187
2000-2005 OKUMALARIM DİZİN Hisar, Abdülhak Şinasi; Çamlıcadaki Eniştemiz Hisar, Abdülhak Şinasi; Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği Hisar, Abdülhak Şinasi; Fahim Bey ve Biz Binyazar, Adnan; Masalını Yitiren Dev Altan, Ahmet; İsyan Günlerinde Aşk Tanpınar, Ahmet Hamdi; Yahya Kemal Tanpınar, Ahmet Hamdi; Beş Şehir, Ed. M.Fatih Andi Tanpınar, Ahmet Hamdi; Bütün Öyküleri Tanpınar, Ahmet Hamdi; Huzur Tanpınar, Ahmet Hamdi; Mahur Beste Tanpınar, Ahmet Hamdi; Sahnenin Dışıdakiler Tanpınar, Ahmet Hamdi; Saatleri Ayarlama Enstitüsü Tanpınar, Ahmet Hamdi; Aydaki Kadın Tanpınar, Ahmet Hamdi; Şiirler Tanpınar, Ahmet Hamdi; 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi Tanpınar, Ahmet Hamdi; Edebiyat Üzerine makaleler, Tanpınar, Ahmet Hamdi; Şiirler Miskioğlu, Ahmet; Sait Faik Sosyal, Ahmet; Ece Ayhan Ümit, Ahmet; Aşk Köpekliktir Yorulmaz, Ahmet. Savaşın Çocukları: Giritten Sonra Ayvalık Yorulmaz, Ahmet; Kuşaklar ya da Ayvalık Yaşantısı Yorulmaz, Ahmet; Giritten Cunda’ya ya da Bir Aşkın Anatomisi Gündüz, Aka (Enis); Dikmen Yıldızı Akatlı, Füsun/Sökmen, Müge Gürsoy, Haz. Bilge Karasu Aramızda Botton, Alain de; Proust Nasıl Yaşamınızı Değiştirebilir? Botton, Alain de; Romantik Hareket: Seks, Alışveriş ve Roman Botton, Alain de; Seyahat Sanatı Botton, Alain de; Öp ve Anlat Botton, Alain de; Felsefenin Tesellisi Dister, Alain; Rock Çağı Sokal, Alan/Bricmont, Jean; Son Moda Saçmalar McNtryre, Alasdair; Varoluşçuluk Manguel, Alberto, Okumanın Tarihi Manguel, Alberto; Palmiyelerin Altında Stevenson Işıklı, Alpaslan; Said Nursi, Fethullah Gülen ve ‘Laik’ Sempatizanları Kabacalı, Alpay; A’dan Z’ye Yaşar Kemal Delcambre, Anne-Marie; Allah’ın Resülü Hz. Muhammed Tyler, Anne; Yıllar Merdiveni Giddens, Anthony; Elimizden Kayıp Giden Dünya Giddens, Anthony; Tarihsel Materyalizmin Çağdaş Eleştirisi Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1880-1884 Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1885-1886 Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1886 Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1887 Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1888-1891 Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1891-1893 Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1893-1895 Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1895-1900 Çehov, Anton; Tütünün Zararları, Bir Evlenme Teklifi, Sayfiyede Bir Yaz, Ayı Çehov, Anton; Ivanov Çehov, Anton; Bütün Oyunları 1 (İvanov/Vanya Dayı/Vişne Bahçesi), Çehov, Anton; Bütün Oyunları 2 (Ormancini/Martı/Üç Kızkardeş) Roy, Arundhati; Ya Çek Defteri, Ya Cruis Füzesi Bezirci, Asım; Sebahattin Ali

Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

2000-2005 OKUMALARIMDİZİN

Hisar, Abdülhak Şinasi; Çamlıcadaki EniştemizHisar, Abdülhak Şinasi; Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği

Hisar, Abdülhak Şinasi; Fahim Bey ve BizBinyazar, Adnan; Masalını Yitiren Dev

Altan, Ahmet; İsyan Günlerinde AşkTanpınar, Ahmet Hamdi; Yahya Kemal

Tanpınar, Ahmet Hamdi; Beş Şehir, Ed. M.Fatih AndiTanpınar, Ahmet Hamdi; Bütün Öyküleri

Tanpınar, Ahmet Hamdi; HuzurTanpınar, Ahmet Hamdi; Mahur Beste

Tanpınar, Ahmet Hamdi; Sahnenin DışıdakilerTanpınar, Ahmet Hamdi; Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Tanpınar, Ahmet Hamdi; Aydaki KadınTanpınar, Ahmet Hamdi; Şiirler

Tanpınar, Ahmet Hamdi; 19. Asır Türk Edebiyatı TarihiTanpınar, Ahmet Hamdi; Edebiyat Üzerine makaleler,

Tanpınar, Ahmet Hamdi; ŞiirlerMiskioğlu, Ahmet; Sait FaikSosyal, Ahmet; Ece Ayhan

Ümit, Ahmet; Aşk KöpekliktirYorulmaz, Ahmet. Savaşın Çocukları: Giritten Sonra Ayvalık

Yorulmaz, Ahmet; Kuşaklar ya da Ayvalık YaşantısıYorulmaz, Ahmet; Giritten Cunda’ya ya da Bir Aşkın Anatomisi

Gündüz, Aka (Enis); Dikmen YıldızıAkatlı, Füsun/Sökmen, Müge Gürsoy, Haz. Bilge Karasu Aramızda

Botton, Alain de; Proust Nasıl Yaşamınızı Değiştirebilir?Botton, Alain de; Romantik Hareket: Seks, Alışveriş ve Roman

Botton, Alain de; Seyahat SanatıBotton, Alain de; Öp ve Anlat

Botton, Alain de; Felsefenin TesellisiDister, Alain; Rock Çağı

Sokal, Alan/Bricmont, Jean; Son Moda SaçmalarMcNtryre, Alasdair; Varoluşçuluk

Manguel, Alberto, Okumanın TarihiManguel, Alberto; Palmiyelerin Altında Stevenson

Işıklı, Alpaslan; Said Nursi, Fethullah Gülen ve ‘Laik’ SempatizanlarıKabacalı, Alpay; A’dan Z’ye Yaşar Kemal

Delcambre, Anne-Marie; Allah’ın Resülü Hz. MuhammedTyler, Anne; Yıllar Merdiveni

Giddens, Anthony; Elimizden Kayıp Giden DünyaGiddens, Anthony; Tarihsel Materyalizmin Çağdaş Eleştirisi

Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1880-1884Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1885-1886

Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1886Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1887

Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1888-1891Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1891-1893Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1893-1895Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1895-1900

Çehov, Anton; Tütünün Zararları, Bir Evlenme Teklifi, Sayfiyede Bir Yaz, AyıÇehov, Anton; Ivanov

Çehov, Anton; Bütün Oyunları 1 (İvanov/Vanya Dayı/Vişne Bahçesi),Çehov, Anton; Bütün Oyunları 2 (Ormancini/Martı/Üç Kızkardeş)

Roy, Arundhati; Ya Çek Defteri, Ya Cruis FüzesiBezirci, Asım; Sebahattin Ali

Page 2: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Atatürk, Gazi Mustafa Kemal; Söylev, Cilt I-II. Ed. Hıfzı Veldet VelidedeoğluKöksal, Aydın; Dil ve Ekin

Tunç, Ayfer; Taş-Kağıt-MakasDevecioğlu, Ayşegül; Kuş Diline Öykünen

Sarısayın, Ayşe; Yorgun Anılar ZamanıDurakbaşa, Ayşe; Halide Edip

Erhat, Azra; Osmanlı Münevverinden Türk AydınınaÜryan, Baba Tahir; Aşk Çırılçıplak

1.Doğu Halkları Kurultayı. Belgeler 1,2. Ed. Nurer UğurluArslan, Emre/Buğra, A./Aydın, Z./Çulhaoğlu, M./ Yalman, G.L./ Hasgüler, M./Öngen, T./Savran, S./Türkay; M.

2000’li Yıllarda Türkiye 1. Sürekli Kriz Politikaları. Ed. Neşecan Balkan/Sungur SavranAkaya, Y./Arın, T./Dedeoğlu, S./Ercan, F./Gök, F./ Köse, A./Şenesen, S.Ü./Onaran, Ö./Oyan, O./Öncü,A./Özar,

S./Toksöz, G./Günlük, G;2000’li Yıllarda Türkiye. 2.Neoliberalizmin Tahribatı. Ed.Neşecan Balkan/Sungur Savran

Başarır, Başar; Çıktığınız Hevesle İninizOran, Baskın, Ed.; Türk Dış Politikası Cilt 1. 1919-1980Oran, Baskın, Ed.; Türk Dış Politikası Cilt 2. 1980-2001

Baudez, Claude/Sydney; Mayaların Kayıp ŞehirleriKunt, Bekin Sıtkı; Ayrı Dünya

Hooks, Bell; Feminizm Herkes İçindirHenri-Levy, Bernard; Entelektüelliğin ÖvgüsüRussell, Bertrand; Russell’dan Seçme Yazılar

Karasu, Bilge; Troya’da Ölüm VardıKarasu, Bilge; Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı

Karasu, Bilge; Göçmüş Kediler BahçesiKarasu, Bilge; Kısmet Büfesi

Karasu, Bilge; GeceKarasu, Bilge; Kılavuz

Bottero, Jean/Steve, Joseph; Evvel Zaman İçinde MezopotamyaMagee, Bryan; Felsefenin Öyküsü. Ed. Neil Lockely

Uzuner, Buket; Uzun Beyaz Bulut GeliboluCarriere, Jean-Claude/Delumeau, Jean/Eco, Umberto/Gould, Stephen Jay; Zamanların Sonu Üstüne Söyleşiler.

Ed. Catherin David/Frederic Lenoir/Philippe de TonnacCelal, Metin/Aydemir, Kadir; E 2004 Edebiyat Yıllığı

Üster, Celal, Haz; Yatağında Yalnız Mısın?Akaş, Cem, Haz.; Kavramlar ve Bağlamlar Arasında

Kavukçu, Cemil; Gemiler De AğlarmışKavukçu, Cemil; Suda Bulanık Oyunlar

Çapan, Cevat, Haz.; Yürekteki Ok. Dünyanın En Güzel Aşk ŞiirleriLindholm, Charles; İslami Ortadoğu

Horrocks, Christopher; Baudrillard ve MilenyumOkay, Cüneyd; Mavi Sürgüne Doğru. Halikarnas Balıkçısının Bilinmeyen Yılları

Çehov, Anton/Gorki, Maksim;YazışmalarÇulhaoğlu, Metin/Soyer, Cem; Solda “Sivil Toplum” Söylemi. Gerçekler ve Yanılsamalar

Robinson, Dave; Nietzsche ve PostmodernizmHarvey, David; Sosyal Adalet ve Şehir

Breton, David Le; Yürümeye ÖvgüGöksel Demirer/Tezcan E. Abay Ed.;Foster, J.B./ Dursun, C./Erdağı, B./ Robert, J; Ekoloji Politik

Özlü, Demir; Amerika 1954Madak, Didem; “Ah”lar Ağacı

Aksan, Doğan; Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, YarınıAksan, Doğan; Anadilimizin Söz Denizinde

Aksan, Doğan; Dil, Şu Büyülü Düzen…Cüceloğlu, Doğan; İyi Düşün Doğru Karar Ver

Cüceloğlu, Doğan; SavaşçıCüceloğlu, Doğan; İletişim Donanımları

Hofstadter, Douglas R.; Gödel, Escher, Bach: Bir Ebedi Gökçe BelikMorin, Edgar; Geleceğin Eğitimi İçin Gerekli Yedi Bilgi

Bolles, Edmund Blair; Galileo’nun Buyruğu. Ed. Edmond B.BollesSaid, Edward;Kış Ruhu, Ed. Tuncay Birkan

Said, Edward; Freud ve Avrupalı Olan. Ed. Christopher Bollas

Page 3: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Carr, Edward Hallet; Romantik SürgünlerIşın, Ekrem; A”dan Z”ye Ahmet Hamdi Tanpınar

Wright, Elizabeth; Lacan ve PostmodernizmBernheim, Emmanuele; Sustalı

Bernheim, Emmanuele; Onun KarısıBernheim, Emmanuele; Cuma Akşamı

Wood, Ellen Meiksins/Foster, John Bellamy; Marksizm ve Postmodern Gündem. Ed. E.M.Wood/J.B.FosterGeçtan, Engin; Hayat

Geçtan, Engin; Kimbilir?Öz, Erdal; Cam Kırıkları

Atasü, Erendiz; Bir Yaşdönümü RüyasıAtasü, Erendiz; Gençliğin O Yıkıcı MevsimiYıldızoğlu, Ergin; Geceyle “Gece” Arasında

Yeldan, Erinç; Küreselleşme Sürecinde Türkiye EkonomisiHemingway, Ernest; Çanlar Kimin İçin Çalıyor

Hemingway, Ernest; Irmağın ÖtesiHemingway, Ernest; İhtiyar Balıkçı

Hemingway, Ernest; Güneş Gene DoğarHemingway, Ernest; Silahlara Veda

Hemingway, Ernest; İşgal İstanbulu ve İki Dünya SavaşıHemingway, Ernest; Ya hep Ya

Hemingway, Ernest; Afrika”nın Yeşil TepeleriHemingway, Ernest; Kazanana Ödül yok

Hemingway, Ernest; Klimanjaro”nun KarlarıHemingway, Ernest; Hikayeler

Hemingway, Ernest; Kadınsız ErkeklerHemingway, Ernest; Denizin Değiştirdiği

Caldwell, Erksine; Geride kalan YıllarCaldwell, Erksine; Tütün YoluCaldwell, Erksine; Din Ticareti

Caldwell, Erksine; Bir Garip ZenciCaldwell, Erksine; Temmuz Vakası

Caldwell, Erksine; Belalı YerCaldwell, Erksine; Allaha Adanan Toprak

Göktulga, Fahri Celal; Bütün Hikayeler, Ed. Mustafa BaydarAtay, Falih Rıfkı; Çankaya 1,2,3,4,5

Atila, Fatih; Ölü CanlarAndaç, Feridun; Adalet Ağaoğlu Kitabı

Savater, Fernando; Yaşam SorularıNaci, Fethi; Reşat Nuri”nin Romancılığı

Naci, Fethi; Bir Hikayeci: Sait Faik,Kazan, Frances; Halide Edip ve Amerika

Xingjian, Gao; Ruh DağıGamov, George; Bay Tompkins”in Serüvenleri

Myerson, George; Ekoloji ve Postmodernizmin SonuRitzer, George; Toplumun McDonaltlaştırılması

Corm, Georges; Doğu-Batı Hayali KırılmaJean, Georges; Yazı İnsanlığın Belleği

Bessiere, Gerard; İsa beklenmedik Tanrı, Ed. Orçun TürkayNerval, Gerard de; Aurelia: Rüya ve Yaşam

Deleuze, Gilles; Proust ve GöstergelerManganelli, Giorgio; Centuria

Aytaç, Gürsel; Genel Edebiyat BilimiKorat, Gürsel; Kristal Bahçe

Adıvar, Halide Edip; Mor Salkımlı Ev, Ed. Mehmet Kalpaklı, Gülbün TürkgeldiAdıvar, Halide Edip; Handan

Adıvar, Halide Edip; Ateşten GömlekAdıvar, Halide Edip; Türkün Ateşle İmtihanı

Adıvar, Halide Edip; Vurun KahpeyeAdıvar, Halide Edip; Sinekli Bakkal

Halikarnas Balıkçısı; BE 7: Ötelerin Çocukları

Page 4: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Halikarnas Balıkçısı; Deniz GurbetçileriHalikarnas Balıkçısı; BE 14: Anadolu EfsaneleriHalikarnas Balıkçısı; BE 15: Anadolu Tanrıları

Halikarnas Balıkçısı; BE 3: Mavi SürgünHalikarnas Balıkçısı; BE 17: Parmak Damgası

Halikarnas Balıkçısı; BE 1: Aganta Burina BurinataHalikarnas Balıkçısı; BE 4: Merhaba Anadolu

Hüseyni, Halit; Uçurtma AvcısıKakınç, Halit; Sultan Galiyev ve Milli KömünizmBlumenberg, Hans; Gemi batıyor, SeyrediyorlarZimmermann; Hans Dietrich,Yazınsal İletişim

Duerr, Hans Peter; Çıplaklık ve UtançÖztoprak, Hasan; İmkansız Aşk

Hece Dergisi, Ahmet Hamdi Tanpınar Özel SayısıLefebvre, Henri; Modern Dünyada Gündelik Hayat

Troyat, Henri; ÇehovHerakleitos, Alova; Kırık TaşlarYavuz, Hilmi; Yolculuk Şiirleri

Balzac, Honore de; Louis LambertBalzac, Honore de; Vadideki ZambakBalzac, Honore de; Cesar Birotteau

Balzac, Honore de; Köy PapazıBalzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair

Balzac, Honore de; Goriot BabaBalzac, Honore de; Çölde İhtiras

Balzac, Honore de; Otuz Yaşındaki KadınBalzac, Honore de; Tefeci Gobseck- Üç Öykü

Balzac, Honore de; Bilinmeyen Başyapıt/Kırmızı HanBalzac, Honore de; Top Oynayan Kedi Mağazası

Balzac, Honore de; Tuhaf ÖykülerBalzac, Honore de; Albay Chabert

Balzac, Honore de; Köylü İsyanı (ŞuanlarBalzac, Honore de; Tours PapazıBalzac, Honore de; Tılsımlı Deri

Balzac, Honore de; Eugene GrandetBalzac, Honore de; Altın Gözlü Kız

Balzac, Honore de; Köy HekimiBalzac, Honore de; Mutlak Peşinde

Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 2. Taşralı Bir Büyük Adam Paris”teBalzac, Honore de; Nucingen Bankası

Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 3. Bir Yaratıcının ÇektikleriReeves, Hubert; Boşluk

Yıldırım, İbrahim; Bıçkın ve Orta Halli. Cinayet, Ülke CinnetYıldırım, İbrahim; Hassas Ruhlar, Şikayetçi Aşklar

Arsel, İlhan; Kuran”ın Eleştirisi 1,2Arsel, İlhan; Kuran”ın Eleştirisi

Yılmazer, İlyas; Sel Sorununa Kalıcı ÇözümAral, İnci; Gölgede Kırk Derece

Aral, İnci; MorAral, İnci; Taş ve Ten

Nemirovski, İrene; Bir Yazarın Romanı (Anton Çehov”un Yaşam ÖyküsüAttali, Jacques; 21.Yüzyıl Sözlüğü

Derrida, Jacques; Marx’ın HayaletleriParla, Jale; Don Kişot’dan Bugüne Roman

Sancak, Jale; Sürgün MeleklerMonaco, James; Bir Film Nasıl Okunur?

Collins, Jeff; Heidegger ve NazilerFox, Jeremy; Chomsky ve Küreselleşme

Banville, John; AthenaFoster, John Bellamy; Marx’ın Ekolojisi:Materyalizm ve Doğa

Heaton, John M.; Wittgenstein ve Psikanaliz

Page 5: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Cruz, Julio Buquero; Mezbahanın MimarisiÖkten, Kaan H.; Heidegger ve Üniversite

Yılmaz, Kaan, Söy.; Görünmez Adam “Tahsin Yücel KitabıKandiyoti, Deniz/Saktanber, Ayşe; Kültür Fragmanları

Tahir, Kemal; Göl İnsanlarıTahir, Kemal; Sağırdere

Tahir, Kemal; Esir Şehrin İnsanlarıTahir, Kemal; Kördüman

Koray, Kenan Hulusi; Beşer Dakikalık HikayelerKoray, Kenan Hulusi; Osmanoflar, Ed. İnci Enginün,

Doğan Yayınları, 2004Çeşitli Yazarlar; Kitap-lık Dergisi

Oran, Baskın; Ed. Türk Dış Politikası Cilt 1:1919-1980Sterne, Laurence; Tristram Shandy.Beyefendinin Hayatı ve Görüşleri

Lipson, Leslie; Uygarlığın Ahlaki BunalımlarıErbil, Leyla/Horasan, Mustafa; Cüce

Althusser, Louis; Marx İçinCeline, Louis-Ferdinand; Gecenin Sonuna Yolculuk

Yesari, Mahmut; ÇullukGorki, Maksim/Korolenko, V./Kuprin, A.,vd; Çağdaşlarının Anılarıyla Anton Çehov

Proust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: MahpusProust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: Albertine Kayıp

Proust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: Yakalanan ZamanProust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: Swann’ların TarafıProust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: Guarmentes Tarafı

Proust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: Çiçek Açmış Genç Kızların GölgesindeProust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: Sodom ve Gomora

Morgan, Marlo; Bir Çift YürekRıfat, Mehmet; Honore de Balzac

Doğan, Mehmet Can; A’dan Z’ye Asaf Halet ÇelebiEroğlu, Mehmet; Kusma Kulübü,

Doğan, Mehmet H.; 2000 Şiir Yıllığı,Doğan, Mehmet H.; 2001 Şiir Yıllığı

Doğan, Mehmet H.; Yüzyılın Türk Şiiri 1900-2000, c.I-II-IIIDoğan, Mehmet H.; YKY 2002 Şiir YıllığıDoğan, Mehmet H.; YKY 2003 Şiir Yıllığı

Tekin, Mehmet; Haz.Peyami Safa İle SöyleşilerSaçlıoğlu, Mehmet Zaman; A’dan Z’ye Melih Cevdet Anday

Esendal, Memduh Şevket; BE 6: Veysel ÇavuşEsendal, Memduh Şevket; BE 7: Bir Kucak ÇiçekEsendal, Memduh Şevket; BE 8: İhtiyar Çilingir

Esendal, Memduh Şevket; BE 9: Hava ParasıEsendal, Memduh Şevket; BE 10: Bizim Nesibe

Esendal, Memduh Şevket; BE 11: KelepirEsendal, Memduh Şevket; BE 12: Gödeli Mehmet

Esendal, Memduh Şevket; BE 14: Güllüce Bağları YolundaEsendal, Memduh Şevket; BE 15: Gönül Kaçanı Kovalar

Esendal, Memduh Şevket; BE 17: Kızıma MektuplarEsendal, Memduh Şevket; BE 13: MirasEsendal, Memduh Şevket; BE 3: Otlakçı

Esendal, Memduh Şevket; BE 1: Ayaşlı ve KiracılarıEsendal, Memduh Şevket; BE 2: Vassaf Bey

Esendal, Memduh Şevket; BE 4: Mendil AltındaEsendal, Memduh Şevket; BE 5: Sahan Külbastı

Mengi, Ayşegül/Keleş, Ruşen; İmar Hukukuna GirişDavies, Merrylwyn; Darwin ve Fundamentalizm

Aydoğan, Metin; Yeni dünya Düzeni: Kemalizm ve Türkiye 2Aydoğan, Metin; Yeni dünya Düzeni: Kemalizm ve Türkiye 1

Kaçan, Metin; Adalara VapurHardt,M./Negri, A; İmparatorluk

Cunningham, Michael, Saatler

Page 6: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Löwy, Michael; Dünyayı Değiştirmek ÜzerineLequenne, Michel; Marksizm ve EstetikBakhtin, Mikhail; Karnavaldan Romana

Kırıkkanat, Mine G.; Bir Gün, GeceKuntay, Mithat Cemal; Üç İstanbul

Özünal, Mucize; Alayın KızlarıGülsoy, Murat; Bu Filmin Kötü Adamı Benim

Mungan, Murathan; Çador,Yalçın, Murat; İma Kılavuzu

Kutlu, Mustafa; Tufandan ÖnceKutlu, Mustafa; Rüzgarlı Pazar

Onaran, Mustafa Şerif; A’dan Z’ye Cahit KülebiSönmez, Mustafa; Gelir Uçurumu

Uyguner, Muzaffer; Halide Edip AdıvarUyguner, Muzaffer; Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Uyguner, Muzaffer; Reşat Nuri GüntekinUyguner, Muzaffer; Memduh Şevket Esendal

Uyguner, Muzaffer; Sabahattin AliUyguner, Muzaffer; Sait Faik AbasıyanıkÖrik, Nahid Sırrı; BH 2: Kırmızı ve SiyahÖrik, Nahid Sırrı; Sultan Hamid Düşerken

Örik, Nahid Sırrı; KıskanmakÖrik, Nahid Sırrı; BH 1: San’atkarlar

Örik, Nahid Sırrı; BH 3: Eve Düşen Yıldırımİpşiroğlu, Nazan; Alımlama: ResimCook, Nicholas; Müziğin ABC’si

Michel, Nicholas; Emilie’nin Son YolculuğuStavroulakis, Nicholas; Lavanta Lavanta

Behram, Nihat; MirasKaraer, Nihat; Tam Bir Muhalif: Refik Halit Karay

Güngörmüş, Nilüfer; Büyük AGüngörmüş, Nilüfer; A’dan Z’ye Sevim Burak

Akı, Niyazi; Yakup kadri KaraosmanoğluChomsky, Noam/ Herman, Edward S.; Medya Halka Nasıl Evet Dedirtir?

Geras, Norman; Marx ve İnsan DoğasıDuruel, Nursel; Cemal Süreya

Atay, Oğuz; BE 3: Oyunlarla YaşayanlarAtay, Oğuz; BE 7: Eylembilim

Atay, Oğuz; BE 1: TutunamayanlarAtay, Oğuz; BE 2: Tehlikeli Oyunlar

Atay, Oğuz; BE 6: GünlükAtay, Oğuz; BE 4: Korkuyu Beklerken

Atay, Oğuz; BE 5: Bir Bilim Adamının RomanıDemiralp, Oğuz; Kutup Noktası

Soysal, Mümtaz; Çürüyüşten DirilişeRenyi, Alfred; Matematik Üzerine Diyaloglar

Enzensberger, Hans Magnus; Sayı ŞeytanıEagleton, Terry; Estetiğin İdeolojisi

Troçki, Lev; Rus Devrimi Tarihi 1. Şubat DevrimiTroçki, Lev; Rus Devrimi Tarihi 2. Ekim Devrimi

Selkirk, Erol/Rosenblatt, Naomi/Wolvek-Pfister, Shey; Çizgilerle II.Dünya SavaşıLaborit, Henri; Evrenin Oluşumu

Morland, Dave, etc.; 21.Yüzyıl AnarşizmiÇoruhlu, Yaşar; Türk Mitolojisinin ABC’si

Martin,Hans-Peter/Schuman, Harald; Globalleşme TuzağıEco, Umberto; Beş Ahlak Yazısı

Nabizade Nazım; Ed. Necati BirinciTepeyran, Ebubekir Hazım; Küçük Paşa

Fahri, Bekir; JönlerSeyfettin, Ömer; En Güzel Hikayeler 1,2

Seyfettin, Ömer; Efruz Bey

Page 7: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Kaya, İ.Güven; Ömer SeyfettinAlangu, Tahir; Ömer Seyfeddin. Ülkücü Bir Yazarın Romanı

Caymaz, Onur; Bak Hala Çok Güzelsin,Kaygılı, Osman Cemal; Aygır FatmaKaygılı, Osman Cemal; Çingeneler

Baydar, Oya; Erguvan AğacıRossi, Paolo; Gemi batıyor, Seyreden Yok

Maurensig, Paulo; Tersine KanonStrathern, Paul; 90 Dakikada KonfüçyüsStrathern, Paul; 90 Dakikada SokratesStrathern, Paul; 90 Dakikada Platon

Strathern, Paul; 90 Dakikada AristotelesStrathern, Paul; 90 Dakikada Descartes

Strathern, Paul; 90 Dakikada KantStrathern, Paul; 90 Dakikada Hegel

Strathern, Paul; 90 Dakikada ShopenhauerStrathern, Paul; 90 Dakikada Nietzsche

Strathern, Paul; 90 Dakikada KierkegaardStrathern, Paul; 90 Dakikada Sartre

Strathern, Paul; 90 Dakikada WittgensteinAnderson, Perry; Postmodernitenin Kökenleri

Hoodbhoy, Pervez; İslam ve BilimBurke, Peter; Bilginin Toplumsal TarihiBurke, Peter; Tarihin Görgü Tanıkları

Coles, Peter; Einstein ve Tam Güneş TutulmasıColes, Peter; Hawking ve Tanrının Aklından Geçenler

Trifones, Peter Pericles;Umberto Eco ve FutbolSafa, Peyami; Sözde Kızlar

Safa, Peyami; Dokuzuncu Hariciye KoğuşuSafa, Peyami; Fatih-Harbiye

Safa, Peyami; Bir Tereddüdün RomanıSafa, Peyami; Biz İnsanlar

Safa, Peyami; Matmazel Noraliya’nın KoltuğuSafa, Peyami; Yalnızız

Mollon, Phil; Freud ve Sahte Anı SendromuKür, Pınar; Hayalet Hikayeleri

Korkmaz, Ramazan; Sabahattin Ali. İnsan ve EserKaray, Refik Halit; Memleket Hikayeleri

Karay, Refik Halit; Gurbet Hikayeleri ve Yeraltında Dünya VarKaray, Refik Halit; İstanbul’un Bir Yüzü

Girard, Rene; Romantik Hareket ve Romansal Hakikat,Girard, Rene; Şiddet ve Kutsal

Güntekin, Reşat Nuri; BE 14: Harabelerin ÇiçeğiGüntekin, Reşat Nuri; BE 1: Çalıkuşu

Güntekin, Reşat Nuri; BE 2: Dudaktan KalbeGüntekin, Reşat Nuri; BE 10: Damga

Güntekin, Reşat Nuri; BE 4: Akşam GüneşiGüntekin, Reşat Nuri; BE 12: Gizli El

Güntekin, Reşat Nuri; Bir Kadın DüşmanıGüntekin, Reşat Nuri; BE 21: Sönmüş Yıldızlar

Güntekin, Reşat Nuri; BE 22: Tanrı MisafiriGüntekin, Reşat Nuri; BE 5: Acımak

Güntekin, Reşat Nuri; BE 20: Olağan İşlerGüntekin, Reşat Nuri; BE 18: Leyla ile Mecnun

Güntekin, Reşat Nuri; Yeşil GeceGüntekin, Reşat Nuri; BE 23: Yaprak DökümüGüntekin, Reşat Nuri; BE 15: Kızılcık Dalları

Güntekin, Reşat Nuri; BE 13: GökyüzüGüntekin, Reşat Nuri; BE 8: Anadolu Notları I-II

Güntekin, Reşat Nuri; Eski HastalıkGüntekin, Reşat Nuri; BE 9: Ateş Gecesi

Page 8: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Güntekin, Reşat Nuri; BE 7: DeğirmenGüntekin, Reşat Nuri; Miskinler

Güntekin, Reşat Nuri; Son SığınakGüntekin, Reşat Nuri; Kan Davası

Güntekin, Reşat Nuri; Kavak YelleriPeffer, R.G.; Marksizm, Ahlak ve Toplumsal Adalet

Leppert, Richard; Sanatta Anlamın Görüntüsü.İmgelerin Toplumsal İşleviSennett, Richard; Karakter Aşınması

Sennett, Richard; Ten ve TaşEaglestone, Robert; Postmodernizm ve Holocaust’un İnkar Edilmesi

Musil, Robert; Niteliksiz Adam 1Young, Robert; Beyaz Mitolojiler

Droit, Roger-Pol; Düşünürlerin EşliğindeEtienne, Roland/Françoise; Antik Yunan: Bir Kentin Anatomisi

Munck, Ronaldo; Marx@2000Keleş, Ruşen; Kentleşme Politikası,

Jacoby, Russell; Yenilginin DiyalektiğiAltınsay, Saba; Kritimu

Ali, Sabahattin; BE 4: Yeni DünyaAli, Sabahattin; BE 8: Sırça KöşkAli, Sabahattin; BE 5: DeğirmenAli, Sabahattin; BE 6: Kağnı-Ses

Ali, Sabahattin; BE 3: İçimizdeki ŞeytanAli, Sabahattin; BE 2: Kürk Mantolu Madonna

Ali, Sabahattin; BE 1: Kuyucaklı YusufErtem, Sadri Etem; Çıkrıklar Durunca

Abasıyanık, Sait Faik; BE 1: Semaver/SarnıçAbasıyanık, Sait Faik; BE 2: Şahmerdan/Lüzumsuz Adam

Abasıyanık, Sait Faik; BE 3: Medarı Maişet MotoruAbasıyanık, Sait Faik; BE 14. Mahalle Kahvesi/Havada Bulut

Abasıyanık, Sait Faik; BE 5: Kumpanya/Kayıp AranıyorAbasıyanık, Sait Faik; BE 6;: Havuz Başında/Son Kuşlar

Abasıyanık, Sait Faik; BE 7: Alemdağ’da Var Bir Yılan/Az Şekerli/Şimdi Sevişme VaktiAbasıyanık, Sait Faik; BE 8: Tüneldeki Çocuk/Mahkeme KapısıAbasıyanık, Sait Faik; BE 9: Balıkçının Ölümü/Yaşasın Edebiyat

Abasıyanık, Sait Faik; BE 10: Açık Hava Oteli/Konuşmalar MektuplarAbasıyanık, Sait Faik; BE 11: Müthiş Bir Tren/Çeviriler Uyarlamalar

Ağaoğlu, Samet; Bütün ÖyküleriBeckett, Samuel; Proust

Salgado, Sebastian; Ara Güler KoleksiyonuEnis, Selahaddin; Bataklık Çiçeği

Enis, Selahaddin; ZaniyelerÖzpalabıyıklar, Selahattin; A’dan Z’ye İlhan Berk,

Altun, Selçuk; Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelirİleri, Selim; Bu yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak

İleri, Selim; Yarın YapayalnızKaygusuz, Sema; Doyma Noktası

Uğurcan, Sema, Haz.; Doğumunun 100.Yılında Ahmed Hamdi TanpınarIşın, Ekrem, Haz.; Troya

Ağar, Sergun; Aşkın Samatya’sı Selanik’te KaldıWalia, Shelley; Edward Said ve Tarih Yazımı

Edgell, Stephen; SınıfSim, Stuart; Derrida ve Tarihin SonuSamancı, Suzan; Korkunun Irmağında

Acar, Süheyla; Dostluk Hüznü PaylaşmaktırYücel, Tahsin; Yalan

Yücel, Tahsin; Kumru ile KumruHalman, Talat Sait; A’dan Z’ye Yunus Emre

Spargo, Tamsin; Foucault ve Kaçıklık KuramıTimur, Taner; Türkler ve Ermeniler

Modleski, Tania, Haz.; Eğlence İncelemeleri

Page 9: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Ali, Tarık; Ayna KorkusuTunaya, Tarık Zafer; Siyasal Müesseseler ve Anayasa Hukuku

Altuğ, Taylan; Dile Gelen FelsefeKarataş, Temel; Yolağrısı

Eagleton, Terry; Postmodernizmin YanılsamalarıZeldin, Theodore; İnsanlığın Mahrem Tarihi

Fontane, Theodor; Effi Briest 1,2,3Koninck, Thomas de; Yeni Cehalet ve Kültür Problemi

Hauser, Thomas; Mark Twain HatırlıyorDery, Tibor; Eğlentili Bir Gömme Töreni

Dery, Tibor; DevUyar, Tomris/Ersen, Ali Arif; Güzel Yazı Defteri

Mataracı, Tuğrul; AğaçlarKiremitçi, Tuna; Bu İşte Bir Yalnızlık Var

Alptekin, Turan; Ahmet Hamdi Tanpınar. Bir Kültür Bir İnsanÖzakman, Turgut; Romantika

Özakman, Turgut; 19 Mayıs 1919: Atatürk Yeniden Samsun’da 1Özakman, Turgut; 19 Mayıs 1919: Atatürk Yeniden Samsun’da 2

Balibar, Etienne/Borne, Dominique/Copeau, Etienne; Dersimiz YurttaşlıkEr, Tülin; Bir Cemil Kavukçu Portresi

Tüysüzoğlu, Fatma/ Bektaş, Tolga; Ferahfeza Mucizesi: HuzurTodorov, Tzvetan; Poetikaya Giriş

Uçman, Abdullah/İnci, Handan; Bir Gül Bu KaranlıklardaYazan, Ümit Meriç; Babam Cemil Meriç

Türkali, Vedat; Kayıp RomanlarTürkali, Vedat; Güven 1,2

Çolak, Veysel; 2002 Şiir YıllığıÇolak, Veysel; 2003 Şiir Yıllığı,

Hehn, Victor; Üzüm ve İncirHugo, Victor; Seçme ŞiirlerPrevin, Victor; Mavi Fener

Nabokov, Vladimir; Edebiyat DersleriBlake, William; Masumiyet ve Deneyim ŞarkılarıRandall, William L.; Bizi ‘Biz’ Yapan Hikayeler

Saroyan, William; Tracy’nin KaplanıWoods, Alan/Grant, Ted; Aklın İsyanı: Marksist Felsefe ve Modern Bilim

Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 17: HikayelerKaraosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 4: Kiralık Konak

Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 2: Nur BabaKaraosmanoğlu, Yakup Kadri; Hüküm Gecesi

Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; Sodom ve GomoreKaraosmanoğlu, Yakup Kadri; YabanKaraosmanoğlu, Yakup Kadri; Ankara

Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; Bir SürgünKaraosmanoğlu, Yakup Kadri; Panorama

Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; Hep O ŞarkıKaraosmanoğlu, Yakup Kadri; Anamın Kitabı

Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; Gençlik ve Edebiyat HatıralarıKaraosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 15: Zoraki DiplomatKaraosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 16: Vatan YolundaKaraosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 13: Bir Serencam

Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 16: Politikada 45 YılKemal, Yaşar; Bir Ada Hikayesi 2. Karıncanın Su İçtiği,

Kemal, Yaşar; Bir Ada Hikayesi 3. Tanyeri HorozlarıKopan, Yekta; İçimde kim Var

Bener, Yiğit; Eksik TaşlarEcevit, Yıldız; Türk Romanında Postmodernist Açılımlar

Nadi, Yunus; Ali Galip HadisesiÖzden, Zafer; Film Eleştirisi,

AFA Yayınları, 2000İpşiroğlu, Zehra; Alımlama: Yazın

Page 10: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Zafer, Zeynep; Anton Çehov’un Öykü SanatıSaba, Ziya Osman; Bütün şiirleri: Bıraktığım İstanbulSaba, Ziya Osman; Konuşanlar Bir Hüzünle SesindeSaba, Ziya Osman; Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi

Serdar, Ziyaüddin; Thomas Kuhn ve Bilim Savaşları,Livaneli, Zülfü; Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm

Page 11: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

OKUMALARIM

Hisar, Abdülhak Şinasi; Çamlıcadaki Eniştemiz (BE 2). Bağlam Yayınları, 1996

Bu izlek (Hisar'ın belki tek izleği: kişisel dönüşüm, yani Fahim Beyin, Çamlıca’dakieniştenin, Nizami beyin açık batı etkisindeki züppe yaşantılarından doğu gizeminesığınmaları-kaymaları; bir de üç roman tipinin kaypak-güvenilmez, ama yazarcadoğallaştırılmış kaypak içyapıları), Hisar'ın tanıdığı tek kişiyi dönüp dönüp anlatmasıylailgili kuşkusuz.Onun çok öznel bakışı içerisinde hangi dünyaya ve nesnelerine tanıklık ettiğimiz çok tartışılır(İleri).Zamanı algılayış ve kurgulayışının Proust'la bir ilgisi yok. Okuyup okumadığını merakediyorum.O bozulan bir dünyanın önünde kendi altın çağına sığındı, sığına sığına da bu altın çağı altınçağ yaptı.Dilinin yer yer uzamın (kentin, Çamlıca'nın, adanın, bahçelerin) müziğini yakaladığını,yaşlanma ve ölümle ilgili 'tefekkürünün' zaman zaman bamteline dokundugunu saklayacakdeğilim. Ama ondaki inatçı, iknaya direnen, ergenlik öncesi duyarlığa kitlenmiş sımsıkılık,geçirimsizlik ve bunun doğurduğu bir tür tepeden 'eda' eyleyiş, en hoşgörülü okuru bile enazından sinirlendirebilir, benim gibi çatlatmasa da. Bence Hisar'in bir sıradışılık olarak özel bir yeri belki var, ama yazınımıza bir katkısı yok.

***

Hisar, Abdülhak Şinasi; Ali nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği, Ed. Selim İleri,Can Yayınları, 1994

1936'da yazilan bu son roman belki de Hisar'in en yetkin yapiıtı... Görü daha keskin, dil dahayetkin...Daha bir yazınla uğraşıldığı, yazın üzerine düşünüldüğü anlaşılıyor.Anlatıcı sorununa takılan Hisar için Belge'nin ilginç bir gözlemi var. O ben'in yerine çok kezbiz'i kaydırmıştır.İleri'nin baskı toplumundan delirerek kurtulan Hisar kahramanına ilişkin yorumu ise yeterinceinandırıcı değil.Vedat Günyol haklı bana kalırsa.

***

Hisar, Abdülhak Şinasi; Fahim Bey ve Biz (BE 1). Varlık Yayınları, 1996

Hisar'in ilk romanı. 1941'de yayımlanmış. Bu dördüncü baskısı... Lise yıllarında Urfa'da Naciabinin (Naci Ipek) Özlem Kitabevi’nden almıştım. Kaç yıl geçti. 35 yıl... Okumayı hep

Page 12: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

düşündüğüm, ilgimi çeken bir yazardı. Proust'la bağ kurulur, iç anlatı tekniği vurgulanır, anıve zaman üzerine düşünsel derinliğinden söz edilirdi.Tüm bunlardan sonra bir düşkırıklığından bile söz edemem. Çünkü ben ummadığım seyibulmadım açıkcası...Bence Hisar Hisar oluşunu kalburüstü bir soy ve çevreden alıyor. Bu seçkinliğini tümgeçkalmis soyluluk gibi tek tutamak ve sayrılık biçiminde yaşayan kibirli insan, kendiyarattığı imgenin ve kendinin tutkunu olarak kendi saplantısını geçmiş zaman kipinde çekereközeleştiriden yoksun, en küçük hesaplaşmayı bile yapmamış, yapamamis bir anlatı koyuyorortaya.Onun anımsadıkları iyi şeyler, o anımsadığına göre, öyleyse onun anımsadığı geçmiş iyi (altınçağ).Dili tutarsız, kurgusu tutarsız, dökülüyor, anlatıcı sorunlu, bu 41'de yazılmış... Uşakligil'e,öncekilere saygısızlık değil mi bu?Cumhuriyet'te bile gizli ağırlığı süren seçkinci kibir günümüze değin taşinmadı, hamsalak iriliufaklı kenterimiz ağzı açık ayran budalası gibi bu kendinden izinli kibirin kuyruğuna takılıponu bir halt sanmadı mı?Bence Hisar'ı Türk yazını içerisinde bir yere koymak yanlış...

***

Binyazar, Adnan; Masalını Yitiren Dev,Can Yayınları, 2001

Binyazar'ın çocukluk anıları çok açıdan etkileyici ve sürükleyici... Bir roman yapı sağlamlığıtaşımasa da belki iyi bir romandan daha önemli Masalını Yitiren Dev. Eline sağlık diyor,herkese okutmaya çalışıyorum. Bizim kendi has gerçeğimiz bu kitabın içinde çünkü...

***

Altan, Ahmet; İsyan Günlerinde Aşk Can Yayınları, 2001

Altan'ın yapıtı ürettiği mit önünde sıkı durabilmek için okundu, başka bir nedenle değil(özsaygı gereği).Bu sınırlı ve tecimsel amaçlı bir yazın girişiminin ülkemizde son ve kendi açısından başarılıbir örneği.1.Tartışmalı bir gündem oluşturabilmesi (31 Mart olayı)2.Çok satışı güvencelemek için pornografik vurgulu bir erotizm3.Reklam ve paraBu etkenler bir araya getirildiğinde 'trend' yakalanabilir, 'rayting' sağlanır.Altangiller, kendilerine özgü bir türler ve güdümlü bir işlevleri var. Bunun üzerinde durmakgereksiz...Vıcık vıcık bir şairanelikle geberik roman beylik yargılar üzerine kuruluyor (yapıtınomurgası). İpin ucunu sık sık kaçıran Altan, hemen her dal ve konuda felsefi 'ahkamlar'keserek (örn. s.83 vd.) okuru aydınlatıyor. Bu Tayyip Erdoğan'in, 'tüm sosyoloji böyle diyor'demesine benziyor. Sürgüne gönderilen temiz, nuryüzlü islamı 70 yıl sonra bizlere kazandıranAltan, geleneksel romanın bile yapamadığı kerte anlatıcıyı tanrısallaştırıp mutlaklaştırıyor (buona hem okunma kolaylığı: bol ve sığ okuyucu sağlıyor, hem de megalosunu doyuruyor olsagerek-söyleşilerinden anlaşılıyor bu, yani özsevercilik. Zaten tüm roman 'mastürbasyon'

Page 13: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

duygusu ve izlenimi veriyor. Buna bağlı olarak bir 'kapalı' yapıt karşısındayız:'yazardanmenkul'. Altan bırakın tartışmayı, okuruna düşünme izni bile vermiyor. (Bak. E DergisiAgustos sayisi. Ayrica bak. s.400)Türkçeye dönük saygısızlığı için çok şey söylemeyeceğim. Romanda oldukça bol sayıdaTürkçe yapısına aykırı (bozuk) tümce var.Tarihsel romanda bilinçli abartma (çarpıtma): 'yüzbinler', 'büyük kalabalık'...Altan'ın Şeyh Efendiyle özdeşleşmesi: "Ortada din adına dolaşan medrese artığı birkaç softa.DervişVahdeti denen meczup...Olanlar ne Allahla, ne dinle ilgili". (s.246) Ayrıca Altan-Seyhefendi örtüsmesi için bak. s.300Bir beylik yargı: "Kimseyi kendi ölçülerinle yargıama, herkesi kendi ölçüleriyle yargıla.Ahlaksız benim değil, kendi ahlakına uymayanlar" (s.248)Tarih dersi: Bak s.299Ayaklanmanın (31 Mart) yöntemsel aklanma sırası: önce halk elenir, sonra sultan, tekke vemollalar, hatta yabancı parmağı. (s.341) Geriye kalansa: ittihatçı oyunu.Satır arkalarında ortaya çıkan bir şey var: Yazar (Altan) bir seçkinci (elitist). Ona göre toplumseçkinlerden ve diğerlerinden (sürü) oluşur (s.307).Enver/M.Kemal/İ.Inönü karşılaştırmaları ve gelecek 'kehanetleri' (s.315)"...Kendisi için yaşamayı beceremediğinden..." (s.316)"Asker iktidarın tadını aldı mı bırakmaz bir daha...Osmanlı bitiyor" (s.324)"Bir yüzyıl boyunca karanlık hatırasıyla bir ulusu hep bir 'din ayaklanması' korkusuylatitretecek olan bu tuhaf isyan, havada uçan askerlerle sona ermişti" (s.339)."Askeri dine düşman etmeyin" (s.386)"Abi, biz hocalarla değil analarımızla dövüşüyoruz" (s.388).Ağlayan Mehpare, hangi dramın parçası acaba? İçtenlik ve hakikilikten yoksunluk bu romanınen büyük kara deliği..."Faili meçhul cinayetlere..." (s.430)Ahmet Altan solcu olamaz, demokrat olamaz, yazar olamaz, saygıdeğer olamaz. Olsa olsabir… Tolstoy hakkında şöyle diyor, ki doğru:"Tolstoy denilince nedense benim aklıma kocaman iki avuç gelir, içinden bütün hayatınaktığı iki el, hayatın her veçhesini tanıyor o adam" (s.262).

***Tanpınar, Ahmet Hamdi; Yahya Kemal,Yapı Kredi yayınları, 2001

Tanpınar'ın bu yarım kalmış çözümlemesini sevdiğimi söyleyemem. Tanpınar Türk Yazın Eleştirisi'ni yazık ki gereğinden çok iğfal etti. Çözümlemeleri fazlakişisel ve önyargılı. Bilimsel (ussal) yaklaşımlara direnen bir yanı var. Parlak deyisi (retoriği) bu kısır yanını hep örtmüş, kapamış. Duayenliğini tartışmak gerekTanpınar'ın. Onun dedikleriyle artık yetinemeyiz. Yahya Kemal'i ve diğerlerini ondan (aslında bu önemliyazarımızdan) kurtarmak gerek.

***

Tanpınar, Ahmet Hamdi; Beş Şehir, Ed. M.Fatih Andi, Yapı Kredi Yayınları, 2000

Page 14: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Tanpınar'in eşsiz denemeleri. Ortak ve köklü bir duygunun peşine düşen Tanpınar Ankara,Erzurum, Konya, Bursa'da Zaman ve Istanbul'u yaşıyor.

***

Tanpınar, Ahmet Hamdi; Bütün Öyküleri, Yapı Kredi Yayınları, 2003

Türk yazınının en iyi öykülerinden bazıları bu kitabın içinde. Tanpınar’ı ilk beşin içine olmasada ilk onun içine rahatlıkla koyabilirim.

***Tanpınar, Ahmet Hamdi; Huzur, Dergah Yayınları, 1982

Kötü bir Huzur baskısı..Huzur için Tanpınar'ın en iyi romanı olduğu kanısı yaygın. Ben bu yargıyı, sorgusu ve yapısaldüzenlenmesi açısından paylaşsam da, romanda kendini kanıtlamak isteyen ve bilgiçlik yapan(yer yer) bir Tanpınar'dan rahatsız oldum. Yine de Türk yazını içinde özgün bir yeri olduğunu kabul etmeli Huzur'un.

***Tanpınar, Ahmet Hamdi; Mahur Beste,Yapı Kredi Yayınları, 2001

Tanpınar'ın belki önemli ama en başarısız romanı. Anlatı tekniğine bağlı olarak romanıntoparlanamadığını söyleyenler var.İlginç olan romanlarının birbiriyle ilişkili oluşu. Tanpınar bir tek öykünün peşinde. Amabüyük fotoğrafı göremediği, yakalayamadığı da kesin.

***Tanpınar, Ahmet Hamdi; Sahnenin DışındakilerDergah Yayınları, 1999

Tanpınar'ın çekiciliği kararsızlığından kaynaklanan tamamlanamamışlığında bence...Unutulmaz sahneler var romanda.Ama bir gerçek var:Tanpınar da hep sahnenin dışında kaldı bana kalırsa. Ötekiler gibi herşeyden emin olamadı.Biraz Kafka'ya benziyor.

***

Tanpınar, Ahmet Hamdi; Saatleri Ayarlama Enstitüsü,Dergah Yayınları, 1987

Page 15: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Tanpınar'ın başyapıtı olabilir mi? Aynı zamanda Türk romanının eşsiz bir yapıtı (birkaçaçıdan).Unutulmaz sahneleri günümüz Tahsin Yücel'inde (Yalan) yankılanıyor.20.yüzyil sorununun yazarı Tanpınar ve sanırım onun düzeyine de çıkılamadı kimi konularda.

***

Tanpınar, Ahmet Hamdi; Aydaki Kadın, Ed. Güler Güven,Adam Yayınları, 1987

Beni en çok etkileyen Tanpınar yapıtı. Bitmemiş (liğiyle)... Sağlamlığıyla... Modernliğiyle...

***Tanpınar, Ahmet Hamdi; Şiirler, Ed. Birhan Keskin,Yapı Kredi Yayınları, 1999

Çok sınırlıb ir tema ve yapıya dayalı (yazarca özellikle istenmiş) bu bir avuç şiir (tüm şiirleri)bir dönemin kapandığının (Yahya Kemal ve Tanpınar'la) tutanağı aynı zamanda. Söylenenşiirin peşinde Tanpınar, İstanbul göğünde bir seda olma tutkusunu taşıyordu bence.Yankılanmak istiyordu çoğalarak. Şiir tek bir sesti, tek bir anlamdı. Gerçekte tek bir şiir vardı.Bence okundukça ve Tanpınar tanındıkça kendini ele veren, bir gül gibi açılıveren şiirlerbunlar. Kendisi şiiri üzerinde durmaya çalışırken başkaları yazın tarihi, anlatıları (özellikledenemeleri) öne çıkarmaya çalıştı. Terslik belki şimdilerde düzeliyor (mu?).Bugün de en iyi şairlerimizden sayılmıyor yanılmıyorsam.

***Tanpınar, Ahmet Hamdi; 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi,Çağlayan Yayınevi, 1982

Tanpınar'in kuşkusuz etkileyici yapıtının ağırlık noktası bence de giriş bölümü. Yapıtın yarım kalması bir yana Tanpınar basımdan önce birkaç kez daha elden geçirseydi dahadeğişebileceği kanısındayım. Gereksiz ayrıntılar arasında okur temel düsünceyi yakalamaktagüçlük çekiyor. Zaten Tanpınar'ın kendisi bile zaman zaman kendinden kopuyor.Ele aldığı dönemi, çok iyi bildiği kaynaklara saltık egemenliğiyle tekeline alan Tanpınar,buradan çıkardığı özgün yorum ve yargılarıyla, Türk Yazını üzerine söylenmiş ve başkalarıncasayısız kez eleştirilmeden yinelenmiş bir söylemin de, bir anlamda ceberrutu olmuş. Onunözgün ama doğruluğu tartışmalı bilim dışı (duygusal, sezgisel) yargıları yaratıcılık yoksunueleştirimizin beylik ağzına dönüştü. Folklor şiire düşman, yargısı Cemal Süreya'ya has olsaydıiyi olurdu. Doğruluğu ayrı bir konu.Beni yordu Tanpınar'ın yapıtı. Çekiciliği özgünlüğünden geliyor bu çalışmasının ama aşırıkişisellik ele aldığı konuda çok zarar da verebilirdi (bence vermiş).Bugün yapılmayan, köklü bir Tanpınar eleştirisi. Bu çok gerekli. Türk yazınının bu skolastiğidönemini tamamladı (mı?)Tanpınar'ın bu türden çalışmaları Gogol'un paltosu gibi (göndermeli-göndermesiz) herkesiniçinden çıktığı bir karanlık...

Batılılaşma (Tanzimat) kavramını irdeleyen önemli Giriş'i, yeniliğin üç yazari Ahmet CevdetPaşa, Münif Paşa ve İbrahim Şinasi Efendi incelemesi izliyor. Yeni Osmanlılar Cemiyeti ve

Page 16: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Ali Suavi Paşa'dan sonra ortaya çıkan yeni türlere (roman, tiyatro, gazete) bakılıyor. Dahasonra sırasıyla ve uzun bölümler olarak Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithad Efendi,Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamid ve Muallim Naci inceleniyor.İkinci cildi Tanpınar yazamamış.

***Tanpınar, Ahmet Hamdi; Edebiyat Üzerine makaleler, Ed. ZeynepKermanDergah Yayınevi, 1977

Türk yazınının belki de en özgün (kişisel) yazarından yazın üzerine görüşlerin derlendiği yapıtönemli. Şiir, Roman ve Eleştiri üzerine görüşlerini içeren yazılarını Türk Yazınının Genel Sorunları,Halk ve Divan Yazını, Tanzimattan Cumhuriyete kadar Türk Yazını, Yahya Kemal,Cumhuriyet Dönemi, Batı Yazını değerlendirmeleri izliyor.Kimi yazılar derinlikli ve yaratıcı bir ökelik ürünü gibi görünürken birçoğu da öylesineyazılmış izlenimi veriyor. Bu da doğal.Yaşamın karşısında rind duruşu edinmek için çok çaba harcadığı belli olan yazarın kendini zorele veren temel seçişleri hakkında ipucu yakalamak için tüm yapıtını okumak bile yetersizkalabilir.Kendini açımladıkça kapatan yazarlardan Tanpınar.Türk yazınında önemli ve özel bir yeri olduğunu düşünüyorum. Ona emek vermeye değer,hatta verilmeli. Yapılmazsa çok şey eksik kalır.

***Tanpınar, Ahmet Hamdi; Şiirler, Ed. Oğuz Demiralp,Yapı Kredi Yayınları, 1999

Tanpınar’ın basılmasına izin verdiği tüm şiirlerinin bu özenli baskısı, Tanpınar içinkilittaşı...Tanpınar evrenine kendisinin önerdiği giriş yolu şiirleri. Ama türk eleştirisi bunu birtürlü benimsemedi. Tanpınar şair olarak anılmak istedi, bu kesin.Aruzu çok sevmesine karşın ve önünde hecenin kötü örneklerine karşın, ölçü olarak heceyikullandı. Tanpınar şiirle bir şey anlatmayı hiç denemedi. Onun için şiir Yahya Kemal için neyse o, birduruş (ulusal-ekinsel-tarihsel), ses. varlığa bir katkı... Söylenen bir şey.Billurun ardında olduğu açık. Şiirlerin çoğu için gediksiz billur yapıdan söz edilebilir. Sanırım (Nazım'ı katabilir miyiz bilmiyorum) Yahya Kemal'de olduğu gibi Tanpınar'da da şiiryaşam biçimi, eyleyiş, söyleyiş...Bence hafifsenmiş şairliği Tanpınar'ın... Şiiri bu denli ciddiye alan birine büyük haksızlık.Öyküleri Türk yazınına katkı olan Tanpınar'ın şiiri ve romanı için de ayni şeyi söyleyebilirim.

***

Miskioğlu, Ahmet; Sait Faik,Altın Kitaplar Yayınevi, 1991

Page 17: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Tanıtıcı bir yapıt olmasına karşın Sait Faik hakkında yazılmış ve ne yazık ki çok az olankitaplar içinde en iyilerinden biri. Çünkü sevgiyle yazıldığı belli.Yapıtıyla yaşamını buluşturmayı da beceren Miskioğlu, bence Sait Faik'i derli toplu birbiçimde veriyor. Başvuru.

***Sosyal, Ahmet; Ece Ayhan,Yapı Kredi yayınları, 2003

Yapı Kredi Kitap-lık dergisinin ekleri sürüyor. Cemal Süreya'dan sonra Ece Ayhan...İyi birkılavuz…

***Ümit, Ahmet; Aşk Köpekliktir,Doğan Kitap Yayınları, 2004

Ahmet Ümit'le öyküleri üzerinden kötü bir tanışma.Öykülerin arkasında entrika sığlığı, teknik olarak başta aşılamamış.Neden bu denli övüldüğünü, baskı yaptığını anlayabilmiş değilim.Kolay algılanabilir, tüketilebilir yapısı kötülüğünün tek işareti değil kuşkusuz. Ama neanlatıcı, ne anlatılan düzeyinde iki boyutluluk aşılabilmiş...

***Yorulmaz, Ahmet. Savaşın Çocukları: Giritten Sonra Ayvalık,Geylan Kitabevi, 2000

Yorulmaz'ın yapıtının yazınsal bir önemi yok. Girit olaylarını ele alması açısından ilgiçekebilir. Ne tiplemede, ne kurguda belli bir özen sözkonusu. Yorulmaz'ın cinselliğe ilgisi ise belirgin...

***Yorulmaz, Ahmet; Kuşaklar ya da Ayvalık Yaşantısı,Geylan Kitabevi, 1999

Yorulmaz'ın ardıl romanı ilkinin başarısızlığını sürdürüyor.Türk cephesine Girit konusu birazşanssız galiba...Hasanaki Ayvalık'ta..Bir de doktor var, başka ne var. Kıyı kasabası keyfi...Ayvalık.Cinsellik ve Demokrat Parti, Milli Şef dönemiyle ilgili gözlemler...

***Yorulmaz, Ahmet; Giritten Cunda’ya ya da Bir Aşkın Anatomisi,Remzi kitabevi, 2003

Ahmet Yorulmaz, bu Anadolu yazarı ne yazık ki zaten çok da başarılı olmayan geçmişçizgisinin de gerisine düşmüş, başarısız, kötü bir romana imza atmış.

Page 18: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Keyifle yazılan şey başkalarına da aynı keyfi vermeyebilir. Sanırım başka kaygular gerekyazmak için.

***Gündüz, Aka (Enis); Dikmen Yıldızı,Toker Yayınları, 1990

Bu kötü yapıt Cumhuriyet tiniyle ışıl ışıl..Bu nedenle de anlamlı.Sanırım 30'ların sonlarında yazıldı. Yoksa 20'ler miydi? Her neyse beni mutlu eden bir şeyvar. Ömer Seyfettin için çok üzülmüştüm. Anadolu ateşi yakıldığında o İstanbul'da Çapa'daölüm döşeğindeydi ve usu oradaydı. Gözü arkada gitti.Aka Gündüz Ömer Seyfettin'in yol arkadaşıydi (1886-1958). O büyük kurtuluşu gördü veyapabileceği tek şey vardı: ululamak. Bu çoğu kez biçem olarak saçmalamak anlamına dagelse...

***Akatlı, Füsun/Sökmen, Müge Gürsoy, Haz. Bilge karasu Aramızda, Metis Yayınları, 1997

Karasu'nun ölümünü izleyen yıllarda, hakkında yazıları derleyen bu çalışma Karasu içingerçekten giriş niteliğinde bir derleme girişimi. Karasu anlaşılabilir mi? Bu denenebilir. Bu kitap da bunun kanıtı. Karasu için yapılmış en iyi(ne yazık ki çok yetersiz) çalışmalar toplanmış. Bence bugün Karasu'ya yeniden bakmakgerekiyor.‘Sevgi olsun dostluk olsun insanın başkasıyla kurduğu yakın ilişkileri efendi-köle, av-avcı,usta-çırak gibi arkaik denebilecek, bu yüzden de her zaman bir sertlik barındıran ilişkikiplerine geri götürerek anlatıyor, bu ilişkilerin uzlaşmaz, ölümcül karakterini araştırıyordu’(Nurdan Gürbilek)

***Botton, Alain de; Proust Nasıl Yaşamınızı Değiştirebilir?Sel Yayınevi, 2000

De Botton'un eğlenceli yapıtı, bir taşla birkaç kuş vurmayı deneyen türden ve başarılı. Biryandan Proust okumaya giriş sayılabilir, öte yandan bir yaşama kılavuzu. İlk başta, özelliklebölüm adlarıyla, piyasada bol tüketilen reçeteler izlenimi verse de, bu izlenimi aşıp öteyegeçen okur, biraz Proust'a da bulaşmışsa, kazançlı çıkıyor. Çünkü çoğu kez üzerindedurulmadan geçilen şeylerin, Proust'un yaşamı ve yaşama karşı tutumu örnek verilerek,aslında nice incelikleri barındırdıkları ortaya çıkıveriyor.Bugünü Yaşamayı Nasıl Sevebiliriz? Botton'un Proust destekli yanıtı; 'Kayıp Zamanınİzinde'yi yazarak...Kendimiz İçin Okumayı Nasıl Öğrenebiliriz? Okuduklarımızla yaşadığımız arasındakiilişkileri kurarak...Zamanı Nasıl İyi Kullanabiliriz? N'allez pas trop vite (Çok hızlı gitmeyin!). Meşgul insanlarınanlayışlarına karşı direnebiliriz.Nasıl Başarıyla Acı Çekebiliriz? Proust'a göre acı çekmeye başlayıncaya kadar hiç bir şeyidoğru dürüst öğrenmiş sayılmayız.

Page 19: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Duygularımızı Nasıl İfade Edebiliriz? Anlatmak için doğru sözcükleri kullanarak. Veklişelerden uzaklaşarak...Nasıl İyi Bir Arkadaş Olabiliriz? Sevgiyle arkadaşlığı birbirine karıştırmayarak, hoşumuzagitmese de nazik olmaktan vazgeçmeyerek...Gözlerimizi Nasıl Açabiliriz? Geleneksel imgelerden ve imge koşullamalarından kaçarak...Aşkta Nasıl Mutlu Olabiliriz? Proust'un tiplerinden Madam Leroi şöyle diyor: "Aşk mı? Sıksık yaparım ama hiç sözünü etmem".Kitapları nasıl Elimizden Bırakırız? "En iyi kitap bile bir kenara bırakılmayı hak eder".

Randall'ın Bizi Biz Yapan Hikayeler'inden sonra okunması ilginç ve hoş bir rastlantı oldu.Sonuç:PROUST BİR KAYDEDİCİ, YAŞAM KAYITCISI.

***Botton, Alain de; Romantik Hareket: Seks, Alışveriş ve Roman,Sel Yayınevi, 2001

1969 İsviçre doğumlu Alain de Botton'la bu ikinci zevkli karşılaşmam... İlki Proust üzerineanlatısıydı.Doğrusu Romantik Hareket, insan ilişkilerine oldukça ikna edici bir biçemle, bir açılımgetirebiliyor. Bunu kurgu ile bilgiyi hafif dozda buluşturmasıyla sağlıyor galiba.Alice'in tıkandığı ve kişisel kurtuluşunun yollarını aradığı bu anlatıda yalnızca irdelemeler,çözümlemeler var denebilir. Botton şemalar kullanıyor, alıntılar yapıyor, bilimsel kaynaklaragöndermelerde bulunuyor, ama tümünün çerçevesi aldatıcı bir kurgu.Yararlı, dürüst ve özellikle genç insanlar için.Eleştiri içeriyor (kapitalizmin mantığına yönelik) ve haklı bir eleştiri bu.‘Bu sessiz gözyaşlarının ardında yatan şey, içini kemiren üzüntü verici bir düşünce, birgün ayağı kayıp, bu gezegenin kenarından aşağı düşecek olsa, hiçkimsenin onunyokluğunu bir an bile hissetmeyeceği düşüncesiydi belki de.‘Yaşamı sıradandı, arkadaşları sıradandı, ailesi, işi, yaşadığı ev, yaşadığı şehir, bindiğiotobüs, otobüsteki biletçi sıradandı. Bu sözcükle Alice'in kastettiği neydi? Yaşamındahiçbir şeyin, değerli bir şeye, daha büyük bir davaya ya da öyküye hizmet etmemesiydi.’‘İhtiyaç temelli olmayan alişverişe yöneltilen ahlaki saldırıyla, üreme amaçlı olmayan cinselbirleşmeye yöneltilen ahlaki saldırı arasında gözle görülür bir bağlanti vardır: Her ikidurumda da sansüre uğrayan şey hazdır, daha doğrusu kadınların duyduğu hazdır.’‘İnsanları birbirinden ayıran özelliklere alışılagelmiş çizgisel çerçeveden bakmayıreddedelim bir kez; işte o zaman, karakteri oluşturan ayrıntıların bizi hayrete düşürecekkadar tutarlı, bir o kadar da çelişkili değer sistemlerine dayandığını görürüz.’‘Seyahat, coğrafi değil de psikolojik bir çaba olarak yorumlanabilir: Dışsal yolculuk,arzulanan bir içsel yolculuğun metaforudur. (...) Kişinin asıl istediği, bu etkinliklere katılan"ben"in, tatilin başında otelde yer ayırtan "ben"den tümüyle farklı olmasıdır.’

***Botton, Alain de; Seyahat Sanatı,Sel Yayınevi, 2002

Botton büyüleyici bir yazar. O Berger gibi gördüğünü değil, kendi bakışını anlatan bir yazar.Bu nedenle okura bu denli yakın duruyor. Eşitlikçi, demokratik biçemi okurla arasındaki tümdüzey ayrımlarını yok ediyor. Okudukça rahatlıyor insan Botton'u.

Page 20: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Tıpkı düşündüğüm gibi, seyahat, kendine gitmektir, Botton bunu doğruluyor bence. Amaönemli olan bunu onun söyleyiş biçimi.Edward Hooper'in resimlerini iskalamısım.

***Botton, Alain de; Öp ve Anlat,Sel Yayınevi, 2002

Botton yine sıradan birşeyler yapıyormuş havalarında, bu yapıtıyla da insan (okur) yaşamınakatkıda bulunmayı sürdürüyor.Geleneksel önemli-önemsiz dizilimini altüst ediyor (devrimci bir tutum bu) her insanyaşamının diğerleri denli (önemli ya da önemsiz) olduğunu kanıtlamıyor, gösteriyor.Onunkisi amaçlı anlatı. İyi ki de öyle...Çünkü oyunların en iyisi bile herkesi bir yerden sonrasıkar.Ben Botton'dan şunu öğrendim:Yaşam bir denemedir. Dene...

***Botton, Alain de; Felsefenin Tesellisi,Sel Yayınevi, 2004

Botton yine yapıyor yapacağını ve gündelik yaşamın tam yüreğine felsefenin avuntusunu; Sokrates (toplumca dışlanma),Epiküros (sahip olamama),Seneca (düşkırıklığı yaşama),Montaigne (kendini yetersiz duyma),Schopenhauer (kırık kalp),Nietzsche (yaşanan güçlükler)aracılığı ile sokuveriyor.

***Dister, Alain; Rock Çağı, Yapı Kredi Yayınları, 2002

Bu çok renkli, belgeli ve resimli kitap biraz da bizim tarihimiz olarak zevkle okundu. Diskografi içeriyor ve arşiv için bence önemli bir kaynak.

***Sokal, Alan/Bricmont, Jean; Son Moda Saçmalar,İletişim Yayınları, 2002

Sokal bilim tarihinin unutulmaz adlarından biri. Sahte bir metin üretip bunu ciddi bilimdergilerinden birinde yayınlattırması birçok şeyi kanıtladı. Bu kitapta da girişimiyle ulaştığı şeyin değerlendirmesini ve kimi eleştirilerini dile getiriyor.Ele aldığı kişilerin temel yaklaşımlarını değerlendirmek değil, yer yer söylemlerini anlamsız-saçma bir çizgiye taşımalarını eleştiren (ve bu tutumun arkasında yatan niyetindeğerlendirilmesini okura bırakan) Sokal; Lacan, Kristeva, Irigaray, Latour, Baudrillard,

Page 21: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Deleuze/Guattari, Virilio saçmalamalarına örnek veriyor (bol alıntıyla). Fizikçi-matematikçiolan Sokal ve Bricmont kuşkusuz insan bilimlerini matematik terimleriyle harmanlayıp hiç birşey söylememeyi beceren bu adların ürkütücü (yıldırıcı) söylemlerinden korkmuyorlar.Ara bölümlerde ise bayraklaştırılan 'epistemik görecilik'; 'kaos kuramı ve postmodern bilim',Gödel kuramının kötüye kullanımı, vb. konularda serinkanlı ve o denli etkili temeleleştirilerini dile getiriyorlar.Çevirmenlerden biri olan, tiyatro yazarı, Cumhuriyet'te özellikle bu yapıtla ilgili yazilarını çokiyi animsadığım, ama çok genç ölüveren Memet Baydur'u saygıyla, sevgiyle anıyorum.O birşeyleri tümümüzden önce anlamıştı sanırım.

***McNtryre, Alasdair; Varoluşçuluk,Paradigma Yayınları, 2001

Özet ve yoğun bir çalışma, birikim gerektiriyor, çünkü eleştirel yaklaşımı var. Kierkegaard,Jaspers, Heidegger, Sartre ve bayağılaştırıcılar Camus ve Marcel'den sonra, temel varoluşçukavramlar (Varlık ve Varoluş, Saçma ve Seçim) özetleniyor.

***Manguel, Alberto, Okumanın Tarihi,Yapı Kredi Yayınları, 2001

Peter Burke okumasını rastlantıyla tümleyen zevkli bir diğer okuma, Arjantinli yazar-okurManguel'in çalışması.Bir okur olma çabası içinde olan beni birinci dereceden ilgilendiriyor ve ilgiyi gerçekten hakediyor.Bölümleme şöyle:Okuma Eylemleri bölümünde Gölgeleri Okumak, Sessiz Okurlar, Belleğin Kitabı, OkumayıÖğrenmek, Eksik İlk Sayfa, Resimleri Okumak, Size Okunması, Kitabın Biçimi, Yalnız BaşınaOkuma, Okuma Üstüne Benzetmeler altbaşlıkları bulunuyor.Okurun Güçleri bölümünde ise Evreni Sınıflandıranlar, Geleceği Okumak, Simgesel Okurbaşlıkları görüyoruz.Herkese (okumayla ilgili) öneririm.

***Manguel, Alberto; Palmiyelerin Altında Stevenson, Yapı Kredi Yayınları, 2004

Bu minik, hoş öykü Stevenson'un Dr.Jekyll and Mr.Hyde adlı yapıtının parodisi. Stevenson'unyaşamıyla ikileşmeyi, iyilik-kötülüğü bir araya getirmesi son derece anlamlı bir kurgu koymuşortaya.Stevenson hakkında birşeyler bilinerek okunmalı.

***

Işıklı, Alpaslan; Said Nursi, Fethullah Gülen ve ‘Laik’ Sempatizanları,Cumhuriyet Yayınları, 2001

Page 22: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Saidi Nursi ve Fethullah Gülen'i yetersiz de olsa, kendi kaynaklarıyla değerlendiren birkitapçık.

***Kabacalı, Alpay; A’dan Z’ye Yaşar Kemal, Yapı Kredi yayınları, 2004

Yaşar Kemal'in evrenini tanıtan, sözcük kavramlardan yola çıkan ve Yaşar Kemal'denalıntılarla süren yapıt oldukça başarılı.

***Delcambre, Anne-Marie; Allah’ın Resülü Hz. Muhammed,Yapı Kredi Yayınları, 2001

İslamin dışından birinin İslama oldukça düzgün ve öğretici bir bakışı denebilir. Yansız, öz veöğretici...Görsel zenginlik yapıtın bir başka boyutu...İslamiyet hakkında bir şeyleri yansızcaöğrenmek isteyen biri için önerilebilir.

***Tyler, Anne; Yıllar Merdiveni,Yapı Kredi Yayınları, 1999

Bu yalın anlatımlı ve yalın kurgulu ABD romanını okurken büyük bir roman okuduğumduygusunu yaşamadım, ama beğenmedim dersem de yalan olur. Kadın düzene sessizce ve inatla karşı çıkar, yürür gider. Gerçi döner, ama artık eski Deliadeğildir. Daha olgunlaşmış, değişmiş ve değiştirmiştir (Acaba?).

***Giddens, Anthony; Elimizden Kayıp Giden Dünya,Alfa Yayınevi, 2000

Küreselleşmenin hayatımızı nasıl yeniden şekillendirdiği sorusunun yanıtını TV izlencesiçerçevesinde arayan bu ünlü toplumbilimci ile ilk kez tanışıyorum ve sağdan, ama akılcı birtemellendirmeyi dışlamadan konuya bilimci yaklaşımı dikkatimi çekiyor. Sovyet dizgesininyıkılışını küreselleşme sürecine ayak uyduramamaya bağlayan Giddens, küreselleşmenindikey olduğu kadar, yatay (yerelleşme ve özerkleşme) olrak da geliştiğini, tüm olumsuzekonomik sonuçlarına karşın küreselleşmeye karşı çıkmanın (korumacılık) yanlış bir taktikolduğunu, ulusal politikaların artık eskisi kadar etkili olamayacağını söylüyor. Ona göre riskkavramı modern kapitalizmin ürünü ve ödenmesi gereken bir bedel. İki tür risk var: 1.Dışsal(doğal) risk, 2.İmal edilmiş risk.Nereden bakılırsa bakılsın, risk yönetiminde takılıp kalmışdurumdayız. Ve imal edilmiş riskin toplumlarında,bilim dışı yaklaşımlar (köktendincilik, vb.)öne çıkmaktadır. Bu noktada Giddens, geleneği (yazar gelenekle alışkanlık arasına sınır çeker)bir sığınma ve savunma alanı olarak (fundmentalizm, kuşatılmış gelenektir, küreselleşmeyetepkidir ve onun araçlarını kullanır), aileyi her anlamda eşitliğin kalesi olarak, demokrasiyidemokratikleşmesi ve ulus sınırlarını aşması gereken bir eylemli güç olarak çözümlüyor.Pek çok yanıyla tartışmaya değer bir küçük yapıt.

Page 23: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Giddens, Anthony; Tarihsel Materyalizmin Çağdaş Eleştirisi,Paradigma Yayınları, 2000

İlk kez Marksizme katkı denebilecek bir eleştiri (okuyorum). Giddens'ı iyi izlemek gerek.Kuramcı kimliği yaratıcı bir yaklaşıma işaret ediyor. Marksist evrimci tarih anlayışını çöpegönderen (ve bana göre indirgemeciliğiyle haksızlık yapan) Giddens kendi kuramınıtemellendirmek için (Yapılaşma Teorisi) kimi kavram çiftleri tanımlıyor: zaman-mekanilişkileri, zaman-bilinç, orada bulunuş-orada bulunmayış, kurum, topluluk, toplum.Kapitalizme özgü temel marksist yaklaşımla genelde uzlaşan Giddens, kapitalizm öncesisistemleri yeniden okuyor, denebilir.Sınıf, sınıf çatışması, egemenlik, sınıf-iktidar ilişkilerini sorgulayan Giddens, Marksizmiyetersiz ve yanlış buluyor. Batının evrensel model olarak alınması bir başka eleştiri konusu.Ona göre, tarihsel materyalizm...insan praxis'i teorisinin soyut unsurlarını somutlaştıran birşey olarak alınırsa, günümüz sosyal kuramına bir katkı anlamına gelebilir.Giddens erk kulanımını mülkiyet ve sınıf ilişkilerinin üstüne yerleştiriyor. Üretim tarzıkavramını eleştirisinin eksenine yerleştiriyor.Zamanın metalaşmasından alanın (mekan) metalaşmasına çıkan Giddens, kent kuramınaulasıyor (haklı olarak). Ana tezini, eski kent-kır birlikteliği çözülürken, ulus-devletinkapitalist toplumların gelişmesini biçimlendiren 'güç kabı' olarak kentin yerini almasıüzerinden geliştiriyor.Konumunu karşı-işlevselci ve karşı-evrimci olarak tanımlıyan Giddens'ın tarihin seyrineilişkin genel bir kanısı olmayışını yine de doğru bulamıyorum. Sığ evrimciliğe ben de karşıolmakla birlikte… Sorun bence evrimle ilerleme ve gelişmeyi bir arada düşünmekoşullanmışlğında...Giddens evrim kavramı yerine, uğraksal geçişler ve zaman-uzam köşeleri gibi terimleriiçeren kurumsal organizasyon ve değişmenin uzun süresi yaklaşımını önermektedir.(Dikkate değer bir katkı).Giddens'ın bu önemli yapıtı daha titiz bir okumayı gerektiriyor. Diğer çalışmalarıyla birlikte...Giddens'a dönük bir Marksist eleştiri var mı acaba? Okumak isterdim.‘Tezimin ana çizgisi şöyledir: Güç, egemenlik yapıları; içerisinde yer alan tahsis ve otoritekurma kaynaklarına özgü dönüşüm/dolayım ilişkileri aracılığıyla oluşturulur. Bu iki kaynaktipi farklı toplumlarda farklı ilişkiler içerisinde yer alırlar (...)Kapitalist olmayantoplumlarda genellikle otorite kurma kaynaklarının koordinasyonunun, tahsis kaynaklarınınbirikiminden daha temel bir değişme gücü olduğu doğru gibi görünür. Bunun nedeni benceotorite kurma kaynaklarının zamansal-alansal uzaklaşmasının temel taşıyıcısı olmasıdır.’‘Sınıflara-bölünmüş toplumlarda, sınıfsal ilişkilerle bağlantılı ekonomik güç nadiren yalnızcaekonomik araçlarla elde edilebilir ya da sürdürülebilir.’‘Dobra dobra söylemek gerekirse, Marx insanları herşeyin ötesinde alet yapan ve kullananhayvanlar olarak düşünürken ve bunu insan türünü hayvanlarınkinden ayırmanın en temelölçütü olarak ele alırken hatalıydı. İnsan toplumsal yaşamı ne üretimle başlar, ne de onuniçinde son bulur.’‘Tarih bir insani proje olarak yeniden ele geçirilemez; ancak ne de insanların projelerininsonucu olması dşında kavranabilir.’‘Bilginin bir nüfusun gözetimini olanaklı kılan denetlemesi ve tek elde toplanması, dahadağınık halde sınıflara-bölünmüs toplumların çökmeleriyle birlikte, gücün en etkili aracıhaline gelir.Uzunca bir süredir ileri sürdüğüm bir iddiaya göre, 20.yy. sosyal teorilerindeki en olağandışıkaranlık noktalardan birisi, nedensel amaçlı bir tarihsel araştırmanın insan etkinliklerinin

Page 24: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

fazlasıyla açık ve sürekli bir özelliğini -şiddet ve savaşa başvurulmasını- açığaçıkartabileceğini gözardı etmesidir (...) İki dünya savaşının yerle bir eden vahşetine tanıkolan ve hepimizin insanlığı tamamen ortadan kaldırabilecek bu türden bir üçüncü savaşıneşiğinde sendelediği bu yüzyılda, sosyolojik düşüncenin bir şiddet taciri olarak devletüzerinde hemen hemen çok az durması ne ile açıklanabilir?’‘Kapitalist devletin özgünlüğü sorunu, (...)kapitalizmin özgünlüğü sorunu ile ilişkilidir.1. Kapitalizm, bir devlet sistemi ile ilişki içinde...ortaya çıktı(...)2. Kapitalizmde egemen sınıfın gücünün kaynağı, esas olarak onun tahsis kaynaklarınıdenetlemesidir(...)3. Kapitalist devlet, siyaset ve ekonominin kurum olarak birbirlerinden ayrılmaları üzerinekuruludur (...)4. Kapitalizmde devlet, işbölümünde yüksek oranda bir karşılıklı bağımlılığın bulunduğu birsınıflı toplum içinde yer alan devlettir.’‘Kapitalizmdeki ya da diğer toplum tiplerindeki (artık-değer olarak analiz edilen) emeksömürüsü önemli olabilse bile, bir bütün olarak insan toplumundaki sömürüyü her yanıyla elealan bir teori ortaya koyamaz. Özelde, o artık-değerin -faraza- ortadan kalktığı sosyalisttoplumdaki sömürünün elestirisi için uygun bir temel oluşturmaz.’

***Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1880-1884,Cem Yayınevi, 1997

8 cilt Moskova Rusça baskısından Mehmet Özgül'ün olağanüstü Türkçesiyle dilimizekazandırılan bu anıtsal yapıt için gecikmiş bir okuma...Çehov Dünya öykücülüğünün ana damarlarından biri... O damardan kimler sürgün vermedi...Bu büyük yazar için şimdilik herhangi bir sey söylemeye kendimi yetkili görmüyorum. Çehov konuşulmaz, okunur.20-25 yaslarinda bu güzelim öyküler nasil yazilabilir? Hangi birikimle....

***Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1885-1886,Cem Yayınevi, 1997Nemirovski'ye göre (Bir Yazarın Romanı) Çehov 1890'lardan sonra acemilik ve Tolstoyetkilerinden kurtuluyor, yapıtı yaratıcı esinlere ulaşıyor. Ben bu yaklaşımı benimsedim. Öteyandan 85-88 arası öyküleri arasında öyleleri var ki, Çehov'un bugüne değin aşılamamışözgün belirişini kanıtlıyor. Yazınsal ökeliğinin gençlik yıllarına özgü kanıtı...Gerçekte çokiyileri değil, belki yalnızca para kazanmak için yazıldığı belli, eğlendirmeyi amaçlamış,beklenti karşılayan ve çok da önemli olmayan bir kaç öyküsüne işaret etmek doğru olabilirdi. Şu bir gerçek: kimi Çehov öyküleri çoğu kez gerçekliğinden kuşkuya düşer gibi olduğum veseyrek yaşadığım ürperişi ve derin, onulmaz iç acısını bana yeniden ve yeniden yaşattı. Tolstoy'dan çok (Gorki böyle demişti) Çehov bir Tanrıya daha yakın duruyor. Onda izlemeyeyargılı sonsuz gücün içler acısı perişanlığı ve bataklaşmanın inanılmaz renkleri var. O kut vetansığını göstermenin öngününde (arefe) kendini yazmaya vermiş acınası bir bulunç (vicdan)aklayıcısı...Cemaatsiz bir yalvaç...Sonuna, dibine değin görmek, yine görmek, yine görmek...ve göstermek zorunda olan biri. O kendi ölümünü gören ve cesetiyle birlikte yaşayan biri.Anlaşılmayı ve avutulmayı Çehov denli hak etmiş bir insan, bir sanatçı var mı acaba?

YAYINBALIĞI

Page 25: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

AİLE BABASIÖLÜAHÇI KIZ EVLENİYORUYKU SERSEMLİĞİBU KADARI DA FAZLA (Bak.Esendal. Esendal sanırım Rus yazınından öykü uyarlamaları yaptı. Tolstoy’dan da.)FELAKETÜNLEM İŞARETİAYNAÇOCUKLARACIDURUŞMADAN ÖNCE BİR GECETELAŞANYUTAİVAN MATYEVİÇCADIKÜÇÜK BİR ŞAKAAGAFYAKABUS

***Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1886,Cem Yayınevi, 1997

MÜSTEŞARKOTRBASLI ROMANECZACININ KARISIŞARKICI KIZKOCAMUTSUZLUKHAZIR YİYİCİLERÖYLESİNE BİR OLAYÇEKİLMEZ İNSANLARSUSSSHAYALLERİYİ İNSANLARVANKAYOLDAO KADINDI İŞTE!DÜŞMANLARPOLENKAVEROÇKASAVUNMASIZ BİR YARATIKCAHİLLİK (Bkz.Esendal)

***Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1887,Cem Yayınevi, 1997

Page 26: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Bu büyük yazarın olağanüstü güzellikte öykülerini sıralamakla yetineceğim yine. Bir notalmışım: Hiçbir canlı varlıkça algılanmamış, kendi başına doğan, ölen çiçek ve onun Çehovgibi yufkayürekli ve üstelik taşyürekli bir insanoğlu Tanrı eliyle görülüp gösterilmesi...

VOLODYAGÖMÜKAVALPOSTACIDÜĞÜNKAÇIŞKIRLARDA BİRGÜNÖPÜCÜKKIZILTÜY

***Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1888-1891,Cem Yayınevi, 1997

BAYAN X'İN ANILARIUYUMAK İSTİYORUMBOZKIR‘…Öyledir her zaman, Rus insanI yaşamayı değil, anımsamayı sever.’( s.92)

TATSIZ BİR OLAYBİR YAŞ GÜNÜÖYLESİNE BIR ÖYKÜ‘Rus yazarlarında bulamadığımız, yaratıcılığın baş öğesi olan kişisel özgürlük duygusunaonlarda sıklıkla rastlayabilirsiniz. Kendini daha yapıtının ilk sayfalarında türlü türlü vicdansorumluluklarıyla sımsıkı bağlamayan tek genç yazarımız yoktur. Kendilerini bir ülküyeadamış gibidirler. Biri çıplak bir bedenden söz etmeye çekinir, öteki ruhsal irdelemeleryapmayı başlıca görevi sayar, bir başkası "insanlarla kucak kucağa sıcak ilişkiler"i zorunlugörür, dördüncüsü de bir şeye eğilimli olduğu kuşkusundan kurtulmak için sayfalar dolusudoğa betimlemeleri sıralar. Kimisi, yapıtlarında sade görünmek kaygısındadır, kimisi de tamtersine soyluluğa özenir. Sinsilik, tedbirlilik, içten pazarlılık alabildiğine...İçinden geldiğigibi yazmayı hiçbiri göze alamaz. Bu yüzden gerçek yaratıcılık yoktur.’ (s.325)

GUSEV

***Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1891-1893,Cem Yayınevi, 1997

DÜELLOKARIMGELGEÇ GÖNÜLLÜSÜRGÜNDEKOMŞULARALTINCI KOĞUŞKİMLİĞİNİ SAKLAYAN ADAMIN ÖYKÜSÜ

Page 27: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1893-1895,Cem Yayınevi, 1997

BÜYÜK VOLODYA İLE KÜÇÜK VOLODYAKARA KEŞİŞKADINLARIN DÜNYASIROTŞİLD'İN KEMANIYAZIN ÖĞRETMENİÇİFTLİK EVİNDEÜÇ YILIŞIKLARBİR CİNAYETİN ÖYKÜSÜÇehov, bir tanrıdan daha fazlası: bir insan...

***Çehov, Anton; Bütün Öyküler 1895-1900,Cem Yayınevi, 1997

ARIADNAÇEKME KATLI EVTAŞRALIKÖYLÜLERPEÇENEKBABA YURDUNDAAT ARABASINDAKILIFLI ADAMBEKTAŞİ ÜZÜMÜAŞK ÜSTÜNEIONİÇBİR HEKİMİN YAŞADIĞICANIM BENİMYENİ YAZLIKKÜÇÜK KÖPEKLİ KADINÇUKURDA

***Çehov, Anton; Tütünün Zararları, Bir Evlenme Teklifi, Sayfiyede Bir Yaz,Ayı,Bilgi Yayınları, 1966

Çehov'dan dört küçük fars...

***Çehov, Anton; Ivanov,Bilgi Yayınevi, 1967

Page 28: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Çehov'un ilk büyük oyunu (1887). Ayrıca sanırım en kötüsü olmalı.

***Çehov, Anton; Bütün Oyunları 1 (İvanov/Vanya Dayı/Vişne Bahçesi),Adam Yayınları, 1995

Behramoğlu çevirisi. Neden kronolojik sıra izlenmediğini anlamadım. Sanırım sıra şöyle: İVANOV-ORMANCİNİ-MARTI-VANYA DAYI-ÜÇ KIZKARDEŞ-VİŞNE BAHÇESİ.Ilginç olan Şu: Çehov sahnelemelerden genelde hoŞnut deĞil ve oyunlarının komedi (fars)olması konusunda ısrarlı.Vanya Dayı, Vişne Bahçesi, bir ölçüde Üç Kızkardeş ilginç denebilir.

***Çehov, Anton; Bütün Oyunları 2 (Ormancini/Martı/Üç Kızkardeş),Adam Yayınları, 1991

Çehov'un Martı ve Üç Kızkardeş'i buradan okundu. Nabokov genel olarak beğenmiyor Çehovoyunlarını.

***Roy, Arundhati; Ya Çek Defteri, Ya Cruis Füzesi,Agora Kitaplığı Yayınları, 2004

Bu asi Hintli kadın yazar (Küçük Şeylerin Tanrısı) Deavid Barsamian'la söyleşerek güncel veevrensel politikalar üzerine görüşlerini korkmadan, cesurca dile getiriyor. Sözlerininarkasındaki kimlik hayranlık verici. Ray'in tek sorunu iktidarı bir aygıt olarak görememek,iktidarın fetiş deneyimini iktidarın kendisi sanmak. O zaman erkin dışında bir seçenek aramakgibi, eşitsiz güçlerin baştan yenilmiş girişiminden söz ediyoruz, demektir.Yoksa Roy olağanüstü biri.

***

Bezirci, Asım; Sebahattin AliGözlem Yayınları, 1979

Sabahattin Ali hakkında derli toplu, iyice bir çalışma.Bezirci Türk eleştirisinde yabana atılacak biri değil.

***Atatürk, Gazi Mustafa Kemal; Söylev, Cilt I-II. Ed. Hıfzı VeldetVelidedeoğlu,Çağdaş Yayınları, 1987

Page 29: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Cumhuriyetimizin temel kitabı, bir başyapıt.

***Köksal, Aydın; Dil ve Ekin,Toroslu Yayınları, 2003

Türkçe üzerine yazılmış, anadilimizi Anadolu ekin birikimiyle buluşturma denemesi olan1981 TDK ödüllü yapıt olağanüstü.Bir girişim niteliği taşımakla ve tümlemede sonu açık olmakla birlikte ekinleşme, Türkçeninkaynakları, geleceğin açmazlarına da im konarak çözümleniyor, örnekleniyor.Bir başvuru kaynağı. El altı yapıtı.Aydın Köksal Türkçenin ender yapıcılarından. Bilişimci.Hazla okundu.

***Tunç, Ayfer; Taş-Kağıt-Makas,Yapı Kredi Yayınları, 2004

Ayfer Tunç ilk kez okuyorum. 4 öykü var. Batılı yazar etkilerinin duyumsandığı (örneğin,Poe, Kafka) öyküler bunlar. Çarpıcı bir yanları var. İlginç biçim ve yapı denemeleriyle birbakıma yol açıcı da denebilir. Özellikle Suzan Defter, Fehime iyi. Ama diğer iki öykü deyabana atılacak gibi değil: Kaybetme Korkusu, Taş-Kağıt-Makas.Tunç'un anlatılarını izlemem gerek. Yeni yazarlardan son zamanlarda dikkatimi çeken oldu.

***Devecioğlu, Ayşegül; Kuş Diline Öykünen,Metis Yayınları, 2004

Bu ad (Ayşegül Devecioğlu) beni saşırttı. Bir ilk roman...Alçakgönüllü, savsız, ama bence sondönemlerin en iyi anlatılarından biri. Gücünü biçimde, biçemde bir devrimden almıyor roman, bu konuda tersine bir yolun izisürüldüğü belli.Devecioglu etkiler, savsözler ardında da değil.O yalnızca, orada, çıkmaz sokakta, yanlışından ve doğrusundan çok uzak ve ayrı olarak,yüzüne kar taneleri konan biraz önce öldürülmüş ve gazetelerde, toplumun belleğinde hiç izbırakmayacak genç ölünün yattığını, o günden beri yattığını, hep yatacağını anımsatıyor bize.Devecioğlu'nun ne yapmak istediğini anladım ve yaptığının 'güzel' denebilecek tek şeyolduğunu...Tek şey...Türkiye’de devrimci gençlik deviniminin ilk kez içerden, hesaplaşmalı anlatısı.Kusursuz değildi kimse. Öte yandan bu kusuru görüp kusuru işlemeyi sürdürmek...Devecioğlu'nu titizlikle izlemeli.Topluma kendisine bakmayı inatla öğretecek bir devrimci tutumu var. Herkes kendisine bakmalı, bakacak.Az, ama hakkı verilmiş imgelerle (zaman, kuş, kar,vb.) yaldızsız, ama bir o denli büyük,etkileyici bir roman Kuş Diline Öykünen.Kaç romanda, babayla oğul arasında geçen sahne gibi bir sahne okudum.Tümümüz suçluyuz (tümümüz suçsuz).

Page 30: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Sarısayın, Ayşe; Yorgun Anılar Zamanı,Can Yayınları, 2004

2004 Yunus Nadi öykü ödülü sahibi Sarısayın, Necatigil'in kızı. Son yılların en iyi öykükitaplarından biri bence yapıt.Anlatının içtenliği, öyküler arkasında akan ve onları birbirine bağlayan derin doku, kaderimizeilişkin ipuçları bu öyküleri anlamlı kılıyor. Yaşanmışlık paylaşabililikle birlikte öyküleriçoğaltıyor. Bu öyküler bizim öykülerimiz. Kıstırılmış, buruk ama özkıyıma da uzak, yaşamada dirençli,yazgıya üstten gülümseyen, iletişememiş, yalnız insanların anlaşılabildiği öyküler..

***Durakbaşa, Ayşe; Halide Edip,İletişim Yayınları, 2000

Halide Edip bağlamında Türk moderleşmesini sigaya çeken Durakbaşa'yı hiç gözüm tutmadı.

***Erhat, Azra; Osmanlı Münevverinden Türk Aydınına. Ed. NalanBarbarosoğlu,Can Yayınları, 2002

Tanzimattan Camhuriyete ve Mustafa Kemal'de aydın kavramını, kaynakların eleştireldeğerlendirmeleriyle irdeleme girişimi ne yazık ki yarım kalmış Erhat'ın...İlginç bir çalışma olabilirdi.

***Üryan, Baba Tahir; Aşk Çırılçıplak,K Kitaplığı, 2003

Fars (İran) yazınının önemli şairi Hemedanlı Baba Tahir Üryan'ın (1000 yıllarında yaşamış)dörtlüklerinin çok başarılı (Talat Sait Halman) çevirileri.

***1.Doğu Halkları Kurultayı. Belgeler 1,2. Ed. Nurer UğurluCumhuriyet Yayınları, 2000

Cumhuriyet gazetesinin önemli bir hizmeti olan bu 2 ciltlik yapıt, özellikle 2. Kominterntoplantısında alınan karar üzerine toplanan 1. Doğu Halkları Kurultayı belgelerini içeriyor veTürk ulusal devrimiyle ilgili (3 farklı Türk delegasyonu ile; ki bunlar T.C., TKP,Enverciler'di) önemli değerlendirmeler içeriyor. Gerçekci kurultay, desteğini kimi sakıncalarlaT.C'den yana koyuyor. Bu gerçekcilikte reel-politik'in kuşkusuz büyük rolü var.

***

Page 31: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Arslan, Emre/Buğra, A./Aydın, Z./Çulhaoğlu, M./ Yalman, G.L./ Hasgüler,M./Öngen, T./Savran, S./Türkay; M. 2000’li Yıllarda Türkiye 1. SürekliKriz Politikaları. Ed. Neşecan Balkan/Sungur SavranMetis Yayınları, 2004

Önemli derleyici bir çalışmanın 1.cildi. Özellikle 20.yüzyılın Politik Mirası (Savran);Türkiyede Siyasal Kriz ve Krize Müdahele Stratejileri (Öngen); Dört Gösterge IşığındaTürkiye Sosyalist Hareketi (Çulhaoglu); AB-Türkiye Entegrasyonu:Nasıl? Nereye Kadar?(Türkay); Soğuk Savaştan Günümüze Kıbrıs Sorunu (Hasgüler) önemli çalışmalar.Öte yandan Zülküf Aydin'a dikkat (?).

***Akaya, Y./Arın, T./Dedeoğlu, S./Ercan, F./Gök, F./ Köse, A./Şenesen,S.Ü./Onaran, Ö./Oyan, O./Öncü,A./Özar, S./Toksöz, G./Günlük, G;2000’li Yıllarda Türkiye. 2.Neoliberalizmin Tahribatı. Ed.NeşecanBalkan/Sungur Savran,Metis Yayınları, 2004

Önemli derlemenin 2.cildi. Özellikle F. Ercan (Sermaye Birikiminin Çelişkili Sürekliliği ve...),O.Oyan (Tarımsal Politikalardan Tarımsız Bir Politikaya Doğru), T.Arın (Refah DevletiSosyal Güvenliğin Yokluğu), F.Gök (Eğitimin Özelleştirilmesi), G.Günlük-Şenesen(Silahlanma Küresel Dönemde İktisadi Yansımalar), Y.Akkaya (Düzen ve KalkınmaKıskacında İşçi Sınıfı ve Sendikacılık), A.H.Köse-A.Öncü (Mühendislerin Toplumsal EvrimiÜzerine Gözlemler), S.Özer-F.Ercan (Emek Piyasaları Uyumsuzluk Mu, Bütünleşme mi?), vd.Bana kalırsa 2004'ün önemli çalışmalarından bu iki ciltlik derleme. İyi bir kaynak.

***Başarır, Başar; Çıktığınız Hevesle İninizDoğan Yayınları, 2004

Trafik işaretlerini kendi anlatısında eğretileme olarak kullanan Başarır, bazı öyküleriyle çıtayızorluyor. Diline takılmam, dil konusunda pekişmiş önyargılarımdan mı?Pek sevdiğim söylenemez (Başarır’ı).

***Oran, Baskın, Ed.; Türk Dış Politikası Cilt 1. 1919-1980İletişim Yayınları, 2001

Ciltli, ikinci baskısından okuyorum bu dev yapıtı (900 sayfa). İkinci cilt 1980'i günümüzegetiriyor.Yapıtın düzenlenmesi ve dizgeli yapısı benim için okumayı zorunlu kıldı. Küçük kutularla kavramlara açıklık getiren çalışmada, 1. cilt bölümlemesi şöyle:* Yöntem ve Yaklaşım (Çalışmayı biçimlendiren, yer yer beni rahatsız etmekle birlikteçalışmanın önemini azaltmayan, tersine arttıran, öğretici giriş. Tek başına önemli veokunabilir.)

Page 32: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

* 1919-1923: Kurtuluş Yıllar (Mondros, Sevr, Mudanya, Lozan; Avrupa, Sovyetler,Yunanistan, Orta Doğu ile ilişkiler.)* 1923-1939: Göreli Özerklik-1 (Avrupa, SSCB, Yunanistan, Orta Doğuyla ilişkiler,Montreaux Boğazlar Sözleşmesi.)* 1939-1945: Savaş Kaosunda Türkiye, Göreli Özerklik-2 (İkinci Dünya Savaşı dönemi.)* 1945-1960: Batı Bloku Ekseninde Türkiye-1 (SSCB, ABD ve NATO, Yunanistan, OrtaDoğu ile ilişkiler)* 1960-1980: Göreli Özerklik-3 (ABD ve NATO, Yunanistan, SSCB, Orta Doğu ile ilişkiler,AET)Kusursuz ve yetkin bir ekip çalışması. Başvuru niteliği özellikle çekici. Çoklu okumayaolanak veriyor.900 sayfalık bu dev yapıt için (Baskın Oran yönetiminde Siyasal Bilgiler ekibi) tam birbiresim ve olağanüstü demekten başka elimden bir şey gelmez. Düzenleniş mantığından çok yönlü islevşelliğine varıncaya dek, gerçek bir başvuru kaynağı.Bence klasikleşecek.Bu yapıtı kesintisiz bir tarihçe olarak da okuyabilirsiniz, belli konulara odaklanarak da.Ögretici, zevkli bir çalışma.

***Oran, Baskın, Ed.; Türk Dış Politikası Cilt 2. 1980-2001,İletişim Yayınları, 2002

1980-1990 ve 1990-2000 bölümlemesi içinde Türkiye'nin Kıbrıs, Avrupa Birliği, İnsanHakları, Kürt Sorunu, Orta Asya, vb. fotoğrafi çekiliyor.

***Baudez, Claude/Sydney; Mayaların Kayıp ŞehirleriYapı Kredi yayınları, 2001

Yapı Kredi'nin Genel Kültür Dizisi'nin ilk kitabı. Arkeoloji üzerine olan yapıt derinlikten yoksun olmasına karşın (ayrıca cografi bilgibakımından yetersiz) belge ve görüntü zenginliğiyle dikkate değer.

***Kunt, Bekin Sıtkı; Ayrı Dünya,Yeditepe Yayınları, 1952

Kunt'u sahaf üzerinden tanıyabildiğim için mutluyum. Orhan Kemal'lere giden yolda, 40'larıngerçekci kuşağından neredeyse unutulmuş bir yazar yazık ki. Toplumsal duyarlık, Anadolu ve yoksul kentli insanın yalın, çıplak gerçeği öykünün konusuoluyor. Çoşumculuğun (romantizm) etkileri yokoluyor giderek. Yeni bir dünya ile eskisininkıyısında yazar, sokağın gerçeğiyle yüzleşiyor.Bu yazarlarımızı kazanmalıyız. Eleştirel basımları yapılmalı.

***Hooks, Bell; Feminizm Herkes İçindir,Çitlenbik Yayınları, 2002

Page 33: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Bell Hooks 1952 doğumlu Gloria Watkins'in takma adı. Amerikalı olan Hooks karaderili. Yapıtının önemi yalınlığından, derlitopluluğundan ve eleştirel gücünden geliyor. TopluTürkçe çeviriyle değerini yitirmesine karşın sorunları kaçamaksız, apaçık sergilemesi,tutumunu kesin bir biçimde ortaya koyması Hooks'u kadın yazını içinde (sol içerisinde dekuşkusuz) çok önemli bir yere koyuyor.Benim için yapıtın ilginç üç yönü vardı:1) Kadın eylemine soğuk, kinle bakan kadınlara (çoğunluğu oluşturur) yaklaşımındakiyumuşaklık, kanıtlarının sağlamlığı ve söyleminin saydamlığıyla seçikleşen inandırma gücü.Bu nedenle kadın eylemine düşmanlığı doğallaştırmış kadınların okuması gereken bir yapıtbu.2)Kadın eylemi içre özeleştiri boyutu. Kızkardeşler, sınıfsal güçle (iktidar) gelen yol ayrımı,kadın eşcinselliğine bakış açısı, erkeklerin kadın eylemiyle ilişkisinin sorgulanması...3)Kadın eylemini eşitlik çizgisi ve tanımıyla sınırlayanların eyleme getirdiği yozlaşma vebuna karşılık Hooks'un önerdiği, sorunu kadın sorunu değil insan sorunu eksenine oturtan vetoplumsal dizgeyle bağlarını doğru bir biçimde kurabilen cinsiyetçilik kavramı... Düğümnoktasının bu olduğunu sanıyorum. Yoksa kadınlar başardıkça (!) iktidara ortak olabiliyor vacinsiyetçi tutum ve paradigma sürüyor.Hooks'un kişisel deneyimleriyle bilimsel söylemin kesişim noktasından ilerleyen anlatısı dakadın eyleminin insancıl ve eşitlikçi doğasına bir örnek sayılabilir.Bence Hooks'un bakış açısıyla benimkisi örtüşüyor. Bu da yılar sonra kendimle buluşmak gibioldu."Yakınlaşın ve anlayın. Feminizm herkes içindir" (s.V)

***Henri-Levy, Bernard; Entelektüelliğin Övgüsü,Gendaş Yayınları, 2001

Henri-Levy günümüzde entellektüel olan şeye tepkiyi eleşirerek, yeniden bir çözümlemesinive eldesini yaptığı yapıtında bence bir saldırıya uğramış: çevirmenin saldırısına. Yapıtokunmazlaşmış.Kaç kez bırakma noktasına geldim, ilgim dağıldı. Yine de Henri-Levy'den çok hoşlandığımı söyleyemem.

***Lewis, Bernard; Ortadoğu’nun Çoklu Kimliği,Sabah Yayınları, 2000

Tarihçi Lewis'in yapıtı önemli olmakla birlikte derinlikten yoksun. Ortadoğu'yu din, ırk ve dil,ülke, millet, devlet, semboller, yabancılar ve kafirler, emeller açısından irdeleyen Lewis, temelkimlik oluşturucusu olarak doğum ve devlet kimliğini vurguluyor.

***

Russell, Bertrand; Russell’dan Seçme Yazılar,Dost Yayınları, 2004

Page 34: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Russell'den iyi bir derleme. Psikoloji, din, cinsellik ve evlilik, eğitim, politika, ahlak üzerineyazılarından hoş bir seçki. Tanımak isteyenler için anlamlı.

***Karasu, Bilge; Troya’da Ölüm Vardı (BE 8),Metis Yayınları, 1991

Büyük Karasu okuması. Daha ilk yapıtla (kitap olarak baskı: 1963) Bilge'nin kara-acı sularıiçerisinde duyguların hiçbir yere oturtulamadığı karabasanlı bir okuma, ağulu bir deneyimbaşladı. Aynı öykü kişilerine dayalı bu kopuk, tümün sürekli yeniden reddedildiği anlatılar,insan'ın doğumdan başlayan ve anlatısı olanaksız ölümle noktalanan yaşam sahnelerindenoluşuyor. Hiçbirimizin öyküsü, hatta kendi öykümüzün parçaları bile birbirini tutmaz,tutmuyor. Her bir yaşantı için sayısız anlatı üstüste biniyor. Gerçeğin hangi anlatının arkasındaolduğu, yazarın israrlı ve dayatıcı çabalarına karşın, yine belirsiz ve acaba burada bir değeryüklemesi yaparsak yanılmış olur muyuz? Ağın bir düğümü (öne çıkarılmış) Müştak, öneçıkarılmasında bile tartışmalı, ağ’a ilişkin (büyük yapıya) hem im, hem değil. Hem gönderen,hem gönderilen...Bir bakıma ölüm doğumdan başlayarak var, hep var. Troya'dan kalan yaşamın değil, ölümünöyküsü (Shopenhauer). Yaşamın anlatısı, kendiliğinden bir ölüm anlatısı... Bunu anlamamızıister miydi Karasu?Ölüm odasi içindeyiz. Doğumdan başlayarak. Geçmişe sarkarak. Bir ilişkiyi tanımlamaya,onun önünde şöyle ya da böyle durmaya çalışarak. Birilerini anne olarak tanımlayıp birdiğerini sevgili-dost arası bir aralığa koyarak, bakış açılarını sürekli değiştirip bakılanıyeniden yaşantılıyarak ve bu arayışın tinselliği ve kırılganlığıyla yeniden vazgeçerek...Adı konmuşların ardlarına bakarak, Zanzalak ağacının gölgelerinde eşinerek, gerçeği bulmaumutsuzluğuyla, bunun acısıyla...Bir dönüşüm duygusu kalan geriye, savruluş... Bir aydınlık. Koku.Algının dibi.Kedi. Yaralı hayvan. Yangın. Şarkısız gecelerin ilki.Savaşı karşılayan sessizlik.Theo Angelopoulos.Ve Karasu sanırım Oğuz Atay'ın esini. Bütün o Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar,Korkuyu Beklerken, Oyunlarla Oynayanlar nereden çıkmış olabilir. Tanpınar buna yetmezbence.Karasu'da Türkçe yeniden ve çoğalarak var oluyor. Büyük bir dil deneyimi.

***Karasu, Bilge; Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı,Bilgi Yayınları, 1970

Karasu tarihsel bir zemin önüne çagdas bir dizi sorunu koyarak, bir tür etik sorgulama yapiyorbana kalirsa. Ada ve Tepe adinda iki bölümlü Uzun Sürmüs Bir Günün Aksami'ni, Dutlaradinda kisa bir öykü izliyor. Bence tematik seçis ve derinlikler açisindan Dostoyevski'ylekarsilastirilmali Karasu. Anlati, biçem olarak ise Fransiz modernleri belki isik tutabilir.Türkiye'de ise öncülü var mi kestiremiyorum. Çünkü yerel degil evrensel temalari onufarklilastiriyor.Öte yandan, seçim, direnis, sorumluluk, iktidar ve güç, boyunegme, inanç, etik, kaçis, vicdan,sorumluluk, iç aydinlanma, vb. kavramlar çerçevesinde okuru sarsan,silkeleyen bu romaniylada Karasu'yu gecikmeli de olsa tanidigim için mutluyum.

Page 35: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Karasu, Bilge; Göçmüş Kediler Bahçesi,MetisYayınları, 2003

Ölümcül, canlı bir satranç benzeri oyun-bağlantı ile birbirine ulanan, umutsuz, kara öykü-anlatılar…Onda uzam, zaman, ilişki kendini hep yeniden kıra kıra ilerliyor.Öykümüzün ne olduğunu bilemeyiz, anlamayı usumuzdan geçiremeyiz, Kafka'dan farklıolarak anlama girişimlerimiz de hep olmuştur, olacaktır.Zaten öykü de yırtılır, geriye kalan girişimse neyin neye ulanacağının herkesin kendine bağlıkalacağı bir anlatış olur. İyi mi olur?En zengin, en çoğul anlatı da, ‘en zengin ve çoğul anlatı’dan başka bir şey değildir.Yaşam kaygusu ve kavgasının ucu ölüm, vardığımızda henüz yola çıkmışızdır.Menzil düş, ise, varolan, kalan ne?Karasu'nun olağanüstü metinleri yeniden okunmayı zorluyor diyeceğim. Bildik anlamlandırmaçabasının hep bir adım ötesinde kalacakları kesin. Onu öngörülü bir bilici yapan da bu özelliğimi acaba?

***Karasu, Bilge; Kısmet Büfesi,Adam Yayınları, 1982

Bölük pörçük metinlerle bölük pörçük yaşamı anlatılama, ıskalama ve yakalama girişimi.Bu da bir denemeydi, tıpkı yaşamımız gibi.Seni çok iyi anladığımı sanıyorum Karasu.Sana borçluyum.

***

Karasu, Bilge; Gece,İletişim Yayınları, 1985

Bu dev yazarı (dilciyi) ne biz, ne de Dünya anladı diyorum. Gece, geceyi anlatıyor. Bilinemeze bağlı, bilinemezden, bilinemezin kendi olan geceyi.İnişini, dönüştürüşünü, yerinden oynatma gücünü, bakışımızın tam içindeki yerini,geceleşebilirliğimizi...Öte yandan bir kurgu metnin de gece boyutu var. Gece onu da açar, gizler, dönüştürür.Dil bile geceyle oynar. Hem de ölümüne…Karasu da bence ölümüne oynadı gece'yle, gün'ün özü geceyle.Yaşam her zaman gece sayesinde ve onun yüzünden, hep başka bir şey oldu. İnsan da, metinde...Çok ciddi birşeylere işaret etmenin gececil komikliğine ne demeli.Gece kimi uyarır. Kimseyi.Kimse olabilsek…Ölümle, ölümüne oyunla belki olası...kimse olmak.

Page 36: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Karasu, Bilge; Kılavuz,Remzi Yayınları, 1990

Karasu 1994'de öldü yanılmıyorsam. Bu başyapıtlarından biri olarak yayınlandığında da sağdı.Tüm yapıtlarıyla en üst düzeyi nasıl tutturabiliyor Karasu? Onun tüm yapıtı gerçekte tek biryapıt ve o da başyapıt.Kılavuz, bence, duyumsayabildiğimce, düşle ayıklık, günle gece, yaşamla ölüm arasında,sonunda kendi yolunu yitiren bir kılavuzluk deneyimi... Derrida'nin dediği gibi 'yerindenoynamış yaşam', yerinden oynamış anlatıca izleniyor.Söz ve metin iki yüzlü, iki yanlıdır. Doğru bir tür kurgudur. Yine de Karasu için görecidiyemiyorum. Ama yerleşik doğruya karşı buruk bir başkaldıran insan olduğu kesin (mi?). Kedi'ye gelince. Kedi her yerde olabilir, konabilir, var. Çünkü bir kedi o. Güzelliği insanakendini vermeyişinde.Karasu büyük bir yazar.

***Bottero, Jean/Steve, Joseph; Evvel Zaman İçinde Mezopotamya,Yapı Kredi Yayınları, 2001

Persopolis yazıtlarıyla başlayan büyük serüven...Gizemli üç yazı. Eski Farsça, Elamca (!),Asurca (Sami dillerine dayalı). Sümerceye doğru giden yol...Kuzeyden güneye doğru Asur, Akad, Babilonya ve Sümer ülkesi...Şu anda, bugün, insanoğlunun öyküsünün kaynağı ABD ve İngiltere'ce bombalanıyor. Yokediliyor.Bugün: 21 Mart 2003.

***Magee, Bryan; Felsefenin Öyküsü. Ed. Neil Lockely,Dost Yayınları, 2000

Nefis bir felsefe tarihi. Belki çokca yüzeysel, ama çekici...Görsel bakımdan zengin ve niteliklibaskıyla felsefeyi sevmemek olanaksız.Yapıtın bence kurgusu da çok başarılı. Temel felsefe temaları seçilen felsefecilerle koşutlu birbiçimde götürülüyor. Zevkle okudum.

***Uzuner, Buket; Uzun Beyaz Bulut Gelibolu,Remzi Yayınları, 2001

3.baskısını okuduğum roman 10.baskısına yaklaşmış olmalı. Neden acaba, bunu anlayabilmişdeğilim.Kötü kitabın ne olduğunu bilmiyor muyuz? Yoksa çok okunurluk, gerçekten mi yazın dışıdeğerlere bağlı yalnızca? Sanırım.Bu roman roman geçmişiyle hesaplaşmamış, yeni hiç bir şey içermiyor. Savaş karşıtçılığı,barışçılık desem bu da defalarca ve çok daha iyi bir biçimde yapıldı.

Page 37: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Bir şey var. Buket Uzuner bir tür çağcıl vurguncu ve çağın gereklerini iyi koklayan bir burnuvar. Başka da bir şey yok. 12'yi vuruyor. Roman’ın duasını da okuyabiliriz, şimdi.

***Carriere, Jean-Claude/Delumeau, Jean/Eco, Umberto/Gould, Stephen Jay;Zamanların Sonu Üstüne Söyleşiler. Ed. Catherin David/FredericLenoir/Philippe de Tonnac,Yapı Kredi yayınları, 2001

2000 yılı sorunu ile ilgili 4 ünlüyle yapılan ama kapsamı binyıl dönümü sorununu oldukçaaşan söyleşiler beklediğimden çok daha iyiydi. Özellikle dinsel kültürlerde yeniden doğuş,kıyamet ve tarihsel olgular arasındaki ilişkiler aydınlatıcıydı benim için. Özellikle Carriere,ama daha çok Gould'un yazısı...Eco da yabana atılamaz.Tartışmalı okumalara açık önemli bir söyleşiler derlemesi.

***Celal, Metin/Aydemir, Kadir; E 2004 Edebiyat Yıllığı,Gendaş Yayınları, 2004

Baskı olarak olmasa da içerik olarak çok başarılı bir yıllık bence. Öyküler, şiirler, denemeler,eleştiri ve tartışma yazılarıyla 2003'ü yansıtabiliyor.

***Üster, Celal, Haz; Yatağında Yalnız Mısın?Okuyanus Yayınları, 2002

Japon şiirinden Celal Üster'in derleyip çevirdiği aşk şiirleri...

***Akaş, Cem, Haz.; Kavramlar ve Bağlamlar Arasında,Yapı Kredi yayınları, 2002

Jameson, Eagleton, Zizek, Reeves, Taylor, Derrida, Benhabib, Deleuze, Foucault, Bourdieu,Grass, Habermas, Guattari, Morin, Eco, Touraine, Abu-Lughod, Levi-Strauss, Hartog,Riceour, Mango, Horkheimer, Adorno, Gadamer ile yapılan ve Cogito dergisinde yayınlanmışsöyleşileri içeriyor.

***Kavukçu, Cemil; Gemiler De Ağlarmış,Can Yayınları, 2001

Bana yazın tadı veren öyküler Kavukçu'nun son yapıtındakiler... Bu yapıt hakkında ayrıca kısa(ve yetersizce) yazdım.Kavukçu'nun öykülerinde, ayrıntılarda gizli 'insanlık durumu'nu görmemek olanaksız. Büyüiçeren öyküler bunlar, yaşamla bizleri buluşturabilme özelliğine sahip...

Page 38: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Kavukçu, Cemil; Suda Bulanık Oyunlar,Can Yayınları, 2004

Kavukçu'nun son yapıtı bir roman: Önceki öykülerinden daha iyi değil ne yazık ki...Çürüyen kent, toplum, devrim (ci): Tarık ve Kırat.Kendini kurtaramayan devrime mi soyunuyor Sayın Kavukçu? Devrimci olmak için tatminolmuş biri mi olmalı?Devrimcilik (Türkiye travmasında) bir karabasan olarak tanımlanır, anlatılırsa doğruyakalanabilir mi?Neden büyük yenilgiden hemen hemen tüm yazarlarımız aynı sonucu çıkarıyor acaba? Buonlarla ilgili olabilir mi?Devrimci (kendini aldatış) bir cinsel tatminsizliğe indirgenebilir mi? Okurunuz açısındanbaktınız mı hiç sayın yazar romanınıza?

***Çapan, Cevat, Haz.; Yürekteki Ok. Dünyanın En Güzel Aşk Şiirleri,K Kitaplığı, 2002

Minicik ama olağanüstü güzellikte bir seçki.

***Lindholm, Charles; İslami Ortadoğu,İmge Yayınları, 2004ABD'li Prof. Lindholm'un çalışması bir tarihsel antropoloji çalışması. Bu çalışmanın ABD'ninküresel güvenlik konularında akademik çalışmalar arasında yeri olup olmadığını merakediyorum. Sonuçta Lindholm'un altını çizdiği şey, genelde Ortadoğu, özelde İslam kültürününABD'nin kuruluş ve tarihsel öyküsünde hep etkili olmuş eşitlikçi, özgürlükçü, rekabetçikültürün tıpatıp aynı kaynaklara sahip olduğu. Ama Ortadoğu'nun İbni Haldun'cakuramlaştırılmış coğrafi, tarihsel, etnik gerçekliği bu stereotip'in laik-seküler iktidarlarcabuzulmasına sık sık yol açmış, Ortadoğu'nun genel tarihi seküler- dayatmacı ve hiyerarşikdevletlere karşı eşitlikçi ve islamın kaynaklarına dönüşü yansılayan yerel halkın direnişi veisyanının başarısız tarihi biçiminde seyretmiş.Lindholm'dan okuyan istediği sonucu çıkaramaz sanırım. Ilımlı-islamcı, yerel yönetimli birtoplum modeli ABD emperyal hegemonyasıyla çok da iyi bağdaşabilir, demeye getiriyorolmalı.Çalismanin yetersizliği antropolojik bakışın yetersizliği olarak yorumlanamaz sanırım. ABD'nin Irak çıkartmasını yalnızca ABD medyası değil, üniversiteleri de bilimi araç olarakkullanarak haklılaştırmaya çalışıyor ve bu çalışma de bunun bir örneği.

***Horrocks, Christopher; Baudrillard ve Milenyum,Everest Yayınları, 2000

Doğrusal tarihi sorgulayan Baudrillard'ın milenyum hakkında düşüncelerinindeğerlendirilmesi...

Page 39: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Okay, Cüneyd; Mavi Sürgüne Doğru. Halikarnas Balıkçısının BilinmeyenYılları, TC Kültür Bakanlığı, 2001

1921-1928 yılları arasında Halikarnas Balıkçısı'nın yaşamına tam bir tanıklık yanısıra odönem İstanbul basınında yaptığı resimler, yazdığı yazılarla zengin bir kaynak.

***Çehov, Anton/Gorki, Maksim;Yazışmalar,Yankı Yayınları, 1966

Çehov'la Gorki' nin 1898-1900 arası mektuplaşmalarını içeriyor çeviri ve her iki yazarınkişisel özelliklerini yansıtması açısından ilginç.

***Çulhaoğlu, Metin/Soyer, Cem; Solda “Sivil Toplum” Söylemi. Gerçekler veYanılsamalar,Özgür Üniversite yayınları, 2000

Sivil toplum söyleminin Marksist geleneğe bağlı doyurucu bir eleştirisi. Bu söylemin siviltoplum-devlet arasında bir dikotomiye oturtulması, sınıf savaşımı ve siyasal iktidar hedefinidışlaması, sonul amacı demokrasiye kilitlemesi, devletin sınıf temelini reddetmesine bağlıolarak ve kendisiyle çelişerek özünde devletçiliği, toplumun verili durumunusonsuzlaştırması, vb. gibi noktalar üzerinde duruluyor.Türkiye çözümlemesinde ise bizde kavramın (NGO) çarpıtıldığı, Türkiye’de batıdan değişikolarak iktidarın burjuva sınıf yaratmak (kapitalist ekonomik ilişkiler anlamında sivil toplum)zorunda kaldığı belirtiliyor.Siyasal alanları bölmelere ayıran sivil toplumcu yaklaşım özünde reformist ve gericidir.Önemli bir makale.

***Robinson, Dave; Nietzsche ve Postmodernizm,Everest Yayınları, 2000

Everest yayınları mini kitaplardan bir dizi başlattı. Son dönem yapıtları görülmezse, tutarsız Nietzcshe'nin bilim ve aydınlanma karşıtısöyleminin postmodernizme kapı araladığını savlıyor İngiliz felsefeci Robinson küçükmakalesinde.

***Harvey, David; Sosyal Adalet ve Şehir,Metis Yayınları, 2003

Page 40: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Harvey'ın yapıtı, bir kentleşme kuramı üretebilmenin olanaklı yolları üzerine sıkı bir denemediyebiliriz. Geleneksel (liberal) kentleşme kuramı eleştirisinden çok, Marksizmle kentolgusunu tümleştirmede gerçek bir katkı. Bu katkı marksist terminolojiye değin uzanıyor,örneğin 'üretim tarzı' kavramının yerine 'iktisadi bütünleştirme tarzı', vb. Öte yandandiyalektiğin kentleşme sürecine olağanüstü uygulanmasına da bir örnek yapıt ve Marksisttoplumsal evrim anlatılarına da kent bağlamında terimsel önerilerde bulunuyor: Karşılıklılık,Yeniden dağıtımcı bütünleştirme, Piyasa değişimi.Beni etkileyen boyut ise burjuva 'planlama' kavramına getirdiği eleştiri. Kenti sabitleyen plankavramı ancak bir araç (enstrüman) olarak kullanılmalıdır.

***Breton, David Le; Yürümeye Övgü,Sel Yayınları, 2003

Bu hoş, yürüme üzerine yarı filozofik denemelerle buluşamadım ve yapıtı bitiremedimdemeyeceğim, erteledim.

***Göksel Demirer/Tezcan E. Abay Ed.;Foster, J.B./ Dursun, C./Erdağı, B./Robert, J; Ekoloji Politik,Özgür Üniversite Kitaplığı yayınları, 2000

Yapıt seçili 4 önemli makaleden oluşuyor.J.B.Foster'in Komünist Manifesto ve Çevre adlı çalışması çevre konusunda Marksizmeleştirilerini Manifesto bağlamında yanıtlayan önemli bir yazı. Daha önce de önemli birçalışmasını (yine çevre politikaları ve Marksizmin çevre ile ilgisi hakkında) okumuştum.C.Dursun'un Çevre ve İnsan: Teorik Bir Yaklaşım adlı çalışması da Marksizm eleştirileriniyanıtlama boyutu içeriyor. Emek süreci ve teknolojiyi çözümleyen yazar, tartışmalı sosyalisthukuk teorisinin yerini, odağına toplumsal dönüşümle birlikte yeni insanın yaratılmasınıyerleştiren yeni bir hukuğun alması gerektiğini (doğayla sözleşme) öneriyor (Serres).B.Erdağlı'nın Ekolojik Bir Topluma Doğru; teknoloji transferine ilginç ve doğru biryaklaşım getirirken, çözümüne gerekirse teknoloji reddi'ni yerleştiriyor.Yapıtın en önemli çalışması ise J.Robert'in, Algı Primatı ya da Bilimsel Kıyamet adlı yazısı.Kendi yaklaşımının evrimini ve deneyimlerini de aktaran Robert, bilimle gündelik algıfarkının çevre sorunlarında doğurduğu handikapı vurguluyor. Bilimin ölçü kaygusutaşımadığını, sorunun bilimselleştirilmiş algı ortamında yeniden ifadelendirilmesi gerektiğinisöylüyor. Çevre epistemolojisinin dilsel çözümlemesi de denebilecek çalışmanın önerisibireysel etik devrim sayılabilir. Çok önemli bir yazı.

***Özlü, Demir; Amerika 1954,Türkiye İş Bankası Yayınları, 2004

Demir Özlü'nün son çalışması ve ilk Özlü okumam. Belki de son olacak... Bana 'amerikanofil' deyimini anımsattı. Amerika’nın tüm dünyaya dehşeti milim milimtattırdığı bir sırada Özlü kendi türünün (familyasının) işlevini (tarihsel) yerine getiriyor.Uyuşturucu almış birinin mutluluk düşleri Amerika'yla birebir örtüşüyor nedense.

Page 41: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Her açıdan, bana kalırsa, kötü bir kitap...

***Madak, Didem; “Ah”lar Ağacı,Everest Yayınları, 2002

Didem Madak genç ve ilginç bir kadın. Şiiri bir yıllıkta dikkatimi çekmişti. Bu nedenlealdığım son şiir kitabı Ah'lar Ağacı beni biraz düşkırıklığına uğrattı. Yer yer olağanüstü,özgün dizeler kurmasına rağmen, uzun şiir bütünü bu parlak dizeleri bastırıyor, bitmeztükenmez bir duaya dönüştürüyor şiiri. Bir de şiirin içinde değil, karşısında duruyor sanki. Başkası için şiir yazılabilir mi?

***Aksan, Doğan; Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını,Bilgi Yayınları, 2000

Aksan'ın Türkçemizle ilgili yapıtı için söyleyecek söz bulamıyorum, beni mutlu etti. Sonzamanlarda okuduğum en güzel kitaplardan biri...

***Aksan, Doğan; Anadilimizin Söz Denizinde,Bilgi yayınları, 2002Aksan bu son güzelim yapıtında yine Türk Dilinin, Türkçenin bahçesinden çiçek derliyor. Bukez baslangıçtan günümüze (Orhun ve Yenisey yazıtları, Divanü Lugati't-Türk, KutadguBilig, Dede Korkut Kitabı, Eski Anadolu Türkçesi, örneğin Garibname, Türkiye Türkçesi,örneğin Derleme/Tarama Sözlükleri) dilimizin sözcüklerini, ikilemelerini, deyimlerini,atasözlerini, terimlerini, Sözvarlığının diger ögelerini örneklendirerek varsıllığımıza imkoyuyor.Dilimiz Türkçemiz büyük, derinlikli, oylumlu, anlatım gücü yüksek bir dil. Kanıtı Aksan'ın buson yapıtında...

***Aksan, Doğan; Dil, Şu Büyülü Düzen…Bilgi yayınları, 2003

Doğan Aksan bu son yapıtında dile genel olarak bakıyor. Dilin yapısını (dizgesini) en sonkuramlaştırmalar (Chomsky) çerçevesinda tanıtıyor. Son derece aydınlatıcı, ama yazik kiderinlikten ve kapsayicılıktan yoksun...Aksan'ın çıkan tüm yapıtlarını okumaya devam...

***Cüceloğlu, Doğan; İyi Düşün Doğru Karar Ver,Sistem Yayınları, 1994

Page 42: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Etkili yaşamın temel boyutları üzerine söyleşiler altbaşlığı taşıyan, ilk başta reçete kitapizlenimi veren çalışma oldukça önemli, pek çok insan için yeniden başlamanın uyaranıolabilir.Uzun özetini ayrıca çıkardım. Bir yığın insana da önerdim, aldım. Özü, paradigma kavramı üzerine oturuyor. Paradigmamız genellikle koşullanma paradigmasıve etkili, mutlu olabilmemiz bu paradigmanın değiştirilmesine büyük ölçüde bağlı. Bunu nasılyapabiliriz, sorusunun yanıtı yapıtın içinde. Yalnızca bir yaklaşım olarak, çözüm olarak değil.Çünkü Cüceloğlu bir ruhbilimci, bir davranışbilimci...

***Cüceloğlu, Doğan; Savaşçı,Remzi Yayınları, 200?

Cüceloğlu'nun belki de en önemlı yapıtı. Tartışılabilir yanlarını es geçmeden, kendine özgüsorunsalını daha temelden, varoluşsal derinliklerde geliştirdiği söylenebilir. CarlosCastaneda'nin izinde Türkiye'de yeni insan türünü muştuluyor Cüceloğlu.Önemini birkez daha vurgulamakla yetineceğim. Cüceloğlu okumadan kendimizi ve içindeyaşadımız şeyi anlamamız çok zor Türk insanı olarak.

***Cüceloğlu, Doğan; İletişim Donanımları,Remzi Yayınları, 2002

Cüceloğlu'nun son yapıtı insanlar arası iletişim konusunda eleştiri ve model önerisi, TVizlencelerine dayalı olarak...

***Hofstadter, Douglas R.; Gödel, Escher, Bach: Bir Ebedi Gökçe Belik,Kabalcı Yayınları, 2001

Matematik (Gödel), Resim (Escher), Müzik (Bach): GEB.Bu yapıt 1980'de yazılmış ve yapay zeka üzerine bir yaklaşım bence. Ama Hofsadter'ingerçekten zengin birikimini yaratıcılığa dönüştürebilme yeteneği bu yapıtta kendini gösteriyor.O bir yandan da bilim, sanat, evren ve insan ilişkilerini irdeliyor.Bu yapıtı anlayabilmek için ileri düzeyde kuramsal matematik ve müzik bilgisi gerekiyor.Diğer disiplinleri (bilgisayar ve yazılım, genetik, geometri, fizik, felsefe,vb.) saymıyorum.Ama sezgisel yetenekleri ve genel bir birikimi olan ortalama okur için de yeterince ufukaçıcı...Baştan bölüm bölüm üzerinde durarak özetlemek ve böylece daha iyi anlamak gibi bir niyetimolmasına karşın şimdi yazma koşullarının yetersizliği nedeniyle bundan vazgeçiyorum.Yazarın kurgusu (bölümleme, diyaloglar, imge ve değişmecelere dayalı anlatımlar, vb.) yapıkavramını ne denli derinden kavradığını gösteriyor. Yapıt DNA sarmalı gibi kendini bir başkadüzeyde sürekli yeniden yapılandırarak ilerliyor. Sonuçta vardığımız yer hem başlangıçnoktası, hem de başka bir yer...Zekanın kendini gösterişi bu olsa gerek.Bu yapıt için şunu öncelikle söylemek isterim: diyalektik sözünü hiç anmadan diyalektikdüşüncenin anıtı yaratılmış bu yapıtla.

Page 43: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

ABD'li Hofstadter, bazı kavramları eleştirel olarak derinleştiriyor. Bunların başında kapalı,kendine yeten dizge kavramı geliyor. Gödel'in Principia Mathematica (Russell/Whitehead)eleştirisinde çıkış noktası...Escher'in resimlerindeki yinelemeli ve döngülü yapının üç omurlu bu yapıtta omurgalardanbirini oluşturduğunu söylememe gerek yok. Bir diğer omurga ise Bach'ın müziği, özellikle fügve toccata'lar (Musikalische Opfer)...Bach'ın müziği Escher'in resmine benzer artımlı döngüyapılarıyla yazarın tezini biçim ve içerik olarak destekliyor.Biçimsel dizge, matematikte anlam ve biçim, resimde figür-zemin ilişkisi ile biçimseldizgelerde teorem olan ve teorem olmayan koşutluğu, biçimsel dizgelerde simgelerin rolü,yinelgen yapılar, anlamın çözümlemesi, önermeler hesabı ve zen koanları, TNT (tipografiksayı kuramı), vb. birinci bölümün konuları (GEB).İkinci bölüm ise (EGB) bilgisayar dilleri, beyin ve düşünce, zihin, dizgelerin dışına atlamak,kendine gönderme (self-ref) ve kendini yeniden üretme (self-rep), insan düşüncesini taklit(Church, Turing, Tarski), geçmişte ve günümüzde yapay zeka, garip döngüler ve dolaşıkhiyerarşiler (RICERCAR) konularında derinleşiyor.Hofsadter önsözünde şöyle diyor: "Tek bir tümceyle söylemek gerekirse, GEB canlıvarlıkların cansız özdekten nasıl çıktığını söyleme yönündeki çok kişisel bir girişimdir. Kendinedir ve bir kendi bir taş veya bir çamur kadar kendiliksiz bir şeyden nasıl çıkabilir?" (s.16).Bu yapit iyi bir sorgulama ve okuyanı mutlu ediyor. Girmediği ilgili bir çok konu olmasınarağmen...Çevirmenlere (Ergün Akça/Hamide Koyukan) ve Kabalcı Yayınevi’ne son yılların buyayıncılık olayı için teşekkür borçluyum.

***Morin, Edgar; Geleceğin Eğitimi İçin Gerekli Yedi Bilgi,Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2003

Bilgibilimin (epistemoloji) günümüz dünyasında uygulamaya dönük yüzü ve sorunlarınıirdeleyen bu küçük yapıtında Morin, bilmenin körlüklerini sıraladıktan sonra (kapalıuzmanlaşma, özellikle sahte akılsallık), akla uygun bilginin ilkelerini temellendirirkenbağlam, bütün, çokboyutluluk, karmaşıklık kavramları üzerinde duruyor. İnsanlık durumunuamaca yerleştiriyor ve kozmik kimliğe giden yolu tanımlıyor. Karmaşıklığın bilincinde olmaanlamayı öğrenmekte önemli bir aşama ve insan türü için etiğin de çıkış noktası.

***Bolles, Edmund Blair; Galileo’nun Buyruğu. Ed. Edmond B.Bolles,TÜBİTAK, 2000

Bilim yazınını, belli bir dizgesellik ve tarihsellik içerisinde düzenleyen yapıt gerçektenöğretici ve tatlar içeriyor. Hem bilim ve araştırmanın yöntemsel gelişmesi örneklendirilmişoluyor, hem de bilimin kendini ifade biçemindeki olağanüstü seyir izlenebiliyor.Ayrıca okuyanda merak ve bilimsel serüven duygusunu kışkırtma gibi önemli bir işlev degörüyor ba oylumlu yapıt.

***Said, Edward; Kış Ruhu, Ed. Tuncay Birkan,Metis Yayınları, 2000

Page 44: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Said, içinde bulunduğumuz yılda öldü (2003). Yeni okuduğum bu insana saygı duymamakolanaksız. 20.yüzyılın onurunu taşıyanlardan kuşkusuz.Temel tezi (şarkiyatçı batı emperyal söylemi) çelişik olmakla birlikte doğru ve sarsıcı.Foucault etkisiyle söylemden, söylemin arkasındaki erkten söz etmesi tam da can alıcı nokta.Yazın kuramı eleştirilerine de aynı ruh sinmiş... Her şey söylemdir ve söylem masum değildir.80'li yıllarda kaleme aldığı yazılardan bir derleme.Asıl siyaset yazılarını (polemik) bulup okumalı.‘Son bir gözlemde bulunmak gerekiyor. Gramsci ve Vico'ya göre, yorum bu seküler yatayuzamı, ancak orada bulunan şeylere uygun yollarla değerlendirmelidir. Ben bunu şu şekildeanlıyorum: Bizi hemen tek bir başlangıç noktasına geri gönderen hiçbir açıklama yeterlideğildir. Tıpkı hiçbir basit baskın yanıt olmadığı gibi, birbirlerinden kopuk hiçbir tarihseloluşum ya da toplumsal süreç de yoktur. Bu yüzden, insanın yapıp etmelerindeki heterojenlik,ortaya çıkan sonuçlardaki ve aynı zamanda yorumlama beceri ve tekniklerindekiheterojenliğe denktir. Otorite, düzen ve ayrım varolsa bile, insanlık tarihini düzenleyen hiçbirmerkez, baştan verili ve kabul gören hiçbir değişmez otorite, hiçbir sabit engel yoktur.Seküler entelektüel, bir yandan kutsal kökenin namevcudiyetini, bir yandan da tarihsel fiiligerçekliğin karmaşık mevcudiyetini göstermeye çalışır. İşte seküler yorum, dininamevcudiyetin fiili gerçekliğin mevcudiyetine dönüştürülmesidir.’

***Said, Edward; Freud ve Avrupalı Olan. Ed. Christopher Bollas,Aram yayınları, 2004

Said'in makalesi Freud'un Yahudilik mitine bakışında Avrupalı olanla olmayan arasındakiçelişkiyi çözümlüyor. Özellikle ele aldığı Freud yapıtı Musa ve Tektanrıcılık. Butamamlanmamış son yapitında Freud, Yahudiliğin kurucusunun Avrupa dışından, Mısırlıoluşunu belirtmekte, Yahudi tezlerini sarsmaktadır.Said'in, her şey politiktir, yaklaşımında sağlıklı ve devrimci birşeyler var.

***Carr, Edward Hallet; Romantik Sürgünler,Çiviyazıları Yayınları, 2001

Ağırlıklı olarak Herzen'in, sonra Ogarev, Herwegh, Bakunin, Dolgorukov, vb. nin Avrupasürgün yıllarının roman kurgusu içerisinde belgesel ve buruk bu öyküsü, türünde bir klasikolmalı. Çok etkileyici ve öğretici bir yapıt.Bir dönemin ve rüzgarının (romantizm) insanların yaşamları üzerinde ne denli belirleyiciolabileceğinin de kanıtı. Onların kişisel dramlarını, tarihsel dramlarından ayırmak olanaksız.Carr bunu çok iyi yakalıyor.Rus aydınlanması için mutlaka okunmalı. Çeviri başarısız...

***Işın, Ekrem; A”dan Z”ye Ahmet Hamdi Tanpınar,Yapı Kredi yayınları, 2003

Tanpınar'ın yaşamı ve yapıtına belgeli, bilgili bir bakış.

Page 45: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Wright, Elizabeth; Lacan ve Postmodernizm,Everest Yayınları, 2002

Freud'u, feminizmin Freud (fallik) eleştirisini eleştiren yazar, fallik işlevin her iki cinste deortaya çıktığını söylüyor. Ona göre kadının bir göstereni yoktur ve bu nedenle kadın maskealdatmacasına başvurmak zorundadır.

***Bernheim, Emmanuele; Sustalı,Can yayınları, 1998

Genç kadın yazar Bernheim Fransız ve kısa romanlar ya da uzun öyküler yazıyor. Nitem vebetimi dışlayan eylem kip ve köklü yalın anlatımı yeterince ilginç, ama denenmemiş değil.Onu güncel yapan şey, kadınlık durumunda sınırdaki kaypaklığı olsa gerek. Bir de değişikanlatılarında sürdürdüğü takınakları (benzer olayörgüsü, tip, görüntü ya da ayrıntılar, bedenselısı arayışı,vb.) tek bir şeyi ısrarla yeniden anlatmayı denediğini düşündürüyor. Buna, cinsellikve özgürlüğün, bırakılma kaygusunun yarı bilinçle, hatta istenmeden (masumca) yaşanmasıdenebilir mi acaba?

***Bernheim, Emmanuele; Onun Karısı,Can yayınları, 1998

Yine beklenenin dışında ‘doğalmışcasına’ gelişen bir cinsel arayış... Doktor kadın, erkeğinçekim gücüne kolaycacık kapılır ve bedensel ısıyı bulur, ayrıca biriktirir. Yine bırakılmaktankorkar, bu nedenle de yeni bedenlerin yeni ısılarına açıktır. Çok da masumcadır her şeyüstelik. Korku izleklerine özgü şeytani bir alay var Bernheim'in öykülerinde (özellikle amaçlanmış).Bu açık.

***Bernheim, Emmanuele; Cuma Akşamı,Can yayınları, 1998

Yine bir rastlantı (belki arayış), yine erkek, yine erkek bedeninin ısısı ve aynı öykü...Yeni olansanırım, kadın kahramanın tutumu. Bir geriye dönüşe, nesneleşmeye özlem ve bununFransa'da prim yapması...

***Wood, Ellen Meiksins/Foster, John Bellamy; Marksizm ve postmodernGündem. Ed. E.M.Wood/J.B.Foster,Ütopya Yayınları, 2000

Page 46: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Yapıt Wood/Foster derlemesi. Postmodernizm eleştirileri içeriyor marksizm bakış açısıiçerisinde.E.M.Wood, Postmodern Gündem Nedir? derken, T.Eagleton postmodernistleri bir coğrafyave tarih içine yerleştiriyor.D. McNally ilginç çalışmasında dil kullanımı ile sınıf savaşımı arasındakı somut ilişkiyeişaret ediyor. B.D.Palmer marksist meta-anlatı yaklaşımını eleştiriyor. Mera Nanda(Hindistanlı) postmodernizmin bilim düşmanlığının üçüncü dünya açısından anlamınısorgularken; Kenan Malik, Fanon'a gönderme yaparak batı hümanizminden değişikhümanizmlerin olabileceğini gösteriyor. Carol A.Stabile enfes yazısında postmodernizmlefeminizm ilişkisini irdeliyor. Daniel Nugent Meksika'daki EZLN hareketine solunpostmodernlik yaftasını yersiz buluyor. Frederic Jameson marksizm üzerine beş tez ilerisürüyor (çok önemli). Ve John Bellamy Foster sonsözü tarihi savunmayla söylüyor.

***Geçtan, Engin; Hayat,Metis yayınları, 2002

Geçtan kişisel deneyimleriyle harmanladığı ruhbilimsel yaklaşımlarını yarı bilimsel veoldukça tehlikeli-kaygan bir zemin üzerinde aktarmayı sürdürüyor. Usu kavramamış ve yaşamamış toplumumuz için usdışı gizemselliğin kimi kez açıktan, kimikez çok dolaylı bir biçimde önerilmesi bizi dönüp dolaşıp yine postmodernizmin belirsizlikleralanına bırakıyor.Ama yeter artık!Kişisel söylemde geçerli görülen Geçtan biçemi, genellemelerde (dolaylı) gereğinden çok kafakarştırıcı...

***Geçtan, Engin; Kimbilir?Metis yayınları, 1998

Geçtan parlak bilimsel bir geçmişten sonra birikimini sorguluyor. Bana kalırsa çağcılötesi(postmodern) söylem ve yeni dünya düzeni onu fena silkelemiş. Bir arayış yapıtı Kimbilir...Daha önce hiç okumamıştım Geçtan. İyi ki de okumamışım. Çünkü kendisi o çalışmalarınıçok korteks işi buluyor. Onun peşinde olduğu ise Jung'un arketipleri, doğunun döngüselzamanı, kuantumun belirsizlik ve öngörülemezliği... Sonunda tüm tanı ve yöntemlerebaşkaldırırsa çok şaşmam. Ahmet İnam'ın bir başka örneği... (Belki de bir çok kişiylehaksızlık yapıyorum böyle yazarak.)Yazısı boyunca doğrulara çarpsa da çok kaygan ve boktan bir yer üzerinde durduğunudüşünüyorum. Karşılığında önerdiğim kuşkusuz Cüceloglu'nun yapay dizgeselliği değil...Puslu mantığı irdelediği bölümde şöyle diyor: "Bana da sorarsanız en iyi yol bir yerden biryere gitmeyen yoldur, çünkü o 'yol'dur" (s.80)Geçtan'a göre mantıklı olmakla sağduyulu olmak farklı şey...

***Öz, Erdal; Cam Kırıkları,Can yayınları, 2001

2001'in çok beğenilen bu öykülerini çok tutmadığımı belirtmeliyim.

Page 47: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Öz kimseyi takmayan, ama piyasayı (cinsellik) iyi kollayan 'profesyonelliği' ile Türk öykügeleneğine bir şey katmış sayılmaz. Bir iki buluş belki, 'Acı'da olduğu gibi...

***Atasü, Erendiz; Bir Yaşdönümü Rüyası,Can yayınları, 2002

Atasü'nün yapıtı neden bende gizli bir düşkırıklığı yarattı? Açık demiyorum, çünkü epeyilerlediğimde bile son dönemin en iyi romanlarından birini okuduğum kanısını taşıyordum.Kurgudaki çağcıl yetkinlik, birkaç yadırgatıcı (belki yanlış) dil kullanımına karşın etkilisayılabilecek anlatı, içkırılmaların kadınlık yazgısıyla tümlenmesindeki inandırıcılık vb.yiatlayıp beni kuşkulandıran şey, son dönemin yerleştirilmeye çalışılan beylik anlatı kalıplarınaödün verişi miydi?Herşeyi kapsam alanı içine alma çabası çokkatmanlılık izlenimi vermesine rağmen, okuraçısından bir tutarsızlığa işaret olabilir.Şimdilik, önem verdiğim bir yazar olmasına karşın, ona verdiğimi geri alıyorum.İzleyeceğim.

***Atasü, Erendiz; Gençliğin O Yıkıcı Mevsimi,Bilgi Yayınları,1999

Atasü'nün romanı çok katmanlı bir çözümleme ve sorgulama girişimi. Deneysel bir romandenebilir mi? Neden Türk romanı son yıllarını anlatım teknikleriyle boğuşarak geçiriyor veiçerik-biçim uyumsuzluğunu göze alıyor? Sanki nesnenin parçalanması bitirilmiş de sıraruhlara gelmiş gibi. Konumunun (cinsiyet olarak) haklılığı içerisinde gereken zeka veduyarlılığa sahip Atasü, diğerleri gibi parçalamaya, yok etmeye ve iğdişe yakın duruyor.Özkıyıma yaklaşıyor. O kadar da değil ama. Herşey de gönlümüzce olamaz. Erkeğin iktidarına kadının katkısını (inanılmaz katkısını) hep merak ettim. Erkeğin iktidarınısorgularken, herşeyi erkeğe bulayıp ateşe atmayalım, derim.

***Yıldızoğlu, Ergin; Geceyle “Gece” Arasında,Alkım Yayınları, 2004

Çok sevdiğim bir insan Yıldızoğlu'nun sanırım ilk şiir kitabı, uzun süredir şiir yazmasınakarşın.Ulusötesi birikimi şiirini ulusal sınırın ötesine taşıyor ve dil-ekin çatışması bilinçle seçilmişbir kozmopolitizme, seçmeciliğe (eklektizm), yırt-yapıştır'a (kolaj) neden oluyor. Bunuanlamak zor değil ama sonuçta ikircikliyim. Behramoğlu'nun dediği gibi parçalı dünyanınevrensel parçalı dili ve şiiri mi bu, yoksa henüz şiir içre aşılamamış bir Yıldızoğlu çelişkisimi? Türkçe şiir olarak görmek istediğimde şiiri kaçırıyorum, ama belki bir üst (meta)-dil, anlatıolarak bakmak gerekebilir.Tevfik Fikret'e, bir ölçüde Mehmet Akif'e, 40 kuşağının pek çok gerçekci yazar ve şairine onubağlayan güçlü bir damarın da ayrımındayım.Yapıbozumcu(söküm), ama postmodern kesinlikle değil, bir şiirden söz edebiliriz sanırım.

Page 48: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Kimi dizeler, deyişler, şiirler eşsiz güzellikte ve duyarlı, incelikli bir anlaka ve ahlaka işaret.Bu kadarını yakaladım.Kozmopolitizm Türkçe dil içi tutarlılığı da etkiliyor ister istemez.

***Yeldan, Erinç; Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi,İletişim Yayınları, 2001

Erinç Yeldan'ın (Bilkent Üniversitesi hocası) çalışması doyurucu, enfes bir çalışma, özelliklede bakış açısıyla beni kendine bağladı. Bir kere konuyu yalnızca birikim ve büyüme açısından değil, bölüşüm açısından irdeliyor veaptallığın ve aptallaşmanın özürünü kaldırıyor ortadan. Yani ‘bölüşüm ilişkileri belirleyiciolarak’ alınmalıdır (s.29)İkincisi tarihselcilik... Günümüz küreselleşmesi ilkinden farklı olarak eşitsizlik üzerineoturuyor doğrudan. 1970 sonrası küreselleşme, sermaye karını mutlaklaştırıp, önüne dikilenher türlü toplumsal, yönetsel, kültürel kısıtlamayı akıl dışı, çağdışılıkla suçlamaktadır (s.24).(s.42'de 'kemalist bürokratik kadrolar'ın sınıf ulamları (kategorileri) içerisinde yeralması birdil sürçmesi mi ola?)Özünde öykü gelir, bölüşümüne karışan devletin yeni ve uluslararasi finans araçlarına(özellikle 1989'dan sonra) başvurarak büyük sermaye çıkarına düzenleme yapması ve bunabağlı borçlanma krizine, dayanır.Bir saptama gerçeği ortaya koyuyor: 1980'den sonra ücretler, sabit sermaye, vb. herşeypiyasaya bırakılmışken imalat sanayii karlılığında düşmek bir yana yükselmenin görülmesi.Sonuç, sektörel tekelleşme olgusu kırılamamış, mark-up fiyatlama yoluyla maliyetlertüketiciye fazlasıyla aktarılmıştır. Türk imalat sanayi, dışsal şoklara, devletin gücünü arkasınaalarak ön savunma aracılığıyla karşı koymuş, kar marjlarını diğer kesimler aleyhinearttırmıştır.4.bölüm, iktisadi artığın 1980 sonrası nasıl yaratıldığı ve aktarıldığını ve bu süreçte devletinrolünü ayan beyan ediyor. Bankacılık sistemi de bu fotoğrafta doğru yerini alıyor. Sorun,Türkiye’nin, ulusal mali piyasaları yetersiz ve korunmasızken uluslararası spekülatifsermayeye açılmasından kaynaklanıyor. Bankacılık, reel sektöre kaynak aktarmak yerinespekülatif finansman biçimine yöneliyor. Rantiyer tipin ortaya çıkarak etkinleşmesigecikmiyor kuşkusuz.Son bölüm, 2000 krizini (arkasından da Şubat 2001 var) irdeliyor. Yeldan'ın uyarıları veöngörüleri gerçekleşmiştir. Kur çıpası (sabit kur) Merkez Bankasının esnek ve etkin rolünüazaltmış, denetimi elinden kaçıran kamu maliyesi kısa dönemli uluslararası spekülatifsermayenin yıkıcı etkisini önleyememiştir.

***Hemingway, Ernest; Çanlar Kimin İçin Çalıyor,Altın Kitaplar Yayınevi, 1992

Mete Ergin'in olağanüstü güzel çevirisinden okundu, ama kötü bir baskıda. Hemingway'in öykülerinden yanayım, ama bu, özellikle bu romanındaki doruk anlatıları(özellikle iç konuşmalara dayalı, sevi ve politik özeleştirileri aktaran) görmezliktengelebilirim, anlamı taşımaz. Kuşkusuz öykülerini bile aşan anlatılar sözkonusu bu romanda.Ama sanki yapıtın anlatı(cı), yapı sorunu var. Odak kayması diyorum ben buna ve okuru alıpgötüren paylaşma ve sürüklenme duygusu sarsıntı geçiriyor kimi yerlerde.Bu, çeviriyle ilgili bir sorun olamaz.

Page 49: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Öte yandan Hemingway'e özgü etik (yiğitlik anlatısı) bu romanın omurgasını oluşturuyor, buyazarın solculuğuyla ilişkisiz bir şey, gazeteciliği de bununla tam örtüşüyor. Hemingwayumutsuzluğa adanmış erkekçe seçimlerin ardındaki gösterişli değil, gösterişten uzak, o birazAmerikalı buruk trajedinin yazarı. Bu işte insanı (okuru) alıp götüren. Diyalogların yalınlığıve yineleme de, sabitlenemeyecek bir dünyanın insani bir etkinlikle (konuşmayla)sabitlenmesi gibi sonuçsuz bir çabanın göstergeleri.Bu roman Hemingway'i ve insanoğlunu anlamak için kesinlikle okunmalı, diyebilirim.Kusurlu bir başyapıt. İyiliği burada belki de.

***Hemingway, Ernest; Irmağın Ötesi; Varlık Yayınları, 1965

Hemingway'in son ve tüm birikimini, duyarlığını içine gömmek istediği (tüm yaşamını mıdemeliydim), ama başarılı olduğu tartışmalı romanı, benim açımdan özel ve etkileyiciydi.Yalnızca konuşmalarla ilerleyen, tüm tinsel çırpınışların bu konuşmalarda yansıdığı, dünyanınen yalın ve en karmaşık öyküsünün bilgece betimi, bir aşk öyküsü. Ama aşkın yenidenyorumu, aşılması...Anıl Meriçelli'nin güzel çevirisinden, bu buruk öykü Hemingway'i anlamak için okunmalı.Hemingway'i yapan bileşim; av, kadın, (vahşi) soyluluk, savaş, vb. ince bir kıyımdan,özkıyımdan geçiyor Irmağın Ötesi'nde...

***Hemingway, Ernest; İhtiyar Balıkçı,Varlık Yayınları, 1967

Tamamlanmış, bilinen son yapıtı, uzun öykü, İhtiyar Balıkçı belki de yaratısının da doruğu.Hemingway'in insana biçtiği en temel sınama (insanlık sınavı) av ve av'ın karşısında insanınduruşu, bu yapıtının da ana konusu.Büyük bir anlatıcı, büyük bir kurgu ustası Hemingway.İki çevirisi de güzel. Orhan Azizoğlu (Varlık), Ülkü Tamer (Sosyal).

***Hemingway, Ernest; Güneş Gene Doğar,Hayat Neşriyat yayınları, 1971

Hemingway okuması.Bu önemli kült romanıyla buluşabildiğimi sanmıyorum. Onun, yaşamın karşısında duran savaşcı erkek tutumu baştan soğutuyor beni.İnsan (erkek) sınav veriyor ve verdiği sırada mutlu. Diğerleri, seyirci olanlar çürüyenleryalnızca. Bir çürüme ve anlatamama tanıklığı Hemingway'in romanı.Çok etkilendiğimi söyleyemem, gücü yazınsal değil, daha çok temsil gücünden geliyor olsagerek.Hemigway olağanüstü bir konuşturmacı.Anlatımı eylemli ve eylemci.

Page 50: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Hemingway, Ernest; Silahlara Veda,Altın Kitaplar Yayınları, 1969

Ülkü Tamer'in güzelim çevirisinden şaşırtıcı bir Hemingway savaş romanı. Özyaşamöyküselbir anlatı. Gerçekte romanın iki katmanı var. Savaş ve aşk. Birinci yarı savaşı, ikinci yarı aşkıönceliyor. Bana kalırsa sıradan aşk öyküsünü anlamlı kılan da savaş ve kendine özgü şiddeti.Ama Hemingway öyle sanıyorum ve herşeye karşın, bir kez ortaya çıktıktan sonra savaşı birerkekler oyunu olarak görebilirdi, eğer bu savaş kitlesel, kimliksiz, birinci büyük savaşolmasaydı, öznelerin azgınca dışavurduğu bir avcılık oyunu olsaydı.Böyle olmadığı için savaşa bakışı ve orada gördüğü şey, belki istemeden savaş hakkındasöylenmesi ve bu biçimde söylenmesi gereken şey...Kitlesel kıyımda birey bir anda hiçleniyor,yokoluşunu tasarlıyamıyor, önceden yaşayamıyor, kendi korkusunu yaşayamıyor. Hemingway bence kendi kişiliğini aşıyor bu romanıyla. Çünkü bir sonraki romanı Afrika’nınYeşil Tepeleri’ni okudum. Orada(ki savaşta) Hemingway kendi oluyor, barışıyor kendiyle. BirAmerikalı o.Ikinci bölüm ayrı bir katman. Hollywood'vari bir savaş fonunda aşk öyküsü. Hüzünlü değil,hüzne ilişik...Hemingway öyle sanıyorum, dünyanın en büyük söyleşme (diyalog) yazıcılarından... Evrenselbir katkı diyebilirim. Kişilerini onun gibi konuşturabilen bir yazarımız var mı acaba?

