41

fvm dergi 22

Embed Size (px)

DESCRIPTION

dergi 22der

Citation preview

Page 1: fvm dergi 22
Page 2: fvm dergi 22

BAfiYAZI

De¤erli Ifl›kl›lar,

3

Y. Müh. Tufan DURGUNO⁄LUFeyziye Mektepleri Vakf› Yönetim Kurulu Baflkan›

YZY dergimiz, 126 y›ll›k tarihimizdeen uzun süre yay›nlanan süreli yay›nolarak sizlere ulaflmaya devam ediyor.

Dergimiz bu say›s›yla yay›n hayat›nda 8. y›l›nagirmifl bulunuyor. Bu uzun süre zarf›nda eme-¤i gecen tüm arkadafllar›m›za ve yazarlar›m›zateflekkür ediyorum. Dergimizi yay›n hayat›boyunca, FMV tarihenden e¤itime, her birigündemi önceden yakalayan kapak konula-r›na, sanata, kültüre, spora ve di¤er özgün ya-z›lar›na uzanan zengin içeri¤iyle sizlerin be¤e-nisine sunduk. Okullar›m›zla ilgili geliflmelerinhaberlerini de yine dergimiz vas›tas›yla sizlereduyurduk.

FYZY dergimizin bu yeni say›s›nda da sizle-re okullar›m›zla ilgili pek çok önemli geliflmeyiaktarman›n mutlulu¤unu tafl›yorum.

Geçti¤imiz aylarda Erenköy Kampüsümüzakreditasyon ziyaret ekibini baflar›yla a¤›rlad›.Hem Ayaza¤a hem Erenköy Ifl›k LiselerimizIB/DP programlar›na adayl›k baflvurusu yapma-ya haz›rlan›yor. Bu haz›rl›klar kapsam›nda, yazdöneminden bafllamak üzere ö¤retmenlerimiziyurt d›fl›ndaki çal›fltaylara gönderiyoruz. Ö¤ret-menlerimizin elde edece¤i yeni bak›fl aç›lar›, ge-liflmifl müfredatlar, CAS etkinlikleri ve TOKdersleri ile bu programa kat›lacak ö¤rencilerimi-ze uluslararas› düzeyde e¤itim sunabilece¤iz.

‹ngilizce e¤itimimizin her y›l gelifltirilen içe-ri¤i, yap›lan etkinliklerle genifl ve ifllevsel birboyut kazan›yor.

Kurumumuzun 125. Y›l› etkinlikleri kapsa-m›nda “Genç Yorumlar” ad›yla bir kitap haz›r-land›. Çocuklar›m›z okuduklar› kitaplardan et-kilendikleri bölümleri, sözcükleri seçtiler ve

nedenlerini yazd›lar. Türkçe-Edebiyat ö¤ret-menlerimizin çal›flmalar›yla ortaya ç›kan bugüzel kitapta, çocuklar›m›z›n ne kadar kalitelieserler okuduklar›n›, düflünce ve yorum derin-liklerini görerek gurur duyduk.

Teknolojinin e¤itimde kullan›m›na her za-man ak›lc›l›kla yaklaflan kurumumuz, tabletprojesini de ayn› ciddiyetle ele ald›. Uzmanla-r›m›z, Türkiye’deki tüm ürünleri incelediler,içerik ve program sa¤lay›c›larla görüfltüler, bafl-ka okullar› ziyaret ettiler, uluslararas› düzeydebirçok uygulamay› da incelediler. Bu çal›flmalarsonucunda, gelecek y›l tüm ilkö¤retim 5. s›n›file lise haz›rl›k ve 9. s›n›f ö¤rencilerimize tabletda¤›tma, 4. s›n›ftan itibaren tüm dersliklere deak›ll› tahta yerlefltirme karar›n› ald›k.

Kampüslerimizde kapal› alanlarda kablosuziletiflim a¤lar›n›n, Niflantafl› merkez olmak üze-re, her kampüsümüzde e¤itim teknolojileri-bili-flim birimlerinin ve ileride mobil ders uygulama-lar›n› sa¤layacak müfredat içeriklerinin olufltu-rulmas› için yo¤un bir haz›rl›k dönemine girdik.

Akademik çal›flmalar›n yan›nda, bu dönem-de yine sanat, kültür ve spor alan›nda da pekçok etkinli¤e ev sahipli¤i yapt›k. Çengname,Murat Evgin, ‹lhan fieflen Konserleri gibi müziketkinlikleri; Dü¤ün, K›rm›z› Hal› tiyatro etkin-likleri ve Spora Ifl›k Tutanlar Ödül Törenininyan› s›ra 100 Y›ll›k Okullar 10. Spor fiöleni ve7. Satranç Tak›m Yar›flmas› gibi okullar aras›önemli etkinlikleri de baflar›yla gerçeklefltirdik.

Sanat, kültür ve spor etkinliklerinin e¤itiminayr›lmaz bir parças› oldu¤u anlay›fl›m›z, gele-cekte de pek çok etkinlikle yaflam bulacakt›r.

Sayg›lar›mla

F

Page 3: fvm dergi 22

FMVHABERLER

4

• Beyo¤lu Anadolu Lisesi• Çapa Anadolu Ö¤retmen Lisesi• Davutpafla Lisesi• Fatih Gelenbevi Anadolu Lisesi• Fenerbahçe Koleji• FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k Lisesi• FMV Özel Erenköy Ifl›k Lisesi• FMV Özel Ifl›k Lisesi• Galatasaray Lisesi• Haydarpafla Lisesi• Heybeliada Deniz Lisesi• ‹stanbul Lisesi• Niflantafl› Anadolu Lisesi• Özdemir Sabanc› Emirgan Anadolu Lisesi• Özel Alman Lisesi• Özel Darüflflafaka Lisesi• Özel Esayan Ermeni Lisesi• Özel Getronagan Ermeni Lisesi• Özel ‹talyan Lisesi• Özel Notre Dame De Sion Lisesi• Özel Saint Benoit Frans›z Lisesi• Özel Saint Joseph Frans›z Lisesi• Özel Saint Michel Frans›z Lisesi• Özel Sankt Georg Avusturya Lisesi ve Ticaret Okulu• Özel fiiflli Terakki Lisesi• Özel Üsküdar Amerikan Lisesi• Selçuk K›z Teknik ve Meslek Lisesi• Sultanahmet Suphi Pafla Ticaret Meslek Lisesi• Sultanahmet Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi• Vefa Lisesi

stanbul’da 100 y›l› aflan süredir e¤itim-ö¤re-tim hizmeti veren okullar›; sporun dostluk,bar›fl ve kardefllik ilkelerinden yola ç›karak

bir araya getiren “FMV Ifl›k Okullar› 100 Y›ll›kOkullar Spor fiöleni”nin onuncusu Ayaza¤aKampüsünde gerçeklefltirildi. Spor flöleni kap-sam›nda futbol, basketbol, voleybol, yüzme,masa tenisi ve tenis branfllar›nda müsabakalaryap›ld›. fiölende 30 okul yer ald›. Yar›flmalardabu okullardan 900 sporcu-ö¤renci mücadeleetti. Voleybolda 17, futbolda 20, basketbolda27, masa tenisinde 13, yüzmede 7, teniste 10okulun kat›ld›¤› müsabakalar, e¤lenceli ve izle-yenlere de keyif veren mücadelelere sahne ol-du. “100 Y›ll›k Okullar 10. Spor fiöleni”nin aç›-l›fl töreninde, “Spora Ifl›k Tutanlar Ödül Töre-ni” de gerçeklefltirildi. ‹ki organizasyonun birarada gerçekleflmesi, genç sporcularla spordünyas›n›n önemli isimlerini bir araya getirir-ken, renkli sahnelerin yafland›¤› bir sportif at-mosfer yarat›lmas›na da vesile oldu.

KATILAN OKULLAR

100 Y›ll›k Okullar 10. Spor fiöleni

FMV Ifl›k Okullar› taraf›ndan sporun dostluk ve kardefllik misyonunu e¤itim kurumlar› ve

ö¤renciler aras›nda gelifltirerek yaflatmak amac›yla gerçeklefltirilen “100 y›ll›k Okullar Spor

fiöleni”nin onuncusu Ayaza¤a Kampüsünde yap›ld›. fiölenin aç›l›fl›nda “Spora Ifl›k Tutanlar Ödül

Töreni” de gerçeklefltirildi.

Page 4: fvm dergi 22

5

Y›l›n Sporcusu: Gülsüm Tatar (Boksör - Dünya veAvrupa fiampiyonu)Y›l›n En ‹yi Futbolcusu: Alex De Souza (Fenerbahçe)Y›l›n Tak›m›: Vak›fbank Türk Telekom Kad›n Tak›m›(Avrupa fiampiyonlar Ligi fiampiyonu, DünyaKulüpler ‹kincisi)Y›l›n Spor Adam›: Erol Ünal Karab›y›k (VoleybolFederasyonu Baflkan›)Y›l›n Teknik Direktörü: fiahin Çatma (Y›ld›z K›zVoleybol Tak›m› Teknik Direktörü) Dünyada Y›l›n Sporcusu: Lionel Messi (Futbolcu)Y›l›n Spor Yazar›: H›ncal Uluç (Sabah Gazetesi)Y›l›n Spor Program›: Maraton, fiansal Büyüka Y›l›n Genç Yetenek Ödülü: Hazal Sar›kaya (Yüzücü)126. Y›l Özel Ödülü: Y›ld›z K›z Voleybol Tak›m› (Tak›mbaz›nda Dünya fiampiyonu), Asl› Nemutlu (KayakMillî Tak›m› Merhume Sporcusu)Hizmet Ödülü: Fatih Terim (Galatasaray FutbolTak›m› Teknik Direktörü)Hayat Boyu Baflar› Ödülü: Naim Süleymano¤lu(Halterci - Dünya ve Olimpiyat fiampiyonu)Baflar› Ödülü: Abdullah Avc› (A Millî Futbol Tak›m›Teknik Direktörü)Onur Ödülü: Sinan Erdem (Türkiye Millî OlimpiyatKomitesi Merhum Baflkan›)Fair Play Ödülü: Erhan Yavuz (Jokey)Efsane Golcüler Ödülü: Feyyaz Uçar, AykutKocaman, Tanju Çolak, Ali Gültiken, R›dvan Dilmen,Hami Mand›ral›

SPORA IfiIK TUTANLAR

“Spora Ifl›k Tutanlar”, ödüllerini Ifl›kl› ö¤rencilerden ald›“Spora Ifl›k Tutanlar”, ödüllerini, FMV Ifl›k Okullar› taraf›ndan düzenlenen

100 Y›ll›k Okullar 10. Spor fiöleni’nde Ifl›kl› ö¤rencilerin elinden ald›.

Törende Alex De Souza, Aykut Kocaman, H›ncal Uluç, Abdullah Avc›,

Naim Süleymano¤lu, Feyyaz Uçar ve Tanju Çolak’›n da aralar›nda

bulundu¤u ödül sahipleri Ifl›kl› ö¤rencilerle bir araya geldi.

pora Ifl›k Tutanlar ödülleri, FMV Ifl›kOkullar› ile Vakf›n dan›flmanl›k deste-¤inde bulundu¤u Fenerbahçe Spor Ku-

lübü E¤itim Kurumlar›n›n ö¤renci, veli ve aka-demik kadrolar›n›n oylar›yla sahiplerini buldu.Bu y›l üçüncüsü düzenlenen ödül törenine ödülalan sporcu ve spor insanlar›n›n yan› s›ra, sporcamias›n›n önemli isimleri de kat›ld›. Ece Vaha-po¤lu’nun sunumuysa etkinli¤e renk katt›.

‘Y›l›n Futbolcusu’ seçilen Alex De Souza,Ifl›kl› ö¤renciler taraf›ndan sevgi gösterileri vetezahüratlar› ile karfl›land›. Alex, törende yap-t›¤› konuflmada, bu y›l ‘Spora Ifl›k Tutanlar Fa-ir Play Ödülü’nü alan Jokey Erhan Yavuz’u ör-nek göstererek, “fiu an futbolda en çok ihtiya-c›m›z olan fley buna benzer hareketler ve yak-lafl›mlar.” dedi. Bu y›l talihsiz bir kazada yafla-m›n› yitiren Kayak Millî Tak›m› Sporcusu Asl›Nemutlu’nun an›s›n› yaflatmak üzere verilen126. Y›l Özel Ödülü’nü alan Nemutlu Ailesi,törende izleyicilere duygusal anlar yaflatt›.

S

Page 5: fvm dergi 22

6

FMVHABERLER

FMV Ifl›k Okullar› 7. Satranç Tak›m Yar›flmas›, FeyziyeMektepleri Vakf› taraf›ndan Türkiye Satranç Federasyonu-nun ifl birli¤i ile Ayaza¤a Kampüsünde gerçeklefltirildi.

Yar›flma bünyesinde yer alan ayr› bir etkinlik olarak,anaokullar› kategorisinde, derecelendirme olmadan gerçek-lefltirilen 4 turluk “FMV Ifl›k Okullar› 3. Satranç fiöleni” iseFenerbahçe Kampüsünde yap›ld›.

Üç gün süren FMV Ifl›k Okullar› 7. Satranç Tak›m Yar›fl-mas›’nda, 43’ü FMV Ifl›k Anaokullar› 3. Satranç fiöleni’nekat›lan anaokullar› olmak üzere, 242 farkl› ilkö¤retim, liseve üniversiteden toplam 322 tak›m ve 1600 civar›nda oyun-cu yar›flt›.

Yar›flmada 104 ayni ödül, 20 kupa, 320 madalya, 20 flilt,anaokullar› kategorisinde her kat›l›mc›ya 140 ayni ödül pa-keti verildi.

Baflhakemli¤ini Türkiye Satranç Federasyonu MarmaraBölge Temsilcisi ve Uluslararas› Satranç Hakemi (F‹DE Ha-kemi) Fuat Ergün’ün, Gençler Kategorisi Sektör Hakemli¤i-ni yine F‹DE Hakemi Türkiye Satranç Federasyonu ‹stanbul‹l Temsilcisi R›za Öney’in yapt›¤› yar›flmada befli uluslarara-s› olmak üzere toplam 39 hakem görev yapt›.

Yar›flmay› canl› ortamda izleyen kifli say›s› ise 2500’ünüzerine ç›kt›.

FMV Ifl›k Okullar› 7. Satranç Tak›m Yar›flmas›, tüm buözellikleriyle bu y›l da Türkiye’de yap›lan en kapsaml› okul-lar aras› tak›m satranç yar›flmas› oldu.

“K›rm›z› Hal›” sahnedeydiTiyatro Ayna, Folker Bohnet ve Alexader Alexy’nin yazd›¤›, Hakan Alt›-nay’›n yönetti¤i K›rm›z› Hal› adl› oyunu Niflantafl› Kampüsünde tiyatro-severlerle buluflturdu. Türk tiyatrosunun çok de¤erli ismi Dilek Tür-ker’in baflrolünü oynad›¤› oyunda ‹zmir Devlet Tiyatrosu oyuncusu Sel-çuk Özdo¤an ve Ertunç Uygun da rol ald›. Hale Kuntay’›n dilimize kazand›rd›¤› oyunun dekorlar›n› da Türkiye’desahne sanatlar›na dekor ve kostümleriyle k›rk y›l› aflk›n süredir emekveren Osman fiengezer haz›rlad›.Bir popüler kültür elefltirisi tafl›yan komedi türündeki oyun, nesiller ara-s›ndaki yaflam fark›n›n bir sürtüflme nedeni olmak yerine gelece¤e dairyol gösterici bir de¤er oldu¤unu ve aile içi çat›flman›n aile içi dayan›fl-maya dönüflebilece¤ini anlat›rken, izleyiciden büyük be¤eni toplad›.

FMV IfiIK OKULLARI7. SATRANÇ TAKIM YARIfiMASI

Page 6: fvm dergi 22

7

Arp sanatç›s› fiirin Pancaro¤lu, Niflantafl› Kampüsünde Os-manl›-Türk arp› olan “çeng”in izinden yola ç›karak Türk mü-zi¤ini yeniden yorumlad› ve “Çengname” ile muhteflem birdinleti gerçeklefltirdi.

Yirmi dört telli bir Osmanl› müzik aleti olan çeng, Osman-l› saray müzi¤inin, fikir ortamlar›n›n, felsefi sohbetlerin, fliirmeclislerinin, entelektüel buluflmalar›n çalg›s›yd›. 17. yüzy›l-dan itibaren kaybolmaya yüz tutan ve Osmanl›-Türk arp› ola-rak nitelenen çeng, fiirin Pancaro¤lu taraf›ndan yeniden gün-deme getirildi. Çengin izinden yola ç›karak son dönemlerdeTürk müzi¤i çal›flmalar›na yer veren fiirin Pancaro¤lu, Türki-ye’nin önde gelen müzisyenleri ‹lhan Yaz›c›, Derya Türkan,Yurdal Tokcan ve Fahrettin Yark›n’la birlikte Çengname pro-jesine imza att›lar.

Çengname’de çenge arp ile hayat veren fiirin Pancaro¤lu, AliUfki’den Kantemir’e, Kaptanzade Ali R›za Bey’den Sultan Abdü-laziz’e, ilahilerden flark›lara ve saz eserlerine uzanan keyifli birdinleti sundu. Arp›n Osmanl› müzi¤ine konuk oldu¤u konser-de Derya Türkan, Pancaro¤lu’nun eflli¤inde bat› müzi¤ine deyolculuklar gerçeklefltirdi. Çengname dinletisinde, arp›n masal-s› sesiyle çeng gelene¤i yeniden hat›rlan›rken ortaya ç›kan eflsizmüzikal lezzetler, dinleyicilere unutulmaz bir akflam yaflatt›.

Niflantafl› Kampüsü Muvaffak Benderli Salonu yinemuhteflem bir müzik ziyafetine ev sahipli¤i yapt›.‹lhan fieflen’in konseri müzikseverlere duygu vecoflku dolu bir akflam yaflatt›.

fieflen’in “Ellerimde Çiçekler”, “Neler oluyor Bi-ze” gibi, yay›nland›¤› ilk günden itibaren büyükbe¤eni kazanm›fl ve Türk pop müzi¤i klasikleri ara-s›na girmifl flark›lar› dinleyicilerin de kat›l›m›yla vecoflkuyla seslendirildi.

1983 y›l›nda ye¤enleri Burhan ve Gökhan fie-flen’le Grup Gündo¤arken’i kuran ‹lhan fieflen, bes-teleri, sesi ve yorumuyla Türk pop müzi¤indeki ay-r›cal›kl› yerini bu konserinde de izleyicilere bir kezdaha hissettirdi.

fiirin Pancaro¤lu’ndan

ÇENGNAME

‹lhan fieflen konseri

Page 7: fvm dergi 22

8

FMVHABERLER

Niflantafl›’nda müzik ziyafeti

Murat Evgin konseriBesteleri ve müzi¤iyle genifl bir hayran kitlesine sahipolan Murat Evgin, Niflantafl› Kampüsü Muvaffak Bender-li Salonu’nda verdi¤i konserle müzikseverlere harika birakflam yaflatt›.

Murat Evgin ve Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu 8. s›n›f ö¤ren-cisi Sena Özdemir’in “Fas›l Bafllay›nca” flark›s›yla yapt›k-lar› düet de izleyicilerden büyük be¤eni toplad›.

1993 y›l›nda ilk kez AKM’de babas› Erol Evgin’in 25.Sanat Y›l› Konseri’nde gitar›yla sahneye ç›karak profes-yonel müzik hayat›na bafllayan, sonras›nda da kendi öz-gün yorumu ve besteleriyle müzik dünyas›nda güçlü biryer edinen Murat Evgin’in konseri coflkuyla izlendi.

Türk heykel sanat›n›n önemli ismi Prof. Dr. Erdinç Bakla, Anadolu uygarl›klar› üzerine 1996 y›l›n-da bafllayan “Hitit Rüzgâr›”, “Troia Rüzgâr›”, “Çatalhöyük Rüzgâr›” adl› sergiler dizisinin devam› ni-teli¤indeki “Göbeklitepe Rüzgâr› Heykel Sergisi”yle Galeri Ifl›k Teflvikiye’de sanatseverlerle bulufltu.

