14
EKEV 13 39 (Bahar 2009)------- 109 HZ. PEYGAMBER PROPAGANDA ÖZ(*) Özet Bu makalede Hz. Peygamber'in propaganda yöntem ve teknikleri, in- Resulullah'm propaganda siyaseti derken, Hz. Muhammed'in reti/erini duyurma, çerçevesinde ve Müslümanlar lehine etkileme ve yönlendirme kastetmekteyiz. Bu içine; tarafta ve moral yönelik psikolojik menfi izale etmeye ve onun yerine kendi yönelik her türlü anti propaganda metot ve teknikleri de girmektedir. Anahtar Kelimeler: Propaganda, Davet, Siyer, Toplumu, Hz. Peygam- ber On the Prophet's Propaganda Policy Abstract In this article, Prophet's propaganda methods, techniques and practices have been examined. By 'Prophet's propaganda' is meant his effort and attempts on the introduction and the proclamation oj Islamic doctrine to others and the efforts to injluence and direct people for the benefit oj Islam and Muslims within the framework oj the Islamic thought and purposes. Psychological war to make chaos and dejormity at the opposing party and counter propaganda methods and techniques having the aim oj counteraction oj the opponent propaganda and replacing it with the Islami c understanding are also included in this effort. Key Words: Propaganda, invitation, biography oj the Prophet, Islamic Society, Quraysh, The Prophet Muhammad *) Dr., Meslek Dersleri (e-Posta: [email protected])

HZ. PEYGAMBER (SAV)'İN PROPAGANDA SİYASETİ ÜZERİNE ÖZ(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2009_39/2009_39_OZS.pdf · HZ. PEYGAMBER (SAV)'İN PROPAGANDA SİYASETİ ÜZERİNE----111

  • Upload
    others

  • View
    21

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

EKEV AKADEMİ DERGİSİ Yıl: 13 Sayı: 39 (Bahar 2009)------- 109

HZ. PEYGAMBER (SAV)'İN PROPAGANDA SİYASETİ ÜZERİNE

Şaban ÖZ(*)

Özet

Bu makalede Hz. Peygamber'in propaganda yöntem ve teknikleri, uygulamaları in­celenmiştir. Resulullah'm propaganda siyaseti derken, Hz. Muhammed'in İslam'ın öğ­reti/erini başkalarına tanıtma, duyurma, onları; İslamf düşünce çerçevesinde İslam ve Müslümanlar lehine etkileme ve yönlendirme çabasını kastetmekteyiz. Bu çabanın içine; karşı tarafta karışıklık ve moral bozukluğu oluşturmaya yönelik psikolojik savaş, düş­manın menfi çalışmalarım izale etmeye ve onun yerine kendi doğrularını yerleştirmeye yönelik her türlü anti propaganda metot ve teknikleri de girmektedir.

Anahtar Kelimeler: Propaganda, Davet, Siyer, İslam Toplumu, Kureyş, Hz. Peygam­ber

On the Prophet's Propaganda Policy

Abstract

In this article, Prophet's propaganda methods, techniques and practices have been examined. By 'Prophet's propaganda' is meant his effort and attempts on the introduction and the proclamation oj Islamic doctrine to other s and the efforts to injluence and direct people for the benefit oj Islam and Muslims within the framework oj the Islamic thought and purposes. Psychological war to make chaos and dejormity at the opposing party and counter propaganda methods and techniques having the aim oj counteraction oj the opponent propaganda and replacing it with the Islami c understanding are also included in this effort.

Key Words: Propaganda, invitation, biography oj the Prophet, Islamic Society, Quraysh, The Prophet Muhammad

*) Dr., Yıldızeli İHL Meslek Dersleri Öğretmeni. (e-Posta: [email protected])

' ,·

\

110 1 Dr. Şaban ÖZ ----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

Giriş

Bu çalışmamızda Hz. Peygamber'in Mek.ke ve Medine dönemlerinde yapıruş ol­duğu propaganda faaliyetlerinin içerikleri ve yöntemlerini incelemeye çalışacağız. Hz. Peygamber'in nübüvvet görevinin tabii bir uygulaması olan tebliğ vazifesinden farklı olarak propaganda daha çok siyası bir içeriğe sahiptir. Müslümanların, nüfuz alanlarını genişletmek, muhaliflerine siyası ve askeri güçlerini kabul ettirmek gibi pratik sonuçları olan propaganda faaliyetlerinin tarihsel süreçteki gelişimini takip etmek, aynı zaman­da İslam'ın ilk dönem itibariyle yayılmasının kökenierini tespit açısından da son derece önemlidir.

Propaganda sözlükte "bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtma, benim­setme ve yayma amacıyla söz, yazı gibi yollarla gerçekleştirilen çalışma" (TDK Türkçe Sözlük, 2005) ve "bir fikri, bir inancı yaymak, bir kişi veya kuruluşu benimsetmek için çeşitli vasıtalarla yapılan faaliyet" (Büyük Türkçe Sözlük, t.y.) şeklinde tarif edilmekte­dir. Burada propaganda ile davet arasındaki ilişki üzerinde de durmak gerekmektedir. Ke­lime anlamı olarak, "çağırmak, istemek, seslenmek" gibi anlamlara gelen davet; kavram olarak, "tebliğ etmek, bir inancı, bir görüşü benimsetmek için kendine has yöntemleri çerçevesinde insanlara anlatmak, benimserneleri için uğraşmak" olarak tanımlayabiliriz. Davetin, tanıtma, duyurma, etkileme veya yönlendirmeden öte bir çağnyı ifade etme­sinden dolayı, faaliyet sahasının genişletilmesi halinde, propaganda da davet manasının kapsamına girmektedir. Dolayısıyla her davet propaganda olmazken, her propaganda bir nevi davet sayılmakta, propaganda da tıpkı "tebliğ" gibi davetİn bir şubesi olmaktadır. Böylece Resulullah'ın yaptığı her hangi bir din! çağn, "Resulullah'ın davet metodu" ko­nusuna girmesine rağmen, "Resulullah'ın propaganda siyaseti"ne konu olmamaktadır.

Hz. Peygamber, karşıt unsurlarla sadece silahlı mücadele vermemiş, psikolojik üstün­lük kurmaya, İslam ve Müslümaniann propagandasını yapmaya da ayn bir önem vermiş­tir. Hamidullah, Resulullah'ın takip ettiği siyasetin temel umdelerini anlatırken bu duru­mu; "Propaganda usulü ile beraber silah kullanmaksızın düşmanla mücadele etınenin diğer yolları, Resulullah'ın siyasetinin mülıim bir noktasım teşkil ediyordu." (1988: II, 1039) sözleriy.le ifade etmektedir.

Hz. Peygamber'in propaganda siyasetine geçmeden önce, onun şahsiyeti üzerinde durmak gerekmektedir. Zira propagandaemın kişiliği, propagandanın kitleler üzerinde etkili olmasında doğrudan alakalıdır. Resulullah'ın sabn, hoşgörüsü, ileri görüşlülüğü, yumuşak başlılığı, güvenilirliği, cömertliği, olaylar karşısındaki soğukkanldığı gibi özel­likleri, propagandasında başarılı olmasında çok ciddi rol oynamıştır. Hz. Peygamber'in kişiliğinin, insanların İslamiyet' e bakışlarını olumlu anlamda etkilerliğine dair kaynakla­nrnızda onlarca örnek bulmak mümkündür. Nitekim Kur'an da sık sık Hz. Peygamber'in üstün ahlaki özelliklerine dikkat çekerek, insanlan ona uymaya çağırrnaktadır; "EY ina­nan/ar! Size, sıkıntıya uğramamz kendisine ağır gelen, size düşkün, inananlara şefkatli ve merhame.tli, kendi içinizden bir elçi geldi ... " (Kur'an: 9/128), "O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphe­siz, etrafından dağılıp giderlerdi. O halde onları affet ... ", (Kur'an: 3: 159) "Bu Kitab'a inanmazlarsa arkalarından nerdeyse kendini harap edeceksin" (Kur' an: 18/6; aynca bkz. 26/3, 215).