***Hemingway, Ernest; İşgal İstanbulu ve İki Dünya Savaşı (BE 10),Bilgi yayınları, 1988

Yapıt Hemingway'in gazetecilik ürünlerinin derlemesi. İçinde, 1922 işgal İstanbul'undan,1923 Lozan'dan, 1937 İspanya İç Savaşından, 1922 Paris'inden (Paris Bir Şenliktir), 1923Almanya'dan,1943 Fransa Çıkarmasından (2. Dünya Savaşı, Dunkerk miydi?), 1944 sonrasıKüba, Afrika vb.den gazete yazıları(oldukça kişisel gözlemler, notlar, yorumlar) yer alıyor.İstanbul'u doğru gördüğünü söyleyemem bu Batılının, bana kalırsa yanlış gördü vebaşkalarının da böyle görmesini sağladı. WASP'ın arkada, derinde bir yerde baktığını duyumsuyor insan. Bence Hemingway önceAfrika'da, daha çok İspanya'da, ardından Küba'da kendisi oldu. Savaşı (mertçe olan savaşı)sevmekle, savaştan nefret etmek arasında iç çatışmalarından Hemingway dili, biçemi doğdu.Bu biçem belki Amerikan yazınında (nedenleri var) çok az yinelendi, çünkü yaşamını oyunakoymanin büyüleyici dehşetini çok az insan göze alabilirdi.Bu dilden bence yeryüzünün ideolojik erkekçil doğaları bir yana, en güzel öyküleri ortayaçıkabildi, romandan çok.

***Hemingway, Ernest; Ya hep Ya Hiç (BE 9),Bilgi yayınları, 1988

Tarık Dursun K.’nın nefis çevirisinden (sanki Hemingway Türkçe yazmış gibi) Küba-Amerika, insan, silah kaçakçılığı, şiddet, cinayet, başka değil böyle olmaya ilişkin yazgısallık,yine de denemek, iyi ve kötüde mutlakı dışlamak, vb. üzerine sürükleyici bir Hemingwayromanı. Keyifle okunan, biçeminin doruğunda ama içerik olarak Hemingway gerisinde YaHep Ya Hiç, belki çok güzel bir Hemingway öyküsü olabilirdi.

Page 51: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Harry kuşkusuz tanıdık ve sağlam bir tip. Hemingway'den en azından birşey taşıyor:Kazanmak için vuracaksın. Ya avcı, ya av olursun. Fazla bir seçimin yok.Bu roman Hemingway poetikasında deneysel bir çalışma da sayılabilir. Çünkü hiçbir başkaanlatısında denemediği bir şeyi burada deniyor, anlatım tekniğinde, yazar, anlatıcı açılarınıbölümlerde değiştirerek çoklu bakış açısı sağlamaya çalışıyor. Kuşkusuz ondan sonra butekniklerin yetkin örneklerini okuduk. Hemingway'inki bir deneme...

***Hemingway, Ernest; Afrika”nın Yeşil Tepeleri (BE 2),Bilgi yayınları, 1992

Fatma Aylin Sağtür çevirisi. Bir de Varlık Yayınları’ndan Filiz Karabey çevirisi birliktekarşılaştırmalı okundu. Sağtür çevirisi hem daha iyi, hem de 4 bölümü de içeriyor, yani tamçeviri. Varlık sanırım 3. bölümü baskıya almıyor. Neden?Kitabın arka sayfasında ‘ilginç olmadığı için’ açıklaması var ki, bu yaklaşım hiç hoş değil(3.baskı, 1959), ayrıca da bölüm diğer bölümlerden daha az ilginç değil. Asıl nedenseHemingway'in bu bölümde Türkiye Cumhuriyeti kuruluşuyla ilgili sevimsiz bir iki yargıdabulunması. Bence Varlık Yayınevi 1955'den itibaren bu nedenle yapıtı eksik basıyor.Son dönem yapıtları arasında yer alan Afrika'nin Yeşil Tepeleri tam hemingway'e özgü biranlatı ve hesaplaşma, özyaşamöyküsel bir anlatı. Orada yazın dünyasıyla hesaplaşıyor yazar vekendisine yöneltilen olumsuz eleştirilerle, kadın-erkek doğası ve bireysel yaklaşımınınerkekçil vurgusundan kaynaklanan uyumsuzluğu ile boğuşuyor, tıpkı dişi için savaşan sürününegemen erkeği olmak ve böyle görülmek istiyor. Av onun için sürekli bir erkekleşme ritüeli,bunu karısı dahil herkese anlatabildiği konusunda görünürde bir oydaşma varken, gerçekteHemingway bu umutsuz çabasında her zaman sonuna değin yapayalnız...Burada haklı olarak daha güçlü bir erkeğe kaptırılan dişinin av katharsisi ile yenidenkazanılması, sahiplenilmesi anlatılıyor.Feminizm Hemingway'i nasıl değerlendirdi? D.H.Lawrence’da olduğu denli sert mi yaklaştı?

***Hemingway, Ernest; Kazanana Ödül yok (BE 5),Bilgi yayınları, 1995

Hemingway'in öykülerinin Türkçedeki yazgısı ilginç. Hemen hemen tüm öyküleri değişikderlemelerle Türkçeye kazandırılmış. Bir kitapta çevrilmiş öykü diğerinde karşınıza çıkıyor,ya da yok.Hemingway'in öyküleri toplu olarak bakılırsa başyapıt olarak nitelenebilir. Ben en çoksevdiklerime işaret edeceğim:

Dünyanın BaşkentiFırtınadan SonraTemiz ve Aydınlık Bir YerDünyanın IşığıDenizin Değişimi (Olağanüstü güzel bir öykü)Hiç Olamayacağınız GibiIsviçre'ye Selam (deneysel bir öykü)Kumarbaz, Rahibe ve RadyoBabalar ve Oğullar

Page 52: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Hemingway, Ernest; Klimanjaro”nun Karları (BE 3),Bilgi yayınları, 1999

Yine olağanüstü bir öyküler demeti, Aziz Üstel/Neşe Basman çevirisinden. Hemingway,sanırım öykü kitaplarından birinde, her öyküsünün girişine gazetecilik yazılarından kısapasajlar ekliyor. Bir anlamı olmalı. Belki ortak kahraman Nick=Hemingway'dir bununnedeni.Öykülerde benim seçtiklerim:

Klimanjaro’nun KarlarıMichigan’da (olaganüstü güzel)Kızılderili KampıDoktor ve Doktorun KarısıÜç Günlük EsintiBay ve Bayan ElliotYağmur Altında Bir KediMevsim DışıBizim Peder

***Hemingway, Ernest; Klimanjaro’nun Karları,Milliyet+Varlık Yayınları, 1995

Bilgi Yayınevi'nin Klimanjaro'nun Karları baskısında olmayan öyküler:

On KızılderiliYine Uzanmış YatıyorumKanarya (olağanüstü güzel)Başka Bir Ülkede (bir küçük başyapıt)Beyaz Fillere Benzeyen Tepeler (Olağanüstü)

***Hemingway, Ernest; Hikayeler,Köprü yayınları, 1970

Mehmet Harmancı çevirisinden olağanüstü öyküler (Diğer öykü derlemelerinde olanlar hariç):

Bir Seyin SonuAskerin Dönüşü (Savaş karşıtı, olağanüstü bir öykü)KatillerChe Ti Dice La Patria?Sıradan Bir Soruşturma (Olağanüstü güzel)Bir Alp MasalıDövüşçü

Page 53: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Hemingway, Ernest; Kadınsız Erkekler,Adam Yayınları, 1995

Ülkü Tamer'in nefis çevirisinden Hemingway öyküleri. Hemingway'i Türkçeye çevirmeksanırım kolay (?). Diğer derlemelerde bulunmayan öykülerden bir seçme:

Yenilmeyen (Olağanüstü bir matador öyküsü)Elli Bin PapelBir Kovalamaca Yarısı (Olağanüstü güzel)

***Hemingway, Ernest; Denizin Değiştirdiği,De yayınları, 1985

Memet Fuat'ın çok güzel çevirisi. Yapıttaki öyküler diğer öykü derlemelerinde yer aldığı içinburada seçme yapmıyorum. Ama bu güzelim öyküleri öncelikle Memet Fuat, Ülkü Tamerçevirilerinden okumak gerek.Hemingway 1898'de Illinois'de doğdu.1953: Pulitzer1954: Nobel2 temmuz 1961: Idaho ölüm (intihar)

***

Caldwell, Erksine; Geride kalan Yıllar,Varlık Yayınları, 1954

Caldwell'in kendi yazma deneyimini ve yazısının kaynaklarını, okurlarının sorularını dayanıtlama amaçlı olarak, anılaştırdığı Türkçede kısaltılmış yapıt, gerçekci ve solcu Amerikanyazar kuşağının tipik ürünü. Her açıdan tipik: Yazarı oluşturan toplumsal kaynaklar, bunlarayazarın verdiği tepkiler, Amerikan sertliğinden doğan ufuk içre eleştirinin yozlaşma eğilimi,vb… Dizge Steinbeck'i, London'ı, Caldwell'i bence bir biçimde yola getirmiş (bu yazarlarınsuçu değil, benim de çok sevdiğim yazarlar bunlar). Yitik kuşak'ta (Fitzgerald, Hemingway'depek başarılı olduğu söylenemez sanırım dizgenin, yoksa söylenebilir mi?)Sonuçta yararlı, önemli bir anı Caldwell'inki...

***Caldwell, Erksine; Tütün Yolu,Varlık Yayınları, 1964

Yapıt iki çeviriden okundu: Varlık baskısı M.Zeki Gülsoy'un, Halk El Sanatları baskısı iseVahdet Gültekin'in. İkisi de başarılı sayılabilecek çeviriler. Caldwell'in ABD Güney’ininbeyaz yoksullarının gündelik diline özgü giz, vurgu, argo, vb. özellikleri az çok yansıtılmayaçalışılmış.‘Tiyatrosal uzam’ üzerine romanlarını kuran Caldwell'ın yapıtı bu nedenle oyunlaştırılmayaçok uygun (öyle de olmuş). Tütün Yolu ilk büyük Caldwell başarısı. Öyküleriyle daha yeniyeni tanınıyordu.

Page 54: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

1932'de yayınlanan roman ayni zamanda bir tokattı ve anlatılana inanılmadığı için Caldwell‘Güney’i bir dizi röportajla belgeledi 10 yıl sonra.Caldwell'ın insanları kendini anlatımda göstermeyen bir karikatürleştirmenin, acı yergininuçlarda yorumlanmış tipleri. Etkileri buradan. Gülmece duygusu da aynı noktadan fışkırıyor.Ekinsel (kültürel) donanımlarından geri basan insan(oğlu) hayvanlaşıyor Caldwell'de. Amabence hayvandan daha da aşağı bir noktada demirliyemiyor bile.Önemli olan bunu konformist noktamızdan (ayrıcalığımızdan) biz okurların kabul edebilmesi.Caldwell'ın tekniğine bağlı olduğu kadar, bilincimizin arketipler konusunda karanlıknoktalarımızda Caldwell'ı doğrulamasına da bağlı olsa gerek (bu) durum.İnsana tuttuğu ayna dayanılır gibi değil ve küçümsenmiş Caldwell'in büyük değeri de,insanoğlunun nereye değin alçalabileceğine ilişkin ikna edici işaretleri dürüstçe verebilmişolmasında tüm yapıtlarıyla.

***Caldwell, Erksine; Din Ticareti,Varlık Yayınları, 1968

Evrensel zübük tipini Caldwell Amerikan Güney Taşrasında sahte din adamı ile yenidenyaratıyor. Caldwell'ın yakın (dogrudan) tanıklığının ürünü olan etkileyici yapıt iyilik vekötülüğün en ilkel yaşama koşullarında nicel ve nitel olarak ne derece yalınlaşabileceğinin dekanıtı. Caldwell'ın evreni minimalist bir evren. Doğal gereksinimlerine indirgenmiş insan herhangibir değeri taşıyamıyor, genellikle kendi doğasının bile gerisinde kalıyor. Caldwell'ın tüm anlatılarının en belirgin özelliği Amerikan oluşları, Amerikalılıkları.Amerika'ya başlamak için Caldwell kesinlikle es geçilmemeli.

***Caldwell, Erksine; Bir Garip Zenci,Varlık yayınları, 1975

Twain'vari taşra yaşamından bir çocuğun tanıklığıyla anı-izlenimler olarak kurgulanmış buuzun öykü hoş olmasına hoştu, ama inanılmaz dizgi yanlışlarıyla (başka bir baskısıbulunabilir) kitap okunmazlaşmış.Yine Caldwell'ın uzamı, insanları, konuşmaları, eyleme karşı gevşek duruşları.

***Caldwell, Erksine; Temmuz Vakası,Varlık Yayınları, 1951

Caldwell'ın bir başka büyük kısa romanı. Amerika'nın derinliklerine (insanın derinliklerine)bir başka yolculuk. Sanırım Caldwell ABD ve Avrupa'da derinlikten yoksun, sığ bulunmuş, onedenle ikinci sınıf yazar olarak değerlendirilmiş. Bundan kuşkuluyum, en azından iki savaşarası yapıtları açısından.Temmuz Vakası ırkçılık sorununu kimseyi yüceltmeden, özellikle aşağılamadan, olduğu gibiveren güçlü anlatılardan.Koşullu, önyargılı Caldwell tipleri kendileri gibi yapıp ediyorlar. Caldwell küçücükçıkarlardan ne büyük toplumsal devinilerin doğabileceği konusunda güçlü bir gözlemci.

Page 55: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Onun en değerli yani öyle sanıyorum tanıklığı ve değerler çarpıtmasını hep kenardatutabilmesi. O açıklamaları anlatısına katarsa herşeyin ve herkesin haklı olabileceğini biliyor.Minimalizmi buradan (geliyor) zaten...Bu bir tutumdur. Okura saygı diyorum ben buna.

***Caldwell, Erksine; Belalı Yer,Oda Yayınları, 1981

Belalı Yer yine Caldwell'in kapanmış bir fabrikanın işsizlerini konu aldığı, yoksulluğun tümdeğerleri hiçlediğini kanıtladığı bir başka etkileyici romanı.Acaba Caldwell'in hiçlenen değerler dizgesi Caldwell açısından, savunulabilir değerler mi?Yanlışlık nerede? Değerler nasıl, nereden sorgulanmalı? Matematiksel kesinlikle yoksullukbir değerler istifası getirir mi?Caldwell bence insanların pek de yüzleşmek istemeyeceği bir soruyu ısrarla (tekrar tekrar) elealıyor.

***Caldwell, Erksine; Allaha Adanan Toprak,Remzi Yayınları, 1949

Daha sonra Tepedeki Ev'i okumasaydım belki de Caldwell'ın en iyi romanı derdim bu kitapiçin. Ty Ty Walden'in kendi arazisinde oğullarıyla birlikte altın arayışının trajikomik öyküsüABD'de yargı konusu oldu. Acaba cinsellik boyutu mu, işçi direnişi miydi yargıya giden tartışılabilir.Ama bence romanın önemi tezinden geliyor. Damat Will'le simgelenen irade gücü, istemaşkın yasasına dönüşüyor ve yüceltiliyor. Ty Ty'ın kızlarından biriyle evli ve diğer iki güzelkızı ve geliniyle de yatan Will için, kızlar; 'hiç kimse bizi böyle istemedi', diyorlar. Bilge TyTy bu tezi dile getiriyor.Güzelliğe tapınmalı, onu arzulamalı ve açıklamalı.Bu.

***Göktulga, Fahri Celal; Bütün Hikayeler, Ed. Mustafa Baydar,Cem Yayınları, 1973

Ruh hekimi Fahri Celal'in tüm öyküleri: Talak-i Selase, Kına Gecesi, Eldebir Mustafendi,Avurzavur Kahvesi, Rüzgar, Portreler.Türk yazını içinde bir yer edinip edinmediği konusunda kuşkuluyum. Ama Orhan Kemal'lereyolu açanlardan olabilir. Diyalog, yaşamdan sahneler, sokaktaki insan....Yer yer çok başarılıöyküler de sözkonusu.

***Atay, Falih Rıfkı; Çankaya 1,2,3,4,5,Cumhuriyet Yayınları, 1999

Page 56: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Bu Cumhuriyetimizin önemli yapıtı için çok geç bir okuma... Duyarlı, çoşkulu ve içten.Kuruluş’un somut, etkileyici öyküsü. Ders kitabı olarak okutulmalıydı.

***Atila, Fatih; Ölü Canlar,Can yayınları, 2003

Fatih Atila'nın Sivas Olayları’nı odağa alan içburkucu romanı ulusal sınırları aşan bir duyarlıkgetirmekle kalmıyor, şeriatçı bir kalkışmaya da indirgenemeyeceği yönünde yaklaşımlariçeriyor. Yalın bir dil, yazınsal tadı eksiltmiş diyebiliriz. Ilginçti. Gogol'e, Puşkin'egöndermeler sözkonusu.

***Andaç, Feridun; Adalet Ağaoğlu Kitabı,Türkiye İş Bankası Yayınları, 2000

Ağaoğlu'nun poetikası doğrudan ya da dolaylı olarak ortaya çıkıyor böylelikle ve bu, sorularıhazırlayan Andaç'ın başarısı değil. Ağaoğlu'nu ilk selamlayan ve yüceltenlerden biri (bir okur) olarak Üç Bes Kişi'den sonraonunla yollarımız ayrıldı. O da söylemi (tarihsel) gerçeğin yerine geçirerek çarpık bir bakışaçısı içine yerleşti. Bence Türk yazınındakı postmodernizmin öncüsüdür ve Orhan Pamuk,Ahmet Altan, vb. ile sürmüştür. Kendi kişisel tarihindeki 'yersizliği'ni ulusal tarihe genellemekte çok tezcanlı davrandıAğaoğlu. Biraz onda Halide Edip'in doyumsuz, isterik ırasını (karakter) görür gibi oluyorum.Fikrimin İnce Gülü düzeyinde (belki Bir Dügün Gecesi) bir daha ürün veremedi. Bir DüğünGecesi’ndeki Aysel'in (akademisyen ve cumhuriyet kuşağından) 68 kuşağından biröğrencisinin altına yatmasındaki çağrışıma vurgusu bana komik geldi nedense (s.65)

***Savater, Fernando; Yaşam Soruları,İletişim Yayınları, 2001

Savater'in bu felsefeyi gençlere sevdirmeye yönelik nefis yapıtı neden felsefe sorusunuyanıtladıktan sonra ölüm'le başlıyor anlatısına. Us'dan ben'e, simge’den evren'e, özgürlük’tendoğa'ya, toplum'dan güzellik'e ve oradan zaman'a bir yolculuk yapıyor. Bir tek alıntı:"Niçin, içinde bulunmadığımız ölüm, bizim için, içinde bulunduğumuz yaşamdan daha önemliolsun?" (s.298)

***Naci, Fethi; Reşat Nuri”nin Romancılığı,Oğlak Yayınları, 1995

Kendisine, emeğine büyük saygı duymakla beraber, Türk Yazını’nın (akademi içi ve dışı)Fethi Naci'ye yargılı ve yazgılı olmasını hiç bir zaman sindiremedim. Fethi Naci, Türkyazınının kaba (vulger) bir indirgemesi. Beylik yargı cesareti sanırım yıldırıyor. Birikimsizliğicesaretini çoğaltıyor ve bu da yaygın korkunun kaynağı... Türk yazın eleştirisi geleneğininhaydut bireşimi (sentezi) Naci bana kalırsa.

Page 57: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Türkiye'de ne kadar futbol varsa o kadar edebiyat var, demesi doğruydu ve ondan beklenirdi.Gerçekciliğe giden yolda iyiniyetli, ama yetersiz bir Güntekin portresi var onda. Vahşikapitalizme karşı, ama sevgi, şefkat, iyilik, vb. kavramlara sığınan bir Güntekin. Yani‘toplumcu değil’.Toplumcu olmayan yazar iyi olamaz mı ya da tersi...HARABELERİN ÇİÇEĞİ (1918): Melodram ağırlıklı, ilkel bir roman (s.27).GİZLİ EL(1920): Zayıf, paramparça bir roman...(s.40)ÇALIKUŞU(1922): Okurun nabzına göre şerbet veren ilkel bir roman (s.76)DAMGA(1924): Sıradan...En zayıf romanlarından biri... (85)DUDAKTAN KALBE(1924): Pembe dizi için elverişli...(s.103)AKŞAM GÜNEŞİ(1926): İlk 6 romanından en başarılısı..(s.105). Hala genç ve diri...(s.116)BİR KADIN DÜŞMANI(1927): Mektup biçiminde tek romanı...Balzac'ın Yeni GelininAnıları'ndan esinlenmiş...(s.127)YEŞİL GECE(1928): Edebiyat açısından başarısız, bildirisi bakımından tutarsız...(s.137)ACIMAK(1928): Şematik bir roman (s.140). Bürokrasiye yönelik eleştirileriyle bugün deokunabilir...(s.148)YAPRAK DÖKÜMÜ(1930): İlginç, ama başarılı olduğu söylenemez. Basit...Kolay birkurgusu var. (s.151)KIZILCIK DALLARI(1932): Kişilerden çok tipler var...Unutulmaz, nefis birröportaj...Belgesel nitelikle yaşayacağa benzer. (s.159)GÖKYÜZÜ(1935): Her Türk aydınının kendisiyle hesaplaşması için bu romanı okumasındayarar var (s.169)ESKİ HASTALIK(1938): İlginç, ama az tanınan ve okunan...(s.187)ATEŞ GECESİ (1942): Reşat Nuri'nin en güzel aşk romanı (s.187). En güzel romanı (s.202)DEĞİRMEN (1944): Reşat Nuri romancılığında önemli bir yeri yok (s.204)MİSKİNLER TEKKESİ (1946): reşat Nuri'nin en başarılı romanlarından biri (s.206).Üçüncü bölümdeki romancı yanılgısı olmasaydı Türk romanının en önde gelen örneklerindenbiri olurdu (s.208).KAVAK YELLERİ (1950): Betimleme, eleştirinin ta kendisi (s.220). Gereksiz ekle(2.bölüm) dolu (s.235). Reşat Nuri'nin roman yapısı diye bir sorunu yok (s.239). ReşatNuri'nin kolay kolay eskimeyecek romanlarından...(s.243).KAN DAVASI (1955): Roman yapısından yoksun, biçem birliğinden de...(s.245).SON SIĞINAK (1961): İnkilaba bir ağıt (s.277).

***Naci, Fethi; Bir Hikayeci: Sait Faik,Gerçek Yayınları, 1990

Fethi Naci'nin Sait Faik'le ilgili ilginç bir saptama da yapan derme çatma çalışmalarından biridaha. Naci'de hoşlanmadığım, dizgesizliği. Birkaç parlak buluş herşey demek değil.Sait Faik'i satırı altına yatırıp ilk ve sonraki Sait Faik diye ikiye bölünce kendisi ve benzeriokurlar epeyce rahatlıyor olmalı.Sait Faik eleştirisini bulmuş değil hala bence.

***Kazan, Frances; Halide Edip ve Amerika,Bağlam Yayınları,1995

Page 58: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Halide Edip'in Amerikan dünyasıyla ilişkisini anlatan ve çok da ilginç bilgiler eleveren budoktora çalışmasının ne söylemek istediği (tezi) biraz bulanık.

***Xingjian, Gao; Ruh Dağı,Doğan Yayınları, 2002

2000 nobelini alan Çinli (?) yazar Xinglian'ın ilk romanı (1995).Bir yanıyla büyük, kendini tümleyen; diğer yanıyla da sıradan, kendini sürekli çözen bir romanRuh Dağı. Büyük esinler taşır gibi görünürken okurunu süreklı yanıltan dönek bir yapısı varromanın.Romanı oluşturan parçalar okurun Çin dünyasına ilişkin esiniyle tümlenebiliyor ve yapıtınyazgısı bu esine bağlı.Böylece resimsel imge yapıtın temeline oturuyor (kurucu imge). Gao aynı zamanda ressam. Ve Çin'in görkemli eş ve ardzamanlı öyküsü (mitolojiler, anlatılar, dinler, uydurulmuşöyküler, coğrafya, arayış, kutsal dağlar, sülaleler, kültür devrimi, yıkımlar, vb.) bir çağrışımlarve kurgular zinciri içerisinde kişisel içedalışın, içsel arayışın bölük pörçük öyküsünedönüşüyor.Öte yandan çağcıl, Batı insan ilişkileri modeli de genel öykünün içerisinde yazarın kişisel(ben-sen-o yansıtmaları içre) serüvenine ekleniyor. Olmayan yerini arayan (Ruh Dağı) bir tür olumsuz (negatif) Ahab, Gao Xinjian. Ne doğulu,ne batılı...Ama sanki Batının kendisinden ne beklediğini anlamış...

***Gamov, George; Bay Tompkins”in Serüvenleri,Evrim Yayınları, 1998

Gamov'un bazı bakımlardan eskimiş yapıtının amacı, modern fizik kuramlarını halkaöyküleme tekniğiyle anlatmak... Ama ölçek ve öykü biraz abartılı tutulunca öğrenilmesigereken şey arada biraz ezilmiş gibi... Sevdiğimi söyleyemem.

***Myerson, George; Ekoloji ve Postmodernizmin Sonu,Everest Yayınları, 2004

Günümüzde ekoloji ve küresel çevre bağlamının getirdiği yeni büyük anlatının postmodernsavı çürüttüğünü ileri sürüyor Myerson haklı olarak. Önemli bir yazı.

***Ritzer, George; Toplumun McDonaltlaştırılması,Ayrıntı Yayınları, 1998

Ritzer'in McDonaldlaşmayı kapitalist üretim ve pazarlamanın yeni bir görünümü (?) olarakele alması ve eleştirmesine katılıyorum ama sonrasına, postmodernist-yarı mistik akılcılıkeleştirisine buradan geçişine fena tutuluyorum. Eh, McDonald 'aklın tezahürü' olunca (ama

Page 59: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

hangi hokus pokusla oluyor bu?) McDonald bahanesiyle vur abalı akla. Ayrıntı Yayınevininişlevi bu: solcu sağcılık.Büyük ölçüde Weber'in aklın baskıcı temsili olan bürokrasi eleştirisine yaslanan ABD'liRitzer, sınıf ve ideolojiler üstü (!) bir salgın gerçek konusunda herkesi uyarıyor. Hatta giderekakıl=nazizm=bilim gibi eşitlikler de kurmaktan geri durmuyor yarı gizli.Aklın nitelikleri eğer verimlilik, hesaplanabilirlik, öngörülebilirlik ve denetimse işteMcDonald! Ama her niteliğin kendi karşıtını, aklın akıldışıyı bağrında yuvalamasıkaçınılmaz.Ritzer bu süreç büyüyerek sürecek diyor umutsuzca. Çözüm için yerel, bireysel seçeneklerüzerinde durması çok doğal. Özsaygısını korumaya çalışan özgür (!) direnişçi...Hepsi bu.Anlaşılan yel güçlü esti ve Marx'ın geri-ötesine düşürdü birçoğunu.Kowinski, içlerinde her zaman fast-food restoranları bulunan alışveriş merkezlerinin,insanların modern "tüketim dinleri"nin ibadetini yerine getirmek için gittkleri modern"tüketim katedralleri" olduğunu ileri sürer. (27)McDonalds modelinin başarısı, birçok insanın sürprizlerin daha az olduğu bir dünyayı tercihetme noktasına geldiğini düşündürüyor. (36)Zamanla kaçış yollarının kendileri de akılcılaşmış (...) (51)Otomobil ihtiyaçlarıyla banliyö sakinleri, fast food restoranları için doğal bir oluşumdu vehala da öyledir. (60)Gerçekten verimli ve gerçekten ucuz değilse, o halde McDonaldlaştırma, daha özele inersekfast-food restoranı insanlara ne verir? Neden dünya çapında bu kadar başarı kazanmıştır?Bunun bir nedeni , McDonaldlaştırmanın verimlilik ve tutmluluk yanılsaması yaratmasıdır(185)

***Corm, Georges; Doğu-Batı Hayali Kırılma,Metis Yayınları, 2003

Doğu-Batı sorunsalını postmodern paradigma içerisinde akıl düşmanlığı yaparak irdeleyen buLübnan eski bakanı yanlış sularda yüzüyor.

***Jean, Georges; Yazı İnsanlığın Belleği,Yapı Kredi Yayınları, 2002

Büyük hoşlukla okunan, Yazı'nın insan geçmişi boyunca serüvenini, bol görüntü eşliğindesunan yapıtın Fransa'da özgün baskısı 1987'de yapılmış.

***Bessiere, Gerard; İsa beklenmedik Tanrı, Ed. Orçun Türkay;Yapı Kredi yayınları, 2001

Son derece öğretici bir kitap...Hristiyanlık ve İsa hakkında bir şey bilmediğim ortada...Özellikle kitabın Tanıklıklar ve Belgeler bölümü çok iyi...Zengin görsel malzeme...

***

Page 60: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Nerval, Gerard de; Aurelia: Rüya ve Yaşam,Cumhuriyet Yayınları, 2001

Kendini köprü üzerinde asan Nerval'in çılgın düşlemlerinin tanıklığı, sanrılar, düşün yaşamlabirbirine karışıp eridiği çizgi...

***Deleuze, Gilles; Proust ve Göstergeler,Kabalcı Yayınları, 2004

Deleuze'ün bu sıkı Proust okuması (belki de böylesi parmakla sayılacak denlı azdır vezorlandım) yapıtın tümüne dönük bir çözümleme sayılmasa da gerçekte olmayan kilitinibulgulama girişimi sayılabilir.Proust'un yapıtına, yöntemini araştırmasının (yapıtının) sonunda ortaya çıkaran bir felsefeselçıraklık süreci olarak bakan Deleuze, sosyete (boş), aşk, duyumsanabilir nitelik ve izler (dahasomut), sanat göstergeleri avcılığıyla Platon'un idelerine, öz'lere ulaşmak değil, bu özleriortaya koymak, çıkarmak yönündeki Proust çıraklığının (arayış) gerçekte bellek, hattaistemdışı bellek arayışı değil bir hakikat arayışı olduğunu belirtiyor başta. Öte yandan kayıpzaman yalnızca geçmiş zaman değil, boşa harcanmış zamandır da. 'Kahraman belli bir andabelli bir şeyi bilmiyordu, daha sonra öğrenecekti'(11). Göstergeler dizisi üzerinden arayış isesarmal bir devinimdir, öncekini içerir ve aşar.Sosyete göstergeleri içi boş, biçim götergeleri iken, aşk göstergeleri seven ve sevilenaçısından farklılaştırıcı zorlamasıyla kuşku ve kıskançlık yaratır. Cinsiyet çatallaşması daaşkın bir diğer çıktısıdır. Aşk göstergeleri sakladıkları şeyi gizleyerek yalan'ı doğurur veyayılan aldatıcı göstergeler (bizi dışlayan dünya) gomorra'yı getirir. Sodom'u bir başka ilişkibağlamında tersinden okuruz. Duyumsanabilir göstergeler kendi içlerinde yeterli olmasalarda, boş da değildirler. Maddidirler (ne yazık ki). Arayış onlarla bitmez, aracılık ederler,taşırlar. Çünkü maddi anlam canlandırdığı ideal bir öz olmadan hiç bir şeydir (21).Deleuze Proust'a özgü hakikat arayışının kendisini istemdışı göstergelerde ele verdiğinibelirtir. Hakikat düşüncedeki bir şiddetin sonucudur. Apaçık ve uzlaşımsal anlamlamalar asladerin olamazlar (24). Hakikatı aramak aslında yorumlamak, deşifre etmek, açıklamaktır (25).Öğrenme, her zaman nesnel içeriklerin özümsenmesiyle değil de, zamanın boşa harcandığıgöstergeler aracılığıyla olur. (30). Soru: boşa harcanan zamandan, kayıp zaman'dan hakikatnasıl çıkarılabilir? (31). Neden bunlar Proust'a göre 'aklın hakikatleri'dir? Sosyete göstergelerikayıp zamanı şart koşar, aşk göstergeleri kayıp zamanı kuşatır, duyumsanabilir göstergelerkayıp zamanın tam ortasında zamanı yeniden yakalamayı sağlar, sanat göstergeleri ise tümdiğer zamanları içeren yakalanan bir zamanı, asal zamanı verir (33). Yakalanan zaman iseboşa harcanan, kayıp zamanı etkiler.Göstergenin nesneden türüyormuş gibi göründüğü ilineksel bağ yanılsamadır. Nesnenindüşkırıklığının üstesinden öznenin telafisiyle geliriz (44). Sosyete, aşk, duyumsanabilirgöstergeler bizlere özü veremez, yaklaştırırlar. Bizse her zaman nesnenin tuzağına, öznelliğinağına düşeriz. Özler yalnızca sanat düzeyinde açınlanır (ve sonuldur-yaratılmış). Ama bir kezortaya çıktılar mı tüm diğer özleri etkiler (yerinden oynatırlar), önceden canlandıklarını, oradaolduklarını öğreniriz. (46).Hayatta karşılaştığımız bütün özler, sanattan farklı olarak maddi göstergelerdir (49). "Ancaksanat aracılığıyla dışarıya açılabiliriz, bir başkasının, bizimkiyle aynı olmayan bu alemdeneler gördüğünü öğrenebiliriz; aksi takdirde bu alemin manzaraları, aydaki görüntüler kadarbilinmez olurdu bizim için. Sanat sayesinde bir tek dünya, kendi dünyamızı göreceğimize,çeşitli dünyalar görürüz; özgün sanatçı sayısı ne kadar çoksa, bize açık olan dünyaların

Page 61: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

sayısı o kadar çoktur ve aralarındaki fark, sonsuzlukta dönüp duran dünyalar arasındakifarktan büyüktür" (Proust, Yakalanan Zaman,s.203). Sanatın yakaladığı, ebedilikle özdeş,özün içinde sarılı biçimiyle zaman'dır ve onu yakalayan sanatçı-özne'dir. Yalnızca sanat yapıtızamanı bize tam anlamıyla yakalattırabilir (54). İstemdışı arketipler ve bilinçdışı temalarınönemi buradadır. Sanat maddenin hakiki bir dönüşümüdür. Madde orada manevileşir vemaddenin bu dönüşümü işlemi, 'üslup'la koparılamaz biçimde birleşmiştir. Öz dünyanın birdoğuşu, üslup ise insan değil, özün kendisidir (56). Sanat yapıtı: üslup olarak göstergenin, özolarak anlamın özdeşliği... Bu nedenle sanat, dünyanın gayesi ve çırağın bilinçdışı hedefidir(58).Hayattan üstün olan sanat, istemdışı belleği temel almaz. İmgelemi ve bilinçdışı figürleribile... Sanat göstergeleri özlerin yetisi olarak saf düşünceyle açıklanır (62). Bergson'un görüşüProust'unkiyle süre değil, bellek düzeyinde örtüşür. Geçmis olup bitmiş bir şeyi temsil etmez,tersine yalnızca olmuş ve şimdi olarak kendisiyle birlikte varolan bir şeyi temsil eder (65).Proust'un sorgusu buradan sürer: kendi içinde korunduğu biçimiyle geçmişi kendimiz içinnasıl kurtarabiliriz? (66). İstemdışı bellekte temel olan, içselleştirilmiş olan içkin farklılıktır.Olup bitmiş olan bütün geçmişten, olmuş olan bütün şimdiden daha derin geçmişin kendiiçindeki varlığı. "Saf haldeki küçük bir zaman dilimi", yani yerelleştirilmiş zamanın özü (68).İstemdışı belleğin duyumsanabilir göstergeleri sanat göstergelerinden daha aşağıdadır,gösterge ile özün kusursuz özdeşliği kaybedilmiştir. Bizi sanata hazırlamak için hayatınçabasını temsil ederler (71). Öz, sosyete ve aşk göstergelerinde canlanabilir, ama zorunlu olarak, dizisel, genel bir biçimaltında bunu yapar. Öz her zaman farklılıktır (81) Genelleme ise iki şey gösterir: terimlerifarklı olan bir ya da çok dizinin yasası, ya da ögeleri birbirine benzeyen grubun özelliği.Göstergeler sistemindeki çoğulculuk çift yönlülükten kaynaklanır: Bir yandan farklı dizi vegruplar içinde göstergelerin bulunduğu noktadan bakış, diğer yandan göstergeleri sonulaçınlama bakımından değerlendirme (90). Sosyete göstergelerinde zaman boşa harcanır,bunlar boştur ve gelişmelerinin sonunda dokunulmamış ve özdeş kalırlar. Aşk göstergeleriyledaha çok kayıp zamanın içindeyiz: kişileri ve şeyleri bozan ve bunları geçici kılan zaman..Duyumsanabilir gösterge zamanın yeni bir yapısını sunar: Ebedilik imgesi olan, kayıpzamanın tam kalbinde ele geçen zaman. Ve sanat göstergeleri: yakalanan zamanı tanımlar:mutlak ilksel zaman, anlamı ve göstergeyi birleştiren gerçek ebedilik (93). Sanatın ilkselzamanı bütün farklı zamanları biniştirmiştir, sanatın mutlak Ben'i de bütün farklı Ben'leri sarar(94). Arayışta esas olan bellek ve zaman değil, gösterge ve hakikattır. Esas olan anımsamakdeğil, öğrenmektir. Bellek belli göstergeleri yorumlayabilme yetisi olarak geçerlidir, zaman dabelli bir hakikat türü veya maddesi olarak geçerlidir (97). Arayışın leytmotifi: ‘Henüzbilmiyordum, daha sonra anlayacaktım; aynı zamanda da öğrenmeyi bıraktığım andanitibaren ilgilenmiyordum.' (97).Yakalanan zamanın ana teması şudur: Hakikatı arayış istemdışının kendi macerasıdır.Düşünce, düşünmeye zorlayan ve düşünmeye bir şiddet uygulayan bir şey olmadan bir hiçtir.Düşünceden daha da önemli olan "düşünmeye iten" şeydir; filozoftan daha önemli olanşairdir... Yakalanan Zamanın leytmotifi zorlamak sözcüğüdür: bizi bakmaya zorlayanizlenimler, yorumlamaya zorlayan karşılaşmalar, düşünmeye zorlayan ifadeler. (100) Göstergedüşünmeye zorlar. Gösterge bir karşılasmanın nesnesidir; karşılaşmadaki olumsallık, düşünmegerekliliğinin kesin güvencesidir.(102) Düşünmek yorumlamak, çevirmektir. Özler hemçevrilecek, hem de çevirinin kendisi, aynı anda gösterge ve anlam... Öz, bizi düşünmeyezorlamak için göstergeye sarılır, zorunlu olarak düşünülmüş olmak içinde anlamın içindeaçılır. Her yerde hiyeroglif vardır; ki onun ikili sembolü karşılaşmanın rastlantsallığı vedüşüncenin zorunluluğudur: "beklenmedik ve kaçınılmaz" (107).Proust'u Henry James'e yaklaştıran bakış açısı, sanat yapıtının farklı, özgün bir dünyaoluşturması (116). Göstergelerin dili artık varlığını sürdüren bir logos'a dayanmaz.Referanssız malzemeyi deşifre edebilecek tek şey sanat eserinin biçimsel yapısıdır.(120)

Page 62: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Herhangi bir şeyin "açıklaması" bir anlamda ben’in dirilişidir.(126) Bizlere sunulan birbütünlük ya da ebedilik değil "saf halde birazcık zaman", yani bir parçadır... Parçalarıparçaların içine koyarak Proust, bu parçaların türeyecekleri bir birliğe ya da bu birliğinkendisinin türeyeceği bir birliğe gönderme yapmadan hepsini düşünmemizi sağlar.(129) Vemikroskop değil, teleskoptur Proust'un başvurduğu: logostan arınık dünyada yasa, parçalarıtek bir bütünde birleştirmekten, yakınlaştırmaktan uzak, bağlantısız kaplar arasında yalnızcaakla aykırı iletişimler, her tür bütünleştirmeye direnen kutular arasında çapraz kesişen birliklerkurarak, başka bir dünyanın parçasını zorla bu dünyaya sıkıştırarak, mesafelerin sonsuzboşluğuna farklı dünyaları ve bakış açılarını firlatarak bu parçaların aralığını, uzaklığını,mesafesini, bölmelere ayrılışını ölçen...(151).Arayış bir araç (teleskop) olduğunca bir makine’dir (152) Önemli olan sanat eseri makinasınınçalışmasıdır.(153) Modern sanat eserinin anlam sorunu yoktur, yalnızca kullanım sorunuvardır.(154) Nihai büyük sistemleştirme üç hakikat düzeyi ayırır. Birinci düzey, anımsamalarve özlerle (tikellikle) ve bu üretimin koşulları ve eyleyenleriyle (doğal ve sanatsal göstergeler)tanımlanır. İkinci düzey, kendi içlerinde kendi bolluklarına sahip olmayan, başka şeylere,kayıp zamanın göstergelerine müdahale eden, genel yasalara uyan her şeye gönderme yapanacıları ve hazları gruplaştırır. Üçüncü düzey sanatla ilgilidir, ama evrensel bozulmayla, ölümleve ölüm düşüncesiyle, yıkımın üretimiyle (yaşlanma, hastalık, ölüm göstergeleri) tanımlanır.Birinci makina türü tınlamalar, herşeyden önce kısmi nesnelerin üretimiyle tanımlanır(uykunun rüyaları gibi). İkinci makina türü tınlamalar, tınlamaların etkilerini üretir. Enünlüleri de şimdi ve daha önceki iki an arasında tınlama olıuşturan istemdışı belleğinkilerdir.Üçüncü makina türü tınlama ise sanatın belleğe ait olmayan üretimidir.(159) Tınlamamakinasının tınlama süreci tarafından üretilen şey de tikel özdür, birinden diğerine gidençağrışımsal zinciri kırarak tınlayan iki an’a göre üstün olan Bakış açısıdır: özünde,yaşanmadığı biçimiyle Combay; bakış açısı olarak, hiç görülmemiş biçimiyle Combay.(160)Sözü edilen edebiyat etkisidir (Makina çalışıyor). Proust sanatın bir üretme makinası, özelliklede belli etkiler üretme makinası olduğunun farkındadır. Başkalarını etkiler, okur ya da izleyicide kendi iç ve dışlarında sanatın oluşturabildiği etkilerle benzeş etkiler üretmeyebaşlayacaklardır... Kendi etkilerini kendi içinde ve kendi üzerinde üreten ve bunlarla kendinidolduran, bunlarla beslenen sanat eseridir; sanat eseri doğurduğu hakikatlerle beslenir.(161)Üretmek, keşfetmek ve yaratmaktan farklıdır ve arayış, şeylerin gözleminden ve öznelimgelemden peş peşe vazgeçer... Ve öykülemeci, tınlamanın kendisinin bileüretilebileceğini…fark eder.(162) Sonunda sanat doğaya birşeyler ekler: sanatın kendisitınlamalar üretir, çünkü üslup, bilinçdışı doğal bir ürünün belirlenmiş koşullarının yerine,sanatsal üretimin serbest koşullarını koyarak herhangi iki nesne arasında bir tınlama elde ederve bunlardan "değerli bir imge" çıkar (163). Proust'un sanatsal makinası Joyce'un epifanimakinasıyla karşılaştırılabilir. Özetle Arayış, üç makinayı seferber eder: Kısmi nesnelimakinalar (itkiler), tınlama makinaları (eros), dayatılmış hareket makineleri (Thanatos).Bunların her biri hakikatler üretirler, çünkü üretilmek ve zamanın bir etkisi olarak üretilmekbir hakikate bağlıdır: Kısmi nesnelerin parçalanmasıyla kayıp zaman; tınlamayla yakalananzaman; dayatılmış hareketin erginliğiyle başka bir tarzda kaybolmuş zaman, buradakikayboluş, esere geçmiş ve onun biçiminin koşulu olmuştur.(168)Sanatın birliğini ne oluşturur? Tanrı değil, öncel birlik. Bu makinelerden elde edilebilir.Balzac bu sorunu ortaya koyabilmiş, yeni bir sanat eseri tarzını var edebilmiştir. Balzac'ınyapıtında birlik öncel değil, sonuç olarak ortaya çıkmıştır ve kitaplarının bir etkisi olarakBalzac tarafından keşfedilmiştir, sonradan elde edilen bu birlik sahte değildir, sonradankurulduğu için daha gerçektir.(172) Bu Balzac'ta ve Proust'ta üslupsuzluk anlamına gelir mi?Hem Balzac'ta hem Proust'ta yerdeğiştirmelere rağmen (hayvan yerine bitki, ortam yerinedünya, karakteristik yerine öz, dahice sohbet yerine sessiz yorum) korunan şey, özellikle bütünve uyum konusunda kaygılanmaksızın 'korkutucu karışıklık'tır (174). Demek birliği sağlayanüslup değil, zaten başka yerden gelir. Öz de değil, çünkü bakış açısı olarak öz sürekli

Page 63: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

parçalayıcı ve parçalıdır. O zaman bu çok özel birlik tarzı nedir? Şu: kaosun çokluğunaindirgenmiş bir dünyada başka bir şeye gönderme yapmamasından dolayı sanat eserininbiçimsel yapısı yalnızca birlik olarak işe yarıyabilir.(176)Öykülemeci duyarlı ve güçlü bellekli olsa da, yetisinin düzenli-istemli kullanımından yoksunolduğundan algı organlarına sahip değildir. Zorlanmış ve dayatılmış olduğunda bu yetiyiişletir ve karşılık gelen, üreyen organ göstergenin üzerine konar. İstemdışı duyarlılık, bellek,düşünce her kezinde organsız bedenin belli bir niteliğe sahip göstergelere karşı yoğun globaltepkileri gibidir. Arayış'ın yapışkan iplerinden birine çarpan küçük kutucukların her biriniaçmak ya da kapamak için sallanan bu beden-ağ-örümcektir. Öykülemecinin tuhafesnekliğidir (kendi deliliğinin bir dizi profilini üreterek.) (191)

***Manganelli, Giorgio; Centuria,Tavanarası Yayınları, 2002

İtalyan gazeteci yazar Manganelli'nin 100 günlik notunun bireşimi olan roman çevirmen(Sema Rıfat) ve önsöz yazarı Calvino'nun da söylediği gibi geleneksel roman anlatılarınabenzemiyor. Kuşkusuz tümünün arkasında yazılmamş, ama ortak bir yaklaşımı yakalamakolası. Ben Manganelli'yi büyük yergi anlati geleneği içerisine yerleştiriyorum. Kafka etkilerini de(çok az ipucu sunmasına karşın) yabana atmıyorum. Kafka da o geleneğin bir parçası değilmi? Yazar 1990'da ölmüş. Yaşamıyor. Türkçeye ilk kez çevriliyor. Temel tutumunun çağcıl usubozguna uğratmak, bozmak olduğunu sanıyorum. Yeni bilimsel kavramları imgesel dünyanınimge iktidarlarına karşı kullanıyor, uzam ve zaman bütünlüğüne (ki anlatıya sıra çok geçgeldi) cepheden saldırıyor, imgenin altın üçgenini ve hazsız erotizmini, yaşamınyinelenmeden ibaretliğini yerle bir ediyor (desem abartma olur mu bilmiyorum.)Bence Manganelli gerekli. İmgelerin sonsuz (sandığımız) yatağında derinuyuşmuşluğumuzdan uyanmanın zamanıdır.Başucu yapıtlarımdan biri olmalı.

***Aytaç, Gürsel; Genel Edebiyat Bilimi,Papirüs Yayınları, 1999

Gürsel Aytaç'ın yapıtı kuru ve yaratıcılıktan yoksun, yararlı bir ders kitabı özetine benziyor.Çok sıkıştırılmış, bu nedenle de ayrıntı gerektiren konular boşlukta kalmış... Her bölüm, hattaaltbölüm başlıbaşına bir kitap olabilir. Örneğin, Üslüp Bilgisi, Metin Çözümleme, Türler,Edebiyat Estetiği, Edebiyat Kuramları, Edebiyat tarihçiliği, Eleştiri...

***Korat, Gürsel; Kristal Bahçe,İletişim Yayınları, 2003

Korat'ın yazına ve Türk Yazınına ilişkin değerlendirmelerini, yer yer aforizmalarını içeren,doğru denli inanılmaz yanlışlar da barındıran çelişki dolu yapıtı gereksiz bir okumaydı.Durduğu yeri gözden kaçırtan kasıtlı bir biçemle Korat'ın yaptığı eleştiri, uzam bilincindenyoksun kalıyor. Böyle olunca da, dediği, etkisini ve anlamını yitiriyor.

Page 64: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Ya gereğinden çok yalınlaştırıp kabalaştırıyor ya da olmadık şeyler vehmediyor karşısınaaldığına.Daha oturması gerek.

***Adıvar, Halide Edip; Mor Salkımlı Ev, Ed. Mehmet Kalpaklı, GülbünTürkgeldi,Özgür Yayınları, 1996

Kendini bir martyr, bir jean darc ‘gibi’ yapan ve bu yüzden de epey yapaylaşıp yabancılaşanbu kadın yazarımızı sevmem olanaksız. Bir dilin yazarının dilsel tutumundaki özensizliği,vurdumduymazlığı, hatta küçümsemeyi bağışlayamam. Bu anglo-sakson kültürününTürkiye'deki doğal ajanı, romantik bir özyaşamsal kurgu içerisinde hesaplanmış yaşamıyladaha yazılmadan yazınsal değeri içkin yapıtını bence epeyce de dayatmış...olmalı ki Atatürk'çehaklı olarak tersleniyor, hem de yerden göğe kadar haklı.Çocukluk anılarını içeren Mor Salkımlı Ev'den başlayak, merceğimin altında bir karakterin(Halide Edip) oluşumunu merakla izlemek adına ve dayanabildiğimce okuyacağım onu.Öncesiyle sonrası arasında bir geçiş tipi Adıvar Türk yazınında. Öncesindeki ondan iyiyle,sonrasındaki ondan iyi arasında, yaşamını dayatarak eleştiri üstü kalmış bence. Nefeminizmini, ne ulusçuluğunu ve direnişini içten, dürüst bulabiliyorum onun, ne yazık ki.

***Adıvar, Halide Edip; Handan. Ed. Baha Dürder,Atlas Yayınları, 1995

Handan ilk romanlardan. Bence kötü bir roman, çünkü kendisinden önceki zayıf romangeleneğinin ilerisinde değil, gerisinde. Sanırım bütün romanlarında kendisi ve kendinehayranlığı başrolde. Bu da benim sinirime dokunuyor.

***Adıvar, Halide Edip; Ateşten Gömlek. Ed. Baha Dürder,Atlas Yayınları, 1981

Adıvar'ın canlı, inandırıcı sahneler de içeren, bazı eleştirmenlerimize göre ‘KurtuluşSavaşımızın en iyi’ romanı.Sorun şurada ki, Kurtuluş Savaşımızın iyi romanları az ya da yok. Yine, okur sezgilerimedayanarak söylüyorum, başrolde bizim (Anglo-Sakson) Halide (Onbaşı) ! Nitekim, anılarınınarkası (Türkün Ateşle İmtihanı) beni doğrulayacak.Türkçe kötü. Ama kadınlara özgü bir canlandırma ve anlatım gücü kendini yer yer gösteriyor.

***Adıvar, Halide Edip; Türkün Ateşle İmtihanı, Ed. Baha Dürdar,Atlas Yayınları, 1996

Uzatmayacağım. Geçmişi zaten koşulluydu. Geleceğe bakışı, Kurtuluşu anlayışı da sınırlı vegörüden yoksun oldu. Ufku dardı sanırım ya da oyun, onun oynamak istediği (oyun) değildi.

Page 65: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Halide Onbaşı belleğimde savaşın arkasındaki, yaralı ve ölülerle ilgili oldukça canlı vegerçekci sahnelerle yaşayacak. Zorba ve insancıllıktan uzak biri bence ve ikinci kocasını da (Adnan Adıvar) peşindensürükledi.Eleştirmenler ve aydınlar, onun öncü gibi göründüğü yerde gelenekçi, gerici yanını ve hiç dedramatik olmayan çelişkili tutumlarını gözden kaçırıyorlar.Onun Türk yazınına bir şey kattığını sanmıyorum, bir kaç tanıklık belki...

***Adıvar, Halide Edip; Vurun Kahpeye, Ed. Mehmet Kalpaklı, GülbünTürkgeldi,Özgür Yayınları, 1999

Vurun Kahpeye'yi özenli bir baskıdan okudum. Ne yazık ki kötü bir roman. Bazı bakımlardanbelki ilk olabilir. Ele aldığı konu ve tipleme açısından ardılı pek çok sanatçıyı esinlemişolabilir.Aliye tiplemesiyle cehennem ateşlerinin arasında salınan Halide Edip'i görmemek olanaksız.Onun kendine biçtiği 'adanmış' kahraman rolü, daha sonraları 'anlaşılamamış, takdiredilememiş' yalnız insan rolüyle sürdü. Bu nedenle gizli bir hınçla, sanıldığının tersine ulusalsavaşımın tüm adımlarıyla uygun adım atamadı, atmazdı da. Satır aralarından çıkarabildiğimkadarıyla, öyle bir insan ki Halide Edip, tüm isterikler gibi, mülk edinip içselleştiremediğişeyden nefret eder. Odak noktası dışına düştüğü her anda, kendine doğallıkla verileni dereddeder. Çavuş olmak istemez. Merak ettiğim, o mu Adnan Adıvar'ı izledi, yoksa kocası mı onu? Bence ikincisi...Din dahil hiç bir konuda eleştirisini sonuna kadar götürememiş ve aslında tutucu biri olanAdıvar, (H.E), ırmakla sürüklenmiş, ama ırmağı sürükleme hevesine kapılmış, yeterince dekendisini ele vermiş (tersi olanaksızdı), bu nedenle soluğu Avrupa'da alıyor. Bana öyle geliyorki, ulusal savaş yıllarında yabancı misyonca özel olarak görevlendirilmişti o ve bunu öncükadro biliyordu.Romanında kendi duygularını sık sık yanlı olarak ortaya koyuyor yazar. Acaba Atatürk Halide Hanımı okudu mu ve ne düşündü?

***Adıvar, Halide Edip; Sinekli Bakkal,Ahmet Halit Kitabevi Yayınları, 1949

Halide Edip Adıvar'ın en ünlü romanını (Sinekli Bakkal) 1949 baskısından (Ahmet HalitKitabevi) okudum.Yine aynı şeyi söyleyeceğim, kötü bir roman. Çünkü tiplerin, uzamların ve olayların arkasındakapsayıcı bir bilinç yok. Önce İngilizce yazılan bu roman, en iyi töre romanlarımızdan biriolarak gösterilir. Neden böyle olduğunu tam anlayabilmiş değilim. Romanın geçtiği dönemeve yıllara tanıklık ettiği için mi, karagöz perdesinden, konak ve saray yaşamından görüntülerverdiği için mi? Belki...Tiplerin hiç biri çatışmalarından yüzakıyla çıkmaz. Ne Rabia, ne Peregrini (Osman), neTevfik, ne diğerleri...Hemen tümü yarım kalmış bu tipler, perde gerisinde ipleri oynatanHalide hanımın gelgeç insafına takılıp kalmışlar. Yazarın hedefi belli: o İngilizce okuruetkileyecek bir anlatının peşinde birtakım seçimler yapmış. Bu seçimlerden de iyi bir romançıkamazdı zaten. (Yıllar sonra onun izinden giden bir Nobelli yazarımız oldu.)

Page 66: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Romanın bir ağırlık noktası yok. Bu olmayınca ufku da yok. İlginç olan, romanın girişi.. İlk satırları okuyan biri, arkasından sıkı bir roman geleceğinidüşünüyor. Bu düşünce çok sürmüyor.Adıvar'ı Mina Urgan (öğrencisi) sevmezmiş. Neden sevmediğini merak ettim. Bir başkaöğrencisinin, Tatyana Moran'ın, neden sevmediğini okudum:"Romancı olarak çoğu kimsenin hayran olduğu Sinekli Bakkal romanını inandırıcı bulmuyorve çok ilkel olduğunu düşünüyordum. Bir gencin aşk fırtınalarını konu eden Handan ise benihiç sarmadı. Üniversite formasyonu olmadığı için dersleri lise seviyesinde ve son derecesıkıcıydı. Kitaplardan öğrenilebilecek olanların dışında kendisinden hiç bir şey katmıyordu.Ele aldığı yazarın hayatı, konuları hakkında ansiklopediler ve standart kitaplarda bulunan nevarsa karıştırıp bize aktarırdı. Yazarın diliyle, metnin dokusuyla hiç ilgilenmezdi.”

***

Halikarnas Balıkçısı; BE 7: Ötelerin Çocukları, Ed. Şadan Gökovalı,Bilgi Yayınları, 1999

Yine değişik öyküler toplamı biçiminde bir roman.

***Halikarnas Balıkçısı; Deniz Gurbetçileri,Remzi Kitabevi yayınları, 1969

Bu yapıtın özelliği Balıkçı'nın çizdiği özgün desenlerle basılmış olması. Yine süngerciler,mert denizciler, aşkları, sömürülüşleri, denizle boğuşmaları, deniz tutkuları... Sayfa 220'desoylu bir Romalı gibi şöyle diyor Balıkçi:'Şu alım satım yok mu? Dünyanın en alçak şeyi!'

***Halikarnas Balıkçısı; BE 14: Anadolu Efsaneleri, Ed. Şadan Gökovalı,Bilgi yayınları, 2001

Kendi hoş anlatımıyla Anadolu Efsaneleri’ne bir göz atıyor Balıkçı.‘Batı çocuklarına okutulanların çoğu Anadolu efsaneleridir. Biz burada o kültürü yaratmışolan insanların çocuklarıyız(...) Batının çiçeklerini alıp artık kurumuş olan eski ağacımızındallarına pamuk ipliğiyle bağlamaya ne hacet vardı? O çiçekleri açan kökler ve gövde bizimtopraklarımızdaydı.’ (15)

***Halikarnas Balıkçısı; BE 15: Anadolu Tanrıları, Ed. Şadan Gökovalı,Bilgi Yayınları, 1998

Anadolu Efsaneleri'ni tümleyen bir diğer derleme. Balıkçı, Antik Yunan’a mal edilenkültürün İyon kökenli olduğu tezine baş koymuş ve sanırım bunu kanıtlamış birisi.

***

Page 67: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Halikarnas Balıkçısı; BE 3: Mavi Sürgün, Ed. Şadan Gökovalı,Bilgi Yayınları, 1995

Balıkçı'nın bence en önemli yapıtı, yaşamının belli bir döneminin (sürgün yılları Bodrum)tanıklığı.İstanbul'lu aristokrat kökenli bir aydın yazardan Halikarnas Balıkçısı’na dönüşümün canlıöyküsü.“Ey okuyucum, geçtiğim yerleri böyle bir anlatışımı aşırı bulma! Eğer sana aklı başındaadamım diye söyledilerse, yalandır. Bu yetmiş yaşımda bile aşığım ben (...) Aşk biraz aşırıolur duygularımda. Eh, itidalle yalan söyle, itidalle doğru söyle, itidalle inan, itidalle sev.Allah belasını versin şu itidalin! İçimden nasıl esiyorsa öyle anlatıyorum. Şu kalıba, bu kalıbagöre anlatacak değilim ya!... Bırak sana istediğim gibi anlatayım!...”(168)

***Halikarnas Balıkçısı; BE 17: Parmak Damgası, Ed. Şadan Gökovalı,Bilgi Yayınları, 1998

Balıkçı’nın daha sonra romanlarında değerlendirdiği öykülerden bir seçme.

***Halikarnas Balıkçısı; BE 1: Aganta Burina Burinata, Ed. Şadan Gökovalı,Bilgi Yayınları, 2002

Halikarnas Balıkçısı’nın önemi hiç kuşkusuz yapıtından (anlatılarından) kaynaklanmıyor.Çoşkulu bir romantik Balıkçı. Etki gücü yüksek bir tür şaman, büyücü. Varlığı bir ışık bence.Yapıtı, varlığının doğal çıktıları yalnızca. Türk yazını çerçevesi içinde bence seçtiği konununve tiplerin yeniliği dşında bir katkısından söz edilemez. Hatta umursamazlığı bir sorun olarakda görülebilirdi, ama görülmedi. Varlığı her şeyi bağışlatmaya yetti. Güzel bir insandı. Onunla tanışmak, onu dinlemek de önemliydi. Denemelerinde bilimselyöntemi ıskalaması yada takmaması ne kazandırdı bilmiyorum. Ortalarda ve ortalamada gezinmedi. Sınırları zorladı. Devrimciydi, özgün bir devrimci.Herşey, ama herşey onun için bir araca dönüştü, uzantısına...Aganta Burina Burinata ilk romanı sanırım. Ayni tipler, olaylar, öyküler değişikanlatılarında kullanıldı. Anlatılacak tek bir öykü var zaten, der gibi. Türk yazınında en parlak doğa, deniz, deniz dibi betimlemeleri herhalde HalikarnasBalıkçısı'nda görüldü, Yaşar Kemal'i saymazsak. Bir de şiddetin görüntüleri çok canlı veetkileyici bir biçimde, duygudan arındırılarak anlatılıyor ki, ilginç bir gözlem olarak notediyorum.Yapısal sorunlardan, dil savrukluğundan, tiplerin yüzeyselliğinden söz etmeyeceğim.Anlatmanın, anlatılan şeye tutkuyla bağlı olmanın şehvetiyle pusulasını yitiren Balıkçı romanboyunca oraya buraya savrulsa da önemli değil.

***Halikarnas Balıkçısı; BE 4: Merhaba Anadolu, Ed. Şadan Gökovalı,Bilgi Yayınları, 1997

Page 68: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Halikarnas Balıkçısı'nın; Asya, Akdeniz üzerine denemeleri, Efes, Bergama, Pamukkale,Bodrum üzerine yazıları, Homeros, Anadolu Kadınları, Söylenceler, vb. üzerine çalakalem vezevkle okunan yorumları.“Hallaç pamuğu gibi savurmuş olduğum bahçenin ortasına bağdaş kurarak çevremebakındım. Yamaç, küçük küçük toprak parçalarını çeviren derme çatma kuru duvarlarlakıyım kıyım kıyılmıştı. İşte hep, 'Malımız, malımız, malımız!' diye uğrunda yaşadikları uyuztopraklar bunlardı. Bunların sahipleri, artık oralardan hiç kımıldamayacaklardı. Köpeklerinboğazlarında bir tasma ile bir yere bağlı kaldıkları gibi, bunlar da barsaklarıylaboğazlarından hep bu toprağa bağlı kalacak, hep yanlarındakı komşuların mallarina gözdikerek hırlayacak, malım var diye ölünceye kadar mallarının kulu kölesi olarak, evim vardiye dört kuru duvarın içine mezara gömülmüş gibi gömülerek yaşayacaklardı. Bunayaşamak mı denir, uzun ölüm mü?Hey gidi deniz hey!” (194)

***Hüseyni, Halit; Uçurtma Avcısı,Everest Yayınları, 2004

Afgan kökenli (Peştun) ABD'li yazar, ülkesinin dışında yazan, sayıları da gittikçe artanyazarlar kuşağına karşı önyargımı belli ölçülerde sarstı desem çok da yanlış olmayacak.2001'de yayınlanan roman Hüseyni'nin ilk yapıtı. Aynı zamanda hekim olan Hüseyni1981'deki büyük kaçıştan sonra ABD'de yaşıyor.Roman yalın doğucul diliyle büyük anlatılara özgü insancıl çatışmaları buluşturan etkileyicibir çalışma. Etkisinin nereden geldiği iyi anlaşılmalı. Kavukçu bir yazısıyla önermişti romanı. Etki Batılı okura doğuyu anlatmasından, Afganistan’ın yakın tarihli öyküsünü kişisel biröyküyle buluşturabilme gücünden, dilinin yalınlığıyla çelişen ve insana özgü kavranılmazlık(belirsizlik) duygusunu yaşatan gizemselliğinden kaynaklanıyor olsa gerek. Doğu anlatıgeleneğiyle Batılı bir duyarlık bileşimi gibi duran roman, bana kalırsa değerler düzeyindeokurun gözüne sokmadan sıkı bir elestirel yaklaşımı da yanısıra getiriyor.Emir'le Hasan'ın zengin örgülü arkadaşlıkları ve tüm anlatıya egemen olan dürüstlük her okuriçin sayısız çağrışımlarla yüklü.Serüveni kıran yazar bilinci, alışılageldik bir kaçış ve sürükleyici bir serüven tuzağınadüşmeyi önlemiş. Öykü buruk da bitse acıların yükünü kolayından omuzlarımızdan atıvermekolaylığına yüz vermeyen yazar, ben'i üzerinden acılara ortak olmamızı sağlıyor ki bu işte biranlatıdan eninde sonunda beklenen şeydir. Yazar bile kendi önünde farklılaşır, hiçkimseye değil kendime, dese de.Halit Hüseyni romanını unutmam olanaksız. Belki estetik yapı olarak kusursuz değil UçurtmaAvcısı, ama gösterge olarak kendini birkaç defa (logaritmik) aşıyor.Yazarın İslama bakışındaki arıklık, duruluk da ayrıca övgüye değer ve derslerle dolu bence.

***Kakınç, Halit; Sultan Galiyev ve Milli Kömünizm,Bulut Yayınları, 2003

Kakınç'ın yapıtı da çoğu özgün araştırmalarımızın (Aydoğan) başlıca kusuruyla sakat...Gevezelik ve yineleme.. Belki üç-beş sayfalık saygın bir çalışma olabilecekken şişirilmiş biryapıt.Bu şişirmeyi Sultan Galiyev miti üretme ve yayma çabasında da görmüyor değilim. Bu solaçıkış yolu bulmak değil, (sınıfın tarihsel işlevi yerine sömürgeciliğe ulusal, hatta giderek

Page 69: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

dinsel-etnik direnişi geçirme) solu gizli ve utanç verici bir biçimde postmodernizme ulamagizli amacını da taşımıyor değil. Niyetler beni ilgilendirmiyor bu kertede.Ne yazık ki Atilla İlhan vb.lerin de peşine düştüğü bu yaklaşımlar güncel küresel mantığınbirer çıktısı (artık) gibi görünüyor görmesini bilene.Postmodern olan herşeye karşı çıkmalı, yerelliğe de, evrenselliğe de.Sultan Galiyev'le varılacak bir yer yok.

***Blumenberg, Hans; Gemi batıyor, Seyrediyorlar,Dost Yayınları, 2002

Mecazbilimi kuramcısı Blumenberg, batış ve batışa bakış imgesini, düşünce tarihinin önemlikaynaklarıyla izliyor. Bol göndermeli metin, kaynaklara ve kaynakların kültür altyapısınayabancı benim gibi okurları zorluyor kuşkusuz. Denizde ilerleyişten de, kaza geçirip batıştan da geriye kalan, o aynı el değmemiş yüzeydir.(58)Eğretileme bilmecesi, yalnızca kavram karşısındaki yanılgı çerçevesinde anlaşılmamalıdır.Eğretilemelerin niçin "katlanılır" olduğu aslında bilinmesi gereken bir konudur. (80)Eğretileme bilimi, eğretilemeyi kavramlaştırmayla sınırlamak istemez. Yaşanan dünyayayöneltilen bakışı içine almada, bir yol gösterici olarak görür ve kavramdışılık ve açıklıkkuramının geniş ufkuna eklemeden de edemez. "Gülen çayırdan" söz etmek o kadar da kolaydeğildir. Bunun için şiirden ruhsal açıdan etkilenmek gerekir. Bunun sonucunda, sanki herkesgörmüş de söyleyemiyormuş gibi davranır ve böylece eğretileme gerçekleştirilebilir.(85)İnsanlar arasındaki karşıtlıkların sanıldığından çok daha büyük bir bölümü, tamamiylesimgelerin yeğlenmesine dayanmaktadır. (90)

***Zimmermann; Hans Dietrich,Yazınsal İletişim,Çizgi yayınları, 2001

Çeviri ve baskının hışmına uğramış, 1977 yılında Almanya'da basımış bu etkileyici çalışmabenim için bir tansık (mucize) etkisi yaptı diyebilirim. Çok yoğun ve zor bir yapıt olmaklabirlikte, bir tür yazının toplumbilimsel, ruhbilimsel temellendirilmesini de içermesi ve buanlamda sanatların, özelde yazının bir toplumsal iletişim aracı olarak bağlamsal yerini genişbir çerçevede ve ikna edici bir dille betimleyici olarak değerlendirdiğini söyleyebiliriz.Bu genel süreçte toplum ve bireylerin ayrışma ve ben algısı, simgesel oyun, iç ve dış konuşma,kimlik, yazar, metin, yeniden üretim ve alımlama, türler, okur (okuma edimi) ve eleştirmen,vb. yerini bulurken ortaya çıkan Zimmermann resmi büyüleyici bir Genel Yazın (Sanatlar)Kuramına yaklaşıyor. Umarım yazarın diğer çok önemli çalışmaları da Türkçeleştirilir.Başucu kitabı...

***Duerr, Hans Peter; Çıplaklık ve Utanç,Dost Yayınları, 1999

Duerr'in bu ilginç, eğlendirici ve bol görsel malzemeyle bezeli yapıtının temel tezi (ki üstüsteyığılan olgular arasından çıkarılması da oldukça güç bu tezin); uygarlaşma mitinin öne

Page 70: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

sürdüğünün tersine, önceki uygarlıklarda da temel dürtülerin bastırıldığıydı. Bir bakıma Levy-Stauss'un antropolojik tezine olgusal katkı... Bir tür sömürgecilik eleştirisi...

***Öztoprak, Hasan; İmkansız Aşk,Can Yayınları, 2003

Böyle bir romanı gündemin etkisinde kalarak nasıl okudum bilemem, ama buna roman dadiyemem. Tartışma konusu zırvaydı ama düzeyi tartışmayı aşabilirdi. Ne yazık ki düzeysiz...(olan acaba kültürümüz mü?)

***Hece Dergisi, Ahmet Hamdi Tanpınar Özel Sayısı, s. 61,Hece Yayınları, 2002

Ahmet Hamdi Tanpınar hakkında sağdan bakışlar... Kimi yazılar dikkati çekecek düzeyde,ama çoğunluk sığ bir düşüngüsel körlük içerisinde içeriğini yok ediyor.Dergi, Tanpınar hakkında kapsamlı bir kaynakça içermektedir.

***Lefebvre, Henri; Modern Dünyada Gündelik Hayat,Metis Yayınları, 1998

Bu yoğun ve önemli yapıt, modern toplumbilimin geleneksel (ve sol) toplumbilime katkısısayılabilir. Ama şu anda dile getiremeyeceğim bazı çekincelerim var.

***Troyat, Henri; Çehov,Ada Yayınları, 1987

Çehov hakkında yazılmış en iyi yaşam öykülerinden biri. Belki Çehov'un yapıtları üzerindeçok durulmuyor, ama zaten Troyat'nın böyle bir niyeti yok.Çehov'un neşesinin arkasındaki karamsarlığı ve bu gerilimin Çehov üzerindeki yıkıcıetkilerini sezinletiyor Troyat. Çehov'la ilgili anılara da çok fazla güvenmemek gerektiğinisöylemekten çekinmiyor.‘Çaglov'a şunları söylemişti: "Biz şarlatanlık yapmaya kalkışmayacağız ve çok kesin olarak,bu dünyada, insan hiçbirşey anlamaz diyeceğiz...Yalnız budalalar ve şarlatanlar her şeyibiliyor ve anlıyor." (172)

***Herakleitos, Alova; Kırık Taşlar, Ed. Veysel Atayman,Bordo Siyah Yayınları, 2002

Herakleitos'un çok az olan tüm metinleri (bir ya da birkaç tümcelik) Erdal Alova'caTükçeleştirilirken siirleştirilmiş. Başarılı bir çeviri çalışması, anlamı bozmak yerine sankiHerakleitos'a yaklaştırarak pekiştirmiş gibi.

Page 71: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Yavuz, Hilmi; Yolculuk Şiirleri,Can Yayınları, 2001

Hilmi Yavuz 3 bölümlü kurgulamış son şiir kitabını, kendi kişisel tarihiyle de koşutlayarak;doğuya, batıya ve öte'ye...Bu özgün ozan, yaşamı yoculukla buluşturarak son yolculuk hazırlıkları için denemeleryapıyor sanki.Yaz önemli ama, geride bir imge. Odakti Yavuz geleneğinde, şimdi odaktan kayıyor. Tek'ten,Bir'den Çok'a, Sonsuz'a gizemsel (mistik) geçişi görmemek olanaksız...

***Balzac, Honore de; Louis Lambert,MEB Yayınları, 1946

Bir Balzac romanı daha. Kendi yatılı okul deneyimlerine büyük ölçüde dayanan, kimi dinseltasarımlarla maddeciliği bağdaştırmaya ve metafizik sonuçlar çıkarmaya (dönemin bilimdüzeyi ve Balzac'ın çözümleyici anlama çabası gözönünde tutulursa doğal) dönük bir felsefigirişim.Ikiz temasının etkileyici gücü ve benzer bir arkadaşlık ilişkisi Tahsin Yücel’in Yalan'ındasürmektedir. Yücel'e bu soruyu sormak gerekir (Balzac'a borcunu, Balzac uzmanı olarak).Romantik Balzac'ı görmek de olası bu romanla.Değişik ve ilginç bir Balzac. Kaç kişi bilir acaba?

***Balzac, Honore de; Vadideki Zambak,Can Yayınları, 2000

Üç çevirisi var elimde, tümü de iyi. Tahsin Yücel (Varlık ve Can), İsmail Yerguz (Oğlak),Cemal Süreya (Sosyal).1836'da yayınlanmış bu roman için Balzac'ın doruklarından biri olarak, belki de doruğu olaraksözetmeliyim.Balzac'ın o katkısız, yansız ve tanrısal gerçekciliği burada barok, hatta rokoko anlatıları daiçselleştirmiş, yaşamın içerisindeki, hep yapay dışavurumlarla seyreden ve biçimi oluşturanşey, işaret ettiği büyük gerçekliği serivermiş ortalığa. Bu yazarın anlatışına egemenliği veçokboyutlu düşünce gücüyle ilgili bir şey.Bir aşk kendine, olanaksızlığına, doğuşuna ve doğamayışına, bir vadinin büyüleyiciliğine veçıkışsızlığına, doğanın zenginliğine ve yıkıcılığına, bir inanca ve inançsızlığa tanıklık ediyor.Bir aşk kendini çözüyor. Dünya yazınında böyle bir şeyin, bu yetkinlikte bir başka örneği varmı acaba?Felix'in Madam de Mortsauf'a erişimsiz aşkı Fransa'ya, Avrupa'ya da tanıklık ediyor desemabartma olmaz. Yazan Balzac çünkü.

***Balzac, Honore de; Cesar Birotteau,Remzi Kitabevi yayınları, 1945

Page 72: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Balzac'ın yine çarpıcı ve en azından ülkemizde göz ardı edilmiş bir romanı daha. TefeciGobseck, Goriot Baba, Tours Papazı, Grandet Baba tipler galerisinde yer alan bir diğergüçlü çizilmiş burjuva karakter: Cesar Birotteau. En parlak, mutlu zirvesinde bir üreticinin (burjuva parfümcü) hızla iflasın acımasız çarklarıiçerisinde kıvranışının, bilimsel gözlemci mikroskopu altında, büyüleyici öyküsü...Balzac bir öke (dahi) ve bunu Proust'un belirtmesi benim için önemli. Deleuze buna göndermeyapıyor. Boş ya da dolu göstergeler üzerinden gerçekleştirdiği bir 'yeni dünya'. Yapıtıilerledikçe yarattığı dünya da biçimini aldı. Seçenek dünya önerisiyle bu dünya, Balzac'ıniçinde yaşadığı dünya ortaya çıkıyor, belirginleşiyor. Ve yaşam insan iradelerinden ayrı biracımasız, katı seyir içinde nasıl yürütüyorsa yargısını, Balzac açısından da bu böyle ve biryasa yapıcı yaklaşım sanki sözkonusu olan.Olağanüstü bir roman ve Cevdet Perin'i çevirmen olarak (Stendhal'ın Kırmızı ve Siyahçevirisini de çok beğenmiştim) selamlıyorum. Saygıyla anıyorum. 1945'lerde bile durusayılabilecek bir Türkçe. Ama yeni yayıncıları bu çeviriyi dil açısından güncelleyerek amaonun dışında da hiç bir noktasına karışmayarak) yeniden yayınlamaya çağırıyorum.

***Balzac, Honore de; Köy Papazı,MEB Yayınları, 1952

İnsanlık Güldürüsü'nün ilk yapıtlarından Köy Papazı çok kötü ve tek çeviriden okundu(Kazım Nami Duru).Balzac yine duyumsanıyordu duyumsanmasına.Büyük öke (dahi) kafasında yarattığı tipleri, olayları, yerleri yeniden ele alaraktümleştiriyordu. Köy Papazı'nda da aynı şey var sanırım.Ayrı ayrı düşünülmüş öyküler sonra birleştirilmiş gibi. Kimi tipler zaten başka romanlardasürüyor.Balzac'da çok güçlü iki özellik var. Doğa betimlemeleri ve tip betimlemelerinde boşluksuz. Odöneminin bilimsel yaklaşımının derin etkilerini taşıyarak, çözümlemeci yöntemle var kılıyorinsanı ve onun içinde yaşadığı çevreyi. Hem bildiğimiz, hem başka ve yeni bir dünya önerdiğiaçık. Kendi kişisel eğilimlerini bile bu yolda bastırdığı, yoksaydığı, Tanrı denli yansız kalarakadil kalabileceği düşüncesine sonuna değin bağlı kalarak kendini aştığı görünüyor.Bugün romanda yanlış, ilkel bulunan pek çok şeyi anlatısında cesaretle kullanan Balzac'ınanlatısı yine de güçlü kalıyor ve bence bunun nedeni insanoğlunun aradığı ve örneğinShakespeare'de bulduğu şey.İnsanları anladığımızı sandığımız anda bizi şaşırtabilirler ve insan olarak bir serüvenimiz,tarihimiz varsa eğer bunda rastlantının, en beklenmedik olanın, birinin bize bir şeyi kendidiliyle seçip ayıklayarak anlatmasının, hatta karnaval (Bakhtin) duygusunun rolü var. Balzackurgunun, anlatının bu büyük gücünü, ustası Shakespeare gibi biliyor.Güçlü sahne duygusu da belki bununla ilintilidir.Balzac evreninde her şey hakettiği yeri kusursuz biçimde doldurmak, tam anlamıyla var olmakzorunda olduğundan, olay örgüsü bugünün beklentisine uygun düşmeyebilir, yer yer dokubütünlüğü bozulabilir. Olsun. Bence işini sıkı tutarak Balzac, okuruna daha az değil, daha çok boşluk doldurmagörevi yüklüyor.

