Upload
others
View
2
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
FKSD 3. SONBAHAR BULUŞMASI
1
FKSD 3. SONBAHAR BULUŞMASI
Neden önemlidir René Descartes? Hayır, bugün hemen her birimizin
zihinlerinde kazılı olan “Düşünüyorum öyleyse varım” sözü nedeniyle
değil… Çünkü bu söz ne onun özgün anlayışını özetleyebilir, ne de
onun eserleri arasında zannedildiği kadar önemli bir yer işgal eder.
Kuşkusuz 17. yüzyıldaki pek çok entelektüel gibi o da farklı alanlarla
uğraşabilirdi –ve bir ölçüde uğraşmıştı da. Ancak o, ne Hobbes gibi
yalnızca siyaset felsefesinde konaklamış, ne Pascal gibi teolojinin
girdaplarında çırpınmış ne de Erasmus gibi kendini hümanizmin
yeşermesine adamıştı. Dahası eğer yalnızca ona yönelseydi kuşkusuz
çağdaşları Fermat ve Roberval kadar ve muhtemelen onlardan da
fazla özgün çalışmalara imza atması işten olmasa da, o, yalnızca
matematikle ilgilenmeyi de seçmemişti. Çünkü o öncelikle ve esas
olarak bir filozoftu. Öyle ki, Eski Yunan’da ortaya çıkışından beri
Platon ve Aristoteles’in gölgesinde kımıldayan felsefeye yepyeni bir
hareket alanı açan bir filozof…
Bir yıl boyunca Akademia Atölyesi’nde temel metinlerini okuyup
incelediğimiz bu filozofun insanlığın düşünce serüveninde işgal ettiği
yerin öneminin yanı sıra, bugünlere bıraktığı tartışmaları da masaya
yatıracağımız FKSD 3. Sonbahar Buluşması’nı 9-10 Eylül tarihlerinde
Menteşe Belediyesi’yle birlikte gerçekleştiriyoruz.
FKSD bünyesinde gerçekleştirilen tüm etkinliklerin ücretsiz olduğunu
bildirir, ilgili herkesi etkinliğimize bekleriz…
FKSD Yönetim Kurulu
DÜŞÜNÜYORUZ ÖYLEYSE…
2
Etkinlik Künyesi
1. ETKİNLİK BİLEŞENLERİ
MENTEŞE BELEDİYESİ
FELSEFE KÜLTÜR SANAT DERNEĞİ (FKSD)
2. AKADEMİK DANIŞMAN
PROF. DR. NAMİ BAŞER
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ
3. FKSD ETKİNLİK SORUMLULARI
BAHAR BARLAS-ÇANKAYA
FKSD YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI
HATİCE BİLGE COŞKUN-APAYDIN
FKSD YÖNETİM KURULU ÜYESİ
4. KONUKLAR (SOY İSİMLERİN ALFABETİK SIRASINA GÖRE)
PROF. DR. NAMİ BAŞER
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ
DOÇ. DR. PAUL-ALBERT ANDRÉ BALLANFAT
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ
PROF. DR. HATİCE NUR BEYAZ-ERKIZAN
MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ
DOÇ. DR. ALİYE KARABÜK-KOVANLIKAYA
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ
DOÇ. DR. BARIŞ PARKAN
ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ
ÖĞR. GÖR. YASİN GURUR SEV
İSTANBUL AREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL HİZMET BÖLÜMÜ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ
PROF. DR. HALİL TURAN
ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ
PROF. DR. SOLMAZ ZELYÜT
EGE ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ (EMEKLİ)
FKSD 3. SONBAHAR BULUŞMASI
3
9 EYLÜL 2017 CUMARTESİ
Açılış Konuşmaları 10.00 / 10.30
BAHATTİN GÜMÜŞ MENTEŞE BELEDİYE BAŞKANI
ALİ APAYDIN FKSD YÖNETİM KURULU BAŞKANI
1. Oturum 10.30 / 12.30
Eski Yunan'dan Descartes'a Felsefî Kavramların Evrimi
OTURUM BAŞKANI PROF. DR. NAMİ BAŞER
ARİSTOTELES VE DESCARTES’IN ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞI ÜZERİNE
PROF. DR. HATİCE NUR BEYAZ-ERKIZAN
RUH-BEDEN İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA ARİSTOTELES VE DESCARTES
