64
www.haberpodium.com / 15 Nisan 2015 / Yıl 2 / Sayı 24

HaberPodium-24

Embed Size (px)

DESCRIPTION

HaberPodium ist eine Monatliche Zeitschrift, das Schweizerische Nachrichten auf Türkisch anbietet und für die türkischsprachige Bevölkerung der Schweiz zur Verfügung stellt. Zielsetzung ist die Förderung und die soziale Integration der türkischsprachigen Bevölkerung in ihre Umgebung und ein besseres gegenseitiges Verständnis.

Citation preview

Page 1: HaberPodium-24

www.haberpodium.com / 15 Nisan 2015 / Yıl 2 / Sayı 24

Page 2: HaberPodium-24
Page 3: HaberPodium-24

Bernerstrasse Nord 224 / 8064 Zürich Tel : +41 43 321 77 70 Fax : +41 43 321 77 [email protected]

LIVE MUSIK

Jeden Freitag und Samstag jeweils in den Abendstunden traditionelle Türkische Music

Montag : Geschlossen Dienstag-Freitag : 11.30-14.00 Uhr 17.00-24.00 UhrSamstag : 17.00-24.00 UhrSonntag : 17.00-24.00 Uhr

Page 4: HaberPodium-24

İsim:

Soyisim:

Firma:

Faaliyet alanı:

Dergi teslim Adresi:

Posta Kodu/ Şehir:

Telefon:

E-Mail:

Meslek:

Doğum tarihi:

İmza

75 Sfr. ödeyerek 1 yıllık abone olmak istiyorum. Gerekli bedeli ödemem için bana makbuz yollayın.

BANKA HESAP NUMARAMIZ: KONTO 60-648799-5

IBAN: CH59 0900 0000 6064 8799 5

ArgeMedia-HaberPodiumBollstrasse 15Postfach 4588405 Winterthur-CH+41 (0) 52 514 11 00+41 (0) 76 343 80 74

/haber.podium

İ s v i ç r e g ü n d e m i n i

b i z i m l e t a k i p e d i n !ABONE OL,

DERGiN HER AY

ADRESiNE GELSiN!

1 yıllık Abonelik ücreti

sadece 75 Sfr.

Dergimize web sitesinden de abone olabilirsiniz. www.haberpodium.com

Page 5: HaberPodium-24

Birleşmiş Milletler’in verdiği bilgilere göre, son dönemlerde Orta Doğu ve Afrika gibi coğrafyalarda şiddetlenen çatışmalar sonucunda, tahmini olarak 6 milyon kişi yerinden edildi. Uluslararası topluluklar, mevcut çatışmalara politik çözümler bulma ve yenilerinin başlamasına engel olma konusundaki başarısızlıklarını gizlemiyorlar.

Geçtiğimiz günlerde haber ajanslarının merkezine iki ayrı fotoğraf düştü. Sosyal medyada da yansıyan bu fotoğraflar, savaşların, özellikle de çocuklar üzerinde yarattığı dramatik etkiyi ortaya koymaya yetiyor.

Bu fotoğraflardan ilki, dört yaşında olan Suriyeli bir kızın fotoğraf makinasını silah sanarak ellerini havaya kaldırdığı anı yansıtıyor.

Diğer fotoğraf ise Ürdün'de bulunan bir mülteci kampında çekilmiş. Kampın içinde yaşayan bu küçük kız da kamerayı silah zannedip korkuyor ve teslim olur gibi ellerini havaya kaldırıyor.

Bu fotoğraflar; savaşların, çatışmaların etkisi sonucunda yaşanan acıların boyutunu ve çocukların yaşadığı travmayı gözler önüne sermeye yetiyor.

...

HaberPodium 2 yaşında

Aylık olarak yayınlanan HaberPodium dergisi bu sayısı ile ikinci yılını dolduruyor. İsviçre’de yaşayan insanlarımızın bilgi ve haber ihtiyaçlarını gidermek amacıyla yola çıktığımız bu çalışmamızda bizleri yalnız bırakmayan değerli köşe yazarlarımıza, sponsorlarımıza ve okuyucularımıza buradan teşekkür ediyorum.

HaberPodium ile; kadın, sağlık, çocuk, eğitim, meslek, politika, kültür-sanat, göçmenler, entegrasyon, aktualite vb. gibi konu başlıklarını süzgeçten geçirerek işleyen ve okuyucularına sunan bir çalışma ortaya çıkarmaya gayret ettik. "Herkes İçin Haber" sloganıyla yola çıktığımız bu çalışmamız, 2 yıl süresi boyunca edindiğimiz olumlu tepkiler doğrultusunda gelişerek devam edecek.

Son olarak, bu çalışmamızda dergimizi daha da yaygınlaştırmak adına okuyucularımızın abonelik desteğine ihtiyacımız olduğunu belirtmeden geçmeyeyim. Okuyucularımızın abonelikle sunacakları destek, çalışmalarımızın sağlıklı yürümesi açısından önem taşıyor.

Abone olmak isteyen okuyucularımız, dergimizin ilk sayfalarında bulunan abonelik formunu doldurup posta yolu ile bize gönderebilecekleri gibi, haber portalımız www.haberpodium.com’da bulunan "Abone Ol" butonundan da yararlanabilirler.

Ayrıca sunacak bilgileri ve haberleri olanların aramıza her zaman hoşgeleceklerini buradan bir kez daha ifade edeyim.

Sevgiyle...

Künye / Impressium

HaberPodium ist eine Monatliche Zeitschrift, das Schweizerische Nachrichten auf Türkisch anbietet und für die türkischsprachige Bevölkerung der Schweiz zur Verfügung stellt.

Zielsetzung ist die Förderung und die soziale Integration der türkischsprachigen Bevölkerung in ihre Umgebung und ein besseres gegenseitiges Verständnis.

ArgeMediaHaberPodiumBollstrasse 15Postfach 4588405 Winterthur-CH

Tel +41 (0) 52 514 11 00Tel +41 (0) 76 343 80 74E-Mail [email protected] Web www.haberpodium.com

Inserate [email protected] Bankverbindung KONTO 60-648799-5 IBAN CH59 0900 0000 6064 8799 5

Sahibi / HerausgeberArgeMedia

Genel Yayın Yönetmeni / ChefredaktorAydın Yıldırım

Haber Müdürü / NachrichtenchefSadık Bagadur

Yazı İşleri / RedakteurinGülter Locher

Fransız kantonları sorumlusu / Leiter französischen KantoneSavas Kulug

Hukuk Danışmanı / RechtsberaterinDerya Özgül LL.M

Yazarlar / AutorenCan DündarElif ŞafakB. Nazan Walpoth Mehmet Meral Derya ÖzgülSavaş Şengül

Baskı / DruckArgeMedia

Türkiye SorumlusuKurtuluş Karaşın

Online / InternetGünay Zenderlioglu

Yayın Periyodu / PeriodeYılda 12 Adet, her ayın 15'i 12 Mal Jährlich, jeder 15. des Monats

Die Verwendung von Texten, Fotos und Inhalten von haberpodium.com ist nur mit Quellenangabe (www.haberpodium.com) gestattet. Jede Verwendung oder Reproduktion ohne Genehmigung von haberpodium.com ist untersagt und verletzt die Autorenrechte. Die Redaktion behält sich das Recht vor, erhaltene Artikel, Fotos oder andere Arten von Dokumenten nicht zu publizieren.

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi ve sitemizi bağlamaz. Dergi ve sitemizde yer alan yazı, resim, ilan ve reklamlar ismimiz belirtilmek suretiyle ya da izin alınarak kullanılabilir.

HaberPodium basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder.

Redaksiyon kapanış: Her ayın 3`ü. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz haber, duyuru ve reklamlarınızı her ayın 3`üne kadar göndermeniz gerekmektedir.

Verdikleri ilanlarla sponsor desteği sunan firmalarımıza teşekkür ediyoruz.

Aydın [email protected]

Fotoğraf: Osman Sağırlı Fotoğraf: Rene Schulthoff

Page 6: HaberPodium-24

8 Uluslararası Af Örgütü'nden İsviçre İçin Çarpıcı Rapor

10 Schengen Plus - Prüm İsviçre ile AB Arasında Yeni Bir Güvenlik Anlaşması 22 Can DÜNDAR: Göğe Bakalım...

24 Meslek Seçiminde Yeni Yönlendirme Sistemi

25 Nitelikli İşgücü İçin Eğitime Destek

14 Elif ŞAFAK: Birbirine Tutunamayanlar

15 Tuğba Tan: Eximia Kavitasyon

9

12

16

19

20

23

26

Page 7: HaberPodium-24

54 Gezi Rehberi: İsviçre Milli Parkı

56 Masal: Holle Kadın

58 Yeni Çıkan Kitaplar

59 Etkinlik Takvimi

60 Yemek Tarifi

61 Bulmaca & Eğlence

28 ZAAKM 20. Yılını Kutladı

31

32

35 Senato'dan Ritalin İlacı Kullanımı Düzenlemesine Red, BM'de Eleştiri

36

37 Derya ÖZGÜL: Anne olacakların hak ve yükümlülükleri

38 BiLiKiD ile Entegrasyon ve Eğitim

42 Mehmet MERAL: Eklenmiş Aileler ya da Patchwork Aileler

45 Üçüncü Kuşağa Kolaylaştırılmış Vatandaşlık

46 Berna ÇOBAN: Doymak Bilmeyen Açlığım!

47 İsviçre'ye Giriş-Çıkışlarda Sıkı Kontrol

49 Hyundai İ20 / Corsa'dan Yeni Sportif Versiyon

50 Hız Limitlerini Okuyabilen Otomobiller

51 The Secret Trio

48

52

Page 8: HaberPodium-24

Güncel

8

Güncel

Jahresbericht Amnesty International

Die Menschenrechts-Organisation Amnesty International bezeichnet den Konflikt zwischen internationalen Menschenrechten und Volksinitiativen in der Schweiz als problematisch, ebenso Ausschaffungen aus der Schweiz und die Zustände in Gefängnissen. Der Bericht stellt einen Trend gegen Einwanderung in Europa fest.

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), 2014 yılına yönelik hazırladığı bir raporda, İsviçre’de yapılan halk oylamalarının uluslararası insan hakları ile çeliştiğini vurguladı.

Yurtdışı etmeler, cezaevlerindeki koşullar ve başörtüsü siyaseti gibi konuların

sorunlu olarak gösterildiği raporda, genel olarak göç karşıtı bir eğilim tespiti ortaya konuyor ve şu ifadelere yer veriliyor:

...neredeyse gizlenmeyen yabancı düşmanlığı gibi tutumlar özellikle kısıtlayıcı göç politikalarında çok belirgin. Bu durum devlet yetkililerine karşı güvensizliği de arttırmaktadır...

İsviçre özellikle hümaniter kurum ve kuruluşlar tarafından da insan halkarı ihlalleri ile suçlanırken; halk inisiyatiflerinin, AB ülkeleri vatandaşlarına getirilen kontenjan uygulamalarının ve suç işleyen göçmenlerin yurtdışı edilmelerinin uluslararası insan hakları yükümlülüğüne uyumlu olmadığı ifade ediliyor.

Rapora göre; İsviçre’de yapılan halk oylamaları ile uluslararası insan hakları yasaları arasında herhangi bir çatışmanın olmaması için, İsviçre, BM-Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi (CERD)‘nin önerilerini uygulamalı ve bağımsız bir mekanizma oluşturmalı.

Konuyla ilgili açıklama yapan Uluslararası Af Örgütü İsviçre sözcüsü Nadia Boehlen:"Böyle bir mekanizma, uyuşmayan girişimlerin önlenmesine yardımcı olurken, özellikle de uluslararası hukuka uygun olmayan, ancak kabul edilen bazı girişimlerin uygulamaya konulmasında yararlı olacaktır." diyor.

Rapor ayrıca İsviçre Ulusal İskenceyi Önleme Komisyonu (NKVF)’nun ve Sivil Toplum Kuruluşları’nın polise yönelik suçlamalarına da değiniyor. Güvenlik güçleri tarafından göçmenlerin sınır dışı edilmeleri sırasında; aşırı şiddet, güç ve kelepçe kullanıldığı ifade edilen raporda, sınırdışı edilen göçmenlerin hayati tehlikelerle karşı karşıya bırakıldıkları vurgulanıyor. Konuya somut örnek olarak da, iki Tamilli ilticacının 2013 yılında sınırdışı edilmeleri sonrasında, Sri Lanka güvenlik birimlerince göz altına alınmaları ve işkence görmeleri gösteriliyor.

Raporda, İsviçre’nin cezaevi koşullarına dair standartları yerine getirmediği belirtilirken, özellikle Cenevre’de bulunan Champ-Dollon cezaevinden, "insanlık dışı koşulları ve aşırı kalabalığından" da bahsediliyor.

Page 9: HaberPodium-24

Güncel

İsviçre ve AB arasındaki Serbest Dolaşım Anlaşmaları doğrultusunda İsviçre’ye gelip iş arayan AB ülkeleri vatandaşlarına 3 aylık

oturum hakkı tanınıyordu. Bu üç aylık süre, belli şartlarda en fazla bir yıla kadar uzatılabili-nirken, bu süre zarfında iş bulan AB vatandaşı, İsviçre’deki oturum şeklini değiştirebiliyordu. Bazı Kantonlarda iş bulamayanlar ise sosyal yardımlardan faydalanabiliyordu. 1 Nisan 2015 tarihinden itibaren Yabancılar Yasası’na düzenlemeler yapıldı, buna göre iş arama vesilesiyle oturum hakkı talebinde bulunan AB ülkeleri vatandaşlarına "maddi yeterlilik" şartı getirildi.

Şart koşulan maddi yeterlilik, "Elindeki para ile kendi geçimini sağlayabilir olmalı" şeklinde açıklanıyor. Düzenleme, İsviçre genelinde tüm kantonlarda geçerli olacak. Bazı kantonlarda, AB vatandaşlarına 3 aylık ya da daha uzun iş arama süresi boyunca sosyal yardım da öde-niyordu. Ancak AB ile İsviçre arasında yapılan anlaşma sosyal yardım hakkını öngörmüyordu.

Bundan yola çıkan Federal Hükümet, sosyal yardım istismarını önlemek adına yeni bir düzenleme yaptı. Buna göre; "iş arama vesilesiyle İsviçre’de bulunan AB ülkeleri vatandaşlarına sosyal yardım verilmeyeceği" maddesi Yabancılar Yasası’nda ayrıntılı bir şeklide yer edindi. Yasada, AB-ülkeleri vatandaşlarının işsiz kalmaları durumda, hangi şartlarda oturum hakkını kaybedecekleri de belirtiliyor.

Personen, die sich länger als drei Monate zur Stellensuche in der Schweiz aufhalten, erhalten eine Kurzaufenthaltsbewilligung. Ab dem 1. April müssen ausländische Personen, die eine solche Kurzaufenthaltsbewilligung beantragen, über ausreichende finanzielle Mittel verfügen, um ihren Lebensunterhalt zu bestreiten.

AB üyesi ülkeleri vatandaşlarının, iş arama vesilesiyle İsviçre’de bulundukları süre boyunca, geçimlerini sağlayacak yeterli bir paraya sahip olmaları gerekiyor. Karar Federal Hükümet tarafından alındı.

9

Page 10: HaberPodium-24

10

Güncel

Prüm Sitemi

Prüm, özellikle güvenlik bilgileri-nin hızlı bir şekilde alış-verişi için düşünülmüş. Uygulamaya göre; suç mekanında parmak izlerine ula-şan polis, online veri tabanı ile bu parmak izlerini Avrupa’da bulunan tüm verilerle karşılaştırabilecek. Böylelikle de kolayca Hit-No Hit (uygun/ uygun değil) sonucunu elde edebilecek.

Prüm Anlaşması polis açısından bu işleyişi kolaylaştırıyor. Uygulama ile, tek tek ülkelerden bilgi almak yerine, hızlıca hangi ülkede bilgi alınması gerektiği belirleniyor.

Prüm Sitemi 2005 yılında 7 AB ül-kesi tarafından hayata geçirilirken, AB genelinde 2008 yılında kullanı-lır hale geldi. Şu an İngiltere hariç bütün AB ülkeleri Prüm’e dahiller. AB üyesi olmayan Norveç ve İzlan-da gibi ülkeler de 2009 yılından bu yana Prüm’e dahiller.

Anlaşma dahilinde, Isviçre de bü-yük miktarlarda yeni veri tabanları AB ülkelerinin kullanımına suna-cak.

İsviçre Veri Miktarı

Parmak İzleri Veri Tabanı Merke-zi’nde (Afiş) geçen yıl 965 bin’den fazla kişinin parmak izi bulunuyor-du. DNA-Veri Tabanı Codis’te 169 bin insan profili mavcutken, Araç Veri Tabanı Mofis’te 5 milyonu aşkın araç kaydı bulunuyor

İsviçre cephesinden anlaşma olumlu

Federal Hükümet Prüm Anlaş-ması’na katılım kararını 2014 yılı Eylül ayında kabul etmiş, Federal Meclis ve Senato’nun Dış Politika Komisyonu üyelerinin tamamı bu anlaşmaya yeşil ışık yakmışlardı.

Gelecekte bu anlaşmaya dair ya-pılacak tartışmaları ve gelişmeleri kestirmek zor. AB ile yapılan anlaş-malara karşı çıkan SVP itirazlarını gizlilik ilkesi üzerinden yaparken, Yeşiller ise bu anlaşmaya olumlu bakıyor.

AB cephesi

Şu anki aşamada Brüksel’den anlaş-ma için onay beklenirken, müzake-renin 28 ülke tarafından onaylan-ması gerekiyor. İsviçre-AB arasında süren Serbest Dolaşım Anlaşması türü ilişkiler açığa kavuşmadığı sü-rece, AB İsviçre ile yeni bir iç pazar anlaşmasının imzalanıp imzalan-mayacağı tahmin edilemiyor. Ancak genel olarak Avrupa Birliği İsviç-re’nin bu anlaşmaya dahil olmasına olumlu yaklaşıyor. AB cephesinden, bu anlaşmanın kabulü halinde, bu durumdan en çok İsviçre’nin yarar-lanacağı konuşuluyor.

Der Bundesrat plant ein weiteres abkommen mit der Eu. Konkret geht es bei Prüm um den beschleunigten Austausch von Polizeiinforma-tionen. Polizisten aus der Schweiz und der EU sollen gegenseitig viel schneller auf ihre DNA- und Fin-gerabdruck-Datenbanken zugreifen können.

Federal Hükümet, Brüksel ile sıkıntılı günler yaşamasına rağmen AB ile yeni bir anlaşma planı hazırlıyor. Yeni anlaşma çervecesinde, İsviçre’nin ve Avrupa Birliği’nin polis teşkilatları, karşılıklı olarak DNA ve parmak izleri veri tabanlarına daha kolay ve daha hızlı bir şekilde erişebilecekler.

Schengen ve Dublin‘den sonra İsviçre kamuoyu yeni bir Avrupa şehri ile tanışacak; Prüm. Almanya’da bulunan Prüm, bir AB anlaşmasına ismi verilen şehirin adı.

Prüm Anlaşması daha çok güvenlik teşkilatı mensupları tarafından bilini-yordu. Mart ayında bu yana Avrupa Birliği ile görüşmeler yapan Federal Hükümet, Prüm Anlaşması’na dahil olmak istiyor.

İsviçre, Prüm Anlaşması ile Avrupa genelinde görev yapan polis teşkilatla-rıyla olan işbirliğini daha da güçlendirecek.

Prüm Anlaşması için Schengen Plus ismi de kullanılıyor.

Page 11: HaberPodium-24

Güncel

Page 12: HaberPodium-24

12

Güncel

2015 Ağustos’u ayı itibariyle yürürlüğe girecek olan SwissPass şu an kullanılan "Genel Abonelik" ve "Yarı Fiyat Abonelik" sistemlerinin yerine geçecek.

SwissPass uygulamasında, şu an kullanımda olan Abo-nelik çeşitlerinde bulunan geçerlilik tarihi, imza ve SBB logosu olmayacak. Kart üzerinde sadece fotoğraf, isim, doğum tarihi ve kart numarası yer alacak.