Sanatç›, fianl›urfa Göbeklitepe kaz› alan›nda iki y›l süren çal›flmalar›n›n ürünü olan sergisinde,Göbeklitepe buluntular›na ça¤dafl yorumlar getiren ve “T” fleklindeki dikilitafllar› birer insan ola-rak niteleyen eserlerini sergiledi.

Göbeklipete Rüzgâr› sergisi

Paris’in çat›lar› Teflvikiye’ye tafl›nd›

Galeri Ifl›k Teflvikiye, 16.Uluslararas› Grafik Tasar›mGünleri kapsam›nda, grafiksanat›n›n duayen ismi Yur-daer Alt›ntafl’›n “Sessizlerve Sesliler” bafll›kl› sergisi-ne ev sahipli¤i yapt›.

Tiyatro ve sinema bafltaolmak üzere, tasarlad›¤› sa-nat afiflleriyle uluslararas›üne sahip olan Yurdaer Al-t›ntafl’›n “Sessizler ve Sesli-ler” sergisinde, yeni tasa-r›mlar› olan “Siyah-Beyazve Sessiz” çal›flmalar›n›nyan› s›ra ‹stanbul Film Fes-tivalleri, tiyatro oyunlar›,kendi sergileri ve di¤er fes-tivaller için tasarlad›¤› afifl-ler de yer ald›.

Dünyan›n kültür ve sanat baflkenti Paris’e ka-rakteristik havas›n› veren ünlü çat›lar›n›n at-mosferi, Galeri Ifl›k Teflvikiye’de, Prof. Dr. ‹s-met Vildan Alptekin’in “Paris’in Çat›lar›” adl›foto¤raf sergisiyle sanatseverlere ulaflt›.

Sanatç›n›n sergide yer alan foto¤raflar›, Pa-ris’in önemli simgelerinden biri olan ve genel-likle ö¤rencilerin, küçük ailelerin oturdu¤uMansard Çat›lar›’ndan de¤iflik örnekleri ya-flamdan enstantanelerle birlikte yans›t›yordu.

Yurdaer Alt›ntafl’tanSessizler ve Sesliler

Page 8: fvm dergi 22

9

il, bireyin kendini ba¤›ms›z biçimdeyönetmesini, sosyalleflmesini, e¤itim-sel süreçlerini gerçeklefltirebilmesini

sa¤layan en önemli kültürel zenginliktir. Biriletiflim arac›ndan çok daha fazlas›d›r. Dil, in-sano¤lu için tüm kap›lar› açabilen bir anahtar,bireyin do¤al süreçte var oluflunun temeli veedinimlerinin bütünüdür. Ana dil, önceliklebireyin yaflam›n içinde kazand›¤›, edindi¤i de-neyimleri; yaflanm›fll›klar› belirtir. Bilinmeyenbir kökende ve bilinmeyen bir tarihte birlefl-mifllik olarak ifade edilir. Dil e¤itimi de ifltetüm bu yaflanm›fll›klar›n üzerine kurulmal›d›r.Do¤al süreçte ald›¤› dil e¤itimiyle ana dilini us-taca kullanan birey, günümüz koflullar›ndakuflkusuz en az bir yabanc› dili iyi bilme ve us-taca kullanma gereksinimi içindedir.

Kültürlerin iç içe geçti¤i, eriflimin, teknolo-ji ve internet sayesinde s›n›r tan›mad›¤› küre-selleflen dünyada, gelece¤imizi flekillendirecekve yaflam maratonunda ipi gö¤üsleyecek olan-lar sadece yabanc› dil bilen de¤il, düflünen,sorgulayan, merak eden, disiplinli çal›flan bi-reyler olacakt›r.

21. yüzy›l, farkl› e¤itim yaklafl›mlar›n› tafl›-makta; bizleri giriflimcilik, inovasyon, yarat›c›düflünme gibi kavramlarla buluflturarak ulusla-raras› bak›fl aç›s›n›n önemini vurgulamaktad›r.Uluslararas› bak›fl aç›s›na sahip bireyler yetiflti-rebilmek ve uluslararas› platformda yer alabil-mek de yabanc› dilin yetkin biçimde kullan›-m›yla mümkündür.

Günümüzde yabanc› dil e¤itimi üzerinepek çok farkl› yöntem denenmekte ve uygulan-maktad›r; ancak yabanc› dil e¤itimi, öncelikledili sevmek ve sevdirebilmek kofluluyla gerçek-lefltirilmelidir. ‹deal olan, do¤al ortam›nda dil

e¤itimi verebilmek ve dil kullan›m›na yönelikolarak bireyde kiflisel güven oluflturabilmektir.Dil canl›d›r, yaflayan bir olgudur ve yapay un-surlar üzerine temellendirilemez. Bu nedenleIfl›k Okullar› olarak yabanc› dil ö¤retimindeö¤rencilerimize iyi ve do¤ru koflullar› sa¤lamaçabam›z›, ‹ngilizce e¤itimlerimizi kampüsleri-mizde yaz dönemlerine tafl›yarak sürdürmeyiplanl›yoruz.

2011-2012 E¤itim-Ö¤retim Y›l› yaz döne-minde, kampüslerimizde dil okullar› ifl birli-¤iyle ö¤rencilerimize; e¤itmenlerin yabanc› ol-du¤u, okul kap›s›ndan ad›m at›ld›¤› andan iti-baren sadece ‹ngilizce konuflulan e¤lenceli vee¤itici bir ortam haz›rlamak için çal›flmalar›m›-z› sürdürüyoruz.

Yabanc› dilin ö¤renimi için gerekli olan tümkoflullar› bir araya getirmeye özen gösterdi¤imizyaz okullar›m›zda, ö¤rencilerimizin ‹ngilizceyiö¤renme ve gelifltirmenin ötesinde, yabanc› e¤i-timciler sayesinde bu dili aksan›yla duyarak ya-flamlar›n›n bir parças› hâline getirmelerini he-deflemekteyiz. Ö¤rencilerimizin sosyal, kültü-rel aç›dan geliflmelerini; sanat ve spor faaliyetle-riyle de ruhsal ve fiziksel aç›dan güçlü bireylerhâline gelebilmelerini planl›yoruz.

‹stiyoruz ki ö¤rencilerimiz yemek masas›n-dan havuza, havuzdan bahçeye ‹ngilizceyi heryerde rahatl›kla kullans›n, bilim, sanat ve sporetkinlikleriyle geliflsin ve sosyalleflme sürecin-de, grup bilinci içinde, özgüveni yüksek birey-ler hâline gelsinler.

Dil, yaflayan bir olgudur ve bireyin yaflam›-na girebildi¤i sürece var olur. Ö¤rencilerimi-zin, yaz döneminde ‹ngilizceyi yaflayarak vee¤lenerek ö¤renmelerini ve yaflamlar›n›n içindevar etmelerini hedefliyoruz.

Özden SOYERFMV Özel Erenköy Ifl›k Lisesi-Fen Lisesi Müdürü

E⁄‹T‹MC‹GÖZÜYLE

Yaz okullar›nda yabanc› dil ö¤retimi

D

Page 9: fvm dergi 22

›rbistan’da yap›lan Gençler Balkanfiampiyonas› Yüzme Yar›fllar›’ndaAyaza¤a Ifl›k Lisesi ö¤rencisi, Millî

Yüzücü Hazal Sar›kaya, ülkemize üç alt›n ma-dalya birden getirerek, Balkan Gençler Yüzmefiampiyonu olmufltur. Hazal Sar›kaya, ayr›caolimpiyat davet baraj›n› da geçmeyi baflarm›flve 2012 Londra Olimpiyatlar›na kat›lma hakk›elde etmifltir.

‹ngilizce Konuflanlar Derne¤i Türkiye tara-f›ndan ülkemizde bu y›l üçüncüsü gerçekleflti-rilen ve aralar›nda Robert Kolej, Üsküdar Ame-rikan Lisesi, Özel Koç Lisesinin de bulundu¤uokullardan 24 ö¤rencinin kat›ld›¤› “Uluslarara-s› Toplum Önünde Konuflma Yar›flmas›”n›nTürkiye elemelerinde Ayaza¤a Ifl›k Lisesi 11.S›n›f ö¤rencisi Dilara Demir birinci seçilmifltir.‹ngiliz Kraliyet Ailesi himayesi alt›nda kurulanve HRH Prens Philip’in onursal baflkanl›¤›n›yapt›¤› “English Speaking Union (ESU)”›n Lon-dra’da düzenledi¤i ve 51 ülkeden 16-20 yafl

aras› gençlerin kat›ld›¤› yar›flmada Dilara De-mir, finallere yükselememifl, ancak ülkemizibaflar›l› bir flekilde temsil etmenin gururunuyaflam›fl, bizlere de yaflatm›flt›r.

Amerika Birleflik Devletleri New EnglandEyaleti, Brattleboro, Vermont flehri Uluslarara-s› E¤itim Okulunda düzenlenecek olan ‘Gover-nor’s Inst›tute on Current Issues And YouthActivism’ (Güncel Olaylar ve Genç Hareket)yaz seminerine kat›lmak üzere Ifl›k Lisesi 10.s›n›f ö¤rencisi Zeynep Buladlar, e¤itim, konak-lama, geziler ve ulafl›m dâhil tam burs kazan-m›flt›r.

Dünya sorunlar›n› ö¤renmek ve tart›flmak is-teyen ö¤rencilerimizden oluflan Ayaza¤a Ifl›k ‹l-kö¤retim Okulu Junior Model United Nations(JMUN) Kulübü Harvard Üniversitesi MUNKonferans›na kat›lm›fllard›r.

Türkiye Özel Okullar Birli¤i Derne¤ininmünazara kültürünü ve e¤itimini yaymak ama-c›yla düzenledi¤i 3. Türkiye Münazara Ligi

10

FMVBAfiARI

S

Baflar›lar gururland›r›yorIfl›kl› ö¤renciler e¤itimden spora pek çok farkl› alanda elde ettikleri

baflar›larla dikkat çekiyor. Baflar›lar FMV Ifl›k Okullar›n›n e¤itim kalitesinin

ve zenginli¤inin de göstergesi oluyor.

2012 Londra Olimpiyatlar›nakat›lma hakk›n› da kazanan,

Balkan Gençler Yüzmefiampiyonu Hazal Sar›kaya

English Speaking Union(ESU)’da Türkiye’yi temsileden Dilara Demir.

Page 10: fvm dergi 22

2012 turnuva finalinde Özel Amerikan RobertLisesi ile karfl›laflan Özel Fenerbahçe Spor Ku-lübü Anadolu Lisesi, 3. Türkiye Münazara Ligifiampiyonu olmufltur.

Marmaris’te gerçekleflen MEB Y›ld›z Bayanve Erkek Yüzme Türkiye fiampiyonas›na ‹stan-bul fiampiyonu olarak kat›lan Fenerbahçe SporKulübü Okullar›, y›ld›z bayanlar kategorisindeTürkiye ikincisi, y›ld›z erkekler kategorisindeTürkiye dördüncüsü olmufltur. 150 okul tak›m›ve 397 sporcunun kat›ld›¤› flampiyonada birey-sel kategoride de Türkiye birincili¤i, ikincili¤i veüçüncülü¤üyle önemli baflar›lar elde etmifllerdir.

Küçükler ve Gençler Türkiye Yüzme fiam-piyonas›’na kat›lan Erenköy Ifl›k Okullar› yüz-me tak›m›, bireysel kategoride birçok Türkiyebirincili¤i ve ikincili¤i elde etmifllerdir. fiampi-yonada, Erenköy Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu küçükbayanlar yüzme tak›m› Türkiye ikincisi olmufl-tur.

Gençler Türkiye Yüzme fiampiyonas›’ndaAyaza¤a Ifl›k Lisesi yüzme tak›m›, Genç Erkekve Genç Bayanlarda Türkiye üçüncüsü olmufl-tur.

17-18 Mart 2012 tarihlerinde Ankara’dadüzenlenen “Uluslararas› ODTÜ Robot Günle-ri”nde, ço¤unlu¤u üniversite ve lise ö¤rencile-rinden oluflan 498 kat›l›mc›; befl farkl› katego-ride robotlar›n› yar›flt›rm›fllard›r. Yar›flmada,Ifl›k ilkö¤retim Okulu 7. s›n›f ö¤rencisi KaanAktafl, 64 kiflinin yar›flt›¤› “sumo” kategorisinekendi robotuyla kat›larak okulumuzu baflar›yla

temsil etmifl ve “En Genç Kat›l›mc›” ödülünüalm›flt›r.

Ayaza¤a Ifl›k Lisesi 10. s›n›f ö¤rencileri Deniz‹nan›c› ve Ayfle Revna Albulak, “Solucan kom-postu için ülkemizdeki en uygun solucanlar›nbelirlenmesi ve bu solucanlar›n genetik olaraktan›mlanmas›” konulu projeleriyle 21. MEFUlusal ve Uluslararas› Araflt›rma Projeleri Yar›fl-mas›’nda Biyoloji dal›nda üçüncülük ödülü al-m›fllard›r.

‹ngilizce Matematik sorular›n›n çözümüylederecelendirme yap›lan Uluslararas› ‘The MathLeague’ Yar›flmas›nda Ayaza¤a Ifl›k ‹lkö¤retimOkulu, tak›m hâlinde 6. ve 8. s›n›flarda birin-ci, 7. s›n›flarda ise ikinci olma baflar›s›n› gös-termifllerdir. Ö¤rencilerimiz Bulut Bulgu, Yi¤itSerbest ve Tan Gemicio¤lu düzeylerinde birin-ci, Doruk Üstün ikinci, Yasemin Melek iseüçüncü olmufltur.

2. Ulusal Karikatür Yar›flmas›’nda Ifl›k Lise-si ö¤rencisi Baret Kazazo¤lu, 18 yafl alt›ndakigenç karikatürcüleri özendirmek amaçl› verilen“Jüri Özendirme Ödülü”nü kazanm›flt›r.

Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu 8. s›n›f ö¤rencisi Ça¤-la Gayretli, 17. Nehar Tüblek Karikatür Yar›fl-mas›'nda 15-18 yafl grubu genç karikatürcüleraras›nda Türkiye üçüncüsü olmufltur.

Ayaza¤a Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu SEMEP su-numu 4 May›s 2012 tarihinde gerçeklefltirilmiflve jürinin büyük be¤enisini kazanan okulumuz“En ‹yi Disiplinler Aras› Çal›flma” ödülü alma-ya hak kazanm›flt›r.

11

Fenerbahçe Koleji yüzücüleri kupalar›yla.

Özel Fenerbahçe Koleji, 3. Türkiye MünazaraLigi flampiyonluk kupas›yla. “Güncel Olaylar ve Genç Hareket”

seminerine kat›lacak Zeynep Buladlar.

Erenköy Ifl›k ‹lkö¤retim Okuluyüzme tak›m› kupalar›yla.

ODTÜ Robot Günleri’nde Ifl›k‹lkö¤retim Okulu ö¤rencisi KaanAktafl kendi robotuyla.

MEF yar›flmas›nda Biyoloji dal›ndaödül alan Ayaza¤a Ifl›k Lisesiö¤rencileri Deniz ‹nan›c› ve AyfleRevna Albulak.

Page 11: fvm dergi 22

‹Ç‹M‹ZDENB‹R‹

12

Mina Sanver:“Her 14 Aral›k günü, Ifl›k’ta bir Ifl›kl› sanatç›n›n sergisi aç›ls›n isterim.”

Sevil KARACIKFMV ve Ifl›k Okullar›

Kültür Sanat Yöneticisi

Giray KARANLIKYazar - Araflt›rmac›

Ressam Mina Sanver bugüne kadar pek çok sergisi sanatseverlerle

buluflmufl önemli sanatç›lar›m›z aras›nda yer al›yor. Resim e¤itimini Prof.

Nurullah Berk’in atölyesinde (1972-1981) ve Londra’daki Sir John Cass

School of Art’a 1973 - 1974 ve 1980 y›llar›nda devam ederek oluflturan

Mina Sanver ayn› zamanda bir Ifl›kl›… Sanver’le sanat›n› ve Ifl›kl› y›llar›n›

konufltuk.

Page 12: fvm dergi 22

esme nas›l yöneldiniz ve resim çal›fl-malar›n›z nas›l bafllad›?On dokuz yafl›nda, hocam Nurullah

Berk’in atölyesinin kap›s›n› çalarak bafllad›. Ho-ca’y› flahsen hiç tan›m›yordum. Kendisindenözel ders almak istedi¤imi söyledim. Önce birgün verdi ve s›nav yapt›, ard›ndan da çal›flt›ra-bilece¤ini söyledi. Böylece çal›flmalar bafllad›.

Mezuniyet y›ll›¤›nda arkadafllar›n›z, “Resimyapmay› çok sever… ‹deali Güzel SanatlarAkademisidir.” diye yazm›fllar. Sanki genle-rinizde sanata bir yatk›nl›k var gibi…Ben anne taraf›ndan Vasfi R›za Zobu’nun ye¤e-niyim. Kendisi büyük amcam olur. Okul döne-minde “Okul bitince tiyatrocu olaca¤›m.” diyekendi kendime hep söz veriyordum. Ama kim-seyle bu düflüncemi paylaflm›yordum. Sadeceyazlar› arkadafllarla arka bahçede, o zaman ya-y›nlanan Do¤an Kardefl dergisinde yer alanskeçlerden de yararlanarak oyunlar oynuyor-duk. Kurallara oldukça uygun tiyatro perdesive seyirci s›ralar› vard›. Geçen zamanda sahnesanat›n›n ne kadar zor oldu¤unu düflünmeyeve anlamaya bafllad›m ve ailemde hiç olmayanresme yöneldim.

Yap›tlar›n›z› olufltururken nelere dikkat edi-yorsunuz, sizin için hangi duygu ve düflün-celer ön planda yer al›yor?Anlat›mlar›mda sanat tarihinden, arkeoloji vesanattan, ça¤dafl sanat ak›mlar›ndan, müzik-ten, sinemadan, okuduklar›mdan, gezip gör-düklerimden, yaflad›klar›mdan özdeyifl hâline

getirilmifl resimler ortaya ç›karmak isterken re-simlerimde minyatürler, fermanlar, hal›lar veçinilerimizdeki Do¤u el iflçili¤ini de iflleyipyans›tmaya çal›fl›yorum. Yani çok fleyi düflü-nüp, yal›n hâle getirip anlatmak, bu anlat›mlar-da bildik, gördük düflünceleri farkl› bir bak›flaç›s›nda yans›tmak istedi¤imi söyleyebilirim.

Resimlerinize bak›p, “Anlam›yorum.” diyenizleyicilere nas›l yard›mc› oluyorsunuz?Öncelikle yap›tlar›ma her zaman ad koyuyo-rum. Broflürlere de aç›klamalar yaz›yorum çün-kü resimlerime düflüncelerimin süreç içindegörünür hâle getirilmifl yap›tlar olarak bak›l-mas›n› isterim.

Okul y›llar›na dönersek, Ifl›k Lisesiyle haya-t›n›z nas›l kesiflti? An›lar?Annem Nerman Zobu Sanver, Ifl›k Lisesinin‹lkö¤retim Okulunda ‹ngilizce ö¤retmeniydi.Ifl›k’ta 25 y›l ö¤retmen olarak görev yapt›.Benden önce de o¤lunu bu okulda e¤itimebafllatt›¤› için Ifl›k, bizim evin Ifl›k’›yd›… Ata-türk’ümüzün de okulu olan Ifl›k’a, o dönemcaddede yer alan kona¤›n kap›s›ndan girerekbafllad›m ve 11 y›l sonra 1970’te mezun ol-dum. Okula ilk gün annem Nerman’la bera-ber geldim. Geçen sürede hiç beraber gelipgitmedik, bizler kendi iflimizi kendimiz ya-pard›k. ‹lk önce Kani Bey’in (Ç›nar) kaptanl›-¤›nda okulun mavi otobüsüyle gidip geldim.Bu yolculuklarda üst ve alt s›n›ftan pek çokarkadafl›m oldu. ‹lk gezi an›lar›m… Bizim za-man›m›zda Ifl›k’ta s›n›fta kalmak yoktu. ‹ki

13

R “Çok fleyi düflünüp,

yal›n hâle getirip

anlatmak, bu

anlat›mlarda bildik,

gördük düflünceleri

farkl› bir bak›fl

aç›s›nda yans›tmak

istedi¤imi

söyleyebilirim.”