-------\-------

HZ. PEYGAMBER (SAV)'İN PROPAGANDA SİYASETİ ÜZERİNE---- 111

Müşriklerin, bir takım (şair, kahin, deli gibi) iftiralar atmak suretiyle Hz. Peygamber'i yıpratmaya çalışmalarının temelinde de, ona karşı duyulan güveni sarsmak ve çağn­sı üzerinde şüpheler uyandırmak gayesi yatmaktadır. Ancak bu iftira kampanyalarının - Resulullah'ın inkar edilemez ahiakl üstünlüğünebinaen-kendi içlerinde dahi taraftar bulmadığı açıktır. . '

Resulullah'ın propagandasındaki yöntem ve içerik gelişimini takip açısından, söz ko-nusu alana dair uygulamaları tarim kronolojiye uygun olarak ele almak gerekmektedir. Dolayısıyla biz de Hz. Peygamber'in propaganda siyasetini, tebliğ dönemleri gibi Mekke ve Medine dönemleri olarak iki ana kısımda incelemenin uygun olacağı kanısındayız.

Mekke Dönemi Resulullah'ın İslam'a davet metodunda mekan değişikliğinin mühim rol oynadığı,

Mekke ve Medine devirlerinde çevrenin veya muhatapların değişikliği sebebiyle nazil olan ayetlerdeki muhtevanın, hitap şeklinin, uygulanan alıkarn ve prensipierin değişikli­ğine bakarak kolaylıkla anlaşılabilir (Önkal, 1989: 238). Hilliyle Hz. Peygamber'in Mek­ke dönemindeki amaçları, bu amaçları gerçekleştirmek için takip ettiği usfil ve yöntemleri ile, Medine dönernindeki amaç ve yöntemleri birbirinden farklıdır. İslam tebliğinin baş­langıç devresi olan Mekke dönemini, ses duyurma ve Kureyş'in menfi propagandasına mukabil propaganda üretme dönemi olarak kabul etmek gerekir. Dolayısıyla bu dönemde iç bünyeden (Müslüman) ziyade dış unsurlann (müşrik veya Ehl-i Kitap) gözetilmiş ol~ duğunu söyleyebiliriz.

Hz. Peygamber'in propaganda siyaseti açısından Mekke dönemini üç kısma ayır­mak mümkündür. Yukarıda da geçtiği üzere bunlar; İslam'ın duyurulması, yeni çağnya Kureyş'in tepkisi ve Hz. Peygamber'in Kureyş'in tepkisine cevabıdır. Burada hemen be­lirtelim ki bu aşamalar kronolojik açıdan birbirini takip eden dönemler değil, bilakis eş zamanlı cereyan eden badiselerdir. İslam'ın duyurolma çalışmaları bütün Mekke dönemi boyunca devam ettiği gibi, Kureyş'in menfi propagandası ile Resulullah'ın anti propa­gandası da aynı zaman diliminde gerçekleşmiştir.

1. İslam'ın Duyurulması Resuluilah (sav) İslarniyet'i açıktan tebliğ etmeye başlayınca, ilk olarak İslam'ı Ku­

reyş ve çevre Araplanna duyurma çalışmalarına başlamıştı. Bu konuda karşımıza, önce ResuluHalı (sav)'in Safa tepesinden Kureyşlilere hitaben yaptığı çağn çıkmaktadır. Ken­disi Safa tepesine çıkarak Kureyş 'in boylarını çağırmış, onlar toplanınca da insanları Allah'ın azabı ile uyarmıştır (İbn Sa'd, t.y: I, 200; İbn Hıbban, 1987: 70; Hudan, t.y: 31)1•

Nübüvvetin ve vahyin içeriğinden çok, genel bir duyunı olarak nitelendirebileceğimiz bu çağnnın, özele indirgernemesinin sebebi; toplumun vahyin içeriğine dair duyacakla­nna henüz hazır olmaması ve başlangıç itibariyle kendi içlerinde ilk kez karşılaştıkları kavrarnlara aşinalık kazanmaları ile iktifa edilmesidir. Burada hemen belirtelim ki, Hz. Peygamber, anlatacaklarını muhataplarının durumuna, yapısına göre seçiyordu. I) Bazı rivayetlerde, Resulullah'ın vermiş olduğu bir yemek davetinde böyle söylediği nakledilmekte­

dir (Halebi, t.y: I, 460-461).

112 1 Dr. Şaban.ÖZ ----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

2. Kureyş'in Meufi Propagandası

İslam'ın yayıl.maya başlaması ile Kureyş, Hz. Peygamber' e ve onun ashabına yaptığı fiziki baskılarla yetinmeyip, yıldıncı, yıpratıcı ve alaycı psikolojik bir hareket de başlat­mış, Peygamberi sihirbaz, kahin, şair veya deli olarak nitelendirrneye çalışnuştı. Kureyş, bu kampanyayı organize hale getirmiş, Mekke'ye hac, ticaret vb. amaçlarla gelen kabile­leri baskı altına alıp, Hz. Peygamber ve yaptığı davet aleyhine kışkırtrnak üzere gruplar oluştunnuştu (Hattab, 1988: 38).

Kureyş'in yapmış olduğu bu şekilde menfi propagandaya örnek olarak; Tufeyl b. Arnr ed-Devsl'nin başından geçenleri verebiliriz; Tufeyl, kavminin önde gelenlerinden, şair ve akıllı biriydi. Mekke'ye geldiği zaman, Mekkelilerden bir grup onu karşılamış ve ona "Sen bizim şehrimize geldin. Ancak aramızdan çıkan bir adam bizden ayrıldı, birliğimizi dağıttı, işlerimizi bozdu. Sözii, baba ile oğlunu, kardeş ile kardeşi, karı ile kocayı birbi­rinden ayıran bir sihir gibidir. Biz, başımıza gelen şeylerin, senin ve kavminin de başına gelmesinden korkuyoruz. Bunun için o adamdan uzak dur, onunla konuşma ve ondan hiçbir şey dinleme" demişlerdir (İbn Hişam, t.y: I, 382).

Kureyş'in amansız bir şekilde Resulullah ve İslam adına başlattığı karalama propa­gandası karşısında Hz. Peygamber, bir taraftan İslam'ı tebliğe devarn ederken, diğer taraf­tan da karşı propaganda yapmak zorunda kalıyordu. Ancak bu propagandanın Kureyş'in gücü karşısında pek etkili olmadığı açıktır. Geleneksel güç Kureyş'ten yanaydı ve Kureyş de bu gücü sonuna kadar kullanmaya kararlıydı.

3. Resulullah'ıu Kureyş'e Karşı Propagandası

Resulullah'ın mukabil propagandasına geçmeden evvel karşı propaganda konusunda kısa bilgi vennenin yararlı olacağı kanısındayız. Propagandayı tesirsiz veya hükümsüz kılacak veyahut birinci propaganda ile ikinci propaganda arasında denge kuracak, gerçeği ortaya çıkaracak olan propaganda, mukabil propagandadır. Mukabil propaganda, kendi­sini tahrik eden propagandayı itibardan, kuvvetten düşürdüğü gibi bazen de tam tersine kendisini tahrik eden propagandayı daha etkili bir şekle sokar. Ona eskisinden daha bü­yük güç ve kuvvet katar (Balkanlı, 1961: 620).

