyor gib i görünm ektedir.
Bastırılmış Olanın Dönüşü
Freud’a göre, insan davranışlarının tümü haz ihtiyacından
kaynaklanır; bilinçdışı akıldan çıkan arzularla birlikte, buna
Haz İlkesi adı verilir. Bilinçdışı; aklın ne yaptığımızı, ne hissettiğimizi belirleyen bölümüdür; öte yandan, buna doğrudan
erişemeyiz; aksi hâlde bu zaten bilinçdışı olmazdı. Şayet her
bilin çdışı arzum uzu eyleme dökecek olsaydık, sonuç, yalnız
ca kargaşa olurdu: hiçbir iş yapılmaz, hiçbir yiyecek üretil
m ez, tecavüz yaygınlaşır ve hepimiz perişan o lurd uk . T oplum ,
bu nedenle, cinsel aşırılıklara m üsam aha gösterm ez ve buna bağlı olarak, birey de arzularını bastırır; buna Gerçeklik İlke
si adı verilir.
Ne ki, salt bastırılıyor olm ası, bir arzunun tüm üyle yittiği
anlamına gelmez. Arzuyu bir suyun akışı gibi düşünürsek,
bastırm a, suyun önüne çekilen bir settir. Su akm ayı sürdürür:
74 Film Çalışmaları
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 76/170
Andrew M. Buller 75
bastırm a set çeker ve su, tıkanıklığın kenarından, üstünden ya
da en nihayetinde içinden geçen bir yol bulur. Bu nedenle,
baskıyı düzene sokacak belli o luklara ihtiy aç duyulur. Bastırılan arzular; rüyalar, şakalar, dil sürçmeleri (Freud sürçmesi),
sanrılar ve hatla psikolojik sem ptom lar olarak ortaya çıkacak
tır. Bu, Fight Club (1999) filminde açık hir biçimde görülür.
Anlatıcı, bedeninin kontrolünü yitirdiği kimi anlarda, kendi
kendisini döver.
Bastırılmış olanın d ön üşü, çoğ u kork u film inin, özellikle de Halloween \Yabancı] (1978), A Nightmare On Elm Street ]Elm
Sokağı Kâbusu] (1984) ve 1 Know What You Did Last Summer
f Ne Yaptığını Biliyorum] (199'7) gibi kesm e-biçm e film lerinde
ki değişik anlayışların tem elidir. Bu filmlerde, geçmişte bir suç
işlenmiş ve fakat sonrasında topluluk tarafından unutulmuş
tur. Aradan uz un yıllar geçer ve birisi -genellikle erişkin genç
lerden- intikam almak üzere geri gelir. Evlilik dışı cinsel ilişki
yaşayan herhangi bir kişi öldürülmek üzere seçilir ve filmin
sonunda, cesur bir bakire genç kız, kötü adamı tek başına alt
eder. Toplumun korkusu -bu genellikle cinselliğe ilişkin, ka
dın ve çocuk istismarına ilişkin, ırk ve sınıfa ilişkin bir korku
dur- bu toplumu yok etmeye kalkışan kötü bir ötekinin üze
rine yüklenir. Türlere odaklana n b ölüm de, kesme-biçme film
leriyle ilgili daha fazla bilgi verilecektir.
Oedipus Kompleksi
Freud, bir çocu ğun yetişkin olarak du rulm azd an önce, farklı cinsellik evrelerinden geçtiğini öne sürmüştür, tik olarak,
hazzm memeyi emmekten kaynakladığı oral dönem gelir; ço
cuk ve ebeveyn arasındaki belirsiz ayrım bu noktada nadiren
korunur. Ardından, anal dönem çocuğun bedensel sınırlarını
keşfeunesine olanak tanır; dışkı ve idrar akışının kontrolü,
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 77/170
76 Film Çalınmaları
özellikle de dışkı atımının ertelenmesi haz ve hoşnutsuzluk
derecelerine yol açar. Daha sonra, çocuk cinsel organlarıyla
oynam aktan haz alabildiğini keşfeder. Ebeveynler, tüm b u dö
nem boyunca, çocukların bu türden davranışlarına bir sonvermeye çalışırlar. Bu noktadan sonra, sözde uygun genilal
cinselliğin başlangıcının öncesinde bir gizil dönem vardır.
Bu arada, çocuk birincil haz kaynağı olarak gö rdüğ ü ann esi
ni arzular ve fakat ya doğ rud an babası ya da on u tems ilen an
nesi (‘baban eve gelene kadar bekle’) tarafından iğdişle tehdit
edilir ya da tehdit edildiğini hisseder. Erkek çocuk annesiyleilişkisinden ve babasıyla çatışmaktan kurtulmalıdır; artık sa
dece annesinin yerini alacak bir kadın bularak güç ve mutlu
luğa erişmeyi umut edebilir. Bu sürecin tümüne Freud’un ba
basını ö ldürüp annesiyle evlenen bir adam ı konu edinen Yu
nan mitinden aldığı Oedipus Kompleksi adı verilir.
Kadının yörüngesi çok daha tartışmalıdır. Freud, bir öncekicinsiyetlerin tersi anlamında, bir çırpıda Elektra Kompleksi
diye bir şey zırvalamış ancak hiçbir zaman kendi tanımlama
sıyla tam anlamıyla uzlaşamamıştır. Kız çocuk da yine anne
siyle Ödipal bir ilişki içindedir ve iğdişle tehdit edilmektedir.
Ah, ama kız çocuk hâlihazırda penise sahip olmadığına göre,
ya iğdiş edilmiştir ya da -klitorise sahip olarak- noksan kılınmıştır. Bu hâlde, kız çocuk penise (daha doğrusu, anatomi
bağlam ında güç düşüncesinden söz eitiğim ize göre, fa llusa)
sahip olabilmek için babasını baştan çıkarmaya çalışacaktır.
Ensest tabusu, baba-kız çocuk arasındaki ilişkinin cinsel an
lamda gelişimine engel olu r ve dolayısıyla, kız çocuk ken di er
kek çocuğuna sahip olarak fallusa erişmek umuduyla başka bir erkeğe yönelir. (Erkeklerin yaşadığı iğdiş korkusuna kar
şın, kadınların penise imrenmeyi reddettiklerine sürekli tanık
olduğumu belirtmek durumundayım. Açık ki, kadınlar bunu
bastırıyorlar.)
O edipus K om pleksinin başarılı bir biçimde aşılması, hetero-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 78/170
Amlrew M. Bııtler 77
seksüe l kim liği de be rabe rinde getirir; öle yan dan, başarısızlık
biseksüellik, eşcin sellik ya da diğer tıbbi durum larla sonuçla
nır. Fighl Club' da, ne an latıcı ne de Tyler D urd en kasıtlı bir biçimde so runsu z g örü nü r; ikisinin de babalarıyla aralarında so
runlu bir ilişki vardır. İkisi de anneleri tarafından yetiştiril
miştir ve dolayısıyla, söz konusu kompleksi başarılı bir biçim
de aşam am ıştır. İkisi de otorite figürüyle so run lar yaşar ve bu
sorunlar yine ikisinde de şiddet edimlerine yol açar.
İd, Ego, Süperego
Freud, aklın -her ne kadar en az beş bölüme sahip olsa da-
üç bölümlük yapısını yazmaya 1920’lerde başlamıştır. Algı
Sistemi ve Önbilinç unutulanlardı; ayrıca ego (kısmen önbi-linç, kısm en bilinçd ışı), bütü nü yle bilinçdışı id ve son ikisinin
‘arasında’ yer alan süperego.
İd, bireyin arzulanndan oluşur ve istediği her şeyi çalan,
küfreden, zarar veren Tyler Durden’ın kısıtlanmamış davra
nışlarında görülebilir. Durden bir şeyi arzuladığında, diğerle
rine acı verecek, zararı dok un aca k dahi olsa, bu şeye göre davranır. Bu, Marla’nm göğüslerini kanser şüphesiyle kontrol
ederken, gözle görülür hir şekilde ondan faydalanmayan,
Tyler’ı dövmesi için kendisini ikna etmeye çalışan ve IKEA ka
talogu sayesinde son derece konforlu bir yaşam tarzına sahip
olan anlatıcı tarafından temsil edilen Ego ile karşıtlık oluştu
rur; kişilik bölünmesi yaşamasına neden olan birtakım trav
malar geçiren gerçek Tyler Durden muhtemelen bu ikisinin
arasındadır: bir yarısı bütünüyle ego, diğer yarısı ise, İd’dir.
Bu, Oedipus Kompleksinin enkazından oluşan ve psişe üze
rindeki içselleştirilen ataerkil güç tarafından yaratılan süpere-
gova yol açar. Süperego, haz düzenleyicisidir; İdi sansürleyen
de ona izin veıen de süpcregodur. Fight Club' da, süperego bir
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 79/170
78 Film Çalışmaları
kaç farklı şekilde ortaya çıkar: ilk olarak, yardımlaşma grupla
rında (ki bu anlatıcının biraz uyum asına izin verir), ardından ,
dövüş kulüplerinde (ki bu şiddet edimlerine izin verir) ve
Kargaşa Projesi’nde. Süperego aynı zamanda birçok kriz anında anlatıya dahil olan polisle de tanımlanabilir.
Fetişizm, Röntgencilik ve Skopofıli
Şimdi bir diğer tartışmalı konuya gelelim: iğdiş ve fetiş. Erkek çocuk kimi noktalarda annesinin ve tümevarımda kadın
ların iğdiş edildiğini fark eder. Kabul, simgesel bir düzey dı
şında herhangi bir şekilde kadınların iğdiş edilmediği açıktır;
ancak çocuğun haklı olduğunu söylemiyorum. Kadının iğdiş
edilmiş olması erkek çocuğun kendisinin de iğdiş edilme ola
sılığının daimi hatırlatıcısı ya da en azından hu zu rsuz luğ ud ur.Kimi durumlarda, erkek iğdiş olasılığını hem reddedecek hem
de bunu n olabileceğinin hatırlatıcısı olarak -hareket edecek
temsili bir fallus anlam ına gelen belli nesnelere sıkı sıkıya bağ
lanabilir.
Bu nesne başka birinin bedeninin bir bölgesi (göğüs, bacak-,
lar ya da güzel bir bu ru n ), bir giysi (gene llikle ayakkabı, iç çamaşırı ve nadiren eldiven) ya da başka şeyler olabilir. Şayet
Figlıt Club 'un anlatıcısı fetişist ise, o hâlde, onun için bu, mad
di yaşam tarzı, yiıı ve yang masası ve saird ir ve o, salt daha de
rin bir kişilik bölünmesine batmak için bu nesneleri yok ede
rek fetişinin üstesinden gelir.
Freud’un kuramında kadınlar hâlihazırda iğdiş edilmiş oldukları için, fetişist olamazlar; bu, 1990’ların feminist eleştir
menlerinin tartıştığı bir konudur. Şayet bu yapının izinden gi
dilmesi söz konusuysa, o hâlde, insan bedenini feıişleştiren
çekimlerden oluşan sinemanın toplumsal cinsiyeti erildir.
La ura M ulvey’i tartışırken, bu konuya yen iden değineceğim .
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 80/170
Andrew M. Butler 79
Bakma eyleminin kendisi röntgencilik ya da skopofili olarak
sapkın olmaya açıktır. Eğer bakılan, cinsel organlarsa (bu no k
tada, Tyler’m filme gizlice soktu ğu c insel organ ların anlık ka relerini imleyin), eğer bakmak üstesinden gelinen bir mide bu
lantısıysa ya da eğer bakmak bir tür haz kaynağı olarak cinsel
birleşmenin yerini alıyorsa, o hâlde bu bakış sapıklık olarak dü
şünülür. Dolayısıyla, röntgencilik şeylere ya da insanlara bak
maktan gelen bir cinsellik türüyken, skopofili bunu bir sonra
ki aşamaya taşır ve sadizme gö türür . Skopofili, bakılan in san lara nesnelermiş gibi davranır; ideal olanı, kontrol alımda olma
larıdır ve m üm künse , acı çekiyor olmaları bakan kişi açısından
çok daha iyidir. Fight Clnb’da, anlatıcının skopofiliye geçtiği en
azından bir an vardır: bodrumda sarışın çocuğa saldırdığı ve
onu acı çekerken görmekten keyif aldığı an. Eylemle bağlantı
sı bunun skopofili olmasını engeller ancak eğer onunla özdeşleşmeye başladıysak, bu hâlde, biz röntgenciyizdir.
Sinema en nihayetinde yine sinemayı saplantı hâline getirir
ve yüzlerce film bakmak eylemine dikkat çeker. Anlatıcının
doğrudan kameraya konuştuğu ve makara değişimini imleyen
sigara yanığını işaret elliği anla birlikte, Fight Club bir istisna
değildir. Klasikleşen skopofili (ya da filmde geçtiği hâliyle,
skoptofili) yapıtı, Michael Powell’in kad ınları öldürü rke n çek
tiği görüntülerde kendisini izlemekten haz alan bir skopofili
anlatan Peeping Tom (1960) filmidir.
Cinsel edimin yerini alan bir şey olduğu için, hu onu asla
tatmin etmeye yetmez ve işlediği suçlan yinelemeye sürükler.
Jacques Lacan
Lacan, Freud'un takipçileri tarafından yanlış yorumlandığını
düşünen Fransız bir psikanalizcidir. Freuda dönüşünde, yapı
salcılık düşüncelerinden, kısmen Levi-Strauss’un antropoloji
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 81/170
80 Film Çalışmaları
sinden ve gösteren/gösterilen ayrımından etkilenmiştir. La-
can ’ın zor bir dü şünür olduğ un u ve çalışm alarının kimi çeviri
lerinin zayıf kaldığım söylemek adettendir; ancak seminer ka
yıtlarından aynı zamanda oldukça zeki biri olduğu da anlaşılır.
Lacan, Freu d’un O edipus K ompleksi yo rum un da am açlana-
bilen bir eleştir iy i çözer: peki, dengeli bireyler yetişıirebilm e-
leri m uh tem el görü ne n tek ebeveynli ya da eşcinsel aileler ko
nusunda ne dersiniz? Burada babanın yerini fallus -ki bu, ay
nı zamanda ataerkil toplumumuzun bir gösterenidir- ve iğdiş
tehdidiyle birlikte işlev gören Babanın Adı alır. Herhangi biri
-bir amca, üvey baba, bir kad ın ve ha tla anne- fallus görevi gö
rebilir.
Çocuk anne tarafından arzulanmayı arzular; ancak anne,
fallusu arzular. Dolayısıyla, çocuk, anne için bir fallus olma
ya, dünyanın merkezi olmaya çalışır. Çocuk başarısız olur ve
sonuç cinsiyete göre değişir. Erkek çocuk, şu anda başarısızolmuş olsa dahi, bir gün bunun tümünün onun olacağı ve yi
ne de fallus olabileceği konusunda rahattır. Bu arada, Lacan’ın
simgesel düzen olarak adlandırdığı dile sahip olur. Kız çocuk
(ataerkil olan) simgesel düzene bütünüyle erişemez; kendisi
ni sadece iğdiş edilişinin öncesindeki bir zamanın düşüncesiy
le avutabilir... Ancak, bu muhtemelen bizi aşar.
Ayna Evresi ve İmgesel
Lacan’a göre, biz fazlasıyla erken doğarız. Yürüyenleyiz, ko
nuşamayız, göremeyiz. Hayata eksik insanlar olarak başlarız.Yine de, bir şekilde aynada kendi imgemizle karşılaşır ve ken
dimizi diğerlerinden ayırmaya, dünya üzerindeki ayrı bir kişi
olarak tanımlamaya başlarız. Bu imge bizden daha iyi gibi gö
rünür ve bizim dışımızdadır; dolayısıyla, bu tanımlama kendi
içinde sorunludur. Ayna Evresi adı verilen bu süreç, imge diı-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 82/170
Andrew M. Bııllcr 81
şüncesi üzerindeki vurguyla birlikle, imgesel dünyaya girme
mize olanak tanır.
Bu Ayna Evresi, sinemada yaptığımız şey açısından bir me
tafor görevi görebilir; bu düşünce, Christian Metz tarafından
geliştirilmiştir. Bizden çok daha büyük, güçlü, zeki, cesur ve
varlıklı birinin imgesini izlerken, karanlıkla sessizce oturur
(doğaldır ki, Metz sizin çok katlı sinemalarınıza gitmez) ve
hiç hareket etmeyiz. Sinema ekranının aynası bizi geri yansıt
maz; olmak istediğimiz kişiyi gösterir. Ben, Brad Pitt değilim
ama olsam, hiç de fena olmazdı (tabii, MeetJoc Blaeh’teki ]Jo-e Black, 1998] hâlini değil).
Simgesel Düzen ve Gerçeklik
Ayna Evresinin bir öğesi olarak, birey dile sıkıca bağlanır;kendisiyle ya da kendisi hakkında konuşulur; zaman, mekân
ve dile yerleştirilir. Bu dili, Beşinci Bölüm’de açıklandığı üze
re, Saussure’un gösterenler ve gösterilenler ağı üzerinden an
lamak mümkündür. Gösterenler bitimsiz bir anlamlama zin
cirindeki diğer gösterenlerle değiştirilebilir. (Bunu anlamak
için, sözlükteki bir sözcüğe bakmayı deneyin; her sözcük bunu başaracaktır. Tanım size tanımlaması gereken daha fazla
sözcük verecek ve bu böyle sürecektir. Nihayetinde, ya bir ta
nımlar döngüsü içinde saplanıp kalacaksınız ya da sözlükteki
anlam lan kovalamaya son vereceksiniz.)
Çocuğun Ayna Evresi’ni geçmesinin ardından Oedipus
Kompleksi gelir ve çocuk fallusun göstereniyle ya da Babanın
Adıyla yüzleşir. Erkek çocuk bunu atlatır ve simgesel düzene
girer; bir gün fallusla birlikte anılacaktır. Ancak, o ana değin
ataerkil toplum yapışım içeren değişim sistemiyle yetinmek
zorundadır. Öle yandan, kız çocuk kendisini yalnızca fallusla
birlikte anıldığı, iğdiş edilm ezden önceki zam anların (sahte )
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 83/170
82 Filin Çalışmaları
anısıyla avutabilir ve tam anlamıyla simgesel düzene giremez.
Feminist açıdan bakıldığında, bu da en az Freud’un analizi
kadar soru nlu du r; a nca k Julia Kristeva gibi kimi feministler,
kadınların kendilerine ait, ataerkil olmayan düzenlerini ya daKristeva’nm göstergebilimsel olarak adlandırdığı kendi bebek
dillerini bulmaları gerekliğini öne sürmüştür. Filmlerin bü
yük çoğ unluğu eril bir yapı, çizgisel bir anlatı izler: toplum sal
düzenin bozulmasıyla başlar ve sonrasında bu düzeni başarılı
bir biçim de eski d u rum una getirm ek iç in çeşitli girişim le rde
bu lunu lur. Dişil b ir-yap ı bundan daha farklıdır : sözgelimi,Sally Potter ve Jane Campion’un ve hatta olayın bütün hikâye
ye bask ın geldiği Derek Jarm an yapıtlarına b akınız.
İmgesel ve simgesel dışında, Lacan, dilin öncesinde ve öte
sinde var olan ve simgeselleştirilmesi mümkün olmayan ger
çeklik boyutunu varsayar. Gerçeklik cinsel ilişki anında, ölüm
sonrasında ya da doğum öncesinde olabilir. Gerçeklik, TylerDurden’ın sinir krizi öncesinde ya da filmin ortalarında görü
len anlık karelerde birleşik bir bütün olduğu andır; ya da fil
min eşiklerini görür gibi olduğunuz andır.
Laura Mulvey ve Bakış
Lacan’ın düşünceleri, kısmen çokça feminist düşünce
barın dırm ası, kısm en de Mulvey’in ‘Görsel Flaz ve Anla tı Sine
ması’ adlı makalesinde değiniliyor olması dolayısıyla film ça
lışmalarında önemlidir. Mulvey, filmi izleyen bir izlerkiıle fer
di düşüncesini ele alır ve özdeşleme kaygılı bir bakış olarak
başlayan şeyin çok daha sadist bir şeye sürüklendiğ in i öne sürer. Evet, Brad P itt’i dövüş ku lüb üy le özdeşleriz ancak ay nı za
m anda onu barın patronu tarafından döv ülürken görm ek iste
riz. Belli bir anlatı olması gerektiği için -ki çoğumuz filmleri
mizde bir anlatı olmasını isteriz- insanlar acı çekmelidir ve
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 84/170
Andrew M. Butlcr 83
kahraman da buna dahildir. Durden acı çekmelidir, anlatıcı
acı çekmelidir.
Aynı zamanda, ekrandaki kadına -bu örnekte, Helena Bon-
ham C arter’ın canlandırdığı M arla’ya- bakm ak b ir tür h uzu r
suzluk hissi yaratır. Kadın iğdiş edilmiştir; dolayısıyla, kadına
bakm ak izleyiciye iğdiş edilm e olasılığ ın ı hatırlatır. M arla’m n
bir teslis kanseri destek grubuna katılması, sürekli sigara içi
yor olması ve sair onu Norlon’un karakterinin kontrolünün
ötesinde bir yere taşır ve Norton’un canlandırdığı karakterin
hayatı, terapi gruplarının yerine koyacak bir şey bulana değin bozulur. K ahram anın iğdiş edilm iş kadını b ir şekilde alt etm iş
olması, izleyicinin endişesinin giderilmesi anlamına gelir.
Mulvey sinemayla ilişkili üç bakış türü olduğunu belirtir:
ka rak terler ara sındaki d ıege tik bakış, filmi izleyen izleyicilerin
ekstradiegetik bakışı ve kamera önünde canlandırılan olayları
filme çeken ekibin bakışı. Bu üç bakma türünün üçü de baskın bir biçimde erildir ya da erkekle ilişkilidir. Bu, 1975’te
Mulvey’e sorunlu bir şey gibi görünmemiştir. Öte yandan, da
ha sonradan sinemanın cinsiyetçiliğine dikkat çeken bir son-
söz kaleme almıştır; ancak, benim düşüncem, eril bir bakışın
pek de ötesin e geçemediğ i yönündedir. Dişil bir bakış, elbette
ki m üm kü nd ür; ancak gelin, bu tartışm ayı bir sonraki bölüm e bırakalım .
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 85/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 86/170
Feminizm
Feminizm, film çalışmaları içindeki bir dizi alanı kapsayan
bir düşünce, felsefe ve siyasettir: genel kural, kadının temsili,
kadınlar ile erkekler arasındaki (genel olarak cinsel) toplum
sal cinsiyet eşitsizliklerinin temsili, izleyicinin cinsiyetçi ku
rulumu ve kadm sinemasının olasılığı. Bu alanlara değinmez-
den önce, biraz terminoloji yararlı olacaktır.
