6

Gıda Bülteni Sayı 17

Embed Size (px)

Citation preview

Page 2: Gıda Bülteni Sayı 17

Beslenme sadece karın doyurmak değildir. Vücut için gerekli besin ögelerini yeterli ve dengeli miktarlarda almak gerekir. Enerji-protein alımından bağımsız olarak uzun süre yeterli ve dengeli beslenilmediğinde veya kaliteli, sağlıklı ve güvenli besine

ulaşılamadığında vücutta bazı komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Tüm bu kronik vitamin, demir, çinko, iyot, selenyum ve hayati önem taşıyan mikro besin öğelerinin yetersizlikleri sonucunda ortaya çıkan belirtilere genel anlamda ‘Gizli Açlık’ denir.

Gizli Açlığın Diğer Yüzü: OBEZİTE

Gizli Açlık özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha çok görülür. Bu ülkelerde kaliteli ve besleyici gıdaya ulaşımın yetersiz olması özellikle çocuk ve kadınlarda A vitamini, çinko, iyot, selenyum gibi mikro besin ögesi eksikliklerini de ortaya çıkarır. Sonuçta kronik vitamin-mineral yetersizliklerinin neden olduğu hastalıklar gelişerek risk altındaki gruplarda ciddi sağlık sorunları ve devamında ölüme neden olabilir.

Gizli açlığın diğer bir yüzü de obezitedir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; 2014 yılında 18 yaş üzerindeki 1,9 milyardan (%39) fazla insan fazla kilolu olarak değerlendirildi. Bu oranın 600 milyonu (%13) ise obez olarak belirtildi. Türkiye’de de durum farklı değil. 2010 Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması verilerine göre tüm yetişkin bireylerde obezite görülme sıklığı %30,3; hafif şişmanlık görülme sıklığı %34,6 olup morbid obezite görülme sıklığı ise %2,9’dur. Kilo fazlalığı ve şişmanlık sadece kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon veya şeker hastalığı gibi bulaşıcı olmayan hastalıklara değil, aynı zamanda vücut için hayati önem taşıyan mikro besin ögesi yetersizliklerine de yol açabilir. Pek çok gelişmekte olan ülkede bu durum malnütrisyonun üçlü yükü olarak bilinir: yetersiz beslenme, mikrobesin ögesi yetersizlikleri ve obezite. Kısacası; obezitenin neden olduğu gizli açlık, yüksek gelir grubuna sahip ülkelerde ve kentleşmenin fazla olduğu yerlerde daha sık görülür.

2. ULUSLARARASI GİZLİ AÇLIK KONGRESİ 3-6 MART 2015 TARİHLERİ ARASINDA STUTTGART’DA YAPILDI

Gizli Açlık Kongresi 2013 yılında birincisi düzenlenen Uluslararası Gizli Açlık Kongresi’nde ‘eylem çağrısı’ yapılarak ülkelerde farkındalık yaratmak amaçlandı. Bu yıl ikincisi düzenlenen kongrede ise; ülkelerin gerçekleştirdikleri stratejiler, vaka çalışmaları ve erkenden alınması gereken önlemler tartışıldı.

Sabri Ülker Gıda Araştırmaları Enstitüsü Vakfı olarak, 2. Uluslararası Gizli Açlık Kongresi’ne katıldık. Kongreye ev sahipliğini Hohenheim Üniversitesi Biyokimya ve Beslenme /Besin Güvenliği Merkezi Enstitüsü Bölümü öğretim görevlisi ve Sabri Ülker Vakfı Bilim Kurulu üyesi Prof. Hans K. Biesalski yaptı. Biesalski açılış konuşmasında bebeklik döneminde fiziksel, bilişsel ve motor gelişim için ilk 1000 günün önemine dikkat çekti. Dünyada beş yaş altındaki çocuklarda her üç ölümden birinin yetersiz beslenme kaynaklı olduğunu vurgulayan Biesalski, gizli açlığın sadece düşük sosyo-ekonomik düzeye sahip ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de görüldüğünü belirtti.

Page 3: Gıda Bülteni Sayı 17

1. Yetersiz beslenmenin anne karnındaki

gelişim üzerine etkisi ve uzun dönem

sonuçları

2. Gizli açlığın fiziksel ve bilişsel gelişim

üzerine etkisi

3. Gizli açlığın gelecekte toplum ve ekonomi

üzerine etkileri

4. Gizli açlığın hamilelik, emziklik, ek besine

geçişte, sütten kesilme dönemi ve sonrası

dönemlerinde ve sonrasında erken

dönemde tanımlanması.