Page 13: fvm dergi 22

14

dersten fazla bütünlemeye de kalamazd›n›z.Bu durumda okuldan ç›kar›l›rd›n›z. Kimsekimsenin gözünün yafl›na bakmazd›. Bir seneben cebirden bütünlemeye kald›m. Beni çal›fl-t›racak ö¤retmen gerekli. Arkadafl›m GülsevinSan Baydur bana ö¤retmen buldu. Hem de ende¤erlisinden… Bunu unutamam. Bir de, birsüre sonra ö¤retmenin bana söyledi¤ini: “Hiçböyle bütünlemeye kalan ö¤renci görmedim.”Çünkü çok çal›fl›yor ve dersi biliyordum…Hayat bu, düz de¤il. Düz olmamas› da belkiyarat›c› güce yard›mc› oluyor. fiu gözlemimide aktarmak isterim: Yaflamda daha sonralar›okuldan ç›kar›lm›fl üst ve alt s›n›ftan arkadafl-larla karfl›laflt›m. Hepsi ifllerinde baflar›l› ol-mufl ama okuldan ç›kar›l›fllar› derin olmasa dayaflant›lar›nda iz b›rakm›fl.

Dönüp bakt›¤›n›zda nas›l bir Ifl›k Lisesi ha-t›rl›yorsunuz?Çok s›k› disiplinli, soluk almadan çal›fl›langünler, geceler, haftalar… Okulu bitirdiktenk›sa bir zaman sonra yurt d›fl›na gittim. Oradayaflad›m, okudum, atölyelere girip ç›kt›m vegeçen sürede flunu düflündüm: Ifl›k’›n disiplinibana uymufl!

O disiplini hâlâ hat›rlad›¤›n›z oluyor mu?Mezun olduktan sonraki uzun y›llarda birazateflim ç›ksa, ilk gördü¤üm düfl Ifl›k s›navlar›,bir türlü geçemedi¤im dersler olurdu. fiimdiy-se pasaportumun geçerlilik süresi, sorun yarat-mas› s›navlar›n yerini ald›.

Hayat bir mücadelenin içinde yaflanan ve ya-kalanan mutluluklar gibi mi?Çok do¤ru. Ifl›k’›n disiplinli e¤itimin içinde ça¤-dafll›¤› her zaman yakalayabildi¤ini söylemekisterim. Örnek olarak da ilkokulda haz›rlananmüsamerelerde fiehir Tiyatrolar›’ndan yard›mal›nmas›n› verebilirim. Ferih Egemen’in profes-yonelce çal›flt›rmalar›yla haz›rlan›l›rd›. Ben or-taokuldayken okulumuza kat›lan Erkan Bey(Eren) okulu ça¤dafll›¤a bir ad›m daha yaklafl-t›rd›. Bu giriflimlerinde benden bir s›n›f büyükolanlar›n kiflilikleri ve yetenekleri de hocayayard›mc› oldu kan›s›nday›m. Cumartesi yar›mgün olan okuldan sonraki s›n›f çaylar›, ö¤le ta-tilinde yap›lan müzik yay›n› beni sevindirirdi.

Bu soluk alma ve mutluluk anlar›ndan birazdaha bahsedebilir miyiz?Okul 1960’l› y›llar içinde bir tiyatro - sinemasalonuna kavufltu. Bu büyük bir avantaj oldu.Günümüzde bile kapal› olan salonlar› düflü-nürsek, bugün bile bu salon ne kadar önemli.O y›llarda k›s›tl› olanaklar içinde yap›lan pa-neller, söylefliler, konferanslar, tiyatro, sinemamüzik etkinlikleri ve fuaye k›sm›nda aç›lan re-sim sergileri, kitaplar aras›nda bo¤uflan çocuk-lar› ve bir çocuk olarak beni kurtard›. Aç›kças›soluk ald›m.

Ifl›k’›n o dönem farkl› özellikleri de var m›yd›?Ifl›k, o y›llarda karma e¤itim yapan çok az say›-daki okuldan biriydi. Bizler ilkokuldan lise bi-tene kadar k›z - erkek beraber okuduk. Bence

‹Ç‹M‹ZDENB‹R‹

“Ifl›k, o y›llarda

karma e¤itim

yapan çok az

say›daki okuldan

biriydi. Bizler

ilkokuldan lise

bitene kadar k›z -

erkek beraber

okuduk. Bence

e¤itimin kalitesi

kadar bu da çok

önemliydi.”

Page 14: fvm dergi 22

15

e¤itimin kalitesi kadar bu da çok önemliydi.K›z arkadafl - erkek arkadafl hayatta bence ak-rabadan hatta kardeflten de öte yer al›yor.

Okul y›llar›ndan hocalar, an›lar?Okulda görevli olan en üst kademeden en altbirime kadar görev yapan herkes çok disiplinlive sert görünüfllüydü. Yazarl›k yapsayd›m, ro-man kahraman›, öykü kiflili¤i bulmakta zorlan-mazd›m; Ifl›k bana yard›mc› olurdu. Ancak busertlik ve disiplin okul içinde ve saatlerinde ge-çerliydi. D›flar›da herkes yard›msever ve flefkat-li davran›rd›. Hafta sonu okul çaylar›nda hoca-lar›m›zla h›zl› danslar yapar, pazartesi okuldaayn› disipline dönerdik.

Ifl›k bugün üç kampüs ve üniversitesiyle,Güzel Sanatlar Fakültesiyle çok geliflmifl du-rumda. Okudu¤unuz Ifl›k Lisesinin flimdikibinas›nda da Galeri Ifl›k Teflvikiye yer al›-yor. Bunu nas›l de¤erlendiriyorsunuz?Okul bizleri çok çal›flt›rd› ama kendi de bizler-le kofltu ve marka oldu. Üniversitesinde güzelsanatlar fakültesi açmas› bana hiç sürpriz olma-d›, çünkü sanata düflkündü. Galeri Ifl›k Teflvi-kiye’ye gelince; birkaç y›l önce Sevil Karac›k’›nda çabalar›yla Süleyman Saim Tekcan’›n bafl-kanl›¤›nda “Yolu Ifl›ktan Geçenler” ad›nda kar-ma bir sergi yapt›k. O zaman “Ah keflke okuluncadde üstünde yer alan mekân›nda bir sergi sa-lonumuz olsa!” dile¤imi ve fikrimi düflünüpsöyledim. Bu fikrim ve arzum bugün gerçek ol-du. Ama flimdi bir fikrim ve dile¤im daha var.Bunu FYZY dergisinde de belirtmek istiyorum:

Her y›l okulumuzun kurulufl günü olan 14Aral›k’ta Galeri Ifl›k Teflvikiye’de, bir Ifl›kl› sa-natç›n›n sergisinin aç›lmas›n› ve bunun gele-nek hâlinde sürdürülmesini isterim. Bu, üni-versitede yetiflen sanatç›lar›m›z için de, Ifl›k ca-mias› için de iyi bir örnek ve gelenek olaca¤›düflüncesindeyim. Belki bu dile¤im, 14 Aral›k2014’te sergi salonu bana verilerek de gerçek-leflir diye düflünüyorum.

Çok güzel bir düflünce… Ama her y›l kifliselsergi açacak sanatç› olmazsa?“Yolu Ifl›k’tan Geçenler Sergisi” yap›ld›, ses degetirdi. Karma sergiler de yap›labilir, çok de-¤erli sanatç›lar›m›z var.

Son olarak, genç Ifl›kl›lara önerileriniz ne-lerdir?Öncelikle bu uzun, geçmek bilmeyen okul y›l-lar›n›n sonraki yaflamda güzel an›lara dönüfltü-¤ünü söylemek isterim. Okul günlerini çok ça-l›flarak ama mutlulu¤u da elden b›rakmayarakgeçirmek gerekiyor.

Page 15: fvm dergi 22

16

KAPAK

ereden nereye… ‹lk kez tablet kullan›-l›fl›n›n üzerinden 5000 y›l geçmifl vebugün yine tabletten bahsediyoruz.

Gerçi tabletin hangi çamurdan yap›laca¤›na de-¤il, hangisinin yere düflünce k›r›lmayaca¤›na ta-k›ld›k ama dayan›kl›l›k da önemli tabii! Hele budevirde, oturup bir avuç topraktan bunu yapmaflans›m›z da yokken. Acaba o devirde bunu ko-nufltular m›? Bence mutlaka konuflmufllard›r,ama en çok da tabletin üzerine ne yazacaklar›nakafa yormufllard›r, diye düflünüyorum.

Fatih projesi ve buna ba¤l› olarak da¤›t›lantablet bilgisayarlarla ilgili kamuoyunda ciddisöylemler olufltu¤unu izliyoruz. Hepimizi ilgi-lendiren bu konuyu etrafl›ca ve bilimsel temel-lerde araflt›rarak sosyal ve e¤itim psikolojisinide unutmadan, bir ya da birkaç yol bulmak zo-runday›z. Biz bulamazsak, bu ifl de, su gibi,kendi yolunu bulacak ve bu yol belki de bizle-rin hofluna gitmeyecek. Ayr›ca, san›r›m birkaçnesil de kendi kendini yetifltirmek zorunda ka-lacak. Bu sürecin sonunda da tüm dijital ekran-lar› haz›rlayan ve sunan flirketlerden baflkas›mutlak kazançl› ç›kmayacak.

‹nsanlar taraf›ndan ateflin ilk yak›l›fl› MÖ12.000 y›llar›nda, tekerle¤in ilk defa dönmeyebafllamas›n›n ise MÖ 3200 y›llar›nda oldu¤udüflünülüyor, para harcamaya da MÖ 700 y›l-lar›nda bafllam›fl›z. Örnekleri ço¤altmak müm-kün ama y›llar aras›ndaki farka dikkat ettinizmi? Bir de bugün yaflanan de¤iflim ve gelifliminh›z›n› düflünün. Gün geçmiyor ki yeni bir bu-lufl olmas›n.

Çok uzak geçmifle gitmeden yak›n tarihe birgöz atal›m. Siyah beyaz televizyonlardan sonrarenkli televizyonlar›n kullan›ma sunuluflu ara-s›nda on y›l m› var? Oda büyüklü¤ündeki bilgi-sayarlar ile dizüstü bilgisayarlar›n ilk kullan›m-

lar› aras›nda kaç y›l geçti? Ya daha sonraki süreç-ler? Cep telefonlar›, bilgisayar özelli¤i olan di¤ercihazlar, tabletler, sanal klavyeler…

Bafl döndürücü bir h›z!Bu h›zl› geliflime paralel olarak, e¤itim sis-

temleri çok do¤ru çal›fl›yor, h›zl› gelifliyor diyedüflünülebilir mi acaba? Yani teknolojik gelifli-min bu denli h›zl› olmas›n›n nedeni okullarda-ki e¤itimin niteli¤inin yüksek olmas› m› sizce?Bence buna dikkatlice bakmak laz›m. Teknolo-jik olanaklar birbirini tetikleyen ve belirli birivme kazanm›fl konular. Kabul etmekte güçlükçeksek de bugün be¤enilmeyen, demode olantahtalar›n önünde gerçeklefltirilen e¤itimle bu-güne gelinmedi mi? Bunu unutmayal›m! Tah-tan›n katk›s›ndan çok, bu geliflimi baflaranlarise merakl›, heyecanl›, ö¤renmeyi seven ve ya-rat›c› insanlard›.

Okullarda yarat›c›l›¤› destekleyen program-lar varsa, Microsoft’un kurucusu Bill GatesHarvard Üniversitesini, Apple’›n sahibi SteveJobs, Reed Kolejini, Facebook’un kurucusuMarc Zuckerberg Harvard Üniversitesini veDell Computer’›n sahibi Michael Dell AustinTexas Üniversitesini neden terk ettiler? Örnek-leri yak›n tarihten seçtim ve bunlar› ço¤altmakmümkün. ‹ncelenmesi gereken ironik bir du-rum var ortada...

Okullarda yarat›c›l›¤› gelifltirmek ve yeniyöntemleri denemek için yeterince vakit ay›r-mal›, pilot uygulamalar yapmal›, deneyimleripaylaflman›n bir sistemati¤ini bulmal›y›z. Ö¤-rencilerin merak›n› ve heyecan›n› do¤ru yöne-tebilmeli, teknolojinin okullara girifli ile birlik-te, yarat›c›l›¤›n e¤itim-ö¤retim üzerine odak-lanmas›n› sa¤lamal›y›z. Yarat›c›l›k, s›n›rland›-r›ld›¤›nda maalesef yok oluyor.

Nereden okunursa okunsun yeter ki do¤ru

NÖmer ORHAN

FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k LisesiMüdürü

Androit ifllemcili Sümer tabletleriMÖ 3200–2000 y›llar› aras›nda Mezopotamya’da yaflam›fl olan

Sümerler, ilk kez astronomi ile ilgilenen medeniyet olmufltur. Bununla

birlikte birçok ilke imza atan Sümerler, mitoloji, dil, matematik ve t›p

konular›n›n d›fl›nda belki de uygarl›¤›n en önemli ilkine de imza atm›fllard›r.

Bu, öyle bir ilktir ki bizi biz yapm›flt›r. Sihir gibi bir fley, yaz›! ‹lk olarak da

kilden tabletlere yazm›fllard›r. Tablet!

Page 16: fvm dergi 22

17

FMVKÜLTÜR

bilgiler içeren ve düzgün bir dille yaz›lm›fl ma-kaleler, kitaplar okunsun. Kitap sayfalar›na do-kunmadan, gazetenin kokusunu içinize çek-meden rahat edemiyor olabilirsiniz, birçok ki-flinin tercihi de sizinki gibidir, emin olun amaunutmay›n ki çocuklar›m›z›n çocuklar› belkide kitaplar› sadece el yazmas› kitaplar gibi alg›-lay›p müzelik olarak görecekler. Bu gerçe¤imutlaka bizler de görmeli, kabul etmeli ve sü-reçleri do¤ru yönetmeliyiz. Bu anlamda, bask›kitaplar›n yerini alacak olan bilgi kaynaklar›n›ndo¤ru bilgileri içeren, güvenli ve etik olmas›nadikkat etmeliyiz. Kara delik gibi her geçen günkontrolsüz bir flekilde büyüyen internet orta-m›nda, çocuklar›n ve gençlerin neyi ve neredendo¤ru olarak ö¤renebileceklerini onlara ö¤ret-memiz gerekecek! Elbette öncelikle, bunu ö¤-renmemiz, daha sonra ciddi bir altyap› kurarakveri tabanlar› oluflturmam›z, internetin güvenliolarak nas›l kullan›laca¤›n›n alt›n› çizmemiz,k›sacas›, bilgi okuryazarl›¤›na dikkat çekme-miz çok önemli. Yoksa herhangi bir internet si-tesinde ya da burada oluflturulan bir blogda ak-la geldi¤i gibi belki de yalan yanl›fl fleyler yaz›-larak insanlara servis edilmeye devam edilecekve yine birçok kifli de bunlar› takip edecektir.

‹nternetin hayat›m›za girdi¤i ilk günden

bugüne kadar olan sürecini bir kullan›c› olarakde¤erlendirdi¤imde, sanal geliflimi, gecekondumahallelerinin oluflumuna benzetiyorum.Plandan uzak, altyap› sorunlar› olan ve güven-lik zaaflar› bulunan mahalleler!..

Asl›nda sözün k›sas›; amac›m›z›, teknoloji-ye sadece sahip olmaktan baflka yerlerde ara-mal›y›z. Yani her fley, bir tablete sahip olmaklabafllam›yor. Asl›nda sahip olduktan sonra bafl-l›yor her fley!.. Bu arada, biz hangi tablet diyedüflünürken, tabletler eskidi ve yenileri piyasa-ya ç›kt›!.. Bu da ayr› bir konu…

O zaman, tablet seçiminden çok...Nas›l veritaban› oluflturulacak? Nas›l güvenli internet ortam› sa¤lanacak? Bilgiye eriflimde merak uyand›racak ders

içerikleri nas›l oluflturulacak ve sürekli güncel-leme için hangi yollar bulunacak?

Bu içerikler nas›l paylafl›lacak? Farkl› ö¤renme flekillerini kabul ederek

bunlara göre nas›l yöntemler gelifltirilecek?En önemlisi de ö¤retmenler bu sürece nas›l

dâhil edilecek?Ö¤retmenleri kim ve nas›l e¤itecek? Onlara

ne ö¤retilecek?Sorulmas› gereken birçok soru ve verilmesi

gereken birçok da yan›t var. Belki de do¤ru so-rular› sorup önceliklerimizi saptayarak ifle bafl-lamakta yarar var.

Bugün, merak uyand›rmak, ö¤renme iste¤i-ni art›rmak ve ö¤rencilerin önünde yer alarakmodel olmak gerçekten zor. Ö¤retmenlerle ö¤-renciler aras›ndaki durumu, paralel evrenlergibi görüyorum. Ö¤renciler bir evrende, ö¤ret-menler ise di¤er bir evrende yafl›yor ve arala-r›ndaki ba¤lant› görece olarak yok denecek ka-dar az. Dr. Robin Hanson’›n da dedi¤i gibi pa-ralel evrenlerin aras›ndaki etkileflimin varl›¤›n›kabul ederek, bu ba¤lant›lar› bularak gelifltir-mekle baflar›l› olunabilir, diye düflünüyorum.Ö¤retmenlerin yetiflti¤i y›llara ve deneyimleri-ne bakarak bunun zor oldu¤u düflünülebilirama imkâns›z de¤il! Çoktan seçmeli sorularlayap›lan bir e¤itim sistemi yerine, ö¤rencilerinfarkl›l›klar›n› görmeye çal›flacak bir anlay›flla,ö¤rencileri de sürece dâhil ederek yeniden ö¤-reniyormuflças›na ayn› heyecan ve ayn› istekle,birlikte ö¤renmeyi bilmek gerek. Ezberi boz-mak ve bildiklerini unutarak yeniden baflla-mak! E¤itim; geliflime, de¤iflime aç›k, cesur veyürekli insanlar›n ifli!..

Amac›m›z›,

teknolojiye sadece

sahip olmaktan

baflka yerlerde

aramal›y›z. Yani

her fley, bir

tablete sahip

olmakla

bafllam›yor.

Asl›nda sahip

olduktan sonra

bafll›yor her fley!..

Page 17: fvm dergi 22

FELSEFE

18

YZY dergisini okurken içimden flu say-falara bir g›d›m flua da benim yaz›mdan›fl›sa diye geçirir ama cesaret edemez-

dim. Çünkü “feyz” benim için ›fl›k kelimesininmaddi s›n›rlar›n›n içinde bir ayd›nlatmay› de-¤il, ötesinde insan akl›n›n, ruhunun, benli¤ininayd›nlanmas›n› ifade etmekteydi. Bu beklentiy-le sayfalar› aralayan muhterem okuyucular›n opek de¤erli zamanlar›n›n h›rs›z› olmak isteme-dim. O nedenle sizleri “Elçiye zeval olmaz.”misali Duwamish Kabilesinin Reisi Seattle iletan›flt›rmaya karar verdim. Ben kendisiyle ‹s-tanbul Üniversitesinde okurken y›llar önce birçeviri dersinde tan›flt›m. Çömezlik evreminbelki de en iyi çevirisi idi. Çevirinin de¤il - çokdaha iyilerini de bulabilirsiniz belki - içeri¤iningüzelli¤inden söz ediyorum. Bazen virane birmerdivenin ard›ndan, flahane bir günefl manza-ras› ile karfl›laflabilirsiniz. Feyz ve keyif alman›ziçin sözü “‹lkel Kabile Reisi”ne b›rakmadan ön-ce, küçük bir not ekleyeyim; bu efsanevi ko-nuflman›n 1854 y›l›nda Duwamish KabilesiReisi Seattle taraf›ndan halk›n›n topraklar›n›satmas› iste¤i üzerine beyaz adama cevaben ya-p›ld›¤› söylenir:

“Washington’daki Büyük Reis, topraklar›m›z›almak istedi¤ine dair haber yollam›fl. Büyük Reis

ayn› zamanda dostluk ve iyi niyetini bildiren söz-lerini de göndermifl. Bu çok kibar bir davran›fl.Çünkü biliyoruz ki onun bizim dostlu¤umuza ge-reksinimi yok. Ama yine de bu teklifini düflünece-¤iz. Çünkü biliyoruz ki - e¤er satmazsak - belki debeyaz adam silahlar› ile gelip al›r topraklar›m›z›.Asl›nda gökyüzünü nas›l al›p satabilirsiniz? Veyatopra¤›n s›cakl›¤›n›? Bu zihniyet bizlere yabanc›…E¤er havan›n tazeli¤ine ve suyun p›r›lt›s›na sahipde¤ilsek, onlar› bizlerden nas›l alabilirsiniz ki?

