371

Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 2: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 3: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry Potterve

Felsefe Taşı

J.K. Rowling1997

Page 4: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

İçindekiler

BİRİNCİ BÖLÜM: SAĞ KALAN ÇOCUK

İKİNCİ BÖLÜM: YOK OLAN CAM

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: HİÇ KİMSEDEN MEKTUPLAR

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ANAHTARLARIN BEKÇİSİ

BEŞİNCİ BÖLÜM: DIAGON YOLU

ALTINCI BÖLÜM: PERON DOKUZ ÜÇ ÇEYREK'TEN YOLCULUK

YEDİNCİ BÖLÜM: SEÇMEN ŞAPKA

SEKİZİNCİ BÖLÜM: İKSİR USTASI

DOKUZUNCU BÖLÜM: GECE YARISI DÜELLOSU

ONUNCU BÖLÜM: CADILAR BAYRAMI

ON BİRİNCİ BÖLÜM: QUIDDITCH

ON İKİNCİ BÖLÜM: KELİD AYNASI

ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: NICOLAS FLAMEL

ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: NORVEÇ PÜTÜRLÜSÜ NORBERT

ON BEŞİNCİ BÖLÜM: YASAK ORMAN

ON ALTINCI BÖLÜM: KAPAĞIN ALTINDA

ON YEDİNCİ BÖLÜM: İKİ YÜZLÜ ADAM

Page 5: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

BİRİNCİ BÖLÜM: SAĞ KALAN ÇOCUK

Privet Drive dört numarada oturan Mr. ve Mrs. Dursley,son derece normal olduklarını söylemekten gururduyarlardı, sağolun efendim. Garip ya da gizemli işlerebulaşacak son kişilerdi, böyle saçmalıklara kafayormazlardı çünkü.

Mr. Dursley matkap yapan Grunnings adlı bir şirketinyöneticisiydi. İri yarı, kalıplı bir adamdı, boynu yokgibiydi, ama koskoca bir bıyığı vardı. Mrs. Dursleyzayıftı, şarışındı, olağanın iki katı uzunluğunda birboynu vardı; bu da bahçe çitlerinin üstünden kafasınıuzatıp komşuları gözetlemekte pek işine yarıyordu.Dudley adında küçük bir oğulları vardı Dursleyler'in,kendilerine bakılırsa dünyada ondan kusursuz bir çocukbulunamazdı.

Dursley'ler istedikleri her şeye sahiptiler, ama bir gizlerivardı, biri kalkıp da bunu anlayacak diye ödleri kopardı.Potter'ların ortaya çıkarılmasına katlanabileceklerini hiçsanmıyorlardı. Mrs. Potter, Mrs. Dursley'nin kardeşiydi,ama birkaç yıldır görüşmemişlerdi; aslına bakılırsa, Mrs.Dursley hiç kardeşi yokmuş gibi davranıyordu, çünkükardeşi de, onun beşpara etmez kocası da Dursley'lerehiç mi hiç benzemiyorlardı. Potter'lar sokakta boygösterirse, komşuların ne diyeceğini düşünmek biletüylerini ürpertiyordu. Potter'ların küçük bir oğullarıolduğunu biliyorlardı, ama hiç görmemişlerdi onu. Buoğlan da Potter'ları yanlarına yaklaştırmamak için birbaşka geçerli nedendi; Dudley'nin öyle bir çocukla içlidışlı olmasını istemiyorlardı.

Page 6: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Mr. ve Mrs. Dursley, öykümüzün başladığı o kasvetli,kurşuni salı sabahı uyandıklarında, yakında bütün ülkeyisaracak garip, gizemli şeylerin habercisi olabilecekhiçbir şey yoktu bulutlu gökte. Mr. Dursley, işe giderkentaktığı en tatsız kravatı seçerken bir şarkı mırıldanıyor,Mrs. Dursley de çığlıklar atan Dudley'yi yüksekiskemlesine oturtmak için boğuşurken keyifli keyiflidedikodu ediyordu.

Hiçbiri, kahverengi bir baykuşun pencerenin önündenkanat çırparak geçtiğini fark etmedi.

Sekiz buçukta, Mr. Dursley çantasını aldı, Mrs.Dursley'nin yanağını öyle bir gagaladı, Dudley'ye de birhoşçakal öpücüğü vermeye çabaladı, ama ıskaladı,Dudley bir bunalım geçirmekteydi çünkü, mamasınıduvara fırlatıyordu. Evden ayrılırken, "Küçük yumurcak,"diye kıkırdadı Mr. Dursley. Arabasına bindi, dörtnumaranın bahçesinden geri geri çıktı.

Garip bir şeyin ilk belirtisini fark etti, sokağın köşesindeharitaya bakan bir kediyi. Mr. Dursley, bir an negördüğünü kavrayamadı. Sonra, bakmak için başınıarkaya çevirdi. Privet Drive'ın köşesinde bir tekir kediduruyordu, ama görünürlerde harita filan yoktu. Zatenolacak iş miydi bu? Bir ışık oyunuydu olsa olsa.Kirpiklerini kırpıştırdı Mr. Dursley, gözlerini kediye dikti.Kedi de ona dikti gözlerini. Mr. Dursley köşeyi dönüpyolda ilerlerken boyuna kediye baktı dikiz aynasından.Şimdi de Privet Drive yazılı tabelayı okuyordu- hayır,tabelaya bakıyordu; kediler ne harita inceleyebilir, ne detabela okuyabilirlerdi. Hafifçe silkindi Mr. Dursley, kediyikafasından çıkardı. Kente doğru ilerlerken o gün almayı

Page 7: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

umduğu büyük bir matkap siparişinden başka bir şeydüşünmemeye koyuldu.

Ama kente girerken kafasındaki matkapların yerinibaşka bir şey alıverdi. Sabahın olağan trafiksıkışıklığında beklerken, çevrede garip giyimli bir sürüinsan fark etti. Pelerinli insanlar. Mr. Dursley, gençlerinsırtında görülen o tuhaf elbiseleri giyenlerden hiçhoşlanmazdı. Bu da saçma sapan yeni modalardanbiriydi herhalde. Direksiyona vurmaya başladıparmaklarıyla, gözleri bu manyakların az ötedeoluşturduğu bir topluluğa takıldı. Heyecanlı heyecanlı birşeyler fısıldaşıyorlardı. Mr. Dursley, bazılarının hiç degenç olmadığını görünce küplere bindi; işte şu adamkendisinden çok daha yaşlıydı, üstelik zümrüt yeşili birpelerin atmıştı omuzlarına. Cesarete bak! Derkenkafasına dank etti Mr. Dursley'nin, bu olsa olsa uydurukbir gösteriydi- bir şey için para topluyorlardı... evet,mutlaka öyleydi. Trafik açıldı, Mr. Dursley birkaç dakikasonra Grunnings otoparkındaydı, aklında matkaplarvardı sadece.

Mr. Dursley dokuzuncu kattaki odasında sırtınıpencereye vererek otururdu hep. Öyle yapmasa, osabah aklını matkaplara vermesi biraz güç olacaktı.Baykuşların güpegündüz süzülerek geçtiğini görmedi,ama aşağıda, sokaktaki insanlar gördüler bunu, ağızlarıaçık, birbiri ardı sıra tepelerinde süzülen baykuşlarabaktılar, onları parmaklarıyla gösterdiler. Çoğu geceleyinbile baykuş görmemişti. Ama Mr. Dursley, son dereceolağan, baykuşsuz bir sabah geçirdi. Beş ayrı kişiyebağırdı. Önemli birkaç telefon görüşmesi yaptı, biraz

Page 8: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

daha bağırdı. Öğle yemeğine kadar keyfi yerinegelmişti, bacaklarını çalıştırmak, sokağın karşısınayürüyüp fırından bir çörek almak istedi.

Pelerinli insanlar aklından bütün bütüne çıkmıştı ki,içlerinden bazılarına rastladı fırının orada. Yanlarındangeçerken öfkeyle baktı. Nedenini bilmiyordu, amatedirgin oluyordu onlardan. Bunlar da heyecanlıheyecanlı fısıldaşıyorlardı, ortalıkta bir tek para tası bilegörünmüyordu. Elindeki kese kâğıdında koca bir çörekledönüp yanlarından geçerken, konuşmalarından birkaçsözcük çalındı kulağına.

"Potter'lar, doğru, ben de öyle duydum -"

"- evet, oğulları, Harry -"

Kaskatı kesiliverdi Mr. Dursley. Her yanını korku sardı.Bir şey söyleyecekmiş gibi, fısıldaşanlara baktı, amavazgeçti.

Yolun karşısına geçti hızla, bürosuna koştu, sekreterinerahatsız edilmemesini söyledi, telefona sarıldı, evininnumarasını tam çevirmişti ki, kararını değiştirdi.Telefonu yerine bıraktı, bıyıklarını sıvazlayarakdüşündü... Hayır, düpedüz aptallık ediyordu. Potter öylepek alışılmadık bir ad değildi ki. Harry diye oğulları olanPotter adında kim bilir kaç kişi vardı. Üstelik yeğenininadının Harry olup olmadığından da emin değildi.Çocuğu görmemişti bile. Belki de Harvey'ydi. Ya daHarold. Mrs. Dursley'yi telaşlandırmanın anlamı yoktu,kardeşinin adını söyleyince bile tedirgin olurdu karısı.

Page 9: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Onu suçlamıyordu- kendisinin de öyle bir kardeşiolsaydı... ama ya o kişiler, o pelerinli insanlar...

O ikindi kafasını matkaplara veremedi, olanaksızdı bu,saat beşte binadan ayrılırken öylesine dalgındı ki,kapının tam önünde birine çarptı.

Sendeleyip az kalsın yere düşecek sıska ihtiyara, "Özürdilerim," diye homurdandı. Onun menekşe rengi birpelerin giydiğini kavraması için birkaç saniye yetti Mr.Dursley'ye. Adam bu çarpmaya pek aldırmışabenzemiyordu. Aksine, koca bir gülümseme yayıldıyüzüne, yoldan geçenleri dönüp baktıracak kadar incebir sesle, "Özür dilemeyin, efendim," dedi, "bugün hiçbirşey keyfimi kaçıramaz! Sevinin, o Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen sonunda gitti! Sizin gibi bir Muggle bilebunu, bu mutlu, mutlu günü kutlamalı!"

İhtiyar, Mr. Dursley'yi karnına sarılıp kucakladı, sonrauzaklaştı.

Mr. Dursley olduğu yerde kalakaldı. Bütün bütüne biryabancı tarafından kucaklanmıştı. Üstelik Muggle olaraknitelenmişti, artık ne demekse bu. İyice karışmıştıkafası. Arabasına koştu, eve yollandı, hayal gördüğünüumuyordu, daha önce hiç ummamıştı bunu, çünkü hayalgücü denilen şeye hiç inanmazdı.

Arabasını dört numaranın park yerine çekerken, ilkgördüğü -bu da hiç keyiflendirmedi onu- o sabahgözüne ilişen tekir kedi oldu. Bahçe duvarındaoturuyordu şimdi. Aynı kedi olduğuna emindi; gözlerininçevresinde aynı çizgiler vardı.

"Şişşşt!" diye bağırdı Mr. Dursley.

Page 10: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Kedi kıpırdamadı. Sadece sert sert baktı ona. Mr.Dursley, bunun olağan bir kedi davranışı olup olmadığınıdüşündü. Toparlanmaya çalışarak eve girdi. Karısınahâlâ bir şey söylememekte kararlıydı.

Mrs. Dursley güzel, sıradan bir gün geçirmişti. Yemektekomşu kadının kızıyla sorunlarını, Dudley'nin de yeni birsözcük ("olabilemez") öğrendiğini anlattı boyuna. Mr.Dursley olağan davranmaya çalıştı. Dudley yatırıldıktansonra salona gidip son akşam haberlerini yakaladı:

"Her yerdeki kuş meraklıları, ülkedeki bütünbaykuşların bugün hiç alışılmadık şeyler yaptığınıbelirtmektedir. Baykuşlar genellikle geceleriavlanırlar, gün ışığında pek görülmezler, amasabahtan beri bu kuşların her yöne uçuştuklarınayüzlerce kere tanık olunmuştur. Uzmanlar,baykuşların uyku alışkanlıklarını birden bire nedendeğiştirdiklerini açıklayamamaktadırlar."

Spiker sırıtmadan edemedi.

"Son derece esrarengiz. Şimdi de Jim McGuffin'denhava raporu. Ne dersin, bu gece yine baykuşsağanağı olacak mı, Jim?"

"Eee, Ted," dedi hava tahmincisi,

Page 11: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"... onu bilemem, ama bugün garip davranışlardabulunanlar sadece baykuşlar değildi. Kent,Yorkshire, Dundee gibi ayrı ayrı yerlerden arayanseyirciler, dün söylediğim yağmur yerine, kayanyıldızlar sağanağına tutulmuşlar! Şenlik Gecesiönümüzdeki hafta gerçi, ama belki de şimdidenkutluyorlardır! Ama bu gece kesinlikle yağmurluolacak."

Mr. Dursley koltuğunda donakalmıştı. Bütün İngilteregöklerinde kayan yıldızlar? Gün ışığında uçuşanbaykuşlar? Her yerde pelerinli esrarengiz insanlar?Potter'lar hakkında fısıltılar, fısıltılar...

Mrs. Dursley iki fincan çayla salona geldi. Yararı yoktu.bir şeyler söylemeliydi karısına. Gergin gergin boğazınıtemizledi. "Şey Petunia, sevgilim, son günlerdekardeşinden bir haber almadın, değil mi?"

Beklediği gibi, Mrs. Dursley şaşkınlıkla, öfkeyle baktı.Ne de olsa, sanki onun bir kardeşi yokmuş gibidavranmaya alışıktılar.

Sertçe, "Hayır," dedi Mrs. Dursley. "Niye?"

"Garip şeyler söylediler haberlerde," diye mırıldandı Mr.Dursley. "Baykuşlar... kayan yıldızlar... şehirde de birsürü tuhaf insan vardı bugün..."

Mrs. Dursley sözünü kesti onun: "Yani?"

"Şey, düşündüm de... belki... bütün bunların... biliyorsunişte... onlarla bir ilgisi vardır."

Page 12: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Mrs. Dursley kenetlenmiş dudaklarının arasından biryudum çay aldı. Mr. Dursley "Potter" adını işittiğinisöyleyip söylememeyi düşündü. Bunu gözealamayacağına karar verdi. Sanki laf olsun diyesoruyormuş gibi, "Oğulları," dedi, "şimdi aşağı yukarıDudley'nin yaşındadır, öyle değil mi?"

Mrs. Dursley, kaskatı, "Herhalde," dedi.

"Sahi, neydi adı? Howard'dı, değil mi?"

"Harry. Bana sorarsan, berbat, sıradan bir ad."

Ansızın yüreğine bir ağırlık çöktü Mr. Dursley'nin, "Ha,sahi," dedi. "Evet, bence de öyle."

Yukarı yatmaya çıkarlarken bu konuda başka tek sözsöylemedi. Mrs. Dursley banyodayken, Mr. Dursleyyatak odasının penceresine uzandı, ön bahçeye baktı.Kedi hâlâ oradaydı. Sanki bir şey bekliyormuş gibi PrivetDrive'a bakıyordu boyuna.

Hayal mi görüyordu yoksa? Bütün bunların Potter'larlabir ilgisi olabilir miydi? Eğer varsa... eğer o karı kocaylaakrabalıkları ortaya çıkarsa- eh, buna da katlanamazdıdoğrusu.

Yattılar. Mrs. Dursley hemen uyudu, ama gözlerine uykugirmiyordu Mr. Dursley'nin, kafası karmakarışıktı.Uykuya dalmadan önce, Potter'ların bu işle bir ilgileriolsa bile, ne kendisine ne de Mrs. Dursley'yeyanaşamayacaklarını düşündü de rahatladı. Potter'laronun da, Petunia'nın da kendileri için, kendilerinebenzeyenler için ne düşündüklerini pekâlâ biliyorlardı...Bu olanlara onun da, Petunia'nın da bulaşması

Page 13: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

olanaksızdı. Esnedi, yan döndü. Kendilerini etkilemezdibu...

Nasıl da yanılıyordu.

Mr. Dursley tedirgin bir uykuya dalıyordu belki, amadışarıda, duvarın üstündeki kedinin uykusu hiç mi hiçgelmemişti. Heykel gibi oturuyordu orada; gözlerini, hiçkırpmadan Privet Drive'ın uç köşesine dikmişti. Yansokakta bir arabanın kapısı çarpıldığında da, tepesindeniki baykuş süzüldüğünde de titremedi bile. Hiçkıpırdamadan öylece durdu, gece yarısına kadar.

Kedinin baktığı köşede bir adam belirdi; öylesineansızın, öylesine sessizce belirmişti ki, sanki yerdenfışkırmış gibiydi. Kedinin kuyruğu titredi, gözleri kısıldı.

Böyle bir adamın benzeri Privet Drive'da daha önce hiçgörülmemişti. Uzun boyluydu, zayıftı; saçının sakalınınkırlarına bakılırsa çok yaşlıydı; saçı da sakalı dakemerine sıkıştıracak kadar uzundu. Uzun giysiler vardıüstünde, yerleri süpüren mor bir pelerin, uzun topuklu,tokalı çizmeler giymişti. Açık mavi gözleri, dar çerçeveligözlüğünün arkasından ışıl ışıl parlıyordu; upuzun,kemerli burnu sanki en az iki kere kırılmışa benziyordu.Bu adamın adı Albus Dumbledore'du.

Albus Dumbledore, adından çizmelerine kadar hiçbirşeyinin hoş karşılanmadığı bir sokağa geldiğininfarkında değildi. Pelerinini karıştırmaktaydı boyuna, birşey arıyordu. Ama gözetlendiğinin farkına vardı, başınıkaldırdı ansızın, sokağın öteki ucundan kendisinegözlerini dikmiş kediye baktı. Nedense, kedinin varlığı

Page 14: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

onu pek eğlendirmişti. Kıkırdayarak, "Bilmeliydim bunu,"diye mırıldandı.

Aradığı şeyi iç cebinde buldu. Gümüş bir çakmaktı bu.Kapağını açtı, havaya kaldırdı, çaktı. En yakındakisokak lambası püf diye sönüverdi. Yine çaktı- bir sonrakilamba da karanlığa gömüldü. On iki kere çaktı Püfür'ü,sokakta sadece iki ışıltı kalıncaya kadar- kendisinigözetleyen kedinin gözleriydi bunlar. Şimdi penceredenkim bakarsa baksın, isterse boncuk gözlü Mrs. Dursley,aşağıda kaldırımda neler olup bittiğini göremezdi.Dumbledore, Püfür'ü pelerininin iç cebine koydu; dörtnumaraya yollandı, duvara, kedinin yanına oturdu.Bakmadı ona, ama bir süre sonra konuştu.

"Sizi burada görmek ne güzel, Profesör McGonagall."

Tekire döndü gülümseyerek, ama kedi gitmişti. Tıpkıonun gözlerinin çevresindeki çizgileri andıran dört köşebir gözlük takmış asıkça suratlı bir kadına gülümsediğinifark etti. Kadının da bir pelerin vardı sırtında, zümrütyeşili bir pelerin. Siyah saçları sımsıkı toplanmıştı.Belirgin bir tedirginlik vardı üstünde.

"Ben olduğumu nereden anladınız?" diye sordu.

"Sevgili Profesör, hiçbir kedinin bu kadar kaskatıoturduğunu görmemiştim."

Profesör McGonagall, "Bütün gün siz de bir tuğladuvarın üstünde otursaydınız, siz de kaskatıkesilirdiniz," dedi.

"Bütün gün mü? Kutlamalara katılmadan mı? Benburaya gelirken en az bir düzine şölene, eğlenceyerastladım."

Page 15: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Profesör McGonagall öfkeyle burnunu çekti.

Sabırsızca, "Evet, doğru, herkes kutluyor," dedi. "Birazdaha dikkatli olmaları gerekirdi, ama hayır- Muggle'larbile bir şeyler döndüğünü fark ettiler. Haberlerindeverdiler." Başını Dursley'lerin karanlık salonpencerelerine çevirdi. "Duydum. Baykuş sürüleri...kayan yıldızlar... Eee, o kadar da aptal değiller. Nasılolsa bir şeylerin farkına varacaklardı. Kentte kayanyıldızlar- mutlaka Dedalus Diggle'dır. Hiç akıllanmadı."

Dumbledore, incelikle, "Onları suçlayamazsınız," dedi."On bir yıldır pek bir şey kutladığımız yok."

Profesör McGonagall, "Biliyorum," dedi tedirgince. "Amadağıtmamız için bir neden değil bu. İnsanlar düpedüzdikkatsizlik ediyorlar, sokaklara fırlamışlar güpegündüz,sırtlarında Muggle giysileri bile yok, boyuna dedikoduediyorlar."

Dumbledore'a yan yan baktı sertçe, bir şey söylemesinibekliyor gibiydi, ama bir şey söylemedi Dumbledore,Profesör de devam etti: "Sonunda Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'in kayıplara karıştığı gün, tam o günMuggle'ların bizi öğrenmeleri ne de güzel ya. Gerçektenkayıplara karıştı mı dersiniz, Dumbledore?"

"Öyle görünüyor," dedi Dumbledore. "Sevinmemizgerek. Limon şerbeti içer miydiniz?"

"Ne içer miydim?"

"Limon şerbeti. Muggle'ların bir çeşit tatlı içeceği.Hoşuma gidiyor."

Page 16: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Şimdi limon şerbetinin sırası olmadığını düşünenProfesör McGonagall, "Hayır, teşekkür ederim," dedisoğukça. "Söylediğim gibi, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sengittiyse bile -"

"Sevgili Profesör, sizin gibi mantıklı biri onu gerçekadıyla anabilir, öyle değil mi? Bütün bu 'Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen' saçmalığı- on bir yıldır söylüyorum herkese,onu gerçek adıyla anın diye, Voldemort deyin." ProfesörMcGonagall ürktü, ama o sırada iki limon şerbeti açanDumbledore farkına varmadı bunun. "Boyuna 'Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen' deyip durmanın ne anlamı var?Voldemort adından korkmak için bir nedengöremiyorum."

Yarı bitkinlik, yarı hayranlıkla, "Sanıyorum, sizin içinyok," dedi Profesör McGonagall. "Ama siz başkasınız.Herkes biliyor, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen, peki peki,Voldermort’un korktuğu tek kişi sizdiniz."

Dumbledore, "Beni şımartıyorsunuz," dedi usulca."Voldemort'da benim hiç edinemeyeceğim güçler vardı."

"Bunun nedeni sizin o güçleri kullanmayacak kadar-şey- soylu olmanız."

"İyi ki karanlıktayız. Madam Pomfrey yeni kulaklıklarımısevdiğini söylediğinden beri bu kadar kızarmamıştım."

Profesör McGonagall, Dumbledore'a şöyle bir baktısertçe, "Uçuşan söylentilerin yanında baykuşların sözübile edilmez," dedi. "Herkes ne diyor, biliyor musunuz?Niye kayıplara karışmış? Sonunda niye vazgeçmiş?"

Anlaşılan Profesör McGonagall konuşmanın en can alıcınoktasına gelmişti, bütün gün soğuk sert bir duvarda

Page 17: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

bekleyip durmasının gerçek nedeniydi bu, yoksa ne kedine de kadın olarak Dumbledore'a gözlerini böyle yırtıcıbakışlar fırlatarak dikemezdi. Şimdi. "Herkes" nesöylerse söylesin, Dumbledore bunların gerçekolduğunu belirtinceye kadar hiçbir şeye inanmayacağıapaçık ortadaydı. Ama o sırada bir başka limon şerbetiseçmekteydi Dumbledore, yanıt vermedi.

"Anlatılanlara göre," diye üsteledi Profesör McGonagall,"Voldemort dün gece Godric's Hollow'da görülmüş.Oraya Potter'ları bulmaya gitmiş. Söylentilere bakılırsa,Lily ile James Potter galiba- galiba ölmüşler "

Dumbledore başını önüne eğdi. Profesör McGonagallderin bir soluk aldı.

"Lily ile James... İnanamıyorum, inanmak istemedimbuna... Ah, Albus..."

Dumbledore elini uzatıp omzuna vurdu. Ona acılı birsesle, "Biliyorum... Biliyorum..." dedi.

Konuşmayı sürdürürken Profesör McGonall’ın sesititriyordu. "Hepsi bu kadar değil, Potter'ların oğlunu,Harry'yi de öldürmeye kalkmış, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen. Ama öldürememiş. O küçük çocuğuöldürememesinin nedenini, nasılını kimse bilmiyor, amasöylentilere bakılırsa, Harry Potter'ı öldüremeyinceVoldermort’un gücü de yok oluvermiş- bu yüzdenkayıplara karışmış işte."

Dumbledore kederle baş sallayarak onu onayladı.

Profesör McGonagall, "Acaba- acaba doğru mu?" diyekekeledi. "Bütün o yaptıklarından sonra... o kadar insanıöldürdükten sonra... küçük bir çocuğu öldüremez miydi?

Page 18: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Akıl almayacak bir şey... böyle bir şeyi yapamaz mıydı...Tanrı aşkına, nasıl oldu da Harry sağ kaldı?"

"Sadece tahmin yürütebilirim," dedi. "Belki aslını hiçöğrenemeyeceğiz."

Profesör McGonagall bir dantel mendil çıkarıpgözlüğünün altından gözlerini kuruladı. Dumbledore daburnunu çekerek cebinden bir altın saat çıkardı, onuinceledi. Çok garip bir saatti bu. On iki yelkovanı vardı,ama hiç rakam yoktu üstünde; rakamlar yerine,çevresinde küçük gezegenler hareket ediyordu.Bunların herhalde bir anlamı vardı Dumbledore için,çünkü yeniden yerine koydu saati, "Hagrid gecikti," dedi."Sahi, burada olacağımı sanırım o söylemiştir size, öyledeğil mi?"

"Evet," dedi Profesör McGonagall. "O kadar yerdururken kalkıp neden buraya geldiğinizi sanırımanlatmayacaksınız bana."

"Harry'yi teyzesiyle eniştesine getirmeye geldim.Ailesinden sadece onlar kaldı şimdi."

Profesör McGonagall, ayağa fırlayıp dört numarayıgöstererek, "Yani- burada oturan insanlardan mı sözediyorsun yoksa?" diye bağırdı. "Dumbledore- bunuyapamazsın. Bütün gün onları gözetledim. Onlar kadarbize hiç mi hiç benzemeyen başka iki kişi yoktur. Bir deoğulları var- gördüm onu, şeker alsın diye çığlıklaratarak annesini sokak boyunca tekmeledi durdu. HarryPotter gelip burada mı oturacak!"

Dumbledore, kesin bir sesle, "Burası onun için en iyiyer," dedi. "Büyüyünce teyzesiyle eniştesi ona her şeyi

Page 19: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

anlatırlar. Onlara bir de mektup yazdım."

Profesör McGonagall, yeniden duvara oturarak, cılız birsesle, "Mektup mu?" diye tekrarladı. "Gerçekten,Dumbledore, bütün bunları bir mektuplaaçıklayabileceğini mi sanıyorsun? Bu insanlar onu hiçanlamayacak! Ünlü olacak ileride -bir efsane olacak-gelecekte bugün Harry Potter Günü olarak anılırsa hiçşaşmam -Harry üstüne kitaplar yazılacak- dünyamızdakibütün çocuklar onun adını öğrenecek!"

Dar çerçeveli gözlüğünün üstünden son derece ciddibakarak, "Tastamam öyle," dedi Dumbledore. "Herçocuğun başını döndürebilir bu. Daha yürümeden,konuşmadan üne kavuşmak! Hiç hatırlamayacağı birşey yüzünden ünlü olmak! Anlamıyor musunuz, böylesiçok daha iyi, hiç olmazsa anlayacağı zamana kadarbütün bunlardan uzak kalır."

Profesör McGonagall ağzını açtı, fikrini değiştirdi,yutkundu, sonra, "Evet- evet, haklısınız, elbette," dedi."Ama çocuk nasıl geliyor buraya, Dumbledore?" SankiHarry altında saklanıyormuş gibi onun pelerinine bir gözattı ansızın.

"Hagrid getiriyor onu."

"Hagrid'e böylesine önemli bir şey için güvenmek-akıllıca mı sizce?"

"Hagrid'e canımı bile emanet ederim," dedi Dumbledore.

Profesör McGonagall, hasetle, "Yüreği bizimle birliktedir,ben de biliyorum bunu," dedi, "ama dikkatsiz olduğunuda göz ardı edemezsiniz. Birazcık- neydi o?"

Page 20: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Çevrelerindeki sessizliği uzaklardan bir motor sesibozmuştu. Sokağın iki başına bakarak bir taşıt ışığıaramaya başladılar, ses gittikçe yükseldi, kafalarınıgökyüzüne çevirdikleri sırada gümbürtüye dönüştü-havadan koca bir motosiklet inip yola, tam önlerinekondu.

Motosiklet kocamandı gerçi, ama onu kullanan adamınyanında hiç kalıyordu. Sıradan bir adamın yaklaşık ikikatı kadar uzun, en az beş katı kadar da şişmandı.Dudak uçuklatacak kadar iri ve yabaniydi- çalıya benzersiyah uzun saçlarıyla sakalı yüzünün büyük bölümünüörtüyordu, çöp bidonu kapakları büyüklüğünde ellerivardı, deri çizmeli ayakları yunus yavrularınabenziyordu. Uçsuz bucaksız, kaslı kollarındabattaniyeden bir bohça tutuyordu.

"Hagrid," dedi Dumbledore, rahatlamışa benziyordu."Sonunda! O motosikleti nereden buldun?"

"Ödünç aldım, Profesör Dumbledore, efendim," dedidev; konuşurken dikkatle motosikletten indi. "GençSirius Black ödünç verdi. Onu getirdim, efendim."

"Bir sorun çıkmadı, değil mi?"

"Hayır, efendim- ev neredeyse yerle bir olmuştu, amaMuggle'lar üşüşmeden onu çıkarmayı başardım. Bristolüstünde uçarken uykuya daldı."

Dumbledore ile Profesör McGonagall bohçaya eğildiler.İçinde, belli belirsiz, mışıl mışıl uyuyan bir bebek, biroğlan çocuğu vardı. Alnındaki simsiyah saç buklesininaltında şimşeğe benzer garip biçimli bir kesikgörülüyordu.

Page 21: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Yoksa oraya mı?" diye fısıldadı Profesör McGonagall.

"Evet," dedi Dumbledore. "O iz yaşamı boyuncakalacak."

"Siz bu konuda bir şey yapamaz mıydınız,Dumbledore?"

"Yapabilecek olsaydım bile yapmazdım. İzler yararlıolabilir bazen. Benim sol dizimde de bir tane var, LondraMetrosu'nun kusursuz bir haritası. Neyse -ver onu bana,Hagrid- şu işi bitirelim."

Dumbledore, Harry'yi kollarına alıp Dursley'lerin evineyöneldi.

"Acaba- acaba ona hoşçakal diyebilir miyim, efendim?"diye sordu Hagrid.

Kocaman, kıllı kafasını Harry'nin üstüne eğdi, ona saçlısakallı bir öpücük kondurdu. Sonra, birdenbire, yaralı birköpek gibi ulumaya başladı.

"Şşş!" diye fısıldadı Profesör McGonagall. "Muggle'larıuyandıracaksın!"

Hagrid, "Ö-ö-özür dilerim," diye hıçkırdı; benekli, büyükbir mendil çıkarıp yüzünü içine gömdü. "Ama da-da-dayanamıyorum- Lily ile James öldüler -zavallı minikHarry de Muggle'larla yaşayacak -"

Profesör McGonagall, çekinerek koluna dokunduHagrid'in, "Evet, evet, çok acı bir şey bu, ama kendinitoparla Hagrid, yoksa bizi fark ederler," diye fısıldadı; oorada Dumbledore alçak bahçe duvarını aşmış, önkapıya varmıştı. Usulca eşiğe bıraktı Harry'yi,pelerininden bir mektup çıkarıp bohçaya tıkıştırdı, sonra

Page 22: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

da ötekilerin yanına döndü. Bir dakika boyunca üçü deorada durup küçük bohçaya baktılar; omuzlarısarsılıyordu Hagrid'in, Profesör McGonagall öfkeylegözlerini kırpıştırıyordu, Dumbledore'un gözlerindenfışkıran o parlak ışık ise bütün bütüne sönmüş gibiydi.

Sonunda, "Eh," dedi Dumbledore, "bu kadar. Artıkburada işimiz yok. Gidip kutlamalara katılalım bari."

Boğuk mu boğuk bir sesle, "Yaa," dedi Hagrid. "Benönce bu motosikletten kurtulayım. İyi geceler, ProfesörMcGonagall- Profesör Dumbledore, efendim."

Hagrid, sırılsıklam gözlerini ceketinin koluna silerekkendini motosiklete attı, motoru çalıştırdı; gürültüylehavalandı motosiklet, geceye karıştı.

Dumbledore, "Umarım yakında yine görüşürüz, ProfesörMcGonagall," dedi, onu başıyla selamladı. ProfesörMcGonagall da karşılık olarak burnunu çekti.

Dumbledore dönüp sokak boyunca yürümeye başladı.Köşeye varınca durdu, gümüş Püfür'ü çıkardı. Bir kereçaktı onu, on iki ışık topu sokak lambalarına yerleştihemen, Privet Drive bir anda turuncu oluverdi;Dumbledore, sokağın öteki ucunda tekir bir kedininsüzülerek köşeyi döndüğünü gördü. Dört numaranınbasamaklarında battaniyeden bohçayı da seçebiliyordu.

"Talihin açık olsun, Harry," diye mırıldandı. Topuklarınınüstünde döndü, pelerininin bir hışırtısıyla yok oluverdi.

Bir meltem çıktı, mürekkep rengi göğün altındasessizce, düzenli bir biçimde uzanan, şaşırtıcı şeylerinen son olabileceği bu sokağın, Privet Drive'ın tertemizçalılıklarını titretti. Harry Potter, uyanmadan,

Page 23: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

battaniyenin içinde bir yandan bir yana döndü. Minicikeliyle yanındaki mektubu kavramıştı; uykudaydı, özelbiri olduğunu bilmiyordu, ünlü biri olduğunu bilmiyordu,birkaç saat sonra süt şişelerini koymak için kapıyıaçacak olan Mrs. Dursley’nin çığlığıyla uyanacağınıbilmiyordu, önündeki birkaç haftayı kuzeni Dudleytarafından itilip kakılarak, çimdiklenerek geçireceğini debilmiyordu... Nereden bilsin, o anda ülke boyunca gizlicetoplanıp kadeh kaldırıyordu insanlar, "Harry Potter'a,"diyorlardı fısıltıyla, "sağ kalan çocuğa!"

Page 24: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 25: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

İKİNCİ BÖLÜM: YOK OLAN CAM

Dursley'lerin uyanıp da evlerinin önündekibasamaklarda yeğenlerini bulmalarından bu yanayaklaşık on yıl geçmişti, ama Privet Drive pekdeğişmemişti. Güneş yine o düzenli bahçelerdeyükseliyor, Dursley'lerin sokak kapısındaki pirinç dörtnumarayı ışıl ışıl parlatıyordu; salonlarına süzülüyordusonra; salon, Mr. Dursley'nin baykuşlar üstüne o karahaberleri izlediği gece nasılsa, şimdi de öyle sayılırdıAradan ne kadar zaman geçtiğini sadece şömineninrafındaki fotoğraflar belirtiyordu. On yıl önce, değişikrenklerde tostoparlak şapkalar giymiş kocaman, pembebir deniz topunu gösteren sürüyle fotoğraf vardı orada-ama Dudley Dursley bebek değildi artık. Şimdifotoğraflarda iri yarı sarışın bir çocuk vardı. İlk bisikletinebinerken, lunaparkta atlı karıncada, babasıyla bilgisayaroyunu oynarken, annesi tarafından kucaklanmışöpülürken Artı evde bir başka çocuğun da yaşadığınıgösteren hiç bir belirti yoktu odada.

Harry Potter, o sırada uyukluyordu, uzun sürmeyecektiuykusu. Petunia Teyze'si uyanıktı, günün ilk gürültüsüde onun tiz sesiyle oluştu.

"Kalk! Kalksana! Hadi!"

Harry irkilerek uyandı. Teyzesi kapıyı tıklattı yine.

"Kalk!" diye bağırdı. Harry onun mutfağa doğruyürüdüğünü duydu, sonra da fırının üstüne konulantavanın sesini. Dönüp sırtüstü yattı, gördüğü düşühatırlamaya çalıştı. Çok güzel bir düştü. Uçan bir

Page 26: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

motosiklet vardı düşte. Sanki aynı düşü daha önce degörmüş gibi garip bir duyguya kapıldı.

Teyzesi kapının önüne geldi yine.

"Daha kalkmadın mı?" diye seslendi.

"Kalkıyorum," dedi Harry.

"Hadi, kıpırdan artık. Pastırmalara göz kulak ol. Sakınyakayım deme, Duddy'nin doğum gününde her şeykusursuz olmalı.

Harry homurdandı.

Teyzesi, "Ne dedin sen?" diye seslendi kapınınarkasından.

"Hiçbir şey, hiçbir şey..."

Dudley'nin doğum günü- nasıl olmuştu da unutmuştu?Ağır ağır yataktan çıktı Harry, çorap aramaya koyuldu.Yatağının altında bir çift buldu, teklerden birininüstündeki örümceği çekip aldıktan sonra ayaklarınageçirdi. Örümceklere alışıktı, merdivenin altındaki dolapörümceklerle doluydu çünkü, kendisi de oradayatıyordu.

Giyinince hole inip mutfağa geçti. Masa, Dudley'nindoğum günü armağanlarından görünmüyordu sanki.Anlaşılan, istediği o yeni bilgisayara kavuşmuştuDudley, ikinci televizyonla yarış bisikleti de cabası.Dudley'nin neden bir yarış bisikleti istediğine akılerdiremiyordu Harry, Dudley çok şişmandı çünkü,bedenini çalıştırmaktan da nefret ederdi- tabii birbaşkasını yumruklamak dışında. Dudley'in en sevdiğikum torbası Harry'ydi, ama kovalarken onu bir türlü

Page 27: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

yakalayamazdı. Görünüşünden pek belli değildi, amaHarry çok hızlıydı.

Belki de karanlık bir dolapta yaşamakla ilgisi vardıbunun, ama Harry yaşına göre çok ufaktı, çok da cılızdı.Dudley'nin eski elbiselerini giymek zorunda kaldığı için,olduğundan da ufak ve cılız gösteriyordu; Dudley iseondan yaklaşık dört kat iriydi. İncecik bir yüzü vardıHarry’nin, kemikleri fırlamış dizleri, siyah saçları,yemyeşil gözleri vardı. Taktığı yusyuvarlak gözlükdünyanın seloteyp’iyle tutturulmuştu, Dudley yumruğuhep burnuna yapıştırırdı çünkü. Harry'nin görünüşündehoşuna giden tek şey, alnındaki şimşek biçimindeki yaraiziydi. Kendini bildi bileli vardı bu; hatırlıyordu, PetuniaTeyze'ye sorduğu ilk soru, bu izin nasıl olduğuydu.

"Annenle babanın öldüğü otomobil kazasında," demiştiteyzesi. "Başka soru sorma."

Soru sorma- Dursley'lerle huzur içinde yaşamanın ilkkuralı buydu.

Harry pastırmaları çevirirken mutfağa Venon Eniştegirdi.

Günaydın yerine, "Saçlarını tarasana!" diye kükredi.

Vernon Enişte haftada ortalama bir kere gazetesinintepesinden bakıp Harry'nin berbere gitmesi gerektiğinisöylerdi. Harry saçlarını sınıf arkadaşlarınıntoplamından daha sık kestiriyordu, ama fark etmiyordu,saçları boyuna büyüyordu işte, fışkırırcasına.

Dudley annesiyle mutfağa geldiğinde Harry tavadayumurta yapmaktaydı. Vernon Enişte'ye çok benziyorduDudley. Kocaman, pembe bir yüzü vardı; boynu yok

Page 28: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

gibiydi; gözleri ufacıktı, suluydu, maviydi; sarı saçlarıtostoparlak kafasına yapışıyordu. Petunia Teyze onunbir bebek meleğe benzediğini söylerdi hep- Harry iseperuk takmış bir domuza benzediğini söylerdi.

Harry pastırmalı yumurta tabaklarını masaya koydu, pekyer olmadığı için güç bir şeydi bu. Bu arada Dudleyarmağanlarını sayıyordu. Suratı asıldı.

Annesiyle babasına bakarak, "Otuz altı," dedi. "Geçenyıldan iki eksik."

"Şekerim, Marge Hala'nın armağanını saymadın; bak,burada, annenle babanın koca armağanının altında."

Dudley, kıpkırmızı kesilerek, "Peki, otuz yedi öyleyse,"dedi. Dudley kasırgasının yaklaşmakta olduğunu sezenHarry, ne olur ne olmaz, belki Dudley masayı devirirdiye, kurt gibi pastırmaya saldırdı.

Petunia Teyze de tehlikeyi sezinlemişti besbelli,çabucak, "Bugün çıkınca sana iki armağan dahaalacağız," diye atıldı. "Buna ne dersin, kuşum? ikiarmağan daha. Oldu mu?"

Bir an düşündü Dudley. Çetin bir soruydu bu. Sonunda,ağır ağır, "Öyleyse," dedi, "otuz... otuz..."

"Otuz dokuz, bir tanem," dedi Petunia Teyze.

"Haa." İskemlesine çöktü Dudley, en yakındaki paketeuzandı. "İyi öyleyse."

Vernon Enişte kıkırdadı.

"Küçük yumurcak parasının karşılığını istiyor, tıpkıbabası gibi. Yaşa, Dudley!" Dudley'nin saçlarınıkarıştırdı.

Page 29: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Telefon çaldı o anda, Petunia Teyze açmaya gitti,Harry'le Vernon Enişte de Dudley'nin yarış bisikleti,sinema kamerası, uzaktan kumandalı uçak, on altı yenibilgisayar oyunu ve video paketlerini açmasınıseyrettiler. Dudley tam altın saat paketini açıyordu ki,Petunia Teyze döndü telefondan, hem öfkeli, hemendişeliydi.

"Haberler kötü, Vernon," dedi. "Mrs. Figg'in bacağıkırılmış. Onu alamıyor." Başıyla Harry'yi işaret etti.

Dudley'nin ağzı dehşetle açıldı, ama Harry'nin yüreğihopladı. Dudley'nin her doğum gününde annesiylebabası onunla bir arkadaşını gezmeye götürürlerdi,lunaparka, hamburgerciye ya da sinemaya. Her yıl da,iki sokak ötede oturan o deli kocakarıyla, Mrs. Figg'lekalırdı Harry. Nefret ederdi oradan. Bütün ev lahanakokardı; Mrs. Figg de gelmiş geçmiş ne kadar kedisivarsa, hepsinin fotoğrafını gösterirdi.

"Ne olacak şimdi?" dedi Petunia Teyze, bu işi sanki otasarlamış gibi, öfkeyle Harry'ye baktı. Harry, Mrs.Figg'in bacağının kırılmasına üzülmesi gerektiğinidüşünüyordu, ama kolay değildi bu; öyle ya, Tibbles'ı,Snowy'yi, Mr. Paws'u, Tufty'yi koskoca bir yılgörmeyecekti.

Vernon Enişte, "Marge'ı arasak," diye önerdi.

"Saçmalama, Vernon, nefret ediyor o çocuktan."

Dursley'ler Harry'den hep böyle söz ederlerdi, sankikendisi orada yokmuş gibi- ya da söylenenlerin zatenfarkına varamayacak iğrenç bir şeymiş, bir sümüklüböcekmiş gibi.

Page 30: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Ya şeye ne dersin?.. Neydi adı, arkadaşın Yvonne?

Petunia Teyze, "Majorca'da tatilde," diye kestirip attı.

Harry umutla, "Beni burada da bırakabilirsiniz," diyesöze karıştı (bir değişiklik olur, televizyonda istediğiniseyreder, belki de Dudley'nin bilgisayarınıkarıştırabilirdi).

Petunia Teyze sanki bir limon yutmuş gibi baktı.

Homurdandı: "Dönüp de evi alt üst olmuş bulalım diyemi?"

"Evi yıkmam," dedi Harry, ama dinleyen yoktu ki.

Petunia Teyze, ağır ağır, "Onu da hayvanat bahçesinegötürebiliriz," dedi, "... arabada kalır..."

"Araba yepyeni, tek başına bırakamayız..."

Dudley bağıra bağıra ağlamaya başladı. Pek ağladığıyoktu aslında, bunu yıllar önce bırakmıştı, ama suratınıburuşturup inlerse, annesinden ne isterse alabileceğinibiliyordu.

"Agucuk gugucuğum, ağlama, anneciğin o çocuğun engüzel gününü berbat etmesine izin vermeyecek!" diyebağırdı Petunia Teyze, Dudley'ye sarıldı.

Dudley, yapmacık hıçkırıklarla sarsılarak,"Onun...gelmesini... is-is-istemiyorum!" diye bağırdı."her şeyin tadını ka-kaçırıyor hep!" Annesinin kollarıarasındaki boşluktan Harry'ye pis pis sırıttı.

Ama o sırada kapı çalındı- "Aman Tanrım, geldiler!" dediPetunia Teyze çılgıncasına- bir an sonra da Dudley'ninen iyi arkadaşı Piers Polkiss, annesiyle girdi. Sıska bir

Page 31: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

çocuktu Piers, suratı sıçana benziyordu. Dudley'ninyumrukladığı çocukların ellerini arkalarından o tutardıgenellikle. Dudley yapmacık ağlamasını hemen kesti.

Harry yarım saat sonra Dursley'lerin arabasının arkakoltuğunda Piers ve Dudley'le birlikte ömründe ilk kezhayvanat bahçesine giderken şansına inanamıyordu.Teyzesiyle eniştesi başka bir çare bulamamışlardı, amayola çıkmadan önce Vernon Enişte, Harry'yi bir kenaraçekmişti.

Kocaman mosmor suratını Harry'nin yüzüneyaklaştırarak, "Seni uyarıyorum," demişti, "bak, çocuk,seni şimdiden uyarıyorum -bir numara yapmayakalkarsan, herhangi bir şey yaparsan- Noel'e kadar odolabın içinde kalırsın."

"Ben bir şey yapmayacağım ki," demişti Harry,"yeminle..."

Ama Vernon Enişte inanmamıştı ona. Zaten kimseinanmıyordu.

Sorun Harry'nin bulunduğu yerlerde garip şeylerolmasından kaynaklanıyordu, Dursley'lere bu olaylardakendisinin parmağı olmadığını söylemek boşunaydı.

Bir keresinde, Harry'nin berbere gittiği gibi gelmesindenbıkan Petunia Teyze, mutfaktaki makası alıp saçlarınıkesmiş, onu damdazlak bırakmıştı, "o korkunç izi örtmekiçin" perçemine dokunmamıştı sadece.

Dudley, Harry'yi öyle görünce gülmekten kırılmıştı;Harry'nin de ertesi gün okulu düşünmekten gözüne uykugirmemişti, zaten o çuval gibi pantolonuyla, seloteypligözlüğüyle dalga geçen geçeneydi. Ama ertesi sabah

Page 32: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

kalkınca saçlarını Petunia Teyze kırpmadan nasılsa,öyle bulmuştu. Saçlarının o kadar çabuk nasıl çıktığınıaçıklamasına olanak yoktu, ne söylediyse dinletememiş,bir hafta dolap cezasına çarptırılmıştı.

Bir başka keresinde, Petunia Teyze ona Dudley'ninberbat mı berbat eski bir kazağını (turuncu benekli,kahverengi) giydirmeye çalışıyordu. Kafasındangeçirmeye zorladıkça, kazak küçüldükçe küçülüyordu,sonunda el kadar bir kuklanın giyebileceği kadar oldu,ama Harry'ye uyması olanaksızdı. Petunia Teyze,kazağın yıkarken çektiğine karar verdi, Harry decezalandırılmadığı için derin bir soluk aldı.

Öte yandan, okul mutfaklarının damında yakalandığıiçin başı adamakıllı derde girmişti. Dudley'nin çetesi herzamanki gibi onu kovalamaktaydı, Harry kendini birdenbire bacanın üstünde otururken buluvermişti, başkalarıgibi o da şaşırmıştı buna. Dursley'ler, okulmüdiresinden, Harry'nin damlara tırmandığını bildirenpek öfkeli bir mektup almışlardı. Harry'nin bütünyapmaya çalıştığı (kilitli dolap kapısının arkasındanVernon Enişte'ye bağırarak söylediği gibi) mutfaklarınönündeki çöp bidonlarının üstünden atlamaktı. Tamatlarken rüzgârın onu kaldırıp uçurduğunu düşünüyorduHarry.

Ama bugün hiçbir terslik olmayacaktı. Günü okul, dolapya da Mrs. Figgs'in lahana kokan salonu dışında biryerde geçirmek, Dudley ve Piers'la birlikte olmayadeğerdi.

Vernon Enişte, arabayı kullanırken Petunia Teyze'yeboyuna yakınıyordu. her şeyden yakınmak hoşuna

Page 33: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

giderdi; işçiler, Harry, kurul, Harry, banka ve Harry ençok yakındığı konulardan birkaçıydı. Bu sabahmotosikletlerden yakınıyordu.

Yanlarından bir motosiklet hızla geçerken, "... gençserseriler, deli gibi sürüyorlar," dedi.

Ansızın hatırladı Harry. "Düşümde bir motosikletgördüm," dedi. "Uçuyordu."

Vernon Enişte az kalsın önündeki arabaya toslayacaktı.Arkaya dönerek Harry'ye bağırdı, suratı bıyıklı dev birpancara dönmüştü: "MOTOSİKLETLER UÇMAZ!"

Dudley ile Piers kıkırdadılar.

"Biliyorum uçmadıklarını," dedi Harry. "Sadece bir düştübu."

Keşke bir şey söylemeseydim diye geçirdi içinden.Dursley'leri onun soru sormasından daha çoksinirlendiren bir şey varsa, o da herhangi bir şeyinolağandışı davranışlarıyla ilgili konuşmasıydı; konu isterdüş, ister çizgi film olsun, fark etmezdi- böylece onunsakıncalı düşüncelere kapılabileceğini düşünüyorlardıherhalde.

Pırıl pırıl bir cumartesiydi, hayvanat bahçesi ailelerledoluydu. Dursley'ler Dudley ile Piers'a kocamançikolatalı dondurmalar aldılar kapıda; ama çabukdavranıp hemen uzaklaşamadılar oradan, satıcı kadınHarry'ye ne istediğini sorduğu için, ona da ucuzundanbir limonlu almak zorunda kaldılar. Pek de fena değilmişdiye düşündü Harry, bir yandan dondurmasını yalıyor,bir yandan da kafasını kaşıyan, inanılmaz derecede

Page 34: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Dudley'ye benzeyen bir gorili seyrediyordu, bir desarışın olsaydı tamamdı.

Harry'nin uzun süredir geçirdiği en güzel sabahtı bu.Öğle yemeğine doğru hayvanlardan sıkılmaya başlayanDudley ile Piers yine keyfe gelip kendisiniyumruklayabilirler diye, Dursley'lerin biraz ötesindeyürümeye özen gösteriyordu. Hayvanat bahçesininlokantasında yediler yemeklerini, Dudley dondurmasıyeteri kadar büyük değil diye kıyameti kopardı, VernonEnişte bir dondurma daha getirtti ona, Harry'nin dekendi dondurmasını yemesine izin verildi.

Harry bütün bunların hayra alamet olmadığını sonradananlayacaktı.

Yemekten sonra sürüngenler bölümüne gittiler. Burasıserindi, karanlıktı, duvarlar boyunca aydınlatılmış camkafesler sıralanmıştı. Camların arkasında her çeşitkertenkele, her çeşit yılan, tahta parçalarının, taşlarınüstünde sürünüyor, kayıyordu. Dudley ile Piers büyükzehirli kobralarla insanları sararak öldüren koca pitonlarıgörmek istediler. Dudley oradaki en büyük yılanı hemenbuldu. O kadar iriydi ki yılan, Vernon Enişte'ninarabasını iki kere sarar, onu ezerek çöp bidonunaçevirebilirdi- ama pek havasında değildi o sırada.Aslında, mışıl mışıl uyuyordu.

Dudley burnunu cama dayamış, gözlerini parıldayankahverengi pullara dikmişti.

"Kımıldat şunu," diye uludu babasına. Vernon Eniştecama vurdu, ama yılan kılını bile kıpırdatmadı.

Page 35: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Bir daha," diye buyurdu Dudley. Vernon Enişteparmaklarıyla bir daha tıklattı camı, ama yılan uyumayısürdürdü.

Dudley, "Çok sıkıcı," diye inledi. Oradan uzaklaştı.

Harry cam kafese yanaşıp uzun uzun baktı yılana. Yılanda sıkıntıdan ölmüşse, hiç şaşırmazdı doğrusu- günboyunca parmaklarıyla camı tıklatarak kendisini tedirgineden ahmak insanlardan başka kimsesi yoktu ki. Birdolabı yatak odası olarak kullanmaktan beterdi bu,orada tek ziyaretçi seni uyandırmak için kapıyıyumruklayan Petunia Teyze'ydi gerçi, ama hiç olmazsaevin içinde dolaşabilirdin.

Yılan boncuk gözlerini açtı ansızın. Usulca, çok usulcabaşını kaldırdı, gözleri Harry'nin gözlerinin hizasınagelinceye kadar.

Göz kırptı.

Harry gözlerini dikti ona. Sonra, bir bakan var mı diyeçevresine göz attı. Bakan yoktu. O da yılana baktısonra, göz kırptı.

Yılan kafasını Vernon Enişte'yle Dudley'ye doğru uzattı,sonra gözlerini tavana dikti. Yine Harry'ye baktı, sonra;bakışından ne dediği açıkça belliydi: "Hep aynı.”

Harry, "Biliyorum," diye mırıldandı camın arkasından,yılanın kendisini işitip işitmediğini bilemiyordu."Gerçekten pek tatsız olmalı."

Yılan coşkuyla kafasını salladı.

"Sahi, nereden geliyorsun sen?" diye sordu Harry.

Page 36: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Yılan kuyruğunu cam kafesin yanındaki küçük yazıyadoğru uzattı. Harry baktı.

Boa Yılanı, Brezilya.

"Güzel miydi orası?"

Boa yılanı kuyruğuyla yazıyı gösterdi yine, Harry okudu:

Bu örnek, hayvanat bahçesinde yetiştirilmiştir.

"Haa, anladım- demek Brezilya'da hiç bulunmadın?"

Yılan başını iki yana sallarken, Harry'nin arkasındakopan bir çığlık ikisini de havalara sıçrattı. "DUDLEY!MR. DURSLEY! GELİN BAKIN ŞU YILANA! NELERYAPIYOR, INANAMAYACAKSINIZI"

Dudley, yalpalaya yalpalaya, olanca hızıyla geldi.

Harry'nin kaburgalarına bir yumruk indirerek, "Çekilyoldan," dedi. Hazırlıksız yakalanmıştı Harry, betonzemine kapaklandı. Daha sonra olanlar o kadar hızlıoldu ki, kimse nasıl olduğunu bile anlayamadı- Piers ileDudley camın önünde duruyorlardı, bir anda dehşetçığlıkları atarak arkaya sıçradılar.

Harry doğrulup yutkundu; boa yılanının içindebulunduğu cam kafes yok olmuştu. Dev yılan çözülmüş,yerde sürünüyordu- sürüngenler bölümündeki insanlarçığlıklar atarak kapılara doğru koşmaya başladılar.

Yılan hızla yanından geçerken, Harry onun alçak seslefısıldadığını duydu: "Geliyorum, Brezilya... Sssağol,

Page 37: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

amigo."

Sürüngenler bölümünün bekçisi dehşet içindeydi.

"Ama cam," diyordu durmadan, "cam nereye gitti?"

Hayvanat bahçesinin yöneticisi kendi elleriyle demli, bolşekerli bir çay verdi Petunia Teyze'ye, özür üstüne özürdiledi. Piers ile Dudley boyuna abuk sabuk şeylersöylüyorlardı. Harry'nin gördüğü kadarıyla, yılan onlarınyanından geçerken topuklarına şakayla karışık şöyle birhamle etmişti, o kadar, ama Vernon Enişte'ninarabasına bindiklerinde, Dudley yılanın bacağınıkoparmak üzere saldırdığını söylüyor, Piers da kendisiniboğmaya çalıştığına yemin ediyordu. Ama Harryaçısından en kötüsü, Piers'ın biraz yatışınca, "Harryonunla konuşuyordu, öyle değil mi, Harry?" demesioldu.

Vernon Enişte, Harry'ye yüklenmek için Piers evdensağsalim çıkıncaya kadar bekledi. Öylesine öfkeliydi ki,konuşamıyordu bile. "Git - dolap - kal - yemek yok,"demeyi başardı, sonra da bir koltuğa yığıldı, PetuniaTeyze koşup ona koca bir kadeh konyak getirmekzorunda kaldı.

Çok daha sonra Harry karanlık dolabında yatmış, keşkebir saatim olsaydı diye düşünüyordu. Saatin kaçolduğunu bilmiyordu, Dursley'lerin uyuyupuyumadıklarından da emin değildi. Onlar uyumadanönce mutfağa süzülüp bir şeyler atıştırmayı gözealamazdı.

Yaklaşık on yıldır yaşıyordu Dursley'lerle, on berbat yıl,kendini bildi bileli, bebekliğinden, annesiyle babasının

Page 38: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

bir araba kazasında öldüklerinden beri. Annesiylebabası ölürken arabada olduğunu hatırlamıyordu.Bazen, dolaptaki o uzun saatler boyunca kafasınızorlarsa, garip bir görüntü canlanıyordu: göz kamaştıranyeşil bir ışığın çakışı, alnını yakan bir acı. Herhaldearaba kazasıydı bu, ama o yeşil ışığın nereden geldiğinikestiremiyordu. Annesiyle babasını ise hiçhatırlamıyordu. Teyzesiyle eniştesi söz etmezlerdionlardan, kendisinin soru sorması ise yasaklanmıştı.Evde fotoğrafları da yoktu.

Daha küçükken, bilmediği bir akrabasının gelip kendisinigötürmesini düşlerdi Harry, ama böyle bir şey hiçolmadı; tek ailesi Dursley'lerdi. Yine de, sokaktakiyabancıların onu tanıdığını düşünürdü (belki de umardı).Çok garip yabancılardı bunlar. Bir keresinde PetuniaTeyze ve Dudley'le alışverişteyken, mor silindir şapkalıufak tefek bir adam selam vermişti ona. Petunia Teyze,adamı tanıyıp tanımadığını sormuştu öfkeyle, sonra dahiçbir şey almadan onları dükkândan çıkarmıştı. Birkeresinde de, tepeden tırnağa yeşiller içinde uçuk birihtiyar kadının teki otobüste neşeyle el sallamıştı.Geçen gün sokakta upuzun mor bir palto giymiş saçsızbir adam elini sıkmış, sonra da tek söz söylemedenuzaklaşmıştı. Bütün bu insanlardaki en garip özellik,Harry onlara daha yakından bakmak istediği an hemenyok olmalarıydı.

Page 39: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 40: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: HİÇ KİMSEDEN MEKTUPLAR

Okulda kimsesi yoktu Harry'nin. Herkes, Dudleyçetesinin çuval gibi eski elbiseler giyen, kırık gözlüklü şutuhaf Harry Potter'dan hoşlanmadığını biliyor, kimse deDudley çetesiyle ters düşmek istemiyordu.

Brezilyalı boa yılanının kaçışı, Harry'nin o güne kadarkien uzun cezaya çarptırılmasına yol açmıştı. Dolaptanyine çıkmasına izin verildiğinde, yaz tatili başlamış,Dudley yeni film kamerasını kırmış, uzaktan kumandalıuçağını parçalamış, yarış bisikletine bindiği ilk gün dePrivet Drive'da koltuk değnekleriyle karşıdan karşıyageçen Mrs. Figgs'e çarpmıştı.

Okulun sona erdiğine seviniyordu Harry, ama her günhiç sektirmeden eve gelen Dudley çetesinden kurtulmakolanaksızdı. Piers da, Dennis de, Malcolm da, Gordonda iri ve ahmaktı, ama en irileri, en ahmakları Dudleyolduğu için önder de oydu. Ötekiler, Dudley'nin ensevdiği spora, Harry-avına katılmaktan mutlulukduyuyorlardı.

İşte bu yüzden Harry çıkabildiği kadar çok çıkıyorduevden; dolaşıyor, bir umut ışığı olarak gördüğü tatilsonunu düşünüyordu. Eylül gelince ortaokula gidecekti,yaşamında ilk kere Dudley'le olmayacaktı artık. Dudley,Vernon Enişte'nin eski okuluna, Smeltings'e yazılmıştı.Piers Polkiss de oraya gidecekti. Harry ise devletokuluna, Stonewall High'a gidecekti. Bunun çok gülünçolduğunu düşünüyordu Dudley.

Page 41: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Stonewall'da ilk gün adamın kafasını tuvaletesokuyorlar," dedi. "İstersen gel yukarı da bir deneyelim."

"İstemem, sağol," dedi Harry. "O zavallı tuvalete seninkafan kadar berbat bir şey girmemiştir- sokarsan içibulanır." Sonra da, söylediklerini Dudley dahakavrayamadan tabanları yağladı.

Temmuzda bir gün, Petunia Teyze Smeltings formasıalmak için Dudley'yi Londra'ya götürdü, Harry'yi de Mrs.Figgs'e bıraktı. Mrs. Figgs her zamanki kadar kötüdeğildi. Anlaşıldığına göre, bacağını kedilerinden birinetakılınca kırmıştı, bu yüzden de onlarla arayı bozmuştu.Harry'nin televizyon seyretmesine izin verdi, sankibirkaç yılın tadını taşıyan çikolatalı pastadan getirdi.

Dudley o akşam yeni formasını giyerek salonda aile içinözel bir geçit töreni yaptı. Smeltings'li çocuklar, kestanekahverengisi frak, turuncu golf pantolonu, kayıkçı diyeadlandırdıkları yassı hasır şapkalar giyerlerdi.Öğretmenler bakmadığı zaman birbirlerine vurmak içinde başları topuzlu bastonlar taşırlardı. Daha sonrakiyaşamları için iyi bir eğitimdi bu.

Vernon Enişte, yeni golf pantolonunun içindekiDudley'ye bakarken, boğuk bir sesle, yaşamının engurur duyduğu anını yaşadığını belirtti. Petunia Teyzegözyaşlarına boğuldu, karşısındakinin Tini MinicikDudley'cik olduğuna inanamadığını söyledi, ne kadaryakışıklıydı, ne kadar büyümüştü. Harry konuşmayıgöze alamadı. Gülmemek için o kadar zorladı ki kendini,kaburga kemiklerinden ikisi herhalde çatlamıştır diyedüşündü.

Page 42: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry ertesi sabah kahvaltı için gittiğinde mutfaktakorkunç bir koku vardı. Koku, lavabonun içindekimadeni büyük bir leğenden geliyordu. Bakmaya gittiHarry. Leğen, gri bir suda yüzen, kirli paçavralarabenzeyen şeylerle doluydu.

"Nedir bu?" diye sordu Petunia Teyze'ye. Soru sormayakalktığı zaman teyzesinin dudakları nasılkenetleniyorsa, yine öyle kenetlenmişti.

"Yeni okul forman," dedi Petunia Teyze.

Harry leğene baktı yine.

"Haa," dedi. "Bu kadar ıslatılması gerektiğini akıledemedim."

"Saçmalama," diye patladı Petunia Teyze. "Dudley'nineskilerini griye boyuyorum senin için. İşimi bitirince,ötekilerin formasına benzeyecek."

Bu konuda Harry'nin ciddi kuşkuları vardı, ama en iyisitartışmamaktı. Masaya oturdu, Stonewall High'da ilk günneye benzeyeceğini düşünmeye koyuldu- buruşuk filderisi giymiş gibi olacaktı herhalde.

Dudley ile Vernon Enişte, Harry'nin yeni formasındanyayılan koku yüzünden burunlarını tutarak geldiler.Vernon Enişte, her zamanki gibi gazetesini açtı, Dudleyde hep yanında taşıdığı Smeltings bastonunu masayavurdu.

Mektup kutusunun açıldığını, paspasa mektuplarındüştüğünü duydular.

Vernon Enişte, gazetesinin arkasından, "Postayı getir,Dudley," dedi.

Page 43: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Harry getirsin."

"Postayı getir, Harry."

"Dudley getirsin."

"Şuna Smeltings bastonunla bir vursana, Dudley."

Harry Smeltings bastonunu savuşturarak postayıalmaya gitti. Üç şey duruyordu paspasta: VernonEnişte'nin Wight adasında tatilini geçirmekte olan kızkardeşi Marge'dan bir kartpostal, faturaya benzerkahverengi bir zarf, bir de- Harry'ye bir mektup.

Harry mektubu aldı, gözlerini dikti ona, yüreği dev birlastik bant gibi gerilmişti. Hiç kimse, yaşamı boyuncahiç, ama hiç kimse mektup yazmamıştı ona. Kimyazardı zaten? Arkadaşı da yoktu, başka akrabası da-üye olmadığı için, kitapları geri götürmesi konusundakitaplıktan sert notlar da almıyordu. Ama işte, birmektup vardı elinde, adres o kadar açıktı ki, bir yanlışlıksöz konusu olamazdı:

Mr. H. PotterMerdiven Altındaki Dolap4 Privet DriveLittle WhingingSurrey *

Sarımsı parşömenden yapılmış zarf kalındı, ağırdı,adres zümrüt yeşili mürekkeple yazılmıştı. Pul yoktu.Harry, elleri titreyerek zarfı çevirince mor balmumundan

Page 44: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

bir mühür gördü; bir arma- koca bir "H" harfininçevresinde bir aslan, bir kartal, bir porsuk, bir de yılan.

Mutfaktan, "Hadisene, çocuk!" diye bağırdı VernonEnişte. "Ne yapıyorsun, zarflarda bomba mı arıyorsun?"Kendi esprisine kıkırdadı.

Harry mutfağa döndü, mektuba bakıyordu hâlâ. VernonEnişte'ye faturayla kartpostalı uzattı, oturup sarı zarfıağır ağır açmaya koyuldu.

Vernon Enişte yırtarak açtı faturayı, nefretlehomurdandı, kartpostalın arkasına baktı.

Petunia Teyze'ye, "Marge hastalanmış," diye bilgi verdi."Tuhaf bir deniz kabuklusu yemiş..."

Dudley, "Baba!" diye seslendi ansızın. "Baba, Harry'ninelinde bir şey var!"

Harry, zarfla aynı ağırlıktaki parşömene yazılmışmektubunu açmak üzereydi ki, Vernon Enişte kâğıdıelinden kapıverdi.

Onu geri almaya çalışarak, "Benim o!" diye bağırdıHarry.

"Sana kim yazar ki?" diye burun kıvırdı Vernon Enişte,silkeleyerek tek eliyle açtı mektubu, okumaya başladı.Yüzü trafik ışıklarından daha hızlı bir biçimde kırmızıdanyeşile dönüverdi. O kadarla da kalmadı. Birkaç saniyeiçinde bayatlamış yulaf ezmesinin gri beyazı oldu.

"P-P-Petunia!" diye kekeledi.

Dudley, okumak için mektubu kapmaya çalıştı, amaVernon Enişte onu uzanamayacağı kadar yüksektetutuyordu. Petunia Teyze merakla aldı mektubu, ilk satırı

Page 45: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

okudu. Bir an bayılacakmış gibi oldu. Elini boğazınagötürüp hırıltılı bir ses çıkardı.

"Vernon! Aman Tanrım- Vernon!"

Gözlerini birbirlerine diktiler, Harry ile Dudley'nin odadaolduklarını unutmuşlardı sanki. Dudley böyle hiçesayılmaya alışık değildi. Smeltings bastonunu babasınınkafasına tıklattı.

Yüksek sesle, "Mektubu okumak istiyorum," dedi.

Harry, "Asıl ben okumak istiyorum," dedi öfkeyle, "banayazılmış çünkü."

Vernon Enişte, mektubu zarfına koyarak, "Dışarı, ikinizde dışarı," diye hırıldadı.

Harry kıpırdamadı.

"MEKTUBUMU İSTİYORUM!" diye bağırdı.

Dudley, "Ben göreceğim!" diye buyurdu.

"DIŞARI!" diye kükredi Vernon Enişte, Harry ileDudley'yi enselerinden tutup hole attı, mutfak kapısınıda çarparak arkalarından kapadı. Harry ile Dudley,anahtar deliğinden kimin kulak kabartacağı konusundakorkunç, ama sessiz bir kavgaya tutuştular hemen;Dudley kazandı, Harry de, gözlüğü bir kulağındansarkmış, kapıyla yer arasındaki aralıktan içeriyidinlemek için karnının üstüne uzandı.

Petunia Teyze, titrek bir sesle, "Vernon," diyordu, "şuadrese bak- nerede yattığını nasıl bilebilirler? Evi migözetliyorlar dersin?"

Page 46: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Vernon Enişte, aklı başından gitmiş, "Gözetliyorlardır-araştırıyorlardı- belki bizi izliyorlardır," diye mırıldandı.

"Ne yapmamız gerekiyor, Vernon? Yanıt verelim mi?Onlara yazıp istemediğimizi."

Harry, Vernon Enişte'nin parlak siyah ayakkabılarınınmutfağı arşınladığını görebiliyordu.

Sonunda, "Hayır," dedi Vernon Enişte. "Hayır,umursamayacağız. Yanıt alamazlarsa... evet, en iyisibu... hiçbir şey yapmayacağız..."

"Ama -"

"Böyle bir şey istemiyorum evde, Petunia! Onualdığımızda yemin etmedik mi, böyle tehlikelisaçmalıklardan uzak duracağız diye?"

O akşam işten gelince, daha önce hiç yapmadığı bir şeyyaptı Vernon Enişte; Harry'yi dolabında ziyaret etti.

Vernon Enişte, kapıdan bin güçlükle geçer geçmez,"Mektubum nerede?" dedi Harry. "Kim yazmış?"

"Hiç kimse. Yanlışlıkla sana yollanmış," diye kestirip attıVernon Enişte. "Yaktım."

Harry öfkeyle, "Yanlışlık yoktu," dedi. "Benim dolabımbile yazılıydı üstünde."

"KES!" diye bağırdı Vernon Enişte, tavandan birkaçörümcek düştü. Derin derin soluk aldı, yüzüne birgülücük yerleştirmeye çalıştı, herhalde çok acıduyuyordu bundan.

"Şey- evet, Harry- şu dolap. Teyzenle bendüşünüyorduk da... artık içine sığmayacak kadar

Page 47: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

büyüdün... Dudley'nin ikinci yatak odasına taşınsan fenaolmayacak."

"Neden?" dedi Harry.

Eniştesi, "Soru sorma!" diye kestirip attı. "Şu eşyalarınıyukarı götür, hemen."

Dursley'lerin evinde dört yatak odası vardı: biri VernonEnişte'yle Petunia Teyze'nin, biri konuklar (genellikleVernon Enişte'nin kardeşi Marge) için, biri Dudley'ninyattığı, biri de Dudley'nin ilk yatak odasına sığmayanoyuncaklarını, eşyalarını koyduğu oda. Harry'nin, nesivar nesi yoksa dolaptan bu odaya taşıması için tek seferyetti. Yatağa oturdu Harry, çevresine bakındı. Buradakiaşağı yukarı her şey kırılmıştı. Bir aylık kamera,Dudley'nin bir zamanlar komşu köpeği ezdiği küçüktankın üstündeydi; köşede ilk televizyonu duruyorduDudley'nin, en sevdiği program yayınlanmayınca birtekmeyle parçalamıştı onu; koca bir kuş kafesi vardı,Dudley içindeki papağanı okula götürüp bir havalıtüfekle değiş tokuş etmişti, tüfek raftaydı, ucu, Dudleyüstüne oturduğu için, eğrilmişti. Öteki raflar kitapdoluydu. Odada dokunulmamışa tek benzeyen şeyleronlardı.