Hacettepe Ünv. Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başk. Prof. H. Tanju Besler Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması, 2010 verilerini sunarak Türkiye’de kırsal ve kentsel bölgelerde yaşayan 19-64 yaş grubu kişilerde düşük kilolu, hafif kilolu ve obezite görülme sıklığı ile günlük ortalama vitamin-mineral alım düzeylerini anlattı. Verdiği ana mesajlar beslenme alışkanlıklarımız ve vücut yapısı analizlerinde bodurluk ile sonuçlanan besin yetersizliklerine yönelikti.

Kongrede genel olarak ele alınan konular;

Kaynaklar:

http://www.unric.org/en/latest-un-buzz/28946-hidden-hunger-hidden-problem

http://www.ifpri.org/pressrelease/two-billion-people-suffering-hidden-hunger-according-2014-global-hunger-index-even-leve

http://www.micronutrient.org/english/View.asp?x=573

http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs311/en/

https://www.deutschland.de/en/topic/life/lifestyle-cuisine/hidden-hunger

Page 4: Gıda Bülteni Sayı 17
Page 5: Gıda Bülteni Sayı 17

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ (WHO) YETİŞKİN VE ÇOCUKLARDA GÜNLÜK ALINMASI GEREKEN ŞEKER DÜZEYİNİ AÇIKLADI

Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar’daki önlenemez yükseliş 2012 yılından itibaren büyük bir artış gösterdi. Özellikle düşük ve orta gelir düzeyine sahip ülkelerde 70 yaş altı ölümlerin %82’si bu hastalıklardan gerçekleşti. Kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı ve metabolik bozukluklar gibi sorunların görülme sıklığında yaşanan artışın en temel nedenlerinin başında yetersiz ve dengesiz beslenme ile fiziksel aktivite azlığı geliyor. Dünya Sağlık Örgütü’de (WHO) bu yükselişe dikkat çekmek amacıyla yetişkin ve çocuklarda önerilen günlük şeker alım düzeylerini açıklayan bir kılavuz yayınladı. Kılavuzda sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivitenin artırılmasına dikkat çekiliyor. Buna göre yetişkin ve çocuklardaki günlük şeker alım düzeyinin toplam enerjinin %10’undan fazla olmaması gerektiğinde fikir birliğine varıldı.

Kaynak: WHO Guideline: Sugars intake for adults and children, 2015

SABRİ ÜLKER GIDA ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ VAKFI 11-17 MART TUZ TÜKETİMİ FARKINDALIK HAFTASI’NA DİKKAT ÇEKİYOR!

Tuz (veya sodyum klorür), sadece yemeklerimize eklediğimiz bir lezzet verici değil, aynı zamanda yaşam ve sağlığımız açısından önemli yere sahip bir çeşnidir. Besinlerin doğal yapısında da bulunan tuz; kan basıncının ayarlanmasında, sıvı dengesinin kontrolünde, sinir ve kasların görevlerini tam anlamıyla yapabilmelerinde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca şeker ve proteinlerin en küçük yapı taşı olan amino asitlerin emilimlerinde de rol oynar. Ortalama bir insan vücudunda yaklaşık 90 g sodyum bulunur. Bu oranın yarısı kan ve diğer vücut sıvılarında, üçte biri kemikte ve geri kalanı da vücut hücrelerinde yer alır. Gereksinimler kişiden kişiye değişmekle birlikte adet dönemlerinde, emzirmede ve aşırı terleme durumlarında vücudun daha fazla sodyuma ihtiyacı vardır.

Özellikle egzersiz yaparken sıvı ile birlikte kaybedilen tuzun mutlaka yerine konması gerekir. Yemeklere tuz eklenmesi karbonhidrat emilimini uyararak, suyun geri emilimini kolaylaştırır, kan hacminin dengesini ayarlar. Eğer egzersiz sırası ve sonrasında sadece su içilirse, vücut sıvıları akışkan hale gelir ve idrarla çok fazla sıvı kaybına neden olur. Böylelikle düşük sodyum düzeyleri kas kramplarına ve çabuk yorulmaya neden olabilir. Egzersiz sırası ve sonrasında tuz içeriği yüksek olan ayran gibi içeceklerin tüketilmesi kaybedilen tuzun ve sıvının yerine konmasını kolaylaştırır.

Tuzun az alınması kadar fazlası da zararlıdır. Kalp-damar hastalıkları ve hipertansiyon gibi sorunlara neden olabilir. Bu nedenle günlük tuz alımını Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği miktar olan 5 g’ın altında tutmak sağlığın korunması ve geliştirilmesinde önemli rol oynar. Fazla tuz tükettiğinizi düşünüyorsanız aşağıdaki önerilerimizi dikkate almanızda yarar var!

Kaynak: EUFIC FOOD TODAY 12/2006 ve FOOD TODAY 06/2006 yararlanılmıştır…

Page 6: Gıda Bülteni Sayı 17