…Beyazlar›n ölüleri y›ld›zlar›n alt›ndaki de¤ifli-

me giderken, do¤duklar› topraklar› unuturlar oy-sa bizim ölülerimiz bu harikulade dünyay› aslaunutmazlar çünkü buras› onlar›n analar›d›r. Biz-ler dünyan›n bir parças›y›z, o da bizim bir parça-m›zd›r. Mis kokan çiçekler k›z kardefllerimiz, ge-yikler, küheylanlar, büyük kartallar bizim erkekkardefllerimizdir.

Beyaz adam›n bizim zihniyetimizi anlamad›¤›-n› biliyoruz. Topra¤›m›z›n bir parças›n›n onun içindi¤er toprak parçalar›ndan hiçbir fark› yoktur.Çünkü o, gece gelen ve topraktan istedi¤ini alan biryabanc›d›r. Toprak onun kardefli de¤il, düflman›-d›r, iflgalinden hemen sonra yeniden çeker gider...Atalar›n›n mezarlar›n› geride b›rak›r ve onlar ileilgilenmez bile. Çocuklar›ndan dünyay› çalar, bu-

FMehmet KÜÇÜKYILDIZ

FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k LisesiAlmanca Ö¤retmeni

Cam kavanozumdaki ateflböceklerimden…

Duwamish kabilesi reisi Seattle

“Ya ölü y›ld›zlara hayat› götürece¤iz

ya dünyam›za inecek ölüm.”

Stronsium 90

Naz›m Hikmet Ran

Page 18: fvm dergi 22

K‹TAP

19

nu da umursamaz. Atalar›n›n mezarlar› ve çocuk-lar›n›n do¤um hakk› unutulmufltur. O, annesi dün-yaya ve kardefli gökyüzüne al›n›p sat›lacak hattaçal›nacak mallar gibi davranmaktad›r. Açl›¤› dün-yay› bir gün yutacak ve geriye koskoca bir çöl b›-rakacak. Bilemiyorum bizim zihniyetimiz, sizle-rinkinden farkl›.

…Topraklar›m›z› sat›n alma teklifinizi yine de

düflünece¤iz ve e¤er kabul edersek, yaln›zca birflartla! Beyaz adam bu topraklar›n hayvanlar›nakendi kardeflleri gibi muamele edecektir. ‹nsan,hayvanlar olmadan nedir ki? Tüm hayvanlar yokolmufl olsalard›, insan ruhu da büyük yaln›zl›ktanötürü ölürdü. Hayvanlara ne olursa, k›sa bir za-man içinde insanlara da o olur. Her fley birbiri ileba¤lant›l›d›r. Dünyaya ne olursa, dünyan›n o¤ul-lar›na da olur. Beyaz adam›n topraklar›m›z› sat›nalma teklifini düflünece¤iz. Fakat halk›m “Beyazadam›n almak istedi¤i nedir?” diye sormakta.Gökyüzü veya topra¤›n s›cakl›¤› nas›l sat›l›r veyabir antilobun h›z›? Bunlar› biz size nas›l satabilirizki? K›z›lderili bir parça k⤛da imza att› diye top-ra¤a diledi¤inizi yapabilir misiniz? Fakat bizlervahflileriz. Geçici bir süreli¤ine gücü elinde bulun-duran beyaz adam, kendini, dünyan›n hâkimi olanTanr› sanmaktad›r.

…Tanr›’s› kendisi ile arkadafl gibi konuflan beyaz

adam dahi ortak yazg›dan kaçamaz. Belki de kar-deflizdir. Görece¤iz. Beyaz adam›n bir gün keflfe-dece¤i bir gerçe¤i bilmekteyiz: “Onun Tanr›’s› ile

bizimki ayn› Tanr›. Belki o, ona sahip oldu¤unudüflünüyor… Ama bu imkâns›z. O, tüm insanlar›nTanr›’s›d›r, sizin de, biz K›z›lderililerin de. Bu top-raklar onun için de¤erlidir ve bu dünyay› yarala-mak, onun yarat›c›s›n› hakir görmektir. Beyazadam da bir gün gelip göçecektir. Belki de tüm di-¤er kabilelerden de önce. Hadi, kendi yata¤›n›z›kirletmeye devam ededurun; bir gece kendi çöplü-¤ünüzde bo¤ulaca¤›n›z› elbette göreceksiniz. Tanr›sizlere özel bir nedenden ötürü hayvanlar, orman-lar ve K›z›lderililerin üstünde bir hâkimiyet verdi,ama bu özel neden bizim için bir muamma. Belkibu s›rr›, beyaz adam›n neleri hayal etti¤ini, hangiumutlar› çocuklar›na uzun k›fl gecelerinde anlatt›-¤›n› ve onlar›n dima¤lar›nda yar›na özlem uyand›-racak hangi hayalleri alazlad›¤›n› bilsek, anlard›k.

… E¤er size topraklar›m›z› satarsak, onu bizim

sevdi¤imiz gibi sevin. Bizim onunla ilgilendi¤imizgibi ilgilenin onunla ve e¤er onu al›rsan›z bu diya-r›n an›s›n› oldu¤u gibi koruyun. Ve tüm gücünüz,ruhunuz, kalbiniz ile onu çocuklar›n›z için koru-yun ve Tanr› hepimizi nas›l seviyor ise öylece sevinonu. Çünkü bir gerçe¤i biliyoruz: Bizim ve sizinTanr›’n›z ayn›. Bu dünya onun için de¤erli. Beyazadam dahi ortak yazg›dan kaçamaz. Belki de kar-deflizdir. Görece¤iz.1

Koca Reis’in sözleri, o zamanlar genç ve herfleyin en do¤rusunu bildi¤ini sanan idealist birö¤renci olan benim “insan-iktidar-mülk”, “in-san-tabiat”, “insan-tanr›-ahiret inanc›” ve enönemlisi “insan-insan iliflkileri”ndeki sars›lmazanlay›fl›m› birçok kez irdelememe vesile oldu.En do¤ru bildiklerimize baflka aç›lardan bak-mazsak yaln›zca do¤ru bildi¤imizi zannederiz.Ben bu çeviriyi yapt›¤›mdan beri çok daha iyibilirim ki vahfli, ilkel, barbar diye birileri öteki-lefltiriliyorsa orada genelde ötekilefltirenin za-y›fl›¤›, basitli¤i ve s›¤l›¤›; ötekilefltirilmek iste-nenin derinli¤i söz konusudur. Bir tarafta h›rs-tan do¤an güç, di¤er tarafta bilgelikten do¤antevazu!..

Koca Reis’e y›llar›n ard›ndan selam olsun,dünyada de¤iflimi henüz gerçeklefltiremedik,ama art›k onu çok daha iyi anlamaya bafllad›k…

1 Rede des Häuptlings Seattle vom Stamme der Duwamischim Gebiet Washingtons, 1855, 20.12.1980 tarihli Frank-furter Allgemeine Zeitung adl› gazeteden çevirisi yap›lm›flt›r.

Duwamish Kabilesi Reisi Seattle

Page 19: fvm dergi 22

a¤dat Caddesi, Osmanl› ‹mparatorlu¤udöneminde, ‹stanbul’un fethedilmesin-den de önce Bizans ‹mparatorlu¤u'nu

Anadolu’ya ba¤layan bir yol olarak ticaret ker-vanlar› ve ordular taraf›ndan kullan›l›yordu.

Osmanl›n›n ‹stanbul’u ele geçirmesindensonra, Anadolu’ya do¤ru yap›lacak sefer haz›r-l›klar› da günümüzde art›k var olmayan amaad›n› tafl›yan bir gar› olan Haydarpafla Çay›-r›’nda yap›l›rd›. Bu vesile ile Osmanl› Ordusuiçin de oldukça önemliydi.

Ba¤dat Caddesi’ne bu ismin verilmesi iseIV. Murat dönemine denk gelmektedir. Os-manl›, Irak’›n Ba¤dat’›n› geri alabilmek için“Ba¤dat Seferi” düzenler. Osmanl›, bu savafltanzaferle döndükten sonra ‹stanbul’dan sefere ç›-karken gitti¤i yol da Ba¤dat ismini al›r. Ancak

o dönemde Ba¤dat yolu daha de¤ifliktir. Üskü-dar Meydan›’ndan bafllayan Karacaahmet Me-zarl›¤› ve Haydarpafla Çay›r›’ndan geçerek Bos-tanc› Köprüsü’ne ulaflan bir güzergâht›r.

Günümüzdeki Ba¤dat Caddesi’nde, Osmanl›döneminden çeflmeler ve namazgâhlar vard›r.Haydarpafla Çay›r›’nda bulunan Ayr›l›k Çeflme-si, y›k›ld›ktan sonra adlar›n› bulunduklar› semt-lere veren Sö¤ütlüçeflme ve Selamiçeflme gibi...

Ba¤dat Caddesi’nin zengin insanlar›n muhi-ti olmas›n›n sebebi ise II. Abdülhamit dönemi-ne dayan›r. Padiflah’›n saray›na yak›n oturmakisteyen paflalar, devlet görevlileri ve zengin tüc-carlar, Kad›köy’de arazi alarak köflkler, konak-lar ve evler yapt›rm›fllard›r. Günümüzde bu ev-lerden pek az› hâlâ mevcuttur ve bunlar, Ba¤-dat Caddesi’nin ilk evleridir.

KENTKÜLTÜR

20

BGültu¤ fiAH‹NO⁄LU

FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k Lisesi Biyoloji Ö¤retmeni

Kervan yolundan Ba¤dat’a

‹stanbul’un Anadolu Yakas›’nda, Kad›köy’den Maltepe’ye kadar 14 kilometre boyunca uzanan,

butikler, dükkânlar ve restoranlar›yla öne ç›kan “Cadde”nin ünü geçti¤imiz günlerde dünyaya

yay›ld›. Frans›z bir flirketin yapt›¤› bir araflt›rmada Ba¤dat Caddesi, Paris’in ünlü Champs

Elysees’sini, New York’un ünlü 5th Avenue’sunu, Tokyo’nun Ginza’s›n› sollayarak dünyan›n en

ünlü dördüncü al›flverifl caddesi oldu.

Page 20: fvm dergi 22

Ba¤dat Caddesi’nin güzergâh› Osmanl› dö-neminde oluflmufltur. O dönemin ‹stanbul Be-lediyesi (fiehremaneti) 1918’de Kurba¤al›dereile K›z›ltoprak aras›n› Ba¤dat Yolu olarak gös-termifl ancak 1934’te, K›z›ltoprak’tan bafllaya-rak Pendik’e kadar uzanan cadde, Ba¤dat Cad-desi ismini alm›flt›r.

I. Dünya Savafl›’ndan önce, Ba¤dat CaddesiArnavut kald›r›m› tafllar› ile süslüydü. Arnavutkald›r›mlar›n›n oldu¤u dönemde K›z›ltoprak’tanBostanc›’ya kadar uzanan bir yol mevcuttu. Ka-d›köy’de, Haydarpafla’dan Bostanc›’ya gitmekiçin faytonlu arabalarla ulafl›m sa¤lan›rd›.

Cadde, 1930’da elektrik flebekesinin Suadi-ye’ye kadar uzanmas› ve bu sayede önce tram-vay, ard›ndan da otobüslerin ifllemeye baflla-mas› ile h›zla geliflmeye bafllam›flt›r. Elektrikhatt›yla birlikte sokaklardaki hava gaz› fenerle-rinin yerini elektrik lambalar› alm›flt›r.

Mustafa Kemal Atatürk, Bostanc›’daki CavitPafla Köflkü, Moda’daki Halk Gazinosu ve De-rea¤z›’ndaki Fenerbahçe Spor Kulübünün De-nizcilik Lokali baflta olmak üzere çok say›dayere u¤ram›fl, Ba¤dat Caddesi’ne birçok kezgelmifltir.

Semtlerimiz Erenköy: Osmanl› döneminde buraya gelensavaflç›lar, dervifller, erenler ve bunlar›n aras›n-da bulunan bir Eren Baba, bu semtin isim ba-bas›d›r. Onlar›n tekkelerini kurduklar› bölge,flimdi ‹çerenköy olmufltur. fiehrin bu k›sm› is-kân olurken Galip Pafla ve Zihni Pafla kendi ad-lar›n› tafl›yan camileri yapt›rm›fllard›r. Cumhu-riyet döneminde Kaz›m Karabekir ve FevziÇakmak Erenköy’e yerleflmifllerdir.

fiaflk›nbakkal: 19. yüzy›lda, Mustafa ad›ndabirinin Suadiye’ye do¤ru gezintiye ç›kanlarayolluk malzemeleri satmak amac› ile açt›¤› ku-lübeden bozma bakkal dükkân› için “Da¤ ba-fl›nda bakkal m› olurmufl?” denince dükkân›nbulundu¤u semt, fiaflk›nbakkal ad›n› alm›flt›r.

Caddebostan: Eskiden bu bölgenin ad› “Cad›Bostan›” idi. ‹kinci Abdülhamit zaman›nda,sonradan paflal›¤a yükselecek olan Cemal Bey,burada ucuz topraklar alm›flt› çünkü o s›ralarburas› bofltu ve toprak de¤erli de¤ildi. FerikiCemal Pafla bostanlar› al›p buraya yerleflince,cad›lar›n buradan kayboldu¤una inan›l›rm›fl.

Suadiye: 1907’de II.Abdülhamit zaman›nda,dönemin Maliye Naz›r› Reflad Pafla, k›z› SuatHan›m ad›na Suadiye Camii’ni yapt›r›r. Bir y›lsonra da Suadiye, mahalle olur.

Mabeyinci Sadi Bey’in korusu ve köflkü (sim-di yok) yan›nda aç›lan plaj (1930'larda) buras›-n›n kalabal›klaflmas›na katk›da bulunmufltu.

Çiftehavuzlar: Cemal Bey, Cemal Pafla oluncaburada havuzlu bir köflk yapt›rm›flt›r. Semtinad›, bu köflk ve havuzlardan gelmektedir. Be-yo¤lu’nda Abraham Pafla’n›n açt›¤› Cercled’Orient (Büyük Kulüp) daha sonra Beyo¤lubozuldu¤u için bütünüyle buraya tafl›nm›flt›r.

Selamiçeflme: Semte ismini veren çeflme, 1780y›l›nda yap›lm›flt›r.1959 y›l›nda Ba¤dat Cadde-si seviyesi yükselirken harap olan çeflme,1966’da onar›m geçirmifltir.

Kalam›fl: Semtin ismi, Yunanca “kam›fll›k” de-mek olan Kalamissia’dan gelir.

Fenerbahçe: ‹ustinianos döneminde, Hieriaad›nda bir saray yap›ld›¤› bilinmektedir. O dö-nemde semt, bu saray›n ad›yla an›lm›flt›r. Bi-zans ‹mparatoru Justinyanus ve efli Theodora,Kanuni Sultan Süleyman ve onu takip eden pa-diflahlar, yaz mevsiminde Fenerbahçe’deki fia-d›rvan Köflkü’nde oturmufllard›r.

Kaynak: “‹zmit Yolundan Ba¤dat’a” (‹nk›lâp Kitabevi)

21

Rag›p Pafla Köflkü, Caddebostan.

Cemil Topuzlu Pafla: Türkiye’de modern cerrahinin kurucusu, hekim ve fiehreminidir. 1897Yunan Harbi’nde Y›ld›z Saray› civar›nda kurulan hastanelerin baflhekimli¤i ile operatörlü¤ü-ne atanm›fl, alt› ay içinde cepheden gönderilen iki bine yak›n yaral›n›n ameliyat›n› bizzat yap-mas› ile 1898’de henüz otuz yafl›nda iken korgeneral rütbesine terfi etmifltir.1905’te isemareflalli¤e yükselmifltir.1912 ve 1919’da ‹stanbul Belediye Baflkanl›¤› görevinde bulun-mufltur. Hekim olmas›n›n yan› s›ra flehircilik konusundaki bilgisi ve modern görüflü sayesin-de ‹stanbul’a büyük hizmetlerde bulunmufltur. Baflkanl›¤› döneminde kanalizasyonlar, park-lar, yollar, meydanlar yap›lm›flt›r. Gülhane Park› onun eseridir.

Tütüncü Mehmet Efendi: Bugünkü Göztepe’nin kurucusu say›l›r.1877’de Rus Harbi’ndendöndükten sonra ‹stanbul’a gelerek ticarete bafllam›flt›r. O dönemde, Reji ve Tekel olmad›-¤›ndan köylerden tütün getirip sokaklarda sat›l›rm›fl. Mehmet Efendi, ifller ilerleyince Ciba-li’de bir tütün fabrikas› kurmufltur. Zamanla ordunun tütün ihtiyac›n› da karfl›lamaya baflla-d›ktan sonra, ‹stanbul’un say›l› zenginleri aras›na girmifltir. Bu dönemde Göztepe’de 1000dönümlük bir arazi alm›fl, önce kendi köflkünü yapt›rm›fl, daha sonra elindeki araziyi 10-25dönümlük parseller hâlinde satmaya bafllam›flt›r. Bu arazi ve yapt›r›lan köflklere yüz on do-kuz paflan›n yerleflti¤i söylenir.

Ömer Pafla: Hekim, S›hhiye Dairesi Reisi, Korgeneral. Mezuniyetinden sonra, bir süre ko-lera mücadelesinde çal›flm›fl sonra Zaptiye Dairesi Hekimli¤ine atanm›flt›r. Sultan Refladdevrinde Surre Eminli¤i yapm›flt›r.

CADDELERE ADINI VERENLER

Suadiye Camii çeflmesi.

Page 21: fvm dergi 22

lime geçtikçe, rastlad›kça edindi¤imkartlar›n say›s› gün geçtikçe ço¤ald›.Böylece, Edirne Vilayeti Koleksiyonu

olgunlaflma aflamas›na geldi. Neden Edirne kartpostallar› ve foto¤raflar›?.. Yukar›da da de¤indi¤im gibi elime geçen ilk

Edirne kartpostal›n›n verdi¤i içgüdüsel bir duy-gu, beni böyle bir çal›flmaya yöneltti. Edirne do-¤umlu olmak ve içine girdikçe çok zengin birEdirne kartpostal› kayna¤›n›n olmas›, çal›flmala-r›m› kolaylaflt›rd› ve zenginlefltirdi, diyebilirim.

Önce k›saca Edirne ile ilgili baz› tarih bilgile-rini açal›m. Türk-Osmanl› tarihinde büyük biryeri olan serhat flehri Edirne’ye, ‹lk Ça¤’da Trakkabilelerinden Betlegerriler ve ard›ndan Odry-sler yerleflmifllerdir. Kent, MÖ 4. yüzy›lda Ma-kedonyal›lara, sonra Roma ‹mparatorlu¤una veMS 395’te Roma’n›n parçalanmas› ile Do¤u Ro-ma (Bizans)’ya geçmifltir. MS 586’da Avar Türk-leri kenti kuflatm›fl, fakat alamam›flt›r. BulgarTürkleri, MS 914’te Edirne’yi alm›flsa da, k›sa birsüre sonra Bizansl›lar flehri geri alm›fllard›r.