Kadm, Dişil, Feminist
Kadın olmak, -özellikle de çocuğun cinsiyetini belirleyen
yirmi üçüncü kromozom çifti tarafından- biyolojik olarak belirlenen bir durumdur. Bu, cinsiyetlere göre farklı biçimlerde
gelişen anatom ik özellikleri bera ber inde getirir: göğüsler, y u
murtalıklar, vajina ve sair. Neredeyse bütün insanlar kadın ya
da erkek olarak doğar ve yaşamlarını bu şekilde sürdürürler;
top lum un sayıları giLtikçe artan b ir kısmı ise, hem kadm hem
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 87/170
86 Film Çalışmaları
de erkek organlarına sahiptir. Ameliyatlar bir kişinin anato
mik cinsiyetini değiştirebilir; ancak, geneıik üzerinde etki
gösteremez. K adın ve erk ek aras ındak i değişmez farklılıklardaısrar eden kuramcılar esensiyalistler olarak bilinirler.
Dişil, tıpkı eril gibi, toplumsal bir kurulumdur. Geleneksel
olarak, edilgenlik, narinlik, anaçlık ve duygusallık dişil özel
likler; etkenlik, teşhircilik, umursamazlık ve düşünce eril
özellikler olarak görü lür. Bunlar, top lum um uz un (özellikle de
yirminci yüzyılın son u ile yirmi birinci yüzyılın başındak i Ba
tı toplumunun) gözünde, kadın ve erkeklerin sahip olduğu
özelliklerdir. Kadınlar eril özelliklere, erkekler dişil özellikle
re sahip olabilir ancak toplum bu nu bir tü r sapk ınlık ya da eş
cinsellik göstergesi, uygunsuz bir durum olarak değerlendirir
ve asla hoş karşılamaz.
Fem inizm , öncelikli olarak kadm ve erkeğin toplum dak i ko
numuyla ilgilenen bir düşünce akımları ve politik akımlartoplamına verilen addır. Feminizm -kadınların erkekler tara
fından bütünüyle aşağılanması, görmezden gelinmesi olarak
tanımlanab ilen- cinsiyetçiliğe karşıdır. (Kimi kad ınlar da yine
kadın karşıtı olabilir ya da kendi üzerindeki baskıya üstü ka
palı bir biçim de rıza gösterebil ir.) Ne tüm kadınlar fem inist
tir, ne de tüm feministler kadındır.Kantarın topuzunun kaçtığını ve toplumda gerçekte erkek
lerin baskılandığını söyleyenler de vardır. Erkeklerin yirmin
ci yüzyıl süresince evin geçimini sağlayan birincil kişi olduk
ları, işle ilgili yabancılaşmanın en ön safında yer aldıkları ve
sınıf eşitsizlikleri nedeniyle epeyi acı çektikleri düşünüldü
ğünde, bu görece doğru olabilir. Dahası, erkeklerin eğitimleilgili edinimlerinde kaygı verici bir düşüş söz konusudur. Ko
la ve pozitif ayrımcılık politikaları kaçınılmaz bir biçimde er
keklerin kaybedenler olarak görülmesi anlamına gelir. Bütün
bunlara karşın , üst kadem elerdeki -yönetim kurulları, m ahke
meler, parlamento ve sair- kadınların sayısı hâlâ çok azdır. Si
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 88/170
Andrew M. Butler 87
nem a sektörün de ise, kadınlar hâlâ erke klerden dah a az kaza
nıyor ve adını anabileceğimiz kadın yönetmen sayısı hâlâ bir
elin parm aklarım geçmez.
Genel Kural
Muhallebi çocuğu gibi algılanma pahasına da olsa, film se
çimlerim feminist bir bakış açısından acınacak hâldeki film
lerden oluşuyor: Seven (1995), Fight Club (1999), The Usual
Suspecls (199 5) ve Reservoir Dogs (1991). Seven’da repliği olan
tek önem li kad ın ka rakter, Gvvyneth Paltrow ’un canland ırdığı
edilgen, birkaç sahnede görünen kurbanı önemseyen ve (bir
akşam yemeği haricinde) evi dışında bir hayatı olmayan Tra-
cey’dir. Fight Club’daki Maria psikopatlık sınırında olan ahlâ
ki anlamda güvenilmez bir karakterdir. The Usual Suspects' te,K eaton’ın karısının neredeyse h içbir ön em i yok gibidir. Ve Re
servoir Dogs’dan hatırlayabildiğim tek kadın arabasından dışa
rı atılırken çığlık atan kadındır. Gerçekten de iyi bir başlangıç
olmadı. Bir de Clueless vardı ancak o da muhtemelen sembo
lik bir reformdan fazlası değildir.
Hollywood’daki yönetmenlerin çoğunluğunu erkek yönetmenler oluşturur; yapımcıların çoğu da yine erkektir. Bu
muhtemelen dünyadaki bütün sinemalarda böyledir. Reklam
bütçesi ayrılan filmler erkek türleri için çekilir: gişe, savaş, b i
limkurgu ya da gerilim filmleri. Bu tür filmler; kötü adamla
savaşan, yakın bir erkek arkadaşa sahip (ki bu yakın arkadaş
genellikle sondan bir önceki makarada kötü adam tarafından
öldü rülür ve böylelikle kahram anın k ötü adamı öldürmesi ak
lanır) bir erkek ana karakteri betimler. Kadın karakterler yal
nızca zevk vermek, gergin olm ak, ku rtarılm ak ve kim i zaman
da kahramanın heteroseksüelliğinin kanıtı olmak için orada
dır. (Bkz. Sekizinci Bölüm).
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 89/170
88 Film Çalışmaları
Bu erkek egemenliği neredeyse bütün kültürel ürünler için
geçerlidir; tümünde, kadından çok daha fazla erkek yaratıcı
vardır. Toplumda, erkek anlatılar evrensel, dışa dönük ve ge
nelken, kadın anlatılarının fazla özel, evcimen ya da geniş bir
bakış açıs ın a sahip olamayacak denli sığ olduğu yönünde işle
yen bir ideoloji söz ko nu sudu r. Bir kad ın bir film çekm eyi ba-
şarsa dahi, bunu sürdürmesi, ikinci, üçüncü filmlerini çeke
bilmesi hâlâ zordur. Film lerin genel kuralı , baskın bir biç im
de erkeklerden oluşan izleyiciler ve eleştirmenler tarafından
ele geçirilmiştir. Bu bolümde değinilen yönetmen, Patricia Ro-zerna buna bir tane daha eklemiştir: meydana gelmesini iste
dikleri şey için savaşmaya başlayan edilgen ya da uysal kadın
lara duyulan ilgi.
Bir açıklama -aklama değil- da şudur: Erkekler sinemaya k en
dilerini erkek kahramanla özdeşleştirmek ve kadm karakterleri
şehvetle süzmek için giderler. İzleyiciler arasındaki kadınlaroraya erkekler tarafından getirilir ve kendilerini erkek olarak
hayalet ederler. Bu, Laura Mulvey’in ‘Görsel Haz ve Anlatı Sine-
ması’nda öne sürd üğ ü ve eleştirdiği sinema ve rsiyonunu n kari
katürü dür. Anlatı sinem asının sonu -Mulvey’in de m uhtem elen
görmeyi isleyeceği gibi- feminist bir hareket olacaktır.
Filmlerde Kadının Temsili
Geçmişte, filmlerde kadınların oynadığı çok az rol vardı:
meleksi anneler, iğdiş edilmiş anneler, yaşlı kadınlar, kurban
lar, sevgililer, fahişeler ve baştan çıkaran kadınlar. Bu sterotip-
lerin bazılarında, karakter anlatıda temsil edilmez; sadece sii-regiden erkek m erkezli anlatıda erkeğin karşıtı olarak yer alır.
Son ikisinde ise, doğrudan filmin konusunu etkileme nokta
sında daha fazla müdahaleleri söz konusudur ancak bunlar
neredeyse hiçbir zaman olumlu müdahaleler değildir. Soru
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 90/170
An<lrew M. Bııller 89
şudur: film yapımcıları bu portreleri onaylıyorlar mı yoksa
yalnızca toplumda kadınlar hakkında akla gelen bu birkaç ro
lü mü yansıtıyorlar?Meleksi anne, on dokuzuncu yüzyılın -evde oturan, çocuk
larla ilgilenen, kırılmaz kalpli- evin meleği bağlamının bir
uzantısıdır. Erkek dışarı çıkar ve büyük maceralar ve sorun
larla karşılaşırken, onun yaşam tarzı mücadele etmekten iba
rettir. Rozenıa’nın Mansfield Park (1999) filminde, Fanny Pri-
ce’ın annesinin çocukları dışında bir hayalı yok gibidir ve büyük kızını daha iyi bir yaşama doğru uğurlar. Fanny’ye eğer
aşk evliliği yaparsa nelerle karşılaşabileceğine ilişkin korkunç
bir uyanda bulunur. Yine de, sürekli sarhoş ya da kafası güzel
olan (muhtemelen esrardan), genellikle uyuklayan ve yalnız
ca evcil köpeğine düşkün olan Bayan Berthanı'dan çok daha
olumlu bir anne portresi çizer. Elbette ki, çocuklarına ahlâklı
olmayı aşıladığı ko nu su nd a en ufak bir şüph e yoktur. Asla ko
casının ya da çocukla rının güç ve oto ritesini sarsan, iğdiş edil
miş bir anne figürü sergileyecek denli kötü biri değildir. Yaşlı
kadın kimi zaman (Company of Wolves’deki (1984) büyükan
ne gibi) bir bilge kişi figürü ya da (Mansfield Park 'tâki Bayan
Norris gibi) geveze bir dedikoducu, ahlâki değer yargılarına
çıkışmaya meyilli ve son olarak gülünç bir figür olabilir.
Her ne kadar her ikisinde de Edmund Berıraııı ile evlense
de, Fanny Price’m filmde romandaki denli bir kurban olmadı
ğı belirtilir. Kitapta çok daha uysal ve edilgen o lmasına ve ka
derine terk edilmesine karşın, her ikisinde de ona önünde so
nunda her şeyin düzeleceği yönündeki ahlâki inanışı rehber
lik eder. Film, Fanny’nin ruhunu ve yanıt verme isteğini güçlendirir; atılgan sözcüğünü kullanma cesaretini dahi göstere
bilir im . Açık olan şu ki, Fanny daim a başka birinin malıdır;
annesi onu ya Sir Thomas Bertham’ın veya Bayan Norris’in
enirine ya da evlenmesi için Henry Crawfoıd’a vermek duru
mundadır. Henry'nin teklifini geri çevirmesi, Mansfield Par
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 91/170
90 Film Çalışmaları
kı’nın sözde cennetinden geçici bir süreliğine çıkarılmasına
yol açar. Yazar olabileceği yönünde bir öneriyle karşılaştığı
son bölüm ise, şüphesiz ki, yirminci yüzyılın son çeyreğinin
evliliği üzerindeki bir dayatmasıdır.
Feminist bir dönüşe sahip Auslen versiyonunda dahi, anla
tının en fahişe-vari karakteri cezalandırdığı hissi hâkimdir. Sir
Tho m as’ın k ızı Maria, gerçekle lam da kız kardeşi Ju lia ile ev
lenmesi uygun olan Henry ile karşılaştığında, hâlihazırda ah
mak Rushworlh ile sözlüdür. Maria bu yeni arzusunu gider
mek yerine, alelacele'evlenir ve fakat sonsuza dek kendisinitutamaz. Skandal kendis inden çok evl i l iğini sürdüren
H enry’yi m ahv ede cek gibi gö rün ür. Dolayısıyla, Bayan Norris
ile birlikte sürgüne gönderilir; bu, her ikisinin de cezalarını
çekmesi anlamına gelir.
Baştan çıkaran kadın, fahişe ile kesişir. Her ikisi de kahra
manın hayatını allak bullak edebilecek, güçlü, kendinden
emin kadm figürüdür. Sıklıkla soğuk ve açık bir biçimde duy
gusuz olan baştan çıkaran kadın erkeğin cinsel nesnesidir. Bu
figürler en çok 1940’lar ve 50’Ierin kara filmlerinde [film noiıj
görü lm üş ve 1990’la n n yeni kara film lerinde [neo noir] bir tür
geri dönüş gerçekleştirmiştir. John Dahi, uyanık olmayan er
keklerin çekici bir kadına güvendiği ve kadının işlediği bir su
ça düşme riskini göze aldığı Red Rock Fes t (1992) ve The Last Seduction (1993) filmlerinde bu nu n dikkate değer örnek lerini
sunmuştur. Halta ikinci filmde Unda Fiorenıino’nun canlan
dırdığı karakterin işlediği suç yanma kâr kalır. Daha yakın
geçmişte çekilen A Life Less Ordinary [Olağanüstü Bir Hayat ]
(1997), Very Bad Things [Hiç Hesapta Yokken] (1998) ve kıs
men de olsa Being fohn Malkoviclı [John Malkovich O lmak ](1999) gibi filmlerde, Cameron Diaz, uyanık olmayan erkek
lere karşı psikopata dönüşür ya da onlardan daha ahlâksız ol
duğunu kanıtlar. Mary Crawford, Mansfield Park’da, Ber-
tram’ın oğ ullarından birini, daha d oğ rusu, serv etlerini elde e t
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 92/170
mek için entrika çevirirken, neredeyse Fanny’nin aklım çel
mek üzereyken ve eylemlerinde acımasızken dahi daha edep
li bir portre çizer. Sonunda ise, mantık evliliğini andıran birşeyi boylar.
Eşitsizliklerin Te m sili
Filmler, kadınların gerçekten de sadece erkeklerle bağlantılı bir biçimde -en kötü hâlde, evlenene değin babasının malı,
evlendikten son ra ko cas ının m alıdır- var olabildiği daha geniş
bir kültürel düşünceyi temsil eder gibi görünm ektedir. Kadın
ların istekleri genellikle bir filmin kaygısı olmak için fazla pe-
riferi, fazla dar görüşlü ya da fazla eve ait bulunur. Bu arada,
pek çok anlatıda kadınlar temel işin perde arkasındadırlar.Kadınları merkezine alan anlatılar dahi kötü kaderin ağlarına
takılır; bu talihsizliğe genellikle bir erkek neden olur ve kadı
nın kendi kaderini belirlemesine izin verilmeksizin, sorunla
rını yine bir erkek çözer. Kadınlar yine -özellikle fiziksel an
lamda- erkeklerle eşit olmayan bir hâlde temsil edilir; güçlü
kadın, bir canavar gibi gösterilir.
Spielberg’in The Color Purple (1985) uyarlaması, erkekler
tarafından fiziksel ve cinsel tacize m aruz kalan genç, siyahi bir
kadın hakkındaki sürükleyici bir romanın canileştirilmiş bir
uyarlamasıdır; kadının kurtuluşu yalnızca kadın dayanışma
sından geçer. Blade Runner (Ölüm Takibi] (1982) filminde,
Rick Deckard’ın bir replicant (kopya) olan Rachael'a tecavüz
etmek üzere olduğu huzursuz edici bir an vardır. Neticede, o
Pris’in bir varyasyonudur; temel seks modelidir ve görevini
yerine getirecek gibi görünmektedir. Ne var ki, diğer kadın
replicantlar çok daha fazla güç gösterir. Deckard, dışarı çıka
masın diye kapıyı kapatır ve ilk olarak, onu öpmek istediğini
söyler; ardından ondan kendisini sevdiğini söylemesini ister.
Andrew M. Buller 91
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 93/170
92 Film Çalışmaları
Ne şanstır ki, Scoıt gelir ve bu tacize bir son verir.
Kadınlar kendilerini evin dışında, özellikle de işyer’erinde
yine eşit olmayan bir kon um da bulurlar. Working Girl’de [Ça
lışan Kız] (1988), Melanie Griffith, onur kırıcı bir biçimde,
(özellikle Kevin ile) yatması neticesinde kendisine verilen en
tepeye yü kselm e şansıyla yüzleşir ve ardından kariyerine Sigo
urney Weaver ile çalışarak devam etmeyi ümit eder. Başarı
merdivenlerini ondan önce tırmanmış olan Weaver, başarılı
bir kadın portresi çizer; Griffith’e yardım etm ek yerin e, asista
nının aldığı inisiyatiften çıkar sağlamaya çalışır. Her ne kadar
en tepeye yükselebilmesini Kevin (Harrison Ford’un canlan
dırdığı karakter) ile yatmasının sağladığı söylenebilse de,
azimli Griffith en sonunda hedefine ulaşır.
İzleyicinin Cinsiyetçi Kurulumu
Mulvey, ‘Görsel Haz ve Anlatı Sineması’ adlı makalesini ye
niden ele aldığında dahi, feminist bir bakış açısı oluşturmak
tan uzaktır. Erkek yön etmen in gözü nden ve ekrandaki karak
terler tarafından eğitilen kadm izleyici sinemalarda kılık de:
ğiştirmeli ve duruma göre erkeğe dönüşmelidir.Son otuz yıl içinde tutarlı bir biçimde güçlü kadınların tem
sil edildiği bir türde bunun tersi de söz konusu gibi görün
mekledir: Halloween' dan (ve hemen hemen aynı döneme ait
olan Alien'dau (1979) ) Scream [Çığlık 1 üçlemesi ve The Blair
Witch Project’e [Blair Cadısı] (1998) değin, kesme-biçme film
lerinde kadın bir karakter anlatının merkezinde olagelmiş vehayatta kalan son kişi ya da son kişilerden biri olarak görül
müştür. Laurie, Michael Myers’a tek başına karşı koymak du
rumunda bırakılır; Ripley, Yaratıklar ve sonrasında Kraliçe
Yaratık ile yiizyüze gelir. Scream , korku filmi eleştirisinde
uzunca bir süredir bilinegelen bir kuralı tahtından etmiştir:
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 94/170
bakire kurtarılır, seksi kadın ö ldürü lü r. Laurie’nin çıkm a tek
lifini reddetmesi onun hayatta kalmasını sağlarken, dalgasına
bakan bebek bakıcısı arkadaşı ölür. Bakış açıs ını yansıtan çe
kimler filmi (genellikle) kötü adamla özdeşleştirmeye teşvik
edebiliyor olsa dahi, izleyicinin em pati k urd uğ u ana ka rakter
kadındır. Bu tür filmlerin izleyicilerinin ağırlıklı olarak erkek
lerden oluştuğu dü şün ülü rse, erkek o geceliğine kılık değişti
rip kadın gibi mi görünmüştür? Yoksa bunun altında yatan
şey, gencecik ka dınları tehlike altında gö rm ekten duy ulan çok
daha k ötü b ir röntgencilik midir? (Türlere değindiğim bölüm
de, bu konuya geri döneceğim.)
Kadın Sinemasının Olasılığı
Geçmişte de -Dorothy Arzner ve Ida Lupino gibi- kadın yönetmenler olmuştur ancak bunların çoğu görmezden gelin
miştir. Öte yandan, yönelmenin kadın olması İllâki feminist
olması anlam ına gelmez. Blue Steel (1989), Point Break (1991)
ve Strange Days (1995) filmlerinde, Kathryn Bigelow en az
herhangi bir erkek yönelmen kadar testosterona sahip oldu
ğunu kanıtlar. Merkezine bir kadını -Jamie Lee Curtis- aldığıilk filminde dahi, bunun geleneksel bir kadın figürü olduğu
nu söylemek güçtür.
Erkek yönetmenlerin de yapıtlarında kadınlara görsel haz
su nd uğ u anlar da yok değildir. H ow ard Haw k’in kom edilerin
de, kadınların erkekleri kontrolleri altında tuttukları bir ger
çektir; Bringing Up Baby' de (1938), Cary Grant’in hayatı, Katharine Hepburn tarafından allak bullak edilir. Gentlemen Pre
f e r Blondes’ de [Erkekler Sarışınlan Sever] (1953), materyalist
gereksinimler bir erkek gereksinimine baskın gelir; elmas, bir
genç kızın en yakın arkadaşıdır. Filmde, Marilyn Monroe ap
tal sarışın gibi görünür ancak bu aptal küçük kızın buradaki
Andrew M. Bililer 93
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 95/170
94 Film Çalışmaları
eyleminin erkekleri elde etmek ve ken di bildiğini ok um ak an
lamına geldiğini nişanlısının babasına itiraf eder. Beklenen
imge, iki kadının evlenmesidir; kuşkusuz ki, birbirleriyle de
ğil, ancak yine de her ikisi de iş başında görünmektedir.Psikanalist Joan Riviere, kadınsılığın erkek ile kad ın arasın
da denge sağlayan bir maske, bir performans olduğunu öne
sürer. Erkeğin egosunu rahatlatmak için, kadın olduğundan
daha çekiciymiş (yani, aptal) gibi davranır. Riviere’dan 60 yıl
kadar sonra, Judith Butler’ın yazıları da yine toplumsal cinsi
yetin sahnelen en bir şey oldu ğu nu öne sürm üştür; son dönemsineması, bunu destekler gibi görünmektedir. The Adventures
of Priscilla, Queen Of The Desert' da (1994), Terence Stamp bir
travestiyi oynayan bir transseksüeli oynar. Hugo Weaving'in
oynadığı sah ne sanatçısı kovbo y kıyafetiyle erkek liği sahn eler.
Almodövar’m yönettiği filmlerde, kadın olmak için ameliyat
olmuş erkek rolünde kadmlar ve kadm olmak için ameliyatolm uş erkek rolün de erkek ler ve h atta erke k gibi olmaya çalı
şan e rkek ler vardır. K imberly Peirce’m Boys Don’t Cry [Erkek
ler Ağlamaz] (1999) filminde ise, kadın oyuncu bir erkek ola
rak kabul görmeye çalışan bir kadını canlandırır.
Belli türler kadınların özellikle ilgisini çekmektedir; Sleep=
less In Seattle (1993) bunları acımasız bir şekilde chick flick olarak etiketler. Melodram ve romantik komedi geleneksel
olarak en beğ enilenlerd ir; birincisi, bir erkek avuka t ya da bel
li bir erkek tarafından aileye yöneltilen tehlikeye odaklanma
eğilimi gösterirken, İkincisi, nefret ettiği ve genellikle kendi
sinden nefret eden bir erkeğe âşık olan bir kadının çektiği sı
kıntılara odaklanır. Özellikle İkincisinin genellikle evlilikle
bittiğ i düşünü ldüğünde, bunların şüphesiz ki doğrudan femi
nist filmler olmadığı açıktır.
Feminist sinemaya en büyük katkı hiç tartışmasız düşük
bütçeleri ya da bütçesiz oluşları daha geniş bir izle rkitleye
ulaşmalarına imkân tanımayan deneysel filmlerin yer aldığı
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 96/170
Andrew M. Buller 95
bağım sız sektörden gelm ektedir. Jane Cam pion, güç ve temsil
yoksunluğunun metaforu olarak merkezinde dilsiz bir kadı
nın yer aldığı The Piano (1993) filmiyle, san at sinem asında ba
şarı elde etmezden önce, Avustralya ve Yeni Zelanda’da birçok
film çekmiştir. Rose Troche ve Guinevere Turner da, yine
anaakım başarılardan farklı olan ve fakat o bakışı aynen iade
eden dü şük bütçeli lezbiyen filmi Go Fislı (1994) ile sarsıcı bir
bağımsız film e im za atm ışla rdır.
