377
TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan Ceviri Miyase Goktepeli Tiirk^e Metnin Bilimsel Dam§mam Prof. Dr. Ahmet Sevket Ucer Grafik Tasarim Odul Evren Tbngiir © Carl Sagan, 1995 © Tiirkiye Bilimsel ve Teknik Arastirma Rurumu, 1998 Tiirk^e yayin haklari Kesim TelifHaklan Ajansi araciligiyla alinmi§tir. Tiirkge gevirinin tiim yayin haklari saklidir. Tanitim i<;in yapilacak kisa ahntilar di§mda yayincimn yazih izni olmaksizin hi^bir yolla gogaltilamaz. ISBN 975-403-126-6 ilk basimi Eyliil 1998'de yapilan KARANLIK BIR DUNYADA BILIMIN MUM I§IGI bugune kadar 5000 adet basilmi§tir. I . f 1 3.Basim Ekim 1998 (2500 Adet) TUBITAK POPULER BILIM YAYINLARI Atatiirk Bulvan No: 221 Kavaklidere 06100 Ankara Telefon: (0 312) 427 33 21 Faks: (0 312) 427 13 36 e-posta: [email protected] internet: www.biltek.tubitak.gov.tr YAPI KREDi KULTUR SANAT YAYINCILIK TiCARET ve SANAYi A.§. Yapi Kredi Plaza E Blok Manolya Sokak 1. Levent 80020 istanbul Telefon: (0 212) 280 65 55 (pbx) Faks: (0 212) 279 59 64 http:/ /www.ykykultur.com.tr Pro-Mat Basim Yayin A.S. - istanbul

I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri

3

KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGITHE DEMON-HAUNTED WORLD

Science as a Candle in the DarkCarl Sagan

CeviriMiyase Goktepeli

Tiirk^e Metnin Bilimsel Dam§mamProf. Dr. Ahmet Sevket Ucer

Grafik TasarimOdul Evren Tbngiir

© Carl Sagan, 1995© Tiirkiye Bilimsel ve Teknik Arastirma Rurumu, 1998

Tiirk^e yayin haklari Kesim TelifHaklan Ajansi araciligiyla alinmi§tir.Tiirkge gevirinin tiim yayin haklari saklidir.

Tanitim i<;in yapilacak kisa ahntilar di§mda yayincimnyazih izni olmaksizin hi^bir yolla gogaltilamaz.

ISBN 975-403-126-6

ilk basimi Eyliil 1998'de yapilanKARANLIK BIR DUNYADA

BILIMIN MUM I§IGIbugune kadar 5000 adet basilmi§tir.

I . f 13.Basim Ekim 1998 (2500 Adet)

TUBITAK POPULER BILIM YAYINLARIAtatiirk Bulvan No: 221 Kavaklidere 06100 Ankara

Telefon: (0 312) 427 33 21 Faks: (0 312) 427 13 36e-posta: [email protected] internet: www.biltek.tubitak.gov.tr

YAPI KREDi KULTUR SANAT YAYINCILIK TiCARET ve SANAYi A.§.Yapi Kredi Plaza E Blok Manolya Sokak 1. Levent 80020 istanbul

Telefon: (0 212) 280 65 55 (pbx) Faks: (0 212) 279 59 64http:/ /www.ykykultur.com.tr

Pro-Mat Basim Yayin A.S. - istanbul

Page 2: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

CARLSAGAN

ÇEVİRİ

Miyase GÖktepeli

TÜBİTAK. POPIJI.F.R BİLİM YAYINLARI - YAPI KRF.DI YAYİNLARİ

KARANLIKBİR DÜNYADA

BİLİMİNMUM IŞIĞI

Page 3: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

C A R L S A Ğ A N

Dr. Cari Sağan, bir süre önce Ulusal Bilimler Akademisi'nin en önemli ödülü

olan Toplumsal Refah Madalyası'na layık görülmüştü: ". . . Sağan, bilimin

toplumsal refah yolunda uygulanması adına seçkin katkılar yapmıştır. . . Hiç

kimse bilimin merak, heyecan ve coşkusunu geniş kitlelere aktarmada Cari

Sağan ve az sayıda diğer bilim adamı kadar büyük başarı göstermemiştir.

Sağan'in milyonların düş gücünü yakalama ve zor kavramları anlaşılır

terimlerle açıklama yetisi çok parlak bir kazanımdır. "Pulitzer Ödüllü

Dr. Sağan, İngilizce olarak basılmış bilim kitapları arasında en geniş okuyucu

kitlesine ulaşmış Kozmos da dahil olmak üzere, en çok satan kitaplar listesinde

yer almış birçok kitaba imza attı. Televizyon dizisi olarak da yayımlanan,

Emmy ve Peabody ödülü alan Kozmos, o güne kadarki televizyon yayımcılığı

tarihinde en çok izleyici bulmuş dizi oldu ve bugüne değin 60 ülkeden 500

milyon insan tarafından izlendi. Cornell Üniversitesi' nde Gökbilimi ve Uzay

Bilimleri David Duncan Profesörü; Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü, Jet İtiş

Laboratuvarı' nda Seçkin Konuk Bilim Adamı ve kendisinin de kurucularından

olduğu, dünyanın en büyük uzay araştırmaları grubu Gezegen Araştırmaları

Derneği'nin başkanı olarak görev yapıyordu. Dr. Sağan, başlangıcından bu

yana Amerikan uzay programında ve gezegenlere ilişkin birçok gizemin

çözülmesinde önemli rol oynamış isimlerden biri olmuştu. Amerikan

Fizik Öğretmenleri Derneği, Oersted Madalyası'nı verirken kendisinden

şöyle söz etmişti: "Cari Sağan . . . halkın ilgisini silahlanma yarışı, nükleer

silahların yaygınlaşması ve sera etkisi, ozon tabakası gibi çevreyle ilgili

bilimsel içerikli önemli ulusal siyaset konularına çekmede bilim adamlarının

sorumluluğunu vurguladı. Karşıt görüştekilere karşı her zaman düşünceli bir

yaklaşım benimsedi; bir tartışmacı olarak entelektüel ve ahlaklı bir düzey

yerleştirmeye çalıştı; halkın bu önemli konulardaki bilincini büyük ölçüde

geliştirdi... Fizik öğretimine yapılmış büyük katkıların karşılığı olan Oersted

Madalyası AFÖD'nin bir bireye verebileceği en büyük onur ödülüdür.

Kelimenin en geniş ve derin anlamıyla iletişim ve öğretim ustası olan

Cari Sağan bu ödülü onurlandırıyor." Kanada'nin Queens Üniversitesi,

Dr. Sağan a yirmi ikinci onur derecesini sunarken şu yorumda bulunmuştu:

"Cari Sağan hayranlık uyandıracak denli yetenekli bir gökbilimci ve yaşayan

en iyi yazınsal üsluba sahip bilim yazarıdır. . . Okuyucular olarak, zekâmıza

ve ilgimize olan kesin güvenini, aydınlatıcı bakışını ve hoş nükteciliğini

takdirle karşılıyoruz. Bir bilimciler topluluğu olarak. . . yaşamının özüne

yerleştirip öğrettiği ikiz düşünceler peşindeki amansız takibine hayranlık

duyuyoruz: Ona göre 'Bilim asla tamamlanmamıştır' ve 'Dünyamızı

sorularımızın cesareti ve yanıtlarımızın derinliğiyle önemli kılarız.'

Page 4: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

SUNUŞ

Cari Sagan'ın bu kitabı için sunuş yazmaya Silivri'deki yazlık evimizde baş-ladım. Yazarken yıllar cince gene bu evde geçirdiğimiz bir yaz gecesini anım-sadım. Annem, babam, eşim ve ben hep beraber radyo başında toplanmış-tık. Babamla sohbet etmeye gelen bekçimiz de bir ara bize katıldı. TRT'ninyayınından Ay'a bir insanın ilk kez ayal. basması olayını dinliyorduk. Sanı-rım, spiker bir televizyon yayınını izleyerek gördüklerini dinleyicilere aktarı-yordu. Uzunca «üren yayın, astronot Armstrong'un Ay'a inen modülden çı-kıp Ay'da yürümeye başlamasıyla bitti. Radyo başında tarihsel bir olayın ta-nıkları olmuştuk. Bekçimiz ise dinlediğimizi ilkin bir radyo piyesi sandı. Ay'ainsan gidemezdi ona göre, Ay'da ancak "eciş bücüşler" yaşardı. Eşimle birlik-te bahçeye çıktık. Gökyüzünde tüm görkemiyle dolunay parlıyordu. Geceilerlemişti. Sadece kumsala vuran dalgaların ve ağustosböceklerinin seslenduyuluyordu. Sanki NASA bize özel bir gösteri hazırlamıştı...

Armstrong'un o gün Ay'da yürümesi yıllarca süren bir projenin son halka-sıydı. İnsanlı ve insansız uzay araçları tasarlanmış, yapılmış, denenmişti. De-ğişik roketler, kontrol ve haberleşme sistemleri geliştirilmiş, astronotlar Ay'ainiş ve Ay'da yürüyüş için yıllarca eğitilmişti. Houston Uzay Merkezi'nin gö-rüntüsünü adeta ezberlemiştik. Duvarda dev bir ekran, yüzlerce kişinin çalış-tığı büyük bir mekân, herkesin önünde bilimkurgu fi İmle rinde kileri çağrıştı-ran bilgisayarlar ve haberleşme araçları... Her şey müthiş bir teknoloji göste-risiydi. Ancak yüzyıllar öncesinde Copernicus'un Güneş sistemi modelini in-celeyen ve Tycho Brahe'nin gözlemlerini kullanan Kepler, kendi adıyla anı-lan yasaları bulmasaydı, Neıvton kütleçekimi yasasını ortaya kovmasaydı veEinstein bu yasayı çok yüksek hızlar için geçerli hale getirmeseydi, milyarlar-ca dolara mal olan teknolojik gelişmeler, uzay araçları, roketler ve Ay modül-leri olmazdı. Newton'un adıyla anılan kütleçekimi yasasından yararlanarakArmstrong ve arkadaşlarını Ay'a götüren roketin, taşıdığı uyduyu yerdenateşlendikten sonra nasıl bir rota izleyerek, ne kadar zamanda Ay'ın yörün-gesine oturtabileceğin i; bu uydudan ayrılan modülün hangi hızla giderekAy'ın neresine ineceğini hesaplayabiliyorduk. Rilimin birikimsel olduğunuArmstrong da biliyordu ki, Ay'a İlk adımını atarken ''Bir insan için küçük biradım; ama insanlık için dev bîr sıçrama" dedi. NASA ya da ABD için değil de

Page 5: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

insanlık için. Gökcisimlerinin hareketlerini ve çekim güçlerini belirleyen do-ğa yasaları başta olmak üzere Ay'a itısan gönderme projesinde kullanılan tümbilimsel buluşları alt alta ya/arsak çok uzun bir liste oluşturabiliriz. İnsanlıkbu listedeki buluşlara sahip olmasaydı, Dünya'dan Ay'a yaklaşık 384 000 kilo-metre süren uçuşun sonunda 20 Temmuz 1969'da Armstrong o küçük adımıhiçbir zaman atamazdı. Yaşadığımız çağda bilimin ve teknolojinin nimederin-den giderek daha çok yararlanıyoruz. Artık çiçek, çocuk felci, verem ve sıtmagibi birçok hastalıktan korkmuyoruz. Yeni tanı yöntemleriyle, yeni ilaçlarla vehijyen kurallarının daha iyi uygulanmasıyla sağlığımızı koruyabiliyoruz. Ta-rımda sağladığımız verimlilik artışının sonucunda genelde daha iyi besleniyo-ruz. Dünya kupası maçlarını evimizde televizyondan anında seyredebiliyor,küçük bir cep telefonuyla kıtalararası konuşmalar yapabiliyoruz... Internet ya-şamımıza her gün daha fazla giriyor. Ulaşımda öyle gelişmeler yaşadık ki, yer-küremiz adeta küçüldü. Ancak tüm bu gelişmelerin bir de karanlık yüzü var.Özellikle bu yüzyılda öylesine etkili silahlar yarattık ki, dünyadaki yaşamı so-na erdirebilecek güce sahip olduk. Teknoloji sayesinde geliştirip kullandığı-mız bazı malzemeler ve kimyasallar doğanın dengesini bozarak ciddi çevre so-runlarına yol açU. Ozon tabakasının yer yer incelmesine biz neden okluk. An-cak bu sorunları bilim sayesinde biliyor, izliyor ve gene biiim yardımıyla çöz-meye çalışıyoruz. Bir de daha yapamadıklarımız var. Henüz kanser, AİDS gibibazı ölümcül hastalıklara çare bulabilmiş değiliz. Depremlerin nerede, ne za-man ve ne şiddette olacağını öngöremiyoruz. Bu listeyi daha da uzatabiliriz.Doğanın tam anlayamadığımız pek çok yönü var. Einstein'ın dediği gibi, bilimgerçeklerle kıyaslandığında ilkel ve yetersiz görünebilir; ama gene de in-sanlık olarak sahip olduğumuz en değerli nesnedir...

Bugünkü uygarlığımızın temelidir bilim. Ama bize böylesine güç katanbilimi, bilimsel düşünce biçimini ve bilimsel yöntemleri bilmeyen, öğren-meye gerek duymayan, hatla bilime düşman olan insanların çokluğu şaşır-tıcı, dahası korkutucudur. Cari Sağan, bu kitabında genellikle Amerika Bir-leşik Devletleri ve Avrupa'dan verdiği örneklerle bu ürkütücü olguya dik-katleri çekiyor, uyarılarda bulunuyor. Özellikle etkisi giderek artan medya-mızın bilim tarafından açıklanabilen, açıklanması gereken olaylara nasılaceleci ve mantık dışı yorumlar getirdiğine her gün tanık oluyoruz. 13 Mart1992 günü Erzincan'da bir deprem oldu. Depremin nedenlerini daha iyianlayabilmek, hasar gören yapıları inceleyip hasar nedenlerini bulmak vebunlardan ileriye dönük dersler çıkarmak için birçok yerbilimcimiz, inşaatmühendisimiz yöreye gitmişti. Depremden birkaç gün sonra, seyrettiğim birTV programında ünlü bir yorumcumuz, bilim adamlarımızın bu çalışmala-rına değinerek bunların gereksiz olduğunu, kendisinin yıkılan binaların fo-toğraflarına baktığında hasarın inşaat sırasında eksik malzeme kullanımın-dan meydana geldiğini hemen anladığını söyledi. Bildiğim kadarıyla dünya-

Page 6: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

nın hiçbir ülkesinde bu TV yorumcumuzun müthiş yeteneğine sahip birmühendis, bir bilim adamı yok!

Gene bir yaz akşamı Silivri'de bir gazeteci dostumla yıldızlar hakkındasohbete dalmıştık. İşık hızı, ışık yılı gibi kavramları daha çarpıcı anlatabil-mek için şöyle bir örnek verdim; Eğer kendisinin hiç yanından ayırmadığıcep telefonu şu anda çalar da Güneş sistemimize en yakın yıldızın bîr uydu-sunda oynanan son FB-GS maçının sonucu bildİrilirse, bu aslında beş yılönce oynanmış bir maçtır! B\ı örneğim hiçbir işe yaramadı; çünkü onunifadesiyle iletişim çağında böyle bir şey kabul edilemezdi. Çalıştığı gazete enmodem, en hızlı ve en çağdaş iletişim araçlarıyla donatılmıştı. Beş yıl önceoynanan bîr maçın sonucu zaten bir haber değeri de taşımazdı! Ancak de-ğerli gazetecimizin unuttuğu veya bilmediği nokta, tüm bu iletişim olanak-larına, Cari Sagan'ın bu kİlabında sözü edilen Maxwell denklemleri saye-sinde sahip olunduğu, sınırlarının da gene bu denklemlerle ifade edilendoğa yasalarıyla belirlenmiş olduğuydu.

ANLAMAK.. Değerli matematikçimiz Cahit Arf bilimin amacını işle böy-le tanımlıyordu. Daha çok anlamak, daha derinlemesine anlamak. Her bi-limsel buluş, her bilimsel kuram, her yeni matematik teoremi sorgulanma-ya, sınanmaya ve geliştirilmeye açıktır. Ama bu sorgulanma ve sınanma dabilime dayalı olarak yapılmalıdır. Ancak o zaman bir anlam kazanır. Canlılı-ğın kaynağını ve gelişimini en iyi bütünleştiren, birçok olguyu açıklayabilenevrim kuramının, bugünlerde Türkiye'de bilim platformunun dışında tartı-şıldığına tanık oluyoruz. Bu tartışmanın birçok yönünün Amerika'da da sü-regelen tartışmalarla ne kadar benzerlik gösterdiğini bu kitapla bulabiliriz.Önümde duran başka bir kitabın bir bölümünde evrim kuramı masonlarınbir komplosu olarak gösterilmeye çalışılıyor. Oysa her bilimsel kuram gibievrim kuramı da yeni bilimsel araştırmalarla değiştirilmeye, sınanmaya, ge-liştirilmeye ve hatta çürütülmeye açıktır. Eğer bir gün araştırmalar sonucun-da evrim kuramının yerine doğayı, canlılığı ve yaşamı daha iyi açıklayabilenyeni bir bilimsel kuram geliştirilirse, evrim kuramını bugün derslerindeokutan büim adamları ister istemez bu yeni kuramı benimseyecekler ve ar-tık onu anlatmaya başlayacaklar. Ama araştırmalar o zaman da durmayacak.Yeni kuram, başka bilimsel araştırmalarla da sürekti sorgulanacak, sınana-cak ve geliştirilecektir. Bilimsel kuramları, bilimî ve bilimsel yöntemleri dış-layarak tartışırsak, demagoji batağına saplanırız. Çevremizde komplolarınolduğunu düşünür, cadılar, eciş bücüşler görmeye başlarız. Bilimin aydınlat-madığı bir dünyanın karanlığına düşme tehlikesini yaşarız.

Bilimsel yöntemin özünde sorgulama ve sınama yatar. Basit bir örnek ve-reyim. Ben matematikçiyim. Yeni bir teorem bulduğum /aman sonuçlarımıve kanıtımı ilkin bölümümün seminerinde anlatırım. Seminere katılan hermeslektaşım yaptıklarımı anlamaya çalışır, kanıdanım inceler, sınar ve yanlış

Page 7: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

ya da boşluk bulmaya çabalar. Bu sözlü sunuşlar, sınamalar başka bilimseltoplantılarda da sürebilir. Eğer beni dinleyen matematikçiler yaptıklarımdabir yanlış bulamam ıslarsa sonuçlarımı bir makale haline getirip bir dergiyeyollarım. Derginin editörü ya da editörler kurulu, makalemi inceler ve uygungördükleri iki ya da üç hakemden görüş ister. Makalem, hakemlere giderkenadım silinir. Hakemler o beş-on sayfalık makaleyi aylarca inceler, kanıtlarım-da yanlış ararlar. Makalemin yayımlanması hakkındaki görüşünü her hakemayn ayrı derginin editörüne bildirir. Tabii kanıtlarımda yanlış varsa hakemle-rin görüşü mutlaka olumsuz olur. Bu durumda editör, hakemlerin kimliğinigizli tutarak, onların bulduğu yanlışları bana yazılı olarak bildirir. Ben buyanlışları düzellebilirsem süreç yeniden başlar. Ancak bunları düzeltcmez-sem aylarca kafa yorup ortaya çıkardığım kanıtlarımı unutur, yazdığım maka-leyi çöpe atarını. Elbette içimi bir burulduk kaplar. Daha özenli olmaya kararveririm. Hakemler, makalemde hiçbir yanlış ya da boşluk bulmamış olsalarda onca emek ve zahmetle ortaya çıkardığım sonuçlar onlara ilginç gelmez-se makalemin yayımlanmaması doğrultusunda görüş bildirebilirler.

Özetlemeye çalıştığım bu süreç aslında daha da karmaşıktır. Makalem ya-yımlanırsa büyük bir mutluluk duyanın. Hele beğenilir ve ilgiyle karşılanır-sa bir de kanıtladığım sonuçlar ileride başka matematikçiler tarafından ye-ni teoremlerin ortaya atılması sırasında kullanılırsa buna çok sevinirim. İn-san aklının bence en yüce anıtı olan o dev matematik okyanusuna birkaçdamlayla da olsa bir katkıda bulunmuş olmanın keyfini yaşarım bir süre.

Bugün yaşamımızın her alanında, hemen her an etkisi olan bilimi, bilim-sel düşünceyi ve bunların değerini anlamaya çalışmamız bence uygar veçağdaş olmanın bir gereğidir. İnsanlığın ortak hazinesi olan bilim herkeseaçıktır. Çocuklarımızın ileride gerçekten özgür ve mutlu bireyler olmaları-nı istiyorsak okullarımızda bilimsel düşünceyi onlara daha zevkli, daha iyianlatabilmenin yollarını mutlaka bulmalıyız. Sağan bu kitabında elli bin nü-fuslu küçük bir kentte bir bilim merkezinin duyarlı insanların katılımı vedayanışmasıyla nasıl kurulduğunu anlatıyor. Gelecek yü/ytlın gençlerininbilimi daha iyi anlayan bireyler olmasını isteyen Japonya'nın, 138 yeni bilimmüzesi ya da merkezi kurmaya karar verdiğini biliyonız. Bilimi her dü/ey-de anlaşılır hale getirmeye çalışan kitaplar, bilimi açıklayan ve sevdiren bi-lim müzeleri, iyi ve doğru hazırlan iniş bilimsel içerikli TV programları, bel-geseller. Bunların hepsi karanlığı aydınlatmaya çalışan birer mum, birer ışıkkaynağı. Gelin bizler de bu kaynaklardan yararlanalım. Hatta yararlanmak-la da yerinmeyelim, "Bir muin da ben nasıl yakabilirim" diye düşünelim.

Prof. Dr., Tosun Terzioğlu

Page 8: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

İÇİNDEKİLER

Önsöz: Öğretmenlerim I1. En Değerli Şey 12. Bilim ve Umut 193. Ay'daki Adam, Mars'taki Yü/. 334. Uzaylılar 495. Aldatmaca ve Gizlilik fi36. Sanrılar 777. İblisîi Dünya 898. Gerçek ve Sahte Düşlerin Ayrımı 1079. Terapi 119

10. Garaj undaki Ejder 13511. Yas Kenti 15312. Yutturmaca Saptama Sanatı 16113. Gerçeklik Saplantısı 17714. Karşıtbilim 19915. Ncwton'un Uykusu 21516, Bilim Adamları Günahı Tattığında 227

17. Kuşkuculuk ve Merakın Evliliği 23518. Rüzgâr T O I Kaldırır 24719. Aptalra Soru Yoktur 25520. Yanan Ev 27121. Özgürlüğe Giden Yol 28322. Anlamkeslcr 29323. Maxwell ve İnekler 30324. Bilim ve Cadılık 32125. Gerçek Yurtseverler Soru Sorar 337

Sonsöz 349Ek Bilgiler 351Notlar 353Dizin 363

Page 9: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Işığı bekliyor, fakat karanlığa sığınıyoruz.

İŞAYA 59:9

Karanlığı lanetlemektense, bir mum yakmalıyız.

ÖZDEYİŞ

Page 10: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

ONSOZ

ÖĞRETMENLERİM

1939'un fırtınalı bir sonbahar günüydü. Sokakta, yapraklar küçük gir-daplar oluşturarak, savruİtiyordu. Sıcacık evimizde güvende olmak güreldi.Annem mutfakla aksam yemeğini hasırlıyordu. Oturduğumuz apartman-da, bana sataşacak, yaşça büyük başka çocuk yoktu. Bir hafta önce, biriylesıkı bîr kavga etmiştim. Bunca yıl sonra kim olduğunu tam olarak anımsa-yamıyorum; ama sanırım üçüncü katla oturan Snoony Agata idi. Dövüşür-ken bir ara dengemi kaybetmiş ve yumruğumu Schechtcr'm bakkal dükkâ-nının vitrininden içeri geçirmiştim.

Bay Schechter benim için çok endişelenmişü. Bileğime canımı inanıl-maz derecede yakan bir antiseptik sıirerken, "Hiç önemi yok, benim sigor-tam var" diyerek beni yatıştırmaya çalışıyordu. Sonra annem beni oturdu-ğumuz binanın zemin katındaki doktora götürdü. Doktor bileğimdeki ke-sikten cımbızla bir parça cam çıkardıktan sonra, yaraya iki dikiş attı.

Akşam babam olayı öğrendiğinde, "demek iki dikiş?" dedi gözleriniaçarak. Bir giysi fabrikasında makasçı olarak çalıştığı için dikişten iyi an-lıyordu. Babamın işi, kocaman bir elektrikli bıçkı makinesiyle, dev gibikumaş yığınlarından manto kolu ya da sırtı gibi kalıplar kesmekti. Son-ra bu kalıplar, bir baştan diğer başa sıralanmış dikiş makinelerinin ba-şında oturan kadınlara aktarılıyordu. Her zamanki ürkek, çekingen ha-limden bir anda sıyrılmış ve birine dişlerimi göstermiş olmama sevinmiş-ti babam.

Bazen göze göz laktiğini benimsemek iyi oluyordu. Aslında şiddete baş-vurmayı aklımdan bile geçirme m işti m; birdenbire olmuştu. Tek anımsadı-ğım, bir an Snoony'nin beni ittiği ve elimi Bay Schechier'm dükkânınıniçinde bulmuş olduğumdu. Bir vitrin kırmış, bileğimi yaralamış, hiç hesap-ta olmayan bir doktor masrafına yol açmıştım; ama tüm bunlara karşılıkkimse bana kızmam işti. Snoony bile her zamankinden daha arkadaşça dav-ranmaya başlamıştı.

Yaşadığım bu küçük olaydan ne gibi bir ders çıkarabileceğimi düşünü-yordum. Tabii ders çıkarmak için sokaklarda gezinip başıma başka bir iş aç-

Page 11: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

maktansa, sıcacık evimizde Aşağı New York Körfczi'ni gören penceredenbakarak düşünmek çok daha iyiydi.

Her zaman olduğu gibi, babamın gelmesine az kala annem üzerini deği-şip makyaj yaptı. Annemle birlikle dalgalı denizi izledik. Güneş batmak üze-reydi. Annem eliyle Atlas Okyanusu kıyısını işaret ederek,

"Oralarda dövüşen, birbirini öldüren insanlar var" dedi. İşaret ettiği ye-ri görmeye çalışarak baktım.

"Biliyorum" dedim. "Onları görebiliyorum."Mutfağa dönmeden önce, ciddi bir tonla "Hayır, göremiyorsun" dedi an-

nem. "Göremeyeceğin kadar uzaktalar."Annem onları görüp görmediğimi nereden bilebilirdi? Düşünmeye baş-

ladım. Gözlerimi kısarak baktığımda, ufukta hayali bir çizgi üzerinde bir-birini ilip kakan, kılıçla düello eden, çizgi romanlarımdakine benzer kü-çük siluetler gördüğümü düşündüm. Belki de annem haklıydı. Tüm bun-lar benim düş gücümün ürünüydü yalnızca. Tıpkı hâlâ bazı geceler, kalbi-mi deli gibi çarptırarak, beni ter içinde uykumdan uyandıran gece yarısıcanavarları gibi.

lîir şeyin gerçek mi düş mü olduğunu nasıl bilebilirsiniz? Hava iyice kara-rıp, annem yemek için ellerimi yıkamamı söyleyene kadar gri sulara bakıpdurdum. Biraz neşelendirmek için olsa gerek, babam beni tuttuğu gibi ha-vaya kaldırdı. Dışarının soğuğu, babamın bir günlük sakalına sinmiş gibiydi.

Aynı yıl bir Pa/ar günü, babam bana sabırla sıfırın aritmetikteki yerini, enbüyük rakam diye bir şey olmadığını ve büyük rakamların ürkütücü isimle-rini öğretmişti ("Bulduğun en büyük sayıya her zaman bir ekleyebilirsin" di-yordu). Birdenbire içimi kaplayan çocuksu coşkuyla, l'den 1000'e kadartüm tamsayıları yazmak istedim. Hiç kâğıdımız yoktu; ama babam koşup,gömlekleri çamaşırhaneye gönderildiğinde verilen gri kartonları gelirdi.Hemen işe koyuldum; ama umduğumdan çok daha yavaş ilerliyordum. He-nüz birkaç yüz sayıdan ileri gidememiştim ki annem banyo saatimin geldiği-ni söyledi. Hevesim kursağımda kalmıştı. Ben bine kadar yazmak istiyor-dum. O sırada babam her zamanki arabuluculuk görevini üstlenerek, eğerannemi üzmeden gidip yıkanırsam, kendisinin yazmaya devam edeceğinesöz verdi. Çok sevinmiştim. Banyodan çıktığımda babam 900'e yaklaşıyordu.Uyku saatimi biraz geçe, 1000'e ulaşmayı başardım. Büyük rakamların karşı-lık geldiği değerler beni her zaman büyülemiştir. ;

Yine 1939'da, annem ve babanı beni New York Dünya Fuarı'na götür-müştü. Orada gördüğüm bir şey, bilim ve yüksek teknolojinin ürünü olacakmükemmel bir geleceğin habercisi gibiydi benim için. O güne ait sanat

Page 12: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

eserleri ve aletlerle doldurulmuş bir /aman kapsülü, 1939 insanının pek bi-linmeyeceği uzak gelecekte insanlara bilgi vermek üzere yeraltına gömül-müştü. 'Yarının Dünyası" parlak, teiniz, modern ve yoksulluk diye birkavramdan arınmış olacaku.

Büyük bir ilan tahtasında "Sesi görün" yazılıydı. Küçük bir çekiç diyapa-zona vurduğunda, osiloskobun ekranında bîr sinüs dalgası yayılmaya başlı-yordu. Bir başka posterde "Işığı duyun" yazılıydı. Gerçekten de el fenerininışığı fotoselin üzerine düştüğünde, Motorola marka radyomuzun ibresi ikiistasyon arasında kaldığı zaman çıkan parazite benzer bir ses duyuluyordu.Demek ki dünya daha önce tahmin bile edemeyeceğim harikalarla doluy-du. Nasıl olur da bir nota resime, ışık bir sese dönüşürdü?

Ne annem ne de babam bilim adamıydı. Bilim hakkında hemen hiçbirşey bilmiyorlardı. Ancak, beni aynı anda hem kuşkuculuğa hem de merakateşvik ederken, bilimsel yöntemin birbiriyle zor geçinen iki temel düşüncekalıbını da öğrettiler. Ailem yoksulluğun ancak bir adım ötesinde yaşıyor-du. Ama onlara gökbilimci olmak istediğimi söylediğimde, bana değeri hiç-bir şeyle ölçülemeyecek denli büyük bir destek verdiler. Üstelik bir gökbi-limcinin ne yaptığına ilişkin bilgileri (benimki gibi) neredeyse sıfırdı. Herşeyi etraflıca düşündükten sonra bile, doktor ya da avukat olmamın dahaiyi olacağı yolunda bir fikir aşılamaya da çalışmadılar.

Sizlere ilkokul, ortaokul ya da lise sıralarında mesleğimi seçmemde esinkaynağı olmuş fen dersleri öğretmenlerimi anlatabilmeyi İsterdim. Ne var kigeriye dönüp baktığımda, böyle hiçbir öğretmenimin olmadığını görüyo-rum. Okulda, Elementlerin Periyodik Tablosu'nu, kaldıraçları, eğik düzlem-leri, yeşil bitkilerde fotosentezi ve antrasitle tas kömürü arasındaki farkı an-lamadan olduğu gibi ezberlemiştik. Fen derslerinde ne merak aşılamaya yö-nelik bir çaba ne evrimsel bakış açısı ne de bir zamanlar insanların İnandık-ları yanlış düşüncelere dayanan kuramlara İlişkin bir içerik yoktu. lisedekilaboratuvar derslerinde varmamız beklenen belli bir sonuç vardı hep. O so-nucu elde edemezsek kötü not alıyorduk. Kendi ilgilerimizi, önsezilerimiziya da kavramsal yanlışlarımızı keşfetme yolunda hiçbir teşvik görmüyorduk.Ders kitaplarının sonlarında, ilginç denebilecek konular olurdu. Okul yılı,bu konulara ulaşamadan biterdi. Kütüphanelerde harika gökbilim kitaplarıbulabilirdiniz, ama bunlar sınıfın kapısından içeri bile girmezdi. Uzun yol-dan bölme işlemi, bir yemek kitabındaki tarifler gibi öğretilir; kısa yoldanyapılan bölmelerin, çarpma ve çıkarmaların sizi doğru yanıta nasıl götürdü-ğü ise hiç anlatılmazdı. Lisede karekök alma, Sina Daği'ndan inme kutsalbiryöntemmişçesine anlatılırdı. Bize düşen, sadece öğretilenleri anımsamak-tı. Doğru sonuca ulaşalım yeterdi; ne yaptığımızı anlamamıza hiç gerek yok-tu. İkinci yılımda, matematik bilgimi önemli ölçüde artıran iyi bir cebir öğ-retmenim olmuştu; ne var ki o da gene kızları incitip ağlatmaya bayılan kaba

Page 13: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

w

bir insandı. Bilime ilgim, okul yıllanın boyunca okuduğum bilim ve bilim-kurguya İlişkin bu kitaplar ve dergilerle beslendi.

Üniversite, düşlerimin gerçekleştiği yerdi. Yalnız bilimden anlamaklakalmayıp açıklama da getirebilen öğretmenlerim vardı artık. Zamanın iyiöğretim kuruluşlarından biri olan Chicago Üniversitesi'ne girebildiğimiçin şanslıydım. Enrico Fermi'nin yönetimindeki fizik bölümünde öğren-ciydim. Orada, Subrahmanyan Chandrasekhar'dan gerçek matematikselİnceliği öğrendim; Harold Urey ile kimya üzerine raiüşmaolanağı buldum.Yazlan Indiana Üniversitesi'ndc, II. J. Muller'in yanında biyoloji; o zaman-lar alandaki lanı zamanlı tek araştırmacı olan G. P. Kuiper'dan da gezegengökbilimi öğrendim.

Zarf arkası hesabı, yine o yıllarda Kııiper'dan edindiğim bilgilerdendir.Bu, aklınıza bir problemin olası açıklaması geldiğinde, eski bir zarf çıkanp,üzerine temel fizik bilginize başvurarak birkaç yaklaşık denklem, olası sayı-sal değer karalayıp, bulduğunuz sonucun problemi açıklayıp açıklamadığı-na bakma yöntemiydi. Yanıtınız doğru değilse, başka bir açıklama aramalıy-dınız. Böylelikle işe yaramaz savları kafanızdan bir çırpıda silip atabilirdi-niz.

Chicago tJniversitesi'nde, Roben M. Hutchins tarafından tasarlanmışbir genel eğitim programına da katılma fırsatı bulmuştum. Bu program-da bilim, insanın bilgi alanında ulaştığı göz kamaştırıcı düzeyin aynlmazbir parçası olarak sunuluyordu. Hevesli bir fizikçinin, tüm mesleki bilgi-lerinin yanı sıra Platon'u, Aristoteles'i, Bach'ı, Shakespeare'i, Gibbon'ı,Malinowski'yi, Freud'u ve diğerlerini bilmemesi düşünülemezdi. Girişdüzeyinde bir bilim dersinde Ptolemaios'un Güneş'in Dünya çevresindedöndüğü yolundaki kuramı öylesine iddialı bir şekilde sunulmuştu ki ba-zı öğrenciler kendilerini Copernicus'a olan bağlılıklarını sorgularkenbulmuşlardı. Hutchins'in eğitim programında öğretmenlerin rollerinin,yaptıkları araştırmalarla hiçbir ilgisi yoktu. Öğretmenler, bugünküAmerikan üniversite standartlımı aksine, gelecek kuşağa bilgi ve esin ve-rebilme yetileriyle değerlendiriliyorlardı.

Eğitimiindeki açıkların birçoğunu, bu zorlu ve öğretici üniversite orta-mında kapatabildim. Böylelikle, yalnız bilim değil, diğer birçok alanda gi-zemli bulduğum bazı kavramlara açıklık geüıebildim. Aynı gamanda, evre-nin nasıl bir düzen içerisinde işlediğini bira/ olsun keşfetme ayrıcalığınaeiişmiş kişilerin sevincine de doğrudan tanık oldum.

1950'li yıllardaki öğretmenlerime her zaman minnettar oldum ve her bi-rini ayrı ayrı nasıl takdir ettiğimi bilmelerini istedim. Ancak, geriye dönüpbaktığımda, en temci bilgileri lise, hatla üniversite öğretmenlerimden de-ğil, bilim hakkında hiçbir şey bilmeyen ailemden, o çok uzaklaki 1939 yılın-da almış olduğumu görüyorum.

Page 14: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

E N D E Ğ E R L İ Ş E YUçaktan indiğimde, elinde, üzerinde ismim yazılı bir kartonla beni bek-

liyordu. Bilim adamı ve TVyayıncılarının katılacağı, ticari televizyon kanal-larında bilimin sunumunu geliştirme gibi umutsuz bir konuya yönelik kon-feransa katılmak üzere gelmiştim. Organizasyon komitesi nazik davranıpbir taksi göndermişti.

Valizimi almak üzere beklerken, "Sakıncası yoksa bir soru sorabilir mi-yim?" dedi.

"Elbette" dedim."Şu bilim adamı île adaş olmanız tuhaf değil mi biraz?"Soruyu kavrayabilmek için epeyce çaba sarf etmem gerekti. Benimle dal-

ga mı geçiyordu? Sonunda anladım."O bilim adamı ben oluyorum" diye yanıtladım.Bir an duraksadıktan sonra gülümsedi. "Kusura bakmayın. Sizin de be-

nimkine benzer bir sorununuz olduğunu düşünmüş tüm".Tokalaşmak üzere elini uzattı. "İsmim William F. Buckley." (Karşımda

duran adam gerçek William F. Bııckley değildi, yalnızca kavgacılığıyla ünlütelevizyon programı sunucusu ile aynı ismi taşıyordu. Eminim bu yüzdeninsanlardan saka yollu küfür de işitinişü.J

Page 15: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Uzun sürecek yolculuğumuza başlamak üzere arabaya bindiğimizde, ba-na "şu bilim adamı" olmama çok sevindiğini, bilim hakkında soracak çoksorusu olduğunu söyledi. Sormasında bir sakınca var mıydı?

Hayır, yoktu. Elbette sorabilirdi.Böylece konuşmaya başladık. Ancak, sonradan anlaşıldığı gihi, bilim üze-

rine değil. San Antonio yakınlarında bir hava üssünde çözülmeye bırakılmışdonmuş uzaylılardan, ölü insanların aklından neler geçtiğini öğrenmek için"dünyadışı bağlanıl kurmak "tan, kristallerden, Noslradamus'un kehanetle-rinden, yıldı?, falından, Turin'dcki kefenden ve benzeri konulardan konuş-mak İsliyordu. Bu ipe sapa gelmez öykülerin her birine büyük bir hevesle baş-lıyor, bense her seferinde onu düş kırıklığına uğratmak zorunda kalıyordum:

"Kanıl son derece yetersiz" diyordum. "Çok daha basit bir açıklaması varbu söylediklerinizin."

Aslında epeyce bir şeyler okumuşluğu vardı. "Batık" Allantis ve Lemııriakiralarına ilişkin ortaya alılmış olanlar gibi, birçok asılsız savdan haberdar-dı. Arük yalnızca derîn deniz ışıklı balıkları ve Norveç deniz canavarının uğ-rak yeri olan, bir zamanlar büyük uygarlıkları süslemiş sulun ve minare ka-lıntılarını su yüzüne çıkarmak için yapılacak dalış programlarını coşkuyla,anlatıyordu. Okyanusta birçok gizin saklı olduğunu ben de kabul ediyorum.Ne var ki, Atlantis ve Lemurİa iddialarını destekleyecek ne okyanusbilinıscl(oşinograiik) ne de jeofiziksel bir kanıl olduğunu da gayet iyi biliyorum. Bi-limsel gözle bakıldığında, hu iki uygarlığın asla var olmadığı açıkça ortada.Hoşuna gitmese de ona bunları söylemek zorundaydım ve öyle de yaptım.

Yağmurlu havada sileceklerin hiç susmayan sesi eşliğinde yolumuza de-vam ederken, sürücünün yüzünün giıgide asıldığını görüyordum. Ben as-lında hatalı bir öğretiyi yalanlamakla kalmıyor, onun iç dünyasının değerlibir yanına da gölge düşürüyordum.

Oysa ki gerçek bilim de aynı derecede heyecan verici, gizemli ve üstelikçok daha mantıklı düşünsel başkaldırılarla doluydu. Yıldızlar arası boşluk-taki yoğunluğu düşük soğuk gaz tabakasının içerdiği canlılığın moleküleryapı taşlarından haberdar mıydı? -1 milyon yaşındaki volkanik külün içindebulunmuş, atalarımıza aİl ayak izlerini duymuş muydu? Hindistan büyükbir çarpışmayla Asya kıtasına dahil olduğu sırada yükselmiş olan Himalaya-lara ne demeli? Derialtı şırıngaları gibi davranıp, DNA'larını üzerinde bu-lundukları organizmanın savunma sistemine takılmadan geçerek, hücrele-rin üreme düzenini bo/.an virüsler, dünyadışı yaşam arayışı için uzaya çev-rilmiş radyo teleskoplar ya da Ebla birasının erdemlerini anlatan yazıtlarınsahibi yeni keşfedilmiş eski Ebla uygarlığı Buckley'nin anlattıklarından da-ha mı a/, ilginçti? Bunları duymuş muydu hiç? Hayır, duymamıştı. Ne kuan-lum kararsızlığını duymuşluğu vardı ne de DNA sık sık bir arada kullanılanüç büyük harf olmanın ötesinde bir anlam taşıyordu onun için.

Page 16: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Hoşsohbet, zeki ve meraklı Bay "Bııckley", modern bilim hakkında hiç-bir şey duymamıştı. Kvrenîn harikalarına doğal bir ilgisi vardı. Bilimsel bil-gi edinmeyi istemişti. Ama ona ulaşmadan önce, bilim şöyle bir süzgeçtengeçiriliyordu. Kültürel motiflerimiz, eğitim sistemimiz, iletişim medyamızbu hale getirmişti onu. Toplumda kabul gören savlar, sahte ve yanıltıcıolanlardı. Buckley'ye gerçek bilimi neva. taklitlerden ayırt etme yöntemi hiçöğretilmemişti. Bilimin nasıl işlediğinden tümüyle habersizdi.

10 000 yıl önce Atlas ükyanusu'nda var olduğu söylenen, gizemli kıta At-lantis üzerine yüzlerce kitap yazıldı. Son çıkanlardan biri de Adantis'i An-tarktika'ya taşımış, öykü, Atlantis'in yüzyıllardır kulaktan kulağa aktarılanbir söylence olduğunu yazan Platon'a kadar uzanıyor. Son zamanlarda ya-yımlanan kitaplar, Atlanüs'in yüksek teknoloji düzeyini, ahlak kurallarını,dini inanışlarını ve bu büyük uygarlığın nasıl sulara gömüldüğünü yetkilibir ağızmışçasına betimliyor. Üstelik bir de "Yeniçağ" Atlantisi, "kristal bili-mine adanmış "efsanevi ileri bilimler uygarlığı" bulunuyor. Katrina Rapha-ell tarafından yazılmış CrystalRnlightenment (Kristal Aydınlığı) adlı -Ameri-ka'daki kristal çılgınlığının sorumlusu- bir üçlemede Atlan üs kristallerinindüşünceleri okumada, telepati kurmada, tarihi bilgileri depolamada kulla-nıldığı, Mısır piramitlerinin modeli ve kaynağı olduğu anlatılıyor. Bu savla-rı destekleyecek hiçbir kestiri ya da kanıt da sunulmuyor [Deprembilim(sismoloji) alanında son zamanlarda söz konusu olan, Yer çekirdeğinin bü-yük ve neredeyse kusursuz tek bir demir kristal küreden oluştuğu savınıgüçlendiren yeni bulgu kristal çılgınlığını hortlatabilir doğrusu].

Dorothy Vitaliano'nun Leğendi ofihe. Earth (Dünya Söylenceleri) isimli ki-tabı gibi birkaç eser, Allarıtis'e ilişkin eski söylenceleri, volkanik bir patla-mayla yok olmuş küçük bir Akdeniz adası ya da bir deprem sonrası KorintKörfezi'ne gömülmüş eski bir kent şeklinde yeniden yonımluyor. Söylence-nin kaynağı bu olabilir; ama üzerinde olağanüstü gelişmiş gizemli ve tekno-lojik bir uygarlığı barındırmış bir kıtanın yok oluşu savma nasıl olup da dö-nüştüğünü anlamak olanaksız.

Halk kütüphanelerinde, gazete büfelerindeki magazinlerde ya da çok iz-lenen televizyon programlannda, bildiğimiz zamanlar içinde Avrupa ileAmerika arasında herhangi bir kıtanın yer almasının olanaksızlığını göste-ren, deniz tabanı genişlemesi, levha tektoniği ve okyanus tabanının harita-lanmasına dayalı kanıtlara hiç ras dayamıyor uz.

Bu gibi masallara kolayca inanmaya hazır kişileri tuzağa düşürmek İçin ha-zırlanmış sahte bilgiler ise her yerde karşımıza çıkıyor. Kuşkuculuk pek iyisatmıyor doğrusu. Atlantis gibi bir konuda bilgi edinmek için tümüyle popü-ler kültüre bağımlı kalan zeki ve meraklı birinin, eleştiri süzgecinden geçiril-memiş bir masala takılması, arayışını aklı başında ve dengeli bir değerlendir-meyle sonuçlandırması olasılığından yüzlerce, hatta binlerce kez daha yüksek.

Page 17: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Belki Bay "Buckley" popüler kültürün ona sunduklarına ilişkin dahakuşkucu olmayı öğrenmeli. Ne var ki yaklaşımının kendi hatası sayılıp sa-yılamayacağını da hesaba katmak gerekiyor. Buckley'nin yaptığı yalnızca,en geniş çapta erişim olanağı sunan bilgi kaynaklarının "doğrular" diyeönüne sürdüklerini kabul etmekti. Kolay inanması nedeniyle sürekli yanıl-tılmış ve aldatılmıştı.

Bilim önüne geçilemeyen bir merak dalgası yaratır. Sahte bilim de öyle.Bilimin popülerleşürilmesi süreci yetersiz ve cılız kalırsa ortaya sahte bili-min zaman kaybetmeden dolduracağı açıklar çıkar. Herhangi bir bilgi doğ-ru kabul edilmeden önce yeterli kanıt gösterilmesi gerektiği yaygın olarakanlaşılsaydı, sahte bilim de ortaya çıkmayacaktı. Ne var ki popüler kükür-de, iyi bilimin kötü taklidi tarafından ait edilmesine yol açan bir tür Gres-ham Yasası hüküm sürüyor.

Dünyanın her yanında bilime tutkun zeki, hatla fazlaca zeki inanılmaz sa-yıda insan var. Ama bu tutku karşılıksız kalıyor. Araştırmalar, Amerikalılarınyüzde 95'inin "bilim cahili" olduğunu gösteriyor. Bu, bir köleye okuma yaz-ma öğretmenin çok ciddi cezalarla yasaklandığı İç Savaş öncesi dönemde,neredeyse hepsi köle olan Afrikah-Amerikalıların cehalet oranıyla aynı. Ce-halet söz konusu olduğunda bir dereceye kadar görelilik de işin içine giriyorkuşkusuz; örneğin, düi mi yoksa bilimi mi esas almalıyız? Ne var ki yüzde95'lik bir cehalet oranı, her şeye karşın çok ciddi bir değere karşılık geliyor.

Her kuşak, kendinden sonraki kuşakta eğitim standartının düşmesin-den endişe duyar. Sümer uygarlığından kalma, insanlık tarihindeki en es-ki metinlerden biri sayılan 4000 yıllık kısa bir deneme, gençlerin bir ön-ceki kuşağa kıyasla çok cahil olmasından yakmıyor. 2400 yıl önce, yaşlı vehınzır Platon l.aws (Yasalar) adlı eserinin VII. cildinde, bilimsel cehaletintanımını yapmış:

Biri, ikiyi, üçü sayamayan, tek sayılan çift sayılardan ayıramayan ya da hiç şa-yi sayamayan, geceyle gündüzün farkından ya da Güneş'in, Ay'ın ve diğeryıldızların devin i miriden tümüyle habersiz biri. . . Kanımca, tüm özgür kişi-ler, Mısır'da alfaheyi öğrenen her çocuğa hemen verilmeye başlanan bu bil-gilerin olabildiğince çoğunu bellemeye gayret etmelidirler. O ülkede, arit-metik oyunları sıri çocuklar keyif alsın, eğlensin diye tasarlandı. . . Ben. . .bu alanlardaki cehaletimizin farkına geç yaşımda vardım ve şaşkınlığa düş-tüm; bence biz insandan çok domuz sayılırız. Yalnız kendi adıma değil, tümYunanlılar adına büyük utanç duyuyorum.

Bilim ve matematik alanındaki cehalet, Eski Yunan'da Atinalıların kültü-rel çöküşüne ne dereceye kadar bağlanabilir bilemiyorum; fakat bildiğimşu ki bilimsel cehaletin sonuçlan bizim çağımız için, herhangi önceki bir

Page 18: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

zamanda olduğundan çok daha fazla tehlike taşıyor. Ortalama bir yurttaşınküresel ısınmadan, ozon deliğinden, hava kirliliğinden, zehirli ve radyoak-tif atıklardan, asit yağmurundan, tarım arazisi erozyonundan, tropik or-manların yok oluşundan ve hızlı nüfus artışından habersiz olması, çok kor-kutucu bir cesaret örneğidir. İş olanakları ve ücretler, bilim ve teknolojiyebağlı olarak belirleniyor. Ulusumuz, insanların gereksindiği malları yüksekkalite ve düşük fiyatla üretemezse, sanayi başka yerlerde güçlenecek ve dün-yanın başka bölgelerinde refah artacak demektir. Fisyon ve füzyon gücü, üs-tün bilgisayarlar, bilgi "otoyolları", kürtaj, radon, stratejik silahsızlanma,uyuşturucu bağımlılığı, hükümetin yurttaşların telefonunu dinlemesi, yük-sek çözünürlüklü TV, hava yolu ve havaalanı güvenliği, ceninden doku nak-li, sağlık giderleri, gıda katkı maddeleri, depresyon ya da şizofreni ilaçlan,hayvan haklan, üstünü etkenlik, cinsel birleşme sonrası İçilen doğum kont-rol hapları, sözde kalıtsal olan toplumdan uzaklaşma eğilimleri, uzay istas-yonları, Mars'a yolculuk, AİDS ve kansere karşı tedavi geliştirme gibi konu-ların toplumdaki yansımalarını düşünün.

Yaşadığımız dünyada olup bitenleri anlamaksızın nasıl ulusal siyaseti et-kileyebilir, hatta kendi yaşamımızda nasıl akıllıca kararlar verebiHriz? Kita-bı yazdığım sıralarda Meclis, bilimsel ve teknolojik konularda Beyaz Sarayve Senato'ya danışmanlık yapmaya yetkili tek örgüt olan kendi TeknolojiDeğerlendirme Dairesi'ni feshetti. Bu örgütün yıllar boyu verdiği hizmetörnek olmuştu. 20. yüzyılda, ABD Meclisi'nin 535 üyesinden, bilim alanın-da önemli bir geçmişe sahip olanların sayısı çok ender olarak yüzde birlikorana ulaştı. Bilimsel alanda aydın sayılabilecek son başkanımız ThomasJefferson'dı.*

Peki Amerikalılar bu konularda nasıl karar alıyor? Temsilcilerini nasılyönlendiriyor? Bu kararlan asında kim ve neye dayanarak alıyor?

Istanköylü Hippokrafes tıp biliminin babasıdır sayılır. 2500 yıl sonra bu-gün bile dünyanın birçok yerinde tıp öğrencileri, mezuniyet törenlerini(kısmen değiştirilmiş formuyla) Hipokrat Yemini ile noktalıyor. Ancak,Hippokrates'in bilime yaptığı asıl büyük katkı, tıbbı boş inançların karan-lığından çıkarıp bilimin ışığına kavuşturması olmuştu. Kendisine ait biryazıda Hippokrates şöyle diyor: "İnsanlar sara hastalığını tanrısal takdirdensanıyor, çünkü anlamıyorlar. Fakat, nedenini anlamadıklan her şeyi tanrı-

* Theodore Rooscvelt, Hcrbert Iloover vcjinımy la i ter için de benzer sö?lcr söylendiği oluyor, Britanya Mar-k e t Thatchcr gibi bir haîbakana sahip olma ayrıcalığını yaşamıştı. Thalcher'm, özellikle Nobel Ödülü sahibiDorothy I lodgkins ile butikle ppDğı kimya çalışmaları, Büyük Britanya'nın oranlı delen KFK'lann (kloiöflorokar-hon gazı) dünya çapında yasaklanması yolunda yürüttüğü kararlı ve güçlü hareketin başlıca nedeniydi.

Page 19: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

sal sayacak olsalardı, Tann'nın takdirlerinin sonu gelmezdi." Birçok alan-da bilgisiz olduğumuzu kabu len in ekten se, evrenin an lası lam ayacak denlikutsal yapıda olduğu gibi ifadelere başvuruyoruz. Anlamadığımız kavram-lardan sorumlu tutmak üzere bir Bilinmezler Tanrısı buluyoruz. M.Ö. dör-düncü yüzyıldan bu yana tıp bilgimiz arttıkça, gerek hastalık tanısı gereksetedavisinde anladıklarımız, tanrısal takdirden saydıklarımıza oranla kat katçoğaldı. Doğumda ve çocukluk çağında ölümler gitgide azalırken yasamsüresi uzadı. Tıp, bu gezegende yaşayan milyarlarca insan için yaşam kali-tesini önemli ölçüde yükseltti.

Hİppokrates, hastalık tanısında bilimsel yöntemin öğelerini devreyesoktu. Dikkatli ve titiz gözlemi salık verdi: "Hiçbir şeyi şansa bırakmayın.Hiçbir şeye göz yummayın. Farklı sonuçlar veren gözlemleri bir arada kul-lanın. Kendinize yeterli zaman tanıyın." Termometrenin icadından önce,Hİppokrates birçok hastalığın ateş grafiklerini çıkarmışa. Doktorların gö-rünürdeki belirtilere bakarak, hastalığın geçmiş ve gelecekteki seyri konu-sunda fikir yür ütebilin e lcr i gerektiğini savunuyordu. Akını çizdiği noktalar-dan biri de dürüstlüktü. Doktorun bilgisinin sınırlarının açıkça belirtilme-si gerektiğini söylüyordu. Hİppokrates, eğittiği öğrencilere, tedavi etliğihastaların yansının öldüğünü hiç utanç duymaksızın söyleyebilmişti. Teda-vi sırasında çok fazla seçeneği olmamıştı kuşkusuz; ilaç olarak elinde yalnız-ca iiıüshil, ağrı kesici ve narkoz vardı. Yarayı ateşle dağlamak da ameliyatkadar çok başvurulan bir yöntemdi. Bu alanda önemli gelişmeler, ancakRoma'nın düşüşüne yakın tarihlerde kaydedilebildi.

İslam dünyasında tıbbın hızla ilerlediği sıralarda, Avrupa'da karanlık çağyaşanıyordu. Anatomi ve cerrahiye ilişkin çoğu bilgi yitirilmişti. Dua ve mu-cizeyle tedavi çok yaygındı. Tıbbı tedavi uygulayan hekimlerinse soyu nere-deyse tükenmişti. İlaç yerine ilahiler, şerbeller, yıldız falları ve muskalar iş-başmdaydı. Kadavra kesimi sınırlanmış ya da yasadışı ilan edilmişti; yani tıpeğitimi alan birinin insan vücudu hakkında bilgi edinmesi olanaksızdı. Tıb-bi araştırmalar bir durgunluk dönemine girmişti. Tarihçi EdwardGihbon'm, başkenti Konstantinopolis olan Doğu Roma imparatorluğu içinyaptığı betimleme, tam da o zamanki durumu yansıtıyor:

Geçtiğimi/ bin yıl içinde insanlığın üzerine çökmüş durgunluğu kaldırmakya da yasamı güzelleştirmek adına tek bir keşif yapılmadı. Antikçağdaii kal-ına birikimlere tek bir ekleme yapılmamış olması bir yana, bir önceki kuşa-ğın sabırlı müritleri, kendilerinden sonra gelen sofu kuşağın dogmatik öğ-retmenleri oldular.

Modern çağ öncesi tıp, en iyi döneminde bile pek fazla yaşam kurtara-madı. Kraliçe Anne, Büyük Britanya'nın son Stuait hükümdarıydı. On yedinci

Page 20: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

yüzyılın son 17 yılı boyunca, 18 kez hamile kaldı. Yalnızca beş çocuğu canlıdoğdu ve yalnızca biri ergenliğe ulaşabildi. O da, erişkinlik yaşını göreme-den ve taçgiyemeden 1702 yılında öldü. Kayıtlar, ailede herhangi bir gene-tik hastalık ya da bozukluk olmadığını gösteriyor. Üstelik, Kraliçe Anne veailesi, paranın satın alabileceği en iyi tıbbî olanaklardan yararlanmışlardı.

Mikrop dünyasının keşfi, doktor ve ebelerin ellerini yıkaması ve aletleri-ni sterilize etmeleri gerektiğinin anlaşılması, beslenme ve halk sağlığınıniyileştirilmesi yolunda alınan önlemler, antibiyotikler, ilaçlar, aşılar,DNA'nın moleküier yapısının anlaşılması, moleküler biyoloji ve günümüz-de de gen terapisi sayesinde, bir zamanlar sayısız bebek ve çocuğu ölümeyollayan amansız hastalıklar bilime yenilmiş oldu. En azından dünyanın ge-lişmiş bölgelerinde, ailelerin çocuklarının erişkinliğe ulaştığını görme şans-ları, on yedinci yüzyılın en güçlü ülkesinde hükümdarın kendi vârisini taçgiyebilecek yaşa getirmesi olasılığından çok daha yüksek. Dünya çiçekhastalığından temizlendi. Dünyada sıtma taşıyan sivrisinekleri barındıranbölgeler gitgide azaldı. Lösemili çocukların yaşam süresi yıldan yıla artma-ya devam ediyor. Bilim sayesinde artık Dünya, birkaç bin yıl öncesine göreyüz kat daha lazla sayıda insanı, çok daha iyi koşullarda barın di rabiliyor.

Kolera hastası için dua edebiliriz kuşkusuz. Ama dua yerine ona 12 saat-te bir 500 miligram tetrasiklin vermeyi de deneyebiliriz. (Hıristiyanlık Bili-mi dediğimiz din, hastalıklara mikropların neden olduğu kuramını redde-diyor; eğer dua işe yaramazsa, inançlı bir Hıristiyan çocuklarına antibiyotikvermektense öldüklerini görmeyi yeğleyebilir.) Şizof'renik hasta için hiçbiryararı olmayan ruh çözümleyici konuşma terapisini deneyebilir ya da onagünde 300 ile 500 miligram arası değişen dozlarda klozapin verebiliriz, Bi-limsel yaklaşımlar, alternatiflerinden yüzlerce ya da binlerce kez daha etki-lidir. (Alternatifler işe yaramış görünse bile, etkinliklerinden asla emin ola-mayız: Kolera ve şizofreni gibi hastalıklarda bile dua ya da ruh çözümleme-si olmaksızın kimi zaman beklenmedik, rasgele iyileşmeler görülebilir.) Bi-limden vazgeçmek yalnızca klima, kompakt diskçalar, saç kurutma makine-si ve hızlı arabalardan değil, çok daha önemli hi/met ve araçlardan vazgeç-mek anlamına geliyor.

Tanmöncesi zamanlarda, avcı-toplayıcı alalarımızın ortalama ömrü 20-30yıldı. Ortaçağda ve Geç Roma dönemi Avrupasmda da öyle. Oi lalama öm-rün 40 civarını bulması, ancak 1870'lerde gerçekleşebildi. Yaşam süresi1915'te 50ye, 1930'da 60'a, 1955'te VO'e yükseldi; bugünse (erkekler için bi-raz daha kısa, kadınlar için biraz daha uzun olmak kaydıyla) 80'lere yaklaş-tı. Dünyanın Avrupa dışında kalan diğer bölgelerinde de ortalama ömür git-gide artmaya devam ediyor. Bu baş döndürücü gelişmeyi neye borçluyuz?Hastahk-mikrop bağıntısını kuran kurama, halk sağlığını korumak için alı-nan önlemlere, İlaçlara ve tıp teknolojisine kuşkusuz. Yaşam süresinin uza-

Page 21: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

ması, belki de yaşam kalitesinin arttığını gösteren tek ve en iyi ölçüttür. (Öl-dükten sonra mutlu olmak için yapabileceğimiz fazlaca bir şey de yok za-ten.) İşte, bilimin insanlığa en büyük armağanı, üstelik en az yaşamın ken-disi kadar değerli armağanı budur.

Ne var ki mikroorganizmalar mutasyon geçirmeyi sürdürüyor. Yeni has-talıklar büyük bir hızla yayılıyor. İnsan ve mikrop arasındaki amansız savaş,hiç ara vermeksizin devam ediyor. Biz bu yarışta yalnızca yeni tedavi yön-temleri ve yeni ilaçlar geliştirerek değil, yaşamın doğasına ilişkin daha de-rin bir anlayış düzeyine ulaşarak, yani temel araştırmalar yaparak aşamakaydediyoruz.

İnsanlık, yirmi birinci yüzyılın sonunda 10-12 milyarı bulması beklenennüfusu beslemek zorunda olmanın korkunç sonuçlarından kaçınmak isti-yorsa tohum depolama, sulama, gübreleme, ilaçlama, nakliye ve donduru-cuda saklama sistemlerini geliştirmenin yanı sıra, güvenli fakat daha e tüngıda üretim yollan bulmak zorunda. Gebeliği önleyici etkili ve ucuz korun-ma yöntemleri geliştirmek, kadınların siyasal alanda eşitliği yolunda önem-li adımlar atmak, yoksulların yaşam standartlarını yükseltmek de listeninüst sıralarında yer alıyor. Tüm bunlar bilim ve teknoloji olmaksızın nasılgerçekleştirilebilir?

Bilim ve teknolojinin yalnızca dünyaya armağanlar dağıtan Noel Ba-ba'nın torbası olduğunu düşünüyor değilim. Nükleer silah fikrini ortayaatıp, "ilk yapan biz olmalıyız" diyerek siyasetçilerin yakasına yapışanlar dabilim adamlarıydı. Aynı bilim adamları, 60 000'den fazla nükleer silahüretti. Soğuk Savaş sırasında, Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği,Çin ve diğer ülkelerdeki bilim adamları, nükleer savaşa hazırlanmak içinkendi yurttaşlarını -üstelik kendilerine bil diriliri eksizin- radyasyon deney-lerinde denek olarak kullanmak niye (i ildeydiler. Alabama, Tuskegee'dekidoktorlar, frengi tedavisi gördüklerini sanan bir grup asker emeklisini, bil-gileri dışında kontrol grubu olarak kullanmışlardı. Nazi doktorların tüylerürpertici deneylerini tüm dünya biliyor. Teknolojimizin ürettikleri arasın-da talidomid, KFK, turuncu gaz, sinir gazı, hava ve su kirliliği, hayvan vebitki türlerinin tükenmesi ve gezegenimizin iklimini mahvedecek denligüçlü sanayi dalları da var. Dünyada bilim adamlarının kabaca yansı, enazından yarı zamanlı olarak, askeri güçler için çalışıyor. Sistemin dışındakalan az sayıda bilim adamı, toplumun hastalıklı yanlarını cesurca eleşti-rip teknoloji kaynaklı potansiyel tehlikelere karşı erken uyarılar yaparken,birçoğu da uzun vadeli somıçlarını hiç dikkate almaksızın, ölümcül silah-ların üretiminde başı çekerek ceplerini doldurmaya çalışan fırsatçılar ola-rak karşımıza çıkıyor. Kilimin hizmet ettiği tehlikeli teknolojiler, insan ze-kâsına meydan okuyuşu ve zorlu koşullan, kimi insanların bilime antipatiduyması ve ondan kaçınması için yeterli neden olabiliyor. İnsanların bilim

Page 22: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

ve teknolojiden duyduğu huzursuzluğun bir nedeni var. Dünyamızda, ta-til sabahı TV çocuk programlarından, popüler kültürdeki Faust-vari öykü-rımelere, Doktor Faust'un kendisinden Dr. Frankenstein'a, Peter Sel-lers'ın Dr. Strangdove'ina ve Jurassic Park'a kadar bir "çılgın bilim ada-mı" imajı hâkim.

Ne var kİ bilimin, ahlaktan yoksun teknoloji uzmanlarının ve güç delisi,kokuşmuş siyasetçilerin eline çok fazla güç verdiği sonucuna kolayca vanpbilimden kurtulmaya kalkışamayız. Tıp ve tanın alanındaki gelişmeler, tarih-te adı geçen tüm savaşlarda yitirilenden çok daha fazla sayıda insanın yaşa-mını kurtardı.* Ulaşım, iletişim ve eğlence sektörlerindeki gelişmeler, dün-yada yeni bir süreç başlatarak ülkeleri birbirine yaklaştırdı. Yapılan kamuoyuyoklamalarında, kölü ürünlerine karşın, bilimin en çok hayranlık duyulanve güvenilen meslek alanlarından biri olduğu görülüyor. Bilimi iki yanı kes-kin bir kılıç gibi düşünmek gerekli. Sahip olduğu baş döndürücü güç, baştabilim adanılan, ardından siyasetçiler olmak üzere hepimize yeni sorumlu-luklar yüklüyor: Teknolojinin uzun vadeli etkilerine daha fazla dikkat göster-mek, gelecek kuşaklan da gözeten küresel bir bakış açısı ve insanları peşin-den kolayca sürükleyebİlen milliyetçi, şovenist akımları bastırabilme bilinciedinmek hepimizin görevi. Yapılan hataların bedeli gittikçe daha yüksekoluyor.

Neyin doğru olduğu umurumuzda mı? Fark ediyor mu?

. . . Cehaletin esenlik getirdiği yerde.

Zeki olmak budalalık

demiş ozan Thomas Gray. Gerçekten de öyle mi araba? Edmund Way Teale,1950 tarihli Circle ofthe Seasons (Mevsimlerin Döngüsü) adlı eserinde ay-nı ikilemi daha iyi incelemiş görünüyor:

Ahlaki açıdan değerlendirilecek olursa, kendinizi iyi hissetmenizi sağladığısürece bir şeyin doğru olup olmadığını umursamamak, cebini/ doluysa pa-ranın nereden geldiğine bosyermek kadar kötüdür.

Hükümetteki başıbozukluk I an ve yetersizlikleri keşfetmek cesaret kırıcı;ama bunları hiç bilmemek daha mı iyi? Görmezden gelmek kimin işine ya-

* Geçtiğimiz gûnlcıde bir yemek sırasında, yaşları otuz ile altmış arasında değişen konuklara antibiyotik-ler, yapay kalpler ve modem abbın diğer silahlan olmasa kaçının bugün hayatla olabileceğini sandığınısordum. Yalnızca bir el kalktı ve o benimki değildi.

Page 23: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

10

rıyor? Bu insanlarda kalıtsal olarak yabancı düşmanlığı eğilimi varsa, ken-dimizi bilmek bunun en iyi ilacı olmaz mıydı? Ytfdızlann bizim için doğupbattığına, evrenin vatlık nedeninin insari olduğuna inanma gereksinimiduyuyorsak, bilim kibİrimizi boşa çıkararak hatırımızı mı kırmış oluyor?

Kendisinden önceki ve sonraki birçok kişi gibi Fredrich NieUschc de TheGenealogy oj Morali (Alılakin Soykütüğü) adlı eserinde bilimsel devrimin"insanı gitgide küçülten seyri"nden yakınıyor. Nieizscbe, "insanın kendibüyüklüğüne inancı, eşsizliği, varlık semasındaki doldurulanla? yeri'nin yi-timi için yas tutuyor. Kanımca, ne denli doyurucu ve rahatlatıcı olsalar dayanılgılarda ısrar eunektense, evreni gerçek haliyle kabullenmek çok dahaiyidir. İnsanın uzun vadeli geleceği açısından hangisi daha yararlı sizce? Ge-lecekte hangisi bizi olası bir çıkmazdan kurtaracak? Gerçekliği kavrama sü-reci içerisinde abartılı özgüvenimiz bir parça sarsıldıysa, bu tümden bir ka-yıp mı sayılmalı? Bu süreci, olgunlaştırıcı ve karakterimizi güçlendirici birdeneyim olarak algılamak için hiç neden yok mu?

Evrenin 6-12 bin değil* 8-15 milyar yaşında olduğunu öğrenmek, onugö/ümüzde daha da yüksek bir kaideye oturtuyor; tanrısal bir soluktan de-ğil, karmaşık bir atomlar dizininden oluştuğumuzu bilmek, atomlara olanhayranlığımızı artırıyor; son zamanlarda iyice anlaşılmaya başlandığı gibi,Dünyamızın Samanyolu Gökadası'ndaki milyarlarca gezegenden biri oldu-ğunu, evrende bizimki gibi milyarlarca gökada bulunduğunu keşfetmekolasılıklar hanesinin sınırlarım genişletiyor; maymunlarla ortak atalar pay-laşHğımızı biJmek, insan doğasına -bazıları için üzücü ele olsa- dada farklıbiı bakış açısı geliştirmemizi gerekli kılıyor.

Özetle, geriye dönüş yok. Hoşumuza gitsin ya da gitmesin, bilime muh-tacız. İzleyebileceğimiz en iyi yol, bilimi olabildiğince iyi kullanmak. Onun-la aramızı düzeltip güzelliğini ve gücünü açıkça görmeye başladığımızda,gerek somut gerekse soyut gerçeklik açısından, kendi lehimi/e bir alışverişyapmış olduğumuzu anlayacağız.

Ne var ki batıl inanışlar ve sahte bilim yolumuza çıkarak, aramızdaki"Bucklcy"leri ayartmaktan, kolay yanıüar getirmekten, kuşkucu yaklaşımıyaşamın dışına itmekten, bamtelimize basıp bizi kışkırtarak deneyimi ııcıız-laşürmaktan, toplumu kolay inanırlığının kurbanı yaparak bizleri uyuşmuşbeyinleri ve gerçeğe kapalı gözleriyle bir somaki yutturmacayı kucaklama-ya hazır robotlar haline getirmekten hiç vazgeçmiyor. Evet, Bermuda açık-larında dolaşarak gemileri ve uçakları yiyen UFO'lar olsa ya <İa ölüler elle-rimi/i kontrol edip bize öbür dünyadan mesajlar yazdırabilselerdi dünya

* Bil kiljutakaynütolaı-jkjıösterdiğimkışilerciciıbirî "Düşünebilen hiçbir dindar kişi buna inanmaz. Eski kafalılık"diye yazıyor. Nı-var ki birçok "bilimsel yaradılışı" buna inanmakla kaim ayıp okullarda, müzelerde, hayvanat bahçe-lerinde ve ders kitaplarında öğretilmesi için saldırgan ve yazık ki başarılı girişimlerde bulunuyor. Neden? Çünkü dinbüyüklerinin yağlanırı ve İncil'de yer veril™ diğer değerleri toplayınca öyle bir rakam çıkıyor ve indi hatasızdır.

Page 24: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

11

daha ilginç bir yer olurdu. Kimi genç insanlar, sadece düşünce gücüyle tele-fonun almacını yerinden kaldırabilecek olsalar, geleceğimizi olasılık hesa-bı ve Dünva'va ilişkin bilgilerimizle değil de rüyalarımızla yönlendirebilsekgerçekten hoş olurdu.

Tüm bunlar sahle bilim kaynaklı hurafeler. Sahte bilim hem bilimin yön-tem ve bulgularını kullanıyor hem de —iş, yeterli kanıt göstermeye ya dabaşka türlü de yorumlanabilir ipuçlarına gelince- bilimin doğasına ters dü-şen bir yaklaşım benimsiyor. Sahte bilim neferlerinin tek yaptığı, insanlarınkolay inanırlığından yararlanmak. Gazete, dergi, kitap yayıncılarının, rad-yo, televizyon, film yapımcılarının ve benleri organların bilim karşıtı yakla-şımın ürünlerine satış kaygısıyla gö? yumması ya da alet olmasıyla da top-lumdu kolayca ve büyük çapta yayılma olanağı buluyor. Bay Buckley ile olsukonuşmam sırasında bir kez daha anladığım gibi, bilimin bu hurafelere al-ternatif olacak, daha baş döndürücü ve göz kamaştırıcı bulguları ise kendi-lerine aynı kolaylıkla yer edinemiyor.

Sahte bilim üretimi, elbette ki bilim üretiminden daha kolay; çünkü akılçelici gerçekdışılıklan, karşılaştırma olanağı olmaksızın deney süzgecindengeçiremeyiz. Kanıt yerine geçen iddialar da oldukça esnek standartlara sa-hip. Sahte bilimi halka sunmanın, bilimi sunmaktan daha kolay olmasınınbir kısım nedenleri bunlar. Ancak, sahte bilimin bu denli popüler olması-nın başka nedenleri de var.

Doğa! olarak, insanlar kendileri için en rahatlatıcı olanı bulana değin çe-şitli inanç sistemleri denerler. Umutsuzluk dozumu/ yüksekse, ağır yük ola-rak algıladığımız bir ölçütten, kuşkuculuktan vazgeçmeye can atar hale ge-lebiliriz. Sahte bilim, bilimin genellikle doyumsuz bıraktığı güçlü duygusalgereksinimlere bitap ediyor. Yoksun olduğumuz ve özlemini çektiğimiz(bugün çizgi roman kahramanlarına, önceleri de tanrılara atfedilen) kişi-sel güçlerle ilgili fantezilerimiz, sahte bilimin özel ilgi alanını oluşturuyor.İnsanlar ruhsal açlıklarına ve hastalıklarına çare, ölümden sonra yaşam va-atleriyle avuntu bulabilecekleri bir dünya edinmiş oluyorlar kendilerine.Sahte bilim, evrenin merkezi ve her şeyin nedeni olduğumuzu telkin ede-rek bize rahat bir soluk aldırıyor. Evrenin ayrılmaz parçası olduğumuz ko-nusunda güvence veriyor*. Sahte bilim, eski din ile yeni bilim arasında,ama ikisinin de güvenini kazanamamış bir uğrak yeri adeta.

Sahte bilimin (kuşkusuz Eskiçağ ve Yeniçağ dinlerinin de) özünde, "di-leyelim ve öyle olsun" yaklaşımı yatıyor. Halk masalları ve çocuk öykülerin-de olduğu gibi, gönlümüzün çektiğini dilesek ve gerçekleşse ne iyi olurdu.

* Kanımca, nükleer astrofiziğin ba$ döndürürü bulgularından daha dciiıı bir kozmik bağ bulmak ola-naksın: Hidrojen dışında, bizleri oluşturan tüm Jtumlar-kanınızdaki demir, kemiklerim izdeki kalsiyum,beyinierimizdeki karbon- binlerce ışık yılı uzaklıktaki kırmm dev yıldızlarda, milyuilarca yıl önce üretil-mişıir. Kullanmayı sevdiğim bir terimle ifade etmek gerekirse, bizler "Şildiz çorııklarV

Page 25: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

12

Düşlerimizi gerçekleştirmenin bedeli olan çok çalışma ve biraz da iyi şans-la karşılaştırıldığında, bu fikir ne denli kışkırtıcı geliyor insana. Daha fazladilek hakkı dışında üç dileğimizi gerçekleştirecek olan büyülü balık ve lam-badaki cin gerçek olsa, yaşam epeyce kolaylaşırdı. Olur da bir gün eski birpirinç gaz lambası bulur, yanlışlıkla ovalarız diye hangimiz neler dileyece-ğimizi düşün m emişiz di r?

Çocukluğumdaki çizgi romanlardan, başında uzun şapkasıyla, abanozbastonunu sallaya sallaya gezen bıyıklı sihirbazı hatırlıyorum; ismi Zataraidi. Akla gelebilecek her şeyi, ama her şeyi yapabiliyordu. Nasıl mı? Kolay.Sözcükleri tersten söyleyerek isteklerini sıralıyordu. Örneğin bir milyon do-lar istiyorsa, "muroyitsi ralod noylim rîb" demesi yeterliydi. Hepsi btı! Yap-tığı dua okumak gibi bir şeydi, ama sonuçları daha kesindi.

Sekiz yaşımda bu numarayı denemekle epeyce uğraşmıştım. Taşlan kal-dırmak için defalarca "nıklak ralşat" dediğimi anımsıyorum. Ama hiç işe ya-ramamıştı. Sonunda telaffuzumun bozuk olduğuna karar vermiştim.

Sahte bilimin, gerçek bilimin yanlış anlaşıldığı ölçüde kabul görüp gör-mediği tartışılabilir. Bilimi (daha doğrusu işleyiş ilkelerini) hiç duymadıysa-nız, sahte bilime kucak açtığınızın farkında bile olmayabilirsiniz. Tarih bo-yu insanların yaptığı gibi, mevcut yollardan birini benimseyerek düşünüyo-rum diyebilirsiniz; haklısınız. Dinler her zaman sahte bilimî yuvalandırıpyayılmasını sağlayan, devlet korumasındaki barınaklar olmuştur. Oysa. din-lerin böyle bir rol üstlenmesi için bir neden yoktu. Başka bir deyişle, sahtebilim, geçmişten günümüze ulaşan antik bir heykelcik gibi düşünülebilir.Bazı ülkelerde, hükümet liderleri de dahil olmak üzere hemen herkes yıl-dız falına ve önceden yaşamış olduğuna inanıyor. Ancak, insanlarınkafasına bunları sokan yalnızca din değil, böylesi açıklamaları ve sahipleri-ni göklere çıkaran, teşvik eden kültür.

Sahte bilim ve gizemcilik Amerika'da diğer ülkelere göre daha yaygın ol-duğu için değil, benim en iyi bildiğim örnekler oldukları için bu kitapta elealacaklarımın çoğu Amerika'dan olacak. Kasık bükücü ve dünyadışı bağlan-tı kurucu medyum Uri Celler İsrail'den. Cezayir'deki laikler ve köktenci İs-lamcılar arasındaki gerilim tırmandıkça, yansı hükümetçe verilmiş çalışmaiznine sahip 10 000 kadar kâhin ve falcının müşteri sayısı gitgide artıyor.Önceki Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere Fransa'nın üst düzey hükü-met yetkilileri havadan yeni petrol kaynaklarına konmak için milyonlarcadolarlık bir sahtekârlığın kurbanı olmuşlardı (Elf-Aquiiaine skandali). Birara Almanya'da, bilimsel yöntemlerle saptanamayan kanserojen "Yer ışınla-rı ™ konusunda endişe duyuluyordu. Bu ışınlar, ellerinde çatallı değneklerle

Page 26: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

13

gezen deneyimli su arayıc il arınca saptanabiliyordu ancak. Filipinler'demedyumların uyguladığı "tinsel ameliyat" diye bir akım yayılıyor. Hayalet-ler, Britanya'da ulusal bir saplantı durumunda. İkinci Dünya Savaşı'ndanbu yana Japonya'da, doğaüstü güçler üzerine kurulu inanılmaz sayıda yenidin türedi. Bugün Japonya'da 100 000 falcı olduğu tahmin ediliyor; müşte-rilerini ise çoğunlukla genç kadınlar oluşturuyor. Mart 1995'in üzücü olay-larından metro sistemine sinir gazı salınması eylemine karıştığı düşünülenAum Shinrikyo adlı dini bir mezhebin hünerleri arasında insanı yerdenyükseltme, gelecekten haber verme ve Duyu Ötesi Algı (DÖA) var. Mürit-leri, avuç dolusu para sayarak, liderleri Asahara'nın banyosundan "mucizehavuz" suyu içiyorlar. Tayland'da hastalıklar, kutsal kitabın toz haline geti-rilmiş sayfalarından yapılma haplarla iyileştiriliyor. Bugün Güney Afrika'dahâlâ "cadı "lar yakılıyor. Haiti'deki Avustralya barış gücü kuvvetleri, çatıdançatıya uçarak çocukların kanını emmekle suçlanan bir kadını ağaca bağlıolarak bulmuşlardı. Hindistan'da yıldız falcılığı alabildiğine yaygın; Çin'detopraJJa fal bakma neredeyse günlük yaşamın bir parçası.

Son zamanların en başarılı küresel sahte bilim örneği, -birçok ölçüdedüşünüldüğünde neredeyse din haline gelmiş- Hindu öğretisi DeneyüstüMeditasyon (DM) [Transandantal Meditasyon (TM)]. Bu öğrednin kuru-cusu ve ruhani lideri Maharishi Mahesh Yogİ'nin uyuşturucu telkinlerinitelevizyondan izlemek bile olası. Yogi pozisyonunda oturmuş, beyaz saçıyer yer siyahla karışmış, çiçekler, çelenklerle çevrili Yogi'den buram bu-ram I ma; yayılıyor. Bir gün kanalları tararken bu görüntü ile karşılaşmıştık.Dört yaşındaki oğlumuz "Bunun kim olduğunu biliyor musun?" diye sor-du, "Tanrı". Dünya çapındaki DM örgütünün tahmini malvarlığı 3 milyardolar değerinde. Belli bir ücret karşılığında size duvarlardan geçebilme,görünmez olma, uçabilme becerisi vaat ediyorlar. Beraberce oturup dü-şünme ayini yaparak, Washington kentindeki suç oranını azalttıklarını,Sovyetler Birliği'ni düşürdüklerini ve benzeri dünya işlerinde başarı kay-dettiklerini söylüyorlar. Ne var ki bu iddialarını destekleyecek ufacık birgerçek kanıt parçası sunmuş değiller. DM kocakarı ilaçları satıyor, ticaretkuruluşları, tıp klinikleri, "araştırma" enstitüleri işletiyor; son olarak da si-yaset alanında başarısızlıkla sonuçlanan bir deneyimi oldu. Karizmatik li-deri, toplumsal içerikli vaatleri, para ve güçlü inanç karşılığında büyülügüçler dağıtması gibi özellikleri bir arada düşünûkhiğünde ortaya çıkantablo, gizemli güçler pazarında alınıp satılan birçok diğer sahte bilim ör-neğininkinden farklı değil.

Toplumsal denetimden ve bilimden her kopuşumuzda, sahte bilim yenibir hamle yapıyor. Lev Troçki, Hitler Almanya'da yönetimi devralmadanönce (T933'ün Sovyetler Birliği'ne de aynı ölçüde uygulanabilir bir temel-de) bu durumun tanımını yapmışU:

Page 27: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

14

Yalnızca taşra evlerinde değil, kentlerdeki gökdelenlerde de, on üçüncüyüzyıl, yirminci yüzyıl ile koyun koyuna yaşıyor. Yüz milyon insan elektrikkullanırken, bir yarıdan da işaretlerin gizemli güçlerine, şeytan çıkarmayainanılıyor. . . Film yıldızları medyumlara gidiyor. İnsan dehasının ürünümucizevi makineleri uçuran havacılar, gömleklerinin allında muskalarla ge-ziyorlar. Öylesine bitmez tükenmez bir karanlık, cehalet ve barbarlık kayna-ğını besliyorlar ki!

Rusya, bu alanda öğretici bir örnek. Çarlık döneminde dini bağnazlıkteşvik ediliyor -işinin ehli birkaç bilim adamı dışında— bilimsel ve kuşkucudüşünme acımasızca bastırılıyordu. Komünizm döneminde İse, hem dinhem de sahte bilim —devlet merkezli ideolojik dinin bağnazlığı dışında— sis-tematik olarak bastırılmıştı. Bilimsel dîye satılan bu ideoloji, özeleştiridenuzak duran gizem kültleri gibi, amacına ulaşmayı başaramadı. Eleştireldüşünme, kapalı bilgi bölmelerinde araştırma yapan bilim adamlarındanbaşka herkes için tehlikeli sayılmış, okul müfredatlarından uzak tutulmuşve hatta bunu ağzına almaya cesaret edenler cezalandırılmıştı. Sonuç ola-rak, komünizm sonrasında, çoğunluğu bilime kuşkuyla yaklaşan bir Rushalkı çıktı ortaya. Perde kaldırıldığında, virüs gibi yayılan etnik çauşmalargibi, onca zamandır kaynamakta olan kazanın dibi de gözler önüne seril-miş oldu.

Bugün Rusya UFO'larm, hayaletlerin, falcıların, sahte doktorların, tıl-sımlı suların, eski zamanlardan kalma bağnazlığın istilasına uğramış, du-rumda. Ortalama ömürdeki korkutucu düşüş, çocuk ölümlerin deki artış,salgın hastalıklar, minimum düzeyin altında seyreden tıbbi standartlar vekoruyucu tıbbın görmezden gelinmesinin doğurduğu sonuçlar, gitgideumutsuzluğa gömülen bir toplumda kuşkuculuğun devreye gireceği alt sı-nırı yükseltmeye yarıyor. Okumakta olduğunuz kitabı yazdığım sıralarda,Duma'nın seçmenler arasındaki en popüler üyesi aşın milliyetçi VladimirZhirinovsky'nin başta gelen taraftarlarından biri, fıtıktan AiDS'e kadar hertürlü hastalığı televizyon ekranından hastaya bakarak iyileştiren, şifacı Aiıa-toly Kashpirovsky. Bakışları, durmuş saatleri bile çalış tırıyormuş.

Bazı açılardan benzeri bir durum da Çin İçin geçerli. Mao Zedong'unölümünden sonra pazar ekonomisinin yavaş yavaş başgöstcrmesiyle birlik-te ataya tapınma, yıldız falcılığı ve / Ching'm ak sakalından geleceği oku-ma gibi eski Çin hurafelerinin yanı sıra UFO'lar, dünyadışı bağlantı kur-ma ve Batı'ya özgü diğer sahte bilim örnekleri Çin'i istila etmeye başladı.Hükümetçe yayımlanan resmi gazete bir keresinde şöyle bir saptamada bu-lunmuştu: "Feodal ideolojinin bağnazlığı kırsal kesimlerimizi etkisi altınaalmaya başlıyor." Bu salgın, denildiği gibi, kırsal bölgelere özgü kalmayısürdürüyor.

Page 28: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

15

"Özel güçler'e sahip kişiler, inanılmaz sayıda insanı peşlerinden sürükle-meyi başardılar. Vücutlarından "evrenin enerji alanı" Qi'yi yansıtarak 2000kilometre ötedeki bir kimyasalın yapısını değiştirebildiklerini, uzaylılarla ile-tişim kurabildiklerini, hastalıkları tedavi edebildiklerini iddia ettiler. Bazıhastalar, bu "Qi Gong ustalarından birinin bakımı altındayken yaşamını yi-tirince, usta 1993'te tutuklanarak hüküm giydi. Wang Hongeheng isimliamatör bir kimyacı, küçük miktarlar halinde suya karıştırıldığında suyu ben-zine ya da eşdeğer bir yakıta dönüştüren bir sıvı elde ettiğini öne sürmüştü.Bir süre ordu ve gizli polis örgütünce parasal destek gören Hongeheng, bu-luşurum düzmece olduğu anlaşılınca tutuklandı. Hemen ardından da her za-man olduğu gibi, aslında buluşunun gerçek olduğu, fakat "gizli formül "ünühükümete vermek istemediği için tutuklandığı gibi söylentiler yayılmaya baş-ladı. (Benzer söylentiler uzun yıllar boyunca Amerika'da da dolaşmıştı. Tekfark, Amerikan versiyonunda hükümetin yerinde büyük bir otomobil ya dapetro! şirketinin olmasıydı.) Asya'da gergedanların soyu tükenme tehlikesiy-le karşı karşıya; toz haline getirildiğinde, boynuzlarının iktidarsızlığı giderdi-ğine inanıldığından boynuz tozu tüm Doğu Asya'da büyük bir pazara sahip.

Çin hükümeti ve Çin Komünist Partisi, bu gibi gelişmeler nedeniyle1994'tc alarma geçti ve 5 Aralık 1994'te, bir bölümünü aşağıda okuyacağı-nız ortak bir bildiri yayımladılar:

Halkın bilim alanında eğitimi son yıllarda zayıflamaya, hatıl inanış ve ceha-let ürünü etkinlikler artmaya, karsıtbİlim ve sahte bilimin etki alam genişle-meye başlamıştır. Dolayısıyla, bilim alanında halk eğilimini güçlendireceketkin önlemler olabildiğince «abuk devreye konulmalıdır. Halkın bilim veteknoloji alanlarındaki bilgi rîü/eyi, bilimsel alanda ulusa! başarının önemlibir göstergesidir. Bilginin ekonomik gelişme, bilimsel ve toplumsal ilerlemeaçısından da önemi büyüktür. Sosyalist ülkemizi modernle sürme, ulusumu-zu güçlü ve refah kılma yolundaki stratejimizin bir parçası olarak, halk eği-timi konusunda dikkatli olmalı ve gerekli önlemleri almalıyız. Ne cehalet nede yoksulluğun sosyalizmde yeri vardır.

Görüldüğü gibi, Amerika'daki sahte bilim akımı, küresel bir bütününparçası. Nedenleri, tehlikeleri, tanı ve tedavisi dünyanın her yerinde aynıgörülüyor. Medyumlar, güvenilirliği ünlü kişilerce garanti edilen mallarınıtelevizyon reklainlarıyla pazarlıyorlar. Yılda bir milyon kişinin üye olup gün-lük yaşamda rehberliğine başvurduğu "Medyum Dostlar Ağı" İsimli bir ka-nalları bile var. Büyük şirketlerin başkanları, mali analizciler, hukukçular vebankacılar için herhangi bir konuda tavsiye vermeye hazır bir yıldız falcı-sı/falcı/medyum türü, kanalın verdiği hizmetin bir parçası olarak görev ya-pıyor. Ohio, Cleveland'dan bir medyum, "İnsanlar, medyumlara gidenlerin,

Page 29: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

16

özellikle de zengin ve güçlü kişilerin sayısını bilselerdi ağızları açık kalırdı"diyor. Yöneticilerin, medyum şarlatanlara geleneksel bir düşkünlüğü var.Eski Çin ve Roma'da yıldız falcılığı imparatorun kişisel malı sayılıyor ve husanatın özel kullanımı devlete karşı işlenmiş bir suç sayılıyordu. ÖzellikleGüney Kaliforniya kültürüne özgü safdilliğin etkisiyle olsa gerek, Nancy veRonald Reagan, özel yaşamlarında ve siyasette -seçmenden gizlemeyi başa-rarak- bir yıldız falcısının tavsiyelerine başvuruyorlardı. Uygarlığımızın ge-leceğini etkileyen karar verme süreci kısmen şarlatanların elinde. Bu gibisaçmalıklar Amerika'da gerçekleşse de etkileri dünya çapında olabiliyor.

Her ne kadar sahte bilim bazen eğlendirici gözükse ve böylesi bir öğre-tiye asla kapılmayacağımız konusunda kendimizden emin olsak da kimiİnanışlar dört yanımızdan saldırıyor. Deneyüstü meditasyon ve Aum Shin-rikyo, kimileri fizik ve mühendislik alanında yüksek akademik dereceleresahip çok sayıda insanı çevresinde toplamayı başardı. Tüm bunların yalnız-ca budalalar için tasarlanmış öğretiler olmadığı ortada.

Dahası, dinlerin ne oldukları ve nasıl başladıkları ile İlgilenen hiç kimseböylesi durumları görmezden gelemez. Yerel, tek odaklı bir sahte bilim ör-neği ile dünya çapında kabul görmüş bir din arasında dağlar kadar fark ol-duğu düşünülse de aslında arada çok ince bir çizgi var. Dünya başa çıkma-sı çok güç sorunlarla dolu. Karşılığında kimi sınırlı baluş açısına sahip, ki-mi korkutucu birçok çözüm önerisi geliştiriliyor. Danvind yöntemle düşü-nülecek olursa, öğretiler de doğal seçilime tabi: Kimileri uzun sûre dayanı-yor, kimileri ise hemen yok olup gidiyor. Ama içlerinden bir kısmı -tarihtede örnekleri olduğu gibi, kimi zaman en içi boş ama en cazip olanları- dün-ya tarihini tümüyle değiştirecek güce sahip olabilir.

Bilimin kötüye kullanımının, sahte bilimin, (gerek Yeniçağa gerekse Es-kiçağa özgü) batıl inanışların ve esinleme temelli gizemci dinlerin yarattık-ları süreçte, her birinin payım tek tek ayırt etmek çok zor. Bu kitapta, dinanlamına gelen (ama genellikle kaçındığımız) "kült" sözcüğünü kullanma-maya çalıştım. Ancak, önyargılarımızı şöyle bir kenara itip düşünecek olur-sak, din adına bir sürü iddia ile ortaya çıkanlar, bildiklerini öne sürdükleri-ni gerçekten biliyorlar mı? İş bilmeye gelince herkes uzman kesiliyor.

Kitabın bazı bölümlerinde dinbilimin aşırılıkları konusunda eleştirel birtavır takınacağım; çünkü uç noktalara gidildikçe sahte bilimi, öğred niteli-ği taşıyan gerçek dinden ayırmak çok güçleşiyor. Bununla birlikte, her şey-den önce altını çizerek belirtmek istiyorum ki, dini öğretinin göz kamaştı-ran zenginliği, karmaşık yapısı ve binlerce yılı bulan geçmişi; yirminci yüz-yılda gelişen liberal din anlayışı ve mezhepler arası dayanışma; dinin (başa-

Page 30: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

17

rı derecesi durumdan duruma farklılık gösterse de) kendi aşırıhklarıyla-Protestan Yenilikçiliği, Yenilikçi Musevilik'in çıkışı, Vatikan II ve İncil'inyetkin bir yaklaşımla eleştirisinde olduğu gibi- savaşımı, gölden kaçırılma-ması gereken noktalar. Ne var ki sahte bilime karşı çıkmak ya da en azın-dan kamuoyu önünde tartışmaktan bile kaçınan birçok bilim adamı gibi,belli başlı dinlerin çoğu savunucusu da aşırı muhafazakâr ya da köktencile-rin üzerine gitmekten çekiniyor. Bu durumda bir değişiklik görülmezse,karşılaşmayı kazanan, muhafazakâr ve köktenci kesim olabilir.

Dini liderlerden biri, bana yazdığı mektupta, "disiplinli doğruluk "a nasılözlem duyduğunu dile getiriyordu:

Yaşantımızı d uygu lan mı/ belirler oldu... Bir yanda dine aşın bağlılık ve ucuzruhbilim, diğer yanda kibir ve dogmatik hoşgörüsüzlük, dini yasamı öylesineolumsuz etkiledi ki dîn artık tanınmaz hale geldi. Bazen dayanma gücümüntükendiğini hissediyor, sonra yine umutla ve inada yasamayı sürdürüyorum... Gerçek din, kendi adına sürdürülen çarpıldık ve saçmalıkların larkında; hemde herkesten daha fazla. Sağlıklı dozda kuşkuculuk her /aman dinin kendi ya-rarınadır. .. Din ve bilim, sahte bilime karşı neden ortak bir tavır almasın? Ga-rip ama benzeri bir çıkış, yakında sahte dine karşı da gerekecek sanırım.

Sahte bilim ile hatalı bilim arasında büyük fark var. Bilim, tek tek sapta-yıp düzelttiği hatalarıyla bir bütündür. Hatalı sonuçlara varılması her za-man olasıdır ve bu sonuçlar, yeni çalışmalarla belirlenerek düzeltilir. Hipo-tezler, çürütülmeye uygun şekilde yapılandırılır. Ardından da deney ve göz-lem süzgecinden geçirilmiş başka bir dizi hipotez gelir. Bilim, gelişkin biranlayış düzeyine, zaman zaman sendeleyip tekrar ayağa kalkarak ulaşır. Hi-potezleri geçersiz kılındığında bundan incinen kimi bilim adamları olurkuşkusuz; ancak, bilimde esas oları savlama-çürüime sürecidir.

Sahte bilim için ise, yukarıda söylediklerimizin tam tersi geçerli. Sahtebilimsel hipotezler, aksini kanıtlayacak hiçbir deneye yer vermeyecek birçerçeve içinde, ilkesel olarak bile geçersiz kılınamaz, bir şekilde sunuluyor.Hipoiez sahipleri, savunmalarından asla vazgeçmiyor ve kuşkucu yaklaşımıbertaraf etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Sahte bilimsel hipotezler,bilim adamlarından onay göremeyince de gerçeklerin gizlenmeye çalışıldı-ğı iddiaları ortaya atılmaya başlıyor.

Sağlıklı insanlardaki motor becetiler neredeyse kusursuzdur. Çocuklukve yaşlılık dönemlerimiz dışında, ayağımızın tökezlediği ya da düştüğümüzçok enderdir. Bisiklet sürme, buzda kayma, kayak yapma, ip atlama, otomo-bil kullanma gibi becerileri bir kez edindikten sonra bir daha yitirmez, onyıl ara verdiğimizde bile pek çaba harcamaksum tekrar kazanabiliri/. Ne varki motor becerilerdeki kusursuzluğumu/ ve onları tekrarlama konusundaki

Page 31: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

başarımız, diğer yeteneklerimiz açısından kendimize gereğinden fazla gü-ven duymamıza neden olabilir. Algılarımızda yanılabiliriz. Kimi zaman, as-lında var olmayan şeyler görebilir, yani görsel yanılgının tuzağına düşebili-ri/. Zaman zaman sanrılar görmemiz de olasıdır. Thoroas Gilovich imzasınıtaşıyan Huw We Rntno Whal I sn 't Sn: The Fallibility ofHuman Keason in F.verydayLife (Olmayanı Nasıl Görüyoruz: Günlük Yaşamda İnsan Aklının Yanılabİlir-ligi) isimli kitapla, insanların rakamları anlamakta sistematik olarak yanılgı-ya düştükleri, hoşlarına gitmeyen kanıtı reddetme eğilimi gösterdikleri vebaşkalarının düşüncelerinden kolayca etkilenebildikleri anlatılıyor. Kuşku-suz, bazı yönlerimbin gelişmiş olması, her alanda kusursuz olduğumuz an-lamına geliniyor. Gerçek bilgelik, sınırlarımızı bilmekte yatar. Tıpkı WiiliamShakespeare'in dediği gibi: "İnsan ki deli dolunun tekidir." İşte bu noktadada bilimin kuşkuculuk konusundaki ısrarlı tavrı devreye giriyor.

Biüm ile sahte bilim arasındaki en belirgin ayrım, bilimin insanın kusur-lu ve yanılabilir yapısını içtenlikle kabul etmesi, sahte bilimin (ya da "hata-sız" esinlemenin) ise görmezden gelmesi olsa gerek. Hataya düşmeyeeğilimli olduğumuz noktaları görmeyi ısrarla reddedersek, hatanın hattaciddi hatanın, büyük yanlışların peşimizi asla bırakmayacağından da kesin-likle emin olabiliriz. Ama tatsız düşünceler doğuracak olsa da kendimizi birparça cerasetle tartına yetisine sahipsek, şansımız da büyük ölçüde artar.

Eleştirel yöntemine başvurmaksızın bilimin yalnızca bulgularını ve ürün-lerini -yararlı ve esinleyici olsun olmasın— sergileyecek olursak, ortalamabir kişi, bilimi sahte bilimden nasıl ayırt edebilir? Bu durumda her ikisi deasılsız önermeler konumuna düşer. Rusya ve Çin'de durum daha basitti.Otorite tarafından "resmi" bilim öğretiliyordu. Bilim ve sahte bilim arasın-daki fark sizin için ve sizin yerinize tanımlanıyordu. İnsanlar içinden çıkma-sı zor, akıl karıştırıcı savlarla boğuşmak zorunda değildi. Ancak, ciddi siya-si değişimler başgösterip özgür düşünce üzerindeki baskılar hafiflediğinde,özellikle bize duymak istediklerimizi söyleyen, kendinden emin ve karizma-tik kişiler, bir anda peşlerinden kitleleri sürüklemeye başladılar. Gerçeklik-te yeri olmasa bile her kavram roplumda kendine yer edindi.

Bilimi yaygınlaştırma yolunda çabalayanlar için en büyük güçlük, hemgöz kamaştırıcı keşifler hem de yanılgılarla dolu, kimi zaman da bilimadamlarının kendi inatçı tutumlarından zarar görmüş karmaşık bilim tari-hini olduğu gibi sergileyebilin ek tir. Geleceğin bilim adamlarının öğreti-minde kaynak olarak kullanılan ders kitaplarının çoğu, hatla pek çoğu bukonuya pek değinmez. İnsanın, doğayı yüzyıllar boyu sabırla sorgulamasısürecinden damıtılmış bilgeliği cazip bir anlatımla sunabilmek, o karmaşıkdamıtım aletinin kendisini ayrıntılarıyla betimlemekten kuşkusuz çok dahakolaydır. Can sıkıcı ve sevimsiz görünse de bilimsel yöntemin önemi, bilim-sel bulgulardan çok daha büyüktür.

Page 32: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

İki adam gökte bir deliğe geldiler.

"Beni omuzlaytver" dedi diri ötekine. . .

A ma her }/y öylesine güzeldi iti cennette

delikleri içeri bakım adımı unutuverdi her şeyi,

peşi sıra çekmeye söz t/enüği yoldaşını.

Ve dahp içeri delikten,

cennetin saltanatına doğru koşarnk gözden yitti.

INUGPASUG/UK tarafından Cmnland'm

kâşiflerindım

KNIJD RASMUSSEN'e anl/ıhlmıs, on ikinci

yüzyıl 6afldtrnda/ı kalma bir

Iglulik Inuit nesir-şiirindtm.

B İ L İ M V E U M U T

Çoeuklüğum, umudun hüküm sürdüğü bir çağa rastlıyor. İlkokul sırala-rından başlayarak, hep bilim adamı olmak istemiştim. Yıldızların aslındabüyük ve güçlü güneşler olduğunu öğrenmem, gökyüzünde ufacık nokta-lar gibi görünmelerinin nedeninin Dünya ile aralarındaki akıl almaz uzak-lık olduğunu kavramamla kararım iyice pekişti. O zamanlar "bilim'in anla-mını bile bilip bilmediğimi anımsamıyorum; tek bildiğim kendimi o göz ka-maştırıcı bilgi denizinde yitirmek istcdiğimclî. Evrenin büyüsüne kapılmış,fizik yasalarını kavrayabilmek, derin gizleri çÖ7ebilmek ve (belki de başkadünyalarda) yeni ufuklar keşfedebilmek isteğiyle yanıp tutuşmuştum. Düş-lerimi gerçekleştirme şansına da sahip oldum. Benim İçin bilim bugün deyarım yüzyıldan fazla zaman önce, 1939 Dünya Fuarı'nda olduğu kadar he-yeran verici; içimdeki heves hâlâ o kadar yeni.

Bitim sevdası beraberinde bilimi popüler kılma, yani yöntem ve bulgula-rım bilim adamı olmayanlara da eriştirebifme isteğini getiriyor. Bilimi açık-lamaktan kaçınmak, bana son derece ters gelen bir tutum. Birine aşık oldu-ğunuzda, tüm dünyaya duyurmak istersiniz. Bu kitap, bilim ile bir ömürsürmüş gönül ilişkimi yansıtan kişisel bir bildirge.

Page 33: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

20

Bilimi popülerleşı irmenin başka bir gereği daha var: Bilini, bir bilgi da-ğı olmaktan başka, bir düşünme şeklidir. Çocuklarımın ya da [.orunla-rımın Amerikası için ciddi endişeler taşıyorum. Onların, Birleşik Devlet-Icr'iıı yalnızca bir hizmet ve bilgi ekonomisi haline geldiği; hemen he-men lüm önemli üretim sanayilerinin başka ülkelere kaydığı; halktankimsenin bilmesine gerek görülmeyen göz kamaştırıcı teknolojik güçle-rin çok az kişinin tekelinde olduğu; İnsanların kendi gündemlerini belir-leme ya da yetkilileri bilinçlice sorgulama yetilerini yitirdiği, kristallerebakıp burç haritalarına danıştığı; toplumun güç ve yeteneklerini yitirmiş,göze kulağa hoş gelenle gerçek olanı ayırmaktan aciz bir halde farkına bi-le varmaksızın batıl inanışlara ve karanlığa gömüldüğü bir dünyada yaşa-malarından korkuyorum.

Amerika'daki gerileyişin en somut kanın, 30 saniyelik (sim d il e rd eyse 10saniyelik, halta daha kısa) ses bitleri ile dünyantn en düşük ortak paydaprogramlamasını kullanan, hiç sorgıılamaksı^ın sahte bilim ve batıl inanışsatışı yapan, halkı yönlendirme gücü çok büyük, kokuşmuş medya kurumu.Kitabı yazdığım sıralarda Amerika'da en çok satan film Dumb and Dumber(Aptal ve Budala). "Beavis ve Butthead" genç TV izleyicileri arasında hâlâpopük'T (ve etkili). Çıkan sonuç, yalnızca bilim değil, her Aİanda Migrenimve çalışma yapmanın kaçınılan, hatta istenmeyen eylemler haline geldiği.

İşe başlarken, en önemli öğelerin -ulaşım, iletişim ve tüm diğer sanayi-ler; tanın, tıp, eğitim, eğlence, çevre koruma ve hatta demokrasinin teme-li olan seçim sistemi- bilim ve teknolojiye dayandığı küresel bir uygarlık he-deilemiştik. Ama her şeyi, bilim ve teknolojiyi kimsenin anlamayacağı birşekilde yapılandırdık. Başka bir deyişle, bir felaket reçetesi yazdık. Elde et-liğimiz bu için için yanan cehalet ve güç karışımı bizi bir süre daha idareeder, ama bir gün yüzümüze patlar.

A Candle in the Dark (Karanlıkta Bir Mum), Thomas Ady tarafından ya-7ilmış, o sıralarda "insanları arındırmak" gerekçesiyle sürdürülen cadı av-larını şiddetle eleştiren, büyük ölçüde İncil'e dayalı, 1656'da Londra'dabasılmış cesur bir kitabın adı. Sözü geçen çağda Avrupa'da, herhangi birhastalık ya da tınmadan, olağanın dışında gelişen her şeyden büyücülüksorumlu tutuluyordu. Ady "cadı tacirleri"nin "Elbette, büyünün gücü ol-masa, onca şey nasıl gerçekleşecekti?" şeklindeki yaklaşımından söz ediyor.Tarihimizin büyük çoğunluğu boyunca bilinemez tehlikeleri nedeniyle dışdünyadan ölesiye korktuk, korkumuzu azaltacak ya da kaynağının yerinegeçecek her şeye de memnuniyetle kucak açlık. Bilim, dünyayı anlamak,olup bitenleri ve kendimi/.i kontrol altına almak, güvenli bir çizgi izlemekiçin doğru bir yoldur. Bugün mikrobiyoloji ve meteoroloji, çok değil, bir-kaç yüzyıl önce kadınları yakarak öldürmek için yeterli neden sayılabilecekdurumları açıklayabiliyor.

Page 34: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

21

Ady, "Ulusların bilgisizlik nedeniyle yok olması" tehlikesine karşı dauvanda bulunuyor. İnsanlığın acıdan sakınabil ine si, aptallıktan ç.ok ceha-letten, özellikle de kendimiz konusunda cehaletten kaçınmayı gerektiri-yor. Hele de bin yıiın sonuna yaklaştıkça, sahte bilim ve batıl inanışlarınyıldan yıla daha baştan çıkarıcı olmasından, sirenlerin şarkılarının dahada çekici ve büyüleyici bir ton kazanmasından büyük endişe duyuyorum.Sirenlerin sesini daha önce nerede duyduk? Ne zaman etnik ya da ulusalönyargılarımız harekete geçse, kıtlık olsa, ulusal özgüvenimize ya da cesa-retimize meydan okunsa, ne zaman evrendeki yerimizin ya da amacımızınönemini daha da küçülten bir gelişme olsa ya da çevremizde bağnaz yak-laşımlar güç kazanmaya başlasa, yüzyıllardır peşimi/i zaten hiç bırakma-mış düşünceler denetimi hemen ele geçiriyor.

Mum gitgide eriyor; azıcık ışığı iyiden iyiye titriyor. Karanlık her yanaçökmeye, iblisler toplanmaya başlıyor.

Bilimin henüz anlamadığı çok şey, çözülmeyi bekleyen çok gizem var.Onlarca milyar ışık yılı genişliğinde, on-on beş milyar yıl yaşındaki birevrende sonsuza dek yanıtsız kalacak sorular da olabilir kuşkusuz. Her ge-çen gün yeni bir sürpriz karşısında şaşkınlığa düşüyoruz. Öte yandan, Ye-niçağ ve din yazarları, bilim adamlarının "her şeyin buldukları kadarındanibaret" olduğuna İnandıklarını öne sürüyor. Bilim adamları, birinin deme-sinden başka hiçhir kanıtı olmayan gizemli iddiaları reddedebilir; amadoğaya İlişkin her şeyi bildiklerini asla düşünmezler.

Bilim kusursuz bir bilgi aracı olmaktan çok uzak. Vardığımız nokta, şuana değin yapabildiğimizin en iyisinin bizi getirdiği yerdir. Bu bağlamda dabirçok diğer bakımdan olduğu gibi, demokrasiyi andırıyor. Kendi başınabilim, insanların izlemesi için çeşitli yollar belirleyip bunları dayatamaz; an-cak alternatif yolların olası sonuçları konusunda aydınlatıcı olabilir.

Bilimsel düşünme, her şeyden önce yaratıcı ve disiplinlidir. Başarısındaesas olan da bu özellikleridir. Bilim bizi, önceden bildiklerimi/, ya da san-dıklarımızla uyuşmasa da gerçekleri kabul etmeye çağırır. Alternatif hipo-tezler geliştirip gerçeğe en uygun düşenleri belirlemeye yönlendirir. Bizle-ri, dini düşünceye aykırı görünse de yeni fikirleri sınır tanımaz bir açıklık-la kucaklayan yaklaşım ile hem yeni hem de eski fikirleri aman vermeksizinsorgulayan kuşkucu yöntem arasındaki hassas dengede tutmaya çalışır. Butür bir düşünme sistemi, değişim çağı olarak niteleyebileceğimiz günümüz-de, demokrasi için de esastır.

Bilimin başarılı olmasının nedenlerinden biri, özünde bir hala dü/.eHmemekanizması ile birlikte yapılanmış olmasıdır. Kimileri bunu fazla genel bir

Page 35: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

22

niteleme olarak görebilir; ama bence, yaptığımız her ö/.eles tiride, fikirleri-mizi dış dünyayı da bakış açımıza katarak her sorgulayışımızda bilim yap-mış oluyoruz. Rahatımıza düşüp eleştiriden kaçındığımız, umutfaila ger-çekleri birbirine karıştırdığımız her defa da sahte bilim ve batıl inanış çu-kuruna yuvarlanıyoruz.

Az da olsa veri sunan her bilimsel rapora, hiçbir bilginin eksiksiz ya dakusursuz olamayacağının sessiz ama ısrarlı anınısatıcısı olarak bir de hataçubuğu eşlik eder. Bu, bildiğimizi düşündüklerimize ne ölçüde güvendiği-mizi ortaya koyan bir göstergedir. Hata çubukları küçükse, deneysel bilgi-mizin doğruluk değeri yüksektir; çubukların büyüklüğü bilgimizin kesinli-ği ile ters orantılıdır.

Bilim adamları, dünyayı anlamak İçin yaptıkları girişimlerin doğrulukdeğerini belirlemek konusunda -geçersiz kılınmaya son derece açık tah-min ve hipotezlerden, işleyiş ilkelerinin sistematik olarak defalarca sorgu-lanmasıyla doğrulanan doğa yasalarına değin- genellikle dik kailidirler.Olağan durumlarda geçerli olsalar da kusursuz doğa yasalarımızın açıkla-maya yetmediği, hatta düzeltme gerektirdiği, kara deliklerin ya da elektron-ların iç yapısı, ışık hızına yakın hızlar gibi daha önce incelenmemiş yeni ko-şullar söz konusu olabilir.

însarıhır mutlak doğruluk için yanıp tutuşabilir, peşine düşebilir, hattabelli dinlerin pai [izanlarının yaptığı gibi, doğruya ulaştıklarını öne sürebi-lirler. Ne var ki bilim tarihi -insanlara sunulan ve doğruluk değeri en yük-sek olan bilgi birikimi- mutlak doğruluğa asla erişememek koşuluyla, an-layışımızda en fazla sürekli bir gelişmeyi, balalarımızdan ders almayı,evrene ilişkin bilgilerimizi sınırlar içinde de olsa artırmayı nmabileceğimi-/i öğretiyor.

Hata çamuruna daima bulanacağız. Her kuşak, en fazla, hata çubukları-nı biraz daha küçültüp, veri dağarcığını bir parça daha genişletmeyi uma-bilir. Hala çubuğu, bilgimizin güvenilirliğinin en somut özdeğerlendiraıe-sidir. Kamuoyu anketlerinde s(k sık "artı ya da eksi yü/de 3'lük hata payı ilebirlikte" şeklinde hata çubukları görürsünüz. Her meclis konuşmasına, hertelevizyon reklamına, her söyleve hata çubuğu ya da benzeri bir açıklamanıneşlik ettiği bir toplum düşünün.

Bilimin en önemli kurallarından biri, otoriteden gelen açıklamalara gü-venmemektir. (Kendileri de birer primat olan ve başatlığa dayalı hiyerarşi-lerde yaşamak zorunda kalan bilim adamları bu kurala her zaman uymu-yorlar kuşkusuz.) Otorite kaynaklı açıklamaların hatalı çıktığı çok sayıda acıörnek yaşandı. Yöneıicilcr de herkes gibi, savlarını kanıtlamak zorundadır.Bilimden bağımsızlığı ve zaman zaman geleneksel bilgeliği kabullenmede-ki isteksizliği, otoriteyi Aa)m az özeleşurel öğretiler ya da \ijkseklfnsavlar sunabilen tehlikeli bir merci kılıyor,

Page 36: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

23

Bilim bizlere dünyayı olmasını istediğimiz değil, olduğu şekliyle kavrat-mayı amaçlayan bir daldır. Bu nedenle bilimsel bulgular her zaman anlaşı-lır ya da doyurucu gelmeyebilir. Kimi kez. aklımızda yer etmiş bir yargıdankurtulup yenisini kabullenmek bir parça çaba gerektirebilir. Bilim bir yo-nüyle oldukça basittir. Karmaşıklaşmasının nedeni, dünyanın -ya da bvdm-karmaşık olmamız. Çok zor gelmeye başladığı (ya da bize yetersiz eğitim ve-rildiği) için bilimden uzaklaşmaya başladığımızda, geleceğimizi yönlendir-me yetisinden de vazgeçmiş oluruz. Gelecek için oy hakkımız elimizden alı-nır ve özgüvenimizi yitirmeye başlarız.

Öte yandan, biraz daha dişimizi sıkıp bilimin bulgu ve yöntemlerineulaşmayı, bu bilgileri anlayıp kullanmayı başardığımızda ise büyük bir do-yum hissi yaşarız. Bu herkes için, ama özellikle -öğrenmek için bitmez tü-kenmez bir hevesle doğan- çocuklar için geçerlidir: Bilimin şekillendirdiğibir gelecekte yaşamaları gerektiğinin bilincindeyken, genellikle ergenlikyaşlarında bilimin kendileri için olmadığına karar veren çocuklar iein. Bili-mi öğrenme ve diğerlerine öğretme deneyimlerimden biliyorum ki, soyulterimlerin birden anlam kazanmaya bashımasi, tüm o formüllerin ne anlat-maya çalıştığının kavranması, derin gizlerin bas i t gerçeklere dönüşmesi ha-rika bir histir.

İş doğayı açıklamaya geldiğinde, bilim derin bir saygı ve hayranlık uyan-dırır. Anlamak, küçücük bir köşesinden tutuyor da olsak, kozmosun büyük-lüğüne karışmayı, içinde eriyip onunla bir olmayı kınlama törenine dönü-şür. Dünya çapında süregelen bilgi toplama süreci, zaman içinde bilimiuluslararası, kuşaklar arası bir paylaşıma dönüştürür.

Ruh (spiril) sözcüğü, Latince "solumak™tan geliyor. Soluduğumuz şey,yoğunluğu düşük de olsa, bir madde olan havadır. Genellikle başka biranlamda kullanılsa da "ruhsal" sözcüğünün maddeden (beyni oluşturanmadde de dahil olmak üzere) başka ya da bilimsel gerçekliğin ötesindebir anlam taşıması gerekmiyor. Yeri geldikçe bu sözcüğü ben de kullanı-yorum. Bilim ruharıiyct ile yalnızca uyumlu değil, onun kaynağıdır da.Işık yılları ile ifade edilen bir ölçekte, çağlar içindeki yerimizi kavradığı-mızda, yaşamın karmaşıklığını, güzelliğini ve inceliğini keşfettiğimizde,tüm bunlara bir de o coşkunluk ve tevazu eklendiğinde hissetiklerimizruhsaldır elbette. Büyük sanat eserleri, müzik, edebiyat ya da kendileriniİnsanlığın mutluluğuna adamış Mohandas Gandi, Martin Luther Kiiıg,Jr. gibi insanların cesareti söz konusu olduğunda hissettiklerimiz de öyle.Bilim ve ruh aniye tin birbirlerini içermez oldukları şeklindeki düşünceikisine de haksızlık ediyor.

Page 37: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

24

Bilimi anlamak güç olabilir. Bilimsel gerçekler yerleşik inançlara mey-dun okuyabilir. Ürünleri siyasetçilerin ya da sanayicilerin ellerine teslimedildiğinde, kitle tahrip silahlarına ya da çevre için ölümcül tehditlere dö-nüşebilir. Ancak, gözden kaçırılmaması gereken nokta, bizlere armağan-lar sunduğudur.

Her bilim riaiı, örneğin paleontoloji, geleceği göremezken birçoğu dagelecek konusunda yetkin tahminler yapabilecek güçtedir. Bir sonraki Gü-neş tutulmasının tarihini merak ediyorsanız, büyücülere ya da gizemli güç-lere değil bilim adamlarına gidersiniz. Onlar size tutulmayı Dünya'nın ne-resinden, ne zaman gözleyebileceğinizi, kısmi mi, lam mı yoksa halkalı birtutulma mı olacağını söyler. Bilim sayesinde, bin yıl sonraki bir tutulmayıbile dakikasına kadar tahmin edebiliyoruz. Anemi hastalığınızdan kurtul-mak için bir üfürükçüye giderek üzerinizdeki büyüyü kaldırmasını isteyebi-lir ya da lljtj vitamini almayı deneyebilirsiniz. Çocuğunuzu çocuk felcindenkorumak için dua edebilir ya da asıya götürebilirsiniz. Doğmamış çocuğu-nuzun cinsiyetini öğrenmek İçin birinin altına makas diğerinin altına bıçakkonulmuş İki minderden gözünüze kestirdiğinize oturmaya ne dersiniz?(Makassa kız, bıçaksa erkek -yoksa tam tersi miydi?) Aslında bu o kadar dakötü bir yöntem değil; doğru çıkma şansı yüzde elli. Ama gerçeklen duyar-lı bir yöntem isliyorsanız (örneğin, yüzde 99'iuk kesinlikte) anmiyosentezya da ultrasonu deneyebilirsiniz.

Kendilerini gaipten haber vererek geçerli kılmaya çalışan dinlerin sayısı-nı düşünün, inançlarını tazelemek ya da güçlendirmek için kaç kişinin bubelirsiz, sonuçsuz kehanetlere başvurduğuna bir bakın. Peki bilimin tah-minsel kesinliğine ve güvenilirliğine sahip bir din çıktı mı hiç? Kminiindünyada, gelecekten haber veren, bilimiııkine eşdeğer, kusursuz ve tekrar-lanabilir bir yöntem edinebilmek uğruna çok şey yapmaya hazır olmayantek bir din bile yoktur. Bu bakımdan yaşamımızda bilimin yerini hiçbir ku-rum tutamaz.

Peki bu bilimin sunağında tapınmak mı? Aynı derecede keyfi iki inancıbirbirinin yerine koymak mı? Bence değil. Bilimin doğrudan gözlenir başa-rısı, her zaman savunduğum aklın yolundan gelir. Bizler için daha yararlıbaşka bir şey olsaydı, o zaman onu savunurdum. Bilim kendini felsefi eleş-tiriden muaf mı luluyor? Kendisini "gerçek" konusunda tekel mi ilan edi-yor? Bin yıl sonraki Güneş tutulmasını bir kez daha düşünün. Geleceğe iliş-kin ne gibi öngörülerde bulunduklarını, hangilerinin belirsiz hangilerininkusursuz olduğunu ve -her biri insanın yan ılabil i iliğinden etkileneceğinegöre- kaçının hala düzeltme mekanizması içerdiğini dikkate alarak,aklınıza getirebildiğiniz kadar çok öğretiyi birbirleriyle ve bilim ile karşılaş-tırın. Sonra da şöyle bir düşünüldüğünde işe yarar görünen {işe yarar hissiveren değil) birini seçin. Farklı öğretiler oldukça ayrı ve bağımsız alanlarda

Page 38: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

birbirine üstün geliyorsa (birbirleriyle çelişmedikleri sürece) birkaç öğreti-yi aynı anda seçebilirsiniz. Putperest olmak şöyle dursun, sahte putları ger-çeklerden ayırabilmeiıin yoludur bu.

Yinelemek gerekirse, bilim başarısını bir ölçüde hata düzeltme mekaniz-masına borçludur. Bilimde yasaklı sorular, incelenmeyecek denli hassas ko-nular, kutsal gerçekler yüktür. Yeni fikirlere açıklık, tüm fikirleri en incesüzgeçten geçiren kuşkuculukla birleştiğinde, buğday kepekten ayrılmışolur. Ne denli zeki, kusursuz ya da sevilen biri olduğunuz hiç fark etmez.İddianızı kararlı, uzman eleştiri mercii önünde kam dam al ısınız. Bilimseldüşüncede çeşitlilik ve tartışmaya önem verilir. Fikirlerin ciddi ve derinle-mesine çatışmalar yapabileceği arenalar vardır.

Bilimsel süreç kulağa karmaşık, düzensiz gelebilir. Bir anlamda öyledirde. Bilime gündelik penceresinden bakarsanız, bilim adamlarının da duy-gu, kişilik ve karakter bakımından farklı özellikler gösterdiğini görürsünüzkuşkusuz. Ama dışarıdan bakanı çarpan bir cephesi daha vardır ki, o da bi-limin kucak açtığı eleştirinin demirden elidir. Toy bilim adamları ustaların-dan yüreklendirici destek ve yakınlık görürler. Öte yandan sözlü sınavında-ki zavallı doktora öğrencisi, geleceğini ellerinde tutan öğretmenlerin som-larından oluşan bir yaylım ateşine tutulur. O sırada öğrenciler fazlaca he-yecanlıdır elbette; kim olmaz ki? Dogııı, yıllar boyu o gün için hazırlanmış-lardır. Ama o buhranlı anda bile, uzmanlardan gelen sorulara yanıt verebil-meleri gerekliğini de bilirler. O nedenle de tezlerini savunmaya hazırlanır-ken çok yararlı bir düşünme alışkanlığı edinmeye çalışmalıdırlar. Geleceksoruları tahmin etmeli, bunun için de kendilerine şu soruyu sormalıdırlar:Tezimin neresinde başkalarınca fark edilecek bir zayıflık var? O noktayıherkesten önce ben bulmalıyım.

Peki ya bilimsel tartışma oturumları? İzleyiciden korkunç sorular ya dayorumlar yağarken, bilim adamlarının konuşmaya başlamak İçin 30 saniye-leri ya vardır ya da yoktur. Bilimsel makale ya da rapor yayını sürecine ba-kın. Yazı bilim dergisine sunulduktan sonra yazı isleri miıdüriince, görevi"Acaba yazar aptalca bir hata yapmış mı? Yazı basılmaya değer ölçüde ilginçiçeriğe sahip rai? Vardığı sonuçlar daha önce başkalarınca bulunmuş mu?Yazıyı çerçeveleyen sav yeterli mi yoksa yazar şimdilik yalnızca spekülatifolarak ele aldığı savı iyice açımladıktan sonra yazıyı tekrar mı sunmalı?" gi-bi sorularla yazıyı değerlendirmek olan hakemler kuruluna aktarır. Üstelikyazar, eleştirmenlerin kim olduğunu hiçbir zaman bilmez; bilim çevrelerin-deki rutin işleyiş olan bu sürece asla tepki de göstermez.

Peki buna neden katlanıyoruz? Eleştirilmek hoşumuza mı gidiyor? Ha-yır, aslında hiç de gitmiyor. Her bilim adamı kendi fikir ve bulguları konu-sunda hassastır. Ama yine de eleştirmenlere karşılık vermezsiniz. Durun birdakika, bu yazdığım gerçekten iyi bir fikir; benim için çok önemli; hem size

Page 39: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

26

ne zararı oldu ki canım, bırakın öyle kalsın. Hayır, asla böyle yapmazsınız.Acı ama adil kural, bulduğunuz düşünce işe yaramıyorsa kaldırıp atmaktır.İşe yaramayan bir şey üzerinde düşünerek beyin hücrelerinizi boş yere har-camayın. O hücreleri, veriyi daha iyi açıklayan yeni düşünceler geliştirmek-te kullanın. İngiliz fizikçi Michacl Faraday, "Hoşumuza giden kanıt ve gö-rüngüleri aramaya koyulup gerisine boşvermenin dayanılmaz cazibe-si"iıdeiı söz ediyor ve sürdürüyor:

. . . liizi doğrulayanı dostça kabullenir, karşı çıkana da inalla direniriz; oysaki sağduyu tam tersini gerektirir.

Geçerli eleştiri, bize yapılmış büyük bir iyiliktir aslında.Kimi insanlar, özellikle de yerleşik inançlarla çeliştiğinde ya da sağduyu-

ya aykırı görünen ilginç kavramlar getirdiğinde, bilimi kibirli olmakla suç-lar. Hem bizi hem de üzerinde durduğumuz toprağa olan güvenimizi sar-san bir deprem gibi, alıştığımız inançlara meydan okunması, çocukluğu-muzdan bu yana yaşamımızı yönlendiren öğretilerin yıkılması gerçektenrahatsız edici olabilir. Bununla birlikte, yine altını çizmek istiyorum ki bi-lim alçakgönüllülükle yoğrulmuştur. Bilim adamlarının yapmaya çalıştığı,gereksinim ve isteklerini doğaya dayatmak değil, onu alçakgönüllü bir yak-laşımla sorgulamak ve bulduklarını da ciddiyetle ele almaktır. Büyük bilimadamlarının da yanılabildiğini, insanın kusursuz olmadığını biliyoruz. Bi-lim adamları olarak islediğimiz, inançların içerdiği savların bağımsızca ve-olabildiğince- niceliksel bağlamda doğrulanması dır. Sağa sola sürekli ço-mak sokuyor, meydan okuyor, çelişkiler ya da düzeltilmemiş hatalar anyor,alternatif açıklamalar getiriyor, inançsızlığı destekliyoruz. Kn büyük ödülle-rimizi, yerleşik inançları ikna edici bir şekilde çüriitebilenlere veriyoruz.

İşle birçok örneklen biri: Isaac Ncwtorı'un adıyla özdeşleşmiş devinim ya-saları ve yerçekiminin ters kare yasası, insanlığın en büyük kazan unların dansayılır. Ölümünden üç yüz yıl sonra, tutulmaları önceden hesaplamak içinhâlâ Newton dinamiklerini kullanıyoruz. Fırlatılışından yıllar sonra (Einste-in'ın yaptığı ufak tefek düzeltilerle), uzay aracı Dünya'dan milyarlarca kilo-metre uzaklıktaki başka bir dünyanın etrafında önceden saptanmış bir nok-tada yörüngeye giriyor. Hem de eliyle koymuşçasına biı rahatlıkla. Hesaplar-daki hassaslık gö/. kamaştırıcı. Belli ki Newton ne yaptığını gayel iyi biliyordu.

Ne var ki bilim adamları ellerindckiylc yetinip Newton dinamiklerinikentli halinde bırakmaya yanaşmadı. Neıvton'uiı ördüğü zırhta hep bir ge-dik arandı ve bulundu. Yüksek hızlar ve güçlü kütleçekim alanlarında New-lon fiziği geçersizleşiyor. Albert Einslein'ın Genel ve Özel Görelilik Yasa-sı'nın en büyük bulgularından ve adının tarihe altın harflerle kazınmış ol-masının nedenlerinden biri bu işte. Gündelik yaşam da dahil olmak üzere,

Page 40: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

27

Ncwton H/iği çok çeşitli koşullar için geçerli. Ne var ki insanlar için son de-rece yabancı bazı koşullarda -ışık hızına yakın hızlara çıkmak gibi alışkan-lıklarımız yok nitekim— doğru sonuç vermiyor; başka bir deyişle doğa göz-lemleriyle uyuşmuyor. Genel ve özel Görelilik, geçerlik açısından Newtonfiziğinden ayırt edilir olmamakla birlikte, farklı koşullar {yüksek hız, güçiükütleçekimi) için çok farklı -gözlemle kusursuz uyum gösteren- sonuçlaröngörüyor. Newton fiziği bildik koşullarda iyi işleyen, diğerlerinde ise ge-çersiz kalan bir gerçeklik kestirisi gibi düşünülmelidir. İnsan aklının parlakve kutlanmayı hak eden bir başarısı, ama sınırları yok değil.

İnsanın yapılabilirliğini göz önüne alarak ve gerçeğin yaklaşılabilir amaasla erişilemez olduğu anlayışından yola çıkarak, bilim adamları bugün,Genel Göreliliğin geçersiz kalacağı koşulları araştırıyorlar. Örneğin, GenelGörelilik kütle çek imsel dalgalar denen bir durumu öngörüyor ve esas alı-yor, llu dalgalar şimdiye değin doğrudan hiç saptanmadı. Var olmadıklarıkanıtlanırsa, Genel Görelilik kökünden sarsılaeak. Atarcalar, yanıp sönmehızları noktadan on beş basamak sonrasına kadar ölçüm I e ne bilen, çok hu,-lı dönen nötron yıldızlarıdır. Birbiri çevresinde dönen iki çok yoğun nöt-ron yıldızının bol miktarda kütleçekimsel dalga yaydığı ve bu dalgaların za-manla iki yıldızın yörüngelerini ve dönüş sürelerini değiştireceği savlanı-yordu. Prinreton Üniversitesinden Joseph Taylor ve Russell Hıılse, GenciGöreliliğin öngörülerini denemek için bütünüyle yeni bir yol denediler vebu yöntemi kullandılar. Yaklaşımları doğrulamaydı, sonuçlar Genel Göre-lilik ile uyumsuz çıkacak ve ikili, modern rkiğin dev sütunlarından birinidevirmiş olacaktı. Hem Genel Göreliliğe meydan okuyor hem de öyle yap-tıkları için destek görüyorlardı. Sonuçta, ikili atarea gözlemleri Genel Gö-reliliğin savlarını harfi harfine doğrulayan sonuçlar verdi ve bunun içinTaylor ve Hıılse, 1993 Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldü. Birçok diğer fi-zikçi de çeşitli şekillerde Genel Göreliliği sınıyor; örneğin, kütleçekimseldalgaları doğrudan gözlemlemeye çalışıyorlar. Kuramı kırılma,noktasınakadar büküp, Einstem'ın anlayışı geliştirme adına kaydettiği büyük geliş-menin geçersiz kalacağı bir doğal koşul olup olmadığını bulmaya çalışıyorlar.

Bilim adamları var oldukça, bu çabalar da sürecek. Genel Görelilik, atomal-tı büyüklükler için yetersi/ bir betimleme kuşkusu/; ama her yerde ve sonsuzadeğin geçerli bir kuram olsa bile, geçerliğini kanıtlamak için, açıklamaya yet-mediği koşulları ve sınırlarını hulmaya çalışmaktan daha iyi bir yol olabilir mi?

Örgütlü dinlerin bende güven duygusu uyandırmamasının nedenlerin-den biri budur. Belli başlı inançları temsil eden liderlerden hangisi inanç-larında eksiklik ya da hata olabileceğini dile getiriyor ve öğretil e rinde ki ola-sı açıkları saptamak için girişimde bulunuyor? Günlük yasamda kullanma-nın yanı sıra, kim geleneksel dini öğretilerin geçersiz olabileceği koşullansınıyor? (Aıaerkil dönemlerde ya da Ortaçağda görece iyi işlemiş öğreti ve

Page 41: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

28

eriklerin, bugün yaşadığımız dünyada tümüyle geçersiz kaldıkları sonucu-na varmak pek zor değil.) Hangi vaazda Tann hipotezi nesnel bir gözle elealınıyor? Dinde kuşkucu yaklaşımı benimsemiş kişilere kurumlaşmış dinler-ce ne gibi ödüller veriliyor? Peki ya toplumsal ve ekonomik alandaki kuşku-culara mesleki inceleme konuları olan toplum ne değer biçiyor?

Bilim, diyor Ann Druyan, hiç susnıaksı/ın kulaklarımıza fısıldıyor: "Unut-ma, henüz çok yenisin. Yanılabilirsin. Daha önce de yanıldığın oldu." Bilim-de hâkim olan bu tevazuya karşılık, benzeri bir yaklaşımı dinde görebiliyormuyuz? Kitab-ı Mukaddes'in Tanrı'nm verdiği bir esinle yazıldığı söyleniyorki, bıı birçok anlam taşıyabilir. Peki ya fani insanlarca yazıldıysa? Ya sözü ge-çen mucizeler şarlatanlık, bilinçdışı deneyim, doğal olayların yanlış yorum-lanması ve ruh hastalığı karışımının sonucu ise? Hiçbir çağdaş dinin ya daYeniçağa özgü hiçbir inanışın, evrenin bilimin ortaya çıkardığı azametini,inceliğini, karmaşıklığını önceden bildirmiş olduğunu sanmıyorum. Mo-dern bilimin çok az bulgusuna Kitab-ı Mukaddes'te değinilmiş olması,onun tanrısal esinle yazılmış olduğu konusundaki kuşkularımı artırıyor.

Fakat yanılıyor olabilirim kuşkusu/.

Aşağıdaki iki paragrafı, betimlenen bilimi anlamak için değil, yazarınındüşünme tarzı konusunda bir fikir edinebilmek için okuyunuz lütfen. Ya-zar, fizikte aykırı durumlar, belirgin paradokslarla karşılaşıyor ve onlara"asimetriler" adını veriyor. Bunlardan neler öğrenebiliriz?

Devinen cisimlere uygulandığında -günümüz yorumuyla- Maxwell'in elekt-rodinamiğinin olayın kendisinden kaynaklanmadığı anlaşılan isimetrilereyol açtığı biliniyor. Örneğin, mıknatıs ve iletkenin karşılıklı elektrodinamikeylemine bakını/. Buradaki gözlenebilir durum, valnı/.ca iletken ve mıknatı-sın göreli devinimine dayanır; oysa ki geleneksel bakışta, cisimlerden biri-nin ya da diğerinin devindiği, iki devinimi kesinkes ayıran bir dunun tanım-lı. Mıknatıs deviniyorsa iletken sabit olacağından, mıknatısın çevresinde bel-li bir enerjiye sahip bir elektrik alanı oluşarak iletkenin durduğu yerde birakıma yol açıyor. Öte yandan, mıknatıs sahilken iletken devindiğinde, mık-natısın yakınlarında herhangi bir elekırik akımı oluşmuyor. Ne var ki iletke-nin içerisinde, kendi basma bir enerjiye sahip olmayan, fakat -sö/ü geçeniki durumda gıVeli devinimin eşit olduğu varsayılarak- mıknatısın devindi-ği durumda oluşanlarla aynı yönde ve eş yoğunlukta elektrik akımları oluş-masına neden olan bir elektrik devinim gücü vardır.

Bu tür örnekler ve "etei "e göre yeiin herhangi bir devinim yapıp yapmadı-ğını saplamaya yönelik başarısız girişimler bir arada düşünüldüğünde, me-

Page 42: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

29

kanik gibi elektrodinamiğin de mutlak devinimsizlik fikrine karşılık gelecektürden hiçbir özellik göstermediği anlaşılıyor. Çıkan sonuçlar, mekanikdenklemlerinin geçerliğini koruduğu küçüklüklerin oluşturduğu Lümgözlem çerçevelerinde, tüm elektrodinamik ve opıik yasalarının da doğruolduğu yolunda.

Burada yazarın bizlere anlatmaya çalıştığı nedir? Gerekli zemini, kitabındaha sonraki bölümlerinde vereceğim. Şimdilik dilinin 07, teknik, temkinli,açık olduğunu, gerekenden bir zerre bile daha fazla karmaşıklık içermedi-ğini söylemekle yeünebiliriz. Anlatımına (ya da "Devinen Cisimlerin Elekt-rodinamiği Üzerine" şeklindeki gösterişsiz başlığına) bakarak bu makale-nin, kütle ve enerjinin eşit olduğunu, küçük dünyamızın evrende "ayrıcalık-lı bir gözlem çerçevesi" oluşturmadığını bildiren ve birçok farklı bakımdaninsanlık tarihinde yeni bir çığır açan Genel Görelilik kuramının doğuşunumüjdeleyen makale olduğunu hemencecik anlamak kolay değil. Albert Eins-tein'ın 1905 tarihli raporunun açılış sözleri, bilimsel yazında sık kullanılantürden: Gösterişten uzak, son derece ölçülü ve alçakgönüllü. Modern rek-lamcılık örnekleri, siyasi söylevler, kendinden emin dİnbilimsel bildirilerle-ve bu kitabın kapağında yer alan methiye ile- tümüyle zıt yapıda yani.

Eiiıstcin'ırı raporunun, deneysel sonuçları açıklamaya çalışarak başladığı-na dikkat ediniz. Her fırsatta bilim adamları deney olanağını kullanır. Ne gi-bi deneylerin gerektiği, o sırada geçerli olan kuramlara bağlıdır. Rİlİm adam-ları, o kuramları kırılma noktasına değin sınamakta kararlıdır. Sezgilerine gü-venmezler. Dünya'nın düz olduğu da bir zamanlar mutlak doğrular arasın-daydı. Ağır cisimlerin hafif olanlardan daha hızlı düştüğü, kan emici sülükle-rin hastalıkları iyileştirdiği, hazı insanların doğal olarak ve Tanrı'nın emriyledoğuşları köle oldukları da öyle. Evrenin merkezi diye bir yer olduğu ve Dün-ya'nm lanı o noktada bulunduğu da sayısız sezgilerdendi. Einstein tersinigösterene kadar, mutlak devinimsizlik diye bir standart olduğu düşünülüyor-du. Gerçek, şaşırtıcı ya da bildik sezgilere ters olabilir. Derinden bağlandı-ğımız inançlarla çelişebilir. Gerçeğe ulaşmanın yolu da deneyden geçer.

Onlarca yıl önce, bir yemek davetinde fizikçi Robcrt W. Wood'dan "Fizikve metafizik" şerefine kalkan kadehler diplcnmeden önce bir konuşma yap-ması rica edilmişti. O zamanlar "metafizik" ile felsefe ya da yalnı/ca düşün-mek yoluyla ulaşabileceğiniz gerçekler gibi bir kavram kastediliyordu. Sah-te bilimi de işin içine katmış olabilirler. Wood'un verdiği karşılık şöyleydi:

Fizikçinin aklında bir fikir vardır. Üzerinde düşündükçe, fikre anlam ka-zandırmaya başlar. Bilimsel ya/ına danışır. Fizikçi okudukça, fikir de dahafazla umut vaat eder hale gelir. Böylece ön hazırlığını yapmış olarak iabora-luvara gider ve fikrini denemek için bir lesı hazırlar. Deney aşaması çok zor-ludur. Birçok olasılık tek tek denenir. Ölçümün hassaslığı artırıldıkça hata

Page 43: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

30

çubukları da küçülür. Deneyi gittiği yere kadar sürdürür. Tek ilgilendiği,deneyden öğrenecekleridir. Dikkaüi deneylerden sonra, fikrin işe yaramazolduğu anlaşılır. Fizikçi de onu aklından çıkarır, kendini hata kıskacındankurtarıl' ve başka bir fikre doğru yola çıkar.*

Wood bardağını kaldırırken, "fizik ile metafizik arasındaki fark birininuygulayıcılarının diğeriiıiııkilcrden daha üstün olması değil" diyerek, içki-sini yudumlamadan önce son sözünü söyledi: "Metafiziğin laboratuvarınmolmamasıdır."

Kanımca, bilimi radyo, TV, film, gazete, kitap, bilgisayar programı, parkve sınıflarda anlatmak yoluyla, her yurttaşın erişimine sunmak dört neden-le gerekli. Bilimin her türlü kullanımında, uzmanlardan oluşan küçük, yük-sek yetkiye sahip bir grupla sınırlı kalmak, yetersiz olduğu gibi tehlikelidirde. Bunun yerine, bilimin bulgu ve yöntemlerine İlişkin temel kavrayış, ge-niş ölçekte erişilebilir olmalıdır.

• Kötüye kullanılabileceği çok sayıda fırsat olsa da bilim yeni uluslar içinyoksulluk ve gerilikten çıkışı gösteren altın yol olabilir. Bilim ulusal ekono-mileri ve küresel uygarlığı ayakta tutar. Birçok ulus bunu anlamış durum-da. Hâlâ dünyanın en iyi üniversiteleri olma sıfatını koruyan Amerikanüniversitelerinin bilim ve mühendislik bölümlerinde çok sayıda yabancıöğrenci olmasının nedeni de bu. Birleşik Devleiler'in kimi zaman anla-makta güçlük çektiği sonuç, bilimden uzaklaşmanın yoksulluk ve gerilemeanlamına geldiği.

• Bilim bizleri, dünyayı değiştiren teknolojilerin özellikle de içinde yaşa-dığımız çevreye yönelik tehditleri konusunda uyarır. Önemi tartışılmaz birerken uyarı sistemi sağlar.

• Bilim bizleri türümüzün, gezegenimizin, evrenin kökeni, doğası ve ola-sı geleceği konularında bilgilendirir, insanlık tarihinde ilk kez bu konularınbazılarına ilişkin gerçek bir anlayışa erişmeyi başardık. Dünya yüzündeki herkültür, bu konulann önemini kavrayarak gündemine dahil elti. Böylesi bü-yük sorular söz konusu olduğunda, hepimi/in tüyleri diken diken oluyor.Uzun vadede bilimin bize en büyük armağanı, kozmik bağlamımızı, nerede,hangi zamanda bulunduğumuzu ve kim olduğumuzu, daha önce hiçbir in-sani girişimin başaramadığı bir kusursuzlukta öğretmesi olabilir.

• llilim ve demokrasinin değerleri birbirleriyle uyumlu, birçok durumdaayrılmazdır. Uygar anlamda bilim ve demokrasi aynı yerde ve aynı zamanda,

* Oneü fizikçilerden Bcııjamin Franklin'in dediği gibi, "Bu deneyler sayesinde, hemen ardından kendielimizle yıkmak zorunda kaldığımı; kaç güiel sistem kurduk?" Franklin, deneyimin en azından "kendi-ni beğenmiş insanı kjbiruıden arındırmaya" yaradığını düşünüyordu.

Page 44: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

31

Yıman'daM.Ö, yedinci ve altıncı yüzyıllarda yeşerdi. Bilim, öğrenme zahme-tine katlanan kişiye (çoğu insan bu işten men edilmekte olsa da) güç verir.Bilim fikirlerin özgür alışverişine dayalıdır; değerleri gizliliğe ters düşer. Bi-limde özel avantaj noktalan ya da ayrıcalıklı konumlar yoktur. Bilim de de-mokrasi de çİ7gİdışı fikirleri ve güçlü tartışmaları destekler. İkisi de yeterlineden, tutarlı sav, kanıt konusunda yüksek standart ve dürüstlük peşindedir.Bilim, biliyor görünmeye çalışanların yalanını yüzlerine vurmanın yoludur.Gizemciliğe, bani inanışlara, İşi olmayan yerde karşımıza çıkarıldığında dadine karsı bir siperdir. Değerlerine bağlı kalırsak, yalanla kandırılmaya çalı-şıldığımızda bizi uyarır. Hatalarımızı çok geç olmadan düzeltme olanağı ve-rir. Dili, kuralları ve yöntemleri ne denli yaygın olursa, Thomas JefFerson vemeslektaşlarının düşünce yapılarını koruyabilme şansımız da o denli artar.Öte yandan demokrasi, bilimin ürünlerinden, sanayi öncesi demagoglarınkâbuslarında bile görmedikleri ölçüde büyük bir darbe yiyebilir.

Karmaşa ve yanıltmacanın engin denizinde doğruyu bulmak, gözü açık-lık, sabırlı çalışma ve cesaret gerektirir. Ama bu zorlu düşünce alışkanlıkla-rını edinmek için uğraşmayı istemezsek, gerçekten ciddi sorunlarla karşı-laştığımızda çözüm üretmeyi de bekleyemeyiz, /.amanla, salına salma dola-şan, bir sonraki şarlatanın yemini yutmaya hazır bir budalalar ulusu, bir bu-dalalar dünyası haline geliriz.

Dünya'ya yeni inmiş ve çocuklarımıza televizyon, radyo, sinema, gazele,dergi, çizgi roman ve kifap yoluyla neler sunduğumuzu araştırmaya girişmişbir uzaylı, onlara cinayet, tecavüz, acımasızlık, batıl inanış, budalalık ve tü-ketim öğretme kararı aldığımızı düşünecektir. Doğrusu bu çabayı gerçek-ten gösteriyor, büyük ölçüde de başarılı oluyoruz. Çocuklara bilimsel dü-şünce ve umut aşılamaya çalışsaydık nasıl bir toplum olurduk?

Page 45: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Büyük Nekir'irı akıntısına

Bırakıverir kendini Ay. . .

Rüzgârla sürüklenirken suda

Neye benziyorum /ıen?