Kartta kullanıcı bilgileri mevcut olmayacak, ancak kart kontrol edildiğinde, kart üzerinde bulunan bir çip sayesinde kullanıcının veri bankasında bulunan bilgiler görünecek. Söz konusu bilgiler; geçerlilik süresi, abone çeşiti ve seyahat sınıfı gibi detaylardan oluşacak. Kon-trol edilen bilgiler ise (hata kontrolü ve düzenlemesi dahilinde) en fazla 90 gün kayıt altında tutulabilecek.

SwissPass Projesi Yöneticisi Bernd Nagel: "Kayıt düzeneği mümkün değil çünkü seyahat profilleri oluşturulmuyor. SwissPass İsviçre veri koruma hüküm-lerine uygun" diyor.

Yeni uygulamada abonelik süresi otomatik olarak yenilenecek ve kullanıcıya yazılı olarak zamanında iptal etme olanağı sunulacak.

Otomatik yenileme sistemi ile SwissPass maliyeti -62 Milyon Frank- karşılanacak.

Kart, birçok kayak merekezinde ve dağ demiryolların-da da geçerli olurken, ilerleyen zamanlarda geçerlilik bölgelerinin ve mekanlarının sayısı daha da artacak. Bunun için düşünülen mekanlar ise; hayvanat bahçeleri,

Bu bir evrim, devrim değil! diyor Toplu Taşıma Birliği (VöV) Başkanı Ueli Stuckelberger ve SwissPass’tanbeklentilerin çok yüksek olmaması gerektiğini belirtiyor.

Page 13: HaberPodium-24

13

Güncel

Daha az vergi ödemek için ne yapmalıyım?

Çocuğum doğru ve güvenilir bir sigorta güvencesi altında mı?

Sabit giderlerimi nasıl düşürebilirim?

Benim için en uygun ve en iyi sağlık sigortası hangisi?

Herhangi bir danışmanlık ya da randevu için, günün her saatinde

078 899 94 71 numaralı telefondan bana ulaşabilirsiniz.

Hochbordstrasse 1 / 8600 DübendorfLöwenstrasse 1 / 8001 Zürich

+41 (0) 44 552 35 00+41 (0) 78 899 94 71

Tel :Mobil :

İsteğe göre evlerde de danışmanlık hizmeti sunulur.

Bütün bu soruların cevabını ve daha fazlasını ücretsiz danışmanlık

hizmetlerimizden edinebilirsiniz.

[email protected] / www.life-gate.ch

festivaller, yüzme havuzları gibi yerler. Ayrıca günlük, genç ve tek kullanımlık biletlerin de zamanla SwissPass‘ a yüklenebilir olması öngörülüyor. Bunun için gerek-li olan teknik gereksinimler 2016 yılı sonunda hazır olurken, bu tarihte ilk taşıma birlikeri de hazır olmuş olacak.

2016 yılı sonunda ayrıca Bi-Bo Sistemi de (be in- be out) hazır olacak. Bu uygulamda kişi, toplu taşıma araca bindiğinde ve indiğinde, kapı yakınında bulunan kontrol cihazına kartını okutacak. Bu iniş ve binişler ile seyahat kaydı oluşturulurken ücret belirlemeleri yapılabilecek.

Swiss Pass: die heutigen blauen GA und Halbtaxabos werden ab August abgelöst. Im Unterschied zu heute fallen auf der neuen Karte Abo-Bezeichnung, Gültigkeit, Unterschrift und SBB-Logo weg. Neben dem Bild sind noch Name, Geburtsdatum und Kundennummer vermerkt. Über sein Gerät erfährt der Kondukteur Gültigkeit, Abonnementst-yp und Reiseklasse.

Page 14: HaberPodium-24

14

Güncel

Erkek, kadını çoook sevdi. Ve çabuk sildi. Aşklarını da ayrılıklarını da büyük çalkantılarla yaşamayı

sevenlerdendi. Hikâyesini bana anlattığında dinlemek istemedim evvela. Belki de önyargılıydım ona karşı. "Dinle," dedi. "Bir de benden işit şunu."

Serseri ruhluydu, kolay kolay bağlanmaz tiplerden. "Önce bir dünyayı keşfedeyim, sonra kendimi, derken bir kez de 80 günde devr-i alem edeyim; valla ancak o zaman bir yuva kurmayı aklımdan geçirebilirim," derdi her zaman. Leylek sürülerini havada görmüştü doğar doğmaz; yerinde duramaz, bir yastıkta kocayamaz, bir şehire bağlanamazdı. Ofisinin, evinin duvarlarında farklı diyarlardan getirilmiş onlarca eşya vardı. Güney Afrika'da, Kuzey Amerika'da, Uzakdoğu'da çekilmiş fotoğrafları süslerdi etrafı. Meditasyon yapmışlığı, hatta Hindistan'da bir aşramda bulunmuşluğu da vardı. Ama öyle el etek çekerek yaşamak ona göre değildi doğrusu. Nefsi ile ahbaptı.

Yapacak işleri vardı; görülecek yerler, kazanılacak başarılar. Bunu hiç dile getirmese de başka kadınlar tanımak istiyordu içlerinden birine "Karım" demeden evvel. Sadakat, 7 harfli bir kelimeden ibaretti onun için. Mümkün mertebe kullanmazdı. Kendini burjuva ilişkilerin üzerinde görür, başkaları için geçerli olan kriterlerin onu zerre kadar bağlamayacağına inanırdı.

Zor adamdı. Kendince ilkeleri vardı. Siyasetten hoşlanmazdı. Yerli sanatçıların hiçbirini beğenmezdi. Kolay burun kıvırırdı. Yerli roman

tak. Bir şeylere geç kalmaktan korktu. Koşup da yetişememekten. Eskiden farkına bile varmadığı ayrıntılar gözüne batmaya başladı. Meğer ne çok kız arkadaşının bebeği vardı. Onları seyretti; pusetleri, biberonları, oyuncaklarıyla ayrı bir gezegene ait gibiydiler. Kendini o gezegenden dışlanmış hissetti. Eskiden "tercihim" dediği şeyleri, şimdi bir zorunluluk gibi yaşamaya başladı. Ağırına gitti bu durum. Erkek ile kadın, birinin kendini hâlâ genç zannettiği, berikinin ise "aman yaşlanıyorum!" paniğine yakalandığı işte o tuhaf dönemeçte karşılaştılar. Belki bir sene evvel tanışsalardı hiç ayrılmazlardı. Ama bugün durdukları noktada birbirlerini taşımaları imkansızdı.

Erkek kızdı kadına. Onun bir türlü değişemeyişine. Bir midye gibi kabuğuna tutunmasına. Ona sarılmasına. İki kişilik bir dünya yaratmaya kalkıp "esas" dünyayla bağını koparmaya çalışmasına. Kadın kızdı erkeğe. Onun bir türlü değişemeyişine. "Yaşı varmış 40'a, üniversite öğrencisi gibi davranmaya kalkmasına." İkisi de aynı gerekçeyle, yani "değişmiyor" diye terk ettiler birbirlerini...

İkisi de hayali. Ben onları hikâye kahramanlarım olarak kurguladım. Birbirlerine tutunamayanlar....Kurcalar çünkü aklımı, nedendir bir türlü değişemeyişimiz? İnatla aynı kalmalarımız. Tekrarlarımız, hayatı bir sarmal halinde yaşamamız. Senebesene benzer öfkeleri, hasetleri, kırgınlıkları boynumuzda halka gibi taşımamız? Done done tıpatıp aynı hataları yapmamız, yanlış insanlara âşık olmamız. Hep "bile bile lades" kimi sevdalar.

okumazdı. Caz dinler, Amerikan edebiyatı takip ederdi. Reklam sektöründeydi. Sarhoş olduğunda bile bir kadına sarktığı görülmemişti. Hep dik dururdu. Kadınların da huyudur malum. Bir erkek ne kadar ulaşılmaz olursa o kadar caziptir nicesinin gözünde. O da bu oyunu iyi oynayanlardandı. Ağırdan satardı kendini. Hiçbir kadının peşinde koştuğu görülmemis, duyulmamıştı. Hep arzulanan, uğruna uğraşılan, gözyaşları dökülen oydu. Kadınları severdi, hem de çok. Ama daha da sevdiği bir şey varsa o da onları kendine hayran bırakıp terk etmekti.

Velhasıl, evlilik müessesine soğuktu. "Başımı bağlayacak hatun anasından doğmadı daha" derdi kafası iyi olduğunda. Gülerdi erkek arkadaşları. Ve ona yarı sitem yarı hayranlıkla bakardı arkadaşlarının eşleri. Yalnız kaldıklarında onu çekiştirirlerdi. Ona kızar gibi yapar, hatta yerden yere vururlardı ama bir yandan da onu ciddiye alırlardı. Kadın, erkeği çoook sevdi. Ve bir kalemde çiziverdi. Oysa bağlandı mı bırakmayanlardandı. Hikâyesini bana anlattığında dinlemek istemedim evvela. Belki de önyargılıydım ona karşı. "Dinle," dedi. "Bir de benden işit şunu."

"Erkekler özgür olmak için evlenmiyor ya, aslında kadınlar da öyle," derdi onu tanıyanlara. "Şimdi ben evli bir kadın olsam ne dünyayı dolaşabilirim ne kariyerime odaklanabilirim ne çıkıp tozabilirim, yalan mı? Özgürlüğümün tadıma varabilmem icin daha uzun süre bekâr kalmam lazım."

Böyle dedi, böyle yaşadı senelerce. Lakin bir gün 40 yaşına bastı. Paniğe kapıldı. Bedeni bir saat gibiydi. Tik-

Birbirine ‘tutunamayanlar’

Elif Ş[email protected]

Page 15: HaberPodium-24

15

Güncel

GÜZELLİĞİNİZİ GÜVENİLİR ELLERE TESLİM EDİN

12 yıllık tecrübesi ile güzellik ve bakım alanında en dogru adresiniz

Uygun fiyatlara her türlü güzellik hizmeti

• Lazer Epilasyon Diod Lazer• Kavitasyon bölgesel zayıflama• Selülit tedavileri• Botox- Kırıșıklık tedavileri• Așırı terleme• Migren tedavisi• Cilt ve güneș lekelerini yok etme• Hyaluronik asit dolgu ișlemleri• Dudak nasolabial• Dövme/Tattoo silme• Permanent Make up silme• Kılcal damar tedavisi• Anti Aging Skin• Rejuvenation cilt bakımı• Medical Needling• Lifting kaș kaldırma• İple kaș alma• Make up Artist• Gelin makyaj / Porselen makyaj• Sivilce, iz ve leke tedavisi• Doğum sonrası çatlak ve yırtık tedavisi• Chemical Peeling - Kimyasal deri soyma ve yenileme• Permanent Make up• Power Plate

Tuğba TanDipl. med. PraxisassistentinTrockenloostrasse 818105 Regensdorf

Tel: 044 840 55 00 076 405 50 [email protected]

Ultrason, elektroporasyon ve vakum sistemlerini birleştiren eximia kavitasyon, ses dalgaları ile yağları parçalayan ve yağ hücresini tamamen

yok eden bir yöntemdir. Uygulama cilt yüzeyinden yapılırken, 3 cm derinliğindeki istenmeyen yağları yok edebilen bir özelliğe sahiptir

Genellikle ağrısız olan eximia kavitasyon uygulamalarında cilt altına herhangi bir müdahalede bulunulmaz. Tedavi sonrası işinize bile dönmeniz mümkündür.

Eximia kavitasyon ortalama 10 seans olarak yapılırken, tek seansta 1-12 cm arasında değişen incelmeler olabilmektedir.

Selülit tedavisinde kullanılan bu yöntem, özel programlar sayesinde derideki dalgalanmalari azaltip selülitleri geriletiyor.

Kavitasyonda ortaya çıkan fazla yağlar ise, karaciğer ve lenf yolu vasıtasıyla vücuttan atılmaktadır. Atılım ve total yağ kitlesini azaltmak amacıyla spor yapılması, bu süre zarfında etkinliği arttırmaktadır.

Kavitasyon uygulaması kimlere yapılamaz?

• Yüksektansiyon,koronerkalphastalığı,diyabet,kan koagülasyon disfonksiyon rahatsızlıkları olanlarda

• Amaçlananuygulamabölgesindeyaraveyadermatit bulunanlarda

• Amaçlananuygulamabölgesindemetalprotezbulunanlarda

• Gebelerde

• Akutveyakronikhastalıklarveyaciddipatolojikdeğişiklikler yaşamış olanlarda.

Tuğba TanDipl. med. Praxisassistentin

[email protected]

Page 16: HaberPodium-24

16

GüncelRöportaj

Müziğe bir çocuğun anne ya da babasından oyun-cak isteme yetisine sahip

olduğu yaşlarda başladığını söyle-yen Gürkan Karacan, o yaşlarda oyun eşyalarının çoğunun çeşitli enstrümanlardan oluştuğunu aktarı-yor ve devamında şunları söylüyor:

"Artık büyüyordum ve gün geçtikçe o saflıkta yaptığım besteler, mü-zikler yerini içsel ve dışsal dünya-mın kargaşalarına ve yapaylığına bırakıyordu. Yine de duygularımı, fikirlerimi dünyaya bakışımı müzik

vasıtasıyla ifade etme yolunda ilerliyordum. Kimi zaman gitarım, kimi zamansa bağlamamla birlikte hayalimdeki sesleri canlandırmaya çalışırken, bir de baktım üniversite eğitimine başlamışım.

Ancak müzikten çok uzak bir bölümde, inşaat alanında umutsuz ve isteksizce okuyordum. Geçen ilk yılların ardından kendimi bu işe kaptırmış diplomamı bile almıştım. Bir süre sonra da mühendislik eği-timime devam etmek için kendimi İsviçre’de buldum."

İsviçre’de başarılı müzikal çalışmalara imza atan bir isim Gürkan Karacan. 3 yıldır İsviçre’de yaşayan Karacan, müzikal faaliyetlerinin yanısıra İnşaat Mühendisliği dalında eğitim de görüyor.

Artık büyüyordum ve gün geçtikçe o saflıkta yaptığım besteler, müzikler yerini içsel ve dışsal dünyamın kargaşalarına ve yapaylığına bırakıyordu.

Page 17: HaberPodium-24

GRUBUNUZDAN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?

KARACAN KOMBO isimli bir müzik grubu bu. KA-RACAN KOMBO ismini siz sormadan ben söyleyeyim; Bir isim arıyorduk grup için. Kelimelerle oynarken, ortaya çıktı birden. Karacan’a uygun olduğu için arka-daşlarım bu ismi önerdiler.

NE TÜR MÜZİKLER YAPIYORSUNUZ?

Ağırlıklı olarak Anadolu’nun farklı bölgelerinden ve Balkanlardan oluşan bir müzik repertuarımız var. Gru-bumuzda bu müziklere yabancı olmayan tek müzisyen benim. (gülüyor)

BİRAZ AÇAR MISINIZ BU KONUYU?

Mesela Caleb Avusturalya’dan geldi ve grubun kurucu üyelerinden biri. Saksafon ve klarneti ile bize muh-teşem bir yorum katıyor. Reto İsviçreli. Akordeon ve udu ile grubumuza eşlik ediyor. Lukas Biel’den geliyor ve Kontrbas çalıyor. Silvan ise hayatının çok uzun bir bölümünü Afrika’da geçirmiş bir arkadaşımız. Grubu-muzda baterist ve perküsyonist olarak yer alıyor. Hepsi müziğini yaptığımız o coğrafyalara yabancı ama müzik bu yabancılığı giderdi. Bizim için kültürel bir zenginlik bu. Bu kültürel zenginliğin sonucunda çok eğlenceli, enteresan sesler ve müzikler çıkıyor ortaya.

MÜZİKLE İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNİ NASIL BAĞDAŞTIRDINIZ?

Hayal gücüm ve deneyimlerim İnşaat Mühendisliği’ni müzikle ilişkilendirmeme yardım etti. Örneğin yapılar-da bile müziği anlar, müziği düşünür oldum. Yapısal Akustik ve ses fiziği ile alakalı birçok soru zamanla olgunlaşmaya başladı ve ilginç bir projeye dönüştü.

NASIL BİR PROJE BU?

Bu projeyle ilgili hala netleşmesi ve üzerinde derin derin düşünülmesi gereken çok şey olduğu için şimdilik anlat-mak istemiyorum.(gülüyor)

MÜZİKAL ANLAMDA BURADA NELER YAPIYORSUNUZ?

3 yıldır buradayım. Bir yandan bu ülkeye adapte olma-ya çalışırken, bir yandan da sosyal projelerim kapsa-mında çocuklarımıza ve gençlerimize gitar ve bağlama dersleri veriyorum. Amacım müzik yolunda küçük de olsa bir ışık tutabilmek. Bunun yanısıra, mühendislik eğitimim devam ederken ruhumdaki müzik hala bir arayış içerisindeydi. Paylaşılmak ve sohbet etmek isti-yordum. İşte tam bu sırada birbirinden değerli müzis-yenlerle tanışmaya başladım. Daha sonra biraraya gelip müzikler yapmaya birlikte vakit geçirmeye başladık ve grubumuz kendiliğinden kuruldu. Herkes oldukça memnun.

17

Page 18: HaberPodium-24

Terapist desteği şart mı?

Zürich Kantonu’nda gençlerin yaklaşık yüzde 60’ı bir terapiste uğruyor. Terapi konuları genellikle; konuşma terapisi, duyu terapisi, uğraş terapisi şeklinde iken bazen psikologlar da devreye girebiliyor.

Peki çocukların yüzde 60’ının terapistlere yönelmeleri ne kadar gerekli? Tabii ki her anne-baba çocuğu için en iyisini arzular. Ancak bunu yaparken şu soruyu da sormak gerekiyor; Çocuğun iyiliği ve ilgisi gerçekten bu yönlü mü?

Ailelerin okul ve eğitmenlerle çatışmaları

Bu sıra çok duyduğumuz şey, ailelerin okul ve eğitmenlerle çatışmaları. Aileler de, eğitmenler de çocuğun iyiliğini istiyorlar. Ancak eğitim ile ilgili olan bir kararda anne-babalar ve öğretmenler arasında farklı düşünceler ortaya çıkabiliyor.

Konu ile ilgili görüştüğümüz bir çok aile, okullarda çocuklarıyla ilgili haksızlıktan, keyifyetten ve güç gösterisinden yakındı. Eğitmenler, çocuk hakkında aldıkları kararları genellikle anne-babaların istemi ve bilgisi dışında alıyorlar. Oysa çocuk hakinda verilen bütün kararların anne-baba ile birlikte alınması gerekiyor.

Günümüzde giderek daha çok bu tür çatışmalar içine giren aileler bilinçleniyorlar ve artık herşeyi okula bırakmıyorlar. Bunun iyi bir gelişme olduğunu buradan belirtelim. Anne-baba olarak çocuğunuzla ilgili kendinizi haklı hisettiğinizde sonuna kadar devam edin.Bu konuda gerektiğinde hukuki destek almaktan da kaçınmayın.

İletişim eksikliği sorun yaratabiliyor

Ortaya çıkan sorunların büyük bir kısmı genellikle iletişim eksikliğinden kaynaklanıyor. Okulların anne-babalarla görüşmeleri neredeyse okulun tatile gireceği dönemlere denk getiriliyor. Bu durumda aileler sorunları anlamada geç kalabiliyorlar. Hatta görüşmelerde hangi konuların konuşulucağı ailelere önceden belirtilmezken, aileler görüşmelere hazırlıksız gidiyorlar ve sorularının yanıtlarını çok geç alıyorlar.

Okullar ne kadar güçlü?

İsviçre’de okullar genellikle kendilerini adeta devlet olarak tanımlıyorlar. Bu durumda aileler kendilerini doğallığı ile güçsüz ve zayıf hissedebiliyorlar. Yapılan görüşme protokollerini okul belirlerken, aileler çoğu zaman kendilerini ifade etmekte zorlanıyorlar.

Yine en çok görülen sorunlardan biri, ailerin istemlerinin görüşme notlarına dahil edilmemesi. Bu anlamda eğitimle ya da okulla ilgili herhangi bir sorun çıktığında, ailelerin elinde yazılı birşey olmuyor.

Okulların ailelerle iyi geçinmeleri eğitim sisteminin temel taşı olmalıdır. Güç gösterisi yerine, beraber çözüm arayışına girilmesi en doğru yaklaşımdır. Çocuğun iyiliği için her iki tarafı da kendi görev ve sorumluklarını en iyi şeklide yerine getirmesi gerekiyor.