Page 73: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair,Varlık Yayınları, 1969

Özyaşamöyküsel ögelerin öne çıktığı bu üçlünün ilk kitabı İki Şair, taşra düşlerinin gençinsanı ve masumiyeti, rastlantıların da payıyla nerelere sürükleyebileceğini ele alıyor. Taşraaristokrasisi ve Paris burjuvazisi üzerinden gelen ayartıcı etkiler, taşra saflığı üzerine değişiketkiler yaratabilir. Lucien'le David bu tepkileri değişik yaşıyor. Lucien'in alıcı ırası, sonundaancak baştan çıkabilir ve suçsuzları peşisıra cehenneme sürükleyebilirdi.Balzac her zamanki gibi paranın iki yüzü olduğunu, aynı para olmasına karşın bu iki yüzünfarklı olduğunu biliyor ve bildiriyor. Yargıları ona ait, romanına değil. Bunu böyle koymayı seviyor. Balzac'ı Balzac yapan başkane olabilir? Coşumcu (romantik) bu türden yapıtlarında bile, o Balzacvari dokunuşu okurduyumsuyor. Değerini ayrımsıyor.

***Balzac, Honore de; Goriot Baba,Can Yayınları, 2000

Balzac evreninin en büyük anlatılarından biri ve Tahsin Yücel çevirisi.Büyük zevkle okundu. Diğer çevirilerle (Yerguz, Baydar, vd.) karşılaştırıldı.İki kızına tutkun Goriot Baba'nın acılı öyküsü çevresinde Fransa-Paris'ten bir insan kesiti, aynızamanda çağın, beklentilerin, çatışmaların, özlem ve tutkuların da bir kesiti. Bugün acemilik sayılabilecek birçok anlatı tekniği Balzac'ın elinde özgüllük ve gücedönüşüyor. (Neden?)Ama o Tanrı tutumu büyüleyici. Anlatıyı bu denli etkili yapan şey de bu. Yeni bir dünya yapmak.İnsanlık Komedyası.Goriot Baba'yı bir Shakespeare oyunu gibi okumamak olanaksız. Trajik olan, dramatik vekomikle içiçe. Dostoyevski'nin ipuçlarını bile Balzac'da bulmak olası. Vautrin tiplemesiDostoyevski'ye yaraşır, ama Balzac diğer tiplerine haksızlık yapmaz, istese yapabilecekken.

***Balzac, Honore de; Çölde İhtiras. Ed. Şebnem Ergör,Beyaz Balina Yayınları, 2001 Bu dünya yazarlarından seçme öyküler derlemesinde Balzac'ın Komedya'ya aldığı bir öyküsüÇölde İhtiras çevirisi okundu.Kısa öykü düşlemsel bir olayı anlatıyor. Araplardan kaçan Fransız tutsak çölde bir parslakarşılaşır. Aralarındaki ilişki kadınla erkek arasındaki ilişkiye benzer, içinde kıskançlıklarbarındıracak kerte. Ve ihanet acıyla sonlanır.İlginç ve eleştirel bir öyküydü.

***Balzac, Honore de; Otuz Yaşındaki Kadın,Remzi Kitabevi Yayınları, 1986

Page 74: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Giriş'e konan Pierre Citron'un önsözü (romanın yazım serüveni) Mina Urgan çevirisinitaçlandırıyor bence ve büyüleyici. Şimdiye değin Balzac evrenine beni en çok sokan (kendiyapıtları dışında) bu yazı oldu. Balzac'ın çalışma yöntemi, İnsanlık Güldürüsü'ne giden yolunöyküsü bu yazıdan çıkıyor. Çelişkiler barındıran ve Balzac'ın kusursuz yapıtlarından olmayan(ilgisiz yama gibi duran beşinci bölüm, vb) Otuz Yaşındaki Kadın (gerçekte Otuz Yaşında)romanı yine Balzac'ın belli başlı ve onu öke (dahi) yapan nitelikleri barındırıyor. Bu nasıloluyor? Okur koşullanması mı? Sanmıyorum. Balzac'ın yapıtında has anlatılara özgü doğrudan yaşamın kendine özgü yaratıcılığı beliriyor,içinde insanoğlunun şaşırtıcı direnci, başkaldırı ve uyum yeteneğiyle birlikte. Sıradan ve çoğunluk romanını sonlandıran seyden sonra başlıyor Balzac'ın romanı. İnsanlar bunoktadan sonra da yapıp ediyorlar. İşte olağanüstü olan bu.Gorki Tolstoy için söylemişti: Tanrı gibi adam.Bence Balzac Tanrının ta kendisi. Ve bizim yaşadığımız şeye gelince, o bir güldürü.Kadını, sevgili, eş, anne kadını yargılamıyor Balzac. Anlamaya çalışmakla yetinmiyor, bilimadamı gibi tıpkı, anlaşılabileceğini öne sürüyor.Balzac bir insan olarak sanırım kendinin ötesinde. Hem kendisi, hem değil. Umarım Yücel veZweig yeterli ipuçlarını verir (Balzac’la ilgili.)Temalar yineleniyor, sürüyor, geriye dönülüyor, ileri atlanıyor, vb. Sonsuz güldürü denizindetüm yaşamlar birbirine bağlı ve bir o denli de ayrı (lar).Kötü anlatılarında bile Balzac yüceliyor.Madam d'Aiglemont'da Köy Papazı’ndaki Madam Grasslin'den 'Eh, Evet' olarak süren biröykü ve yazgı birliği var. Bu evrensel kadınlık yazgısıdır. Ama bir cinayet sahnesi var ki, göndermelerle çağdaş kılınmış, Helene'in (8 yaşında) kardeşiCharles'i yamaçtan ırmağa yuvarladığı o birkaç sayfa… Etkilenmemek olanaksız.

***Balzac, Honore de; Tefeci Gobseck- Üç Öykü,Cumhuriyet Yayınları, 1999

Büyük Balzac okuması...Giriş.İnsanlık Komedyası’nın ilmek ve düğümlerini bir okur olarak atmanın başında, bu büyükökenin dokumasını yeterince değerlendirebilecek miyim?Balzac soylu ruhunu aşağılık ve tiksinti verici kentsoylu evrenin tüm değerleriyle tek teksınadı. Neyin zarar gördüğünü bilmiyorum, ama yapıtı ve biz kazandık sanırım.Esirgemeyen, bağışlamayan Balzac'ın adıyla başlamak...Yaptığım bu.Kitap'ta, uzun öykü (roman) Tefeci Gobseck'den başka;İsa Flandre'da (Felsefe Araştırmaları)Dinsizin AyiniEl Verdugoöyküleri yer alıyor.

***Balzac, Honore de; Bilinmeyen Başyapıt/Kırmızı Han,Cumhuriyet Yayınları, 1999

Page 75: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Bu büyük anlatıcının iki büyük öyküsünü derleyen yapıt için söylenecek çok şeyim yok.Yalnızca bir işaret:Bilinmeyen Başyapıt, Wilde'a, Gogol'e kaynaklık etmiş olabilir mi?Ya Kırmızı Han. Dostoyevski öyküsünden ayırmak zor.Dostoyevski'nin en büyük kaynaklarından biri Balzac olmalı.Nasıl Balzac'ın en önemli kaynakları arasında Shakespeare'i, Sterne'ü saymak gerekirse.

***Balzac, Honore de; Top Oynayan Kedi Mağazası,Cumhuriyet yayınları, 1999

Aristokrasi (çürüyen) ve kentsoyluluk (yükselen ticaret burjuvazisi) arasındaki geçiş ilişkilerinasıl bu denli yansız, bilim adamı titizliğiyle ve hem de bir anlatı olarak verilebilir.Bu roman Balzac'ın büyük projesini sezdiriyor insana. O toplumdan aldığı kesitle insanı anatomi masasına yatırıyor.

***Balzac, Honore de; Tuhaf Öyküler,E Yayınları, 2001

Balzac'ın, Fransa'nın ve özellikle doğduğu Tours Bölgesi’nin geçmişinden süzdüğü gerçekteneğlenceli, yer yer Rabelais'nin ardılı olduğunu kanıtlayan, zekice ve hafif alaylı, amatümünden çok Fransız tininin açığa çıkarılması anlamını taşıyan öyküleri.Balzac deyince usuma hiç gelmeyecek, ama Balzac için yaşamı tüm olarak kucaklamanıngereği olan bu öyküler, yazınsallık kaygusunu arkada bırakmayı gerektirse de, Dore'unolağanüstü resimleri için bile olsa, gözatılmalı.

***Balzac, Honore de; Albay Chabert,MEB Yayınları, 1962

Sanırım Balzac'ın çizdiği en güçlü karakterlerden biri Chabert.Fransa'nın hukuk söylemine egemenliği öyküsünü güçlü ve inandırıcı kılıyor.Soylular dünyasının iki yüzlülüğü ve delirmekten başka çözüm bulamayan mert ve gururlualbayın hazin ama bir o denli kaçınılmaz öyküsü iç burkuyor.Balzac'ın en iyilerinden.

***Balzac, Honore de; Köylü İsyanı (Şuanlar),Oda Yayınları, 1994

Balzac'ın ilk ciddi çalışmalarından bu uzun roman kuzeybatı karşı devrim toprağındaçatışmaları arkaya koyan bir coşumcu (romantik) öykü anlatıyor. Balzac ufukta görülüyor.Komedya’ya giriş romanlarından.Yer yer Shakespeare oyunu (sahneler) okur gibiydim. Kişilerine karşı duruşu ilginç Balzac'ın. Onlar hakkında bir duygu taşıdığı kesin, ama yaşamınseyrini bu duygular etkiliyemiyor.

Page 76: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Saflık, masumiyet kazanamayacak.Hem masumiyet, bakalım masumiyet mi?Tarihin içinde bilinç nerede, nasıl çalışıyor? Balzac bu sorunun ardında bence (bu yapıtında).

***

Balzac, Honore de; Tours Papazı,Cumhuriyet Yayınları, 1999

Balzac'ın en güzel romanlarından biri bu bence. Goriot Baba'dan daha çok etkilendim desemyeri.Kasaba, çevre ve içinde toplumsal karakterler varoluş gerekçelerini öylesine getiripdayatıyorlar ki okurun burnuna, okur okuduklarının değil kendisinin sanal olduğunudüşünebilir.Olağanüstü bir roman.

***Balzac, Honore de; Tılsımlı Deri,Hayat Neşriyat AŞ Yayınları, 1968

Komedya’nın ilk romanlarından, Felsefe İncelemeleri bölümünde yer alan, anlatı-yapısorunları taşımasına rağmen tam Balzac'a özgü sorgulamasıyla etkili, önemli bir kitap.Wilde'in Dorian Gray'in Portresi ile okumalı.Bir Faust öyküsü bu. Hristiyan Avrupa'nın önemli öykülerinden biri.İrade ve istemle çatışan yaşam, insanoğlunun gidişi, yapıp ettikleri, bilimi ve çabasıyla gerçekmutluluğun olabilirliği arasında parçalanan, yıkılan duygular... Arzu ve aşkın biraradalığınınolanaksızlığı...Yaşamın anlamı?Bu büyük öke (dahi), yine sorguluyor bence. Uzatılmış, coşumculuğa verilen onca ikincibölüm ödününe rağmen...35 yıl sonra, nice özlemden sonra kavuştuğum bu okuma (Balzac) benim için ayrıca özel birdeneyimdi.Urfa'dan 50 yaşıma...

***Balzac, Honore de; Eugene Grandet,Can Yayınları, 2000

Yarattığı tiplerle unutulmaz bir Balzac başyapıtı.Balzac ölümsüz ve bilinmeyen bir malzeme üzerine, insan ruhundan oluşan ışık ve gölgeninyansıdığı oymacılık sanatıyla insanlık durumunun kabartmasını yapıyor. Çoğu kez bir Tanrıyabenzemesi, yarattıklarının da tanrısallığından geliyor olmalı. Çünkü onun insanları işaretedilenler değil, bizden ayrı, orada bizler kadar gerçek varolanlar... Bunda ürkütücü bir şey var.Grandet baba, daha önceden yarattığı cimri tipinin doruğu kuşkusuz.İnsandışılığına rağmen onu insan gibi algılıyor ve benimsiyoruz. Herkesle bir arada yaşamakzorunda olduğumuz bilincini taşımamızla ilgili olabilir bu.

***

Page 77: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Balzac, Honore de; Altın Gözlü Kız,Kastaş Yayınları, 2004

Gerçekte Balzac'ın 'Onüçlerin Hikayesi' adını verdiği üçlünün ilk iki kitabı bu roman. İlkbölüm Ferragus, yanılmıyorsam Türkçeye yazınsal açıdan önemli bulunmadığı için hiççevrilmedi. İzleyen iki roman: Langeais Düşesi ve Altın Gözlü Kız.Balzac eğlenceli öykülerine ve Komedya öncesi serüven tutkusuna bir yarım dönüş deyaparak, Balzac kanonunda bir dalgalanma yaratıyor bana kalırsa. İlk göz ağrısına bir selamgönderiyor, kendine bir hak tanıyor.Ama çerçeve serüven kalıbı içerisine çözümleyici ve sık dokuyucu Balzac ökesi kendi ruhunuyerleştiriyor ve yıkıcı bir aşk öyküsü kaçınılmaz ve başka türlü olamaz bir biçimde beliriyor,ortaya çıkıyor. Balzac'ın yaptığı sanki yalnızca buymuş gibi...

***Balzac, Honore de; Köy Hekimi,Halk El Sanatları ve Neşriyat AŞ Yayınları,?

İnsanlık Güldürüsü'nün, Balzac'ın bir başka boyutunu süren, derinleştiren bir halkası. Balzac bana kalırsa bu romanında bir ulusal ütopya, bir Fransız ütopyası temellendiriyor.Kralcılığını da apaçık sergiliyor, ama bunun hiç önemi yok. O Fransız olan'a yatırım yapanbiri olarak tümünün üstünde bunların.Roman Fransa'nın bağrına ve önemli bir çağına yolculuğa çıkarıyor okuru. Özellikle Balzac'ayakınlaştırıyor. Bu bakımdan önemli sayıyorum. Kurgu olarak kusursuz yapıtları arasındaolmasa da. Ütopya çoğu kez romanı bozuyor demek istediğim.

***Balzac, Honore de; Mutlak Peşinde,MEB Yayınları, 1955

Balzac'ın yine çok önemli romanlarından olan Mutlak Peşinde iki çeviriden okundu. MEBçevirisi dili eski olmakla birlikte başarılı Sabiha Rıfat-Oktay Rıfat'tan, Oda Yayınları çevirisiise yine çok başarılı ve eksiksiz Celal Öner'den.Roman felsefi bir tartışmayı odağa alıyor:Saf bilim mi, insan mı?Altın'ın peşindeki de Claes, aşkı yitiriyor. 1835'lere değin yazdıklarında Shakespeare etkisini sürdüren Balzac, Batılı Faust temasıüzerine bir yorum-deneme yapmaktan kendini alakoyamamış. Aynı pazarlığı Tılsımlı Deriromanının Paris'te okuyan taşralı genç kahramanı da yapıyordu, hatta Goriot Baba'nın gençöğrencisi de. Balzac için önemli bir tema olduğu görülüyor. Mutlak Peşinde en iyilerden olmasa daiyilerden biri Balzac külliyati içinde. Okumak gerek.

***Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 2. Taşralı Bir Büyük Adam Paris”te,Varlık Yayınları, 1969

Page 78: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Yaşar Nabi'nin iyi sayılabilecek çevirisinden, Lucien'in Paris serüveni, aynı zamandamedyanın daha doğuş yıllarında, 19 yy.ın ilk yarısında Paris'te nasıl bir iktidar ve çıkar aracınadönüştüğünün büyüleyici ve güncel, çarpıcı bir öyküsü ve eleştirisi.Bugün Türkiye'de gündeme alınabilecek bir roman. Lucien'in, taşralının yükselme tutkusu,ırasındaki ikilem ile Paris'in büyük çarkı yaşamları biçimlendiriyor ve toplum ortaya çıkıyor.Balzac'ın önemli romanlarından.

***Balzac, Honore de; Nucingen Bankası,MEB Yayınları, 1950

Cesar Birotteau'ya ek olarak aynı yılda yayınladığı (1837) roman Balzac'ın büyük Fransadokumasının belki önemsiz, ama gerekli ilmeklerinden biri. Çünkü borsa, senet, banka vezenginleşme konusunu derinleştirmeden geçemezdi Balzac. Tipler ve olay örgüsü yerine,toplumsal çıkar davranışının gizlerine ilişkin bir açımlama girişimi. Finans sermayesininişleyişini çözmek amaç, yazar için. Yeni tip yok, eski tiplerle yürütülmüş bir eleştiri.Yazınsal değeri tartışılsa da Balzac poetikası içerisinde anlamlı bir yeri olan bir romanNucingen Bankası.Dizgi yanlışları yapıtı okunmazlaştırmış ne yazık ki...

***Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 3. Bir Yaratıcının Çektikleri,Varlık Yayınları, 1969

Bu üçlü kitaplığımda usumun hep takıldığı, lise yıllarıma, yani 40 yıl öncesine giden birçağrışımın da simgesi. En sonunda okumasını tamamladım. Taşralı şairimiz Lucien'in acıParis deneyiminden sonra olgunlaşacağını beklemek boşunadır. O bireysel ve tarihsel rolünüoynayacaktır ve Balzac'ın bile yapabileceği bir şey yoktur. Faust'u anıştıran bir Balzac anıtı diyebilirim üçlü için. Böyle bir evrensel temayı es geçmesibeklenemezdi zaten Balzac'ın.İlginç olan, Taşradan Paris'e temasının Balzac romanlarındaki önemli yeri ve bunun Balzac'ınözyaşamına olan bağı... Evet, başkente bu büyük göç, yani Balzac'ın öyküsü doğurgan birkaynak olarak pek çok Balzac kahramanının değişik öykülerine dönüştü.Aynı biçimde, o derin Balzac karakteri diyebileceğimiz cimri bir kez daha yenizenginlikleriyle karşımıza çıkıyor.Ve romantik karakter, acı ama önüne geçilemez darbeyi Balzac'ın kaleminden alıyor.Romantik kahraman'ın arkasında ne yatıyor ve eyleminin sonu nereye varır?Balzac yaşama müdahele etmiyor. Tersine sanki yaşam rastlansallık maskesi arkasındakikaçınılmazlığıyla Balzac'a dayatıyor kendini.20'ler, 30'lar Fransa’sına Balzac ne borçlu acaba?

***Reeves, Hubert; Boşluk,TÜBİTAK Yayınları, 2001

Bilimin şiiri diyebilirim yapıt için. Zaman, ölüm, doğa (‘Doğa bizim aracılığımızla kendinekendisinin bir imgesini gönderir’, s.29),güzellik, bilinç, bilimsel etik, Tanrı üzerine.

Page 79: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***

Yıldırım, İbrahim; Bıçkın ve Orta Halli. Cinayet, Ülke Cinnet,Yapı Kredi Yayınları, 2003

Yıldırım'ın üçlemesinin üçüncü kitabı. Ve yazarla ilk kez tanışıyorum. Ülkemizin eşiğinegetirildiği cinnetin yapısal, dilsel yansıması diyebiliriz roman için. Bir yere götürmeyen açıkyapısıyla postmodern duruşuna rağmen, insanlık durumu olmasa da ulusal durumumuzugörmemek olanaksız roman boyunca. Ulusal gülünçlüğümüz de payını alıyor kuşkusuzanlatıdan. Okunmaya değerdi (cinnete işaretiyle).

***Yıldırım, İbrahim; Hassas Ruhlar, Şikayetçi Aşklar,Can Yayınları, 2004

Yıldırım'ın Bıçkın ve Ortahalli romanından sonra okuduğum ikinci ve son yapıtı:öykü.Yıldırım'ı sanırım tüm yazılarında belirleyen şey, toplumsal travmaya dayalı delilik.O bir zamanın ve coğrafyanın sapkınıyla yüzleşiyor, bunu bir tip olarak üretmeyi başarırsasonunda ne üretmiş olur (bunun da hesaplaşmasını ayrıca yapmalı)?Sonuçta bunu Ispanya'dan bir Mendoza daha yüksek bir teknik düzeyde yapmisti zaten.Yıldırım'ın çabası neden ağ ördüğünü unutmuş bir örümceğin ağ örme çabası. Bu unutuş tümbir poetikanın biricik temelini oluşturamaz.Çok çekici bir dili koysa da ortaya ve gizemli bir sürükleyiciliği...Sonuçta kitap biriminde bunlar seçkin ve dikkate değer metinler olsa da arkada işaret etttiğiyazar açısından bir kaza kaçınılmaz gibi görünüyor (ya da ben öyle görüyorum).

***Arsel, İlhan; Kuran”ın Eleştirisi 1,2, Kaynak Yayınları, 2000

Arsel'in bu geveze yapıtı önemli çelişkileri yakalamakla birlikte gereksiz uzatılmış veinanılmaz sayıda tekrarlarla öyle tıka basa doldurulmuş ki bunu bir yöntem yanlışı olarakgörüyorum.

***Arsel, İlhan; Kuran”ın Eleştirisi,Kaynak Yayınları, 2000Arsel'in çok çaba harcanmış, yoğun emek ürünü yapıtı, içeriği ve aydınlanmaya katkısıaçısından çok değerli, buna karşılık bilimsel bir çalışmanın gerektirdiği biçim (format)açısından berbat.Arsel inançlı (!) ve temiz, dürüst bir insan. Bir misyon adamı. Bunun için ona en baştateşekkür borçluyuz.

Page 80: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Yılmazer, İlyas; Sel Sorununa Kalıcı Çözüm, Kaynak Yayınları, 2002

Yılmazer gerçek bir bilim adamı. Bilimle siyasetin ilişkisini kavradığı için bilim siyasetiyapıyor. Örneği az...

Yılmazer, İlyas. Deprem Sorununa kalıcı Çözüm. İstanbul: Kaynak Yayınları, 2002.Yilmazer'in dogru tezi Türkiyede depremin vadilerde (%5) yikacagi, vadilerde (ova)yerlesmenin de anayasaca yasaklandigi...Yılmazer saygın bir ad.

***Aral, İnci; Gölgede Kırk Derece,Can Yayınları, 2000

Bu sevdiğim yazar (yaşadığımız zamanın tanığı ve vicdanı olduğunu sandığım) birkaç öyküsüdışında beni düşkırıklığına uğrattı diyebilirim. Hem öyküleri, anlatım tekniği açısındanbirbirinden ayıramaması, hem seçtiği teknik ve soyutlamaları, yer yer içbayıltıcı...

***Aral, İnci; Mor,Epsilon Yayınları, 2003

İnci Aral'ın romanı beni onunla buluşturdu. Daha önce öyküleri çok etkilememişti. Başta iyibir yazarla, anlatıcıyla karşı karşıyayız. Türkçe, anlatım, yapı sorunsuz, başarılı. Geriye içerik kalıyor. Bu noktada Aral sanırımduygusal davranmıyor. Ülkemizin son yüzyılının ortaya çıkardığı belirgin tipler Mor'da(Tahsin Yücel'in Yalan'ında olduğu gibi) yakalanabilmiş. Aral'ın keskin bir duyarlılığı var.İçinde yaşadığı toplumun yeniden üretimine katılmış birinin anlatısı bu. Bir bakıma bizimöykümüz...Son yılların iyi romanlarından biri bence.

***Aral, İnci; Taş ve Ten,Epsilon Yayınları, 2004

Aral benim yazarlarımdan. Bu romanı da bence kadın sorunu ve iki cins ilişkilerine doğru bir bakışı ve yetkin bir anlatıdüzeyini yakalıyor. Ülkemizin önemli eleştirel gerçekcilerinden biridir diyorum Aral için.

***Nemirovski, İrene; Bir Yazarın Romanı (Anton Çehov”un Yaşam Öyküsü),Cem Yayınları, 1987

Page 81: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Nemirovsky Rus kökenli, Fransız yazar. 1903'de doğan yazar 1942'de Nazi toplama kampındaölmüş. Çehov üzerine yapıtı ölümünden sonra yayınlanmış. Kısacık yaşamına birkaç romansığdırabilmiş: David Golder, Jesabel bunlardan Türkçeye de çevrilenleri. Çehov'u bu denli iyi yakalayabilmiş bir yazarın, çok iyi bir yazar olduğu kanısındayım. ÇünküÇehov sıradışı, çok özel bir insan... Onda Kafka ile Tolstoy bir araya gelebilir. Obağlanmaktan korkan, ama insanoğlunun acı olduğu denli gülünç yazgısına da iliklerine dekbağlı biri.Nemirovsky'nin yöntemi lekeci bir anlayışa dayalı... Fırçasını boyaya (saf değil, bir boyakarışımına) daldırıyor, ve geniş bir darbe... Sonra yeniden bir başka karışım... Okur ayrıntılarıkaçırdı mı Çehov'u Nemirovsky'nin yakaladığı, gördüğü gibi görme şansı yok demektir.Çehov'un sorunsalını iyi kavradığından, bu sorunsalı aktarma biçimini de yakalayabilmiş banakalırsa... Uzun ve bitmeyen yorum ve açıklamalar yanlış olurdu kuşkusuz. Çehov'un yaşamıdenli kısa ve yoğun...Oktay Akbal Fransızcadan çevirmiş... Baskısı kötü de olsa Çehov için okunulması zorunlu,önemli bir yapıt bu.

***Attali, Jacques; 21.Yüzyıl Sözlüğü,Güncel Yayınları, 1999

Attali'nin öngörüler içeren sözlüğü, bir yandan esinleyici yargılar içeriyor, ama öte yandan veağırlıkla postmodern umutsuzluğa dayalı kestirimleri sözkonusu. Kendisinin bazıkavramlaştırmaları bu kitapta uç vermiş; örneğin göçebelik gibi...

***Derrida, Jacques; Marx’ın Hayaletleri,Ayrıntı Yayınları, 2000

Derrida'nın bu zor yapıtı bir Shakespeare imgesini (out of joint) hep yeniden okunmasıylailişkilendirerek Marx'ın şimdi güncel ve gerekli olduğunu yine hep yeniden öne sürüyor. Biryapıbozum örneği vererek.

***Parla, Jale; Don Kişot’dan Bugüne Roman,İletişim Yayınları, 2000

Yazınbilim ve özellikle roman üzerine okuduğum bu zevkli ve düşündürücü özgün çalışmanıntemel tezi bence, romanın kendi başına ayrı bir tür olmadığı, türlerin bir karışımı ve katışımıolduğu ve yazın geçmişinde başarılı romanların sözkonusu karışımı bile-isteye-göstereyapmaları ve kendi yapıları içerisinde boşluklar, 'kayıp metinler' barındırmalarıydı. Üstelikyitik (kayıp) metinlerin gerçekte yitirilmediklerini ya da olmadıklarını yazar, okur, herkes bilirve onların peşine cümbür cemaat düşülür. İşte yaratma, okuma süreçlerinde en büyük keyfi bubüyük anlatılar verir.Bu tezler için anlatılar anlatısı Don Kişot çıkış ve varış noktasıdır. Örnek anlatılar ise;Yazın Türleri açısından:* Don Kişot, Miguel de Cervantes* Karı Koca Masalı, Ahmet Mithat EfendiYazar ve okur ilişkileri ile Kayıp Metinler açısından:

Page 82: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

* Tristram Shandy, Laurence Sterne* Kaderci Jacques ile Efendisi, Denis Diderot* Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, Italo Calvino* Karanlığın Yüreği, Joseph Conrad* Tutunamayanlar, Oğuz AtayAnlatılarda zaman kurgusu ve anlıklaştırmalar açısından:* Büyük Umutlar, Charles Dickens* Ulysses, James Joyce* Silgiler, Alain Robbet-grillet* Mahur Beste, Ahmet Hamdi Tanpınar* Dar Zamanlar, Adalet AğaoğluMimesis açısından:* Gece dersleri, Latife Tekin* Benim Adım Kırmızı, Orhan Pamuk

***Sancak, Jale; Sürgün Melekler,Doğan Yayınları, 2004

Sancak'ın birbirine bağlı öyküleri sanırım son yılların en özgün ürünlerinden...Yolculukta,araf'ta kalmış ve yitirmiş insanların, kıyıda beden ve dillerine oldukça yakın duran bir dili veanlatıyı hangi deneyimleriyle yakalayabildiğini merak etmedim desem yalan olur Sancak'ın.1958 İstanbul doğumlu.Kendi içine kapalı atmosferinde yaralı insanların bu yoğun anlatıları içerden bakanısarsabilecekken, ben bazen içerden, bazen dışardan bakan biri olarak hep ikircimde kaldım.Bu öykülerin tek varış noktası: özkıyım (intihar) kuşkusuz. Bir de öykülerin rengi var gibigeldi bana.

***Monaco, James; Bir Film Nasıl Okunur? Oğlak Yayınları, 2002

ABD'li yazar, yayıncı ve yapımcı Monaco bir Amerikalı için saşırtıcı denebilecek görüderinliğiyle ortaya başlığının çağrıştırdıklarının çok ötesinde bir yapıt çıkarabilmiş, teksözcükle olağanüstü denebilecek bir yapıt.İçinde yaşadığımız uygulayım ‘teknoloji) deneyimlerini sezgi gücüyle geleceğin artık sinemaolamayacak olan tümleşik anlatı sanatlarına gönderebilen Monaco, sayısalın ufkunuaçımlıyor. Sinemayı kitle iletişimi (medya), kitle iletişimini çoklu iletişim (multimedya) üstbaşlığına yerleştirmeyi deneyen yazar, bir kılavuz yapıt koymuyor ortaya. Bir(den çok) soruardına düşüyor bence. Bugüne değin sinemayı sanatla buluşturan ve ayıran nedir? Buçözümlemelere dayalı olarak yeni uygulayım (sayısal çokluortam) bağlamında sinemanıngeleceği ve zorunluysa varolma biçimi nasıl olacak? Ertan Yılmaz'ın olağanüstü çevirisi de kutlamayı hak ediyor ayrıca. 2000 yılı 3.baskıyadayanıyor çeviri.ağ erisim adresi:www.ReadFilm.com Yapıtın bağımsız okunabilecek bölümleri şöyle:1. Bir Sanat Olarak Sinema

Page 83: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Monaco bu bölümde; genel olarak sanatın doğasını, sinemanın sanat olup olmadığı ve nasılbir sanat olduğu, sinemanın diğer sanat türleriyle olan ilişkisini irdeliyor. Günümüz içinyaptığı sanatsal düzey ayrımı aydınlatıcı:* Gerçek zamanda varolan gösteri sanatları (oyun, vb.)* Konu hakkında gözleyiciye bilgi aktarmak için yerleşik kod ve geleneklere dayalı temsilsanatları (resim, roman,vb.)* Gözleyici ile konu arasında doğrudan bir yol sağlayan, kendi kodlarına sahip ama nitelikselolarak temsil sanatlarından çok daha doğrudanlık özelliği gösteren kayıt sanatları (sinema,müzik, video, vb.)1980 lerden sonra ise kayıt sanatlarında devrim yapmak üzere olan bir düzey; sayısal (dijital)teknoloji gözleyici ile gerçeğin ilişkilerini temelden tartışmalı kılmaktadır.Sanatı uygulamalı-çevresel-resimsel-dramatik-anlatısal-müzikal soyutlama tayfındaçizgiselleştiren Monaco, iletişim temelinde iki boyutlu, üretim temelinde ise üç boyutlu olaraksınıflandırmaktadır. Böylece sanatlar ile hammadde, sanatçı ile gözleyici, yapıt ve belirleyicieytişimi (diyalektiği) kurgulanmış olur.Sinemayı diğer kayıt sanatları (fotoğraf, resim), anlatı sanatları (roman), gösteri sanatları(tiyatro), ses sanatları (müzik) ve çevresel sanatlar (yontu, mimarlık) ile ilişkilendirir(Monaco).Temel tezi şu: sinemanın gerçekle doğrudan buluşma yeteneği diğer türleringerçekle ilişkilerini yeniden düzenleme ve gözden geçirmelerini, soyutlama düzeyleriniyükseltmelerini gerektirmiştir.Bir saptama: göstergebilim sinema dili/iletişim sistemini iyi tanımlamakla birlikte sanatsaletkinliğini tanımlayamaz. Yazın eleştirisinden 'eğretileme' kavramı ödünç alınmalıdır. Çünkügöstergebilim sanatı bir kodlar toplamı olarak anlatır. Sanatın eşsiz etkinliği ise onuneğretilemelerinde yatar. Sinema diğer sanatların tüm kod ve eğretilemelerini aktarabilmeklebirlikte, tamamen kendisine ait, kayıt sanatları için eşsiz bir kodlar ve eğretilemeler sisteminesahiptir.2.Teknoloji: Görüntü ve SesBu bölüm, sinemanın kullandığı teknolojiyi (görüntü ve ses) tanıtıyor. Ayrı bölümler olarak;objektif, kamera, ham film (çerçeve oranları, renk, kontrast, gren, format, hız, ton), ses kuşağı,post prodüksiyon-çekim sonrası aşama (kurgu, bilestirme-mix ve sonradan seslendirme, özelefektler, optik, laboratuvar ve son yapim kurulusu); video ve film; gösterim konularıirdeleniyor.3. Sinema Dili: Göstergeler ve SözdizimiÖnce gösterge kavramını irdeliyor Monaco (algı psikolojisi bağlamında). ‘Eğer gözleyiciedilgin tüketici değil etkin katılımcı ise bir filmin nasıl okunması gerektiği öğrenilmelidir’(153). Monaco'ya göre, sinema bir dil olmakla birlikte bir dil dizgesi (sistem) değil. Dildizgelerinin gücü, gösteren ile gösterilen arasında çok büyük fark olmasından, sinemanıngücü ise böyle bir farkın olmamasından gelir. Sinema akla getırmaz, anımsatmaz, belirtir.İzleyici için güç ve tehlike bu noktada başlar, yorumlama koşuldur, yaratıcı-izleyici dengesikurulmalıdır, bu sanat yapıtını daha canlı ve zengin yapar. (156) Sinema dili kısa-devreyapmış göstergelerden oluşur ve temel bir birim ayırmak olanaksız olduğundan, sürekli-bölünmez bir sisteme (zaman) dayanır. Dolayısıyla “kolay bir sanat olan sinema sürekliolarak bu kolaylığın kurbanı olma tehlikesi içindedir”, "sinemayı açıklamak zordur, çünküonu anlamak kolaydır" (C.METZ). Ne çekeceğim sorusunu iki soru izler: nasıl çekilecek,çekmek için ne seçilecek (DİZİSEL); nasıl sunulacak, kurgulanacak (DİZİMSEL). Sinemayıdiğer sanatlara göre en fazla sinemasal yapan dizimsel kategoridir (kurgu). Sinemadatemelanlam ve yananlamları yakalama çabalarının (göstergebilimsel) geldiği Peircenoktasında göstergeler üç ayrı yapı sunar: 1.İkon: Benzerlik ilişkisinden ötürü nesnesinitemsil eden gösterge, 2. Belirti (index): Nesnesini aralarındaki varlıksal bağ nedeniyle temsileden gösterge, 3. Simge (sembol): Gösterenin gösterilenle doğrudan ya da belirtisel değil,daha çok bir oydaşma sonucu ilişkilendiği nedensiz gösterge. Bunlar birarada bulunur.

Page 84: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Belirtisel gösterge sinema için edebi model üzerine temellenen sinemasal eğritelemenin(metaforun) handikapından kurtuluş yolunu açar. Metonimi sinemasal simge olarak yazındaoduğundan daha etkili olur. Gerçek izleyici yananlamlar yığınını okur. Filmi iyi yapan şey neolduğu değil, nasıl çekildiği ve sunulduğudur. Sinemasal göstergenin ardından sözdizimini irdeler Monaco. Bu; zamanda (kurgu-montaj),hem de uzamda (sahneleme-mizansen) gelişimi içerir. Sahnenin iletisinin aktarıldığı araçlarolan kodları örneklerle izleyen Yazar, ‘bir dizi ortak kodla birlikte özgül sinemasal kodlarsinemanın sözdizimini oluşturur’, (177) der. Mizansen, çerçevelenmiş (dolayısıyla ayıklanmışolan) görüntü, ardzamanlı çekim (odaklama, ışık, vb), ses; kurgu izleyen sayfalardaçözümlenir.4. Sinema Tarihinin BiçimlenişiMonaco bu bölümde de bir ilk gerçekleştiriyor. Sinemanın tarihini üç boyutlu olarak özetliyor:1. Ekonomi (movies), 2. Politik (film), 3. Estetik (cinema). Olağanüstü bir bakış.‘Sinema dünyayı anlama ve daha dar bir bağlamda, bu dünya içinde hareket etme tarzımızıdeğiştirmiştir’(250). Kitlesel sinemanın auteur sineması karşısında temsil düzeyine işaretetmesi oldukça önemli yazarın. ‘Eylemin gerçek hayatta hem olası hem de hala gerekliolduğu nasıl netleştirilebilir?’(263). ‘İnsanların filmin düşsel yaşantılanmasına güçlü birgereksinim duyması psikolojik olduğu kadar fizyolojik de olabilir. Sinemanın bu çok önemlican alıcı etkileri henüz yeterince ayrıntılı olarak araştırılmamıştır’(265). ‘Hollywoodsineması bir düştür, heyecan verir, büyüler ama bazen de politik bir kabustur. Diyalektiksinema ise çoğunlukla çok gerekli ve harekete geçirici bir karşılıklı konuşmadır’(269).‘Böylesine genel bir araç olduğu için sinema -bilerek ya da bilmeyerek- birlikte nasılyaşadığımız üzerinedir’(270). Estetik sinema tarihi (3.kesim) altbaşlıkları şöyle: Bir sanatıyaratmak: Lumiere'e karşı Melies; Sessiz sinema: gerçekciliğe karşı dışavurumculuk;Hollywood: türe karşı auteur; Yeni gerçekcilik ve sonrası: Hollywood'a karşı dünya; YeniDalga ve üçüncü dünya: eğlenceye karşı iletişim; Postmodern devam: Demokrasi, teknoloji,sinemanın sonu. ‘Öyle görünüyor ki bu güçlerin toplamı en azından bildiğimiz anlamdamovies/film/cinema'nın sonunu ilan etmek için iyi bir zaman olduğunu akla getiriyor. Buandan itibaren "film" iletişim araçlarındaki sanatçıların kullandıkları disk ve kaset gibiyalnızca bir ham malzeme, olası tercihlerden yalnızca biridir. "movies" artık, belki de"multimedya" hariç, başka bir ada sahip olmadığımız yeni, kuşatıcı bir sanat, teknoloji veendüstrinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ya “cinema”! Hayata bakış tarzımıza egemen olmuş,uzun, fırtınalı ve ödüllerle dolu seksen beş yılın ardından sinema sessizce sonaermiştir.’(364).5. Sinema Kuramları: Biçim ve İşlevMonaco öncelikle eleştirmen kavramını irdeliyor. Sonra kuramlar: * Şair ve Filozof: Lindsay ve Münsterberg. Münsterberg'in katkısı film olgusuna psikolojikilkeleri uygulamasında. * Dışavurumculuk ve Gerçekcilik: Arnheim ve Kracauer. Dışavurumculuk, yönetmeni öneçıkarır. Arnheim kuramının temeline biçimi ve teknolojinin sınırlamalarını koyarkenKracauer'in kuramının özünü sinema sanatının fotoğrafik misyonu oluşturur. Film bir amacahizmet eder. "Etik, geleceğin estetiğidir" (GODARD). * Kurgu: Pudovkin, Eisenstein, Balazs ve Biçimcilik: Pudovkin biçimin kategorilerinikeşfetti ve çözümledi. Kurgu tekniklerini anlatıya yardımcı olarak değerlendirirken, Eisensteinkurguyu düz anlatıya karşı yeniden inşa etti. Gerçekciliğe yaklaşmak için gerçekciliği bertarafetmek gerekiyordu. Balazs ise Eisenstein'i gerçekcilik ilkeleriyle buluşturdu (mikro-drama).* Mizansen: Yeni-gerçekcilik, Bazin ve Godard. Bazin'i gerçekci yerine işlevselci olarakniteleyebiliriz. Sinemanın ne olduğu değil, ne yaptığıdır önemli olan. Bazin’deki karşıtlığıgidermek amacıyla Godard, mizansen ile kurgu arasındaki diyalektiği öne çıkardı. Mizansenyönetmen isterse kurgu kadar yalancı olabilirdi. Ayrıca kurgu yönetmenin kötü niyetinin

Page 85: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

zorunlu kanıtı değildi. O, karşılıklı diyaloğu önererek gerçekliğin sınırlarını entellektüel birgirişimle yeniden tanımladı. Artık kurgu yapmak mizanseni yeniden oluşturmaktı. "Göstergebizi bir nesneyi onun anlamı aracılığıyla görmeye zorlar" (PARAIN). Dili yıkmak, yenidenbaşlamak için sıfıra dönmek (Barthes) gerek..."Godard'ın parçalanması gerektiğinidüşündüğü, bilinçaltıyla algılanan güçlü üsluptu"(394).* Sinema konuşur ve devinir: Metz ve çağdaş kuram. Çift eklemlenmeli normal dillerdenfarklı olarak sinema kısa devreli göstergelerden oluşur. Görülen anlaşılandır. Metz'e göre,(kurgusal) anlatıma başvurmak sinemada merkezi bir öneme sahip: Temelanlam ile yananlamarasındaki farklılık büyük önem taşır. İkinci farklılık dizisel (paradigmatik-dikey-ne ne ileberaber) ile dizimsel (sentagmatik-çizgisel-ne neyi izler) arasındadır. Arkasından sinemasalolan-olmayan kodlar sistemini çözümler Metz. Filmlerde okuduklarımız yalnızca kodlardır.Ve sonuç olarak, olgun bir sanat olarak sinema bağımsız bir girişim değil, kültürümüzündokumasında tamamlayıcı bir bileşendir. Sinema geniş ve uzun erimli bir birbiriyle ilişkilikarşıtlıklar dizisidir."(402)6. Medya: Herşeyin Merkezindeİletişim kurmak bir topluluğu biçimlendirmektir (406). Basılı ve elektronik iletişim araçları(Kitap- Gazete- Dergi- Film- Telefon- Radyo- CB- Ses Diski- Ses Bandı- Televizyon- Kablo-Videodisk- CD-ROM- İnternet). Mekanik ve Elektronik İletişim Araçlarının Teknolojisi(Gramofon- Telgraf- Telefon- Radyo- Televizyon: renkli-renksiz- Lazerli disk- Video disk-HDTV). Radyo ve Kayıtlar. Televizyon ve Video (Yayın:İş, Televizyon:sanat-diziler) ‘...Yerelrenklerle gelen canlılığı yitiriyoruz. Diğer yandan ise aynı şakalara gülen insanlarınbirbirlerini daha az vurması olasıdır’ (474). TV: Sanal Aile. Ön planı (yaşamı) baskılayanarka plan (476). ‘BU BAŞTAN ÇIKARICI VE YAYGIN ARAÇ BİZİ GERÇEKLİKLE YAKINİLİŞKİDEN YOKSUN BIRAKMIŞTIR’ (482). "Açıkcası sorun Big Brother'ın bizi izlemesideğil, bizim Big Brother'ı izlememiz’(483). TV zamanı imha eder... Hayatlarımızı bizimyerimize yaşar (484).7. Multimedya: Sayısal DevrimYapıta yeni baskılarda eklenmiş bölüm. Tüketici yerini 80'lerde kullanıcıya bırakıyor. UzaktanKumandalar. Depolama Teknolojileri. Sayısal Kodlama. Ses Diski. Multimedya miti.Sanal Gerçeklik Miti. ‘Tam kuşatıcı sanal gerçeklik elektronik süperuyuşturucudur’ (516). Siber Uzay Miti.‘Ne Yapılmalı?’: ‘Sayısal devrim, kim tarafından belirlendiği bir yana, gerçeklikle ilgilenmetarzımızı köklü bir biçimde değiştirmiştir’ (527) ‘Gerçeklik içindeki zeminimiziyitiriyoruz’(528) ‘Medyayı gerçekleştiren insanlar bizden daha akıllı değil’(529).’Neyapılmalı?. Yeryüzünün efendisi olan çağdaş medyayı durduramayız. O, hayatlarımızıdoldurmaya devam edecek. Yeni söylem tarzları, okuyucunun sürece aktif katılımcı olmasındaısrar ettikleri için, bize yeniden kendi köklerimizi bulma firsatlarını verebilir. Ama etik,geleceğin estetiğidir. Yeteneklerimizin ve teknolojilerimizin koşulduğu kullanımlaraodaklanmalıyız. Artık çok köklü bir biçimde bir film nasıl kullanılır, bunu da anlamalıyız"(529).Ekler ve Dizinler1. Sinema ve Medya: Kronoloji2. Sinema ve Medya Üzerine Okuma ÖnerileriDIZINLER (Kişiler/Konular/Özgün Yapıtlar/Türkçe Yapıtlar)

***Collins, Jeff; Heidegger ve Naziler,Everest Yayınları, 2001

Page 86: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Heidegger'in Nazi yanlılığında felsefe sisteminden de kanıtlar bulunabileceğini söylüyorCollins. Nazizm, varlığa dönük kesin bir tutum içerisindeydi Heidegger'e göre.

***Fox, Jeremy; Chomsky ve Küreselleşme,Everest Yayınları, 2002

Basit ama iyi bir makale. Chomsky'nin siyasal yaklaşımları hakkında.

***Banville, John; Athena,Telos Yayınları, 2000

İrlandalı Banville'in üçlemesinin (Tutanak Defteri/Hayalet/Athena) üçüncüsü iyi bir yazarlakarşı karşıya olduğumu bir kez daha anımsatıyor.Tanınmayan Rönesans ressamlarının tablolarıyla güncel bir öyküyü koşutlu götüren Banville,okuru yazmaya zorlayan yazarlardan bence. Auster gibi birtakım izler bırakıyor arkasında, okadar. Gerisi bize kalmış...Zevkli bir okumaydı.

***Foster, John Bellamy; Marx’ın Ekolojisi:Materyalizm ve Doğa,Epos Yayınları, 2001

Oregon Üniversitesi’nde toplumbilim profesörü olan Foster'ın bu çalışması birkaç açıdanönemliydi.1. Foster, Marx'a yönelik eleştirinin yöntemsel ikiyüzlülüğünü Sartre'dan yaptığı bir alıntıylaolağanüstü bir biçimde dile getirmiş yapıtında (Örneğin, Popper, Giddens,vb.)2. Marksizmin ekolojiyle ilgili bütün yanlış ve kasıtlı anlaşılmalarını irdeliyor ve kaynaklarladüzeltiyor.3.1920-1970 arasında sol çizgide indirgemeci ya da dışlayıcı çevre-doğa yaklaşımlarınıeleştiriyor.4.Marksizmin felsefe geleneği içinde özellikle çevre-doğa konusunda kaynaklarını sağlıklı birbiçimde irdeliyor. Bu çizgi: Epikür-Bacon-Hegel-Feuerbach-Darwin-Gassendi-Liebig-Marx-Engels-Buharin-Caudwell.5. Ekoloji sorunu gerçekte tarım sorunu. Yapıt aynı zamanda tarım tarihi.6.Kır-kent çelişkisi ve doğaya yabancılaşma temel kavramlar...7. Malthus, Proudhomme eleştirisi. Nüfus sorunu.8. Diyalektiği Epikür geleneğine bağlama (zorunluluk ve rastlantının evrimde rolü veilerlemeci mantığın kesin eleştirisi) yapıtın belki de en unutulmaz yanı.Değerli bir yapıttı.‘Sorun, doğaya dar insan amaçları için tekyanlı biçimde hakim mi olunacağı, yoksa, insanındoğayla ve diğer insanlarla yabancılaşmasının insani varoluşun ön koşulu olmaktançıkarılacağı bir özgür üreticiler toplumunda mı yaşanacağı sorunudur.’ (331)

***Heaton, John M.; Wittgenstein ve Psikanaliz,

Page 87: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Everest Yayınları, 2002

Wittgenstein'ın serbest çağrışımı felsefi düşünceleri için bir yol olarak kullanması Freud'unçağrışımsal göndermeleriyle ilişkileniyor. Ama sanırım, Wittgenstein'ın uygulamada değilama kuramda, Freudiyen çağrışımların kesin içerik tanımlarıyla ilgili eleştirileri var. Açıktemsil, doğru söz, açıklık kavramlarını öne çıkaran Wittgenstein'a göre, Ben'in anlamınınetrafı dilin yoğun sisiyle çevrilidir, bu nedenle berrak düşünmek ve Ben'in kendim olmadığınıgörmek imkansızdır.

***Cruz, Julio Buquero; Mezbahanın Mimarisi,Yapı Kredi Yayınları, 2003

Romanın (roman denebilir mi?) tek özelliği anlatımda yalından öte bir söylem biçiminintemel girdi olarak önerilmesi. Doymuş çağdaş bir dünyada (kapitalizm) bireyin sığınabileceğison şeyler üzerine umutsuz denemeler (çırpınışlar mı demeliydi) Cruz'un kaleminde dilegeliyor.İlginç bir roman aslında.

***Ökten, Kaan H.; Heidegger ve Üniversite,Everest Yayınları, 2002

Heidegger'in faşist ontolojik paradigması içerisinde, Alman Üniversitesi aracılığıyla Tingerçekleşiyordu, kuşkusuz manevi önder(ler)in aracılığıyla.

***Yılmaz, Kaan, Söy.; Görünmez Adam “Tahsin Yücel Kitabı”,Türkiye İş Bankası Yayınları, 2001

Tahsin Yücel'i anlamak için doyurucu, yetkin bir kaynak. Benim içinse bir buluş diyebilirim.Tahsin Yücel'i hep önemli bulmuşumdur, ama daha ötesi olduğunu anladım böylelikle.Türkçemizin doruklarından biri.Yapıtın tek kusuru, Yücel'in yer yer yeni roman çalışmasına değinmesine karşın KaanYılmaz'ın Yücel'in yeni çalışmaları konusunda hiç oralı olmayışı... Yalan adlı büyük Yücelromanı 2002'de yayımlandı. Yazık...

***Kandiyoti, Deniz/Saktanber, Ayşe; Kültür Fragmanları,Metis Yayınları, 2004

Parçadan bütüne gitmeye yönelseydi bir anlamı olurdu çalışmaların (bir derleme bu), oysaparçadan parçaya gidiliyor. Bu da doğal kuşkusuz. Postmodernizmin gereği olarak.Toplum bu yöntemle anlaşılmaz. Bir tür gizli olguculuk var arkasında.

Page 88: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Kitabın 1.kısım'ı: Toplumsal Farklılaşmanın Yeni Eksenleri genel başlığını taşıyor.Ortasınıf, uydu kent, kapıcı, gündelikçi, ev sahibi, alışveriş, orta öğretim ele alınan araştırmakonuları.Verinin doğru okunduğundan kuşkuluyum.2.kısım: Kültürel Üretim ve Kültürün Üretimi. Burada da dil (Şerif Mardin'le tanışmışoldum), folklor, yeşilçam, islamcılık, tüketim konuları irdelenmiş.3.kısım: İçerde ve Dışarıda Farklılaşan Kimlikler'de ise yeni islamcı gençlik, konut içleri,cinsiyet, göçmenler, vb. kavramlar sorgulanıyor.Ama tümünün ardında, şu olmaz olası TC.Bu TC'yi nasıl yokedecek Metisgiller, ben de merakediyorum.Doyurucu değil.

***Tahir, Kemal; Göl İnsanları,Bilgi Yayınları, 1969

Kemal Tahir okuması.Göl İnsanları ilk 4 öyküsüyle ilkin kitap olarak 1955'te basıldı. Daha önce 1940-41'degazetelerde tefrika edilmiş.Tahir'in tek öykü yapıtı yanılmıyorsam. Daha 1940'larda rahat akan bir Türkçe şaşırtıcı.Canlandirma gücü ve diyaloglari yetkin. Tipleri iyi çiziyor.Ne yazık ki ilk 4 öyküsündeki başarıyı sonradan kitaplarına eklediği 4 öyküde sürdüremiyor.İkisi zaten çok dolaylı bir yergiye yönelen masal anlatılar.Belki de Tahir, Anadolu insanında cinsellik deneyiminin sanıldığı gibi kapalı, umutsuzolmadığını bir teze dönüştürüyor. Öykülerine bakarsak kırsal yaşam içerisinde herkes birbirinirahatlıkla aldatıyor ve bu da hoşgörülüyor belli ölçülerde. Tahir neden bunu yapmış acabamerak ediyorum. Daha önceki anlatılarda namus ve romantizm saplantılarına mı kızıyor,yoksa bir tanıklığı mı var? 40 kuşağında cinsellik sanırım gerçekliğini Kemal Tahir'deyakalıyor, ama bir teze dönüşmüş olarak.Tahir Cumhuriyet'le barışık değil, öykülerinde bu örtülü, ama seziliyor. KöylününCumhuriyete ilişkin alaylı yorumları ipucu. Bu tatsız dar açı giderek genişleyecek, belki desonraki yapıtlarıyla. Göreceğiz.Öykülerin uzun ve sarkık yapıları, Tahir'in yapı, biçim sorunlarını ertelediği (ya da yoksaydığı) anlamina gelir mi?Öyküler içinde dikkate değer bulduklarım:Göl İnsanlarıKondurma Siyaseti

***Tahir, Kemal; Sağırdere,Adam Yayınları, 2002

Tahir'in ilk romanı (1955) ve ilk düşkırıklığım. Öykülerinin gerisinde kalması uzunluğundanmı?Köylü idealizasyonlarına tepkili olduğu belli Tahir, tersine bir yolla köylüyü 'çarıklı erkan'olarak göstermek için tiplerini, olayörgüsünü, gerçeği oldukça zorluyor ve sonundainandırıcılığı olmayan, tutarsızlıkla 'malul', yapısız, gevşek bir anlatı koyuyor ortaya. Hilav'ın'Kemal Tahir'de dil, anlatının yerine geçer' sözü çok doğru. Bir tür şehvetten söz edebilirizKemal Tahir'de; her iki anlamda.

Page 89: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Sözlü anlatı geleneğini başarıyla sürdürmüş, ama onu yeni bir anlatıya dönüştürememişdiyebilirim onun için.

***Tahir, Kemal; Esir Şehrin İnsanları,Can Yayınları, 1982

İşgal İstanbul’una Avrupa’dan dönmüş ve yoksullaşmış bir Osmanlı aristokratının (KamilBey) gözleriyle bakış.Kemal Tahir'in ilgimi çeken tek özelliği anlatımının akışkanlığı, rahatlığı. Yer yer aşırıromantikliği, çocuksuluğu, 1957'de ilk baskısını yapan roman için zayıflık noktaları.

***Tahir, Kemal; Kördüman,Adam Yayınları, 2004

Sağırdere'nin devamı sayılacak roman, aynı tiplerin gurbet dönüşü köydeki yaşamlarınacinsellikle azmış bir tanıklık.Kurgusal olarak yatağında rahat akan anlatı, arkasındaki yazar tezleri açısından belli sertlikler,kulaktan dolma acımasız yargılar taşıyor bana kalsa.Bir Anadolu köyünde köyün ana işi Dallasvari kimin eli kimin cebinde olabilir mi? Herkesherkesi herkesle, cinslerarası ilişkiler anlamında, aldatıp durur mu? Tahir'ce bir tez bu. Buçarıklı erkan, bu saf görünen Anadolu köylüsü kadını erkeği ile öyle azgın, öyle baştan çıkmışki, bekarı, dulu, evlisi herkes herkesle (sözün düzanlamıyla) içice.Ben pes diyorum ve bu böyle olsa bile (?) Anadolu’nun gerçeği Kemal Tahir'ce çarpıtılıyor,indirgeniyor.

***Koray, Kenan Hulusi; Beşer Dakikalık Hikayeler, Ed. M.Kayahan Özgül,Timaş Yayınları, 2000

Beşer dakikalık beş para etmez öyküler... Haftalık ya da aylık magazin dergileri içinçırpıştırılan öyküler... Herhangi bir yazınsal değerleri yok.

***Koray, Kenan Hulusi; Osmanoflar, Ed. İnci Enginün,Doğan Yayınları, 2004

Beşer Dakikalık Hikayeler'den sonra roman türünde Koray okumam da başarısızlıklasonuçlandı. Roman (anlatı) üzerine düşünmemiş, herkes denli ben de yapabilirim'den yolaçıkmış bir yazar Koray. Osmanoflar ilk kez kitaplaşıyor. Gazetelerde yayınlanmış 30'larda.Teknik ve dil sorunları engeli aşılsa bile düşünsel sorunlarıyla Ömer Seyfettin'in gerisinedüşmüş...Öykülerini bekliyorum.

***

Page 90: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Çeşitli Yazarlar; Kitap-lık Dergisi Sayı 40,Yapı Kredi Yayınları, 2000

Derginin Vesikalık özel bölümü Ahmet Hamdi Tanpınar'a ayrılmış. Oğuz Demiralp'in, SühaOğuzertem'in, Ekrem Işın'ın yazıları dikkate değer.

***Oran, Baskın; Ed. Türk Dış Politikası Cilt 1:1919-1980,İletişim Yayınları, 2002

900 sayfalık bu dev yapıt için (Baskın Oran yönetiminde Siyasal Bilgiler ekibi) tam birbireşim ve olağanüstü demekten başka elimden bir şey gelmez. Düzenleniş mantığından çok yönlü işlevselliğine varıncaya dek, gerçek bir başvuru kaynağı.Bence klasikleşecek.Bu yapıtı kesintisiz bir tarihçe olarak da okuyabilirsiniz, belli konulara odaklanarak da.Çok öğretici, çok zevkli bir çalışma.Dalın öğrencileri çok şanslı.

Shiner, Larry. Sanatın İcadı. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2004.Kitap sanatin 'tarihselligine' vurgu yaparak, sanati fetis olmusluktan kurtarma ve eski zanaat-sanat bütünlügüne iliskin tasarimi güncelleme yönünde basarili bir girisim gibi görünüyor.Ikna edici buldugumu söyleyebilirim. Örnek ve resimler kitabi daha da çekici kiliyor.

Tekin, Latife. Unutma Bahçesi. İstanbul: Everest Yayınları, 2004.Latife Tekin'le en sonunda bulusuyorum. Bu roman son yillarin en iyilerinden, namuslu veiçten olanlarindan. Piyasa disi, kazanmaya harcanmamis, kirilgan ama ezilmeyibayraklamamis, adi, ünü dislamis, sözüne, sorgusuna odakli, tip ve olayörgülerinin aldaticioyunlarinin ötesinde sezgilere, kuskulara, tedirgin düsüncelere dayali söylemiyle toplumsaldalganin diplerini, köklerini eseleyen, büyük sorulari küçük tutan, küçük seylerle asilikavrayip yakalayan, doganin, 'insan'in disindakinin ayri ve kendindelik hakkini sonuna degin,hatta militanca teslim eden bir romanin, bu romanin yazari Latife Tekin'i izlemek artikboynumun borcu.

***Sterne, Laurence; Tristram Shandy.Beyefendinin Hayatı ve Görüşleri,Yapı Kredi Yayınları, 19991759-1760'da İngiltere'de ilk baskısı yapılan ve Türkçeye Nuran Yavuz'un arı diyemeyeceğim(nedense çevirmenlerimiz geçmiş dönemlere özgü anlatıları çevirirken kendilerini Osmanlıcakullanmak zorunda sayıyorlar, oysa sorun sözcük değil eda, biçem sorunudur. Belki desorunun kaynağı Fatih Özgüven gibi redaktör kılavuz kargalardır), ama çok başarılıçevirisiyle 250 yıl sonra kazandırılan bu anlak (zeka) ve ironi başyapıtının 'ahir ömrüme'sığmasından ötürü mutluluğum sonsuz. Bu yapıt insan anlağının yetkin bir kanıtı...ve bu tanıklıktan toplama ve çıkarmadan sonrageriye bir şey kalır mı, bilmem. Belki de Sterne insanı değil yalnızca kendini temsil ediyordu.Yazın geçmişinde yapıt üzerine yapıt, kendini ve okurunu ti'ye alan yapıt örneği azdır. Koca ve kasıntılı ruhbilimin yapamayacağı sağaltımı, arınmayı bu yapıtın tek başınayapabileceği gibisinden abuk (!) ve densiz (!) bir kanıya vardım nedense. Bu benim beklediğimdi bir sanat yapıtında. Kendi kendini çözen ve düğümleyen, sonra tekrarçözen bir sarmal. Hem yaşam (gibi) hem de yaşamı yadsıyan şey...

Page 91: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Uzun söze ne gerek. Yaşanır gibi okunması gereken bir roman Tristram Shandy.Virginia Woolf'un Stern'ün Duygu Yolculuğu için yazdığı (1935) sunuştan:"(...) Tristram Shandy (...) Sterne kırk beşindeyken yazıldı.(...) Hiçbir genç yazar, gramer vesözdizimi kurallarının karşısında ve bir romanın nasıl yazılması gerektiğine ilişkin sağduyu,edebe uygunluk ve yerleşik gelenekler önünde böylesine özgürce davranmaya cesaretedemezdi."Bu üslup, iri burnu ya da parlak gözleri kadar onun bir parçası olmuştu (...) İçinde herşeyinolabileceği bir dünya bu. İnsanı afallatacak kadar kıvrak olan bu kalemin İngiliz düzyazısınınkalın duvarlarında açacağı bir gedikten hangi şakanın, hangi nüktenin, hangi şiir parıltısınınçıkıvereceğini hiç bilemiyoruz. (...) Sarsak, kopuk kopuk cümleler adeta parlak birkonuşmacının dudaklarından dökülen sözler kadar hızlı ve denetimsiz görünüyorlar.Noktalama işaretleri bile yazının değil, konuşmanın işaretleri ve yedeğinde, konuşan sesintınısını, çağrışımlarını getiriyor. Fikirlerin düzeni, ansızın ortaya çıkışları ve yersizlikleri,edebiyattan çok, yaşamın gerçekliğini taşıyor. İnsan içinde konuşulsaydı bir zevksizlik olarakgörülebilecek bu sözlerin hiç kınanmadan geçip gitmesine olanak veren bu söz alışverişindebir içlidışlılık var. Kitap, bu olağanüstü üslubun etkisi altında yarı saydam hale geliyor.Yazarla okurunu kol mesafesinde tutan alışıldık törenler ve gelenekler ortadan kayboluyor.Hayata olabildiğince yakın oluyoruz."Hiç bir yazı, insan zihninin kat ve kıvrımları arasına nüfuz etmekte, değişen ruh hallerinidile getirmekte, en ince kapris ve itkilerini ortaya koymakta bu kadar başarılı olmuşgözükmemektedir; ne var ki sonuç son derece kesin ve tamdır. En çok akıcılık en çokkalıcılıkla var olur. Sanki deniz, yükselip kumsalın her yanını kaplamış ve her küçük dalgası,her anaforu kumun üzerinde bir ebru gibi iz bırakmıştır."Gelgelelim bu güzelim varlığı kirleten bir şey var: Orhan Pamuk'un sunuşu. Hiç bir yanınakatılmıyorum gerçi, ama üzerinde duracak değilim. Söyleyeceğim; Orhan Pamuk'un OrhanPamuk'u Sterne'le paklamaya çalışmasındaki tutumunun çirkinliği...“İnan bana sevgili Yorick(...) (50)“---Bütün bunların siz Saygıdeğer Efendimle benim aramızda sır kalması gerektiğini ayrıcabelirtmeme umarım gerek yoktur.” (58)

***Lipson, Leslie; Uygarlığın Ahlaki Bunalımları,Türkiye İş Bankası Yayınları, 2000

Lipson'un temel tezi, ahlaki bir devrime acil olarak gerek duyduğumuz... Eğer seçimi hızlı vedoğru yapmazsak, tüm insanlık kültürümüzle birlikte yokluk uçurumuna yuvarlanmaküzereyiz ve bu çok da olası...Her türlü dinsel, ulusal (politik) sınır ve önyargılar aşılmalı, evrensel bir hümanizma ruhucanlandırılmalıdır (Eksen çağ). Lipson tarihte yükseliş ve düşüşlerin izlerini sürüyor, dramatik anlatımı son derece etkileyici.Ama Lipson'un aydınlanma ve ışık yanlısı bu güzel metni, bana bazı boşluklar içeriyor gibigeldi. Bunları uzun uzun tartışmak gerekir, ama ne yazık ki yapamıyacağım...

***Erbil, Leyla/Horasan, Mustafa; Cüce,Yapı Kredi Yayınları, 2001

Page 92: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Leyla Erbil'in bu anlatısı Türkçe ile oynanmış en ilginç metinlerden sayılabilir belki. Bumetinde Erbil'in amacını anlayabilmek ve Horasan'ın resimleriyle Erbil metni arasındaki bağınilişkisizlikten başka bir şey olup olmadığını sormak önemli sanırım.Postmodernizme sorunsalını (bireysellik, yazarlık bağlamında) indirgeme pahasına yatanErbil, katmanlı eğretilemeler ve dil bozumları arasından yazma-yayıncılık-yazar düzenine (engeniş anlamda), öçle karışık yılanlaşma ve elma sunma dönüşümü, töreni aracılığıyla erkekegemenliğine, yaşlılığa, karıncalaşan topluma ve duyarsızlığına, gündelik yaşamda süregidenegemenlik ve dayattığı zor ilişkilerine topyekun başkaldırıyor, kafa tutuyor.Dil bozulması bilinç bozulmasının sadece yüzeye çıkması...Ve yükselen sis.Tevfik Fikret.Bataklık.Erbil'in içten olduğunu düşünüyorum. Ama bana kalırsa günün gerektirdiği bu metin değildi.

***Althusser, Louis; Marx İçin, Ed. Etienne Balibar, İthaki Yayınları, 2002

Althusser'in 60'lı yıllara ait bu kaynak yapıtı güzel bir çeviriden okundu.Feuerbach'in Felsefi Manifestoları, 1960Genç Marx Üzerine,1960Çelişki ve Üstbelirlenim,1962Piccolo: Bertolazzi ve Brecht,1962Karl Marx'ın 1844 Elyazmaları,1962Materyalist Diyalektik Üzerine, 1963Marksizm ve Hümanizm, 1963Okurlara, 1967Bu zor metinler, Marx ve Marksizmin yanlış algılanmalarına yönelik kuramsal ve hattakavramsal eleştiri ve önerileri içeriyor. Katkı niteliği olduğunu sanıyorum. Feuerbach veHegel'in iyice temizlendiği söylenebilir Althusser çabasıyla.

***Celine, Louis-Ferdinand; Gecenin Sonuna Yolculuk,Yapı Kredi Yayınları, 2002Gecenin Ucuna Yolculuk, adına bağlı derin ve etkileyici imgenin dilsel küheylan üzerindeyasasız koşusu diyebilirim. Tam savaşa karşı ancak ba denli etkin bir dil yaratılabilir derkenCeline'in kışkırtmasının daha diplere, zifir karanlığa doğru kendisini sürüklediğini bir an içinuyanmış okurun algılaması, konformizmin sürgün edilip bastırıldığı en uzak yerde bile sonkırıntılarının cılız tepkilerine bağlı öfkeden öte, bir tür kendinden hoşnutsuzluğu birliktegetirecektir. Rahat (herşeye rağmen yine de, yine de rahat) kıçlarımıza batırabileceği son silahımı acaba Celine'in Gecenin Ucuna Yolculuk'u umudun. Bilerek umudun diyorum, CelineUmut'u dinamitleyip bertaraf etmişken... Başka ne diyebilirim, sanırım onu da sindirebiliriz.Yine de romanın omurgası boyunca eksende kayma Celine'ce ve hinoğlu hince bir saldırı mıkutlu okura, diye usumdan geçmiyor değil.‘Her alanda, asıl yenilgi unutmaktır, özellikle de sizi neyin gebertmiş olduğunu unutmak,insanların ne derece hırt olduklarını asla anlayamadan gebermektir.’ (41)Gelecekten söz eden her kimse namussuzdur, tek geçerli olan güncel olandır. Kendiölümsüzlüğüne değinmek, solucanlara söylev çekmeye benzer. Savaş köyünün gecesinde,

Page 93: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

onbaşı, yeni açılan mezbahalara yollanmak üzere bekleyen insan kılıklı hayvanlarınçobanıydı.’ (53)‘Çayırda yan yatmış koyun da böyledir işte, bir yandan can çekişir bir yandan otlanmayadevam eder. İnsanların çoğu ancak son anda ölürler, kimileri ise yirmi yıl öncesinden, hattadaha bile erken başlarlar bu işe. Onlar işte dünyanın düşkünleridir.’ (53)Lola aslına bakılırsa, iyimserlik ve mutluluktan ötürü sayıklayıp duruyordu, tıpkı yaşamın iyitarafinda duran, ayrıcalıklar, sağlık, güvenlik tarafında duran, önlerinde de daha upuzun biryaşam süresi olan tüm insanlar gibi.’ (70)Belki yaş da, o hain de ekleniyordur bunlara ve bizi beterin beteriyle tehdit ediyordur. Yaşamıdansettirecek kadar müziğimiz kalmamıştır içimizde, işte bu. Tüm gençlik daha şimdidendünyanın öbür ucunda gerçeğin sessizliğinde ölüvermiştir. Peki dışarıda nereye gidilebilir,soruyorum size, içinizde yeterli miktarda çılgınlık kalmamışsa? Gerçek, bitmek bilmeyen bircan çekişmedir. Bu dünyanın gerçeği ölümdür. Seçim yapmak gerek, ya ölmek ya da yalansöylemek. Bense asla kendimi öldüremedim.’ (228)‘(...)Onlara, 'İmdat!İmdat!' diye bağırdım sırf onlarda en ufak bir tepki uyandıracak mı diyemerak ettiğim için. Umurlarında bile değildi. Önlerine geceyi, gündüzü ve yaşamı katmışgidiyordu insanlar. Kendi gürültülerinden hiç birşey duymuyorlardı. Sallanıyorlardı(...)Diyorum size. Denedim. Değmez.’ (237)‘Artık gizem de kalmadı, avanaklık da, bugüne kadar yaşamayı başarabilen, bunuyapabildiğine göre nasıl olsa tüm şiiri de tüketmiştir. Sıfıra sıfır elde var sıfır, işte yaşam.’(238)‘Asla unutmayalım. Bir akşam hiç uyanmamacasına uyutmalıyız, tüm mutlu insanları,uykuları sırasında, benden söylemesi, böylece de onlardan ve tüm mutluluklarından ilelebetkurtulmuş oluruz.’ (240)Döndü dolaştı o Amerikası hakkında ne düşündüğümü sordu (...) Onda bulduğum tümdoğrudan, gizli ve beklenmedik tehditlerin toplamından bile düpedüz daha fazla dehşetedüşürüyordu beni, özellikle de bana yönelik kayıtsızlığıyla, bence onu özetleyen şey debuydu.’ (241)‘ Bu şekilde gecenin içine itile itile, insan eninde sonunda bir yerlere varıyordur herhalde,diyordum kendi kendime.’ (249)Yaşam boyunca aradığımız şey belki de budur, yalnızca bu, olabildiğince büyük bir üzüntü,ölmeden önce kendimiz olabilmek için.’ (266)‘Oysa sinema, düşlerimizin bu yeni küçük emekçisi, işte onu satın almak, bir iki saatliğineelde etmek mümkündü, tıpkı bir fahişe gibi.’ (392)‘Hazır ailelerden söz açılmışken (...) Geğirelim! Hep birlikte, ailecek. Kan çekişiyle nefretederiz birbirimizden, sıcak bir yuva dediğin budur işte, ama kimse şikayetini reklam etmez,çünkü ne de olsa gidip otelde yaşamaktan ucuzdur böylesi.’ (396)‘Acele etmeli, kendi ölümünü ıskalamamalı insan. Hastalığı, saatleri ve yılları harcayıpdağıtan sefaleti, koskoca gündüzleri ve haftaları kurşuni bir renge bulayan uykusuzluğu, belkide daha şimdiden özenle ve kanaya kanaya insanın rektumundan yukarı tırmanmakta olankanseri.’ (422)Daha önce en çok meraklısı olduğumuz şeylerden, günün birinde artık gitgide daha az sözeder oluveririz, ille de konuşmak gerektiğinde de zorlanırız. Hep kendi sesimizi duymaktangına gelmiştir... Kısa keseriz... Vazgeçeriz... Otuz yıldır konuşup duruyoruzdur zaten... Haklıçıkmayı bile umursamamaya başlarız. Zevkler arasında kendimize ayırdığımız o küçük yeribile koruma arzusunu yitiririz... Kendimizden iğreniriz... Azıcık karnını doyurmak, birazcıkısınmak ve hiçbir yere varmayan yolda giderken mümkün olduğu kadar çok uyuyabilmek artıkyetiyor da artıyordur bile. Yeniden birşeylere ilgi duyabilmek için başkalarının önündetakınacak yeni surat ifadeleri bulmak gerek... Ama artık repertuvarımızı değiştirecek gücümüzkalmamıştır. Eveleyip geveleriz. Onların, yani dostların arasında kalabilmek için bin türlünumara ve bahane ararız, ancak ölüm de artık buradadır, leş kokulu, yanı başımızda, artık

Page 94: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

daima orada kalacaktır, bir el pişpirik kadar bile gizemi kalmamış olacaktır. Gözümüzde biranlam ifade eden tek şey olarak ufak tefek üzüntülerimiz kalmıştır, sözgelimi o küçük şarkısıbir şubat akşamı ebediyen susan Bois-Colombes'daki ihtiyar amcamızı henüz sağken ziyaretetmeye bir türlü zaman ayıramamış olmanın üzüntüsü. Yaşamdan geriye sakladığımız bir bukalmıştır. Yani bu ufacık korkunç pişmanlık, gerisini ise, az çok yolda kusmuşuzdur, epeyçabalayarak ve zorlanarak da olsa. Artık kimsenin geçmediği bir sokağın köşesindeki eskipüskü bir anı fenerine dönmüşüzdür.’ (504)

***Yesari, Mahmut; Çulluk, Ed.Sabri Koz,Oğlak Yayınları, 1995

1927'den sonra ilk latin harfli baskısıyla Çulluk romanı, Türk Yazını kazısında zincirin eksikhalkalarının tamamlanacağını gösteriyor. Belki çocuksu (naif) bir kurgu, ama Orhan Kemal'evaran gerçekci yaşam sahneleri, konuşmalar... Hem bir yandan muştu, hem de diğer yandangeçişin, yapının altında kalan becerilememiş sonucu, ürünü...30 ve 40'lı yıllar gözden kaçırılan, yok sayılan yıllar. Yazın tarihi yeniden üretilmeli.Tüm yazarlar ve yapıtlari kendi bağlam ve işlevleriyle aydınlanmalı… Çünkü Türk Yazını’nın(bugün bile ölçünü –standartı- düşük) ilginç bir özelliği var. Çoğu yazar (yapıt) yazınsaldeğerinin çok çok üzerinde bir anlam ve önem taşıyor. Yazın bir iletişim biçimi olarak görülüyorsa (Zimmermann,1977) bu böyle...

***Gorki, Maksim/Korolenko, V./Kuprin, A.,vd; Çağdaşlarının AnılarıylaAnton Çehov,Cem Yayınları, 2002

Çehov'u tanımak için yararlı bir kaynak olduğunu düşünüyorum, abartmamak koşuluyla... ‘...En önemlisi neşenizi yitirmeyin, yaşama büyük anlam, büyük değer vermeye kalkmayın.Herhalde bizim düşündüğümüzden çok daha yalındır yaşam denilen şey. Bilmediğimiz buyaşam biz Rusların kafasını durmadan yormamıza, kendimizi bunca üzmemize değer mi? İştesize çözülmesi gereken bir sorun...’ (Anton Çehov, 1904)

***Proust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: Mahpus,Yapı Kredi Yayınları, 2001

‘Ama hatıralar benim için birer resimden iberet olsa ve onları hatırladığımda zihnimdesadece bir görüntü canlansa bile, aniden, özdeş bir duyu sayesinde, içimde bu resimlerigörmüş olan çocuk, yeniyetme canlanır, bütün benliğimi kaplardı. Sadece dışarıdaki hava yada odanın içindeki koku değişmez, benim benliğimde de bir yaş değişimi, şahsiyet değişimiolurdu. Buz gibi havada o çalı çırpının kokusu, adeta geçmişin bir parçasının, eski bir kuştankopmuş, görünmez bir buz kütlesinin odamda ilerlemesi gibi bir şeydi; zaten odam sık sıkiçinden geçen bir kokuyla, bir ışıkla, sanki çeşitli senelerin istilasına uğrardı; kendimi tekraro yıllarda bulur, daha neşeyi tanıyamadan, nicedir unutulmuş beklentilerin neşesiylesarmalanırdım. Güneş yatağıma kadar uzanır, incelmiş bedenimi sanki saydam birbölmeymisçesine delıp geçer, beni ısıtır, alev alev bir kristale dönüştürürdü.