DUFIJ

"Gece Yolculuğu"

(Tang Hani'.danı, Çin, 765)

AY'DAKİ ADAM, MARSTAKİ YÜZHer bilim dalı için söz konusu ayrı bir sahte bilim bulunuyor. Jeofizikçile-

rin düz Dünyaları, çukur Dünyaları, sürekli batıp çıkan karalan yerine oturt-mak için durmaksızın inip kalkan baltalan olan Dünyaları, deprem kâhinleri;botanikçilerin tutkulu duygusal yaşamları yalan detektürleriyle izlenebilenbitkileri; antropologların hâlâ yaşayan maymun-ad anıları; zoologların soyu tü-kenmiş dinozorları; evrimci biyologların böğrüne çökmüş İncil uzmanları; ar-keologların antik astronotları, eski Cermen ve İskandinav uygarlıklarındankalma dövme demir yazmaları, sahte heykelleri; fizikçilerin devridaim maki-neleri, göreliliğin yanlış olduğunu iddia eden amatörler ordusu, hatta soğukfûiyonlan; kimyacıların ise hâlâ simyası vardır. Rnb çözümlemesi ve parapsi-koloji ruhbilimcilerin başının derdi. Ekonomistler, uzun vadeli ekonomik tah-minle uğraşıyor. Meieorologların, (uzun vadeli iklim tahmini başka bir konuolmasına karşın) Güneş lekelerine dayanılarak hazırlanmış Farmer's Almanac(Çiftçinin Yıllığı) gibi u/un vadeli hava tahminleri bulunuyor. Gökbilimin kö-keni sayılan, bugünse en başta gelen sahte bilimsel versiyonu olan yıldız falcı-lığı olabildiğine yaygın. Bu sahte bilim örnekleri kimi zaman birleşerek orta-lığı iyice karıştırıyor (Adantîs'iiı gömülü hazinelerini aramak için telepati kul-lanılması ya da yıldızlardan ekonomi tahminleri gibi).

Page 46: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

.34

Ben asıl olarak gezegenler üzerinde çalıştığını ve dünyadışı yaşam olası-lığı üzerinde durduğum için, kapımın önüne park eden sahte bilim araba-ları genellikle diğer dünyalar ve günümü/de artık sözlüklerimi/e bile gire-cek kadar sıklıkla kullandığımız "uzaylılar"la ilgili oluyor. İzleyen savfalar-da, yeni ve bazı bakımlardan birbiriyle ilintili iki sahte bilimsel öğretiyi ko-nu edinmek istiyorum. Bu iki öğreti, insanın algısal ve bilişsel yetersizlikle-rinin, son derece önemli konularda yanılgıya düşülmesine yol açabileceğiolasılığı üzerinde duruyor. İlki, Mars'ın kumları arasından dev bir taş-yü-7.Ü11 çağlardır ifadesizce bize bakmakta olduğunu öne sürüyor. İkincisi iseuzak dünyalardan uzaylıların Dûiıya'ya sonuçsuz kalan ziyaretler yaptıklarıyolunda.

Böyle kabaca özetlendiklerinde bile bu iddialar insanı ürpertmiyor mu?İnsanın derin korku ve özlemlerinden türemiş bu eski bilimkurgusal fikir-lerde gerçeklik payı bulunsaydı ne olurdu? Bunlara kim ilgisiz kalabilir?Önüne böylesi malzemeler sunulduğunda, en iflah olmaz kuşkucu bile al-lak bullak olur. llir parça bile kuşku dııymaksı/ın bu iddiaları es geçebile-ceğimizden kesinlikle emin iniyiz? Kaşarlanmış tabu yıkıcılarda bile içteniçe bir merak uyanırsa, bilimsel kuşkuculuktan haheısiz "Bay Bııckley" gibi-leri neler hissetmez!

Uzay aracından, teleskoptan önce, bizler henüz, büyücülükle uğraşırkenkısacası lariMnrâvn çoğu boyunca Ay hep bir gi/emdi.

Çıplak gözle Ay'a haktiğımızda ne görürüz? Bildiğimi/ bir cisme pekbenzemeyen, rasgele parlak ve karanlık izlerin bir karışımı, öyle değil mi?Ama kaçınılmaz olarak kimilerini öne çıkarıp kimilerini görmezden gele-rek izleri bîr araya getiririz. Bir şekil bulmaya çalışır ve başarırı/. Söylenceve halk kültürünün hâkim olduğu bir dünyada, çok şey görmek olasıdır:Dokumacı kadın, defne ağaçlan, tepeden atlayan bir fil, sırtında sepetiylebir kız, tavşan, Ay'ın bağırsaklarını dışına çıkarmış vahşi bir kuş, yayıkta sütdöven kadın, dört gözlü jaguar. Bir kültürün insanlarının gördükleri, baş-ka bir kültürün insanlannca garip karşılanabilir.

Şekiller arasında en bilindik olanı, Ay'daki Adam. tlerçekien adamabenzemeyen bir adam kuşkusuz. Hatları eksik, eğri büğrü; tam bir bütün-lükten yoksun bit adara. Sol gözünün üzerinde bifteğe benzer bir şey var.Peki ağzı nasıl bir ifade taşıyor? Şaşkınlıktan "O" şeklini almış bir ağız mı?Bir keder ya da yas belirlisi olmasın? Dünya'daki acı dolu yaşamlara baktık-ça içini keder kaplamış bir adam mı yoksa? Adamın yüzü çok yuvarlak kuş-kusuz. Kulakları eksik, tepesi de kel. Her şeye karşın, ne zaman Ay'a bak-sam bir insan yüzü görüyorum.

Page 47: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

35

Dünya folkloru, Ay'ı .sıradan bir şey olarak tanımlar. Apollo öncesi kuşa-ğın çocuklarına, Ay'ın yeşil (ve kokulu) bir peynirden yapılı olduğu söyle-nir ve nedendir bilinmez, bu neşeli bir uydurmaca gibi anlatılır dururdu.Çocuk kitaplarında ve çizgi romanlarda Ay'daki Adam, iki nokta göz ve yu-karı dönük bir yay ağızdan yapılmış, bugün son derece yaygın olan "MutluYüz"e benzer bir yü/ şeklinde çizilirdi. Bu İyi niyetli adam, geceleri çocuk-ların ve hayvanların oynayıp zıplamalarını izlerdi.

Çıplak gözle Ay'a baktığımızda gözümüzün seçtiği iki bölgeyi tekrar dü-şünelim: Parlak alın, yanaklar ve çene, görece karanlık gözler ve ağız. Teles-kopla bakıldığında parlak hatların, (Apollo astronotlarının getirdiği örnek-lerin radyoaktif tariİnlemesine göre) 4,5 milyar yıl öncesine tarihleneiı eskikrater tepelen olduğu anlaşılıyor. Karanlık hatların ise, (tekili "mare" olanve Ay kupkuru olmasına karşın Latince okyanus anlamına gelen) "maria"denen, kraterlere göre daha gene bazaltik lav olduğu biliniyor. "Maria" iîkbirkaç milyon yıl içerisinde, kısmen, çok büyük asteroid ve kuyruk Kıyıldı zla-rın yüksek hızla çarpmaları sonucu oluşmuş. Sağ göz Mare Imhrium, sol gö-zün üzerindeki biftek ise Mare Sereni ta tis ile {Apollo İT nin indiği) MareTranuuilitaüs'in birleşiminden; merkezden kayık açık ağız da Mare Humo-rum'dan oluşuyor. (İnsanın çıplak gözle kraterleri seçmesi olanaksızdır.)

Ay'daki Adam, aslında insanlar, memeliler, omurgalılar, çok hücreli orga-nizlmalar, hatta belki Dünya'da yaşam oluşmadan öncesine dayanan çok es-ki felaketlerin temsilcisi gibi düşünülebilir. Herhangi bir kozmik afetin izle-rine bir insan yüzü yapıştın vermek, kibirli türümü/ün belirleyici bir özelliği.

Diğer primatlar gibi insanlar da sürü halinde yaşar. Birbirimizle bir ara-da olmaktan hoşlanırız. Memeli olduğumuzdan soyumuzun devamı için ço-cuğun anne-baba bakımı görmesi şarttır. Anne-baba çocuğa gülümser, ço-cuk da on lara; böylece bir bağ kurulur ve güçlenir. Bebek görmeye başladı-ğı andan itibaren yüzleri tanır. Bu becerinin beynimizde kodlu ve kalıtsalolduğunu artık biliyoruz. Bir milyon yıl önce bebekler kendilerine gülüm-seyen bir yüzü tanıyamıyor, anne-babalanmn kalbini kazanamıyor, bu ne-denle de gelecekleri tehlikeye giriyordu. Bugünse, her bebek insan yüzünühemen tanıyarak kocaman bir gülümsemeyle işini garantiye alıyor.

Beyninıizdcki şekil-seçme düzeneği, ilgisiz birtakım ayrıntılar İçinden biryüz çıkarma konusunda öylesine etkin ki kimi zaman olmayan yüzler de gö-rebiliyoruz, ilgisiz ışık ve gölgeleri birbiriyle ilintilendirip bilinçsiz bir istek-le yüz görmeye çalışıyoruz. Ay'daki Adam buna bir örnek. MichelangeloAntonioni'nin filmi Bkmmp (Ginayeü Gördüm) benzeri başka bir ömegi anlatıyor.Çok sayıda başka örnek de verilebilir.

Page 48: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

36

Aynı durum kimi kez Nevv Hampshire, Franconio Notch Dağlan'ndakiYaslı Adam gibi bir yer oluşumu için söz konusu olabiliyor. Biliyoruz ki Yaş-lı Adanı doğaüstü bir gücün habercisi ya da New Hampshire'da gizli kal-mış eski bir uygarlığın üriîiıü değil, kaya yüzeyinin aşımnu ve çökmesininbir sonucu. Artık yüze benzer bir hali de pek kalmamış. Kuzey Carolina'daŞeytan Başı, İngiltere Wastwater'da Sfenks Kayası, Fransa'da Yaşlı Kadın,Ermenistan'da Vartan Kayası benzer örnekler oluşturuyor. Bazen, Meksi-ka, Ixtaccihuatl Dağı'ndaki gibi arkasına yaslanmış bir kadın bile görebili-yoruz. Kimi kezse, barıdan yaklaşıldığında göze çarpan, Fransız kâşiflerceBüyük Tötonlar olarak adlandırılmış, Wyoming'deki bir çift (aslında üç)dağ zirvesi gibi, diğer vücut kısımlarını da seçebiliyoruz. Kimi zaman, göz-lerimiz bulutların değişen şekillerine takılıyor. Geç Ortaçağ ve Rönesansİspanyasında, Meryem Ana hayaletlerinin gerçekliği, bulut şeklinde aziz yada azize gören kişilerce "onay(anıyordu ". Fiji'de Suva açıklarında gemidendışarı bakınırkcn, bir keresinde yaklaşmakta olan bir fırtına bulutununüzerine olurmuş, ağzı açık korkunç bir canavar görmüştüm.)

Bir sebze ya da tahta parçasının ya da ineğin üzerindeki şekillerin insanyüzünü andırdığı olabilir, Richard M. Nixon'a çok benzeyen, ülke çapın-da ün Jcazaiimış bir patlıcan vardı. Bu gerçekten ne sonuca varabiliriz?Tanrısal ya da dünyadışı müdahale mi? Patlıcan genetiğinde Cumhuriyet-çi parmağı mı var yoksa? Hayır. Dünyada çok sayıda patlıcan yetiştiği ger-çeğinden ve olasılık hesabından yola çıkarak, er ya da geç bir gün bir ta-nesinin insan yüzüne, hatta belli bîr insanın yüzüne benzetebileceği çıka-rımını yapabiliriz ancak.

Önemli bir dini kişiye benzeyen bîr yıu görüldüğünde -örneğin, İsa'nınyüzünü andıran bir tortula* gibi- hemen tanrısal bir müdahale olduğu so-nucuna varılıyor. Buna kapılanlar da üstelik kuşkuculuğun her zamankin-den güçlü olduğu bir çağda, iddialarının doğruluğuna inanılması için çır-pınıyorlar. Tortula gibi bir nesne ürerinde bir mucize gerçekleştiğine inan-mak gerçekten çok zor. İnsanlık tarihi boyunca kaç hamur hazırlandığı dü-şünülürse, birkaçında bildik şekiller ortaya çıkması akla gayet yatkın**.

İnsan şeklini andırmaları nedeniyle ginseng ve adaınotuna da mucizeviözellikler yükleniyor. Bazı kestane filizlerinde gülümseyen bir yüz görmekolası. Kimi mercanlar insan elini andırıyor. "Yahudi kulağı" gibi yakışıksızbir benzetmeyle de anılan kulak mantarı, gerçekten de kulağa ben/er biryapıda. Bazı güvelerin kanatlarında ise kocaman bir çift gözü andıran şekil-ler ulabiliyor. Bunların bir kısmı yalnızca rastlantı olmayabilir; yüz şeklini

* liir tür Meksika pidesi (f.n.)** R\ı örnekler, Turiıı Kefeni ?dı\la bilinen \c iızcrinde, herhangi rasllJnnsal bir oluşlunla kanşunlanıa-yacak denli belirgin bii insan seldi bulunan be; parçasın Han y>k farklı. Ne var ki. kaıbı>n-İ4 yöntemi, be-zin isa'nın kefeni değil, un dürdiincü yüzyılda yaşamış muzip birinin işi nlduğmıu gnstcıiyor. On döı-dûncü VTİ2Hİ, sahte kııLsal emanetler yapma zanaatının çok kâr geLİrdiği bir dönemdi.

Page 49: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

taşıyan bitki ve hayvanların, benzeri yüze sahip avcı hayvanlardan korkandiğer hayvanlarca avlanma şansı daha düşük olabilir, "Baston", gerçektende küçük bir ağaç dalma benzeyen bir böcek türü. Yaşam alanı da doğalolarak ağaçlar. Bitkiye benzemesi, onu kuş ve diğer avcılardan koruyor. Bubenzerliğin Danvin'in doğal seçilim mekanizması sonucunda, «man için-de yavaş yavaş şekillendiğini çıkarsamak pek de zor değil. Yaftam türleri ara-sında böylesi geçişler olabilmesi, bira^ cesaret kinci görünebilir. "Baston"ugözleyen küçük bir çocuk, köıü bir amaç peşinde bitkilere doğru yıirüyeiıbir ağaç dalı ya da ağaç ordusu gördüğünü sanabilir.

Doğadaki ilginç benzerliklere ilgi duyan lngi!İ7 John Michell tarafındanyazılmış Natural i.ikenesf, (Doğal Benzerlik) isimli, 1979 tarihli kitapta böy-lesi birçok örnek yer alıyor. Michell, —aşağıda da anlatılacağı gibi-Amerika'da UFO merakının doğmasına neden olan Rİchard Shaver'uı id-dialarım ciddiye alıyor. Shaver, Vv'İsconsin'de, çifti iğin de ki kayaları keserekiçlerinde yalnız kendisinin görebildiği ve az çok anlayabildiği bir resim di-liyle dünya tarihinin tüm ayrıntılarıyla yazılı olduğu kesitler bulduğunu id-dia ermişti. Michell, sadece yazılanlardan yola çıkarak, tiyatrocu ve gerçe-küstücû kuramcı Anlcmin Artaud'nun (uyuşturucunun etkisindeyken) ka-yaların dış yüzeylerinde gördüğünü söylediği erotik şekilleri, işkence görenadamı, vahşi hayvanları ve benzeri iddialarını da gerçek kabul ediyordu."Tutu manzara" diyor Michell, "tek bir düşüncenin yaratısına dönüşüyor-du." Sorulması gerekli soru, o düşüncenin Artaud'nun kafasının içinde miyoksa dışında mı olduğu. Yazar, Artaud'nun kayalardaki o belirgin şekille-rin kendi sarırılı bilinç durumunun değil, eski bir uygarlığın eseri olduğuyolundaki çıkarımını onaylıyor. Artaud Meksika'dan Avrupa'ya döndüğün-de, kendisine akıl hastası tanısı konulmuştu. Michell, Artaud'nun şekilleri-ne kuşkuyla yaklaşan "materyalist bakış açısı"ni yerden yete vuruyor.

Yazar, kitabında hi/Iere röntgen ışığında çekilmiş, belli belirsiz bir yünşeklîni andıran Güneş fotoğrafını göstererek, "GLirdjiefTİn müritlerinin"Güneş tacında "F.fendilerinin yüzünü gördükleri'"ni bildiriyor. Dünyanınher yerinde ağaç, dağ ve kaya parçalarındaki sayısız yü/, eski uygarlıklarınbilgeliği olarak sunuluyor. Belki de bir kısmı gerçekten öyledir: Uzaktanbakıldığında dev bir yüzü andıran kayalar oymak, boş bir şaka olduğu ka-dar cazip bir dini sembol yerine de geçebilir.

Michell, insanın yanlı algı süzgecine takılan bu oluşumların çoğunun ka-ya oluşum sürecinin ve iki yönlü bitki-hayvan .simetrisi ile biraz da doğal se-çilimin doğal sonuçlan olduğu düşüncesini "materyalizm" ve "on dokuzun-cu yüzyıldan kalma bir gaflet" olarak niteliyor. "Akı İn lığa dayanau inanda-nn koşullandırdığı dünya görüşümüz, doğanın gerçeğini kavrayaınayacakdenli donuk ve sınırlı." Kendisinin doğanın gerçeklerini hangi süreçle in-celediğine ise hiç değinmiyor.

Page 50: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

38

Sunduğu şekiller konusunda Michell su sonuca varıyor:

. . . gizleri dokunulmamış birer merak, haz ve spekülasyon kaynağı olmasısürdürüyor. Tek emin olduğumuz, doğanın onları yaratmış ve lıi/lere algı-lamak için duyular, sundukları sonsuz güzelliği değerlendirecek aklı vermişolduğu. Onlardan en iyi şekilde yararlanabilmek ve zevk alabilmek için, on-ları donuk ve inatçı olmaya koşullanmış tek yönlü bir bakışla değil, doğanınistediği gibi masumiyetin gözüyle; kuram ve önyargılarla gölgelenmemiş,ht-pimİFCİe doğuştan var olan ve insan yaşaimm zenginleştirip kutsayan çokyönlü bir bakışla görmeliyiz.

Mucizevi şekiller arasında belki de en ünlü sahte sav, Mars kanalları ile ilgi-li olanı. İlk kez 1877'de gözlenen kanallar, dünyanın çeşitli yerlerinde büyükteleskoplarla gözlem yapan işinin ehli profesyonel gökbîlimcileree de görünüş-le onaylanmıştı. Mars'ın yüzeyini saran tek ve çift düz çizgiler ağı öylesine gi-zemli bir geometrik düzene sahipti ki olsa olsa zeki varlıIdarca yapılmış olabi-lirdi. Mars'ın, üzerinde su kaynaklarının korunmasıyla uğraşan daha eski ve ze-ki teknik bir uygarlığın yaşadığı, kurumuş ve ölmekte olan bir gezegen olduğuyolunda sonuçlar çıkarılmaya başlanmıştı; yüzlerce kanal haritalarımış ve isim-lendiril m işli. Fakat ne gariptir ki, hu kanallar fotoğraflarda görünmemekte ıs-rarlıydı. İnsan gözünün, kusursuz atmosferik şeffaflığın söz konusu olduğu kı-sa anları yakalayabildiği, buna karşılık fotoğraf camının, sadece net arılan gö-rün lüleye bil d iğ i öne sürülüyordu. Kanalları gören kimi gökbilimciler oldu.Çoğunluğu ise göremedi. Kimbilir, belki de bazı gözlemciler kanalları görme-de daha becerikliydi. Ya da belki tüm öykü, algısal bir yanılgıdan ibaretti.

Mars'ın yaşam barındıran bir yer olduğu sanısının ve popüler kurgudaçok kullanılan "Marslılar"' kavramının kaynağını kanallar oluşturuyor. Rende bu söylem içinde büyümüş ve kendimi Mars'a gönderilen Mariner 9-kır-mızı gezegenin yörüngesine giren ilk uzay aracı- projesinde görevli buldu-ğumda da durumun gerçekle ne olduğu konusunda müthiş bir meraka ka-pılmıştım. Mariııer 9 ve Vikingi\e gezegeni kutuptan kutba haritalayabilmiş;Dünya'dan gözlenebilenden yüzlerce kez daha küçük ayrıntıları saptayabil-miştik. Bu çalışmalar sırasında sözü geçen kanallara rasrlamamış olmak,doğrusu beni pek şaşırtmadı. Teleskopla saplanmış, gözden kaçması zor5000 km'lik çöküntü vadisi gibi birkaç, doğrusal hat vardı. Ancak, kutuplar-dan kurak ekvator kenüerine çorak çöller boyunca su taşıdığı söylenen yüz-lerce "klasik" kanalın i/ine bile rasdayamadık. Kanallar, göz aldanmasının;kararsız ve türbülansh bir atmosfer incelenirken sınırlı çözünürlüğün yolaçtığı el-gö/-beyin yanılgısının sonucuydu sadece.

Page 51: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

39

Doğruluğu onaylanmış birçok keşlin sahibi profesyonel bilim adamlarıbile şekil seçme konusunda ciddi ve büyük hatalara düşebilir. Hele de gör-düğümüzü sandığı mı7 şeylere ilişkin belirtiler güçlü ulursa, yeterli özdisip-lirı ve özeleştiriye gereğince başvurmaksızın sonuca koşabiliriz. Mars kanal-ları söylencesi, bu bakımdan ders alınması gerekli bir masaldır.

L.'zay aracı projeleriyle, kanallara ilişkin olarak yanlış değerlendirmeleri-ni izi düzeltmemize yarayacak veriler sağlandı. Öte yandan, Mars'ta beklen-medik şekiller bulunduğu yolundaki en ilginç İddialar da, yine u/ay araçla-rının yaptığı keşifler soiiuttı gündeme geldi. 1%0'îarın başlarında, Mars'taeski uygarlıklardan -Mars'ın yerlilerinden ya da başka dünyalardan gelmişyabancılardan- kalma eserlere rastlama olasılığını ciddiye almamız gerekti-ği konusunda çok ısrarlıydım. Bunun kolay ya da muhtemel olduğunu dü-şünmemiş; böylesine önemli bir konuda çok somul kanıl desteğinden yok-sun bir belirtinin dikkate alınmaya değer olduğunu söylemeye çalışmamış-tım kuşkusuz.

John Gleim'in uzay kapsülünün çevresinde "ateşbörekleri"ne benzercisimler gördüğü yolundaki raporu İlk örnek olmak üzere, ne zaman birastronot ne olduğunu anlayamadığı hir şey gördüğünü bildirse, hemenbunun "u/aylılar'"ın işi olduğu söylenrileri yayılmaya başlıyordu. Uzay or-tamında, geminin dışındaki boyaların dökülerek betimlenen olaya ne-den olabileceği gihi ciddi açıklamalar ise alıcı bulmuyordu. Mucizevi öy-külerin büyüsü, eleştirel bakış açımızı hemen baltalıyor. (İnsanın, geze-genin yörüngesine uyduymuşçasına girmesi yeterince mucizevi biı olaydeğilmiş gibi.)

Apollo, Ay'a inişler yaptığı sıralarda, küçük teleskop sahipleri, uçan dairemeraklıları ve uzay teknolojisi konulu dergilerin yazarlarından oluşan, uz-man olmayan bir grup, bilim adamı ve* astronotların gözden kaçırdığı garipayrıntılar bulma hevesiyle NASA'ya gönderilen fotoğrafların başına üşüş-müştü. Çok geçmeden, Ay yüzeyine kazılı Latince harfler, Arapça rakamlar,piramitler, otoyollar, haçlar, parlayan UFO'larla dolu raporlar yayımlanma-ya başladı, iddialara göre, Ay'da köprüler, radyo antenleri, kumda sürüne-rek ilerleyen motorlu araçlar, kraterleri ikiye hölebilecek güçre makinelerineseri harabeler vardı. İddiaların her birinin, amatör analizcilerin Ay'ın do-ğa! yer şekillerini yanlış yorumlamasının, astronotların Hasselblad marka fo-toğraf makinelerinin merceğindeki iç yansımaların ve benzeri etkenlerin so-nucu olduğu kolayca anlaşıldı. Ba/ı coşkun amatörler, Ay'da Amerika'yaçevrili Sovyet balistik füzelerinin gölgelerini gördüklerini hile öne sürdüler."Çan kuleleri" olarak da betimlenen roketler, Güneş Ay'ın ufkunda batmakmereyken yere uzun gölgeler düşüren alçak tepelerden başka bir- şey değil-di oysa ki. Kimi kez bir parça trigonometri, gördüğümüz serabı açıklamayayerebiliyor.

Page 52: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

40

llu deneyimler aynı zamanda bir uyan da içeriyor: Alışılmadık süreçlersonucu oluşmuş karmaşık bir yapıyı incelerken amatörler (hatta bazen pro-fesyoneller de) özellikle de aleilerinin çözünürlük sınırına yakın durumlar-da yanılgıya düşebilirler. Umutları ve korkulan, olası büyük keşifler yapmaİıe\esi, bilimde esas olan kuşkucu ve temkinli yaklaşıma üstün gelebilir.

Venüs yüzeyine ait görüntüleri incelerken kimi kez -yörüngedeki Sovyetradarınca saplanmış görüntüleri değerlendiren Amerikalı yerbilimcilerinkeşfettiği, az çok Josef Stalİn'e benzeyen şekil gibi- garip yer şekilleri gözeçarpabiliyor. Kanımca, sadık Stalincilerin manyetik bantları tahrif ettiği yada eski Sovyetler'in, gönderilen tüm araçların inişten sonraki ilk birkaç sa-at içinde kavrulduğu Venüs yüzeyinde eşi görülmemiş ölçekte, şirndive de-ğin farkına varılmamış mühendislik işlerine girişmiş oldukları düşünüle-mez. Bulgular, her ne olursa olsun bu şeklin, bir yer oluşumu olduğu yö-nünde. Aynısı, Uranüs'ün ayı Ariel üzerinde görüldüğü iddia edilen çizgifilm karakteri Bugs lîunny'nin resmi için de geçerli. Kızılötesi ne yakın bifIlubble Uzay Teleskopu görüntüsünde, dünya büyüklüğünde gülümseyenbir yüz şekli Titan'in bulutlarından bize bakıyor. Her gezegen bilimcisininsevdiği benzeri bir örnek vardır.

Samanyolu Gökadası da düş ürünü benzerliklerle dolu: A t başı, Eskimo,Baykuş, Homunculus (küçük adam), Taraııtula ve Kuzey Amerika Bulut-suları, parlak yıldızların aydınlattığı her biri Güneş sisteminin yüzlerce yada binlerce katı büyüklüğündeki diğer toz ve gaz bulutlan gibi. Gökbilim-ciler, birkaç milyon ışık yi it çapında bir daire içindeki gökadaların dağılı-mını ilk kez harilalandırdıklannda, ortaya kabaca insan şeklini andıran vesonradan "Çöpten Adam" olarak adlandırılan bir yapının tıkmış olduğu-nu gördüler, liu yapı, birbirine bitişik dev sabun köpüklerinden oluşan,iç kısımlarında neredeyse biç gökada yer almadığı halde köpüklerinin yü-zeyi gökadalarla kaplı bir oluşum şeklinde tasvir edildi, llu durumda yapı-nın içerisinde ikili simetriye sahip Çöpten Adam gibi bir şekle rastlamakgayet olasıydı.

Mars, Venüs'e göre çok daha ılımlı koşullara sahip olmasına karşın, Vi-£'njf araçları bu gezegende yaşam izine rastlayamadı. Mars yüzeyi, çeşitlilikiçeren, son derece heterojen bir yapıya sahip. Elimizde Mars'a ait 100 000kadar yakın çekim fotoğraf varken, yıllar içerisinde, Mars'ta garip işler dön-düğü yolunda çok sayıda İddianın türemiş olması şaşırtıcı değil doğrusu.Örneğin gezegende, 8 km. genişliğinde bir göktaşı deliğinde yer alan ve dı-şında merkezden yayılmış çarpma izleri gözlenen bir "mutlu yüz" bulunu-yor. Üstelik şu bildiğimiz, gülümseyen Güneş tasvirlerine de çok benziyor.Ancak, hiç kimse bu şeklin, belki de dikkatimizi çekip bizimle iletişim ku-rabilmek için dost canlısı, ileri bir Mars uygarlığınca tasarlanmış bir yapı ol-duğunu iddia edemez. Biliyoruz ki bir gün gökten düşen irili ufaklı tisini-

Page 53: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

41

lerin etkisiyle, her çarpmadan sonra görülen içeri göçme ya da madde biri-kimi sonucu, eski su ve çamur akıntıları ile modern kum fırtınalarının daerkisiyle yüzeyde çok çeşitli yapılar oluşması son derece doğal. 100 000 fo-toğrafı tek tek incelediğimizde, birkaçında yüze benzer şekillere rastlayacakolmamız hiç de şaşırtıcı değil. Bebekliğimizden başlayarak şekil seçmeyeprogramlanmış beyinlerimizin, ası! şurada burada yüz şekilleri algılamama-sı şaşırtıcı olurdu.

Mars yüzeyindeki birkaç küçük dağ, piramitleri andırıyor. Elysium yük-sek platosunda, en büyüğü tabanda birkaç km. genişliğinde ve hepsi aynıyönde sıralanmış olmak üzere piramit şekilli bir dağ silsilesi bulunuyor. Mı-sır'daki Gize platosuna çok benzeyen bu çölün ortasındaki piramit dağlarinsanın aklına heyecan verici düşünceler getirmiyor değil; onları yakındanincelemekten büyük keyif alırdım doğrusu. Peki ama, hemen Marslı fira-vunların var olduğu gibi bir çıkarım yapmak akla yatkın mı sizce?

Dünya'da, özellikle Antarktika'da, benzeri minyatür .şekiller bulunu-yor. Kimileri diz boyunda. Bu oluşumlar hakkında başka hiçbir şey bilme-seydik, Antarktika'da yaşayan cüce Mısırlı İare a üretilmiş oldukları sonu-cuna varmak adil bir yaklaşım olur muydu? (Böylesi bir hipotez gözlem-lerle az çok uyumlu; fakat kutup ortamı ve insan fizyolojisine İlişkin bü-yük bilgi birikimimiz, hipotezin bütünüyle hatalı olduğunu gösteriyor.)Kutup piramitleri, rüzgâr aşındırmasının ürünleri. Yerden aldığı küçükparçacıklarla yıllarca aynı yönde esen güçlü rüzgârlar, bir zamanlar şekil-siz tümsekler olan yapıları simetrik piramitlere dönüştürmüş. Adlarına daAlmancada üç cepheli anlamına gelen "dreikanters" deniyor. Bu olayevrenin her köşesinde (özellikle, dönen sarmal gökadalarda) sayısız kereyinelenen, doğal süreçlerle kaostan düzen oluşmasından başka bir şey de-ğil. Bizlerse her seferinde inatla Tanrı ya da insanın parmak izlerim ara-maktan vazgeçmiyoruz.

Mars'ta, Dünya'da görülmüş en şiddetli fırtınadan daha sert, sesin yarıhızına ulaşan rüzgârlar olduğu biliniyor. İnce kum tanelerini oradan ora-YA taşıyan, gezegen çapında kum fırtınaları da oldukça sık görülüyor. Dün-yanın en acımasız fırtınalarından daha hızlı, yerbilimsel ölçekle çağlar sü-ren kesintisiz parçacık sağanağı sonucu, kaya yüzeylerinde ve arazide de-rin değişimler ortaya çıkmış olmalı. Birkaç yapının -hatta çok büyük olan-ların bile- rüzgârın girdabıyla piramit şekline bürünmesi pek de şaşırtıcıolmasa »erek.

Mars'ta gö/ünü kırpmaksızın göğe bakan dev bir taş yüzün bulunduğuCydonia adlı bir yer var. Pek dostça bir ifade taşımamakla birlikte, enikonuinsan yüzünü andıran bir yapı bu. Kimilerine göre Praksiteles tarafından ya-

Page 54: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

42

pılmış bir heykel. Buiunduğıı yer ise, birçok alçak tepenin, çamur akıntıla-rı ve rüzgâr aşındırması ile garip şekillere bürünmüş olduğu bir bölge. Gök-taşı izlerinin sayısı, bölgenin yüzlerce milyon yaşında olduğunu gösteriyor.

"Yü/" zaman zaman hem Birleşik Dcvletler'de hem de eski Sovyetler fîir-liği'nde ilgi uyandırdı. Weekly \\'orkl Netvs (Haftalık Dünya Haberleri) adlıne denli güvenilir (!) olduğu her halinden belli bir süpermarket magazini-nin 20 Kasım 1984 sayısı şöyle bir manşet taşıyordu:

SOVYKT BİLİM ADAMININ MÜTHİŞ İDDİASI:MARS'TA TAPINAK HARABKLKRİ BULUNDU.

U7AYARACI 50 000 YILLIK UYGARLIĞIN KALINTILARINI KEŞFETTİ.

İddialar, adı verilmeyen bir Sovyet kaynağına dayandırılıyor ve var olma-yan bir Sovyet uzay ararının yaptığı keşifler soluk soluğa anlatılıyordu.

Ne var ki, 1976'da Vikingyörünge araçlarından biri tarafından saptanmış"Yüz" neredeyse tümüyle bir Amerikan masalı. Şekil, bir proje yetkilisin t cışık-gölge oyunu zannedilerek fotoğraftan çıkarılmış, hu nedenle de NASAson bin yılın en önemli keşfini saklamaya çalışmakla suçlanmıştı. Birkaç mü-hendis, bilgisayar uzmanı ve NASA'nırı sözleşmeli çalışanlarından bir grup,iş dışındaki zamanlarında görüntüye dijital netlik kazandırmaya uğraşmışlar-dı. Belki de akıllara durgunluk verecek keşifler yapmayı umuyorlardı. Bu türbir yaklaşım bilimde kabul görmekle kalmaz, -kanıtlara ilişkin standartları-nı/ yüksek olduğu sürece- teşvik de edilir. Grubun kimi elemanları konuylailgili daha ileri düzeyde çalışma yapmayı hak edecek denli temkinliyken, ki-mileri de yalnızca Yüz'ün insana ait, gerçek bir anııheykel olduğu sonucunavarmakla kalmamış, yakınlarında tapmak ve burçlarıvla bir kent görecek ka-dar ileri gitmişlerdi.* Sahte birtakım savlan peş peşe sıraladıktan sonra birya/ar, anıtların yarım milyon yıl önce belli bir gökbtlimsel işleve sahip oklu-ğunu ve Cydonia harikalarının da o zamanlarda yapıldığını duyuruyordu. Pe-ki öyleyse onları yapanlar nasıl insan olabilir? Yarım milyon yıl önce ataları-mız taş aletler yapmak ve ateş yakmakla meşguldü. Uzay gemileri de yoktu.

Marslı Yü/ "Dünya uygarlıklarınra yapılmış benzeri yüz3er"le karşılaştı-rıldı. "Göğe çevriliydiler, çünkü lann'ya bakıyorlardı." Ya da Mars (ve Ay)yüzeyini kalbura çeviren gezegenler arası bir savaştan sağ çıkanlarca yapıl-mıştı Yüz. Hem zaten tüm o kraterlere yol açan neydi ki? Yüz, uzun /amanönre yok olmuş biı uygarlığın kalıntısı mı? Heykeltıraşları asıl olarak Dün-yalı mı, yoksa Marslı mı? Mola vermek için Mars'la duraklamış yıldızlar ara-

"• Bu fikir, en a n ı d a n hif vn?vıl eskiye. IVnival Lo\v<:irııı Mars kanallın ^övlenccsıııı.' d<uaııı\oı. Uircokörneklen biri lîlarıık, P. E. Clcaloi, 193(j urıhli litırhtf Tkrouglt Sparr. The Dtıurıı of Intrrplanetary Tuıvd(Urayda Roketler: Gc7pgenler Arası Yol< ııluğıın Şalağı) adlı kitabında: "Mars'ta ölmekte olan uygarlık-3;ıı;ı ait kalıntılar bııIlınabilir" seklinde bir sav ileri süııııüşuı.

Page 55: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

43

sı konuklarca yapılmış olahilir mî? Bizim tarafımızdan keşfedilmek üzeremi bırakılmış? Onlar, her kimse, Dûnya'ya da uğramış ve yaşamın ilk to-humlarını alınış olabilirler mi? Ya da en azından insanın ilk tohumlarını.Ya onlar tanrısal varlıklar idiyseler? Marslı Yüz, işte böylesi coşkun spekü-lasyonlara yol açtı.

Son zamanlarda, Mars'taki "anıtlar" ile Dünya'daki "tahıl daireleri" ara-sında bir ilinti olduğu yolunda iddialar da onaya atıldı. Bu iddialara göre,eski Mars uygarlıklarından kalma makinelerde çıkarılmayı bekleyen akıl al-maz enerji kaynakları vardı ve NASA, gerçeği Amerikan kamuoyundan giz-lemek için elinden geleni yapıyordu. Bu türden duyurular, gizemli yerşekil-lerine ilişkin olarak ortaya atılmış özensiz savlara göre çok daha abartılı birsöylem içeriyor.

1993 yılı, Ağustos ayında Man Obseıver uzay aracı Mars'a çok yaklaşmış-ken inmeyi başaramayınca, NASA'nnı görüntüleri kamuoyuna göstermezorunluluğundan kurtulup, Yü/'ü ayrıntılarıyla inceleyebilmek için böylebir oyun oynadığı suçlamaları yapılmaya başladı. (Eğer öyleyse, bu olduk-ça ince hesaplı bir oyun: Mars yerse killeri uzmanları Yüz konusunda hiç-bir şey bilmiyorlar. Bazılarımız da Man Observer'ın başarısız olmasına yolaçan işlevsel hatanın yinelenmediği yeni Mars projelen üzerinde çalışıyo-ruz.) Hatta Jet İtiş Laboratuvarı'mn (Jet Pıopulsion Laboralory) önünde,bu "sözde" 'yetkiyi kötüye kullanma' suçuna gözcülük etmeye çalışan kü-çük bir eylemci grubu bile toplanmıştı.

14 Kylül 1993 tarihli Wt>fkly World Nnvs ilk sayfasını •'Yeni NASA görüntü-sü Mars'ta İnsan Yaşadığını Doğruluyor!" şeklindeki manşete ayırmıştı. Marsyörüngesindeki Mars Ob.server tarafından çekilmiş sahte bir yüz fotoğrafının(oysa ki Man Ofoerveryörüngeye bile girmeyi başaramamıştı), var olmayan"önemli hİr ozav bilimcisi "irce Marslıların 200 000 yıl önce Dünya'yi koloni-ce ettiğinin kanıtı olduğunun bildirildiğini yazıyordu. Bilgi saklı tutuluyor,söz konusu bilim adanınım "dünya çapında panik" yaratması önlenmeye ça-lışılıyordu.

Böylesi bir bulgunun gerçekten "dünya çapında panik" yaratmasınınolanaksızlığını bir kenara bırakalım. Göz kamaştırıcı bilimsel bir bulguyagötüren süreci bizzat izleyen biri -aklıma Temmuz 1994"te Shoeuıakeı-Levy 9 kuyrukluyıldızının Jüpiter'e çaiprnasr geliyor- bilim adamlarınınne denli coşkun ve kabına sığmaz, hale gelebildiğine de kaçınılmaz olaraktanıklık etmiş olacaktır. Bilim adamları, yeni veriyi paylaşmak için yılmazbir çabayla çalışırlar. Gerçek anlaşıldıktan sonra değil, yalnızca öncedenyapılmış bir anlaşma olması durumunda bilim adamları askeri bir sırrı ko-rur. Bilimin doğası gereği gizlilik içerdiği yolundaki yorumu reddediyo-rum. Bilimin kültürü ve gelenekleri paylaşımcı, işbirlikçi ve ile ti şimse ver-dir; üstelik bunun için çok iyi nedenleri vardır.

Page 56: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

44

Kendimizi gerçekten bilinenlerle sınırlayıp, üfürükten bile çığır atan ke-şifler imal edebilen magazin endüstrisini görmezden gelecek olursak, elimiz-de ne kalıyor? Yüz hakkında bildiklerimiz a/ olunca, tüylerimiz ürperebiliyor.Biraz daha fazla bilgi sahibi olduğumuzda ise gizem birdenbire sığl aşı veriyor.

Mars'ın yüzey alanı, Düuya'daki karasal bölgelerin alanı kadar; yani yak-laşık 150 milyon kilometrekare. Marslı "sfenks"in kapladığı alan bir kilo-metrekare. Özellikle, çocukluğumuzdan getirdiğimiz yüz seçme eğilimi degöz önüne alındığında, 150 milyon km2 itinde (görece) posta pulu büyük-lüğünde kalan bir alanın yapay görünmesi çok mu şaşırtıcı? Çevresindekitepecikler, yüksek oralar ve diğer karmaşık yüzey oluşumları ağını inceledi-ğimizde, Yüz'üıı insan yüzünü andırmayan diğer birçok yapıdan pek defarklı olmadığını görüyoruz. Eski Marslı mühendisler yalnızca bu ovayı (yada diyelim ki birkaçını daha) şekillendirip, geriye kalanları anıtheykeller-den yoksun mu bırakmışlar acaba? Yoksa, diğer yüksek ovaların da yıı/. şek-linde oyulduğu, ama Dünya'da alışmadığımız türden garip yüzler oldukla-rı için ayırtlarına varamadığımızı mı düşünmeliyiz?

Orijinal görüntüyü daha dikkatle incelediğimizde, yüz şeklini daha dabelirgin kılan, oldukça stratejik bir noktaya yerleşmiş "burun deliği"nin,Mars'tan Dünya'ya radyo akranını sırasında kaybolmuş veriye karşılık gelenbir siyah nokta olduğunu görüyoruz. Yü/'e ait en iyi görüntü, bir yanını Gü-neş ışığında, diğer yanını ise karanlık bir göigede kalmış olarak gösteren fo-toğraf. Orijinal dijital veriyi kullandığımızda, gölgelerdeki kontrastı çok da-ha net görebiliyoruz. O zaman da, yüzle hiç ilişkisi olmayan bir şekil çarpı-yor gözümüze. Yüz, aslında, en iyi haliyle bile yarım bir yüz. Soluğumuzukesip, kalbimizi deli gibi çarptıran Marslı sfenks, insan yüzünün yapay ya dacansız bir taklidi olmaktan çok, son derece doğal bir oluşuma benziyor. Oda milyoniarca yıllık yerbilimsel değişim sürecinin bir parçası olmalı.

Yanılıyor da olabilirim. Çok yakından iyice gözleme şansını pek yakala-yamadığımız bir dünya konusunda kesin konuşmak zor. Bu özelliklen, da-ha yüksek çözünürlüklü görüntülerde, daha büyük dikkade incelemek ge-rekli. "Yüü"ürı daha a\ nntılı fotoğrafları simetriyi daha net yansıtıp yer olu-şumu mu yoksa anıtheykel mi şeklindeki tartışmaya da son noktayı koyabi-lirdi. Yüz'ün üzerinde ya da kenarlarında bulunan göktaşı delikleri de yaşıhakkında hilgi verebilirdi. Civarındaki yapılar gerçeklen bir kent kalıntısıise (bence hiç olası değil), yapılacak yakın gözlemler gerçeği onaya çıkara-caktır. Mars'ta yıkık caddeler yar mı? Peki "kale" mazgalları? Zigııratlar, ku-leler, sütımlu tapınaklar, aıntheykeller, gö/ alabildiğine uzanan duvar re- *simleri mi var? Yoksa hepsi sadece kaya mı?

liu iddiaların doğrulanma olasılığı son derece düşük olsa da (ki ben deböyle düşünüyorum), yine de incelemeye değer. UFO öykülerinden fark-lı olarak, bu kez durumu açıklayıcı bir deney yapma şansına sahibi/. Bu

Page 57: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

tür bir hipotez, yani ıslanabilir olması nedeniyle, bilim kapsamında ele alı-nabilir. Umuyorum ki Mars'a gönderilecek Amerikan ve Rus uzay araçla-rı, özellikle de yüksek çözünürlüklü televizyon kameraları taşıyan yörün-ge araçları, yüzlerce diğer bilimsel sorunun yanıtından başka, piramitle-rin, Yüz ve kentin daha yakın görüntülerini elde etmek için her türlü ça-bayı göstereceklerdir.

Mars'ta görülen özelliklerin yapay değil doğal olduğu açıkça ortaya ko-nabilse bile, öyle sanıyorum ki bu söylentilerin arkası kesilmeyecek. Süper-market magazinleri, benzer yüzlerin Venüs'ten Neptün'e kadar çeşitti geze-genlerde görüldüğü (bulutlar üzerinde uçarak gitmiş olmalılar) yolundahaberler yayımlamaya başladılar bile. "Bulgular" yine her zaman olduğu gi-bi kurgusal bir Rus uzay aracına ve düş ürünü bilim adamlarına mal edile-rek, öykülerin doğruluğunu kontrol etmek isteyebilecek kuşkucuların önü-ne bir engel konulmuş oluyor.

Mars'ta yüz bulma heveslilerinden biri duyuruyor:

YÜZYİLİN EN BÜYÜK HABERİDİNİ KARGAŞAYA YOL AÇMA KORKUSUYIA

NASA TARAFINDAN SANSÜRLENİYOR.AVDA ESKİ UZAYLILARDAN KALMA

HARABELER KEŞKK DİLDİ.

Gayet iyi incelenmiş Ay'da, "Los Angeles havzası büyüklüğünde, üzericam kubbeyle kaplı, jföktaşlarınca harabeye döndürülmüş dev kentte tepe-si 5 kilometrekarelik küp olan (!) 8 km. yüksekliğinde dev kuleler de bu-lunduğu" (dili aynen bırakılmıştı!) soluk soluğa bir makalede "DOĞRULA-NIYOR". Peki ya kanıt? NASA'nın gönderdiği robot araçlar ile ve Apollouçuşları sırasında çekilmiş, fakat hükümetçe görmezden gelinmiş, birçokdiğer ülkede "hükümet" için çalışmayan bilim adamlarının üstünkörü ince-lemiş olduğu fotoğraflar.

Weekly World News'un 18 Ağustos 1992 tarihli sayısı, "gizli bir NASA uy-dusıı"nun Msı Gökadası'nın merkezindeki kara delikten yayılan, "binlercebelki de milyonlarca kişilik bir koro"nuiı söylediği "Şükür, şükür, çok şü-kür, göklerdeki Tanrı'ya" şeklinde bir ilahi kaydetmiş olduğunu duyuruyor-du. Hem de İngilizce söyleniyormus. bu ilahi! Bir uzay aracı tarafından sap-tanmış, Tanrı'yı Orion Bulutsusu'nda, en azından gözlerini ve burnununyarısıyla gösteren karanlık bir illüstrasyonla, birlikte benzeri bir ıııaga/inmakalesi daha anımsıyorum.

Page 58: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

46

20 Temmuz 199?> Tarihli Weekly World ;V(Wun ilk sayfasında, suikast gi-rişiminden gizlice kurtarılmış, Canip David'de tekerlekli iskemlesindeoturan, beli bükülmüş., olması gerektiği kadar yaslı birjoluı Kennedy res-minin yanına şöyle bir manşet iliştirmişti: "Clinton JFK ile Görüştü!" İçsayfalarda ise dikkatimiz şöyle bir konuya çekiliyordu: Sözde "önemli" bi-lim adamları, sözde çok gizli bir belgede, sözde bir "kıyamet asteroidi"nin(sözde "M-ıoT") 11 Kasım 199;Vte Dünya'ya çarparak "yaşama son verebi-leceğini" bildiriyorlardı. Başkan Climon'a "asteroidin konumu ve hızı ko-nusunda sürekli bilgi veriliyordu". Belki de Başkan Kennedy ile yaptığıgörüşmede Tartıştığı konulardan biri de buydu. Nedense, 11 Kasım]993'ü olaysız atlattıktan sonra, Diiuya'ıııiı bu büyük felaketten nasıl olupda kurtulduğuna ilişkin (ek bir haber yayımlanmadı. Belki de başmakaleya/art, haş sayfanın dünyanın sonu gibi haberlerle boş yere işgal edilme-mesi gerektiğine karar vermişti.

Kimileri için bunlar yalnızca eğlence. Ne var ki Duma'ya bir asteroidinçarpahileceği yolunda u/.un vadeli istatistiksel veriler var. (\Veekly WorM Namhikâyesine, deyim yerindeyse "esin kaynağı" olan da bu gerçek bilimsel so-nuç.) ITükümet organları bu konuda yapılabilecekler üzerinde çalışıyorlar.Ne var ki, magazin ya/arlarından birinin aklına esmesiylt yayımlanan böv-lesi abartılı ve saçma öykülei kamuoyunun gerçek tehlikeleri magazin kur-gularından ayırmasını gûçlestirerek, gerekli önlemleri almak yoluyla tehli-keden kaçınma çabalarımıza da gölge düşürüyor.

Magazinler, sık sık mahkemeye veriliyor ve kimi kez büyük miktarlardapara el değiştiriyor. Davacılar da genellikle, kendileri hakkında yazılan iğ-renç işleri asla yapmadıklarım söyleyerek magazinleri iMi a etmekle suçla-yan ünlü sanatçılar oluyor. Söz konusu dergiler ise bu davaları, yaptıklarıkârlı işin bii parçası olarak görüyorlar. Savunmaları sırasında genellikle, ya-zarlarının merhametine kalmış olduklarını, yayımladıkları malzemenindoğruluğunu denetlemek gibi kurumsal bir sorumlulukları olmadığını be-lirtiyorlar. \Veekly Wmid Nmvs'un ya/ı isleri müdürü Sal Ivone, yayımladıkla-rı öyküler konusunda şunları söylüyor: 'Tek bildiğim, öykülerin düş gücüürünleri olduğu. Ama biz bir magazin olduğumuza göre, öykülerimizi sor-gulamamıza gerek de yok". Kuşkucu yaklaşım ga/elelerin iyi satmasını sağ-lamadığına göre değeri de yok demek ki. Çeşitli gerekçelerle magazinler-den ayrılan yazarlar, dergi yazarları ve yazı işleri müdürlerinin toplanaraköykü ve başyazı ümükleri "yaratıcı" seanslardan, bulduklarını daha daabartabilmek için nasıl çabaladıklarından söz ediyorlar.

Geniş okuyucu kitleleri göz önüne alındığında, aralarında sadece oku-duklau öykülerden yola çıkarak söz konusu iddialara inanan, doğru olma-salardı, "basılama/lardı" diye düşünen okuyucular yok mudur dersiniz? Ko-nuştuğum bazı okuyucular, magazinleri, televizyonda "pankreas" seyreder-

Page 59: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

47

resine, yalnızca eğlence için okudukları, bir sözcüğüne hile inanmadıkları;hem yayımcı hem de okuyucunun gözünde magazinlerin tuhaf öyküler ya-zan, ciddiye alınmaması gerekli dergiler olduğu konusunda ısı ar ediyorlar.Sö/ûm ona bu dergiler, kanıt gösterme zorunluluğunun olmadığı, fantas-tik bir söylem içeriyor. Ne var ki bana gelen mektuplar, çok sayıda Ameri-kalının magazinleri oldukça ciddiye aldığını gösteriyor.

İçinde bulunduğumuz 199O'lı yıllarda magazin dünyası gitgide büyüye-rek diğer yayın organlarım iştahla yutuyor. Bilinen gerçekler konusundason derece titiz davranan gazete, magazin ve televi/yon programlarının sa-tış ya da izlenme oranı, dürüst habercilik anlayışı taşımayan yayınlarmkininçok altında kalıyor. Bunu, yeni kuşak magazin-televizyon kanalları ile haberve bilgi programı olarak lanse edilen yapımlardan rahatlıkla çıkarsayabiliri/..

Böylesi yayınlar piyasada tutunuyor ve yayılıyor, çünkü iyi satıyor. İyi sa-tıyor; çünkü içimizde monoton yaşamlarına renk kalma hevesiyle, çocuk-luğumu/a özgü o coşkun merak güdüsünü yeniden hissetme ve -bizi gö-zeten zeki ve bilge bir varlığa- gerçekten inanma isteğiyle yanıp tutuşançok fazla sayıda insan var. İnanç, birçok insan için tek başına yeterli değilkuşkusuz. Bu kişiler, inançlarının doğrul uğunun bilim tarafından da ka-nıtlanmasını istiyorlar. Bilimsel onay damgasını alabilmek için can atıyor,ne var ki damgayı geçerli kılacak güçlü kanıtlar bulmakla uğraşmak iste-miyorlar, inançlarımızı doğrulayan böyle bir damga elde etmek ne büyükhir avuntu olurdu! Kendimiz için endişelenme gibi usandırıcı bir yüktenbir anda sıyrılıverirdik. Şu an içinse, sırtımızı dayavacak kendimizden baş-ka kimsemiz olup olmadığını düşünüyor, gelecekte başımıza geleceklerkonusunda endişeleniyoruz; endişelenmekte de haklıyız.

Tüm bu saydıklarım, gerekli kuşkucu süzgeci bir kenara bırakıp sudanöyküler yazan ve her yandaki süpeımarket, gamete bayii ve çere/ dükkânla-rında ucu/, fiyatla satılan utanç kaynağı yayınların uydurduğu modern mu-cizeler. Magazinlerin amaçlarından biri, inançlarımızın doğruluğunu de-nemenin tek yolu olan bilimi eski inançlarımızı onaylar göstererek sahte bi-lim ve sahte din ile aynı dili konuşur duruma getirmek.

Yeni dünyalar keşfederken bilim adamları her şeye hazırlıklı olmalıdır.Ne bulacağımızı önceden bilseydik, çalışmalarımızı sürdürmeye gerek kal-mazdı. Mars'a ya da kozmik ormanımızın sınırlarındaki diğer ilginç dünya-lara gelecekle yapacağımız uçuşlar sonucunda, bazıları belki de söylencele-ri bile doğrulayacak türden sürprizlerle karşılaşmamız olası. Ne var ki bizinsanlar, kendimi/i aldatabilnıe yereneğine de sahibi/. Kuşkuculuk, kâşifinalet kutusunda vazgeçilmez bir eleman olmak zorunda, yoksa yoldan çık-mak işten bile değil. Evrenimizde yeterince harika varken bizim yenileriniuydurmamıza gerek yok doğrusu.

Page 60: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

l-.ii;

Page 61: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

"Doğrusu ya, im kürede yaşayan

hifj/ir ra?ıh olmaıhğina inandıran beni,

a/t// hasında AiçMr varlığın

kurada yaşamayacak olduğunu düşünmem/lir. "

"Demek öyle!"dediMiknmegas, "Belki de

orada yasaya///ar aklı basında andılar değildir. "

VOLTAUİliin Mikromegas: Febejî Bir Tarih (J752)

adlı eserinden, Dünya'ya yaklaşmakla olan iki uzaylı

arasında geçen 6ir diyalog.

U Z A Y L I L A RDışarısı bâlâ karanlık. Gözleriniz açık yatakta yalı yorsun uz. Birdenbire

her yanınızın uyuştuğunu hissediyorsunuz. Odada birileri var, biliyorsunuz.Bağırmaya çalışıyor, ama yapamıyorsunuz. Boyları bir metreden biraz uzunbirkaç gri yaratık, ayakucunuzda durmuş si/e bakıyor. Başlan armut biçim-li, saçsız ve gövdelerine göre büyük. Gözleri kocaman, İfadesi/, yüzleri bir-birinin aynı. Üzerlerinde uzun giysiler ve ayaklarında botlar var. Bunun birdüş olmasını diliyorsunuz.. Ama görünüş.e göre gerçek. Yaratıklar sizi yeri-nizden kaldırır kaldırma?, beraberce yatak odanızın duvarlarından dışarısızıyor; daire şeklinde, metalik renkli bir uzay aracına doğru havada süzü-lerek yol alıyorsunuz.. İçeri girer girmez de sizi tıbbi İnceleme bölmesinegötürüyorlar. Diğerlerinin aynı, fakat biraz daha iriee bir yaratık -belli kibir tür doktor- görevi devralıyor. Sonrası daha da korkunç.

Vücudunuz, özellikle de üreme organlarınız, çeşitli alet ve makinelerleincelemeye tabi tutuluyor. Erkekseniz sperm örneklerinizi alıyor; kadınsa-nız yumurta ya da cenininizi çıkaruyor, hana içinize sperm yerleştiriyorlar.Kendileriyle cinsel ilişki kurmaya zorlandığını/ da oluyor. Sonra başka birodaya götürülüyor, orada yarı insan yan u/aylı melez ceninlerle karşılaşıyor-sunuz. Türünüzün kötü davranışları, çevreye verdiği zarar ya da AİDS salgı-

Page 62: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

50

nı konularında uyarılıyor; gelecekte başını/a gelebilecek felaketleri incele-yen tablolar görüyorsunuz. Hepsi butikten sonra bu suratsız gri casuslar si-zi gemiden dışarı çıkarıyor ve Lekrar duvarlardan sızdırarak yatağınıza gengötürüyorlar. Siz kıpırdayıp konuşabilecek hale geldiğinizde bir bakıyorsu-nuz ki. . . O da ne? Gitmişler bile!

Başınıza gelenleri hemen anımsamayabilir; arada nasıl geçtiğini bilme-diğiniz kısa bir zaman dilimi olduğunu fark edip ne olup bittiğini düşün-meye başlayabilirsiniz. Tüm bunlar oldukça garip olduğundan, aklınızdanşüphe edebilirsiniz. Her şeye karşın biliyorsutnı? kî, bunları ayıklamak zo-rundasınız. Üstelik yaşadığın 17 deneyim öylesine rahatsız edici ki, anlatma-dan sıkıntısından kurtulmanız olanaksız. Benzer bir deneyimi duyduğu-nuz, terapistinizin uyguladığı bîr hipnoz seansı sırasında ya da popülermagazinlerden, kitaplardan UFO'larla ilgili "özel" televizyon programla-rından hirinde hir "uzaylı'" resmi gördüğünüz anda diliniz çözülüverir. Ki-mi insanlar, çocukluklarından bu yana benzeri deneyimler yaşadıklarınısöylüyorlar. Dediklerine göre simdi de kendi çocukları uzaylılarra kaçırılı-yormıış. Ailelerinde hemen herkes, insanın üreme özelliğini geliştirmeyeyönelik bir tür gen ıslahı programının kurbanı oluyormuş. Belki de uzay-lılar bunu hep yapmıştır. Belki de, kimilerinin dediği gibi, insanlık bu yön-temle türetilmiştir.

Sürekli tekrarlanan kamuoyu anketlerinin de gösterdiği gibi, hirçokAmerikalı, UFO'larla gelen dünyadışı varlıldarca ziyaret edildiğimize inanı-yor. 1992'de, çoğunu uzaylılarca kaçın ima öykülerine sadece okuduklarınıve duyduklarını esas alarak inananların oluşturduğu 6000 Amerikalı yetiş-kine uygulanan bir Roper anketinin sonuçlarına göre, ankete katılanlarınyüzde 18'i gece her tarafları uyuşmuş olarak uyanıp, odada bir ya da dahafazla sayıda garip yaratık gördükleri deneyimler yaşadıklarını bildirmiş.Yüzde 13'ü ne olduğunu anımsayamadıklan garip zaman süreçleri yaşadık-larını, yüzde 10'u da herhangi bir düzenek olmaksızın havada uçtuklarınıiddia etmiş. Çıkan sonuçlara göre Amerikalıların yüzde ikisi, çoğunluğu sü-rekli olmak üzere, başka dünyalardan gelen varlıklarca kaçırılıyormuş. Ka-tılanların uzaylılarca kaçırılma deneyimi yaşayıp yaşamadıkları gibi bir soruise ankette doğrudan yer almıyor.

Anketi hazırlayıp sonuçlan yorumlayanların çizdiği tabloyu dikkate alırve uzaylıların sadece Amerikalılarla ilgilenmediklerini varsayarsak, dünya-da yüz milyondan fazla insan, uzaylılarca kaçırıldığına inanıyor olmalı. De-mek ki geçtiğimiz yirmİ-oluz yıl içerisinde, her birkaç saniyede bir kaçırmaolayı yaşanmış. Olaya tanıklık eden daha fazla sayıda komşu olmaması il-ginç doğrusu.

Şimdi şöyle bir durup neler olduğunu düşünelim. Kendi başlarından ge-çen kaçırılma deneyimlerini anlatın kişilerle konuştuğunuzda, çoğunun,

Page 63: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

51

güçlü duyguların etkisiyle de olsa çok içlen olduğunu görüyorsunuz. Onla-rı inceleyen ruh hekimleri ise, hepimizdekinden daha yüksek dozda birruhsal dengesizliğe rastlamadıklarını belirtiyorlar. Peki biri gerçek olmadı-ğı halde uzaylı yaraııklarca kaçırıldığını neden iddia etsin? Tüm bu insan-lar yanılıyor, yalan söylüyor ya da aynı {veya benzeri) öykülerle ilgili sanrı-lar görüyor olabilirler mi? Yoksa birçoğunun iyi niyetini sorgulamak bileayıp mı olur?

Öte yandan, gerçekten büyük bir uzaylı istilası söz konusu olabilir mi?Milyonlarca masum erkek, kadın ve çocuk ü/.erinde iğrenç tıbbi uygulama-lar gerçekleştiriliyor, insanlar onlarca yıldır u/ayhlann soy ıslahında denekolarak mı kullanılıyor? Hem de sorumlu basın organlarının, doktorların,bilim adamlarının ve yurttaşlarının yaşamlarım korumaya, iyiliği için çalış-maya yemin etmiş hükümetlerin hiç dikkatini çekmeksi/İn! Yoksa birçokla-rının öne sürdüğü gibi, hükümet gerçeği yurttaşlarından gizlemek için sözbirliği mi etmiş?

Peki fizik ve mühendislikte yıldızlar arası uzun mesafeleri aşabilecek, du-varlardan sızabilecek denli ileri varlıklar, biyolojide neden öylesine geri ol-sunlar? işlerini gizlice yürütmeye çalışıyorlarsa kaçırdıkları kişilerin belle-ğinden o kısımları neden silmiyorlar? Bunu yapmaları çok mu zor? Kullan-dıkları aieüer neden öylesine büyük ve üstelik sokağın başındaki tip klini-ğindekilerle hemen hemen aynı türden? Neden insanlarla cinsel ilişkiyegirmek zahmetine defalarca kez katlanıyorlar? Neden birkaç sperm ve yu-murta çalıp genetik şifresini okuduktan sonra canlarının çektiği deği-şiklikleri yapıp istedikleri kadar kopya üretmiyorlar? Yıldızlar arası yolcu-luklar yapamayan, duvarlardan sızamayan biz insanlar bile hücre kopyala-ma becerisine sahibim. Aktif genlerimizin yüzde 99,6'sı şempanzelerinkiyleaynı olduğu halde, nasıl oluyor da uzaylı larca uygulanan bir soy ıslahı prog-ramının ürünleri oluyoruz? İnsan şempanzeye, sıçanın fareye olduğundandaha yakın. Özellikle, cinselliğe olan ilgiye karsın, koşullan belirleyen top-lumsal baskılar düşünül düğünde ve doğru olsun ya da olmasın, çocukluktacinsel tacize ilişkin çok sayıda ürkünç kaydın olduğu bir çağda yaşadığımızgöz önüne alındığında, uzaylı öykülerindeki üremeyle ilgili ayrıntıların faz-lalığı, toplumsal bir yaraya işaret ediyor.

Birçok basın raporunun aksine*, Roper anketini hazırlayanlar ve "resmi"raporu yazanlar, deneklerine uzaylı larca kaçırılıp kaçın 1 matlıklarını doğru-dan hiç sormadılar. Sonuca yaptıkları çıkarımdan yola çıkarak vardılar:Uyandığında çevresinde garip varlıklar gören, tuhaf bir şekilde aniden uç-maya başlayan ve benzeri deneyimler geçiren kişiler, dolayısıyla uzaylı larcakaçırılmış kabul edildi. Anket çiler, garip yararıklar görmenin ya da uçraa-

* Örneğin PuMaken: Weekly'n\n 4 Eylül 1904 sayısını ele alalını: "Bir Oallup ankcdııe göre [meıiııdcıı ay-nen alınmışlır] ııç milyondan fazla Amerikalı uzayhlaıra kaçınldığına inanıyor.''

Page 64: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

52

nın aynı olay sırasında mı yaşandığını, yoksa farklı deneyimler mi olduğu-nu bile kontrol etmediler. Bu durumda, milyonlarca Amerikalının uzaylı-larca kaçırılmış olduğu şeklindeki sonuçları da özensiz bir deneysel tasarı-ma dayanan, geçersiz bir sonuçtur.

Yine de, uzaylılarea kaçırıldığını iddia eden yüzlerce belki de binlerce in-san terapistlere ya da destek gördükleri gruplara koşuyor. Benzeri şikâyet-leri olan fakat alaya alınmaktan ya da akıl hastası sanılmaktan korkarak ko-nuşmaktan, yardım istemekten kaçınan kişiler de olabilir.

Kimi kurbanların, kendilerine kötü davranılması ya da kuşkucularca red-dedilme korkusuyla konuşmaktan kaçındığı söyleniyor. (Oysa birçoğu ken-di istekleriyle radyo ya da TV programlarına konuk oluyor.) Uzaylılarea ka-çırılmaya İnanan izleyicilerin bazıları da aynı tereddütü yaşayabilir. Bu çe-kingenliğin başka bir nedeni vardır belki de: Bu kişilerin kendileri de —enazından İlk başta, en azından öykülerini defalarca kez anlatmadan önce—yaşadıklarının dışsal bir olay mı yoksa zihinsel bir durum mu olduğu konu-sunda emin değiller mi dersiniz?

"Doğruluk tutkusunun su götürmez tek göstergesi' diyor John Locke1690'da, "herhangi bir önermeye, dayandığı kanıtların telkin etliğindendaha büyük bir güvenle kucak açmamaktır". UFO konusunda elimizdekikanıtlar ne denli güçlü?

"Uçan daire" tamlaması, ortaokula başladığım sıralarda ortaya çıkmıştı.Gazeteler n/aklardan gelerek göklerimizi istila etmeye başlamış gemilerleilgili öykülerle doluydu. Olup bitenler benim için de son derece inandırı-cıydı. Öyle ya, en azından hir kısmı olasılıkla bizimki gibi gezegen sistemle-rine sahip bir sürü yıldız vardı. Birçok yıldız Güneş yaşında, hatta daha yaş-lıvdı; o süre içinde üzerlerinde zeki yaşam oluşabilirdi pekâlâ. Kaliforniya.Teknoloji Enstitüsü'nün Jet İtiş Labaratuvan, iki aşamalı bir roketi henüzfırlatmıştı. Belli ki Ay'a ve diğer gezegenlere ulaşmak üzere yola çıkmıştıkartık. Bizden daha yaşlı, daha zeki canlılar da kendi yıldızlarından kalkıpbize gelmiş olama/lar mıydı? Neden olmasmdı?

Iliroşima ve Nagazaki bombalanalı henüz birkaç yıl oluyordu. Belki debilini için endişelenen başka dünyalılar UFO'larına atlayarak bi/e yardımetmek üzere yola koyulmuşlardı. Ya da belki bizden ve nükleer silahlarımı-zın kendilerine zarar vermesinden çekinerek denetime gelmişlerdi. Arala-rında nüfuzlu kişilerin, polis memurlarının, ticari uçak pilotlarının ve aske-ri personelin de bulunduğu birçok insan uçan daireler görmekteydi. Alay-lı iğnelemeler dışında, iddialarına karşı geliştirilmiş savlar da yoktu. Tümbu tanıklar yanılıyor olamazdı ya! Üstelik, daireler radarlarla da saptanmış,

Page 65: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

halta resimleri bile çekilmişti. Gayeıelei ve dergiler uçan daire fotoğrafla-rıyla doluydu. Uçan dairelerin çarpıştığı ve kusursuz diş yapısına sahip kü-çük uzaylı cesetlerin güneybatıdaki Hava Üssü dondurucularına kaldırıldı-ğı yolunda haberler bile vardı.

Olup bitenleri, birkaç yıl sonra lije dergisi şöyle özeniyordu: "Mevcut bi-limsel veriler ışığında, bu cisimlerin doğal yapılar olmadığı, yüksek zekâyasahip bir uygarlıkça üretilip işletilmiş yapay araçlar olduğu anlaşılıyor.""Üünya'da bilinen doğal ya da yapay hiçbir madde ve süreç, söz konusuaraçların içerdiği özelliklere sahip değil."

Ne var ki tanıdığım bir lek yetişkinin bile UFO'ları düşündüğü yoktu. Bukonuya neden İlgisiz kaldıklarını anlayanıiyordum. Tek düşündükleri Ko-münist Çin, nükleer silahlar, McCarthyrilik ve kiraydı. Nelerin öncelikli ol-duğuna karar verirken iyi düşünüp düşünmediklerini merak ediyordumdoğrusu.

1950'li yılların başlarında üniversiteye giderken, bilimin nasıl islediği,büyük başarısının sırlan, bir savın doğruluğuna inanabilmek için kanıt öl-çütlerinin nasıl zorlu olmasının gerektiği ve siyasi, dini, akademik zümre-lerce tutulup desteklenen inanç sistemlerinin çoğu kez biraz hatalı olmak-la kalmayıp nasıl korkunç derecede yanlış çıkabildiği konularında yavaş ya-vaş bilgi edinmeye başlamıştım.

Çalışmalarım sırasında, 1841 yılında Charles Mackay tarafından yazıl-mış ve hâlâ basılmakta olan Extranrdina>y Popular Ddusions and the Madnessof Cnnvdi (Sıradışı Popüler Gerçekten Kopmalar ve Kitlelerin Çılgınlığı)isimli bir kitap geçti elime. Kitapta, Mississippi ve Güney Denizi "Köpük-leri", I lollanda lalelerine harcanan inanılmaz paralar; birçok ülkeden var-lıklı kişiîere oynanan oyunlar gibi, ortalığı kasıp kavurmuş ekonomik çıl-gınlıklar; aralarında Bay Kelly ve Dr. Dee'nin (ve bir kristalin içine baka-rak ruhlar dünyası ile iletişim kuran babasının umutsuz durumundan et-kilenmiş, Dee'nin sekiz yaşındaki oğlu Arthur'un) ilginç öyküsünün debulunduğu simyacılarla ilgili öyküler; kâhinlik, falcılık ve gaipten habervermeyle ilgili trajikomik öyküler; cadılara yapılan işkenceler; perili evler;"hayranlık uyandıran büyük hırsızlar" ve daha birçok ilginç konu vardı.En eğlenceli olanı da ölümsüz değilse büe yüzyıllar yaşında olduğu söyle-nen St. Gerıiıain Kontıfnun öyküsü. (Yemekte Aslaiı Yürekli Rişar'a biranısını anlatırken konuklardan bazıları söylediklerine inanmayı ne a, Konterkek hizmetkârına dönerek "Öyle değil nü?" diye sorar. "Unutmayınızefendim" der hizmetkâr, "'Ben sizin hizmetinize gireli valnı/ca beş yü/yıloluyor." "Ah, tabii ya" diye karşılık verir Kont da "bu dediğim sen gelme-den biraz daha önceydi")

Haçlı Seferleri ü/erirıe yazılmış, hayranlık uyandırıcı bir bölüm ise şöyîebaşhvordu:

Page 66: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

54

Her çağın kendine ö/gü bir budalalığı, kazanç sevdası, heyecan merakıveya sırl taklit hevesiyle kendini kaptırdığı bir plan, proje ya da lanle/isivardır. Bunların ötesinde, siyaseliiı, dinin ya da ikisinin birleşiminin ya-rattığı bir çılgınlık da görülür.

Kilabın edindiğim ilk baskısında, Markay'i okumanın kendisine milyon-lar kapandırdığını söyleyen, başkanlara danışmanlık ve mali uzmanlık yap-mış Bernard M. Baruch'tan bir alıntı da yer alıyordu.

Manyetizmanın hastalıkları iyileşiirebildiği çok eskilerden bu yana önesürülen dayanaksız bir savdır. Örneğin, Paraeelsııs, hastalıkları insan vü-cudundan emip yerin dibine göndermek için bir mıknatıs kullanırmış. Fa-kat bu alanda asıl sözünü etmeye değer kişi, Fran/ Mesıner'dir. "Mesme-rize etmek" teriminin hipnotize etmek gibi bir anlam içerdiğini az çok bi-lirdim; ancak Mcsmer hakkında gerçek anlamda bilgi edinmem, Mackay'iokumamla oldu. Viyanah doktor Mesıner, gezegenlerin konumlarının in-san sağlığım etkilediğine karar vermiş; elektrik ve manyetizmanın harika-larına tutulmuş; bulduklarını da, Devrim'in arifesinde gücü gitgide a/al-makta olan Fransız soylulanyla paylaşmıştı. Müşterileri karanlık hir odadatoplanıyor, altın renkli çiçeklerle bezeli ipek giysisinin içinde, elinde fildi-şi asasıyla oturmuş Mesmer'in maskotlarını, içi seyreltilmiş sülfürik asildolu bir fıçının çevresine yerleştirmesini izliyorlardı. Manyetizmacı vegenç erkek yardımcıları hastaların gözlerinin içine bakıyor ve- vücutlarınıovuyor; hastalar da çözeltinin içine batırılmış demir çubukları ya da bir-birlerinin ellerini tutuyorlardı. Elden ele birbirlerine deva aktardıkları buçılgın seanslarla, aristokratlar -özellikle genç kadınlar- hastalıklarındankur ful uyurlardı.

Mesmer büyük sansasyon yaratmıştı. Yöntemine "hayvan manyetizması"adını veriyordu. Ne var ki geleneksel yöntemleri tercih eden doktorlara gö-re, Mesmer'in yaptığı, iş ahlakına uygun değildi. Sonunda Fransız doktor-lar, kral XVI. Loııîs'ye Mesmer'in işinden men edilmesi için baskı yaptılar.Onlara göre Mesmer, halk sağlığına yönelik bir felaketti, llunun üzerineFransız Bilimler Akademisi, zamanın ünlü kimyacısı Aııtoine Lavoİsier ileAmerikalı diplomat ve elektrik alanında uzman Benjamin Franklin'in dearalarında bulunduğu bir kurul atadı. Kurul, Mesmer'in yön teininin geçer-liğini denemek ü/ere bir kontrol deneyi hazırladı: Manyeti/manın etkilerihastanın bilgisi dışında denendiğinde hiçbir sonuç alınamıvordu. Kurul,sö/ konusu herhangi bir iyileşmenin, bütünüyle hastanın zihninde yaratıl-dığı sonucuna vardı. Mesmer ve yöntemini destekleyenler ise bildiklerin-den şaşmamakta kararlıydılar. İçlerinden biri, daha sonra, yöntemden iyisonuç almak için şöyle bir mantıksal yaklaşımı salık veriyordu:

Page 67: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

55

Bir süre için fiziğe ilişkin lüm bildiklerinizi umıiıın. . . Aklını/ın itira-zlarına kulaklarınızı tıkayın. . . Allı hafta boyunca hiçbir sonuca varma-ya, akıl yürütmeye çalışmayın. . . Geçmiş deneyimlerini/in hepsini birkenara bırakarak sabırla inanmayı sürdürün ve aldını/ı dinlemeyin.

Ve tabii, "Yaptığınızı sorgulamaya çalışan kişilerin önünde manyetizma-yı asla denemeyin."

Martin Gardner'ın yazdığı Fads and I-'allaeies in the Name oj Sdence. (BilimAdına Türemiş Akımlar ve Yanılgılar) adlı kitap da yanılgılara, aldat-macalara göz açıyordu. Kitapta, insan orgazmının enerjisinde gökadalarınyapısını keşfeden VVilhelnı Reieh'a; tuzlardan elektrikle mikroskopik böcek-ler türeten Andrevv Crosse'ye; Nazilerin siperinde, Samanyolu'nun yıldızlar-dan değil, kar toplarından yapılı olduğunu açıklayan Ilans Hörbigcr'e; lîü-yük Gize Piramiti'nin boy utlarında. Yaradılış'lan İstı'nıu Dünya'y» ikinci ge-lişine değin her sevi içeren bir tarih retveli bulan Charles Piazzi Smyth'e;okuyanları çılgına çeviren bir elyazması hazırlamış {bu kanı (lanmış mıvdıacaba, merak ediyorum) L. Ron Hubbard'a; milyonları yeniden doğuşa da-ir ciddi kanıt olduğuna inandıran Bridev Murplıcy oîayma; Joseph Riıiııc'ınduyu ötesi algı "gösterileri"ne; apandisitin kaim bağırsağa soğuk su şırınga-sı, baktcriycl hastalıkların pirine silindirler, bel soğuk! uğun un yeşil ışık ile te-davisine ve -kendini aldatma ya da şarlatanlıkları anlatan bölümlerden bi-rinde de- UFO'lara değinilmişti.

Sahıe inançlara ilişkin olayları peş peşe sıralayan kitaplar yazmış olmak-la Mackay ve Gardner okuyucuda, az da olsa, burnu büyük, hınzır kişiler-miş gibi bir izlenim uyandırıyorlardı kuşkusuz. Kabul ellikleri hiçbir şey yokmuydu? Tutkuyla savunulan onca iddianın sonunda nasıl "fos" çıktığınıokumak sersemletiyordu insanı. O kitapları okuduktan sonra anladım ki,insan sık sık yanılgıya düşebildiğine göre, uçan dairelerin de başka bir açık-laması olabilirdi.

Dûnyadışı yaşam konusuna ilgim çocukluğuma, uçan daireleri duy-mamdan da öncesine dayanıyor. Her şeyin ancak kanıtla doğrulanabilir ol-duğunu söyleyen acımasız bilimsel yöntemi daha iyi anlayıp UFO'lara olanhevesim geçtikten sonra da dûnyadışı yaşam konusunda araştırmayı sür-dürdüm. Biliyordum ki. böylesine önemli bir konuda başvurulacak kanıtda çok. ama çok güçlü olmalıydı. Umduğumuzun doğru olmasını islediği-miz ölçüde dikkatli olmalıydık. Bir tanığın demesine bakılarak yargıya va-rılamayacağını öğretiyordu bilimsel yöntem. İnsanlar hafa yapabilir, keyifiçin yutturmacalar deneyebilir, hatta para ya da ün için gerçeği saptırabi-lirlerdi. Kimi kez gördüklerini yanlış anlayabilir, zaman zaman olmayanşeyler bile görebilirlerdi.

Page 68: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

56

Aslına bakılırsa, tüm UFO görme iddiaları, masaldan, yanılgıdan baş-ka bir şey değildi. UFO'lar hızlı devinen ya da havada asılı duran disk,top ya da puro şekilli; sessiz ya da gürültülü; alt kısmından ateş çıkan yada çıkmayan, yanıp sönen ışıkları olan, gümüş renkli parlak ya da heryanından ışık saçan cisimler gibi çeşitli şekillerde betimleniyordu. Göz-lemlerdeki çeşitlilik, ortak bir kökene dayanmadıklarını gösteriyor;L'FO ya da "uçan daire" gibi terimlerin ist- birbiriyle ilgisiz birtakım olay-ları genel bir grup altında toplayarak konunun iyice karışmasına yol aç-tığı anlaşılıyordu.

"Uçan daire" teriminin ortaya çıkışı da oldukça ilginçti. Bu bölümü ya-zarken CMS'in ünlü habercisi Edvvard R. Murrow'un 7 Nisan 19.r>0'de Ken-neih Arnold adlı sivil bir pilotla yaptığı röportajın metninden de yararlan-dım. 24 Haziran 1947 günü Rainier Dağı yakınlarında garip birtakım cisim-ler gören ve uçan daire teriminin türemesine yol açan Arnold, yayımlanangazete haberleri konusunda .şunları söylemiş:

Ga/eleler dediklerimi doğru aktarımdı. . . Gördüklerimi Irasına anlattı-ğımda söylediklerimi yanlış ilelliler ve kapıldıkları heyecanın etkisiyleolsa gerek, bir iki gazele öyle çeıre.filli bir atılalım kullandı ki, nedenbahsettiklerini kimse lam olarak anlayamadı. . . Gördüğüm cisimler az-gın sulardaki tekneler gibi çırpınıyor, sağa sola savruluyor gibiydi. . . Na-sıl uçtuklarını betimlerken de, daire şekilli biı cismi alıp suyun üzerin-den fırlatırcasına uçtuklarını söyledim. Ga/.eıelev in çoğu bunu da yanlışanladı ve yanlış aktardı. Cisimlerin daire şeklinde okluğunu söylediğimiyazdılar: oysa ben cisimlerin dairesel tabaklar gibi devindiğini söylemiş-tim.

Arnold, içlerinden biri "müthiş mavi ışıklar" saçan, peş peşe dokuz risimgördüğünü düşünüyordu. Güldükler inin yeni bir tür uçak olduğu sonuru-na varmıştı. Mıırrov, yaptığı röportajı şöyle özetliyordu: "Bu tarihi bir ha-taydı. Ray Anıold'un yaptığı asıl açıklama unutulurken, 'uçan daire' degünlük yaşamda kullanılan terimler arasına giıdi." Kenneth Arnold'unuçan daireleri, birkaç yıl sonra kamuoyunun terimle özdeşleştirdiği, çokbüyük ve manevra yeteneği çok yüksek frizbiterden hem görünüş hem dedevinim açısından çok farklıydı.

Birçok insanın tek yaptığı gördüklerini dürüstçe aktarmaktı; ancak göz-lemledikleri, alışılmadık türden de olsa, doğal olaylardı. UFO olarak tanım-lanan bazı cisimlerin, yeni tür uçak, aydınlatması farklı eski tür uçak, yüksekİrtifada seyreden balon, ışıklı böcekler, farklı atmosfer koşulları nedeniylenormalden farklı görünen gezegenler, göz yanılgıları, merceksi bulutlar, yıl-dırımlar meteorlar, yapay uydular veya atmosfere giren roketler olduğu anla-

Page 69: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

.57

şildi*. Kimi cisimlerin de atmosfere girerken yok ulan küçük kuyrukluyıldız-lar olduğu düşünülebilir. En azından bazı radar raporları, atmosferdeki sı-caklık terselmelerine bağlı olarak kavisli yollar izleyen radyo dalgalan kaynak-lıydı. Bunlara, varmış gibi görünen fakat aslında olmayan cisimler anlamın-da radar "melekleri" de deniyor. SÜI konusu yerde hiçbir şey olmaksızın, ay-nı arıda hem gözle hem de radarla saptanabilir görüntüler kaydetmek olası.

Gökyüzünde olağandışı bir şeyler fark ettiğimizde kimilerimiz, gördü-ğünü iyice ölçüp tartmayan, hemen heyecana kapılan kötü tanıklara dönü-şüyoruz. Bıı gibi öykülcrt meraklı diuenba? ve şarlatan kişiler de var kuş-kusuz. Birçok UFO fotoğrafının, ince ipliklerle yukarıdan sallandırılmış veçoğunlukla üst üste koyma tekniğiyle çekilmiş sahte görüntüler olduğuortaya çıktı, liir futbol maçı sırasında binlerce insan tarafından görüleniTO'nun, bir üniversire öğrenci kulübünün saka amacıyla tasarladığı kar-ton, mum ve kuru temizleme torbasından yapılmış ilkel bir sıcak hava ba-lonu olduğu anlaşılmıştı.

Bulunduğu söylenen uçan daire enkazının (içinde kusursuz diş yapısınasahip küçük uzaylı reseflerinin bulunduğu) ise düpedüz bir aldatmaca ol-duğu ortaya çıkmıştı. Variety dergisinin yazarlarından Frank ScııHy, petrol-cü bir arkadaşının kendisine anlattığını söylediği bir öyküyü dergide yayım-ladı. Scully'nin 1950'dc yayımlanan ve en iyi satan kitaplar listesine girenliehitıd ihe l-lying Saıırers (Uçan Dairelerin Ardında) isimli kitabının belke-miğini de hu öykü oluşturuyordu. Öyküye göre. üç uçan daire enkazındanhirinde, her biri bir metre boylarında on altı Venüslünün cesedi bulun-muştu. Ordu olayı gizliyordu. Oysa her şey çok açıktı.

Öyküyü kurgulayan düzenbazlar, altın ve petrol bulmak için radyo dal-galarını kullandığım söyleyen Silas Nevvlon ve sonradan Bay GeBauer oldu-ğu anlaşılan gizemli bir "Dr. Gee" idi. \ewton, UFO aracına ait olduğunusöylediği bir dişli yapmış ve yakın mesafeden çekilmiş uçan daire resimleriüretmişti. Ne var ki kanıtlarının ciddi anlamda incelenmesine İ7İn vermi-yordu. Sonunda, konuya İlgili biri el çahukluğuyla dişliyi ele geçirmeyi ba-şardığında, yapılan laboratuvar incelemelerinde UFO dişlisinin tencereler-de kullanılan alüminyumdan yapılma olduğu çıktı ortaya.

Uçan daire enkazı, Newton ve GeBauer'in değersiz petrol yatakları sat-mak ve sahte düzenekler üretmekle geçen çeyrek yüzyıllık dolandırıcılık ta-rihlerinde küçük bir bölümü oluş! ur uy ordu. İkili, 1952 yılında FRI tarafın-dan tutuklandı ve ertesi yıl da düzenbazlık suçundan hüküm giydi. TarihçiCurtis Peebles'm yazıya döktüğü bıı aldatmaca-öykü, UFO meraklılarını1950'li yıllarda geçen Güneybatı Amerika kökenli uçan daire enkazı öykü-leri konusunda temkinli davranmaya zorlamış olmalıydı. Ama ne gezer.

* \örüngcdı;, sık sık ilginç göıiinlük'i o lunman çuk savıdrt yapay uydu vaı. İler gıin hirkaçı Dünya at-mosferinde yanarak ellişerken çıplak gözle izlt-nebiliyor.

Page 70: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

58

4 Ekim 1957'de, Dünya yörüngesine giren ilk yapay uydu olan Sputnik1 fırlatıldı. O yıl Amerika'da kaydedilen 1178 UFO raporunun 701 'i, ya-ni yüzde 6û'ı -ilk anda akla geleceği gibi yüzde 25'i değil- Ekim ve Ara-lık ayları arasında bildirilmişti. Spııtnik'c basında da fazlara yer verilme-sinin UFO kayıtlarını kabartmakta rol oynadığı çok acık. Belki de insan-lar geceleri gökyüzüne daha fazla bakmaya başlamış ve anlam vereme-dikleri doğal olayları UFO olarak rapor etmişlerdi. Yoksa göğe daha faz-la baktıkça, aslında hep orada olan uzaylı gemilerini daha iyi görür müolmuşlardı?

Uçan daire kavramı aslında daha da eskilere, Richard Shaver tarafındanyazılmış vt ucuz roman dergisi Amanng Stories'âe yayımlanmış IRemumberLemuria! (Lemuria'yı Anımsıyorum!) isimli romana değin uzanıyor. Ro-man, çocukluğumda bîr solukta yutarcasma okumaya bayıldığım türdendi.Kitaptan öğrendiğime göre, bugün kayıp kıtalar, 150 U00 yıl önce yeraltın-da yaşayan, insanların çektiği sıkıntılardan ve şeytansı işlerden sorumlu kö-tü ruhlu bir ırkın ortaya çıkması üzerine uzaylılar tarafından kurulmuşlar-dı. Derginin yazı işleri müdürü —sözünü ettiği yeraltı yaratıkları gibi 1,20metre boylarındaki— Ray Palıner, Arnold'ım rapor eLtiği olaydan çok önce,Dünya'mn disk biçimli uzaylı araçlarca ziyaret edildiği ve hükümetin uzay-lılarla suç ortaklığı yaparak bu durumu gizlediği yolunda haberler yazıyor-du. Terim yerleşmeden çok önce, milyonlarca Amerikalı bayilerde, market-lerde gördükleri benzeri dergilerin kapaklarından uçan daire kavramı iletanışmışlardı bile.

Bütünüyle ele alındığında, bu konuda öne sürülen kanıtlar son dereceyetersizdi. Birçok olayın kaynağının da aldatmaca, şaka, sanrı görme, doğalolayları yanlış anlama, kanıt olarak öne sürülen umut ve korkular, kimi kezde İlgi, ün ve talih avcılığı olduğu anlaşılmıştı. Gerçeklen öğrendiğimdekendimi kötü hissettiğimi anımsıyorum.

O zamanlardan bugüne, eğer varsa, diğer gezegenlerde yaşam izine rast-layabilmek amacıyla radyo sinyallerini dinleme, uzaya araç gönderme pro-jelerinde görev alma ayrıcalığına sahip olduğum için kendimi çok şanslı sa-yıyorum. Ancak, her kuşkucu bilim adamının algılayıp onaylayacağı bir sin-yale rastlanamadığı sürece, ne denli çekici bir fikir olursa olsun, dünyadışıyaşama ilişkin kanıt bulmuş sayılanlayız. Tek yapabileceğimiz, eğer o fırsatçıkarsa, daha iyi veri elde edene kadar beklemek. Dünya'nm ötesinde ya-şam olduğunu gösteren ciddi bir kanıta henüz rastlayabilmiş değiliz. Amaaraştırmanın da henüz başındayız. Bu konuda söylenebilecek tek şey, yarınyeni ve daha güçlü bir veri elde edebilecek olmamız.

Ziyaret edilip edilmediğimiz konusuna benden daha fa/la ilgi duyabile-cek birini düşünemiyorum. Dünyadışı yaşamı doğrudan ve yakından ince-leyebilmek, çok uzak mesafeden dolaylı gö/lem yapmaktan çok daha iyi

Page 71: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

59

olur ve bana zaman kazandırırdı doğrusu. Uzaylılar kısa boylu, suratsız vecinsel saplantılı olsalar bile, eğer hurada bir yerlerdclerse onlan ranımak is-ti voru m.

"Uzaylılar"la karşılaşmaya duyduğumuz hevesin ne denli büyük, kabul-lenmeye hazır olduğumu/ kanıt standartlımı ise ne denli düşük olduğunugösteren eu iyi örnek, "tahıl daireleri" olsa gerek. Büyük Britanya kökenli oluptüm dünyaya yayılan uzaylı söylencesi gerçekten çok ilginç.

Öykü buğday, çavdar, arpa ve şalgam tarlalarında çiftçiler ve yöreden ge-çenleree fark edilen (sonraki yıllarda daha karmaşık resi m yazıl ara dönü-şen) daire motifleriyle başladı. 1970'lerin ortalarında basit dairelerle baş-layan olay yıldan yıla karmasıklaştı. 198ü sonları ve 1990 başlarına gelindi-ğinde, özellikle Büyük Britanya'nın güneydeki kusal kesimleri, hasattanönce tahıl tarlalarına yapılmış, kimileri futbol sabası büyüklüğünde sayısızgeometrik şekille dolmaya başlamıştı. Birbirine teğet, eksenle bağlı ya dakoşut çizgilerle kesilmiş "böceksi" daire şekilleriydi bunlar. Ila/ı şekillerde,merkez dairenin çevresinde simetrik olarak dizeleiımiş dört küçük dairedalla oluyordu. Kimilerine göre bu. döıt iniş ayağı ile alana konmuş biruçan dairenin bıraktığı izdi.

Bir muziplik olmasındı bu sakın? Olanaksız diyordu herkes. Böylesi yüz-lerce şekil vardı. Kiıni kez şekiller gece, bir iki saat itinde beliriveriyordu.L'stelik de öylesi büyük şekiller, birkaç saatle insan eliyie yapılsın! Kesinlikleolanaksızdı. Resimyazılann çevresinde herhangi bir ayak izine de rastlan-mamıştı. Hem kim ve neden böyle hir şey yapmak istemiş olabilirdi kî?

Şekillerle ilgili birçok farklı görüş ötıe sürüldü. Bira/ bilimsel eğitime sa-hip kişiler tarlaları inceleyip hipotezler ortaya atarak, bütünüyle bu konuyaayrılmış dergiler kurdular. Şekiller "dikey burgaçlar" adı verilen garip hor-tumların, hatla daha da ilginç yapıdaki "halka burgaçların eseri miydi aca-ba? Yoksa nedeni yıldırımlar mıydı? Japon araştırmacılar, olaya plazma fizi-ğinin yol açıp açmadığını saptamak için I ab or al u varda küçük ölçekle simü-lasyonlar yaptılar.

Ne var ki tahıl daireleri karmaşıklaştıkça, meteorolojik ve elektrikselaçıklamalar zorlama kalmaya başlamıştı. Olup bitenlerin, bizimle geomet-rik bir dilde iletişim kurmaya çalışan TJFO'lann ziyaretinden başka bir şeyolmadığı söyleniyordu. Belki şeytanın işiydi hepsi. Yoksa binlerce, yıldır ken-disine işkence eden Insan'dan bıkmış Dünya mıydı bunlaiı yapan? Bizeşikâyetlerini mi bildirmeye çalışıyordu? Yeniçağ inanışına sahip turistlerakın akın gelerek şekilleri inceliyorlardı. Kimi meraklılar, ellerinde videokamera ve kızılötesi dürbünlerle geceleri tarlalarda nöbet tutuyorlardı.

Page 72: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

60

Dünyanın her yerinden yazılı ve elektronik basın organları, şekillerin so-rumlusunun peşine düşmüşlerdi. Tarlalara sÖ7 konusu şekilleri yapan dûn-yadışı uygarlıklar ile ilgili kitaplar yok satıyordu. Doğru, tarlalara inen her-hangi biı uçan daire görülmemiş, geometrik şekillerden hiçbiri yapımı sı-rasında (förüııtüleiımemişti. Ama çatalla su arayıcılar aslında başka dünya-lı olduklarını öne sürmeye, şekilleri yapan varlıklarla telepatik İletişim kur-maya başlamışlardı. Dairelerde "orgon enerjisi "ne rastlanmıştı.

Mecliste sorular gündeme geliyordu. Kraliyet ailesi, Savunma Bakanh-ğı'na bilimsel danışmanlık yapmış Lord Solly Zıickennan'dan özel bilgi al-mıştı. Hayaletlerin, hatta Malta Şövalyeleri ve benzeri diğer gizli topluluk-ların işe karıştığı da söylentiler arasındaydı. Olayda şeytana lamı adı geçi-yordu. Savunma Bakanlığı ise gerçekleri saklamaktaydı. Birkaç biçimsiz da-irenin ise, kamuoyunu yanıltmak için askeriye tarafından yapıldığı öne sü-rülmüş, magazin basını soluğu laılalarda almıştı. Daily Alirror, rakibi olanDaily Express'\ alt etmek için bir çiftçi ile oğlunu kiralayarak beş daire yap-tırmıştı. Expre.<t.<t İse hiç değilse hileye başvurmamıştı.

"Tahılbilim" örgütleri türev erek gitgide yaygınlaşmaya başlamıştı. Rakipgruplar, birbirlerine gözdağı veren yazılar gönderiyor; yetersizlik, becerik-sizlik suçlamalarıyla birbirlerine saldırıyorlardı. Tahıl "dairelerin" sayısı bi-ne, ulaşmıştı. Olay Birleşik Devletler, Kanada, Bulgaristan, Macaristan, Ja-ponya ve Hollanda'ya kadar uzanmıştı. Uzaylılarda ziyaret edildiğimize iliş-kin tartışmalarda, resrmyazıkıra, özellikle daha karmaşık olanlarına gönder-me yapılıyordu. Mars'taki "Yüz" ile zorlama bağlar bile kuruluyordu. Tanı-dığım hiliin adamlarından biri, şekillerde inanılmaz derecede üstün hirmaiemarik olduğunu, ancak bizden daha zeki bir uygarlığın işi olabilecek-lerini yazmıştı. Birçok noktada çekişen hemen tüm tahılbilimcilerin birleş-tiği nokta, son zamanlarda görülen resimyazıların bırakın 17 işe yaramaz,kendini bilmez muzipleri, hiçbir insanın işi olamayacak denli karmaşık veince hesap işi olduğuydu. Besbelli ki işin içinde dünyadışı zekâ vardı.

1991 yılında, Southampton'li iki kafadar Doııg Boıver ve Dave Chorley,15 yıldır tahıl tarlalarına şekiller yapmakta olduklarını açıkladılar. Her za-man gittikleri The Percy Hobbes adlı birahanede, bir gece biı kaç bira yu-varladıktan sonra akıllarına böyle bir muziplik yapmak gelmişti. UFO ha-berleri hoşlarına gittiğinden, UFO meraklılarına böyle bir kandırmaca ha-zırlamanın eğlenceli olacağını düşünmüşlerdi. Başlangıçta, Bmver'ııı çerçe-ve dükkânının arka kapısında güvence amacıyla bulundurduğu ağır bir çe-lik çubuğu kullanarak buğday başaklarını düzleştiıiyorlardı. Sonraları tah-ta kalas ve ip kullanmaya haşlamışlardı. Başta iş yalnızca birkaç dakika sürü-yordu. Ancak, hem sanatçı hem de müzmin muzip olmanın verdiği esinleişi gitgide büyütmeye başlamışlar, sonunda daha fazla sayıda ve daha şaşır-lıcı şekiller yapar olmuşlardı.

Page 73: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

61

İlk başlarda, şekilleri kimse fark etmemiş gibiydi. Basında ilgili hiçbir ya-yın yer almamıştı. İkilinin sanat eserleri UFO'fularca gereken ilgiyi görme-mişti. Bower ve Chorley tahıl dairelerini bir yana bırakıp, duygusal yöndendaha doyurucu olacak başka bir kandırmacanın peşine düşmeye karar ver-mişlerdi artık.

Tam o aralarda, daireler birdenbire İlgi görmeye başladı. UFO'cularoltayı yutmuşlardı. Bower ve Chorley çok sevinçliydi. Özellikle bilim adam-ları ve bazı diğer ilgililer şekillerin insan zekâsının ürünü olamayacağınısöylediklerinde, müthiş keyif alıyorlardı.

Gece çıkacakları her yeni geziyi dikkatle planlıyor, kimi kez önceden su-lu boya ile özenli şekiller hazırlıyorlardı. Bu arada \apılan yorumları da ya-kından izliyorlardı. Yerel meteoroloji uzmanlarından biri, tüm tahılların sa-at yönünde bükülmüş olması nedeniyle olaya bir tür hortumun yol açabile-ceğini düşündüğünü söylediğinde, uzmanı haksız çıkarmak amacıyla dışhalkası saat yönünün tersinde bükülmüş yeni bir şekil yapmışlardı.

Kısa süre sonra, Güney İngiltere ve diğer yerlerde de tahıl tarlalarındaşekiller belirlemeye başlamıştı. I'aklİtçİ muzipler İş başındaydı anlaşılan.Bunun üzerine Boıver ve Chorley, buğday tarlasına bir yanıt mesajı kazıdı-lar: "YALN İZ DEĞİLİZ." Bunun bile dünyadışından gerçek bir mesaj oldu-ğuna karar verildi hemen (üstelik "YALNI/DEĞİLSİNİ/" değil, "YALNIZ-DEĞİLİZ" yazılmış olmasına karşın). Doug ve İlave sanat eserlerini bitişikiki D harfi ile imzalıyorlardı; ama UFO'culara göre bu da gizemli bir uzay-lı mesajıydı. Bovvcr'uı geceleri ortadan yok olması eşi llene/in iyice kuşku-sunu uyandırmaya başlamıştı. Bir gece onu da yanlarına alarak işe koyuldu-lar, ilene ertesi gün yaptıkları işi gün ışığında görüp hayran kalınca, Bo-\vcr'm gece seferlerinin masumane olduğunu da kabul etmişti.

Sonunda Bower ve Chorley, gitgide zorlaşan bu ince işten yorgun düş-meye başlamışlardı. Sağlık durumları son derece iyi olmasına karşın, ikiside artık altmışların davdı ve kimi kez sinirli çiftçilerle burun buruna geldik-leri tarlalara komando tatbikatları dü/.enlemek için artık biraz yaşlı sayılır-lardı. Sanat eserlerini fotoğraflayıp u/aylıların sanatçı ruhlu olduğunu an-latan yazılar eşliğinde yayımlayan gazete haberlerinden de sıkılmışlardı. Üs-telik, açıklamayı daha fazla geçi ki İrİrl erse, kimsenin kendilerine inanmava-cağından da endişe duyuyorlardı.

Ve böylece itiraflarını hazırladılar. Gazetecilere en karmaşık şekilleri na-sıl yaptıklarını gösterdiler. Hiçbir muzipliğin onca yıl süte m ey eteği, hiçkimsenin insanları uzaylıların varlığına inandırmak İçin böyle bir işe kalkış-mayacağı gibi iddiaları bir daha duymayız artık diye düşünüyor olabilirsi-niz. Ne var ki hasın bu açıklamalara kısaca yer vermekle yelindi. Tahılbilim-cilerin de bunda büyük payı oldu. Onlara göre, insanların mucizevi olaylardüşleme keyfi ellerinden alınıyordu.

Page 74: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

62

O günden bu yana diğer bazı muzipler, tarlalara estetik ve esinden yok-sun şekiller yapmayı sürdürüyor. Her zaman olduğu gibi yapılan açıklama,başta uyanmış ve hâlâ yitirilmemiş ilk hevesin gölgesinden kurtulamıyor.Tahıl tarlalarındaki ıcsimya7ilar ve UFO'larla olan ilgilerini birçok kişidııvdu; fakat iş lio\ver ve Chorley'nin isimlerine ya da her şeyin, başındanberi yalnızca bir kandırmaca olduğuna gelince, yayınlar birdenbire kesili-verdi. Gazeteci Jim Schnabel'irı 1994'te yayımladığı ve benim de bu bo-lümde yararlandığım, Round iti Cîrcles (Dairelerin izinde), (Penguin Bo-oks) adlı kitabın yeni baskılan yapılıyor. Schnahei iki kafadarın yönteminii/leyerek, kendisi de iyi resimyazılar yapmayı başarmış. (Tarlada sekil yap-mak için bahçe silindiri ve rahla bir kalası daha uygun bulmuş. Tahıllarıayakla ezmenin de aynı işi gördüğünü söylüyor.) SchnabcTİn, bir eleştir-menin "Yıllardır okuduğum en komik kitap" dediği çalışması pek büyükbir yankı yapmadı. İblisler iyi satarken, işe karışan itirafçı muzipler kimse-nin hoşuna gitmiyor.

Başarılı ikinci el oiouıohil alıcılarının da kanıtladığı gibi, kuşkucu yakla-şım ileri derecede bir eğitim gerektirmiyor. Kuşkucu yaklaşımın demokra-tik uygulamasının özünde, bilgi olarak yerleşmeye çalışan iddiaları etkin veyapıcı bir şekilde değerlendirebilme yetisi yatıyor. Bilimin tek islediği, kul-lanılmış otomobil alırken ya da TV reklamlarında gördüğümü/, biraların,ağrı kesicilerin kalitesini denerken gösterdiğimi? kuşkuculuğu diğer konu-larda da kullanmak.

Ne var ki kuşkuculuğun gereçleri, toplumumuzdaki bireylere verilmivoı.Okulda, en çok kullanıldığı bilim alanında bile gereçlerinden fazlaca sözedilmezken kuşkuculuk, günlük hayatta yaşadığımız düş kırıklıkları sonra-sında kendiliğinden filizleniyor. Siyaset, ekonomi, reklamcılık ve Yeniçağya da Kskiçağ dinleri, sürekli olarak kola) inanırlık derecemizi ölçüyorlaraslında. Satacak bir şeyi olanların, kamuoyunu etkilemek isteyenlerin, güçsahiplerinin, kuşkuculuğun önünü almakla büyük çıkarları bulunuyor.

Page 75: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

ALDATMACA VE GİZLİLİKUFO kurbanı ünlü Travis ty'alton'un annesi oğlunun bir uçan dairenin

şimşeğiyle ışınlandığını duyduğunda, gayet sakin bir tavırla şu yanıtı ver-mişti: "Zaten bu işler hep böyle olmuyor mu?" Öyle mi gerçekten?

Gökyüzünde UFO'lann olduğunu söylemek çok da yanlış değil: "UFO, Uni-dentififd Flying Object Tanımlanamamış Uçan Cisim" tanımlamasının kısa yazı-lışı. Kapsamı da "Uçan Daire "den daha geniş. Sıradan gözlemcilerin, halta ki-mi /.aman uzmanların, anlayamadıkları saptamalar yapmaları kaçınılmazdır.Peki ama, ne olduğunu anlayamadığımız her şey neden yıldızlardan gelen biruzay gemisi olsun? Üstelik çok daha sade olasılıklar söz konusuyken.

Yanlış yorumlanan doğal olayları, muziplikleri, ruhsal sapmaları verilerdençıkarırsak, geriye son derece garip, fakat inanılır, üstelik de fiziksel kanıtladoğrulanmış başka durumlar kalıyor mu? Tüm o güriiitünün içinde gizli bir"sinyal1" var mı? Kanımca, şimdiye değin hiçbir sinyal saptanmadı. İlginç olma-yan fakat güvenilir, egzotik fakat yanıltıcı durumlar rapor edildiği oldu.1947'den bu yana rapor edilmiş bir milyon UFO gözlemine karşın, alalarındayanılgının, muzipliğin ya da samının kesinlikle söz konusu olamayacağı, dün-yadışmdan gelme bir uzay gemisi olduğu hiç kuşku götürmeyecek denli tuhaftek bir cisim gözlemi yok. İtiraf etmeliyim ki bunun için üzülmüyor değilim.

Page 76: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

64

Tadımlık paketler içinde satılan fantastik UFO iddialarının sağanağınatutuluyor, ne var ki bu iddiaların hak enikleri türden bir tavırla yalanlan-dıklarını hemen hiçbir /aman duymuyoruz. Nedenini anlamak zor değil:Gazete ve kitapları daha çok sattıran daha yüksek "rating" sağlayan, inan-ması daha eğlenceli olan, günlük yaşamın işkencelerimle daha çok çatışanhangisi? Gerçek ıuay gemisi enkazları mı, kolay inanırları yemleyen dene-yimli sahtekârlar mı? insan tüiü ile oynayan güçlü uzaylılar mı, yoksa insa-nın zayıf ve kusurlu yapısından kaynaklanan böylesi iddialar olabileceğigörüşü mü?

Geçen yıllar içinde, UFO sorunu üzerinde çalışmayı sürdürdüm, Ru ko-nuda, birçoğu oldukça ayrıntılı ve yazarın kendisine ait deneyimler içerençok sayıda mektup alıyorum. Kimi zaman, mektup sahibini telefonla ara-manı martıyla, çok önemli itiraflar vaat edildiği de oluyor. Konusu ne olur-sa olsun, yaptığım konuşmalar sonrasında genellikle .şu soruyla kaisılaşıyo-rum: "UFO'lara inanıyor musunuz?" Sorunun yüklemi de beni her seferin-de sasınıyor; demek ki bu bir kanıl gösterme değil, inanç sorunu."LTO'larm uzaylılara ait uzay gemileri olduğu yolundaki kanıtlar ne denligüçlü?" gibi bir soru ise hemen hiç sorulmuyor.

Gözlemlerime göre, insanların hu konudaki meraklı tavrı son derece ön-yargılı. Kimileri, görgü tanıklarının ifadesinin güvenilirliğinden; insanlarınböyle durumlar uydurması, sanrılar görmesi ya da büyük ölçekli muziplikleryapmasının İse olanaksız olduğundan: üsl düzey hükümet organlarının gerçe-ği bizlerden saklamak için komplo kurduğundan öylesine eminler ki.UFO'lar konusundaki kolay inanırlığın bii nedeni, halkın refahı ve "ulusalgüvenliğin" söz konusu olduğu durumlarda yalan söyleyebilen hükümete kar-sı insanların haklı güvensizliği. Birçok diğer konuda uyguladığı sessiz kalınaya da yalana başvurma politikası düşünüldüğünde, hükümetin böyle bir konu-ya sansür uygulamayacağım, önemli bilgileri vur Haslarından asla saklamayaca-ğım iddia etmek de güç. Olası bir sansürün nedeninin de dünya çapında birpaniği ya da hükümete güven yitimini önleme olduğu düşünülüyor.

Hava Kuvvctfcri'nin önceleri "Haset Projesi" diye anılan UFO konulu"Meclis Projesi" çalışmasını araştıran ABD Hava Kuvvetleri Bilimsel Danış-manlık Kurulu'nda ben de görev almıştım. Vardığımız sonuçlara göre, sür-mekte olan çalısına yapmacık ve baştan savmaydı. 1960'ların ortalarında,'"Meclis Projesi" Ohio'daki (başlıca amacı Sovyetler'in ne tür silahlar geliş-tirdiğini izlemek olan "Yabancı Teknik I laber Alma" biriminin de bulundu-ğu) Wriglu-PaUerson Hava Kuvvetleri Üssü'ndcn yönetilmeye başlamıştı.Us son derere gelişkin bir dosya tarama teknolojisine sahipli. Belli bir UFOraporu ile ilgili bilgi almak istediğinizde, önünüzden, kuru temizleyiciler-deki raylara takılı süveter ve takım elbiseler gibi sıra sıra dosyalar geçiyor;istediğini/ dosyaya vardığınızda motor duruyordu.

Page 77: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

65

Ne var ki, dosyaların içindekiler pek dikkate değer bilgiler değildi. Ör-neğin, hazı yaslı yurttaşlar, New Hampshire'da küçük bir kasabada, havadabir saatten fazla süre boyunca ışıklar gördüklerini bildirmişler; daha sonraolayın kaynağının yakındaki Hava Üssü'nden kalkmış, tatbikat yapan birbombardıman uçağı filosu olduğu anlaşılmıştı. Filonun kasabanın üzerin-den geçmesi bir saat sürehilir miydi? Hayır. Peki uçaklar, UFO'ların bildi-rildiği saatte ini uçuştaydı? Hayır. Albay, bize lütfen stratejik bombardımanuçaklarının nasıl olup da havada kıpırtısız durabildiklerini açıklayabilir mi-sin İz? Hayır. Baştan savma Meclis araştırmaları bilimsel yönden pek fakir ol-malarına karşın, halkı Hava Kuvvetleri'nin durumu kontrol akında tuttuğu-na inandırmak gibi önemli bir bıirokratik görev üstlenmişlerdi.

Hava Kuvvetleri'nin çalışması, başka bir yerde, örneğin, bir yarbayın de-ğil de tuğgeneralin başkanlığında daha ciddi, daha bilimsel bir UFO çalış-masının yapılmadığı anlamına gelmiyordu kuşkusuz. Uzaylılarca ziyaretedildiğimize inandığım için değil, UFO'larla ilgili her türlü verinin bir za-manlar Silahlı Kuvvetler için büyük önem taşıdığını bildiğim için, böylesibir çalışmanın yapılmış olması şansını çok yüksek görüyorum. UFO'lar bil-dirildiği gibi manevra yeteneği çok yüksek, hızlı araçiarsa, nasıl çalıştıkları-nı bulmak askeri bir görevdir. Sovyetler Birliği'nce yapılmış araçiarsa, biz-leri korumak Hava Kuvvetleri'nin sorumluluğudur. Araçların bildirilenözellikleri göz önüne alındığında, Sovyet UFO'laniıın. Amerikan askeri venükleer tesislerinin üzerinde göz göre göre süzüldüğünü düşünmek endi-şe verici doğrusu. Öte yandan, UKO'lar uzaylılarca yapıldıysa, (bir uçan da-ire yakalamayı beeermek kaydıyla) teknolojilerini kopya edip, Soğuk Sa-vaş'ta kendimize çok büyük avantaj sağlayabilirdik. Üstelik, Silahlı Kuvvet-ler UFO'ların ne Sovyeder'in ne de uzaylıların İşi olduğunu düşünüyorsabile, raporları yakından izlemek için iyi bir neden vardı:

1950'lerde balonlar Hava Kuvvetleri'nce çok yaygın olarak kullanılıyor-du. Fakat, duyurulduğu gibi hava tahmin platformları ya da radar yansıtıcı-lan olarak değil; gizli bir amaçla, yüksek çözünürlüklü kameralar ve haberalma cihazlarıyla donatılmış robotik casus araçlar olarak görev yapıyorlar-dı. Balonların kendisi değilse de, taşıdıkları keşif araçları kamuoyundangizli tutuluyordu. Yüksek irtifa balonları yerden bakıldığında daire şeklin-de görünebilir. Uzaklığını yanlış tahmin ettiğiniz bir balonu inanılmaz de-recede hızlı gidiyor sanabilirsiniz, tçleri boş ve çok hafif cisimler oldukla-rından kimi kez rüzgârın etkisiyle, uçakların asla yapamayacağı türden vemomentumun korun um una meydan okuyan yön değişimleri yapabilirler.

1950'lerin başlarında ABD göklerinde yaygın olarak test edilen askeri ba-lon sistemlerinin en ünlüsü "Skyhook" idi. Diğer balon sistemi ve projeleriarasında "Mogul", "Moby Dick", "Grandsoiı" ve "Genetrix" yer alıyor.Donanma Araştırına Laboratııvarı'nda yürütülen bu projelerin sorumluların-

Page 78: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

66

dan Urner Lidcll (daha sonra NASA'ya geçmişti), bir keresinde bana tümUFO raporlarının askeri balonlarla ilintili olduğunu düşündüğünü söylemiş-ti. Her ne kadar "tüm" çok iddialı bir nicelemeyse de balonların rolünün bü-yüklüğü konusunda ben de Lidell ile hemfikirirn. Bildiğim kadarıyla, gökyü-züne gizlice belli sayıda balon salıp, UFO gözlemlerinin artıp anmadığını sap-lamak gibi bilinçli ve sistemli bir kontrol deneyi şimdiye değin hiç yapılmadı.

1956'da ABD keşif balon lan Sovyetler Birliği üzerinde uçuşlar yapmayabaşladı. Kimi kez, bir gün içinde düzinelerce balon gönderildiği oluyordu.Sonraları balonların yerini U-2 gibi yüksek irtifa uçakları ve daha sonra dacasus uydular aldı. Bu dönemde, görülen birçok UFO'nuıı aslında keşif ba-lonları olduğu çok açık. Kozmik ışın algılayıcılarını taşıyan platformlar, op-tik ve kızılötesi teleskoplar, doğal kozmik radyasyon taraması yapan radyoalıcıları ve atmosferin üst kısımlarında kullanılacak donanımı taşıyan yük-sek irtifa balonları bugün hâlâ kullanılıyor.

1947'de New Mexİco'dakİ Roswell yakınlarında düştüğü söylenen bir yada birkaç uçan daire konusunda epeyce patırtı koparılmıştı. Tanıkların ver-diği ilk raporlar ve yayımlanan gazele fotoğrafları, enkazın bir yüksek irtifabalonuna ait olduğu fikrini tümüyle doğrular türdendi. Ne var ki, bölgeninbazı diğer sakinleri -özellikle onlarca yıl sonra yaptıkları açıklamalarda-daha egzotik malzemelerden, gizemli yazılardan, askeri personelin gördük-lerini kendilerine saklamaları için tanıkları tehdit ettiğinden ve en önemli-si, uzaylıların gemi enkazının ve cesetlerinin bir uçağa yüklenerek VVrighl-Patterson Hava Kuvvetleri Ûssü'ndeki Havacılık Mühimmat Komuianh-ğı'na götürüldüğünden söz etmeye başladılar. Sonraları çıkan uzaylı cesedibulunması öykülerinin hepsi olmasa da bir kısmı bu olayla ilintilidir.

UFO'lar konusunda uzun yıllar çalışmış -o zamanlar ABD Hava Kuvvet-leri Haber Alma Dairesi Başkanı olan ve daha sonra ABD'nin DomuzlarKörfezi'nden Küba'ya yaptığı çıkartmada CIA görevlisi olarak önemli roloynayan- Philip Klass, Roswell "kazası"iıdan bir yıl sonra, 27 Temmu/1948'de yazılmış, Tümgeneral C B. Cabell imzalı açık bir mektup ele geçir-mişti. Cabell, UFO'ların ne olabileceği konusunda kendisine rapor veren-leri sorgulamıs, lek bir ipucu bile elde edememişti. 11 Ekim 1948 tarihli veHavacılık Mühimmat Dairesi'ııdeki mühimmat konusunda ayrıntılı bir dö-küm sıman özel yanıtta ise, Haber Alma Dairesi Başkanı'na, Hava Kuvve tle-ri'nde konu hakkında bilgisi olan kimseyi bulamadıkları bildiriliyor. Bu du-rumda, UFO enkazı parçalanılın ya da uzaylı cesetlerinin önceki yıl Wrighr-Patterson'a getirilmiş olması pek olanaklı görünmüyor.

Hava Kuvvetleri'iıi asıl endişelendiren, UFO'ların Ruslara ait olması şan-sıydı. Peki Ruslar ABD ü/erinde neden UFO denemeleri yapsınlardı? Bu,yanıt olarak dört olasılığın öne sürüldüğü bir bulmacaydı: "(1) ABD'nin so-ğuk savaşta en ileri ve kesin silah olduğunu düşündüğü atom bombasına

Page 79: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

67

olan güveni sarsmak. (2) Fotoğraflı keşif uçuşları düzenlemek. (3) ABD ha-va savunma güçlerini denemek. (4) [Stratejik bombardıman uçakları içiniABD hedef bölgeleri üzerinde alıştırma uçuş lan yapmak." Her ne kadar (1)ve (4) numaralı amaçlar uğruna Sovyetler ellerinden geleni yaptılarsa da,UFO'laniı ne geçmişte ne de bugün Ruslara ail olduğunu biliyoruz. Ruslarhedeflerine ulaşmak için uçan daire kullanmadılar.

Roswell "kazasına" ilişkin kanıtların çoğu, söz konusu enkazın, olasılıklaAlamogordo Ordu Havaalanı ya- da White Sands Deneme Sahası'tıdan ha-valanmış bir grup gizli yüksek irtifa balonuna ait olduğunu gösteriyor. Ros-wel! yakınlarındaki enkaz dürüst askeri personelee telaş içinde toplanmış;öte yandan i!k basın haberleri ("RAAF Rosvvell Bölgesinde Bir ÇiftlikleUçan Daire Saptadı") enkazın başka bir gezegenden gelmiş uzay gemisineait olduğunu duyurmuş ve geçen yıllar içinde ün, talih umuduyla tazelenenanılar resmi açıklamaları yalanlamaya, kazanı kaynatmaya devam etmişti.Bugün Rosvvell'de turistlerin uğrak yeri olan iki UFO müzesi var.

New Mexico'da bir milletvekilinden gelen talep üzerine Hava KuvvetleriMüsteşarlığı ve Savunma Bakanlığı'nea hazırlatılan 1994 tarihli bir rapor,Rosıvell enkazını tropopoz irtifada Sovyet nükleer silah patlamalarını algı-lamak üzere tasarlanmış, çok gizli, balonla taşınan "Mogul Projesi" adlı, dü-şük aralıklı akustik saptama sistemi olarak tanımladı. 1947'ye ait gizli dos-yalan didik didik arayan Hava Kuvvetleri haber alma görevlileri, mesaj tra-fiğinin ariiuış olduğu yolunda hiçbir kanıta ra s dayamadı lar:

Amaçlan bilinmeyen yabancı bir aıacın ABD sınırlarına girmesi durumun-da kaçınılmaz olarak söz konusu olacak hiçbir bildiri ya da uyarıya, alarmdurumuna, daha yüksek tempolu bir utbikaı güncesine rastlanmamıştır, , ,Kayıtlar yukarıda .sayılanlardan hiçbirinin gerçekleşmediğini gösteriyor(eğer gerçek I eştiyse, olaylar ABÜ ya da başka bir ülkenin o günden bu yanaeşini yapamadığı türden, son derece eıkirı ve sıkı bir güvenlik sistemiyle de-netlenmiş olmalı. Sö/ü geçen /amanda böylesi bir sistem kulllanılmakuidiyse, atomik sırlarımızı Sovyetler'den gi/.lcmeyi de başarabi İm eliydik. Oy-sa ki Sovyetler'in bu sırları başarıyla ele geçirdiğini biliyoruz,)

Balonların taşıdığı radar hedeflerinin parçaları, kullandıkları İlginç de-koratif şekiller yıllar sonra uzaylı yazılan olarak anımsanacak olan NewYork'lu bir oyuncak şirketince ima! edilmişü.

UFO'ların en parlak devri, füzelerin, başlıca nükleer silah taşıma aracıolarak uçakların yerini almaya başladığı sıralara rastlıyor. En önemli uygu-lama sonullarından biri, nükleer silahla yüklü bir füzeyi. Dünya atmosferin-den (üsi hava katmanından geçerken küçük göktaşlarına ve kuyrukluyıldız-lara olduğu gibi) alev almadan geçirme işlemiydi. Kullanılan malzemeler,

Page 80: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

68

füze geometrisi ve atmosfere giriş (ya da daha gösterişli bir aşama olan fır-latma) konusundaki gözlemler, ABD'niiı bu fok önemli stratejik teknoloji-de ne kadar yol aldığını, hatta daha da kötüsü, tasarımdaki yetersizlikleriniortaya koyabilirdi. Bu gözlemler, karşı tarafın ne tür savunma önlemleri al-ması gerektiğini de gösterebilirdi. Sonuç olarak anlaşılacağı gibi, bu konuson derece duyarlı davranılmasmı gerektiren bilgiler içeriyordu.

Kaçınılmaz olarak askeri personelin gördükleri konusunda sessiz kalma-sı yolunda uyarıldığı ya da görünürde tehlikesi? bazı gözlemlerin birdenbi-re, ancak çok gerekli hallerde açıklanan "çok gizli" dosyaların konusu hali-ne geldiği durumlar olmuştur. Hava Kuvvetleri yetkilileri ya da sivil bilimadamları sonradan geriye bakarak düşünecek olurlarsa, hükümetin gizli birUFO projesi yürütmüş olduğu sonucuna pekâlâ varabilirler. Eğer füzelerUFO kabul ediliyorsa, bu durumda hükümeti fazlaca suçlamamak gerek.

Aldatmacaya bir göz atalım. ABD ve SSCB arasındaki stratejik yarışta, havasavunmalarının yeterliği çok önemli bir konuydu ve General Cabcll'in listesin-deki (3) numaralı maddenin içeriğini oluşturuyordu. Zayıf bir nokta yakala-yan raraf, nükleer savaşta "zafer" anlamına gelecek bir basan elde etmiş olabi-lirdi. Karşı tarafın savunma gücünü derlemenin en emin yolu da sınırlarındaniçeri bir uçak göndererek, fark etmelerinin ne kadar süreceğine bakmaktı.ABD, Sovyet hava savunma gücünü denemek için bunu belli aralıklarla yapu.

1950 1i ve 196O'lı yıllarda ABD batı ve doğu sahillerini, özellikle de (birSovyet bombardıman uçağı ya da füze saldırısının gelmesi en olası) kuzeyuçlarını son derece gelişmiş radar savunma sistemleriyle donatmıştı. Bunun-la birlikte, belli başlı hiçbir erken uyan sisteminin bulundurulmadığı, saldı-rıya açık bir bölge vardı: Güney uçlar. Potansiyel düşman için kuşkusu/ sonderece önemli bir bilgiydi bu. Ama, hemen akla geleceği gibi, bu aslında biraldatmacaydı: Karşı tarafın bir ya da birkaç yüksek performanslı uçağı, diye-lim ki Karayipler'den başlayarak ABD hava sahasına odaklanır ve yine diye-lim ki bir ABD hava savunma radannea keşfedilene kadar Mississippi Nch-ri'niiı birkaç yüz km. yukarılarına kadar bölgeyi tarar. Sonra davetsiz çocuk-lar, orada radara yakalanır. (Ya da bir kontrol deneyi olarak ABD yüksekperformanslı uçaklarından oluşan bir filoya önceden bildirilmeyen saldırıhamleleri yaptırılarak, Amerikan hava savunma güçlerinin ne derece etkinolduğu ölçülür.) Böyle bir durumda askeri ve sivil gözlemciler gerek radar-la gerekse çıplak gözle bazı cisimler saptayabilir ve rapor edebilirler. Bildiri-len cisim, bilinen hiçbir uçağa uymuyordur. Hava Kuvvetleri ve sivil havacı-lık birimleri, olaydan kendilerine ait hiçbir uçağın sorumlu olamayacağınıbelirtirken doğruyu söylüyorlardır. Meclisi güneyde bir Erken Uyarı Sistemikurulması için bütçe ayırmaya zorlayan kendileri de olsa, Hava Kuvvetleri,Sovyet ve Küba uçaklarının yakalanuıaksı/ın Ncw Oileans, hatta neredeyseMemphis üzerine değin uçmayı başardıklarını itiraf edecek de değildir.

Page 81: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

69

Bir kez daha, üst düzey teknik haber alma yetkililerine, Hava Kuvvetlenüyelerine ve sivil gözlemcilere ağızlarını sıkı tutmaları için talimat verildiği-ne; görünürde değil, gerçekten bilgi saklandığına inanmak İçin yeterli ne-denimiz var. Ve bir kez daha altını çizmek gerek ki, bu sessizlik politikası-nın uzaylı gemileriyle hiçbir İlgisi yok. Aradan otuz kırk yıl geçmiş olması-na karsın, Savunma Bakanlığı bürokratik nedenlerle bu gibi yüz kızartıcıdurumları saklı tutmaya çalışıyor. Savunma Bakanlığı'nm yersiz kaygılanile UFO gizeminin çözümü arasında potansiyel bir çıkar çatışması yatıyor.

Tüm bunlara ek olarak, hem Merkezi Haber Alma Teşkilatı'nın hem deABD Hava Kuvvetleri'nin endişe ettiği bir nokta, UFO'lann ulusal bir krizsırasında haberleşme hatlarını kesecek ve parazit yaratarak düşman uçakla-rının radarla ya da çıplak gözle saptanmasını zorlaştıracak araçlar olmasıy-dı. Bu da aldatmacanın öbür yüzü olan bir sinyal-güriillü sorunu.

Sözü geçen unsurlar göz önüne alındığında, bazı UFO rapor ve inceleme-lerinin, hatta belki çok sayıda dosyanın, tüm bunlar için para kaynağı olarakbaşvuru lan halktan gizlendiğine inanmaya hazinin. Soğuk Savaş sona erdi;füze ve balon teknolojileri demode oldu ve herkesçe erişilebilir hale geldi.Geçmişte yapılmış ba7i hatalar nedeniyle yüzü kızaracak olanlar ise arlık gö-revde değil. Silahlı Kuvveller'e göre, olası en kötü durum, ulusal güvenliğinsağlanması amacıyla Amerikan halkının yanılrıldığı ya da kandırıldığının birke7 daha itiraf edilecek olması. Ama dosyaların üzerindeki gizlilik etiketinikaldırarak halkın erişimine açmanın zamanı geldi.

Sessiz kalma ve sır saklama geleneğinin karşımıza çıktığı bir başka noktada Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA). Bu örgüt, Amerika'nın hem dostlarınınhem de karşıtlarının telefon, radyo ve diğer iletişimlerini takip eder. Gizli-lik içinde, dünyanın tüm posta haberleşmesini izler. Günlük trafiği çok yo-ğundur. Gerginlik zamanlarında, söz konusu yabancı dilleri bilen NSA per-soneli kulaklıklarla gün boyu oturarak karşı tarafın yüksek rütbeli persone-linin yaptığı şifreli görüşmelerden yatak sohbetlerine kadar her türlü ha-berleşmesini dinler. Bir kısım görüşmeler de bilgi saya rl arca izlenerek, sözkonusu durumla ilgili herhangi bir anahtar sözcük yakalandığında derhalgörevlilere haber verilir, iler şey kaydedilip saklandığından, manyetik bant-ları taramak yoluyla, örneğin şifreli bir sözcüğün ilk kullanıldığı görüşmeyiya da buhran sırasında sorumlu kişileri bulmak olanaklıdır. Bazı dinlemenoktalarını da o ülkenin komşuları (Rusya için Türkiye, Çin için Hindis-tan), yakınlarda devriye gezen uçak ve gemiler ya da Dünya yörüngesinde-ki bazı uydular oluşturur. NSA ve (dinlenmekten doğal olarak hoşlanma-yan) diğer ülkelerin güvenlik servisleri arasında sürekli bir önlem-karşı ön-lem yarışı vardır.

Bir de buna Haberleşme Özgürlüğü Anlaşması 'mu (FOLA) kararlı tutu-munu ekleyin. NSA'darı UFO'larla ilgili olarak mevcut tüm bilgiler isten-

Page 82: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

70

misti. Yasa gereği böyle bir istem yanıtsız bırakılamasa da "yöntem ve kay-naklan" bildirmek şart değildir. NSA'nın çok önemli bir diğer yükümlülü-ğü de, etkinlikleri konusunda dosl ya da düşman olsun, diğer ülkeleri sıkın-tıya sokacak ya da siyasi açıdan utandırarak türden bir duruma neden ol-mamaktır. Sonuçta, NSA'nın FOI A'ya vereceği bir yanıt-rapor, üçte biri ka-rartılmış bir sayfa, gerisi boş bırakılmış "alçak irtifada rapor edilen UFO"türünden cümle parçalarından oluşacaktır. Geriye kalan bilgilen açıklama-sı, NSA'nın kaynak ve yöntemlerini ele vermesi ya da en azından haberleş-mesi gözlem akında tutulan ülkeyi, havacılık telsiz ağını denetlemesi yolun-da alarma geçirmesi anlamına gelir. NSA, görünürde masum bir iş olanuçak-konuol kulesi arası iletişimleri çÖ7Ümlediğini açıklayacak olsa, karşıtaraf askeri hava trafiğini kontrol ederek ilgili diyaloglarının dinlendiğinifark edip haberleşme yöntemlerinde NSA'nın işini zorlaştıracak-bandı de-ğiştirmek gibi- değişiklikler yapabilir. Ne var ki FOIA istemlerine karşılıkolarak neredeyse tamamı karartılmış sayfalarca bilgi alan UFO "komplosu"kuramcıları, doğal olarak NSA'nın UFO'lar konusunda geniş bilgiye sahipolduğu, komplonun bir parçası olarak bu bilgileri gizli tuttuğu sonucunavaracaktır.

Görüştüğüm bazı NSAyetkililerİnİn, adlarının gizli tutulması şartıyla ba-na verdikleri bilgi şöyleydi: Askeri ve sivil uçaklarla yapılan haberleşmeler-de, sık sık yakın çevrelerinde lanımlayamadıkları bir cisim, yani UFO görül-düğü bildiriliyor. Kimi kez bu bir AliD uçağı, ya da bir keşif aracı oluyor.Birçok durumda görülen UFO çok daha sıradan bir cisim çıkabiliyor ve tek-rar haberleşmeye geçerek durumu açıklıyorlar.

Aynı mantık kullanılarak, NSA herhangi bir komplonun parçası gibi gös-terilebilir. Örneğin, FOIA, NSA'nın şarkıcı Elvis Presley konusunda bildik-lerini rapor etmesi yolunda bir istemde bulunmuştu. (Çünkü Presley'ninölümünden sonra görüldüğü, dolayısıyla mucizevi tedavi yöntemleri geliş-tirilmiş olduğu yolunda sovlentiler vardı.) Doğrusu, NSA bazı şeyler biliyor-du. Örneğin, belli bir ülkenin ekonomik düzeyine ilişkin bir raporda, o ül-kede Elvis Presley kaset ve CD'lerinin ne kadar sattığının belirleyici olduğuöne sürülüyordu. Siyah sayfaların oluşturduğu okyanusta sunulan beyaz kö-püklerden biri buydu. NSA F.lvis Presley ile ilgili bir gi/lilik anlaşmasına mıbulaşmıştı? NSA'nın UFO konulu trafiğini bizzat araştırmamış olmakla bir-likte, bana yaptıkları açıklamayı son derece akla yatkın buluyorum.

Hükümetin uzaylıların ziyaretine ilişkin gerçekleri bizlerden sakladığın-dan eminsek, Silahlı Kuvvetler ve haber alma kurumlarının gizlilik gelene-ğini yıkmak yolunda çaba göstermeliyiz. En a/.ından, onlarca yıl öncesin-den katma, konuyla ilgili bilgiyi örten gizlilik perdesinin kaldırılması içinuğraşabilin/. "Roswe.ll Olayı"na ilişkin Temmuz 1994 tarihli Hava Kuvvetle-ri raporu buna iyi bir örnek.

Page 83: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

71

IJKOYuların paranoyak tarzına ve gizlilik kültürü konusundaki "içi boş" yak-laşımlarına en iyi örneklerden biri, eski Ntna Yıniı Times yazarlarından HowardBlum'un Out There (Orada Bir Yerde,), (Simon ve Schuster, 1990) adlı kitabı:

Ne denli çeşitli yollar denedimse de sonunda aniden karşıma dikilen duvar-dan kurtul anı ad un. Gerçek, her seferinde daha ben elimi süremeden kaçıpgitmeyi beıeriyordu.Neden?

Gitgide yükselen kuşku dağının zirvesine oturan uğursuz, olanaksız tek so-ruydu bu. Tüm o resmi sözcü ve kurumlar neden benim çabalarımın önü-TIÜ tıkamak için ellerinden gelen tüm hilelere başvuruyorlardı? Neden birgün doğru sayılan öyküler erıe.si gün yalanlanıyordu? Bu gergin, boyun eğ-me/ gi/lilik niyeydi? Askeri haber alma birimleri neden yanlış bilgi veriyor,UFO'lara inananları çılgına çeviriyorlardı? Hükümetin bulduğu aslındaneydi? Neyi gizlemeye çalışıyorlardı?

Bu konuda elbette ki direnç gösteriliyor. Askeri donanım konusunda ol-duğu gibi, bazı bilgiler haklı gerekçelerle gizli tutuluyor; gizlilik kimi kezgerçekten ulusun çıkan için uygulanıyor. Öte yandan, askeri ve siyasi çev-reler ile haber alma örgütleri, gİ7İiliği kendi lehlerine de kullanıyorlar.Eleştirileri önlemiş, yaptıkları işte yetersiz kalmış olma gibi ağır sorumlu-lukların yükünden kaçınmış oluyorlar. Böylelikle ulusun rahatlıkla güveni-ni kazanacak, ilk aşamada kendi güvenliği için bilgiye erişimden men edi-len yurttaş kitlesinden farklı, seçkin bir "biraderler" grubu oluşturuyorlar.Birkaç istisna dışında gizlilik, demokrasi ve bilim ile asla bağdaşmaz.

UFO'lara ilişkin bilginin gizlenmesini gündeme getiren en kışkırtıcıolaylardan biri de MJıa adı verilen belgelerdi. Öyküye göre, 1984 sonla-rında, içinde lab edilmemiş bir film rulosu bulunan bir zarf UFO'lar vehükümetin gizlilik politikasıyla ilgilenen film yapımcısı Jaiuıe Shande-ra'nm posta kutusuna -hem de New Mexito, Roswell'deki olaylarla ilgilibir kitabın yazarı ile görüşmeye gitmesinden kısa süre önce- bırakılmış.ti.I ab edilen filmlerin, Başkan Henry S. Trııman'ın uçan daire enkazları ileuzaylı cesetlerini incelemek üzere on iki bilim adamı ve hükümet yetkili-sinden oluşan bir kurul toplanması yolunda talimatlarını içeren, yalnızca"yetkili gözler" için hazırlanmış 24 Temmuz 1947 tarihli bir resmi talimat-name "olduğu anlaşılmıştı". MJ-12 kumlunun üyelerinin böyle enkazlarbulunması durumunda haberdar edilecek merciler olan ordu, haber al-ma, bilim ve mühendislik kurumlarından olmaları gerçekten dikkat çeki-ci. MJ-12 belgelerinde ekler kısmına uzaylıların doğası, gemilerinin tekno-lojisi gibi konularda sık sık gönderme yapılmış olmasına karşın, bu eklerkısmı gizemli filmde yer almıyor.

Page 84: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

72

Hava Kuvvetleri, belgenin sahte olduğunu söylüyor. UfO uzmanı PhilipJ. Klass ve bazı diğer yetkililer bunun koca bir aldatmaca olduğunu ele ve-ren sözcüksel ve topografîk tutarsızlıklara rastladıklarını belirüyorlar. Güzelsanatlara düşkün kişiler, salın aldıkları eserin kaynağını, yani esere en sonkimin sahip olduğundan sanatçının kendisine değin uzanan zinciri araştı-rırlar. Zincirde eksik halkalar varsa, örneğin 300 yıllık olduğu söylenen birlahlonun geçmişi 60 yıldan öteye geçmiyor, ondan öncesinde hangi müze-de saklı olduğuna dair ize rastlanamıyorsa, sahtekârlık olasılığı kendiliğin-den işe karışıyor demektir. Güzel sanatlar alanında sahtekârlık oldukça ca-zip bir iş olduğundan, koleksiyoncular çok dikkatli olmak zorundadır. MJ-ıabelgelerinin en zayıf noktası da, kaynağının belli olmaması. Kapıdan içerimucizevi bir şekilde atılıveren sözde kanıt, akla "Ayakkabıcı ve Cinler" tü-ründen peri masallarını getiriyor.

İnsanlık tarihinde benzer özellikte çok örnek var. Kimi zaman, kendisi-ni bulanların savlarına güçlü destek sağlayan çok önemli bilgilerle dolu,kaynağı belirsiz belgeler aniden bel iri veriyor. Dikkatli ve cesur araştırmala-rın ardından, olayların sadece aldatmaca olduğu çıkıyor ortaya. Sahtekârla-rı güdüleyenin ne olduğunu anlamak da çok güç değil. Aşağı yukarı aynıtürden bir başka örnek de, Kudüs Tapınağı'nda bulunan ve önemli bir ye-nilik savaşımı sırasında, eserde tüm fikirlerinin onayını bulan Kral Yoşiyatarafından saklandığı söylenen Deuteronomy (Tesniye) kitabı.

Bir başkasının adı Donation of Camtantim (Konstantin'irı Bağısı). BüyükKonstantin, Hıristiyanlığı Roma İmparatorluğu'nun resmi dini haline getirenimparatordu. Bugün ismi İstanbul olan ve 1000 yıldan fazla süre Doğu Romaİmparatorluğu'nun başkentliğini yapmış olan Konstaıılinopolis, bu imparato-run adıyia anılmıştı. İmparator 337 yılında öldü. Dokuzuncu yüzyılda, Kons-tanlin'in Roma da dahil olmak üzere tüm Balı Roma İmparatorluğu'nu çağda-şı Papa I. Sylvesler 'a miras bıraktığını belirten Kmslanlin'in Bağışı adlı bir bel-geye göndermeler yapılmaya başladı. Öyküye göre, bu küçük hediye, Konstan-tin'in cüzzamını iyileştiren Sylvesler'a bir anlamda borcuymuş. On birinci yüz-yılda papalar Ktmslantin'in liağ/^t'na sürekli göndermeler yaparak, Orta İtal-ya'nın yalnız ruhani değil, laik liderleri oldukları yolundaki iddialarını destek-lemeye çalışır olmuşlardı. Ortaçağ sıralarında ise Bağış, Kilise'nîn iddialarınıhem destekleyen hem de karsı çıkarı taraflarca gerçek kabul ediliyordu.

Valla'Iı Lorenzo, İtalyan Rönesansı'nın bilginlerindendi. Muhalif, sert,tenkilçi, kibirli ve bilgiç Lorenzo, diğer yakıştırmaların dışında, çağdaşlarm-ca dinsizlik, saygısızlık, cüretkârlık ve haddini bilmezlikle suçlanmıştı. Hava-rilerin îmanının, dilbilimsel olarak bakıldığında, On iki Havari tarafındanyazılmış olamayacağını söylediğinde, Engizisyon Ix>renzo'yu dinsiz ilan ede-rek ölüme mahkûm etmiş, fakat Napoli Kratı Alfonso cezayı kaldırmayı ba-şarmıştı. Bildiğinden şaşmayan Lorenzo, 1440 yılında, Konstanlin'in Bağı-

Page 85: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

73

şı'nın özensiz bir düzmece olduğunu gösteren bir ya/ı yayımladı. Londra ağ-zı seçkin İngilizler için neyse, Bağış'm yazıldığı dil de dördüncü yüzyıl SarayLaüncesi için oydu. Valla'lı l.orenzo sayesinde Roma Katolik Kilisesi, Kons-taniin 'in Bağışının bildirdiği özere, Avrupa ülkelerini yönetmek konusundaartık ısrarlı değil. Soyağacında beş yüz yıllık bir gedik olan bu belgenin, pa-palığın (özellikle Papa I. Adrian'ın) kilise ile devletin birleşmesi için çabala-dığı Şarîman zamanında, Kilise'nin Papalık divanına bağlı bir rahip tarafın-dan hazırlanmış bir düzmece olduğu anlaşılmış durumda.

Aynı sınıfa dahil olduklarını kabul edersek, MJ-12 belgeleri, Kımstantin'inBağışına, göre daha zekice hazırlanmış bir aldatmaca. Ama kaynak, tıkar gö-zetimi ve sözcüksel tutarsızlıklar bakımından son derece benzer yapıdalar.

Bİnlerre değilse de yüzlerce hükümet görevlisi haberdar olmasına karşın,dünyadış! yaşam ya da uzaylılarca kaçırılma olaylarına İlişkin bilginin 45 yılboyunca saklı tutulmuş olması Fikri kulağa son derece iddialı geliyor. Halkıilgilendiren genel bilgilerin bile hükümetçe sık sık gizli tutulduğuna kuşkuyok. Bu gizliliği bir ölçüde anlaşılır kılan, yurttaşların korunması gerekçesi.Sözünü ettiğimiz olayda ise durum farklı. Güvenlik gerekçesiyle yapılan bu iş-birliği, eğer gerçekse, uzaylıların insan türüne yönelik sürekli saldırılarınaiiiskin bilgiyi yurttaşlardan gizlemek demek oluyor. Eğer uzaylılar gerçeklenmilyonlarcamızı kaçırinaktaysa, ulusal güvenliğin de ötesinde öneme sahipbir durumdur bu. Dünyanın neresinde olursa olsun, tüm insanların güvenli-ği tehlikede demektir. Böylesi bir dununda, yaklaşık 200 ülkelik bir gezegen-de, gerçekten bilgi sahibi bir kişi haberi yaymak, açıklamada bulunmak veuzaylılar yerine insanlarla dayanışmaya girmek için harekete geçmez miydi?

Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana, NASA dünyadışı yaşamın var-lığını kanıtlayacak bir ipucu bulmak (böylece uzay araştırmalarını sıirdür-mek için iyi bir gerekçe elde etmek) için çabalıyor. Dünya düşman uzaylı-larea her gün ziyaret ediliyor olsaydı, NASA bütçesini artırmak için bu fır-satın üzerine atlamaz mıydı? Uzaylıların Dünya'yi istilası söz konusuysa, ge-leneksel olarak çoğunluk personelini pilotların oluşturduğu Hara Kuvvet-leri neden insanlı uçuşlardan giderek vazgeçip tüm yük aktarma işlerini in-sansız uçuşlarla gerçekleştiriyor?

Bir zamanlar "Yıldız Savaşlarf'ndan sorumlu olan Stratejik Savunma Gi-rişimi Örgütü'nü düşünün. Uzayda savunma üsleri kurmakla yükümlüy-ken, bugün adı ve amacı çok daha sıradan bir düzeye indirgendi. BalistikFüze Savunma Örgütü, arlık Savunma Bakan lığı'na doğrudan rapor vermeyetkisine bile sahip değil. Amerika Birleşik Devletleri'ni büyük ölçekli birnükleer silahlı füze saldırısına karşı koruyacak böyle bir teknolojinin ola-nak dahilinde olmadığı artık açıkça ortada. Ama, gerçekten bir uzaylı isti-lası ile yüz yüzeysek, uzaya böyle savunma birimlerinin en azından "yerleş-tirilmeye çalışılmasını" isteme/ miydik?

Page 86: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Savunma Bakanlığı, her ülkenin benzer bakanlıktan gibi, gerçek ya dahayali düşmanlara karşı vardır. Röyle bir düşmanın varlığının, o düşmanıyok etmekten en büyük hazzı alarak örgütçe örtbas edildiğini düşünmekson derece mantıksız. AI1D (ve diğer ülkelerin) askeri ve sivil ıuay program-ları Soğuk Savaş sonrası dönemde, aramızda uzaylılar olduğu fikrini kesin-likle reddediyor. Haberler ulusal savunma planlarını yapanlardan da giz-lenmiyorsa tabii.

UFO raporlarım sadece yazılanlardan yola çıkarak hemen doğru kabuledenler olduğu gibi, uzaylıların Dünya'ya uğramaları fikrine hararetle kar-şı çıkarak düşünmeye bile değer bulmayanlar da var. Onlara göre kanıt ara-mak gereksiz, konuyu tartışmak ise "bilimle bağdaşmaz" bir tavır. Bir kere-sinde, Amerikan Bilimi Geliştirme Derneği'nin yıllık toplantısında bazıUFO'ların u/ay gemileri olduğunu savunan ve buna karşı çıkan bilimadamlarının katılacağı bir kamuoyu oturumu yapılması amacıyla ben de gi-rişimlere katkıda bulundum. Bunun üzerine, birçok diğer konuda yargıla-rına saygı duyduğum seçkin bir fizikçi, bu çılgınlıktan vazgeçmemem duru-munda, beni ABD Başkan Yardımcısına şikâyet etmekle rehdit etti. (Herşeye karşın, oturum gerçekleşti ve tutanakları yayımlandı; bazı konular bi-raz daha açıklık kazandı ve Spiro T. Agrtevv beni aramadı.)

Ulusal Bilimler Akademisi'niiı 1969 tarihli bir çalışması "kolayca açıkla-namayan" raporlar olmasına karşın, "UFO'larm olası en son açıklamasının,dünyadışı zeki varlıklarca yapılan ziyaretler olabileceği" sonucuna vardı.Daha başka ne kadar çok "açıklama" olabileceğini düşünün. Zamanda yol-culuk yapan araçlardan, cadılar diyarından gelen iblislere, başka boyuttan,eski Süpmnen kitaplarındaki Beşinci Boyut ZrüT ülkesinden Bay Mxyztplkgibi (yoksa Mxy/ptkl miydi, hep unutuyorum) turistlere, ölülerin ruhlarınaya da bilimin, hatta mantığın kurallarına uymayan, "kartezyen olmayan"başka bir olaya ne buyurulur? Aslına bakılırsa, bu "açıklamaların" her biriciddi olarak öne sürüldü. "Kn az olası" ifadesi gerçekten önemli bir anlamtaşıyor. Bu taşkın biçem, konunun birçok bilim adamı için artık ne denlilatsız bir hal aldığının göstergesi.