•Carrosseriereparaturen•Blechschäden•Hagelschäden•ReparaturenallerMarken•Rostreparaturen•Sandstrahlen•ScheibenundGlas

ersetzen•AutoLackierung•KleineReparaturen

(Dellen usw.)

•Lederlackieren•Kunststoffreparaturen•Lederreparierenund

pflegen (im Auto, Kleidung, Sofa)

•Felgenmechanischschleifen

•Felgenreparierenundlackieren

•Fahrzeugkosmetikallgemein

•Fahrzeugreinigenundpolieren

ÖffnungszeitenMontag bis Freitag: 7.30 – 12.00 und 13.00 – 17.00 UhrSamstag: 8.30 – 14.00 Uhr

HighTech Color Mevlüt Koyuncu Zürcherstrasse 300 / 8406 Winterthur043 422 59 88 / 076 334 25 75 www.hightech-color.ch [email protected]

18

YAPTIĞINIZ MÜZİKLERE İLGİ NASIL?

Verdiğimiz konserlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bir süredir isviçreli ve farklı mekanlarda da çok uluslu dinleyicilere konserler veriyoruz. Söylediğim şarkılara, türkülere, sözleri anlayan ya da anlama-yan herkesin bir şekilde eşlik etmesi beni gerçekten mutlu ediyor. Anadolu ve Balkan müziklerini farklı yorumlarda sunma isteğimiz dinleyicilerimiz tara-fından da ilgiyle karşılanıp desteklendiği için bir hayli mutluyuz. Haliyle biz de çalışmalarımıza daha arzulu ve birçok yeni projeyle devam ediyoruz.

HERHANGİ BİR CD ÇALIŞMANIZ OLACAK MI?

İsviçreli bir ses mühendisi arkadaşımız eşliğinde stüdyo çalışmalarımıza başladık. Çalışmalarımızın yer aldığı bu CD’yi önümüzdeki aylarda müzikseverlerle buluşturacağız.

SON OLARAK BELİRTMEK İSTEDİĞİNİZ BİRŞEY VAR MI?

KARACAN KOMBO olarak felsefemiz repertuarı-mızı kendi yorumlarımızla dinle-yecilerimize sunmak. Sunar-ken de kendi bestelerimizi olgunlaştırıp dinleyicileri-mizle buluşturmak. Bu Enerji ve felsefeyi bizimle paylaşmak isteyen herkesi konser-lerimizde görmek bize hem ilham hem de güç verecektir.

Herkese bol müzikli günler...

İlerleyen zamanlarda verilecek olan KARACAN KOMBO konser tarihleri şöyle:

Okuyucularımız sanatçıya [email protected] adresi üzerinden ulaşabilirler.

19 Nisan, Saat: 19.00Baracken MusikWatterstrasse 1268105 Regensdorf

6 Mayıs, Saat: 20.00Alte Kaserne Kulturzentrum Technikumstrasse 8 8402 Winterthur

Page 19: HaberPodium-24

19

Güncel Güncel

rinin ölümle sonuçlanabileceğinin altını çizen Doç. Dr. B. Nazan Walpoth, sağlıklı beslenmenin, hareket etmenin , sigara içmemenin, kilo almamanın yanında düzenli kontollerin ve risk analizlerini yap-tırmanın önemine de değindi.

Seminerin ardından soru-cevap bö-lümüne geçildi. Katılımcılar kişisel olarak bilgilenme fırsatı da yaka-ladıkları soru-cevap bölümünün ardından, katılımcılar için lezzetli yemeklerden oluşan bir apero verildi.

Gelişmiş ve gelişmemiş ülkelerde kalp krizlerinde büyük artışlar ol-duğunu aktaran Walpoth, İsviçre’de yılda oratalama 17 bin kalp krizi vakası yaşandığını vurguladı.

Seminerde kalp ve damar yapıların-dan da bahseden Walpoth, kadın ve erkekler arasında koroner arter hastalığına yakalanma yaşlarının ve şikayetlerinin farklı olabileceği-ni belirtti. Buna göre 45 yaşından büyük olan erkekler ile 55 yaşında olan kadınlarda kalp krizleri daha fazla görünmekte. Ani kalp krizle-

Bern Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi -İnselspital Kardi-yoloji Bölümü Öğretim Üyesi

ve aynı zamanda STAV (İsviçre-Tür-kiye Hekimler ve Sağlık Akademis-yenleri Derneği) Başkanı olan Doç. Dr. B. Nazan Walpoth, kalp sağlığı ve koroner arter hastalığı konusun-da bilgiler sundu. Walpoth, sunu-munda koroner arter hastalığının nedenlerini, gelişimini, şikayetlerini ve özellikle de koruyucu hekimliğin önemini vurguladı.

Araştırmalara göre, kalp krizlerinin yüzde 64’ünün evlerde olduğunu söyleyen Walpoth, kalp krizinde erken müdahalenin çok önemli olduğunu belirtip, ilk 4 dakikalık müdahale sonrasında hiç zaman kaybetmeden 144 no’lu acil yardı-mın aranması gerektiğine dikkati çekti. Doç. Dr. B. Nazan Walpoth, ayrıca herkesin erken hayata dön-dürme konusunda eğitim almasının önemini vurgulayıp, Zürich’in farklı bölgelerinde bulunan tam otomatik defibrilatörlerin yerlerini açıkladı.

Köşe yazarlarımızdan Doç. Dr. B. Nazan Walpoth geçtiğimiz günlerde kalp sağlığı konusunda halka yönelik bir seminer verdi. Zürich Başkonsolosluğu bünyesinde bulunan Atatürk Salonu’nda 26 Mart 2015 tarihinde verilen seminere ilgi yoğundu.

19

Page 20: HaberPodium-24

20

GüncelSöyleşi

Doktora tezinizden bahsedebilir misiniz?

1980'li yıllardan 2013'e kadar okutulan ilkokul ders kitaplarını araştırıyorum. Özellikle de Hayat Bilgisi, Türkçe, Sosyal Bilgiler, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi gibi ders kitapları ile ilgileniyorum. Bu kitap-ların içeriklerindeki vatandaşlık kur-gularını inceleyip toplumsal cinsiyet ile ilişkilerini şekillendirmeye çalışıyorum.

Toplumsal cinsiyet ilişkilerini nasıl şekillendiriyorsunuz?

80'li yıllarda yayınlamış olan birçok kitapta "modern kadın" ile "geleneksel kadın" birbirinden tamamen zıt olarak sunuluyor. "modern kadın" çoğu

ürkiye’de 80’li yıllardan günümüze okutulan ilkokul kitapları, İsviçre’de yaşayan Deniz Yüksel’in Doktora tezine konu oldu. İlkokul kitaplarından

yola çıkarak Türkiye toplumunun eğitimsel, kültürel ve sosyal dönüşümlerini yansıtan Deniz Yüksel, araştırmalarında bazı çarpıcı bilgilere yer veriyor.

Almanya'da doğup büyüyen Deniz Yüksel Hamburg Üniversitesi'nde Orta Doğu Bilimi okudu. Ardından Doktora için İsviçre’ye gelen Yüksel, şu an Zürich Üniversitesi’ne bağlı Asya ve Orta Doğu Enstitüsü'nde (Asien-Orient-Institut) Doktora Asistanı olarak çalışıyor. Asistanlık dahilinde dersler veren Deniz Yüksel aynı zamanda doktora tezini de hazırlıyor.

Page 21: HaberPodium-24

21

Güncel

21

kültürünü ya da yaşam tarzını bil-mek anlamına da gelmez tabii. Yeni bir okul sistemine alışmak, kuralları tam olarak öğrenip onlara uymak da demektir. Almanya'dan buraya ge-lenler, genellikle "Burası da Almanya gibidir herhalde" şeklinde düşünüp yanılabilirler. Buranın tarzına alışıp açık görüşlü olmak gerekir. Üniver-sitede farklı ülkelerden gelen birçok insan var. Buralarda bol faaliyetler de oluyor tabii. Bu yüzden pek de zorluk yok gibi.

Burada bazı projelere de dahilsiniz. Son olarak bu projelerden bahsedebilir misiniz?

Zürich Kantonu Entegrasyon Dairesi'nin yürüttüğü bir projede çalışıyorum. Bu proje daha çok burada yaşayan Müslümanlarla ilgili. İsviçre’de yaşayan Müslüman-ların günlük yaşamları ile ilgileni-yoruz. Bu kapsamda, çalışmak ve dini vazifeleri yerine getirmek için, hem işverenlere hem de Müslü-man kesimlere hitap eden bir bilgi broşürü hazırladık. Bunun dışında, Entegrasyon Dairesi olarak Zürich Başkonsolosluğu ile birlikte yeni bir proje lanse ettik. Bu çalışma dah-linde Türkiye'den yeni gelenler için, İsviçre’deki yaşama dair bilgilendir-me toplantıları düzenledik. Bu tarz çalışmalarımız devam edecek.

düşünme biçimindene de yansıyor. Bir toplumda ilkokul kitapları birçok insan tarafından mutlaka okunur. Çocukken kitapta yazılan ve gösterilenlerin muhakkak gerçek olduğu düşünülür. Kitapta yer alan bilgilerin özenle seçilmiş olmaları akıllara gelmez pek. Bu yüzden de bu kitaplarda tam olarak ne yazıl-dığını incelememiz ve eleştirel bir gözle bakmamız çok önemli.

Üniversite’de Türkçe dil eğitimi de veriyorsunuz. Kaç öğrenciniz var?

Değişik seviyelerde, 20 ile 30 kişi arasında değişiyor. Türkçe dili, Orta Doğu biliminde Farsça'nın yanın-da ikinci dil olarak öğreniliyor ve yan dal olarak da seçilebiliyor. Bu imkandan hem sıfırdan Türkçe öğ-renmek isteyenler hem de Türkçeyi bilen Türkiye kökenli öğrenciler faydalanıyor. Türkçe dil bilgisinin hiç de kolay olmadığını fark edip derslerden yararlananlar da var tabii.

Bir göçmen olarak İsviçre’de Doktora yapmanın zorlukları var mı?

Başka bir ülkede yaşamak ve hayatı sürdürmek her zaman öncekinden biraz daha zordur. Özellikle Alman-ya'da doğup büyümem bana burada bazı kolaylıklar sağladı. Almancayı bilmem çok önemli bir avantaj mese-la. Ancak bir ülkenin dilini bilmek,

zaman şehirde yaşayıp devlet görevlisi, öğretmen ya da hemşire olarak çalışır. "Geleneksel Kadın" ise köyde yaşar, sık sık mağdur olur ve bu yüzden de sürekli yardıma ihtiyaç duyar. Dış görünüşleri de zıttır. Biri dizlerine kadar kısa etek giyerken diğeri köy kıyafeti giyer ve tülbent takar. Bu durum vatandaşlık kurgusu için ne demek oluyor peki? Bir kadın tipine "Türk Kadını" de-nilmesi tercih edilirken diğer kadın tipi dışlanıyor. Bu tip sunumlar gü-nümüzde hala devam ederken, Tür-kiye'nin siyasal durumu ile birlikte değişiklikler de ortaya çıkıyor.

Tezinizde başka ne tür belirlemeler sunuyorsunuz?

Vatandaşlık kurgularını incelerken nasıl, yani hangi davranışlarla iyi vatandaş olunur diye soruyorum tezimde. Mesela 80'li yıllarda tasarruflu bir yaşam tarzı sunulur-ken, 90'larda bunun tam tersine bir tüketim tarzı vurgulanıyor. Böyle davranışlar değişik hikayelerle anla-tılıyor ve tabii ki çocukların yaşam tarzlarını bir şekilde etkiliyor.

Ne tür hikayeler bunlar?

Tüketim konusunun somut bir ör-neğini şöyle verebilirim; küçük bir kızın oyuncak bebeği kırılmış. Kız ağlarken Atatürk onu teselli ediyor ve hemen dükkana gidip ona yeni bir bebek alıyor. 80’li yıllar olsa idi, bu bebeğin tamir edilmesi gerekirdi. 90'lı yıllarda ekonominin kuvvet-lendirilmesi için toplumun eğitilerek ıslah edilmesi gerekli görüldü. Ayrı-ca Atatürk'ün bu hikayeye katıl-ması, konunun önemini vurgulama açısından önemli kılınıyor.

Teziniz için neden ders kitaplarını seçtiniz?

Ders kitaplarına karşı özel bir ilgim var. Çocuklara okulda ne öğretilirse toplum da ona göre gelişir ve şekil-lenir. Kitapların içerikleri toplumun

Page 22: HaberPodium-24

22

Güncel

70’lerin ortaları...

Bıyıklarımızın yeni terlediği devir...

Henüz kanlanmamış sokaklar; Ankara’da hâlâ medeni bir başkent havası var.

Pergelin bir ucunu Kızılay’ın merkezine saplasan, çizeceğin dairenin içine Türkiye’nin pek çok yetkin edebiyatçısı, sanatçısı, düşünürü sığar.

Mülkiyelilerde hararetle solun iktidar hesapları yapılıyor.

Attilâ İlhan, Gökdelen’deki Set Kafeterya’da yazıyor şiirlerini...

Ahmet Say, İnkılap Sokak’taki daracık bir odada, "Türkiye Yazıları”nı çıkarıyor.

Oraya uğrayan edebiyatçılar, yandaki Tavukçu’da demleniyor. Kimler yok ki aralarında:

Cemal Süreya, Metin Altıok, Turgut Uyar...

Tavukçu, Sakarya’da, dışardan baksan kıraathane sanacağın bir meyhane...

Biz de oralarda tanışıyoruz, ilk anason kokusuyla, rakı tadıyla...

Gözümüz, kulağımız yan masada; edebiyatçıların sofrasında...

Cemal Süreya’nın ceketindeki düğmeler kopuk; hoşlandığı kızlara ceketinden bir düğme koparıp hediye edermiş meğer...

Masada Turgut Uyar’ın "Göğe Bakma Durağı”nın okunduğunu işitiyoruz belli belirsiz:

Müzik setinde "Yeni Şarkılar”ı vardı.

Heyecanla tek tek çaldı. Edip Cansever, Cemal Süreya, Nâzım Hikmet, Ömer Hayyam ve tabii Turgut Uyar geçti birer birer geniş salondan...

Fazıl’ın notaları eşliğinde şiirlerini okuyup ruhumuzu yıkadılar.

Albüm bittiğinde, "Hangisini beğendin en çok” diye sordu Fazıl...

15 yaşım sızladı burun direğimde...

Hayli eski bir durağa gittim; başımı kaldırıp göğe baktım.

"Şu kaçamak ışıklardan, şu şekerkamışlarından/

Bebe dişlerinden, güneşlerden, yaban otlarından/

Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar/

Şu aranıp duran korkak ellerimi tut/

Bu evleri atla, bu evleri de, bunları da/

Göğe bakalım.”

***

Ankara, eski başkent halinden çok uzak artık...

Kızılay’da, ne coşkulu iktidar hesapları var, ne Türkiye Yazıları...

Tavukçu’da şiir de kalmadı.

Ama ne mutlu ki o şiirlerle büyümüş, şimdi onları büyüten bir dâhimiz var.

Fazıl’ın "Yeni Şarkılar”ını dinleyin.

Göğe çıkalım.

"Sayısız penceren vardı, bir bir kapattım /

Bana dönesin diye bir bir kapattım /

Şimdi otobüs gelir, biner gideriz /

Dönmeyeceğimiz bir yer beğen, başka türlüsü güç...”

Bir ihanet hikâyesiymiş anlatılan; öyle işitiyoruz.

"İkimiz birden sevinebiliriz; göğe bakalım” diyor Şair...

Delişmen çağımızdayız, yeni sevdalıyız; sevinmek istiyoruz; göğe bakıyoruz.

***

Meğer o zamanlar, Fazıl Say da oralardaymış.

O bizden küçük tabii; babaları şiir okurken Zeynep Altıok’la Fazıl, bitişik sandalyelerde uyurmuş.

Piyano dersi çıkışı, şiirden masallar eşliğinde sandalyede uyuyan küçük çocuğun dünya çapında büyüyüşüne hepimiz tanıklık ettik. O çocukla iftihar ettik.

Tehdit ettiler; yılmadı.

Dava ettiler, olmadı.

Eserlerini repertuvardan, adını festivallerden çıkardılar; tınmadı.

Dünya ondaki cevheri gördü.

"Velhasıl onlar vurdu, Fazıl büyüdü”.

***

Geçenlerde evinde buluştuk.

Yeni albümünün heyecanındaydı.

Göğe bakalım...

Page 23: HaberPodium-24

Gectigimiz günlerde Karadeniz kadınlarının yaşamlarından hikayelerin aktarıldığı "Ye-

şilden Maviye- Karadenizden Kadın Portreleri'' isimli bir kitap okuyucula-rıyla buluştu. 50 farklı yazar tarafın-dan kaleme alınan kitap Leyla Çelik ile Elif Yıldırım tarafından derlenip hazırlandı. Nika yayınlarından çıkan kitapta, Karadenizin kadınlarının zorlu yaşam kavgalarının yer aldığı hikayeler sunuluyor.

Kitabı hazırlayan Leyla Çelik ile Elif Yıldırım; "Bize çok şey katan coğ-rafyamıza biz de bir şeyler katalım” şiarıyla yola çıktıklarını, kadın hikayelerinin yer aldığı kitapta an-latılanların kurgu değil, yaşanmış-lıkların edebi izdüşümü olduğunu söylüyorlar.

Kitapta anlatılan Karadeniz ka-dınının filmlerde, fıkralarda, ka-rikatürlerde duyduğumuz-gör-düğümüz-okuduğunuz Temel’in yan karakteri Fadime olma-dığına vurgu yapan yazarlar, hikayelerde yazılan kadınları şöyle anlatıyorlar:

''Kocası askerde öldüğü için, beş çocuğuna bak- mak

zorunda olan ve bahçelere düşen fındık kabuklarını un haline getirip yavrularına ekmek yapan... Sırtında ağırlığının birkaç katı yükle uçurum kenarından evine ulaşmaya çalışan...Mısırı hasat eden, çayırı biçen, hem ineğini hem çocuklarını aşsız bırakmayan... Ununu değirmende öğütüp, çayırını ahırdaki yoldaşına yem eden...Ormana gidip kurumuş-çürü-müş odunları kesen, onları sırtlayıp kuzinesine yetiştiren...Mübadelede tüm ailesini kaybeden... Toprağın-dan, vatanından koparılan… Dilini, dinini gizlemek zorunda kalan...Hem yavrusunu hem buzağısını sırtındaki küfeye sığdırıp fındığını toplayan...Çocuk yaşta farkında bile olmadan ev-lendirilen...Horonu ibadet eder gibi oy-nayabilen, esprilerin en zekicesi- ni patlatıveren...Karanlığa, faili meç- hule oğlunu-kızını kurban eden... Ceza-evi kapılarından mezar başlarına bü-yük bir dirençle yıllarca gidip-ge- len...Tarih öncesinin Amazonlarından aldığı misyonu bugüne taşıyan; direnç- li, çalışkan, fedakâr tüm kadınlar... Onlar; savaşçı ruhları, becerikli elleri, pırıl pı-rıl işleyen zekalarıyla en yakın dostları doğanın koynunda hayatlarını sürdü-rüyorlar."

Leyla Çelik1973 yılında Ankara’da doğdu. Aslen Ordulu olan Çelik 1990 yılından bu yana yayıncılık sektöründe çalışıyor. Çelik daha önce Karadeniz kadınını konu alan Fadime Kimdir (Heyamola Yayınları, 2007) kitabının editörlüğünü de yaptı.

Kitap, 50 usta yazarın kalemiyle yazılmış hikayelerden oluşuyor. Kitaba

katkıda bulunan yazarlardan ve hikayelerden bazıları şöyle; Ayla Hindistan Adak / Gençliğini Ertelemiş Kadınlar; Ahmet Özer / Dağlardı Tanığımız; Elif Yıldırım / Amazonlardan Asiyelere, Medea’dan Medihalara Karadeniz Kadını; Hanife Türkseven / Romeyikanın ‘G’izinde Pontuslu Kadınlar;Kemal Sahir Gürel / Bir Türkü, İki Öykü: "Oy Asiye"; Leyla Çelik / İfakat ve Yoldaşları - "Göğe Islık Çalan Kadınlar”; Mehmet Akif Ertaş / Fadime’de Eleni’yi, Temel’de Niko’yu Barındıran Bir Müziğin İzinde…; Rıdvan Özkurt / Gece Kadın - K’aoboni - Lazuri Befa - Ayşe;Sezai Sarıoğlu / Vakti Çerağ Çingene Sinem;Yayla Karsan Boztaş / Cinli Gelin.