ÖĞR. GÖR. YASİN GURUR SEV
2. Oturum 14.30 / 16.30
Öncelikli Sorun Olarak Yöntem ve Bilginin Tesisi
OTURUM BAŞKANI PROF. DR. NAMİ BAŞER
YÖNTEM OLARAK ŞÜPHE, BİLGİNİN ZEMİNİ OLARAK BEN BİLİNCİ
DOÇ. DR. ALİYE KARABÜK-KOVANLIKAYA
DESCARTES’IN KESİNLİK ARAYIŞI
PROF. DR. SOLMAZ ZELYÜT
DÜŞÜNÜYORUZ ÖYLEYSE…
4
10 EYLÜL 2017 PAZAR
3. Oturum 10.00 / 12.00
Descartes Soruları ve Descartes’la Gelen Sorular
OTURUM BAŞKANI ALİ APAYDIN
ÖZNELLİK VE BİLİM
PROF. DR. NAMİ BAŞER
TANRININ VÜCUDU HAKKINDA BÜRHAN (KANITLAMA) SORUNU
DOÇ. DR. PAUL-ALBERT ANDRÉ BALLANFAT
4. Oturum 14.00 / 16.00
Felsefede Descartes Gündemi
OTURUM BAŞKANI ALİ APAYDIN
SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES ELEŞTİRİSİ
DOÇ. DR. BARIŞ PARKAN
DESCARTES’IN YIKIM YÖNTEMİ:
BİLGİDE PEKİNLİK ÖLÇÜTLERİ VE YOL AÇTIKLARI SORUNLAR
PROF. DR. HALİL TURAN
Kapanış Konuşmaları 16.00 / 16.30
BAHAR BARLAS-ÇANKAYA FKSD YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI
MENTEŞE BELEDİYESİ YETKİLİSİ
FKSD 3. SONBAHAR BULUŞMASI
5
BİLDİRİ ÖZETLERİ
DÜŞÜNÜYORUZ ÖYLEYSE…
6
Aristoteles ve Descartes'ın Özgürlük Anlayışı Üzerine
Prof. Dr. Hatice Nur Beyaz-Erkızan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Felsefe Bölümü
İnsan varlığı özgürdür diyorsak,
o başkaları için değil kendi varoluşu uğruna özgürdür.
Aristoteles; Metafizik, 982b25
Özgürlük teriminin Grekçe karşılığı eleutheria’dır ki o, insanın bağlarından kendisini
kurtarması anlamına gelir. Bu bağlamda özgürlük, özgürleşme olarak kendini kurar.
Dolayısıyla, Aristoteles’in özgürlük anlayışı birçok çağdaş özgürlük kuramlarından
farklıdır. Onun gerisinde “her şeyin zorunlulukla var olmadığı” düşüncesi bulunur ve
böylesine ontolojik bir kavrayıştan hareketle ele alınan özgürlük hiç kuşkusuz etik-
politik sonuçları içerir. Özgürlüğün karşıtı diktatörlük ve köleliktir. Çünkü insan kendi
aklı doğrultusunda tercihlerde bulunur ki bu da özgürlüğün kendiliğinden bir var olma
durumu olmadığını gösterir; yani özgürlük tercihtir; tercih edebilmedir.
Bu sunumda, bu kavrayıştan hareketle kartezyen özgürlük anlayışı daha çok Jean Paul
Sartre’ın yorumu üzerinden ele alınıp incelenecektir. Özgürlüğün ex nihilo (hiçten) bir
yaratım deneyimi olmadığı ama onun otonom düşünmeden filizlendiği ve oradan da
nasıl özgür istem/irade ile tercihe yöneldiği tartışılacaktır.
Ruh-Beden İlişkisi Bağlamında Aristoteles ve Descartes
Öğr. Gör. Yasin Gurur Sev İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü
Platon’un ruhu bedenden müstakil ve ölümsüz kabul eden ve ruhun beden beden
gezdiğini iddia eden ve onu kısımlarına ayıran yaklaşımına karşı Aristoteles’in
geliştirdiği ve bedenden ayrı düşünülemeyen, üstelik canlılığa denk düşen, kısımlarına
da ayrılamayan ruh anlayışı “hülomorfizm” (hylomorphism) olarak adlandırılmış ve
bir devrim olarak görülegelmiştir. Descartes’ın felsefenin ve dünyamızın başına
FKSD 3. SONBAHAR BULUŞMASI
7
yeniden musallat ettiği ruh-beden ikiliği ise bu bağlamda pekâlâ bir Platon’a dönüş
olarak okunabilir —bir farkla, Platon’un aksine, Descartes için ruhla beraber bedenin
de bir tözselliği söz konusudur. Bu sunum, ruh-beden ilişkisi bağlamında bu gibi
dönüşümlerin izini sürme amacındadır.