Hakkında çok az bilgi sahibi olduğumuz bir konuda, kaçırılma raporla-rındaki çılgın artışın gösterdiği gibi, duygularımı/ çok coşkun olabilir. Han-gisi doğru olursa olsun, her iki hipotez de -cinsel tacizci uzaylıların isülasıya da sanrı görme salgını- bize kesinlikle bilmemiz gereken bir ders öğre-tiyor. Relki de bu konuda böylesine coşkun olunmasının nedeni, lıer iki hi-potezin de hoş olmayan anlamlar içermesidir.

Page 87: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

75

AURORA

Raporların sayısı ve tıttarlığı,

gözlemlerin temelinde

sanrılara yol açan ilaçlar dışında

bajka bir neden yatabileceğim gösteriyor.

Gizemli Uçak, rapor,Amerikan Bilim Adamları Federasyonu.

20 Ağustos 1992

Aurora, U-2 ve SR-Ti Hlackbird'ün devamı olan, çok gizli birAmerikan yüksek irtifa keşif uçağının adı. Gerçeklen var olabilir deolmayabilir de. 1993 yılında, Kaliforniya Kdwards Hava KuvvetleriÜssü ve Nevada., Groortı Lake civarında, özellikle de Groom Lake'inAlan »i adı verilen ve Savunma Bakanlığı'mn deneysel uçaklarıdenemek için kullandığı bölgedeki gözlemciler, birbirleriyle olduk-ça tutarlı gözlemler bildirdiler. Dünyanın her yanından benzerigözlemler rapor edilmekteydi. Öncekilerin aksine, uçağın hiperso-nik olduğu, sesten belki de 6 ya da S kez daha hızlı gittiği söyleni-yor. Ardından da "ipe dizili simitler" adı verilen bir duman bırakı-yor. Aurora'nın küçük casus uyduları yörüngeye omrtmak için kul-lanılıyor olabileceği, mekiğin savunma amaçlı yükler için güvcıılik-siz olduğunu gösteren Challenger kazasından sonra geliştirildiği desöylenenler arasında. Eski astronot, ABD Senatörü John Glenn,ClA'in "böyle bir program olmadığına dair yemiii ettiği"ni söylü-yor. En gizli ABD uçaklarının başlıca tasarımcılarından biri de aynıkanıda. Hava Kuvvetleri müsteşarı, böyle bir uçağın ya da gelecekteABD Hava Kuvvetleri veya başka bir yerde yapılması amaçlı birprogramın var olmadığını üstüne basa basa belirtiyor. Yalan söylü-yor olabilir mi? Bir başka yetkili, Hava Kuvvetleri Sözcüsü, belki deözenle seçilmiş sözcüklerle "bu gibi gözlemleri ve birçok diğer UFOraporunu inceledik; herhangi bir açıklama getiremedik" diyor. An-cak, bu arada Nisan 1995'ie, Hava Kuvvetleri Alan .11 yakınlarında4000 dönümlük alam daha isrinılak elti. Halkın girişinin yasak oldu-ğu alan gitgide genişliyor.

Page 88: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

76

Şimdi iki olasılığı tekrar değerlendirelim: Aurora var veya Auro-ra yok. Eğer varsa, uçağın tüm dünyada tek bir fotoğraf çekilmeksizinya da somut kanıt yayımlanmaksızın denenmesini ve yakıt aktarımıyapmasını sağlayacak denli etkin bir resmi gizlilik politikası uygulan-mış olması çok çarpıcı. Öte yandan, Aurora diye bir araç yoksa, böylebaşarılı bir söylencenin yaratılıp yayılmış olması çok etkileyici. Söylen-ceyi ısrarla yalanlayan resmi açıklamalar neden pek kayda değer bu-lunmuyor? Böylesi bir projenin -bu örnekte Aurora'mn- varlığı, ga-rip bazı olayları ortak bir etiket altında toplamamıza elverir mi? Heriki durumda da, Aurora UFO'larla ilintili görünüyor.

Page 89: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Çocukların kör karanlıkta

her şeyden korkup titremeleri gibi,

biz de aydınlıkta korkarız, (oruklann

karanlıkta dehşetle beklediklerinden

daha korkunç olmayan şeylerden. . .

LUCRKTIUS

Evrenin Yapısı (M. O. 60 dolayları)

S A N R I L A RReklamcılar, izleyicilerini iyi tanımak zorundadır. Basit bir ürün-toplum

karşılaşması sorunudur bu. UFO dergilerindeki reklamları inceleyerek, ti-cari serbest girişim ülkesi olan Amerika'nın, UFO meraklılarını hangi göz-le gördüğünü öğrenebiliriz. İşte, UFO Evreni adlı derginin bir sayısından ay-nen alınmış bazı reklam başlıkları:

• Emektar Araştırmacı, Servet, Güç ve Romantik Aşkın 2000 Yıllık Sırrı-nı keşfetti.

• Gizli! Çok Çok Gizli! Çağımızın En Sansasyonel Hükümet SırrınıEmekli Bir Askeri Görevli Sayesinde Tüm Dünya Öğrendi.

• Dünyadayken Gerçekleştirmek İstediğiniz "Özel Görev" Nedir? Işık İş-çilerinin Kozmik Uyanışına Buyurun! Randevu almanıza gerek yok. Yıldız-larda doğmuş temsilcilerimiz sizi bekliyor!

• İşte Beklediğiniz Fırsat! Ömrü Artıran, İnanılmaz, Harika Tam 24 UFORuhu Mühürü!

• Ben Kendime Bir Fıstık Buldum. Ya Siz? Şansa Sırtınızı Dönmeyin. Kız-lar Sizi Bekliyor!

• Evrendeki En Eğlenceli Dergiye Hemen Bugün Üye Olun.• Yaşamınıza Mucizevi İyi Şans, Aşk ve Para Getirin! Bu Güçler Yüzyıllar-

dır Kullanılıyor! Siz de Payınızı Alın!

Page 90: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

78

• Medyumlukta Çığır Açan Araştırma. Büyülü Güçlerin Var OlduğunuKanıtlamak Yalnızca 5 Dakika!

• Şans, Aşk ve Paraya Bir Anda Kavuşmaya Hazır mısınız? Garantili Sü-per Talih Ayağınıza Geliyor! Dünyanın En Güçlü Tılsımlarıyla Tüm İstekle-rinize Kavuşun.

• Siyahlı Adamlar: Hükümet Ajanları mı Yoksa Uzaylılar mı?• Uğur Taşlarınızın, Tılsımlarınızın, Mühürlerinizin ve Simgelerinizin

Gücünü Artırın. Yaptığınız Her Şeyin Etkinliği Artsın. Akıl Gücünüzü Akıl-sal Güç Büyüteci ile Büyütün.

• Ünlü Para Mıknatısı: Daha Fazla Para İster misiniz?• Lael'in Ahdi, Kayıp Uygarlığın Kutsal Elyazmaları.• İçsel Işık'tan "Kumandan X"in Yeni Kitabı: Dünyanın Gizli Hâkimleri.

İnsanlık, Uzaylıların Mirası!

Tüm bu reklamların ortak paydası nedir? UFO'lar mı? Hayır değil. De-licesine saf bir okur kitlesi beklentisini yansıtıyor olmaları kuşkusuz. UFOdergilerinde yer almalarının nedeni de bu. Çünkü bu türden bir dergiyisatın alıyor olmak bile, okuyucuyu belli bir sınıfa dahil ediyor. Bu dergile-rin reklamlarının ve yazarlarının vaat ettiklerine kapılan aklı başında kuş-kucu ya da tümüyle akılcı okurlar da var mutlaka. Ama çoğunluk okuyucu-larının profili konusunda haklılarsa, uzaylılarca kaçırılma konusunda ne-ler söylenebilir?

Zaman zaman, dünyadışı varlıklarla "temasta" olduklarını söyleyen bazıkişilerden mektuplar alıyorum. Beni kendilerine "her şeyini sormaya" davetediyorlar. Bu mektuplar nedeniyle, ben de geçen yıllar içerisinde küçük birsoru listesi oluşturdum. Uzaylıların bizden çok ileride olduklarını unutma-dım tabii. "Lütfen Fermat'nın Son Teoremini Destekleyen Küçük Bir Ka-nıttan Söz Eder misiniz?" "Goldbach Savı'nı Açıklar mısınız?" gibi sorularınardından, bunların ne olduklarını da açıklamam gerekiyor kuşkusuz. Çün-kü uzaylılar onu Fermat'nın Son Kuramı diye bilmiyorlar. Terim açıklama-ları ve basit denklemlerle birlikte sunduğum bu sorulara hiçbir yanıt alamı-yorum. Öte yandan, "İyi davranmalı mıyız?" gibi bir soru hiç yanıtsız kalmı-yor. Kesin yanıtı olmayan, özellikle de geleneksel ahlaki yargıları sorgula-yan sorulara bayılıyor bu uzaylılar. Ne var ki, insanların bilmediği hangi bil-gilere sahip oldukları konusunda ipucu verecek, belirleyici bir sorunun ya-nıtı hep sessizlik*. Yanıt verme konusunda böylesine seçici olan yetiyi gözönüne alarak çıkarımlar yapabiliriz.

* Bugün yanıtım hiçbir insanın bilmediği sorular sormak da belki onları tahrik edecek iyi bir araştırmaolurdu; fakat yanıtın doğru olup olmadığını nasıl anlayacağız? Böylesi soruları matematik dışındaki alan-larda formüle etmek bile başlı başına bir sorun. Belki de bir yarışma düzenleyip "uzaylılara sorulacak onsoru"ya gelen en iyi önerileri seçmeliyiz.

Page 91: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

79

Uzaylılarca kaçırılma çılgınlığından önceki güzel zamanlarda,UFO'lara bindirilen insanlara, anlattıklarına göre, nükleer savaşın teh-likeleri konusunda öğretici söylevler verilirdi. Şimdilerde ise uzaylılarderslerinin konusunu çevresel zarar ve AİDS olarak belirlemişler. Kendikendime sormadan edemiyorum: Şu UFO sakinleri, nasıl oluyor da bugezegenin öncelikli ya da moda gündemiyle sınırlı kalabiliyorlar? Ne-den 1950'lerde KFKya da ozon azalması, 1970'lerde HIV konusunda er-ken uyanlar yapmayı denemediler öyleyse? Neden bizi halk sağlığına yada çevreye yönelik, henüz bilmediğimiz tehditlerden haberdar etmiyor-lar? Acaba uzaylılar, göründükleri insanlardan daha fazlasını bilmiyorolabilirler mi? Üstelik, ziyaretlerinin başlıca amaçlarından biri bizleriküresel tehlikeler konusunda uyarmaksa, neden bunu yalnızca ifadele-rinden kuşku duyulacağı belli şahıslara anlatıyorlar? Neden televizyonağına bir geceliğine el koymuyor ya da Birleşmiş Milletler Güvenlik Kon-seyine önlemleri anlatan sesli-görüntülü malzemelerle başvurmuyorlar?Onca ışık yılı yol kat etmeyi beceren bir uygarlık için bunu yapmak zorolmasa gerek.

UFO'larla "temas" kuran en eski ve ticari açıdan başarılı ilk kahramanGeorge Adamski idi. Kaliforniya'da, Mount Palomar yakınlarında bir lo-kanta işleten Adamski, oturduğu yerin arka tarafına küçük bir teleskop yer-leştirmişti. Önünde yükselen dağın zirvesinde ise, Dünya'nın en büyük te-leskopu, Washington Carnegie Enstitüsü ve Kaliforniya Teknoloji Enstitü-sü'nün ortak yapımı 5,5 metrelik yansıtıcı bulunuyordu. Kendisine MountPalomar Gözlemevi 'nin Profesörü havasını veren Adamski, çölde uzun sarı saç-lı, uzun elbiseli hoş görünümlü uzaylılarla nasıl karşılaştığını ve kendisinenükleer savaşın tehlikelerine ilişkin ne uyarılarda bulunduklarını anlatan-ve epeyce büyük sansasyon yaratan- bir kitap yayımladı. Bu uzaylılar, sö-züm ona, Venüs'ten gelmişlerdi (Adamski'nin yüzeyi 600 derece olan birgezegen seçmesi, inanılırlığını daha baştan gölgelemiş oluyor). Yazarın ki-şiliği, ilk anda kendisini inanılır kılıyordu. O sıralarda yürütülmekte olanUFO araştırmalarının başında olan bir Hava Kuvvetleri yetkilisi, Adamski'yişu sözlerle betimliyor:

Ona bakıp öyküsünü dinlediğinde, anlattıklarına inanmak için can atıyorinsan. Belki de karşısındakini görünüşü etkiliyor. Üzerinde epeyce uzun sü-re kullanıldığı belli, fakat düzgün giysiler vardı. Saçları hafifçe kırlaşmıştı vegördüğüm en dürüst bakışlı gözlere sahipti.

Page 92: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

80

Yaşlandıkça Adamski'nin yıldızı söndü, ama kitaplar yayımlamayı veuçan daire "Müritleri" için önemli bir simge olmayı sürdürdü.

Modern tarzda ilk uzaylılarca kaçırılma öyküsünün kahramanları iseNew Hampshire'lı bir çift; toplumsal hizmet uzmanı Betty Hill ve posta me-muru Barney Hill. 1961 yılında, White Mountains dolaylarında bir gece geçsaatte otomobil kullanırken, Betty ilk anda yıldız gibi görünen parlak birUFO'nun kendilerini izlemekte olduğunu fark eder. Barney cismin zararvermesinden korktuğundan anayoldan çıkarak, dar dağ yollarına sapar veeve umduklarından iki saat geç varırlar. Bunun üzerine Betty, UFO'ları baş-ka dünyalardan gelen ve içlerinde kimi kez insanları kaçıran küçük adam-lar taşıyan uzay gemileri olarak tanımlayan bir kitap okur.

Kısa süre sonra, kendisinin ve Barney'nin kaçırılarak bir UFO'ya bindiril-diği bir kâbusu sık sık görmeye başlar. Barney, eşini, kâbusunu arkadaşları-na, meslektaşlarına ve gönüllü UFO araştırmacılarına anlatırken gizlice din-ler. (Betty'nin konuyu doğrudan eşiyle tartışmamış olması ilginç.) Olaydanbir hafta sonra çift, pencerelerinden üniformalı küçük yaratıkların görün-düğü "krep" şeklinde bir UFO gördüklerinden söz etmektedirler artık.

Birkaç yıl sonra, ruh hekimi Barney'ye Boston'lu bir hipnoterapist olanDr. Benjamin Simon'ı salık verir. Hipnoza Betty de katılır. Hipnoz sırasın-da ikisi de ayrı ayrı, o "meçhul" iki saat boyunca neler olduğunu ayrıntıla-rıyla anlatırlar: UFO'nun yol kenarına inmesini izlemiş, kısa boylu, gri,uzun burunlu (bugünkü öykülerle uyumsuz düşen bir ayrıntı) insan benze-ri yaratıklarca yarı felçli bir halde gemiye bindirilmiş; Betty'nin göbeğinebir iğne batırılmasını (Dünya'da amniyosentez bulunmadan önce) da içe-ren garip birtakım tıbbi işlemlere tabi tutulmuşlardı. Çift böyle bir şeydenbahsetmemiş olmasına karşın, sonradan Betty'den yumurta, Barney'den desperm alınmış olduğu söylentileri çıktı ortaya*. Kaptan, Betty'ye, gemininrotasının işaretli olduğu bir yıldızlar arası harita bile göstermişti.

Martin S. Kottmeyer, Hill çiftinin öyküsündeki birçok motife, 1953 yapı-mı Invaders from Mars (Mars'tan Gelen İşgalciler) adlı filmde rastlanabilece-ğini gösterdi. Barney'nin uzaylı betimlemesi, özellikle de aşırı büyük göz ay-rıntısı, benzeri uzaylıların konu edildiği The OuterLimits (Dış Sınırlar) isim-li bir televizyon dizisinin yayımlanmasından on iki gün sonra yapılan birhipnoz seansına rastlıyordu.

Hill öyküsü büyük ses getirdi. 1975 yılında, kısa, gri uzaylıların aramızdagezinerek insanları kaçırdığı, milyonlarca insanın ruhunu ele geçirdiği yo-lunda mesajlar veren bir TV filmi yapıldı. Ancak, o zamanlar kimiUFO'ların gerçekten uzay gemisi olabileceğini düşünen az sayıdaki bilim

* Daha sonraları Bayan Hill uzaylıların gerçek ilgi alanlarından bahseden yazılar yazmıştı."... cinsel bağ-lamda herhangi bir ilgileri yok. Fakat zaman zaman kaçırdıkları kişinin yanında buldukları balık oltası,değişik mücevherat, gözlük ya da çamaşır deterjanı gibi nesnelerden örnek alıyorlar."

Page 93: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

81

adamı bu konuda son derece dikkatliydi. Sözü geçen kaçırılma öyküsünün,Arizona Üniversitesi'nden atmosfer fizikçisi James E. McDonald'ın olasıUFO vakaları listesinde yer almaması dikkat çekici. Genel olarak, UFO'larıciddiye alan bilim adamları uzaylılarca kaçırılma öykülerinden olabildiğin-ce uzak duruyorlar (bu öykülere duyar duymaz inananlar ise, gökyüzünde-ki masum ışıkları incelemeyi akıllarından bile geçirmezler herhalde).

McDonald'ın UFO'lara ilişkin görüşü, kendi sözleriyle, geçerliği su gö-türmez kanıtlara değil, 'başvurulacak en son çare' yaklaşımına dayalıydı:Tüm alternatif açıklamalar kendisine daha da az güvenilir geliyordu. 1960ortalarında, McDonald'ın görüşlerini o ana kadar UFO'lar konusunda her-hangi bir görüşe destek vermemiş fizikçi ve gökbilimcilere açıklayacağı birtoplantı düzenledim. Katılanlar, merak katsayısı oldukça yüksek bilimcilerolmasına karşın, McDonald onları uzaylılarca ziyaret edildiğimize değil ik-na etmek, bu konuda ilgilerini uyandırmayı dahi başaramadı. Durum basit-çe şöyle açıklanabilir: McDonald'ın uzaylı olasılığı gördüğü yerde, onlarçok daha sıradan açıklamalar öngörüyorlardı.

Bay-Bayan Hill ve Dr. Simon ile birkaç saat birlikte olma fırsatını yakala-dığımda çok memnun olmuştum. Barney ile Betty'nin dürüstlüğü ve içten-liği ve böylesi garip bir konuda halk kahramanlarına dönüşmüş olmaktankaynaklanan karmaşık hisler içinde oldukları kuşku götürmezdi. Çiftin iz-niyle Simon, bana (ve benim davetlim olan McDonald'a) hipnoz seanslarısırasında kaydedilmiş bazı kasetleri dinletti. Edindiğim en çarpıcı izlenim,karşılaşmayı anlatırken -ya da "yeniden yaşarken" demek daha doğru ola-cak- Barney'nin sesinde beliren dehşet dolu tondu.

Savaşta ve barışta hipnozun yararlarının güçlü bir savunucusu olan Si-mon çılgın UFO akımına kapılmamıştı. John Fuller'ın, Hilllerin deneyimi-ni konu alan The Interruptedjourney (Yarıda Kalan Yolculuk) adlı kitabına dakatkılarda bulunan Simon, çiftin öyküsünü otantik bulduğunu belirtseydi,kitabın satışı inanılmaz derecede artar, kendi kazancı da çok yüksek olur-du. Ama yapmadı. Çiftin yalan söylüyor olması olasılığını ya da başka birruh hekiminin öne sürdüğü gibi, durumun bir folie â deux -edilgin tarafınbaskın tarafın yanılsamasına kapıldığı ortak bir 'gerçekten kopma' vakası-örneği olduğunu da ısrarla reddetti. Peki geriye ne kalıyordu? Simon'a gö-re Hill çifti bir tür "düş" deneyimi yaşamıştı. Birlikte.

UFO gözlemlerinde olduğu gibi, uzaylılarca kaçırılma vakalarında dabirden fazla kaynak söz konusu olabilir. Bazı olasılıklara birlikte göz atalım:

1894'te, The International Census ofWakingHallucinations (Uyanıkken Gö-rülen Sanrılar Uluslararası Sayımı) Londra'da basılmaya başladı. O günden

Page 94: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

82

bu yana sürdürülen anketler, sıradan, normal insanların yüzde 10 ile 25arasında bir kısmının yaşamları boyunca ses duymak ya da kimse olmadığıhalde birini görmek türünden sanrıları en az bir kez yaşadığını ortaya ko-yuyor. Daha ender olmak üzere, insanların hoş bir koku aldıkları, müzikduydukları ya da duyulardan bağımsız bir esinlenme yaşadıkları durumlarda oluyor. Kimi durumlarda bunlar içsel yaşantılarla ya da derin dini dene-yimlerle ilintili oluyor. Sanrılar, kutsallık ile bilimselliği ayıran duvarda,gözden kaçmış küçük bir aralık işlevi görebiliyor.

Öldüklerinden bu yana defalarca kez anne ya da babamın adımı çağır-dığını duydum. Onlarla birlikte yaşadığım süre boyunca elbette ki küçükbir ricada bulunmak, bir sorumluluğumu anımsatmak, yemeğe çağırmak,söyleşmek ya da günün önemli bir haberini vermek için bana o tonda ses-lenmişlerdi. Onları öylesine çok özlüyorum ki, beynimde seslerinin zamanzaman sanki yanıbaşımdalarmışçasma yankılanmasını garip bulmuyorumdoğrusu.

Böylesi sanrılar, son derece normal insanlarca son derece sıradan koşul-larda yaşanabilir. Gece kamp ateşi, duygusal gerginlik, sara nöbeti, migrenağrısı, yüksek ateş, uzun süreli oruç, uykusuzluk*, duyusal açlık (yalnızlıkgibi) ya da LSD, psilosibin, meskalin, haşhaş gibi maddeler de sanrıya yolaçabilir. (Korkuyla beslenen alkol kaynaklı "DT"ler -Delirium tremens— alko-lü bırakma sürecinde sık sık görülen sendromlardandır.) Fenotiazin (örne-ğin, torazin) gibi, sanrıları geçiren moleküller de vardır. Normal insan vü-cudunun hem sanrılara yol açan hem de sanrıları bastıran maddeler -bel-ki de endorfın denen morfin benzeri küçük beyin proteinleri de dahil ol-mak üzere- üretmesi son derece olası. Amiral Richard Byrd, Kaptan JoshuaSlocum ve Sir Ernest Shackleton gibi ünlü (ve buhrana eğilimli olmayan)kâşiflerin alışılmadık yalnızlık durumlarında güçlü sanrılar gördükleri debilinen örnekler arasında.

Nörolojik ve moleküler tetikçileri ne olursa olsun, sanrıların verdiğigerçeklik hissi çok büyük. Birçok kültürde yeri olan sanrılar ruhsal ergin-liğin işareti sayılıyor. VVestern Plains yerlilerinde ya da yerli Sibirya kültür-lerinde, genç bir erkeğin geleceği, başarılı bir "düş gezintisi" sonrasındayaşadığı sanrının doğasına bağlı olarak belirlenmiş oluyor; sanrının anla-mı kabilenin yaşlıları ve şamanlarınca ayrıntılarıyla tartışılarak sonucabağlanıyor. Dünya dinlerinde ermişlerin, peygamberlerin ya da kurtarıcı-

* Rüyalar, Rapid Eve Movement (Hızlı Göz Devinimi) anlamındaki REM durumu ile ilintilidir. (Kapalı gözkapaklarının altında gözler ya rüyada olup bitenleri izlediği için ya da rasgele devinir.) REM durumu, cin-sel uyarı ile güçlü bağıntı gösterir. Uyuyan denekler REM aşamasına girer girmez uyandırılırken, kontrolgrubunu oluşturan deneklerin de her gece aynı sayıda, fakat düş görmezken de uyandırıldığı deneylerin,birkaç gün sonrasında kontiol grubunun hafifçe sersemlemiş olduğu, rüya görmeleri engellenen grubun isegündüzleri sanrılar görmeye başladığı gözlenmiş. Buradan çıkan sonuç, belli bir anormal koşula tabi tutmakyoluyla kimi insanların sanrılar görmesinin sağlanabileceği değil, herkesin sanrı görebilir olduğudur.

Page 95: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

83

ların kendilerini çöllere ya da dağlara vurarak, duyusal ve fiziksel yoksun-luk eşliğinde tanrılarla haberleştikleri ya da iblislerle savaştıkları sayısızörnek vardır. Uyuşturucu sonrasında yaşanan dini deneyimler, 1960'lar-da Batı gençlik kültürünün kimlik kartı gibiydi. Yapay yolla başlatılmış daolsa bu tür deneyimler sık sık "deneyüstü", "tanrısal", "kutsal" gibi sıfat-larla anılıyordu.

Sanrılar oldukça sık rastlanan türden deneyimlerdir. Sanrı görmeniz,deli olduğunuz anlamına gelmez. Antropoloji yazını tarihi, kültürdenkültüre ve çağdan çağa büyük benzerlikler gösteren sanrı etnopsikiyatri,REM rüyaları ve ruhlar dünyasıyla iletişim kurma ayinleriyle doludur.Sanrılar birçok kültürde, iyi ya da kötü güçlerce ele geçirilme olarak yo-rumlanır. Yale Üniversitesi antropologlarından Weston La Barre işi, "kül-türün çoğunun sanrılardan oluştuğu, ayinin tüm amaç ve işlevinin söz ko-nusu topluma gerçeklik sanrılatmak olduğu yolunda bir yargıya varılabi-lir" diyecek kadar ileri götürüyor.

Kaliforniya Üniversitesi Nöropsikiyatri Kliniği yöneticiliği yapmış Dr.Louis f. West bir sinyal/parazit sorunu olarak gördüğü sanrıları şöyle ta-nımlıyor (Encydopaedia Britannica nın 15. basımından aynen alınmıştır):

Şöminesinin karşısındaki pencereye yaslanmış, günbatımında bahçesini sey-reden bir adam düşünün. Dışarının görüntüsüne kendini öylesine kaptır-mıştır ki, bulunduğu odanın içini gözünün önüne getiremez. Dışarısı karar-dıkça, odanın içindeki eşya pencerenin camında yansımaya başlar. Bir süreboyunca (uzağa bakarsa) bahçeyi ya da (yüzünden birkaç santimetre öteye,cama odaklanırsa) odanın içini görür. Ortalık iyice kararır, ama şöminedekiateş olanca gücüyle yanarak odanın içini aydınlatıyordur. Adam artık camdaodanın yansımasını sanki dışarıya ait bir görüntüymüşçesine görmektedir.Bu göz yanılgısı ateş söndükçe zayıflar ve sonunda hem içerisi hem de dışa-rısı tümüyle karanlık olduğunda artık hiçbir şey görünmez. Közler zaman za-man alev aldıkça, camdaki yansımalar tekrar görünür.Aynı şekilde, normal düşler gibi sanrısal yaşantılar da "gün ışığı" (duyu-sal girdi) azaltılıp "içerinin ışığı" (beynin genel uyarılma düzeyi) "parlak"kaldığında ortaya çıkar ve beynimizin "odaları "na ait görüntüler duyula-rımıza ait "pencereler"in dışından geliyormuşçasma algılanabilir (sanrı-lanabilir).

Bir başka benzetme de düşlerin, tıpkı yıldızlar gibi sürekli parlaması olabilir.Güneş çok parlak olduğu için yıldızlar gündüz görülemese de bir tutulmaolması, gözlemcinin güneş doğmadan hemen önce ya da hemen sonra dik-katle göğe bakması ya da parlak bir gecede uyanıp gözlerini yukarı çevirme-si durumunda yıldızlar, tıpkı düşler gibi genellikle unutulmuş olsalar da heporada bekliyor olacaklardır.

Page 96: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

84

Beyinle daha ilintili bir başka anlatım, hem bilinç hem de bilinçaltının güç-lerince kontrol edilen ve potansiyel bir düşsel içerik sunumu oluşturan sü-rekli bir bilgi işleme etkinliği (bir tür "bilinç öncesi akış") olabilir. Düş, gö-rülmeye başlandığı ilk birkaç dakika boyunca kişinin işlenmekte olan veriakışının farkında olduğu bir süreçtir. Uyanıkken görülen sanrılar da birazdaha farklı ruhsal ya da fiziksel koşulların söz konusu olduğu, fakat aşağı yu-karı aynı türden bir yaşantıdır. . .

Öyle görünüyor ki tüm insan davranışlarına ve yaşantılarına (normal ya daanormal) duyusal yanılgılar ya da sanrısal durumlar eşlik edebiliyor. Bu du-rumların ruhsal bozukluklarla olan ilişkisi iyi belgelenmiş olmasına karşın,günlük yaşamdaki rolleri yeterince araştırılmamış olabilir. Normal insanlar-da duyusal yanılgı ve sanrıların daha iyi anlaşılmasıyla gizem, "duyu ötesi" yada doğaüstü gibi durumlarla açıklanan yaşantılar açıklığa kavuşturulabilir.

Sanrıların insan olmanın bir parçası olduğu gerçeğiyle yüzleşmeyi red-dedersek, kendi doğamıza ilişkin çok önemli bir noktayı gözden kaçırmışoluruz. Ne var ki bunların hiçbiri sanrıları iç gerçeklik yerine dış gerçekli-ğin bir parçası kılmıyor. İnsanların yüzde beş ile onu, telkine, tek bir emir-le derin bir hipnoz durumuna geçmeye son derece yatkınlar. Amerikalıla-rın kabaca yüzde onu, bir ya da daha fazla sayıda hayalet gördüğünü bildir-miş. Bu, uzayhlarca kaçırıldığını söyleyenlerin sayısından daha yüksek, birya da daha fazla UFO gördüğünü bildirenlerinkiyle aynı; Richard Nixon'ınbaşkanlığının son haftasında -yüce divana çıkmamak için istifa etmedenönce- iyi ile kusursuz arası bir ölçekte görev yaptığını düşünenlerin sayısın-dan daha küçük bir değer. En azından yüzde birimiz şizofrenik yapıda. Budemek oluyor ki gezegenimizde 50 milyondan, yani İngiltere'nin nüfusun-dan daha fazla sayıda şizofren bulunuyor.

Kâbuslar üzerine yazdığı 1970 tarihli kitabında ruh hekimi John Mack-kendisinden yine söz edeceğim- şöyle yazıyor:

Erken çocukluk döneminde, kişinin düşlerini gerçek kabul ettiği ve düşler-deki olayları, dönüşümleri, hazları, tehditleri günlük yaşamının bir parçasıolan deneyimlerle eşdeğer gerçeklikte tuttuğu bir dönem vardır. Düşsel ya-şam ile gerçek yaşam arasında açık bir ayrım yapabilme birkaç yılda ve güç-lükle kazanılan bir yetidir; normal çocuklarda bile bu yaş sekiz ile on arası-dır. Canlı ve yoğun içeriği nedeniyle, kâbuslar çocuk için gerçekçi şekildeyargılaması özellikle zor olan türden düşlerdir.

Karanlık odada korkunç bir cadı olduğu, yatağın altında kötü niyetlibir kaplanın gizlendiği, vazonun evde bulundurulması yasak bir futbol to-puyla değil, aniden pencereden içeri dalan çok renkli bir kuş tarafından

Page 97: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

85

kırıldığı yolunda inanılmaz yaşantılar anlatan bir çocuk mutlaka yalan mısöylüyordur? Kuşkusuz aileler genellikle çocuğun fantezi ile gerçeklik ara-sında tam bir ayrım yapamadığını düşünür. Kimi çocuklar zengin düş gü-cüne sahipken, kimileri de bu yönden daha fakirdirler. Bazı aileler çocu-ğun düş gücüne saygı duyup kullanması yönünde destek verirlerken, "Bugerçek değil elbette, senin düş ürünün" türünden uyarılar yapmayı daunutmazlar. Kimi diğer aileler ise çocukla konuşabilecekleri zamanı bek-leyemeyecek kadar sabırsız davranarak -çünkü bu, evde fikir uyuşmazlık-larını halletmeyi zorlaştırıcı bir süreç olabilir- onu fanteziler kurmaktanmen etmeye çalışır, hatta işi bunun utanç verici bir şey olduğunu söyleme-ye kadar vardırırlar. Gerçekle fantezi arasındaki ayrımı henüz kendilerikeşfedememiş ve fantezilere kapılmaya eğilimli aileler de var kuşkusuz.Tüm bu eğilimlerin birbiriyle yarışı ve çocuk yetiştirme uygulamaları sıra-sında, kimi insanlar fantezi kurma yetilerini korurken, kendilerine ger-çeklerin anımsatıldığı yaşantıların oluşturduğu anıları da erişkinlik dö-nemlerine değin yitirmezler. Bazıları gerçek ile fantezi arasındaki farkıbilmeyenin deli olduğuna inanarak büyür. Çoğumuz ise ortalarda birnoktada yer alırız.

Kaçırılma kurbanları genellikle çocukluklarında da pencereden gelen,yatağın altından ya da dolaptan çıkan "yaratıklar" gördüklerini bildiriyor-lar. Ancak, dünyanın her yerinde çocuklar için benzer öyküler vardır -pe-riler, cinler, iyilik melekleri, hayaletler, cüce cinler, cadılar, şeytanlar vezengin çeşitlilikte düş ürünü "arkadaşlar". Bu durumda iki grup çocuk muvar -dünyaya ait düş ürünü yaratıklar gören çocuklar ve gerçek uzaylılar gö-ren çocuklar? Her iki grubun da aynı şeyi görüyor ya da sanrılıyor olmasıakla daha yatkın değil mi?

Birçoğumuz, iki yaşlarında ya da daha sonraki dönemlerde, gece veya ka-ranlıkta gerçek görünümlü ama tümüyle düş ürünü "canavarlar"dan kork-tuğumuzu anımsarız. Korkudan ödüm patlarken artık daha fazla dayana-cak halim kalmayana dek yatak örtümün altına saklanıp, sonra da Varlıkbeni pençeleriyle yakalamadan önce anne babamın güvenli kollarına atla-yabilmek umuduyla ok gibi onların yatak odasına fırladığım geceleri hâlâanımsıyorum. Korku tarzını benimsemiş Amerikalı çizer Gary Larson, ba-basına adadığı kitaplarından birinde şöyle diyor:

Ben küçük bir çocukken evimiz canavarlarla doluydu. Dolaplarda, yatak alt-larında, tavan arasında, bodrumda yaşar, hava karardığında da her yana da-ğılırlardı. Bu kitap, beni tüm canavarlardan koruyan babama adanmıştır.

Kaçırılma vakalarına bakan terapistler bu konuda biraz daha sorgulayıcıolmalı belki de.

Page 98: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Çocukların karanlıktan korkmalarının nedeni kısmen, evrim tarihimiz-de bir dakika öncesine kadar hiç yalnız uyumamış olmaları diye düşünüle-bilir. Geçmişte çocuklar güvenli bir ortamda bir büyüğün, genellikle deannenin yanında uyurlardı. İleri Batı uygarlığında bugün, onları tek baş-larına karanlık bir odaya koyuyor, iyi geceler dileyerek yanlarından ayrılı-yor, sonra da kimi kez neden korktuklarını anlamakta zorlanıyoruz. Ço-cukların korkunç canavarlara ilişkin fanteziler geliştirmiş olması, evrimselaçıdan son derece anlamlı görünüyor. Aslanların, sırtlanların kol gezdiğibir dünyada, bu tür fanteziler küçük ve savunmasız çocuğun koruyucula-rından fazlaca uzaklaşmamasını sağlamada yararlı olabilir. Bu güvenlik dü-zeneği, gerçekten çok büyük korku aşılamadığı sürece, meraklı, cesur birküçük hayvan için ne gibi yarar sağlayabilir? Canavarlardan korkmayanlar,soylarını sürdüremeyebilirler. Sonuç olarak, insanın evrim sürecinde he-men hemen tüm çocukların canavarlardan korkar hale gelmiş olması sonderece akla yatkın. Peki çocukluğumuzda korkunç canavarlar düşleyebil-me gücüne sahipsek, neden kimilerimiz, en azından zaman zaman, benze-ri türden gerçekten korkunç fanteziler yaratmayalım ya da ortak düşlerekapılmayalım?

Raporlara bakıldığında, kaçırılma olaylarının çoğunlukla uykuya dal-ma, uyanma ya da özhipnotik (kendi kendini hipnotize etmeye bağlı) dal-gınlık tehlikesinin yüksek olduğu uzun otomobil sürüşleri sırasında görül-düğü anlaşılıyor. Terapistler, hastaları avazları çıktığı kadar bağırırken eş-lerinin yanlarında habersizce uyumayı sürdürdüğünü anlattığında karma-şaya düşüyorlar. Ama düşlerin bildik bir özelliği değil midir bu? Bağırıpyardım istediğimiz halde bizi kimsenin duymadığı düşler görmez miyiz sıksık? Tüm bu öykülerin uyku ve Benjamin Simon'ın Hill çifti için tanımla-dığı türden bir düş görme durumu ile ilintisi olamaz mı?

Oldukça sık görülen fakat çok iyi bilinmeyen, uzaylılarca kaçırılma öykü-lerinde betimlenen türden bir durum da birçok insanın başına gelmiş uy-ku felcidir. Uyku felci, uyku ile uyanıklık arasındaki o alaca karanlık dün-yasında yaşanır. Bu sırada, birkaç dakika ya da daha uzun bir süre boyuncadevinimsizlik ve endişe hissi yaşanır. Göğsünüzde sanki biri oturuyor ya dayatıyormuşçasına bir ağırlık hissedersiniz. Nabzınız hızlanır, soluk alışınızgüçleşir. İşitsel ya da görsel sanrılar -insanlar, iblisler, hayaletler, hayvan yada kuşlar gibi- yaşayabilirsiniz. Kentucky Üniversitesi ruhbilimcilerindenRobert Baker'a göre, bu yaşantı "gerçekliğin tüm gücüne ve etkisine" sahipolabilir. Kimi kez sanrının önemli bir cinsel boyutu da olabilir. Baker, uzay-lılarca kaçırılma vakalarının hepsinin olmasa da birçoğunun ardında, uy-kuda yaşanan bu rahatsızlıkların yattığı kanısında. (Baker'ın da içinde yeraldığı bir grup araştırmacı, fantezi yaratma eğilimi çok fazla kişiler ya dasahtekârlarca ortaya atılan bir diğer kaçırılma vakası türü daha tanımlıyor.)

Page 99: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

87

Aynı şekilde, Harvard Mentol Health Letter (Harvard Ruh Sağlığı Bülteni)Eylül 1994 sayısında şöyle bir yorumda bulunmuş:

Uyku felci birkaç dakika sürebilir ve bazen tanrılarla, ruhlarla ve dünyadışıvarlıklarla görüşme türünden öykülere dönüşen düş benzeri sanrılarla bir-likte yaşanabilir.

Kanadalı nörofizyoloji uzmanı Wilder Penfield'in ilk çalışmalarından bi-liyoruz ki, beynin belli bölgelerinin elektriksel uyarı alması, güçlü sanrılarayol açabilir. Temporal lob sarası -beynin, alnın altında kalan kısmında do-ğal elektriksel uyanlar oluşması süreci— olan kişiler, nöbet sırasında gerçek-ten ayırt etmesi neredeyse olanaksız bir ya da fazla sayıda garip yaratık gör-me, endişe, havada uçma, cinsel deneyimler ve bir zaman dilimini anımsa-yamama gibi sanrılar yaşayabilirler. En derin sorunlara ilişkin kavrayış hissiya da yaşadıklarını anlatma isteği, nöbet sonrasında görülen etkilerdendir.Kendiliğinden ortaya çıkan temporal lobun uyarılması, ciddi sara hastala-rından en sıradan insana kadar birçok kişide görülebiliyor. Bir başka Kana-dalı nörolog Michael Persinger tarafından rapor edilen en az bir vakanın,sara ilacı karbamazepin uygulamasıyla uzaylılarca kaçırılma sanrılarındankurtulduğu biliniyor. Sonuç olarak, kendiliğinden ortaya çıkan ya da kim-yasal, deneysel uyanlar sonucu görülen bu tür sanrılar, UFO öykülerinde-belki de önemli ölçüde- rol oynuyor olabilir.

Öte yandan, bu yönde bir görüş kolayca savuşturulabilir: UFO'lar "kitle-sel sanrılar" olarak da açıklanıyor. Ortak sanrı diye bir şey olmadığını her-kes biliyor. Öyle değil mi?

Dünyadışı yaşam olasılığı, özellikle geçen yüzyılın başında Mars kanalla-rı savını ortaya atan Percival Lowell'dan bu yana gitgide popülerleştikçe,başta Marslılar olmak üzere uzaylılarla temas kurduğunu bildiren insanla-rın sayısı da arttı. Ruhbilimci Theodore Flournoy 1901 tarihli From India tothePlanet Mars (Hindistan'dan Mars'a) isimli kitabında, kendinden geçmiş-ken (aynı bize benzeyen) Marslı resimleri çizen, alfabelerini ve (neredeyseaynen Fransızca olan) dillerini betimleyen, anadilleri de Fransızca olan birgruptan söz ediyor. Ruh hekimi Cari Jung ise, 1902 tarihli doktora tezinde,trende karşısında oturan Marslı bir "yıldız sakini" görme biçiminde bir ruh-sal rahatsızlık yaşayan İsviçreli bir kadından söz ediyor. Kadına Marslılarınbilimden, felsefeden ve ruhlar dünyasından habersiz, fakat teknolojiye sa-hip oldukları anlatılmış. "Üzerinde uzun zamandır uçan makineler bulu-nan Mars, kanallarla kaplı" imiş. 1932'de ölen garip içerikli rapor

Page 100: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

88

koleksiyoncusu Charles Fort, "Belki de Mars'ta, bu dünya üzerinden hükü-metlerine gizli mesajlar gönderen canlılar vardır" diye yazıyor. 1950'lerde,Gerald Heard tarafından yazılmış bir kitapta, uçan dairelerin içinde zekiMarslı arılar olduğu saylanıyordu. UFO'ların yaptığı söylenen o dik açılıdönüşlere başka hangi canlı dayanabilirdi?

Ne var ki, Mariner 91971'de Mars'ta kanal olmadığı, 1976'da da Viking 1ve 2, kırmızı gezegende herhangi bir canlı, hatta mikrop izine bile rastlana-madığı sonuçlarını bildirince, Lowell'ın öncülüğünü yaptığı fikirler yavaşyavaş sönmeye başladı ve Dünya'yı ziyaret eden Marslı öyküleri daha az du-yulur oldu. Dünya'da görüldüğü söylenen uzaylılar başka gezegenlere ta-şınmışlardı artık. Neden? Nereye gitmişti bu Marslılar? Venüs'ün yüzeyininkurşunu bile eritecek denli sıcak olduğu anlaşılınca, Venüslüler de Dün-ya'ya uğramaz olmuştu. Bu öyküler yeni bulgu ve inanışlara göre güncelle-niyor muydu acaba? Bu durum, öykülerin kaynağı konusunda neler getiri-yor aklımıza?

İnsanların sık sık sanrılar gördüğüne kuşku yok. Ancak, uzaylıların varolup olmadığı, gezegenimize dadanıp dadanmadıkları ya da bizi kaçıraraktacizde bulunup bulunmadıkları konusunda kuşku payı büyük. Ayrıntılarüzerinde tartışılabilir; ancak, getirilecek açıklamalardan birinin, diğerlerin-den çok daha güçlü dayanakları olduğu ortada: Neden günümüzde budenli çok sayıda insan, belli tür sanrılar görüyor? Bu öyküler neden kötü ni-yetli küçük yaratıklar, uçan daireler ve cinsel deneylerle süslü?

Page 101: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

İbüsli dünyalarda

sonsuz karanlığa gömülü bölgeler vardır.

ISA UPANISHAD

(Hindistan, M.Ö. 600 dolayları)

Görünmeyen şeylw duyulan korku,

herkesin kendi içnde ditı diye bellediğinin

doğal tohumudur.

THOMAS HOBBES

Lenialhan (1C>51)

İ B L I S L I D Ü N Y A

Birçok kültürün öğretisine göre, tanrılar bizi izler ve kaderimizi çizer;kötü tanrılar ise kötülükten sorumludur. Her iki sınıf varlık da ister doğalister doğaüstü, gerçek ya da düş ürünü olsun, insan gereksinimlerine hiz-met eder. Tümüyle düş ürünü olsalar bile, insanlar onlara inanmakla ken-dilerini daha iyi hissederler. Geleneksel dinlerin bilimin güçlü ateşiyle de-nendiği bir çağda, eski tanrı ve iblislerin bilimsel bir kılığa büründürülme-si ve adlarına uzaylı denilmesi son derece doğal değil mi?

Eski çağlarda iblis inancı yaygındı. İblislerin doğaüstü değil, doğal varlık-lar olduğu düşünülürdü. Hesiodos onlardan sık sık söz ediyor. Sokrates,felsefi esinini kişisel, iyi huylu bir iblisin işi olarak betimliyor. ÖğretmeniMantineia'lı Diotima, [Platon'un Symposiunı (Şölen) adlı eserinde] Sok-rates'e şöyle diyor: "Tüm iblisler Tanrı ile ölümlü arasında elçidirler. Tan-rı insanla doğrudan temas kuramaz. Tanrı ile insan arasında ilişki ve söyle-şinin tek yolu, uyanıklık ya da uyku sırasında çıkagelen iblislerdir."

Page 102: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

90

Sokrates'in en ünlü öğrencisi Platon, iblislere çok önemli bir rol yükler:"Yüce güçlerin eseri insan doğası, insani işlerle uğraşamaz; küstahlıkla vesapkınlıkla dolu da değildir içi. . ."

Öküzlere öküz ya da keçilere keçi bir tanrı seçmeyiz; çünkü onlara üstün ge-len soy bizimkidir ve onları biz yönetiriz. Aynı şekilde, insan sevgisiyle doluTanrı da insandan daha üstün bir soy olan iblisleri yaratarak bizleri koru-mak, barış ve esenlik vermek, düzeni, adaleti sağlayarak insan toplumlarınımutlu ve birlik içinde kılmakla görevlendirmiştir.

Platon, iblislerin kötülük kaynağı olduğunu ısrarla reddetmiş, cinseltutkuların koruyucusu Eros'un tanrı değil, "ne ölümlü ne ölümsüz", "neiyi ne kötü" bir iblis olduğunu söylemişti. Ne var ki Hıristiyanlık felsefesi-ni önemli ölçüde etkileyen Yeni Platoncular da dahil olmak üzere sonragelen tüm Platoncular, bazı iblislerin iyi, bazılarınınsa kötü olduğunda ıs-rar ettiler. Platon'un ünlü öğrencisi Aristoteles, düşlerin iblislerin işi oldu-ğu düşüncesi üzerinde önemle durmuştu. Plutarkhos ve Porphyrios, üsthava katmanını dolduran iblislerin Ay'dan geldiğini öne sürmüşlerdi.

İçinde yetiştikleri kültürde Yeni Platonculuk'u her yönüyle sindirmiş ilkkilise rahipleri, yine de kendilerini "putperest" inanç sistemlerinden ayır-ma gereksinimi duymaktaydı. Öğretilerinde, tüm putperest dinlerin, tanrıyakıştırması yapılan iblis ve insanlara tapınmaktan ibaret olduğu düşünce-sini yaymaya çalışıyorlardı. Aziz Paul yüksek makamlardaki kötülüklerdensöz ederken (Efesliler 6:14) hükümetteki kokuşmuşluğu değil, yüksek ka-demelerde yaşayan iblisleri kastediyordu:

Ki biz et ve kana karşı değil; prensliklere, güçlere, bu dünyadaki karanlığınhâkimlerine, yüksek kademelerdeki ruhların kötülüğüne karşı savaş veririz.

Başından bu yana iblislere yüklenen anlam, kötü kalpli insan anlamındakullanılan şiirsel mecazdan çok daha kapsamlıdır.

Aziz Augustine de iblislerden hazzetmeyenlerdendi. Aziz, kendi çağında-ki putperest inanışlardan şöyle söz ediyor: "Tanrılar en yüce, insanlar en altkatlarda; iblisler ise ortada bir yerlerdedir. . . Bedenleri ölümsüz, tutkularıise insanmkilerden farksızdır." The City ofGodÇYann Ülkesi) isimli eserininVIII. Cildinde (413. sayfadan itibaren) Augustine bu eski geleneği kendiinançlarıyla yoğurarak, tanrıların yerine Tanrı'yi koyuyor ve iblislerin tü-münü istisnasız kötü sayıyor. Öyle ki, iblislerin kendilerini affedilir kılacaktek bir erdemleri bile kalmıyor. Artık onlar, maddi ve manevi tüm kötülük-lerin kaynağı sayılıyor. Augustine iblisleri "zarar vermek için can atan, doğ-ruluktan tümüyle uzak, kibirden şişmiş, kıskançlıktan sapsarı kesilmiş, hile-

Page 103: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

91

de üzerlerine olmayan. . . göksel hayvanlar" olarak betimliyor. KendileriniTanrı'nın meleği kılığına büründürüp kimi kez Tanrı'dan insana haber ge-tirir gibi görünebilen iblislerin tek amacı, bizi felakete sürüklemek için tu-zak kurmaktan başka bir şey değildir. Her şekle girebilen iblisler, özelliklebu dünya hakkında çok -İngilizcedeki "demon" (iblis) sözcüğü, Yunancada"bilgi" anlamına gelir*— bilgilidirler. Fakat her ne kadar zeki olsalar da, buhayvanlar acımadan yoksundurlar. "İnsanın tutsak ve yolunu şaşırmış aklı"ile beslenirler", diyor Tertullian. "Havada yaşar, yıldızlarla komşuluk, bulut-larla alışveriş yaparlar."

On birinci yüzyılda, Bizans'ın önemli dinbilimci, düşünür ve şaibeli siya-setçilerinden Michael Psellus, iblisleri şu sözlerle betimliyor:

Bu hayvanlar, tutkularla dolu yaşamlarımızın parçasıdırlar. Tutkularımızıdolduran iblislerin yaşam alanı, tıpkı rütbe ve dereceleri gibi, maddedir. Bunedenle kendileri de tutkulara zincirlidir.

Schönthal Başrahibi Richalmus, 1270 dolaylarında, kendi yaşantıların-dan yola çıkarak, iblisler üzerine bir yazı kaleme almış: Rahip, (yalnızcagözleri kapalıyken) toz zerrecikleri gibi kendi başının ve diğer insanlarınçevresinde uçuşan sayısız kötü iblis görürmüş. Akılcı akımlara, Fars, Muse-vi, Hıristiyanlık ve İslam dünyasının görüşlerine; yenilikçi toplumsal, siyasive düşünsel yapılanmaya karşın iblislerin varlığı, karakteri, hatta isimleriHesiodos'tan Haçlı Seferleri'ne değin değişmeksizin geldi.

"Havai güçler" olan iblisler göklerden aşağı süzülerek kadınlarla yasadı-şı cinsel ilişkiye de girerlerdi. Augustine, cadıların, bu yasak birliğin ürünüolduklarına inanıyordu. Klasik dönemde olduğu gibi, Ortaçağda da hemenherkes böyle öykülere inanmaktaydı. İblislere şeytan ya da günahkâr melekde deniyordu. Kadınları baştan çıkaran iblislere erkek ifrit, erkekleri kışkır-tanlara ise dişi ifrit adı veriliyordu. Rahibelerin, şaşkınlık içinde, rahip yada piskoposa çok benzeyen bir erkek ifritçe ziyaret edildiklerini ve ertesi sa-bah, bir on beşinci yüzyıl tarihçisinin yazdığı gibi, "kendilerini bir erkeklebirleşmişçesine kirlenmiş buldukları "m bildirdikleri durumlar yaşanıyor-du. Eski Çin'de de (manastırlarda değil, haremlerde) benzer kayıtlara rast-lanıyor. Protestan yazar Richard Baxter [ Certainly of the World of Spirits(Ruhlar Dünyasının Kesinliği), 1691], erkek ifrit gördüğünü bildiren kadın-ların sayısından yola çıkarak, "bunu inkâr etmek saygısızlıktır" ** diyor.

* "Science" (bilim) Latince'de "bilgi" anlamındadır. Bu konuda daha fazla şey söylemeyecek olsak bile,ortaya ister istemez bir koşutluk çıkıyor.** Aynı şekilde, yine aynı esere göre, "Cadıların fırtına çıkarmasına öylesine çok insan tanık olmuştur ki,bunları tek tek saymanın gereği yoktur". Dinbilimci Meriç Casaubon 1668 yılında yayımladığı OfCredulity and Incredulity (Saflık ve Kuşkuculuk) isimli kitabında, cadıların var olması gerektiğini, çün-kü herkesin onlara inandığını yazıyor. Çok sayıda insanın inandığı bir şey doğru demektir.

Page 104: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

92

Baştan çıkarmakla görevli erkek ve dişi ifritler, düş görenin göğsünde birağırlık gibi algılanırdı. Latince anlamına karşın mare, Eski İngilizcede er-kek ifrit anlamına geliyor; nightmare (kâbus) uyuyan kişinin göğsüne otu-rarak ona düşlerle işkence eden iblis anlamındadır. Athanasios'un 360 do-laylarında yazılmış Life of St. Anthony {Aziz Anthony'nin Yaşamı) isimlieserinde iblisler, kilitli odalarda istek üzerine gelip giden varlıklar olarakbetimleniyor; 1400 yıl sonra, Fransiskan mezhebinden bilimci Ludovico Si-nistrari, De Daemonialitae adlı eserinde iblislerin duvarlardan geçebildiğikonusunda bizi temin ediyor.

İblislerin gerçekten var olup olmadığı, klasik dönemden geç Ortaçağakadar neredeyse hiç sorgulanmıyor. İbn Meymun iblislerin gerçekliğinireddederken, hahamların büyük çoğunluğu dybbuks2t, inanıyor. İblislerinzihnimizin ürünü /p<?/varlıklar olabileceği yolunda en azından ima içerenaz sayıdaki kayıttan biri, Hıristiyanlığın erken dönemlerinde, çölde inancı-nı deneyen Rahip Abba Poemen'in sorgusu. Rahibe şu soru yöneltiliyor:

"İblisler bizimle nasıl savaşır?""Bizimle savaşan iblisler mi?" diye sorar Rahip Poemen. "İstencimiz ibli-

se dönüşür; bize saldıran da odur."Ortaçağda erkek ve dişi ifritler konusundaki tutumu belirleyen etmen-

lerden biri, Macrobius'un dördüncü yüzyılda yazdığı, Avrupa'da Aydın-lanma döneminden önce onlarca kez basılan Commentary on the DreamofScipio (Scipio'nun Düşünün Yorumu) adlı eseriydi. Macrobius, haya-letlerin (phantasma) "uyuklama ile uyanıklık arasındaki anda" görüldü-ğünden söz ediyordu. Düşü gören kişi, hayaletleri avcı olarak "hayal edi-yordu". Macrobius'un, Ortaçağ okurlarının gözden kaçırdığı kuşkucu biryanı vardı.

İblis saplantısı, Papa VIII. Innocentius'un 1484 tarihli şu fermanı ile çığ-rından çıktı:

Kulağımıza geldiği üzere, her iki cinsin üyeleri de kötü melekler olan dişi veerkek ifritlerle cinsel ilişkiye girmekten kaçınmamakta; onların büyülü söz-lerinin, tılsımlarının etkisi akma girerek yeni doğan bebekleri boğmak, so-luğunu kesmek yoluyla öldürmektedirler.

Bu kişiler, Papa'ya göre, başka felaketlere de yol açmaktaydı. Ferman ilebirlikte, Innocentius, tüm Avrupa'da, "cadılar"ın sistematik olarak suçlan-ması, işkence görmesi ve idam edilmesi sürecini başlatmış oldu. Suçları, Au-gustine'in tanımladığı gibi, "görünmez dünya ile kötü amaçlı işbirliği" idi.Ferman'ın söyleminde "her iki cinsin üyeleri" ifadesiyle eşitlikçi bir tutumizleniyor görünse de kıyıma uğrayan elbette ki büyük çoğunlukla kadın vekızlardı.

Page 105: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

93

İzleyen yüzyıllarda, başta gelen Protestanlar da Katolik Kilise ile farklı-lıklar göstermekle birlikte, aynı görüşleri benimsediler. Desiderius Eras-mus ve Thomas More gibi hümanistler bile cadılara inanıyordu. Metodizmmezhebinin kurucusu John Wesley, "cadılığın olmadığını söylemek, biranlamda İncil'i inkâr etmektir", diyordu. Ünlü hukuk bilgini WilliamBlackstone, 1765 tarihli Gommentaries on the Laıvs of England (İngiltereYasaları Üzerine Yorumlar) adlı eserinde şu savı öne sürüyor:

Cadılık ve büyücülüğün bırakınız gerçekten var olduğunu reddetmeyi, ola-bilirliğini tartışmaya kalkışmak, Tanrı'nın hem Eski hem de Yeni Ahit'in çe-şitli bölümlerinde tekrarlanan sözüyle düpedüz çelişmek anlamına gelir.

Innocentius, "Sevgili oğullarımız Henry Kramer ve James Sprenger'ın,Havarilerin Mektupları adına, bu din düşmanı ahlâksızların Engizisyon yar-gıçları olarak atanması "nı takdir buyurmuştu. "Söz konusu melun ve alçakkişiler cezasız bırakılırsa" Hıristiyan toplumu sonsuza dek lanetlenebilirdi.

Papa, Kramer ve Sprenger'a on beşinci yüzyılın son döneminin tüm aka-demik silahlarını kullanarak ayrıntılı ve kapsamlı bir değerlendirme yazma-ları görevini verdi. İkili, İncil ile eski ve modern çağ bilimcilerinden ayrıntılıalıntılar yaparak, sonunda, yerinde bir yargıyla insanlık tarihinin en korkunçbelgelerinden biri kabul edilen Malleus Maleficarum (Cadıların Tokmağı)adlı çalışmaya imza attı. A Candle in the D ark (Karanlıkta Bir Mum) isimlieserinde Thomas Ady, bu belgeyi "rezil öğreti ve uydurmalar", "eşi görülme-miş zulümlerini dünyadan gizlemeye yarayan korkunç yalanlar ve olanaksıziddialar" şeklinde yargılıyor. Malleudun vardığı sonuç, cadılıkla suçlanıyorsa-nız, cadı olduğunuz yolundaydı. İşkence de suçlamanın geçerliğini gösterenşaşmaz araçtı. Davalının hiçbir hakkı olmadığı gibi, davacılara karşı meydanda okunamazdı. Suçlamanın dinle ilgisiz -kıskançlık, intikam ya da davalınınmal varlığını kendi özel amaçları için zimmetine geçiren yargıçların açgözlü-lüğü gibi- amaçlarla yapılmış olabileceği ise hemen hiç dikkate alınmazdı. İş-kencecinin teknik elkitabı, öldürmeden önce kurbanı içindeki iblislerdenarındırmak yaftası altında gerçekleştirilecek cezalandırma yöntemlerini deiçeriyordu. Böylelikle bir ellerinde Malleus, diğer ellerinde de Papa'nınonaycı fermanı olduğu halde, cadı yargıçları Avrupa'nın her yerinde mantargibi türemeye başladı.

Cadı avı, kısa sürede bir gider hesabı yutturmacasına dönüştü. Tüm soruş-turma, dava ve infazların giderleri davalının kendisinden ya da akrabaların-dan alınıyordu. Cadıyı avlamak üzere görevlendirilmiş casusların ödülü, gar-diyanlarının şarabı, yargıçlarının şöleni, başka bir kentten daha deneyimlibir işkenceci getirmek gerektiğinde habercinin yol giderleri odun, katran vecelladın ipi giderler arasındaydı. Mahkeme heyetinin üyelerine, yaktırdıkla-

Page 106: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

94

rı her cadı için ikramiye de ödeniyordu. İdam edilen cadının malvarlığı,eğer geriye bir şeyi kalmışsa, Kilise ve Devlet arasında bölüşülüyordu. Bu ya-sa ile toplumsal ahlak onaylı kitle cinayeti ve hırsızlık kurumsallaştıkça, çev-resinde büyük çaplı bir bürokrasi oluşarak, ilgi alanı yoksul acuzeler olmak-tan çıkıp orta sınıftan dişe gelir kadın ve erkekler olmaya başladı.

İşkence altındakiler ne kadar çok itirafta bulunursa, tüm olup bitenlerinyalnızca fanteziden ibaret olduğunu kanıtlamak da o denli güçleşiyordu.Her "cadı" diğerlerini ele vermeye zorlandığından, hüküm giyenlerin sayı-sı da katlanarak artıyordu. Daha sonraları, Amerika'da, Salem'deki cadı da-valarında belirtildiği gibi, bu durum "Şeytan'ın hâlâ var olduğunun kor-kunç kanıtı"ydı. Cehaletin hüküm sürdüğü böylesi bir çağda, en olmadıktanıklıklar bile ciddiyetle ele alınıyordu. Fransa'da on binlerce cadının birgece ayini için meydanlarda toplandığı ya da 12 000 acuzenin Newfound-land'a doğru havalanarak göğü kapkara kuşlar gibi doldurdukları şeklinde-ki iddialar sorgusuz sualsiz kabul ediliyordu. İncil diyordu ki: "Bir cadınınyaşamı için uğraş vermemelisiniz." Böylece, sayısız kadın yakılarak öldürül-dü.* İşkence aletleri rahiplerce kutsandıktan sonra, her sanığa tüyler ür-pertici işkenceler yapıldı. Innocentius, üç erkek çocuğun yaşamına malolan kan nakli tedavisi ve bir süt anne tarafından emzirilmesine karşın,1492'de kurtarılamayarak öldü. Arkasında metresi ve çocukları kaldı.

Britanya'da, "iğneci" de denilen cadı avcıları, Engizisyon'a teslim ettik-leri her kız ya da kadın için yüklüce bir ödül alıyorlardı. Suçlamalarındadikkatli davranmaları salık bile verilmiyordu. Avcılar kurbanda, iğne batı-rıldığında acımayan ve kanamayan "şeytan işaretleri" -doğum lekeleri ya darenkli benler- arıyorlardı. El çabukluğuyla iğneyi derine batmış gibi göster-me hünerine de sahip avcılar, kurbanda hiçbir işarete rastlayamazlarsa,"görünmez işaretler" de iş görüyordu. On yedinci yüzyıl iğnecilerinden bi-ri "cadı başı yirmi şilin için İngiltere ve İskoçya'da 220'den fazla kadınınölümüne neden olduğunu" itiraf etmişti**.

Cadı davalarında, yumuşatıcı nedenler ya da davalı lehine tanıklıklar ka-bul edilmiyordu. Zaten davalı cadıların sözü edilen olay sırasında başka yer-de olduğunu kanıtlamak neredeyse olanaksızdı: Kanıt kuralları özeldi. Ör-neğin, birkaç davada sanığın kocasının, kadının cadı toplantısında şeytan-la gülüp oynaştığı söylenen saatte kollarında uyumakta olduğunu anlattığıkayda geçmiş; ancak, başrahip adama sabırla, o sırada kollarındakinin ken-di karısı değil iblis olduğunu anlatmıştı. Ne yani, kocalar algı güçlerinin

i* Bu infaz şekli, "Kilise kan dökmekten nefret eder" diyen kilise yasaları (Touıs Konseyi 1163) ile uyum *<|sağlamak amacıyla Kutsal Engizisyonca benimsenmişti.** Ödüllü avcıların, paralı muhbirlerin beslendiği her yerde tüm tarih boyunca kokuşmuşluk, yozluk ek-sik olmamıştır. Hemen bir örnek verecek olursak, 1994'de Cleveland'lı bir grup posta teftiş görevlisi, ay-rıntılı araştırma yaparak yolsuzlukla uğraşanları ortaya çıkarma kararı aldı. Sonuçta, 32 masum posta me-muruna işlemedikleri suçlardan dava açıldı.

Page 107: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

95

Şeytan'ın aldatma gücünden fazla olduğunu mu düşünüyorlardı? Böylece,adamcağızların genç, güzel eşlerinin kazıkta yanmasını izlemekten başkayapacak bir şeyi kalmıyordu.

Cinselliği bastırılmış, erkek egemen bir toplumda, yargıçları bekâr kal-maya mahkûm edilmiş rahipler sınıfından gelen bir ortamdan bekleneceğigibi, Engizisyon'da güçlü cinsel ve kadın düşmanı öğelerin de söz konusuolduğu biliniyor. Davalarda, (Augustine, "Şeytan'a ya da uzvuna zinacı di-yemeyiz" yazmış olmasına karşın) davalının iblis ya da Şeytan ile girdiği cin-sel ilişkideki orgazmın nitelik ve niceliğine, Şeytan'ın cinsel uzvunun doğa-sına çok önem veriliyordu (tüm raporlara göre, Şeytan'ın uzvu soğuktu).Ludovico Sinistrari'nin 1700 tarihli kitabına göre, "Şeytan işaretleri" özel-likle "göğüs ve cinsel organda" görülüyordu. Bu nedenle, cinsel organıntüyleri tıraş ediliyor ve "erkek" görevlilerce dikkatlice inceleniyordu. 20 ya-şındaki Jeanne d'Arc'm infazı sırasında, kızın elbisesi alev alır almaz cella-dı Rouen, ön kısımdaki gereksiz alevleri söndürüp manzarayı netleştirdik-ten sonra, izleyicilere şöyle demişti: "İşte bir kadının sahip olduğu ve olabi-leceği tüm gizler gözünüzün önünde!"

Almanya'nın Würzburg kentinde, yalnızca 1598 yılında gerçekleştirileninfazların tutanağı, insan gerçeğinin korkunç yüzünü açıkça ortaya koyuyor:

Senatonun Gering isimli kâtibi; yaşlı Bayan Kanzler; terzinin şişman karısı;Bay Mengerdorf un kadın aşçısı; garip bir kadın; Würzburg'un en şişman sa-kini senato üyesi Baunach; yaşlı bir nalbant; yaşlı bir kadm; dokuz on yaşla-rında küçük bir kız; ondan daha küçük kız kardeşi; bu iki kızın annesi; Li-ebler'in kızı; Goebel'in, Würzburg'un en güzeli olan kızı; çok dil bilen biröğrenci; ikisi de on iki yaşında, Minster'lı iki erkek çocuk; Stepper'in küçükkızı; köprü girişine bakan kadın; yaşlı bir kadın; kasaba konseyi idare memu-runun küçük oğlu; kasap Knertz'in karısı; Dr. Schultz'un kız bebeği; kör birkız; Hach'lı rahip Schwartz. . .

Ve liste böylece uzayıp gidiyor. Kurbanlardan bazılarına merhametli dav-ranılmış: "Valkenberger'in küçük kızı özel olarak infaz edildi ve yakıldı".Bu küçük kentte, tek bir yıl içerisinde, her birinde 4 ile 6 arası kurbanın ya-kıldığı halka açık 28 infaz gerçekleştirilmiş. Würzburg, tüm Avrupa'yı gös-teren resmin küçücük bir karesi yalnızca. Toplam olarak kaç kişinin öldü-rüldüğünü kimse bilmiyor; belki yüz binler belki de milyonlarcası. Onlarahüküm giydirip işkence ederek yargılayıp yakanlar ve yaptıklarının ne den-li kutsal bir iş olduğunu anlatanlar ise aslında kendilerini değil, halkın iyi-liğini düşünüyorlardı elbette!

Yanılıyor olamazlardı. Kurbanların cadılık yaptıklarına ilişkin itirafları san-rılara dayanıyor olamazdı. Sorguculara istediğini verip işkenceden kurtulma

Page 108: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

96

gibi umutsuzca bir girişim de değildi bu açıklamalar kuşkusuz. Böyle bir du-rumda, diyordu cadı yargıcı Pierre de Lancre \Description of the Inconstancyof EvilAngels (Şeytan Meleklerin Değişken Doğasının Betimlemesi), 1612],Katolik Kilisesi cadıları yakmakla çok büyük suç işlemiş olur. Ne var ki, böyle-si olasılıklardan söz edenler, sadece bunları dile getirmiş olmakla bile ölüm-cül bir günah işlemiş oluyorlardı. Cadı yakmayı eleştirenler cezalandırılıyor,hatta kimi kez yakılıyordu. Yargıçlar ve işkenceciler Tanrı'ya hizmet ediyor,ruhları arındırıyor, iblislerin işine taş koyarak büyük sevap işliyorlardı.

İşkence ve kazıkta yanmayı gerektiren tek suç cadılık değildi kuşkusuz.Dinsizlik, hem Katolik hem de Protestan dünyasında çok daha büyük gü-nah sayılan ve acımasızca cezalandırılan bir suçtu. On altıncı yüzyılda, bi-limci William Tyndale, Yeni Ahit'i İngilizceye çevirmeye kalkışmak gibi bircüret göstermişti. Ne var ki insanlar İncil'i gizemli Latince yerine kendi dil-lerinde okur ve anlarlarsa, kendi bağımsız dini görüşlerini geliştirebilirler-di. Hatta aracıları ortadan kaldırıp Tanrı ile doğrudan bağ kurmaya kalkı-şabilirlerdi. O zaman Roma Katolik Kilisesi rahiplerinin iş güvenceleri yiti-rilmiş olmaz mıydı? Çevirisini yayımlamaya çalıştığı öğrenilince, Tyndaletüm Avrupa'da aranan adam oldu. Sonunda yakalandığında boğazlandı,âdet yerini bulsun diye de yakıldı. Bir yüzyıl sonra Kral James versiyonununçatısını oluşturan Yeni Ahit çevirisinin kopyaları, silahlı gruplarca ev ev ara-narak toplatıldı. Hıristiyanlar, diğer Hıristiyanların İsa'nın sözlerini bilme-sini engelleyerek Hıristiyanlığa hizmet etmiş oluyorlardı. Böylesi bir anlayı-şın hâkim olduğu, bilginin işkence ve ölümle ödüllendirilmesinin haklı gö-rüldüğü böyle bir ortamda, cadılıkla suçlanan zavallı insanlara yardım ede-bilecek hiçbir şey yoktu.

Siyasi istisnalar dışında, cadı yakma, Batı uygarlığının on altıncı yüzyıldasahneden kalkmaya başlayan bir özelliği. İngiltere'de cadılık suçundan hü-küm giyen ve yakılan son kurbanlar bir kadın ve dokuz yaşındaki kızı. Suç-ları da çoraplarını çıkarmak yoluyla bir yağmur fırtınası yaratmak. Günü-müzde cadı ve cinler yalnızca çocuk kitapları ve filmlerde yaşıyor. Şeytan çı-karma ise Roma Katolik Kilisesi ve diğer kiliselerce hâlâ uygulanıyorsa da,bir mezhebin üyeleri diğerinin geleneklerini büyücülük olarak değerlendi-riyor. Günlük konuşmalarımızda "iblis" sözcüğünü sık sık kullanıyoruz. Çıl-gın ve vahşi bir insana hâlâ "şeytan ruhlu" gibi yakıştırmalar yapıyoruz. (Onsekizinci yüzyıla değin ruh hastalıkları yalnızca doğaüstü güçlerin yol açtığıdurumlar olarak görülüyor; uykusuzluk bile iblislerin verdiği bir ceza kabulediliyordu.) Amerikalıların yarıdan fazlası anketlerde Şeytan'ın varlığına"inandıklarını"; yüzde 10'dan fazlası da Martin Luther'in sık sık belirttiği gi-bi, Şeytan ile sürekli iletişim kurduklarını söylüyor. 1992 basımı PrepareforWar (Savaşa Hazırlanın) adlı "ruhsal savaş elkitabı"nda Rebecca Brovvn,kürtaj ve evlilik dışı cinsel ilişkinin "iblislerin dünyamızı istilasıyla" sonuçla-

Page 109: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

97

nacağını; meditasyon, yoga ve savaş sporlarının masum Hıristiyanlan, iblis-lerin emrine sokmak üzere tasarlanmış olduğunu; "rock müziğin kendili-ğinden ortaya çıkmış bir müzik türü değil, Şeytan'm ta kendisi tarafındankurnazca hazırlanmış bir tuzak olduğu'Yıu bildiriyor. Brown'a göre, "sev-diklerimiz de zaman zaman farkına varmadan iblislerin etkisi altına giri-yor." Sonuç olarak, iblisbilim, bugün hâlâ birçok insanın içtenlikli inançla-rının ayrılmaz bir parçası.

Peki ne işle meşgul bu iblisler? Mailem \a. Kramer ve Sprenger şöyle di-yor: "şeytanlar. . . insanlarla doğrudan çiftleşip gebe kalmak ya da gebe bı-rakmak; insan elde edip iblise dönüştürmek işleriyle uğraşırlar." Ortaçağdaiblislerin yapay dölleme yaptıkları düşüncesi, On l^he Trinity (Üçleme Üze-rine) adlı eserinde "iblislerin ele geçirdikleri dölü dönüştürüp başka vücut-lara bırakabildikleri"nden söz eden Thomas Aquinas'a kadar uzanıyor.Çağdaşı Aziz Bonaventura ise durumu daha ayrıntılı olarak dile getirmiş:Dişi ifritler "erkeklerle çiftleşir; iblisler kurnazca bir hünerle korumayı ba-şardıkları döllerden erkek ifritler elde eder ve daha sonra Tanrı'nın izniy-le onları kadınları döllemeye gönderirler". İnsan-iblis melezleri büyüdük-ten sonra iblislerce ziyaret edilmeye başlar. Böylece kuşaktan kuşağa aktarı-lan bir melezleme işlemi sürer gider. Uçabildikleri çok iyi bilinen bu yara-tıkların tümü, havanın üst katmanlarında yaşar.

Bu öykülerin hiçbirinde uzay gemisinden söz edilmiyor olsa da, günümü-zün uzaylı öyküleriyle son derece benzeşiyorlar. İblisler de uzaylılar gibi du-varlardan geçen, telepatik iletişim kurabilen, insan türü üzerinde melezle-me deneyleri gerçekleştiren, gökyüzünde yaşayan, cinsel saplantılı yaratıklar,iblislerin varlığına gerçekten inanmazsak tüm Batı dünyasınca (hatta çok ze-ki olduğunu düşündüklerimizce bile) kucak açılan, her kuşakta kişisel dene-yimlerle telkin edilen, Kilise ve Devlet tarafından örgütlenen bu garip inançsistemini nasıl anlayabiliriz? Sık sık sözü edilen, benzer beyin yapısına vekimyasına dayalı ortak düşler dışında, gerçek başka bir alternatif var mı?

Doğuş'ta, "insan kızları" ile eşleşen meleklerden söz edilir. Eski Yunan veRoma'nın mitoloji kültürlerinde, kadınlara boğa, kuğu, altın çeşmesi ola-rak görünüp onları gebe bırakan tanrılar vardır. Eski bir Hıristiyan inanışı-na göre, felsefe yetisi insanın kendi hünerinin değil, iblislerle yapılan yas-tık sohbetinin bir getirişidir (Cennetten kovulan melekler intikam için tümbildiklerini ilişki kurdukları insanlara anlatırlarmış). Benzer öğeler içereninanışlar dünyanın her yerinde mevcut. Araplar için cin, Yunanlılar için sa-tir, Hindular için bhut, Sisamlılar için hotua poro, Kekler için dusii hep er-kek ifrite karşılık gelen yaratıklar. İblislerin kol gezdiği bir dünyada, onlar-

Page 110: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

98

dan korkan ya da nefret edenleri türlü öykülerle kandırmak hiç de zor ol-masa gerek. Büyücü Merlin'in de bir erkek ifritin oğlu olduğu söylenirmiş.Platon, Büyük İskender, Augustus ve Martin Luther'in de öyle. Tüm birhalkın -örneğin, Hunların ya da Kıbrıslıların- iblislerin emrine girmiş ol-makla suçlandığı da olmuş.

Musevi inancına göre ilk dişi ifrit, Tanrı'nın Adem ile birlikte tozdan ya-rattığı Lilit'miş. Lilit, -Tanrı'ya değil Adem'e- asilik etmek suçundan cen-netten kovulmuş. O günden bu yana da her gece Ademoğullarını baştan çı-karmaya çalışırmış. Eski İran kültürü ve birçok diğer inanışa göre de dişi if-ritler geceleri döl avına çıkarlarmış. Avila'lı Azize Teresa, Katolik Kilisesi'ncekutsal kabul edilmiş birçok diğer kadın gibi, karanlık değil ışıktan yapılmaolduğunu söylediği bir melekle cinsel ilişkiye girmiş. On sekizinci yüzyıl si-hirbaz ve dolandırıcılarından Cagliostro'nun da Nasıralı İsa gibi, "cennetinçocukları ile yer" arası bir birliğin ürünü olduğu söyleniyor.

1645 yılında bir gün, buluğ çağındaki Keltli Anne Jefferies, yere çömelmişve kendinden geçmiş olarak bulunur. Çok sonra, kendisine yarım düzineküçük adamın saldırdığını, etksiz hale getirilip havada asılı duran bir şatoyagötürüldüğünü, tecavüze uğradığını ve eve geri döndüğünü anlatır. Küçükadamların peri olduğunu söyler. (Jeanne d'Arc'ın yargıçları gibi birçokinançlı Hıristiyan için aradaki ayrım, fark demek değildir. Periler de iblistirelbette.) Küçük Anne'i korkutmak ve işkence etmek için geri geleceklerdir.Bir sonraki yıl kız cadılık suçundan yakalanır. Periler büyülü güçlere sahip-tirler ve bir dokunuşla insanı kıpırtısız kılabilirler. Periler ülkesinde zamançok yavaş akar. Üreme özelliğinden yoksun bırakılmış olan periler insanlar-la ilişki kurar, beşiklerden bebek çalar, hatta bazen yerine "değiştirme" de-nen sahte bebekler bırakırlar. Şimdi yerinde bir soru soralım: Anne Jefferi-es, perilerin değil, uzaylıların borusunun öttüğü, havada asılı duran şatolar-dan değil UFO'lardan söz edilen bir kültürde büyüseydi, anlattıklarıyla bu-gün bildiğimiz "kaçırılma" öyküleri arasında herhangi bir fark kalır mıydı?

1982'de yazdığı, The Terror That Comes in the Night: An ExperienceCentered Study of Supernatural Assault Traditions (Gecenin GetirdiğiDehşet: Doğaüstü Taciz Geleneğine İlişkin Kişisel Bir Çalışma) isimli kita-bında David Hufford, teyzesinin evinde ilk gençlik yaşlarında geçirdiği yaztatiline ilişkin bir anısı olan, otuzlu yaşlarında, üniversite eğitimli birindensöz ediyor. Bir gece, kitabın kahramanı limana giden ışıklar görüyor. Son-ra uyuyakalıyor. Yattığı yerden, beyaz parlak bir siluetin merdivenleri tır-mandığını fark ediyor. Sonra dişi siluet odasına giriyor, duruyor ve hiç bek-lenmedik bir şekilde "İşte bu muşamba" diyor. Bazı geceler varlık yaşlı birkadın, kimi kez de fil oluyor. Zaman zaman genç adam tüm gördüklerinindüş olduğuna ikna oluyor, kimi zaman da varlık kesinlikle uyanık olduğun-dan emin olduğu zamanlarda çıkageliyor. Hiçbir kası kıpırdamaz, sesi çık-

Page 111: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

99

maksızın yatağa yapışıp kalıyor. Nabzı deliler gibi atıyor, zorlukla soluk alı-yor. Birçok geceler aynı deneyimi yaşıyor. Tüm bu olup biteni nasıl açıkla-yabiliriz? Anlatılan öykü, uzaylılarca kaçırılmanın henüz pek anılmadığı birzamanda geçiyor. Genç adam uzaylılardan haberdar olsaydı, gördüğü yaşlıkadın daha büyük kafalı ve daha iri gözlü mü olurdu acaba?

The Decline and Fail of the Roman Empire (Roma imparatorluğu'nunGerileme ve Çöküşü) isimli yapıtının bazı ünlü bölümlerinde Edward Gib-bon, klasik dönemin sonlarında, kolay inanırlık ve kuşkuculuk arasındakidengeyi betimliyor:

İnancı ayakta tutan kolay inanırlıktı; esin dilini yaşatmak için bağnazlığa izinveriliyor ve herhangi bir kazanın ya da buluşun etkileri doğaüstü güçlerleaçıklanıyordu. . .

Modern çağda [Gibbon on sekizinci yüzyıl ortalarında yazmış], en yüceamaçlara bile istemsiz ya da içten içe beslenmiş bir kuşku eşlik ediyor. On-ların doğaüstü gerçeğe olan inançları, ruhsuz ve edilgen bir kabullenişe gö-re çok daha içten ve istemli bir eylem. Doğanın değişmez düzenini çağlarboyu gözleyip saygı duymaya alışmış aklımız ya da en azından düş gücümüz,Tanrı'nın eylemlerine olan inancını koruyacak yeterlikte değil. Ne var ki Hı-ristiyanlığın ilk zamanlarında insanlığın durumu tümüyle farklıydı. Putpe-restler arasında en meraklı ve en saf olanlar, gerçek mucizevi güçleri oldu-ğu savıyla ortaya çıkmış bir topluluğa girmeye ikna ediliyordu. İlk Hıristiyan-lar, inançlarını gizem zeminine oturtuyor, zihinlerini en olağandışı olaylarainanacak biçiminde kullanıyorlardı. Her yanlarının insanları ayartmaya ça-lışan iblislerle dolu olduğu fikriyle yatıp kalkıyor, düşlerle avuntu buluyor,esinle yönlendiriliyor, kiliseye yakararak her nasılsa tehlikeden, hastalıklar-dan ve hatta ölümden korunmuş oluyorlardı.

Soludukları havanın görünmez düşmanlarla, sürekli insanları gözleyen,her şekle girebilen, korkutan, insanın zayıf kalmış erdemlerinden yararlana-rak aklını çelen iblislerle dolu olduğuna bütün kalpleriyle inanmışlardı. Düşgüçleri ve hatta duyuları, bu bağnaz inançlarının doğurduğu yanılgıyla yö-netilmekteydi. Öyle ki ermişler, azizler bile gece duaları sırasında uyukladık-ları anda, gece-gündüz düşlerini dolduran korkunç hayaletlerle karşılaşabi-lir, ifritlerin cazibesine kapılıp baştan çıkabilirlerdi. . .

Bu insanlar, hurafelerin tadına öyle alışmışlardır ki zorla uyandırılsalarbile, o hoş düşün sona erdiğini kabul etmek istemezler. Mucizelere, doğaüs-tü güçlere besledikleri sevgi, geleceğe yönelik merakları ve umutları ile kor-kularını görünür dünyanın sınırlarının ötesine taşıma eğilimleri, çoktanrı-cılığın ortaya çıkmasına yol açan başlıca etmenlerdi. Bilgiyle yontulmamışinsanlarda inanma gereksinimi öylesine fazladır ki, herhangi bir mitoloji sis-teminin çökmesi, olasılıkla başka türlü hurafelerin doğuşunu getirecektir. ..

Page 112: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

100

Gibbon'm toplumsal züppeliğini bir kenara bırakalım: Şeytan, üst sınıfla-ra, halta iblisler üzerine hurafelerle dolu bir kilap Daemonologie (İblisbi-lirn, 1597) bile yazmış olan -ilk Stııart hükümdarı— İngiltere kralı I. James'edahi işkence etmekteydi. James, İrıcil'in hâlâ kendi adını taşıyan ingilizceçevirisinin hazırlanmasına da öncülük etmişti. Tütünün "Seylan'ın olu" ol-duğu Kral James'iiı fikriydi; demek ki bu ota bağımlılığı olanlar cadıydı. An-cak, 1618 yılında James enikonu bir kuşkucuya dönüştü -çünkü genç çocuk-lar içlerine iblis girmiş mınıaıası yapıyor ve gaipten haber veriyormuş görü-m~ıp masum insanları cadılıkla suçluyorlardı. Gibboıf m zamanında hükümsüren kuşkucu yaklaşımın bizimkinde yitirilmiş olduğunu, geç klasik döne-me yakıştırdığı sınırsız saflıktan hiç değilse bir parça pay aldığımızı düşünür-sek, iblis ya da benzeri bir inancın günümüzün popüler kültüründe kendi-sine yeı leşecek bir gedik bulmuş olması son derece akla yatkın değil mi?

Kuşkusuz, uzaylı konuk meraklılarının bana hemen anımsattığı gibi, ta-rihten alınma tüm bu koşutlukların başka bir açıklaması olabilir: Aslındauzaylılar bizi hep ziyaret edip incitmekte, spermlerimizi yumurtalarımızıçalıp bizi gebe bırakmaklaydılar. İlk zamanlarda onlara tanrı, iblis, peri yada ruh divorduk; binlerce yıidır kendilerini bize bu şekilde yutturanlannaslında uzaylılar olduğunu ancak şimdi anlıyoruz. Jacques Vallee'nin buyönde savlan var. Peki öyleyse neden 1947 öncesinde hiç kimse uçan da-ire görmemiş? Neden dünyadaki başlıca dinlerden hiçbiri uçan daire şek-lini Tann'nın işareti ya da dinin simgesi olarak benimsememiş? Yüksekteknolojinin tehlikelerine ilişkin neden tek bir uyan yok? Çok üstün tek-nolojik becerilere sahip olduğu söylenen bu varlıklar, amacı her neyse,binlerce yıl önce başlattıkları bu genetik deneyi neden hâlâ tamamlaya-mamışlar? Soy ıslahı programı kaderimizi iyi yönde değiştirecekse nedenendişeleniyoruz?

Bu yaklaşımdan hareketle, eski inançların yeni savunucularının, "u/aylı-lar"! periler, tanrılar ya da iblisler olarak algıladıklarını düşünebiliri/. Aslı-na bakılırsa, tanrıların ya da Tann'nın Dünya'ya UFO'larla geleceğine ina-nan bazı me/hepler -örneğin "Raelian'lar var. Kimi kaçırılma kurbanları,uzaylıları, her ne kadar iğrenç görünümlü olsalar da "melekler"ya da "Tan-n'nın elçileri" olarak tanımlıyor. Kimileri ise hâlâ onların iblis olduğunudüşünüyor.

VVhiıley Strieber, kendi uzaylı serüvenini anlattığı Communion (Temas)isimli kkahında şöyle yazıyor:

Gördüğüm şeyler, son derece çirkin, pis, karanlık ve uğursuzdu. Kİ bette kiiblisti bunlar. Başka ne olabilirlerdi ki? O çirkin yaratığın, dev bir böceğin-kileri andıran kol ve bacaklarıyla yere çömelmiş bana baktığını hâlâ görürgibiyim.

Page 113: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

101

Denildiğine göre Srrieber artık gördüğü korkunç şeylerin kâbus ya dasanrı olabileceğini kabulleniyor muş.

Kökten dinci bir derleme cilan The C/ırisfian Men* lincydvfifdidmn (Hııisti-van Haber Ansiklopedisi) yayımladığı bazı makalelerin baslıkları "Hıristi-yanlık Karşıtı Bağnaz. Saplantı" ve "Bilim Adamı L'FO'larııı Şeytan'ın İşi Ol-duğuna İnanıyor" şeklinde. Kaliforniya, Berkelcy'dekİ, Tinsel Taklitler Proje-si, UFÜ'ların şeytani bir kökene sahip olduğu; McMinnvİlle, Oregon Evren-sel Hi/met Kilisesi ise tüm u/aylıların düşman olduğu görüşlerini savunuyor,"Kozmik Bilinç lleti.şmü"nin 1993 tarihli bildirgesine göre, UFO'lardaki var-lıklar insanları laboratuvar hayvanları gibi görüyor, kendilerine tapınmam 171isliyor, fakat lann'nm dııasıyla korunan bizlere 7arar veremiyorlar. Kimiuzaylı kurbanları, dahil oldukları dini toplulukran atılmışlar; çünkü öykülerişeytana çağrışımlar yapıyormuş. 1980 yılında Dave Huni tarafından yazılmış,The Cult Explmion (Kült Patlaması) isimli köktenci bildiri şöyle diyor:

UFO'lar. . . besbelli ki fiziksel değil, insanı saptırmak için başka bir boyuttangönderilmiş şey lan i varlıklar. . . îmanlarla fiziksel olarak iletişini kurduğu bil-dirilen L'FO'lular, yılanın Havva'ya söylediği dört yalanın aynısın! söylüyor-lar. . . Bu varlıklar iblistir ve Deccal'ın gelmesi için hazırlık yapmaktadırlar.

Birtakım mezhepler, LTO'ları ve u/aylılarea kaçırılmayı, "son günler"inbelirtisi olarak görüyorlar.

UFO'lar başka bir ge/egen ya da başka biı boyuttan ^eliyorlarsa, bellibaşlı dinler aracılığıyla bizleri varlığından haberdar eden Tanrı tarafındanmı göndcriliyorlar? Köktencilere göre IT'O gerçeği tek ve gerçek bir Tan-rı inancını gerektirmediği gibi, bu öykülerde İncil ve Hıristiyanlıkla çelişençok la/la şey var. Tfu> \'ew Agc A Christirın Cnlü/ue (Yeniçağ: Hıristiyanlı-ğa Bir Kleştiii, 1990) isimli kitabında Ralph Rath, UFO'lardan -bu tür ya-zının belirleyici özelliği olduğu ü/.ere- inanılmaz bir aymazlıkla söz ediyor.Bu insanlar bilimsel kuşkuculuğun keskin bıçağını kullanmaktansa,LTO'ları doğrudan doğruya gerçek sayıp, Şeytan'ın ve Decral'ın araçlarıdiye İanetlemevi tercih ediyorlar. Oysa, hir kez bilenip kullanılacak olsaydı,o bıçak, sınırlı bir dinsizlik anlayışından daha fazlasını sağlayabilhdi.

Köktenci Hıristiyan Hal l.indsey, en çok salan kitaplar listesine giren,1994 tarihli Planet Earth-2000 A.D. (Dünya Gezegenİ-M.S. 2000) isimlikitabında şöyle yaz.ıyoı:

UFO'larııı gerçek olduğuna tümüyle ikna oldum. . . İçindekiler de çok ilerizekâya ve güce sahip yabancı varlıklar. . . İnanıydı um ki bu varlıklar uzaylıdeğil, doğaüstü. Doğrusunu söylemek geıekirse, onların iblis olduğu kanı-sındayım. . . Şeytani hir planın parçası olarak geliyorlar buraya.

Page 114: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

102

Peki vardığı sonuca götüren kanıt nedir? İsa'nın, dünyanın son günle-rinde geleceğini söylediği -UFO'ları hiç andırmayan- "Göksel işaret-l e r d e n söz eden Luka'nın 21. Bölümü'nün 11. ve 12. ayetleri. Ne var kiLindsey, nedense İsa'nın yirminci yüzyıldan değil birinci yüzyılın olayların-dan söz ettiğini çok açıkça belirttiği 32. ayeti göz ardı ediyor.

Üstelik Hıristiyan geleneğine göre, dünyadışı yaşam var olamaz.Christian Nezvs'un (Hıristiyan Haberleri) 23 Mayıs 1994 sayısında, dinbilimdoktoru W. Gary Crampton bunun nedenini açıklıyor:

İncil, gerek doğrudan gerekse dolaylı olarak, yaşamın her alanından sözediyor; yanıtsız tek bir soru bırakmıyor. İncil hiçbir bölümünde dünyadışıyaşamı kesin olarak ne doğruluyor ne de reddediyor. Bununla birlikte, do-laylı bir dille, böyle varlıkların ve elbette ki uçan dairelerin varlığını red-dediyor. . . Kitab-ı Mukaddes Dünya'yi evrenin merkezi olarak görür.. . Pe-ter'a göre "gezegenden gezegene atlayabilen" bir Kurtarıcı olamaz. İşte di-ğer gezegenlerde yaşam olup olamayacağının yanıtı ortada. Eğer varsa, on-ların günahlarını kim bağışlayacak? İsa değil elbet. . . Kitab-ı Mukaddes'inöğretisiyle bağdaşmayan deneyimlerin aldatmaca olduğu kabul edilmeli vebu inançlar reddedilmelidir. Gerçek konusunda tekel olan İncil'dir.

Öte yandan, tümüyle önyargısız, uzaylıların varlığına ne karşı çıkan nede savunan Roma Katolikliği gibi mezhepler de var.

1960'ların başlarında, UFO öykülerinin dinsel özlemlerin giderilme-si amacıyla ortaya atılmış olduğu kanısındaydım. Bilimin eski dinlerekarmaşık ve sorgusuz bir bağlılığının olduğu bir zamanda, Tanrı hipo-tezine bir başka alternatif getirilmişti: UFO'ların derin güçleri bilimseljargona büründürülmüş olarak, üstünkörü bir bilimsel terminolojiyle"açıklanıyor", böylelikle, eskinin tanrı ve iblisleri, bize geleceğe ilişkindüşler gördürmek, daha iyi bir gelecek vaadinde bulunmak üzere gök-lerden çıkagelerek peşimize düşmüş oluyorlardı: Bir uzay çağı, gizem di-ni doğmuştu.

Halkbilimci Thomas E. Bullard 1989'da şöyle yazıyordu:

Uzaylılarca kaçırılma raporları, tanrısal varlıkların yerine uzaylıların konul-duğu, eskilerin doğaüstü güçlerle karşılaşma öykülerinin yeni yorumlan gi-bi görünüyor.

Bilimcinin vardığı sonuç da şöyle:

Bilim, hayaletleri ve cadıları inançlarımızdan çıkarmışsa da onların yerinihemen, aynı işleve sahip uzaylılar aldı. Yeni olan tek şey, süslü dünyadışı

Page 115: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

103

mekân fantezileri. Onun dışında, korku ve ruhsal drama yaşantıları tüm hı-zıyla geri dönmüş durumda. Geceleri her şeyin olası olduğu efsanevi dünya,içinde yaşadığımız gerçekliğin yeniden bir parçası oldu.

Her çağ ve mekânda, duvarlardan sızan garip, telepatik, göksel varlıklarcakaçırılmaya ilişkin, genellikle cinsel içerikli ve verdiği gerçeklik hissi çok güç-lü -zamanın ruhundan damıtılmış, popüler kültür öğeleriyle de süslenmiş-sanrılar görmek olası mı acaba? Böylesi deneyimleri bizzat kendileri yaşama-mış olanlar içinse anlatılanlar bildik ve hatta kışkırtıcıdır. Öyküler dilden di-le heyacanla dolaşır. Böylece yaratılan yeni gerçeklik, kendi düş ve sanrıları-nı anlamaya çalışan diğerleri için esin oluşturur ve sonunda halk sanatına,mitolojiye, söylencelere konu olur. Geçici lob sanrılarının içeriği ve uzayhlar-ca kaçırılma öyküleri arasındaki ilinti, bu tür bir hipotezi destekliyor.

Belki de herkes tanrıların dünyaya indiğini bildiğinde, sanrılarımızınkahramanı tanrılar oluyor; hepimiz iblislerle ilgilendiğimizde dişi ve erkekifritler; periler popülerleştiğinde periler; ruhlar gündeme girdiğinde ruh-lar; eski mitler etkilerini yitirip dünyadışı yaşamdan söz edilmeye başladı-ğında da uzaylılar görür oluyoruz.

Bir şarkı ya da yabancı dile ait bölük pörçük parçalar, görüntüler, tanıkolduğumuz olaylar, çocukluğumuzda duyduğumuz kimi öyküler, onlarcayıl sonra, aklımıza nasıl yerleşmiş olduklarını fark etmesek de en ince ayrın-tılarıyla ammsanabilir. Moby Dick'te Melville, "Yüksek ateşli hastalıklar sı-rasında, kör cahil adamların eski dillerde konuştukları olmuştur" diyor vesürdürüyor: "Biraz araştırınca, tümüyle unuttukları çocukluklarında, ger-çekten bu dillerin konuşulduğunu işitmiş oldukları çıkar ortaya." Günlükyaşamlarımızda, hiç çaba göstermeksizin ve bilincinde olmaksızın kültüreldeğerlerin oluşumunda rol oynar ve bu değerleri benimseriz.

Motifleri içselleştirmenin benzer bir örneği de şizofrenik "emir sanrıla-rı "dır. Bu tür hastalar, mitolojik ya da buyurgan bir varlığın kendilerine neyapmaları gerektiği yolunda emirler verdiğine inanırlar. Tanrı, İsa, Şeytan,iblisler, melekler ya da -son zamanlarda ortaya çıkan- uzaylıların isteğiyle,siyasi bir lideri, halk kahramanını öldürmeleri, İngiliz işgalcileri yok etme-leri ya da kendilerini incitmeleri gerektiğine karar verirler. Şizofrenik has-ta, yalnızca kendisinin duyabildiği bir sesten aldığı açık ve güçlü emirleresaplanıp kalmıştır. Hastadan bu sesin kimliğini açıklaması istenir genellik-le. Böyle bir emri kim veriyor olabiliri Kafamızın içinde kim konuşuyor ola-biliri Yanıtı, içinde yetiştiğimiz kültür verecektir.

Reklamların özellikle etkiye açık izleyiciler üzerinde kullandığı, görsel yi-neleme yoluyla benimsetme yönteminin gücünü düşünün. Bu yöntem biziher şeye, hatta sigara içmenin seçkin bir davranış olduğuna bile inandıra-bilir. Günümüzde varsayımsal uzaylılar sayısız bilimkurgu öyküsüne, roma-

Page 116: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

104

na, TV dizilerine ve filmlere konu oluyor. iTO'lar, yanıltıcı düş ürünü öy-külerle dolu haftalık magazinlerin vazgeçilmez konusu. Tüm zamanlarınen çok is yapan filmlerinden birinin kahramanı, kaçırılma öykülerindekineçok benzeyen u/aylılar. 1975'e gelinene kadar, uzaylılarca kaçırılma öykü-lerine görece ender ıastlanıyordıı. O yıl Hill çiftini konu alan bir televizyonfilmi yapıldı. H)87'de Sliieber'ın sözde kendi deneyimini anlattığı, iri göz-lü bir "uzaylı" tasvirinin yer aldığı çarpıcı ön kapağıyla en iyi salan kitaplarlistesine giren kitabı sansa çıktı. Öte yandan ifrit, cin ve perilerin adı nere-deyse duyulmaz oldu. Nereye gittiler dersiniz?

Uzaylı öykülerinin kürcsellikten çok uzak, hüyük ölçüde, yerel olması dabir başka düşündürücü unsur. Çoğunluğu Kuzey Amerika kökenli öyküler,tümüyle Amerikan kültürünü yansıtıyor. Başka Ülkelerde ise kus başlı, bö-cek başlı, sürüngenimsi, robot ve kuzey Avrupa'da da (tahmin edilebilece-ği gibi) sarışın mavi gö/lü uzaylılar gözde, i ler bir uzaylı grubunun farklıdavranışlara sahip olduğu bclirtiliyoi. Öykülerde kültürel unsurlarınönemli rol oynadığı açık.

"Uçan daire" ya da '"UFO" gibi terimler türemeden çok önceleri, bilim-kurgu sahası "küçük yeşil adamlar" ve "böcek gözlü canavarlar" ile doluydu.Sonraları büyük başlı ve iri gözlü uzaylılar çıktı ve yaygın uzaylı imajını oluş-turdu, liu görüntülere 1920'lerin ve 1930'larm bilimkurgu dergilerinde sıksık rastlamak olası [örneğin, Skort Wav<> and Telttvisîmı (Kısa Dalga ve Te-levizyon) adlı delginin Aralık 1937 sayısında. Dünya'ya radyo mesajlarıgönderen hir Marslı tasviri yer alıyorJ. Bilimkurgunun İngiliz öncüsü II. G.VVells'in de dediği gibi, öykünün kökeni uzak atalarımıza değin uzanıyorbelki de. Wells, insanın, Victoria dönemi spor akademilerinde ki öğrencile-ri bile aşan bir adetik yapıya sahip, bizden daha küçük beyinli ve daha kıllıprimatlardan türediği; gelecekteki torunlarının da neredeyse tüysüz, çokbüyük haşh, fakat kendi çevrelerinde bile zor dönecek kadar ham vücutluinsanlar olacağı kanısındaydı. Başka dünyaların bizden ileri yaratıkları daben/er yapıda olabilirdi.

Amerika'da 1980'lerde ve 1990 başlarında rapor edilen modern uzaylıla-rın helirleyici ö/.ellikleri, çok iri baş ve gözlere, az gelişmiş yüz hatlarına,tüysüz gri bir cilde sahip; kaşsız ve görünürde üreme organlarından yoksun\apıda olmaları. Hu betimleme on iki haftalık bir cenin ya da açlık çekenbir (.ocuğu andırıyor. Birçoğumuzun, cenin ya da yetersi/, beslenmiş çocuk-lar konusunda saplantılı olması ve fiziksel olarak son derece güçsüz bu can-lıların bize saldırıp tinsel tacizde bulunacakları gibi korkular taşımasınınnedenini anlamak ise çok zor.

Son yıllarda Amerika'da, kısa boylu, gri olmayan, daha farklı uzaylı be-timlemeleri gözde olmaya başladı. Saoamento'lu bir lerapist, Richard Boy-lan diyor ki:

Page 117: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

105

Öylesine çok uzaylı tip var ki, , , Bir buçuk, iki metre boylarında olanlar; ikibuçuk üç metrelikler; üç, dört ya. (IM beş parmaklı olanlar; parmak uçları ke-di patisi gibi yastıklı \a da vaiHıızlu olanlar, perdeli \a da perdesi/ parmaklı-lar; yukan kıvrık, pörtlek ya da yatay badem şekilli, iri ya da oval biçimli amaçekik olmayan gö/.lere sahip uzaylılar; gözbebeği çizgi gibi olanlar; vücut şe-killeri garip, pevgamber devesi şeklinde uzaylılar, sürüngenimsiler. . . Run-lar, en sık duyduğum özellikler. Genelden farklı, kendine özgü a/, sayıda va-ka da var: fakat tümüyle emin olana kadar onlara da dikkatle ve diğerlerim*yaklaştığım gibi yaklaşıyorum.

Bunca çok çeşitlilikte uzaylı betimlemesi olmasına karşın, UFO sendro-rıııı, kanımca, oldukça sıradan bir evren anlayışı üzerine kumlu. Görüldü-ğü söylenen uzaylılar, tipik kaygıların şekillendirdiği, düş gücünden yoksunbir fırçadan çıkmış görünüyor. Öykülerde betimlenen uzaylıların hiçhiri,biç kuş görmemiş birinin miğferli kakadu kuşunu gördüğünde yaşayacağışaşkınlığı uyandırabilecek yapıda değil. Herhangi bir protozooloji, bakteri-bilim ya da mantarbilinı kitabına baktığınızda bulacağınız harikalar, uzaylıkurbanlarının en egzotik tasvirlerini bile fazlasıyla gölgede bırakacak eşsiz-likte. Uzaylılarca ziyaret edildiğimize inananlar öykü 1 e rinde ki benzerlikle-ri, ortak kültürel ve biyolojik yapıda olmaktan dolayı türemiş özellikler ola-rak değil, anlattıklarının doğruluğunu kanıtlayan unsurlar şeklinde değer-lendiriyorlar.

Page 118: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Saf bir akıl. . . garip şeylereinanmaktan büyük haz alır.

Bulduğu ne denli garipse, onun içino kadar iyidir. Sade ve anlaşılır

şeylere ise yüz vermez; çünkü onlara zatenherkes inanır.

SAMUEL BUTLERKarakterler

(1667-1669)

G E R Ç E K V E S A H T ED Ü Ş L E R İ N A Y R I M IKaranlık odada bir an için gözüme kıpırdayan bir şey ilişiyor: Haya-

let mi görüyorum yoksa? Yoksa bana mı kıpırdıyormuş gibi geliyor? Gö-zümün ucuyla baktığımda kıpırdıyor, ama başımı çevirdiğimde hiçbirşey olmadığını görüyorum. Telefon mu çalıyor, yoksa ben mi "hayal edi-yorum"? Ne garip, çocukluğumda yaz tatillerimi geçirdiğim Coney Is-land kumsalının tuzlu kokusu geliyor burnuma. İlk kez gittiğim yaban-cı bir kentte gezinirken köşeyi döndüğümde önüme, sanki yaşamım bo-yunca gördüğüm hissi veren bir cadde çıkıveriyor.

Hepimizin çok iyi bildiği bu yaşantılar sırasında bir sonraki adımın ne ol-ması gerektiğinden genellikle emin olamayız. Gözlerim (kulaklarım, bur-num ya da belleğim) bana bir "oyun" mu oynuyor? Yoksa gerçekten doğa-üstü bir olaya mı tanık oluyorum? Bu konuda sessiz mi kalmalıyım, yoksabaşkalarına anlatmalı mıyım?

Sorunun yanıtı, çevreme, arkadaşlarıma, sevdiklerime ve kültüre bağlı-dır. Sert kurallarla örülü, maddeci bir toplumda, böylesi yaşantıları açıkla-madan önce çok iyi düşünmeli, temkinli olmalıyım. Kaçık, mantıksız ya da

Page 119: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

108

güvenilme/ biri olduğumu düşünebilirler. Öte yandan, hayalet inananınvaygın olduğu bir başka toplumda, bu tür ya.şanülar yalnız onaylanmaklakalmaz, kişiye saygınlık bile kazandırabilir. Sözünü ettiğimiz ilk toplumdayaşıyorsam, başımdan geçen olayı büyük olasılıkla kendime saklamayı yeğ-leyeceğim. İkincisinde ise öykümü daha da abartıp ayrııuılandırarak anlat-makla çok daha iyi etmiş bile olurum.

Akılcılığın tırmandığı, iakal rulıaniliğin de bâlâ güçlü olduğu bir kültürdeyetişmiş olan Charles Diekens To Be. Tahtı Wllh a Grain ojStili isimli kısa öykü-sünde bu ikilemi şu sözlerle dile getiriyor:

Üstün zeki ve kültüre sahip kişilerin bile, kendi garip ruhsal yaşantılarınıanlatmaya yekindiğini gözlüyorum. Hemen herkes, kendisinin çok bilgecebulduğu şeyleri anlattığında, karşı ılakhı in iç dünyasında bir koşullıık ya datepki göreme)e< eğinden, halta kuşkulu ya da gülünç duruma düşeceğindenkorkuyor. Doğııı MVKI bir yolcu, gördüğü deniz vılanıııa benzer yaıalıktansö/ etmekten çekinme/; ama aynı volen, önceden hayal, düş ya da diğer tür-den zihinsel bir din umun tuzağına düştüyse, bu kez gördüğünü anlaı madanöıu e epeyce düşünecektir. Benzeri konularda söz konusu muğlaklığı, büyükölçüde bu tür bir ağ/ı sıkılığa bağlıyorum.

Günümü/de de bu gibi durumların ağ/a alınması durumunda, anlatıcı-ca bıyık alımdan gülecek ya da onu alaya alacak bir yaklaşım halâ mevcut.Ancak, ağzı sıkılık ve muğlaklığın üstesinden gelindiği söylenebilir. Örne-ğin, terapist ve hipnozcular, bu konuda '"yüreklendirici" işlev üstleniyorlar.Ne yazık ki -ve ha/ı insanlar if İn ne hayret veriri ki- düş gücü ve bellek ara-sındaki ayrım gö/eülmiyor.

Kimi "kaçırılma kurbanları" yaşadıklarını hipnoz, olmaksızın da anımsa-yabildiklermi, kimileıi de tam tersini iddia ediyor. Ne \ai ki hipnoz, belle-ği tazeleme konusunda güvenilir bir yöntem değildir. Hipnoz sırasında,gerçek anıların yanı sııa, ne hastanın ne de terapistin ayırt edebildiği düşürünleri, fanteziler de işin içine girer. Hipnoz, kişinin telkine çok açık ol-duğu bir dururudur. Mahkemeler kanıt, hatla suç soruşturmalarında hip-noza başvurulmasını yasakladı. Amerikan Tıp Derneği, hipnoz sırasında an-latılan anıların uyanıkken anımsananlardan daha a/, güvenilir olduğunubelirtiyor. Tıp fakültesinde ckıılulan kitaplardan biri olan CompıehentiveTntbook oj l'iyckitıtıy (Kapsamlı Ruh Hekimliği Ders Kitabı, Harold T. Kap-lan, 1989) isimli kitapra "hipnozcunun inançlarının ister istemez hastayaaktarılması ve haşlanın genellikle kesin emin olduğunu söylediği anılarınınparçası haline gelmesi şansının çok yüksek olduğu" konusuna dikkal çeki-liyor. Bu nedenle, kimi hastaların hipnoz sırasında anlattıkları kaçırılmaöykülerinin gerçeklik payı çok küçük. Hastaların -en a/mdau bazı konular-

Page 120: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

109

da- hipnozcuyu memnun etme isteğiyle, hipnozcu farkında bile olmaksızınsahte tepkiler vermeleri tehlikesi ele söz konusu.

Long Beach Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'ndeu Alvin Lawson'ım yap-tığı bir çalışmada, UFO saplantılı olmadığından iyice emin olunduktansonra seçilen se.kiz deneğe bir doktor tarafından hipnoz uygulandı ve ken-dilerine uzayhlarca kaçırılıp bir u/ay gemisine getirildikleri, tıbbi incele-me altına alındıkları telkin edildi. Daha fazla hilgi vermeksizin, denekler-den yaşadıkları deneyimi anlatmaları istendi. Hemen hiç zorlanmadan an-lattıkları öyküler, gerçeklen kaçırıldığını öne sürenlerinkiyle neredeysetümüyle aynıydı. Burada Laıvson'un deneklerini kısara ve doğrudan yön-lendirmiş olduğu doğru; fakat kaçırılma öyküleri olan kişilere doktorlukyapan terapistler de kendi hastalanın kimi kez çok ayrıntılı, kimi kez dehafifçe ya da dolaylı olarak yönlendiriyorlar.

Ruh hekimi George Ganavvay (I.awrence VVright'm anlattığı ü/ere), tel-kine çok açık bir hastasına, hipnoz alımdayken, o güne ilişkin beş saatlikbelleğinin eksik olduğunu bildirir. Başının üzerinde parlak bir ışık olduğu-nu söyler söylemez de, hasla ona LTO ve uzaylılardan söz etmeye başlar.Ganaıvay, hastasına uzayhlarca sadece deneye tabi tutulduğunu da söyleyin-ce, ortaya ayrıntılı bir kaçırılma öyküsü çıkar. Hasta uyanıp hipnoz seansı-nın video kaydını izlediğinde, hipnoz sırasında düş gibi bir şey gördüğünüanımsar. Ne var ki bir yıl sonra, hasta bu düşü sık sık görmeye başlar.

Washmglon Üniversitesi ruhbilimcilerinden Elizabeth Loftus, hipnotizeedilmemiş deneklerin de görmedikleri hir şeyi gördüklerine kolayca inandı-rılabileceklerini hulgulamış. Deneyde, deneklere hir kaza filmi izletilerek, negördükleri sorulmadan önce yanlış bilgiler verilmiş. Örneğin, söz arasında,filmde olmayan bir dur işaretinden söz edilmiş. Daha sonra birçok deneğin,İlimde bir dur işareri gördüğünü anımsadığı gözlenmiş. Kendilerine işaretinaslında olmadığı söylendiğinde, bazı denekler işareti gördüklerini çok iyianımsadıklarını söyleyerek tepki vermişler. Filmi izlemeyle yanlış bilgi sunul-ması arasında geçen zamanla doğru orantılı olarak belleğin dış etkiye açık ha-le geldiği belirlenmiş. I.oflus, "bir olaya ilişkin anıların, ilk anda edinilmiş vedeğişmez bir hilgi paketinden çok, sürekli değişim geçiren bir öyküye ben/e-diği" kanısında.

Çok daha büyük duygusal izler bırakması söz konusu başka örnekler de—çocukken bir alışveriş merkezinde kaybolmuş olmaya ilişkin sahte anı— ve-rilebilir. Fikir hastaya bir kez sunulduktan sonra, hasta geriye dönüp anım-samak yoluyla bu sahte anıya destekleyici katkılarda bulunur. Özellikle te-rapi seansı sırasında sorulacak birkaç soru ya da verilecek ipuçiarıyla, (Ü-ınüyle sahte fakat son derece berrak anılar yaratılabilir. Bellek kirlenmeyeaçıktır. Etkiye açık ve savunmasız oklukları düşünülmeyen zihinlere bile,sahte anılar vcrlcştirilebilir.

Page 121: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

110

Loftus ve çalışma grubu ile Cornell Üniversitesi'nden Stephen Ceci,okulöncesi çocukların telkine aşırı derecede açık olduklarını bulgulamış.Kendisine ilk sorulduğunda, elinin fare kapanına sıkışmış olduğunu (doğ-ru olarak) reddeden bir çocuğun daha sonra olayı kendi yarattığı çok ber-rak ayrıntılarla anımsadığı gözlenmiş. "Küçükken yaşanmış bazı olaylar" ko-nusunda deneğe daha doğrudan bilgi verildiğinde, zaman içinde bu sahteanıların kolayca benimsendiği bulgulanmış. Çocukların video kasetleriniizleyen uzmanlar da, sahte anıları gerçek anılardan ayırmak konusundaşansa güvenmekten daha fazla olanağa sahip değiller. Yetişkinlerin, çocuk-ların düşebileceği yanılgılara karşı bağışıklığı var mı acaba?

İkinci Dünya Savaşı sırasında Hollyvvood'da oyuncu olan Ronald Reagan,Nazi toplama kamplarındaki kurbanları kurtarmada önemli rol oynadığın-dan söz ediyordu. Film dünyasının içindeyken Reagan gördüğü bir film ilegerçeği birbirine karıştırmış olmalı. Seçim kampanyaları sırasında II. DünyaSavaşı'na ilişkin kahramanlık öyküleri anlatmayı hiç ihmal etmeyen Reagan,hepimizin gururunu okşamayı başarıyorduysa da anlattıkları, 9 yaşındaykenizlediğimde beni de oldukça etkilemiş olan A Wing and a Prayer (Bir Kanatve Bir Dua) isimli filmin senaryosuydu aslında. Reagan'ın halka verdiği de-meçlerde bu türden daha birçok öykü yer alıyordu. Siyasi, askeri, dini li-derlerin ya da bilim adamlarının gerçeği kurgudan ayırt etmekte zorlan-dıkları durumlarda, halka yönelik bir tehlike oluşturduklarını da kabul et-mek gerek.

Avukatları, mahkemede tanıklık etmeye hazırlanan tanıklara talimat ve-rir. Genellikle, "doğru" ifadeyi kazandırana kadar tanığa öyküyü tekrar tek-rar anlattırırlar. Tanıkların iskemleye oturduklarında anlatacakları da, avu-katın bürosunda tekrar edip durdukları öyküden başkası değildir. Ayrıntı-lar gölgelenmiştir ya da anlattıkları, ana hatlarıyla bile, gerçekte olanlardançok farklıdır. Tanıklar, anılarının yeniden işlendiğini kendileri de unut-muşlardır aslında.

Reklamcılık ve ulusal propaganda alanında da aynı gerçekler söz konu-su. Bu nedenle, uzaylılarca kaçırılma konusunda terapistlerin farkında ol-maksızın telkinde bulunmama ya da sahte bir öykü yaratılmasına yol açma-ma konusunda çok dikkatli davranmaları gerekli. Zira, kaçırıldığını söyle-yen kişilerle, olayın üzerinden yıllar geçtikten sonra bile medya röportajla-rı yapılmaya devam ediliyor.

Kimi anılarımız, kendi ürettiğimiz bir dokuya iliştirilmiş parçalar olabilir.Parçaları dikkatlice dikersek, her seferinde kolayca anımsayabileceğimiz, bü-tünsel bir öykü elde edebiliriz. Belli bir doku içinde yoğurulmamış tek tek par-çaları anımsamak ise daha zordur. Bu durum, aslında bilimsel yöntemi çokandırıyor. Bir kuramın çerçevesini oluşturan da tek tek anılan, özetlenen veaçıklanan veri parçalarıdır. Sonuçta, artık veriler değil kuramın kendisi anılır.

Page 122: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

111

Bilimde, kuramlar sürekli olarak yeniden değerlendirilir ve gerçeklereuygulanır. Gerçekler kuramla hata çubuğunu aşacak ölçüde uyumsuzsa, ku-ramın tekrar gözden geçirilmesini gerektirir. Oysa ki günlük yaşamda, eski-ye ait olayları yeni gerçekler ışığında ele aldığımız çok enderdir. Belleğimi-ze hemen hiç dokunmayız. Ne denli hatalı olurlarsa olsunlar, anılarımız za-manda donup kalır ya da devingen bir sanatsal değişim sürecine girerler.

Tanrı ya da iblislere kıyasla, en ayrıntılı olarak betimlenen hayaletler,azizler ve azizeler, Ortaçağdan modern zamana kadar Batı Avrupa'da ençok görülen azize de Meryem Ana'dır. Uzayhlarca kaçırılma öyküleri, la-netli sayılan iblis öyküleriyle benzeşse de kutsal tabir edilen düş örnekle-rine bakarak UFO miti konusunda bir kavrayış geliştirebiliriz. En iyi bili-nen örnekler Fransa'da Jeanne d'Arc, İsveç'te Aziz Bridget ve İtalya'daGirolamo Savonarola olsa gerek. Ancak, sözünü ettiğimiz amaç için en uy-gun olanlarını çoban, köylü ve çocuklarca görülen hayaletler ya da düşleroluşturuyor. Belirsizlik ve dehşetin hüküm sürdüğü bir dünyada, insanlartanrısal dünya ile temas kurmanın özlemini duyuyorlardı. William A.Christian Jr., Kastilya ve Katalonya'da bu türden olayların ayrıntılı bir dö-kümünü Apparitions in Late Medieval and Renaissance Spain [Geç Ortaçağve Rönesans İspanyasında Hayaletler (Princeton University Press, 1981)]isimli kitabında veriyor:

Tipik bir olayda, köylü kadın ya da çocuk, sonradan Tanrı'nın annesiMeryem Ana olduğunu anladığı bir kız ya da bir, bir buçuk metre boyların-da minik bir kadınla karşılaştığını bildirir. Meryem Ana, hayretten dili tu-tulmuş tanıktan, köydeki rahiplere ya da yerel kilise yetkililerine giderekölüler için dua etmelerini, On Emir'e uymalarını ya da tam durmakta oldu-ğu yere bir sunak yaptırmalarını söylemesini ister. Eğer istedikleri yapılmaz-sa, çok korkunç cezalar uygulayacağını, hatta veba yayacağını da ekler. Ve-ba zaten yayılmışsa, Meryem isteklerinin yerine getirilmesi koşuluyla hasta-lığa çare getirmeyi de vaat edebilir.

Tanık kendisine söylenenleri yerine getirmeye çalışır. Fakat babasına, eşi-ne ya da rahibe anlattığında, bu konuda ağzını sıkı tutması, gördüğünün ib-lis ya da aklının ona oynadığı saçma bir oyun, budalalık olduğu yanıtını alır.Böylece öyküyü kendisine saklar. Günler sonra Meryem yine görünerek is-tekleri yerine getirilmediği için tanığa kızar.

"Ama bana inanmıyorlar", der tanık, "bana bir işaret ver". Kanıt gereklidir.Böylece kanıt gerektiğini önceden akıl edememiş olan Meryem, tanığa

bir işaret verir. Bunu gören köylü ve rahipler öyküye hemen inanırlar. Su-nak yapılır, bölgede hastalıklar mucizevi bir şekilde iyileşir, her yandan ha-

Page 123: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

112

tılar gelir. Rahipler bu işlerle meşguldür. Bölgenin ekonomisi patlama gös-termiş, tanık da yeni sunağa bekçilik görevine getirilmiştir.

Birçok durumda kent meclisi üyelerinden ve din adamlarından oluşanbir soruşturma kuruluna, hayaletin gerçekliğini araştırma görevi verilsede, kuşkucu bir yaklaşımın ürünü görünen bu kurulun kanıt standartla-rı pek yüksek değildir. Kayıtlar arasında, vebadan ölmeden iki gün önce,küçük bir çocuğun bilincini yitirmiş haldeyken verdiği İfadenin geçerlikabul edildiği bir örnek yer alıyor. Kimi kayıtlara göreyse, olayın üzerin-den onlarca yıl, hatta bir yüzyıl geçtikten sonra kurul toplandığı da ol-muş.

Konunun uzmanlarından Jean Gersorı, 1400 dolaylarında kuleme aldığıOn Ilın Dittinctiort Between Trııe and l-'uhe Visıtmı (Gerçek ve Sahte DüşlerinAynını) adlı eserinde, hayalet gördüğünü söyleyen bir tanığın inanılırlık öl-çütlerini özetlemiş: Kişi siyasi ve dini hiyerarşiden öğüt alma isteği güdebi-lir. Dolayısıyla otoriteyi rahatsız edici türden bir düşle çıkagelen tanık, doğ-rudan doğruya güvenilme/, sayılmalıdır. Zira, aziz ve azizeler, tanıkça, oto-ritenin duymak istediklerini söylemiş gibi gösterilebilirler.

Meryem'in bıraktığı söylenen ve güçlü kanıt kabul edilen "işaretler" ara-sında şunlar sayılıyor: Sıradan bir mum, ipek parçası, mıknatıs; bir parçarenkli seramik, ayak izleri, tanığın hemen toplayıp demet yaptığı devedi-kenleri, yere çakılmış küçük, basir hir tahta haç; tanığın vücudunda çürükve yaralar; öykü kabul edilir edilmez düzelen çarpılmış uzuvlar -12 yaşındabir çocuğun elini komik bir şekilde bükmesi, bacaklarını katlaması ya da di-li tutulmuş gibi ağzını sımsıkı kapaması- yer alıyor.

Bazı durumlarda ise, ifade verilmeden önceki kayıtların incelenip bir-birleriyle karşılaştırıldığı olmuş. Örneğin, küçük bir kasabada, beyazlargiyinmiş, elinde küçük oğluyla sokakla gezen ve ışığıyla ortalığı aydınla-tan u/.ım boylu bir kadın gördüğünü bildiren çok sayıda kişi var. Kastil-ya'ya ait 1617 tarihli kayıt gibi bazı diğer durumlarda ise, hayalet geldiğisırada tanığın yanında durduğu halde hiçbir şey göremeyen İnsanlar daolabiliyormuş:

'Sevgili Baitolome sim birkaç gündür bana gelen kadın otlaktan geçiyor;bak orada di/ çöküp haçı kııcaklıvor -bak orada işte!'. Tüm dikkatiyle beri-kinin işaret etliği yere hakan genç çocuk, orada haçın üzerinde uçuşan kuş-lardan başka bir şey göremediğini söyledi.

Böylesi öyküler uydurmak ve kabul etmek için insanların ne gibi neden-leri olabilir? Olası güdüler arasında rahiplere iş sağlamak, noterlikler, ma-rangoz ve araç-gereç dükkânları ile ekonomik buhran dönemlerinde ken-te yeni gelir kapıları açmak; tanığın ve ailesinin toplumsal konumunu yük-

Page 124: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

113

seltmek; veba, kuraklık ve savaş nedeniyle unutulmuş ölü akrabalara du-alarla veniden esenlik sağlamak; düşmanlara, özellikle Mağribilere karşıtoplumsal direnç ruhunu canlandırmak; kilise yasalarına saygıyı ve itaatisağlamak; Tanrı inancını güçlendirmek sayılabilir. Hanların bu tür sunak-larda gösterdiği coşkunluğun son derece abartılı olduğu, sık sık sunaktanalınan kaya parçalarının ya da kirin suyla karıştırılarak ilaç niyetine içildi-ğİ biliniyor. Aiıcak, çoğu tanığın her şeyi bilinçli olarak uydurduğunu dü-şünüyor değilim. Başka etmenler de söz konusuydu kuşkusuz.

Meryem'in bildirdiği hemen tüm isteklerin oldukta sıradan olması dikkatçekici. Örneğin, 1483'te Katalonya'da görülmüş Meryem'in istekleri şöyle:

Seni, El Toru, Millt-ias, El Salent ve Sant Miqııel ele Canıpmaior'da yaşayanherkesle konuşup, rahiplere giderek insanları görevlerini yerine getirmele-ri yolunda zorlamaları ve görevlerini yerine getirmeleri yolunda baskı yapmaya ikna etmen için seçıinı ki, halk kilisenin aşar vergilerini ve diğer gider-lerini ödesin; başkalarına ait ulan ve gizlice ya da açıkça /.apt ettikleri malla-n OLıLZ. gün içinde sahiplerine geri versin ve kutsal Pazar gününde ibadetiunutmasın.

ikinci olarak, halk kııi.sal değerlere saygısızlık etmekten vazgeçmeli veatalarının yaptığı gibi, mallanın bir kısmını bağış olarak dağıtmalıdır.

ifadelere göre, hayalet genellikle, tanık uyandıktan hemen sonra görü-lüyordu. 1!>23 yılında Franrisca la Brava, yataktan "duyularına tümüyle hâ-kim olup olmadığını bilmeksizin" kalktığını söylemişse de daha sonra ifa-desini değiştirerek, olay sırasında tümüyle uyanık olduğunu öne sürmüş.(Bu ifade, tümüyle uyanıklık, uyuklama ya da kendinden geçme, uyuyakal-ma gibi bir dizi olasılığı söz konusu eden sorunun yanıtı olarak verilmiş.)Kimi kez meleklerin neye benzediği gibi ayrıntılar kayıtlarda hiç yer almı-yor ya da Meryem hem kısa hem uzun boylu, hem çocuklu hem çocuksuzolmak gibi -görülenin düş olduğunu iyire ortaya koyan- çelişik özellikler-le betimleniyor. 1223 dolaylarında Heisterbach'lı Caesarius tarafından ya-zılmış Dialogue on Miracks (Mucizelerle İlgili Konuşma)adlı kitapla, rahip-lerin gördüğü Meryem Ana hayaletlerinin gece yarısında yapılan matinsibadeti sırasında ortaya çıktığı belirtiliyor.

Bu hayaletlerin çoğunun, belki de hepsinin, uyku ile uyanıklık sırasındagörülen, kimi kez sahtekârlığın da bezediği düşler olduğundan kuşkulan-mak oldukça yerinde görünüyor. Örneğin, sözde kazara ya da Tanrı'nınemriyle kazılar yapıp dini tablolar ya da heykeller bulmak epeyce yaygın birsahtekârlıktı. Bu konuya, 1248 dolaylarında Kasülya kralı Bilge Alfonso yö-netiminde derlenen kilise ve toplum yasaları kitabı Şifte Partidas'la değinil-miş. Derlemede şöyle deniliyor:

Page 125: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

114

Kimi kişiler düzmece yollarla, tarla ya da kentlere sunaklar kurarak ya da gö-mülü sunakları kazıp çıkararak, bu yerlerde azizlerin rölyeflerinin bulunduğu-nu söylüyor, sahte mucizeler vaat ediyor, başka yerlerden insanları hacılık yap-mak ya da bir şeyler almak üzere buralara gelmeye kışkırtıyorlar; öte yandan,gördükleri düş ya da sözde hayaletlerin etkisiyle sunaklar kuran ve sözü geçenyerlerde gizli sunaklar keşfetmiş gibi sahtekârlıklara başvuran kişiler de var.

Hatalı inanışların ardındaki nedenleri sıralarken Alfonso mezhep,görüş, fantezi ve düşten, sanrılara değin uzanan bir kapsamı ele alıyor.Antoiança adı verilen bir tür fantezi şöyle betimlenmiş:

Antoiança, gözler önünde bir görünüp bir kaybolan, kişi kendinden geçti-ğinde görülüp duyulan bir şeydir ve dolayısıyla cismi yoktur.

1517'de yayımlanmış bir papalık fermanı "düşlerde ya da tanrısal esinle"görülen hayaletler arasında ayrım yapıyor. Laik ve dini otoritelerin, saflığınve cehaletin hüküm sürdüğü bir zamanda bile, düzmece ve yanılgı olasılı-ğına karşı dikkatli olmaya çalıştığı çok açık.

Bununla birlikte, Ortaçağ Avrupası genelinde, böylesi öykülerin RomaKatolik ulemasınca -özellikle Meryem'in sempatik bir dini simge olmasınedeniyle- hemen kabullenildiği biliniyor. Öykünün geçerliğini kanıtla-mak için, birkaç dokunaklı "işaret" -bir taş ya da ayak izi- göstermek yeter-liydi. Ancak, Protestan Yenilikçiliğin başgösterdiği on beşinci yüzyıldan iti-baren, Kilise'nin tavrı değişmeye başladı. Tanrı katıyla arasında bağımsızbir yol olduğu şeklinde öyküler anlatanlar, kilisenin Tanrı ile kul arasındakurduğu köprüyü inkâr etmiş oluyorlardı artık. Üstelik, Jeanne d'Arc gibibazı hayaletlerin siyasi ve ahlaki sakıncaları vardı. Jeanne d'Arc'ın gördü-ğü düşlerin temsil ettiği tehlikeler, 1431 yılında, d'Arc'ın yargıçlarınca şusözlerle açıklanmıştı:

Böylesine haddini bilmez biri esinlemelere sahip olduğunu ortaya atıp Tan-rı hakkında yalan söylüyor, sahte kehanetlerde bulunuyor ve Tann'nın bil-dirdiği değil, kendi uydurduğu keşiflerden söz ediyor. Böylelikle insanlarıyoldan saptırıyor, yeni mezhepler çıkarıyor, Kilise ve Katolikliği yıkıcı türlüdinsizlikleri kışkırtıyor.

Hem Jeanne d'Arc, hem de Girolamo Savonarola, düşleri nedeniyle ka-zıkta yakılarak idam edilmişlerdi.

1516'da Beşinci Lateran Konseyi, "Havariler Makamı"na hayaletleringerçekliğini ve geçerliğini izleme görevini verdi. Gördüklerinin siyasi içe-

Page 126: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

115

riği olmayan yoksul köylülerin cezası görece hafifti. Genç bir anne olanFrancisca la Brava'nın gördüğü Meryem hayaleti, Başyargıç LicenciadoMariana tarafından, "kutsal Katolik inancına zararlı ve dini otoriteyi kü-çültücü" bulunmuştu. La Brava'nın gördüğü hayalet, "tümüyle boş ve de-ğersiz" idi. "Ona daha sert davranmaya hakkımız vardı" diyor ve sürdürü-yor yargıç:

Ancak, Francisca la Brava'ya vereceğimiz cezaların şiddetini hafifletmemi-ze yol açan bazı haklı gerekçelere saygımızdan ve benzeri işlere kalkışacakdiğerlerine örnek olması için la Brava'nın bir katıra bindirilerek, beldenyukarısı çıplak halde Belmonte ve El Quintanar kasabalarının sokakların-da gezdirilmesine ve her iki kasabada yüzer kez kamçılanmasına karar ver-miş bulunuyoruz. Bundan böyle, itirafı sırasında söylediklerini halk içindeya da gizlice, açıkça ya da dolaylı olarak anlatmaya ya da doğrulamaya kal-kışırsa, kutsal Katolik inancımıza saygısız, uslanmaz biri olarak yargılana-caktır.

Cezalara karşın, tanığın genellikle -yalan söylediğini, düş gördüğünü yada aklının karışıklığı nedeniyle öyle şeyler anlattığını itiraf etmesi için yapı-lan teşviklere kulak asmayarak- silahlarına sımsıkı sarılması, gördüklerinindoğru ve gerçek olduğunda ısrar etmesi oldukça çarpıcı.

Gazete, radyo, televizyon gibi iletişim araçlarından yoksun, hemenherkesin cahil olduğu bir zamanda görülen hayaletlerin dini ve ikonog-rafik ayrıntıları nasıl böylesine benzeşebiliyordu? William Christian, ya-nıtın katedral dramasında (özellikle Hıristiyan oyunlarında), gezici vaizve hacılarda, kilise vaazlarında yattığı kanısında. Yakınlardaki sunaklarailişkin söylenceler kolayca yayılıyor; kimi kez yüzlerce kilometre ötedeninsanlar, hasta çocuklarını Meryem Ana'nm üzerine bastığı bir çakıl ta-şıyla iyileştirebilme umuduyla bu sunaklara geliyorlardı. Söylenceler gö-rülen hayaletleri, hayaletler söylenceleri etkiliyordu. Kuraklık, veba vesavaşın lanetlediği, sıradan insanların yararlanabileceği toplumsal ya datıbbi hizmetlerden yoksun, halkı okur-yazar olmayan, bilimsel yönteminise adının bile duyulmadığı bir zamanda, kuşkucu yaklaşıma elbette en-der rastlanıyordu.

Peki hayaletlerin uyarıları neden öylesine sıradandı? Birkaç bin nüfusluküçücük bir kentte bir sunağın onarımı ya da halkın lanetten kaçınmasıiçin neden Meryem Ana gibi kutsal ve ünlü bir dini kişinin görünmesi ge-rekliydi? Neden, önemi yıllar sonra kavranıp, yalnızca Tanrı'dan ya da aziz-lerden gelmiş olabileceği anlaşılacak mesajlardan hiç söz edilmiyordu?Böylelikle Protestanlık ve Aydınlanma'ya karşı giriştiği ölümcül savaşta Ka-toliklik, konumunu sağlamlaştırmış olmaz mıydı? Ne var ki Kilise'yi Dünya

Page 127: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

116

merkezli bir evren yanılgısını benimsemekten alıkoyacak ya da Nazi Al-manyasının suç ortağı olmasını engelleyecek öğütlerde bulunan hiçbir ha-yalet geçmemiş kayıtlara. Ahlaki ve tarihi önemi büyük bu iki konuda Pa-pa II. John Paul, yerinde bir yaklaşımla, Kilise'nin hatalı davrandığını be-lirtiyor.

Tarihte "cadı" ve dinsizlerin işkence görerek yakılmasını eleştiren tek biraziz yok. Neden? Neler olup bittiğinden habersiz iniydiler? İşlenmekte olaninsanlık suçunun önünü alamazlar mıydı? Meryem, yetkililere haber gön-dermek için neden yoksul köylüleri kullanıyordu? Neden doğrudan yetkilikişilere görünmüyordu? Kral'a ya da Papa'ya gitse daha etkili olmaz mıydı?On dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda bazı hayaletlerin daha önemli işler-le uğraştıkları açık. Meryem 1917 yılında, Portekiz'de, Fatima'da Kilise gü-dümlü bir hükümetin yerini laik bir hükümetin almasına öfkelenmiş; 1961-19fi5 yıllarında İspanya'da, Garabandal'da muhafazakâr siyasi ve dini öğre-tiler derhal uygulamaya konulmazsa, dünyanın sonunu getireceği yolundatehditlerde bııkmmıışiu.

Meryem hayaletleri ve uzaylılarca kaçırılma öyküleri arasında (her nekadar Meryem'i görenler derhal cennete götürülüp üreme organları kur-calanmıyorsa da) birçok koşutluk olduğu kanısındayım. Rapor edilen var-lıklar, genellikle 75 cm. ile 1,20 m. arası boylarda, çelimsiz yapıdalar. Gök-yüzünden geliyorlar. İletişimin içeriği, göksel bir makamla olmasına kar-şın, oldukça sıradan. Uyku ve düşler arasında açık bir bağlantı var. Tanık-lar, özellikle kadın tanıklar, otorite konumundaki erkeklerce alaya alınmakorkusuyla konuşmaktan çekiniyor; fakat iddialarından da vazgeçmiyorlar:O "şeyi" gerçekten gördüklerinde ısrar ediyorlar. Öyküleri kulaktan kula-ğa taşımanın yolu her zaman bulunuyor. Konu halk arasında hararetle tar-tışılıyor; hatta birbiriyle hiç karşılaşmamış tanıklar, öykülerinin ayrıntıları-nı karşılaştırabiliyor. Olay sırasında söz konusu yerde bulunan diğer kişi-ler İse olağanüstü hiçbir şey görmediklerini belirtiyorlar. Kanıt olarak önesürülen sözde işaretlerin istisnasız, insanın sahip olmadığı ya da üreteme-yeceğİ lürden.belirtiler olduğu söyleniyor. Aslında, Meryem kanıt gereksi-nimine pek sıcak bakmıyor ve genellikle, hayaletinin geldiğine "işaret" ol-maksızın İnananlara iyilikte bulunmayı yeğliyordu. O zaman henüz terapistolmadığından toplum, dıiş-hnyalet gerçekliğinden büyük çıkar sağlayanmahalle papazları ve onların hiyerarşik üstlerinden oluşan bir ağın kıska-cında kalmıştı.

Günümüzde, Meiyem ve bazı melekler hâlâ görülüyor; ancak, -terapistve hipnozcu A. Scott Sparrow tarafından da özetlendiği gibi— İsa da artıkişin içinde. I Am With You Ahttays: True Stories of Encounten Witfıjesus (HerZaman Sizinleyim: İsa ile Karşılaşmalarımın Gerçek Öyküleri}, (Bantanı,1995) isimli kitapta, kimi ilginç, kimi sıradan karşılaşma öyküleri anlatılı-

Page 128: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

117

yor. Gariptir ki karşılaşmaların çoğu, yazarın da söylediği gibi, düpedüzdüşler sırasında; bir kısmı da "yalnızca uyanıkken görmemiz nedeniyle"düşlerden ayrılan hayaller yoluyla gerçekleşiyor. Ne var ki Sparrovv'a göre,bir şeyi "yalnızca düş" olarak yargılamak, dışsal gerçekliğinden arındırmakanlamına gelmiyor. Yazarın düşüncesinde, düşlediğiniz her varlık ve olay,kafanızın dışındaki dünyada da gerçeklen mevcut. Düşlerin "tümüyle öz-nel" olduğunu özellikle reddediyor. Kanıtın bu işte yeri yok. Düşlediyscniz,hoşunuza gittiyse, merak uyandırdıysa, gerçekten olmuş demektir. Spar-rovv'un beyninde kuşkucu tek bir hücre barınmıyor. İsa'nın, "dayanılmaz"bir evliliği olan bir kadına, serseri kocasına tekmeyi basmasını söylediğin-den söz ederken, bu durumun "Kilab-ı Mukaddes'in öğretileri" ile çeliştiği-ni kabul ediyor. Bu durumda, "aslında, tüm yönlendirmelerin kişinin ken-disinden geldiği düşünülebilir." Peki ya İsa'nın kürtajı ya da intikamı salıkverdiği bir düş gördüğünü bildiren biri çıkarsa? Bir yerde çizgiyi çekip, ki-mi düşlerin kişinin kendisince yönlendirildiğini kabul etmemiz gerekiyor-sa, bu neden tüm düşler için geçerli olmasın?

İnsanlar neden kaçırılma öyküleri uydursunlar? Neden "konuklarının"cinsel taciz sorunlarına ayrılmış TV söyleşilerine katılsınlar (bu daAmerika'da yeni moda)? Uzayhlarca kaçırılmış olduğunuzu keşfetmek enazından günlük yaşamın rutininden bir kaçamaktır. Arkadaş çevrenizin, te-rapistlerin hatta belki medyanın ilgisini çekebilirsiniz. Keşif heyecanının ta-dına varabilir, yaşamınıza yeni bir soluk getirebilirsiniz. Şimdi neyi anımsa-yacağınızı düşünerek merakla beklersiniz. Yaklaşmakta olan çok önemliolayların habercisi, hatta nedeni olduğunuza inanmaya başlarsınız. Hemterapistinizi düş kırıklığına uğratmak da istemezsiniz. Onun onayına çokgereksiniminiz vardır. Sanırım uzaylılarca kaçırılmış olmanın getirdiği ma-nevi ödüller de söz konusudur.

UFO ve uzaylı öykülerinin uyandırdığı merak ve heyecan hissinin peka/ına sahip ürün baltalama olaylarını düşünün: Biri, sevilen bir içeceğin ku-tusundan şırınga çıktığım iddia eder. Elbette ki sinir bozucu bir dunımdtırbu: Olay gazete ve televizyonlarda yayımlanır. Hemen ardından, ülkeninher yanından benzeri iddialar sel gibi akmaya başlar. Ne var ki fabrikada birkulunun içine nasıl olup da şırınga girebileceğini anlamak zordur. Üsteliktanıklardan hiçbiri, basın organlarında yeni satın alınmış bir kutuyu açıpiçinden şırıngayı çıkarırken görülmez.

Yavaş yavaş, olayın herkesin birbirini taklit ederek yalan iddialar öne sür-düğü bir suç olduğu anlaşılmaya başlar. İnsanlar, içecek kutularında şırın-ga "bulmuş gibi yapmakta"dırlar. Peki neden? İnsanları buna güdüleyen et-

Page 129: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

118

ken ne olabilir? Bazı ruh hekimleri, belli başlı güdülerin (üreticiyi mahke-meye vererek tazminat alma umuduyla) para hırsı, ilgi açlığı ve kurban ola-rak görülme isteği olduğunu belirtiyorlar. Burada, kumlardaki iğneleringerçek olduğu yolunda çığırtkanlık yapıp, hastalarını -dolaylı ya da doğru-dan- yaşadıkları olayı halka duyurmaya kışkırtan terapistlerin söz konusuolmadığına dikkatinizi çekmek isterim. Üstelik, ürün baltalama, hatta her-hangi bir ürünün baltalandığı yolunda yanlış bilgi vermek bile ciddi ceza-lara tabi suçlar. Öte yandan, kaçırılma kurbanlarını, öykülerini halka duyur-ma yolunda yüreklendiren terapistler var ve bir UFO tarafından kaçırılmışolmak yolunda sahte iddialar öne sürmeye karşı yasal cezalar da uygulanmı-yor. Bu işe kalkışmanızın nedeni ne olursa olsun, kolanızda bir şırınga bul-maktansa, insanları üstün varlıklarca, gizemli amaçları için kullanılmaküzere seçilmiş olduğunuza ikna etmenin doyumu çok daha büyük olmalı.

I

Page 130: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Veri toplamadan kuram ortaya atmak büyük bir hatadır.

Kişi farkında olmaksızın, kuramı gerçeklere uydurmak yerine, gerçekleri

kurama uyacak şekilde çarpıtmaya başlar.

SHERLOCK HOLMES

Arthur Conan Doyle 'un Bohemya 'da Skandal adlı eserinden (1891)

Gerçek anılar hayaletler gibiydi; sahte anılar ise öylesine inandırıcıydı ki

gerçeklerin yerini aldı.

GABRIEL GARC/A MÂRÇUEZ

Garip ilanlar (1992)

T E R A P İ

Harvard Üniversitesi ruh hekimlerinden John Mack'i uzun yıllardır ta-nırım.

"Şu UFO öykülerinin dişe dokunur bir yanı var mı?" diye sormuştu epey-ce önce bir kez.

Pek yok demiştim. Ruh hekimliğini ilgilendiren yanı dışında tabii.Mack, konuyu incelemeye karar vererek, kaçırılma öyküsü olan kişilerle

görüştü ve sonunda fikrini değiştirdi. Artık kaçırılma öykülerine duyar duy-maz inanıyor. Neden?

"Aradığım bu değildi" diyor. "Geçmişimde beni bu öykülere inanmayahazırlayacak türden hiçbir şey yok." "Bu deneyimler, taşıdıkları güçlü duy-gusal nitelik nedeniyle tümüyle inandırıcı." Konuyu ele aldığı Abductions(Kaçırılmalar) isimli kitabında Mack, "olayın hissettirdiği güç ya da yoğun-luk "un, öykünün doğru olup olmadığını ortaya koyduğu şeklinde çok teh-likeli bir öğretiyi savunuyor.

Güçlü duygusal öğeler içeren durumlara ben de bizzat tanıklık ettim.Ama güçlü duygular, düşlerimizin sıradan bir parçası değil midir? Delice-sine bir korku içinde uyandığımız olmaz mı hiç? Kâbuslara ilişkin bir kita-

Page 131: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

120

bin da yazarı olan Mack, sanrıların yaşattığı duygusal yoğunluktan haber-siz ini? Mack'in hastalarından bazıları, çocukluklarından bu yana sanrılargördüklerini söylüyorlar. "Kaçırılanlar" üzerine çalışan hipnozcu ve tera-pistler, ellerini vicdanlarına koyup, işe girişmeden önce sanrı ve algısal ya-nılgılar üzerine ayrıntılı bilgi edinme zahmetine katlandılar mı? Nedentanrılar, iblisler, azizler ve perilerle görüştüklerini söyleyen, üstelik eşde-ğer ölçüde inandırıcı öykülerle gelen kişilere değil de hu tanıklara inanı-yorlar? İçlerindeki buyurgan bir sesin karşı konulmaz emirlerini işİlip du-ran kişüere ne demeli? Derin duygusal anlatıma sahip her öyküyü doğrumu kabul etmeliyiz?

Tanıdığım bir bilim adamı, "Uzaylılar kaçırdıkları şu insanları geri getir-meyecek olsalardı, daha makul bir dünyada yasayabilirdik" diyor. Vardığıyargının çok sert olduğunu kabul etmek gerek. Bu bana "rrıakul"lük soru-nu gibi gelmiyor. Çok daha başka etmenler söz konusu. Kanadalı ruhbilim-ci Nicholas Spanos ve çalışma grubu, UFO'larca kaçırıldığını bildiren kişi-lerde, belirgin bir hastalıklı yön bulunmadığı sonucuna varmış. Bununlabirlikle:

UFO deneyimlerine, genel olarak gizemli inançlara, özel olarak da uzaylıinancına sahip, alışılmadık duyusal ve düşsel deneyimleri u/.aylı hipole/i ilebağdaştıran kişilerde çok dah;ı sık rastlandığı be lirle ti m iş lir. UFO inancı ta-şıyanlar arasında, faııUvi üretme eğilimi daha güçlü olanların böylesi dene-yimlerden sö/ etme olasılıklarının da daha yüksek olduğu gözlenmiştir.Bunun yanı sıra, bu deneyimlerin, sınırlı duyusal çevrede . . . (örneğin, ge-celeri uyku sırasında yaşanan deneyimler gibi) yer almaları durumunda, düşürünü değil, gerçek olaylar olarak yorumlandıkları biliniyor.