Page 95: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

‘Duygularımıza gelince, tekrarı fuzuli kılacak kadar sık belirttiğimiz gibi, çoğu kez aşk, birçağrışımdan, bir genç kızın (aksi takdirde kısa bir süre sonra tahammül edemeyeceğimiz)hayaliyle, hiç bitmeyen, nafile bir bekleyişten ve genç kızın bir randevuda bizi atlatmışolmasından ayrı düşünülemeyecek kalp çarpıntıları arasındaki çağrışımdan ibarettir.’ (63)‘Belli bir yaşı geçtikten sonra, çocukluk halimizin ruhu ve soyundan geldiğimiz ölülerin ruhu,varlıklarını da, çirkin büyülerini de bizden esirgemez, yaşadığımız yeni duygulara katılmakisterler ve biz de bu duygulardan, onların eski çehrelerini siler, özgün bir yaratı halindebaştan şekillendiririz kendilerini.’ (76)‘Kaçırdığımız bir kadınla girilen ilişkinin, diğerleri kadar kalıcı olmadığı söylenebilirse,bunun sebebi, aşkımızın, sözkonusu kadını elde edemeyeceğimiz korkusundan ve elimizdenkaçacağı endişesinden ibaret olmasıdır (...)’ (90)‘Albertine hiç durmayan bir saat gibi, hangi konumda olursa olsun yaşamaya devam eden birhayvan gibi, nasıl bir destek bulursa bulsun, dalları uzamaya devam eden tırmanıcı bir bitkibir kahkahaçiçeği gibi,uyumaya devam ederdi. Sadece nefesi, benim her dokunuşumladeğişirdi, benim çaldığım bir müzik aletiydi sanki (...)’ (110)‘Acaba sanatçı olma hevesinden fiilen vazgeçmekle, gerçek bir şeyden mi vazgeçmiştim?Sanatın kaybını hayat unutturabilir miydi bana; sanat, gerçek kişiliğimize, hayattakieylemlerde bulamadığı bir ifade imkanı sunan, daha derin bir gerçekliği içinde barındırmıyormuydu?’ (154)‘Kendi arzularımız masum, karşı tarafın arzuları ise korkunçtur.Yalnız arzular konusundadeğil, yalan konusunda da, bize ait olanlarla sevdiğimiz kişiye ait olanlar birbirine zıttır.’(166)Yalan söylemenin korkunç bir şey olduğunu (bir siyasi partinin başkanı sıfatıyla, herhangi birsıfatla) beyan etmek, çoğu kez başkalarından daha çok yalan söylemeyi ve bu arada içtenliğinciddi maskesini ve kutsal tacını da atmamayı gerektirir.’ (175)Bir başka insanın hayatının, katliama yol açmadan elimizden atamayacağımız bir bombagibi, bizim hayatımıza bağlı olması, korkunç bir şeydir.’ (176)Mükemmel yalanlar, tanıdığımız insanlara ve onlarla geçmişteki ilişkilerimize, şu veya buhareketimizin, bizim tarafımızdan bambaşka bir biçimde ifade edilen amacına ilişkinyalanları nasıl bir insan olduğumuza, nelerden hoşlandığımıza dair yalanlar, bizi seven vebütün gün bizi kucakladığı için bizi de kendisine benzer olarak biçimlendirdiğini zannedenkişiye beslediğimiz duygularla ilgili yalanlar, bize, hayatta yeni, bilinmedik ufuklaraçabilecek, hiç bilemediğimiz dünyaları seyredebilmemiz için gerekli, içimizde atıl olarakmevcut duyuları uyandırabilecek yegane şeydir.’ (213)‘Öyleyse, ruhu oluşturan bu unsurları, kendimize saklamak zorunda olduğumuz, konuşarakdosttan dosta, ustadan çırağa, aşıktan metrese bile aktarılamayan bu gerçek tortuyu, herbirimizin hissettiği, ama başkalarına, ancak herkese ortak, önemsiz, yüzeysel noktalarlasınırlayarak aktarabildiği, izlenimi nitelik bakımından farklılaştıran, o kelimelere sığmayanşeyi, sanatın bir Elstır'ın, bir Vinteuil'ün sanatının ortaya çıkardığını ve her biri birer evrenolan, sanat olmasa asla tanıyamayacağımız insanların iç oluşumlarını, gökkuşağınınrenkleriyle dişsallaştırdığını söyleyebilir miyiz?’ (253)‘Hatta bir sabah, ansızın Albertine'in dışarı çıkmakla kalmayıp evi terk ettiği endişesinekapıldım. Duyduğum kapı sesi, onun odasının kapısıydı, neredeyse emindim. Hiç sesçıkarmadan odasına gittim, içeri girip eşikte durdum. Alacakaranlıkta örtü yarım daireşeklinde kabarık duruyordu; başı ve ayakları duvara çevrili, kıvrılmış uyuyan bu beden,Albertine'e ait olsa gerekti. Örtüden dışarı taşan tek şey olan gür ve siyah saçlardan, onungerçekten Albertine olduğunu, kapısını açmamış, yerinden kıpırdamamış olduğunu anladım;bütün bir insan hayatını içinde barındıran ve değer verdiğim yegane şey olan o kıpırtısız,canlı yarım daireyi hissettim; orda da, bana ait ve hakimiyetim altında olduğunuhissettim.’(362)

Page 96: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Vinteuil'ün evreni "duyma" ve dışa vurma biçimini, (her eserinde kopuk bir parçasını, lalrengi parıltılar saçan bir kırığını gördüğümüz) o meçhul, rengarenk şenliği bulmakgerekirdi.’ (371)‘Aşk, kalbin zaman ve mekana duyarlılık kazanmasıdır.’ (381)‘Her olay, bizde bıraktığı hatırayla geleceğe taşar şüphesiz, ama bununla kalmayıp öncesindede bir zaman işgal eder. Olayları önceden gördüğümüzde, meydana geldikleri şekildegörmediğimiz söylenecektir elbette, ama aynı dönüşüm hatıramızda da gerçekleşmez mi?’(396)

***Proust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: Albertine Kayıp,Yapı Kredi Yayınları, 2001

‘O güne kadar, alışkanlığı her şeyden çok, algılamanın özgünlüğünü, hatta algılama bilinciniortadan kaldıran, yok edici bir güç olarak görmüştüm hep; şimdiyse, korkunç bir tanrıça gibigörüyordum onu; bu tanrıça bize sımsıkı bağlıdır, anlamsız çehresi kalbimize öylesinegömülüdür ki, neredeyse farkına bile varmadığımız bu tanrıça, bizden kopmaya,uzaklaşmaya kalktığında, akla gelmez en dayanılmaz acıları yaşatır bize, ölüm kadaracımasız olur.’ (8)‘Bireyler açısından (hatta yanılgılarında ısrar eden, giderek daha ağır hatalara düşenuluslar açısından) kaçınılması en zor hırsızlık, kendinden çalmaktır.’ (23)‘İnsanoğlu, kendi dışına çıkamayan, başkalarını ancak kendi içinde tanıyabılen ve aksiniiddia ettiğinde yalan söyleyen bir yaratıktır.’ (38)‘Öleceğimiz düşüncesi, ölmekten daha korkunçtur, ama en korkuncu, bir başkasının öldüğüdüşüncesidir; gerçekliğin, bir insanı yuttuktan sonra, en ufak bir iz taşımadan, dümdüzuzandığını, o insanın dışlandığı gerçeklik içinde, hiçbir irade, hiçbir bilgi kalmadığınıdüşünmek, en korkuncudur; bu gerçeklikten yola çıkarak, o insanın yaşamış olduğu sonucunaulaşmak, o insanın hayatına ilişkin, henüz taze olan hatıradan yola çıkarak, onunokuduğumuz romandaki kişilerden kalan hatıralara, uçucu görüntülere benzetilebileceğinidüşünmek kadar zordur.’ (94)‘Yalan, insanın özünde vardır. İnsan hayatında, belki zevk arayışı kadar önemli bir rol oynarve zaten bu arayışın yönetimi altındadır. Zevklerimizi korumak için veya zevkin ifşa edilmesişerefimize aykırı düşüyorsa, şerefimizi korumak için yalan söyleriz. Hayatımız boyunca yalansöyleriz, hatta özellikle, belki de sadece, bizi sevenlere yalan söyleriz. Sadece bizi sevenkişiler yüzünden zevklerimiz üzerine titrer, onların bize saygı duymasını isteriz.’ (194)Hayata bağlılığımız, başımızdan nasıl atacağımızı bilemediğimiz eski bir ilişkiden başka birşey değildir. Gücünü sürekliliğinden alır. Ama bu ilişkiyi koparan ölüm, bizi ölümsüzlükarzusundan koparır.’ (232)‘Tren hareket etti; önce Padova, sonra Verona, trenimizi karşılamaya geldi, neredeyse garakadar geçirdi ve -biz uzaklaştıktan sonra- bir yere gitmeyip kendi hayatlarına devamedecekleri için, biri ovasına, öbürü de tepesine döndü.’ (241)

***Proust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: Yakalanan Zaman,Yapı Kredi Yayınları, 2001

Proust bu yedinci ciltle tamamlanıyor. Öyle sanıyorum son yıllarımın (1995-2001) enbüyüleyici ve öğretici okuması...Yalnızca bunun için 'mutlu bir insan' olduğumudüşünebilirim.

Page 97: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Proust'un güçlü bir belleği yoktu, tersine...Onda varlığı oluşturan temel parçacıklar, olasılıklar mantığına dayalı bir tansıkla öyle biraraya geliyordu ki (Dostoyevski'nin sara krizlerinde olduğu gibi) varlık yeni ve aynı zamandaeski belirişi içerisinde bizi (sanat aracılığıyla bu saptanabilir ve sanatın amacı da bu olmalı)sonsuzluk içre bedenliyordu. Zaman aşılıyor (içinde kalınarak), üstelik bu bir yanılsamaolmuyordu. İnsan, yaşamında, zamanı kaç kez yakalayabilir?

‘Zeki ve gerçekten ciddi, çalışkan kişiler, yaptıkları işin edebiyatını yapan, yücelteninsanlardan hazzetmezler.’ (51)‘Ama hepimiz gazeteleri aşık kadar kör, gözlerimiz kapalı okuruz. Olayları anlamayaçalışmayız. Başyazarın tatlı sözlerini, metresimizi dinler gibi dinleriz. Mağlup vemutluyuzdur, çünkü kendimizi mağlup değil, galip zannederiz.’ (61)‘O anda camgöbeği olan bu deniz, dünyanın dönüşüyle birlikte sürüklenirken anlamsızsavaşlarına, örneğin o anda Fransa'yı kana bulamakta olan savaşa devam edecek kadarçılgın olan insanları da, kendilerinden habersiz, beraberinde alıp götürüyordu.’ (73)‘(...)İnsanlar kendi işleriyle meşgul olup bu alemi düşünmez, biri fazlasıyla küçük, öteki defazlasıyla büyük olduğundan, etrafımızı saran evrensel tehdidi algılayamazlar.’ (82)‘İlk kruvasanına kavuştuğu sabah, bütün gazetelerde Lusitania'nın battığı haberi vardı. MmeVerdurin bir yandan kruvasanını sütlü kahvesine batırıp bir elini fincanından ayırmakzorunda kalmadan açık durması için gazetesine fiskeler vuruyor, bir yandan da, "Ne korkunç!En feci trajedilerden daha dehşet verici bir olay," diyordu.Ama boğulan onca yolcununölümü, onun zihninde milyarlara bölünmüş olarak canlanıyordu muhtemelen, çünkü ağzıdolu, bu kederli yorumları yaptığı anda yüzündeki ifade, herhalde migrene karşı son dereceetkili olan kruvasanın tadından kaynaklanan, tatlı bir tatmin ifadesiydi.’ (83)‘Kadınlar bütün bunları tahmin eder, ilk günlerde gerrginlikten gizleyememişse,kendilerine dindirilemeyecek bir arzu duyduğunu hissettikleri bir erkeğe asla teslimolmama lüksünü tadabileceklerini bilirler. Kadın, ancak hiçbir şey vermeden, teslimolduğu zamankinden çok daha fazlasını almaktan aşırı bir mutluluk duyar. Böylece, sinirliyapıdaki erkekler, taptıkları kadının erdemli olduğunu zannederler. Yani kadının başınayerleştirdikleri hale, kendi aşırı sevgilerinin, gördüğümüz gibi dolaylı bir ürünüdür.’ (129)‘Ülkem adına gurur duyarak şunu belirtmem gerekir ki, tek bir gerçek olayın, tek bir gerçekkişinin yer almadığı, her şeyin,anlatımın gereği tarafımdan uydurulduğu bu kitapta, gerçekolan, var olan tek kişiler, Françoise'ın emekli hayatından vazgeçip tek başına kalmışhısımlarına yardıma koşan milyoner akrabalardır.’ (155)‘(...) Şu anda da, Bois Caddesi'ndeki konağın önünden genç bir burjuva öğrenci, benim birzamanlar Guermantas Prensi'nin eski konağının önünde yaşadığım duyguların aynılarınıyaşıyor olmalıydı. Mesele onun hala inanç çağında olması, benimse o yaşı geçmiş,inanabilme ayrıcalığını kaybetmiş olmamdı (...) Françoise'ın o çok sevdiği fotoğraflarınsatıldığı açık hava tezgahının bulunduğu köşesine vardığımızda, sanki otomobil, geçmiştekiyüzlerce dönüşün çekimine kapılarak kendiliğinden mecburen dönecekmiş gibi geldi bana. Ogün sokakta gezinen insanlarla aynı sokaklardan değil, kaygan, hüzünlü ve huzurlu birgeçmişten geçiyordum.’ (166)‘Ne var ki, bazen her şeyin bitmiş gibi göründüğü bir anda, bizi kurtarabilecek bir uyarıgelir; hiç bir yere açılmayan bütün kapıları çalmışken, yüz yıl boyunca nafile aradığımız,istediğimiz yere açılan yegane kapıya bilmeden çarparız ve kapı açılır.’ (174)‘Evet, hatıra, eğer unutuş sayesinde, kendisiyle şimdiki an arasında herhangi bir bağ, birköprü kuramadan, kendi yerinde ve tarihinde kalmış, bir vadinin dibinde veya bir tepenindoruğunda uzaklığını korumuş, tecrit edilmişse, bize ansızın taze bir soluk getirir, öyle çünkübu,eskiden soluduğumuz bir havadır; şairlerin cennette nafile aradığı bu temiz hava, ancak

Page 98: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

daha önce solunmuşsa, bu derin yenilenme duygusunu yaşatabilir, çünkü gerçek cennetler,kayıp cennetlerdir.’ (178)‘Bütün bunları üzerinden süratle düşünüp geçiyordum, çünkü öncelikle yaşadığımmutluluğun ve kendini kabul ettirişindeki kesinliğin sebebini araştırmam gerekiyordu;geçmişte bu araştırmayı ertelemiştim. Bu sefer bana mutluluk veren çeşitli izlenimleribirbirleriyle karıştırarak bu mutluluğun sebebini tahmin etmeye başlamıştım; hepsininortak özelliği, tabağa çarpan kaşık sesini, döşeme taşları arasındaki yükseklik farkını,madlenin tadını, hem şimdiki anda, hem de uzak bir geçmişte hissetmemdi; o kadar ki,geçmiş, şimdiki zamana el koyuyor, hangisini yaşamakta olduğum konusunda benitereddüde düşürüyordu; aslında, bu izlenimlerden haz duyan benliğim, izlenimin hemgeçmişteki bir günde, hem de şimdi sahip olduğu ortak özellikten, zaman-dışı oluşundanhaz duyuyordu; bu benlik, sadece şimdiki zamanla geçmiş arasındaki bu özdeşliklersayesinde, yaşayabileceği yegane ortamda bulunabileceği ve nesnelerin özünü tadabileceğizaman, yani zamanın dışında ortaya çıkıyordu. Bilinçsiz olarak küçük madlenin tadınıtanıdığım anda ölüm konusundaki endişelerimin dağılması bu şekilde açıklanabilirdi,çünkü o andaki benliğim, zamandışı bir benlikti, dolayısıyla gelecekteki değişimlerekayıtsızdı. Bu benlik sadece nesnelerin özüyle besleniyordu ve hayalgücü işin içinegirmediği için duyuların bu özü kendisine sunamadığı şimdiki zamanda besininisağlayamıyordu; eylemin yöneldiği gelecek, bize bu özü bağışlar. Bu benlik, sadece vesadece eylemin, anlık hazzın dışında, bir benzerlik mucizesi sayesinde şimdiki zamandankurtulabildiğimde belirmiş, kendini göstermişti bana. Hafızamın ve zihnimin aslabaşaramadığı şeyi, eski günleri, kayıp zamanı yakalamamı, bir tek bu benliksağlayabilirdi.’ (179)‘(...) Duyguları çeşitli kural ve düşüncelerin işaretleri olarak yorumlamaya, hissettiğim şeyidüşünmeye, yani gömülmüş olduğu karanlıktan çıkarmaya, zihinsel karşılığını bulmayaçalışmak gerekiyordu. Bu durumda, yegane çare olarak gördüğüm şey, bir sanat eseriyaratmaktan başka ne olabilirdi?’ (186)‘Ne var ki, sanatta mazerete yer yoktur, niyet hesaba katılmaz, sanatçı her zamaniçgüdüsüne kulak vermek zorundadır; bu yüzden de sanat, hayattaki en gerçek şey, en sıkıokul ve esas Son Yargı'dır. Çözülmesi en zor olan kitap, aynı zamanda gerçekliğin bizeyazdırdığı, içimizdeki basımı bizzat gerçeklik tarafından yapılmış tek kitaptır (...) Sadeceiçimizdeki karanlıktan çekip çıkardığımiz, başkalarının bilmediği şey bizim eserimizdir.’(187)Gerçek sanatın bunca beyanata ihtiyacı yoktur, sessizce icra edilir. Ayrıca bu kuramlarısavunanlar, kınadıkları budalaların ifadelerine şaşırtıcı derecede benzeyen beylik kalıplarkullanırlardı daima. Bir eserin zihinsel ve manevi düzeyini değerlendirirken, dilin niteliği,estetiğin türünden daha önemli bir ölçüt olabilir (...) Bir izlenimin sabitleştirilmesiyle, ifadeedilmesiyle sonuçlanacak bütün aşamaları sırasıyla katedecek güç bulunmadığında, mantıkyürütülür, yani oyalanılır.’ (189)‘Dolayısıyla, "nesneleri tarif etmekle", onları zavallı birtakım çizgi ve düzeylere indirgemekleyetinen edebiyat, kendini gerçekci diye adlandırsa da, gerçeklikten en uzak, bizi en çokyoksullaştıran ve hüzünlendiren edebiyattır; çünkü şimdiki zamana ait benliğimizle, özünesnelerde saklı geçmiş ve bu özü nesneler sayesinde tekrar tadabileceğimiz gelecekarasındaki iletişimi tamamen koparır. Oysa sanat adına layık her çaba, bu özü ifade etmeyeçalışmalıdır; başarılı olmasa bile , yetersizliğinden bie ders çıkarabilir (oysa gerçekciliğinbaşarılarından çıkarılabileceğimiz bir ders yoktur), bu özün kısmen öznel ve aktarılmasıimkansız olduğunu anlayabiliriz.’ (193)‘Bir yazarın görevi ve işlevi, tercümanlıktır.’ (198)‘Sanatsal hazlar sözkonusu olduğunda bile, uyandırdıkları izlenim uğruna bu hazların peşinedüştüğümüz halde, bu izlenimin kendisini, tarif edilmesi imkansız olduğu gerekçesiyle hemenbir yana bırakır, derinlemesine haz almamıza imkan tanıyan şeye sarılır ve bunu, kendi

Page 99: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

izlenimimizin kişisel kökünü ayıkladığımız için hepimizin nazarında aynı olan bir şeydenbahsederek konuşma imkanı bulabileceğimiz başka sanat meraklılarına iletme yanılgısınadüşeriz. Tabiatın, toplumun, aşkın, hatta sanatın en tarafsız seyircileri olduğumuz anlardabile, her izlenimin ikili bir yapısı bulunduğu için ve yarısı nesnenin içine gömülüyken, sadecebizim bilebileceğimiz diğer yarısı da, izlenimin benliğimizdeki uzantısı olduğu için, aslındasadece ona sarılmamız gerekirken, ikinci yarıyı derhal gözardı eder, dışımızda olduğundanderinine inilmesi imkansız, dolayısıyla bize zahmet vermeyecek birinci yarıya yoğunlaşırız...’(199)‘Yeteneğin gerçekliği, evrensel bir varlık, bir edinimdir, onu herşeyden önce, görünürdekidüşünce ve üslup kalıplarının altında aramak gerekir; oysa eleştirmenler, yazarları bukalıplara göre değerlendirirler. Yeni bir şey söylemese de, sırf kendinden önceki akımıaçıkca, kestirip atarak küçümsediği için, bir yazarı peygamber ilan ederler. Eleştirmenler buyanılgıya o kadar çok düşer ki, yazar yığınlar tarafından yargılanmayı tercih etse yeridir.’(201)‘Gerçek hayat, nihayet keşfedilip açıklığa kavuşturulan hayat, dolayısıyla dolu doluyaşanan tek hayat, edebiyattır. Bu hayat, bir anlamda, sanatçıda olduğu kadar, her insanıniçinde de her an mavcuttur. Ama çoğu insan, onu açıklığa kavuşturmaya uğraşmadığı içingörmez. Bu yüzden de, geçmişleri, "banyo edilmediği" için işe yaramayan sayısız klişeyledolup taşar. Sanatın açıklığa kavuşturduğu şey, yalnız kendi hayatımız değil, başkalarınında hayatıdır, çünkü tıpkı ressam için renk gibi, yazar için de üslup, teknik değil, görüşmeselesidir. Her birimizin dünyayı görüşündeki nitel farklılığın, doğrudan ve bilinçliyöntemlerle mümkün olamayacak şekilde ortaya koyulmasıdır; sanat olmasa, bufarklılıklar ebediyen her birimize ait birer sır olarak kalırdı. Ancak sanat aracılığıyladışarıya açılabilir, bir başkasının, bizimkiyle aynı olmayan bu alemde neler gördüğünüöğrenebiliriz, aksi takdirde bu alemin manzaraları, aydaki görüntüler kadar bilinmezolurdu bizim için. Sanat sayesinde bir tek dünya, kendi dünyamızı göreceğimize, çeşitlidünyalar görürüz; özgün sanatçı sayısı ne kadar çoksa, bize açık olan dünyaların sayısı dao kadar çoktur ve aralarındaki fark, sonsuzlukta dönüp duran dünyalar arasındaki farktançoktur.’ (203)‘...Çünkü gerçek kitaplar, aydınlığın ve sohbetin değil, karanlığın ve sessizliğin ürünüolmalıdır. Sanat, hayatı tıpatıp yeniden oluşturduğu için de, kendi içimizde ulaştığımızgerçekleri daima şiirsel bir hava, bir esrarın hoşluğu sarmalayacaktır; bu da, aşmak zorundakaldığımız gölgelerin kalıntısı, bir eserin derinliğinin, altimetreyle ölçülmüşcesine kesin olanişaretidir.’ (205)‘Bedenimizden kopan her parça, ışıklı ve okunabilir bir şekle bürünerek eserimizeeklendiğine, daha yetenekli kişilerin ihtiyaç duymadığı acılar pahasına eserimizitamamladığına, duygular hayatımızı ufaladıkça eserimizi sağlamlaştırdığına göre, bırakalımbedenimiz parçalansın. Fikirler kederlerin yerini tutar; keder fikre dönüşürken, kalbimizezarar verme gücünü bir ölçüde kaybeder ve hatta ilk anda, dönüşümün kendisi ani bir sevinçyaratır. Ne var ki fikirler sadece zaman açısından kederin yerini tutar, çünkü görünüşebakılırsa temel unsur fikirdir ve keder, bazı fikirlerin içimize nüfuz etmek üzere büründüğüşekildir sadece.’ (214)‘Yazar, sadece önsöz ve ithafların samimiyetsiz lisanından gelen alışkanlıkla "okurlarım" der.Aslında her okur, okuduğu esnada kendi kendinin okurudur. Yazarın eseri, okura sunduğu birgörme aygıtına benzer; okurun o kitap olmasa kendinde belki farkedemeyeceği şeylerigörmesini sağlar. Kitapta sötylenenleri okurun kendinde tanıması, kitabın gerçekliğininkanıtıdır; bunun tersi de bir ölçüde doğrudur, iki metin arasındaki fark, çoğu kez yazaradeğil, okura atfedilebilir.’ (218)‘Aşkın, sevilen insana, aslında sadece seven kişide var olan şeyler kattığını görmüştüm.’(219)

Page 100: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

‘Hayatımın tek bir saati yoktur ki, bana sadece kaba ve yanlış algılamanın her şeyi nesneyeyüklediğini, aslında, her şeyin, aksine, zihinde olduğunu öğretmiş olmasın.’ (222)İmgelerin güzelliği, nesnelerin ardında, fikirlerin güzelliğiyse, önünde bulunur. Dolayısıyla,imgenin güzelliği, nesneye ulaştığımızda artık bizde hayranlık uyandırmaz, oysa fikringüzelliğini, ancak nesneyi aştığımızda anlarız. (238)‘Aslında Odette, M.de Guermantes'ı, ona baktığı gibi, yani zarafetten ve asaletten yoksun birbiçimde aldatıyordu. Diğer her rolde olduğu gibi, bu rolde de vasattı. Hayat kendisine çeşitlizamanlarda güzel roller sunmuştu gerçi, ama o, bu rolleri oynamayı beceremiyordu.’ (327)‘...Aşkta tehlikeli olan, ıstırap kaynağı olan şey, kadının kendisi değil, her günkü varlığı, heran ne yaptığına ilişkin merakımızdır, yani kadın değil, alışkanlıktır.’ (329)‘Şimdi hayat daha da yaşanmaya değer görünüyordu, çünkü karanlıkta yaşadığımız hayatınaydınlatılabileceğini, sürekli çarpıttığımız hayatın doğrultulabileceğini, kısacası, bir kitaptagerçekleştirilebileceğini düşünüyordum. Böyle bir kitabı yazmayı başaran kişi ne kadar mutluolurdu! O kitabı yazmak ne büyük emek gerektirirdi! Bir fikir verebilmek için, en yüce,birbirinden en farklı sanatlarla karşılaştırma yapmak yerinde olur; çünkü böyle bir kitaptakikarakterlere hacım kazandırabilmek için, her birinin farklı yönlerini göstermek zorunda olanyazarın, kitabını titizlikle, birliklerini sürekli yeniden gruplandırarak, tıpkı bir saldırı gibihazırlaması, bir yorgunluk gibi ona tahammül etmesi, bir kural gibi kabullenmesi, bir kilisegibi inşa etmesi, bir perhiz gibi ona uyması, bir engel gibi aşması, bir dostluk gibi fethetmesi,bir çocuk gibi aşırı beslemesi, bir alem gibi yaratması ve üstelik, açıklaması ancakmuhtemelen başka alemlerde bulunabilecek, önsezisi bizi hayatta ve sanatta en çokduygulandıran şey olan o muammaları da gözardı etmemesi gerekir. Bu tür büyük kitaplardaöyle bölümler vardır ki, zamansızlıktan, taslak halinde kalmıştır ve mimarın planı fazlasıylakapsamlı olduğundan, muhtemelen hiç bir zaman tamamlanamayacaklardır.Tamamlanmamış nice büyük katedral mevcuttur. Yazar kitabını besler, zayıf bölümlerinigüçlendirir, korur, ama sonra kitap kendi büyür, yazarın mezarını belirler ve onusöylentilerden, bir süre de unutuluştan korur. Ama kendime dönecek olursam, ben kitabımıdaha alçakgönüllü bir şekilde düşünüyordum; hatta onu okuyacak olanları okurlarım olarakgörmüyordum. Çünkü kanımca onlar benim değil, kendi kendilerinin okuru olacaklardı;kitabım, Combray'deki gözlükçünün müşterilere sunduğu büyütücü mercekler gibi bir şeyolacaktı; okurlara, kitabım sayesinde kendilerini okuma imkanı sağlayacaktım. Dolayısıyla,onlardan beni övmelerini veya yermelerini değil, gerçekten yazdığım gibi mi olduğunu,kendilerinde okudukları kelimelerin, benim yazdığım kelimeler mi olduğunu söylemelerinibekleyecektim.’ (339)‘Çünkü en büyük korkularımız da, en büyük umutlarımız da, gücümüzü aşan şeylerdeğildirler; zamanla korkularımızı yenebilir, umutlarımızı gerçekleştirebiliriz.’ (342)‘Bir vücut sahibi olmak, zihin için en büyük tehdittir. İnsanoğlunun zihinsel hayatı, hayvansalve fiziksel hayatın mucizevi bir şekilde mükemmelleşmiş bir aşamasından ziyade, manevihayatın düzenlenişinde bir kusur, tekhücreli hayvanlarla poliplerin ortak hayatı kadar,balinaların bedeni vs. kadar ilkel bir aşamadır şüphesiz. Beden, zihni bir kalenin içinehapseder; çok geçmeden, kale dört bir yandan kuşatılır ve sonunda zihin teslim olmakzorunda kalır.’ (342)‘(Çünkü doğadaki her tür verimli özgecilik, bencilce bir şekilde gelişir; bencillik içermeyeninsan özgeciliği kısırdır, çalışmasını bir yana bırakıp bedbaht bir dostunu ağırlayan, birkamu görevini kabul eden veya propaganda yazıları yazan bir yazarın özgeciliğidir.)’ (343)‘...Hafizamla mücadele eden bir benliğim vardı, ama sonra fark ettim ki, hafızam çekilipgittikçe, bu benliği de yanında götürüyordu.’ (344)‘Ben diyorum ki, sanatın acımasız yasası uyarınca, insanların, kendimizin, ıstırabın hertürünü tattıktan sonra ölmesi gerekir ki, unutuşun değil, ebedi hayatın çimleri, verimlieserlerin gür otları uzasın, gelecek nesiller neşe içinde, altında uyuyanlara aldırmadan gelip"kırda yemek"lerini yiyebilsinler.’ (345)

Page 101: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

‘...En azından bu evrende yer alan insanı, yer değiştirdiğinde bedenin değil, yaşadığı yıllarınuzunluğunu taşımak zorunda olan ve giderek ağırlaşan bu yükün altında nihayet ezilen birervarlık olarak tasvir edecektim mutlaka.’ (353)‘İşte bu yüzden, eserimi tamamlayacak vakti bulabilirsem, her şeyden önce insanları, birerhilkat garibesine benzetme pahasına da olsa, mekanda kapladıkları kısıtlı yere karşılık,Zaman içinde çok büyük, ölçüsüzce uzatılmış bir yer kaplayan varlıklar olarak tasviredecektim kesinlikle, çünkü insanlar, yıllara dalmış devler misali, yaşamış oldukları, sayısızgünden oluşan, birbirinden uzak dönemlerin hepsine aynı anda değerler.’ (355)

***Proust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: Swann’ların Tarafı,Yapı Kredi Yayınları, 1999

‘Golo, kafasında kötü emellerle, kesik kesik hareketlerle ilerleyen atının üzerinde, bir tepeninyamacında yer alan koyu yeşil, kadifemsi, üçgen korudan çıkar, sıçraya sıçraya zavallıBrabant'lı Genoveva'nın şatosuna doğru yol alırdı. Şato, fenerin oluklarına sürülen çerçeveiçindeki oval camın şekline uyacak biçimde yuvarlak kesilmişti. Görünen şey, şatonunduvarının bir parçasıydı sadece, önünde de, Genoveva'nın, belinde mavi kemeriyle hayalleredalmış olduğu geniş bir fundalık vardı. Şatoyla fundalık sarıydı, ama ben onları görmeden dene renk olduklarını biliyordum, çünkü çevrenin içindeki camdan önce, Bramant isminin altınparıltılı esmer tınısı, renklerini açıkca göstermişti bana. Golo bir an durur, büyük halamınyüksek sesle okuduğu hikayeyi üzgün üzgün dinler, gayet iyi anlıyormuş gibi gözükür,ihtişamdan yoksun sayılamayacak bir uysallıkla, hareketlerini metinde verilen bilgilereuydururdu; sonra da, aynı kesik kesik hareketlerle uzaklaşırdı. Atının üzerindeki ağırilerleyişini hiçbir şey durduramazdı. Fener yerinden kıpırdatılsa da, Golo'nun atının,penceredeki perdelerin üzerinde ilerlemeye devam ettiğini, perdenin kıvrımlarıyla şişiparaliklarına battığını görürdüm. Golo'nun atı kadar doğaüstü yaradılıştaki kendi bedeni de,karşısına çıkan bütün maddi engeller, yolunu kesen nesneleri kendi kemik yapısına katıpiçselleştirerek, hapsinin üstesinden gelirdi; hatta kapı tokmağına bile rastlasa, kırmızı giysisiveya hep aynı asaleti ve hüznü koruyan, ama bu omurga naklinden ötürü en ufak bir şaşkınlıkbelirtisi göstermeyen solgun çehresi, derhal kapı tokmağının üzerine yerleşir, her zamankiyenilmezliğiyle üstünden kayıp geçerdi.’ (15)‘Geçmişimiz için de aynı şey geçerlidir. Geçmişi hatırlama gayretimiz nafile, zihnimizinbütün çabaları boşunadır. Geçmiş, zihnin hakimiyet alanının, kavrayış gücünün dışında biryerde, hiç ihtimal vermediğimiz bir nesnenin (bu nesnenin bize yaşatacağı duygunun) içindegizlidir. Bu nesneye ölmeden önce rastlayıp rastlamamamız ise, tesadüfe bağlıdır.’ (50)‘Ama gerçek bir kişinin mutluluğunun veya bahtsızlığının bize yaşattığı bütün duygular, bumutluluğun veya bahtsızlığın sureti aracılığıyla ortaya çıkar ancak; tarihteki ilk romanyazarının yaratıcılığı, duygu mekanizmamızda zorunlu tek unsurun bu suret olduğunu vedolayısıyla, gerçek kişileri ortadan kaldırıvermekten ibaret bir sadeleştirmenin, belirleyici birgelişme olacağını anlamaktı.’ (89)‘...Gerçekten bulabildiğimiz tutkular, başkalarının tutkularıdır ancak; kendi tutkularımızhakkında bilebildiklerimizi ise, başkalarından öğrenmişizdir.’ (134)‘(...) Tıpkı bir yolcunun trende vakit öldürmek için okuduğu romanın kurgusuyla içindebulunduğu vagonun ilişkisi gibi, gerçekliğin hayatımla ilişkisi de, ona tesadüfi bir çerçeveoluşturmaktan ileri gitmiyordu.’ (163)‘...Coşkunluğum, çit boyunca uzanan, yakında yerini yabangüllerine bırakacak olanakdikenlerin kokusunu, iki yanı ağaçlı, çakıllı bir yolda yankısız bir ayak sesini, ırmaktayetişen bir bitkiye yapışarak bir anda patlayıveren su kabarcığını yılların ötesine taşımayıbaşarmış, bu arada etraftaki yollar silinmiş, o yolların üzerinde yürüyenler de, onların

Page 102: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

hatırası da ölmüştür. Bazen bu şekilde bugüne kadar gelmiş olan manzara parçası, öylesinetek başına ve herşeyden uzakta belirir ki, zihnimde çiçekli bir Delos gibi başıboş yüzer, hangiülkeden, hangi iklimden -belki de sadece hangi rüyadan- çıkıp geldiğini bilemem.’ (188)‘"İşte o", diyordu kendi kendine."O"nun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu; çünkü aşklaölüm arasındaki en büyük benzerlik, her zaman sözü edilen muğlak benzerlikler değil, herikisinin de bizi, gerçekliğini kavrayamamaktan, elimizden kaçırmaktan korktuğumuz kişiliğinsırrını daha derinlemesine sorgulamaya itmeleridir. Swann'ın aşkı da öylesine ilerlemiş birhastalıktı, Swann'ın bütün alışkanlıklarına, hareketlerine, düşüncelerine, sağlığına, uykusuna,hayatına, hatta ölümden sonrası için arzuladıklarına öylesine nüfuz etmişti, Swann'laöylesine bir bütün teşkil ediyordu ki, Swann'ın kendisini de paramparça etmeden bu aşkıondan söküp atmak mümkün değildi; cerrahi terimle, aşkı artık ameliyat edilemez halegelmişti.’ (318)‘Benim bildiğim gerçeklik artık yoktu. Mme Swann'ın, tıpkı eskisi gibi, aynı anda ortayaçıkmaması bile, caddenin farklı olması için yeterliydi. Eskiden bildiğimiz yerler, kendilerinikolaylık olsun diye yerleştirdiğimiz mekanlar alemine ait değildirler sadece. O zamanlar kihayatımızı oluşturan, birbirine bitişik izlenimlerin ince bir dilimidirler; belirli bir görüntününhatırası, belirli bir anın özleminden ibarettir; ve evler, yollar, caddeler de, heyhat, senelergibi uçup giderler.’ (438)

***Proust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: Guarmentes Tarafı,Yapı Kredi Yayınları, 1997

‘Oradaki hareketlerinin sadece bir oyun olduğunu gayet iyi anlıyordum; (kuşkusuz önemlikısmını burada yaşamadıkları) gerçek hayatlarının sahnelerine bir giriş mahiyetinde, benimbilmediğim kurallar gereği, aralarında kararlaştırarak şekerleme ikram eder, ikramıreddeder gibi yapıyorlardı; bu jest, parmak ucunda bir eşarbın etrafında dönen bir balerininhareketi gibi anlamını kaybetmiş, önceden belirlenmişti.’ (38)‘Bu yüzden de, samimiyetle dinlediğimiz takdirde, bizi en çok hayal kırıklığına uğrataneserler, gerçekten güzel olanlardır; çünkü fikirler kolleksiyonumuzda, özel bir izlenimekarşılık olabilecek bir fikir yoktur.’ (44)‘Birden, kırılma yasaları gereği, iki mavi gözün telaşsız akımında, bireysel varoluştanyoksun, tekhücreli bir hayvan olan benim bulanık şeklim, şüpheye yer bırakmayacak şekildebelirdiği anda, bu gözlerin bir ışıkla aydınlandığını gördüm: Tanrıçayken kadına dönüşen vebirden bana bin kat daha güzel görünen düşeş, locanın kenarına dayalı beyaz eldivenli elinibana doğru kaldırdı ve dostluk işareti olarak salladı; bakışlarım, prensesin gözlerininalevleriyle, iradedışı akkoruyla karşılaştı; kuzininin kimi selamladığını görmek için gözlerinihareket ettirmesi, onun haberi olmadan gözlerin tutuşmasına yetmişti; beni tanımış olankuziniyse, tebessümünün ışıltılı, tanrısal sağanağını üzerime yağdırdı.’ (51)‘Bu yabancı dünyada yaşayanların sürdüğü hayat harikulade olmalıymış gibi gelirdi bana;evlerin aydınlık pencereleri, içine girmediğim hayatların gerçek ve esrarengiz sahnelerinigözlerimin önüne serer, beni sık sık karanlığın ortasında uzun süre kıpırtısız tutardı.’ (84)‘Hayatın en ilgisiz görüntülerinde bile, düşünceyle yüklü olan gözümüz, tıpkı klasik birtrajedi gibi, olaya katkısı olmayan bütün görüntüleri eler ve sadece hedefi anlaşılırkılabilecek olan görüntüleri tutar.’ (123)‘Bu iki ayrı kişiyi görünce (çünkü ben "Rachel ne zaman ki Tanrı'nın"la bir randevu evindetanışmıştım) anladım ki, erkeklerin uğruna yaşadığı, acı çektiği, birbirini öldürdüğü bir çokkadın, kendi içinde veya başkalarının gözünde, benim için Rachel neyse, o olabilirdi.’ (139)

Page 103: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

‘Ben sahanlıkta durumu umutsuz olan büyükanneme bakarken, profesör hala bağırıpçağırıyordu. Her insan yalnızdır gerçekten. Evimize dönmek üzere tekrar yola koyulduk.’(285)‘Öyle bir dönem olmuştur ki, Fromentin'in resimlerinde pekala tanıdığımız nesneleri,Renoir'in resimlerinde tanıyamamışızdır.’ (293)‘Bir genç kızın, bir sahille, bir kilise heykelinin örülü saçlarıyla, bir oymabaskıyla, onu hergörüşümüzde, sevimli bir tabloyu sevmemize sebep olan herhangi bir şeyle oluşturduğubüyüleyici bileşimlerin hiçbiri, pek kalıcı değildir. Bir kadınla sürekli birlikte yaşamayabaşlayın, onu sevmenize yol açan şeylerin hiçbirini göremez olursunuz; şüphesiz,birbirinden ayrılan bu iki unsuru, kıskançlık tekrar birleştirebilir.’ (317)‘Beni üzen şey, hemen hemen bütün evlerde, mutsuz insanların yaşadığını görmekti.Birinde bir kadın, kocası kendisini aldattığı için sürekli ağlıyordu. Bir diğerinde, durumtam tersineydi. Bir başka evde, ayyaş oğlundan öldüresiye dayak yiyen çalışkan bir anne,ıstırabını komşulardan gizlemeye çalışıyordu. İnsanlığın yarısı ağlıyordu. Bu ağlayanyarıyı tanıdığımda, o kadar sinir bozucu buldum ki, acaba (sadece meşru mutlulukkendilerinden esirgendiği için ve karılarından ya da kocalarından başkalarına karşısevimli ve vefalı olan) aldatan eşler mi haklı diye düşündüm.’ (335)‘Tarihçiler, halkların hareketlerini, kralların iradesiyle açıklamaktan vazgeçmekle hataetmemişlerdir, ancak, kralların iradesinin yerine, sıradan yurttaşın psikolojisini koymalarıgerekir.’ (365)‘Ne var ki, Guermantes'ların bu koreografi zenginliğini burada tasvir etmek, baletopluluğunun geniş kapsamı nedeniyle mümkün değildir.’ (399)‘Davetler mevsimi denilen o yerleşik dönemde, buharlı gemiyle yolculuk gibi bir icadınyanında, buharlı geminin icadı bile önemsiz kalırdı.’ (426)‘Ama M.de Germantes ve M.de Neauserfeuil için "soyluluğun" ne olduğu, benim umurumdadeğildi; bu konuda yaptıkları konuşmalarda, ben, sadece şiirsel bir haz peşindeydim. Buhazzı, tarımdan söz eden çiftçiler, gelgitten söz eden gemiciler gibi, kendileri farkınavarmadan veriyorlardı bana; bu gerçeklikler kendilerinden bağımsız olmadığı için, benimbizzat onlardan çıkardığım güzelliği, kendilerinin bulması imkansızdı.’ (478)‘İşte bu şekilde, aristokrasi, hantal yapısıyla, fazla ışık almayan, az sayıda penceresiyle, tıpkıRomanesk mimari gibi ruhsuz, ama aynı zamanda yoğun, gözü kapalı bir güce sahipoluşuyla, tarihin tamamını kapatır, hapseder, karartır.’ (480)‘Büyük soylular, bizim için köylüler kadar eğitici olan yegane insanlardır neredeyse;konuşmalarını toprağa ilişkin şeyler, eski halleriyle malikaneler, eski adetler ve paradünyasının hiç bilmediği şeylerin hepsi süsler. Özlemleri bakımından en ılımlı aristokratın,yaşadığı çağı yakaladığını farzetsek bile, çocukluğunu hatırladığında, annesi, amcaları vebüyük teyzeleri, günümüzde neredeyse hiç bilinmeyen bir hayatla ilişki kurmasını sağlarlar.’(491)‘Guermantes'lar daima son kavgalardan haberdar olmamaktan, insanların, onlarınaracılığıyla birbirleriyle barışmak isteyeceğinden korkarlardı.’ (514)

***Proust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: Çiçek Açmış Genç KızlarınGölgesinde,Yapı Kredi yayınları, 1996

‘İsteklerimiz hep içiçe geçtiğinden, hayat karmaşasında bir mutluluğun, onu gerektirenarzuyla tam olarak çakıştığı pek enderdir.’ (58)‘Hayat, seven insanların daima bekleyebileceği mucizelerle doludur. Benim yaşadığımmucizenin, annem tarafından yapay olarak yaratılmış olması mümkündür.’ (69)

Page 104: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

‘...Aşkla birlikte, aşkını gösterme arzusu da sona ermişti.’ (90)‘Bu sonatın bana verdiklerini ancak ayrı ayrı zamanlarda sevebildiğim için, hiçbir zamantamamını ele geçiremedim; hayata benziyordu bu sonat. Ne var ki, hayat kadar aldatıcıolmayan bu büyük şaheserler, bize önce en iyi taraflarını vermekle işe başlamazlar.Vinteuil'ün sonatında, en önce keşfedilen güzellikler, aynı zamanda en çabuk bıkılanlardır;kuşkusuz aynı sebepten ötürü: daha önce bildiklerimizden en az farklı olanlar bunlaroldukları için. Ancak, bu güzellikler uzaklaştıktan sonra, dimağımıza karışıklıktan başka birşey sunamayacak kadar yeni olan üslubunun bizim için anlaşılmaz kıldığı, el değmemişliğinikoruduğu bir cümle kalır seveceğimiz; o zaman, her gün fqrkına varmadan önündengeçtiğimiz, bekleyen, sırf güzelliğinin gücüyle görünmez olup bilinmezliğini korumuş olancümle, en son gelir bize. Ama en son terkedeceğimiz de odur. Üstelik ona olan sevgimiz,diğerlerinden uzun sürecektir; çünkü onu sevmemiz daha fazla zamanımızı almıştır. Zaten,biraz derin bir eseri bir bireyin kavraması için gereken zaman- benim için bu sonatkonusunda olduğu gibi- gerçekten yeni olan bir şaheseri kitlelerin sevebilmesi için gerekenyılların, hatta bazen asırların, küçük bir örneği, adeta simgesidir. Bu yüzden de dahiler,halkın kavrayışsızlığından kurtulmak için, çağdaşlarının yeterli mesafeden yoksun olduğugerekçesiyle, gelecek kuşaklar için yazılmış olan eserlerin, ancak gelecek kuşaklar tarafındanokunması lazım geldiğini düşünebilirler, tıpkı bazı resimlerin, fazla yakından bakıldığındayanlış değerlendirildiği gibi. Ama aslında yanlış hükümlerden kaçınmak için alınan bütünkorkakça önlemler faydasızdır, çünkü yanlış hükümler kaçınılmazdır(...) Gelecek kuşaklardediğimiz şey, eserin gelecekteki kuşaklarıdır. Eserin (...) kendi gelecek kuşaklarını kendisininyaratması gerekir. Yani eser bir kenarda tutulmuş, sadece gelecek kuşaklar tarafındantanınmış olsaydı, bunlar bu eser için gelecek kuşaklar değil, sadece elli yıl sonra yaşamış birçağdaşlar topluluğu olurdu. Bu yüzden de sanatçının, eserinin yolunu izlemesini istiyorsaeğer, yeterince derinliği olan bir yere, uzak geleceğe, eserini fırlatması gerekir(...).’ (95)‘Hiç şüphesiz, isimler keyfi ressamlardır; bize insanların ve ülkelerin o kadar kendilerinebenzemeyen taslaklarını çizerler ki, çoğu kez karşımızda hayal edilmiş dünya yerine görünürdünyayı bulduğumuzda donar kalırız (aslında duyularımızın benzetme yeteneği dehayalgücümüzünkinden pek fazla olmadığından, görünür dünya da gerçek dünya değildir;öyle ki, gerçekliğin elde edebileceğimiz nihayet yaklaşık resimleri, görülen dünyadan, en azgörülen dünyanın hayal edilenden farklı olduğu kadar farklıdır).’ (110)‘Aynı şekilde, dahice eserler üreten kişiler, en seçkin çevrede yaşayan, en parlak konuşmabiçimine, en geniş kültüre sahip kişiler değil, birdenbire kendileri için yaşamayı keserekkişiliklerini bir aynaya, sosyal ve hatta bir bakıma zihinsel açıdan sıradan bir hayat daolsa, hayatlarını yansıtacak bir aynaya dönüştürecek güce sahip olanlardır; çünkü deha,yansıtılan görünümün özündeki değere değil, yansıtma gücüne bağlıdır.’ (116)‘Nasıl ki Kilise Babaları'nın çoğu, iyi oldukları halde insanlığın günahlarını tanımakla işebaşlamışlar ve bu yoldan azizliğe ulaşmışlarsa, çoğu kez büyük sanatçılar da, kötü olduklarıhalde, bütün insanlığa bir ahlak kuralı tasarlayabilmek için ahlaksızlıklarındanyararlanırlar.’ (119)‘(...) Kalıcılık ve süreklilik, hiçbir şeye bağışlanmamıştır, acıya bile.’ (183)‘(...) Bazı durumlarda, yerleşiklik, günleri hareketsizleştirdiğinden, zaman kazanmanın en iyiyolu, yer değiştirmektir.’ (197)‘(...) Hatıralarım, kusurlarım ve kişiliğim, var olmama fikrini kabullenemiyorlar, benim içinne hiçlik istiyorlardı, ne de kendilerinin olmadığı bir edebiyat.’ (220)‘Araba beni, tek gerçek olduğuna inandığım, beni gerçekten mutlu edbilecek şeyden uzağasürüklüyordu; hayatım gibi.’ (262)‘Kaybetmekten en çok korktuğumuz zenginlikler, kalbimiz tarafından ele geçirilmedikleri için,dışımızda kalmış olanlardır. Dostluğun faziletlerini birçok insandan daha iyi temsiledebileceğimi düşünürdüm (çünkü dostlarımın iyiliği, benim için daima, başkalarının bağlıolduğu, benimse önem vermediğim kişisel çıkarlardan önde gelecekti); ama benim ruhumla

Page 105: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

başkalarının ruhları arasında -her birimizin kendi ruhları arasında olduğu gibi- var olanfarklılıkları arttırmak yerine, ortadan kaldıracak bir duygu aracılığıyla mutluluğu tatmammümkün değildi. Buna karşılık zihnim zaman zaman Saint-Loup'da, kendisinden daha genelbir varlığı, içindeki bir ruh gibi uzuvlarını hareket ettiren, davranışlarını ve faaliyetlerinidüzenleyen "soylu"yu seçerdi; işte böyle anlarda onun yanında olsam da, yalnızdım; tıpkıahengini kavrayabildiğim bir manzara karşısında olduğum gibi. Sant-Loup, düşünceminderinleştirmek istediği bir nesne olurdu sadece. Robert'de daima, kendisinin tam da olmakistemediği bu geçmişten kalan yaşlı varlığı, bu aristokratı bulmak, bende büyük bir mutlulukyaratıyordu; ama dostluğun değil, zekanın getirdiği bir mutluluk.’ (277)‘Onların bulunacağı bir şehre gitsem, bulmayı umduğum, deniz olurdu. Bir kişiye duyulan vediğer her şeyi dışlayan aşk, daima başka bir şeye duyulan aşktır.’ (360)‘Bir kadına aşık olduğumuzda aslında yaptığımız şey, bir ruh halimizi ona yansıtmaktır;dolayısıyla önemli olan kadının değeri değil, ruh halinin derinliğidir.’ (361)‘Hayatın verileri sanatçı için önemli değildir; dehasını ortaya dökmek için birer imkandırlarsadece.’ (376)‘Genç kızla memleketini birbirinden kimse ayıramazdı. Genç kız, memleketidir.’ (426)

***Proust, Marcel; Kayıp Zamanın İzinde: Sodom ve Gomora,Yapı Kredi yayınları, 1997

‘Giysilerin benzerliği ve ayrıca, dönemin genel anlayışının çehrede yansıması, bir insanda,sadece sözkonusu kişinin izzetinefsinde ve başkalarının hayalinde büyük bir yer tutan sınıfınaoranla, o kadar önemli bir yer kaplar ki, Louis-Philippe dönemindeki büyük bir soylunun, XV.Louis dönemindeki büyük bir soyludan çok Louis-Philippe dönemindeki bir burjuvayabenzediğini farketmek için, Louvre'un galerilerini dolaşmaya gerek yoktur.’ (89)‘Sevgi bittikten sonra bile, sevmiş olmak tamamen anlamsız değildir, çünkü daimabaşkalarının anlayamadığı nedenlerle sevilir. Bu hislerin hatırasının sadece benliğimizdeolduğunu hissederiz; onu görmek için, kendi içimize bakmamız gerekir. Bu idealistjargonla alay etmeyin lütfen, ama benim söylemek istediğim şu: Hayatı da, sanatı da çoksevdim. Eh, şimdi de başkalarıyla bir arada yaşayamayacak kadar yorgun düştüğümden,yaşamış olduğum bu son derece kendime ait, eski duygular, bütün kolleksiyonculardagörülen saplantı yüzünden, çok değerli geliyor bana. Kalbimi bir vitrin gibi kendi önümeaçıp başkalarının bilemeyeceği onca aşka tek tek bakıyorum. Artık diğerkolleksiyonlarımdan daha fazla bağlı olduğum bu kolleksiyon için de, kendi kendime birazMazarin'in kitapları için dediği gibi, esasen hiçbir kaygı da duymadan, bütün bunlardanayrılmanın çok can sıkıcı olacağını söylüyorum.’ (110)‘(...) Çünkü tam olarak telaffuz etmekten guru duyduğumuz Fransızca kelimelerin kendileride, Latinceyi ya da Saksoncayı yanlış telaffuz eden Galyalıların yaptığı birer "dil yanlışı"dıraslında; bizim lisanımız birkaç başka dilin bozuk telaffuzundan başka bir şey değildir çünkü.’(144)‘Sözü en çok dinlenen hekim, hastalıktır; iyiliğe, bilgiye söz veririz sadece; acıya ise boyuneğeriz.’ (151)‘Ölenlerin üzerimizdeki etkisi yaşayanlarınkinden de fazladır, çünkü hakiki gerçeklik sadecezihin tarafından ortaya çıkarılabildiği, manevi bir işlemin nesnesi olduğu için, ancak düşünceyoluyla yeniden yaratmak zorunda olduğumuz, gündelik hayatın bizden gizlediği şeylerigerçek anlamda bilrebiliriz... Son olarak da, ölülerimize üzülme ibadeti içinde, onlarınsevdiği şeyleri putlaştırırız.’ (178)‘Ama attığım her adımda, Casino'nun, ilk gece onu beklerken Duguay-Trouin anıtına kadaryürüdüğüm sokağın unutmuş olduğum bir yanı, karşı duramadığımız bir rüzgar gibi,

Page 106: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

ilerlememe mani oluyordu; görmemek için başımı önüme eğiyordum. Biraz kendimitoparladıktan sonra, otele, eskiden, gelişimizin ilk gecesinde içeride bulduğum büyükannemibundan böyle ne kadar beklesem de bulamayacağımı bildiğim otele dönüyordum.’ (180)‘Ama yola vardığım an, gözlerim kamaştı. Büyükannemle ağustos ayında, aynı yerde elmaağaçlarının sadece yapraklarını ve yerleşimlerini görmüşken, şimdi inanılmaz bir şatafatiçinde, göz alabildiğine çiçek açmışlardı, üzerlerinde balo kıyafetleri, ayakları çamuriçindeydi, güneşte parlayan, görülmedik güzellikteki pembe saten giysilerini kirletmemeyezerrece özen göstermiyorlardı; ta ufuktaki deniz, elma ağaçlarına, Japon baskılarını andıranbir fon oluşturuyordu; başımı kaldırıp çiçeklerin arasından baktığımda, gökyüzünün mavisinidaha parlak, neredeyse çiğ gösteren çiçekler, sanki bu cennetin derinliklerini açığa çıkarmakiçin aralanıyorlardı. Bu göğün altında, hafif ama soğuk bir esinti, kızaran demetleri hafifçetitretiyordu. Gökçe baştankaralar, uysallıkla, sanki canlı bir güzelliği bir egzotizm ve renkmeraklısı yapay olarak yaratmış gibi, gelip dallara konuyor, çiçeklerin arasındasıçrıyorlardı. Ama bu güzellik insanı, gözünü yaşartacak kadar duygulandırıyordu, çünkü herne kadar incelikli sanat etkisi yapsa da, insan doğal olduğunu, bu elma ağaçlarının,Fransa'nın bu büyük yolunun üzerinde, köylüler gibi kırın ortasında bulunduğunuhissediyordu. Sonra birdenbire güneş ışınlarının yerini yağmur ışınları aldı; ufku baştan başaçizip elma ağaçları sırasını gri ağları içine hapsettiler. Ama ağaçlar o çiçekli, pembegüzelliklerini, inen sağanakla buz gibi soğuyan rüzgarda, dimdik sergilemeye devamediyorlardı: bir ilkbahar günüydü.’ (189)‘(...) (Olayın, benim nazarımdaki, katiyen saydam olmayan ve arkasında hangi gerçeğinbulunduğunu göremediğim camın, benim bulunduğum tarafından bakıldığında görünüşündensöz ediyorm).’ (207)‘Bütün kadınların namuslu olmadığına dertlenmek, yani bunun farkına varmak için, aşıkolmak gerekir; namuslu kadınların da olmasını dilemek, yani buna inanmak için de keza,aşık olmak gerekir. Istırabın peşinde koşmak ve hemen ardından da ıstıraptan kurtulmayaçalışmak, insani bir davranıştır. Bizi ıstıraptan kurtarabilecek sözlerin doğruluğunu kabuletmeye eğilimliyizdir; etkili bir müsekkin uzun uzadıya tartışılmaz. Ayrıca sevdiğimiz kişine kadar çok yönlü olursa olsun, bize ait gibi mi, yoksa arzuları bizden başkasınayöneliyormuş gibi mi göründüğüne bağlı olarak, başlıca iki kişilik sunar bize. Birincikişilik, ikincinin gerçekliğine inanmamızı engelleyen özel bir güce, ikincinin yarattığııstırapları giderecek özel bir sırra sahiptir. Sevilen kişi sırasıyla hastalığın kendisi ve acıyıdonduran, ağırlaştıran ilacıdır.’ (242)‘Benim gözümde nesnelere değer kazandıran izlenimler, başkalarının yaşamadığı veyaönemsiz diye hiç düşünmeden bir kenara attığı duygular oldukları ve dolayısıyla, buizlenimleri ifade edebilsem bile ya anlaşılmayacakları ya da küçümsenecekleri için, onlarıkullanmam imkansızdı (...).’ (360)‘(...) Benim kaderimin, sadece hayaletleri, gerçeklikleri büyük ölçüde benim hayalimde yataninsanları izlemek olduğunu hatırlatıyorlardı bana; gerçekten de, öyle insanlar vardır ki -benim durumum da, çocukluğumdan beri böyle olmuştu- servet, başarı, yüksek mevkiler gibi,başkaları tarafından doğrulanabilir, sabit bir değeri olan şeylerin hiçbiri, onların gözündeönem taşımaz; onların ihtiyaç duyduğu şey, hayaletlerdir. Bir hayalete rastlamak uğruna,diğer her şeyi feda ederler, her yolu dener, her imkanı kullanırlar. Ama hayalet, kısa süredeyok olup gider; bunun üzerine, tekrar birinciye dönecek de olsalar, bir başka hayaletinpeşinde koşarlar.’ (424)‘Çünkü özünde, sınıflar arasında asla fark gözetmezdim. Bir şoförden beyefendi diye sözedildiğini duyduğumda yaşadığım ve ancak bir haftadır kont olduğundan, ben, "Kontes birazyorgun görünüyorlar" dediğimde kimden söz ettiğimi anlamak için dönüp arkasına bakanKont X..'inkine benzeyen şaşkınlık, sadece bu kullanıma alışkın olmayışımdankaynaklanıyordu; işçiler, burjuvalar ve büyük soylular arasında asla fark gözetmezdim veaynı rahatlıkla, hepsiyle arkadaşlık edebilirdim. Yine de ilk tercihim işçiler, ikincisi de büyük

Page 107: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

soylular olurdu, onları daha çok beğendiğimden değil de, büyük soylular, belki burjuvalargibi işçileri küçümsemediklerinden, belki de güzel kadınların, büyük mutluluklakarşılanacağını bildikleri tebessümleri seve seve dağıtmaları gibi, karşılarında kim olursaolsun, rahatlıkla kibar davranabildiklerinden, işçilere karşı, burjuvalara oranla dahaterbiyeli olabildikleri için.’ (438)‘(...) Çünkü sesin yukarıdan geldiğini anladığım andan itibaren -uçaklar o dönemde oldukçaenderdi- ilk kez bir uçak göreceğim düşüncesiyle, ağlamaya hazırdım. Tıpkı gazete okurken,dokunaklı bir kelimeyi önceden sezişimiz gibi, gözyaşlarına boğulmak için, uçağı görmeyibekliyordum.’ (441)‘(...) Tren tarifesinin, Doncieres yoluyla Balbec-Douville sayfasını, şimdi bir adres defterinebakarcasına mutlu bir sükunetle inceleyebilirdim. Yamaçlarına, görünür olsun olmasın,kalabalık bir arkadaş grubunun asılı olduğunu hissettiğim, ba fazlasıyla sosyal vadide,akşamın şiirsel çığlığı, artık gecekuşlarının veya kurbağaların sesleri değil, M. deCriqetot'nun "Ne haber?" ve Brichot'nun da "Haire!" haykırışlarıydı. Hava artık yüreğidaraltmıyor, sadece insan buğularıyla dolu olduğundan, kolaylıkla solunabiliyordu, hattaaşırı sakinleştiriciydi. Bundan, hiç değilse olayları sadece pratik açıdan görmek gibi biryarar sağlıyorum. Albertine'le evlenmek bana çılgınlık gibi geliyordu.’ (526)‘İnsanı çarpan bir elektrik akımı gibi aşklarım da beni çarptı; onları yaşadım, hissettim, fakatgörmeyi ya da düşünmeyi asla başaramadım. Hatta bu aşklarda (aşka genellikle eşlik eden,ama onu oluşturmaya tek başına yetmeyen fiziksel hazzı bir yana bırakıyorum), kadıngörüntüsünün ardında, meçhul tanrılara seslenircesine, kadına eşlik eden bu görünmezgüçlere seslendiğimizi düşünme eğilimindeyim. İyi niyetine muhtaç olduğumuz, somut bir hazalamadan temas kurmayı istediğimiz varlıklar, bu güçlerdir. Kadın, kendisiylebuluştuğumuzda, bizi bu tanrıçalarla ilişkiye sokar ve daha fazla bir şey yapmaz. (542)‘Onu, sıkıntımı hafifletmek için, Combray'de annemi öptüğüm gibi öperken, neredeyse (...)’ (542)

***Morgan, Marlo; Bir Çift Yürek,Dharma yayınları, 2000ABD'li uyanık bayan bu kötü yapıtıyla yeni gizemciliğin en kötü örneklerinden birini veriyor.Beni düşündüren şey insanların etkilenmek için neden herzamankinden daha azına razıoldukları... Aptallığın sonu yok.

***Rıfat, Mehmet; Honore de Balzac,Kaf yayınları, 1999

Rıfat'ın hazırladığı yapıt, Balzac için gerçek bir kılavuz... Balzac okumam boyuncabaşucumda olacağı kesin... Balzac'ın yaşamı ve yapıtlarını tanıtan birinci bölümü Balzac'ıaydınlatacak metinler içeren Balzac Üstüne adlı ikinci bölüm ve son olarak Balzac'inyapıtlarınden seçmelerin yer aldığı üçüncü bölüm izliyor. Yapıtın sonunda Balzac içinkapsamlı bir Türkçe kaynakça veriliyor.

***Doğan, Mehmet Can; A’dan Z’ye Asaf Halet Çelebi,Yapı Kredi yayınları, 2003

Page 108: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Şair Asaf Halet Çelebi hakkında belgeler ve bilgiler...

***Eroğlu, Mehmet; Kusma Kulübü,Agora Kitaplığı yayınları, 2004

Güncele takılmak bana yaramıyor. Eroğlu'nun ilk üç romanından sonra, onun defterinikapamıştım. Atilla İlhan'dan daha zekice (ustaca demiyorum) çarpıcı etkilerle okurunu elegeçirme yöntemini uyguluyor Eroğlu da.Onunla birlikte kusmaya ta başından hazırsam da okudukça (son romanı olan KusmaKulübü'nü) kusma isteğim yitti. Yolum onunkinden ayrıldı. Çünkü Eroğlu'nda inandırmasorunu var. Bir tür züppe edası (Kenan Hulusi Koray'da olduğu gibi).Hem piyasa yazarı değil, hem de öyle.Bir daha Eroğlu okur muyum bilmiyorum. Bu ona bence verilmiş bir şanstı (kendimceelbette.)İleri'nin son romanını okumaktan korkmam da bununla ilgili.Eroğlu'da züppelik sanki biraz saflıkla atbaşı gidiyor.En iyi savaş filmi en kanlı canlı savaş sahnelerinin ayrıntılandırıldığı filmler değil, MehmetEroğlu da bunu bilmez değil (yoksa bilmiyor mu?).

***Doğan, Mehmet H.; 2000 Şiir Yıllığı,Adam yayınları, 2000

İlgimi çeken ozanlar:* Fazıl Hüsnü Daglarca* Gülten Akın* Ergin Günçe* Ahmet Uysal* Eray Canberk* Hüseyin Atabaş* Hasan Şişli* Hidayet Karakuş* A. Hicri İzgören* Şükrü Erbaş* Ahmet Güntan* Yusuf Alper

***Doğan, Mehmet H.; 2001 Şiir Yıllığı,Adam yayınları, 2001

Yıllık döküm. Kaynak. Doğru dürüst okunmadı.

***Doğan, Mehmet H.; Yüzyılın Türk Şiiri 1900-2000, c.I-II-III,Yapı Kredi yayınları, 2001

Page 109: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Mehmet H. Doğan'ın bu 3 ciltlik dev güldestesi, bence derleyici yöntemi açısından yanlışdeğil. Ama yılın en büyük tartışmaları bu kitap çerçevesinde yapıldı.Dağlarca sayfaları boş. En büyük eksikliği...İkincisi birinci baskıda ve bir savlı şiir derlemesinde dizgi yanlışları beni kudurtmaya yetti veyapıtın değerini gözümden oldukça düşürdü. Şiirde hele buna katlanamam.

***Doğan, Mehmet H.; YKY 2002 Şiir Yıllığı,Yapı Kredi yayınları, 2003

Kitap-lık dergisi eki olarak verildi.Dikkatimi çeken ozanlar:Melih Cevdet Anday (öldü), Gülten Akın, Ahmet Oktay, Nuri Demirci, Abdülkadir Budak,Hüseyin Ferhad, Ergun Özelli, Muzaffer Kale, Yunus Koray, Adnan Özer, Yücelay Sal, OrhanAlkaya, Mustafa Köz, İhsan Deniz, Çiğdem Sezer, Enis Akın, Zafer Ekin Karabay, OnurCaymaz.

Doğan, Mehmet H.; YKY 2003 Şiir Yıllığı,Yapı Kredi yayınları, 2004

En beğendiklerim: Hicri İzgören, Salih Bolat, Haydar Ergülen,Tuğrul Keskin, Altay ÖktemBeğendiklerim: Ahmet Oktay, Egemen Berköz, Mehmet Taner, Ahmet Ada, Sina Akyol,Mehmet Mümtaz Tuzcu, Hilmi Şaşal, Hüseyin Ferhad, Ahmet Güntan, İhsan Deniz, SerdarKoçak, V.B. Bayrıl, Şeref Bilsel, Kadir Aydemir, Emrah Altınok.

***Tekin, Mehmet; Haz.Peyami Safa İle Söyleşiler,Çizgi Yayınları, 2003

Peyami Safa'yı şişiren şeyin ne olduğunu merak ettim açıkcası. Saldırgan biri. Doyumsuz,hırçın… Yazar kişi olarak (birkaç yapıtı dışında) ilgiye değmez.

***Saçlıoğlu, Mehmet Zaman; A’dan Z’ye Melih Cevdet Anday,Yapı Kredi Yayınları, 2003

Bu dizinin en iyi kitaplarından, Anday hakkında gerçekten aydınlatıcı bir giriş, çalışma.Anday'ı okumalı.

***

Esendal, Memduh Şevket; BE 6: Veysel Çavuş, Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi yayınları, 1984

Page 110: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Esendal öyküleri sürüyor. Benim seçtiklerim: Sayı mı, Yazı mı? Komiser(1949), Yeni Vali(1949), Dedikodu

***Esendal, Memduh Şevket; BE 7: Bir Kucak Çiçek, Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi yayınları, 1984

Türk öykücülüğünün önemli bir kurucusu olan Esendal öyküleri okuması sürüyor. Yaratıcıyazarlığı için zaman kıtlığı çeken bu adam, toplumsal sorumluluk duygusunun yüceliğinebağlı olarak, daha çok kurucu devrimcilerde görüldüğü üzere, yazarlığından ödün verdi. Amabir kaç öyküsü var ki, aşılamamıştır ve onu dünya yazarı yapmaya (Çehov'ların,Maupassant'ların yanına koymaya) yeter. Yazıklandığım şudur ki ardılı yazarlarımız bu kalıta,lütfedip bakmadılar bile. Orhan Kemal ayraca (istisna) olabilir mi? Esendal ise çok sevdiğiÇehov'un iki-üç öyküsünü bize uyarlamaktan, neredeyse Türkçe yeniden yazmaktançekinmemiş, gocunmamıştır. Bu kopyalama değil, yaratıcılık yolunda hiç bitmeyecekçıraklıktır. Seçtiklerim: Bir Haydut Kuş, Yol Arkadaşları, Bir Kucak Çiçek, Kedi, Hatice,Gece Kuşu.

Esendal, Memduh Şevket; BE 8: İhtiyar Çilingir, Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi yayınları, 1984

Birkaç alıntı:‘Niye ben bu kadınlarla yüzgöz oluyorum.’ (Ayaşlı ve Kiracıları, s.135)‘Kocasının işi için çadırda da yaşar. Birçok yiğit kızlarımız gibi.’ (Vassaf Bey, s.198)‘Ablam kocaya varacak, varamıyor. Anam bir asçı kadın! Babam karısını çok iyi anlamış,"Ben hanımın pişirdiğinden gayrısını yiyemiyorum!" susturmuş, karısını mutfağa sokmuş.Zavallı annem de inanmış, "Bizim bey, kimseciklerin pişirdiğini yiyemez; ille benimpişirdiğim olacak!" diye övünür durur.’ (Vassaf Bey, s.245)‘Bu hikayecilik bilsen ne kadar eyi bir şeydir. Hayattan intikam almak gibidir.’ (KızımaMektuplar, s.527)‘Ben insanlara yaşamak için ümit, kuvvet ve neşe veren yazılardan hoşlanırım.’ (MendilAltında, 14)‘Okumamış, okumak onu sıkmış. Yazmayı kendine daha elverişli bulmuş.’ (Mendil Altında,"Kızımız", s.126)‘Bakalım daha kaç ay sonra Ankara bizim kızın suratını silip yurdumuzun temiz yüzlükadınlarının arasına karıştıracak!’ (Mendil Altında, "Kızımız", s.138) ‘Yanındaki bölmede çok zayıf bir asker hekimi, yanında iki şişman hanım. Bu iki şişmanhanım, sanki doktoru yemiş, öyle şişmişler.’ (Mendil Altında, "Sinema", s.144)‘Erkek bu güzel kadına, yağlarına, pirinçlerine, pastırmalarına, sucuklarına bakan bakkalyüzü ile bakıyor.’ (Mendil Altinda, "Sinema", s.144)‘Fakat yalnızca o adamla izdivaç edemeyeceğimi ve birlikte yaşayamayacağımı hissediyorumki irfan ve medeniyeti melez olsun. İşte siz, bu kimselerden birisiniz.’ (Sahan Külbastı, "BirMektup", s.125)‘Bol bol Çehov'u okuyorum. Çok güç olmasa da birkaç küçük hikayelerini sana tercümeetsem. İnan ki bu ufak ufak seyler, çok büyük hikayelerden, piyeslerden daha çok tat verir.’(Kızıma Mektuplar, 1937, s.118)‘Yalnız donanmada ya da orduda değil bütün Valda gibi yurdun bütün büyük şehirlerindekadınlar kadar erkekler de her millete benzemek istiyor, yalnız kendilerine benzemekistemiyorlardı.’ ("Santa Kastella", 162)

Page 111: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

NOT: Esendal'ın Uğursuzluk, Kurt Masalı öyküleriyle Çehov'un Memurun Ölümü öyküsüarasındaki benzerliğe dikkat! (Uyarlama.). Seçtiklerim: Bomba, Arkadaşım, EyüpsultanYolcusu, Altınbalıkları, İhtiyar Çilingir, Hacı Dedemin Evi, Postacı Halit, Bu Sıska Karı,Bekir Usta, Bay Özarıer.

***Esendal, Memduh Şevket; BE 9: Hava Parası, Ed.Muzaffer Uyguner, Bilgi yayınları, 1984

Alıntılar:‘Bu erkekler iğrenç şeyler: bu kadın oynak bir kadın, keskince bir kadın kokusu almasınlar,hepsi başına toplanmaya bahane arıyorlar’ (Bizim Nesibe, "Gurbetten Dönerken", s.51)‘Ben ülkemizde yapılan şeylerin hemen hiçbirini beğenmiyorum. Bizim için az, bizim için hafifgörüyorum. İçim bunlarla kanmıyor (...) Hiç bir şeyi beğenmediğim şu sırada, birtakımadamları hiç beğenmiyorum. Bunlarla bir millet yapılamaz (...) Bize çalışkan, şen, ağır birgençlik gerektir (...) Ben gençler arasında, bu işe sıkı tutunmuş çalışanını görmüyorum (...)Çalışılarak yazılmış bir yazı çıkmıyor.’ (Kızıma Mektuplar, 1948, s.211)‘Boryat için söylemiyorum. Herkesin, bütün bir yurdun sevgilisi olanın, sevgilisi olmamalıdır.İstenir ki o herkesi sevsin!’ (Bizim Nesibe, "Boryat", s.193)Seçtiklerim: Çolak, Arife, Dışı Başka İçi Başka

***Esendal, Memduh Şevket; BE 10: Bizim Nesibe, Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi yayınları, 1985

Seçtiklerim: Bizim Nesibe, Eski Kına Gecesi, Tuzcuoğlu’nun Otçuluğu, Nebiye’ninKasabasında Hayat, Bir Çocuğun Hikayesi, Büyük Ana, Kaptan Boryat.Kaptan Boryat öyküsünden Cemil Kavukçu'nun Gemide'sine bir çizgi çekmek isterim.

***Esendal, Memduh Şevket; BE 11: Kelepir, Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi yayınları, 1986

Seçtiklerim:Behiye, Kelepir, Hanife, Cami Duvarı Kenarında, Berrin’in Evliliği, Çocukluk.

***Esendal, Memduh Şevket; BE 12: Gödeli Mehmet, Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi yayınları, 1988

Seçtiklerim:Gödeli Mehmet, Çamlıca’daki Konak, Büyük Hızır Bey Konağı, Yurda Dönüş.

Page 112: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Esendal, Memduh Şevket; BE 14: Güllüce Bağları Yolunda, Ed.MuzafferUyguner,Bilgi yayınları, 1992

Seçtiklerim:Adnan’la Karısı, Güllüce Bağları Yolunda, Hayata Başlarken, KarşılamaTöreni, Yol ve Işık Birliği.

***Esendal, Memduh Şevket; BE 15: Gönül Kaçanı Kovalar, Ed.MuzafferUyguner,Bilgi yayınları, 1993

Seçtiklerim:Arkadaş Konuşuyor, Aynadaki Yaşlı Adam, Bayan Nermin, Gönül Kaçanı Kovalar, İsmetHanım, Sıdıka, Tiazizade Sadullah Efendi Konağı.

***Esendal, Memduh Şevket; BE 17: Kızıma Mektuplar, Ed.MuzafferUyguner,Bilgi yayınları, 2001

Yalnızca Esendal’ın kızına yazdığı (Kabil, Ankara'dan ve 1925-1950 arası) mektuplarıderleyen Uyguner, önemli bir çalışma daha yapmış. Sanırım iki oğluna yazdığı mektupları daderleyecek.Esendal'ın mektupları, hem kendi kişiliği, hem ülke ve dünya sorunları hakkında, hem dekendi yazın anlayışı hakkındaki düşünceleri için ilk elden kaynak...Esendal asla bir faşist değil.Esendal sokağa yakın.Bir ulusal devrimci.Halk adamı.Kör değil ama yumuşak, ince bir insan.Bir insansever.Düş kurabilen birisi.Yokülkesi (Ütopya) var.Ahmet Mithat Efendi ve Hüseyin Rahmi Gürpınar, belki Reşat Nuri Güntekin'e ulamak gerekonu. Çünkü çoğu kez (her zaman olmasa da) yazdığını bir araç gibi gördü.

***Esendal, Memduh Şevket; BE 13: Miras, Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi yayınları, 1988

Esendal'ın, sanırım Ankara'dayken, 1924'lerde yayımlanırken yarım kalmış ilk romanı... İlkkez basılıyor.

Page 113: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Özyaşamöyküsel izler taşıdığı kanısındayım. Bence Ömer Seyfettin'den çekilecek öyküçizgimizde Sebahattin Ali, Sait Faik'e bağlanacak bir yazarımız (aynı zamandaCumhuriyetimizin ilk büyükelçisi ve ilk memuru, en alçakgönüllü yazarı,vb.) Esendal, amaMiras için yapısal sorunları olan bir deneme çalışmasının ötesine geçemiyor, diyeceğim.Ayaşlı ve Kiracıları daha ileride...Miras'dan başlayarak bazı öyküleri ve Ayaşlı ve Kiracıları'nda ortak süren bir erkek ırası(karakter) var, bu ıra erkeklerden çok kadınlarla konuşmayı seven, onlara güven veren, kadınsıolmayan, ama onlarla rahat olup onları kendi yanında rahat ettiren, sahte bir kadın kimliği ilekadınlar arasına yerleşen bir ıra ve bence aynı zamanda Esendal’ın kendisi.Miras, bazı bakımlardan Kiralık Konak'ı (Yakup Kadri Karaosmanoğlu) anımsatıyor. Çöküşizleği (büyük ailenin dağılması ve miras kavgaları içinde yozlaşan yeni kuşaklar...) belirgin...Ama Esendal bütünü görmeden yazmaya koyulmuş ve malzeme (nesne) yazara (özne)başkaldırmış...

***Esendal, Memduh Şevket; BE 3: Otlakçı, Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi yayınları, 1983

Üçüncü baskı. İlk baskı 1946'da.Yazarın sağlığında öyküleri 2 kitapta derlenmiş (ama tümü değil), biri bu.Esendal'da Anadolu sorunu yok. Anadolu’yu biliyor, insanını da...1925'lerden sonra yazdığı öyküler birinci sınıf...Anton Çehov'u yer yer çağrıştırıyor. İç burkucu ya da gülünç son'lar, ince ve duyarlı ayrıntılarbu öyküleri değerli yapıyor. Örneğin, kitaba adını veren öykü: Otlakçı.Türkçe yetkin, tertemiz... Miras'ın yanlışları burada yok.Karaosmanoğlu, Güntekin gibi Esendal da Cumhuriyeti eleştirel gözle desteklemiş, buanlamda son derece dürüst davranmıştır. Düzen yalakaları, rüşvet, vurgunculuk, Anadolukurnazlığı, kadınlık durumu, aile içi şiddet, vb. yalın ve etkili kurgularla aktarılıyor.Gülmece anlayışı Aziz Nesin'e giden yolu gösteriyor. Refik Halit gibi...Gençlik, Otlakçı, Mülahazat Hanesi, İki Kadın, Bildim, Seni Kahve Paklar, Ev Ona Yakıştı,Eşek, Düğün Dönüşü, İşin Bitti, benim özellikle seçtiklerim...Esendal'i okumamış olmamın çok ayıp olduğunu şimdi anlıyorum.Bir Esendal öykü seçmesi yapsam bu kitaptan koyacağım öyküler:Gençlik, Otlakçı, İki Kadın, Ev Ona Yakıştı.