Aşağıdan Dudley'nin annesine bağıran sesi geliyordu:"Onu orada istemiyorum... o oda bana gerekli... çıkarınonu..."

Harry iç çekip yatağa uzandı. Daha dün, burada olmakiçin neler vermezdi. Bugün ise burada olmaktansa, omektupla dolabında olmayı yeğ tutardı.

Page 48: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ertesi sabah kahvaltıda herkes oldukça sessizdi. Dudleyşoktaydı. Çığlıklar atmış, babasına Smeltingsbastonuyla vurmuş, kendini zorlayarak kusmuş,annesini tekmelemiş, kaplumbağasını seraya fırlatmış,ama odasını geri alamamıştı. Harry dün bu zamanlarıdüşünüyordu, keşke mektubu holde açmış olsaydı.Vernon Enişte ile Petunia Teyze düşünceli düşüncelibirbirlerine göz atıyorlardı.

Posta geldiğinde, Harry'ye iyi davranmaya çalışanVernon Enişte, mektupları almaya Dudley'yi yolladı.Holden geçerken Smeltings bastonunu her şeye indirdiDudley. Sonra bağırdı: "Bir tane daha! Mr. H. Potter, EnKüçük Yatak Odası, 4 Privet Drive -"

Sanki boğazlanıyormuş gibi bir çığlık attı Vernon Enişte,yerinden fırlayıp hole koştu, Harry de peşinden. VernonEnişte mektubu alabilmek için Dudley'le güreşip onuyere yatırmak zorunda kaldı, doğrusu biraz güç oldu bu,çünkü Harry de Vernon Enişte'nin arkasına dolanıpboğazına sarılmıştı. Bir dakika kadar süren, herkesinSmeltings bastonundan nasibini aldığı o kör-dövüşüsonunda, Vernon Enişte soluk soluğa doğruldu, elindeHarry'nin mektubu vardı.

Harry'ye, "Doğru dolaba- yani, yatak odana," diyegürledi. "Dudley- git- sadece git."

Harry yeni odasını arşınladı da arşınladı. Dolaptantaşındığını biliyordu birileri, ilk mektubu almadığını dabiliyorlardı sanki. Öyleyse bir daha denerlerdi mutlaka.Bu keresinde başarıya ulaşılmalıydı artık. Bir plan yaptı.

Page 49: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Onarılmış çalar saat ertesi sabah altıda çaldı. Harryhemen kapattı onu, sessizce giyindi. Dursley'leriuyandırmamalıydı. Işıkların hiçbirini yakmadan aşağısüzüldü.

Postacıyı Privet Drive'ın köşesinde bekleyecek, dörtnumaranın mektuplarını alacaktı önce. Karanlık holdeusulca ön kapıya doğru yürürken yüreğigümbürdüyordu.

"AAAAAHHHHH!"

Havaya sıçradı Harry -paspasta kocaman, yumuşak birşeye basmıştı- canlı bir şeye!

Yukarıda ışıklar yandı, Harry o kocaman yumuşak şeyineniştesinin yüzü olduğunu fark etti dehşetle. VernonEnişte, sokak kapısının dibinde, bir uyku tulumundayatıyordu- besbelli Harry'nin kafasından geçeniyapmasına engel olmak için. Yarım saat kadar bağırdıHarry'ye, sonra da gidip çay yapmasını söyledi. Harry,süngüsü düşük, mutfağa gitti, döndüğünde postagelmişti, Vernon Enişte'nin kucağında duruyordu. Harry,yeşil mürekkeple yazılmış üç zarf gördü.

"Bana verin-" diye söze başladı, ama Vernon Enişteonun gözleri önünde mektupları yırttı, paramparça etti.

Vernon Enişte o gün işe gitmedi. Evde kalıp postakutusunu çiviledi.

Ağzı çivi dolu, "Anlıyorsun ya," diye açıklama yaptıPetunia Teyze'ye, "mektupları yerine ulaştıramazlarsa,bu işten vazgeçerler."

"Bunun işe yarayacağını pek sanmıyorum, Vernon."

Page 50: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Vernon Enişte, "Bu insanların kafası garip biçimdeçalışır, Petunia; sana bana benzemezler," dedi; buarada, Petunia Teyze'nin getirdiği bir dilim meyvelipastayla çivi çakmaya çalışıyordu.

Cuma günü on iki mektup geldi Harry'ye. Postakutusundan geçmedikleri için, kapının altından atılmış,kenarlarından itilmiş, birkaçı da alt kattaki tuvaletinpenceresinden tıkıştırılmıştı.

Vernon Enişte evde kaldı yine. Bütün mektuplarıyaktıktan sonra eline bir çekiç aldı, kimse dışarıçıkamasın diye ön kapıyı da, arka kapıyı da tahtalarlabir güzel çiviledi. Çalışırken "Tiptoe through the Tulips”imırıldanıyor, en ufak bir gürültüde yerinden hopluyordu.

Cumartesi işler çığırından çıkmaya başladı. Harry'yeyazılmış yirmi dört mektup sızdı evin içine; bunlar,kıvrılarak, şaşkın sütçünün salon penceresindenPetunia Teyze'ye uzattığı iki düzine yumurtanın içlerinetek tek yerleştirilmişti Vernon Enişte postaneylemandıraya zehir zemberek telefonlar edip dertanlatacak bir yetkili bulmaya çalışırken, Petunia Teyzemektupları mikserde bir güzel parçaladı.

Dudley, Harry'ye, "Seninle konuşmak için kim böyleyırtınır ki?” diye sordu şaşkınlıkla.

Pazar sabahı, Vernon Enişte kahvaltı masasınaoturduğunda yorgun, biraz da hasta görünüyordu, amamutluydu.

Gazetelerine marmelat bulaştırırken, mutluluk içinde,"Pazarları posta gelmez," diye hatırlattı ötekilere,"bugün kahrolası mektuplar yok -"

Page 51: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

O anda bir şey vınlayarak indi mutfak bacasından,Vernon Enişte'nin ensesine kondu. Hemen arkasından,şömineden otuz kırk kadar mektup kurşun gibi yağdı.Dursley'ler kaçacak delik aradılar, ama Harrymektuplardan birini yakalamak için sıçradı -

"Dışarı! DIŞARI!"

Vernon Enişte, Harry'yi belinden kavrayıp hole attı.Petunia Teyze'yle Dudley de kollarını yüzlerine siperedip dışarı fırladıktan sonra Vernon Enişte kapıyıçarparak kapadı. Odaya hâlâ mektup yağdığıduyuluyordu dışarıdan; duvarlara, yere boyunamektuplar çarpıyordu.

"Yetti artık," dedi Vernon Enişte, konuşurken sakinolmaya çalışıyor, ama bir yandan da bıyığını yoluyordu."Hepiniz beş dakika içinde burada olacaksınız, derleniptoparlanın. Gidiyoruz. Bir iki elbise alın sadece. Tartışmaistemiyorum!"

Yarım bıyıkla öylesine tehlikeli biri gibi duruyordu ki,kimse ağzını açmayı göze alamadı. On dakika sonratahtalarla çivilenip kapatılmış kapıların dışında,arabadaydılar, otoyola ilerliyorlardı hızla. Dudley arkakoltukta burnunu çekip duruyordu; televizyonunu,videosunu ve bilgisayarını spor çantasına tıkıştırırkenbabası onu görmüş, kendilerini beklettiği için dekafasına yumruğu indirmişti.

Uzaklaştılar. Uzaklaştıkça uzaklaştılar. Petunia Teyzebile nereye gittiklerini sormaya cesaret edemiyordu.Vernon Enişte arada bir direksiyonu kırıyor, bir süre tersyönde ilerliyordu.

Page 52: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ne zaman bunu yapsa, "Savuştur şunları... savuşturşunları," diye mırıldanıyordu.

Bütün gün ne yemek ne içmek için durdular. Geceçöktüğünde Dudley ulumaktaydı artık. Kendini bildi bileliböyle berbat bir gün geçirmemişti. Karnı acıkmıştı,görmek istediği beş televizyon programını kaçırmıştı,üstelik bilgisayarında hiç uzaylı öldürmeden bu kadaruzun süre geçirmemişti.

Vernon Enişte, sonunda büyük bir kentin dışlarındakasvetli bir otelin önünde durdu. Dudley ile Harry nemliçarşafları küf kokan çift yataklı bir odayı paylaştılar.Dudley horul horul uyudu, ama gözünü bile kırpmadıHarry, pencerenin kenarına oturup geçen arabalarınışıklarına baktı, uzun uzun düşündü...

Ertesi sabah kahvaltıda bayat mısır gevreğiyle kızarmışekmek üstünde buz gibi konserve domates yediler. Tamkahvaltıyı bitirmişlerdi ki, otel sahibesi geldi masalarına.

"Özür dilerim, içinizde Mr. H. Potter var mı? Bunlardanaşağı yukarı yüz tane geldi, hepsi resepsiyonda."

Bir mektup uzattı, yeşil mürekkeple yazılmış adresiokudular:

Mr. H. PotterOda 17, Railviezv OteliCokezvorth.

Harry mektubu kapmak için uzandı, ama Vernon Enişteelini itti onun. Kadın şaşkınlıkla baktı.

Page 53: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hemen ayağa fırladı Vernon Enişte, "Ben alırım onları,"dedi, kadını izleyerek yemek odasından çıktı.

Saatler sonra, Petunia Teyze, çekinerek, "Eve gitsekdaha iyi olmaz mı, sevgilim?" önerisinde bulundu, amaVernon Enişte onu duymamışa benziyordu. Tam nearadığını kimse bilmiyordu. Bir ormanın ortasınagötürdü onları, çıktı, çevresine bakındı, başını salladı,arabaya girdi, yola koyuldular yine. Aynı şey sürülmüşbir tarlanın ortasında, bir asma köprünün yarısında, çokkatlı bir otoparkın tepesinde de oldu.

O gün öğleden sonra, Petunia Teyze'ye, sıkıntılı sıkıntılı,"Babam çıldırdı, öyle değil mi?" diye sordu Dudley.Vernon Enişte arabayı kıyıya çekmiş, hepsini içeriyekilitlemiş, ortadan yok olmuştu.

Yağmur dindi. Koca koca damlalar düşüyordu arabanınüstüne. Dudley zırlamaya başladı.

"Bugün pazartesi," dedi annesine. "Akşama BüyükHumberto var. Televizyonlu bir yerde kalmak istiyorum."

Pazartesi. Bu bir şey hatırlattı Harry'ye. Bugünpazartesiyse -televizyondan ötürü gün saymaktagüvenilir biriydi Dudley- yarın salıydı, Harry’nin on birincidoğum günü. Tabii pek de eğlenceli geçmezdi onundoğum günleri- geçen yıl armağan olarak Dursley'ler birelbise askısıyla Vernon Enişte'nin bir çift eski çorabınıvermişlerdi ona. Yine de insan her gün on birinebasmazdı ki.

Vernon Enişte döndü, gülümsüyordu. İnce uzun birpaket vardı elinde, Petunia Teyze ne aldığını sorunca dayanıt vermedi.

Page 54: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Uygun yeri bulduk!" dedi. "Hadi! Herkes dışarı!"

Arabanın dışı çok soğuktu. Vernon Enişte denizeuzanan kocaman kaya gibi bir şeyi gösteriyordu.Kayanın tepesine de insanın hayal bile edemeyeceğikadar berbat bir baraka yerleştirilmişti. Orada televizyonolmadığı kesindi.

Vernon Enişte, neşeyle ellerini çırparak, "Bu gece fırtınaçıkacakmış!" dedi. "Bu bey de incelik gösterip kayığınıödünç vermeye razı oldu."

Sallana sallana dişsiz bir ihtiyar geldi yanlarına, azıcıkdalgasını geçermiş gibi sırıtarak, aşağılarda demir-grisisuda yalpalayıp duran eski bir kayığı gösterdi.

"Yetecek kadar erzak aldım," dedi Vernon Enişte, "hadibakalım, doğru tekneye!"

Kayık buz gibiydi. Enselerinden soğuk köpükler veyağmur giriyor, yüzlerine iliklere işleyen bir rüzgârçarpıyordu. Kayaya vardıklarında aradan saatlergeçmişti sanki, Vernon Enişte tökezleyip kayarak kırıkdökük kulübeye götürdü onları.

İçerisi korkunçtu; yosun kokusu sarmıştı her yanı,rüzgâr tahta duvarlar arasındaki boşluklardanvızıldıyordu; şömine ıslaktı, boştu. Sadece iki oda vardı.

Vernon Enişte'nin erzağı çıka çıka adam başına birerpaket gevrekle dört muz çıktı. Ateş yakmaya çalıştıVernon Enişte, ama boş gevrek paketleri sadece tütüpbüzülüverdi.

"Şimdi o mektuplar olmalıydı ki!" dedi neşeyle.

Page 55: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Keyfi pek yerindeydi. Besbelli, bu fırtınalı havadakimsenin kalkıp da oraya mektup getirebileceğinisanmıyordu. Harry de öyle düşünüyordu, ama hiç dehoşuna gitmiyordu bu.

Gece çöktü, beklenen fırtına patladı. Dev dalgalarınköpükleri kulübenin duvarlarını sırılsıklam etti, azgınrüzgâr köhne pencereleri sarsmaya başladı. PetuniaTeyze ikinci odada birkaç küflü battaniye bulmuştu,güvelerin kemirdiği kanepede Dudley'ye yatak yaptı.Vernon Enişte'yle yandaki eğri büğrü yatağa gittiler,Harry de yerin en yumuşak yerini bulup en ince, en eskibattaniyenin altına büzülmeye bırakıldı.

Gece ilerledikçe fırtına da azıyor, kuduruyordu. Harry'ningözü uyku tutmuyordu. Titriyordu Harry, yerine daharahat yerleşmeye çalışıyordu; karnı da açlıktangurulduyordu. Gece yarısına doğru başlayan gökgürültüleri, Dudley'nin horultusunu bastırdı. Dudley'ninkanepenin yanından sarkan tombul bileğindeki saatinışıklı kadranı, on dakika sonra on bir yaşına basacağınısöyledi Harry'ye. Yattığı yerde, doğum günününtiktaklarla yaklaşmasını seyrederken, Dursley'lerin bunuhatırlayıp hatırlamayacaklarını düşündü Harry, bir de omektupları yazanın şimdi nerede olduğunu.

Beş dakika sonra tamam. Dışarıda bir çatırtı duyduHarry. Çatı mı çöküyordu acaba? Çökse azıcık ısınırdı.Dört dakika kaldı. Belki de Privet Drive'daki evmektuplarla dolmuştu, döndüklerinde ne yapar eder,birini yürütürdü.

Üç dakika kaldı. Kayaya böyle vuran, deniz miydi? Ya(iki dakika kaldı) o tuhaf gıcırtı da neydi öyle? Kaya

Page 56: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

parçalanıp denize mi gömülüyordu?

Bir dakika sonra on birine basacaktı. Otuz saniye...yirmi... on... dokuz... -Dudley'yi uyandırsa mıydı acaba,keyfini kaçırmak için- üç... iki... bir...

BUMM.

Kulübe tepeden tırnağa sarsıldı, Harry doğrulup kapıyadikti gözlerini. Biri vardı dışarıda, girmek için kapıyavuruyordu.

Page 57: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 58: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ANAHTARLARIN BEKÇİSİ

BUMM. Yine vurdular kapıya. Dudley sıçrayarak uyandı.

Şapşal şapşal, “Top mu atıyorlar?” diye sordu.

Arkalarında bir çatırtı oldu, Vernon Enişte odaya daldı.Bir tüfek vardı elinde- getirdiği o ince uzun paketiniçinde ne olduğunu da böylece öğrenmiş oldular.

"Kim var orada?" diye bağırdı. "Uyarıyorum seni-silahım var!"

Bir sessizlik oldu. Sonra-

KÜÜT!

Öylesine hızla vuruldu ki kapı, menteşelerinden sökülüpkulakları sağır edici bir gümbürtüyle yere düştü.

İnsan azmanı dev gibi biri duruyordu kapıda. Yüzüyeleye benzer uzun saçlarıyla, sarmaş dolaş sakalıylaneredeyse bütün bütüne örtülmüştü; o kadar saç sakalınarasından siyah böcekler gibi parıldayan gözlerigörülebiliyordu sadece.

Dev bin güçlükle kulübeye girdi, eğilince bile kafasıtavana değiyordu. Çömeldi, kapıyı alıp kolayca yerinetaktı. Dışarıda fırtınanın sesi biraz kesilmişti. Dönüpodadakilere baktı teker teker.

"Şimdi bir fincan çay olaydı, ha? Bu yolculuk beniduman etti..."

Page 59: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Dudley'nin korkudan donakaldığı kanepeye doğruyürüdü.

"Toparlan azıcık, yağ tulumu," dedi yabancı.

Dudley inleyerek koştu, annesinin arkasına saklandı;annesi de, dehşet içinde çömelmiş, Vernon Enişte'ninarkasına geçmişti.

"Haa, işte Harry!" dedi dev.

Harry başını kaldırıp yırtıcı, yabani, karanlık yüzünebaktı onun, böceğe benzer gözlerin keyifle ışıdığınıgördü.

"Seni son gördüğümde minicik bir bebektin," dedi dev."Babana benziyorsun tıpkı, ama gözlerini annendenalmışın."

Vernon Enişte hışırtıya benzer garip bir ses çıkardı.

"Hemen buradan gitmenizi istiyorum, efendim!" dedi."Her şeyi kırıp döküyorsunuz!"

"Off, kapa çeneni, Dursley, koca muşmula," dedi dev.Kanepenin arkasına uzandı, tüfeği Vernon Enişte'ninelinden aldı, sanki lastikten yapılmış gibi kolaycabüküverdi onu, odanın bir köşesine fırlatıp attı.

Vernon Enişte garip bir ses daha çıkardı, kuyruğunabasılmış bir fare gibi.

Sırtını Dursley'lere dönerek, "Neyse- Harry," dedi dev,"doğum günün kutlu olsun. bir şey getirdim, belki üstüneoturmuşumdur, ama nasıl olsa tadı değişmemiştir."

Siyah paltosunun iç cebinden hafifçe ezilmiş bir kutuçıkardı. Harry titreyen parmaklarla açtı onu. İçinde

Page 60: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

kocaman, yapış yapış çikolatalı bir pasta vardı, üstünede yeşil kremayla "Mutlu Yıllar Harry" yazılmıştı.

Harry başını kaldırıp deve baktı. Teşekkür ederimdemek istiyordu, ama kelimeler boğazında bir yerlerdekayıplara karışmıştı sanki, onun yerine, "Sen kimsin?"dedi.

Dev kıkırdadı.

"Doğru, kendimi tanıtmadım. Ben Rubeus Hagrid.Hogwarts'ta Anahtarların ve Toprakların Bekçisi."

İnanılmaz büyüklükteki elini uzattı, Harry'nin bütünkolunu sıktı.

Ellerini ovuşturarak, "Eh," dedi, "çaya gelmedi mi sıra?Şu anda çayın yerini başka bir şey tutamaz."

Büzüşmüş gevrek paketlerinin durduğu ocağa iliştigözleri, burnunu çekerek homurdandı. Şömineye eğildi;ne yaptığını göremiyorlardı onun, ama bir saniye sonrageri çekildi dev, ocakta gürül gürül alevler yükseldi. Islakkulübeyi titrek bir ışık doldurdu; Harry, sanki sıcak birbanyoya girmiş gibi, tepeden tırnağa ısınıverdi.

Dev, ağırlığı altında ezilen kanepeye oturdu yeniden,paltosunun cebinden bin bir türlü şey çıkarmayabaşladı: bakır bir güğüm, bir paket ezilmiş sosis, birmaşa, bir çaydanlık, kenarları kırık birkaç bardak, çayyapmaya başlamadan önce bir fırt çektiği kehribar rengisıvıyla dolu bir şişe. Kısa sürede kulübe sosiscızırtısıyla, kokusuyla doldu. Kimse ağzını açmadı devçalışırken, ama tombul, yağlı, hafifçe yanmış ilk altısosisi maşayla alırken, Dudley şöyle bir kıpırdadı.

Page 61: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Vernon Enişte, "Vereceği hiçbir şeye elini bilesürmeyeceksin, Dudley," dedi sert sert.

Dev belli belirsiz kıkırdadı.

"Zaten o pasta göbekli oğlun şişeceği kadar şişmiş,Dursley, kafanı takma."

Harry'ye uzattı sosisleri; Harry öylesine açtı ki, dahaönce ağzına bu kadar lezzetli bir şey koymamış gibigeldi ona; yine de gözlerini devden ayıramıyordu.Sonunda baktı ki, kimsenin bir şey söylediği yok, "Özürdilerim, ama gerçekten kim olduğunuzu hâlâbilmiyorum," dedi.

Dev, çaydan bir yudum alıp elinin tersiyle ağzını sildi.

"Hagrid de bana, herkes öyle der. Söyledimdi ya,Hogwarts Anahtarlarının Bekçisiyim. Hogwarts'ıbiliyorsun elbet."

"Şey- hayır," dedi Harry.

Hagrid şaşakaldı.

Hemen, "Özür dilerim," dedi Harry.

"Özür mü dilersin?" diye kükredi Hagrid, gölgelerebüzülmüş Dursley'lere dikti gözlerini. "Asıl onlar özürdilesin! Mektuplarının eline geçmediğini biliyordum, amaHogwarts'ı bilmediğin aklımın ucundan bile geçmediydi!Annenle babanın her şeyi nerede öğrendiğini hiçdüşünmedi miydin?"

"Nasıl her şeyi?" diye sordu Harry.

"NASIL her şeyİ Mİ?" diye gürledi dev. "Dur bir dakika!"

Page 62: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ayağa fırladı. O öfkeli haliyle bütün kulübeyi kaplamışgibiydi. Dursley'ler duvar dibine sinmişlerdi korkuyla.

Dev, "Yani siz şimdi," diye kükredi, "bu çocuğun -buçocuğun!- hiçbir şey bilmediğini mi söylüyorsunuz-HİÇBİR ŞEY?"

Harry ipin ucunun biraz kaçtığını düşündü. Ne de olsaokula gidiyordu, notları da hiç fena sayılmazdı.

"Birtakım şeyleri biliyorum," dedi. "Toplama çıkarma gibişeyleri pekâlâ yapabilirim."

Ama Hagrid elini şöyle bir salladı havada, "Bizimdünyamız hakkında yani," dedi. "Senin dünyan. Benimdünyam. Ana-babanın dünyası."

"Ne dünyası?"

Hagrid patlamak üzereydi sanki.

"DURSLEY!" diye gürledi.

Bembeyaz kesilmiş Vernon Enişte, "Şey... mey"gibisinden bir şeyler mırıldandı. Harry'ye şaşkınlıklabaktı Hagrid.

"Ana babanı biliyorsundur elbet," dedi. "Ünlü kişileronlar. Sen de ünlüsün."

"Ne? Annemle- annemle babam ünlü müydü yani?"

"Bildiğin yok... bildiğin yok..." Hagrid deli deli bakışlarınıHarry'ye dikti, parmaklarını saçlarından geçirdi.

"Kim olduğunu bilmiyor musun?" dedi sonunda.

Vernon Enişte sesine kavuştu birdenbire.

Page 63: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Dur!" diye buyurdu. "Dur bakalım efendi! Çocuğa birşey söylemeni yasaklıyorum!"

Vernon Dursley'den daha yüreklisi bile, Hagrid'inkendisine bakışından tir tir titrerdi; Hagridkonuştuğunda, söylediğinin her hecesi öfkeylezangırdıyordu.

"Demek hiç söylemediniz ona? Dumbledore'un bıraktığımektupta yazılanları anlatmadınız? Oradaydım ben!Dumbledore'un bıraktığını kendi gözlerimle gördüm,Dursley! Demek bunca yıl ondan sakladınız?"

Harry, "Ne sakladılar benden?" diye sordu merakla.

Vernon Enişte, telaşla, "DUR! YASAKLIYORUM SANA!"diye bağırdı.

Petunia Teyze'nin korkudan nefesi tıkandı.

"Ne halt ederseniz edin, ikiniz de," dedi Hagrid. "Harry-sen bir büyücüsün."

Kulübeye sessizlik çöktü. Sadece uğuldayan rüzgârladenizin sesi duyuluyordu şimdi. Soluğunu tutarak,"Neyim?" dedi Harry.

Hagrid, artık daha da çöken, daha da inildeyenkanepeye oturarak, "Büyücüsün elbet," dedi, "azıcıkeğitilirsen hem de kralı olursun. Öyle bir ana baba herçocuğa nasip olmaz! Eh, artık şu mektubunu okumanınvakti geldi."

Harry sarımsı zarfı almak için elini uzatabildi sonunda;üstünde zümrüt yeşili mürekkeple “Mr. H. Potter, GirişKatı, Kayalar Üstündeki Kulübe, Deniz” yazılıydı.Mektubu çıkarıp okudu:

Page 64: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

HOGWARTS CADILIK VE BÜYÜCÜLÜK OKULUMüdür: Albus DumbledoreMerlin Nişanı, Büyük Usta, Yüksek Cadı, BaşSihirbaz, Yüce Başbuğ, Uluslararası BüyücülerKonfed...

Sayın Mr. Potter,Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'nda yerinizinayrılmış olduğunu size bildirmekten mutlulukduymaktayız. Gerekli kitap ve gereçlerin listesiilişikte sunulmuştur.Ders yılı eylülde başlamaktadır. Baykuşunuzu 31Temmuz'dan önce göndermenizi dileriz.

Sevgilerimizle,Minerva McGonagallMüdür Yardımcısı

Harry'nin kafasında havai fişekler gibi patlamaya başladısorular; önce hangisini soracağına karar veremiyordu.Birkaç dakika sonra, kekeleyerek, "Ne demek bu,baykuşumu bekliyorlar ne demek?" diye sorabildi.

"Vay canına, şimdi aklıma geldi," diye bağırdı Hagrid,elini alnına öyle bir vurdu ki, bu vuruşla bir atlı arabayıdevirebilirdi; paltosunun içindeki bir başka cepten birbaykuş -gerçek, canlı, azıcık perişan görünüşlü bir

Page 65: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

baykuş-, uzun bir tüy kalem, bir tabaka da parşömenkâğıdı çıkardı. Dili dişlerinin arasında, birkaç satırçiziktirdi; Harry tepesinden bakarak tersten okudu:

Sayın Mr. Dumbledore,

Harry'nin mektubu verildi. Yarın onu alacaklarınıalmaya götürüyorum. Hava felaket. Umarımiyisinizdir

Hagrid.

Hagrid notu kıvırdı, baykuşun gagasına tutuşturdu,kapıya gidip fırtınaya attı baykuşu. Sonra dönüp sankitelefonla konuşmak gibi sıradan bir iş yapmışçasınaoturdu.

Harry ağzının bir karış açık olduğunu fark etti, hemenkapattı onu.

"Nerede kalmıştım?" dedi Hagrid, ama o anda VernonEnişte, yüzü hâlâ kül rengi, şöminenin ışığına yaklaştıöfkeyle.

"Gitmiyor," dedi.

Hagrid homurdandı.

"Görelim bakalım, senin gibi şişko bir Muggle onu nasıldurduracakmış?" dedi.

Harry, ilgiyle, "Bir ne?" dedi.

"Bir Muggle," dedi Hagrid. "Onun gibi büyü-dışıinsanlara öyle deriz biz. Sende de amma talih varmış

Page 66: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ya, ömrümde gördüğüm en su katılmamış Muggleailesinde büyümüşün."

Vernon Enişte, "Onu aldığımızda, bütün bu saçmalıklarason vereceğimize yemin etmiştik," dedi, "onu bundansıyıracağımıza! Sihirbazlık denen şeyden!"

"Biliyordunuz öyleyse!" dedi Harry. "Sihirbaz olduğumusiz de biliyor muydunuz?"

Petunia Teyze, ansızın, "Biliyorduk!" diye bağırdı."Biliyorduk. Tabii biliyorduk! O hınzır kardeşim başka birşey miydi yani! Sen ne olacaktın! O da bir mektup aldıböyle, sonra ortadan yok olup oraya gitti -okul dedikleriyere-, tatillerde geliyordu eve, cepleri kurbağayavrularıyla dolu, çay fincanlarını fareye çeviriyordu.Onu olduğu gibi, garip bir yaratık olarak gören tek kişibendim! Ama annemle babama sorarsanız, yere göğekoyamadıkları Lily'di o, ailede bir cadı olmasından gururduyuyorlardı!"

Derin bir soluk almak için durdu, sonra içini boşaltmayısürdürdü. Anlaşılan bütün bunları söylemek için yıllardırbekliyordu.

"Sonra Potter'la tanıştı okulda, kaçıp evlendiler, sendoğdun, biliyordum senin de onlar gibi olacağını, onlargibi tuhaf, onlar gibi -anormal- sonra da, bağışla beni,gitti kendini havaya uçurttu, sen de başımıza kaldın!"

Harry bembeyaz kesilmişti. bir şey söyleyecek gücübulur bulmaz, "Havaya mı uçurttu?" dedi. "Arabakazasında öldüklerini söylemiştiniz bana!"

"ARABA KAZASI, HA?" diye kükredi Hagrid, Öylesineöfkeyle fırlamıştı ki yerinden, Dursley'ler köşelerine

Page 67: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

sindiler yine. "Lily'le James Potter araba kazasındaölecek kişiler mi? Saçmalık bu! Palavra! Bizimdünyamızda herkes onu biliyor, ama daha Harry'ninkendi geçmişinden bile haberi yok!"

Harry, "Niye? Ne oldu?" diye sordu hemen.

Hagrid'in yüzündeki öfke silindi. Ansızın bir endişe aldıonun yerini.

Alçak, üzgün bir sesle, "Bunu beklemiyordum," dediHagrid. "Dumbledore söylediydi zaten, sana ulaşmakgüç olacak dediydi, hiçbir şeycik de bilmediğinisöylediydi. Ah, Harry, bunu dosdoğru anlatacak adamben miyim, bilemiyorum -ama biri çıkıp anlatmalı- birşey bilmeden de Hogwarts'a gidemezsin." Dursley'lereters ters baktı.

"Eh, anlatacağım kadarını öğrenirsin hiç olmazsa- amabak, her bir şeyi de anlatamam, koskoca bir esrar bu, birkısmı..."

Oturdu, ateşe baktı birkaç saniye, sonra, "Sanırım,"dedi, "her şey bir adamla başlıyor, adı -olacak iş değil,adından haberin bile yok, dünyada herkes biliyor onu-”

“Kimi?"

"Şey- mecbur kalmadıkça adını ağzıma almam. Kimsealmaz."

"Neden?"

"Hoppala! İnsanlar hâlâ korkuyor, Harry. Vay canına,amma zormuş bu. Neyse, bir büyücü vardı... sapıttı.Ama tam sapıttı. Daha da beter. Beterin beteri. Adı..."

Hagrid yutkundu, ama tek kelime çıkmadı ağzından.

Page 68: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry, "İstersen yaz," diye önerdi.

"Yok- beceremem. Peki- Voldemort." Hagrid ürperdi.

"Adını söyletme bir daha. Neyse, bu- bu büyücü, aşağıyukarı yirmi yıl oluyor, kendine yandaş aramayakoyuldu. Buldu da- kimi korkuyordu, kimi de onungücünden bir parça kapmaya bakıyordu. Güçlüydügüçlü olmasına. Karanlık günler, Harry. Kimegüveneceğini bilmiyordun, tanımadığın cadılara,büyücülere açılmayı göze alamıyordun... Korkunç şeyleroldu. her şeyi ele geçiriyordu. Kimileri karşı koydu elbet-onları da öldürdü. Canavarlık. Tek güvenilir yerlerdenbiri Hogwarts'tı. Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'in korktuğutek adam Dumbledore'du. Okulu ele geçirmeyi gözealamadı, o sırada göze alamadı diyelim.”

"Senin ana baban görüp göreceğin en esaslıbüyücülerdendi. Hogwarts'ın en parlak öğrencileriydionlar! İşin esrarı da burada zaten, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen belki de bu yüzden onlara hiç mi hiçyanaşamadı... İkisinin de Dumbledore'a yakın olduğunu,Karanlık Yan'la bir alışverişleri olmadığını biliyorduherhalde.

"Belki de onları kandırırım diye düşündü... belki deyolundan çekilsinler istiyordu. Herkesin tek bildiği, on yılönce Cadılar Bayramı'nda, senin de yaşadığın köyedamlamasıydı. Bir yaşındaydın sen. Evinize geldi, sonrada- sonra da-"

Hagrid kirli mi kirli, leke içinde bir mendil çıkardı ansızın,sis düdüğüne benzer bir sesle sümkürdü.

Page 69: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Özür dilerim," dedi. "Ama acı bir şey bu -ana babanıtanırım, onlardan iyisini bulamazdın dünyada- her neyse-

"Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen onları öldürdü. Sonra da -asıl esrar burada işte- seni de öldürmeye kalktı. Temiz işyapmak istiyordu herhalde, ya da adam öldürmekhoşuna gidiyordu. Ama beceremedi. Alnındaki o izi hiçmerak ettin mi? Sıradan bir kesik değil o. Güçlü birkötülük dokundu muydu olur -ana babanın, evinizin bileicabına baktı- ama sana dokunamadı, bu yüzdenünlüsün, Harry. Birini öldürmeyi aklına koysun, o kimsesağ kalamazdı, bir tek sen yaşadın, zamanın en iyicadılarını, büyücülerini öldürdü -McKinnon'ları,Bone'ları, Prewett'ları- sen ise bir bebektin daha, sağkaldın."

Harry'nin kafası dayanılmaz acılar içindeydi şimdi.Hagrid'in anlattıkları sona ererken, o göz kamaştırıcıyeşil ışığın çaktığını gördü yine, daha öncehatırlamadığı kadar açık biçimde -bir şey daha hatırladı,kendini bildi bileli ilk kez- tiz, soğuk, zalim bir kahkahayı.

Hagrid üzüntüyle ona bakıyordu.

"O yıkık evden ben kendim çıkardım seni,Dumbledore'un buyruğuyla. Seni bu salaklaragetirdim..."

"Hepsi palavra," dedi Vernon Enişte. Harry sıçradı,Dursley'lerin orada olduklarını unutmuştu sanki. VernonEnişte cesaretini toplamışa benziyordu. Hagrid'ebakıyordu öfkeyle, yumruklarını sıkmıştı.

Page 70: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Şimdi beni dinle, çocuk," diye homurdandı. "Sendegarip bir şey olduğunu ben de kabul ediyorum,adamakıllı bir sopa bunun hakkından gelirdi belki-annenle baban için anlatılanlar ise... Evet, acayipkişilerdi onlar, bunu yadsımanın bir anlamı yok. Banasorarsan, dünya onlarsız daha iyi- akıllarına eseniyaptılar, o garip büyücüler arasına karıştılar - tam dadüşündüğüm gibi oldu, böyle karanlık bir sonlakarşılaşacaklarını hep biliyordum -"

O anda kanepeden fırladı Hagrid, paltosunun içindeneski püskü pembe bir şemsiye çıkardı. Onu VernonEnişte'ye kılıç gibi sallayarak, "Ayağını denk al, Dursley-" dedi, "ayağını denk al- tek laf daha edersen..."

Sakallı bir dev tarafından şemsiyeyle şişlenmeyi gözealamayan Vernon Enişte, cesaretini bir anda yitirdi yine.Duvar dibine sığınıp sustu.

Ağır ağır soluyarak, "Ha şöyle," dedi Hagrid, kanepeyeoturdu; kanepe bu kere iyice çöktü artık.

Bu arada, sorulacak yüzlerce soru geliyordu Harry'ninaklına.

"Peki, Vol- özür dilerim- yani, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'e ne oldu?"

"Güzel soru. Harry. Yok oldu. Kayıplara karıştı. Seniöldürmek istediği gece. Sen de böylece daha ünlüoldun. Anlıyorsun ya, en büyük esrar bu... gittikçegüçleniyordu- niye çekip gitti?

"Rivayete bakılırsa, ölmüş. Bana sorarsan, palavranındaniskası. Ölecek kadar insanlık yoktu içinde. Birrivayete bakılırsa da, hâlâ turp gibi, pusuya yatmış, ama

Page 71: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ona da inanmıyorum. Yandaşları bize katıldılar yine.Kimileri sanki derin bir uykudan uyanmış gibi. Dönecekolaydı, öyle yapmazlardı.

"Çoğumuz yaşadığına inanıyoruz, ama gücü mücükalmamış diyoruz. Artık bu işi götüremeyecek kadarzayıflamıştır. Sende bir şey var, Harry, onun sonunu dabu yazdı. Hiç hesaplamadığı bir şeyle karşılaştı o gece -neydi, bilmiyorum, kimse bilmiyor- ama seninle ilgili birşey onun canına okudu."

Hagrid, gözlerinde parıldayan bir sıcaklıkla, saygıylabaktı Harry'ye; ama Harry, gurur duyup sevineceğine,bu işte korkunç bir yanlışlık olduğunu düşünüyordu.Büyücü mü? Kendisi mi? Nasıl büyücü olabilirdi ki?Bütün yaşamını Dudley'nin yumruklarına, Petunia Teyzeile Vernon Enişte'nin aşağılamalarına katlanarakgeçirmişti; eğer bir büyücü olsaydı, kendisini dolaba herkapamaya kalkışlarında onlar da siğilli birer kurbağayadönüşmezler miydi? Bir zamanlar dünyanın en büyüksihirbazını alt etmişti demek; peki, nasıl olmuşda Dudleyonu boyuna top gibi tekmeleyip durmuştu?

"Hagrid," dedi usulca, "galiba bir yanlışlık yaptın. Benbüyücü olamam."

Hagrid'in kıkırdadığını görünce şaşırdı.

"Büyücü değilsin, ha? Korktuğunda ya daöfkelendiğinde hiç mi olmadık şeylerin gerçekleşmesineyol açmadın?"

Ateşe baktı Harry. Şimdi düşünüyordu da... ne zamanteyzesiyle eniştesini çileden çıkaracak garip bir şeyolduysa, Harry ya tedirgindi ya da öfkeli... Dudley çetesi

Page 72: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

tarafından kovalanırken, artık nasıl olduysa, kendinidamda buluvermişti... O gülünç tıraşla okula gitmeyeutanırken saçları uzayıvermişti... Hele Dudley sonkeresinde kendisine vurduğunda, öcünü almamış mıydı,hem de farkına bile varmadan? Onun üstüne bir boayılanı salmamış mıydı?

Gülümseyerek Hagrid'e baktı, onun da sevgiyle ışıl ışılgülümsediğini gördü.

"Gördün mü?" dedi Hagrid. "Harry Potter büyücü değil,ha? Bak bakalım, Hogwarts'ta bir anda nasıl ünekavuşacaksın."

Ama Vernon Enişte'nin kolay kolay teslim bayrağıçekmeye niyeti yoktu.

"Gitmiyor demedim mi sana?" diye tısladı. "StonewallHigh'a gidecek, gittiğine de şükredecek. O mektuplarıokudum, bir sürü ıvır zıvır gerekiyormuş -büyü kitapları,asalar-"

Hagrid, "Gitmek isterse, senin gibi koca bir Muggle onudurduramaz," diye kükredi. "Lily ile James Potter'ınoğullarının Hogwarts'a gitmesini engelleyeceksin ha!Kafayı üşütmüşün sen. Onun adı daha doğar doğmazezber edilmişti. Dünyanın en iyi cadılık ve büyücülükokuluna gidecek. Yedi yıl sonra kendi kendini biletanıyamaz. Kendi akranlarıyla yaşayacak, o kadar dadeğişiklik olsun artık, Hogwarts'ın görüp göreceği enbüyük Müdür yetiştirecek onu, Albus Dumbled-"

"ONA HOKKABAZLIK ÖĞRETMESİ İÇİN KAFADANÇATLAK SERSEM BİR İHTİYARA PARA MARAVEREMEM!" diye bağırdı Vernon Enişte.

Page 73: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ama çok ileri gitmişti artık. Hagrid şemsiyesini kaptığıgibi onun kafasına indirdi. "SAKIN-" diye gürledi,"ALBUS - DUMBLEDORE - İÇİN - BENİM - YANIMDA -KÖTÜ - BİR - LAF - ETME!"

Şemsiyesini havada vınlatarak Dudley'ye doğru uzattı-eflatun bir ışık çaktı, hava fişeği gibi bir ses duyuldu, tizbir ciyaklama, bir saniye sonra da Dudley oracıkta,ellerini tombul poposunda kenetlemiş, dans ediyor, biryandan da acı içinde uluyordu. Sırtını onlaradöndüğünde, pantolonundaki bir delikten fırlamışkıvırcık bir domuz kuyruğu gördü Harry.

Vernon Enişte kükredi. Petunia Teyze'yle Dudley'yi ötekiodaya sürüklerken dehşet içinde son bir kere baktıHagrid'e, kapıyı çarparak kapadı.

Şemsiyesine baktı Hagrid, sakalını sıvazladı.

Pişmanlıkla, "Keşke kendimi tutaydım," dedi, "amaolacağı varmış. Domuza çevirmek istediydim onu, amazaten domuzun tekiydi, bana fazla bir iş düşmedi."

Çalı gibi kaşlarının altından Harry'ye bir göz attı.

"Aramızda kalsın; bunu Hogwarts'ta kimseyesöylemezsen memnun olurum," dedi. "Doğrusunuistersen, benim -şey- büyü yapmamı istemiyorlar. Azıcıkyapmama izin verdiler, seni izleyeyim, mektuplarıulaştırayım diye -bu işi üstüme almayı da onun içinistedim-"

Harry, "Büyü yapmana neden izin vermiyorlar?" diyesordu.

Page 74: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Şey- ben de gittiydim Hogwarts'a, ama- ama, ne yalansöyleyeyim, kovuldum. Üçüncü yılımda. Asamı kırdılar,ortadan ikiye böldüler. Ama Dumbledore bekçi olaraktuttu beni. Büyük adam şu Dumbledore."

"Niye kovdular seni?"

Yüksek sesle, "Geç oldu artık, yarın çok işimiz var," dediHagrid. "Kente gitmemiz gerek, kitap filan alacağız."

Kalın siyah paltosunu çıkarıp Harry'ye fırlattı.

"Gir şunun altına," dedi. "Azıcık kıpraşırsa kafanatakma, galiba ceplerden birinde bir çift sıçan olacak."

Page 75: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 76: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

BEŞİNCİ BÖLÜM: DIAGON YOLU

Harry ertesi sabah erkenden uyandı. Ortalığınaydınlandığını biliyordu, ama yine de gözlerini sımsıkıkapalı tuttu.

Kendi kendine, kesin bir biçimde, "Bir düştü bu," dedi."Hagrid adında bir dev gördüm düşümde, geldi,büyücülük okuluna gideceğimi söyledi. Gözlerimi açıncakendimi evdeki dolapta bulacağım."

Bir şeye hızlı hızlı vurulduğunu duydu ansızın. Yüreğidaralarak, "İşte Petunia Teyze, kapıya vuruyor," diyedüşündü, yüreği sıkıştı. Ama gözlerini açmadı yine. Düşöyle güzeldi ki. Tak. Tak. Tak.

“Peki” diye mırıldandı. "Kalkıyorum.", doğruldu. Kulübegüneş içindeydi, fırtına dinmişti, Hagrid kırık kanepedeuyumaktaydı, pencerede de bir baykuş vardı, gagasınabir gazete sıkıştırmış, pençesiyle cama vuruyordu.

Ayağa fırladı Harry, öylesine mutluydu ki, sanki içindekocaman bir balon şişiyordu. Dosdoğru pencereye gidipcamı açtı. Baykuş içeri süzüldü, gazeteyi hâlâ uyumaktaolan Hagrid'in üstüne bıraktı. Yere kondu sonra,Hagrid'in paltosuna saldırdı.

"Yapma."

Baykuşu kovalamaya çalıştı Harry, ama baykuş öfkeylegagasını gösterdi ona, paltoyu didiklemeyi sürdürdü.

Harry, yüksek sesle, "Hagrid!" dedi. "Bir baykuş var -"

Page 77: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Kanepeye doğru, "Parasını ver," diye homurdandıHagrid.

"Ne?"

"Gazete getirdi ya, para istiyor. Ceplerime bak."

Hagrid'in paltosu ceplerden oluşmuştu sanki- anahtardesteleri, tüfek saçmaları, iplik yumakları, naneşekerleri, çay poşetleri... sonunda bir avuç garipgörünümlü bozukluk çıkardı Harry.

Hagrid, uykulu uykulu, "Beş Knut ver ona," dedi.

"Knut mu?"

"O küçük bronzlardan."

Harry küçük bronz paralardan beş tane saydı, parayıkoyabilsin diye, küçük deri bir kese bağlı bacağını uzattıbaykuş. Sonra açık pencereden uçup gitti.

Hagrid yüksek sesle esnedi, doğrulup gerindi.

"En iyisi, biz yola düşelim, Harry, yapılacak çok iş varbugün, daha Londra'ya gidip okul malzemesi alacağız."

Harry büyücü paralarını evirip çeviriyor, onlarabakıyordu. Bir şey gelmişti aklına, gelir gelmez deiçindeki balon püf diye sönüvermişti.

"Şey- Hagrid..."

Koca çizmelerini giymekte olan Hagrid, "Ha?" dedi.

"Hiç param yok- dün gece Vernon Enişte'yi de duydun-okula gidip büyü öğrenmem için para vermeyecek."

Ayağa kalkıp kafasını kaşıyarak, "Merak etme," dediHagrid. "Ana baban sana bir şey bırakmadılar mı

Page 78: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

sanıyorsun?"

"Ama evleri yerle bir olduysa -"

"Altınlarını evde tutmuyorlardı ki, yavrum! İlk durağımızGringotts, Büyücüler Bankası. Bir sosis alsana, dahasoğuyup kaskatı olmamış- eh, ben de senin doğumgünü pastandan bir lokma yiyeyim bari."

"Büyücülerin bankaları mı var?"

"Bir tek Gringotts. Cincüceler işletiyor."

Harry elindeki sosis parçasını yere düşürdü.

"Cincüceler mi?"

"Haa- benden söylemesi, soymaya heveslenmek içinadamın fıttırması gerek. Cincücelere bulaşılmaz, Harry.bir şeyi emanet etmek istiyorsan, Gringotts dünyanın engüvenli yeri- Hogwarts'ı saymazsak. Zaten Gringotts'agidecektim. Dumbledore dediydi. Hogwarts'ın bir işiiçin." Şöyle bir kabardı Hagrid. "Önemli işleri banayükler hep. Seni götürmek -Gringotts'tan birtakım şeyleralmak- anlıyorsun ya, bana güvenir.

"Her şey hazır mı? Hadi öyleyse."

Harry kayaya kadar Hagrid’i izledi. Hava oldukça açıktı.Şimdi deniz güneş ışığıyla parlıyordu. Vernon Enişte'nintuttuğu kayık hâlâ oradaydı, fırtına yüzünden suyladolmuştu.

Harry, çevrede bir başka kayık aranarak, "Nasıl geldinburaya?" diye sordu.

"Uçtum," dedi Hagrid.

"Uçtun mu?"

Page 79: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Haa- sonra konuşuruz bunu. Şimdi yanımda senvarken büyü yapmama izin yok."

Kayığa bindiler, Harry Hagrid'e bakıyordu hâlâ, onunnasıl uçtuğunu gözünde canlandırmaya çalışıyordu.

Hagrid, çoğu zaman yaptığı gibi, Harry'ye yan gözlebakarak, "Şimdi kürek çekmek de ayıp olacak yani,"dedi. "Ben tutup da -şey- işleri azıcık hızlandırsam,bundan Hogwarts'ta söz etmezsin, değil mi?"

Biraz daha büyü görme hevesine kapılan Harry, "Elbetteetmem," dedi. Hagrid pembe şemsiyeyi çıkardı yine,ucayla kayığın kenarına iki kere vurdu, karaya doğruhızla ilerlemeye başladılar.

Harry, "Gringotts'u soymaya kalkışmak için adamın niyefıttırması gerek?" diye sordu.

"Büyüler- tılsımlar," dedi Hagrid, konuşurken gazetesiniaçtı. "Kasaları ejderhalar koruyormuş. Üstelik bir de yolubulacaksın- Gringotts Londra'nın yüzlerce kilometrealtında. Metronun taa altında. Orayı soyup malıgötürsen bile çıkıncaya kadar açlıktan ölürsün."

Hagrid gazetesini, Gelecek Postası'nı okurken, Harryoturmuş düşünüyordu. Vernon Enişte insanların bu işiyaparken rahat bırakılmalarını söylerdi hep, ama hiç dekolay değildi bu, kendini bildi bileli, Harry'nin kafasındahiç bu kadar çok soru doğmamıştı.

Hagrid, sayfayı çevirerek, "Sihir Bakanlığı her zamankigibi işleri karman çorman ediyor," dedi.

Harry kendini tutamadı artık, "Sihir Bakanlığı da mıvar?" diye sordu.

Page 80: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Elbet," dedi Hagrid. "Dumbledore'un bakan olmasınıistedilerdi, ama Hogwarts'ı bırakmak istemediği için,Bakanlık ihtiyar Cornelius Fudge'a kaldı. Gelmiş geçmişen büyük beceriksiz. Her sabah baykuşlar salıyorDumbledore'a, öğüt istiyor."

"Peki ama Sihir Bakanlığı'nın görevi ne?"

"Asıl görevi, ülkede cadıların, büyücülerin olduğunuMuggle'lardan gizlemek."

"Neden?"

"Neden mi? Neden olacak, Harry, herkes sorunlarınıçözmek için büyü peşinde koşar da ondan. Yok yok, bizbize kalalım, daha iyi."

O sırada usulca rıhtıma çarptı kayık. Hagrid gazetesinikatladı, taş basamakları tırmanıp sokağa çıktılar.

Küçük kentte istasyona doğru yürürlerken, gelipgeçenler gözlerini Hagrid'e dikiyorlardı. Harrysuçlayamıyordu onları. Herkesten en az iki kat uzunolması bir yana, parkmetre gibi sıradan şeylerigöstererek, yüksek sesle, "Gördün mü şunu, Harry?"diyordu. "Muggle'lar da kafalarını nelere çalıştırıyor!"

Ona ayak uydurmak için koşmak zorunda kalan Harry,soluk soluğa, "Hagrid," dedi, "Gringotts'ta ejderhalarolduğunu mu söylemiştin?"

"Eee, rivayet öyle," dedi Hagrid. "Off, bir ejderhamolmasını amma da isterdim."

"Ejderhan olmasını mı isterdin?"

"Çocukluğumdan beri- geldik işte."

Page 81: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

İstasyona varmışlardı. Beş dakika sonra bir trenkalkacaktı Londra'ya. "Muggle parası" dediği şeye akılerdiremeyen Hagrid, biletleri alsın diye banknotlarıHarry'ye verdi.

Herkes trende daha çok baktı onlara. Hagrid iki koltukkaplıyordu; oturduğu yerde kanarya sarısı sirk çadırınabenzer bir şey örmeye koyuldu.

İlmekleri sayarak, "Mektubun yanında mı?" diye sorduHarry'ye.

Harry cebinden parşömen zarfı çıkardı.

"İyi," dedi Hagrid. "Sana gereken şeylerin bir de listesiolacak."

Harry bir gece önce gözünden kaçmış ikinci bir kâğıdıaçarak okudu:

HOGWARTS CADILIK VE BÜYÜCÜLÜKOKULU

● Forma

Birinci sınıf öğrencileri için gerekli eşyalar:

1. Üç takım düz iş cüppesi (siyah) 2. Sivri uçlu düz bir gündelik şapka (siyah) 3. Bir çift koruyucu eldiven (ejderha derisi yada benzeri) 4. Kışlık bir pelerin (siyah, gümüş tokalı)

Page 82: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Bütün öğrencilerin elbiselerinde adlan yazılıkünyeler olacaktır.

Ders KitaplarıBütün öğrenciler aşağıda belirlileri kitaplardanbirer tane edinecektir:

● Birinci Sınıflar için Temel Büyüler Kitabı (Miranda Goshawk) ● Sihir Tarihi (Bathilda Bagshot) ● Sihir Kuramı (Adalbert Waffling) ● Biçim Değiştirme İçin İlk Adım (EmerleSwitch) ● Bin Bir Büyülü Ot ve Mantar (Phyllida Spore) ● Sihirli Yiyecek ve İçecekler (Arsenius Jigger) ● Olağandışı Yaratıklar ve Yaşadıkları Yerler (Newt Scamander) ● Karanlık Güçler: Kendini Savunma El Kitabı (Quentin Trimble)

Öteki Gereçler

● 1 asa ● 1 kazan (kalaylı, orta boy)

Page 83: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

● 1 takım cam ya da kristal şişe ● 1 teleskop ● 1 takım pirinç ölçek

Öğrenciler bir baykuş ya da bir kedi ya da birkurbağa getirebilirler.

VELİLERİN DİKKATİNE. BİRİNCİ SINIFÖĞRENCİLERİNİN SÜPÜRGELERİNİKULLANMALARI YASAKTIR.

Harry, şaşkınlıkla, "Bütün bunları Londra'da bulabilirmiyiz?" diye sordu.

"Gideceğin yeri biliyorsan, elbet," dedi Hagrid.

Harry Londra'ya hiç gitmemişti. Hagrid yolu biliyorgibiydi, ama daha önce hep alışılmadık biçimlerdeyolculuk ettiği de apaçık ortadaydı. Metroda turnikeyesıkıştı, trene binince de koltukların küçüklüğünden, çokağır gittiklerinden yakındı.

Kırık dökük bir yürüyen merdivenden çıkıp da kendileriniiki yanı mağazalarla sıralı cıvıl cıvıl bir yola attıklarında,"Muggle'lar büyüsüz nasıl beceriyorlar, aklım ermiyor,"dedi.

Öylesine iriydi ki Hagrid, kalabalığı kolayca yarıyordu;Harry'nin bütün yaptığı, onun hemen arkasındanyürümekti. Kitapçıların, müzik mağazalarının,hamburger büfelerinin, sinemaların önünden geçtiler,ama hiçbir yerde büyülü asalar satıldığına dair bir belirti

Page 84: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

yoktu. Sıradan insanlarla dolu sıradan bir sokaktı bu.Kilometrelerce aşağıda büyücülerin altın yığınlarıgömülü müydü gerçekten? Büyü kitapları, süpürgelersatan dükkânlar var mıydı? Yoksa bütün bunlarDursley'lerin başlarının altından çıkan koca bir şakamıydı? Harry, Dursley'lerin gülmekle uzaktan yakındanilgileri olmadığını bilmeseydi öyle düşünürdü belki, yinede Hagrid'in anlattıkları da pek inanılacak gibi değildi.Ama Harry ister istemez ona güveniyordu.

Hagrid, durarak, "İşte," dedi. "Çatlak Kazan. Ünlü biryerdir."

Ufacık, köhne bir meyhaneydi burası. Hagrid eliylegöstermeseydi, Harry farkına bile varmayacaktı onun.Hızla gelip geçenler meyhaneye bakmıyorlardı bile. Biryanındaki büyük kitapçıdan öteki yanındaki plakçıyakayıyordu gözleri, Çatlak Kazan'ı sanki hiçgörmüyorlardı. Garip bir duygu uyandı Harry'nin içinde,sanki meyhaneyi sadece Hagrid'le kendisi görmekteydi.Daha bu duygusunu dile getiremeden, Hagrid onuiçeriye sürükledi.

Ünlü bir yer için çok karanlıktı Çatlak Kazan,dökülüyordu. Bir köşede üç beş yaşlı kadın oturmuş,beyaz şarap içiyordu. İçlerinden biri upuzun tir pipotüttürmekteydi. Silindir şapkalı ufak tefek bir adam,saçları iyice dökülmüş, yapış yapış bir cevize benzeyenyaşlı barmenle konuşuyordu. İçeri girdiklerinde mırıltılardurdu. Herkes Hagrid'i tanıyor gibiydi; el sallayıpgülümsediler ona; barmen, bir kadehe uzanarak. “Herzamankinden mi, Hagrid?" dedi.

Page 85: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hagrid, koca elini Harry'nin sırtına vurup onusendeleterek, "İçemem, Tom," dedi. "Hogwarts görevibaşındayım."

Gözlerini Harry'ye dikerek, "Yoksa," dedi barmen, "sakınbu- bu-?"

Çatlak Kazan derin bir sessizliğe gömüldü birdenbire.

Yaşlı barmen, "Vay canına!" diye fısıldadı. "HarryPotter... ne büyük bir onur."

Tezgâhın arkasından fırladı, gözleri yaşlı, Harry'ninyanına koşup elini yakaladı.

"Hoş döndünüz, Mr. Potter, hoş döndünüz."

Harry ne diyeceğini bilemedi. Herkes ona bakıyordu.Pipolu kadın, söndüğünün farkında bile olmadan,piposunu püfleyip duruyordu. Işıl ışıldı Hagrid.

Derken, iskemle gıcırtıları yükseldi, Harry kendini ÇatlakKazan'da herkesle tokalaşırken buldu.

"Ben Doris Crockford, Mr. Potter, sonunda sizigördüğüme inanamıyorum.'

"Öyle mutluyum ki, Mr. Potter, öyle mutluyum ki!"

"Hep elinizi sıkmak istemişimdir- kalbim duracak!"

"Nasıl sevindim, anlatamam, Mr. Potter. Adım Diggle.Dedalus Diggle."

"Sizi daha önce görmüştüm!" dedi Harry; DedalusDiggle heyecandan silindir şapkasını düşürdü. "Birmağazada bana selam vermiştiniz."

Çevresindekilere bakarak, "Hatırlıyor!" diye bağırdıDedalus Diggle. "Duydunuz mu? Beni hatırlıyor!"

Page 86: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry herkesle tokalaştı da tokalaştı- Doris Crockfordtokalaştıktan sonra hep sıraya giriyordu yine.

Soluk yüzlü bir delikanlı, tedirgin, yaklaştı. Gözlerindenbiri seğiriyordu.

"Profesör Quirrell!" dedi Hagrid. "Harry, Profesör QuirrellHogwarts'taki öğretmenlerinden biri."

Harry'nin eline yapışarak, "P-P-Potter," diye kekelediProfesör Quirrell, "si-sizi ta-tanıdığıma ne kadar se-sevindim, anlatamam."

"Ne tür büyü öğretiyorsunuz, Profesör Quirrell?

"Ka-Ka-Karanlık Sanatlara Karşı Sa-Savunma," diyemırıldandı Profesör Quirrell. Şimdi bu konu üstündedurmak istemiyordu sanki. "Si-sizin için ge-gerekmez,ha, P-P-Potter?" Tedirgin tedirgin güldü. "Ma-malze-menizi alacaksınız herhalde? Be-ben de vampirler üs-üstüne bir ki-kitap almaya geldim." Vampir sözündenbile tüyleri ürpermişe benziyordu.

Ötekiler, Profesör Quirrell'ın Harry'yi esir almasına izinvermediler. Hepsinden kurtulmak ise yaklaşık on dakikasürdü. Sonunda, Hagrid bütün o gürültüde sesiniduyurabildi.

"Gitmemiz gerek- alacak çok şey var. Hadi, Harry."

Doris Crockford Harry'nin elini son kere sıktı, öne düştüHagrid, tezgâhın arkasından geçip, içinde bir çöptenekesiyle ayrık otlarından başka bir şey olmayan,duvarlarla çevrili küçük bir avluya çıktılar.

Hagrid, Harry'ye sırıttı.

Page 87: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Söylemedim miydi sana? Nasıl ünlü olduğunusöyledimdi. Seni görünce Profesör Quirrell'ın bile eliayağı tutuldu- laf aramızda, hep zangır zangır titrer."

"Hep tedirgin midir böyle?"

"Haa, elbet. Zavallıcık. Parlak zekâ. Kitaplardan çalışıpöğrenirken iyiydi, bir şeyi yoktu, ne zaman ki bir yıl izinalıp uygulamaya geçti... Kara Orman'da vampirlerlekarşılaşmış, öyle diyorlar, cadalozun tekiyle de başıderde girmiş- ondan sonra eskisi gibi olamadı artık.Öğrencilerinden korkar, kendi öğrettiği dersten bilekorkar- haydaa, nerede benim şemsiyem?"

Vampirler? Cadalozlar? Kafası karmakarışık olmuştuHarry'nin, o arada Hagrid çöp tenekesinin yanındakiduvarda tuğlaları saymaya koyulmuştu.

"Üç yukarı... iki sağa... " diye mırıldandı. "Tamam, çekilbiraz, Harry."

Şemsiyesinin ucuyla duvara üç kere vurdu.

Dokunduğu tuğla şöyle bir titredi - oynadı - küçük birdelik belirdi ortasında - delik büyüdü, büyüdü - birsaniye sonra Hagrid'in bile geçebileceği kemerli birgeçitteydiler. Geçit, kıvrıla kıvrıla uzayıp gözden yokolan taş döşeli bir sokağa açılıyordu.

"Diagon Yolu'na hoşgeldin," dedi Hagrid.

Harry'nin şaşkınlığı karşısında sırıttı. Kemerin altındangeçtiler. Harry kafasını çevirip arkasına baktı hemen,delik bir anda kapanmış, kemer yine sapasağlam birduvar oluvermişti.

Page 88: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

En yakın dükkânın önündeki kazanlar gün ışığında pırılpırıl parlıyordu. Üstlerindeki tabelada “Kazanlar - HerBoy - Bakır, Pirinç, Kalay, Gümüş - OtomatikKarıştırmak - Katlanır” yazılıydı.

"Bir tane alacağız sana," dedi Hagrid. "Ama önce parayıalmamız gerek."

Keşke sekiz gözüm daha olsaydı diye düşünüyorduHarry. Sokakta yürürken başını her yana çeviriyor, biranda her şeyi görmeye çalışıyordu: dükkânları,önlerindeki eşyaları, alışveriş eden insanları. Tombul birkadının yanından geçtiler; kadın aktarın önünde başınıiki yana sallayarak söyleniyordu: "Ejderha ciğeri, gramıon yedi Sickle, çıldırmış bunlar..."Üstünde “Bin Bir Çeşit Baykuş Dükkânı - Yırtıcı, Uysal,Boz, Kahverengi, Karbeyazı Baykuşlar” yazan karanlıkbir dükkândan belli belirsiz baykuş ötüşleri geliyordu.Harry'nin yaşıtı birkaç çocuk, burunlarını süpürgelerinsergilendiği bir vitrine yapıştırmışlardı. Harry, içlerindenbirinin, "Bak," dediğini duydu, "yeni Nimbus 2000 -bundan hızlısı yok -" Cübbe satılan, teleskop satılan,Harry'nin daha önce hiç görmediği garip gümüş gereçlersatılan dükkânlar, yarasa dalaklarıyla, yılanbalığıgözleriyle dolu fıçıların, cilt cilt kitap yığınlarının, tüykalemlerin, parşömen rulolarının, iksir şişelerinin, aykürelerinin sergilendiği vitrinler...

"Gringotts," dedi Hagrid.

Öteki küçük dükkânların tepesinde yükselen karbeyazıbir binaya gelmişlerdi. Pırıl pırıl tunç kapıların önünde,sırmalı kız üniformasıyla bir-

Page 89: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Evet, bir cincüce bu," dedi Hagrid; beyaz taş merdiveniçıktılar sessizce. Cincüce, Harry'den bir kanş dahakısaydı. Esmer bir yüzü, zeki bakışları, sivri bir sakalıvardı; parmaklarıyla ayaklarının çok uzun olduğunu farketti Harry. İçeri girerlerken, cincüce eğilerek selam verdi,ikinci bir kapının önündeydiler şimdi, bu kapıgümüştendi, üstünde şunlar yazılıydı:

Gir bakalım, yabancı, ama dikkat et, sakın kendinikoyverip de hırsa kapılmayasın, Alın teri dökmedenköşe dönme hevesi canına okur sonra, bak bizdensöylemesi. Senin olmayan bir şey yürüteceksen unut,aklını başına al, sonra da kendini tut. Hırsızlığakalkarsan, bir daha düşün yine. Başka şeylerbulursun çil altınlar yerine.

"Söylediğim gibi, burayı soymaya kalkanın fıttırmasıgerek," dedi Hagrid.

Gümüş kapının önünde bir çift cincüce eğilerekselamladı onları; uçsuz bucaksız mermer bir salonagirdiler. Yüz kadar cincüce daha uzun mu uzun birbankın arkasındaki yüksek taburelere oturmuş,kocaman hesap defterlerine bir şeyler yazıyor, pirinçterazilerde para tartıyor, merceklerle değerli taşlarinceliyordu. Salondan dışarı açılan sayılamayacakkadar çok kapı vardı daha, başka cincüceler de okapılardan insanlara yol gösteriyordu. Hagrid'le Harrybanka yaklaştılar.

Page 90: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hagrid, o anda iş yapmayan bir cincüceye, "Günaydın,"dedi. "Mr. Harry Potter'ın kasasından biraz para almayageldik."

"Anahtarı yanınızda mı, efendim?"

"Buralarda bir yerde olacak," dedi Hagrid. Ceplerinibankın üstüne boşaltmaya başladı. Cincücenin hesapdefterinin üstüne bir avuç yapış yapış köpek bisküvisiyayıldı. Burnunu kırıştırdı cincüce. Harry, sağlarındakicincücenin herbiri kor büyüklüğünde bir yığın yakututartmasını seyrediyordu.

Sonunda, "Buldum," dedi Hagrid, küçücük bir altınanahtar gösterdi.

Cincüce anahtarı inceledi.

"Tamam görünüyor."

Hagrid, göğsünü şişirip böbürlenerek, "ProfesörDumbledore'dan da bir mektup getirdim," dedi. "Yedi yüzon üçüncü kasadaki Ne-Olduğunu-Bilirsin-Sen'le ilgili."

Cincüce mektubu dikkatle okudu.

Sonra onu Hagrid'e uzatarak, "Peki," dedi. "Biri sizi ikikasaya da götürecek. Griphook!"

Griphook bir başka cincüceydi. Hagrid köpekbisküvilerini ceplerine doldurdu yine, Griphook'unarkasında, salondan dışarı açılan kapılardan birineyöneldiler.

Harry, "Yedi yüz on üçüncü kasadaki Ne-Olduğunu-Bilirsin-Sen nedir?" diye sordu.

Page 91: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hagrid, gizemli bir biçimde, "Söyleyemem," dedi. "Çokgizli. Hogwarts işi. Dumbledore bana güvendi.Söylersem görevimi kötüye kullanmış olurum."

Griphook onlara kapıyı açtı. Yine mermerlekarşılaşacağını sanıyordu Harry, şaşırdı. Meşalelerinaydınlattığı daracık taş bir koridordaydılar. Dimdik aşağıiniyordu koridor, yerde incecik raylar vardı. Islık çaldıGriphook, raylar üstünde gıcırdayarak küçük bir arabageldi hemen. Arabaya bindiler -Hagrid biraz zorluk çektigerçi- ve yola koyuldular.

Önce bulmacaya benzeyen dönemeçli geçitlerdenilerlediler. Harry unutmamaya çalıştı, sol, sağ, sağ, sol,orta çatal, sağ, sol, ama olanaksızdı bu. Zangırdayanaraba yolu biliyor gibiydi, çünkü Griphook onuyönetmiyordu.

Harry'nin gözleri, çarpan soğuk hava yüzündensızlıyordu; ama faltaşı gibi açık tuttu onları. Birkeresinde geçidin sonunda alevlerin yükseldiğini gördüsanki, bunun bir ejderha olup olmadığım anlamak içinhemen arkasına döndü, ama geç kalmıştı- yerde vetavanda kocaman sarkıtlar, dikitler bulunan bir yeraltıgölünden geçerek daha da derinlere daldılar.

Arabanın gürültüsünde sesini duyurmaya çalışarak,"Aklım ermiyor," dedi, "sarkıtla dikit arasındaki fark ne?"

"Sarkıtta 's' harfi var ya," dedi Hagrid. "Şimdi soru sormabana. Galiba kusacağım."

Sahiden de yemyeşil olmuştu, araba sonunda geçitduvarındaki bir kapının yanında durduğunda, hemen

Page 92: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

fırladı Hagrid, dizlerinin titremesini önlemek için duvarayaslandı.

Griphook kapının kilidini açtı. İçeriden çıkan yeşil birduman sardı ortalığı; dağılınca şaşkınlıktan yutkunduHarry. İçeride altın para kümeleri vardı. Gümüştepecikleri. Küçük bronz Knut'lardan oluşmuş tepecikler.

"Hepsi senin," diye gülümsedi Hagrid.

Hepsi Harry'nin- inanılacak gibi değildi. Dursley'ler bunubilmiyorlardı anlaşılan, bilselerdi, göz açıp kapayıncayakadar hepsine el koyarlardı. Boyuna yakınmazlar mıydı,Harry kendilerine ne kadar tuzluya patlıyor diye? Demekbu arada, Londra'nın taa derinlerine gömülü küçük birservetin de sahibiydi.

Hagrid, Harry'nin torbaya biraz para koymasınayardımcı oldu.

"Altınlar 'Galleon'," diye açıkladı. "On yedi gümüş'Sickle' bir 'Galleon' eder, yirmi dokuz 'Knut' da bir'Sickle' eder, o kadar basit. Tamam, o kadarı birkaçdöneme yeter, gerisi burada kalsın, güven içinde."Griphook'a döndü. "Şimdi de yedi yüz on üç numaralıkasa, lütfen, biraz daha ağır gidebilir miyiz?"

Griphook, "Sadece tek hız var," dedi.

Gittikçe hızlanarak daha da derinlere iniyorlardı şimdi.Keskin dönemeçlerden geçtikçe hava soğudu dasoğudu. Tangır tungur bir yeraltı çukurunu aştılar, Harrykenardan eğilip aşağıdaki karanlık çukurda ne olduğunuanlamaya çalıştı, ama Hagrid homurdanarak ensesineyapıştığı gibi çekti onu.

Page 93: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Yedi yüz on üçüncü kasanın anahtar deliği yoktu.

Griphook, kasılarak, "Geri durun," dedi. Uzunparmaklarından biriyle kapıyı okşadı; kapı eriyip gitti.

"Bunu Gringotts cincücelerinin dışında biri yapmayakalkarsa, kapı onu emerek içeri çeker," dedi Griphook."Oradan çıkamaz artık."

Harry, "İçeride biri var mı yok mu diye sık sık bakıyormusunuz?" diye sordu.

Griphook, pis sayılabilecek bir sırıtmayla, "Yaklaşık onyılda bir," dedi.

Harry, en sıkı önlemlerle korunan bu kasanın içindeolağanüstü bir şey olduğuna inanıyordu, eşsizmücevherleri görmek için merakla eğildi- kasa, ilkbakışta boşmuş gibi geldi ona. Sonra kahverengi kâğıdasarılmış pis bir paket gördü yerde. Hagrid paketi alıppaltosunun içine koydu. Onun ne olduğunu öğrenmeyecan atıyordu Harry, ama sormayı göze alamadı.

"Hadi bakalım," dedi Hagrid, "doğru cehennemarabasına- yolda da bir şey sorma bana, ağzımıaçmasam iyi olacak."

Çılgınca bir araba yolculuğundan sonra Gringotts'unönündeydiler yine, gün ışığından gözleri kamaşıyordu.Harry'nin bir torba parası vardı şimdi. Sevinçtennerelere koşacağını bilmiyordu. Kaç Galleon kaç paraeder, bilmesi gerekmiyordu, hiç bu kadar parasıolmamıştı- Dudley'nin bile ömür boyu kazandığındandaha çoktu bu.

Page 94: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hagrid, başıyla Madam Malkin'in Her Duruma GöreCüppeleri’ni göstererek, "Şimdi bir forma alalım sana,"dedi. "Bak, Harry, ben Çatlak Kazan'da bir tek atmayatüysem kızmazsın ya? Şu Gringotts arabaları perişanediyor beni." Hâlâ keyifsiz görünüyordu, Harry deMadam Malkin'in dükkânına tek başına girdi, tedirgindi.