Elif Yıldırım 1973 yılında Samsun’da doğan Elif Yıldı-rım edebi yazılar yazmaya lise yıllarında başladı. Üniversite yıllarında yazı faali-yetini gazeteci olarak sürdüren Yıldırım on beş yıldır İsviçre’nin Basel kentinde yaşıyor. İsviçre’de Sosyal Pedagoji alanın-da gördüğü eğitimin ardından, pedagog olarak çalışmaya başlayan Yıldırım’ın, Aykolik (Favori Yayınları, 2013) adında bir şiir kitabı da var.

23

Kitap

Page 24: HaberPodium-24

24

Güncel

Ticaret Birliği ve Kantonlar bu konuda gençler için yeni bir yönlendirme sistemi

geliştirdi.

İsviçre’de meslek seçimi, birçok genç için 8. sınıfta verilmesi gereken önemli bir karar. Gençlerin uygun bir meslek seçebilmeleri için, kendi isteklerini, yeterliliklerini ve becerilerini gözönünde bulundurmaları şart. Bu durum gençlerin yanısıra, veliler ve okul için de bazı yükümlülükler getiriyor.

İşverenler cephesinden yapılan açıklamada, yeni sistemle ilgili memnuniyet vurgulanırken, uygulama ile eğitimin yarıda bırakılması ya da alan değiştirme gibi durumlarda azalmalar yaşanacağı belirtildi.

Profillerin eğitim müfredatına bağlı hale getirilmesi konusundaki çalışmalar ise Eğitim Müdürlüğü Konferansı (EDK) tarafından yürütülecek.

Ticaret Birliği ve Eğitim Müdürlüğü Konferansı (EDK), yaklaşık 190 ayrı mesleğin eğitim gereksinimlerini gösteren bir yönlendirme sistemi tanıttı. Söz konusu sistemde şu anda 153 meslek kayıtlı durumda.

Yönlendirme sisteminde mesleklere yönelik bazı profiller mevcut. Uygulamada kolay ya da zor meslek diye bir ayrım olmazken, her meslek türünün kendine özel gereksinimleri ortaya konuyor.

Mit der Berufswahl steht bei vielen Jugendlichen im 8. Schuljahr eine wichtige Entscheidung an. Es gilt, aufgrund der eigenen Vorlieben, Kompetenzen und Stärken den passenden Beruf zu wählen. Dies setzt voraus, dass Jugendliche, Eltern und Schule die Anforderungen der einzelnen Berufe kennen. Der Gewerbeverband und die Erziehungsdirektorenkonferenz (EDK) haben eine neue Orientierungshilfe vorgestellt, welche die schulischen Anforderungsprofile in rund 190 Berufen systematisch darstellt.

İsviçre’de gençlerin yüzde 30'una yakını, sektörlerine göre başka meslek alanlarına ya da işlere yöneliyorlar.

24

Güncel

Page 25: HaberPodium-24

25

Güncel

lişmesi adına, mesleki eğitim koşul-larına uymayan gençler için yetkin-lik kanıtlarının geliştirilmesini talep ediyorlar. Bu talep, gençlerin meslek ve eğitimden kopmalarını engelle-mek için düşünülüyor. Buna göre, bir mesleği yapmak adına gereken şartların profili ortaya konacak. Meslek fuarlar, meslek danışmanlar ve yerel şirketlerin açık günleri, okul ve meslek seçimi konusunda gençlere ipuçları verebilecekler.

Federal Hükümet bu kapsamda, mesleki ve yüksek okulların sınav hazırlık kurslarının finansına katkı sunacak.

Toplantıda yüksek mesleki eğitimi güçlendirme isteği önplana çıkar-

ken, uluslararası eğitim alanında İsviçre’yi daha da tanınır hale getirmek amacıyla bilgilendir-me kampanyaları da planlan-

dı.

Kısa bir süre önce Federal Hükümet ve Kanton tem-silcileri ile Sosyal Toplum

Kuruluşları, "Ulusal Mesleki Eğitim Zirvesi” adı altında Bern’de bir araya geldiler.

Zirve sonrası yapılan ortak açıkla-mada, İsviçre mesleki işgücü potan-siyelinin koordineli bir çalışma ile daha iyi kullanması gerektiği ifade edildi. Alınan kararlar doğrultu-sunda, birçok gencin mümkün olduğunca “II. derece orta öğretim seviyesinde” mezuniyete yönlen-dirmesine dair çalışmalar ortaya konacak.

Meslek eğitimini bitiren İsviçreli-lerin yaklaşık yüzde 96’sı ya lise diplomasını almış ya da meslek ortaokulu tamamlamış du-rumdalar. Ancak göçmen kökenli gençlerde bu oran oldukça düşük.

İttifak ortakları, sonra ki eğitim sürecinin olumlu ge-

In Zukunft sollen mehr Jugendliche nach der obligatorischen Schulzeit eine weiterführende Schule oder eine Berufslehre absolvieren. Vertreter des Bundes und der Kantone haben in Bern mit den Sozialpartnern ein «nationales Spitzentreffen der Berufsbildung» abgehalten. Gemeins-am bekundeten sie die Absicht, mit einem koordinierten Engagement das inländische Potenzial an Fachkräften besser auszuschöpfen. Für junge Menschen, welche die Vorauss-etzungen für eine Berufslehre nicht erfüllen, sollen die Verbundpartner sogenannte Kompetenznachweise entwickeln, die dann die Beschrei-tung des weiteren Bildungswegs ermöglichen. Die Rede ist von Anforderungsprofilen. Sodann soll die obligatorische Schule ihren Beitrag leisten, indem Berufs- und Schulwahl optimiert werden. Erwähnt sind Be-suche von Berufsmessen, Begleitung durch Berufsberater, Schnupper-lehren und Tage der offenen Tür in lokalen Betrieben.

Bu açıklama Ekonomi Bakanı Johann Schneider

Ammann tarafından yapılırken, bu söylem birçok

işveren ve sendika tarafından da kabul gördü.

Gelecektedaha çok genç zorunlu

eğitimin ardından ek bir eğitim ya da meslek

okulundan mezun olsun.

Güncel

25

Page 26: HaberPodium-24

Güncel

26

İsviçre’nin önde gelen araba parçası firmalarından biri olan Autoteile Wettingen’in yetkilisi Ahmet Yılmaz

ile görüştük. İlk olarak bu alandaki mesleki deneyimlerinden bahseden Ahmet Yılmaz yaklaşık olarak 20 yıldır bu sektörün içinde olduğunu söylüyor. Mesleğe tamirici olarak başlayan ve Ford garajlarında çalışmaya devam eden Yılmaz daha sonra bu alanda meslek eğitmenliği yapıyor.

Ahmet Yılmaz 2011 yılında kurduğu Autoteile Wettin-gen isimli firma ile çalışmalarını yeni bir boyuta taşıyor.

Merkezi Wettingen’de bulunan firma henüz çok genç olmasına rağmen yıllık cirosu 3,5 ile 4 milyon frank arasında. Yaklaşık 1500 garaj ile bağlantıları olduğunu

aktaran Yılmaz bu başarının sebebini şu sözlerle ifade ediyor: "Müşterimizle direk kontakt halinde olmamız çok önemli. Müşterimizin neye ihtiyaçları varsa en kısa süre içerisinde

tedarik edebiliyoruz. 20 yıllık bir deneyim, meslek bilgisi ve alt yapı var, dolayısıyla müşterinin ne istediği-ni biliyoruz. Cumartesi günleri de dahil olmak üzere akşam 7’ye kadar açığız. ihtiyaç duyulan her malzeme her saate tedarik edilebiliyor bizde. Ayrıca fiyatlarımız da çok uygun."

Daha çok Zürich, Aarau bölgelerinde aktif olan Au-toteile Wettingen’de hemen hemen tüm araba marka-larının orjinal parçalarını bulmak mümkün.

Fotoğraf: Fatih Yılmaz

Page 27: HaberPodium-24

Ahmet Yılmaz Autoteile Wettingen olarak Kick Boks sporcusu Kazım Çarman’a sponsorluk desteği sunduklarını da ifade ediyor. Kazım

Çarman ‘The Story’ isimli dövüş gecesinde İsviçreli Gui-do Kessler’e karşı ringe çıkacak. Her zaman başarıyı destekleyen bir firma olduklarını dile getiren Ahmet Yılmaz, Kazım Çarman’a destek olmaktan dolayı mutlu olduklarını söylüyor. 23 Mayıs’ta ekibi ve dostlarıyla beraber Olten’da olacağını aktaran Yılmaz; "Sonuç ne olursa olsun Çarman’ın yanındayız" diyor.

Gectiğimiz günlerde Autoteile Wettingen’e bir nezaket ziyaretinde bulunan Kazım Çarman ise, sponsorluk konusundaki desteğinden dolayı Ahmet Yılmaz’a teşek-kür etti ve firmanın müşterileriyle hatıra fotoğrafları çektirdi.

Kazım Çarman Guido Kessler’e KarşıGeleneksel olarak yapılan Fight Night Kick Boks organizasyonunun üçüncüsü bu yıl 23 Mayıs’ta "The Story” adı altında Olten`de gerçekleştirilecek.

Bu yılki organizasyonda dikkatleri çeken en önemli ayrıntı, sinema oyuncusu ve Kick Boks sporcusu Kazım Çarman’ın İsviçre'nin tanınmış dövüş sporcularından bir olan Guido Kessler ile ringe çıkacak olması.

Her iki sporcu da yaptıkları açıklamalarda oldukça iddialı konuşurlarken, yapılacak olan bu karşılaşmada ünvan mücadelesi verip kozlarını paylaşacaklar.

Olten Stadthalle`de gerçekleştirilecek olan bu Kick Boks akşamında kazanan sporcu 50 bin franklık ödülün ve Uluslararası Legend kemerinin de sahibi olacak.

Organizasyonda 20 ayrı ülkeden birçok Kick Box dövüşçüsü de yer alıp ringde kıyasıya mücadele edecekler.

Bu yılki organizasyonu 6 bin dolayında sporseverin takip etmesi bekleniyor.

Page 28: HaberPodium-24

28

Güncel

Zürich Anadolu Aleviliği Kültür Merkezi, kuruluşunun 20. yılı vesilesi

ile bir gece düzenledi. 28 Mart Cumartesi günü Stadthalle Dietikon’da düzenlenen geceye yoğun bir katılım olurken, program içeriği de oldukça zengindi.

Page 29: HaberPodium-24

29

Güncel

29

güçlü çıkmanın koşulunun birlikte hareket etmek olduğu vurgulandı.

Diyarbakır Belediyesi Eş Başkanı Gülten Kışanak 7 Haziran seçimle-rinde herkes kendi kimliği ile temsil edilmesi gerektiğini belirtip demok-ratik iradenin ancak bu şeklide sandığa yansıyacağını dile getirdi. Konuşmasında Kobane sürecine de değinen Kısanak, sandıktan çıkacak demokratik iradedenin tüm Orta-doğu’yu etkileyeceğini de söyledi.

Cumartesi günü gerçekleşti-rilen 20. yıl kuruluş etkinli-ğinde iki ayrı bölüm vardı.

İlk bölümü saat 14.30’da başlayan etkinlikte, "Demokrasi Mücade-lesinde İttiifaklar" adı altına bir sempozyum yapıldı.

Moderatörlüğünü Süleyman Ars-lan’ın yaptığı sempozyuma konuş-macı olarak; Diyarbakır Belediyesi Eş Başkanı Gülten Kışanak, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Sekreteri Bülent Ant, İsviçre Alevi Federasyonu Başkanı Duran Mor,

Zürich Anadolu Aleviliği Kültür Merkezi kurucularından Muharrem Özcan katıldı. Sempozyuma davet edilen başka bir isim CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu oldu. Sezgin Tanrıkulu, gönderdiği bir telefon mesajı ile, baska bir pog-ram nedeniyle sempozuma katıla-mayacağını bildirdi.

Sempozyumda öne çıkan konu 7 Haziran’da yapılacak olan genel se-çimlerdi.Konuşmacılar genel olarak seçimlerde yapılacak ittifaklara de-ğinirken, seçim süreçince sandıktan

Page 30: HaberPodium-24

30

Gülten Kışanak’tan sonra söz alan Avrupa Alevi Birlik-leri Konfederasyonu Sekreteri Bülent Ant da seçimlerde yapılacak ittifakların önemine değindi.

Ant, konuşmasında Avrupa Alevi Birlikleri Konfederas-yonu Başkanı Turgut Öker’in Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) Milletvekili adayı olduğunu açıkladı.

Yaklaşık 2,5 saat süren sempozyumun ardından Kül-türel Program bölümüne geçildi. Program, ZAAKM derneği bünyesinde müzik eğitmeni olarak faaliyetler yürüten Savaş Aslan’ın öğrencilerinden oluşan bir koro-nun sahne almasıyla başladı.

Cem Doğan, Metin-Kemal Kahraman, Ali Rıza Albay-rak-Hüseyin Albayrak ve Aynur Doğan gibi sanatçıla-rın sahne aldığı etkinlikte sanatçıların performansları dinleyicilerine coşkulu anlar yaşattı.

Sahnede birbirinden güzel parçalar seslendiren sanat-çılar kendilerine özgü müzik türleriyle dinleyicilerine unutulmaz bir müzik akşamı sundular.

Etknilik, geçen 20 yıllık süre boyunca, ZAAKM yöne-timinde görev alanların ve sanatçıların sahneye davet edilmesiyle son buldu.

Page 31: HaberPodium-24

31

Güncel

Yaşamda bir geçiş süreci olmayan bekarlık, kişinin hayatında bir part-ner eksikliğinin olması da değildir. Kişinin ilişki kuramadığı ya da mut-suz olduğu anlamına da gelmiyor bu durum.

Yanlız yaşamak için, kendini sevmek, bağımsız ve güçlü olmak gerekir.

"Bekarlık Sultanlıktır" söyleminden yola çıkarak, bekarlığa dair bazı avantajları şu şekilde sıraladık;

Bekar olmak sürekli olarak kendinle yüzleşmektir. Kendi ba-şına kaldığın için, kendini daha iyi tanırsın. Etki ve tepkilerin, düşünce ve fikirlerin başkaları tarafından daha az müdahaleye maruz kalır.

Kendine, arkadaşlarına ve ailene daha çok zaman ayırabilirsin.

Bazı durumlarda daha esnek olabilirsin.

Kendi kararlarını kendin verebilirsin.

Kendi ritmini bulup uygulayabi-lirsin.

Daha az uzlaşmacı olabilirsin.

Daha çok keşif yapabilir, yeni insanlar tanımak için daha çok fırsatlar yakalayabilirsin.

Sürekli olarak başkalarının sorun ve ruh halleri ile karşı karşıya kalmazsın.

Güçlenirsin ve bu durum seni sınırları aşmaya davet eder.

En önemlisi de özgür ve bağım-sızsın.

Tabii ki bekar olmanın dezavantaj-ları da var. Ancak bizim aktarmak istediğimiz, bekar olmak da bir ya-şam biçimidir ve toplumsal boyutu ile kişinin yaşam seçeneğine saygı duyulması gerekir.

Günümüzde uzun süreli bekarlık durumu kabul görülmemekle birlikte, bekarlık sadece bir geçiş dönemi olarak görülüyor. Çoğumuz için bekarlık kavramı; bir ilişkiden başka bir ilişkiye geçiş, yeni bir partner arayışı şeklinde

yorumlanabiliyor.

Güncel

/haber.podium

Page 32: HaberPodium-24

32

GüncelSağlık

Doç. Dr. B. Nazan WalpothBern Üniversitesi Tıp Fakültesi HastanesiKardiyoloji Bölümü Öğretim Üyesi [email protected]

Hipotermi Nedir?

Hipotermi, vücut sıcaklığının 35 C° ‘nin altına düşmesi durumu olarak tanımlanır. Vücut mer-kez sıcaklığının 28 C° altına düşmesi durumuna da Ağır Hipotermi diyoruz.

ABD’de her yıl 700 insan açık havada gelişen hipotermi neticesinde hayatını kaybediyor. Bizim yaptığımız bir araştırmada, İsviçre`de 7 yıl içinde ağır hipotermi nedeniyle acil teda-vi gören 234 kişi saptadık. Bu sayılara bakıp olayın çok da ender bir durum olmadığını hemen anlayabiliriz. Bu bakımdan herkesin, daha önemlisi bu tür acil vakalarla karışlaşan ambulans ekibinin, kurtarma ekibinin ya da hastanelerin acil servislerindeki hekimlerin dik-katini bu konuya çekmelerinde büyük yarar var. Hipotermi (soğuk su, buz çatlakları, açık hava)

Hipoterminin sebep olduğu dolaşım solunum durması durumlarında ölüm kararı kesinlikle sahada alınmamalıdır.

Bu yazı, hayatını hipotermi nedeniyle kaybeden, dağcılık yapan çok sevdiğim iki arkadaşıma (Dr. Halil Yeniçıkan hipotermi, Recep Çatak kafa travması ve hipotermi) olan gönül bor-cum ve başka insanlara kılavuz olması ümidi ile yazıldı. O zamanlar intern Dr. olan ben donmanın ve travmanın derecesini bilmeden "acaba kurtarılabilir miydiler?” diye çok zaman düşünmüştüm. Ağrı kış çıkışında kaybettiğimiz bu iki arkadaşımdan sonra, hipotermi konusun-da en kapsamlı kontrol çalışmasını İsviçre`de konuya çok vakıf bir ekiple birlikte yapmış ve yayınlamıştım (N Engl J Med. 1997 Nov 20;337(21):1500-5).

Page 33: HaberPodium-24

İlk aşamada ne yapmalı?

Öncelikle donmanın fark edilmesi gerekir. En idaeli merkezi vücut sıcaklığını rektal ya da yemek borusundan ölçebilmektir. Kulak yolundan da henüz kalbi çalışan insanlarda vücut sıcaklığı ölçebil-mektedir. Bilinci kapalı kalbi henüz çalışan hastalarda yemek borusun-dan ölçüm bazen kalbi durduran ritm bozukluğunu tetikliyebildiği için yapılmamalıdır (ventriküler fibrilasyon). Ölçüm yapamadığımız ortamda hastanın durumuna göre (4 faz) karar verilir.

Alanda ne yapmalı?

Hastanın kuru, rüzgarsız ortama getirilip daha fazla vücut sıcaklığı-nın düşmesine engel olmak gerekir. Ancak unutmamalı ki temelde uç-lardan merkeze (periferden merke-ze) soğukluğun yayılmasını önlemek için hastayı mümkün olduğunca fazla yerinden oynatmamakta fayda var. Çünkü bu tür oynamlar dur-mamış kalbe ani daha soğuk kanın akması ile durdurabilir (afterdrop). Bu yüzden de periferden (dıştan) hastayı ısıtmak gibi işlemelere de başlanmamalı (sahada). Çok dik-katli olarak mümkün olduğunca az oynatarak hastanın gerekli müdeha-lelelerin yapılabileceği kliniğe -çok acil- transfer edilmesi gerekir.

Ağır hipotermili ve bilinci kapalı hastalar az soludukları (yetme-yebilir) için suni solunum altında transfer edilmelidir. Kalbi durmuş-lara da hemen reanimasyona (kalp masajı ve suni solunuma, en ideali tüp ve oksijen ile) başlayıp, süresi ne olursa olsun aralıksız devam ettirilmelidir.

İlaçlar hipotermi vakalarında hemen hemen hiç ya da çok az kullanılır. Bir kez sadece adrenalin (bir çeşit reanimasyonda kullanılan ilaç) denenebilir. Aynı kural defib-rilasyon (elektroşok) için geçerli hasta vücut ısısı yükseltilmeden çok

Düşen vücut sıcaklığı ile vücudun metabolizması yavaşlamakta ve organların, özellikle de beynin ok-sijensizliğe, yetersiz dolaşıma olan toleransı da çok artabilir.

Hafif hipotermi de primer kişinin solunum hızı artarken kan basıncı yükselir ve aşırı bir idrar sökmesi görülebilir. Bu da aşırı volüm kaybı-na, yani dehitratasyona sebep olur.