Kureyş'in dışardan gelenlere karşı yaptığı aleyhte propagandaya Hz. Peygamber ken­di propagandasıyla karşılık venneye çalışmıştır. Bunun için kendisi hac, umre, ticaret, siyaset vb. amaçlarla çevreden Mekke'ye gelen kabilelere, bazen yalnız, bazen de o kabi­leleri tanıyan Ebu Bekr, Ali gibi sahabllerle gidiyor, onlara tebliğinin esaslannı, görevini, amacını bizzat anlatarak Kureyş 'in oluştunnaya çalıştığı önyargılan yıkmaya çalışıyordu (İbn Hişam, t.y: I, 422-427; İbn Sa'd, t.y: I, 216-217; Ya'kı1b1, 1992: II, 36; İbn Hıbban, 1987: 93-96; Hamidullah, 1988: I, 150; Kapar, 1993: 112-113).

Bilindiği üzere; Kureyş'in yenidine karşı takındığı sert tutum neticesinde Mekke'de İslam'ın yayılamayacağı gerçeğinden hareketle, Mekke döneminin son yıllannda Hz. Peygamber bu kabilelerden kendisini ülkelerine götünnelerini talep etmiş, yani eman başvurusunda bulunmuştu. Her ne kadar Resulullah, Medine heyeti haricinde bu başvu­rulardan istediği neticeyi alamadı ise de, bu görüşmeler sonucunda İslam'ın bütün Arap Yarımadasında duyulmasını sağlamıştır.

HZ. PEYGAMBER (SAVYİN PROPAGANDA SİYASETİ ÜZERİNE---- 113

ResuluHalı (sav) sonradan Medine döneminde yaptığı gibi, Mekke'de de gerek İslam'ın duyurulması, gerekse de mukabil propaganda için, sosyal münasebetlerden isti­fade etmiş, değişik maksatlada bir araya toplanan insanlara tebliğde bulunmuştur (Önkal, 1989: 243).

Burad~ dikkatimizi çeken husus; Resulullah'ın bu kabilelerle görüşürken her kabile-· nin reisiyle görüşmesidir (Ya'kilbl, 1992: II, 36). Zira klasik kabile anlayışında -her ne kadar kesin bağlayıcı olmasa da- karar verecek, redderlecek veya onayiayacak mercii kabile reisidir. Bu da Resulullah'ın propagandasında başka bir deyişle tebliğinde rastgele bir metod izlemediğinin göstergesidir.

Resulullah'ın bu şekilde İslam'ı duyurma ve Kureyş'in olumsuz baskısını yılana ça­Iışmalan kısmen başanlı olduğu gibi, bazen de dönemin sosyal anlayışlanndan kaynak­lanan başansızlıklarla da karşılaşılabiliyordu. Kimileri bu davete iyi bakarken, kimileri de "bir adamı en iyi kavmi bilir" diyerek olumsuz tutum sergiliyorlar, Kureyş'in Hz. Peygamber hakkında vereceği nihru karan bekliyorlardı. Ancak Necrfuı Hıristiyanların­dan bir grubun Resulullah'ın adını duyarak, onu görmek ve dinlemek üzere Mekke'ye gelmeleri (İbn Hişam, t.y: I, 391), Arap yanmadasındaki birçok kabilenin İslam çağnsını duyması, Resulullah'ın bu dönemde istediğini elde ettiğinin kanıtıdır.

Medine Dönemi

Bu dönemin Resulullah'ın propagandası açısından en önde gelen özelliği, Kureyş ve çevre Araplanna İslam'ın gücünü göstermek ve yeni İslam Devletini kabul ettirme çalış­malanna sahne olmasıdır.

1. Mescit ve Propaganda

Resulullah, İslam'da müstakil bir ibadet yerine olan ihtiyacı en başta anlamış ve Medine'ye hicretinden sonra ilk yapığı iş mescidin inşası olmuştur (İbn Hişam, t.y: I, 494, 496; İbn Abdilber, 1984: 81; Hudfui, t.y: 65; Önkal, 1989: 101-102). Bu dönemde mescidin günümüzdekinden oldukça farklı fonksiyonlan vardı. Resulullah, Kureyş'in, münafıklann veya Yahudilerin yaptıklan yıkıcı propagandayı burada izil.le ediyor, ania­nn amaçlannı minberinden izhar ediyor veya söz hakkını rahatça kullanabiliyordu. Aynı zamanda mescit, gelen heyetierin görsel olarak Resulullah ve onun aslıalıının tutum ve davranışlanndan etkilendikleri bir sahne konumundaydı.

Hz. Muhammed (sav) pek çok hadisinde namaziann cemaatle kılınmasını emretmiş (Buhfui, 1992: Ezan 30; Müslim, 1992: Salat 272; Ebu Davud, 1992: Salat 47; Tirmizi, 1992: Salat 245; İbn Mace, 1992: Mesacid 16), münferit kılmak için izin isteyenlere sıkı şartlar altında ruhsat vermiştir (Müslim, 1992: Mesacid 255; Nesru, 1992: imarnet 50; Ebu Davud, 1992: Salat 47). Resulullah'ın bu eylemi, ümmeti bir arada tutmak, iç birljği sağlamak açısından da kayda değer bir uygulamadır.

Burada üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise aynı taktikle, İslam cemaati­ni parçalamak ve İslam'la mücadele etmek için yapılan yerlere karşı Resulullah'ın sert tedbirler almış olmasıdır. Nitekim münafıklar tarafından bu gayelerle yaptınlan Mes­cid-i Dıriir, Resulullah tarafından yıktınlmıştır (İbn Hişil.m, t.y: IV, 53; İbn Abdilber,

1141 Dr. Şaban ÖZ ----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

1984: 291-292; Hudan, t.y: 172; Gazali, 1991: 452-453; Berki ve Keskioğlu, 1993: 404). Kur'an, burayı İslam ve Müslümanlar aleyhindeki rrıenfi propagandayı organize etmek için yapılmış bir merkeze benzetmektedir; "Bir de (Müminlere) zarar vermek, (hakkı)

. inkar etmek, mürninterin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulüne karşı sa­vaşmış olanı beklemek için zarar mescidi kuranlar ... " (Kur' an: 9/107). Resuluilah böyle bir merkezin İslam Devletinin başkentinde varlığına asla müsaade edemezdi. Neticede de orayı yıktırmış, yerini de bir daha böyle bir şeye kalkışanlara gözdağı vermek gayesiyle harabeye çevirmiştir.

2. Resnlnllah'ın Propaganda Siyasetinde Şiirin Rolü Günümüzde hükümetleri yıkıp, kurduran, parti başkanlarını seçen ve hatta iktidara

getiren medyanın gücünü, Resuluilah döneminde şiir temsil ediyordu. Şiirler ağızdan ağıza aktarılıyor, bir anda değiŞ.ebilen Arap ruhu üzerinde büyük tesir icra ediyordu. Resulullah'ın, davasını yaymada, İslam'ın propagandasını yapmada ve aleyhteki propa­gandaların etkisini azaltmada böyle bir güçten istifade etmemesi imkansızdır (Ma'mer b. Raşid, 1983: XI, 264, 267; İbn Hişam, t.y: II, 414, m, 92; Ebu'l-Ferec, 1992: IV, 150; Cürcani, 1981: I, 135, 321). Nitekim Müslüman şairler, müşrik şairlere, cevap vermişler (İbn Hişam, t.y: II, 592-598; m, 8, 53), savaşlardan sonra Müslümanlara moral kazan­dırmaya çalışmışlar (İbn Hişam, t.y: m, 129-169) veya Müslümanların propagandasını yapmışlardır (Hamidullah, 1988: I, 239).