Madam Malkin eflatunlar içinde, kısa boylu, güler yüzlübir cadıydı.

Harry daha ağzını açarken, "Hogwarts mı, güzelim?"dedi. "Her boydan var burada- şu anda bir delikanlıyada veriyoruz."

Dükkânın arkasında, bir taburenin üstünde solgun, sivriyüzlü bir çocuk duruyordu, bir başka cadı da onun uzunsiyah cüppesini iğneliyordu. Madam Malkin onunyanındaki bir başka tabureye çıkardı Harry'yi,kafasından bir cüppe geçirip etek boyunu ayarlamak içiniğnelemeye koyuldu.

"Merhaba," dedi çocuk, "sen de mi Hogwarts'a?"

"Evet," dedi Harry.

Çocuk, "Babam yanda kitap alıyor, annem de sokağınbaşındaki asalara bakıyor," dedi. Kelimeleri uzatarakbezgin bezgin konuşuyordu. "Sonra onları yarışsüpürgeleri bakmaya götüreceğim. Birinci sınıftakilerinneden kendi süpürgeleri olmasın, anlamıyorum. Bir tanealsın diye babamı zorlarım, sonra da bir yolunu bulur,onu gizlice sokarım okula."

Harry hemen Dudley'yi hatırladı.

Çocuk, "Senin kendi süpürgen var mı?" diye devam etti.

Page 95: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Hayır," dedi Harry.

"Hiç Quidditch oynadın mı?"

Harry, "Hayır," dedi yine, Quidditch de neyin nesiydiacaba?

"Ben oynadım- Babam takıma seçilmezsem bunundüpedüz cinayet olacağını söylüyor. Bence de öyle.Hangi binada kalacağını biliyor musun?"

Her dakika daha da afallayan Harry, "Hayır," dedi.

"Zaten oraya gidinceye kadar kimse bilemez bunu, öyledeğil mi, ama ben Slytherin'de kalacağımı biliyorum,bütün ailem orada kalmış -bir de Hufflepuff'ta kaldığınıdüşünsene- tek dakika durmaz, hemen ayrılırdım. Senolsan ayrılmaz mıydın?"

"Hmm," dedi Harry, keşke daha ilginç bir şeysöyleyebilseydim diye düşündü.

Çocuk, vitrini işaret ederek, "Hey, şu adama bak!" dediansızın. Hagrid duruyordu orada, Harry'ye sırıtıyor, içerineden giremediğini belirtmek için de elindeki ikikocaman dondurma külahını gösteriyordu.

"O, Hagrid," dedi Harry, çocuğun bilmediği bir şeyibildiğine seviniyordu. "Hogwarts'ta çalışıyor."

"Haa," dedi çocuk, "adını duymuştum. Bir çeşit uşak,değil mi?"

"Bekçi," dedi Harry. Her saniye daha az hoşlanıyorduçocuktan.

"Evet, öyle. Yabani biriymiş- okul bahçesinde birkulübede yaşıyormuş, arada bir sarhoş olur, büyü

Page 96: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

yapmaya kalkar, yatağını ateşe verirmiş."

Harry, "Bence pırıl pırıl biri," dedi soğukça.

Çocuk, burun kıvırarak, "Öyle mi?" dedi. "Neden seninlebirlikte? Annen baban nerede?"

Harry, "Öldüler," dedi kısaca. Çocukla bu konularagirmek istemiyordu.

"Özür dilerim," dedi çocuk, sesi pek de özür diler gibiçıkmıyordu. "Ama onlar da bizdendiler, değil mi?"

"Büyücüydüler, bunu soruyorsan eğer."

"Ötekileri aramıza almamalılar, öyle değil mi? Aynıdeğiliz, bizim gibi yetiştirilmemiş onlar. Düşünsene sen,bazıları mektup alıncaya kadar Hogwarts'ın adını bileduymamış. Köklü büyücü ailelerin çocuklarını almalılarsadece. Sahi, senin soyadın ne?"

Harry'nin yanıt vermesine fırsat kalmadan, "Tamam,güzelim," dedi Madam Malkin; Harry de, konuşmayıyarıda kestiği için özür dilemeye bile gerek görmedentabureden atladı.

"Eh," dedi suratsız çocuk, "Hogwarts'ta görüşürüzherhalde."

Harry, Hagrid'in aldığı dondurmayı (çikolatalı,böğürtlenli, üstü fındıklı) yerken pek konuşmadı.

"Nen var?" dedi Hagrid.

Harry düpedüz yalan söyledi: "Yok bir şey." Parşömenletüy kalem almak için durdular. Harry, yazdıkça rengideğişen bir şişe mürekkep bulduğu için keyiflenir gibi

Page 97: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

oldu. Dükkândan çıkarlarken, "Hagrid, Quidditch nedir?"diye sordu.

"Vay canına, Harry, ne kadar az şey bildiğini boyunaunutuyorum- daha Quidditch'ten bile haberin yok!"

"Keyfimi iyice kaçırma," dedi Harry. Madam Malkin'derastladığı solgun yüzlü çocuğu anlattı Hagrid'e.

"- Muggle ailelerin çocukları okula alınmamalıymış -"

"Sen Muggle bir aileden gelmiyorsun ki. Senin kimolduğunu bileydi -ana babası büyücüyse eğer, seninadını ezber ederek büyümüştür- Çatlak Kazan'da dagördün. Her neyse, aklı mı erer onun, benim bildiğimbüyücülerin en esaslılarından bazıları bile Muggleailelerden gelme- ananı düşün! Bir de ananın kardeşinebak!"

"Quidditch nedir peki?"

"Spor. Büyücü sporu. Şey gibi -Muggle'lar dünyasınınfutbolu gibi bir şey- herkes bayılır Quidditch'e -havadaoynanır, uçan süpürgeler üstünde, dört top vardır-kuralları anlatmak uzun iş şimdi."

"Peki, Slytherin'le Hufflepuff nedir?"

"Okul binaları. Dört tane var. Herkes Hufflepuff'ın beşpara etmediğini söyler, ama-"

Harry, üzüntüyle, "Ben herhalde Hufflepuff'tayım," dedi.

Hagrid, sır verir gibi, "Slytherin olacağına Hufflepuffolsun," dedi. "Sapıtan cadılar, büyücüler içindeSlytherin'de bulunmamış tek kimse yok. Biri de Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'di."

Page 98: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Vol -özür dilerim- Kim-Olduğunu-Bilirsin-SenHogwarts'ta mıydı?"

"Yıllar yıllar önce," dedi Hagrid.

Flourish ve Blotts adlı bir dükkâna girip Harry'nin derskitaplarını aldılar, raflar tavana kadar kitaplarla doluydu,deri ciltli, kaldırım taşı büyüklüğünde kitaplarla, ipekkapaklı, posta pulu kadar minik kitaplarla, garipsimgelerle dolu kitaplarla, bazı kitapların içi isebomboştu. Hiçbir şey okumayan Dudley bile bayılırdıbunlara. Hagrid, Harry'yi sürükleyerek, ProfesörVindictus “Viridian'ın Lanetler ve Karşı-Lanetler(Arkadaşlarınızı Büyüleyin, Düşmanlarınızı En Yeni ÖçYöntemleriyle Çatlatın: Saç Dökülmesi, BacakTitremesi, Dil Tutulması, daha neler neler)” kitabındanzorla uzaklaştırdı.

"Dudley'yi nasıl çatlatabilirim, onu bulmayaçalışıyordum."

"Fena fikir değil, ama özel durumlar dışında Muggle'lardünyasında büyü kullanmak yasaktır," dedi Hagrid."Hem zaten daha beceremezsin, o düzeye gelinceyekadar çok çalışman, çok şey öğrenmen gerek."

Hagrid, Harry'nin altın bir kazan almasına da izinvermedi ("Listede kalaylı diyor"), ama güzel bir takımiksir ölçeğiyle açılır kapanır pirinç bir teleskop aldılar.Aktara gittiler sonra, dükkân o kadar etkileyiciydi ki,insan o berbat çürük yumurta ve lahana kokusunu bileduymuyordu. Yerde yapış yapış fıçılar vardı; duvarlaraotlarla, kurutulmuş köklerle, parlak tozlarla dolukavanozlar sıralanmıştı; tavandan hayvan dişleriyle

Page 99: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

kıvrık pençeler dizili ipler sarkıyordu. Hagrid tezgâhınarkasındaki adamdan Harry için bazı temel iksirmalzemeleri isterken, Harry de tanesi yirmi bir Galleon'asatılan gümüş tek boynuzlu at boynuzlarını, minicik,parlak siyah böcek gözlerini (kepçesi beş Knut)inceliyordu.

Aktardan çıkınca Harry'nin listesine bir daha baktıHagrid.

"Bir tek asa kaldı- haa, sahi, daha doğum günüarmağanını almadım.”

Harry kıpkırmızı kesildiğini fark etti.

"Bir şey alman gerekmez -"

"Ben de biliyorum, gerekmez. Bak, ne diyeceğim.Hayvanını ben alayım. Kurbağa olmaz, kurbağalarınmodası geçeli yıllar oldu, herkes makaraya alır seni-Kediler desen, hoşuma gitmez, beni aksırtırlar. Birbaykuş alayım sana. Bütün çocuklar baykuş ister, çokda işe yararlar, postacılıktan tut da her bir işi yaparlar."

Yirmi dakika sonra, hışırtılarla, kanat çırpışlarıyla,mücevher parlaklığında gözlerle dolu o karanlık Bin BirÇeşit Baykuş Dükkânı'ndan çıkıyorlardı. Harry'nin elindebüyük bir kafes, kafesin içinde de başını kanadınınaltına sokmuş, uyuklayan çok güzel kar beyazı birbaykuş vardı. Tıpkı Profesör Quirrell gibi kekeleyerekteşekkür üstüne teşekkür etti Hagrid'e.

Hagrid, "Teşekküre değmez," dedi boğuk bir sesle."Dursley'ler herhalde pek bir şey vermemişlerdir sana.Sadece Ollivander'lar kaldı. Şimdi- asa satılan tek yerorası, sana da en iyi asayı almalıyız."

Page 100: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Büyülü asa... Harry en çok bunu istiyordu.

Son dükkân daracıktı, külüstür mü külüstürdü. Kapınınüstünde yaldızlı harflerle

Ollivander'ler : Kusursuz Asa YapımcılarıKuruluşu : M.Ö. < 382

yazılıydı. Tozlu vitrindeki solmuş mor yastıkta bir tek asaduruyordu.

İçeri girerlerken dükkânın derinliklerinde bir çıngırakçaldı. Ufacık bir yerdi burası; bomboştu, ince bacaklı biriskemleden başka bir şey yoktu. Hagrid de ona oturupbeklemeye koyuldu. Harry, çok katı kuralları olan birkitaplığa girmiş gibi bir duyguya kapıldı; aklına yenigelen bazı soruları sormak yerine tavana kadar dizilmişdar kutulara bakmayı yeğledi. Her nedense, ensesikaşınıyordu. Buradaki toz ve sessizlik gizli bir büyüyekarışmış gibiydi.

"İyi günler," dedi yumuşak bir ses. Harry sıçradı.

Hagrid de sıçramıştı herhalde, büyük bir çatırtıkopmuştu çünkü, o da ince bacaklı iskemleden hemenkalkmıştı.

Dükkânın loşluğunda ay gibi parıldayan kocaman, solukgözleriyle yaşlı bir adam duruyordu karşılarında. Harry,çekinerek, "Merhaba," dedi. "Evet," dedi adam. "evet,evet. Sizi yakında göreceğimi biliyordum. Harry Potter."Soru değildi bu. "Gözleriniz annenizin gözlerine çekmiş.Daha dün gibi geliyor, o da buradaydı, ilk asasını

Page 101: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

almaya gelmişti. Yirmi altı santim uzunluğunda, incecik,söğütten yapılmış. Tılsım için çok uygun bir asa."

Mr. Ollivander daha da yaklaştı Harry'ye. Keşkegözlerini kırpsa diye düşündü Harry. O gümüş rengigözler insanı ürpertiyordu.

"Ama babanız maun bir asa beğenmişti. Yirmi dokuzsantim. Esnek. Biraz daha güçlü, biçim değiştirmek içinbirebir. Evet, babanız onu seçmişti- aslına bakarsanız,asa büyücüyü seçer tabii."

Mr. Ollivander o kadar yaklaşmıştı ki, Harry'le burunburuna gelmişlerdi neredeyse. Harry, o sisli gözlerdekendi yansımasını görüyordu. "Demek burası..." Mr.Ollivander, uzun, beyaz parmağıyla Harry'nin alnındakişimşek izine dokundu.

"Yazık," dedi usulca, "bunu yapan asayı da bensatmıştım. Otuz dört santim. Porsuk. Güçlü bir asa, çokgüçlü, yanlış ellere geçerse... Eğer o asanın dünyadane gibi işlerde kullanılacağını kestirebilseydim..."

Başını iki yana salladı, derken Hagrid'i gördü, Harry debir oh çekti.

"Rubeus! Rubeus Hagrid! Seni yeniden görmek negüzel... Meşe, kırk buçuk santim, oldukça esnek, öyledeğil miydi?"

"Evet, efendim, öyleydi," dedi Hagrid.

"Güzel asaydı doğrusu. Ama seni kovduklarındaortasından kırdılar, değil mi?" dedi Mr. Ollivander, birdenbire sertleşmişti.

Page 102: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ayaklarını sallayarak, "Şey- evet, kırdılar," dedi Hagrid.Sonra coşkuyla, "Ama parçaları hâlâ bende," diyeekledi.

Mr. Ollivander, azarlarcasına, "Kullanmıyorsun ya?"dedi.

Hagrid, "Hayır, efendim," dedi hemen. Harry, onunkonuşurken pembe şemsiyesine sımsıkı yapıştığını farketmişti.

Mr. Ollivander, Hagrid'e dik dik bakarak, "Hmmm," dedi."Eh – Mr. Potter. Bir bakalım." Üstü gümüş çizgili uzunbir mezura çıkardı cebinden. "Asa kolunuz hangisi?"

"Şey- ben sağ elimi kullanırım," dedi Harry.

"Uzatın kolunuzu. Tamam." Harry'nin omuzundanparmağına, bileğinden dirseğine, omuzundan ayakucuna, dizinden koltuk altına ölçüsünü aldı. Sonra dakafasının çevresini ölçtü. Ölçü alırken, "Her Ollivanderasasında güçlü bir büyü özü vardır, Mr. Potter," dedi."Biz tek boynuzlu at kılları, anka telekleri, ejderha yüreğitellerini kullanırız. Ollivander asaları hiç birbirinebenzemez, tek boynuzlu atların, ejderhaların, ankalarınbirbirlerine benzemedikleri gibi. Tabii başka büyücüasalarından aynı sonucu alamazsınız.”

Harry birden bire fark etti: Burun deliklerinin arasınıölçen mezura bu işi kendi kendine yapıyordu. Mr.Ollivander rafları karıştırıyor, kutular indiriyordu.

"Yeter," dedi, mezura da gevşeyerek yere yığılıverdi.“Peki öyleyse, Mr. Potter. Şunu deneyin. Kayın ağacı veejderha yüreği tellerinden. Yirmi üç santim. Güzel veesnek. Tutup şöyle bir sallayın.”

Page 103: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry asayı aldı ve (bu işi aptalca bularak) havadasalladı, ama Mr. Ollivander hemen kaptı.

"Akçaağaç ve anka teleği. On sekiz santim. Vızıldar.Deneyin-"

Harry denemeye kalktı- ama daha havaya kaldırınca Mr.Ollivander asayı çekti aldı.

Bunu alın, abanoz ve tek boynuzlu asa, yirmibeşsantim, esnek. Hadi, hadi, dene.”

Harry denedi. Ve tekrar denedi. Mr. Ollivander'ın neolmasını beklediği hakkında herhangi bir fikri yoktu.Denenmiş asalar masanın üzerine oldukça büyük biryığın oluşturmuşlardı, fakat Mr. Ollivander raftan yeniasalar indirmeye devam ediyordu. Yaptığı işten memnungörünüyordu.

Kıyak müşteri ha? Endişelenme, buralarda bir yerdesana en uygun asayı bulacağız -Merak ediyorum da-evet, neden olmasın -nadir görülen bir bağ-çobanpüskülü ve anka tüyünden, 28 santim, güzel veesnek.

Harry asayı aldı. Parmaklarında aniden bir sıcaklıkhissetti. Başının üstüne kaldırdı onu, tozlu havadavınlatarak indirdi; asanın ucundan havai fişekleri gibikırmızı, altın rengi kıvılcımlar fışkırdı, duvarlardaoynaşan ışıklar belirdi. Hagrid sevinç çığlıkları atarak elçırptı; Mr. Ollivander, "Ah, bravo!" diye bağırdı. "Evet,tamam, ah, çok güzel. Vay, vay, vay... ne tuhaf... nekadar tuhaf..."

Harry'nin asasını kutusuna koydu yine, kahverengikâğıda sardı; bir yandan da, “Tuhaf... tuhaf..." diye

Page 104: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

mırıldanıyordu.

"Özür dilerim," dedi Harry, "nedir tuhaf olan?"

Mr. Ollivander soluk bakışlarını Harry'ye dikti.

"Sattığım her asayı hatırlarım, Mr. Potter. Tek tekhepsini. Teleği asanızda olan anka, bir başka telek dahavermişti- bir tek telek. Kaderinize bu asanın düşmesiçok tuhaf, çünkü sizde o izi bırakan bunun kardeşiydi."

Harry yutkundu.

"Evet, otuz dört santim. Porsuk. Böyle şeylerin olmasıgerçekten tuhaf. Unutmayın, asa büyücüyü seçer...Sizden büyük işler beklememiz gerektiğinidüşünüyorum, Mr. Potter... Ne de olsa, Adı AnılmamasıGereken Kişi büyük işler başarmıştı- korkunç, evet, amabüyük işler."

Harry ürperdi. Mr. Ollivander'den pek de hoşlandığınısanmıyordu. Asa için yedi altın Galleon verdi, Mr.Ollivander de yerlere kadar eğilerek onları geçirdi.

Akşam güneşi iyice alçalmıştı gökte, Harry ile HagridDiagon Yolu'ndan indiler; duvardan, sonra da artıkboşalmış Çatlak Kazan'dan geçtiler. Yolda yürürlerkenhiç konuşmadı Harry; metroda herkesin kendilerinenasıl şaşkınlıkla baktıklarını bile fark etmedi; elleri garippaketlerle doluydu, üstüne üstlük bir de uyuklayanbaykuş vardı Harry'nin kucağında. Yürüyenmerdivenden Paddington İstasyonu'na çıktılar; Harry,ancak Hagrid omzuna vurduğunda anladı neredeolduklarını.

Page 105: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

“Tren kalkmadan iki lokma bir şey yemeye vaktimiz var”dedi Hagrid.

Harry'ye bir hamburger aldı, yemek için plastikkoltuklara oturdular. Harry boyuna çevresine bakıyordu.her şey nedense garip görünmeye başlamıştı.

"İyisin ya, Harry? Pek sessiz duruyorsun," dedi Hagrid.

Harry anlatabileceğini pek sanmıyordu. Yaşamının engüzel doğum gününü geçirmişti -yine de- hamburgerinikemirerek uygun sözleri bulmaya çalıştı.

"Herkes özel biri olduğumu düşünüyor," dedi sonunda."Çatlak Kazan'dakiler, Profesör Quirrell, Mr. Ollivander...ama büyü konusunda hiçbir şey bilmiyorum. Nasılbüyük şeyler bekleyebilirler benden? Ünlüyüm, nedenünlü olduğumu da bilmiyorum. Vol -özür dilerim-annemle babamın öldüğü gece neler oldu, hiçhatırlamıyorum."

Hagrid masadan eğildi. O yabani saçlarının, kaşlarınınarkasında sımsıcak bir gülümseme vardı.

"Merak etme, Harry. Kısa zamanda öğrenirsin. HerkesHogwarts'ta işe sıfırdan başlar, takma kafanı. Kendin ol,yeter. Biliyorum, kolay değil bu. Öne çıkarıldın, çetin iş.Ama Hogwarts'ta çok güzel vakit geçireceksin -bengeçirdim- aslına bakarsan, hâlâ geçiriyorum."

Hagrid, Harry'yi trene bindirdi. Tren Dursley'leregötürecekti onu. Eline de bir zarf tutuşturdu.

"Hogwarts'a biletin," dedi. "Eylülün ilk günü - King'sCross - hepsi bilette yazılı. Dursley'lerle bir sorunun

Page 106: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

olursa, baykuşunla hemen bir mektup yolla, beni neredebulacağını bilir... Yakında görüşürüz, Harry."

Tren istasyondan ayrıldı. Harry, gözden yok oluncayakadar bakmak istedi Hagrid'e; koltuğundan kalkıpburnunu pencereye dayadı, gözlerini kırpıştırdı, Hagridgitmişti.

Page 107: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 108: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ALTINCI BÖLÜM: PERON DOKUZ ÜÇ ÇEYREK'TEN YOLCULUK

Harry'nin Dursley'lerle son ayı pek de keyifli geçmedi.Doğru, Dudley öyle korkuyordu ki Harry'den, onunlaaynı odada kalmayı göze alamıyordu; Petunia Teyze ileVernon Enişte de onu dolaba kapatmıyor, bir şeyyapmaya zorlamıyor, ona bağırmıyordu - aslınabakılırsa, ağızlarını bile açmıyorlardı. Yarı korku, yarıöfkeyle, Harry'nin oturduğu koltukta sanki kimse yokmuşgibi boş boş bakıyorlardı. Birçok açıdan bir gelişmeydibu, ama bir süre sonra sıkıcı olmaya başladı.

Pek çıkmadığı odasında Harry'ye yeni baykuşuarkadaşlık ediyordu. Harry, Hedwig diyordu ona, SihirTarihi'nde bulduğu bir addı bu. Ders kitapları çok ilginçti.Yatağında sırtüstü yatıp gece yarılarına kadar onlarıokuyordu, bu arada Hedwig açık pencereden dilediğigibi uçup gidiyor, canı isteyince de dönüyordu. PetuniaTeyze'nin odayı süpürmeye gelmemesi de büyük şanstıdoğrusu, çünkü Hedwig ölü fare getiriyordu boyuna.Harry her gece uykuya dalmadan önce, duvara astığıkâğıtta bir günün daha üstünü çiziyor, 1 Eylül'e ne kadarkaldığını hesaplıyordu.

Ağustosun son günü, ertesi gün King's Crossİstasyonu'na gitme konusunu teyzesiyle eniştesineaçmayı düşündü, salona indi; Dursley'ler televizyondabir yarışma programı seyrediyorlardı. Orada olduğunubelirtmek için boğazını temizledi; Dudley çığlık atarakodadan kaçtı.

Page 109: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Şey- Vernon Enişte?"

Vernon Enişte seyrettiği programa homurdandı.

"Şey- yarın King's Cross'ta olmam gerekiyor-Hogwarts'a gitmek için."

Vernon Enişte bir daha homurdandı.

"Acaba siz beni götürebilir misiniz?"

Homurdanma. Harry, bunun evet anlamına geldiğiniçıkardı.

"Teşekkür ederim."

Tam odasına çıkacaktı ki, Vernon Enişte konuştu.

"Büyücüler okuluna da trenle mi gidilirmiş! Uçan halılarıgüveler mi yemiş yoksa?"

Harry bir şey söylemedi.

"Neredeymiş bu okul?"

"Bilmiyorum," dedi Harry, daha önce hiç aklınagelmemişti bu. Cebinden Hagrid'in verdiği bileti çıkardı.

"Saat on birde Peron Dokuz Üç Çeyrek'ten kalkan trenebineceğim," dedi.

Teyzesiyle eniştesi gözlerini ona diktiler.

"Peron kaç?"

"Dokuz üç çeyrek."

"Saçmalama," dedi Vernon Enişte, "Peron Dokuz ÜçÇeyrek diye bir şey olamaz."

"Bilette öyle yazıyor."

Page 110: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Kudurmuş bunlar," dedi Vernon Enişte, "hepsi sapıtmış.Sen de anlayacaksın bunu. Gör de bak. Peki, King'sCross'a götürürüz seni. Yarın Londra'ya gideceğizzaten, yoksa kılımı bile kıpırdatmazdım."

Harry, bir dostluk bağı kurmaya çalışarak, "Nedengidiyorsunuz Londra'ya?" diye sordu.

Vernon Enişte, "Dudley'yi hastaneye götürüyoruz," dedi."Smeltings'e gitmeden önce kuyruğunun alınmasıgerek."

Harry ertesi sabah beşte uyandı; öylesine heyecanlı,öylesine tedirgindi ki, bir daha uyuyamadı. Kalkıp kotpantolonunu giydi, istasyona büyücü cüppesiyle gitmekistemiyordu çünkü- üstünü trende değiştirirdi. Gerekliher şey tamam mı diye Hogwarts listesini bir dahainceledi, Hedwig'i kafesine kapattı, sonra odada biraşağı bir yukarı dolaşarak Dursley'lerin kalkmasınıbeklemeye başladı. İki saat sonra, Harry'nin büyük, ağırsandığı Dursley'lerin arabasına yüklenmiş, PetuniaTeyze, Dudley'yi Harry'nin yanına oturtmuş, yolakoyulmuşlardı.

On buçukta King's Cross'a vardılar. Vernon Eniştesandığı bir el arabasına yükledi, Harry'le birlikteistasyona girdi. Harry'nin daha önce hiç tanık olmadığıbir incelikti bu; sonunda Vernon Enişte peronlarınönünde, suratında pis bir sırıtışla durdu.

"Eh, geldik işte, çocuk. Dokuz numaralı peron- onnumaralı peron. Senin peron ikisinin arasında biryerlerde olmalı, ama daha yapıp bitirememişleranlaşılan."

Page 111: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Haklı sayılırdı tabii. Peronların birinin başında kocamanbir plastik dokuz, yanındakinin başında da yinekocaman plastik bir on vardı; aralarında hiçbir şeyyoktu.

Vernon Enişte, daha da pis bir sırıtışla, "Sana iyidersler," dedi. Başka tek kelime söylemeden çekip gitti.Harry arkasına bakınca Dursley'lerin uzaklaştıklarınıgördü. Üçü de gülüyordu. Harry'nin ağzı kurudu birden.Ne yapacaktı şimdi? Hedwig yüzünden, gelen geçengülerek ona bakıyordu. En iyisi, birine sormaktı.

Oradan geçen bir görevliyi durdurdu, ama Peron DokuzÜç Çeyrek'i sormaya cesaret edemedi. Hogwarts'ınadını bile duymamıştı görevli, Harry ülkenin hangibölgesinde olduğunu bile söyleyemeyince, görevli onunkendisini işlettiğini sandı. Umutları kırılıyordu Harry'nin,saat on birde kalkacak treni sordu, ama görevli böyle birtren olmadığını söyledi. Sonra da söylene söylene çektigitti. Harry paniğe kapılmamaya çalışıyordu şimdi.Gelen trenlerin belirtildiği tabelanın üstündeki büyüksaate bakılırsa, Hogwarts'a gidecek trene binmesi içinsadece on dakikası kalmıştı; ne yapacağını bilemiyordu;istasyonun ortasında, kaldıramayacağı ağırlıkta birsandıkla, bir yığın büyücü parasıyla, bir de koca birbaykuşla kalakalmıştı.

Hagrid, yapması gereken bir şeyi söylemeyi unutmuştuherhalde, Diagon Yolu'nun başındaki duvarın soldanüçüncü tuğlasına vurmak gibi bir şeyi. Acaba asasınıçıkarıp dokuzuncu peronla onuncu peron arasındakibilet gişesine birkaç kere vursa mıydı?

Page 112: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Tam o sırada arkasından birkaç kişi geçti, birtakımsözler geldi Harry'nin kulağına.

"- Muggle'larla dolu tabii -"

Harry hızla döndü. Tombul bir kadındı bu, hepsi de kızılsaçlı dört oğlanla konuşuyordu. Çocukların dördündede, Harry'ninkine benzer birer sandık, birer de baykuşvardı.

Yüreği gümbür gümbür atarak, el arabasıyla onlarınpeşine düştü Harry. Durdular, o da durdu- nesöylediklerini işitecek kadar yakınlarında.

Çocukların annesi, "Peronun numarası kaç?" diyesordu.

"Dokuz üç çeyrek," dedi küçük bir kız, o da kızıl saçlıydı,kadının elini tutmuştu. "Anneciğim, ben de gidebilirmiyim?"

"Sen daha çok küçüksün, Ginny, uslu dur. Hadi, Percy,önce sen git."

Çocukların en büyüğü, dokuz ve on numaralı peronlaradoğru yürüdü. Harry, bir şey kaçırmayayım diye, gözünübile kırpmadan onu izledi- çocuk tam iki peronu ayıranbölmeye vardığında aralarına kalabalık bir turisttopluluğu girdi; son sırt çantası çekilip ortalık açılınca,Harry çocuğun ortalarda olmadığını gördü.

Tombul kadın, "Sıra sende, Fred," dedi.

"Fred değilim ben, George'um," dedi çocuk. "Bir dekalkmış, annemiz olduğunu söylüyorsun! Daha adımıbile bilmiyorsun!"

"Özür dilerim, George."

Page 113: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Şaka ediyordum, ben Fred'im," dedi çocuk, o da gitti.İkiz kardeşi çabuk olmasını seslendi arkasından; o dakardeşini dinledi anlaşılan, çünkü bir saniye içinde yokolmuştu- ama nasıl becermişti bunu?

Şimdi hızlı hızlı üçüncü kardeş yürüyordu bölmeyedoğru- tam oraya varmıştı ki, o da ansızın kayıplarakarıştı.

Başka çıkar yol kalmamıştı.

Harry, "Özür dilerim," dedi tombul kadına.

"Merhaba, yavrum," dedi kadın. "Hogwarts'a ilk gidişinmi? Ron da yeni."

Oğullarının sonuncusunu, en küçüklerini gösterdi. Uzunboylu, zayıf, leylek bacaklı, çilli, sivri burunlu bir çocuktubu, elleriyle ayakları kocamandı.

"Evet" dedi Harry. "bir şey soracaktım- ben- benbilmiyorum-"

Kadın, "Perona nasıl gideceğini mi?" dedigülümseyerek; Harry baş salladı.

"Kolay," dedi kadın. "Bütün yapacağın, dokuzuncuylaonuncu peronları ayıran bölmeye yürümek. Dosdoğrugit, durma, bölmeye çarparım diye de korkma, bu çokönemli. Heyecanını bastıramıyorsan, koşar adım git.Hadi, Ron'dan önce seni yollayalım."

"Peki," dedi Harry.

El arabasını iterek çevirdi, bölmeye baktı. Pek sağlamgörünüyordu.

Page 114: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Yürümeye başladı. Dokuzuncu, onuncu peronlarakoşuşturanlar, onu iterek yol açtılar kendilerine. Harryadımlarını hızlandırdı. Bilet gişesine toslayacak, başıderde girecekti - el arabasını iterek koşuyordu şimdi -bölme yaklaşıyor, yaklaşıyordu - duramıyordu da - elarabası denetimden çıkmıştı - bir adım kalmıştı bölmeye- çarptı çarpacaktı - gözlerini yumdu -

Çarpmadı... koşmayı sürdürdü... gözlerini açtı.

İnsanlarla dolu bir peronda kırmızı bir buharlı trenbekliyordu. Tepelerindeki tabelada “Hogwarts Ekspresi,kalkış saati: 11” yazıyordu. Harry arkasına baktı, biletgişesinin yerinde “Peron Dokuz Üç Çeyrek” yazılı demirişlemeli bir kemer vardı. Başarmıştı.

Lokomotiften yayılan duman kalabalığı sarmıştı,ayaklarının dibinde her renkten kediler koşuyordu.Baykuşlar, ağır sandıkların takırtıları, gıcırtıları arasındabirbirlerini selamlıyordu.

İlk birkaç vagon öğrencilerle dolmuştu şimdiden, bazılarıpencereden sarkmış, aileleriyle konuşuyor, bazıları dayer kavgası ediyordu. Harry boş bir yer bulabilmek içinel arabasını iterek peron boyunca ilerledi. Yuvarlakyüzlü bir çocuğun yanından geçti; çocuk, "Yinekurbağamı kaybettim, nine," diyordu.

Harry, yaşlı kadının, "Ah, Neville," diye iç çektiğiniduydu.

Perçemli bir çocuğun çevresini küçük bir kalabalıksarmıştı.

"Bir bakalım, Lee, ne olursun."

Page 115: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Çocuk kolunun altındaki kutunun kapağını açtı, içindekişey uzun, kıllı bacağını uzatınca, herkes çığlıklar attı,haykırdı.

Harry kalabalığı yararak ilerledi, trenin arkalarında boşbir kompartıman buldu sonunda. Önce Hedwnig'i koyduiçeriye, sonra da sandığını ite kaka tren kapısınagötürdü. Bir ucundan tutarak kaldırmaya çalıştı,basamağa koyacaktı, ama beceremedi, iki kereayağının üstüne düşürdü.

"Yardım ister misin?" Bölmede arkasından gittiği kızılsaçlı ikizlerden biriydi bu.

"Evet, lütfen," diye soludu Harry.

"Hey, Fred! Gel de yardım et!"

İkizlerin yardımıyla, Harry'nin sandığı trene çıkarılıpkompartımanın bir köşesine konuldu.

Gözlerine düşen terli saçlarını arkaya iterek, "Sağolun,"dedi Harry.

İkizlerden biri, ansızın, Harry'nin alnındaki izigöstererek, "Nedir bu?" diye sordu.

Öteki ikiz, "Vay canına!" dedi. "Yoksa sen -?"

"Evet, o," dedi ikizlerden ilki. Harry'ye döndü: "Öyle değilmi?"

"Ne öyle değil mi?" diye sordu Harry.

İkizler, bir ağızdan, "Harry Potter!" diye haykırdılar.

"Haa, o mu," dedi Harry. "Yani -evet- ben oyum."

İki çocuk da hayranlıkla gözlerini diktiler ona, Harrykıpkırmızı kesildi. Neyse ki, trenin açık kapısından bir

Page 116: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ses geldi de, o sıkıntılı durumdan kurtuldu.

"Fred? George? Orada mısınız?"

"Geliyoruz, anne."

İkizler Harry'ye son bir kez göz atarak trenden atladılar.

Pencerenin yanına oturdu Harry, kendini yarı gizleyerekperondaki kızıl saçlı aileyi gözetledi, nelerkonuşulduğuna kulak kabarttı. Anneleri mendiliniçıkarmıştı.

"Ron, burnunda bir şey var."

Çocukların en küçüğü geri çekilmeye çalıştı, amaannesi yakaladı onu, burnunun ucunu silmeye başladı.

"Anne- bırak." Silkinerek kurtuldu.

İkizlerden biri, "Aaah, bastıbacak Ronnie'nin burnundabir şey mi var?" dedi.

"Kes sesini," dedi Ron.

Anneleri, "Percy nerede?" dedi.

"Şimdi geliyor."

Çocukların en büyüğü belirdi. Dalgalı siyah Hogwartscüppesini geçirmişti sırtına; Harry cüppenin göğsünde,üstünde SB harfleri yazılı, pırıl pırıl gümüş bir rozetgördü.

"Fazla kalamam, anne," dedi Percy. "Öndeyim, sınıfbaşkanlarına ayrılmış iki kompartıman var -"

İkizlerden biri, son derece şaşırmış gibi, "Sınıf başkanımısın sen?" dedi. "Bilmiyorduk, daha önce söyleseydinya."

Page 117: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Bir dakika," dedi öteki ikiz, "galiba bu konuda bir şeylersöylemişti. Bir kere -"

"Ya da iki kere -"

"Bir dakika -"

"Yaz boyunca -"

"Eeh, kesin artık," dedi Sınıf Başkanı Percy.

İkizlerden biri, "Nasıl oluyor da, yeni bir cüppe alınıyorona?" dedi.

Keyifle, "O, sınıf başkanı çünkü," dedi anneleri. "Pekicanım, güzel bir ders yılı dilerim sana - oraya varınca birbaykuşla haber yolla."

Percy'yi yanaklarından öptü, Percy gitti. Anne, ikizleredöndü sonra.

"Şimdi, siz ikiniz- bu yıl uslu durun. Eğer bir baykuşdaha haber getirirse -tuvaleti taşırdığınıza dair ya da-"

"Tuvaleti taşırmak mı? Hiç böyle bir şey yapmadık ki."

"Yine de iyi fikir, anne, sağol."

"Hiç de komik değil. Ron'a da göz kulak olun."

"Merak etme, bastıbacak Ronnie bizim yanımızdagüvende."

Ron, "Kes sesini," dedi yine. Boyu neredeyse ikizlerkadar uzundu, annesinin sildiği burnu hâlâ pembeydi.

"Hey, anne, bil bakalım! Bil bakalım trende kimigördük?"

Harry, baktığını görmesinler diye hemen geri çekildi.

Page 118: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Hani istasyonda yanımızda duran o siyah saçlı çocukvardı ya? Kimmiş o, biliyor musun?"

"Kimmiş?"

"Harry Potter!"

Küçük kızın sesini duydu Harry.

"Ah, anne, trene çıkıp görebilir miyim onu, anne,n'olursun..."

"Daha önce gördün ya, Ginny, hem bundan hoşlanmaz,hayvanat bahçesinde maymunları mı seyrediyorsun?Gerçekten o mu, Fred? Nereden biliyorsun?"

"Kendisine sordum. İzi gördüm. Tam alnında- şimşekgibi."

"Zavallı yavrucak- tevekkeli yapayalnızdı. Şaşırmıştımben de. Perona nasıl gidileceğini sorarken öyleterbiyeliydi ki."

"Bırak şimdi onu, acaba Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'innasıl biri olduğunu hatırlıyor mudur?"

Anneleri birden bire sertleşti.

"Bunu sormanı yasaklıyorum, Fred. Sakın bunu sorayımdeme ona. Okuldaki ilk gününde bunu hatırlatman pekgerekiyormuş gibi."

"Tamam, sinirlenme."

Bir düdük öttü.

"Hadi, çabuk olun!" dedi kadın, üç çocuk trene bindi.Anneleri yanaklarına güle güle öpücüğü kondursun diyepencereden eğildiler, küçük kız ağlamaya bağladı.

Page 119: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Ağlama, Ginny, sana bir sürü baykuş yollarız."

"Sana Hogwarts'tan bir de tuvalet kapağı göndeririz."

"George!"

"Şaka ediyordum, anne."

Tren hareket etti. Harry çocukların annelerine elsalladığını, kardeşlerinin de yarı gülerek, yarı ağlayaraktrenin yanı sıra koştuğunu gördü; kız koştu, koştu,sonunda tren hızlanınca geride kaldı, el salladı.

Harry, tren köşeyi dönünce anneyle kızın gözden yokolduğunu gördü. Pencerenin önünden evler geçiyorduhızla. Yüreğinin büyük bir heyecanla kabardığını duyduHarry. Başına neler geleceğini bilmiyordu- ama geridebıraktıklarından daha kötü şeyler yaşamayacağı kesindi.

Kompartımanın kapısı açıldı, kızıl saçlı çocukların enküçüğü girdi içeri.

Harry'nin karşısındaki koltuğu göstererek, "Kimseoturuyor mu burada?" diye sordu. "Her yer dolu."

Harry iki yana salladı başını, çocuk oturdu. Harry'ye birgöz attı, sonra hiç ona bakmamış gibi, birden birepencereden dışarıyı seyretmeye koyuldu. Harry,burnundaki siyah lekenin hâlâ silinmemiş olduğunugördü.

"Hey, Ron!"

İkizler gelmişlerdi.

"Bak, biz trenin ortasına gidiyoruz- Lee Jordan'da devbir tarantula örümceği var."

"Peki," diye mırıldandı Ron.

Page 120: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Harry," dedi öteki ikiz, "Kendimizi tanıtmış mıydık? BizFred ve George Weasley. Bu da kardeşimiz Ron. Sonragörüşürüz."

Harry'le Ron, "Güle güle," dediler. İkizler çıkıpkompartıman kapısını kapattılar.

Ron dayanamadı artık, "Sen sahiden Harry Pottermısın?" diye sordu.

Harry baş salladı.

"İyi öyleyse- Fred'le George'un şakalarından birisanmıştım," dedi Ron. "Sahiden orada -"

Harry'nin alnını gösterdi.

Harry, şimşek biçimindeki yara izini göstermek içinsaçını geriye attı. Ron uzun uzun baktı.

"Demek Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen tam oraya -?"

"Evet," dedi Harry, "ama hatırlamıyorum."

Ron, merakla, "Hiçbir şey hatırlamıyor musun?" dedi.

"Şey- bir sürü yeşil ışık hatırlıyorum, ama o kadar." "Vaycanına!" dedi Ron. Oturup Harry'ye baktı bir an, sonrane yaptığının farkına varmış gibi, ansızın penceredendışarıyı seyretmeye koyuldu yine.

Ron Harry'yi ne kadar ilginç bulmuşsa, Harry de Ron'u okadar ilginç bulmuştu, "Bütün ailen büyücü mü?" diyesordu.

"Şey- galiba öyle," dedi Ron. "Annemin bir küçük kuzenivar sadece, muhasebeci, ama ondan da hiç sözetmeyiz."

"Öyleyse şimdiden bir takım büyüler biliyorsundur."

Page 121: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Diagon Yolu'ndaki solgun yüzlü çocuğun sözünü ettiğiköklü büyücü ailelerden biriydi Weasley'ler.

"Muggle'larla yaşadığını duymuştum," dedi Ron. "Nasılinsanlar onlar?"

"Korkunç- şey, hepsi değil tabii. Ama teyzem de,eniştem de, kuzenim de korkunç. Keşke benim de üçbüyücü kardeşim olsaydı."

"Beş," dedi Ron. Nedense kederlenivermişti. "Benailemde Hogwarts'a giden altıncı kişiyim. Çok şeygördüm sayılır. Bill'le Charlie mezun oldular - Billöğrenciler başkanıydı, Charlie de Quidditch kaptanı.Şimdi Percy sınıf başkanı. Fred'le George yaramazlar,ama dersleri iyidir, herkesi eğlendirirler. Benim de onlargibi olmamı istiyorlar, ama onlar gibi olmamın bir anlamıyok ki, her şeyi ilk yapan onlar çünkü. Beş kardeşinvarsa, zaten hiçbir şeyin yeni olamaz. Bana Bill'in eskicüppelerini, Charlie'nin eski asasını, Percy'nin eskifaresini verdiler."

Ron elini iç cebine atıp, uyuklayan şişman, külrengi birfare çıkardı.

"Adı Scabbers, bir işe yaramıyor, uyandığı yok ki.Babam, sınıf başkanı seçildiği için Percy'ye bir baykuşaldı, ama para bittiği- neyse, bana da Scabbers kaldı."

Ron'un kulakları pembeleşti. Çok konuştuğunudüşünüyordu galiba, çünkü yine pencereden bakmayabaşladı.

Harry, baykuş alacak kadar para kalmamasının hiç deayıp bir şey olmadığını düşünüyordu. Bir ay öncesinekadar onun da hiç parası olmamıştı, Ron'a hepsini

Page 122: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

anlattı, Dudley'nin eskilerini giydiğini, doğum günündehiç dişe dokunur bir armağan almadığını. Ron'un keyfiyerine gelir gibi oldu.

"... Hagrid bana söyleyinceye kadar, ne büyücülüktenhaberim vardı, ne anne babamdan, ne deVoldemort'dan "

Ron'un soluğu tıkanır gibi oldu.

"Ne oldu?" dedi Harry.

"Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'in adını söyledin!" dedi Ron,hem şaşırmışa hem etkilenmişe benziyordu. "Her şeyaklıma gelirdi de, senin-"

“Bu adı söyleyerek ne kadar cesur olduğumukanıtlamaya filan çalışmıyorum," dedi Harry."Söylenmemesi gerektiğini bilmiyordum. Ne demekistediğimi anlıyor musun? Öğreneceğim daha dünyakadar şey var... herhalde," diye ekledi; uzun süredirkafasına takılan bir şeyi dile getiriyordu.

"Sınıfta en kötü öğrenci galiba ben olacağım."

"Olmayacaksın. Muggle ailelerden gelen bir sürüöğrenci var, her şeyi çabucak öğreniyorlar."

Onlar konuşadursun, tren Londra dışına çıkmıştı. Şimdiineklerle, koyunlarla dolu otlaklardan geçiyorlardı hızla.Bir süre konuşmadılar, tarlaların, patikaların yıldırımhızıyla geçişini seyrettiler.

Saat yarıma doğru büyük bir şangırtı koptu koridorda,güleç yüzlü, gamzeli bir kadın kompartımanın kapısınıaçıp, "Seyyar büfeden bir şey ister misiniz, yavrularım?"dedi.

Page 123: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Kahvaltı etmemişti Harry, ayağa fırladı, ama kulaklarıyine pespembe kesilen Ron sandviç getirdiğinimırıldandı. Harry koridora çıktı.

Dursley'lerle otururken şeker almak için hiç parasıolmamıştı, şimdi ise cepleri taşıyabileceği kadar Marsgofreti almaya yetecek altınlarla, gümüşlerle doluydu-ama Mars Gofreti yoktu kadında. Harry'nin daha önceömründe görmediği Bertie Botts'un Bin Bir Çeşit FasulyeŞekerlemesi, Balonlu Yıldız Cikleti, Çikolatalı Kurbağa,Balkabağı Poğaçası, Kazan Pastası, Meyankökü Asasıve buna benzer garip şeyler vardı. Hepsinden tatmakistiyordu Harry, ne varsa biraz biraz aldı, kadına on birgümüş Sickle ve yedi bronz Knut verdi.

Aldıklarını kompartımana getirip boş bir koltuğayığarken, Ron şaşkınlıkla seyretti onu.

"Çok acıktın galiba."

Harry, balkabağı poğaçasından bir ısırık alırken,"Açlıktan ölüyorum," dedi.

Ron koca bir çıkın çıkarıp açmıştı. Dört sandviç vardıçıkının içinde. Birini kenara koyarak, "Konserve sığır etisevmediğimi hep unutur," dedi.

Harry bir poğaça uzatarak, "İstersen değiş tokuş edelim"dedi. "Hadi-"

"Bunu istemezsin ki, kupkuru," dedi Ron. "Pek vaktiolmuyor," diye ekledi aceleyle, "Beşimize birdenyetişemiyor."

"Hadi, bir poğaça al," dedi Harry, daha önce ne okimseyle, ne de kimse onunla bir şey paylaşmıştı.

Page 124: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Orada oturup Harry'nin poğaçalarını, pastalarını, bütünaldıklarını birlikte yemek ne güzel bir duyguydu(sandviçler bir kenara atılıp unutulmuştu).

Çikolatalı Kurbağa paketini göstererek, "Nedir bu?" diyesordu Harry. "Sahici kurbağa değiller ya?"

Artık dünyada hiçbir şey şaşırtmayacaktı onu.

"Hayır," dedi Ron. "Ama içindeki karta bak bakalım.Bende Agrippa eksik."

"Ne?"

"Sahi, bilmiyorsun tabii - Çikolatalı Kurbağa'ların içindenkart çıkar, biriktirirsin - Ünlü Cadılar ve Büyücüler.Beşyüz tane kadar var bende, ama Agrippa ile Ptolemyeksik."

Harry, Çikolatalı Kurbağa paketini açıp içindeki kartıçıkardı. Bir adamın yüzü vardı kartta. Dar çerçeveli birgözlük takmıştı adam, kemerli upuzun bir burnu,dümdüz kır saçları, sakalı, bir de bıyığı vardı. Resminaltında adı yazılıydı: Albus Dumbledore.

"Demek Dumbledore buymuş!"

"Daha önce Dumbledore adını hiç duymadın mı yoksa?"dedi Ron. "Bir kurbağa da ben alabilir miyim? BelkiAgrippa bulurum- sağol-"

Harry kartın arkasını çevirip okumaya başladı:

Albus Dumbledore, Hogwarts Müdürü.

Birçok kişi tarafından modern zamanların en büyükbüyücüsü olarak kabul edilen Profesör Dumbledore,

Page 125: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

özellikle 1945'te kara büyücü Grindelwald'ıyenmesiyle, ejderha kanının on iki ayrı konudakullanılışını bulmasıyla ve arkadaşı NicolasFlamel'la simya konusunda yürüttüğü çalışmalarlaünlüdür. Profesör Dumbledore oda müziğinden veon lobutlu bowlingden hoşlanmaktadır.

Harry kartı bir daha çevirdi, Dumbledore'un yüzünün yokolduğunu görünce şaşırdı. "Gitmiş!" "Eee, bütün günburada kalamaz ya," dedi Ron.

"Geri gelir nasıl olsa. Off, bir Morgana daha, altı taneMorgana'm oldu... sen ister misin? Toplamayabaşlayabilirsin."

Ron'un gözleri, açılmayı bekleyen Çikolatalı Kurbağapaketlerine dikilmişti.

"Keyfine bak," dedi Harry. "Ama, biliyor musun,Muggle'lar dünyasında insanlar fotoğraflardan çekipgitmezler."

Ron, şaşkınlıkla, "Sahi mi?" dedi. "Hiç kıpırdamazlar mıyani? Tuhaf!"

Harry, Dumbledore'un yeniden dönüp karta yerleştiğinive kendisine belli belirsiz gülümsediğini gördü. Ron'u,Ünlü Cadılar ve Büyücüler kartlarına bakmak değil de,kurbağaları yemek daha çok ilgilendiriyordu anlaşılan,ama Harry gözlerini kartlardan ayıramıyordu. Kısasürede Dumbledore ile Morgana'nın yanı sıraWoodcroft'lu Hengist'i, Alberic Grunnion'ı, Circe'yi,Paracelsus'u, Merlin'i de oldu. Sonunda, burnunu

Page 126: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

kaşıyıp duran Kelt rahibelerinden Cliodna'yı bir yanabırakıp Bertie Botts'un Bin Bir Çeşit FasulyeŞekerlemeleri'nden birini açtı.

Ron, Harry'yi, "Çok dikkatli olmalısın," diye uyardı. "Binbir çeşit diyorlar ya, gerçekten bin bir çeşittir, her tattaşekerleme vardır içinde - çikolatalı, naneli, marmelatlışekerlemelerin yanı sıra ıspanaklı, karaciğerli, işkembelişekerlemeler de çıkabilir. George, umacı tadında birşekerleme bile yemiş, öyle diyor."

Ron bir yeşil fasulye aldı eline, dikkatle baktı, ucundanısırdı.

"Pöff - gördün mü? Lahana."

Bin bir çeşit şekerlemelerden epeyce yediler. Harry'ninkısmetine kızarmış ekmekli, hindistan cevizli, kurufasulyeli, çilekli, körili, çimenli, kahveli, sardalyalışekerlemeler çıktı; Ron'un el sürmeyi göze alamadığıtuhaf, gri bir şekerlemeyi yemeye bile cesaret etti Harry-o da biberli çıktı.

Pencerenin önünden akıp giden manzara gittikçeyabansılaşıyordu şimdi. O düzenli tarlalar yoktu artık.Onların yerini korular, kıvrılarak akan ırmaklar, koyuyeşil tepeler almıştı.

Kompartımanın kapısı vuruldu, Peron Dokuz ÜçÇeyrek'te Harry'nin yanından geçen yuvarlak yüzlüçocuk girdi içeri. Dokunulsa ağlayacak gibiydi.

"Özür dilerim," dedi, "bir kurbağa gördünüz mü?"

Harry'le Ron başlarını iki yana sallayınca, inlemeyebaşladı çocuk. "Yitirdim onu! Boyuna benden kaçıyor!"

Page 127: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Bir yerden çıkar," dedi Harry.

Çocuk yıkılmıştı sanki. "Peki," dedi. "Görecekolursanız..."

Çıkıp gitti.

"Niye o kadar üzülüyor, anlamadım," dedi Ron. "Eğerben bir kurbağa getirseydim, onu hemencecik yitirmeyebakardım. Neyse, ben de Scabbers'ı getirdim,konuşmam doğru olmaz."

Fare, Ron'un kucağında hâlâ uyukluyordu.

Ron, tiksintiyle, "Ölecek olsa farkına bile varmazsın,"dedi. "Dün rengini sarıya çevirmeye çalıştım, daha ilginçolsun diye, ama büyü işe yaramadı. Bak, göstereyimsana..."

Sandığını karıştırıp eski mi eski bir asa çıkardı. Her yanıçentik çentikti, ucunda da beyaz bir şey parlıyordu. Tekboynuzlu at kılı - neredeyse çıkacak içinden.

“Neyse-"

Asasını tam kaldırmıştı ki, kompartımanın kapısı açıldı.Kurbağası kaçan çocuk gelmişti yine, yanında da bir kızvardı. Kız, yeni Hogwarts cüppesini giymişti bile.

"Bir kurbağa gören oldu mu? Neville kurbağasınıyitirmiş," dedi. Sesi buyururcasına çıkıyordu, gürkahverengi saçları vardı, ön dişleri oldukça iriydi.

"Görmediğimizi daha önce söyledik ona," dedi Ron, amakız onu dinlemiyordu bile, elindeki asaya bakıyordu.

"Büyü mü yapıyorsun? Görelim bakalım." Oturdu. Ronköşeye kıstırılmıştı. "Şey- peki öyleyse." Boğazını

Page 128: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

temizledi. "Gün ışığı, nergis, çimen, papatya, Bu şişkofareyi çevir sarıya." Asasını salladı, ama bir şey olmadı.Scabbers hâlâ külrengiydi, mışıl mışıl uyuyordu.

"Bu gerçek bir büyü mü sence?" dedi kız. "Pek işeyaramadı, öyle değil mi? Ben, alıştırma olsun diye,birkaç basit büyü denedim, hepsinden de sonuç aldım.Ailemde kimsenin büyüyle ilgisi yok, bana mektupgeldiğinde hepimiz şaşırdık, ama çok sevindim, ne deolsa en iyi büyücülük okulu bu, öyle diyorlar -derskitaplarını şimdiden ezberledim, sanırım bu kadarıyeterli- sahi, benim adım Hermione Granger, sizkimsiniz?"

Bütün bunları hızlı hızlı söylemişti.

Harry Ron'a baktı, onun da ders kitaplarınıezberlemediği şaşkın yüzünden belliydi, bunu görmekHarry'yi rahatlattı.

"Ben Ron Weasley," diye mırıldandı Ron.

"Harry Potter," dedi Harry.

"Sahi mi?" dedi Hermione. "Senin hakkında her şeyibiliyorum tabii - birkaç tane de yardımcı kitap aldım,senin adın Çağdaş Sihir Tarihi'nde, Karanlık SanatlarınYükselişi ve Çöküşü'nde, bir de Yirminci Yüzyılın BüyükBüyücülük Olayları'nda geçiyor."

Harry, şaşkınlık içinde, "Öyle mi?" dedi.

"Hoppala," dedi Hermione, "bilmiyor muydun? Benolsam, hakkımda yazılmış her şeyi öğrenmeyeçalışırdım. Hangi binada kalacağınız belli mi? Bensoruşturup durdum, keşke Gryffindor'a verseler, en iyisi

Page 129: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

orasıymış, Dumbledore da orada kalmış, amaRavenclaw da fena değilmiş galiba... Neyse, biz gidipNeville'in kurbağasını arayalım. Siz de giyinseniz artık,neredeyse geliyoruz."

Kurbağasız çocuğu sürükleyerek çıktı.

"Aman," dedi Ron, "onun olmadığı bir binaya versinlerde, hangisine verirlerse versinler." Asasını sandığakoydu yine. "Bu da tam palavra - George verdi, işeyaramadığını bile bile."

Harry, "Kardeşlerin hangi binada kalıyor?" diye sordu.

"Gryffindor'da," dedi Ron. Kederlere bürünmüştü yine."Annemle babam da orada kalmış. Beni orayavermezlerse kim bilir ne düşünürler. Ravenclaw da fenadeğil galiba, ama Slytherin'e verirlerse yandım."

"Vol- yani, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen de oradaymış,değil mi?"

"Öyle," dedi Ron. Keyfi kaçmıştı, arkasına yaslandı.

Harry, Ron'un kafasını başka konulara çekmek için,"Biliyor musun," dedi, "Scabbers'ın bıyıklarının ucu dahaaçık renk. Ağabeylerin mezun olduklarına göre, şimdi neyapıyorlar?"

Harry, bir büyücünün okulu bitirdikten sonra ne yaptığınımerak ediyordu.

"Charlie Romanya'da, ejderhaları inceliyor. Bill deAfrika'da Gringotts için çalışıyor," dedi Ron. "Gringotts'uduydun mu? Gelecek Postası'nda yazıyordu, amaMuggle'lar o gazeteyi bilmezler- birileri sımsıkı korunanbir kasayı soymaya kalkmış."

Page 130: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry gözlerini dikti ona.

"Sahi mi? Peki, ne yapmışlar onlara?"

"Hiçbir şey, bu yüzden gazeteye geçmişti.Yakalanmamışlar. Babamın söylediğine bakılırsa, bunuyapsa yapsa ancak bir Kara büyücü yapar, Gringotts'aancak o yaklaşabilir, ama bir şey almamışlar, garip olanda bu zaten. Tabii böyle bir şey olunca, arkasında Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen vardır diye herkes korkuyor."

Harry kafasında bu haberi değerlendirmeye çalıştı.

Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'in adı ne zaman geçse,içinde bir korku uyanıyordu. Herhalde büyü dünyasınagirmenin yarattığı bir şeydi bu, "Voldemort" yerine "Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen" demek, o korkuyu biraz olsunhafifletiyordu sanki.

Ron, "Sen hangi Quidditch takımını tutuyorsun?" diyesordu.

Harry, "Şey- hiçbirini bilmiyorum ki," demek zorundakaldı.

"Ne?" Şaşkınlıktan kalakalmışça Ron. "Gör de bak,dünyanın en güzel oyunudur-" Sonra dört topla nasıloynandığını, yedi oyuncunun neler yaptığını,kardeşleriyle gittiği unutulmaz maçları, parası olunca netür bir süpürge alacağını anlattı. Tam oyununinceliklerine geçmişti ki, kompartımanın kapısı açıldıyine, ama bu kere gelenler ne kurbağasını yitirenNeville'di, ne de Hermione Granger'dı.

Üç çocuk girdi içeri, Harry ortadakini hemen tanıdı:Madam Malkin'in dükkanındaki solgun yüzlü çocuktu bu.

Page 131: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry'ye Diagon Yolu'nda gösterdiğinden çok daha fazlabir ilgiyle bakıyordu.

"Doğru mu?" dedi. "Bütün trende söylüyorlar, HarryPotter bu kompartımandaymış diye. Demek sensin o?"

"Evet," dedi Harry. Öteki çocuklara bakıyordu. İkisi de iriyarıydı, son derece kötü kalpliye benziyorlardı. Solgunyüzlü çocuğun iki yanında, onun korumaları gibiduruyorlardı.

Harry'nin onlara baktığını gören solgun yüzlü çocuk,"Sahi, bu Crabbe, bu da Goyle," dedi. "Benim adım daMalfoy, Draco Malfoy."

Ron hafifçe öksürdü, bu öksürüğün arkasında alaygizliydi sanki. Draco Malfoy ona baktı.

"Adım pek mi komik? Senin kim olduğunu sormamagerek yok. Babam bütün Weasley'lerin kızıl saçlı, çilliolduklarını, yetiştirebileceklerinden çok daha fazla çocukyaptıklarını anlatmıştı."

Harry'ye döndü yine.

"Bazı büyücü ailelerin ötekilerden üstün olduğunuyakında anlayacaksın, Potter. Yanlış kimselerlearkadaşlık kurmaktan vazgeçersen, yardıma hazırım."

Tokalaşmak için elini uzattı Harry'ye, ama Harry onunelini sıkmadı.

Soğuk bir sesle, "Neyin doğru, neyin yanlış olduğunaben kendim karar verebilirim, sağol," dedi.

Draco Malfoy kıpkırmızı kesilmedi, ama solgunyanakları hafifçe pembeleşti.

Page 132: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ağır ağır, "Senin yerinde olsam, ayağımı denk alırdım,Potter," dedi. “Terbiyeni takınmazsan, sonun annenlebabanın sonuna benzer. Onlar da kendileri için neyin iyineyin kötü olduğunu bilmiyorlardı. Weasley'ler gibiayaktakımıyla ya da Hagrid gibilerle arkadaşlık edersen,cezanı çekersin."

Harry'le Ron ayağa kalktılar. Ron'un suratı da saçlarıgibi kıpkızıl kesilmişti.

"Sen bir daha söylesene şunu," dedi.

Malfoy, burnunu çekerek, "Ne o, bizimle kavga mıedeceksin yoksa?" dedi.

"Şimdi çekip gitmezsen, evet," dedi Harry; Crabbe de,Goyle da, hem kendisinden hem Ron'dan çok dahairiydi, ama yüreğine bir cesaret gelmişti.

"Ama gitmek istemiyoruz ki, öyle değil mi, çocuklar?Yemeğimizi yedik bitirdik, burada daha bir sürü yiyecekvar."

Goyle, Ron'un yanındaki Çikolatalı Kurbağa'lara uzandı-Ron atıldı, ama daha ona elini bile sürmeden Goylekorkunç bir çığlık attı.

Parmağının ucundan Scabbers sarkıyordu, fare keskindişlerini Goyle'un kemiğine kadar batırmıştı- Goyleuluyarak Scabbers'ı sallayıp dururken, Crabbe ileMalfoy gerilediler, sonunda parmaktan kurtulduScabbers, havada uçup pencerenin camına çarptı, üççocuk da hemen yok oldular. Şekerler arasında başkafareler olduğunu sanıyorlardı belki, belki de ayak sesleriduymuşlardı, çünkü bir saniye sonra Hermione Grangerçıkageldi.

Page 133: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Yerlere saçılmış şekerlere, Scabbers'ı kuyruğundantutup kaldıran Ron'a bakarak, "Ne oluyor burada?" diyesordu.

Ron, "Galiba bayılmış," dedi Harry'ye. Scabbers'a dahayakından baktı. "Hayır -bayılmamış- uykuya dalmışyine."

Gerçekten de uyuyakalmıştı.

"Malfoy'u daha önce tanıyor muydun?"

Harry, Diagon Yolu'ndaki karşılaşmalarını anlattı.

Ron, esrarengiz bir sesle, "Ailesinden söz edildiğiniduymuştum," dedi. "Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen yokolduktan sonra bizim safımıza ilk geçen ailelerdenbiriymiş. Kendilerine büyü yapıldığını söylemişler.Babam inanmıyor buna. Malfoy'un babasının KaranlıkYan'a kendi isteğiyle katıldığını söylüyor." Hermione'yedöndü. "Bir şeyler yemez miydin?"

"Siz acele edin de cüppelerinizi giymeye bakın, birazönce öne gidip makinistle konuştum, pek az yolumuzkalmış. Siz kavga mı ettiniz yoksa? Daha okula bilevarmadan birbirinize girmişsiniz!"

Ron, suratını asarak, "Biz kavga etmedik, Scabbers etti”dedi. "Şimdi biz üstümüzü değişirken çıkar mısın?"

Hermione, genizden gelen bir sesle, "Peki," dedi."Kendimi buraya attım, çünkü dışarıdakiler çocukçadavranıyorlar, koridorda koşup duruyorlar. Senin deburnunda leke var, farkında mısın?"

Onun arkasından öfkeyle baktı Ron. Harry penceredendışarıya göz attı. Hava kararıyordu. Mosmor bir göğün

Page 134: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

altındaki dağları, ormanları görebiliyordu. Trengerçekten yavaşlıyor gibiydi.

Ron'la ceketlerini çıkarıp uzun siyah cüppelerini giydiler.Ron'unki biraz kısaydı, eteğinin altından lastikayakkabıları görülebiliyordu.

Trende bir ses yankılandı: "Beş dakika içindeHogwarts'ta olacağız. Lütfen eşyalarınızı trende bırakın,onlar okula ayrıca götürülecektir."

Harry'nin midesi kasıldı heyecandan, Ron'un çilli yüzüde bembeyaz kesilmişti. Kalan şekerleri ceplerinedoldurup koridordaki kalabalığa katıldılar.

Tren yavaşladı, yavaşladı, sonunda durdu. Herkeskapılara saldırıp küçük, karanlık bir perona indi. Harrysoğuk gece havasında ürperdi. Tepelerinde bir lambanınışığı belirdi ansızın, Harry tanıdık bir ses duydu: "Birincisınıflar! Birinci sınıflar buraya! İyisin ya, Harry?"

Bir kafalar denizi üstünde Hagrid'in kocaman, kıllı suratıbelirdi.

"Hadi, peşimden gelin- başka birinci sınıf var mı?Adımlara dikkat! Birinci sınıflar peşimden gelsin!"

Kaya sendeleye, dik, daracık bir patikada Hagrid'iizlediler. İki yan da öylesine karanlıktı ki, Harry oralardakoca ağaçlar olduğunu düşündü. Kimse pekkonuşmuyordu. Boyuna kurbağasını yitiren Neville bir ikikere burnunu çekti.

Hagrid, omuzunun üstünden, "Bir saniye sonraHogwarts'ı ilk defa göreceksiniz," diye seslendi, "hemenşurayı dönünce."

Page 135: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Bir "Ooooo!" yükseldi çocuklardan.

Dar patika ansızın büyük, siyah bir gölün kıyısınaaçılmıştı. Karşı yakadaki yüksek bir dağın tepesinde,yıldızlı göğün altında, ışıklı pencereleri, bir sürükulesiyle dev bir şato vardı.

Kıyıda bekleyen kayıklar filosunu göstererek, "Dörderkişiden fazla binilmeyecek!" diye seslendi Hagrid.Harry'le Ron'un kayığına Nevile'le Hermione de bindiler.

Tek başına bir kayığa kurulan Hagrid, "Herkes tamammı?" diye bağırdı. "Peki öyleyse- İLERİ!"

Kayıklar filosu, cam kadar düzgün gölün üstündekayarak ilerlemeye başladı ansızın. Kimsekonuşmuyordu, herkes tepedeki büyük şatoyabakıyordu. Şato, yükseldiği yamaca yaklaşıldıkça dahada büyüyordu sanki.

Baştaki kayıklar yamaca varınca, "Eğin kafalarınızı!"diye bağırdı Hagrid; herkes kafasını eğdi, kayıklaryamacın önündeki girişi perdeleyen sarmaşıklararasından kaydı. Şatonun altına kadar uzanan karanlıktünelden geçip bir yeraltı rıhtımına yanaştılar, kayalara,çakıllara çıktılar.

Onlar karaya ayak basarken kayıkları denetleyenHagrid, "Hey, sen! Senin kurbağan mı bu?" dedi.

Neville, ellerini uzatarak, "Trevor!" diye haykırdısevinçle. Sonra Hagrid'in lambasını izleyerek kayadakibir geçidi tırmandılar, sonunda, şatonun gölgesindeuzanan düzgün, nemli bir çimenliğe vardılar.

Page 136: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Taş basamakları çıkıp meşeden yapılmış kocaman birkapının önünde toplandılar.

"Herkes burada mı? Sen, oradaki, kurbağan yanındamı?"

Dev yumruğunu kaldırdı Hagrid, şato kapısına üç kerevurdu.

Page 137: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 138: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

YEDİNCİ BÖLÜM: SEÇMEN ŞAPKA

Kapı hemen açıldı. Zümrüt yeşili bir cüppe giymiş uzunboylu, siyah saçlı bir büyücü kadın duruyordukarşılarında. Çok sert bir yüzü vardı, Harry'nin aklınagelen ilk şey, bu kadınla ters düşülmemesi gerektiğioldu.

"Birinci sınıflar, Profesör McGonagall," dedi Hagrid.

"Teşekkür ederim, Hagrid. Bana bırak artık."

Kapıyı ardına kadar açtı. Giriş Salonu öylesine büyüktüki, içine Dursley'lerin evi bile sığabilirdi. Taş duvarlar,Gringotts'ta olduğu gibi, meşalelerle aydınlatılıyordu,tavan ise görülemeyecek kadar yüksekti, tamkarşılarındaki görkemli mermer merdiven üst katlaraçıkıyordu.

Taş döşeli salonda Profesör McGonagall'ı izlediler.Harry sağdaki kapının arkasından yüzlerce sesinoluşturduğu uğultuyu duyabiliyordu -okuldakilerin gerikalanı oradaydı herhalde- ama Profesör McGonagallonları salonun yanındaki küçük, boş bir odaya görürdü.

İçeri girip birbirlerine her zamankinden daha çoksokuldular, çevrelerine baktılar tedirginlikle.

"Hogwarts'a hoşgeldiniz," dedi Profesör McGonagall."Ders yılı başlangıcı şöleni biraz sonra başlayacak, amaBüyük Salon'da yerlerinizi almadan önce seçimyapılacak, hangi binalara verileceğiniz saptanacak.Seçim son derece önemli bir törendir, çünkü buradakaldığınız sürece, binanız Hogwarts'taki aileniz gibi

Page 139: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

olacak. Derslere kendi binanızdakilerle gireceksiniz,kendi binanızın yatakhanesinde uyuyacaksınız, boşvakitlerinizi binanızın ortak salonunda geçireceksiniz.

"Dört bina var; adları Gryffindor, Hufflepuff, Ravenclawve Slytherin. Her binanın kendi soylu tarihi var, her binaçok önemli cadılar, büyücüler yetiştirmiştir. Hogwarts'tabulunduğunuz sürece yaptığınız iyi işler bina notlarınıyükseltir, kurallara uymamak da bina notlarını düşürür.Yıl sonunda toplam notu en yüksek olan bina, BinaKupası'yla ödüllendirilir, büyük bir onurdur bu. Dilerimhepiniz kendi binanızın notlarına katkıda bulunursunuz.

"Seçim Töreni biraz sonra bütün öğrencilerin önündeyapılacak. Bu arada beklerken hepiniz kendinizeçekidüzen verin."

Gözleri bir an Neville'in sol kulağına doğru kaymışcüppesine, Ron'un kirli burnuna takıldı. Harry saçlarınıdüzeltmeye çalıştı tedirginlikle.

"Hazırlıklar tamamlanınca döneceğim," dedi ProfesörMcGonagall. "Lütfen sessizce bekleyin."

Odadan ayrıldı. Harry yutkundu.

"Nasıl bir seçim yapıp da bizi binalara ayıracaklar?" diyesordu Ron'a.

"Bir çeşit sınav herhalde. Fred'e bakılırsa, insanın çokcanı yanıyormuş, ama şaka ediyordur."

Harry'nin yüreği gümbür gümbür atmaya başladı. Sınavmı? Bütün okulun önünde? Ama hiç büyü bilmiyordu kidaha- ne yapardı? Daha geldikleri anda böyle bir şeybeklemiyordu. Çevresine bakındı merakla, herkesin

Page 140: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

korku içinde olduğunu gördü. Hermione Granger'danbaşka kimsenin pek konuştuğu yoktu, o da öğrendiğibüyüleri hızlı hızlı tekrarlıyor, acaba hangisine sığınsamdiye düşünüyordu. Harry onun söylediklerini işitmemeyeçalışıyordu. Hiç böyle tedirgin olmamıştı, okuldaöğretmeninin peruğunu, artık nasıl becerdiyse, maviyeçevirdiğini yazan raporu eve, Dursley'lere götürdüğüzaman bile. Gözlerini kapıya dikmişti. Her an ProfesörMcGonagall içeri girip onu alınyazısının yazdığı yeresürükleyebilirdi.

Derken öyle bir şey oldu ki, Harry yarım metre havayasıçradı- arkasında duran birkaç kişi çığlık atmıştı.

"Ne oluyor?"

Soluğu kesildi. Çevresindekilerin de. Arka duvardanyirmi kadar hayalet süzülmüştü odaya. İnci beyazıydıhepsi, hafifçe saydamdı, birbirleriyle konuşarak, birincisınıf öğrencilerine hiç bakmadan, kayarcasınailerliyorlardı. Bir konu üzerinde tartışıyor gibiydiler.İçlerinden şişman bir keşişe benzeyeni, "Bana kalırsa,bağışla ve unut, ona ikinci bir olanak tanımalıyız-"diyordu.