Kısmen de olsa, yapım koşulları -ekipman ve paranın ayar
lanmasıyla birlikle, kısa sürelerde gerçekleştirilen çekimler-
nedeniyle bu filmlerin çoğu süreksizdir. Bu biçim muhteme
len feminist öğelere uygundur. Hélène Cixous, Julia Kristeva
ve Lucie Irigaray gibi düşünürler Lacan’a dikkat çekerek, dişil
bir dilin olasılığ ın ı önerm ektedir. Em rine amade erkek m er
kezli bir dile sahip olan erkek çocuk Oedipus Kompleksinin
bir sonucu olarak sim gesel düzenin içine girer. Kız çocuk budili rahat kullanamaz ve bebek dilinde kalır. Bu bebek dili sü
reksiz, imalı, parçalı, kozmik ve akışkandır ve çoklu zirvelere
ulaşır.
Sally P otter’ın Virginia W oolPu n rom an ından uyarladığı Or
lando (1992) filmi bunun bir örneğ idir. Tilda Swinton, 400 yıl
boyunca erkek ola rak yaşayıp tarihin bir noktasında kadınolarak uyanan ve evini ve adını kaybeden erkek Orlando ro-
lündedir. Film, her biri farklı bir hayat görüşüne ve cinsiyet
ler arasındaki farklı ilişkilere odaklanan ve hepsinde yer alan
tek karakterin Orlando olduğu bir dizi bölümden oluşur. Son
derece güzel çekilmiştir; oyunculuklar oldukça başarılıdır. Yi
ne de, filme diren m ek güç değildir: n eticede, biz bu türden ya pıları kullanm aya alışık değiliz . Bu denli uzunca bir süre eril
film diline maruz kaldıktan sonra, dişil dili kabullenmek ko
lay iş değildir.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 97/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 98/170
Queer Kuramı
Fem inist film eleştirisi tasarısının b ir ayağı da kadınların beyazperdedeki temsillerinin farklı türlerini tanımlamaktır. Ki
mi belirsizlik anları yok değilse de, genellikle bir kadını ta
nımlamak mümkündür. Eşcinsel karakterleri açık bir biçimde
kon um landırmak daha zordur. Hiç eşcinsel edimde bulun m a
mış olm alarına karşın, kimi ka rak terlerin izleyiciler tarafından
böyle yorum landığı du rum lar da söz konusudur. Aslında, kimi karak terler heıeroseksü el edim de bu lunsa lar dahi, eşcinsel
olarak tanımlanabilirler. Q ueer bir şeydir, süregider.
‘Q ueer’ sözcüğü, he terosek süeld en ö te, b ü tün cinsellik bi
çimlerine işaret eder: gey, lezbiyen, biseksüel, traıısseksüel ve
sair. 1980’lere kadar temel olarak kötü çağrışımlar içeren bu
sözcük siyasi ve karşıt hareketler içinde, kolektif bir kimlik,direnç ve hatta onur işareti olmuştur. “Buradayız ve queeriz;
bir sorun m u var?” Bir filmin queer okum ası, aynı cinsiyeLten
bireyler arasındaki gizli arzuların ortaya çıkarılması şeklinde
gerçekleşir. Bu bölümde, filmlerdeki eşcinsel kavramına, ben
ze r eşsosyallik d üşün ce leri ve fraıriyarkiye, eşcinselliğe ilişkin
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 99/170
farklı betimlemelerin tarihine, arkadaşlık filmlerinin yapısına
ve yanı sıra camp düşüncesine değineceğim.
Eşcinsel
Bringing Up Baby’de (193 8), kap ı zili çaldığ ında, Cary
Grant’ın canlandırdığı karakter uzun bir kadın elbisesi ve tüy
lü fular giymeye zorlanır. İskoç yünü içindeki kadın apışıp
kalm ışken , G ranı, ‘B ir'and a gey oluv erdim ’ der. Kırk yıl ön cesinde, The Gay Brothers (1895) adlı bir kısa film de yine iki er
keği konu ediniyordu. ’Gey’ [göy] sözcüğü iki farklı durumda
da eşcinsel anlamına mı gelir; yoksa eğlenceli, neşeli anlamı
na mı gelir? Grant’m cümlesinde ikinci bir anlam mı söz ko
nusudur? Çoğunlukla ’gay' sözcüğünün 1960’larda muhteme
len 'GoodAs Yoıı’nun [Senin Kadar İyi] kısaltması olarak türe-lildiği düşünülür. Ne var ki, bu sözcüğün tarihi fahişe anla
mında kullanıldığı on sekizinci yüzyıl ve hatta daha öncesine
kadar uzanır; dolayısıyla, sözcük uzunca bir süredir cinsel
çağrışımlara sahiptir.
Gey kimliğinin tarihi olarak genellikle eşcinsellik sözcüğü
nün ilk kez kullanıldığı 1869 yılı işaret edilir. Fransız kuramcı Michel Foucault, kişisel kimlik düşüncesinin çağdan çağa
değiştiğini ve güç ilişkilerinin bir ifadesi olduğunu öne sür
müştür. Bir grup insan, normal insanların (genellikle iktidar
sahiplerinin) konumunu yüceltmek amacıyla anormal olarak
etiketlenir. 1870’li yıllarda, tıbbi ve bilimsel yayınlar eşcinsel
kimlik düşüncesini özel türde bir kişilik, edim ve olgu geçmi
şi olarak belirlem iştir. Bu, şüphesiz ki daha ön cesind e eşcinsel
edimlerin olmadığı anlamına gelmez ancak bu tarihten sonra,
bir bireyin kim lik oluşum undaki en önem li etm en bu olm uş
tur. Eşcinsellik bir davranış türü olmaktan bir insan türü ol
maya geçmiştir.
98 Film Çalışmaları
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 100/170
Andrew M. Buller 99
Bu görüşe karşı çıkılması muhtemeldir; -tıpkı on akıncı yüz
yılın sonlarında ve on sekizinci yüzyılda olduğu gibi, tarihin
daha eski birçok döneminde de, eşcinsel altkiiltürler olmuş
tur- ancak film çalışmaları içinde egemen olagelen görüş bu-
dur. Erkekler arasındaki arkadaşlıkla ilgili elbette ki en ufak
bir so run yoktur; ancak bu arkadaşlık cinsel açıdan o kun du
ğunda doğrudan tehlikeli bir hâl alabilmektedir. Ayrıca, eşcin
sel olsun ya da olmasın, filmlerde böyle okunabilecek yüzler
ce kara kte r vardır.
Bu, bugün dahi bir sorundur. The Adventures of Priscilla, Queen O f The Desert (1994) filminde, tek açık eşcinsel erkek,
Adam’dır ki bu dahi tartışmaya açıktır. Erkeksi bir fizik yapı
sıyla kad ınsı ha reke tleri birleştirir ve ironik b ir biçimde bu h â
linin sadece bir evre olduğunu belirtir. Filmde hiçbir erkekle
sevişmez, hatta samimi dahi olmaz. Yolculuk arkadaşlarından
biri olan Tick çok daha az kadınsıdır; kaldı ki, kadınsılığ ınkendisi de belirleyici bir erkek eşcinsel özelliği değildir. Eş
cinsel fiziksel temas yoksunluğu onun için de geçerlidir; ayrı
ca o evlidir ve bir de oğlu vardır. Elbette ki, eşcinseller evle
nebilir, çocuk sahibi olabilirler ancak tüm bunlar cinselliği ta
nımlamanın ne denli zor olduğunu göstermek açısından dik
kate alınmalıdır. Kadınsılık, karşı cinsiyetin kıyafetlerini giymek, belli bir biçimde yürümek, davranmak ve sair eşcinsellik
göstergeleri olarak düşünülebilir ancak tüm eşcinseller bu ste-
rotipe uymazlar; eşcinsellerin hepsi böyle değillerdir.
Eşsosyallik ve Eratriyarki
Kültür, erkekler arasındaki ilişkilerle doludur. Çoğu film
gerçek ya da metaforik anlamda erkek bir düşmanla savaşan
bir erkek kahram anı betim le r; kahram anın yanında da yine
yakın bir erkek arkadaşı vardır. Her ne kadar buradaki yakın
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 101/170
arkadaş betimlenen ilişkiyi abartıyor olsa da, Seven (1995) fil
m ini hatırlayalım , örneğin. A ynı cinsiyetten insan lar arasında
ki ilişkilere ‘eşsosyallik’ adı verilir. Muhtemelen eleştirmenle
rin ilgisizliği ya da örneklerin görece nadirliğinden kaynaklıolsa gerek, kadın eşsosyalliği fazla incelenmemiştir. Eşsosyal
lik erkek ilişkisi olarak düşünülme eğilimindedir. Eşsosyal fa
aliyetler arasında cinsel davranışları da saymak mümkündür
ancak terim platonik ilişki ile sınırlandırılmak durumundadır.
Yaşıt, akran gruplardaki erkekler arasındaki eşsosyal ilişki
ler bir ‘fratriyarkiyi’ oluşturur. Bu, birbirini kollayan, destekleyen, tavsiyelerde bulunan arkadaşların korumacı çemberi
dir. Kadınlar eril toplumun birlikteliğine ve bireyin dürüstlü
ğü nü n garantisine yönelik bir tehdit olarak grub un dışında tu
tulurlar. Jaws (1975 ) filminde, Brody, H oop er ve Qu inl’in kö
pekbalığını ararken aralarında gelişen endişeli birliktelik frat-
riyark inin iyi b ir örneğidir. Birbirlerine karşı gittikçe büyüyen
bir saygı vardır; özellikle de yaraların ı karşılaştırm alarının ar
dından, birbirlerine destek olmaya çalışırlar. Filmin sonunda,,
Spielberg’den bekleneceği üzere, Brody ile karısı arasında ye
niden birleşme söz konusu değildir; çünkü artık aralarındaki
he tero seksüe l ilişki fratriyarki tarafından aşılmış ya da alt ed il
m iştir. Erkekle r test edilm iş ve geçm iştir. Chasiııg Am y (1996)
filminde, Holden ve Banky arasındaki arkadaşlıkta da fraıri-yarkiden söz etmek mümkündür. Filmin doruk noktasında,
H olden, Banky’yi aradan çıkarma sürecinde, birlikte uyum ayı
önererek lezbiyen Alysa ile ilişkisini kurtarmaya çalışır.
Filmlerdeki Gey ve Lezbiyenler
M evcut sayfa sınırlaması dolayısıyla, bu sadece ö zet bir tarih
olacaktır. Vito Russo’nun Celhıloici Closet filmi, 1980’lere ka-
darki dönemi kapsar ancak gey öğeler lezbiyen öğelerden da-
100 Film Çalışmaları
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 102/170
Andrew M. Butler 101
ha güçlüdür. Benim bu son derece geniş taslağıma benzer şe
kilde, dikkate değer pek çok düşük bütçeli film vardır: Jean
Genet’in Un Chant D'Amour' u (1950), Kenneth Anger’in Fireworks (1947) ve Scorpio Rising'i (1964) ve Sebastiane' dan
(1976) Blue' ya (1993), Derek Ja rm ariın b ütü n kariyeri. Jam es
Whale ve George Cukor gibi değerli isimleri istisna kabul
edersek, 1990’lara değin çok az açık gey yönetmen ve -her ne
kadar bütün yapıtlarının ironik bir biçimde yeniden okunma
sıyla ölümlerinin ardından birçoğunun eşcinselliği açığa çık
mış oba da- oyuncu olmuştur.
1940’lara değin, eşcinsel erkeğin beyazp erdedeki g ö rü nü rlü
ğü kırıtıklar -çıtkırıldım erkekler, ana kuzuları- şeklinde ol
muştur. The Maltese Falcon’da [Malta Şahini] (1941) bunun
son dönem örneklerinden iki ianesine rastlamak mümkün
dür: bunların ilki, Peter Lorre’un narin Joel Cairo betimleme
sinde görülür. Silahım Spade’e doğru tutarken dahi, oldukçaçıtkırıldım ve savunmasızdır. Onun yanı sıra, Wilmer da sert
konuşur ancak aynı derecede etkisiz ve savunmasızdır. Wil
mer bir gangster -eşcinsel argosundan- olarak betimlenir ve
her ne kadar bu, onları kızdırmaya çalışan Spade’in işi olabi
lirse des G utm an’ın oğlu olduğu yö nü nd e birtakım imalar var
dır. İki dün ya savaşının ard ından , erk ek arkadaşlıklarını ya nlış yorumlanabilecek biçimde göstermekten geri adım atılmış
ve Hays Yönetmeliği teorik olarak bu türden şeylerin ima edil
mesini dahi engellemiştir.
1940’lardan 1970’lere değin, geyler kurban ya da hain ol
muşlardır. Hitchcock cinsel yönelimi belirsiz olan birçok ka
til karakter yaratmıştır: Rope’da (1948) Philip ve Brandon,Strangers On A Train'de (1951) Bruno ve tabii ki Psycho’da
(1960) Norman Bates. Bu gelenek, gey topluluğundaki bir se
ri katilin konu edildiği Cruisinğ'in (1980) yanı sıra, Silence Of
The Lambs [Kuzulann Sessizliği] (1991) ve JFK (1991) gibi
filmlerde sürdürülmüştür. Buna karşılık olarak, Tea And
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 103/170
102 Filin Çalışmaları
Sympathy (1956), Victim (1961), A Taste O f Honey [Bir Tadım
Balj (1961) ve The Leather Boys (1964) kimi zaman kırmklar
gibi sempati duyulmayı bekledikleri filmlerdir. A Taste O f Ho-
ney’de, eşcinsel karak ter hayatındaki tek m utlu oldu ğu yerde n
sü rgün edilir ve ki bu bir filmin sonu nd a gey karakterlerin ça
resiz intihar etmesini artıran bir gelişmedir.
1980’lerde, Ingiliz sinemasında bir şeyler değişmeye başla
mıştı. Senaryosunu Hanif Kureshi’nin yazdığı, yönetmenliğini
Stephen Frears’m üstlendiği My Beautiful Laundrette (1986)
bir dazla k ile b ir PakistanlI arasındaki ırk lar arası b ir aşk hikâyesini konu edinir. Bu, karakterlerin endişelenmekten öte,
cinsellikleriyle barışık olduklan ender filmlerden biriydi; sa
dece öyleydi. Aynı yönetmen ayrıca sevgilisi tarafından öldü
rülen eşcinsel oyun yazarı Joe Orton hakkmdaki bir belgesel
film olan Prick Up Your Ears’ı (1987) çekmiştir. Bu Alan Ben
ne tt sena ryosu um um i bir tuvaletteki eşcinsel ilişkiyi gösterenilk anaakım filmdir. Aynı dönemde, E. M. Forsters uyarlama
ları fetişizmi, yazarın ölümünün ardından yayınlanan romanı
Maurice’in (1987’de filmi çekilmiştir) görkemli bir aktarımına
yol açmıştır. Yönetmen açık bir heleroseksüel olduğu sürece,
gey konulu filmler kabul edilebilirdi.
1980’lerin sonlarında ortaya çıkan AIDS krizi eşcinsel er
kekleri yeniden kurban konumuna getirmiştir. Parting Glan
ces (1985; Steve Buscemi, başrolde) ve Longtime Companion
(1990) gibi ilk Amerikan betimlemelerine karşın, Philadelphia
(1993), konu üzerine çekilen ilk Hollywood filmi olmuştur.
Tom Hanks’in canlandırdığı karakter, Antonio Banderas’ın
canlandırdığı sevgilisine neredeyse dok un am az dahi; cinsellik
söz konusu olmadığı sürece, gey bir karakteri elbette ki can
landırabilirsiniz. Oscar mı? Tabii ki.
Kurban ve katil gey imgelerinin her ikisi de yine 1990'larm
başların da gösterim e giren birçok filmle birlik te patlam a yap
mış, alkış almıştır. Tom Kalin’in Swoon (1991) filmi, ilk ola
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 104/170
Andrew M. Butler 103
rak Rope’da beyaz perdeye yansıyan Leopold ve Loeb cinaye ti
ni yeniden ele almıştır. Bu türden bir cinselliğin kendisinin
hâlihazırda suç olarak görüldüğ ü bir dönem de, Richard Loeb, N athan Leopold’a işlediği bir dizi suça karşılık olarak cinsel
ilişkiye girmeyi teklif etmiştir. Film, Yasaklar dönemi (1919-
1933) Chicago’sunda geçer ve Leopold ve Loeb’ün hayatlarını
ve ölüm lerini d ürü st bir biçimde betimlem esinin yanı sıra, bir
ırkçılık ve cinsiyetçilik incelemesi de sunar. Gregg Araki’nin
The Living End (1992) filmi, her koşulda ölüme mahkûm ol
dukları için kaybedecek herhangi bir şeyleri bulunmayan iki
HIV pozitif gey erkeğin yol hikâyesini konu edinir.
Bu ve benzer filmler Yeni Queer Sineması olarak anılır. Bu
filmler karakterleri için özür dilemeyi reddeden ve eşcinselliği
bir sorun olarak görm eyen açık eşcinsel yönetm enler tarafın
da n çekilm iştir: Kalin, Araki, Isaac Ju lien , Todd Haynes (Poi
son-1990, Velvet Goldmine-1998, Far From Heaven-2002) ve
tabii Derek Jarm an . Lezbiyen film yap ımcıları başlangıçta Yeni
Queer Sineması’nın görünen yüzü olmuş ancak kısa süre son
ra geri plana itilmişlerdir. Bu arada, akımın başarısı gey karak
terlerin Four Weddings And A Funeral (1993 ), The Object Of My
Affection (1997) ve The Opposite Of Sex (1998) gibi romantik
kom edilerde g örü lür o lmalarını sağlamıştır.
Lezbiyen filmlerinin tarihi, kadınlar tarafından ya da kadın
lar ha kkınd a çekilen filmlerin göreli az bulu nurluğ uy la u yum
lu olarak, daha üstünkörüdür. Önemli ilk örneklerden biri,
bir kız öğrenci ile öğretm eni arasında gelişen rom antik bir iliş
kinin konu edildiği Mäedchen In Uniform (1931) filmidir. Ba
şöğretmen ilişkiyi skandal olarak niteler ve fakat öğrenciler
onları savunur. Filmin sonunda, genç kızın intihar etmesine
engel olunur. ABD’de, film, söz konusu aşkı geçici bir heves
olarak koruyacak biçimde makaslanmıştır.
Her ikisi de William Wyler tarafından yönetilen These Three
(1936) ve bunun yeniden yapımı The Children’s Hour (1962)
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 105/170
104 Film Çalışmaları
da yine okul hikâyeleridir. Bir çocuk iki öğretmenini ‘tuhaf
cinse llikler’ dolayısıyla suçlar. F ilm in ilk versiyon u lezbiyen
bir aşkı değil, heteroseksüel b ir aşk üçgenin i betim le r; stüdyo
ve Hays Yönetmeliği bu n u n orijinal oy un dan dah a az belirgin
olduğ un u garanti etm iştir. Yeniden yapım tuha f cinselliği rek
lam malzem esi olarak izleyiciye zevk verecek biçimde k ullan
mış ancak film tam bir fiyasko olmuştur. The Killing O f Sister
George (1968) filminde, Beryl Reid hem diziden çıkarılacak
hem de sevgilisini kaybedecek olan erkeksi bir lezbiyen tele
vizyon dizisi oyuncus'unu canlandırmıştır. Reid kabul edilemez bir lezbiyenlik portresi çizer -açık, gey barların müdavi
mi- ve doğal olarak karakter bunların cezasını çeker.
1980lerde, filmler lezbiyen olarak okunabilecek karakterle
ri konu edinmeye başlamıştır; Tony Scotl’ın The Hımger
(1983) filmi, lezbiyen im gesinin vam pir dü şün ce sini keşfet
mek üz ere kullanıldığı pek çok filmden biridir. Catherine De-veuve’un oynadığı kadim vampir Susan Sarandon'm oynadığı
do ktoru n kan ını emer. D oktora vaat edilen şey ölü m süz lük tür
ancak tek seçeneği ölüm ölür. Bu filmden iki yıl sonra, Spiel
berg , Alice W alker’m The Color Purple (1985) adlı romanını
filme uyarlamış ancak bu esnada kaynak romandaki açık lez--
biyeni iği Celie (W hoopie Goldberg) ile bir hlues sanatçısı olanShug arasındaki yakın arkadaşlığa dönüştürmüştür. Benzer şe
kilde, Fried Green Tomatoes At The Whistle Stop Café (1991)
filmi de, kafenin geçmişinin kadınlar arasındaki bir diğer ar
kadaşlığı temsilini ana rak Jessica T andy ve K athy Bates’in can
landırdığı iki günümüz kadını arasındaki güçlü ilişkiyi konu
edinmiştir. Yönetmen Jon Avnet izleyiciyi yabancılaştırmakkorkusuyla lezbiyenliği filme çekmekten kaçınmanın daha iyi
olacağında karar kılarken , bu nu işin iç yü zü nü bilenlerin an
layabileceği bir şekilde alt metin olarak bırakmıştır. Bir tiir
çantadaki para gerilimi [money-in-a-suitcase thrifferl olan ve
iki kadının parayı Caesar’dan (Joe Panıoliano) çalmaya kalkış
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 106/170
Andrew M. Butler 105
tığı Bound (1995) filminde, daha da sorunlu bir cinsel yöne
lim gö rün ürlü ğü söz kon usu du r. Violet (Jennifer Tilly) sarışın
bir güzel ola rak betim le nir -pasif partneri ile bir ilişkisi o lduğu varsayılır- ancak gerçekle Corky’yi (Gina Gershon) baştan
çıkaran kişidir ve aynı zamanda kontrol de yine onun elinde
dir. Corky başlangıçta deri ceket, bot, pantolon giyen, dövme
li, silah taşıyan bir sevici olarak betim lenir anc ak filmin büy ük
bölüm ünde eli kolu bağlı ve güçsüzdür. Film, iki kadın ara
sındaki cinsel ilişkiyi betimleyişi açısından sıradışıdır ve lezbi-
yen sterotipleri yerle yeksan eder; ancak aynı zamanda ilişki
erkek izleyicileri sadece eğlendirmekle kalır.
Yeni Queer Sineması, birçok lezbiyen yönetmen -Sandie
Benning, Laurie Lynd, Su Friedrich, Monica Trent ve Rose
Troche- çıkarmıştır; 1995 yılında, ABD’de on lezbiyen filmi
gösterime girmiştir. Lezbiyen sineması çoğunlukla deneysel,
belgesel ya da kısa film le rden oluşurken, bunlar anla lı film leridir. Video gettosu ve avangart film yapımdan çıkıp bütçeli
film ler çekmeyi başaran çok az açık lezbiyen yön etm en vardır.