Burada o dönemde şiirin etkisi ve Resulullah'ın şiirden nasıl yararlandığına örnek ol­ması hasebiyle Ebu Uzeybir olayından bahsetmek gerekir. Devs kabilesine mensup olan bu Yemenli Mekke'ye yerleşmiş, ileri gelenlerden Velld b. el-Muğira'nın mevlası olarak yaşıyordu. Ebu Uzeyhir, Velld'in kızını da nikahlamak istemiş, ancak efendisi tarafından öldürülmüştü. Bu olayı öğrenir öğrenmez Resulullııh kendi şairi Hassan 'dan skandal hak­kında Mekkelilere karşı şiirler nazmetmesini istedi. Öldürülen, Ebu Süfyan'ın müttefiki, öldüren Velld ise Mahzfim kabilesindendi. Kısa sürede Hassan'ın alaylı şiirleri tesirini gösterir ve Ebu Süfyan'ın akrabaları Mahzfimilerden intikam almak üzere hazırlıklara girişirler. Ane~ Ebu Süfyan'ın gösterdiği büyük gayretler sonucu hadise daha fazla bü­yümeden sonlandınlır. Netice itibariyle Hz. Peygamber düşmaniarına karşı o günün en güçlü silahlarından birini kullanmış ve bunda da beklediği neticeyi almıştır (İbn Hişam, t.y: II, 410; Hamidullah, 1988: I, 231).

Resulullah, şairleri seçme konusunda da hassas davranmıŞtır. İbn Abdilber'in verdiği bilgiye göre; insanlar Ali b. Ebi Talib'e "Bizi hicveden topluluğu sen de bizim için hicv et" teklifinde bulununca o, "Nebf (sav) izin verirse yaparım." karşılığını" vermiş, Resu­luilah (sav) de, "Bu hususta gerekli olan yeterlilik Ali'de yoktur" diyerek Hz. Ali'nin şairliğine onay vermemiştir. Bunun üzerine müşrikleri hicvetmek için Hassan, Ka'b b. Malik ve Abdullah b. Ravaha olmak üzere Ensar'dan üç kişi seçilir (Kettani, 1990: I, 284). Resulullah'ın bu tutumu onun propaganda siyasetinde doğru kişinin yani konunun uzmanı olan propagandacıyı seçtiğini göstermektedir.

Yukarıda bahsi geçen Mescid-i Dırar konusunda olduğu gibi Resulullah, şiir yoluy­la menfi propaganda yapanlarla da, mücadele etmiştir. İslam aleyhine şiirler söyleyen,

HZ. PEYGAMBER (SAV)'İN PROPAGANDA SİYASETİ ÜZERİNE---- 115

müşrikleri kışkırtıcı faaliyetlerde bulunan Yahudi şair Ka'b b. el-Eşref'in öldürülmesi de bu gayeye matuftu. Bunun çevrede büyük akisleri ve tesirleri olacağı aşikardı. Nitekim Ka'b'ın ansızın öldürülmesinden sonra Yahudiler kendi canlarından korkmaya, İslam ve Müslümanlar aleyhine zahiren de olsa kışkırtıcı faaliyetlerden çekinıneye başlamışlardır (İbn Hişfun, t.y: III, 54-57; İbn Sa' d, t.y: Il, 34; Heykel, 1968: 279; Önkal, 1989: 180).

3. Resulullah'ın Propaganda Siyasetinde Seriyye ve Savaşların Rolü İslfun'ın ilk dönemindeki seriyye ve gazvelerin değişik sebepleri vardı. Konumuzia

doğrudan alakalı olmamakla beraber bu amaçları; savunma, devletin varlığım tescil, sı­nır muhafazası, müttefikleri koruma, Mekke'yi baskı altına alma ve ekonomik gelir elde etme şeklinde sıralamak mümkündür. Ancak biz burada seriyye ve gazvelerin amaçları üzerinde değil, Hz. Peygamber'in bu seriyyelerde kullandığı propaganda yöntemleri üze­rinde duracağız. Resulullah 'ın buradaki propaganda yöntemlerinin içeriğini daha çok fiiü uygulamaları oluşturmaktadır. Zira bu seriyyelerde, kabileler, Yahudiler, münafıklar ve müşrikler olmak üzere geniş bir çevre muhatap olarak gözetiliyordu. Resulullah'ın yap­tığı her hamle onların bakış açılarını, kabullerini değiştirmeye veya planlarını bozmaya yönelikti.

3. 1. Abdullah b. Cahş Seriyyesi Bu seriyye hicn ikinci yılın Receb ayında (Ocak 624) Abdullah b. Cahş koroutasında

8 veya 12 kişilik bir birlik tarafından gerçekleştirilmişti (İbn HiŞfun, t.y: II, 603-604; İbn Hıbbiin, 1987: 154-155; İbn Abdilber, 1984: 97-99; Heykel, 1968: 250; Hudfui, t.y: 74; Kapar, 1993: 174-175). Seriyyenin amacı; Nalıle'ye kadar gidip müşrikler hakkında bilgi toplamaktı (Hattab, 1988: 61). Ancak bu birlik, karşılaştıkları bir Kureyş kervanını bas­rmş ve istenmemesl.ne rağmen Içan dökmüştü. Abdullah'ın, kervanı basması haram aylar­da olmuştu ve bu aylarda savaş Araplarca tasvip görmeyen bir şey olduğundan müşrikler, Müslümanlar aleyhine propaganda yapma imkanına kavuşmuşlardı.

Müşrikler bu hadiseyi fırsat bilerek, Müslümanların kutsal değerlere saygı göster­mediklerini, haramlan çiğnediklerini işlemiş ve bu konuda yoğun bir çaba içerisine gir­rnişlerdi. Sonunda bütün bu dedikoduları kesip atan ve Müslümanları rahatlatan şu ayet indi; "Ey Muhammed! Sana mukaddes olan haram aylarda savaşmaktan soruyor/ar. De ki; o ayda savaşmak büyük günahtır. Fakat Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar et­mek, insanları M escid-i Haram' dan men etmek ve oranın halkını yerinden çıkarmak Al­lah katında daha büyük bir günahtır. Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha büyük bir suçtur .. . "(Kur'an: 2/11 7). Bu ayetin nüziilünden sonra Hz. Peygamber, ganimetten kendi payına düşeni (hums) alınış, böylece de Müslümanların bu eyleminin doğruluğunu onay­lamıştır (İbn Hişfun, t.y: II, 604).

Bu seriyyede Kureyş'in propagandasına, mukabil propaganda ile cevap verildiğini görmekteyiz. Müslümanlar gerçekten de çevre Araplar nezdinde zor bir duruma düşmüş­lerken ilahl yardım vahiy ile gelmiş, Kureyş'in bu olumsuz propagandasını yıkınakla kalmamış, karşıt propaganda ile taarruza geçmiştir. Bu da bir anda Müslümanların konu­munu olumlu manada etkilemiştir.