"Sevgili Keşiş, Peeves'e yeteri kadar olanak tanımadıkmı? Hepimizin adını kötüye çıkarıyor, üstelik hayalet biledeğil- sahi, siz ne arıyorsunuz burada?"

Daracık pantolonlu, yakalıklı bir hayalet birinci sınıföğrencilerini fark etmişti ansızın.

Kimse yanıt vermedi.

Çevrelerinde gülümseyerek dolaşan Şişman Keşiş,'"Yeni öğrenciler!" dedi. "Anlaşılan seçme-ayırma işlemi

Page 141: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

var."

Birkaç kişi sessizce baş salladı.

"Hufflepuff'ta görüşmek umuduyla!" dedi keşiş. "Benimeski binam orası."

"Size güle güle," dedi tiz bir ses. "Seçme Törenibaşlamak üzere."

Profesör McGonagall dönmüştü. Hayaletler teker tekersüzülerek karşı duvardan geçip yok oldular.

Yeni öğrencilere, "Tek sıra olun," dedi ProfesörMcGonagall, "beni izleyin."

Ayakları kurşun gibi ağırlaşmıştı Harry'nin, kırçıl saçlı birçocuğun arkasında sıraya girdi, onun arkasında da Ronyerini aldı, odadan çıktılar, salonun sonundaki çiftkanatlı kapıdan geçip Büyük Salon'a vardılar.

Harry böyle garip, böyle görkemli bir yeri hayal bileetmemişti. Öteki öğrencilerin oturduğu dört uzunmasanın üstünde havada uçuşan binlerce, binlercemum aydınlatıyordu ortalığı. Masalara pırıl pırıl altıntabaklar, kupalar konulmuştu. Salonun ucundaöğretmenlerin oturduğu bir başka uzun masa vardı.Profesör McGonagall birinci sınıf öğrencilerini orayagötürdü; yeniler, eski öğrencilerin karşısındasıralandılar; öğretmenler arkalarında kalmıştı. Titrekmum ışığında kendilerine bakan yüzlerce surat, solgunfenerlere benziyordu. Öğrencilerin aralarında yer almışhayaletler, puslu gümüşler gibi parlıyorlardı. Harry,kendilerine dikilmiş gözlerden kaçınmak için başınıkaldırdı, yıldızlar serpiştirilmiş kadife siyahı bir tavangördü. Hermione'nin, "Dışarıdaki gökyüzüne benzemesi

Page 142: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

için büyülenmiş. Hogwarts Tarihi'nde okumuştum," diyefısıldadığını duydu.

Orada bir tavan olduğuna, Büyük Salon'un gökyüzüneaçılmadığına inanmak çok güçtü doğrusu.

Harry başını hemen indirdi; Profesör McGonagall, yeniöğrencilerin önüne dört ayaklı bir tabure yerleştirdisessizce. Taburenin üstüne de sivri uçlu bir büyücüşapkası koydu. Yamalar içindeydi şapka, eski püsküydü,son derece kirliydi. Petunia Teyze olsa, onu evinkapısından içeri sokmazdı.

Belki de içinden tavşan çıkarmamızı isteyecekler, diyedüşündü Harry; buna benzer bir şey yapılacak- salondakim varsa gözünü şapkaya dikmişti şimdi, o da dikti.Birkaç saniye sessizlik oldu. Sonra hafifçe kıpırdadışapka. Kenarına yakın bir yerlerdeki yırtık, ağız gibiaçıldı- şapka bir şarkı tutturdu:

Bu şapka, dersiniz, çirkin mi çirkin!Ama öyle hemen karar vermeyin.Toz olurum varsa benden güzeli,Eşsizim kendimi bildim bileli.

Ne kasket dinlerim ne de silindir,Şampiyonluk kaçmaz, hep bana gelir.Hogwarts okulunda Seçmen Şapka'yım,Her gün, her ay, her yıl başka başkayım.

Karşımda şöyle bir ürperin biraz,

Page 143: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Dünyada hiçbir şey gözümden kaçmaz.Eğer geçirirsen beni başına,Gideceğin yeri söylerim sana.

Seni Gryffindor'a yollarım belki,Zamanla olursun aslanın teki,Yiğittir orada kalan çocuklar,Hepsinin yüreği, nah, mangal kadar.

Belki de düşersin Hufflepuff'a,Haksızlığı hemen kaldırıp rafa,Adalet uğruna savaşıverirsin,Her yere mutluluk götürmek için.

Ravenclaw kısmetin belki,Oradakilerin hiç çıkmaz sesi,Mantıktır onlarca önemli olan,Öyle kurtulurlar tüm sorunlardan.

Düşersin belki de Slytherin'e sen,Bir başkadır sanki oraya giden,Amaçları için neler yapmazlar,Açıklasam bitmez sabaha kadar.

Giy kafana beni! Çekinme sakın!Birinci koşul bu: Korkmayacaksın!

Page 144: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hiç kimseye gelmez kötülük benden,Şapkalar içinde en uysalıyım ben."

Şarkı sona erince salonda bir alkış koptu. Şapkaeğilerek dört masaya da selam verdi, sonra sessizliğegömüldü yine.

Ron, Harry'ye, "Demek şapkayı geçireceğiz başımıza!"diye fısıldadı. "Fred'i öldüreceğim, ifritlerle güreşmektensöz ediyordu."

Harry belli belirsiz gülümsedi. Evet, şapkayı giymek birbüyü yapmaya kalkışmaktan çok daha iyiydi, ama keşkeherkesin gözü önünde giymesek diye düşünüyordu.Şapka bir sürü soru soracaktı anlaşılan, Harry'nin ise necesareti üstündeydi, ne de hazır cevaplığı. Yüreğiağzındaydı. Eğer kendisi gibiler için bir bina olsaydı, herşey ne kadar kolaylaşacaktı.

Profesör McGonagall, elinde uzun bir parşömenkağıdıyla birkaç adım öne çıktı.

"Adınızı söylediğim zaman şapkayı giyip tabureyeoturacak, hangi binaya ayrıldığınızı öğreneceksiniz,"dedi. "Abbott, Hannah!"

Sarı at kuyruğu saçlı, pembe yüzlü bir kız çıktı ortaya,şapkayı kafasına geçirdi. Şapka gözlerine kadar indi.Kız oturdu. Bir an sessizlik

"HUFFLEPUFF!" diye bağırdı şapka.

Sağdaki masadan bir alkış koptu, Hannah gidipHufflepuff masasına oturdu. Harry, Şişman Keşişhayaletin kıza neşeyle el salladığını gördü.

Page 145: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Bones, Susan!"

Şapka, " HUFFLEPUFF!" diye bağırdı yine, Susan daseğirtip Hannah'ın yanında yerini aldı.

"Boot, Terry!"

"RAVENCLAW!"

Bu kere soldan ikinci masadan bir alkış koptu;Ravenclaw'dan birkaç kişi ayağa kalkıp, yanlarına gelenTerry'nin elini sıktı.

"Brocklehurst, Mandy" de Ravenclaw'a katıldı, ama"Brown, Lavender" yeniler arasında ilk Gryffindor'luoldu, en uçtaki sol masa alkıştan inledi; Harry, Ron'unikiz kardeşlerinin ıslık çaldıklarını gördü.

Derken "Bulstrode, Millicent" Slytherin'li oldu. BelkiHarry'ye öyle geliyordu, ama Slytherin için anlatılanonca şeyden sonra, o masadakileri hiç gözü tutmadı.

İçi bulanmaya başlamıştı şimdi. Eski okulundaki sporderslerinde nasıl takımlara ayrıldıkları geldi aklına. Enson o seçilirdi, kötü oyuncu olduğu için değil, Dudley'yeyaranmak için- kimse ondan hoşlandığının sanılmasınıistemezdi.

"Finch-Fletchley, Justin!"

"HUFFLEPUFF!"

Harry'nin gözünden kaçmadı, şapka bazen binanınadını hemen bağırıyor, bazen de karar vermek içinazıcık düşünüyordu. Sırada Harry'nin yanında durankırçıl saçlı çocuk, "Finnigan, Seamus", Gryffindor'aayrıldığını öğrenmek için taburede tam bir dakikaoturdu.

Page 146: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Granger, Hermione!"

Hermione koşarcasına gitti tabureye, şapkayı kafasınatelaşla geçirdi.

"GRYFFINDOR!" diye bağırdı şapka. Ron homurdandı.

Korkunç bir düşünce belirdi Harry'nin kafasında. Zateninsan tedirgin olmaya görsün, kafasına hep korkunçdüşünceler takılır. Ya kendisi hiç seçilmezse neolacaktı? Ya uzun süre, çok uzun süre, gözlerine kadarinen şapkayla orada öyle oturup kalırsa, sonundaProfesör McGonagall gelip şapkayı çıkarırsa, biryanlışlık olduğunu söyler de onu yeniden trenegötürürlerse?

Boyuna kurbağasını yitiren Neville Longbottom, adıseslenildiğinde, tabureye giderken sendeledi, az kalsındüşecekti. Şapkanın karar vermesi epey vakit aldı.Sonunda "GRYFFINDOR" diye bağırınca, Nevillekafasında şapkayla masaya koştu, sonra da kahkahalararasında dönüp onu "MacDougal, Morag"a uzattı.

Adı söylenince, hemen ileri atıldı Malfoy, şapkayı dahakafasına değdirir değdirmez karar açıklandı:"SLYTHERIN!"

Malfoy, son derece hoşnut, arkadaşları Crabbe ileGoyle'un yanına gitti.

Pek fazla kişi kalmamıştı şimdi.

"Moon"... "Nott"... "Parkinson"... sonra bir çift ikizkızkardeş, “Tatil" ile “Tatil"... sonra "Perks, Sally-Anne"...derken, sonunda -

"Potter, Harry!"

Page 147: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry bir adım atınca, alev hışırtılarını andıran fısıltılarınyükseldiğini duydu salonda.

"Potter mı dedi?"

"Şu ünlü Harry Potter mı?"

Şapka gözlerine inmeden önce Harry'nin son gördüğüşey, salondakilerin onu dikkatle süzmeleri oldu. Sonrada şapkanın içindeki karanlığı gördü. Bekledi.

"Hmm," diye incecik bir ses geldi kulağına. "Güç. Çokgüç. Bakıyorum, bayağı gözüpek. Kafa da fena değil.Yetenek de var, evet, öyle- kendini kanıtlama tutkusu...bak, bu ilginç... Seni nereye yollasam acaba?"

Harry taburenin kenarlarına sımsıkı yapışıp, "Slytherinolmasın, Slytherin olmasın," diye düşündü.

İnce ses, " Slytherin olmasın, ha?" dedi. "Emin misin?Biliyor musun, büyük usta olabilirsin sen, hepsi kafanıniçinde, Slytherin de büyük ustalık yolunda çok şeykazandırabilir sana - hayır mı? Eh, öyle istiyorsunmadem - GRYFFINDOR!"

Harry, şapkanın son kelimeyi salona doğru bağırdığınıduydu. Şapkayı çıkarıp ağır ağır Gryffindor masasınayürüdü. Seçildiği, üstelik Slytherin'e gönderilmediği içinöyle rahatlamıştı ki, en büyük alkışı kendisinin aldığınıfark etmedi bile. Sınıf Başkanı Percy ayağa kalkıp elinisıktı coşkuyla, Weasley ikizleri, "Potter bizde! Potterbizde!" diye bağırdılar, Harry daha önce gördüğüyakalıklı hayaletin karşısına oturdu. Hayalet hafifçekoluna vurdu onun, Harry üstüne bir kova buzlu sudökülmüş gibi ansızın ürperdi.

Page 148: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Yüce Masa'yı daha iyi görebiliyordu şimdi. Kendisine enyakın uçta Hagrid oturuyordu, gözleri karşılaşıncaHagrid baş parmağını yukarı kaldırdı. Harry degülümsedi. Orada, Yüce Masa'nın tam ortasında,kocaman yaldızlı bir koltukta Albus Dumbledoreoturuyordu. Harry, trendeki Çikolatalı Kurbağa kartındanhemen tanıdı onu. Salonda hayaletler kadar ışıl ışılparlayan tek şey, Dumbledore'un gümüş rengisaçlarıydı.

Harry, Çatlak Kazan'daki tedirgin delikanlıyı, ProfesörQuirrell'ı da tanıdı. Kafasındaki kocaman mor sarıklapek tuhaf görünüyordu.

Ayrılacak üç kişi kalmıştı sadece. "Turpin, Lisa"Ravenclaw'a düştü. Sıra Ron'a geldi. Ron'un suratıyemyeşil olmuştu şimdi. Harry gözlerini sımsıkı yumduheyecanla, bir saniye sonra da şapkanın"GRYFFINDOR!" diye bağırdığını duydu.

Ron, yanındaki iskemleye çökerken, ötekiler gibi Harryde onu uzun uzun alkışladı.

Harry'nin karşısında oturan Percy Weasley, "Bravo,Ron, harika!" dedi; bu arada "Zabini, Blaise" deSlytherin'e seçildi. Profesör McGonagall kâğıdınıkatladı, Seçmen şapka'yı alıp çıktı.

Harry önündeki boş altın tabağa baktı. Ne kadaracıktığını şimdi fark etmişti. Balkabağı poğaçalarıçoktan sindirilip gitmişti.

Albus Dumbledore ayağa kalktı. Kendisini hiçbir şeybundan daha çok mutlu edemezmiş gibi, kollarını ikiyana açıp öğrencilere gülümsedi.

Page 149: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Hoşgeldiniz!"

dedi.

"Hogwarts'ta yeni bir yıla hoşgeldiniz! Şölenbaşlamadan önce bir şeyler söylemek istiyorum.Söylüyorum işte: Zırla! Tırla! İncik! Boncuk!”“Teşekkür ederim!"

Yerine oturdu yine. Herkes çığlıklar atarak alkışladı.Harry gülsün mü gülmesin mi, bilemiyordu.

Çekinerek, Percy'ye, "Azıcık - deli midir?" diye sordu.

Percy, "Ne delisi?" dedi. "Dâhidir o! Dünyanın en iyibüyücüsü! Ama orası öyle, hafifçe kafadan çatlaktır.Patates ister misin, Harry?"

Harry'nin ağzı bir karış açıldı. Önlerindeki tabaklaryiyeceklerle doluydu şimdi. Sofrada, yemek isteyeceğihiç bu kadar çok şey görmemişti o güne kadar: Kızarmışet, kızarmış piliç, pirzola, sosis, sucuk, biftek, haşlanmışpatates, kızarmış patates, cips, mayonez, bezelye,havuç, salça, ketçap, bir de, her nedense, nane şekeri.

Dursley'ler Harry'yi aç bırakmazlardı doğrusu, amaHarry de hiçbir zaman canı istediği kadar yemekyiyemezdi. Neye uzansa Dudley kapardı hemen,kusacak kadar çok yemiş olsa bile. Harry, nane şekeridışında, her şeyden biraz biraz aldı, başladı yemeye.Hepsi çok lezzetliydi.

Page 150: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry'nin bifteğini kesmesine bakan yakalıklı hayalet,“Pek de güzel görünüyor," dedi üzüntüyle.

"Yoksa sen -?"

"Aşağı yukarı dört yüz yıldır ağzıma lokma koymadım,"dedi hayalet. "Bir şey yemem gerekmiyor tabii, amainsan özlüyor. Kendimi tanıtmadım, değil mi? SirNicholas de Mimsy-Porpington hizmetinizdedir.Gryffindor Kulesi'nin yerleşik hayaleti."

Ron, "Kim olduğunu biliyorum!" dedi ansızın."Kardeşlerim anlatmışlardı- sen Neredeyse KafasızNick'sin!"

Hayalet, "Bana Sir Nicholas de Mimsy denilmesi dahaçok hoşuma gider -" diye söze başladı, ama kırçıl saçlıSeamus Finnigan atıldı.

"Neredeyse Kafasız mı? İnsan nasıl neredeyse kafasızolur?"

Sir Nicholas'ın bütün keyfi kaçmıştı; bu küçük sohbetistediği gibi yürümüyordu anlaşılan.

"Böyle olur," dedi tedirginlikle. Sol kulağını tutup çekti.Kafası yana düşüp sanki menteşeyle tutturulmuş gibiboynundan sallanmaya başladı. Anlaşılan biri kafasınıuçurmaya kalkmıştı onun, ama kökünden kesememişti.Neredeyse Kafasız Nick, çocukların şaşkınbakışlarından hoşlanmışa benziyordu, kafasını yerinetaktı yine, öksürdü, sonra, "Demek sizler de-Gryffindor'lu oldunuz!" dedi. "Bu yıl şampiyon olmamızısağlarsınız belki. Şampiyon olmayalı hiç bu kadar uzunzaman geçmemişti. Slytherin kupayı altı yıl üst üste

Page 151: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

kazandı! Kanlı Baron'un yanına varılmıyor- Slytherin'inhayaletidir o."

Slytherin masasına baktı Harry, orada korkunç birhayaletin oturduğunu gördü; gözleri bomboş bakıyorduhayaletin, çökük bir yüzü, gümüş rengi kan lekeleriyledolu bir cüppesi vardı. Malfoy'un sağına oturmuştu,Harry, Malfoy'un bundan hoşnut olmadığını görüncekeyiflendi.

Büyük bir ilgiyle, "O kan lekeleri neden olmuş?" diyesordu Seamus.

Neredeyse Kafasız Nick, tatlı bir sesle, "Hiç sormadım."dedi.

Herkes yiyebildiği kadar yiyince, yemekler uçup gittisanki, tabaklar yine eskisi gibi pırıl pırıl oldu. Bir ansonra da tatlılar belirdi. İnsanın aklına gelebilecek herçeşit dondurma, elmalı pasta, meyveli pasta, çikolatalıpasta, marmelatlı çörek, kek, çilek, jöle, sütlaç...

Harry meyveli pastasını atıştırırken, söz döndü dolaştı,ailelerine geldi.

"Ben yarı yarıyayım," dedi Seamus. "Babam bir Muggle.Annem büyücü olduğunu evleninceye kadarsöylememiş ona. Babam bunu öğrenince şok geçirmiş."

Güldüler.

"Ya sen, Neville?" dedi Ron.

"Beni büyükannem büyüttü, kendisi cadıdır," dediNeville, "ama ailem uzun süre Muggle olduğumu sandı.Büyük amcam Algie boyuna beni hazırlıksız yakalayıpiçimdeki büyüyü ortaya çıkarmaya çalışıyordu -bir

Page 152: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

keresinde Blackpool rıhtımının ucundan itmişti beni, azkalsın boğuluyordum- ama sekiz yaşıma kadar bir şeyolmadı. Büyük amcam Algie çaya gelmişti bize, beni üstkat penceresinden sallandırdı, ayak bileklerimdenbağlayarak, büyük teyzem Enid pasta verince de ipibırakıverdi. Yere düşünce zıpladım durdum- top gibizıplayarak bahçeyi geçtim, yola çıktım. Hepsinin hoşunagitti bu. Büyükannem sevinçten ağlamaya başladı. Heleben buraya çağrılınca yüzlerini görecektiniz- belki yeterikadar büyü gücüm yoktur diye korkuyorlardı. Büyükamcam Algie öyle sevindi ki, kurbağamı o satın aldı."

Harry'nin öteki yanında, Percy Weasley ile Hermoniederslerden söz ediyorlardı ("Keşke derslere hemenbaşlasalar, öğrenecek o kadar çok şey var ki, BiçimDeğiştirme özellikle ilgimi çekiyor, bilirsin tabii, bir şeyibir başka şeye çevirme, herhalde çok güç bir şey bu-";"Küçük şeylerle başlarsın, kibritleri nanelere çevirmeklefilan-".

Harry'nin içi ısınmış, uykusu gelmişti, Yüce Masa'yabaktı yine. Hagrid kupayı başına dikiyordu. ProfesörMcGonagall, Profesör Dumbledore'a bir şeyleranlatıyordu. Profesör Quirrell, o gülünç sarığıyla, yağlısiyah saçlı, kemer burunlu, soluk tenli bir. öğretmenlekonuşuyordu.

Olanlar birden bire oldu. Kemer burunlu öğretmen,Ouirrell'ın sarığının ardından Harry'nin gözlerine diktigözlerini- Harry'nin alnındaki ize keskin, sıcak bir sancısaplandı.

"Ahh!" Harry başına götürdü elini.

Page 153: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Ne oldu?" diye sordu Percy.

"Y-yok bir şey."

Sancı, geldiği gibi bir anda yok oldu. Ama Harry obakışın yarattığı duyguyu silkip atamadı- öğretmeninkendisinden hiç mi hiç hoşlanmadığı duygusunakapılmıştı.

Percy'ye, "Profesör Quirrell'la konuşan o öğretmenkim?" diye sordu.

"Bakıyorum, Quirrell'ı tanımışsın bile. Tedirginliğiboşuna değil, Profesör Snape'le konuşuyor çünkü.İksirleri öğretir, ama gönülsüzce yapar bu işi- gözüQuirell’ın işinde, bunu bilmeyen yok. Karanlık Sanatlarkonusunda çok bilgilidir Snape."

Harry, Snape'e baktı bir süre, ama Snape ona bir dahabakmadı.

Sonunda tatlılar da yok oldu, Profesör Dumbledoreayağa kalktı yine. Salon sessizliğe gömüldü.

"Öhö - hepimiz yedik içtik, sadece birkaç kelimedaha... Ders yılının başlaması dolayısıyla bazısöyleyeceklerim var."Birinci sınıf öğrencileri, okul alanındaki ormanınbütün öğrencilere yasak olduğunu unutmasınlar.Öteki öğrencilerimizden bazılarına da bunuhatırlatmakta yarar görüyorum."

Page 154: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Dumbledore'un ışıl ışıl gözleri Weasley ikizlerininoturduğu yöne çevrildi.

"Hadememiz Mr. Fiich de ders aralarındakoridorlarda büyü yapmanın yasak olduğunu sizlerehatırlatmamı istedi."Ouidditch seçmeleri ders yılının ikinci haftasındayapılacaktır. Kendi binalarının takımlarında yeralmak isteyenlerin Madam Hooch'a başvurmalarıgerekmektedir. "Son olarak söylemek istediğim birşey var. Sağdaki üçüncü kat koridoru, çok büyükacılar çekerek ölmek istemeyen herkese kapalıdır."

Harry güldü; gülen bir avuç öğrenciden biriydi sadece.

Percy'ye, "Şaka ediyor, değil mi?" diye fısıldadı.Kaşlarını çatarak, "Hiç de şakaya benzemiyor," dediPercy. "Garip doğrusu, çünkü bir yere gitmemiziyasaklayınca nedenini de söyler genellikle - ormantehlikeli hayvanlarla dolu, herkes bilir bunu. Hiç olmazsabize, sınıf başkanlarına söyleseydi."

"Şimdi yataklarımıza gitmeden okul şarkısınısöyleyelim!"

diye bağırdı Dumbledore. Harry, öteki öğretmenlerindudaklarına yerleşmiş gülümsemelerin hiçdeğişmediğini fark etti.

Page 155: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Dumbledore, sanki ucundaki bir sineği kovuyormuş gibi,asasını hafifçe salladı; altın sarısı, uzun bir kurdelefırladı asadan; kurdele masaların üstünde yükseldi,yılan gibi kıvrılarak sözcüklere dönüştü.

"Herkes en sevdiği havayı seçsin,"

dedi Dumbledore,

"hadi, başlıyoruz!"

Bütün okul haykırmaya başladı:

Hogwarts, Hogwarts, geldik sana,Bizi de al kollarına,Kafamızın içi bomboş,Söyle, bunun neresi hoş?

Saçlı olsun, saçsız olsun,Başlarımız bilgi dolsun.İlginç şeyler öğrenelim,Gelişelim milim milim.

Yılmadan hep çalışırız,Büyülere alışırız.Kırılmasın hiç umutlar,Gün doğmadan neler doğar.

Page 156: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Şarkıyı herkes değişik zamanlarda bitirdi. Weasleyikizleri ise şarkıyı bir cenaze marşı havasında uzattıkçauzatıyordu. Dumbledore son birkaç dizenin söylenişiniasasıyla yönetti, şarkı bitince de en çok alkışlayanlardanbiri o oldu.

Gözlerini silerek,

"Ah, müzik!"

dedi.

"Burada yaptıklarımızın ötesinde bir büyü! Hadiartık, yatma vakti. Doğru yataklarınıza!"

Birinci sınıf Gryffindor öğrencileri, uğultulu kalabalıkarasından geçerek Percy'yi izlediler, Büyük Salon'dançıkıp mermer merdivene yöneldiler. Harry'nin bacakları,yorgunluktan, tıka basa yemekten, kurşun gibi olmuştuyine. Öylesine uykusu gelmişti ki, koridorlardangeçerken, iki yana sıralanmış tablolardaki yüzlerinkendilerini göstererek fısıldaştıklarını bile fark etmedi;Percy'yi izlerken, kayan panolar, sarkan halılararkasındaki gizli kapılardan geçtiklerini de fark etmedi.Esneyerek, ayaklarını sürüyerek başka merdivenlerdençıktılar, Harry daha ne kadar gideceklerini düşünüyorduki, ansızın durdular.

Tam önlerinde, havada bir yığın baston uçuşuyordu,Percy onlara doğru bir adım atınca, bastonlar dakendilerini Percy'ye fırlatmaya başladılar.

Page 157: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Percy, "Peeves," diye fısıldadı birinci sınıf öğrencilerine."Bir hortlak." Sesini yükseltti. "Peeves - göster kendini."

Şişmiş bir balondan çıkan havayı andıran kaba, yüksekbir ses yanıt verdi.

"Kanlı Baron'a mı gideyim istiyorsun?"

Pıt diye bir ses duyuldu, kapkara, fıldır fıldır gözlü, kocaağızlı bir adam belirdi; bastonlara yapışmış, havadabağdaş kurarak oturuyordu.

Alayla kıkırdayarak, "Ooooooo!" dedi. "Bastıbacakyeniler! Amma eğlenceli!"

Ansızın onlara doğru süzüldü hızla. Hepsi eğildiler.

Percy, "Çekil git, Peeves, yoksa Baron'a söylerim, şakaetmiyorum!" diye haykırdı.

Peeves dilini çıkardı, sonra bastonları Neville'in kafasınadüşürerek ortadan yok oldu. Zırh tangırtıları arasındahızla uzaklaştığını anladılar.

Yine yola koyulduklarında, "Peeves'e dikkat edin," dediPercy. "Ona söz geçiren tek kişi Kanlı Baron'dur. Bize,sınıf başkanlarına bile kulak asmaz. İşte geldik."

Koridorun sonunda pembe ipek elbiseli çok şişman birkadının portresi asılıydı.

"Parola?" dedi.

"Caput Draconis," dedi Percy, portre öne doğru açıldı,arkasında, duvarda yuvarlak bir delik belirdi. Sıraylageçtiler -Nevile'e azıcık el vermek gerekti- kendileriniGryffindor Salonu'nda, yumuşacık koltuklarla dolu,sevimli, yuvarlak bir odada buldular.

Page 158: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Percy kızları yatakhanelerinin kapısına götürdü,oğlanları da bir başka kapıdan geçirdi. Sonunda,kıvrılarak .döne döne çıkan bir merdivenin tepesinde -besbelli, kulelerden birindeydiler şimdi- yataklarınıbuldular: dört yanına koyu kırmızı kadifeden perdelerasılı beş karyola. Eşyaları getirilmişti bile.Konuşamayacak kadar yorgundular, hemen pijamalarınıgiyip yataklarına yattılar.

Ron, perdeler arasından, "Yemek harikaydı, değil mi?"diye fısıldadı Harry'ye. "Yapma, Scabbers! Çarşafıkemiriyor."

Harry meyveli pasta yiyip yemediğini soracaktı Ron'a,ama uykudan gözleri kapanıverdi.

Belki de yemeği fazla kaçırmıştı Harry, çok garip bir düşgördü. Profesör Quirrell’ın sarığı vardı kafasında; sarıkkonuşup duruyordu, hemen Slytherin'e geçmesigerektiğini söylüyordu, alın yazısı öyleydi çünkü. Harry,Slytherin'e gitmek istemediğini söyledi sarığa; sarıkağırlaştıkça ağırlaştı, onu çekip çıkarmak istedi Harry,ama sarık gittikçe daralıp kafasını sıkıyor, canınıyakıyordu -sarıkla boğuşurken, Malfoy da karşıdangülerek onlara bakıyordu- derken kemer burunluöğretmen Snape oluverdi Malfoy, alaycı, soğukkahkahaları daha da yükseldi- yemyeşil bir ışık patladı,Harry kan ter içinde titreyerek uyandı.

Yatağında dönüp uykuya daldı yine; ertesi günuyandığında düşü hiç mi hiç hatırlamıyordu.

Page 159: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 160: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

SEKİZİNCİ BÖLÜM: İKSİR USTASI

"Bak, orada."

"Nerede?"

"Kızıl saçlı, uzun boylu çocuğun yanında."

"Gözlüklü olan mı?"

"Yüzünü gördün mü?"

"İzini gördün mü?"

Harry ertesi gün yatakhanesinden dışarı adım ataratmaz fısıltılar da başladı. Sınıfların önüne dizilmişçocuklar onu görebilmek için ayak parmaklarınınucunda yükseliyor ya da onunla bir daha karşılaşmakamacıyla koridorda birkaç adım atıp dönüyordu. Keşkebunu yapmasalar diye düşünüyordu Harry, çünkükafasını sınıfların yolunu bulmaya vermek istiyordu.

Hogwarts'ta yüz kırk iki merdiven vardı: geniş, rahatmerdivenler; daracık, köhne merdivenler; belirli cumagünleri değişik yerlere çıkan merdivenler; havada bazıbasamakları yok oluveren, düşmemek için atlaya atlayaçıkılan merdivenler. İncelikle rica etmediğiniz ya dadoğru yerini gıdıklamadığınız zaman açılmayan kapılarvardı sonra, bir de kapı kılığına girmiş duvarlar Neyinnerede olduğunu hatırlamak çok güçtü, çünkü her şeyboyuna yer değiştiriyordu. Tablolardaki yüzler birbirleriniziyarete gidiyorlardı durmadan; Harry'ye bakılırsa,zırhlar da bal gibi yürüyebiliyordu.

Page 161: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hayaletlerin de bir yararı yoktu. Hayaletin teki, açmakiçin ter dökülen bir kapıdan süzülüverince insanın içinasıl da fena oluyordu. Neredeyse Kafasız Nick yeniGryffindor'ları doğru yönlendirmekten mutlulukduyuyordu, ama insan hortlak Peeves'e çatmayagörsün, yandı demekti. Kilitli kapılar ardında ya daoyuncaklı merdivenler başında oyalanmaktan dersemutlaka gecikirdi. Çöp sepetlerini kafanıza geçirirdiPeeves, ayağınızın altındaki halıyı çekerdi, tebeşirfırlatır ya da hiç görünmeden arkanıza geçip burnunuzayapışır, "TUTTUM MUSLUĞU!" diye bağırırdı.

Peeves'den beteri olabilir mı? Vardı. Hademe ArgusFilch. Harry'le Ron daha ilk sabahlarında tersdüşmüşlerdi onunla. Filch onları bir kapıyı zorlarkenyakalamıştı, şanssızlık bu ya, üçüncü katınkoridorundaki yasak bölgeye açılıyordu kapı. Hademeyollarını yitirdiklerine inanmamış, okuldan kaçmakistediklerini sanmıştı; iki çocuğu zindana atmakla tehditediyordu ki, Profesör Quirrell yetişip onları kurtardı.

Mrs. Norris adlı bir kedisi vardı Filch'in; gözleri sahibininpatlak gözlerine benzeyen, sıska, toprak rengi biryaratık. Tek başına koridorları arşınlardı. Onun önündeazıcık kural dışına çıkar ya da yanlış bir şey yaparsanızFilch'e koşardı hemen; iki saniye sonra da Filch yıldırımgibi çıkagelirdi. Okuldaki gizli geçitleri herkesten iyibiliyordu hademe (belki Weasley ikizleri dışında),hayaletler gibi pat diye belirirdi. Öğrenciler nefretederlerdi ondan, en büyük hayalleri Mrs. Norris'e şöyleokkalı bir tekme sallamaktı.

Page 162: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Sınıfın yolunu bulabilirsen, dersler de vardı. Harry,büyünün sadece asa sallayıp birkaç gülünç sözcüksöylemenin çok ötesinde olduğunu kısa sürede anladı.

Her çarşamba gece yarısı teleskoplarıyla göğüincelemek, değişik yıldızların adlarını, gezegenlerinhareketlerini öğrenmek zorundaydılar. Haftada üç kereşatonun arkasındaki seraya gidip Profesör Sprout adlıtıknaz, kısa boylu bir cadıyla Bitkibilim çalışıyor, garipbitkileri, mantarları, onların hangi alanlardakullanılacağını öğreniyorlardı.

En sıkıcı ders ise tek hayalet öğretmenin geldiği SihirTarihi'ydi. Profesör Binns çok yaşlanmış, öğretmenlerodasındaki şöminenin önünde uykuya dalmış, ertesisabah derse gitmek üzere kalkınca da bedenininyarısını arkada bırakmıştı. Tekdüze bir mırıltıylaöğrencilere çeşitli adları, tarihleri yazdırırken GaddarEmeric'le Taşyürek Uric'i karıştırıyordu.

Tılsım öğretmeni Profesör Flitwick, öylesine ufak tefektiki, masasının önünü görebilmek için bir kitap yığınınınüstüne çıkmak zorunda kalıyordu. İlk derste yoklamayaparken sıra Harry'nin adına gelince şöyle birciyaklamış, sonra da kayıplara karışıvermişti.

Profesör McGonagall da değişikti. Harry, onun tersdüşülecek bir öğretmen olmadığını düşünmektehaklıydı. Titizdi, zekiydi, daha ilk ders başlar başlamazhemen uyarmıştı onları.

"Biçim Değiştirme, Hogwarts'ta öğreneceğiniz büyülerinen karmaşığı, en tehlikelisidir," demişti. "Sınıfımda kim

Page 163: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

dalga geçerse, pılısını pırtısını toplayıp buradan gider,bir daha da dönemez. Benden uyarması."

Sonra masasını önce domuza, sonra yine eski halineçevirmişti. Herkes pek etkilenmişti bundan, bir an öncekolları sıvamaya heveslenmişti; ama eşyalarıhayvanlara cevirebilme becerisini elde edebilmek içinçok uzun süre gerektiğini kısa zamanda anlamışlardı.Bir sürü karmaşık not tuttuktan sonra kendilerine birerkibrit verilmiş, onları iğneye çevirmeleri istenmişti.Dersin sonunda sadece Hermione Granger bir şeylerbecerebilmişti; Profesör McGonagall, kibritin nasılgümüş rengine dönüştüğünü, ucunun nasıl sivrildiğinibütün sınıfa göstermiş, sonra alışılmadık bir şeyyaparak Hermoine'ye gülümsemişti.

Bütün sınıfın asıl merakla beklediği, Karanlık SanatlaraKarşı Savunma'ydı, ama Quirrell'ın dersleri panayıradönüyordu biraz. Profesör Quirrell'ın ders verdiğisınıftan sarmısak kokusu eksik olmuyordu, herkes onunRomanya'da karşılaştığı ve yakında geleceğindenkorktuğu vampirle ilgili olduğunu düşünüyordu bunun -sarmısak, o vampire karşı alınmış bir önlemdi.Anlattığına bakılırsa, başındaki sarığı da, kendisinisırnaşık bir zombiden kurtardığı için, Afrikalı bir prensarmağan etmişti. Böyle bir olayın gerçek olduğuna pekinanan yoktu. Bir keresinde, Seamus Finnigan, zombiylenasıl savaştığını sorunca, Quirrell pespembe kesilmiş,hemen havadan söz etmeye koyulmuştu. Bir keresindede sarıktan tuhaf bir koku yayıldığını fark etmişlerdi,Weasley ikizleri sarığın içinin de sarımsak dolu

Page 164: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

olduğunu, Quirrell'ın da böylece, nereye giderse gitsin,vampirden korunduğunu ileri sürmüşlerdi.

Harry derslerde ötekilerden pek geri kalmadığınıanlayınca rahatladı. Muggle ailelerden kendisi gibi birsürü çocuk gelmişti, yine kendisi gibi, hiçbirininbüyücülerden haberi olmamıştı. Öğrenecek o kadar çokşey vardı ki, Ron'un daha önce çalıştıkları bile pek işeyaramıyordu.

Cuma, Harry'le Ron için önemli bir gündü. Sonunda,kahvaltı etmek için Büyük Salon'a yollarını bir kere bileyitirmeden inmeyi başardılar.

Harry, yulaf ezmesine şeker koyarken, "Bugün ne var?"diye sordu Ron'a.

"Slytherin'lerle Ortak İksir," dedi Ron. "Snape,Slytherin'lerin müdürü. Hep onları kollarmış- göreceğizbakalım, doğru mu?"

"McGonagall da bizi kollasaydı keşke," dedi Harry.Profesör McGonagall da Gryffindor'ların müdürüydü,ama bir gün önce onlara bir sürü ev ödevi vermektenkaçınmamıştı.

O sırada posta geldi. Harry artık alışmıştı buna, ama ilkgünün sabahı kahvaltı sırasında Büyük Salon'a yüzkadar baykuş birden bire akın edince pek şaşırmıştı.Baykuşlar sahiplerini görünceye kadar masalarınüstünde dört dönmüşler, sonra da mektupları, paketlerionların kucaklarına bırakmışlardı.

Hedwig o güne kadar hiçbir şey getirmemişti Harry'ye.Bazen omzuna konup hafifçe kulağını gagalardı onun,okuldaki öteki baykuşlarla birlikte uyuduğu

Page 165: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

baykuşhaneye girmeden önce de azıcık kızarmış ekmekkemirirdi. Ama o sabah marmelatla şeker kâsesi arasınapike yapıp Harry'nin tabağına bir mektup bıraktı. Harrymektubu hemen açtı.

“Sevgili Harry”

deniliyordu kargacık burgacık bir yazıyla.

Cuma günleri öğleden sonra izinli olduğunubiliyorum, saat üç sularında çay içmeye gelebilirmisin? İlk haftanın nasıl geçtiğini öğrenmek için canatıyorum. Hedwig'le bir yanıt yolla. Hagrid

Harry, Ron'un tüy kalemini ödünç alıp mektubunarkasına

"Evet, teşekkürler, görüşürüz."

yazdı, yanıtını Hedwig'le yolladı.

Harry iyi ki o gün Hagrid'e çay içmeye gidecekti, çünküİksir dersi o güne kadar başına gelen en berbat şeyoldu.

Ders yılı başlarken verilen şölende Harry, ProfesörSnape'in kendinden pek hoşlanmadığını sezinlemişti. İlkİksir dersi sona erdiği zaman yanılmış olduğunu anladı.

Page 166: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Snape, Harry'den hoşlanmıyor değildi- ondan nefretediyordu.

İksir dersleri aşağıdaki zindanlardan birinde yapılıyordu.Burası yukarıdan, şatonun üst katlarından dahasoğuktu; duvarlar boyunca sıralanmış camkavanozlarda yüzen hayvan ölüleri olmasaydı bile,insanın tüylerini ürpertirdi.

Snape de Flitwick gibi, yoklama yaparak başladı derse,yine Flitwick gibi, sıra Harry'nin adına gelince durdu.

"Haa, evet," dedi yumuşak bir sesle, "Harry Potter. Yeni- yıldızımız."

Draco Malfoy'la arkadaşları Crabbe ve Goyle, ağızlarınıelleriyle kapayıp kıkırdadılar. Snape yoklamayı bitirdi,başını kaldırıp sınıfa baktı. Gözleri Hagrid'in gözleri gibisiyahtı, ama o sıcaklıktan yoksundu. Soğuk, boşgözlerdi bunlar, insanın aklına karanlık tünellerigetiriyorlardı.

"Bilimin püf noktalarını ve iksir yapma sanatınıöğrenmek için buradasınız," diye söze başladı Snape.Fısıldarcasına konuşuyordu, ama her sözcüğüanlıyorlardı- Snape de, Profesör McGonagall gibi,kendini hiç zorlamadan sınıfı sessiz tutma hünerinesahipti. "Burada öyle saçma sapan asa sallamakolmadığı için, çoğunuz bütün bunların büyüyle ilgisiolmadığını sanacaksınız. Buğular saçarak usul usulfokurdayan kazanın güzelliğini, beyni büyüleyerek,duyguları tutsak ederek insan damarlarından süzülensıvıların ince gücünü anlamanızı beklemiyorum... Sizeünü şişelemeyi, zaferi imbiklemeyi, ölümü bile

Page 167: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

durdurmayı öğretebilirim- tabii karşıma öğrenci diyegeçen o mankafalardan değilseniz."

Bu küçük söylevi uzun bir sessizlik izledi. Harry'le Ronkaşlarını kaldırarak bakıştılar. Hermione Grangeriskemlesinin ucuna ilişmişti, mankafa olmadığını bir anönce kanıtlamak istiyordu sanki.

Snape, "Potter!" dedi ansızın. "Öğütülmüş çirişotukökünü pelinotu demine eklersem ne elde ederim?"

“Öğütülmüş ne kökünü neyin demine?” Harry bir göz attıRon'a, o da kendisi kadar şaşkın görünüyordu;Hermione hızla el kaldırdı.

"Bilmiyorum, efendim," dedi Harry.

Snape alayla dudak büktü.

"Çık, çık - demek ünlü olmak yetmiyor."

Hermione'nin eline aldırmadı bile.

"Bir daha deneyelim, Potter, bezir getirmeni istesemnereye bakarsın?"

Hermione, yerinden kalkmadan, elini havaya kaldırdıyine, ama bezirin ne olduğu konusunda Harry'nin enufak fikri yoktu. Gülmekten kırılan Malfoy'a, Crabbe'ye,Goyle'a bakmamaya çalıştı.

"Bilmiyorum, efendim."

"Buraya gelmeden hiç kitap okumadın ha, Potter?"

Harry o soğuk gözlere dimdik bakmayı sürdürmeyezorladı kendini. Dursley'lerde kitaplarını karıştırmıştıbiraz, ama Snape, Bin Bir Büyülü Ot ve Mantar'daki herşeyi hatırlamasını nasıl bekleyebilirdi ondan?

Page 168: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Snape, Hermione'nin sallanıp duran eline hâlâaldırmıyordu.

"Düğünçiçeğiyle küpeküpe arasındaki fark nedir,Potter?"

Hermione dayanamadı artık, ayağa fırladı, eli neredeysetavana değecekti.

Harry, "Bilmiyorum," dedi usulca. "Ama galiba Hermionebiliyor, neden ona sormuyorsunuz?"

Gülenler oldu. Harry'nin gözü Seamus'a ilişti. Seamusgöz kırptı. Ama Snape pek keyiflenmişe benzemiyordu.

"Otur!" diye bağırdı Hermione'ye. "Öğren diyesöylüyorum, Potter, çirişotuyla pelinotunu karıştırırsan,Yaşayan Ölüm İçkisi denilen güçlü bir uyku iksiri eldeedersin. Bezir keçilerin karnından çıkarılır, panzehirolarak kullanılır. Düğunçiçeğiyle küpeküpeye gelince,ikisi de aynıdır, bir adı da kurtboğandır. Eee? Niyeyazmıyorsunuz bunları?"

Herkes tüy kalemlere, parşömenlere saldırdı hemen. Ogürültü arasında, "Potter," dedi Snape, "küstahlığın içinGryffindor'dan bir puan silinecek."

İksir dersi boyunca işler Gryffindor'lar için pek yolundagitmedi. Snape ikişer ikişer ayırdı onları, çıbanlara karşıbasit bir iksir hazırlamalarını istedi. Uzun siyahcüppesiyle aralarında dolaşıyor, kurutulmuş ısırganotlarını, ezilmiş yılan dillerini tartmalarına bakıyor, peksevdiği anlaşılan Malfoy dışında herkesi azarlıyordu.Tam Malfoy'un boynuzlu sümüklüböcekleri ne güzelhaşladığını anlatıyordu ki, zindanı yemyeşil bir asitdumanıyla korkunç bir tıslama doldurdu. Neville, artık

Page 169: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

nasıl becerdiyse, Seamus'un kazanını eriterek eğribüğrü bir yumak haline getirmişti; hazırladıkları iksir, taşdöşemede akıp gidiyor, herkesin ayakkabısında delikleraçıyordu Herkes bir anda taburelerinin üstüne fırladı,kazan devrilince her yanı iksire bulanmış Neville, kızgınkırmızı sıvı kollarını bacaklarını dağlarken, acıyla inledi.

Snape, yerlere saçılmış iksiri asasının bir hareketiyleyok ederken, "Sersem çocuk!" diye homurdandı. "Kirpidikenlerini kazanı ateşten indirmeden önce attınherhalde!"

Neville düpedüz uluyordu. Şimdi, kızgın damlalarburnuna doğru ilerlemeye başlamıştı.

Snape, "Onu hastane kanadına götür," diye buyurduSeamus'a. Sonra Nevılle'in yanı başında çalışmaktaolan Harry'le Ron'a döndü.

"Sen -Potter- kirpi dikeni konulmayacağını niyesöylemedin ona? O bir yanlış yaparsa sen de sivrilirimsandın, değil mi? Gryffindor'dan bir puan dahasiliyorum."

Bu öylesine büyük bir haksızlıktı ki, Harry yanıt vermekiçin ağzını açtı, ama Ron kazanlarının arkasından birtekme salladı ona.

“Tut kendini," diye fısıldadı. "Söylediklerine göre, Snapeçok acımasız olabilirmiş."

Bir saat sonra zindandan dışarı açılan basamaklarıtırmanırken, Harry'nin kafası karmakarışık olmuştu,bütün keyfi de kaçmıştı. Daha ilk hafta Gryffindor'un ikipuanının silinmesine neden olmuştu- Snape neden bukadar nefret ediyordu kendisinden?

Page 170: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Neşelen," dedi Ron. "Snape, Fred'le George'un danotlarını kırıyor boyuna. Ben de seninle gelip Hagrid'letanışabilir miyim?"

Üçe beş kala şatodan çıkıp bahçeyi geçtiler. HagridYasak Orman'ın hemen kenarındaki küçük bir ahşapevde oturuyordu. Kapının önüne bir arbaletle (Bir sapüstüne oturtulmuş ahşap ya da metal yaydan, zemberekyardımıyla ok fırlatan silah) bir çift lastik çizmekonulmuştu.

Harry kapıyı çalınca, içeriden çılgıncasına bir tırmalamasesi, birkaç da havlama geldi. Hagrid'in sesi gürledisonra: "Geri, Fang, geri çekil."

Kapı aralığından Hagrid'in kocaman kıllı yüzü belirdi.

"Bir dakika," dedi Hagrid. "Çekil, Fang."

Simsiyah dev bir zağarı tasmasından tutmayaçabalayarak çocukları içeri aldı.

Sadece bir tek oda vardı evde. Tavandan jambonlar,sülünler sarkıyordu, ocakta bakır bir ibrik kaynıyordu,köşedeki kocaman yatak yamalardan oluşturulmuş biryorganla örtülüydü.

"Öyle yabancı gibi durmayın," dedi Hagrid, köpeğibıraktı; Fang hemen gidip Ron'un kulaklarını yalamayabaşladı. O da, tıpkı Hagrid gibi, göründüğü kadarkorkunç değildi anlaşılan.

Hagrid, koca bir çaydanlığa kaynar su boşaltıp birtabağa kurabiye koyarken, "Bu, Ron," dedi Harry.

Hagrid, Ron'un çillerine bir göz atarak, "Bir Weasleydaha," dedi. "Ömrümün yarısını senin ikizleri Orman'dan

Page 171: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

kovalamakla geçirdim."

Taş gibi kurabiyeler dişlerini kıracaktı az kalsın, amaHarry de Ron da onları pek sevmiş gibi yaptılar, buarada ilk derslerinden söz ettiler. Fang kafasını Harry'nindizine dayadı, bütün cüppesini salyasıyla sırılsıklam etti.

Hagrid'in Filch'ten "bunak herif" diye söz etmesiHarry'nin de, Ron'un da pek hoşuna gitti.

"Mrs. Norris denen o kediye gelince, bir gün Fang'inkarşısına çıkaracağım onu. Biliyor musunuz, ne zamanokula gitsem hep peşime takılır. Bir türlükurtulamıyorum- Filch alıştırmış bir kere."

Harry, Snape'in dersini anlattı Hagrid'e. Hagrid de, Rongibi, hiç kafasını takmamasını, Snape'in zatenöğrencilerini hiç sevmediğini söyledi.

"Ama benden nefret ediyor sanki."

"Saçma!" dedi Hagrid. "Niye etsin?"

Ama bunu söylerken gözlerini kaçırdığından kuşkulandıHarry.

Hagrid, "Kardeşin Charlie nasıl?" diye sordu Ron'a."Onu pek severdim, hayvanlarla arası bayağı iyiydi."

Harry, Hagrid'in bilerek mi konuyu değiştirdiğinidüşündü. Ron, Charlie'nin ejderhalarla serüvenlerinianlatırken, Harry masada çaydanlık tutacağının altındagördüğü bir kâğıdı çekip aldı. Gelecek Postası'ndankesilmiş bir gazete parçasıydı bu:

GRINGOTTS SOYGUNUNDAN SON HABER

Page 172: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Araştırmalar, 31 Temmuz'da gerçekleştirilenGringotts soygununun, kimlikleri belirlenemeyenKaranlık büyücüler ya da cadılar tarafındanyapıldığını göstermektedir.Gringotts cincüceleri, bugün yaptıkları açıklamadahiçbir şey çalınmadığını ileri sürmüşlerdir. Sözkonusu kasanın aynı gün daha erken saatlerde zatenboşaltıldığı belirtilmiştir.Bugün öğleden sonra, Gringolts cincücelerinsözcüsü, "Kasanın içinde ne olduğunu söylemekniyetinde değiliz. Bu yüzden, burnunuzu bu işesokmamanız kendi çıkarınız açısından iyi olur."demişti.

Harry, Ron'un trende kendisine Gringotts soygunundansöz ettiğini hatırladı, ama tarihi söylememişti.

"Hagrid!" dedi. "Gringotts soygunu benim doğumgünümde yapılmış! Belki de biz tam oradaykensoymuşlardır!"

Kuşkuya yer yoktu artık, Hagrid gözlerini Harry'ningözlerinden kesinlikle kaçırıyordu şimdi. Homurdanarakbir kurabiye daha uzattı Hagrid. Harry haberi bir dahaokudu. Söz konusu kasanın aynı gün daha erkensaatlerde zaten boşaltıldığı belirtilmiştir. Hagrid yedi yüzon üç numaralı kasayı boşaltmıştı, eğer boşaltmadenirse buna - küçücük bir paket almıştı, o kadar. Acabahırsızlar o paketi mi arıyorlardı?

Page 173: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry'le Ron akşam yemeği için şatoya dönerlerkencepleri taş gibi kurabiyelerle doluydu, onları almamakgibi bir kabalık etmemişlerdi. Harry, o zamana kadarhiçbir dersin kafasını Hagrid'e çay ziyareti kadaroyalamadığını düşündü. Hagrid o paketi tam zamanındamı almıştı acaba? Paket neredeydi şimdi? Hagrid,Snape hakkında bir şeyler biliyor da, Harry'yesöylemekten mi kaçınıyordu?

Page 174: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 175: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

DOKUZUNCU BÖLÜM: GECE YARISI DÜELLOSU

Harry, Dudley'den daha çok nefret edeceği biriylekarşılaşacağını hiç sanmazdı, ama bu, Draco Malfoy'utanımadan önceydi. Birinci sınıf Gryffindor'lar sadeceİksir dersine giriyorlardı Slytherin'lerle, bu yüzdenMalfoy'a pek aldırdıkları yoktu. Daha doğrusu,Gryffindor Salonu'na bir yazı asılmadan önce. Yazıyıokuyunca homurdanmaya başladılar. Perşembe günüuçma dersleri başlıyordu - Gryffindor'larla Slytherin'lerbirlikte çalışacaklardı.

Harry, "Tamam," dedi sıkıntıyla. "Bir bu eksikti. ŞimdiMalfoy'un önünde süpürgeye binip kendimi reziledeceğim."

Uçmayı her şeyden çok istiyor, dört gözle derslerinbaşlamasını bekliyordu.

Ron, mantığını konuşturdu: "Rezil olup olmayacağınıbilemezsin ki. Malfoy'un böbürlendiğini ben de duydum,Quidditch'te onun üstüne yokmuş. Bana sorarsan,düpedüz palavra."

Malfoy uçma konusunda gerçekten de susmakbilmiyordu. Yüksek sesle, birinci sınıf öğrencilerininQuidditch takımlarına alınmadıklarından yakınıyor,helikopterli Muggle'lardan son anda nasıl kurtulduğunadair uyduruk masallar anlatarak böbürleniyordu. Tekbaşına değildi bu konuda. Seamus Finnigan, anlattığınabakılırsa, çocukluğunu kırlarda, bir süpürge üstündeuçarak geçirmişti. Ron bile, kendini dinleyen çıkarsa,

Page 176: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Charlie'nin eski süpürgesiyle bir planöre çarpmaktanson anda nasıl sıyırdığını anlatıyordu. Büyücü ailelerdengelenlerin hepsi Quidditch'ten söz ediyordu boyuna.Ron, kendileriyle aynı yatakhanede kalan DeanThomas'la futbol konusunda tartışmıştı bir ara. Ron, tektopla oynanan, üstelik kimsenin uçmasına izinverilmeyen bir oyunun nasıl heyecanlı olabileceğine akılerdiremiyordu. Harry bir keresinde Ron'u, Dean'in WestHam futbol takımı posterini dürtükleyerek oyuncularıhareket ettirmeye çalışırken yakalamıştı.

Neville hiç süpürgeye binmemişti ömründe.Büyükannesi onu süpürgenin yanına bileyaklaştırmamıştı. Harry'ye bakılırsa, akıllılık etmiştikadın, Neville yerde iki ayağının üstünde dururken bileinanılmaz derecede sakardı.

Hermione Granger da uçmaktan Neville kadarkorkuyordu. Kitaplardan ezberlenecek bir şey değildi bu-gerçi bunu denememiş değildi. Perşembe sabahıkahvaltıda, kitaplıktan aldığı Çağlar BoyuncaQuidditch'teki uçmakla ilgili püf noktalarını tek teksayarak herkesin canına okumuştu. Sadece Neville,ilerde süpürgeden düşmemek için kulaklarını dörtaçmıştı, ama ötekiler Hermione'nin söylevinin postanıngelişiyle kesilmesine bayağı sevinmişlerdi.

Hagrid'in notundan beri hiç mektup almamıştı Harry, buda Malfoy'un gözünden kaçmamıştı. Malfoy'unpuhukuşu hep şeker kutuları getiriyordu evinden, o dakutuları Slytherin masasında kurum kurum kurularakaçıyordu.

Page 177: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Neville'in peçelibaykuşu ona küçük bir paket getirdibüyükannesinden. Neville heyecanla açtı paketi, içindençıkan büyük bir misket iriliğindeki cam küreyi gösterdiarkadaşlarına, küre beyaz dumanla doluydu sanki.

"Buna hatırlatmaca denir," diye açıkladı. "Büyükannemher şeyi unuttuğumu bilir. Bu küre, yapmayı unuttuğunbir şey varsa sana hemen hatırlatır. Bakın, şöyle sımsıkıtutacaksınız, eğer kızarırsa- ah.." Süklüm püklümoluverdi birdenbire, çünkü hatırlatmaca kıpkızılkesilmişti. "...unuttuğunuz bir şey var demektir..."

Neville ne unuttuğunu hatırlamaya çalışırken, Gryffindormasasının yanından geçen Draco Malfoy, elindenhatırlatmacayı kapıverdi.

Harry'le Ron ayağa fırladılar. Malfoy'la kavga etmek içinbahane anyorlardı zaten, ama sorunları fark etmekteöteki öğretmenlerden çok daha usta olan ProfesörMcGonagall yanlarında bitiverdi.

"Ne oluyor?"

"Malfoy hatırlatmacamı aldı, Profesör."

Malfoy, kaşlarını çatarak hatırlatmacayı masaya bıraktıhemen.

"Sadece bakıyordum," dedi; arkasında Crabbe ileGoyle, oradan uzaklaştı.

O gün öğleden sonra üç buçukta Harry, Ron ve ötekiGryffindor'lar ilk uçma dersi için merdivenlerden koşarakinip bahçeye çıktılar. Açık, esintili bir gündü, yemyeşilyamaçtan düz alana inerken ayaklarının altındakiçimenler hışırdıyordu, karşı yandaki Yasak Orman'ın

Page 178: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ağaçları uzakta kara gölgeler içinde ağır ağırsallanıyordu.

Slytherin'ler gelmişlerdi bile, yirmi tane saplı süpürgedüzenli bir biçimde yere sıralanmıştı. Harry daha önceFred'le George Weasley'nin okul süpürgelerindenyakındıklarını duymuştu, söylediklerine bakılırsa, çokhavalanırsan bazıları titremeye başlıyor, bazıları dahafifçe sola çekiyormuş.

Öğretmenleri Madam Hooch da geldi. Kısacık kırsaçları, atmaca gibi sarı gözleri vardı.

"Ne bekliyorsunuz öyle?" diye haykırdı. "Herkes birsüpürgenin yanına geçsin. Hadi, çabuk olsanıza!"

Harry süpürgesine bir göz attı. Pek eskiydi doğrusu,ucundaki süpürge çalıları aynı yöne uzanmıyor dadeğişik yönlere fışkırıyordu sanki.

Madam Hooch önlerine geçip, "Sağ ellerinizisüpürgelerinizin üstüne uzatın, 'Yukarı!' diye bağırın,"dedi.

"YUKARI!" diye bağırdı herkes.

Harry'nin süpürgesi hemen fırlayıp eline yapıştı onun,ama bütün süpürgeler beceremedi bunu. HermioneGranger'ın süpürgesi yerlerde yuvarlanıyordu,Neville'inki ise kılını bile kıpırdatmamıştı. Harry, belkisüpürgeler de, atlar gibi, insanın korkup korkmadığınıanlıyor diye düşündü; Neville'in sesi titremişti bağırırken,yerde, ayaklarının üstünde durmak istediği apaçıkortadaydı.

Page 179: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Madam Hooch, ucundan kayıp düşmeden süpürgelerenasıl oturulacağını gösterdi, bir yukarı bir aşağıdolaşarak saplara nasıl tutunduklarını inceledi,yanlışlarını düzeltti. Malfoy'a bu işi tepeden tırnağayanlış yaptığını söyleyince, Harry'le Ron pekkeyiflendiler.

Madam Hooch, "Şimdi, düdük çaldığımda, ayaklarınızıyere vurup havalanacaksınız," dedi. "Süpürgelerinizi düztutun, bir metre kadar yükselin, sonra uçlarını hafifçeöne eğerek aşağı inin. Düdük çalınca - bir - iki -"

Ama heyecandan zangır zangır titreyen Neville, yerdekalmanın da korkusuyla, Madam Hooch daha düdüğünüdudaklarına götürmeden, ayaklarını yere pat diye vuruphavalanıverdi.

"Gel buraya, çocuk!" diye bağırdı Madam Hooch, amaNeville patlayan şişe mantarı gibi yükseliyordu - dörtmetre - yedi metre. Harry onun korkudan bembeyazkesilmiş yüzünü, kendisinden gittikçe uzaklaşan yerebakışını görebiliyordu; Neville birkaç kere yutkundu,süpürgenin kenarından kaydı, sonra da -

KÜÜT - çimenlere yüzükoyun çuval gibi yığılıverdiNeville. Süpürgesi yükseldikçe yükseliyordu, birdenbireYasak Orman'a yöneldi, oraya doğru sürüklenerekgözden yok oldu.

Madam Hooch, Neville'in üstüne eğildi, onun da betibenzi atmıştı.

Harry, onun, "Bileği kırılmış," diye mırıldandığını duydu."Hadi, çocuk- bir şeyin yok, kalk ayağa."

Öteki öğrencilere döndü.

Page 180: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Ben bu çocuğu hastane kanadına götürüyorum, kimseyerinden kımıldamasın! Süpürgelere dokunmayın,yoksa Hogwarts'tan sepetlenir, Quidditch'i dedüşünüzde görürsünüz. Gel yavrum."

Kolunu Neville'in omzuna doladı. Neville, yanaklarındanyaşlar süzülerek, eli bileğinde, Madam Hooch'lauzaklaştı. Onlar uzaklaşır uzaklaşmaz da Malfoykahkahayı bastı.

"Salak şişkonun suratını gördünüz mü?"

Öteki Slytherin'ler de gülmeye başladılar.

"Kapa çeneni, Malfoy!" dedi Parvati Patil.

SIytherin'li bir kız, karakuru suratlı Pansy Parkinson,"Longbottom'dan yanasın, ha?" dedi. "Şişko ödleklerdenhoşlanacağın da hiç aklıma gelmezdi, Parvati."

Malfoy, ileri atılıp yerden bir şey alarak, "Bakın!" dedi."Longbottom'ın büyükannesinin yolladığı o saçmasapanşey!"

Güneşte parıldayan hatırlatmacayı havaya kaldırdı.

Harry, "Ver onu, Malfoy," dedi usulca. Herkes neolacağını görmek için konuşmayı kesti.

Malfoy pis pis gülümsedi.

"Bir yere bırakayım da, Longbottom sonra gelip alsın -nereye bıraksam- bir ağacın tepesine mi bıraksam?"

"Ver şunu!" diye bağırdı Harry, ama Malfoy süpürgesineatlayıp havalanmıştı bile. Yalan söylememişti demek,bayağı uçabiliyordu- bir meşenin en üst dallarına kadaryükseldi, "Gel de al bakalım, Potter!" diye seslendi.

Page 181: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry süpürgesine yapıştı.

"Hayır!" diye haykırdı Hermione Granger. "MadamHooch kımıldamayın dedi- hepimizin başını derdesokacaksın."

Harry aldırmadı ona. Kanı beynine çıkmıştı. Süpürgeyebinip ayaklarını hızla yere vurdu, vurur vurmaz dahavalandı; saçları, cüppesi dalgalanırken, hiç kimseöğretmeden de uçabildiğini anladı, inanılmaz bir sevinçduydu - kolay bir şeydi bu, harikaydı. Süpürgesininbaşını birazcık yukarı kaldırınca daha yükseklere çıktı;aşağıda kızların korkuyla bağırdıklarını duydu, Ron dahayranlıkla çığlıklar atıyordu.

Harry, havada Malfoy'la yüz yüze gelebilmek içinsüpürgesini yana çevirdi hızla. Malfoy şaşkınlıktandonakalmıştı sanki.

"Ver şunu," diye seslendi Harry, "yoksa o süpürgedenatarım seni!"

"Yok canım?" dedi Malfoy, sırıtmaya çalışıyordu, amapek de tedirgin görünüyordu.

Artık nereden içine doğduysa, Harry ne yapmasıgerektiğini hemen kavradı, iki eliyle süpürgeninsopasına yapışıp cirit gibi fırladı Malfoy'un üstüne.Malfoy tam zamanında yana çekilerek kurtuldu; Harryhızla dönüp süpürgeyi dizginledi. Aşağıdan birkaçkişinin alkışları geliyordu.

Harry, "Burada ne Crabbe kurtarabilir seni, ne deGoyle," diye bağırdı.

Galiba Malfoy da aynı şeyi düşünüyordu.

Page 182: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Tut tutabilirsen!" diye bağırdı, cam küreyi havayafırlatıp yere süzüldü.

Harry, filmlerdeki ağır çekimlerde olduğu gibi, küreninhavalandığını, sonra düşmeye başladığını gördü. Öneeğilip süpürgesinin başını indirdi -pike yaparakalçalıyordu şimdi, sanki küreyle yarışıyordu-kulaklarında rüzgârın sesiyle aşağıda kendisiniseyredenlerin çığlıkları çınlıyordu -elini uzattı- yere biradım kala yakaladı küreyi, süpürgesini tam zamanındadüzeltti, avucunda hatırlatmacayla çimenlere yumuşacıkbir iniş yaptı.

"HARRY POTTER!"

Yere inerken duyduğu korku, bunun yanında hiç kalırdışimdi. Profesör McGonagall koşarak geliyordu. Harrytitreyerek ayağa kalktı.

"Daha önce- Hogwarts'ta hiç böyle bir şey-"

Şaşkınlıktan sanki dili tutulmuştu ProfesörMcGonagall'ın, gözlüğü öfkeyle parlıyordu. "- nasılyaparsın bunu - boynun kırılabilirdi -"

"Suç onda değil, Profesör -"

"Siz susun, Miss Patil -"

"Ama Malfoy -"

"Yeter, Mr. Weasley. Potter, gel benimle."

Harry oradan ayrılırken Malfoy'un, Crabbe'nin, Goyle'unzaferle ışıyan yüzlerini gördü; Profesör McGonagall'ınpeşine takılıp şatoya yürüdü. Okuldan kovulacağındanadı gibi emindi. Kendini savunmak için bir şeylersöylemek istiyordu, ama sesi yok olmuştu sanki.

Page 183: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Profesör McGonagall Harry'ye bakmadan hızlı hızlıyürüyordu, Harry ona yetişebilmek için koşar adımgidiyordu. Olanlar olmuştu. İki hafta bile dayanamamıştı.On dakika sonra eşyalarını topluyor olacaktı. Kapıdabelirdiği zaman Dursley'ler ne diyeceklerdi acaba?

Şatonun önündeki merdiveni, sonra da içerideki mermerbasamakları çıktılar; Profesör McGonagall hâlâ ağzınıbile açmamıştı. Harry arkasından süklüm püklümkoşarken kapıları açtı, koridorları arşınladı. Belki deDumbledore'a götürüyordu onu. Hagrid'i düşündü Harry;o da okuldan kovulmuş, ama bekçi olarak kalmasınaizin verilmişti. Belki de yardımcısı olurdu Hagrid'in. Bunudüşününce yüreği burkuldu, Ron'la ötekiler büyücüolarak yetişirken, o bahçede Hagrid'in çantasınıtaşıyacaktı.

Profesör McGonagall bir sınıfın önünde durdu. Kapıyıaçıp başını uzattı.

"Özür dilerim, Profesör Flitwick, bir saniye Wood'ualabilir miyim?"

Wood da neyin nesiydi acaba?

Beşinci sınıftan iri yapılı bir çocuktu Wood, Flitwick'insınıfından çıktığında kafası karmakarışık görünüyordu.

"İkiniz de gelin benimle," dedi Profesör McGonagall,koridorda yürümeye başladılar; Wood merakla Harry'yebakıyordu.

"Girin."

Peeves'den başka kimsenin olmadığı boş bir sınıfagirdiler; o da karatahtaya hiç de hoş olmayan şeyler

Page 184: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

yazmaktaydı.

"Dışarı, Peeves!" diye bağırdı Profesör McGonagall.Peeves elindeki tebeşiri çat diye çöp tenekesine attı,sonra da söylene söylene çıktı. Profesör McGonagallonun arkasından kapıyı çarparak kapattı, iki çocuğunkarşısına geçti.

"Potter, bu Oliver Wood. Wood - sana bir Arayıcıbuldum."

Wood'un yüzündeki şaşkınlığın yerini sevinç aldı.

"Ciddi misiniz, Profesör?"

"Kesinlikle," dedi Profesör McGonagall. "Doğuştanyetenekli bu çocuk. Ben böyle bir şey görmedim. Busenin süpürgeye ilk binişin miydi, Potter?"

Harry sessizce baş salladı. Ne olup bittiğine dair hiç fikriyoktu, ama anladığı kadarıyla, okuldan kovulmayacaktı,bacaklarının gücü yavaş yavaş yerine geliyordu.

Profesör McGonagall, "Şunu on beş metre pike yaparakyakaladı," dedi Wood'a. "Burnu bile kanamadı. CharlieWeasley bile yapamazdı bunu."

Wood, bütün düşleri bir anda gerçekleşmiş gibibakıyordu şimdi.

Heyecanla, "Hiç Quidditch maçı gördün mü, Potter?"diye sordu.

Profesör McGonagall, açıklama yapmak gereğini duydu:"Wood, Gryffindor Takımı'nın kaptanıdır."

Wood, Harry'nin çevresinde dönüp onu inceleyerek,"Yapısı da Arayıcı olmaya uygun," dedi. "Zayıf - hızlı -

Page 185: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ona doğru dürüst bir süpürge bulalım, Profesör - yaNimbus 2000 ya da Tertemiz Yedi."

"Profesör Dumbledore'la bir konuşayım, bakalım birincisınıf kuralını yeni baştan yorumlayabilir miyiz? Takımıngeçen yıldan daha iyi olması gerek. Son maçta Slytherinperişan ermişti bizi, Severus Snape'in yüzüne haftalarcabakamamıştım..."

Profesör McGonagall, gözlüğünün üstünden sert sertbaktı Harry'ye.

"Sıkı çalışman gerekiyor, Potter, yoksa senicezalandırma konusunda düşüncemi değiştirebilirim."

Sonra birden bire gülümsedi.

"Baban bunu görse gurur duyardı," dedi. "Eşsiz birOuidditch oyuncusuydu o."

"Dalga geçiyorsun."

Akşam yemeğindeydiler. Harry, Profesör McGonagall'labahçeden ayrıldıktan sonra neler olduğunu anlatmayıyeni bitirmişti. Ron ağzına bir dilim biftekli-böbrekli börekgötürüyordu ki, yemeği filan unutuverdi.

"Arayıcı ha?" dedi. "Ama birinci sınıftakiler hiç, takımdasenin kadar küçük biri oynamayalı kim bilir kaç yılolmuştur -?"

Ağzına bir parça börek atarak, "Yüz yıl olmuş," dediHarry. O günün heyecanından sonra bayağı acıkmıştı."Wood söyledi."

Ron öyle şaşırmış, öyle etkilenmişti ki, oturduğu yerdeHarry'ye bakmaktan başka bir şey yapamıyordu.

Page 186: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Haftaya antrenmanlara başlıyorum," dedi Harry. "Amakimseye söyleme. Wood sır olarak saklamak istiyorbunu."

Fred ile George Weasley salona girdiler o anda, Harry'yigörünce yanına seğirttiler.

Alçak sesle, "Tebrikler," dedi George. "Wood söyledi. Bizde takımdayız - Vurucu oynuyoruz."

"Söylemedi demeyin, Quiddilch Kupası'nı bu yıl bizalacağız," diye fısıldadı Fred. "Charlie ayrıldı ayrılalıalamıyoruz, ama bu yıl takım harika. İyi oynuyorolmalısın, Harry. Anlatırken, Wood'un içi içinesığmıyordu."

"Neyse, gitmemiz gerek. Lee Jordan okul dışına açılangizli bir geçit daha bulmuş, öyle diyor."

"İlk hafta bulduğumuz geçittir, Yaltak GregoryHeykeli'nin arkasındaki. Görüşürüz."

Fred'le George ayrılır ayrılmaz hiç hoşlanmadıkları biribitiverdi tepelerinde: Malfoy. Arkasında Crabbe'yleGoyle vardı yine.

"Son yemeğini mi yiyorsun, Potter? Seni Muggle'lararasına döndürecek trene ne zaman biniyorsun?"

Harry, soğukkanlılıkla, "Bakıyorum ayakların yerdeyken,yanında da minik arkadaşların varken daha cesuroluyorsun," dedi. Crabbe'yle Goyle pek de miniksayılmazlardı doğrusu, ama Yüce Masa öğretmenlerledolu olduğu için, dişlerini gıcırdatıp yumruklarınısıkmaktan başka bir şey gelmezdi ellerinden.

Page 187: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"İstediğin zaman teke tek karşılaşabilirim seninle," dediMalfoy. "İstersen bu gece. Büyücü düellosu. Sadeceasalarla, dokunma yok. Ne oldu? Daha önce büyücüdüellosu diye bir şey duymadın mı yoksa?"