Titreme ile vücut sıcaklığı 4 dere-ce kadar arttırabilir fakat bu da vücudun oksijen gereksinimi 3-4 kat yükseltir. Soğuğa maruz kal-

ma devam ederse kişinin beyinsel aktiviteleri ile birlikte kendisi de yavaşlar, hareket ve düşünme kabi-liyeti kısıtlanır.

28 C° den itibaren bilinç kaybı olur ve bu 20 C °’de beyin elektrosunda (EEG) hiçbir aktivite gözlenemez. Bir başka belirti de nabzın yavaşla-ması ve sonunda kalbin durmasıdır. En son aşamada da damarlarda pıhtılaşma bozuklukları (kanamaya ve pıhtılaşmaya yatkınlık) görülür.

tüm organ sistemelerini tutabilen kompleks bir durumdur. Genelde düşük hava sıcaklığında ıslak ve rüzgarlı ortamda daha kolay gelişir. Şehirlerde, sıklıkla evsiz ya da ba-ğımlı olan insanlarda gelişme riski vardır. İkinci risk grubu ise, yetersiz giyinmiş-giyinmemiş ya da kazaya uğramış kış sporcularıdır. Soğuk suya düşme ile gerçekleşen donma-lar burada konu edilmeyecektir.

Hipotermi kabaca vücut sıcaklığı-nın 35 C° altına düşmesidir. 4 Faza ayrılabilir;

üşüme, titreme ile kendini gösteren tablo

IHafif hipotermi

35-32 C°

kişinin yavaşlaması fakat titremenin artık olmadığı tablo

IIOrta hipotermi

32-23 C°

altında bilinç kaybı oluşurken, solunum fonksiyonlarının yerinde olması

IIIAğır derecede hipotermi

28 C°

Bilinç kaybı yanında solunum ve kalp durması ile kendini gösteren bir tablo olarak sınıflandırılır.

IVÇok ağır hipotermi

24 C°

33

Page 34: HaberPodium-24

34

Güncel

kalp-akciğer makinesinde kalbin çalışmasına kadar geçen zaman 7,5 saat gibi inanılmaz bir süredir. Has-ta sekelsiz uzun bir sağıltım devre-sinden sonra evine yollanmıştır.

4 yıl sonra bizim yaptığımız kont-rolde (psikolojik testler, beyin MRİ, detaylı Nörolojik testler) tamamen normal olarak çıkmıştı. Bu araş-tırmamızda ağır hipotermili vaka-ları uzun reanimasyon sonrası ve kalp akciğer makinasında kanları ısıtılarak hayata hemen hemen hiç sekelsiz dönen toplam 15 vakayı kontrol etmiş ve yayınlamıştık.

Sonuç olarak, kalp ve solunum durması ağır hipotermi neticesi ile olmuşsa lütfen orada hastayı ölü ilan etmeyiniz. Hastaya müdeha-le edebilecek merkeze (açık kalp ameliyatı yapılan merkezler) acilen kesintisiz yaptığınız kalp masajı ve suni solunum getiriniz. Hasta genç ise ve herhangi bir ölümcül travma-sı yoksa hayata dönme şansı çok yüksektir.

Bugüne kadar hayata döndürüle-bilen en düşük vücut sıcaklığı 13.7 C° ile Norveçli bir Kadındır. (Hafif nörolojik sekeli kalmış).

Bu yazıda kaskatı dönmüş deep frozen vakalardan tabi ki bahsetmi-yoruz. Orada artık geri dönülmez bir hasar oluşmuştur ve yapılacak birşey kalmamıştır.

reanimasyon koşullarında acilen maksimal tedavi olanaklarının bulunduğu bir merkeze (açık kalp ameliyatlarının yapılabildiği yani kalp akciğer makinasının olduğu) ortama transfer edilmelidir.

Kimlerin hayatta kalma şansı daha yüksektir?

Çabuk vücut ısısı düşenler, gençler, açık havada oluşan donmalar, ani tehlikli ritm bozukluğu ile kalbi duranlar, donmadan önce alkol alanlar...

Hayatta kalma şansları düşük olanlar; bina içi ya da kapalı yerde gelişen donmalar, çığ kazası ile kardan boğularak kalbin duranlar, yavaş yavaş vücut ısısı düşenler, ileri yaştakiler, ağır travma geçirenler

Bizim serimizdeki en düşük vücut sıcaklığı 17.1 C° ve yaklaşık 7.5 saat kadar dolaşımı yetersiz olan İtalyan bir dağcı hastamızdır.

Bu dağcı buzul çatlağına düştükten sonra, kurtarma ekiplerince zor-luklarla saatler sonra çıkarılmıştır. Bu esnada gerek iletişim gerekse de kalp seslerinin ve solunumunun takibi için çatlağa bir mikrofon uzatılmıştır. Henüz bilinci yerinde olan kazazedeye vücuduna bu aygıtı yapıştırması söylenmiştir. Kayıtla-ra göre, kalp durmasından sonra,

etkili olmadığı için en fazla üç kez uygulanmalıdır.

Ağır hipotermili vakaların genelde iyileşme/hayata dönme olasılığı çok yüz güldürücü olduğundan (ağır travma, kafa travması, kaza, boğulma gibi nedenleri yoksa) kalp akciğer makinasına bağlanıncaya kadar aralıksız uzunluğu ne olursa olsun reanimasyona devam etmek gerekir. Çünkü başlıkta yazıldığı gibi hiç kimsenin vücut ısısı nor-male dönmeden ölümüne karar verilemez!.

Çığ kazalarından sonra durum farklıdır. Kazaya bağlı üst solunum yolları traumatize olmuşsa (çığ kazası) kazazedenin asfiksiye (boğulmaya) bağlı hayatını kaybedip kaybetmediği net değilse yine kesintisiz reanimasyon koşulları altında hastayı en yakın hastaneye transfer edip potasyumuna bakılmalı eğer değerler 10-12 mmol/l ise orada reanimasyon ümitsizdir ve reanimasyon hemen sonlandırılır.

Hipotermik hastaların tek tolere edemediği şey şeker düşüklüğüdür ki o da hemen tedavi edilmelidir. Diğer herhangi bir ilaca ya da kalp piline genelde gerek yoktur. Hasta-nın vücut ısısı yükkseldiğinde çoğu ritm düzensizliği hemen düzelir.

Tüm derin hipotermi vakalarının

Page 35: HaberPodium-24

İsviçre’de, doktorlar tarafından özellikle çocuklar için sıklıkla tavsiye edilen Ritalin ilacı

konusunu daha önceleri dergimizde birçok kez paylaşmıştık. Ailelerin Ritalin ilacı ile ilgili gösterdikleri hassasiyet nedeniyle bu konuyu sürekli olarak işlemeye özen göstereceğiz.

Ritalin ilacı ile ilgili aktüel bir tartışma bu kez Senato’da yürütüldü. Senato oturumunda Ritalin ilacının kullanımına daha sıkı kurallar getirilmesi fikrine karşı çıktığını açıkladı.

Ritalin kullanımı konusu daha önce Federal Meclis’te tartışılmıştı.

Ailelerin şikayetlerden yola çıkan Federal Meclis, çocuklara Ritalin ilacı verilmesinin daha sıkı kurallara tabii tutulmasını talep etmiş, Federal Hükümet’e de Rital kullanımına dair bir rapor hazırlaması talimatı vermişti.

Söz konusu rapor önceki yılın Kasım ayında tamamlandı. Raporda yer alan temel vurgu ise; "Ritalin türü ilaçların tedavilerde kötüye kullanılmadığı” idi. Bu Rapor sonucundan yola çıkan Senato "Ritalin ilacı ile ilgili herhangi bir düzenlemeye gerek yok” dedi.

Böylece Federal Meclis’in bu ilaç türlerine getirmek istediği sınırlama istemi Senato tarafından kabul görmemiş oldu.

Birleşmiş Milletler’den eleştiri: Çocuklara zorla Ritalin ilacı veriliyor

Ancak BM Çocuk Hakları Komitesi, İsviçre’deki Ritalin kullanımı durumuna eleştirel yaklaşıyor. 2015 yılı başında konuya ilişkin bir açıklama yapan Komite, İsviçre’deki çocuklara ve gençlere "aşırı” derece de DEHB (ADHS) tanısı konulduğunu belirtiyor ve bu durumu eleştiriyor.

BM raporunda, bazı doktorların anne-babalara baskı yaparak çocuklara zorla Ritalin ilacı kullandırdıkları da yer alıyor. Raporda yer alan vurgulardan biri de, çocukların Ritalin kullanmadıklarında" okuldan ihraç edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaları” oldu.

Federal Hükümet’ten açıklama

Federal Hükümet cephesinden bir açıklama yapan İçişleri Bakanı Alain Berset Senato istişarelerini BM’ye cevap vermek adına da kullanarak, BM’nin eleştirilerine "şaşırtıcı” yorumunu yaptı. Berset: ”Böyle bir durumdan haberdar değilim. Meseleyi birçok açıdan, kantonların görevi dahilinde olsa bile, dikkatlice takip etmekteyiz” dedi.

Ritalin nedir?

Ritalin, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda (ADHS) kullanılan bir ilaç türü olma özelliği taşıyor. Doktorların hareketli çocuklara yönelik ilk tavsiyesi genellikle, sakinleştirici etkisi olan Ritalin ilacı oluyor. Son dönemlerde bu ilaç türü doktorlar tarafından daha sık tavsiye edilirken, Federal Meclis, bu ilaçların çocukların tedavilerinde kötüye kullanıldığına dair şikayetleri gündemine almıştı.

Elimizdeki mevcut bilgilere göre; ailesi Ritalin kullanımını reddettiği için birçok çocuk okul değiştirmek zorunda kalıyor.

35

Güncel

Page 36: HaberPodium-24

Güncel

Federal Gıda Güvenliği ve Veterinerlik Dairesi (BLV)‘nin Mart ayı sonunda yayınladığı bir rapora göre, İsviçre’de yeni anne olanların %62’si, önceki yıl

çocuklarını ilk 3-4 ay boyunca emzirdiler.

2003 yılına ait bir çalışma raporunda, ilk 3-4 ay boyunca çocuğunu anne sütü ile besleyen annelerin oranı % 53 idi. İsviçre federal makamlarının ve Dünya Sağlık Örgütü’nün önerileri ve yönlendirmeleri doğrultusunda ortaya çıkan bu durum, son yıllarda hazır mama ile besleme trendinin kırılmaya başladığını ortaya koyuyor.

Öneriler doğrultusunda, annelerin folik asit ve D Vitamini aldıkları da belirtiliyor. Annelerin yüzde 80’i doğum sonrasında çocuklarına D Vitamini veriyor. Anne sütü önemli derecede bağışıklık ve savunma bileşenleri içeriyor. Ayrıca emzirme, hem annede hem çocukta birçok hastalık riskini azaltıyor.

Brezilya’da yapılan uzun vadeli bir çalışma sonrasında, bebekken bir yıldan fazla emzirilen kişilerin, bir aydan daha az emzirilenlere göre daha zeki oldukları sonucuna varıldı. Yapılan IQ-testleri sonucunda, her iki grup arasında ortalama 4 puan fark var.

İsviçre’de kadınlar çocuklarını önceki yıllara göre daha çok emziriyorlar. Sağlıkçılar bu durumu hazır mama trendinin kırılmasına bağlıyor.

36

Güncel

Page 37: HaberPodium-24

Birçok kadın yasal doğum izinlerini "ücretsiz izin" olarak uzatıyor. İsviçre’de

çalışan anne adaylarına 2005 yılından bu yana ücretli doğum izni hakkı tanınmakta.

Toplamda 98 gün (14 hafta) olan bu izin hakkı çocuğun doğduğu günden itibaren başlıyor. Bu yasal izin hakkı annenin çalışma yüzdeliğinden bağımsızdır. Yani anne adayı, doğum sonrası daha az saat çalışsa ya da hiç çalışmasa bile 14 haftalık bir doğum iznine sahiptir. Annenin, bu 14 haftaya ek olarak iki hafta da ücretsiz izin hakkı bulunmakta. Bu iki haftalık izin isteğe göre doğumdan önce ya da sonra kullanılabilir. Bu zamanlara ek olarak daha uzun bir ücretsiz izin isteği,kişinin işveren ile görüşmesi ile kararlaştırılabilir.

30 gün sonra iptal ediliyor. Bu durumda anne kaza sigortasını ek olarak kendisi ödemek zorundadır.

Ücretsiz izin süresince maaş ödenmediği için, emeklilik primleri bu dönemde maaşlardan kesilmez. Annenin bu dönemde ödemediği primleri daha sonra ödemesinde fayda var.

Aynı şekilde, hastalık ödeneği sigortası primi de maaş olmadığı için maaşından ödenmiyor. Anne bunu da izin süresi boyunca kendisi özel olarak ödemek zorundadır.

İşveren, yıllık izin günlerini ve 13. maaşı ücretsiz izin süresine göre orantılı olarak kesebilir.

İsviçre’de doğum öncesi izin bulunmazken, hamile kadınlar günde en fazla 9 saat çalışabilirler.

Annelik ödeneği, doğum öncesi maaşın % 80’den oluşuyor.

Taze annenin doğum sonrasındaki ilk 8 haftada çalışması yasal olarak yasak. Ancak anne, 14 haftalık izin süresi dolmadan da işe başlayabilir.

Bu durumda işe başlandığı an, geriye kalan izin günleri işveren tarafından iptal edilip izin ödeneği ödenmez.

Yasal olarak, işveren yeni doğum yapmış anneyi ilk 14 hafta işe çağıramazken, hamilelik ve doğum izni süreci boyunca işten de çıkaramaz.

14 haftalık doğum izni süresi boyunca anne için kaza sigortası devreye giriyor ve bu süre boyunca devam ediyor. Kaza sigortası ücretsiz izinin başlangıç tarihinden

Anne olacakların hak ve yükümlülükleri

Derya Özgül LL.MHukukçu [email protected]

37

Page 38: HaberPodium-24

38

Güncel

için; İsviçre’de yaşam seminerleri, yetişkinlere okuma-yazma kursları, anne ve çocuklara eğitim sistemi kursları, beslenme kursları, medya kursları, Almanca ve Türkçe öğren-me kursları ve okuma alışkanlığı kazandırma kursları gibi çalışmala-ra da imza atmışlar.

Çalışmalarını daha çok Bilikid üze-rinde yoğunlaştıran Tuba-Mesut

Bünyesinde Türkçe, Arnavutça, Portekizce, Sırpça ve Alman-ca grupları barındıran Bilikid

Eğitim Derneği; Winterthur, Uster, Dietikon, Seebach, Dübendorf gibi farklı bölgelerde hizmetler sunuyor.

Entegrasyon ve eğitim konularında deneyimli olan Gönç çifti, Bilikid Eğitim Derneği’nin yanısıra, İsviç-re’de yaşayan Türkiye kökenliler

Winterthur’da, entegrasyon ve eğitim konularında etkili çalışma-ların yürütüldüğü bir kurum Bilikid. Temel sloganı "İki dil, iki öğretmen ve iki kat ilgi” olan Bilikid Eğitim Derneği 7 yıl önce Tuba-Mesut Gönç çifti tarafından kuruldu.

Röportaj

Page 39: HaberPodium-24

ortamında duydukları güvensizlik duyguları idi. Bu sorunu çözmenin en uygun yolunun oyun grubu sis-temi olduğunu düşündük. Çocuklar bu gruplar ile en güzel şekilde ana-okuluna hazırlanabilirlerdi. Bizim oyun grubumuzun İsviçre’deki oyun gruplarından farkı; anaokula hazırlık yapması, eğitimsel yönünün yüksek ve iki dilli olması...

Çocuklarımız bu yaşlarda Almanca konuşulan ortamlarda kendilerini ifade etmekten çekiniyorlar. Biz bu duyguyu yenmelerini sağlamaya çalışıyoruz. Gruplarımızda çocuk-larımız bir İsviçreli ve bir anadil öğretmeni tarafından eğitiliyorlar. Kendilerine gerekli olan günlük kelimeleri her iki dilde tekrarlıyor-lar. Anlamadıklarını sorabiliyorlar. Oynarken mutlu bir şekilde öğreni-yorlar.

Tuba Hanım, siz çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz biraz?

Ben İki dilli oyun grubu’nda Türkçe öğretmeni olarak çalışıyorum. Programımız genellikle 2,5 saat sürüyor. Genelde bir elişi faaliyeti ile başlıyoruz. Çocuklar iki dilde de kes-yapıştır-katla gibi elişi terimleri-ni uygulayarak öğreniyorlar. Sonra-sında okuma saatimiz var. Japon-ların "Kamishibai” masal anlatma tekniğini kullanıyoruz. A3 ebatında yazısız masal sayfaları üzerindeki büyük resimlerde masallar ve resim-ler iki dilde anlatılıyor. Çocuklarla masa oyunları oynuyoruz, kelime tombalası veya hafıza kartları oyun-ları gibi. Beslenme saatinde yemeğe başlama şarkısı, yiyecek isimleri, tabaklarının renklerini öğreniyorlar. İki dilde de vücut hareketlerini de kullanabildikleri şarkıları tekrarlı-

Mesut bey ‘İki dilli oyun grubu’ projesi’nden bahsedebilir misiniz? Nasıl başladınız bu projeye?

İki dilli oyun grubu projesi bu-radaki istatistikleri incelememiz, toplumumuzdaki eksiklikleri artıya çevirmek istememizle başladı. İs-viçre istatistiklerine göre yabancı öğrencilerin okula ilk adımlarında, özellikle anaokulundan birinci sını-fa geçmede ya da birinci sınıfta sene kaybettiklerini öğrendik. Bunun temel sebepleri ise; çocukların an-neden ayrılmada sorunlar yaşaması, el becerilerinin yeterli olmayışı, anadilini ve Almanca dilini kullan-makta güçlük çekmeleri, yeni okul

İki dilli oyun grubu

Bilikid Eğitim Derneği dahilinde,

7 yıldır yürütülen ‘İki dilli oyun grubu’

isimli bir proje var. Çocuklara yönelik olarak hazırlanan

bu projenin detaylarını Gönç çiftine sorduk.

Gönç çifti, kurumun 2,5 yaşından büyük çocuklara iki dilli eğitim olanakları sunduğunu belirtip amaçlarını şöyle sıralıyorlar;

Çocukları, öğretmenleri ve velileri iki dillilik konusunda desteklemek ve İsviçre eğitim sistemi hakkında bilgilendirmek.

Ülkesinde eğitim yapmış anadil öğretmenlerini etkin hale getirmek.

İsviçreli öğretmenlerin iki dilli çocuklar ile iletişimlerinin gelişmesini sağlamak.

39

Page 40: HaberPodium-24

Entegrasyon boyutu ile nasıl bir misyon üstleniyorsunuz?

MG: Dernek olarak örnek olduğumuzu ve anaokuluna geçişte köprü görevini gördüğümüzü düşünüyorum. Velilere yönelik yaptığımız toplantılarla, onların İsviçre eğitim sistemini daha iyi tanımalarını, çocuk eğitimi konusunda birbirlerini desteklemelerini, iletişim kurma-larını sağlıyoruz. Farklı etkinliklerden haberdar olma-ları ve bunu paylaşmaları da çok önemli. Bugüne kadar yaklaşık 360 çocuğa ve ailesine hizmet verdik.

Entegrasyon kurumlarının projelerinize yaklaşımı nasıl?

TG: İki dilli oyun gruplarına Winterthur‘da Türkçe- Al-manca dilleri ile başladık. İkinci yılda gruplarımıza gösterilen ilgi artı. İki öğretmenle hizmet verebilmek ve velilere yüksek maliyeti yansıtmamak için Zürich Kantonu ve belediyelerden destek istedik ve aldık. Fakat zamanla bu hizmetin sadece Türkçe dilinde sunulup, ayrıcalık olarak görülmemesi için –ve gelen yoğun talep üzerine- farklı dillerde de gruplar açtık. Gruplarımızın başarısını görmek için bilimsel değerlendirme yaptırdık. Farklı belediyeler projemizin başarısını görünce kendileri de, iki öğretmenli gruplar oluşturarak benzer projeler uygulamaya soktular.

Entegrasyon kurumlarından gerekli desteği alabildiğinizi düşünüyor musunuz?