Aslında burada yapılan dini bir gelenekten kaynaklanan sıkıntımn başka bir dini ge­lenek kullanılarak giderilmesi meselesidir. Araplar haram aylarda savaşma ile Ka'be'den

116 1 Dr. Şaban ÖZ ----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

. engelleme arasında bir tercih yapma ile karşı karşıya bırakthyordu ve Arapların tercihi belliydi. Böylece Müslümanlar vahiy yardııru ile olumsuz bir durumu tam tersine çevir­meyi becermişler, "en iyi savunma saldındır" prensibini tam manasıyla uygulamışlardır .. Vahyin burada yapılanı açıklamak yerine, hadiseyi başka bir alana taşıması da aynca dikkate d~ğer bir husustur.

3. 2. Hamrau'l-Esed Gazvesi

Uhud savaşından sonra (Şevval 3 1 Mart 625) Resulullah'ın emri ile müşrik ordu­sunun takibe çıkılınası ve Harnrau'l-Esed denilen yere kadar gidilmesi hadisesidir (İbn Hişam, t.y: III, 101; İbn Sa'd, t.y: II, 48-49; İbn Abdilber, 1984: 172-173; Heykel, 1968: 302; Hudan,t.y: 98-99). Müşriklerin dönüşü ve Müslümanların Medine'ye ulaşmasından sonra, Uhud Savaşı'nın hemen ertesi günü Resulullah, Müslümanlara moral takviyesinde bulunmak için yeni bir hareket kararı aldı. Böylece Uhud yenilgisinin verdiği keder, az da olsa hafifietilmiş olacaktı (Hattab, 1988: 120).

Resulullah'ın propaganda siyaseti açısından üzerinde önemle durduğu husus; müşrik, Yahudi veya münafıklara, Müslümanlar aleyhlerinde kullanabilecekleri bir koz verilme­mesidir. İşte bunun içindir ki yenilmiş sayılan bir orduyu apar topartekrar harekete geçir­miş, başarılı bir hareketle dedikodulan başlamadan bastınnıştır. Resulullah bu seriyyede kendi kamuoyuna da ciddi bir mesaj vermiştir. Kendisi, sadece bir önceki gün savaşan­ların, bu seriyyeye katılmalarına izin vermişti. Bu· ayncalığın Müslümanlar üzerindeki psikolojik etkisi azımsanamaz. Özellikle de Mekkelilerin yeni bir savaşı göze almamış olmalan da Resulullah'ın bu hamle ile ne kadar başanlı olduğunun işaretidir.

Resulullah'ın bu hareketinden sonra ne Mekkeliler, ne de aradıklan yıpratma fırsatını yakalamış olanlar, umduklannı bulamadılar. Netice itibariyle bu gazveyi, başlatılması muhtemel olan menfi propaganda hareketini önlemek gayesine matuf bir hamle olarak değerlendirebiliriz.

3. 3. Son Bedir Gazvesi

Ebu Süfyan Uhud savaşından dönerken, "Gelecek yıl buluşma yerimiz Bedir' dir" diyerek meydan, okumuş, Resulullah da bunu kabul etınişti. Bir sonraki yıl yani hicr! dördüncü yılın Şa'ban ayında (Nisan 626) sözleşilen gün Resulullah ordusuyla hazırla­narak oraya hareket ederken, Mekkeliler yola çıkmalarına rağmen kıtlık yüzünden geri döndüler. Ebu Süfyan, Müslümanlan da geri çevirmek için Nuaym b. el-Eşcal'yi gönde­rerek. Müslümanlan korkutmaya çalışıruş ancak başarılı olamarnış, Resuluilah ve ashabı Bedir'e giderek orada karargah kurup sekiz gün beklemişlerdi (İbn Hişam, t.y: III, 94, 209-211; İbn Sa' d, t.y: II, 59-60; Ya'kfibt, 1992: II, 67; İbn Hıbban, 1987: 237-239; Hu­dan, t.y: 105).

Bu gazvenin iki taraf açısından da önemli neticeleri olmuştur. Mekkelilerin yola çık­tığı halde geri dönmeleri onlan, kendi şehirlerinde dahi küçük düşürmüştü. Halk onlara "sevik ordusu" adını takıruş, "Sevik içmek için çıktınız" diye alay etınişlerdi (İbn Hişam, t.y: III, 210). Resulullah ve ashabı açısından da bir o kadar menfaatli olmuştur. Müslü­manlar orada düşmanlarının tutumlarını hicveden şiirler nazmetmişler (İbn Hişam, t.y: III, 211-213; Hamidullah, 1988: I, 239), panayır için gelen Araplara propagandalarını

HZ. PEYGAMBER (SAVYİN PROPAGANDA SİYASETİ ÜZERİNE---- 117

yapmışlar, Kureyş'in korkaklığından bahsetrnişlerdi. Bu gazv{! içte ve dışta Müslümanlar lehine bir ortam oluşturmuş, Uhud gazvesinde alınan yarayı bir parça da olsa unutturmuş­tu (Hattab, 1988: 140; Gazali, 1991: 306).

Burada da aynı şekilde Resulullah, Ebu Süfyan'ın korkutma propagandasına aldınş etmemişı. verilen sözü yerine getirmek için sözleşilen yere gitmiş, düşmanının gelme­mesinden de istifade ederek İslam ve Müslümanlar lehine, Kureyş aleyhine propaganda yaptırmıştır.

3. 4. Hudeybiye

Hudeybiye'yi bir propaganda mücadelesi olarak nitelendirmek mümkündür. Zira hadisenin başından sonuna kadar bunu görmek mümkündür.

Hicretin altıncı yılı Zilkade ayında (Nisan 628) Resuluilah Mekke'ye hac için gitmeye karar verdi. Bu arada ci var kabil el ere elçiler gönderip, Ka 'be'ye ziyarete katılmaya davet etti (İbn Hişiim, t.y: III, 308; İbn Sa'd, t.y: II, 95; İbn Abdilber, 1984: 222; Hudfui, t.y: 129). Burada Resulullah'ın amacı, Kureyş ve hac münasebetiyle Mekke'de bulunan diğer kabilelere, Müslümaniann gücünü, intizam ve disiplinlerini, Hz. Peygamber ve İsHim'a olan saygı ve itaatlerini göstermek, Müslümanların Beytu'l-Haram'a olan saygınlıklarını hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde pratik olarak ortaya koymaktı (Hattab, 1988: 179). Ancak Kureyş Müslümanları durdurmuş ve Ka'be'ye girmelerine izin vermemişti. Ne var ki onların bu ziyaret teşebbüsü bütün Araplarca duyulmuştu. Kureyş' in buna karşı çıkması ve Müslümanları Mescid-i Haram'ı ziyaret etmekten alıkoyması, Araplar tara­fından zulüm olarak değerlendirilmiştir. Zira Kureyş böyle bir engelleme hakkına sahip değildi (Hattab, 1988: 195).

Aslında Resulullah'ın burada yaptığı, Kureyş'in Ka'be üzerinde gördüğü hakkını tar­tışmaya açmaktı. Bu tartışmada da başarılı olmuş, Kureyş kendi inisiyatifinde gördüğü "Allalı'zn komşuları" olma hakkını kaybetmiştir. Daha önce kaybettikleri dokunulmaz­lıklarından sonra kutsiyetlerini de kaybetmiş olmaları, hiç şüphesiz onlar için bir yıkım olmuştur. Hudeybiye barışı müddetince insanların İslam'a gösterdikleri teveccühü, biraz da Kureyş'in yıkılan bu otoritesinde aramak gerektiği kanaatindeyiz.