Yöntem Olarak Şüphe, Bilginin Zemini Olarak Ben Bilinci
Doç. Dr. Aliye Karabük-Kovanlıkaya Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü
Descartes insan bilgisinin dayandığı zemini tesis etmek için bildiğimizi zannettiğimiz
şeylerden şüphe etme yolunu tutar. Şüphe götürenleri aşamalı olarak eledikten sonra
kendimize dair bilincimizin şüphe konusu olamayacağı, bu nedenle tüm bilgimizin
zemininin bu bilinç olduğu sonucuna ulaşır. Descartes’ın bu görüşlerini
değerlendirebilmek için şüphe etmenin nasıl mümkün olduğunu ve ne anlama
geldiğini açıklamak yerinde olacaktır. Bu amaçla, Descartes’a göre düşünme,
düşünmenin tarzları, bir düşünme tarzı olarak şüphe ile şüphe götürmeyecek şekilde
bilmenin iki yolu olarak görü ve türetmeyi inceleyeceğiz.
Bunlardan hareketle insan bilgisinin zemini olan ve ifadesini “Düşünüyorum,
(öyleyse) varım” sözünde bulan bilincin, niçin (yaygın olarak sanıldığının aksine)
Descartes’a göre bir türetme değil görü olduğunu, bu bilincin kendisine atfedilen
işlevi ancak bu şartla yerine getirebileceğini öne süreceğiz.
Descartes’ın Kesinlik Arayışı Prof. Dr. Solmaz Zelyüt
Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü
Descartes'ın bilginin tesisinde neden metodu öncelikli kıldığı ve kuşku ile kesinlik
arasında sıkı bir bağ kurduğunu anlamak için şu üç cümlesi üzerinde düşünmek iyi bir
giriş olabilir:
1. "Hakikati arayanın, hayatında bir defa, bütün şeylerden gücü yettiği kadar
şüphe etmesi gerektir.”
DÜŞÜNÜYORUZ ÖYLEYSE…
8
2. “Hakikati metodsuz aramaktansa hiç aramamak daha hayırlıdır.”
3. “Benim metod ile kastım, sarsılmaz ve basit kurallardır."
Gelişi güzel bir şekilde hakikati arayanları “ahmakça bir hazine bulma arzusuyla yanıp
tutuşan, yoldan geçip giden birinin şans eseri düşürebileceği bir şeyi bulmak için
sürekli yolları arşınlayan insanlar”a benzeten ve onlar karşısında dehşete kapıldığını
ifade eden Descartes için “kesinlik” ve “hakikat” sımsıkı bağlıdır, hatta aynı anlamda
kullanılır gibi görünürler. Peki, bu bağ ve neredeyse aynı anlamlılık neyi dışa vurur?
Öznellik ve Bilim Prof. Dr. Nami Başer
Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü
Düşünen benliğin öne çıkarılması daha önce başka yerlerde bulunan sonsuzluğu
özneye aktarmış ve bununla beraber nereden kalkarak sonsuzluğa ulaşılacağı,
şimdinin değerlendirilmesinde kökten bir takım değişiklikler ortaya çıkmıştır.
Descartes sadece bilimin gitgide hamleler yaptığı bir dönemde yaşamakta kalmamış
aynı zamanda kendisi de bu bilime katkılarda bulunmuştur. Onun öznelliği bilimi hiçe
sayan bir öznellik değil tam tersine bilimin egemen olduğu bir anda öznenin
değerlendirilmesine dayanır. Buradan yola çıkarak Descartes ile birlikte başlayan bu
özne ve bilim birlikteliliğinin günümüze kadar gelen yankıları irdelenecektir.
Tanrı’nın Vücudu Hakkında Kanıtlama Sorunu Doç. Dr. Paul-Albert André Ballanfat
Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü
Descartes’ın Felsefenin İlkeleri’nde işaret ettiği üzere yegâne töz, tam anlamıyla
Tanrı’dır. İnsan ise, tıpkı yaratılmış şeylerin varlıklarını sürdürmek adına, bir tek
Tanrı’ya gereksinim duymaları gibi, Tanrı’ya analoji üzerinden töz olarak tayin
edilebilir. Descartes için, Tanrı’nın yaratılmış şeylerden zorunlu olarak ayrı olması
sorusu, Tanrı ve yaratılmış tözler arasındaki ilişkiye ışık tutulması gereksinimini taşır.
Bu ışık tutma, Tanrı’nın varlığının kanıtının, hakikatin temelinde zorunlu olarak kurulu
olması kabulünden hareketle, ontolojik argüman üzerinden yürütülür. Oysa Tanrı’nın
varlığının kanıtı yalnız insanın özünün aydınlatılması yoluyla verilebilir ki, bu
FKSD 3. SONBAHAR BULUŞMASI
9
aydınlatma neredeyse cogito’nun olduğu gibi açığa vurulmasını gerektirir. Düşünen
töz, konumu itibariyle, kendisini hem bilincinde (vicdanında) “kendi”yi içselliğe
dönüştürecek şekilde onda bir yırtılma yaratan, bir yarık açan hem de cogito’nun
kendisinden taşarak, bir anlamda, kendisini artık düşünmeyen olarak düşündürten
sınırsızlığın nüfuzuna uğramaya kendini bırakır, tıpkı Levinas’ın saptadığı gibi.