***Esendal, Memduh Şevket; BE 1: Ayaşlı ve Kiracıları, Ed.MuzafferUyguner,Bilgi yayınları, 1983

1934 yılında yayımlanan roman (yazarın tek yayınlanan romanı) 1946'da CHP Roman Ödülükazanıyor. 1945'de CHP sekreterliğinden ayrılmış, 1946'da yeniden saylav (milletvekili)seçilmiş...Kendini gizleyen, değişik, kapalı imzalar kullanan Esendal gerçekten yakın tarihimizin(20.yüzyılın) ve insanımızın boydan boya tanıklığını yapmış, büyük bir yazar...Onun tek eksikliği bazı öyküleriyle Çehov düzeyine ulaşsa da, Çehov'dan sonra yazmakbence...

Page 114: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Dille yaşamı en küçük ortak paydada buluşturan (minimalist) yazarımızın yaşamı yapıtı denliilgi çekici bence. Ne kadar güzel bir şey olur yapıtlarıyla da bütünleştirerek, yazarlarımızı(Halit Ziya, Mehmet Rauf, Yakup Kadri, Halide Edip, Reşat Nuri, Memduh Şevket, vd.)tarihsel bağlamları ve uzamları içerisinde dizi filim yapmak...Ayaşlı ve Kiracıları'nın sevgiyle ele alınsa da eleştirel bir çizgisi var dönemiyle ilgili olarak.Esendal'ın duygulanımları bir yana koyan hekim tavrı, yaşam denli kolay benimsenmesinisağlıyor yapıtlarının... Oysa bu kolay algılanırlığın gerisinde yoğun bir çaba olduğuanlaşılıyor, bu denli güzel konuşma (diyalog) başarılamazdı yoksa.Esendal zengin, bereketli bir toprağın (malzemenin) üzerine basıyor. Cumhuriyet'in idealleriyle bütünleşmesi tıpkı Güntekin gibi: eleştiri hakkını koruyarak ve onukıskançlıkla koruyarak...Yeni başkent henüz oturuşmamış... İstanbul'dan kopanlarla oluşan Cumhuriyetin prototipleribir apartmanın odalarında buluşuyor ve kurucu tiplere ilişkin ilk ipuçlarını veriyorlar.Yakup Kadri Panorama'da ulusal ölçekte ve sanırım daha başarılı bir biçimde bunu yaptı,ama yanılmıyorsam daha sonra... Acaba Esendal'ın buluşundan (değişik katmanlardan tiplerletopluma ayna olmak) esinlenmiş midir?Türk romanı içinde önemli bir yeri var bence bu romanın.

***Esendal, Memduh Şevket; BE 2: Vassaf Bey, Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi yayınları, 1983

Esendal'ın yarım kalmış bir başka romanı da bu. Üzerinde yeterince çalışıp geliştiremediğiiçin yayımlamadığı, ilk kez 1983’de yayımlanan roman Türk yazınının Esendal'a özgü ensağlam konuşmalarıyla (diyalog), kadının Türk toplumundaki yeri ve arayışlarına son derece,hatta feminist denebilecek (bu nedenle öncülerden) yaklaşımı ve duruş alışıyla, ilgiyi bu taslakdurumuyla bile hak ediyor.Esendal'ın temel özelliklerinden biri de iyice belirginleşiyor. O kadın dünyasının insanı...Selim İleri gibi. Kadınların içinde büyümüş, onları içerden tanımış, onlarla konuşmuş,dedikodu yapmış, dinlemiş, kadınları bir kadın gibi içselleştirmiş... Bu yüzden yapıtlarındakadın fışkırıyor tüm özellikleriyle...

***Esendal, Memduh Şevket; BE 4: Mendil Altında, Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi yayınları, 1983

Esendal'ın sağlığında yayınlanan 2 cilt öykü derlemesinden sanırım ilki...Türk yazınının en güzel öykü örneklerini veren ve öykü zincirimizin en kalın baklalarındanbirini oluşturan büyük yazarımızın bu derlemesinden kendi seçtiklerimin adlarını aşağıyaalmaktan başka bir şey yapmayacağım. Şunu söyleyebilirim. Çehov etkisi çok açık... 1937'deKabul'den (Afganistan) kızına yutarcasına Çehov okuduğunu yazmıştı.Kurmacalarında sahne etkisi belirgin... Görüntü olarak algılanabiliyor bazı anlatıları...1920'lerden sonra, özellikle 40'lı yıllarda yazdığı öyküleri dil ve yapı yönünden farklılaşıpzenginleşiyor. Dil (Türkçe) Esendal aracılığıyla kendi zenginliğiyle buluşuyor bence...Avni Hurufi Efendi(1925), İki Ziyaret(1928), Ana baba, Haşmet Gülkokan(1942), GevenliHacı(1916) Mendil Altında, Kızımız, Sinema(1926), Saide, Hayat Ne Tatlı(1924).

***

Page 115: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Esendal, Memduh Şevket; BE 5: Sahan Külbastı, Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi yayınları, 1983

Uyguner Esendal'ı Türkiye'ye kazandırmış bence. Yalnız, Bilgi'deki 1980 baskıları (ilkbaskılar) oldukça kötü... Bu derlemeden seçtiklerim:Bir Mübahase, Uğursuzluk(1924), Bir Akşamüstü(1947), Sahan Külbastısı(1947), Bu yollarUzar(1947), Karısının Kocası(1948), Mevla Kavuştursun, Büyük Baba(1919), SabuncuOsman Ağa(1923), Şefikanın Hanımları(1947).

***Mengi, Ayşegül/Keleş, Ruşen; İmar Hukukuna Giriş,İmge yayınları, 2003

Yapıt ülkemizdeki imar hukukuna en yetkin, kapsayıcı ve kavrayıcı bakışlardan biri.Çok önemli (buldum).

***Davies, Merrylwyn; Darwin ve Fundamentalizm,Everest yayınları, 2001

Yine hiristiyan bakış açısına sahip yazar, Darwin eleştirilerini serinkanlı ve akılcı olmayaçağırırken Darwinciliği de en azından aşırılık ve anlayışsızlıkla suçluyor. Dinsel ve bilimselyobazlık diyerek eşdeğerleştirme uyanıklığı yapan yazar, temel yaklaşımını, ‘bilim deeleştirilebilir’, tezine dayandırıyor.

***Aydoğan, Metin; Yeni dünya Düzeni: Kemalizm ve Türkiye 2,Kum Saati yayınları, 2002

AydoĞan'In yapItInIn ikinci cilti daha önemli. Burada günümüzü belirleyen küresel yapılar,etkinlikleri, etkileme yol-yöntemleri ile Türkiye'nin bu yeni dünya düzeni içindeki yeri belge,kaynak desteğiyle ayrıntılı olarak irdeleniyor. Özellikle son iki bölümü, AB süreci ileözelleştirme, başvuru kaynağı olarak kullanılabilir.

***Aydoğan, Metin; Yeni dünya Düzeni: Kemalizm ve Türkiye 1,Kum Saati yayınları, 2002

Güzel bir anlatımı olan Aydoğan'ın yapıtının bir özgünlüğü olmadığını belirtmeliyim. Öğreticibir derleme, hepsi bu.

***Kaçan, Metin; Adalara Vapur,Can Yayınları, 2003

Page 116: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Uyanıkken kullanılmış bu esriklik, uçuş dilinden okudukça soğudum.Ben'e kitlenen tüm anlatılar gibi (çok da umurumdaydı, havası) diğerleri arasında, oradabulunmaktan başka bir neden içermiyor.Başkalarının zamanı ve parasına saldırının edepsizce olan bu türü, bir tür teşhircilik.Benimle eşit olduğunu söylemeyen, tartışmayı reddeden bir metine saygı duyamam.

***Hardt,M./Negri, A; İmparatorluk,Ayrıntı Yayınları, 2001

Bu yapıt beni düşkırıklığına uğrattı ve ülkemizde tanıtımın kimi güçlü ellerde nasıl birsaptırma işlevi taşıdığı konusunda uyardı.Ayrıntı Yayınları (solculuğu) konusunda iyimser olmanın bir anlamı yok. Onlar ne yaptıklarınıbiliyorlar.Küreselleşmeyi kaçınılmaz imparatorluk odağında yeniden temellendirmeye ve tanımlamayaçalışan yazarlar bence Marksizme yakın değil, uzaklar. Yakın oldukları şey bir tür bireyselanarşizm, başkaldırı... Geçmişin emperyalistler arası çatışma olgusunun yerine, tarihin bittiği günümüzde üstbelirleyen, bir örneklendiren tek odaklı imparatorluk'u (ABD) egemenlik yapısı olaraktanımlayan yazarlar, kurtuluşu geleneksel söylemin dışında yeni bir anlayışa dayandırmakistiyorlar.Alıntıları yazmayacağım. Porto Allegre'de de haklı olarak dışlanan yazar (lar) ve yapıtları çokda önemli değil. Çünkü seçenek aramadan önce eski paradigmanın tükendiğinin,geçersizleştiğinin kesin ve yaşadığımız dünyayla örtüşen kanıtlarını görmek gerek. Kanıtlarhala eskiye gönderme yapıyor bence. Marksist açıklama geçerli (dir). Ben öyle görüyorum.

***Cunningham, Michael, Saatler,Can Yayınları, 2000

Cunningham 1952 doğumlu ve Amerikalı. 1998'de yayımladığı Saatler (The Hours) 1999 yılıPulitzer ve Pen Faulkner Ödülünü kazandı.Sıcağı sıcağına Türkçeye başarıyla çevrilen (İlknur Özdemir) romanın ilginç bir kurgusu var.Üç zamanlı bu kurguda kişiler arasındaki ilişki sürprizli ve oldukça etkileyici. Bir yandanWoolf'un (Virginia) özkıyımı verilirken, bir yandan New York'da Clarissa yakıştırma adlı birkadının biraz Mrs. Dalloway'den esinli güncel öyküsü izleniyor, ama bir başka çizgideWoolf'un özkıyımından sonra onun Mrs. Dalloway adlı romanını okuyan ve okudukçaözkıyım izleği çevresinde tedirginleşip yabancılaşan Kaliforniya'lı bir başka kadının (LauraBrown) öyküsü de var.Ama tümünden önemlisi tüm bu kurgunun arkasında insanların duyguları var, Woolf'uözellikle çağrıştırmayı amaçlamış duygular. Bence şu: 'Artık bu dünyayı kaldıramıyorum!'.

***Löwy, Michael; Dünyayı Değiştirmek Üzerine,Ayrıntı Yayınları, 1999

Page 117: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Löwy'nin önemli Marksist dergilerde yayınlanmış yazılarından bu derleme Marksizmin dinleilişkisini Latin Amerika örneğinde yeniden sorgulamakta, ulusal sorun konusunda marksizmintarihsel bakışını irdelemektedir. Ayrıca Weber, Lenin, Luxemburg, Gramsci, Lukacs,Marcuse, Benjamin üzerinde tek tek durarak Marksizm içi arayışını sürdürmektedir. Marx'ıarkasına alan Löwy'nin Engels'i eleştirisi ilginç.

***Lequenne, Michel; Marksizm ve Estetik,Yazın Yayınları, 2000

Troçkist yaklaşımlı Lequenne'in yazıları çok şey anlatmadı bana. Belki gereken dikkativeremedim.

***Bakhtin, Mikhail; Karnavaldan Romana, Ed. Sibel Irzık,Ayrıntı Yayınları, 2001

Bakhtin'le olağanüstü bir tanışma... Edebiyat Teorisinden Dil Felsefesine Seçme Yazılaraltbaşlığı taşıyan derlemede; Romanda Söylem, Gülmenin Tarihinde Rabelais, Epik veRoman, Dostoyevski'nin Yapıtlarında Tür ve Olay Örgüsü Oluşumunun Karakteristikleri,Romanda Zaman ve Kronotrop Biçimlerine Ilişkin Sonuç Niteliğinde Kanılar, Dilbilim,Filoloji ve Beşeri Bilimlerde Metin Sorunu: Bir Felsefi Analiz Deneyi yazıları yer alıyor.Ne yazık ki alıntı yapamıyorum. Romanın kökündeki karnaval'ı Dostoyevski'ye bağlayan,türsel gelişimin çokboyutlu irdelemesini yapan önemli bir çalışma.Bakhtin yeniden ve tüm yazılarıyla okunmalı.

***Kırıkkanat, Mine G.; Bir Gün, Gece,Om Yayınları, 2003

Kurmaca roman, gelecekte bir İstanbul depreminin devinime geçireceği uluslararası politikdengeleri ve yeniden bir kurtuluş savaşının önkoşullarını akıcı bir kurgu içinde, çoksatışmantığına yakın durarak verip uyarma (!) görevini yerine getiriyor.

***Kuntay, Mithat Cemal; Üç İstanbul, Ed. Raşit Çavaş,Oğlak Yayınları, 1998

Kuntay'ın tek romanı. Bu romanın Türk roman geleneği içinde getirdiği açılımı küçümseyenyazın eleştirimiz, sağıyla soluyla sınıfta kaldı yine. Beyoğlu Noterlik deneyimini tanıklıkolarak üç önemli tarihsel döneme yayabilen Kuntay, yaşasaydı iyi bir sinemacı olurdu sanırım.Görüntüsel yetkinliğinden ötürü değil, sahne tasarımı ve kurgusundan ötürü. Yazınsal düzeyiTürk yazını sınırlarını aşmıyor kuşkusuz, ama sahnelerin çerçevelenmesinde geniş ufku,panoramik izlenim doğurarak Yakup Kadri'nin denediği yaklaşımı olumlu bir örnekle ortayakoyuyor.

Page 118: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Bence Türk yazınının bütün en iyileri gibi önemini yazınsal gücünden değil, bir şeyde ilkoluşundan, tanıklığından, eleştirisinin gücünden, özgüllüğünden ya da ne bileyimkılavuzluğundan, bilgilendirme yeteneğinden, vb. alıyor Üç İstanbul'da.İlk basımı: 1938.Ona gelinceye değin belki de ilk örneğini verdiği, toplumsal yaşamda yalan'ın yerine ilişkinirdelemesi benim için özel bir anlam taşıyor. Türk insanının kaypak, ikili, sahte, güce tapınanyanına düşürülen güçlü bir ışık bu roman ve anlıyoruz ki belki de yeryüzünde eşsiz Türk ırası,bu özelliğiyle; yani, aldatmaya ve aldanmaya bunca teşneliğiyle.Ha, yalan'ın sergilenmesinin Türk yazınında son olağanüstü örneği ise, Tahsin Yücel'inYalan'ı. Ben Tahsin Yücel'i Kuntay'a bağlamakta hiç duralamayacağım.Kuntay'ın ekonomik dilinde şimşek aydınlatmasına yakın buluş tümceler var ki çok büyükyazarlarımız bile dilde bu yüksekliğe tırmanamamıştır.Adnan Türk yazınında bir tip'e çok yakın duruyor, ama Belkıs'ı, Süheyla'yı unutmayalım.

***Özünal, Mucize; Alayın Kızları,Can Yayınları, 2000

Özünal'ın nehir roman öyküsünü (geniş zamanlı ve çok kişili) 100 sayfaya sığdırması içinhızlı ve özel bir teknik kullanması gerekiyordu ama çoğu okur için hız biraz fazla...Soluklanamazsak düşünemeyiz. Son yılların moda romanlarının bir özet toplamı gibi...vekötü.

***Gülsoy, Murat; Bu Filmin Kötü Adamı Benim,Can Yayınları, 2004

Gülsoy'un son romanı sanırım. Yeni yazarlarımızdan.Baba-oğul izleği çevresinde bir yaşam sorgusu, kadın-erkek ve aldatma üzerine bir roman.Küçük burjuva içten pazarlılığı yeniliyor, yitiriyor sonunda. Bu anlamda yer yer okuru aynayabakarken kendini görmeye zorlaması hoş aslında. Dürüstlük zorlaması var romanın.Gülsoy'un anlatı çabası bu nedenle yerinde, doğru görünüyor. Kuşkusuz kurgu oyunları öneçıkarılıyor. Yapıyla içerik karşıtlaşıyor yer yer. Yazar bunu böyle istediğine göre...Gülsoy, izlenebilir.

***Mungan, Murathan; Çador,Metis Yayınları, 2004

Mesel diliyle Akhbar'ın yurduna (ana kucağına) dönemeyişinin bilge öyküsü (doğulu söylemibiçem olarak seçiyor yazar) karanlığın derinliklerine, burkanın içindeki o hiçliğe bir yürüyüşolur, deri değiştirilir, (çölde yılan gibi ya da travesti) burka giyilir, yok olunur (aynı zamandavar olunur mu?)Mungan'ın şu dediği ve deyişi güzeldi: kadının olmadığı, silindiği yerde erkek de, varlık dasiliniyordu (çölün tozu).

***

Page 119: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Yalçın, Murat; İma Kılavuzu,Yapı Kredi yayınları, 2003

Biraz önyargıyla başlamadım desem yalan olur İma Kılavuzu'na. Ama sonra sardı, yer yerbeğendiğimi de söyleyebilirim. Keskin bir zekaya işaret (her şey işaret zaten) eden ayrıntılar,önerilen evreni kurma işini okuyanın düşgücüne fena halde bırakıyor.İyi mi, kötü mü, nereye değin?..Yeni çalışmalarını da izlemeli.

***Kutlu, Mustafa; Tufandan Önce,Dergah Yayınları, 2003

Mustafa Kutlu sağdan bir yazar. Önemli bir yazar olduğu biliniyor. Son yapıtlarından biri, buuzun öykü.Günümüzde taşra kasabasına dünyanın yansıması, bir temel atma töreni çerçevesinde, ince ve eleştirel bir mizahla aktarılıyor. Büyük kentin dışına çıkması çok iyi kuşkusuz Kutlu'nun.Yazar anlatıcının yer yer Yunan korosu gibi davranması da Haldun Tanervari bir çeşnivermemiş değil anlatıya. Ama o kadar.Büyük bir anlatıyla karşı karşıya değiliz kuşkusuz.

***

Kutlu, Mustafa; Rüzgarlı Pazar,Dergah Yayınları, 2004

Kutlu'yu izlemeliyim. Yazdığı, başyapıtlar olmasa da bizim yaşantımızın daha gerçek vedoğru bir tanıklığını, eleştirerek ve mizahla yapıyor. Köpüğün içerisinde yaşam saydığımızşeyin dışında akan bir ırmak var, tanıklığa çağıran, çözümlerini çözümsüzlükleri içerisindenüreten, yitirmiş ama kazanmış, hatta kazanacak olan. Bana kalırsa Kutlu'nun yaptığı bir türdevrimci romantizm.Önemli.

***Onaran, Mustafa Şerif; A’dan Z’ye Cahit Külebi,Yapı Kredi Yayınları, 2004

Külebi hakkında fotoğraf destekli küçük bir çalışma.

***Sönmez, Mustafa; Gelir Uçurumu,Om Yayınları, 2001

Yenal'ın yapıtını tümleyen bir başka önemli çalışma. Sayılarla Türkiye'nin yakın geçmişiningerçeğe yakın bir fotoğrafı veriliyor. Büyük emek ürünü ve uyarıcı.... Yaşadığımız krizlerindoğası ortaya çıkıyor bu araştırmalarla.

Page 120: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Uyguner, Muzaffer; Halide Edip Adıvar,Altın Kitaplar Yayınları, 1992

Muzaffer Uyguner'in Halide Edip Adıvar üzerine bu inceleme ve derlemesi, geleneksel yazıntarihçiliği ve dizgeli tanıtma başlığı altında değerlendirilebilir.Emeğe saygılı bir tutumdan eleştirellik beklemek yanlış olur. Üstelik öğretmen ve öğrencikitlesini öncelikle hedefleyen böyle bir çalışmada... Yine de Uyguner yansız, nesnel birtutumla Halide Edip Adıvar'a geçmişte yöneltilmiş belli başlı eleştirileri de yapıtına koymuş.İlginçtir, Adıvar konusunda herkesin ortaklaşa uzlaştığı eleştiri; dili... Ama kimilerinin, bubozuk dilin de bir biçem özelliği oluşturduğunu söylemesi (Karaosmanoğlu,vd.), nezaketinsınırlarını aşıyor bana kalsa. Uyguner; ‘Adıvar'ın dili çok eleştirilmiştir, oysa doğal birroman dilini de Halide Edip Adıvar yaratmıştır' (s.132), diyor.Bence Tahir Alangu, Fethi Naci onu yazın tarihimizde tam yerine oturtuyor. Buna karşılıkAhmet Kabaklı gibilerinin övgüleri de yeterince anlamlı. Eğer Halide Edip, yazınla yaşamıbirbirine bu denli karıştırmasa ve her yazdığı şey, Halide Hanım adına bir bildiriyedönüştürülmeseydi, yapıtları neye, ne denli dayanırdı, tartışılır.

***Uyguner, Muzaffer; Yakup Kadri Karaosmanoğlu,Altın Kitaplar Yayınları, 1993

Uyguner'in yardımcı yapıtı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu hakkında; derli toplu, özet vetartışmalar üstü bilgileri veriyor.

***Uyguner, Muzaffer; Reşat Nuri Güntekin,Altın Kitaplar Yayınları, 1993

Uyguner'in Reşat Nuri Güntekin'i tanıtan el kitabı.Derlitoplu bir tanıtım olmanın ötesine kuşkusuz geçmiyor. Sıradan ve sınırlı bir okurluk içinyeterli, çok bile...Yargı yok, olamazdı da.

***Uyguner, Muzaffer; Memduh Şevket Esendal,Altın Kitaplar Yayınları, 1991

Sanıyorum, Esendal üzerine en derli toplu kaynak. Yine de Esendal bana hep 'geçiştirilmiş' gibi geliyor. Bunu Uyguner'i dışarıda tutaraksöylüyorum.Aslında Türk yazını Uyguner sayesinde Esendal'ı görebildi, kazandı, diyemiyorum.Uyguner’in bu dev çabasına rağmen. (Yanılmıyorsam toplu basımını gerçekleştirdi.)

***

Page 121: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Uyguner, Muzaffer; Sabahattin Ali,Altın Kitaplar Yayınları, 1992

Sabahattin Ali hakkında derli toplu bir kaynak. Yorumsuz.

***Uyguner, Muzaffer; Sait Faik Abasıyanık,Altın Kitaplar Yayınları, 1983

Sait Faik için çok iyi bir değerlendirme yapıtı. Özet de olsa, özellikle öykü seçmeleriyle bencebu tür bir çalışmanın ötesine geçmiş Uyguner. Öğrenci işinden öteye...

***Örik, Nahid Sırrı; BH 2: Kırmızı ve Siyah, Ed. M.Kayahan Özgül/VahideBilgi,Oğlak Yayınları, 1996

Duygu yoğun, canlı, çarpıcı öyküler ve Fransız yazınının açık etkileri.

***

Örik, Nahid Sırrı; Sultan Hamid Düşerken,Oğlak Yayınları, 1999

İşte bir tansık (mucize) daha. Sanırım 1927'de yayımlandı ilk.Türk romanının bence 10 doruğundan biri, belki de doruğu.Örik romanı üzerinde düşünmüş, yapı, tip, kurgu sorunlarını berraklaştırmış, sonra yetkin veekonomik bir dille tarihi yontmuş.Batı klasikleri düzeyinde ve aynı yaratma mantığına (poetikasına) dayalı. Bir mücevher.İçinde fazla olan bir şey yok, çünkü her şey fazla(ya göndermeli). Eksik hiçbir şey yok, çünküdiyebilirim ki herşey eksik.Öte yandan Ziya Öztan sinema uyarlamasında çılgın sevişme sahneleri varmış... Bu, romanda,(onun kendine özgü) yaklaşımından geriye bir şey bırakır mı? Romanın kendi buna karşıduruş değil mi?

***Örik, Nahid Sırrı; Kıskanmak,Oğlak Yayınları, 1994

Hiçbir yapıtında Abdül Hamit Düşerken adlı romanındaki düzeyi yakalıyamıyor bu ilginçyazar. Erkeklere tutkulu ve kadınlara acımasız Örik, zikzaklı duygu dünyasında yer yer canlıkanlı sahneler yakalayabilecek derinlikler barındırıyor.Anadolu'ya açılmış (Zonguldak), değişik toplum kesimlerini romana taşımış (madenmühendisleri) biri Örik. Bence onun ökeliği kurgu yeteneğinde. Ama güçlü duyguları kurgu ve tiplemelerinigölgeliyor.

Page 122: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Örik, Nahid Sırrı; BH 1: San’atkarlar, Ed. M.Kayahan Özgül/Vahide Bilgi,Oğlak Yayınları, 1996

Bu kitabında özyaşamöyküsel öyküler baskın. Çok önemli olduklarını sanmıyorum.

***Örik, Nahid Sırrı; BH 3: Eve Düşen Yıldırım, Ed. M.KayahanÖzgül/Vahide Bilgi,Oğlak Yayınları, 1998

Özellikle Eve Düşen Yıldırım uzun öyküsü etkileyici. Dağılan bir aile. Kadın olumsuz varlıkÖrik'e göre.

***İpşiroğlu, Nazan; Alımlama: Resim,Papirüs Yayınları, 2000

Bu nefis ve oldukça yalın yapıt, postmodernist yaklaşımlar içerse de verdiği örnekçözümlemelerle, alımlama estetiği üzerine çok gerekli bir girişi simgeliyor.***Cook, Nicholas; Müziğin ABC’si,Kabalcı Yayınları, 1999

Cook, bu ilginç ve tartışmalı yapıtında, olanca soğukkanlılığıyla müziğin geleneksel okunmabiçimlerini eleştirel yaklaşımlarla değerlendiriyor.Müziksel Değerler adlı bölümde; müzikle ilgili yerleşik ve kalıp yargıların doğallaşıpsaydamlaşarak evrensel bir dil olarak göründüğünü, oysa müziğin yapılmış bir kültür ürünüolduğu söyleniyor.2. Bölümde zaten (Beethoven'e Dönüş) tam da bu yerleşikleşmiş ve iktidar pekiştiricilerinedönüşmüş yargıları örnekliyor, Beethoven biçimlemesinden yola çıkarak (bu biçimlemeyibesteci-yorumcu-dinleyici üçgeni ya da bağlamında düşünmeyi de atlamadan). Ve arkasındansökün eden koca bir yazınsal-söylemsel mitoloji... Kapak resimleri, reklam, vb... Sonuç tümbu ilişkilerin özüne yerleşen 'yetkeci bir erk yapısı'. Bir başka sonuç: doğru müzik dinlemeaçısında giderek oluşan daralma...Ve 'Müzik Müzesi'.Beethoven'le gelen sözsüz müzik geleneğinin doğal uzantısı haliyle, 'sözün müziği açıklaması'oldu.Bir Kriz Durumu? (3.Bölüm) mu sözkonusu. Günümüzde, Cook'a göre bir ayrımcılık,müzikal bir ırkçılık var. Kriz, müziğin kendisinde değil, onun hakkındaki düşünüşbiçimindedir.Hayali Bir Nesne adlı 4. bölümde; notasyonun müzik kültürünün belirlenmesi vetanımlanmasında temel rolünü vargular Cook. Eğitimde böylece kuram öne geçer. Portenotalaması müziği çarpıtır. Müzikle notalama arasında çatışma vardır. Son tümce: 'Müzikyapılan bir şeydir.' Cook'a göre önemli olan müziğin imgesel nesneleriyle onların simgelediğizamana bağlı deneyimleri karıştırmamaktır.

Page 123: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

5. bölümde (Bir Temsil Sorunu) yazar, sanatın tarihinin aslında dünyaya bakış açılarındakideğişimin tarihi olduğunu, başlangıç noktası olarak, hangi yolla olursa olsun müziğinkullanımı ve içselleştirilme biçimini almak gerektiğini söylüyor.6.bölüm Müzik ve Akademi. Akademik bakışın eleştirisi...Müzik ve Cinsiyet adlı 7.bölüm, müzik bilgisinin süzme işlevi gördüğünü (olumsuz anlamda),müziğin ideolojik boyutunu irdeliyor.Ve Sonuç'ta Cook, müzik kültüraşırı bir anlayış aracı olabiliyorsa, kültüraşırı bir yanlışanlayışın da aracı olabilir, diyor. Müzik kendini doğal gibi gösteren par excellence bir yapıdır.İdeoloji aracı olarak benzersiz güçlere sahiptir. Müziği hem duymalı, hem okumalıyız.

***Michel, Nicholas; Emilie’nin Son Yolculuğu,Doğan yayınları, 2004

Yaşar İlksavaş'ın güzel çevirisiyle bu genç Fransız yazarının ilginç bir romanı.Yaşamlarımızın özündeki rastlansallığın ve bundaki inanılmaz basitliğin, ağlatacak kertekomikliğin öyküsü. Bir cesetin yolculuğu, durakları ve arkasında dur duraksız uçma duygusu.Yerçekimi çağırdığında, belki de uymak yerine, ölmektir doğru olan (dolayısıyla öldürmek).

***Stavroulakis, Nicholas; Lavanta Lavanta, Ed. Pamir Bezmen,PMR Yayınları, 2000

Stavroulakis Yunanistan yurttaşı bir Yahudi. Gerçekte bir Dünya yurttaşı... Türkiye ile deyakın ilgili. (Kendisiyle tanıştım).Bezmenlerin saygısız tutumlarının verdiği zararları ayıklarsan geriye belki büyük ya da önemlibir yazınsal yapıt kalmayacak, ama sanırım bazen bundan daha önemli şeyler sözkonusu.Stavroulakis, Yunan tragedyalarına özgü keder duygusuyla çağdaş kurgulama tekniklerini çoközel bir konuda (Girit'in yakın tarihi) buluşturuyor. Bu yapıt ne bakımdan önemli?Yaldızlanmış Batı politikalarının yaldızlarını kazıyor, bir. Hangisi olursa olsun tüm dinlerieleştiriyor, iki. Hümanizma ruhu taşıyor, üç. Daha sayabilirim...

***Behram, Nihat; Miras,Everest Yayınları, 2004

Behram'ın okuduğum ilk yapıtı. İnancına çok güvenmek, çok yerde iyi olsa da, yazında başkalarında eksik olanı tamamlamayayatkın öğretmen kibirine yol açar ki, Behram'ı benim için de katlanılmaz yapan bu. Türk yazininin geldigi bu noktada bu türden yazilar cesaret bulamamaliydi ortaliga dökülmekonusunda.Behram dürüst bir devrimci, ama bu iyi yazarlığın koşulu bile değil.

***Karaer, Nihat; Tam Bir Muhalif: Refik Halit Karay,Temel Yayınları, 1998

Page 124: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Karay büyük bir öykücü, itilafçı ve milli mücadele karşıtı bir Osmanlı bürokratı ve gururlubiri... İstanbul çanağı içerisinde ve o çöküş yıllarında daha fazlasını beklemek de haksızlıkolur muydu, bilmem. Olmazdı, çünkü birçok örneği var.

***Güngörmüş, Nilüfer; Büyük A,Patika Yayınları, 1999

Tek yapıtı mı bilmiyorum. İlginç...Daha önce az denenmiş bir anlatı dili...Son zamanlarda okuduğum en iyi öykü kitaplarından. İzlemeli.

***Güngörmüş, Nilüfer; A’dan Z’ye Sevim Burak,Yapı Kredi Yayınları, 2003

Bu ilginç insan ve yazar hakkında (Sevim Burak) belgeler ve bilgiler... Burak'ı okumalı.

***Akı, Niyazi; Yakup kadri Karaosmanoğlu, İletişim Yayınları, 2001

Türk yazınbiliminde, öyle sanıyorum tüm yetersizliklerine karşın eşsiz bir çalışma... YakupKadri'nin yaşamıyla yapıtını örtüştüren, ama yapıtı yazardan ayırabilme başarısını dagösterebilen tek örnek, diyebilirim. Yazınbilimsel eleştirinin bilimsel ipuçlarından, sezgiseldolayımlar biçiminde de olsa yararlanmanın, emek verilmiş örneği yapıt, eski bir doktoraçalışmasi (1960).Ruhçözümsel yaklaşımı özellikle dikkate değer.

***Chomsky, Noam/ Herman, Edward S.; Medya Halka Nasıl Evet Dedirtir?Minerva Yayınları, 1999

Chomsky'nin bu güzel araştırması benim duygularıma da karşılık geliyor. Chomsky medyanınnasıl işlediğine ilişkin bir model kuruyor ve bunu sınıyor. 1.süzgeç: Medyanın büyüklüğü, mülkiyeti ve amaçlılığı.2.süzgeç: Reklam ruhsatı.3.süzgeç: Medyanın haber kaynakları.4.süzgeç: Tepki ve yaptırımcı kurumlar.5.süzgeç: Bir denetim mekanizması olarak anti-komünizm.6.süzgeç: Ayrımcı yaklaşım ve propaganda kaynakları.

***Geras, Norman; Marx ve İnsan Doğası,Birikim Yayınları, 2002

Page 125: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Geras teknik bir konuyu ele alıyor ve Tezler'deki Marx ifadesinin (insan doğası?) özsel biriçeriği olmadığını kanıtlıyor.

***Duruel, Nursel; Cemal Süreya,Yapı Kredi Yayınları, 2003

En büyük Türk ozanlarından biri, Cemal Süreya hakkında hazırlanmış hoş bir derleme,belgelik... Anılar, fotoğraflar, şiirler ve bir yaşam...

***Atay, Oğuz; BE 3: Oyunlarla Yaşayanlar, İletişim Yayınları, 2003

Atay'dan bir başyapıt daha ve tek oyunu. Bence oyunu özel kılan kişisel (öleceğini bilmek) dramıyla oyun arasında kurulan bağ. Amaoyunu (metni) değerli kılan bu değil. Atay'ın yetkin ve ökece kara alayı insanı (orta sınıfözellikle) alışageldiği yerlemlerinden (koordinat) zıplatıyor. Taşların yeri değişiyor. Herokuruna ayrı ve birebir ayna tutan, her okurunu ayrı ayrı bilek güreşine çağıran çok az yazargördüm: Atay bunlardan biri... Kendini yok etme pahasına herkesle ayrı ayrı savaşmaya hazır,hem de herkes için.Bir tür yalvaç, etik kurucu diyebilirim onun için. Kıyameti erkene alıyor o. Kıyamet duygusuyaşatıyor. Bana kalırsa insanı Sait Faik'ten daha çok seviyor Atay. Ondan çok, başkaları için...Bir tür genel görelilik kuramı Oyunlarla Yaşayanlar. Büyük oyun içindeki oyun içindekioyun içindeki... Kestiremeyiz. Belki şöyle ya da böyle yaşamdan (ışık) kuşku duyamayız, amaşöyle ya da böyle, göreli...Atay benim yazarım.

***Atay, Oğuz; BE 7: Eylembilim,İletişim Yayınları, 1998

Eylembilim'i ikinci okuyuşum. Vaad ettikleri açısından bir büyük yitik gibi görünüyor.Atay, dikenlerini sivriltmiş, konformist balonu patlatma işini sürdürüyor. Bu nedenle onunkahramanları (anti mi demeliydim?) birer iki yüzlü (Stevenson) kahramanlar. Tüm Atayyapıtını Kafka'nın Değişim'i altında toplayabiliriz bence.Atay yapıtları bir diller, gelenekler, parodik yansıtmalar, bir karnaval (Bakhtin) yapısında..Bu büyük ve yarım kalmış yazarımızı yürekten selamlıyorum.

***Atay, Oğuz; BE 1: Tutunamayanlar,İletişim Yayınları, 1984

70'lerin başında yazılmış bu roman için utanılacak bir gecikme. Oğuz Atay için aslında.Bugün ülkemizin dünya çapında bir yazarı var, diyebilirim. Ulusal ölçekte sıraladığım Türkyazını 30 yıl önce Oğuz Atay'la uluslararası bir ölçeği yakalamış ve ben bunu 2004'debulguluyorum.

Page 126: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Tutunamayanlar'ın da birkaç düzeyi var bence. Kenarda kalmış, sürgün, yeraltı insanı, uçuk,uyumsuz,vb.Bana kalırsa Atay'ın tutunamayan'ı Camus anlamında bir uyumsuz da değil, bir bağlam'aderinden gömülü ve diğerlerinde olmayan sarsıcılığı da yapıtının, buradan geliyor. Küçükkentsoylu (burjuva) bunalımı demek de (pek çok Türk eleştirmeninin yargısı) Atay'ı çok hafifealmak olur, zaten oldu da.Ben bu Türk yazınının doruğuna, dünya yazınının da başyapıtları arasına oturttuğum romaniçin (ki kalan yaşamımımın başucu yapıtıdır ve kafamla birlikte her yerde olacak, tıpkı MobyDick, Don Quijote gibi) çok yazmayacağım (ama konuşabilirim), ayrıca da kendimi yetkiligöremiyorum. Ama şunu bir okur olarak içerden duyumsadım, bu roman benim öykümdü,Oğuz Atay'ın da, bizim gibilerin...Yergi, ironi, eleştiri, metinlerarasılık, yapıbozum, çoklu anlatı, odak kaydırma teknikleri, erkkarşıtlığı (kendiliğinden).Baktığı zaman herkesin görmediğini görecek denli kör Atay, görme üzerine sağlıklı insanlara(hemen unutacakları) pek görkemli bir ders veriyor. Türk yazınında öncülü yok, ardılı benceonun düzeyinde yok, rastlamadım. Demek romanımız durmuş.Ulysses'in yanına rahatlıkla konur, Swift'le, Sterne'le karşılaştırılabilir.İlginçtir, rastlantıyla doğmuş değil.Türkçe de burada yeniden yaratılıyor.Eleştirimize gelince... İnanılmaz düzeysizlikte imiş ve hala öyle...

***Atay, Oğuz; BE 2: Tehlikeli Oyunlar,İletişim Yayınları, 1984

Bu evrensel çapta büyük yazarımız yitirildi. Yazın dünyamızın bunda büyük payı var. Atayben buradayım, sen neredesin okur, diyordu. Okura değil yazın adamlarımıza seslenmeliydi.Atay'ı genellikle indirgediler, belki yanlış değil, kendi sığlıklarıyla oranlı olarak çok sığyorumladılar.Atay bir deney gerçekleştiriyordu, belki boyunu aşarak (ama üstesinden geldi): tüm dilleriiçeren ve aşan bir dil, tüm biçemleri içeren ve aşan bir biçem, tüm konuları, tüm kurguları,tüm yapıları ve tüm bir anlatıyı içeren ve aşan bir deneyim. İlk kez biri için Don Quijote adını kullanacağım. Oğuz Atay'dı o.Onun özöyküsü neydi kimbilir? Ölümün adım adım yakınlaşan bilincine de sığmazdı bence.Yazınımızın bir sapınca gereksinimi vardı, Oğuz Atay'a. Onun sayesinde kendine bakabilir,görebilirdi. Neyi gördüğünü bilmiyorum. Ondan beri, üretilebilmiş bunca şey hala onungerisinde... Bunun da olabileceğini gördük böylece. Şimdi sanırım bir sonraki dersegeçebiliriz.

***Atay, Oğuz; BE 6: Günlük,İletişim Yayınları, 2003

Belli bir dönemde yazdığı günlük, Tehlikeli Oyunlar ve Oyunlarla Yaşayanlar için biraçımlama diyebilir miyiz, bilmiyorum. Her iki yapıt da çok başka akaklarda seyretti sanırım,ama Atay'ın bakışı içinde...Onu anlamak ve yitirmek için...

Page 127: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Atay, Oğuz; BE 4: Korkuyu Beklerken,İletişim Yayınları, 2004

Oğuz Atay tıpkı Tanpınar gibi Türk öykü yazınının da başyapıtlarından birine imza atmış (bubenim için bir buluş). Kafkaesk esintiler taşıyan Atay öyküleri bize ve ekinimize çok uzak dadeğil. Atay'ı değişik yapan bence onun ilk kez bulduğu açı. Korkuyu Beklerken'iTutunamayanlar’ın altına koyuyorum, sonra Tehlikeli Oyunlar.Beğeni sıralamam: Korkuyu Beklerken, Bir Mektup, Ne Evet Ne Hayır, Beyaz Mantolu Adam,Babama Mektup, Demiryolu Hikayecileri-Bir Düş, Unutulan, Tahta At.

***Atay, Oğuz; BE 5: Bir Bilim Adamının Romanı,İletişim Yayınları, 1987

Atay'ın öneri üzerine Mustafa İnan'ın yaşamını romanlaştırdığı yapıtı başarılı değil.Benimsemeden yazdığı, kendine ait değilmiş gibi duran bir anlatısı. Gerekçeleri kuşkusuz var,ama onun poetikası altına girmez.***Demiralp, Oğuz; Kutup Noktası,Yapı Kredi Yayınları, 2001

Tanpınar hakkında okuduğum en iyi çalışma ve çözümleme. Psikanalizin sınırları içindeduruyor Demiralp ve bu Tanpınar'ı doğru görmesini (tümüyle olmasa bile) sağlıyor.Yazınımızda da eşi bulunmaz bir eleştiri-çözümleme örneği. Zevkle okudum.

***Soysal, Mümtaz; Çürüyüşten Dirilişe,Cumhuriyet Yayınları, 1999

Cumhuriyet Gazetesi'nin verdiği Mümtaz Soysal'ın 'Çürüyüşten Dirilişe' adlı yapıtını hemenokudum.Önemli bir kitap, çünkü ülkemizin siyasal, toplumsal, ruhsal, ahlaki ve kültürel çürüyüşüneilişkin somut (10) saptamaları ve çözümleri (20) içeriyor. Bildiğimiz şeyleri yinelemesi değilönemli yanı. Bildiklerimizi yararcı ve gerçekçi bir yalınlaştırma ve dizgeselleştirme yöntemiile kullanılabilir duruma getirerek, tüm topluma (her sınıftan, her türden) bir başlangıç(referans) noktası sunması önemli...Ve hiç kuşkusuz...teğet geçip gitmeyenler için.İnanılmaz gürültülerle, köpükler saçarak ve nefretle günlük (sözün en gerçek anlamında)siyasetler üzerine ağız dolusu tartışanların bu tür şeylere gereksinimi yok elbette.

***Renyi, Alfred; Matematik Üzerine Diyaloglar,Dost Yayınları, 1999

Page 128: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Renyi (1921-1970) bir Macar matematikçi. Üç bildiriden oluşan yapıt, olağanüstü.Matematiğin felsefesiyle ilgili daha çok.Üç bölümlü kitabın 1. bölümünde; kurmaca bir Sokrates-Hippokrates diyaloguyla temelmatematik kavramları ve matematiğin nesnesi konu ediliyor.2. bölümde, Arkhimedes, Kral Hieron'la, matematiğin yararı, model kavramı ve barış üzerinekonuşuyor. 3. bölümde ise Galileo onu koruyan Bayan Niccolini ile bilimsel yöntem ve matematiğinevrensel açılımı üzerine konuşuyor.Zevkle okunan bir yapıt. Matematiğe buradan başlamalı işte.

***Enzensberger, Hans Magnus; Sayı Şeytanı,Can Yayınları, 1999

Enzensberger'in daha yeni satın aldığım (Mart 99) bu kitabını bir gecede okudum. Hem dezevkle...İşlevi basit gerçekte. Matematiği çocuklar ve gençler için korkulur olmaktan çıkarmak,sevilmesini sağlamak.Doğrusu benim yaşıma seslendiği pek söylenemez...se de pek çok şeyi daha iyidüşünebildiğimi söylemem gerek.Sorun, bu tür yapıtların kitlesine nasıl ulaşabileceği. Okullara, eğitici kadrolara büyük işdüşüyor. Burunlarını saplandıkları boktan (Üniversite sınavları, yarışma ve kazanma, vb.)kurtarmaları gerek. Kendi görüş alanları daraldıkça eğittikleri çocuklarınki bununlakıyaslanmayacak oranda daralıyor.

***Eagleton, Terry; Estetiğin İdeolojisi, Ed. Bülent Gözkan,Özne Yayınları, 1998

Eagleton'ın estetik düşüncenin özellikle Kara Avrupası'ndaki felsefi ve ideolojik seyrini anadönemeçleriyle verdiği bu yoğun yapıt, Türkçe çeviri ve dizgi yanlışları yüzünden okunamazdurumda.Sonunu bulmak benim için işkence olsa da, Türkiye'de 1980'lere değin Cumhuriyet tarihiboyunca oluşturulmuş ve yükseltilmiş Türkçe dil bilincinin, 1980'lerden sonra Boğaziçi, vb.Üniversitelerinden yetişmiş Yeni Dünya Düzeni bendesi kimi aklıevvel dandiklerce, üstelikinsana bunların her yanı solcu-marksist olsa ne olur dedirtecek türden dandiklerce, nasıl dasavurganca harcandığını görmüş, buna tanıklık etmiş oldum. Yüksek bir bedel. Yalnızca veyalnızca berbat ve sorumsuz çevirisi yüzünden daha ilk sayfalarda fırlatıp atmalıydım kitabıbir yana.Bu (çevirmen) tip zararlı bir tırtıl gibi. Dili, dil bilincini, ulusal düşünceyi yok ediyor veevrensele ulaşma olanağını da, bağlı olarak, tümden... Yazılarında (postmodernizmin gereğiolsa gerek) tutarlılıktan kaçma en belirgin nitelikleri. Öztürkçe bir sözcüğü Osmanlıca birsöylemin içine oturtmak onları tedirgin etmiyor ve buna zenginleşme diyorlar.Bu saygısızlara ve saygısızlığa dur demek gerekiyor. Bunların akademisyen, ünlü, vb.olmalarıhiç önemli değil. Otuzbir çeksinler ama başkalarına çektirmesinler. Herkes sandıkları kadaraptal değil.

***

Page 129: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Troçki, Lev; Rus Devrimi Tarihi 1. Şubat Devrimi,Yazın Yayınları, 1998Troçki'nin bu yapıtı (İstanbul'da Büyükada'da 1932'lerde yazılmış), büyük devrime birincielden, canlı, renkli, kişisel bir tanıklık. Diyalektik bir tarih anlayışının parlak örneklerisayfalara yansıyor, bireyler ve kitleler iç içe. Ruhbilim ekonomiyle yan yana. Troçki'nin biröke (dahi) olduğu (hem eylemde, hem düşüncede) kesin.Birinci cilt Şubat Devrimi günlerine tanıklık ediyor.

***Troçki, Lev; Rus Devrimi Tarihi 2. Ekim Devrimi,Yazın Yayınları, 1998

İkinci cilt Ekim Devrimi’ni değil, öncesini anlatıyor. Acaba devamı yok mu? Stalin eleştirileriilginç ve önemli.

***Selkirk, Erol/Rosenblatt, Naomi/Wolvek-Pfister, Shey; Çizgilerle II.DünyaSavaşı,Milliyet Yayınları, 1999

Milliyet'in çizgilerle dizisi, çocukluğumdan beri çizgi sever olduğum için, hoşuma gidiyor.Diziye egemen olan anlayış çok tartışmalı olsa da, sonuçta söylenen bunca söz, gösterilenbunca resim arasında doğrunun yakalanma olasılığı hiç de düşük değil.Çocukların, gençlerin okumaları gereken bir dizi. Ama her şeyi burada bulacaklarınısanmamalı, bu kadarıyla sakın ha yetinmemeli. Bu tür kitaplar başlangıç için iyi, amahandikaplı.

***Laborit, Henri; Evrenin Oluşumu,Payel Yayınları, 1998

Araya giren (Avrupa'dan Asya'ya dersem kuşkusuz çok abartmış olacağımı biliyorum)taşınmadan kaynaklanan uzun bir süreden sonra, okunalı epey olmuş bu yapıt(lar) hakkındabir şey söylemek zor olacağı gibi, bayat da olacak, sanırım.Birkaç alıntıyla yetinmeliyim.

‘Öğreti'nin (ideoloji) başlıca özelliği, ilişkiler toplamının bir alt bütününü betimleyen yapı'nıngerçekte Yapı olduğuna, başka bir deyişle ilişkilerin tümü olduğuna inanmaktır.’ (26)‘Temel parçacıkların karışık halayında ciddi bir dirimbilimsel yaklaşıma ölçek kuramıolmadan nasıl inanabilirdik?’ (53)‘Her dirimbilimcinin benimle, canlı varlıkların, o arada kimilerinin taşıdıkları sinir dizgesi vebeyinle içinde yaşadıkları ortamdan kaynaklanan enerji değişimlerini önceden geliştirilmişbir düzene göre örgütledikleri; en temel parçacıklarından tutun da tümel örgenselvarlıklarına varana dek, kendi özdeklerine çekidüzen verenin de bu düzen olduğu görüşündebirleşeceğini sanıyorum.’ (57)‘Demek ki düşünceyi özdeğe "indirgemek" değil, belki ikisinin de izlerini taşıdıkları başka birşeye dayanıp dayanmadıklarını araştırmak gerekir.’ (62)

Page 130: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

‘Demek ki doğada sahiplenme içgüdüsü yoktur, yalnız haz verici nesne ve varlıklarıkullanmanın ya da el altında bulundurma gerekliliğinin sinir dizgesi tarafından deneyimleöğrenilmesi söz konusudur.Yaşadığı alanı koruma içgüdüsü de yoktur, ortada yalnız biryaşama alanı ve burada birtakim bireyler vardır, bunlar haz veren nesnelerle varlıklarıellerinin altında bulundurmak istemektedirler. Bu davranışlar doğuştan getirilmez, hazçıraklığının sonuçlarıdırlar. Sözü geçen iki birey arasındakı yarış'tan bir egemenlik ilişkisidoğar, bireylerden biri haz verici nesnelerle varlıkların kullanımını tekeline alır. Hayvantopluluklarında bu çatışmalı ilişki sonucunda astlı-üstlü egemenlik yapılarını doğuran dahakarmaşık ilişkilerin nasıl oluştuğunu gözleyebiliriz.’ (70)‘Bu hala içinde debelendiğimiz dilsel kapakçıktır. İnsan ise, başlangıçta hiçbir şeyanlamadığı çevresindeki dünyaya gözatmakla başladı; bu yapısal özelliklerini öğrenerekkorunmayı başarması gereken tehlikeli bir dünyaydı. Dolayısıyla, ilkin doğabilimi, ısıl-devinimbilimi ve bunların dillerini, matematiği öğrenmesi gerekti. Sözlü dil ele aldığınesneyle arasına belli bir uzaklık koyarak, onu alıp birtakım kavramlara götürdü, özgürolduğunu sanmasına yol açtı. Gerçekte, bütün öbür hayvan türleri gibi, o da dirimsel küreninbir parçasıdır ve onun yasalarına bağlıdır. Hayvan, bu yasalara ayak uydurmazsa,yeryüzünden silinip gider. Buna karşılık insan, elindeki uygulayımın (tekniğin) yardımıylaartık sözkonusu yasalara uymayabileceğini, onları denetleyebileceğini sandı. Ama o arada,başka türlü bir kaygıyla tanıştı, çünkü bilgisizliği ya da -ikisi aynı şeydir- özgürlüğüneinanması çevresini kuşatan dizgeleri, nasıl davranacağını gösteren örgülenme düzeyinibulgulamasını engelledi. Bunun üzerine bunları kafasından uydurdu. Böylece söylenceler,dinler, ahlak anlayışları, devlet yasaları ortaya çıktı. Eylem kurallarına kavuşunca, kaygısınıgörmezden gelip edimde bulunabilme olanağını buldu; söz konusu kaygı, insan açısından,temel olarak eyleme ket vurulunca belirir; bunun bir çok nedeni vardır, başlıcası bilgieksikliğidir. Ve yukarıda değindiğimiz söylenceler, dinler, ahlaklar, devlet yasaları bütüninsan türü için değil, birtakim saldırgan, yağmacı alt-kümeler için geçerli olmuştur.’(71)‘Toplumlar her bireye çok küçük yaştan başlayarak,(...) insan denen garip hayvanla ilgiliyeterli bilgi kazandırırlarsa, söz konusu bireyin günlük yaşamının başka bir kılığa sokulmasıolasılığı doğabilir.(...) Kendini artık yalıtılmış duyumsamayacak, zaman ve uzam içerisinde,herkese bağlı sayacak; hem herkese benzer, hem benzersiz, hem biricik hem alabildiğinekalabalık, hem ortak ölçülere uygun hem özel, hem gelip geçici hem ölümsüz, elinde hiç birşey bulunmadan her şeye sahip bir varlık gibi algılayacak; kendi öz sevincinin ardındakoşarken, bütün öbür insanları sevindirecektir.’ (72)‘"Gizlerin Gizi" (...) Bir olay, bir eylem karşısında bir bireyin, bir kümenin (hem de ne denliönemli ve egemen olurlarsa olsunlar) çıkarıyla sınırlı kalmamayı, incelenen olay ya daeylemin tür, yani insanlık açısından taşıdığı imlemi görebilmeyi sağlar.‘O zaman, insanlığın bütününden ayrı duruşumuzun, tek bir örgülenme düzeyine, kişiselöykümüzden, edindiğimiz kültür içerisinde yer alan bireysel geçmişimizden dolayı bizi en çok"ilgilendiren" örgülenme düzeyine sımsıkı yapışmamızdan kaynaklandığını anlarız.Örgülenme düzeyinden yola çıkıp "üst" düzeyin "alt"takine yön verdiğini, bireyin insanlıkbilincini dile getirmekten başka bir şey yapmadığını inançla savunan kimi anlatımbiçimlerinden de çekinirim. Kendini korkuyla, nefretle, kıskançlıkla, soykırımla, birparçasının canını alarak dile getiren bir insanlık bilinci nasıl da yoksuldur!’ (75)‘Tecimsel yarışla egemenlik kurma arayışı neden, nasıl yerleşti tarih içersinde? Ve bunedenle nasılı bilmezken, sonuna yaklaşan şu XX. yüzyılda, insan davranışında herhangi birdeğişim umulabilir mi?’ (113)‘Mühendisler, tek molekülden robotun bütününe dek, biricik varolma gerekçesi kendi robotyapısını örgülenme düzeyleri aracılığıyla ayakta tutmak olacak bir robotgerçekleştirebildikleri gün insan beyninin gittkçe hünerli bir benzerini değil, sözün gerçekanlamında yapay bir anlağı yaratmış olacaklardır. Eylemde bulunurken temel olarak yalnız

Page 131: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

kendini düşünmediği sürece, robot kavrayışlı olamayacaktır. Yeni buluşu, sezgiyi,duygusallığı, düşünsel çağrışımları güdüleyen işte budur.Bilmem kaçıncı kuşak robotlar insan etkinliklerini kuşkusuz allak bullak edecektir. İyi ama,insanını başlıca özelliği saçmalık olduğu sürece, bunlara yapay anlaklar diyebilir miyiz?Üstelik bu durumdan yakınmak gerekir mi bilemiyorum, çünkü insan bilincinin köküsaçmalıktadır. Saçma olduğu için inanıyorum, demişti Tertullianus.’ (120)İnsan kendi kişisel kurtuluşunu, ölümsüzlüğünü tecimsel olarak ele geçirmeyi düşündükçe,kendinden yeterince çıkmayı, insan dünyasına, acunsal dünyaya karışmayı nasıl başarabilir?(...)‘Bugün hala ölüm cezasına yandaş olanlar var. Böylelerinin gırtlağına sarılan acunsal kaygıdeğil, o daracık, ödüllendirici uzamlarının içerdiği şeyleri yitirme korkusudur.’ (126)

***Morland, Dave, etc.; 21.Yüzyıl Anarşizmi, Ed. Jon Purkis/James Bowen,Ayrıntı Yayınları, 1998

Purkis/Bowen'ın Morland vd. yazarlardan derlediği çalışma, anarşizmi güncelleştirme ve birtür sınama işlevi yüklü. Pek çok yazı tartışmalı olsa da, kimi konularda anarşizmin üretimciuslamlamayı aşan cesareti keşke solun diğer akımlarında da olsa diye düşünmedengeçemiyorum. Onlar ‘şimdi, burada’ diyorlar.Üçüncü Bölüm'ün ilk yazısı Jon Purkis'in: "Sorumluluk Sahibi Anarşist: Ulaşım, Tüketicilikve Gelecek". Bu yazıdan bir kaç alıntı yapmak istiyorum.‘İngiltere'de otomobil her yıl dört bin cıvarında ölüme neden olur; hükümetler ve iş dünyasıotomobili toplulukların gereksinim ve sağlıklarının önüne çıkarır; otomobil benzinle, yani herişlenme ve kullanma aşamasında çevreyi kirleten sürdürülemez bir enerji kaynağıyla çalışırve otomobil sanayii çevreyi korumakla pek ilgilenmeyen çıkar gruplarının elindedir.’ (192)‘Yirminci yüzyılın en büyük başarılarından biri olmasına karşın seyahat etme hızımız,kendimize, gezegene ve diğer kültürlere karşı davranışlarımıza zararlıysa potansiyel olarakhayli anti-sosyal de olur. Hızın çoğunlukla hem seyahatin hem tüketimin ortak eğretilemesiolduğu konusunda yorumlar yapan Jay Griffiths, hızın sonuçlarından birinin, üzerindeseyahat ettiğimiz toprak ya da kültürlerden daha çok bir yerden bir yere gitme eylemiyle ilgiliolduğu gözlemini yapar.‘Griffiths, coğrafyacı ve çevreci John Whiteleg'in adlandırmasıyla "yer tikelliğininkaybı"ndan kaçınmak için seyahatin, arkadaşlık ve sevgi gibi hızı azaltılarak yaşanmasıgerektiğini öne sürer.’ (204)‘İnsanlar varmak istedikleri yere varmak için potansiyel olarak mekanı maddeleştirmeklekalmaz, ama çoğunlukla orada olmanın amacı yerli kültürleri yaşamak değil, güneşin altındaoturup evde zaten alışık oldukları şeylerin çoğunu tüketmektir.’ (205)

***Çoruhlu, Yaşar; Türk Mitolojisinin ABC’si,Kabalcı Yayınları, 1999

Çoruhlu'nun bol görsel malzeme ile destekli yapıtı derli toplu bir el kitabı (kılavuz) niteliğitaşıyor. Bu konuda büyük, ama çok dağınık çalışmalar okumuştum (Ögel,vb.)

***

Page 132: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Martin,Hans-Peter/Schuman, Harald; Globalleşme Tuzağı,Ümit yayınları, 1997Globalleşme Tuzağı, geleceğin büyük tehlikesine karşı çarpıcı bir uyarı. Aynı zamandagazeteci olan yazarlar, sanırım der Spiegel'de yayınladıkları yazıları düzenleyip genişleterekbu yapıtı oluşturdular. Kendi önerilerini de on düşünce'de son bölümde toplayan yazarlar,global topluma 20:80 toplumu diyorlar: dünya nüfusunun % 80'ine kendilerini dayatan %20'lerin toplumu. Bir kaç alıntı:‘Yeryüzünde yaşayan insanlar, doğaya böylesine zarar veren bir refahı asla bir dahaberaberce yaşayamayacaklar.’ (39)‘...Şu çıkıyor: ülkedeki hava bozulacağına, dünyanın iklimi değişsin. Bir araba sahibi olmakinsana afyon gibi geliyor…‘Bizde insanın kendi arabasına hayran olma modası geçti, yeni pazarlarda ise bu moda henüzbaşlamadı. Otomobil sadece ulaşım aracı değil, aynı zamanda sınıf atlamanın simgesi,zenginliğin, gücün ve sözde kişisel özgürlüğün göstergesi. Otomobillerden çıkan zehirligazlar böylece tüm dünyada denetim dışında kalıyor, bugünkü otomobil sayısının iki katı birmilyar otomobil, tahminen 2020 yılında trafik enfarktüsüne neden olacak.‘AB yurttaşları, gayrisafi milli hasılalarının yüzde 1.5'ini şimdiden sıkışık trafikteharcıyorlar. Bangkok'da bu oran yüzde 2.1. Bir zamanlar doğunun Venedik'i olan Tayland'ınbaşkentindeki yolculuklar, iş görüşmelerine giden otomobil sahiplerine her olasılığa karşıarabalarına tuvalet koydurtacak kadar uzun sürüyor. Japonya'daki şirketler, otobanlardasaatler süren tıkanıklıklar nedeniyle, malı zamanında teslim etmek için, müşterilerine rutinolarak farklı yollardan üç kamyon gönderiyorlar…‘Sanayileşmiş ülkelerin 80'li yıllarda ulaşım ve benzin fiyatları konusundaki tartışmayı aslatutarlı bir biçimde hızlandırmamalarının ve ciddi olarak doğru dürüst bir çevre vergisihedeflememelerinin intikamı acı olacak.’ (41)‘Park yeri bulmak, araba kullanma zevkinin üstüne çıktığından beri, eşitlikçi bir otomobiltoplumunun idealleri yok oldu. Yorucu trafik tıkanıklıkları, uzun zamandır bütün insanlarıeşit kılmıyor. Önceleri bir televizyona, bir otomobile sahip olmak insana statü sunarken,şimdi yeni lüks anlayışını, ne bir taşıta sahip olmak, ne de televizyona bağımlılık ifadeediyor.’ (43)‘Verimlilik, ekonominin toplam başarısından daha çok artıyor. Sonucu şu "jobless growth",yani ek istihdam sağlamayan büyüme. Bir başkasıyla, sermaye ve iş arasındaki güç oranınınkökten değişmesi. Savaş heveslisi hükümetlere ve kapitalistlere karşı işci hareketininpropaganda silahı olan "enternasyonalizm", şimdi karşı tarafa hizmet veriyor.’ (118)‘Uzakdoğunun gelişme düzeyini yükselten bütün ülkeleri batının ayıp saydığı bir ilkeyibenimsedi: ekonominin her alanında devlet müdahelesini. Ejderhalar, kurbanlık bir koyungibi uluslararası rekabetin kendilerini kesim masasına yatırmalarına izin vermeden gelişmeyikontrol altında tutabilecek, Cakarta'dan Pekin'e kadar devlet tarafından yönlendirilen birkalkınma modeli geliştirdiler. Onlar için dünya pazarına girmek bir amaç değil, dikkatli veçok düşünerek kullandıkları bir araç.’ (148)‘Bu açıdan bakıldığında, dünyanın ekonomik olarak bütünleşme sürecinde ortaya çıkançatışmaların, kapitalizmin kendisi kadar eski olan paylaşma savaşından başka bir şeyolmadığı kesin.’ (156)‘Ücretlerin düşmeye başlaması ne yazgı, ne de olasılık. Karşı politikalar da olanaklı, hem deuzun zamandır çok sayıda hazırlanıyor. Gidişi değiştirmede yapılması gereken en önemli şey,emeğin değer kazanması. Ekolojik bir vergi reformunun getireceği muazzam olanaklarkonusu, liberal ekonomistlerin bizzat kendi aralarında bile tartışılmıyor. Enerji tüketiminivergilendirme yoluyla adım adım ve uzun vadede pahalılaştıracak olsa, bu sadece korkunçboyutlara varan çevre kirliliğini de azaltmayacak, aynı zamanda isgücüne olan talebiarttıracak ve otomasyona götüren teknoloji kullanımını da yavaşlatacaktır. Buna ek olarak

Page 133: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

artan ulaşım masrafları ülke dışına kayan ekonominin iş dağılımına yeni sınırlar getirecektir.Otobanlardaki uçsuz bucaksız kamyon konvoyları, yedek parça depoları olarak artık karlıolmayacaktır.’ (162)***Eco, Umberto; Beş Ahlak Yazısı,Can Yayınları, 1998

Eco sevdiğim bir yazar, özellikle denemelerini seviyorum. Anlatılarını okumadım zaten. Amaözellikle yazınbilim, estetik üzerine yazılarını çok beğenmiştim.Bu yapıt da 5 denemeden oluşuyor. Güncel konuları işleyen denemeler, savaş, medya, faşizm,inanç, hoşgörü vb. üzerine.Kuşkusuz söylem, anlatım biçimi öne çıkıyor.‘Özgürlük ve kurtuluş, asla sonu gelmeyecek bir görevdir. Sloganımız şu olsun:"Unutmayın".’(48)

***Nabizade Nazım; Ed. Necati Birinci,Kültür ve turizm Bakanlığı Yayınları, 1987

Birinci, Nabizade Nazım'ın yaşamını, sanatını irdeliyor ve yapıtlarından seçmeler veriyor bukitapta. Çok iyi bir kitap olduğu söylenemez.Önemli olan, Nabizade Nazım'ın uzun öyküsü Karabibik'i tam olarak, ama günümüz dilineuyarlanmış biçimde vermesi. Karabibik dolayısıyla yazarı, demek haksızlığa uğrayanların başında geliyor. Türk yazınınıkimlerin gerçekte kurduğunu, buna karşılık kimlerin üstlendiğini anlıyorum. Eğer NabizadeNazım geleneğine bağlı kalınsaydı, çok daha başka noktalarda olurdu Türk yazını.Öykü 1891'de yazıldı. Sağlam bir dili, gözlem gücü, kurgusu var.

***Tepeyran, Ebubekir Hazım; Küçük Paşa, Ed. Oktay Akbal,De yayınları, 1984

Benim için bir diğer buluş da Tepeyran... Anadolu gerçeğine, 1910 yılında yönelen Tepeyranbakışı da dikkati çekmemiş ne yazık ki. Ama sanıyorum gizli bir damar sürdü o gün bugün ,kaynakları açıklanmasa da...Sanki başka bir dünyanın insanlarıyla karşılaşır gibiyim. Türk yazını deyince çok belli birçizgiye koşullanmışız anlaşılan.Evet, oldukça güçlü başlangıçlar, ama arkası gelmemiş... Burada yazarlarımız da sorumlubence.

***Fahri, Bekir; Jönler, Ed. Attila Özkırımlı,İletişim Yayınları, 1985

Bekir Fahri'nin romanı (gerçekte tam olarak oluşmamış) tarihsel tanıklıktan öte bir şeyvermedi bana ve sonunu getiremedim.Mısır, Kahire kent yaşamına ve kentin doğrudan kendisine sadık bir tanıklık.

Page 134: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Tipleri ise yaratılmış roman tipleri değil, o dönemde Kahire'de sürgünde bulunan insanlar,kendi gerçeklikleri içinde varlar, roman gerçeği içinde değil.Bu roman bir şey öğretiyor. İçinde yaşadığımız gerçekle, roman gerçekliği apayrı şeyler.Bunlar birbirine karıştırıldı mı ortaya doğru dürüst bir şey çıkmaz.

***Seyfettin, Ömer; En Güzel Hikayeler 1,2, Ed. Rauf Mutluay,Sander yayınları, 1976

46 yaşında Ömer Seyfettin'le tanıştım. Kimi öykülerini, sanırım en güzelleriydi, biliyordumkuşkusuz. Okul kitaplarında vardı. Ama dizgeli bir biçimde Ömer Seyfettin'le tanışmakilginçti. İlginçti, çünkü Seyfettin'in kendisi bir ilkörnek (prototip). Bu tip boşlukta kalmış,seçim konusunda tedirgin, inanan ama eylemsiz bir tip. Savaşmış, tutsak düşmüş, birimparatorluğun çözülmesine tanıklık etmiş bir aydın ve bu tarihsel yük onun için çok ağır.Ezilmiş.İkincisi Seyfettin'in milliyetçiliğini kendi bağlamında değerlendirmek gerek. Bugününmilliyetçilerinin suç ortaklığından da korumak gerek aynı zamanda. Çöküşe direnen bir adam.Doğru yolu da biraz şansla (çok nitelikli arkadaşları olmuş) ve sezgileriyle yakalamış.Milliyetçi ayaklanmalara karşı savaşırken milliyetçiliği öğrenmiş. İşte Atatürk, bir TevfikFikret kadar ona da borçlu olmalı. Onlar belli belirsiz, sisler içinde doğruyu göstermişlerdi:ulusal devleti. Tek sorun ulusal devletin neyi içerdiği konusunda Atatürk denli kesin birkanıya sahip olmayışlarıydı.Ömer Seyfettin'in, başka hiç bir şey yazmasaydı da onu büyük (dünya çapında) yapacak biravuç öyküsü var, özellikle de çoçukluk anılarına dayadığı öyküleri. Güdümlü, kötü öyküleride çok. Ama bir tek öykü yetebilir.100 dolayında öykü yazmış. Bana acı veren Anadolu Devriminin başlangıcında ölümü. Ulusalsavaşıma katılacaktı sanırım. İttihatçılar kanını içtiler onun ve geriye posa bıraktılar.Dile karşı tutumu belki de aşılmadı.

***Seyfettin, Ömer; Efruz Bey,Bilgi yayınları, 1970

Ömer Seyfettin roman yazmadı. Roman için bazı taslakları (eskiz) var. Bir tip (Efruz Bey)çevresinde kurguladığı öyküler bir araya getirilerek romana dönüştürülmek istendi. Bana öyle geliyor ki Seyfettin, Efruz Bey'den bir roman çıkaramayacaktı. Bir, yazma disipliniyoktu (hep amatördü), iki Efruz Bey kafasında tam oturuşamadı. Bu tipte geçmişte oldukçabaşarılı çizilmiş tiplerden (Araba Sevdası, Şıpsevdi,vb) esintiler ağır basıyor. Öte yandanİttihat ve Terakki çevresinde tanık olunan geçiş tipi iyi bir örnek değil. Yeni insanı ise ÖmerSeyfettin bir türlü kurgulayamadı.Ama bu kötü romanda ilginç olan şu ki, tıpkı Zamyatin'de olduğu gibi gelecek kurgusutoplumsal bir devinim içerisinde anlatılıyor, bence Türk romanında ilk ve tek (?). Siyasal-toplumsal bir bilim-kurgu diyebiliriz bu roman için ve araştırılmaya değer.Bitiremedim, önemli bölümlerini okumakla birlikte.

***Kaya, İ.Güven; Ömer Seyfettin,Altın Kitaplar Yayınları, 1991

Page 135: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Ömer Seyfettin'le ilgili derli toplu, iyi bir kaynak.Yapıtlarından örnekler ve geniş bir kaynakça içeriyor.

***Alangu, Tahir; Ömer Seyfeddin. Ülkücü Bir Yazarın Romanı,May Yayınları, 1968

Benim Urfa-lise yıllarımın bu kitabını, nedense almamıştım Naci İpek'in kitabevinden. Amahep aklımda takılı kalmış.Ve 30 yıl sonra İstanbul'da karşılaşma sevinci.Ülkemizde yaşamöyküsel romanın ilk ve tek örneği. Yaşamöyküsü ağır basıyor.Ömer Seyfettin'i anlamak için yetmese de önemli bir yapıt. İlk örnek olmanın sıkıntılarıgörülüyor. Büyük iş, araştırmacılıkla yürüyor ve bir ekip işi daha çok. Alangu ustaya saygılar.Yaşamının önemli bir bölümünü bunun için harcadı ve iyi etti.Arkadan gelenlerde iş yok. Böyle güzel bir örnek sürdürelemedi.

***Caymaz, Onur; Bak Hala Çok Güzelsin,Doğan Kitabevi Yayınları, 2004

Genç ozanın şiirleri izlenmeye değer. Anlamlı, etkileyici dizeleri var.

***Kaygılı, Osman Cemal; Aygır Fatma,Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1997

Kaygılı, tam bir sokak (halk) yazarı... Halk yazınını sokak argosuyla buluşturarak romanaaktarmaya çalışmış... Roman demek zor.. Halk yaşamından renkli konuşmalar, sahneler...Başka da hiç bir şey.Gürpınar'a bağlanabilir bir ucuyla.

***Kaygılı, Osman Cemal; Çingeneler,Bilgi yayınları, 1972

Tek özelliği çingene yaşamına canlı ve inandırıcı tanıklık, yoksa ne roman, ne de başkabirşey...

***Baydar, Oya; Erguvan Ağacı,Can Yayınları, 2004

Oya Baydar'ın son romanının 5.basımına yetişebilmişim. Bunu yazarken 7. basımı çıkmıştı.İlk izlenimi kusursuzluk olan bu romanı neden kötü, yazındışı, hatta biraz ticari buluyorum.Baydar zeki bir insan. Geçmişine de bağlı biri sayılırım, sevdiğim biri(ydi). Roman

Page 136: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

yazmasında da bence sakınca yok. Ama birilerinin Türk Yazını dediğimiz şeyde bir birikimlegelinen bir düzey (?) varsa onu koruma konusunda daha kıskanç olması gerekmiyor mu?Matematiksel, aksamayan, üzerinde çokca düşünülmüş kusursuz olay örgüsü ve kurgu, birpürüzsüzlük, titiz bir temizlik kokusu, yapay (sentetik) bir tad duygusu veriyor insana. Güçlübir çözümleyici zeka, iyi akan, okurun ipini yerinde ve peşinden sürükleyen, gerilimin dozunuuygun ayarlayan böyle bir yapıyı ortaya koyabilir. Romansal gerçekle dışdünya gerçeğini,yayın dünyasının güncel koşullarıyla toplumsal yaşam beklentilerini en uygun zemin vezamanda işte böyle buluşturabilir. 12'den nasıl vuracağını çok iyi bilen Oya Baydar'da yazınsalyaratıcılık, yazma duygusu yok (ne yazık ki).Hesaplaşma var, yetmez. Eleştiri, özeleştiri de... Günahların sergilenmesi de... Büyük entrikaise (arkada) olsa olsa polisiyeye çıkarır bizi. Bu da birşey aslında.70'lerde başlayan ABD kökenli bir yazın geleneği oluştu, ucu bestseller'e çıkan. Türkiyebugün Oya Baydar'larla güncel'i büyük kurgular içerisine oturtup kapsayışı büyük sahteanlatılar yaratabilme gücüne erişti, ama yazının has toprağı değil bu ve has okur bu külüyutmaz. İçeriğin güncele ilişkin hezeyanlarına, etkileyici çağrılara rağmen.Öte yandan Ayşegül Deveci'nin Kuş Sesine Öykünen'i bir romandı. Bir katkı sayılırdı.

***Rossi, Paolo; Gemi batıyor, Seyreden Yok,Dost yayınları, 2002

Rossi, tarih boyunca yine batış eğretilemesi çevresinde ilerleme kavramını sorguluyor. Duruşusanki biraz postmodern bir duruş...

***Maurensig, Paulo; Tersine Kanon,Dost Yayınları, 2004

Klasik bir Viyana valsi gibi başlayan roman bir süre sonra içice kurgusuyla kanonik bir yapısergiliyor ve modern bir anlatıya dönüşüyor. Kurgunun katlı yapısını Maurensig, anlatı dilininyalınkatlığıyla dengelemiş. Zevkle okudum.Sonuna değin okumak gerek.

***Strathern, Paul; 90 Dakikada Konfüçyüs,Gendaş Yayınları, 1998

Paul Strathern felsefe eğitimli biri. Özgür takılan, ama kafasını siyasal kalıplardan kurtarmakiçin düşünmekten çok para kazanmaya yorduğunu düşündüğüm biri. Bence önemli biri değil.Son moda eğilimleri iyi değerlendirip ortalama insanın, karşısında hep aşağılık duygularıyladolu olduğu felsefeyi uygun bir ürüne dönüştürerek yedirme ve sindirimini sağlamakonusunda yardımcılık (ebelik) yaptığını söyleyebilirim. Felsefeye zarar veriyor kuşkusuz.Tüketiciyi yanıltıp kendiyle yetinmesini sağlayarak. İronisine zeka ve yaratıcılık demek nedenli doğru olur bilmiyorum. Felsefe tarihi yaparken Strathern tarihi yapmış bana kalırsa.Konfüçyüs, bir yönetim ve ahlak felsefesi (anlayışı) peşindeydi. MÖ 551-479 arasındayaşamıştı. Bir dizge kurmadı, kursaydı etkileri günümüze değin gelmeyebilirdi.

Page 137: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Strathern, Paul; 90 Dakikada Sokrates,Gendaş Yayınları, 1998

Strathern'in özelliği filozofları ve felsefelerini yaşamöyküleriyle öne çıkarmak. Sokrates içinde aynı şey, bilinebildiğince kuşkusuz. Sokrates bir gerekçe ya da anlam ardına düşmedi,öncülleri ya da ardılları gibi. O varolanı konuşarak (söyleşme), içinde taşıdığı doğruyu ortayaçıkarmak gibi bir yöntem kullandı. Bir öğretmendi bu anlamda. Sonunda bu yöntemi kendiyaşamını bağladı ve tutarlı kalmak için ölümü seçti. Teatral biri olmalı. İçinden çekipçıkardığını giydi ve sahiplendi. Kendinde varlığın sunduğu yaşam örneğiyle yadsınmasıydısanırım.Katalepsi ya da şizoid bir sayrılığı olduğu söylenir.

***Strathern, Paul; 90 Dakikada Platon,Gendaş Yayınları, 1998

Sokratesin öğrencisi Platon antik kaynaklara bir toplu yanıttı. Tözden kopan düşünceninardına düşerek idea'lara ulaştı. Çünkü eski felsefe arayışları varlığın içinden süzdükleri nitelikya da niceliklerle dünyayı doyurucu bir biçimde açıklayamıyorlardı. Platon bu eksiklitanımlama çabalarını aştı, öğrencisi Aristoteles'in ilk kez kullandığı metafizik'i (örnek-öteevreni) kurguladı. Dizgelemenin tüm yararları ve sakıncaları da arkasından sökün etti. Belkide herşeyi açıklayan bir şey inağı (dogma) bukaği oldu insanlığa, çünkü bu tarih boyuyücelmenin bir biçimi gibi algılandı yazik ki (ya da iyi ki). Çünkü dizgeleme bir başka açıdanbakıldığında yaratıcı ve insani bir etkinlik, dünyayla başedebilmenin (varkalabilmenin) belkide bilinen tek yolu yöntemi...

***Strathern, Paul; 90 Dakikada Aristoteles,Gendaş Yayınları, 1999

Maddenin (evrenin) sınıflandırılmasından Politika (Devlet), Sanatlar,vb. felsefesineAristoteles sanırım Platon'u (hocasını) öteledi. İdeaları bir sürecin (evrimin) sonunayerleştirerek bir bakıma erişilebilir kılmış oldu. Her türün kendi içinde içkindi bu (arayış) vefelsefenin önemli yol ayrımlarından birinin uçverisi burada bulunuyor. O zaman her şey kendidoğasını (töz denebilir mi) deneyler ve gerçekleştirmelidir, etik burada devrede. Bu görkemlifilozof, şeyin tıpatıp kendi olarak algılanabilmesinin yöntemi olarak mantığı kurdu. Böylecebir şey diğerinden ayrılabildi, bilim olanaklı oldu...