Kente, Roma ‹mparatoru Hadrianus taraf›n-dan, MS 120’de yeniden infla edildi¤i için“Hadrianapolis” ad› verilmifltir. Edirne’ninmerkezinde Roma ‹mparatoru Hadrianus’un(117-138) yapt›rd›¤› kalenin burcu üzerindeVali Hac› ‹zzet Pafla, 1886 y›l›nda belediye ge-lirlerinden ahflap bir saat kulesi yapt›rm›flt›r.Bir süre sonra yang›n geçiren saat kulesi,1894'te bu defa tafl ve tu¤ladan yeniden yap›l-m›flt›r. Kule, 18.06.1953 tarihindeki depremdehasar görmüfl ve 6 Temmuz 1953'te dinamitle-nerek y›kt›r›lm›flt›r.

Kent, Do¤u Roma (Bizans) zaman›nda “Ad-

rinople” olarak an›lm›fl, Türkler Edirne’yi fet-hedince, ilk önce “Edrine” demifller, sonradanbu sözcük halk aras›nda “Edirne” olmufltur.

Kent, Osmanl› Türklerinin Rumeli’ye geç-mesinden k›sa bir süre sonra, 1361 Tem-muz’unda Hac› ‹l Bey ve Evranos Bey emrinde-ki Türk ordusu taraf›ndan Bizansl›lardan al›n-m›flt›r. Edirne, 1361’de Osmanl› Devleti’ninbaflkenti olmufl ve 1453’e kadar 91 y›l baflkentolarak kalm›flt›r. Birinci Murat, Avrupa’ya ya-y›lmay› buradan bafllatm›flt›r.

Geçmifli, tarihi çok eski zamanlara gidenEdirne ile ilgili birçok görüntü, kay›t alt›na al›-narak günümüze kalma flans›n› yakalam›flt›r.Edirne’nin çeflitli yap›tlar› ve görüntüleri, ünlüeditörler (foto¤rafç›lar/yay›nc›lar) taraf›ndande¤iflik dönemlerde kayda geçirilmifltir. Bu fo-to¤rafç›lar›n en tan›nm›fllar›ndan baflta MaxFruchtermann olmak üzere, Julius Kaufmann,Isaac J. Canetti, A. Ilieff, B.Vafiadès, Joseph N.Mitrani, Jacques Saül, M.Beybert, M.J.C., Jv. D.Baydaroff, Trinkov, Kroum Marinoff’un Edirnekonulu yap›tlar› vard›r. Ay›r›ca, Cumhuriyetdöneminde çekilen fotokartlar da, genellikleEdirne’nin kendi hemflehrilerine aittir. Bu ko-nuda çal›flma yapanlar, Foto Fettah, Foto Ki-tapç› M. fievki, Foto Edirne fievki Boral gibi fo-to¤rafç›lard›r.

Edirne’de, çok say›da tarihî an›t niteli¤indeyap›tla karfl›lafl›yorsunuz. Bunlar›n bafl›nda daSultan Selim Camisi geliyor. Eski Cami ve Üç-flerefeli Camii de önemli eserler. Edirne’de, 360civar›nda büyüklü küçüklü cami oldu¤u söyle-nir. Bunlar›n birço¤u, ne yaz›k ki, günümüzekadar ayakta kalamam›flt›r.

TAR‹H

22

ECengiz ÜLKERDO⁄AN

FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k LisesiEmekli Müdürü

Edirne, Meriç Köprüsü; önden, 24 Ekim 1913. Edirne Hat›ra Serisi, 10.p yeflil pullu. Andrianople 19-12-913 posta damgal› kartpostal. Editeur, Isaac J. Canetti, Andrinople 4.

Kartpostallarla Edirne

Filateli ile

u¤raflmaya

bafllad›¤›mda ilk

kez rastlad›¤›m,

Bulgar iflgalindeki

Edirne Sultan

Selim Camii’nin bir

kartpostal›, beni

Edirne

kartpostallar›yla

ilgilenmeye

yöneltti.

Page 22: fvm dergi 22

Edirne köprülerine gelince; Meriç ile ArdaNehirlerinin birlefltikten sonra alt›ndan geçti¤iMeriç Köprüsü, Osmanl› mimarisinde önemliyeri olan bir yap›tt›r. Edirne’nin içinden süzü-lerek ak›p giden Meriç ve Tunca Nehirleri üze-rinde çok say›da köprü vard›r. Tunca Nehriüzerindeki, Kanuni Sultan Süleyman taraf›n-dan infla ettirilen Kanuni Köprüsü (Saray Köp-rüsü), Sarayiçi’nde Adalet Kasr› yan›ndaki Fa-tih Köprüsü (Cephanelik Köprüsü), fiehabed-din Pafla Köprüsü (Saraçhane Köprüsü), Edir-ne’yi Sultan II. Bayezid Külliyesi'ne ba¤layaniki köprüden ilki olan Sultan II. Selim taraf›n-dan Mimar Sinan’a infla ettirilen Yaln›zgözKöprüsü, Tunca Nehrinin ikinci kolu üzerindeise Sultan II. Bayezid taraf›ndan Külliye ile bir-likte yapt›r›lan II. Bayezid Köprüsü, ak›nc› bey-lerinden Gazi Mihal Bey için yapt›r›lan GaziMihal Köprüsü. Tunca Nehri üzerindeki sonköprü, Ekmekçio¤lu Ahmed Pafla Köprüsü ve-ya Tunca Köprüsü olarak bilinir.

Edirne, baflkentlik döneminden itibarenönemli bir yönetim ve e¤itim merkezi olmas› ne-deniyle çok güzel ve önemli yap›lara da sahiptir.Bunlar›n aras›nda, Sultani Mektebi - Edirne Li-sesi ve Mülki ‹dadi Okulu binas›, çeflitli dönem-lerde önemli askerî yönetim binas› olarak kulla-n›lan tugay/tümen binas› örnek gösterilebilir.

Edirne’de belediye örgütlenmesi, 1867 y›-l›nda Edirne Valisi Hurflit Pafla döneminde ger-çekleflmifltir. Edirne belediye binas›n›n temeli1895 y›l›nda at›lm›fl, 1900 y›l›nda tamamlan-m›flt›r. Edirne belediye binas›n›n odalar›ndanbirinde, 1930 y›l›nda, Edirne’yi ziyaret edenAtatürk kald›¤› için bu oda onun an›s›na dü-zenlenmifl olup ziyarete aç›kt›r.

Kentlerin en önemli gereksinimlerinden bi-ri de su kaynaklar›d›r. Zaman›nda Edirne’de onadet su terazisi yap›lm›flt›r. Ancak, bunlardangünümüze ne yaz›k ki sadece Kaleiçi Maarif veOrtakap› Caddelerinin kesiflti¤i köfledeki Maa-rif Su Terazisi kalm›flt›r. En önemli su terazile-rinden biri olan, orta yafl› geçmifl Edirnelilerinbelleklerinde oldu¤unu düflündü¤üm, Kaleiçisemtinde, Bal›kpazar› ile Arifpafla Caddelerininkesiflti¤i yerde, Musevi Sinagogu yak›nlar›nda-ki Büyük Su Terazisi, onar›lmak yerine, Beledi-ye taraf›ndan y›llar önce y›k›lm›flt›r.

Kentlerin yaflam›ndaki en önemli yerler, kufl-kusuz yollar ve caddelerdir. Edirne’de de ak›llar-dan silinemeyen yollar vard›r. Edirne kartpostal-lar›nda bu yollar ve caddelerden de önemli görü-nümler var. ‹leri yafl grubundan olan kiflilerinan›lar›nda yaflayan, ancak bugün göremedi¤imizYediyola¤z› güzel bir örnektir. Eski ‹stanbul Cad-desi; önceleri ‹stanbul’a ç›k›fl›n tek yoluyken son-ralar› yap›lan Londra Asfalt›’n›n Talatpafla Cad-desi’ne ba¤lanmas›yla bugün bu önemini yitir-mifltir. Yol deyince Karaa¤aç Yolunu da anmakgerekir. Bu yol, bugün Lozan Caddesi olarak ad-land›r›lm›flt›r. Günümüzde Saraçlar Caddesi,geçmiflte de Abac›larbafl› Caddesi olarak bilinencadde günlük yaflam›n önemli bir parças›d›r. Ta-bii ki en önemli cadde, ad›n› büyük Türk Mima-r› Sinan’dan alan ve üzerinde yüz y›ldan beri gü-zel bir yap› olarak caddeyi süsleyen Edirne Bele-diyesinin bulundu¤u ve flehir merkezini ünlüSultan Selim Camisi’ne ba¤layan Mimar SinanCaddesi’dir.

Bu güzel kentimiz için sizleri koleksiyo-numdan al›nt›lar yaparak bilgilendirmeye ça-l›flt›m. Ne mutlu ki, koleksiyonerler bu gibi ça-l›flmalar›yla en az›ndan kaybolmaya yüz tut-mufl baz› özellikleri korumay›, insanl›k hizme-tine sunmay› baflar›yorlar.

Bulgar iflgalinde Sultan Selim Camii. Caminin revakbölümünde, mermer flad›rvan önünde Bulgar askerleritoplu hâlde. Verlag Jv. D. Baydaroff - Sofia.

Edirne, Saat/Yang›n Kulesi;“Yang›n Kulesi”, “Saatli Kule”,“Memleket Saati”. Editeur,“Modern Sanat”, Sofia. M.Beybert, Prag - Smihov Çehiya(Çekoslovakya)

Edirne, baflkentlik

döneminden

itibaren önemli bir

yönetim ve e¤itim

merkezi olmas›

nedeniyle çok güzel

ve önemli yap›lara

da sahiptir.

Page 23: fvm dergi 22

DO⁄A

ir akflam televizyonda kanallar› evire çe-vire haberleri izliyorum... Bir an haberfragmanlar› aras›nda rengârenk bir çiçek

bahçesi çarpt› gözüme... Tak›ld›m o an gördü-¤üm güzelli¤e ve bekledim. Haberin yeri Kon-ya. Bozk›r›n ortas›nda sanki bir cennet, koca-man bir lale bahçesi... Ali Yetgin ad›nda bir üre-tici, 40 dekarl›k bir alan üzerinde ticari üretimyap›yor ve üretilen laleleri Türkiye’nin belli bafl-l› flehirlerine sat›yor. (‹stanbul’da yol boyuncagördü¤ümüz renk renk laleler de Konya’dan ge-liyor olsa gerek.) Bu üretim sayesinde 15.000kifliye istihdam da yaratm›fl olan Ali Bey, lale ye-tifltirmeye 14 y›l önce bafllam›fl. ‹lk lale so¤anla-r›n› da Hollanda’dan getirmifl. Hollanda?..

Do¤ru ya... Lale deyince akla Hollanda ge-lir, Hollanda deyince de lale... Ama Hollandalalenin anavatan› de¤il ki... As›rlar önce bizdengitmifl oralara, biz de hiçbir fleyimize sahip ç›-kamad›¤›m›z gibi laleye de sahip ç›kamam›fl›z,tüm dünyada Hollanda lalesi olarak tan›nmas›-na ve yay›lmas›na izleyici kalm›fl›z.

Oysa lalenin ilk ortaya ç›k›fl›, ‹ran ve Türki-ye olarak biliniyor ve ilk yetifltirilifli 11. yüzy›-

la kadar uzan›yor. Hollandal›lar›n laleyle tan›fl-mas›n›n ise, 16’nc› yüzy›lda Kanuni Sultan Sü-leyman döneminde, Hollanda as›ll› Alman ‹m-paratorlu¤u elçisi Augier Ghislain de Bus-becq’in Anadolu’ya geldi¤inde görüp be¤endi¤içiçe¤i, memleketine götürmesiyle gerçekleflti¤isöyleniyor.

Lale, sözlük anlam›yla, zambakgillerdenyapraklar› uzun ve sivri, çiçekleri kadeh biçi-minde, türlü renkte bir süs bitkisi...

“Lale”nin kökeni de kendisi gibi Farsçayadayan›yor. Farsçada yuvarlak ve sar›k anlam›nagelen dulband, de¤iflime u¤rayarak tülbent ol-mufl. Lale çiçe¤inin kapal›yken sar›¤› and›rangörünümü nedeniyle olsa gerek ki, Türklerinbafllar›na sard›klar› tülbent, lale çiçe¤i olarak‹ngilizceye tulip; Almancaya die Tulpe; Fran-s›zcaya la tulipe; ‹talyancaya tulipano; ‹span-yolcaya tulipán olarak yerleflivermifl.

Ç›kt›¤› yer, ‹ran olunca, lalenin ‹ran mitolo-jisinde yer alan hikâyelerinden birini aktarma-dan geçemeyece¤im. En bilinen hikâyeye göre;yapra¤›n üstünde bir çi¤ tanesi vard›r, y›ld›r›mdüflmesi sonucu, çi¤ tanesi ve yaprak önce aleval›r, daha sonra donar ve lale meydana gelir.Çiçe¤in ortas›ndaki kara lekenin yanma ifllemi-nin sonucu olarak ortaya ç›kt›¤›na inan›l›rm›fl.Kimine göreyse; lalenin ortas›ndaki bu siyah-l›k, sevgilinin yanaklar›n› k›skanmayla ortayaç›kan bir yaraym›fl.

Lale ne çok kibar ne çok romantik ne çokbüyük ne çok küçük ne de çok parlak ama herfleyiyle karar›nda bir çiçek. Her çiçe¤in bir an-lam› oldu¤u söylenir ya... Lale de aflk› simge-ler. Tabii di¤er çiçekler gibi lalenin anlam› darengine göre de¤ifliklik gösterebilir. Örne¤in,k›rm›z› lale “Aflk›m› itiraf etmek istiyorum!”anlam› tafl›rken, sar› lale umutsuz aflk› ifadeeder. Beyaz lale “Affet beni!” mesaj› içerirken,

B

Lale zaman›...fienay KURT

FMV Kalite Müdürü

Page 24: fvm dergi 22

25

pembe lale anlay›fl, alacal› lale “Gözlerin çokgüzel.” ifadesi tafl›r. Mor lale ise, hanedan› tem-sil eder. Birine arma¤an edildi¤inde o kifliyeverdi¤i keyfin nedeniyse, t›ls›ml› güzelli¤i vesadeli¤inde gizli...

Osmanl› ‹mparatorlu¤unda lale, bolluk vebereketin sembolü olmufl. Bu nedenledir ki,Osmanl›n›n en zengin, en flaflaal› oldu¤u dö-neme Lale Devri denmifl. Ama lalenin ömrüuzun olmad›¤› gibi lale devri de uzun sürme-mifl. Zaten bu döneme lale ad›n›n verilmesininnedeni de bu!..

Lale Devri, 1718-1730 y›llar› aras›nda zev-küsefa içinde geçen 12 y›ll›k dönemin ad›d›r.Padiflah›n e¤lenmesi için flu an Ka¤›thane ad›n›verdi¤imiz yerde, ki o günlerde flehrin en güzelyerlerinden biriymifl, yeni bir saray (Sa’dabad)bile yapt›r›lm›fl o dönemde... Ve bunun gibi da-ha ne saraylar, camiler, bahçeler, çeflmeler... Birsüs, bir sanat... Osmanl›lar birbirleriyle zengin-lik yar›fl›na girmifl, e¤lencelerde servetler har-canm›fl. Bir gösterifl, bir debdebe... Öyle ki, birtarih kitab›nda “Geceleri s›rtlar›na mumlar yer-lefltirilen kamplumba¤alar, lale bahçeleri içindedolafl›yor, havai fiflek, deniz savafllar› ve at›fl gös-terileri düzenleniyordu.” der. Yani bir savurgan-l›kt›r alm›fl bafl›n› gitmifl... Dönemin en önemli,en müstesna çiçe¤i lale de yüksek mevkiler el-de etmek için kullan›lm›fl. Kullan›ld›kça dahaçok yetifltirilmifl, yetifltirildikçe de de¤eri artm›fl.Yüzlerce alt›n etmifl. Peki ya kullan›lm›fl da neolmufl derseniz, zar zor geçinen halk, hem buzenginli¤e hem de laleye düflman olmufl.

Patrona Halil ad›nda bir yeniçeri, halk› dayan›na alarak isyan ç›karm›fl. Kente da¤›lan-lar, zenginlerin saraylar›n› yak›p y›km›fl, önle-rine ç›kan› da öldürmüfller. ‹flte ünlü Lale Dev-ri’nin sonu!..

Sanmay›n ki lale, yaln›zca Osmanl›da çökü-fle neden olmufltur. Lale hastal›¤› ya da lale ç›l-g›nl›¤› - ki yabanc›lar “tulipomania” diyor - Os-manl›dan önce Hollanda’da yaflanm›fl: Osman-l›dan Hollanda’ya giden çiçek o kadar yay›lm›fl,o kadar çok yetifltirilmifl ve sat›lm›fl ki, insanlarbu çiçe¤in u¤runa aç›k art›rmalarda servetleri-ni kaybetmifller.

Lale Devri’nde hiç mi iyi bir fley olmad›, pe-ki? Tabii ki oldu, sanat ve toplumsal hayatabak›fl aç›s› de¤iflti, farkl› bir anlay›fl geldi, belkide en olumlu yan› 1726 y›l›nda, ilk Türk mat-baas›n›n kurulmas› oldu. Yoksa bu dergiyiokuyam›yor olurdunuz.

Sanatta ve edebiyatta da çok önemli bir yerivard›r Lale Devri’nin, lalenin... Türklerin millîçiçe¤i lale, Türk motiflerinin, Türk hat ve çinisanat›n›n vazgeçilmez figürüdür. Edebiyatta hal-ka yak›n bir dil kullan›m›n›n bafllang›c› say›l›r.

Laleyi fliirlerde ilk kullanan kiflinin “Laleninyanaklar› yal›m yal›m (alev alev), nergisin gö-zünden kaç›p gizlenmekte” sözüyle Mevlanaoldu¤u düflünülür. Divan fliirinde ise, ilk kez14. yüzy›lda bir mesnevide, “Niçin gülgûn sü-rer yüzüne lale” m›sras›yla lale, yüzüne all›ksüren bir güzel olarak betimlenmifl. Lale, 19.yüzy›lda da dünya edebiyat›n›n önde gelenisimlerinden Alexandre Dumas’n›n tarihî ro-man›na konu olmufl: Çok güzel bir siyah laleyetifltirene büyük ödül vadedilen bir yar›flmaiçin, uzun süren çabalar› sonras›, üç tane siyahlale so¤an› yetifltirmeyi baflaran, ancak k›skan›-larak, ifllemedi¤i bir suçla itham edilen bir ada-m›n hikâyesini anlatan ve 1850’de yay›nlanan“Siyah Lale” (La Tulipe Noire), dünya klasikle-ri aras›nda yerini alm›fl.

Hadi, Lale Devri’ni de geçmifli de b›rak›pgünümüze dönelim. Laleyi tekrar kendi top-raklar›na kavuflturan üreticimize flükranlar›m›-z› sunup, her baharda ekilen lalelerle coflankentimize bir göz atal›m, biz de coflal›m VecdiBingöl’ün güftesi, Münir Nureddin Selçuk’unbestesi, Modern Folk Üçlüsü’nün yorumuyla...

Erdi bahar, sard› yine nefl’e cihan›E¤lenelim, raksedelim lale zaman›.Açt› bu dem, naz ile gül gonca-dehan›Dinleyelim bülbülü gel, lale zaman›.Fasl-› bahar seyrine ç›k, sen bize gel deGönlümüzü flad edelim bezm-i emelde.Ba¤da bahar sinede yar, badeler eldeMey içelim, e¤lenelim lale zaman›.