Rose Troche en sonunda Londra odaklı bir romantik komedi
olan Bedrooms And Hallways (1998) ve ardından The Safely o f
Objects (2001) ile Go Fish’in (1994) izinden gitmeyi başarmış-
Lır. Çok az kadın yönetmen ve bundan da az lezbiyen yönelmen vardır. Egemen lezbiyen film imgesi, Basic Instinct [Temel
îçgiidü ] (1992) film inde Sharon S tone’un canlandırdığı soğu k,
cani kadındır; bu imge başlangıçta homofobik bulunmuş ve
fakat sonrası güçlendirici olarak yeniden yorum lanm ıştır.
Arkadaşlık Filmlerinin Yapısı
Eşcinsellik, filmlerde nadiren açık bir biçimde betimlenir
ken, gizli geylerin tanınabildiği queer okumalar yönünde bir
eğilim süregelmekte, göstermelik heteroseksüel karakterlerin
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 107/170
106 Filin Çalışmaları
gizli eşcinsel oldukları açık edilmektedir. Robin Wood, The
Deer Hunter (1978) ve Raging Bull (1980) gibi filmlerde cinsel
alt metinler sergilemiştir. 1960’larm sonlan ile 1970’lerin baş
ları arasında çekilen arkadaşlık filmlerine -Butch Cassidy And The Sundance Kid (1969), Easy Rider (1969), Midnight Cowboy
[Geceyarısı Kovboyu] (1969), Thunderbolt And Lightfoot
(1974)- ilişkin çalışmasında. Wood, altı gey aşk alanı tanım
lar: 1) özgün bir amacı olmayan yolculuk; 2) kadınların dışa
rıda tutulması; 3) bir evin olmayışı; 4) erkek aşk hikâyesi; 5)
belirgin bir eşcinsel karakter; 6) ana karakterlerden birin in yada her ikisinin ölümü.
Aym yapıyı, genetik olarak kusursuz bir gelecekle normal
olan Vincent’ın (E than H awke) stajyer astrono t olabilm ek için
engelli Je ro m e’un (Jude Law) DNA’sını aldığı Gatlcıca (1997)
fi lminde de görmek mümkündür. Gaitaca Enslitüsü’nün mü
dürü öldürüldüğünde, Vincent bir yandan ifşa edileceğinden
korkarken, beri yandan da davaya bakan dedektiflerden biri
nin abisi olduğunu öğrenir. Vincent’ın arzuladığı yolculuk,
uzay görevidir; işte, olay örgüsündeki McGııf fin budur ve bu
filmin son un a de ğin hiç yer tutm az. Kadınlar açık bir biçimde
dışarıda tutulmuştur: olay örgüsüne pek bir katkısı bulunma
yan bir kız arkadaş (Uma Thurman), filmin sadece başında
görülen bir anne ve birkaç hemşire. Vincent ve Jerome’un her
ikisi de evlerini terk etmiştir ve yaşanacak bir yerden çok bir
laboratuarı andıran huzursuz edici bir yerde kalıyorlardır. Ne
ki, ilişkileri, fratriyarkileri filmin merkezindedir; birbirlerini
kollar ve taramadan geçebilmek için kız arkadaşı paylaşırlar.
Açık eşcinsel yazar olan ve nadir yönetmenlik deneyimi bulu
nan Gore Vidal’in görünmesi, ‘gerçek’ eşcinselliğin varlığınıntemsili olarak düşünülebilir; böylelikle, Vincenı/Jerome ilişki
sine dair kuşkular yok edilir. Bu türden bir okumaya niyeıle-
nilmediği sürece, bu, anlaşılamaz bir rol dağıtımı gibi görü
nür. Filmin sonunda, Vincent’ın tıpkı bir genç kızın sefere gi
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 108/170
Andrew M. Butler 107
den bir şövalyeye ken dind en bir yadigâr bırakm ası gibi, bir tu
tam saç bıraka rak D üny a’yı terk etmesiyle birlikle Jero m e
kendisini öldürür. Lethal Weapon'dan (1987) Seven’a varıncaya değin, hemen
her arkadaşlık ya da uyumsuz polis İkilisi filminin queer ola
rak yorumlanması mümkündür. Bir romantik komedide, bir-
biriyle didişen kadm ve erkeğin film in sonunda evleneceği
açıktır. Aynı şekilde iki erkek didiştiğinde de... Evet, Hollywo
od bunu betimlemeye yanaşmayacaktır.
Camp
Camp; gey ya da queer estetiğinin bir versiyonudur. Muhte
melen, camp k onusu ndak i en etkin düşün ür, her ne kadar sü
reç içinde camp'i ‘de-gay’ kılmaya ve bu sayede heteroseksüe l-
leri de bun a dahil etmeye kalk ışm ış olsa da, ‘Notes on Cam p’
adlı makalesiyle, Susan Sontag’dır (1933-2004). Camp, aşırılık
hissidir; -ister üslup aşırılığı, islerse de renk aşırılığı olsun
(bkz. Priscilla)- tırnak işaretleri içinde yaşanan hayata ironi
yapmak hissidir ya da dünyayı bir çıtkırıldımın gözünden
canlı yayın olarak görmeye kalkışmaktır. Camp iki türden olu şur: kasıtlı ve kasıtsız.
Mike Hodges'un Flash Gordon (1980) versiyonu; cumartesi
sabahı serisini alaya alan nostaljik özel efektleri, Flash’ın kısa
cık şortlarının felişleştirmesi ve hatta film müziği olarak Que-
en ’i kullanm asıyla birlikle, b irincisini sunar. Bu camp türü bir
çok anlamda 1990’ların ortalarından bu yana filmin, özelliklede Avustralya’daki filmlerin, hele ki Baz Luhrıııan’ın filmleri
nin ve Todd Haynes’in çektiği bu tür açık eşcinsel filmlerin
egemen biçimi olagelmiştir.
Kasıtsız camp ise, film yapımcıları fazla ciddileştiklerinde ya
da ellerindeki materyalin gülünçlüğünün farkında olmadıkla-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 109/170
108 Film Çalışmaları
nnda ortaya çıkar: The Bride of Frankenstein’daki [Franhenş-
tayn’m Nişanlısı] (1935) Dr. Pretorius, The M altese Falcon ve
The Big Sleep' te (1946) Humprey Bogart’ın canlandırdığı ka
rakterlerin kim i davran ışları ve The Sound Of Mıısic’deki [Neşeli Günler] (1965) özellikle toplu şarkı enkarnasyonu. Bu tür
den bir camp, filmin kendiliğinden gülünç olması dolayısıyla
oluşan izleyici beğenisidir. Böylesi durumların belli örnekle
rinde, yönetmen, yapımcı ve oyuncuların birinci biçimde bir
camp filmi çekmeye soy un up soyunm adığı dahi açık değildir.
Her ne kadar heteroseksüel filmlerdeki rol modellerin iro-nikleşlirilmeleri olsalar da, gey izleyicilerin camp filmlerini
gey rol modelleriyle özdeşleşmek için kullanmaları mümkün
dür. Beyaz perdedeki he r eşcinsel erkeğin k urb an ya da psik o
pat olduğu geçmiş o nyılla r içinde, bu ne b ir dizi güçlü figür ne
de daha üst sınıf bir psikopat sağlamışıır. Camp filmlerinin
padam a yapm ası -özellik le de pek çoğunu unu ttu ğum uz1960’lar ve 70’lerin televizyon dizilerinin yeniden yapımlarım
beyaz perdeye taşıma saplantısıyla birlikte- bir asırlık sinem a
san sü rün ün ardınd an gelen yaratıcı gerilim in bir anda serbest
bırakılm ası olarak yorum lanabilir. Aynı zam anda, camp' i tek
gey kimliği ya da estetiği varsaymak hem potansiyel bir honıo-
fobik klişeleştirme hem de camp' i bütü nü yle ‘cle-gay' kılm a riski taşır.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 110/170
Yıldızlar
Otör kuramı ne denli önemli, Marksizm, göstergebilim, fe
minizm ve psikanaliz ne denli büyüleyici olursa olsun, sine
maya gitmemizin asıl nedeni bunlar değildir. Kamuya mal ol
muş birkaç büyük isim -Woody Allen, George Lucas, Steven
Spielberg ve zor duru m da kalınırsa, Jam es Cam eron- yok de
ğilse de, paramızı çoğunlukla Harrison Ford, Brad Pitt, Cameron Diaz ya da Gwyneth Paltrow’u görmeye harcarız. 1950’le-
rin Fransız Cahiers Du Cinéma eleştirmenleri, Humphrey Bo
gart ya da Marlon Brando’ya övgüler yağdırırken, aslında gö
nüllerinden geçen şey bu değildir. Laura Mulvey, izleyicilerin
kendilerini erkek yıldızlarla özdeşleştirmesinden söz etmişti
ancak b u bir oyuncuya saygı du ruşun da n çok, sinem anın işleyişine ilişkin bir analizdi. Eleştirmenlerin yıldızları ciddiye al
maya başlamaları 1970’lere değin söz konusu olmamıştır. Bu
analiz iki büyük ve birbiriyle kesişen yönden geliyor: üretim
ve tüketim analizi.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 111/170
110 Film Çalışmaları
Üretim
Ben Affleck ya da Jennifer Lopez’i tek başlarına saf yetenek
ler olarak göremezsiniz. M erhum J. T. W alsh kendisinden daha büyük birçok yıldızdan onlarca film çalmış (başlangıç ola
rak, Nicholas Cage ve Dennis Hooper’ı gölgede bıraktığı Red
Rock West'e (1992) bakınız) ancak bir yıldız olamamıştır. Ste
ve Buscemi, garip filmlerde bir ya da belki daha fazla unutul
maz performansa sahiptir, film ve televizyon dizileri yönet
miştir ancak y ine de bir yıldız değildir. Yıldızlar m edyanın çeşitli öğeleri ta rafından yaratılır ve -ister kü ltürel serm aye anla
m ında, isterse de salı para anlam ında- sermayen in üretimi ola
rak görülebilirler. Richard Dyer, Stars adlı kitabında bu üreti
min dört alanından söz eder: teşvik, reklam, filmler ve eleşti
ri/yorum.
Teşvik, yıldız oyuncuların belli bir imge oluşturması için
stüdyolar tarafından gerçekleştirilir; stüdyo sistemi günlerin
de, bir oyuncunun hayatını, tanıtımına uygun-biçimde nere
deyse bütünüyle yeniden yaratabiliyorlardı. Gerçek doğum
yerleri değiştirilir, talihsiz bir ismin yerini yeni bir isim alır
(Archibald Leach, William Henry Pratt) ve erkek oyuncu eş- .
cinselse, derhal bir kız arkadaş bulunurdu. Stüdyo, oyunların
hayatlarını neredeyse bütünüyle kontrol edebilir ve hangi
filmlerde görünebileceklerine ya da görünmeleri gerektiğini
karar verebiliyordu. Warner Brothers bir takım oyunculara,
MGM başka bir takım oyunculara sahipti.
Stüdyolar son derece özenli bir biçimde hazırlanmış biyog
rafik bilgileri basma dağıtır, prömiyerlerde gösteriler hazırlar,
söyleşiler ayarlar ve poster ve belli ürünleri onaylardı. Bütün bunlar m evcut bir yıld ız ın -ister tehlikeli, güzel b ir genç kız
olsun, isterse de güler yüzlü bir erkek olsun- imgesini güçlen
dirme amacıyla yapılırdı. Belki de cıı güçlü oyunculuk, yıldız
ların kendilerini oynamalarıdır; sözgelimi, Cary Grant filmle-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 112/170
Andrew M. Butler 111
rinde genellikle k end isini oynam asıyla tanınır.
Bunun yanı sıra, bir de daha belirgin bir reklam söz konu
sudur: fragman, afiş, reklam panosu. İsmin filmin admın altında ya da üstünde, dikdörtgen afişin sağında ya da solunda,
listenin başında ya da sonunda yazıyor olması ve ‘ve -’ şeklin
de etiketleniyor olması bir oyun cun un kon um u hakkında cid
di bir g östergedir. Son katego ri ayn ı zam and a izleyiciye ‘çarp ı
cı rol' olarak yansıtılmak durumundadır; gerçi Ben Affleck
çok kötü bir film olan Abysmcıl’da (1998) ‘ve Ben Affleck’ den
mesine ka rşın, çok fazla sahned e gö rülm ekted ir. Affleck’in ka
riyer g elişiminin izleri, Mallrats'm (1995) video versiyonu nun
kapağındaki yokluğu ve kapağın bazı versiyonlarındaki görü
nümüne (filmdeki hâlinden farklı olarak, sakalsızdır), Cha
sing Am y'dek i (1996) görünümüne ve Dogma’da (1999) alfa
betik ola rak lis te nin ilk sırasında olm asına değin sürülebilir.
Daha sonra, Pearl Harbor'da (2001) yıldız konumuna yüksel
miştir; adı afişte, filmin adının üstündedir ve yüzü Kate Bec-
kinsale ve Josh Harınett’in arasında yer alır. Ardından, Good
Will Hunting (1997) ve Armageddon (1998) gelmiştir; artık
açık bir biçimde bir filmi salacak bir isim olmuştur. (Öte yan
dan, Cigli (2003) sonrası...)
Affleck, post-Klasik Hollywood çağının ürünüdür. Oyuncuların sabitlendiği stüdyo sistem inin ortadan kalkmasıyla birlik
te, reklam mekanizması daha dağınık bir hâl almıştır. Stüdyo
lar ürünlerini pazarlamak amacıyla, aynı temel soruların sorul
duğu, aynı temel yanıtların verildiği söyleşiler ayarlamayı sür
dürmektedir. Yine muhtemelen stüdyoların kontrolünde olan
fan kulüplere ve fanzinlere artık oyuncunun daha önce rol aldığı filmlerin listelendiği resmi internet siteleri de eklenmiştir.
Bütün bunlar ile reklam arasındaki fark, birincisinin kasıtlı
olmasıdır. Reklamda -reklamın kötüsünün olmadığını akılda
tutalım- oyu nculara ilişkin bilgiler basın tara fından keşfedilir’
ya da görüşülen kişi bunları söyleyiverir. Bu, bu yıl kiminle gö-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 113/170
112 Film Çalışmaları
rüşiük leıi, alkol ya da uy uşturucuyla verdikleri mücadele ya da
birileriyle uygunsuz bir biçimde görüntülenm eleri hakkındaki
ilginç de taylardan oluşabilir. Kevin Spacey ve Keanu Reeves gi
bi oyuncuların cinselliği hakkında içi boş spekülasyonlar hep
olmuştur; Hugh Grant’in tutuklanması tabloid gazeteleri yok
sattırmıştır. Gerçek bir skandal -bir tecavüz ya da cinayet suç
laması- görece enderd ir ancak m uhtem elen oyu nc un un kariye
rini bitirir. Ne var ki, uyuşturucu kullanma ya da aldatma ma
salları gerçekte bir yıldızın imgesine kaLkıda bulunur.
Ve tabii bir de filmin kendisi var: oyuncunun yaşam kaynağı. Geçmişte, bir oyuncunun oynayacağı film türünü stüdyo
belirlerdi. H um phrey Bogart 1930’larda gangster fi lm le rinde
oynarken, 1940’larda çok içen, yalnız dedektifleri oynamaya
başlam ıştır. Bogart’ın bu geçişi The Maltese Falcon (1941) ve
Casablanca \Kazablanha\ (1942) filmlerindeki başarısıyla bir
likte gelmiştir. İkisinde de oynayacağı rolü kendisi seçmemiş-lir. Bogart’ın karakterleri sert, kanunların sınırında yüzen ki
şiler olurdu ancak büyük olasılıkla bu görünüşünün altında
yumuşak bir kalp taşırdı ve bu iki özellik kolay incinebilir gi
bi görünm ekle birlikte her an sert birine dönüşebilecek olan
-neticede ikiyüzlü- bir kadm tarafından dengelenirdi. (Ve ge
ri planda, yönetmen Howard Hawks’in yarattığı yıldızlardan biri olan Lauren Bacall ile To Have And Have Not [ 1945] fil
mindeki ilişkisini akla getiren bir imge olabilir).
Harıison Ford’un kariyeri daha yakın dönemden bir örnek
sunar. İlk yıllarında, Star Wars üçlemesinin Han Solosu ve
Blade Runner (1982) filminin Rick Deckard’ı ile birlikle,
Ford’un karakterleri bir derece ahlâki karışıklık sunmuştur: paralı asker ve -handiyse- tecavüzcüdür. Ne var ki, 1980lerin
sonları ve 1990’larda Ford’un karakterleri ahlâklı olmaya baş
lamıştır. Indiana Jones 1930’ların ırk ve cinsiyete bakışını ser
giliyor olsa da, temelde ahlâklı biridir ve define arayışının ne
deni kend isini değil, (her ne kadar m üzen in bu nlara sahip ol
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 114/170
Andrew M. Butler 113
masındaki ahlâk asla sorgulanmıyor olsa da) müzeyi zengin
leştirmektir. Witness (1985) ve Working Girl (1988) gibi film
lerdeki karakterleri ahlâk kurallarını gözetir ve hatta kendi
deneyimleriyle güçlendirir. En sorunlu karakteri, Regarding
Henry'deki (1991) başından vurulan kusursuz ve işkolik bir
aile babasıdır. Bunların ardından -ki birçok insan hep aynı
rolleri oynadığını düşünür- eğer zorunluluktan yapmadıysa,
büyük bir sürpriz yapar ve What Lies Beneath (2000) ile karşı
mıza çıkar. İlk bakışta ilgili bir sevgili gibi görünür ancak fil
min ilerlemesiyle karanlık geçmişi o nu ve başrolü paylaşan d i
ğer oyuncuyu yakalamak üzere geri gelir.
Dyer, yıldızların ayırımcı kullanım , mü kem m el uyum ve so
runlu uyum biçimlerinde rol alabileceğini belirtir. Ayırımcı
kullanımda, yıldız kişiliğinin belli açıları kullanılırken, diğer
leri geri planda bırakılır: Nicholas Cage’in Raising Arizona
(1987), Red Rock West ya da 8mm (1998) filmlerindeki terbi
yeli hâlleriyle Wild At Heart (1990) ya da Snake Eyes (1998)
filmlerindeki kaçık karakterlerini karşılaştırın. Öte yandan,
mükemmel uyum genellikle doğrudan belli türden bir yıldız
için yazılır ya da rol dağıtımının ardından onun etki derecesi
ne uygun hâle getirilir. Stevc Martin komedilerini ya da Wo
ody Allen’ın kendi filmlerinde canlandırdığı karakterleri
anımsayın. Son kategori, oyuncuya yanlış rolün verilmesi ya
da hâlihazırda yakın bir rolün yanlış şekillendirilmesi sonu
cun da oluşur. Kimi zam an bu sorun performan sa baskın gelir
ken, kimi zaman da karakter tehlikeye atılabilir -kahraman
rolleriyle tanınan oyuncular bir haini oynadıklarında, bu ka
rakterin kurtarılmasında ısrarcı olabilirler- ya da yıldızın im
gesi parlar ve rol dağıtımının uygunluğuna bakılmaksızın iz
leyici tarafından kabul görür. Dyer’ın örneği, Gentlemen Prefer
Blondes (1953) filminde Lorelei’yi oynayan Marilyn Monro-
e’dur. Romanın orijinalinde Anita Loos tarafından sinik, çı
karcı bir karakter olarak yazılmış ve başrolünü Carol Chan-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 115/170
1 14 Film Ç alışm ala rı
ning’in oynadığı Broadway müzikalinde de yine böyle oynan
mış olmasına karşın, Marilyn Monroe masum biri olarak algı
lanmıştır.
Son olarak, bir de yerel gazetelerde çıkan röpo rtajlardan bel
li oyuncular hakkında uzmanların kaleme aldığı Pocket Es
sentials kitaplarına değin geniş bir yelpazeye sahip olan eleş
tiri/yo rum kategorisi var. Çabalarının takd ir edilmesi de, abar
tılı oyunculuklarının saptırıcı bir şekilde yerilmesi de müm
kündür. Bu eleştiriler; makaleler, söyleşiler, kişisel bilgiler ve
diğer inceleme biçimlerini içerir ve oyuncu hayattayken ya da
öldükten sonra yazılabilir. Bir tür üst yorumlama olmaları do
layısıyla, bunlar aynı zamanda geçmişteki eleştirilerle bir tür
diyalog şeklinde bir oyuncunun tanıtımını, reklamını ve film
lerinin analizini de içerebilir. Yıldız doğasının incelenmesi,
yıldızlığın bir parçasıdır.
Birçok oyuncu bu türden bir ilginin odağı olmayı başarmış
tır; 1930’lar, 50’ler ve 60’lardaki başarıları sayesinde Gram ; be l
li bir sert erkeklik türünü yansıtması sayesindfe John Wayne;
genç yaşta ölmeleri dolayısıyla Janies Dean ve Monroe... Öte
yandan, ayın kalp çarpıntısı -Ewan McGregor, Leonardo Di-
Caprio, Matt Damon- genellikle paparazzi görüntüleriyle dolü
olan ve geçici bir yıldız konumundan istifade etmek amacıyla
hazırlanan kopyala-yapıştır biyografilerin k on usud ur.
Dyer ısrarla yıldızların tek, sabit, üniter bir konuma sahip
olmadığının altını çizer. Grant’ın persoııası hem zarif bir be
yefendiyi, hem de gergin bir genci içerir. Performansların hak
ettiği değeri çok geç bulmaları da mümkündür; Rebel Without
A Cause [Asi Gençlik ] (1955) ya da East o f Eden'da [Cennetin
Doğuşıtl (1955) Dean’in canlandırdığı kaygılı genç karakteri
nin özellikle de araba sahneleri ölümüyle ilgili bilgilerin ar
dından bambaşka bir anlam taşır. Cinselliği hakkındaki spe
külasyonların oynadığı karakterin Plato ile ilişkisini daha
farklı okumamıza yol açması da muhtemeldir. Bir yıldız nasıl
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 116/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 117/170
116 Fi l in Çalışmaları
sı önerir; bu Mulvey’in varsayımını kadın karakterlerle özdeş
leşme ve erkek karakterleri arzulama biçiminde tersyüz et
mekten daha karmaşık bir bakış açısıdır. Stargazing adlı kita
bının yazım sürecinde, Stacey, İngiliz kadınların 1940’lar ve
50'lerin Amerikan kadın yıldızları hakkındaki -hayran mek
tuplarında ifade edilen, fan kulüp üyeliklerinde ya da sorular
ve incelemelerde ortaya çıkan- hislerini araştırmıştır. Stacey
izleyici tepkilerini ikiye ayırır: sinema içi ve sinema dışı.
Sinemada bir filmi izlemek bağlamı içindeki bu beğeninin,
kadın yıldızın İllâki cinsel anlamda düşünülmesi gerekmeyengö rün tü ve eylemlerinin u zak tan, saf bir beğeni biçim inde ge
liştiği düşünülebilir. Yıldızlar erişilmez, elde edilemezdiler;
başka bir dünyadandılar ve saygı duyulm aklaydılar. Diğer d u
rumlarda, -saç kesimi, giyim, davranış- izleyici yıldız gibi biri
olmak isteyebilir. Yıldız taklit edilecek bir rol modeldi. Dola
yısıyla, bu, kadın yıldızların kamera önünde ve dışındaki eylemlerine hayranlık duymak, güçlerine imrenmek demekti.