Yerinde dönerek, "Duymaz olur mu," dedi Ron. "Benonun yedeğiyim; senin yedeğin kim?"

Malfoy, Crabbe'yle Goyle'a bakarak onları şöyle birtarttı.

"Crabbe," dedi. "Gece yarısı olur mu? Kupa Salonu'ndabuluşuruz, orası hiç kilitlenmiyor."

Malfoy gidince, Ron'la Harry birbirlerine baktılar.

"Büyücü düellosu da nedir?" dedi Harry. "Yedeğimolacağını söyledin, yedek ne işe yarar?"

Soğumuş böreği ağzına atarak, pek sıradan bir şeysöylüyormuş gibi, "Ölecek olursan yerini alır," dedi Ron.Harry'nin bakışını fark etti sonra, hemen ekledi: "Amainsanlar gerçek büyücülerin düellolarında ölür. Sen de,Malfoy da, olsa olsa birkaç kıvılcım gönderirsinizbirbirinize, o kadar. Önemli bir zarar verecek kadar büyübilmiyorsunuz. Zaten senin düellodan kaçacağınısanıyordu."

"Ya ben asamı sallayınca bir şey olmazsa?"

Ron akıl verdi: "O zaman asanı fırlatır atar, burnuna birtane patlatırsın."

"Özür dilerim."

Başlarını kaldırdılar. Hermione Granger'dı.

Page 188: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"İnsan burada ağız tadıyla bir şey yiyemez mi?" dediRon.

Hermione aldırmadı ona, Harry'ye döndü.

"Malfoy'la konuşmanıza kulak misafiri oldum."

"Sen de bu kulak varken," diye mırıldandı Ron.

"- Geceleri okulda dolaşmaman gerek, yakalanırsanGryffindor'un puanları silinir. Zaten yakalanırsın. Çokbencillik ediyorsun."

"Bu seni ilgilendirmez," dedi Harry.

"Güle güle," dedi Ron.

Gün pek de güzel bitmiş sayılmazdı doğrusu, Harryyatağına uzanmış, Dean'le Seamus'ın uykuya dalışlarınıkollarken öyle düşünüyordu (Neville hastanekanadından dönmemişti daha). Ron akşam boyunca,"Eğer sana lanet yağdırırsa eğilirsin, çünkü nasılkarşılanacağını bilmiyorum," gibisinden öğütler vermişti.Filch ya da Mrs. Norris tarafından yakalanmalarıolasılığı da büyüktü, Harry aynı gün içinde bir kere dahaokul kuralları dışına çıkmakla şansını zorladığıduygusuna kapıldı. Öte yandan, boyuna Malfoy'unsırıtan yüzü beliriyordu karanlıkta. Malfoy'u yere sermekiçin karşısına eşsiz bir olanak çıkmıştı. Bu olanağıkaçıramazdı.

Sonunda, "On bir buçuk," diye mırıldandı Ron. "Gitmevakti."

Sırtlarına sabahlıklarını geçirip asalarını aldılar, kuledekiodalarından ayrılıp kıvrımlı merdivenden indiler,Gryffindor Salonu'na girdiler. Şöminede birkaç kor

Page 189: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

parıldıyordu hâlâ, bütün koltuklar kambur siyahgölgelere dönüşmüştü. Tam resimdeki deliğevarmışlardı ki, yanlarındaki koltuktan bir ses geldi:"Bunu yapacağına inanamıyorum, Harry."

Bir lambanın titrek ışığı belirdi. Hermione Granger'dı bu,pembe bir sabahlık geçirmişti sırtına, kaşlarını çatmıştı.

Öfkeyle, "Sen!" dedi Ron. "Gidip yatsana sen!"

"Az kalsın kardeşine söyleyecektim," diye atıldıHermione. "Percy'ye - sınıf başkanı o. Bunudurdururdu."

Harry bir başkasının kendi işlerine bu kadar burnunusokmasına inanamıyordu.

"Hadi," dedi Ron'a. Şişman Kadın resmini iterek açtı,delikten geçti.

Hermione kolay kolay pes etmeyecekti anlaşılan.Ron'dan sonra o da geçti resimdeki delikten, bir yandanda öfkeli kazlar gibi tıslıyordu onlara.

"Siz hiç Gryffindor'u düşünmez misiniz, hep kendinizi midüşünürsünüz? Kupayı Slytherin alacak, BüyüDeğiştirme'yi bildiğim için Profesör McGonagall'dantopladığım bütün puanlar sizin yüzünüzden silinecek."

"Gitsene sen."

"Peki, ama uyardım sizi, yarın eve dönerken trendehatırlarsınız, siz nasıl insanlarsınız, biliyor musunuz?Siz -"

Nasıl insanlar olduklarını öğrenemediler. Hermione içeridönmek için Şişman Kadın'ın resmini çevirince bomboşbir tabloyla karşılaşmıştı. Bir gece ziyaretine gitmişti

Page 190: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Şişman Kadın, Hermione de Gryffindor Kulesi'negiremiyordu.

Cırtlak bir sesle, "Ben şimdi ne yapacağım?" diye sordu.

"Senin sorunun o," dedi Ron. "Bizim gitmemiz gerek,geç kalıyoruz."

Koridorun sonuna varmamışlardı ki, arkalarındanHermione yetişti.

"Ben de sizinle geliyorum," dedi.

"Gelmiyorsun."

Ne yani, burada böyle dikilip Filch'in beni yakalamasınımı bekleyeceğim? Bizi bulursa doğrusunu söylerim, sizidurdurmaya çalıştığımı anlatırım, siz de benidesteklersiniz."

Ron, "Sen de amma yüzsüzsün -" dedi yüksek sesle.

Birden bire, "Susun, ikiniz de!" dedi Harry. "Bir sesduydum."

Ron, karanlıkta görmeye çalışarak, "Mrs. Norris mi?"diye fısıldadı.

Mrs. Norris değildi. Neville'di. Yere kıvrılmış, mışıl mışıluyumaktayken onların yaklaştığını sezip sıçramıştı.

"Neyse ki buldunuz beni! Saatlerdir buradayım,yatakhaneye gitmek için yeni parolayı unutmuşum."

"Alçak sesle konuş, Neville. Parola 'Domuz burnu', amaişine yaramaz, çünkü Şişman Kadın yerinde değil."

"Kolun nasıl?" diye sordu Harry.

Page 191: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Bileğini göstererek, "İyi," dedi Neville. "Madam Pomfreybir dakikada iyileştirdi."

"Güzel- bak, Neville, bizim bir yere yetişmemiz gerek,sonra görüşürüz -"

Neville, ayağa kalkarak, "Beni bırakmayın!" dedi. "Yalnızkalmak istemiyorum burada, Kanlı Baron zaten iki keregeçti."

Ron saatine bir göz attı, sonra da Hermione'yle Neville'ebaktı öfkeyle.

"Sizin yüzünüzden yakalanacak olursak, ne yapar eder,Quirrell'ın anlattığı Hortlak Laneti'ni öğrenir, ikinizi delanetlerim."

Hermione ağzını açtı, belki de Hortlak Laneti'nin nasılkullanılacağını öğretecekti ona, ama Harry susmalarınıişaret etti, birlikte yürümeye koyuldular.

Yüksek pencerelerin demir çubukları arasından süzülenay ışığının aydınlattığı koridorlarda ilerlediler. Herdönemeçte, Filch ya da Mrs. Norris'le karşılaşırız diye,Harry'nin yüreği ağzına geliyordu. Ama şanslıydılar.Merdivenlerden üçüncü kata çıkıp parmaklarının ucunabasa basa Kupa Salonu'na yöneldiler.

Malfoy'la Crabbe gelmemişlerdi daha. Ay ışığınındüştüğü yerlerde kristal kupa kutuları parlıyordu. Altınve gümüş kupalar, kalkanlar, şiltler, heykeller karanlıktaışıldıyordu. Gözlerini salonun iki yanındaki kapılardanayırmadan, duvar boyunca ilerlediler. Malfoy belkiansızın belirip de saldırır diye, Harry asasını çıkardı.Dakikalar ağır ağır geçti.

Page 192: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ron, "Gecikti," diye fısıldadı, "belki de korkudan ödüpatlamıştır."

O sırada yan odadan gelen bir sesle sıçradılar. Harrytam asasını kaldırmıştı ki, birinin konuştuğunu duydular-Malfoy değildi bu.

"Kokla etrafı, tatlım, bir köşeye sinmiş olmalılar."

Konuşan Filch'ti, Mrs. Norris'e bir şeyler söylüyordu.Harry, dehşet içinde arkadaşlarına döndü, kendisinihemen izlemeleri için çılgıncasına el salladı; Filch'insesinin geldiği yerin karşısındaki kapıya yöneldilerusulca. Neville cüppesinin eteğini çeker çekmez, Filch'inKupa Salonu'na girdiğini duydular.

"Burada bir yerdeler," diye homurdanıyordu Filch,"herhalde saklanıyorlar."

Harry, arkadaşlarına, "Buradan!" diye işaret etti; hepsikorkudan taş kesilmişti sanki, iki yanına zırhlarsıralanmış uzun bir koridorda usul usul ilerlediler.Filch'in yaklaştığını duyuyorlardı. Ansızın korkuyla inlediNeville, koşmaya başladı- derken sendeledi, Ron'unbeline yapıştı, ikisi birden bir zırha tosladılar.

Öyle bir şangırtı koptu ki, bütün şato ayağa kalkabilirdi.

"KOŞUN!" diye bağırdı Harry, dördü birden koridordatabanları yağladılar, Filch geliyor mu diye arkalarına bilebakmıyorlardı- bir koridordan bir başkasına geçtiler,Harry öndeydi, nereye gittiklerini bile bilmedenkoşuyordu. Kendilerini bir duvar halısının arkasınaatınca, gizli bir geçitte olduklarını fark ettiler, koşmayısürdürünce Tılsım sınıfının yanına çıktılar, KupaSalonu'nun çok uzaklarındaydılar şimdi.

Page 193: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry, soğuk duvara yaslanıp alnını silerek, "Galibasıyırdık," dedi soluk soluğa. Neville iki büklüm olmuş,aksırıp tıksırıyordu.

Hermione de soluk soluğaydı; ellerini göğsünebastırarak, "Söylemiştim- söylemiştim- size," dedi."Söylemiştim- size."

Ron, "Gryffindor Kulesi'ne dönmeliyiz," dedi. "Hemen.Hiç vakit geçirmeden."

Hermione, "Malfoy seni kandırdı," dedi Harry'ye."Farkındasın, değil mi? Karşına çıkmayı düşünmedibile- Filch Kupa Salonu'na birinin geleceğini biliyordu.Malfoy kulağına fısıldamıştır mutlaka."

Harry, Hermione'nin haklı olabileceğini düşündü, amabu düşüncesini ona söylememeyi uygun buldu.

"Gidelim."

O kadar kolay olmayacaktı bu. Daha on-on iki adımancak atmışlardı ki, bir kapı tokmağının takırtısınıduydular, önlerindeki sınıftan yıldırım hızıyla biri fırladı.

Peeves'di bu. Onları görünce keyiften kıkırdamayabaşladı.

"Sus, Peeves -lütfen- kovulmamıza neden olacaksın."

Peeves gıdaklar gibi güldü.

"Gece yarısı dolaşmaya çıktınız ha? Sizi bastıbacaklar!Çık, ak, çık. Yaramazlar böyle enselenir işte."

"Bizi ele vermezsen enselenmeyiz, Peeves, lütfen."

Peeves, yumuşacık bir sesle, "Filch'e söylemem gerekbunu. Evet, ona söylemeliyim," dedi; ama gözleri hain

Page 194: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

hain parlıyordu. "Sizin kendi iyiliğiniz için."

"Çekil yolumuzdan," diye diklendi Ron, Peeves'i hızla itti- büyük bir hataydı bu.

"ÖĞRENCİLER YATAKLARINDAN KAÇMIŞ!" diyehaykırdı Peeves. "ÖĞRENCİLER KAÇMIŞ! TILSIMKORIDORUNDALAR!"

Peves'den sıyrılarak can havliyle kaçtılar, koridorunsonuna kadar koştular, bir kapı çıktı karşılarına -kilitliydi.

Çaresizlik içinde kapıyı iterlerken, "Tamam!" diye inlediRon. "İşimiz bitti! Sonumuz geldi!"

Ayak sesleri geldi kulaklarına; Filch, Peeves'inçığlıklarını duymuş, koşarak yaklaşıyordu.

"Çekilin şöyle," diye homurdandı Hermione. Harry'ninasasını kaptı, onu kilide vurarak fısıldadı: "Alohomora!"

Bir tıkırtı oldu kilitte, kapı ardına kadar açıldı - itişekakışa geçip kapıyı kapattılar, öteki yandakonuşulanlara kulak kabarttılar.

"Nereye gittiler, Peeves?" diyordu Filch. "Çabuk, söylebana."

"Lütfen' diyeceksin."

"Benimle dalga geçme, Peeves, söylesene, nereyegittiler?"

Peeves'in o sinir bozucu sesi, şarkı söyler gibi, çınladı:"Lütfen diyeceksin. Hiçbir şey öğrenemezsin."

"Peki- lütfen."

Page 195: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"HİÇBİR şey! Ha haaa! Söyledim ya, lütfen diyeceksin,hiçbir şey öğrenemezsin diye. Lütfen dedin, hiçbir şeyöğrenemeyeceksin! Ha ha! Haaaaaa!" Peeves'in birhışırtıyla uzaklaştığını, Filch'in de öfkeyle küfrettiğiniduydular.

"Kapı kilitli sanıyor," diye fısıldadı Harry. "Sıyıracağız-çek elini, Neville!" Neville bir dakikadır Harry'ninsabahlığının kolunu çekiştirip duruyordu. "Ne var?"

Harry arkasına döndü- döner dönmez de görüverdi.Neyi mi? Bir karabasanın içinde sandı kendini- bukadarı da olmazdı artık, başlarına gelen bütün obelalardan sonra.

Sandığı gibi, bir odada değillerdi. Bir koridordaydılar.Üçüncü kattaki yasak koridorda. Neden yasak olduğunuda hemen anlamışlardı.

Yerden tavana kadar yükselen boyuyla dev bir köpeğingözlerinin içine bakıyorlardı şimdi. Üç başlı bir köpektibu. Üç çift fıldır fıldır, çılgınca bakan göz; kendilerinedoğru uzanmış, titıeyip duran üç burun; sarımsıdişlerinden kaygan sicimler gibi sarkan salyalarıyla üçde korkunç ağız.

Hareket etmeden duruyordu; altı gözünü de onlaradikmişti; Harry, "Eğer ansızın çıkagelmemiz onu bukadar şaşırtmasaydı, şimdiye kadar çoktan ölmüştük,"diye düşündü; ama şaşkınlığı geçiyordu köpeğin,gökgürültüsünü andıran o hırlamaların başka ne anlamıolabilirdi?

Kapının tokmağına yapıştı Harry - Filch'le ölüm arasındabir seçim yapması gerekiyorsa, Filch'i seçerdi elbet.

Page 196: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Dışarı fırladılar- Harry çarparak kapadı kapıyı, koridorboyunca koştular, daha doğrusu uçtular. Filch herhaldebaşka bir yerlerde aramaktaydı kendilerini, çünküonunla karşılaşmadılar; karşılaşıp karşılaşmamaları dapek önemli değildi zaten. O anda tek düşündükleri,canavardan olabildiğince uzaklaşmaktı. Yedinci kattaŞişman Kadın'ın portresine varıncaya kadar koştular.

Şişman Kadın, omuzlarından sıyrılmış sabahlıklarına,kan ter içindeki kıpkırmızı yüzlerine bakarak,"Nerelerdeydiniz?" diye sordu.

"Boşver şimdi- domuz burnu, domuz burnu," diye soluduHarry, tablo öne doğru açıldı. Salona girip koltuklarayığıldılar; zangır zangır titriyorlardı.

Bir süre hiçbiri ağzını açmadı. Neville sanki ömrüboyunca bir daha konuşmayacakmış gibi duruyordu.

Sonunda, "Bunlar ne yaptıklarını sanıyorlar?" dedi Ron."Böyle bir şey okulda kapalı tutulur mu? Köpek dediğinazıcık gezdirilmek, dolaştırılmak ister. Hele bu..."

Hermione hem soluğuna hem de o kötü huyuna yenidenkavuşmuştu.

"Siz hiçbiriniz bakmayı bilmiyorsunuz," diye atıldı."Köpek neyin üstünde duruyordu, dikkat ettiniz mi?"

"Yerde mi?" dedi Harry. "Ayaklarına bakmıyordum ki,kafalarına bakıyordum."

"Yerde değil. Bir kapağın üstünde duruyordu. bir şeyikoruduğu apaçık ortada."

Ayağa kalkarak patladı.

Page 197: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Yaptığınız işten memnunsunuz herhalde. Hepimizölebilirdik- daha kötüsü, kovulabilirdik. Şimdi, izinverirseniz, ben yatmaya gidiyorum."

Ron, ağzı bir karışaçık, Hermione'nin arkasındanbakakaldı.

"İzin senin," dedi. "Sanki zorla sürüklediydik onu."

Harry yatağına uzanırken Hermione'nin söylediklerinidüşünüyordu. bir şeyi koruyordu köpek... Ne demiştiHagrid? Dünyada bir şey saklamak istersen, en güvenliyer Gringotts'tur- Hogwarts dışında.

Harry, yedi yüz on üç numaralı kasadaki küçük paketinnerede olduğunu anlamıştı galiba.

Page 198: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 199: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ONUNCU BÖLÜM: CADILAR BAYRAMI

Malfoy, ertesi gün Harry'le Ron'un hâlâ Hogwarts'taolduklarını görünce gözlerine inanamadı, ikisi de yorgungörünüyordu, ama keyifleri yerindeydi. Harry de, Ronda, üç başlı köpek serüveninin harika olduğunudüşünmüşlerdi o sabah. Şimdi bir başka serüvene dahaatılmak için içleri gidiyordu. Bu arada Harry,Gringotts'tan Hogwarts'a getirilen paketi anlatmıştıRon'a, böylesine sıkı koruma gerektiren şeyin neolabileceği üstüne epey kafa yormuşlardı.

"Ya gerçekten değerli ya da gerçekten tehlikeli birşeydir," demişti Ron.

Harry, "Belki ikisi birden," demişti.

Esrarengiz nesne yaklaşık beş santim uzunluktaydı,bunu biliyorlardı sadece, ellerinde başka ipucu yoktu.Bu yüzden de onun ne olduğunu kestiremiyorlardı.

Neville de, Hermione de, köpeğin altındaki kapağın neyigizlediği konusuyla hiç ilgilenmemişlerdi. Neville'in bütünderdi, bir daha köpeğin yanına yaklaşmamaktı.

Hermione, Harry'le de, Ron'la da konuşmuyordu şimdi;öylesine bilgiç bir gevezeydi ki, ikisi de derin bir ohçekmişlerdi. Bütün istedikleri, bir yolunu bulup Malfoy'adünyanın kaç bucak olduğunu göstermekti, bu olanakda bir hafta kadar sonra postanın gelişiyle doğdu, onlarıkeyiflendirdi.

Baykuşlar her zamanki gibi Büyük Salon'u doldurunca,altı cüce baykuşun taşıdığı ince uzun bir paket bütün

Page 200: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

öğrencilerin dikkatini çekti. Harry de, herkes gibi, onuniçinde ne olduğunu merak ediyordu. Kuşlar kendimasasına süzülüp de salamları yere düşürerek paketitam önüne bırakınca şaşkınlıktan kalakaldı? Cücebaykuşlar kanat çırparak uzaklaşırken bir başka baykuşgeldi, paketin üstüne bir mektup attı.

Harry mektubu açtı önce, öyle yapmakla iyi etmiştidoğrusu; kâğıtta şunlar yazılıydı:

PAKETİ MASADA AÇMA. İçinde yeni bir Nimbus2000 var, ama bir süpürgen olduğunu kimseninbilmesini istemiyorum, yoksa hepsi ister. OliverWood, ilk antrenmanın için bu akşam saat yedideQuidditch alanında seni bekleyecek.

Profesör M. McGonagall

Harry, okuması için mektubu Ron'a uzatırken sevincinigizlemekte zorlanıyordu.

Ron, imrenerek, "Nimbus 2000, ha!" diye inledi. "Bendaha bu modele elimi bile sürmedim."

İlk dersten önce süpürge paketini gizlice açmak içinsalondan çabucak ayrıldılar, ama merdiven başınınCrabbe ile Goyle tarafından kesildiğini gördüler. Malfoypaketi Harry'nin elinden kaptı, şöyle bir yokladı.

Paketi yine Harry'ye atarak, "Bir süpürge bu!" dedi,gözlerinde kıskançlık ve nefret okunuyordu. "Şimdiyandın işte, Potter, birinci sınıf öğrencilerine süpürgeyasaktır."

Page 201: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ron dayanamadı.

"Palavra bir süpürge değil bu," dedi, "bir Nimbus 2000.Senin evde neyin vardı demiştin, Malfoy, Comet 2.60mı?" Ron, Harry'ye sırıttı. "Comet'ler göz alıcıdır, amaNimbus'larla karşılaştırılamazlar bile." Malfoy, "Sennereden bileceksin, Weasley," diye atıldı, "sapını bilealmaya gücün yetmez. Sen de, kardeşlerin de eldendüşmelerle idare edersiniz."

Ron yanıt veremeden, Malfoy'un dirseğinin dibindeProfesör Flitwick belirdi.

"Kavga etmiyorsunuz ya, çocuklar?" diye ciyakladı.Malfoy, "Potter'a bir süpürge göndermişler, Profesör,"dedi hemen.

Profesör Flitwick, Harry'ye ışıl ışıl gülümseyerek, "Evet,evet, biliyorum," dedi. "Profesör McGonagall bana özeldurumlardan söz etti, Potter. Hangi model?"

Malfoy'un yüzündeki dehşeti görüp de gülmemek içinkendini zor tutan Harry, "Nimbus 2000, efendim," dedi."Malfoy olmasaydı bunu alamazdım," diye ekledi.

Harry'le Ron üst kata yöneldiler, Malfoy öfkedenkuduruyordu, kafası karma karışık olmuştu.

Mermer merdivenin en üst basamağına gelince, "Öyle,"diye kıkırdadı Harry. "Neville'in hatırlatmacasınıalmasaydı, ben de takıma giremeyecektim..."

Tam arkalarından öfkeli bir ses geldi. "Demek kurallarıçiğnediğin için ödüllendirildiğini sanıyorsun?" Hermione,Harry'nin elindeki pakete, durumu hiç de onaylamadanbakarak, merdivenleri çıkıyordu.

Page 202: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Hani benimle konuşmuyordun?” dedi Harry.

"Evet," dedi Ron. "Sakın cayma; kafamızı dinliyoruz."

Hermione, burnu havada, uzaklaşıp gitti. Harry o günkafasını derslerine veremedi. Ya yatakhanede yatağınınaltında duran yeni süpürgesini ya da o geceki Quidditchantrenmanını düşünüyordu. O akşam ne yediğinin bilefarkına varmadan bir şeyler atıştırdı, sonra Ron'labirlikte yukarıya, Nimbus 2000 paketini açmaya fırladı.

Süpürgeyi Harry'nin yatak örtüsüne koydular, "Vaycanına!" diye iç çekti Ron.

Değişik süpürge modelleri konusunda hiçbir şeybilmeyen Harry bile, bunun harika bir şey olduğunudüşündü. İncecikti, pınl pırıldı, sapı maundan yapılmıştı,arka ucundaki süpürge otları özenle seçilmişti, başınayakın bir yere de yaldızlı harflerle “Nimbus 2000”yazılmıştı.

Saat yediye yaklaşırken şatodan ayrıldı Harry,alacakaranlıkta Quidditch alanına yollandı. Daha öncestadyumun içine hiç girmemişti. Oyun alanınıçevreleyen koltuklar, seyircilerin oyunu daha rahatseyredebilmeleri için, epeyce yüksekteydi. Alanın ikibaşında üçer tane altın direk vardı, her direğe birçember takılmıştı. Direkler, Muggle çocukların sabunköpüğü üfleyerek baloncuklar oluşturduğu o küçükplastik çubukları hatırlattı Harry'ye, ama bunlarınyüksekliği on beşer metreydi.

Wood'u beklerken içinde uyanan uçma isteğine karşıkoyamadı Harry, süpürgesine binip ayaklarıyla yerevurup havalandı. Ne güzel bir duyguydu bu- direklerin

Page 203: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

arasından geçti, oyun alanında alçalıp yükseldi. şöylehafifçe dokunmaya görsün, Nimbus 2000 hemen yöndeğiştiriyordu.

"Hey, Potter, in aşağı!"

Oliver Wood gelmişti. Kolunun altında kocaman bir tahtakutu vardı. Harry yanına indi onun.

Wood, gözleri ışıl ışıl, "Çok güzel," dedi. "McGonagallhaklıymış... doğuştan yeteneklisin. Bu akşam kurallarıöğretirim sana, sonra da haftada üç gün takımantrenmalarına katılırsın."

Kutuyu açtı. Değişik boylarda dört top vardı içinde.

"Tamam," dedi Wood. "Şimdi... Quidditch oynamak pekkolay değildir, ama kurallarını öğrenmek kolaydır. Hertakımda yedi kişi bulunur. Üçüne 'kovalayıcı' denir."

"Üç Kovalayıcı," diye tekrarladı Harry; bu arada Woodfutbol topu büyüklüğünde kıpkırmızı bir top çıkardıkutudan.

"Bu topa 'Quaffle' denir. Kovalayıcılar Quaffle'ıbirbirlerine atarak onu çemberlerin birinden geçirmeyeçalışırlar. O zaman gol olur. Bir Quaffle'ı çemberlerinbirinden geçirirsen on sayı kazanırsın. Anlıyor musun?"

Harry, "Kovalayıcılar Quaffle'ı birbirlerine atarakçemberlerin birinden geçirmeye çalışırlar," diyetekrarladı. "Uçan süpürgeler üstünde oynanan bir çeşitbasketbol- ama bunda altı basket var."

Wood, merakla, "Basketbol nedir?" diye sordu. Hemen,"Boşver," dedi Harry. "Her takımda bir oyuncu daha var,ona da 'Tutucu' denir- ben Gryffindor'un Tutucusu'yum.

Page 204: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Boyuna bizim çemberlerin çevresinde uçar, karşıtakımın sayı yapmasını engellemeye çalışırım."

Bütün bunların hepsini hatırlamaya kararlıydı Harry; "ÜçKovalayıcı, bir Tutucu," dedi. "Quaffle'la oynarlar.Tamam, anlaşıldı. Peki, bunlar ne işe yarıyor?" Kutudakiüç topu işaret etti.

"Şimdi göstereceğim," dedi Wood. "Al şunu." Beyzbolsopasını andıran küçük bir sopa uzattı Harry'ye.

"Bludger'ların ne işe yaradığını göstereceğim," dedi. "Buikisi Bludger'dır."

Kırmızı Quaffle'dan biraz daha küçük boyda, birbirininaynı simsiyah iki topu gösterdi. Harry, iki topun da,kutunun içinde kendilerini tutan kayışlardan kurtulmakiçin hafifçe çırpındıklarını fark etti.

Wood, "Geri dur," diye uyardı Harry'yi. EğilipBludger'lardan birinin kayışını çözdü.

Siyah top bir anda kutudan fırladı, yükseldi, sonraHarry'nin yüzüne yöneldi hızla. Harry, burnununkırılmasını önlemek için sopayla vurdu topa. Bludgerzikzaklar çizerek havada uzaklaştı- dönüp başlarınınçevresinde dolandı, tam Wood'a çarpacağı sırada takımkaptanı onu yakalayıp yere çiviledi.

Wood, çırpınan Bludger'ı kutuya koyup kayışlabağlarken, "Gördün mü?" dedi soluk soluğa. "Bludger'laroradan oraya seğirtip oyuncuları süpürgelerindendüşürmek isterler. Bu yüzden de takımlarda ikişerVurucu bulunur. Bizim Vurucular, Weasley ikizleri -görevleri takım arkadaşlarını Bludger'lardan korumak,

Page 205: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

onları karşı takım oyuncularına fırlatmak. Eee - burayakadarını anladın mı?"

Harry, soluk bile almadan, "Üç Kovalayıcı, Quaffle'lasayı yapmaya çalışır, Tutucu çemberleri korur, Vurucularda Bludger'ları kendi takımlarından uzak tutmayaçabalar," dedi.

"Çok iyi," dedi Wood.

Öyle laf arasında soruyormuş gibi, "Şey -" dedi Harry,"Bludger'lar kimseyi öldürdü mü?"

"Hogwarts'ta öldürmedi. Bir iki çene kırıldı, o kadar.Şimdi... takımın son oyuncusu Arayıcı'dır. Yani sen. NeQuaffle'a aldıracaksın, ne de Bludger'lara."

"- Kafamı kırmazlarsa tabii."

“Merak etme, Weasley'ler Bludger'larla rahatça başaçıkabilirler- zaten kendileri de birer insan Bludger."

Wood kutuya uzanıp dördüncü topu aldı. Sonuncu topu.Quaffle'ın ya da Bludger'ların yanında ufacık kalan,ceviz büyüklüğünde bir toptu bu. Pırıl pırıl altındanyapılmıştı, çırpınan minicik gümüş kanatları vardı.

"Bu," dedi, "Altın Snitch. Bütün toplardan önemlidir.Yakalaması çok güçtür, çünkü çok hızlıdır, onugörebilmek çok güçtür. Arayıcı'nın görevi onuyakalamaktır. Aradan süzülüp, Kovalayıcılar'dan,Vurucular'dan, Quaffle'dan, Bludger'lardan sıyrılıp, ötekitakımın Arayıcısı'ndan önce yakalayacaksın onu. KimSnitch'i daha önce yakalarsa, takımına yüz elli sayıkazandırır, bu da bir bakıma maçı kazanmak demektir.İşte bu yüzden Arayıcılar'a çok faul yapılır. Bir Quidditch

Page 206: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

maçı ancak Snitch yakalanınca sona erer, yani sürüpgidebilir- rekor üç ay galiba, oyuncular arada uyusundiye boyuna yedekleri de oynatmışlar.

"Hepsi bu kadar- soracağın bir şey var mı?"

Harry başını iki yana salladı. Ne yapması gerektiğinianlamıştı, ama sorun bunu yapabilmekti.

Wood, Snitch'i dikkatle kutuya koyarken, "Şimdilikbununla çalışmayacağız," dedi. "Hava çok karanlık,yitirebiliriz. Şunlarla çalıştıralım seni."

Bir kese sıradan golf topu çıkardı cebinden; birkaçdakika sonra ikisi de havadaydı. Wood topları olancahızıyla dört yöne fırlatıyor, Harry de onları yakalamayaçalışıyordu.

Bir tekini bile kaçırmıyordu Harry; Wood'un keyfinediyecek yoktu. Yarım saat kadar çalıştılar, artık havaiyice kararınca çalışmayı bıraktılar.

Şatoya dönerlerken, neşeyle, "Bu yıl Quidditch Kupasıbizim olacak," dedi Wood. "Charlie Weasley'yi bilesollarsan şaşmam. Ne kadar iyi bir oyuncuydu, ulusaltakıma bile seçilebilirdi- ejderha peşine düşmeseydi."

Harry, o kadar dersin üstüne haftada üç akşamQuidditch antrenmanı da binince, Hogwarts'ta iki ayınnasıl geçip gittiğini fark etmedi bile. Şato, kendisinePrivet Drive'dan çok daha sıcak bir yuva olmuştu. Temelbilgileri öğrendikleri için, dersleri de gittikçe daha ilginçoluyordu.

Cadılar Bayramı sabahı, koridorları saran nefis birkabak tatlısı kokusuyla uyandılar. Daha da güzel bir şey

Page 207: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

oldu sonra: Profesör Flitwick, Tılsım dersinde artıknesneleri uçurabilecek duruma geldiklerini söyledi;Neville'in kurbağasını odada dört döndürerekuçurduğundan beri herkes bu anı heyecanla bekliyorduProfesör Flitwick, ilk alıştırmalar için çocukları çifterçifter ayırdı. Neyse ki, Harry'nin yanına SeamusFinnigan düştü, çünkü Neville de onunla ikili oluşturmakiçin bayağı heveslenmişti. Ama Ron, HermioneGranger'la çalışacaktı. Buna Ron'un mu, Hermione'ninmi daha çok içerlediğini anlamak çok güçtü doğrusu.Hermione, Harry'nin süpürgesi geldiğinden beri ikisiylede konuşmamıştı.

Profesör Flitwick, her zamanki gibi kitaplarının üstünetüneyerek, "Çalıştığımız o bilek hareketlerini sakınunutmayın!" diye ciyakladı. "Hızlı ve kesin, unutmayın,hızlı ve kesin. Büyülü sözcükleri doğru söylemek de sonderece önemlidir - Büyücü Baruffio'yu hatırlayın hep, “f”yerine “s” deyince, kendini sırtüstü yerde buluvermişti,göğsünün üstüne de bir yaban mandası çökmüştü."

Çok güçtü bu. Harry'le Seamus'ın bilek harekelleri hızlıve kesindi, ama uçurmak istedikleri kuştüyü sıranınüstünde duruyor, bir türlü havalanmıyordu. Seamus'ınsabrı taştı sonunda, asasıyla uçurmaya kalkışırken kuştüyünü ateşe verdi- Harry onu şapkasıyla söndürmekzorunda kaldı.

Yan sıradaki Ron'un da şansı pek yaver gitmiyordu.

Uzun kollarını yeldeğirmeni gibi sallayarak, "Win-gardium Leviosa!" diye bağırıyordu.

Page 208: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry, Hermione'nin atıldığını duydu: " 'Wing-gar-diumLevi-o-sa' diyeceksin, 'gar'ı uzatacaksın."

"O kadar iyi biliyorsan, sen söyle," diye homurdandıRon.

Hermione cüppesinin kollarını sıyırdı, asasınısallayarak, "Wingardium Leviosa!" dedi.

Tüyleri sıradan havalandı, başlarının bir metre kadarüstünde uçuştu.

Profesör Flitwick, el çırparak, "Harika!" diye bağırdı."Herkes baksın, Miss Granger başardı!"

Ders sonunda Ron dokunsan patlayacaktı.

Kalabalık koridorda kendilerine yol açarak yürürlerken,"Tevekkeli kimse katlanamıyor bu kıza," dedi. "İnsandeğil, karabasan."

Yanından geçerlerken biri çarptı Harry'ye. Hermione'ydi.Harry ona bir göz atınca irkildi- kız gözyaşları içindeydi.

"Galiba söylediklerini duydu."

"Ne olurmuş duyduysa?" dedi Ron, ama o da biraztedirgin olmuşa benziyordu. "Hiç arkadaşı olmadığınınfarkına vardı herhalde."

Hermione bir sonraki derse gelmedi, bütün öğledensonra da ortalarda görünmedi. Cadılar Bayramı şöleniiçin Büyük Salon'a giderlerken, Parvati Patil'in, arkadaşıLavender'la konuşmasına kulak misafiri oldular; ParvatiPatil, Hermione'nin kızlar tuvaletinde ağladığını, yalnızkalmak istediğini söylüyordu. Ron'un tedirginliği daha daarttı bunları duyunca, ama biraz sonra Büyük Salon'a

Page 209: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

girip de Cadılar Bayramı süslemelerini görünce,Hermione'yi unutuverdiler.

Duvarlardan ve tavandan havalanan bin yarasauçuşuyordu tepelerinde, bin yarasa da kara bulutlar gibimasaların üstünde kanat çırpıyor, içleri oyulmuşbalkabakları da yanan mumların ışıklarını titretiyordu. İlkgeceki şölende olduğu gibi, altın tabaklarda yemeklerbelirdi ansızın.

Harry tam bir közlenmiş patatesi mideye indiriyordu ki,hoplaya zıplaya Profesör Quirrell girdi salona; sarığıçözülmüştü, yüzünde dehşet okunuyordu. Herkes onunProfesör Dumbiedore'un koltuğuna doğru ilerlediğini,masaya yaslandığını gördü. "İfrit -" diye inledi ProfesörQuirrell, "- zindanda ifrit var - haberiniz olsun."

Sonra yere yığılıp bayıldı.

Tam bir kargaşa çıktı. Profesör Dumbledore, yenidensessizliği sağlamak için asasının ucundan birkaçmaytap patlatmak zorunda kaldı.

“Sınıf başkanları," diye gürledi, "sınıflarınızı hemenyatakhanelere görürün!"

Percy hemen havasını attı.

"Beni izleyin! Birinci sınıflar, birbirinizden ayrılmayın!Söylediklerimi yaparsanız ifritten korkmanıza gerekkalmaz! Tam arkamdan gelin. Yol açın, birinci sınıflargeliyor! Açılın, ben sınıf başkanıyım!"

Merdivenleri çıkarken, "İfrit nasıl girebilir buraya?" diyesordu Harry.

Page 210: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ron, "Bana sorma," dedi, "İfritler gerçekten salaktır.Belki de Peeves almıştır içeri, Cadılar Bayramı şakasıdiye."

Değişik yönlere koşturan değişik öğrenci kümelerininyanından geçtiler. Telaş içinde seğirten Hufflepuff'larınaralarından geçerken, Harry Ron'un koluna yapıştıbirden bire.

"Şimdi aklıma geldi- Hermione."

"Ne olmuş Hermione'ye?"

"İfritten haberi yok."

Ron dudağını ısırdı.

"Peki, tamam," diye kestirip attı. "Ama Percy görmesinbizi."

Eğilerek, öteki yana giden Hufflepuff'lara karıştılar, ıssızbir koridordan geçip kızlar tuvaletine doğru koştular.Tam köşeyi dönmüşlerdi ki, hızlı hızlı ayak sesleriduydular arkalarında.

Harry'yi kocaman bir aslan heykelinin arkasına çekerek,"Percy!" diye fısıldadı Ron.

Heykelin arkasından kafalarını uzatınca, gelenin Percydeğil, Snape olduğunu gördüler. Snape koridoru geçipgözden yok oldu.

Harry, "Ne yapıyor?" diye fısıldadı. "Neden ötekiöğretmenlerle birlikte zindanda değil?"

“Sorduğun adama bak."

Olabildikleri kadar sessizce, Snape'in uzaklaşanadımlarını izlediler yan koridorda.

Page 211: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Üçüncü kata çıkıyor," dedi Harry, ama Ron elinikaldırdı.

"Burnuna bir koku geliyor mu?"

Harry havayı kokladı, kirli çorapla kimsenin nedense hiçtemizlemediği genel tuvalet karışımı pis bir koku geldiburnuna.

Sonra işittiler onu- derinlerden gelen bir homurtu, devayakların sürünmesi. Ron eliyle gösterdi: Soldakigeçidin sonunda kocaman bir şey onlara doğruilerliyordu. Karanlığa sığındılar hemen, yaratığın ayışığında belirdiğini gördüler.

Korkunç bir görüntüydü bu. Dört metre boyundaydı,derisi gri kaya rengindeydi, koskoca bedeninin üstünehindistan cevizi büyüklüğünde ufacık bir kafayerleştirilmişti. Kısa bacakları ağaç gövdeleri kadarkalındı, ayakları nasır içindeydi. İnanılmaz bir kokuyayıyordu çevresine. Elinde tuttuğu kocaman tahtasopa, kollarının uzunluğu yüzünden yere değiyordu.

İfrit bir kapının önünde durup içeri baktı. Sivri kulaklarınıoynattı, minicik beynini çalıştırdı, sonra usulca odayadaldı.

"Anahtar kilidin üstünde," diye mırıldandı Harry. "Onuiçeriye kilitleyebiliriz."

Ron, tedirginlik içinde, "İyi fikir," dedi.

Açık kapıya doğru ilerlediler, ağızları kupkuruydu, ifritinansızın çıkıvermemesi için dua ediyorlardı.

Harry bir sıçrayışta kapıya ulaştı, anahtarı yakaladı,kapıyı çarparak kapattı, kilitledi.

Page 212: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Evet!"

Zafer sarhoşluğu içinde geçitte koşmaya başladılar,ama tam köşeye vardıklarında öyle bir şey duydular ki,az kalsın korkudan öleceklerdi -korkunç bir çığlıktı bu-kilitledikleri odadan geliyordu.

Ron, Kanlı Baron gibi bembeyaz kesilmişti. "Olamaz”dedi.

Harry yutkundu. "Kızlar tuvaletiydi orası!"

"Hermione!" dediler birlikte.

Yapmak isteyecekleri son şeydi bu, ama başka çareleriyoktu. Dönüp kapıya koştular, korkuyla titreyerekanahtarı çevirdiler -Harry çekip açtı kapıyı- içeri daldılar.

Hermione Granger karşı duvarın dibine büzülmüştü,bayılacaktı neredeyse. İfrit, duvarlardaki lavabolarısöküp atarak ona doğru ilerliyordu.

Harry, çaresizlik içinde, "Şaşırtmaca ver!" dedi, elinegeçen bir musluğu bütün gücüyle duvara fırlattı.

İfrit Hermione'nin birkaç adım ötesindeydi. Sesinnereden geldiğini anlamak için aptal aptal gözlerinikırpıştırarak çevresine bakındı. Minicik hain gözleriHarry'ye ilişti. Bir an durakladı, sonra sopasını kaldırıponun üstüne saldırdı.

Ron, odanın öteki yanından, "Hey, kuşbeyinli!" diyebağırarak madeni bir boru parçası fırlattı ifrite. İfrit,borunun omzuna çarptığını bile fark etmemişti, amasesini duymuştu Ron'un, bu kez Harry'yi bırakıp onayöneldi; bu da Harry'ye ifritin yanından geçmek için vakitkazandırdı.

Page 213: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry, "Hadi, koş, koş!" diye bağırdı Hermione'ye, onukapıya doğru çekmek istedi. Ama Hermionekımıldayamıyordu bile, ağzı korkudan bir karış açık,duvar dibine çökmüş, öylece duruyordu.

Çığlıklarla, yankılarla çılgına dönen ifrit bir daha kükredi,en yakındaki, kaçacak yeri olmayan Ron'a saldırdı.

O anda hem korkusuzca hem de aptalca bir şey yaptıHarry: Atlayıp ifritin boynuna sarıldı arkadan. İfrit,Harry'nin sırtında olduğunun farkında bile değildi -amaburnuna uzun bir değneğin sokulduğunu bir ifrit bileanlar- onun sırtına atladığında asası elindeydi Harry'nin- ucu da ifritin burun deliklerinden birine girmişti.

İfrit acıyla uluyarak iki büklüm oldu, sopasını salladı;Harry can havliyle tutunuyordu ona; ya yerleresavrulacak ya da sopayı kafasına yiyecekti.

Hermione yere büzülmüştü korkuyla; Ron kendi asasınıçıkardı- ne yaptığının farkında bile olmadan, aklına ilkgelen büyülü sözleri haykırdı: "Wingardium Leviosa!"Sopa ansızın fırladı ifritin elinden, havaya yükseldi,yükseldi, sonra ağır ağır döndü- korkunç bir çatırtıylasahibinin kafasına indi. İfrit oracığa yüzükoyun yığıldı,yığılırken de bütün odayı zangır zangır sarstı.

Harry ayağa kalktı; titriyordu, soluğu kesilmişti. Ron,asası hâlâ havada, ne yaptığına şaşkınlıkla bakıyordu.

İlk konuşan Hermione oldu.

"Acaba- öldü mü?"

"Sanmıyorum," dedi Harry. "Olsa olsa bayılmıştır."

Page 214: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Eğilip asasını ifritin burnundan çıkardı. Yapışkan gri birsıvıyla kaplanmıştı asa.

"Öff-ifrit sümüğü."

Asasını ifritin pantolonuna sildi.

Bir kapının çarpıldığını duydular ansızın, kulaklarınapatırtılı ayak sesleri geldi; üçü de kafasını kaldırdı. Nebüyük şamata kopardıklarını fark etmemişlerdi o arada;ama gürültü de, ifritin korkunç çığlıkları da aşağıdanmutlaka işitilmişti. Bir an sonra Profesör McGonagalldaldı odaya, hemen arkasında Snape vardı, onu daQuirrell izliyordu. Quirrell ifrite şöyle bir baktı, sonra bellibelirsiz bir iniltiyle elini kalbine götürerek bir tuvaletinüstüne çöktü.

Snape ifritin üstüne eğildi. Profesör McGonagall, Ron'laHarry'ye bakıyordu. Onu hiç bu kadar öfkeli görmemiştiHarry. Dudakları bembeyaz kesilmişti. Gryffindor'a ellipuan kazandırma umudu Harry'nin içinden siliniverdi.

Sesinde soğuk bir öfkeyle, "Siz ne yaptığınızısanıyorsunuz?" dedi Profesör McGonagall. Harry, Ron'abaktı. Ron'un asası hâlâ havadaydı. "Ölebilirdiniz.Neden yatakhanede değilsiniz?"

Snape sert sert baktı Harry'ye. Harry gözlerini yere dikti.Ron artık asasını indirseydi keşke.

Derken incecik bir ses geldi gölgeler arasından.

"Lütfen, Profesör McGonagall - onlar beni arıyorlardı."

"Miss Granger!"

Hermione sonunda ayağa kalkabilmeyi başarmıştı.

Page 215: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"İfriti aramaya çıkmıştım -çünkü tek başıma onunlabaşedebilirim sanıyordum- çünkü çok şey okumuştumonlar hakkında."

Ron asasını indirdi. Hermione Granger bir öğretmenedüpedüz yalan mı söylüyordu?

"Beni bulmasalardı ölmüştüm. Harry asasını ifritinburnuna soktu, Ron da kafasına vurdu. Birini çağıracakvakitleri yoktu. Onlar geldiğinde ifrit benim işimi bitirmeküzereydi."

Harry'le Ron bu hikâyeyi ilk kez duymuyormuş gibigörünmeye çalıştılar.

Profesör McGonagall, üçüne bakarak, "Şey- öyleyse..."dedi. "Miss Granger, düpedüz budalalıktır bu, bir dağifritini tek başınıza haklayabileceğinizi nasıldüşünürsünüz?"

Hermione başını önüne eğdi. Harry'nin dili tutulmuştu.Kuralları çiğneyecek son kişiydi Hermione, şimdi onlarıkurtarmak için ne palavralar atıyordu. Snape'ingülücükler dağıtması bile kendisini bu kadarşaşırtmazdı.

Profesör McGonagall, "Miss Granger, bunun içinGryffindor'dan beş puan silinecek," dedi. "Beni hayalkırıklığına uğrattınız. Yaranız bereniz yok, doğruGryffindor Kulesi'ne gidin. Öğrenciler yemeklerinikulelerinde yiyor." Hermione çıktı. Profesör McGonagall,Harry'le Ron'a doğru baktı.

"Ucuz kurtuldunuz, ama birinci sınıf öğrencileri de kocabir ifriti kolay kolay yere seremezdi doğrusu. İkiniz de

Page 216: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Gryffindor'a beşer puan kazandırdınız. Bu, ProfesörDumbledore'a da bildirilecektir. Gidebilirsiniz."

Koşarak odadan ayrıldılar, iki kat çıkıncaya kadar dabirbirleriyle konuşmadılar. her şey bir yana, ifritinkokusundan kurtulmak bile güzeldi.

Ron, "On puandan fazla almalıydık," diye homurdandı.

"Beş demek istiyorsun. Hermione yüzünden silinen beşpuanı unutma."

"Bizi kurtarmakla iyilik etti," dedi Ron, "aslına bakarsan,biz onu kurtardık."

Harry hatırlatmadan edemedi: "Onu içeride o şeylekilitlemeseydik, kurtarmaya filan gerek kalmayacaktı."

Şişman Kadın tablosunun önüne gelmişlerdi.

"Domuz burnu," deyip girdiler.

Ortak salon kalabalıktı, gürültülüydü. Herkes yukarıyagönderilmiş yemekleri yiyordu. Ama Hermione, kapınınyanında tek başına durmuş, onları bekliyordu.Utangaçlıkla yüklü bir sessizlik oldu. Sonra, birbirlerinehiç bakmadan, “Teşekkürler," deyip yemek almayakoştular.

Ama o andan sonra, Hermione Granger arkadaşlarıoldu. Bazı olaylar vardır, dostluklara yol açar, dört metreboyunda bir ifritin canına okumak da öyle bir olaydı işte.

Page 217: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 218: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ON BİRİNCİ BÖLÜM: QUIDDITCH

Kasım ayına girdiklerinde hava çok soğudu birden bire.Okulun çevresindeki dağlar buz grisi bir renge büründü,göl donup çeliğe döndü. Her sabah çiyle kaplanıyorduyer. Üst katların pencerelerinden Hagrid'in, sırtındaupuzun bir köstebek derisi palto, ellerinde tavşankürkünden eldivenler, ayaklarında da kunduz derisindenkocaman çizmelerle, Quidditch alanındaki süpürgelerinbuzlarını çözdüğü görülebiliyordu.

Quidditch mevsimi başlamıştı. Harry, haftalarcaçalışmadan sonra, cumartesi günü ilk maçına çıkacaktı.Gryffindor'la Slytherin arasındaydı maç. Gryffindorkazanırsa, şampiyonluk yarışında ikinci sırayayükselecekti.

Kimse oynadığını görmemişti Harry'nin, Wood onu gizlibir silah olarak saklamayı düşünmüştü. Ama onunArayıcı olarak oynayacağı haberi bütün okula yayılmıştı;Harry, harika bir maç çıkaracağını söyleyenlere miinansın, yoksa ellerinde şilteyle onun tam altında koşupduracaklarını söyleyenlere mi kulak versin, bilemiyordu.

Harry'nin artık Hermione'yle arkadaşlık etmesi büyükşanstı doğrusu. Boş vakitlerini Wood'un Quidditchçalıştırmasıyla geçiriyordu; Hermione olmasaydı, bütüno ödevlerin altından nasıl kalkardı? Hermione, okumasıiçin çok ilginç bir kitap vermişti ona - Çağlar BoyuncaQuidditch kitabını.

Harry, Quidditch'te yedi yüz faul türü olduğunu, bunlarınhepsinin de 1473'teki bir Dünya Kupası maçında

Page 219: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

yapıldığını, Arayıcılar'ın genellikle en küçük, en hızlıoyuncular arasından seçildiğini, en ciddi kazalarınonların başına geldiğini, Quidditch takımlarında yeralanların oyun sırasında pek ölmediklerini, ama bazıhakemlerin kayıplara karıştıklarını, aylar sonra da BüyükSahra'da ortaya çıktıklarını öğrendi.

Hermione, Harry'le Ron kendisini o dağ ifritinin elindenkurtardıkları günden sonra, kuralları bozmak konusundabiraz yumuşamıştı, şimdi çok daha şirin bir kızdı.Harry'nin ilk Quidditch maçından bir gün önce, dersarasında, Ron'u da yanlarına alıp buz gibi bahçeyeçıktılar; Hermione, bir reçel kavanozuna koyupyanlarında taşıyabilecekleri masmavi bir ateş yaratmıştı.Sırtlarını kavanoza vermiş ısınırlarken Snape çıkageldi.Harry, Snape'in topalladığını gördü. Üç arkadaş, ateşigizlemek için birbirlerine sokuldular; böyle bir şeye izinverilmiyordu herhalde. Ama Snape onların suçlubakışlarını fark etti. Topallayarak yaklaştı. Ateşigörmemişti, ama bir bahane uydurup oradan çekipgitmelerini söyleyecekti besbelli.

"O elindeki nedir, Potter?"

Çağlar Boyunca Quidditch'ti. Harry gösterdi.

"Kitaplıktan aldıklarınızı okul dışına çıkaramazsınız,"dedi Snape. "Ver şunu bana. Gryffindor'dan beş puansildim."

Snape topallaya topallaya uzaklaşırken, "Bu kuralı şimdiuydurdu," dedi Harry öfkeyle. "Bacağına ne olduacaba?"

Page 220: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ron, acı acı, "Bilmem," diye homurdandı. "Umarım,canını adamakıllı yakıyordur."

O akşam Gryffindor'ların Ortak Salonu çok kalabalıktı.Harry, Ron, Hermione, bir pencerenin önünde birlikteoturuyorlardı. Hermione, Harry'le Ron'un Tılsımödevlerini gözden geçiriyordu. Kopya çekmelerine hiçmi hiç izin vermezdi ("Kopya çekerseniz nasılöğrenirsiniz?"), ama bir kere baştan sona okuyup onlarayanlışlarını gösterirdi.

Harry tedirgindi. Aklını ertesi günkü maçtan başka birşeye verebilmek için Çağlar Boyunca Quidditch'i gerialmak istiyordu. Snape'ten niye korkacaktı ki? Ayağakalktı, Snape'e gidip kitabı isteyeceğini söyledi Ron'laHermione'ye.

"Kafayı mı yedin sen?" dedi ikisi birden, ama Harry'ninbir fikri vardı, başka öğretmenlerin yanında Snape'inbuna karşı çıkmayacağını sanıyordu.

Öğretmenler odasına gidip kapıya vurdu. Yanıt gelmedi.Bir daha vurdu. Boşuna.

Belki de Snape orada bırakmıştı kitabı. Denemeyedeğerdi. Kapıyı araladı, içeriye bir göz attı - göz ataratmaz da korkunç bir manzarayla karşılaştı.

Snape'le Filch içerdeydiler, başka kimse yoktu. Snapecüppesini dizlerinin üstüne çekmişti. Bacaklarından birikan içindeydi, paramparça olmuştu neredeyse. Filch,Snape'e sargı uzatıyordu.

“Lanet olasıca!" diyordu Snape. "Üçünü birden aynıanda göz altında nasıl tutabilirsin ki!"

Page 221: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry sessizce kapıyı kapatmaya çalıştı, ama -

"POTTER!"

Snape, bacaklarını örtmek için cüppesini indirdi hemen,yüzü öfkeden kırış kırış olmuştu. Harry yutkundu.

"Acaba kitabımı geri alabilir miyim diyordum."

"ÇIK DIŞARI! DIŞARI!"

Harry, Snape'in Gryffindor'dan puan silmesine fırsatvermeden çıktı. Yukarı koştu.

Yanlarına varınca, Ron, "Aldın mı?" diye sordu. "Neoldu?"

Harry gördüklerini anlattı fısıltıyla.

Soluğu tıkanarak, "Bu ne demek, biliyor musunuz?" diyebağladı sözlerini. "Cadılar Bayramı'nda üç başlı köpeğinyanına gitmiş! Onu gördüğümüzde oraya gidiyordudemek - köpeğin koruduğu her neyse, onu elegeçirmeye çalışıyor! Süpürgeme bahse girerim ki,kargaşa yaratmak için ifriti de o aldı içeri!"

Hermione'nin gözleri faltaşı gibi açıldı.

"Hayır- yapamaz bunu," dedi. "Biliyorum, pek iyi birideğil, ama Dumbledore'un sakladığı bir şeyi de çalmayakalkışamaz."

Ron, "Hermione," diye atıldı, "Sen de bütünöğretmenleri melek sanıyorsun. Harry doğru söylüyor.Snape'e hiç mi hiç güven olmaz. Ama neyin peşindeacaba? Köpek neyin bekçiliğini yapıyor?"

Harry yatağa giderken kafasında hep bu soru çınlıyordu.Neville horul horul uyuyordu, ama gözünü bile

Page 222: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

kırpamadı Harry. Kafasını boşaltmaya çalıştı- uyumasıgerekiyordu, mutlaka uyumalıydı, birkaç saat sonra ilkQuidditch maçına çıkacaktı çünkü- ama bacağınıgördüğü anda Snape'in gözlerinde beliren o bakışıunutmak kolay değildi.

Ertesi sabah hava pırıl pırıldı, ama soğuktu. BüyükSalon'u mis gibi kızarmış sosis kokusu sarmıştı, herkeso günkü Quidditch maçından söz ediyordu.

"Kahvaltı etmen gerek."

"Canım bir şey istemiyor."

Hermione, "Bir dilim kızarmış ekmek ye hiç olmazsa,"dedi.

"Aç değilim."

Çok korkuyordu Harry. Bir saat sonra Quidiitch alanındaolacaktı.

"Harry," dedi Seamus Finnigan, "güçlü olman gerek.Karşı takım oyuncuları Arayıcılar'ı kovalar hep."

Harry, Seamus'in sosislere ketçap boca edişinebakarak, "Sağol," dedi.

Saat on bire geldiğinde, bütün okul Quidditch alanınıçevreleyen sıraları doldurmuştu. Öğrencilerin çoğununelinde dürbün vardı. Sıralar epey yüksekteydi gerçi, yinede bazen maçı izlemek güçleşiyordu.

Ron'la Hermione, üst sırada oturan Neville, Seamus veWest Ham taraftarı Dean'in yanına çöktüler. Harry'yesürpriz yapacaktılar, Scabbers'ın parçaladığıçarşaflardan birinin üstüne “Başkan Adayımız Potter”yazmışlardı. Çizgileri hiç de fena olmayan Dean, yazının

Page 223: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

altına kocaman bir Gryffindor arması, kanatlı bir aslanresmi kondumuştu. Hermione de minicik bir büyü yaptı,harflerin boyuna renk değiştirmesini sağladı.

Bu arada soyunma odasında Harry'le takım arkadaşlarıkırmızı formalarını giyiyorlardı (Slytherin'ler yeşilformayla oynayacaklardı).

Wood, herkesin kendisini dinlemesi için birkaç kereöksürdü.

"Hadi bakalım, beyler." dedi.

"Hanımları unutma," dedi Kovalayıcı Angelina Johnson.

"Ve hanımlar," dedi Wood. "Vakit geldi."

"Büyük maç," dedi Fred Weasley.

"Hepimizin beklediği maç," dedi George.

Fred, "Oliver'ın konuşmasını artık ezberledik," dediHarry'ye. "Geçen yıl da takımdaydık."

"Siz ikiniz, kapayın çenenizi," dedi Wood. "Gryffindortakımı yıllardır hiç bu kadar güçlü olmamıştı.Kazanacağız. Biliyorum."

“Kazanamazsak canınıza okurum” gibilerden baktı.

"Tamam. Vakit geldi. Hepinize iyi şanslar."

Harry, Fred'le George'un peşinden soyunma odasındançıktı, dizleri zangır zangır titriyordu, alkışlar arasındaalana.yürüdüler.

Hakem, Madam Hooch'tu. Alanın tam ortasında durmuş,elinde süpürge, iki takımı bekliyordu.

Page 224: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Takım oyuncuları çevresini sarınca, "Kuralların dışınaçıkmadan oynayın," dedi. Harry, onun bunu söylerkenSlytherin kaptanı, beşinci sınıf öğrencisi Marcus Flint'ebaktığını gözden kaçırmadı. Flint'te biraz ifrit kanı vardıanlaşılan. Yükseklerde dalgalanan Başkan AdayımızPotter yazısını gördü o sırada. İçi bir tuhaf oldu. şimdidaha korkusuzdu artık.

- Süpürgelerinize binin, lütfen.

Harry, Nimbus 2000'ine bindi.

Madam Hooch gümüş düdüğünü bütün gücüyle öttürdü.

On beş süpürge göğe havalandı. Yükseldiler,yükseldiler.

- Gryffindor'dan Angelina Johnson, Quaffle'ı hemenyakaladı.

- Ne müthiş bir Kovalayıcı şu kız, üstelik ne kadarda çekici-

“JORDAN!”

- Özür dilerim, Profesör.

Weasley ikizlerinin arkadaşı Lee Jordan anlatıyordumaçı, Profesör McGonagall da yanında oturmuş, onudenetliyordu.

Page 225: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

- Fişek gibi yükseliyor, çok güzel bir pas attı AliciaSpinnet'a.

Alicia'yı Oliver Wood keşfetmişti, geçen yıl yedek kaldı.

- Alicia'dan yine Johnson'a.

- Hayır, Slytherin'ler kaptı Quaffle'ı.

- Slytherin kaptanı Marcus Rint Quaffle'la ilerliyor.

- Bir kartal gibi süzülüyor havada.

- Tam golünü.

- Hayır, Gryffindor Tutucusu Wood engel oluyor,Quaffle Gryffindor'larda.

- Gryffindor Kovalayıcısı Katie Bell, Flint'inyanından pike yapıyor.

- AH!

- Canı epey yandı herhalde, kafasına bir Bludgerindi.

- Quaffle Slytherin'lere geçti.

- Adrian Pucey direklere doğru ilerliyor, ama ikinciBludger da onu engelledi, ya Fred ya da GeorgeWeasley yolladı topu, hangisi bilmiyorum.

Page 226: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

- Gryffindor Vurucular'ı iyi çalışıyor.

- Quaffle şimdi Johnson'da yine, önü açık, hızlailerliyor.

- Uçuyor, uçuyor.

- Bir Bludger'ı sıvıştırdı işte.

- Direkler tam önünde.

- Hadi, Angelina.

- Tutucu Bletchley dalıyor.

- Tutamıyor.

- Gryffindor'lar.

- GOL!

Gryffindor'ların sevinç çığlıkları yükseldi göğe,Slytherin'ler ise homurdanıyordu.

"Şöyle toparlanın biraz, kıpırdayın.”

“Hagrid!”

Ron'la Hermione, Hagrid'e yer açmak için birbirlerineiyice sokuldular.

Boynuna astığı dürbüne hafifçe vurarak, "Kulübedenseyrediyordum," dedi Hagrid. "Ama burada, kalabalığıniçinde olmaya benzemiyor. Snitch daha görünmedi,değil mi?"

Page 227: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Hayır," dedi Ron. "Harry'ye daha iş düşmedi."

Hagrid, dürbününü kaldırıp gökte bir nokta gibi görünenHarry'ye bakarak, "Daha başına bir iş gelmedi ya, bu dabir şey," dedi.

Harry, tepelerinde, çok yükseklerde, Snitch'i kollayarakdönüp duruyordu. Bu taktiği Wood'la birliktehazırlamışlardı.

"Snitch'i görünceye kadar bir şeye bulaşmayacaksın,"demişti Wood. "Gerektiğinden önce saldırıya uğramandoğru olmaz."

Angelina sayı yapınca, Harry de dayanamamış, birkaçtakla atmıştı. şimdi yine Snitch'i kollamaktaydı. Bir araşöyle bir altın parıltısı görür gibi oldu, ama Weasley'lerinkol saatlerinden birinin yansımasıydı bu; bir ara da birBludger top mermisi gibi hızla geldi üstüne, ama Harryeğildi, Fred Weasley de Bludger'ın peşine düştü.

Bludger'a bütün gücüyle vurup onu Marcus Flint'e doğrusavururken, "Sen iyisin ya, Harry?" diye bağırdı.

- Slytherin saldırıyor.

diyordu Lee Jordan.

- Kovalayıcı Pucey iki Bludger'dan,Weasley'lerden, Kovalayıcı Bell'den sıyrıldı,ilerliyor.

- Bir dakika - Snitch miydi o?

Page 228: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Adrian Pucey, sol kulağının dibinden yıldırım hızıylageçen sapsarı pırıltıya bakayım derken Quaffle'ıdüşürdü, seyircilerden bir mırıltı yükseldi.

Harry de gördü onu. Büyük bir heyecanla altın ışıltıyadoğru süzüldü. Snitch, Slytherin Arayıcısı TerenceHiggs'in de gözünden kaçmamıştı. Neredeyse burunburuna, Harry'le topu kovalamaya başladılar - Ötekioyuncular ne yapmaları gerektiğini unutup havadasalınarak onları seyretmeye koyuldular.

Harry, Higgs'den daha hızlıydı -Küçücük yuvarlak topunkanat çırparak nereye yöneldiğini görebiliyordu- daha dahızlandı.

GÜMM! Aşağıdaki Gryffindor'lardan öfkeli çığlıklaryükseldi - Marcus Flint kasıtlı biçimde Harry'nin önünükesmiş, Harry de havada boyuna yön değiştirensüpürgesine sarılmak zorunda kalmıştı can havliyle.

"FAUL!" diye bağırdı Gryffindor'lar.

Madam Hooch öfkeyle bir şeyler söyledi Flint'e, sonrada Slytherin'leri penaltıyla cezalandırdı. Ama o kargaşaiçinde Altın Snitch gözden yok olup gitmişti yine.

Aşağıda, oturduğu yerde Dean Thomas avazı çıktığıkadar bağırıyordu: "At dışarı! Kırmızı kart!"

Ron, "Bu futbol değil, Dean," diye hatırlattı ona."Ouidditch oyuncularını oyundan atamazsın - hemkırmızı kart da nedir?"

Ama. Hagrid de Dean gibi düşünüyordu.

"Kuralları değiştirmeleri gerek. Flint, Harry'yi tepe üstüyere çakabilirdi."

Page 229: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Lee Jordan, yan tutmamak için çok zorlanıyordu.

- Böyle apaçık, böyle alçakça bir saldırıdan sonra -

"Jordan!" diye gürledi Profesör McGonagall.

- Yani, böyle pisliğe -

“Jordan, seni uyarıyorum -”

- Peki peki. Rint, Gryffindor Arayıcısı'nı az kalsınöldürecekti, olur böyle şeyler.

- Şimdi Gryffindor penaltı kullanacak.

- Spinnet dışarı atıyor, sorun yok, oyun sürüyor, topyine Gryffindor'da.

Tam o sırada, Harry, başının üstünden tehlikeli biçimdegeçen bir başka Bludger'ı savuşturmayı başardı.Süpürgesi ansızın yalpaladı; ödü koptu. Düşeceğinisandı bir an. Elleri ve dizleriyle sımsıkı sarıldısüpürgeye. Daha önce başına hiç böyle bir şeygelmemişti.

Aynı şey bir daha oldu. Süpürge onu sırtından atmayaçalışıyordu sanki. Ama Nimbus 2000'ler de binicileri peköyle fırlatıp atan süpürgelerden değillerdi. Harry,Gryffindor direklerine dönmeye çalıştı; Wood'dan molaalmasını isteyecekti- ama süpürgesinin bütün bütüne

Page 230: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

denetimden çıktığını gördü. Çeviremiyordu onu.Yönetemiyordu.. Havada zikzaklar çizerek ilerliyor,arada çılgıncasına yalpalayarak binicisini üstündenatmaya çalışıyordu.

Lee maçı anlatmaktaydı hâlâ.

- Top Slytherin'de.

- Flint Quaffle'ı aldı.

- Spinnet'ı geçiyor.

- Bell'i de geçiyor.

- Suratına bir Bludger indi, keşke burnu kırılsa.

- Şaka ediyordum, Profesör.

- Slytherin sayı yaptı.

- Olamaz...

Slytherin'lerden bir alkış koptu. Kimse Harry'ninsüpürgesinin garip davranışlarını fark etmemişti.Süpürge ağır ağır daha yükseklere çıkarıyordu Harry'yi,yükseldikçe de hopluyor, zıplıyor, yalpalıyordu.

"Harry ne yapıyor öyle, aklım ermedi," diye homurdandıHagrid. Dürbünüyle baktı. "Onu tanımasam süpürgesinitutamıyor derim... ama olacak iş değil..."

Sıralarda oturan herkes Harry'yi göstermeye başladıbirden bire. Süpürge boyuna takla atıyordu havada,

Page 231: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry'nin bütün yaptığı, ona tutunmaya çalışmaktı.Bütün seyircilerin soluğu kesilmişti. Harry'nin süpürgesiçılgıncasına hoplayıp binicisini üstünden attı. Harry tekeliyle süpürgeye yapıştı, havada sallanmaya başladı.

Seamus, "Flint faul yaptığında acaba bir şey mi olduona?" diye fısıldadı.

Titrek bir sesle, "Olamaz," dedi Hagrid. "SüpürgeleriKara büyüden başka hiçbir şey etkileyemez- hiçbirçocuk bir Nimbus 2000'e böyle bir şey yapamaz."

Bu sözler üzerine, Hermione dürbününü aldı Hagrid'in,ama yukarıya, Harry'ye bakacağına deli gibi kalabalığıtaramaya başladı.

"Ne yapıyorsun?" diye inledi Ron. Beti benzi atmıştı.

Hermione, "Biliyordum," dedi soluk soluğa. "Snape,bak."

Ron dürbünü aldı. Snape tam karşılarındaki bölümünortasındaydı. Gözlerini Harry'ye dikmiş, soluk bilealmadan bir şeyler mırıldanıyordu boyuna.

"Bir şey yapıyor- süpürgeyi büyülüyor," dedi Hermione.

"Ne yapacağız?"

"Bana bırak."

Ron'un tek kelime daha söylemesine fırsat vermeden,ortalıktan yok oluverdi Hermione. Ron dürbünü Harry'yeçevirdi yine. Süpürge öylesine sarsılıyordu ki,

Harry'nin daha fazla tutunması olanaksızdı. Bütünseyirciler ayağa kalkmış, Weasley kardeşlerin Harry'yikurtarmaya gidişlerini seyrediyordu dehşet içinde - onu

Page 232: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

kendi süpürgelerine almaya çalışıyordu Weasleykardeşler, ama onlar yaklaştıkça Harry'nin süpürgesidaha da yükseliyordu. Weasley kardeşler alçalıp onunaltında çember çizerek dönmeye koyuldular - düşecekolursa onu tutmaya çalışacaklardı. Bu arada, kimsefarkına varmadan, Marcus Hint Quaffle'ı alıp beş keresayı yaptı.

Ron, çaresizlik içinde, "Hadisene, Hermione," diyemırıldandı.

Hermione kalabalığı yararak Snape'in oturduğu bölümegitmişti. Şimdi onun arkasındaki sırada koşuyordu;Profesör Quirrell'ı tepe üstü ön sıraya devirince özürdileme gereğini bile duymadı. Snape'in yanına varıncaçömeldi, asasını çıkarıp iyi seçilmiş bir kaç sözcükmırıldandı. Masmavi alevler fırladı asasından, Snape'incüppesinin eteğini sardı.

Snape'in tutuştuğunu fark etmesi için otuz saniye kadargeçti. Onun çığlığı bastığını görünce, başarılı olduğunuanladı Hermione. Eteği saran alevleri cebindeki küçükbir kavanoza koyarak oradan uzaklaştı- neler olduğunuhiç anlamayacaktı Snape.

Tamamdı artık. Harry havada süpürgesine yenidenbinebilmişti ansızın.

"Bakabilirsin, Neville!" dedi Ron. Neville, son beşdakikadır Hagrid'in paltosuna kapanmış, hıçkıra hıçkıraağlamaktaydı.

Harry hızla alçalmaya başladı, seyirciler elini ağzınagötürdüğünü gördüler onun, midesi bulanıyordu da

Page 233: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

çıkaracaktı sanki- Harry dört ayak üstü indi yere-öksürdü- sonra altından bir şey düştü eline.

Onu havaya kaldırarak, "Snitch'i yakaladım!" diyebağırdı, maç da herkesin şaşkınlığı içinde sona erdi.

Hint, yirmi dakika sonra bile, "Onu yakalamadı ki, azkalsın yutuyordu," diye uluyordu, ama bir yararı yoktubunun- Harry kuralların dışına çıkmamıştı, Lee Jordanda mutluluk içinde sonucu haykırıyordu Gryffindor 170-60 kazanmıştı. Harry hiçbirini duymadı bunların.Hagrid'in kulübesinde Ron ve Hermione'yle demli birçay içiyordu.

"Snape'in başının altından çıktı," diyordu Ron."Hermione de, ben de gördük. Süpürgeni lanetliyordu,boyuna mırıldanıyordu, gözlerini sana dikmişti."

Maçı izlerken bunların hiçbirini duymamış olan Hagrid,"Saçma," dedi. "Snape niye böyle bir şey yapsın?"

Harry, Ron, Hermione birbirlerine baktılar, acabaanlatsalar mıydı ona? Harry gerçeği söylemeye kararverdi.

"Onun hakkında bir şey öğrendim," dedi Hagrid'e."Cadılar Bayramı'nda üç başlı köpeği atlatmaya çalıştı.Köpek onu ısırdı. Artık neyin bekçiliğini yapıyorsa, onuçalmaya çalışıyordu Snape."

Hagrid çaydanlığı yere düşürdü.

"Siz Fluffy'yi nereden biliyorsunuz?