MG: Bundan on beş yıl önce Federal Hükümet bu işi merkezi olarak başlattı. Ancak uzun vadede konu-lan hedef, giderek yerel yönetimlerin bu sorumluluğu üstlenmelerini sağlamaktı. Önce para ve sorumluluk kantonlara kaydırıldı, sonra da belediyelere. Elbette belediyeler entegrasyon alanında satın aldıkları proje hizmetlerinin %40’ını karşılamakla yükümlü bugün. Biz iki dilli eğitim hizmeti vermeye başladığımızda hem Federal Hükümet hem de Zürich Kantonu’ndan gerekli

yoruz. Eve dönerken o günkü masalı babalarına anlat-malarını istiyoruz. Annelerine de yaptıkları elişi faaliye-tini götürüyorlar. Ayrıca bölgelere göre doğa müzelerine ya da hayvanat bahçelerine gidiyoruz.

Eğitim aşamasında daha çok nelere önem veriyorsunuz?

TG: Burada güven duygusu çok önemli tabi. Biz dili bireyle özdeşleştiriyoruz. İki dili de en güzel şekilde kullanmaları amacımız. Çocuklar bir çırpıda Almanca öğrenmiyorlar. Önce dinliyorlar, biriktiriyorlar, keli-meler ve cümleler yavaş yavaş dökülüyor. Grubun dili İsviçre Almancası. Bu yaştaki çocukların parklarda oynarken, İsviçreli arkadaşlarıyla beraberken kendile-rini yabancı hissetmemeleri için yüksek Almanca yerine İsviçre Almancasını seçtik.

MG: Çocukların dili en güzel şekilde öğrenmeleri önemli. Öğretmenlerimizi seçerken İngilizce, Fransızca veya İtalyanca aksanları olmamasına çok dikkat ediyoruz. Ailenin de çocuklarla en iyi bildikleri dili konuşmasını tavsiye ediyoruz. Yarı Almanca yarı Türkçe konuşmak, çocukların her iki dili de doğru öğrenmesini güçleştiri-yor, hatta onların geç konuşmasına neden oluyor, çünkü iki dil yapısal olarak birbirinden çok farklı. İleride dil hatalarını düzeltmek, öğretmekten daha zor oluyor.

Eğitmenlerinizin genel profilllerinden bahsedebilir misiniz?

MG: Derneğimizin tüm öğretmenleri dil eğitimi ve entegrasyon kurslarına gidiyorlar. Yaşam bir eğitim, bizler de öğretmenliğin yanında farklı eğitim seminer-lerine de katılıyoruz hala. Öğrenciliğe devam ediyoruz yani. Yönetim kurulumuz, bir logopedist, emekli kreş öğretmeni, oyun grubu öğretmeni, ilkokul öğretmeni ve bankacıdan oluşuyor. Hepsi eğitim alanında deneyimli ve eğitime katkıda bulunmayı görev olarak görüyorlar.

40

Page 41: HaberPodium-24

desteği hep aldık. Başlangıçta Winterthur şehri bizi des-tekledi. Ancak bundan iki yıl önce muhattabımız olan Winterthur Entegrasyon Dairesi bizi yine bir süre önce Winterthur’da kurulan Okul Öncesi Eğitim Dairesi’ne havale etti. Lakin onlara göre malesef yabancı çocukla-rın sadece Almanca öğrenmesi ön planda olduğundan bize destek veremeyeceklerini söylediler. O gün bu gün-dür Winterthur’daki iki Türkçe grubumuz için her yıl değişik kuruluşlara başvurup parasal destek istiyoruz.

Son olarak buradan ailelere çağrınız ne olur?

TG: Anne ve babalardan en büyük isteğim çocuklarına kitap sevgisini kazandırmak için kitap okumaları, kü-tüphaneye gitmeleri, şeker, çikolota yerine masal hedi-ye etmeleridir. Bu, iki dilde de çocuklarının kelime hazinelerini çok geliştirecek ve yanlış alışkanlıklardan uzak durmalarını sağlaya-caktır. Bazen de öğrencileri-me ben bir şey verdiğimde, anneler hemen çocuklara ‘teşekkür et’ derler, ben annelerden bu cümleyi de-ğil, çocuklarına evde veya dışarıda kendilerinin te-şekkür etmesini istiyorum. Uygulama, sözlerden daha etkilidir. Hepimiz çocukla-rımız için bir aynayız, iyi örnek olmak zorundayız. Çocukların gelecekteki öğretmenleri de onlara ba-karak, bizim aile yapımızı göreceklerdir.

MG: Onlarla bol bol konu-şun, onlara değerli olduk-larını hissettirin. Her gün gösterdikleri çaba için övgü sözcüğünü ve iyi geceler öpücüğünü unutmayın. Siz de yattığınızda "Bugün çocuğumla ne yaptım?” diye kendinize sorun. Aile-lerin çocuklarıyla kaliteli zamanlar geçirmelerini diliyoruz.

Bilikid Eğitim Derneği ile ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyen okuyucularımız www.bilikid.ch isimli web sayfasından yararlanabilirler.

Mesut Gönç

Tuba Gönç

Caritas, Fisp, Ncbi, İsviçre Çocuk ve Gençlik İletişim Araçları Enstitüsü, Winterthur ve Pestalozzi Kütüpha-neleri gibi kurumların entegrasyon projelerinde kurs öğretmeni ve okuma animatörü olarak çalışıyor.

Dr. Mesut Gönç; Alman Dili Eğitimi uzmanı. Winterthur’da bulunan Gut-schick Okulu’nda Almanca ve özel eğitim öğretmeni olarak çalışan Mesut Gönç, mahkeme tercümanlı-ğı, turizm rehberliği ve entegrasyon projelerinde uzmanlık yapıyor.

Laser Epilasyon Soğuk Lipoliz Kavitasyon Selülit ve Vücutta Sıkılașma Tedavileri Cilt ve Vücut Bakımı Kırıșık Giderme (Anti - Aging) Nem Dengesi Bakımı Vitamin KürüPeeling Uygulamaları Microdermabrasyon Rejevünasyon Laseri İğnesiz Mezoterapi Sivilce / Akne Tedavisi Laser ile Dövme Silme Laser ile Catlak Tedavisi Laser ile Kılcaldamar Tedavisi Cilt ve Yașlılık Lekelenmesi TedavisiPigment Tedavisi Burun ve Elmacık Çevresinde Kızarıklık Giderme Rozase / Gül Hastalığı Tedavisi Laser ile Varis Tedavisi Protez (Gel) Tırnak Uygulaması

Dipl. Kosmetikerin, Tuba ÖztürkKempttalstrasse 44 / 8320 Fehraltorf

Tel. 079 932 79 36info@fl awless.ch / www.fl awless.ch

Page 42: HaberPodium-24

Güncel

20. yüzyılın en önemli gelişmelerinden biri de hiç şüphesiz 68 hareketidir. Bu hareketin etkileri bugün batı toplumunda hala sürmektedir. Bu hareket, özellikle batıda sosyolojik

açıdan 30 bin yıllık tarihe sahip olan aile modelini kökten değişime uğratırken, 2. Dünya savaşı sonrasında kapitalist sistemin ideolojik propagandasının temsili olan resmi klasik aile modelinin köküne adeta dinamit yerleştirerek karmaşık aile modellerine geçişi sağlamıştır.

42

Psikoloji

artmasıyla birlikte, yeni beraberliklerin getirdiği bir sosyolojik olgu olarak eklenmiş aileler kendi içinde bazı ka-zanımları sunarken bazı zorlukları da beraberine getirmektedir.

Bugün normal ailenin tanımını yap-makta zorlandığımız bir dönem yaşıyoruz. Buna rağmen anne-baba-ço-cuk modeli tüm bu değişimler içinde kendi geçerliliğini hala korumaktadır. Yetişkinler birbirlerine farklı partnerler bulup yeniden bir birlikteliği yaşamaya koyulduklarında, kendi çocuklarına olan sorumlulukları ve görevleri de devam etmektedir.

Sanki yüzyılımızda oluşmuş gibi algılansa da aslında eklenmiş aileler

Peki nedir bu modeller?

Çocuğunu yalnız yetiştiren anne-ço-cuk ve baba-çocuk aileler; komünal anlayışların oluşturduğu geniş aileler; bakıcı aileler; çocukların bakım için hafta arası büyük ebeveynlere verildiği aileler; eşcinsellerin evililik yaparak evlat edinmeyi hedefledikleri yasal zeminler ve artan boşanmalar sonucu eklenmiş ailelerin çoğalarak gelişmesi gibi yeni oluşumlar.

Batı ülkelerinde yapılan araştırmalar, her altı aileden birinin "eklenmiş" ya da "patchwork" dediğimiz ailelerden oluştuğunu gösteriyor.

Özellikle Batı Avrupa ülkelerinde yet-mişli yıllardan itibaren boşanmaların

Mehmet Meral

lic. phil. Psychologe FSPSystemischer [email protected]

Page 43: HaberPodium-24

yüzyıllardır değişik toplumlarda uygulanan bir modeldir. Tarihin belli dönemlerinde savaşlarda eşlerini kaybedenlerin hayatlarını yeni biriyle bir-leştirdiklerinde çocuklarını da yanlarına alarak yaşadıkları bu birliktelikler eklenmiş aile modeli-nin kendisiydi zaten.

O dönemlerde bu birlikteliklerde yaşanılan sıkıntılar üzerine, günümüzde olduğı gibi yazılıp çizilmediği için, çocukların bu yeni ailelerden nasıl etkilendikleri bilgilerine sahip değiliz.

Çocukların o dönemlerde hayatın getirdiği sıkın-tılara sorgusuz sualsiz kabul etmeleri gerekiyor-du. Devlet denen aparat o dönemlerde günümüz-de olduğu gibi koruyucu bir görevi üstlenmediği için, bu çocuklara yeni koşullara ayak uydur-maktan başka bir yol bırakmıyordu.

Eklenmiş aile ne demektir?

Ailelerdeki eşlerden birinin ya da her ikisinin de önceki beraberliklerinde çocuklarının olduğu, yeni ilişkiye başladıklarında eski ilişkilerindeki çocuklarıyla aynı çatı altında yaşamaya başladık-ları birlikteliklerdir. Bazı durumlarda bu çiftlerin yeni başladıkları ilişkilerde kendi çocukları da dünyaya gelebilir.

Günümüz koşullarında eklenmiş aileleri oluştu-ran bireylerin tümü ya da bir bölümü; boşanma, ayrılık, maddi ve manevi sıkıntıların getirdiği travmalardan geçerek yeni bir birliktelik oluştur-mada daha karmaşık bir durumla yüz yüzedirler.

Eklenmiş ailelerde, her kişi bu eklerden birini temsil ederler. Bu eklerin her biri kendi içinde bir bütün olmakla beraber, her bireyin kendine ait farklılıkları ve kendine ait bir hikayeleri vardır. Bu eklerin nasıl bir birliktelik oluşturacağı kendi resorslarına (özkaynaklarına) bağlıdır. Her birey bu birliktelikte sorunlara yapıcı çözümler bulma, iyi bir iletişim kurma, empati yapma, iyi niyet haliyle yeni bir hikayenin oluşumunda katkıda bulunurken bu yeni ilişkide kendi eteğindeki-ni döker. Yani kendi özkaynakları ne ise onu katarak bu birlikteliği ilişkinin lehine çevirmeye çalışır. Bunu başarabilen çiftler eklenmiş ailenin zorluklarının üstesinden rahatlıkla gelebilirler.

Eklenmiş ailede çocuk faktörü

Eklenmiş ailelerde atılacak bazı adımların en baştan doğru atılması, ileride yaşanılacak sıkın-tıların az olmasına katkı sunacaktır. Öncelikle her eklenmiş aile kendine has nitelikleriyle başka ailelerle kıyaslanmamalıdır. Her iki taraf çocuk-

larını birliktelikleri konusunda haberdar etmekle yükümlü olmalıdır.

Hiç bir çocuk kendi anne ve babasından vaz-geçmez. Bu birliktelikte yetişkinin olduğu kadar çocuğun da kendine has bir hikayesi vardır. Her çocuk kendi hikayesiyle gelir bu ilişkiye. Her çocuk kendi anne-babasının ayrılık hikayesinde, belli bir çatışma ve tartışmaya şahit olarak gelir. Annesinin ve babasının arasındaki diyaloğun devam edip etmediği, ebeveynlerin ayrılık sonrası neler yaşadıklarını bilir çocuklar.

Ayrılık sonrasında kim evi terk etmiştir, kim ailenin diğer üyelerinden nasıl bir destek almış ya da nasıl dışlanmıştır gibi bir sürü karmaşık faktörlerin olduğu bir geçmişten gelir her çocuk.

Uzmanların gözlemlerine göre; en ideal şartlarda çocuğun anne-babasının ayrıldıktan sonraki yaşama alışması ortalama bir-iki yıl sürmektedir. Çocuklar anne ya da babalarının yanlarında yeni bir partner görmekten hoşlanmayabilirler. Çocuğun yaşı ne kadar küçükse anne ya da babasının ona ait olması bir o kadar önem arz etmektedir.

Bu dönemlerde çocuklarda güven duygusu sarsıntıya uğrar, özellikle de ayrılık çok tartışmalı ve karşılıklı suçlayıcı bir ortamda yaşanmış ise, çocuklar bu dönemde duygularını dile getirmek yerine susmayı tercih ederler. Çocuk büyüdükçe anne/babasının yeni partnerini kabullenme olasılığı artar. Bazı çocuklarda bu durum kendi öteki ebeveynine karşı sadakatsizliği gibi algılanabilir ve ihanet etmenin getirdiği bir suçluluk duygusuna dönüşebilir. Çocuk anne/babasının partneriyle iyi anlaştığında, onunla hoş bir etkinlik yaptığında diğer ebevyne ihanet

43

Page 44: HaberPodium-24

44

odaklı bir tutum değildir. Alınması gereken tutum hakkaniyet içinde herkese eşit ve saygınlık içinde durmaktır.

Son söz

Genellikle toplum içinde üvey anne ve üvey babaların yanında büyüyen çocukların geleneksel aile yapıların-da büyüyenlere oranla daha sorunlu olacaklarına yönelik düşünceler hakim olsa da, bunun böyle oldu-ğuna dair kesin kanıtlar yoktur. Asıl önemli olan bir ailenin ne olduğu değil, nasıl olduğudur. Bir ailede yaşanılan ilişkilerin bireyleri des-tekleyici ve bireyler tarafından da desteklenen bir ilişkiye dönüşmesi geliştirici olabilir. Bu tür ailelerde yaşayan bireylerin dış dünya ile ile-tişimi daha açık olur ve dış dünyaya uyum sağlama becerisini güçlendi-rir. Çok sorunlarla karşılaşan bu bireylerin sorun çözme becerileri de gelişir. Bu tür eklenmiş ailelerde iyi bir iletişim kültürü geliştirildiğinde; bireylerde sorun çözme, empati kur-ma, arabuluculuk yapma, isteklerini erteleme gibi bir çok sosyal beceri-ler de beraberinde gelişebilir.

Eksilerek değil, eklenerek çoğalmak dileğiyle...

olması, çocuğun bütünün bir parçası olduğu düşüncesine vesile olur.

Eşler birbirlerinin çocuklarına anne ve baba olmaya çalışmamalıdırlar, her çocuğun kendi biyolojik anne ve babası vardır. Alınacak tüm kararların çocuğun biyolojik anne ve babasına bırakılması en doğru tutumdur. Bu yeni oluşumda denge-ler ne kadar iyi sağlansa da zaman zaman sorunların yaşanması bir o kadar kaçınılmazdır.

Çocuklar özellikle ergenlik çağla-rında öfkeyle saldırganlık arasında duygu ve davranışlar gösterebilirler. Böyle durumlarda onlara soğuk-kanlılıkla yaklaşmak, onların neler hissettiğini anlamak, kendinizin ne hisettiğini onlara aktarmak, duygu durumunuzu bildirmek ve onların duygularını anlatmalarına imkan tanımak gerekir. Onların üzüntüle-rini, hayal kırıklıklarını bir biçimiy-le dile getirmeleri öfkeyle karışık olabilir. Her söyleneni bir hakaret olarak algılamamak önemlidir. Böyle durumlarda yetişkinler öncü rolünü üstlenip olumlu sonuçların alınmasında rol oynamalıdırlar. Bazı durumlarda yetişkinlerin kendi çocuklarını kayırmaları söz konusu olabilir. Bu tutum özünde hiçbir zaman sorunu çözmez ve çözüm

ettiği duygusuna kapılabilir. Bu durumlarda çocuklar inişli çıkışlı bir ruh hali içine girebilirler. Yeni ebeveynlerin bu durumlarda yaklaşımları yapıcı olmalı ve çocuğa bu yeni çatı altında kendi öz anne ve babalarıyla ilişkilerinin kaybolmayacağı, bu ilişkilerin korunacağı duygusu verilmelidir. Yetişkinlerin çocuklara karşı yaptıkları en büyük hatalarından bir de onların hiç bir şeyi anlamadıkları üzerinedir. Mesele hiç de öyle değildir aslında.

Çocuklar arasında denge sağlama

Eklenmiş ailelerde diğer önemli bir konu da çocuklar arasındaki dengeyi sağlamak üzerine kuruludur. Eşlerden her birinin kendi çocuğu varsa, aile içinde yeni dengeleri oturtmakta daha da zorlanabilirler. Ayrıca yeni çiftlerin kendi çocukları da olduğunda, işler daha da karmaşık bir hale de gelebilir. Her şeyden önce eşlerin kendi aralarında bir görev paylaşımı yapmaları ve kimin hangi işlerden sorumlu olduğu tespit edilmelidir. Evde yaşayan her bir çocuğun da, bu paylaşım içinde üstüne düşen birer görevi olmalıdır. Bu süreçte evin yaşantısına herkesin bir şeyler kattığı duygusunun

Page 45: HaberPodium-24

45

Güncel

45

Güncel

Federal Parlamento 3. jenerasyon olan göçmen gençlere İsviçre Pasaportu edinmede kolaylık sağlanması konusunu

görüştü. Yapılan oylamada; 58 'Hayır' oyuna karşılık 122 oyla pasaport konusunda kolaylık gösterilmesi önerisi kabul edildi.

Parlamento bu konuda kantonlara geniş yetki verirken, bununla ilgili gerekli düzenlemeleri kantonlara bıraktı.

Görüşmeler sırasında söz alan SP sözcüsü Ada Marra, bu uygulamanın derhal başlatılmasını ve gerekli işlemlerin uygulanması için Kanton hükümetlerine hiç vakit geçirmeden gereken talimatın verilmesini istedi.

O halde bize yazın, haberlerinizi sizin imzanızla yayınlayalım.

İsviçre gündemine dair önemli gördüğünüz gelişmeleri ve çevrenizde olup bitenleri geniş okuyucu kitlesine aktarmak, insanları haberdar etmek istemez misiniz?

BİZE YAZIN!

Tel: 076 284 62 [email protected]

[email protected]

Gelin

çan

tanızı birlikte tasarlayalım

!

Farklı büyüklüklerde ve farklı renklerde

kişiye özel yaratıcı çanta tasarımları

Page 46: HaberPodium-24

46

Güncel

5) Gluten intoleransı:

Gluten, buğday, arpa da bulunan, ve bunlaradan elde edilen ekmek, makarna,bulgur gibi pekçok gıdanın içerisinde yer alan bir tür proteindir. Gluten intoleransı ise barsakların gluteni sindirmemesi ile birlikte emilim problemleri sonucu ortaya çıkan hassasiyet durumudur. Bu bireylerde vücut fonksiyonlarının yeterli sürüdürülmesi için gerekli olan enerji ihtiyacının karşılanmamasına neden olur. Açlık krizlerinin gluten hassasiyeti semptomlarıyla bağlantılı olabileceği kanıtlanmıştır.

6) Duygusal açlık:

Bireyin stres, üzüntü, öfke, sinirlilik, kaygı ya da yalnızlık durumalrına yönelik duygusal bir tepkiyi karşılamak için yemek yemesidir. Duygusal açlık, kontrol edilemez olduğunda ve farklı duygular kişiyi yemeye yönlendirdiğinde bir sorun olmaya başlar. Zamanla bu sorunlar obezite gibi pekçok yeme bozukluğu sorunlarına neden olabilir. Duygusal açlığı önlemek adına spora başlamak, bir hobi edinmek, otokontrolüzü sağlamak bir çözüm olabilir.