Eleştirel bir aklın sanrı ya da düş olarak değerlendirdiği, daha kolay inananbir kişinin gözünde, gözlenmesi güç, ama derin bir dışsal gerçekliğe dönüşüyor.

Kirni kaçırılma öyküleri tecavüz, çocuklukta baba, üvey baba, amca, dayıya da annenin erkek arkadaşı tarafından cinsel tacize ilişkin kötü anılarındışavurumu da olabiliyor. Kuşkusuz, sizi taciz edenin sevdiğini/, ve güvendi-ğiniz biri değil de, yabancı bir varlık olduğuna inanmak çok daha rahatla-tıcıdır. Kaçırılma öykülerini duyar duymaz doğru kabul eden terapistler, busavı inkâr ediyor, hastalan cinsel taci/e uğramış olsaydı mutlaka kendileri-ne anlatacaklarını öne sürüyorlar. Anket sonuçlarına göre yapılmış bazı tah-minler, her d ö n Amerikalı kadından ve her altı Amerikalı erkekten birininçocuklukla cinsel tacize uğramış olduğu yolunda (olasılıkla, bu tahminler

Page 132: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

121

gerçeği olduğundan çok daha abartılı gösteriyor). Uzaylılarca kaçırıldığınısöyleyerek terapiste giden hastaların önemli bir kısmını, hatta genel halkagöre daha yüksek bir oranını cinsel tacize uğramış bireyler oluşturuyor ol-malı. Tersini düşünmek, anket sonuçlarıyla çelişmiyor mu?

Hem cinsel taciz hem de kaçırılma üzerine uzmanlaşmış terapistler, has-talarını taciz anılarını anımsamaları için destekleyerek aylar, kimi kez yıllargeçiriyorlar. Yöntemleri benzer, hedefleri de aşağı yukarı aynı: Genellikleuzun manian öncesine ait üzücü anıları canlandırmak. Her iki alanda da te-rapisiler, baştanın çok kötü olduğu için bastırılmış bir olayın duygusal va-ralannı taşıdığına inanıyorlar. Kaçırılma terapistlerinin çok az sayıda cinseltaciz vakasına, taciz terapistlerinin de çok az kaçırılma vakasına rastlıyor ol-ması kanımca çok çarpıcı.

Çocukluğunda gerçekten cinsel taciz görmüş ya da ensesi ilişki yaşamışkişiler, son derece anlaşılır nedenlerle, bu deneyimlerini hafife alıeı ya dayalanlayın her şeye karşı duyarlı olurlar. Öfke dolu olmakta da haklılar.ABD'de hemen hemen üçte ikisi on sekizinden önce olmak ü/ere her onkadından biri tecavüze uğramış. Son yapılan bîr araştırına, polise bildirilentecavüz kurbanlarının altıda birinin 12 yaşın allında olduğunu gösteriyor.(Üstelik bu, polise en az sıklıkla bildirilen kategoriyi oluşturuyor.) Bu kız-ların beşte biri, babalan tarafından tecavüze uğramış. Bu konuda çok açıkolmak istiyorum: Ailelerin ya da ebeveyn rolü üstlenmiş yetişkinlerin çocuk-larına cinsel tacizde bulunmak gibi iğrenç bir eğilim gösterdiği çok sayıdagerçek örnek var. Kimi vakalar fotoğraf, günlük, çocukta bel soğukluğu gi-bi somut kanıtlarla gün ışığına çıktı. Çocuklukla taciz, toplumsal sorunla-rın olası nedenleri arasında sayılıyor. Bir araştırmaya göre, şiddet suçların-dan hüküm giymiş mahkûmların % 85'ini çocukluklarında tacize uğramışkişiler oluşturuyor. Ergenlik döneminde anne olan kadınların üçte ikisi,çocukluk ya da ergenlik dönemlerinde tecavüze uğramış veya taciz edilmiş-ler. Tecavüz kurbanlarında içki ve uyuşturucu bağımlılığı oranı, diğer ka-dınlara göre on kat yüksek. Bu, acil çözüm gerektiren gerçek bir sorun.Trajik ve doğruluğu su götürmeyen bu, çocukluktaki cinsel taciz vakaları-nın çoğu, belleğe hatırlanması söz konusu gizli anılar şeklinde değil, hiçunutulmaksızın erişkinliğe değin taşman anılar olarak yerleşiyor.

Bugün suçlar geçmişe oranla daha rahatlıkla bildiriliyor olsa da, hastaneve yasa yürütme mercilerince bildirilen çocuk tacizinde her yıl önemli birartış gözleniyor. ABD'de bu rakam 1967-1985 arasında ona katlanarak 1,7milyon vakaya ulaşmış. Alkol ve uyuşturucu kullanımı, ekonomik baskılar,yetişkinlerin çocuklarını tacİ/ etmeye geçmişe göre daha eğilimli olmaları-nın "nedenleri" olarak gösteriliyor. Belki de çocuk tacizi vakalarına günü-müzde basının gösterdiği artan ilgi, yetişkinleri geçmişte yaşadıkları tacizianımsamaya ve onun ü/erine yoğunlaşırı ay a itiyor.

Page 133: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

122

Yüz yıl önce Sigmund Freud, yoğun ruhsal acıdan kaçınmak için olayla-rı unutmak anlamına gelen ve ruh sağlığı için gerekli bir savunma meka-nizması olan bastırma kavramını ortaya attı. Bastırma özellikle sanrı, felç gi-bi belirtileri olan "isteri" hastalarında görülüyordu. Başlangıçta Freud, heristeri vakasının ardında, çocuklukta yaşanmış ve bastırılmış bir cinsel tacizdeneyimi olduğunu düşündü. Yaptığı çalışmalar sonunda ünlü ruhbilimci,tanımını değiştirerek isteriye, çocuklukta cinsel tacize uğramış olmaya iliş-kin -hepsi de çirkin olmayan- fantezilerin yol açtığına karar verdi. Böylelik-le suç, ebeveynden alınıp çocuğa atılmış oluyordu. Bu konuda tartışmalarhâlâ sürüyor. (Freud'un fikir değiştirmesine neden olarak, Viyanalı, ortayaşlı erkek dostları arasında kızgınlığa yol açması ya da isteriklerin öyküle-rini çok ciddiye aldığını fark etmiş olması gibi etmenler gösteriliyor.)

Özellikle ortamda terapist ya da hipnozcunun bulunduğu sırada"anı"nın aniden yüzeye çıktığı ve ilk "anı parçaları "nın hayalet ya da düşgibi olduğu deneyimler oldukça kuşku uyandırıcı. Bu türden cinsel taciziddialarının birçoğu asılsız çıkıyor. Emory Üniversitesi ruhbilimcilerindenUlric Neisser şöyle diyor:

Bir yanda çocuklukta taciz, diğer yanda da bastırılmış anılar gibi durumlarvar. Öte yandan sahte anılar ve yalan iddialar da oldukça sık rastlanan vaka-lar. Yanlış anımsama bir istisna değil, kural. Her zaman görülmesi, hatta ki-şinin kendinden son derece emin olduğu, unutulmaz simgesel zihin fotoğ-raflarından söz ettiği durumlarda bile görülmesi olası. Telkinin işin içinegirdiği, terapi seansının güçlü kişiler arası istemlerini karşılamak üzere anı-ların üretilip, var olan anıların da yeniden şekillendirilebildiği durumlardabu olasılık daha da artıyor. Bir anı bu koşullarda yeniden kurgulandığında,değiştirilmesi çok, ama çok zor oluyor.

Sözü geçen genel ilkeler, herhangi bir vaka ya da iddiayı değerlendirir-ken gerçeğin nerede saklı olduğuna tam bir kesinlikle karar vermemize yar-dımcı olamaz. Ancak ortalama olarak, böyle çok sayıda iddiayı göz önüne al-dığımızda, tahminlerimizi ne yönde şekillendirmemiz gerektiğini rahatlıklabelirleyebiliriz. Yanlış anımsama ve geçmişin yeniden biçimlendirilmesi, in-san doğasının birer parçası. Her yerde ve her zaman görülmeleri olası.

Nazi ölüm kamplarından sağ kurtulanlar, en korkunç tacizlerin bile in-san belleğinde sürekli taşınabileceğinin en açık göstergesi. Nazi kurbanlarıiçin en büyük sorun, kendileri ile ölüm kampları arasına duygusal bir uzak-lık koyabilmeyi, unutmayı başarabilmek oldu. Tarifsiz kötülüklerle dolu birdünyada, tekrar Nazi Almanyasında -diyelim ki ideolojisini aynen koru-muş, fakat Musevi karşıtlığı konusunda fikrini değiştirmiş Hitler sonrası birulusta— yaşamaya zorlamalardı, bu insanların üzerindeki ruhsal yük nasıl

Page 134: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

123

olurdu dersiniz? Belki de o zaman unutmayı başarabilirlerdi, çünkü anım-samak yaşamlarını katlanılmaz kılardı. Korkunç anıları bastırma ve sonra-sında anımsama gibi bir mekanizma iki koşul gerektiriyor olabilir: (1) Ta-cizin gerçekten yaşanmış ve (2) kurbanın uzun süre boyunca böyle bir şeyhiç yaşanmamış gibi davranmaya zorlanmış olması.

Kaliforniya Üniversitesi toplumsal ruhbilim uzmanı Richard Ofshe budurumu şöyle açıklıyor:

Hastalardan, anılarının nasıl yüzeye çıktığını açıklamaları istendiğinde, im-ge, fikir, duygu ve duyu parçalarını birleştirerek bütünsel öykülere dönüş-türdüklerini belirtiyorlar. Sözü edilen anı üzerinde aylar boyu düşünüldük-çe, duygular belli belirsiz imgelere, imgeler siluetlere ve siluetler bildik kişi-lere dönüşebiliyor. Vücudun bazı bölgelerindeki belli belirsiz rahatsızlık ço-cuklukta tecavüze uğramış olmak şeklinde yeniden yorumlanıyor. . . Özgünfiziksel duyular, kimi zaman hipnozun da etkisiyle güçlenerek, "bedenselanılar" olarak etiketleniyor. Vücut kaslarının anıları saklayabileceği bir me-kanizma olduğu yolunda akla yatkm bir kuram yok. Bu yöntemler hastayı ik-na etmeye yetmezse, terapistin başvurabileceği daha sert uygulamalar davardır. Kimi hastalardan, üyelerinin birbirleri üzerinde baskı oluşturduğugruplara katılarak, yaşamda kalmayı başarmış bir alt kültürün bireyleri gibidavranıp dayanışma göstermeleri bekleniyor.

Amerikan Ruh Hekimleri Derneği'nin 1993 tarihli temkinli, bir açıkla-masına göre, kimilerimiz çocuklukta maruz kaldığımız tacizi rahatsızlığımı-zı gidermek amacıyla unutabiliyoruz. Ancak, açıklamada şu da yer alıyor:

Gerçek olaylara dayalı anılar ile farklı kaynaklara dayanan anıları birbirle-rinden kesinlikle ayırt etmenin yöntemi bilinmiyor. . . Sürekli sorgulamak,kimi bireylerin, aslında hiç olmamış olaylara ilişkin "amlar"dan söz etmele-rine yol açabilir. Cinsel tacize uğradıkları yolundaki anılarını bildiren yetiş-kinlerin ne kadarının gerçekten taciz gördüğü bilinmiyor. . . Ruh hekimi-nin, hastanın sorununun kaynağının cinsel taciz ya da diğer unsurlar oldu-ğu veya olmadığı yolunda güçlü bir fikir beslemesi, uygun değerlendirme vetedavinin de önünü kesebiliyor.

Bir yandan, tüyler ürpertici cinsel taciz olasılığını bir kalemde silip atmak,acımasız ve haksız bir tutum olur. Öte yandan, insanların belleklerine eluzatmak, çocuklukta tacize ilişkin sahte öyküler belletmek, huzurlu aileleridağıtmak, hatta masum ebeveynleri hapse göndermek de yine acımasız vehaksız bir tutumdur. Her iki yaklaşımda da esas alınması gereken tavır kuş-kuculuk. Bu iki aşırı uç arasında yürümeyi becermek, oldukça zorlu bir iş.

Page 135: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

124

Büyük ses getirmiş kitaplardan, Ellen Bass ve Laura Davis imzalı ThaCourage lo Heal: A. Guidefor Womf.n Survivors of Child Sexual Abııse (YaralarıSarma (..esareti: Çocuklukta Cinsel Taciz Görmüş Kadınlar İçin Klkiiabı),(Perennial Library, 1988), terapistlere aydınlatıcı öğütler veriyor:

Hastanıza inanın. Kendisi tam emin olmasa ila hastanızın cinsel taciz gördü-ğüne inanın. . . Onun gereksindiği, kendisinin taciz görmüş olduğu yolun-daki inancınızda ısrarlı olmanızdır. Hastaya kuşkuyla yaklaşmak, intihar eği-limli hii kişiye intiharın en iyi kaçış olduğunu söylemek gibidir. Hasla tacizgördüğünden tam olaiak emin değilse, ama taciz görmüş olabileceğini dü-şünüyorsa, si/, gerçekten öylcymis gibi davranmayı süidürün. Şimdiye değinkonuştuğumuz yüzlerce kadın ve haklarında bilgi aldığımız yüzlerce diğerkadın anısında, cinsel tacize uğramış olabileceği TI den kuşkulanıp araştırmışve sonuçta bunun gerçek olmadığına karar vermiş tek bir kişi bile yok.

Öle yandan, Vüginia'da, Quanrico'daki FBI Akademisi Davranış BilimiYönlendirme ve Araştırma Birimi'nde, Denetçi Özel Ajan olarak görev ya-pan ve çotukların cinsel sapkınlıklara kurban edilmesi konusunda uzmanolan Kennelh V. Lanning soruyor: "Yüzyıllardır reddettiğimi/ gerçeği, şim-di çocuk tacizine ilişkin her iddiayı ne denli garip ya da olasılık dışı olursaolsun körü körüne kabul ederek mi telafi yoluna gidiyoruz?" Kalifor-niya'dan bir terapist The. Washington Postu, verdiği demeçte, "Doğru olup ol-madığı umurumda değil" diyor. "Gerçekte ne olduğu, benim için önemsiz.. . Zaten hepimiz bir tür düş içinde yaşıyoruz."

Çocuklukta cinsel tacize ilişkin herhangi bir sahte suçlamanın varlığı-özellikle de otoriteyi temsil eden toplumsal bir kişiliğin bulunduğu ortam-da öne sürül tnüşse- uzaylılarca kaçırılma konusunu çağrıştırıyor. Kimi in-sanların büyük bir tutku ve inançla kendi öz ebeveynlerinde cinsel tacizeuğradıkları yolunda sahte anılar üretmeleri sağlanabiliyorsa, kimi diğer in-sanlar da aynı tutku ve inançla, uzaylılarca tacize uğradıkları gibi sahte anı-lar edinmeye itiliyor olamazlar mı?

Kaçırılma iddialarını inceledikçe, çocuklukta cinsel tacize ilişkin "can-lanan anılar" içeren raporlar ile aralarındaki benzerlik daha da boymla-nıyor. Bu ikisine benzer üçüncü bir iddia sınıfını da cinsel işkence, çocukkurban eline ve yamyamlık gibi deneyimlerin söz konusu olduğu Şeytanayinlerine ilişkin bastırılmış "anılar" oluşturuyor. Amerika Ruhbilim Der-neğt'rıin 2V00 üyesine yaptığı anketin sonuçlarına göre ruh hekimlerininyüzde 12'si, Şeytan ayininde tacize uğramış olduğunu söyleyen vakalarıtedavi ettiklerini bildirmişler (yüzde 30'u da din adına yapılmış taciz va-kalarına bakmış). Son yıllarda Amerika'da, bu türden, yılda 10 000 vakarapor edildi. Amerika'da tırmanan şeytan e ılığın tehlikeleri konusunda

Page 136: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

125

çığırtkanlık yapanların, konu üzerine konferanslar düzenleyen yasal yet-kililer de dahil olmak (kere, Hıristiyan köktenciler oldukları anlaşılıyor;bu kişilerin İnancına göre insanın günlük yasanıma burnunu sokan ger-çek bir Şeytan olmalı. "Şeytan yoksa, Tanrı da yoktur" deyisi aradaki bağıaçıkça ortaya koyuyor.

Bu konuda, polisin fazlasıyla kolay İnanır bir tutum içinde olduğu çokaçık. Kili uzmanı Laruıing'in, The Poliçe Cide} (Polis Şefi) isimli mesleki der-ginin Kkim 1989 sayısında yayımlanmış Salanic, Occvil and Rilualhtic Crime(Şeytanetlık, Büyücülük ve Ayintilik Suçları) isimli, acı deneyimlere dayalıincelemesinden bazı bölümler şöyle:

Şcytancılık ve cadılığa ilişkin her türlü sav, izleyicilerin kendi dini inançlarıışığında yorumlanıyor. Çoğu insanın dini görüşlerini yönlendiren mantık yada akıl değil, tümüyle inanç. Sonuç olarak, normalde kuşkucu yasal yetkili-ler bu konferanslarda verilen bilgiyi, eleştirel gözle değerlendirip kaynakla-rını sorgulamaksızm kabul ediyorlar.. . Kimi insanlara göre şeytancılık, ken-dilerininkinden farklı, herhangi bir başka dini inanç sistemi.

Daha sonra Lanning, sözü edilen konferanslarda şcytancılık olarak be-timlendiğini bizzat duyduğu inanç sistemlerinin uzun bir listesini veriyor.Aralarında Roma Katolik inancı, Ortodoksluk, İslam, Budizm, Hinduizm,Mormonluk, rock and roll mü/.ik, uzaylılarla telepati kurma, yıldız falcılığıve genel olarak tüm Yeniçağ inançları yer alıyor. Burada, cadı avlarının veplanlı katliamların nasıl bağladığına İlişkin bir ipucu yok mu?

"Bir yasal yetkilinin kişisel dini inanç sistemine göre", diye sürdürüyorLanning:

Hıristiyanlık iyi, şcytancılık kötü olabilir. Anayasaya göreyse, ikisi de aynı tu-tuma tabidir. Bu, birçok yetkili için kabul elmesi güç, fakat önemli bir nok-tadır. Görevleri ceza yasasını yürütnıekıir, On Emri değil. . . Gerçek şu kiTanrı, İsa ve Muhammcd adına yolıazlarca işlenen suçun ve çocuk tacizininoranı, Şeytan adına işlenen suçlan defalarca kez aşıyor. Bu ifade çoğu kişi-nin hoşuna gitiue.se de hiç kimse aksini öne süremez.

Sözü geçen şcytancı ayinlerde tacize uğradığını Öne sürenlerin birçoğu,bebeklerin öldürülüp yendiği tüyler ürpertici toplu ayinlerden söz ediyor-lar. Böylesi iddialar, Avrupa tarihi boyunca zamanın lanetli grupları aley-hinde sürekli olarak öne sürülmüştü. Roma'daki Kalalin teşkilatı, Musevi-lere karşı Hamursuz Yortusu "kan iftirası" ve Malla Şövalyeleri bu iddialararasında sayılabilir. İlginçtir ki bebek yeme ve toplu ensesi suçlamaları, Ro-ma yetkili makamlarının ilk Hıristiyanları mahkûm etmek için öne sürdük-

Page 137: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

126

leri başlıca gerekçeler arasındaydı. Üstelik İsa'nın kendisi (Yohanna 6:53)"İnsanın Oğlu'nun etini yemez, kanını içmezseniz, içinizde yaşam yeşer-mez", diyor. Bununla birlikte, bir sonraki satırda, İsa'nın kendi etinin yeni-lip, kendi kanının içilmesinden söz ettiği anlaşılıyor. Ama, Hıristiyanlıktanhoşlanmayan kişiler Yunancadaki "İnsanın Oğlu" tanımlamasının "çocuk"ya da "bebek" anlamına geldiğini sanmış olabilirler. Tertullian ve diğer er-ken dönem kilise rahipleri, bu çirkin suçlamalara karşı kendilerini ellerin-den geldiğince savunmuşlardı.

Günümüzde, polis dosyalarında olması gereken kadar kayıp bebek veküçük çocuk yer almayışı, dünyanın her yerinde bu amaçla çocuk üretildi-ği savıyla açıklanıyor. (Uzaylı/insan melezleme deneylerinin arttığı yolun-daki iddiaları anımsatıyor, değil mi?) Yine uzaylılarca kaçırılma öyküleri-ne benzer şekilde, şeytancı kült tacizlerinin, belli ailelerde kuşaktan kuşa-ğa sürdüğü söyleniyor. Bildiğim kadarıyla, uzaylı öykülerinde olduğu gibi,herhangi bir mahkeme duruşmasında, böylesi iddiaları destekleyecek tekbir somut kanıt bile sunulamamış. Söylentilerin güçlü duygusal içeriği iseortada. Böylesi suçların işlenmesi olasılığı, biz memelileri derhal hareketegeçmeye kışkırtıyor. Şeytancı ayinlere inandığımız anda, bizi bu ayinleringetireceği tehlikelere karşı uyaranların toplumsal konumlarını da güçlen-dirmiş oluyoruz.

Şu beş vakaya bir göz atalım: (1) Louisiana'lı bir öğretmen olan MyraObasi -kendisi ve kız kardeşlerinin, bir "hudu" tılsımcısı ile yaptıkları gö-rüşme sonrasında— iblislerin gazabına uğradığına inanıyor. Yeğenininkâbusları, kanıtın bir parçası olarak gösteriliyor. Sonunda çocuklarınınbeşini birden bırakıp Dallas'a taşmıyorlar. Orada kız kardeşleri, BayanObasi'nin gözlerini parmaklarıyla çıkararak kör ediyor. Davada Obasi, kar-deşlerini savunarak, kendisine yardım amacıyla öyle yaptıklarını söylüyor.Fakat "hudu" Şeytan'a tapınma değil, Katoliklik ile Afrika-Haiti yerli diniarasında bir geçiş inanışı. (2) Anne-baba çocuklarını öldüresiye dövüyor,çünkü çocuk onların inandığı Hıristiyanlık mezhebini benimsemiyor. (3)Çocukları taciz eden bir sapık, kurbanlarına İncil okuyarak, işlediği suçuhaklı gösteriyor. (4) Bir Şeytan çıkarma ayini sırasında, 14 yaşındaki bir ço-cuğun gözyuvarı sökülerek çıkarılıyor. Suçlu bir şeytancı değil, dini işlerleuğraşan bir Protestan köktenci. (5) Bir kadın, 12 yaşındaki oğlunun, Şey-tan'm emrine girdiğine inanıyor. Ensest ilişkiye girdikten sonra, oğlunu,başını keserek öldürüyor. Fakat, "Şeytan'ca zaptedilme'ye yol açmış olabi-lecek herhangi bir şeytancı ayinden söz edilmiyor.

İkinci ve üçüncü vaka, FBI kayıtlarından; son ikisi Davis, Kaliforniya Üni-versitesi ruhbilimcilerinden Dr. Gail Goodman ve çalışma grubunun ÇocukTacizi ve İhmali Ulusal Merkezi için yaptıkları 1994 tarihli bir çalışmadanalınma. Grup, şeytancı ayin kültlerinin de dahil olduğu 12 OOO'den fazla cin-

Page 138: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

127

sel taciz iddiasını incelemiş; fiziksel yöntemlerle incelemeye elvermeyecektürden ya da gizemli tek bir vakaya rastlayamamış. Terapistler, "hastanınhipnoterapi sırasında yaptığı açıklama" ya da çocukların "Şeytani simgeler-den korkusu" temelli şeytancı tacizler rapor etmişler. Bazı vakalarda tanı,birçok çocukta yaygın olarak görülen davranış esas alınarak konulmuş. Ra-pora göre, "yalnızca birkaç vakada, fiziksel kanıt -genellikle 'yara izleri'- sözkonusu edildi". Ancak, birçok durumda "yara izleri" ya çok belli belirsizdi yada sözü bile edilmemişti. "Yara izinin görüldüğü durumlarda da yaralarıkurbanın kendisinin yapıp yapmadığı belirlenemedi." Bu durum da aşağıdaanlatılacağı gibi, uzaylılarca kaçırılma öyküleriyle benzeşen bir başka yön.Emory Üniversitesi Ruh Hekimliği Profesörlerinden George K. Ganavvay,"Kült-ilintili anıların en çok rastlanan nedeni, hasta ve terapist arasındakikarşılıklı aldatmaca olabilir" diyor.

Şeytancı ayinlere ilişkin en ilginç "canlanmış anı" vakalarından biri Law-rence Wright'm yazdığı Remembering Satan (Şeytanı Anımsamak), (Knopf,1994) isimli kitapta anlatılıyor. Olayın kahramanı, 1988 yılında Cumhuri-yetçi Parti'nin Washington, Olympia'daki teşkilatının başkanlığı ve şerifyardımcılığı görevini sürdüren son derece dindar, saygıdeğer bir kişiyken,çok kolay inanan, telkine çok açık ve kuşkuculuktan hiç payını almamış bi-ri olduğu için yaşamı mahvolan Paul Ingram. Okul toplantılarında çocuk-ları uyuşturucunun tehlikelerine karşı uyarmak da Ingram'in görevleri ara-sındaydı. Sonra olan oldu ve kızlarından biri -kökten dincilerin katıldığıbir ortamdaki aşırı duygusal bir seanstan sonra- babasına her biri diğerin-den daha ürkütücü olan suçlamalarda bulundu. Kızının dediğine göre,Ingram kıza cinsel tacizde bulunmuş, hamile bırakmış, işkence etmiş, ken-disini diğer şerif yardımcılarına da sunmuş, şeytancı ayinlere götürmüş, be-bekleri parçalayıp yemişti. . . Yine kızın dediğine göre bu olaylar çocuklu-ğuna, "anımsadığı" ilk güne değin uzanıyordu.

Ingram, kendisi böyle şeyler yaptığını hiç anımsamadığı halde, kızınınbu konuda ne amaçla yalan söylüyor olabileceğini de bilemiyordu. Ancak,polis görevlileri, danıştığı terapistler ve Yaşayan Su Kilisesi'ndeki rahibi,cinsel suç işlemiş kişilerin, anılarını bastırabileceklerini söylüyorlardı ken-disine, ilginç bir şekilde nesnel davranmayı başaran, fakat yine de elindengelen çabayı göstermek isteyen Ingram, anımsamaya çalışıyordu. Bir ruhbi-limci kendisine kapalı göz hipnoz tekniğini uygulayıp kendinden geçmesi-ni sağlamayı denediğinde, Ingram'ın gözünde polisin betimlediğine ben-zer türden görüntüler canlanmaya başlamıştı. Zihninde canlananlar gerçekanılar gibi değil, sis içinde görüntü parçaları gibiydi. Gördüğü her yeni ha-yal için teşvik ve destek de görüyordu. Ne denli iğrenç şeyler görürse, odenli iyiydi. Papaz kendisine, anıları arasında Tanrı'nın yalnızca gerçekolanların yüzeye çıkmasına izin vereceğini söylemişti.

Page 139: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

128

"Tümünü kendim uyduruyor gibiyim" diyordu Ingram, "Ama hayır, benuydurmuyorum". Bir iblis sorumlu olabilir miydi bunlardan? Kilise Ing-ram'in itirafta bulunduğu dedikodularını yayar, polis kendilerine baskı ya-parken, benzer etkiler altında, diğer çocukları ve eşi de "anımsamaya" baş-ladılar. Hatırı sayılır diğer kişiler de toplu seks ayinlerinde bulunmuş olmak-la suçlanıyorlardı. Amerika'nın diğer yerlerinden yasal yetkililer de olaya il-gi göstermeye başlamışlardı. Kimilerine göre, buzdağının henüz yalnızcauru görünüyordu.

Berkeley'den Richard Ofshe savunma makamınca çağrılınca, bir kontroldeneyi gerçekleştirdi. Bir parça temiz hava demekti bu. Ingram'a yalnızcaoğlunu ve kızını ensest ilişkiye zorladığım söyleyen Ofshe, davalıdan, öğren-diği anı canlandırma tekniğini kullanmasını istedi. Baskı yapmaya ya dagözdağı vermeye biç gerek yoktu; telkin ve teknik yeterliydi. Ne var ki adıgeçen ve çok daha fazlasını "'anımsadıklarım" söyleyen diğer suç ortaklan,hu deney sırası nda olayı tümüyle inkâr ettiler. Bu kanıta karşılık Ingram, ola-yı uydurduğunu ya da diğerlerinin etkisi altında kaldığını hâlâ şiddetle red-dediyordu. Olaya ilişkin anısı, tüm diğer anıları gibi "gerçek" ve berraktı.

Kızlarından biri, işkence ve zoraki kürtaj sonrası vücudunda kalmış ya-ra izlerinden söz ediyordu. Ancak sonunda tıbbi incelemeye tabi tutuldu-ğunda, sözü geçen yara izlerinin hiçbirinin yerinde olmadığı görüldü. Sa-vunma Ingram'a şeytancı taciz suçlarından hiçbir dava açmadı. Ingram,daha önce hiçbir ceza davasına bakmamış bir avukat tuttu. Rahibin öğü-dünü tutarak, Ofshe'nin raporunu okumaya bile zahmet etmedi. Çünkükendisine, o raporun aklını karıştıracağı söylenmişti. Mahkeme, sonuçtakendisini altı tecavüzden suçlu bularak hapse gönderdi. Ingram hapisha-nede hüküm giydiği suçun bedelini öderken, artık yanında kızları, polismeslektaşları ve rahibi olmaksızın olup bitenleri yeniden gözden geçirdive ifadesini geri almak istediğine karar verdi. Anıları zorlamaydı. Gerçekanıları bir cür fanteziden ayırt edememişti. İfadesini geri alma istemi red-dedildi. Ingram şimdi hapishanede yirmi yıllık cezasını dolduruyor. Yir-minci değil de on altıncı yüzyılda yaşıyor olsaydık, Olympia'ıım nüfuzlusakinlerinin büyük kısmıyla birlikte tüm aile kazıkta yakılmaya mahkûmedilebilirdi.

Genel anlamda şeytancı taciz konusunu ele alan oldukça kuşkucu biryaklaşımın ürünü FBI raporu [Kenneth, V. Lanning, Investigator'.s Guide toAlkgatiom of 'tiituat' Ckild Abu.se, (Ayinsel Çocuk Tacizi İddialarında Soruş-turmacının Elkitabı), Ocak 1992] büyük ölçüde göz ardı ediliyor. Aynı şe-kilde Britanya Sağlık Bakanlığı'um yaptığı 1994 tarihli, şeytancı taciz konu-lu bir başka çalışma, 84 iddiadan hiçbirinin incelemeler sonrasında geçer-liğini koruyamadığını belirtiyor. Peki tüm bu olup bitenlerin ardındaki ne-den ne olabilir? Çalışma şöyle bîr yanıt getiriyor:

Page 140: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

129

Protestan Kilisesi'nin yeni dini hareketlere karşı yürüttüğü kampanya, şey-tana (aciz suçuna daha kapsamlı bir tanımlama getirilmesini teşvik edengüçlü !»ir elken oluşturdu. Britanya'da şeytana taciz fikrinin yayılmasındaaynı ölçüde etkili olan bir başka önemli unsur da Amerikalı ve İngiliz "uz-man "lardır. Meslek uzmanı olarak hiçbir niteliğe sahip olmayan bu kişiler,uz m anlı klan nın kaynağı olarak "gerçek vakalarda deneyim" sahibi olmaları-nı gösteriyorlar.

Şeytan kültlerinin toplumumuz İçin ciddi bir tehlike oluşturduğuna ina-nanlar, kuşkucu yaklaşımlara karşı hoşgörüsüz oluyorlar. Amerikan KlinikHipnoz Derneği Başkanı Dr. Corydon Ilammond'ın incelemesine bir gözatalım:

Kanımca bu insanlar (kuşkucular) ya (I) klinik deneyimi sınırlı, budala ki-şilerdir (2) ya insanların Nazi katliamı konusundaki bilgisizlikleri türündenbiv cahilliğe kurban gidiyor veya her şeyden kuşku d uyabil en entelektüelrolünü benimsiyorlar (3) ya da kendileri de bu kültlere üyeler. Bu sonseçeneğe dahil insanlar olduğu konusunda sizi lenıiıı ederim. . . Hekimlik,ruh sağlığı uzmanlığı gibi mesleklerden oldukları halde, bu tür kültlereüye olan ve eylemlerini kuşaktan kuşağa aktaran kişiler tanıyorum. . . Öylesanıyorum ki araştırma oldukça açık: Yaptığımı/ üç çalışmadan birine gö-re, çoğul kişilik bozukluğu olan hastaların yü/.de 25'i, diğer çalışmaya göreyüzde üO'si; üçüncü çalışmaya göreyse yüzde 50'si, kültlerde tacize uğramışkurbanlardır.

Bazı ifadelerine bakıldığında, Hammond'ın CIA'in on binlerce masumAmerikalı üzerinde şeytanet Nazi amaçlarına hizmet eden kontrol deneyle-ri gerçekleştirdiğine inandığı da anlaşılıyor, Ilammond'a göre bu tür ey-lemlerin ardında yatan neden, "dünyayı yönetimi altına alacak şeytanet birdüzen yaratmak".

Uç ayrı "canlanmış anı" sınıfının her biri için uzmanlar hulunuyor:Uzaylılarea kaçırılma uzmanları, şeytancı kült uzmanları, çocuklukta cin-sel taciz uzmanları. Ruh sağlığı alanında oldukça sık görüldüğü üzere,hastalar kendi seçimleriyle ya da birinin salık vermesiyle, uzmanlık alanırahatsızlık!arıyla ilintili görünen terapistlere giderler. Her üç alanda daterapist uzun zaman (kimi kez onlarca yıl) önce olduğu saylanan olayla-ra ilişkin anıları canlandırmaya çalışır; her üç alanda da terapistler has-tanın duyduğu, gerçek olduğu kuşku götürmez acıdan çok etkilenirler;her üç alanda da en azından kimi terapistler, telkine açık hastalarca birotorite simgesinden gelen ve anımsamasını (ya da İtiraf etmesini) emre-den bir buyruk olarak algılanan yönlendirici sorular sorarlar; her üç

Page 141: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

130

alanda da müşteri öykülerini ve terapi yöntemlerini değiş tokuş eden te-rapist ağları vardır; her üç alanda da terapist yaptığının doğruluğunu da-ha kuşkucu meslektaşlarına karşı savunma gereği duyar; her üç durum-da da tedaviye ilişkin hipotezden hemen vazgeçilir; her üç alanda da ta-ciz gördüğünü bildirenlerin çoğunluğu kadındır. Yine her üç alanda —sö-zü edilen istisnalar hariç— fiziksel kanıta rastlanamaz. Uzayhlarca kaçırıl-manın, daha büyük bir resmin parçası olup olmadığını düşünmedenedemiyor insan.

Peki bu daha büyük resim ne olabilir? Bu soruyu, Harvard Tıp Fakültesiprofesörü, Boston'daki Beth Israel Hastanesi Ruh Hekimliği Anabilim Da-lı Başkanı ve önde gelen hipnoz uzmanlarından Dr. Fred H. Frankel'a yö-nelttim. Yanıtı şöyle oldu:

Uzayhlarca kaçırılma, daha büyük bir resmin parçasıysa, o resim ne olabilir?Böylesine hassas bir konuda yorum yapmaya çekmiyorum doğrusu; fakat, sö-zünü ettiğiniz unsurlar ana hatlarıyla bu yüzyılın başında "isteri" olarak ad-landırılan rahatsızlığı betimliyor. Yazıktır, bu terim öylesine yaygın olarakkullanıldı ki özensiz çağdaşlarımız terimi kullanımdan çıkarmakla kalmayıp,karşılık geldiği duruma ilişkin kavrayışlarım da yitirdiler. Telkine aşırı açıkolma, düş gücü kapasitesi, bağlamsal ipucu ve beklentilere duyarlık, bulaşı-cılık unsuru isterinin belirtilerindendir.. . Çok sayıdaki klinik hekim, bu un-surların pek azını dikkate alır görünüyor.

İnsanları geriye döndürerek olasılıkla unuttukları "geçmiş yaşam" anı-larını canlandırma uygulamasına koşut olarak, Frankel, terapistlerin hip-noz altındaki insanları ileriye göndererek geleceklerini "anımsamaları "nayol açabilecekleri kanısında. Bu uygulama da geriye dönmede ya daMack'in kaçırılma hipnozunda görülen ölçüde duygusal yoğunluk yaşata-biliyor. "Bu insanlar terapisti aldatmak için kalkışmıyorlar bu işe; kendi-lerini aldatıyorlar" diyor Frankel. "Sohbet konularını gerçek deneyimler-den ayıramıyorlar."

Bu yanılgıların pençesine düşer, kendimiz için yeterince çaba göster-mediğimize inanarak sırtımıza bir vicdan yükü vurursak, duvara asılı dip-lomasının önünde dikilip olup bitenlerin bizim hatamız olmadığını, yü-kü çıkarıp atabileceğimizi, her şeyden cinsel tacizcilerin, şeytancılarm yada başka dünyalardan gelen uzaylıların sorumlu olduğunu sezdirmeye ça-lışan terapistin profesyonel görüşlerine gözü kapalı sarılmaz mıyız? Bu ra-hatlama karşılığında, yüklü bir para ödemeyi de kabullenmez miyiz? Öteyandan, her şeyi kafamızda yarattığımızı ya da bizi rahatlatan terapistlerinetkisiyle olmayan şeylere inandığımızı söyleyen çok bilmiş kuşkucularakarşı çıkmaz mıyız?

Page 142: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

131

Bu terapistler bilimsel yöntem, kuşkucu yaklaşım, istatistik ya da insanınyanılabilirliği konularında ne kadar eğitim görmüşlerdir dersiniz? Ruh çö-zümlemesi özeleştireye açık bir meslek olmamasına karşın, en azından uy-gulayıcılarından birçoğu tıp doktoru sıfatına sahip. Tıp eğitiminin büyükbir bölümünde, öğrenciler bilimsel sonuç ve yöntemler konusunda bilgisağanağına tutulur. Ne var ki taciz vakalarına bakanların birçoğunun bi-limle pek bir ilişkisi olmamış. Amerika'daki ruh sağlığı uzmanları ruh he-kimi ya da doktoralı ruhbilimcilerden değil, ikiye bir oranında toplumsalhizmet uzmanlarından oluşuyor.

Terapistlerin büyük çoğunluğu, sorumluluklarının hastalarını sorgu-lamak, kuşkucu olmak değil, onlara destek vermek olduğunu öne sürü-yorlar. Öne sürülen, ne denli garip olursa olsun kabul görüyor. Kimi kezterapistlerin hastalarına salık verdikleri yol da üzerinde fazlaca düşünül-memiş, çarpık görüşlere dayanabiliyor. Aşağıda okuyacağınız kısım Sah-te Bellek Sendromu Vakfı'nın FMS Neuısletter, cilt 4, no 4, sayfa 3, 1995 ta-rihli sayısında yayımlanmış, oldukça sık rastlanır türden bir rapordanalıntı:

Önceki terapistim, annemin şeytancı olduğuna ve babamın beni taciz ettiği-ne inandığını belirtiyor. .. Yalanların gerçek anılar olduğuna inanmama yolaçan, terapistimin telkin ve iknayı içeren teknikleri, yanılgılarla dolu inançsistemiydi. Ben anıların gerçekliğinden kuşku duyduğumda, o doğru olduk-ları yönünde ısrar ediyordu. Yalnız doğru olduklarında ısrar etmekle kalma-yıp, eğer iyileşmek istiyorsam, gerçek olduklarım kabul etmekten başka, tü-münü anımsamam gerektiğini de söylüyordu.

1994 yılında, Allegheny County Pennsylvania'da genç bir kız, NicoleAlthaus, öğretmeni ve toplumsal hizmet uzmanının teşvikiyle babasınıkendisine cinsel tacizde bulunmakla suçlayarak tutuklanmasını sağladı.Nicole, ayrıca, babasından üç çocuk doğurduğunu fakat bebeklerin ak-rabalarınca öldürüldüğünü, kalabalık bir lokantada tecavüze uğradığı-nı, büyükannesinin süpürgeyle uçtuğunu da öne sürüyordu. Ertesi yıl,Nicole iddialarını geri aldı ve böylece babası hakkındaki dava da düştü.Ailesi, suçlamaları yapmaya başladıktan sonra Nicole'ün gönderildiği te-rapiste ve ruh hekimliği kliniğine dava açtı. Jüri, doktor ve kliniğinözensiz ve dikkatsiz davranmış olduğuna karar vererek, Nicole ve ailesi-ne çeyrek milyon dolar tazminat ödenmesini sağladı. Bu türden vakala-rın sayısı günden güne artıyor.

Aralarındaki hasta kapmaca yarışı ve terapiyi uzatmanın getirdiği mad-di kazanç, terapistlerin, hastaların öyküleri konusunda kuşkucu davranıponları incitmekten kaçınmalarına yol açıyor olabilir mi dersiniz? Bu insan-

Page 143: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

132

lar profesyonel bir terapistin bürosuna giderek, uykusuzluğuna ya daoburluğuna (ne ilginçtir ki) tümüyie unutulmuş cinsel tacizin, şeytanetayinin ya da ıızaylılarea kaçırılmanın neden oldvığıı yolunda telkinler din-leyen, kolay inanan bir hastanın yaşayacağı ikilemlerin farkındalar mı?Etik ya da diğer türden kısıtlamalara karşın, kontrol deneyi gibi bir uygu-lamaya başvurmak gerekli: Örneğin aynı hasta, üç alanın tümünde uzmankişilere gönderilebilir. Aralarında, "Hayır, sorununuzun nedeni unutul-muş çocukluk tacizi, unutulmuş şeytancı ayin ya da uzayhlarca kaçırılmadeğil" diyen biri çıkacak mıdır? Kaçı, "sorununuzun çok daha basit ve nor-mal bir açıklaması var" diyecektir? Mark işi, hastalarından birine hayran-lık ve inançla "kahramanca bir cesaret gösterdiğini" söyleyecek denli ilerigötürüyor. Her biri ayrı fakat benzer deneyimler geçirmiş, bir grup "kaçı-rılma kurbanı" şöyle yazıyor:

Aramı/dan birkaçımız, deneyimlerimi/i profesyonel danışmanlara anlatıp,karşılığında danışmanın konudan kaçın maya çalışan iııiıımıımın. hiç sesi-ni çıkarmadan bir kaşı havada dinlemesinin ya da deneyimi düş ya da san-n olarak tanımlayıp ukala bir tavırla bu gibi şeylerin insanların başına ge-lebildiğini söylemesinin yarattığı sinir bozukluğuna katlanacak cesareti bul-duk. Ne diyordu danışmanımız, ""endişe etmenize gerek yok, ruh sağlığınızyerinde". Harika! Deli değilmişiz, ama deneyini imi/i ciddiye alırsak delire-bilirnıişiz!

Deli olmadıklarını öğrenmenin sevinciyle(l) grup kendine, öykülerineduyar duymaz inanmakla kalmayıp, kendisi de hükümetin uzaylı cesetleri-ni ve UFO'îan halktan gizlemek için yürüttüğü üst düzey komploya ilişkinöykü dağarcığına sahip sempatik bir terapist bulmuş.

Tipik bir UFO terapisti, üç yolla müşteri edinir: Kitabının arkasında ad-resini gören kişiler kendisine mektup yazar; diğer terapistler (özellikle, yi-ne uzayhlarca kaçırılma ü/erine çalışanlar) bazı hastaları kendisine gönde-rir ya da bir sunuş yaptıktan sonra hastalar peşine düşer. Merak ettiğim, po-püler kaçırılma öykülerinden, terapistin kendi yöntem ve inançlarındanhabersiz herhangi bir hastanın kendiliğinden çıkagelip gelmeyeceği. Hastave terapist henüz ağızlarını bile açmadan önce birbirleri hakkında epeycebilgiye sahip oluyorlar zaten.

Bir başka ünlü terapist, deneyimlerini "anı m sama"! arın a yardımcı olmaküzere hastalarına, u/.aylılarca kaçırılma konulu kendi makalelerini veriyor.Sonuçta hastaların hipnoz sırasında anlattığı anılar, onun raporlarında be-timlediklerine ne denli beiızerse, terapist o denli haz duyuyor. Vakalarınbenzer olması, terapistin kaçırılmaların gerçekliğine inanmasının başlıcaneden iyıniş.

Page 144: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

133

UFO üzerine çalışan başlıca bilimcilerden biri şu yorumda bulunuyor:"Hipnozcu uzaylılaica kaçırılma konusunda yeterli bilgiye sahip değilse, ka-çırılmanın gerçek doğası da bir rürlü şekil kazanamıyor." Bu yorumdan,"terapist nasıl yönlendireceğini bilemezse hasta nasıl yönlcnehilh?" şeklin-de bir anlam çıkmıyor mu sizce?

Kimi zaman uyumak "üzere" iken, aniden yüksek bir yerden düştüğümü-7Û dııyumsanz; kol ve bacaklarımız bîr yere tutu nac akını şç asm a bir hamle-ye hazırlanır. Urkü refleksi adı verilen bu güdünün, atalarımızın ağaç üze-rinde uyuduğu zamanlardan kalmış olabileceği düşünülüyor. Ağaçta değilyerde olduğumuzu bile bile, bir an için böylesi bir anı tazelemesine gerek-sinim duyuyor olmamız ilginç değil mi? Zengin anı hazînemizde sonradan-telkine açık olduğumuz bir anda sorulmuş bir sorunun etkisiyle, iyi bir öy-kü duyma veya anlatma isteğiyle ya da bir zamanlar okuduğumuz, işittiği-miz bir şeyle karıştırmış, olma nedeniyle- şekillenmiş tek bir anı bile olama-yacağını rahatlıkla iddia edebilir miyiz?

Page 145: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan
Page 146: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Hatırdan çıkmamalı ki sihir,sanatçı ve izleyicisi arasında işbirliği gerektiren

bir sanattır.

E. M. Bl'TLER

Menisi Mitolojisi

(194H)

G A R A J I M D A K İ E J D E R"Garajımda ateş soluyan bir ejder yaşıyor."Diyelim ki (ruhbilimci Richard Franklin'in grup terapisi yaklaşımını

benimseyerek) size ciddi olarak böyle bir önerme sunuyorum. Kuşkusuz,dediğimin doğruluğunu kontrol etmek isteyecek, kendi gözünüzle gör-mek isteyeceksiniz. Yüzyıllardır ejderlerle ilgili olarak sayısız öykü anlatıl-mış, ancak gerçek kanıt gören olmamıştır. Canlı bir kanıt görmek için neiyi bir fırsat!

"Hadi göster öyleyse" diyorsunuz. Ben de sizi garajıma götürüyorum. İçe-ri baktığınızda gördükleriniz bir merdiven, boş boya kutuları ve üç teker-lekli eski bir bisiklet oluyor. Görünürlerde ejder falan yok.

"Ejder nerede?" diye soruyorsunuz."İşte tam orada" diye yanıt vererek, ileride bir yeri işaret ediyorum. "Söy-

lemeyi unutmuş olmalıyım, o görünmez bir ejder."Ejderin ayak izlerini görebilmek için yere un serpmeyi öneriyorsunuz."İyi fikir" diyorum, "ama bu ejder havada uçuyor."O halde görünmez alevini saptamak için kızılötesi alıcı kullanmaya kal-

kıyorsunuz.

Page 147: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

136

"İyi fikir, ama bu görünmez alevin ısısı da yok."Peki öyleyse, siz de sprey boya sıkarak ejderi görünür yaparsınız.''İyi olurdu, ama hu ejderin cismi de yok ki! Boya tutmaz."Bana önerebileceğiniz daha çok yöntem var. Ancak, önerdiğiniz her türlü fi-

ziksel testi, neden işe yaramayacağını açıklayan bir bahane i\c savuşturabilirim.

Peki, ısısı/ aiev püsküren, görünmez, cisimsiz, havada uçan bir ejder ileaslında hiç var olmayan bir ejder arasında ne fark var? Savımı çürütmenin,aksini göstermenin bir yolu yoksa, ejderimin var olduğunu söylemenin neanlamı var? Hipotezimi geçersiz kılma yeterliliğinden yoksun olmanız iledoğru olduğunun kanıtlanması arasında çok fark var. Den enemeyen iddi-alar, çürütülmeye karşı bağışıklığı olan önermeler, bize esin vermek ya dameraklınızı uyandırmak bakımından ne türlü bir değere sahip olurlarsa ol-sunlar, gerçekliğe uygunluk terazisinde ağırlıkları sıfırdır. Bu durumda, ej-der konusunda skden isteyebileceğim rek şey, kanıt olmadığına göre, be-nim dememe bakarak inanmanız.

Garajımda bir ejder olduğu yolundaki ısrarımdan yola çıkarak varabile-ceğiniz tek sonuç, kafamın içinde komik bazı fikirlerin harınmakta olduğu-dur. Hiçbir fiziksel testin uygulanamadığı bu sava heni inandıranın ne ol-duğunu merak edersiniz. Gördüğümün bir düş ya da sanrı olması olasılığıgeçer aklınızdan. Peki ama neden bunu ciddiye alıyorum? Belki de yardı-ma gereksinmem vardır. Kn azından, insanın yanılabilme payını hafife al-mış olabilirim.

Varsayalım ki yaptığınız testlerin tümü başarısız olmasına karşın, iyi niye-tinizi yitirmeyecek denli duyarlı davranıyorsunuz. Yani, garajımda alev so-luyan bir ejder olması fikrini hemen reddetmiyorsunuz. Yalnızca, aklınızınbir köşesine kaldırıyorsunuz. Mevcut kanıt aksini gösterse de, yeni bir verielde edecek olmanız durumunda inceleyip ikna edici olup olmadığına bak-maya hazırsınız. Kuşkusuz, bana inanmadığınız için kendimi hakarete uğ-ramış saymam size haksızlık olur; sırf İskoç mahkemelerinin söylemindeyer alan "kanı ti an amam ıştır" hükmüne vardığınız için sizi can sıkıcı ya dadüş gücünden yoksun olmakla suçlamak da öyle.

Diyelim ki işler tersi yönde gelişti. Tamam, ejder görünmez; ama yeredöktüğünüz unun üzerinde ayak izleri bıraktığım görebiliyorsunuz. Kızılö-tesi alıcı, normalin üzerinde sinyal alıyor. Sıktığınız sprey boya, havada ile-ri geri sallanan ejder başını gözler önüne seriyor. Ejderlerin -bırakınız gö-rünmez olanlarını— varlığı konusunda ne denli kuşkucu olursanız olun,şimdi kabul etmelisiniz ki garajda bir şeyin varlığı söz konusu ve ilk bakıştagörünme/, alev soluyan bir ejder olduğunu düşündürüyor.

Şimdi bir başka senaryo yazalım: Diyelim ki ejderin varlığından sözeden yalnızca hen değilim. Diyetim ki aramızda birbirlerini tanımadıkla-rından kesinlikle emin olduğunuz kişiler de olmak üzere, tanıdığınız bir

Page 148: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

137

grup insan olarak size garajlarımızda birer ejder bulunduğunu söyleyipduruyoruz. Ne var ki hiçbirimiz geçerli bir kanıl gösteremiyoruz. Hepimizde size, fiziksel kanıtın desteğinden yoksun böylesine garip bir durumunvarlığına ikna olmuş olmaktan son derece rahatsızlık duyduğumuzu söylü-yoruz. Hiçbirimiz deli değiliz. Dünyanın her yerinde insanların garajların-da görünmez ejderler saklı olabileceği, bizimse daha yeni yeni fark ettiği-miz konusunda spekülasyonlar yapıyoruz. Doğru olmamasını yeğleyeceği-mi söylüyorum size. Ama ejderlere ilişkin tüm o eski Avrupa ve Çin öykü-leri söylence değildi belki de. . .

Una ejder ayağı büyüklüğünde ayak izleri alındığı yolunda raporlargelmeye banlaması memnun edici değil mî? Demek ki aynı şey başkaları-nın da basma gelmiş. Ne var ki ortamda kuşkucu bir bilim adamı varkenyere serpilen unlarda bir değişiklik gözlenemiyor. Alternatif bir açıklamaçıkıyor: Yakından incelendiğinde, ayak izlerinin sahte olabileceği anlaşı-lıyor. Ancak, bir başkası çıkıp, yanık parmağını göstererek ejderin üzeri-ne doğru alev püskürttüğünden yakmıyor. Ama başka olasılıklar da var.İnsanın parmağını, görünmez ejderlerin soluğundan başka alev kaynakla-rıyla yakabileceğini biliyoruz sanırım. Bu tür bir "kanıt" -ejderin varlığı-na inananlar ne denli güçlü bulurlarsa bulsunlar- ikna edici olmaktançok uzak. Bir kez daha, duyarlı tek yaklaşım, ejder hipotezini reddetmek;gelecekte sunulması olası fiziksel veriye açık kapı bırakmak ve aklı başın-da olduğu ortada bunca insanın aynı garip yanılgıya kapılmasının nede-nini araştırmak olacak.

Sihir, sihirbaz ile izleyicisi arasında sözsüz varılan bir işbirliği anlaşmasıgerektirir. Bu anlaşma, kuşkuculuğu bir yana bırakmayı ya da kimi kezinanmazlığın istemli olarak bastırılması yaklaşımını içerir. Sihiri anlamakve oyunu görmek ise, elbette ki anlaşmayı feshetmekle olur.

Duygusal içeriği yoğun, fikir çekişmesine açık ve incitici olabilecek bukonuda nasıl aşama kaydedilebilir? Hastalar, uzaylılarda kaçırılmış olma so-nucuna kolayca varan ya da onaylayan terapistler konusunda dikkatli oima-lıdır. Kaçırıldıklarını söyleyen hastaları tedavi eden terapistler İse, hastala-rına sanrıların normal olduğunu, çocuklukta cinsel tacize uğramanın şaşır-tıcı biçimde sık görüldüğünü anlatabilir. Akıllarından çıkarmamaları gere-ken bir nokta, hiçbir haşlanın popüler kültürün bir parçası olan uzaylı akı-mından etkilenmemiş olmayacağıdır. Terapistler tanığa farkında olmadanyönlendirici telkin yapmamak konusunda aşın özenli davranmaya çalışabi-lir, müşterilerine kuşkucu yöntemi öğretebilirler. Bu arada, kendi azalma-ya yüz tutmuş stoklarını da yenileyebilirler.

Page 149: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

138

Uzayhlarca kaçırılma öyküleri, birçok insan için birçok farklı bakımdansıkıntı yaratıyor. Bu konu, çevremizdekilerin iç dünyasına açılan bir pence-re işlevi görüyor. Birçok kişi kaçırıldıkları yolunda sahte iddialarda bulu-nursa, endişe verici bir durum çıkar ortaya. Ancak, daha da endişe vericiolan, bu iddiaların -terapistlerin müşterilerinin telkine açıklığını ve kendi-lerinin bilinçsizce yönlendirme potansiyelini göz önüne almaksızın- duyarduymaz doğru kabul edilmesi.

Ruh hekimlerinin ve en azından bir parça bilimsel eğitimden geçmiş di-ğer terapistlerin, insan aklının kusurlarını bildikleri halde, bu raporlarınbir tür sanrı ya da sahte anıya bağlı olabileceğini düşünmemeleri kanımcaçok şaşırtıcı. Daha da şaşırtıcı olan, uzayhlarca kaçırılma öyküsünün ger-çekten sihirle ilintili olduğu, bizim gerçekliği kavrayış yetimizi aştığı ya dagizemci bir dünya görüşünü destekler yönde kanıt oluşturduğu şeklindekiiddialar. Ya da John Mack'in dediği gibi, "Ciddi araştırma yapılmasını ge-rektirecek denli önemli olaylar söz konusu ve Batı'nın baskın bilimsel yak-laşımının metafizik yönü, bu araştırmayı yürütmekte yetersiz kalabilir". Ti-me dergisi ile yapılmış bir söyleşide, Mack şöyle sürdürüyor sözlerini:

Neden geleneksel fiziksel çerçevede bir açıklama yapmak gibi bir yobazlığınbenimsendiğini anlayamıyorum. Neden insanlar garip bir şeyler yaşanmak-ta olduğu gerçeğini kabullenmekte bunca zorlanıyorlar bilmiyorum. . . Fi-ziksel olanın ötesinde bir dünya algılama yetimizi tümüyle yitirmişiz.*

Ancak biliyoruz ki sanrılar algı yitiminden, uyuşturucudan, hastalık veyüksek ateşten, REM uykusu eksikliğinden, beyin kimyasındaki değişimler-den ve benzeri diğer nedenlerden kaynaklanır. Üstelik Mack'in yanındayer alıp vakaları doğrudan onaylasak bile, öykülerin belli başlı özelliklerine(duvarlardan sızmak gibi) cadılıktan önce, "fiziksel" gerçeklik -ileri uzaylıteknolojisi- kılıfı giydirebiliriz.

Bir arkadaşım, uzayhlarca kaçırılma olayında tek ilgi çekici noktanın "Ki-min kimi kandırdığı" olduğunu söylüyor. Müşteri mi terapisti yoksa terapistmi müşteriyi aldatıyor? Ben aynı kanıda değilim. Uzayhlarca kaçırılma id-diaları birçok diğer ilginç soruyu içeriyor. Bir başkasına göre, iki alternati-fin ikisi de aynı anda söz konusu olabilir.

Uzayhlarca kaçırılma vakalarına ilişkin bir nokta, yıllarca benim belleğimide kurcaladı. Sonunda anımsadım. 1954 yılında üniversitedeyken okudu-ğum, The Fifty-Minute Hour (Elli Dakikalık Saat) isimli bir kitaptı. Yazarıolan Robert Lindner adlı bir ruh çözümleyicisi, 'gerçekten kopma' eğilimi

* Hemen ardından gelen ve uzayhlarca kaçırılma fikrinin Mesih'in geri gelmesi ve İsa'nın yeryüzündebin yıl hüküm süreceği inancına ne denli yakın olduğunu belirten cümleyi şöyle noktalıyor Mack: "Beno iki dünya arasında bir köprüyüm."

Page 150: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

139

gizli hükümet araştırması açısından tehdit edici olmaya başlayan genç vezeki bir nükleer fizikçiyi tedavi etmek üzere Los Alamos Ulusal Laboratuva-rı'nca görevlendirilmişti. Kirk Ailen takma adıyla sözü geçen fizikçinin, an-laşıldığına göre, nükleer silah yapımından başka bir mesleği daha vardı:Uzak gelecekte, Ailen, yıldızlar arası yolculuklarda uzay gemisi pilotluğu ya-pıyordu. Diğer yıldızların gezegenlerinde geçen serüvenler uydurmaya ba-yılıyordu. Ailen birçok dünyanın "tanrı"siydi. Belki adına da Kaptan Kirkdiyorlardı. Fizikçi bu diğer yaşamı "anımsamak"la kalmıyor, canı istediğin-de hemen içine dalabiliyordu da. Doğru şekilde düşünüp dileğini söylersöylemez milyonlarca ışık yılı ve yüzyıllarca öteye gidebiliyordu.

Nasıl olduğunu kavrayamadığım bir şekilde, yalnızca dilemek yoluyla uzayınderinliklerine yollanıyor, zamandan bağımsızlaşıyor ve gelecekteki "ben" ilebütünleşiyor; hatta bizzat o oluyorum. . . Benden açıklamamı istemeyin.Tanrı biliyor ki denedim, ama açıklayamadım.

Lindner fizikçiyi zeki, duyarlı, sevimli, nazik ve gündelik yaşamda ile-tişim kurma becerileri bakımından kusursuz bulmuştu. Ne var kiyıldızlar arasındaki yaşamının heyecanını düşünüp durdukça Ailen, kit-lesel tahrip gücüne sahip silah üretimiyle uğraşıyor olsa da, Dünya'dakiyaşamından sıkılmaya başlamıştı. Laboratuvar denetçileri kendisini dal-gınlığı konusunda uyardığında özür dilemiş ve bu gezegene daha fazlazaman ayırmaya çalışacağına dair söz vermişti. İşte o zaman Lindner'ahaber vermişlerdi.

Ailen, gelecekteki yaşantılarına ilişkin 12 000 sayfalık yazı ve diğer yıldızla-rın gezegenlerinde coğrafya, siyaset, mimari, gökbilim, yerbilim, yaşam form-ları, soybilim ve ekoloji konulu düzinelerce teknik rapor yazmıştı. Yazdıkları-nın niteliğini şu birkaç başlıktan anlayabiliriz: "Srom Norba X'in Krizopedle-rinin Eşsiz Beyin Gelişimi", "Srom Sodratt H'de Ateşe Tapınma ve Kurban Ge-leneği", "Gökadalar Arası Bilim Enstitüsü'nün Tarihi", "Birleşik Alan Kuramıve Yıldız Sürümü Mekaniğinin Uzay Yolculuğuna Uygulanması". (Bu sonun-cu yazıyı görmek istiyorum doğrusu; çünkü Allen'ın birinci sınıf bir fizikçi ol-duğu söyleniyordu.) Lindner bu yazıları ilgiyle okumaya girişmişti.

Ailen, yazılarını Lindner'a göstermek ya da ayrıntılarını tartışmak konu-sunda son derece rahat davranıyordu. Lindner'ın uyguladığı tedavi seans-larında ise oldukça soğukkanlı görünüyor, entelektüel açıdan başa çıkmasızor uslamlamalar yapıyor ve doktora hiç şans tanımıyordu. Denediği tümyöntemler sonuçsuz kalınca, ruh hekimi başka bir yol seçmişti:

Onunla psikopat olduğunu kanıtlamak için görüşüp söyleştiğim, onun ruhsağlığının bozukluğunu kanıtlamaya yönelik bir savaş yürüttüğüm izlenimi-

Page 151: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

140

ni herhangi bir şekilde vermekten kaçınmaya çalıştım. Bunun yerine, hemyaklaşımının hem de eğiliminin bilimselliği acık o İd uğun il an, yaşamınınmerkezini oluşturan bu özellik üzerinde yoğunlaşmaya yöneldim... Bu ü/el-lik onu bilim alanında bir kariyer yapmaya itmişti. Bunun anlamı, en azın-dan o sırada, deneyimlerinin geçerliğini kabul elLiğimdi. . . Bana öyle geli-yordu M, Kirk'ü rahatsızlığından arındırmak için, onun fantezisinin içinedalıp, psikozu ile o konumdan savaşmalıydını.

Undner, belgelerdeki kimi çelişkili yerleri işaretleyerek, Allcn'danbunlara yanıt getirmesini İstemişti. Beklenen yanıtlan bulabilmek için fi-zikçinin geleceğe giderek araştırma yapması gerekiyordu. İşine sadık Ai-len, bir sonraki seansa düzgün biçemle yazılmış açıklayıcı bir belgeyle çı-kageliyordu. Bir süre sonra Lindner kendini, sayısız zeki yaşam formuyladolu gökada düşünün kucağına atabileceği görüşmeleri heyecanla beklerbulmuştu. Doktor ve fizikçi, aralarında birçok tutarlık sorununu çözebili-yorlardı artık.

Sonra garip bir şey olmuştu: "Kirk'ün psikozunun malzemeleri İle benimkişiliğimin Asil (opuğu karşılaştı ve hir saatin dişlileri gibi birbiri üzerineoturdu." Ruh çözümleyici, hastasının gerçekten kopuşunun ortağı halinegelmişti. Allen'ın öyküsü konusunda ruh bilimsel açıklamaları reddediyor-du artık. Söylediklerinin gerçekten doğru olmadığını nasıl bilebilirdik ki?Doktor, başka bir yasama, uzak gelecekteki bir uzay gezgininin yaşamına,basit bir istenç çabasıyla geçilebileceği fikrini savunuyordu arlık.

Baş döndürücü bir hızla, zihnimin gitgide daha büyük bir alanı. . . fantezi-nin etkisi alıma giriyordu. . .Kirk'ün nasıl olduğunu anlamadığım yardımıy-la, kozmik serüvenlere katılıyor, kuruladığı baş döndürücü fantezinin ra-hatlığını paylaşıyordum.

Ancak, sonunda daha da garip bir şey olmuştu: Terapistinin sağlığından en-dişe etmeye başlayan Ailen, takdire değer ölçüde bir cesaret ve dürüstlük gös-tererek itiraf etmişti: Her şeyi kendisi uydurmuştu. Eğiliminin kökeni yalnız ge-çen çocukluğuna, kadınlarla başarısız ilişkilerine uzanıyordu. Gerçek ile düşdünyası arasındaki sınıra gölge düşürmüş, sonra da hiç göremez olmuştu. Di-ğer dünyalarla ilgili zengin bir doku örmeyi ve boşlukları akla yatkın ayrıntılar-la doldurmayı kendine meydan okuyucu, ferahlatıcı bir eylem olarak görmüş-tü. Lindner'ı da bu fanlasük serüvene sürüklediği için üzgündü.

"Peki neden" diye sormuşUı doktor, "Neden böyle bir oyun oynadın? Ne-den bana o öyküleri anlatıp durdun?"

"Çünkü yapmam gerektiğini düşündüm" diye yanıtlamıştı fizikçi. "Çün-kü senin yapmamı istediğini hissettim."

Page 152: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

141

"Kırk ve ben rolleri değişmiştik* diye açıklıyor I.indner:

ve sürprizlerle dolu, payelendirici, harika bir uğraş haline gelen o seanslarınbirinde, çabamızı daha ileri götü re meye ceğimizi anlamıştım.. . Kişisel erek-ler uğruna klinik fedakârlıkta bulunma mantığını uygulamış ve sonuçta ay-nı girişimde bulunan tüm dikkatsiz terapistleri bekleyen tuzağa düşmüştüm.. . Kirk Ailen yaşamıma girene değin, kendi dengemden hiç kuşku duyma-mıştım. Aklın doğru yoldan çıkmasının başkalarının başına gelebileceğinidüşünmüştüm hep. . . Kendime böylesine güvenmiş olmaktan utanç duyu-yorum. Fakat şimdi, kolluğun arkasındaki iskemlemden hastayı dinlerkenbazı şeyleri daha iyi hildiğimi hissediyorum. Biliyorum ki iskemlemi ve has-ta koltuğunu ayıran çizgi aslında çok ince. Sonuçla kimin kolluğa uzanıp ki-min iskemlede oturacağım olayların akısının belirlediğini anık biliyorum.

Bu anlatılanlardan yola çıkarak, Kirk Allen'ın tam anlamıyla bir gerçek-ten kopma yaşayıp yaşamadığından emin olamıyorum. Belki de sorunu, di-ğerlerine zarar vermek pahasına da olsa kendince oyunlar yaratmasına yolaçan bir tür kişilik bozukluğuydu. Lindner Öyküye ne ölçüde katkıda bulun-muş ya da hangi kısımlarını oluşturmuş, onu da bilemiyorum. Allen'ın fan-tezisine "girmiş" ya da onu "paylaşmış" olmaktan söz etse de, ruh hekimininkendisinin de uzak geleceğe gittiğini ve yıldızlar arası serüvenlere katıldığı-nı düşlediğini gösteren bir ifade yok. Aynı şekilde, John Mack ve ıızaylılar-ca kaçırılma vakalarıyla ilgilenen diğer terapistler kendilerinin de kaçırıldı-ğını öne sürmüyor; yalnı/ca hastalarının öykülerini doğru kabul ediyorlar.

Fizikçi yol açlığı yanılgıyı gidermeseydi ne oturdu? Lindner, hiç kuşku-ya yer bırakmaksızın kendini daha romantik bir çağa kolayca geçiş yapıla-bileceğine ikna eder miydi? Bir kuşkucu olarak yola çıkıp, sonra da kam-un kendisini görerek ikna olduğunu söyler miydi? Gelecekten gelip yir-minci yüzyıla kısılıp kalmış uzay gezginlerine yardım eden bir uzman oldu-ğunu ilan eder miydi? Bu tür bir ruhbilimsel uzmanlık dalının ortaya çık-mış olması, diğer kişileri böylesi fantezi ya da gerçekten kopuşları ciddiyealmaya teşvik eder miydi? Benzeri birkaç vaka gördükten sonra, Lindner"Mantıklı ol Robert, kendine gel" türünden hiçbir uyarıya kulak asmayıp,yeni bir boyut keşfettiğini inalla savunur muydu?

Bilimsel eğilimi, Kirk Allen'ı çılgınlığından kurtardı. Tedavinin bir yerin-de, terapist ve hasta rolleri değişmişlerdi. Bu durumu "hastanın terapistikurtarması" olarak algılıyorum. Belki de John Mack bu denli şanslı değildi.

Page 153: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

142

Uzaylıları bulmaya yönelik, fakat çok daha farklı bir yaklaşım düşünü-nüz: Dünyadışı yaşam saptama amaçlı radyo taraması. Bu yaklaşım fante-ziden ve sahte bilimden ne açıdan farklıdır? 1960'ların başlarında Mosko-va'da, Sovyet gökbilimciler bir basın toplantısı düzenleyerek CTA-102 adlıgizemli, uzak bir cisimden, 100 günlük periyodlarla, sinüs dalgasına benzeryoğun radyo yayımları aldıklarını açıklamışlardı. O zamana kadar bilinenuzak ve periyodik bir kaynak yoktu. Böylesine gizemli bir keşfi duyurmakiçin neden bir basın toplantısı düzenlemişlerdi? Çünkü, büyük güçlere sa-hip dünyadışı bir uygarlık saptadıklarını düşünmüşlerdi. Elbette ki böylebir haberi duyurmak için basın üyelerini kaldırıp getirmeye değerdi. Açık-lama basında büyük sansasyon yarattı; hatta rock müziği grubu Byrds bu ke-şif adına bir beste bile yaptı: "CTA-102, buradayız bak, seni duyuyoruz. / Sin-yaller orada olduğunu söylüyor. / Sesin oldukça gür ve berrak geliyor. . ."

CTA-102'den radyo yayınları, öyle mi? Elbette. Peki CTA-102 nedir? Bugünbiliyoruz ki, CTA-102 uzak bir kuasar. Keşfin yapıldığı sırada, "kuasar" sözcüğühenüz yazına girmemişti bile. Kuasarların yapısını bugün bile tam olarak bile-miyoruz; bilimsel yazında onlar için her biri aynı derecede özgün birçok açık-lama yer alıyor. Bununla birlikte, -o Moskova basın toplantısında yer almışolanlar da dahil olmak üzere- bugün hiçbir gökbilimci, CTA-102 gibi bir ku-asarın milyarlarca ışık yılı ötede, çok yoğun güç düzeylerine sahip dünyadışıbir uygarlık olabileceğini ciddi olarak öne sürmüyor. Neden? Çünkü, kuasar-ların yapısal özelliklerine ilişkin olarak bilinen fizik yasalarıyla tutarlı, dünya-dışı yaşam olasılığına da yer bırakmayan alternatif açıklamalarımız bulunu-yor. Dünyadışı yaşam, en son başvurulacak bir seçenek; başvurduğunuz herşey sonuçsuz kaldığında devreye girebilecek türden bir hipotez sayılıyor.

1967 yılında, İngiliz bilim adamları, şaşırtıcı bir dakiklikle açılıp kapanan,periyodik sabiti on ya da daha belirgin bir rakama karşılık gelen, Dünya'yaçok daha yakın bir radyo kaynağı saptadılar. Neydi o kaynak? Keşfi yapanla-rın ilk düşündüğü, sinyalin bizi hedef alan bir mesaj ya da yıldızlar arası se-fer yapan uzay araçları için bir işaret kulesine ait olduğuydu. Hatta Camb-ridge Üniversitesi'nde, patavatsızca, cisme bir de isim verdiler: LGM-1 (Litt-le Green Men): Küçük Yeşil Adamlar.

Yine de Sovyet gruptan daha zekice davranmış, basın toplantısı düzenle-meye kalkışmamışlardı. Kısa süre sonra anlaşıldı ki gözledikleri cisim, bu-gün "atarca (atarca)" dediğimiz tür yıldızın saptanan ilk örneğiydi. Bu,Yengeç Bulutsusu atarcasıydı. Peki atarca nedir? Atarca, büyük kütleli bir yıl-dızın son evresi, diğer yıldızlar gibi gaz basıncı ya da elektron dejenerasyo-nu ile değil, nükleer kuvvetlerle ayakta duran, kent büyüklüğünde bir gü-neştir. Başka bir deyişle, on beş kilometre kadar çapa sahip bir atom çekir-değidir. Altım çizmek istiyorum ki bu tanım, yıldızlar arası işaret kulesi den-li ilginç bir kavrama karşılık geliyor. Atarcanın ne olduğuna verilecek yanıt,

Page 154: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

f 143

son derece garip bir içeriğe sahip. Atarca dünyadışı bir uygarlık değil, baş-ka bir şeydir: Ama o başka bir şey gözlerimizi ve aklımızı, doğadaki sıradışıolasılıklara açar. Anthony Hewish, atarcaları keşfiyle fizik alanında NobelÖdülü'ne layık görüldü.

Ozma deneyi (dünyadışı zekâ arama amaçlı ilk radyo taraması); HarvardÜniversitesi/Gezegen Araştırmaları Derneği META (Megakanal DünyadışıTarama) programı; Ohio Eyalet Üniversitesi araştırması; Berkeley, Kalifor-niya Üniversitesi SERENDIP Projesi ve birçok diğer grup uzayda, gözlemci-nin yüreğini ağzına getiren türden sinyaller saptadılar. Her seferinde, biran için, Güneş sisteminin ötesinden gelen zeki bir yaşam sinyali aldığımızıdüşündük. Sinyalin aslında ne olduğu konusunda en küçük bir fikrimizyok; çünkü yinelenmedi. Birkaç dakika sonra, ertesi gün ya da yıllar sonrateleskopu göğün aynı noktasına, aynı frekans, aynı bant aralığı, aynı pola-rizasyon ile çevirdiğinizde tek bir sinyale bile rastlamıyorsunuz. Ancak, bı-rakınız duyurmayı, uzaylıların izine rastladığınızı çıkarsamıyorsunuz bile.Bir kereliğine duyduğunuz o sinyal istatistiksel olarak kaçınılmaz bir elekt-ron boşalması, saptama sistemindeki bir arıza, Dünya'dan gönderilmiş biruzay aracı ya da civardan geçen ve radyo gökbilim çalışmalarına ayrılmış ka-nallarda yayın yapan askeri bir uçak olabilir. Hatta caddenin aşağısındakibir garaj kapısı kumanda aleti ya da yüz kilometre ötedeki bir radyo istasyo-nu da aynı sinyale yol açabilir. Olasılıkların sayısı çok fazla. Alternatifleri sis-tematik olarak kontrol etmeli ve hangilerinin denebileceğine bakmalısı-nız. Kanıt olarak sunabileceğiniz tek bulgu yinelenmeyen garip bir sinyalise, uzaylıların izine rastladığınızı duyurmaya kalkışamazsınız.

Sinyal yinelenecek olsaydı, o zaman basına ve kamuoyuna duyurmaya ha-zır olur muydunuz? Hayır, olmazdınız. Belki de biri size muzip bir oyun oy-nuyordur. Belki de saptama sisteminizde henüz farkına varmadığınız birterslik vardır. Belki de sinyal, henüz keşfedilmemiş bir astrofiziksel kaynak-tan geliyordur. Yapmanız gereken, diğer radyo gözlemevlerindeki bilimadamlarını arayarak, gökteki şu noktada, şu frekans ve bant aralığında veşu şu şu ayrıntıların söz konusu olduğu durumda, komik bir sinyal almaktaolduğunuzu haber vermektir. Lütfen oradan da gözlenip gözlenmediğinebir bakabilirler mi? Doğanın karmaşıklığından ve insanın yanılabilirliğin-den tümüyle haberdar birkaç bağımsız gözlemci, göğün aynı noktasındanaynı tür veriyi alacak olursa, uzaylı varlıklardan bir sinyal geldiği olasılığınıciddi olarak düşünmeye başlayabilirsiniz.

Bilim belli bir disiplin gerektirir. İlk bakışta nedenini anlayamadığımızbir şey saptadığımız her zaman, sağa sola koşturup "küçük yeşil adamlar" di-ye naralar atamayız; çünkü -CTA-102'yi keşfeden Sovyet gökbilimciler gibi—saptadığımızın başka bir şey olduğu anlaşılınca fena halde komik durumadüşebiliriz. Büyük ereklerin söz konusu olduğu durumlarda, özel tedbirler

Page 155: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

144

gereklidir. Kanıta ulaşmadan kararımızı vermek zorunda değiliz. Emin ol-mama seçeneğimi/i kullanma hakkımız var.

Sık sık, "Dünyadışı zekâ olduğuna inanıyor musunuz?" sorusuyla karşıla-şıyorum. Verdiğim yanıt, standart savları içeriyor: Uzayda çok sayıda yıldızvar, yaşam molekülleri her yerde mevcut; milyarlarca ifadesini kullanmayıda unutmuyorum kuşkusu/. Sonra da evrende bizden başka zeki varlık ol-maması görüşünün benim için çok garip olduğunu, ama henüz olduğunukanıtlar yönde güçlü verilere de rastlamadığımızı belirtiyorum.

Genellikle, ardından şu soru geliyor: "Kişisel görüşünüz nedir?"Ben de, "Kişisel görüşümü az önce belirttim size" diyorum."Evet anlıyorum, ama içgüdüleriniz ne söylüyor size?"Ama benim düşüncelerimi içgüdülerim yönlendirmiyor. Dünyayı anla-

mak konusunda ciddiysem, ne denli haz verici olursa olsun, düşünmek içinbeynimden başka bir araca başvurmak başımı derde sokar. Gerçekten, yar-gıya varmak İçin kanıtı beklemenin hiçbir sakıncası yok; sizi temin ederim.

Uçan daire gözlemcilerinin ve uzaylılarca kaçırılanların dediklerinindoğru çıkması, dünyadışı yaşamın şuracıkta incelenmeyi bekliyor olmasıbeni çok mutlu ederdi. Ancak, bu kişiler inançla yetinmemizi değil, göster-dikleri kanıtın güçlü olduğuna inanmamızı istiyorlar. Kuşkusuz, öne sürü-len kanıtı, en azından uzaylılardan radyo sinyalleri bekleyen gökbilimcilerkadar kuşkucu bir yaklaşımla ve dikkatle incelemek bizim görevimizdir.

Ne denli içtenlikle, coşkunlukla söylenmiş olursa olsun, adı geçen (anık-lar ne denli örnek yurttaşlar sayılırsa sayılsın, hiçbir sözlü iddia böylesi birkonuda fazlaca önem taşımaz. Eski UFO olaylarında olduğu gibi, sözlü İd-dialardaki hata payı, herhangi bir yolla indirgenemez ölçüde büyüktür. Bu,kaçırıldığını söyleyenlere ya da onları sorgulayıp onaylayanlara yönelik ki-şisel hir eleştiri değil. Tanıkları küçümsemek demek de değil.* İçten ve do-kunaklı (anıklıklarını kibirli bir tutumla silip atmak hiç değil -ya da olma-malı. Bu yalnızca, insan doğasının yanılabilir ligini anımsatma zorunluluğuduymamın getirdiği bir yaklaşım.

Teknolojileri çok ileri olduğu için uzaylılardan kaynaklandığı öne sürü-lebilecek güçler varsa, o halde herhangi bir çelişkiyi, tutarsızlığı ya da ina-nılmazlığı bu güçlere bağlayabiliriz. Örneğin, akademide görev yapanUFO'culardan biri, kaçırma sırasında hem uzaylıların hem de kaçırılanla-rın (birbirlerine değil, diğer kişilere) görünmez olduğunu, bu nedenlekomşuların olaya tanıklık edemediğini öne sürüyor. Böylesi "açıklamalar"

* Onlara tanık da denemez; ^ünkü sorun 'aten, bir şeve {ya da en abından dış dünyada bir şeye) tanık-lık etmiş olup olmadıkları.

Page 156: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

145

her şeyi açıklama potansiyeline sahip olduklarından, aslında hiçbir şeyiaç ı ki ay a mazi ar.

Amerikan polis örgülü, söylentilere değil, kanıta yönelik olarak görev ya-par. Avrupa'daki cadı davalarının gösterdiği gibi, sanıklar sorgu sırasındatehdit edilebilir; insanlar hiç işlemedikleri suçları itiraf edebilir; görgü ta-nıkları yanılabilir. Dedektif romanlarının dayanak noktası da budur. Son-radan üretilmemiş gerçek kanıt -barut yanıkları, parmak izleri, DNA ör-nekleri, ayak izleri, katiline karşı yaşam savaşımı vermiş kurbanın tırnakla-rındakî saç telleri- büyük önem taşır. Suç takipçileri, bilimsel yönteme çokyakın bir yaklaşımı, üstelik de bilimde söz konusu nedenlerle benimserler.Sonuç olarak, IJFO'lar ve uzaylılarca kaçırılmadan söz edilen bir dünyadaşu soru haklı bir gerekçeye dayanır: Kanıt -gerçek, kesin fiziksel kanıt; he-nüz kararını vermemiş bir jüriyi ikna edecek veri- nerede?

Kimileri L'FO'larm Dünya'ya indiğini gösteren, "binlerce çukur toprakparçası" olduğunu söyleyip, bunun neden yeterli sayılmadığını soruyor? Ye-terli değil, çünkü toprakta çukur açmanın çok sayıda yolu var. Örneğin, ilkakla gelen eli kürekli, Dünyalı insanlar, liir UFO'cıı beni, "65 ülkeden 4400fiziksel bulguyu" görmezden gelmekle suçluyor. Ne var ki bildiğimkadarıyla bu iddialardan bir teki bile incelenmiş, sonuçları denetimdengeçen fizik, kimya, metalbilim (metalürji) ya da toprak bilimleri alanındakibilimsel dergilerin birinde yayımlanarak "bulgu"ların insanlarca üretilmişolamayacağı gösterilmiş değil. Doğrusu VVİltshire'daki tahıl daireleriyle kar-şılaştırıldığında, bu oldukça iddiasız bir aldatmaca gibi görünüyor.

Aynı şekilde, kolayca hileli fotoğraf üretilebilecek olmanın ötesinde, UFO'-lara ait olduğu söylenen çok sayıdaki fotoğrafın hileli olduğu kuşku götürmez.Kimi meraklılar, her gece bir tarlaya giderek gökyüzünde parlak ışıklar arar,görür görmez de hemen el fenerlerini yakarlar. Kimi zaman, dediklerine gö-re, ışıklarına ışıkla yanıt veriliyormuş. Doğru olabilir. Alçak irtifada uçan uçak-lar bir ışık kaynağı oluşturur ve pilotlar canları isterse ışıklarını yakıp sÖndü-rebilirler. Ancak, bunların hiçbiri ciddi kanıt olarak öne sürülemez.

Fiziksel kanıt nerede? Şeytarıcı ayin sırasında tacize uğramış olma iddi-alarında (ve cadı davalarını çağrıştıran "Şeytan'm işaretleri" konusunda)olduğu gibi, en çok rastlanan sözde fiziksel kanıt, kaçın lan lamı, neredengeldiğini bilmediklerini söyledikleri yara ve "kıskaç" i/leri. Can alıcı noktaşu: Yara izleri insan tarafından yapılmış olabileceğine göre, uzaylılarca ka-çırılma konusunda kanıt olarak gösterilemez. Üstelik, insanların kendileri-ni yaralamasına, kesmesine, hırpalamasına yol açan ruhsal bozukluklar ol-duğu biliniyor. Acıya dayanma sınırı yüksek, belleği zayıf kimilerimiz, ken-dimizi kazara yaralayabilir ve sonradan anımsamayabiliriz.

John Mack'in hastalarından biri, vücudunun her yerinde doktorları çokşaşırtacak yara izleri olduğunu öne sürüyor. Neye hen/iyor bu yaralar? El-

Page 157: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

146

bette ki hastadan onları göstermesi beklenemez; cadı öykülerinde olduğugibi, bu izler de çok özel yerlerdedir. Mack'e göre bu oldukça güçlü bir ka-nıt. Peki kendisi yara izlerini görmüş mü? İzlerin kuşkucu yaklaşımı be-nimsemiş bir doktor tarafından çekilmiş fotoğraflarını görebilir miyiz?Mack, vücudunda kıskaç izleri olan, el ve ayakları felçli bir hasta tanıdığı-nı söylüyor ve bunun kuşkucu yaklaşımın yersizliğinin ve saçmalığının ka-nıtı olduğu görüşünde; gövdesi dışında her yanı felçli biri kendini nasıl ya-ralayabilir? Bu hasta, başka hiç kimsenin giremeyeceği bir odada belli birsüre tutulduğu halde izler yenileniyor olsaydı, Mack'in savı oldukça güçle-nirdi. Peki yara izlerine bir bakabilir miyiz? Bağımsız bir başka doktor ken-disini inceleyebilir mi? Mack'in hastalarından bir başkası, cinsel olgunlu-ğa eriştiğinden bu yana, uzaylıların kendisinden yumurta almakta olduğu-nu ve üreme sisteminin jinekologunu şaşırttığını öne sürüyor. Peki üremesistemi, üzerine bir araştırma raporu yazılıp The New England Journal ofMe-dicine (New England Tıp Dergisi) adlı yayına sunulacak denli şaşırtıcı mı?Belli ki değil.

Time dergisinin de belirttiği gibi, yüz yüze geldiğimiz gerçek, hastaların-dan birinin kurgusal bir öyküyle çıkageldiği ve karşıt yönde bir ipucu bula-mayan Mack'in oltayı yuttuğu. Mack'in eleştirel yaklaşım standardı nedir?Hastalarından biri tarafından kandırılmaya göz yumduysa, aynı durumuntüm hastaları için söz konusu olmadığını nereden biliyoruz?

Mack bu vakalardan Batı düşüncesine, bilime ve mantığa meydan oku-yan "olağandışı olaylar" olarak söz ediyor. Olasılıkla diyor, insanları kaçıranbu varlıklar bizim evrenimizden gelen uzaylılar değil, "başka boyut"tan ko-nuklar. Mack, kitabında görüşlerini özetleyen bir bölümde şöyle diyor:

Kaçırılma kurbanları deneyimlerinden sık sık "düş" olarak söz ediyorlar. Bi-raz sorgulaymca anlaşılıyor ki, deneyimin uyanmanın söz konusu olmadığıbir başka boyutta geçmiş olması ihtimalini kabullenemedikleri için olayı düşolarak niteliyorlar.

Öncelikle, üst boyutlar fikri UFO'culuk ya da Yeniçağ inançlarındantüremedi. Tersine, yirminci yüzyıl fiziğinin ayrılmaz bir parçasıydı. Eins-tein'ın genel görelilik kuramını ortaya atmasından bu yana, evrenbili-min gerçeklerinden biri, uzay-zamanın daha üst fiziksel bir boyut boyun-ca büküldüğü ya da eğildiği yolunda. Kaluza-Klein kuramı, on bir boyut-lu bir evren modelini öngörüyor. Mack, bilimin erişimi dışında olduğu-nu düşündüğü "olağandışı olayları" bütünüyle bilimsel bir görüşe da-yandırıyor.

Üst boyuttan bir cismin, bizim üç boyutlu evrenimize girmesi halinde na-sıl bir görünüm alacağı konusunda bilgimiz var. Duruma açıklık kazandıra-

Page 158: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

147

bilmek için bir boyut aşağı inelim: Bir düzlemden geçen elma, düzlemle sı-nırlı iki boyutlu varlıkların algılayacağı şekilde biçimini değiştirmelidir. El-ma önce bir nokta, sonra daha büyük elma kesitleri, daha küçük kesitler,sonra yine bir nokta şeklini alır ve sonunda yok olur. Aynı şekilde, ekseniboyunca üç boyuttan geçen dört boyutlu silindir gibi çok basit bir şekil ol-maması koşuluyla, dördüncü ya da daha üst bir boyuttan gelen herhangibir cismin evrenimizden geçerken korkunç bir değişime uğraması gerekir.Uzaylılar, sürekli söylendiği gibi şekil değiştirebilen varlıklarsa, en azındanMack'in üst boyuttan gelen varlıklar savına nasıl ulaştığını anlayabiliyorum.(Bir diğer sorun, üç boyutlu bir canlı ile dört boyutlu bir canlı arasındakigenetik geçişin ne anlama geldiğini anlayabilmek. Sonuçta ortaya çıkanmelez çocuklar 31/2 boyutlu mu oluyor acaba?)

Mack'in -hastalarının zaman zaman deneyimlerini düş ya da sanrı ola-rak betimlemelerine karşın- diğer boyutlardan gelen varlıklardan söz eder-ken demek istediği, aslında bu varlıkların ne olduğu konusunda en ufak birfikrinin olmadığı. Ne var ki iş, bu varlıkları betimlemeye gelince, devreye fi-ziği ve matematiği sokuyor. Mack her iki yaklaşımı birden istiyor; hem bili-min dilinden ve güvenilirliğinden yararlanmak hem de yöntem ve kuralla-rına tabi olmamak. Görünen o ki, güvenilirliği getirenin yöntem olduğunuanlayabilmiş değil.

Mack'in hastalarının gündeme getirdiği önemli bir nokta, insanların-Harvard ruh hekimliği profesörlerinin bile- aldanmaya çok açık olduğubir toplumda, eleştirel düşüncenin daha yaygın ve daha kapsamlı olarak na-sıl yerleştirilebileceği. Eleştirel düşüncenin Batı'nın en yeni oyuncağı oldu-ğu görüşü son derece aptalca. Singapur ya da Bangkok'ta kullanılmış ara-ba -ya da Eski Roma'da kullanılmış at arabası- alırken elden bırakmayaca-ğınız önlemler, Cambridge, Massachusetts'te de işinize yarar.

Kullanılmış araba alırken, satıcının söylediklerinin doğru olmasını sonderece içtenlikle isteriz aslında: "Bu fiyata bu harika araba!" Üstelik kuşku-cu olmak biraz zahmet de gerektirir. Arabalar hakkında bilgi sahibi olmalı,satıcıyı kızdırmanın hoş olmayacağını bilmeliyiz. Bunlara karşın, yine de sa-tıcının gerçeği saklıyor olabileceğinin farkındayızdır; oyuna gelmiş tanıdık-larımızı üzüntü içinde dinlediğimiz de olmuştur. İşte bu nedenle tekerlek-leri tekmeler, kaportayı açıp bakar, deneme amacıyla sürer, satıcıya sorularsorarız. Motordan anlayan bir arkadaşımızı yanımızda getirmek daha da iyiolur. Biliriz ki bu işte biraz kuşkucu davranmak gerekir; nedeni de açıktır.Alım sırasında genellikle alıcı ve satıcı arasında hafif de olsa bir gerginlikyaşanır; kimse de bunun hoş bir deneyim olduğunu öne süremez doğrusu.Ancak iflah olmaz derecede kolay inanır yapıdaysanız, azıcık kuşkucu dadavranmazsanız, daha sonra ödeyeceğiniz bir bedel vardır. O zaman geldi-ğinde de biraz kuşkucu davranmış olmayı dilersiniz; ama iş işten geçmiştir.

Page 159: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

148

Bugün Amerika'da birçok ev, kızılötesi alıcılar ve devinime duyarlı ka-meralarla donatılmış oldukça ileri hırsız alarmları yla korunuyor. Zaman vetarihiyle birlikte, eve gelen uzaylı konukları -özellikle duvarlardan sızarlar-ken- gösteren bir video kaydı son derece güçlü bir kanıt olabilirdi. Milyon-larca Amerikalı uzayhlarca kaçırıldığına göre, en azından kurbanlardan bi-ri tttı~si£ aLîimılı bir evete yaşıyor olmalı diye düşünüyor insan.

Arılatılan öykülere göre, bazı kadınlar uzayhlarca hamile bırakılıyor; sonraceninler yine uzayhlarca alınıyor. Rutin ultrason gözlemleri ya da amniyosen-tez sırasında ceninlerde bir gariplik göze çarpmamış ya da uzaylı melezi taşı-yan kadınların hiç düşük yapmamış olması biraz tuhaf değil mi? Yoksa tıppersoneli yan insan yarı uzaylı bir cenine şöyle bir bakıp sonraki hastaya ge-çecek denli alık mı? Kaybolan ceninler salgınının, özellikle feminist bilincinböylesine güçlü olduğu bir zamanda jinekologlar, ebeler ve doğum hemşire-leri arasında çalkantıya yol açacak bir olay olduğunu rahatlıkla söyleyeni I i rİ7sanırım. Ne var ki bu für iddiaları geçerli kılacak tek bir tıbbi kayıt hiie yok.

Kimi UFO'cular, cinsel açıdan etkin olmadığını belirttiği halde hamilekalıp bunu kendisine uzaylıların yaptığını söyleyen kadınların çok önemlibir kanıt oluşnırduğu kanısında. Bu kadınların büyük çoğunluğunu buluğçağındaki kişiler oluşturuyor. Anlattıklarına gözü kapalı inanmak, ciddi biraraştırmacı için tek seçenek değil kuşkusu/, Uzayhlarca ziyaret edilme öy-küleriyle dolu bir toplumda yaşayan gencin, istenmeyen bir hamileliğin ya-rattığı tedirginlik içinde böyle bir gerekçeye başvurmasını anlamak güç de-ğil. Dini etmenler bu alanda da devreye giriyor.

Bazı kaçırılma kurbanları, vücutlarına, örneğin, burunlarının İçine mi-nik melal aletler yerleştirildiğini söylüyor. Ancak, terapistlerin hize anlattı-ğı gibi, bu aletler hazen kazara düşüyor, "Birkaçı dışında hemen tüm vaka-ların aletleri kaybolmuş ya da hastanın kendisi tarafından yok edilmiş". Bukurbanlar saf kişileri aptal yerine koyuyorlar belli ki. Burnunuzdan garipbir alet -olasılıkla, vücudunuzun durumu konusunda yukarıda bir yerlerdebekleyen uzay gemisine veri gönderen bir iletici- düşüyor, elinize alıp şöy-le bir bakıyor ve çöpe atıyorsunuz, öyle mi? İddialara göre, bu durum kaçı-rılma vakalarının büyük bir çoğunluğu için geçerli.

Bu tür birkaç "alet" uzmanlarca incelendi. Hiçbirinin dünyadışı üretim ol-duğu onaylanmadı. Diğer yıldızların ve gezegenlerin Dünya'dan farklı izoto-pik oranlara sahip olduğu gerçeğine karşın, bu aletlerde alışılmadık türdenherhangi bir izotopa rastlanamadı. Hiçbiri, fizikçilerin Dünya'da bilinmeyenve radyoaktif olmayan yeni bir kimyasal elementler ailesi barındırdığım düşün-dükleri "denge adası"ndan gelme uranyumdan ağır izotoplar içermiyordu.

Kaçırılma meraklılarının en iyi örnek olarak gösterdikleri vaka, sekiz ya-şındayken uzayhlarca kaçırıldığını ve penisine küçük bir alet yerleştirildiği-ni öne süren Richard Price'ınki. Sözü geçen olaydan çeyrek yüzyıl sonra bir

Page 160: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

149

doktor, Price'ın organında "yabancı bir cisim" olduğunu onaylamış, aradansekiz yıl daha geçtikten sonra da alet düşmüştü. Kabaca bir milimetre ça-pında ve dört milimetre uzunluğundaki cisim, MİT ve Massachusetts GenciHastanesi'nden bilim adamlarınca dikkatle İncelendi. Vardıkları sonuçneydi? Vücudun iltihaplı bölgelerinde üreitiği kolajen ve Price'ın iç çama-şırlarından pamuk lifleri.

28 Ağustos 1995'te, Rupert Murdoch'un .sahibi olduğu televizyon kanal-ları, ölü bir uzaylının otopsisi sırasında 16 milimetrelik filme çekilmiş oldu-ğu iddia edilen görüntüler yayımladı. Filmde eski tip radyasyon tulumlarıgiymiş (dikdörtgen şeklinde pencereleri olan başlıklarıyla) patologlar, irigözlü, on iki parmaklı bir uzaylıyı kesip iç organlarım inceliyorlardı. Filmbirçok yerde tam odaklanamamış ve kadavranın görüntüsü çevresindeki in-sanlarla kapanmış olsa da kimi izleyiciler bunu tüyler ürpertici buldu. YineMurdoch'a ait, Londra'da basılan Times, hem otopsinin mesleğe uygun ol-mayan ve gerçekçilikten uzak bir telaş içinde gerçekleştirildiğini belirtenbir patologun görüşlerine yer veriyor, hem de filmi ne yapacaklarını bile-mediklerinden söz ediyordu (televizyonda yayımlamak için ideal bir malze-meydi kuşkusuz). Filmin, bugün seksen yaşlarında oları ve adının açıklan-masını istemeyen hir kişi tarafından 1947'de, New Mexico'da çekilmiş ol-duğu söyleniyordu. Filmin baş kısımlarının (ilk birkaç metresinin), üretici-si Kodak'ın 1947 yılına tarihlediği şifreli bilgi içermesi, reddedilemez kanıtolarak sunuluyordu. Ne var ki sonradan anlaşıldığı üzere, Kodak'a lüm filmşeridi değil, yalnızca baş kısım sunulmuştu. Tüm bildiğimi/, baş kısmınAmerika arşivlerinde bol bulunan, 1947 tarihli bir haber filminden kesil-miş, "otopsi" sahnelerinin ise yakın /amanda ayrıca sahnelenip filme alın-mış olabileceği. Bu iddia ejderin ayak İziyle birlikte sunuluyor, doğru; amasahte bir ayak izi. Eğer bu bir aldatmacaysa, tahıl dairelerinden ve MJ-12 bel-gesinden daha fazla zekâ gerektirmediği kesin.

Bu öykülerin hiçbiri dünyadışı kaynaklı olabilecek türden herhangi bir içe-rik taşımıyor. Günümüz teknolojisinin ilerisinde düzenek ya da alet de ele ge-çirilcbilmiş değil. Kaçın 1 anlardan hiçbiri elinde kaptanın seyir defterinden birsayfa, inceleme aleti, geminin içini gösteren bir fotoğraf ve Dünya'da şimdiyedeğin bilinmeyen, doğruluğu kanıtlanabilir bilimsel bilgiyle dönebilmiş değil.Peki neden? Bu eksikliklerden çıkarmamız gereken bir anlam olmalı.

Yirminci yüzyılın ortalarından bu yana, dünyadışı yaşam hipotezini savu-nanlarda, fiziksel kanıtın -yıllar öncesinden anımsanan yıldız haritaları, ya-ra uleri, çukurlaşmış toprak parçaları değil, gerçek uzaylı teknolojisini n-elimi/de olduğuna İnandırılıyoruz. O günden bu yana, her an açıklanmasıbeklenen inceleme sonuçlarından söz ediliyor. Bu iddialar, Neıvton ve Gc-Bauer'in uçan daire enkazı kandırmaca sı kadar eskiye uzanıyor. Aradanonlarca yıl geçti ve hâlâ beklemekteyiz. Bilimsel yazında, hakem kurulun-

Page 161: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

150

dan geçen metalbilim ve seramik dergilerinde, Elektrik ve Elektronik Mü-hendisleri Enstitüsü'nün yayınlarında, Science ya da Nature'da. yer almasıbeklenen makaleler nerede?

Böylesi bir keşfin taşıyacağı önem çok büyük olurdu. Gerçek aletler sözkonusu olsaydı, fizikçi ve kimyacılar, aramızda -bilinmeyen alaşımlar ya dagerilme, esneme, iletme gücü çok yüksek maddeler kullanan— uzaylılar ol-duğu keşfini yapma ayrıcalığına sahip olabilmek için birbirleriyle yarışıyorolurlardı. Uzaylı istilası savının doğrulanması bir yana, böylesi bir bulgu-nun uygulamadaki önemine değer biçilemezdi. Bilim adamları, bu gibi ke-şifler peşinde ömürlerini tüketirler. Bu türden hiçbir keşfin yapılmamış ol-masından çıkarmamız gereken anlamlar var.

Açık görüşlü olmak bir erdemdir -ama uzay mühendisi James Orberg'indediği gibi, beynimizin yere düşeceği kadar geniş bir açıklıktan söz etmiyo-rum. Güvenilir yeni kanıt ile karşılaştığımızda, düşüncelerimizi değiştirme-ye açık olmalıyız kuşkusuz. Ancak kanıt güçlü olmalı. Tüm iddialar gerek-tiğince güçlü değildir. Uzaylılarca kaçırılma vakalarında gözlenen kanıtstandartı, Ortaçağ İspanyasında kol gezen Meryem Ana hayaleti öykülerin-dekinden daha yüksek değil.

Ruh çözümlemesinin öncülerinden Cari Gustavjung, bu tür konulardaolası en akılcı yaklaşımı benimsemişti. Ona göre UFO'lar bilinçaltının biryansımasıydı. Geçmişe dönme ve bugün "bağlantı kurma" adı verilen du-rumlar konusunda Jung şöyle yazmış:

Bu durum ruhsal gerçeklerin ya da bilinçaltıyla iletişimlerin göstergesi olarakkabul edilebilir. . . Düşlerle ortak noktaları da budur; çünkü düşler de bilin-çaltı ifadelerdir. . . Olayların şu ana kadarki seyri, daha belirgin fiziksel olaygözlenene kadar beklemeyi gerekli kılıyor. Bilinç ve bilinçaltı yanılsama, ken-dini aldatma,, önyargı, vb.ye pay bıraktıktan sonra hâlâ olumlu yönde sinyalalıyorsak, kuşku yok ki temel bilimler, insan elinin uzanabildiği tüm diğeralanları olduğu gibi, bu alanı da deney ve doğrulama yoluyla fethedecektir.

Jung, sözü geçen ifadeleri yalnızca anlatılanlardan yola çıkarak doğru ka-bul edenler için de şöyle diyor:

Bu kişiler yalnız eleştirel bakıştan değil, en temel ruhbilimsel bilgilerden deyoksunlar. İçten içe, daha fazla öğrenmektense, en cılız iddialara inanmayısürdürmeyi istiyorlar ki insanın yanılgıları ışığında, bundan daha aptalca biryaklaşım olamaz.

Page 162: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

151

Belki bir gün, gerçekten tanıklık edilmiş, güçlü fiziksel kanıt içeren veyalnızca dünyadışı varlıklarla açıklanabilen bir UFO ya da uzaylılarca kaçı-rılma vakası yaşanacak. Bundan daha önemli bir keşif düşünmek zor. An-cak, şimdiye değin bu tür hiçbir olay yaşanmadı. Görünmez ejderimiz he-nüz gerçek ayak izleri bırakmadı.

Bu durumda sizce hangi sonuç daha olası: Uzaylı cinsel tacizcilerin kap-samlı olduğu halde ciddiye alınmayan istilasına mı kurban gidiyoruz, yoksainsanlar anlayamadıkları, alışılmadık türden içsel bir durum mu yaşıyorlar?İtiraf etmek gerek ki hem varsa, dünyadışı yaratıklar hem de insanın ruhdünyası konusunda bilgimiz oldukça kıt. Ama seçeneklerimiz sadece bu ikiönermeden ibaret olsaydı, hangisini seçerdiniz?

Üstelik uzaylılarca kaçırılma öykülerine yol açan başlıca etkenler beyinfizyolojisi, sanrılar, çocukluğa ilişkin çarpıtılmış anılar ve aldatmacaysa,önümüzde sınırlarımızı, yanlış yönlendirilme ve istismar edilme potansiye-limizin büyüklüğünü, inançlarımızın şekillenmesini, hatta belli başlı dinle-rimizin kökenini düşündüren büyük öneme sahip bir sorun durmuyor mu?UFO'lar ve uzaylılarca kaçırılma öykülerinde, bilimsel açıdan gerçektençok verimli bir kaynak gizli aslında; ama kanımca tümüyle insanı ilgilendi-ren ve Dünya malı bir kaynak bu.

Page 163: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

. . . Ah, öylesine yabana kîyas kentinin sokakları.

RAJ\'ERMARIA R/LKE"Onunru Ağı/ "

(1923)

Y A S K E N T İOkuyacağınız yedi bölümün içeriğini oluşturan konunun kısa bir özeli,

Parada dergisinin 7 Mart 1993 sayısında yayımlanmıştı. Karşılığında aldığınıokuyucu mektuplarının çokluğu, yanıtların içerdiği tutku, -gerçek açıklama-sı ne olursa olsun— bu garip deneyime eşlik eden acı beni şaşırtmıştı. Uzay-lılarca kaçırılma öyküleri, bazı yurttaşlarımızın yaşamlarına beklenmedik birpencere açıyor. Kimi mektup sahipleri uslamlamaya başvuruyor, kimi Öner-mede bulunuyor, kimi yüksekten atarak söylev veriyor, kimisi aklının karış-tığını dürüstçe itiraf ediyor, kimileri ise derinden etkilenmiş görünüyordu.

Üstelik makale büyük ölçüde yanlış anlaşılmıştı. Televizyonda bir söyleşiprogramı sunan Geialdo Rivera bir programında Parade'iıı o sayısını elinealmış, benim uzaylılarca ziyaret edildiğimizi düşündüğümü duyuruyordu.V/ashinglon Post'ln yazan bir video film eleştirmeni, sesim deki ironik tonu veardından gelen ("komşuların fark etmemiş olması şaşırtıcı doğrusu") şek-lindeki cümleyi hiçe sayarak, benim her birkaç saniyede bir kaçırılma olayıyaşandığını belirttiğimi yazıyordu. Anne ve babamın sesini duyar gibi oldu-ğum (Bölüm fi) -"canlı bir anı" şeklinde betimlediğim- ender durumlarRaymond Moody tarafından NtnvAge.Journal'da ve Reunions (Kavuşma) isim-li kitabının girişinde, ölümden sonra "yaşamayı sürdürdüğümüz "ün kanıtı

Page 164: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

154

olarak sunulmuştu. Dr. Moody, yaşamını, ölümden sonra yaşam olduğunukanıtlamak peşinde geçirdi. Eğer benim sözlerimi gönderme yapmaya de-ğer bulduysa, pek fazla kanıt toplayamamış demektir. Birçok mektup sahi-bi, dünyadışı yaşam olasılığı üzerine çalıştığıma göre, UFO'lara "inanmam"gerektiğini söylüyor; kimileri de tersine, UFO'lar konusunda kuşkulu oldu-ğuma göre, insanın evrendeki tek zeki varlık olduğu şeklindeki boş inancasarılmamı öğütlüyordu. Bu konuda, açık düşünmeye gölge düşüren bir yanolduğu kanısındayım

Şimdi daha fazla yorum yapmadan, sözü konuyla ilgili olarak bana gelenmektuplardan örneklere bırakıyorum:

• Kimi hayvan dostlarımız bizimle karşılaşmalarını nasıl betimlerdi merakediyorum. Bir gün üzerlerinde dönüp duran ve korkunç gürültü çıkaran bircisim görüyorlar. Koşmaya başladıkları anda yan taraflarında müthiş bir acıhissediyor ve yere yığılıyorlar. . . Ellerinde garip görünümlü aletlerle, birkaçinsansı yaratık yaklaşıyor. Cinsel organlarını ve dişlerini inceliyor, altına birağ seriyor, sonra garip bir aletle hayvanı yukarıya çekiyorlar. İncelemeler ta-mamlandıktan sonra kulağına metal bir cisim yerleştiriyor ve geldikleri gibianiden yok oluyorlar. Aradan bir süre geçtikten sonra kas kontrolüne kavu-şan zavallı yaratık şaşkınlık içinde ve az önce olanların gerçek mi kâbus muolduğunu bilmez bir halde ormana dalarak gözden kayboluyor.

• Çocukken cinsel tacize uğramıştım. İyileşme sürecim sırasında birçok"uzaylı varlık" çizimi yaptım ve birçok kez bazı güçlerce ele geçirildiğimi, is-tencimi yitirdiğimi, vücudumdan ayrılarak odanın içinde uçtuğumu hisset-tim. Çocuklukta cinsel taciz konularıyla yakından ilgili biri için, kaçırılma öy-külerinin hiçbiri süpriz değil. . . İnanın bana, güvendiğim yetişkinlerce istis-mar edilmiş olduğum gerçeğiyle yüzleşmektense, uzaylı yaratıkların tacizineuğradığıma inanmayı yeğlerdim. Kimi arkadaşlarımın, uzaylılarca kaçırılmışoldukları yolunda anlamlar içeren anılarından söz etmeleri beni deli ediyor.. . Onlara biz yetişkinlerin, gücümüzün tükendiğini gösteren kurban rolünübenimser benimsemez, uykumuzda küçük gri adamlarca rahatsız edilmeyebaşladığımızı anlatıyorum! Gördüklerimiz gerçek değil. Kurban rolü, tacizcibir ebeveyn ve kurban edilmiş çocuk arasındaki ilişkide söz konusudur.

• Bu adamların bir tür iblis olup olmadıklarını ya da gerçekten var olup ol-madıklarını bilmiyorum. Kızım, küçükken vücuduna alıcılar yerleştirildiğinisöyledi. Bilmiyorum. . . Kapılarımızı sıkıca kilitliyoruz; bu durum beni gerçek-ten korkutuyor. Onu iyi bir doktora götürecek param yok ve kızımın daha faz-la acı çekmesini istemiyorum.. . Teybe kayıtlı bir ses duyduğundan söz ediyor.Bu yaratıklar geceleri dışarı çıkıyor, çocukları yakalıyor ve cinsel tacizde bulu-nuyorlarmış. Dediklerini yapmazsanız, ailenizden birine zarar verirlermiş.Sağlıklı bir akla sahip hangi kişi küçük çocuklara zarar verir? Evde konuşulan

Page 165: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

155

her şeyi duyuyorlarmış... Birisi çok, çok uzun zaman önce ailemizin lanetlen-miş olduğunu söyledi. Eğer öyleyse, laneti nasıl kaldırabiliriz? Tüm bunlarıngarip ve anormal geldiğini biliyorum, ama inanın bana çok korkutucu.

• Tecavüze uğrama talihsizliğini yaşamış kaç insan dişisi, kendilerine sal-dıran kişiden bir kimlik kartı, bir resim ya da gerçekten tecavüze uğradık-larını kanıtlayabilecek herhangi bir başka şey almak soğukkanlılığını göste-rebilmiştir acaba?

• Bundan böyle Polaroid makinemle uyuyacağım ki, bir dahaki kaçırılı-şımda gerekli kanıtı sağlayabileyim. . . Neler olup bittiğini kanıtlamak ne-den kaçırılanlara düşüyor ki?

• Ben, Cari Sagan'ın uzaylılarca kaçırılmanın uyku felci yaşayan insanla-rın zihinlerinde gerçekleşiyor olabileceği yolundaki savının canlı kanıtıyım.İnsanlar bunun gerçek olduğuna yürekten inanabiliyor.

• M.S. 2001 yılında, Gezegenler Arası Konfederasyon'un 33 gezegenin-den havalanacak Uzay Gemileri, 33 000 Kardeş ile birlikte Dünya'ya inecek!Onlar, gezegenler arası yaşamı kavramamıza yardım edecek olan dünyadı-şı öğretmen ve bilim adamlarıdır. Bizi, Dünyamızın Konfederasyon'un 33.gezegeni olması için hazırlayacaklar!

• Bu gülünç ve zorlayıcı bir saha. . . UFO'larla ilgili olarak 20 yılı aşkınsüre çalıştım. Sonuçta, kültün kendisi ve onu savunan gruplar benim içinanlamlarını tümüyle yitirdiler.

• Ben, ilk çocukluk yıllarından bu yana söz konusu olayın kurbanı olmuş,47 yaşında bir büyükanneyim. Bu olay gözü kapalı inandığım ya da inanmak-ta olduğum bir durum değil. . . Bilinmeyenle savaşmaktansa, bir şizofreni ta-nısını ya da anlaşılmış diğer bir hastalığı sevinçle kabullenirdim. . . Tümüylekatılıyorum ki, fiziksel kanıt eksikliği hem kurbanlar hem de araştırmacılaraçısından son derece umut kırıcı. Ne yazık ki kurbanların kaçırılış şekli, kanıteldesini aşın derecede zorlaştırıyor. Ben genellikle sonradan üzerimden çıka-rılan geceliğimleyken ya da çıplakken kaçırılıyorum. Bu durum, üzerime birkamera gizlemeyi olanaksız kılıyor. . . Uyandığımda vücudumda derin bıçakyaraları, iğne izleri, yırtılmış doku parçalan, günlerce iyileşmeyen yanıklar, çü-rükler buluyorum; kimi kez gözlerim zarar görmüş ya da burnum ve kulakla-rım hâlâ kanıyor oluyor. Yaralarımı uzman doktorlara gösterdimse de hiçbiriyeterli bir açıklama getiremedi. Ben kendi kendime zarar veriyor değilim; sö-zünü ettiğim izler doğum lekeleri de değil. . . Farkına varmanız gereken ger-çek şu ki, kaçırılanların çoğunluğunu önceden UFO'larla ilgisi olmayan (be-nim gibi), çocukluğunda cinsel tacize uğramamış (benim gibi), kendindensöz ettirmek ya da ünlü olmak gibi bir isteği olmayan (benim gibi), hattauzun süre yaşadıklarının gerçek olduğunu kabul etmekten kaçınıp, başına ge-lenleri sinir krizine ya da başka bir ruhsal bozukluğa bağlayan kişiler (benimgibi) oluşturuyor. Birçok kişinin parasal kazanç ya da ilgi çekme isteğiyle, ka-

Page 166: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

156

çırıldığı ya da uzaylılarla temas kurduğu yolunda sahte iddialarla ortaya çık-tıklarını da kabul ediyorum, llu kişilerin varlığını inkâr edecek en son kişi be-nim sanının. Karşı çıküğım nokta, Tl i M kurbanların, kendi iç dünyalarınıdoyurmak için bu olayları düşlüyor ya da uyduruyor oklukları savı.

• UFO'lar yoktur. Sanırım var olmaları için sonsuz enerji kaynağına sa-lıip olmaları gerekirdi; sonsuz enerji kaynağı yoktur. . . Ben İsa ile konuş-tum. Paradedergisinde yayımlanan yorum son derece yıkıcı eleştiriler getir-mekten başka, toplumu korkulmaktan zevk alırcasına yazılmış. Size dahaaçık düşünmeniz için yalvarıyorum; çünkü başka dünyalarda zeki yaratıklargerçekten var ve bizim yaratıcımız da onlar. . . Ben de uzayhlarca kaçırıl-rnıştım. Dürüst olmak gerekirse, o sevgili varlıklar bana kötülükten çok iyi-lik yaptılar. Yaşamımı kurtardılar. . . Dünyalı varlıkların derdi, kafalarını ka-nıta takmış olmaları. Tek düşündükleri kanıl kanıt kanıl!

• İncil'de dünyevi ve göksel cisimlerden söz ediliyor. Bunun anlamı, Tan-n'nın insanlara cinsel tarizde bulunmak için işe çıkmış olduğu ya da bizimdelirdiğimiz değil.

• Yirmi yedi yıldır güçlü bir telepatik iletişim içindeyim. Almıyor, fakatgönderiyorum. . . Dünyadışmda bir yerlerden dalgalar gelerek başımıniçinden geçiyor ve düşünceleri, sözcükleri, görüntüleri yakmımdakilerc ile-tiyor. . . Benim dürtmediğim görüntüler birdenbire başımın içine giriyor veyine aniden yok oluyor. Düşler düş gibi değil artık. Daha çok Hollywood ya-pımlarını andırıyorlar. . . Onlar zeki yaratıklar ve vazgeçmeyecekler. . . Bel-ki de bu küçük adamların tek istediği iletişim kurmak. . . Tüm bu baskıdandolayı bir psikopat haline gelir ya da bir kalp krizi daha geçirirsem, uzaydayaşam olduğuna ilişkin en son kesin kanıtınızı da yitirmiş olursunuz.

• Öyle sanıyorum ki sayısız UFO akla yatkın, dünyevi, bilimsel bir açıkla-ma buldum. [Mektup sahibi daha sonra yıldırım savından söz ediyor]. Yaz-dıklarımdan hoşlaııdıysanız basılmasını sağlayabilir misiniz?

• Sağan, tanıkların anlattıklarından çıkan ve yirminci yüzyıl bilimiyleaçıklanamayan her türlü durumu ciddiye almayı reddediyor.

• Artık okuyucular, kaçırılanları tedavi etme hakkını rahatlıkla görecek-ler kendilerinde. . . sanki bu kişilerin duyusal yanılgıdan başka hiçbir soru-nu yokmuş gibi. Kaçırılanların yaşadığı, tecavüz kurbanlarının yaşadığı tür-den bir travmadır ve yaşadıklarından, en yakınlarındaki kişiler tarafındanbile kuşku duyulması, onları hiçhir destek sistemleri olmaksızın ortada bı-rakan ikinci bir saldırıdır. Uzaylılarla karşılaşmak zaten başa çıkması çokgüç bir durum; kurbanların uslamlamaya değil desteğe gereksinimi var.

• Arkadaşım Frankie benden dönüşte bir kül tablası ya da kibrit kutusu ge-tirmemi istiyor, ama sanırım bu konuklar sigara kullanmayacak denli zeki.

• Kişisel düşüncem o kî uzayhlarca kaçırılma olayı, başkalarının etkisiylesürekli anı deposundan çıkarılan, düşten bira/ daha farklı bir durum. Bey-

Page 167: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

157

ilimizde depolanmış görüntülerinin dışında var olan küçük yeşil adamlarya da uçan daireler yok.

• Sözde bilim adamları, geleneksel kuramlara yeni, parlak hipotezler ge-tirme cesareti gösterenlere gözdağı verme ya da onları susturma yolunda çir-kin bir işbirliğine ortak oldukları anda . . . bilim adamı olma sıfatını yitiriyorve kendilerine güvensiz, bencil düzenbazlar olduklarını kanıtlamış oluyorlar. . . Aynen |. Edgar Hoover'm örgüdü sütun eşcinsel aleti olduğunu kabuletmeyip, iyi bir FBI yöneticisi olduğuna hâlâ inanmak /orunda mıyız?

• Bu ülkede yaşayan ve sayıları belki de beş milyonu bulan onca İnsanıntümünün kitlesel bir sanrıya kurban gittiği şeklindeki görüşünüz son dere-ce ahmakça.

" Aferin Yargıtay'a. . . Amerika Seylan'ın ve iblislerinin koruması altında-ki Doğulu putperest dinlerine kollanın sonuna kadar açmış durumda; birmetrelik gri yaratıklar Dünyalıları kaçırıp üzerlerinde her türlü deneyi yapı-yor ve kendilerinden daha zeki varlıkkırca da gezegenimizin lıer yanına ya-yılıyorlar. . . Sizin [Ziyaret Ediliyor muyuz?J şeklindeki sonmuz Tanrı sözcü-ğünü bilen ve günah, hastalık, savaş, AİDS, suç, kürtaj, eşcinsellik, Yeni-Çağ-Yeiü-Dünya-Düzeni öğretileri, basının beyin yıkaması, hükümette başıbo-zukluk ve yıkıcılık, eğitim, iş dünyası, finans, toplum, din, vb. ile kirlenmişbu dünyadan kurtulmak için cennetten gelecek İsa'yı bekleyen, yenidendoğmuş Hıristiyanlar için bir anlam taşımıyor. İncil'in Yaratıcı Tannsı'nı İn-kâr eden kişiler, makalenizin gerçek diye yaymaya çalıştığı türden peri ma-sallarının peşine düşüyorlar.

• L'zaylılarca ziyaret edilme konusunu ciddiye almak için bir neden yok-sa, neden ABD hükümetinin en gizli sırrını bu konu oluşturuyor?

• lielki de maden bakımından görece yoksul bir yıldız sisteminden ge-len, bizden çok daha eski bir uzaylı ırkı daha genç, daha iyi bir dünya elegeçirip sakinleriyle melezleşmek yoluyla ömrünü u/atmaya çalişıyordur.

• Bahisçi olsaydım tüm paramı, posta kutunuzun benim az önce sözünüettiğim türden öykülerle dolup taşacağına oynardım. Ruhumuzun bu iblisve melekleri, ışık ve daireleri varlığımızın bir unsuru olarak içerdiğini dü-şünüyorum. Bunlar doğamızın birer parçası.

• Bilim "işe yarayan sihir" haline geldi. UFO'ların varlığını kabul eden-ler de aforoz edilmesi ya da kazıkta yakılması gerekli dinsizler oldu.

• [Birkaç okur, uzaylıların, zihnimizi bulandırma becerisine sahip Şeytantarafından gönderilmiş iblisler olduğunu söylemek için yazmış. İçlerindenbirine göre, başından beri Seylan'ın amacı bizleri uzaylı istilası konusundaendişelendirmek; böylelikle İsa ve melekleri Kudüs ü/.erinde göründükle-rinde sevineceğimi/e, onlardan korkmamızı sağlamakmış.] Umuyorum kibeni de [diye sürdürüyor] şu aşırı dincilerden sayıp görme/den gelmeye-ceksiniz. Oldukça normal ve yaşadığı küçük çevrede iyi tanınan bir kişiyim.

Page 168: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

158

• Siz, sayın beyefendi, iki seçenekten birini seçmiş durumdasınız: Yauzaylıların insanları kaçırdığını biliyor ve örtbas etmeye çabalıyorsunuz yada kendiniz kaçırılmadığınız için (belki de sizinle ilgilenmiyorlardır) böy-le bir şeyin olamayacağına karar vermişsiniz.

• Amerika Birleşik Devletleri Başkanı ve Meclisi'ne, sonradan düşman ol-duğu anlaşılan uzaylılarla 194O'lı yılların başlarında anlaşma yapmak su-çundan ihanet davası açılmıştı. . . Anlaşma, teknolojilerinin bir kısmı [birbaşka okuyucu bu teknolojinin casus uçak ve fiberoptik olduğunu yazıyor]karşılığında uzaylıların varlığını gizli tutmayı içeriyordu.

• Bu varlıklardan bazıları, gezintiye çıkmış ruhu yakalama yetisine sahip.• Uzaylı bir varlıkla iletişim kurmaktayım. Bu iletişim, 1992'nin ilk ayla-

rında başladı. Daha başka ne diyeyim?• Uzaylılar, bilim adamlarından bir iki aşama daha üstün düşünme yeti-

sine sahipler ve toplum düşünce olarak daha fazlasıyla yüzleşmeye hazır ha-le gelene değin, Sağan gibileri doyurmaktan uzak, yetersiz ipuçları bırak-manın yolunu da biliyorlar. . . Varlıklarını kabul edecek olursak, UFO'larve uzaylılar konusunda neler olup bittiğini düşünmenin çok travmatik ola-cağı görüşünü paylaşıyorsunuz. Ne var ki . . . 5000-15 000 yıl önce de tümkültürlere tanrı/tanrıça mitolojisini ekmek üzere Dünyaya gelmiş ve uzunsürelerle kalmışlardı. Son sözüm, geçen tüm zaman boyunca Dünya'mn yö-netimini ele geçirmeye, bizi köleleştirmeye ya da kovmaya kalkışmadıkları.

• Homo sapiens, GÖKSEL TANRILARIN (DINGIRS/ELOHIM/ANUNNAKI)işçileri ve hizmetkârları olmak üzere genetik olarak tasarlanmış ve yaratılmıştır.

• İnsanların tanıklık ettiği patlama, Kuzey Kaliforniya'ya inecek olan biryıldız gemisinin hidrojen yakıtıydı. . . Yıldız gemisindeki insanlar, Star Trek(Uzay Yolu) isimli TV dizisindeki Mr. Spock'a benziyordu.

• İster 15. ister 20. yüzyıldan olsun, bildirilen deneyimlerin içerdiği or-tak bir nokta var. Cinsel travma yaşayan bireyler, travmayı anlamak ve başaçıkmak konusunda büyük güçlük çekiyorlar. [Sonuçta ortaya çıkan] sanrı-ları betimlemek için kullanılan terimler tutarsız ve anlaşılmaz olabiliyor.

• Burnumuz-hâlâ havada olsa da sandığımız kadar zeki olmadığımızı veen büyük günahımızın gururumuz olduğunu anlıyoruz. Hatta uluslararasıbüyük bir savaşa sürüklendiğimizi bile bilmiyoruz. Yıldız tek bir kulübeyedoğru yöneldi, bilge kişileri o kulübeye taşıyarak gökte yol aldı ve çobanla-rı korkmamalarını söyleyerek korkuttu. Işıldağı Ezehyel'in Tanrı'ya erişme-siydi; Paul'ün ışığıydı kendisini geçici olarak kör eden. . . Bu gemi cüce,cin, peri diye adlandırılan küçük adamlarla, tanrıların özel görevlerle gön-derdiği "yaratıklar"la eski yarıktan havalanan gemiydi. . . Tanrı'nın Halkı,henüz kendini bize tanıtmaya hazır değil. Önce savaşıp, sonra ANLADIĞI-MIZDA, ona erişebiliriz. Alçakgönüllü olmayı öğrendiğimizde, onları vur-maktan vazgeçtiğimizde, Tanrı geri gelecek.

Page 169: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

159

• Dünyadışından gelen bu uzaylıların açıklaması basit. İnsanın kendisin-den geliyorlar, insanlar üzerinde ilaç deneyen insandan. Ülkenin her yanın-daki ruh sağlığı enstitülerinde, duygu ve davranışları üzerinde kontrol sahi-bi olmayan insanlar bulunuyor. Bu insanları kontrol altına almak için, ken-dilerine çeşitli sakinleştirici ilaçlar veriliyor. . . Sık sık ilaç aldığınızda . . . "sa-buklama" adı verilen aşamaya geliyorsunuz. Bu aşamada, aniden yüzünüzedoğru gelen garip insan figürleri görmeye başlıyorsunuz. İşte bundan sonra,uzaylıların size ne yaptığı sorusunun yanıtını aramaya başlıyor, binlerce UFOkurbanından biri haline geliyorsunuz. İnsanlar size deli diyor. Garip yaratık-lar görmenizin nedeni, Torazin'in bilinçaltmızın görüşünü çarpıtması. . .[Bu görüşleri öne sürdüğü için yazar alaya alınmış, ölümle tehdit edilmişti.]

• Hipnoz, aklı iblislerin, zebanilerin ve küçük gri adamların istilasına ha-zırlar. Tanrı bizden örtülmüş ve mantıklı olmamızı istiyor. Sizin "küçük griadamlarınızın yapabileceği her şeyi İsa daha iyi yapar!

• Dilerim ki kendimi hiçbir zaman, Yaradılış'm yalnız kendimle sınırlı ol-madığını, tüm evren ve içindeki her şey için söz konusu olduğunu kabulle-nemeyecek denli üstün hissetmem.

• 1977 yılında göksel bir varlık benimle 1968 yılında başımdan aldığımyara ile ilgili olarak görüştü.

• Sessizce havada asılı duran daire biçimli bir araç ile [24 ayrı kere kar-şılaşmış ve sonuçta] geleceği görme, telepati kurma, hastalıkları iyileştirmeamacıyla evrensel yaşam enerjisi aktarımı gibi zihinsel işlemleri geliştirmeve artırma deneyimi [kazanmış, bir adamdan gelen mektup].

• Yıllar boyunca "hayaletlerde konuştum, (kaçırılmadımsa da) uzaylılar-ca ziyaret edildim, yatağımın çevresinde uçan başlar görüp, kapımın çalın-dığını işittim. . . Bu deneyimler, yaşamın kendisi kadar gerçek gibiydi. An-cak, bu deneyimlerin olduklarından daha başka bir değer taşıdığını hiçbirzaman düşünmedim: Aklımın kendi kendine oynadığı oyunlardan başkabir şey değillerdi.*

• Olup bitenler % 99 oranında sanrılara bağlanabilir; peki bu değerin% 100 olduğunu söyleyebilir miyiz?

• UFO'lar . . . HERHANGİ BİR GERÇEKÇİ TEMELE dayanmayan derinfantezilerdir. Böyle bir aldatmacaya inanmamanızı diliyorum.

• Dr. Sağan, hükümetin UFO araştırmalarının değerlendirmesini yapanHava Kuvvetleri komitesinde görev almıştı ve hâlâ bizden UFO'ların varlı-ğını doğrulayan ciddi kanıt olmadığına inanmamızı istiyor. Lütfen açıklarmısınız, hükümet neden değerlendirmeye gerek duydu?

• Meclis'teki temsilcime, uzayda uzaylı sinyalleri saptama amaçlı şu prog-rama ödenek ayrılmasını engellemeye çalışması için baskı yapacağım. Para-yı çöpe atmaktan başka bir şey değil bu; çünkü uzaylılar zaten aramızda.

* The Skeptical Inquireı*a gelen, Kendrick Frazier imzalı mektuptan.

Page 170: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

160

• Hükümet, yurt taşların vergisinden milyonlarca doları UFO'ları araştır-maya ayırıyor. Hükümet UFO'larm var olmadığına gerçekten inanıyor ol-saydı, SETİ (dünyadışı zekâ araştırması) projesi paranın sokağa atılması de-mek olurdu. SETİ projesi beni çok heyecanlandırıyor, çünkü doğru yöndeolduğumu/.u, zoraki gözlemciler değil, uzaylılarla iletişim kurmaya çalışankişiler olduğumuzu gösteriyor.

• Uzaylı saldırgan olarak betimlediğim dişi ifrit, 1978-1992 yılları arasın-da dadandı bana. Ahlaklı ve ciddi bîr Katolik için zor, yoldan çıkarıcı ve kü-çük düşürücü bir deneyimdi. Üstelik hastalık kapma korkusu da beni epey-ce yıprattı.

• Uzaylı insanlar geliyor! Yaklaşmakta olan eiddİ ölçekli Güneş lekesi/ge-zegen zirvesinden önce kurtarabildikleri kadarını, özellikle ebeveynleri,büyükanne ve babaları diğer yetişkinlerle hirliktt*, gelecek insanlık kuşağı-nın "tohumlukları" olan çocukları güvenli bir yere taşımayı umuyorlar.Uzay Gemisi her gece yukarıda durup Büyük Güneş Alevleri yaklaşmayabaşladığında, armosierde türbûlans başgöstermeden önce bi/e yardım et-mek için ha/.ır bekliyor. Kova Gağı'ndaki yeni konumuna doğru ilerlemek-rc olan kutuplar için Kutup Kayması başlamak üzere. . . Yazarlar bana ayrı-ca şunu da bildirmiş: Bizler İsa'nın gerekir talimatlar için dışarıdakiler lebuluştuğu Ashtar Kumandası ile birlikle çalışmaklayız. Melek Mikail veCebrail de aralarında olmak üzere, ruhani liderler de bu amaç uğrunda bi-zimle hirlikte çaba gösteriyor.

• İnsan vücudundan ağ modellerini, negatif bellek kordonlarını, uzaylıla-rın yerleştirdiği aletleri ve çevrelerindeki enerji alanlarını çıkarmayı da kap-sayan terapölik enerji aktanım konusunda büyük deneyim sahibiyim. Mes-leğim, asıl olarak ruhsal terapiye yardımcı olmak. Müşteri I erim arasında işa-damları, inşaatçılar, profesyonel sanatçılar, terapistler ve çocuklar var. . .Uzaylı enerjisi, hem vücudun içindeyken hem de çıkarıldıktan sonra çokakışkan yapıya sahip bir maddi; olduğundan, işlemden sonra hemen bir ka-ba aktarılması gerekiyor. Enerji ağları kalbin çevresine ya da üçgen bir yapıoluşturacak şekilde omuzların çevresine yerleştirilmiş oluyor.

• Böylesi bir deneyimden sonra, sırtımı dönüp uyumaya nasıl devam et-tim bilemiyorum.

• Ben mutlu sonlara inanırım. Hep inandım. Işıklı bir Noel ağacı gibi pa-rıldayan, tavana değen sarı saçlarla kaplı bacıyla gelip yanımızda uyuyan kü-çük çocuğumuzu tutup kaldıran varlığı görünce nasıl inanmazsım/? Varlı-ğın -küçük çocuğa- ilettiği mesajı anladım; o çocuk bendim. Her zamanbirlikte söyleşmiştik. Böylesi bir yerde, yaşam başka türlü nasıl çekilir? . . Ga-rip zihinsel durumlar mı? Hah, işte tanı üstüne bastınız.

• Bu gezegenden gerçekten kim sorumlu?

Page 171: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

frisan anlayışı kuru ıştk değildir; istenç ve duygu dünyan ile beslfnir;

işin "birinin yapacağı şekliyle ilim " dediğimiz ilimler buradan türer.

inanmayı yeğlediğine, daha kolay inanır insan. Bu nedenle,

zor şeyleri, araştırmaya salın yetmediği için reddeder; akla yatkın

olanları umudu azalttığından; doğanın derinliklerini batıl inançlı

olduğundan; deneyimin ışığım kibir ve gururundan; alışılmadık

inanışları bayağı görüşlere bağlılığından dolayı reddeder

Kısacası, duygu/arın anlayışı gölgeleyip kirlettiği

böyle sayısız ve kimi zaman farkına bile varılmaz yol vardır.

FliANCISRACON

Novum Organım (1620)

YUTTURMACA SAPTAMA SANATIAnut: ve bahamı luıın yıllar önce yitirdim. Onlara çok yakındım. Hâlâ

delicesine özlüyorum ve hep özleyeceğimi de biliyorum. Özlerinin, öylesi-ne çok sevdiğim kişiliklerinin hâlâ bir yerlerde -gerçek ve doğru olarak-var olduğuna inanmak için öylesine büyük bir istek duyuyorum ki. Çok de-ğil, yılda hiç değilse beş on dakika onlarla konuşup torunlarından sÖ7 ede-bilmeyi, son haberleri verip onları sevdiğimi anımsatabil meyi çok isterclim.Ne denli çocukça gelirse gelsin, bir yanım onların nasıl olduğunu hep me-rak ediyor. "Her şey yolunda mı?" diye sorabilmeyi istiyorum. Ölüm anındababama "Dikkatli ol" deyivermiş ve kendi kendime şaşırmıştım.

Kimi zaman düşümde an ne-babamla konuştuğumu görüyor ve aniden-henüz düşün etkisinden çıkamamışken—gerçekten ölmedikleri, tüm bun-ların korkunç bir hata olduğu gibi çok güçlü bir hisse kapılıyorum. İşte kar-şımda canlı ve sağlıklı bir halde duruyorlar; babam sevimli şakalar yapıyor,annem havanın dondurucu olduğunu söyleyip boynuma bir atkı sarmamıöğütlüyor. Uyandığımda, gerçeği anımsıyor, yeniden yasa boğuluyorum.Açıkçası, içimde bir şeyler ölümden sonra yaşam olduğuna inanmaya hazırbekliyor. Ortada güçlü kanıt olup olmadığı da umurumda değil.

Page 172: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

162

Bu nedenle, kocasının mezarını ziyaret edip, arada sırada, belki de ölümyıldönümünde onunla söyleşen kadını görünce kahkahayı koyvermiyorum.Onu anlamak zor değil. Konuştuğu kişinin ontolojik durumu biraz düşün-dürücü olsa da sorun değil. Burada söz konusu olan başka bir şey; insanla-rın insan olmasıyla ilgili bir şey. Yetişkin Amerikalıların üçte birinden faz-lası, ölülerle bir şekilde temas kurmuş olduklarına inanıyor. Bu rakam,1977 ile 1988 yılları arasında yüzde 15 oranında artmış. Amerikalılarındörtte biri yeniden doğuşa inanıyor.

Ne var ki duygularımın ağır basması, bu uygulamanın her yana yayılmışbir dolandırıcılık yöntemi olduğunu bile bile, aramızdan ayrılmış sevdikle-rimizin ruhlarıyla bağlantı kurduğunu iddia eden bir "medyum "un palav-ralarını kabullenmeyi isteyeceğim anlamına gelmiyor. Anne ve babamınderi değiştiren böcek ya da yılanlar gibi, kılıflarından sıyrılıp başka bir ye-re gitmiş olmalarım ne denli çok istediğimin farkındayım. Bu duygularınbeni, pek de zeki olmayan bir sahtekâr, bilinçaltı dünyalarından habersiznormal insanlar ya da gerçekle bağlarının kopmasına neden olmuş ruhsaldüzensizlikten muzdarip hastalar için kolay av kılabileceğinin farkındayım.

Kendime soruyorum; nasıl oluyor da şu dünyadışı bağlantı kurucular us-talıklarını konuşturup bize başka türlü eldesi olanaksız, doğrulanabilir bil-giler sunmuyorlar? Neden Büyük İskender bize mezarının yerini; Fer-mat'nın Son Kuramını; John Wilkes Booth, Lincoln suikastının kilit nokta-larını; Hermann Göring, Reichstag yangınının nasıl çıktığını söylemiyor?Neden Sofokles, Demokritos ya da Aristarkhos kayıp kitaplarını yenidenyazdırmaya çalışmıyor? Gelecek kuşakların kendi başyapıtlarını okumasınıistemiyorlar mı yoksa?

Ölümden sonra yaşam olduğu yolunda iyi kanıt olduğu duyurulsaydı, in-celemek için can atardım; ama kanıtın sırf söz değil, gerçek bilimsel veri ol-ması gerekirdi. Mars'taki yüz ve uzaylılarca kaçırılma konularında olduğugibi, yine acı gerçek avutucu fanteziye yeğdir diyorum. Üstelik işin sonun-da, gerçeklerin aslında fantezilerden daha avutucu olduğu ortaya çıkar.

"Bağlantı kurma", ruhçuluk ve tüm diğer büyücülük çeşitlerinin başlıcavaadi, ölünce aslında ölmeyecek olduğumuzdur. Hayır, kesinlikle ölmeyiz.Düşünen, hisseden ve anımsayan bir parçamız yaşamayı sürdürür. O her neise -ne madde ne enerji olan, ruh ya da başka bir şey- gelecekte, diye anla-tılır bize; insan ya da diğer varlıkların vücutlarına yeniden girebilir; böyle-likle ölümün yarattığı acı bir parça da olsa hafifler. Bundan başka, ruhçu-luk ya da bağlantı kurma işi doğruysa, yitirdiğimiz sevdiklerimizle temaskurma fırsatımız da var demektir.

Washington Eyaleti'ndenJ. Z. Knight, 35 000 yaşındaki "Ramtha" adlı bi-riyle bağlantı halinde olduğunu öne sürüyor. Ramtha, Knight'm dilini, du-daklarını ve ses tellerini kullanarak çok iyi bir İngilizce ve bana Hint Hü-

Page 173: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

163

kümdarlığı'ndan kalma gibi gelen bir aksanla konuşuyor. İnsanların çoğukonuşmayı bildiğinden ve -çocuklardan profesyonel oyunculara kadar-birçok kişinin repertuvarında taklit edebileceği sesler olduğundan, akla ge-len en basit hipotez, Ramtha adıyla konuşanın Bayan Knight'ın kendisi ol-duğu ve Pleistosen Buz Çağı'nda yaşamış ve cismini yitirmiş varlıklarla ileti-şim falan kurmadığı. Tersini gösteren kanıt varsa, duymayı çok isterim.Ramtha, Bayan Knight'ın ağzının yardımı olmadan kendisi konuşabilseydi,çok daha etkileyici olurdu. Ama öyle olmadığına göre, iddiayı nasılsınayabiliriz? (Oyuncu Shirley MacLaine, Ramtha'nın Atlantis'teki erkekkardeşi olduğu kanısında. Neyse, bu da başka bir öykü; hiç girmeyelim).

Varsayalım ki Ramtha'yı sorgulayabiliyoruz. Onun olduğunu söylediği kişiolup olmadığını bilebilir miyiz? Yaklaşık olarak da olsa, 35 000 yıl önce yaşadı-ğını nereden biliyor? Hangi takvimi kullanıyor? Aradan geçmiş binlerce yılınkaydını kim tutmuş? Otuz beş bin yıl artı eksi kaç? 35 000 yıl önce dünya na-sıldı? Ramtha ya gerçekten 35 000 yıl yaşındadır ki, o zaman yaşadığı dönemhakkında kendisinden bir şeyler öğreniriz ya da sahtedir ve eninde sonundabu adamın (daha doğrusu kadının) dili sürçerek kendini ele verecektir.

Ramtha nerede yaşadı? (İngilizce'yi Hint aksanıyla konuştuğunu biliyo-rum, ama 35 000 yıl önce nerede kullanılıyordu bu aksan?) İklim nasıldı?Ramtha nelerle besleniyordu? (Arkeologlar insanların o dönemde neler ye-diğini biliyor.) Yerel diller ve toplumsal yapı nasıldı? Ramtha kimlerle birlik-te yaşıyordu -eşi, ya da eşleri, çocukları, torunları var mıydı? Yaşam döngü-sü, çocuk ölümü oranı, ortalama ömür ne kadardı? Doğum kontrolü kulla-nıyorlar mıydı? Nasıl giysiler giyiyorlardı? Giysilerini nasıl üretiyorlardı? Entehlikeli avcılar hangi canlılardı? Peki ya avcılık ve balıkçılık aletleri ile tek-nikleri? Silahlar? Yerel önyargılar? Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık? Ramtha"ileri uygarlık" Atlantis'ten geldiyse, dilbilimsel, teknolojik, tarihi ayrıntılarnerede? Yazıları nasıldı? Anlatsın bize. Tüm bu bilgilerin yerine önümüzekonan sadece bayağı söylevler.

Başka bir örneğe geçmek istersek, gazeteci Jim Schnabel'ın kaleme aldığıgibi, bu kez tarihöncesi ölü birinden değil, tahıl dairelerini yapan bilinmezinsanüstü varlıklarla bağlantı sonucu elde edilmiş bilgilerden söz edebiliriz:

Bizimle ilgili yalanlar türeten bu günahkâr ulus konusunda çok endişeliyiz.Biz makinelerle gelmiyoruz, dünyanıza makinelerle inmiyoruz. . . Rüzgâr gi-bi geliyoruz. Bir Yaşam Gücü'yüz. Yerden gelen Yaşam Gücü. . . Gelin bura-ya. . . Bir soluk uzaklığındayız . . . bir soluk . . . milyonlarca kilometre ötededeğil. . . Vücudunuzun enerjilerinden daha büyük bir Yaşam Gücü'yüz. Da-ha üst bir yaşam düzeyine karşılık geliyoruz. . . İsme gereksinmemiz yok.Dünyanıza koşutuz, dünyanız boyunca uzanıyoruz. . . Duvarlar yıkıldı. Geç-mişten iki adam gelecek . . . büyük ayı . . . dünya barışa kavuşacak.

Page 174: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

164

İnsanlar bu çocukça masallara ilgi gösteriyor, çünkü eski /aman dinleri-nin sözünü ettiği türden şeyler, özellikle de ölümden sonra yaşam, hattasonsuz: yaşam vaat ediyorlar.

Sonsuz yaşama benzer ama çok daha farklı bir olasılık bir zamanlar, bir-çok diğer keşfin yanında popülasyon genetiğinin babası, on parmağındaon marifet olan İngiliz bilim adamı J. H. S Haldaııe tarafından ortaya atıl-mıştı. Haldane, yıldızların kararıp uzayan soğuk, ince bir gaz tabakasıylakaplandığı uzak bir gelecek öngörmüştü. Yelerince uzun süre beklersek, bugazın yoğunluğunda istatistiksel salıntılılar görülür. Çok uzun zaman dilim-leri sonrasında salınımlar, bizimkine benzer bir evren oluşturmaya yeter.Evren sonsuz yaşmdaysa, diyordu Haldaııe, bu türden sonsuz sayıda oluşumbulunmalıdır.

Sonuç olarak, içinde sonsuz sayıda gökada, yıldız, gezegen ve yaşamolan sonsuz yaşındaki bir evrende, sizin ve sevdiklerinizin yeniden kavu-şacağı, üzerinde durduğumuzun tıpkı aynısı bir Dünya da oluşmuş ol-malıdır. Anne-babamı tekrar görüp, onları hiç göremedikleri torunla-rıyla tanıştırabiliriırı. Üstelik tüm bunlar bir kez değil, sonsuz kez yine-lenebilir.

i ler nedense bu sav, dinin sunduğuna eşdeğer bir avuntu sağlamıyor. Şuzaman dilimi içerisinde neler olduğunu, okuyucu ile şu an paylaştığım za-manı hiç kimse sonradan anımsayamayacaksa, cisimsel dirilmenin doyumu,en azından benim kulaklarıma boş geliyor.

Ancak, bu çerçeve içerisinde sonsuzluğun anlamını hafife aldım. Ilalda-ne'in çizdiği tabloda, beyinlerimizin önceki turlara ilişkin tüm anılara sahipolacağı sonsuz sayıda evren yer alıyor. Doyum zaten kendiliğinden geliyor-tüm o diğer evi enlerin bu turda yaşadıklarımı solda sıfır bırakan trajedi veürkülerle birlikte yeniden (bir kez değil, sonsuz kez) var olacağı düşüncesiişi biraz buruklaş iniyor tabii.

Bununla birlikte, Haldaııe Avııiıtusu'nuiı doğruluğu, ne tür bir evrendeyaşadığımıza, belki sonuçta evrenin genişlemesini daralmaya dönüştürme-ye yetecek madde olup olmadığı gizemine ve havasız ortam salı mırıl arınınö/elliklerine bağlı. Öyle görünüyor ki ölümden sonra yaşama derin özlemduyanlar kendilerini evrenbilime, kuaniıım kütle çekimine, lemel parçacıkfiziğine ve sonlu ötesi aritmetiğe adamalılar.

ilk kilise rahiplerinden İskenderiyeli Klemens, (190 yıllarında yazıl-mış) F,xhortatiuns to the Greeks (Yunanlılara Öğütler,) isimli eserinde, put-perest inanışları, günümüzde kulağa biraz iğneleyici gelen sö/.lerle red-dediyor:

Page 175: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

165

Yetişkin insanların öylesi masallar dinlemesine göz yumamayacak denli çokyol aldık. Kendi çocuklarımıza, susmaksızın ağladıklarında dahi, unları avu-tarak söylenceler anlatmak âdetimiz değildir.

Bugünse standartlarımız çok daha düşük. Çocukları imza duygusal ola-rak hoş anlamlar taşıdıkları İçin Noel Baba, Paskalya Tavşanı ve Diş Peri-si'ndcu söz ediyor, sonra da erişkinliğe ulaşmadan önce kafalarını bu söy-lencelerden arındırmaya çalışıyoruz. Neden böyle bir geri adım atıyoruz?Çünkü yetişkin olarak ayakla durabilmeleri, dünyayı gerçekten olduğu şek-liyle tan imal arın a bağlıdır. Noel Baba'ya hâlâ inanan yetişkinler adına, hak-lı nedenlerle endişe duyarız.