***Strathern, Paul; 90 Dakikada Descartes,Gendaş Yayınları, 1999

Aristoteles'ten, hatta Platon'dan beri evren ikiye ayrılmıştı ve bu iki parçayı (fizik-metafizik)buluşturma denemeleri felsefenin başlıca konusu oldu tarihi boyunca. İşin içine her iki parçayıbilince çıkarabilen insan varlığı (özne-tanrı) girince arap saçına dönüyordu herşey. İngilizdeneycileri (Lock, Hume, Berkeley) dış dünya algısından çıkıp neredeyse bilinci

Page 138: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

mutlaklaştırma noktasına vardılar, ama Descartes, Fransa'dan, ‘o kadar da değil’, deme gereğiduydu. Birşey(ler) vardı, en azından herşeyden kuşku duyabilen bir şey. O zaman kuşku duyan(ben) varsa, herşey olabilirdi (Tanrı bile), işin o yanı kolaydı. Peki sorun ne? Bir şey var, öteyanda bu şey hakkında bilinç var, ama köprü (ilk devinim) nasıl olanaklı olabilir? Varlık ötesibilinç nasıl bir alicengiz oyunu ya da varlıklaşma gözbağcılığıyla maddeye dokunabiliyor, ite(k)leyebiliyor onu. Tanrı (eğer Tanrı ise) yarattığını varsaydığımız evrene (maddeye) dokunabilir mi,dokunduğunda Tanrı olarak kalabilir mi?

***Strathern, Paul; 90 Dakikada Kant,Gendaş Yayınları, 1998

Kant doğallıkla büyük yarılmanın izini sürdü ve bence bir bakıma Aristoteles'e döndü. Varlığı(kendinde; noumena) anlayamayız, nedeni ulamsal usumuz (kategorik aklımız) yalnızca.İnsanda doğuştan ve doğallıkla bir Yaratıcıyı (Tanrıyı) öngerektirecek ulamsal bakış açılarıiçkin olarak vardır ve ortaktır. Deneyim bilgiden doğar. Eğer biz bu ulamları (nitelik, nicelik,ilişki, zaman, uzam) doğrudan ya da dolaylı olarak deneyimlediğimiz şeylerin dışındaki şeylerüzerinde (örneğin, Tanrı) uygularsak, kendimizi çelişki ve antinomilerin kucağında buluruz.Demek Tanrı’nın varlığı ya da yokluğunu bilemeyiz.Belki de Tanrı, Pratik Aklın Eleştirisi'nde sözü edilen ulamsal buyruk kipinin ta kendisi.Bunlar, koşulsuz zorunlu buyruklar doğallıkla. Bir başka buyruğa ilintili değil. Öte yandan çok kolay, koşulsuz zorunlu ulamdan Tanrı’ya geçiş yapmak. Bir ilk sanatçı.

***Strathern, Paul; 90 Dakikada Hegel,Gendaş Yayınları, 1998

Hegel bir açıdan derin yarılmaya son verdi, birciydi o. Kant bile olağanüstü dizgesiyle ikiliğiaşamamıştı. Kendi hiçler imparatorluğunda beylik süren bilincin olsa olsa sıkılmasındanortaya bir tutam madde firlayıverdi ve büyük dans başlamış oldu böylelikle. Hiçin kendiniyadsımasının zorunluluğu tartışılabilir, belki hiçin doğasından (eğiliminden) söz etmekHegel'e ters gelir, ayrıca rastlantı ve zorunluluk eytişimi daha üst bir açıklama olabilir, şöyleya da böyle varlık hiçin üzerinde kaydırak yapmaya başlar. Hiç (bilinç) madde aynasındabelirirken, madde (oluşum) hiçi içeriklendirir, çizerek var kılar.İlk ve sona ilişkin mutlakiyet rejimine karşın, bu iki nokta arasında Hegel'in varlık (ve hiçlik)tasarımı ve eytişme yöntemi inanılmaz bir biçimde açık ve geçerli bana kalırsa. Tersinikanıtlayan bir şey ben duymadım.

***Strathern, Paul; 90 Dakikada Shopenhauer,Gendaş Yayınları, 1998

İstem ve Tasarım Olarak Dünya. Varlığın kökünde Kant'ın noumenası değil kör bir iradevar, anlamsız ve isteme dayalı. İstem ulamların ötesinde ve anlaşılmazdır. Bu nedenleanlamsız iradenin sürüklediği berbat bir evrende acı içerisinde yaşarız.Bir kurtuluş varsa eğer, bu kör iradenin insanoğlunda arzu kılığındaki belirişinden sıyrılmaktaolmalı.

Page 139: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Şunu kaçırmamalı: Schopenhauer'le birlikte felsefe öznelleşiyor, bireysel olarak yaşanabiliroluyor.

***Strathern, Paul; 90 Dakikada Nietzsche,Gendaş Yayınları, 1998

Nietzsche'nin çıkış noktası Schopenhauer'di (irade). Ondaki kör irade olarak beliren Tanrı,Nietzsche'de ölür. Ta ki tüm insanlarda bir Tanrı belirinceye dek. Anlaşılacağı üzere Tanrı’nınyitirdiğini, 'gücü' isteyerek insan yakalar(malı). Nietzsche bunun şiirini yazar bir bakıma. Köleisteminin yerine erk istemini geçirir. Yaşamak için savaşmak değil, egemen olmak içinsavaşmak. Strathern Nietzsche'yle birlikte Dostoyevski ve Hesse'yi de fena harcıyor.

***Strathern, Paul; 90 Dakikada Kierkegaard,Gendaş Yayınları, 1999

Varoluşun anlamı tıpkı Platon öncesi Yunanda olduğu gibi yeniden sorgulanmaya başladıKierkegaard'la birlikte ve felsefe öznelleşti iyiden. Yaşamımızı yaşayabileceğimiz iki yol var:etik ve estetik. Her ikisi arasında bilinçli bir seçim yapılabilir ve sorumluluk da bu seçimlebirlikte başlar. Estetiği seçen kendi ve zevkini seçmiş olur. Estetik seçiş deneyseldir.Yetersizdir, dış dünyaya bağlıdır. Bağımlı, rastlantıya açık, edilgendir. Kesinlik ve anlamyitmiştir. Bu umutsuzluk türlü yol yöntemle bastırılabilir, hatta trajedi kahramanı olmak olasıbu bastırmalarla. Bu toplumsal olarak kendini kandırmadır. Kierkegaard işte bu umutsuzluğundipsiz noktasından, kendini kandırmanın katmanlarını bir bir kaldırarak bizi kurtarmayaçalışır. Kurtuluş bilinçli seçim ve sorumluluktu: derinden ve içtenlikle dilemek, yani etiktutum: kendini bilme ve daha iyi bir şey durumuna getirme. Bu içseldir. Etik estetikle eytişirve gerçek yol, dinsel tutum belirir: tüm olası gerekçelerin ötesine atlayış. Tansık. Etikstandartların ötesindeyiz.Varoluş büyük bir risktir. Seçtiğimiz yolun doğruluğundan emin olamayız. Bunu ayrımsayankişi acı çeker. Varoluşun hiçliğini görür ve umutsuzca atılır, yaparız kendimizi. Mutlaközgürlüğün karşısında dehşettir payımıza düşen. Yapabileceğimizi bilmenin dehşeti...

***Strathern, Paul; 90 Dakikada Sartre,Gendaş Yayınları, 1998

Varolusçuluğu alenen kabul eden ilk kişi olan Sartre, Kierkegaard'dan çıkar. Hakikat vedeneyimi ayrı düşünemiyen Kierkegaard, felsefenin kesin bilim olduğu düsüncesini yoketmişti. İnsan varoluşunun mantık ötesine yapmıştı vurgusunu. Öznellik gerçeklikti. Felsefeninamacı varoluşu aydınlatmaktı. Dolayısıyla varoluşu üzerine düşünen, bilinç olmaçelişkisinden de kurtulamıyordu. Ama bir olasılığı deneylemek'te (kaygı pahasına) ısrar etti.Husserl usçuluk ve deneycilik çelişkisine yöneldi önce: varsayım ve kuramdan önce gelenbilincin işlenmemiş kısmının çözümlemesi... Fenomenoloji. Kişi deneyimin mutlakgörüngülerine karar verebilir ve deneyimin görüngülerini olduğu gibi deneyleyebilir.Bu noktadan hareket eden Sartre, zorunluluğun zihinsel olduğunu söyledi (olumsallık). Bizzorunlu olanı gerçeğe yükleriz.

Page 140: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Ve özgürlük-sorumluluk-seçme-eylem felsefesi.1927. Heidegger: Sein und Zeit. Dünyanın asla bağımsız gözlemcisi olamam. Dünyanınortasında varolan bir varlık olduğumun farkındayım (Da-sein). Kişi varlığının sınırlı olduğunukavradığında (ölüm bilinci) varlığı anlamanın yolu açılır.İşte Sartre, Heidegger'in varlığa ilişkin derin çözümlemesini eyleme dönüştürmeyi başardı.Varlık ve Hiçlik: Varlık bilinci (hiçi) doldurur. Ya bir korkak gibi yaşayacağız, ya da saçma olduğunu bilerek seçeceğiz. Etiği ve toplumsaldüşünceleri bu noktada filizleniyor Sartre'ın.

***Strathern, Paul; 90 Dakikada Wittgenstein,Gendaş Yayınları, 1998

Felsefeyi mantığa indirgeyen bu mantıksal olgucu için Strathern'in yapıtı kuşkusuz yeterliolamıyor. Felsefesi ayrı ve belki de çelişik iki döneme ayrılan Wittgenstein mantıkfelsefesinden dil felsefesine geçiyor.Tractatus'un son tümcesi şöyle:"Üzerinde konuşulamayan konusunda susmalı."

***Anderson, Perry; Postmodernitenin Kökenleri,İletişim Yayınları, 2002

Postmodernizm hakkında en iyi baslangıç kitaplarından biri. Eleştirel tarihi içindesaptamalar...

***Hoodbhoy, Pervez; İslam ve Bilim,Cep Kitapları, 1993

Pakistan'lı nükleer fizikçi Hoodbhoy'un İslam ve bilim arasındaki ilişkiyi sorgulayan bu laikgirişimi yetersiz olmakla birlikte öğreticiydi. Yöntem üzerinde durması ayrıca anlamlıydı.İslamda reform gereği açık.

***Burke, Peter; Bilginin Toplumsal Tarihi,Tarih Vakfı yayınları, 2001

Bu emek ürünü çalışma; bilginin Avrupa'da 15-19. yüzyıl arasındaki ortaya çıkış, görünüş,amaç, derlenme, sunulma, işlev ve bunlar için gerekli politika, arşivleme, kütüphanecilik,baskı ortamları, enformasyon, istatistik, vb. konuları somut tarih kavrayışı içerisindedüzenliyor. Müthiş bir okuma deneyimi.Bilgi Sosyolojileri ve Tarihleri başlıklı girişi Bilgiyi Sahiplenmek, Kurmak, Yerleştirmek,Sınıflandırmak, Denetlemek, Satmak, Edinmek, Bilgiye Güven ve Kuşku bölümleri izliyor.

***

Page 141: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Burke, Peter; Tarihin Görgü Tanıkları,Kitap Yayınları, 2003

Ünlü İngiliz tarihçi, tarih bilimiyle ikonoloji arasındaki ilişkiyi imgenin tüm biçimleriaçısından sorgulayarak kesin yasalara ulaşamasa da (doğal olarak) tarihin yorumlanmasındaçevren (ufuk) genişletici bir yaklaşımın olanaklarını sergiliyor (bol, özellikle görsel örnekle).Panofsky bu yaklaşımda önemli bir kaynak kuşkusuz. Panofski'ye göre üç anlam düzeyinedenk düşen üç yorum düzeyi şöyle:1.düzey (üst): doğal anlam2.düzey (orta): uzlaşımsal anlam3.düzey (dip): ikonolojik yorumlama (içsel anlam)Sonuç:1.İmge doğrudan toplumsal yaşama değil, o dünyaya dönük çağcıl görüşlere erişim sağlar.2.İmgelerin tanıklığı bir bağlamlar dizisine yerleşmek zorundadır.3.Bir dizi oluşturan tasvirler tekil imgelerden daha güvenilir tanıklık sunar.4.Metinlerde olduğu gibi imgeler alanında da tarihçi satır aralarını okumak zorunda.

***Coles, Peter; Einstein ve Tam Güneş Tutulması,Everest yayınları, 2000

Einstein'ı Özel Görelilik Kuramına götüren sürecin çözümlemesi.

***Coles, Peter; Hawking ve Tanrının Aklından Geçenler,Everest Yayınları, 2001

Coles, Hawking üzerindeki medya vurgusunu eleştiriyor ve Newton’a, Einstein'a yapılanhaksızlığa değiniyor yazıda. İlginç bir yapıt.

***Trifones, Peter Pericles;Umberto Eco ve Futbol,Everest Yayınları, 2004

Sanırım Eco'nun kendisini okumak, Pericles'i okumaktan daha zevkli ve anlamlı olur.

***Safa, Peyami; Sözde Kızlar,Ötüken Yayınları, 20001923'te yayınlanmış ilk romanı Safa'nın. Safa'nın kişisel ve dalgalı ırasına (karakter) ilişkin ilkipuçlarını taşımasına rağmen, kötü bir ilk roman. Pis ahlakçılığı, tiplerine yaşam hakkıvermiyor.Anadolu'yu İstanbul'a karşı diken Safa henüz temel kavram çiftlerini geliştirememiş...1950'den sonra sürekli kendini yalanlamasına daha çok var.Bu romanın en önemli yanı, Nazım Hikmet'e ithafın ve önsözün ilerki baskılarda kaldırılması,bazı sözce ve bölümlerin çıkarılmış olması... Bu yazarın mı, tüm yayın haklarını alan Ötüken

Page 142: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Yayınevinin mi marifeti bilmiyorum. Ama meslek ve yayıncılık namusu en azından açıklamagerektirirdi.

***Safa, Peyami; Dokuzuncu Hariciye Koğuşu,Ötüken Yayınları, 1986

Bu roman yalnızca Peyami Safa'nın değil, Türk roman yazınının da en önemlİ yapıtlarındanbiri.1937'de yayınlanan roman tümüyle özyaşamöyküsel... Bana kalırsa sonradan romanadönüştürülmüş...Başarısı ruhun derinliklerine ve şeytani yansımalarına cesaret ve dürüstlükle girebilmesi veolayı bırakıp iç dünyanın dışa tepkilerini buna uygun anlatım teknikleri de geliştirerekverebilmesinde yatıyor. Anlatım tekniği konusunda bu ilk denemesindeki özgünlük bencesonrakilere oranla kendiliğindelikte... Sonraki yapıtlarında bu teknik üzerinde ayrıca dadüşünüyor ve iç disiplin öne çıkıyor (tekniğe ilişkin).Toplumcu yazınımızda diyalog kurma becerisi Peyami Safa'ya oldukça borçlu anlaşılan.Sokak, tüm çıplaklığıyla yapıtında Safa'nın.Kadının karşısında yazarın ve erkek kahramanlarının aşağılık duygularının başlangıç noktasıda buralarda aranabilir.Peyami Safa şimdilik toplumcu.

***Safa, Peyami; Fatih-Harbiye,Ötüken Yayınları, 1999.1931'de yayınlanmış yapıtın 19. basımı. En çok basılan yazarlarımızdan.Safa giderek kendi kavram çiftlerini geliştiriyor. Geleneksel Doğu-Batı sorunsalını oldukçakendine özgü bir biçemle öne çıkarıyor. Bu çatışmayı aynı söylem içerisinde yineleyengeçmişiyle hesaplaşıyor, yeni bir paradigması yok, yeni bir ifadesi var. Bu da onu özgünyapmaya yetiyor. Ama doruktan (Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'ndan) sonra iniş başlamıştır vehep sürecektir ne yazık ki ve her anlamda... Kişisel yozlaşma, takınakların dogmalaşması,züppelik, vb.Peyami Safa'ya sahip çıkan sağcılara, milliyetçilere şaşmak gerek (ama aynı şey ÖmerSeyfettin, Ahmet Hamdi, Yahya Kemal, vb. için de söylenebilir) ve sahiplenmeyen solcularada... Bu kadar kaypak bir kişilik ateşle oynatır insanı...Fatih gelenek ve doğu, Harbiye ise modernlik ve batı... Berna Moran'ın dediği gibi artıkomurga çatılmış, anlatı bu omurga üzerine etlenecek.Tiplemeler bu şemaya uyacak. Yapıt gücü içindeki güçsüzlüğünü giderek zavallılaşan buyaklaşımdan alacak... Saldırgan P.Safa, militan tutumuyla ruhsal sayrılığından enerji alancanlı sanatsal yaratı arasında gerilecek. Geleneğin içindeki erkeğe hayran Safa, kadını küçükgörecek, buna karşılık geleneği seçen modern kadın bireşimi onun çözümü olacak.Safa'nın sorunu birikiminin fazla kendinden menkul olmasındaydı bence.

***Safa, Peyami; Bir Tereddüdün Romanı,Ötüken Yayınları, 1998

1933 ilk basım. 14. basımını okudum.

Page 143: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Safa'nın önemli romanlarından. Fatih-Harbiye de öyleydi.Bu roman anlatım tekniğiyle (içiçe anlatıcı) bugün de bence aşılamamış...Safa'da şöyle bir şey var, ruhsal yapısına da uygun. Madde pistir, maddenin dibine kadar in,pisliği mide bulandıracak düzeyde duy ve duyur. Sonra pisliğin aralıklarında iyi olana işaret etve kadını seçim yapmaya zorla... Erkek herşeyi deneyebilir kuşkusuz, ama kadın için ikiseçenek var. Peyami Safa'yı seçmezse (son derece etkileyici, canlı anlatılarla) yeri pisliğiniçinde...Bu roman öte yandan bohemin de romanı, yani Peyami Safa'nın...

***Safa, Peyami; Biz İnsanlar,Ötüken Yayınları, 1998

1959'da basılmış ilk kez ve 12.baskısından (1998) okudum.426 sayfa roman.Safa için kendinin (temel tema ve çatışmalarının) çok da başarılı olmayan bir yinelemesi...Safa artık başka noktalarda. Geçmişinden çıkmış, ama kurgulama, anlatım gücü konusundakendini geliştirmiş diyemeyeceğim, daha rahatlamış...Bu kez modernite bulaşık kadın kahramanı (Vedia) seçim yapamıyor ve ölüyor.Bu da bir çözüm.Öte yandan uzun uzun sosyalizm eleştirileri, Marksizme sözüm ona yüklenmeler, çocuksuolmakla birlikte bizim okuyan sağcımızın beynini biçimlendiren sanırım ikinci kaynak (NecipFazıl'dan sonra). Üzülmemek elde değil bu sığlık ve despotik inandırıcılık için.

***Safa, Peyami; Matmazel Noraliya’nın Koltuğu,Ötüken Yayınları, 1999

1949 ilk basım. 1999'da 19. basımdan okundu.Safa'nın ilginç ve kötü romanlarından bence. Gerilim kurma alışkanlığı (polisiye ucuzromanlar da yazdı Safa) 'meçhul'le birleştirilerek modern (rasyonel) bilime gereken dersveriliyor. Oysa Safa şimdi yaşamalıymış... Postmodernizm onun için biçilmiş kaftandı, amaacele etti.Karanlığın, gölgelerin cinsel göndermelerle yeraltı'na işaret ettiği bu romanda Safa sanıyorumikinci elden Dostoyevski'leşiyor, bu da onu gülünç olmaktan korumuyor açıkçası. Anlatım tekniği açısından Türk romanının önemli yapıtlarından biri sayılmalı.Militan tavır romanı zedeliyor, ama bu tutumun doruk noktası, son romanı:Yalnızız.

***Safa, Peyami; Yalnızız,Ötüken Yayınları, 1999

1951'de yayınlanan romanın 14.basımı:1999.Sağın da sanırım en sevdiği romanı (önsöze bakınız).Temel çatışmasını yineleyen Safa biraz değişik olarak erkek kahramanına ütopyasını daçizdiriyor, derin mi derin felsefi ve ruhbilimsel çözümlemeler eşliğinde.Bana öyle geliyor ki Peyami Safa kendinde, Ortaçağ simyacılarına özgü bazı olağanüstügüçler, yetenekler görüyor.

Page 144: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Bu yazar Türkiye için hem bir kazanç, hem de bir kayıp yazık ki...***Mollon, Phil; Freud ve Sahte Anı Sendromu,Everest Yayınları, 2001

Bastırılmış anıları açığa çıkarma tekniklerini Freud bağlamında haklı olarak tartışıyor Mollonve Freud mitolojisi bir darbe daha alıyor.

***Kür, Pınar; Hayalet Hikayeleri,Everest Yayınları, 2004

Uzun bir aradan sonra yazan Pınar Kür sanırım kendisinin taşıdığı bir anlatı geleneğini zekicebir kurgu üzerine başarıyla oturtuyor. Öykülerde bayağı yerine kullanımdaki sesleniş olanbayağ sözcüğü dışında genel olarak yapıtı iyi bulduğumu söylemeliyim. 2004'ün en iyikitaplarından biri bence. Hayalet motifi üzerinden, gürültü koparıp toz kaldırmadan has biryazara özgü yaklaşımla Kür, ülkemiz insanının travmasına dokunabiliyor. Bu Türk anlatısındakişilik yarılması ya da kırılmasının ilk olmasa da güncel örneklerinden. Yaşamımımızdanyakaladığı birşey var Kür'ün.

***Korkmaz, Ramazan; Sabahattin Ali. İnsan ve Eser,Yapı Kredi yayınları, 1997

Ramazan Korkmaz'ın doktora çalışması. Akademik, sınıflandırıcı, ruhsuz ve yetersiz birçalışma.

***Karay, Refik Halit; Memleket Hikayeleri, Ed. Ender Karay,İnkilap Yayınları, 1999

Refik Halit Karay gerçek bir keşif... Türk yazınının bence önemli bir damarı (birkaç damardanbiri) ondan geliyor. Roman nasıl Uşaklıgil'e borçluysa, öykümüz de (özellikle gerçekciöykümüz) Karay'a borçlu... Bazı öyküler başyapıt ve bugün bile düzeylerine ulaşılabilmişdeğil. Aziz Nesin gökten zembille inmemiş demek... En mutlu okumalarımdan.

***Karay, Refik Halit; Gurbet Hikayeleri ve Yeraltında Dünya Var, Ed.Ender Karay,İnkilap Yayınları, 1997

Yalnızca Gurbet Hikayeleri okundu. Bazı öyküler olağanüstü... Karay'da öğrenilmiş değil,kendiliğinden gelen bir anlatma, görü gücü var.Büyük yazar.

Page 145: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Karay, Refik Halit; İstanbul’un Bir Yüzü,İnkilap Yayınları, 1997

Karay'ın dikkate değer romanlarından sayılmasına karşın okuyamadım. Öte yandan epeycepiyasa romanı da yazmış... Biraz, Ömer Seyfettin'in Efruz Bey'ini anımsattı nedense.

***Girard, Rene; Romantik Hareket ve Romansal Hakikat,Metis Yayınları, 2001

Girard'ın bu tartışmalar yaratmış yapıtı hiristiyanlığın yazına bakışına bir örnek denebilir.Koçak ve Metisin bunu gözden saklama çabalarına ne demeli.Özne, nesne ve dolayım üçlüsü arasında eleştirel anlayışını kurgulayan Girard, romantizmidolayımı dışlamak, özne ya da nesneyi mutlaklaştırmakla suçluyor, bir biçimde dolayımagönderme yapan yazarları da (Stendhal, Dostoyevski, Cervantes, Proust, vb.) özelliklekurtuluşçu, dönüşümsel ve arındıran roman bağlamalarıyla ululuyor, bir tür gizli çileciliklekutsuyor romanı.Doğrusu Girard'ı tartışmalı buluyorum.

***Girard, Rene; Şiddet ve Kutsal,Kanat yayınları, 2003

Bu çarpıcı yapıtın soldan bir eleştiriye gereksinimi var.Kavrayıcı, evrensel denebilecek tezinin kandırma yeteneği, eleştirel gücü öylesine yüksek ki,henüz girmediği (çözümlemesine katmadığı) alanlarda, örneğin tek tanrılı dinlerde yatıştırmadüzenekleri, toplumsal evrim ve devrimlerde evrensel şiddetin yeri vb. de de söyleyebileceğiçok şey var, daha kötüsü yerini doldurabileceği.Rene Girard'ın Freud'a, Levy-Strauss'a yönelttiği ve çoğuna da katıldığım eleştirilerininarkasında, mitoloji, trajedi ve antropolojik anlatıları da yedeğine alarak biçimlendirdiği temeltezi yalın: Eğer dil, anlatılar, ritüel, din, ekin (kültür) olmasaydı insanlık çoktan yokolmuştu.Bunun anlaşılabilir biricik kaynağı da taklit arzuya dayalı şiddetin öncelligi.Özetlemek yerine birkaç alinti yapmakla yetinecek, bu önemli çalışmanın altını yenidençizmekle yetineceğim.Necmiye Alpay çevirisinin başarısına değinmeden geçemeyeceğim.‘Kurban sunumu, topluluk içindeki gerilim, kin, rekabet ve karşılıklı saldırı konusundaki hertür kararsız duyguyu tüm toplulukça kurbana aktarma işlemidir.’ (10)‘Kurban bunalımı, yani kurban geleneğinin yitirilmesi, kirli şiddet ile arındırıcı şiddetarasındaki farkın yitirilmesidir. Bu fark yitirildiğinde, artık arınma olanağı kalmamıştır, kirli,bulaşıcı, yani karşılıklı olan şiddet, tüm topluluğa yayılır.’ (66)‘Mitosların, kurban bunalımlarından doğduğunu, bu bunalımların geriye dönük biçimdeğiştirmelerinden, bunalımın doğurduğu kültürel düzenin ışığında yapımış birer yeniyorumdan ibaret olduklarını düşünebiliriz.’ (90)‘Baskılanmış olan, baba katli ve ensest arzuları değil, fazlasıyla görünür durumdaki buizleklerin arkasına gizlenen şiddet ile, ikame kurban mekanizması sayesinde bertaraf edilipgizlenmis olan o topyekün yok olma tehditiydi.’ (118)

Page 146: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

‘Kurbanın her tür kötücül şiddeti üzerine çekerek, ölümüyle bu şiddeti iyicil şiddete, barışa veberekete dönüştürmesi gerekiyor.’(133)‘Ayinsel düşünce kendi kendisine verdiği hem net hem de bulanık görevin altından ancakşiddetin zincirlerinden bir miktar boşanmasına izin vererek kalkabilmektedir; tıpkı ilkseferindeki gibi ama öyle fazlasına kaçmadan...’(139)‘Modern budunbilim ensesti hemen her zaman bağlamından yalıtmıştır; ensestianlayamamaktadır, çünkü ensestte özerk bir gerçeklik, çevresine göndermede bulunmaksızınkendi başına anlam taşıması gereken bir büyük yanlış görmektedir. Psikanaliz bu hatasındaayak diriyor...’ (158)‘Peygamberce esinlenmenin kurban bunalımından ileri gelmesi...’ (189)‘Demek ki dinsel demek 'yararsız' demek değildir. Dinsel inanç, şiddeti insani olmaktançıkarmakta, insanı kendi şiddetinden korumak için elinden şiddetini almakta ve bu şiddetiaşkın ve sürekli bir tehdit durumuna getirmektedir.’ (192)‘Tanrılık için yarışmak bir hiç için yarışmaktır: şiddet bir kez dışarı atılıp tüm insanlardankesin bir biçimde uzaklaştı mı, tanrılığın aşkınlık dışında gerçekliği yoktur. İsterik birrekabetin doğruca tanrısallık doğurması olanaksızdır. Tanrı, oybirliğine dayalı şiddetaracılığıyla oluşmaktadır.’ (204)‘İkame kurban olmasa, belirli bir doruğun ötesinde şiddet de kültürel düzene dönüştürülmese,her tür toplumsal varoluş olanaksızlaşırdı. Demek ki, bütünüyle yıkıcı olan karşılıklı şiddetkısır döngüsü, yerini ayinsel, yaratıcı ve koruyucu bir şiddete bırakmaktadır.’ (205)‘Arzu temelde taklit eder (mimetiktir), örnek aldığı bir arzuya göre biçimlenir ve o örneğinseçtiği nesneyi seçer.’ (207)‘Taklit eğilimi, arzuyu bir başka arzunun kopyası durumuna getirmekte ve kaçınılmaz olarakrekabete yol açmaktadır. Rekabet ise arzuyu bir başkasına yönelik şiddete dönüştürmektedir.’(239)‘Yasakların toplumsal bir işlevi vardır: İnsan toplulukların içinde çocukların yaşamlarınısürdürebilmesi ve kültürel kalıta uygun bir eğitim alması gibi insanın insanlığını oluşturantüm işlevler için kesinlikle vazgeçilmez bir koşul olan o şiddetsiz ve korunmuş bölgeyiyaratmak(...) Bireysel biyolojik mekanizmanın yerini, kolektif ve kültürel bir mekanizma olankurban sunumu almıştır. Dinin bulunmadığı toplum yoktu, çünkü din olmadan toplum olmakimkansızdır.’ (314)‘İlkeli küçümsemek, sürüp giden ilkellikten, yani ikame kurbana karşı sonsuzca uzatılmış biryanlış anlamadan başka bir şey değildir.’ (338)‘Kurucu şiddet, insanların değil, kendi kendini dışarı atan, topluluk kendi başına varolsundiye çekilmeyi kabul eden kutsalın işidir.’(386)‘Tanrının beslenmesi savsaklanırsa, sonuçta zayıflayacaktır; ama acıkıp öfkelendiği için, eşigörülmedik bir acımasızlık ve kıyıcılıkla gelip besinini insanların içinde kendisinin aramasıolasılığı da vardır.’ (384)‘Ayinlerden amaç herşeyin olduğu gibi sürmesini sağlamaktır. Bu nedenle hep o sabitleyici vekültürel istikrar getirici modele başvurmaktadır ayinler: ikame kurbana karşı ve onunçevresinde yoğunlaşmış, oybirliğine dayalı şiddetten oluşan model.’(405)‘Gerçekten güçlü olan ve gücü heyecan veren her sanat yapıtı, hafifçe bile olsa, şiddetihissettirmesi ve şiddetin yapabileceklerini farkettirmesi açısından bir kabul töreni özelliğitaşır; sakınımı özendirir, kibirden vazgeçirir.’ (422)‘Baba katli ve ensest arzusu, çağımızda şiddetin, kendini açığa vurması artık daha fazlagecikemeyecek olan bir şeyi biraz daha saklamak için burnumuzun dibinde salladığı sonkültürel çıngıraktır.’(452)‘Bizim oyunlarımız, kutsal olmaktan az ya da çok çıkarılmış ayin geleneklerinden başka birşey değildir. (...) Huizinga'nın tezini tersine çevirmek gerekir: kutsalı kuşatan oyun degil,oyunu kuşatan, kutsallıktır.’ (454)

Page 147: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

‘Yorum hep yanılıyor. Sonsuz zamanın içindeyken her an hakikati kavradığına inandığında,yanılıyor. Sonsuz zamanın içinde yer aldığını söylemek için sonunda hakikatten vazgeçtiğinisöylediğinde yine yanılıyor. Yorum, yerine getirdiği ayin işlevini en sonunda hissedecekolursa, işlevin günışığına çıkmış olması yerine getirilemeyeceği anlamına gelecektir aynızamanda. Çevremizde bu durumu gösteren işaretler çoğalıyor.’ (465)‘Kutsaldan diğer toplumların tümünden daha çok, kurucu şiddeti 'unutacak' ve tümüylegözden yitirecek ölçüde çıktıktan sonra yeniden bulacağız o şiddeti; temel şiddet, yalnızcatarih düzleminde değil, bilgi düzleminde de göz alıcı bir biçimde yeniden üstümüze geliyor.’(467)

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 14: Harabelerin Çiçeği,İnkilap Yayınları, 1999

Reşat Nuri okumasının ilk yapıtı. Batı etkileri taşıyan romantizmin hastalıklı olmayan biryazar duyarlığıyla belirişi olan bu romanla Güntekin'in de anlatım tekniği konusundaaraştırmaları başlıyor. O güne kadar bunun üzerinde duran (bilinçli olarak kuşkusuz, yoksa ilkromancımız Ahmet Mithat'ı atlamamak gerek) başka bir yazarımız yok bence. Biçemden veönceki büyük biçem ustalarından söz etmiyorum. Reşat Nuri'nin pek çok anlatısında anlatıcı öykünün dışında ya da üstünde. Anlatıcı, üstanlatıcıya anlatıyor. Bu da ikinci sınıf batı yazını etkisine bağlanabilir.Bu kurguyu rahatlatıyor (dolayısıyla yazarı). Çirkinliği yüzünden yaşamdan sürülmüş bir insanın öyküsü Harabelerin Çiçeği. Okurunduygularına doğrudan sesleniyor.

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 1: Çalıkuşu,İnkilap Yayınları, 1993

Güntekin'in bu ünlü romanı ilk yapıtlarından ve bir ilk yapıt olarak başarılı. Yer yer çokyapaylaşan konuşmalara (diyalog) rağmen. Diyalog kurgusunda oldukça başarılı Güntekin,Kurtuluş Savaşı yıllarını İstanbul'da geçiriyor ve 1930'lara kadar yapıtlarında (neredeyse 10kitap) pek renk vermiyor. Ama Anadolu’dan yana olduğu seziliyor.Bu hit roman yalınlığı, duygusal tonu, sıradan insanları konu edinişi ve Anadolu'ya açılışıaçısından ilgi çekti. Romantizmin pek de yaratıcı olmayan bir biçimde etkileri izlenebiliyor.Öykü kişisellikten kurtulamıyor, derinlik kazanamıyor. Ama metin rahat akıyor (Güntekinbunda başarılı). Gölge oyunu etkisi bırakıyor okuyanda. Güntekin bir yandan Anadolugerçekciliğine, ama öte yandan marazi romantizme (Kerime Nadir, Karakurt, Tuğcu,vb.) yoluaçtı sanırım.

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 2: Dudaktan Kalbe,İnkilap Yayınları, 2000

21. baskısını yapmış roman. İnkilap'ın elinde yokedilen yazarlardan biri de Güntekin...Dudaktan Kalbe'de romantizm aşılmak bir yana, derinlikten yoksun bir biçimde sürüyor.Kibirli bir gencin öyküsü (gel de Dostoyevski'nin Delikanlı'sını anımsama, Julien Sorel'i de).

Page 148: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Yaşamın acıklı ve sıradışı çizgisi yüzeysel bir duygusallıkla dile geliyor bu romanda. Yer yersıcak, inanılmaz güzellikte ve gerçeklikte sahnelere rağmen ve bunların çok da seyrekolmamasına rağmen, bu romantik soyutlama nereden geliyor? Bence yazarıniyiyürekliliğinden, yüklendiği iyicil görev duygusundan ve kurgudan. En gerçekci sahnelerbile birbirlerine ulandığında romantik bir dokumaya dönüşüyor. İlginç bir şey: Güntekin'le birlikte kişilerin kökeni İstanbul, coğrafyası genellikle Anadolu.Bu, romanda bir çatlama sayılabilir.Örneğin, Karay'ın Anadolu'sunda Anadolulular var (yine genellikle).

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 10: Damga,İnkilap Yayınları, 2000

22.baskı. Toplumun damgaladığı bir insanın bu lekeyi ne yapsa temizleyemediğinin acıöyküsü Damga. Toplumsal boyut devreye giriyor. (Karşılaştırmak için bir örnek:Hawthorne’un Kızıl Harf.)Yaşamdan gerçekci sahneler ve yanılsama. Kuruntular...

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 4: Akşam Güneşi.İnkilap Yayınları, 1998

Bir şey var. Güntekin, tüm yazarlık yaşamı boyunca Feride (genç kadın) tipiyle uğraştı.Yarattığı birkaç tipten en önemlisi bu tip, bir yerde Feride, öbür tarafta Jülide, vb.Romantizmin ağır etkilerini daha bayağılaşmış olarak sürdürüyor Akşam Güneşi. Halaklişeler aşılabilmiş değil. Gerilim (romantik) belli kurgularla sağlanıyor (bunlar ortalamaokuyucunun beğeni düzeyiyle yakından ilişkili).Ama Güntekin için bir ermiş diyeceğim neredeyse.

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 12: Gizli El,İnkilap Yayınları, 2000

İlk roman. Savaş zenginlerini konu alması onu sansürlük ediyor ve bir aşk romanınadönüştürüyor. Yine de Reşat Nuri romanları içinde en önemlilerinden biri... Hırslı bir adamıngizli bir elin denetiminde özel yaşamını altüst edişi, arkada vagon satışı, rüşvet ve hırsızlık,toplumsal bir görünümün izleri...

***Güntekin, Reşat Nuri; Bir Kadın Düşmanı,İnkilap Yayınları, 2000

19.baskısı. Ruhbilimsel bir roman denemesi. Harabelerin Çiçeği yineleniyor. Homongolos'unkeskin duyarlığı okurun tüm tellerini titretiyor. Yine duygular bataklığında tehlikeli birgezintiye zorluyor Güntekin bizi. Gerçekten duygu dünyamız bu yapıtlarla zenginleşiyor mu acaba?Yazar ne umuyordu? Okur dün ve bugün Güntekin'den ne bekledi ve beklediğini buldu mu?

Page 149: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 21: Sönmüş Yıldızlar,İnkilap Yayınları, 1999

Çoğu oyun taslağı görünümünde öyküler. Mektuplaşma tekniği sıkça deneniyor. İlginç. BirKadın Düşmanı da mektuplarla kurulmuştu.Pek çoğu romanlardaki duyarlığı yineleyen, rikkat ve acımayı mutlaklaştıran, sıradanöyküler...Bazılarında Aziz Nesin'e giden yolu sezmemek olanaksız. ***Güntekin, Reşat Nuri; BE 22: Tanrı Misafiri,İnkilap Yayınları, 2000

24.baskı.Eski Ahbap adlı öyküsünden sonra ilk ilgimi çeken öyküler bu yapıt içinde. Örneğin, TanrıMisafiri. Din sömürüsünün Anadolu'da traji-komik görünümünün sanırım sergilenişi...Hüseyin Rahmi bunu İstanbul'da yapmış olabilir. Hasta Çocuk da dikkate değer... Yine taslakçalışmalar, malzeme niteliğinde çalışmalar... İlginç konular, mizah, duygusallık, vb.Güntekin laik bir yazar. Kadın-erkek eşitliğinden yana.Güntekin'in milliyetçiliği bence faşizan değil.Güntekin şimdilik iktidar dalkavuğu degil. (Hiçbir zaman da olmadı.)

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 5: Acımak,İnkilap Yayınları, 2000

28.baskı.Turgenyev'in Babalar ve Çocuklar'ını anımsadım. Üçüncü kişi anlatımı ve anı defterı.Bence önemli bir konu ve yaklaşım. Çoğu kez gördüğümüzü, anladığımızı sanırız, Zehra gibi.Reşat Nuri'nin bence önemli yapıtlarından biri.

Bu noktaya kadar Türk yazınında orta düzeyde, Dünya yazınında ise (kaç yazarımızın bukonuda şansı var ki) altlarda bir yeri var Güntekin'in, ama bakalım Yeşil Gece, MiskinlerTekkesi, Anadolu Notları ne gösterecek?

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 20: Olağan İşler,İnkilap Yayınları, 2000

Güntekin'in Fransız yazınından öykü çevirilerini de içeren yapıt, onu besleyen batılıkaynaklara da işaret ediyor. Güntekin'in öykü anlayışı çok yalın ve çarpıcı, gülünç ya daduygusal etkilere yolaçan olayörgülerine dayalı... Genel olarak öyküleri için, yazacaklarına birgiriş, gündelik notlar demek doğru olur. Güntekin büyük yapıtı için harıl harıl öykü biçimindesahneler, günlük notlar tutmuş... Sahne sözcüğü önemli... Yapıtının kalkış noktası sanırım,kendinde iz bırakan sahneler...

Page 150: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Hemen tüm öykülerini okudum Güntekin'in. Bunların arasında iki üç öykü yazınsal bir değertaşıyor; örneğin Eski Ahbap, Tanrı Misafiri.Gülmeceye yatkınlığı gözlem gücünden ve yasam deneyiminden gelse gerek ve Aziz Nesin'e,Orhan Kemal'e giden yolu açıyor Güntekin.

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 18: Leyla ile Mecnun,İnkilap Yayınları, 1999

Daha önceki söylediklerim geçerli. Yalnızca bir şey; İnkilap Yayınevinin elinden kurtarıp hakettiği baskı kalitesine kavuşturmak gerek Reşat Nuri Güntekin'i.Genel olarak toplumdan zengin bir kesit (değişik tipler) sunduklarını belirtmek gereköykülerin.

***Güntekin, Reşat Nuri; Yeşil Gece,İnkilap Yayınları, 1995

Nazım'ın da çok önemli bulduğu bu roman ülkemizde ileri-geri kavgasının bir mihenk taşıolmasından alıyor gücünü.Anadolu'da yeşil geceye direniş belki de ilk örnek, bu açıdan da çığır açıcı... Daha önce Türkyazını ancak işgal ve ulusal savaşımda tavırlı olabilmişti. Adıvar'ın Vurun Kahpeye veKaraosmanoğlu'nun birkaç yapıtını atlamayalım bu arada. Ama köy yazınına yakın duran birgörevsellik alttan uç veriyor ve de çok doğru bir tutum. Güntekin, Ahmet Mithad'ıngeleneğine bağlı bir yazar...Onun silahı romanıydi... Üstelik genel yapı olarak olmasa da seçilebilen ayrıntılar iyi biryazara her zaman işaret ediyor Güntekin'de... Onu sezgilerimizle de okumalı ve tümlemeliyizbence.

***

Güntekin, Reşat Nuri; BE 23: Yaprak Dökümü,İnkilap Yayınları, 2000

Güntekin'de dönüm noktası:1932. Arkadan Kızılcık Dalları geliyor. Yazar epeyce bir deneyim ve çelişkiden sonra toplumsal gerçekciliği benimsiyor ve bu çizgiyisürmeye başlıyor. 1932’ye kadar romantizmle gerçekcilik eğilimleri arasında gergindi banakalırsa. Kabuk değiştiriyor. Anlatımda rahatlama ve gündelik Türkçenin kullanımında kesintisözkonusu değil, ama yorumlamada kararını veriyor Güntekin. Evet, gerçek acımasız veinsanı ufalıyor.Yaprak Dökümü'nün Kız Kardeşim Carrie'den nesi eksik, ya da bir Zola romanından, ruhçözümlemeleri mi? Ama Güntekin davranış ve sözle daha çoğunu veriyor.Fethi Naci ne yazık ki kör ve kötü bir eleştirmen (demeye dilim varmıyor). Birileri birileriniitekleyince roman ya da sinema eleştirmeni olunuyor bu ülkede belki de, hatta bir yetke... Bukadar kolay olmamalı. Konu, kişiyle ilgili değil gerçekte.

***

Page 151: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Güntekin, Reşat Nuri; BE 15: Kızılcık Dalları,İnkilap Yayınları, 1999

Bu yapıt Güntekin'in Yaprak Dökümü'nden sonra gerçekciliği doğalcılığa ötelediği benceikinci önemli romanı... Besleme bir kızın ruhsal gelismesinde içine girdiği ailenin ikiyüzlüahlakının ağır etkilerini, ince bir gözlem ve ironi yüküyle ve başarıyla yansıtıyor Güntekin veyazarlığında sıradanlık çizgisini de aşıyor. Fethi Naci ne mi diyor? Önemli mi?

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 13: Gökyüzü,İnkilap Yayınları, 1999

1931'lerde geçen romanın eleştirel bir boyutu var. Körinançlar kıskacında insanlar veriliyor.Naci'ye göre doğu-batı sorunu irdeleniyor bu yapıtta ve bu açıdan önemli... Bence buyaklaşım Türk yazını için oluşturulmuş üç beş tane şablonu aşamama düzeysizliğiyle ilgili.Başka da bir sey söylemeyeceğim. İlgisi yok.

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 8: Anadolu Notları I-II,İnkilap Yayınları, 1999

Güntekin'in müfettiş olarak Anadolu gezilerinde tuttuğu çok da önemli olmayan, yazınsaldeğeri ise hiç olmayan gözlemleri.

***Güntekin, Reşat Nuri; Eski Hastalık,İnkilap ve Aka Yayınları, 1982

Reşat Nuri şöyle diyor:"Sevgi, şefkat denen şeyde ne mucizeler var yarabbi!'Ve Tanpınar Reşat Nuri hakkında:"O, Türkçenin ortasında geniş bir sevgi ve şefkat ürpermesi idi".Güntekin, Yaprak Dökümü'nden sonra eriştiği ana damarı sürekli yetkinleşerek işliyor.Türkçede savrukluğun artmasına rağmen, dilin (anlatımın) gündelik dilin rahatlığına ulaşması,konuşmaların gerçekci ve inandırıcı çizgiyi tam anlamıyle yakalaması söz konusu. Bence Güntekin, Anadolu döneminde Lukacs'cı anlamda eleştirel gerçekciliğe evriliyor.Devrimin müridi değil duyuncu (vicdan) olmayı seçiyor ve başka türlü yapamazdı da.Eski Hastalık Reşat Nuri'nin 38'e değin yazdıkları içinde en simgesel olanı ve romanbeklenebileceği gibi ikili bir karşıtlık üzerine oturuyor. Anadolu ve İstanbul. Her iki tür devarlığını geçmişten taşıyor ve sayrılıklarını, sapkınlıklarını da birlikte... Güntekin'inbüyüklüğü ve gerçekciliği burada... Devrim, varolan insanı yeniden biçimlendirecek ve bunuyapabildiği oranda başarılı olacak.Eski Hastalık da haklı olarak soru yanıtlanamamış, ortada kalmıştır. Yanıtı gelecek verecek...Bir başka açıdan Güntekin deneyimine kisisel, tinbilimsel (psikoloji) çözümlemeyi başarıylaekliyor Eski Hastalık'la birlikte. Gerçi önceki tiplemeleri de derinlikten yoksun değildi(Feride vb. popüler tiplemeleri saymazsak) ama bu tiplerde derinlik varlığını davranışlarınusta işi betimlemelerine borçluydu.

Page 152: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Eski Hastalık bir hesaplaşma romanı ve kişisel hesaplaşmalarla toplumsal hesaplaşmakatmanlaşıyor, yer yer örtüşüp yer yer ayrılıyor. Ayrıca özeleştiri ile yolculuğun bir arayagetirilmesi yaygın ve etkili bir teknik.İkincil tiplerin zenginliği belirtilmesi gereken bir diğer durum.Reşat Nuri'de Fethi Naci'den (F.Naci, Reşat Nuri'nin görülmesini önlüyor bence) çok fazlasıvar kuşkusuz, ama sevgi ve şefkat de onu özetlemek için yetmez.

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 9: Ateş Gecesi,İnkilap Yayınları, 1999

Ateş Gecesi, Reşat Nuri'nin son yapıtları arasında, 30'ların sonunda yazılmış.Sürgüne gönderilen bir gencin Rum kültürüyle buluşması ve gençlik aşkı daha güçlenmiş veyerelleşmiş (aynı zamanda zenginleşmiş) bir dille anlatılıyor. Reşat Nuri'de bu gelişmeyigörüyorum. Anlatım sorununu giderek çözüyor, yapı için aynı şeyi söyleyemem... Mizahyazarın birikimiyle birlikte içselleşiyor romanlarında, her şey (betimleme, anlatım,söyleşmeler, vb.) rahatlaşıyor, yapaylıktan kurtuluyor.Bu romanda bence ilginç birkaç nokta var. Çok canlı ve azınlıklardan oluşan bir mahalleyaşamına (bir başka kültüre) tanıklık, duyguların insanın yaşı ve olgunlasması ile dönüşümü,Girit ve Girit sorunu, kendini asan bir kadın (Afife).Yazarın ille de okunması gereken bir romanı, onu Türk modern romanına bağlayanhalkalardan biri.

***Güntekin, Reşat Nuri; BE 7: Değirmen,İnkilap Yayınları, 2000

Reşat Nuri'nin sanırım tiyatroyu hep gözönünde tutarak ve mizahi öne çıkararak kotardığı biryapıt Değirmen. Devlet çarkına Türk yazınında yapılmış en hoş yergilerden biri.Yazar bazen öyle betimlemeler yapıyor ki, Türkçenin bu büyük yazarı bu anlarda Dünyaçapında bir anlatıcıya dönüşüyor. Örneğin, kaymakamın Bulgar kızıyla ilgili çağrışımları...Aziz Nesin'e giden önemli damarlardan biri bu yapıt sanıyorum.

***Güntekin, Reşat Nuri; Miskinler Tekkesi,İnkilap ve Aka Yayınları, 1979

Güntekin'in yine bir başka önemli yapıtı... Romanda omurga ve yapı sorununu çözemediğiortada. Öte yandan dilenci ruhu ve tipi çok derinlemesine yakalandığı halde ne yazık ki birkaraktere dönüşemiyor. Güntekin sanırım yoruluyor ya da elinden gelebilecek olan bu.Yoksa Türkiye’nin bir Dilenci'si (ve onun ruhu) olacaktı bugün. Bu romanın önemini azaltmıyor. Nedeni, özgün ve bugüne değin ele alınamamış bir konuyuele almakta gösterdiği öncülük... Evet, Reşat Nuri bir öncü...Ve onu Hüseyin Rahmi'yebağlayan ilmekler var.Bir kere Türkçenin ustasıdır artık. Birkaç tümce bir düşünce ya da duyguyu, bir görüntüyü, birtipi betimlemeye yetiyor. Çok basit görünmesine karşın çok da zor olan bir şey...

Page 153: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Miskinler Tekkesi aynı zamanda bir toplumsal eleştiri, bir yergi yapıtı. Ve ele aldığı konudatarihsel sürekliliği (devrime karşın) vurgulaması bir başka önemli nokta ve Reşat Nuri buradada Yakup Kadri ile buluşuyor.

***Güntekin, Reşat Nuri; Son Sığınak, İnkilap Yayınları, 2000

Son romanı yazıyor girişte. Yanlış olabilir.Yaşamlarının uçlarında değişik yaş ve cinsiyette bir avuç insanın serüven arayışı değil,oldukça hüzünlü anlam arayışının öyküsü Son Sığınak. Bir tiyatro kumpanyası kuraninsanların Anadolu yolculuğu…ve Anadolu. Cumhuriyet yıllarının Anadolu'sundan yer yer içburkan gözlemler.Reşat Nuri, iyice ustalaştığı canlı tip betimlemelerinden kolayca tanınan bu insanlarınunutulmasını istememiş belli ki. Onlara son bir selam yollamış...İyi etmiş bence. Bu gizli insansevere (humanist) yakışırdı.Reşat Nuri'nin Anadolu Notları'nın bu romanın oluşumunda katkısı önemli.Öyle sanıyorum ki, Reşat Nuri de yaşamının oldukça ileri bir döneminde 'o son sığınak'ı aradıve bu roman çıktı ortaya. Belki de onu kendisi için yazdı.Sana bir kez daha tüm sevgilerimle şükranlarımı sunuyorum sevgili yazar!

***Güntekin, Reşat Nuri; Kan Davası,İnkilap Yayınları, 1999

Reşat Nuri, Kan Davası kıskacında Yukarı Sazan Köyünü, toplumsal bir olayın kişilerüzerindeki yıkımını, bu oldukça değişik romanında işliyor. Toplumsal bir amaç güttüğüanlaşılıyor.Anlatımla ilgili yazınsal sorunu üzerinde düşünmesine rağmen aşamayan, ama seçtiği anlatımbiçimini tüm romanları boyunca geliştiren Güntekin, bilinç içi teknikler kullanmasa da tipbetimleriyle ruhsal karmaşaları başarıyla yansıtabilmektedir.Son kısa bölüme mutlu son demiş. Romanın görevi var. Bunun için, romanla, romandan vazgeçilebilir.

***Güntekin, Reşat Nuri; Kavak Yelleri,İnkilap Yayınları, 2000

Reşat Nuri'nin en güzel ve oylumlu romanlarından biri Kavak Yelleri.Artık kahramanı bir iç hesaplaşmanın eşiğindedir. Reşat Nuri'nin babası doktor ve romanlarında en sık görülen tipler sağlık dünyasından.Yapıtın simgesel anlamı, eski bir izleğe (tema) götürüyor okuru (Reşat Nuri izleği). Anadolu-İstanbul-Anadolu. Kavak Yelleri estiğinde İstanbul çağırır, ama deneme başarısızdır.Yanılmıyorsam Eski Hastalık.Doktor Anadolululaşmıştır.Öte yandan bu çelişkiyi aşan Güntekin Cumhuriyetle ortaya çıkan bu içten pazarlıklı ve iki-karşıt yönlü eğilimleri birlikte taşıyan kahramanının çelişkisini aşamıyor. Belki de bunun içinhenüz erkendi.

Page 154: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Bu büyük (bizim için büyük) yazarımızın önemi sanırım tanıklığı ve sorumluluk duygusundangeliyor, bir de 'sevgi ve şefkat ürpertisinden'.Şöyle demişti:"Sevgi, şefkat denen şeyde ne mucizeler var yarabbi!".

***Peffer, R.G.; Marksizm, Ahlak ve Toplumsal Adalet,Ayrıntı Yayınları, 2001

ABD'li Peffer'in girişimi gerçekte Marksizmden esinli bir ahlak kuramı oluşturmak. İzlediğiyöntem Marx'ta ahlak adına, dönemlerine göre, ne bulunduğunu çıkarmak; bunun modern birahlak kuramı için yeterliliğini sorgulamak; yeni bir ahlak kuramı önermek.Marx esinli (daha çok da Rawls ve Nielsen) bir ahlak kuramı için Materyalist Tarih Kuramıile geçersiz/yanlış bulduğu Artık Değer Teorisine gerek olmadığını belirten yazarın devrimcigibi görünün tutumu arkasında seçmeci (eklektik) bir yaklaşım sırıtıyor. Kendi katkısını birazabarttığını sandığım Peffer, Marx'ı kendince temizledikten ve bana kalırsa geriye bir şeybırakmadıktan sonra kolları sıvayarak modern dünyaya bakıyor: karşılaştırmalıyeğlemelerinde 'demokratik düzey' kuşkusuz belirleyici oluyor.Marx/Rawls/Nielsen eleştiri ve yeniden kurma süreciyle ulaştğı ahlak kuramı (aynı zamandaToplumsal Adalet Teorisi) şöyle Peffer'in:1.Herkesin güvenlik ve geçimlik haklarına saygı.2.Azami bir eşit temel özgürlükler sistemi. (konuşma, toplantı, vicdan, düşünce, mülk edinmehakkı, keyfi tutuklanma ve alıkonulmadan yasalarca korunma hakkı)3.a.Toplumsal konumlara ve görevlere ulaşma için fırsat eşitliği.3.b.Kişinin katıldığı kurumlarda tüm toplumsal karar oluşturma süreçlerine eşit katılım,4.Toplumsal ve ekonomik eşitsizliklerin ancak ve ancak en az avantajlı olanların yararına veadil tasarruf ilkesiyle tutarlı olması halinde haklı görülmesi, bunların eşit özgürlük düzeyini yada özsaygı değerini ciddi biçimde zayıflatacak düzeyleri aşmaması.Peffer'in uzun yapıtı küçük bir matrisle özetlenebilir, kolay anlaşılır kılınabilirdi.Sonuçta;Kapitalizme karşı demakratik, özyönetimli sosyalizmi,Devlet sosyalizmine karşı demokratik, özyönetimli sosyalizmi,Kapitalizme karşı (belli sınırlar ve koşullarda, ki bu refahın ülke dışı kaynağındaki acılarıngözetilmesi demek) devlet sosyalizmi,Kapitalist toplumlara karşı üçüncü dünyadaki post-kapitalist toplumları (yine buradakitoplumsal girişimlerin demokratik, özyönetimli sosyalizm formlarını hedeflemesikoşullarında), yeğlenmektedir.‘Ancak ben şu tezleri savunuyorum: Birincisi, Marx'ın yabancılaşma ve sömürü kavramlarıonun ahlaki perspektifinin merkezinde yer alıyor olsa da, başka, daha temel ahlaki değer veilkeler temelinde çözümlenebilir. İkincisi, burada yer alan daha temel değerler, özgürlük(özbelirlenim olarak), insan topluluğu ve kendini gerçekleştirmedir. Üçüncüsü, Marx budeğerlerin, özellikle özgürlüğün eşitlikçi (ya da görece eşitlikçi) bir dağıtımını gerektiren birilkeyi örtük bir biçimde savunur. (Bu ilkenin komünizmin birinci ve ikinci evreleri için - yani"herkesin katkısına göre" ve "herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar"- önerdiğiilkelerle özdeş olup olmadığı sonraki bölümlerde tartışılacak). Dördüncüsü, bu değerler veilkeler daha da temel bir nosyona göre çözümlenecekse, bu ne fayda nosyonu ne detercihlerin ya da arzuların karşılanması değil, insan saygınlığının ve kendine saygı değerinin-bariz biçimde "deontolojik" alana ait olan nosyonlar- tatmin edilmesi olur.’ (46)

Page 155: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Leppert, Richard; Sanatta Anlamın Görüntüsü.İmgelerin Toplumsal İşlevi,Ayrıntı Yayınları, 2002

Leppert'in bu önemli çalışması, çevirmeni İsmail Türkmen'in Türkçe tutarsızlığına karşın,önemliliğini koruyabilmiş, son derece ilginç bir yapıt.O daha çok resim tarihinden görsel imgelerle tarihsel toplumsal bağlam arasındaki ilişkileri,zor kurulabilen; giderek de kurma çabasını dışlayan yaklaşımların egemen olduğu günümüzdebu tutuma karşıt bir yaklaşımla kurmaya çalışan biri sanırım.1.bölümde, temsil ve kandırma siyasetini trompe l'oeil resimleriyle irdeleyen Leppert,kandırmayı resmin resmi, kadının resmi, paranın resmi örneklerinde çözümlüyor.2.bölümde, ölü doğa (natürmort) resimleriyle (Hollanda ve lale) iktidar ilişkileri anlamkazanıyor.3.bölüm, vanitas resimleriyle ölümün ve geçicilik duygusunun anlatılmasi çözümleniyor.Resimde doğru çözüm ise çok sonraları O'Keeffe ve van Gogh'la geliyor. Biraz önceoradaydı.4.bölümde, resim tarihi bedeni parçalıyor ve etin hazzını sergiliyor. Avlamak ve kafeslemek,kadının ve hayvanın buluşan yazgısı. Girişimci erkek anlatıları.Bedeni anlatan üçüncü kısimda 5.bölüm, Duyular'a ayrılmış. Özellikle ses, koku, vb.Bedenler sınıfsaldır.6.bölümde, bedenler inceleniyor.Teşrih sonunda erotizme varır.7.bölümde, portre inceleniyor. Beden dramlaştırılmaktadır.8.bölüm, başkalarının bedenlerini (ötekiler) irdeler. Ressamın durduğu yer yukarı sınıflarındurdugu yerdir genellikle. Habis öteki ve oryantalistler (Gerome) paylarını alıyor.9.bölüm, arzunun yüzeylerini, kadın çıplaklarını ele alıyor. Kadın ayartarak kendini yenidenüretiyor.10.bölüm, erkek çıplak üzerinedir. Bu bakış biraz sorunludur. Yapıtın Egon Schiele'nin kendimastürbasyon portreleriyle bitmesi de bunu gösterir.

***Sennett, Richard; Karakter Aşınması,Ayrıntı Yayınları, 2002

Sennett'in Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerinde Etkileri altbaşlıklı çözümlemesi sonzamanlarda okuduğum en anlamlı çalışmalardan.Sennett örneklemeli olarak (kurgusal) yeni kapitalizmin insanın karakterine yönelik saldırısı(sürüklenme), eski kapitalizme ait bir kötülük (rutin), zamanın yeniden yapılandırılması(esnek), modern emek biçimlerini kavramanın zorluğu (okunaksız), risk almak nasıl kafakarıştırıcı ve bunaltıcı bir deneyim haline geldi (risk), iş etiği nasıl değişti (iş etiği),başarısızlıkla başa çıkmak (başarısızlık), işin açtığı yaralara bir çare: cemaat (tehlikeli birzamir) başlıkları altında adım adım ilerliyor. Süreci ve dogasını çözümlüyor ama yenidayanışma biçimi konusunda şimdilik cemaatle yetiniyor. Bir tür geçici savunma noktasıdiyebiliriz buna. Alıntı yapamayacağım için üzgünüm.

***Sennett, Richard; Ten ve Taş,Metis Yayınları, 2003

Page 156: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Beden'i içinde yaşadığı kentle (Ten'i taşla) ilişkilendiren ya da bu ilişkiye bakan Sennett'inyapıtı zevkle okunuyor. Düşüncenin zaman içindeki seyrine de tanıkık ettiren yapıt, ilk, orta, yeni ve yakinçağlarboyunca döneme temel ırasını veren tini Atina, Roma, Paris, Venedik, Londra, New York'tairdeliyor ve bence çoğunlukla da yakalıyor.Okuması büyük zevk veren yapıtlardan biri bu.Belki tüm öykü bedenin kavranışının, yitirilişinin ve yeniden bulunuşunun, yabancılaşmasınınöyküsü.Beden kent örgüsünün bir örneği.‘Çokkültürlü bir toplumun yurttaşlıkla ilgili sorunlarının altında ahlaki bir güçlük, Ötekikonumundakilere sempati uyandırma güçlüğü yatar. Bedensel acinın kabul edilebileceği, buacının aşkın kökenlerinin görünür hale geleceği bir yere neden gerek duyulduğu anlaşılırsaÖtekine yönelik bir sempati ortaya çikabilecektir ancak. Bu acının insan deneyimi içerisindeizlediği bir yörünge vardır. Benliği yolundan çıkartır ve eksiltir, bütünlük arzusunu bozgunauğratır; acıyi kabul eden beden çeşitlilikle dolu bir dünyada herkes ne hissettiğini, kimolduğunu başkalarına açıklayamasa da- başka bir insanın acısına, sokakta hep bir aradabulunan acılara duyarlı bir yurttaş bedeni haline gelmeye hazırdır. Ama beden ancak çektiğiacıların çaresinin toplumun yapıp ettiklerinde olmadığını, mutsuzluğunun başka yerdengeldiğini, acısının Tanrının insanlara verdiği sürgün sıfatıyla bir arada yaşama buyruğundankaynaklandığını kabul ederse bu yurttaşlık yörüngesini izleyebilir.’ (338)

***Eaglestone, Robert; Postmodernizm ve Holocaust’un İnkar Edilmesi,Everest Yayınları, 2002

Bu çok önemli çalışmada Eaglestone, ‘Holocaust'un inkar edilmesi kötü tarih değildir, hiçbirbiçimde tarih değildir aslında ve tarihmiş gibi de tartışılamaz" (s.70), diyor.Yazarın tarih kuramıyla ilgili yaklaşımları ise oldukça tartışmalı.

***Musil, Robert; Niteliksiz Adam 1,Yapı Kredi Yayınları, 2000

Zaman geçtikçe bu yapıtla ilgili değerlendirme çabasından soğudum ve erteliyorum. AhmetCemal çevirisi (özellikle ilk 200 sayfada) tartışmalı yanlarıyla beni yordu, buna sayısız baskıyanlışı da eklenince...Alıntıları yazmayacağım. Musil keskin bilimsel (gibi) görünen mühendislik yanılsamalı aletedavatıyla insan ruhunun derinliklerine inen ve bunu soğukkanlı ve ağdalı, çok katmanlı birdille ifade eden çağdaş bir yazar. Kafka ile gördüğü şey aynıydı ve somutlamaları çok farklıoldu. Yine de benzerlikleri benim için daha çekici bir konu.2. cildin daha ilginç olacağını sanıyorum.Musil'in bakışından (radyografik) ne nesne, ne jest, ne ruh, ne de başka bir şey kurtuluyor venesnellik çabası onu ayrıntılara özen göstermeye zorluyor. 20.yüzyılın romanlarından...

***Young, Robert; Beyaz Mitolojiler,Bağlam Yayınları, 2000

Page 157: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Robert Young İngiliz postyapısalcı ya da modernistlerinden... Beyaz Mitoloji eğretilemesiyeterli çağrışımi yapıyor kuşkusuz. Derdi, Marksizmi bitirmek değil, onu çoktan bitirilmişvarsayıyor, sorun da burada ya, yani bu yöntemin kendisinde, herneyse, derdi, Marksizmdenumut kesmemiş Don Quijote'lere son tutamakları konusunda boş sayfayı (leviatan) ısrarlagöstermek. (Ama aslında gösteren ben değilim, ben birşey gösterir gibi yaparken, göstermezgibi yaparım, ama sakın ola bundan olmadık Hegelyan, eytişimli bir öykü de çıkarmayın).Temel tezlerini; dizge içilik/dışılık bağdaşmazlığı üzerine kurarak sömürgecilik/sömürgesizlikanlatısında nedense postmodernlerin feminizmden daha sıkı yapıştıkları bir alan açmaüzerinde geliştiren Young;Marx'ı Engels üzerinden harcamaya lütfen değinerek (suçlu, sınıfına ihanet eden Engelsolmalı),Lukacs'ın tarihe biçtiği Hegelci ve erksel bütünlük eğilimini,Sartre'ın dizgeyi yırtan özne eylemliliğinin umutsuz serüvenini,Althusser'in odaksızlaştırılmış ve öznesiz (karşı-insancıl) yapısal bütünündeki ona göreyaraticiligi,Levi-Strauss ve Bachelard'la tarihsel kopuşu ve süreksizliğin getirdiği olanakları,Derrida'nın olanaksızlığın olanaklılığı olarak tarih kavrayışını,Foucalut'nun söylemlerden kurulu tarihlerinde öznenin yeri,Jameson'un postmodern biçemle Marksist tarihsel bütünü kurma girişimindeki açmazı,Althusser'de de etkin kavimodaklılığın Edward Said'de temel eleştiri konusu gibi görünürkentemel çelişkiyi üretişi,ve sonunda Bhabha ve Spivak eleştirilerini, dile getiriyor.Düzgün olmakla birlikte (sözdizimi açısından) çok eski bir çeviri dili kullanan (kınıyorum)Can Yıldız yapıtın okunurluğunu gereksiz yere zorlaştırmış. Bağlam Yayınlarının ise olsa olsapostmodern bağlamda bir solculuk (uyduruk) yaptığını böylelikle anlamış oldum.

Young'in yöntemi bildik yöntem. Eleştiri nesnesini öne çıkarırken, bir başka ve açınlayıcınesneyi gözardı etmek... Bununla varılacak yer ise, kuşkusuz kendilerinin de gönüldenonaylayacakları gibi 'hiçbir yer'.

***Droit, Roger-Pol; Düşünürlerin Eşliğinde,Can Yayınları, 2001

Droit, Le Monde yazarı... Felsefe yazılarını geliştirerek bu yapıtı oluşturmuş.Yerleşik kanıları silkeleyen (Antik Yunan, Platon, Aristoteles, Hint ve Doğu felsefeleri,Comte, vb.) tutumu ile ilginç kalmayı başarabilen yazar, bir felsefe tarihi yazmaktan çok tarihdisiplinindeki bölümlemeye uygun bir biçimde seçtiği felsefecileri birer fırça darbesiyleresmediyor. Can alıcı bir saptama, o kadar... Eğlenceli olmasına rağmen Karl Marx'a olanduygusal, hatta kinli yaklaşımı foyasını ortaya çıkarıyor. Marx betimlemesi bana kalırsa birazfazla hafif ve Popper esinliydi.Çok önemli bir yapıt değildi.

***Etienne, Roland/Françoise; Antik Yunan: Bir Kentin Anatomisi, Ed. EsraErdoğan,Yapı Kredi Yayınları, 2003

Page 158: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Yunanistan'daki arkeolojinin çok keyifli öyküsü. Özellikle Batının kimlik arayışlarının veOsmanlıyla bu yönde ilişkilerinin sergilenimi.Zengin bir yapıt.

***Munck, Ronaldo; Marx@2000,Kitap Yayınları, 2003

Yapıt oldukça basit bir postmodernizm savunusu. Adı ve tanıtımlar özellikle yanıltıcı. Doğallaştırılmış, gözden kaçırılan, gerçekte temelsiz ve kurnazca sayılamayacak (ahmakça)kabuller dizisinden eleştiri ve yaklaşım üretmeye çalışan 'piyasa' işi bu yapıt, post'un hertürünün içler acısı düzeyinin de, tersi arzulanmış, sergilenişi...Aynı şey. Young daha iyisini yapmıştı kuşkusuz (Beyaz Mitolojiler).Önce düşmanı kafana göre biçimle, sonra vur! Meydan bu denli boş mu? Yoksa Türkiye'ninegemenleri (aydinlar, dergiler, medya, vb.)…Munck sırayla Marksizmi doğa, üretim ve kalkınma, sınıflar ve işçi sınıfı, kadın, kültür, uluskonularında yere serdikten sonra tufan sonrası için bir bireşim yapıyor: ne kuş, ne deve (mi?)

***Keleş, Ruşen; Kentleşme Politikası,İmge Yayınları, 2002

Konusunda Türkçede en yetkin kitap bence.Kentleşmeyi genel ve Türkiye ölçeğinde irdeleyen Keleş, kentleşme kavramını değişiktoplumlarda gözlemliyor, kent kuramlarını değerlendiriyor. Kent Planlaması ve konutpolitikalarına, çevre sorunlarına ayrıntılı ve örnekli olarak bakıyor. Kaynak kitap.

Jacoby, Russell; Yenilginin Diyalektiği,Doruk Yayınları, 1999

Marksizmin iki çizgide geliştiğini, Hegel çizgisine rağmen doğu çizgisinin iktidar olduğunu veyenilgide bunun rolünü irdeleyen Jacoby, yeterince ikna edici mi? Başarı ethosuna yıkıcı biryergi bu çalışma. Batı Marksizmi geleneğini Hegel, Lukacs, Korsch, Gramsci çizgisindeyakalamaya çalışıyor Russell. Sınıf bilinci gibi kavramları eleştiriyor.

***Altınsay, Saba; Kritimu,Can Yayınları, 2004

Girit'in başarılı öykülerinden biri. Kazancakis'i okumadım. Altınsay ailesi Girit kökenli. Göç.Çok etkileyici, çarpıcı diyebileceğim anlatı, romanın sonlarına doğru aynı gerilimi ve duyguyusürdüremiyor. Yine de iyi yazılmış, önemli bir yapıt diyorum.

***

Page 159: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Ali, Sabahattin; BE 4: Yeni Dünya, Ed.Attila Özkırımlı,Cem Yayınları, 1982

Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf'la yaptığı nitel sıçrama denli, 40'lardan sonraki nitelikyitimi doktora konusu olmalı. Bu müthiş insanın yaşamı yapıtının anahtarı bence veöldürüldüğünde yalnızca 49-50 yaşlarındaydı. Belki o kadar bile değil. (42 miydi yoksa?)Arkasında polis, soruşturmalar, tutukevi, işsizlik, eşi ve iki çocuğu ve sevgisiyle inançlarıarasında yaşadığı acılar, buna rağmen yazma çabaları.Kuşkusuz Sabahattin Ali en sevdiğim yazarlardan. Ama bu onu, gerçek yapıtını verememişonu, yazınımımızın büyüğü yapmaya yetmiyor. Gerçi Kuyucaklı Yusuf orada dururken, tümanlatılarındaki, Türk yazınında benzeri bulunmayan insan tiniyle (ruh) doğa betimleriarasındaki ilişkiyi yeniden çoğaltan betimlemeri ortadayken, Türkçesi bu denli yetkin verahatken, Sebahattin Ali hak ettiği yerde mi?Onun yonutu (heykel) kentlerimizi süslemeli, hep gözümüzün önünde durmalı bu toplumunvicdanı olarak S.Ali.Cumhuriyet ve Tek Parti dönemine yönelik açık gizli eleştirisi ancak soldan bakılırsa anlamkazanır. Sağın elinde heder olur.Anlatıya anlatıcının /yazarın) girmesi kurmaca varsayımını zedeliyor, teknik sorunlaryaratıyor.Aziz Nesin'e giden yolda önemli bir uğrak S.Ali. Ne yazık ki nitelikli öykü azalıyor YeniDünya'da. Benim seçtiklerim: Asfalt Yol, Hanende Melek, Çaydanlık, Ayran, Isıtmak İçin,Uyku, Yeni Dünya (çok güzel), İki Kadın.

***Ali, Sabahattin; BE 8: Sırça Köşk, Ed.Attila Özkırımlı,Cem Yayınları, 1987

Seçtiğim öyküler: Cigara, Bahtiyar Köpek, Çirkince, Koyun Masalı, Sırça Köşk.

***Ali, Sabahattin; BE 5: Değirmen, Ed.Attila Özkırımlı,Cem Yayınları, 1983

Sebahattin Ali'nin ilk basılan yapıtı, öyküleri çok başarılı değil. Batının çoşumcu (romantik)etkileri, yerel, ulusal ve toplumsal dilin ve anlatının öngününde duruyor. Büyük anlatıcınınişaretleri yok değil, ama sanırım birkaç yıl daha gerekiyor.Zaten dönüşüm Değirmen'in kendi içinde başlıyor. Özellikle izleksel (tematik) anlamda. Sebahattin Ali büyük yazar.

***Ali, Sabahattin; BE 6: Kağnı-Ses, Ed.Attila Özkırımlı,Cem Yayınları, 1983

Şaşırtıcı olan şu. Bu öykülerin yetkin dli birkaç yıl içinde nasıl kazanıldı? 1930'ların başındanortalarına S.Ali hangi etkilerle nasıl bir dönüşüm geçirdi? Belki Filiz Ali'den (kızı) bir şeyçıkar. Özellikle: Kağnı, Gramofon Avrat, Arap Hayri, Apartıman, Düşman, Ses, Köpek,Mehtaplı Bir Gece, Köstence Güzellik Kraliçesi.

Page 160: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Ali, Sabahattin; BE 3: İçimizdeki Şeytan, Ed.Attila Özkırımlı,Cem Yayınları, 1982

Yine yarım kalmış (erken ölmüş ve belki de asıl yapıtını verememiş) bir yazar. Kavşaktaduruyor. Sonraki kuşaklara yol açmış, yazısıyla. Büyük.Kuyucaklı Yusuf, Yusuf'la Muazzez'in aşk öyküsüydü, İçimizdeki Şeytan, Ömer'leMacide'nin.Ali'nin üç romanı da aşk öyküsü. Ama toplumsal çevreyle öyle bütünleşiyor ki bu romanlar,hafif melodramlara dönüşmekten kurtuluyor.Sebahattin Ali'de olay yok ya da önemsiz. Kişiyi çatışmaları içinde ve toplumun bir parçasıolarak veriyor. Kişiler değişiyor, ilişkiler dönüşüyor. (Zamansal çokboyutluluk.)İçimizdeki Şeytan'da toplumsal çıkmazın kişisel çıkmaza dönüşümünün inandırıcı öyküsü.Türkiye’de faşist eylemin geçmişini ve etiğini inceleyenler bu güçlü romana kayıtsızkalamazlar. Ali romanlarında rastlantının olumsuz etkisine gelince, Özkırımlı haklı olabilir. Ama benceroman bunların altında ezilmiyor. Çünkü ilmek değil yazar için önemli olan, bunlarla ortayaçıkan insanlar ve toplum.Tıpkı Kuyucaklı’da olduğu gibi inanılmaz sahneler içeriyor bu roman da (müsamere, yemek,vb. sahneleri.)

***Ali, Sabahattin; BE 2: Kürk Mantolu Madonna, Ed.Attila Özkırımlı,Cem Yayınları, 1981

Raif'e Maria Puder'in aşkı, önceki romanlar gibi okutuyor kendini. Teknik sorunları olabilir.Ama Sebahattin Ali sağlam basan bir yazar. Toplumla bağı hep canlı. Konusuna da saygılı. Neonun sulandırılmasına izin veriyor, ne de anlatısını bir göreve dönüştürüyor.Romanları içinde Alman romantizmine en çok borçlu olduğu romanı bu olsa gerek.Ya Ali'nin geçimlik kayguları olmasaydı, özgürce yazabilseydi, bu romanlar nasıl olurdu?

***Ali, Sabahattin; BE 1: Kuyucaklı Yusuf, Ed.Attila Özkırımlı,Cem Yayınları, 1980

Bu romana hangi birikimle gelmiş Sebahattin Ali, anlamak zor. Türk romanının olmazsa olmaz koşullarından ve katkılarından biri bu roman. Bir ucununYaşar Kemal'e çıktığını sanıyorum. Epiğin eşiğinde durmuş. Bu adam nasıl öldürüldü? SevgiSoysal gibi, yaşasaydı asıl başyapıtlarını vereceğini sanıyorum. Tüm yapıtı bir hazırlık gibi. Anadolu'yu anlat deseler ilk önereceğim yapıt Kuyucaklı Yusuf olurdu sanırım. Betimlemede sanırım Türk romanının birikimini aşıyor ve yeni bir şey ortaya koyuyorSebahattin Ali.Bu ikinci okuma ilk okumadaki etkiyi yaptı üzerimde.Kusurları var kuşkusuz romanın. Bunlar üzerinde durmaya değmez. Katkısını öne çıkarmakgerek.

Page 161: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Ertem, Sadri Etem; Çıkrıklar Durunca,Otopsi Yayınları, 2002

Toplumcu yazınımızın öncülerinden Ertem'in ilk romanı... Romanı çok kötü (romandışı)bulmakla birlikte bu insanlara büyük sevgi-saygı duyuyorum. Biraz ilkel bir marksist örnek(şablon) üzerine Anadolu halk öykülerinden esinli bir kurgu oturtma çabası olan bu roman,Steinbeck etkileri de taşıyor. Öyküleri belki romanlarından iyi olabilir Ertem'in. İdeolojikçoşkusu yapıtını ve dilini gölgelemiş, hatta bastırmış...Yine de ellerinden öpüyorum.

***Abasıyanık, Sait Faik; BE 1: Semaver/Sarnıç,Bilgi Yayınları, 1970

Semaver (1936), Sarnıç (1939).Benim büyük okuma tasarılarımdan biriydi Abasıyanık, biraz düşkırıklığıyla başladı.Bunlar ilk, 1930'lu yıllar öyküleri. 40'lardan sonrasına bakmalı asıl.Sait Faik'in öyküdeki devrimini henüz bulgulayamadım dolayısıyla. Dil konusunda yalnızcatembel bence ve üstelik yalnızca dil konusunda mı acaba?Sait Faik sanki kendini olduğu gibi bulan, onaylayan, başkalarından da yalnızca bununlayetinmelerini isteyen, ben'ine takıntılı biri.Öykülerden kolayca anlaşılıyor bu. İlgi duymamış (öğrenmiyor), ilgi odağı olmaktan mutlu.Avareliği (tembelliği) alkışlansın istiyor. Dayatıyor mu? Bilmiyorum. Ama sanmam. (Ürkek.)Sait yazınımızın gerçek ve ilk kaçkını bence. Düzeni gözyumarak onaylamış diyeceğim,Şahmerdan'a, İpek Mendil'e rağmen.Yaşadığı toplumuyla etkileşimi nasıldı acaba?Bakacağız. Seçtiklerim: Semaver, Meserret Oteli, Babamın İkinci Evi, İpek Mendil,Mavnalar, Beyaz Altın, Kimkime.