7) Parazitler veya hormonal dengesizlikler:

Yeterli ve dengeli beslendiğiniz , düzenli bir yaşam sürdüğünüz halde hala açlık atakları yaşıyorsanız, doyumsuz açlık belirtilerine neden olabilecek parazitler ve hormonal dengesizliklere sahip olabilirsiniz. Böyle bir durumda mutlaka bir hekime başvurmalı ve tedavi görmelisiniz.

Tüm bunlar bastırılamayan açlık duygusu ile ilişkilidir..Ruhunuzu ve bedenizi iyi analiz etmeli ve onun sesine kulak vermelisiz.

Düzenli bir şekilde beslenip hala doyduğunuzu hissetmiyor veya sık sık acıktığınızı hissediyorsanız vücudunuz size birşey anlatmak istiyor olabilir. Bedenize kulak verin ve açlığınızın nedenlerini sorgulayın. Peki bu doyumsuz açlığın nedenleri neler olabilir?

1) Dengesiz beslenme:

Beslenme alışkanlıklarınız içeirsisinde tam tahıllı ürünler, ekmek , sebze ve meyveler, sağlıklı yağlar, sağlıklı protein kaynakları yer almıyorsa açlığınızın nedeni elbette ki bunlar olabilir. Vücudumuz tok hissetmek için 4 besin grubundan ( tahıl grubu, et grubu, sebze -meyve grubu, süt grubu) yeterli oranda almaya ihtiyaç duyar.

2) Su tüketiminin yetersiz olması:

Susuzluk duygusu ile açlık duygusu ile sıklıkla karıştırılan bir duygudur. Su kaybı yaşamanız açlık duygusunun artmasına neden olabilir. Bu nedenle günlük 2-2.5 litre ( 10-12 bardak) su tüketmeye özen gösterin. Su dışındaki içeceklerin ( kahve, çay, meyve suyu gibi) suyun yerini tutmadığı aksine diüretik etki göstererak su kaybına neden olduğu unutulmamalıdır.

3) Yetersiz uyku:

Açlık krizlerinin bir diğer nedeni ise yeterli uyku almamaktır. Yeterli uyku uyunmadığı zaman, vücut açlığı tetikleyen bir hormon olan ghrelin'i yüksek seviyelerde üretmeye başlar. Bununla beraber gece atıştırmalıklarını tetikler ve şekerli ve tuzlu ürünlere yönelmeler başlar.

4) Gazlı içecekler:

Tokluk mekanizmasını etkileyerek daha fazla yemeye teşvik eder. Aynı zamanda vücuttan su kaybına sebep olur.

Doymak Bilmeyen Açlığım !!!

Berna Çoban

Diyetisyen

Açlık fizyolojik bir olgudur. Açlık hissini başlatan temel faktör Ghrelin hormonunudur. Ghrelin hormonu açlık hissini artırır ve bu nedenle de gıda alımı artar. İnsanda ghrelin hormonu seviyeleri her öğün öncesi bir pik yapar ve beslenmenin ardından geriler. Şişman kişilerde aşırı beslenmeye yanıt olarak ghrelin seviyesinin azaldığı yapılan çalışmalarla belirtilmiştir.

Page 47: HaberPodium-24

Güncel

47

Avrupa ülkelerinde artan terör eylemleri ve terör tehditleri ülkeleri yeni önlemler almaya zorluyor. Bu kervana son

zamanlarda İsviçre’de katıldı. İsviçre güvenlik birimleri ülkeye giriş ve çıkışları kontrol altına tutarak, şüphelilerin ülkeye girişlerine ve çıkışlarına izin vermiyor. Alınan önlemler dahilinde Federal İstihbarat Servisi (NDB) tarafından 811 bin 173 kişi kontrol edildi.

Bu kontrollerde Türkiye’ye uçanların özellikle takip edildiği ve çok sıkı kontrollerden geçirildiği ifade ediliyor. Yolcular bu durumdan rahatsızlıklarını dile getirirken, verilen cevap ise genellikle; "bunu güvenliğiniz için yapıyoruz" şeklinde oluyor. IŞİD gibi radikal İslami terör örgütlerine Türkiye üzerinden yoğun bir

katılımın olduğu biliniyor. NDB sözcüsü Isabelle Graberin, yapılan kontrollerde bazı kişilerin ülkeye girişinin engellendiğini, bazı yolcuların ise ülke dışına çıkışının yasaklandığını doğrularken, bu güvenlik önlemleri kapsamında Schengen ülkeleriyle bilgi alışverişlerinin arttırıldığını da dile getiriyor.

İsviçre’de 2012 yılında 8 bin yolcu kontrol edilirken, bu rakam 2014 yılında yüz katına, yani 811 bin’e çıktı. Kontrol yükselişinin bu derece büyük olmasına terör eylemlerinin ve tehditlerinin yüksek olasıklı olması gösteriliyor.

NDB, güvenlik nedeniyle, İsviçre’ye iltica edecek olan kişiler hakkında istihbaratı bilgi de edinebilecek.

Federal İstihbarat Servisi (NDB)’nin, havayolu ile İsviçre dışına çıkan ve özellikle bazı ülkelerden yine bu yolla İsviçre’ye giriş yapan kişileri sıkı bir şeklide kontrol ettiği bildirildi. Kontrol edilen yolcuların sayısının 811 bin 173 olduğu ifade edilirken, bu kontrollerin sebebi ise "terör tehdidi" olarak gösteriliyor.

Page 48: HaberPodium-24

48

GüncelOtomobil

Ferrari geleceğin Formula 1 otomobilinin nasıl görünebileceğini gösteren birkaç tasarımın fotoğrafını yayınladı. Fotoğrafta

karşınıza çıkan tasarımlar İtalyan üreticinin kendi bünyesinde, markanın Formula 1 aerodinamiği departmanının da yardımı ile geliştirildi. Tasarımda pilotun kaskının

otomobilin gövdesi ile birleştirildiği görünürken, otomobilin çift ön kanadı ve geniş arka kanadı dikkat çekiyor. Sanal tasarımın, Ferrari’nin geleceğin F1 otomobillerinin nasıl görüneceğine dahil bir yorumu olduğu söyleniyor. Daha önce Red Bull ve McLaren de benzer ancak daha normal tasarımlar yayınlamışlardı.

Gelecekte yarışacak otomobillerin daha şık görünmesi amacıyla yarış otomobillerinin tasarımları elden geçiriliyor. Bu konuda ilk adımı Ferrari attı.

Page 49: HaberPodium-24

Yeni Opel Corsa'nın 150 beygir güç ve 220 Nm tork değerleri sunan 1.4 litrelik turbo şarjlı motor seçeneği 6-ileri manuel şanzımanla kombine edilmiş. 0'dan 100 km/s hıza 8.9 saniyede ulaşan bu yeni versiyonun 207 km/s maksimum hıza çıkabildiği ve 5.9 lt/100 km'lik ortalama yakıt tüketimiyle de, performansına

göre son derece ekonomik olduğu açıklanıyor.Corsa 1.4 Turbo, üç ve beş kapılı gövde tipleriyle sunulacak. Otomobilin Almanya'daki başlangıç fiyatı 17.380 Euro olarak verildi. Araçta, ön ve arka spoiler, yan marşpiyeler ve karbonfiber yan ayna kapakları gibi bazı kozmetik farklılıklar da bulunuyor.

Hyundai'nin ürettiği yeni i20 modeli yeni bir versiyona daha kavuşuyor. Beş kapılı i20 üzerine geliştirilen ve bazı pazarlarda Active

adıyla sunulacak olan bu otomobil, plastik gövde panelleri, farklı tamponları ve sis farları, yeni kabin renkleri, tavan rayları ve alüminyum görünümlü depo kapağıyla küçük bir crossover görüntüsü çiziyor.

Standart i20'den 1 cm daha uzun ve 2.6 cm daha geniş olan i20 Active'in yüksekliğiyse, tavan raylarının da etkisiyle 5 cm daha fazla. Zemin yüksekliği 2 cm artarak 19 cm'ye ulaşan otomobil, tıpkı standart i20 gibi önden çekişli aktarmaya sahip. Mavi ve Turuncu renk kabin detaylarına yer verilen bu yeni i20 versiyonun 2015 yılının sonunda sunulması planlanıyor.

49

Page 50: HaberPodium-24

50

Güncel

Akıllı Hız Sınırlayıcı

Intelligent Speed Limiter (Akıllı Hız Sınırlayıcı) adı verilen sistem birçok otomobilde zaten bulunan iki teknolojik özelliği birleştiriyor.

Ayarlanabilir hız sınırlayıcılar

Otomobilin lastiklerine yerleştirilmiş olan ve taşıtın hangi hızla gittiğini saptayan sensörler. Yazılım taşıtım önceden belirlenmiş azami hıza ulaştığını belirlediğinde, freni devreye sokmak yerine motora ulaşan yakıt

miktarını sınırlıyor. Bununla birlikte sistem, sürücünün derhal gaz pedalına basarak bir başka aracı geçmesine ya da çarpışmadan kurtulmasına olanak veriyor.

Trafik işaretini tanıma

Otomobilin ön camına yerleştirilen öne dönük bir kamerayla çevredeki yol işaretleri taranıyor ve sürücünün yaklaşan bir levhaya ya da uyarıya dikkati çekiliyor. Ford otomobillerine daha önce yerleştirilmiş olan teknolojide, bu tür bilgiler sadece kontrol pane-linde görünüyordu.

Otomobil

Otomotiv şirketi Ford, yollardaki hız limitlerini okuyabilen ve aracın fazla hızlı gitmemesi için yavaşlayabilen ikinci kuşak S-Max model otomobilini piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Ağustos ayında Avrupa'da piyasaya

sürülecek yeni otomobiller, aracın hızını sınırlayan teknolojiyi direksiyon ile devreye sokabilecek.

Ford, sürücülerin daha güvenli otomobil kullanabilmesi amacıyla sensör esaslı teknolojilerden yararlanan çeşitli otomotiv şirketlerinden biri. Ford'a göre bu teknoloji, sürücülerin para cezasına çarptırılmasını önleyecek ve trafik kazalarını azaltacak.

Page 51: HaberPodium-24

51

Güncel

Alanında en iyilerini sanatseverlerle buluşturan Artkultur, bu kez de büyük bir hayran kitlesine sahip olan The

Secret Trio isimli müzik grubunu konuk etti. 28 Mart akşamı, Zürich Volkhaus`ta verilen The Secret Trio konserinde; Ara Dinkjian, Tamer Pınarbaşı ve İsmail Lumanovski isimli sanatçılar yer aldı.

The Secret Trio, Orta Doğu’nun komalı makamlarını ve doğaçlama geleneğini, Balkanlar’ın dans ritmlerini; caz, rock, klasik müzik ve etnik müziklerin müzikal öğeleri ile harmanlayarak dinleyicilerini farklı diyarlara götürdü. 2 saati aşan program boyunca; Kanun, Ud ve Klarnet’in harika uyumuyla ortaya çıkan müzik, dinleyicilerden büyük alkış aldı.

Kökenleri Türkiye, Ermenistan ve Makedonya Çingenelerine dayanan bu 3 müzisyen, alışılmışın dışında sundukları ezgilerle, müzikseverlere unutulmaz anlar yaşattılar.

Konsere birçok İsviçreli müzisyenin de katıldığı gözlenirken, grup üyeleri; Zürich`teki dinleyici profilinin çok kültürlü olması ve sundukları müziğin büyük beğeni almasının "müzik evrensel bir dildir" görüşünün kanıtı olduğunu dile getirdiler.

Artkultur’un imza attığı bu organizasyon, hemen her şeyin çok ince düşünülmüş olması bakımından dinleyecilerden büyük takdir topladı.

The Secret Trio üyleri, konser sonrasında müzikseverler için albümlerini de imzaladılar.

/haber.podium

Page 52: HaberPodium-24

Baharın gelmesi ile birlikte gardrobunuza da el atma zamanı

geldi. Sezona uyumlu ve iyi organize edilen gardrop şık bir görünüm ile gününüze mutlu ve neşeli başlamanız açısından önemli.

İyi bir şekilde organize edilmiş bir gardropta, sabahları kolaylıkla kıyafetlerinizi seçebilirsiniz. Bu da sizi zaman kaybından ve stresten kurtarır.

52

Moda

Page 53: HaberPodium-24

53

Güncel

Öncelikle giymeyi

düşünmediğiniz

kıyafetlerinizi ayıklayın ve

ayıkladıklarınızın temiz olup

olmadıklarını kontrol edin.

Yıkanması gereken yün

kazaklar, elbiseler vs. ile

kuru temizlemeciye gitmesi

gereken ceketlerinizi ayırın.

Temiz olan kıyafetlerinizi,

onları toz ve güvelerden

koruyacak olan kılıflara ya

da çantalara koyun.

Daha sonra bahar ve yaz

kıyafetlerinizi ayırmaya

vakit harcayın.

İş yerinizde

giydiğiniz elbiseler

ile özel zamanınızda

giydiklerinizi ayırın.

Kendinize bu kıyafetleri

kolayca bulmanız için

bir sistem kurun.

Pantalonlar

pantolonların yanına,

ceketler ceketlerin

yanına gibi. Ya da

renk uyumluluğuna

göre... Sizin için

hangisi daha

uygunsa artık.

Elbiselerinizi ayıklarken en son ne zaman giydiğinizi de hatırlayın. Son bir yıl içinde giymediğiniz elbiselerinizi büyük ihtimalle artık giymeyeceksinizdir. O halde ayıklama zamanı!

Giymediklerinizi ikinci el giysi konteynerlerine atın. Bazı mağazalarda elbise toplama kampanyaları mevcut, oralara da götürebilirsiniz. Bu tür yerlede toplanan giysilerin geri dönüşümü var.

İç çamaşır ve çoraplarınızı da kontrol edin, aynı şekilde ayakkabılarınızı da...

Sabahları sık bir görünüm elde etmeye zamanınız yetmiyor mu? O zaman şimdi bunu ele alma zamanı da geldi.

Hangi çanta, elbise, ayakkabı vs. birbirine yakışıyor bir düşünün. Uyumlu kombineleri resimleyip, gardrobunuzun iç tarafına yapıştırın. Böylelikle örnekler sürekli göz önünde olacaktır.

Baharı huzur içinde, şık ve bakımlı bir görünüm ile karşılamanız dileğiyle...

53

Page 54: HaberPodium-24

54

Güncel

İsviçre Milli Parkı170 bin metrekare ile İsviçre’nin en büyük doğal parkıdır. Vahşi yaşama da ev sahipliği yapan bu park İs-viçre’de tek olma özelliğine sahip. Milli Park, Uluslararası Doğa Koruma Birliği tarafın-dan en yüksek seviyede koruma altında tutulmaktadır.

1914 yılında kurulan İsviçre Milli Parkı, aynı zamanda Alplerin ve Orta Avrupa’nın en eski milli parkı olarak da biliniyor.

Milli park bu yıl 9 Mart’tan 13 Mayıs’a kadar, hafta içi 09.00-12.00 ile 14.00 - 17.00 saatleri arasında açık olacak.

Graubünden Kantonu’na bağlı Zernez şehrinde bulunan İsviçre Milli Parkı 2014 yılında 100. Yılını kutladı.

Vahşi Yaşam Çeşitliliği ve Dağ YollarıGeyikler, dağ sıçanları, dağ keçileri vs. gibi Alp hayvanları zenginliği ile bir marka haline gelen Milli Park, çeşitli Alp bit-kileri ile yürüyüş yollarını renklendiriyor. Değişken zorluklarda olan dağ patika-ları, buraya gelen yürüyüşçülere çeşitli seçenekler sunuyor.

İsviçre Milli Parkı adeta Alpler’in kalbinde olan bir doğa vahasına benziyor. Hayvanlar, bitkiler, yaşam alanları ve doğal süreçler 100 yıl kadar önce, insan etkisinden dolayı korunma altına alınmış. Burada doğa sadeliği ile kalırken, yok edici özelliklere sahip olan insan faktörü bu Alp manzarasının eşsiz karakterinin ve dinamik süreçlerinin tanığı olarak arka planda duruyor.

Buradaki doğal süreci anlamak için bilimsel araştırmalar yapmak da mümkün. Ancak bilimsel çalışmaların merkezinde; yararlı ya da yararsız türler yerine doğal süreci ve doğal bağlantıları anlamak yatıyor.

Gezi Rehberi

54

Page 55: HaberPodium-24

55

Güncel

55

Parkın üçte biri ormanlık alan iken, yüzde yirmisi yayla ve çayırlardan oluşuyor. Geriye kalan alanlar ise kaya, çakıl, kar, buz ve sudan ibaret.

Milli parkı ziyaret edecek olanları bekleyen bazı yasaklar şöyle sıralanıyor;

•Kurallardahilindebelirlenenyollardışına çıkmamak

•Parktaneveherhangibirşeygötürmemek

•Parktaherhangibirşeybırakmamak

•Ateşyakmamak

•Hayvanlarıavlamamak

•Ağaçlarıkesmemek

•Çayırlarıbiçmemek

Bu yasakların hepsi alanı korumak adına daha önceden ziyaretçilere bildiriliyor.

Belirlenen yolların dışına çıkılmaması isteminin nedeni; burada yaşayan hayvanların insanlara alışmalarını önlemek. Kendi doğasında yaşaması gereken hayvanlar gözlem altında tutuluyorlar.

Belli bir süre sonra, insanın doğaya henüz girmediği zamanlara, 5 bin yıl öncesine dönüş yapılması hedefleniyor. İstenen duruma gelinmesi için hayvan ve bitkiler kendi doğal gelişimlerine bırakılmış.

Sessiz ve sakin olan ziyaretçiler;

- dağ keçisi,

- geyik,

- dağ sıçanı,

- yaban tavşanı,

- kertenkele,

- yılan,

- çeşitli böcekler ve

- birçok kuş çeşidini

görebilme şansına erişebilirler.

1991 yılından bu yana

parkta yaşayan

bir Sakallı Akbaba da

görülmeye değer.

Daha fazla bilgi için: www.nationalpark.ch

Page 56: HaberPodium-24

56

Masal

Bir varmış, bir yokmuş. Dul bir kadının iki kızı varmış. Biri hem güzel, hem de çalışkan-mış. Öteki ise hem çirkin,

hem de tembelmiş; ama kendi öz kızı olduğu için kadın bunu daha çok severmiş. Evde her işi güzel kıza gördürürmüş. Zavallı kızcağız her gün sokakta bir kuyunun başında oturup bez dokurmuş. Hem de o ka-dar çok çalışırmış ki, parmaklarından kan fışkırırmış.

Günün birinde iplik sardığı makara kan içinde kalmış. Bunun üzerine kız kuyuya eğilerek makarayı yıkamak istemiş. Fakat makara elinden kayıp kuyuya düşmüş. Kızcağız ağlaya ağlaya üvey annesine koşmuş. Başına gelen kazayı anlatmış. Kadın çocuğu adamakıllı azarlamış, sonra da çocu-ğa hiç acımadan:

- Makarayı kuyuya nasıl düşürdünse öyle alıp getireceksin. Sonra karış-mam ha... diye bağırmış.

Bunun üzerine kız kuyunun başına dönmüş ama ne yapacağını bilmiyor-muş. Makarayı almak için "ne olursa olsun" diye kuyuya atlamış. Atla-mış ama aklı başında değilmiş. Az sonra uyandığında, kendini güzel bir çayırlıkta bulmuş. Güneş parıldıyor, çevrede binlerce çiçek görünüyor-muş. Yolda karşısına bir fırın çıkmış. Fırının içi ekmekle doluymuş. Ekmek kıza seslenmiş:

- Ne olursun beni fırından çıkar, beni fırından çıkar; yoksa yanaca-ğım, çoktan piştim ben...

Kız fırına yaklaşmış, ekmeklerin hepsini kürekle birer birer dışarı çıkarmış. Sonra yoluna gitmiş. Karşı-sına bir ağaç çıkmış; ağacın üzerinde pıtrak gibi elmalar sallanıyormuş, ağaç kıza seslenmiş:

- Beni silkele, beni silkele... Biz elmalar hep olduk!..