Descartes tarafından derlenen kanıtlar dizisi, insanın biricik varoluşunda toplanır ve
orada yoğunlaşır. İnsan, ontolojik yapısı itibariyle, tamamen ve bir tek ona analojik
olmak bakımından Tanrı’nın tözü ile beraberdir; ve insan, yalnız kendisi töze has
olanın tanımına cevap veren ve bu yolla, tözselliğin kendisinin kurulabilmesi için
bilhassa zorunlu olan Tanrı’nın töz’ünün kanıtıdır. Karşılığında töz’ün kendisinin
kurulduğu ve töz’ün kendisi tarafından yaratılmış olan bu analog töz, töz ile biricik,
hususi bir ilişkiyi muhafaza eder. Sonunda bu, Meditasyonlar’a yöneltilen itirazlara
verilen yanıtlarda, töz’ün üzerine atılmış imza gibi belirir. Cogito’da bulunan, onda
töz’ün kendisinin doldurup taşırdığı içselliği teşkil eden bu yarık, yara olmak olarak
töz’ün kendisinde bulunur.
Süreç Felsefesinde Descartes Eleştirisi Doç. Dr. Barış Parkan
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü
“Süreç felsefesi” öncelikli olarak Alfred North Whitehead’in felsefesinden bahsetmek
için kullanılan bir terimdir. Ancak, Batı felsefe tarihinde ontolojik önceliği statik
antitelere veren geleneksel yaklaşıma karşı, değişimi ön plana alan alternatif
yaklaşımların hepsi de genel olarak ‘süreç felsefesi’ adı altında ele alınabilir. Özellikle
19. yüzyılın sonlarından itibaren ve 20. yüzyılda gittikçe daha çok yaygınlaşmaya
başlayan bu alternatif yaklaşımın önde gelen temsilcileri arasında, Whitehead’in yanı
sıra, Nietzsche’nin geleneksel Batı metafiziği eleştirisini ve Amerikan pragmatizmini
sayabiliriz. Öte yandan, ontolojik önceliği statik antitelere veren geleneksel
yaklaşımın en tipik örneklerinden birini Descartes’ın ontolojisinde buluruz.
Bu bağlamda, Nietzsche’nin Descartes’ın cogito argümanındaki töz kavramına
yönelttiği eleştiri ve John Dewey’nin Descrates’ın başlangıç noktasını yöntembilimsel
açıdan sorunsallaştırışı; süreç felsefesi için önemli köşe taşlarıdır. Bu sunumda, bu üç
düşünürün (Nietzsche, Dewey ve Whitehead) alternatif yaklaşımlarının ortak
DÜŞÜNÜYORUZ ÖYLEYSE…
10
noktaları ışığında, Descartes ontolojisi, süreç-ontolojik bir perspektiften
eleştirilecektir.
Descartes’ın Yıkım Yöntemi: Bilgide Pekinlik Ölçütleri ve Yol Açtıkları Sorunlar
Prof. Dr. Halil Turan Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü
René Descartes Meditasyonlar adlı yapıtında amacının geleneksel bilgiyi tümüyle
yadsıyarak yeni, tümüyle güvenilir, pekin bir temel bulmak ve yeni bilgiyi bunun
üzerine inşa etmek olduğunu söyler. Böylece Descartes tarihten gelen tüm
varsayımları tümüyle geçersiz kılacak bir yöntem olarak çok güçlü kuşkucu (skeptik)
uslamlamalar kullanır. Bunlardan yalnızca birinin kendi buluşu sayılabilecek olması
ilginçtir. Dahası, kuşkuculuktan kurtulabilmek için aradığı zemini ancak –Tanrı’nın
varlığının kanıtlanması ve özniteliklerinin ortaya koyulması gibi– felsefe tarihinden
gelen kalıttan yararlanarak sağlamlaştırabilmektedir.
Konuşmamda Descartes'ın ünlü cogito uslamlamasının sorunlarına değineceğim.
Üzerinde duracağım temel sorun Descartes'ın “düşünüyorum” deyişinin filozofun öne
sürdüğü kadar sağlam bir temel oluşturup oluşturmadığı olacak.
Bu kapsamda, ele alacağım öncelikli sorularım şunlardır:
Kim düşünmektedir?
Düşünme dediğimiz eylem kuşkuyu sona erdirebilecek midir?
Descartes'ın evreninin sınırları nerededir?
Tarihten bağımsız bir bilgi evreni tasarlanabilir mi?
FKSD 3. SONBAHAR BULUŞMASI
11