"Fluffy'yi mi?"

"Evet -benimdir- geçen yıl meyhanede tanıdığım birYunan'dan aldımdı -Dumbledore'a verdim- bekçiliğini

Page 234: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

yapsın diye..."

Harry, merakla, "Neyin bekçiliğini?" diye sordu.

Hagrid, "Başka bir şey sorma bana," diye homurdandı."Büyük bir sırdır bu. Söyleyemem."

"Ama Snape çalmaya çalışıyordu onu."

Hagrid, "Saçma," dedi yine. "Snape, Hogwartsöğretmenlerinden biri, böyle bir şey yapmaz."

Hermione, "Peki, neden Harry'yi öldürmeye çalıştıöyleyse?" diye bağırdı.

O gün öğleden sonra olanlar, Snape hakkındaki bütündüşüncelerini değiştirmişti anlaşılan.

"Bir uğursuzluk büyüsü gördüm mü, hemen anlarım,Hagrid. Bu konuda yazılmış her şeyi okudum! Büyüyaptığın şeye dimdik bakman gerek, Snape gözlerinibile kırpmıyordu. Gördüm onu!"

Hagrid, öfkeyle, "Yanılıyorsunuz diyorum size!" diyegürledi. "Harry'nin süpürgesi niye öyle şeyler yaptı,aklım ermez, ama Snape öğrencileri öldürmeyekalkışacak biri değil! Şimdi dinleyin beni -üçünüz de- siziilgilendirmeyen şeylere bulaşıyorsunuz. Tehlikeli bir şeybu. O köpeği unutun, neyin bekçiliğini yaptığını daunutun, bu Profesör Dumbledore'la Nicolas Flamelarasında bir şey."

"Haa!" diye mırıldandı Harry. "Demek işin içinde NicolasFlamel diye biri daha var, öyle mi?"

Hagrid, öfke içinde, kendi kendine lanetler yağdırıyorgibiydi.

Page 235: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 236: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ON İKİNCİ BÖLÜM: KELİD AYNASI

Noel yaklaşıyordu. Aralık ortalarında bir sabahHogwarts'takiler uyanınca her yerin bir metre karlaörtülmüş olduğunu gördüler. Göl donmuştu, Weasleykardeşler bir kaç kartopuna büyü yapıp onları Quirrell'ınsarığında hoplattıkları için cezalandırıldılar. Hagrid,fırtınalı gökte mektup taşımayı nasılsa başarabilenbirkaç baykuşu iyileştirip yeniden uçacak durumagetirdi.

Herkes tatili dört gözle bekliyordu. Gryffindor OrtakSalonu'yla Büyük Salon'da ateş güldür güldüryanıyordu, ama esintili koridorlar buz gibi soğuktu, acırüzgâr sınıf pencerelerini zangırdatıyordu. En kötüsü deProfesör Snape'in zindanlardaki sınıfıydı; öylesinesoğuktu ki sınıf, herkesin soluğu sis gibi yükseliyorduağzından, öğrenciler sıcak kazanlarına sokulabildiklerikadar sokuluyorlardı.

İksir dersinin birinde, "Evlerinde istenmedikleri için Noel'iHogwarts'ta geçirecek öğrencilere acıyorum," dediDraco Malfoy.

Konuşurken Harry'ye bakıyordu. Crabbe'yle Goylekıkırdadı. O sırada öğütülmüş aslanbalığı kılçığıölçmekte olan Harry onlara aldırmadı. Malfoy, Quidditchmaçından beri daha da tatsız biri olup çıkmıştı.Slytherin'in yenilgisini içine sindirememiş, Gryffindor'ubundan sonraki maçta Harry'nin yerine Arayıcı olarakkoca ağızlı bir ağaç kurbağası oynatacağını söyleyerekherkesi güldürmeye çalışmıştı. Sonra da kimsenin bunu

Page 237: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

komik bulmadığını fark etmişti, herkes Harry'nin ohoplayan süpürgede nasıl durduğundan pek etkilenmiştiçünkü. Malfoy da, kıskançlık ve öfke içinde, doğrudürüst bir ailesi olmadığını söyleyerek Harry'yesataşmayı sürdürmüştü.

Harry'nin Noel'de Privet Drive'a gitmeyeceği doğruydu.Profesör McGonagall bir hafta önce gelmiş, tatildeokulda kalacakların listesini çıkarmıştı; Harry hemenyazdırmıştı adını. Hiç üzülmüyordu buna, geçirdiği engüzel Noel herhalde bu olacaktı. Ron'la kardeşleri deokulda kalacaktı, çünkü Mr. ve Mrs. Weasley Charlie'yigörmek için Romanya'ya gidiyorlardı.

İksir dersinin sonunda zindanlardan çıkarken,önlerindeki koridoru kapayan koca bir köknar ağacıylakarşılaştılar. Dibinden fırlamış iki dev ayakla of-pofsesleri, ağacın arkasında Hagrid'in bulunduğunugösteriyordu.

Ron, başını dalların arasından uzatarak, "Merhaba,Hagrid, yardım ister misin?" diye sordu.

"Yok, iyiyim, sağol, Ron."

Arkalarından Malfoy'un soğuk homurtusu duyuldu:"Yoldan çekilir misin? Sen de bahşiş mi koparmayaçalışıyorsun, Weasley? Hogwarts'tan ayrılınca sen debekçi olacaksın herhalde- sizin evinizin yanındaHagrid'in kulübesi saray gibidir."

Ron tam Malfoy'a saldırıyordu ki, merdivenlerde Snapegöründü.

"WEASLEY!"

Page 238: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ron, Malfoy'un cüppesinin yakasını bıraktı.

Hagrid, ağacın arkasından kocaman kıllı yüzünüuzatarak, "Ron'u kışkırtmaya çalışıyor, Profesör Snape,"dedi. "Malfoy ailesine hakaret ediyordu."

Snape, hışırtılı sesiyle, "Ne olursa olsun, kavga etmekHogwarts kurallarına aykırıdır," dedi. "Gryffindor'dan beşpuan daha, Weasley. Daha fazla kesmediğime sevin.Hadi şimdi, yürüyün hepiniz."

Malfoy, Crabbe ve Goyle, ağacın dallarını itip sırıtarakuzaklaştılar, her yana kozalaklar saçıldı.

Ron, Malfoy'un arkasından dişlerini gıcırdatarak, "Bununhesabını soracağım ondan," dedi. "Şu günlerdesoracağım. Elime bir geçirirsem -"

"İkisinden de tiksiniyorum," dedi Harry, "Malfoy'dan da,Snape'ten de."

Hagrid, "Hadi, keyiflenin biraz, Noel yaklaşıyor," dedi."Bakın ne söyleyeceğim size, benimle gelin de BüyükSalon'a bir göz atın, dehşet oldu."

Harry, Ron ve Hermione, Hagrid'le ağacının peşinetakılıp Büyük Salon'a gittiler; Profesör McGonagall'laProfesör Flitwick, Noel süslemeleriyle uğraşıyordu.

"Ah, Hagrid, sonuncu ağaç- ilerideki köşeye koyarmısın?"

Salon çok görkemliydi doğrusu. Duvarlara çoban-püskülü ve ökseotundan yapılmış süslemeler asılmıştı,odaya tam on iki dev Noel ağacı yerleştirilmişti, bazılarıincecik buzullarla parlıyor, bazıları da üstlerindekiyüzlerce mumla ışıldıyordu.

Page 239: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Tatilinize kaç gün kaldı?" diye sordu Hagrid.

"Sadece bir," dedi Hermione. "Şimdi aklıma geldi Harry,Ron, yemeğe yarım saat var, kitaplıkta olmalıyız."

Ron, "Doğru, haklısın," dedi, asasının ucundan fışkırttığıaltın baloncukları yeni ağacın dallarına asmakta olanProfesör Flitwick'ten zor ayırdı gözlerini.

Hagrid, onların peşine takılıp salondan çıkarken,"Kitaplığa mı?" diye sordu. "Tatilden hemen önce mi?Siz de çalışmaya amma meraklıymışınız haa?"

Harry, "Biz çalışmıyoruz ki," dedi neşeyle. "Sen NicolasFlamel'ın sözünü ettiğinden beri onun kim olduğunuaraştırıyoruz."

"Ne yapıyorsunuz?" İyice şaşırmışa benziyordu Hagrid."Bana bakın -söyledimdi size- bırakın bunu. Köpeğinneyi koruduğu sizi ilgilendirmez."

Hermione, "Biz sadece Nicolas Flamel'in kim olduğunuanlamaya çalışıyoruz, o kadar," dedi.

"İstersen sen söyle de bizi bir dertten kurtar," dedi Harry."Şimdiye kadar yüzlerce kitap karıştırdık, hiçbir yerdeadını göremedik -bir ipucu ver- biliyorum, adını bir yerdeokumuştum."

Hagrid, "Benden laf alamazsınız," diye kestirip attı.

"Öyleyse kendimiz arar buluruz," dedi Ron; homurdanıpduran Hagrid'den ayrılıp kitaplığa koştular.

Hagrid ağzından kaçırdığından beri Flamel'ın adınıarıyorlardı kitaplarda, Snape'in çalmaya çalıştığı şeyinne olduğunu başka türlü nasıl öğrenebilirlerdi? Sorun,nereden başlayacağını bilmekti. Flamel'ın, adını

Page 240: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

kitaplara geçirecek ne yaptığını bilmeden hiç de kolayolmuyordu bu iş. Yirminci Yüzyılın BüyükSihirbazları'nda, Çağımızın Önemli Büyücüleri'ndeyoktu; Önemli Modern Büyücülük Buluşları'nda da,Büyücülükte Son Gelişmeler Üstüne Bir înceleme'de deadına rastlanmıyordu. Kitaplık da kitaplıktı hani; içindeon binlerce kitap, binlerce raf, yüzlerce bölme vardı.

Hermione incelemeye karar verdiği konuların ve kitapadlarının listesini çıkarırken, Ron da bir raftan rasgelekitaplar indirmeye koyuldu. Harry, Kısıtlı Bölüm'eyöneldi. Flamel'ı orada bir yerlerde bulabileceğinidüşünüyordu bir süredir. Ama o bölümdeki kitaplarabakabilmek için öğretmenlerin birinden imzalı bir kâğıtgetirmesi gerekiyordu, öyle bir izin alamayacağını dabiliyordu. Hogwarts'ta öğretilmeyen, sadece ileridüzeyde Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersini alanyüksek sınıf öğrencilerinin okuyabildiği, Kara Büyü'yleilgili kitaplardı bunlar.

"Ne arıyorsun, çocuk?"

"Hiç," dedi Harry.

Kitaplık görevlisi Madam Pince, elindeki toz fırçasınısalladı ona.

"Öyleyse dışarı. Hadi - git buradan!"

Harry ayaküstü bir yalan kıvıramadığına üzülerekkitaplıktan ayrıldı. Ron ve Hermione'yle birlikte, Flamel'ınerede bulabileceklerini Madam Pince'e sormamayıdaha önce kararlaştırmışlardı. Söylerdi nasıl olsa, amabunun Snape'in kulağına gitmesini göze alamazlardı.

Page 241: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry dışarıda, koridorda iki arkadaşını bekledi, bakalımonlar bir şey bulabilecekler miydi? Ama pek de umutludeğildi. İki haftadır arıyorlardı, ama kitaplığa sadeceders aralarında gidebildikleri için, bir şey bulamamalarıda pek şaşırtıcı değildi doğrusu. Bütün istedikleri,Madam Pince'in soluğunu enselerinde duymadan şöyleuzun uzun araştırmaktı.

Beş dakika sonra, başlarını iki yana sallayarak, Ron'laHermione geldiler yanına. Yemeğe gittiler.

"Ben yokken bakmayı sürdüreceksiniz, değil mi?" dediHermione. "Bir şey bulacak olursanız, bana bir baykuşyollarsınız."

Ron, "Sen de annenle babana sor bakalım, Flamel'ınkim olduğunu biliyorlar mı," dedi. "Onlara sormak dahagüvenli."

"Elbette güvenlidir," dedi Hermione. "İkisi de dişçi."

Tatil başlayınca, Ron'la Harry öylesine eğleniyorlardı ki,Flamel'ı pek düşünmüyorlardı bile. Yatakhane onlarakalmıştı, Ortak Salon da her zamankinden tenhaydı,ocağın önündeki güzel koltuklara rahatçakurulabiliyorlardı. Saatlerce oturuyor, artık ne buldularsaşişe geçirip kızartıyor, Malfoy'u okuldan nasılattırabileceklerini konuşuyorlardı- elbette olacak işdeğildi bu, ama lafı bile güzeldi.

Ron, Harry'ye büyücü satrancı da öğretmeye başlamıştı.Tıpkı Muggle satrancı gibiydi bu, ama taşlar canlıydı, buda askerleri savaşta komuta etmek gibi bir duyguuyandırıyordu oynayanda. Ron'un satranç takımı pekeskiydi, yıpranmıştı. Sahip olduğu her şey gibi, o da

Page 242: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

aileden kalmıştı - büyükbabasından. Ama yaşlı taşlaruysaldı doğrusu, Ron ne derse hemen yapıyorlardı.

Harry, Seamus Finnigan'dan ödünç aldığı taşlarlaoynuyordu, doğrusu hiçbirinin güveni yoktu kendisine.Pek iyi bir oyuncu sayılmazdı, taşlar ne yapacağınısöylüyor, boyuna bağırıp çağırıyorlardı: "Beni orayayollama, atını görmüyor musun? Onu yolla. Onu yitirsekde önemi yok."

Noel'den bir gece önce, Harry ertesi günkü oyunları,yemekleri düşünerek yattı, armağan beklemiyordukimseden. Ama ertesi sabah uyandığında ilk gördüğü,yatağının ayak ucuna bırakılmış küçük bir paket yığınıoldu.

Kalkıp sabahlığını giyerken, Ron'un uykulu sesiniduydu: "Mutlu Noeller."

"Sana da," dedi Harry. "Şuna bakar mısın? Armağanbırakmışlar!"

Ron, Harry'ninkinden biraz daha büyük olan kendi paketyığınına eğilerek, "Ne bekliyordun yani?" dedi. "Şalgammı bırakacaklardı?"

Harry en üstteki paketi aldı. Kahverengi bir kâğıdasarılmış, üstüne de eğri büğrü harflerle “Hagrid'denHarry'ye” yazılmıştı. Kabaca yontulmuş tahta bir flüt çıktıpaketten. Besbelli Hagrid yapmıştı bunu. Harry üfledi-baykuş sesine benzer bir ses duyuldu.

Çok daha küçük olan ikinci paketten bir not çıktı.

Noel kartını aldık; armağanını ilişikte gönderiyoruz.

Page 243: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Vernon Enişte ile Petunia Teyze.

Nota bir tanecik bozukluk para, elli pens iliştirilmişti.

"Beni unutmamışlar," dedi Harry.

Ron elli pensten büyülenmişti sanki

"Acayip!" dedi. "Biçimi ne tuhaf! Pan mı bu?"

"Senin olsun," dedi Harry; Ron'un ne kadar sevindiğinigörünce güldü. "Hagrid, teyzem, eniştem- ötekileri kimyollamış acaba?"

Ron, yüzü pembeleşerek, yamru yumru bir paketigösterdi, "Şunun kimden geldiğini biliyorum galiba,"dedi. "Annemden. Ona kimseden armağanbeklemediğini söylemiştim- ah, olamaz," diyehomurdandı sonra. "Sana Weasley kazağı örmüş."

Harry kâğıdı yırtarak paketi açmıştı bile. İçinden elörgüsü zümrüt yeşili bir kazakla evde yapılmışkurabiyeler çıktı.

Ron, kendi paketini açarak, "Bize her yıl kazak örer,"dedi. "Benimki hep vişne çürüğüdür."

Harry, "Beni de düşünmesi ne kadar güzel," dedi; birkurabiye attı ağzına- kurabiye de çok tatlıydı doğrusu.

Bir sonraki paketten de tatlı çıktı - Hermione'den kocabir kutu Çikolatalı Kurbağa.

Bir tek paket kalmıştı şimdi. Harry onu kaldırıp şöyle biryokladı. Çok hafifti. Sonra açtı.

Sıvıya benzer gümüş rengi bir şey kayıverdi yere,kıvrılarak durdu, pırıl pırıl parlıyordu. Ron'un soluğu

Page 244: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

kesilmişti sanki.

“Bunları duymuştum," dedi fısıltıyla. Hermione'ninarmağanını, Binbir Çeşit Fasulye şekerlemesi kurusunuyatağa bıraktı. "Eğer düşündüğüm şeyse bu- çok enderbulunan, çok değerli bir şeydir."

"Nedir bu?"

Harry, parlayan gümüş rengi kumaş parçasını yerdenaldı. Dokununca bir tuhaf geliyordu insanın eline. Sudandokunmuş bir kumaştı sanki.

Yüzünde derin bir hayranlıkla, "Bir 'görünmezlik pelerini'bu," dedi Ron. "Evet - denesene."

Harry, pelerini sırtına attı; Ron bir çığlık kopardı.

"Öyle! Aşağı bak!"

Harry ayaklarına baktı; ama ayakları ortada yoktu.Aynaya koştu. Kendini gördü. Bedeni yok olmuştu,sadece kafası sallanıyordu havada. Pelerini başınaçekti, görüntüsü bütün bütüne siliniverdi.

Ron, "Bir de not var!" dedi ansızın. "İçinden bir notdüştü!"

Harry pelerini çıkarıp mektubu kaptı. Daha önce hiçgörmediği incecik, süslü harflerle şunlar yazılıydı:

Baban ölmeden önce bunu bana bıraktı. Sanavermenin sırası geldi.Onu iyi kullan. Mutlu Noeller dilerim.

Page 245: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

İmza yoktu. Harry gözlerini nottan ayıramıyordu. Ronhayran hayran pelerine bakıyordu.

"Bunlardan biri için her şeyimi verirdim," dedi. "herşeyimi. Ne oldu?"

"Yok bir şey," dedi Harry. Bir gariplik çökmüştü içine.Pelerini kim yollamıştı? Bir zamanlar gerçektenbabasının mıydı?

Bir şey düşünmeye, söylemeye fırsat kalmadanyatakhane kapısı açıldı, Fred ve George Weasley daldıiçeri. Harry pelerini hemen ortadan kaldırdı. Onu birbaşkasına göstermek istemiyordu daha.

"Mutlu Noeller!"

"Baksana - Harry de bir kazak almış!"

Fred de, George da birer mavi kazak giymişlerdi; birininüstünde kocaman sarı bir F, ötekinin üstünde dekocaman sarı bir G vardı.

Harry'nin kazağını kaldırıp göstererek, "Ama onunkibizimkinden güzel," dedi Fred. "Aileden biri değilsendaha özen gösteriyor."

George, "Sen niye kazağını giymiyorsun, Ron?" diyesordu. "Hadi, giy şunu, hem güzel, hem sıcacık tutuyor."

Ron, kazağı gönülsüzce kafasından geçirirken, "Nefretediyorum vişne çürüğünden," dedi.

"Seninkinin üstünde harf yok," dedi George. "Adını hiçunutmadığını düşünüyor herhalde. Ama biz de aptaldeğiliz ya- birimizin adı Gred, birimizin adı Forge"

"Nedir bu gürültü?"

Page 246: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Percy Weasley kapıdan başını uzattı, bütün bunlarıonaylamıyor gibiydi. O da armağanlarını aça açagelmişti herhalde, koluna kocaman bir kazak açmıştıçünkü; Fred kazağı çekip aldı.

"P var! Herhalde Parlak Öğrenci anlamındadır! Hadi,Percy, giy şunu. Bak, biz hepimiz giydik. Harry'de bilevar."

İkizler kazağı kafasından geçirmeye çalışırken, "Ben -istemiyorum-" diye homurdandı Percy; bu arada gözlüğüde düşmüştü.

George, "Bugün sınıf başkanlarıyla birlikteolmayacaksın," dedi. "Noel'de aile bir araya gelir."

Kazaktan kollarını bile geçirmesine fırsat vermedenPercy'yi karga tulumba odadan çıkardılar.

Harry hayatında böyle Noel yemeği yememişti. Nar gibikızarmış yüz besili hindi, dağ gibi kızarmış, haşlanmışpatates yığınları, tabaklar dolusu salam, kâseler dolusutereyağlı bezelye, salçalar, yabanmersini sosları- adımbaşı da büyücü maytapları. Bu olağanüstü maytaplar,Dursley'lerin aldığı, içlerinden karton şapkalı küçücükplastik oyuncaklar fışkıran o incecik Mugglemaytaplarına hiç mi hiç benzemiyordu. Harry, bir büyücümaytabı aldı Fred'le, maytap patlamakla kalmadı, topgibi gümbürdeyerek onları mavi bir dumana sardı,içinden de bir amiral şapkasıyla birkaç canlı fare çıktı.Yüce Masa'da, sivri büyücü külahı yerine çiçekli birtakke giymiş olan Dumbledore, Profesör Flitwick'inanlattığı fıkraya gülmekteydi.

Page 247: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hindiden sonra alev alev Noel pastaları geldi. Dilimininiçinden çıkan gümüş orakla az kalsın dişi kırılıyorduPercy'nin. Harry, şarap istedikçe kıpkırmızı kesilenHagrid'e bakıyordu; sonunda Profesör McGonagall'ıyanağından öptü Hagrid; silindir şapkası yana yatmıştıProfesör McGonagall'ın, Harry onun kızmadığınıgörünce şaşırdı.

Sonunda masadan ayrıldığında, Harry'nin kucağımaytaplardan çıkanlarla doluydu, içlerinde bir yığın ışıklıpatlamaz balon, bir Kendi-Siğilini-Kendin-Yap seti, bir deyepyeni büyücü satrancı takımı vardı. Beyaz farelerortadan yok olmuşlardı, Harry onların Mrs. Norris'e Noelyemeği olabileceklerini düşünerek üzüldü.

Harry ile Weasley'ler, bahçede korkunç bir kartopusavaşına tutuşarak mutlu bir öğleden sonra geçirdiler.Sonra, titreyerek, sırılsıklam, soluk soluğa, GryffindorOrtak Salonu'ndaki ocağın başına çöktüler. Harry,satranç takımının açılışını yaptı, Ron'un karşısındaunutulmaz bir yenilgiye uğradı. Percy yardım etmeyekalkmasaydı belki o kadar da ezilmezdi.

Hindili sandviçlerini, tatlılarını, pastalarını yiyip çaylarınıda yudumladıktan sonra herkesin üstüne bir ağırlıkçöktü, Percy'nin, başkanlık rozetini çaldıkları için,Gryffindor koridorlarında Fred'le George'u kovalamasınıseyrettiler.

Ömrü boyunca Harry'nin geçirdiği en güzel Noel'di bu.Yine de bütün gün kafasını bir şey kurcaladı durdu.Ancak yatağına uzanıp da bir başına kalınca rahat rahatdüşünebildi bunu: Görünmezlik pelerinini kimgöndermişti acaba?

Page 248: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ron, karnı hindiyle, pastayla dolu, yatağının yanındakiperdeleri çeker çekmez uykuya dalmıştı, kendisinitedirgin edecek bir konu da yoktu. Harry yatağının altınaeğilip pelerini çıkardı.

Babasının... bir zamanlar babasınındı bu. İpekten bileyumuşak, havadan bile hafif olan kumaş ellerindenkayıp gidiyordu. Notta ne yazılıydı: “Onu iyi kullan”.

Hemen denemeliydi onu şimdi. Yatağından çıkıppelerine sarındı. Bacaklarına bakınca ay ışığından,gölgelerden başka bir şey göremedi. Çok tuhaf birduyguydu bu.

“Onu iyi kullan.”

Ansızın uyandı Harry. Bu pelerinle bütün Hogwartsönünde açılıvermişti. O karanlıkta, o sessizlikte birheyecan kapladı bütün bedenini. Bununla her yeregidebilirdi, her yere, Filch de farkına bile varmazdı.

Ron uykusunda homurdandı. Harry onu uyandırsa mıydıacaba? Ama bir şey ona engel oldu, -babasının pelerini-bu kere -ilk kere- tek başına hareket etmek istiyordu.

Süzülerek yatakhaneden çıktı, merdivenden indi, OrtakSalonu da arkada bırakıp resimdeki delikten geçti.

Şişman Kadın, cırtlak sesiyle, "Kim var orada?" diyesordu. Hiçbir şey söylemedi Harry. Hızlı hızlı koridordayürüdü.

Nereye gitmeliydi? Durdu, yüreği gümbür gümbür,düşündü. Birden bire aklına geldi. Kitaplıktaki KısıtlıBölüm. İstediği kadar okuyabilecekti orada, Flamel'ın

Page 249: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

kim olduğunu buluncaya kadar. Görünmezlik pelerininesımsıkı sarılarak yola koyuldu.

Kitaplık ürkütücüydü, karanlıktan göz gözü görmüyordu.Harry kitap raflarına giden yolu görebilmek için feneriniyaktı. Fener havada yüzüyor gibiydi sanki, Harry onuelinde tuttuğunu biliyordu gerçi, ama yine de bugörünüm tüylerini ürpertiyordu.

Kısıtlı Bölüm kitaplığın arkasındaydı. O bölümüötekilerden ayıran ipin üstünden dikkatle atladı, kitapadlarını okuyabilmek için fenerini kaldırdı.

Pek bir anlam çıkaramadı adlardan. Dökülmüş, solukyaldızlı harfler, Harry'nin bilmediği dillerde sözcükleroluşturuyordu. Bazı kitapların hiç adı yoktu. Bir kitabınüstünde ise kana benzeyen koyu bir leke vardı.Harry'nin ensesindeki saçlar dimdik oldu. Belkikendisine öyle geliyordu, ama kitaplar arasından birfısıltının yükseldiğini duyar gibi oldu. Sanki onun oradaolmaması gerektiğini biliyorlarmış gibi.

Bir yerden başlamalıydı. Feneri dikkatle yere koyarak enalt rafta ilginç görünüşlü bir kitap aramaya başladı.Gözüne kara cildi gümüş çizgili kocaman bir kitap ilişti.Güçlükle çıkardı onu, kitap çok ağırdı çünkü, dizlerininüstüne koyarak açtı.

Sessizliği, insanın kanını donduran, kulakları sağır edenbir çığlık bozdu- kitap haykırıyordu! Harry hemen kapattıkapağını, ama çığlık kesilmedi, daha da yükselereksürüp gitti. Harry geriye doğru sendeledi, fenere çarptı,anında söndü fener. Korkuya kapıldı Harry, dışarıdakikoridorda yaklaşan ayak sesleri duydu- kitabı yine rafa

Page 250: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

tıkıştırarak tabanları yağladı. Kapıda Filch'le karşılaştı;Filch'in çılgıncasına açılmış gözleri onu göremedi. Harryonun iki yana açılmış kollarının altından süzülerekkoridora fırladı, kulaklarında kitabın çığlığı çınlıyorduhâlâ.

Kocaman bir zırhın önünde durabildi ancak. Kitaplıktanöyle bir kaçmıştı ki, nereye gittiğinin farkına bilevarmamıştı. Belki de karanlık yüzünden, şimdi neredeolduğunu bilmiyordu. Mutfakların yanında böyle bir zırholacaktı gerçi, ama orası herhalde beş kat aşağıdakalmıştı.

"Geceleri birinin dolaştığını görürsem hemen sizegelmemi söylemiştiniz, Profesör. Biri kitaplığa girmiş-Kısıtlı Bölüm'e."

Harry yüzündeki kanın çekildiğini hissetti. Her nereyegeldiyse, Filch oraya kestirme bir yol biliyordu anlaşılan,yumuşak, yapış yapış sesi gittikçe yaklaşıyordu çünkü;dehşet içinde, Snape'in yanıt verdiğini duydu.

"Kısıtlı Bölüm'e mi? Eh, pek uzakta olamazlar,yakalarız."

Filch'le Snape köşeyi dönüp yaklaşırlarken, Harryolduğu yere çakılıp kaldı. Onu göremezlerdi elbet, amakoridor öylesine dardı ki, biraz daha yaklaşacakolurlarsa mutlaka çarparlardı - Pelerin, somut bedeniniortadan kaldırmıyordu.

Olabildiği kadar sessizce, geriledi. Solda aralık bir kapıgördü. Tek umuduydu bu. Soluğunu tutarak, kapıyıkıpırdatmadan içeri süzülmeyi başardı; Snape'le Filchhiçbir şey fark etmediler. Geçip gittiler; Harry, derin derin

Page 251: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

soluyarak duvara yaslandı, onların uzaklaşan ayakseslerini dinledi. Az kalsın yakayı ele verecekti; ucuzatlatmıştı. Saklandığı odanın nasıl bir yer olduğunuanlayıncaya kadar bir kaç saniye geçecekti.

Kullanılmayan bir sınıfa benziyordu burası. Duvardiplerinde masaları, sıraları andıran birtakım eşyalarseçiliyordu karanlıkta, bir de başaşağı çevrilmiş bir çöpsepeti- ama duvara dayalı bir şey daha vardı ki,sırıtıyordu, sanki biri, ayak altında durmasın diye, onugetirmiş, oraya koymuştu.

Görkemli bir aynaydı bu, pençeye benzeyen iki ayaküstünde, süslü yaldızlı çerçevesiyle tavana kadaruzanıyordu. Tepesine de boydan boya bir yazıişlenmişti: “Kelid stra ehru oyt ube cafru oyt on ıvohsi”.

Filch'le Snape'ten ses gelmediği için korkusu yatışmayabaşlayan Harry, aynaya bakmak istedi; kendinigörmeyecekti, ama olsun- yaklaştı.

Çığlık atmamak için ağzını elleriyle kapamak zorundakaldı. Arkasına döndü hızla. Kitabın haykırışında bile bukadar çılgınca atmamıştı yüreği- aynada sadece kendinigörmemiş, arkasında bir yığın insan daha görmüştü.

Ama oda boştu. Soluk soluğa, yine aynaya döndüusulca. Oradaydı işte, kendi yansımasını gördü, yüzükorkudan bembeyaz kesilmişti, arkasında en az on kişidaha vardı. Harry omzunun üstünden baktı- kimseleryoktu yine. Yoksa onlar da mı görünmezdi? Görünmezinsanlarla dolu bir odaya mı girmişti, aynanın özelliği,ister görünür olsun, ister görünmez olsun, her şeyiyansıtmak mıydı?

Page 252: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Aynaya bir daha baktı. Kendi görüntüsünün arkasındaduran bir kadın ona gülümsüyor, el sallıyordu. Kolunuuzattı, eli bir şeye değmedi. Kadın orada olsaydı onadokunurdu, görüntüleri öylesine yakındı ki -amahavadan başka bir şey duymadı- kadın da, ötekiler devarlıklarını sadece aynada sürdürüyorlardı.

Çok güzel bir kadındı bu. Koyu kızıl saçları vardı, gözleriise- gözleri tıpkı benim gözlerime benziyor, diyedüşündü Harry, aynaya biraz daha yaklaştı. Yemyeşil -biçim aynı... Kadının ağladığını fark etti; gülümsüyordu,ama aynı anda da ağlıyordu. Yanında oturan uzunboylu, siyah saçlı, ince adam kolunu onun omzunadolamıştı. Gözlük vardı gözünde, saçları dağınıktı.Arkası, tıpkı Harry'nin saçları gibi, yatmamıştı.

Harry o kadar yaklaşmıştı ki aynaya, burnu neredeysekendi görüntüsüne değecekti.

"Anne?" diye fısıldadı. "Baba?"

Ona gülümseyerek baktılar sadece. Harry aynadaötekilerin de yüzlerine bakınca, hepsinin gözlerininkendi gözleri gibi yeşil olduğunu gördü, burunları daaynıydı, ufak tefek ihtiyar bir adamın dizleri ise tıpkıHarry'ninkiler gibi top toptu - yaşamı boyunca ailesini ilkkez görüyordu Harry.

Potter'lar gülümseyerek el salladılar ona, Harry deonlara özlemle baktı -ellerini aynaya dayamıştı- sankiuzanıp da ailesine dokunacakmış gibi. Büyük bir acıduyuyordu içinde - yarı sevinç, yarı hüzün.

Orada ne kadar kaldı, bilmiyordu. Görüntüler silinmedi -baktı, baktı- sonunda uzaklardan bir gürültüyle kendine

Page 253: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

geldi. Kalamazdı artık, yatağına dönmeliydi. Gözleriniannesinin yüzünden kaçırarak, "Döneceğim," diyefısıldadı, odadan hızla çıktı.

Ron, ters ters, "Beni uyandırabilirdin," dedi.

"Bu gece gelebilirsin. Yine gideceğim, sana aynayıgöstereyim."

Ron, "Annenle babanı görmek isterim," dedi merakla.

"Ben de senin aileni görmek isterim, bütün Weasley'leri -Bana bütün kardeşlerini gösterirsin, hepsini."

"Zaten ne zaman istersen görebilirsin onları," dedi Ron."Bu yaz bizim eve gelmen yeter. Neyse, belki sadeceölüleri gösteriyordur. Ama Flamel'ı bulamaman yazıkolmuş doğrusu. Biraz salam alsana, hiçbir şeyyemeyecek misin?"

Harry'nin içinden yemek yemek gelmiyordu. Annesiylebabasını görmüştü, o gece bir daha görecekti. Flamel'ıunutmuş gibiydi. Sanki pek önemi yoktu bunun artık. Üçbaşlı köpeğin neyi beklediği kimin umurundaydı? Snapeonu çalsa bile ne çıkardı?

"İyi misin?" dedi Ron. "Bir tuhaf görünüyorsun."

Harry'nin en büyük korkusu aynalı odayı bulamamaktı.Ertesi gece Ron'u da pelerinin altına alıp ağır ağır yolakoyuldu. Kitaplıktan çıktıktan sonra izlediği yoluhatırlamaya çalıştı. Karanlık geçitlerde bir saat kadardolaştılar.

"Donuyorum," dedi Ron. "Unutalım bunu, dönelim."

"Hayır!" diye fısıldadı Harry. "Buralarda bir yerdeolacak."

Page 254: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ters yöne süzülen uzun boylu bir cadı hayaletininyanından geçtiler, başka kimseyle karşılaşmadılar. Ronayaklarının donduğundan yakınmaya başlamıştı ki,Harry zırhı gördü.

"Burası -evet- burası!"

Kapıyı iterek açtılar. Harry pelerini çıkarıp attı sırtından,aynaya koştu.

Oradalardı. Onu görünce, annesiyle babasının yüzleriışıdı.

"Gördün mü?" diye fısıldadı Harry.

"Ben bir şey göremiyorum."

"Bak! Hepsi orada - hepsi..."

"Sadece seni görebiliyorum."

"Doğru dürüst bak, benim durduğum yerde dur."

Yana çekildi, ama Ron aynanın önüne geçince, o daailesini göremez oldu; çizgili pijamasıyla Ron'ugörüyordu sadece.

Ama Ron, büyülenmiş gibi, kendi görüntüsüne dikmiştigözlerini.

"Bana bak!" dedi.

"Aileni görebiliyor musun yanında?"

"Hayır -tek başımayım- ama değişmişim -dahabüyümüşüm sanki- öğrenciler başkanıyım!"

“Ne?"

"Evet - Bill'in taktığı rozetten var göğsümde - elimde deOkul Kupası'yla Quidditch Kupası - Quidditch kaptanı da

Page 255: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

olmuşum!"

Ron, gözlerini bu inanılmaz görüntüden ayırıpheyecanla Harry'ye baktı.

"Bu ayna geleceği de mi gösteriyor dersin?"

"Nasıl olur? Ailemde herkes öldü -bir daha bakayım-"

"Dün bütün gece baktın, bırak, azıcık da ben bakayım."

"Elinde Quidditch Kupası varsa var, ne olmuş yani? Benannemle babamı görmek istiyorum."

"İtme beni -"

Ansızın koridorda kopan bir gürültü tartışmayı sonaerdirdi. Ne kadar yüksek sesle konuştuklarının farkındabile olmamışlardı.

"Çabuk!"

Ron pelerini tarn sırtlarına çekmişti ki, Mrs. Norris'in ışılışıl gözleri belirdi kapıda. Ron'la Harry hiç kıpırdamadanöylece durdular, aynı şeyi düşünüyorlardı - Pelerinkedilerde de işe yarıyor muydu acaba? Kendilerineyüzyıllar gibi gelen bir bekleyişten sonra, Mrs. Norrisdönüp gitti.

"Güvenli değil burası- Filch'i çağırmaya gitmiştir,mutlaka bizi duydu. Hadi."

Ron, Harry'yi sürükleyerek odadan çıkardı.

Ertesi sabah kar hâlâ erimemişti.

Ron, "Satranç oynar mısın, Harry?" diye sordu.

"Hayır."

"Aşağı inip Hagrid'i görmeye gitsek?"

Page 256: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Hayır... sen git..."

"Ne düşündüğünü biliyorum, Harry, aynayıdüşünüyorsun. Bu gece gitme."

"Neden?"

"Bilmiyorum, içimde kötü bir his var- hem zatenFilch'ten, Snape'ten, Mrs. Norris'ten yakayı zor sıyırdın.Seni görmezlerse görmesinler. Ya sana çarparlarsa? Yabir şey devirirsen?"

"Hermione gibi konuşuyorsun."

"Ciddiyim, Harry, gitme."

Ama Harry'nin bir tek düşünce vardı kafasında, o daaynaya gitmekti, Ron da kendisini durduramazdı.

Üçüncü gece yolu çok daha çabuk buldu. Öyle hızlıyürüyordu ki, aklı başında birinin edemeyeceği kadargürültü ediyordu, ama kimseyi görmedi.

İşte annesiyle babası karşısındaydı, gülümsüyorlardı,büyükbabalarından biri de keyifle baş sallıyordu. Harryaynanın tam karşısına, yere oturdu. Bütün geceyi orada,ailesinin yanında geçirmesine hiçbir şey engelolamazdı. Hiçbir şey.

Sadece -

"Eee - demek yine geldin, Harry?"

Harry bütün içinin buz kestiğini sandı. Arkasına baktı.Duvarın dibindeki sıralardan birinde Albus Dumbledoreoturmaktaydı. Harry, onu fark etmeden dosdoğruaynaya gitmişti herhalde.

"Sizi- sizi görmedim, efendim."

Page 257: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Görünmez olmak görme gücünü de azaltıyor galiba,"dedi Dumbledore; Harry onun gülümsediğini görüncebiraz rahatladı.

Dumbledore, sıradan kalkıp Harry'nin yanına çöktü."Demek, sen de, senden önceki yüzlerce kişi gibi, KelidAynası'nın yarattığı mutluluğu buldun."

"Adının bu olduğunu bilmiyordum, efendim."

"Ama özelliğini anlamışsındır herhalde."

"Şey- ailemi gösteriyor bana -"

"Ron'u da öğrenciler başkanı olarak gösterdi.”

"Nereden biliyorsunuz?"

Dumbledore, yumuşak bir sesle, "Görünmez olmak içinbir pelerin gerekmez bana." dedi. "Şimdi söyle bakalım,Kelid Aynası bizlere ne gösteriyor?"

Harry başını iki yana salladı.

"Ben söyleyeyim. Dünyanın en mutlu insanı, KelidAynası'nı sıradan bir ayna gibi kullanan insandır, onabakınca kendini olduğu gibi görür. Anlatabildim mi?"

Harry düşündü. Sonra ağır ağır, "Ne istediğimizigösteriyor bize... görmek istediğimizi..." dedi.

Dumbledore, "Hem evet, hem hayır," dedi usulca. "Buayna yüreklerimizin derinliklerinde yatan tutkuları,istekleri gösterir bize. Aileni hiç bilmedin sen, onlarıgörürsün. Kardeşleri tarafından ezilen Ronald Weasley,kendisini onlardan üstün görür. Ama bu ayna bizibilgiye, doğruya götürmez. Gösterdiklerinin gerçek

Page 258: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

olmadığını bilmeyenler onun önünde eriyip gitmişlerdirya da akıllarını kaçırmışlardır.

"Ayna yarın yeni bir binaya götürülecek, Harry, bir dahagidip bakma ona. Günün birinde karşına çıkarsa da,hazırlıklı ol. Düşler dünyasına dalıp gerçek dünyayı,yaşamayı unutmak doğru değildir, unutma bunu. Hadi,şimdi o eşsiz pelerini sırtına geçir, yatağına git."

Harry ayağa kalktı.

"Efendim- Profesör Dumbledore? Size bir şey sorabilirmiyim?"

Dumbledore gülümsedi. “Tabii, sordun ya zaten. Amaistersen bir şey daha sorabilirsin."

"Ayna'ya bakınca siz ne görüyorsunuz?"

"Ben mi? Elimde bir çift yün çorapla kendimigörüyorum."

Harry boş boş baktı.

"İnsanın hiç yeteri kadar çorabı olmuyor," dedi.

Page 259: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 260: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: NICOLAS FLAMEL

Dumbledore. "Bir Noel daha gelip geçti, bir çift çorapveren olmadı. Herkes bana kitap armağan ediyor."

Harry yatağına uzanınca, Dumbledore'un belki dedoğruyu söylemediğini düşündü. Scabbers'ı yastığındaniterken aklına geldi: Ona çok kişisel bir soru sormuştuherhalde.

Dumbledore, Harry'yi bir daha Kelid Aynası'nagitmemesinin doğru olduğuna inandırmıştı; Görünmezlikpelerini Noel tatili boyunca Harry'nin sandığının dibindekaldı. Ayna'da gördüklerini unutmak istiyordu Harry, amakolay değildi bu. Karabasanlar görmeye başladı.Annesiyle babasının yeşil bir ışığın çakışıyla yokolduklarını gördü düşlerinde, tiz bir sesin de kahkahalarattığını duydu.

Harry, düşlerini anlatınca, "Görüyorsun ya," dedi Ron,"Dumbledore haklıymış, ayna yüzünden aklınıoynatabilirdin."

Dersler başlamadan bir gün önce dönen Hermione,konuya bir başka açıdan yaklaşıyordu. Harry'ninyatağından çıkıp üst üste üç gece koridorlarıarşınlamasından dehşete düşmüştü ("Ya Filchyakalasaydı?"), bir yandan da onun Nicolas Flamel'ınkim olduğunu öğrenememesinden duyduğu hayalkırıklığını dile getiriyordu.

Flamel'ın adını kitaplıkta bulmaktan umudu kesmişlerdineredeyse, ama Harry bu adı bir yerde gördüğündenemindi. Dersler başlar başlamaz on dakikalık aralarda

Page 261: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

kitap karıştırmayı sürdürdüler. Harry'nin zamanı dahakısıtlıydı, çünkü Quidditch çalışmaları yenidenbaşlamıştı.

Wood takımı her zamankinden daha sıkı çalıştırıyorduşimdi. Karın yerini alan dinmek bilmeyen yağmur bileheveslerini kırmıyordu. Weasley'ler Wood'un fanatiğinteki olduğundan yakınıyorlardı, ama Harry, Wood'udestekliyordu. Bir sonraki maçta Hufflepuff'ı yenerlerse,Okul Şampiyonası'nda yedi yıldır ilk kere Slytherin'igeride bırakacaklardı. Kazanma tutkusu bir yana,çalışmalardan yorgun düşünce daha az karabasangördüğünü fark etti Harry.

Sırılsıklam, çamurlu bir gün, çalışma sırasında onlarakötü bir haber vereceğini söyledi Wood. Weasley'lerekızmıştı zaten, iki kardeş birbirlerinin üstüne pikeyapıyor, süpürgelerinden düşecekmiş gibi hoplayıpzıplıyorlardı.

"Bırakın soytarılığı!" diye bağırdı. "Maçı kaybedersek buyüzden kaybederiz! Hakem Snape olacak;Gryffindor'dan puan silmek için de elinden geleniyapacak!"

Bunu duyunca, George Weasley gerçekten de düştüsüpürgesinden.

Ağzındaki çamurları püskürterek, "Hakem Snape miolacak?" dedi. "Ne zaman bir Quidditch maçını yönetmişki? Taraf tutar, Slytherin'i geçmemize izin vermez.

Takımın öteki oyuncuları da yakınmada George'u yalnızbırakmadılar.

Page 262: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Suç bende değil ki," dedi Wood. "Temiz bir oyunçıkaralım, Snape'in bize takmasına fırsat vermeyelim."

Bütün bunlar iyiydi güzeldi de, Harry'nin Quidditchoynarken yanında Snape'i istememesinin bir başkanedeni vardı...

Çalışmadan sonra takım oyuncuları her zamanki gibiçene çalarken, Harry Gryffindor Ortak Salonu'na koştu;Ron'la Hermione satranç oynuyorlardı. Hermionesadece satrançta eziliyordu, Harry'le Ron da bunun onaiyi geldiğini düşünüyorlardı.

Harry yanına oturunca, "Biraz konuşma benimle," dediRon. "Kendimi oyuna vermem-" Harry'nin bakışını farketti. "Nen var senin? Berbat görünüyorsun."

Kimse kendilerini duymasın diye, Harry alçak sesleSnape'in Quidditch maçında hakemlik edeceğini anlattı.

Hermione, "Oynama," dedi hemen.

"Hasta olduğunu söyle," dedi Ron.

Hermiore, "Ayağın kırılmış gibi yap," diye önerdi.

"Ayağını gerçekten kır," dedi Ron.

"Olmaz," dedi Harry. "Yedek Arayıcı yok. Benoynamazsam Gryffindor bir şey yapamaz."

Tam o sırada Neville daldı Ortak Salon'a. Kimseninyardımı olmadan delikten nasıl geçebildiğine kimse akılerdiremedi- bacakları Bacak Bağlama Laneti'ylebirbirine yapışmıştı çünkü. Anlaşılan, GryffindorKulesi'nin merdivenlerini tavşan gibi hoplaya hoplayaçıkmıştı.

Page 263: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hermione'den başka herkes gülmeye başladı. Hermionehemen fırlayıp karşı büyü yaptı. Bacakları birdenbireayrılıveren Neville, titreyerek ayağa kalktı.

Onu Harry'le Ron'un yanına oturtarak, "Ne oldu?" diyesordu Hermione.

Neville, hâlâ zangır zangır, "Malfoy," dedi. "Kitaplığınönünde karşılaştık. Bu büyüyü deneyecek biriniarıyormuş."

"Profesör McGonagall'a git!" dedi Hermione. "Onasöyle!"

Neville başını iki yana salladı.

"Başka sorun istemiyorum," diye mırıldandı.

"Ona karşı direnmeyi öğrenmelisin, Neville!" dedi Ron."Başkalarını ezmeye alışmış, ama önüne uzanıp da işinikolaylaştırmanın bir anlamı yok."

"Gryffindor'a yakışmayacak kadar yüreksiz olduğumusöyleme boşuna," dedi Neville. "Malfoy zaten söyledi."

Harry cüppesinin cebini karıştırıp Hermione'nin Noel'deona armağan ettiği Çikolatalı Kurbağalardansonuncusunu çıkardı. Neville'e uzattı onu. Nevilleneredeyse ağlayacaktı.

"Sen on iki Malfoy edersin," dedi Harry. "Seçmen Şapkaseni Gryffindor'a seçti, öyle değil mi? Ya Malfoy nerede?Slytherin denilen o pislikte."

Neville, Kurbağa'yı kâğıdından çıkarırken belli belirsizgülümsedi.

Page 264: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Sağol, Harry... En iyisi yatayım ben... Kartını istermisin, onları biriktiriyorsun, değil mi?"

Neville uzaklaşırken, Ünlü Büyücü kartına baktı Harry.

"Yine Dumbledore," dedi. "İlk çıkan kartta da o vardı -"

Birdenbire yutkundu. Kartın arkasına dikti gözlerini.Sonra Ron'la Hermione'ye baktı.

"Buldum onu!" diye fısıldadı. "Flamel'ı buldum! Bu adıbir yerde okuduğumu söylemiştim size. Buraya gelirkentrende görmüştüm- dinleyin şunu:

Profesör Dumbledore, özellikle 1945'te Kara büyücüGrindelwald'ı yenmesiyle, ejderha kanının on ikiayrı konuda kullanılışını bulmasıyla ve arkadaşıNicolas Flamel'la simya konusunda yürüttüğüçalışmalarla ünlüdür.

Hermione ayağa fırladı. İlk sınav notlarından beri hiç bukadar heyecanlanmamıştı.

"Bir yere kımıldamayın!" dedi ve kızların yatakhanesineçıkan merdivene fırladı. Harry'le Ron şaşkın şaşkınbirbirlerine baktılar. Hermione biraz sonra kolundakocaman, eski bir kitapla döndü.

Heyecanla, "Buna bakmayı akıl edememiştim!" diyefısıldadı. "Şöyle hafif bir şeyler okuyayım diye bunuhaftalar önce kitaplıktan almıştım."

"Hafif mi?" dedi Ron, ama Hermione susmasını söylediona, kitapta bir şey bakacaktı, kendi kendine

Page 265: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

mırıldanarak çılgıncasına sayfaları çevirmeye koyuldu.

Sonunda aradığını buldu.

"Biliyordum! Biliyordum!"

Ron, anlamlı anlamlı, "Konuşabilir miyiz şimdi?" diyesordu. Hermione ona aldırmadı.

Çok önemli bir şey söyler gibi, "Nicolas Flamel," diyefısıldadı Hermione. "Felsefe Taşı'nın bilinen tekyapıcısı."

Ama beklediği tepkiyi alamadı onlardan.

Harry'le Ron, "Neyin?" dediler.

"Bana bakın, siz hiç kitap okumaz mısınız? İşte -okuyun şunu."

Kitabı onlara doğru itti, Harry'le Ron okudular:

Eski simyacılık bilimi, olağanüstü güçleri olanefsanevi Felsefe Taşı'nın yapımıyla doğrudanilişkilidir. Taş herhangi bir maddeyi altınaçevirebilir, içeni ölümsüz kılan Yaşam İksiri'ni deyaratabilir.Yüzyıllar boyunca Felsefe Taşı üstüne çok şeysöylenmiştir, ama tek taş, ünlü simyacı ve operadüşkünü Mr. Nicolas Flamel'ın elindebulunmaktadır. Geçen yıl altı yüz altmış beşinci yaşgününü kutlayan Mr. Flamel, eşi Perenelle (altı yüzelli sekiz) ile Devon'da sakin bir yaşam sürmektedir.

Page 266: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry ile Ron okumayı bitirince, "Gördünüz mü?" dediHermione. "Köpek herhalde Flamel'ın Felsefe Taşı'nıkoruyor! Arkadaş oldukları, birinin de onu çalacağındankorktuğu için Dumbledore'a vermiştir. Bu yüzden onuGringotts'tan çıkarmak istedi!"

"Altın yapan, insanın ölmemesini sağlayan bir taş!" dediHarry. "Snape'in onu istemesi boşuna değil! Kim olsaister."

Ron, "Flamel'ı Büyücülükte Son Gelişmeler Üstüne Birinceleme'de boşu boşuna aramışız," dedi. "Songelişmelerle ilgisi olduğunu pek söyleyemeyiz- ne deolsa altı yüz altmış beş yaşında, öyle değil mi?"

Ertesi sabah Karanlık Sanatlara Karşı Savunmadersinde kurt adam ısırıklarına karşı alınacak önlemleriyazarken, Ron'la Harry Felsefe Taşı'ndan sözediyorlardı hâlâ- bir ele geçirseler onunla neler neleryaparlardı... Ron kendi Quidditch takımını kuracağınısöyleyince, Harry Snape'i ve yaklaşan maçı hatırladı.

"Oynayacağım," dedi Ron'la Hermione'ye."Oynamazsam, bütün Slytherin'ler Snape'tenkorktuğumu sanırlar. Göstereceğim onlara... Birkazanalım da görün siz, suratlarındaki o sırıtmayı nasılkazıyıp yok edeceğim."

"Biz seni yerden kazımak zorunda kalmayalım da," dediHermione.

Ama Ron'la Hermione'ye ne söylerse söylesin, maçyaklaştıkça Harry'nin tedirginliği artıyordu. Takımın ötekioyuncuları da pek sakin değildi. Okul Şampiyonası'ndaSlytherin'in önüne geçmek harika bir şeydi, yedi yıldır

Page 267: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

olmamıştı, ama böylesine taraf tutan bir hakemlebaşarabilecekler miydi?

Harry bilemiyordu, hayal gücünün yarattığı bir şey miydibu, yoksa nereye gitse gerçekten hep Snape miçıkıyordu karşısına? Snape'in onu izlediğinidüşünüyordu bazen. İksir dersleri Harry için haftalıkişkenceye dönüşmüştü - Snape öylesine acımasızdavranıyordu ki kendisine. Felsefe Taşı'nıöğrendiklerinin farkında mıydı yoksa? Nasıl öğrenebilirdiye düşünüyordu Harry- ama bazen korkunç birduyguya, onun akıldan geçenleri okuyabildiğiduygusuna kapılıyordu.

Harry, ertesi gün öğleden sonra arkadaşları kendisine iyişanslar dilediğinde, Ron'la Hermione'nin nelerdüşündüğünü biliyordu: Acaba onu bir daha sağgörecekler miydi? Pek de rahatlatıcı bir şey değildi bu.Quidditch formasını giyip Nimbus 2000'ini hazırlarken,Wood'un yüreklendirici söylevini duymadı bile.

Bu arada Ron'la Hermione, Neville'in yanında bir yerbulmuşlardı; Neville onların neden bu kadar üzüntülü veendişeli olduklarına da, neden asalarını yanlarındagetirdiklerine de bir anlam veremiyordu. Harry de,Ron'la Hermione'nin gizli gizli Bacak-Bağlama Lanetiçalıştıklarını bilmiyordu. Malfoy Neville'e yapıncaakıllarına gelmişti bu, Snape Harry'yi incitecek bir şeyyapmaya kalkarsa onun üstünde deneyeceklerdi.

Ron asasını cüppesinin koluna yerleştirirken, "Sakınunutma," dedi Hermione. "Locomotor Mortis."

"Biliyorum," dedi Ron. "Boyuna tekrarlama."

Page 268: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Soyunma odasında, Wood Harry'yi bir kenara çekmişti.

"Sana baskı yapmak istemem, Potter, ama Snitch'i nekadar erken yakalayabilirsen o kadar iyi olur. SnapeHufflepuff'ı açık açık kollamaya başlamadan önce maçıbitirmeye bak."

Kapıdan dışarı bir göz atan Fred Weasley, "Bütün okulburada!" dedi. "Vay canına, baksanıza- Dumbledore bileizlemeye gelmiş!"

Harry'nin yüreği tersyüz oluverdi sanki.

Kendi gözleriyle görmek için kapıya koşarken,"Dumbledore mu?" dedi. Fred haklıydı. O kır sakalınerede görse tanırdı.

Neredeyse bir kahkaha atacaktı. Güvendeydi.Dumbledore seyirciler arasındaysa, Snape kendisiniincitmeye kalkamazdı.

Takımlar alana çıkarken Snape'in o kadar öfkeligörünmesinin nedeni de buydu belki. Öfkesi Ron'ungözünden kaçmadı.

Hermione'ye, "Snape'i hiç bu kadar hain hain bakarkengörmemiştim," dedi. "İşte çıkıyorlar. Ahh!"

Biri ensesini dürtmüştü hızla. Malfoy'du.

"Özür dilerim, Weasley, seni görmedim."

Malfoy, Crabbe'yle Goyle'a bakarak sırıttı.

"Bakalım Potter süpürgesinin üstünde ne kadarkalabilecek şimdi? Bahse girmek isteyen var mı? Senne dersin, Weasley?”

Page 269: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ron yanıt vermedi. George Weasley bir Bludger'ıkendisine doğru savurduğu için Snape penaltı vermişti.Hermione, parmaklarını kucağında kenetlemiş, gözleriniHarry'ye dikmişti. Harry, Snitch'i kollayarak alanınüstünde atmaca gibi dönmekteydi.

Snape birkaç dakika sonra durup dururken Hufflepuff'ıbir penaltı atışıyla daha ödüllendirdi. Malfoy, yükseksesle, "Gryffindor takımına bu oyuncuları nedenseçiyorlar, biliyorum," dedi. "Onlara acıdıkları için.Potter'ın annesi babası yok, Weasley'lerin de parasıyok- seni de takıma almaları gerekirdi, Longbottom,çünkü senin de beynin yok."

Neville mosmor kesildi, dönüp Malfoy'un suratına baktı.

"Ben senin gibi on iki kişiyi cebimden çıkarırım," diyekekeledi.

Malfoy, Crabbe ve Goyle kahkahadan kırıldılar; gözlerinimaçtan ayıramayan Ron, "Doğru söylüyorsun, Neville,"dedi.

"Longbottom, beyin altından yapılsaydı, senWeasley'den bile yoksul olurdun."

Ron'un sinirleri, Harry'yi düşünmekten zatenbozulmuştu.

"Seni uyarıyorum, Malfoy- tek kelime daha söylersen -"

Hermione, "Ron!" dedi birden bire. "Harry -!"

"Ne oldu? Nerede?"

Harry inanılmaz bir pike yapmıştı ansızın; seyircilersoluklarını tutarak alkışladılar onu. Hermione ayağa

Page 270: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

kalktı, parmaklarını çapraz yaparak ağzına götürdü; buarada Harry kurşun gibi iniyordu.

Malfoy, "Şansın varmış, Weasley," dedi. "Harry yerdepara gördü galiba!"

Ron dayanamadı. Malfoy ne olduğunu anlamadanüstüne çullanmıştı Ron, onu yere yıkmıştı. Neville bir andurakladı, sonra sıranın üstünden atlayarak arkadaşınınyardımına koştu.

"Hadi, Harry!" diye bağırdı Hermione, Harry hızlaSnape'e doğru giderken o da sıçramaya başladı - Ron'laMalfoy'un sıranın altında boğuştuklarını da, Neville'leCrabbe ve Goyle'un yumruklaştıklarını da fark etmedi.

Havada, Snape süpürgesini tam zamanında çevirdi,kızıl bir şey hızla geçmişti yanından- bir an sonra Harrysüpürgesini doğrultup yavaşça yere süzüldü, kolunuhavaya kaldırmıştı zaferle, elinde Snitch'i tutuyordu.

Ortalık yıkılacaktı sanki; bir rekor olmalıydı bu, kimseSnitch'in bu kadar kısa sürede yakalandığınıhatırlamıyordu.

Hermione, sıranın üstünde hoplayıp zıplayarak, "Ron!Ron! Neredesin? Oyun bitti! Harry kazandı! Bizkazandık! Gryffindor ilk sırada!" diye bağırdı; bir yandanda önünde oturan Parvati Patil'le kucaklaşıyordu.

Harry yere yarım metre kala süpürgesinden atladı.İnanamıyordu buna. Başarmıştı- oyun sona ermişti, beşdakika bile sürmemişti. Gryffindor'lar alanı doldururken,Snape'in bembeyaz kesilmiş yüzü, sıkılmış dişleriyleyere indiğini gördü- bir el duydu omzunda, dönüpbakınca Dumbledore'un gülümseyen yüzüyle karşılaştı.

Page 271: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Dumbledore, sadece Harry'nin işitebileceği bir sesle,"Çok iyiydin," dedi. "Ayna'ya takılıp kalmadığına dasevindim... Yapacak başka işler bulmuşsun kendine...Harika..."

Snape öfkeyle yere tükürdü.

Harry bir süre sonra tek başına çıktı soyunmaodasından, Nimbus 2000'ini süpürge deposunagötürecekti. Hayatında daha mutlu olduğunuhatırlamıyordu. Gurur duyulacak bir şey yapmıştı- artıkkimse onun sadece ünlü bir addan başka bir şeyolmadığını ileri süremezdi. Akşam havası da hiç bukadar güzel kokmamıştı doğrusu. Nemli çimenlerüstünde yürürken son saati, mutluluk içinde, bellibelirsiz, yeniden yaşadı: Gryffindor'ların koşarakgelmeleri, onu omuzlarına almaları, uzaklarda hoplayıpduran Ron'la Hermione, Ron'un kanayan burnuylasevinç çığlıkları atması.

Bu arada depoya vardı. Tahta kapıya yaslanıp başınıkaldırdı, batan güneşte pencereleri kıpkırmızı parlayanHogwarts'a baktı. Gryffindor ilk sıraya geçmişti. Bunu dakendisi sağlamıştı. Snape'e gününü göstermişti...

Aklına tam Snape geldiği sırada...

Şatonun ön merdivenlerinden kukuletalı biri indi hızla.Kimseye görünmek istemiyordu anlaşılan, hızlı hızlıYasak Orman'a doğru yürüdü. Harry ona bakarken birazönceki zaferi unutuverdi. Yürüyüşünden anlamıştı,Snape'ti bu, herkes yemekteyken Orman'a gidiyordu-neler dönüyordu acaba?

Page 272: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Nimbus 2000'ine atladı Harry, havalandı. Sessizceşatonun üstünde süzülürken Snape'in koşarak Orman'agirdiğini gördü. Onu izledi.

Ağaçlar öylesine sıktı ki, Snape'in nereye gittiğinigöremedi. Havada dönerek alçaldı, ağaçların üstdallarına değiyordu şimdi, birtakım sesler duydu.Seslerin geldiği yöne süzüldü, usulca bir kayın ağacınıntepesine kondu.

Süpürgesine sıkı sıkı tutunarak, dikkatle dallardan birinetırmandı, yaprakların arasından neler olduğunugörmeye çalıştı.

Aşağıda, gölgeli bir açıklıkta Snape duruyordu, amayalnız değildi. Quirell da oradaydı. Onun bakışlarınıgöremedi Harry, ama Quirrell her zamankinden dahaçok kekeliyordu. Harry ne konuştuklarına kulak kabarttı.

"...b-b-benimle neden bu-burada bu-buluşmak istedin,a-a-anlamadım, Severus..."

Snape, buz gibi bir sesle, "Sadece ikimiz arasında özelbir konuşma olsun istedim," dedi. "Ne de olsa,öğrencilerin Felsefe Taşı'nı öğrenmeleri doğru değil."

Harry öne eğildi. Quirrell bir şeyler mırıldanıyordu.Snape onun sözünü kesti.

"Hagrid'in o canavarını nasıl atlatırız, öğrenebildin mi?"

"A-a-ama Severus, ben -"

Snape, Quirrell’a doğru bir adım atarak, "Düşmanınolmamı istemezsin, değil mi?" dedi.

"S-s-sen ne de-de-demek istiyorsun, anlamadım -" "Nedemek istediğimi pekâlâ biliyorsun." Bir baykuş öttü

Page 273: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

yüksek sesle, Harry az kalsın ağaçtan düşecekti.Kendini tam zamanında toparladı. Snape'in "- birazhokus pokus yapacaksın. Bekliyorum," dediğini duydu.

"A-a-ama b-b-ben -"

Snape, "Peki öyleyse," diye sözünü kesti onun."Yakında yine görüşeceğiz seninle, biraz daha düşünbakalım, çıkarının nerede olduğunu iyice düşün."

Pelerinini başına çekip oradan uzaklaştı. Karanlıkbasmıştı artık, ama Harry, Quirrell'ın orada taş kesilmişgibi kalakaldığını görebildi.

Hermione, "Nerelerdeydin, Harry?" diye cırladı.

Harry'nin sırtını yumruklayarak, "Kazandık! Kazandın!Kazandık!" diye bağırdı Ron. "Malfoy'un gözünümosmor ettim, Neville de Crabbe'yle Goyle'u tek başınahaklamaya kalktı! Kendine gelemedi daha, ama MadamPomfrey yakında ayağa kalkacağını söylüyor- Slytherin'inasıl perişan ettin, anlat! Herkes Ortak Salon'da senibekliyor, bir eğlence düzenledik, Fred'le Georgemutfaktan biraz pastayla başka şeyler yürüttüler."

Harry, soluk soluğa, "Şimdi bırakın bunu," dedi. "Boş biroda bulalım, önce size anlatacaklarımı bir dinleyin de..."

Kapıyı arkalarından kapamadan önce Peeves'in içerideolup olmadığına baktı, sonra da görüp duyduklarınıanlattı.

"Demek haklıymışız, oradaki Felsefe Taşı'ymış,

Snape de onu çalmak için Quirrell'ın kendisine yardımetmesini istiyor. Fluffy'yi nasıl atlatacağını sordu- bir deQuirrell'ın 'hokus-pokus'u için bir şeyler söyledi. Taşı

Page 274: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Fluffy'den başka şeyler de koruyor anlaşılan, birtakımbüyüler, Quirrell da Snape'in yolunu açacak KaranlıkSanatlar karşıtı bazı büyüler biliyor -"

Hermione, korkuyla, "Yani taş ancak Quirrell Snape'edirendiği sürece mi güvende?" diye sordu.

"Önümüzdeki salı taş yerinde olmayacak," dedi Ron.

Page 275: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 276: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: NORVEÇ PÜTÜRLÜSÜ NORBERT

Quirrell sandıklarından da cesaretliydi galiba. Dahasonraki haftalarda gittikçe zayıfladı, sararıp soldu, amapek boyun eğmişe benzemiyordu.

Harry, Ron ve Hermione ne zaman üçüncü katkoridorundan geçseler, kulaklarını Fluffy'nin boyunahırladığı odanın kapısına dayıyorlardı. Snape öfkeiçinde koşturup duruyordu yine, bu da taşın güvendeolduğunun bir belirtisiydi. Harry, Quirrell'la herkarşılaşmasında, yüreklendirmek istercesine, onagülümsüyordu; Ron da herkese Ouirrell'ın kekemeliğinegülmemelerini söylemeye başlamıştı.

Ama Hermione'nin kafasında Felsefe Taşı'ndan başkaşeyler de vardı. Tuttuğu notları temize çekmeye, zamancetvellerini düzene koymaya, çizimleri renklendirmeyekoyulmuştu. Harry'le Ron pek aldırmayacaklardı buna,ama Hermione onların da aynı şeyi yapmalarınısöylüyordu boyuna.

"Hermione, sınavlara daha yüzyıllar var."

"On hafta," diye kestirip attı Hermione. "Yüzyıllar değil.Nicolas Flamel için bir saniye sayılır."

Ron, "Ama biz altı yüz yaşında değiliz," diye hatırlattı."Hem zaten notları niye temize çekiyorsun? Her şeyibiliyorsun nasıl olsa."

"Niye mi temize çekiyorum? Çıldırdın mı sen? İkincisınıfa geçebilmek için bu sınavları vermek gerek. Çok

Page 277: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

önemli bu; çalışmaya bir ay önce başlamalıydım; banane oldu, bilmiyorum..."

Yazık ki, öğretmenler de Hermione gibi düşünüyorlardı.Öyle çok ödev verdiler ki, Paskalya tatili Noel tatilininyanında pek sönük kaldı. İnsan, yanında boyunaejderha kanının on iki ayrı kullanılışını ezberleyen ya daasasıyla çalışmalar yapan biri olunca, dinlenemiyordu.Harry'le Ron boş zamanlarının çoğunu kitaplıktageçirdiler Hermione'yle, çalıştılar da çalıştılar.

Bir gün öğleden sonra, "Bunu hiç hatırlamayacağım!"diye patladı Ron, tüy kalemini fırlatıp attı, kitaplıkpenceresinden dışarıya özlemle bakmaya başladı.Aylardır en güzel havaydı bu. Gök pırıl pırıldı, unutmabeni mavisiydi, yazın geldiğinin ilk belirtileri görülüyordu.

Bin Bir Büyülü Ot ve Mantarda Geyikotu'nu arıyorduHarry. Ancak Ron, "Hagrid! Sen ne arıyorsunkitaplıkta?" deyince kafasını kaldırdı.

Hagrid belirmişti tepelerinde, arkasında bir şeysaklıyordu Köstebek kürkü paltosuyla oraya pekyakışmıyordu doğrusu.

İlgilerini hemen çeken kararsız bir sesle, "Öylebakıyordum," dedi. "Siz ne yapıyorsunuz bakalım?"Ansızın kuşkulanmıştı. "Hâlâ Nicolas Flamel'ıaramıyorsunuz ya?"

Ron, onu etkilemek istercesine, "Ohoo," dedi, "onun kimolduğunu öğreneli yüzyıllar oldu. Köpeğin de neyikoruduğunu biliyoruz - Felsefe Ta-"

"Şşşş!" Hagrid, bunu kimsenin duyup duymadığınıanlamak için çevresine bakındı. "Sakın kimseye

Page 278: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

söyleme bunu. Ne bağırıp duruyorsun öyle?"

Harry, "Aslında sana sormak istediğimiz birkaç şey var,"dedi. "Taşı Fluffy'den başka kim koruyor, onu -"

Hagrid, "ŞŞŞŞ!" dedi yine. "Bakın- daha sonra gelipgörün beni. Bir şey söyleyeceğime söz vermiyorum.Öğrencilerin bunu bilmesine izin yok. Sonra benağzımdan kaçırdım sanırlar -"

Harry, "Sonra görüşürüz öyleyse," dedi.

Hagrid çekip gitti.

Hermione, düşünceli düşünceli, "Arkasında nesaklıyordu?" dedi

"Taşla bir ilgisi var mı acaba?"

"Gidip öğreneyim," dedi Ron. "Bakalım hangibölümdeymiş." Yeteri kadar çalışmıştı zaten. Bir dakikasonra da kucağında bir yığın kitapla döndü, onlarımasaya bıraktı.

"Ejderhalar!" diye fısıldadı. "Hagrid ejderhalarla ilgilikitaplar arıyormuş! Şunlara bakın: Büyük Britanya veİrlanda'da Ejderha Türleri; Yumurtadan Cehenneme,Ejderha Sahibinin El Kitabı."

"Hagrid hep bir ejderhası olsun isterdi," dedi Harry. "İlkkarşılaştığımızda söylemişti."

"Ama yasalarımıza aykırı bu," dedi Ron. "Ejderhayetiştirmek, 1709 Büyücüler Kongresi'ndeyasaklanmıştı, herkes bilir bunu. Bahçelerimizdeejderha beslemeye kalkışacak olsaydık Muggle'larhemen fark ederdi bizi- zaten ejderhalarıevcilleştiremezsin ki, çok tehlikelidir. Romanya'da yırtıcı

Page 279: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ejderha peşinde koşan Charlie'nin yanıklarını birgörseniz..."

"Ama İngiltere'de yırtıcı ejderha yok, öyle değil mi?" dediHarry.

"Olmaz olur mu!" dedi Ron. "Gal Yeşilleri'yle İbraniSiyahları. Neyse ki, Sihir Bakanlığı onları etkisiz kıldı.Bizimkiler de Muggle'lara büyü yaptı zaten, onlarıgörürlerse hemen unutsunlar diye."

Hermione, "Öyleyse Hagrid ne işler çeviriyor acaba?"diye sordu.

Bir saat sonra bekçi kulübesinin kapısını çaldıklarında,bütün perdelerin örtük olduğunu görüp şaşırdılar.Hagrid, "Kim o?" diye seslendi, sonra onları içeri alıpkapıyı hemen kapadı.

İçerisi fırın gibi sıcaktı. Ilık bir gündü, ama ocak harılharıl yanıyordu. Hagrid onlara çay yaptı, kakımlı sandviçikram etti - ama ellerini bile sürmediler.

"Eee - bir şey mi soracaktınız bana?"

"Evet," dedi Harry. Lafı döndürüp dolaştırmanın biranlamı yoktu. "Söyle bakalım, Felsefe Taşı'nı Fluffy'denbaşka ne koruyor?"

Hagrid kaşlarını çattı.

"Söyleyemem elbet," dedi. "Bir: Ben kendim bilebilmiyorum. İki: Siz zaten öyle çok şey öğrenmişsiniz ki,bilsem de söylemezdim. Bu taşın burada olmasınınbelirli bir nedeni var. Az kalsın Gringotts'tan çalınacaktı-bunu da öğrenmişinizdir herhalde! Fluffy'yi neredenöğrendiniz, aklım ermedi."

Page 280: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hermione, sıcacık bir sesle onu pohpohlayarak, "Hadi,Hagrid," dedi, "belki bize söylemek istemiyorsun, amabilirsin sen; burada neler olup bitiyorsa hepsindenhaberin vardır." Hagrid'in sakalı titredi; galibagülümsüyordu. Hermione, "Bekçiliği kim yapıyor, biz onumerak ediyorduk sadece," diye sürdürdü konuşmasını."Dumbledore kime bu kadar güveniyor, senden başka."