Kız ağacı sallamış, elmalar, yağmur taneleri gibi yere dökülmüşler. Kız ağacın üzerinde hiç elma kalmayınca-ya kadar silkelemiş. Elmaları bir ara-ya toplayarak koca bir yığın yapmış, sonra yine yola koyulmuş.. Sonunda küçük bir eve varmış. Penceresinden

yapıyormuş, yatağı her zaman o ka-dar güçlü silkeliyormuş ki, tüyler kar parçaları gibi uçuyorlarmış. Bu yüz-den kadının evinde rahat bir yaşam geçiriyor, kötü söz işitmiyor, her gün kızartmalar, kebaplar yiyormuş. Küçük kız uzun zaman Holle Kadın'ın yanında kalmış; fakat içinde hep bir üzüntü duyuyor, bunun nedenini ken-

bir kocakarı bakıyormuş. Kadının dişleri pek iriymiş. Bunları görünce kızın içine korku girmiş. Oradan kaçmak istemiş. Fakat yaşlı kadın arkasından seslenmiş:

- Sevgili çocuk, neden korkuyorsun? Gel burda kal; evin bütün işlerini güzelce yaparsan sana bir kötülüğüm dokunmaz. En çok dikkat edeceğin

şey yatağımı güzel düzeltmek, iyice silkelemektir. Bunu yapınca yatağın içindeki kuş tüyleri uçar. İşte o zaman yeryüzüne kar yağar. Benim adım Holle Kadın'dır.

Kocakarı böyle tatlı tatlı konuşunca kızın içi ferahlamış; orada kalmaya karar vermiş. İçeri girerek işine başlamış. Evin her işini seve seve

disi de bilmiyormuş. Sonunda bunun farkına varmış; yurdunu özlemişmiş. Her ne kadar buradaki yaşamı kendi evindekinden bin kat daha iyi geçi-yormuşsa da, o yine evine dönmek istiyormuş. Bir gün dayanamamış, Kocakarı'ya demiş ki:

- Evimi çok göresim geldi. Bu ayrılık acısına dayanamıyorum. Burada,

Page 57: HaberPodium-24

57

- Ne olursun beni dışarı çıkar, beni dışarı çıkar, yoksa yanacağım. Çok-tan piştim ben!..

Fakat tembel kız:

- Doğrusu üstümü başımı kirletmeye vaktim yok!.. demiş yoluna gitmiş.

Az sonra elma ağacının yanına var-mış. Ağaç seslenmiş:

- Ne olursun, beni silkele, kuzum beni silkele... Biz elmalar hep olduk!

Kız:

- Ya... çok bilmişsin... seni silkeleyim de kafama elmalar düşsün değil mi? demiş; geçip gitmiş.

Holle Kadın'ın evine vardığı zaman hiç korkmamış. Çünkü onun koca diş-lerini önceden duymuşmuş. Hemen kadının hizmetine girmiş.

İlk gün çok çalışmış. Holle Kadın'ın her dediğini yapmış. Kocakarının kendisine vereceği altınları düşünü-yormuş. Fakat ikinci gün tembelliğe, işleri başından savmaya başlamış. Üçüncü gün bu tembellik bir kat daha artmış. Sabah bir türlü yata-ğından kalkmak istemiyormuş.

Tembel kız Holle Kadın'ın yatağını da yapmıyormuş. Bu yüzden tüyler de uçuşmuyormuş. Çok geçmeden bu durum Holle Kadın'ı kızdırmış. Kızı işinden çıkarmış. Tembel kız buna seviniyormuş.

Altın yağmurunun yağacağını umu-yormuş. Holle Kadın onu da büyük kapıya kadar götürmüş. Fakat kız kapının altına gelince altın yerine kocaman bir kazan dolusu zift başın-dan aşağı boşalmış.

Holle Kadın:

- İşte bu da senin hizmetlerinin ödülü!... demiş.

Kapıyı kapamış. Tembel kız eve dönmüş. Her yanı zifte bulanıkmış. Yine kuyunun başında duran horoz kızı görünce:

- Ü ü ürü ü, pasaklı küçük bayanımız yine geldi diye ötmeye başlamış.

Kıza bulaşan bu zift ömrü oldukça üzerinde kalmış.

Kız eve girmiş, annesinin yanına gitmiş. Her yanı altınla kaplı olduğu için kendisini hem annesi, hem üvey kız kardeşi güleryüzle karşılamışlar. Kız başına gelenleri bir bir anlat-mış. Annesi, bu altınların nasıl elde edildiğini öğrenince çirkin, tem-bel kızına da bunları kazandırmak istemiş. Bu kızını da kuyunun başına

yerin altında geçen yaşamım çok iyi ama artık daha fazla kalamayacağım. Yine yukarıya dönmek istiyorum.

Holle Kadın:

- Evine dönmek isteyişin hoşuma git-ti. Bugüne kadar bana çok iyi hizmet ettiğin için, seni ben kendi elimle yukarı çıkaracağım, demiş.

Kızı büyük bir kapıya doğru götür-müş. Kapı açılmış. Kız tam kapının altına geldiği zaman güçlü bir altın yağmuru başlamış. Durduğu yerle annesinin evi arasında çok az aralık varmış. Kız evin bahçesine girdiği zaman horoz kuyunun üzerine çıkmış.

- Ü ü ürü ü, altından küçük bayanımız yine geldi! diye ötmeye başlamış.

oturtarak bez dokutmaya başlamış. Makarasının kana bulanması için kız parmağına iğne batırmış. Elini dikenli çitlere vurmuş. Sonra makarayı kuyuya atmış. Arkasından da kendisi atlamış. Öbür kız gibi kendini bir çayırda bulmuş. Aynı yoldan yürü-meye başlamış. Fırına vardığı zaman ekmek yine bağırmış:

Page 58: HaberPodium-24

Türbülans Çağı: Yeni Bir Dünya Serüveni(Yeni Bir Dünya Serüveni)

Alan GreenspanBoyner Yayınları

Türbülans Çağı, yeni dünyanın doğasını anlamaya yönelik gösterdiğim gayreti, diğer bir deyişle, bugünlere nasıl geldik, şu anda neler yaşıyoruz ve ufukta iyisiyle kötüsüyle bizi neler bekliyor, gibi sorulara cevap arama serüvenimi yansıtıyor. Kitapta, mümkün olduğunca, bu yeni dünyayı kendi tecrübelerim çerçevesinde nasıl kavradığımı aktarıyorum. Bunu tarihi kayıtlara karşı duyduğum sorumluluktan dolayı yapıyorum ve böylelikle okuyucuların nereden geldiğimi anlamalarını istiyorum. Dolayısıyla bu kitapta iki ayrı bölüm var: Birinci bölüm, tecrübe eğrimin rotasını sizlere aktarmak için gösterdiğim çabadan oluşuyor. İkinci bölüm ise yeni küresel ekonomi hakkındaki düşüncelerimi aktarabilmek amacıyla, birinci bölümde anlattıklarımı temel alarak üzerine kavramsal bir çerçeve oluşturmak için harcadığım ve birinci bölüme göre daha objektif olan çabamı içeriyor.

Bu süreçte, gelişen küresel ortamın kritik unsurlarını araştırıyorum. Bu unsurlar anısında; onu yönetirken bağlı kalınan ilkeler; ona güç veren muazzam boyutlardaki enerji altyapısı; onu tehdit eden finansal dengesizlikler ve dünya demografiklerindeki dinamatik değişimler, ayrıca, tartışılmaz başarısına rağmen, getirdiği kazançların dağılımının adaletsiz olduğuna dair kronik endişeler yer alıyor. Ve sonuç olarak, 2030 yılında nasıl bir dünya ekonomisiyle karşılaşacağımız konusundaki mantıksal tahminlerimi binıraya getiriyorum.

Sevgili Hayat

Alice MunroCan Yayınları

Usta yazar Alice Munro, Sevgili Hayat'taki öykü kişilerine ve yaşadıkları ortama yine can soluğu üflüyor. Aşk, yalnızlık, suçluluk, utanç, kayıplar, şehvet, ölüm, mutsuzluk ve umut; bütün bu duyguları içeren insan yaşamının farklı kesitlerini aktaran öyküler, yazarın kaleminin ucundaki kişilere empatiyle yaklaşması sonucunda okurlara akıcı bir okuma deneyimi armağan ediyor.

Çoğunluğu Kanada'nın taşra ortamında geçen ve yaşam yolunun sapaklarında büyük ölçüde rastlantıların rol oynadığı öyküler, gündelik yaşamı yalın bir dille canlandırırken, öykülerin sonu, okurun kendisine uygun gelen bir biçimde hayal edebileceği bir belirsizlikle noktalanıyor.

Alice Munro'nun kitabının sonunda "Final" başlığı taşıyan bir bölüm var. Bu bölümün girişinde, "Bu kitaptaki son dört parça pek hikâye sayılmaz. Bu anlatılar, bazen gerçeği tamamen aktarmasa da duyguları ve tamamen gerçek olayları yansıtan otobiyografik çalışmalar. Onların kendi yaşamım hakkında söyleyeceğim ilk ve son ve gerçeğe en yakın şeyler olduğuna inanıyorum," diyen yazar, kendi geçmişi ve ailesiyle birlikte yaşadığı günlere ait anılarını aktarıyor. Bu bölüm belki de kitaptaki bütün hikâyelerden çok daha duygu yüklü bir edebiyat örneği sunuyor.

Ketum Kahraman

Mario Vargas LlosaCan Yayınları

"Bu ülkede küçük de olsa bir uygarlık alanı yaratmak olanaksız," diye geçirdi aklından. "Barbarlık her şeyi önüne katıp sürüklüyor." Karamsarlığa kapıldığı zamanlarda yaptığı gibi yine, gençliğinde gidip başka ülkelerde kendine bir yaşam kurmak yerine, burada, Lima denen bu korkunç şehirde kalmaya karar vermekle ne kadar yanlış bir şey yapmış olduğunu düşündü.

Peru'da iki şehir ve iki patron. Başkent Lima'da sigortacı Ismael Carrera, taşra güneşinin altında kavrulan Piura'daysa nakliyeci Felícito Yanaqué. Bir tarafta Felícito'nun, kapısına sıkıştırılan örümcek imzalı haraç mektubuna meydan okumasıyla değişen hayatı. Diğer taraftaysa ikinci baharının zirvesindeki Ismael'in ailevi antikalıkları yüzünden kabağın, sadık dostu ve şirketinin yöneticisi Don Rigoberto'nun başında patlaması. Tam da emeklilik hayalleri kurarken...

Mario Vargas Llosa, Don Rigoberto'nun Not Defterleri, Üvey Anneye Övgü, And Dağlarında Terör ve Palomino Molero'yu Kim Öldürdü romanlarından karakterlerle renklendirdiği, sürükleyiciliğiyle arkası yarınlara taş çıkaran bu kitabında dalaverenin evrenselliğini bolca tebessümle gözler önüne seriyor.

Feldbergstrasse 334057 Basel

061 691 24 [email protected]

58

Kültür&Sanat

Page 59: HaberPodium-24

17 Nisan 2015CUMA

Elbise tadilatı, oyuncak tamiri ve güzelleş-tirmesi...Üzerinde çalışmak istediğiniz eş-yaları yanınızda getirin ve hazırda bulunan uzmanların deneyimlerinden faydalanın. Her Cuma (okul tatilleri hariç), 09:00-11:00 Katılım ücretsiz. www.stadt-zuerich.chFamilientreff Hard Bullingerstrasse 60 Zürich

21 Nisan 2015SALI

19 Nisan 2015PAZAR

LilaEbeveynler çocuklarıyla beraber çeşitli filmleri keşfediyor ve beraber küçük bir maceraya çıkıyorlar. Film araştırmacısı Julia Breddermann filmin başlamasından önce çocukları belirli sahneler hakkında bilgilendiriyor. 15:00-17:00 / Katılım ücretsiz.Yer: Kulturkeller in der Lila VillaGZ Höngg/RütihofLimmattalstrasse 216 Zürichwww.gz-zh.ch/gz-hoengg

24 Nisan 2015CUMA

Sergi geçen yılın en iyi İsviçreli Basın fotoğraflarını gösteriyor. Spor, yurtdışı, gündelik yaşam, çevre, sanat ve kültür konularından fotoğraflar ziyaretçileri 2014’ün akıllarda kalan kareleriyle etkiliyor. Sa-Pa 10:00-17:00, Pe 10:00-19:00. Yetişkinler için KulturLegi ile 5.-CHF. (10.-CHF yerine). 16 yaşına kadar çocuklar için bedava. Sergi 05.07 tarihine kadar sürecek.Yer: LandesmuseumMuseumstrasse 2. Zürichwww.landesmuseum.ch

Belgesel film Türkiye’deki politik sebeplerden dolayı her şeyini kaybeden ve İsviçre’ye iltica eden arıcı İbrahim Gezer’in hikayesini anlatıyor. 18:15-21:00. Giriş ücretsiz.Raum 200, Theologische Fakultät. Kirchgasse 1 Zürichwww.zrwp.ch

St. Galler Anatolien Festival

İsviçre ve Anadolu kültürleri St.Gallen’de buluşuyor. Dans, Müzik, Sanat ve daha birçok şey...Yer: Waaghauswaaghausweg, 9000 St. Gallen

1 Mayıs Kutlamaları

1-3 Mayıs tarihleri arasında Kasernena-real'da kültürel etkinlikler sizi bekliyor.Yer: Kasernenareal8004 Zürich

25 Nisan 2015CUMARTESİ

Letzipark’ta yeni başlayanlar için AlmancaHer Çarşamba 09:30-11:00. Katılım ücretsiz. 2-8 yaş arası çocuklara ücretsiz bakım. Einkaufszentrum Letzipark Baslerstrasse 50. Zürich / www.aoz.ch/introdeutsch

29 Nisan 2015ÇARŞAMBA

Caz AkşamıBu akşam ziyaretçiler Lebewohlfabrik’te caz müziğiyle keyifli bir akşam geçirecekler. Giriş ücretsiz.Lebewohlfabrik. Fröhlichstrasse 23. Zürichwww.lebewohlfabrik.ch

28 Nisan 2015SALI

01 Mayıs 2015CUMA

19 Mayıs 2015CUMA

Botanik Bahçe’de Bahar FestivaliZiyaretçiler çiçekler açan bahçede baharın gelişini kutluyorlar. 11:00-17:00. Giriş ücretsiz.Botanischer Garten Zollikerstrasse 107 Zürichwww.bg.uzh.ch

26 Nisan 2015PAZAR

Festival

Festival Müzik

Tiyatro

KutlamaAlmanca Dersi

Çocuk Tiyatrosu "Uyuyan Güzel"Tiyatro atölyesinin katılımcılarından çocuk tiyatrosu. Saat: 15.00Giriş ücretsiz.Yer: Grosser Saal GZ BachwiesenBachwiesenstrasse 40 Zürichwww.gz-zh.ch/gz-bachwiesen

Etkinlik Takvimi (15 Nisan - 15 Mayıs)

Elişi Atölyesi

Sergi

BelgeselÇocuk Sineması

"Der Imker"

Page 60: HaberPodium-24

Köfteli Ekşili ÇorbaMalzemeler: 250 gram kıyma, 1 çay bardağı ince bulgur, 1 adet kuru soğan, 1 çay bardağı tel şehriye, 1 adet limonun suyu, 2 su bardağı yoğurt, 1 çorba kaşığı un, 1 adet yumurta, 7-8 sap maydanoz, nane, 1 kaşık salça, tuz, karabiber

Hazırlanışı: Kıymaya, bulgur, rendelenmis soğan, karabiber ve tuz ekleyip yoğurduktan sonra misket büyüklüğünde köfteler yapın ve unlanmış tepsiye dizin. Yoğurdu ayrandan biraz daha sulu kıvama getirdikten sonra içine bir çorba kaşığı un ve bir yumurta tencereye ekleyin.Bu kıvamı kaynama noktasına gelene kadar çırpın. Kaynayınca tel şehriye ve köfteleri ilave edin. Köfteler üste çıkınca tuzunu da ekleyin ve az daha pisirdikten sonra altını söndürün. Ayrı bir tavada tereyağını salçayla erittikten sonra naneyi de ekleyin. Corbaya naneli yağı, dogranmış maydanozları ve limon suyunu da ekleyip servis edin.

60

Yemek Tarifleri

Börek KekMalzemeler: 3 adet yumurta, 1 su bardağı yoğurt, 1 su bardağı sıvı yağ, 1 çay bardağı süt, 1 paket kabartma tozu, 3 adet patates, 1 çay bardağı beyaz peynir, 1 çay bardağı rendelenmiş kaşar peyniri, 1 adet orta boy rendelenmiş soğan, maydanoz, 2 su bardağı un, tuz (peynirin tuzuna göre ayarlayabilirsiniz), karabiber, pul biber

Hazırlanışı: Patateslerin kabuklarını soyup küçük küpler halinde doğrayın. 3 adet yumurtayı tuz ile çırpıp sıvı yağ, süt, rendelenmiş soğan, kaşar peyniri ve yoğurdu da ilave edip çırpmaya devam edin. Baharatları ekleyin. Un ve kabartma tozunu eleyerek yavaş yavaş karışıma ekleyin. Doğradığınız patatesleri de ekleyip iyice karıştırın. Son olarak doğradığınız maydanozları ve beyaz peyniri ekleyip tahta kaşıkla karıştırın. Yağlanmış tepsiye dökün. Üzerine dilerseniz bolca susam ve çörek otu serpip önceden ısıtılmış 175 derece fırında üzeri kızarana kadar yaklaşık 50 dakika pişirin.

Page 61: HaberPodium-24

61

Güncel

Yapılacak olan çekilişte anahtar sözcüğünü bulan 3 abonemize Özgür Kitapevi’nden Ayın Kitapları sayfasında tanıtımları yapılan kitaplardan hediye edilecektir. Çekilişe katılmak için anahtar kelime ile kendi adres bilgilerinizi [email protected] adresine yollayin.

Geçen ayki bulmacamızın anahtar kelimesi: İNCE MEMED / Geçen Ayın Kazananları: Elif Öz, Özge Altun, Bülent Sarıgül

1 32 5 764ANAHTAR SÖZCÜK

Resimdekisunucu

Aşırı sevgiduygusu

Savaşçı kadın Yer

bilimci

Çayınistenilendurumu

Bir tür üstgiysi

Haftanın bir günü

Direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantı

Zamanabağlı istek Güya

EskişehirSanayi Odası

Kibarcaisteme

Yiyecekparçası Ağaçlarla

örtülügeniş alanBahçe duvarı

Başlangıcıolmayan

Briçtesanzatu

Bağışıklıkeriyiği

Bir Mısırtanrısı

Ortaoyununda

aptal kuşak

Telefonsözü Yılın

ilk ayı

Şapkayapımında kullanılan

keçeÖzet,

kısaltma

Olumsuzmenfi

Bibertadı Diretme Ses yitimi

KısacaTürk Malı Eski Fransız

Para BirimiBağışlanmış

KısacaDevlet

MalzemeOfisi

Fransiyumsimgesi

Gider

Germanyumsimgesi

Lorentiyumsimgesi

Saygı

Pasif

İş yapılangünler

Bir andaoluveren

Diyanet

Hayatı sonaermiş olan Lezzetli

sıcak ülkemeyvesi

Hindistan'dabir toplulukBir işe karar

verme gücü

Kuruntu Aydınlıkışık Eşyaya renk

verenmaddeSu yosunu Bina

Düş

Ağabey

Katışıksız,saf

Sözde,sanki

Girdapİkinci tekil

kişi

Çıkış Şaşmasözü

Bir şeyin özü,

çekirdek

Halk dilindehamam

1

2

3

7

6

5

4

Page 62: HaberPodium-24

Bollstr.15 Postfach 458 8405 Winterthur-CH +41(0) 76 343 80 74 +41 (0) 52 514 11 00

[email protected]

Page 63: HaberPodium-24

M U T L U L U K L A R A İ M Z A AT A R

YENİLENMİŞ VE DAHA GENİŞ BİR SALON...GENİŞ OYNAMA ALANI...

KALİTELİ HİZMET... UYGUN FİYATLAR...ÖZEL BARLI SİGARA BÖLÜMÜ...

DÜĞÜN İÇİN 1200 KİŞİLİK KAPASİTE...KONSER İÇİN 2500 KİŞİLİK KAPASİTE...

650 ARAÇLIK PARK YERİ...

Düğünegelemeyen

ya da uzakta olanlar, düğüngecesiniinternet

sitemizdencanlı izleyebilir.

Fröschenweidstrasse 12 8404 Winterthur | [email protected] | www.club-pasa.chBİLGİ İÇİN: İsmail Uğurlu | 076 334 82 00

Page 64: HaberPodium-24