Page 25: fvm dergi 22

SANAT

ok iyi bildi¤imiz Nasrettin Hoca da za-man afl›m›na u¤ramayanlardand›r.Onun ve efle¤inin do¤duklar› zamanla-

ra, yerlere ve civarlar›na bir bakt›¤›m›zda, Ak-flehir, Konya, Nevflehir gibi birbirine komflu il-lerde, birbirine komflu zamanlarda veya kabaca13. yy’da bir fleyler oldu¤unu, ayd›nlanman›nveya k›v›lc›mlar saçman›n yafland›¤›n› görürüz.Hac› Bektafl-› Veli, Mevlana Celâleddin Rûmi,Nasrettin Hoca, Yunus Emre. Gerçi Yunus Em-re’nin hem do¤um hem de ölüm yeriyle ilgilifazlaca mekân mevcuttur, ancak do¤um yeriolarak gösterilen yerlerden birisi de Kara-man’d›r; yani yine ayn› bölge. Onlar›n yaflad›k-lar› yerler ve zamanlar, bugünlere de¤in kültü-rümüzü derinden etkilemifltir. Hepsi de filozofyarad›l›fll› kimseler olup Anadolu’ya en kat-merlisinden, benzersiz bir kültür afl›lam›fllar-d›r, “Ya tutarsa...” diye. Hepsi birbirinden de-¤erlidir ve özde, fikirleri bir dahi olsa üslupla-r›, mizaçlar› farkl›d›r. Kimi sessiz sedas›z, kimitart›flarak, kimi müzik eflli¤inde, kimi de güle-rek çözülür, anlafl›l›r. Akflehirli oldu¤u kuvvet-le muhtemel olan Nasrettin Hoca’n›n ad› dadünyay› tuttu. ‹nce mizah›yla ifllenen düflünce-

leri, felsefesi ve yaflam biçimi, flöyle böyle yediyüz ve bir ihtimal de sekiz yüz y›ll›k bir zama-n› afl›p geldi günümüze. Yaz›ya geçirilmifl ilkNasrettin Hoca hikâyesi de 1480 tarihli Sar›Saltuk’un hayat›n› anlatan Ebu’l Hayr Rumi’ninSaltuknâmesi’ndedir; sonras›nda da yaz›lm›flt›rhikâyeleri, ancak onun hikâyeleri veya f›krala-r›, hepimiz biliyoruz ki okunarak de¤il, anlat›-larak ve dinlenerek hayat bulmufltur. Kavrama-s› zor, kafa yormak gereken derin düflünce vefikirler onunla hafifler ve yediden yetmifle hi-tap eder; çeker insan›, düflündürür ve güldü-rür. Bu gülüfl bazen buruktur, bazen do¤rudanve içtendir, bazen de bir ayd›nlanma hâlininifadesidir. Hemen bir f›kra alal›m araya:

Adam›n biri Hoca’ya “Kimsin?” diye sormufl.“Hiç” demifl Hoca, “Hiç kimseyim.” Dudak büküpönemsemedi¤ini görünce, sormufl Hoca: “Sen kim-sin?” “Mutasarr›f” demifl adam kabara kabara...“Sonra ne olacaks›n?” diye sormufl Nasrettin Hoca.“Herhalde vali olurum” diye cevaplam›fl adam.“Daha sonra?” diye üstelemifl Hoca. “Vezir” demifladam. “Daha daha sonra ne olacaks›n?” “Bir ihti-mal sadrazam olabilirim.” “Peki, ondan sonra?”Art›k makam kalmad›¤› için adam boynunu büküpson makam›n› söylemifl: “Hiç.” Bunun üzerineNasrettin Hoca da “Daha niye kabar›yorsun beadam?.. Ben flimdiden senin y›llar sonra gelebilece-¤in makamday›m...” demifl.

Nasrettin Hoca gibi bir adam, mizah›n s›k-l›kla kullan›ld›¤› karikatür sanat›nda ele al›n›r-sa ne olur? Bu sorunun cevab›, 1972 y›l›ndanbu yana gelenekselleflerek veriliyor. Karikatür-cüler Derne¤inin her y›l düzenledi¤i “Uluslara-ras› Nasrettin Hoca Karikatür Yar›flmas›” 2011y›l›nda 31. kez gerçeklefltirildi.1 2011 y›l›nakadar yar›flmaya kat›lan kimi eserlerin yer ald›-¤› karma sergiye FMV Özel Ayaza¤a Ifl›k ‹lkö¤-retim Okulu ev sahipli¤i yapt›.

Sergilenen Nasrettin Hoca karikatürlerinde,

M‹ZAH; YA TUTARSA?Hayat›n türlü hâllerini, iyi olsun kötü olsun düflünerek ve düflündürerek ve-

ya gülerek ve güldürerek karfl›layanlar vard›r. Bir de güldürürken düflün-

dürenler, sanki onlar›n yeri daha bir baflkad›r. Onlar ölmez, as›rlar geçer

ama unutulmazlar.

ÇVolkan YALAZAYFMV Özel Ayaza¤a Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu

Görsel Sanatlar Ö¤retmeni

Lubomir Kotrha - Slovakya

Page 26: fvm dergi 22

27

SA⁄LIK

aralar›nda teknik, mant›k ve bak›fl aç›s›ndankaynaklanan farklar görürüz ancak bu farkl›-l›klar›n yan›nda büyük bir ortakl›¤›n oldu¤unuda çok geçmeden anlar›z. Nasrettin Hoca’n›nefle¤ine ters binmifl hâli, istisnas›z tüm karika-türlerde vard›. Nasrettin Hoca’n›n bütün kari-katürlerinde böyle efle¤ine ters binmifl olarakresmedilmesinin nedenleri düflünüldü¤ündeakla birkaç fikir geliyor: Çizerlerin, onu bir tekbu flekilde bilmeleri yani pek iyi tan›mamalar›,eflek ve hoca figürünün zaten bafll› bafl›na es-prili ve resimsel oldu¤u için tercih edilmesi vebir de Nasrettin Hoca’n›n efle¤e oturufl biçimi-nin simgesel bir anlam› olmas›... Bunlar, pekçok çizerin eflek çizmesinin nedenlerinden bir-kaç› olabilir. Nasrettin Hoca’n›n karakaçan›naters binmesi -bu konuyla ilgili birkaç farkl› hi-kâye olsa da- muhtemelen dünyaya farkl› biraç›dan bakmay› sembolize eder. Efle¤ine herkesgibi düz binen Nasrettin Hoca resimleri de var-d›r, eski zamanlardan kalma ama nihayetinde,öyle veya böyle, karakaçan ve Nasrettin Hocaçifti, en bilindik figürlerden olmufltur ve bolcakullan›lm›flt›r. ‹lginç olan Nasrettin Hoca f›kra-lar›n›n çok az›nda efle¤inin yer almas›d›r, bir-kaç f›kra hariç hiçbirinde efle¤e rastlanmaz.fiimdi ço¤unlukta olan, yani efleksiz olan f›kra-lar›ndan birine daha bakal›m:

Nasrettin Hoca, damda çal›fl›rken afla¤›dan ge-çen bir dilenci Hoca’ya seslenmifl: “Hoca, afla¤›yagel, bir fley söyleyece¤im.” Hoca da iflini gücünü b›-rakarak inmifl afla¤›ya. “Ne var?” demifl.“Allah r›-zas› için bir sadaka.” Hoca bakm›fl dilenciye ve“Gel benle.” demifl. Dilenci de Hoca’n›n peflindenzar zor ç›km›fl dam›n tepesine ve para beklerkenHoca’n›n cevab› gelmifl: “Allah versin!”

Böyle, olabildi¤ince basit, sade ama yine de

düflünceden yoksun olmayan bir dolu f›kras›var Hoca’n›n. Aralar›nda çok iyi bilinen, Ho-ca’n›n ad› an›ld›¤›nda anlat›lan, Göle Maya Çal-ma, Ye Kürküm Ye, Kazan›n Do¤urmas› ve Ve-fat Etmesi gibi f›kralar›n›n yan› s›ra pek az bili-nenleri de var. Nasrettin Hoca’yla ilgili yap›landerli toplu çal›flmalarda, bu f›kralar›n en güzel-lerini bulmak mümkün. Yaln›zca Türkiye’dede¤il, yurt d›fl›nda da pek çok araflt›rmaya ko-nu olan ve felsefecilerin de çok iyi bildi¤i birisim olmufltur Nasrettin Hoca. Misal; geçti¤i-miz y›l okulumuza yaklafl›k bir hafta süren birseminer için gelen Frans›z felsefeci Oscar Bre-nifier de Nasrettin Hoca hayranlar›ndand› veher f›rsatta bildi¤imiz veya bilmedi¤imiz f›kra-lar›n› anlat›p durdu; bu f›kralar›n felsefesinedaha baflka aç›lardan bakmam›z› sa¤lad›. Yal-n›z bunu yaparken Hoca’dan bambaflka bir yolizliyordu, baflka konu. Demek istedi¤im, kimizaman kendi kültürümüzü bir baflkas›ndan,hiç düflünmedi¤imiz yanlar›yla görüyor olmakburuk bir tat veriyor biraz. Gerçi, bir baflka aç›-dan bizler de bilhassa Avrupa kültürüne bak›-yor, inceliyor ve ö¤reniyoruz, ama Bat› bilimi-nin ve felsefesinin kopukluklar› var. Bafllar› ön-de tek bir noktaya baka baka çal›flt›lar ve di¤ernoktalar›n bir arada oluflturduklar› resmi göre-mez oldular; noktalar aras›nda uyuflmazl›klarç›k›nca, yeni yeni problemler do¤unca, tökez-lenince, iflte o zaman içlerinden baz›lar›, yüzle-rini bütüncül felsefeye sahip Do¤u’ya çevirme-ye cesaret edebildi. Yani, nihayetinde dönüpdolafl›lacak yer buras› veya buradan bafll›yor gi-bi görünüyor; belki görecek bir fleyler pek kal-mad› yüzeyde ama kökler derinde...

Makhmudjon Eshonkulov - Özbekistan

Oleg Kustovskiy - Ukrayna

Nasrettin Hoca’n›n

çok iyi bilinen ve

Hoca’n›n ad› an›ld›-

¤›nda anlat›lan, Gö-

le Maya Çalma, Ye

Kürküm Ye, Kaza-

n›n Do¤urup, Vefat

Etmesi gibi f›krala-

r›n›n yan› s›ra pek

az bilinenleri de

var. Nasrettin Ho-

ca’yla ilgili yap›lan

derli toplu çal›flma-

larda, bu f›kralar›n

en güzellerini bul-

mak mümkün.

Page 27: fvm dergi 22

28

SANAT

Mizah ve felsefeden buralara geliflim, f›rsat›de¤erlendirmek oldu biraz ve laf laf› açt›. Haz›rdurum böyleyken ve hak da yememek için Bat›biliminin bütüncül yöntemlere sahip biricik bi-lim dal›ndan da bahsetmek gerek: Ekoloji.Okulumuzda aç›lan karikatür sergisinde deçevre ve ekolojik sorunlarla ilgili pek çok Nas-rettin Hoca karikatürü vard›. Tesadüf de¤il;günden güne büyüyen sorunlar var. Bu sorun-lar›n yarat›c›lar›ndan olan at gözlüklü bilimadamlar› ve bilimleri gibi parçac›klar üzerineuzmanlaflma ve bulufllara yönelmek yerine par-çalar›n birbirleriyle iliflkilerine yönelen ve bütü-nü gören bir bilim dal› Ekoloji. Büyük parala-r›n, sistemin pasl› çarklar›n› döndürmesiyle ke-yiflenen otoriteler, bu bilimin bulgular›n› gör-mezden gelmeye devam ededururken, Nasret-tin Hoca’n›n 35. kuflaktan torunu, bir gün Ho-

ca’n›n mayalamaya çal›flt›¤› Akflehir Gölü’ne2

gitmifl, görmüfl ki gölün yerinde yeller esiyor,topraklar çatlam›fl. Bakm›fl duruma ve ç›karm›floltas›n› salm›fl çorak toprak üzerine. O s›radaoradan geçen bir adam da görmüfl yapt›¤›n› vegelmifl yan›na, sormufl: “Deli misin be adam! Ku-ru gölde bal›k m› tutulur?” Hoca’n›n 35. kuflaktantorunu da vermifl cevab›n›: “Ya tutarsam!”

Belli mi olur? Belki insano¤lu çok geçmedenfark eder yapt›klar›n› da s›n›rs›zca tükettiklerido¤aya sayg› gösterir, düzeltmeye çal›fl›r yapt›k-lar›n›; o zaman kurumufl gölde yeniden bal›k tu-tulabilir iflte. ‹yi ama mizah nerede? ‹flte orada,hemen tan›yamad›k onu; bugünlerde kara elbi-selerini giymifl, öyle dolafl›yor ortal›kta… Geçen-lerde görmüfller ki, üzgün, oturmufl a¤l›yor. De-mifller “Niye a¤l›yorsun? Gülmek yak›fl›yor sa-na.” Demifl ki: “A¤lanacak hâlimize gülmektenhâl kalmad›.” Demifller ki: “Sen gülmesen, bengülmesem, biz gülmesek; nas›l ç›kar karanl›klarayd›nl›¤a?..” Bafllam›fl gülmeye; o kadar gülmüflki, gülmekten yafllar boflanm›fl gözlerinden. Ogün bugündür kara elbiseleriyle, gözünde yafllar,yüzünde gülücükler dolafl›r dururmufl böyle…

1 Karikatürcüler Derne¤i 1969 y›l›nda kurulmufltur. “Ulus-lararas› Nasrettin Hoca Karikatür Yar›flmas›”n›n ilkini 1972

y›l›nda düzenleyen derne¤in bu etkinli¤i, gelenekselleflerek

her y›l yinelenir, ancak 1980 darbesiyle kesintiye u¤rar,

sonra yeniden devam eder ve günümüze kadar gelir.2 Son y›llarda gölü besleyen dereler üzerine yap›lan baraj ve

göletler, ayr›ca DS‹’nin açt›¤› kuyular yüzünden Akflehir Gölü

1997 y›l›nda kurumaya yüz tutmufl, fakat 2009 y›-l› itibari ile ya¤›fllar›n iyi olmas› sebebiyle göl, tekrar büyüme

göstermifltir. Artan ya¤›fllara ba¤›ml› hâle gelmesi, yak›n ge-lecekte gölün tamamen kurumas›yla sonuçlanabilir.

Ioan Szilvester - Romanya Miroslav Hajnos - Polonya

Aziz Yavuzdo¤an - Türkiye

Okulumuzda aç›-

lan karikatür sergi-

sinde de çevre ve

ekolojik sorunlarla

ilgili pek çok Nas-

rettin Hoca karika-

türü vard›. Tesadüf

de¤il; çünkü gün-

den güne büyüyen

sorunlar var.

Page 28: fvm dergi 22

K‹TAP

29

GÖKTE B‹R‹ VARTürk çocuk ve gençlik edebiyat›n›n pek çokdi-le de çevrilmifl ça¤dafl temsilcisi SevimAk’tan yepyeni bir kitap sizleri bekliyor:“Gökte Biri Var”… Behiç Ak’›n çizgileriyle tel-deki bir adamla tan›flacaks›n›z kitapta. Üste-lik bambaflka bir adam bu. Bak›n nas›l anlat›-yor onu arkadafl›n›z: “Teldeki adam bak›fl aç›-m› de¤ifltirmiflti. Konuflulandan çok konuflul-mayanlar, görünenden çok görünmeyenlerçekmeye bafllam›flt› ilgimi. Teldeki adam göz-lüklüydü. Gözlüklerinin benimkinden ve ba-

bam›n arkadafllar›n›nkinden farkl› oldu¤unuanlam›flt›m.” Kim mi bu teldeki adam? Gerisikitab›n içinde sakl›!

EM‹LY MELTEMG‹L VE S‹SL‹ KALE‹ngiliz çocuk ve gençlik edebiyat›n›n önemliisimlerinden Liz Kessler’in yeni ve Türkçedekiserisinin üçüncü kitab›, Selen Ak’›n berrak veak›c› Türkçesiyle bizlere ulafl›yor. Can Ço-cuk’un “Heyecanl› Kitaplar” serisinde, serüventüründe bir anlat› “Emily Meltemgil ve SisliKale”. Denizk›z› Emily Meltemgil’i bu heyecan-l› serüvene sürükleyense denizler kral› Nep-tün’den baflkas› de¤il.

TAT‹L‹N SON GÜNÜAlman çocuk edebiyat›n›n bir çok ödüle sahiptemsilcisi Sabine Ludwig “Tatilin Son Günü”kitab›nda harika bir maceray› okura aktar›yor.Kitab› dilimize Tuvana Gülcan kazand›rm›fl.11 yafl›ndaki Freddy tatilin son günü çat›p,okullar›n aç›laca¤› pazartesine bir gün kala, pa-zar akflam› bir dilek tutar: ‘Ne olur yar›n pazar-tesi olmas›n.’ Ertesi gün bu imkâns›z olan, ger-çek olmufltur! Freddy yeni bir pazar sabah›nauyan›r. Tatil yeni bafll›yor ama onun da bir so-nu var. Siz en iyisi, bu kitab› bir okuyun.

ES‹L ‹LE YES‹L (Anadolu Masallar›)Muhsine Hekimo¤lu Yavuz’un kaleminden dü-flündürücü, ‘hisse’ dolu masallar, okuru gerçek-li¤e ve ayd›nlanmaya götürüyor. Mesajlar›n e¤i-timsel ifllevleri konusunda doktora sahibi olanyazar, yurt d›fl›nda ald›¤› pek çok ödülün yan›s›ra Pertev Naili Boratav Halkbilimi Ödülü’nüde kazanm›fl bir kalem. Esil ile Yesil, e¤lenceli vedüflündürücü yirmi masal› bir araya getiriyor.

Tatilde “arkadafllar” sizi bekliyor

Tatil hiç arkadafls›z geçer mi? ‹nsana, yeni, renkli, ufuk aç›c›, e¤lence-

li arkadafllar laz›m… “‹yi ama nas›l tan›flaca¤›z o arkadafllarla?” diye

soruyorsan›z, kolay› var. Karfl›n›za ç›kan ilk kitapç›dan içeri girin, ora-

da sizi bekliyor olacaklar. Ama dilerseniz onlardan dört tanesini biraz-

c›k tan›yal›m önce.

Page 29: fvm dergi 22

30

KOLEKS‹YON

ahar nihayet geldi… Bahar, uyan›flt›r,nefledir, sevinçtir, renktir… Evet,renktir. Bahçeme bak›yorum da k›fl

boyu kuru dallar hâlinde, ölü gibi duran asma-lar›m capcanl›, yemyeflil sürgünlerini vermifl,binan›n üçüncü kat›na do¤ru t›rman›yor. Os-manl› güllerim, on befl günde goncalar›n› ver-mifl, birkaç güne pembenin en güzeli ve en gü-zel kokulusu karfl›mda olacak. Hele f›rça çal›s›“Callistemon Lanceolatus” ve K›rm›z› ÇiçekliBiberiye “Grevillea Rosmarinifolia”… Yeflil ilek›rm›z› bu kadar göz al›c›, bu kadar coflkuylabir araya gelir mi?.. Geliyor iflte…

Koleksiyon yaz›m› kaleme al›rken bu kezbahçemin karfl›s›nday›m. Hâliyle bahar›n tümpozitif etkileri üzerimdeyken coflkulu, renklibir koleksiyondan bahsetmek istiyorum. Bukez öyle bir koleksiyon olmal› ki, canl› renkle-riyle coflturmal› beni…

S›cac›k olmal›, nostaljisi ile, mesajlar› ileiçimi ›s›tmal›... Evet, san›r›m buldum: Arad›-¤›m koleksiyon, eski bir seyyar kokucu kutu-sunun içinde kütüphanenin raf›nda… Minimini teneke kutular… Biliyorum, teneke kutudeyince ilk olarak akl›n›za “pasl› teneke” gele-cek. Ancak bizim nesil dünyan›n en göz al›c›renklerini teneke üzerinde gördü, en s›cak do-kunuflunu tenekeye yapt›, en anlaml› nostalji-sini hâlâ teneke objeler ile yaflamakta…

Teneke oyuncaklar› hat›rlayal›m hele bir…Polis arabalar›, itfaiyeciler, bebek arabalar›, uzaygemileri, ses borular›… Yetiflemedik o devre di-yorsan›z, dostum Sunay Ak›n’›n insan›n akl›n›bafl›ndan alan müzesi ne güne duruyor?..