Doris Day ve Katharine Hepburn’ün kariyerini sürdürebilme
ve kendi komedilerini oluşturabilmelerindeki hünerlerine
hayran olunuyordu; Sharon Stone ve Sandra Bullock gibi yal
dızlar da bu isimlerin günümüzdeki muadilleri olarak düşü
nülebilir. Böylesi bir güzellik, zeka ve güç izleyiciye ataerkildünyanın korkunç gündelik yaşamından fantastik bir kaçış
olanağı sunar. Kadın izleyicilerin Bette Davis ya da Rita Hay
worth olamayacağı tabii ki açıktır ancak bir saatliğine de olsa
karanlık bir sinema salonunda bu gerçekleşir.
Sinema dışında ise, bireyin beğendiği yıldızla arasındaki iliş
kiyi gösterebilmek için yapabileceği pek çok değişim söz ko
nusudur. Stacey’in çizdiği ilk yöntem, numara yapmaktır: ço
cukların oy un larda Bette Davis ya da Paltrow olması ya da söz
konusu yaldızın uzaktan akrabaları olduğunu iddia etmek gi
bi. İkincis i, yıldız ın bireye benzediğ i biçim de bir algı söz ko
nusudur; bu, saç rengi ya da belirgin bir bakış tarzı olabilir ve
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 118/170
Anılrew M. Buller 117
böylelikle izleyici ile yıldız arasında bir tü r aynılık hissi k u ru
lur. Eğer bir benzerlik kuru lam ıyorsa, o zaman da taklit etm e
ye çalışılır: Monroe’nun ses tonu, Joan Crawford’un yürüyüş
Larzı ya da sigarayı yakış ve tutuş tarzı gibi. Bu türden taklit
ler geçici heveslerdir ancak daha uç örneklerde -ki sıkça rast-
lanmaktadır- kadın izleyici, yıldızın saç kesimini benimseye
rek ya da onun gibi giyinmeye başlayarak doğrudan yıldızın
kopyası olmaya kalkışabilmektedir. Doğaldır ki, bu, maddi gi
derleri de içerir: kuaföre gitmek, ayakkabı ve elbise satın al
mak ve sair. Bu son özdeşleşme biçimi ekonomik tiiketiciliğive sermayenin dolaşımını da içerir.
Dyer ve Stacey’in her ikisinin yıldız analizlerinde de, para
kazanmak temeldir. Dyer’a göre, yıldızlık manifestolarının
birçoğu m edyanın -film stüdyoları, film şirketleri, reklam cılar
ve gazeteler- bir dizi ü rün de n para kazanm a yoludur: Affleck,
Lopez, Monroe, Bogart. Aynı şekilde erkek yıldızların analizine de uyarlanabilecek olan Slacey modelinde ise, sermayenin
kıyafet, güzellik malzemeleri gibi birbirinden farklı ürünler
üzerind en dolaşımı söz ko nu sudu r. Filmler, bir tür şirket var
lığı olarak her bir yıldızın konumunu ve imgelerinin hangi
ideolojik görevi yerine getirdiğini yorumlayacak biçimde in-
celenebilirken, gerçek Affleck ya da Lopez’in incelemesini elde edemeyiz. En samimi betimlem e, en d ürü st söyleşi dah i sa
dece yıldızın imgesini ve para kazanma potansiyelini güçlen
dirmeye yarar.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 119/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 120/170
Türler
Tür Nedir?
Yalnızca üç türün olduğunu öne sürmek mümkündür: bel
gesel, kurgu ve avangart. Bu üç tür, gerçeklik betimlemesine
ilişkin tu tum lar ya da sana tsal ifade arayışları tarafın dan ayrış-
tırılabilir. İlk filmler belgesel türünde olmuştur: bir trenin ge
lişi. Ancak olayların sahnelenmesiyle birlikle, kurgu düşünce
si ve anlatı egemen olmaya başlamıştır. Avangart film bir ol
guyu ne salt bir belgesel gibi ne de kaçınılmaz olarak anlatıy
la erişilebilecek bir biçimde betimlemeye çalışır.
Bu üç tür -ya da, daha doğrusu biçim- içinde türler olarak
etiketlenebilen belirlenebilir film sınıfları vardır. Nasıl ki bir
çok farklı belgesel biçimi -gözlemci, docusoap, gerçeklik prog ramı ve sair- varsa, aynı şekilde, bir o kadar farklı kurgu biçi
mi vardır. Tür düşüncesi yalnızca filmlerle sınırlı değildir, di
ğer kültürel ürü nlerde bulunabilir.
Amacımıza uygun olarak, türü dikkate değer bir biçimde
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 121/170
120 Kilin Çalışmaları
ayırt edilebilen bir karakter, olay örgüsü, mekân, izleyici tep
kisi, m izansen, konu ve yapı geleneğine sahip bir filmler g ru
bu olarak ele alarak başlamak yerinde olacaktır. Bunun tartı
şılır olması muhtemeldir; zira otör kuramı ve olörliih ku ramları birço k filmi aynı alışveriş listesiyle özdeşleştirme eğilim in
dedir. Tek bir yön etm en tarafından bir tür yaratılabileceği gi
bi, bir tü r içinde de birçok yapıt vardır .
Tür kuramı 1970’lerde otör kuram ına karşılık olarak ortaya
çıkmıştır. Geleneksel edebiyat eleştirisinde, türlere ya da en
azından b ilim kurgu, fantastik, ko rku ve aşk rom anı gibi po pü ler türlere tepeden bakma eğilimi söz konusudur. Benzer bir
durum bireysel olarak otörleriıı kutlandığı ve fakat türün sah
telik ya da yapmacıklık ürünü olarak reddedildiği film çalış
maları alanında da geçerlidir. Türler içinde yapıtlar ortaya k o
yan yönetmenlerin dahi -sözgelimi, Alfred Hitchcock- türleri
ne aşkın geldikleri düşünülür.
Öle yandan, Hollywood tarihinin türler tarihi olduğu ve ki
mi türlerin kabul edilebilir bulunduğu öne sürülebilir: Ameri
kan mitinin oluşumundaki rolleriyle Western ve gangster film
leri, feminizm açısından önem i dolayısıyla m elodram ve psika-
nalitik söylemdeki yeri dolayısıyla korku. Bilimkurgu sinema--
sı posımodernizmle birlikte ortaya çıkmıştır; diğer türlerin
destekleyicileri vardır. Ancak, yekten bir türü nasıl tanımlarız?
T ür Sorunu
Metropolis {.1926), The Day The Earth Stood Stili (1951),
Alphaville (1965), 2001: A Space Odyssey (Uzay Yolu Macerası ! (196 8), Star Wars (1977) ve Gaitaca (1997) filmlerini dü
şünelim. Bunun bir bilimkurgu filmleri listesi olduğunu fark
etmek güç değildir. Peki, ortak noktaları nedir? Bilimkurgu,
gelecekte geçebilir; ancak The Day The Earth Stood Stili eşza-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 122/170
Amire« M. [tuller 121
inanlıdır ve Star Wars ya geçmişte geçer ya da geçmiş düşün
cesinden hareket eder. Bilimkurgu uzaygemileri içerir; Metro
polis ve Alphaville’de yoktur. Uzaylılar vardır; Gaitaca’da yok
tur. Bilimkurgu, insan ile teknoloji arasındaki ilişki hakkında-
ki anlatılar dizisidir; o hâlde, Apollo 13 (1995) ve The Dislı
(2001) filmlerini de bilimkurgu olarak düşünmemiz gerekir.
Bu filmlerin birçoğu aynı zamanda başka şeylerdir de: Met
ropolis, bir distopya; The Day The Earth Stood Stili, gerilim/ale
goridir. Star Wars', bir Western, komedi ya da savaş filmidir ve
Gattaca cinayet romanıdır. 1930’ların Universal filmlerinden
1950'leıin canavar filmlerine, Alien (1979) ve Pitch Park
(200 0) gibi filmlere değ in, çoğu bilimkurgu filmi aynı zam an
da korku filmi olarak da düşünülebilir.
Tek bir filmin pek çok farklı şeye sahip olmasını bekleriz:
karakter, olay örgüsü, m ekân, izleyici tepkisi, m izansen, ko nu
ve yapı. Kovboylar ve Kızılderililerin olduğu bir film, Westernfilmidir. Bir dedektif ve suçluların olduğu film suç; gangster
lerin olduğu lilm (bekleneceği üzere) gangster filmidir. Orta
da işlenen bir suçun olduğu ve olayın aydınlatıldığı bir film,
suç filmi; belli engellerin iki insan arasındaki aşkı geciktirdiği
bir film ise, aşk film idir. Anıt V adisinde geçen film ler. W es
tern; uzayda geçen filmler ( Apollo 1.3’ti bunun dışında tutarsak) bilimkurgudur. İzleyici gülüyorsa, bu bir komedi filmi
dir; çığlık atıyorsa, korku filmidir. Bir filin karanlık gölgelere
ve tuhaf kamera açılarına sahipse, bu muhtemelen bir kara
filmdir.
Ne var ki, yapılar biraz so run ludur; çünkü tü rden türe akta
rılabilir. Ten Little Indians (1965), Halloween (1978), Alien vePitch Black filmlerinin hepsi de bir grup karakterin tek tek öl
dürüldüğü bir anlatıya sahiptir. Alien, bir uzaygemisinde ka
rarlaştırılan bir kır evi cinayetidir (ve The Thing ]$ey, 19821
Antarlika’da mıdır;) ya da uzay boşluğundaki bir perili evdir
(ikisi de aynı şeydir). Casablanca (1942) için de. Reservoir
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 123/170
122 Film Çalışmaları
Dogs (1991) için de, temelde neredeyse bütün olay örgüleri
nin yapısı aynıdır: felaket, kaos, yenileme ve yeni denge. Bir
film bu yapıyı izlemiyorsa, bu nd an sapm anın yarattığı gergin
lik muhtemelen konunun ta kendisidir.Kalkedon yayınları’nın Horror Movies [Korku Filmleri] kıla
vuzunda, Colin Odell ve Michelle Le Blanc, korku filmlerini
yapı, artı opsiyonel prolog ve epilog olarak üç perdeye ayırır
ken b un dan yararlanır. Başlangıçta, olağan, m üm kü nse c enn et
gibi bir topluluk kurulur; ardından bir şey olur ve topluluğu
böler. Bir ya da ik i erkek kahram an (ve genellik le b ir kadmka hram an) olağanlığı geri getirm ek ya da yeni bir toplum ku r
mak için savaşmak ve kötüyü alt etmek üzere bir araya gelir.
Prologlarda -bazen filmin hemen başında ve hatta film kadro
sunun isimleri geçerken- kaosun kaynağı olarak özgün bir ci
nayet ya da travma gösterilir. Halloween filminde, bu, on beş
yıl sonrasına geçmezden önce, Michael Myers’ın kız kardeşini
öldü rüşün ün gösterilmesidir; Friday the 13th (13. Gün, 1980)
ve A Nightmare On Elm Street (1984) de yine benzer bir olayı
ima eder. (Opsiyonel) epilog, hainin ölmediğini (Halloween)
ve hatta k adm kahra m anı öldü rm ek için geri geldiğini (I Know
What You Did Last Summer) ortaya çıkarır.
Benzer yapılar suç/ge rilim film lerinde de görü lür: başlangıç
taki suç ya da suçun kaynağı, dedektifin gündelik yaşamı, suça ilişkin delillerin bulunması, suçu çözmeye doğru ilerleme
ve düzenin yeniden sağlanması ve hatta kimi zaman da sonda
birkaç değişiklik. Seven (1995) bu kalıba tam oturur; yine, dü
zenin belli belirsiz bozulduğu Blue Steel (1989) de öyle: bir
mağaza soygunu, Jarnie Lee Curtis’in canlandırdığı bir çaylak
polis, bu çaylak polisin çözülm esin e yardım ett iği bir cinayetserisi ve son o larak hainin su çu nu n kanıtlanm ası. Suç ve kor
ku filmlerinin h er ikisi de yasaların çiğnenm esini ko nu edinir;
bu yasa, suç yasası da olabilir doğa yasası da.
Aynı şekilde, bir film, türe dahil olmaksızın da bu türün bir
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 124/170
Andrew M. Butler 123
öğesini kullanabilir. Filmlerin büyük çoğunluğu, asla anlatı
nın merkezi olmasa da belli aşk filmi öğelerine sahiptir. Öte
yandan, kimi zaman periferi öğelerin bir türü tanımlaması damümkündür. Savaş filmleri türünü ele alalım. Casablanca, sa
vaş sırasında, işgal altındaki Fransa’da geçer; hainler, Naziler-
dir ve film karakterlerin tarafsız bölgeye kaçması ya da Dire-
niş’e katılmasıyla biter ancak savaşı asla betimlemez. Anlatı
tkinci Dünya Savaşı’m içine almıyor olsa da, (bkz. Barb Wire
[1945] ) bir savaş filmi olarak düşünülmek zorundadır: keşke
henüz savaşa katılmamış olan Amerika’da yönetilen soyutla
ma karşıtı propagandası da olmasaydı. Vietnam Savaşı filmle
ri nadiren çatışma betimler; The Deer Hunter 'da (1978) yalnız
ca birkaç saniyeliğine perdeye yansır. Apocalypse Now (1979)
ve Casualities O f W ar (1989) bir grup erkeğe od aklanır ve her
hangi bir başka savaşa da uyabilecek anlatılar sunar.
Türleri Modelleme
Rick Altman yapısalcılığa dikkat çeken bir tür modelleme
önerir: türler, anlambilimsel (semantic) ya da sözdizimseldir
(syntactic). Anlambilimsel türlerde, belli bir dizi bileşen bekleriz: bir Vahşi Batı kasabası, bir Şerif, iyi ve kötü kovboylar,
baskın yapan Kızılderilil iler, çöller, altıpatlar silahlar ve atlar.
Bu ölçütler tamamlandığında, bu tür, örneğin. Western filmi
olarak tanım lanır. Öte yand an, sözdizim sel türde, belli bir an
latı yapısı beklenir; örneğin, bir kadının hoşlanmadığı bir er
kekle tanıştığı ve fakat sonrasında ona âşık olduğu tür, bir romantik komedidir.
Ne üzücüdür ki, b ir filmi hem anlam bilim sel hem de sözdi
zimsel bir türü n parçası olarak tanımlayabildiğimizi hissetm e
miz mümkündür. Konu; isler kaçırılan kuzeninin peşine dü
şen ve Kızılderililerden intikam almak isteyen amca, yani,
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 125/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 126/170
Amlrew M. Bullcr 125
tir; tabii sigara ya da alkol kullananlar da öyledir. Diğerlerin
den ayrılan biri de kesinlikle ölü demektir. Son olarak, geriye
sadece bir ya da iki kurban kalır; bunlardan biri bakire birgenç kızdır, i ler ne kada r çoğu nluk la yanlış adamı öldürdüğ ü
ya da adamın aslında ölmediği ortaya çıksa da (ki bu devam
filmi çekileceği anlamına gelir), son bir gayret gösterip katili
öldüren de yine bu kızdır.
Yalnızca Halloween patlamasının ardılları gelmemiş, aynı za
manda diğer filmler de kendi özelliklerini ortaya koymaya
başlam ışlardır . Friday The 13lh f ilminde, okul kampında bo
ğulan bir çocuğun (aslında onu tcmsilen) intikamı birçok ci
nayete yol açmış vc devam filmlerinin yanı sıra, öldürülen bir
kız kardeşin intikamının olay örgüsünün itici gücü olduğu
Prom Night (1980) gibi pek çok ya lnızlık filmi çekilmiştir. G e
rek yönetmenler gerekse de izleyiciler neyin beklendiğini ga
yet iyi bilir: olabildiğince çok say ıda insan öldü rültne li, izleyi
cinin içi gıcıklanm alı ve bir sonrak i çığlık izleyicileri pa rtneri
ne dönerek rahat bir nefes almaya teşvik etmelidir. A Nightma
re On El m Street (1984) ve devanı filmleri yaratıcılığı yeni zir
velere (ve uçurumlara) taşımıştır. Bu filmler, kızgın Elm Soka
ğı sakinleri tarafından yakılan çocuk tacizcisi Freddy Krue-
ger’in devam eden intikamını konu edinir.Bu filmlerin çoğunda, kadın ana karakterler başroldedir: ge
nellikle Psyc/ıo’daki kurban Marion Crane karakterini oyna
yan Janet Leigh’ın kızıjamie Lee Curtis tarafından oynanır. Bu
tür filmlerin 25 yaş altı erkek nüfusu üzerindeki inanılmaz
popülaritesi, Carol J. Clover’ın erkeklerin kadınları tanım la
malarıyla ilgili sıradışı bir durumla karşı karşıya olduğumuzu belirtm esine neden olm uştur. Clover’ın Men, Women And Cha-
insaws adlı kitabı bu açıdan anlaşılır ve bilgilendirici bir k itap
tır. Aynı şekilde, genç erkekler genç kadınların gizlice izlen
m esini, tehdit edilm esini severler; çekim açılarının birçoğu da
on ları hainle değil, ku rbanla özdeşleşmeye teşvik eder. Freddy
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 127/170
126 Film Çalışmaları
Krueger'in dâh iyane hazırcevap ları, 1980'ler ve 90’lar süre sin
ce Arnold S chw arzenegger ve Bruce W illis gibi aksiyon yıldız
larının oynadığı sayısız filmin diyaloglarında yankılanmışım
Yine, sıradışı katil Terminator mükemmel bir babaya evrilir-ken, Krueger’in eldiveni (yambaşınızdaki oyuncakçı dükkâ
nında bulabilirsiniz) sevimli ve korkunç Edward Scissor-
hands’e [Makas Eller] (1990) dönüşmüştür.
Kesm e-biçme geleneği, türe ait olmayan filmlere de sızmaya
başlamıştır. Alien (1979) hainin bir yaratık la , ulaşılmaz bir ye
rin uzay boşluğuyla ve son k ızın Ripley’le yer değişm esinin ilkörneklerinden biridir; ancak anlatı kalıbı aynı kalmıştır. The
Terminator [Tenniııalör] (1984) zamanda yolculuk yapan bir
sayborg; onu alt eden final kızı ise, Sarah Connor’dır. İntikam
alan kadınlar, başıboş bir kocanın ahmakça eylemlerinin üçlü
arasındaki hesaplaşma öncesinde kendisinin ya da karısının
öldürülmeye çalışılmasına yol açtığı Fatal Attraction [Öldüren
Cazibe] (1987) gibi filmlerin tanı kalbindedirler. What Lies
Beneath [Gizli Gerçek] (2000) ihaneıe uğrayan bir kadının
kuşkularına bir de hayalet hikâyesi ekler.
En iyi dönemini yaşadığı iki onyılın ardından, tür sanki bi
raz yorgun düşmüş gibi görünmeye başlamış ancak ironik bir ‘
biç im de, çok daha başarılı yönetm enlerden birin in çoğunluğa
katılmasıyla birlikle, türü can land ıracak yeni girişimler ortayaçıkmıştır. Nasıl ki Friday The 13lh kendisini yeniden keşfeltiy-
se, Wes Craven’s New Nightmare (1994) da o denli bilinçli bir
geri dönüşe sahne olmuştur: Craveıı’m Krueger’i yönetmeye
geri dönmesinin yanı sıra. Craven, Heather Langenkamp ve
Robert Englund beyazperdede ‘kendilerini’ oynamışlardır.
Craven, gerçeklik ile hayal gücü arasındaki sınırı incelemeninyanı sıra, bu ayrıcalığın ucuzlatılmasına ve bağlamının sulan
dırılmas ına karşı du rm uştur. Kendi niteliği açısından fazla ze
kice olmuş ve özel bir ilgi görmemiştir ancak Scream (1996)
filmini olası kılmıştır.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 128/170
Andrew M. Butler 127
Senaryosunu Kevin Williamson’m yazdığı Screctm’de karak
terler kesme-biçme filmleri hakkında bilgilidirler; kimin öle
ceğini belirleyen kuralı bilirler ancak yine de lek tek öldürülürler. Filmin başarısı doğal olarak Scream 2’yi [Çığ/ıh 2]
(1997) beraberinde getirmiştir: aradan birkaç yıl geçtiği, ha
yatta kalanların yanına yeni karakterler eklendiği bu devam
filminde bir taklitçi hayatta kalanları gizlice izler; ilk filmdeki
olaylar yine burada da mevcuttur. Artan özgöndergelilik de
vam filmlerinin değerine ilişkin tartışmaları da içerir. Zamaniçinde, Scream 3 IÇığhk 3] (2000) çekilmiştir; bu, tıpkı John
Carpenter ( Halloween), Sean S. Cuııningham (Friday The
13th) örneklerinde olduğu gibi, Kevin Williamson’in yaratıcı
lığından yoksundur ve Craven kendi ayrıcalıklarından uzak
laşmıştır. Tıpkı New Nightmare’da olduğu gibi, mekân, başka
bir filmin çekildiğ i bir stüdyodur. Ö zgün cinayet olayların ı yeniden değerlendirip gerçekte ne olduğuna dair daha fazla de
tay keşfettiğimizde, kesme-biçme filmlerinin kuralları bizim
açım ızdan y eniden o luşturulur. Scream 3, üçlemey i son landır-
dığını öne sürer ancak kesme biçme çemberi, orijinal yaratıcı
yetenekle ya da bu nd an bağımsız olarak önceden y eniden can
landırılmışım
Bu türd en saptırıcı kesme-biçme filmlerinin yanı sıra, bu nla
rın parodileri de çekilmiştir. Scary Movie IKorkunç Bir Film]
(2001), Scream 2’n in hâ lihazırda kim i kesme-biçm e filmlerinin
ırkçı doğası üzerine yaptığı yorumlamanın yanma çok az şey
eklemiştir. Neticede, Scary Movie, bir parodinin parodisiydi.
Shricl: IfYou Know Whai I Did Last Friday The 13th (2000) tam
anlam ıyla umarsızlık hissi verm iştir. Sap tırma ve parodiye kar
şın, kesme-biçme sineması kiıni diğer türler yiterken, herhan
gi bir ölme işareti gösterm em ekted ir. I Know What You Did Last
Suııımer, pek fazla sadık kalmadığı Lois Duncan rom anı bir ke
nara bırakılarak, Kevin Williamsoriun senaryosu sayesinde
satmıştır. Bu, kaçınılmaz olan I Sti ll Know What You Did Last
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 129/170
Summer [Ne Yaptığını Hâlâ Biliyorum] (1998) tarafından gör
mezden gelinen sinik bir devam filmi açılışıyla birlikle, kılıfına
uydurulan bir olay örgüsündeki yüzsüz bir praıikti. Öle yan
dan, her iki filmin de 1990'ların Amerikan sınıf siyasetine iliş
kin eleştirileri sayesinde kendilerini amorti ettiğini söylemek
mümkündür . Cherry Falls (2000) bakireleri tehlikeye atarak
klişeleri tersyüz ederken, Legend (1998) ken t efsanelerine bağ
lı bir biçimde işlenen bir dizi cinayet olayında kafa karışıırabil-
ıııek için oyuncu Robert Englund’u ödünç almıştır.