Hudeybiye'de elçilerin gelip gitmeye başlamasıyla birlikte Hz; Peygamber, bu elçi­lere karşı amacını göstermek için yoğun bir şekilde propagandaya girişmiştir. Resului­lah (sav), Kureyş'in gönderdiği ilk elçiyle -adamın karakterini ileri sürerek- görüşmeyi

reddetti (Ya'kub1, 1992: II, 4). Arkasından gönderilen Ehiibiş kabilelerinin reisi Huleys b. Alkame için ise sadece Ka'be için hazırlanmış kurba:nlıkları göstermekle yetindi (İbn Hişam, t.y: II, 312; İbn Sa'd, t.y: II, 96; Ya'kfib1, 1992: II, 54; Hudfui, t.y: 130; Gazali, 1991: 354-355). Resulullah'ın her iki elçi karşısındaki tutumu da meyvelerini vermiş, Kureyş bir taraftan işin ciddiyetini anlarken, diğer taraftan da Huleys'in resti ile gelenek­sel inatlarının kendilerine bu sefer pahalıya mal olacağını anlarnıştı.

Resuluilah 'ın bu iki elçiye karşı tutumundan da anlaşılacağı üzere; o, bir taraftan kötü propagandaya yol açacak hareketlerden kaçınırken, diğer taraftan da kişilerin özellikleri­ne göre propagandasını şekillendirmekteydi.

118 1 Dr. Şaban ÖZ ----------EKEV AKADEMİ VERGİSİ

Gelen elçiler, Resulullah'ın ve aslıalıının tutum ve davranışlanndan etkileniyorlardı. Huleys, onlannKa'be'ye olan saygılanndan etkilenirken, Urve b. Mesfid es-Sakafi de as­habın Resulullah'a karşı olan saygısından etkilenmiş, Mekke'ye döndüğünde bu durumu anlatınıştır (İbn Hişfun, t.y: III, 314). Bu da İslam'ın müşrikler eliyle farkında olunmadan propagandası demekti.

Bu sırada Resulullah da kendi elçilerini gönderiyordu. Birinci elçi hayatını zor kurta­nrken, Resulullah ikinci olarak.Hz. Osman'ı göndermişti. Ancak Hz. Osman'ın Kureyş tarafından alıkonulması, Müslümanlar tarafına Hz. Osman'ın öldürüldüğü şeklinde ulaştı (İbn Hişfun, t.y: III, 315; İbn Sa'd, t.y: Il, 97; Heykel, 1968: 371). Bunun üzerine Hz. Peygamber, intikam için insanlan beyata çağırdı ve ilk kez ölüm üzere beyat aldı. Kana­atimizce Resulullah'ın gerçek niyeti intikam için Mekke'ye saldırmak değildi. Hafif si­lahlılardı ve herhangi bir savaşa hazır değillerdi. Aynı şekilde Kureyş de böyle bir savaşa hazır değildi. Bu tam manasıyla katliam olacağı gibi, kendi elleriyle kendi kutsallarını ' yıkmış olacaklardı. Kanaatimizce Resulullah'ın burada tek gayesi Kureyş'i karar verme­ye zorlamak, anlaşma masasına oturtmaktı. Nitekim öyle de olmuş Resulullah'ın aldığı bu yemin, Kureyş üzerinde baskı oluşturmuş, onları anlaşmaya mecbur bırakmıştır.

Görüleceği üzere yapılan her şey rastgelelikten uzak, belirli bir gaye ve amaç dahilin­de yapılınıştır. Bunun neticesi de görülmüş, yıllardır uğraşılan hedefler elde edilmiştir.

3. S. Kaza Uroresi Hudeybiye müsalahasından bir yıl sonra Resulullah, Mekke'ye Kaza Umresi için çık­

tı. Bir kısım Mekkeliler, ona ve ashabına bakmak için Daru'n-Nedve'nin önünde toplan­ınışlardı. Resuluilah tavaf sırasında sağ omzunu ve pazılannı dışanda bırakarak, "Bu gün müşriklere gücünü gösterenler Allah 'ın rahmetine nail olsunlar" diye ashabına seslen­di. Zira müşrikler, "Bu gün Yesrib lıwnmasının· zayıf diişiitdüğii kavim geliyor" şeklinde Müslümanlar aleyhinde propaganda yapınışlardı. Resulullah burada hervele -omuzları silkeleyerek yavaş yavaş koşmak- yapınıştır. Bu şekilde tavaf etmesinin nedeni; Müslü­manların kuvvetli olduğunu göstermek ve müşriklerin şayialannın asılsız olduğunu ispat etmekti (İbn Hi.şfun, t.y: III, 371; İbn Sa' d, t.y: II, 123; İbn Abdilber, 1984: 244; Hudfui, t.y: 146; Heykel, 1968: 400; Gazali, 1991: 396). Resuluilah burada Kureyş müşriklerinin menfi propagandasını görsel propaganda ile yıkmaya çalışınıştır.

Hz. Peygamber bu ziyaret esnasında onlarla dostane ilişkiler kurmak için de çareler aramış, üç günlük ziyaret müddeti tamamlandığında şehrin boşaltılması için gelen Mek­keli heyete Meymı1ne ile evlenmesi münasebetiyle düğün yemeği teklif etmiş, ancak bu teklifi kabul görmemiştir (İbn Hişam, t.y: III, 372; İbn Sa'd, t.y: II, 122; Hamidullah, 1988: I, 262).

3. 6. Mekke'nin Fethi Bu fethin konumuzia alakah olarak fetih öncesi Kureyş'in gözünün korkutulması ve

fetihten sonra Mekkelilerin bağışlanması olmak üzere iki yönü vardır.

Fetih esnasında Kureyş'in maneviyatını çökerten ve onları direnişten caydıran neden­ler; Resulullah'ın ordudaki on bin kişiye geceleyin ateş yaktırması, bu muazzam orduyu Kureyş'in önderi ve kumandanı Ebu Süfyan'ın önünden resmi geçitle geçirmesi gibi uy-

HZ. PEYGAMBER ( SAVYİN PROPAGANDA SİYASETİ ÜZERİNE---- 119

gulamalandır (İbn Hişfun, t.y: m, 404; İbn Sa'd, t.y: II, 135; İbn Hıbbfuı, 1987: 330; İbn Abdilber, 1984: 257; Hattab, 1988: 240). Gözü korkan Ebu Süfyan'abirtakım ayncalık­Iann verilmesi ise yanına çekme hamlesidir ki, bu hamle de karşılıksız kalmamıştır (İbn Hişfun, t.y: m, 403; İbn Sa'd, t.y: II, 135; İbn Hıbban, 1987: 331; İbn Abdilber, 1984: 258; Hattab, 1988: 240). Kısacası fetih gazvesi meydan savaşı değil, psikolojik savaştır (Hattab, "1988: 239). Sonuçta da Mekke küçük bir direnme haricinde teslim olmak zorun­da kalmıştır.

Resulullah Mekke'ye girdikten ve Ka'be avlusunda eda ettiği namazdan sonra toplan­mış bulunan insanlan affetmişti (İbn Hişfun, t.y: m, 412; Hudan, t.y: 155; Heykel, 1968: 422; Hamidullah, 1988: I, 269). Resulullah'ın bu affı Mekkelilerin korkulannı dağıtırken, bir anda Hz. Peygamber' e bakış açılannıda değiştirmiştir.

Görülüyor ki Resulullah bazen bizzat seriyye ve gazveleri kazanmak, bazen de sonu­cunu değiştirmek için propaganda yöntemine başvurmuştur. Hz. Peygamber bu propa­ganda siyaseti sayesinde çok kötü bir konum veya yenilgiyi zafere çevirebilmiştir.