Oğretiscl dinler konusunda, filozof David Hume şöyle diyor:

İnsanların öyle konularda besledikleri kuşkuları kendilerine bile IıIT af etme-ye resareıleri yoktur. Olçüıleri, sorgusu/ inançtır ve asıl inançsızlığı, verdik-leri güçlü hükümler \e yoha/lıkla göstermiş olurlar.

Bu inançsızlığın, Amerika'nın devrimci yazarlarından Tonı Paine'in 'l'fteAgf of Rp.amn (Akıl ÇağıJ isimli eserinde ortaya koyduğu gibi, derin ahlakisonuçları vardır:

Sadakatsizlik inanmak ya da inanmamak demek değildir; kişinin inanmadı-ğına inamı görünmesi sanalıdır. Bu tüi bir yalancılığın, loplııtnda yarattığı"yaramazlığı" hesaplamak olanaksız. Kişi inanmadığı şeylere inanır görün-meyi meslek haline gel irerek denli değer yiıiınine uğramış ve aklının saflı-ğına lecavüz eımişse, her lürlü diğer suçu işlemeye de kendini hazırlamışdernek! ir.

T. H. Huxley'nin aynı konudaki çözümlemesi ise şöyle:

Ahlakın temeli. . . hakkında kanıt olmayan şevlere inanır görünmekten vebilgi sınırlarının ötesindeki sorgulanamaz önermeleri yinelemekten vazgeç-meye dayanır,

Klemens, Hume, Paine ve Huxley dinden sö/ ediyordu. Ancak, yazdık-larının daha genel uygulamaları da söz konusu: Örneğin, ticari uygarlığı-mızın dayatmacı zemini. Kimi aspirin markalarının reklamlarında, doktorrolündeki oyuncular, ürünlerinin ağrı kesiti etken maddeden yalnızcadoktorların önerdiği miktarda içerdiğini dile geıiriyorlar; ne var ki bu gi-zemli maddenin ne olduğunu söylemiyorlar. Oysa ki, bu ürün söz konusumaddeden çok daha fazla miktarda (tablet basma 1,2 ile 2 kat daha fazla)

Page 176: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

166

içeriyor. Buyrun, alın onların ürününü. Peki rakip markanın aspirinlerin-den iki tablet almayı düşünmez misiniz? Ya da "standart etkili" çeşittendaha çok işe yarayan diğer ağrı kesiciye ne dersiniz? Peki rakip markanın"ekstra güç" formülünü denemek ister misiniz? Bu reklamlar elbette kibizlere her yıl Amerika Birleşik Devletleri'nde binden fazla insanın aspi-rin kullanımı yüzünden öldüğünü ya da yılda 5000 kişinin, en çok satanTylenol'de bulunan asetaminofen nedeniyle böbrek rahatsızlığına yaka-landığını söylemez. (Bu nedensiz bir bağıntı durumu da olabilir.) Kahval-tıda bir tablet vitamin alabileceğimize göre, hangi mısır gevreğinde dahaçok vitamin bulunmasını neden umursamalıyız? Aynı şekilde, kalsiyumbesin maddesi olduğuna ve gastrit ile ilgisi bulunmadığına göre, bir asitgiderici ilacın kalsiyum içerip içermemesi neden önemli sayılmalı? Ticarikültür, faturası tüketiciye çıkarılan benzeri yanlış yönlendirmeler ve eksikbilgilendirmeler ile dolu. Soru sormanız beklenmiyor. Düşünmeyin. Yal-nızca satın alın yeter.

Özellikle gerçek ya da sözde uzmanların para karşılığında ürünlere yap-tığı övgüler, kesintisiz bir kandırmaca sağanağı oluşturuyor. Bu kişiler müş-terilerinin zekâsını küçük görüyor, bilimsel nesnellik konusunda popülertavırları sinsice zehirliyorlar. Bugün, kimileri epeyce hatırı sayılır bilimadamlarının, şirketlerin kurduğu tuzaklara ortak olduğu reklamlar bile var.Bize bilim adamlarının da para için yalan söyleyeceğini öğretiyorlar. TomPaine'in dikkat çektiği gibi, yalanlara karşı hoşgörünün artması, birçok di-ğer kötülük için de zemin hazırlar.

Şu an önümde, San Francisco'da yapılan yıllık Yeniçağ Yaşam Yorumlarısergisinin programı bulunuyor. Bu sergiye her yıl on binlerce insan katılı-yor. Uzman olarak ortaya çıkan oldukça şaibeli kişiler, oldukça şaibeli ürün-lerin çığırtkanlığını yapıyorlar. İşte sunumlardan bazıları: "Yakalanmış KanProteinleri Nasıl Ağrı ve Acıya Yol Açar." "Kristaller Tılsım mı Yoksa Taşmı?" (Ne oldukları konusunda benim bir görüşüm var doğrusu.) Reklamşöyle sürüyor: "Bir kristal, radyo ve televizyon için ses ve ışığı odaklaması gi-bi -radyo ve televizyonun çalışma ilkesine ilişkin yavan bir yanlış anlama-"onu kullanan kişi için de ruhsal titreşimlerin gücünü artırabilir." İşte birbaşkası: "Tanrıça'nın Dönüşü, Sunuşsal Bir Ayin." Bir diğeri: "Eşzamanlılık:Anımsama Deneyimi." Sunuşu yapan da "Charles Kardeş". Bir sonraki say-fada şöyle bir başlığa rastlıyoruz: "Siz, Saint Germain ve Mor Alev ile Teda-vi." Yaşam Yorumları sergisinde sizi bekleyen —ne olduğu belirsiz ya da sah-te— çeşitli "fırsatlar"ı duyuran ilanlar böylece sayfalar boyu sürüp gidiyor.

Umutsuzca arayışa girişmiş kanser hastaları Filipinler'e giderek el ça-bukluğu ile avuçlarına sakladıkları tavuk ciğeri ya da keçi yüreği parçaları-nı, hastanın bağırsağından çekip çıkardıkları hastalıklı dokuymuşçasmagösteren "medyum cerrah "lan ziyaret ediyorlar. Batılı demokrasilerin li-

Page 177: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

167

derleri devlet ile ilgili kararlar almadan önce yıldız falcılarına ya da kâhin-lere danışıyor. Sonuca ulaşılması için kamuoyundan gelen baskının etki-siyle polisler, çözülmemiş bir cinayet ya da kayıp ceset konularında, man-tıksal çıkarımlardan daha kesin sonuç veremedikleri halde, polisin sürek-li kendilerine geldiğini söyleyen Duyu Ötesi Algı "uzmanlarına" danışıyor.Düşman ülkelerle aramızda gaiple haberleşme konusunda fark olduğu yo-lunda bir haber üzerine, Meclis'in de teşvikiyle CIA, okyanusun derinle-rinde seyreden denizaltılarm yoğun düşünme yoluyla saptanıp saptanama-yacağmı bulmak için giderleri halkın vergileriyle ödenen bir araştırmayagirişiyor. Bir "medyum", haritalar üzerine sarkaç tutmak ve elinde bir ça-tal değnek ile uçakta gezinti yapmak yoluyla yeni mineral kaynakları bula-bildiğini öne sürüyor. Avustralyalı bir maden şirketi de kendisine, proje-nin başarısız olması durumunda bile geri alınmamak üzere tonlarca paraödüyor ve yeni kaynaklar bulması halinde pay teklif ediyor. Şimdiye değinhiçbir şey bulunamadı. Isa heykellerine ya da Meryem tablolarına birkaçdamla su sürülüyor, öte yandan binlerce duygulu insan bir mucizeye tanık-lık ettiklerine inandırılıyor.

Tüm bu saydıklarımız kanıtlanmış ya da kanıtlanmaya aday yutturma-calardır. Kimi kez masumca ama karşılıklı işbirliği ile, kimi kez de art ni-yetli kurgu yoluyla bir aldatmaca çıkıyor ortaya. Kurban genellikle merak,korku, para hırsı ya da derin üzüntü gibi güçlü duyguların etkisi altındatuzağa düşüyor. Yutturmacanın çukuruna kolayca yuvarlanmak, size para-ya mal olabilir; P. T. Barnum'un "Her dakika bir enayi doğuyor" sözleriy-le kastettiği de buydu. Öte yandan durum çok daha büyük tehlike taşıyorda olabilir; hükümetler ve toplumlar eleştirel düşünme yetisini yitirdikle-rinde, yutturmacanın tuzağına düşenler ne denli sempati uyandırırsauyandırsın, felakete götüren sonuçlarla yüz yüze gelmekten kurtulamaya-biliriz.

Bilimde deneysel sonuçlarla başlayan zinciri veriler, gözlemler, ölçümlerve "gerçekler" izler. Eğer olanaklıysa, zengin bir "olası açıklamalar dizini"oluşturur ve her sonucu sistematik olarak gerçeklerle karşılaştırırız. Eğitimsüreçlerinde bilim adamları, yutturmaca saptama aletleriyle donatılırlar.Ne zaman değerlendirilmek üzere yeni görüşler ortaya konulsa, bu alet ta-kımının yardımına başvurulur. Yeni görüş takımın içindeki aletlerin testin-den canlı çıkabilirse, onu sıcak, ama temkini elden bırakmayan bir tavır ilekucaklarız. Siz de bu tavrı benimsemek, inandırıcı görünseler de yutturma-caların ağına düşmemek istiyorsanız, işlerliği tüketici üzerinde denenmiş,deneyle sabit bir yöntem var.

Takımın içinde neler bulunuyor? Kuşkucu yaklaşım aletleri.Kuşkucu yaklaşım, özetle, akla yatkın bir savı geliştirme, anlama ve

-önemle altını çizmek gerekir ki- hatalı ya da düzmece bir savı tanıma sa-

Page 178: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

168

narıdır. Sorun, bir di/İ uslamlama yoluyla vardığımı/ sonucu sevip sevmedi-ğimizi değil, sonuca varsayımımız ya da çıkış noktamız uyarınca varılıp va-rılmadığını ve varsayımımızın doğru olup olmadığını saptamaktır.

Takımdaki aletler arasında su İlkeleri sayahilirİ7:

• Olanaklı olduğu sürece, "gerçekler" bağımsız bir şekilde onaylanmalıdır.• Karkh görüş sahibi tüm bilgili kişilerin, kanıt üzerinde sözlü tartışmaya

girmesini teşvik etmek gereklidir.• Otoriteden gelen savlar çok az önem taşır -"yetkili makamlar" geçmiş-

te hatalar yaptı. Gelecekle de yapacaklar. Başka bir deyişle, bilimde otorite-ler yoktur; en fazla uzmanlar vardır.

• Birden fazla hipotez üzerinde durulması gereklidir. Ortada açıklanma-sı gerekli bir şey varsa, olası tüm açıklamalar anılmah; her bir olası açıkla-manın sistematik olarak çürütülebileceği sınamalar yapılmalıdır. "İşleyençok sayıda hipotez" arasında, bu Darvvinci seçilimden canlı çıkan hipotezindoğru yanıt olma şansı, sırf hoşunuza gittiği için kapıldığınız ilk görüsi'm-kinden çok daha yüksektir.*

• Kendinize ait olduğu gerekçesiyle bir hipoteze gereğinden fazla bağlan-mamaya çalışın, liilgiye erişim yolundaki istasyonlardan biri olarak düşününonu. Kendinize, o görüşü neden sevdiğinizi sorun. Diğer alternatiflerle adilbir şekilde karşılaştırın. Hipotezinizi reddetmek için nedenler bulup bula-mayacağınıza bakın; siz hiçbir neden bıılamasanız bile başkaları bulabilir.

• Niceleyin. Açıkladığınız her ne ise hir ölçüye, sayısal değere sahipse,onu rakip hipotezlerden ayırmayı çok daha kolay başarabilirsiniz. Belirsizve niteliksel hipotezler birçok açıklamaya açıktır. Kuşkusuz, karşılaşmak zo-runda olduğumuz birçok niteliksel konuda da aranması gereken doğrularsöz konusudur; ama on/arı bulmak daha zordur.

• Eğer bir savlar zinciri söz konusu ise, (remel sav da dahil olmak üzere)/incirin her halkası —bir kısmı ya da birçoğu değil— geçerliğini kanıtlamakzorundadır.

• Occam'ın Usturası. Bu kararlama yöntemi, veriyi aynı drrp.rf.de iyi• açıklayaniki hipotezle karşılaştığımızda, daha basit açıklamayı seçmemizi sağlar.

• Hipotezin en azından ilkesel olarak yani ıslanabilir olup olmadığını sorun.Sın anan ıayaıı, yanlışlanamayan önermeler, pek fazla değer taşımaz. Evrenimi-zin ve içerisindeki her şeyin, daha büyük bir kozmosta, yalnızca bir temel par-çacık -örneğin, bir elektron- sayılacağı yolundaki baş döndürücü görüşü dü-şünün. Ancak, evrenimi/in dışına ilişkin bilgiyi hiçbir /aman elde edemezsek,

* Ku, jüri davalarında da söz kunusu bir sorundur. Geçmişe yönelik çalışmalar, kimi jüri üyelerinin çokerken -hatta davanın ilk aşamasında- karara vai arak ilk izlenimlerini destekleyen kanıtlan dikkale ;Jıp.karşıl kanıdan ruddclüklciini gösteriyor Bu tür kişiler, işleyen alternatif lıipolCTİcr yöntemini kullan-maksızın karar verivorlar.

Page 179: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

169

o halde bu görüş "çürütülemez" değil inidir? Önermeleri deneyebilmelisiniz.Müzmin kuşkuculara, uslamlamanızı izleme, deneylerinizi tekrarlama ve aynısonuçları alıp alm arar ak I arın a bakma şansını vermek /orundasınız.

Dikkatlice tasarlanmış kontrollü deneyler, daha önce de vurgulamaya ça-lıştığım gibi, sonuca ulaşmada anahtar rol oynar. Aklımızda kurgulama vo-lııyla fazla bir şey öğren e meyi/. Düşündüğümüz ilk aday açıklamaya bağlan-mak oldukça çekicidir kuşkusuz. Bir açıklama hiç yoktan iyidir. Peki ya bir-kaç aday türetcbiliyorsak? Aralarından nasıl seçim yaparız? Seçimi biz yap-mayız; o işi deneye bırakırız. Francis Bacoıı, klasik mantığı kullanır:

Savlama, kesifimin yeterli değildir; çünkü doğanın inceliği, savın inceliğinikat kat aşav.

Kontrol deneyleri her zaman esas alınmalıdır. Örneğin, yeni bir ilacın söz ko-nusu hastalığı yüzde 20 oranında daha çabuk iyileştirdiği öne sürülüyorsa, de-neğin yeni ilaç olduğunu sandığı şeker tabletleri aldığı bir kontrol grubunda dahastalığın yüzde 20 daha hızlı iyi I eşmediğin den kesinlikle emin olmalıyız.

Değişkenler birbirinden ayrılmalıdır. Düşününüz ki deniz (.utmasındanınuzdaripsini/. ve size hem bir akupunktur bileziği hem de bulantı ilacı ve-riliyor. Bir süre sonra rahatsızlığınızın azaldığını hissediyorsunuz. Peki işevaramış olan hangisi -bilezik mi ilaç mı? Yanılı bulabilmenin tek yolu, birdahaki sefere her ikisini de ayrı ayrı denemektir. Diyelim ki, bilime deniztutmasını göze alacak denli gönülden bağlı değilsiniz. Bu durumda değiş-kenleri ayırmayacak, her iki çareye birden başvuracaksınız. Uygulamada is-tediğiniz sonuca ulaştığınıza göre, daha fazla bilgi edinmek için zahmete;girmeye gerek olmadığını düşünebilirsiniz.

Birçok durumda deneyin "çifie-körk-me" yöntemiyle yapılması gerekir;böylelikle belli bir sonuç almayı limanlar, değerlendirme yaparken sonuç-ları uzlaştırmak zorunda kalmaz. Örneğin, yeni bir ilacı test ederken, han-gi hastaların iyileşme gösterdiğini belirlemekle yükümlü doktorların, han-gi hastalara ilaç verilmiş olduğunu bil meme-sin i isteyebilirsiniz. Bilinçsizcede olsa, bu biigi kararlarını etkileyebilir. Bunun yerine, İyileşme gösterenhastaların listesi ile yeni ilaçtan almış hastaların listesi karşılaştırılabilir. Lis-teler birbirinden bağımsız hazırlanmış olmalıdır kuşkusuz. Sonra ne tür ba-ğıntılar olduğu saptanabilir. Şüphelilerin sıraya dizildiği ya da fotoğraftanteşhis yapılmasının gerekli olduğu bir polis soruşturmasında, görevli me-murun bilinçli ya da bilinçsizce tanığı etkilememesi için, asıl şüphelininkim olduğunu bilmemesi gereklidir.

Page 180: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

170

Herhangi bir iddiayı değerlendirmede hangi yolların izlenmesi gerekti-ğini öğretmenin yanı sıra, yutturmaca saptama takımı, bize ne yapmama-mız gerektiğini de öğretmelidir. Bu takım, mantık ve söz sanatının en bil-dik ve tehlikeli yanılgılarını tanımamızı sağlar. Din ve siyasette birçok iyi ör-nek bulmak olanaklıdır; çünkü bu iki dalın uygulayıcıları, sık sık birbiriyleçelişen iki önermeyi doğru göstermek durumunda kalır. Bu yanılgılar ara-sında şunları sayabiliriz:

• ad hominem- "Kişiye özel" anlamına gelen ve sava değil, savı öne süre-ne saldıran ifade (örneğin, Dr. Smith tanınmış, köktenci bir dinbilimcidir; İm ne-denle evrime karşı çıkışının ciddi olarak değerlendirilmesine gerekyoktur);

• otoriteden gelen sav (örneğin, Başkan Richard Nixon yeniden seçilmelidir,çünkü kendisinin Güneydoğu Asya'daki savaşı sona erdirmek için gizli bir planıvar-ne var ki, plan gizli olduğundan seçmenin kendi ölçütleriyle bir değer-lendirme yapması olanaklı değildi; savın kendisi ona güvenmek için yeter-liydi; çünkü o Başkan'dı: böylelikle seçmen, sonradan hata olduğu anlaşı-lan bir seçim yapmış oldu);

• karşıt sonuçların ortaya koyduğu sav (örneğin, cezalandıran ve ödüllendirenbir Tanrı olmalı, çünkü eğer olmasaydı toplum çok daha başıbozuk ve tehlikeli —hattayönetilemez- olurdu.* Ya da: Basında çok geniş yer verilmiş bir cinayet davasının sanı-ğı suçlu bulunmalıdır; aksi halde, diğer insanlar eşlerini öldürmek için cesaretlendiril-miş olur);

• cehaleti yeğleme -yanlışlanamayan bir şeyin doğru, doğrulanamayamn dayanlış sayılması yolundaki iddia (örneğin, UFO'lann Dünya yi ziyaret etmediği yo-lunda güçlü kanıl yoktur; demek ki UFO'lar -ve evrenin başka bir yerinde zeki yaşam-vardır. Ya da: Yetmiş katrilyon başka dünya olabilir, ama hiçbiri Dünya 'daki ahlaki dü-zeye erişememiştir, bu nedenle biz hâlâ evrenin merkeziyiz.) Belirsizlik konusunda böy-lesine sabırsız bir tavrı şöyle eleştirebiliriz: Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı de-ğildir;

• yanıltmaca; genellikle söz sanatı ile başı büyük belada olan önermelerikurtarmak için kullanılır (örneğin, merhametli bir Tanrı, bir kadın kural-lara karşı gelerek bir erkeğin bir elma yemesine yol açtığı için gelecek ku-şaklan suçlu sayabilir mil Yanıltmaca: İncelikli Özgür İstenç Öğrelisi'ni an-lamıyorsunuz. Ya da: Aynı kişi nasıl hem tanrısal bir Baba, Oğul ve KutsalRuh olabiliri Yanıltmaca: Uçleme'nin tanrısal gizemini anlamıyorsunuz. Yada: Tanrı nasıl olup da Musevi, Hıristiyan ve Müslümanların —her bir din,

'* Romalı tarihçi Polybios daha da kötümser bir yaklaşım geliştirmiş:İnsan kitleleri yasak arzularla dolu, tutkulu, sonuçlardan çekinmeyen çalkantılı bünyeler oluşturdukla-rındandır ki, düzeni sağlamak için içlerini korkuyla doldurmak gerekir. Bu bakımdan, eskiler tanrılarıve ölümden sonra ceza inancını ortaya atmakla iyi bir iş yapmışlardır.

Page 181: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

171

nezaket ve acıma erdemleri bakımından kendi yüce ölçütlerine sarılmış ol-mak üzere— o kadar uzun zaman boyunca zalimce işler sürdürmelerine izinverdi? Yanıltmaca: Özgür Istenç'i yine anlamıyorsunuz. Hem zaten Tanrıhep gizemli yollar izler.);

• İddiayı kanıtlanmış saymak, başka bir deyişle yanıtı oldu bittiye getir-mek (örneğin, şiddet suçlarını önlemek için ölüm cezasını uygulamakzorundayız. Ancak, ölüm cezası uygulandığında, şiddet suçlarının ora-nında bir düşüş oluyor mu gerçekten? Ya da: Teknik bir ayarlama ve yatı-rımcıların kâr payı alması nedeniyle borsada dün düşüş yaşandı -peki"ayarlama " ve kâr payı almanın beklenmedik düşüşlerdeki rolü konusun-da bağımsız kanıt var mı? Bu sözde açıklamadan herhangi bir bilgi eldeedebildik mi?);

• gözlemsel seçilim, diğer adıyla tercih edilen koşulların dikkate alınma-sı ya da Francis Bacon'm tanımladığı şekliyle "artıları sayıp eksilere boşver-mek"*(örneğin, Bir eyalet kendi yöresinden çıkan Başkanlar ile övünür,ama yine kendi yöresinden çıkan seri cinayet suçlularının adını bile an-maz) ;

• küçük sayı istatistikleri -gözlemsel seçilimin yakın bir akrabası (örne-ğin, "Her beş kişiden biri Çinli diyorlar. Bu nasıl olabilir? Yüzlerce insan tanıyo-rum ve hiçbiri Çinli değil. Sevgilerimle. "Ya da: "Arka arkaya üç yedili devirdim. Bugece kaybedemem.");

• istatistiğin doğasını yanlış anlama (örneğin, Başkan Duıight Eisenhozver,Amerikalıların yarısının normalin altında zekâya sahip olduklarını öğrenince hemçok şaşırdı hem de alarma geçilmesi gerektiğini belirtti);

• tutarsızlık (örneğin, düşman tarafların askeri güç potansiyeli konusun-da temkinli davranarak en kötü olasılığı göz önüne alınız; ancak çevreseltehlikeler konusunda bilimsel yaklaşımları "kanıtlanmadıkları" gerekçesiy-

* Bu konuda en sevdiğim örnek, Manhattan nükleer silah projesinde görevli araştırmacılardan biri ola-rak II. Dünya Savaşı'nın ortasında Amerika'ya ayak bastığında, ABD sancak görevlileri ile karşılaşan İtal-yan fizikçi Enrico Fermi ile ilgili olarak anlatılan öykü:

Falanca falancanın büyük generaller olduğu söylenir fizikçiye.Büyük generalin tanımı nedir? diye sorar Fermi hemen.Art arda birçok savaş kazanan general olsa gerek, derler kendisine.Kaç savaş?Aşağı yukarı şöyle bir tarttıktan sonra beşte karar kılarlar.Amerikalı generallerin kaçta kaçı büyüktür peki?Yine aşağı yukarı hesaplamalardan sonra küçük bir kısmının büyük olduğuna karar verilir.

Bunun üzerine Fermi sert bir çıkış yaparak, düşününüz ki büyük general diye bir şey yok; tüm ordularaynı güce sahip ve savaş kazanmak tümüyle bir şans oyunu der. Bu durumda bir savaşı kazanma olasılı-ğı ikide bir yani 1/2; iki savaş kazanmanın 1/4, üç savaşınki 1/8, dört savaşın 1/16 ve beş ardıl savaşı ka-zanmanınki de 1/32: yani yüzde 3'tür. Amerikalı generallerin küçük bir kısmının beş ardıl savaşı -tü-müyle şans eseri olarak- kazanmasını zaten beklersiniz. Peki arka arkaya on savaş kazanan general var mı,siz onu söyleyin. . . ?

Page 182: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

172

le gönlü ferah bir şekilde reddediniz. Ya da: Kiki Sovyetler Birliği'nde ortalamaömürdeki azalmayı komünizmin yıllar önceki başarısızlıklarına bağlayın, ama Ame-rika Birleşik Devirlim 'ndeki (şu an başlıca sanayi toplumları arasında birinci sıra-da yer atan) yüksek çocuk ölümü oranını kapitalizmin basarısızhklany/a asla il'ın-tilend irmeyin. Ya da: Emenin kalan ömrünün sonsuz olduğunu düşünmeyi aklayatkın bulun, ancak geçmişinin de sonsuza uzandığı görüşünü absürd olarak değer-lendirin) ;

• non sequitur-\sd'mcv. "mantıksız sonuç" anlamına gelen ifade (örneğin,ulusumuz varlığını sonsuza değin sürdürecektir, çünkü Tanrı büyüktür. Ne var ki,hemen her ulus, kendisi için aynı kanıda; Almanlar şöyle diyordu: "Got! miluns"). Mantıksız sonuç yanılgısına düşenler, genellikie alternatif olasılıkla-rı göz ardı etmiş kesimler oluyor;

• poslhoc, ergopropler lun -l-Mincede "Bundan sonra oldu, o nedenle bun-dan dolayı" anlamındaki ifade (örneğin, Manila Başpiskoposu Jaime Kardi-nal Sin şövle diyor: "26 yaşında olduğu halde kullandığı doğum kontrol haplarıyüzünden 60 yaşında gösteren birini tanıyorum. "Ya da: Kadınlar uy hakkı elde et-meden önce nükleer hilaldin yoklu);

• anlamsız soru (örneğin, karsı konulmaz bir güç, kıpırdalılamaz bir nesne ilekarşılaştığında ne olur? Anı ak, karşı konulamaz güç diye bir şey varsa, kıpır-daiılama/. nesne diye bir şey de olamaz; tersi de doğrudur);

• hesaba kaulmayan ona nokla ya da. yanlış yöne sapma -orta noktadayer alan olasılıklardansa. yalnızca iki ue noktayı dikkate alma (örneğin, "Ta-bii, sen de onun tarafım tul; eşim hep kusursuzdur, bense hep haksızımda: "Ya da:"Ülkeni ya seve? ya da nefret edersin. "Ya da: "Çözümün parçası değilsen, sorununbirparças ısındır. ");

• kısa dönem/uzun döneni çatışması -hesaba katılmayan orta nokta-nın bir alt dalı; ancak çok önemli olduğu için ayrıca dikkat çekmek iste-dim (örneğin, yetersiz beslenen (ocuklara gıda sağlama ve okulöncesi ço-cukları eğitme programlarına para ayıramayız, iliç zaman kaybetmeksizinsokaktaki suç konusuyla ilgilenmeliyiz. Ya da: Böylesine büyük bir bütçeaçığımız varken neden uzayı keşfetmekle ya da temel bilimlerle uğraşa-lım?) ;

• yine hesaba karılmayan ona nokta ile ilgili olarak, kaygan yokuş (örne-ğin, gebeliğin ilk haftalarında kürtaja izin verirsek, gelişim evresini tamam-lamış bir bebeğin öldürülmesini engellemeyi asla başaramayız. Ya da tersi-ne: Devlet dokuzuncu ayda bile kürtaja yasak getirecek olursa, pek yakındabiz/ere gebe kalma şuasında vücudumuza neler yapmamız gerektiğini desöylemeye kalkışacaktır.);

• bağınlının karıştırılması ve neden gösterme (örneğin, bir kamuoyuaraştırması, eşcinsellik oranının üniversite mezunları arasında, daha az eği-timlilerden daha yüksek olduğunu gösteriyor; demek ki eğilim insanları eş-

Page 183: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

173

cinselliği: iliyor. Ya da: Anıl depremleri, Uranüs gezegenine yakınlaşmalarile bağıntılıdır; dolayısıyla -daha yakınımızda bulunan ve daha büyük kül-teye sahip Jüpiter gezegeni ile öyle bir bağıntı bulunamamış olmasına kar-şın— depremlere yol açan Uranüs gezegenidir*);

• çöpten adam -bir konumu karikatürize ederek saldırıyı kolaylaştır-mak (örneğin, bilim adamları, (anlıların şans eseri ortaya tıktıkları kanı-sında -Danvin'in doğanın, işe yararları ayırıp yaramayanları yok ettiği yo-lundaki bakış açısını bilinçli olarak göz ardı eden bir yaklaşım. Ya da -buda bir kısa dönem/uzun dönem yanılgısıdır -çevreciler, salyangozlar vebenekli baykuşlar konusunda, insanlar için olduklarından çok daha fazlaendişeliler);

• saklı kanıt ya dayarı doğrular (örneğin, Başkan Reagan'a yapılan su-ikast girişimi konusunda, her yerde geniş yer verilmiş olan inanılmaz dere-cede dakik bir "kehanet" televizyonda da yayımlandı; peki ama -önemli birayrıntı- televizyon kaydı olaydan önceye mi sonraya mı ait? Ya da: Yumurtakırmadan omlet yapılmaz; hükümetin bu yolsuzluklarından kurtulmak içinbir devrim gerekti. Evet, ama bunun önceki rejimde olduğundan çok dahafazla insanın ölümüyle sonuçlanan bir devrim olması gerekli mi? D i ğei dev-rimlerden alınan dersler neler öğretiyor? Tüm devrimler baskıcı rejimlerekarşı ve insanların yararına mıdır?);

• aldatıcı sözler (örneğin, ABD Anayasası'nın öngördüğü güçlerin ayrımıilkesi uyarınca, Meclis ilan etmediği sürece Amerika Birleşik Devletleri birsavaşa giremez. Ofe yandan, başkanlara dış politikanın kontrolü ve savaşınidaresi yetkileri verilmiştir ve bunlar adayı yeniden seçtirmek için potansiyelgüce sahip araçlardır. Her iki siyasi partiden çıkan Başkanlar da bir yandanbayrağı sallayıp bir yandan da savaşlara başka isimler takarak -"güvenliği ko-rumaya yönelik etkinlikler", "silahlı erkinlikler", "koruyucu tepki atılımları","ortalığı yatıştırma", "Amerikan çıkarlarını koruma" ve "Tatbikat GerektirenNeden" gibi çeşitli "tatbikatlara" -savaşlara kalkışabiliyorlar. Savaşa övgüler,siyasi amaçlarla dilin yeniden biçimlendirildiği geniş bir saha oluşturuyor.Talleyrand şöyle demiş: "Siyasetçiler için önemli bir sanat dalı da eski isim-leriyle topluma iğrenç gelen kurumlara yeni isimler bulmaktır").

llu türden mantıksal ve güzel sözlerle ifade edilen y anıl tın ucaların varlı-ğından haberdar olmak yoluyla alet takımınım tamamlamış oluruz. Tüm

r YJ da: Şiddet içeren I'V programla: mı izleyen çocuklar veiişkinlik]erinde şiddete daha eğilimli oluyor-l.ıi. Anı ak, TV mi şiddete yol açıvor, yoksa s.iddet eğilimli ç OL tıklar şiddet içeren programlar izlemeyi initercih cdivoi? Büvük olasılıkla her ikisi de doğru. Titan ç. ı k arlar nedeniyle TV si ddelin i savı in ar lar. her-kesin televizyon ile gerçeği avut edebi I ereğin i üne siiriiyur. Ne var ki cumarıesi sabahı çoıuk program-ları saatte ortalama 25 şiddet göklerimi içeriyor Ku dunını, en aıııukın. küçük çocukların saldırganlıkve rasgele zalimliğe karşı duyarsızlaşmalarına yol açıyor. Kulay etki altında kalan yetişkinlerin beyinleri-ne sahte anılar yerleşimlebiliyorsa, daha ilkokuldan ınczun olmadan ünce ortalama 1 (XI 000 şiddet gös-terimine maruz bıraktığımız çocuk lan mızın beyinlerine hİ7 neleı yerleştirmiş oluyoruz dcı siniz?

Page 184: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

174

aletler gibi, yutturmaca saptama takımı da kötüye kullanılabilir, bağlam dı-şı uygulamaya konulabilir, hatta düşünmeye alternatif bir kör değneği hali-ne getirilebilir. Ancak yerinde ve adil kullanıldığında, kendi savlarımızıbaşkalarına sunmadan önce değerlendirmek de dahil olmak üzere, her tür-lü ayrımı yapma amacına hizmet eder.

Amerikan tütün sanayii, her yıl 50 milyar dolar kazanç sağlıyor. Sigarakullanımı ve kanser arasında istatistiksel bir bağıntı olduğunu tütün sana-yii de kabul ediyor; ancak bu bağıntının nedensel olmadığını öne sürüyor.Onlara göre, bir mantık hatası yapılıyor. Bu ne anlama gelebilir? Kanserekalıtsal eğilimi olan kişilerin, bağımlılık yapan ilaçları kullanmaya da kalıt-sal eğilimi olabilir -yani sigara kullanımı ve kanser bağıntılı olabilir, amakansere sigara neden olmaz. Bu türden, son derece zorlama başka ilişkilerde kurulabilir. İşte bilimin kontrol deneylerinde ısrarlı olmasının nedenle-rinden biri de budur.

Diyelim ki çok sayıda farenin sırtına sigara katranı sürdünüz ve aynıözelliklere sahip ancak sırtına katran sürülmemiş bir diğer grup fareninsağlık durumunu gözetim altında bulundurmaktasınız. İlk grup kansereyakalandığı halde ikinci grupta kanser görülmezse, bağıntının nedenselolduğundan kesinlikle emin olabilirsiniz. Tütün dumanı solunduğunda,kansere yakalanma olasılığı artar; solunmadığında ise doğal düzeyde ka-lır. Anfızem, bronşit ve kalp-damar hastalıkları için de aynısı geçerlidir.

Sigara dumanmdaki maddelerin kemirgenlerin sırtına sürüldüğündehastalığa yol açtığı sonucuna varan ilk çalışma 1953 yılında bilimsel ya-zında yayımlandığında, başlıca altı tütün şirketinin yanıtı, Sloan Kette-ring Vakfı'nca desteklenen araştırmaya ilişkin kuşku uyandırmak ama-cıyla bir halkla ilişkiler kampanyası başlatmak olmuştu. Freon ürünleri-nin koruyucu ozon tabakasına zarar verdiği yolunda ilk çalışma yayım-landığında, Du Pont Corporation da benzer tepki göstermişti. Daha bir-çok örnek verilebilir.

Hoşlarına gitmeyen araştırma sonuçlarını reddetmeden önce, hatırısayılır şirketlerin üretim öncesinde ürünlerinin güvenliğini denemekiçin büyük kaynaklar harcayacaklarını düşünebilirsiniz. Gözden kaçırdık-ları bir nokta varsa, bağımsız bilim adamları bir tehlike olduğunu söylü-yorsa, şirketler neden buna karşı çıksın ki? Kâr kaybına uğramaktansa in-sanları öldürmeyi mi yeğleyecekler? Belirsiz bir dünyada bir hata yapıl-dıysa, sonrasında tüketicileri ve halkı korumaya yönelik bir tutum izlen-mesi gerekmez mi? Sırası gelmişken, tüm bunlar hür girişimlerin kendi-lerini denetleme yetisi konusunda ne söylüyor bize? Bunlar, halkın yara-

Page 185: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

175

rı uğruna hükümetin en azından bir ölçüde müdahale etmesi gerekli du-rumlar değil mi?

Brown and Williamson Tütün Ortaklığı'nın 1971 tarihli dahili raporu,ortak hedeflerden biri olarak şunu belirtmiş: "Milyonlarca insanın zihnin-de yer etmiş, sigara kullanımının akciğer kanserine neden olduğu yolunda-ki yanlış yargıyı bertaraf etmek; zira bu yargı, bağnaz varsayımlar, safsatalısöylentiler, adını duyurmaya çalışan fırsatçıların desteksiz iddiaları, bilim-sel olmayan ifadeleri ve zanlari üzerine temellendirilmiştir." Şikayetleri ara-sında şu da yer alıyor:

Hür teşebbüs tarihinde herhangi bir ürüne karşı girişilmiş en büyük iftira vekaralama hareketi; eşi görülmemiş, inanılmaz derecede art niyetli bir saldı-rıdır bu. Öylesine etkili anlamlar içeren öylesine büyük bir iftira ki bu, nasıloluyor da böyle bir karalama kampanyası anayasa ile bağdaştırılıyor, nasıloluyor da yasalar böyle görmezden geliniyor ya da çiğnenebiliyor anlamakzor doğrusu [metinden aynen alınmıştır].

Bu söz-sanatsal söylem, tütün sanayiinin tüketiciye yönelik reklamlarındakullandığından bir parça daha hummalı o kadar.

Düşük "katran" (sigara başına 10 miligram ya da daha az) içerdiği yo-lunda reklam yapan birçok sigara markası var. Bu neden bir erdem sayı-lıyor? Çünkü, çokhalkah aromatik hidrokarbonların ve bazı diğer kan-serojenlerin yoğunlaştığı yer, ateşe dayanıklı katranlı kısım. Düşük kat-ranlı sigara reklamları, sigaranın gerçekten de kansere neden olduğuyolunda tütün şirketlerinin sessiz bir itirafı değil mi sizce?

Healthy Buildings International (Uluslararası Sağlıklı Binalar), tütünşirketlerinden milyonlarca dolarlık gelir sağlayan kâr amaçlı bir örgüt.İşi pasif sigara içimi konusunda araştırma yaparak tütün şirketleri adınaifade vermek. 1994 yılında bu örgütte görevli üç teknisyen, kıdemli ida-recilerin havadaki solunabilir sigara parçacıkları konusundaki veriyi bi-linçli olarak çarpıttıkları yolunda suç duyurusunda bulundu. Her du-rumda, uydurulan ya da "düzeltilen" veriler, tütün dumanını teknisyen-lerin ölçümlediğinden daha güvenli göstermeyi beceriyordu. işbirliğinedahil araştırma birimlerinin ya da anlaşmalı araştırma kurumlarının, birürünü tütün ortaklıklarının kamuoyuna duyurduğundan daha zararlıbulduğu oluyor mu hiç? Öyle bir sonuca varacak olsalar, ortaklıkları sü-rer mi dersiniz?

Tütün, birçok bakımdan, eroin ve kokaine göre bile daha yüksek bağım-lılığa yol açan bir maddedir. 1940'lara ait bir reklamın dediği gibi insanla-rın "bir Camel uğruna iki kilometre yürümeleri" için bir neden vardı. Tü-tün yüzünden ölen insanların sayısı II. Dünya Savaşı kurbanlarından daha

Page 186: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

176

fazla. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, her yıl dünya çapında üç milyon insansigara kullanımı nedeniyle ölüyor. Sigara kullanımını gelişmekle olan dün-yada genç kadınlar için modern ve moda bir davranış olarak tasvir edenkapsamlı reklam kampanyası da nedenlerden biri olmak üzere, 2020 yılın-da bu oranın yıllık on milyon ölüm vakasına yükseleceği tahmin ediliyor.Tülün sanayii, bu bağımlılık yapıcı zehir karışımlarının kullanımını günlükyaşamın bir parçası yapmaktaki başarısını kısmen, yuıiurmaca saptama ala-nındaki yaygın bilgisizliğe, eleştirel düşünce ve bilimsel yöntem kullanımıeksikliğine borçlu. Kolay inanırlık öldürüyor.

Page 187: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Bir gemi sahibi, denizi: bir göçmen gemisi gün dermek üzereydi.Gemisinin eski, yapımının da kötü olduğunu, çok kereler denize açılıp çok yerler

gördüğünü, sık sık onarım gerektirdiğini biliyordu. Kimi kişiler kendisine,o geminin denize açılamayacak kadar eski ve bakımsız olduğu yolunda

kuşku bellediklerini söylüyorlardı. Bu kuşkular aklını kuşatmaya, onumutsuz elmeye başlamıştı. Belki de diye düşünüyordu, gemiyi kızağa çektirip

ne denli <;ıık para tutarsa tutsun iyice bir elden geçirtmeliyim. Ne var kigemi denize açılmazdan az önce, bu karamsar düşüncelerden

kurtulmayı başarmıştı. Kimdi kendisine, geminin birçok kötü havafco$w/w.TKt dayandığını ve: birçok yolculuğu güvenle tamamladığını ve buyolculuktan da sağ salim dönmeyeceğini düşünmenin anlamsız olduğunu

söyleyip duruyordu. Yurtlarını bırakıp şanslarını başka yerde denemeyeçıkan bu mutsuz aileleri koruyacağı kuşkusuz olan Tanrı'ya güvenmeliydi.

Yapımcı ve müteahhitlerin dürüstlüğü konusunda beynini kemiren bu

yeniz kuşkulan Mı kenara atacaktı. ISİİyleUkk, geminin tümüyle güvenli,sefere kazır olduğuna içtenlikle inanılırdı kendini. Limandan ayrılışınıgönlü ferah, içi yolcuların yeni evlerinde huzur bulmaları yolunda iyi

dileklerle dolu olarak izledi; gemi okyanusun ortasında battığında da

sigortadan parasını aldı.Ne söyleyebiliriz bu adam için? Elbette ki, onca insanın ölümünden

sorumlu olduğunu. Gemisinin sağlamlığına içtenlikle inanmış olduğu doğ-ru; ne i'ar ki inancının içtenliği onu hiçbir şekilde haklı çıkaramaz; çünküöylesi bir kantta inanmaya hiçbir hakkı yoktu. İnancını sabırla araştırmak

yoluyla dürüstçe edinmemiş, kuşkularını baskıtamakla yetinmişti. . .

W1LUAM K. CAİFFOIİDİnanç Ahlakı (1874)

GERÇEKLİK SAPLANTISIBilimin sınırlarında —kinlileri bilimöncesi düşünüşten katma— çekici ya

da en azından kafa karıştırıcı, ama kendilerini ortaya atanlarea bile bir yut-turmaca saptama takımıyla vicdanlı olarak denetlenmemiş bazı görüşler kolge/er: Dünya yüzeyinin bîr kürenin dışında değil içinde yer aldığı, kendini-

Page 188: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

178

zi meditasyon yoluyla yerden yükseltebileceğiniz ve bale sanatçılarının, bas-ketbolcuların da yerden yükselmek için meditasyona başvurdukları gibi id-dialar; içimizde ruh denen, madde ya da enerjiden değil, varlığına hiçbirkanıt gösterilemeyen başka bir şeyden oluşan bir yapı olduğu ve biz öldük-ten sonra dünyaya tekrar inek ya da solucan şeklinde gelebileceği türündenönermelerdir bunlar.

Sahte bilim ve batıl inanışların en bilinen ürünleri —belirtmek isterimki bunlar listenin tamamı değil, yalnızca birkaç örnek - arasında yıldız fa-lı; Bermuda Şeytan Üçgeni; "Büyük Ayak" ve Loch Ness canavarı; hayalet-ler; "kemgöz"; herkesin başının çevresinde yer aldığı söylenen, kişiliğe gö-re farklı renklerde olan çok renkli hale benzeri "ışık halkaları"; telepati,önsezi, telekinezi ve uzak yerlerin "uzaktan görünmesi" gibi duyu ötesi al-gılar (DÖA); 13 rakamının "uğursuz" olduğu saplantısı (bu nedenle Ame-rika'da birçok iş merkezi ve otelde 12. kattan hemen sonra 14. kat geliyor-öyle ya, işi şansa bırakamazlar); kanayan heykeller; yanınızda kurutul-muş tavşan ayağı taşımanın iyi şans getirdiği inancı; gaipten haber verendeğnekler, çatalla su arama, suyla büyü yapma; otizmde "kolaylaştırılmışiletişim"; küçük karton piramitlerin içinde saklandığında jiletlerin dahakeskin kaldığı söylentisi ve "piramitbilim"in diğer marifetleri; ölülerdenhiçbiri ödemeli olmamak üzere gelen telefonlar; Nostradamus'un keha-netleri; eğitimsiz solucanların daha iyi eğitimli diğer solucanların kalıntı-larını yiyerek bir işi öğrenebildikleri yolundaki sözde keşif; dolunay zama-nı suç oranında artış olduğu görüşü; el falı; numeroloji; yalan makinele-ri; (eski zamanların modası bağırsak, alev, gölge ve dışkı falı; guruldayanmideleri dinleme ve kısa sürmüş bir moda akımı olsa da logaritma tablo-larını incelemeye ek olarak) kuyrukluyıldızları, çay yapraklarını ve "cana-var bebek" doğumlarını geleceğe yönelik işaretler sayma; İsa'nın çarmıhagerilmesi gibi geçmiş olayların "fotoğrafçılığı"; akıcı bir dille konuşan Rusfili; gözleri üstünkörü bir şekilde bağlandığında parmak uçlarıyla kitapokuyabilen "duyarlı kişiler"; ("kayıp" kıta Atlantis'in 196O'lı yıllarda "suyüzüne çıkacağını" söylemiş olan) Edgar Cayce ve uyanık ya da baygın di-ğer "kâhinler"in sözleri; zayıflama diyeti şarlatanlığı; dış dünyada gerçekolaylar olarak yorumlanan vücutdışı (örneğin, ölüme yakın) deneyimler;geleceği görme sahtekârlığı; alfabeli, ibreli tahtalar; sardunyaların bir "ya-lan detektörü "nün cesurca kullanımıyla kendini ele veren duygusal ya-şamları; içinde hangi moleküllerin çözündüğünü anımsayan su; yüz hat-larından ya da baştaki yumrulardan karakter okuma; "yüzüncü maymun"ve doğru olmasını istediğimiz herhangi bir şeyin gerçekten doğru olduğuiddiaları; aniden alev alıp yanarak kendilerinden geriye küçücük kömürparçaları kalan insanlar; 3 döngülü biyoritmler; sınırsız enerji kaynağı va-at eden (ama her nedense bilim adamlarının incelemesine sunulmayan)

Page 189: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

179

devridaim makineleri; Jeane Dixon'un bir türlü tutmayan kehanetleri(kendisi, 1953'te Sovyetler'in İran'ı işgal edeceği, 1965'te SSCB'ninABD'yi alt ederek Ay'a ilk insanı göndereceği "kehanetinde bulunmuş-tu*") ve diğer profesyonel "medyumlar"; Yehova Şahitleri'nin dünyanın1917'de yok olacağı şeklindeki kehanetleri ve benzeri diğer öngörüler;doğum öncesi ruhsal tedavi ve Bilim Mezhebi; Carlos Castaneda veNuh'un Gemisi'ni bulma yollu "büyücülük" iddiaları; "Amityville Dehşe-ti" ve diğer peri öyküleri ve günümüzde Kongo Cumhuriyeti sınırları için-de yer alan yağmur ormanlarında küçük bir brontosaurusun gezinmekteolduğu söylentileri yer alıyor. [Benzeri türden iddialara ilişkin kapsamlıtartışmaları Encydopedia of the ParanormaFda (Normalüstü Olaylar Ansik-lopedisi), (Gordon Stein, ed., Buffalo: Prometheus Books, 1996) bulabi-lirsiniz.]

Bu öğretilerin birçoğu, İncil öyle buyurduğu için köktenci Hıristiyan veMusevilerce anında reddediliyor. Deuteronomy (Tesniye) (18:10,11) şöyle di-yor (Kral James'in çeviri versiyonundan):

Aranızdan hiçbiriniz oğlunu ya da kızını ateşten geçirmek; kâhine, bakıcıya,büyücüye ya da cadıya gitmek gafletinde bulunmasın. Ne de sihirbaza, ruhçağmaya, tılsımcıya, muskacıya başvursun.

Yıldız falı, temas kurma, alfabeli ibreli tahtalar, gelecek konusundakehanetlerde bulunma ve benzeri birçok eylem dini yasaklar listesindey-di. Deuteronomy'nin yazarı, bu eylemlerin vaat ettikleri sonuca ulaşmadabaşarısız olduklarını öne sürmüyor. Kitapta altı çizilen nokta, bu işlerin"kâfirlik" olduğu ve başka uluslarca uygulanabilse bile, Tanrı'ya inanan-lar için uygun olmadığı. Birçok diğer konuda sorgusuz sualsiz yargıya va-rabilen Havari Paul bile bizlere "her konuda kanıt aramayı" salık veri-yor.

On ikinci yüzyıl Musevi düşünürü İbn Meymun, Deuteronomy'den de ile-ri giderek bu tür sahte bilimsel uygulamaların kesinlikle işe yaramayacağı-nı öne sürüyor:

Yıldız falcılığına başvurmak, ruh çağırmak, büyülü sözler fısıldamak yasaktır...Bu uygulamalar, eski putperestlerce insanları aldatmak ve yoldan çıkarmakiçin kullanılmış düzmece ve yalanlardan başka bir şey değildir. . . Bilge ve zekikişiler çok daha iyisini bilir. [Mishneh Torah, Avodah Zara, Bölüm 11'den.]

* Bu medyumlar, Thomas Ady'nin 1656 tarihli "Oraclers and Wizards (Kâhinler ve Büyücüler)" adlı ese-rinde yer alan "Kuşkulu konularda kuşkulu yanıtlar verirler . . . Daha belirgin olasılıklarsa söz konusuolan, yanıtlan da daha belirgin olur" şeklindeki kuralları da çiğnemiş oluyorlar.

Page 190: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

180

Kimi iddiaları sınamak oldukça zordur; örneğin, bir hayaleti ya da bron-losaurusu bulmaya yönelik bir araştırma gezisinden eli bos dönülmesi, buyaratıkların var olmadığı anlamına gelmez. Kanılın yokluğu, yokluğun ka-nıtı değildir. Kimi iddialar ise daha kolay araştırılır; örneğin, solucanınyamyamlık yoluyla bilgi edinip edinemediği ya da ağar kutusunda bir anti-biyotik ile karşılaştırılan bakteri kolonilerinin iyiliği için dua edildiğinde(duadan yoksun bırakılan kontrol bakterilerine göre) daha iyi gelişip geliş-medikleri saptanabilir. Devridaim makinesi gibi bazı iddialar ise, temel fi-zik yasaları gereği, daha basından elenmiş olur. Bu saydıklarımız dışındakalanların doğruluğunu ise, kanıtı incelemeden önce bilemeyiz; biliminkapsamına her geçen gün yeni ve garip kavramlar ekleniyor.

Daima sorulması gereken soru, kanıtın ne denli iyi olduğudur. Kanınbulma zorunluluğu da kuşkusuz, İddia sahiplerine düşüyor. Altını çizmekgerekir ki kimi iddia sahipleri, kuşkuculuğun bir sigorta, gerçek hiliminkuşkuculuk olmaksızın soruşturma olduğu kanısında. Bu kişileri işin yarısınıhaşannış sayabiliriz. Ama yarıya kadar gelmek, sonucu garantilemez.

Parapsikolog Susan Blackmore, "doğaüstü güçlcr"e karşı daha kuşkucubir tutum geliştirme sürecindeki adımlarından birini şöyle betimliyor:

iskoçyalı bir anne ile kızı, birbirlerinin aklına girerek düşünce alışverişindebulunabildiklerini öne sürdüler. Bunu göstermek için de evde kullandıkları-nı söyk'dikleıi bir yöntemi, oyun kâğıtlarıyla deneme yapmayı yeğlediler.Sınanacakları odayı seçmelerini sağladım ve "alırı'nın kartları görmesi içinhiçbir normal yol olmadığına dair güvence verdim. Başaramadılar. Doğrutahminleri, olasılığın elverdiğinden daha fa/la değildi. Annc-kız kütü bir düşkırıklığına uğiarmşıı. Başarabileceklerine içtenlikle inanıyorlardı; böyleliklekendi isıek ve inancımızın bizleri ne denli kolay yanıltabileceğini gördüm.

Birkaç su arayıcı, cisimleri psikokinelik ile kıpırdatabilecek erin i iddiaeden çocuklar ve telepatik güçleri olduğunu öne süren kişilerle ben/er de-neyimlerim oldu. Hepsi de basarı sı ı\ıkU sonuçlandı. Bugün hâlâ eviminmutlağında beş basamaklı bir sayı ile lıii sözcük ve küçük bir (isim hııluiıu-yor. Bunlar, vücudundan çıkarak dolaşırken onları "görmeyi" tasarlayangenç bir adamın isteği üzerine konuldu oraya. Uç yıldır orada duruyor ve dü-zenli olarak değiştiriliyorlar; henüz hiçbirini doğru tahmin edebilmiş değil.

'Telepatinin sözcük anlamı uzaktan hissetmek -"telefon"un uzaktanduymak, "televizyon"un uzaktan görmek anlamına gelmesi gibi. Sözcük,düşüncelerin değil, İlişlerin, duyguların iletişimi anlamına geliyor. Ameri-kalıların dörtte biri telepati benzeri bir yaşantı geçirdiğini öne sürüyor. Bir-birini çok iyi tanıyan, birlikte yaşayan, birbirlerinin duygu tonları, çağrışım-ları, düşünce tar/.lan konusunda deneyimi olan kişiler, karşı lan ndakinin ne

Page 191: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

181

söyleyeceğini sık sık doğru tahmin edebiliyorlar. Bu deneyim, beş duyuyaek oiarak insanın empati kurma yetisi, duyarlığı ve pratik zekâsının bir so-nucu. Duyu ötesi gibi gelse de, aslında "telepati" sözcüğüne yüklenen an-lam tülünden bir deneyim değil. Böylesi bir yeti inandırıcı bir şekilde gös-terilebilmiş olsaydı, sanıyorum ki ardında yalan belirgin fiziksel nedenlerde -beyindeki elektrik akımları gibi- gösterilebilirdi. İster doğru İster yan-lış adlandırılmış olsun, sahte bilim, tanımı gereği "doğanın dışında" anla-mına gelen doğaüstü ile aynı şey demek değildir.

Sözü edilen noiıiıalüstü deneyimlerden birkaçının, bir gün somut bilim-sel veri ile kanıtlanması olasılığı çok düşük olsa da var. Ancak, yeterli kanıl ol-maksızın herhangi birini doğru kabul etmek aptalca olur. Garaj ejderleri tü-ründen olaylarda, tersi kanıtlanamamış ama yeterli bir açıklama da getirile-memiş İddiaların bizi sabırsızlandırması, belirsizliğe karşı hoşgörümüzü anır-ması ve destekleyici ya da çürütücü kanıt beklemeye -dalla da iyisi aramaya—isteklendirmesi çok daha yararlıdır.

Güney Denizleri'nin uzak bir ülkesinde derilere derman, bilge bir adam, iman kı-lığında kutsal bir ruh yaşadığı söylentileri yayılmaya başladı. Bir zamandan başkabir zamana seslenebibiiği söyleniyordu. Efendilerin Efendisi idi o. Geliyor, diyorlar-dı. Geliyor. . .

1988 yılında, Avustralya gazeteleri, dergileri ve televizyon istasyonları, vi-deo kasetler ve benzeri araçlar yoluyla İyi haberleri yaymaya başladılar. Birmanşet şöyleydi:

CARLOS

AVUSTRALYA'YA VARMAK ÜZKRK

Görenler asla unutmayacak. Onlarla kornişim genç ve parlak sanatçı, bir-denbire sendelemeye haklıyor, nabzı yavaşlıyor ve kalbi ölü hir adanunki gi-bi duruyor! Durumu sürekli gözetim allımla bulundurmakla görevli tıp gö-revlisi, alarmı çalıştırmak üzere harekete geçiyor.

Fakat o da ne? Akıllara durgunluk veren bir şiddette nabız tekrar atmayabaşlıyor; hem de eskisinden bile daha lıı/lı ve güçlü. Belli ki yaşam gücü vü-cuda geri dönüyor; ne var ki o vücudun içindeki ruh, eşsiz seramik boyama-ları Amerika'da en zengin evleri süsleyen 19 yaşındaki Jose Luis Alvare/'e aitdeğil. Arlık vücut, öğretileri hem şaşırtacak hem de esinleyecek olan eski birruha, Carlos'aail. Bir varlık ölümü yaşarken, diğer bir varlığı yaşama getirmişoluyor: Jose Lııis Alvarez'in vücudunda yasanı bulan Carlos'u, Yeniçağ bilin-

Page 192: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

182

cinin bu yeni önemli kişiliğini aramıza getiren işte bu süreç. New York'lu,kuşkucu eleştirmenlerden birinin de dediği gibi: "İnsan fizyolojisinde gizem-li bir değişime ilişkin elle tutulur, fiziksel kanıt sunan ilk ve tek vaka bu."

Bu türden 170 ölüm ve dönüşüm süreci yaşamış olan Jose, özel bir esin-lemeye mekân olacak -Efendi'nin sözleriyle "eski yeni kara'ya- Avustral-ya'ya gitmek üzere Carlos'tan talimat almıştı. Carlos, 1988'de dünyada fela-ketlerin görüleceğini, iki önemli dünya liderinin öleceğini, Avustralyalılarındünyanın geleceğini derinden etkileyecek büyük bir yıldızın yükselişini ilkgörenlerden olacağım bildiriyor.

AYIN 211 PAZAR GÜNÜ-SAAT 15.00-

OPERA BİNASIDRAMA TİYATROSU

Basın açıklamasına göre Jose Alvarez, 1986 yılında, 17 yaşındayken geçir-diği bir motosiklet kazasında, hafif bir beyin sarsıntısı geçirmişti. İyileştik-ten sonra, onu tanıyanlar, Jose'nin değiştiğini söylüyorlardı. Kimi zamançok farklı bir ses tonu ile konuştuğu oluyordu. Şaşkınlığa düşen Alvarez, ço-ğul kişilik bozuklukları üzerinde uzman bir terapistin yardımına başvur-muştu. Ruh hekiminin bulguları şöyleydi: "Jose, vücudunda, Carlos diye bi-linen ikinci bir varlığı barındırmakta. Bu varlık, vücudunun yaşam gücü ye-terli derecede zayıfladığında, Alvarez'in cismini ele geçirmekte." Carlos,sonradan anlaşıldığı üzere, insan vücuduna en son 1900'de, Venezuela,Karakas'ta bürünmüş, cismi olmayan bir hayalet, iki bin yaşında bedensizbir ruhtu. Ne yazık ki önceki vücudu 12 yaşında attan düşerek ölmüştü.Carlos'un, Alvarez'in vücuduna motosiklet kazasını takiben girmiş olması-nın nedeninin bu olabileceğini belirtiyordu terapist. Alvarez kendindengeçtiğinde, büyük ve ender bir kristalle odaklanan Carlos'un ruhu vücudu-na girerek çağların bilgeliğini fısıldıyordu ona.

Basın açıklamasında, Amerikan kentlerine yapılacak turların tarihleri, Alva-rez/Carlos'un bir Broadway tiyatrosunda debdebeli bir resepsiyonla karşılan-masını gösteren video kaset, New York radyo istasyonu WOOP ile yaptığı söy-leşinin metni ve Amerika'da yeni ve heybetli bir Yeniçağ olayının yaşanmaktaolduğunu gösteren diğer malzemeler yer alıyordu. İşte bazı ayrıntılar: GüneyFlorida gazetelerinin birinde yayımlanmış makalede şöyle deniyor: "TİYATRONOTU: CARLOS'un üç gün olarak planlanan kalışı, . . . halktan gelen yoğunistek üzerine, Savaş Anıları Oditoryumu'nda sürmek üzere uzatıldı." Bir tele-vizyon dergisinde ise "VARLIK CARLOS" konulu özel bir program duyurulu-yordu: "Bu derinlemesine çalışma, günümüzün en popüler ve tartışmalı kişi-liklerinden biri olan Carlos'un ardındaki gerçekleri ortaya koyuyor."

Page 193: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

183

Böylece Alvarez ve menajeri, Qantas'in birinci sınıf mevkiinde, Sydney'eayak bastı. Her yere göz kamaştırıcı bir limuzinle gidiyorlardı. Kentin enlüks otellerinden birinin Başkan Süiti verilmişti kendilerine. Alvarez şık,uzun beyaz giysisinin içinde, göğsünde altın madalyonuyla gazetelerde boygösteriyordu. İlk basın toplantısında Carlos da hemen çıkagelmişti. Varlıkgüçlü, eğitimli ve buyurgandı. Avustralya televizyon programları Alvarez,menajeri ve (nabzını ölçerek Carlos'un geldiğini bildiren) hemşiresini gö-rüntüleyebilmek için sıraya girmişlerdi.

Ekip, Avustralya'nın Today Shoıu isimli programında, George Negus'unkonuğu oldu. Negus kendilerine birkaç mantıklı ve kuşkucu soru yöneltti-ğinde, Yeniçağcılar, birdenbire öfkeye kapıldılar. Carlos programcıyı lanet-lerken, menajeri de adamcağızın üzerine bir bardak suyu boca etti ve son-ra da seti terk ettiler. Magazin basınında sansasyon yaratan olayın ardın-dan, Avustralya televizyonları bu sahneyi temcit pilavına döndürdü. 16 Şu-bat 1988 tarihli Daily Mirror'm baş sayfa manşeti şöyleydi: "TV'de Taşkınlık:Negus'un Suratına Su Atıldı." Televizyon istasyonlarına telefon yağıyordu.Sydney sakinlerinden biri Negus'a yönelik laneti ciddiye almak gerektiğinisöylüyordu: Şeytan'ın ordusu Birleşmiş Milletler'in kontrolünü henüz elegeçirmişti; sırada Avustralya olabilirdi.

Olaydan sonra Carlos'un konuk olduğu ilk program, A Current Affair(Güncel Bir Olay) oldu. Programa, bilekteki nabzın kısa süre için durdu-rulmasını sağlayan sihirbaz numarasından söz eden kuşkucu bir eleştirmende davetliydi. Koltuk altınıza lastik bir top koyup sıktığınızda, nabzınız du-ruyordu. Ne var ki gerçekliğinin sorgulanmakta olduğunu gören Carlos öf-kelenmiş: "Bu söyleşi sona ermiştir!" diye gürleyerek ayağa fırlamıştı.

Gösterinin yapılacağı gün, Sydney Opera Binası Drama Tiyatrosu nere-deyse tümüyle doluydu. Genci yaşlısıyla heyecanlı bir kalabalık merak için-de kaynaşıyordu. Giriş ücretsizdi -böylelikle olup bitenlerin bir tür dolan-dırıcılık olabileceğinden kuşku duyanlara güven verilmiş oluyordu. Alva-rez, alçak bir koltuğun üzerinde sahnede belirdiğinde kalabalık derhal sus-tu. Nabzı kontrol ediliyordu. Birdenbire atışlar durdu. Görünüşe göre,genç adam neredeyse ölüydü. Derin hırıltılar, mırıltılar çıkarıyordu. İzleyi-ciler merak ve hayranlık içinde soluklarını tutmuşlardı. Birdenbire, Alva-rez'in gövdesi sarsıldı ve doğruldu. Duruşu kendine son derece güvenli, bu-yurgandı. Ağzından gür, babacan, insanın ruhuna işleyen bir ses dökülme-ye başlamıştı. Carlos gelmişti! Gösteriden sonra kendileriyle söyleşilen izle-yiciler, ne denli etkilendiklerini ve haz duyduklarını anlatıyorlardı.

Bir sonraki Pazar günü, Avustralya'nın -Amerika'daki karşılığı Sixty Mi-nutes (Altmış Dakika) ile aynı adlı- en popüler TV programında Carlos ola-yının baştan sona bir düzmece olduğu açıklandı. Yapımcılar, kamuoyunu vebasını kafesleyecek bir kâhin ya da ruhani liderin ne denli kolay yaratılaca-

Page 194: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

184

ğını göstermenin öğretiri olduğunu düşünmüşlerdi. Doğal olarak da ka-muoyunu aldatma konusunda dünyanın (siyasetçileri saymazsanız) baştagelen uzmanlarından biriyle, sihirbaz James Randi ile temasa geçmişlerdi.

•'Kendi kendini tedavi eden öylesine çok başıbozukluk, insanoğlundakendini ve birbirini aldatma yollu öylesine güçlü bir eğilim var ki" diye ya-zıyor Berrjainin Franklin 1784'le;

. . . yaşarlığını uzun yıllar boyunca, sık sık her derde deva diye duvunıluphiçbir işe yaramavan yöntemler, ilaçlar gördüm. Öyle ki, hastalıkları tedavi-de geliştirilen yeni yöntemden umulan şifanın, yine bir yanılgı olması kor-kusunu içimden alamıyorum. Ant ak, kimi dımıınlaida bu yanılgının tedaviediri ö/el ligi olabilir.

Franklin bu alıntıda Mesmercilik'ten sÖ7 ediyor. Ama "her çağın kendi-ne özgü bir aldatmacası var".

Franklin'den farklı olarak, bilim adamlarının çoğu, güçlü ö/yanılgılarşöyle dursun, sahte bilimsel düzmeceleri halka göstermenin kendi görevle-ri olmadığı kanısında. Zaten bu konuda pek iyi oldukları da söylenemez.Bilim adamları, sırlarını güç de olsa ele veren, ama adil dövüşen doğa ilesavaşmaya alışmışlardır. Genellikle de "doğaüstü" ile uğraşan ve farklı ku-rallarla dövüşen sahtekârlarla karşılaşmaya hazırlıksızdırlar. Sihirbazlar isebiz/.at aldatmaca işinin ustasıdırlar. Saf bir gözlemcinin, yalan söylemeninyüce bir amaç uğruna yapıldığında toplumsal bir erdem sayıldığına inana-bileceği birçok meslek -oyunculuk, reklamcılık, bürokratik din ve siyaset—konusunda bilgilidirler. Birçok sihirbaz aldatmaca kullanmadığı; gizemligüçlerden, son dönemde de uzaylılardan yardım aldığı iddiası udayken,aralarından bazıları da bilgilerini kullanarak .şarlatanların ipliğini pazara çı-karahiliyor. Hırsız, hırsızı yakalıyor.

Bu yutturmacalar a James "Muhteşem" Randi kadar şiddetle başkaldırançok az kişi var ne yazık ki. Randi, kendinden sinirli bir insan olarak söz edi-yor. Kızgın olduğu konu Nuh'tan kalma gizemciliğin ve batıl inanışlarıngünümüze değin varlığını sürdürmüş olmasından başka; bunların sorgu-suz kabulünün insanları dolandırmakta, küçük düşürmekte, hatta öldür-mekte böylesine rahatlıkla kullanılabilmesi. Hepimiz gibi o da kusursuzdeğil. Kimi zaman Randi hoşgörüsü/, ve kibirli, kolay inanırlığın nedenle-rinden olan zaaflar konusunda anlayışsız davranıyor. Konuşmaları ve gös-terileri için kendisine sürekli para ödeniyor; ancak kazancı, numaralarınınardında ruhsal güçlerin, dünyadışı etkilerin olduğunu söylemesi halinde

Page 195: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

185

elde edeceği gelirin yanında devede kulak kalıyor. (Yapılan anketlere gö-re, dünya çapında sihirbazların çoğu, ruhsal olayların gerçekliğine inanı-yor.) Bir sihirbaz olarak Randi, halkı dolandıran uzağı görücüleri, "telepa-tik iletişimcileri" ve şifacıları ele vermek için çok çaba gösterdi. Kaşık bü-kücü medyumların, hatırı sayılır kuramsal fizikçileri yeni bir fiziksel olayınyaşanmakta olduğu savına yöneltmek için kullandıkları basit hileleri vekandırınacaları gösterdi. Bilim adamları arasında saygınlık kazanan Ran-di, MacArthur Vakti Bilim Kurulu Fahri Üyeliği (diğer adıyla "dâhi") un-vanına da layık görüldü. Bir eleştirmen kendisini "gerçeklik saplantılı" ol-makla suçladı. Benzeri bir yargıya ulusumuz ve türümüz için de varılabil-mesini dilerdim.

Randİ, kârlı bir iş sahası olan şif acılık iddialarını ve yutturul atalarını gözönüne sermek için yakın geçmişte kimsenin göstermediği kadar çok çabaharcadı. En ufak kırıntıyı bile süzgeçten geçiren, her türlü söylentinin pe-şine düşen Randi, gezgin bir şifacıya-Tanrı'nm kutsal esininden değil, sah-ne arkasındaki esi kanalıyla yolladığı 39,17 megahertz radyo frekansından-gelen "mucizevi" bilgi akışını da denetiminden yoksun etmedi.* Tekerlek-li iskemlelerinden kalkıp yürümeye başlayan ve iyileştikleri söylenen özür-lüler, aslında hiçbir zaman kölürüm olmamış, parayla tutulmuş kişilerdi.Randi, iddialarının geçerliğini göstermek için ciddi tıbbi kanıt sağlamaları-nı talep ederek şifacılara meydan okuyor. Yerel ve federal hükümet organ-larını, dolandırıcılığa ve sahte tıbbi uygulamalara karşı yasaları yürürlüğekoymaya çağırıyor. Haber basınını, konudan kaçındığı için şiddetle eleşti-riyor. Birçoğu Hıristiyanlık ya da Yeniçağ söylemini kullanarak insanlarınzaafların d arı yararlanan bilinçli şarlatanlar olan sılacıların alçak oyunlarım,hastalanılın ve civar sakinlerinin gözleri önüne seriyor. Aralarında maddikazanç amacı gütmeyenler de olabilir kuşkusuz.

Yoksa çok mu sert çıkıyorum? Şifacılık alanında görülen şarlatanlıklarınbilim alanında görülen düzenbazlıklardan farkı nedir? Birkaç çürük elmayüzünden tüm meslek alanından kuşku duymak adil bir tutum mu? Kanım-ca, arada en azmdan iki önemli fark bulunuyor. Birincisi, zaman zaman ha-talı ya da düzmece iddialar öne süriilebilse de, hiç kimse bilimin geçerliğin-den kuşku duymuyor. Oysa şifonların, vücudun kendi kendini iyileştirmeyetisinin ötesinde gerçekten "mucizevi" tedaviler sunup sunamadı klan herzaman yanıtı tartışılan ve merak edilen bir soru. İkinci olarak, bilimdeki dü-zenbazlıkları ve hataları ortaya çıkarıp açıklama getiren yalnızca ve yalnızcabilimin kendisidir. Bilim, kendi kendini denetler -yani, bilim adamları, şar-

* Sılacının yardınırılan saf hastalarla, olaydan bir iki saat kadaröııcc görüşmüşlerdi. Taıııı'ıım yardımıulmadan vaiz, nasıl olııi da hepsinin hastalık belirlilerini, ev adreslerini bilebilirdi? Köktenci Hıristiyansifacı Petcr PopofTun Randi Tarafından orta ya çıkarılan bu salı tek jı lığı 1993 yapımı I.ptıpofFfii'.h (İnanç-Lan Sapı;) adlı filnıc uc komi olmuştu.

Page 196: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

186

latanlık ve hata yapma potansiyelinin farkındadır. Ne var ki şifacılıktaki dü-zenbazlıkları ve hataları ortaya çıkaran, hiçbir zaman diğer şifacılar değil-dir. İşin ilginç yanı ise, kilise ve sinagogların, gözlerinin önünde sürüp gi-den aldatmacaları teşhir etmek ve yalanlamak konusunda böylesine zorakibir tutum içinde olmaları.

Geleneksel tıp başarısız olduğunda, acı ve ölümle yüzleşmek zorunda kal-dığımızda, diğer umut kapılarına yöneliyoruz kuşkusuz. Üstelik, kimi hasta-lıkların ruhsal kökenli olduğu da biliniyor. Birçoğunun iyileşmesi, iyimserbir bakış açısı ve yüksek moral ile olanaklı olabiliyor. Plasebolar, işlevsiz hap-lar, çoğunlukla da şeker tabletleridir. İlaç şirketleri, ilaçlarının etkinliğini sü-rekli olarak, aynı hastalıktan şikâyetçi ve plasebo ile gerçeği arasındaki fark-tan habersiz kişilerin bir kısmına gerçek ilacı, kontrol grubuna da şeker tab-letlerini vermek yoluyla ölçüyor. Plasebolar, soğuk algınlığı, sinir bozuklu-ğu, depresyon, ağrı ve zihnin kendi ürettiği gerçek olmayan semptomları gi-dermede şaşırtıcı derecede etkin olabiliyor. Morfin benzeri etkileri olan kü-çük beyin proteinleri olan endorfinler, inanç yoluyla harekete geçirilebili-yor. Aynı şekilde plasebo da hastanın onun etkin bir ilaç olduğuna inanma-sıyla işe yarar hale geliyor. Kesin sınırlar içinde kalmak kaydıyla, öyle görü-nüyor ki umut, biyokimyasal uygulamaya dönüştürülebiliyor.

Tipik bir örnek olarak, kanser ve AİDS hastalarına uygulanan kemotera-pinin yan etkisi mide bulantısı ve kusmayı ele alalım. Bulantı ve kusma, kor-kuda olduğu gibi, ruhsal bir yaşantıya da eşlik edebilir. Ondansetron hid-roklorit içeren ilaç, bu semptomları önemli ölçüde durduruyor; ama iyileş-meyi sağlayan ilaç mı yoksa iyileşme beklentisi mi? Çifte körleme bir çalış-mada, hastaların yüzde 96'sı, ilacın etkin olduğu yolunda sonuç verdi. Gö-rünümü gerçeğininkiyle aynı bir plasebo alan yüzde 10'luk kısımda da ay-nı şekilde iyileşme görüldü.

Gözlemsel seçilimin yanılabilirliğine bir örnek olarak, yanıtsız kalan du-aların unutulması ya da göz ardı edilmesini gösterebiliriz. Gerçek bir çalış-ma şu sonuçları veriyor: İnanç yoluyla iyileşme gösteremeyen kimi hastalar,olumsuz sonuçtan dolayı kendilerini yeteri kadar inanç göstermemek vebenzeri hatalarla suçluyorlar. Kendilerine haklı olarak, kuşkuculuğun, heminanç hem de plasebo tedavisinin önünü kestiği söyleniyor.

Amerikalıların neredeyse yarısı, ruhsal ya da doğaüstü tedavi diye bir şeyolduğuna inanıyor. İnsanlık tarihi boyunca, gerçek ya da düş ürünü şifacı-lara atfedilmiş sayısız mucizevi tedavi yöntemi var. İngiltere'de "KralınŞerri" adıyla anılan, bir tür verem hastalığı olan 'sıraca nm yalnızca Kralındokunuşuyla etkisini yitireceğine inanılıyordu. Hastalar sabırla sırada do-kunulmayı bekliyordu. Hükümdarlığın yükümlerine boyun eğmiş kral -uy-gulama hiç kimseyi gerçekten iyileştirmiyor olsa da— bu uygulamayı yüzyıl-lar boyu sürdürmek zorunda kalmıştı.

Page 197: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

187

On yedinci yüzyılın ünlü İrlandalı şifacılarmdan biri Valentine Greatraksidi. Hastalık tedavi gücü olduğunu hayretle keşfeden Greatraks, soğuk al-gınlığı, ülser, "kırgınlık hissi" ve sara gibi rahatsızlıkları giderebildiğini önesürüyordu. Öylesine çok rağbet görür hale gelmişti ki, başka hiçbir şeyevakti kalmıyordu. Şifacı olmaya zorlanmış olmaktan yakınıyordu. Yöntemi-nin esası, hastalıktan sorumlu iblisleri vücuttan kovmaktı. Tüm hastalıkla-ra, birçoğunu tanıyıp adıyla çağırdığı kötü ruhların yol açtığını söylüyordu.Mackay'in yer verdiği, çağdaşı bir tarihçi şöyle yazıyor:

İblislerin entrikaları konusunda, insan yaşantısı alanında olduğundan çokdaha bilgili olmakla böbürleniyordu. . . Kendisine güveni öylesine büyüktüki, körler görmedikleri ışığı gördüklerini, sağırlar duymadıklarını duydukla-rını, kötürümler aksamadan yürüdüklerini, felçliler de kol ve bacaklarınınyeniden kıpırdamaya başladığını sanıyorlardı. Sağlık fikri, hastalara hastalık-larını bir süre için unutturuyordu; sırf meraktan gelenler de, hastalarda ol-duğu kadar kendilerinde de etkili olan düş gücünün etkisiyle olmayanı gö-rüyor, hastaların iyileşme isteğiyle gerçek sandığı iyileşmelere tanıklık edi-yorlardı.

Dünya keşif ve antropoloji yazınında, yalnızca şifacıdaki inanç ile iyileşti-rilen hastalıklar değil, bir büyücünün laneti nedeniyle eriyip biten ve so-nuçta ölen insanlara ilişkin de sayısız kayıt yer alıyor. Aşağı yukarı benzerözellikler taşıyan bir örnek, birkaç yoldaşı ile birlikte ve 1528-1536 yıllarıarasında çok kötü koşullarda karada ve denizde, Florida-Texas-Meksika ara-sında dolaşan Alvar Nunez Cabeza de Vaca tarafından kaydedilmiş. Karşı-laştığı farklı yerli Amerika toplumlarının birçoğu, soluk benizli, kara sakal-lı bu garip yabancıların ve Faslı yoldaşları kara derili Estebanico'nun doğa-üstü tedavi güçleri olduğuna inanmak için yanıp tutuşuyormuş. Sonuçta ci-vardaki tüm köylerden insanlar kendilerini görmeye gelerek tüm malvarlık-larını İspanyolların önüne koyup tedavi için yakarmaya başlamışlar. İspan-yollar önce istemeye istemeye başlamışlar bu işe:

Kim olduğumuzu sormadan, bize hekim gibi davranmaya başladılar; zatenkendileri de hastalıkları hasta kişiye üfleyerek iyileştiriyorlardı. . . bize de ay-nısını yaparak tedavi etmemizi buyurdular. . . Tedavi yöntemimiz üzerlerinedoğru haç işareti yapıp Pater Noster ve Ave Maria'dan parçalar söylemekti. . .Üzerlerine haç işaretini yapar yapmaz, kendileri için dua ettiğimiz tüm insan-lar diğerlerine iyi ve sağlıklı hissetmeye başladıklarını söylediler. . .

Çok geçmeden kötürümleri iyileştirmeye başlamışlardı. Cabeza de Vaca,bir adamı ölümden kaldırdığından söz ediyor. Bunun ardından,

Page 198: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

188

peşimi/ilen gelen insan kalabalığından fena halde bunalmıştık. . . gelip bi-ze dokunmak için öylesine istekli ve öylesine aşın derecede ısrarcıydılar ki,kimi zaman aradan üç saat geçmesine karşın bizi rahat bırakmaları için ik-na edemediğimiz oluyordu onları.

llir kabile, İspanyollara kendilerini bırakmamaları için yalvardığında,Cabeza de Vara ve yoldaşları öfkelenmişler. O zaman,

garip bir şey oklu. . . Birçoğu hastalandı ve eri esi gün sekiz adanı öldü. Tümülkede, bu olayın duyulduğu yerlerde bi/.den öylesine korkmuşlardı ki, yal-nı/ca bizi görmeleri bile onları korkudan öldürmeye yetiyordu.

Ki/inanıamız, daha fazla sayıda insanın ölmesini dilemememi/ için bizeya karıyorlardı; hepsi de yalnızca öyle olmasını dileyerek onları öldüi düğümü-ze inanıyordu.

1858 yılında, Fiansa'da, Lourdes'te Meryem Arıa'mn hayaletinin görül-düğü bildirilmişti; Tarın'rım Annesi, dört yıl önce Papa IX. Piııs tarafındanilan edilen, Meryem'in günahsız doğmuş olduğu öğretisinin doğruluğunuonaylamaya gelmişti. O günden bu yana, çoğu, günün tıbbının çare bulama-dığı hastalıklardan rahatsız yüz milyonlarca insan deva umuduyla I .oıırdcs'egitmekte. Roma Katolik Kilisesi, iddia edilen uıucivezi iyileşmelerin gerçek-liğini reddederek, bir buçuk yüzyılda yalnızca 65 mucizevi vaka görüldüğü-nü belirtiyor (sö/.ü geçen iyileşme vakaları alasında eksik bir uzvun yenidençıkması ya da lelçli omurganın düzelmesi değil; tümör, verem, inıpcligo,bronşit, felç ve benzeri hastalıklar yer alıyor). 65 vakada, kadınların sayısı er-kekleri onda hir oranında aşıyor. Bu durumda, Lourdes'te mucizevi bir de-va bulunması olasılığı, kabaca milyonda bir; yani Lourdes'ten iyileşmiş ola-rak dönme şansınız piyango kazanmak ya da herhangi bir uçak seterinde-sizi Lourdes'e götüren uçuş da dahi! olmak üzere— kaza sonucu ölme ola-sılığını/ ile aynı.

Tüm kanserlerin rasgele iyileşme oranının on binde bir ile yüz binde birarası bir değere karşılık geldiği tahmin ediliyor. Lourdcs'e gelenler arasındaziyaret amacı kanserden kurtulmak olanların, toplamın yüzde 5'inden fazla-sını oluşturmadığı varsayılırsa, sadece kanserin "mucizevi" iyileşme sayısınınc>0 İle 500 arasında olması gerekir. Doğruluğu Kilise taralından onaylanan 65vakadan yalnızca üçü kanser hastası olduğuna göre, Lourdes'e gelen hastalararasında evlerinde kalan kanser hastalarına kıyasla daha düşük oranda rasge-le iyileşme görülmüş demektir. O 65 kişiden biri de sizseniz, hastalığınızıniyileşme nedeninin Lourdcs'e yaptığınız ziyaret olmadığına inandırmak çokzor olacak sizi kuşkusuz. .. Pml hoc, ergo propler hoc (Bundan sonra oldu, o ne-denle bundan dolayı). Şıracılar için de yaklaşık aynı durum geçerli.

Page 199: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

189

Sö/de şifacılık konusunda hastalarından bir sürü öykü dinleyen William No-len isimli Minnesota'h dokior, en çarpıcı vakaları saplayabilmek amacıyla birbuçuk yıl boyunca uğraşmış. Hastalığın "tedavi edilmeden" önce gerçeklenir ol-duğunu gösteren açık tıbbi kanıt var mıydı? Var idiyse, hastalık tedaviden son-ra gerçekten iyileşti mi, yoksa şifacı ya da hasta mı öyle olduğunu söylüyor? No-len, Amerika'da ortaya çıkarılan ilk "ruhsal ameliyat" da dahil olmak üzere, bir-çok düzenbazlık saptadı. Ne var ki, ciddi organik (ruhsal değil) bir hastalığıniyileş tir ildiği tek bir vakaya bile rastlayamadı. Bırakınız kanser ya da kalp-damarhastalıklarını, safra taşı ya da romalizınal artritin giderildiği bir vaka bile yoktu.Çocuğunuz göbek fıtığı olduğunda, diyor Noletı, basit bir ameliyat yaptırın, ra-hatsızlığından tümüyle kurtulsun. Ama eğer onu bir şifacıya götürmeyi yeğler-seniz, ertesi gün çocuğunuzu yitirebilir sin i/,. Dr, Nolen'ın vardığı sonuç şu:

Şif acılar ciddi organik hastalıkları tedaviye kalkıştıklarında, çok büyük acı vemutsuzluklara yol açıyorlar. . . Şîiacı, celladını/ oluveriyor.

Duanın hastalık tedavisindeki yararlarını savunan bir kitap bile [LarryDosscy, Heuling Words (Şifalr Sözcükler)] kimi hastalıkların diğerlerine gö-re daha kolay iyileşmesi ya da hafiflemesi gerçeğinden yakınıyor. Dua işe ya-rıyorsa, Tanrı neden kanseri tedavi edemiyor ya da yitirilmiş bir uzvun ye-rine yerlisini çıkarmıyor? Tanrfrnn hemen iyilesürebileceği rahatsızlıklar-dan dolayı neden bu kadar çok acıya katlanıyoruz? Hatta neden O'na bu-nun için dua etmemiz gerekiyor? Hangi tedavilerin gerekli olduğunu O za-ten biimiyor mu? Dosscy, kitabına ("dünya çapında kullanılan tıp dışında-ki çeşitli tedavi yöntemleri konusunda en yetkin araştırmacılardan biri" ola-rak tanıtılan) tıp doktoru Stanley Krippner'dan bir alıntı ile başlamış:

Farklı, duaya dayalı tedavi yöntemleri konusunda veriler umul vaat edici ol-makla birlikte, kesin bir sonuca varmaya elvermeyccck denli yetersiz.

Bin yıldan fazladır kullanılagelen trilyonlarca duanın tedavi değeri an-cak bu kadar olabiliyor.

Cabeza de Vaca'nın deneyiminden de çıkarılabileceği gibi, akıl bellihastalıklara, batta ölümcül olanlara bile neden olabiliyor. Çifte körlemedeneylerinde hastalar kendilerine, zehirli sarmaşık ya da zehirli meşe gibibir yaprakla dokunulduğuna inandırıldığında, söz konusu bölgede kızar-tılar ortaya çıkabiliyor. Şif acılığın çare olabileceği rahatsızlıklar zihinde ya-ratrlmrş ya da plasebo hastahklar: Kimi sırt ve diz ağrıları, baş ağrıları, ke-kemelik, ülser, gerginlik, saman ne/.lesi, astım, isterik felç ve körlük, yalan-cı gebelik (adet kanamalarının kesilip karnın şiştiği durumlar gibi). Busaydıklarımız, zihinsel durumun anahtar rol oynayabileceği hastalıklar-

Page 200: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

190

dandır. Ortaçağın sonlarında, Meryem Ana hayaletiyle ilintilendirilen iyi-leşmeler, ruhsal kökenli olması son derece akla yatkın, ani, kısa süreli, ge-nel ya da kısmi felçlerdi. Üstelik, yalnızca güçlü inançlara sahip dindar ki-şilerin bu şekilde devalar bulabileceğine inanılıyordu. İnanç diye adlandı-rılan ve hastalık belirtilerini ortadan kaldırabilen bir zihinsel duruma, kıs-men de olsa, çok farklı olmayan başka bir zihinsel durumun yol açması şa-şırtıcı değil doğrusu.

Ancak, eklenmesi gereken başka bir nokta daha var: Güz Ayı, Amerika'dayaşayan geleneksel Çinli toplumlar için önemli bir festival. Festivalden önce-ki bir hafta içerisinde, bu topluluklarda ölüm oranında yüzde 35'lik bir dü-şüş olduğu bulgulandı. Sonraki hafta, ölüm oranında yüzde 35'lik bir artışoluyor. Çinli olmayan kişilerden oluşturulan kontrol gruplarında ise böylebir etkiye rastlanmadı. Durumdan intiharların sorumlu olduğunu düşüne-bilirsiniz; ancak yalnızca doğal kaynaklı ölümler hesaba katılmıştı. Gerginlikya da aşın yemeyi neden gösterebilirsiniz; ancak Güz Ayı'ndan önce ölümoranında düşme olmasını bunlarla açıklayamazsınız. Bu etki en çok da ger-ginliğin önemli etkileri olduğu bilinen kalp-damar hastalarında gözleniyor.Kanser hastalarında daha küçük bir etkilenme oluyor. Yapılan daha ayrıntı-lı bir çalışma, ölüm oranındaki sahmmların, özellikle 75 ve üzeri yaşlardakikadınlarda görüldüğünü ortaya çıkardı. Güz Ayı Festivali'ne, evdeki en yaş-lı kadınlar başkanlık eder. Demek ki ölmek üzere olan yaşlı kadınlar, gele-neksel sorumluluklarını yerine getirebilmek için ölümü bir ya da iki haftalı-ğına başlarından savmayı başarıyorlar. Benzer etki, yaşlı erkeklerin liderrolü üstlendiği bir ayin olan Hamursuz Yortusu sıralarında Musevi erkekler-de ve dünya çapında doğum günü, mezuniyet töreni ve benzeri kutlamalarsırasında da gözleniyor.

Daha da tartışmalı bir çalışmada, Stanford Üniversitesi ruh hekimleri,metastatik meme kanseri hastası 86 kadını iki gruba ayırdılar: Birinci grupölüm korkularım inceleme ve kendi yaşamlarından sorumlu olma yolundateşvik ediliyor; ikinci gruba ise belirli bir ruhsal destek sağlanmıyordu. Araş-tırmacıları da şaşırtan sonuç, destek gören grubun daha az acı çekmeklekalmayıp, ortalama olarak 18 ay daha uzun yaşaması oldu.

Stanford çalışmasını yöneten David Spiegel, nedenin vücudun koruyucubağışıklık sistemine zarar veren kortizol ve diğer "gerginlik hormonları"olabileceğini belirtiyor. Ciddi bir sarsıntı geçirmiş kişilerde, sınav dönemle-rinde öğrencilerde ve yakınını yitirmiş insanlarda beyaz kan hücrelerininazaldığı biliniyor. İleri aşamadaki kanser hastalarında duygusal desteğinfazlaca etkisi olmasa da hastalık ya da tedavi nedeniyle zaten iyice zayıf düş-müş kişide ikincil enfeksiyonlar görülmesi olasılığını azaltıyor.

Mark Twain, neredeyse unutulmuş 1903 tarihli Christian Science (Hıristi-yan Bilimi) isimli kitabında şöyle diyor:

Page 201: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

191

İnsanın vücudunu iyileştirmesini ya da hasta kılmasını sağlayan düş gücün-den hepimiz payımızı almış olarak doğarız. İlk insanın sahip olduğu bu güç,son insana değin aktarılacak.

Zaman zaman ağrı, endişe ya da daha ciddi hastalık belirtilerinin şifa-cılarca giderilebildiği oluyor -ne var ki bu arada hastalığın ilerlemesinidurduramıyorlar. Yine de az bir yarar değildir bu. İnanç ve dua, bazı has-talık belirtilerini ve tedavisinin yol açtığı etkileri hafifletebilir, hastanınacısını dindirebilir, hatta yaşamı biraz da olsa uzatabilir. Hıristiyan Bilimidenen dini değerlendirirken Mark Twain (kendisi bu dinin en acımasızeleştirmenlerindendi) dinin, telkinin gücüyle "bütünleştirdiği" vücut veyaşamların, tıbbi tedaviyi kestirerek işlerini duaya bırakmak yoluyla aldı-ğı canları telafi ettiğini belirtiyordu.

Kimi Amerikalılar, ölümünden sonra Başkan John F. Kennedy'nin hayale-tiyle temas kurduklarını bildirdiler. Evlerde Kennedy'nin resminin konulduğusunakların önünde, mucizevi iyileşmelerin olduğu rapor edilmeye başlandı.Bu doğuştan ölü dinin müritlerinden biri, Başkan'm "Yaşamını halkına sundu-ğunu" söylüyordu. Encydopedia of American Religions'a. (Amerikan Dinleri Ansik-lopedisi) göre, "İnananlar için, Kennedy bir Tanrı'dır." Aynı durum, ElvisPresley ve hâlâ dinmeyen "Kral yaşıyor!" çığlıkları konusunda da geçerli. Butür inanç sistemleri kendiliğinden doğabiliyorsa, iyi örgütlenmiş ve özellikle devicdansız, saygısız bir kampanyanın neler yapabileceğini düşünün.

Sorularına yanıt olarak Randi, Avustralya'nın Sixty Minutes programına,sihir ya da hitabet konusunda hiçbir eğitimi olmayan, daha önce topluluğahiç hitap etmemiş birini kullanarak bir aldatmaca kurgulamalarım önerdi.Randi bu konuda kafa yorarken gözü, kiracısı olan genç gösteri heykeltıra-şı Jose Luis Alvarez'e takılmıştı. Neden olmasın? diye yanıtlamıştı, tanıdı-ğımda zeki, şakacı ve düşünceli biri olduğunu düşündüğüm Alvarez. Hey-keltıraş, sahte TV gösterileri ve basın toplantılarının da dahil olduğu sıkıbir eğitimden geçti. Yanıtları düşünmesine gerek yoktu, çünkü ucundanRandi'nin fısıldadığı neredeyse görünmez bir radyo alıcısı takılıydı kulağı-na. Sixty Minutes programından gönderilen görevliler, Alvarez'in gösterisi-ni denetlediler. Carlos kişiliği, Alvarez'in uydurmasıydı.

Alvarez ve -yine deneyimsiz bir kişi olan- "menajeri" Sydney'e vardıkların-da, kendini fark ettirmeden ortalıkta gezinen James Randi, gösteri sırasındavericiye fısıldıyordu. Olayın doğruluğunu onaylayan belgelerin hepsi sahteydi.Lanet, programcıya su atma ve diğer her şey, basının ilgisini çekmek için önce-den tasarlanmıştı. Başarılı da oldular. Opera Binası'na gelenlerin çoğu, televiz-

Page 202: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

192

yon ve yazılı basında yayımlanan haberler üzerine gelmişlerdi. Rir Avustralyaga/eleler zinciri, "Carlos Vakfı"ndan harfi harfine metinler bile basmıştı.

Sixty Afî'nMto yayımlandığında, diğer Avustralya basın organları öfkedençılgına döndü. Kullanılmış olduklarından, kendilerine yalan söylenmiş ol-duğundan yakınıyorlardı. AuslrıılianFinanaal Revieuı'da yazan Peter Robin-snn, "Tıpkı provokatörleri a düzen ve asayişi sağlama amaçlı kullanımı ko-nusunda yasal standartlar olması gibi" diye güdüyordu:

vanlış yönlendirici bir durum planlarken, basının ne denli ileri gidebilece-ğini belirleyen sınırlar da olmalı. . . Salisen ben, yalan söylemenin gerçeğiortaya çıkaimanm kabul edilir bir yolu olduğunu söyleyemem. . . Yapılarılıer kamuoyu araştırması, genel balkın basının tüm gerçeği söylemediği,saptırdığı, abarttığı ya da laraflı tutum içinde olduğu yolunda kuşkulan ol-duğunu ortaya koyuyor.

Bay Kobinson, Carlos'un bu yaygın yanılgıyı körüklemiş olmasından korku-yordu. Manşetler, "Carlos Herkesi Nasıl Budala Yerine Koydu "dan "BudalacaBir Düzen ballıklı "ya kadar farklılık gösteriyordu. Carlos'a fazlaca ilgi göster-memiş gazeteler, ölçülü tutumlarından dolayı kendilerini kutluyorlardı. Ne-gus Sixly Minutes konusunda, "Aklı başında insanların bile hata yapabilece-ğ in i söylüyor, aldatılmış olduğunu kabul etmiyordu. Ruhlarla temas kurdu-ğunu söyleyen herkesin "tanım gereği sahtekâr" olduğunu belirtiyordu.

Sixty Mitıules ve Randi, Avustralya basınının, "Carlos'un" dürüstlüğünükontrol etmek için hiçbir çaba göstermediğini vurguluyordu. Alvarez, adıgeçen kentlerin hiçbirinde bulunmamıştı ashnda. New York'ta bir tiyatro-da çekilmiş video film ise, orada gösteri yapmış sihirbaz Peiın ve Teller'ınbir iyiliği idi. ikili, izleyicilere yalnızca kocaman bir alkış vermelerini söyle-miş, Alvarez smokini ve madalyonu ile sahneye çıkmış, izleyiciler kendile-rinden istenildiği üzere alkışlamış, bu sırada Randi filmini çekmiş, Alvarezsahneden inmiş ve diğer iki sihirbaz gösterisini sürdürmüştü. Öte yandan,kısaltması WOOP olan bir New York radyo istasyonu da yoktu.

Carlos ile ilgili ya/darda kuşku uyandıracak daha bir sürü ayrıntı da mevcut-lu. Ancak, entelektüel düşünmenin değeri bu kadar düştüğü, Yeniçağ ya da Es-kiçağ olsun kolay inanırlık böylesine dolu dizgin gittiği, kuşkucu düşünmeböylesine ender uygulandığı için kolaylıkla inanılmayacak hiçbir parodi yokdünyada. Carlos Vakfı, (bir şey satmama konusunda son derece tidz davrana-rak) bir "ATLANTİS KRİSTALİMİ satışa sunmuştu:

Elemlilerin efendisi, yolculukları sırasında bu kristallerden şimdiye değitı beşiane buldu. Bilim dünyasınca açıklanamamış olmakla birlikte, her bir kristalsal' enerji. . . [vel iyileştirici güçler sunuyor. Taşlar aslında fosilleşmiş ruhsal

Page 203: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

193

enerjidir ve Duma'nın Yeniçağa hazırlanmasını sağlayacak buyük lütuflardır.. . Efendilerin efendisi, hu Beşli'dcn birini korunma ve ruhsal etkinlikleri ar-tırma amacıyla sürekli vücudunda taşıyor. İkisi, Amerika Birleşik Devletle-ri'nde bulunan ve efendilerin efendisinin ricalarını yerin t* getirme karşılığın-da kristalleri almak için efendiye vakaran kişilere verilmiş durumda.

Öte yandan "CARLOS'UN SUYU" başlığı altında şunlardan söz edilmişi i:Efendilerin efendisi zaman /aman öylesine saf sular buluyor ki, başkala-

rının yaratına sudan bir miktar alabilmek için. çok enerji gerektiren yoğunbir işleme girişiyor. Çok az bir miktar su alabilmek için efendilerin efendisikendini ve matara içine konulmuş kuvars kristallerini arındırıyor. Sonrakendisini ve kristalleri, cilalı ve ılık geniş bir bakır kaba yerleştiriyor. Yirmidört saatlik bir süreç boyunca efendilerin efendisi, suvun ruhsal kaynağınaenerji aktaııyor. . . . Ruhsal olarak kullanılabilmesi için suyun mataradan çı-karılmasına gerek yok. Yalnı/ca matarayı tutarak bir yaiayı ya da hastalığı gi-dermeye yoğunlaşmak, sonuç alınması için yeterli oluyor. Bununla birlikte,sizin ya da bir yakınınızın başına ciddi bir talihsizlik gelmişse, enerji dolu busuya hafifçe parmağını/ı değdirmek, olumlu sonuç alınmasına yel erektir.Ya da "CARI.OS'UN GÖZYAŞLARI":

Efendilerin efendisinin gözyaşı mataralarının aldığı kırmızı renk, güçleriiçin yeterli kanıt olmakla birlikte, medilasyon sırasındaki etkilen [metindenaynen] bu deneyimden geçenierce "kııisal bir Birlik" olarak betimleniyor.

Bir de The Teachings of C/ırlos (Carlos'ıın Öğretileri,) isimli küçük bir kilapvar, Şövle başlıyor:

BEN CARLOS.

GEÇMİŞTE BİRÇOK İNSANINVÜCUDUNDA YAŞAM BULDUKTAN

SONRA SİZLERE GELDİM.

SİZLERE ÖĞRETECEK ÖNEMİ ,İ

BİR DERSİM VAR.DİKKATLİ DİNLEYİN.DİKKATLİ OKUYUN.

DİKKATLİ DÜŞÜNÜN.

GERÇEK İŞTE BURADA.İlk öğreti soruyor, "Neden buradayız. . . ?" Yanıt: "Buna kim tek bir ya-

nıt verebilir kî? Her sorunun birçok yanıtı vardır ve tüm yanıtlar da doğruyanıtlardır, işte böyle. Anlıyor musunuz?"

Page 204: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

194

Kitap bize, okumakta olduğumuz sayfayı anlamadan bir sonraki sayfayageçmememizi buyuruyor. Kitabı bitirmeyi zorlaştıran unsurlardan biri de bu.

"Kuşku duyanlar için" diyor kitap, "yalnızca şunu söyleyebilirim: Bırakınbundan istedikleri anlamı çıkarsınlar. Sonuçta elleri boş kalacaktır, bom-boş. Peki ya inanana ne olacaktır? O HER ŞEYe sahip olacaktır! Tüm ya-nıtlar ve her bir yanıt doğru olduğundan, tüm sorular yanıtlanmış olacak-tır. Ve yanıtlar doğrudur! Sen kuşkucu, bunu düşün dur!"

Ya da: "Her şey için bir açıklama aramayın. Özellikle Batılılar, her şeyeuzun uzadıya tanımlamalar arıyorlar. Yanıt aranan çoğu şey de aslında orta-da. Bu konulara derinlemesine dalarak kendinizi neden heba edesiniz? . . .inançla, her şey doğru olur."

Kitabın son sayfasında, büyük harflerle yazılmış tek bir sözcük yer alıyorve şu öğüt veriliyor: "DÜŞÜN!"

The Teachings of Carlos (Carlos'un Öğretileri) isimli kitabın metninin ta-mamı Randi tarafından yazıldı. O ve Alvarez, metni birkaç saat içerisindebir dizüstü bilgisayarda döktürmüşlerdi.

Avustralya basını, kendini aralarından birince içeriden vurulmuş hissedi-yordu. Ülkedeki başlıca televizyon programlarından biri, yoldan çıkarakhaber ve halkla ilişkilere adanmış kurumlarda gerçeği kontrol etme konu-sunda uygulanan düşük standartları ve yaygın kolay inanırlığı gözler önüneserme işine girişmişti. Kimi medya analizcileri, bu olayın zaten önemli bu-lunmadığı için denetlenmediğini; önemli olsaydı kontrol edeceklerini söy-leyerek kendilerini haklı göstermeye çalışıyordu. Yalnızca birkaç kurum,suçu kabullenerek özür dilemişti. Olaya karışan hiç kimse, bir sonraki Pa-zar günü Sixty Minutes programında "Carlos Olayı "m değerlendirme konu-lu bölüme katılmak istemiyordu.

Kuşkusuz, tüm bu olup bitenlerde Avustralya farklı bir tutum izlemiş değil.Alvarez, Randi ve işbirlikçileri, Dünya'da istedikleri herhangi başka bir ülkeyiseçip yine aynı sonuçlara varabilirlerdi. Carlos'u ulusal televizyon izleyicisinesunanlar bile, bazı kuşkucu sorular sorabilecek bilgiye sahiplerdi; ama böylebir kişiliği programlarına konuk etmenin çekiciliğine dayanamamışlardı. Car-los ülkeyi terk ettikten sonra, basında her iki taraf için de yıpratıcı olan sava-şım başladı. Her şeyin bir düzmece olduğunun ortaya çıkmasıyla ilgili olarak,şaşkınlık ifade eden yorumlar yazıldı. Ne demek istenmişti? Kanıtlanan neydi?

Alvarez ve Randi, inançlarımızı yönlendirmenin ne denli kolay olduğu-nu, ne denli kolay yönetilebildiğimizi, insanlar yalnız ve inanmaya aç olduk-larında halkı aldatmanın ne kadar kolay olduğunu kanıtladı. Carlos Avust-ralya'da daha uzun süre kalsa ve daha çok şifacılık üzerine yoğunlaşsaydı-dua, telkin, şişelenmiş gözyaşlarına okuyup üfleme ya da kristallerini kul-lanma yoluyla— hiç kuşku yok ki insanlar hastalıklarına, özellikle de ruhsalkökenli hastalıklarına deva bulduklarını bildirmeye başlayacaklardı. Car-

Page 205: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

195

los'un düzmece kimliği, deyişleri, yardımcı ürünleriyle kimi insanlar kendi-lerini daha iyi hissedeceklerdi.

Bu durum da yine, hemen her şifacı için söz konusu olduğu gibi, plaseboetkisinden başka bir şey değil. Etkili bir ilaç aldığımıza inanıp -en azındanbir süre için- acılarımızın dindiğine inanabiliyoruz. Etkili bir ruhsal tedavigördüğümüze inandığımızda da -en azından bir süre için- hastalığımızdankurtuluyoruz. Kimi insanlar, iyileşmedikleri halde durduk yerde iyileştikleri-ni belirtiyorlar. Nolen, Randive birçok diğerinin iyileştiğini söyleyen kişilerüzerinde yaptıkları ayrıntılı incelemelerin de gösterdiği gibi, -örneğin,Amerika'da şifacılarm televizyondan uyguladıkları tedavilerde- ciddi orga-nik bir hastalığı olup da bu şekilde iyileşen tek bir kişiye rastlanabilmiş de-ğil. Hatta durumlarmdaki önemli düzelme bile oldukça kuşkulu bir iddia.Lourdes deneyiminin de gösterdiği gibi, gerçekten etkileyici bir iyileşme va-kası görebilmek için on bin ile bir milyon arası vakaya bakmak gerekli.

Bir şifacı işe başlarken kafasında insanları dolandırmak gibi bir amaç ol-mayabilir. Ama bir de bakar ki hastaları gerçekten iyileşir görünüyor. Duy-guları gerçek; kendisine duydukları minnet içten. Şifacı eleştiriye uğradığın-da, bu insanlar savunmasına koşuyor. Sydney Opera Binası'ndaki gösteriyekatılan birkaç yaşlı konuk, Sixty Minutes'te yapılan açıklama üzerine öfkeyekapılmış; Alvarez'e "Hiç önemli değil" demişlerdi, "Biz sana inanıyoruz".

Bu tür başarılar, birçok şarlatanı -başlangıçta ne denli kuşkucu olurlar-sa olsunlar- gerçekten gizemli güçleri olduğuna inandırmaya yetebilir. Herseferinde başarılı olmayabilirler. Güçlerin gelip gittiğini söylerler kendile-rine. Başarısızlıklarını örtbas etmelidirler. Arada sırada biraz aldatmacayabaşvuruyorlarsa, diye düşünürler, bu daha yüce bir amaca hizmet etmek uğ-runadır. Söylevleri, palavraları tüketici denetiminden geçmiştir ve işe yararoldukları kanıtlanmıştır.

Bu kişilerin birçoğu paranızın peşinde. Bu iyi haber. Beni asıl endişelen-diren, bir gün oltasında daha büyük bir balıkla çıkagelen bir Carlos olma-sı; çekici, buyurgan, yurtsever, lider yapıda karizmatik bir kişiliğin ortayaçıkması. Hepimiz şu ankilere rakip olabilecek, kokuşmamış, karizmatik birlider için yanıp tutuşuyoruz. Çıktığında da destek, inanç ve kendimizi iyihissetme olanağı sunan bu fırsata balıklama atlayacağız belli ki. Hepimiz gi-bi bu dalgaya kapılmış sürüklenen haberciler, editörler, yapımcılar da ger-çek kuşkucu yaklaşımı bir kenara bırakacaklar. Belki de bu lider size dua,kristal ya da gözyaşı satmayacak. Belki de sepetinde bir savaş, bir günah ke-çisi ya da Carlos'unkilerden çok daha göz boyayıcı bir inanç demeti olacak.Her ne olursa olsun, kuşkuculuğun tehlikeleri konusunda uyarılar eşliğin-de geleceğine kuşku yok.

The Wizard of Oz (Oz Büyücüsüj adlı ünlü filminde, Yüce Oz adlı devkâhin Dorothy, Korkuluk, Teneke Adam ve Korkak Aslan'ın yüreklerine

Page 206: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

196

korku -daha doğrusu hayranlıkla dolu ürkü- salar. Anıa Dorothy'nin köpe-ği Toto, Oz'un ardındaki perdeye atlayıp indirerek Yüce Oz'un aslında bugarip ülkede en az diğer kahramanlar kadar sürgünde hisseden ufacık te-fecik ve korkak bir adam olduğunu ortaya çıkarır.

Kanımca James Randi perdeyi çekip durduğu için şanslıyız. Ancak, dün-yadaki tüm sahte doktorları, düzen bazları, palavracıları ortaya çıkarma işi-ni ona bırakmak, o şarlatanlara inanmak kadar tehlikeli olur. Yalanlara ka-pılmak istemiyorsak, bu işi kendimi/ yapmalıyız.

Tarihin en acı derslerinden biri şudur: Yeterince uzun zamandır aldatıl-mışsak, aldatmacayı ortaya koyan her türlü kanıtı reddederiz. Gerçeği hul-makla ilgilenmeyiz artık. Aldatmaca bizi kafesi emiş tir. Tuzağa düştüğümü-zü kendimize biîc itiraf etmek, son derece acı vericidir çünkü. Bir kez şar-latana iplerinizi verdiniz mi, bir daha hiçbir zaman ge.ri alamazsınız. Böyle-ce, yenileri çıkagelene kadar eski aldatmacalar sürer gider.

Ruh çağırma seansları, hayalet konukların en fazla loş gölgeler olarak gö-rülebileceği karanlık odalarda yapılır. Işığı biraz artırırsak, neler olup bittiği-ni görme fırsatını yakalamış oluruz ve ruhlar ortadan kaybolur. Bize ruhlarınutangaç oldukları söylenir, kimilerimiz de buna inanırız. Yirminci yüzyıl pa-iapsikoloji laboratuvarlarında "gözlemci etkisf'nden söz ediliyor: Tanrı'nınözel güçlerle ödüllendirdiği söylenen medyumların gücü her nedense or-tamda kuşkucu araştırmacılar bulunduğunda azalıyor ve |ames Randi gibi us-ta bir sihirbazın varlığı söz konusu olduğunda tümden kayboluyor. Güçlerinigeri ka/anmak için tek gereksinim duydukları ise karanlık ve kolay inanırlık.

Ünlü bir on dokuzuncu yüzyıl palavrasında —ruhların sorulan sorularayere hızlı hızlı vurarak yanıt verdiği bir ruh çağırma saçmalığı- işbirlikçiler-den biri olarak kullanılan küçük bir kız, büyüdüğünde olayın bir düzmece ol-duğunu itiraf emıisü. Tek yaptığı, ayak baş parmağının eklemini çıtırdatmak-tı. Nasıl yaptığını da göstermişti. Ne var ki, bu açıklama büyük ölçüde gönııez-cîeiı gelinmiş, çok fazla sö/ konusu olmaya başladığında da inkâr edilmişti.Ruh çağırma, olayı başlatan kişi de oha bir itirafçının sözlerine bakılarak vaz-geçilemeyecek denli inandırıcı bir olaydı. İtirafın, kadına tutucu akılcılarcazorla yaptmlınış olduğu yolunda söylentiler bile dolaşmaya başlamıştı.

Önceki bölümlerde sözünü ettiğim gibi, iki İngiliz muzip, tahıl tarlaları-na geometrik şekiller, diğer adıyla "tahıl daireleri" yaptıklarını itiraf etmiş-lerdi. Buğday üzerinde sanat icra eden uzaylılar değil, ellerinde lahta ve ip-le gece lal b ika ti arın a çıkarı mu/.ip yaradılışlı iki adamdı. Ama bu işi nasılyaptıklarını basına gösterdiklerinde bile, inananların ilgisini çekemediler.Belki kimi tahıl daireleri onların işidir ama, diyorlardı, çok sayıda daire var

Page 207: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

197

ve üstelik şekiller çok karmaşık. Yalnızca dünyadışı varlıklarta yapılmış ola-bilecek kadar karmaşık. Ardından, Britanya'da bu ikiliden bağımsı/, şekil-ler yapmakta olan diğer muzipler de itirafta bulundular. Peki ya diğer ülke-lerdeki tahıl daireleri, diye karşı çıkıldı buna da; Macaristan'dakiler örne-ğin, onları nasıl açıklıyorsunuz? Mu/ip Macar gençler de itirafçılar kervanı-na katıldı. Peki ama buna ya da şuna . . . ne demeli?

Bir kadın uzaylılarda kaçırılma üzerine uzmanlaşmış bir ruh hekiminin ko-lay inanırlık düzeyini denemek için kaçırılmış numarasıyla hekimi ziyaret et-ti. Kadının anlattığı fanteziler terapisü heyecanlandırmıştı. Peki ya hepsininnumara olduğunu açıkladığında yanıtı ne olmuştu? Tutanaklarını ya da buvakaların ne anlama gelebileceği konusundaki anlayışını yeniden gözden ge-çirmek ini? Hayır. Kadının farklı /,iyarctlerinde, (1) kendisi farkında olmasabile gerçekten kaçırılmış olduğunu; ya da (2) deli olduğunu -sonuçta kalkıpbir ruh hekimine gitmişti, öyle değil mi?; ya da (3) başından beri numarasınınfarkında olduğunu ve kendini ele vermesi İçin onu yemlediğini söylemişti.

Kimi zaman güçlü kanıtı reddetmek yanıldığımızı kabullenmekten dahazorsa, bu da kendimi/ hakkında gözden kaçırmamamız gereken bir gerçektir.

Bir bilim adamı, Paris gazetelerinden birine, ücretsiz yıldız falına baka-cağına dair bir ilan verir. İstendiği üzere doğum yer ve zamanlarını bildi-ren 1.50 kadar yanıt alır. Her birine falın ne kadar doğru çıktığını soran biranketle birlikte içeriği tümüyle aynı tek bir fal gönderilir. Yanıt gönderen-lerin yüzde doksan dördü (ve üstelik arkadaşlarının ve ailelerinin yüzdedoksanı) falın kendilerini en azından bir ölçüde tanımladığını bildirirler.Ne var ki, fal aslında Fransız bir seri katili tanımlamakradır. Bir yıldız falcı-sı, müşterileriyle görüş m eksizin bu denli ileri gidebiliyorsa, insanlardald in-ce ayrıntılara duyarlı ve pek de vicdan taşımayan birinin neler yapabilece-ğini bir düşünün.

Geleceği gören falcılara, medyumlara, el falcılarına, çay yaprağı, tarol vearapsaçından fal okuyanlara ve benzeri işlerle uğraşanlara neden böylesinekolay kapılıyoruz? Klbette ki duruşumu/a, yüz ifadelerimize, giysilerimizeve görünürde zararsız sorularına verdiğimiz yanıtlara dikkat edip, bunlarıveri olarak kullanıyorlar. Kimileri bu konuda oldukça becerikli. Birçok bi-lim adamı ise bu alana oldukça yabancı. "Profesyonel" medyumların aboneolduğu ve müşterilerinin yaşam ayrıntılarını meslek Uslarına anında ulaştır-dıkları bir bilgisayar ağı bile var. Anahtar rol oynayan araçlardan biri de"hazır kılıf" denen ve herhangi birinin hemen kendine göre bir gerçek se-çebileceği kadar ince ayarla oturtulmuş herkese uygun eğilimler listesi. İş-te bir örnek:

Page 208: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

198

Kimi zaman dışa dönük, nazik ve sosyal; kimi zaman da içe dönük, temkin-li ve uzaksınız. Kendinizi diğerlerine açmada çok dürüst olmanın mantıklıolmadığını düşünüyorsunuz. Belli ölçüde değişiklik ve çeşitliliği seviyor, kı-sıtlama ve sınırlamalarla karşılaştığınızda hoşnut olmuyorsunuz. Dışarıyakarşı disiplinli ve kontrollü görünmekle birlikte, içinizden endişeli ve güven-siz hissediyorsunuz. Kişiliğinizin zayıf yönleri olmasına karşm, genelliklebunları kapatmayı başarıyorsunuz. Kendi yararınıza kullanmadığınız büyükbir kapasiteniz var. Kendinizi eleştirmeye eğilimlisiniz. Diğer insanların siz-den hoşlanmaları ve size hayranlık duymalarına gereksinim duyuyorsunuz.

Hemen herkes kendini, bu kişilik özelliklerine yakın hisseder ve birçokkişi de bu tanımın kendilerine tıpatıp uyduğunu düşünür. Çok da ilginçdeğil doğrusu; hepimiz insanız.

Kimi terapisüerin bastırılmış çocukluk dönemi cinsel tacizini ortaya koydu-ğunu düşündükleri "kanıt" listesi [örneğin, Ellen Bass ve Laura Davis imzalıThe Courage to Heal (Yaralan Sarma Cesareti) isimli kitapta sözü edilen] çok uzunve basmakalıp: Listede uyku düzensizlikleri, aşırı yeme, istençli iştahsızlık vebulimya, cinsel yetersizlik, hafif kuruntu hissi ve hatta çocukluk dönemi cin-sel tacizini anımsama yetersizliği yer alıyor. Toplumsal hizmet uzmanı E. SueBlume imzalı bir başka kitapta ise unutulmuş ensestin kendini ele veren diğerbelirtileri arasında baş ağrıları, kuşkuculuk ya da kuşku yokluğu, aşın cinseltutku ya da yokluğu ve kişinin anne-babasma aşırı bağlılık duyması sayılıyor."Kötü işlevli" aileleri saptamada kullanılabilecek tanı gereçleri arasında, tıpdoktoru Charles Whitfield "ağrı ve acı "lan, buhran anında "daha canlı" hisset-meyi, "otoriteyi temsil eden kişilerin varlığında" endişeli hissetmeyi ve "danış-ma ve ruhsal terapiyi denemiş olmaya karşın", hâlâ "'bir şeyin yanlış ya da ek-sik olduğunu" hissetmeyi sayıyor. Tıpkı "hazır kılıf gibi, liste yeterince uzunve kapsamlı olduğunda herkes kendisinde "belirtiler"e rastlayacaktır.

Kuşkucu yaklaşım, kendilerini korumada en aciz ve şefkatimize en çokmuhtaç, başkaca umudu kalmamış insanları avlayan vicdansız şarlatanlarıbulup ortaya çıkarmamıza yarayan bir gereçtir. Bundan başka, kitle hare-ketlerinin, radyo-televizyonun, yazılı basının, elektronik pazarlamanın vepostayla alışveriş teknolojisinin -düzeltilmeye çalışılıyorsa bile yetersiz teda-vi gören, siyasi hastalıklarla kirlenmiş bir toplumda düş kırıklığına uğramış,temkinsiz ve savunmasız kişilerden yararlanmak için- diğer yalan çeşitleri-nin siyasi bünyeye sokuşturulmasını sağladığını zamanında haber veren biruyarı unsurudur.

Yutturmaca, aldatmaca, dikkatsiz düşünme, saçmalık ve gerçek olarakgösterilen dilekler, eğlence amaçlı sihirbazlık ve gönül işleriyle ilgili konu-larda verilen sözde öğütlerle sınırlı kalmıyor. Ne yazık ki her ulusun sıradansiyasi, toplumsal, dini ve ekonomik bünyelerine değin nüfuz edebiliyor.

Page 209: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Nesnel doğruluk diye bir şey yoktur. Kendi doğrumuzu kendimiz

yaratırız. Nesnel gerçeklik diye bir şey yoktur. Kendi gerçeğimiz

kendimiz oluştururuz. Bizim sıradan bilişimizden üstün tinsel,

gizemci, içsel biliş şekilleri vardır. Bir deneyim gerçek

görünüyorsa, gerçektir. Bir görüş size doğru geliyorsa,

doğrudur. Gerçekliğin doğasına ilişkin bilgi edinme yetisinden

yoksunuz. Bilimin kendisi de akıldışı ya da gizemlidir. Oda

herhangi bir diğer alandan daha geçerli olmayan bir inanç

sistemi ya da söylencedir, inançların doğru olup olmadığı,

size anlam ifade ettikleri sürece önemsizdir.

Yeniçağ inançlarının bir özeti,

THEODOm:SCHICK, JR. veLEWIS VAUGHN

Garip Kavramlar Konusunda Nasıl Bir Düşünce Yöntemi İzlemeli:

Yeniçağ İçin Eleştirel Düşünme

(Momıtain View, CA: Mayfield Publishing Company, 1995)'den.

K A R Ş I T B İ L İ M

Bilimin içinde yer aldığı yapısal çerçeve gözle görülür bir yanılgı içerisin-de ise (ya da keyfi, ilgisiz, vatan düşmanı, dine saygısızsa; güçlü tarafın çı-karlarına hizmet ediyorsa), o zaman belki de kendimizi birçok kişinin kar-maşık, zor, büyük ölçüde matematiğe dayalı ve sezgiye yer vermeyen bir bil-gi birikimi olarak gördüğü bu alanı anlama zahmetinden kurtarabiliriz.Böylelikle bütün bilim adamlarını da emekliye ayırabiliriz. Bilimi kıskan-mamıza gerek kalmaz. Bilgiye başka yollardan erişmeye çalışan, bilimin dış-ladığı inançları gizliden gizliye barındırmış olanlar, kendilerine yer edine-bilirler artık.

Üzerine çektiği şimşeklerin nedeninin kısmen bilimdeki değişim oranıolduğu söylenebilir. Tam bilim adamlarının sözünü ettiği bir şeyi anlama-ya başladığımızda, bize artık onun doğru olmadığını söylüyorlar. Doğru olsabile, önümüze, yeni keşfettiklerini söyledikleri -hiç duymadığımız, inanma-

Page 210: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

200 \

sı zor, endişe verici anlamlar içeren— bir sürü yeni şey koyuyorlar. Bilimadamlarının bi/.imle oynadığını, her şeyi alt üst etmek islediklerini, toplum-sal bir tehlike olduklarını düşünebiliyor insanlar.

Eıhvard U. Condon, kuarıtum mekaniğinin geliştirilmesinde önemli roloynamış, İkinci Dünya Savaşı'nda radar ve nükleer silahların geliştirilmesiprojesinde görev almış, Corning Glass'm araşurma başkanlığını, UlusalStandartlar Bürosu'ııun yöneticiliğini ve Amerikan Fizik Derneği'nin haş-kanltğını (yaşamının sonlarına doğru da, Hava Kuvvetleri'nin desteklediğiUFO'lar konulu bilimsel bir araştırmayı yönettiği Colorado Üniversite-si'nde öğretim görevliliği) yapmış, seçkin bir Amerikalı fizikçiydi. ABD'yebağlılığı, 1940 sonlan ile 1950 başlarında Meclis üyelerince -aralarında, gü-venilirlik belgesinin iptal edilmesi isteminde bulunan Meclis üyesi RîchardM. Nixon da olmak üzere-sorgulan m işli. Amerika Karşılı Ktkinlikler Beya/Saray Kurulu'nun (HCUA) aşırı yurtsever başkanı TemsİlciJ. Parnel! Tho-mas, fizikçiye "Dr. Condom"* diye hitap edip, kendisini Amerikan güven li-gindeki "en zayıf bağlantı" hatta-bir noktada- "kayıp bağlantı" olarak nite-lemişti. Thomas'ın anayasal güvencelere ilişkin görüşleri, bir tanığın avuka-tına verdiği yanıttan anlaşılabilir: "Sahip olduğunu/, haklar, ske bu kurul la-rafından verilmiş haklardır. Hangi haklara sahip olup hangi haklara sahipolmadığınızı bu Kurul'un önünde belirleyeceği/.."

Albert Kİnstein, HCUA'da toplanan herkese, işbirliğini reddetmeleri içinaçık davet göndermişti. 1948 yılında, Başkan Harry Truman-Amerika Bili-min Geliştirilmesi Derneği Yıllık ToplanUst'nda, yanında Condon olduğuhalde- geçerli bilimsel araştırmanın "kimsenin kendini asılsız söylentilere,dedikoduya, hakarete dayalı kamuoyu saldırılarına karşı güvende hissetme-diği bir atmosferin yarat ıhtı asiyi a olanaksız hale getirilebileceğini" belirte-rek, Temsilci Thomas ve HCUA'yi açıkça suçlamış; HCUA'nın etkinliklerini"Bugün savaşmak zorunda olduğumuz en Amerika karşıtı şey. Bu, ancak to-taliter bir ülkede söz konusu olabilecek bir havadır" sözleriyle eleştirmişti.**

Oyun yazarı Arthur Miller'ın bu sıralarda yazdığı The. Cruribk (CadıKazanı), Salem, cadı davaları ile ilgiliydi. Oyun Avrupa'da sahnelenmeyebaşlandığında, Miller'ın pasaport başvurusu, kendisinin yurtdışı yolculuğu-nun ABD'nin çıkarlarına uygun düşmediği gerekçesi ile Devlet Bakanlığı'ucareddedilmişti. Brüksel'deki açılış gecesinde, oyun çok büyük alkış toplamış,bunun üzerine ABD Büyükelçisi ayağa kalkarak izleyiciyi sclamlamışlı. HCUA

^ Cotıdom İngıü/tede pre/erva<if anlamına golip, lir. Conrlon'a hakaret amacıyla telaffuz edil inilir, (̂ .n}" Bununla birlikLc. 1İM(I sonlun ile 195O'lı vılaniı başlarındaki cadı a\ı atmosferinin \ai<îLilmaiindaimman'ın payı nüyuk. Kendisinin 1947 tarılıli İdari Emir f)S35'i, lûm icdcıal hükümet çalışanlarınıngörüş \'C girişimlerini davaayla karşılaşma, lıalla çoğu dıınınıdj suçlamanın ne olduğunu bile bilınt hak-kı lanınmaksmn sorujturtna yetkisi lamdı. SoruşLurmada yutersiz bulunanlar IJLCII alılıyordu. Başsavcısıl'uııı Ckırk öyleMiıe luun bir "jıkıtı" öigütlcr listeii lıaiiilamıjtı ki bir ara listede Tüketiri Birliği bile yeıalıvordu.

Page 211: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

201

makamına getirildiğinde Miller, Meclis soruşturmalarının cadı davalarıyla or-tak bir yanı olabileceğini öne sürdüğü gerekçesiyle suçlanmış verdiği yanıtsa,"Bu karşılaştırma kaçınılma?, etendim" olmuşnı. Olaydan kısa süre sonra,Thomas düzenbazlık suçundan tutuklandı.

Lisansüstü öğrenimimi yaparken, bir yaz Condon'ın öğrencisi olmuş-tum. Bağlılık soruşturma kurulunun önüne çıkarılmasına ilişkin anlattıkla-rını dün gibi anımsıyorum:

"Dr. Condon, burada, fizikte —soruşturmacı burada sözcükleri yavaş yavaşve dikkatle okur- kuantıım mekaniği adı verilen devrimci bir harekete ön-riüük ettiğiniz yazılı. Bu duruşmanın gerekçesi, bir devrime- Öncülük etmişolduğunuza göre . . . bir başkasında da aynı rolü oynayabilecek olmanız."

Hazırcevap Condon, suçlamanın doğru olmadığı yanıtını vermiş hemen.Fizik alanında bir devrimci olmadığını söylemiş. Sağ elini kaldırarak şöyle de-miş: ''Ben, Arkhimedes'in, M.O. üçüncü yüzyılda formüle edilmiş ilkelerineinanıyorum. Kepler'in on yedinci yüzyılda keşfettiği gezegen devinimi yasala-rına inanıyorum. NevvLon'uu yasalarına inanıyorum. . ." Bernoulli, Fouricr,Ampere, Boltzmann ve Maxwell'in de isimlerini sıralayarak, listeyi böylecesürdürmüş. Ne var ki fizikçinin kateşizmi pek işine yaramamış ve mahkeme,öylesi ciddi bir konuda şaka yapılmasını hoş karşılamamış. Ancak, anımsadı-ğıma göre, Condon'ı suçlamak adına tek öne sürebildikleri, fizikçinin lise sı-ralarında sosyalist bir gazetenin evden eve dağıtıcılığını yapmış olması imiş.

Düşününü/ ki, kuaiıtum mekaniğinin ne olduğunu ciddi olarak anla-mak istiyorsunuz.. Öncelikle elde ermeniz gerekenler matematiksel bir bil-gi birikimi, matematiğin her bir alt dalında, si/i bir sonrakinin eşiğine taşı-yacak bir ustalıktır. Bu durumda aritmetiği, Okîi t geometrisini, ortaokul ce-bîrini, diferansiyel ve integral hesabını, tam ve kısmi diferansiyel denklem-lerini, vektör hesabını, matematikse] fiziğin özel fonksiyonlarım, matris ce-birini ve grup kuramını bilmelisiniz. Birçok fizik öğrencisi için bunları öğ-renmek aşağı yukarı üçüncü sınıf ile lisansüstü eğitimin ilk yılları arasındageçen zamanı, yani 15 yılı alır. Bu saydıklarımızı içeren bir ders programı,kuautum mekaniğinin öğretilmesini değil, konuya derin bir bakış açısı sağ-lamak için gerekli matematiksel yapıyı oluşturmayı içerir.

Bilimi popülerleştirmeye, bu ön eğiliminden geçmemiş genel bir kitleyekuantum mekaniği konusunda fikir vermeye çalışan kişinin işi çok, amaçok /.oıdur. Kanımca, kısmen bu nedene bağlı olarak, kuantum mekaniği-ni halk düzeyinde açıklayan bir betimleme şimdiye değin yapılamadı. Bumatematiksel karmaşıklıklara bir de kuantum mekaniğinin sezgisel bir kav-rayışa kesinlikle elvermeyişi ekleniyor. Sağduyu, bu konuya yaklaşmada ya-

Page 212: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

202

rarsız kalıyor. Richard Feynman bir keresinde, bunun neden böyle olduğu-nu sormanın anlam taşımadığını söylemişti. Kimse neden böyle olduğunubilmiyor; sadece böyle olduğunu biliyoruz.

Şimdi diyelim ki muğlak bir dine, Yeniçağ öğretisine ya da şamanistikinanç sistemine kuşkucu bir yaklaşım göstereceğiz. Açık fikirliyiz; ortada il-ginç bir şey olduğunu anlamış durumdayız. Kendimizi söz konusu alanınuygulayıcısına tanıtıyor ve anlaşılır bir özet rica ediyoruz. Fakat bize konu-nun aslında basit bir açıklamaya elvermeyecek denli zor, "gizemler"le doluolduğu; ama kilisede çömez olarak başlayıp 15 yıllık bir eğitimden geçme-yi istiyorsak, sürenin sonunda konuyu ciddi olarak ele almaya hazır olabile-ceğimiz söyleniyor. Sanırım çoğumuz, o kadar zamanımızın olmadığınısöyleyecek; birçoğumuz, anlamanın sadece eşiğine gelebilmek için 15 yılgerektirmesinin bu konunun tümüyle bir yutturmaca olduğunun kanıtı sa-yıldığını belirteceğiz: Anlamamızın bu denli zor olması, yetkin eleştiri geti-rilmesinin de çok zor olduğu anlamına gelmiyor mu?

Peki şamanistik, dinbilimsel ya da Yeniçağa ilişkin bir öğreti kuantummekaniğinden nasıl ayrılır? Yanıt, anlayamasak bile, kuantum mekaniğininişlerliğini doğrulayabiliyor olduğumuzdur. Kuantum kuramının nicelikseltahminlerini, kimyasal elementlerin tayf çizgilerinin ölçümlenmiş dalgaboyları, yarıiletken ve sıvı helyumun davranışı, mikroişlemciler, beyaz cüceyıldızların varlığı ve özellikleri, mazerler ve lazerlerde ne olduğu ve hangimaddelerin hangi tür manyetizmaya duyarlı olduğu ile karşılaştırabiliriz.Neyi öngördüğünü anlamak için kuramı kavramamıza gerek yok. Deneyle-rin ortaya koyduklarını okumak için başarılı bir fizikçi olmamıza da gerekyok. Bu örneklerin her biriyle -birçok diğeriyle olduğu gibi- kuantum me-kaniğinin kestirilen çarpıcı bir şekilde ve yüksek kesinlikte doğrulanmıştır.

Ne var ki şaman da bizlere öğretisinin doğru olduğunu, çünkü —matema-tiksel fiziğin gizli noktaları temelinde değil de, başka bir açıdan- işlediğinisöyler. Şaman, insanları tedavi edebilmektedir. Peki öyleyse, şamanistik te-davi istatistiklerine bir bakalım ve plasebolardan daha çok işe yarayıp yara-madıklarını görelim. Eğer öyleyse, ortada gerçekten bir şeyler olduğununhakkını verelim -kimi hastalıklar ruhsal kökenli olsa da doğru tavır vezihinsel durumlar sayesinde iyileşebilse de. Alternatif şamanistik sistemle-rin etkinliğini de karşılaştırmaya katabiliriz.

Şamanın tedavisinin işe yaradığını neden düşündüğü ise başka bir öykü.Kuantum mekaniğinde doğaya ilişkin bir kavrayışımız vardır. Bu anlayışı te-mel alarak daha önce hiç denenmemiş belli bir deneyde ne olacağına iliş-kin adım adım niceliksel tahminler yaparız. Deney, tahmini -özellikle desayısal olarak ve kesinlikle- doğrularsa, ne yaptığımızı bildiğimiz konusun-da güven kazanırız. Samanların, rahiplerin ve Yeniçağ gurularının ise aynıözelliğe sahip en fazla birkaç deneyimi olmuştur.

Page 213: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

203

Önemli bir başka ayrıma, ünlü bir bilim düşünürü olan Morris Cohen'in1931 yılında yayımladığı Reason and Nature (Akıl ve Doğa) isimli kitabındadeğiniliyor.

Kesin olan şu ki, eğitimsiz insanların büyük çoğunluğu bilimsel sonuçlanyalnızca otoriteden geldiğinde kabul edebiliyor. Ancak, herkese açık ve da-vetkâr olan, yöntemleri üzerinde çalışan, gelişme vaat eden bir kurumlakimliğinin sorgulanmasını, Kardinal Newman'ın İncil'in hatasızlığını sorgu-layanlara atfettiği gibi, ruhun lanetlenmiş olmasına bağlayan bir kurum ara-sında önemli fark olduğu açıktır. . . Akla dayalı bilim, kartlarını her istendi-ğinde gösterebilir, öte yandan akla dayalı olmayan otoritecilik, kartlarınınsorulmasını inanç eksikliği sayar.

Modern çağ öncesi kültürlere ait söylenceler ve halk öyküleri açıklayıcı an-lama ya da en azından herkesçe bilinmesi kolay öğelere sahipti. Herkesin bi-lip, hatta tanıklık ettiği öykülerde yaşadıkları çevre şifreli bir anlatımla sunul-maktaydı. Yılın belli bir gününde hangi yıldız kümelerinin yükseleceği ya daSamanyolu'nun konumu, birbirine kavuşan sevgililer ya da kutsal nehri geçenkanocu hakkındaki bir öykü ile anımsanabilirdi. Göğün tanınması, ekim yap-mak, ekin toplamak ve oyunu sürdürmek için esas olduğundan, bu tür öykü-lerin uygulamadaki değeri büyüktü. Ruhbilimsel dışavurum tesüerinde ya dainsanın evrende kendini nereye oturttuğunu belirlemede de bu öğelere baş-vurulabilir. Ne var ki, tüm bunlar Samanyolu'nun gerçekten bir nehir olduğuya da bir kanocunun gözlerimizin önünde bu nehri geçtiği anlamına gelmez.

Kinin, Amazon yağmur ormanlarındaki özel bir ağacın kabuğunun haş-lanmasıyla elde edilir. Modern çağ öncesi insanlar, ormandaki onca ağaç-tan değil de bu ağaçtan yapılan çayın sıtma hastalığını iyileştireceğini nasılkeşfettiler? Her ağacı, her bitkiyi -kökleri, gövdeleri, kabuklan ve yaprakla-rı- denemiş, hepsini çiğnemeye, ezmeye ya da haşlamaya çalışmış olmalı-lar. Bu, kuşaklar boyu devam eden -günümüzde tıp etiğinin öngördüğünedenlerle tekrar edilemeyen— çok sayıda bilimsel deney anlamına geliyor.Diğer ağaç kabuklarının haşlamasının işe yaramadığını ya da hastayı kus-turduğunu, hatta öldürdüğünü düşünün. Böyle bir durumda şifacı, söz ko-nusu maddeyi listeden çıkararak başka bir bitkiyi denemeye koyulur. Etno-farmakolojiye ilişkin veriler sistematik olarak, hatta bilinçli bir şekilde elde-si güç bir birikim oluşturuyor. Atalarımız deneme-yamlma ve neyin işe ya-rayıp neyin yaramadığını anımsama yoluyla -bitki krallığındaki molekülerzenginlikleri işe yarar ilaçlar bulma amacıyla kullanarak— bir bilgi birikimioluşturdular. Yaşam kurtaran en temel bilgiler yalnız ve yalnız yerel halkkültürlerinden elde edilebilir. Dünya çapında bu kültürlerde saklı bilgi ha-zinelerini bulmak için şu ankinden çok daha fazla çaba sarf etmeliyiz.

Page 214: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

204

Aynı şekilde, diyelim ki Orinoco yakınlarındaki bir vadide hava tahmin-leri yapıyoruz: Sanayi öncesi toplumların belli bir coğrafi bölgede, herhan-gi bir üniversite ki meteoroloji ve iklimbilim profesörlerinin haberdar oSma-dığı bin yıldaki işleyiş düzenini, uyan işaretlerini ve neden-sonuç ilişkileri-ni gözlemiş olmaları son derece olasıdır. Ne var ki, böyle bir kültürün sa-manlarının Paris ya da Tokyo havasını, hatla küresel iklimi ayın dakiklikletahmin edebilecekleri anlamına gelme? hu.

Belli kültürel bilgiler geçerlidir ve paha biçilemez değerdedir. Diğerle-ri ise en fazla mecazi anlamlar ya da şifreler taşıyor olabilir. Etnorıbba evet;astrofiziğe hayır. Tüm inançların ve tüm söylencelerin dinlemeye değer ol-duğuna kuşku yok; ancak, tüm yerel inançların -içsel algılardan değit dedışsal gerçeklikten söz ediyorsak- ayın derecede geçerli olduğunu asla söy-leyemeyiz.

Yüzyıllar boyunca bilim, sahte bilimden çok, karşıtbilim olarak adlandı-rılabilecek bir saldırının hedefiydi. Günümüzde bilim ve genel olarak aka-demik araştırmacılığın çok öznel olduğu öne sürülüyor. Kimileri, bilimintarih gibi tümüyle öznel olduğu kanısında. Tarih, genel olarak, zafer kaza-nanlarca yaptıklarını haklı göstermek, yurtsever duygular uyandırmak veyenilenlerin haklı iddialarını bastırmak isteyenlerce yazılır. Bir tarafın za-feri söz konusu değilse, her iki taraf da gerçekten ne olduğunu yine kenditaraflarına yontarak yazarlar. İngiliz tarihi Fransızları, Fransız tarihi İngi-lizleri kölülüyor; A11D tarihi yakın zamana kadar yerli Amerikalılara yöne-lik doğal sınırlarını bilfiil genişletme ve soykırım politikalarını inkâr edi-yordu; Japon tarihi, II. Dünya Savaşı'na yol açan olaylar arasında kendi zu-lümlerini saymayıp, asıl alnaçlarının Doğu Asya'yı, Avrupa ve Amerikan sö-mürgecîliğinden kurtarmak uğruna fedakârlık etmek olduğunu öne sürü-yor; Nazi tarihçileri, Polonya 1939'da işgal edildi, çünkü hiçbir neden yok-ken zalimce Almanya'ya saldırıyordu diyor; Sovyet tarihçileri, Macar(1056) ve Çek (1968) devrimlerini basman Sovyet birliklerinin, işgal edi-len ülkelerdeki Rus yardakçı I arınca değil de genel halk tarafından sevinç-le karşılandığından söz ediyor; Belçika tarihi, Kongo'nun Belçika Krallı-ğı 'uın özel bir zeameti olduğu sıralarda yapılan zulümleri es geçiyor; Çin-li tarihçiler, Mao Zedong'un "Büyük İleri Atılım" hareketinin öldürdüğüon milyonlarca insan konusunda nedense çok unutkan davranıyor. Tan-rı'nın köleliğe gö/ yumduğu, halta salık verdiği, kilisede ve köleliği benim-semiş Hıristiyan toplumların okullarında sürekli tartışma konusuydu; an-cak, kölelere özgürlük hakkı tanıyan Hıristiyan devletler bu konuda ço-ğunlukla sessiz kalıyor. Edward Gibbon gibi geniş okur kiüesine sahip ze-

Page 215: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

205

ki bir tarihçi, bir İngiliz taşra hanında rastlattığı Bcnjamin Franklin ile gö-rüşmeyi Amerikan Devrirni'nin yarattığı hoşnutsuzluk nedeniyle reddet-mişti. (Franklin, Gibbon Roma İmparatorluğu'nun zayıflama ve çöküşün-den başını kaldırıp ingiliz imparatorluğu'nıın zayıflama ve çöküşüne dön-düğünde ki, öyle olacağından emindi, kendisine mal/eme sağlamayı öner-mişti. İngiliz İmparatorluğu'mm sonu konusunda haklı çıkmıştı, ama ikiyüzyıl kadar erken davranmıştı.)

Bu tarihçeler, geleneksel -olduğu üzere saygıdeğer akademik tarihçiler,hatta devletin ileri gelenlerince yazılmış; yerel görüş ayrılıklarının işi der-hal bitirilmiş; daha yüce amaçlar uğruna nesnellik kurban edilmiştir. Bu içkarartıcı gerçeklen yola çıkarak kimileri, tarih diye bir şey olmadığını, ger-çek olayların bilinemeyeceğini, hepsinin kendini haklı çıkarma yollu yanlıkayıtlar olduğunu öne sürecek denli ileri götürüyor işi; bu yargının tüm bil-gi alanlarını ve bilimi de kapsadığını öne sürüyorlar.

Tümüyle bilmemi/ olanaksızsa da gerçekler özkuılama patırtısı içinde yi-tirilmişse de tarihle neden-sonuç ilişkisine dayalı bir gerçek olaylar silsilesiolduğunu kim inkâr edebilir? Öznellik ve önyargının yol açabileceği tehli-ke, tarihin başından bu yana açıktı. Thııcydides bu konuda uyarmıştı. Cice-ro şöyle yazıyor:

Birinci kural, tarihçi hiçbir zaman yanlış bir kayıt tutmayacaktır; ikincisi,gerçeği hiçlıiı /aman gizlemeye çalışmayacaktır; üçüncüsü, çalışmasındayanlı olduğu y.ı da önyargılı davrandığı yolunda kuşkuya yol açacak hiçbirşey bulunmayacaktır.

Samosata'lı I.ııcian, 17ü yılında basılmış HOVJ Hülury Shoukl Be \Vritten(Tarih Nasıl Yazılmalı) isimli kitabında, 'Tarihçi korkusuz ve dürüst; açık-sözlülüğü ve gerçeği seven bağımsız biri olmalıdır" diyor.

Ne denli düş kırıcı ya da endişe verici olursa olsun, gerçek olaylarsilsilesini tüm çıplaklığıyla aktarmaya çalışmak, saygın bir tarihçiningörevidir. Tarihçiler, uluslarına yapılmış hakarerler konusunda kişiselöfkelerini bastırmayı ve yeri geldiğinde, ulusal liderlerinin zalimcesuçlar işlediğini bildirme cesaretini göstermeyi öğrenirler. Fazla öfkeliyurtseverleri, mesleki bir tehlike olarak hesaba katmak zorundadırlar.Olaylara ilişkin kayıtların yanlı insan süzgeçlerinden geçtiğini ve tarih-çilerin kendilerinin de yanlı olahileceğini bilirler. Gerçekten neler ol-duğunu bilmek isteyen biri, eskiden düşman olan bir ulusun tarihçisi-nin yazdıklarının, kendi bildikleriyle tümüyle çatıştığını görecektir. Bualanda en fazla, peş peşe kesliriler yapmayı umabiliriz; Ağır adımlaratarak ve özbilgimizi artırarak, tarihi olaylara ilişkin bilgimizi de çoğal-tabiliriz.

Page 216: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

206

Benzeri bir gerçek, bilim için de geçerlidir. Hepimizin eğilimleri vardır;herkes gibi, içinde bulunduğumuz ortamın getirdiği önyargıları soluruz.Bilim adamlarının, ara sıra çeşitli zararlı görüşlere (beyin büyüklüğü, kafa-tası şekli ya da IQ testlerinden yola çıkarak bir etnik grubun diğerine göre"üstünlüğünü" belirleyen sözde kuram da dahil olmak üzere) yol açarak,yayılmalarını sağladığı durumlar olmuştur. Bilim adamları, genellikle zen-gin ve güçlü kesimi gücendirmekten kaçınır. Zaman zaman kimilerinin al-datmacaya, hırsızlığa başvurduğu da olur. (Ahlaki açıdan hiçbir pişmanlıkduymaksızın Naziler için görev yapan bilim adamları gibi.) Bilim adamla-rında, insan şovenizmi ve diğer düşünsel yetersizliklerimize bağlı olarakyanlılık da görülür. Daha önce de sözünü ettiğim gibi, bilim adamları gerekbilinçli olarak icat etmek yoluyla, gerekse istenmeyen yan etkiler konusun-da yetersiz özen göstererek, ölümcül teknolojiler de yarattılar. Ancak, bir-çok durumda, tehlikeye karşı uyarı borusunu üfleyen de bilimciler oldu.

Bilim adamları hata yapar. Bu nedenle, zayıflıklarımızı bilmek, görüşlerigeniş bir ölçekte ele almak, acımasızca özeleştiri yapmak da onların işidir.Bilim, genellikle çok iyi işleyen bir hata düzeltme mekanizmasına sahip, or-tak çalışma ilkesine dayalı bir alandır. Deney yapabilme olanağına sahip ol-duğundan tarihe göre büyük bir avantaja sahiptir. 1814-1815 arasında ParisAntlaşması'na götüren görüşmeler konusunda kuşkularınız varsa, olaylarıyeniden izleme olanağına sahip değilsiniz. Tek yapabileceğiniz, eski kayıtla-ra bakmak. Antlaşma'ya katılanlara soru da soramazsınız, çünkü hepsi çok-tan ölmüştür.

Öte yandan, bilimsel bir soruya yanıt getirmek için, olayı istediğiniz ka-dar yineleyebilir, yeni yollarla deneyebilir, çok sayıda alternatif hipoteze gözatabilirsiniz. Yeni araçlar geliştirildiğinde, deneyi tekrar edip artan duyarlı-ğın ne gibi yeni sonuçlar verdiğine bakabilirsiniz. Olayları yeniden gözlemeolanağından yoksun olduğunuz tarih bilimlerinde ise, ilgili olaylara bakabi-lir ve ortak noktaları yakalamaya çalışabilirsiniz. Canımız istediğinde yıldız-ları patlatıp, bir memelinin atalarından bugüne geçirdiği evrim sürecini yi-neleyemeyiz. Ancak, süpernova patlamalarının bazı fiziksel özelliklerini la-boratuvarda simüle edebilir, memeli ve sürüngenlere ait genetik bilgilerinbaş döndürücü ayrıntılarını karşılaştırabiliriz.