Ama eski günler çok gerilerde kald›, plas-tikle tan›flt›ktan, plasti¤i yaflam›m›z›n bafl kö-flesine oturttuktan sonra, bizler elimize ald›¤›-m›z her oyuncakta, hatta b›rak›n oyunca¤›, es-

B

M‹N‹K, fi‹R‹N TENEKELER…

Mert SANDALCIIfl›k Lisesi Mezunu (1974)

“Tenekenin mini¤i, flirini de olur mu?” diyeceksiniz, ancak emi-

nim ki bir zamanlar›n ilaç ve kozmetik kutular›n› görünce fikri-

niz tamamen de¤iflecek…

Minik teneke kutular›n en göz al›c› olanlar›flüphesiz krem kutular›yd›. Osmanl›da da

Cumhuriyet’te de...

Page 30: fvm dergi 22

31

kiden demirden, tenekeden yap›lm›fl her türlünesnenin plastikten imal edilmifl olan›n› gö-rünce, yüzümüzü buruflturuyoruz… Çünkü,a¤›rl›¤›, oturakl›l›¤›, toklu¤u, do¤al canl› renk-leri plastikte bulam›yoruz.

Bak›yorum da yavafl yavafl ben de eski top-rak oldum zahir… Ben de¤il, ö¤rencilerim böy-le diyor, eh do¤rusu böyle hissetmiyor da de¤i-lim. Bu da ayr› bir keyif asl›nda. “Eski toprak”…Bu sözcü¤e lay›k görülmek ise insan› bafll› bafl›-na enerji ile doldurup, genç k›l›yor ve eski top-rak olman›n verdi¤i keyifle tenekeye olan sev-gim, tenekeyi iflleyenlere olan sayg›m kalemimeyön veriyor bugün… Çünkü teneke üzerinebask› yapman›n, tenekeyi ifllemenin, k›sacas›“Teneke Sanat›”n›n nas›l zor bir ifl oldu¤unu bi-liyorum… Konu ilaç, kozmetik olunca ifl dahada zorlafl›yor hâliyle… Çünkü iflin içine bir dehijyen ve hijyenin kontrolü giriyor.

Peki, nas›l bafllad›k toplamaya?Eflim Gülnur Sandalc› bafllam›flt›, y›llar ön-

ce eczac›l›k tarihi koleksiyonuna. Ve o tarih-lerde, bir kenara ay›rmaya bafllad› baz› minikkutular›… 1980’li y›llar›n sonlar› idi. ‹lk ola-rak Edhem Pertev’in ünlü “Camili krem”i akl›-m›z› bafl›m›zdan alm›flt›… Beyo¤lu, Biox, Al-tunçiçek, Radyolin, ‹stanbul… Krem kutular›birbirinden güzeldi. Sonra kinin haplar›… Hi-lal-› Ahmer’in (K›z›lay) farkl› ambalajlar›, heleSüleyman Ferid, ‹dris Yaybulak, Hasan Has-san’›n 5 bu¤dayl›k (0,25 gr) mini minnac›kkutular›… Peki, ya müshil haplar›na ne deme-li? Paris, Haz›m, Halil Sami, Tatl› Müshil…Son olarak da a¤r› kesiciler: Algopan Cevad,Teskin Fuat, Nevrozin, Kataprin, Yenikafle…Pek ço¤undan örneklere yer verece¤im. Herne kadar bunlar›n karton kutular›ndan günü-müze çok az› kalm›fl olsa da…

K›z›lay›n minik kinin kutular›...

Bafl a¤r›s›na birebir halis bir Türk ilac› “Nevrozin”1920’lerden 1940’lara teneke kutularda...

Kimi kez karton kutular teneke kutulara k›l›foluyorlard›.

Sert plastikten mamul kutular. Acaba tenekenin sonumu geliyor?

Optalidon efsanesi. O, her merakl› çocu¤unoyunca¤›yd›.

Page 31: fvm dergi 22

32

1960’lardan sonra, tenekeden kopup plas-ti¤in esiri olmaya bafllad›¤›m›z ise yads›namazbir gerçek. Bana çok eski devirler gibi gelmesede okurlar›m›z taraf›ndan, bu sayfalarda yeralan kutular, resmen “tarih”, “dinazor devri” yada “müzelik” olarak görüleceklerdir… Do¤ru-su ben de 54 yafl›ma merdiven dayam›fl olma-ma ra¤men, ambalaj olarak dedemin “Saka-rin”inden baflka bir ilaç için teneke kutu kulla-n›ld›¤›n› hat›rlam›yorum. Bizler yetiflemesekde tenekeler, 1910’lardan bafllay›p 1960’larakadar 50 y›ll›k bir sürede vazgeçilmez bir am-balaj olmufl. Kendim kullanamam›fl ve hat›rla-m›yor olsam da, bu durum onlar› sevmeme vebu ambalajlara hayran olmama engel de¤il.

Peki, benim de hiç unutamad›¤›m bir ilaçyok mu? Var tabii… Teneke kutular dönemi-nin hemen sonras›nda kullan›lan sert plastik-ten mamul bir ürün bu… Benim en sevdi¤imoyuncaklar›mdan biri, 4 dozluk pembe kutu-su ile “Optalidon”... Ülkemizde son olarak1997’de ruhsatland›r›lm›fl, ancak y›llard›r üre-tilmeyen bu ilac›n o unutulmaz ambalaj›na do-kunmak, beni 40 y›l öncesine götürmeye yeti-yor da art›yor bile…

Teneke, alüminyum, ahflap, plastik her neolursa olsun, sevgili eflim, Eczac› Gülnur Ha-n›m’›n özel koleksiyonu, bir Osmanl› seyyarkokucusunun muhteflem kutusunda kütüpha-nemden bana bak›yor, “Ben buraday›m.” di-yor. Bizim mini mini kutucuklar, y›llar içindene de geliflmifl, serpilmifl, dolu dolu bir kolek-siyon olmufl: Tek dozluklar, kremler, kininler,müshil haplar›, daha neler neler… Çok laf et-mesek mi bu kez…

S›caklarda serinlik veren, seyirlik, keyiflisayfalar olsak… Onlar, yani minik kutularkendi tarihlerini varl›klar›yla anlatsalar…

Sonra, babaannelerimizin, haminnelerimi-zin, dedelerimizin ceplerinden eksik etmedik-leri o küçücük, o minnac›k kutulara ait öykü-leri sahiplerinden dinlesek…

Bilenler bilmeyenlere anlatsa… Bilgilensekbir güzel…

Alüminyum hayat›m›zagiriyor. Keyfimiz kaç›yor.

Parlak bir gri. Ne renk, neresim.

Onlar en minikleriydi. Tam 5bu¤dayl›k.

Müshil ilaçlar› da tenekekutularda piyasaya

sürülüyordu.

Hüsnü Arsan, Beflir Kemal,Valda ve di¤erleri...

KOLEKS‹YON

Page 32: fvm dergi 22

33

1970’li y›llarda s›kça rastlad›¤›m›z ambalajlar. Kapaklar›, iflaret ve orta parmakaltta, bafl parmak üstte, kutuyu s›karak geriye do¤ru bir hareketle aç›l›yor.

Page 33: fvm dergi 22

34

SA⁄LIK

olay bulunmas› ve ucuz olmas› sirkeninfaydalar›n›n abart›lmas›na, özellikle el-ma sirkesinin neredeyse her derde deva

mucize bir iksir gibi kabul edilmesine nedenolmufltur. Hâlbuki bilimsel çal›flmalar, sirkeyeatfedilen faydalar›n abart›lmamas›n›, hatta faz-la kullan›lmas› hâlinde zararl› bile olabilece¤i-ni göstermektedir.

Elma sirkesi, elman›n kendisinin veya ka-bu¤unun bakteri ve mantarlar taraf›ndan par-çalanmas› (fermantasyonu) sonucunda oluflur.Fermantasyonun ilk aflamas›nda elmadaki fle-ker bakteriler taraf›ndan parçalanarak alkoleçevrilir. (Bu yüzden sirke yaparkan tatl› elma-lar› tercih edin.) ‹kinci aflamada alkol de parça-lan›r ve sirke ortaya ç›kar. Sirke dedi¤imiz fleyasl›nda içinde vitamin ve mineral de bulunanasittir (asetik asit).

Sirke ve fleker: Sirkenin flekerin kontrolüneyard›mc› oldu¤unu gösteren birkaç bilimselçal›flma vard›r. 2007 y›l›nda, tip II diyabetiolan hastalarda yap›lan bir çal›flmada, yatarkenal›nan iki kafl›k elma sirkesinin ertesi sabahkiaçl›k flekerini % 4-6 oran›nda düflürdü¤ü gös-terilmifltir.

Sirke, kolesterol, hipertansiyon ve kalphastal›¤› iliflkisi: Sirkenin insanlarda kolestero-lü düflürdü¤ü gösterilememifltir. Ayn› flekildetansiyona iyi geldi¤i ve kalp hastal›¤›n› önledi-

¤i yolundaki bilgiler de ispat edilememifltir. Elma sirkesi ile kanser iliflkisini araflt›ran

çal›flmalar çeliflkilidir. Bir çal›flmada elma sir-kesinin yemek borusu kanserini azaltt›¤› göste-rilmifl, bir baflka çal›flmada ise mesane kanserioranlar›n› yükseltti¤i iddia edilmifltir.

Sirkenin kilo kayb›na yard›mc› oldu¤unadair haberler do¤ru olabilir. Bu etkisini toklukhissetmemizi sa¤layarak yapt›¤› düflünülmek-tedir. 2005 y›l›nda yap›lan bir çal›flmada birdilim ekmek yiyenlerle, ekmekle birlikte sirkeiçenler karfl›laflt›r›lm›fl, sonuçta sirke içenlerinkendilerini daha tok hissettikleri bulunmufltur.

Bilinçsizce kullan›lan sirke zararl› olabilir. Sirkeyi cildinize sürmeyin, si¤il tedavisindekullanmay›n, her gün düzenli olarak içiyorsa-n›z günde iki tatl› kafl›¤›ndan fazla içmeyin. El-ma sirkesi de olsa tüm sirkeler neticede asittir.Kafl›kla içenlerin, arkas›ndan suyla a¤›zlar›n›çalkalamaya dikkat etmeleri gerekir. Özelliklekendi yapt›¤›n›z sirkeleri suland›rmadan ka-fl›kla içmeniz do¤ru olmaz, mutlaka su veyameyve suyu ile dilüe ediniz. Elma sirkesi, enbaflta difllerimiz için risk teflkil eder. Ayr›ca, ye-mek borusu ve mideyi de rahats›z edebilir.E¤er fleker hastas› de¤ilseniz, her gün iki kafl›ksirke içmenizi önermem. Salatalar›n üzerinedökerek yemek daha iyi bir yoldur.

Dr. Murat KINIKO⁄LUKalp ve ‹ç Hastal›klar› Uzman› K

Elma sirkesinin faydalar›...

Daha çok salataya tat vermesi amac› ile kulland›¤›m›z sirke yüzy›llard›r

bütün dünyada, yabani otlar›n öldürülmesinden tutun metal cilalamaya,

paskalya yumurtalar›n› boyamaktan turflu yapmaya kadar çeflitli amaçlarla

kullan›lagelmifltir.

Page 34: fvm dergi 22

35

‹nsanl›k tarihinde“bilinmeyen insan”

‹NSANB‹L‹M‹

üney Çin’de, önceden bilinmeyen bir in-san türüne ait oldu¤u düflünülen kal›nt›-lar bulundu. En az befl ayr› kifliye ait

olan kemikler, 11.500 ila 14.500 y›l öncesindenkalma? Fosillerin bir k›sm› Yunnan bölgesindeMengzi flehrinin yak›n›ndaki Maludong’da (Ala-geyik Ma¤aras›), kalan› ise Guangxi bölgesinekomflu Longlin’de bulundu.

‹ki farkl› bölgede bulunan kafataslar› ve ke-miklerin birbirine çok benzer olmas›, fosillerinayn› gruba ait oldu¤unu düflündürtüyor. Bilimadamlar› bulunan bu fosillere, bulduklar› yerinad›n› vererek Alageyik ‹nsan› (Red Deer CavePeople) dediler.

Maludong (Alageyik) Ma¤aras›’ndaki kafa-tas›n› keflfeden ekibin bafl›nda yer alan Avus-tralya’n›n New South Wales ÜniversitesindenArkeolog Darren Curnoe ve Çin’in Yunnan

Enstitüsünden Ji Xueping, Alageyik insan›n›nAsya’n›n do¤usuna varan ilk Homo sapienstopluluklar›na ait olabilece¤ini düflünüyor. Buteoriye göre, on binlerce y›l izole bir flekildeyaflayan Alageyik insanlar›, modern insan›n ge-netik havuzuna katk›da bulunmadan yaflad› veBuz Ça¤›’n›n sonlar›na do¤ru yok oldu.

Alageyik insanlarda, kafatas›n›n beyni içerenk›sm›n›n yuvarlak ve kenarlar›n›n bas›k, ayr›cakafatas› kemi¤inin di¤er insan türlerine k›yasladaha kal›n oldu¤u ifade edildi. Alageyik insanla-r›, ayn› zamanda oldukça büyük az› difllerine sa-hip. Çeneleri öne do¤ru ç›k›k olan Alageyik in-sanlar›, buna ra¤men modern insandakine ben-zer bir çene yap›s›na sahip de¤iller.

Alageyik insan›n›n kafatas› ve difl yap›s›,modern ve antik insan›n özelliklerini sergili-yor. Sahip olduklar› bu kendilerine has özellik,Alageyik insan›n› evrim a¤ac›nda bir yere yer-lefltirmeyi zorlaflt›r›yor. Bu konuda ortaya at›-lan son tez; Alageyik insanlar›n›n Homo sapi-ensten tamamen ba¤›ms›z olarak evrim geçirenbir tür oldu¤u biçiminde. Bu ihtimal kapsa-m›nda, Alageyik insanlar›, Homo heidelber-gensisin devam› olan Neandertaller gibi, As-ya’ya ulaflan Homo sapiensin devam› olan ayr›bir tür olarak yaflam›n› sürdürdü. Di¤er yan-dan, antik ve modern insana benzerlikler gös-teren Alageyik insan›n›n, antik insan ile homosapiensin melezi olabilece¤i de öne sürülüyor.

G

Dr. Arif AKDEN‹ZFMV Özel Ifl›k LisesiTürkçe - Sosyal BilimlerBölüm Baflkan›

Alageyik insan›n›n

kafatas› ve difl

yap›s›, modern ve

antik insan›n

özelliklerini

sergiliyor. Sahip

olduklar› bu

kendilerine has

özellik, Alageyik

insan›n› evrim

a¤ac›nda bir yere

yerlefltirmeyi

zorlaflt›r›yor.

Page 35: fvm dergi 22

36

GEZ‹ ‹ZLEN‹M

icle ile F›rat Nehirlerinin sulad›¤› bere-ketli topraklar, pek çok uygarl›¤›n,dört kutsal kitab›n ve tek tanr›l› dinle-

rin do¤umuna ev sahipli¤i yapm›fl bir bölge…Hasankeyf’se Mezopotamya’ya bereket tafl›yanDicle Nehri’nin k›y›s›nda, tarihi, son bulgularagöre, 11.500 y›l öncesine uzanan bir antikkentin ismi.

Kentin kökleri bugün hâlâ bilinmezlerledolu, çünkü arkeolojik aç›dan ne yeterince in-

celenmifl ne de araflt›r›lm›fl… Art›k araflt›r›lma-y› da beklemiyor; çünkü buras› flimdi de Il›caBaraj›’n›n sular› alt›nda kalacak.

Nuh’un gemisi yok ama burada yaflayanlargöç edecekler, kentten bir iki eser, cami mina-resi hat›ra olarak baflka bir yerlere tafl›nacak,“kurtar›lacak” o kadar. Antik kent sular alt›ndakal›rken, bu sefer Nuh’un gemisi olmad›¤› için,sadece Dicle ve F›rat Nehirlerinde yaflayan vesoyu tamamen tükenmek üzere olan leopar sa-

DGiray KARANLIK

Yazar - Araflt›rmac›

Tufandan önceki kent:

HasankeyfHasankeyf, belki de tufandan önceki kent; çünkü tarihi on bin y›l öncesine uzan›yor. Ama onu

görmek için acele etmek de gerekiyor. Çünkü buras› Il›ca Baraj›’n›n sular› alt›nda kalmak üzerey-

ken, hâlâ tufandan önceki kent olma özelli¤ini tafl›yor.

Page 36: fvm dergi 22

37

zan›n› kurtaran da olmayacak. Oysa geçen y›lnesli tükendi denilen leopar sazan›, Hasan-keyfli bir bal›kç›n›n a¤lar›ndan ç›k›vermiflti.

‹flte bu kente, Hasankeyf’e do¤ru yol al›yo-ruz. Hasankeyf, Batman’a ba¤l› bir ilçe, amabiz yolculu¤umuzu Mardin üzerinden gerçek-lefltiriyoruz. 110 kilometrelik Midyat’a da u¤-rayan yol düzgün, geçti¤imiz co¤rafyaysa de-¤iflken; biraz vahfli, kimi zaman çorak, kimi za-man f›st›k a¤açlar›yla kapl›, bazen sarp tepeleraras›nda bir vadi ve günefl, sanki di¤er yerler-dekinden daha parlak ve yak›c› gibi…

Hasankeyf, Dicle Nehri’nin k›y›s›nda, sarpve büyük bir da¤› and›ran yekpare kaya üzerin-deki yüzlerce ma¤aras› ve etrafa yay›lm›fl günü-müzün tafl evleriyle birdenbire karfl›m›za ç›k›-yor. Zaten flehir ilk ismini de pek çok dilde vemuhtemelen Asurcada da benzer flekilde seslen-dirilen “H›sn›keyfa”dan al›yor ve “kaya hisar›”,“korunmaya müsait” gibi anlamlar tafl›yor.

Antik alana girmeden önce, büyük kayablo¤unun alt›nda ve Dicle’den biraz yüksekteyer alan çarfl›, hediyelik eflya dükkânlar›, lo-kantalar›, kafeleriyle tam bir flenlik sergiliyor.Ç›¤›rtkan çocuklar›n hepsi birer arkeolog verehber!.. Kafelerde son dönemin pop müzikle-ri; Türkçe de¤il, ‹ngilizce olarak çal›yor. Hattaklasik müzik çalan kafe bile var. Dükkânlar›narka bahçeleriyse gerçekten harika bir serinlikve müthifl bir güzellikte Dicle manzaras› sunu-yor. Çarfl›n›n atmosferinden, sanki ‹stanbul’daKapal›çarfl› veya Sultanahmet’te bir yerlerdey-miflsiniz gibi bir hisse kap›l›veriyorsunuz.

Fakat rehavet zaman› de¤il flimdi. Antikkenti gezece¤iz. Ama önce El-R›zk Camii’nigörmemiz gerekiyor. Daha giriflte karfl›m›za ç›-kan bu k›smen y›k›lm›fl cami, 1409 y›l›nda Ey-yübi Sultan› Süleyman taraf›ndan yapt›r›lm›fl.

Günümüze ulaflm›fl minaresi, tafl ifllemeleri birsanat harikas›. Minarenin içinde birbirini gör-meden yükselen iki merdiven bulunuyor. Mi-mar Sinan’›n Edirne’deki flaheseri Selimiye Ca-mii’nin minarelerinde de birbirini görmeyenüç yol oldu¤u akl›m›za geliyor. Ama Selimiye,1551-1558 y›llar› aras›nda yani daha sonra ya-p›lm›flt›. Daha ileride ise yeni Eyyübi Sultan›Süleyman taraf›ndan yap›lan di¤er bir y›k›k ca-mi ile karfl›lafl›yoruz. Bu caminin de su çeflme-si ve çok güzel süsleme ve kitabeleri olan mi-naresi ayakta kalabilmifl. Ama minarenin üstk›sm› y›k›lm›fl durumda.