***Abasıyanık, Sait Faik; BE 2: Şahmerdan/Lüzumsuz Adam,Bilgi Yayınları, 1970

Şahmerdan (1939), Lüzümsuz Adam (1948)Düşüncelerim değişmedi. Kimi çok çarpıcı öykülere karşın, Abasıyanık'ı henüz yakalamşdeğilim. Seçtiklerim: Şahmerdan, Çelme, Lüzümsuz Adam, İp Meselesi, KaçamakPapağan,Karabiber, Bacakları Olsaydı, Papaz Efendi, Bir Külhanbey Hikayesi, KameriyeliMezar, Hayvanca Gülen Adam.

***

Abasıyanık, Sait Faik; BE 3: Medarı Maişet Motoru,Bilgi Yayınları, 1970

Oldukça kötü bir yapıt (roman). Uzatılmış şeylere katlanamayan Sait Faik ruhu uzun anlatı olan romana da pek katlanamamışolsa gerek.

Page 162: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

İzlenimlerle yapı kurulamıyor. Üstelik yapı kavramı Sait Faik'i ürkütüyor bence. Keşkeburadan kalkarak onun yapılara ve yapıların ardındaki erke karşı durduğunu söyleyebilseydim.Okuru bırakıyor yazar. Yine de ve yine de okurun onu boşlamamasını dilediğini sanıyorum.Bu denli ileri gitmediği, sonuna değin yazmasından belli. Okuru iplememesine gelince, doğru,dilinden (dil önünde tutumundan) belli bu.

***Abasıyanık, Sait Faik; BE 14. Mahalle Kahvesi/Havada Bulut,Bilgi Yayınları, 1980

Mahalle Kahvesi (1950). Seçtiklerim: Mahalle Kahvesi, Plajdaki Ayna, Hallaç, BilmemNeden Böyle Yapıyorum, Kestaneci Dostum, Sinagrit Baba.Havada Bulut (1951). Seçtiklerim: Havada Bulut, Karidesçinin Evi, Eleni ile Katina.

***Abasıyanık, Sait Faik; BE 5: Kumpanya/Kayıp Aranıyor,Bilgi Yayınları, 1980

Kumpanya (1951). Seçtiklerim: Kumpanya. Kayıp Aranıyor (1953). Sait Faik'in yine sorunlu, ama uzun anlatılarından, yine de en iyisi.

***Abasıyanık, Sait Faik; BE 6;: Havuz Başında/Son Kuşlar,Bilgi Yayınları, 1980

Kötülerle iyiler içiçe. Seçtiklerime işaret edeceğim.Havuz Başı: Havuz Başı, Çatışma, Yüksek kaldırım, Simitle Çay, Güğüm.Dikkatimi çekenöykülerse: Bir Sonbahar Akşamı, Bayan Gülseren, Jimnastik Yapan Adam, ParklarınSabahı Akşamı Gecesi, Cezayir Mahallesi, Şehrin Sabahları ve Adamlarından Biri,Şehrayin.Son Kuşlar: Son Kuşlar, Kendi Kendime, Bir Kaya Parçası Gibi, Haritada Bir Nokta,Sivriada Geceleri, Sivriada Sabahı, Kırlangıç Yuvasındaki Kadın. Bunlara ekleyebileceğim: Gün Ola Harman Ola, Ağıt, Balıkçısını Bulan Olta, Barba Antimos, Yandan Çarklı,Dondurmacının Çırağı.

***Abasıyanık, Sait Faik; BE 7: Alemdağ’da Var Bir Yılan/Az Şekerli/ŞimdiSevişme Vakti,Bilgi Yayınları, 1980

Alemdağ’da Var Bir YılanEn çok beğendiklerim: Öyle Bir Hikaye, Yalnızlığın Yarattığı İnsan, Alemdağ’da Var BirYılan, Hişt!Hişt!, Dülger Balığının Ölümü, Yılan Uykusu.İyi öyküler: Panço’nun Rüyası, Yani Usta, Çarşıya İnemem.Sıradan öyküler: Sarmaşıklı Ev, Eftalikus’un Kahvesi, Kafa ve Şişe.Az ŞekerliEn çok beğendiklerim: Müthis Bir Tren.

Page 163: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

İyi öyküler: Fındık, Hikaye Peşinde, Kalinikhta.Sıradan öyküler: Gümüş Saat, Az Şekerli.Şimdi Sevişme VaktiSıradan şiirler.

***Abasıyanık, Sait Faik; BE 8: Tüneldeki Çocuk/Mahkeme Kapısı,Bilgi Yayınları, 1982

Tüneldeki Çocukİyi öyküler: Tüneldeki Çocuk, Sevgilime Mektuplar.Sıradan öyküler: Ketenhelvası, Önündeki Kış, Bindörtyüzyetmişiki Nikel KuruşunHikayesidir.Mahkeme Kapısı

***Abasıyanık, Sait Faik; BE 9: Balıkçının Ölümü/Yaşasın Edebiyat,Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi Yayınları, 1982

Yayınlanmamış, Uyguner'ce derlenmiş niteliği düşük öyküler ve edebiyat üzerine gazete, dergiyazıları...Eleştiri düşmanlığı ilginç Abasıyanık'ın. Kuramsal donanım zayıflığından olsa gerek.'Yazdıklarım ortada,' diyor.

***Abasıyanık, Sait Faik; BE 10: Açık Hava Oteli/Konuşmalar Mektuplar.Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi Yayınları, 1981

Röportajlar, İstanbul betimlemeleri-izlenimleri, söyleşileri, vb.

***Abasıyanık, Sait Faik; BE 11: Müthiş Bir Tren/Çeviriler Uyarlamalar, Ed.Muzaffer Uyguner,Bilgi Yayınları, 1981

Sait Faik'in uyarlamaları içinde Müthiş Bir Tren ilgiyi çekiyor.

***Ağaoğlu, Samet; Bütün Öyküleri,Yapı Kredi Yayınları, 2003

Page 164: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Ağaoğlu'nu ilk kez okudum. Peyami Safa geleneğine bağlanabilecek yazar,ruhçözümlemeleriyle içsel anlatıyı öne çıkarıyor. Açık etkiler (Dostoyevski, vb) taşıyanAğaoğlu'nun yetkinleşmenin eşiğinde kaldığı söylenebilir. Günümüz genç yazarlarını kimi bakımlardan etkilediği söylenebilir. Toptaş, Kavukçu, vb.

***Beckett, Samuel; Proust,Metis Yayınları, 2001

Beckett daha 24 yaşında bir Proust yorumu yapmış, ama daha çok bir anlak (zeka) gösterisinedönüşmüş çalışması, yazik ki... Proust hakkında söyledikleri, genelde doğru olmakla birlikteçok ve her şey değil. Metin Proust'tan çok Beckett'i çözüyor sanki. Ama Orhan Koçak gibi sıkı(!) çevirmenlerimiz yüzünden bu tür metinler iyice sabuklamaya dönüşüyor bana kalırsa.Zaman, bellek ve alışkanlık kavramları üçayağı üzerine oturtuyor çözümlemesini Beckett.Zamanı yırtan içgüdüsel ve rastgele bir görü, mahpusun o denli korktuğu ve acılar içerisindekıvranmasına yolaçtığı Proust romanına giden yolu döşemiştir. Yapıtın tümünde bu tansıkları12 dolayında saymaktadır Beckett, çaya banılmış kekten başlayarak. Bilinçli biranımsamadan, hele Proust’da bir bellekten sözedilemez. Daha çok bir kendiliğindenözdeşleşmedir sözkonusu olan ve biçim üzerinde vurgu yapan Proust'un derdi de buözdeşleşmeyi görünür, hatta dokunulur (duyumsanır) kılmaktır. Öznellik ve görecelik, algı vealgılanan nesnenin sızılabilirlik düzeyiyle doğrudan ilişkilidir. Bir tür izlenimcilik olarakyorumlanabilir bu.İlginç olan, Beckett'in Proust'u Dostoyevski'ye bağladığı kanal: karakterlerini açıklamaksızınsunmak. Bu bence de ilginç. Proust tersine açıklıyormuş gibi görünse de (Beckett'ekatılıyorum) yaptığı gösterimsel değil deneyseldir. Onları oldukları gibi, bütünaçıklanamazlıkları ile görünebilsinler diye açıklar. ‘Açıklayarak buharlaştırır.’ (75). AyrıcaProust için dilin niteliği, herhangi bir ahlak/estetik dizgesinden önemlidir.Beckett'in bir başka işareti de, Proust'un fauna değil floraya yatkınlığı karakterlerinin.(s.76)Proust için daha doyurucu okumalar gerek.

***Salgado, Sebastian; Ara Güler Koleksiyonu,Yapı Kredi Yayınları, 2004

Salgado'nun (1944, Brezilya) Ara Güler’e armağan ettigi 30 fotoğraftan oluşan katalogolağanüstü.Salgado ötekilerin fotoğrafçısı, ama önce fotoğrafçı.

***Enis, Selahaddin; Bataklık Çiçeği, Ed.M.Kayahan Özgül,Arma Yayınları, 2000

Dehşet bir romantizmden zorlama bir doğalcılığa hızlı geçiş... Canlı anlatım. Refik Halit'eyakın. Orhan Kemal ona borçlu olsa gerek... Belki onun eksiği kavrayış gücü.

***

Page 165: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Enis, Selahaddin; Zaniyeler,İletişim yayınları, 1989

Enis'i bataklığa ve onu simgeleyen şeylere (kadın da mı?) tiksintisi yazar yapmış olmalı? İşgalİstanbul'unda 'sosyete'nin yaltaklanma ne söz, orospuluğa bunca yatkınlığı Enis'i çiledençıkarmış. Biraz daha soğukkanlı olsaymış Türk yazını büyük bir yazar kazanacakmış... Öylegörünüyor.

***Özpalabıyıklar, Selahattin; A’dan Z’ye İlhan Berk,Yapı Kredi yayınları, 2003

Şair İlhan Berk'e belgeli, bilgili bir bakış.

***Altun, Selçuk; Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir,Yapı Kredi yayınları, 2001

Dene(mesel) roman demiş Altun bu ilk (yanılmıyorsam) anlatısına. 2001'in gözdeleri arasındaolan bu yapıt önemini söylenceye ve yazın dünyasını anlatmasına, bunu da son derecekişiselleştirmesine borçlu olsa gerek. Yazınsal hiç bir değeri olmamakla birlikte bu dünyanıniçinde yuvalanmış insanlar (yazar-çizer takımı), dedikodusal ve özgüvenli, kendini beğenmişkentsoy edalı (şu dönemler, bu tip pompalanıyor) Altun kitabını beğeniyle okumuş olmalılar.İyi okur kendini sınamaya kalkıyor okudukça ve belki de böyle bir işlev kazanabilir bu yapıt.

***İleri, Selim; Bu yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak,Doğan yayınları, 2002

Selim İleri'nin bu son romanı onun hakkındaki tüm önyargılarımı yıktı ve bu yapıtın TürkYazınının özellikle de son dönemlerinin en önemli yapıtlarından biri olduğu kanısındayım.Yapıtla ilgili sıcağı sıcağına ve uzun yazmak istedim. Ne yazık ki bunu yapamadım. Selimİleri'ye ulaşmak, bu acı tanıklığı için ona teşekkür etmek istedim. Umarım bir gün olur bu. Hem anlatım dili, anlatım tekniği, hem de yan temaları bakımından yaşadığımız gerçekleyazarın kişisel duygularını harmanlayabilen bu zengin roman, tek tek her okurunu dürüstolmaya, ve daha dürüst olmaya, daha... olmaya zorluyor. Bu yapıtı okuduktan sonra hala daha kendimizi aldatabilir miyiz?Bir kez daha okumalıyım.

***İleri, Selim; Yarın Yapayalnız,Doğan yayınları, 2004

Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak'dan sonraki romanı İleri'nin. Eleştirisi önceki denli güçlü veparlak olmasa da, kendi ülkesinin, yaşantılarının üzerine kurduğu roman yine de etkileyici.Öykü kıyıda durmasına rağmen neden öyle? Acaba öykü kıyıda mi? (marjinal mi?)

Page 166: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Bundan hiç emin olmamalıyız. Bu öykü bence de burada ve sahih. Öte yandan eleştire eleştireeleştirdiğimiz şey de olabiliriz. İleri sınırda geziniyor sanki.Usta bir yazarın, bir ustaya yaraşır dili ve kurgusu, ruh haliyle tümleşen biçemi bile bu romanıson yılların en iyilerinden biri yapmaya yeter. Zevkli bir okur deneyimi yaşatıyor İleri YarınYapayalnız'la, anlamasını bilene.

***Kaygusuz, Sema; Doyma Noktası,Can yayınları, 2002

Kaygusuz'un öyküleri bana çok şey vermedi.Kendini daha geliştirmesi gerek. Kurgusunda bir zamanlama sorunu var sanki.

***Uğurcan, Sema, Haz.; Doğumunun 100.Yılında Ahmed Hamdi Tanpınar,Ed. Sema Uğurcan,Kitabevi yayınları, 2003

Tanpınar'a yine sağdan bakan yazılar... Oysa sağın kullanabileceği çok az şey var Tanpınar'da.Proust'la Tanpınar'i karşılaştıran ciddi bir şey okumadım diyebilirim tüm Tanpınar okumamiçerisinde.***Işın, Ekrem, Haz.; Troya, Ed. Sennur Sertürk,Yapı Kredi yayınları, 2002

Troya sergisine bağlı olan (aynı zamanda katalog) kitap, Troya hakkında değişikaraştırmacıların yaklaşımlarını, Troya konusundaki yeni anlayışları ve en son Troyakatmanlarıyla ilgili bilinenleri derli toplu sergilemesi açısından bence çok hoş. Arkeoloji azokumama karşın bu yapıttan büyük zevk aldım.Denizsel Troya Kültürü (Troya I, II, III) : MÖ 3000-2200: İlk Tunç Çağı.Anadolu Troya Kültürü (Troya IV, V) : MÖ 2200-1700: Biten Erken, başlayan Orta TunçÇağı.Yüksek Troya Kültürü (Troya VI, VIIa) : MÖ 1700-1200: Orta Tunç Çağından Geç Tunç Çağısonu.Erken Demir Çağı (Troya VIIb 1-3) : MÖ 1200-950Yunan Roma Bizans Döneminde Ilion : MÖ 10.yy-MS.5 yy.

***Ağar, Sergun; Aşkın Samatya’sı Selanik’te Kaldı,Can yayınları, 2001

Roman (anlatım) tekniği sorunlarına takılıp kalmış bir ilk deneme Ağar'ınki. Pek başarılıbulamadım. Koşutlu kurgu, ben anlatımının yalınkatlığıyla yakalanmak istenen özgünlüksıradan'ı çok fazla öne çıkarmış... Kişisel bir deney başkaları için ne zaman anlamlı olur?Azınlıklar sorunu biraz egreti duruyor. Ama cinsellik esirgenmemis beklendiği üzere...

Page 167: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Walia, Shelley; Edward Said ve Tarih Yazımı,Everest yayınları, 2004

Said hakkinda iyi bir makale.Tarih, doğu, ideoloji, hegemonya kavramları Said bağlamında irdeleniyor.

***Edgell, Stephen; Sınıf,Dost yayınları, 1998

Ne yazık ki, yüzeysel olarak okunan yapıt, geleneksel marksist sınıf çözümlemesine, yeni vegüncel katkı niteliği taşıyor.

***Sim, Stuart; Derrida ve Tarihin Sonu,Everest Yayınları, 2000

Yazar şöyle diyor:"Burada varmaya çalıştığımız nokta, Derrida'nın soncu tartışmayasağladığı katkının kültürel açıdan çok önemli olduğu, kamuoyunun yaygın görüş veizlenimlerini değiştirerek yapısökümünü esoterik bir entellektüel faaliyet alanı olmaktançıkarabileceğidir."(10)

***Samancı, Suzan; Korkunun Irmağında,Metis Yayınları, 2004

Kuşkusuz Türkiye’de Kürtçü hareketin de anlatıları var. Okumak da gerek.Sorun şu ki, anlatının siyasal bir davaya servis vermesi en başta güvenirliğini yıkar.Diyarbakır'da yaşayan Samancı (belirtilmiş) Batının da tanıdığı bir yazarımız olarak öylesanıyorum işlevini yerine getiriyor, görevini yapıyor. Okurun ne yerine konulduğu yazanı da aşan bir tartışmayı başlatır sonunda.

***Acar, Süheyla; Dostluk Hüznü Paylaşmaktır,Can Yayınları, 2004

Gerçekte belli bir düzeyi tutturmasına karşın bende çok iz bırakmadı bu öyküler. İzlemeli.

***Yücel, Tahsin; Yalan,Can Yayınları, 2002

Yalnızca romanı değil, yalnızca yaşamı da değil, romanı ve yaşamı bilen (bilinçle) birininTürk yazınına bence çığır açacak bir armağanı Yalan.

Page 168: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Romana ilişkin tüm öğelerden kurulup da hiçbirine indirgenemez yetkinlikte bir bütünseltasarım olarak Yücel'in Yalan’ı, ideolojiyi eleştirerek ideolojik bir tavrı da netleştirmiş oluyor.Gizemli nesne ve kurgular kendilerinden kurtuluyor, merak derinleşirken yokoluyor, toplumaynada kendi yüzüne bakmaya zorlanırken yazarın acımasız doğruluğu, erdeme çağrısınıromanı kırarak değil, yücelterek, öyle değilmişçesine gerçekleştiriyor.İçinde yaşadığımız toplum kendimiz olmamıza izin vermiyor. Yalan dışsal bir nesneye,varlığa bürünüyor. Yerdeğiştirmeler, sahte kurgular, eğretilemeler, sahte sanat, öykü,özanlatılar... Ortaya çıkan tip hem gerçek; yalan olarak ve boylu boyunca gerçek, hem dekurgulanmış, yaratılmış biri...Biz kurtarılmak isteriz.Biz bilisizden ermiş yaparız.Bizim varlık nedenimiz ötekidir. Ötekinin kanıyla besleniriz.Böyle bir toplum, yozluğu hep yeniden üretir.Vb.Roman, iyi romanlarda olduğu gibi çok katmanlı. Okura çok iş düşüyor. Dilin düzeyi yüksektutulmasına karşın, halk dili duygusunu okura veren ne, bunu düşünmeli.Türk yazınının görkemli yapılarından biri bu roman. Türk romanı bu noktaya erişebildiği içinsevinçliyim.

***

Yücel, Tahsin; Kumru ile Kumru,Can Yayınları, 2005

Tahsin Yücel'in bu son romanı da çarpıcı ve sanat dünyamız açısından derslerle dolu.Romanın içine gömüldüğü bataklıktan çıkış yolunu gösteriyor Yücel. Bu yeni bir şey değil,ama unutulan bir sey.Bir roman çatısı altına, evet, kente göç konabilir, yabancılaşma, şeyleşme, fetişizm, yeraltıdünyası, tüketme ve mantığı, doğanın yitirilmesi, vb. konabilir. Bir roman, içinde yaşanılantoplumu yansıtabilir, eleştirebilir, üstelik kimseye (kurguya, kişilerine, yapısına) zararvermeden.Bir küçük başyapıt denebilir bu roman için. Sanırım ülkemizde ortalama okur algı düzeyininüzerinde kalıyor Yücel.

***Halman, Talat Sait; A’dan Z’ye Yunus Emre,Yapı Kredi yayınları, 2003

Halman'ın bu çalışması, Yunus’un aruz vezni kullanımıyla ilgili yargısı dışında iyi sayılabilir.

***Spargo, Tamsin; Foucault ve Kaçıklık Kuramı,Everest yayınları, 2000

"Elinizdeki deneme kaçıklık kuramı, kaçık düşünce ve Foucault hakkındadır." (8)

***

Page 169: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Timur, Taner; Türkler ve Ermeniler,İmge Yayınları, 2000

Timur'un güncel konuda çalışması serinkanlı ve ussal bir yaklaşımı temsil ediyor. Tarihselgerçeği küçümsemeden ama aynı zamanda büyütmeden, güncel taraflara çıkarlarınıanımsatıyor ve uyarıyor Timur.

***Modleski, Tania, Haz.; Eğlence İncelemeleri,Metis Yayınları, 1998

Modleski'nin değişik yazarlardan derlemesi, kitle kültürünün daha çok feminist bakışaçısından eleştirisini; televizyondan, modaya, reklamdan, sinemaya değişik alanlara dönükolarak, içeriyor.

***Ali, Tarık; Ayna Korkusu,Everest Yayınları, 2000

68 liderlerinden İngiliz yazarı Tarık Ali'nin romanlarından biri Ayna Korkusu. Baştan sonderece ilgi çekisi bir saptamayla gelişen roman (baba oğul iki kuşağın sol gelenekleyüzleşmeleri) ilerledikçe sola vurup durmaya, sol adına işlenen suçların muhasebesinebaşlıyor. Yazınsal açıdan aman aman olmayan romanı da kimileri için ilginç kılan bu yarı gizlipişmanlık duygu ve öyküleri olsa gerek.

***Tunaya, Tarık Zafer; Siyasal Müesseseler ve Anayasa Hukuku, Ed. NurerUğurlu,Cumhuriyet Yayınları, 2000Tunaya, açık ve duru bir dille anayasa hukuku'nun tanımını yapıyor ve diğer toplumbilimalanlarına göre durumunu ve neden geri kaldığını açıklıyor.Birinci bölümde, çağımızın çatışmalarını irdeleyen yazar, sosyal yapılarda (azgelişmişlik-çokgelişmişlik), ekonomik yapılarda (kapitalizm-kollektivizm), sosyal eğilimlerde (sağ-sol)çatışmaların çözümlemesini yapıyor. İkinci bölüm'ün adı Anayasa Hukuku: Kapsamı ve Yöntemi. Fransız Devrimi geleneğinebağlı anayasa kavramı tepeden inmeci, ussal ve mantıksal bir yapı gösterirken, İngilizgeleneğine bağlı anayasa kavramı daha pratiktir. Tunaya'ya göre, günümüzün AnayasaHukuku, siyasal ve sosyal gerçeği, tüm olarak ve her yönüyle incelemek zorundadır. Siyasalhayatın gerçeklerini hukuki olarak çevreleyen ve bunları düzenlemekle görevli hukuk koludur.(s.50) Yazara göre, siyaset zaman ve uzamda özdeşlik gösterir. Siyasal sorun hep aynı vesonsuz...(s.53). Siyaset ise iki olay kategorisini kapsar: insanları yönetme sanatı vesiyasallaşma. 'Sosyal olaya siyasal kimliğini içinde bulunduğu toplum koşulları verir. Bu biryorumdur. Yoksa, sosyal bütünlük dışında, kendiliğinden siyasal olan olaydan sözetmekzordur.' (s.64).Pozitivizmin Anayasa Hukukunun gelişmesi üzerindeki olumsuz etkisi üzerinde vurgu yapanTunaya, Anayasa Hukukunun siyasal gerçeğe yeterli bir biçimde ulaşabilmesi için pozitivizmiaşıp Hukuk ve Siyaset Bilimi yöntemlerini birlikte kullanması gerektiğini söylüyor. 'Artık

Page 170: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

hukuk tüm sosyal bilim konularıyla iç içe, toplum gerçeklerini araştırma yolundageliştirilmelidir.' (s.74). Üçüncü bölüm, Siyasal Yapılar ve Kurumlar. Tunaya, yapı, kurum, sistem, rejimkavramlarını irdeliyor, farklarını ve ilişkilerini belirliyor. En kapsamlısı olan sistem, rejimiiçerir. Aynı sistem içinde farklı rejimler olabilir (kollektivist sistem içinde farklısosyalizmler). Rejim somutlaştırılmış sistem sayılabilir. Kurumlar birer yapıdır, ama her yapıkurum değildir. Kurum biçim, yapı dokuyu ifade eder. Bahçe yapıdır, parmaklık onakurumsallık verir. Yapı evrime bağlı değişir, kurum ise kalıp olarak, kökten...Sonuç olarak Tunaya şunu diyor: "Siyasal kurumlarla sosyal gelişmeler arasında bilinçli birbağlantı kurulabildiği zaman, hukuk toplum içinde olumlu bir rol oynayabilir."

***Altuğ, Taylan; Dile Gelen Felsefe,Yapı Kredi Yayınları, 2001

Altuğ, sırayla Lock, von Humboldt, Heidegger, Wittgenstein, de Saussure ve Derridabölümleriyle dil düşüncesindeki değişik kurguları özgün biçemiyle (bu biçem işikolaylaştırmıyor) irdeliyor. Daha çok tanıtıyor. Eleştirmiyor. Sürece de işaret etmiyor.Nermi Uygur'unki gibi yetkin bir Türkçe, felsefe dili bir Türkçeyi ummamızı olanaklı kılıyor.Özellikle Wittgenstein ikinci dönem, de Saussure ve Derrida yaklaşımlarının Türkçeninözleşmesi uygulamasında yeterli kuramsal desteği sağladıkları açık. Yapıtın tek eksiği bir değerlendirme, sonuç bölümünden yoksun olması.

***Karataş, Temel; Yolağrısı,Varlık Yayınları, 2004

Sanırım bir ilk kitap. Karataş 1977 Elazığ doğumlu. Türkiye’de son yılların marjinal coğrafyave insanlarına uzanan birinci yarı öyküleri argomsu diliyle dikkati çekerken, ikinci bölümöyküleri daha geleneksel. Dili rahat kullanımı ve doğal konuşmaları belli bir çekicilik katıyoröykülere.

***Eagleton, Terry; Postmodernizmin Yanılsamaları,Ayrıntı Yayınları, 1999

Eagleton oldukça titiz bir eleştiri yapıyor ve postmodernizmin bence de önemli tutarsızlık veçelişkilerini gösteriyor. Genel olarak yaklaşımında postmodernizmin katkılarını da sahiplenmevar, ama eleğinden geriye ne kaldığını anlamadım. Çünkü sol geleneğin eksiğipostmodernizmin fazlası (ya da katkısı) olamaz ki...

***Zeldin, Theodore; İnsanlığın Mahrem Tarihi,Ayrıntı Yayınları, 1998

Zeldin'in bu oldukça önemli yapıtı bir çırpıda özetlenecek gibi değil. Çizdiğim yerlerialıntılayacak denli zamanım da yok. Şunu söyleyebilirim: Zeldin'e göre insanın (ya da

Page 171: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

insanlığın) bu güne değin gösterdiğinden değişik (farklı) bir tepkisi olabilirdi ve olabilir.Yapıtın yazılma nedeni de, kurgusuyla da desteklendiği üzere (kişi ve olay anlatıları üzerinebindirilmiş yorum) bu değişik yola ilişkin öngörü ve sezgilerin oluşturulması... Nitekim şöylediyor:" Tarihin deli gömleği gibi elinizi kolunuzu bağladığı yerde özgürlük yoktur. Bu kitabıyazmaktaki amacım, insanlık deneyimini yön duygusu edinmekte başvurulabilecek bir kaynakolarak sunmaktı, herhangi bir zorunluluk veya kaçınılmazlık ima etmeyen, çünkü aynızamanda önünüzde sınırsız seçenekler açan bir kaynak."(453)Eski sözcük kullanma düşkünlüğüne karşın (bu yayınevinin tutumu) çeviriyi kutlamak gerek(Elif Özsayar)."Kendine benzemeyen birine elini uzatmak, ona kulak vermek, dünyanın şefkat ve insanlıkstokuna küçücük de olsa katkıda bulunmak, bir parça cesareti olan herkesin gücüdahlindedir. Ama bunu yaparken, önceki çabaların neden başarısız olduğunu bir insanınnasıl davranacağını önceden kestirmenin asla mümkün olmadığını unutmak, özensizliktir.Yeyüzüne konup göçenlerin oluşturduğu sonu gelmez geçit alayıyla ve büyük orandakaçırılmış fırsatlardan ibaret olan karşılaşmalarıyla tarih, bugüne dek ziyan edilmişolasılıkların kaydını içeren bir vakayiname oluşturur. Ama iki insan arasındagerçekleştirilecek bir sonraki karşılaşmanın sonucu başka türlü olabilir. Karşılaşmalarınakibeti kaygının çıkış noktasıdır, ama umut da aynı noktadan harekete geçer, ve umut,insanlığın çıkış noktasıdır." (459)***Fontane, Theodor; Effi Briest 1,2,3Cumhuriyet Yayınları, 2001

Fontane 1819-1898 arasında yaşamış bir Alman yazar. Effie Briest'i 75 yaşında yazmış(başyapıtı sayılıyor). Nijad Akipek Türkçeye gerçek anlamda kazandırmış yapıtı ve kutlamakgerek.Effie Briest son zamanlarda okuduğum en iyi romanlardan. İnsan davranışları üzerine genişbir açılım sunuyor ve çokboyutlu bir değerler dizgesi öneriyor. Bu, incelikli biçeminden vekurgusunda etkilere özenle yer vermeyişinden de belli yeterince. Effie'nin annesi, babası,Effie, eşi olacak Baron Instetten, Binbaşı Crampas, Roswitha,vb. kahramanlar çerçevesindebir üçlü ilişkiyi olağanüstü bir çekicilikle anlatmayı becermiş Fontane. Madame Bovary ilekarşılaştırılması pek çok açıdan ilginç olabilir. Roman için klasik trajedinin gündelik yaşam içerisinde izinin sürülmesi diyebiliriz kanımca.İnsanları aşan ve ezen bir güç var, onur, bağlılık, pişmanlıklar, vb.Fontane, Instetten'i bir yerde (Macbeth'in karısının durduğu yerin önünde) durduruyor.

***Koninck, Thomas de; Yeni Cehalet ve Kültür Problemi,Epos Yayınları, 2003

Günümüzde küçümsenen ve dışlanan kültüre bir sahip çıkma denemesi Koninck'in çalışması.Ya kültür, ya şiddet! Bu ikilem geleceğimizi belirleyecek.

***Hauser, Thomas; Mark Twain Hatırlıyor,Sel Yayınları, 2001

Page 172: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Bu yalın ve yalınlığı ölçüsünde, belki yazınsal anlamda çok önemli değil ama, etkili yapıt,aradan çok sular aktıktan sonra ABD'de ırkçılık ve insan sorunsalına serinkanlı ve o ölçüdeçarpıcı bir bakış.Güzel bir Tükçeyle çevrilmiş ödüllü günümüz ABD yazarı Hauser'in yapıtının benim içinönemi ise, Twain'in (bu büyük ABD yazarı) bakış açısı içine yerleşerek, onun gibi bakmamızısağlaması değil, sanki Twain'i kendi içinden tanır gibi olmamızı bir ölçüde sağlamış olması.Onun, çok şeyi (her şeyi) gören gözlerinin ardındaki umutla umutsuzluğun sarmalındaki derin bilgelik, bu romanla yüze çıkıyor.

***Dery, Tibor; Eğlentili Bir Gömme Töreni,Bilgi yayınları, 1967

Tibor Dery bir Macar yazarı. Anlatısını saçmaya yaklaştırmış bir modern yazar. Duyguyuboşaltan, anlamsız kılan bir yöntemi var. Pek sevdiğimi söyleyemem.Kitapta, Eğlentili Bir Gömme Töreni yanısıra, ondan daha önemli olan Portekizli Kral Kızıve Sevi adlı öykü yeralıyor. Sevi öyküsü çağrışımları benim açımdan güçlü bir öykü. Oldukçada iyi.Adalet Cimcoz çevirisi iyi.İnsan ilişkilerindeki yapmacıklık, ikiyüzlülük çok da inandırıcı olamadan veriliyor.

***Dery, Tibor; Dev,Varlık Yayınları, 1967

Ülkü Tamer'in duru (özgün dilden değil) çevirisi düşkırıklığına uğramamı engellemiyor.Savaşın kötü olduğunu anlatan Dery'yi anlıyorum ama duygusallık çamurundan kurtulmakiçin bence gereğinden çok ödün vermiş.Bir de minik öykü Aşk (Sevi) ekli yapıta.Yine de okuduğuma pişman değilim.

***Uyar, Tomris/Ersen, Ali Arif; Güzel Yazı Defteri,Yapı Kredi yayınları, 2002

Tomris Uyar'dan bir uzun öykü. Ali Kemal Ersen'in resimleriyle bezeli bir ortak yapım.Tomris Uyar büyük bir yazar kuşkusuz. Gerçekte Dünya çapında. Ama Türkçe sevgisi onuyerele bağlı tutuyor. Bizim için de yazması çok güzel.Bu öykü bir roman da olabilirdi belki.

***Mataracı, Tuğrul; Ağaçlar,TEMA Vakfı Yayınları, 2004

Üçüncü baskı olmasına karşın, hoş olmakla birlikte çok da eksiği olan bir kitap... Hemmalzeme kullanımı, hem de tanıtım bilgileri açısından doyuruculuktan uzak.

Page 173: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Kiremitçi, Tuna; Bu İşte Bir Yalnızlık Var,Doğan Yayınları, 2003

Kiremitçi'nin İstanbul ve pop müzik çevresini konu alan, iki çiftin acı evlilik deneyimleriniişleyen, anlatımı yalın, kurgusu geleneksel, 60'ların asi ABD yazarlarını anımsatan romanıokunabilir olmakla birlikte iki boyutlu bir anlatı. Egemen tek bir söylem, canlı olan ne varsaherşeyi bir düzlemde eziyor.

***Alptekin, Turan; Ahmet Hamdi Tanpınar. Bir Kültür Bir İnsan,İletişim Yayınları, 2001

Tanpınar ve çalışmaları hakkında derli toplu bir kaynak. Tanpınar'ın öğrencisiydi Alptekin.

***Özakman, Turgut; Romantika,Bilgi yayınları, 2000

Rahat, deneyimli bir anlatım. İlginç bir konu ve hoş bir roman. O kadar. Eğlenceli... Adıylauyumlu.

***Özakman, Turgut; 19 Mayıs 1919: Atatürk Yeniden Samsun’da 1,Bilgi yayınları, 2003

Atatürk dayanamıyor ve arkadaşlarıyla 80 yıl sonra Samsun'a çıkıyor. Düşsel bir kurgu gibibaşlayan roman (1.cilt) Atatürk'ün yurttaşlarına dokuz önemli konuda TV'den seslenişiylesürüyor. Özakman'ın amacı da anlaşılıyor. Bu değerli yapıt Atatürk'ü ve düşüncesini günümüzgenç kuşaklarına anlatmayı amaçlıyor. Gerçekten çok değerli, anlamlı bir çalışma ve gençlerinokuması gerek.

***Özakman, Turgut; 19 Mayıs 1919: Atatürk Yeniden Samsun’da 2,Bilgi yayınları, 2003

İlk cildin buluşçu pırıltısını ne yazık ki sürdüremeyen, yazınsal bir değeri olmayan, günceltarihimizi Atatürkçü bakışla yargılayan bir çalışma.

***Balibar, Etienne/Borne, Dominique/Copeau, Etienne; Dersimiz Yurttaşlık,Ed. Turhan Ilgaz,Kesit Yayınları, 1998

Page 174: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Yazılar derlemesi olan yapıtta özellikle Dominique Borne'un 'Fransız Eğitim SistemindeTarih, Coğrafya ve Yurttaşlık Bilgisi Tasarımı ve Bu Tasarımın Yurttaşın OluşumunaKatkısı' başlıklı yazısı biz TC yurttaşları açısından paha biçilmez değerde.

***Er, Tülin; Bir Cemil Kavukçu Portresi,Everest Yayınları, 2004

Cemil Kavukçu ile yapılmış söyleşiler Kavukçu'yu tanımak için (ki tanınmalı) iyi.Kavukçu kişiliğine ve kaynaklarına ilişkin yeterli ipucunu veriyor.

***Tüysüzoğlu, Fatma/ Bektaş, Tolga; Ferahfeza Mucizesi: Huzur,Kitap-lık 63, 2003

Tanpınar'ın Huzur adlı romanının müzikal yapısını irdeleyen, özellikle İsmail Dede Efendi'ninayinleriyle eşleştiren bir çalışma.***Todorov, Tzvetan; Poetikaya Giriş,Metis Yayınları, 2001

Yazının bilimsel değer ve ölçütlerini oluşturmak için girişilmiş geçici bir izlence taslağıdenebilir kitap için. Todorov öncülerden biri kuşkusuz... Geleneksel anlayışlara çeki düzenverilmesi, bir tür ayıklama çabası.

***Uçman, Abdullah/İnci, Handan; Bir Gül Bu Karanlıklarda,Kitabevi Yayınları, 2002

Ahmet Hamdi Tanpınar'in 100.doğum yılı nedeniyle hakkında yazılmış önemli yazılarıbaşlangıcindan (1930'lar) günümüze değin derleyen önemli bir kaynak çalışma. Tanpınar,yapıtının yankısız kaldığından yakınıyordu. (1962'de öldü).

***Yazan, Ümit Meriç; Babam Cemil Meriç,İletişim Yayınları, 1998

Kızı, babası düşünür Cemil Meriç'i anlatıyor. Cemil Meriç için iyi bir başlangıç olduğutartışılır. Ben Cemil Meriç'e bir yakınlık duymuş değilim bu kitabı okuduğum için.

***Türkali, Vedat; Kayıp Romanlar,Everest Yayınları, 2004

Page 175: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Vedat Türkali ileri yaşında pek çok yaşlı erkeğin başına gelebileceği üzre, cinselliği saplantılıbir düzeyde algılayarak uluorta (ve gülünç) bir biçimde anlatısının eksenine oturtuyor. Viagrayardımıyla yürüyen roman, abuk bir entrika ve dizi mantığıyla da çok satış garantisiniyakalıyor (mu acaba?) Bana kalırsa son zamanların en kötü anlatılarından biri. Güven'inoldukça altında seyrediyor Türkali. Ya zavallı kürtçülük desteğine ne demeli. Yaşar Kemal'de bu daha büyük bir yanlış... Bunabakarak bunların solculuğunun da fotografisi ortaya çıkıyor.Üzerinde durmaya değmez.

***Türkali, Vedat; Güven 1,2Gendaş Yayınları, 1999

Türkali'nin yaklaşık 1250 sayfa ve iki ciltlik romanı, TKP'nin 2. Dünya Savaşı yıllarındaTürkiye serüvenini, toplumun değişik sınıflarından temsilci-kahramanlar aracılığıyla anlatıyor.Türkali'nin ilk okuduğum yapıtı bu ve piyasaya oldukça savlı sürüldü. Türk roman geleneğinebir katkısı olduğunu sanmıyorum. Batıda çoktan çözülmüş bilinç akışı ve anlatıcı-anlatımsorununun Türkali'de oldukça rahat ve kolay bir uygulamayla biçimlenişi ne ölçüde başarısayılmalı, bilmem. Güncel kürt sorununa dokundurmaları, tek parti ve CHP eleştisinin Cumhuriyetin kuruluşmantığına yer yer yönelişi, TKP yaklaşımını veri alışı, bir yerde değinildiği gibi, devrimcilikleajanlığı ayıran çizgide yol açtığı yeni belirsizlikler, cinselliğin genelde romanı sürükleyenönemli bir kurgu aracı olarak algılanışı ve algılatılışı, vb. konular rahatsız edici. Öte yandanbilgilendirici yanı yok değil. Ama beni asıl rahatsız eden, olay örgüsünde ve kurguda, günümüzde moda ve Amerikankökenli etkileme yöntemlerinin (efekt) gizli-açık kullanımı.Roman üzerinde ciddi bir değerlendirme görmedim. Eski tüfeklerin (TKP'li), tarihçilerin veyazarın katıldığı bir toplantı dışında. R.N.İleri, cinsellik çok abartılmış, diyor.

***Çolak, Veysel; 2002 Şiir Yıllığı,Gendaş Yayınları, 2003

E Edebiyat dergisinin eki olarak verilen güldeste belli bir düzeyi tutturuyor. Gençlerdengeriye doğru yöntemiyle düzenlenmiş.Onur Caymaz, Nilay Özer, Zafer Ekin Karabay (öldü), Özlem Tezcan Dertsiz, Altay ÖmerErdoğan, Gökçenur Ç., Birhan Keskin, Betül Tarıman, Hüseyin Alemdar, Zeynep Uzunbay,Mustafa Köz, Yunus Koray, Oğuzhan Akay, Mehmet Kazım, Arif Madanoğlu, M. MazharAlphan, Ahmet Uysal, Ülkü Tamer, Ahmet Necdet, Sait Maden, Mehmet Başaran, İlhan berk,Melih Cevdet Anday (öldü); özellikle dikkatimi çeken ozanlar oldu.

***Çolak, Veysel; 2003 Şiir Yıllığı,Agora Yayınları, 2004

Çolak'In seçkisi çok önemli olmamakla birlikte, giriŞ yazIsI ilginç, günümüz Türk Şiiri denenşeyi sorgular nitelikte. Ama daha geliştirilmeli.

Page 176: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

***Hehn, Victor; Üzüm ve İncir,Dost Yayınları, 2003

Ekin (kültür) tarihçisi Hehn, Batı odaklı bakış açısına sert bir darbe indiriyor bence. Çevre, bitki örtüsü her zaman böyle değildi ve tarım insan kültürüdür. Yapılmıştır. Zeytin,üzüm ve incir doğudan batıya Girit ve Yunanistan üzerinden İtalya ve Avrupa'ya geçmiştir.Hehn'in çalışmasının bir bölümü (yayınlanan bu kitap).

***Hugo, Victor; Seçme Şiirler, Ed. Veysel Atayman,Bordo Siyah Yayınları, 2002

Yine Tozan Alkan. Dört dörtlük bir yapıt ve olağanüstü bir çeviri... Hugo'yu şiiriyle tanımak(evet, çeviriden tanımak) mutluluk verici.***Previn, Victor; Mavi Fener,Türkiye İş Bankası, 2002

Baştan düşleme kaçan kurgusunu yadırgadımsada Pelevin'in yaklaşımını anladıktan sonraöykülerinden büyük haz aldım. Hele Nika, okurunu şaşırtmaya bayılan Previn için, hedefini12'den vuran bir öykü.

***Nabokov, Vladimir; Edebiyat Dersleri,Ada Yayınları, 1988

Nabokov'un Amerika Üniversitelerinde verdiği edebiyat derslerinden Çehov üzerine olan üçü:Küçük Köpekli Kadın (öykü), Çukurda (öykü), Martı (oyun).Bence çok hoş olmakla birlikte önemli olmayan, kişisel değerlendirmeler... Sonuçlarınakuşkusuz katılıyorum.

***

Blake, William; Masumiyet ve Deneyim Şarkıları, Ed. Veysel Atayman,Bordo Siyah Yayınları, 2002

Bence Blake'in büyülenme ve görmüş geçirmişin acılarıyla ilgili düşündürücü şiirleriniözellikle erişilmez kılan, hiç tanımadığım bir çevirmenin, Tozan Alkan'ın yetkin çevirisi.Yalnızca kaynak dil, erek dil egemeni değil yalnızca, şiir dili ve Blake egemeni de.Olağanüstü.

***

Page 177: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Randall, William L.; Bizi ‘Biz’ Yapan Hikayeler,Ayrıntı Yayınları, 1999

Randall'ın yapıtı çok boyutlu bir çalışma. Temel tezi, insanların yaşamlarının da birer öyküolduğu, kurmaca olduğu... İkna ediyor. Bunu varoluşsal(ontolojik) bir temelde yapılandırıyor.Ruhbilimi zengin bir malzeme kaynağı, yazınbilimi ve yazını ise analojik bir başvuru düzeyiolarak kullanıyor.Yazınsal kurgu ile yaşamsal kurgu arasında (ihtiyatı da elden bırakmadan) benzerliklere, hattaözdeşliklere işaret ediyor. Okunması gereken bir yapıt. Postmodernizme yolladığı eleştiriler ilginç.Çevirinin diline gelince, tutarsız. Arapçayı,vb. Türkçe ile halvet etmeyi zenginleşme sananlarve yutturmaya kalkanlar var. Ayrıntı Yayınevi gibi. Bu yayınevinin okurlara yutturmayakalktığı daha nice herze var.

***Saroyan, William; Tracy’nin Kaplanı,Türkiye İş Bankası Yayınları, 1999

Zeyyat Selimoğlu'nun elinde tüm gücünü yitiren bu uzun öykü (yayınevi sorumlu aslında)Saroyan'a özgü, hoş, zekice, çarpıcı bir öykü. İçimizdeki kaplanı yitirmeyegörelim, neyedöneceğimiz ortada.‘Thomas Tracy'nin, Laura Luthy'nin ve sevgi demek olan kaplanın hikayesidir bu.’ (87).

***Woods, Alan/Grant, Ted; Aklın İsyanı: Marksist Felsefe ve Modern Bilim,Tarih Bilinci Yayınları, 2001

Yapıt iki ciddi ve Troçkist İngiliz bilim adamının, bilimin 20.yüzyıl serüvenine ve özelliklesağcı yorumlarına, evrimden genetiğe, matematikten fraktal geometriye, tüm temel konulardayönelttikleri marksist (diyalektik) bir eleştiri (polemik) olarak yorumlanabilir. Çok güçlü,parlak ve ikna edici bir söylemi olan yazarlar, eşsiz sayfalar (anlatım gücü açısından) ortayakoymuşlar. Bir bilim yapıtı değil, belki ondan daha önemli olarak (yöntemi tartışmalarınedeniyle) bir eleştiri yapıtı. Zevkli bir okumaydı.1.Kısım, Akıl ve Akıldışı'da felsefe, bilim, din, diyalektik materyalizm, mantık ve diyalektik,irdelenmektedir.2.Kısım, Zaman, Uzay ve Hareket’de, Fizikte kesinsizlik, Görelilik Kuramı, Termodinamik,Büyük Patlama kuramlarına eleştirel yaklaşımlar sözkonusu.3.Kısım, Yaşam, Akıl ve Madde’de daha çok, yaşamın ortaya çıkışı, insanın ortaya çıkışı veevrimi, aklın doğuşu, marksizmin evrim kuramıyla ilişkileri, genetik kuramları ince birsüzgeçten geçiriliyor.4.Kısım, Kaostan Çıkan Düzen’de Marksizmin yakınlaştığı modern bilimsel kuramlaragönderme yapılarak Kaos kuramı üzerinde duruluyor. Bilimsel Yöntem, Yabancılaşma veİnsanlığın Geleceği yorumlanıyor.‘Matematik kültü "herşeyin sayılardan ibaret olduğu"nu düşünen Pithagoras'tan beri hiç birzaman bugünkü kadar büyük olmamıştır. Ve tıpkı Pithagoras'da olduğu gibi, bugün de benzermistik imalar sözkonusudur. Matematik sayılar dışınde her türlü nitel saptamayı bir tarafabırakır. Gerçek içeriği gözardı eder ve kendi kurallarının şeylere dışsal olarak uygular. Busoyutlamaların hiçbiri gerçek bir varoluşa sahip değildir.’ (147)

Page 178: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

‘Madde hem atomaltı ölçekte, hem de uzayda sınırsızdır.’(200)‘Beyinle çevre arasındaki bu diyalektik etkileşim olmasaydı, bireyin gelişimi basitçe genetikkodun emrinde olurdu. Bireylerin davranışları önceden kodlanmış ve en başından itibarenöngörülebilir olurdu. Ne var ki çevre, gelişimde belirleyici bir rol oynamaktadır.Değiştirilmiş bir koşullar dizisi bireyde çok belirgin bir değişime yol açabilir.’ (307)‘Marksistlerin suçu, kapitalist toplumun toplumsal gelişmenin gerekleriyle çatışma içinegirmiş olduğuna; insan ilerlemesinin önünde katlanılmaz bir engel haline geldiğine;çelişkiler içinde bulunduğuna; ekonomik, politik, kültürel ve ahlaki olarak iflas ettiğine; buhasta sistemin sürmesinin gezegenin geleceğini ciddi tehlikelere attığına işaret etmeleridir.Toplumsal servete sahip olanlar ve hükmedenler açısından bu fikirler "kötü"dür. Buçıkmazdan bir çıkış yolu bulmak için gerekli olan şey açısındansa bunlar doğru, zorunlu veiyidirler.’ (426)

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 17: Hikayeler, Ed.Atilla Özkırımlı,İletişim Yayınları, 1985Maupassant etkileri taşıyan öyküler yanısıra, ısmarlama izlenimi veren öyküler de sözkonusu.Toplumsal sorunlara duyarlık, kendi kabuğundan çıkma ve sorumluluk duygularıbelirginleşiyor. Kurtuluşun esintileri ve etkileri... Mayalanma sürüyor.

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 4: Kiralık Konak, Ed.Atilla Özkırımlı,İletişim Yayınları, 1981

Yakup Kadri'nin 1922'de yayımlanmasına karşın 1916-17'lerde yazdığı bir ilk ve şaşırtıcıroman.Türk romanının bence önemli yapıtlarından, hala dil ve anlatımla ilgili sorunları olan (amaHalide Edip denli sorumsuzca değil) Yakup Kadri'nin bu denli gençken toplumsal-tarihseldönüşümü yakalama ve tiplemede bu başarısı, kavrayış gücü ve bilincine bağlı olmalı. Oçökeni ve çürüyeni, çürümenin yarattığı insan görünümlerini tıpkı Çehov gibi sezgisi vebirikimiyle kavradı. Batıya açık oluşu bunu kolaylaştırdı. Bir bakıma Musil'in Avusturyaİmparatorluğu’nu kavrayışı gibi. Bazı bölümler kolay unutulamaz; fotoğraf ve sonbaharlailgili sayfalar örneğin. Ama çok zayıf kalan, inandırcılığını yitiren bölümler ve kişiler de var.Yazarın duyguları zaman zaman devreye giriyor ve roman yara alıyor. Ayrıca bir omurga sorunundan da sözedilebilir. Sanki roman bir noktadan sonra yazarındanbağımsızlaşmış ve doğrultu değiştirmiş gibi... Şunu da söylemek gerekir ki, Yakup Kadriaslında bu romanıyla bir geleneği de (geçmişin züppe tipi, bugün yine batı hayranı züppe, amayavaş yavaş yükünü de tutuyor tüccarlaşarak) sürdürmüş oluyor.

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 2: Nur Baba, Ed.Atilla Özkırımlı,İletişim Yayınları, 1981

Nur Baba da Kiralık Konak'la hemen hemen aynı yıllarda yazılmış, ama 22'de basılıyor.Yakup Kadri'nin arayış dönemlerinde mistik bir deneyimi (Bektaşi Tekkesine katılma) olmuş,bu roman işte bu deneyime yaslı. Onun sağlıksız bir gençlik dönemi olmuş bence. Taşıdığıdeğerler İstanbul çevresinde pek prim yapmamış ve bu arayışlar ortaya çıkmış.

Page 179: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Halide Edip'in tüm övgüsüne rağmen, bana kalırsa oldukça kötü bir roman Nur Baba. MadamBovary'nin Osmanlı çeşitlemesi (versiyon) da denebilir. Yazarın amacı eleştiri olmuş, kurgu,anlatım tekniği, tipleme, olay örgüsü, yapı sağlamlığı vb. güme gitmiş.Romanda nedensellik yasası işlemiyor, ayrıca işletmemek için bilinçli bir çaba söz konusudeğil. İlgisiz uzun bölümler (Ziba Hanımın babası,vb.) romanı iyice bütünsellikten koparmış.Bence Yakup Kadri’lerin handikapı romanlarını gazete ve dergilerde yayınlıyor olmalarıydı.Türk yazınında en büyük tartışmalardan biri bu roman çevresinde olmuş, yazınsal niteliktençok Bektaşi tekkeleriyle ilgili söylenenler gürültü koparmış.

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; Hüküm Gecesi, Ed.Atilla Özkırımlı,İletişim Yayınları, 1999

Yakup Kadri 20. yüzyıl tanıklığını bir dizi romanla anlatmayı deniyor ve belki de yapıtınındeğeri buradan geliyor; canlı tanıklığından... Özellikle kendisini temsil eden tiplerin romanlarboyunca sürekliliği, 'somnambül' vb. sözcüklere inatçı tutku, yabancı, en çok da Fransızcasözcük, kavram kullanma sıklığı, batı Yunan ve dinsel mitolojilere gerekli gereksizgöndermelerden vazgeçemeyiş, ama daha önemlisi yaşadığı çağa sorunsal ve çatışkılı bakışaçısından.Anadolu'yu Türk yazınına; Makal, Baykurt'ların çizgisinde değişerek sürecek bir gelenekoluşturacak biçimde sokanlardan biri Yakup Kadri (diğeri ise Refik Halit. Tepeyran'ı,Nabizade Nazım'ı saymazsak.)Halide Edip kendisini tüm romanlarına koymuş ama kendisiyle başedememiştir. Buna karşılıkYakup Kadri de romanlarının içinden geçer, hatta bakar, ama kendini roman dokusunuzedelemeyecek boyutlarda bastırabilmiş, bir yarı tip'e dönüştürebilmiştir.Hüküm Gecesi, ikinci meşrutiyet sonrası İttihat Terakki dönemine gerçek ve kurmaca kişileraracılığıyla tanıklık ediyor ve yazarın iyi romanlarından. Yapı sorunlarının üstesinden belkiPanorama'da, Hep O Şarkı'da gelebilecek olan Yakup Kadri, henüz emekliyor bu romanda(ama daha sonra roman açısından daha kötüsünü de yazdı.)Bu romanda, 1927'den (gelecekten) bakarak kahramanlarını geleceğe ilişkin önsezilerleyüklemesi yanlış olabilir, saltık yazın bağlamı açısından (sorunsal bağlamında değil).Ya Ahmet Kerim'in iç burkucu sevi öyküsü...

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; Sodom ve Gomore, Ed.Atilla Özkırımlı,Bilgi Yayınları, 1966

Avrupa'da sağaltımdan (tedavi) dönen Yakup Kadri, işgal altındaki İstanbul'a tanıklık ediyor.Tevrat'ın ünlü öyküsüne gönderme yapıyor. İstanbul insanı Sodom ve Gomore halkı gibi, ülküve inançlarını yitirmiş, herşeyi unutacak kerte zevk bataklığına dalmış, uyuşmuş ve günahiçerisinde, işbirliği ve ihaneti seçmiştir. Ve buna bir genç çıkış yolu aramaktadır; bir yandansürüklenir, diğer yandan diklenirken...Necdet.Yakup Kadri'nin, okunması gereken iyi romanlarından.

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; Yaban, Ed.Atilla Özkırımlı,Birikim Yayınları, 1981

Page 180: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Ulusal savaştan yengiyle çıkmış genç cumhuriyetin kurucu dinamikleri arasında köylüyügöremiyor 1932'de Yakup Kadri ve öfkeli... Her ne kadar köylünün ulusal savaştaişbirlikçiliğinden ulusal güçlerin temsilcilerine tepkisine, kesntisiz ve yüzyıllarca süren vebırakılsa (tepeden inme devrimciliğe onay) daha da sürecek olan sonsuz uykusundadirenmesine kadar pek çok toplumsal davranışın arkasında yatan anlaşılabilir tarihseltoplumsal nedenlere karşın. Bu durum onu ilginç bir yerdeğiştirmeye zorluyor, savlarınıpekiştirmede haklı görülemeyecek bazı vurgulamalara. Canlı ve etkili betimleme gücüdevreye girerek, köylüyü yoksul ve meymenetsiz doğanın, yoksul ve meymenetsiz 'doğal'uzantısına dönüştürüyor. Sanki doğa da tüm belirişleriyle Yakup Kadri'nin tezlerini doğrulamaişlevi yüklenmiştir, kurnaz genelleştirmeler yoluyla içsıkıntısı ve karamsarlığı pekiştiriyor. 42.sayfada şunu yazıyor:‘Talim,terbiye iyi örnek, bunların hepsi geçici şeylerdir.Ve çevre değiştirmedikçe, insanındeğişmesine imkan yoktur". Türkiye'nin yenileşme ve Batıcılık konusunda başarısızlığını dabuna bağlıyan yazar, tezli romanlarına da önemli bir giriş yapmış oluyor Yaban'la. Aynızamanda da tüm geçmiş metafizik yaklaşımlarını bir yana bırakarak, kaba maddeci birçizgiye ulaşıyor.’(95).‘Burada ise, yalnız gerçek; çıplak, çirkin, kaba, yalçın gerçek!...’ (47)Yaban düş dünyasından çıkıp yavan gerçekle yüzleşen aydının ikileminde çatışkılı kurgusunuve başarısını yakalıyor. Umutsuzluk noktasında, buluşma olanaksızdır ve hep yaban kalacaktırAhmet Cemal. ‘ABD'li boş konserve kutusu gibi.’ (s.97).Öte yandan yaban pek çok bakımdan ilk. Şeriatçı düşüncenin hammaddesini oluşturacak köylükitlesi gelecek Türk yazınında yankımalarını bulacak, doğuracağı tiksinti duygularıyla.Yakup Kadri'ye göre köylü ulusal bir sınıf ve güç değil. Ve yanıtını aradığı sorulardan biri deşu: peki bunlar ulusal savaşın temel gücü olmayı nasıl başardılar?Ve çobana (Atatürk) sesleniyor yazar: ‘Bu sürüyü topladığın zaman ben ve bu köy sürününiçinde bulunacak mı?’ (148) Koyunlar onların yerel güdüleyicilerinin (işbirlikçi müftülerin,köy ağalarının, kasaba eşrafının, asker kaçaklarını koynunda saklayan zinacı kadınların,sofuların, softaların) (149) etkilerinden kurtulabilecek mi?‘Gece, sanki bir günün ölüsü gibi...Ürpererek, başımı içeri çekiyorum.’ (166)Yakup Kadri kendi dramını sergiliyor: ‘Sanki, kendi kendimi seyreden, kendi için oynayan biraktördüm.’ (178).‘Eğer bilmiyorlarsa kabahat kimin? Kabahat,benimdir. Kabahat, ey bu satırları heyecanlaokuyacak arkadaş; senindir.’ (239).Pek inandırıcı olmasa da Yakup Kadri bu sorgulamayı da yapıyor. O en önemliyazarlarımızdan, Yaban da en önemli romanlarımızdan... Nedeni yazınsal değil ve çok yalın:içten duyarlık, heyecan... O kendini sorunun içinde görmüş ve katkıda bulunmuş, AhmetMithat'ların Tevfik Fikret'lerin geleneğini sürdürmüştür.

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; Ankara, Ed.Atilla Özkırımlı,İletişim Yayınları, 1983

Yakup Kadri'nin önemi yazınsallığı dışından gelen yine tezli bir anlatısı: Ankara. Üç bölümlüyapıtta ilk bölüm direnişin Ankara'sını tüm gerçekliği ve umuduyla, geleceğin serpilipgeliştireceği değişik prototipleriyle yansıtıyor. İkinci bölüm ulusal gücün savaşın bitişiniizleyen yıllarda nasıl yozlaşmaya ve sömürülmeye yatkın bir ortam oluşturduğunu, tetikteduran şer güçlerin nasıl değişik manevra ve taktiklerle iktidara oynadıklarını ve ulusalkahramanların da nasıl hızla dönüşebildiklerini anlatıyor (Yakup Kadri'nin temel sorularındanbiri). Üçüncü bölüm ise onuncu yıl düşünü, olumsuzlukları aşmış genç cumhuriyetin devrimciütopyasını dile getiriyor. Yazarın yıllar sonra yazdığı önsöz hüzünlü.

Page 181: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Gölge tip Yakup Kadri'yi, Neşet Sabit olarak izliyoruz yine. Romanın kurgusunda ilginç olan,'kadın'ın eksen alınışı, üç evliliğinin üç dönemi (bölümü) simgelemesi.Ne yazık ki zamansızlıktan bu yapıtlar üzerinde uzun boylu duramıyorum.

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; Bir Sürgün, Ed.Atilla Özkırımlı,İletişim Yayınları, 1983

Bir Sürgün, zamandizinsel (kronolojik) olarak bir geri dönüş Yakup Kadri romanında.Hüküm Gecesi'ni önceliyor. 1937'de yazılmış... Yazar Cumhuriyet'e bakmayı erteliyor ya daertelemek zorunda kalıyor.Doktor Hikmet, İzmir'de sürgündeyken biraz içsıkıntısı, biraz da rastlantıların etkisiyle Parissürgünlüğüne geçiyor bir 'jöntürk' olarak...ve yalın, gülünç ve acı bir kişisel sürgün öyküsününkahramanı oluyor. ‘Doktor Hikmet'in cesedi, toprak parası bulunup verilemediğinden Paris'in umumikuburlarından birine gömüldü.’ (307).

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; Panorama, Ed.Atilla Özkırımlı,İletişim Yayınları, 1987

Panorama olgun Yakup Kadri'nin tüm birikimini ortaya koyduğu, cumhuriyet sorunsalını engeniş çevren (ufuk) içerisinde, toplumsal yaşamdan zaman ve uzamsal dağılım içerisindekesitler alarak (örneği daha önce görülmemiş ve sonra da çok az görülen biçimde), kapsayıcıbir biçimde vermek istediği, yetkin bir roman.Yazık ki baskı çok kötü (s.161, 167, 169, 450' de satır atlamaları var).Roman tekniği bence çok etkileyici (batının nehir romanları ya da Dos Passos'un ropörtajgerçekciliği).Cumhuriyet nerede başarısız oldu, tökezledi? Bu insanlar, genç cumhuriyetin yurttaşlarıolmaya layık olmayan bu etkili ve yetkililer, nerden çıktı? Devrimci güçler nerede açık verdi?İkinci Dünya Savaşı romanı da ikiye bölüyor (aslında 2 cilt). Polis devletinin, faşizminTürkiye üzerindeki serpintileri, vb. ilginç bir biçimde bana Türkali'nin (teknik aynı) Güvenadlı romanını anımsattı. Bir ayrımla; Yakup Kadri Marksizm ve komünizm konusunda belliönyargılar, koşullanmalar taşıyor, onun için olumsuz yansımaları var. ‘Marksist parti denilenkaranlık doktrin laboratuvarı...’ (313).CHP'nin ve ondaki siyasal özün dönüşümünün daha iyi bir öyküsünü okuduğumuanımsamıyorum. ‘Mesela, Halk Partisi'ni, kendi koyduğu prensiplere herkesten önce kendisiihanet etmiş olmakla töhmetlendiriyordu.’ (494)Kemalist ateş ne zaman mı sönmeye başladı? Babıali'nin köşebaşları Ankara kadrolarınayerleşmeye başladığında.70 yıllık cumhuriyeti diktatörlük olarak niteleyen günümüz kinci cumhuriyetçilerine de YakupKadri'nin yanıtı 1954 yılından geliyor, (Bkz. sayfa 500, vd.)

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; Hep O Şarkı, Ed.Atilla Özkırımlı,İletişim Yayınları, 1987

Page 182: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

1956 tarihli son roman, Yakup Kadri birikiminin pek çok bakımdan doruğu... Altın çağadönüş, bir arayış, başlangıç arayışı romanı... Kiralık Konak'ın öncesine yerleşiyor. Boğazı,konak ve yalı yaşamını ve bir toplumsal öykünün hüzünlü bitişini izliyoruz bu küçükmücevherde.İlginçtir Yakup Kadri'nin en az okunan yapıtları da bunlar: Panorama, Hep O Şarkı... İkinciben anlatımlı bu romanında (ilki Yaban) kadın gözüyle olayları aktaran Yakup Kadri, o günedeğin yapıtlarında görülmeyen enfes bir mizah tonu yakalıyor ve başarıyla uyguluyor.Yalnızca bu mizahıyla ve inanılmaz gerçeklik duygusuyla bu tarihsel aşk öyküsü, YakupKadri'nin ve Türk yazınının zirvesine oturuyor.

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; Anamın Kitabı, Ed.Atilla Özkırımlı,İletişim Yayınları, 1983Yakup Kadri'nin 5 ciltlik anılarının en son yazılmış, ama ilk yıllarını (çocukluk) anlatan buyapıtı yazarı tanımak açısından ve canlı anlatımıyla ilginç.

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, Ed.AtillaÖzkırımlı,İletişim Yayınları, 1990

Yakup Kadri bu ilginç ve oldukça kişisel anılarında; Mehmet Rauf'u, Şahabettin Süleyman'ı,Refik Halit'i, Ahmet Haşim'i, Yahya Kemal'i, Cenap Şahabettin'i, Süleyman Nazif'i, AbdülhakHamit'i, Tevfik Fikret'i, Abdülhak Şinasi Hisar'ı, Halide Edip Adıvar'ı konu ediyor. AyrıcaEdebiyat-ı Cedide, özellikle Fecr-i Ati hakkında bilgi veriyor.

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 15: Zoraki Diplomat, Ed.AtillaÖzkırımlı,İletişim Yayınları, 1998

Karaosmanoğlu'nun, Atatürk'ün zorlamasıyla başlayan diplomatlık serüveni çok ilginçtanıklıklar içeriyor, bunların başında da kuşkusuz 2.büyük savaş geliyor. Savaşın tamortasında Avrupa'da olan yazarın anıları pek çok bakımdan önemli, öğretici. Diplomatlikmesleği hakkında görüşleri de yabana atılır gibi değil.

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 16: Vatan Yolunda, Ed.AtillaÖzkırımlı,İletişim Yayınları, 1983

Karaosmanoğlu'nun anılarının milli mücadeleye katılma evresi Vatan Yolunda. Batı dünyası,jöntürkler, ittihatçılar, Ankara hakkında ilginç gözlemler ve görüşler var bu yapıtında yazarın,bana kalırsa anılarının Politikada 45 Yıl'dan sonra en ilginç cildi.

***

Page 183: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 13: Bir Serencam, Ed.Atilla Özkırımlı,İletişim Yayınları, 1983

Karaosmanoğlu ile tanışmanın (köklü) zamanı gelmişti. Bir Serencam açık Avrupa etkileritaşıyan gencecik bir yazarın etki kaynağına göre romantik ya da gerçekçi öykülerini içeriyor.Sapkın tipleri ele alışı, tipleri karşısında hasta karşısındaki doktor gibi soğukkanlılığınıkoruması, beklenmedik ve çarpıcı bitişler, gelecek vaad eden bir yazarı muştuluyor(dusanırım). Bu öyküler 1914'ten önce dergi ya da gazetelerde yayımlandı. Refik Halit'den önce.Ama yine de arkasında önemli bir birikim vardı. Baskın, Şapka, Nebbaş, Bir Kadın Meselesi ilgi çekici öyküler. Bir Tercümeihal birprototip, türk yazını, Ömer Seyfettin'in Efruz Bey’i, Yakup Kadri'nin Necdet Bey’i vb. denönemli tipler geliştirdi.20'lere doğru yazarın tutumunda toplumsallaşma eğilimleri uç veriyor.

***Karaosmanoğlu, Yakup Kadri; BE 16: Politikada 45 Yıl, Ed.AtillaÖzkırımlı,İletişim Yayınları, 1984

Yazarın 2. Mecliste milletvekilliğinden başlayarak 1965 yılına kadar süren politika anılarıİsmet İnönü ve CHP'nin kişisel bir değerlendirilmesi sayılabilir ve son derece ilginç. Benceyozlaşmanın kökleri CHP'ye iniyor bu kesin, ama İnönü'ye iniyor mu, bundan pek emindeğilim.

***Kemal, Yaşar; Bir Ada Hikayesi 2. Karıncanın Su İçtiği,Adam Yayınları, 2002

Yaşar Kemal o güçlü soluğunu, görkemli dilini çok kötü harcıyor. Kanıtlamak için yazmasıkötü. Düşüncesini son derece pragmatik bir yaklaşımla romanının önüne koyuyor. Romanyitiriyor bence. Hem de çok.Bir süre sonra o güzelim dil bile öksüz çocuğa dönüyor.Bakalım 3. ve 4. cilt neler getirecek.‘Dünyada her iyilik unutulur, unutulmaz ya unutulur diyelim, hiçbir zaman, hiçbir insanınunutamayacağı bir güzellik var, o da bir insanın bir insandan gördüğü yürekten bir sevgidir.’(218)‘Savaştan geriye kalmış her insan sakattır, yarı ölüdür. Savaşmış her kişi savaştan önceki kişideğildir. Yıpranmış, sakatlanmış bir kişidir. O kişiler ölünceye kadar mutlu olamaz, o pisdünyayı unutmak için böyle, kaçacak ıssız bir dünya ararlar.’ (461)‘Bu derin kardeşlikten, dostluktan sonra bu düşmanlıklar neydi? İnsanlar çektikleri acıdabirleşiyorlardı da, yaşadıkları sevinçlerde, niçin bir araya gelemiyorlardı? Savaş bitmiş,ölen ölmüş, kalan kalmışken, bu adanın bu güzel insanlarını binlerce yıllık yurtlarındanbilmedikleri, görmedikleri başka diyarlara niçin, hangi hakla sürmüşlerdi?’ (479)

***Kemal, Yaşar; Bir Ada Hikayesi 3. Tanyeri Horozları,Adam Yayınları, 2002

Page 184: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Yaşar Kemal'in Bir Ada Hikayesi'nin 3.cildi...Ada cenneti kuruluyor. Eh, bir cennette de herşey bu denli yinelenedurur.

***Kopan, Yekta; İçimde kim Var,Can Yayınları, 2004

Yekta Kopan'ın üzerinde durulmalı. Anlatısında kimi yenilikler dikkati çekiyor. Yağmur'u(kapsayıcı ve sarıcı olan) bir anlatı motifi olarak kullanmak, olay-yapı birliği, altın üçgenibilinçli olarak kırmak, Gülsoy'da olduğu gibi Freudiyen takınağı değil baba-oğul'u ekseneoturtmak, vb. ortaya yetkin bir yapı çıkarmasa da, son yılların pek çok romanına göre dürüstbir sorgulama etiğinden söz edebilir, bunun değerini vurgulayabiliriz. Kopan genç olmasına rağmen güçlü yaşam sezgileri olan biri. Genel yabancılaşmanın bizimtoplumumuza özgü duygusallık gelgitini bence yakalıyor, ama suyunu çıkarmıyor. Bu önemli.Alaturka, hatta arabesk bir romana güçlü malzeme olabilir.Suna'nın öyküsü, bir de Rıza'nin anlatısı dikkat çekiciydi. Her karakterin kişisel damgasınıvurduğu anlatısı romanı ifade açısından boyutlandırıyor.Kopan arkasındakı kalıtı (Sait Faik, Orhan Kemal, vb.) iyi değerlendirecek gibi görünüyor.Ayrıca romanı biricik kılan (Türk yazınında) bir başka özellik de sinemayla (Yeşilçam,Hollywood ve Yurttaş Kane-Orson Welles) arasında kurulan inandırıcı koşutluk... KopanWelles'in 'hiçbir zaman bilinemeyecek olan’ yitiğin, Rosebud'ın peşindeki buruk, iç kanatıcıarayışını sağlam bir roman kurgusu içinde iyi yansılıyor.İzlenmeli.

***Bener, Yiğit; Eksik Taşlar,Om Yayınları, 2001

Eksik Taşlar, Erhan Bener'in oğlu Yiğit Bener'in ilk romanı... Birbirini yitiren baba-oğulbuluşması ilginç bir konu olabilir, ama bu roman için bence yetmediği kesin... Çünkü Beneryeterince inandırıcı değil... Mantığı çok zorlamaya gelmez. Tarık Ali'nin yerli sunumu, birazda Eroğlu havası var. Bana göre değil.

***Ecevit, Yıldız; Türk Romanında Postmodernist Açılımlar,İletişim Yayınları, 2001

Bu yapıt da içerdiği sayısız doğrulara karşın bende düşkırıklığı yarattı diyebilirim. Nesnellikmaskesi arkasında sanki genel bazı doğrular sıralanıyor, tavırsızlık bir noktadan sonraözsüzlük gibi algılanır oluyor.Türk Romanında estetik devrimden (1980'den sonra) sözedebilmek için biraz daha beklemekgerek düşüncesindeyim.

***Nadi, Yunus; Ali Galip Hadisesi, Ed. Nurer Uğurlu,Cumhuriyet Yayınları, 2000

Page 185: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Yunus Nadi, ünlü Ali Galip Hadisesi'nde Ali Galip'in ipliğini belgelerle pazara çıkarıyor veAli Galip bana çok tanıdık geliyor. Doğrucu Cumhuriyetin gerçek kurucularının soyu veülküleri sürmüyor ama bugün ülkemiz Ali Galipler toplumu. Bunu nasıl becerdikbilemiyorum.Acaba Aziz Nesin, Zübük'ü yazarken Ali Galip'i biliyor muydu?

***Özden, Zafer; Film Eleştirisi,AFA Yayınları, 2000

Ege Üniversitesinden Özden, film eleştirisindeki temel yaklaşımları özetliyor ve tür filmieleştirisini ayrıntılandırıyor.

***İpşiroğlu, Zehra; Alımlama: Yazın,Papirüs Yayınları, 2001

İpşiroğlu’nun alımlama estetiği üzerine dizi yapıtlarından ikincisi: yazın alımlama.Ne yazık ki doyurucu ve yeterli bulamadım. Yalnızca Zehra İpşiroğlu'nun kişisel alımlamadeneyimlerinin (üstelikte tartışmalı) bir sergilemesi olarak görüyorum kitabı.Belli biçim, akımlara değer yüklemesi yapması (postmodernizm örneğin) bence önemli biryanlış.

***Zafer, Zeynep; Anton Çehov’un Öykü Sanatı,Cem Yayınları, 2002

Akademik bir çalışma... Biraz düşkırıklığı yarattı diyebilirim. Çehov kahramanlarında bir yeriterk etme, yerdeğiştirme imgesiyle ilgili çözümlemesi ilginç.

***Saba, Ziya Osman; Bütün şiirleri: Bıraktığım İstanbul,Alkım yayınları, 2003

Ziya Osman'ın tüm şiirlerini böyle özenli bir baskıda görmek iyi oldu.Okudum. Necatigil'e yol açan bu, küçük insanların ve onların buruk dünyalarınınalçakgönüllü şairinden etkilenmemek olanaksız. Şiirlerinin işçiliği, yapısı, sesinden çokduygu yükünden...Arada bir göz atmalıyım. Yazgısıyla buluşan, uzlaşan insanın tragedyası Saba'nın duruşundanokura bulaşıyor. Hüzün de burdan geliyor sanırım.

***Saba, Ziya Osman; Konuşanlar Bir Hüzünle Sesinde. Ed. Tahsin Yıldırım,Kaan ÖzkanAlkım yayınları, 2004

Page 186: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Ziya Osman Saba'nın öykü ve şiirleri dışındaki tüm metinleri. Önemli bir derleme. Benimözellikle ilgimi, kimi önemli yazarlarımızla ilgili değerlendirmeleri çekti.

***Saba, Ziya Osman; Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi,Alkım yayınları, 2003

Saba'nın tüm öykülerini derliyor yapıt. Sanırım Yaşar Nabi, yazınımızın ermişi diyor onun için. Kötü olamadığı için iyi olmuş biri mi acaba, tüm ermişler, yalvaçlar gibi belki de.Ama sayrık, tutaraklı bir iyilik duygusu değil Saba'nınki. Daha çok bir yokülke (ütopya)bağımlısı. Yaşadığı umarsız yoksunluk (öksüzlük, yoksulluk, bırakılmışlık, acı, vb.) onuolmadığını, olamıyacağını derinden bildiği, bunun da zararsız ve zararsızlığı oranında acıtıcı,hüznünün doğrudan kaynağına dönüştüğü, bir yokülkeye tutsak kılmış. İnananı olmayan yokülkenin ermişi Saba'ya kendinden vazgeçerek dile dönüşmekten başka birseçenek kalmıyor bu durumda.Razı o.Tüm bırakılmışlıklara ve acı çekmeye razı biri. Kendini buradan çoğaltıyor ya da tersine,eksiltiyor. Hiç olmamış gibi olmak. Hiç yaşamamış gibi.Öte yandan dile tutunmak da bir umuda işaret ve geçerli olan içinde yer tutma iradesi değilmi? Anne ve babada yıkıma uğramış Saba belki Galatasaray, arkadaş iteklemesi, çevre,İstanbul'dan kalkarak, dili kendine karşı, kendinin biricik kurtuluşu olarak seçebildi.Bence Abdülhak Sinasi Hisar'dan daha tutarlı, daha iyi ve Proust'a daha yakın. Çünkü gizli,bastırılmış, dili tersini savlamış da olsa, kurma yönünde niyetler taşıyor.Bu onu özgün bir yazar yapıyor. Yazınımızda öneminin altında yer almış yazık ki. Öyküleri anı-öykü karışımı, özyaşamöyküsel ve ilginç bir biçimde de İstanbul'un öyküleriaynı zamanda. Sanırım Saba ile İstanbul arasında, anlaşılabilir nedenlerle, denizle balıkarasindaki ilineksel ilişki var.Saba'nın yaşamı, İstanbul tanıklıklarıyla aynı şey.Üstelik Saba'da Tanpınar çalımı yok. Belki bu yüzden daha az çekici, gizli.Son sözüm:Saba bir gömü. Bulgulanmayı bekleyen o değil. Onun bulunduğu her yer, aynı zamanda doğruyer.Yalınlığın erdemine inanmışlar onu aramalı.İki öykü kitabı: Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi ve Değişen İstanbul bir araya getirilmiş.Öykü seçmem olanaksız. Tümünden etkilendim diyebilirim. Daha önemli bir şey var: Saba'nın duyarlığı. Ve ben onun çocukluğunda kendime ilişkin çokşeyler…ortak yanlar buldum.

***Serdar, Ziyaüddin; Thomas Kuhn ve Bilim Savaşları,Everest Yayınları, 2001

Bilim ve dünyamız yeni bir paradigmanın eşiğinde Serdar'a göre. Araladığı kapıda gördüğüşeye Post-Normal Bilim diyor. Önemli ve tartışmaya açık...

***

Page 187: Hisar, Abdülhak Şinasi · Balzac, Honore de; Köy Papazı Balzac, Honore de; Sönmüş Hayaller 1. İki Şair Balzac, Honore de; Goriot Baba Balzac, Honore de; Çölde İhtiras

Livaneli, Zülfü; Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm,Remzi Kitabevi Yayınları, 2001 Livaneli bu berbat romanında, bir zeka belirtisi gibi görülebilecek anlatıcı kurgulamasındaözgünlüğü de heba ederek, bir çuval incirin... Ama ‘kabahatin büyüğü bende kardeşim!...’