Bilimin de tüm diğer bilgi alanları gibi keyfi ya da akıldışı; hatta aklın ken-disinin bir duyusal yanılgı olduğu da zaman zaman öne sürülüyor. Ticonde-roga Kalesi'nin ele geçirilmesi sırasında Green Mountain Boys'un lideri,Amerikan devrimcilerinden Ethan Ailen, bu konuda birkaç söz söylemiş:

Aklı geçersiz kılmaya çalışanlar, akla akılla mı yoksa akıl olmadan mı karşı çık-tıklarım ciddi olarak düşünmek zorundalar; eğer akla başvuruyorlarsa, yık-maya çalıştıkları ilkeyi bizzat güçlendiriyorlar demektir: Ama bu işi akıl ol-

Page 217: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

207

maksızm yapıyorlarsa (ki kendileriyle tutarlı olmak için öyle yapmak zorun-dalar) , ne mantıklı bir kanıya varabilir ne de makul bir sav geliştirebilirler.

Okuyucu bu savın derinliğini kendisi yargılayabilir.

Bilimsel gelişmeye bizzat tanıklık eden biri, büyük ölçüde kişisel bir giri-şim görür. Sadece merak ya da doğruluk arayışından, mevcut bilgilerin ye-tersizliğinin yarattığı düş kırıklığıyla ya da herkesin anladığını kendisininanlayamamış olmasının verdiği kırgınlık ve hırstan dolayı etkili anahtar so-ruları soracak kişiler her zaman bulunur. Kıskançlık, hırs, çamur atma, mu-halif düşüncelerin bastırılması ve anlamsız kibir ile kirlenmiş bulanık birdenizin ortasında su üzerinde kalabilmiş birkaç saygın kişi vardır hep. Kimialanlarda, özellikle yüksek üretkenliğin görüldüğü alanlarda bu tür davra-nışlar neredeyse kural haline gelmiştir.

Tüm bu toplumsal çalkantıların ve insani zayıflıkların bilimsel girişimidesteklediği kanısındayım. Bilimde herhangi bir bilim adamının diğerininyanılgısını kanıtlayabileceği ve herkesin bunu bilmesini sağlayabileceği sağ-lam bir çatı vardır. Güdülerimiz bayağı olsa bile, yeni bir şey bulma uğrunaçabamızı sürdürürüz.

Amerikalı Nobel ödüllü kimyacı Harold C. Urey, bir keresinde bana,yaşı ilerledikçe (o sıralarda yetmiş yaşlarındaydı) savlarını çürütmeye yö-nelik çabalarda artış gözlediğini söylemişti. Bu durumu "Batı'nın en hız-lı silahı" sendromu olarak niteliyordu: Ünlü yaşlı silahşoru yenebilengenç adam, onun ününe ve toplumda uyandırdığı saygıya mirasçı olu-yordu. "Bu can sıkıcı" diye homurdanıyordu Urey, "ama genç afacanla-rı, kendi başlarına asla giremeyecekleri önemli araştırma alanlarına yö-neltmeye yarıyor".

İnsan doğası gereği, bilim adamları da zaman zaman gözlemsel seçicilikgösterebiliyor; haklı oldukları durumları anımsayıp, yanıldıkları deneyim-leri unutma eğiliminde oluyorlar. Ancak, birçok durumda "yanlış" olan kıs-men doğrudur ya da diğerlerini doğru olanı bulmaya yöneltir. Çağımızınen üretken astrofizikçilerinden biri, yıldızların evrimini, kimyasal element-lerin sentezini, evrenbilimi ve birçok diğer konuyu anlamamıza çok büyükkatkılarda bulunmuş Fred Hoyle'dur. Kimi zaman Hoyle, diğerleri ortadaaçıklama gereken bir durum olduğunu bile kavrayamadan önce haklı çıka-rak kazandı. Kimi zaman da yanılgıya düşmek, kışkırtıcı olmak, gözlemci vedeneycilerin denemek zorunluluğu hissettiği müthiş alternatifler öne sür-mek yoluyla kazandı. "Fred'i çürütmek" yolundaki heyacan dolu ortak ça-balar kimi zaman başarısız kimi zaman da başarılı oldu. Girişimler, hemen

Page 218: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

208

her durumda, bilgi sınırlarını genişlet meye yaradı. Öne sürdüğü en sıradı-şı savlarla bile -grip ve HIV virüslerinin Dünya'ya kuyrukluyıldızlardan düş-tüğü; yıldızlar arası toz zerrelerinin bakteri olduğu gibi savlar— (sözü geçenbu savlarını destekleyecek hiçbir kanıt olmasa da) bilgi alanında önemliadımlar atılmasını sağladı.

Bilim adamları için arada sırada yanlışlarının listesini yapmak, bilim sü-recini aydınlatmak ve söylence olmaktan çıkarmak, genç bilini adamlarınayol göstermek adına önemli rol oynayabilir. Johannes Kepler, Isaac Newton,Charles Danvin, Gregor Mendel ve AJbert Einstem bile ciddi hatalar yaptı-lar. Ancak, bilimsel girişim, her şeyi lakım çalışmasına dayandıracak şekildeyapılandırılmıştır. Aramızdan birinin, belki de en parlak olanımızın gözdenkaçırdığını, başka birimiz, hatta daha yetersiz ve kendi halinde olanımızsaptayıp düzeltir.

Kendi adıma konuşmak gerekirse, önceki bazı kitaplarımda, haklı oldu-ğum kimi durumları göz önünde bulundurma eğilimin d ey d im. Buradada hatalı olduğum bazı durumları sıralayayım: Henüz hiçbir uzay aracınınVenüs'e gitmediği sıralarda, atmosfer basıncının, Dünya'dakinin onlarcadeğil, biikaç katı olduğunu düşünmüştüm. Venüs'ün bulutlarının temel-de sudan oluştuğunu varsaymış, sonradan yalnızca yüzde 25 oranında suiçerdiklerini öğrenmiştim. Mars'ta levha tektoniği olabileceğini düşün-müştüm; oysa ki uzay aracının yaptığı yakın gözlemler, buna dair hiçbirbelirti içermiyor. Titan'ın yüksek kızılötesi sıcaklığının oradaki büyük se-ra etkisinin sonucu olabileceğini düşünmüştüm; ancak, anlaşıldı ki ne-den, stratosferdeki sıcaklık terselmesiydi. Irak, Kuveyt'in petrol kuyularınıOcak 1991'de ateşe vermeden hemen önce, o kadar çok dumanın, GüneyAsya'nın büyük bölümünde tarıma son verebilecek ölçüde etkileri olabi-leceği konusunda uyarı yapmıştım; olay gerçekleştiğinde, gün ortasındagök kapkara olmuş ve sıcaklık Iran Körfezi üzerinde 4r-6 °C düşmüş, ancakstratosfer katmanına fazlaca duman erişmemiş ve Asya zarar görmemişti.Hesaplamaların içerdiği belirsizliği gerektiğince vurgulamam işti m.

Her bilim adamının kendi varsayım tarzı vardır; kimileri diğerlerindendaha temkinlidir. Yeni görüşler denenebilir olduğu ve bilim adamları faz-la dogmatik davranmadıkları sürece bundan zarar gelmez; hatta, önemliölçüde ilerleme kaydedilmesini sağlar. Yanıldığım noktaları belirttiğimilk dört örnekte uzak bir dünyayı, kapsamlı u/ay aracı araştırmaları ol-maksızın birkaç ipucundan yola çıkarak anlamaya çalışıyordum. Geze-gensel keşif sürecinde çok daha fazla veri hesaba katılır ve gözlerimizinönünde bir eski görüşler ordusu, yeni gerçeklerin silahlı kuvvetlerincevere serilir.

Page 219: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

209

Postmodernisiler Kepler'in gökbilimini, Ortaçağ karanlığın d aki tek-tanrıh dini görüşlerinin ürünü olması gerekçesiyle ve Danvin'in evrim-sel biyolojisini ise ait olduğu ayrıcalıklı toplumsal sınıfı ebedi kılma iste-ğiyle ya. da sahip olduğu söylenen ateist inançlarını haklı çıkarma kaygı-sıyla güdülenmiş olmakla eleştirdiler. Bu iddiaların kimileri haklı, kimi-leri haksız. Ancak, tümüyle dürüst davrandıkları ve sonuçlarını denetle-yecek başka görüşlere sahip diğerleri olduğu sürece bilim adamlarınınne gibi duygusal eğilimler ya da yargılar taşıdıklarının ne önemi var? Öy-le sanıyorum ki 14 ile 27'iıhı toplamı konusunda muhafazakârlarla libe-raller arasında görüş ayrılığı olamaz; kendisinin türevi olan matematikfonksiyonunun kuzey yarıkürede üssel, güney yarıkürede ise başka birfonksiyon olduğu iddia edilemez. Herhangi bir periyodik fonksiyon,Hindu matematiğinde olduğu kadar İslara matematiğinde de Fouriersenleri kullanılarak istenilen duyarlıkta ifade edilebilir. Komütatifolmayan cebir (A kere B'iıin, B kere A'ya eşit olmadığı durum), Hint-Avrupa dillerini konuşanlar için de Fin-Macar dillerini konuşanlar içinde aynı derecede tutarlı ve anlamlıdır. Matematik çok saygı görebilir yada görmezden gelinebilir; ama her yerde ırk, kültür, dil, din ve yaşamgörüşiıntk'iı bağjm.s)7 olarak Aynı dereceli*,' doğrudur.

Diğer uçta ise soyut iradeciliğin "büyük" sanat ya da rap'irı "büyük" mü-zik sayılıp sayılamayacağı; enflasyonu mu yoksa işsizliği mi azaltmanın dahaönemli olduğu; Fransız kültürünün Alman kültüründen üstün olup olma-dığı; cinayete karşı yasakların ulus-devlele uygulanıp uygulanamayacağı gi-bi sorular yer alıyor. Burada sorular aşırı basit, ikilemler hatalı ya da yanıt-lar örtük varsayımlara bağlıdır. Bu durumda, yerel yanlılıklar yanıtları ra-hatlıkla belirleyebilir.

Bilim, kültürel kuraflardan neredeyse tümüyle bağımsız olmakla, her şe-yiyle bağımlı olmak arasında gidip gelen hu öznel sürekliliğin neresindeyer alıyor? Yanlılık ve kültürel şovenizm unsurları kesinlikle söz konusu ol-sa da bilim matematiğe, modaya olduğundan çok daha yakındır. Genel an-lamda bilimsel bulguların keyfi ve yanlı olduğu iddiası, art niyetli olmaktanbaşka aldatıcıdır da.

Joyce Appleby, Lynn Hıınt ve Margaret Jacob isimli tarihçiler L TellingIkfi l'rutk Ahout Histoıy (Tarih Alanında Gerçekler), 1994}, Isaac Nevv-ton'u eleştiriyorlar. Kitapta Newton'un, Descartcs'ın felsefi konumunu,geleneksel dine meydan okuyup toplumsal kaos ve ateizme yol açabilece-ği korkusuyla reddettiği öne sürülüyor. Bu tür eleştiriler, bilim adamları-na insan oldukları yolunda bir suçlama getirmeye yarayabilir ancak. New-torı'un, çağının düşünsel akımlarından nasıl etkilendiği, düşünce tarihi-ni İnceleyenleri ilgilenrlirebilir kuşkusuz; ne var ki kişisel inancı, öner-melerinin doğruluğuna ilişkin pek bir anlam taşımaz. Genel kabul gör-

Page 220: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

210

mek için, hem ateistleri hem de Tanrı'ya inananları aynı şekilde ikna et-meleri gereklidir.

Appleby ve meslektaşları, "Darwin evrim kuramım oluşturduğunda ate-ist ve materyalistti" diye yazıyor ve evrimin ateist gündemin uydurma birürünü olduğunu öne sürüyor; neden ve sonucu umutsuzca birbirine karış-tırıyorlar. H.M.S Beagle'da yolculuk olanağı önüne çıktığında, Danvin İngil-tere Kilisesi'nde bakan koltuğuna oturmak üzereydi. Dini görüşleri, kendideyişiyle, son derece gelenekseldi. Anglikan İnanç Maddeleri'nin her biri-ni tümüyle inanılır buluyordu. Bilim yoluyla doğayı sorgulama sürecinde,yavaş yavaş en azından kimi dini görüşlerin hatalı olduğunu anlamaya baş-ladı. Kişisel inançlarını değiştirmesinin nedeni de buydu.

Appleby ve meslektaşları, Danvin'in şu betimlemesinden dolayı dehşe-te kapılmışlar: "vahşilerin düşük ahlaki değerleri . . . uslamlama konusun-daki yetersiz güçleri . . . kendilerini yönetmedeki zayıflıkları." Yazarlar bualıntıdan hemen sonra şöyle diyor: "Bugün birçok insan bu ırkçı yaklaşımkarşısında şaşkına dönüyor." Ne var ki en azından benim görebildiğim ka-darıyla, Danvin'in yorumunda ırkçılık falan yok. Danvin, Arjantin'in ençorak ve Güney Kutbuna en yakın bölgesinde kıtlık çeken Tierra del Fu-ego yerlilerinden söz ediyordu. Köleliğe boyun eğmektense kendini öldü-ren Afrika kökenli Güney Amerikalı bir kadını anlatırken bizi bu kadınındavranışını, soylu bir Romalı aileye mensup olgun bir kadının benzeri dav-ranışından söz ederken kullanacağımız kahramanlık söylemi içine oturt-maktan alıkoyanın yalnızca önyargı olduğunu belirtiyordu. Üstelik kendi-si de Kaptan'm ırkçılığına yılmaz bir muhalefet gösterdiği için Kaptan Fitz-Roy tarafından Beagle dan neredeyse atılıyordu. Danvin bu anlamda çağ-daşlarından kat kat üstündü.

Öte yandan, tersi özelliklere sahip olsaydı bile, Danvin'in kişisel görüş-leri doğal seçilimin doğruluğunu ya da yanlışlığını nasıl etkilerdi? Tho-mas Jefferson ve George Washington'ın köleleri vardı. Albert Einstein veMohandas Gandi kusurlu birer eş ve babaydılar. Listeyi istediğimiz kadaruzatabiliriz. .Hepimiz kusurlu, çağımızın ürünü yaratıklarız. Kendimizigeleceğin bilinmeyen standartlarına göre yargılamak adil olur mu? Kuş-ku yok ki çağımızın kimi alışkanlıkları sonraki kuşaklar tarafından bar-barca tavırlar olarak görülecek. Torunlarımız, küçük çocukların, hattabebeklerin anne-babalarıyla değil yalnız başlarına uyumalarında ısrar et-tiğimiz; halktan onay alma ya da yüksek siyasi konuma gelebilme uğrunamilliyetçi tutkuları alevlendirdiğimiz; rüşvet ve değer yitimine yaşam şe-killeri olarak göz yumduğumuz; hayvan beslediğimiz; hayvanları yiyipşempanzeleri hapsettiğimiz; yetişkinlerin rahatlatıcı ilaç kullanımını suçsaydığımız; çocuklarımızın cahil yetişmesine izin verdiğimiz için bizdennefret edebilirler.

Page 221: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

211

Kimi zaman, geriye baktığımızda, dimdik duran kişilikler görürüz. Banagöre, ingiltere doğumlu Amerikan devrimcisi Thomas Paine böyle bir kişi-likti. Zamanının çok ilerisindeydi. Monarşiye, aristokrasiye, ırkçılığa, köle-liğe, batıl inanışlara ve cinsiyet ayrımına, tüm bunların o günün gelenekselbilgeliği sayıldığı bir dönemde cesaretle karşı çıkmıştı. Geleneksel dini eleş-tirisinde asla ödün vermez bir tavır içerisindeydi. TheAge ofReason (Akıl Ça-ğı) isimli eser onun imzasını taşır: "İncil'in yarıdan fazlasını dolduran açıksaçık öyküleri, şevhetli zevk düşkünü yaşamları, zalim ve işkenceci infazları,amansız intikamları her okuyuşumuzda göreceğiz ki, ona Tanrı'nın değiliblisin sözü demek daha tutarlı olacak. Bu kitap . . . insanlığı kokuşturupcanavarlaştırmaya yaramıştır." Aynı kitap, Paine'in doğal dünyaya bakıldı-ğında varlığının hemen anlaşıldığını söylediği evrenin Yaratıcısı'na duydu-ğu derin saygıyı da ortaya koyuyordu. Ne var ki İncil'i kötüleyip Tanrı'yakucak açmak, çağdaşlarının çoğu için olanaksız bir anlayış demek oluyor-du. Hıristiyan dinbilimciler, Paine'in sarhoş, çılgın ya da değer yitimine uğ-ramış bir kişi olduğuna karar vermişlerdi. Musevi bilimci David Levi, dinkardeşlerini, kitabı okumak şöyle dursun, dokunmaktan bile menetmişti.Paine'e görüşleri yüzünden (zulme karşı çıkışında çok ısrarlı olduğu gerek-çesiyle Fransız Devrimi'nden sonra hapse atılması da dahil olmak üzere)öylesine çok acı çektirilmişti ki, sonunda huysuz bir ihtiyar olup çıkmıştı.*

Evet, Danvinci bakış ters yüz edilip gülünç bir şekilde kötüye kullanıla-bilir: Doymak bilmez hırsız baronlar, gırtlak gırtlağa rekabetlerini, Top-lumsal Danvincilik ile açıklayabilir; Naziler ve diğer ırkçılar, soykırımları-nı haklı göstermek için "en güçlünün yaşaması "ndan söz edebilirler. An-cak, John D. Rockefeller ya da Adolf Hitler'i Danvin yaratmadı. Açgözlü-lük, Endüstri Devrimi, serbest girişim sistemi, hükümetin güçlü kesimlertarafından kokuşmuş bir kurum haline getirilmesi, on dokuzuncu yüzyılkapitalizmini açıklamaya yeterli unsurlar. Etnomerkezcilik, yabancı düş-manlığı, toplumsal hiyerarşiler, Almanya'da uzun bir tarihi olan Musevidüşmanlığı, Versailles Antlaşması, Almanların çocuk yetiştirme uygula-maları, enflasyon ve Büyük Ekonomik Sarsıntı, Hitler'in güç kazanmasınıaçıklamaya yeterli. Danvin olsa da olmasa da bu olayların ya da benzerle-rinin yine gerçekleşecek olması şansı çok yüksek. Modern Darvvincilikaçıkça ortaya koyuyor ki, daha az acımasız özellikler, hırsız baronların yada Führerlerin pek hoşlanmayacağı -fedakârlık, genel zekâ, şefkat gibi—özellikler yaşamda kalmanın anahtarı olabilir.

* Paine, Common Sense (Sağduyu) adlı devrimci kitapçığın da yazarıydı. 10 Ocak 1776'da basılan eser son-raki birkaç ay içerisinde yarım milyon satmış ve birçok Amerikalıyı bağımsızlığı gerçekleştirmek yolundaharekete geçirmişti. On sekizinci yüzyılın en çok satan kitaplarından olan üç eseri daha vardı. Sonrakikuşaklar onu toplumsal ve dini görüşleri yüzünden nefretle anmıştı. Theodore Roosevelt ondan -Tan-rı'ya olan derin inancını açıkça belirtmiş olmasına karşın- "pis küçük ateist" diye söz ediyor. Paine, Was-hington D.C.'de adına bir anıt dikilmemiş en ünlü Amerikan devrimcisidir.

Page 222: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

212

Danvin'e .sansür getirecek olsaydık, daha başka ne türlü bilgiler sansürle-nebilirdi? Sansürlcmc işini kim yapardı? Hangimiz şu bilgi ve bu görüşler ol-madan güvenle yaşayabiliriz, şunlar şunlar on, yüz ya da bin yıl daha gerekliolacaktır diyebilecek kadar bilge? Kuşkusuz ne tür makine ve ürünleri geliştir-menin güvenli olacağı konusunda tedbirli davranabiliri/,. Bu tür kararlan herdurumda almak zorundayız, çünkü olası tüm teknolojileri geliştirecek yeter-likte kaynağımız yok. Ancak, bilgiyi sansürlemek, insanlara ne düşünmelerigerektiğini, hangi düşüncelerin yasak olduğunu ve hangi kanıt dizisininpeşine düşülmeyeceğim söylemek, düşünce polisine, aptalea ve yetersiz kararalma mekanizmasına sarılarak, uzun vadede çöküşe yol atmak demektir.

Ateşli ideologlar, otoriter rejimler kendi görüşlerini telkin edip alterna-tiflerini bastırmayı kolay ve doğal bir yol olarak benimsemişlerdir. Nazi bi-lim adamları, örneğin, Nobel ödüllü Fizikçi Johannes Stark, görelilik ve ku-antum mekaniğini de kapsamak üzere hoş görünümlü, düş ürünü "Musevibilimini" gerçekçi, uygulamaya yönelik "Ari bilimi"nden ayrı tutuyordu. İş-le başka bir örnek: "Dünyanın büyüleyici bir şekilde, bilgiden çok istencedayalı bir temelde açıklanacağı yeni bir çağa adım atmak üzereyiz" diyorAdolT Hitler, "Ne ahlaki ne de bilimsel doğru vardır".

Olaydan otuz yıl sonra bana anlattığı gibi, 1922'de Amerikalı genetikçiHermann J. Muller, yeni Sovyet toplumunu kendi gözleriyle incelemek içinküçük bir uçakla Berlin'den Moskova'ya uçmuştu. Gördüklerini sevmiş ol-malı ki -kendisine sonradan Nobel Ödülü kazandıran keşfi olan radyasyo-nun mutasyona yol açlığını bulguladıklan sonra- Sovyetler Birliği'nde mo-dern genetiğin kurulmasına yardımcı olmak amacıyla Moskova'ya yerleş-mişti. Ancak, 1930'ların ortalarında Trolün I.ysenko isimli bir şarlatan siv-rilip Stalin'İn coşkulu desteğini kazanmıştı. I.ysenko alanın bazı kurucula-rının adıyla, "Mendelizm-Weissmanizm-Morgani/m" diye andığı genetiğinkabul edilemez felsefi bir temele dayandığını ve felsefi olarak "doğru" ge-netiğin, yani komünist diyalektik materyalizme gereğince uyan genetiğinçok farklı sonuçlar vereceğini öne sürmüştü. I.ysenko'nun genetiği kış buğ-dayından ikinci bir hasat alınmasını olanaklı kılacaktı; Stalin'İn zorlama ta-rım kolektivizminden sekte yemiş Sovyet ekonomisi için mutlu bir haberdibu kuşkusuz.

I.yseiıko'nuiı sözde kanıtı varsayımıydı, deneysel kontrol kullanmadığıgibi vardığı iddialı sonuçlar, çelişkili verilere dayanıyordu. Lysenko'nun gü-cü arttıkça, Muller ısrarla klasik Meiıdel genetiğinin diyalektik materyalizmile tümüyle uyum İçinde olduğunu söylüyordu; sonradan kazanılan özellik-lerin kalıtımına inanan ve kalıtınım maleryalistik bir temele dayandığınıreddeden I.ysenko, tam bir "idealist" batta daha da beteri, bir bağnazdı.Muller, zamanın Tarım Bilimleri Birlik Akademisi başkanı N. I. Vavilov'dangüçlü destek görmekteydi.

Page 223: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

213

1936 yılında, başkanlığı artık Lysenko tarafından devralınmış Tarım Bi-limleri Akademisi'ne hitaben yaptığı tutkulu bir konuşmada, Muller şöyleseslenmişti:

Önemli uygulasınlar, genetik hakkında biraz bilgisi olan herkese düpedüztııhai" görünecek kuram ve görüşleri -örneğin, kısa zaman önce BaşkanLysenko'nutı öne sürdüğü fikirler ve onun gibi düşünen diğeri eri ninkileri-destekleyeceklerse, o halde bize sunulan olasılık seçimlerimizi cadılık ve tıp,yıldız falcılığı ve gökbilim, simya ve kimya anısından yapmaktan ibaret.

Keyfi tutuklamaların ve polis terörünün hüküm sürdüğü bir ülkede, bukonuşma ibret veriri —kimilerine göre ahmakça- bir dürüstlük ve cesaretsergiliyordu. The. Vavifov Affair (Vavilov Olayı) (1984) isimli eserinde, Sov-yet göçmeni tarihçi Mark Popovsky, bu sözlerin "tüm salonda ortalığı inle-ten bir alkışla" karşılandığını ve "o günkü oturuma katılanlar arasında hâ-lâ sağ olan herkes tarafından anımsan di ğı"nı yakıyor.

Uç ay sonra, Batı'da "Mendelizm-Weissmannizm-Morganum"in hükümsürmesini kölüleyen ve yaklaşmakta olan Uluslararası Genetik Kongresi'neyönelik bir boykot çağrısında bulunan, çok sayıda bilim adamına gönderil-miş Muller imzalı mektup nedeniyle şaşkınlığa uğramış Batılı bir genetikçi.Moskova'da Muller'i ziyaret etmişti. İmza atmak şöyle dursun, böyle birmektuptan haberi bile olmayan Muller, bunun l.ysenko tarafından düzen-lenmiş bir komplo olduğu sonucuna varmış, bunun üzerine derhal Lysen-ko aleyhinde öfkeli bir suçlama metni yazarak Pravda'yd, bir kopyasını daStalin'e göndermişti.

Bir sonraki gün Vavilov endişe içinde Muller'e gelerek, Mullcr'in İspan-ya İç Savaşı'nda görev yapmak için gönüllü yazıldığını bildirmişti. Pravda'yagönderdiği mektup, Mullcr'in yaşamını tehlikeye sokmuştu. Ertesi günMuller için gelen gizli polis NKVD'ye, Mullcr'in Moskova'yı terk etmiş ol-duğu söylenmişti. Vavilov'un şansı İse o kadar yaver gitmemiş ve 1943'te Si-birya'da ortadan kaldırılmıştı.

Slalin'in ve ardından Kruşçcv'in kesilmeyen desteği ile l.ysenko klasikgenetiği amansızca bastırdı. 1960'ların başlarında Sovyet okullarında oku-tulan biyoloji kitaplarında kromozomlar ve klasik genetiğe ilişkin bilgi, bu-gün Amerika'da okutulan biyoloji kitaplarındaki evrim bilgisi kadar azdı.Ne var ki genetikçi, kış buğdayından ikinci bir ürün elde edilebilmiş değil-di; sihirli "diyalektik materyalizm" sözlerinden yerel bitki DNA'larının ha-beri olmamıştı; Sovyet tarımında işler hâlâ kesat gidiyordu. Kısmen bu ne-denle, bugün Rusya -birçok diğer bilim dalında dünya standartlarında, hat-ta üzerinde olmasına karşın- molekülcr biyoloji ve genetik mühendisliğin-de epeyce geride yer alıyor. İki kuşak modern biyolog yitirilmiş oldu. Lysen-

Page 224: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

214

koculuk, parti liderleri ve devletten bağımsız konumdaki birkaç kurumdanbiri Sovyet Bilimler Akademisi'nde yapılan, nükleer fizikçi Andrei Sakha-rov'un çok önemli rol oynadığı tartışma ve oylamalara, yani 1964'e kadaryürürlükte kaldı.

Amerikalılar Sovyet deneyimi karşısında şaşkınlıklarını ifade etmeye ça-lışıyorlar hep. Devlet destekli bir ideoloji ya da popüler önyargının bilimselgelişmeyi kıskıvrak yakalayabilmesi fikri akıl almaz geliyor. 200 yıl boyuncaAmerikalılar kendileriyle uygulayıcı, pragmatist, ideolojiye karşı bir toplumolmakla gurur duydular. Ne var ki antropoloji ve ruhbilim alanında sahtebilim -örneğin, ırk ayrımı kuramı- Amerika Birleşik Devletleri'nde ortayaçıkıp gelişti. Biyoloji alanındaki en güçlü bütünleyici görüş olan ve gökbi-limden antropolojiye kadar diğer bilim dallarında esas alınan evrim kura-mının okullarda okutulmasını engellemek için "yaradılışçılık" kisvesi altın-da ciddi çaba gösteriliyor.

Bilim, birçok diğer insani girişimden farklıdır: Uygulayıcılarının (tüminsani etkinliklerde olduğu gibi) içinde yetiştikleri kültürden etkilenme-leri, kimi zaman haklı, kimi zaman haksız olmaları bağlamında değil; de-nenebilir hipotezler oluşturmaya olan tutkusu, görüşleri doğrulayan yada reddeden betimleyici deneylere yönelik arayışı, görüş tartışmalarınıdestekleme yolundaki gayreti, eksik bulunmuş görüşleri terk etmeye olanisteği bakımından farklıdır. Ancak, sınırlarımızın bilincinde olmasaydık,daha fazla veri elde etmeye çalışmasaydık, kontrollü deneyler yapmasay-dık, kanıta saygı göstermeseydik, doğruyu bulmaya yönelik arayışımızdapek az üstünlüğe sahip olurduk. Böylelikle, fırsatçılık ve ürkeklik eşliğin-de her ideolojik esintiden bir darbe alır, geriye tutunacak hiçbir dalımızkalmamacasına yıkılırdık.

Page 225: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Tanrı bizi at gözlüklülerden ve Neıuton'un uykusundan korusun.

MLL/AM BLAKE

Thomas Butts a yazılmış bir mektuba iliştirilmiş şiirden (1802)

Cehalet bilgiden daha fazla güven telkin eder: Şu ya da bu sorunun bilim

tarafından asla çözülemeyeceğini kendinden öylesi emin bir ifadeyle ileri

sürenler, çok bilenler değil az bilenlerdir.

CHARLES DARW1N

Giriş, İnsanın Türeyişi (1871)

N E W T O N ' U N U Y K U S U

Şair, ressam ve devrimci William Blake, "Newton'un uykusu" tamlamasıile, Newton fiziği açısından sınırlı bir bakışı olduğu kadar, Newton'un (tamanlamıyla olmasa da) gizemcilikten kopuşunu kastediyor belli ki. Blake ışı-ğın atom ve parçacıkları fikrini gülünç, Newton'un türümüz üzerindeki et-kilerini "şeytanca" bulmuştu. Bilime sık yöneltilen eleştirilerden biri, saha-sının çok dar olduğu yolundadır. İyice vurguladığımız yanılgı payımız ne-deniyle, bilim büyülü harikaları, gizemci inanışları ciddiye almaz. Fizikselkanıt olmaksızın ruhları, hayaletleri, melekleri, şeytanları ya da Buda'nınerdem varlıklarını kabul etmez.

Duyu ötesi algı konusunda kanıtı ikna edici bulan Amerikalı ruhbilimciCharles Tart şöyle yazıyor:

Günümüzde "Yeniçağ" görüşlerinin popülerleşmesinde önemli bir etken,maddeden yapılı varlıklardan başka hiçbir şey olmadığımız yolundakifelsefi inancı temsil eden (nesnel bilim maskesi altına gizlenipmezarından hortlamış köktenciliğin duygusal ısrarcıhğıyla sarılman) bi-limciliğin insanlıktan, ruhaniyetten uzaklaştırıcı etkilerinin tepki yaratma-

Page 226: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

216

sidir. Tinsel", "ruhsat" ya da "Yeniçağ" etiketiyle sunulan herhangi bir şe-ye ve her şeye düşünmeksizin kucak açmak apt alcadır kuşkusuz; çünkü nedenli soylu ve esin verici görünse de, bu görüşlerin birçoğu gerçekte yan-lıştır. Öte yandan, Yeniçağ merakı, insan doğasının kimi gerçeklerininhaklı bir nedenle anılmasıdir: İnsanların her /aman "ruhsal" ya da "tinsel"görünen deneyimleri olmuştur ve olacaktır.

Peki ama bu "ruhsal" deneyimler neden başka bir şeyden değil, mad-deden yapılı olduğumuz görüşüne meydan okumak zorunda? Yaşadığı-mı/ dünyada maddenin (ve enerjinin) varlığından neredeyse kuşku yok.Kanıt her yanımızda. Buna karşılık, daha önce de sözünü elliğim gibi,madde olmayan ve "ruh" ya da "can" denen bir sevin varlığı hayli kusku-hı. Kuskusuz her birimizin zengin bir iç yaşantısı var. Maddenin hariku-lade karmaşıklığı m düşündüğümüzde, iç yaşantımızın tümüyle madde-ye bağlı olmadığım kanıtlamamız olanaklı mı? Kabul etmeliyiz ki insanbilinci konusunda henüz tümüyle anlayamadığımız ve nörobiyoloji ileaçıklayamadığımız çok şey var. İnsanın sınırları vardır ve bunu en iyi bi-lim adamları bilir. Ancak, doğal dünyada henüz birkaç kuşak öncesinekadar mucize gözüyle bakılan birçok özellik, bugün fizik ve kimya bün-yesinde tümüyle açıklanmış durumda. Günümüzün gizemlerinin enazından bir kısmı da gelecek kuşaklarca kajisamlı olarak açıklanacak.Bugün, diyelim ki farklı bilinç durumlarına ilişkin beyin kimyası alanın-da ayrıntılı bir anlayış geliştiremiyor olmamızın bir "ruhlar dünyası"nmvarlığı anlamına geliyor olması, günebakanuı Güneş'i izlemesininfototropizmi (ışığa yönelme) ve bitki hormonlarını bilmezden önce tambir mucize sayılabihnesi denli mantıklı ancak.

Dünya isteklerimizi her bakımdan gerçeklemiyorsa bu bilimin mi, yoksaisteklerini dünyaya zorla dayatanların mı suçudur? Tüm memelilerin —vebirçok diğer hayvan türünün— duygusal yaşantıları var: Korku, şevhet,umut, acı, sevgi, nefret, yönetilme isteği. İnsanlar gelecek konusunda dahakaygılı olabilir, ama duygularımızda bize özgü bir yan yok. Öte yandan, baş-ka hiçbir tür, bizim kadar çok ya da bizim kadar İyi bilini yapamaz. Bu du-rumda hilim nasıl "insanlıktan uzaklaştırıcı" olabilir?

Bununla birlikte, haksızlıklar da söz konusu: Kimilerimiz henüz, çocuk-luğa bile erişemedin açlıktan ölüyor, kimilerimiz ise -şans eseri doğuştan—zenginlik, bolluk içinde yaşamlar sürüyor. Tacizci bir ailenin çocuğu, söv-güyle anıları bir etnik grubun üyesi ya da özürlü olarak doğabiliriz; elimiz-deki bir İskambil destesi içinden kartları çekerek yaşar, sonra da ölürüzhepsi bu mu? I lepi topu düşsüz, sonsuz bir uyku, öyle mi? Adalet bunun ne-resinde? Kalıhk, zalimlik, kalpsizlik bu. Başka bir oyun sahasında ikinci birşansımızın olması gerekmez mi? Önceki yaşamımızda kartlar ne kadar aley-

Page 227: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

217

himize de olsa, ne denli iyi oynadığımızı dikkate alan koşullarda yenidendoğsak çok daha iyi olmaz mı? Ya da -bu yaşamımızda bize verilmiş kişiliğiiyi oynamış, alçakgönüllü, inançlı, vs. davranmış olduğumuz sürece— öldük-ten sonra bir yargılama zamanı olsa ve dünyanın kargaşa ve acılarındanuzak, kalıcı bir sığınakla sonsuza değin mutlu yaşamla ödüllendirilsek.Dünya, üzerinde iyi düşünülmüş, önceden planlanmış, adi! bir yer olsaydı,her şey böyle olabilirdi. Acı ve zulüm içinde yaşayanlar hak ettikleri avun-tuyu bu şekilde bulabilirdi. "

Ölümden sonra yaşam beklentisine sığınıp yaşamdaki mevcut yerimizleyetinmeyi salık veren toplumlar, kendilerini devrime karşı aşılama eğilimin-dedirler. Üstelik, evrimsel var oluş savaşımında bazı bakımlardan uygunolan özellikler, savaşta uygunsuzdur. Kahramanlara —hatta otoritenin ken-dilerine buyurduğunu yapanlara- ölümden sonra mutlu bir yaşaın vaateden kültürler, yarışta avantaj kazanırlar.

Bu bağlamda, doğamızın ruhsal yanının ölümden sonra varlığını sürdür-düğü görüşü, ölümden sonra yaşam kavramı, dinler ve devletler için satma-sı kolay ürünlerdir. Yaygın kuşkuyla karşılanacağını bekleyebileceğimiz birkonu da değildir bu. Kanıt zayıf ya da sıfıra eşit olsa bile, insanlar bu öğre-tiye inanmak İsleyecektir. Doğru, beyindeki doku hasarları belleğimizinönemli kısmını yitirmemize yol açabilir ya da bizi hareketli bir insandandurgun yapıda birine dönüştürebilir (ya da tersi); bejin kimyasındaki deği-şiklikler herkesin bize tuzak kurduğuna ya da Tann'nın sesini duyduğumu-za inandırabilir. Ama bu denli güçlü kanıt kişiliğimizin, karakterimizin vebelleğimizin -dilerseniz ruh deyin- beynin maddesel yapısı içinde yer aldı-ğını gösterse de kanıtın ağırlığından kaçınmanın, başka yana yönelmeninyollanın bulmak kolaydır.

Üstelik ölümden sonra yaşam olduğunda ısrar eden güçlü toplumsalkurumlar varsa, muhaliflerin sayıca az, suskun ve küskün olmasına şaşma-mak gerek. Platoncuİuk kadar kimi Doğu, Hıristiyan ve Yeniçağ dinleri,dünyanın gerçek olmadığı; acı, ölüm ve bizzat maddenin duyusal yanılgı-lar olduğu; "Akıl" dışında hiçbir şeyin gerçekten var olmadığı esasına da-yanır. Buna karşılık, geçerli bilimsel görüş aklın, beynin işleyişini nasıl al-gıladığımızdır; başka bir deyişle, akıl beyindeki yüz trilyon sinir bağlantı-sının bir özelliğidir.

Kökleri 1960'lara dayanan ve garip bir şekilde gitgide yaygınlaşan akade-mik bir bakış açısına göre lüm görüşler aynı derecede keyfidir ve "doğru"ya da "yanlış" kavramları bir oyundan ibarettir. Belki de bu, durumu, herzaman edebî eleştirinin, dinin, estetiğin ve çoğunlukla da felsefe ile eliğinsadece öznel görüşler olduğunu, çünkü Öklit geometrisindeki bir teoremgibi gösterilemeyeceğini ya da deneye tabi tutulamayacağını savunan bilimadamlarının aleyhine çevirmeye yönelik bir girişimdir.

Page 228: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

218

Her şeyin olanaklı olmasını, gerçekliklerinin sınırsız olmasını arzulayan ki-mi insanlar vardır. Onlara göre, bilimin akla yatkın bir yaklaşımla emin olabi-leceğimizi söylediği görece az sayıdaki gerçek, düş gücümüzü ve gereksinim-lerimizi doyurmaya yetmez. Birçok Yeniçağ gurusu -aralarında oyuncu Shir-ley MacLaine de olmak üzere- tekbenciliği benimseyip tek gerçekliğin kendidüşünceleri olduğunu öne sürecek denli ileri gidiyorlar. Düpedüz, "Ben Tan-rı'yım" diyorlar. Bir keresinde, "Kendi gerçekliğimizi yarattığımızı düşünüyo-rum" demişti MacLaine bir kuşkucuya. "Kanımca, sizi şu anda burada yaratanda benim."

Ölü bir yakınım ya da çocuğumla yeniden kavuştuğumu düşleyecekolursam, bunun gerçekten olmadığını bana söyleyecek olan kimdir? Yer-den yükselip, uzaydan Dünya'ya baktığıma dair bir düş görüyorsam, bel-ki de gerçekten oradayım demektir; bu deneyimi benimle paylaşmış bi-le olmayan bilim adamları kim oluyor da bana tüm bunların kafamıniçinde olup bittiğini söylüyor? Dinim bana, Tanrı'nın değişmez ve hata-sız sözünün evrenin birkaç bin yaşında olduğunu bildirdiğini öğretiyor-sa, o halde bu rakamın birkaç milyar olduğunu söyleyen bilim adamlarıyanılıyor olmaktan başka, dine saygısızlık ediyor, inananları incitiyorlardemektir.

Bilimin, ilkede de olsa, yapabileceklerimize sınır getiriyor olması rahat-sız edici geliyor. Kim demiş ışıktan hızlı yol alamayız diye? Aynı şeyi ses içinde söylüyorlardı, öyle değil mi? Gerçekten güçlü araçlarımız varsa, bizi birelektronun konumunu ve momentumunu aynı anda ölçmekten kim alıko-yabilir? Çok zekiysek, neden "birinci türden" (enerji çıkışı, girdisinden çokolan) ya da "ikinci türden" (enerjisi asla tükenmeyen) bir devridaim maki-nesi yapamayalım? İnsanın hünerlerine kim sınır koyabilir?

Doğrusu, doğa bu sınırı koyar. Evrenin işleyişine, doğanın yasalarına iliş-kin az çok kapsamlı ve çok kısa bir bildirim bile, böyle yasak durumları sı-ralayan bir listeyi içerir. Çarpıcı bir yaklaşımla sahte bilim ve batıl inanışlar,doğada hiçbir sınır tanımama eğilimindedirler. Hayır, "her şey olasıdır".İnananları ne denli sık düş kırıklığına uğrayıp aldatılsa da, onlar sınırsızüretim bütçesi vaat edip dururlar.

Bununla ilgili olarak yapılan bir şikâyet, bilimin çok basit bir uslamlamaizlediği, fazla "indirgemeci" olduğu; son aşamada her şeyi açıklayan yalnız-ca birkaç -hatta belki daha basit- doğa yasasının söz konusu olacağı, dün-yadaki ince güzelliklerin, tüm kar kristallerinin, örümcek ağındaki dese-nin, sarmal gökadaların, insan zekâsının pırıltılarının sonuçta bu tür yasa-lara "indirgenebileceği" gibi aptalca bir düş görüldüğü yolunda. İndirge-

Page 229: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

219

mecilik, görünürde, evrenin karmaşıklığına yeterince önem vermiyor. Buyaklaşım kimilerine kibir ve entelektüel tembelliğin ilginç bir melezi gibigelebilir.

Bilimi eleştirenlere göre "at gözlüğü ile bakış"ı temsil eden Isaac Nevv-ton, evreni otomatik bir yapıda görüyordu. Hem de tam anlamıyla otoma-tik. Gezegenlerin Güneş, Ay ya da Dünya çevresindeki düzenli, tahmin edi-lebilir yörünge devinimlerini yüksek kesinlikte hesaplayan diferansiyeldenklem ile sarkacın devinimini ya da yayın saliminim hesaplayan diferan-siyel denklem temelde aynıydı. Bugün, çok ileri bir noktada olduğumuzudüşünüp, zavallı Newtoncular için öylesi sınırlı bir dünya görüşüne sahipolmalarından dolayı acıma eğilimindeyiz. Ne var ki makul sınırlar içerisin-de, otomatiği betimleyen uyumlu denklemler, evrendeki gökcisimlerinindevinimini de gerçekten betimliyor.

Kuşkusuz evrende dişliler yok ve kütleçekimsel otomatiği oluşturanparçalar birbirine ya da başka cisimlere değmiyor. Gezegenlerin devinim-leri, sarkaç ve yayınkinden daha karmaşık. Bundan başka, belli koşullar-da otomatik modeli işe yaramıyor: Çok uzun zaman süreçlerinde, uzakdünyaların kütleçekim güçleri -birkaç yörüngede tümüyle önemsiz gözü-ken güçler- ortaya çıkabilir ve küçük bir dünya o zamana değin izlediğirotadan beklenmedik bir şekilde sapabilir. Bununla birlikte, kaotik devi-nim gibi bir kavram, sarkaçlı saatler için de geçerlidir; çekülü dik açıdanepeyce sapacak şekilde tutarsak şiddetli, ürkünç bir devinim ortaya çıkar.Bununla birlikte, Güneş sistemi herhangi bir mekanik saatten daha da-kiktir ve dünyadaki zaman kavramının kökeni de Güneş ve yıldızların göz-lenir devinimidir.

İlginç olan gerçek şu ki, benzer matematik hem gezegenlere hem de sa-atlere uygulanabilir. Ancak, böyle olmasını sağlayan biz değiliz; bu ilkeyi ev-rene biz dayatmadık. Evren kendiliğinden böyledir. Bu indirgemecilikse,peki öyle diyelim o halde.

Yirminci yüzyılın ortalarına kadar dinbilimci, düşünür ve birçok biyologarasında yaşamın fizik ve kimyanın yasalarına "indirgenebilir" olmadığı;canlılarda "yaşamsal bir güç", "entelekheia" bir tao, doğaüstü bir güç oldu-ğu yolunda yaygın bir inanç vardı. Bu güç, yaşamı "canlı kılıyordu". Sadeceatom ve moleküllerin bir canlıdaki karmaşa ve incelikten, uyumlu işleyiştennasıl olup da sorumlu olabileceğini anlamak olanaksızdı onlara göre. Dün-ya dinleri şöyle buyuruyordu: Tanrı ya da tanrılar yaşam soluğunu, cansızmaddeye üflediler. 18. yüzyıl kimyacısı Joseph Priestley "yaşam gücü"nübulmaya çalışmıştı. Kimyacı, bir fareyi ölmeden önce ve öldükten sonratartmış, hayvanın ağırlığının değişmediğini görmüştü. Yaptığı tüm girişim-ler olumsuz sonuçlanmıştı. Demek ki ruh varsa bile ağırlığı yoktu; yanimaddeden yapılı değildi.

Page 230: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

220

Bununla birlikte, biyolojik materyalistler bile bazı şeyleri ayrıcalıklı say-dılar; belki de bitki, hayvan, mantar ya da mikrop ruhlarım değilse bile, ya-şamı anlamaV için bilimin henüz keşfedilmemiş bir ilkesine gereksinim var-dı. Örneğin, İngiliz fizyolog J. S. Ilaldaiıe (J. B. S. Haldane'in babası),1932'de şöyle soruyor:

Mekaniğe dayalı yaşam kuramı . . . lıast;vlık ve yaraların iyileşmesine ilişkinanlaşılır ne gibi bir açıklama getiriyor? Bu olayları, çok karmaşık ve garip ol-maları nedeniyle henüz anlayamayacak olduğumu/ dışında hiçbir açıklama.Bunlarla yakından ilintili üreme için de aynısı geçerli. Düş gücümüzü nedenli zorlarsak zorlayalım, canlı hir organizma gibi, kendini süresiz sıklıklayeniden üreten hassas ve karmaşık bir mekanizma kurgulayanlayız.

Aııcak, bundan yalnızca yirmi otuz yıl sonra, bağışıklık sistemi ve mole-küler biyoloji alanındaki bilgimiz, bir zamanlar çözülemez giz kabul edilenbu konulara çok büyük ölçekli açıklamalar getirmişti.

1950 ve 196O'lı yıllarda, DNA'nın moleküler yapısı ve genetik şifrenindoğasına ilk kez açıklama getirildiğinde, organizmaların bütünsel doğa-sı üzerinde çalışan biyologların, moleküler biyolojinin yeni uygulayıcıla-rını nasıl indirgcmecilikle suçladıklarını anımsıyorum. ("DNA'larıyla birsolucanın bile yapısını asla anlayamayacaklar.") Kuşkusuz, her şeyi bir"yaşamsal güce" indirgemek, daha az indirgenıecilik değil. Ancak, artıkaçıkça biliniyor ki Düuya'daki tüm yaşam formları, her canlı, nükleikasitleri üzerine kayıtlı şifreli genetik bilgiye sahip ve kalıtsal yönergeleriuygulamak için de temelde aynı şifre listesini kullanıyor. Bir şifreyi nasılokumamız gerektiğini öğrendik. Birkaç düzinelik aynı organik molekül,biyolojide en geniş çeşitlilikteki işlevler için tekrar tekrar kullanılıyor.Kistik fibroz ve meme kanserinden sorumlu başlıca genler saptanmış du-rumda. Haemophilii injluenzae. bakterisinin 1743 gen içeren ONA merdi-veninin basamaklarının dizilişi saptandı. Bu genlerin çoğunun özel işle-vi, yüzlerce karmaşık molekülün üretim ve katlanma aşamasından,sıcaklık ve antibiyotiklere karşı korunma, iiıuiasyon oranını artırma, bak-terinin eş kopyalarını oluşturmaya kadar çok iyi bir şekilde ayrın ulandı-rıldı. Halkalı kurt Caenorhabditis elegans da aralarında olmak üzere, bir-çok diğer organizmanın genom haritası çıkarıldı. Moleküler biyologlar,insanı oluşturan özellikleri içeren üç milyar nükleotid dizilişini kaydet-mekle uğraşıyorlar. (Yararların sonuçta riskleri aşıp aşmayacağı hiçbir şe-kilde kesin değil.)

Atom fiziği, moleküler kimya ve kutsal işlevler sayılan üreme ve kalıtınıarasındaki süreç belirlendi. Bunun için yeni bir bilimsel ilke aranmasınada gerek olmadı, öyle görünüyor ki canlı varlıkların müthiş karmaşıklıkta-

Page 231: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

221

ki yapısını ve çeşitliliğini anlamak için yararlan ılabileeek az sayıda basitgerçek var. (Moleküler genetik de her organizmanın kendine özgü oldu-ğunu öğretiyor.)

İndirgemecilik, fizik ve kimya alanında daha da iyi yapılanım;; durum-da. Elektrik, manyetizma, ışık ve görelilik konularındaki anlayışımı/mumulmadık şekilde tek bir çerçevede birleşmesinden daha sonra söz ede-ceğim! Yüzyıllardır biliyoruz ki görece basit bir avuç yasa, yalnız Dünya'da-ki değil, evrendeki soluk kesiei çeşitlilikteki olayı niceliksel olarak açıkla-maktan başka, yüksek kesinlikte tahmin olanağı da sunuyor.

Dinfiilimci Langdon Gilkey'nin Natura, Realüy and Ihe Sarred (Doğa, Ger-çeklik ve Kutsallık) isimli eserinde yazdığı üzere, doğa yasalarının her yer-de aynı olduğu gibi görüşlerin, yanılgı içinde olan bilim adamlarının veonların toplumsal yandaşlarının evrene zoraki olarak yakıştırdıkları önyar-gılardan başka bir şey olmadıktan türünden iddialar duyuyoruz. Gilkey, bi-limin kendi bağlamında olduğu denli geçerli başka tür "bilgi"ııin özlemi-ni duyuyor. Ne var ki evrenin düzeni varsayım değil; gözlenebilir bir ger-çek. Uzak kuasarlardaiı gelen ışığı saptayabiliyoruz, çünkü elektromanye-tizmanın yasaları, on milyar ışık yılı ötede de buradakiyle aynı. O kuasarla-rın tayfını tanıyabiliyoruz, çünkü burada da orada da aynı kimyasal ele-mentler bulunuyor ve aynı kuantıım mekaniği yasaları geçerli oluyor. Gö-kadaların birbirleri çevresindeki devinimleri, Nevvton'uiı kütleçekim yasa-sını izliyor. Külle çekim sel mercekler ve İkili atarcalaruı devinimi, uzayınderinliklerinde genel göreliliğin işlediğini gösteriyor. Her bölgesinde ayrıyasaların sÖ7 konusu olduğu bir evrende yaşıyor olabilirdik, ama yaşamıyo-ruz. Bu gerçek, saygı ve hayranlık uyandırmaz mı sizee?

Birkaç hasil yasa ile hiçbir şeyin anlaşılanı ad ığı, doğanın anlama yelimi-zin ötesinde karmaşık olduğu, Dünya'da geçerli yasaların Mars ya da uzakkuasarlara uygulanamadığı bir evrende yaşıyor olabilirdik. Ne var ki kanıt—önyargılar değil, kanıt— böyle olmadığını gösteriyor. Ne şanslıyız ki çoğuolayın az sayıda ve görece basit doğa yasalarına "indirgenebildiği" bir ev-rende yaşıyoruz. Aksi halde, dünyayı anlamak için gerekli yeti ve entelek-tüel kapasiteden mahrum olurduk.

Kuşkusuz, indirgemeci bir programı bilime uygulama alanında hatalaryapabiliriz. Tüm bildiklerimizden yola çıkarak, görece basit birkaç yasayaindirgeyemeyeceğimİ7 noktalar olabilir. Ancak, geçtiğimiz birkaç yüzyılınbulguları ışığında, indirgemecilikten yakınmak aptalca görünüyor. İndir-gemecilik bir eksiklik değil, bilimin en önemli zaferlerinden biri. Üstelik,kanımca, bulguları da birçok din ile (geçerliklerini kanıtlamasa da)sonderece uyumlu- Neden birkaç basit doğa yasası onca çok şeyi açıklayıp bukocaman evrene hâkim olsun? Peki ama evrenin Yaratıcısı'ndan bekleye-ceğini/, de bu değil midir zaten? Neden kimi dindar kişiler, sırf yanlış yön-

Page 232: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

222

lenmiş bir gizemcilik sevdası yüzünden bilimdeki indirgemecilik progra-mına karşı çıkıyorlar?

Din ve bilimi uzlaştırma girişimleri, yüzyıllardır dinin gündeminde -enazından İncil ve Kuran'ı, benzetme ve mecaza hiç pay tanımaksızın harfiharfine yorumlamakta ısrar etmeyenler için. Roma Katolik dinbiliminin enparlak başarısı, Thomas Aquinas'm Summa Theologicave Summa Contra Gen-tiles ("Putperestlere Karşı") adlı eserleridir. Olgun İslam felsefesinin girda-bından, on ikinci ve on üçüncü yüzyıllarda Hıristiyanlık dünyasının kapı-sına yuvarlanan eserler Eski Yunanlıların, özellikle Aristoteles'in -araların-da yalnızca yüksek başarının sıradan tanımını yapan eserler de olmak üze-re- kitaplarıydı. Eski öğretiler Tanrı'nın kutsal sözü ile yarışabilir miydi?*Summa Theologica dz Aquinas, kendisini, Hıristiyan dünyası ile klasik döne-me ait kaynakları, 631 soruda uzlaşır kılmakla görevlendirmişti. Peki açıkseçik bir uzlaşmazlık olduğunda bunu nasıl yapacağız? Devreye girecek ör-gütleyici bir ilke, dünyayı bilmenin üstün bir yolu olmaksızın yapamayız.Aquinas, sık sık, sağduyu ve doğal dünyaya; örneğin, hata düzeltici bir araçolarak bilime başvurmuştu. Hem sağduyu hem de doğayı biraz esneterek,631 sorunun hepsinde de uzlaşma sağlamayı başarmıştı. (Ama iş biraz zoragirdiğinde, yanıtın sadece varsayımsal olduğunu söylemekle yetinmişti.İnanç her zaman aklı dize getiriyordu.) Benzeri uzlaştırma girişimleri, hemTalmud'da ve Talmud sonrası Musevi yazınında hem de Ortaçağ İslamfelsefesinde görülüyor.

Ancak, bilimin özünde yer alan inançlar, bilimsel olarak sınanabilir tür-dendir. Bu durum, kimi dini bürokratları ve inananları bilim konusunda dik-katli kılıyor. Komünyon ekmeği, Kilise'nin öğrettiği gibi, mecazi olarak değilgerçekten İsa'nın eti midir yoksa, -kimyasal, mikroskopik ve diğer bakımlar-dan— size rahibin verdiği hamursuz, ince ekmek midir**? Venüs'ün 52 yıllıkdöngüsü sonunda tanrılara insan kurban edilmezse dünya yok olacak mı***?Olup da sünnetsiz kalmış Musevi bir erkek, Tanrı'nın kendisine inanan hererkekten bir parça sünnet derisi istediği eski buyruğa sadık kalmış diğer dinkardeşlerinden daha mı kötüdür? Ahir Zaman Azizleri'nin öğrettiği gibi, sa-

* Bu, birçok diğeri için bir ikilem değildi. On birinci yüzyılda Aziz Anselm, "İnanıyorum; dolayısıyla an-lıyorum" demişti.** Bir zamanlar bu sorunun yanıtı bir ölüm kalım sorunuydu. Miles Phillips, İspanyol Meksikasında terkedilmiş İngiliz bir denizciydi. 1574 yılında o ve arkadaşları Engizisyon önüne çıkarılmışlardı. Kendileri-ne şöyle sorulmuştu: "Rahibin başının üzerinde tuttuğu Komünyon ekmeği ve kutsal kadehteki şarap,Kurtarıcımız İsa'nın gerçek ve kusursuz bedeni ve kanıdır. Evet mi, yoksa hayır mı?" "Bu soruya" diyorPhillips, "'Evet!' demeyecek olsak, ölümden kurtuluş yoktu".*** Bu Orta Amerika ayini beş yüzyıldır gerçek anlamda gerçekleştirilmediğinden, isteyerek ya da iste-meyerek Aztek ve Maya tanrılarına kurban edilen, sessiz bir inançla evreni kurtarmak için öldüklerindenemin on binlerce insan kurbanı farklı bir gözle değerlendirecek bakış açısına sahibiz.

Page 233: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

223

yısız başka gezegeni dolduran insanlar mı var? İslam Ulusu'nun öne sürdü-ğü gibi, beyazlar çılgın bir bilim adamı tarafından siyahlardan mı türetilmiş-tir? Hindu kurban ayini atlanırsa, Güneş gökte bir daha yükselmeyecek mi-dir (ki Satapatha Brahmandda böyle olacağına temin ediliyoruz)?

Pek alışıldık olmayan din ve kültürleri inceleyerek duanın insani kökeni-ne ilişkin bir bakış açısı geliştirebiliriz. Örneğin, M.O. ikinci bin yıldan kal-ma bir Babil mühür silindirinin üzerindeki çivi yazısında şöyle deniyor:

Ey Ninlil, Karalar Kraliçesi, gelinlik yatağında, zevk mekânında, benim içinEnlil ile şefaat et.[İmza] Mili-Şipak, Ninmahlı Şatammu.

Ninmahlı Şatammu'dan, hatta Ninmah'tan bu yana epeyce zaman geçti.Enlil ve Ninlil başlıca iki tanrı olmasına karşın -uygar Batı dünyasında her-kes iki bin yıl boyunca onlara yakarmıştı- zavallı Mili-Şipak aslında bir ha-yalete, düş gücünün yarattığı, toplumsal olarak meşru bir ürüne mi yakarı-yordu? Eğer öyleyse, peki ya bize ne demeli? Yoksa bu, kuşkusuz Enlil'e ina-nanlar için de olduğu gibi, dine saygısız ya da yasak bir soru mu?

Dua işe yarıyor mu? Hangileri yarıyor?Tanrı'ya insanlık tarihine müdahale etmesi, gerçek ya da düş ürünü

bir haksızlığı ya da doğal felaketi önlemesi için yakardan bir dua katego-risi vardır; örneğin, Batı Amerika'da bir rahip ortalığı kasıp kavuran birkuraklığın son bulması için dua edebilir. Dua neden gereklidir? Tan-rı'nın kuraklıktan haberi yok mudur? Rahibin hemşerilerinin tehdit al-tında olduğunun farkında değil midir? Buradan, her yerde olan ve herşeyi bilen bir tanrının sınırları konusunda ne anlam çıkıyor? Rahip,onun yanında yer alan diğer herkesten de dua etmesini ister. Tanrı çoksayıda insan acıma ve adalet için yakardığında mı işlere müdahale etme-yi yeğliyor? 1944 yılında, The Prayer and Action Weekly News: Iouıa's WeeklyChristian Information Source (Haftalık Dua ve Olay Haberleri: Iowa Hafta-lık Hıristiyan Bilgi Kaynağı) isimli dergide yayımlanmış ricaya bir gözatalım:

Des Moines'teki aile planlamasını, hiç kimsenin insan eliyle olabileceğini dü-şünemeyeceği; yansız soruşturma görevlilerinin mucizevi (açıklanamaz) ne-denlere, Hıristiyanların ise Tanrı'nın Sopası'na yoracağı bir şekilde yakma-sı için Tanrı'ya yakarışımda bana katılır mısınız lütfen?

Şifacılıktan söz etmiştik. Peki ya dua yoluyla ömür uzatmaya ne diyelim?Victoria dönemi istatistikçilerinden Francis Galton, -en azından- İngilizhükümdarlarının çok uzun ömürlü olması gerektiğini, çünkü her gün dün-

Page 234: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

224

yada milyonlarca insanın içtenlikle "Kraliçe (ya da Kral) Çok Yaşasın" diyebağırdığını öne sürmüştü. Ne var ki bulgularına göre, her nedense, zengin-lik ve debdebe içinde yaşayan aristokrat sınıfının diğer üyeleri kadar bile ol-muyordu hükümdarların ömrü. On milyonlarca insan hep bir ağızdan MaoZedong'un "on bin yıl" yaşaması için (dua etmemiş olsalar da) dilekte bu-lunmuşlardı. Eski Mısır'da hemen herkes, Firavun'un "sonsuz" yaşamasıirin tanrılara yakarıyordıı. Topluca yapılan dualar işe yaramadı. Sonuçsuzkalan bu girişimlerin her biri, veri oluşturuyor.

Ancak, yalnızca ilkesel olarak da olsa sınanabilir bildirilerde bulun-makla din, istemeden de olsa, bilimin alanına girmiş oluyor. Laik gücüele geçirmeksizin -İnanca zorlamanın yasak olduğu düşünüldüğündc-dinler artık gerçeklik kollusunda başıboş önermeler yapamazlar. Bu du-rum, kimi dinlerin bazı müritlerini öfkelendiriyor. Zaman zaman kuşku-cuları, düşlenebilir en korkunç cezalara mahkûm etmekle tehdit ediyor-lar. Zararsız bir başlığa sahip Auguries oflnnocence (Masumane Kehanet-ler) isimli eserinde William Blake'in yüksek çıkarlar alternatifine bir gözatalım:

Her kim ki (ocuğa kuşku duymayı öğretirCezası sonsuza değin kabirde çürümektir.Her kim ki bebeğin inanana saygı duyarCehennem ve ölümün üzerinden afar

Saygı, hayranlık, etik, ayin, toplum, aile, yardım, siyasi ve ekonomikadalete adanmış birçok din, bilimin bulgularını başkaldırı değil, kendi-lerini yücelten ilerlemeler olarak görüyor. Bilim ve din arasında çelişkiolması gerekmiyor. Bir noktada benzer ve uyumlu rolleri paylaşıyor,birbirlerine gereksinim duyuyorlar. Açık ve şiddetli tartışma, hatta kuş-kucu sorgulama,John Millon'un Areopagiti t a sına (1644) değin uzananbir Hıristiyan geleneğidir. Hıristiyanlık ve Musevilik dünyası, biîimingetirdiği alçakgönüllülük, ö/eleşliri, akla dayalı tartışına ve mevcut bil-geliğin sorgulanması ilkelerine kucak açmış, hatta bir ölçüde de olsaöngörmüştü. Ne var ki, muhafazakâr ve köktenci olarak da nitelenendiğer mezhepler, -ki bugün başlıca dinlerin duyulma/, neredeyse gö-rülmem olmasıyla yıldızları parladı- çürütülmesi olanaklı konuları daya-nak noktası seçtiklerinden, bilimden korkmak için kendilerine nedenyaratmış oldular, ;

Dini gelenekler genellikle öylesine rengin ve çeşitli ki, özellikle kutsal ki-tapları benzetme ve mecaza yer bırakarak yorumlandığında, yenilik ve de-ğişim için bol fırsat sunuyorlar. Röylelikle, geçmişte yapılmış hataları itirafetmek için bir /emin de oluşuyor; örneğin, Roma Katolik Kilisesi, 1992 bil-

Page 235: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

225

dirisinde, Galilco'mın haklı olduğunu, Dünya'nın Güneş çevresinde dön-düğünü kabul etmişti. Uç yüzyıl gecikmiş de olsa, yüreklice yapılmış, kula-ğa hoş gelen bir itiraftı bu. Modern Roma Katolikliğinin, Büyük Patlama veevrenin 15 milyar ya da daha büyük yaşıyla, ilk canlıların "ön" biyolojikmoleküllerden türemiş ya da insanların maymun benzeri atıllardan geliyorolmasıyla -"insana can verilmesi" konusunda özel görüşleri olsa da- bir alıpveremediği yok. Çoğu Protestan ve Musevi mezhebi de aynı güçlü konumubenimsiyor.

Dini liderlerle yaptığım dhıbilim tartışmalarında sık sık, inançlarınödündeki yapı taşların dan birinin bilim tarafından çürülülmesine tepkileri-nin ne olacağını soruyorum. Bu soruyu şimdiki, yani ün dördüncü Dalail.ama'ya sorduğumda muhafazakâr ya da köktenci dini liderlerden çokfarklı bir tavırla, çekinerek şu yanıtı verdi: Öyle hir durumda, Tibet Budiz-mi'miı değişmesi gerekirdi.

Peki, diye sordum, ya bu gerçekten inancınızın özüyse (bir örnek düşün-düm), yeniden doğuş ise.-

O zaman da değişmesi gerekir, diye yanıtladı.Yine de -diye hemen ekledi- yeniden doğuş savını çürütmek zor olacak.Dalai I,ama kesinlikle haklı. Çürütülmeye karşı yalıtımlı dini öğretinin

bilimin ilerlemesinden korkması için de pek bir neden yoktur. Birçokinanç sisteminde bulunan o büyük görüş, Evrenin Yaratıcısı olduğu görüşüde bu türden bir öğreti: Göstermesi de yalanlaması da aynı derecede zorhir sav.

Ibiı Meymıın, Guidejbr thePerplexed (Şaşırmışların Kılavuzu)isimli eserin-de Tanrı'nın varlığının ancak fizik ve ditıbitim alanında özgür ve açık çalış-ma yapılabilmesiylc belirlenebileceğini öne sürmüştü [I, 55J. Bilim,evrenin sonsuz yaşında olduğunu gösterseydi ne olurdu? O zaman düıbili-mirı yeniden ve ciddi olarak elden geçirilmesi gerekirdi [II, 25]. Aslında, bi-limin bir Yaratıcı olduğu görüşünü çürütebilmesi ancak böyle bir bulguylagerçekleşirdi -çünkü sonsuz yaşında bir evren asla yaratılmış olama/. Herzaman oradaydı demektir.

Bilimin bulgularından endişe duyan diğer öğretiler, ilgi ve çıkar alanlarıvar. Belki de, diyorlar, bilmemek daha iyi. Erkek ve kadınların kalıtsal ola-rak farklı eğilimler taşıdıklarının bulunması, erkeğin kadın üzerindeki ege-menliğini açıklamak için bir bahane olarak kullanılmaz mıydı? Şiddetin ge-netik kökenli olduğu gibi bir bulgu, bir etnik grubun diğerince baskı altın-da tutulmasını, hatla önlem olarak hapsedilmesini açıklamakta kullanılmazmıydı? Ruh hastalığı yalnızca beyin kimyası ise, gerçekliğe sarılmaya da yap-tıklarımızdan sorumlu olma yolundaki çabaiarımı/.ı kaldırıp kenara atabil-memi/e yol açrnaz miydr? Evrenin Yaratıcısı'nm elinden çıkmış özel varlık-lar değilsek, temel ahlak kurallanmız yanılabilir yasa koyucularca yapılmış-

Page 236: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

226

sa, düzenli bir toplum yapısı sağlama ve sürdürme savaşımımız baltalanmışolmaz mıydı?

Dinsel ya da dindışı olsun, bu konuların her birinde, doğruya en yakınkestiriyi bilirsek; çıkar grubumuzun ya da inanç sistemimizin geçmişteyaptığı hataları hep göz önünde bulundurursak, doğru yoldayız demek-tir. Saydığımız konularda gerçeğin genel olarak bilinmesinden doğacaksözde korkunç sonuçlar abartılıdır. Ve tekrar altını çizmek istiyorum ki,hangi yalanların, hatta hangi gölgelenmiş gerçeklerin -özellikle uzun va-dede- yüksek amaçlara gerçek anlamda hizmet edeceğini söyleyebilecekdenli bilge değiliz.

Page 237: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Ne kadar ilerlrme kaydedecek i?ısan aklı?

Sakınmaz arsızlığı nerede sınır tanıyarak?

İnsanın densizliği ve ömrü doğru orantılı olarak

artacakta eğer, kötülükte boynuz kulağı geçecekse hep,

tanrılar dünyaya bir yenisini daha eklemeliler ki

onca günahkâra yeterince yer kalsın.

EURIPrDES

Hippolytos

(M.Ö. 428)

BİLİM ADAMLARIGÜNAHI TATTIĞINDA

Başkan Harry S. Truman ile savaş sonrası yaptığı bir görüşmede Manhat-tan Nükleer Silahlar Projesi bilimsel yöneticisi J. Robert Oppenheimer,üzüntü içinde bilim adamlarının ellerini kana buladıkları, artık günahı ta-nıdıkları yorumunda bulunur. Ardından Truman, yardımcılarına, bir dahaasla Oppenheimer'ı görmek istemediği yolunda emirler verir. Kimi zamanbilim adamları kötülük yaptıkları, kimi zaman da bilimin kötü amaçlı kul-lanımına karşı uyarıda bulundukları için cezalandırılır.

Daha da sıklıkla, bilim kendisinin ve ürünlerinin ahlaki açıdan yansız,etik olarak muğlak, iyiliğe olduğu kadar kötülüğe de hizmete hazır olduğugerekçeleriyle saldırıya uğrar. Eski bir yakınmadır bu. Büyük olasılıkla taşalet yapımına, ateşin keşfine değin uzanır. İlk insandan bile önce, teknolo-ji atalarımızın yaşamında yer aldığından, teknolojik bir tür olduğumuzdan,bu sorun bilimden çok insan doğası ile ilintili sayılmalıdır. Burada demekistediğim, bilimin, bulgularının kötüye kullanımından sorumlu olmadığıdeğil. Tersine, bu alandaki sorumluluğu büyüktür ve ürünleri güçlendikçesorumluluğu da artar.

Page 238: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

228

Saldın silahlan ve pazardaki türevleri gibi, barındığımız küresel çevreyideğiştirmemize olanak veren teknolojilerin, dikkatli ve sağduyulu davranma-ları gereklidir. Kvet, bulunduğumuz noktaya erişmiş olanlar, aynı eski insan-lar. Evet, her zaman olduğu gibi yine yeni teknolojiler geliştiriyoruz. Ancak,her zamanki zayıflıklarımız gezegen üzerinde eşi görülmemiş felaket yaratmakapasitesindeki güçlerle birleştiğinde, yapmamız gerekenler listesi kabarıyor;bu durumda yine eşi görülmemiş, küresel bir etik yerleştirmek gerekiyor.

Kimi zaman bilim adamları her ikisine de sahip olmak isliyor: Hem yaşa-mımızı iyileştiren bilimsel uygulamalardan dolayı şeref kazanmak hem debilinçli olarak ve sonuçları düşünüliiıeksizin geliştirilmiş, yine bilimsel araş-tırmanın ürünü ölüm araçlarından uzak kalmak. Avustralyalı düşünür JohnPassmore Saertce and /is C.rıtir.s (Bilim ve Eleştirmenleri) isimli kitabındaşöyle yazıyor:

İspanyol Engizisyonu, dinsi/leri yakma işini laik güce devrederek doğrudansorumluluk almakları kaçınmak isledi; inançla savunuyordu ki, bu insanlarıkendisi yaksaydı, Hıristiyan ilkelerine tümüyle ters düşmüş olacaktı. Çok azı-mız Engizisyon'un ellerini kandan böyle kolayca temizlemesine göz yumar-dık; Engizisyon da bunun farkındaydı. Aynı şekilde, bilimsel keşiflerin uygu-laması açık ve kesin olduğunda; örneğin, bir bilim adamı sinir gazı üzerin-de çalışırken, ga/ı insanları öldürmek için kullananın bilim adamları değil,ordu olduğu esasına dayanarak bu tür uygulamalarla "hiç ilgisinin olmadı-ğı "m öne süreme/. Bilim adamları hükümete lön karşılığı, bilerek ve isteye-rek yardım önerdiklerinde, durum daha da açıklık kazanır. Bir bilim adamıya da düşünür, donanına araştırması için bu kurumdan iön alıyorsa, ya yap-tığının onların işine yalamayacağını bildiği halde sesini çıkartmayıp onlarıkandırıyordu! ya da işe yarayacağım gayet iyi biliyordur; bu durumda proje-sinin ürünü konusunda ü/.enne sorumluluk almalıdır. Çalışmasının sonucuolarak onaya çıka<ak keşif ya da buluşlara yönelik övgü ya da suçlamalarındoğrudan hedefi kendisidir çünkü.

Macar kökenli fizikçi Edward Teller1 m meslek yaşamı bu bağlamda önem-li bir örnek oluşturuyor. Teller genç yaşında, Macaristan'da kendisininki gi-bi orta sınıf ailelerin mal varlığına el koyan Bela Kuhn komünist devriminiyaşamış ve otomobil ka/asında bir bacağını kısmen yitirerek kalıcı bir acıyamahkûm olmuştu. İlk çalışmalarının bilime yaptığı katkılar kuantum meka-niksel seçilim kuralları ve katı hal fiziğinden gökbilime değin uzanan çeşitlialanlardaydı. Fizikçi Leo Szilard'ı Haziran 1939'da Long Island'da tatil yap-makta olan Al beri Einstein'ı ziyarete götüren de kendisiydi. Bu buluşma,Eiiısteiiı'ın Başkan Franklin Roosevelt'e ya/dığı, Nazi Almanyasında hem si-yasi hem de bilimsel durumun çarpıklığı nedeniyle fısyon ya da "atom" bom-

Page 239: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

229

bası geliştirmeyi salık veren tarihi mektubun da nedeni olmuştu. ManhattanProjesi'nde göreve atanan Teller, Los Alamos'a vardığında işbirliğini derhalreddetmişti. Gerekçesi, atom bombasının yol açabileceklerinden sakınmasıdeğil; tersine, tahrip gücü çok daha yüksek bir silah olan ffbyon ya da hid-rojen bombası olarak da bilinen termonükleer bomba üzerinde çalışmak is-temesiydi. (Atom bombasının verim gücü ya da tahrip enerjisinde bir üst sı-nır bulunmasına karşın, hidrojen bombası için böyle bir sınır yoktur. Ancak,hidrojen bombasında tetikçi olarak bir atom bombasına gereksinim vardır.)

Fisyon bombası İcat edilip, Almanya ve Japonya teslim olup savaş bittik-ten sonra Teller, "Süper" olarak anılan ve asıl olarak Sovyetler Birliği'negözdağı vermek için kullanılması düşünülen bombanın şaşmaz bir savunu-cusu olarak kaldı. Staliiı'in yönetiminde yeniden yapılanan, güçlenen ve as-ker toplumu haline gelen Sovyetler Birliği konusundaki endişeler ve Ame-rika'da McCarrhycîlik adı verilen paranoya, Teller'm ekmeğine yağ sürü-yordu. Savaş sonrası Atom Enerjisi Kurumu Genel Danışmanlık Kurulu baş-kanlığına getirilen Oppenhçimer, Teller için bir engel oluşturuyordu. Tel-ler, Oppenheimer'ın ABD'ye bağİ ılığını sorgulayan bir hükümet oturu-munda, onun aleyhinde tanıklık yapmıştı. Teller'ın, sonrasında olanlardaönemli payının olduğu düşünülüyor: Denetleme kurulu Oppenheimer'ınbağlılığı konusunda kuşku beyanında bulunmamış olsa da, sınırlı bölgeyegiriş izni iptal edilmiş, AEK'dan istifa ettirilmiş ve böylelikle Süper çalışma-ları konusunda Teller'm yolu iyice açılmıştı.

Termonükleer silah yapımı tekniği, genel olarak Teller ve matematikçiStanislas Ularn'ın ürünü olarak biliniyor. Manhattan Projesi'nde Kuramsalllirim'in başkanlığını yapmış ve hem hidrojen hem de atom bombasının ge-liştirilmesinde önemli rol oynamış Nohel ödüllü fizikçi Hans Belhe, Teller'masıl önerisinin hatalı olduğu ve termonükleer silahı gerçekleştirmek için bir-çok İnsanın katkısının gerektiği kanısındaydı. Genç bir fizikçi olan RichardGanvin'in teknik alandaki temel katkılarıyla ilk ABD termonükleer "aracı"1952'de patlatılmıştı. Bir fıbe ya da bombardıman uçağınca taşınamayacakkadar hantal olduğundan, patlama montajının yapıldığı yerde gerçekleştiril-mişti. Gerçek ilk hidrojen bombası, bundan bir yıl sonra patlatılan Sovyet bu-luşu bir silahtı. ABD ilk girişimi yapmamış olsaydı Sovyetler Birliği'ııin termo-nükleer bir silah geliştirip geliştirmeyeceği; Sovyetler'i hidrojen bombalarınıkullanmaktan caydırması için bir ABD termonükleer silahının gerekip gerek-mediği -çünkü o sırada ABD büyük miktarda fisyon silahına sahipti- çok tar-tışılmıştı. Mevcut kanıt gösteriyor ki, ilk fisyon bombasını patlatmadan öncebile SSCB, termonükleer silah konusunda işlerlikli bir tasarıma sahipti. Bu ta-sanmın yaşama geçirilmesi "sonraki mantıklı adım"ı oluşturuyordu. Ancak,Sovyetler'in fisyon silahı geliştirmesine yardımcı olan, Amerikalıların bu si-lahlar üzerinde çalışmakta oldukları yolundaki casus bilgiydi.

Page 240: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

230

Kanımca, küresel nükleer savaşın olası sonuçları hidrojen bombasınınbulunmasıyla daha da tehlikeli hale geldi; çünkü termonükleer bombala-rın yarattığı bulut, kentleri yakma, büyük miktarda duman yaratma, Dün-ya'yı soğutup karartma ve küresel ölçekli nükleer kışa yol açmada çok dahaetkindir. Bu, katıldıklarım arasında üzerinde (1983'ten 1990'a kadar) ençok görüş ayrılığı olan bilimsel çekişme oldu. Tartışmalar çoğunlukla siya-si güdümlüydü. Nükleer kışın stratejik anlamı, bir nükleer saldırıyı önle-mek için kapsamlı karşı saldırı politikasını savunanları ya da kapsamlı ilksaldırıyı yapma seçeneğini elde tutma arzusundakileri bile susturucu nite-likteydi. Her durumda, düşman taraftan öç alınamasa dahi, fazla sayıda ter-monükleer silah fırlatan ulusun kendi kendine zarar vermesine yol açacakçevresel sonuçlar söz konusuydu. Onlarca yıl geçerli olmuş stratejik politi-kanın önemli kısmı ve on binlerce nükleer silah yığmanın gerekçesi, bir-denbire güvenirliğini büyük ölçüde yitirmişti.

1983 tarihli orijinal nükleer kış bilimsel raporunda öngörülen küre-sel sıcaklık düşüşleri 15-20 °C idi; mevcut tahminler ise 10-15 °C. He-saplamaların içerdiği indirgenemez belirsizlikler göz önüne alındığın-da, değerler oldukça tutarlı. Her iki sıcaklık düşüşü de mevcut küreselsıcaklıklar ile Buz Çağı'nmkiler arasındaki farktan çok daha büyük. Kü-resel termonükleer savaşın uzun vadeli sonuçları, 200 bilim adamındanoluşan uluslararası bir grup tarafından hesaplandı: Nükleer kışın küre-sel uygarlık ve kuzey yarıküre orta enlemi hedef kuşağından uzakta bu-lunanlar da dahil olmak üzere, Dünya'daki insanların çoğunu başta aç-lık gibi tehlikelerle yüzleştirerek, çok büyük riske atacağı sonucuna va-rıldı. Hedef kentlere füzelerin gönderileceği büyük ölçekli bir nükleersavaş gerçekleşecek olursa, insanlığın geleceğine karanlık bir perde in-dirmiş olmanın sorumluluğu ABD'de Edward Teller ve çalışma arka-daşlarına (Sovyetler Birliği'nde de Andrei Sakharov'un öncülük ettiğiekibe) ait olacak. Hidrojen bombası, insanlık tarihinde geliştirilmiş enkorkunç silahtır.

1983 yılında nükleer kış keşfedildiğinde, Teller hemen (1) fiziğin hatalıolduğu, (2) keşfin çok daha önce kendi denetimi altında Lawrence Liver-more Ulusal Laboratuvarı'nda yapılmış olduğu gerekçeleriyle ortaya atıldı.Önceden böyle bir keşfin yapıldığına ilişkin hiçbir kanıt yok ve her ülkedeulusal liderlerini nükleer silahların etkileri konusunda bilgilendirmekle gö-revli kişilerin nükleer kışı görmezden geldiği artık çok iyi biliniyor. Amaeğer Teller haklıysa, söz konusu keşfini ilgili kişilere, ulusunun liderlerine,yurttaşlarına ve tüm dünyaya bildirmemiş olmakla büyük vicdansızlık yap- ;mış oluyor. Stanley Kubrick'in yönettiği Dr. Strangelove isimli filmde olduğugibi son silahı sır tutmak, böylelikle varlığından ve etkilerinden kimseninhaberdar olmamasını sağlamak, kepazeliğin son perdesidir.

Page 241: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

231

Normal bir insanın böyle bir buluşun yapımına katkıda bulunmaktan,hatta nükleer kışı hesaba katmamış olmaktan rahatsızlık duymaması im-kânsız geliyor bana. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak buluşta adı geçenlerin ya-şadığı gerginlik çok büyük olmalı. Gerçek katkıları ne olursa olsun, EdwardTeller hidrojen bombasının "babası" olarak biliniyor. Life dergisinin 1954yılında yayımladığı övgü dolu bir makalede Teller'ın hidrojen bombasınıyapma konusundaki "neredeyse bağnaz kararlılığı "ndan söz ediliyor. Buluş-tan sonraki meslek yaşamı, kanımca, yaptığını haklı gösterme çabaları ola-rak düşünülebilir. Teller, makul görünen bir yaklaşımla, hidrojen bomba-larının barışı koruduğunu, en azından termonükleer savaşı önlediğini;çünkü nükleer güçler arasındaki olası savaşın sonuçlarının artık çok dahakorkutucu olduğunu öne sürdü. Henüz bir nükleer savaş yaşamadık, öyledeğil mi? Ne var ki, bu tür iddialar nükleer silahlı ülkelerin, istisnasız, şim-di ve her zaman makul taraflar olacaklarını; liderlerinin (ya da nükleer si-lahlardan sorumlu askeri ya da gizli polis güçlerinin) hiçbir zaman öfke, öçve çılgınlık nöbetlerine kapılmayacağını varsayıyor. Hitler ve Stalin'i yarat-mış bir yüzyılda, bu sav son derece gerçekdışı görünüyor.

Teller, nükleer silah denemelerini yasaklayan kapsamlı antlaşmanın im-zalanmasını önlemede önemli rol oynadı. 1963'te imzalanan Denemeleri(Yer üzerinde) Sınırlama Antlaşması'nın gerçekleştirilmesini zorlaştırdı.Nükleer cephaneliği koruma ve "geliştirme"de Yer üzerinde yapılan dene-melerin esas olduğu, antlaşmayı onaylamanın "ülkemizin gelecekteki gü-venliğini tehlikeye atacağı" savlarının aldatıcı olduğu sonradan anlaşıldı.Teller, fısyon güç tesislerinin güvenlik ve fiyat-yarar oranının yüksekliğininde ateşli bir savunucu olmuş, 1979'da Pennsylvania'daki Three Mile Islandkazasında zarar gören tek kişinin, tartışmalar sırasında geçirdiği kalp krizinedeniyle kendisi olduğunu iddia etmişti.

Teller Alaska'dan Güney Afrika'ya değin nükleer silah patlatmayı, limanve kanallarda deniz dibini taraklamayı, engel çıkaran dağları tıraşlamayı vebüyük miktarda toprak aktarmayı savunmuştu. Böyle bir şemayı YunanistanKraliçesi Frederika'ya sunduğunda, "Teşekkürler Dr. Teller, ama Yunanis-tan'da yeterince antik harabe var" şeklinde bir yanıt aldığı söyleniyor. Eins-tein'ın genel göreliliğini mi denemek istiyorsunuz? O halde Güneş'in uzakköşesinde bir nükleer silah patlatın diyordu Teller. Ay'ın kimyasal yapısınımı anlamak istiyorsunuz? O halde Ay'a bir hidrojen bombası uçurup patla-tın, parlamanın ve ateş topunun tayfını inceleyin.

1980'lerde de Başkan Ronald Reagan'a -Stratejik Savunma Girişimi(SDI) adını verdikleri-Yıldız Savaşları görüşünü satmıştı. Reagan, Teller'ınSovyetler'in fırlattığı 10 000 savaş başlığını havada durduracak, masa büyük-lüğünde hidrojen bombası güdümlü bir X-ışını lazerini yörüngeye yerleştir-mek ve küresel termonükleer savaş durumunda ABD yurttaşlarına gerçek

Page 242: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

232

anlamda konıma sağlamak yolundaki düş ürünü öyküsünün olabilirliğineinanmışa belli ki.

Reagan yönetimini savunan kimi kişilerce, kapasitesi konusunda öne sü-rülen bir kısmı kasıtlı abartılar ne olursa olsun, SDl'nın Sovyetler Birli-ği'nin çöküşüne yol açtığı iddia ediliyor. Bu iddiayı destekleyecek hiçbirciddi kanıt yok. Andrei Sakharov, Yevgeiıy Veİikhov, Roald Sagdeev ve Baş-kan Mikhail Gorbaçov'a danışmanlık e imiş diğer bilim adamları, AmerikaBirleşik Devletleri'nin Yıldız Savaşları programını sürdürmesi durumundaSovyet kir'in vereceği en ucuz ve güvenli yanıtın, mevcut nükleer silahlarınıve fırlatma sistemlerini artırmak olacağını açıkça belirtmişlerdi. BöylelikleYıldız Savaşları termonükleer savaş tehlikesini azaltmış değil, artırmış ola-caktı. Her durumda, Sovyeller'in Amerikan nükleer füzelerine karşı uzaytemelli savunmaya yaptıkları harcamalar görece çok az, Sovyet ekonomisi-nin çöküşüne yol açmaktan çok uzaktı. SSCB'nin çöküşü, daha çok dene-tim altındaki ekonominin başarısızlığı, batıdaki yaşam staiıdartı konusundaarran bilinç, can çekişen komünist ideolojiden gitgide uzaklaşma ve-bu türhir sonuç amaçlamamış olsa da- Gorbaçov'un glasnost, yani açıklık politika-sını güçlen d irmesiyle ilgiliydi.

On bin Amerikalı bilim adamı ve mühendis, Yıldız Savaşları programın-da çalışmaya taklarını ya da SDI örgütünden para kabul etmeyecekleriniaçıkça bildirmişlerdi. Bu durum (kişisel bedeli yüksek olsa da) bilim adam-larının, en azından geçici olarak, yoldan çıkmış demokratik bir hükümetleişbirliğini cesaretle reddedebildiğim gösteren bir örnektir.

Teller, yeraltına inebilen nükleer savaş başlıklarının geliştirilmesini desavunmuştu; böylelikle düşman bir ülkedeki yeraltı kumanda merkezleri veliderler ile aileleri için hazırlanmış yeraltı sığmakları bulunup yok edilebi-lirdi. Düşman bir ülkenin altyapısını "tek bir can kaybına yol açmadan" tah-rip edecek 0,1 kilolonhık nükleer savaş başlıkları kullanılabilirdi: Sivil hal-ka önceden haber verilecekti; nükleer savaş insancıl olacaktı.

Okuduğunuz kitabı yazdığım sıralarda, 80'li yaşlarının sonlarına geldiğihalde dinçliğini ve düşünsel yetisini hâlâ koruyan Edward Teller, eski Sov-yetler'deki nükleer silah kurumlarından meslektaşlarıyla hirlikte, rotasıdünyaya yönelik olabilecek gök taşlarım yok etmek ya da yolundan saptır-mak amacıyla uzayda yüksek güçte termonükleer silahlar geliştirmek üzerebir kampanya başlattı. Yakındaki göktaşlarının yörüngeleri üzerinde, yete-rince olgunlaşmamış deneylere girişmenin türümüz için son derece büyüktehlikeler yaratabileceği kanısındayım.

Dr. Teller ile özel olarak görüştüm. Kendisi ile bilimsel oturumlarda, ulusalbasında ve meclisin basına kapalı oturumlarında da tartışmıştım. Özellikle Yıl-dı/ Savaşları, nükleer kış ve göktaşlarına karşı savunma konularında büyük gö-rüş ayrılıklarımı/ var. Belki de tüm bunlar, kendisine ilişkin olumsuz bir görüş

Page 243: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

233

edinmeme yol açtı. Coşkulu bir komünizm karşıtı ve teknoloji hastası olması-na karşın, geçmiş yaşamına baktığımda, hidrojen bombasını haklı göstermeyolundaki umutsuz girişiminde daha başka gedikler de görür gibiyim: Etkile-ri sandığınız kadar da kötü değil. Dünyayı diğer hidrojen bombalarına karşısavunabilir; bilim ve inşaat mühendisliği yararına olabilir; ABD halkını düş-man bir ülkenin termonükleer silahlarına karşı korumak, savası insancıl kıl-mak, gezegeni uzayın tehlikelerinden kurtarmak için kullanılabilir. Bunlaronun sözleri. Teller, her nedense, içten içe termonükleer silahların ve kendi-sinin insanlığın yok edieisi değil kurtarıcısı olarak anılacağına İnanmak istiyor.

Bilimsel araştırma, yanılması olası uluslara ve politik liderlere büyük, da-ha doğrusu hayranlık uyandırıcı güçler sağladığında, hirçok tehlike de dev-reye girmiş oluyor: Bunlardan biri, araştırmaya katılan bilim adamlarınınnesnelliklerini büyük ölçüde yi (irebilecek olmaları. Güç her zaman kişiyideğer yitimine zorlar. Bu durumda, gizlilik kurumu özellikle tehlikeli, de-mokrasi de özellikle değerli hale gelir. (Gizlilik kültüründe yetişmiş olanTeller, buna da sık sık saldırmıştı.) CIA genel başkanı 1995'te, "kesin gizli-liğin kesin çürümeye yol açacağı" yorumunda bulunmuştu. K,n açık ve şid-detli şekliyle tartışma, teknolojinin kötüye kullanılması tehlikesine karşı ge-nellikle tek savunma yöntemidir. Karşıt savın kritik bir noktası birçok bilimadamı ve hatla halktan bireylerini, açıklama yapmaya hiçbir ceza getirilme-mesi durumunda, söz konusu şeyi yapmaya girişebileceklerine dikkat çeki-yor. Ya da Washington 'dan uzak bir yerdeki (konunun gizli tutulması du-rumunda konudan asla haberi olamayacak) meçhul bir lisansüstü öğrenci-nin işe karışabileceği bir durum söz konusu olabilir.

Aldaki belirsizlik içermeyen bir uğraş alanı var mı? Bizlere davranış veetik konusunda danışmanlık etmekle görevli halk kurumları bile kendi içle-rinde çelişkilerle dolu. Ö/deyişleri düşünün: Acele işe şeytan karışır; evet,ama vakit nakittir. Ayağım yorganına göre uzat; ama korkak kişi ne kâr ederne zarar. Ales olmayan yerden duman çıkmaz; ama görünüşe aldanma.Damlaya damlaya göl olur; ama kefenin cebi yok. Bir elin nesi var iki elin se-si var; ama nerede çokluk orada . . . Bir zamanlar insanlar allıkları her adı-mı, böyle çelişkili beylik sözlere göre belirtiyorlardı. Ozdeyişçİnİn ahlaki so-rumluluğu nedir? Va da yıldı/ falcısının, Tarot falcısının, magazin kâhininin?

Başlıca dinlere bir bakalım. Mika'da doğru davranılınası ve merhametliolunması buynıluyor; Eski Ahiı'e göre cinayet işlenmesi yasak; Musevilerkomşularını kendileri gibi sevinçli; İncil'e göre düşmanlar sevilmeli. Öteyandan bu anlamlı, güzel öğütlerin verildiği kitapların müritlerinin döklü-ğü kanı bir düşünün.

Page 244: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

234

Yeşu ve Sayılar'ın ikinci yarısında, tüm Kenan ülkesinin her bir kentindeerkek, kadın ve çocuktan ev hayvanlarına değin her canlı varlığın öldürül-mesi kutlanıyor. Erika kenti bir kherem, yani "kutsal savaş "ta yok edilmiş. Bucinayet için sunulan tek gerekçe, oğullarını sünnet etmek ve özel birtakımayinleri benimsemek karşılığında, atalarına çok önce bu ülkenin onlarınülkesi olacağı vaadinin yapılmış olduğu iddiası. Kutsal kitaplarda bu katli-am seferleri konusunda en ufak bir pişmanlık ifadesine ya da hiç değilsesaygıdeğer, tanrısal bir suskunluğa rastlamak olası değil. Tersine Yeşu "İsra-il'in Yüce Tanrısı'nın buyurduğu gibi, soluk alan her şeyi yok etti" (Yeşu10:40). Üstelik bu olaylar kitapta sırası geldiğinde söylenmiş sözler olarakdeğil, Eski Ahit'in başlıca öğütleri olarak yer alıyor. Benzeri türden kitle ci-nayeti (Amalekliler örneğinde soykırım) öykülerine İncil'in Saul ve Esterbölümleri ile diğer kısımlarında hiçbir vicdani yük ifadesi görmeksizin rast-lamak olası. Tüm bunlar, sonraki çağların liberal dinbilimcileri için açıkla-ması güç konulardı kuşkusuz.

Şeytan'ın "Kitab-ı Mukaddes'e kendi kötü amaçları için gönderme yapa-bildiği" söylenir. İncil ahlaki çelişkiler içeren öylesine çok öyküyle doludurki, her kuşak ensest, kölelik ve kitle cinayetinden saf sevgi, cesaret ve feda-kârlığa kadar benimsediği hemen her davranışı İncil'in sözüyle haklı göste-recek bir kısım bulabilir. Üstelik ahlak alanındaki bu çifte standartlı yakla-şım Musevilik ve Hıristiyanlıkla sınırlı da değildir. Benzer örnekleri dünya-daki hemen her dinde bulmak olası. Belki de ahlaki belirsizlikleri olan yal-nız bilim adamları değil, hemen hemen tüm insanlardır diyebiliriz.

Kanımca halkı olası tehlikelere, özellikle de bilim kaynaklı ya da biliminöngörebileceği türden tehlikelere karşı uyarmak başlıca bilim adamlarınıngörevidir. Bu tür bir misyonun kehanetlerde bulunmaya benzeyeceğini söy-leyebilirsiniz. Elbette ki uyarıların makul ve tehlikelerin gerektirdiği ölçü-de ciddi olması gerekir; ancak, eğer hatadan kaçmamıyorsak, kartlarımızıönümüze açıp güvenliği elden bırakmayacak şekilde davranmalıyız.

Kalahari Çölü'nün avcı-toplayıcı !Kung San toplumunda, belki de testos-teron salgısı artmış iki erkek tartışmaya giriştiğinde, kadınlar hemen koşupzehirli okları alarak adamların erişemeyeceği bir yere koyarlarmış. Bugünzehirli oklarımız küresel uygarlığı yerle bir edebilecek ve olasılıkla türümü-zü de ortadan kaldırabilecek güçte. Ahlaki belirsizliğin bedeli artık çok yük-sek. Bu nedenle -bilgiye yaklaşımı nedeniyle değil- bilim adamlarının etiksorumluluğu da fazla, olağanüstü fazla, hatta görülmemiş derecede fazla ol-malı. Dilerdim ki lisansüstü bilim programları, henüz toy bilim adamları vemühendisleriyle bu konulara açık açık ve sistematik olarak değinsin. Merakediyorum, bizim toplumumuzda da kadınlar -ve çocuklar- sonunda zehir-li okları kötülüğün erişemeyeceği bir yere koyacaklar mı?

Page 245: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Gerçek olamayacak kadar harika hiçbir şey yoktur.

MICJIAEL l'ARADAY'a atfedilmiş söz

(1791-1867)

Denenmemiş, desteksiz kaı>rayış,

doğrunun yetersiz bir garantisidir.

BEJİTRAND RUSSEU,

Gizemcilik ve Mantık (1929)

K U Ş K U C U L U K V EM E R A K I N E V L İ L İ Ğ İAmerikan hukuk mahkemelerinde "gerçeği, tüm gerçeği, yalnızca gerçe-

ği" söyleyeceğimize dair yemin ettiğimizde, bizden yapılması istenen ola-naksızdır aslında. Anılarımız hatalı olabilir; bilimsel gerçek bile yalnızca birkestiridir ve evrenin neredeyse tamamı konusunda bilgisiziz. Bununla bir-likte, bir insanın hayatı yapacağımız tanıklığa bağlı olabilir. Gerçeği, tümgerçeği, yalnızca gerçeği yetilerimiz elverdiğince söylemeye yemin etmek ma-kul bir yaklaşımdır. Ne var ki niteliği belirtilmediğinde, olanaksız bir sözvermiş oluruz. Öte yandan bu tür bir koşul insan gerçekliği ile ne denliuyumlu olsa da, herhangi bir yasal sistemde kabul edilemez. Herkes kişiselyargısıyla belirlediği ölçüde doğruyu söyleyecek olursa, suçlayıcı ya da zordurumda bırakıcı gerçeklerden söz edilmeyebilir, olaylar gölgelenir, suçlu-luk payı gizlenir, sorumluluktan kaçınılır, adalet yerini bulmamış olur. Bunedenle hukuk, olanaksız bir kesinlik ölçütü aramak zorundadır ve bizlerde elimizden gelenin en iyisini yaparız.

Jüri seçimi sırasında mahkeme, kararın kanıta dayalı olacağı konusundatemin edilmelidir. Mahkeme yanlılığı önlemek için çok büyük çaba harcar.

Page 246: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

236

İnsanın kusurlu yapısının bilincindedir. Müstakbel jüri üyesi bölge savcısını,davacıyı ya da savunma savcısını tanıyor mudur? Peki ya yargıç ve diğer jüriüyelerini? Bu davaya ilişkin olarak mahkemede sunulan kanıtlardan değilde, duruşma (incesi basında çıkan haberlerden yola çıkarak bir görüş edin-miş olabilir rai? Polisin sunduğu kanıtlara, savunma makamının taiukları-nmkinden daha fazla ya da daha az önem verecek midir? Davalının etnik kö-keni kendisinde bir yanlılık yaratır mı? Müstakbel jüri üyesi olayların yaşan-dığı mahallede yaşıyor ve yargısı bundan etkileniyor olabilir mi? Uzman ta-nıkların ifade vereceği konularda bilimsel bilgi birikimi var mıdır? (Eğervarsa, bu genellikle müstakbel jürinin eksi puan hanesine ya/ıhr.) Akıaba yada yakın aile üyeleri yürütme ya da ceza hukuku alanında görev almış mıdır?Kendisinin polis tarafından tutuklandığı olmuş mudur? Bu durum duruş-madaki kararını etkileyebilir mi? Benzeri bir suçtan tutuklanmış yakın birarkadaşı ya da akrabası var mıdır?

Amerikan hukuk sistemi, vargımızı gölgeleyecek, nesnelliğimizi —kimizaman biz farkına varmadan- etkileyecek çok sayıda unsuru, eğilimi, önyar-gıyı ve deneyimi dikkale alır. Yargı sürecini, davalının suçluluğuna ya damasumiyetine karar vereceklerin insani zayıflıklarından korumak için çokia^la, hatta aşırı derecede la/la önlem alınır. Yine de sürecin başarısız oldu-ğu /anı a ular olur kuşkusu/.

Doğal dünyayı sorgularken, önemli siyasi, ekonomik, dini ve etik konu-larda karar alırken neden bu saydıklarımızdan daha düşük standartlara ra-zı olalım?

Gereğince uygulandığında bilim, türlü türlü armağanları karşılığındaomu/,umıi7a ağır bir yük yükler: Ne denli rahatsız edici olursa olsun, ken-dimizi ve kültürel kurumlarımızı bilimsel olarak değerlendirmemiz; hersöyleneni eleştirel gözle tartmadan kabul etmememiz; umutlarımızı, kibi-rimizi ve süzgeçten geçmemiş inançlarımızı olabildiğince bir kenara Bı-rakmamız; kendimizi gerçekten olduğumuz gibi görmemi/ gereklidir.Araştırma gereğince ge/egen devinimini ve bakteri genetiğini kabul edip,bir yandan da maddenin kökeninin ya da insan davranışının henüz hilgi-mizin sınırları dışında olduğunu elimizi vicdanımıza koyup çekinmeksizinsöyleyebilir miyiz? Açıklama gücü çok büyük olduğundan, bilimsel uslam-lamanın tadını bir kez aldınız mı, onu her yerde uygulamak İçin can atar-sınız. Kendi içimize iyice bir baktığımızda, dünyanın içimize saldığı kor-kular karşısında bizleri rahatlatan kavramalara da meydan okuyabiliri/.Kitapta yer alan kimi kısımların, örneğin, önceki bölümün böyle bir yapı-da olduğunun farkındayım.

Page 247: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

237

Antropologlar insan ailesini oluşturan binlerce farklı kültür ve etnik gru-bu İncelediklerinde, söz konusu toplum ne denli egzotik olursa olsun mut-laka görülen birkaç özellik karşısında şaşkınlığa düşüyorlar. Örneğin,Uganda'daki Ik gibi, On Emir'in sistematik ve kurumsal olarak tümüylegörmezden gelindiği kültürler var. Yaşlılarını, yeni doğmuş çocuklarınıterk edep, düşmanlarını yiyen, para karşılığı deniz kabuğu, domuz ya dagenç kadınları satan kültürler bulunuyor. Öte yandan hepsinde güçlü birensesi tabusu var; hepsi de teknoloji kullanıyor ve hemen hepsi genellikleyaşadıkları doğal dünya, yedikleri bitki ve hayvanların iyiliği ile ilintilendir-dikleri doğaüstü bir tanrılar ya da ruhlar dünyasına inanıyor. (Gökyüzün-de yaşayan üstün bir tanrıya inananlar genellikle en vahşi davranış biçimle-ri gösteren, düşmanlarına işkence eden kültürler oluyor. Ancak, bu sadeceistatistiksel hir bağıntı; kaçınılmaz olarak varsayımlar yapılsa da nedenselilişki henüz kurulabilmiş değil.)

Böyle her toplumda, sıradan, gündelik dünya ile birlikte var olan bir demitolojik ve mecazi dünya bulunuyor. Her İkisini buluşturmaya yönelikçabalar sarf ediliyor ve bağlantı yerlerindeki pürüzler bilgi sınırlarımızındışında olduğundan göz aidi ediliyor. Bizler her şeyi bölmelere ayırıyo-ruz. Kimi bilim adamları da yapıyor bunu; bilimin kuşkucu dünyası ile di-,ni inancın soru sormayı yasaklayan dünyası arasında gidip geliyorlar. Kuş-kusuz, bu iki dünya arasındaki eşleme ne denli yanlışsa, bilincimizi bulan-dı rmaksızın her ikisiyle de kendimizi rahat hissetmek o denli zordur.

Kısa ve belirsiz bir yaşamda, bilim kederlerini düıdiremezken, insanlarıinancın av utuculuğun dan mahrum bırakmak yolunda bir tutum izlemekacımasızlık gibi görünüyor. Bilimin yükünü taşıyamayanlar, kurallarını gör-mezden gelmekte özgürdürler. Ancak, bilimi bölük pörçük benimseyerek,güvenli gördüğümüz yerde uygulayıp, tehdit altında hissettiğimizde bir ke-nara atamayız; çünkü böyle davranabilecek kadar bilge değiliz. Beyni havageçirmez bölmelere ayırıp her birinin kapısını iyice mühüdemeksizin, na-sıl olur da hem uçaklarda uçup, radyo dinleyip, antibiyotik alıp hem deDünya'nın 10 000 yaşında ve tüm yay burçlarının da nazik ve kalabalıktanhoşlanır olduğunu söyleyebiliriz?

1,'su'uılük taslayan ve insanlara yukarıdan bakan bir kuşkucu duydummu hiç? Elbette. Kimi zaman kendi sesimde bile sonradan düşündüğüm-de hayretten kanımı donduran o sevimsiz, tonu duyduğum oldu. Oysa nekuşkucular ne de onlara karşı çıkanlar kusursuzdur. Duyarlı bir yaklaşım-la uygulandığında bile bilimsel kuşkuculuk kibirli, dogmatik, kalpsiz vediğerlerinin hislerine, derin inançlarına karşı vurdumduymaz gelebilir.Doğrusu, kimi bilim adamları ve kuşkucular bu aracı kurnazlıkla, kör birtestere gibi kullanıyorlar. Kimi /aman kuşkucu sonuç, kanıt İncelen dik tensonra değil, önce gelmiş; görüş çekişmeleri önceden bir kenara atılmış gi-

Page 248: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

238

bi görünüyor. Hepimiz bazı inançlar besliyoruz. Belli bir ölçüde, buinançlar öztanımlayıcı oluyor. Biri çıkıp inanç sistemimize yetersiz temel-lenmiş olduğu gerekçesiyle karşı çıktığında ya da Sokrates gibi bizim dü-şünmediğimiz utandırıcı sorular sorduğunda, temelde yatan anahtar sav-ları hasıraltı ettiğimizi söylediğinde, durum bilgi arayışından başka türlübir havaya bürünüyor. Kişisel bir saldırı gibi geliyor.

Kuşkuyu, sorgulayıcı aklın başlıca erdemi olarak baş tacı etmeyi ilk kezöneren bilim adamları, bunun kendi içinde bir son nokta değil, bir araç ol-duğunu açıkça belirtmişlerdi. Rene Descartes şöyle yazmış:

Yalnızca kuşku etmiş olmak adına kuşkucu davranan, her zaman ka-rarsız gibi görünen kuşkucuları taklit etmedim; tersine, tüm amacımbir kesinliğe varmak, alttaki kaya ya da kile ulaşana değin, üstteki tor-tu ve kumu kazmaktı.

Kuşkuculuğun halkı ilgilendiren konularda uygulanmasında kimi za-man, yanılgı içinde olsun olmasın, hurafeleri ve sahte bilimi destekleyen-lerin de gerçek duyguları olan kuşkucular gibi, dünyanın nasıl işlediğini,yerimizin ne olduğunu bulmaya çalışan insanlar olduğu gerçeğini göz ar-dı etme, küçümseme, alaya alma eğilimi kendini gösteriyor. O insanlarındavranış biçimleri de birçok durumda bilimle uyum içinde. İçinde yetiştik-leri kültür, onlara bu büyük sorguyu yürütmek için gerekli tüm araçlarısağlamadıysa, hiç değilse bizler eleştirilerimizde nazik olalım. Hiçbirimizdünyaya tam donanımlı gelmiyoruz.

Elbette ki kuşkuculuğun kullanımının da sınırları var. Uygulanması ge-rekli fiyat/yarar analizi, gizemcilik ve hurafelerin sunduğu rahatlık, avunmave umudun yüksek, inancın tehlikelerinin görece düşük olduğunu gösteri-yorsa, kuşkularımızı kendimize saklamamız gerekmez mi? Ne var ki bu yanıl-tıcı olabilecek bir unsur. Düşününüz ki büyük bir kentte taksiye bindiniz veyerleşir yerleşmez sürücü başka bir etnik grubun sözde günahları, bayağılık-ları konusunda patavatsızca söylev vermeye başladı. Sükûtun ikrardan geldi-ğini bile bile, sessiz kalmayı mı yeğlemelisiniz? Yoksa her sessiz ikrarın onu,davranışını tekrar etmeye kışkırtacağını, her karşı çıkışın bir dahaki sefereiki kez düşünmeye iteceğini bildiğinizden, onunla tartışmak, öfkelendiğini-zi göstermek, hatta taksiyi terk etmek ahlaki sorumluluğunuz mudur? Aynışekilde, gizemcilik ve hurafeler konusunda fazlaca sessiz kalarak iyilik yaptı-ğımızı sansak bile, kuşkuculuğun kaba, bilimin usandırıcı, çok yönlü düşün-menin sıkıcı ve uygunsuz olduğunun düşünüldüğü genel bir hava yaratılma-sına katkıda bulunmuş oluruz. Ölçülü bir denge kurmak bilgelik gerektirir.

Page 249: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

239

Doğaüstü İddialar Bilimsel Araştırma Kurulu, bilim adamı, akademisyen,sihirbaz ve kendilerini filizlenmekte olan ya da yerleşik sahte bilim örnek-lerini bilimsel süzgeçten geçirmeye adamış diğer kişilerden oluşan bir ör-gütün adı. Buffalo Üniversitesi felsefe profesörlerinden Paul Kunts tarafın-dan 1976'da kurulan örgüt ile başından bu yana ilgiliyim. Kısaltması olanCSICOP, sanki polis işlevi gören bilim adamlarından kurulu bir örgütmüş-çesine "sci-cop*" şeklinde telaffuz ediliyor. CSICOP'un analizlerinden canıyanmış kişi ya da kurumlar, kimi zaman şöyle yakınmalarda bulunuyorlar:Bu örgüt her yeni görüşe düşman; eleştirilerinde fazla ileri gidiyor; poliskurumu, Yeni Engizisyon, vb. gibi davranıyor.

CSICOP kusursuz değil. Belli durumlarda bu türden suçlamalar bir ölçü-ye kadar haklı gösterilebilir. Ancak, kanımca CSICOP önemli bir toplum-sal işleve, özellikle yayımlanmaya değer şaşırtıcı bir sahte bilimsel iddia or-taya atıldığında, öyküyü karşı taraftan dinlemek için basının başvurabilece-ği, iyi bilinen bir kurum işlevine sahip. Geçmişte (ve küresel basın organla-rının çoğu açısından bugün de) her uçabilir guru, konuk uzaylı, dünyadışıile temas kurucu ve şifacı basında boy gösterdiğinde eleştirilmeksizin elealınıyordu. Düzenbazlık ve aldatmaca olduğu önceden gösterilmiş benzeriiddialar konusunda televizyon, gazete ve dergiler belleksiz davranıyor. CSI-COP, sesi henüz yeterince yüksek olmasa da basın organlarının çoğunaikinci bir doğa gibi görünen sahte bilim yutturmacasına karşıt bir dengeunsuru oluşturuyor.

En sevdiğim çizgi filmlerin birinde, el falına bakan falcı şu sonuca varı-yor: "Sen çok kolay aldanan birisin." CSICOP The Skeptical Inquirer isimliiki aylık bir dergi yayımlıyor. Piyasaya çıktığında hemen bir tane alıp, yi-ne ne gibi yanlış anlamalar olduğunu görmek için sayfa sayfa incelemeyebaşlıyor ve her seferinde daha önce hiç düşünmediğim yeni bir yutturma-ca ile karşılaşıyorum. Tahıl daireleri! Uzaylılar gelip buğday üzerine ku-sursuz daireler ve matematiksel mesajlar işlemişler! . . Kim düşünürdü kibunu? Hiç görülmemiş bir sanat dalı. Yine uzaylılar gelip, büyük ölçekteve sistematik olarak sığırların bağırsaklarını deşmişler. Çiftçiler çok öfke-lenmiş. Başta, öyküleri etkileyici buluyorum. Ama sonra, iyice inceleyipüzerinde düşününce, tüm anlatılanların ne denli renksiz ve sıradan oldu-ğunu fark ediyorum; düş gücünden yoksun, basmakalıp görüşler, şovenistsafsatalar, umutlar ve korkular gerçekmişçesine süslenip önümüze sunu-luyor. Uzaylıların yapabileceğini düşündükleri tek şey bu mu? Uzaylılargelip tarlalara daireler çiziyor öyle mi? Ne kötü bir düş gücü ürünü! Der-ginin her sayısında, sahte bilimin başka bir yönü, başka bir örneği göste-rilip eleştiriliyor.

* "Sci-cop" bilim polisi anlamına geliyor, (ç.n)

Page 250: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

240

Aiıeak, kuşkucu harekene gördüğüm en büyük açık, kutuplaşma: Bizleronlara karşı. Böylelikle gerçek üzerinde lekele sahip olan bi/mlşi/, o aptal-ca öğretilere inanan diğer insanlar moronnuış gibi bir hava estiriliyor veduyarlı biriysen bizi dinlersin, değilsen işin bitmiştir mesajı veriliyor adeta.Bu yıkıcı bir yaklaşım. Gerekli mesajı iletmiyor. Kuşkucuları azınlık konu-muna mahkûm ediyor; oysa öncelikle insandaki sahle bilim ve hurafeyeinanma eğilimini göz önüne alan anlayışlı hir yaklaşım çok daha yaygın ka-bul görebilirdi.

Bu unsuru gözetirsek, uzaylılarca kaçırılanların kafasındaki belirsizlik veacıyı, burçlarına danışmadan evden çıkamayanların ya da tüm umutlarımAtlantis'ten gelen kristallere bağlayanların hislerini de duyu m sayabilirizkuşkusuz. Onlara anlayışlı ve yakın davranmak, bilimi ve bilimsel yöntemi,ö/ellikle gençler için itici bir alan olmaktan da çıkarır.

Birçok sahte bilimsel ve Yeniçağ inanç sistemi geleneksel değerler ve ba-kış açıları konusundaki doyumsuzluğun sonucu olarak ortaya çıktığında,aslında kendileri de bir tür kuşkucu yaklaşım ürünü oluyor. (Aynısı, birçokdinin kökeni için de geçerli.) David Hess Science and the Neti) Age (YeniçağdaBilim) isimli kitabında şunları söylüyor:

Doğaüstü inançlar ve uygulamalar dünyası, çarpık görüşlü, eg/.anırikkişilere ya da şarlatanlara indirgenemez. Çok sayıda içlenlildi insan,genel olarak kişisel anlam, ruhaniye!, tedavi ve doğaüsıü deneyim so-runlarına alternatif yaklaşımlar arıyor. Kuşkucuya, lııı insanların aia-yışı tümüyle bir gerçeklen kopuşa dayalı gibi geliyorsa da gerdekleri in-sanların yüzüne çarpmak, hatalı ya da duyusal yanılgılı düşünmeninsonuçlarını insanlara gösterme yolundaki akılcı proje için etkin biraraç olmaktan çok uzaktır.

. . . Kuşkucu, kültürel antropolojiden bir ipucu alarak aliernaıifinanç sistemlerini bu inançlara sahip toplumların bakış açısındangörmek ve tarihsel, toplumsal ve kültürel bağlamlarına oturtmak yo-luyla daha gelişkin bir kuşkucu yöntem oluşturabilir. Sonuç olarakdoğaüstücülük, akılcılıktan aptalca bir sapıştan çok, toplum kesimle-rinin çekişmelerini, ikilemlerini ve kimliklerini ifade ettikleri bir dilşeklini alır. . .

Kuşkucuların Yeniçağ inançlarına ilişkin ruhbilimsel ya da top-lumbilimsel bir kuramları varsa bile, getirdikleri açıklama son dere-ce basite indirgeyici: Doğaüstü inançlar, ateist bir evren gerçeği-ni kabullenemeyen insanların "rahatlatıcı" yaklaşımlarının ya datoplumu eleştirel düşünce yönünde desteklemeyen sorumsuz, bası-nın ürünü. . .

Page 251: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

241

Ancak, Hess'in haklı eleştirisi, birdenbire parapsikologlarm "meslek ya-şamlarının kuşkucu meslektaşlarınca mahvedildiği" ve kuşkucuların "ma-reryalistik ve ateist dünya görüşünü savunmak için 'bilimsel köktencilik' yada 'akıldışı akılcılık' ima eden bir tür dini softalık gösterdikleri" yolundayakınmalara dönüşüyor.

Bu oldukça sık gündeme getirilen, ama kanunca son derece garip, hattagizemli bir yakınma. Yinelemek gerekiyor ki maddenin varlığı ve özellikle-ri konusunda oldukça fazla bilgiye sahibiz. Belli bir olay madde ve enerjikapsamında mantıklı bir açıklama bu I ab iliyorsa, neden hakkında henüz ye-terli kanıt olmayan başka bir durumu açıklamaya dahil edelim ki? Amaşikâyetler dinmiyor: Kuşkucular garajımda alev soluyan görünmez bir ejderolduğunu kabul etmiyorlar, çünkü hepsi de ateist- materyalist.

Yeniçağda bilim, kuşkuculuğu tartışıyor ama anlamıyor ve kesinlikle deuygulamıyor. Her türlü doğaüstü iddiadan alıntılar yapılıyor, kuşkucularyeriliyor, ancak kitaptan Yeniçağ ya da doğaüs-tücü iddiaların doğru muyoksa hatalı mı olduğunu anlamanın yolları olduğunu asla öğrenemiyorsu-nuz. Birçok postmodern metinde olduğu gibi, burada da öne sürülen in-sanların ne denli güçlü inançlar taşıdığı ve eğilimlerinin neler olabileceği.

Robert Anton Wilson, The New Inquisition: Irrational Rationalismand the. CÂtadel of Science (Yeni h'.ngi/isyon: Akıldışı Akılcılık ve Bilimin Ka-lesi), (Phoenix: Falron Press, 1986) kuşkuculardan "Yeni Engizisyon"olarak söz ediyor. Oysa, benim bildiğim hiçbir kuşkucu, kişiyi inanca zor-lamaz. Aslına bakılırsa, çoğu TV belgeseli ve talk-show programında kuş-kucuların sesi hemen kesilir ve kendilerine canlı yayında hemen hiç yerverilmez. Altı üstü, The Skeptîcal Inquirer gibi on-yirnıi bin tirajlı dergiler-de kimi öğretiler ve yöntemler eleştiriliyor, en fazla alaya almıyor. Ye-niçağcılar eskiden olduğu gibi ne mahkeme makamına çıkarılıp yargıla-nıyor ne düş gördükleri gerekçesiyle kamçılanıyor ne de kazıkta yakılı-yor. Neden eleştiriyi böylesine kötü algılıyorlar? İnançlarının, kuşkucula-rın öne sürebileceği en iyi karşıt savlara ne denli dayanıklı olduğunu me-rak etmivorlar mı?

Belki de yüzde bir olasılıkla, bir sahte bilim örneğinden farksız görünenbir görüşün sahibi sonuçta haklı çıkacaktır. Belki de I.och Ness'te ya daKongo Cımıhııiiyeti'nde Kretase çağından kalma keşfedilmemiş bir sürün-gen bulunacaktır. Kimbilir, Cûneş sisteminin uzak bir köşesinde insan ol-mayan, ileri bir uygarlığa ait kalıntılar buluruz belki de. Kitabı yazdığım sı-ralarda, Duyu Ötesi Algı alanında, kanımca ciddi incelemeyi hak eden üçiddia var: (1) İnsanların yalnızca düşünce yoluyla bilgisayarlardaki rasgele

Page 252: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

242

sayı üreteçlerini etkileyebildikleri; (2) hafif duyu yitimiyle insanların kendi-lerine "yöneltilen" düşünce ya da imgeleri algılayabildikleri ve (3) küçükçocukların kimi zaman önceki bir yaşama ilişkin olarak, incelendiğinde sonderece kesin ve yeniden doğuştan başka bir şekilde bilinmesine olanak ol-mayan ayrıntılardan söz edebildikleri. Bu iddiaları, geçerli olabileceklerinidüşündüğüm için değil (kesinlikle düşünmüyorum), doğru olabilecek görüş-lere örnek sayılabilecekleri için seçtim. Bu üçü, hâlâ kuşkulu da olsa, birparça deneysel desteğe sahip. Kuşkusuz yanılıyor olabilirim.

1970'lerin ortalarında, hayranlık duyduğum bir gökbilimci, "Yıldız Fa-lına İtirazlar" isimli mütevazı bir bildirge hazırlayarak benden de altınaimza atmamı istemişti. Metni okuduktan sonra, yıldız falcılığının herhan-gi bir geçerliği olduğunu düşündüğüm değil, ifade tonunu çok buyurganbulduğum (hâlâ da öyle düşünüyorum) için, bildirgeyi onaylayamayacağı-mı hissettim. Yıldız falını, hurafelere dayalı bir kökene sahip olduğu içineleştiriyordu. Ancak, aynısı din, kimya, tıp ve gökbilim için de doğru; üs-telik bunlar örneklerden yalnızca dördü. Konu, yıldız falının ne gibi tu-tarsız ve ilkel bilgiye dayandığı değil, günümüzdeki geçerliğinin ne oldu-ğu. Bildirgede yıldız falına inananların ruhsal dürtüleri konusunda da ba-zı savlar yer alıyordu. Karmaşık, sorunlu ve bilinemez bir dünyada güçsüz-lük hissi gibi bu dürtüler, yıldız falına neden hak ettiği gibi kuşkucu birgözle yaklaşılmadığını açıklayabilir; ama işe yarayıp yaramadığını açıkla-mada oldukça yüzeysel kalır.

Bildirge, yıldız falının işe yaradığını gösterecek hiçbir mekanizmadansöz edemeyeceğimizi vurguluyordu. Bu oldukça önemli bir nokta olmasınakarşın, tek başına ikna edici değil. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde coğraf-ya ve paleontoloji alanındaki birtakım garip verileri açıklamak üzere AlfredVVegener tarafından öne sürüldüğünde, (bugün levha tektoniği kapsamın-da yer alan) 'kıta kaymalan'nı doğrulayacak bir mekanizma da bilinmiyor-du. (Maden damarları içeren kaya ve fosiller Güney Amerika'nın doğusun-dan Batı Afrika'ya değin kesintisiz uzanıyor görünüyordu; acaba bir zaman-lar bu iki kıta birbirine değiyor muydu? Atlantik Okyanusu sonradan mıoluşmuştu?) Bu görüş, kıtaların bir yüzey üzerinde yüzüyor değil; sabit, bunedenle de "yer değiştiremez" olduğundan kesinlikle emin büyük yerbilim-cilerce derhal reddedilmişti. Ne var ki yerbilim alanında yirminci yüzyıldaanahtar görüş levha tektoniği oldu. Artık biliyoruz ki kıta levhaları aslındayüzüyor ve "yer değiştiriyor" (başka bir deyişle, Dünya'nın içerisindeki bü-yük ısı motoru ile devindirilen bir tür aktarım kuşağı ile taşınıyor); tüm obüyük yerbilimciler yanılmışlardı. Sahte bilime gerekli mekanizmanın mev-cut olmaması gerekçesiyle yapılan itirazlar bir gün haksız gösterilebilir; el-bette ki öne sürülenler çok iyi yapılanmış fizik yasalarım çiğniyorsa, böylesiitirazların ağırlığı büyüktür.

Page 253: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

243

Yıldız falına yönelik birçok geçerli eleştiri birkaç cümle ile özetlenebilir:Örneğin, bir "Kova Çağı"na girildiğinden söz ederken, ılım noktalarınıngerilemesini kabul edip, burç falını verirken aynı ilkeyi reddetmesi; atmos-ferdeki kırınıma aldırmaması; sözde önemli gökcisimleri listesinde, ikinciyüzyılda Ptolemaios'un gözlediği çıplak gözle görülür cisimleri içerirken ozamandan bu yana keşfedilmiş çok fazla sayıdaki gökcismini görmezdengelmesi (Dünya'yayakın asteroidlerin yıldız falı nerede?); doğum anındakienlem ve boylama ilişkin istediği ayrıntılı bilgiler konusunda tutarsızlıkolması; -çift yumurta ikizi sınavında yıldız falının sınıfta kalması; aynı doğumbilgilerine bakan iki farklı yıldız falcısının oldukça farklı burçlar çıkarması;burçlar ve Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri gibi ruhbilimsel testlerarasında gösterilmiş bir bağıntı olmaması.

Altına imzamı atacağım bir bildirge, yıldız falı inancının temel ilkeleri-ni betimleyip geçersizliklerini gösteren bir metin olurdu. Bu tür bir bildir-ge, basılıp dağıtıma girmiş olandan çok daha ikna edici de olurdu. Ne varki dört bin yıl ya da daha uzun süredir yaşamımızda yer almış olan yıldızfalı, bugün her zamankinden daha da popüler görünüyor. Yapılan anket-lere göre, Amerikalıların en azından dörtte biri yıldız falına "inanıyor." Üç-te biri, yıldız falını "bilimsel" buluyor. Yıldız falına inanan öğrencilerin ora-nı, 1978 ile 1984 yılları arasında yüzde 40'tan yüzde 59'a yükseldi. Ameri-ka Birleşik Devletleri'nde olasılıkla gökbilimcilerden on kat daha fazla sa-yıda yıldız falcısı bulunuyor. Fransa'da yıldız falcılarının sayısı, Roma Kato-lik Kilisesi din adamlarından daha fazla. Kaz sürüsü gibi çığrışıp duran bi-lim adamları sürüsünün yaptığı hiçbir sıkıcı itiraz, ne denli geçersiz olursaolsun, yıldız falının yanıt verdiği, bilimin ise deva olamadığı toplumsal ge-reksinimleri karşılayamıyor.

Vurgulamaya çalıştığım gibi, bilimin özünde, görünüşte çelişik iki tutumarasındaki temel denge yer alır: Ne denli garip ya da mantıksız olursa olsuntüm yeni görüşlere açık olmak ve eski ya da yeni, tüm görüşleri acımasızcakuşkuculuk süzgecinden geçirmek. Büyük gerçekler, büyük saçmalıklar ara-sından ancak böylelikle harmanlanabilir. Yaratıcı düşünme ve kuşkucu dü-şünmenin kolektif girişimi, birlikte uyum içinde işleyerek, izleyeceğimiz yo-lu dosdoğru ve apaçık gösterir. Görünürde çelişkili bu iki tutum yine de ger-gin bir ilişki içindedir.

Şu iddiayı ele alalım: Yürüdüğüm sırada, kol saatimin ya da yaşlanma sü-recimin gösterdiğine göre zaman yavaşlıyor. Üstelik, devinim doğrultusun-da büzülüp kısalıyorum. Kütlem artıyor. Kim böylesi bir şeye tanıklık etmiş-tir? Kolayca bir kenara atabileceğimiz bir sav. İşte bir başkası: Madde ve kar-

Page 254: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

244

şı t madde, evrenin her yerinde her zaman hiçten yaratılıyor. Bir üçüncüsü:Çok ender bir durum olsa da bir gün arabanız kendiliğinden garajınızıntuğla duvarından sızacak ve ertesi gün caddede bulunacak. Hepsi de çokgarip! Ne var ki ilki, özel göreliliğin, diğer ikisi de kııantum mekaniğinin(havası/ ortam sahnımları ve tüneli eme* isimli) sonuçlan. Hoşunuza gitsinya da gitmesin, dünyamız bu yasalara labi. Gülünç olduğunda ısrar ederse-niz, evreni yöneten kurallar kunıısundaki bu temel birkaç bulguya sonsuzadeğin kapılarınızı kapamış olursunuz.

Yalnızca kuşkucuysanız, o halde hiçbir yeni görüşle tanışamazsınız. Hiç-bir şey öğrenemezsiniz. Dünyada saçmalığın almış yürümüş olduğundanemin, huysuz, insandan kaçan yabani biri olur çıkarsınız. (Yine de sizi des-tekleyecek çok sayıda veri olduğu doğnıdur kuşkusuz.) Bilimin sınırlarındabüyük keşifler ender görüldüğünden, deneyimleriniz sîze kaprislerinizdehaklı olduğunuzu öğretecektir. Ama arada sırada ufukça geçerli ve harikayeni bir görüş beliriverir. Eğer fazla azimli ve uzlaşmaz ölçüde kuşkucuysa-nız, bilim alanında çığır açıcı keşifleri kaçıracak ya da reddedecek, her ikidurumda da anlama ve ilerlemenin yoluna engel koymuş olacaksınız. Kuş-kuculuk tek başına yeterli değildir.

Bilim, aynı zamanda çok kuvvetli ve uzlaşmaz ölçüde güçlü kuşkuculukgerektirir, çünkü öne sürülen görüşlerin büyük kısmı hatalıdır ve buğdayıkepekten ayırmanın tek yolu da eleştirel deney ve analizdir. Kolay İnanma-ya eğilimliyseniz, içinizde bir mikrogram bile kuşkuculuk yoksa, umul va-at eden görüşleri değersiz olanlardan ayıramazsınız. Her sözde kavram,görüş vc hipotezi eleştirmeksizin kabul etmek hiçbir şey bilmemekle eşde-ğerdir. Görüşler birbirleriyle çatışır; yalnızca kuşkucu yaklaşım yoluyla ara-larından seçim yapabiliriz. Kimi görüşler diğerlerinden gerçekten dahaiyidir.

Bu iki düşünce kalıbının ölçülü karışımı, hilimin başarısında esastır. İyibilim adamları her ikisini de kullanır. Kendi kendilerine, kendi kendileriy-le konuşarak birçok yeni görüş üretir ve bunları sistematik olarak eleştirir-ler. Görüşlerin çoğu dış dünyaya asla adım atamaz. Yalnızca o çok ince de-likli süzgeçten geçmeyi başaranlar, bilimsel topluluğun diğer üyelerinceeleştirilmek fuere yeni bir yola adım atarlar.

Bu azimli eleştirel ve özelestirel tutuma ve çekişen hipotezler arasındahakem olarak deneyin kullanılmasına bağlı olarak, birçok bilim adamı ya-ban bir sanının şafağında kendi merak duygularını betimleme konusundaçekingen davranma eğilimindedir. Oldukça ü/ücü; çünkü hu ender coşkuanları bilimsel uğraşı gizemden sıyırır ve insanlık katar.

* Olasılık yasalarının ürünü, duvardan sızma için ortalama bekleme süresi, Büyük Patlama'dangünümüze değin geçen süreden çok daha fazla. Ancak, olası görünmese de ilke olarak hemen ya-rın gerçekleşebilir.

Page 255: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

245

iliç kimse tümüyle açık ya da tümüyle kuşkucu olamaz. Hepimiz çi/giyibir yerde çekmeliyi/.* Eski bir Çin atasözü, "Çok kuşkucu olmaktansa, çoksaf olmak yeğdir" diyor; ne var ki bu öğüt istikrarın özgürlükten çok dahaüstün tutulduğu ve yöneticilerin kendilerine meydan okunmasını önleye-eek her şeyden büyük çıkarlar sağladığı son derece muhafazakâr bir toplu-mu esas alıyor. İnanıyorum ki birçok bilim adamı, "Çok saf olmaktansa çokkuşkucu olmak yeğdir" diyecektir. Ancak ikisi de kolay değil. Sorumlu, cid-di ve sıkı bir kuşkuculuk, ustalaşmak için uygulama ve eğitim gerektirentemkinli düşünce alışkanlığına bağlıdır. Kolay inanırlık -burada "açıldık" yada "merak" demek daha doğru- da kolay elde edilmez. Fizik, toplumsal ör-gütlenme ya da diğer alanlarda mantıksız görünen fikirlere gerçekten açıkolacaksak, o görüşleri kavram alıyız. Anlamadığımız bir önermeye açık ol-mak hiçbir anlam ifade etmez.

Kuşkuculuk da merak da eğitim yoluyla bileme ve uygulama gerektirenbecerilerdir. Her okul çocuğunun aklında uyumlu bir evlilikle hi rl eş tinime-li, kamu eğiliminde başlıca hedef olarak benimsenmelidirler. Basında, özel-likle televizyonda böylesi bir mutluluk tablosu tasvir edildiğini görmeyi çokisterdim: Merakla dolu, her kavrama cömertçe açık, iyi neden olmadıkçahiçbir şeyi kenara atmayan; ama aynı zamanda ikinci bir doğa olarak güçlü

_ kanıt standartları arayan bu standartları, sonucunu görmek bile istemedenreddetme eğiliminde olduğu konular kadar en sevdiği şeylere de aynı şid-detle uygulayan; yani karışımı gerçekten kullanan bir insan topluluğu negüzel olurdu.

' Üstelik, örneğin, hrcelemeyi öğrenme gibi dunımlaida kuşkucu yaklaşım uldukı;a aptakadıı

Page 256: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Rüzgâr toz kaldırır; çünkü esmek, ayak izlerimizi alıp götürmek ister.

Buşman Halk Kültürü 'nden örnek,W. M. I. Bleek ve L. C. Lloyd,Derleyen L. C. Lloyd (1911)

Bir vahşi, iz sürme oyununda her zaman, diğer konularda uygulansakendisine bilim adamı olarak ün sağlayacak özenli bir gözlem,tümdengelimli ve tümevanmlı bir uslamlama tavrı sergiler. . .

"İyi öir avcıya da savaşçı "n/nortaya koyduğu entelektüel emek,

sıradan bir ingiliz erkeğininkini kat kat aşar.

THOMASHUXLEYToplu Denemeler, Cilt II, Darwiniana:

Denemeler (Londra: Macmillan, 1907),sayfa 175-6 ["Bay Danvin 'in Eleştirisi "nden (1871)]

RÜZGAR TOZ KALDIRIRNeden bu denli çok insan bilimi öğrenmesi ve öğretmesi güç buluyor? Ki-

mi nedenler vermeye çalıştım: Dakikliği, sezgiye dayanmayan ve itirazları he-men susturabilen yanları, kötüye kullanılma olasılığı, otoriteden bağımsızlı-ğı vb. Peki daha derin, gizli bir neden var mı? Boston'daki Northeastern Üni-versitesi'nde fizik profesörü olan Alan Cromer, fizik dersinde en basit kav-ramları anlamakta zorlanan öğrencilerin sayısının çokluğu karşısında şaşkın-lığa düşmüştü. Uncommon Sense: The Heretical Nature of Science (Soldu-yu: Bilimin Aykırı Doğası, 1993) isimli eserinde Cromer, bilimin yeni olduğuiçin güç olduğunu öne sürüyor. "Birkaç yüz bin yaşındaki bir türün üyeleriolan bizler, bilim yöntemini yalnızca birkaç yüzyıl önce keşfettik" diyor. İki üçbin yaşındaki yazı gibi, üzerinde çok ciddi ve sürekli çalışma yapmış olsak daesasını henüz kavrayamadık.

Page 257: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

248

İlginç birtakım tarihi olaylar zinciri olmasaydı, diyor Cromer, bilimî aslab ıı 1 a m ayacaktık:

Kuşku götürme/ zaferleri ve yararlarına karşılık bilime oku düşmanlık . . .bilimin, insanın gelişmesinin sıradan akışı dışında kalan, hatta belki dr ka-derin karşımı/a çıkardığı bir alan olduğunun kanıtı.

Çin uygarlığı haskı makinesini, barutu, roketi, manyetik pusulayı, depre-mölçeri, sistematik gok gözlemlerini ve gök olaylarının tarihini tutmayı bul-du. Hintli matematikçiler, aritmetiği rahatlatmanın ve dolayısıyla nicelikselbilimin esası olan sıfırı keşfettiler. Aztek uygarlığı, kendisini işgal edip yokeden Avrupa uygarlığınınkinden çok daha iyi bir lakvİm geliştirmişti. Az tek-ler, gezegenlerin konumunu daha uzun vadeli olarak ve çok daha iyi tah-min edebiliyorlardı. Ancak, bu uygarlıklardan hiçbiri, diyor Cromer, bili-min kuşkucu, sorgulayıcı, deneysel yöntemini gelişiiremedi. Bu yöntem tü-müyle Eski Yunan'dan gelmeydi:

Nesnel düşünmenin Yunanlılarca geliştirilmiş olması, birtakım ö/el kültüieletmenler gereklirmiş olmalı. İlki, erkeklerin akıllarını kullanıp tarüşaiak bir-birlerini ikna etmeyi ilk kez öğrendikleri meclislerdi. İkincisi, kendi içine ka-panına ve dar kafalılığı önleyen denizciliğe dayalı bir ekonomiydi. Üçüncüsü,yolcu ve bilimcilerin ziyaret edebileceği, Yunancanın yaygın kullanıldığı birdünyanın varlığı idi. Dördüncüsü, kendi öğretmenlerini kiralayabilin bağım-sız bir tüccar simlinin varlığı idi. Beşincisi, kendi başlarına liberal akılcı dü-şünmenin özelleri sayılabilecek yazınsal başyapıtlar olan İlyada ve Odysseiaidi. Altıncısı, rahiplerce yönedlmcycn edebi bir dindi. Yedincisi ve sonuncusuda bu etmenlerin 1000 yıldan fazla süre varlığını sürdürmüş, olmasıydı.Tüm bu etmenlerin büyük bir uygarlıkta bir aTaya toplanmış olması oldukçarastlantısal idi; ikinci bir kez de tekrar etmedi.

Bu tezi kısmen doğru buluyorum. Eski İyonyalılar, dünyanın düzenin-den, hatta varlığından, tanrılardan çok doğa yasaları ve güçlerinin sorum-lu olduğunu sistematik olarak savlayan ilk uygarlıktı. Lucretius'ıın bu top-lumun görüşlerini özetlediği gibi, "Doğa kibirli efendilerinden kurtulupözgür kaldı mı, tanrıların hiçbir payı olmaksızın, her şeyi kendiliğinden ya-pabilir." Felsefeye giriş derslerinin ilk haftası dışında, Eski İyonyalılarmisimlerinden ve kavramlarından toplumumuzda neredeyse hiç söz edilmi-yor. Tanrılarına yol verenler, sonunda unutulmaya layık görülüyor, öylesikuşkucuların görüşleri şöyle dursun, anılarını bile korumak konusunda hiçkaygılanmıyoruz. Dünyayı madde ve enerji cinsinden açıklamaya çalışankahramanlar birçok kez birçok kültürde yetişti; ne var ki geleneksel bilgeli-

Page 258: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

249

ği korumakla görevli rahip ve düşünürle re e hemen baklan ezildi. İyonyalı-ların yaklaşımı da Platon ve Aristoteles'ten sonra neredeyse tümüyle yitti.Bu türden birçok kültür ve birçok deney göz önüne alındığında, bir görü-şün kök salmayı ender olarak başardığı söylenebilir.

Bitki ve hayvanların evcilleşdrilip uygarlığa ilk adımların atılması yalnız-ca on ya da on iki bin yıl öncesine rastlıyor. Iyonya deneyi 2500 yaşında,ama neredeyse tümüyle silinmiş durumda. Ağır aksak, eksik ve meyvesi azda olsa, bilim yolunda atılmış adımların izlerini Çin, Hindistan ve başkayerlerde de görüyoruz. Ama diyelim ki Iyonyalıiar hiç var olmadı ve Yunanbilimi ile matematiği hiç baş göz etmedi. Bu durumda insanlık tarihinde bi-limin bir daha hiç doğmayarak olması şansı var mıydı? Ya da birçok kültü-rü ve birçok alternatif tarihsel olaylar yumağını göz önüne aldığımızda,doğru etmenlerin er ya da geç başka bir yerde bir araya gelmesi olası değilmiydi? Endonezya adalarında, Karayipler'de, fatihlerin ayak basmadığı Me-zopotamya uygarlığında ya da Karadeniz'in İskandinav kolonilerinde bili-min tohumları serpİlemez miydi?

Kanımca, konunun güçlüğü, bilimsel düşünmenin önündeki engeldenkaynaklanmıyor. Karmaşık entelektüel yetiler, zulüm gören kültürlerin biledayanak noktası olmuştur. Şamanlar, sihirbazlar ve dİnbİlimcİler, karmaşık,vc gizemli sanatlarında son derece hünerlidir. Asıl engel, siyasal ve hiyerar-şik kökenli olanlardır. Dışta ya da içle, kendilerine yabancı başkaldırılarlakarşılaşmayan, köktenci değişimin gereksiz olduğu kültürlerde cesur görüş-lerin desteklenmesi de gerekli görülmez. Tersine, aykırılıklar tehlikeli ilanedilebilir; düşünme kemikleşlirilir; izinsiz görüşlere karşı yaptırımlar uygu-lanabilir. Tüm bunlar fazla zarar da vermeyebilir. Ancak, çeşitli ve değişkençevresel, biyolojik ya da siyasal koşullar akında, sadece eski yöntemleri tak-lit ederek kullanmak İse yaramaz,. Bu durumda, boynunu büküp gelenekle-re uymaya da kendi (ercihİ olan kılıfları fiziksel ya da toplumsal evrene zor-la giydirmeye çalışma yerine, evrenin bize öğrettiklerine açık olanlar ödül-lendirilir. Her toplum, açıklık ve katılık arasındaki sürekliliğin neresindegüvenlik bularağına karar vermelidir.

Yunan matematiği, ileriye yönelik parlak bir adımdı. Öte yandan, ilkadımlan ilkel ve genellikle deneyden yoksun Yunan bilimi hatalarla doluy-du. Zifiri karanlıkta göremiyor olduğumuz gerçeğine karşın, görüşün, göz-den çıkarak gördüğümüz şey üzerinden sekip göze geri dönen bir tür radarile sağlandığına inanıyorlardı. (Bununla birlikte, optik alanında önemliilerleme kaydettiler.) Çocukların annelerine olan su götürmez benzerlikle-rine karşın, kalıtsal özelliklerin yalnızca sperm ile taşındığına; kadının yal-nızca edilgen bir havuz olduğuna inandılar. Fırlatılan bir taşın yatay devini-minin taşı her nasılsa yukarı kaldırdığına, bu nedenle aynı anda aynı yük-seklikten bırakılan bir taştan daha uzun zaman sonra yere ulaşacağına inan-

Page 259: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

250

dılar. Basit geometriye aşık olduklarından, dairenin "kusursuz" olduğuna;günbatımında kimi zaman çıplak gözle de görülebilen "Ay'daki Adam" veGüneş lekelerine karşın, göğün de "kusursuz" ve dolayısıyla gezegen yörün-gelerinin dairesel olması gerektiğine inandılar.

Hurafelerden kurtulmak, bilimin gelişmesi için yeterli değil. Doğayı sorgu-lama ve deney yapma görüşlerine de sahip çıkmak gerekiyor. Erastothenes'inDünya'nın çapını ölçmesi, Empedokles'in havanın maddesel yapısını gösterensu saati deneyini gerçekleştirmesi gibi bazı parlak örneklere de rastlıyoruz. An-cak, klasik Greko-Romen dünyası gibi, bilek gücünün aşağılanıp yalnızca köle-lere uygun görüldüğü bir toplumda, deneysel yöntemin gelişmesi de güç. Bi-lim hem aşırı batıl inanışlardan hem de aşırı adaletsizlikten kurtulmamızı ge-rektirir. Genellikle hurafeler ve adaletsizlik, aralarında su sızmaz bir işbirliğiyürüten dini ve laik otoritelerce dayatılır. Siyasi devrimlerin, din konusundakuşkuculuğun ve bilimin yükselişinin aynı anda yürüyebilmesi şaşırtıcı değil.Hurafelerden kurtulmak, bilim için gerekli bir koşul, ama yeterli değil.

Aynı zamanda, Ortaçağ batıllığından modern bilime geçişte asıl rolü oy-nayan kişilerin, evreni yaratan ve yalnız insanın uyması gereken emirlerigöndermekle kalmayıp doğanın sadık kalması gerekli yasaları da koyan tekbir Üstün Tanrı inancına derinden bağlı olduklarını da inkâr edemeyiz.On yedinci yüzyıl Alman gökbilimcisi Johannes Kepler (ki onsuz Newton fi-ziği ortaya çıkamazdı) bilim alanında çalışma nedeninin Tanrı'nm aklınıanlama isteğinden kaynaklandığını belirtmişti. Çağımızda, Albert Einsteinve Stephen Hawking gibi başta gelen bilim adamları da kendi arayışlarınıbenzer şekilde betimlediler. Düşünür Alfred North Whitehead ve Çin tek-nolojisi tarihçisi Joseph Needham Batılı olmayan kültürlerde bilimsel geliş-medeki eksikliğin tektanrılılık olduğunu öne sürdüler.

Her şeye rağmen, kanımca tüm bu teze karşı güçlü bir kanıt, bin yıl ön-cesinden bizlere meydan okuyan bir ses var . . .

Küçük avcı grubu, toynak ve diğer vahşi hayvan izleriyle kaplı patikayı ta-kip eder. Bir an için ağaçların altında dururlar. Yere çömelerek, kanıtı da-ha dikkatle incelerler, izlemekte oldukları patika bir başkasıyla kesişmekte-dir. Hemencecik hangi hayvandan kaç tane, hangi hızla, ne kadar zamanönce geçtiğine; hangi yaşlarda, dişi mi erkek mi, yaralı mı sağlam mı oldu-ğuna, kendilerinden önce başka avcıların yoldan geçip geçmediğine; gru-bun oyunun üstesinden gelip gelemeyeceğine; gelebilecekse ne kadar za-man süreceğine karar verirler. Hemen ardından ellerini izleyecekleri pati-kaya hafifçe vurup, dişlerinin arasından rüzgâr gibi hafif bir ses çıkarır vehemen fırlarlar. Sularındaki yay ve zehirli oklarına karşın, maraton hızında

Page 260: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

251

saatlerce koşarlar. Hemen her zaman, toprakta okudukları mesaj onlarıdoğru sonuca götürür. Gnuları, boğa antiloplarını ya da ohapileri tahminettikleri yerde, düşündükleri sayıda ve durumda bulurlar. Av başarıyla sonaermiştir. Et geçici kamplarına taşınır ve herkes doyar.

Bu aşağı yukarı tipik av tasviri, Botsvana ve Namibya Cumhuriyetleri'ninsınırları içinde kalan Kalahari Çölü'nde yaşayan, bugün ne yazık ki soylarıtükenmeye yüz tutmuş !Kung San halkına ait. !Kung San toplumu, onlarcayıl boyunca antropologlar için araştırma konusu oldu. Bu kültür, biz insan-ların tarihimizin çoğunu kaplayan (bitki ve hayvanların evcilleştirilip beşerikoşulların belki de sonsuza değin değişmeye başladığı on bin yıl öncesinekadar) avcı-toplayıcı yaşam biçiminin tipik bir örneği sayılabilir. IKung Sanav izleyicileri öylesine efsanevi bir ustalığa sahiplerdi ki ayrılıkçı Güney Afri-ka ordusu, onları "sınır ülkeleri"ne karşı girişilen savaşta insan avcılığı yap-mak üzere görevlendirdi. Güney Afrika ordusu ile bu karşılaşma, yüzyıllariçinde Avrupa uygarlığı ile kurdukları her temasta yavaş yavaş kötüye gitmek-te olan !Kung San yaşam tarzının yok olmasını farklı şekillerde hızlandırdı.

Bu işi nasıl yapıyorlardı? Tek bir bakıştan nasıl öylesi çok sonuç çıkarabi-liyorlardı? İyi gözlemciler olduklarını söylemek hiçbir şeyi açıklamıyor. Pe-ki ustalıklarının püf noktası neydi? Antropolog Richard Lee'ye göre:

Çukurlukların biçimini dikkatle inceliyorlardı. Hızlı devinen bir hayva-nın ayak izleri, daha ince uzun yapıda bir simetri sergiler. Hafifçe sakat birhayvan, yaralı ayağına özen gösterir, ona daha az ağırlık bindirir ve daha yü-zeysel bir iz bırakır. Ağır bir hayvanın ayağı ise yerde daha derin ve genişbir çukur açar. Bağıntı fonksiyonları, avcıların kafasmdadır.