4. Tehdit Unsurunun Resu:IU:Uah'ın Propagandasında Rolü Zaman zaman Resulullah davetinde tehditkar bir ifade de kullanmıştır (Önkal, 1989:

1 76). Nitekim Müslümaniann aleyhine doğrudan silahlı saidıniarda bulunmayan münafık ve Yahudi unsurlara karşı tehdit yöntemini uygulamıştır. Bu tehdit etıne olgusunun fay­dası da görülmüş, münafıklar Medine'de ciddi bir harekete teşebbüs edemedikleri gibi, özellikle de Yahudiler bu tehditlerden ciddi bir şekilde etkilenmişlerdir; "Hicrf üçüncü yılda (624) Bedr Gazyesinden sonra Hz. Peygamber, Yahudileri Benf Kaynuka çarşısın­da toplayarak onlara şöyle hitap etti; "Ey Yahudiler Kureyş'in başına gelen felaketin sizin başınıza da gelmemesi için Allalı 'tan korkun ve Müslüman olun. Siz de biliyorsu­nuz ki ben Allah'ın Resulüyüm." Ancak Yahudiler, Kureyş'in harp tekniğini bilmediğini, kendilerinin çok cesur savaşçı/ar olduğunu söyleyerek, onun davetini reddettiler." (İbn Hişam, t.y: II, 552; Harnidullah, 1988: I, 576; Önkal, 1989: 1 76). Ancak kendilerini cesur savaşçılar olarak nitelendiren bu Yahudiler, Müslümaniann kuşatınalan ile karşılaştık­Iannda herhangi bir direnç gösterememişlerdir. Hiç şüphesiz bunda Hz. Peygamber'in onlar üzerinde kurduğu psikolojik üstünlüğün ve Müslüman ordusunun imajının büyük rolü vardır.

5. Yakınlaşma Tesisinin Hz. Peygamber'in Propagandasındaki Rolü Medine döneminde Resuluilah müşrik ya da Yahudilerle yakınlaşma tesis etmeye

önem vermişti. Bunun için Yahudilerin bir nevi toplanma ve ibadet yeri olan Beytu'l­Midras'a girmiş, onlan İslfun'a çağırınıştı (İbn Hişfun, t.y: II, 552).

Resulullah'ın İslam ve Mekke arasındaki ilişkilerde bir uzlaşma, bir yumuşama mey­dana getirmek için çare ve yollar arasında bulduğu evliliği (Harnidullah, 1988: II, 688), Ebu Süfyan'ın kızı Ümmü Habibe (İbn İshak, 1981: 241-242; İbn Hişfun, t.y: m, 362; Hamidullah, 1988: II, 685; Ateş, 1996: 142) ve Halid b. Velid'in yakını olan Meymı1ne (Hamidullah, 1988: II, 688) ile evlenerek fiiliyata dökmüştür.

Yakınlaşma tesisinde Resulullah'ın başvurduğu bir diğer yöntem ise yardımda bulun­maktı. Mekke hicri beşinci ve altıncı yıllannda kıtlık ve hatta açlık tehlikesinin tehdidi

---------~-----~------~-~--------.·~---,:,-·,=--~'""--'--.:.. __ ----

120 1 Dr. Şaban ÖZ ----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

altında bulunuyordu. Suriye, Mısır ve Irak'a doğru uzanan ticaret yollanesasen kapatıl­mıştı. Arabistan'ın buğday arnbarı olan Necd bölgesindeki Yername'nin ileri gelen re­islerinden Sümame b. Usal İslam'ı kabul etmiş ve Mekke'ye her çeşit tahıl ürününün gönderilmesini yasaklamıştı. Bu ise yiyecek sıkıntısının ciddi bir.hı11 alması neticesini doğurmuştıı. Mekkeliler cömertliğini ve akrabalık bağlarını ileri sürerek bu yasağın kal­dmlmasını rica etmek üzere Resulullah'a heyet gönderdiler. Bu ricayı Resuluilah derhal yerine getirmiş, aynca Mekkeli ihtiyaç sahipleri arasında dağıtilmak üzere bir miktar da para göndermişti. Bu yardım karşısında Resulullah'ın amacını fark ede.n Ebu Süfyan, "Muhammed bununla gençlerimizi aldatıp saptırmak istiyor." demiştir (Ibn Hişam, t.y: IV, 639; Hamidullah, 1988: I, 251-252).

Resulullah, İslam'ın propagandasında bütün maddi imkanlan seferber etmiş, böyle­ce gayr-i Müslim unsurlan İslam'a ısındırmaya çalışmıştır. Müellefe-i Kulı1b'a Huneyn gazvesinden sonra bol m~ktarda mal vermesi neticesinde onların bu cömertlikten nasıl etkilendikleri malumdur (Ibn Hişam, t.y: IV, 423). Hz. Peygamber gönderildiği toplumu tanıyor ve onlann cömertlik, el açıklığı gibi maddi kaygılan gözetmeyenlere karşı duy­dukları hayranlığı gayet iyi biliyordu.

6. Medine'ye Gelen Heyetierin Resulnllah'ın Propagandasındaki Yeri

Resulullah'ın İslam ve devletinin propagandası için Medine'ye gelen heyetler bu­lunmaz fırsattı. Zira bunlar döndüklerinde, Medine'de gördüklerini olduğu gibi anlatı­yorlardı. Heyetler üzerinde bırakılan olumlu bir tesir, bunları İslam'ın propagandacısı konumuna getiriyordu. Resulullah, heyetierin bir davanın neşrinde ve tııtunmasında ne kadar faydalı olduğunu görmüş, onlara önem vererek, tııtum ve davranışlanyla onları

etkilemiştir.

Sonuç Mekke dönemi, propaganda vasıta ve metotlan açısından oldukça kısır bir dönem

görünümündedir. Ancak bu dönemin en büyük özelliği; Medine döneminin hazırlayıcısı olmasıdır. B u dönemde Resulullah mesaisinin büyük bir kısmını İslam' ın duyurulması ve Kureyş'in yaptığı menfi propagandanın izlerini silmeye ayınnıştır. Kanaatimizce, her ne kadar bu dönemde İsl1imlaşma çok az gerçekleşmiş olsa dahi Resulullah'ın beklentileri açısından başarılı geçmiştir. Necranlı Hıristiyanların Resulullah'ı ziyarete gelmeleri, Ebu Zer gibi ferdi bir takım kişilerin Resuluilah'ın ismini duyarak Mekke'ye gelip Müslüman olm.alan, Medine'ye İslam'ın bu dönemde girmiş olması bu başarının delilleridir.

Bu dönemde Resuluilah propagandasını yaparken rastgele bir yol kullanmamış, sis­temli ve belli bir metot dahilinde hareket etmiştir. Nitekim, kabilelerle ülfet sağlayabil­mek için yanlarına onların soylarını iyi bilen Ebu Bekr ve Ali'yle gitmesi, reisierine özel ilgi göstermesi ve onlan muhatap alması Resuluilah (sav)'in belli bir metot dahilinde hareket ettiğini göstermektedir.

Medine Dönemi Hz. Peygamber'in propagandası açısından çok parlak bir dönemi ifa­de etmektedir. Resuluilah (sav) burada hemen hemen bulabildiği veya eline geçirebildiği her türlü irnkanla propagandasını yürütmüştür. Mekke'de propagandasını sadece müşrik­lere yöneltmişken burada muhatap olarak müşriklerin yanında, Yahudi ve münafıklar da

-----'!1--------

r HZ. PEYGAMBER ( SAVYİN PROPAGANDA SİYASETİ ÜZERİNE---- 121

bulunuyordu. Resulullah, propagandasında bu hususu göz önüne almış, muhataplannın özelliğine göre farklı taktikler uygulamıştır.