Halloween ve A Nightmare On Elm Street filmleri çok sayıda
isimsiz oyuncuya rol verirken, 1990’laıın sonlarına doğru
gençler hâlihazırda yıldız olmuşlardı ya da Dawson's Creek,
Friends, Buffy The Vampire Slayer ya da Party o f Five gibi tele
vizyon dizilerinde deneyim kazanmışlardı: Joshua Jackson,
Saralı M ichelle Gellar, Jen nife r Love Hew itt, Fred dy Prinze Jr.
ve Ryan Philippe. Karakterlerinde bıçağı tercih eden senaryoyazarı ya da yönetm en ya çok c esurdu ya da gerçek ten ahm ak
tı. Gellar bu açıdan şanssızdı; Sunnydale’da vampirin (ve şey
tanın ve ro bo tun ve saybo rgu n ve..,) kıçını tekm eleyen son kız
olsa da, Scream 2 ve I Know Whal You Did Last Summer’da nal
ları dikiyordu. Scream 3 ’deki film içinde filmin oyun cu larının
Slap 3 gibi zırvalarda oynamalarına izin veren menajerlerineküfür ediyor olmaları muhtemeldir; ancak yine bu oyuncular
Hollywood ilkgençlik/yirmi yaş üstü filmlerinin gerçek son
kuşağı gibi de görünmemekledirler.
T ür, birçok yeniden yapımla süregider: G us Van Sanı’ın sah
ne sahne kopyaladığı Psycho (1998) filminde Anne Heche,
Marion Crane rolündedir . Oyu ncu aynı zamand a I Know Whal You Did Last Summer'daki potansiyel sapık rolüyle de hatırla
nır. İnanılmaz bir biçimde, The Texas Chainsaw Massacre
[Teksas Katliamı] (200 3) özgü n bir ustalıkla çekilmiş ve Buffy,
24, Six Feel Under, The О С ve diğer birçok televizyon progra
mından hatırladığımız Eric Balfour’a başrolü vermiştir.
I 28 Filin Çalınmaları
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 130/170
Andrew M. Butler 129
Bir büıün olarak türlerin tarihi aynı zamanda birbirleriyle
ilişkili oldukları, izleyici katılımının değiştiği ve yıldızlarınyer aldığı ya da bu türden yapımlarda yer almayı reddettiği
filmlerin kendi tarihidir de. Çoğunlukla bildik bir yönetmen
den öte, belli bir yıldız verili oldu ğu nd a, pek çok sinemasever
için, bir Cuma ya da Cumartesi akşamı gideceği çok katlı bir
sinemada ne izleyeceği açısından belirleyici olan öğe, ister
kesme-biçme ya da chicfc flick, isterse de romantik komedi ya
da bilimku rgu olsun, türdür. Türlerin büy üm e ya da küçülm e
olasılıkları söz konusudur ancak türün tümden terk edilmesi
pek de olası görünm em ekte dir.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 131/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 132/170
Ulusal Sinema
Ulusal Sinemanın Doğası
Film dend iğinde, H ollywood’un akla gelmesi yö nün de ciddi
b ir eğilim söz konusudur; kadim Tinseltow n hiç tartışmasız
film yapım dünyasının merkezidir ve burada harcanan para
başka hiçbir yerde harcanm ıyordun Britanya sin em aların da
gösterime giren filmlerin çoğunluğu Amerikan yapımıdır.
Bunda kısmen film sayısının -ABD’de Britanya’dan çok daha
fazla film çekilmektedir- etkisi söz konusudur; ancak yapımın
yanı sıra, dağıtımın, yani filmleri dağıtan, gösterime sokan ki
şilerin lasarrufu da etkilidir.
Bir Flollywood filminde, dil genellikle İngilizcedir; kamera
kullanımı, seslendirme ve diğer yapım öğeleri en azından ye
terli düzeyd ed ir ve izleyiciye soru n yaratması ya da sanatın ce
fasını çektirmesi pek de olası değildir (öte yandan, daha önce
ki bölümlerde, Spielberg’in yakın geçmişle çektiği filmler üze
rine yapılan yorumlan hatırlayınız). Bir Hollywood filminde
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 133/170
132 Film Çalışmaları
gerçek bir sanat ya da estetik olmayabilir; ne var ki, 90 daki
ka ya da daha uzun bir süre boyunca bakacağımız ya da ken
dimizi özdeşleştireceğimiz güzel biriyle bir panayır gezintisine
tav oluruz. Kitabın bu sayfasına değin göz gezdirdiğim filmlerya Hollywood’da çekilmiştir ya da sayıları gittikçe artan Holl
ywood’un eşiğinde duran isimsiz bağımsız sinema kategorile
rine aittir. Oysaki dünyanın diğer ülkelerinde çekilen filmleri
göz ardı etmemek durumundayız.
Bu yapımların çoğunda bir dil engeli vardır ve bu altyazı sa
yesinde kısmen olsa aşılır. Yapımların değeri kimi zaman birHollywood yapımında görmeye alıştığımız türden olmayabi
lir. Filmler kültürel pratikleri betimleyebilir ve aşina olmadı
ğımız kültüre] önkabulleri içerebilir. Bu bakış açısını görmez
den gelmektense, tüm güçlüklere göğüs gerilmelidir; kendisi
ni Hollywood yapımlarıyla sınırlayan bir kişi bir bakıma hari
kalar dünyasını kaçırıyor demektir. Crouching Tiger, Hidden Dragon’un [Kaplan ve Ejderha] (2000) dünya çapındaki başa
rısı, illaki başrolde Jack ie C han’in olm asının gerek m ediği pek
çok Hong Kong filmini (açıkçası, bunlar daha ilgi çekicidir)
görünür kılmıştır. Bollywood filmleriyle bilinen Hindistan,
her ne k ad ar çok azı Batı’ya yöne lik olsa da, gerçekte Hollywo-
od’dan daha fazla film üretmektedir. Avrupa ve Latin Ameri
ka’da çekilen filmler incelenmesi gereken yapıtlardır. Tabii bir
de, İngiltere, İrlanda, Kanada (ki aynı zamanda Fransızca
filmlere de sahiptir), Yeni Zelanda ve bu bölüm açısından en
önemlisi, Avustralya’da çekilen İngilizce filmler vardır.
Ulusal sinema, en basiL tanımıyla, belli bir ülkenin sinema
tik ürünüdür. Şüphesiz ki, birkaç paragraftık bir dilimde bu
nu başarmak kolay olmayacaksa da, gelin, şimdilik yanılsam ayı sürdürelim. Bu tanıma göre, Hollywood’un kendisi bir ulu
sal sinemadır; sözü edilen ulus ise, Amerika Birleşik Devletle
ridir. Film çalışmalarında, Ulusal Sinema “yapım (fon aktar
ına ve üretim kolaylıkları sağlama) ve dağıtım ağı (gösterime
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 134/170
Amlrew M. Buller 133
girmesini sağlama) bağlamında sorumluluk alan” belli bir ül
kenin filmlerinin çalışmalarına verilen bir etiket olmalıdır.
Buna ek olarak, bu filmler, ulusal kimlik sergileme, eleştirme ya da yaratma üzerinden de çalışılabilir. Ulusal kimlik,
belli bir ü lkenin vatandaşlarının genelinin paylaştığı ya da
topluluk tarafından bu şekilde tanımlanan özellikler bütünü
dür. Kimlik; dil, hikâyeler, ideolojiler ve mitler yoluyla oluş
turulur ya da tanımlanır ve ulusal iktidar yapısının egemen
fertleri tarafından yöneten konumlarını aklamak amacıyla
kullanılabilir. Bu özelliklerin bir sterotip ya da daha doğrusu
bir arketip o luştu rduğu düşünülebilir; beri yandan, yalnızca
devlet tarafından da dayatılmaz lar. Bireyler tarafından da oluş
turulabilir, tanımlanabilir ya da karşı çıkılabilirler: bu düşün
ceyle eğlenerek de, bunu bir vatanseverlik eylemi olarak göre
rek de ulusal bir sterotip betimlenebilir.
Ülkeler arasındak i ulusal farklılıklar gibi, yapım ların bağ lamlarında da farklılıklar söz k on usu du r. Ulusal bir karakterin ya
ratılması devletin çıkanna geleceği içindir ki, pek çok ülkede
hükümetler gerek ülkedeki vatandaşlarını yönetmek gerekse
de ü rü nü (nesne ya da ideoloji ya da h er ikisi birden ) dışarı ih
raç edebilmek amacıyla film endüstrisini desteklemekledir. Bu
destek, ya tırımda vergi indirimi, sinem a ve televizyonlarda yerli ürünlerin gösterimine yönelik zorunlu kota uygulaması ya
da Sanat Kurulları ve Film Komisyonları yoluyla doğrudan ya
tırım ya da yardım biçiminde olabilir. Paranın yatırılması
oyuncu (genellikle parayı veren ülkeden), teknisyen ya da yer
seçimleri gibi biz dizi şartı da beraberinde getirir. Para genel
likle ortak bir proje için bir araya gelen yönetmen ve yapımcıya verilir ya da bir stüdyo bağlamı içinde değerlendirilir.
Film bittiğinde, geriye gösterime girmesi kalır; ancak bunun
bir garantis i yoktur. İngilte re’de, göste rim e girenden çok daha
fazla film çekilir ancak yüzlerce film dağıtım z indanla rında çü
rümeye terk edilir. Ayrıca, en önemlisi Cannes olmakla birlik-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 135/170
134 Film Çalışmaları
ıe, Londra, Berlin, Venedik, Melbourne’de filin festivalleri dü
zenlenmektedir. Tabii bir de Robert Redford tarafından kuru
lan bağımsız film festivallerinin krab Sundance Institute Festi
val var. İzleyici ya da jüri ödülü almak, dağıtım anlaşması imzalayabilmenin yollarının biridir ancak yarışma genellikle bir
anlaşmaya yaklaşmanın değil, anlaşmayı piyasa sürmenin yeri
dir. Her ne kada r kazanılan ün oldukça değerli olsa da, bir fes
tival tek başına bir filmin ticari başarı elde edebilmesi için ye
terli olmaz. U luslararası bir başarının garantisi olmayacağı için,
yapımcı asıl parayı yerli piyasada kazanmayı amaçlamalıdır.Teoriyle pratik her zaman örtüşmez. Clive Owen’in bir ku
m arhan ede iş bu lan öze nti bir yazarı canlandırdığı M ike Hod
ges yapımı Croupier (1997) filmi Britanya’daki ilk gösterimin
de batm ıştır; filmi izleyen (bir festivalde) n ad ir insan larda n bi
ri olarak, bunun hiç de adil olmadığını söyleyebilirim. Asla bir
Cet Carter (1971) ya da Flash Gordon (1980) olamasa da, bir
gezintiyi hak ediyordu. Beklenmedik şekilde Amerika’da hit
olmasının ardından ise, Britanya’da biraz daha geniş bir dağı
tımı gerçekleşmiştir. Tersine, Memento (2000) ve O Brother,
Where Art Thou? [N erdesin Be Birader ) (2000) gibi ABD yapı
mı filmler de, Amerika’da piyasaya sürülmezden önce, Britan
ya’da gösterime girmiştir.
Bir diğer gelir kaynağı ise, televizyon ve videokaset/DVDhaklarıdır. Fransız kablolu televizyon kurumu Canal Plus ge
rek Fransız filmlerinin gerekse de genel anlamıyla Avrupa
filmlerinin ve hatta daha bağımsız görüşlü kimi Amerikan yö
netmenlerin filmlerinin alışıldık yatırımcısıdır. Britanya'da
azınlıklara hitap eden bir kanal olarak kurulan Channel 4, te
levizyon gösterim hakları ka rşılığında film yap ım ına fon ayırm aktadır. Ne üz üc üd ür ki, FilmFo ur yapım kana dının görece
küçük miktardaki para kaybı ve reklam gelirlerindeki düşüş,
şirketin yakın gelecekte yapım ve dağıtıma katılmasının pek
de mü m kü n olm adığını göstermektedir. BBC de zam an zaman
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 136/170
Andrew M. Bullet- L35
sinema filmlerine fon ayırmaktadır; öLe yandan, önceleri bu
filmler, oyuncu ve teknisyen sendikalarıyla yapılan anlaşma
uyarınca ve kısm en de televizyon prö m iyerinin izleyici sayısını azami sayıya çıkarabilmek amacıyla, yalnızca Britanya dı
şındaki sinemalarda gösterime girebiliyordu.
Daha az ticari filmlerin yönetmenleri ise, genellikle birden
çok kurum ve ülkeden fon almak ve her birinin kendine özgü
taleplerini karşılamak durumunda kalırlar. Bir Peter Green
way filmi olan The Baby O f Mâcon (1993), örneğin, İngiliz fo
nunun yanı sıra, Hollanda, Fransa ve Almanya’dan para talep
etmek zorunda kalmıştır. Şu hâlde, bu bir İngiliz filmi midir?
Öte yandan, Yeni Zelandalı yönelmen Jane Campion tarafın
dan çek ilen, Yeni Zelanda ve İskoçya’da g eçen ve iki Amerika
lı yıldızın -Harvey Keitel ve Holly Hunter- rol aldığı The Pia
no (1993) da bir Avustralya filmidir. Çok daha karmaşık ola
bileceğin i söylemiştim .
Daha fazla örnek: Kanadalı yönetmen Atom Egoyan’ın Feli
cia’s Journey'i [Felicia’mn Yolculuğu] (1999) İngiltere’nin Bir
mingham kentinde çekilen bir ABD/Kanada ortak yapımıdır.
Dark City (Gizemli Şehir - 1997) ve The Matrix (1999) filmle
rinin her ikisi de Amerikan şirketlerin -ki bu, Amerikan’dan
ne anladığınıza bağlıdır- sahibi olduğu Avustralya merkezli
stüdyolar tarafından çekilmiştir. Twentieth-Century Fox,
AvustralyalI Rupert Murdoch’un imparatorluğunun bir parça
sıdır ve muhtemelen diğer stüdyoların mülkiyetinin izini Ja
pon ve kim i diğer Doğu Asyalı yatırım cıla ra değin sürm ek
mümkündür . Dark City ve The Matrix m uhtem elen Am erikan
piyasası hedeflenerek çekilm iştir; tıpkı, F ransa’da geçen,Avustralya’da çekilen, yö netm enliği A vustralyalI b ir yön elm e
nin üstlendiği, son dönemdeki filmlerinin çoğunluğu Holl-
ywood’da çekilen AvustralyalI başrol oyuncusunun yanı sıra
birçok İngiliz oyuncunun ve tuhaf bir Am erik alın ın rol aldığı
Moulin Rouge (Kırmızı Değirmen - 2001) gibi. Bu film, bir
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 137/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 138/170
Andrew M. Bııller 137
tışılır olmakla birlikle, Avrupa’nın en liberal ülkesi olabilmiş
tir. Pedro Almodövar bu yeni ahlâktan en iyi şekilde yararla
narak gey, lezbiyen ve travesti karakterin yer aldığı, Kilise ve
polisin ikiyüzlü olarak betim lendiği, tecavüz ve cinayetle r içe
ren ve film yapım kültürünün içine nüfus eden filmler çek
miştir. La Ley Del Deseo (1987) uluslararası anlamda çığır
açan bir film olmuş, ardılı, Mujere Al Borde De Un Alaque De
Nervios (1988) daha büyük bir başarı elde etmiştir.
Japon sineması kısmen Batı sinemasından daha farklıdır; ya
da devamlılık ku rgu sunu fetişleştirmediği için, en azından Kla
sik Hollywood sinem asından dah a farklı gö rün ür ve hissedilir.
Aynı zam anda, bu sinem a Jap on karak terlerin temsillerini sü r
dü rür ; D ünya Savaşı’nda kullan ılan ilk atom bom bası, sık yine
lenen konulardan biridir. Japonya’dan gelen filmlerin büyük
çoğun luğu, estetiğinin oldukça farklı olduğu da hesaba katıldı
ğında, san al sineması kategorisine girer. Hiroshima, Mon Amor (1959) izleyiciyi Fransız Yeni Dalga’dan Alain Resnais’in bir
ortakyapımına ve İkinci Dünya Savaşı’mn bir birey üzerine
etkileri derin düşüncelere dalmaya çağırır. Aynı kaygılara God
zilla filmlerinde de, çığır açan anime Akira (1988) ve Shinya
Tsukamoto’nun muhteşem cybeqmnk kabusu Tetsuo (1991)
gibi filmlerde de rastlamak mümkündür. Japon sinemasınındört büyük ismi şunlardır: Yasjiro Ozu ( Tokyo Monotogari,
Tokyo Story, 1952) Kenji Mizoguchi (Saikaku lehidai Onna,
The Life Of Ohant, 1952), Akira Kurusawa (Shichinin No Samu
rai, Seven Samurai, 1954) ve Nagisa Oshirna (Ai No Conida, In
The Realm Of The Senses, (Tutku İmparatorluğu - 1976).
Avustralya Sineması
1990'ların başlarında çekilen üç Avustralya filmini temel
alarak, ülkenin queer bakış açısı hakkında bilgi edinmek
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 139/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 140/170
Andrew M. Buücr 139
mission [AFC|) kurulmasıyla ortaya çıkmıştır. Ayrıca, birey
sel bazd a fon ayıran kimi organlar da vardı. Bu, yatırınım ken
disini am orti etm esine izin veren bir dizi vergi dü zen lem esi ilegüçlendirilmiş ve böylelikle kişiler filmlere fon ayırmaya teş
vik edilmiştir. 1980’lerin ortalarında, vergi yasasının değişme
siyle birlikte, sektör, 1988’de AFC, Australian Film Finance
Corp ora tion ile gü çlend irilene değin, b ir kez daha düşüşe geç
miştir. AFFC filmlere finansal destek sağ layacak yıllık bir bü t
çeye sahiptir; en dikkate değer olanı Special Broadcasting Ser
vice (SBS) olmakla birlikte, çok sayıda televizyon istasyonu ve
Southern Star gibi yapım şirketleri, diğer gelir kaynaklarıdır.
1970'ler ve 80’lerin başlarının başarılı yönetmenlerinin çoğu
Amerika tarafından kapılmıştır: bakınız, Dead Poets Society
(Ölü Ozanlar Demeği - 1989) ve The Truman Show (1998)
filmlerinin yönetmeni Weir. 1980’lerin ortalarında, uluslara
rası düzeyde dikkatleri üzerine çekebilen tek film, bir Avus
tralya sterotipinde oynanan, Outback’ten New York’a giden
bir karakterin konu edildiği Crocodile Dundee (Krokodil Dun
dee -1986) olmuştur.
Daha yakın dönemde ise, Hollywood stüdyoları, Avustralya
sinemasına sızmaya başlamıştır. Bu kısmen 1990’ların başıyla
birlikte, uluslararası piyasaya girm eyi başarm ış olan bağım sıztarzda sıradışı filmlerden daha fazla bulma çabasından, kıs
men de yerli teknisyenleri 1970’ler ve 80’lerin gişe filmlerinde
İngiliz tekn isyenlerden yararlanıldığı gibi ku llanabilm ek kay
gısından kaynaklanmıştır. Fox (en nihayetinde, sahibi, Avus
tralyalI işadamı Rupert Murdock’tuı) The Matrix üçlemesinin
çekimlerinin geçtiği Sydney’de stüdyolara sahiptir; WarnerBrothers ise, Queensland’de bir stüdyoya sahip olmak için Vil
lage Roadshow ile birlikte çalışmıştır.
Bu arada, filmlerin Avustralya içindeki dağıtımı da yine
Amerikan stüdyo ve dağıtımcıları ile açık bağlantıları olan
Fox Columbia Tristar, Roadshow Film Distributors ve United
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 141/170
140 Film Çalışmaları
International Pictures adlı şirketler tarafından gerçekleştiril-
mektedir. Ayrıca, Hoyıs, Village Roadshow (Warner Village
ve Greater Union olarak da bilinir) ve Amerikan destekli şir
ketlerden biri olan Reading ülkenin önde gelen sinema zincirleri arasındadır. Aynı zam anda b üy ük k entlerde başarılı bir sa
nat ağı da söz konusudur.
Şu hâlde, Avustralya film lerinde betim lenen A vustralya u lu
sal karak teri nedir? Avustralya bir göçm en to plu luğ ud ur ya da
göçmen bir geçmişten, ağırlıklı olarak son birkaç yüzyılın İn
giliz sömürgelerinden gelir. Diğer Avrupa ulusları da Avustralya’ya göç etmiştir; Death In Brunswick (1990) ve Head
On'da Yunan-AvustralyalI topluluk temsil edilir. İkinci film
aynı zamanda Vietnam ve Kore’den gelen göçmenleri de tem
sil eder. Batı kültürünün ülkeye empoze edildiği ve kentlerin
gerçekçi olmadığı hissedilir (bakınız, Sydney’de çekilen The
Matrix). Ö te yandan, karakterlerin k endi kahram anlarını kendilerinin keşfetmelerini sunan çoğu yol filmi aynı dönüşüm
hissini vermez. P risri/la’dak i travestilerden ikisi -Outback ve
King’s Canyon’da yaşadıkları deneyimlerden hareketle, evden
daha iyi bir yerin olmadığı, manzaranın anlaşılamayacak den
li yabancı olduğu sonucuna varırlar.
Filmler Avustralya’nın birçok ulusal (erkek) sterotipini sunar: ormancı (Krokodil Dundee), öncü, ANZAK askeri (bkz.
Gallipoli, 1981), serseri, kent kabadayısı (Head On filmindeki
Ari) ve becerikli, neşeli ve fakat çok çalıştığı hâlde, yoksul ka
lan, sıkıcı ve şovenist işçi, yani ocker. Robert Sitch’in Working
Dog ekibi ile birlikte geliştirdiği ve yönettiği The Castle (1997)
ve The Dish (2001) filmlerinin ikisi de bu sterotipin örnekle
rini sunar. İlk filmde, Kerrigan ailesi, bölgedeki havaalanının
genişletilecek olması nedeniyle, huzurlu evlerinden tahliye
edilmekle karşı karşıya kalır. Baba Kerrigan buranın onun ai
lesinin evi olduğ un u, dolayısıyla yıkılamayacağını d üşün ür ve
sonunda istediğini almayı başarır. Film Kerrigan ailesini be-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 142/170
Andrew M. Bililer 141
timleyiş biçimi açısından eleştirilebilir; çocuğun dış-ses anla
tısı ile gördüklerimiz arasındaki ironik farklılıklar aileyi gü
lünç duruma sokar. Dahası, bu geniş ailede Yunan ve Lübnan
asıllı karakterlerin de olmasına karşın, aile fertlerinin kendile
rini mülksüzleştirilmiş Aborjinlerle kıyaslaması da ırkçı gibi
görünme riskini barındırır.