Gün boyunca ayak izleri biraz silinir. Çukurların kenarları ufalanmayayüz tutar. Rüzgârın savurduğu kumlar çukurun dibinde birikir. Hatta yap-rak ve dal parçaları ya da çimen de girer çukurlara. Ne kadar çok beklerse-niz, o denli çok aşınma olur.

Bu yöntem, gezegenleri inceleyen gökbilimcilerin başka bir gökcismineçarpan dünyacıkların bıraktığı kraterleri incelerken kullandığı yöntemletemel olarak aynı: Diğer unsurlar eşit olmak üzere, krater ne kadar sığ iseo kadar eski demektir. Duvarları içeri doğru yıkılmış, derinlik-çap oranlarıdüşük, içlerinde küçük parçacıklar birikmiş kraterler genellikle daha eskibir çarpışmanın ürünüdür; çünkü bu aşınma sürecinden etkilenmiş olmakiçin uzun zamandır orada duruyor olmaları gerekir.

Aşınma kaynakları, dünyadan dünyaya, çölden çöle ya da çağdan çağafarklılık gösterebilir. Ama ne olduklarını bilirseniz, kraterin ne denli kırıl-gan ya da düzleşmiş olduğuna bakarak önemli ölçüde bilgi edinebilirsiniz.Toynak izlerine böcek ya da diğer hayvanların ayak izleri de karışmışsa, bu,izlerin tazeliği yönünde eksi bir puan sayılır. Toprağın yüzeyaltı nem içeri-

Page 261: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

252

ği ve üzerine basıldığında alt katmanın havaya manız kalmasıyla oluşan bu-harlaşma oranı, krater duvarlarının ne ölçüde kırılgan olduğunu belirler.Tüm bu unsurlar, !Kung halkınca yakından incelenmişti.

Doludizgin koşturmakta olan hayvan sürüsü, sıcak Güneş'ten nefret eder.Bu nedenle, bulabildikleri her gölgeyi kullanırlar. Ağaçların gölgesinden kı-sa bir süre de olsa yararlanabilmek için, izledikleri yolu değişrirmeyİ yeğler-ler. Ancak, gölgenin konumu günün saatine göre değişir, çünkü Güneş gök-te ilerlemektedir. Sabahlan Güneş doğuda yükselirken, ağaçların bati tara-fına gölge düşer. Öğleden sonra batıda batmaya hazırlanırken de gölge do-ğu taraftadır. İzlerdeki sapmaya bakarak, hayvanların ne kadar zaman öncegeçtiğini rahmin etmek olanaklıdır. Yılın farkh mevsimlerine göre bu hesap-lama da farklılık gösterir. Bu nedenle avcılar, Güneş'in görünür deviniminibelirleyen bir tür gökbilimsel takvimi sürekli akıllarında tutmak zorundadır.

Kanımca, bu göz kamaştırıcı iz sürme becerileri, bilimin uygulamaya ko-nulması anlamına geliyor.

Avcı-toplayıcılar, yalnızca hayvanların değil, insanların izini sürmede deoldukça başarılıydı. Grubun her üyesi, ayak izinden tanınabilirdi; onlar içinayak izi, en az yüz kadar bildikti. Laurens van der Post, şöyle yazmış:

Evden kilometrelerce uzakta ve grubun diğer üyelerinden ayrı yol alırken,Nxoıı ve ben izlemekte olduğumuz yaralı karacanın ayak izlerinin yanın-da aniden kendi i/I erim iz e kansan bir dizi başka ayak izine rastladık.Nxcuı hoşnutlukla bağırarak, bunların birkaç dakika önce geçmiş olan Ra-uxhau'nıın ayak i/leri olduğunu söyledi. Dediğine göre Bauxhau hı/lı ku-suyordu ve kısa .süre sonra hem onu hem de hayvanı görecektik.Önümüzdeki kum tepesini asUk, bir sûre sonra hayvanın derisini yü/.mek-te olan Bauxhau çıktı karşımıza.

Vİne !Kung San halkı ile birlikte olmuş Richard Lee, rastladığı izleri kı-saca inceleyen bir avcının yaptığı yorumdan söz ediyor: "Hey, bakın, Tunukayınbiraderi ile birlikte geçmiş buradan. İyi de oğlu nerede peki?"

Bu gerçekten bilim mi? Eğitimi sırasında her iz sürücü, saatlerce oturupboğa antilobunun toynak izlerinin yavaş yavaş silinmesini mi izliyor? Antro-polog bu soruyu sorduğunda aldığı yanıt, avcıların her zaman bu tür yön-temler kullanmış olduğu şeklinde. Çömezlikleri boyunca her biri babalanınya da diğer usta avcıları gözlüyor; taklit ederek öğreniyorlar. Genel ilkelerkuşaktan kuşağa aktarılıyor. Rüzgâr hızı, toprağın nemliliği gibi yerel deği-şiklikler, gerektikçe her kuşakta, her mevsimde ya da her gün günce İleniyor.

Modern bilim adamlarının uyguladığı da bundan başka bir yöntem de-ğil. Ay, Merkür ya da Triton üzerindeki bir kraterin aşınma oranına baka-rak yaşını her hesaplamak isteyişimi/de, hesaplamayı sil bastan yapmıyoruz.

Page 262: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

253

Belki de bir kuşak kadar eski bir raporu tozlu rafından alıp, denenerekdoğrulanmış rakamlara göz atıyoruz. Fizikçiler, Maxwell denklemlerine y;ıda kuantum mekaniğine yeni baştan ulaşmaya çalışmıyorlar. İlkeleri ve ma-tematiği anlamaya çalışıyor, uygulamadaki işlerliğini gözlüyor, doğanın bukuralları nasıl izlediğine bakıyor, bu bilimlerin özünü kavrıyorlar.

Elbette ki bu iz sürme yöntemlerini ilk kez yapılandıran birileri vardı;belki paleolitik dönemde yaşamış bir deha ya da çok ayrı zaman ve yerler-de ortaya çıkmış çok sayıda dehanın eseriydiler. !Kung iz sürme yöntemle-rinde büyülü ya da sihirli yöntemlerin izine bile rastlanmıyor; ne avdan ön-ceki gere yıldızlara ya da hayvan bağırsaklarına bakıyor, ne zar atıyor, nerüya yorumluyor, ne İblislerle söyleşiyor ne de insanların sık sık başvurdu-ğu diğer sayısız sahte yöntemi deniyorlar. Sordukları, iyi tanımlı, belirli birsoru: Av ne yana gitti ve özellikleri neler? Gereksinim duyduğunuz da büyüya da tanrısal güçlerin kesinlikle -ya (ta en azından açlıktan kaçınmayı sağ-layacak kadar sıklıkla- veremeyeceği, kusursuz bir yana. Ateş çevresindekikendinden geçme danslarının ve hafif gevşeticilerin etkisinde oldukları za-manlar dışında günlük yaşamlarında pek batıl olmayan avcı-toplayıcılar ya-rarcı, sıradan, istekli, toplumsal ve genellikle mutlu insanlardı. Geçmiş ba-şarılar ve hatalardan harmanlanmış becerileri kullanırlardı.

Bilimsel düşünmenin, başından bu yana bizimle olduğu hemen hemensu götürmez bir gerçek. Bu özelliği, egemenlik alanlarının sınırlarım koru-yan ya da protein gereksinimini karşılamak üzere bir beyaz karınca yuvası-na sokacağı kamışı hazırlayan şempanzelerde bile gözlemek olası. İz sürmebecerilerinin geliştirilmesi, evrimsel seçilimde güçlü bir üstünlük sağlar.Bunun farkına varmayan gruplar daha az proteinle yetinmek zorunda kalırve arkalarında daha az yavru bırakırlar. Bilimsel eğilimi, sabırla gözleme ye-tisi olan, tahmin etme becerisini geliştirenler kendilerine daha fazla besin,özellikle daha fazla protein sağlar, daha çeşitli habitatlarda yaşarlar; kendi-leri de soyları da gelişir. Aynısı, örneğin, Polonezyalıların gemicilik beceri-leri için de geçerlidir. Bilimsel eğilim somut ödüller getirir.

Tarım öncesi avcı-toplayıcı toplumların başlıca diğer besin eldesi yönte-mi bitki toplayıcılığıydı. Bitki toplamak için birçok bitkinin özelliğini bil-meli ve birini diğerinden ayırt edebilecek yetiye sabip olmalısınız. Botanikve antropoloji alanında elde edilen bulgular, dünyanın çeşitli yerlerinde av-cı-toplayıcı halkların, belli bitki türlerini ayırmada Batılı sınıflan di rmacılarkadar usta olduklarını gösteriyor. Bu halklar, bir haritacının ustalığıyla böl-gelerinin haritalamasını akıllarından yapıyorlardı. İşte tüm bu özellikler,yaşamda kalmak için birer önkoşul oluşturuyor.

Özetle, Upkı çocukların matematik ya da mantık alanındaki belli kavramla-ra gelişim düzeyi açısından hazır sayılamayaraklan gibi, "ilkel" insanların bi-lim ve teknolojiyi kavrayacak entelektüel yetiye sahip olmadıkları iddiası da

Page 263: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

254

saçma. Sömürgecilik ve ırkçılık kökenli bu görüş, günümüze gelebilmiş, evsizve neredeyse eşyasız yaşayan birkaç avcı-toplayıcı halkın, başka bir deyişle uzakgeçmişimizin bekçilerinin günlük etkinlikleriyle yalanlanmış oluyor.

Cromer'ın "nesnel düşünme" ölçütünü esas alacak olursak, avcı-toplayı-cı halklarda, bireyler arası güçlü görüş tartışmasını, doğrudan katılımlı de-mokrasiyi, diğer uygarlıklarla ilişki kurmayı, rahiplerin olmadığı bir yapıyıve bu unsurların 1000 değil 300 000 yıl, hatta daha fazla sürelik geçmişinikesinlikle gözlüyoruz. Cromer'ın ölçütü uyarınca, avcı-toplayıcılar bilimesahip olmuş olmalı. Bence sahipler. Ya da sahiplerdi.

İyonya ve Eski Yunan'in insan uygarlığına armağanları fazlaca buluş, tek-noloji ya da mühendislik değil; sistematik sorgulama alışkanlığı, dünyayı kap-risli tanrılardan çok doğa yasalarının yönettiği yaklaşımıydı. Su, hava, toprakve ateş sırayla dünyanın doğasını ve kökenini "açıklama" yolunda aday oldu-lar. Sokrates öncesi farklı bir düşünürce tanımlanan bu açıklamaların her bi-ri, ayrıntılarda son derece hatalıydı. Ancak, tanrısal müdahaleye alternatifaçıklama yöntemi üretken ve yeniydi. Aynı şekilde, Eski Yunan tarihine bak-tığımızda, Homeros'ta hemen tüm önemli olayların, Herodotos'ta yalnızcabirkaç olayın tanrıların keyfine tabi olduğunu; Thukydides'te ise tüm olayla-rın tanrılardan bağımsız geliştiğini görüyoruz. Demek ki birkaç yüzyıl içeri-sinde tarih tanrı güdümünden çıkıp insan güdümüne girmiş.

Doğa yasalarına yakın bir kavram bir zamanlar, kimi bilimcilerin bir tür ate-izm ile oynaştıkları, kesinlikle çoktanrılı bir toplumda da kendini göstermişti.Sokrates öncesi düşünürlerin bu yaklaşımı, M.Ö. dördüncü yüzyıldan başlaya-rak Platon, Aristoteles ve sonra da Hıristiyan dinbilimcilerce ezildi. Tarihselnedensellik çarkı farklı işleseydi; atomcuların maddenin doğası, dünyalarınçokluğu, uzay ve zamanın büyüklüğü konusundaki parlak tahminleri rağbetgörüp temel alınsaydı; Arkhimedes'in yaratıcı teknolojisi öğretilip yayılsaydı;insanların gözleyip anlaması gereken değişmez doğa yasaları görüşü yaygınolarak kavratılsaydı, şimdi nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk acaba?

Bilimi öğretmenin, insanların hazır olmaması, bilimin şans eseri ortaya çık-ması ya da onunla başa çıkacak yeterli beyin gücüne sahip olmamamız gibi ge-rekçelerle zor olduğunu sanmıyorum. Tersine, birinci sınıf öğrencilerinde gör-düğüm bilim şevki ve günümüze kalabilmiş avcı-toplayıcılardan alınacak dersşunu açıkça ortaya koyuyor: Bilime eğilim her zaman, her yerde ve her kültür-de derin bir yere sahip oldu. Bilim yaşamda kalmamızı sağlayan araç, doğuştankazanılmış hakkımızdı. Kayıtsızlık, umursamazlık yoluyla ya da yetersizlik vekuşkuculuk korkusuyla çocukların bilime olan şevkini kırarsak seçim haklarını,geleceklerini kurmalarına yarayacak araçları ellerinden almış oluruz.

Page 264: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Durmaksızın sorarız,Ta ki bir avuç toprak

Ağzımızı kapatana kadarPeki ama bu mudur yanıt?

HEINRICH HErNE"Lazarus " (1854)

APTALCA SORU YOKTUR

Doğu Afrika'da, yaklaşık iki milyon yıl öncesine tarihlenen kaya parça-ları arasında atalarımızın tasarlayıp kullanmış olduğu taş aletleri görebilir-siniz. Onların yaşamı, bu aletleri yapıp kullanmaya dayalıydı. Elbette ki Er-ken Taş Çağı teknolojisiydi bu. Zaman içerisinde kesme, yontma, soyma,yarma ve oyma amaçlarına göre özel olarak biçimlendirilmiş farklı taşlarkullanılır oldu. Taş alet yapımının birçok yolu olmasına karşın, belli birbölgede inanılmaz derecede uzun zaman boyunca aletlerin aynı şekildeyapılmış olması, yüz binlerce yıl öncesinde bile, usta-çırak sistemine daya-lıysa da eğitim kurumlarının bulunduğunu göstermesi bakımından sonderece çarpıcı. Benzerlikleri abartmak kolaysa da o zamanın peştamallı öğ-retmen ve öğrencilerini, laboratuvar derslerini, sınavlarını, geçmez notla-rını, mezuniyet törenlerini ve lisansüstü eğitimini gözümüzde canlandıra-biliriz.

Eğitim çok uzun zaman dilimleri boyunca değişmeden kalınca, gelenek-ler de sonraki kuşağa aynen aktarılır. Ne var ki öğrenilmesi gerekenler hız-la, özellikle de bir kuşak içerisinde değişirse, neyi nasıl öğretmek gerektiğiçok daha zor bir soru haline gelir. Öğrenciler derslerden yakınmaya, bü-

Page 265: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

256

yüklerine karşı saygılarını yitirmeye başlar. Öğretmenler eğirim sıandartla-rının düşüşünden, öğrencilerin iyice gevşemesinden dolayı yılgınlık hisset-meye başlar. Değişmekte olan bir dünyada, öğretmen ve öğrencilerin bir-birlerine öğretmeleri gereken temel bir beceri vardır: Nasıl öğrenileceğiniöğrenmek.

Yeterince bilmeseler de önemli soruları sorabilen çocuklar dışında, çokazımız doğanın neden böyle olduğunu; kozmosun nereden geldiğini; herzaman orada olup olmadığını; zamanın bir gün geriye doğru akıp etkilerinnedenlerden önce gelip gelmeyeceğini ya da insanın bilebileceklerinin ke-sin bir sının olup olmadığını düşünmeye vakit harcarız. Bir kara deliğin ne-ye benzediğini, maddenin en küçük parçasının ne olduğunu; neden gele-ceği değil geçmişi anımsadığımı/ı; neden bir evren olduğunu merak edençocuklar bile var ve ben de birkaçına rastladım.

Arada sırada bir anaokulunun ya da ilkokulun birinci sınıfına ders ver-me şansını yakalıyorum. Bu çocukların birçoğu —merak kısmı ağır, kuşkucu-luk kısmı hafif gelse de- doğuştan bilim adamı. Meraklı ve entelektüel açı-dan zengindirler. Konuşmaya başladıklarında kışkırtıcı ve kavramaya yöne-lik sorular soruyor, inanılmaz bir hevesle yanıtlan dinliyorlar. Konuşmamıyaptıktan sonra hemen sorular başlıyor; "aptalca soru" diye bir kavramdanhah ersizler.

Ancak, lise öğrencileriyle konuştuğumda farklı bir özelliğe rastlıyorum."Gerçekleri" ezberliyorlar. Genel olarak keşif coşkusunu, gerçeklerin ardın-daki yaşamı yitirmişler. Meraklarının çoğunu yitirip çok az kuşkucu yakla-şım edinmişler. "Aptalca" sorular sormaktan endişe ediyor, yetersiz yanıtla-rı kabul etmeye hazır görünüyor, konuşmadan sonra soru sormuyor, sürek-li olarak akı anlarının gözlerinde onay görmek için birbirlerini süzüyorlar.Sınıfa küçük kâğıtlara yazdıkları hazır sorularla geliyor, gizlice kâğıtlarınabakarak arkad aşların in o sırada ne gibi bir tartışmaya katılıyor olduğundanhabersiz kendi sıralanın bekliyorlar.

Birinci sınıf ile lise son sınıf arasında büyük bir değişiklik yaşandığı ke-sin; ergenliğin dışında tabii. Kanımca bu kısmen akranların içlerinden bi-rinin üstünleşmesini önlemek (spor dışında) için yaptıkları baskının, kıs-men toplumun kısa dönemli ödüllendirme öğretisinin, kısmen bilim ya damatematiğin size bir spor araba sağlamayacağı yaklaşımının, kısmen öğren-cilerden çok az şey beklenmesinin, kısmen de bilim ve teknolojinin zekicetartışılmasının —ya da sırf öğrenmek için öğrenmeyi— destekleyen çok azödül ya da örnek olmasının sonucu. İlgilerini yitirmeyen çok az kişi de"inek", "ukala" ya. da "gıcık" damgası yiyor.

Page 266: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

257

Başka bir neden daha var kuşkusu/: Küçük çocuklar bilimsel sorularsorduğunda birçok yetişkinin şaşaladığını gözlüyorum. Ay neden yuvar-lak? diye soruyor çonık. Çimen neden yeşil? Düş nedir? liir çukur en faz-la ne kadar derin kazılır? IKınya'nııı doğum günü iıc zaman? Nedenayak parmaklarımız var? Birçok öğretmen ve ebeveyn bu sorulan rahat-sız ya da.alaylı bir tavıria yanıtlıyor veya hemen başka bir şeye sarılıyor:"Ne sanıyordun, Ay kare- mi olacaktı yani?" Çocuklar kısa süre sonra, busoruların her nedense büyükleri sıklığının farkına varıyor, höylc hirkaçdeneyim daha yaşadıktan sonra, bir çotuk daha bilimden soğuyor. Yetiş-kinlerin neden 6 yaşındaki çocukların önünde her şeyi bilir gibi görün-meleri gerektiğini ömrüm boyunca anlayamadım. Bir şey bilmediğimiziaçıklamanın nesi kötü? Kendimize güvenimiz bu denli kırılgan mı?

Dahası, bu soruların birçoğu, bazıları hâlâ tümüyle çözülememiş de-rin bilimsel konuların kapsamına giriyor. Ay'ın yuvarlak olması, her dün-yada külk-çekimi denen merkezi bir kuvvet olması ve kayaların güçlü ya-pısı ile ilgili. Çimen, içerdiği kloıofil pigmenıî yüzünden yeşil tabii ki; buhepimizin kafasına orraokulda iyice yerleştirilmiştir. Peki ama bitkiler ne-den klorofil içeriyor? Güneş en yoğun enerjisini tayfın san ve yeşil kıs-mında verdiğinden, bitkilerin yeşil oiması aptalca görünüyor. Neden tümbitkiler, gümşığını en kolay sağlanır dalga boylarından almayı reddedi-yor? lielU de Dünya'da yaşam tarihindeki donma kazası yüzünden. Açıkolan şu ki çimenin yeşil olması konusunda hâlâ anlamadığımız bir nok-ta bulunuyor.

Çocuğa derin sorular sormanın toplumsal bir gaf olduğu hissini ver-mekten çok daba iyi yanıtlar var. Yanıta ilişkin bir görüşümüz varsa, açıkla-maya çalışabiliriz. Yetersiz kalan bir çaba bile güven ve destek sağlar. Yanıthakkında hiç fikrimiz yoksa ansiklopediye başvurabiliriz. Ansiklopedimizyoksa çocuğu kütüphaneye götürebiliriz. Ya da şöyle diyebiliriz: "Ben yanı-tı hilmiyorum. Belki de kimse bilmiyor. Belki büyüdüğünde, iik bulan senolursun/'

Saflık içeren sorular, sıkıcı sorular, yanlış yapılandırılmış sorular, yetersiz,özeleştirinin ürünü sorular vardır. Ama her soru, dünyayı anlamak için atıl-mış bir çığlıktır.* Aptalca soru diye bir şey yoktur.

Parlak, meraklı çocuklar, hem ulus hem de dünya için birer kaynaktır.Onlara özen göslermek, bağrımıza basmak, desteklemek gerekir. Ama sırfdestek kendi basına yeterli değildir. Onlara düşünmek İçin gerekli temelaraçları da vermeliyiz.

* İki yaşındaki çoruklann. belki de ycli&kimn cLıvrsuıışını yönetmek amacıyla kimi zurnan anne-babalitrmı bayıltana kadar sürdürdükleri "neden?" yağmurunu kasıptınıvurunı.

Page 267: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

258

"Resmi Açıklama" diye yazıyor bir gazete manşeti: "Bilimde Berbat Du-rumdayız." Dünyanın birçok bölgesinde 17 yaşındaki ortalama öğrencilereyapılan sınavlarda, ABD cebirde sonuncu gelmiş. Aynı sınavlarda, ABD'liçocuklar % 43, Japon akranları % 78 doğru yanıt vermişler. Benim kita-bımda % 78 oldukça iyi bir not sayılır; C+, hatta B-'ye karşılık gelir; ne varki % 43 F demektir. Bir kimya sınavında 13 ülkeden yalnızca iki ülkenin ço-cukları ABD'den daha kötü sonuç almış. İngiliz, Singapurlu ve HongKonglu çocuklar öylesine yüksek not almışlar ki neredeyse ölçeği aşmışlar.18 yaşındaki Kanadalı gençlerin % 25'i, Amerikalı lise son öğrencilerinin% l'lik seçme bir kısmı (ikinci kimya derslerini alan ve "üst düzey" prog-ramlara alınmış olanlar) kadar kimya biliyor. Minneapolis'in en iyisi olan20 beşinci sınıf, Japonya'da Sendai'nin 20 sınıfının her biri ve Tayvan'daTaipei'nin 20 sınıfının 19'unca geçilmiş. Güney Koreli öğrenciler, mate-matik ve bilimin her dalında Amerikalıları geçerken, British Columbia'lı(Batı Kanada) 13 yaş grubu, ABD'li akranlarını her dalda (kimi alanlardaKorelilerden de iyi yaparak) geçmiş. ABD'li çocukların % 22'si, Koreli-lerin % 8'i okulu sevmediğini söylüyor. Öte yandan Amerikalıların üçte iki-si, Korelilerin ise yalnızca dörtte biri "matematikte iyi" olduğunu belirtti.

Amerikalı ortalama öğrencilerin elde ettiği bu gibi düşük değerler, kimizaman sıradışı öğrencilerin başarılarıyla dengeleniyor. 1994 yılında, HongKong'da yapılan Uluslararası Matematik Olimpiyatı'nda Amerikalı öğren-ciler 68 ülkeden 360 öğrenciyi geride bırakarak cebir, geometri ve sayı ku-ramında eşi görülmemiş bir derece elde ettiler. Aralarından 17 yaşındakiJeremy Bem, "Matematik problemleri mantık bulmacaları gibi. Rutindenuzak, çok yaratıcı ve sanatsal" yorumunu yapmıştı. Ancak, burada benimkaygım, yeni bir kuşak birinci sınıf bilim adamı ve matematikçi yetiştirilme-si değil, bilimden haberdar bir toplum oluşturabilmek.

Amerikalı yetişkinlerin yüzde 63'ü, son dinozorun ilk insan ortaya çık-madan önce öldüğünden; yüzde 75'i antibiyotiklerin virüsü değil bakteriyiöldürdüğünden; yüzde 57'si "elektronların atomdan küçük" olduğundanhabersiz. Anketler, Amerikalı yetişkinlerin yarısının Dünya'nın Güneş çev-resinde döndüğünü ve bu sürecin 1 yıl aldığını bilmediğini gösteriyor. Cor-nell Universitesi'nde ders verdiğim lisans sınıflarında yıldızların gece do-ğup battığını, hatta Güneş'in de bir yıldız olduğunu bilmeyen parlak öğ-rencilere rastlıyorum.

Bilimkurgu yapıtları, eğitim sistemi, NASA ve bilimin toplumda oyna-dığı rol nedeniyle Amerikalılar Copernicus'un kuramına ortalama bir in-sandan daha fazla maruz kalıyor. Çin Bilim ve Teknoloji Derneği'nin1993 tarihli bir anketi, Amerika'da olduğu gibi, Çin'de de insanların an-cak yarısının Dünya'nın Güneş çevresinde yılda bir dönüş yaptığını bildi-ğini gösteriyor. Bu durumda rahatlıkla söyleyebiliriz ki Copernicus'tan

Page 268: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

259

dört buçuk yüzyıl sonra hâlâ Dünya'daki insanların çoğu, gezegenemizinkıpırtısızca evrenin merkezinde oturduğuna ve bizim "özel" olduğumuzayürekten inanıyor.

Bunlar "bilimsel bilgiyi" ölçen tipik sorular. Sonuçlar dehşet verici. Pekineyi ölçüyor bu sorular? Otoritelerin bildirilerinin ezberlenmişlik düzeyini.

'Sormaları gereken, antibiyotiklerin mikropları ayırt ettiğini, elektronlarınatomdan "küçük" olduğunu, Dünya'nın çevresinde döndüğü Güneş'in yıl-dız olduğunu nasıl bildiğimiz olmalı. Bu tür sorular, toplumun bilimi anlayı-şının çok daha doğru ölçütleridir ve sonuçlarının daha da umut kırıcı ola-cağına kuşku yok.

İncil'de yazılı her şeyi sözcük anlamıyla alacak olursanız, Dünyadüzdür.Aynısı Kuran için de. geçerli.Dünyanın yuvarlak olduğunu söylelemenizateist olduğunuz anlamına gelir. 1993. yılında, .Suudi-Arabistan'ın-üstdüzey dini yetkilisi Şeyh Abdülaziz İbn Baaz, bir ferman, yan i fetva yayım-layarak dünyanın düz olduğunu ilan etti. Yuvarlak olduğuna inananlarTanrı'ya inanmıyor demektir ve bu nedenle cezalandırılmalıdır. Dün-ya'nın yuvarlak olduğunu apaçık ortaya koyan ikinci yüzyılda Greko-Mısır-lı gökbilimci Claudius Ptolemaios tarafından elde edilmiş kanıtın Batıdünyasına Müslüman ve Arap gökbilimcilerce ulaştırılmış olması ilginç birzıtlık yaratıyor. Dokuzuncu yüzyılda, Ptolemaios'un Dünya'nın yuvarlaklı-ğını gösterimleyen kitabına Almagest, yani "En Büyük" adını vermişlerdi.

Evrimden incinen, çağlar boyunca kör fiziksel ve kimyasal güçlerin etki-siyle balçıktan oluşmuş olmaktansa, Tanrı'nm el sanatı sayılma fikrini yeğ-leyen birçok insana rastlıyorum. Kanıta bakmaya ise hiç mi hiç yanaşmıyor-lar. Kanıtın onlarla bir işi yok: Doğru olmasını dilediklerinin doğru oldu-ğuna inanıyorlar. Amerikalıların yalnızca yüzde 9'u, modern biyolojinin enbüyük bulgusunu, yani insanların (ve tüm diğer türlerin) doğal süreçlerleeski canlılardan bugüne tanrısal müdahaleye gerek olmaksızın evrim geçir-diğini kabul ediyor. (Sadece evrimi kabul edip etmedikleri sorulduğundaise yüzde 45'i evet yanıtı veriyor. Bu rakam Çin'de yüzde 70.) Jurassic Parkisimli film İsrail'de gösterime girdiğinde, birçok Ortodoks haham tarafın-dan lanetlenmişti; çünkü film hem evrimi onaylıyor hem de dinozorlarınyüz milyonlarca yıl önce yaşadığını söylüyordu. Oysa ki her Musevi Yılba-şı'nda ve evlilik töreninde söylendiği gibi, evren 6000 yıldan gençti. Evrimi-mizin en açık kanıtı genlerimizde yer alıyor. Ama evrime karşı, okullarda,mahkemelerde, ders kitabı basımevlerinde -bu insanların kendi DNA'larıkuramı onaylamasına karşın- bir savaşım veriliyor. Hayvanlara bazı etik sı-nırları aşmadan acı çektirerek insanlar için ilaç ve tedavi yöntemi geliştir-mek de evrimi doğrulayıcı diğer bir kanıt.

Büyük Ekonomik Sarsıntı döneminde, öğretmenler iş güvenliği, iyi ma-aş ve saygınlık gibi avantajlardan yararlandılar. Öğrenmenin yoksulluktan

Page 269: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

260

çıkış yolu olarak görülmesinin de etkisiyle öğretmenlik hayranlık duyulanbir meslek oldu. Bugünse söylediklerimizin çok az geçerliği var. Sonuç ola-rak günümüzde bilim (ve diğer dalların) öğretimi çoğunlukla çok yetersizya da heves kırıcı bir şekilde yapılıyor; konularında insanı hayrete düşüre-cek denli az eğitim almış, uygulayıcılar da yöntem üzerinde durma sabrınıgösteremeyip bir an önce bilimin bulgularına yönelmeye çalışıyorlar. Oysakimi zaman kendileri bile sahte bilimi bilimden ayırabilecek yeterliğe sahipdeğiller. Yeterli birikime sahip olanlar ise başka yerlerde daha iyi ücretli is-lere geçiyorlar.

Çocukların bilimi kitaplardan okumaya değil, deneysel yöntemle doğru-dan denemeye gereksinimi vardır. Mum alevinin açıklaması olarak bizemumun oksitlenmesinden söz edilebilir. Ama yanmayla çıkan karbondiok-sit çevreyi sarıp oksijen girişini kesene ve alev bir iki kez savrulup sönenedeğin, bir mumun cam fanus içindeki kısa yanışını izlemekle çok daha ger-çek bir görüş edinmiş oluruz. Hücrelerdeki mitokondrilerin, mumda ya-nan alev gibi, besinlerin yanmasında nasıl devreye girdikleri konusunda bil-gi alabiliriz; ama tüm bunları mikroskop altında görmek başka bir dene-yimdir. Oksijenin kimi organizmaların yaşamı için gerekli, kimileri içinsegereksiz olduğunu öğretmenden dinleyebiliriz. Ancak bu önermenin doğ-ruluğunu, içindeki oksijenin tümüyle tüketildiği cam bir fanusla yapacağı-mız deneyle bizzat görebiliriz. Oksijen bizim için ne yapar? O olmaksızın ne-den ölürüz? Havadaki oksijen nereden gelir? Kaynağı ne denli emindir?

Deney ve bilimsel yöntem, bilimden başka birçok diğer konunun kapsa-mında da öğretilebilir. Daniel Kunİlz üniversiteden bir arkadaşım. Danielyaşamını, ortaokul ve lisede yaratıcı bir sos> al bilimler öğretmeni olarak ge-çirdi. Öğrencilerin ABD Anayasası'nı anlamalarını mı istiyorsunuz? Metnionlara madde madde okutup sonra da sınıfla tartışabilirsiniz; ama ne yazıkki bu sırada birçoğu uyuyakalır. Bunun yerine Kunitz yöntemini de dene-yebilirsiniz: Öğrencilerin Anayasa'yı okumasını yasaklarsınız. Her eyalete ata-dığınız iki öğrencinin bir Anayasa Kongresi'ne katılmasını istersiniz. On üçgrubun her birine eyalet ve bölgelerinin özel çıkarları konusunda ayrıntılıbilgi verirsiniz. Örneğin Güney Carolina heyetine pamuğun önemi, köle ti-caretinin gerekliliği ve ahlaka uygunluğu, sanayileşmekle olan Kuzey'in ge-tirdiği tehlike gibi konulardan söz edilmelidir. Sonra on üç heyet toplanırve öğretmenden çok az yardım alıp, asıl işi kendileri yapmak kaydıyla bir-kaç hafta İçerisinde bir anayasa yazar. Kendi versiyonlarını tamamladıktansonra gerçek anayasayı okurlar. Öğrenciler savaş konusunda karar alma yet-kilerini Başkan'a vermişlerdir. 178V heyetleri ise Meclis'e. Neden? Öğrenci-ler köleleri özgür bırakmıştır. Gerçek Anayasa Kongresi ise tersi yönde ka-rar almıştır. Neden? Bu deney öğretmenlerin daha çok hazırlık yapmasını,öğrencilerin de daha çok iş yapmasını gerektirir; ama deneyim unutulmaz

Page 270: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

261

olur. Her yurttaşın benzer deneyimler yaşamasıyla Dünya uluslarının çokdaha iyi durumda olabileceğini düşünmeden edemiyor insan.

Öğrenilenlerin eğitimi ve maaşları ile laboraiuvarlar için daha fazla pa-raya gereksinimimiz var. Ne var ki Amerika genelinde, okul ile ilgili konu-lar hep oy çoğunluğu ile gündem dışı bırakılıyor. Kimse emlak vergilerininaskeri bütçe, tanın sübvansiyonları ya da zehirli atık temizleme işlemleriiçin kullanılmasını önenniyor. Emlak vergisiyle yetinmek zorunda olan yal-nızca eğitim sektörü. Peki neden eğitimi yerel ve eyalet düzeyinde genelvergilerden yararlandırmıyoruz? Teknik eğitim almış işçilere özel gereksi-nimi olan sanayi dallarından özel eğitim vergisi almaya ne dersiniz?

Amerikalı öğrenciler yeterince ev ödevi yapmıyor. ABD'de standarı okulyılının 180 gün olmasına karşılık bu rakam Güney Kore'de 220, Alman-ya'da 230 ve Japonya'da 243. Bu ülkelerin ba/ılarında çocuklar cumartesigünleri de okula gidiyor. Amerikalı ortalama ortaokul öğrencisi ev ödevinehaftada 3,5 saat ayırıyor. Gerek sınıfta gerekse sınıf dışında çalışmaya ay-rılan toplam zaman haftada 20 saat. Japon beşinci smır öğrencileri haftada33 saat çalışıyor. ABD'nin yarı nüfusuna sahip Japonya her yıl ABD'den ikikat fazla yüksek dereceli bilim adamı ve mühendis yetiştiriyor.

Dört yıllık ortaokul boyunca Amerikalı öğrenciler matematik, bilim vetarih gibi konular için 1500 saatten az zaman harcıyor. Japon, Fransız ve Al-man öğreticiler ise aynı konulara iki kat fazla /•aman ayırıyor. ABD EğitimBakanlığı'mn hazırlattığı 1994 tarihli bir raporda şöyle deniliyor:

Geleneksel okul günü arlık "okullar için yeni gündem" denilen bir ıli/i/orunlu konuyu da kapsamalıdır: Kişisel güvenlik, tüketici ilişkileri, AİDS,tasarruf ve enerji, aile yaşamı ve sürürü eğilimi konularında eğitim gerek-lidir.

Sonuçta, toplumun yetersizlikleri ve evdeki eğitim açıkları yüzünden or-taöğretimde, bir günde temel akademik konulara harcayacak üç saat kalıyor.

Bilimin sıradan İnsanlar için "çok güç" olduğu gibi yaygın bir kamhâkim. Bunun yansımasını, Amerikalı öğrencilerin yalnızca yüzde 10'ununseçmeli dersler arasından fiziği tercih elliğini bildiren istatistiklerde degörüyoruz. Bilimi birdenbire "çok güç" kılan nedir? Amerika'yı bilimalanında geride bırakan onca ülkenin yurttaşları için neden güç değil?Bilim, teknik yenilik ve çok çalışma alanında Amerikan dehasına ne oldu?Bir zamanlar Amerika telgraf, telefon, elektrik ışığı, fonograf, otomobil veuçak teknolojilerinin öncüleri olmuş buluş adamları ile gurur duyan bir ül-keydi. "Amerikan yaratıcılığı" nereye gitıi?

Amerikalı çocukların çoğu aptal değil. Çok çalışmamalarının bir nedeni,çabalarının karşılığında pek az somut yarar sağlıyor olmaları. Sözel beceri-

Page 271: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

262

ler, matematik, fen ve tarih alanlarında yeterlik (yani konuyu gerçek an-lamda bilmek), ortaöğretimden sonraki ilk sekiz yılında ortalama genç er-keklerin kazançlarında bir artış sağlamıyor. Bu nedenle birçoğu da sanayi-den çok, hizmet sektörünü yeğliyor.

Ekonominin üretken sektörlerinde ise işin rengi değişiyor. Yeterli müş-teri olmadığı için değil, işe giren işçilerin çok azı basit aritmetik hesaplarıyapabilecek düzeyde olduğu için iflasın eşiğine gelen mobilya fabrikalarıvar. Başlıca elektronik şirketlerinden biri, işe başvuranların % 80'inin beşin-ci sınıf matematik sınavını geçemediğini bildiriyor. Amerika Birleşik Devlet-leri (özellikle yitik üretkenlik ve eğitimde iyileştirmeye giden harcamalaralanında), işçiler büyük çoğunlukla yazamadığı, okuyamadığı, sayamadığıve düşünemediği için yılda 40 milyar dolar zarar ediyor.

ABD Ulusal Bilim Kurulu'nun Amerika'daki 139 yüksek teknoloji şir-keti genelinde yaptığı bir araştırmanın sonuçlarına göre, araştırma vegeliştirmedeki düşüşün ulusal siyasete bağlanabilir başlıca nedenleri (1)sorunla başa çıkmak için uzun vadeli strateji eksikliği; (2) geleceğin bilimadamı ve mühendislerinin eğitimine çok az önem verilmesi; (3) "savun-ma"ya çok fazla yatırım yapılırken sivil araştırma ve geliştirmeye yeterli payayrılmaması ve (4) yüksekokul öncesi eğitime çok az önem verilmesiolarak saptanmış. Cehalet, cehaletle besleniyor. Bilim fobisi bulaşıcı birhastalık.

Amerika'da bilim konusunda en doğru bakış açısına sahip olanlarmaddi olanakları iyi, yükseköğrenim görmüş, genç beyaz erkeklerolarak çıkıyor karşımıza. Ne var ki önümüzdeki on yılda yeni Amerikalıişçilerin dörtte üçü beyaz olmayanlar, göçmenler ve kadınlardanoluşacak. Heveslerini uyandırmakta başarısız olmak, yani onlara ayrım-cı hiçbir yorumda bulunmamak yalnız adaletsiz değil, aptalca ve kendikendini yok etmeye yönelik bir tavırdır. Bu tutumdan vazgeçmemekle,ekonomiyi umutsuzca gereksinim duyduğu nitelikli işçilerden yoksunbırakmış oluyoruz.

Afrikalı-Amerikalı ve Latin Amerika kökenli öğrenciler, standart bilimsınavlarında bugün 1960'larda olduğundan önemli ölçüde daha iyisonuçlar elde ediyorlar. Beyaz ve siyah Amerikalı lise mezunları arasın-daki ortalama matematik becerisi farkı hâlâ çok büyük (iki ile üç notkadar). Ne var ki Amerikalı beyaz lise mezunları ile Japon, Kanada,Britanya ya da Finlandiya' daki akranları arasındaki fark (Amerikalı öğ-renciler geriden gelmek üzere) iki katı. Fazla eğitim görmemişseniz,hevesiniz de yoksa bilgi dağarcığınız küçük olacaktır; iki kere iki dört.Aileleri yükseköğrenim görmüş, banliyöde yaşayan Afrikalı-Amerikalılarüniversitede, banliyöde yaşayan, ebeveynleri yükseköğrenimli beyazlarkadar yüksek başarı sağlıyor. Bazı istatistiklere göre, yoksul bir çocuğu ön

Page 272: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

263

öğrenim programına yazdırmak, ileriki yaşamındaki iş olanaklarını ikiyekatlıyor; böyle bir programı tamamlayan kişinin yükseköğrenim görmeşansı dört kez artıyor. Bu konuda kararlıysak, neler yapılması gerektiğinibiliyoruz.

Peki yüksekokul ve üniversite konusunda neler söyleyebiliriz? Atılması•gerekli kesin adımlar var: Öğretimde başarıya bağlı olarak statüyü yükselt-mek, öğrencilerinin standart, çift körleme sınavlardaki başarısına göre öğ-retmenlere terfi sağlamak ve sanayi alanında alabileceklerine eşdeğer maaşvermek; daha fazla burs, yardım ve laboratuvar donanımı sunmak; başlıcafakülte üyelerine daha fazla söz hakkı veren yaratıcı, esin verici müfredat veders kitapları hazırlamak; mezuniyet için herkese zorunlu laboratuvar ders-leri koymak ve bilimden uzaklaşma eğilimi gösterenlere özen göstermek.Bunlardan başka, akademideki en iyi bilim adamlarını toplumsal eğitimekatkıda bulunmaları; yani ders kitapları, gazete ve dergi makaleleri yaz-maları, konferans ve TV programlarına katılmaları yolunda destek-leyebiliriz. Üniversite bir ya da ikinci sınıfta kuşkucu düşünme ve bilimselyöntem konusunda zorunlu bir ders koymak da denemeye değer birgirişim olur.

Gizemci William Blake, Güneş'e bakıp orada melekler gördüğünü söy-lemiş; oysa diğerlerinin tek gördüğü, "altın bir sikke büyüklüğünde verenginde bir cisim"miş. Blake Güneş'te gerçekten melek gördü mü, yok-sa algısal ya da bilişsel bir hata mı yapıyordu? Sözü geçen türden bir şeyiçeren hiçbir Güneş fotoğrafı görmedim bugüne değin. Blake fotoğrafmakinesi ve teleskopun göremediğini mi görmüştü? Yoksa açıklama,Blake'in kafasının dışından çok, içinde mi saklıydı acaba? Güneş'indoğası ile ilgili olarak modern bilimin ortaya koyduğu gerçekler çokdaha harika değil mi? İçine yalnız meleklerin ya da altın sikkelerin değil,bir milyon Dünya'nın sığabileceği, çekirdeğinde gizli atom çekirdek-lerinin sıkışıp hidrojenin helyuma dönüştüğü, hidrojende gizli enerjininmilyarlarca yıl boyu uzaya salmmasıyla Dünya'yı ve diğer gezegenleriısıtan bir yıldızın varlığı ve aynı sürecin Samanyolu Gökadası'nın başkayerlerinde dört yüz milyar kez yinelenmiş olması göz kamaştırıcı bir ger-çek değil mi?

İnsanı yoktan var etmenin ayrıntılı yönergeleri, ozalitleri ve iş komutla-rı, İngilizce yazılmış yaklaşık 1000 ansiklopedi cildini doldururdu. Vücudu-muzdaki her hücre bu ansiklopedilerden bir set içeriyor. Bir kuasar öylesi-ne uzaktadır ki ondan gelen ışık gökadalar arası yolculuğuna daha Dünyaoluşmadan önce başlamıştır. Dünya'daki her insan, pek insan sayılmayan

Page 273: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

264

alalarından birkaç milyon yıl önce, Doğu Afrika'da Türemiştir; bu nedenlehepimiz kuzeniz.

Bu kesifler ne zaman aklıma gelse, tüylerimin ürperdiğini hissediyor um.Elimde değil, içim titriyor. Bilim bir eğlence ve tat sunuyor. Ne ?aman biruzay aracı yeni bir dünyanın yakınından geçse, hayrete düşüyorum.Gezegenleri inceleyen bilim adamları kendilerine soruyorlar: "Demek böy-le böyleymiş. Bunu neden düşünmedik?" Ama doğa her zaman düşleyebil-diğimizdetı daha ince, karmaşık ve seçkin yapıda. Asri şaşırtıcı olan, apaçıkortadaki sınırlarımıza karşın, doğanın gizlerinin böylesine derinliklerineulaşabilmiş olmamız.

Hemen her biliın adamı, hir keşif \a da ani kavrayış anında saygıylakan>ık bir hayret hissi yaşamıştır. Kilim -ama saf bilim, uygulamaya yönelikdeğil, kendi adına bilim- bilimin uygulayıcıları için olduğu kadar, aradasırada yeni keşiflere bir gÖ7 atan bilim alanı dışındaki kişiler için de derinduygusal anlam taşıyan bir konu.

Üstelik, dedektif öykülerinde olduğu gibi anahtar sorular sormak, alter-natif açıklamalara bakmak, hatla belki de bilimsel keşif suretinde aşamakal etmek sorr derece keyifli bir iş. Aşağı yukarı rasgele seçilmiş, kimileriçok basil, kimileri zor şu örnekleri düşünelim:

" 6 ile 1 arasında keşfedilmemiş bir tamsayı olabilir mi?• Atom numarası 6 olan element (karbon) ile atom numarası 7 olan ele-

ment (azot) arasında keşfedilmemiş bir kimyasal elemeni olabilir mi?• Evet, yeni koruyucu madde sıçanlarda kansere yol açıyor. Peki ya sıçan-

dan daha ağır oları insana, kansere yol açması için o maddeden gündeyarım kilo verirsek ne olur? Hu durumda, yeni koruyucu madde belki de odenli tehlikeli değildir. Besini uz. un süre boyunca korumanın avantajı,beraberinde getirdiği küçük kanser riskine yeğlenebilir mi acaba? Bunakim karar verir? Oleülü bir karara varmak için ne gibi verilere gereksinimvardır?

• 3,8 milyar yaşındaki bir kayada bugün yaşayan varlıktaıdakinin aynı,ama organik olmayan tortullardan farklı karbon izotoplarına rastlıyor-sunuz. Dünya'da 3,8 milyar yıl önce çok sayıda canlı olduğu sonucuna mıvarırsınız? Yoksa daba yakın zamana aiı organizmaların kimyasal kalmularıkayaya nüfuz etmiş olabilir mi? Ya da izotopların biyolojik süreçlerden ayrıolarak kaya içinde ayrışması olanaklı mıdır?

• İnsan beynindeki elektrik akımları üzerinde yapılan duyarlı ölçümler,belli anılar ya da zihinsel süreçler devreye girdiğinde, beynin belli böl-gelerinin çalışmaya başladığını gösteriyor. Düşüncelerimi/, anılarımız vetutkularımız tümüyle beyin sinirlerinin oluşturduğu özel bir devreler- ağın-da üretiliyor olabilir nü? Bir gün aynı devre yapısını bir robotta yinelemek

Page 274: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

265

olanaklı olacak mı? Peki bir gün görüşleri, anıları, duygulan, mantıksalçıkarımları değiştirecek şekilde beyine yeni devreler yerleştirmek ya da es-kilerini yenileriyle değiştirmek tıbbi uygulamalar arasına girebilecek mi?Bu tür bir oyun son derece tehlikeli olabilir mi?

• Güneş sisteminin kökenine ilişkin kuramınız, Samanyolu Gökadası'nınher yerin.de yassı toz diskleri ve roz bulutları olduğundan söz ediyor. Teles-koptan baktığınızda her yerde yassı disklere rastlıyorsunuz. Kuramınızındoğrulandığı sonucuna varıp -seviniyorsunuz. Ancak, sonradan anlıyor-sunuz ki gördüğünüz diskler Samanyolu'nun çok uzaklarında yer alan veyeni oluşan güneş sistemleri olamayacak kadar büyük sarmal gökadalar.Kuramınızı hir kenara mı koymalısınız? Yoksa başka türlü bir disk aramayamı koyulmalısınız? Geçersİ7 kılınmış hipotezinizden vazgeçme konusun-daki isteksİ7İiğİni/.irı bir ifadesi olmasın hu?

" Büyümekte olan bir kanser, yakınındaki kan damarlarını çevreleyenhücreleri* her yana iletilmek ü/ere bir bildirge gönderir: "Kana gereksin-memiz var" demektedir mesaj. Erıdotel hücreleri, kanser hücrelerinegerekli kanı sağlamak üzere yardımsever bir tavırla kan damarı köprülerikurar. Nasıl bir süreçtir bu? Mesajın yolu kesilebilir ya da iptal edilebilir mi?

• Eflatun, mavi, yeşil, san, turuncu ve kırmızı boyaları karıştırınca açıkkahverengi ekle edersiniz? Demek ki aynı renklerin daha açık tonlarınıkarıştırdığınızda oilaya beyaz renk çıkacaktır. Nasıl oluyor bu iş?

• İnsan ve diğer hayvanların genlerinde, kalıtsal bilgiyi taşıyan ve yinele-nen u/un diziler yer alıyor. DNA dizileri, kendi kendilerini üreten, kendiişlerine bakan ve içinde barındıkları organizmanın iyiliğini hiçe saya» ser-seri nükleik asitler olabilir mi?

• Depremden hemen önce birçok hayvan garip davranışlar sergiler. Buhayvanlar deprembilimcilerin (sismolog)bilmediği ne biliyor?

• Eski Az tek ve l'.ski Yunanlıların "Taun" anlamında kullandıkları söz-cük neredeyse aynı. Bu durum iki uygarlık arasında temas ya da benzerlikolduğunun kanıtı mıdır, yoksa hirbiriyle tümüyle ilgisiz iki dil arasındaşans eseri bu tür benzerlikler olmasını doğal mı karşı I amaliyiz? Ya da Pla-ton'un Km/y/.nsVA varsaydığı gibi kimi sözcükleri doğuştan mı biliyoruz?

• Termodinamiğin İkinci Yasası, hürün olarak evrende zaman geçtikçedüzensizliğin arttığını söylüyor. (Kuşkusuz, evrenin başka hir yerindedü/enin bo/ulması pahasına dünyalar, yaşam ve zekâ ortaya çıkabilir.) Pekiama mevcut Büyük Patlama genişlemesinin yavaşlayıp, durup, yerini daral-manın alacağı bir evrende yaşıyorsak, bu durumda ikinci Yasa geçersiz kalırmı? Sonuçlar nedenlerden önce gelebilir mi?

• İnsan vücudu besinleri çökmek ve sindirimi sağlamak için midedederişik hidroklorik asit kullanır. Peki neden hidroklorik asit mideyi eritmez?

• Kitabı yazdığım sıralarda öne sürüldüğü üzere en yaşlı yıldızlar, evrenin

Page 275: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

266

kendisinden daha yaşlı görünüyor. Bir tanıdığın kendisinden daha yaşlıçocukları olduğu iddiasındaki gibi, birinin bir yerde hata yaptığını anlamakiçin çok fazla şey bilmenize gerek yok. Peki ama kim yaptı hatayı?

• Atomları tek tek devindirebilecek teknolojiye sahibiz; artık ult-ramikroskopik ölçekte uzun ve karmaşık mesajlar yazılabilir. Molekülbüyüklüğünde makineler yapmak da olası. Bu iki "nanoteknoloji"nin ilk ör-nekleri gerçekleştirildi bile. Önümüzdeki yirmi otuz içerisinde bu tek-nolojiler bizi nereye getirecek?

• Birkaç farklı laboratuvarda, uygun koşullar altında deney tüpünde ken-di kopyalarını üretebilen karmaşık moleküller bulundu. Bu moleküllerinbazıları, DNA ve RNA gibi nükleotidlerden oluşuyor; kimileri ise farklıyapıda. Bazıları kimyasal süreci hızlandırmak için enzim kullanıyor, kimi-leri ise kullanmıyor. Kimi zaman kopyalamada bir hata oluyor ve o nok-tadan sonra art arda gelen molekül kuşaklarında hata da kopyalanıyor. Budurumda kendini yineleyen birbirinden hafifçe farklı; kimileri kop-yalamada daha hızlı ya da etkin molekül türleri ortaya çıkıyor olmalı. Hızlıya da etkin kopyalama yapanlar daha iyi gelişiyor. Zaman geçtikçe deneytüpündeki moleküller gitgide etkinleşiyor. Moleküllerin evrimine tanıkoluyoruz artık. Bu deneyim yaşamın kökeni konusunda ne kadar kavrayışsağlar dersiniz?

• Neden bayağı buz beyaz, fakat saf buzul mavidir?• Dünya yüzeyinin kilometrelerce altında yaşam izine rastlandı. En fazla

hangi derinlikte yaşama rastlayabiliriz?• Fransız bir antropolog, Mali Cumhuriyeti'nde yaşayan Dogon halkının

Sirius (Akyıldız) yıldızının aşırı derecede yoğun bir arkadaş yıldızı ol-duğuna ilişkin bir söylence anlattıklarını söylüyor. Sirius'un gerçekten deböyle bir arkadaşı var, ancak saptanması için oldukça gelişkin gökbiliminede gerek var. Bu durumda, (1) Dogon halkı büyük optik teleskopları vekuramsal astrofiziği olan unutulmuş bir uygarlıktan mı geliyor? Ya da (2)Uzaylılar mı Dogonlara bilgi verdi? Ya da (3) Dogonlar Sirius'un beyazcüce arkadaşını ülkelerini ziyaret eden bir Avrupalıdan mı duydu? Yoksa(4) Fransız antropolog yanılmış, Dogonlar hiç böyle bir söylenceden söz et-memişler miydi?

Bilimi halka ulaştırmak bilim adamları için neden bu denli zor olsun?Aralarında çok iyileri de olan kimi bilim adamları bana bilimi popülerleş-tirmekten mutluluk duyacaklarını, ama bu alanda yetenekleri olmadığınısöylüyor. Dediklerine göre bilmek ve açıklamak aynı şey değil. İşin sırrınedir?

Page 276: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

267

Kanımca tek bir püf noktası var: Topluma hitap ederken, bilim alanın-daki meslektaşlarınızla konuşmadığınızın farkında olun. Demek is-tediğinizi, diğer uzmanlara anında ve kesin bir ifadeyle aktaran terimlervardır. Bu terimleri mesleki çalışmalarınızda her gün kullanabilirsiniz. An-cak, bu terimleri uzmanlardan oluşmayan bir topluluğa hitap ederken kul-landığınızda, kavramı izleyicileriniz için daha da gizemli kılmaktan başkabir işe yaramazlar. Olası en basit dili kullanın. Her şeyin ötesinde, açık-lamakta olduğunuz konunun bir zamanlar kendiniz için ne denli karmaşıkolduğunu anımsayın. Kendi yanlış anlamalarınızı düşünün ve onları notedin. Anlattıklarınızın hiçbirini kendinizin de anlamadığı bir zaman ol-duğunu aklınızdan çıkarmayın. Sizi bilgisizlikten bilgiye eriştiren ilk adım-ları kendi kendinize yineleyin. Türümüzde herkesin doğuştan gelen zekâ-dan payını aldığını hiç unutmayın. Başarımızın sırrı da odur aslında.

Harcanması gereken çaba az, yararları ise büyüktür. Düşebileceğimiztuzaklar arasında fazla basite indirgeme, nitelemelere (ve nicelemelere) azyer verme, diğer bilim adamlarını gerekli ölçüde değerlendirmeme veyararlı analoji ile gerçeklik arasındaki çizgiyi iyi çekememe gibi noktalar yeralıyor. Tavizler verilmesi gerektiğine hiç kuşku yok.

Bu tür sunuşlardan ne denli çok yaparsanız, hangi yaklaşımların işeyarayıp hangilerinin yaramadığı o kadar belirginleşir. Mecazlar, imgeler,benzetmeler ve özlü sözler arasında da doğal seçilim kuralı işler. Bir süresonra, tüketici denetiminden geçmiş atlama taşlarına basarak istediğinizhemen her yere varabileceğinizi görürsünüz. Sonra da hedef kitlenizingereksinimlerine göre sunuşunuzu ayarlarsınız.

Kimi editör ve televizyon yapımcıları gibi, bazı bilim adamları da hal-kın bilimi anlayamayacak denli cahil ya da aptal olduğunu; popülerleştir-me girişiminin daha baştan yitirilmiş bir hamle sayılması gerektiğini; hat-ta bunun düşman ile doğrudan yatağa girme olmasa da dostluk etme an-lamına geldiğini düşünür. Kibirli havası ve bilimi popüler kılmada olduk-ça başarılı olmuş girişim örneklerini göz ardı etmesi bir yana, bu yargıyagetirilebilecek eleştirilerden biri, kendi kendini onaylıyor olması. Bu yar-gıya sahip bilim adamlarının da kendi kendilerini yenilgiye uğrattıklarınısöyleyebiliriz.

Kimi bilim adamlarının zengin ve güçlü zümrelerce himayesi eskileredayanmakla birlikte, bilime geniş ölçekli hükümet desteği verilmesi yalnız-ca II. Dünya Savaşı kadar geçmişi olan, oldukça yeni bir durum. SoğukSavaş'm sona ermesiyle, her tür temel bilime destek sağlayan ulusal savun-ma kozu, birdenbire geçersiz bir kart oluverdi. Kısmen bu nedenle birçokbilim adamı, bilimi popülerleştirme görüşüne sıcak bakar hale geldisanırım. (Artık bilime verilen tüm destek parası halkın cebinden çıktığı içinbilim adamlarının popülerleştirmeye karşı çıkması, kendi intihar mektup-

Page 277: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

268

lanın imzalamaları demek olurdu.) Halkın anladığına ve değerli bul-duğuna destek vermesi çok daha olasıdır. Bilim hayranları ve diğer alanlar-daki bilim adamlarınca okunan Srientifıc American gibi dergilere makale yaz-maktan söz etmiyorum. Üniversite öğrencilerine giriş dersleri vermeyi kas-tetmrtorum. Yapılması gerekli olan, bilimin konusunu ve yaklaşımınıgazele, dergi, radyo-televİA'on, genel halka yönelik konferanslar yoluyla veilk, orta, lise ders kitaplarında sunmak.

Popülerleştirme sürecinde adil davranılması gerekli kuşkusuz. Ne konu-yu iyice hulandırmak ne de üstünlük taslayarak sunmak çözüm olur. Halkınilgisini uyandırmaya çalışırken bilim adamları kimi kez çok ileri gidiyor; ör-neğin, doğruluğu kuşkulu dinsel sonuçlara varıyorlar. Gökbilimci CeorgeSmool. radyo ışınımında Büyük Patlaina'dan kalına düzensizliklere ilişkinkeşfini 'Tanrı ile yüz yüze gelme" ifadesiyle betimlemişti. Fizik alanındaNübel Ödülü bulunan Leon Lr.derman, maddenin yapılanlarından olduğuvarsayılan Higgs bozonunıı "Tanrı parçacığı" olarak tanımladı ve bu isimdebu kitap yazdı. (Kanımca, tüm parçacıklar Tamı parçacığıdır.) Higgs bozo-nu gerçekten var değilse, Tanrı hipotezi de geçersiz kılınmış mı uluyor? Fi-zikçi Krank Tipler, bilgisayarların uzak gelecekte Tanrı'nm varlığını kanıt-layacaklarım ve yeniden dirilmemizi gerçekleştireceklerini öne sürüyor.

Süreli yayınlar ve televizyon bize bilim konusunda görüş sağlarken aradabir kıvılcım da yakabilir; bu bakımdan oynadıkları rol çok önemlidir. Ancak,çıraklık eğitimi, iyi yapılandırılmış ders ya da seminerlerden başka, bilimipopülerleştirmenin en iyi araçları, ders kitapları, popüler kitaplar, CD-ROM'lar ve lazer disklerdir. Kimi noktalar üzerinde derin düşünehilir, ken-di temponuzu ayarlayarak zor kısımları yeniden gözden geçirebilir, metin-leri karşılaştırabilir, daha ayrıntılı araştırmalara yönelebilirsiniz. Ttu, doğruşekilde imlenmesi gerekli bir süreç olduğu halde, okullarda izlenen yöntemgenellikle hatalı. Okullarda, düşünür John Passmore'ıın belirttiği gibi bilim,

ilkeleri öğrenip nılin süreçlerle uygulama işi olarak sunuluyor. Büyükbiliırı adamlarının çalışmaları, halta bilimsel ya/ına yapılmış güncel kal-kılan okuyarak değil, ders kitaplarından öğreniliyor. . . Yolun haşındakibilim adamı, işe yeni başlamış beşeri bilimciden farklı olarak, deha ilehemen Lmışiiıa olanağı bulamıyor. Aslına bakılırsa, . . . okul dersleri yan-lış tür insanı -düş gücünden yoksun, rutini seven kız ve erkek çocııkları-bilimc çekebilir ancak.

Kanımca, bilimi popüleri eştirmenin başarılı olması için, öncelikle yalnız-ca merak hissini uyandırması gerekir, liuntın için de nasıl elde edildik-lerine hiç girmeksizin, bilimsel bulgular konusunda küçük bir fikir vermekyeterlidir. Hedefi tasvir eımek, yolculuğu anlatmaktan çok daha kolaydır.

Page 278: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

2 6 9

Öle yandan fırsat çıktıkça kimi hatalardan, yanlış başlangıçlardan, çıkmazsokaklardan ve açıkça umutsuz, karmaşalardan da söz etmek gerekir. Enazından arada sırada kanıtı sunup, okuyucunun kendi sonucuna varmasınıbeklemeliyiz. Böylelikle yeni bilgiyi uslu uslu özümsetmektense, kişisel keş-fe d önüştıirebil ir siniz. Bulguya kendiniz ulaştığınızda, Dünya'da bir tek siz'kalmış alsanız bile unutulmaz bir deneyim yaşamış nlursunuz.

Küçüklüğümde popüler bilim kitaplarını ve George Gamow, JamesJeans, Arthur Kddington, J. B. S. Ilaldane, Julian IIuxley, Rachel Carsoıı veArtlıur C. Clarke gibi tümü bilimsel eğilim sahibi, kimileri de başta gelenbilim adamları olan yazarların makalelerini okuyarak esin alırdım.Aklımıza olduğu kadar kalbimize de seslenen, iyi ya/.ılnıış, iyi açıklanmış,düş gücü bakımından zengin kitapların popülaritesi son yirmi yıl içinde ön-cesine kıyasla oldukça artmış görünüyor. Bu kitapların yazarlarının sayısı vedisipliner çeşitliliği, eşi görülmemiş oranda. Çağdaş popüler bilimcilerarasında aklıma ilk gelenler hiyoloji alanında Stephan J. Goııld, E. O. Wil-son, I.ewİs Thomas ve Rirhard Daıvkins; fizik alanında Stcven \Veinberg,Alan Lightman ve Kip Thorne; kimyada Roııld Iloffmaim; gökbilim alanın-da da Fred Hoyle'un ilk çalışmaları. Isaac Asimov her konuda başarılı kitap-lar yazdı. [Matematik bilgisi gerekline de kanımca son yirmi otuz yıldayazılmış en heyecan verici, kışkırtıcı ve esinleyin popüler bilim kitabı, Ric-hard Feynman'ın Introductoty Lncluıa onPhysics (Fiziğe Giriş Dersleri) isim-li yapıtının I. cildi.J Ne var ki mevcut çabalar, balkın gereksinimini kar-şılamaktan hâlâ çok uzak. Üstelik, oku yamıyorsak, ne denli esin verici olıır-Uusa olsunlar b\ı II'ıÎ eserlerden de yarar larıamayiz kuşkusuz.

Bay "Buckley" ve onun gibi milyonlarcasını kurtarmamızı isliyorum.Meraktan, düş gücünden yoksun, eleştiri yapamayan, çevresi kurşun birduvarla örülü liseliler yetiştirmekten vazgeçmemizi de diliyorum. Türümü/aklı alabildiğine açık, dünyanın işleyişine ilişkin temel anlayışa sahip yurt-taşlara gereksinim duyuyor ve bunu hak ediyor da.

Bilim, gelecek yüzyılda temel değerlerini yitirmeksizin varlığını sürdür-me umudu besleyen her toplum için başlıca araç. Yalnızca başarılı bilimadamlarına değil, bilimi anlayan ve ona kueak açan bir insan toplumunagereksinim duyuyoruz. Bizleri bu hedefe ulaştırma sorumluluğunu bilimadamları üs ti e nineye çekse kim üstlenecek?

Page 279: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Tanrı Buda Saygıdeğer Sariputra 'yi yanıtladı:"Bir köy, kent, pazar kasabası, yöre, il, krallık ya da başkentte yaşlı, çok yıllar

görmüş, kocamış, hasta, güçten düşmüş; ama zengin, varlıklı, hali vaktiyerinde bir mal sahibi yaşarmış. Hem geniş hem yüksek, büyük bir evi varmış;uzun zaman-önce yapılmış eski bir yapıymış bu. İki, üç, dört ya da beş yüzyılboyu birçok canlı barındırmışmış ev. Saman ve kamışla örülmüş tek bir kapısı

varmış. Balkonları çökmüş, temelleri çürümüş, duvarları, hasır perdeleri vesıvaları dökülmeye iyice yüz tutmuşmuş. Bir gün aniden bir yangın çıkmış veevin her yanı yanmaya başlamış. Beş, on ya da yirmi çocuğu, bir sürü oğlu

olan ev sahibi, kendini evden dışarı atıp canını kurtarmış."Adam evini alevler içinde görünce korkuyla titremiş, içini bir endişe

kaplamış ve kendi kendine düşünmüş: 'Doğru, yanan evimden çabucak vegüvenle kaçıp, tenimi o korkunç alevlere yem etmeden kurtulmayı başardım.Peki ya oğullarım, genç oğullarım, küçük oğullarım? Bu yanan evde onlar

hâlâ oynayıp, koşturup, eğlenip dururlar. Bilmezler ki o konutu alevlersarmıştır; ne anlar, ne algılar, ne umursar, ne de endişe duyarlar. Bu koca

alevlerin ortasında, felakete bu denli yakın oldukları halde tehlikeninfarkına varmaz, dışarı çıkmaya çabalamazlar.' "

Kutsal Budist Metinleri, Saddharmapundarika 'dan.Editör, Edıuard Conze. (Harmondsıuorth, Middlesex, England:

Penguin Books, 1959)

YANAN EV*Parade değişine yazmayı öylesine ilginç kılan nedenlerden biri, okuyucu-

lardan gelen yorumlar. Seksen milyon okurla, Amerika Birleşik Devletleriyurttaşlarının görüşlerini gerçekten örnekleyebilirsiniz. İnsanların nasıl dü-şündüğünü, endişe ve umutlarının neler olduğunu, hatta yolumuzu nere-de yitirmiş olduğumuzu anlayabilirsiniz.

* Bu bölüm Ann Druyan ile birlikte yazılmıştır.

Page 280: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

272

Öğrenci ve öğretmenlerin başarısı üzerinde duran önceki bölümün kı-salrılmış bir versiyonu Parada dergisinde yayımlanmıştı. Ardından posta ku-tum mektuplarla dolup taşmaya başladı. Kimileri önada bir sorun olduğu-nu kabul etmiyor; kimileri de Amerikalıların zekâ ve "know-huw"da liderli-ği kaptırdığını söylüyordu. Kimileri kolay çözümler olduğu, kimileri ise so-runların çözülemeyecek kadar kökleşmiş olduğu kanısındaydı. Bazı görüş-leri oldukça şaşırtıcı buldum.

Min ne sola'da bir onuncu sınıf öğretmeni, makalenin kopyalanın dağı-tarak öğlencilerinden görüşlerini buna yazmalarını isledi. İşte bazı Ameri-kalı öğrencilerin bana ya7dıkları (yazım, dilbilgisi ve noktalama orijinalmektuplar daki gibidir):

• Bir Amerikalılar aptal değildir Yalm/.ca okul işinde alt aradayız.• Belki de diğer ülkeler kadar /eki olmamamız iyidii. Böylece tüm ürün-

leri ithal edip tüm paramızı ürün parçası üretmeye harcamayız.

• Diğer ülkeler daha iyi yapıyorsa ne olmuş, hem zaten nasıl olsa ABD'yigeçecekler?

• Bizim toplumumuz başardığımız kesitlerle iyi bir yerde bulunuyor. Ya-vaş ilerliyor, ama kanser tedavisi başarılmak üzere.

• ABD'nuı kendi eğitim sistemi var ve diğeri erinin ki kadar ileri olmasada onların kadaı iyi. Bunun dışında, makalenizin çok eğitici okluğu görü-şündeyim.

• Bu okulda bilimi seven bir çocuk bile yok. Makalenin ne demek istedi-ğini gerçeklen anlamadım. Bence çok sıkıcıydı. Böyle bir şeyle uğraşacakhiç halim yok.

• lien avukat olmak için çalışıyorum ve bilime karşı bir yaklaşım soru-num olduğunu söyleyen anne-babama katılıyorum doğrusu.

• Amerikalı bazı çocukların çabalamadığı doğru, ama isteseydik tüm ül-kelerden daha zeki olurduk.

• Ev ödevi yapmak yerine çocuklar TV seyrediyor. Kabul etmeliyim kiben de öyle yapıyorum. Günde 4 saatten daha azma düşürdüm.

• Bunun okul sistemi hatası olduğuna inanmıyorum, bence ülkemizdetüm insanlar okula yelerince önem verilmeksizin yetişiyor. Biliyorum ki an-nem bana bir ödevimde yardımcı olmaktansa, basketbol ya da futbol oyna-mamı yeğleyecektir. Tanıdığım çocukların çoğu ödevlerini doğru yapıpyapmadıklarını daha az umıırsuyor.

• Amerikalı çocukların aptal olduklarını düşünmüyorum. Sadece yeterliçalışamıyorlar çünkü çocukların çoğu işte çalışıyor. . . Bir .sürü insan Asya-lıların Amerikalılardan daha /eki olduğunu ve her işte iyi olduklarını söy-ledi, ama bu doğru değil. Onlar sporda iyi değil. Spor yapacak vakideri yok.

• Ben sporla ilgileniyorum ve takımımdaki diğer çocukların okuldan çoko sporda üstünleşmem yolunda baskı yaptıklarını hissediyorum.

Page 281: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

273

• Birinci sırada olmak istiyorsak, bülün gün okula gideriz ve hiç toplum-sal yaşamımız olmaz.

• Çoğu bilim öğretmeninin mesleklerini aşağıladığınız için size nedenkızacaklarını anlayabiliyorum.

• Belki de öğretmenler daha eğlenceli olabilseydi, çocuklar öğrenmek is-.teyecekü. . . Bilim eğlenceli kılınırsa, çocuklar öğrenmek isler. Bunu başar-mak için, bilime erken başlanması, yalnızca rakam ve gerçeklerin öğretil-memesi gerekir.

• ABD'nin bilimdeki durumu konusunda o gerçeklere inanmakta ger-çekten zorlanıyorum. O kadar gerideysek, neden Michael Gorbaçov Min-nesota ve Montana Veri Kontrole gelip bilgisayarları ve diğer şeyleri nasılçalıştırdığımızı görmek istedi?

• Beşinci sınıflar için 33 saat! Bence bu çok fazla, neredeyse tam zaman-lı bir iş kadar saat. Ev ödevi yapmaktansa para kazanırız o zaman.

• Bilim ve matematikte ne kadar geride olduğumuzu belirtirken, bunubiraz daha nazik bir dille yapamaz mıydınız? . . . Ülkenizden ve başardıkla-rından biraz övünç duyun.

• Bence gerçekleriniz yetersiz ve kanıtınız zayıf. Her şeye karşın, iyi birnoktaya dikkat çektiniz.

Her şeye karşın, hu öğrenciler ortada fazlaca bir sorun olmadığını, olsabile yapacak pek bir şeyin olmadığını düşünüyor. Birçoğu derslerin, sınıfiçi tartışmaların ve ödevlerin "sıkıcı" olduğundan yakmıyor. Özellikle deği-şen düzeylerde dikkat eksikliğinden muzdanp bir MTV kuşağı için, bunlargerçekten sıkıcı. Ancak, üçüncü ya da dördüncü sınıfı kesirli sapların top-laması, çıkarması, çarpması ve bölmesini yinelemeye ayırmak herkesi sı-kardı. İşin üzücü yanı, örneğin, temel olasılık kuramının bu öğrencilerinöğrenebileceği düzeyde olması. Öğrencilere okulda, evrim konusuna gir-meden bitki ve hayvan türleri; oiorileye itaatin rolüne, açgözlülüğe, yeter-sizliklere ve cehalete değinmeden yalnızca savaşlar, tarihler ve kralları an-latan tarih; yok olan sözcükler ve kullanıma giren yeni terimler verilme-den ingilizce; elementlerin nereden geldiğine boş vererek kimya öğretili-yor. Bu öğrencileri ayıltmanın yolunu biliyor, ama görmezden geliyoruz.Okul çocuklarının çoğu, öğrendiklerinin ancak çok az bir kısmını uzunsüreli belleklerine kalıcı olarak yerleştirdiğine göre, onları, tükelici dene-timinden geçmiş sıkıcı olmayan kon ularla ve öğrenme hevesiyle yoğurmakgerekmez miydi?

Makaleme yanıt gönderen yetişkinlerin çoğu, ortada ciddi bir sorun ol-duğu kanısındaydı. Çok çalışmak isteyen sorgulayıcı, bilime tutkun, ama il-

Page 282: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

274

gilerini doyuracak okul ya da kamu tesisleri olmadığı için eli kolu bağlı kal-mış çocukları olduğundan yakınan ailelerden mektuplar aldım. Bilim hak-kında hiç bilgisi olmadığı halde kendi rahatlarından fedakârlık ederek ço-cuklarına bilim kitapları, mikroskop, teleskop, bilgisayar ya da kimya takım-ları alan aileler; çocuklarına çok çalışmanın yoksulluktan çıkış yolu olduğu-nu anlatan aileler; gece yarısı hâlâ ödevle uğraşan torununa çay götüren birbüyükanne de yazmıştı bana. Birçoğu, çocuklarının çok çalışmaması yolun-da akranlarından "onun yüzünden diğer çocukların yetersiz izlenimi uyan-dırdığı" gerekçesiyle baskı gördüğünden yakmıyordu.

İşte ailelerin gönderdiği mektuplardan bazı örnekler. Bir görüş anketiolmasa da, genelde neler düşünüldüğü konusunda aydınlatıcı bir derleme:

• Aileler cahil insanın tam bir insan sayılamayacağını anlıyorlar mı? Ev-de kitaplar var mı? Peki ya büyüteç? Ansiklopedi? Çocukları öğrenmeleriyolunda destekliyorlar mı?

• Aileler sabrı ve azimi öğretmeli. Çocuklarına verebilecekleri en büyükarmağan, çok çalışma erdemidir; ama bu yalnızca söylemekle olmaz. Çokçalışmayı öğrenen çocuklar, ailelerinin çok çalıştığını ve yılmadığını bizzatgören çocuklardır.

• Çocuğum bilime tutkun, ama ne okulda ne de TV'de bu konuda eği-tim veriliyor.

• Çocuğum özel yetenekli çocuklar arasında; ne var ki okulun bilimsel ge-lişme konusunda bir programı yok. Rehber öğretmen, bana onu özel okulagöndermemi salık verdi; ama özel okulun maddi yükünü üstlenenleyiz.

• Arkadaşlarından aşırı derecede baskı görüyor; utangaç çocuklar bilimalanında başarı göstererek "sivrilmek" istemiyorlar. Kızım 13-14 yaşına gel-diğinde bilime karşı hep duymuş olduğu ilgiyi artık yitirmişti.

Ailelerin öğretmenler hakkında da söyleyecek çok sözü vardı; öte yandanöğretmenlerin yaptığı bazı yorumlar da ailelerin kulaklarını çınlatıyordu.Örneğin, insanlar öğretmenlerin neyi değil, nasıl öğretecekleri konusundaeğitim aldıklarından; çok sayıda fizik ve kimya öğretmeninin fizik ve kimyaalanında derecesi olmadığından ve bilim öğretmede "tutuk ve yetersiz" kal-dıklarından; öğretmenlerin kendilerinin bilim ve matematiğe korkuyla yak-laştıklarından; kendilerine soru sorulmasından kaçındıklarından ya da "Ki-tapta yazıyor. Aç bak" gibi yanıtlar verdiklerinden yakmıyorlardı. Kimileribiyoloji öğretmeninin "Yaradılışçı" olduğundan, kimileri de olmadığındanşikâyetçiydi. Öğretmenler hakkındaki ya da öğretmenlerce yapılmış diğeryorumlar arasında şunlar yer alıyor:

Page 283: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

275

• Bir budalalar ordusu yetiştiriyoruz.• Ezberlemek düşünmekten daha kolay. Çocuklara düşünmeleri gerekti-

ği öğretilmeli.• Öğretmenler ve müfredat en düşük ortak paydaya değin "küçülüyor".• Neden basketbol antrenörü kimya öğretiyor?

• • Öğretmenler disiplin ve "toplumsal müfredat" konusunda çok, amaçok zaman harcamak. Kendi yargımızı kullanmak yolunda hiçbir teşvik ya-pılmıyor. Biri elinde "değneğiyle" sürekli tepemizde bizi gözlüyor.

• Lise ve yüksekokullarda süresiz hizmet hakkı geri alınmalı. Kuru dal-lardan kurtulmalıyız. İşe alma ve işten çıkarma yetkisi müdürlere, dekanla-ra ve müfettişlere verilmeli.

• Öğretme coşkum, asker kafalı müdürler tarafından hep baltalandı.• Öğretmenler başarı, özellikle de öğrencilerin yurtçapmdaki standart

testlerdeki başarısı ve öğrencinin ortalamasında bir yıldan diğer yıla görü-len artış esas alınarak ödüllendirilmeli.

• Öğretmenler, çocuklarımıza yeterince "zeki" olmadıklarını, örneğin fi-zik alanında bir şanslarının bulunmadığını söyleyerek akıllarını karıştırı-yorlar. Neden öğrenciye dersi alması için bir şans verilmiyor?

• Oğlum okumada sınıf arkadaşlarının iki sınıf gerisinde olmasına kar-şın bir üst sınıfa geçti. Öne sürülen neden eğitimsel değil, toplumsal. Amasınıfta bırakılmadığı sürece diğerlerine asla yetişemeyecek.

• Bilim tüm okulların (özellikle lise ve dengi okulların) müfredatındayer almalı. Çocukların aynı sırada almakta oldukları matematik dersiyleözenli bir bütünlük içinde olmalı.

• Ev ödevlerinin çoğu aklınızdan çok "elinizi oyalayan" türden çalışmalar.• Kanımca Diane Ravitch (Nem Republic, 6 Mart, 1989) konuyu olduğu gi-

bi özetliyor: "New York Hunter Lisesi'nde okuyan bir kız öğrencinin dilegetirdiği gibi, 'Sınavlarımdan sık sık A alıyorum, ama kimseye söylemiyo-rum. . . Kötü not almak gerçekten kıyak. Okulla ilgilenir ve bunu belli eder-seniz size inek derler' . . . Televizyon, film, dergi ve video kasetlerden ileti-len popüler kültür, genç kadınlara zeki, başarılı ve açık sözlü olmaktansapopüler, seksi ve 'kıyak' olmanın daha iyi sayıldığı mesajını adeta borazançalarak veriyor. 1986'da araştırmacılar benzeri akademi karşıtı eğilime Was-hington D.C.'deki lise öğrencilerinde ve kız öğrencilerde de rastladılar.Araştırmada, yeterli öğrencilerin okulda başarı göstermemeleri için akran-larından güçlü baskı gördükleri belirtiliyordu. İyi çalışan öğrenciler, 'ena-yilik'le suçlanabiliyordu."

• Okullar bilim ve matematik alanında sıradışı başarı gösteren öğrencileriödüllendirmeyi ve onlara daha fazla ilgi göstermeyi deneyebilir. Neden yap-mıyorlar öyleyse? Neden böyle öğrencilere, üzerinde okulun baş harfleriolan özel ceketler vermeyi; isimlerini toplantılarda, okul gazetesinde ve yerel

Page 284: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

276

basında duyurmayı denemiyorlar? Neden yerci sanayi kuruluşları ve toplum-sal örgütler bu öğrencileri ödüllendimıiyor? Tüm bunlar çok az masrafla ger-çekleştirilebilir ve çocukların üzerindeki akran baskısının artmasını da önler.

• Ön öğrenim, . . . çocukların bitim ve diğer konularda anlayışını geliş-tirmeye yarayan, kendi başına en erkin program.

En azından insanların bu konuda ne denli derin duygular içinde olduk-larını gösteren tutkulu ve son derece tartışmalı görüşler de dile getiriliyor-du. İşte bazıları:

• Günümüzde 7eki çocukların hepsi hızlı para kazanmaya bakıyor, bunedenle de avukat oluyorlar, bilim adamı değil.

• Eğitimi geliştirmenizi istemiyorum. O zaman taksi kullanacak kimsekalmayacak.

• Bilim eğitimindeki sorun, Tanrı'nın yeterince orıurlandırılmaması.• Hİç kimsenin bilimi anlamamasının nedeni, bilimin "hümanizm" oldu-

ğu ve dolayısıyla güvenilmemesi gerektiği yolundaki köktenci öğretidir.Hinler bilimin özünde var olan kuşkucu düşünmeden korkuyorlar. Öğren-cilerin beyinleri yükseköğrenime başlamadan çok önce bilimsel düşünme-yi kabul etmemeleri için yıkanmış oluyor.

• Bilim güvenilirliğim kendisi yıktı. Siyasetçiler için işler oldu. Bilim si-lah üretiyor, m ari hu arı arım "tehlikeleri" konusunda yalan söylüyor, turun-cu gazın tehlikelerini görmezden geliyor, vb.

• Devlet okulları işe yaramıyor. Geçiniz onları. Yalnızca özel okullarlaolur bu iş.

• Her şeye boyun eğişe, belirsiz düşünmeye ve yoldan çıkmış sosyalizmekucak açanların, bir zamanlar kusursuz olan eğitim sistemimizi mahvetme-lerine izin verdik.

• Okul sistemi yeterli paraya sahip. Sorun, okulların idaresini elinde bu-lunduran ve genellikle de spor antrenörü olan beyaz erkeklerin asla (altınıçiziyorum asla) entelektüelleri işe almayacak olması... Onlar müfredatı de-ğil, futbol takımını düşünüyor ve öğretmen olarak da. Tanrı sevgisiyle do-lu, ortalamanın altındaki "otomatları" çalıştırıyorlar. Mantıksal düşünmeyibastıran, cezalandıran ve kaldırıp bir kenara atan okullardan ne tür öğren-ciler çıkabilir ki?

• Okulları AGI.U [Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği], NEA [Ulusal Eği-tim Demeği] ve okullardaki disiplin ve yeterliğin bozulmasından sorumludiğer kurumların kıskacından kurtarmalıyız.

• Korkarım yaşadığını/ ülkenin gerçeklerinden habersiz sin i/., insanlarinanılmaz derecede cahil ve korkak. Hiçbir yeni görüşü duymaya taham-

Page 285: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

277

mülleri yok. . . Anlamıyor musunuz? Bu sistem Tanrı'dan korkar, cahil birhalkı olduğu için ayakta durabiliyor. Onca eğilimli insanın işsiz gezmesininbir nedeni var.

• Kİmİ 7a.ma.ri teknolojili konuları Meclis yetkililerine açıklamam gereki-yor. İnanın bana, bu ülkede bilim eğitimi konusunda bir sorun var.

Bilim, matematik, tarih, İngilizce, coğrafya ve toplukımuzun fazlasıyla ge-reksindiği diğer alanlarda söz konusu cehalet sorununun tek bir çözümüyok. Sorumluluklar en yaygın şekilde aileler, seçmenler, yerel okul kurulları,basın, öğretmenler, idareciler, federal ve yerel hükümetler ile eyalet hükü-metleri ve elbette kİ öğrenciler tarafından paylaşılmalı. Her sınıf düzeyinde,öğretmenler sorunun önceki sınıflardan kaynaklandığından yakınıyor. Birin-ci sınıf öğretmenleri de haklı olarak, yetersi/ beslenme, evde kitap yokluğuya da düşünmeye fırsat tanımayan şiddet kültürü kaynaklı öğrenme yetersiz-likleri gösteren çocuklara bir şeyler öğretebilmekten umutlarını kesiyorlar.

Bir çocuğun çok az öğrenim görmüş, ama bildiklerini aktarabilen bir ai-leden ne denfi çok yararl ana bileceğin i kendi deneyimlerimden gayet iyi bi-liyorum. Eğitim, İletişim becerileri ve öğrenme tutkusu konusunda bîr ku-şakta kaydedilen küçük ilerlemeler, bir sonraki kuşakta çok daha büyük ge-lişmelerin önünü açabilir. Ne zaman okul ya da yükseköğretim "standartla-rınım düştüğü ya da lisans derecesinin artık eskiden taşıdığı "anlamı" yitir-diği yolunda bir yakınma duysam, ilk aklıma gelen bu oluyor.

Yoııkers, New York'Lan yaratıcı bir öğretmen olan Dorothy Riclı, "güven,azim, dikkat, takım çalışması, sağduyu ve sorun çözme" olarak sıraladığı be-cerilerin geliştirilmesinin, özel akademik konulardan çok daha önemli ol-duğuna inanıyor. Onun listesine kuşkucu düşünme ve merak duyma eğili-mini de eklemek isterim.

Aynı zamanda, özel yetenekleri ve becerileri olan çocuklar da teşvik vedestek görmeli. Bu çocuklar ulusal birer hazinedir. "Özel yetenekliler" içinhazırlanmış zorlu programlar kimi zaman "elitizm" gibi suçlamalarla yerili-yor. Neden üniversite futbol, beysbol ve basketbol oyuncuları için yoğunantrenman dersleri ve okullar arası yarış elitizm sayılmıyor? Sonuçta, bualanlarda da yalnızca en üstün atletler yer alabiliyor. Ulus çapında, kendikuyusunu kazan bir çifte standart salgını yaşıyoruz.

Bilim ve diğer alanlarda toplumsal eğitim konusundaki sorunlar öylesinederinlere uzanıyor ki, umutsuzluğa kapılıp asla çö/ülmcyecekleri sonucuna

Page 286: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

278

varmak işten değil. Öte yandan, umut için neden sağlayan, kıvılcımı yakan,yitmeye yüz tutmuş merakları uyandıran ve hepimizin içinde yaşayan bilimadamını coşturan, büyük kentlerde, küçük kasabalarda gizli kurumlar da var:

• Önünüzde duran metalik demir göktaşı, gravyer peyniri gibi deliklerledolu. Çekinerek elinizi uzatıp dokunuyorsunuz ona. Pürüzsüz ve soğuk ge-liyor. Bunun, başka bir dünyaya ait bir parça olduğu düşüncesiyle tanışıyor-sunuz. Peki Dünya'ya nasıl geldi? Uzaydayken onu kalbura çevirecek nasılbir olay yaşadı? . .

• Gösterimde on sekizinci yüzyıl Londrasına ait haritalar ve korkunç ko-lera salgınının yayılışı yer alıyor. Komşu evdeki hastalık diğer bir eve bula-şıyor. Enfeksiyon dalgasını geriye doğru izleyip, başladığı yeri buluyorsu-nuz. Dedektiflik yapmak gibi. Saptadığınız nokta, açık kanalizasyonlarıolan bir yer. Modern kentlerin sağlık koşullarını gözeterek yapılandırılma-sının neden böylesine önemli olduğunu anlıyorsunuz. Dünyada bu koşul-lardan yoksun o kentler, kasabalar ve köyler geliyor aklınıza. Daha basit, da-ha ucuz bir yöntemin olabileceğini düşünmeye başlıyorsunuz. . .

• Uzun, kapkara bir tünelin içinde sürünerek ilerliyorsunuz. Ani dönüş-ler, inişler ve çıkışlar var. Tüylü şeyler, boncuklu şeyler ve sert yuvarlak şey-ler ormanıyla kaplı bir yerden geçiyorsunuz. Kör olmanın ne kadar hoş ol-duğunu düşünüyorsunuz. Dokunma hissimize ne denli az güvendiğimiz ge-liyor aklınıza. Karanlık ve sessizliğin ortasında, düşüncelerinizle baş başası-nız. Nedense ferahlatıcı bir deneyim bu. . .

• Sümer'in büyük ziguratlarmdan yukarı tırmanan rahipleri, Eski Mı-sır'da Krallar Vadisi'nde yer alan göz alıcı renklerle boyanmış mezarı, EskiRoma'da bir evi ya da Amerika'nın küçük bir kentinde yüzyılın başına aitbir caddeyi tam ölçekli olarak gösteren ayrıntılı bir maketi inceliyorsunuz.Kendinizinkinden öylesine farklı tüm o uygarlıkları, o yerde o zamandadoğmuş olsaydınız nasıl tümüyle doğal, sözü edilirken duyduğunuz bizimtoplumumuzu nasıl garip bulacağınızı düşünüyorsunuz . . .

• Damlalığı sıkıyorsunuz ve bir damla havuz suyu mikroskobun camınadüşüyor. Yansıyan görüntüye bakıyorsunuz. Damla yaşamla dolu: Yüzen, sü-rünen, savrulan garip yaratıklar; kovalamaca ve kaçış, zafer ve trajedi oyun-ları perdeleniyor. Herhangi bir bilimkurgu fılmindekinden çok daha egzo-tik canlıların yaşadığı bir dünya bu. . .

•Tiyatroda otururken, kendinizi on bir yaşında bir erkek çocuğunun ka-fasının içinde buluyorsunuz. Onun gözlerinden bakıyorsunuz. Onun gün-lük buhranlarıyla yüzleşiyorsunuz: Zorbalar, otoriter yetişkinler, kızlara sal-dırılar. Başının içindeki sesi duyuyorsunuz. Çocuğun toplumsal çevresineverdiği sinirsel ve hormonal tepkilere tanık oluyorsunuz. Kendi içinizde ne-ler olup bittiğini merak etmeye başlıyorsunuz. . .

Page 287: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

219

• Aklınıza gelen soruları yazıyorsunuz. Kömür, petrol ve gaz yakmayı sür-dürüp atmosferdeki karbondioksit oranını ikiye katlarsak Dünya ne halegelecek? Ne kadar daha sıcak olacak? Ne kadar kutup buzu eriyecek? Ok-yanuslar ne kadar yükselecek? Neden atmosfere bu kadar çok karbon diok-sit yüklüyoruz? Peki ya beş katı daha fazla karbondioksit salarsak? Gelecek-te iklimin nasıl olacağını hangi yolla öğrenebiliriz? Düşünmeye başlıyorsu-nuz. . .

Çocukluğumda, New York'taki Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'ne gitmiş-tim. Diyoramalar büyülemişti beni: Dünyadaki hayvanların ve doğal ortam-larının tıpkı gerçeğe benzeyen maketleri. Penguenler ve az ışık alan An-tarktik buzu; parlak Afrika bozkırında okapiler; gölgelik bir orman köşesin-de göğsünü döven erkeğiyle bir goril ailesi; üç ya da üç buçuk metrelik bo-yuyla arka ayakları üzerinde dikilmiş gözlerimin içine bakan Amerikan bozayısı. Hepsi de bir lamba cininin elinden çıkmış üç boyutlu donmuş resimkareleriydi adeta. Boz ayı tam o sırada kıpırdamış mıydı? Goril gözünü mükırpmıştı? Cin geri gelip büyüyü bozar ve ben orada ağzım bir karış açık du-rurken o koca koca hayvanları üzerime salar mıydı?

Çocuklar dokunmak için karşı konulmaz bir dürtü hissederler. O gün-lerde, müzelerde en sık duyulan iki sözcük "lütfen dokunmayınız" idi. On-larca yıl önce, bilim ya da doğa tarihi müzelerinde "elinizi sürebileceğiniz"hiçbir şey, hatta bir yengeci alıp inceleyebileceğiniz yapma bir gelgit havu-zu bile yoktu. Etkileşimli sergiye en yakın sayılabilecek şey, Hayden Gözle-mevi'nde bulunan, her gezegen için birer tane ayrılmış olmak üzere sıra-lanmış terazilerdi. Dünya'da yalnızca yirmi kilo çeken gövdenizin Jüpi-ter'de elli kilo geleceği düşüncesi güven vericiydi doğrusu. Ne yazık kiAy'da alt tarafı üç kilo geliyordunuz; varla yok arası küçücük bir yaratık olu-veriyordunuz Ay'da.

Günümüzde çocuklar dokunmaları, dürtmeleri, bilgisayarda soru ve ya-nıtlardan oluşan dallı budaklı bir olumsallık ağacına tırmanmaları, komiksesler çıkarıp ses dalgalarının neye benzediğine bakmaları yolunda teşvikgörüyorlar. Sergideki her şeyi anlamayan, hatta serginin ana düşüncesinikavrayamayan çocuklar bile genelde işe yarar bilgi ediniyorlar. Müzeleregittiğinizde meraktan kocaman açılmış gözlerle, yüzlerine keşif zaferininyaydığı gülümsemeyle sergiden sergiye koşturan çocuklar görüyorsunuz.Bu müzeler son derece popüler. Her yıl buraları ziyaret edenlerin sayısı, ay-nı yıl profesyonel beysbol, basketbol ve futbol maçlarına katılanların top-lam sayısını buluyor.

Bu sergiler okul ya da evdeki eğitimin yerini almıyor, ama uyandırıyor veheyecan veriyor. İyi bir bilim müzesi çocuğa bir kitap okuma, bir ders almaya da keşif sürecini yeniden yaşamak için müzeye tekrar gitme, ama enönemlisi bilimsel düşünmenin yöntemini öğrenme yolunda esin verir.

Page 288: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

280

Birçok modern bilim müzesinin bir başka güzel özelliği, IMAX ya daOMNIMAX filmler gösteren sinemalar içermesi. Bazılarında on katlı binayüksekliğinde ve dört yanınızı saran ekranlar bulunuyor. Dünyanın en po-püler müzesi olan Smithsonian Ulusal Hava ve Uzay Müzesi, Langley Sine-ması'nda bu filmlerin en iyilerinin açılışını yapmıştı. Beş altı kez izlediktensonra bile To Fly (Uçmak) isimli film hâlâ içimi hoplatıyor. Birçok zümre-den dini liderin lilue Planet (Mavi Gezegen) filmini izleyip, görüşleriniDünya'da çevreyi koruma gerekliliği yönünde değiştirdiklerine tanık ol-dum.

Her sergi ve bilim müzesi böylesine nitelikli değil kuşkusuz. Bazıları hâlâürünlerinin kullanımını artırmak için para yardımında bulunmuş şirketleriçin reklam araeı olarak kullanılıyor (otomobil motorunun nasıl çalıştığınınya da bir fosil yakıtın diğerine göre "temizliğinin" anlatıldığı yerler gibi). Ko-nularının bilini olduğunu iddia eden birçok mü/e, aslında tıp ve teknoloji ileilgiîi yerler. Çok sayıda biyoloji sergisi, modem biyolojinin özünde yatan gö-rüşü vurgulamaya hâlâ çekiniyor: Evrim. Varlıklar "gelişir" ya da "ortaya çı-kar" ama asla evrim geçirmez. Eskiye dayalı fosil kayıtlarında insanın yer al-mıyor olması hep hasır altı edilen gerçeklerden. İnsanlar ve şempanzeler yada goriller arasındaki geçiş sürecimize ilişkin anatomik ve DNA özelliklerimi-zin bahsine hiçbir yerde rastlanamıyoruz. Uzayda ve diğer dünyalarda yeralan karmaşık organik moleküller ya da diğer dünyaların bilinen atmosferle-rinde ve eski Dünya'nın atmosfer modelinde çok büyük sayılarda yaşam for-mu oluşumuna ilişkin deneyler adeta yasaklar listesinde. Kayda değer bir is-tisna, Smİthsonİan Enstitüsü Doğa Tarihi Müzesi'nin bir keresinde düzenle-diği unutulmaz evrim sergisi oldu. Sergi, açık mıstr gevreği kutularının ve di-ğer yiyereklerin bulunduğu modern bir mutlaktaki iki hamamböceği ile baş-lıyordu. Birkaç hafta mutfakta bırakılan hamamböcekleri üreyerek her yanıdolduruyor ve gitgide azalan besin için rekabet ediyorlardı. Ortama biraz da-ha iyi uyum sağlamış bir böceğin rakiplerine sağlayacağı uzun vadeli kalıtsalÜstünlük apaçık gözler önüne seriliyordu. Birçok gözlemevi de diğer dünya-ları, gökadaların; yıldızların ve gezegenlerin evrimini göstermektense, hâlâyıldız kümeleri üzerinde duruyor. Göğü gerçekliğinden sıyıran suıek ben/eribir projektör de kullandıkları araçlar arasında.

Belki de en büyük müze sergisi hiç görülemeyecek. Ona yer yok: GeorgeAwad, gökdelenler üzerine uzmanlaşmış, Amerika'nın ba^ta gelen mimarimaket yapımcılarından biri. Aynı zamanda evrenin görülmeye değer bir ma-ketini de yapmış başarılı bir gökbilim öğrencisi. Awad, Dünya'daıı sıradanbir görümü ile başlayıp tasarımcı Charles ve Ray Eames'in önerdiği bir şe-mayı izleyerek ölçeği on kat büyüterek ilerliyor ve tüm Dünya'yi, Güneş sis-temini, Samanyolu'nu, evreni sırasıyla gösteriyor. Her' gökcismi özenle ayrın-ulandırılıyor. Kendinizi yitirebileceğiniz kadar güzel bıı maket, çocuklara ev-

Page 289: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

281

renin büyüklüğünü ve doğasını açıklamak için kullanılabilecek, gördüğümen iyi araçlardan biri. lsaac Asimov maketi şöyle betimlemişti: "Gördüğümya da düşleyebileceğim en yaratıcı evren tasviri, içinde saatlerce dolaşabilir,döndüğüm her köşede daha önce gözlemediğim yeni bir şeyle karşılaşabili-rim." Avvad'in maketinin kopyalan düş gücünü canlandırmak, esin vermekve öğretmek için ülkenin birçok yerinde bulunmalıydı. Ne var ki Bay Awadbu maketi ülkedeki belli başlı bilim müzelerinden hiçbirine veremiyor. Kim-se bu maket için gerekü bir katlık yeri vermeye kıyamıyor. Yazdığım sıralar-da maket hâlâ bir depoda kendi halinde beklemekte.

Yaşadığım kent olan Ilhaca'nın (N'ew York) nüfusu, Cornell Üniversitesi ve It-haca Yüksekokulu'nun açık olduğu dönemlerde ikiye katlanarak 50 000'i bu-luyor. Ernik çeşitliliğe sahip, çiftlik alanlarıyla kaplı bu kent, kuzeydoğu kent-lerinin çoğu gibi, on dokuzuncu yüzyıl imalat sektörünün ölümüyle darbeaklı. Kızımızın da devam ettiği BeverlyJ. Martin Ilkokulu'ndaki çocuklarınyansı, yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Gönüllü fen öğretmenleri DebbieLevin ve Uma Levine da en çok btı çocuklar konusunda endişe duyuyordu.Cornell öğretim üyelerinin çocukları için gökyüzü bile sınır değilken, di-ğerlerinin bilim eğitiminin özgür kılan gücünden yoksun olmaları haksiz-likti. İki öğretmen 1960'lardan başlayarak, evde bulunur kimyasal madde-ler ve benzeri diğer eşya ile dolu portatif kütüphane arabalarıyla okula dü-zenli geziler yapmışlar, çocuklara bilimin büyülü lezzetinden biraz olsuntattırmaya çabalamışlardı. Düşleri, çocuklar için bilimi bizzat görerek, do-kunarak hissedebilecekleri bir yer yapmaktı.

1983 yılında Levin ve Levine, yerel gazetemizde küçük bir ilan yayımla-yarak çevre sakinlerini konuyu tartışmaya davet ettiler. Toplantıya elli kişigeldi. Sciencenter'ın (Bilim Merkezi) ilk yönetim kurulu da bu elli kişilikgruptan çıkrı. İlk bir yıl boş bir işhanınm ilk katım sergi alanı olarak kul-landılar, ta mal sahibi kiracı bulunca, iribaşları ve turnusol kâğıtlarını ye-niden yüklenip boş bir depoya taşımaları gerekli.

Yaratıcı oyun alanları tasarımlarıyla dünya çapında ün kazanmış İthaca'lıBob Lealhers isimli bir mimar, kalıcı bir Sciencenter için plan çizip bağışlaya-na kadar, yönetim kurulu sergiyi depodan depoya taşıdı. Yerel şirketlerin yap-Uğı bağışlarla kentten terk edilmiş bir arsa saUn alındı ve Cornell'da görevli birinşaat mühendisi olan Charles Trautmatın idari yönetici olarak tutuldu. Traut-mann ve l^athers birlikte, Atlanta'da yapılan Ulusal İnşaatçılar Derneği'ninyıllık toplanUsına katıldılar. Trautmann orada projeden şöyle söz etmiş:"Gençlerinin eğitiminin ve pencere, çau penceresi, diğer kullanılmayan eşyabağışlarının sorumluluğunu üstlenmek için istekli bir kentten geliyorum."

Page 290: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

282

İnşaata başlamadan önce arsadaki bazı eski tulumbaların sökülmesi ge-rekti. Cornell derneklerinden birinin üyeleri gönüllü oldu. Çelik kasklar vebalyozlarla arsayı sevinçle temizlediler. "Yapmakta zorlandığımız şeylerdenbiri bu oldu" diyorlardı. İki gün içinde, 200 ton moloz çıkardılar.

Ardından, birçoğumuzun yittiğinden korktuğu bir Amerika tablosu çıktı or-taya. Ortaklaşa ahır yapımı geleneğinden kalma bir yardımseverlikle yöredekiduvarcılar, doktorlar, marangozlar, üniversite profesörleri, tesisatçılar, çiftçiler,kısaca yediden yetmişe herkes kolları sıvayıp Sciencenter'ı inşa etmeye koyuldu.

Trautmann o günlerden, "Haftada yedi günlük çalışma çizelgesi uygula-dık. Böylece herkes kendisine uygun saatte gelebiliyordu. Herkese bir iş ve-rildi. Deneyimli gönüllüler merdivenleri yapıp halı ve seramikleri döşedi-ler, pencereleri taktılar. Diğerleri de boya, çivileme, araç gereç taşıma işle-rini üstlendiler" diyerek söz ediyor. Bu projeye 2200 kent sakini, 40 000 sa-atten fazla zaman bağışlamış oldu. İnşaatın yaklaşık yüzde 10'luk kısmı ha-fif suçlardan hüküm giymiş kişilerce yapıldı. Hapiste boş boş oturmaktansaçevrelerine katkıda bulunmak istemişlerdi. On ay sonra Ithaca, dünyadaçevre sakinlerince yapılmış ilk bilim müzesinin sahibi oldu.

Bilim süreci ve ilkeleri üzerinde duran yetmiş beş etkileşimli sergi arasın-da şunlar var: Ziyaretçilerin renkli bir ekrandan bakıp istedikleri cismi 40 kezbüyük haliyle fotoğraflamalarını sağlayan Magicam; dünyanın, uydu temelliUlusal Yıldırım Saptama Ağı'na yönelik tek semt bağlantısı; içine girilir 2x3metrelik kamera; ziyaretçilerin 380 milyon yıl öncesinden fosil avına çıkıp bu-luntuları aldıkları yerel şist ile dolu fosil çukuru; "Spot" isimli yaklaşık üç met-relik bir boa yılanı; daha birçok ilginç deney, bilgisayar ve etkinlik.

Levin ve Levine hâlâ orada tam zamanlı gönüllüler olarak bulunup gele-ceğin yurttaş ve bilim adamlarına öğretmenlik yapıyorlar. DeWitt Wallace-Reader's Digest Fonu, normalde doğuştan hakları olan bilimsel eğitim ola-nağından mahrum kalmış çocuklara ulaşma yolundaki çabalarını destekli-yor ve boyutlandırıyor. Fonun yurt çapındaki Youth-ALIVE programında It-haca'lı gençler bilim, sorun çözümü ve iş alanındaki becerilerini geliştirmeyolunda yoğun bir eğitim alıyorlar.

Levin ve Levine, bilimin herkese ait olması gerektiğini düşünmüşlerdi.Çevre sakinleri de onlara katıldı ve bu düşü gerçekleştirmek için işbirliğiyaptı. İlk yılında Sciencenter'a 50 eyalet ve 60 ülkeden 55 000 ziyaretçi gel-di. Küçük bir kent için hiç de kötü bir rakam değil. Çocuklarımızın gelece-ği için el ele verseydik daha neler yapabilirdik diye düşünmekten alıkoyamı-yor insan kendini.

Page 291: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Yalnız özgür insanların eğitilmesi

gerektiğini söyleyen çoğunluğa değil,

yalnız eğitimlilerin özgür olduğunu söyleyen

düşünürlere inanmalıyız.

EPIKTETOS

Romalı düşünür ve eski köle,

Söylemler

ÖZGÜRLÜĞE GİDEN YOL*Frederick Bailey bir köleydi. 1820'lerde Maryland'de yetişmiş anne-baba-

sız bir çocuktu. ("Bu yaygın bir âdetti" diye yazıyor sonradan, "çocuk dahaon iki aylık olmadan . . . annesinden ayrılırdı.") Gerçekçi bir yaklaşımlaumut vaat eden gelecek olasılığı sıfır olan milyonlarca çocuktan biriydi.

Bailey'nin çocukluğunda tanık olduğu ve yaşadığı deneyim, onun üze-rinde asla silinmeyecek izler bıraktı: "Sık sık şafakta, kâhyanın bir kirişebağlayıp çıplak sırtı kandan görünmez olana değin kırbaçladığı öz teyzele-rimden birinin yürek parçalayan çığlıklarıyla uyanırdım . . . Güneşin doğu-şundan batışına değin tarladaki kölelerin arasında dolaşıp küfreder, abuksabuk söylenir, rasgele birilerine kamçısını şaklatır, vururdu . . . Şeytansıbarbarlığım açıkça göstermekten zevk alıyor gibiydi."

Tarladan kiliseye, mahkeme salonundan mal sahibinin evine değin heryerde kölelere doğuştan aşağılık yaratıklar oldukları, Tanrı'nın onları sefil-lik çekmeleri için yarattığı mavalı okunuyordu. Sayısız bölümünde görüldü-ğü gibi, Kutsal İncil köleliği doğru buluyordu. Böylelikle, uygulayıcılarının

* Bu bölüm Ann Druyan ile birlikte yazılmıştır.

Page 292: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

284

bile dikkatini çekmiş olması gereken canavarca doğasına karşın bu "acayipkurum" varlığını sürdürdü.

Köleliğin özünde yatan çok can alıcı bir kural vardı: Köleler cahil kalma-lıydı. Savaş öncesi Güııey'de, bir köleye okuma öğreten bir beyaz ciddi şe-kilde cezalandırılıyordu. "Tatminkâr bir köle" diye yazıyor Bailey, "mutlakakafasız olmalıydı. Ahlaki ve akılsa! görüşünü karartmak ve uslamlama gücü-nü olabildiğince yok elmek şarttı." Köle sahiplerinin kölelerin ne duyduğu-nu, ne gördüğünü ve ne düşündüğünü denetlemesi bu nedenle gerekliydi.Adaletsiz bir toplumda okumanın ve eleştirel düşünmenin tehlikeli, hattayıkıcı olmasının nedeni de budur.

Şimdi 1828'deki Frederick Bailey'ye bir göz atalım: Hiçbir yasal hakkıolmaksızın köleleştirilmiş, annesinin kollarından küçücükken koparıl-mış, bölük pörçük ailesinden bir dana ya da atmışçamıa satın alınmış, ga-rip Baltimore kentinde bilinmeyen bir eve getirilmiş ve azat umudu ol-maksızın ömür boyu ağır iş cezasına çarptırılmış 10 yaşında Afrikah-Ame-rikalı bir çocuk.

Bailey, Kaptan Hugh Auld ve eşi Sophia için çalışmak üzere tarladankente, toprak işinden ev işine nakil olmuştu. Bu yeni ortamında, her günmektuplar, kitaplar ve okuyabilen insanlarla karşılaşıyordu. Orada okuma-nın "guemi" dediği şeyi keşfetti. Sayfadaki harflerle okuyucunun dudak kı-pırtıları arasında bir bağ, yamuk yumuk kara şekillerle ağızdan çıkan seslerarasında neredeyse bire bir bağıntı vardı. Cizlice, genç Tommy Auld'uııWebsln 's Spdling Book (Webster Yazım Kitabı,) adlı kitabından çalışmaya baş-ladı. Alfabenin harflerini ezberledi. Karşılık geldikleri sesleri anlamaya ça-lıştı. Sonunda Sophia Aııld'dan kendisine öğrenmede yardımcı olmasını ri-ca etti. Çocuğun zekâsından ve hevesinden etkilenen ve olasılıkla yasaklar-dan habersiz olan kadın hemen razı olmuştu.

Frederick üç ve dört harfli sözcükleri telaffuz etmeye başladığı sıralardaKaptan Auld olanların farkına varmıştı. Öfkeyle Sophia'ya hemen bu işe sonvermesini emretti. Frederick'in yanında, eşine durumu şöyle açıklamıştı:

Bir MIHCI efendisine boyun eğmekten, söyleneni gereğince yapmaktan baş-ka hiçbir şey bilmemelidir. Öğrenim dünyadaki en iyi zenciyi bile bozar. Şim-di sen bu kara köpeğe okumayı öğretirsen, bir daha asla dizginlen cm e/. As-la köleliği kabullenemez.

Auld Sopbia'yı, sanki Frederick Bailey odada onların yanında değilmişya da bir odun parçasıyınısçasına azarlamıştı.

Ama Auld Bailey'ye büyük sırrı verdiğinin farkında değildi: "İşte o za-man anladım. . . beyaz adamın siyah adainı nasıl kölelcştirdiğiui. O andanitibaren, kölelikten özgürlüğe giden yolu bulmuştum artık."

Page 293: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

285

Fredenck, gö/,û korktuğu için kendisinden uzak duran Sophia Auld'dandalıa fazla yardım görmeksizin okumayı öğrenmek için, sokaklardaki beyazokul çocuklarının yakasına yapışmak da dahil olmak üzere çeşitli yollar de-nedi. Kendisi öğrendikten sonra da diğer kölelere öğretmeye başladı: "Öğ-renmeye aç kalmışlardı . . . Zifiri karanlığa mahkûm edilmişlerdi. Onlaraöğrettim, çünkü benim için en büyük zevkti bu."

Okumanın, kaçışında anahtar rol oynadığının bilincinde olarak Baileyköleliğin yasak, siyahların özgür olduğu New England'a kaçtı. WalterScott'un The Lady oj the Lake (Göldeki Kadın) adlı eserinde yer alan bir ka-rakterden esinlenerek İsmini Frederick Douglass olarak değiştirdi ve kaçakkölelerin izini süren ödül avcılarından sıyrılmayı başararak Amerikan tari-hine en büyük hatip, yazar ve siyasi liderlerden biri olarak geçti. Yaşamı bo-yunca, çıkış yolunun okuryazarlık olduğunu hiç unutmadı.

İnsanlığın Dünya'da bulunduğu sürenin yüzde 99'u boyunca kimse neokudu ne de yazdı. Büyük buluş henüz yapılmamıştı. Birinci elden dene-yim dışında, bildiğimiz her şey dilden dile aktarılarak öğrenilmişti. Çocukoyunu "Kulaktan Kuiağa"da olduğu gibi, yüzlerce kuşak boyu bilgi yavaş ya-vaş çarpıtıldı ve yitti.

Kitaplar kaderimizi değiştirdi. Düşük fiyatlara alınabilen kitaplar, geçmişiyüksek kesinlikle sorgulamamızı; türümüzün bilgeliğini damıtmamızı; yalnızgüç sahibi olanların değil herkesin bakış açısını anlamamızı; tüm tarihimizhoyunca yetişmiş en büyük zekâların acı dolu deneyimlerle doğadan ve tümgezegenden edindikleri anlayışı kavramamızı sağlar. Çoktan ölmüş kişilerinkafamızın içinde konuşmalarına izin verir. Kitaplar bize her yerde eşlik edebi-lir. Yavaş anladığımız yerlerde bize sabır gösterir, zor kısımları dilediğimiz ka-dar tekrar etmemize İ7İn verir ve hatalarımızı asla yüzümüze vurmaz. Kitaplardünyayı anlamanın ve demokratik toplumda yerimizi almanın anahtarıdır.

Bazı standartlar uyarınca, Afrikah-Amerikalıkır, Azat yasasından bu yanaokuryazarlıkta çok yol kat ettiler. 1860'ta Afrikalı-Amerİkalıların yalnızcayüzde 5'inin okuryazar olduğu tahmin ediliyordu. 1890'daki nüfus sayımı-na göre bu rakam yüzde 39'a, 19ü9'da ise yüzde 96'ya ulaştı. 194ü ile 1992yılları arasında lise mezunu Afrikalı-Amerikalıların oranı yüzde 7'den yüz-de 82'ye yükseldi. Ancak, aldıkları eğitimin niteliği ve ölçülen okuryazarlı-ğın standartları konusunda haklı sorular yönellilebilir kuşkusuz. Bu soru-lar, her etnik grup için geçerlidir.

ABD Eğitim Bakanlığı için yapılmış bir araştırma, 40 milyondan fazla ye-tişkinin ancak okuryazar olduğu bir ülke tablosu çiziyor. Diğer tahminler da-ha da kötü. Genç yetişkinlerin okuryazarlık oranı geçtiğimiz on yılda çarpı-

Page 294: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

286

cı bir düşüş gösterdi. Nüfusun yalnızca yüzde 3 ile 4'ü, beş okuma düzeyininen yükseğine erişebiliyor (bu grupta yer alanların tümü de yüksekokul eği-timi almış kişiler). Büyük çoğunluğun, okumada ne denli kötü oldukları ko-nusunda en ufak fikri yok. En yüksek okuma düzeyinde yer alanların yalnız-ca yüzde 4'ü yoksul sınıftan; ancak, en düşük okuma düzeyinde bulunanla-rın yüzde 43'ü yoksul. Tek unsur bu olmasa da genel olarak ne kadar iyi oku-yorsanız, o kadar çok para kazanıyorsunuz (okuma düzeylerinin en altındayer alanlar yılda ortalama 12 000 dolar, en üstünde yer alanlar ise yaklaşık34 000 dolar gelir sağlıyor) demektir. Okuryazarlık, para kazanmanın yeter-li olmasa da gerekli bir koşulu. Cahil ya da sadece okuryazarsanız, hapse gir-meniz de çok daha olası. (Bu gerçekleri değerlendirirken, bağıntıdan ne-den-sonuç ilişkisine varmamaya özen göstermeliyiz.)

Öte yandan okuma yazma düzeyi iyi, daha yoksul kişiler kendilerine veçocuklarına yardımcı olabilecek seçimleri anlamama ve şaşırtıcı oranlardaoy kullanmama eğilimi gösteriyor. Bu da demokrasiyi kökünden zedeleme-ye yarıyor.

Frederick Douglass köle bir çocuk olarak okuma yazma öğrenmeyi, hat-ta önemli yerlere gelmeyi başarabildiyse, aydınlık günümüzün ve çağımızıninsanları neden okumadan yoksun kalsın? Doğru, hem çok azımız Frede-rick Douglass kadar parlak ve cesaretli olduğumuz için hem de diğer önem-li nedenlerden dolayı bu o kadar da basit değil:

Kitapların bulunduğu, okumanızın beklendiği, anne-babanm, kardeşle-rin, teyzelerin, amcaların ve kuzenlerin kendi keyifleri için okudukları birevde büyürseniz, doğal olarak okumayı öğrenirsiniz. Yakınmızdaki hiç kim-se okumaktan zevk almıyorsa, okumanın onca çabaya değdiğinin kanıtıyoktur önünüzde. Size sunulan eğitimin kalitesi yetersizse, nasıl düşünme-niz gerektiği yerine makine gibi ezberlemeyi öğreniyorsanız, okumanız içinelinize verilen ilk yazı neredeyse uzaylı bir kültüre aitse, okuryazarlık sarpbir yol olabilir.

Düzinelerce büyük küçük harf dizisini, sembolleri ve noktalama imleriniikinci bir doğaymışçasına içselleştirmeniz; hecelemeyi sözcük sözcük ezber-lemeniz ve bir sürü katı ya da keyfi dilbilgisi kuralına uymanız gerekir. Te-mel aile desteğinden yoksunsanız ya da öfke, ihmalkârlık, suiistimal, tehli-ke ve kendinden nefret etmenin günlük koşulları oluşturduğu çalkantılıbir denizde doğmuşsanız, okumanın çok zaman aldığı ve o zahmete değ-mediği sonucuna varmanız işten bile değildir. Size sürekli olarak öğrene-meyecek kadar aptal (ya da işlevsel olarak aynı anlama gelen "kıyak") oldu-ğunuz mesajı verilirse ve ortamda buna karşı çıkacak kimse olmazsa, bu kö-tü öğüde uymakta tereddüt etmeyebilirsiniz. Her zaman Frederick Baileygibi, koşullarına karşı gelebilen çocuklar bulunur. Birçoğu ise bulundukla-rı ortamın kıskacından kendini kurtaramaz.

Page 295: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

287

Ancak, tüm bunların ötesinde, yoksulsanız okumak, hatta düşünmekiçin sizi içten içe kamçılayan güçlü bir dürtü de duyabilirsiniz.

Ann Druyan ve ben yoksulluğu en kötüsüyle tatmış ailelerden geliyoruz.Ama ailelerimiz tutkulu okurlardı. Büyükannelerimizden biri, babasının ge-zici bir öğretmene ücret olarak verdiği bir torba soğan karşılığında okuma-yı öğrenmiş, yaşadığı yüz yıl boyunca da hep okumuştu. Anne-babalarımızNew York devlet okullarında kafalarına iyice yerleştirilen kişisel temizlik kav-ramı ve hastalıklara mikropların yol açtığı kuramını akıllarından hiç çıkar-mamışlardı. ABD Tarım Bakanlığı'nın salık verdiği çocuklukta beslenme ko-nulu reçetelere Sina Dağı'ndan inme vahiylermişçesine uymuşlardı. Hükü-metin dağıttığı çocuk sağlığı konulu kitabı, yıllar içinde sayfaları kopup açıl-dıkça tekrar tekrar yapıştırıp kullanmışlardı. Kitabın önemli yerlerinin altıçizilmiş, her sağlık sorununda başvurulmuş, kenarları kullanılmaktan yırtıkpırtık olmuştu. Anne-babam bir ara, çocuklarına yeterli vitamin ve mineralkaynaklarını sağlayabilmek için Büyük Ekonomik Sarsıntı yıllarında birkaçzevklerinden biri olan sigarayı bırakmışlardı. Ann ve ben çok şanslıydık.

Son araştırmalar, yetersiz beslenen birçok çocukta anlama ve öğrenmekapasitesinde azalma, yani "bilişsel yetersizlik" görüldüğünü bildiriyor. Budurumun ortaya çıkması için çocuğun açlık çekiyor olmasına da gerek yok.Hafif bir beslenme yetersizliği bile (Amerika'da yoksul kesimde en çok gö-rülen tür olan) bu bozukluğa yol açabiliyor. Anne yeterince yemiyorsa doğ-madan önce, bebeklikte ya da çocuklukta başgösteren bilişsel yetersizlik, ye-terli besin alamama durumunda vücudun sınırlı besin kaynağını ne şekildekullanacağı konusunda verdiği kararın bir sonucu. Vücut için önce yaşama-yı sürdürmek, sonra gelişmek geliyor. Beslenmenin dayattığı bu önem sıra-laması uyarınca, vücut öğrenmeyi son sıraya koymak zorunda kalıyor. So-nuç olarak organizma için zeki ve ölü olmaktansa, aptal ama canlı olmakönemlidir.

Çoğu sağlıklı çocuk gibi öğrenmeye heves ve şevk beslemektense, yeter-siz beslenen çocuk kolay sıkılır, ilgisiz ve tepkisiz olma eğilimi gösterir. Ye-tersiz beslenme daha ciddi boyutlara ulaştığında (kimi uç örneklerde), dü-şük kilolu ve küçük beyinli doğumlar görülebiliyor. Bununla birlikte, sağlıkbakımından kusursuz görünen bir çocuk bile yetersiz demir alıyorsa, ilgisi-ni odaklamakta güçlük çekebilir. Tahminlere göre demir eksikliği anemisiAmerikalı yoksul çocukların dörtte birini etkiliyor olabilir. Bu rahatsızlığınetkileri arasında çocuğun ilgi süresinin az ve belleğinin zayıf olmasının ya-nında, yetişkinliğine kadar uzanabilen diğer kötü sonuçlar var.

Bir zamanlar hafif beslenme yetersizliği sayılan durumun, bugün ömürboyu sürebilen bilişsel yetersizlikle bağıntılı olabileceği anlaşılmış durum-da. Kısa bir süre için yetersiz beslenmiş çocuklarda bile öğrenme kapasite-sinde azalma görülebiliyor. Ne var ki her hafta açlık çekenler listesine ekle-

Page 296: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

288

nen milyonlarca Amerikalı çocuk var. İç bölgelerde çok sık görülen kurşunzehirlenmesi de ciddi öğrenme bozukluklarına yol açıyor. Birçok ölçütledeğerlendirildiğinde, Amerika'da yoksulluğun 1980 başlarından bu yanatırmanış gösterdiği açık. Bugün Amerikalı çocukların dörtte biri yoksullukiçinde yaşıyor ki, bu sanayileşmiş ülkeler arasında söz konusu kategoride enyüksek oran demek oluyor. Bir tahmine göre, yalnızca 1980-1985 yılları ara-sında önlenebilir hastalıklar, yetersiz beslenme ve yoksulluğun diğer sonuç-ları yüzünden ölen Amerikalı bebek ve çocukların sayısı, Amerika'nın Viet-nam Savaşı sırasında verdiği toplam kaybı aşıyor.

Federal hükümet ve eyalet hükümetlerince iyi kurumsallaşürılunş bazıprogramlar yetersiz beslenme sorununa çözüm üretmeye çalışıyor. Gerek-sinimi olan herkese ulaşamasalar da Kadın, Bebek ve Çocuklar İçin ÖzelKatkısal Besin Prograim'nın (WIC), okul kahvaltı ve öğle yemeği program-larının, Yaz Gıda Hizmeti Programı'nın yararlı olduğu açık. Böylesine zen-gin bir ülke, tüm çocuklarına besin sağlayabiürdi.

Yetersiz beslenmenin bazı zararlı etkileri onadan kaldı rılabiliyor; örne-ğin, demir tedavisi, demir eksikliği anemisinin bazı sonuçlarını giderebili-yor. Ancak hasarın tümü onarılabilir değil. Okuma becerisinde yetersizliğeyol açan çeşitli bozukluklar demek olan dİsleksi, zengin yoksul ayırt etmek-sizin nüfusun yüzde 15'iiıi etkiliyor. Biyolojik, ruhsal ya da çevresel neden-lerine ise genellikle yeterli önem verilmiyor. Ancak, disleksililere okumayıöğretecek yöntemler bugün mevcut.

Eğitim olanaksızlığı nedeniyle kimse okumayı öğrenmekten yoksun kal-mamalı. Ne var ki Amerika'da okumanın, bilinmeyen bir uygarlığın çivi ya-zılarına sıkıcı ve zoraki bir yolculuk şeklinde sunulduğu, sınıflarında tek birkitap bile bulunmayan birçok okul var. Ne yazık ki yetişkinler için okumayazma sınıflarına olan talep, arzın çok üzerinde. Ön öğrenim gibi yüksekkaliteli erken eğitim programları çocukları okumaya hazırlamakta son de-rece başarılı olabilir. Oysa ki programa katılmaya hak kazanmış okulöncesiçocukların ancak dörtte birine yetişebilen ön öğrenimin birçok programı,bütçesindeki kesintiler nedeniyle ukanmış durumda. Ön öğrenim ve yuka-rıda sözünü ettiğim beslenme programları, kitabı yazdığım sıralarda Mec-lis'ten gelen yeni bir saldırıya uğradı.

On öğrenim, Richard J. Hernıstein ve Charles Murray'in 1994 tarihli 'TheBell Cume (Çan Eğrisi) isimli kitabında eleştiriliyor. İki yazarın savı, Roches-ter Üniversitesinden Gerald Goles tarafından incelenip özetlenmiş:

Önce yoksul çocuklara yönelik bir programa yetersiz bütçe ayır, sonra güçlüengellere karşın sağladığı başarıyı inkâr et, sonuçta da çocukların entelektü-el olarak az gelişmiş olduklarını söyleyip programın kaldırılması gerektiğinekaraT veT.

Page 297: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

289

Basından şaşırtıcı bir övgü ve ilgi gören kitap, beyazlar ve siyahlar arasın-da giderilmesi olanaksız (IQ testlerinde 10-15 puanlık) kalıtsal bir zekâ far-kı olduğuna karar vermiş. Kendisiyle yapılan bir söyleşide ruhbilimci Leoiı

J. Karnin, "yazarların bağıntı ve neden-sonuç arasındaki farkı sürekli olarakgörmezden gelmiş oldukları" (yutturmaca saptama takımımızda ki yanılgı-lardan biri) yorumunu getiriyor.

Merkezi Keniucky, Louisville'de bulunan Ulusal Aile Eğitim Merkezi,düşük gelirli ailelere yönelik, hem çocuklara hem de anne-babalara okumayazma öğretmeyi hedeflemiş bir kurum. Uyguladığı program çerçevesinde3-4 yaşlarındaki çocuk, bir ebeveyni, büyükanne veya büyükbabası ya da ol-anaklıysa bir velisiyle birlikre haftada üç gün okula gidiyor. Yetişkin, sabahıtemel akademik becerileri öğrenerek geçirirken, çocuk okulöncesi sınıfakatılıyor. Öğle yemeğinde ebeveyn ve çocuk bîr araya gelerek, öğleden son-rayı "birlikle öğrenmeyi öğrenerek" geçiriyorlar.

Bu tür 14 program sonrasında üç eyalette yapılmış bir çalışma şu sonuç-lan veriyor: (1) Çocukların hepsi okulöncesi öğretimin sonucu olarak okul-da başarısızlık riskini taşısa da yalnızca yüzde 10'unun durumu ilkokuldaöğretmenlerimle riskli bulundu. (2) Yüzde 90'dan fazlası, ilkokul öğret-menlerince öğrenmeye hevesli olarak nitelendi. (3) Çocuklardan bir tanesibile ilkokulda sınıf tekrarlamak zorunda kalmadı.

Ailelerinin gelişimi de aynı derecede olumlu. Aile eğitini programı sonra-sında yaşamlarının ne yönde değiştiği sorusuna alınan tipik yanıtlar (hemenher eheveynde) kendine güvenin artması, özdenetimin güçlenmesi, ortaöğ-retim yeterlik sınavlarında başarı sağlanması, yüksekokula kabul olunması,yeni iş olanakları elde edilmesi ve çocukları ile çok daha iyi ilişkiler kurabil-me yetisinin gelişmesi şeklinde. Çocukların da ebeveynlerine daha olumludavrandıkları, öğrenme isteklerinin arttığı ve (kimilerinin ilk kez) geleceğeumutla bakmaya başladıkları bildiriliyor. Benzeri programlar üst sınıflardamatematik, bilim ve benzeri dersleri geliştirmek için kullanılabilirdi.

Zorbalar ve otokratlar, okuryazarlığın, öğrenme, kitap ve gazetelerin po-tansiyel tehlike taşıdığının hep farkında olmuşlardır. Bunlar tebaalarınabağımsız, hatla isyankâr görüşler aşılayabilir. Virginia Kolonisi ingiliz Krali-yet Valisi 1671'de şöyle yazmış:

Tanrı'ya özgür okul ve basım olmadığı için şükrediyor, önümüzdeki birkaçyüzyıl boyunca da olmaması için yakanyorum. Çünkü öğrenim dünyaya asi-lik, dinsizlik ve yoldan çıkmış mezhepler getirdi; basım da onlara gerekli sır-ları vererek en iyi hükümete ihanet t-tti. Tanrı bizleri ikisinden de korusun!

Page 298: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

290

Ama özgürlüğün nerede olduğunun bilincine varan Amerikan kolonici-ler böyle öğretilere hiç yönelmedi.

İlk kurulduğu yıllarda Amerika Birleşik Devletleri, dünyadaki en yüksekokuryazarlık düzeylerinden birine -belki de en yükseğine- sahipti. (O yıl-larda köle ve kadınlar hesaba katılmıyordu kuşkusuz.) 1635 kadar eski birtarihte Massachusetts'te devlet okulları vardı ve 1647'de de 50 "hane"denbüyük tüm kentlerde zorunlu eğitim yasası getirilmişti. Sonraki bir buçukyüzyıl boyunca eğitim demokrasisi tüm ülkeye yayıldı. Bu ulusal harikayıgözlemek için yurtdışından siyaset kuramcıları geliyordu. Yeni kurulmuşbu ülkede okuyup yazabilen sıradan işçilerin sayısı inanılmazdı. Ameri-ka'nın 'herkes için eğitim' anlayışı keşif ve buluş sektörü için itici güç ol-muş; ulusun ekonomik yaşamını güçlendiren başarılı bir demokratik süreçve ileri atılım yaratmıştı.

Bugün, ABD okuryazarlıkta dünya lideri değil. Okuryazar sayılanlarınçoğu, altıncı sınıf ders kitabı, kullanma kılavuzu, otobüs çizelgesi, ipotek se-nedi ya da piyango bileti şöyle dursun, en basit yazıları bile okumaktan aciz.Üstelik altıncı sınıf kitapları günümüzde, yirmi otuz yıl önce olduğundançok daha basit. İş sektöründe aranan okuryazarlık düzeyi ise hiç olmadığıdenli yüksek.

Yoksulluk, cehalet, umutsuzluk ve kendine güven eksikliğinin dişlileridönerek, düşleri kuşaktan kuşağa tüketen bir tür sonsuz başarısızlık maki-nesi oluşturuyor. Bu makineyi işletmenin bedelini hepimiz ödüyoruz. Ce-halet, makinenin dingil çivisi.

Yüreklerimizi kurbanların utancına ve sefilliğine karşı taşlaştırsak bile,cehalet için her birimizin ödediği fatura çok yüksek: Tıbbi giderler ve has-tanelerdeki hasta sayısı; suç oranı ve hapishaneler; özel eğitim; düşük verimve içine düştüğümüz ikilemleri çözebilecek kapasitede olduğu haîde yitiril-miş beyinler faturanın kalemlerinden bazıları.

Frederick Douglass, okuryazarlığın kölelikten özgürlüğe götüren yol ol-duğunu öğretti. Yaşadığımız dünyada birçok tür kölelik ve birçok tür özgür-lük var. Ama okuma hâlâ çıkış yolu demek.

Kaçıştan Sonra

Frederick Douglass

Özgürlüğe doğru kaçtığında ancak yirmi yaşındaydı. Eşi Anna Mur-ray ile birlikte New Bedford'a yerleşip kamu işçisi olarak çalıştı. Dört yılsonra, bir toplantıya katılmak üzere davet aldı. O sıralarda Kuzey'de, za-manın iyi hatiplerini -beyaz olanları elbette- köleliğe karşı savaşım verir-ken görmek doğaldı. Ama köleliğe karşı olanların bile çoğu, köleleri yi-ne de tam birer insan olarak düşünmüyordu. 16 Ağustos 1841 gecesi, kü-

Page 299: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

291

çük Nantucket Adası'nda çoğu Protestan olan, Massachusetts KöleliğeKarşı Savaşım Derneği üyeleri, yeni bir şey dinlemek üzere iskemlelerin-de öne doğru eğildiler: Köleliğe karşı, onu acı kişisel deneyimlerle tat-mış birinden yeni bir ses yükseliyordu.

Bu genç adamın görüntüsü ve tutumu, o zamanlar yaygın olan,Afrikalı-Amerikahların "doğuştan bayağı" olduğu mitini yıkıp geçmiş-ti. Köleliğin kötülüğüne ilişkin yerinde analizleri, her bakımdan Ame-rikan hatiplik tarihindeki en -zekice sunuşlardan birine konu oluyor-du. Douglass konuşmasını bitirdiğinde Garrison ayağa kalkarak şaş-kınlık içindeki izleyicilere döndü ve gür bir sesle şöyle sordu: "Bizlerbir eşyayı mı, bir ticari malı mı, yoksa bir adamı mı dinledik?"

"Bir adam! Bir adam!" diye yanıtladı izleyiciler hep bir ağızdanbağırarak.

"Böyle bir adam Hıristiyan bir ülkede köle olarak mı kalacak?"diye sordu Garrison.

"Hayır! Hayır!" diye bağırdı izleyiciler.Daha da yüksek bir sesle Garrison yine sordu: "Böyle bir adamın

Old Massachusetts'in hür toprağından esarete geri yollanmasına gözyumacak mıyız?"

Kalabalık ayağa kalkmış, tek bir ses olmuş, "Hayır! Hayır! Hayır!"diye bağırıyordu.

Douglass bir daha asla köleliğe geri dönmedi. Yaşamının kalanını ya-zar, editör, dergi yayıncısı, Amerika ve yurtdışında konuşmacı ve ABD hü-kümetinde yüksek danışmanlık makamına getirilmiş ilk Afrikalı-Amerika-lı olarak insan hakları savaşımıyla geçirdi. İç Savaş sırasında Başkan Lin-coln'ün danışmanlanndandı. Douglass eski kölelerin Kuzey cephesindesavaşmak üzere silahlanmalarını, Konfederasyon'un yakaladığı Afrikalı-Amerikalı askerleri anında infaz etmesine karşılık, Federal hükümetin deKonfederasyon savaş tutsaklarından öç almasını ve savaşın asıl ilkesi ola-rak kölelerin özgürlüğünü başarıyla savundu.

Görüşleri, kendisine üst makamlardan dost edinmesini önleye-cek kadar iğneleyici ve cüretliydi:

Hiç düşünmeksizin söylüyorum ki Güney'in dini, en korkunç suçların per-desinden, en ürkünç barbarlığın savunucusundan, en berbat sahtekârlıkla-rın kutsayıcısından, köle sahiplerinin en karanlık, en dehşetli, en kaba ve enşeytanca eylemlerinin en güçlü koruyucusundan başka bir şey değildir. Kö-lelik zincirlerine yeniden vurulacak olsaydım, dini bir liderin kölesi olmayıbaşıma gelebilecek en korkunç felaket sayardım. . . Bu ülkenin kokuşmuş,kölelik yandaşı, kadın kırbaçlayıcı, beşik yağmacısı bölük pörçük ve iki yüz-lü Hıristiyanlığından . . . nefret ediyorum.

Page 300: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

292

O 7aman ve sonrasının, esinini dinden almış ırkçı söylemiyle kar-şılaştırıldığında Douglass'ııı yorumları abartılı görünmüyor. Savaş ön-cesi dönemde kölelik kurumu "Tanrı'nin Köleliği" olarak adlandırılı-yordu. İç Savaş sonrası iğrenç birçok örnekten bîri olarak Charles Car-roll'ın The Negro a Beast [Kara Dcccal (St. Louis: American Book andBible House)l isimli kitabı inançlı okuyucularına şöyle öğretiyordu:"Mantık kadar İncil ve Tanrısal Esinleme de Zenci'nin insan olmadığı-nı bildiriyor." Daha yakın zamanlarda, günümüzde bile kimi ırkçılarDNA'nın gösterdiği gibi tüm ırkların insan olmakla kalmayıp neredey-se ayırt edilemez olduğu gerçeğini bile reddederek, kanıtı incelemeyedahi zahmet etmeksizin "arkasına her şey gizlenir bir siper "m işçe sinefncil'e sığınıyorlar.

Bununla birlikte anımsatmak gerekiyor ki, azal yanlısı eğilim Ku-zey'in Hıristiyan, özellikle de Protestan topluluklarınca mayalandırıldı;geleneksel Güneyli Hıristiyan siyah kiliseleri 1960'lardaki tarihi Ameri-kan yurttaşlık hakları savaşımında çok önemli rol oynadı ve bu savaşı-mın liderlerinden birçoğu (en önemlileri olan Martin Luther Kİng, ]r.da dahil olmak üzere) hu kiliselerde görevli din adamlarıydı.

Douglass beyazlara şu sözlerle seslendi:

İlerlememi/.i köstekleyen kölelik gelişmenin düşmanı, eğitimin a/ılıkatilidir. Kibiri besler, yaramazlığa iter, kötü alışkanlıkları azdırır;üzerinde barındığı topraklar inn bir lanettir. Öte yandan si?, tümumutlarım/in en sağlam dibek laşıymısça-sına sarılıyorsunuz ona.

1843 yılında, patates kıtlığından kısa süre önce İrlanda'ya yaptığı zi-yaret sırasında gördüğü amansız yoksulluktan öylesine etkilenmişti ki,Garrison'a şöyle yazdı: "Burada gördüklerim bana geçmiş durumumuanımsatıyor ve itiraf ediyorum ki şu an .sesimi Amerikan köleliğine karşıyükseltmekten ulanç duymam gerekir. İnsanlığın çektiği acılar hei yerdeaynı." Douglass yerli Amerikalıların yok edilmesi politikasının da karşı-sında durmuştu. 1848 yılında, Seneca Falls Meclisi'rıde Klizabelh CadyStanton' kadınlara seçme hakkı verilmesi içi» çsb;\ gösterilmesi çağrısın-da bulunduğunda, destek veren tek adanı oydu.

Frederİck Douglass, Azat'tan otuz yıl sonra, 20 Şubat 1895 gecesi, Su-san B. Anthony ile bir kadın hakları toplantısına katıldıktan sonra ani-den düştü ve yaşama gözlerini yumdu.

* Yıllar sonra, Slanıon da inci] hakkında Doııglass'ıııkînı anımHUarı Yorumlarını yazdı: "Kadınlarallükrnedilmesi ve onların alı,"alulma.sı için okurlarına tanı yetki veren başka hiçbir kitap bilmiyorum."

Page 301: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Ç<>ğ» kfz ne dnıli acımasız olduğunu Mir

ve gerçekten knfıarak avuntu aramaya keyttiunız.

HENRIPO1NGİ11E

(1854-1912)

A N L A M K E Ş L E RTicari ve halka yönelik televizyon programcılığının işleyiş kurallarından

ilki olarak şunu öne sürersem, kimse beni gereğinden fazla kötümser say-ma?, umarım: Para her şeydir. Krı çok izlenme saatlerinde "ratirıg"deki birpuanlık fark, reklamcılıkta milyonlarca dolar anlamına gelir. Özellikle1980'lerin başlarından bu yana, televizyon neredeyse tümüyle para güdüm-lü hale geldi. Bu gerçeği haber ve Ö7el haber programlarındaki düşüşte yada başlıca kanalların Federal İletişim Komisyoiıu'nun çocuk programcılığı-nın düzeyinin artırılması yolundaki kararını bozmaya yönelik hastalıklı gi-rişimlerinde görmek olanaklı. {Örneğin, Pleistosen dönemi atalarımızınteknoloji ve yaşam tarzlarını sistematik olarak hatalı sunan, dinozorları evhayvanı gibi gösteren bir çizgi film dizisine eğitsel öğeler katılması öneril-mişti.) Yazdığım sıralarda, Amerika'da kamu televizyonu hükümet desteği-ni kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya ve ticari programcılığın içeriksel nite-liği uzun vadeli, çarpıcı bir düşüş sürecinde.

Bu çerçevede, televizyonda daha fazla gerçek bilim için savaşmak aptal-ca ve yandaşı olmayan bir çaba gibi görünüyor. Ancak, kanal sahipleri ve te-levizyon yapımcılarının da gelecekleri konusunda haklı kaygılar taşıdıkları

Page 302: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

294

çocukları ve torunları var kuşkusuz. Uluslarının geleceği için biraz sorum-luluk duymalılar. Bilim programcılığının başarılı olabileceği ve halkın butür programların açlığını çektiği yolunda kanıt var. Er ya da geç, gerçek bi-limin dünyanın başlıca televizyon kanallarında beceriyle ve cazip bir üslup-la, düzenli bir şekilde sunulacağı umudunu taşıyorum.

Beysbol ve Amerikan futbolunun kökeni Aztekli atalara dayanıyor. Fut-bol avcılığın yeni versiyonu; insan olmadığımız zamanlarda bile oynadığı-mız bir oyun. Eski bir yerli Amerikalı oyunu olan Lakros, hokeyin türevi.Ama basketbol yeni. Filmcilik tarihimiz, basketbolün keşfinden eskiye daya-nıyor.

Başlangıçta şeftali sepetine bir delik açıp topu merdivenle yukarı tırman-maksızm almayı düşünememişlerdi. O günden bu zamana geçen kısa süreiçerisinde oyun evrim geçirdi. Çoğunlukla Afrikalı-Amerikalı oyuncularınellerinde -en iyi haliyle- sporda zekâ, kusursuzluk, cesaret, cüret, öngörü,ustalık, takım işi, seçkinlik ve zerafetin en göz kamaştırıcı sentezi oldu.

1,60 metrelik Muggsy Bogues devler ormanında dans ediyor; Michael Jor-dan serbest atış çizgisinin ötesindeki bir karanlıktan süzülerek geliyor; LarryBird dönüp bakmaksızın kusursuz paslar veriyor; Kerim Abdül-Cabbar mer-divensiz göğe tırmanıyor. Basketbol futbol gibi temas esasına dayalı bir oyundeğil; ince bir hüner oyunu. Tam saha baskı, ikili takımdan paslar, yakalayıpsürme, pasın kesilmesi, aniden yükselen bir forvetten gelen sayı, hepsi bir-likte zekâ ve atletizmin, akıl ve vücudun uyumla kesiştiği bir çizgi oluşturu-yor. Oyunun bu denli rağbet görmüş olmasına şaşmamak gerek.

Ulusal Basketbol Birliği'nin (NBA) maçları televizyonun vazgeçilmezprogramlarından biri haline geldiğinden bu yana, basketbolün bilim ve ma-tematik öğretmek için kullanılabileceğini düşünüyorum. 0,926'lık bir serbestatış averajını anlamak için, kesirli sayıları ondalık sayılara çevirmek konusun-da bir şeyler biliyor olmalısınız. Bir pota arkası atışı, Newton'un ilk devinimyasasının uygulamaya konulmasıdır. Her atış topun parabolik bir kavisini, ya-ni balistik füzenin uçuşunu, Dünya'nın Güneş çevresindeki devinimi ya dauzak bir dünya ile buluşmaya giden bir uzay aracının rotasını belirleyen aynıkütleçekimsel fiziğe dayalı eğriyi temsil eder. Çembere basan oyuncunun vü-cudunun kütle merkezi, kısa bir süre için Dünya'nın yörüngesindedir.

Topu çembere sokabilmek için kesinlikle doğru hızda yükseltmeniz ge-rekir; yüzde birlik bir hata yaparsanız, kütleçekimi sizi zora koşar. Üç puan-lık atışçılar, farkında olsalar da olmasalar da aerodinamik engele karşı dur-mak zorundadırlar. Topun yerde peş peşe her sekişi, Termodinamiğin İkin-ci Yasası nedeniyle yere daha yakın olur. Daryl Dawkins ya da Shaquille

Page 303: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

295

O'Neal'ın pota camını kırışı, bazı diğer bilgilerin yanında şok dalgalarınınyayılışını anlatmak için iyi bir fırsattır. Alttan yükselterek potaya çarptırılanbir top, açısal momentumun korunumu nedeniyle basket olur. Çemberinüzerindeki "silindirde" topa değmek kurallara aykırıdır; şu an matematiğinanahtar görüşlerinden birini anıyoruz; (n-1) boyutlu cisimleri devindire-rek n boyutlu cisimler üretmek.

Sınıfta, gazetelerde ve televizyonda neden spor aracılığıyla bilim öğret-miyoruz?

Çocukluğumda babam eve günlük bir gazete getirip beysbol skorlarını bü-yük bir hazla okurdu. Benim için hiçbir anlam ifade etmeyen kısaltmalar (W,SS, K, W-L, AB, RBI) onun için çok şey ifade ederdi. Her yerde gazetelerdebu harfleri görmek olasıydı. Sonra belki benim de anlayabileceğim kadar ko-lay olduklarını düşünmeye başladım. Sonunda beysbol istatistikleri dünyasın-da ben de kendime bir yer edinmiştim. (Bu kısaltmaların ondalık sayıları öğ-renmeme yardımcı olduğunu biliyorum ve ne zaman -özellikle de beysbolsezonunun başında- birinin "bini vurduğunu" duysam, şöyle bir duraksıyo-rum. Ama 1,000 1000 değil ki. Şanslı oyuncu biri vurmuş demek ki.)

Peki ya ekonomi sayfalan? Bu sayfalarda giriş bilgisi ya da açıklayıcı dip-notlar, kısaltmaların tanımları var mı? Hayır yok. Ya batarsınız ya çıkarsınız.Şu istatistik karmaşasına bir bakın! Ama insanlar kendi istekleriyle bu say-falara dalıyorlar. Anlayabilmek yetilerinin ötesinde değil, özgüdülenmeyebağlı bir beceri onlar için. Matematik, bilim ve teknoloji konusunda nedenaynısını yapamıyoruz?

Her spor dalında, oyuncular inişli çıkışlı bir çizgi izler. Basketbolda bu-na sıcak el deniyor. Hata yapamazsınız. Bir playoff maçında, normalde iyibir uzak mesafe atıcısı olmayan Michael Jordan'ın sahanın her yerindenpeş peşe üç puanlık atışlar yapıp, sonunda kendi kendine şaşkınlıkla omuz-larını silktiğini anımsıyorum. Tersine, ısınamadığınız, hiçbir şeyin yerinibulmadığı zamanlar da vardır. Oyuncu havasında olduğu zaman sanki bü-yülü bir güçle donanmış, beceremediğinde de kötü talihe çatmış ya dauğursuz bir büyüye kurban gitmiş gibi görünür. Ama bu bilimsel düşünme-ye değil, sihire dayalı bir yaklaşımdır.