Yan›m›za yaklaflan gönüllü rehber çocuk,Hacivat ve Karagöz efsanesinin farkl› bir versi-yonunu bize anlat›veriyor h›zla: “SüleymanCamii’nin ustas›n›n kalfas›, El-R›zk Camii’ninminaresini ustas›ndan önce tamamlay›nca, o

Kaleden El-R›zk Camii kal›nt›s› ve minaresi Sultan Süleyman Camii minaresi

Hasankeyf’teki 5000 ma¤ara-dan biri... Ocak ve di¤er yaflamalanlar›yla.

Page 37: fvm dergi 22

38

GEZ‹ ‹ZLEN‹M

s›rada Süleyman Camii’nin minaresini bitire-meyen usta, bunu kendine yediremedi¤i içinminareden kendini atm›fl ve minare yar›m kal-m›fl.” Efsanelerin farkl› yerlerde, farkl› mekân-lara uyarlanm›fl olmas› ve günümüze tafl›nmas›bize ilginç geliyor.

Eyyübiler Hasankeyf’i 1232 y›l›nda Artuk-lulardan al›yor. Hasankeyf tarihinin en gör-kemli dönemi, Artuklular zaman›nda yaflan-m›fl. Artuklular, 1100 y›l›nda bölgeye egemenolmufl bir O¤uz Türkmen Beyli¤i… Hasankeyfde 130 y›l beyli¤in baflkenti olarak tarihte yeri-ni alm›fl.

Antik kent ve ma¤aralarsa buras›n›n bilinentarihinin Urartulara kadar uzand›¤›n› gösteri-yor. Kentte Roma, Bizans, Akkoyunlular veOsmanl›n›n izleri de var. Mo¤ol istilas› da ken-te u¤ram›fl. Kayal›¤›n en üzerinde ve tepedebugün yer alan kalenin kökeni Roma’ya uzan›-yor. Ancak on bin y›l› aflk›n tarihinde, bu kale-

nin alt katmanlar›nda farkl› kültürlerin izleri-nin ve istihkâmlar›n›n oldu¤unu da tahminedebilirsiniz.

Kalenin iki giriflinden birine Y›lanl› Kap›,di¤erine S›r Kap›s› ismi verilmifl. Y›lanl› Kap›,Eyyübi Sultan› Süleyman taraf›ndan yapt›r›l-m›fl, üzerindeki motifleri ve mimarisiyle Ha-sankeyf’teki en görkemli ve önemli eserlerdenbirini oluflturuyor. Kalenin ortas›nda yine Ey-yübiler taraf›ndan yap›lm›fl ve k›smen y›k›lm›flUlu Cami yer al›yor.

Kalenin ucundaysa büyük saray var. Bu sa-ray›n Artuklular taraf›ndan yap›ld›¤› varsay›l›-yor. Saray›n önünde, alt k›sm› y›k›lm›fl olmas›-na ra¤men ayakta duran bir gözetleme kulesibulunuyor. Kalenin di¤er ucunda Eyyübiler ta-raf›ndan yapt›r›lm›fl Küçük Saray yer al›yor.

Tüm bu yap›lar› görmek için oldukça me-flakkatli bir t›rman›fl yapman›z gerekiyor. Tümbu t›rman›fl esnas›nda da say›s›z ma¤arayla kar-

Darphane yoluKaleye ve saraya do¤ru yükselirken ma¤aralar

Dicle Nehri üzerinde antik köprü ayaklar› ve Hasankeyf

Page 38: fvm dergi 22

39

fl›lafl›yorsunuz. En ilginç ve etkileyici olanlar dabu ma¤aralar. Çünkü sonu bilinmez bir zamantünelini and›r›yor. Kaleye ve arka taraflara iler-ledikçe flaflk›nl›¤›n›z daha da art›yor, çünküma¤aralar›n sonu yok. Bu bölgede 5000’in üze-rinde ma¤ara yer al›yor. Baz› ma¤aralar, camive kilise olarak da kullan›lm›fl, baz›lar› çok da-ha eski dönemlerin izlerini bar›nd›r›yor.

Bu arada, karfl› yamaçta kayalara oyulmuflbir merdiven yol görülüyor. fiimdilerde ortayeri y›k›ld›¤› için ç›kmak mümkün de¤il, yo-lun ulaflt›¤› karfl› tepeye baflka bir ç›k›fl da yok.Zirvesindeki düzlü¤ün etraf› uçurumlardanolufluyor. Bu merdivenden baflka girifl ç›k›fl› ol-mayan yerin Müslümanlar›n Anadolu’da kur-du¤u ilk darphane oldu¤unu ö¤reniyoruz. Birbilgi daha bizi flafl›rt›yor. ‹slam dünyas›nda ya-sak kabul edilmesine ra¤men ilk resimli sikkede burada bas›lm›fl.

Kaleye t›rman›p yükse¤e ulaflt›¤›n›zda,

önünüzde yer alan Dicle Nehri’yle beraber ha-rika bir panoramik manzaraya kavufluyorsu-nuz. Nehrin üzerinde, zaman›nda iki yakay›birbirine ba¤layan tarihî köprünün ayaklar›n›nkal›nt›lar› bulunuyor. Bu kal›nt›lar, Artuklulardönemine ait ve orta ayaklar› üzerinde on ikiburcun simgeleri yer al›yormufl. Bugüne ancakikisinin figürü ulaflabilmifl.

Hasankeyf, Müslümanlar taraf›ndan MS638 y›l›nda al›nd›¤›nda, kaynaklar burada yi-ne bir köprünün varl›¤›n› ortaya koyuyor.Ama flimdi ondan bir kal›nt› yok. Ayaklar›n›nkal›nt›s›n› gördü¤ümüz, Artuklular›n yapt›¤›ve 1116 y›l›na tarihlenen köprü, belki de di-¤erinin üzerine yap›ld›. Zaten tarihler ve kül-türler de öncekilerin izlerinin, kal›nt›lar›n›n,varl›klar›n›n ve b›rakt›klar›n›n üzerinde yük-selmiyor mu?

Suyun öbür yakas›nda iki tarihî eser gözeçarp›yor. Bunlardan ilki; Osmanl›lara ait veHasankeyf’teki tek Osmanl› eseri… Bu, bir ha-mam.

Biraz ileride yer alan yap› ise; Zeynel BeyTürbesi… Bu ihtiflaml› yap› da Akkoyunlular›nHasankeyf’te kalan tek eseri durumunda. Zey-nel Bey, Akkoyunlu hükümdar› Uzun Hasan’›no¤lu. Osmanl›larla yap›lan Otlukbeli Sava-fl›’nda ölünce bu ihtiflaml› türbeye gömülmüfl.

Dönüp Dicle’ye bak›yoruz. Dicle Nehri,binlerce y›ld›r, flu anki gibi ayn› dinginlikteak›yor. Zaman gibi…

Onun k›y›s›ndaki Hasankeyf, bu zaman›not eden büyük bir tarih kitab› olmas›n?..

Bugünü, bizi ve insan› anlamak için oku-mam›z gereken bir tarih kitab›…

Dönüp Dicle’ye bak›yoruz. 2000’li y›llarda, o kitab› sular›n alt›na gön-

derdi¤imizde, sular›n üzerine akseden yans›-mam›za bak›p, ne söyleyebilece¤iz “Siz kimsi-niz?” diye soranlara…

Y›lanl› Kap›

Zeynel Bey Türbesi Osmanl› Hamam›

Kaledeki gözetleme kulesi

Page 39: fvm dergi 22

SPOR

40

rkek arkadafllar›ndan hiç de geri kalma-yan Sabiha F›rat Han›m’› (Gürayman) Fe-nerbahçe Voleybol Tak›m›’nda oynatabil-

mek için, ilgililer hemen harekete geçmiflti. Ba-yan sporcular›n erkek tak›m›nda oynamalar›n›engelleyen bir madde olmad›¤›ndan Sabiha F›-rat Han›m’a oynamas› için izin ç›km›flt›. Fener-bahçe Voleybol Tak›m› böylece befl erkek ve birbayan sporcudan olufltu. O y›l bütün rakipleriniyenerek flampiyonlu¤u kazand›. Bu, belki dedünya voleybolunda yaflanan ilk ve tek olayd›.Fenerbahçe Spor Kulübü Genel Kaptan› HayriCelaleddin Bey, bu baflar› üzerine Sabiha Ha-n›m’a bir mektup gönderip kendisini kutlarkenflu cümlelere yer veriyordu:

‘‘Bu memlekette ilk defa sporda erkek arkadafl-larla beraber oynamak suretiyle gösterdi¤iniz mu-vaffakiyetten dolay› sizi Fenerbahçe gençli¤i veHey’et-i ‹daresi ad›na hararetle tebrik ederimefendim.’’

‹flte Türk kad›n›n›n spor alanlar›nda boygöstermeye bafllamas›yla birlikte bu konudakibeklentiler de artm›flt›. Fakat belirli bir dönembu beklentiler kesintili biçimde gerçekleflmiflti.Günümüze gelindi¤inde ise, Türk kad›n›n›nspor alan›ndaki mutlak baflar›s› ve üstünlü¤üdikkat çekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti henüz bir yafl›n› ta-mamlamadan, ilk kez 1924 y›l›nda, Paris Olim-piyat Oyunlar›nda temsil edilmiflti. Daha sonrada 1928 Amsterdam Olimpiyat Oyunlar›na gi-dildi. 1932 y›l›nda yap›lan Los Angeles Olimpi-yat Oyunlar›na ise uzakl›k ve maddi imkâns›z-l›klar nedeniyle maalesef kat›l›m sa¤lanamad›.

1924 ve 1928 Olimpiyat Oyunlar›ndakiTürk kafilesinde ne yaz›k ki kad›n sporcu yok-tu. Bu durum, modern Türkiye’yi dünyaya an-latman›n en kestirme yolu olan OlimpiyatOyunlar› için büyük bir eksiklikti. Türk kad›-n›n›n art›k zihnen ve bedenen çarflaf alt›ndanç›kmas›n›n zaman› gelmiflti. 1926 y›l›nda Ner-min Tahsin, Emine Abdullah, Mübeccel Hüsa-mettin ve Neriman Han›m gibi ilk bayan atlet-lerimiz pistlere inmeye bafllam›fllard›. ‹lk ba-yan atletlerimizi, kürek sporunda, fierefnur,Vecihe, Leyla, Melahat ve Kamran Han›mlar iz-ledi. Bu durumu ise en fazla Büyük ÖnderimizAtatürk istiyor ve bu konuda her türlü deste¤iveriyordu.

Bu f›rsat›n belki de en anlaml›s› 1936 Ber-lin Olimpiyat Oyunlar›nda yakaland›. ‹ki es-krimci bayan sporcumuz Halet Çembel ve Su-

EKorhan SEÇ‹LM‹fi

FMV Özel Ifl›k ‹lkö¤retim OkuluMüdür Yard›mc›s›

Feyziye Mektepleri Vakf›n›n üçdönem Yönetim Kurulu

Baflkanl›¤›n› yapan Yönetim KuruluÜyesi Say›n Osman Erbelger’in

annesi, millî yüzücü CavidanErbelger (sa¤da) Rusya’da yap›lan

yar›fl öncesinde - 1934.

MODERN TÜRK KADINI VE SPORTakvimler 1929 y›l›n› gösterirken, Türk kad›n›, dünya spor tarihinde efline

belki de bir daha rastlanmayacak bir olay gerçeklefltiriyordu. O y›llarda

henüz bir bayan voleybol tak›m› bile yokken, bir Türk k›z›, Yüksek

Mühendis Mektebi ö¤rencisi Sabiha F›rat Han›m, voleybolda harikalar

yarat›yordu.

Page 40: fvm dergi 22

41

at Afleni, Türk Olimpiyat kafilesinde yer alanilk bayan sporcular olmufllard›. Bu durum Ata-türk’ü de oldukça mutlu etmiflti.

Türkiye’yi temsil eden modern Türk kad›-n›, Olimpiyatlarda bahsetti¤imiz branfllar›n ya-n› s›ra, art›k yüzme havuzlar›nda da boy gös-termeye bafllad›. 1931-1932 y›llar›, bayan yüz-me sporunun ön plana ç›kt›¤› ve çekiflmeninyafland›¤› y›llar olarak Türk spor tarihindekiyerini alm›flt›r. Özellikle Leyla As›m TurgutHan›mefendi ve Cavidan Erbelger Han›mefen-diler, Türk kad›n›n›n modern ve ça¤dafl yüzü-nü 1934 y›l›nda Rusya’da yap›lan uluslararas›yar›flta, kafilede yer alan iki bayan sporcu ola-rak dünyaya gösterdiler. Avrupal›lar, yüzy›llarboyunca peçe ve çarflaf alt›nda yaflayan Türkkad›n›n› spor müsabakalar›nda görmeye baflla-m›fllar, flaflk›nl›kla birlikte hayranl›klar›n› gizle-yemez hâle gelmifllerdi.

2. Dünya Savafl› nedeniyle iki olimpiyatyap›lamad›. Bunun ard›ndan düzenlenen1948 Londra Olimpiyat Oyunlar›nda bu kezbir bayan Türk atlet, Üner Teoman, ülkemizive modern Türk kad›n›n› temsil etmek içinpistlerdeydi.

Maalesef 1952 Helsinki ve 1956 MelbourneOlimpiyat Oyunlar›na gönderebilece¤imiz ba-yan sporcu ç›karamad›k. Bu y›llarda bayan spo-runda bir dura¤anl›k bafllam›flt›. 1960 y›l›ndaRoma’da yap›lan oyunlarda üç bayan atletimizkafiledeydi. 1964 Tokyo ve 1968 Mexico CityOlimpiyatlar›nda yine bayanlarda temsil edil-medik. Tokyo’da 25, Mexico’da 33 sporcununtamam› erkek sporculardan olufluyordu. Bu ta-rihten sonra ise Türk kafilelerinin içinde herzaman bayan sporcular›m›z yer ald›. NesrinOlgun Arslan, 1979’da Manfl Denizi’ni yüzerek

geçen ilk Türk k›z› olma onurunu yaflad› ve ta-rihe geçti.

1992 Barcelona Olimpiyatlar›, Türk kad›n›-n›n ilk kez resmî olarak madalya al›p kürsüyeç›kt›¤› Olimpiyat Oyunlar›d›r. 48 kiloda judo-da Hülya fienyurt, Olimpiyat üçüncüsü olarakbronz madalya al›rken “‹lk Olimpiyat Madalya-l› Bayan Sporcumuz” olarak tarihe geçti. Hal-terde Nurcan Taylan ise 2004 Atina Olimpiyat-lar›nda kazand›¤› alt›n madalya ile olimpiyattarihimizde “‹lk Kez Alt›n Madalya KazananBayan Sporcu” unvan›n› ald›.

Asl›nda son günlerde bayan voleybolundayaflanan önemli geliflmeler ne yaz›k ki bas›n›-m›zda hak etti¤i yeri bulamad›. Kad›n millî vo-leybol tak›m›, bir mucizeyi gerçeklefltirerekLondra Olimpiyatlar›na kat›lmaya hak kazan-d›. Tak›m›m›z›n olimpiyatlara bayanlarda kat›-lan ilk tak›m olma flerefini yakalamas›, asl›ndabir dönüm noktas›d›r.

fiu ana kadar 2012 Londra Olimpiyatlar›nakat›lacak toplam 84 sporcunun 44’ü bayansporculardan olufluyor. E¤er kad›n millî bas-ketbol tak›m›m›z, 25 Haziran - 1 Temmuz ta-rihleri aras›nda yap›lacak baraj müsabakalar›n-da baflar›l› olur ve oyunlara kat›l›rsa, bayanlarsay›sal anlamda erkekleri ilk kez geride b›rak-m›fl olacaklar.

‹flte 1900’lü y›llar›n bafl›ndan itibaren mo-dern Türk kad›n›n›n 盤 gibi büyüyen baflar›lar›,sadece bizim de¤il, tüm dünyan›n ilgisini ve tak-dirini toplamaktad›r. Elde edilen son baflar›larlabirlikte, Atatürk’ün hayal etti¤i ve Türk kad›n›n›görmek istedi¤i duruma bir hayli yaklafl›lm›fl ol-du. Türk kad›n›n›n önümüzdeki y›llarda bilim,spor ve sanat gibi alanlarda gö¤sümüzü daha dakabartaca¤› beklenen büyük bir gerçekliktir.

Suat Han›m, Halet Çambel ve Balkan fiampiyonueskrimcimiz Fuat Balkan.

‹lk kez Olimpiyat Oyunlar›na kat›lmaya hak kazanan TürkMillî Voleybol Tak›m›.

Atlet Üner Teoman’›n 1948Londra Olimpiyat Oyunlar›sporcu kimli¤i

Leyla As›m Turgut’un 1936Berlin Olimpiyat Oyunlar› sporcukimli¤i

Page 41: fvm dergi 22

ilgisayarlar›n, donan›m›n yan›nda, olmazsa olmaz› yaz›-l›mlar›d›r. Bilgisayarlar›n ekranlar›nda gördü¤ümüz herfley, yapt›¤›m›z her ifllem asl›nda “0” ile “1” rakamlar›n›n

kodlanmas› sonucunda oluflan bir yaz›l›md›r. Yaz›l›mlarla ilgilibilinen ilk çal›flma, Gottfried Wilhelm Leibniz taraf›ndan 1703’teyay›nlanan ve “0” ile “1” rakamlar›ndan oluflan ikili kodlama ve-ri sistemidir. Leibniz’in bu çal›flmas› ancak 1801 y›l›nda hayatageçirilebildi. Joseph Marie Jacquard, Fransa’da 1805’te deliklikartlarla programlad›¤› tezgâhta, desenli kumafllar› otomatik ola-rak üreten yöntemin patentini ald›. Elle kullan›lan makine, delik-li kartlarla programlanan desenleri kumafla aktarabiliyordu.

‹lk radyo yay›n›

TAR‹HTENSAYFALAR

42

stanbul’daki ilk radyo yay›n›, 6 May›s1927’de, Sirkeci Büyük Postane’de olufltu-rulan stüdyodan Sadullah Gazi Evrenos ta-

raf›ndan yap›ld›. Radyonun ilk spikeri Sadul-lah Gazi Evrenos’dan sonra Eflref fiefik ve ard›n-dan Muhittin Sadak da spikerlik yapt›lar. Televizyon yay›n› ise çok sonralar› 1953 y›-l›nda ‹TÜ’nün birkaç saatlik bölgesel deneme yay›n› sonras› 1968 y›l›nda TRT’nin si-yah beyaz olarak deneme yay›n›yla bafllad›.

eçti¤imiz Nisan ay›na kadar bu sorunun yan›t›, hem Homo sapienshem de Neandertallar›n dört yüz bin y›l önce atefli ilk olarak kul-lanmaya bafllad›¤› biçimindeydi. Ancak ABD Bilimler Akademisi

Dergisi PNAS (Proceedings of the National Academy of Sciences)’›n 3 Ni-san 2012 say›s›nda yay›nlanan yeni bir çal›flmaya göre, Güney Afrika’n›nNorthern Cape bölgesindeki Wonderwerk Ma¤aras›’nda bulunan yanm›fldal ve çim külleriyle yak›lm›fl kemikler, bir milyon y›l önce Homo erectu-sun atefli kontrol etmifl olabilece¤ine dair kan›tlar sunuyor.

Boston Üniversitesinden Arkeolog Francesco Berna ve ekibi, yapt›klar›araflt›rma ve bilimsel analiz çal›flmalar› sonucunda, bulduklar› kemiklerin65 santigrat derece ›s›t›lm›fl oldu¤unu tespit etti. Berna ve ekibi, yak›lm›flkemikleri ma¤aran›n 30 metre derinli¤inde buldu. Kemiklerin bu kadarderinde bulunmas›, do¤al bir yang›nda de¤il, ancak ma¤aran›n içinde›s›nmak, hatta yemek yapmak isteyen ilk insanlar taraf›ndan yak›ld›¤› dü-flüncesini güçlendirdi.

‹lk programlanabilir dokuma tezgâh›ndan bilgisayara

Dr. Arif AKDEN‹ZFMV Özel Ifl›k Lisesi

Türkçe - Sosyal BilimlerBölüm Baflkan›

‹lk atefli kim yakt›?

G

B