The Dish, Avustralya’nın dün ya sah nesinde rol aldığı bir dö
nemin anılarında, 1969’daki aya inişin ses ve görüntüleri eşli
ğinde hu zu r arar. A m erikan bü yüke lçiliğinden resmi b ir ziya
retçinin ge lmesinden kısa süre önce, radyo teleskop geçici birsüre Apollo 11 ile irtibatı kaybedince, ekibin gözüpek üyeleri
astro no tu taklit eder ve h er şey yo lunda ym ış gibi davranırlar.
Bu kişi, an latının akışı sırasında değ işen ve Sam N eill’m çerçe
veleme anlatısına (50’lik bir baba gibi sürekli hırka giyer, pi
po içer), teleskopu yaşlı b ir adam olarak ziyaret etm esine k ar
şın, en sonunda anlayışlı birine dönüşen tutucu NASA temsilcisidir. Working Dog bunun öncesinde bir üçlü-filme sahipti;
bu, ilk bakışta W arner B rothers’a bağlı kuru luşla rdan biri olan
Village Roadshow ile ilgili gibi görünür ve aslında daha çok
Amerikan filmini uluslararası bir izlerkitlenin anlayabileceği
b ir dile çevirme anlam ında kasten kullanır. Ulusal karakter
dün ya izleyicisine en yalın hâliyle sun ulu r: g ülünecek ve hayranlık duyulacak biri olarak.
Ulusal Sinemayı Tartışmadaki Güçlükler
Ulusal sinemayı tartışmadaki güçlüklerden ilki, ulusun bir
filme ne türden bir katkı sağlayabileceğini tanımlamada yaşa
nır. Amerikalı olmayan yönetmenler Hollywood tarafından fi
nanse ediliyor, Hollywood, film çekeceği yeni ülkelerdeki ver
gi korumalarının ardına düşüyor ya da gelecek kuşağın gişe
filmleri için yeni teknisyenlerini arıyorken, uluslararası ser-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 143/170
142 Film Çalışmaları
maye akışı bunu sadece daha da çetrefilli bir hâle getirecektir.
Bir sonraki güçlük, çoğumuz açısından, herhangi bir ulusal
sinemanın üzerimizdeki etkisinin en iyi ihtimalle dahi kısmi
kalacak olmasıdır. Richard Lowenstein’in John Birminghamile orta k uyarlaması olan ve Brisbane, M elbourne ve Sydney’de
geçen He Died With A Felafel In His Hand (2000), bir İtalyan
film festivalinde gösterilmesinin yanı sıra 2001 Melbourne
Film Festivali’nin de kap an ış filmi olm uştur. Henüz bun un d ı
şında bir gösterimi olmamıştır. Yalnızca en başarılı filmler ya
da sanat filmlerinde görüldüğü gibi, en sanatsal filmler ithaledildiği içindir ki, en kişisel filmden en ticari olana değin bü
tün bir spektrumu görme olanağımız asla olmaz.
Son olarak, bir de ulusal özellikleri tanımlama güçlüğü söz
konusudur. Yapım ve dağıtımdaki ayrıntılar görece daha ko
lay belirlenebilirken, bir filmin özgün bağlamının doğasını
saptamak çok daha zordur. Edward Said, Orientalism (1978;Oryantalizm, 1998) adlı kitabında, Batı tarafından Şark’a -ya
ni, Mısır ve Arap ülkelerine ve haııa Çin, Japo ny a ve diğer Do
ğu Asya ülkelerine- atfedilen tutarlı bir değerler bütününü
saplar. Yakın, Orta ve Uzak Doğu terimleri dahi, Baıı’yı eril,
mantıklı ve modern; Doğu’yu dişil, mantıksız ve eski kafalı
olarak tanımlayan Avrupa merkezli yanlılığın bir parçasıdır.Dolayısıyla, kendi değerler b ütü nü m üz ü ve gerek sinim lerim i
zi bir ulusta algıladığımız şeye empoze etme riskimiz her za
man vardır. Aynı şekilde, belli bir kültür içindeki değerlerin
kendi ulusal özelliklerinin ayrıntıları hakkında yansız bir bi
çimde konumlandınlamamalan da yine mümkündür. Bir f i l
min doğrudan bir kültürü temsil elliğini varsaymak ya da birolörii bir ulusun tanımlayıcısı olarak görmek fazla naif olmak
anlamına gelir. Ancak, şüphesiz ki, ne denli çok film izlenir
se, o denli çok ayrıntı açıklığa kavuşur ve anlamlanır.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 144/170
Film Akımları ve Türleri:
Açıklamalı Liste
Bu bölüm , bazıları hâlihazırda kiiapıa tartışılm ış olan öne m
li akım ve türleri tanımlam a yö nü nd e b ir çabayı içeriyor. Asla
tümünü kapsayamacağını belirtmekle birlikle (kaç ülkede
film çekilmekte olduğunu ve dolayısıyla kaç yeni dalganın
çıkmış olabileceğini bir düşünün), en azından açıklamalı bir bü tü n olduğu düşünülebilir. Her başlıkta söz konusu film
akım ya da türünden izlenmeye değeceğini düşündüğüm bir
filmi önerdim.
Abartı Komedi (Slapstick Comedy)
Kıç üstü düşmeler, kovalamalar, kremalı turta, bir kova su
ve çokça ısrar; bir başka deyişle, tipik bir Cuma gecesi bar
sonrasından ibaret olan KOMEDİ dalıdır. Sessiz çağda ve bu
nun hemen sonrasında genellikle aynı karakter ya da karak
terlerin oynadığı yüzlerce örneği çekilmiştir. Busler Keaton ve
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 145/170
144 Filin Çalışmaları
Hary Lloyd fiziksel komedinin efendileriyken, Charlie Chap
lin kimi açılardan daha duygusaldır. The Music Box (1932).
Alman D ışavurum culuğu
Birinci Dünya Savaşı sonrası ile 1930’ların başlan arasında
Alman sinemasında ortaya çıkan bu akım eğik kamera açıları
ve gerçeklikten öte, ışık ve gölge kullanımlarıyla bilinir. Anla
tılar genellikle masallarından ya da GOTtK KORKU hikâyelerinden beslenir ve psikolojik durumları irdeler. Bu akım
1920lerin orta larınd a A lmanya’da çalışmakta olan Alfred Hitc
hcock üzerinde doğrudan bir etki bırakmıştır. Uygulayıcıları
nın bazıları Amerika’ya göç etmiş ve bu rad a ilk olarak 1930’la-
ıın Universal korku filmlerini, ardından da KARA FİLM’in ba
kış açısını etkilemiştir. Das Kabinelt Des Dr Caligcıri (1919).
Anime
Genellikle çizgi romanlardan (manga) esin alan ve kahra
manları görece batıklaştırılmış bir biçimde sunan Japon çizgifilmleri. Hızlı anlatıları BİLİMKURGU türünü çağrıştırır; ço
ğunlukla süper güçlere sahip muiantlar rol alır. Akira (1988).
Arkadaşlık Filmi
Sürekli didişen ancak birçok sorunda birbirine yardım eden
iki erkek arkadaşın başrolde olduğu film türü dü r. Kad ınlar ge
ri plandadır ve genellikle eşcinsel bir alt metin vardır. İki ar
kadaş genellikle farklı ırk ve sınıftandır. Arkadaşlık filmleri
nin kimi diğer türlerle kesişmesi de mümkündür: DEDEKTİF,
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 146/170
Andrew M. Butler 145
YOL FİLMİ, BİLİMKURGU, SAVAŞ ve sair. Kadın arkadaşlık
filmleri de vardır ancak bunların sayısı oldukça sınırlıdır: ba
kınız Thelma And Louise (1991); tabi, eğer bakmak zorunday
sanız. Thunderbolt And Lighlfoot (Yıldırım Emri - 1974).
Aşk Filmi
Anlatının temelinde birbirine âşık olan ve önlerindeki en
gellerin üstesinden gelen iki kişinin yer aldığı film türüdür.Genellikle kadınlara yönelik bir tür olduğu düşünülür. Before
Sunrise (Gün Doğmadan - 1995).
B Filmi
1930’lar ve 40’larm s tüd yo sistem inde , prestijli bir filmin ya
ni, bir A filminin yanı sıra gös terilmek üze re çekilen film. G e
riye dönüp bakıldığında, bu filmlerin pek çoğu A Filmlerin
den daha ilgi çekicidir. Detour (1945).
Bağımsız
Stüdyo denetiminden bağımsız çekilen, genellikle düşük
bütçeli film le rdir; çoğunlukla SANAT SÎNEMASI’na yakın ki
şisel anlatımlardır. Sınırlı orandaki bağımsız dağıtımla birlik
le, sözde bağımsız filmler genellikle stüdyoların parası ile ta
mamlanır ve yine onların diğer yapıtlarıyla birlikte dağıtılır.
Bazı stüdyolar beklenmedik başarılar elde edecek sözde ba
ğımsız yapım ya da ürü nle r ortaya koym ak üzere tahsis edilen
departmanlara sahiptir. Terim yalnızca 1980’ler ve 90’ların
A m erikan filmleriyle ilişkili o larak gerçek bir anlam a sahiptir.
Clerks (Tezgâhtarlar - 1994).
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 147/170
Belden Aşağı Komedi (Gross-Out Comedy)
Vücudun işleyişi, cinsel organlar, yiyecekler, dışkı, cinsel
likle saplantılı, genel bir zevksizliğe sahip KOMEDİ alı türüdür. There’s Something Aboul Mary (Ah Mary Vah Mary -
1998).
Bilimkurgu
Genellikle KORKU ile örtüşen bir film türüdür. Anlatı ço
ğunlukla bilim ya da teknolojinin önemine odaklanıyor olsa
da, bu gittikçe arlan bir biçim de sadece pek ço k özel efekti bir
arada ku llanabilm en in bah anesi olm aya başlamış ve uzay boş
luğun da çıkılan ışık yolculuk ları görebilm em iz, uzaydaki p at
lamaları duyabilmemizden de anlaşılacağı gibi, bilimsel mutlaklık rafa kaldırılmıştır. Alien (Yaratık - 1979).
Clıick Flick (Kadınlara Yönelik Filmler)
Sleepless İn Seatlle (1993) filminden alma n hafif kü çüm seyici bir terim olarak, bir erkekten çok bir kadına hitap etmesi
m uhtem el olan h em en h er film için, özellikle de başrolde güç
lü kadın k arakterle rin yer aldığı MELODRAMLAR için k ulla
nılır. 1990’larm sonlarında, sinemalar, kadın izlerkitleden is
tifade edebilmek için bu tür filmleri büyük spo r mü sabak ala
rıyla çakışan saatlerde gösterime koymaya başlamıştır. An Af-
fa ir To Remember (Unutamadığım Aşk - 1957).
146 Filin Çalışmaları
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 148/170
Andrew M. Butler 147
Çılgın Komedi (Screwball Comedy)
Karmaşık bir olay örgüsüne sahip bu filmlerin başrolünde
genellikle utangaç bir erkekten etkilenen ve onu kendisine
âşık etm ek isterken b ir dizi sıkıntıya sürü kley en güzel, güçlü
b ir kad ın vardır. Diyaloglar h ızlıdır ve kim i zam an birbirin in
üstüne biner. Bringing Up Baby (1938).
Dogma 95
Lars Van Trier çevresinde toplanan bir grup film yapımcısı;
sahne don anım ve dekorlarındaki sahtelikten kaçınmak, doğal
ses ve ışık kullanmak, olayları sahnelemekten çok, olayların
meydana geldiği yerde filme çekmek ve MELODRAMATİK
anlatılardan kaçınm ak am acıyla b ir tür şeref sözü olan bir m anifesto akdetmiştir. Kısıtlamaları gözeten (bazıları hile yapı
yor olsa da) filmler bir Dogma sertifikası ile ödüllendirilmek
te ve günümüzde Danimarka, Amerika, İspanya, Belçika, İs
veç, Arjantin ve daha başka birçok yerde çekilmektedir. Oriji
nal manifestonun ciddi mi yoksa bir şaka mı olduğu ise açık
değildir, ldioteme (1998).
Dziga Vertov Grubu
FRANSIZ YFNİ DALGA’nın içinden gelen ve Jeaıı-Luc Go
dard ve Jean-P ierre G orin etrafında top lanan, politik anlamd a
kendilerini Marksist film yapımcılarına adamış grup. Adını
Man With A Movie Camera (1929) ve Letter To Jane (1972)
filmleriyle tanınan ünlü Sovyet film yapımcısından alan grup,
Mayıs, 1968’de çalışm alarına başlamış, 1973’te ise, dağılm ıştır.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 149/170
Ealing Komedileri
1940’lar ve 50’lerde Ealing Sıudios iarafından çekilen bu
filmlerde otoriteye karşı savaşan -ister Pimlico’nun bağımsız
lığını kazanarak, isterse de bir harabeden viski çalarak ya da
yaşlı, sevimli bir kadının parasını çalarak olsun- genellikle ya
salara karşı gelen, polisle başı dertle olan insanları anlatır. İz
leyicilerin hırsız ve katillere sempati duyması beklenirken,
adaletin çoğunlukla sağlandığı görülür. Kind Heart sAnd Coro-
nets (1949).
Edebiyat Uyarlaması
Kitap ne denli iyiyse, filmin o den li zayıf kaldığını söy lem ek
mümkünse de, filmlerin pek çoğu daha önceki anlatılara dayanır. Uyarlam alar üç yaygın şekilde yapılır: sayfadan perdeye
birebir aktarım (bakınız M erchant Ivory’nin b irçok.yap ıtı),
gerçek bir neden olmaksızın olayların değiştirildiği, orijinal
metne sadık kalınmayan uyarlamalar ve orijinal metnin yo
rumlandığı uyarlamalar (bakınız Mansfield Park - 1999). The
Maltese Falcon (Malta Şahini - 1941).
Epik
Büyük, önemli konuları anlatan, genellikle birkaç saat sü
ren, binlerce oyuncunun rol aldığı ve büyük gösterilere sahneolan geniş bütçeli filmlerdir. Epikler, İncil metinlerine ya da
Birinci Dünya Savaşının öncesine dayanan Amerikan tarihine
odaklanıyor olsa da, bu tür gerçekte sinemanın televizyona
karşı açtığı savaşta -her ne kadar Cleopatra (1963) gibi fiyas
ko lar bu savaşta pahalıya pa tlam ış olsa da- sinem ask op ve tek-
148 Filin Çalışmaları
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 150/170
Andrew M. Butler I t9
nikoloru silah olarak kullanmaya başladığı 1950lerde kendini
bulm uştu r. Gladiator (Gladyatör - 2000).
Fantastik
Gerçek dünyada meydana gelemeyecek olayları -büyü, ej
derhalar, uçmak- anlatan geniş yelpazeli bir türdür. Fantastik
filmler; bu türden öğelerin gerçek dünyaya m üdahalesini, gerçek dünyadan fantastik dünyaya girişi (gerçek mi rüya mı ol
duğu çoğunlukla belirsizdir) içerebilir ya da doğrudan fantas
tik bir dünyada geçebilirler. Genellikle çocuklara yönelik bu
lunarak ya da bir tür kaçış gibi yorumlanarak görmezden ge
linmiş olan fan tastik filmler gerçek dü nyayı ve ilişkileri sıradı-
şı bir açıdan yorumlama olanağı sunar. The Lord of The Rings(Yüzüklerin Efendisi - 2001, 2002, 20003).
Fransız Yeni Dalga
1950’lerin sonları ile 1960’larda Fransız sineması içinde ortaya çıkan ve birçok Cahiers Du Cinéma eleştirmenin de dahil
olduğu akım: Jean-Luc G odard, C laude Ch abrol, Eric R ohmer
ve Franço is Truffaut. Çıkış nok taları bü yü k ölçüd e gerçek m e
kânlara, profesyonel olmayan oyunculara, ahlâki belirsizliğe
ve açık uçlu sonlara sahip SANAT SİNEMASI ya da KARŞI Sİ-
NEMA’dır . 1960’larda yönetm enlerin bazıları daha fazla politikleşmiş ve Godard, DZIGA VERTOV GRUBU’nu kurmuştur.
Week-End (1967).
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 151/170
Gangster Filmi
WESTERN gibi, bu tür de Amerika tarihindeki bir dönemi,
özellikle de Yasaklar dönemini (1919-1933) miıleştirir. War
ner Brothers’ın temel odaklarından biri olan bu tür 1930’larda
ortaya çıkmış ve filmler, yapımcıların pastalarını alıp afiyetle
yemelerini sağlamıştır: izleyiciye şiddet gerilinden sunarken,
hükümeti önlem almaya çağırdıklarını öne sürmüşlerdir. The
Godfather (Baha - 1971) türe yeni bir yaşam alanı sunarken,
M artin Scorsese de, GoodfeUas (1990) ve Casino’da (1995) da
ha çağdaş bir gangster imgesi sunmuştur. Bu filmler bazı yön
lerden YENİ KARA’yı gölgelemiştir. İkinci Dünya Savaşı son
rasında, İngiliz sineması gangster filmlerinin başarılı taklitle
rini yapmaya ve İNGİLİZ YENİ DALGA’dan beslenmeyen bir
gerçeklik hissi geliştirmeye başlamıştır. H er ne kada r mockney
aksam gittikçe zayıflamış olsa da, Ingiliz sinem ası son onyılda bu Lürü yeniden canlandırm ıştır. Once Upon A Time In Ameri
ca (Bir Zamanlar Amerika - 1983).
İlkgençlik Filmi
1950’lerden günümüze değin, genç bir izlerkiıleyi hedefle
yen bütün filmleri içerir. Başlangıçta okul, gençlik aşkı ve co
ol olmak türü nd en ikilemleri bir arada yürütm eye çalışm ak gi
bi Britanya ve Amerika orta sınıfına ait kaygılara odaklanm ış
olmakla birlikte, sonradan gitgide müzik klibi tarzında çekil
meye ve Shakespeare, Jane Austen, Charles D ickens ve diğerlerinin anlatılarını yeniden anlatmaya başlamıştır. Çoğu KES
ME-BİÇME KORKU filmleri ilkgençlik filmleridir. 10 Things I
Hate About You (Senden Nefret Etmemin 10 Sebebi - 1999).
150 Film Çalışmaları
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 152/170
Andrew M. Kuller 151
İngiliz Yeni Dalga
1950’ler ve 60’ların İngiliz sinemasında ortaya çıkan buakını, t iyatronun Angry Yoııtıg Man tiyatro ak ım ından yayılmış
ve bu oyunların pek çoğunu filme uyarlamıştır. Cinsellik ve
kadınların rolü de önemli bulunmakla birlikte, alışılagelen
konulan işçi sınıfı erkeklerinin hayatıdır. ÖZGÜR İNGİLİZ
SİNEMASI ve KUCHEN SINK DRAMA’dan etkilenmiştir.
Başlıca yönetmenleri arasında, Tony Richardson ve Karel Re-isz gibi isimler yer alır; Albert Finney ve Michael Caine’i yıl
dız yapan türdür. A Taste of Honey (Bir Tadım Bal - 1961).
Kara Film
1930’ların kara kurgusunun filmdeki karşılığı olan bu türde
genellikle ahlâk dışı bir evrende, MELODRAM’lardaki PO
LİS/ÖZEL DEDEKTİF kahramanlar konu edinir: kazık atma
lar, şantaj, rüşvet ve cinayetlerin yanı sıra tehlikeli bir kadın
karakter ya da baştan çıkaran kadın. Mizansen genellikle ka
ranlık ve gölgelidir; sıradışı kam era açılarıyla b irlikte ALMANDIŞAVURUMCULUĞ U’nu and ırır. Bu terim , 1940 ile 1960
yılları arasında ortaya çıkan bu türü karşılamak amacıyla
Fransız eleştirmenler tarafından 1946’da türetilmiştir. YENİ
KARA, bu türün pek çok imge, konu ve anlatısından yararla
nır. Double lndemnity (Çifte Tazminat - 1944).
Karşı Sinema (Counter Cinema)
SANAT SİNEMASI için kullanılan bir diğer ifadedir; Peler
W ollen tarafınd an ve KLASİK HOLLYW OOD’u n zıttı an la
mında türetilmiştir. Bu filmler farklı yorumlamalara açıktır;
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 153/170
152 Film Çalışmaları
karak terlerle kolaylıkla özdeşlemeye izin vermez ve kolay yol
dan keyif vermeyi am açlamaz. Veııt D’Est (1970).
Kesme-Biçme Filmleri (Slasher Movies)
Durdurulamayan bir katilin en son kıza gelene değin lüm
kurbanlarım bir bir öldürdüğü KORKU alt türüdür. Daha ay
rıntılı bilgi için Türler bölümüne bakınız. Halloween (Yabancı
- 1978).
Kitchen Sink Drama
İNGİLİZ YENİ DALGA’nm alışıldık gerçekçilik türüdür;
(genellikle kuzeyli) işçi sınıfının gündelik hayalım konu edinir. Saturday Night And Sunday Morning (Sevişme Günleri -
1960).
Klasik H ollyw ood Sinem ası
Film tarihinin büyük Hollywood stüdyolarının egemenli
ğinde olduğu dönem , h er ne kada r 1948’de oyn atım cılar tara
fından stüdyolara karşı başarılı bir biçimde yürütülen anti-
trösı eylemler gerilemenin başlangıcını imlemiş olsa da, Hays
Y önetm eliğinin belirgin olduğu 1934 ile 1968 yılları arasıdır.
İstatistiki olarak, bu filmler devamlılık kurgusu ve (en azından ekran uzamı yaratımındaki) gerçeklik hissi ile dikkat çe
ker. Bu sinemanın tarihi, türlerin tarihidir (ve tersi de doğru
dur). 19601ar sonrası dönem posl-Klasik Hollywood olarak
bilinir . Casablanca (Kazcıblanka - 1962).
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 154/170
Andrew M. Buller 153
Komedi
İzleyiciyi güldürmek üzere kurgulanan film; bu tür, ROMANTİK KOMEDİ, BELDEN AŞAĞ I KOMEDİ, ABARTI KO
MEDİ gibi alt türlere ayrılır. A Nightmare Al The Opera
(1935).
Korku
Şaşırtmak ya da korkutmak üzere kurgulanan film türüdür.
Genellikle şu dönemlerle ilişkili düşünülür: ALMAN DIŞA-
VURUMCULUĞ U’nd ak i doğ aüstü masallar, 1930’lardaki Uni-
versal korku dönemi, 1950’lerin canavar filmleri, 1950’ler ile
1970’ler arasındaki Hammer filmleri, 1970’lerden günümüze
değin süregelen KESME-BİÇME FİLMLERİ ve sair. Ayrıca ba
kınız VÜCUT KORKU. Bride o f Frankenstein (Frankenştayn’ın
Nişanlısı - 1935).
Melodram
Genellikle kadınları hedeflediği düşün ülen ve bir ailenin de
vamlılığını tehdit eden olaylar -boşanma, ölüm, istenmeyen
gebelik ve sair- etrafında gelişen türdür. Dramın merkezinde
genellikle bir kadın karakter vardır. Imitatiotı Of Life (Zehirli
Hayat - 1959).