Bu dönemde Resulullah'ın propaganda da başanlı alınasının bir çok nedeni vardır. Bunlar arasında; Resulullah'ın bu konudaki yetkinliği, bağımsız bir devletin varlığı, iç siyasi bi~lik, prensipli dış siyaset gibi hususlan sayabiliriz. Resulullah, burada bir yandan propagandasını yürütürken, diğer yandan da Mekke'de olduğu gibi Kureyş'in menfi pro­pagandasına karşı mukabil propagandalar üretmek zorundaydı. Ancak şu da bir viikıadır ki Kureyş, bu dönemde yapmış olduğu propagandalann hiç birinde başanlı olamamıştır. Bunun en büyük sebeplerinden biri de karşıt propagandanın anında üreilliyar olınasıdır.

Günümüz İslam dünyası adeta Batımn propaganda bombardımanı altındadır ve maale­sef bu; maddi bombardımanı kolaylaştırması, Müslümaniann direnme güçlerini kırınası, maneviyatlannı, psikolojilerini bozması açısından fiziki saldınlardan daha zararlı olınak­tadır. İslam dünyasının içerisinde bulunduğu eziklik duygusu, geri kalmışlık kompleksi ve hatta kendi yerelliğini beğenmeme olgusunda, Batının pek de insaflı diyemeyeceği­miz yöntemlerle yaptığı propagandasının etkin olduğu açıktır. Müslümaniann kendilerini bihakkın tanıtamamalan, en haklı olduklan konularda dahi haksız çık(anl)malan gibi olumsuzluklar göz önüne alınacak olursa, Resulullah'ın o dönernin şartlan altında yaptığı propagandanın azametinin daha açık ve net bir şekilde anlaşılacağı kanısındayız.

Kaynakça

Ateş, Ali Osman (1996). Oryantalist/erin Hz. Peygamber ile İlgili iddialarına Cevaplar. İstanbul: Beyan Yayınlan.

Balkanlı, Remzi (1961). Mukayeseli Basın ve Propaganda. Aııkara.

Berki, Ali Himmet ve Keskioğlu, Osman (1993). Hatemü'l-Enbiyfi Hz. Muhammed ve Hayatı. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlan.

Buhliri, Ebu Abdiilah Muhammed b. İsmail (1992). Sahfh. I-VII. İstanbul: Çağn Yayınlan.

Büyük Türkçe Sözlük (t.y.). Ankara: Birlik Yayınlan.

Cürcani, Ebu'I-Kasım Hamza b. Yusuf (1981). Tfirfhu Cürcfin. Thk., Muhammed Abdulınuidhiin. Beyrut: Alemu'l-Kütüb.

Ebu Davud, Süleyman b. Eşas b. İshak b. Beşir b. Şeddad b. Amr b. İmran el-Ezdi (1992). Sünen. I-V. Thk., hşy., şrh., Bedreddin Çetin er. İstanbul: Çağn Yayınlan.

Ebu'l-Ferec, Ali b. Hüseyin b. Muhammed b. Ahmed el~Esfehiini (1992). et-Ağfinf. XXVI. Thk., Alıdulemir Ali Mehenna ve S. Yusuf Cabir. Beyrut: Diiru'l­Kütübi '1-İlrniyye.

Gazali, Muhammed (1991). Fıkhu's-Sfre. Çev., Resul Tosun. İstanbul: Risale Yayınlan.

Halebi, Ali b. Burhiinidd1n (t. y.). es-Sfretu'l-Halebiyye fl Sfreti'l-Emini'l-Me'mun (İnsfinu'l-Uyun). I-ID. Beyrut: Diiru'l-Ma'rife.

122 1 Dr. Şaban ÖZ ----------,---EKEV AKADEMİ DERCİSİ

Haınidullah, Muhammed (1988). İslam Peygamberi. I-II. Çev., Salih Tuğ. İstanbul: İrfan Yayımcılık ve Ticaret.

Hattab, Mahmud Şit (1988). Komutan Peygamber. Çev., A. Ağırakça. İstanbul: Şule Yayınları.

Heykel, Muhammed Hüseyin (1968). Hayatu Muhammed. Kahire: Matbaatü Sünneti'l­Muhammediye.

Hudan, Muhammed (t.y.). Niiru'l-Yakfn fi Sfreti Seyyidi'l-Mürselfn. Tlk., Muhammed Kattan, Haleb: Mektebetü Üsame bin Zeyd.

İbn Abdilber, Ebu Ömer Yusuf b. Abdiilah (1984). ed-Dürer fi İhtisari'l-Meğô.zf ve~­Siyer. Tik., thrc., Mustafa Dib el-Buğa. Tecüdu'l-Fida. Dımeşk: Matbaatü's­Sabah.

İbn Hıbban, Ebu Hatim Muhammed (1987). es-Sfretu'n-Nebeviyye ve Ahbô.ru'l-Hulefa. Thk., Aziz Bek. Beyrut: Müessesetü Kütübi's-Sakafiyye.

İbn Hişam, Ebu Muhammed Abdulmelik b. Eyyüb el-Hımyeri (t.y.) es-Sfretu'n­Nebeviyye. I-IV. Thk., şrh., M. es-Sekka. i. el-Ebyan. A. Şelbi. Kahire: Daru İbn Kesir.

İbn İshak, Muhammed b. Yesar (1981). Sfretu İbn İshak. Thk., tlk., M. Hamidullah. Konya

İbn Mace, Ebu Abctillah Muhammed b. Yezid el-Kazvini (1992). Sünen. I-IL Thk., şrh., tsh., M. Fuad Abdulbill. İstanbul: Çağrı Yayınları.

İbn Sa'd, Ebu Abdiilah Muhammed (t.y). et-Tabakô.tu'l-Kübra. I-IX. Tkd., İhsan Abbas. Beyrut: Daru Sactır.

Kapar, M. Ali (1993). Hz. Muhammed'in Müşriklerle Münasebetleri. İstanbul: Esra Yayınları.

Kettfuı1, Muhammed Abdulhay b. Abdilkebir (1990). et-Teratibu'l-İdariyye. I-III. Çev., · A. Ö;Zel. İstanbul: İz Yayınları.

Ma'mer b. Raşid, el-Ezdi el-Haddan1 (1983). el-Cami'. I-IL Thk., Habib el-A'zarn1. Beyrut: el-Mektebu'l-İslarru.

Müslim, Ebu'I-Hüseyin Müslim b. el-Haccac (1992). Sahfh. I-III. Thk., tsh., tlk., M. Fuad Abdulbill. İstanbul: Çağrı Yayınları.

Nesru, Ebu Abdirrahman Ahmed b. Şuayb (1992). Sünen. I-VIII. Şrh., Suyütl. İstanbul: Çağrı Yayınları.

Önkal, Ahmet (1989). Resuluilah 'ın İslam' aDavet Metodu. Konya: Esra Yayınlan.

Tirmizi, Ebu İsa Muhammed b. İsa b. Sevre b. Musa b. ed-Dahhak (1992). Sünen. I-V. Thk., şrh., Ahmed Muhammed Şakir. İstanbul: Çağrı Yayınlan.

Türkçe Sözlük (2005). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Ya'kfib1,Ahmed b. Ebi'l-Ya'kfib b. Cafer b. Vehb b. Vadıh (1992). Tarfhu'l-Ya'kiibl. I-II. Beyrut: Daru Sactır.