Bu son sözlerle göğsü kabardı Hagrid'in. Harry'le Rongülümseyerek Hermione'ye baktılar.

"Eh, size anlatmamın bir zararı olmaz herhalde... Durunbakalım... Fluffy'yi benden ödünç aldı... Bazıöğretmenler de büyü yaptılar... Profesör Sprout -Profesör Flitwick - Profesör McGonagall -" Bir yandanda parmaklarıyla sayıyordu. "Profesör Quirrell -Dumbledore da bir şeyler yaptı tabii. Bir dakika, azkalsın unutuyordum. Bir de Profesör Snape."

"Snape mi?"

"Evet - hâlâ kafanız basmıyor, değil mi? Bana bakın,Profesör Snape, taşın korunmasına yardımcı oldu, şimdikalkıp da onu çalacak değil ya!"

Harry, Ron'la Hermione'nin de kendisi gibi aynı şeyleridüşündüğünü biliyordu. Snape, taşın korunmasındagörev aldıysa, öteki öğretmenlerin büyülerini debilebilirdi. Belki de her şeyi biliyordu zaten- Quirrell'ınbüyüsü ve Fluffy'yi atlatmaktan başka.

Harry, merakla, "Fluffy'yi geçebilecek tek kişi sensin,öyle değil mi, Hagrid?" diye sordu. "Kimseye desöylemezsin, değil mi? Öğretmenlerden birine bile?"

Page 281: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hagrid, "Bir ben biliyorum, bir de Dumbledore biliyor,"diye böbürlendi.

Harry, "Neyse," dedi ötekilere, "bu da bir şey. Pencereyibiraz açabilir miyiz, Hagrid? Piştim."

"Bağışla, Harry, açamam," dedi Hagrid. Harry onunocağa bir göz attığını fark etti. O da baktı.

"Hagrid - nedir bu?"

Ama ne olduğunu anlamıştı bile. Ateşin tam ortasında,kazanın altında kocaman, siyah bir yumurta vardı.

Sakalıyla tedirgin tedirgin oynayarak, "Haa," dediHagrid. "Bu - şey..."

Ron, yumurtaya daha yakından bakabilmek için ocakbaşına eğilerek, "Nereden aldın bunu, Hagrid?" diyesordu. "Dünyanın parasını vermişindir."

"Kazandım," dedi Hagrid. "Dün gece. Köye inmiştim, biriki kadeh içeyim diye, yabancının tekiyle kâğıt oynadık.Ne yalan söyleyeyim, bundan kurtulduğuna sankisevindi."

"Yumurtadan çıkınca ne yapacaksın?" diye sorduHermione.

Hagrid, yastığının altından koca bir kitap çıkararak

"Bir şeyler okuyordum," dedi. "Bunu kitaplıktan aldım -Zevk ve Kazanç İçin Ejderha Yetiştirme- biraz eski birkitap elbet, ama içinde her şey var. Yumurtayı ateştetutacaksın, çünkü anneleri boyuna alev üflüyor onlara,çıkınca da yarım saatte bir piliç kanı karıştırılmış birkova konyakla besleyeceksin. Şuraya bakın -değişik

Page 282: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

yumurtaları nasıl tanıyacaksın- benimki NorveçPütürlüsü. Pek ender bulunuyor bunlar."

Pek mutlu görünüyordu, ama Hermione öyledüşünmüyordu.

"Hagrid," dedi, "sen ahşap bir evde oturuyorsun." AmaHagrid dinlemiyordu bile. Ateşi kurcalarken bir şarkımırıldanıyordu keyifle.

Endişe edecek bir konu daha çıkmıştı şimdi: BiriHagrid'in kulübesinde yasal olmayan bir ejderhabeslediğini anlarsa ne olacaktı?

Bir akşam dağ gibi ödevlerle boğuştuktan sonra, Ron, iççekerek, "Huzurlu yaşam dedikleri nasıl bir şey acaba?"diye sordu. Hermione, Harry'le Ron'un zamancetvellerini de temize çekmeye başlamıştı. Bu, ikisini deçıldırtıyordu.

Bir gün Hedwig kahvaltıda bir başka not daha getirdiHagrid'den. Notta iki sözcük vardı sadece: “Yumurtadançıkıyor.”Ron, Bitkibilim dersini asıp kulübeye gitmek istedihemen. Hermione karşı koydu.

"Hermione, insan bir ejderhanın yumurtadan çıkışınıyaşamı boyunca kaç kere görür?"

"Dersimiz var, başımız derde girer, bir de Hagrid'inbaşına gelecekleri düşün, bizimki onun yanında hiçkalır- ne yaptığını öğrenirlerse -"

"Sus!" diye fısıldadı Harry.

Malfoy birkaç adım ötelerindeydi, konuşulanları duymakiçin durmuştu. Ne kadarını işitmişti acaba? Harry,

Page 283: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Malfoy'un bakışını hiç mi hiç beğenmedi.

Ron'la Hermione Bitkibilim dersine kadar tartıştılar;sonunda Hermione ders arasında onlarla birliktekulübeye gitmeye razı oldu. Şatonun çanları çalıncamalalarını hemen bıraktılar, bahçeyi geçip Orman'inkıyısına koştular. Hagrid onları karşıladı, kıpkırmızıkesilmişti, heyecanlıydı.

"Çıktı çıkacak." Onları içeri aldı.

Yumurta masanın üstündeydi. Derin çatlaklar vardıkabuğunda. İçinde bir şeyler kıpırdıyor, garip tıkırtılarduyuluyordu.

İskemlelerini masaya yanaştırdılar, soluklarını tutarakbakmaya başladılar.

Ansızın bir kazıma sesi geldi kulaklarına, yumurtakırılıverdi. Bebek ejderha masaya düştü. Pek güzelolduğu söylenemezdi; Harry kırık, siyah bir şemsiyeyebenzetti onu. Kılçıklı kanatları, incecik simsiyahbedenine göre çok büyüktü, geniş delikli uzun bir burnu,boynuzları, patlak, turuncu gözleri vardı.

Hapşırdı. Birkaç kıvılcım fışkırdı burnundan.

"Ne kadar güzel, değil mi?" diye mırıldandı Hagrid.

Okşamak için elini ejderhanın başına uzattı. Bebek, sivridişlerini göstererek onun parmaklarını kapmaya kalktı.

Hagrid, "Şuna bakın, annesini nasıl tanıdı!" dedi.

"Hagrid," dedi Hermione, "Norveç Pütürlüleri ne kadarçabuk büyüyor, biliyor musun?"

Page 284: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hagrid tam yanıt verecekti ki, beti benzi atıverdi- ayağakalkıp pencereye koştu.

"Ne oldu?"

"Biri perdenin arasından bakıyordu -bir çocuk- okuladoğru koşuyor."

Harry kapıya fırladı hemen, dışarı baktı. Ne kadaruzakta olsa da tanırdı onu.

Malfoy ejderhayı görmüştü.

Ertesi hafta boyunca Malfoy'un suratına yerleşen osırıtma, Harry'yi de, Ron'u da, Hermione'yi de çoktedirgin etti. Üçü de boş zamanlarının çoğunu Hagrid'inışıksız kulübesinde geçiriyor, onu kandırmayaçalışıyordu.

Bir gün, "Bırak gitsin," diye üsteledi Harry. "Özgürlüğünekavuştur."

Hagrid, "Yapamam," dedi. "Daha çok küçük. Ölür."

Ejderhaya baktılar. Bir tek haftada boyu üç kat uzamıştı.Burun deliklerinden duman fışkırıyordu boyuna. Hagrid,ejderhaya bakmak bütün zamanını aldığından, bekçilikişini aksatıyordu. Yer boş konyak şişelerinden, tavuktüylerinden geçilmiyordu.

Ejderhaya buğulu gözlerle bakarak, "Adını Norbertkoymaya karar verdim," dedi Hagrid. "Artık beni tanıyor,bakın. Norbert! Norbert! Neredeymiş anneciğin?"

Ron, Harry'nin kulağına, "Kafayı iyice yemiş," diyefısıldadı.

Page 285: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry, yüksek sesle, "Hagrid," dedi, "Norbert iki haftayakalmaz senin kulübe kadar olur. Malfoy da zatenDumbledore'a söyler."

Hagrid dudağını ısırdı.

"Biliyorum - biliyorum, hep burada tutamam onu, amakalkıp da dışarı atamam ki."

Harry Ron'a döndü ansızın.

"Charlie," dedi.

"Sen de kafayı yemişsin," dedi Ron. "Benim adım Ron,unuttun mu?"

"Hayır -Charlie- ağabeyin Charlie. Romanya'da.Ejderhaları inceliyor. Norbert'ı ona gönderebiliriz.Charlie ona bakar, sonra doğal ortamına bırakır!"

"Harika!" diye bağırdı Ron. "Sen ne dersin, Hagrid?"

Sonunda Hagrid de kabul etti bunu, baykuşla mektupyollayıp Charlie'ye sormayı kararlaştırdılar.

Bir hafta daha geçti. Çarşamba gecesi Hermione'yleHarry Ortak Salon'da tek başlarına oturuyorlardı, herkesçoktan yatmıştı. Duvar saati gece yarısını çalmıştı ki,resimdeki delik açılıverdi. Ron, sırtından Harry'ningörünmezlik pelerinini atarak ortaya çıktı. Hagrid'inkulübesine, ejderhayı doyurmak için yardıma gitmişti;Norbert sandığın yanındaki ölü fareleri yiyordu şimdi.

Kanlı bir mendile sarılı elini göstererek, "Beni ısırdı!"dedi. "Bir hafta boyunca tüy kalem tutamam artık.Söylüyorum size, ben bundan daha korkunç bir hayvangörmedim, ama Hagrid'in gözünde tıpkı bir tavşan. Beni

Page 286: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ısırınca, onu korkuttuğumu söyleyerek kapı dışarı etti.Ayrılırken de ona ninni söylüyordu."

Karanlık pencerenin tıklatıldığını duydular.

"Hedwig!" dedi Harry, onu içeri almak için pencereyekoştu. "Charlie'nin yanıtını getirmiş!"

Kafa kafaya vererek notu okudular:

Sevgili Ron,

Nasılsın? Mektuba teşekkürler - NorveçPütürlüsü'nü sevinçle alırım, ama onu burayagöndermek pek kolay olmayacak. En iyisi,önümüzdeki hafta buraya beni ziyarete gelecekarkadaşlarımla gönderin. Bütün sorun, onlarınyasal olmayan bir ejderhayı taşırken görülmeleri.Pütürlü'yü cumartesi gece yarısı en yüksek kulenintepesine çıkarabilir misiniz? Sizinle orada buluşur,karanlıkta onu alırlar.Bana en kısa zamanda bir yanıt gönder.

Sevgiler, Charlie

Birbirlerine baktılar.

Page 287: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Görünmezlik pelerinimiz var," dedi Harry. "Pek güçolmaz sanırım - Pelerin ikimizi de, Norbert'ı da örter. İkiarkadaşının da bunu kabul etmesi, haftanın ne kadarkötü geçtiğinin bir kanıtıydı sanki. Norbert'tan kurtulmakiçin her şeyi göze alırlardı - Malfoy'dan da -

Beklenmedik bir şey oldu. Ron'un ısırılan eli kütük gibişişti. Madam Pomfrey'e göstermesi doğru olur muyduacaba- ejderha ısırığı olduğu anlaşılır mıydı? Amaöğleden sonra başka seçenek kalmamıştı. Kesik pis biryeşile dönüşmüştü. Norbert'ın dişleri herhalde zehirliydi.

Harry'le Hermione gün sonunda hastaneyekoştuklarında, Ron'u yorgan döşek yatar buldular.

"Sadece elim değil," diye fısıldadı Ron. "Orası öyle,sanki bileğimden kopup düşüverecek gibi. Malfoy,Madam Pomfrey'e gidip beni görmek, kitaplarımdanbirini ödünç almak istediğini söylemiş; gelip benimlealay etti. Beni neyin ısırdığını ona söyleyecekmiş -köpekısırdı dedim, ama Madam Pomfrey pek inanmadı-Quidditch maçında Malfoy'a vurmamalıydım, onun içinyapıyor bunu."

Harry'le Hermione Ron'u yatıştırmaya çalıştılar.

"Cumartesi gecesine kadar bir şeyin kalmaz," dediHermione, ama bu da Ron'u yatıştırmadı. Tam tersine,yattığı yerden hemen doğruldu Ron, her yanı kan teriçinde kalmıştı.

Kısık bir sesle, "Cumartesi gecesi mi?" dedi. "Hayır -olamaz- şimdi hatırladım Charlie'nin mektubu Malfoy'unaldığı kitabın içindeydi. Norbert'ı göndereceğimiziöğrenecek."

Page 288: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry'le Hermione'nin bir şey söylemesine fırsatkalmadı; Madam Pomfrey girdi içeri, Ron'un uyumasıgerektiğini söyleyerek onları odadan çıkardı.

Harry, "Artık planı değiştirmek için çok geç," dediHermione'ye. "Charlie'ye bir baykuş daha yollayacakvaktimiz yok; bu da Norbert'tan kurtulmak için tekşansımız. Göze alacağız. Görünmezlik pelerinimiz devar; Malfoy bunu bilmiyor."

Her şeyi anlatmak için Hagrid'e gittiklerinde, Fang'ikapının önünde, kuyruğu sarılı otururken buldular;Hagrid onlarla konuşmak için pencereye çıktı.

"Sizi içeri alamam," diye pofladı. "Norbert'ın sağı solubelli olmuyor- ama ben başa çıkabilirim."

Charlie'nin mektubunu söylediklerinde gözleri yaşardı-tam o sırada bacağını ısırmıştı Norbert, belki de oyüzden yaşarmıştı.

“Aah! Zararı yok, çizmemi ısırdı sadece -oynuyor- ne deolsa, daha bebek."

Bebek kuyruğunu duvara öyle bir vurdu ki, bütünpencereler zangırdadı. Harry'le Hermione şatoyadöndüler, cumartesiyi iple çekiyorlardı.

Yapacakları şey kendilerini o kadar korkutmasaydı,Norbert'tan ayrılma zamanı geldiğinde Hagrid içinüzülürlerdi. Çok karanlık, bulutlu bir geceydi, Hagrid'inkulübesine gitmekte biraz gecikmişlerdi, GirişSalonu'nda bir başına duvar tenisi oynayan Peeves'inçekilmesini beklemek zorunda kalmışlardı çünkü.

Hagrid, Norbert'ı büyük bir sandığa koyup hazırlamıştı.

Page 289: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Yolculuk için bir sürü fareyle biraz konyak koydum,"dedi boğuk bir sesle. oyuncak ayısı da yanında.Yalnızlık çekmesin diye."

Sandığın içinden bir takım hışırtılar yükseldi; Harry'yeoyuncak ayı kafasından oluyormuş gibi geldi.

Harry'le Hermione sandığı görünmezlik peleriniyle örtüpkendileri de altına girerlerken, "Güle güle, Norbert!" diyehıçkırdı Hagrid. "Anneciğin seni hiç unutmayacak!"

Sandığı şatoya nasıl taşıdılar, kendileri de bilmiyorlardı.Norbert'ı sırtlayıp Giriş Salonu'ndaki mermermerdivenlerden çıkarıp karanlık koridorlarda ilerlediklerisırada saat gece yarısını vurmak üzereydi. Birmerdiven, bir merdiven daha- Harry'nin kestirme yollarıbilmesi bile işlerini pek kolaylaştırmadı.

En yüksek kulenin altındaki koridora vardıklarında,"Geldik sayılır!" diye pofladı Harry.

Derken birden bire bir kıpırtı oldu önlerinde, az kalsınsandığı düşürüyorlardı. Görünmez olduklarını unutupkaranlıkta bir yere saklandılar; tam bir adım kadarötelerinde belli belirsiz iki gölge vardı. Bir fener ışıdı.

Profesör McGonagall, sırtında ekose bir sabahlık,saçlarında bir file, Malfoy'un kulağına yapışmıştı.

"Cezanı çekeceksin!" diye bağırdı. "Slytherin'den deyirmi puan siliyorum! Gece yarısı dolaşıp duruyorsun,ha? Nasıl yaparsın bunu?"

"Anlamıyorsunuz, Profesör, Harry Potter geliyor birejderhayla!"

Page 290: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Zırvalama! Bu yalanları nereden uyduruyorsun? Yürü -bütün bunları Profesör Snape'e anlatacağım,

Malfoy!"

Bundan sonra kulenin tepesine dönerek çıkan dikmerdiveni tırmanmak dünyanın en kolay şeyiydi artık.Soğuk gece havasını duyunca pelerini attılar, yine doğrudürüst soluk alabildikleri için seviniyorlardı. Hermionedans bile etti.

"Malfoy cezalandırıldı! Şarkı söyleyesim geliyor!"

Harry, "Söyleme," diye uyardı onu.

Malfoy'un halini düşünüp kıkırdayarak beklediler,Norbert sandığında çırpınıp duruyordu. On dakikasonra, dört süpürge belirdi karanlıkta, süzülerekyanlarına indi.

Charlie'nin arkadaşları pek neşeli insanlardı. Harry'leHermione'ye bir koşum takımı gösterdiler;

Norbert'ı ona koşacaklar, sonra da havada sallandırarakgötüreceklerdi. Hep birlikte işe koyuldular, Norbertkoşuldu, Harry'le Hermione, Charlie'nin arkadaşlarıylatokalaşıp onlara teşekkür ettiler.

Sonunda gidiyordu Norbert... gidiyordu... gitti.

Dik merdiveni indiler sonra, Norbert'tan kurtuldukları içinyürekleri de elleri kadar hafiflemişti. Ejderha yoktu artık -Malfoy da cezalandırılmıştı- mutluluklarını ne bozabilirdiki?

Bunun yanıtı merdivenlerin dibinde bekliyordukendilerini. Koridora adım atar atmaz Filch'in suratıbelirdi karanlıkta.

Page 291: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Vay, vay, vay," diye fısıldadı Filch, "birilerinin başı derttegaliba."

Görünmezlik pelerinini kulenin tepesinde unutmuşlardı.

Page 292: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 293: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ON BEŞİNCİ BÖLÜM: YASAK ORMAN

Durum bundan kötü olamazdı.

Filch onları Profesör McGonagall'ın ilk kattaki çalışmaodasına götürdü; orada oturup birbirlerine tek kelimesöylemeden öylece beklediler. Hermione tir tir titriyordu.Harry'nin beyninde bin türlü özür, uydurma nedenler,saçma sapan bahaneler dönüp duruyordu; her aklınagelen bir öncekinden daha anlamsızdı. Artık bu kezyakayı sıyıracaklarını hiç sanmıyordu. Köşeyesıkıştırılmışlardı. Nasıl olur da pelerini unuturlardı?Profesör McGonagall gecenin bir yarısındayataklarından fırlayıp okulda dört dönmelerini dünyadakabullenmezdi; üstelik dersler dışında çıkmaları yasakolan en yüksek kuleye tırmanmışlardı. İşin içine bir deNorbert'la görünmezlik pelerinini kattın mıydı, yolgörünmüştü, tası tarağı toplayacaktın.

Harry durumun bundan kötü olamayacağını mısanıyordu? Profesör McGonagall odaya girdiğinde,yanında Neville de vardı.

Neville onları görür görmez, "Harry!" diye bağırdı.

"Sizi aramaya çıkmıştım, uyarmak için; Malfoy'unsöylediklerini duydum, sizi yakalayacakmış, yanınızdabir ejder-"

Harry, Neville'i susturmak için başını iki yana salladıhızla, ama Profesör McGonagall bunu gördü. Üçününtepesine dikildi, Norbert'tan bile daha çok alevpüskürtecekti sanki.

Page 294: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Hiçbirinizden beklemezdim bunu. Mr. Filch AstronomiKulesi'ne çıktığınızı söylüyor. Saat gecenin biri. Anlatınbakalım."

Hermione bir öğretmenin sorusunu ilk kez yanıtsızbıraktı. Bir heykel kadar hareketsiz, terliklerinebakıyordu.

Profesör McGonagall, "Neler döndüğünü galibabiliyorum," dedi. "Bunu anlamak için üstün zekâlı olmakgerekmez. Draco Malfoy'un kafasına uydurma birejderha öyküsü soktunuz, geceleyin kalkıp başı derdegirsin diye. Onu yakaladım bile. Longbottom'ın da bupalavraya inandığını sanıp için için gülüyorsunuz, öyledeğil mi?"

Harry, Neville'le göz göze geldi; bunun doğru olmadığınıanlatmaya çalıştı bakışıyla; Neville çok incinmişebenziyordu çünkü. Zavallı, şaşkın Neville- o karanlıktakendilerini bulup uyarmak için kim bilir neler çekmişti.

"İnanamıyorum," dedi Profesör McGonagall. "Aynı gecedört öğrenci birden ayakta! Böyle bir şeyi ne duydum,ne işittim! Siz, Miss Granger, ben de sizi daha akıllı biribilirdim. Size gelince, Mr. Potter, sizin için Gryffindor'unanlamı bütün bunlardan daha önemlidir sanıyordum.Üçünüz de cezalandırılacaksınız -evet, siz de, Mr.Longbottom, geceleri okulda dört dönme hakkını kimsevermez size, özellikle bu günlerde, çok tehlikeli bir şeybu- Gryffindor'dan elli puan silinecek."

"Elli mi?" diye kekeledi Harry, son Quidditch maçındabaşa geçmişlerdi, ama ilk sıradaki yerlerini yitirirlerdişimdi.

Page 295: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Profesör McGonagall, sivri burnundan derin derinsoluyarak, "Adam başına elli puan," dedi.

"Profesör- lütfen-"

"Yapamazsınız bunu -"

"Ne yapıp ne yapamayacağımı senden öğrenecekdeğilim, Potter. Şimdi hepiniz doğru yatağınıza.Gryffindor'lu öğrencilerden hiç bu kadar utanmamıştım."

Yitirilen yüz elli puan. Bu, son sıraya indiriyorduGryffindor'u. Okul Kupası için büyük bir olanağı tekgecede yok etmişlerdi. Harry, sanki midesi delinmiş gibibir duyguya kapıldı. Durumu nasıl düzeltebilirlerdi?

Harry bütün gece gözünü kırpmadı. Neville'in sankisaatler boyunca yastığına gömülüp hıçkırdığını duydu.Onu rahatlatacak bir söz bulamıyordu. Neville'in de,kendisi gibi, sabah olmasını istemediğini biliyordu,yaptıklarını öğrenince öteki Gryffindor'lar nediyeceklerdi?

Ertesi gün Gryffindor'lar, binaların puanlarını gösterendev kum saatlerinin yanından geçerken, önce biryanlışlık olduğunu sandılar. Nasıl olur da bir gündeansızın yüz elli puan birden yitirirlerdi? Derken birsöylenti yayıldı ortalığa: “Harry Potter, ünlü Harry Potter,iki Quidditch maçının kahramanı Harry Potter, salakbirkaç birinci sınıf öğrencisiyle birlikte, bu puanlarınyitirilmesine neden olmuştu.”

Harry okulun en sevilen, en beğenilen insanlarındanbiriydi, ansızın en nefret edilen kişi olup çıkıvermiştişimdi. Okul Kupası'nı Slytherin'in almasını istemeyenRavenclaw'larla Hufflepuff'lar bile sırt çevirdiler ona.

Page 296: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry nereye gitse herkes parmağıyla onu gösteriyor,aşağılayıcı sözler söylerken sesini alçaltmaya bile gerekduymuyordu. Öte yandan, Slytherin'ler onu alkışlıyor,ıslık çalarak, "Sağol, Potter, bunu sana borçluyuz!" diyebağırıyorlardı.

Sadece Ron destekliyordu onu.

"Birkaç haftaya kalmaz, unuturlar. Fred'le Georgeburaya geldiklerinden beri ne puanların silinmesineneden oldular, yine de herkes onları seviyor."

Harry, boynu bükük, "Ama tek kerede yüz elli puansildirtmediler, değil mi?" dedi.

Ron, "Orası öyle," demek zorunda kaldı.

Zararı gidermek için iş işten geçmiş sayılırdı, ama Harrybir daha kendini ilgilendirmeyen şeylere bulaşmamayayemin etti. Bütün bunlar çevreyi gizli gizli kolaçan etmekyüzünden gelmişti başına. Öylesine utanıyordu ki,Wood'a gidip Quidditch takımından ayrılmak istediğinisöyledi.

"Ayrılmak mı?" diye gürledi Wood. "Ne işe yarar bu?Quidditch'te de kazanamazsak, yitirdiğimiz puanlarınereden alacağız?"

Ama Quidditch'in bile tadı kaçmıştı. Çalışmalarsırasında takım arkadaşları onunla konuşmuyorlardı,konuşmak zorunda kalsalar bile ona "Arayıcı" diyesesleniyorlardı.

Hermione'yle Neville de acı çekiyorlardı. Harry gibi ünlüolmadıkları için onun kadar ezilmiyorlardı, ama onlarlada kimse konuşmuyordu. Hermione derslerde dikkatleri

Page 297: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

üstüne çekmeyi bırakmıştı, başını önüne eğip sessizceçalışıyordu.

Harry sınavların yaklaştığına neredeyse seviniyordu.Dersleri gözden geçirirken derdini unutur gibi oluyordu.Ron ve Hermione'yle birlikte gece yarılarına kadarçalışıyorlar, karmaşık iksirlerde kullanılan maddelerihatırlamaya uğraşıyorlar, tılsımların, büyülerin üzerindenbir daha geçiyorlar, büyücülükte önemli buluşların, cinayaklanmalarının tarihlerini ezberliyorlardı...

Sınavların başlamasına yaklaşık bir hafta kala, Harry'ninkendini ilgilendirmeyen işlere bulaşmama konusundakiyemini de beklenmedik biçimde sınandı. Bir günöğleden sonra tek başına kitaplıktan dönerken,yukarıdaki sınıflardan birinde bağırışlar duydu Harry.Yaklaşınca, Quirrell'ın sesini işitti. "Ha-ha-hayır, olmaz,lütfen -" Sanki biri gözünü korkutuyordu onun. Harrydaha da yaklaştı.

Quirrell'ın hıçkırdığını duydu: "Peki - peki -"

Sonra, sarığını düzelterek, Quirrell hızla çıktı sınıftan.Bembeyaz kesilmişti, dokunsalar ağlayacaktı. Gözdenuzaklaştı; Harry'yi fark etmemişti bile. Ayak sesleriuzaklaşıncaya kadar bekledi Harry, sonra sınıfa bir gözattı. Boştu sınıf, ama öteki kapısı aralıktı. Harry yoluyarılamıştı ki, hiçbir şeye bulaşmama konusundakiyeminini hatırladı.

Ama on iki Felsefe Taşı'na bahse girerdi ki, az önceSnape çıkmıştı odadan; işittiklerine göre, öyle olmasıgerekiyordu. Şimdi herhalde keyifle, hoplaya zıplayagidiyordu- anlaşılan Quirrell teslim bayrağını çekmişti.

Page 298: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Yeniden kitaplığa döndü Harry; Hermione, Ron'uastronomi konusunda sınamaktaydı. Harry işittiklerinianlattı onlara.

"Snape yırttı öyleyse!" dedi Ron. "Quirrell büyüyü nasılbozacağını söylediyse"

"Ama Fluffy de var," dedi Hermione.

Ron, çevrelerindeki binlerce kitaba bakarak, "Belki deSnape Hagrid'e hiç sormadan onu nasıl atlatacağınıöğrenmiştir," dedi. "Üç başlı dev bir köpeğin nasılatlatılacağını açıklayan bir kitap mutlaka vardır burada.Eee, ne yapıyoruz, Harry?"

Ron'un gözlerinde serüven ışığı parlamaya başlamıştıyine, ama Harry'den önce Hermione yanıt verdi.

"Dumbledore'a git. Taa en baştan bunu yapmalıydıkzaten. Kendimiz bir işe kalkışacak olursak bu keresepetleniriz."

"Ama kanıtımız yok ki!" dedi Harry. "Quirrell'ın bizidesteklemekten ödü kopar. Snape de CadılarBayramı'nda ifritin içeri nasıl girdiğinden haberiolmadığını, o gece üçüncü kata hiç gitmediğini söyler-kime inanırlar dersiniz, ona mı, bize mi? Ondan nefretettiğimizi herkes biliyor zaten, Dumbledore da onuokuldan attırmak için yalan söylediğimizi sanır. Filchdeseniz, ölümü göze alır da bize yardımcı olmaz,Snape'in can dostu, okuldan ne kadar çok öğrencisepetlenirse işi o kadar azalır. Hem unutmayın, taşı da,Fluffy'yi de bilmemiz istenmiyor. İşin yoksa boşu boşunauğraş dur."

Page 299: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hermione, Harry'nin görüşlerine katılıyordu, ama Ronhiç öyle düşünmüyordu.

"Şöyle çevreyi bir kolaçan etsek -"

Harry, "Hayır," dedi kararlı bir sesle. "Yeteri kadarkolaçan ettik."

Önüne Jüpiter'in haritasını çekti, uydularının adlarınıezberlemeye koyuldu.

Ertesi sabah kahvaltı masasında Harry'ye, Hermione'ye,Neville'e birer not iletildi. Hepsi aynıydı:

Cezanız bu gece saat on birde başlayacaktır. GirişSalonu'nda Mr. Filch'i görünüz.

Prof. M. McGonagall

Harry, yitirilen puanların telaşıyla cezaları bütün bütüneunutmuştu. Hermione'nin, o gece çalışamayacağı içinsızlanıp duracağını sanıyordu, ama Hermione ağzınıbile açmadı. O da, Harry gibi, bütün bunları hakettiklerini düşünüyordu.

O gece saat on birde Ortak Salon'da Ron'a hoşça kaldeyip Neville'le birlikte Giriş Salonu'na indiler. Filchoradaydı- Malfoy da. Harry, Malfoy'un dacezalandırılacağını unutmuştu.

Filch, fenerini yakıp onları dışarı çıkararak, "Gelinarkamdan," dedi. "Okul kurallarının dışına çıkmak nedemekmiş, anlarsınız." Sırıtarak sözlerini sürdürdü."Öyle... bana sorarsanız en iyi öğretmenler sıkı çalışma

Page 300: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ve acıdır... Yazık, o eski cezaları artık vermiyorlar... Sizibileklerinizden bağlayıp birkaç gün tavandansallandırmak ne güzel olurdu. Ne olur ne olmaz, belkigerekir diye zincirleri hâlâ saklıyorum odamda... Hadibakalım, gidiyoruz, sakın kaçmaya kalkışmayın, yoksahaliniz daha beter olur."

Karanlık bahçeden geçtiler. Neville burnunu çekipduruyordu. Harry cezanın ne olacağını merak ediyordu.Gerçekten korkunç bir şey olmalıydı, yoksa Filch bukadar keyiflenmezdi.

Ay pırıl pırıldı, ama önüne geçen bulutlar ortalığıkarartıyordu. İleride Hagrid'in kulübesinin ışıklıpencerelerini gördü Harry. Uzaklardan bir ses duydular.

"Sen misin, Filch? Çabuk ol, hemen başlayalım."

Harry'nin yüreği hopladı; Hagrid'le çalışacaklarsa pek deo kadar ağır sayılmazdı ceza. Yüzündeki rahatlamayıFilch de fark etmişti herhalde, "O salakla keyifçatacaksınız sanıyorsun, değil mi?" dedi. "Birazdangörürsün gününü- Orman'a gidiyorsunuz, tek parçahalinde çıkarsanız ben de bir şey bilmiyorum demektir."

Bunu duyunca Neville inledi, Malfoy da olduğu yerdekalakaldı.

"Orman'a mı?" diye tekrarladı; sesi her zamanki gibisoğuk çıkmıyordu. "Geceleyin gidemeyiz oraya -çeşitçeşit şey var orada- kurtadamlar bile varmış."

Neville, Harry'nin cüppesinin koluna yapıştı, soluğukesilmişti.

Page 301: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Sesi sevinçten titreyerek, "Ödün patlıyor, ha?" dediFilch. "Kurtadamları daha önce, başını derde sokmadandüşünseydin, öyle değil mi?"

Hagrid belirdi karanlıkta, ayaklarının dibinde Fang,salına salına yanlarına yaklaştı. Kocaman yayıelindeydi, omzuna da içi oklarla dolu sadağını asmıştı.

"Nerede kaldınız?" dedi. "Yarım saattir sizi bekliyorum.Harry, Hermione, her şey yolunda mı?"

Filch, soğuk bir sesle, "Ben olsam onlara dostlukgöstermezdim," dedi. "Ne de olsa burayacezalandırılmak için geldiler."

Hagrid, kaşlarını çatarak, Filch'e, "O yüzden migeciktiniz?" dedi. "Söylev mi çekiyordun onlara? Busenin üstüne vazife değil. Sen yapacağını yaptın,bundan sonrası benim işim."

"Seher vakti gelirim," dedi Filch. Pis pis, "Kalanparçalarını toplamaya," diye ekledi. Sonra döndü,karanlıkta çakıp sönen feneriyle, şatoya doğruyürümeye başladı.

Malfoy, Hagrid'e baktı.

"Orman'a gelmiyorum ben," dedi. Harry, onun sesindekibüyük korkuyu fark edince için için sevindi.

Hagrid, "Hogwarts'ta kalmak istiyorsan geleceksin” dediöfkeyle. "Bir yanlış yaptın, cezasını da çekeceksin."

"Ama uşaklara yaraşır bir şey bu, biz öğrencilere değil.Biz kitap okuyup yazı yazacağız sanıyordum. Babambunu bir duyarsa -"

Page 302: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"- Hogwarts'ta böyle şeylerin olduğunu söyler," diyekükredi Hagrid. "Yazı yazacakmış! Kime ne yararı varbunun? Ya işe yarar bir şey yaparsın ya da pılını pırtınıtoplar gidersin. Okuldan atılman babanın hoşunagidecekse, dön şatoya da toparlan. Hadi!"

Malfoy kıpırdamadı. Öfkeyle baktı Hagrid'e, ama sonragözlerini yere indirdi.

"Peki öyleyse," dedi Hagrid, "şimdi dikkatle dinleyinbeni, çünkü bu gece yapacağımız şey çok tehlikelidir,kimsenin başı derde girsin istemem. Benimle şurayagelin bakalım."

Onları Orman'ın tam kıyısına götürdü. Fenerini iyicekaldırarak simsiyah ağaçlara doğru kıvrıla kıvrılauzanan daracık bir toprak yolu gösterdi. Orman'abakarlarken hafif bir meltem saçlarını uçuşturuyordu.

"Bakın şuraya," dedi Hagrid, "yerdeki şu parıltıyı görüyormusunuz? Gümüşe benzer parıltıyı? Tek boynuzlu atkanıdır bu. Ağır yaralı bir tek boynuzlu var orada. Buhafta ikinci kere oluyor. Geçen çarşamba da birini ölübuldum. Arayalım zavallıyı. Belki iyileştirir, acısınıdindiririz."

"Ya tek boynuzluyu yaralayan şey bizi daha öncebulursa?" dedi Malfoy. Ne kadar korktuğu sesinden bellioluyordu.

Hagrid, "Yanınızda ben ya da Fang varken Orman'dakihiçbir canlı kılınıza bile dokunamaz," dedi. "Yoldanayrılmayın. Şimdi ikiye ayrılıp başka yönlere gideceğiz.Her yerde kan var, en aşağı dün geceden beri çırpınıpduruyor anlaşılan."

Page 303: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Malfoy, Fang'in sivri dişlerine bakarak, "O benimlegelsin," dedi hemen.

"Peki, ama seni uyarıyorum, korkağın tekidir o," dediHagrid. "Öyleyse Harry, Hermione, ben bir yöne gidelim,Draco, Neville, Fang de öteki yöne gitsin. Tek boynuzluatı gören yeşil kıvılcımlar fışkırtsın, tamam mı? Çıkarınasalarınızı da bir deneme yapın şimdi -oldu- başınızderde girerse kırmızı kıvılcımlar fışkırtırsınız, biz gelipsizi buluruz - dikkatli olun, gidelim."

Orman kapkaraydı, sessizdi. Biraz ilerleyince yolun ikiyeayrıldığını gördüler; Harry, Hermione, Hagrid sola;Malfoy, Neville, Fang de sağa saptılar.

Gözleri yerde, sessizce yürüdüler. Dalların arasındansüzülen ay ışığı, düşmüş yapraklara saçılmış gümüşmavisi kanı aydınlatıyordu zaman zaman.

Harry, Hagrid'in çok tedirgin olduğunu fark etti.

"Yoksa tek boynuzluları bir kurtadam mı öldürüyor?"diye sordu.

"Kurtadam o kadar hızlı değildir," dedi Hagrid. "Tekboynuzluları yakalamak zordur, büyü gücü yüksekyaratıklardır. Daha önce birinin yaralandığını hiçgörmemiştim."

Yosun tutmuş bir ağaç kütüğünün yanından geçtiler.Harry akarsu sesi duyuyordu; yakınlarda bir dereolmalıydı. Kıvrıla kıvrıla uzanan yolda tek boynuzlu kanıizlerine rastlanıyordu.

"Sen iyi misin, Hermione?" diye fısıldadı Hagrid. "Meraketme, o kadar ağır yaralıysa uzağa gidemez, biz de onu

Page 304: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

yakala- GEÇİN ŞU AĞACIN ARDINA!"

Hagrid, Harry'le Hermione'yi kaptığı gibi yol kenarındakidev bir meşenin arkasına sürükledi. Bir ok çıkardı,yayına yerleştirip atışa hazır, beklemeye başladı. Üçüde kulak kesildiler. Az ilerideki ölü yapraklar üstünde birşey hışırdıyordu, yerde sürünen bir cüppenin sesinebenziyordu bu. Hagrid karanlık yola dikmişti gözünü,ama birkaç saniye sonra ses uzaklaşıp yok oldu.

"Biliyordum," diye mırıldandı Hagrid. "Bulunmamasıgereken bir şey var burada."

"Kurtadam mı?" dedi Harry.

Hagrid, asık suratla, "Kurtadam filan değildi bu, tekboynuzlu da değildi," dedi. "Hadi, beni izleyin, amadikkatli olun."

Daha yavaş yürümeye başladılar, en ufak bir sesi bilekaçırmamaya çalışıyorlardı. Ansızın, önlerindekiaçıklıkta, bir şey kıpırdadı.

"Kim var orada?" diye bağırdı Hagrid. "Göster kendini -silahlıyım!"

Biri belirdi açıklıkta - insan mıydı bu, yoksa at mıydı?Göğsüne kadar, kızıl saçlı, kızıl sakallı bir adamdı, amagöğsünden aşağısı uzun kuyruklu, tüyleri pırıl pırılparlayan al bir attı. Harry'le Hermione'nin ağızları birkarış açıldı.

Hagrid, "Haa, sen miydin, Ronan?" dedi; rahatlamıştı."Nasılsın?"

İlerleyip at-adamın elini sıktı.

Page 305: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"İyi akşamlar, Hagrid," dedi Ronan. Derinlerden gelenhüzünlü bir sesi vardı. "Beni vuracak mıydın?"

Hagrid, yayını okşayarak, "İnce eleyip sık dokumanınsırası değil, Ronan," dedi. "Orman'da kötülük kolgeziyor. Sahi, bunlar Harry Potter'la Hermione Granger.Okulda öğrenciler. Bu da Ronan. At-adam."

Hermione, neredeyse fısıltıyla, "Gördük," dedi.

"İyi akşamlar," dedi Ronan. "Demek öğrencisiniz? Nasıl,çok şey öğreniyor musunuz okulda?"

"Doğrusu -"

Hermione, "Biraz," dedi ürkekçe.

İç çekerek, "Biraz, ha? Eh, bu da bir şey," dedi Ronan.Başını arkaya atıp göğe baktı. "Mars bu gece pırıl pırıl."

Hagrid de başını kaldırarak, "Öyle," dedi. "Bana bak, iyiki sana rastladık, Ronan, çünkü tek boynuzlunun birifena yaralanmış- bir şey gördün mü?"

Ronan yanıt vermedi hemen. Gözlerini hiç kırpmadangöğe bakıyordu, yine iç çekti.

"İlk kurbanlar hep en suçsuz olanlardır," dedi. "Geçmişçağlarda da öyleydi, şimdi de öyle."

"Evet," dedi Hagrid, "ama bir şey gördün mü, onu söylesen, Ronan. Garip bir şey?"

"Mars pırıl pırıl bu gece." Hagrid sabırsızlıkla onabakarken Ronan da göğü seyrediyordu. "Garip birpırıltısı var."

"Ben garip derken buralarda garip bir şey görüpgörmediğini sordum. Bir tuhaflık fark etmedin demek?"

Page 306: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ronan'ın yanıt vermesi epey zaman aldı yine. Sonunda,"Orman birçok gizi saklar," dedi.

Ronan'ın arkasındaki ağaçlarda bir kıpırtı oldu, Hagridyayını kaldırdı yine, ama ikinci bir at-adamdı bu;simsiyah saçlı, simsiyah bedenliydi, Ronan'dan biledaha yabani görünüyordu.

"Merhaba, Bane," dedi Hagrid. "Nasılsın?" "İyi akşamlar,Hagrid. Sen nasılsın?" "Eh işte. Bana bak, Ronan'a dasoruyordum, sen buralarda garip bir şey gördün mü buakşam? Bir tek boynuzlu yaralanmış- işin aslını biliyormusun?"

Bane ilerleyip Ronan'ın yanına gitti. O da göğe bakmayakoyuldu.

"Mars bu gece pırıl pırıl," dedi sadece. Hagrid, "Onuanladık," diye homurdandı. "Bir şey görürseniz banahaber verin, olur mu? Biz gidiyoruz."

Harry'le Hermione, Hagrid'in peşine takılıp açıklıktanayrıldılar, araya ağaçlar girinceye kadar omuzlarınınüstünden arkaya, Ronan'la Bane'e baktılar.

Hagrid, "At-adamlara da bir şey sormaya gelmez," diyehomurdandı. "Boyuna yıldızlara bakarlar. Başka işlerigüçleri yok, bir şey aydan daha uzak değilse onlarıilgilendirmez."

"Onlardan epey var mı burada?" diye sordu Hermione.

"Eh işte... Başkalarına pek bulaşmazlar, ama bir şeyistedim miydi, hemen yardıma koşarlar. Akıllı, derindüşünceli yaratıklardır... her şeyi bilirler... ama ağızlarısıkıdır."

Page 307: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry, "Daha önce sesini duyduğumuz da bir atadammıydı acaba?" dedi.

"O ses at koşturması gibi mi geldi sana? Bana sorarsan,değildi, tek boynuzluları öldürenin sesiydi - Benömrümde öyle ses duymadım."

Kapkara, sık ağaçlar arasından ilerlediler. Harrytedirgindi, omuzunun üstünden arkaya bakıyorduboyuna. Sanki kendilerini gözetleyen biri vardı. Hagridonların yanlarında diye seviniyordu. Yoldaki birdönemeci geçmişlerdi ki, Hermione Hagrid'in kolunayapıştı.

"Hagrid! Bak! Kırmızı kıvılcımlar, ötekiler tehlikede!"

"Siz ikiniz burada bekleyin!" diye bağırdı Hagrid.

"Yoldan ayrılmayın, ben gelir sizi alırım!"

Hagrid'in otları ezerek uzaklaştığını duydular, birbirlerinebakarak korku içinde öylece durdular; çevrelerindekiyaprak hışırtılarından başka bir şey işitmiyorlardı.

"Başlarına bir şey gelmemiştir, değil mi?" diye fısıldadıHermione.

"Malfoy'un başına ne gelirse gelsin, umurumda biledeğil, ama Neville'e bir şey olduysa... Bir kere, bizimyüzümüzden burada..."

Dakikalar geçti. Kulakları her zamankinden keskindişimdi. Harry rüzgârın hafif iniltisini, incecik dallarınkırılışını bile duyuyordu. Ne oluyordu? Ötekilerneredeydi?

Sonunda büyük bir çatırtı Hagrid'in dönüşünü bildirdi.Yanında Malfoy, Neville ve Fang de vardı. Öfkeden

Page 308: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

köpürüyordu Hagrid. Malfoy, Neville'e arkadan gizliceyaklaşmış, şaka olsun diye ona ansızın sarılıvermişti.Neville de korkuya kapılıp kıvılcımları fışkırtmıştı.

"Artık bir şey yakalayamayız- siz ikinizin ettiği buncaşamatadan sonra. Tamam, eşleri değiştiriyoruz - Neville,sen Hermione'yle birlikte benimle kal; Harry, sen deFang'i, bir de bu salağı al yanına." Hagrid, Harry'ninkulağına, "Bağışla," diye fısıldadı. "Ama seni öyle kolaykolay korkutamaz, bu işi de bitirmemiz gerek."

Harry, Malfoy ve Fang'le Orman'ın yüreğine yollandı.Yarım saat kadar yürüdüler, Orman'ın derinliklerinegirdikçe girdiler, sonunda ağaçların sıklığından yoldayürüme olanağı kalmadı. Ağaç diplerindeki kanlekelerinden, zavallı yaratığın acı içinde çırpındığı, pekde uzaklarda olmadığı anlaşılıyordu. Harry ihtiyar birmeşenin birbirine dolanmış dalları arasından az ötedebir açıklık gördü.

Malfoy'u durdurmak için kolunu kaldırarak, "Bak," diyemırıldandı.

Pırıl pırıl bir şey parlıyordu yerde. İyice yaklaştılar. Tekboynuzlu attı bu, ölmüştü. Bu kadar güzel, bu kadarhüzünlü bir şey görmemişti Harry. Yıkıldığı yerde uzun,incecik bacakları çapraz biçimde kaskatı kesilmiş, yelesikoyu yapraklar üstüne inci dizileri gibi bembeyazyayılmıştı.

Harry ona doğru bir adım atmıştı ki, bir hışırtı onunolduğu yerde donup kalmasına neden oldu. Açıklığınkenarındaki çalılardan biri titredi... Sonra, gölgelerarasından kukuletalı biri belirdi, ava çıkmış yırtıcı bir

Page 309: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

hayvan gibi dört ayak üstünde usulca yaklaştı. Harry,Malfoy, Fang donup kalmışlardı. Kukuletalı, tekboynuzluya gitti, başını eğdi, hayvanın böğründekiyaraya eğilip kanını içmeye başladı.

"AAAAAAAAAAAAAAAHH!"

Korkunç bir çığlık attı Malfoy, sonra tabanları yağladı -Fang de. Kukuletalı, kafasını kaldırıp Harry'ye baktı -üstü başı tek boynuzlunun kanına bulanmıştı. Ayağakalktı sonra, hızla Harry'nin yanına geldi - öylesinekorkmuştu ki Harry, olduğu yere çakılıp kalmıştı.

Derken, daha önce hiç duymadığı bir ağrı çakıldıbaşına, alnındaki yara izi alev almıştı sanki- yarı kör,sendeleyerek geriledi. Dörtnala sesler geldi kulağına,biri arkasından sıçrayıp kukuletalının üstüne atıldı.Başındaki ağrı öylesine dayanılmazdı ki, dizlerininüstüne yığıldı Harry. Ancak birkaç dakika sonra kendinegelebildi. Kafasını kaldırdığında, kukuletalı gitmişti. Birat-adam duruyordu yanında, Ronan değildi, Bane dedeğildi; daha gençti bu; açık sarı saçları, kır bedenivardı.

Harry'yi ayağa kaldırarak, "İyi misin?" dedi at-adam.

"Evet -teşekkür ederim- neydi o?" At-adam yanıtvermedi. Soluk safirlere benzeyen masmavi gözlerivardı. Dikkatle Harry'ye baktı, gözleri onun alnındakiyara izine ilişti- iz apaçık ortaya çıkmıştı şimdi.

"Sen Potter'ların oğlusun, değil mi?" dedi. "Hagrid'inyanına dön hemen. Orman gecenin bu saatinde hiç degüvenli değildir- özellikle senin için. At binebilir misin?Böylesi daha çabuk olur."

Page 310: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Sırtına Harry'nin rahatça binebilmesi için ön bacaklarınıbükerken, "Benim adım Firenze," diye ekledi.

Açıklığın öteki yanından dörtnala başka birileri deyaklaştı, göğüsleri ter içinde, soluk soluğa, Ronan'laBane belirdi ağaçların arasından.

"Firenze!" diye kükredi Bane. "Ne yapıyorsun? Sırtındabir insan var! Utanmıyor musun? Katır mısın sen?"

"Onun kim olduğunu biliyor musunuz?" dedi Firenze."Potter'ların oğlu bu. Orman'dan ne kadar çabuk çıksa okadar iyi."

Bane, "Neler anlattın ona?" diye homurdandı. "Unutma,Firenze, gökyüzünün işine karışmamaya yemin ettik.Gezegenlerin hareketlerini inceleyerek neler olacağınıokumadık mı?"

Ronan sinirli sinirli eşiniyordu.

Hüzünlü sesiyle, "Firenze neyin doğru olduğunu mutlakadüşünmüştür," dedi.

Bane havayı çifteledi öfkeyle.

"Neyin doğru olduğunu mu? Bunun bizimle ne ilgisi var?At-adamlar sadece öngörülmüş şeylerle ilgilenirler!Orman'da yolunu yitiren insanların peşinde eşekler gibikoşturmak bizim işimiz değil!"

Firenze arka bacaklarını kaldırdı öfkeyle, Harrydüşmemek için onun omuzlarına tutunmak zorundakaldı.

Bane'e, "Şu tek boynuzluyu görmüyor musun?" diyebağırdı Firenze. "Neden öldürüldüğünü anlamıyormusun? Yoksa gezegenler bu gizi vermediler mi sana?

Page 311: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Bu Orman'da her türlü sinsiliğe karşıyım, Bane - evet,gerekirse insanların yanında yer alırım."

Hızla döndü sonra, Ronan'la Bane'i arkasında bırakarakağaçların arasına daldı; Harry sımsıkı yapışmıştı onunsırtına.

Nereye gittiklerini hiç mi hiç bilmiyordu.

"Bane niye o kadar kızdı?" diye sordu. "Söylesene, benikimden kurtardın?"

Firenze yavaşladı, alçak dallara dikkat etmesi için onuuyardı, başını eğmesini söyledi, ama Harry'nin sorusunayanıt vermedi. Sessizlik içinde ağaçlar arasında gittiler,gittiler... Harry, Firenze'nin artık kendisiyle konuşmakistemediğini sandı. Çok sık bir ağaç kümesindengeçiyorlardı ki, Firenze ansızın durdu.

"Harry Potter, tek boynuzlu at-adam ne işe yarar, biliyormusun?"

Harry, bu garip soruyla irkilerek, "Hayır," dedi. "Biz İksirdersinde sadece boynuzla kuyruk kıllarını kullandık."

"Bir tek boynuzluyu öldürmek canavarlıktan başka birşey değildir," dedi Firenze. "Bu cinayeti ancak yitirecekbir şeyi olmayan, ama çok şey kazanabileceğini sananbiri işleyebilir. Tek boynuzlu at kanı, ölüm döşeğinde bileolsan, hayatta kalmanı sağlar, ama bedeli dekorkunçtur. Kendini kurtarmak için tertemiz, savunmasızbirini öldürürsün, dudaklarına onun kanı değer değmezde yarım yamalak, lanetli bir yaşam sürdürürsün."

Harry, Firenze'nin ay ışığında gümüş gibi ışıldayanensesine baktı.

Page 312: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Yüksek sesle, "Kim o kadar umutsuz olabilir?" dedi."Lanetli yaşayacağına, öl, daha iyi. Öyle değil mi?"

"Öyle," dedi Firenze. "Ama başka bir şey daha içecekkadar uzun yaşayacaksan, o başka -seni büyük gücekavuşturacak- hiç ölmemeni sağlayacak bir şey. Mr.Potter, şu anda okulda ne saklıyorlar, biliyor musunuz?"

"Felsefe Taşı mı? Tabii - Yaşam İksiri! Amaanlamıyorum, kim -"

"Eski gücüne kavuşmak için yıllarca bekleyen, fırsatkollayarak yaşama dört elle sarılan hiç kimse gelmiyormu aklına?"

Harry'nin yüreğine ansızın demir bir pençe yapışıverdisanki. Ağaçların hışırtısı arasından, ilk karşılaştıklarıgece Hagrid'in söyledikleri geldi aklına: "Rivayetebakılırsa, ölmüş. Bana sorarsan, palavranın daniskası.Ölecek kadar insanlık yoktu içinde."

"Yani -" dedi Harry; sesi hırıldıyordu. "Yoksa o Vol-"

"Harry! Harry, iyi misin?"

Yoldan koşarak Hermione geliyordu yanlarına, Hagridde poflayarak onu izliyordu.

Harry, ne söylediğinin farkında bile olmadan, "İyiyim,"dedi. "Tek boynuzlu ölmüş, Hagrid, arkadaki şuaçıklıkta."

Hagrid tek boynuzlu ata bakmaya seğirtirken, "Seniburada bırakıyorum," dedi Firenze. "Artık güvendesin."

Harry at-adamın sırtından indi.

Page 313: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"İyi şanslar, Harry Potter," dedi Firenze. "Gezegenlerinhareketleri zaman zaman yanlış yorumlanmıştır, at-adamlar tarafından bile. Dilerim şimdi de öyledir."

Harry'yi ürpertiler içinde bırakarak döndü, Orman'ınderinliklerine daldı yine.

Ron onların dönüşünü beklerken karanlık OrtakSalon'da uykuya dalmıştı. Harry onu omuzlarındansarsarak uyandırınca, Quidditch'le ilgili bir şeyler söyledibağırarak. Ama birkaç saniye içinde, Harry onunlaHermione'ye Orman'da olanları anlatmaya başlarbaşlamaz, gözleri faltaşı gibi açıldı.

Harry yerinde duramıyordu. Ocağın önünde bir aşağı biryukarı dolaşıyordu. Hâlâ titremekteydi.

"Snape taşı Voldemort için istiyor... Voldemort daOrman'da bekliyor... Biz de Snape'in sadece zenginolma peşinde koştuğunu sandık..."

Ron, "O adı söyleme!" diye fısıldadı korkuyla;Voledemort'un kendilerini işittiğini sanıyordu sanki.

Harry onu dinlemiyordu bile.

"Firenze beni kurtardı, ama bunu yapmaması gerekirdi...Bane çılgına döndü... gezegenlerin işinekarışılmamalıymış... Gezegenler Voldemort'undöneceğini belirtiyordu herhalde... Firenze,Voldemort'un beni öldürmesine engel olmamalıymış,Bane öyle düşünüyordu... Sanırım bu da yıldızlardayazılı."

Ron, "Artık o adı söylemeyi bıraksana sen!" diyefısıldadı.

Page 314: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Şimdi elimden gelen tek şey, Snape'in taşı çalmasınıbeklemek," diye devam etti Harry. "Sonra da Voldemortgelip işimi bitirecek... Eh, Bane de mutlu olur."

Hermione çok korkmuş görünüyordu, ama onurahatlatacak bir iki söz etmeyi başardı.

"Harry, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'in sadeceDumbledore'dan korktuğunu herkes söylüyor.Dumbledore buradayken Kim-Olduğunu-Bilirsin-Senkılına bile dokunamaz. At-adamların haklı olduklarınereden belli? Bana sorarsan, falcılık gibi bir şey bu;Profesör McGonagall'a bakılırsa, falcılık da büyücülüğünen yanıltıcı dalı."

Konuşmayı kestiklerinde hava ağarmıştı. Boğazları ağrıiçinde, bitkinlikle yataklarına gittiler. Ama geceninyarattığı şaşkınlıklar sona ermemişti.

Harry çarşafını çekip açınca, altında görünmezlikpelerinini buldu. Tertemiz katlanmıştı pelerin; üstüne debir not iliştirilmişti:

Ne olur ne olmaz.

Page 315: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 316: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ON ALTINCI BÖLÜM: KAPAĞIN ALTINDA

Harry sınavları nasıl verdiğini yıllar boyuncaunutamayacaktı; sanki her an kapı açılacak, Voldemortdalacaktı içeriye. Ama günler geçip gitti, Fluffy'nin kilitlikapı arkasında sapasağlam yaşadığına kuşku yoktu.

Hava inanılmaz sıcaktı, özellikle yazılı yapılan büyüksınıfta. Herkese Kopyaya-Karşı büyüsüyle hazırlanmışözel, yeni tüy kalemler verilmişti.

Uygulama sınavları da vardı. Profesör Flitwick onlarısınıfa teker teker çağırıyor, bir ananası masanınüstünde dans ettirip ettiremeyeceklerine bakıyordu.Profesör McGonagall bir fareyi enfiye kutusunaçevirmelerini istiyordu- enfiye kutusunun güzelliğinegöre not veriliyordu. Kutunun bıyıkları varsa notkırılıyordu. Unutma İksiri'nin nasıl yapıldığınıhatırlamaya çalışırlarken, Snape tepelerine dikilip onlarıtedirgin ediyordu.

Harry, Orman'a gittiğinden beri canını yakan alınağrısına aldırmamaya çalışıyordu. Neville, Harry'ninsinirlerinin sınavlardan ötürü uykusuz kalmaktanbozulduğunu sanıyordu, ama asıl gerçek Harry'nin oeski karabasanının yeniden ortaya çıkmasıydı; şimdidaha da kötüydü, çünkü üstünden kan damlayan bir dekukuletalı eklenmişti o korkunç düşüne.

Belki Harry'nin Orman'da gördüklerini görmediklerinden,belki de alınlarını yakan birer izleri olmadığından, Ronda, Hermione de taşa Harry kadar aldırmıyorlardı.Voldemort'un adı bile onları ürkütmeye yetmişti gerçi,

Page 317: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ama sınav hazırlıklarına öylesine dalmışlardı ki, neSnape'in ne de bir başkasının çevirdiği dolaplara kafayoracak vakitleri yoktu.

Son sınavları Sihir Tarihi'ydi. Kendi kendine kaynayankazanları yaratan eski büyücülerle ilgili soruları da birsaat içinde yanıtlayınca özgür olacaklardı, sınavsonuçları açıklanıncaya kadar tam bir hafta keyifçatacaklardı. Profesör Binns'in hayaleti tüy kalemlerinibırakmalarını söyleyip parşömen kâğıtlarını datoplayınca.. Harry de ötekiler gibi sevinç çığlıklarıatmaktan kendini alamadı.

Güneşli bahçeye fırlayan kalabalığa karışırken, "Bu,sandığımdan da kolaymış," dedi Hermione. "1637Kurtadam Davranış Yönetmeliği'ni de, Tez Canlı Elfric'inayaklanmasını da öğrenmem gerekmiyormuş."

Hermione, sınavdan sonra yanıtların üstünden geçmekisterdi hep, ama Ron artık buna dayanamadığınısöyledi, birlikte göle inip bir ağacın altına serildiler.Weasley kardeşlerle Lee Jordan ılık sığ sudagüneşlenen dev bir mürekkep balığının kollarınıgıdıklıyorlardı. Ron, çimenlere uzanarak, "Artık ezberepaydos," dedi mutluluk içinde. "Sen de artık azıcıkgülümse, Harry, çaktığımızı öğrenmeye daha bir haftavar, keyfini çıkar bari."

Harry alnını ovuşturuyordu.

Öfkeyle, "Bunun ne anlama geldiğini bir bilseydim!" diyepatladı. "Yara izi canımı yakıyor- daha önce de oldu,ama hiç bu kadar sık olmadı."

Page 318: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hermione, "Madam Pomfrey'e git," diye önerdi. "Hastadeğilim," dedi Harry. "Galiba bir uyarı bu... tehlikeninyaklaştığını belirtiyor..."

Ron'un kılını kıpırdatacak hali yoktu, hava çok sıcaktı.

"Harry, rahatla biraz, Hermione haklı, Dumbledoreburada olduğu sürece taş da güvendedir. Hem zatenSnape'in Fluffy'yi nasıl atlatacağı konusunda elimizdebir bilgi yok. Bir keresinde bacağı parçalanıyordu, birdaha öyle bir şey yapmaya kolay kolay kalkışmaz.Neville'in Quidditch Milli Takımı'nda oynayacağı nasıldüşünülemezse, Hagrid'in de Dumbledore'a kalleşliketmesi öyle düşünülemez."

Harry baş salladı, ama yapmayı unuttuğu bir şey, önemlibir şey vardı sanki, bu duyguyu içinden atamıyordu.Bunu dile getirmek istediği zaman, Hermione, "Sınavlaryüzünden," dedi. "Dün gece uyandım, Biçim Değiştirmenotlarımın yarısına gelmiştim ki, bunu daha önceyaptığımızı fark ettim."

Ama Harry, içindeki tedirginliğin derslerle bir ilgisiolmadığına emindi. Pırıl pırıl mavi gökte bir baykuşun,gagasında bir notla, okula doğru kanat çırptığını gördü.

Kendisine mektup gönderen tek kişi Hagrid'di. Hagriddünyada ihanet etmezdi Dumbledore'a. Fluffy'nin nasılatlatılacağını kimseye söylemezdi... hiçbir zaman... ama-

Ansızın ayağa fırladı Harry.

Ron, uykulu uykulu, "Nereye gidiyorsun?" dedi.

Page 319: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Aklıma bir şey geldi," dedi Harry. Bembeyaz kesilmişti."Gidip Hagrid'i görmeliyiz, hemen şimdi."

Hermione, ona yetişmeye çalışarak, soluk soluğa,"Neden?" diye sordu.

Çimenli yamacı tırmanırken, "Sizce de tuhaf değil mi?"dedi Harry. "Hagrid deli gibi ejderha istiyor, tam o sıradada cebinde bir yumurtayla yabancının teki çıkıp geliyor.Büyücülük yasasına aykırıysa, kaç kişi cebinde ejderhayumurtasıyla dolaşabilir? Hagrid'e rastlamaları büyükşans, ne dersiniz? Niye daha önce farkına varmadımbunun?"

Ron, "Neler çeviriyorsun yine?" dedi, ama bahçedenOrman'a doğru koşan Harry yanıt vermedi.

Hagrid evinin önünde bir koltukta oturuyordu;pantolonunun paçalarıyla gömleğinin kollarını kıvırmıştı,koca bir tencereye bezelye ayıklıyordu.

"Merhaba," dedi gülümseyerek. "Bitti mi sınavlar? birşey içmeye vaktiniz var mı?"

"Evet, lütfen," dedi Ron, ama Harry engel oldu.

"Hayır, acelemiz var. Hagrid, sana bir şey soracağım.Norbert'ı kazandığın geceyi hatırlıyor musun? Seninlekâğıt oynayan yabancı nasıl biriydi?"

Omuzlarını silkerek, "Bilmem," dedi Hagrid, "cüppesiniçıkarmadı ki sırtından."

Üçünün de şaşkınlıktan kalakaldığını görünce kaşlarınıkaldırdı.

"Alışılmadık bir şey değil ki, Domuz Kafası'nda -yaniköyün meyhanesinde- bin türlü garip garip adam vardır.

Page 320: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Belki de ejderha satıcısıydı, ha? Suratını görmedim ki,kukuletası hep başındaydı."

Harry bezelye tenceresinin yanına çöktü.

"Ona neler anlattın, Hagrid? Hogwarts'ın sözünü ettin mihiç?"

Hagrid, hatırlamaya çalışarak kaşlarını çattı. "Belki deetmişimdir," dedi. "Haa... ne iş yaptığımı sordu, ben deburada bekçilik ettiğimi söyledim... Hayvanları sordu...ben de ona dedim ki... hayatta tek istediğim bir ejderhadedim... sonra da... Hepsini hatırlayamıyorum elbet,boyuna içki ısmarladı bana... Dur bakayım... hah,kendisinde bir ejderha yumurtası olduğunu söyledi,iskambil oynayalım, kazanırsan alırsın dedi... ama onabakıp bakamayacağımı da sordu, ters bir yere vermekistemiyormuş... Ben de dedim ki... Fluffy'ye baktıktansonra ejderha çocuk oyuncağı sayılır dedim..."

Harry, sesindeki heyecanı belli etmemeye çalışarak,"Peki," dedi, "Fluffy'le ilgilendi mi?"

"Şey- evet - insan kaç tane üç başlı köpek görürhayatında, Hogwarts'ta bile? Ben de anlattım,yatıştırmasını bilirsen Fluffy şeker gibidir dedim, azıcıkmüzik çal, hemen uykuya dalar -"

Birden bire dehşete kapıldı.

"Size söylememeliydim bunu!" diye bağırdı. "Unutundediklerimi! Hey - nereye gidiyorsunuz?"

Harry, Ron ve Hermione, Giriş Salonu'na gelinceyekadar birbirleriyle tek kelime konuşmadılar; bahçedensonra salon pek soğuktu, pek kasvetliydi.

Page 321: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Dumbledore'a gitmemiz gerek," dedi Harry. "Hagrid,Fluffy'nin nasıl atlatılacağını bir yabancıya anlatmış. Ocüppenin içinde ya Snape ya da Voldemort vardı-Hagrid'i sarhoş ettikten sonra kolay. Tek dileğim,Dumbledore'un bize inanması. Firenze de bizidestekleyebilir, yeter ki Bane engel olmasın.Dumbledore'un odası nerede?"

Doğru yönü gösterecek bir yazı görebilmek umuduylaçevrelerine bakındılar. Dumbledore'un nerede oturduğuhiç söylenmemişti kendilerine, odasına çağırttığı kimseyide bilmiyorlardı.

Harry, "Yapacağımız tek şey -" diye söze başladı, amaaynı anda salonda bir ses çınladı. "Siz üçünüz nearıyorsunuz içeride?" Profesör McGonagall'dı bu, elindekoca bir yığın kitap vardı.

"Profesör Dumbledore'u görmek istiyoruz," dediHermione; Harry'le Ron bunun yürekli bir davranışolduğunu düşündüler.

Bu sanki kuşku uyandıran bir istekmiş gibi, "ProfesörDumbledore'u mu görmek istiyorsunuz?" dedi ProfesörMcGonagall. "Neden?"

Harry yutkundu - şimdi ne olacaktı? "Sır bu," dedi. Derdemez de pişman oldu, çünkü Profesör McGonagall'ınburun deliklerinden ateş fışkırıyordu sanki.

Soğuk soğuk, "Profesör Dumbledore on dakika öncegitti," dedi Profesör McGonagall. "Sihir Bakanlığı'ndanacele baykuş yollamışlar, hemen Londra'ya uçtu."

Harry çılgına dönmüştü. "Gitti mi?" dedi. "Tam zamanınıbulmuş."

Page 322: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Profesör Dumbledore çok büyük bir büyücüdür, Potter,ona sık sık başvururlar -"

"Ama çok önemli bu."

"Söyleyeceklerin Sihir Bakanlığı'ndan daha mı önemli,Potter?"

Artık hiçbir şeyden sakınmıyordu Harry, "Bakın," dedi,"Profesör - Felsefe Taşı'yla ilgili -"

Profesör McGonagall bunu hiç mi hiç beklemiyordu.Taşıdığı kitaplar yere saçıldı, ama onları toplamaya bilekalkışmadı.

"Nereden biliyorsun -?" diye kekeledi.

"Profesör, sanırım -hayır, biliyorum- biri taşı çalmayaçalışacak. Profesör Dumbledore'la konuşmam gerek."

Profesör McGonagall ona şaşkınlık ve kuşkuyla baktı.

"Profesör Dumbledore yarın gelecek," dedi sonunda."Taşı nereden öğrendiniz bilmiyorum ama içiniz rahatolsun, kimse onu çalamaz, çok iyi korunuyor."

"Ama Profesör -"

Profesör McGonagall, "Ben ne dediğimi biliyorum,Potter," diye kestirip attı. Eğilip yere düşmüş kitaplarınıtoplamaya başladı. "Hadi, şimdi hepiniz dışarı çıkıpgüneşte keyfinize bakın."

Ama çıkmadılar.

Profesör McGonagall kendilerini işitmeyecek kadaruzaklaşınca, "Bu gece” dedi Harry. "Snape kapaktan bugece geçecek. Gereken her şeyi öğrendi. Dumbledoreda ortalarda yok. Ona notu gönderen de o; Dumbledore

Page 323: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

çıkagelince Sihir Bakanlığı'ndakiler nasıl daşaşıracaklar."

"Ama biz ne -"

Hermione'nin soluğu kesildi birden bire. Harry'le Ronhızla arkalarına döndüler. Karşılarında Snapeduruyordu. "İyi günler” dedi usulca. Ona baktılar.

Garip bir gülümsemeyle, "Böyle bir günde içerideolmamalısınız," dedi Snape.

Sonunu nasıl getireceğini bilmeden, "Biz burada -" diyesöze başladı Harry.

"Daha dikkatli olmalısınız” dedi Snape. "Böyle ortalardadolaşırsanız, bir işler çevirdiğinizi sanırlar. Gryffindor daartık daha fazla puan yitirmeyi kaldıramaz, öyle değilmi?"

Harry kıpkırmızı kesildi. Dışarı çıkmak için döndüler,ama Snape onlara seslendi.

"Uyarmadı deme, Potter - bir daha geceleri dolaştığınıgörürsem, okuldan atılmanı ben kendim sağlarım.Hepinize iyi günler."

Öğretmenler odasına yöneldi.

Dışarıya, taş merdivene çıkınca arkadaşlarına döndüHarry.

Hızlı hızlı, "Ne yapacağımızı söyleyeyim," diye fısıldadı."Birimiz Snape'i gözetleyecek - öğretmenler odasınınönünde durup, çıkarsa onu izleyecek. Hermione, senyaparsın bunu."

"Niye ben?"

Page 324: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Niyesi var mı?" dedi Ron. "Profesör Flitwick'ibekliyormuş gibi yaparsın." İncecik bir sesle devam etti:"Ah, Profesör Flitwick, öyle üzülüyorum ki, galiba ondördüncü soruyu yanlış yanıtladım.. "

"Kapa çeneni," dedi Hermione, ama gidip Snape'igözetlemeyi kabul etti.

Harry, "Biz de en iyisi üçüncü kat koridorundabekleyelim," dedi Ron'a. "Hadi."

Ama tasarladıklarını gerçekleştiremediler. Fluffy'yiokulun öteki bölümlerinden ayıran kapıya vardıklarındaProfesör McGonagall çıkageldi yine; bu kere tepesi iyiceatmıştı.

"Sizinle uğraşmak büyü yapmaktan da zor sanıyorsunuzherhalde!" diye gürledi. "Bu saçmalık yeter artık! Birdaha buraya yaklaştığınızı duyarsam, Gryffindor'dan ellipuan daha silerim! Evet, Weasley, kendi bölümümden!"

Harry ile Ron Ortak Salon'a gittiler. Harry tam, "Hiçolmazsa Hermione Snape'in peşinde," diyordu ki,Şişman Kadın resmi açıldı, Hermione girdi içeriye.

"Özür dilerim, Harry” diye inledi. "Snape çıktı, orada nearadığımı sordu, Flitwick'i beklediğimi söyledim; o dagidip Flitwick'e haber verdi, şimdi kurtulabildim. Snapenereye gitti, bilmiyorum."

"Eh, işimiz bitti öyleyse!" dedi Harry.

Ötekiler Harry'ye baktılar. Bembeyaz kesilmişti Harry,gözleri parlıyordu.

"Ben bu gece çıkıp taşı daha önce ele geçirmeyeçalışacağım."

Page 325: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Sen çıldırmışsın!" dedi Ron.

"Yapamazsın bunu!" dedi Hermione. "McGonagall'laSnape'in söylediklerinden sonra... Kovulursun!"