Müzikal
Flâlihazırda anlaşılır bir nedene ve buna uygun bir kıyafete
gerek duymaksızın karakterlerin bir anda şarkı söylemeye
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 155/170
154 Film Çalışmaları
başladığ ı film türüdür. Bazı insanlar bu tür şeyleri sever. An
latılar genellikle şarkı ve dans ru tinlerinde ki geçişlerden biraz
daha fazlasını içerir; Marx Brothers düzenli bir biçimde bun
ları saçma bir AŞK FİLMİ olay örgüsüyle birlikte filmlerinekoyar. M GM, genellikle m üzikalleriyle tanınan bir stüdyo du r.
The Sound Of Music (Neşeli Günler - 1965).
Özgür İngiliz Sineması
1956’da, yönetmen Lindsay Anderson tarafından türetilen
bu terim , yönetm enin British N ational Film Theatre iç in der
lediği işçi sınıfının gündelik hayalı hakkındaki kişisel SANAT
SİNEMASI kısa film ve belgesellerden oluşur. Birçok farklı ül
keden gelen yönetmen İNGİLİZ YENİ DALGA’mn ortaya çıkı
şını sağlamıştır. Every Day Except Christmas (1957).
Polisiye/Özel Dedektif
Genellikle cinayet olmak üzere suç soruşturmalarını içeren
birbiriyle ilişkili türlerdir. Özel dedektif genellik le yasallığ ın
sınırındadır ve toplumun geri kalanından soyutlanmıştır. Bu
tür açık bir biçimde KARA FİLM ile kesişir ve ki aslında buna
mecbur değildir. Aynı şekilde, polis karakterleri de oyunu
kendi kurallarına göre oynayan, başına buyruk kişiler olma
eğilimindedir. The Big Sleep (Birleşen Kalpler - 1946).
Romantik Komedi
Aşk ile ko m ed inin b irleşimidir; başta birbirin den ho şlanm a
yan iki kişi sonunda birbirine âşık olur. Sınıf farkı ve babanın
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 156/170
Andrew M. Butler 155
onaylamaması gibi geleneksel engellerin önemini yitirmesiyle
birlikte , karakterlerin cinsel yönelim leri ve birbirlerinden bü
tünüyle farklı kişiliklerde olmaları gibi yeni engeller bulunmuştur. Son dönemlerde sitcom'a ara vermiş olan oyuncuların
neredeyse yarısının yakın zam an son ra bu tür filmlerde rol al
ması oldukça muhtemeldir. Sleepless In Seattle (1993).
Sanat Sineması
Ağırlıklı olarak Hollywood dışında çekilen, salt para k azan
ma kaygısından öte, kişisel söylemler olarak çekilmeye çalışı
lan ve AVANGART olarak yorumlanabilen filmleri tanımla
mak için kullanılan bir terimdir. Bu filmler genellikle çizgisel
olmayan anlatılara (tabii eğer anlatıları varsa), açık uçlu sonlara ve ahlâki bir belirsizliğe sahiptir; bir başka deyişle, KLA
SİK HOLLYWOOD’u reddeder. Bu filmler, nadiren büyük ses
getiren başarılara imza atarken, çok katlı sinemalarda değil,
genellikle re pe rtuar sanat sinem alarında gösterime girer. T ar
tışmalı da olsa, çoğu sözd e BAĞ IMSIZ film, sanat sinem ası ö r
neğidir. Ayrıca bakınız KARŞI SlNEMA. Der Himmer Über
Berlin (Berlin Üzerinde Gökyüzü - 1987).
Siyahi İstismar Filmi (Blaxploitation)
Siyahi yönetmenler tarafından ilk olarak 1970’lerin başın
dan ortalarına değin çekilen bu filmler Am erika’daki siyahi iz
leyicileri hedeflemiştir; genellikle beyaz karakterlere karşı
m ücadele v eren siyahi karak terler rol alır. Kahramanları; siya
hi özel dedektifler, suç işlemeyi bırakmaya çalışan torbacılar
ya da kıç tekmeleyen güçlü kadın karakterlerdir. İrkçı stero-
tiplerde genellikle huzursuz edici bir tutu m sergileseler de, si
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 157/170
156 Film Çalışmaları
yahilere eskiye oranla çok daha geniş bir rol yelpazesi sun
muştur. Ayrıca bakınız YENİ JACK SİNEMASI. Shaft (Korku
suz - 1 9 7 1 ) .
Sovyet Montajı
Sergei Eisenste in’m tipik k u rgu tekn iğidir ve 1920’lerin film
yapımcıları ve kuramcıları okuluna değin genişler. Film ya
pım cılarının sosyal ve siyasi konulara yönelik ilgileri, insanların duygusal olarak etkilendiği, entelektüel açıdan yönlendi
rildiği bir sinema yaratmalarını sağlamıştır. Battleship Potem
kin (Potemkin Zırhlısı - 1925).
Spagetti Western
1960’lar ve 70’lerde, Ispanya’daki İtalyan yönetmenler tara
fından çekilen Western alt türü filmlerdir. Ahlâk kapanın
elinde kalır; insanlar yalan söyler, dedikodu yapar ve öldürü
lür. Daha dolambaçsız olan Western ikonografisi parodileşti-
rilir ve fetişleştirilir. Once Upon A Time In The West (Batıda
Kan Var - 1968).
Üçüncü Sinema
Bu terim, 1969’da, Solanas ve Getino tarafından ‘Üçüncü
Dünya’da -özellikle de Latin Amerika’da- çekilen ve genellikle ülkedeki egemen ideolojiye karşıt nitelikte olan filmleri ta
nımlamak için türetilmiştir. Birinci sinema Flollywood, İkinci
sinema Avrupa sinemasıdır. Bu terim, bir film hiyerarşisi ya
ratma riskini barındırır ve geniş bir Dünya Sineması yelpaze
sini homojenleştirir. Orfeu Negro (1959).
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 158/170
Andrew M. Butler 157
Vücut Korku (Body Horror)
Vücudun genellikle bir tür virüs ya da asalak tarafından elegeçirilm esine ya da bir biçimd e ‘sahib ine’ ihan et etm esine
odaklanan korku alı türü. David Cronenberg’in tüm yapıtla
rında g erçek ten çok güzel örne klerini gö rebilirsiniz. Videodro-
me (1982).
Yeni Alman Sineması
1960 ’lar ve 70’lerde R ainer W ern er F assb inder e trafında
toplanan ve ayrıca aralarında Wim Wenders ve Werner Her
zog gibi isimlerin yer aldığı, çağdaş Almanya’n ın sosyal so ru n
larını ele alan A lman sinem a akım ıdır. Filmlerin özellikle SA NAT FİLMİ çevrim indeki ihracında kolek tif bir dağıt ım yak
laşımı sergilenmiştir. Jeder Für Sich Und Gotte Gegen Alle
(1974).
Yeni Gerçekçilik
1940’larm başlan ile 1950’lerin başları arasında İtalyan sine
masında görülen ve anlatım ve mekân sınırlamalanna karşı
yükselen bir tepki olarak Viltorio De Sica, Roberto Rossellini
ve Luchino Visconti etrafında oluşan bir akımdır. Bir tür ger
çek lik açlığı, stüdyo dışı m ekân k ullan ım ı, sosyal kon uları elealması ve özgünlüğü, üstüste binen diyaloglan ayırt edici
özellikleridir. FRANSIZ ve ÎNGÎLÎZ YENt DALGA akımları
üzerinde etkisi olmuştur. Roma, CittâAperta (1945).
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 159/170
Yeni Jack Sinem ası (New Jack C inema)
1990’larm siyahilere ilişkin konulara odaklanan filmlerine
verilen addır. Bu filmler, 20 yıl öncesinin StYAHÎ İSTİSMARfilmlerinden dah a da uçtadır. Ö ncelikli olarak gettolardaki h a
yata ve bura larda n çıkış yollarına odak lanır: orduya yazılmak,
okumak, hapse düşmek ya da tabuta girmek. New Jack City
(1991).
Yeni Kara (Neo Noir)
KARA FİLM’in güncellenmesi olan bu tür kimi zaman eski
kara anlatıları yineler ve baştan çıkaran kadın, ikili oynama
lar, üçlü oynam alar, fiziksel şiddet, sert bir dil ve gece çek im
leri içerir. Kötü sonlar, Hollywood filmlerine oranla beklenmeyecek den li yaygınd ır. LA Confidental (Los Angeles Sırlan -
1997).
Yeni Q ueer Sineması
1990’ların başları süresinc e, festival çevrim inde başarılı olan
gey ve lezbiyen yö ne tm en lerin yapıtlarına verilen pazar etike
tidir. Eşcinselleri kaybedenler ya da psikopatlar olarak değil,
AIDS çağında hayatlarını sürdürmeye çalışan katiller ve sos-
yopatlar olarak su nm uş ancak asla cinsellikleriyle ilgili bir so
run u inilemem iştir. Yönetmenlerin pek çoğu daha çok Scorse
se ve Taranlino’nun estetiğine borçlu olsalar da, Derek Jar
man, bu akımının bir bakıma vaftiz anası olmuştur. Akım bir
anlamda anaakım tarafından emilmiş ve eşcinsel karakterler
ROMANTİK KOMEDİLER de dahil olmak üzere, hemen bü
tün film türlerind e g örü nü r olmu ştur. Swoon (1991).
158 Film Çalışmaları
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 160/170
Andrew M. Butler 159
Yol Filmi
Karakterlerin otomobil, motosiklet ya da otobüsle yolculu
ğunu konu edinen filmlerdir. Genellikle yolculuk esnasında
edindikleri deneyim lerden hareketle, karakterler gerçekte kim
oldu klarını öğrenirler. Bu tür film ler bö lün tülü olma eğilimin
dedir. Easy Rider (1969).
Weste rn
Neredeyse sinem anın kendisi denli eski olan bu tür on do
kuzuncu yüzyıl Vahşi Baıı’smı mitleştirir; başrolde genellikle
kendisine düşman bir çevrede hayatını kazanmaya çalışan ya
da Kızılderililere karşı koyan bir kovboy vardır. Westernler
sessiz çağdan 1960’lara değin süregelm iş ancak daha son ras ında, muhtemelen Kızılderili betimlemelerindeki ideolojik çar
pıtm alara da bağlı olarak daha az çekilm eye başlam ıştır. Öle
yandan, SPAGETTİ WESTERN bu Hollywood yapımını gölge
de bırakmayı başarmıştır. Filmlerin ikonografisi -Ann Vadisi,
altıpatlar, silahlı çatışmalar, atlılar- derhal fark edilebilir tür
dedir ve sayısız parodinin yanı sıra BİLİMKURGU alanına da
taşınmıştır. Stagecoach (1939).
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 161/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 162/170
Kaynakça
Seçilmiş Kaynakça
Bu kitabı yazarken yararlandığım, alıntıladığım kimi kitap
ve makaleler ve daha sonraki okumalar için öneriler.
Althusser, Louis, 1984. Essays on Ideology. London:Verso.
Andrew,J. Dudley, 1976. The Major Film Theories: An Introduction. Oxford: Ox
ford Unive rsity Press, | Faydalı bir film kuram cıları incelem e kılabil
Arnhcim, Rudolf, 1957. Film as An. Berkeley and Los Angeles: University of Cali
fornia Press.
Banker, Ashok. 2001. Bollywood. Harpendcn. Pockei Essentials.
Bariht's, Roland, 1993. Mythologies. London: Vintage. [Çağda? Söyletıler, 1998. Is
tanbu l Metis) Filmler de dahil olmak üzere, popu lar kü ltür ürün lerinin klasik yapı
salcı bir analizi.
Bordwcll, David and Thompson, Kristin, 1990. Film Art.An Introduction. New
York: McGraw -Hill. Iformel Film öğeleri çalışması — nc ki, fiyatı süre kli arlıy orl
Braudy, Leo and Cohen. Marshall, eds.. 1999. Film Theory And Criticism: Intro- dııcıoıy Readings. O xlord: Ox ford Unive rsity Press. | Gerç ek film k ura m ına giriş içiıı
ivi hir başlangıç — yazarlık, izleykilik, tür kuram ı ve çok daha fazlası — M ünsıcr-
berg . Arnhcim . Pudovkin , Eiscnsıci ıı, Sarris.YVollen. Mulvey.A kman, Narb oni ve di-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 163/170
162 Film Çalışmaları
ğerlcri. Gerekli.I
Butler, Andrew M. and Bob Fo rd, 2003. Postmodernism Harpend en: Pocket Es
sentials.
Clover, Carol J., 1993. Men, Women And Clioinsaws; Gender In The Modern Horror Film. London: BF1. [Yararlı ve gerçekçi bir korku çalışması]
Colıan, Steven and Hark, Ina Rae, eds., 1997. The KoadMovic Book. London and
New York: Roullcdgc.
Cook, Pam, 1985. The Cinema Book. London: BFI.
Cooke, Paul. 2002. German Expressionist Film. Harpenden: Pocket Essentials.
Craven, Ian. ed., 2000. Australian Cinema In The 1990s. Ilford and Portland:
Frank Cass.Duncan, Paul, 2000, Film Noir. Harpenden: Pocket Essentials.
Dyer, Richard, 1998 [2nd cd.l. Stars. London: BFI.
Fitzgerald, Martin, 2000. Hong Kong's Heroic Bliwdshcd.Harpenden: Pocket Essen
tials.
Frayling, Ch ristoph er, 1998. Spaghetti Westerns: Cowboys And Europeans From
Karl May To Sergio Leone.London: Tauris.
Gramsci, Antonio, 1985. Selections fro m Cultural Writings London: Law rence and
Wisharl
Hill, John and Gibson, Pamela Church, eds.. 1998. The Oxford Guide To Film Stu-
dies. Oxford: Oxford University Press. IHollywood, Avrupa ve Dünya Sinenıası'ndaki
farklı bakış açıları üzerine yazılan kısa makalelerden oluşur; biraz ağır bir kitaptır.)
Hollows, Joa nn e and Jancovich, Mark, eds., 1995. Appro ach es To Popular Film.
M anch ester M anchester University Press.
Hughes. Howard, 2001, Spaghetti Westerns. Harpenden: Pocket Essentials.
Jameson, Fredric, 1991. Postmodernism or. The Cultu ral Logic o f La ic Capitalism.
London and New York: Verso.
Kaplan. 0. An n, ed., 1980 Women And Film Noir . London: BFI.
Kovcn. Mikel J., 2001. Blaxploitation Films. Harpenden: Pocket Essentials.
Kracauer, Siegfried. 1947. From Caligari To Hitler: A Psychological Histoty O f The
German Film. Princeton: Princeton University Press.
Ku hn. An nette, cd., 1990. Alien Zone: Cultural Theo ry And Contem porary Science
Fiction Cinema. New York and London:Verso.Mttnsterberg, Hugo, 20 02. Hugo Miinstcrberg on Film: The Photoplay: A Psycholo-
gic al Stud y and Other Writ ings. New York and London: Roulledge.
Nea le . Ste phen. 1980 . Genre. London: BFI. ITürle re ilişkin kil it görü şleri
Nea le , Steve and Smith, M urray, eds., 1998. Contemporary Hollywood Cine-
ma. 1-ondon and New York: Routledge.
Odell. Colin and Le Blanc, Michelle. 2001. H orror Films. Harpenden- Pocket Es-
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 164/170
Andrew M. Butler J63
sentiais.
Odell. Colin and l.e Blanc, Michelle, 2001. John Carpenter. Harpendcn: Pocket
Essentials.
Odell, Colin and Lc Blanc, Michelle, 2000. Vampire Films. Harpendcn: Pocket Es
sentials.
Perkins, V F., 1972. Film As Film. Hartnondsworth, Middlesex: Pelican. [Filme
ilişkin genel yaklaşımlar)
Pierson, Jo hn , 1997. Spike, Mike, Slackers And Dykes: A Guided Tour Across A Decade Of American Independent Cinema. New York: Miramax/Myperlon.
Pudo vkin,Vsevolod, 1958.
Film Technique and Film Acting. Rich, B. Ruby. 1992.
'New Queer Cinema.’ Sight & Sound 2:5, 31—34.
Russell, Jamie, 2002. Vietnam War Movies. Harpendcn: Pocket Essentials.
Russo. Vito, 1987. The Celluloid Closet. New York: Flarper and Row. |Yararh bir eş
cinsel sinema sı tarihi 1
Said, Edward, 1978. Orientalism: Western Conceptions Of The Orient. Harmond-
sworlh, Middlesex: Penguin.
Stacey, Jackie , 1994.
Stargazing. London: Routledge.
Truffaut, Francois. 1954. 'A Certain Tendency In French Cinema.' In Bill Nichols,
ed.. 1985. Movies And Methods Volume II. Berkeley: University of California Press.
Whitehead, Mark, 2000. Slasher Movies, llarpenden: Pocket Essentials.
Wiegand, Chris, 2001. French New Wave, llarpenden: Pocket Essentials.
Wollen. Peter, 1972. Signs And Meaning In The Cinema. London: Seeker and War-
burg/BFl.
Wood, Robin, 1986. Hollywood From Vietnam To Reagan. New York: Columbia
University Press.
Wood, Robin, 1992. Hitchcock's Films Revisited. London and Boston: Faber & Fa
ber.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 165/170
164 Filnı Çalışmaları
İn tern et Siteleri
Şüphes iz ki , l i s teyi çok daha genişle tmek mümkündür; ancak, bunlann
en yararl ı olanı , geniş bir f i lnı enformasyon ve veri ıabantna sahip olanwvvw.imdb.com sitesidir. Bu kitaptaki filmografi ve güncellemelerin yanı sı
ra ,daha uzun b i r l i s t e i ç in bakın ız homepages .en te rpr i se .ne t / ambui -
ler/pe/film.hım.
Film Çalışmaları
Yararlı bir film, m edya k ültü rel çalışm alar sitesi, www.aber .ac .uk/niedi-
a /Funct ions /mcs .html
Kurumlar
Am erican Film In st itute — www.afi .com
British Film Inst i tute — kü tüp ha n e katalogun a, Gö rsel ve İşitsel detay
lara, görüşlere, yazılara ve National Film Theatre çizelgesine erişim
www.bfiorg.uk
British Board of Film Classification — www.bbfc .org
Dedikodular
Ain’t It Cool N ew s — www.aint-i t -cool-news.com
Eleştiri Yazılan
Roger Ebert — www.sunt imes .com/index/eber t
Film.Co m — yazı , haber ve fragm an arşivi — www.fi lm.com
Movie review query engine — www.mrqe .com
Stüdyolar
Buena Vista — www.buenavis ta .com/
M iramax — www.miramax.com
MGM — www.mgin.com
Paramount — www.pa ramoun t . com
Tw ent ie th-Century Fox — www.foxmovies .com Universal Studios — www.umversals tudios .com
W arner Brothers — www.warnerbros .com
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 166/170
SENARYO YAZIMI
JOHN CASTELLO
MEDYA ÇALIŞMALARI
DAN LAUGIIEY
"Senaryo yazmak bir dağa tırman
mak gibidir . Tırmanırken tek göre
b ild iğ in iz ö n ü n ü z d e k i ve tamüs tünüzdek i kayad ı r . Nereden
geldiğinizi ya da nereye gittiğinizi
göremezsiniz.”
Syd Field
"Senaryoyu çalışmak, geliştirmek ve
daha iyi hale getirmek; bu en öne m
li şeydir. İyi bir senaryonuz yoksa
hiçbir şeyiniz yoktur.”
Alan Parker
Bu kitapta, medya çalışmalarındaki
tüm kilit konu ve tartışmalar canlı
ve anlaşılır bir üslupla ele alınıyor.Küresel medya şirketleri, tüketici
gücü, medyanın etkilerine ilişkin
yaklaşımlar, ünlüler, habercilik ve
yeni medyanın bütün temel özell ik
leri hakkında bilgiler içeren kitap;
göze t imden s imi i lasyona , medya
tü l le r inden top lumsa l c in s iye te ,
ekonomi pol i t ik ten pos tn ıodemiz-
me bütün medya konular ı üzer ine
yoğunlaşan düşünsel bir matris ara
cılığıyla okura rehberlik ediyor.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 167/170
BAĞIMSIZ SİNEMA D. K. HOLM
DOĞU ASYA SİNEMASI
DAVİD CARTER
Bu kitap, bağımsız sinem ayı, bu teri
min bağımsız olarak anı lan küçük
b ir grup sinem acı ile bağla nıı lı o la rak nası l kullanıldığına bakarak, ta
nımlama ya da yeniden tanımlama
peşin dedir. Bu sinem acılar aynı za
manda ba?tmsız s inemanın değişik
b içim le rin in ö rn ek le ri o larak da gö
rülebilirler.
Bu kitap,. Doğu Asya sinemasında
b aşlan g ıc ın d an g ü n ü m ü ze k ad ar
olan gelişmelere geniş bir bakış getirmeye çalışıyor. Seçilen yönet
menlere ve onların filmlerine sağla
nan özel bi lgi lerin bu yönetmenle
rin f i lmler inin bütününü daha de
rinlikl i incelemeleri için okuyucu
ları Leşvik edeceği düşünüldü.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 168/170
DARIO ARGENTO EŞCİNSEL SİNEMANIN
JAMES GKACEY TARİHİ
STEVEN PAUL DAVİES
40 yı l ı aşkın bir süredir . Dario
Argento’nun nefes kesici biçimde
şiddetli ve asortik filmleri dünya çıralındaki izleyicileri şoke ediyor ve
dehşete düşürüyor. Bir Argcnto fil
mi izlemek tamamen içsel hir tecrü
ben in keyfine varm aktı r, ö z en le ha
zırlanmış set bölümleri ve baş dön
dürücü sinema sanatçılığı kan vc
gü cün kakofo nisinde çarpışır. Kamera, durmaksızın avının beşinde
dolaşan bir silah gibi kullanılır. Şaşı
lası görüş açısı çekimleri izleyiciyi
ölü m ve karg aşanın h er şatafatlı tas
virinde içine alırken hem kovalanan
hem kovalayan kılar.
Steven Paul Davies’in elinizdeki bu
büyüle yic i k itapla işaret e ll iğ i gib i,
eşcinselliğin sinemadaki varlığı açı
sından oldukça ilgi çekici dönemler
yaşıyoruz. Yazara göre, Brokeback
Mounlain IBrokeback Dağıl arıa-
akım da bi r dönüm noktasıd ı r ve he
pim iz in bıı yorum a katı ld ığ ı söyle-
nemese de, filmin temsil ettiği sıçra
yışın büyüklüğü noktasında en ufak
bir şüp h e yoktur. Film, eşcinsell iğ in
hir sorun olarak işlendiği uzun ve
rezil bir sinema geleneği içinde ken
dine yer açmıştır.
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 169/170
8/10/2019 Film Çalışmaları-Andrew M. Butler
http://slidepdf.com/reader/full/film-calismalari-andrew-m-butler 170/170