"NE ÇIKAR?" diye bağırdı Harry. "Anlamıyor musunuz?Snape taşı ele geçirirse, Voldemort dönecek! O zamanneler olur, düşünsenize. Kovulacak Hogwarts bilekalmaz ortada! Yerle bir eder burayı ya da KaranlıkSanatlar okuluna çevirir! Puan silinmesinin bir anlamıyok artık! Gryffindor Okul Kupası'nı kazanırsa,Voldemort sizi de, ailelerinizi de rahat bırakacak mısanıyorsunuz? Taşı ele geçirmeden yakalanırsamDursley'lerin yanına döner, Voldemort'un beni oradabulmasını beklerim. Bu da olsa olsa ölümümü birazgeciktirir, o kadar, çünkü hiçbir zaman Karanlık Yan'ageçmem! Bu gece o kapağı açıp ineceğim, ikinizin desözleri beni kararımdan caydıramaz! Unuttunuz mu,annemle babamı Voldemort öldürmüştü!"

Onlara baktı.

Hermione, fısıltıya benzer bir sesle, "Haklısın, Harry,"dedi.

"Görünmezlik pelerinini kullanırım” dedi Harry. "İyi kiyeniden elime geçti."

Ron, "Üçümüzü de kaplar mı dersin?" diye sordu.

"Üçümüzü de mi?"

"Seni yalnız bırakacağımızı sanmıyorsun ya?" "Tabiibırakmayız," diye atıldı Hermione. "Biz olmadan taşanasıl ulaşırsın? Ben iyisi gidip kitaplarıma bir gözatayım, belki yararlı bir şeyler bulurum..." "Ama

Page 326: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

yakalanırsak siz de kovulursunuz." Hermione,"Olanaksız," dedi hemen. "Flitwick sınavdan yüzde yüzon iki aldığımı söyledi gizlice. Artık beni kovamazlar."

Akşam yemeğinden sonra Ortak Salon'da bir kenaraçekildiler; üçü de tedirgindi. Kimse yanlarına bileyaklaşmıyordu, Gryffindor'lardan kimse Harry'lekonuşmuyordu zaten. Harry ilk kez o gece üzülmüyordubuna. Hermione, karşılarına çıkabilecek büyülerin nasılbozulacağını bulabilmek umuduyla bütün notlarınıgözden geçiriyordu. Harry'le Ron'un ağızlarını açtıklarıyoktu. İkisi de yapacaklarını düşünüyorlardı.

Oda ağır ağır boşaldı, herkes yatağına çekildi.

Lee Jordan da gerinip esneyerek gidince, "Pelerini al,"diye mırıldandı Ron. Harry yukarıya, karanlıkyatakhanelerine fırladı. Pelerini çıkarırken gözleriHagrid'in Noel'de kendisine armağan ettiği flüte ilişti.Fluffy'ye karşı kullanmak için cebine attı onu - pek şarkısöylemek gelmiyordu içinden.

Sonra Ortak Salon'a koştu.

"Pelerini burada örtelim üstümüze, bakalım üçümüzü deörtüyor mu - Filch birimizin ayaklarını fark ederseyandık."

Odanın köşesinden, "Ne yapıyorsunuz?" diye bir sesgeldi. Neville, elinde kurbağası Trevor, bir koltuğunarkasından belirdi; kurbağa, özgürlüğüne kavuşmak içinbir deneme daha yapmaya hazırlanıyordu herhalde.

Harry, pelerini hemen arkasına saklayarak, "Yok bir şey,yok bir şey," dedi.

Page 327: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Neville onların suçlu yüzlerine dikti gözlerini. "Yineçıkıyorsunuz," dedi.

"Hayır, hayır, hayır," dedi Hermione. "Çıkmıyoruz. Senniye gidip yatmıyorsun, Neville?"

Harry kapının yanındaki duvar saatine baktı. Artık dahafazla zaman yitiremezlerdi. Belki de Snape şu andaFluffy'yi uyutmaktaydı.

"Çıkamazsınız," dedi Neville, "yine yakalanırsınız.Gryffindor'un durumu daha da kötüye gider.""Anlamıyorsun," dedi Harry, "bu çok önemli." AmaNeville elinden gelen çabayı göstermekte kararlı gibigörünüyordu.

Resimdeki deliğin önüne geçerek, "Bunu yapmanıza izinvermeyeceğim," dedi. "Sizinle- sizinle dövüşürüm!"

"Neville!" diye patladı Harry, "Çekil o deliğin önünden,salaklığı da bırak -"

"Bana salak diyemezsin! Kuralların dışına çıktığınyetmez mi? Hem herkese karşı direnmemi söyleyen sendeğil misin?"

Ron'un sabrı tükenmek üzereydi. "Ama bize karşı değil,"dedi. "Ne yaptığını bilmiyorsun, Neville."

Bir adım attı; Neville Trevor'ı yere bıraktı, kurbağa dahemen ortadan yok oldu.

Yumruğunu kaldırarak, "Hadi bakalım," dedi Neville,"Sıkıysa gel de vur. Ben hazırım!"

Harry, Hermione'ye döndü.

"Bir büyü yap," dedi çaresizlik içinde.

Page 328: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hermione ilerledi.

"Neville," dedi, "Bunun için gerçekten özür diliyorumsenden."

Asasını kaldırdı.

Onu Neville'e doğru uzatarak, "Petrificus Totalus!" diyebağırdı.

Neville'in kolları iki yanına yapıştı. Bacakları birbirinekenetlendi. Bütün bedeni kaskatı kesildi. Olduğu yerdebiraz sallandı; sonra da kütük gibi kaskatı, yüzüstü yeredüştü.

Hermione koşup onu çevirdi, sırtüstü yatırdı. Neville,çenesi kilitlendiği için, konuşamıyordu. Sadece gözlerioynuyor, dehşet içinde onlara bakıyordu.

"Ne yaptın ona?" diye fısıldadı Harry.

Hermione, üzüntüyle, "Beden-Kilitlenmesi," dedi. "Özürdilerim, Neville."

"Başka çaremiz yoktu, Neville, şimdi anlatamayız," dediHarry.

"Sonra anlarsın, Neville," dedi Ron; üstünden atlayıpgörünmezlik pelerinine büründüler.

Ama Neville'i yerde taş gibi, kıpırtısız bırakmak pek deiyi bir başlangıç sayılmazdı. O tedirginlik içinde,gördükleri her heykeli Filch'e benzetiyorlardı, rüzgârınbelli belirsiz iniltisi bile saldırmaya hazır Peeves'insoluğu gibi geliyordu onlara.

İlk merdivenlerin altına gelince, tepede dolaşan Mrs.Norris'i gördüler.

Page 329: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ron, Harry'nin kulağına, "Bir kerecik olsun bir tekmesallayalım şuna," diye fısıldadı, ama Harry başını ikiyana salladı. Dikkatle yanından geçerlerken, Mrs. Norrisfenere benzeyen gözlerini onlara dikti, ama bir şeyyapmadı.

Üçüncü kata çıkan merdivenlere varıncaya kadarkimseyi görmediler. Peeves oradaydı, geçenler takılıpdüşsün diye halının kenarını kıvırmaktaydı.

Ona doğru çıkarlarken, "Kim var orada?" dedi ansızın.Simsiyah hain gözlerini kıstı. "Seni göremesem bileorada olduğunu biliyorum. Gulyabani misin, hayaletmisin, yoksa bir başka meret misin?"

Havaya yükselip boşlukta süzüldü, gözlerini onlaradikmişi.

"En iyisi, Filch'i çağırayım ben, görünmez bir şey varsao hemen anlar."

Harry'nin aklına bir şey geldi ansızın.

"Peeves," dedi boğuk bir fısıltıyla, "Kanlı Baron öyledurup dururken görünmeyen hayalete dönüşmez."

Peeves şaşkınlıktan az daha yere düşüyordu. Tamzamanında toparlandı, merdivenlere yarım metre kalasalınarak durdu.

"Beni bağışlayın, kanlı canlı Baron efendimiz," dediyaltaklanarak. "Suç bende, suç bende- sizi görmedim-göremezdim elbet, siz görünmezsiniz- bu minik şakasıiçin ihtiyar Peeves'i bağışlayın, efendim."

Harry, hırıltıyla, "Burada işim var, Peeves," dedi. "Bugece sakın buralarda dolaşma."

Page 330: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Yeniden havaya yükselerek, "Dolaşmam, efendim, hiçdolaşmam," dedi Peeves. "Umarım işleriniz iyidir, sizirahatsız etmem."

Süzülüp gitti.

"Harikaydı, Harry!" diye fısıldadı Ron.

Birkaç saniye sonra oradalardı işte, üçüncü katkoridorunda- kapı aralıktı.

Harry, "Al bakalım," dedi usulca. "Snape Fluffy'yi geçmişbile."

Açık kapıyla karşılaşmak, kendilerini nelerin beklediğininhabercisiydi sanki. Harry, pelerinin altında,arkadaşlarına döndü.

"Dönmek isterseniz sizi suçlayamam." dedi. "Pelerinialabilirsiniz, artık bana gerekli değil."

"Saçmalama," dedi Ron.

"Geliyoruz," dedi Hermione.

Harry kapıyı iterek açtı.

Kapı gıcırtısıyla birlikte, derinlerden gelen hırıltılar çarptıkulaklarına. Kendilerini göremeyen köpeğin üç burnu daonlara doğru çevrilmiş, çılgıncasına havayı kokluyordu.

"Nedir o ayaklarının altındaki?" diye fısıldadı Hermione,

"Harpa benziyor," dedi Ron. "Herhalde Snape bıraktı."

"Çalmayı kestiği anda uyanmış," dedi Harry."Başlayalım bakalım..."

Hagrid'in flütünü dudaklarına götürüp çalmaya koyuldu.Pek ustaca çaldığı söylenemezdi, ama ilk notayla

Page 331: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

birlikte hayvanın gözleri kapanmaya başladı. Soluk bilealmıyordu Harry. Köpeğin hırıltıları ağır ağır kesildi-sonunda patilerinin üstüne çöktü Fluffy, sonra da yereuzanarak derin bir uykuya daldı.

Pelerinden sıyrılıp kapağa doğru giderlerken, Ron,"Sakın çalmayı kesme," diye uyardı Harry'yi. O devkafalara yaklaştıkça köpeğin sıcaklığını, soluğununkokusunu duyabiliyorlardı.

Köpeğin sırtından bakarak, "Galiba kapağıaçabileceğiz," dedi Ron. "Önce sen girmek ister misin,Hermione?"

"Hayır, istemem!"

"Peki." Ron dişlerini sıkarak köpeğin bacakları üstündenatladı dikkatle. Eğilip kapağın halkasını çekti. Kapakaçıldı.

Hermione, "Ne görüyorsun?" dedi merakla.

"Hiçbir şey -sadece karanlık- Aşağı inmemizisağlayacak bir şey yok, atlayacağız."

Hâlâ flüt çalmakta olan Harry, dikkatini çekmek için elinisalladı Ron'a, kendini işaret etti.

"Önce sen mi inmek istiyorsun? Emin misin?" dedi Ron."Burası ne kadar derin, bilmiyorum. Flütü Hermione'yever de köpek uyanmasın."

Harry flütü Hermione'ye verdi. Birkaç saniye sürensessizlikte köpek hırıldayarak kıpırdadı, ama Hermioneçalmaya başlar başlamaz da o derin uykusuna daldıyine.

Page 332: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry de köpeğin üstünden atlayıp kapaktan aşağıyabaktı. Dip görünmüyordu.

Parmak uçlarıyla tutunarak delikten sallandı. Sonrayukarıya, Ron'a baktı, "Bana bir şey olursa arkamdangelmeyin," dedi. "Hemen baykuşhaneye gidip Hedwig'iDumbledore'a yollayın, tamam mı?"

"Tamam," dedi Ron.

"Birazdan görüşürüz... umarım..."

Harry kendini bıraktı sonra. Soğuk, nemli karanlıktahızla düştü, düştü, düştü -

POFF. Yumuşak bir şeyin üstünde buldu kendini. Garipbir poff sesiyle. Doğrulup çevresini yokladı, gözlerikaranlığa alışmamıştı daha. Sanki bir bitkinin üstündeoturuyor gibiydi.

Posta pulu büyülüğündeki aydınlığa, tepedeki açıkkapağa bakarak, "Tamam!" diye seslendi. "Burasıyumuşak, atlayabilirsin!"

Hemen atladı Ron. Harry'nin yanına düştü.

İlk sözleri, "Bu da nedir böyle?" oldu.

"Bilmem, bitki gibi bir şey. Atlayınca bir yerin incinmesindiye koymuşlar. Hadi, Hermione!"

Uzaklardaki müzik kesildi. Köpeğin korkunç havlamasıduyuldu, ama Hermione atlamıştı bile. Harry'nin ötekiyanına düşmüştü.

"Herhalde okulun kilometrelerce altındayız," dedi.

Ron, "İyi ki bu bitkiyi koymuşlar buraya," dedi. "iyi ki mi!"diye bağırdı Hermione. "Şu halinize bakın!"

Page 333: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ayağa fırlayıp nemli duvara yöneldi çırpınarak.Çırpınıyordu, çünkü düşer düşmez bitkinin dalları yılangibi kıvrılıp ayak bileklerine dolanmaya başlamıştı.Harry'le Ron'a gelince, onlar farkında bile olmadan,uzun dallarla sımsıkı sarılmışlardı.

Hermione bitkiye iyice yakalanmadan kurtulmayıbaşardı. şimdi iki çocuğun kendilerini kurtarmak içinbitkiyle boğuşmalarına bakıyordu; ama Harry de, Ronda ne kadar çabalasalar, bitki o kadar sımsıkısarılıyordu bedenlerine.

Hermione, "Sakın kıpırdamayın!" dedi. "Nedir bu,biliyorum - Şeytan Kapanı!"

"Aman," diye homurdandı Ron, "iyi ki adını öğrendik,bize ne büyük yararı var ya!" Arkasına yaslandı, bitkininboğazına sarılmasını önlemeye çalıştı.

"Kes sesini, onun nasıl öldürüldüğünü hatırlamayaçalışıyorum!" dedi Hermione.

Harry, göğsüne dolanan bitkiyle savaşarak, "Çabukhatırlamaya bak, soluk alamıyorum!" diye hırıldadı.

"Şeytan Kapanı, şeytan Kapanı... Profesör Sprout nedemişti? Karanlıktan, nemden hoşlanır -"

Boğulurcasına, "Ateş yak öyleyse!" diye bağırdı Harry.

Hermione, boyuna ellerini ovuşturarak, "Yakarım -tabii-ama odun yok!" diye seslendi.

"ÇILDIRDIN MI SEN?" diye haykırdı Ron. "SENBÜYÜCÜ MÜSÜN, DEĞİL MİSİN?"

"Sahi!" dedi Hermione, asasını çıkardı, onu sallayarakbir şeyler mırıldandı, Snape'e yaptığı büyüyü bitkiye de

Page 334: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

yaptı, havaya aynı mavi alevleri fışkırttı. Birkaç saniyeiçinde Harry de, Ron da bitkinin dallarını gevşettiğini,ışıktan, sıcaktan kaçındığını fark ettiler. Sonunda iyiceçözüldü bitki, iki çocuğun bedeninden de ayrıldı, onlarıözgür bıraktı.

Harry, yüzündeki teri silerek duvara, Hermione'ninyanına gitti. "İyi ki Bitkibilim'e çalışmışsın” dedi.

"Öyle," dedi Ron, "iyi ki Harry bu kargaşada kafayıyemedi -'odun yok'muş- pes!"

"Buradan," dedi Harry; taş bir geçidi gösterdi, tek çıkışyolu da orasıydı zaten.

Kendi ayak sesleri dışında, duvarlardan düşendamlaların belli belirsiz şıpırtılarını duyuyorlardı sadece.Geçit aşağı doğru iniyordu; Harry'nin aklına Gringottsgeldi. Büyücüler Bankası'nda kasaları ejderhalarınkoruduğunu söylemişlerdi, bunu hatırlayınca yüreğidaraldı. Ya bir ejderha çıkarsa karşılarına, kocaman,yetişkin bir ejderha- Norbert'la bile baş edememişlerdi...

"Bir şey duyuyor musunuz?" diye fısıldadı Ron. Harrykulak kabarttı. İleriden yumuşak bir hışırtı, bir çınlamageliyordu. "Hayalet mi acaba?" "Bilmem... kanat çırpışısanki." "İleride ışık var- bir şey kımıldıyor, görüyorum."

Geçidin sonuna varınca ışıl ışıl aydınlatılmış, yüksek miyüksek tavanlı bir oda çıktı karşılarına. Küçücük,mücevher gibi parıldayan, kanat çırparak oradan orayauçuşan kuşlarla doluydu oda. Odanın öteki ucundakalın, tahta bir kapı vardı.

"Odadan geçersek bize saldırırlar mı acaba?" dedi Ron.

Page 335: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Herhalde," dedi Harry. "Pek yırtıcıya benzemiyorlarama, hep birden saldırırlarsa... Eh, başka çaremiz yok...Ben koşuyorum."

Derin bir soluk aldı, yüzünü elleriyle kapatarak koşmayabaşladı. Keskin gagalarla, pençelerle parçalanacağınısanıyordu, ama hiçbir şey olmadı. Kapıya rahatça ulaştı.Koluna yapıştı, ama kapı kilitliydi.

Ötekiler de onu izlediler. Kapıyı zorladılar, omuzladılar,ama kapı bana mısın demedi, Hermione AlohomoraBüyüsü'nü yapınca bile.

"Şimdi ne olacak?" dedi Ron.

"Bu kuşlar... buraya sadece süs için konulmuşolamazlar," dedi Hermione.

Kuşların tepelerinde parlayarak uçuşmasını seyrettiler -parlayarak mı?

Harry, "Bunlar kuş değil!" dedi ansızın. "Bunlar anahtar!Kanatlı anahtarlar- dikkatli bakın. Öyleyse..." Ötekileranahtar sürüsüne bakarken o da odaya bir göz attı. "...Evet - bakın! Süpürgeler! Kapının anahtarını bulmamızgerek!"

"Ama yüzlercesi var burada!"

Ron kapının kilidini inceledi.

"Kocaman, eski anahtarlar var ya -öyle bir anahtararayacağız- gümüş olmalı, kapı kolu gibi."

Birer süpürgeye atlayıp havalandılar, anahtar bulutununortasına daldılar. Ama tutmaya kalktıkları bütün büyülüanahtarlar öylesine hızlıydı ki, hemen sıyrılıyor,

Page 336: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ellerinden kaçıp gidiyordu; birini bile yakalamakneredeyse olanaksızdı.

Ama Harry yüzyılın en genç Arayıcısı'ydı. Başkalarınıngöremediklerini hemen görmekte üstüne yoktu.Gökkuşağını andıran o tüyler kargaşasında bir dakikakadar dolandıktan sonra, kocaman bir gümüş anahtargördü - Kanadı hafifçe kıvnlmıştı anahtarın, sanki birionu daha önce yakalamış da kilidi zorlayarak açmışgibi.

Harry, "İşte şu!" diye seslendi ötekilere. "Şu büyük olan-şuradaki- hayır, şu -parlak mavi kanatlı- tüyleri bir yanayatmış."

Ron, Harry'nin gösterdiği yöne fırladı, o hızla tavanaçarptı, az kalsın süpürgesinden düşecekti.

"Onu kıstırmalıyız!" diye seslendi Harry; gözlerini eğrikanatlı anahtardan ayırmıyordu. "Ron, sen üstünden gel- Hermione, sen de altında dur, aşağı inmesini engelle -ben de yakalamaya çalışayım. Hadi, ŞİMDİ!"

Ron pike yaptı, Hermione yukarı süzüldü, anahtarikisinden de kurtuldu, Harry onun arkasından fırladı;duvara doğru gidiyordu anahtar, Harry öne eğildi, onutek eliyle duvara yapıştırdı. Odada Ron'la Hermione'ninsevinç çığlıkları çınladı.

Hemen indiler; Harry, elinde çırpınan anahtarla, kapıyakoştu. Onu kilide sokup çevirdi - olmuştu bu iş. Kilit açılıraçılmaz anahtar yeniden havalandı, iki kere yakalandığıiçin pek yıpranmışa benziyordu.

Eli kapının kolunda, "Hazır mısınız?" diye sordu Harry.Ron'la Hermione baş salladılar. Harry kapıyı açtı.

Page 337: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Bir sonraki oda öylesine karanlıktı ki, hiçbir şeygöremediler. Ama içeri adım atar atmaz ışıl ışıl olduoda, inanılmaz bir görüntüyle karşılaştılar.

Büyük bir satranç tahtasının kenarında duruyorlardı,siyah taşların arkasında. Taşlar kendilerinden bilebüyüktü, siyah mermerden yapılmışlardı. Tamkarşılarında, odanın öteki yanında, beyaz taşlar vardı.Harry, Ron ve Hermione hafifçe ürperdiler- dev beyaztaşların yüzleri yoktu.

"Şimdi ne yapacağız?" diye fısıldadı Harry.

"Belli değil mi?" dedi Ron. "Satranç oynayarak karşıyana geçeceğiz."

Beyaz taşların arkasında bir kapı daha gördüler.

Hermione tedirgindi. '"Nasıl?" diye sordu.

"Galiba," dedi Ron, "taşların yerine geçmemizgerekiyor."

Siyah ata gidip elini boynuna koydu. Taş canlanıverdiansızın. At yeri eşeledi, Ron'a baktı.

"Şey- karşıya geçmek için size katılmamız mı gerek?"

Siyah at baş salladı. Ron arkadaşlarına döndü. "Bubiraz kafa işi..." dedi. "Siyah taşlardan üçünün yerlerinialacağız..."

Ron düşünürken Harry'le Hermione çıt çıkarmadılar.Sonunda, "Gücenmeyin ama," dedi Ron, "Doğrusu ikinizde satrançta pek iyi değilsiniz -”

Page 338: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry, "Gücenen yok," dedi hemen. "Ne yapacağız, senonu söyle."

"Harry, sen filin yerini al... Hermione, sen de onunyanına, kalenin yerine geç." "Ya sen?"

"Ben de at olacağım," dedi Ron. Taşlar onlarıdinliyorlardı galiba, çünkü bu sözler üzerine bir at, bir fil,bir de kale beyazlara sırtlarını dönüp satrançtahtasından indiler; onların boşalttıkları üç yere deHarry, Ron ve Hermione geçti.

Ron, tahtanın öteki yanına bakarak, "Satrançta herzaman ilk hamleyi beyazlar yapar," dedi. "Evet...bakın..."

Beyaz bir piyon iki adım ilerlemişti. Ron siyah taşlarıyönetmeye başladı. Taşlar, o nereye yollarsa orayagidiyorlardı sessizce. Harry'nin dizleri titriyordu. Ya matolurlarsa?

"Harry - sağa çapraz dört adım." İlk gerçek sol, ötekiatları alınınca geldi. Beyaz vezir yere serdi onu,tahtadan sürükleyerek çıkardı, at yüzükoyun yereserildi.

Ron sarsılmışa benziyordu. "Bunu yapmamızgerekiyordu." dedi. "Şimdi sen şu fili rahatça alabilirsin,Hermione, hadi."

Ne zaman bir taş yitirseler, beyazlar acımasızdavranıyordu. Duvarın dibi kısa zamanda sakat siyahtaşlarla doldu. Ron, iki kere Harry'le Hermione'nintehlikede olduklarını fark etti. Kendisi de oradan orayagidiyor, yitirdikleri taş sayısında beyaz taş almayabakıyordu.

Page 339: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Neredeyse geldik," diye mırıldandı ansızın. "Birdüşüneyim – düşüneyim..."

Beyaz vezir bomboş yüzünü ona çevirmişti.

Usulca, "Evet..." dedi Ron, "tek yol bu... Beni almasıgerek."

Harry'le Hermione, "HAYIR!" diye bağırdılar.

"Satranç budur işte!" dedi Ron. "Biraz kurbanvereceksin! Ben şimdi bir hamle yapacağım, vezir benialacak - siz de rahatça mat edersiniz, Harry!"

"Ama -"

"Snape'i durdurmak istiyor musun, istemiyor musun?"

"Ron -"

"Bana bak, acele etmezseniz, taşı ele geçirecek!"

Yapılacak başka şey yoktu.

"Hazır mısınız?" dedi Ron. Yüzü bembeyaz kesilmişti,ama kararlıydı. "Ben gidiyorum- kazanınca daoyalanmayın sakın."

İlerledi, beyaz vezir de fırladı. Taş kolunu Ron'unkafasına indirip onu yere serdi -Hermione bir çığlık attı,ama yerinde kaldı- Beyaz vezir Ron'u kenara sürükledi.Kendinden geçmişe benziyordu Ron.

Harry titreyerek sola üç adım attı.

Beyaz şah kafasından tacını çıkarıp Harry'ninayaklarının dibine attı. Kazanmışlardı. Taşlar yanaçekilerek eğildiler, kapının önü açılmıştı şimdi. Harry'leHermione, Ron'a üzüntüyle son kere bakarak kapıdan

Page 340: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

geçtiler, bir sonraki geçide çıktılar. "Ya Ron'a bir şeyolduysa?"

Harry, kendi kendini de inandırmaya çalışarak, "Bir şeyolmaz," dedi. "Bakalım şimdi ne çıkacak karşımıza?""Sprout'unki tamam, şeytan Kapanı'ydı o - Flitwickanahtarları büyülemiş herhalde - McGonagall da satrançtaşlarını canlandırmış - kala kala Quirrell'ın büyüsüyleSnape'inki kaldı..."

Bir başka kapıya varmışlardı, "İyisin ya?" diye fısıldadıHarry. "Durma." Harry kapıyı açtı.

İğrenç bir koku doldurdu burun deliklerini, ikisi decüppelerini çekip burunlarını kapatmak zorunda kaldılar.Gözleri sulandı hemen, tam önlerinde bir ifrit gördüler;daha önce karşılaştıklarından da büyüktü bu, kafasıkanlar içinde, yerde yatıyordu.

İfritin dev bacaklarının üstünden dikkatle atlarken, "İyi kibununla dövüşmek zorunda kalmadık," diye fısıldadıHarry. "Hadi, soluk alamıyorum."

Bir sonraki kapıyı açtı, ikisi de karşılarına ne çıkacakdiye bakmaya cesaret edemiyorlardı sanki- ama pek dekorkulacak bir şey yoktu içeride; sadece bir masa,masanın üstünde de değişik biçimlerde yedi şişe vardı.

"Snape'inki," dedi Harry. "Ne yapmamız gerekiyor?"

Eşikten adım atar atmaz arkalarında bir alev yükseldi.Sıradan bir ateş değildi bu, mordu. Aynı andaönlerindeki kapıyı da siyah alevler sardı. Kapanakısılmışlardı.

Page 341: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Bak!" Hermione, şişelerin yanında duran bir kâğıdı aldı.Harry onun omzunun üstünden bakarak kâğıttayazılanları okudu:

Önünde tehlike var, arkanda ise güven,Yardımcı olur sana ikisi içimizden,Yolunda ilerletir yedi şişeden biri,Bulabilirsen eğer şimdi doğru iksiri,

Birimiz geri yollar, dönersin tıpış tıpış,İkimiz saf şaraptır, ısırgandan yapılmış,Üçümüz zehirlidir, hiç çekinmez can alır,Ondan tek yudum içen hemen yığılır kalır.

Seçimini yap şimdi, ver bakalım bir karar,Kalmak istemiyorsan burda sonsuza kadar.Dört ipucu verelim kolaylık olsun diye,Bu da bizlerden sana çok güzel bir hediye:

Birincisi: Kendini boyuna gizler zehir,Isırgan şarabının sol yanına çekilir;İkincisi: Başkadır uçlardaki şişeler,İçme onları ölmek istemiyorsan eğer;

Üçüncüsü: Boyları değişiktir hepsinin,Bir zararı dokunmaz cücesinin, devinin;

Page 342: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Dördüncüsü: Hem sağdan, hem soldan ikincisi,Başka başka boydadır, ama aynıdır cinsi.

Hermione derin bir soluk aldı, Harry onun gülümsediğinigörünce şaşırdı, kendisinin içinden hiç de gülmekgelmiyordu.

"Harika!" dedi Hermione. "Büyü değil bu -mantık oyunu-bulmaca. En ünlü büyücülerden çoğunun bir gram bilemantığı yoktur; sonsuza kadar burada kalırlar."

"Biz de kalacağız anlaşılan."

"Elbette kalmayacağız," dedi Hermione. "Bize gerekliolan her şey bu kâğıtta yazılı. Yedi şişe: Üçü zehir, ikisişarap, biri bizi siyah ateşten geçirecek, biri de mordangeçirip dönmemizi sağlayacak."

"Ama hangisini içeceğimizi nereden bileceğiz?"

"Bir dakika, düşüneyim."

Kâğıdı birkaç kere okudu Hermione. Sonra şişeleriinceledi teker teker, bir şeyler mırıldanarak onlarıgösterdi parmağıyla. Sonra ellerini çırptı.

“Buldum," dedi. "Bizi siyah ateşten en küçük şişegeçirecek - Taş'a götürecek."

Harry minik şişeye baktı.

"Bunun içindeki sadece birimize yeterli," dedi. "Tekyudum bile yok neredeyse."

Birbirlerine baktılar.

"Peki, mor ateşten geçirip dönmemizi hangisi sağlıyor?"

Page 343: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Hermione sağda, en kenarda duran şişeyi gösterdi.

"Sen iç onu," dedi Harry. "Hayır, dinle beni -gidip Ron'ual- uçan anahtarların bulunduğu odadaki süpürgelerebinersiniz, uçarak kapaktan geçer, Fluffy'yi atlatırsınız-doğru baykuşhaneye gidip Hedwig'i Dumbledore'agönderin, onun yardımı gerekiyor. Ben Snape'i bir süreoyalarım, ama teke tek kalırsak başedemem."

"Ama Harry - ya yanında Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen devarsa?"

Harry, alnındaki izi göstererek, "Eh," dedi, "bir keresindeşansım yaver gitti, öyle değil mi? Belki yine öyle olur."

Hermione'nin dudakları titredi; ansızın Harry'ninkollarına atıldı kız, ona sarıldı. "Hermione!"

"Harry - biliyor musun, çok büyük bir büyücüsün sen."

Harry, onun kollarından ayrılırken, utanarak, "Seninkadar değil," dedi.

"Benim kadar değil mi?!" dedi Hermione. "Kitaplar! Kafaçalıştırma! Daha önemli şeyler var -dostluk, cesaret- ah,Harry - dikkatli ol!"

"Önce sen iç," dedi Harry. "Hangisi olduğunu iyicebiliyorsun, değil mi?"

"Yüzde yüz," dedi Hermione. Yuvarlak şişeden koca biryudum aldı, titremeye başladı.

Harry, endişeyle, "Zehir değil ya?" dedi.

"Hayır - ama buz gibi."

"Çabuk ol, etkisi geçmeden."

"İyi şanslar - dikkatli ol -"

Page 344: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"GİT!"

Hermione dönüp mor ateşten geçti.

Derin bir soluk aldı Harry, en küçük şişeye uzandı. Siyahalevlere çevirdi yüzünü.

"Geliyorum işte!" dedi, şişenin içindekini tek yudumdaiçti.

Gerçekten de buz gibi oldu bedeni. Şişeyi yerine koyupilerledi; siyah alevler her yanını sarıyordu, ama onlarıduymuyordu bile - Bir an o kara ateşten başka bir şeygöremedi - Sonra öteki yanda, sonuncu odada buldukendini.

Biri daha vardı orada - ama Snape değildi bu. Voldemortbile değildi.

Page 345: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling
Page 346: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

ON YEDİNCİ BÖLÜM: İKİ YÜZLÜ ADAM

Quirrel'dı.

Şaşkınlıkla, "Sen ha!" dedi Harry.

Quirrell gülümsedi. Yüzü hiç de seğirmiyordu.

"Evet, ben," dedi sakin bir sesle. "Seninle buradakarşılaşıp karşılaşmayacağımı düşünüyordum, Potter."

“Ama ben sanmıştım ki - Snape -"

"Severas mu?" Quirrell güldü, öyle sarsak sarsakgülmüyordu şimdi, soğuk ve kesindi. "Evet, Severusöyle birine benziyor, değil mi? Besili bir yarasa gibiortalarda dolaşması öyle yararlı oldu ki. Onun yanında,ke-ke-kekeleyip duran za-zavallı P-Profesör Quir-rell'dan kim kuşkulanabilirdi?"

Harry inanamıyordu. Doğru olamazdı bu, olamazdı.

"Ama Snape beni öldürmek istedi!"

"Hayır, hayır, hayır. Seni öldürmek isteyen bendim.Arkadaşın Miss Granger, Quidditch maçında Snape'iateşe vermek için koşarken bana çarptı. Seninle gözilişkimi yitirdim. Birkaç saniye daha sürseydi, osüpürgeden atacaktım seni. Bunu daha önce debaşarabilirdim, ama Snape seni kurtarmak için karşı-büyü yapıyordu."

"Snape beni kurtarmaya mı çalışıyordu?" Quirrell, soğukbir sesle, "Tabii," dedi. "Bir sonraki maçta nedenhakemlik etmek istedi, bilmiyor musun? Yine büyüyapmama engel olacaktı. Boşuna... Hiç zahmet

Page 347: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

etmeseydi... Dumbledore oradayken zaten bir şeyyapamazdım. Bütün öteki öğretmenler, onunGryffindor'un kazanmasını engellemek istediğinidüşündüler, kendini bilerek sevimsizleştirdi... Dedim ya,boşuna... seni bu gece öldüreceğim."

Parmaklarını şaklattı. Birden bire ipler sarktı havadan.Harry'yi sımsıkı bağladılar.

"Her şeye burnunu sokuyorsun, Potter, yaşaman doğrudeğil. Cadılar Bayramı'nda okulda dört döndün; taşıneyin koruduğunu anlamak için gelmiştim, sen de benigördün."

"İfriti içeriye sen mi aldın?”

"Tabii. İfritlerle başa çıkmakta ustayım- arkadaki ifritinhalini görmedin mi? Herkes deli gibi ifriti ararken,benden kuşkulanan Snape dosdoğru üçüncü kata gitti,beni bulmak için- ifritim seni öldüremedi o gece, üç başlıköpek de Snape'in bacağını doğru dürüst ısırıpkoparamadı.

"Şimdi sessizce bekle bakalım, Potter. Şu ilginç aynayıincelemem gerek."

İşte o zaman Quirrell'ın arkasında duran şeyi fark ettiHarry. Kelid Aynası'ydı bu.

Quirrell, çerçevesine dokunarak, "Taşı bulmanınanahtarıdır bu ayna," diye mırıldandı. "Dumbledore gelipde seni kurtarır mı sanıyorsun?.. Londra'da... Odönünce ben çok uzaklarda olacağım..."

Harry'nin bütün çabası Quirrell'ı konuşturmak, onundüşüncelerini Ayna'da yoğunlaştırmasını engellemekti.

Page 348: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Snape'le seni Orman'da gördüm -" dedi.

"Evet," diye mırıldandı Quirrell, bakmak için Ayna'nınarkasına geçti. "Neler çevirdiğimi iyice anlamakistiyordu. Benden hep kuşkulanmıştı zaten. Aklınca benikorkutacaktı- sanki korkutabilirmiş gibi... Benim yanımdaLord Voldemort var..."

Quirrell, arkasından çıkıp gözlerini Ayna'ya dikti.

"Taşı görüyorum... onu efendime sunacağım... amanerede?"

Harry kendisini sımsıkı saran iplerden kurtulmak içinçırpındı, ama hiçbiri gevşemiyordu bile Quirrell'ındikkatini Ayna'ya vermesini mutlaka engellelmeliydi.

"Ama Snape de benden nefret ediyor gibi görünüyordu."

Quirrell, olağan bir sesle, "Orası öyle," dedi, "Doğru.Babanla birlikte Hogwarts'taydı, bilmiyor musun? Ozaman da birbirlerini hiç sevmezlerdi. Ama senin ölmenihiç istemedi."

"Ama daha birkaç gün önce ağlayıp duruyordun -Snape'in seni tehdit ettiğini sanmıştım..."

Quirrell'ın yüzünde ilk kere bir korku belirtisi görüldü.

"Bazen," dedi, "efendimin söylediklerini yerinegetirmekte zorlanıyorum - o büyük bir büyücü, bensezayıfım -"

Harry'nin soluğu kesildi sanki. "Yani o da seninle sınıftamıydı?"

Quirrell, sakin sakin, "Ben nereye gidersem gideyim, ohep yanımdadır," dedi. "Dünyayı dolaşırken tanışmıştım

Page 349: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

onunla. Sersem delikanlının tekiydim, iyi nedir, kötünedir, kafamın içi saçmasapan düşüncelerle doluydu.Lord Voldemort ne kadar yanıldığımı gösterdi bana.İyiyle kötü diye bir şey yoktur, güç vardır sadece, bir deo gücü elde edemeyecek kadar zayıf olanlar... Ogünden beri buyruğundayım, ama bir çok kere yüzünükara çıkardım. Beni ağır biçimde cezalandırmakzorunda kaldı." Quirrell ansızın titredi. "Yanlışları kolaykolay bağışlamaz. Taşı Gringotts'tan çalmayıbaşaramadığımda, çok öfkelenmişti. Beni cezalandırdı...Gözünün hep üstümde olacağını söyledi..."

Quirrell'ın sesi gittikçe uzaklaşıyordu sanki. Harry,Diagon Yolu'nu hatırladı- ne büyük aptallık ermişti.Quirrell'ı ilk orada görmüş, Çatlak Kazan'da elinisıkmıştı.

Quirrell fısıltıyla küfretti.

"Anlamıyorum... Taş, Ayna'nın içinde mi? Onu kırmammı gerekiyor?"

Harry hızlı hızlı düşünmeye çalışıyordu.

Şu anda dünyada en çok istediğim şey, diyedüşünüyordu, Taşı Quirrell'dan önce bulmak. Ayna'yabakarsam kendimi taşı alırken görürüm- yani taşınnerede olduğunu anlarım! Ama Quirrell'a fark ettirmedennasıl bakarım?

Ona belli etmeden hafifçe sola kaymaya, aynanınkarşısına geçmeye çalıştı, ama ayak bileklerindeki iplerçok sıkıydı: Sendeleyip düştü. Quirrell, Harry'yealdırmadı. Hâlâ kendi kendine konuşuyordu.

Page 350: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Bu ayna ne yapar? Nasıl çalışır? Bana yardım edin,efendimiz!"

Harry, dehşet içinde, bir sesin yanıt verdiğini duydu; sesQuirrell'ın kendisinden geliyordu üstelik.

"Çocuğu kullan... Çocuğu kullan..."

Quirrell, Harry'ye döndü.

"Evet - Potter - gel buraya."

Ellerini çırptı; çırpar çırpmaz da Harry'yi bağlayan iplerçözüldü. Ağır ağır ayağa kalktı Harry.

Quirrell, "Gel buraya," dedi yine. "Ayna'ya bak, negördüğünü söyle."

Harry ona doğru yürüdü.

"Yalan söylemeliyim," diye düşünüyordu. "Bakıp biryalan kıvırmalıyım, başka çare yok."

Quirrell tam arkasına yaklaştı. Harry, onun sarığındangelen garip kokuyu duydu. Gözlerini yumdu, Ayna'nıntam karşısına geçti, gözlerini yeniden açtı.

Kendi görüntüsüyle karşılaştı; bembeyaz kesilmişti,korkmuş görünüyordu. Ama bir an sonra görüntügülümsedi ona. Elini cebine sokup kan rengi bir taşçıkardı. Göz kırptı, taşı yeniden cebine koydu - bunuyaparken de Harry kendi cebinde bir ağırlık duydu. Nasılolduysa -inanılmaz bir biçimde- Taş'ı almıştı.

Quirrell, "Eee?" dedi sabırsızlıkla. "Ne görüyorsun?"Harry bütün cesaretini topladı.

"Dumbledore'la tokalaştığını görüyorum," diye attı."Gryffindor, Okul Kupası'nı kazanmış."

Page 351: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Quirrell yine küfretti.

"Çekil önümden," dedi. Harry kenara çekilirken FelsefeTaşı'nın bacağına değdiğini duydu. Kaçabilir miydiacaba?

Ama beş adım bile atmadan o ince sesi işitti yine,Quirrell'ın dudakları bile kıpırdamıyordu.

"Yalan söylüyor... Yalan söylüyor..."

"Potter, gel buraya!" diye bağırdı Quirrell. "Banadoğruyu söyle! Biraz önce ne gördün?"

İnce ses yine yükseldi.

"Ben konuşayım onunla... yüz yüze..."

"O kadar gücünüz yok, Efendimiz!"

"Yeteri kadar gücüm var... bu iş için..."

Harry sanki Şeytan Kapanı'na yakalanmış gibiydi. Tekkasını bile kımıldatamıyordu. Taş kesilmişti sanki,Ouirrell'ın sarığına uzanıp onu çözmeye başladığınıgördü dehşetle. Ne oluyordu? Sarık çözüldü. Oolmayınca Quirrell'ın başı çok küçük duruyordu. Sonraağır ağır döndü Quirrell -

Harry çığlık atabilirdi, ama sesi çıkmıyordu. Quirrell'ınbaşının arkasında bir yüz vardı, o güne kadar gördüğüen korkunç yüz. Kıpkırmızı gözleri olan tebeşir beyazıbir yüz. Burun deliklerinin yerinde de, yılanınkiler gibidaracık yarıklar.

"Harry Potter..." diye fısıldadı.

Harry bir adım gerilemek istedi, ama bacaklarıkımıldamıyordu.

Page 352: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Ne hale geldiğimi gördün mü?" dedi yüz. "Gölgeden,buhardan başka bir şey değilim... Ancak bir başkasınınbedenini paylaşırsam bir biçim alabiliyorum... ama beniyüreklerine, kafalarına almak isteyenler olmuştur hep...Tek boynuzlu kanı şu son birkaç hafta güç sağladıbana... bana bağlı Quirrell'ın Orman'da benim için kaniçtiğini gördün... Yaşam İksiri'ni elime geçirince kendibedenimi de yaratabileceğim... şimdi... cebindeki taşıver bakalım!"

Demek biliyordu. Bacaklarına ansızın bir dirilik gelenHarry hafifçe geriledi.

"Aptallık etme," diye homurdandı yüz. "Kendi canınıkurtar, benden yana olmaya bak... yoksa sonun annenlebabanın sonu gibi olur... Kendilerine acımam içinyalvararak öldüler..."

Ansızın, "YALAN!" diye bağırdı Harry.

Quirrell, Voldemort Harry'yi görebilsin diye, arka arkayürüyordu. Hain yüz gülümsüyordu şimdi.

"Ne kadar dokunaklı..." diye tısladı. "Cesarete herzaman saygım var... Evet, yavrum, annenle babanyürekliydi... Önce babanı öldürdüm, kıyasıyadövüşmüştü benimle... ama annenin ölmesigerekmezdi... seni korumak istiyordu... Şimdi ver şutaşı, yoksa annen de boşu boşuna ölmüş olacak."

"HİÇBİR ZAMAN!"

Alevli kapıya fırladı Harry, ama Voldemort, "YAKALAONU!" diye bağırdı, Harry de o anda Quirrell'ın elininbileğine yapıştığını duydu. Alnına o bıçak gibi sancısaplandı yine; kafası sanki ikiye ayrılacaktı; bütün

Page 353: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

gücüyle direnerek bağırdı, Quirrell'ın kendisinibıraktığını şaşkınlıkla gördü. Başındaki ağrı hafifledi-Quirrell'ın nereye gittiğini anlamak için çılgınca bakındıçevresine; onun ellerine bakarak acı içinde kıvrandığınıgördü- parmaklarında kabarcıklar beliriyordu.

Voldemort, "Yakala onu! YAKALA ONU!" diye bağırdıyine; Quirrell atlayıp yere yıktı Harry'yi, üstüne çullandı,iki elini onun boynuna doladı- Harry'nin yara izi artıkdayanılmaz bir acı veriyordu, ama Quirrell da sancılariçinde uluyordu.

"Efendimiz, onu tutamıyorum - ellerim - ellerim!"

Quirrell dizlerini dayadı Harry'ye, boynunu bırakıpşaşkınlık içinde kendi avuçlarına bakmaya başladı -Harry onun ellerinin kıpkırmızı kesildiğini gördü,yanmıştı sanki, derileri soyulmuştu, pırıl pırıl parlıyordu.

Voldemort, "Öyleyse öldür onu, sersem, öldürsene!"diye haykırdı.

Ouirrell bir ölüm laneti yağdırmak için elini kaldırdı, amaHarry içgüdüyle uzanıp Quirrell'ın yüzüne yapıştı.

"AAAAHH!"

Yere yuvarlandı Quirrell, yüzünde de kabarcıklarbelirmişti, Harry anladı: Quirrell'ın cildine dokunmakkorkunç bir acı veriyordu ona - şimdi tek şansı vardı:lanetlemesini önlemek için onu acı içinde kıvrandırmak.

Ayağa fırladı Harry, Quirrell'ın koluna yapışıp bütüngücüyle sıktı. Quirrell çığlık atarak Harry'yi itmek istedi -Harry'nin başındaki ağrı daha da artıyordu, gözleri degöremiyordu artık - sadece Quirrell'ın korkunç

Page 354: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

çığlıklarını, Voldemort'un "ÖLDÜR ONU! ÖLDÜR ONU!"diye haykırmasını işitebiliyordu - başka sesleri de - belkikendi kafasında yaratıyordu o sesleri... "Harry! Harry!"

Quirrell'ın kolunun burkulduğunu duydu, her şeyinbittiğini anladı, bir karanlığa düştü... düştü... düştü...

Tepesinde altın rengi bir şey uçuyordu. Snitch!Yakalamak istedi onu, ama kolları havayakalkamayacak kadar ağırdı.

Gözlerini kırpıştırdı. Snitch değildi bu. Gözlüktü. Nekadar garip.

Gözlerini kırpıştırdı yine. Albus Dumbledore'ungülümseyen yüzüyle karşılaştı.

"İyi günler, Harry," dedi Dumbledore.

Harry ona baktı bir süre. Sonra hatırladı. "Efendim! Taş!Quirrell'dı! Taş onda! Efendim, çabuk -"

"Sakin ol, sevgili yavrum, sen olayların biraz gerisindekalmışsın," dedi Dumbledore. "Taş Quirrell'da değil."

"Kimde öyleyse? Efendim, ben -"

"Harry, sakin ol lütfen, yoksa Madam Pomfrey benidışarı atar,"

Harry yutkunarak çevresine bakındı. Hastanekanadında olduğunu anladı. Beyaz çarşaflı bir yataktayatıyordu, yanındaki sehpanın üstü de şekercidükkânına dönmüştü.

Dumbledore, ışıl ışıl, "Arkadaşlarının, hayranlarınınarmağanları," dedi. "Mahzenlerde seninle ProfesörQuirrell arasında geçenler sır, ama nasılsa bütün okul

Page 355: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

öğrenmiş. Arkadaşların Fred'le George Weasley sanabir oturak göndermeye kalkmışlar. Bundanhoşlanacağını düşünmüşler. Ama Madam Pomfreybunun pek sağlıklı bir şey olmadığına inandığı içinoturağa el koymuş."

"Ne kadar zamandır buradayım?"

"Üç gündür. Mr. Ronald Weasley'le Miss Grangerçıktığında pek sevinecekler, inanılmaz derecedeüzülüyorlardı."

"Ama efendim, taş"

"Görüyorum ki, dikkatini başka yere veremiyorsun. Pekiöyleyse... Taş... Profesör Quirrell onu senden alamadı.Buna engel olmak için tam zamanında yetiştim, amadoğrusunu istersen, sen de tek başına zatenbaşarılıydın."

"Siz de mi geldiniz? Hermione'nin baykuşunu mualdınız?"

"Yolda karşılaştık onlarla. Londra'ya varır varmaz,bulunmam gereken yerin ayrıldığım yer olduğunuanlamıştım. Quirrell'ı senin elinden almak için tamzamanında yetiştim -"

"Sizdiniz demek..."

"Gecikeceğim diye korkmuştum."

"Az kalsın gecikecektiniz. Taşı ona karşı artık daha fazlakoruyamazdım -"

"Taşı değil, yavrum, kendini- gösterdiğin çaba seniöldürecekti neredeyse. Bir an öldüğünü düşünüpkorktum. Taşa gelince, yok edildi."

Page 356: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Harry, boşboş, "Yok mu edildi?" diye sordu. "Amaarkadaşınız - Nicolas Flamel"

"Ooo, demek Nicolas'ı da biliyorsun." Dumbledorekeyiflenmişti sanki. "Her şeyi uygun biçimde yaptın,değil mi? Nicolas'la ben oturup konuştuk, taşı yoketmenin doğru olacağına karar verdik."

"Yani o da, karısı da ölecekler, öyle mi?"

"İşlerini düzenlemeye yetecek kadar iksir var ellerinde.İşlerini düzene koyduktan sonra da, evet, ölecekler."

Dumbledore, Harry'nin gözlerindeki şaşkın bakışıgörünce gülümsedi.

"Senin kadar genç biri için inanılmaz bir şey bu, amaNicolas'la Perenelle için uzun, çok uzun bir gündensonra yatağına çekilip uyumaya benziyor. Düzenli birkafa için ölüm de büyük bir serüvenden başka bir şeydeğildir. Biliyor musun, pek de öyle harika bir şey değilditaş. Dilediğin kadar para, dilediğin kadar yaşam! Bir çokinsanın hemen isteyeceği iki şey- asıl sorun, insanlarınkendileri için en kötü şeyleri isteme tutkuları." Harry,kafası iyice karışmış, yatıyordu. Dumbledore küçük birezgi mırıldandı, tavana bakarak gülümsedi.

"Efendim," dedi Harry. "Düşünüyordum da... Efendim -Taş yok olsa bile, Vol- yani, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen-"

"Voldemort de, Harry. Her şeyin gerçek adını söyle.

Bir şeyin adından korkarsan, kendisinden daha çokkorkmaya başlarsın."

"Evet, efendim. şey, Voldemort dönmenin başkayollarını arayacak, öyle değil mi? Demek istiyorum ki...

Page 357: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Gitmedi mi?"

"Hayır, Harry, gitmedi. Hâlâ bir yerlerdedir, belki depaylaşacağı bir beden arıyordur.. Gerçekten canlıolmadığı için, öldürülemez de. Quirrell’ı ölüme terk etti,dostlarına da düşmanları kadar acımasız davranıyor.Yine de, Harry, onun güce kavuşmasını geciktirdin,ileride bir başkası da savaşabilir onunla ama, bugecikmeler gücünü bütün bütüne yitirmesinisağlayabilir."

Başını salladı Harry, ama hemen kesti bunu, çünkü öyleyapınca kafası ağrımıştı. Sonra, "Efendim," dedi,"öğrenmek istediğim başka şeyler de var, eğer banaanlatırsanız... gerçeği öğrenmek istiyorum..."

"Gerçeği." İç çekti Dumbledore. "Hem güzel, hemkorkunç bir şeydir gerçek, çok özen ister. Yine desorunu yanıtlarım, yanıtlamamak için geçerli birnedenim olursa beni bağışlarsın. Tabii yalansöylemeyeceğim."

"Şey... Voldemort annemi öldürmüş, beni öldürmesineengel olduğu için. Beni neden öldürmek istiyorduacaba?"

Dumbledore derin derin iç çekti bu kere.

"Yazık, sorunu yanıtlayamam. Söyleyemem sana.Bugün olmaz. Şimdi olmaz. Günün birindeöğreneceksin... Şimdilik bunu düşünme, Harry.Büyüyünce... Biliyorum, bunu duymaktanhoşlanmayacaksın, günü gelince öğreneceksin."

Harry üstelemenin bir yarar sağlamayacağını biliyordu.

Page 358: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Peki, Quirrell neden dokunamadı bana?"

"Annen seni kurtarmak için öldü. Voldemort'unanlayamayacağı bir şey varsa, o da sevgidir. Anneninsana olan sevgisi kadar güçlü bir sevgi ne derin izlerbırakır, bunu anlayamaz. Yara izine benzemez bu, gözlegörülmez... Böylesine yürekten sevilmek, seven insangitse bile, bizi sonsuza kadar korur. Tenine işlemiştir bu.Quirrell'ın içi nefret, hırs, tutku doluydu, ruhunuVoldemort'la paylaşmıştı o; sana bu yüzdendokunamadı. Güzelliklerle yaratılmış birine dokunmakonun gibilere acı verir."

Dumbledore pencereye konmuş bir kuşla ilgileniyorduşimdi; bu da Harry'ye gözlerini çarşafa silme olanağınısağladı. Kendini toparlayınca, "Ya görünmezlikpelerini?" dedi. "Onu bana kimin yolladığını biliyormusunuz?"

"Haa - onu baban bırakmıştı bana, hoşuna gider diyedüşündüm." Dumbledore'un gözleri parladı "Yararlışeyler... baban buradayken onu sırtına geçirir, mutfağagidip yiyecek bir şeyler aşırırdı."

"Bir şey daha var..."

"Bakalım bu neymiş?"

"Quirrell'ın söylediğine göre, Snape -"

"Profesör Snape, Harry."

"Evet, o. Quirrell'ın söylediğine göre, babamdan nefretettiği için benden de nefret ediyormuş. Doğru mu bu?"

"Doğrusu ikisi de birbirlerinden pek hoşlanmazlardı.Seninle Mr. Malfoy gibi. Günün birinde baban öyle bir

Page 359: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

şey yaptı ki, Snape onu hiç bağışlamadı."

"Ne yaptı?"

"Onun hayatını kurtardı."

"Ne?"

Düşlere dalmış gibi, "Evet..." dedi Dumbledore. "Garipdeğil mi, insanların kafası nasıl çalışıyor? ProfesörSnape babana borçlu kalmayı kaldıramadı... O borcuödemek için de bütün bir yıl seni korumaktan perişanoldu. Babana nefretini artık huzur içinde hatırlayabilir..."

Harry anlamaya çalıştı bunu, ama kafası zonkluyordu,vazgeçti.

"Efendim, bir şey daha var..."

"Bir tek şey mi?"

"Taşı Ayna'dan nasıl çıkardım?"

"Hah, bak işte, bunu sorduğuna sevindim. Bu da benimparlak düşüncelerimden biriydi, ikimizin arasında kalsın,sakın kimseye söyleme. Taşı bulmak isteyen kişi -kullanmak isteyen değil, bulmak isteyen kişi- onu elegeçirebilirdi ancak; başkaları altın yapmakla ilgilenirdisadece, bir yandan da lıkır lıkır Yaşam İksiri içerdi.Beynim bazen şaşırtıyor beni... Hadi artık, bu kadarsoru yeter. Şekerlerini yemeye başla. Ah! Bertie Botts'unBin Bir Çeşit Fasulye Şekerlemesi! Yazık, gençliğimdeinsanın içini bulandıranlardan biri çıkmıştı kısmetime, ogünden sonra da ağzıma koymadım- ama şu herhaldegüvenlidir, ne dersin?"

Gülümseyerek açık kahverengi bir fasulye şekerlemesiattı ağzına. "Tüh!" dedi boğulurcasına, "Kulak kiriymiş!"

Page 360: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Yönetici Madam Pomfrey şirin bir kadındı, ama çokdüzenliydi.

"Beş dakikacık," diye yalvardı Harry.

"Kesinlikle olmaz."

"Profesör Dumbledore'u aldınız..."

"Elbette, o Okul Müdürü, ayrıcalığı var. Dinlenmengerek."

"Dinleniyorum, bakın, yatıyorum işte. N'olursunuz,Madam Pomfrey..."

"Ne yapalım, öyle olsun," dedi Madam Pomfrey. "Amasadece beş dakika."

Ron'la Hermione'yi içeri aldı.

"Harry!"

Hermione ona sarılmaya hazırdı yine, ama kendini tuttu,başı hâlâ ağrıdığı için de Harry memnun oldu buna.

"Ah, Harry, biz senin öleceğini- Profesör Dumbledoreöyle üzülmüştü ki -"

"Bütün okul bundan söz ediyor," dedi Ron. "Ne oldu,şunun doğrusunu anlatsana."

Gerçek öykünün inanılmaz söylentilerden çok dahagarip, çok daha heyecanlı olduğu ender durumlardanbiriydi bu. Harry her şeyi anlattı: Quirrell'ı, aynayı, taşı,Voldemort'u. Ron'la Hermione iyi dinleyicilerdi doğrusu;uygun yerlerde soluklarını tuttular. Harry Quirrell'ınsarığının altında ne olduğunu söyleyince, Hermioneçığlık atmaktan kendini alamadı.

Page 361: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Sonunda, "Demek taş yok artık," dedi Ron. "Flamel öyleölüp gidecek mi?"

"Ben de bunu sordum Dumbledore'a; dedi ki - nedemişti? - 'Düzenli bir kafa için ölüm de büyük birserüvenden başka bir şey değildir'.""Söylemiştim, kaçığın tekidir diye," dedi Ron.Kahramanının ne kadar çılgın olduğundan etkilenmişebenziyordu.

"Sizin ikinize ne oldu?" dedi Harry.

"Ben rahatça döndüm," dedi Hermione. "Ron'ugötürdüm -biraz zaman aldı bu- tam baykuşhaneyegidiyorduk ki, Giriş Salonu'nda Dumbledore'lakarşılaştık. Zaten biliyordu - 'Harry onun peşinde, öyledeğil mi?' dedi, üçüncü kata fırladı."

Ron, "Bu işi senin yapmanı mı istemişti yoksa?" dedi."Babanın pelerinini yollaması filan?"

"Ooo," diye patladı Hermione, "Öyle düşündüyse eğer -yani, demek istiyorum ki- korkunç bir şey bu -ölebilirdin."

Harry, düşünceli düşünceli, "Hayır," dedi. "Tuhaf biradam Dumbledore. Bana bir olanak sağlamak istedigaliba. Burada olup biten her şeyi biliyor, bu işekalkışacağımızın farkındaydı, bizi durduracağına gereklişeyleri öğretti, ipuçları verdi. Ayna'nın nasıl işlediğiniöğrenmem rastlantı değildi bana kalırsa. Eğerbecerebilirsem, Voldemort'la yüz yüze gelmemin hakkımolduğunu düşünüyordu..."

Page 362: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ron, "Anlaşıldı, Dumbledore'un üstüne yok," dedikeyifle. "Bana bak, yarın Yıl Sonu Şöleni var, ayağakalkmalısın. Puanlar toplandı, Slytherin kazandı elbet -son Quidditch maçını kaçırdın, sen olmayıncaRavenclaw bizi duman etti- ama yemekler harikadır."

O anda Madam Pomfrey daldı odaya.

"Neredeyse on beş dakika oldu," dedi kesin bir sesle."DIŞARI!"

Deliksiz bir uykudan sonra, Harry neredeyse bütünbütüne iyileşti.

Dünya kadar şeker kurusunu sıralamakla uğraşanMadam Pomfrey'e, "Şölene gitmek istiyorum," dedi."Gidebilirim, değil mi?"

"Profesör Dumbledore gidebileceğini söyledi." MadamPomfrey'e bakılırsa, Profesör Dumbledore bu işlerinşakaya gelmeyeceğinden habersizdi. "Bir başkaziyaretçin daha var."

"Güzel," dedi Harry. "Kim?"

Daha "Kim?" diye sorarken Hagrid süzüldü kapıdan. Nezaman bir odaya girse, olduğundan da büyükgörünüyordu. Harry'nin yanına oturdu, ona şöyle birbaktı, sonra gözyaşlarına boğuldu.

Yüzünü ellerine gömüp, "Bütün - bunlar - benim -yüzümden!" diye hıçkırdı. "Fluffy'yi nasıl atlatacağınıben söyledim o alçağa! Ben söyledim! Bir tek bunubilmiyordu, onu da ben söyledim! Ölebilirdin! Bir ejderhayumurtası uğruna! Bir daha ağzıma içki koymayacağım!

Page 363: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

En iyisi, atsınlar beni buradan, bir Muggle olarakyaşayayım!"

Hagrid'in sakalından yaşlar süzülerek acı ve pişmanlıklaböylesine sarsıldığını görünce şaşırmıştı Harry."Hagrid!" dedi. "Hagrid, nasıl olsa bir yolunu bulupöğrenecekti, burada Voldemort'dan söz ediyoruz, sensöylemesen bile nasıl olsa öğrenecekti."

"Ölebilirdin!" diye hıçkırdı Hagrid. "Onun adını da sakınsöyleme!"

"VOLDEMORT!" diye bağırdı Harry; Hagrid öyle korktuki, ağlamayı kesti hemen. "Karşı karşıya geldim onunla,adını da söylüyorum işte. Keyfin yerine gelsin, Hagrid,taşı kurtardık, yok oldu, artık onu kullanamaz. BirÇikolatalı Kurbağa al, bende dünya kadar var..."

Hagrid, elinin tersiyle burnunu silerek, "Şimdihatırladım," dedi. "Sana bir armağanım var."

Harry, "Senin o ünlü sandviçlerden mi yoksa?" dedikorkuyla. Hagrid belli belirsiz kıkırdadı.

"Değil. Onarmam için Dumbledore dün izin verdi bana.İzin vereceğine sepetleyebilirdi de - neyse, bunugetirdim..."

Deri ciltli, güzel bir kitaba benziyordu bu. Harry meraklaaçtı kapağını, içi büyücü fotoğraflarıyla doluydu.Annesiyle babası her sayfadan gülümseyerek elsallıyorlardı ona.

"Annenle babanın bütün eski okul arkadaşlarınabaykuşlar yolladım, onlardan fotoğraf istedim... Sendehiç olmadığını biliyordum... Beğendin mi?"

Page 364: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Konuşamıyordu Harry, ama Hagrid anlıyordu.

Harry yıl sonu şölenine tek başına indi o gece. MadamPomfrey, bütün titizliğiyle, onu tepeden tırnağa bir dahaincelemiş, Harry de biraz gecikmişti; Büyük Salonçoktan dolmuştu. Yedi yıl üst üste Okul Kupası'nıkazandığı için, Slytherin'in yeşil gümüş renkleriyledonatılmıştı. Yüce Masa'nın arkasındaki duvara üstündeyılan resmi olan koca bir bayrak asılmıştı boydan boya.

Harry girince önce bir sessizlik çöktü ortaya, sonraherkes bir ağızdan konuşmaya başladı. Harry,Gryffindor masasında Ron'la Hermione'nin arasınaoturdu, herkesin ayağa kalkarak kendisine bakmasınaaldırmıyormuş gibi görünmeye çalıştı.

Neyse ki, Dumbledore'un da gelmesi uzun sürmedi.Mırıltılar kesildi.

Dumbledore,

"Bir yıl daha geçti!"

dedi neşeyle.

"Şimdi bu güzel yemekleri yemeye başlamadan önceihtiyar bir adamın gevezelikleriyle sıkacağım sizi.Ne yıldı ama! Dilerim kafalarınızın içi geçen yılagöre biraz daha dolmuştur... Gelecek ders yılıbaşlamadan önce onları boşaltmak, yenilemek içinönünüzde koca bir yaz var...”

Page 365: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Şimdi, anladığım kadarıyla, Okul Kupası verilecek.Puanlar şöyle: Dördüncü sırada, üç yüz on ikipuanla Gryffindor; üçüncü sırada, üç yüz elli ikipuanla Hufflepuff; ikinci sırada, dört yüz yirmi altıpuanla Ravenclaw; Slytherin'in de dört yüz yetmişikipuanı var."

Slytherin masasından bir çığlık ve alkış kasırgası koptu.Harry, Draco Malfoy'un elindeki saplı kadehi masayavurduğunu görebiliyordu, iç bulandırıcı bir görünümdübu.

"Evet, evet, Slytherin başarılıydı,"

dedi Dumbledore.

"Ama son olayları da göz önüne almamız gerekiyor."

Odaya sessizlik çöktü birden bire. Slytherin'leringülümsemeleri dudaklarında donar gibi oldu.

"Öhö öhö,"

dedi Dumbledore.

"Şimdi son puanları da ekleyelim. Bakalım... Evet...”"Önce - Mr. Ronald Weasley'ye..."

Page 366: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ron mosmor kesildi; güneşte perişan olmuş birpatlıcana benziyordu şimdi.

"... Hogwarts'ın uzun yıllardır tanık olduğu enbaşarılı satranç oyunu için, Gryffindor'a elli puanveriyorum."

Büyülü tavan Gryffindor'ların çığlıklarından az kalsınhavalanacaktı; tepelerindeki yıldızlar bile titriyordusanki. Percy'nin öteki sınıf başkanlarına, "Benimkardeşim o!" diye böbürlenmesi işitilebiliyordu. "Enküçük kardeşim! McGonagall'ın dev satrancını boydanboya geçti!"

Sonunda yine sessizliğe büründü salon.

"Sonra - Miss Hermione Granger'a... alevlerle karşıkarşıya kaldığı anda bile soğuk kanlılığınıyitirmeden mantığını kullandığı için, Gryffindor'aelli puan daha veriyorum."

Hermione kollarına gömdü yüzünü. Harry onun hüngürhüngür ağlamakta olduğunu düşünüyordu. MasadakiGryffindor'lar kendilerinden geçmişlerdi - yüz puanbirden kazanmışlardı.

"Daha sonra - Mr. Harry Potter'a..."

dedi Dumbledore. Odada çıt çıkmıyordu şimdi.

Page 367: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"... kararlılığı ve olağanüstü cesareti için,Gryffindor'a altmış puan veriyorum.”

Kopan şamata kulakları sağır edecek türdendi. Toplamayapmayı becerenler Gryffindor'un puanlarının şimdi dörtyüz yetmiş ikiye yükseldiğini fark etmişlerdi - Slytherin'inpuanlarına eşitti bu. Okul Kupası için beraberekalmışlardı - Dumbledore Harry'ye bir puan dahaverseydi...

Elini kaldırdı Dumbledore. Oda yeniden sessizliğegömüldü.

Dumbledore, gülümseyerek,

"Türlü türlü cesaret vardır,"

dedi.

"Düşmanlarımıza karşı koymak yürek ister, amadostlarımıza karşı koymak da yürek ister. Bu yüzdenMr. Neville Longbottom'a da on puan veriyorum."

Gryffindor masasından yükselen gürültü öylesineyüksekti ki, o anda dışarıdan geçen biri, Büyük Salon'dapatlama olduğunu sanabilirdi. Harry, Ron ve Hermioneayağa kalkıp çığlıklar atmaya başladılar; Neville ise,şoktan bembeyaz kesilmiş, kendisini kucaklayanlarınarasında kaybolmuştu. Gryffindor'a hiç bu kadar puankazandırmamıştı daha önce. Harry, çığlık çığlığa,

Page 368: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Ron'un böğrünü dürterek Malfoy'u gösterdi; Malfoy,sanki kendisine Beden-Kilitleme büyüsü yapılmış gibi,dehşet içinde kaskatı kesilmişti.

Ravenclaw'la Hufflepuff öğrencileri de Slytherin'ingeçilmesini kutluyorlardı; alkışlar arasında,

"Bu demektir ki,"

diye seslendi Dumbledore,

"salonun süslemelerinde değişiklik yapmamızgerek."

Ellerini çırptı. Bir anda yeşiller kızıla, gümüşler altınadönüştü; büyük yılan resmi ortadan yok oldu, onunyerini aslan aldı. Snape, zoraki bir gülümsemeyleProfesör McGonagall'ın elini sıkıyordu. Harry'le gözgöze geldiler, Harry onun duygularında en ufak birdeğişiklik bile olmadığını hemen anladı. Buna aldırmadıbile. Gelecek yıl yaşam sıradan bir yaşam olacaktı- artıkHogwarts'ta ne kadar sıradan olabilirse...

Harry'nin yaşamındaki en güzel geceydi bu, Quidditch'tekazandıkları geceden de, Noel gecesinden de, dağifritini yere serdikleri geceden de güzeldi... Bu geceyihiç, ama hiç unutmayacaktı.

Harry daha sınav sonuçlarının açıklanacağınıunutmuştu; sonuçlar açıklanınca hatırladı bunu. O da,Ron da iyi notlarla sınıfı geçtiklerini öğrenince çokşaşırdılar. Hermione, elbette, sınıf birincisi olmuştu.

Page 369: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

Neville bile kıl payı kurtarmıştı durumu, İksirden aldığıkötü notu Bitkibilim'deki başarısıyla dengelemişti. Kötüolduğu kadar da ahmak biri olan Goyle'un okuldanatılacağını sanıyorlardı, ama o da geçmişti. Bunaüzüldüler, ama Ron'un dediği gibi, yaşamdı bu, insanınher dileği gerçekleşmiyordu.

Dolaplar bir anda boşaltıldı, sandıklar, bavullarhazırlandı; Neville'in kurbağası tuvaletlerin bir köşesindebulundu; tatilde büyü yapılmamasını belirten yazılıuyarılar dağıtıldı bütün çocuklara (Fred Weasley,üzüntüyle, "Bunu vermeyi de hiçbir yıl sektirmiyorlar,"dedi); Hagrid onları gölün karşı kıyısına geçirecekkayıklar filosuna götürdü; Hogwarts Ekspresi'ne bindiler;yolculuk boyunca, çevrelerindeki görünüm yeşerip dahadüzenli bir biçime girdikçe, konuştular, güldüler; Mugglekentlerinden hızla geçerken Bertie Botts'un Bin Bir ÇeşitFasulye Şekerlemesi'nden yediler; büyücü cüppeleriniçıkarıp yeleklerini, ceketlerini giydiler; sonunda King'sCross İstasyonu'nda Peron Dokuz Üç Çeyrek'e girdiler.

Perondan ayrılmaları epey uzun sürdü. İhtiyar bir bekçiduruyordu turnikenin başında, duvardan hep birliktegüm diye fırlayıp çıkmasınlar, Muggle'ları korkutmasınlardiye onları ikişer üçer geçirdi.

"Bu yaz gelip biraz bizde kalın," dedi Ron, "ikiniz de -size baykuş yollarım."

"Sağol," dedi Harry. "Böyle bir şey benim de hoşumagider."

Ana kapıdan, itiş kakışlar arasında, Muggle'lardünyasına yeniden adım attılar. Şöyle bağıranlar oldu:

Page 370: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Hoşçakal, Harry!""Görüşürüz, Potter!"

Ron, sırıtarak, "Hâlâ ünlüsün," dedi.

"Gideceğim yerde ün mün para etmiyor," dedi Harry.

Ana kapıdan üçü birlikte çıktılar - Harry, Ron, Hermione.

"İşte orada, anne, işte orada, bak!"

Ginny Weasley'di bu, Ron'un kız kardeşi; ama Ron'ugöstermiyordu.

"Harry Pooter!" diye ciyakladı. "Bak, anne, görebiliyorum-"

"Kapa çeneni, Ginny, parmakla göstermek ayıptır."

Mrs. Weasley onlara gülümsedi.

"Yoğun bir yıl mıydı?" diye sordu.

"Çok!" dedi Harry. Tatlıyla kazağa teşekkürler, Mrs.Weasley."

"Bir şey değil, yavrum."

"Hazır mısın?"

Vernon Enişte'ydi bu, hâlâ mosmordu yüzü, hâlâbıyıklıydı; sıradan insanlarla dolu bir istasyondaHarry'nin kafes içinde bir baykuş taşıyacak kadarumursamaz olmasına kızmıştı. Arkasında PetuniaTeyze'yle Dudley duruyordu, ikisi de Harry'yi görmektendehşete kapılmışa benziyorlardı.

"Siz Harry'nin ailesi olmalısınız!" dedi Mrs. Weasley.

Page 371: Harry Potter ve Felsefe Ta± - J. K. Rowling

"Öyle sayılabilir," dedi Vernon Enişte. "Çabuk ol, çocuk,bütün gün seni bekleyecek değiliz." Yürüdü gitti.

Harry, Ron'la Hermione'ye son bir söz söylemek içindurdu.

"Yaz sonunda görüşürüz öyleyse."

Hermione, Vernon Enişte'nin arkasından kararsızcabakarak, "Dilerim...şey- güzel bir tatil geçirirsin," dedi -Bir insanın nasıl bu kadar sevimsiz olabileceğine akılerdiremiyordu.

"Geçireceğim” dedi Harry; yüzüne yayılan sırıtmaarkadaşlarını şaşırttı. "Evde büyü yapmamızın yasakolduğunu onlar bilmiyor ki. Bu yaz Dudley'le çok, amaçok eğleneceğim..."