İniş çıkışlar, rasgele olaylarda bile beklenir türden bir seyirdir. Asıl herşeyin değişmez bir çizgide seyretmesi şaşırtıcı olurdu. Bozuk parayı on kezart arda atarsam, şu dizide yazı ve tura düşürebilirim: T T T Y T Y T T T T .On atışta sekiz tura ve dört kez de peş peşe! Elimdeki parayı psikokinetikgüçle mi yönetiyordum? Tura düşürme havamda mıydım? Şans eseri olama-yacak kadar düzenli görünüyor, öyle değil mi?

Page 304: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

296

Ama düşününce, bıı tura başarısından önce ve sonra da yazı tura oyna-dığımı, üstelik daha uzun ve daha a? ilginç bir dizi elde ettiğimi anımsıyo-rum: T T YT YYT T T YT YT T T TYT YYTYTYY. Bazı sonuçları dik-kate alıp diğerlerini görmezden gelmeme izin verilirse, çizgimde sıradışıbir seyir olduğunu "kanıtlamaya" her /aman gücüm yeter. Hu da yutturma-ca saptama takımındaki yanılgılardan biridir: Hoşa giden durumların hesa-ba katılması. Artı puanları anımsar, eksileri unuturuz. Saha İçi basket atışoranınız % 50 ise ve istatistiğinizi istencinize bağlı olarak değiştiremiyorsa-nız, basketbolda benim yazı tura atmamda olduğu gihi, bir "sıcak eliniz" ol-ması son derece olanaklıdır. Benim on atışta sekiz tura getirdiğim kadarsıklıkla, siz de on atışta sekiz basket yapabilirsiniz.

Cornell Üniversitesi'n de nıhbilim profesörü olan meslektaşım Tom Gi-lovich'in yaptığı bir araştırma, baskethol skotundaki iniş çıkışları anlayışı-mızın yanlış algılama olduğunu inandırıcı bir şekilde gösteriyor. Gilovich,NBA oyuncularının yaptığı atışların olasılık kurallarının ötesinde bir başa-rı sergileyip sergilemediğini inceledi. Bir, iki ya da üç basketten sonraoyuncuların tekrar basket atma şansı, kaçırdıkları bir atıştan sonra sayıyapmaları olasılığından yüksek değildi. Bu, hem çok iyi hem de çok iyiyeyakın oyuncular, yalnızca saha içi basketler değil (yüzünüzde kimsenin eli-nin olmadığı) serbest atışlar için de geçerliydi. (Alış seyrinde iniş çıkışla-rın azalması kısmen, savunmanın "sıcak elli" oyuncuya özel dikkat göster-mesine de bağlanabilir kuşkusuz.) Beysbol da da sözünü ettiğimiz bu du-rumla ilgili, ama tersi yönde bir mit var: Averajının altında vuran biri, sayıyapmak "üzere"'dir. Bu, bir dizide birkaç tura gelmesinin, bir sonraki atış-ta yazı düşürme şansını yüzde 50'den yukarı çıkaracağı önermesinden da-ha doğnı değil. İstadsriksel olarak beklenenin ötesinde iniş çıkış elde et-mek zordur.

Ancak, nedense bu gerçek tatmin etmiyor. Doğruymuş gibi gelmiyor.Oyunculara, antrenörlere ya da izleyicilere sorun. Rasgele sayılarda bile an-lam arıyoruz. Bizler "an lam keşi eriz". Ünlü antrenör Red Auerbach, Güo-virh'in çalışmasını duyduğunda yanıtı şöyle oldu: "Kim bu adam? Çalışmayapmış öyle mi? Külahıma anlatsın." Antrenörün kendi görüşlerini tahmin \etmek zor değil. Ne var ki basketboldaki iniş çıkışlar yazı tura oyunununseyrinden daha farklı bir çizgide değilse, ortada büyü sihir falan da yok de-mektir. Peki bu durum oyuncuları, olasılık yasalarıyla oynatılan kuklalaramı dönüştürüyor? Elbette ki hayır. Ortalama atış yüzdeleri, kişisel becerile-rinin gerçek bir yansımasıdır. Bizim sözünü etliğimiz durum ise iniş çıkış-ların sıklığı ve süresi ile ilgili.

Tanrıların çıkış gösteren oyuncuyu kulsarnrş, soğuk elli olanı da lanetle-miş olduğunu düşünmek daha eğlenceli kuşkusuz. Peki öyleyse sorun ne-dir? Biraz gizemcilikten ne çıkar? Sıkıcı istatistiksel analizlerden çok daha

Page 305: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

297

sevimli bu. Doğru, biraz gizemciliğin basketbolda, sporda bir zararı yoktur.Ama düşünme yöntemimizde alışkanlık haline gelirse, sevdiğimiz diğeroyunlarda babımızı derde sokar.

Gilligan 's hkınd (Gillİgan'ın Adası) adlı eserindeki çılgın bilim adamı, ken-di kötü amaçlan için diğerlerinin akıllarını kontrol etmesine yarayacak elekt-ronik aracı ayarlarken "Bilim adamı, evet; çılgın, hayır" diyerek kıkırdıyor.

"Üzgünüm Dr. Nerdnik, ama Dünyalı insanlar yer ve enerji kazandıracakolsa da 7 cm. boyuna indirilmekten hoşlanmayacaklar. . . "Çizgi filmin sü-per kahramanı, cumartesi sabahı çocuk kuşağında sunulan tipik bilim ada-mına sabırla elik bir ikilemden sÖ7 ediyor.

Bu sözde bilim adamlarının birçoğu -gördüğüm programlardan ve gör-mediğim ama {Çılgın Bilim Adamının Çizgi Film Kulübii gibi), haklarında duy-duklarımdan yola çıkarak söylüyorum- güç arzusuyla körüklenen ya da di-ğerlerinin hislerine inanılmaz derecede duyarsız olan ahlak özürlü tipleme-ler. Kukla durumundaki izleyiciye verilen mesaj, bilimin tehlikeli ve bilimadamlarının da fena halde tuhaf okluğu: Bilim adamları çılgın yaratıklardır.

Bilimin uygulamaları tehlikeli olabilir kuşkusuz; vurgulamaya çalıştığımgibi, -(aş aletlerin icadı ve ateşin keşfi kadar eskiden başlayarak- insanlıktarihinde her önemli teknolojik ilerleme etik belirsizlik getirmiştir. Bu iler-lemeler cahil ve kötü kişilerce tehlikeli amaçlar uğruna ya da bilge ve iyikimselerce insan türünün yararına kullanılabilir. Ne var ki, çocuklarımızayönelik programlarda bu belirsizliğin yalnızca bir yönü sunuluyor.

Tüm bu programlarda bilim coşkusu nerede? Evrenin nasıl oluştuğunukeşfetmenin tadına ne oldu? Peki ya derin bir konııvu anlamanın verdiğiferahlık? Neden bilim ve teknolojinin insanlığın refahı adına yaptığı önem-li katkılardan, tıp ve tanın teknolojilerinin kurtardığı milyarlarca hayattanhiç söz edilmiyor? (Bu arada, GiUigan 'in Adası'ndaki ProfesÖr'ün bilimselbilgisini toplumdan uzak kişilerin uygulama sorunlarını çözmek için sık sıkkullandığını belirtme dürüsüüğünü de göstermeliyim.)

Yü/leştiğimiz birçok sorunun, kökeni ne olursa olsun, bilim ve teknolojialanında derin bir anlayış gerektiren çözümlerinin olduğu, karmaşık bircağda yaşıyoruz. Bu sorunlara çözüm üretmek için modern toplum, en iyiakıllara umut.su/ca gereksinim duyuyor. Özel yetenekli birçok çocuğun cu-martesi sabahı kuşağını ya da Amerikan video mönüsünde sunulan diğerprogramları izleyerek bilim ya da mühendislik alanında bir meslek yaşamı-na yöneleceğini hiç sanmıyorum.

Geçtiğimiz yıllar içinde, Duyu Ötesi Algı, Bermuda Üçgeni, UFO'lar, an-tik astronotlar, Büyük Ayak ve benzeri konularda eleştirel olmaktan u/ak vesaçma sayısız televizyon di/.isi üreıildi. Yeni bir tar/.ın ürünü olan İn Search

Page 306: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

298

of. . . ( . . . Arayışında) dizisi, konuya ilişkin dengeli bir görüş sunma adınaher türlü sorumluluğu reddeden bir uyarı yazısı ile başlıyor. Bu program-da, bilimsel kuşkuculuktan bir zerre bile nasibini almamış bir heyecan açlı-ğı seziyorsunuz. Herkesin kamera karşısında söylediği her şey pekâlâ doğrusayılıyor. Kanıtın ağırlığına göre yargılanacak alternatif açıklamalar olabi-leceği görüşüne asla yer yok. Aynısı, adından da anlaşılacağı gibi basmaka-lıp çözümlere kucak açan Sightings (Tanıklıklar) ve Unsolved Mysteries (Çö-zülmemiş Gizler) ve benzeri tüm diğer programlar için geçerli.

. . . Arayışında, genellikle aslen ilginç bir konuyu alarak kanıtı sistematikolarak çarpıtıyor. Bir yanda basit bir bilimsel açıklama, diğer yanda ise enfantastik türünden doğaüstü ya da gizemli bir açıklama duruyorsa, program-da hangisine yer verileceğini tahmin edersiniz sanırım. İşte rasgele bir örnek:Plüton'un ardında büyük bir gezegen bulunduğunu öne süren bir yazar su-nuluyor. Kanıtı, teleskopun icadından çok önce oyulmuş, eski Sümer silindirmühürleri. Görüşlerinin profesyonel gökbilimcilerce giderek artan orandakabul gördüğünü söylüyor yazar. Neptün, Plüton ve bu iki gezegenin ardın-daki dört uzay aracımnın devinimlerini inceleyen gökbilimcilerin, söz konu-su gezegenin izine bile rastlamadıkları konusunda tek bir söz edilmiyor.

Seçilen grafikler bile gelişigüzel. Anlatıcı dinozorlardan söz ederken ek-randa kıllı bir mamut beliriyor. Anlatıcı helikopterleri betimliyor, ama bizbir mekik kalkışı izliyoruz. Kulağımıza göllere ve sel ovalarına ilişkin bilgiçalınırken, gözlerimiz dağ zirvelerinde dolaşıyor. Onlar için hiç önemi yok.Görüntüler de gerçeğe, arkada konuşan ses kadar kayıtsız.

Doğaüstünün kuşkucu gözle incelenmesine hiç de sıcak bakmayan The XFiles (Gizli Dosyalar) isimli bir dizi, uzaylılarca kaçırılmanın gerçekliği, garipgüçlerin varlığı ve hükümetin ilginç her şeyi gizleme siyaseti güttüğü yönün-de çarpıtılmış olaylar sunuyor. Doğaüstücü bir iddia, asla bir düzmece, ruh-sal sapma ya da doğal dünyanın yanlış anlaşılması olarak çıkmıyor karşımı-za. Gerçeğe çok daha yakın ve halk için çok daha yararlı bir program (çocukprogramı Scooby Doog\b\), doğaüstücü iddiaların sistematik olarak araştırılıpher birinin basit; açıklamaları olduğunu gösteren, yetişkinlere yönelik bir di-zi olabilirdi. Böyle bir programı çekici kılan da yanılgıların ve düzmecelerinnasıl görünürde inandırıcı doğaüstü olaylara dönüşebileceğinin ortaya ko-nulması olurdu. Belki, her seferinde düş kırıklığına uğrayarak, gelecek sefe-re kuşkucu yaklaşım duvarını aşabilecek su götürmez doğaüstü bir olay bul-mayı uman bir araştırmacı tiplemesi de diziye canlılık katardı.

Televizyon bilimkurgu programlarında daha başka hatalar da yapılıyor.Örneğin Uzay Yolu, çekiciliğine, uluslararası ve türler arası güçlü perspekti-fine karşın, en temel bilimsel gerçekleri sık sık çiğniyor. Mr. Spock'ın in-sanla Vulcan gezegeninde bağımsız olarak evrim geçirmiş bir yaşam türüarasında geçiş olduğu görüşü, genetik olarak insan ve enginar arasında ba-

Page 307: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

299

şanlı bir geçiş olması şansından çok daha düşük olasılığa sahip. Ama bu gö-rüş, popüler kültürde sonradan uzaylılarca kaçırılma öykülerinin değişmezbir öğesine dönüşen uzaylı/insan melezleri savına örnek sağlamış oldu. Çe-şitli Uzay Yolu TV dizileri ve filmlerinde düzinelerce uzaylı türü betimlene-bilirdi. Bizim önümüze konulanlar ise, hafifçe farklı insan türevleri. Bu du-rumun ardında, sadece bir oyuncu ve lateks maske ile halledilebilir karak-ter kullanmayı gerektiren kısıtlı bütçeler olsa da sonuçta ortaya çıkanlar ev-rimsel sürecin olasılık kurallarına bağlı doğasını inkâr ediyor. Eğer uzaylı-lar varsa, kanımca hemen hepsi Klingon ve Romulanlardan fena halde da-ha az insansı görünecek ve son derece farklı teknolojik düzeylere sahip ola-caktır. Uzay Yolu, evrimsel gerçeklerden soyutlanmış bir sunum içeriyor.

Birçok TV programı ve filminde bilim rasgele haliyle bile -bilimden za-ten bağımsız bir konuda yer alması gerekmeyen, metinden çıkarılabiliröğelerden söz ediyorum- yetersiz sunuluyor. Lisansüstü eğitimini yapan biröğrenci kiralayıp bilimsel doğruluk açısından senaryoyu okutmak çok azparaya mal olur. Ne var ki asla böyle bir yönteme başvurulmuyor. Sonuçta,birçok diğer bakımdan ibret verici olan Star VVars'da (Yıldız Savaşları),uzaklık birimi olan "parsek"ten hız birimi gibi söz etme gafları yapılıyor. Bugibi noktalara bir zerre daha özen gösterilseydi, senaryo güzelleşebileceğigibi, izleyici kitleye de biraz bilim aktarılmış olurdu.

TV'de kolay inanırlar için bol bol sahte bilim, fena sayılmayacak orandatıp ve teknoloji sunumu var. Ama özellikle idarecilerinin bilimsel program-ların rating'i ve kârı düşüreceğini düşündüğü, başka bir şeyi de umursama-dığı büyük ticari kanallarda bilime rastlamak neredeyse hiç olası değil. Ka-nallarda "Bilim Muhabiri" sıfatıyla görev yapan kişiler ve bilime ayrıldığısöylenen haber programlan çıkıyor karşımıza zaman zaman. Ne var ki sö-zünü ettikleri bilim değil, tıp ve teknoloji. Tüm o kanallarda, işi her hafta-nın Nature ya. da Science dergisini okuyup haber değeri taşıyan yeni bir keşifolup olmadığına bakmak olan tek bir görevli var mıdır merak ediyorum.Her sonbahar bilimde Nobel Ödülleri duyurulduğunda, bilim haberciliğiyapmak için çok büyük fırsat çıkmış oluyor. Oysa ki, ödüllerin ne için veril-diğini açıklayan bir program yerine şunun gibi bir şeyler çalmıyor kulağı-mıza: ". . . bir gün kanser için tedavi geliştirilmesini sağlayabilir. BugünBelgrat'ta . . . "

Radyo ya da televizyon söyleşi programları veya orta yaşlı beyaz adamla-rın karşılıklı oturup birbirleriyle hep aynı görüşte olduklarını geveleyipdurdukları o içler acısı pazar sabahı programları ne kadar bilim içeriyor?ABD Başkanı'nın bilim konusunda zekice bir yorum yaptığını en son ne za-man duydunuz? Neden koskoca Amerika'da, kendini evrenin nasıl işlediği-ni anlamaya adamış tek bir TV dizisi kahramanı yok? Basında her gün yeralan bir cinayet davasında herkes ağzından DNA testlerini düşünmezken,

Page 308: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

300

neden nükleik asillere ve kalıcıma ayrılmış bir program yayımlanmıyor? Te-levizyonda televizyonun nasıl islediğini ayrıntılı ve anlaşılır bir şekilde anla-tan bir Lan e program izlediğimi anımsamıyorum.

Günümii/.de, bilime ilgiyi artırmak için en etkin araç televizyon. Ne varki, bu çok güçlü araç bilimin coşkusunu ve yöntemlerini aktarmak için he-men hiçbir şey yapmazken, "çılgın bilim adamı" motoru gürültüyle dönme-yi sürdürüyor.

1990 başlarında Amerika'da yapılan anketlere göre, yetişkinlerin üçteikisi "bilgi otoyolıTnuiı ne olduğunu bilmiyordu; yüzde 42'si Japonya'nınyerini gösteremiyordu; yüzde 38'i de "Nazi katliamı" teriminden habersiz-di. Ama Menendez, Bobbitf ve O. J. Simpson suç davalarını duymuş olan-lar yüzde 90'a, şarkıcı Michael Jackson'm bir erkek çotuğa cinsel tacizdebulunduğu iddiasından haberdar olanlar yüzde 99'a ulaşıyordu. AmerikaBirleşik Devletleri, dünyada eğlence sektöründen en büyük payı almış ülkeolabilir, ama karşılığında çok büyük bir bedel ödüyor.

Aynı dönemde Kanada ve AlllVde yapılmış kamuoyu yoklamaları, televiz-yon izleyicilerinin daha fazla hilim programı görmeyi istediklerini ortaya ko-yuyor. Kuzey Amerika'da, Public Broadcasting SysLem'ın (PliS) Nova dizisin-de sık sık, Canadian Broadcasting Company'nin de Discoveıyyada Lcarningkanallarında zaman zaman iyi bir bilim programı yayımlanıyor. PBS'tc küçükçocuklar için Bili Nye'ırı hazırladığı "Bay Bilim" yüksek tempolu, iyi noktala-rı yakalayan grafiklere sahip, bilimin birçok alanına değinen, hatta kimi za-man keşif sürecini de aydınlatan bir yapım. Ne var ki halkın bilimi anlaması-nın getireceği büyük kazançlar bir yana, halkın ayrıntılı ve duyarlı bir yakla-şımın ürünü bilim programlarına olan derin İlgisi, televizyon programcılığı-na henüz yansımamış durumda.

Televizyonda nasıl daha fazla hilim sunabiliriz? İşte bazı olasılıklar:

• Haber ve söyleşi programlarında bilimin harikalarına ve yöntemine sü-rekli değinilebilir. Keşif sürecinde gerçek insan draması gizlidir.

• Adli tıp ve epidemiyolojîdeki ilginç vakaları da kapsamak üzere, çelim-siz spekülasyonlara akılcı çözümlerin getirildiği "Çözülmüş Gizler" adındabir dizi yapılabilir.

• "Çanlarımı Yme Çal" adlı bir programla hasının ve halkın hükümetinörgütlü yalanlarını yuttuğu durumları anabiliriz. İlk iki bölüm, Tonkin Kör-fezi "kazası" ve suçsuz, korunmasız Amerikan sivillerinin ve askeri persone-lin, 1945 sonrasında sözde "ulusal savunma" gerekçeleriyle sistemaıik ola-rak radyasyona maruz bırakılmalarına ayrılabilir.

Page 309: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

301

• Ünlü bilim adamlarının, ulusal liderlerin ve din adamlarının temel ha-taları ve yanlış anlamaları konulu ayn bir dizi hazırlanabilir.

• Zararlı sahte bilimin sürekli avlanıp gözler önüne serildiği diziler ve iz-leyici katılımlı "nasıl yapmalı" programları yayımlanabilir: Nasıl kaşık bükü-lür, düşünceler okunur, sözde gelecekten haber verilir, ruhsal ameliyat ya-pılır, renkten karakter okunur ve TV izleyicileri bakışlarla kontrol edilir?Nasıl kandırılıyoruz: Yaparak öğrenin.

• lîirçok farklı haber içeriği için bilimsel görüntüler hazırlayacak son tek-noloji ürünü bir bilgisayar grafikleri lesisi kurulabilir.

• Yapımcıların her iki taraf için bilgisayar grafikleri sağlayacağı, programhakeminin güçlü kanıt standartları arayacağı, çok çeşitli konulara değinenher biri ortalama bir saat uzunluğunda, düşük maliyetli televizyon tartışınaprogramları yapılabilir. Bu dizilerde, Dürıya'ıun yuvarlaklığı gibi, bilimselkanıtın su götürmez olduğu konulara; ölümden sonra ruhun yaşadığı savı-na; kürtaj, hayvan hakları ve genetik mühendislik gibi yanıtın daha belirsizolduğu tartışmalı konulara ya da bu kitapta sözü edilmiş sahte bilim örnek-lerine değinilebilir.

Halkın bilim konusunda daha bilgili ohnası yolunda dayatan ulusal birgereksinim var. Televizyon bunu tümüyle kendi başına sağlayamaz. Ama bi-limin anlaşılmasında kısa vadeli gelişmeler elde etmek istiyorsak, başlan-ması gereken yer televizyondur.

Page 310: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Entelektüel meraka neden prim verelim?

RONAIJDREAGAN

kampanya konuşması, 1980

Himayemizi bilim ve edebiyatın geliştirilmesinden

daha fazla hak eden hiçbir ş<y foktur.

Bilgi her ülke için halkın mutluluğunu getiren

en kesin araçtır.

GEORGE WASHL\r,TO\T

Meclise hitap, S Ocak 1790

MAXWELL VE İNEKLERHer yanımız basmakalıp modellerle dolu. Etnik gruplar, diğer ulusların

yurttaşları ve dinleri, cinsiyetler ve cinsel tercihler, yılın çeşitli zamanların-da doğmuş insanlar (yıldız falı) ve meslekler basmakalıp modeller olarakalgılanıyor. En cömert yaklaşımla, bu eğilimi bir tür entelektüel tembelliğebağlayabiliriz: İnsanları bireysel artı ve eksilerine göre yargılamaktansa, on-lar hakkındaki bir iki bilgi kırıntısına yöneliyor ve sonra da onları, öncedenhazırlanmış az sayıdaki kutucuğa yerleştiriyoruz.

Böylelikle, birçok durumda büyük haksızlık etme pahasına, düşünmezahmetinden sıyrılıyoruz. Modelleyici de çok çeşitlilikteki insanla temaskurmaktan, insanlığın sayısız yüzüyle karşılaşmaktan korunmuş oluyor.Basmakalıp modelleme ortalama olarak geçerli olsaydı bile, birçok tekildurumda hata vermesi kaçınılmazdır: İnsan çeşitlilik bakımından çan eğ-rilerine karşı duruyor. Her türlü nitelik için ortalama bir değer söz konu-su ve ortalamanın üzerinde, aşırı uçlarda yer alan insanların sayısı her za-man görece az.

Basmakalıp modellemenin kimi örnekleri değişkenleri kontrol etmeme-nin, işin içinde ne gibi diğer unsurlar olabileceğini unutmanın sonucu. Ör-

Page 311: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

304

ncğiiı, bir zamanlar bilim dünyasında hemen hiç kadın yoktu. Birçok erkekbilim adamı bu konuda kesin yargıya sahipti: Kadınların bilim yapma bece-risinden yoksun olduğunu gösteriyordu bu. Bilim onların mizacına uygundeğildi, kadınlarda olmayan bir zekâ gereklin yordu. Üstelik nesnel olama-yacak kadar da duygusaldılar; kuramsal fizik alanında büyük bîr bilim kadı-nının adını duydunuz mu hiç? . . . ve benzen safsatalar. O günden bu yanaengeller bir bir yıkıldı. Günümüzde bilimin birçok dalında sayısız kadın yeralıyor. Kendi alanım olan gökbilim ve gezegen çalışmalarında yakın zaman-da kadınlar sahneyi doldurarak keşif ardına keşif yaptılar ve şiddetle gerek-sinim duyduğumuz taze bir soluk getirdiler.

Peki 1950'li, 1960'h yıllarda ve daha öncesinde kadınların entelektüeleksikliklerini kendilerinden çok emin bir tavırla duyuran o ünlü erkek bi-limciler hangi veriden yoksundu? Sadece toplum, kadınları bilime girmek-ten alıkoyuyor, sonra da neden ve sonucu karıştırarak bunun için onlarısuçluyordu:

Gökbilimci mi olmak istiyorsunuz, genç bayan? Üzgünüm.Neden olamazsınız? Çünkü uygun değilsiniz.Uygun olmadığınızı nereden biliyoruz? Çünkü kadınlar hiçbir zaman

gökbilimci olmadı.Tüm çıplaklığıyla ortaya konulduğunda, durum gerçekdışı görünüyor.

Ne var ki yanlılık, çok ince ayarlı bir aygırtır. Kİnıi zaman birçoğumuzun,hatta bizzat kurbanların bile farkına varamadığı, el çabukluğunun ürünübir kendine güvenle sahte savların hedefi, hor görülen grup reddedilir veaşağılanır.

Kuşkucuların yaptığı toplantıları dikkatsizce gözleyen ya da CSIGOP Bi-limcüer listesine göz alanlar erkek sayısının çok büyük farkla yüksek oldu-ğunu belirtiyor. Diğerleri yıldız falına (çoğu 'kadın', çok az 'erkek' dergi-sinde yer alan burçlara), kristallere, Duyu Ötesi Algıya ve benzeri örnekle-re inananlar arasında kadınların kıyas kabul etmez bir sayı üstünlüğüne sa-hip olduğunu öne sürüyor. Kimi yorumcular, kuşkuculuğun kesinlikle er-keklere ö?gü bir yaklaşım olduğundan söz ediyor. Bilimsel yaklaşım zoragü-dıimcü, yeterli, savaşımcı ve sağlam bir akla sahip olmayı gerektiriyor; oysakadınlar daha kolay kabul etme, oybirliğine yönelme eğilimindedirve gele-neksel bilgeliğe meydan okumakla İlgilenmezler deniliyor. Ama benim de-neyimlerime dayanarak vardığım yargı, kadın bilimcilerin kuşkucu duyula-rını en az erkek meslektaşları kadar iyi biledikleri; çünkü bu bilimci olma-nın gereklerinden biridir. Bu eleştiri -eleştiri sayılırsa tabii— dünyaya alışıl-dık kaba saba bir görünümle sunuldu. Kadınları kuşkucu olmaları İçin teş-vik etmez ve kuşkuculuk eğitimi vermezseniz, sonuçta birçok kadının kuş-kucu olmadığım görürsünüz elbette. Kapıyı açıp içeri girmelerine izin ve-rirseniz, diğer herkes kadar kuşkucu olduklarını görürsünüz. j

Page 312: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

305

Basmakalıp modellemenin kurbanı mesleklerden biri de genel anlamdabilim. Bilim adamları normal hiçbir insanın hiçbir şekilde ilginç bulmaya-cağı -gerekli zamanı harcamayı istese bile, makul hiç. kimsenin ilişmeyece-ği- anlaşılmaz konularla uğraşan, toplumsal olarak yetersiz "inekler"dir.Onları görünce, "Kendinize bir yaşam edinin" demek gelir içinizden.

On bir yaşındakiler konusunda uzman bir tanıdığımdan, bilim inekleri-nin canlı, çağdaş bir tiplemesini çizmesini istedim. Belirtmeliyim ki kendİ-sİ geleneksel önyargıları sadece bildiriyor, onaylamıyor.

İnekler, kemerlerini göğüs kafeslerinin tam altından bağlar. Kısa kollugömleklerine şaşılası sayıda kurşun ve tükenmez kalemin dizili olduğu cepkoruyucular takılıdır. Özel bir kemer kılıfında, programlanabilir bir hesapmakinesi taşırlar. Hepsi de kırık burun destekleri yara bandıyla onarılmışkalın camlı gözlükler takar. Toplumsal becerilerden yoksun oldukları gibi,bu eksiklikten habersizdirler ya da umursamaz tavır içindedirler. Güldükle-rinde, anırtı gibi bir ses çıkartırlar. Anlaşılmaz bir dille kendi aralarında ko-nuşup dururlar. Fazladan kredi için jimnastik hariç tüm derslere katılmafırsatına atlarlar. Normal insanları, kendi gülünç hallerine bakmaksızın kü-çük görürler. Birçok ineğin Norman gibi bir ismi vardır. (Normandiya Çı-kartması da yüksek kemerli, cebi kalemli, hesap makinesiz gezmeyen kırıkgözlüklü inekierle yapılmıştı zaten.) Erkek inekler kız ineklerden fazladır,ama İkisinden de çokça bulunur, inekler hiç kimseyle çıkmaz. Inekscniz kı-yak, kıyaksanız inek olamazsınız.

Kuşkusuz basmakalıp bir model bu. Seçkin bir giyim zevkine sahip, fenahalde kıyak, birçok insanın çıkmaya can attığı, toplumsal olaylara ceplerin-de gizli hesap makineleriyle gitmeyen bilim adamları var. Evinize davet et-liğinizde bilim adamı olduğunu asla tahmin edemeyeceğerüz bilim adam-ları da tanıyorum.

Ancak, betimlemeye az çok uyan bilim adamları da yok değil. Toplumsalaçıdan yetersiz oldukları da doğru. Belki de bilim adamları arasında kepçeoperatörleri, ınoda tasarımcıları ya da otoyol devriye memurları arasındaolduğundan daha fazla oranda inek vardır. Belki bilim adamları barmen-lerden, cerrahlardan, aşçılardan daha kendi halindedir. Peki neden böyleolsun? Belki de diğerleri İle anlaşma yeteneğinden yoksun bireyler, kişiselolmayan alanlara, özellikle matematik ve fizik bilimlerine yönelerek kendi-lerini güvende hisscdiyorlardır. Belki de zor konular üzerinde ciddi çalış-ma yapmak çok fazla zaman ve yoğunlaşma gerektirdiğinden kişinin top-lumsal yanını geliştirmeye zamanı kalmıyordıır. Belki de ikisinin karışımıbir neden söz konusudur.

Yakından ilgili olduğu çılgın bilim adamı imajı gihi, inek hilim adamı tip-lemesi de toplumumuzda son derece yaygın. Bilim adamları pahasına birazdalga geçmenin ne zararı var? Hangi nedenle olursa olsun, insanlar basma-

Page 313: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

306

kalıp bilim adamı modelini sevmezlerse, bilime destek verme istekleri deazalır. Neden garip ve anlaşılmaz küçük projelerini gerçekleştirmeleri içinsoytarılara para yardımında bulunsunlar? İşte bu sorunun yanıtını biliyoruz:Bilim, kitabın önceki bölümlerinde de belirttiğim gibi, toplumun her düze-yinde yarar sağlar. İnekleri tatsız bulanlar; aynı zamanda da bilimin ürünle-rinden yararlanmak için can atanlar, bir tür ikilem içindeler demektir. Bilimadamlarının etkinliklerini yönetmek cazip bir çözüm gibi gelebilir. Onlaragarip amaçlar için harcamak üzere para vermek yerine, neye gereksindiği-mizi, şunu icat etmelerini ya da şu süreci denemelerini söyleyelim. İneklerinmerakına değil, toplum için yararlı olana prim verelim. İşte bu kadar basit.

Birine gidip belirli bir buluş yapması için sipariş vermekle, yüksek bir be-del ödenecek olsa bile, sonuca ulaşılması garantili değildir. Mevcut olma-yan, ama erişilmeksizin hiç kimsenin istediğiniz aygıtı ya da süreci gerçek-leştiremeyeceği bir bilginin desteğine gereksinim olabilir. Bilim tarihi degösteriyor ki, destek bilgilere genellikle belli bir doğrultuda ilerleyerek eri-şilemez. Bu tür bilgiler yalnız, genç bir insanın canının çekip taşlı bir yolasapmasıyla şekillenebilir; diğer bilim adamlarınca bile yeni bir bilim adamıkuşağı yetişene değin reddedilebilir ya da görmezden gelinebilir. Uygula-mada yeri olan belli başlı buluşları dayatıp, merak güdümlü araştırmadandesteği çekmek, verimi son derece düşürecek bir hata olur.

Diyelim ki: Büyük Britanya ve irlanda Birleşik Krallığı'nın, Tanrı'nm İzniyle Kra-liçesi; İngiliz İmparatorluğu'nun en zengin muzaffer döneminde İnancınKoruyucusu Victoria'sınız. Gezegenin her yanında sömürgeleriniz var.Dünya haritaları İngiliz kırmızısıyla dolu. Dünyanın başta gelen teknolojikgücünü yönetiyorsunuz. Buharlı motor İngiltere'de ve büyük ölçüde, İmpa-ratorluğu birbirine bağlayan demiryolları ve buharlı gemiler konusundateknik uzmanlık hizmeti veren İskoç mühendislerce kusursuz hale getirildi.

Diyelim ki 1860 yılında aklınıza, Jules Verne'in yayıncısının bile redde-deceği kadar cüretkâr, uçuk kaçık bir fikir düştü. Hem sesinizi hem de İm-paratorluğun zaferini gösteren hareketli resimleri krallıktaki her eve taşıya-cak bir makine istiyorsunuz. Üstelik sesler ve resimler borular ya da telleraracılığıyla değil, havadan gelmeli ki işyerindeki, tarladaki insanlar da bağ-lılığı ve iş ahlakını korumak üzere tasarlanmış esin verici enstantane su-numlardan yararlanabilsin. Tanrı'nın sözü de aynı aygıtla iletilebilir. Top-lumsal bakımdan yararlı diğer uygulamaları da bulunur kuşkusuz.

Böylece, başbakanın da desteğini alarak, bakanlar kurulunu, İmparator-luk genel personelini ve başta gelen bilim adamlarını, mühendisleri toplar-sınız. Bu projeye bir milyon pound gibi, 1860 için büyük bir miktar para ayı-

Page 314: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

307

racağınızı söylersiniz. Gerekirse daha fazla da verirsiniz. Nasıl yapılacağıumurunuzda değildir; yapılsın yeter. Ah, evet, adı da Westminster Projesiolacak.

Böylesi bir çaba sonucu ortaya "yan ürün" olarak kimi yararlı buluşlarınçıkması çok olasıdır. Teknolojiye çok büyük yatırım yaptığınızda, mutlakaiyi sonuçlar alırsınız. Ne var ki Westminster Projesi hemen hemen kesin-likle başarısız olacaktır. Neden? Çünkü temel oluşturacak bilim henüz ger-çekleşmemiştir. 1860'ta telgraf kullanımdaydı. Büyük harcama yaparakher eve telgraf yerleştirip insanların Mors alfabesiyle mesaj alışverişi yap-malarını sağlayabilirdiniz. Ama Kraliçe'nin istediği bu değildi. Onun kafa-sında radyo ve televizyon vardı, ama bu araçlar henüz ulaşılamayacak ka-dar uzaktaydı.

Gerçek dünyada, radyo ve televizyonu icat etmek için gerekli fizik, kim-senin asla düşünmediği bir yönden gelecekti:

James Clerk Maxwell, 1831'de İskoçya, Edinburgh'da doğdu. İki yaşın-dayken, teneke bir levhayla Güneş'i mobilyadan sektirip, duvarda dans et-tirebildiğini keşfetti. Çığlığı üzerine anne-babası koşarak geldi: "Bakın Gü-neş! Teneke levhayla yaptım!" Çocukluğunda böceklere, tırtıllara, kayalara,çiçeklere, merceklere, makinelere meraklıydı. Teyzesi Jane, küçük Maxwelliçin şunları söylemiş: "Öylesi bir çocuğun yanıt veremediğiniz bir sürü so-rusu karşısında suskun kalmak utanç vericiydi."

Doğal olarak, okula başladığında "Kaçık" damgası yedi. Son derece yakı-şıklı bir genç adam olmasına karşın, tarzdan çok rahatını önemseyen özen-siz giyimi, konuşma ve tavırlarındaki İskoç taşralılığı, özellikle yüksekokulsıralarında hep alay konusuydu. Üstelik kendine özgü ilgi alanları da vardı.

Maxwell bir inekti.Öğretmenleriyle arası, sınıf arkadaşları ile olduğundan pek daha iyi de-

ğildi. O sıralarda yazdığı dokunaklı bir beyitte şöyle diyor:

Ve yıllar geçiyor, beklenen zamana yaklaşarakOğlanları kamçılamanın suç sayılacağı.

Yıllar sonra, 1872'de, Cambridge Üniversitesi'nde deneysel fizik profesö-rü olarak yaptığı açılış konuşmasında inek tiplemesine serzenişte bulun-muştu:

Yakın zaman öncesine kadar, kendini geometriye ya da sürekli uygulama ge-rektiren herhangi bir bilime adamış kişiye tüm insani ilgilerinden vazgeç-miş; kendini, tüm yaşamdan ve eylem dünyasından çok uzak soyutlamalarakaptırmış; zevkin çekiciliğine ve görevin gereklerine de aynı şekilde duyar-sızlaşmış bir insan düşmanı gözüyle bakılıyordu.

Page 315: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

308

O "yakın zaman öncesi"nin Maxwell'in kentli gençliğine ait deneyimleri-ni anımsama şekli olduğundan kuşkulanıyorum. Sonra konuşmasını şöylesürdürmüştü:

Günüm ü/.ıie, bilim adamlarına aynı hayret ya da aynı kuşkuyla bakılmıyor.Onlardan çağın maddesel ruhuyla bütünleşmeleri; öğrenmeye adanmışadamlardan oluşan bir tür köktenci parti kurmaları bekleniyor.

Bilim ve teknolojinin yararlan konusunda açıkça iyimserliğin geçerli ol-duğu bir çağda yaşamıyoruz artık. Bir düşüş gözlüyoruz. Günümüzün ko-şulları, Maxwell'in çocukluğundan anımsadığı tabloya çok daha yakın.

Maxwcll, gökbilime ve fiziğe Satürn'ün halkalarının küçük parçacıklar-dan oluştuğunun İkna edici gösteriminden, katıların esneklik özelliğine,bugün gazların kinetik kuramı denen disipline ve istatistiksel mekaniğe ka-dar çok büyük katkılarda bulundu. Kendi kendine devinen, sürekli birbir-leriyle çarpışan ve seken çok sayıda minik molekülün karmaşaya değİ), ku-sursuz istatistik yasalarına götürdüğünü ilk gösteren o oldu. Bu tür bir ga-zın özellikleri tahmin edilebilir ve anlaşılabilir. (Bir gaz içindeki molekülle-rin hızını tanımlayan çan şekilli eğriye bugün Maxwell-Boltzınann dağılımıdiyoruz.) Eylemleri bir paradoks ûrerip, ancak modern bilgi kuramı ve kıı-antum mekaniği ile çözülebilmiş olan "Maxwell şeytanı" isimli mitolojik birvarlık da onun eseri.

Işığın doğası, antik dönemlerden beri hep bir gizem olmuştu. Parçacıkmı yoksa dalga mı olduğu konusunda şiddetli çekişmeler vardı. Popüler ta-nımlar, "Işık aydınlatılmış karanlıktır" gibi söz oyunlarını da içeriyordu.Maxwell'in bilime en büyük katkısı, tüm her şeydeki elektrik ve manyetiz-manın bir- araya gelerek ışığı oluşturduğunu keşfetmesi oldu. Artık gele-neksel hale gelmiş elektromanyetik tayf-gama ışınlarından X-ışınIanna,morötesi ışığa, görünür ışığa, kızılötesi ışığa, radyo dalgalarına kadar çe-şitli dalga boyları şeklinde var olan- anlayışını Maxwell'e borçluyuz. Rad-yo, televizyon ve radarı da tabii.

Ne var ki Maxwell hiçbirinin peşinde değildi aslında. Elektriğin nasılmanyetizma ve manyetizmanın nasıl elektrik yarattığıyla ilgileniyordu. Max-well'in yapüklannı betimlemek isliyorum ama bu tarihi başarı oldukça ma-tematiksel. Birkaç sayfayı buna ayırarak, size en azından bir fikir vermeyeçalışabilirim. Anlatacaklarımı tümüyle anlamazsanız da lütfen beni mazurgörün. Biraz matematiğe başvurmaksızın, Maxwell'in yaptıklarına İlişkinbir duyum geliştirmek olanaksız.

"M esmene ilik "in kurucusu Mesmer, her şeyde bulunan, "elektrik akışka-nıyla neredeyse aynı" bir manyetik akışkan keşfettiğine inanmıştı. Ancak bukonuda da yanılıyordu. Artık biliyoruz ki, özel manyetik bir sıvı yok ve çu-

Page 316: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

309

buk ya da at nalı mıktanıstaki güç de dahil olmak üzere tüm manyetizmadevingen elektriğin bir sonucu. Danimarkalı fizikçi Hans Christian Oerstedbir telden geçen elektrik akımının yakındaki bir pusulanın iğnesini titretti-ği küçük bir deney yapmıştı. Tel ve pusula birbirine temas etmiyordu. Bü-yük İngiliz fizikçi Mir.hael Faraday, deneyi tamamlayacak adımı da attı: Birmanyetik kuvvet uygulayarak yakındaki bir telde elektrik akımı yarattı. Za-mana göre değişken elektrik bir şekilde manyetizma ve zamana göre değiş-ken manyetizma da bir şekilde-elektrik yaratmıştı. Suna "indüksiyon" adıverilmiş, ama büyülü gücünün gizemi çözülememişti.

Faraday, mıknatısın çevresine yayılan, mıknatısa yaklaştıkça güçlenipuzaklaştıkça zayıflayan görünmez bir kuvvet "alanı" olduğunu varsaydı. Birkâğıt üzerine demir tozu koyup mıknatısı kâğıdın allında gezdirerek alanınşeklini gö/leyebiliyordunuz. Aynı şekilde, nemin düşük olduğu bir gündeiyice taradıktan sonra saçınızda bir elektrik alanı oluşur ve görünmeksini-zin saçınızdan yayılarak küçük kâğıt parçalarını oynatabilir.

Teldeki elektriğin elektron adı verilen ve elektrik alanı etkisiyle devi-nen; mikroskopla bile görünemeyen elektrik parçacıklarından kaynaklan-dığını artık biliyoruz. Teller, çok sayıda serbest elektronu olan (atomuniçinde hapsolmuş değil, devinebilen elektronlar) bakır gibi malzemeler-den yapılır. Bakırdan farklı olarak birçok madde, örneğin, Lahla iyi bir ilet-ken değil, tersine yalıtkan ya da "dielektrik" yapıdadır. Yalıtkanlarda elekt-rik ya da manyetik kuvvet alanı etkisiyle devinebilecek çok az elektron var-dır. Bu durumda çok fazla akım üretilemez. Kuşkusu/, elektronlar bir mik-tar devinir ya da "yer değiştirir"; elektrik alanı büyüdükçe, yer değiştirmeo kadar çok olur.

Maxwell, çağında elektrik ve manyetizma konusunda neler bilindiğiniyazmak için bir yol; tel, akım ve mıknatısla yapılmış tüm o deneyleri özetle-yecek bir yöntem tasarladı. İşle madde içinde elektrik ve manyetizmanındavranışını ifade eden dön Maxwell denklemi:

V . E = p/e,

V * E = - B

Bu denklemleri gerçeklen anlamak, üniversitede birkaç yıl tivik dersigörmeyi gerektiriyor. Yazıldıkları dil, matematiğin bir dalı olan vektör he-sabı. Kaim harfle yazılan vektör, hem büyüklüğü hem de yönü olan bir mik-tar anlamına gelir. Saalie doksan kilometre bir vekıör değildir, ama 1 nu-maralı otoyolda kuzeye doğru doksan km. vektördür. E elektrik, B manye-tik alanı temsil eder. Antikçağda Ortadoğu'da kullanılan bir harp türüne

Page 317: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

310

benzerliği nedeniyle nabla adı verilen üçgen, elektrik ya da manyetik alan-ların üç boyutlu uzayda nasıl değişim gösterdiğini anlatır. Nablalardan son-raki "nokta çarpım" ve "çapraz çarpım" işaretleri iki farklı uzamsal değişimitanımlar.

E ve B, elektrik ve manyetik alanların zaman içindeki değişimini temsileder. i elektrik akımı anlamındadır. Küçük Yunan harfi p (rho) elektrikyüklerinin yoğunluğunu belirtirken, Eo ("epsilon sıfır" diye okunur) ve n»("mü sıfır" diye okunur) değişkenler değil, deneyle ölçümlenip belirlenmişE ve B'nin özellikleridir. Havasız ortamda Eo ve (J° doğanın sabitleridir.

Bu denklemlerde kaç farklı nicelemenin bir arada anıldığı düşünülün-ce, böylesine basit olmaları çarpıcı geliyor insana. Sayfalarca sürebilirlerdi,ama yalnızca dört satıra sığıyorlar.

Dört Maxwell denkleminden ilki, elektrik yüklere bağlı (elektron gibi)bir elektrik alanının uzaklığa göre değişim gösterdiğini anlatır (alandanuzaklaştıkça zayıflar). Öte yandan yükün yoğunluğu ne denli fazla olursa(örneğin, belli bir yerde daha fazla elektron bulunmasıyla), alan da o ka-dar daha güçlü olur.

İkinci denklem bize, manyetizmayı anlatan başka bir ifade olamayacağı-nı, çünkü Mesmer'in manyetik "yük'lerinin (ya da tek kutupların) var ol-madığını söyler; bir mıknatısı ikiye kestiğinizde ayrı ayrı "kuzey" kutup ve"güney" kutup elde etmiş olmazsınız. Her mıknatıs parçasının kendi "ku-zey" ve "güney" kutupları vardır.

Üçüncü denklem zamanla değişen bir manyetik alanın nasıl bir elektrikalanı indüklediğini anlatır.

Dördüncüsü tam tersini, değişen bir elektrik alanı ya da elektrik akımı-nın nasıl manyetik alan oluşturduğunu betimler.

Dört denklem temelde, kuşaklar boyu, özellikle Fransız ve İngiliz bilimadamlarınca gerçekleştirilmiş sayısız laboratuvar deneyinin damıtımıdır.Benim burada yetersiz bir şekilde ve niteliksel olarak anlatıklarımi, denk-lemler kesinlikle ve niceliksel olarak tanımlar.

Maxwell, denklemleri yazdıktan sonra kendine garip bir soru sordu: Budenklemler boş bir uzayda, havasız ortamda, elektrik yükü ve elektrik akım-larının olmadığı bir yerde nasıl bir görünüm alırdı? Havasız ortamda elekt-rik ve manyetik alanın olmayacağını kolaylıkla tahmin edebiliriz. Ama bu-nun yerine Maxwell, boş uzayda elektrik ve manyetizmanın davranışını an-latacak denklemlerin şu şekilde olacağını öne sürdü:

V-E = 0V-B = 0

Page 318: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

311

p'yu sıfıra eşitleyerek elektrik yükünün olmadığını, j'yi sıfıra eşitleyerekelektrik akımının olmadığını belirtti. Ancak, dördüncü denklemde yeralan ve yalıtkanlarda akımın zayıf bir şekilde yer değiştirmesi demek olan(io8o E'yi çıkarmadı.

Neden? Denklemlerden de görebileceğiniz gibi, Maxwell'in sezgisi man-yetik ve elektrik alanları arasındaki simetriyi koruma yönündeydi. Elektri-ğin, hatta maddenin hiçbir şekilde var olmadığı havasız ortamda bile, deği-şen manyetik alanın bir elektrik akımı ve değişen elektrik akımının birmanyetik alan yaratacağını öne sürüyordu. Denklemler doğayı temsil et-mek üzere yazılmışlardı; Maxwell doğanın güzel ve incelikli olduğuna ina-nıyordu. (Havasız ortamdaki yer değiştirme akımını korumanın, buradadeğinmeyeceğim daha teknik bir başka nedeni daha vardı.) İnek bir fizik-çinin vardığı, az sayıda akademik bilimci dışında hiç bilinmeyen bu yan, es-tetik yargının uygarlığımızı şekillendirmekteki rolünün, son on başkan vebaşbakandan daha büyük olduğunu gösterdi.

Kısaca, dört Maxwell denklemi havasız ortam için şunları söylüyor: (1)havasız ortamda elektrik yükü yoktur; (2) havasız ortamda manyetik tek ku-tuplar yoktur; (3) değişen bir manyetik alan elektrik akımı yaratır; (4) de-ğişen bir elektrik akımı manyetik alan yaratır.

Denklemler bu şekilde yazıldığında Maxwell artık E ve B'nin boş uzaydadalga gibi yayılabildiğini gösterebiliyordu. Üstelik dalganın hızını da hesap-layabiliyordu. Gereken yalnızca l'i e<> ve |J°'ın kareköküne bölmekti. Ama Eove M° laboratuvarda ölçümlenmişti. Rakamları yerleştirdiğinizde, havasız or-tamdaki manyetik ve elektrik alanlarının, şaşırtıcı bir şekilde, ışıkla aynıhızla yayıldığını görüyordunuz. Koşutluk, kazara olamayacak kadar belir-gindi. Beklenmedik, ani bir şekilde anlaşılıyordu ki elektrik ve manyetizmaışığın doğasıyla iç içeydi.

Işığın dalga gibi davrandığı, manyetik ve elektrik alanlardan kaynaklan-dığı artık anlaşılmış olduğundan, Maxwell buna elektromanyetik adını ver-di. Pil ve tellerle yapılan o meçhul deneylerin Güneş'in parlaklığı, nasılgördüğümüz ve ışığın ne olduğuyla yakın ilgisi vardı. Maxwell'in keşfini yıl-lar sonra kafasında evirip çeviren Albert Einstein şöyle yazmıştı: "Dünyadaçok az insana öylesi bir deneyim nasip olmuştur."

Sonuçlar Maxwell için de çok şaşırtıcıydı. Havasız ortam dielektrik gibidavranıyordu. Fizikçi, havasız ortamda "elektriksel olarak kutuplanmış"olabileceğini söylüyordu. Mekanik bir çağda yaşadığından, Maxwell,elektromanyetik dalganın kusursuz bir havasız ortamda yayılmasını göste-ren mekanik bir model tasarlama zorunluluğu duydu. Zamana göre deği-şen elektrik ve manyetik alanları içeren ve destekleyen, eter adını verdiğigizemli bir maddeyle dolu bir uzay (evreni dolduran ve zonklayan, amagörünmez olan pelte gibi) varsaydı. Eterin pelte gibi titremesi, içinde ışı-

Page 319: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

312

ğın yol almasının nedeniydi; tıpkı su dalgalarının suda, ses dalgalarınınhavada yayılması gibi.

Ancak, bu eter çok ince, neredeyse cisimsiz, hayalet gibi bir yapıda olma-lıydı. Güneş ve Ay, gezegenler ve yıldızlar yavaşlamadan, farkına varmaksı-zın içinde yol alabilmeliydi. Ama korkunç hızlarda yol alan aun bu dalgala-ra dayanabilecek kadar da sert olmalıydı.

"Eter" sözcüğü, rasgele bir şekilde hâlâ kullanımda. (Ingilizcedeki "ethe-rel" sıfatı, hafif, eterli, ruhani anlamlarına geliyor.) Daha yakın zamanlardatüremiş "uçuk" ya da "uçmuş" sözcüklerinin taşıdığı bazı anlamları da içe-riyor. Radyonun yeni geliştirilmiş olduğu zamanlarda "Yayında*" anonsunuyaparken düşündükleri eter idi. (Rusçada kullanılan v efir tam anlamıyla"eterde" demek oluyor.) Kuşkusuz radyo dalgalarının havasız ortamda yolalması, Maxwell'in vardığı önemli sonuçların ürünüydü. Radyo dalgalarıyayılmak için havaya gereksinmez. Havanın varlığı yarar sağlamaktan çok,yayılmaya engel olur.

Eter içinde yol alan ışık ve madde bulgusu, kırk yıl sonra Einsrein'ınÖzel Görelilik Kuramı, E-mc ve birçok diğer buluşa temel oluşturacaktı.Einsiein'ın 11. Bölüm'de yer verdiğim ünlü raporunda yazdığı gibi görelilikve ardındaki deneyler elektromanyetik dalgaların yayılmasını destekleyeneter diye bir madde olmadığını gösteriyordu. Dalga kendi başına yol alıyor-du. Değişen elektrik alam manyetik alanı; değişen manyetik alan da elekt-rik alanı üretiyor, kendi çabalarıyla havada durmayı başarıyorlardı.

"Işık saçan" eterin ölümüyle birçok fizikçinin başına epey iş açılmıştı.Şimdi ışığın havasız ortamda yayılması kavramını makul, anlamlı, anlaşılırbir şekilde açıklayacak yeni bir mekanik modele gereksinimleri vardı. Aslın-da bu tür modeller sağduyunun geçerli olmadığı gerçeklikleri anlayıp ka-bullenmede zorluk çektiğimizin bîr göstergesi; dayanılan koltuk değnekle-ridir. Fizikçi Richard Feynman bu durumdan şöyle söz ediyor:

Bugün, önemli olanın denklemlere ulaştıran modeller değil, denklemlerinkemlileri olduğunu daha iyi anlıyoruz. Yalnızca denklemlerin doğru olupolmadığını sorgulayabiliri/. Bu sorgu deneylerle gerçekleştirilmiş ve sayısı/deney Maxwell'iıı denklemlerini onaylamıştır. İnşaat sırasında kullandığı ya-pı iskeletini çıkardığımızda, Maxwcll'in güzel şatosunun kendi başına dur-duğunu görürüz.

Peki ama her tür uzayda değişmez olan zamana göre değişken bu elektrikve manyetik alanları nedir? E ve B, ne anlam ifade eder? Dokunan ve seken,iten ve çeken şeyler olduğu savıyla, cisimleri sihirliyim şçesin e uzaktan devin-

* "Tayında" ifadesine karşılık olaiak Ingili/ccde "havada* (on rlıe air) sözcüğü kullanılır, (ç.n.)

Page 320: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

313

diren "alanlar'la ya da matematiksel soyutlamalarla okluğundan çok daha ra-hat hissediyoruz kendimizi. Ancak, Feynman 'in da dikkat çektiği gibi, en azın-dan günlük yaşamda hissedilir, somut, fiziksel teması esas alabileceğimiz gö-rüşü bile (örneğin, kaldırdığımızda bıçağın neden bize doğru geldiğini açık-lamak için kullandığımız) yanlış anlamadır. Fiziksel temasa girmek ne demek-tir? Bıçağı kaldırdığınızda, salıncağı İtliğinizde ya da üzerine atlayarak su ya-lağında bir dalga yalattığınızda aslında ne olmaktadır? Derinlemesine incele-diğimizde, fiziksel temas olmadığını görüyoruz. Aslında, elinizdeki elektrikyüklen bıçak, salıncak ya da su yatağındaki elektrik yüklerini etkiliyor (tersi dedoğnı). Günlük deneyimlerinize ve sağduyuya karşın, burada bile yalnızcaelektrik alanlarının etkileşimi söz konusu. Hiçbir şey birbirine dokunmuyor.

Hiçbir fizikçi, sağduyunun bildirdiklerine karşı sabırsız ve onları atıcakkuramsal fizikle anlaşılır hazi matematiksel soyutlamalara dönüştürmekiçin can alar bir tavırla başlamamıştır işe. Tersine onlar da yola hepimiz gi-hi rahat, standart, sağduyu ürünü kavramlarla çıkarlar. Sorun doğanın bil-diklerimize uygun davranmıyor oluşudur. Doğanın nasıl davranması gerek-tiğine ilişkin görüşlerimİ7İ bir kenara bırakıp kabule hazır ve almaya açıkbir zihinle doğanın önünde durup bakarsak, sağduyunun sık sık işe yara-madığım anlarız. Neden? Çünkü kalıtsal ya da öğrenilmiş olsun, doğanınişleyişine ilişkin yargılarımız alalarımızın avrı-toplayıcı olduğu milyonlarcayılda yoğrulmuştur. Bu durumda sağduyu pek de sadık bir rehber sayılmaz,çünkü hiçbir avcı-top!ayıamn yasamı zamana göre değişken elektrik vemanyetik alanları anlamasına bağlı olmamıştır. Maxwell'in denklemlerinigörmezden gelmek, o zamanlar evrimsel bir cezayla karşılık görmüyordu.Çağımı7cla ise durum farklı.

Maxwell'in denklemleri, hızla değişkenlik gösteren (yani E'yi büyük kı-lan) bir elektrik alanının, elektromanyetik dalgalar üretmesi gerekliğinigösterir. 1888 yılında Alman fizikçi Heinrich Hertz gerekli deneyi yaparakyeni bir tür ışımayı, yani radyo dalgalarını buldu. Yedi yıl sonra Cambrid-ge'deki ingiliz fizikçiler bir kilometrelik uzaklığa radyo sinyalleri gönder-meyi başardılar. 190l'de İtalyan Guglielmo Marconi, Atlas Okyanusu'nundiğer yanıyla, görüşmek İçitı radyo dalgalarını kullanıyordu.

Modern dünyanın verici kuleleri, nıikrodalga röleleri ve iletişini uydularıile ekonomik, kültürel ve siyasal bir bütünlüğe kavuşmuş olmasını, Max-well'İn yer değiştirme akımını havasız ortam denklemlerine katma yolunda-ki kararına borçluyuz. Doğrulan ve yanlışlarıyla bizleri yönlendirip eğlendi-ren televizyonu; Britanya Savaşı ve II. Dünya Savaşı'nda Nazilerin yenilme-sinde analılar rol oynamış olabilecek radarı (bunu, ortama uymayan "İnek"çocuğun geleceğe u/anıp torunlarını zalimlerden kurtarması olarak düşün-mek hoşuma gidiyor); uçakların, gemilerin ve uzay araçlarının kontrol ve ro-

Page 321: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

314

ta tespitini; radyo gökbilimi ve dünyadışı yaşam arayışını; elektrik gücü vemikroelektrik sanayilerinin önemli özelliklerini de bu fizikçiye borçluyuz.

Faraday ve Maxwell'in alanlar kavramı, atom çekirdeğini, kuantum me-kaniğini ve maddenin ince yapısını anlamakta da son derece etkili oldu.Elektrik, manyetizma ve ışığı tutarlı tek bir matematiksel bütüne dönüştür-müş olması, kütleçekimi ve nükleer kuvvetler de dahil, fiziksel dünyayı heryönüyle tek bir büyük kuramda bütünleştirme yolunda kimi başarılı olmuş,kimi hâlâ başlangıç aşamalarında olan birçok girişime esin verdi. Max-well'in modern fizik çağının kapısını aralayan bilim adamı olduğunu rahat-lıkla söyleyebiliriz.

Maxwell'in değişken elektrik ve manyetik vektörlerden oluşan sessizdünyasına bugün nasıl baktığımız konusunda Richard Feynman şunlarısöylüyor:

Bu konferans salonunun uzayında elektrik ve manyetik alanların şu an nasılgöründüğünü düşlemeye çalışın. İlk olarak, dünyanın içindeki akımlardan,yani dünyanın sabit manyetik alanından gelen sabit bir manyetik alan var.Sonra, olasılıkla insanlar iskemlelerinde kıpırdanıp ceket kollarını iskemle-ye sürttükçe oluşan sürtünmenin yarattığı elektrik yüklerinin ürettiği nere-deyse durgun, düzensiz elektrik alanları var. Ardından da elektrik hattında-ki akım salımmlarınm ürettiği, dakikada 60 devir sıklığında, Boulder Bara-ji'ndaki üreteçle eşzamanlı değişkenlik gösteren diğer manyetik alanlar ge-liyor. Ama daha da ilginç olan, çok daha yüksek sıklıkta değişkenlik gösterenelektrik ve manyetik alanlar. Örneğin, ışık pencereden yere, duvardan duva-ra yol aldıkça elektrik ve manyetik alanlarda saniyede 300 000 km hızla yolalan küçük kıpırtılar oluşuyor. Ilık alınlardan soğuk tahtaya doğru yol alankızılötesi dalgalan da unutmamak gerek kuşkusuz. Odanın içinde yol alanmorötesi ışığa, X-ışınlarına ve radyo dalgalarına hiç girmeyeyim isterseniz.

Odada uçuşan elektromanyetik dalgalar bir caz grubunun melodilerinigetiriyor kulağımıza. Dünyanın diğer yerlerinde olup bitenlerin ya da düşürünü midelerde çözünen düş ürünü aspirinlerin görüntülerini taşıyan birimpuls dizisi yoluyla kiplendirilmiş dalgalar var. Bu dalgaların gerçekliğinigöstermek için bu dalgaları görüntü ve sese dönüştüren elektrikli cihazlarındüğmesine basmak yeterli.

En küçük kıpırtıları bile inceleyecek kadar ayrıntıya girersek, odaya ina-nılmaz uzaklıklardan gelen minik elektromanyetik dalgalan da sayabiliriz.Dünya'ya milyonlarca kilometre uzaktan, Venüs'ün yakınından henüz geç-miş olan Mariner [2] uzay aracından iletilen elektrik alanları dalga tepeleriotuz cm. aralıklı küçük salınımlar yapıyor. Araç bize gezegenler hakkındaedindiği bilgi özetlerini (gezegenden uzay aracına yol almış elektromanye-tik dalgalardan elde edilmiş bilgi) bildiriyor.

Page 322: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

315

Milyarlarca ışık yılı öteden, evrenin en uzak köşelerindeki gökadalardangelen elektrik ve manyetik alanları da şu an bulunduğumuz odada minik kı-pırtılar yapıyor. Bunun doğruluğunu da "odayı tellerle donatmak", yani buoda büyüklüğünde antenler kurmak yoluyla bulabiliyoruz. Bu radyo dalga-lan uzayda, en büyük optik teleskopun bile erişemeyeceği uzak köşelerdesaptandı. Optik teleskoplar bile aslında sadece elektromanyetik dalga topla-yıcılarıdır. Yıldızlara yüklediğimiz anlamlar aslında onlardan (dünyaya ula-şan çok ama çok karmaşık elektrik ve manyetik alan dalgalanmalarının dik-katli incelemesinden) elde ettiğimiz tek fiziksel gerçeklikten çıkarabildikle-rimiz.

Dahası da var kuşkusuz: Kilometrelerce ötedeki şimşeklerin yarattığıalanlar, odada vınlayan yüklü kozmik ışın parçacıklarının oluşturduğu alan-lar ve daha birçoğu. Başınızın çevresindeki boşluğu dolduran elektrik alanıne karmaşık bir şey; öyle değil mi?

Kraliçe Victoria gerçekten de bakanlarını acil bir toplantıya çağırıp rad-yo ve televizyon gibi bir buluş gerçekleştirilmesini emretseydi, birinin çıkıpAmpere, Biot, Oersted ve Faraday'm yaptığı deneylere, vektör hesabınındört denklemine ve yer değiştirme akımının havasız ortam modeline dahiledilmesi kararına götürecek bir yol bulması neredeyse olanaksızdı. Kanım-ca hiçbir yere varamayacaklardı. Bu arada, Westminster Projesi'nin gerçek-leşmesi için gerekli zemini hazırladığından habersiz, hükümete hiçbir fatu-ra çıkarmaksızm bizim "İnek" merak içinde kendi kendine bir şeyler kara-lıyordu. Toplumdan uzak, kendi halindeki Bay Maxwell böylesi bir çalışmagerçekleştirmeyi kendisi hiç düşünmüş müdür acaba? Düşünmüş olsaydı bi-le, hükümet büyük olasılıkla kendisine neyi düşünüp neyi düşünmemesigerektiğini söyleyecek, büyük keşfine destek olmaktan çok köstek olacaktı.

Yaşamının sonlarına doğru, Maxwell Kraliçe Victoria ile bir kez görüşmeolanağı buldu. Görüşmeden önce, bilim konusunda uzman olmayan biriyleiletişim kurup kuramayacağı konusunda endişe duymuştu. Kraliçe Victoriakonuyu pek cazip bulmamış, görüşmeyi kısa kesmişti. Dört büyük diğer İn-giliz bilim adamı Michael Faraday, Charles Darwin, P. A. M Dirac ve Fran-cis Crick gibi Maxwell'e de hiçbir zaman şövalye unvanı verilmedi (oysasonraki kuşakta Lyell, Kelvin, J. J. Thomson, Rutherford, Eddington veHoyle bu sıfatla onurlandırılmışlardı). Üstelik Maxwell için İngiliz Kilisesiile çatışan görüşler beslediği bahanesini de öne süremezlerdi: Fizikçi ken-di zamanı için oldukça geleneksel sayılabilecek, hatta birçoğundan dahainançlı bir Hıristiyandı. Belki de inekliği buradan geliyordu.

James Clark Maxwell'in eseri olan eğitim ve eğlence aracı iletişim medya-sı, bildiğim kadarıyla, kendi babası sayılan bu fizikçinin yaşamı ve düşüncele-rini konu alan bir mini dizi bile yayımlamadı. Öte yandan, sizlere Davy Croc-

Page 323: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

316

kett, Billy the Kid ya da Al Capoiıe'un yaşamlamu ve çağlarım anlatacak te-levizyonun olmadığı bir Amerika'da yetişmenin gûçlüğüuü bir düşünün.

Maxwell genç yaşta evlenmiş olmasına karşın, tutkusu/ ve çocuksu/ birevliliği oldu. İçinde var olan tüm heyecanı bilime adamıştı. Modern çağınkurueusu bu büyük fizikçi 1879 yılında, 47 yaşında öldü. Popüler kültürdeneredeyse unutulmuş olmasına karşın, diğer dünyaları haritalayan radargökbilimcileri, Venüs'ün, Dünya'dan radyo dalgalan gönderip Venüs'tensektirmek ve gelen zayıf yankıları saptamak yoluya keşfedilmiş en büyük sı-radağlarına onun adını verdiler.

Maxwell'in radyo dalgaları savından bir yüzyıldan a/ zaman sonra, diğergezegen ve yıldızlarda olası uygarlıklardan sinyal almaya yönelik ilk arayışbaşlatıldı. O günden bu yana, kimilerinden önceki bölümlerde söz ettiğimbirkaç araştırma, tarihlerinde James Clerk Maxwell gibi dehalardan yarar-lanmış -biyolojik olarak bizden çok farklı- olası diğer zeki uygarlıklarıngönderdiği, uçsuz bucaksız yıldızlar arası boşluğu aşmış, zamana göre de-ğişken elektrik ve manyetik alanlar saplamaya çabaladı.

1992 yılı F.kim ayında, Mohavc Çölü ve Puerto Rico karsr vadisinde bu-güne değin gerçekleşmiş en güçlü, en kapsamlı ve en umut vaat edici dün-yadışı zeki yaşam arayışını (SETİ) başlattık. İlk kez olarak NASA programıörgütleyecek ve işletecekti. 10 yıllık bir süreçte tüm gök eşi görülmemiş birduyarlıkla ve çok geniş frekans aralığında taranacaktı. Samanyolu Gökada-sı'nı oluşturan 400 milyar yıldızdan herhangi birinin gezegeninden bizeradyo mesajı göndeıiliyorsa, onları duyma şansımız vardı artık.

Sadece bir yıl sonra, Meclis fişi çekİverdi, SETİ çok önemli değildi; yara-rı sınırlıydı; çok pahalıydı. Oysa, insanlık tarihindeki her uygarlık, kaynak-larından bir kısmını evren hakkında derin sorulan araştırmaya ayırmıştır;yalnız olup olmadığımızdan daha derin bir soru düşünmek de zor. Gönde-rilen mesajın içeriğini asta çözümleyemeyecek olsak bile, böylesi bir sinyalevren ve kendimiz hakkındaki tüm görüşümüzü değiştirecektir. İleri dere-cede teknolojik bir uygarlıktan gelen mesajı çözmekse, eşi görülmemiş pra-tik yararlar sağlayabilir. Dar bir çerçevede yapılanmış olmak şöyle dursun,SETİ tüm bilim çevrelerince destekleniyordu; üstelik, popüler kültürde yeretmiş bir merakı da giderebilirdi. Bu girişimin doyuracağı istek büyük vegüçlüydü; üstelik çok iyi bir nedeni de vardı. Çok pahalı olduğu söylenenmaliyeti de yılda alman saldın helikopterlerinden birinin fiyatı kadardı.

Fiyat etiketleri konusunda çok dikkadi Meclis üyelerinin, Sovyetler Birli-ği gitmiş, Soğuk Savaş sona ermiş olmasına karşın, yılda hâlâ toplanı olarak300 milyar doların üzerinde bütçesi olan Savunma Bakanlığı'na neden da-

Page 324: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

317

ha fazla dikkat harcamadıklarını merak ediyorum. (Hükümet bünyesindehali vakti yerinde kesimlere refah fonu sağlayan birçok program da bulu-nuyor.) Belki de torunlarımız, zamanımı/a dönüp baktıklarında, diğer var-lıkları saptamaya yönelik teknolojiye sahip olmasına karşın, ulusal zenginli-ğini halkını artık var olmayan bir düşmandan korumaya harcamakta ısrarettiği için uzaya gözlerini kapayan bizlere hayret edecek*.

Cal Tech'te fizik profesörü olan David Goodstein, bilimin yüzyıllardır kat-lanarak geliştiğini ve bu büyümeyi sürdüremeyeceğini, çünkü sonunda ge-zegendeki herkesin bilim adamı olacağını, büyümenin mecburen duracağı-nı belirtiyor. Son yirmi otuz yılda bilime yapılan yatırımlarda gözlenir azal-ma olmasının nedeninin bilimden soğuma değil, bu olduğunu varsayıyor.

Bununla hirlikte, araştırma fonlarının nasıl dağıtıldığı konusunda endişe-liyim. SETİ için ayrılmış hükümet fonlarını kesmenin, belli bir eğiliminparçası olmasından kaygılanıyorum. Hükümet, Ulusal Bilim Vakfı'na lemelbilimsel araştırmalardan uzaklaşıp teknoloji, mühendislik ve uygulamalarıdesteklemesi yönünde baskı yapıyor. Meclis, ABD Yerbilimsel Tarama Prog-ramı'nı kesmeyi öneriyor ve Dünya'nnı kırılgan çevresini incelemeye yöne-lik çalışmaya verilen desteği eleştiriyor. NASA'nıiı araşürma ve veri analiziiçin aldığı destek gitgide kısıtlanıyor. Birçok genç bilim adamı araştırmala-rı için burs alamamanın dışında, iş de bulamıyor.

Amerikan şirketlerinin fon ayırdığı sanayi araştırma ve geliştirmeleride son yıllarda düşüşe geçti. Aynı dönemde hükümetin araştırma ve geliş-tirmeye ayırdığı fonlar da azaldı. (1980'lerde yalnızca askeri araştırma vegeliştirmede artış oldu.) Yıllık harcamalar temelinde, Japonya bugün sivilaraştırma ve geliştirmede dünyanın başta gelen yatırımcısı. Bilgisayar, te-lekomünikasyon donanımı, havacılık-uzay, robotik ve hassas bilimsel do-nanım gibi alanlarda ABD'nin küresel ihraç pazarındaki payı düşerken,japonya'nınki artıyor. Yine aynı dönemde, ABD yarıiletken teknolojilerin-deki üstünlüğünü de Japonya'ya kaptırdı. Ülkemiz renkli TV, video, fo-nograf, telefon ve makineli aletler pazar payında ciddi bir düşüş yaşadı.

Temel araştırma, bilim adamlarının kısa vadeli pratik bir sonuç beklen-tisi gütmeksizin yalnızca bilgi edinmek amacıyla doğayı sorgulamak ve me-raklarını gidermekte özgür oldukları girişim demektir. Temel araştırma bi-lim adamlarının elbette ki hakkıdır. Yapmak istedikleri temel araştırmalar-da çalışmaktır; birçok durumda bilim adamı olmalarının nedeni de budur.Öte yandan, bu araştırmaları desteklemek toplumun yararınadır, insanlığayarar sağlayan büyük keşifler ancak böylelikle gerçekleşebilir. Birkaç büyükve hırslı projenin çok sayıda küçük programdan daha iyi bir yatının olupolmadığı, tüm dünyayı ilgilendiren bir soru.

* SETİ programı c'jzel katkılar kullanılarak iyy5 yılında Plıtıenix Projcâ adıyla kısa bir süre için tekraıyaşama geçirildi-

Page 325: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

318

Ekonomimizi güçlendirip yaşamlarımızı güvence altına alacak keşiflereyönelme zekiliğini çok ender gösteriyoruz. Sık sık temel araştırmayı bırakı-yor, doğayı kapsamlı olarak sorgulamaya ve düşünü bile göremeyeceğimizuygulamalar gerçekleştirmeye girişiyoruz. Her zaman değil kuşkusuz. Amayeterince sık.

Maxwell gibi birine para vermek, sırf "merak güdümlü" bilimin destek-lendiği en olmadık girişim, yararcı meclis üyelerinin alacağı en tedbirsiz ka-rar gibi görünebilirdi. Para verelim de abuk sabuk anlaşılmaz laflar edipduran inek bilim adamları hobilerine mi harcasın? Üstelik de acil ulusal ge-reksinimler dururken! Bu açıdan bakıldığında, bilimin yalnızca bir başkalobi; parayı kapıp bilim adamlarını her gün mesai doldurmaktan ya da ma-aşla geçinmeye çalışmaktan kurtarmaya çalışan bir başka baskı grubu ola-rak gösteren iddiayı anlamak güç değil.

Maxwell temel elektromanyetizma denklemlerine ilk ulaştığında radyo,radar ya da televizyonu düşünüyor değildi; Newton Ay'ın devinim ilkesiniilk kavradığında uzayda uçmayı ya da iletişim uydularını hayal bile etmiyor-du; Roentgen "X-ışınları" adını verecek denli gizemli bulduğu, maddeyenüfuz edebilen ışınımı incelerken tıbbi tanı aracı geliştirmek niyetinde de-ğildi; Curie tonlarca uranyum oksidin içinden özenle küçük miktarlardaradyum çıkarmayı başardığında kanser tedavisi geliştirmek gibi bir amacıyoktu; Fleming küf mantarının çevresinde bakterilerin bulunmadığı bir da-ire olduğunu fark ettiğinde antibiyotikle milyonlarca insanın yaşamını kur-tarmayı planlamıyordu; Watson ve Crick DNA'nın X-ışını kırınım ölçümüüzerinde çalışırlarken genetik hastalıklara tedavi geliştirme düşü görmü-yorlardı; Rowland ve Molina halojenlerin stratosfer fotokimyasmdaki rolü-nü araştırmaya başladıklarında ozonun azalmasında KFK'larm rol oynadı-ğını henüz bilmiyorlardı.

Meclis üyeleri ve diğer siyasi liderler, parasal destek istemiyle hükü-mete sunulan, görünüşte meçhul bilimsel araştırma önerileriyle dalgageçmekten kendilerini alamıyorlar bazen. Harvard mezunu WilliamProxmire gibi parlak bir senatör bile sözde yararsız bilimsel projelere la-yık görülen "Altın Post" ödüllerinden birini SETI'ye vermişti. Eski hükü-metlerde de aynı ruhu görebiliyorum: Bay Fleming kokuşmuş peynirler-deki mikroplar üzerine çalışmak istiyor; Polonyalı bir kadın tonlarca Or-ta Afrika maden filizini eleyip karanlıkta parlayacağını söylediği birkaçgram madde bulmak istiyor; Bay Kepler gezegenlerin söylediği türküyüişitmek istiyor.

Çağımızı kutsamış ve kişilik kazandırmış, bazıları yaşamımızı kurtarmışbu keşifler ve birçok diğeri, meslektaşlarının denetimi eşliğinde tahminle-rini keşfetme fırsatı verilmiş bilim adamlarının doğaya sordukları temel so-ruların eseridir. Japonya'nın son yirmi yıldır çok ileri götürdüğü sanayi ala-

Page 326: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

319

nındaki uygulamalar harika. Ama neyin uygulamaları? Temel araştırma,doğanın özüne yönelik araştırma, sonuçta uygulamaya koyacağımız yenibilgiyi edinmenin yoludur.

Bilim adamları, özellikle de büyük miktarda para isteminde bulunduk-larında, peşinde olduklarını açıklık ve dürüstlükle anlatmakla yükümlü-dür. Üstüniletken üstünçarpıştırıcısı (SSC) maddenin ince yapısını ve evre-nin erken yaşlarının doğasını inceleyecek en üstün araç olacaktı. Fiyat eti-keti 10 ile 15 milyar dolar arasıydı. 2 milyar dolar harcama yapıldıktan son-ra 1993'te Meclis tarafından iptal edildi ve böylelikle olası en kötü şekildezarar edildi. Ancak, kanımca bu çekişme, bilimin desteklenmesinin getir-diği çıkarlarda azalma olması konusunda değildi. Meclis'in çok az üyesimodern yüksek enerji hızlandırıcılarının ne işe yaradığını anlıyordu. Si-lahlar için, işe yarar uygulamalar için değillerdi. Birçok kişi için can sıkıcıbir anlam ifade eden "her şeyin kuramı" diye bir şeyi araştırmaya yarıyor-lardı. Kuark, tılsım, öz, renk gibi kavramları içeren açıklamalar fizikçilerişirin olmaya çalışırmış gibi gösteriyor. En azından konuştuğum bazı Mec-lis üyelerinin gözünde, tüm olup bitenler "çıldırmış ineklerin" işi. Meraktemelli bilimi eleştirmenin daha acımasız bir yolu olamazdı sanırım. Ken-dilerinden para istenen kişilerden hiçbirinin Higgs bozonunun ne olduğukonusunda en ufak fikri yoktu. SSC'nin gerekliliğini savunan yazılardanbazılarını okudum. Birkaçı fena değildi, ama hiçbiri projenin ne olduğu-nu fizikçi olmayan fakat kuşkucu parlak insanların anlayabileceği bir tarz-da açıklamıyordu. Fizikçiler uygulama değeri olmayan 10-15 milyar dolartutarında bir makine yapma isteminde bulunuyorlarsa, Ingilizceyi olası eniyi şekilde kullanmak ve etkileyici grafikler, benzetmeler sunmak yoluylaen azından önerilerini haklı göstermek için son derece ciddi bir çaba sar-f etmeleri gerekirdi. Paranın kötü kullanılması ve bütçe kısıtlamaları dışın-da, SSC'nin sonuçsuz kalmasının başlıca nedeninin bu çabanın eksikliğiolduğu kanısındayım.

Bilgi konusunda, temel araştırmanın hükümet desteği olmaksızın top-lumdaki diğer kurumlar ve hak sahiplerince yürütülebileceği bir serbest pa-zar modeli öngörülüyor. Hükümetten yüz bulamayıp çağlarının serbest pa-zar ekonomisinde rekabete girişmek zorunda kalsalardı, adını saydığım bi-lim adamlarından hiçbiri çığır açan o araştırmaları gerçekleştiremezdi. Üs-telik temel araştırmanın maliyeti, hem kuramsal hem de deneysel olarak,Maxwell'in zamanında olduğundan çok daha yüksek.

Öte yandan, serbest pazar güçleri temel araştırmayı desteklemekte yeter-li olacak mı? Tıp alanında kayda değer araştırma projelerinin bugün yalnızyüzde 10'u parasal destek görüyor. Sahte ilaçlara harcanan para, genel an-lamda tıbbi araştırmalara harcanandan daha fazla. Hükümet tıbbi araştır-malardan yardım elini çekseydi nasıl olurdu dersiniz?

Page 327: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

320

Temel araştırın al an n en önemli özelliklerinden biri uygulamalarının ge-leceğe, kimi zaman yüzyıllar sonrasına yönelik olmasıdır. Üstelik hiç kimsetemel araştırmanın hangi yalılarının uygulama değeri olup, hangilerininolmayacağını bilemez. Bilim adamları bile bu tür tahminlerde bulunamı-yorken, siyasetçi ya da sanayicilerin geleceği görmesi olanaklı mı? Serbestpazar güçleri yalnızca kısa vadeli kân* odaklanmış durumdaysa -ki şirketaraştırmalarda dimdik bir inişe geçmiş Amerika'da gerçekten de öyleler-çö/üm temel araştırmayı bırakmak anlamına gelmiyor mu?

Merak güdümlü temci bilimi kesmek, mısırın tohumunu yemek demek-tir. Gelecek kışa da biraz tohumumuz kalabilir; ama kendimizin ve çocuk-larımızın gelecek kışlara çıkabilmesi için sonra ne ekeceğiz?

Kuşkusuz ulusumuzun ve insanlığın yüzleştiği ciddi sorunlar var. Amabunları çözmenin yolu, temel bilimsel araştırmayı azaltmak değildir. Bilimadamları büyük bir seçmen kesimi oluşturmuyor. Etkin bir lobileri de yok.Bununla birlikte, yaptıkları herkesin yararına. Temel araştırmadan çekil-mek, cesaret, düş gücü ve görünüşe göre hâlâ edinememiş olduğumuz ge-leceği görme yetisinin eksikliğini ifade eder. O varsayımsal uzaylı uygarlık-lardan biri, kendimize bir gelecek planlamadığımızı öğrendiğinde hayretedüşebilir.

Okuryazarlığa, eğitime, işe, yeterli tıbbi bakım ve savunmaya, çevreninkorunmasına, yaşlılığımızda güvenceye, dengeli bir bütçeye ve benzeri bir-çok koşula gereksinmemiz var kuşkusuz. Ama biz zengin bir toplumuz. Ça-ğımızın Maxwellerini yetiştiremez miyiz? Sembolik bir örneğe başvuracakolursak, yıldızları dinlemek için bir saldırı helikopteri fiyatındaki mısır to-humuna paramız çıkışmaz mı gerçekten?

Page 328: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

VHduhum ıâf hbertas}

Kuşkunun olduğu ferde

LA T/A OZDF}I$1

''•" '" ' '" ' . ' O '.' il ••

B İ L İ M V E C A D I L I K *Brooldyn'in en karanlık köşelerinden gelen küçük bir ziyaretçi olarak

beni öylesine etkilemiş olan 1939 New York Dünya Fuarı, "Yarının Dünya-sı" konuluydu. Sırf böyle bir motif benimsemiş olmakla bile, yarın bir dün-ya olacağını vaat ediyor ve o dünyanın 1939'unküıden daha iyi olacağınıda ilk bakışta sezdiriyordu. O zaman henüz bu nüansın farkında olmasamda birçok insan, tarihinin en zalimane ve yıkıcı savaşının arifesinde böyle-si bir teminatın özlemini çekiyordu. Bense en azından gelecekte büyüye-cek olduğumu biliyordum. Fuar'ın tasvir ettiği parlak ve temiz "yarın" çe-kici ve umut doluydu. Bilim adında bir şey de o geleceği gerçekleştirme-nin tek yoluydu,

Olaylar biraz daha farklı gelişseydi, Fuar bana çok daha fazlasını vere-bilirdi. Perdenin ardında acımasız bir savaşım veriliyordu. Sunulan tab-lo, Fuar'ın başkanı ve sözcüsü Grover VVhalen'ın özyan sı maşıydı. Eski şir-

* Bu bölüm Ann Dmyan ile birlikle ya7]lmışür. Önümüzdeki iki bölüm, önceki herhangi bir bölümdendaha fazla siyasal içerik (aşıyor. Bilimi ve kuşkuculuğu savunmanın, vardığım tüm siyasal ya da toplum-sal sonuçlara mutlaka götürdüğünü ileri sürmek istemiyorum. Bununla birlikte, "politika" bilim ol-mamasına karşın, siyasette kuşkucu düşünme paha biçilmez değerdedir.

Page 329: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

322

ket müdürü Whalen, polisin görülmemiş derecede acımasız eylemler yü-rüttüğü bir dönemde New York kenti polis şefi ve halkla ilişkiler yetkili-siydi. Sergi binalarının her şeyden önce sanayiye ve tüketici ürünlerineyönelik ticari yerler olmasını isteyen ve Stalin ile Mussolini'yi Fuar'dayüksek maliyetli, gereğinden fazla süslü ulusal pavyonlar kurmaya iknaeden Whalen, sonradan nedense, faşistlere ne denli sık boyun eğme du-rumunda bırakıldığından yakınır olmuştu. Tasarımcılardan birinin dedi-ği gibi, sergi, on iki yaşında bir çocuğun zihnini derinden etkileyecektürdendi.

Öte yandan, Amerikan Üniversitesi'nden tarihçi Peter Kuznick'in anım-sadığı gibi, aralarında Harold Urey ve Albert Einstein'ın da yer aldığı birgrup parlak bilim adamı, bilimin yalnızca hünerli aletlerin yapımını sağla-yan yol olarak değil, bilim adına sunulmasını; yalnız bilimin ürünleri değil,düşünme yöntemi üzerinde yoğunlaşılmasını savunmuşlardı. Bilimin popü-ler düzeyde geniş kitlelerce anlaşılmasının batıllığın ve yobazlığın antidotuolduğuna derinden inanmış kişilerdi onlar. Popüler bilimci Watson Da-vis'in de dediği gibi, "bilimin yolu demokratik yoldur". Bir bilim adamı, bi-limin yöntemlerinin halk tarafından yaygın olarak anlaşılıp benimsenmesi-nin "aptallığın kalesini yerle bir edeceği"ni bile öne sürmüştü -kayda de-ğer, ama büyük olasılıkla ulaşılamaz bir hedef.

Olaylar bilimin aleyhine gelişmiş; bilim adamlarının protestolarına veyüksek ilkelere bağlılığı dayatmalarına karşın, Fuar'ın sergileri arasına he-men hiç gerçek bilim örneği girememişti. Yine de olan kadarı bile damladamla bende iz bırakmış; çocukluğumun akışını değiştirmişti. Şirket ve tü-keticinin esas alındığı bu fuarda, özgür bir toplum için siper oluşturmakşöyle dursun, bir düşünme şekli olarak bilim hakkında hemen hiçbir şeysunulmamıştı.

Fuar'dan tam yârım yüzyıl sonra, Sovyetler Birliği'nin son yıllarından bi-rinde, Ann Druyan ve ben, Komünist Parti yetkililerinin, emekli generalle-rin ve bazı sevilen entelektüellerin yazlık evlerinin bulunduğu, Mosko-va'nın dışında küçük bir köy olan Peredelkino'da bir akşam yemeğine ka-tıldık. Ufukta görünen yeni özgürlükler ve özellikle, hükümet sevmese dedüşündüklerini söyleme hakkı konulu konuşmalar nedeniyle hava gergin-di. Masalsı "yükselen beklentiler" devrimi tam çiçek açmıştı.

Ne var ki, glasnostz. karşın kuşkular yaygındı. Yönetimdekiler gerçektenkendilerine yönelik eleştirilerin yüksek sesle söylenmesine izin vereceklermiydi? Konuşma, toplantı, basın ve din özgürlüğü yasallaşacak mıydı? Öz-gürlüğe alışkın olmayan halk bunun yükünü taşıyabilecek miydi?

Page 330: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

323

Yemekte bulunan bazı Sovyet yurttaşları, onlarca yıl boyunca ve herşeye karşın, Amerikalıların sahip olduğu özgürlükleri elde etmek içinsavaşım vermişlerdi. Çok kültürlü ve etnik çeşitliliğe sahip ulusların dabu özgürlükleri yitirmeksizin varlığını sürdürebileceğini ve gelişebile-ceğini dünyaya gösteren gerçek bir örnek olan Amerikan deneyimin-den esin almışlardı. Refahın özgürlüğe bağlı olduğunu, yüksek tekno-loji ve hızlı değişim çağında ikisinin birlikte doğup birlikte battığını; bi-lim ve demokrasinin deneyle sınanmaya elvermeleri nedeniyle yakın-dan ilişkili düşünme şekilleri olduğunu öne sürecek kadar ileri gitmiş-lerdi.

Kadehler, dünyanın bu kesiminde daima olduğu gibi, defalarca şerefekaldırıldı. En unutulmaz olanı, dünyaca ünlü Sovyet romancının şerefe ka-deh kaldırırken söylediği sözlerdi. Ayağa kalktı, bardağını eline aldı ve göz-lerimizin içine bakarak "Amerikalılara. Çok az özgürlükleri var" diyerek iç-kisini yudumladı ve bir an duraksadıktan sonra, "Nasıl sahip çıkacaklarınıda iyi biliyorlar" diye noktaladı.

Siyasetçiler korku ve yurtseverlik isterisinden yararlanarak yıpratmanınyolunu bulduğunda Haklar Yasası'nın mürekkebi henüz kurumuştu.1798'de, iktidardaki Federalist Parti, basılması gerekli düğmenin üzerindeetnik ve kültürel önyargılar yazılı olduğunu fark etmişti. Böylece, Federa-listler, Fransa ve ABD arasındaki gerginlikten, Fransız ve İrlandalı göçmen-lerin her nedense aslında Amerikalı olmaya uygun düşmedikleri yolundakiyaygın korkudan yararlanarak Yabancılar ve İsyan Yasaları adıyla anılan birdizi yasayı meclisten geçirmeyi başardılar.

Yasalardan biri, yurttaşlık için gerekli ikamet süresini beş yıldan 14 yılaçıkardı. (Fransa ve İrlanda kökenli yurttaşlar genellikle, muhalefettekiThomasjefferson'ın Demokratik-Cumhuriyetçi Parti'sine oy veriyorlardı.)Yabancılar Yasası Başkan John Adams'a, kuşkusunu uyandıran her yaban-cıyı ülkeden ihraç etme yetkisini tanıyordu. Bunun üzerine Meclis üyele-rinden biri, "Başkan'ın içine kurt düşürmek yeni bir suç türü oldu" yoru-munu yapmıştı. Jefferson, Yabancılar Yasası'nın özellikle Fransız tarihçi vedüşünür C. F. Volney*; ünlü kimyacı ailenin lideri Pierre Samuel du Pontde Nemours; oksijeni keşfeden ve James Clerk Maxwell'in entelektüel an-

* Volney'nin 1791 tarihli, Ruins (Harabeler) adlı kitabından alınma bir pasajda yazar şöyle diyor:

Kesin olmayan, kuşkunuzu uyandıran şey için çekişiyor, kavga ediyorsunuz. Ah, insanlar! Budalalıkdeğil mi bu? .. . Doğruluğu kanıtlanabilir ve kanıtlanamaz olanlar arasına bir çizgi çekmeli ve fan-tezi ürünü varlıklar ile gerçeklikler dünyası arasına yıkılmaz bir sınır duvarı örmeliyiz. Demek is-tiyorum ki tüm sivil işler, dinbilimsel ve dini görüşlerin güdümünden çıkartılmalıdır.

Page 331: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

324

lamda öncülü olan İngiliz bilimci Joseph Priestley'yİ ülkeden ihraç edebil-mek için hazırlandığına inanıyordu. Jefferson'a göre onlar, Amerika'nıntam da gereksinim duyduğu türden kişilerdi.

İsyan Yasası, hükümet aleyhinde "yanlış ya da olumsuz" eleşüri İçerenyayınları ve hükümetin herhangi bir eylemine karşı muhalefet yapılması-na yol açmayı yasadışı kılıyordu. İki düzine İnsan tutuklanmış, on kişi hü-küm giymiş, birçoğuna da sansür getirilmiş ya da sessiz kalmaları için göz-dağı verilmişti. Yasa,Jefferson'ın deyimiyle, "Federalist yetkililere yada si-yasetlerine eleştiri getirmeyi suç sayarak siyasi muhalefetin başını ezmeye"kalkışıyordu.

jefferson 1801 yılında göreve seçilir seçilmez, başkanlığının ilk haftasın-da İsyan Yasası kurbanlarına af getirerek, bunun Amerikan özgürlükleri ru-huna, Mcclis'İn altın bir dana önünde eğilip ibadet etmemizi buyurmasıdenli ters düşen bir yasa olduğunu belirtti. 1802 yılında, Yabancılar ve İs-yan Yasaları tüm kitaplardan çıkarıldı.

İki yüzyıl öncesine dönüp baktığımızda, Fransızları ve "vahşi İrlandalı-lar"! en değerli özgürlüklerimizden vazgeçmeyi göze alacak kadar büyükbir tehlike gibi gösteren çılgın yaklaşımı anlamak çok güç. Fransız ve İrlan-dalıların kültürel zaferlerine değer vermek, onlar için eşit hakları savun-mak, muhafazakâr çevrelerde fazla hassas, başka bir deyişle gerçekçi olma-yan siyaset olarak yeriliyordu. Ne var ki, tarihte olaylar hep bu şekilde geli-şiyor. Bu gibi tutumlar sonradan sapkınlık gibi görünse de söz konusu dö-nemde insanlar isterinin kontrolü altına giriyorlar.

Bedeli ne olursa olsun güç peşinde olanlar toplumsal bir zayıflık, kendi-lerini görev makamına taşıyacak bir korku bulmaya çalışıyorlar. Kullanabil-dikleri kozlar arasında, geçmişte olduğu gibi etnik farklılıklar, belki de de-ride farklı miktarlarda bulunan melanin; farklı felsefe ya da dinler; uyuştu-rucu kullanımı, şiddet suçlan, ekonomik buhran, okul duası ya da bayrağa"saygısızlık" (yani kutsallığa hakaret) yer alıyor.

Sorun ne olursa olsun, bulunan pratik çözüm de Haklar Yasası'ndan bi-raz özgürlük tıraşlamak oluyor. Evet, 1942'de Japonlar Haklar Yasası ilekorunuyordu, arna biz onları yine de hapsettik; çünkü ortada bir savaş var-dı. Evel, makul olmayan soruşturma ve alıkoymaya karşı anayasal yasaklarvar, ama uyuşturucu alanında bir savaş veriyoruz ve şiddet suçları da de-netimden çıkmaya başlıyor. Evet, konuşma özgürlüğü var, ama biz buradayüksek sesle yabancı ideolojileri bağıran yabancıları istemiyoruz, değil mî?Bahane yıldan yıla değişse de sonuç hep aynı: Az sayıda kişiye daha fazlagüç vermek ve görüş ayrılıklarını bastırmak. Deneyimler bu tür bir doğ-rultunun tehlikelerini açıkça gösteriyor, ama olsun, biz yine de yapıyoruz.

Page 332: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

325

Neler yapabileceğimizi bilmezsek, bizi kendimizden korumak için alına-cak önlemleri de takdir edemeyiz. Avrupa'daki cadı çılgınlığını, uzaylılarcakaçırılma bağlamında ele almıştım; umarım siyasal bağlamında incelemeküzere aynı konuya geri dönmemi bağışlarsınız. Bu konu insanın özbilgisineaçılan bir penceredir. On beşinci ve on yedinci yüzyıllar arasında cadı avla-rında, dini ve laik otoritelerte neyin kabul edilir kanıt ve adil mahkeme sa-yıldığına özellikle eğilecek olursak, on sekizinci yüzyıl ABD Anayasası veHaklar Yasası'nın yeni ve özgün hatları kendini açıkça belli eder: Jüri mah-kemesi; özsuçlamaya, zalimce ve alışılmadık türden cezalandırmaya yasak;konuşma ve basın özgürlüğü; yürürlükteki yasaları esas alma; güçler denge-si ve kilise ile devletin ayrılması bu özelliklerden bazıları.

Friedrich von Spee, Alman kenli Würzbıırg'da cadılıkla suçlanan kişilerinitiraflarını işitme şanssızlığım yaşamış bir Cizvit papazıydı (bkz.7. Bölüm).Von Spee 1631 'de, Kilise/Devle t'in masumlara karşı yürüttüğü bu terörist ey-lemin özünü ortaya koyan Cautio Criminalis (Yargıçlar İçin Önlemler) isimlibir kitap yayımladı. Cezalandırılmadan önce, hastalara hizmet veren bir ma-halle papazı olarak vebadan öldü. İşte onun kitabından bir bölüm:

1. Biz Almanlar ve özellikle (söylemekten utanç duysam da) Katolikler ara-smcîa popüler hurafeler, kıskançlık, iftira, arkadan çekiştirme, itham gibi ce-zalandırılıp reddedilmeyen, üstelik cadılık ihbarı yerine geçen davranışlarinanılmaz derecede yaygın. Artık her şeyden Tanrı ya da doğa değil, cadılarsorumlu tutulur oldu.2. Böylelikle herkes bir yaygara koparıp hâkimlerin, dedikodunun böylesikalabalık bir sayıya ulaştırdığı cadıları sorgulamasını ister.3. Sonra prensler yargıçlara emir salar ve aracılar cadılar aleyhinde /.abıt tutar.4. Ellerinde hiç tamı [emare] ya da kanıt olmayan yargıçlar, nereden başla-yacaklarım bir türlü bilemezler.

5. Bu arada, insanlar bu gecikmeye kuşkuyla bakmaya başlar ve prensler şuya da bu gammaza larafindan bu durumdan haberdar edilir.

6. Almanya'da, bu prenslerin hatırını kırmak ciddi bir suçnır; din adamlarıbile, hu prensler (iyi niyetle de olsa) kim tarafından kışkırtılmış olursa ol-sun, onları memnun edecek her şeyi onaylar.

7. Sonunda, yargıçlar onların isteklerine boyun eğer ve bir yolunu bulup da-vaya başlarlar.

8. Bu ince işe karışmaktan korktukları için davayı hâlâ geciktiren diğer yargıçla-ra özel bir sorgucu gönderilir. Bu soruşturma alanında, sorgucunun işe kattığıher türlü deneyimsiz ve kibirli tavır adalet uğruna sayılır. Sorgucunun adalet sev-dası, hele de yoksul ve çok çocuklu, açgözlü biriyse kâr umuduyla iyice bilenir.Zira, bu kişilere ufak telek ücretler ve yakaladıklarından zorla alma hakkına sa-hip oldukları ödenek dışında, yakılan cadı başına dolgun bir ödüi de verilir.

Page 333: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

326

9. Deli bir adamın abuk sabuk sözleri ya da haince ve boş bir söylenti (ki za-ten kanıt aranmaz) zavallı yaşlı bir kadını hedef alıyorsa, kadının başı derttedemektir.10. Yine de kadının başka kanıt olmaksızın sırf söylentiye bakılarak mahke-meye çıkarılacağı görüntüsünden kurtulmak için, şu ikilem öne sürülerekbelli bir suçluluk savı oluşturulur: Kadın ya kötü ve uygunsuz ya da iyi ve uy-gun bir yaşam sürmüştür. Eğer kötüyse, suçlu sayılmalıdır. Öte yandan iyibir yaşamı olduysa, bu da aynı ölçüde kötüdür; çünkü cadılar gerçek yüzle-rini gizleyip, özellikle erdemli görünmeye çalışır.

11. Dolayısıyla yaşlı kadın hapsedilir. İkinci bir ikileme başvurarak yeni bir ka-nıt bulunur: Mahkûm korkuyordur ya da korkmuyordur. Kendisine yapılacakkorkunç işkenceleri duyduğunda korkarsa, bu kesin kanıt sayılır; çünkü bilin-ci onu suçlamaktadır. Masumiyetine güvenerek korkmazsa, bu da kanıt sayı-lır; çünkü cadılar hep masummuş gibi davranıp cesurca bir tavır takınır.

12. Tek kanıt bunlar olmasın diye sorgucu, genellikle ahlaksız ve rezil kişilerolan casuslarını, kadının tüm geçmiş yaşamını didiklemekle görevlendirir.Bu iş tabii ki kadının sözde yaptığı ya da söylediği ve böylesi kötü adamlarınkolayca cadılık kanıtı olarak çarpıtabilecekleri şeyler uydurmadan olmaz.

13. Artık kadının kötülüğüne inanmış herkesin eline, ona karşı istediklerisuçlamayı getirmek için bol bol fırsat geçmiş olur; herkes kadının aleyhin-deki kanıtın güçlü olduğunu söyler.

14. Ve kadın derhal işkence masasına yatırılır; tabii eğer, çoğunlukla olduğugibi, tutuklandığı ilk gün işkence görmeye başlamadıysa.

15. Bu davalarda kimseye avukat tutma ya da adil savunma hakkı tanınmaz;çünkü cadılık, tüm hukuk sürecinin bir kenara konulabileceği kadar büyükbir suç sayılır ve her kim tutukluyu savunmaya kalkarsa, kendisi cadı olduğuyolunda kuşku uyandırır. Davalarda iddia makamına karşı tek bir söz söyle-meye ve yargıçları dikkatli olmaya çağırmaya cesaret edenlere de derhal "ca-dı destekçisi" yaftası yapıştırılır. Bu nedenle herkes korkudan dilini tutar.

16. Böylelikle kadının kendini savunma şansı var gibi gösterilerek mahkemeye ge-tirilir, suçunu gösteren kanıtlar sunulur ve incelenir - buna inceleme denirse tabii.

17. Bu suçları reddetse de ve her suçlamaya doyurucu yanıtlar verse de hiçdikkate alınmaz ve yanıtları kayıtlara bile geçmez. Verdiği yanıtlar ne denlikusursuz olsa da, iddianame gücünü ve geçerliğini korur. Sanık, inatçılıktaısrar edip etmeyeceğini bir kez daha düşünmesi için tekrar hapse gönderi-lir. Suçunu inkâr ettiğine göre, inatçılık ediyor demektir.

18. Ertesi gün tekrar mahkemeye getirilerek, sanki suçlamaları yalanlama-mışçasına yeniden işkenceye mahkûm edilir.19. Ancak, işkenceden önce kadının tılsımları aranır: Tüm vücudu tıraş edi-lerek, kadınlık organının saklı olduğu o özel yerler bile utanmaksızm eniko-nu incelenir.

Page 334: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

327

20. Bunun nesi o kadar şaşırtıcı? Rahiplere de aynı şekilde davranıhr.21. Kadın tıraş edilip arandıktan sonra, gerçeği itiraf etmesi, yani bundanbaşka doğru olmayacağından ve olamayacağından, istedikleri açıklamayıyapması için işkence görür.22. Birinci derece, yani en hafif işkence ile işe başlanır. Aslında çok ağır birişkence olmasına karşın, ardından gelenlerin yanında hafif kalır. Bu neden-le, itiraf ederse, kadının işkence görmeden itiraf ettiğini söylerler!

23. Hangi prens, kendiliğinden, işkence görmeksizin itirafta bulunmuş biri-nin suçluluğundan kuşku duyabilir?24. Böylece sanık hiçbir vicdan yükü duymadan ölüme mahkûm edilir. An-cak, itiraf etmese de idam edilecektir; çünkü bir kez işkence başladı mı, işinucunda zaten ölüm vardır: Ondan kaçamaz, ölmeye mecburdur.

25. İtiraf etsin ya da etmesin, sonuç aynıdır. İtiraf ederse, suçu açıktır: İdamedilir. Sözünü geri alsa da boşunadır. İtiraf etmezse, işkence yinelenir -iki,üç, dört kez. İstisnai suçlarda, işkencede süre, şiddet ya da sıklık sınırı yok-tur.

26. İşkence sırasında yaşlı kadın acıyla yüzünü buruşturursa, güldüğünü söy-lerler; bilincini kaybederse, uyuyor ya da kendine sessiz kalma büyüsü yapı-yor demektir. Ve konuşmazsa, yakın zamanlarda birkaç kez işkence görmüşolmasına karşın, soruşturmacıların istediğini söylemeyen bazıları gibi, diridiri yanmayı hak eder.

27. Günah çıkaran papazlar ve rahipler bile kadının inatçı, tövbe etmez birtutum içinde olduğuna; doğru yola döndürmeye ya da erkek ifritinden ay-rılmaya razı olmayıp ona bağlı kaldığına inanırlar.

28. Kadın öylesi çok işkence altında ölecek olursa, şeytan tarafından boynu-nun kırıldığını söylerler.

29. Bu nedenle cesedi darağacının altına gömülür.30. Öte yandan, işkence altında ölmez ve aşırı titiz bir yargıç taze kanıt ol-maksızın ona daha fazla işkence etmeye ya da itirafım yapmadan yakmayaçekinirse, kadın daha sıkı zincirlenerek hapse konulur ve bir yıl bile sürse,boyun eğene kadar çürümeye terk edilir.

31. Kadın kendini asla aklayamaz. Soruşturma kurulu bir kadını beraat etti-recek olursa kendini aşağılanmış hisseder; bir kez tutuklanıp zincire vurul-du mu, adilce olsun olmasın, mutlaka suçlu bulunmalıdır.

32. Bu arada, cahil ve dik kafalı rahipler zavallı yaratığı öylesine hırpalarlarki gerçek olsun olmasın, kadın suçlu olduğunu söyler. Kendisine, eğer deni-leni yapmazsa kurtulamayacağı, şarap ekmek ayininden payım alamayacağısöylenir.33. Daha anlayışlı ya da eğitimli rahiplerin kadını görmesine, ona öğüt verirya da prenslere olup biteni bildirir korkusuyla izin verilmez. Sanığın masu-miyetini kanıtlayacak bir şeyin gün yüzüne çıkmasından korkulduğu kadar

Page 335: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

328

hiçbir şeyden korkulma/. Bu yönde çabalayan kişiler baş belası damgası yer.34. Kadın hapiste tutulup işkence görürken yargıçlar, onu yüzüne karşı suç-lamak için yeni suç kanıtlan uydurmaya yarayacak kurnazca araçlara başvu-ruTİar; böylece, davayı gözden geçiren üniveisite fakülte üyeleri de sanığıneanlı canb yakılmasını onaylayabilir.35. Aşırı titiz görünmek isteyen kimi yargıçlar, kadına şeytan çıkarma ayiniuygulanıp başka bir yere nakledilmesi ve konuşması için yeniden işkeneegörmesi isteminde bulunur. Konuşmamakta hâlâ ısrar ediyorsa, sonunda ar-lık yakılmayı hak eder. Şimdi Tanrı adına soruyorum, iıiraf eden de etme-yen de aynı sonla karşılaştığına göre, ne denli masum olursa olsun bir tutuk-lu nasıl kurtulabilir? Ah, mutsuz kadın, neden aptalca umut besledin? Ne-den hapse ilk girdiğinde istediklerini söylemedin? Aptal ve çılgın kadın, ne-den bir kere ölebilecekken binlerce kez ölmeyi istedin? Öğüdümü tut vetüm o acılan çekmeden suçlu olduğunu söyleyip öl. Kaçamazsın, çünkü ozaman Almanya küçük düşmüş olur,3ü. Acı içindeki cadı itiraf ettiğinde, hali tarifsizdir. Kendisi kaçamayacağı gi-bi, isimleri sorgucular ve cellatlar tarafından söyletilmiş ya da kendisininkuşkulu olduklannı duymuş olduğu tanımadığı kişileri ele suçlamaya mec-bur edilir. Yeni suçlular diğerlerini, onlar da başkalannı suçlamaya /.orlamrve böylece sonsuz bir zincir oluşturulur. Bunun .sonu var mıdır?37. Yargıçlar ya bu davalardan vazgeçmeli (ve geçerliklerini sorgulamalı) yada kendi komşularını, kendilerini ve kalan herkesi yakmalılar; çünkü er yada geç herkese .sıra gelecek ve işkence altında her birinin suçluluğu kanıtla-nabilecektir.38. Sonunda alevleri heslemek için sesini en çok yükseltenler kendilerini ka-zığa bağlı bulacaklar; çünkü kendi şualarının da geleceğini göremeyecek ka-dar aptalca davrandılar. Tanrı, zehirli dilleriyle böylesine çok cadı yaratıpböylesine çok masum insanı kazığa gönderenlere hak etlikleri cezayı verir.. .

Von Spec uygulanan ürkünç işkence yöntemlerini açıkça belirtmiyor. İş-te Rossel Hope Rpbbins'in hazırladığı The EncydopeAia of Witchcraft andDemonology (Cadılık ve İblisbiiim Ansiklopedisi, 1959) isimli değerli der-lemeden küçük bir alıntı:

Bamberg'deki özel işkenceler arasında sanığa zorla tuzlu ringa balığı ye-dirilip ardından susuz bırakılması ve aynı anda içine kireç katılmış kaynarsuya batırılması gibi gelişmiş yöntemler yer alıyor. Cadılara uygulanan di-ğer işkencelerde kullanılanlar arasında tahta at, sıcak demir iskemle, ba-cak mengeneleri [İspanyol potinleri], çeşitli işkence aletleri ve sanığınayağına giydirilip içine kaynar su ya da erimiş kurşun dökülen geniş deriya da metal potinler de sayılabilir. Question de. Ve.au, yani su işkencesin-

Page 336: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

329

de sanığın gırtlağından içeri, boğulmasını sağlamak için yumuşak bir bezparçasıyla birlikte su dökülür. Hemen ardından bez hızla çekilerek yuta-ğının yırulması sağlanır. Parmak vidaları [gresillons] el ya da ayak başpar-maklarını kökünden sıkıştırıp parmağın yanlmasıyla sanığa dayanılmazacı vermek üzere tasarlanmış mengenelerdir.

Yukarıda sayılanlardan başka, daha sık uygulanan ipe çekip yere salma vesıkıştırma yöntemleri ile betimlemekten çekindiğim çok daha korkunç iş-kenceler de vardı. İşkenceden sonra işkence aletleri gözünün önüne konu-larak kurbandan bir ifadeye imza atması isteniyordu. İmzayı alabilirlerse,belgeye, sanığın "özgür iradesiyle" yaptığı itiraf deniyordu.

Von Spee kendini büyük riske atarak cadı çılgınlığına meydan okudu.Genellikle Katolik ve Protestan din adamları olan, bu suçlara tanıklık et-miş az sayıdaki diğer kişiler de bu çılgınlığı protesto ettiler (aralarında, onaltınrı yüzyılda İtalya'dan Gianfrancesco Ponzinîbio, Almanya'dan Corne-lhıs Loos ve Britanya'dan Reginald Scot; on yedinci yüzyılda Almanya'danJohann Mayfruth ["Dinleyin beni, sizi paragöz yargıçlar ve kana susamışsavcılar, Şeytan öykülerinin hepsi yalan"] ve İspanya'dan Alonzo Salazarde Frias sayılabilir). Von Spee ve birçok diğer Protestan gibi, onlar da tü-rümüzün kahramanlarından. Pekİ neden onları daha iyi tanımıyoruz?

A CandkinlheDark'ta (Karanlıkta Bir Mum),(1656), Thoınas Ady anahtarbir soru yöneltiyor:

Bazıları yine karşı çıkıp diyecekler ki cadılar öldüremiyor ve cadılık ile bir-çok garip şey yapamıyorsa, neden onca çok insan kendilerine atfedilen cina-yeticri ve diğer garip işleri itiraf ediyor?

Buna vereceğim yanıt, öylesine masum Adem ve Havva kolayca baltan çı-karak günah işleyip, cennetten kovulduktan bunca /aman sonra, ikna, vaatve tehdit altında, uykudan mahrum bırakılıp sürekli işkenceye tabi tutulanzavallı yaratıklar sonunda yanlış ve olanaksız oİan, bir Hıristiyanın inancınaters düşen şeyleri nasıl itiraf etmezler?

Cadılara yapılan zulümde sanrıların oynadığı rol ancak on sekizinci yüzyıl-da ciddi olarak göz önüne alındı; Piskopos Francis Hutchinson, HystoricalEısay Concerning Vfitchcrnft (Cadılığa İlişkin Tarihi Deneme'de, 1718) şöyleyazıyor:

Birçok insan güzünün önünde gerçek bir ruh gördüğüne tümüyle inandı,oysa ki gördüğü kendi beyninde oynaşan içsel bir imgeydi.

Page 337: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

330

Muhaliflerin cadılığa karşı durmada gösterdiği cesaret, çılgınlığın ayrıca-lıklı sınıflara kadar uzanması, gelişmekte olan kapitalizm kurumuna yöneliktehlikesi ve özellikle Avrupa Aydınlanma Çağı'nın görüşlerinin yayılmasıylacadı yakma geleneği sonunda yok oldu. Aydınlanma'nın beşiği Hollanda'dason cadı 1610'da; İngiltere'de 1684'te; Amerika'da 1692'de; Fransa'da1745'te; Almanya'da 1775'te; ve Polonya'da 1793'te yakıldı. İtalya'da Engi-zisyon, insanları ölüme mahkûm etmeyi on sekizinci yüzyılın sonuna ve Ka-tolik Kilisesi adına işkenceyi 1816'ya kadar sürdürdü. Cadılığın gerçekliği vecezanın gerekliliği yönünde destek veren son kale Hıristiyan kiliseleri oldu.

Cadı çılgınlığı utanç verici bir dönemdi. Böyle bir şeyi nasıl yapabildik?Kendimiz ve zayıflıklarımız konusunda nasıl böylesine cahil olabildik? Busuç nasıl olup da o sıralarda dünyanın en "ileri" ve en "uygar" uluslarındaişlenebildi? Muhafazakârlar, monarşistler ve kökten dincilerce neden azim-le desteklendi? Neden liberaller, Protestanlar ve Aydınlanma yanlıları busuça karşı durdu? Kendi inançlarımızın doğru, diğerlerininkinin yanlış; ge-leneksel öğretilere başkaldırıp araştırıcı sorular sormanın günah; asıl işimi-zin inanmak ve boyun eğmek olduğundan kesinlikle eminsek ve evreninKralı'nın farklı inançlara bağlı olanlarla değil, bizimle konuştuğu; bizim iyi,diğerlerinin kötü güçlerce güdüldüğü konusunda kuşkumuz yoksa, o hal-de cadı çılgınlığı dünyada son bir insan kalana kadar çeşitli şekillerde ken-dini gösterecek demektir. Friedrich von Spee'nin kitabındaki ilk maddeyeve halk batıl inanışlar ile kuşkuculuk konusunda gelişkin bir anlayışa sahipolsaydı, onca insan boş yere ölmeden soruna çözüm bulunmuş olabileceğiimasına özellikle dikkat etmeliyiz. Bunun son dönemde nasıl işe yaradığınıanlamazsak, bir dahaki sefere başgösterdiğinde de farkına varamayız.

Nazi propaganda bakanı Josef Goebbels, "Kamuoyunun şekillenmesinidenetlemek devletin mutlak hakkıdır" demişti. George Onvell'in 1984 isim-li romanındaki "Büyük Birader" devleti, tek görevi geçmişe ilişkin kayıtları osırada gücü elinde bulunduranların çıkarlarına uygun düşürecek şekilde de-ğiştirmek olan bir bürokratlar ordusuyla ayakta duruyordu. 1984 yanlızca si-yasal bir fantezi değildi; tarihi yeniden yazmanın kurumsallaşürıldığı Stalin-ci Sovyetler Birliği'ni esas alıyordu. Stalin göreve geldikten hemen sonra1905 ve 1917 devrimlerinin anıtsal bir kişiliği olan rakibi Lev Troçki'nin re-simleri tek tek ortadan kalktı. Onların yerini Stalin ve Lenin'i birlikte Bolşe-vik Devrimi'ni yönetirken gösteren sahte kahramanlık resimleri almaya baş-ladı; Kızıl Ordu'nun kurucusu Troçki'den ise eser bile yoktu. Bu görüntülerdevletin sembolleri haline geldi. Her işhanında, kimileri on kat yüksekliğin-deki reklam panolarında, müzelerde ve posta pullarında bu resimler vardı.

Page 338: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

331

Yeni kuşaklar tarihlerinin bu olduğuna inanarak yetişti. Eski kuşaklar birtür hatalı siyasal bellek sendromuna kapılarak gördükleri türden şeyleranımsadıklarını hissetmeye başladılar. Gerçek anıları ile liderlerin inan-malarını istedikleri arasında kalanlar, Orvveü'in deyimiyle "çifte bellek"rahatsızlığından muzdaripti. Devrimde Stalin'in tehlikeli rolünü ve Troç-ki'nin oynadığı başrolü anımsayan eski Bolşevikler ise vatan haini, burjuvafosili, "Troçkist" ya da "Troçki-faşist" damgası yiyerek tutuklanmış, işkencegörmüş, ihanetlerini halk içinde itiraf etmeye zorlanmış ve sonra da idamedilmişlerdi. Basın ve polis örgütü üzerinde mutlak denetiminiz varsa, yüzmilyonlarca insanın anılarını yeniden yazmak olasıdır. Bu iş hemen herzaman, güçlülerin iktidardaki gücünü artırmak; ulusal liderlerin kendinibeğenmişliklerine, büyüklük sabuklamalarına, paranoyalarına hizmet et-mek için yapılır. Böylelikle hata düzeltme mekanizmasına taş konulmuş,halkın büyük siyasi hatalara ilişkin anıları silinmiş ve bu hataların yinelen-mesi garanti edilmiş olur.

Günümüzde, fotoğraf üretme tekniğinin, sinema gösteriminin, teknolo-jik olarak erişimi kolay video kasetlerin, her evde televizyonun yaygınlaşma-sı ve eleştirel düşünmenin gitgide değer kaybına uğramasıyla, toplumsalbelleği yeniden yapılandırmak, gizli polis örgütüne bile fazlaca gerek ol-maksızın mümkün görünüyor. Demek istediğim, her birimizin, devletinatadığı ruh hekimlerinin uyguladığı özel terapi seanslarıyla yerleştirilmişanı bellekleri olduğu değil, az sayıda insanın haber öyküleri, tarih kitapla-rı ve derinden etkileyici imgeler üzerinde toplumsal tavırda önemli değişik-likler yaratabilecek kadar çok güç sahibi olabileceği.

1990-1991 yıllarında bugün olabileceklerin silik bir benzerini, Irak'ın -ti-cari mal, yüksek teknoloji, silah ve hatta uydu haber alma verisi yardımı gö-ren- diktatörü Saddam Hüseyin'in gizliden gizliye Amerikan yandaşı tutu-munu nasıl dünyaya zehir saçan buyurgan bir canavarlığa dönüştürdüğündegördük. Kişisel olarak, Hüseyin'e hayranlığı olan biri değilim; ne var ki adınıneredeyse hiçbir Amerikalının duymadığı biriyken aniden insan şeklinde birşeytana dönüşüvermesi oldukça çarpıcıydı. Bugünlerde infial yaratma düze-neği her yerde durmaksızın işliyor. Kamuoyunu yönlendirme ve belirlemegücünün daima sorumluluk sahibi ellerde kalacağından ne kadar eminiz?

Günümüzden bir başka örnek de hükümet ve cömert fonlarla destek-lenen sivil grupların yan etkiler (özellikle marihuana) konusunda bilimselkanıtları sistematik olarak çarpıttıkları, hatta olmayan kanıtlar uydurduk-ları ve kamu görevlilerinin konuyu tartışmaya açmalarının bile yasak ol-duğu uyuşturucu "savaşı".

Ne var ki önemli tarihsel gerçekleri sonsuza değin sandıkta kilitli tutmakgüçtür. Daha az ideolog olan yeni bir tarihçi kuşağı yetişiyor. 1980 sonların-da ve öncesinde, Ann Druyan ile birlikte Troçki'nin History of the Russian

Page 339: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

332

Revolution (Rus Devrim Tarihi) isimli eserini gizlice SSCB'ye sokarak, Rusmeslek taslarımızın kendi siyaset tarihleri konusunda bilgi edinebilmelerinekatkıda bulunmaya çalışırdık. Troçki'nin ellinci ölüm yıldönümü nedeniy-le (Stalin'in kiralık suikastçısı, Troçki'nin kafasını bir çekiç İle parçalayaraköldürmüştü) hvestia Troçki'yi "büyük ve kusursuz devrimci"* sözleriylegöklere çıkarmış; hatfa bir Alman komünist yayın, onu şöyle tasvir edecekkadar ileri gitmişti:

Troçki insan uygarlığını seven, bu uygarlığı milliyeti olarak benimsemiş olanbizler için savaşu. Katili . . . onu öldürmekle bu uygarlığı da öldürmeyi de-nedi . .. Kafatasının içinde, bir çekicin parçalayabileceği en değerli ve en iyidüzenlenmeye sahip beyni taşıyan bir adamdı o.

Çok sınırlı çeşitlilikte tavırları, anılan ve görüşleri aşılamak yolunda (ken-dini pek hissettirmeden de olsa) işleyen çarklar, başlıca televizyon kanalı vegazetelerin aynı güdümle çalışan az sayıda özel ve tüzel kişi tarafından kont-rol edilmesini, birçok kentte iddialı gazetelerin kaldırılmasını, siyasi kam-panyalarda yapılan tartışmaları içi bos sözlere dönüştürmeyi ve güçlerin ay-rımı ilkesinin gitgide yıpratılmasını gerektiriyor. Amerikan medya uzmanıBen Bagdikian'ın yaptığı tahminlere göre, "gazete, dergi, (elevizyon, kitapve sinema alanında küresel İş hacminin" yarıdan fazlasını İki düzineden azşirket elinde bulunduruyor. Kablolu televizyon kanallarının, ucuz uluslara-rası telefon konuşmalarının, faks makinelerinin, bilgisayar bülten panoları-nın ve ağlarının, bilgisayarla ucuza mal olan kişisel yayınların yaygınlaşmasıve sosyal bilimler üniversite müfredatının sağlam kalabilmiş kısımlarının ko-nınması ise tersi yönde işleyebilecek çarklar oluşturuyor.

Durumun nasıl değişeceğini söylemek güç.Kuşkuculuk tehlike demektir. Kuşkuculuk yerleşmiş kurumlara meydan

okur. Ortaöğretim çocukları da dahil olmak üzere herkese kuşkucu düşün-me alışkanlıklarını benimsetirsek, İnsanlar büyük olasılıkla kuşkuculukla-rını UFO'lar, aspirin reklamları ve 35 000 yaşındaki medyumlarla sınırla-mayacak; belki de ekonomik, toplumsal, siyasal ya da dinsel kurumları zor-layıcı sorular sormaya başlayacaklardır. Belki güç sahiplerinin görüşlerinideğiştirmeyi de başarabilirler. O zaman uygarlığı ne kadar ileri taşımış ola-cağız dersiniz?

* Bu da gösteriyor ki otoriteler, tarihleri hakkında, kusursuzlar listesindeki tarihi bir kişiliği birbaşkasıyla tlcğişüroıekten başka bir şey öğrenmemişlerdi.

Page 340: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

333

Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve milliyetçilik bu günlerde dünyanın bir-çok yerinde yaygın. Hükümetin hoşa gitmeyen görüşleri bastırması hâlâsıkça rasdanan bir durum. Yanlış ya da yanlış yönlendirici anılar, hâlâ in-sanlara zorla benimsetiliyor. Bu gibi tutumların savunucuları için bilim ra-hatsız edici. Çünkü, etnik ya da kültürel yanlılıklardan büyük ölçüde ba-ğımsız gerçekler sunuyor. Doğası gereği, bilim ulusal sınır tanımıyor. Aynıalanda çalışan bilim adamlarını birlikte aynı odaya koyun, ortak bir dil ko-nuşmuyor olsalar bile iletişim kurmanın bîr yolunu bulacaklardır. Bilimadamları tavırlarında doğal olarak kozmopoUtandır ve insan ailesini birbi-riyle savaşan birçok küçük parçaya bölme yolundaki çabalan daha rahatlık-la görebilirler. "Ulusal bilim yoktur" diyor Rus oyun yazarı Anton Çehov,"tıpkı ulusal çarpını tablosu olmadığı gibi". (Aynı şekilde, birçok kişi içinulusal din diye bir şey olmadığı halde, milliyetçilik dini milyonlarca yandaşbuluyor.)

Çok sayıda bilim adamı, kendi ülkelerinin siyasetine ve mitlerine başkal-dıran toplumsal eleştirmenler (ya da acımasız bir ifadeyle "ayrılıkçılar")olarak karşımıza çıkıyor. Eski SSCB'den Andrei Sakharov*, ABD'den Al-bert Einstein ve Leo Szilard, Çin'den Fang Li-zhu gibi -yaşamlarını riskeatabilmiş- unutulmaz fizikçilerin adları, ilk akla gelenlerden. Özelliklenükleer silahlanıl bulunmasının ardından, bilim adamları etnik kreten ola-rak tasvir edilmeye başladı. Kimi zaman kendilerini ciddi tehlikeye atarakülkelerinin bilim ve teknoloji alanındaki kötü amaçlı uygulamalarına karşısesini yükseltmiş çok sayıdaki bilim adamı göz önüne alındığında, bununoldukça haksız bir tavır olduğu açıktır.

Örneğin, 1963'te imzalanan ve ABD, Sovyeder Birliği ve İngiltere'nin yerüzerinde nükleer silah denemeleri yapmasını yasaklayan Denemeleri Sınır-lama Antlaşması'nda en çok emeği geçmiş kişi, kimyacı Linus Pauling'dir(1901-1994). Pauling, ahlak adına duyduğu öfke ve bilimsel veriden destekalan ve Nobel ödüllü olması gerçeğiyle daha da güvenilir görünen bir kam-panya başlattı. Kimyacı, Amerikan basınında baş belası olmakla suçlanıp kö-tülendi, 1950'lerde Devlet Bakanlığı tarafından, yeterince komünizm karşı-U olmadığı gerekçesiyle pasaportuna el konuldu. Nobel Ödülü'ne kuantummekaniksel yaklaşımı (rezonanslar ve yörüngelerin melezlemesi), atomlarıbirbirine bağlayarak molekülleri oluşturan kimyasal bağın doğasını açıkla-mada kullanması nedeniyle layık görülmüştü. Bu görüşler arük modemkimyanın ed kemiği sayılıyor. Ancak, Sovyetler Bİrliği'nde Pauling'in yapısal

* Sovyetler Birliği'nin oidukça ünlü bir "kahraman"ı sayılan ve ulusal nükleer sırların ortakların-dan olan Sakharov, Soğuk Savaş yıllarından 1968'de yazdığı (Batı'da basılıp SSCR'de el altındangeni? kitlelere ulaştırılan) kitabında şöyle diyor: "Düşünce özgürlüğü, halkların, hain ikiyüz-lülerin ve demagogların elinde kanlı diktatörlüklere dönüştürülebilen yaygın mitlerle zehirlen-mesine karsı tek güventedir." Bunları yazarken Sakharov hem Doğn'yıı hem de Batıyı göz önünealıyordu. Ben de sunu eklemek istiyorum: Düşünce özgürlüğü demokrasinin gerekli ama tekbasma yeterli olmayan bir koşuludur.

Page 341: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

334

kimya çalışmaları diyalektik materyalizmle uyumsuz bulunup reddedilmiş,Sovyet kimyacılara da yasaklı alan ilan edilmişti.

Doğu'da ve Batı'da gördüğü bu eleştirilerden yılmak şöyle dursun hızı-nı bile düşürmeyen Pauling, anestetiklerin etki mekanizması üzerinde ça-lışmayı sürdürdü. Orak hücreli aneminin (DNA'da tek bir nükleotidin de-ğişmesi) nedenini tanımladı ve farklı organizmaların DNA'larını karşılaştı-rarak yaşamın evrimsel tarihinin nasıl okunabileceğini gösterdi. DNA'nınyapısını çözmek üzereydi; Watson ve Crick ise bu başarıya Pauling'den ön-ce erişmek için acele ediyordu. C vitamini konusundaki değerlendirmesihâlâ geçerli. Albert Einstein'ın Pauling hakkında yaptığı yorum şöyle: "Buadam gerçek bir dâhi."

Pauling yaşadığı sürece barış ve dostluk için çalıştı. Ann ve ben bir kere-sinde kendisine toplumsal konulara bağlılığının kökenini sorduğumuzda,unutulmaz bir yanıt vermişti: "Eşim Helen Ava Pauling'in saygısına layık ol-mak için yaptım." Nükleer denemelere getirilmesini sağladığı yasak içinkendisine (bu kez barış dalında) bir Nobel Ödülü daha verildi ve Paulingtarihe paylaştırılmamış iki Nobel Ödülü alan tek kişi olarak geçti.

Linus Pauling'i baş belası olarak gören kimi çevreler vardı. Toplumsaldeğişimden hoşlanmayanlar, bilime kuşkuyla bakma eğilimi gösterebilirler.Onlara göre teknoloji güvenli, isteğe göre yönlendirilebilir ve sanayi-hükü-met denetimlidir. Ama salt bilim, kendi adına bilim, merak olarak bilim,her yöne yönelebilir ve her şeye meydan okuyabilir, bu da işin başka biryönü. Salt bilimin belli alanları, gelecek teknolojilere götüren tek yoldur,doğru; ancak, bilimsel tutum yaygın olarak benimsendiğinde, tehlikeli algı-lanabilir. Gelir düzeyi, toplumsal baskı ve ödül dağıtımı yoluyla toplum bi-lim adamlarını kendince makul, güvenli bir orta noktaya, çok az uzun va-deli teknolojik gelişim ile çok fazla kısa vadeli toplumsal eleştiri arasındabir yere doğru sürmeye çalışıyor.

Pauling'den farklı olarak, birçok bilim adamı işlerinin dar bir çerçeveyeoturtulmuş bilim olduğunu düşünüyor ve siyaset ya da toplumsal eleştiriyebulaşmanın bilimsel yaşamdan uzaklaşma, hatta bilimin doğasına ters düş-me anlamına geldiğine inanıyor. Daha önce sözünü ettiğim gibi, başarılı II.Dünya Savaşı Amerikasının Nazilerden önce nükleer silah geliştirme yolun-daki çabası olan Manhattan Projesi sırasında, bu silahların ne denli güçlüolduğu anlaşıldıkça çalışmada yer alan belli bilim adamları bazı koşullaröne sürmeye başlamıştı. Leo Szilard, James Franck, Harold Urey ve RobertR. Wilson gibi bazıları (özellikle Naziler yenildikten sonra) siyasi liderlerinve kamuoyunun dikkatini, yaklaştığını çok iyi gördükleri Sovyetler Birliğiile silahlanma yarışına çekmeye çalıştı. Diğerleri ise, siyaset konularının on-ların yargı alanının dışında olduğunu öne sürdü. "Ben Dünya'ya belli keşif-ler yapmak üzere geldim" diyordu Enrico Fermi, "Siyasi liderlerin onları ne

Page 342: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

335

yapacağı benim işim değil". Ne var ki Fermi, Edward Teller'ın savunuculu-ğunu yaptığı termonükleer silahı öylesine sakıncalı bulmuştu ki, AmerikaBirleşik Devletleri'ni "şeytan oyuncağı" denen silahın yapımından vazgeç-meye çağıran ünlü belgeye imza atanlardan biri de kendisi oldu.

Amerikan Bilim Adamları Federasyonu Başkanı Jeremy Stone, termonük-leer silahların üretimini haklı gerekçelere bağlamaya yönelik çabalarındanönceki bir bölümde söz ettiğim Edward Teller'ı şu sözlerle tanımlıyor:

Edward Teller . . . önce kişisel, sonra da siyasal coğrafyaya ilişkin nedenler-le bir hidrojen bombası yapımında ısrar etti. Abartma, hatta lekeleme tak-tiklerini kullanarak siyaset sürecini elli yıl boyunca istediği yönde etkiledi veher tür silahlanma denetim mekanizmasının karşısında yer alarak silahlan-ma yarışım tırmandırıcı birçok programı destekledi.

Onun H-bombası projesini duyan Sovyetler Birliği, kendi H-bombasını yap-tı. Bu adamın alışılmadık kişiliğinin ve H-bombasmın gücünün doğrudanbir sonucu olarak, dünya başka türlü söz konusu olmayacak bir yok olmatehlikesiyle karşılaşabilir, insanlık çok sonra ve daha iyi siyasal denetim altın-da yeniden kurulacak bir uygarlığa dönüşebilirdi.Bu yaklaşımı esas alırsak, insanlığın yüzleştiği risklerde Edward Teller kadarbüyük payı olmuş başka hiçbir bilim adamı yoktur ve silahlanma yarışı süre-since Teller'ın benimsediği genel tavır kınanmayı hak eden türdendir. . .H-bombasına olan saplantısı nedeniyle Edward Teller, bu gezegende yaşa-mı, türümüzün diğer hiçbir bireyinin başaramadığı kadar büyük tehlikeyesokabilirdi. . .Teller ile karşılaştırıldığında, Batı'nm atom biliminin (liderlikleri, bu olay-da olduğu gibi siyasal becerileriyle değil, mesleki yeterlikleriyle belirlenmiş)önderleri, siyaset ormanında gezinen toy çocuklar gibi kalır.

Burada amacım, kendini insani tutkularına kaptırdığı için bir bilim ada-mına hüküm giydirmek değil, şu esası yinelemek: Bilimin bugün hizmeti-mize sunduğu eşi görülmemiş güçler, bilim çevrelerinin göstereceği eşi gö-rülmemiş düzeyde etik özen ve kaygıyla denetlenmeli; bilimin ve demokra-sinin önemi en kapsamlı şekilde yapılanmış toplumsal eğitim kurumların-ca belletilmelidir.

Page 343: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

Hükümetin işlevi yurttaşı İmlaya düşmektenkurtarmak değildir; yurttaşm gîirevi kükümuti

hataya düşmekten Iturlnrmakttr,

ABD Yargıtay Hâkimi

RORER'l H. JA CKSON1950

GERÇEK YURTSEVERLERSORU SORAR*

İnsanlarca kuşatılmış küçük gezegenimizde yaygın işkencenin, kıtlığınve suçlara karşı sorumsuzluğun demokratik hükümetlerden çok gaddar re-jimlerde görülmesi bir yaşam gerçeğidir. Neden? Çünkü gaddar rejimlerinhâkimlerini, halka karşı işledikleri suçlar nedeniyle görevden almak de-mokratik rejimlerde olduğu kadar kolay değildir. Oysa bu, siyasetin hatadüzeltme mekanizmasıdır.

Tüm kusurlarıyla bilimin yöntemleri, kanımca, ne tür ölçütler benim-senmiş olursa olsun toplumsal, siyasal ve ekonomik sistemleri geliştirmeklekullanılabilir. Peki ama bilim deneye dayalıysa, bu söylediğimiz nasıl olası-dır? İnsanlar elektron ya da laboraruvar fareleri değildir. Ancak, Meclis'inher tavrı, Yargıtay'ın her karan, her Başkanlık Ulusal Güvenlik Yönergesi,televizyon kanalı "rafi liglerindeki her değişim birer deneydir. Ekonomikpolitikadaki her değişim, ön eğilim programına ayrılmış fondaki her artışya da kesinti, suçlara verilen ce/aların serdeştirildiği her durum birer de-

* Bu bölüm Ann Druyan ile birlikte yazılmıştır.

Page 344: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

338

neydir. Prezervatifleri ücretsiz sağlama ya da marihuana kullanımını suç ol-maktan çıkarma da birer deneydir. Habeşistan'ı italya'dan korumak içinhiçbir şey yapmamak ya da Nazi Almanyasmm Ren'in batısını işgal etmesi-ni önlemek için harekete geçmemek de birer deneydi. Doğu Avrupa'da,Sovyetler Birliği'nde ve Çin'de komünizm birer deneydi. Ruh sağlığı bakı-mını ya da hapishaneleri özelleştirmek deneydi. Japonya ve Batı Alman-ya'nın savunmaya neredeyse hiç pay ayırmayıp bilim ve teknolojiye büyükyatırım yapmaları ve ekonomilerinde patlama gerçekleştirmeleri deneydi.Özsavunma için tabanca bulundurmak Seattle'da serbest, ama yakınlarda-ki Kanada Vancouver'da değil; Seattle'da tabancayla adam öldürme oranıbeş, tabancayla intihar oranı ise on kat yüksek. Silahlar düşünmeksizinadam öldürmeyi kolaylaştırıyor. Bu da bir deney. Verdiğimiz örneklerde yayeterli kontrol deneyi uygulanmamış ya da değişkenler yetersizce ayrılmış-tır. Yine de belli ve genellikle de yararlı bir ölçüde, politika oluşturmayaaday görüşler denenebilir. İdeolojik açıdan tatsız göründükleri için top-lumsal deneylerin sonuçlarını görmezden gelmek çok büyük kayıp olur.

Bugün dünyada, olanaklarını yirmi birinci yüzyılın ortası için en iyi şekil-de hazırlamış tek bir ulus yok. Önümüzde karmaşık sorunlar var. Dolayısıy-la, karmaşık çözümlere gereksinim duyuyoruz. Tümdengelimci bir toplum-sal örgütlenme kuramı olmadığından, başvurabileceğimiz tek yol bilimseldeney; yani, çok büyük aralıktaki alternatifleri, kimi zaman küçük ölçekte(örneğin topluluk, kent ve devlet düzeyinde) deneme yöntemidir. M.Ö. be-şinci yüzyılda Çin'de başbakan olmak için gücünü kanıtlamanın yolu, ken-di bölgenizde ya da ilinizde model bir devlet kurmaktı. Bu, Konfüçyüs'ünhiç denemediği için kendi kendine yakındığı yöntemdi.

Tarihe şöyle bir göz attığımızda bile, biz insanların aynı hataları tekrartekrar yineleme gibi üzücü bir eğiliminin olduğunu görürüz. Yabancılar-dan ya da kendimizden biraz farklı herhangi birinden korkarız. Korktuğu-muzda da çevremizdeki insanları aşağılayarak bir şeylere zorlamaya başla-rız. Basıldığında güçlü duyguları harekete geçiren, her an ulaşabileceği-miz düğmelerimiz vardır. Kurnaz siyasetçilerce alabildiğine duyarsızlaştırı-labiliriz. Başımıza gereken özelliklere sahip bir lider geldiğinde, hipnote-rapistlerin telkine en açık hastalan gibi, söylenen her şeyi, hatta yanlış ol-duğunu bildiklerimizi bile memnuniyetle yapmaya başlayabiliriz. Anayasa-nın çatısını oluşturanlar tarihten ders almış kişilerdi. İnsan doğasını gözönünde bulundurarak, bizleri kendimize karşın özgür kılacak bir yapıoluşturmaya çalıştılar.

ABD Anayasası'na muhalif kimi çevreler bunun asla işe yaramayacağınıöne sürdü. New York valisi George Clinton'm dediği gibi "böylesi farklı ik-limler, ekonomiler, ahlak anlayışları, politikalar ve halklar "la dolu bir ülke-de cumhuriyetçi yapıda bir hükümetin olanaksız olduğunu, böyle bir hükü-

Page 345: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

339

met ve böyle bir anayasanın, Virginia'dan Patrick Henry'nin sözleriyle,"dünyadaki tüm deneyimlerle çeliştiğini" iddia ettiler. Deney yine de uygu-lamaya konuldu.

Amerika Birleşik Devletleri'nin mimarları bilimsel tutum ve bulgulardanhaberdar kişilerdi. Herhangi bir kişisel görüşü, kitabı ya da esinlemeyi aşanyüksek otorite Özgürlük Bildirgesi'nde denildiği gibi "doğanın ve doğanınTANRISININ yasaları" idi. Benjamin Franklin Avrupa ve Amerika'da yenielektrik fiziği alanının kurucusu olarak tanınıyordu. 1789'daki AnayasaMeclisi'nde John Adams makinelerdeki mekanik denge benzetmesini sıksık kullanıyor; diğerleri ise William Harvey'nin kan dolaşımı keşfine gön-derme yapıyorlardı. Yaşamının sonlarına doğru Adams şöyle yazmıştı:"Tüm insanlık beşikten mezara kimyacıdır. . . Maddesel evren kimyasal birdeneydir." James Madison TheFederalist Papers'da kimyasal ve biyolojik me-cazlar kullandı. Amerikan devrimcileri Amerika Birleşik Devletleri'nin kö-kenini ve amacını anlayabilmek için önemli bir zemin oluşturan Avrupa Ay-dınlanma Çağı'nın çocuklarının çocuklarıydı.

Amerikan tarihçisi Clinton Rossiter şöyle yazıyor:

Bilim ve onun felsefi çıkarımları, belki de on sekizinci yüzyıl Amerikasınmkaderini şekillendiren en önemli entelektüel güçtü. . . . Franklin bilimselyöntem ve demokratik işleyişin kan bağım fark etmiş çok sayıda ileri görüş-lü koloniciden yanlızca biriydi. Özgür sorgulama, özgür bilgi alışverişi, iyim-serlik, özeleştiri, yararcılık ve nesnellik: Ufukta belirmeye başlamış cumhu-riyetin tüm bu yapıtaşları, on sekizinci yüzyılda serpilmiş bilim cumhuriye-tinde etkin olarak kullanımdaydı.

Thomas Jefferson bir bilim adamıydı. Kendini böyle tanımlıyordu. Vir-ginia, Monticello'daki evini ziyaret ettiğinizde kapıdan içeri girer girmezJefferson'ın bilimsel meraklarına ilişkin bolca kanıta rastlıyorsunuz. Yal-nızca zengin ve kitap çeşidi çok olan kütüphanesi değil, kopyalama maki-neleri, otomatik kapılar, teleskoplar ve kimileri on dokuzuncu yüzyıl tek-nolojisinin en üstün örnekleri olan diğer araçlarıyla ev bir bilim adamınınkişiliğini yansıtıyor. Jefferson bu araçların kimilerini kendisi geliştirmiş, ki-milerini kopyalamış, kimilerini ise satın almış. Amerika'nın bitki ve hayvantürlerini Avrupa'nınkilerle karşılaştıran, fosiller bulup inceleyen, yeni birsabanın tasarımında kalkülüsü kullanan Jefferson, Newton fiziği üzerineuzmanlaşmıştı. Doğanın kendisini bilim adamı olmak üzere yarattığını söy-lüyordu; ama devrim öncesi Virginia'da bilim adamları için hiçbir fırsatyoktu. Bu nedenle Jefferson daha acil gereksinimlere yönelmiş ve kendini

Page 346: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

340

çevresinde gelişmekte olan tarihi olayların içine almıştı. Bir kez ö/gürlükkazanıldıktan sonra, diyordu, sonraki kuşaklar kendilerini bilim ve öğreni-me adayabilir.

Jefferson çocukluğumun İlk kahramanlarından biriydi: Bilime yönelik il-gisi nedeniyle değil (bu ilgi siyasal çizgisini şekillendirmesine büyük ölçüdekatkı sağlamış olsa da), demokrasinin dünyada yayılmasında hemen her-kesten büyük paya sahip olduğu için bir kahramandı Jefferson. O zamanlariçin soluk kesici, köktenci ve devrimci (dünyanın birçok yerinde hâlâ öyle)sayılan görüş, ulusları kralların, papazların, büyük kent patronlarının, dik-tatörlerin, askeri entrikaların ve zenginlerin kurduğu bilfiil işbirliğinin de-ğil, birlikte çalışan sıradan insanların yöneteceğiydi. Jefferson bu davanınyalnızca başta gelen kuramcılarından biri değil, o zamandan bugüne dün-yanın her yerinde hayranlık duyulan ve örnek alman büyük Amerikan siya-sal deneyinin gerçekleştirilmesinde bizzat rol almış bir devrimciydi.

Ortalığı ayağa kaldıran, [efferson imzalı Özgürlük Bildirgesi isimli belgekoloniler tarafından dağıtıldıktan elli yıl sonra, bu büyük devrimci 4 Tem-muz 1826'da, Moııticello'da öldü. Bildirge, dünyanın her yerinde muhafa-zakârlardan tepki görmüştü: O zamanlar muhafazakârlar monarşiyi, aris-tokrasiyi ve devlet destekli dini savunuyordu. Ölümünden birkaç gün önceyazdığı bir mektupta "insanların çoğunun sırtında semerle", az sayıdaki ay-rıcalıklı kesimin de "çizmeli ve mahmuzlu" doğmadığını gösterenin "bili-min ışığı" olduğunu belirtiyordu. Özgürlük Bildirgesi'nde hepimizin aynıfırsatlara, "elimizden alınamaz" haklara sahip olmamız gerektiğini yazmış-la. "Hepimiz" tan imlam a sı 1776'da yüz kızartıcı ölçüde eksik olsa da Bildir-ge'nin ruhu "hepimizi" bugün çok daha kapsamlı kılacak kadar cömertti.

JefTerson bir tarih öğrencisiydi (kendi zamanımızı, ülkemizi ya da etnikgrubumuzu öven uysal ve güvenli tarih değil, güçlü yanlarımız kadar zayıf-lıklarımızı da anlatan, gerçek insanların gerçek tarihini okumuştu). Tarihona zengin ve güçlülerin ellerine küçücük bir fırsat geçer geçmez çalmayave zulmetmeye başlayacaklarım öğretmişti. Fransa'da görevli Amerikan bü-yükelçisi olarak doğrudan gözlemleme olanağına sahip olduğu Avrupa ül-kelerinin betimlemesini yapmıştı. Ona göre Avrupa ülkeleri, hükümet ba-hanesiyle uluslarını iki sınıfa bölmüşlerdi: Kurtlar ve koyunlar. Jeffersonyalnızca yöneticilerin ellerine bırakılan hükümetlerin dejenere olacağını,çünkü yöneticilerin (yönetme gücünü kullanarak) halkın güvenini kötüyekullandığını öğretmişti. Ona göre halkın kendisi, gücün tek kaynağıydı.

Ne var ki yüzyıllar önce Thukydides ve Aristoteles'in de öne sürdüğü gi-bi, insanların kolayca yanlış yönleneceği konusunda endişe duyuyordu. Bunedenle teminat ve sigorta politikalarını savundu. Birincisi güçlerin anaya-sal ayrımıydı; buna göre kimileri kendi bencilce çıkarlarına hizmet edenfarklı gruplar birbirini dengeleyecek, içlerinden birinin ülkeyi cebine atıp

Page 347: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

341

kaçmasına izin vermeyecekti. Denge mekanizmaları yasama, yürütme veyargı organları; Beyaz Saray ve Senato; eyaletler ve Federal Hükümet idi.İnsanların hükümetin risk ve yararlanın anlamalarının, kendilerini eğitme-lerinin ve siyasal sürece katılmalarının esas olduğunu da altını çizerek tek-rar tekrar vurguladı. Bu koşul sağlan maksi z in, meydanın kurtlara kalacağı-nı söylüyordu. Güçlü ve vicdansız kesimlerin suiistimal edecekleri korun-masız alanlar bulduklarını vurguladığı Noles on Virginia (Virginia Ü/erineNotlar) adlı kitabında bu endişesini şöyle dile getiriyor:

Ycryü/üiıdeki her hükümette kurnazlığın keşfedip, hainliğin duyarsızca ku-tudan çıkarıp ekeceği ve geliştireceği insani zayıflık, kokuşmuşluk ve değeryitimi mikrobu barınır. İnsanları yönetenlerin ellerine terk edildiğinde herhükümet dejenere olur. Bu nedenle halk hükümetin güvenli tek korııyucu-sudur. İnsanların güvenilir olabilmesi için de gelişmiş bir akla sahip olnıa-lan gerekir, , ,

Jefferson'ın ABD Anayasası'nın kaleme alınmasında pek bir rolü olmadı;yasalar henüz şekillendirilirken, o Fransa'da Amerika adına görev yapıyor-du. Anayasa'nın hükümlerini okuduğunda iki nokta dışında hoşnut kalmış-tı. Öncelikle, birinin peş peşe kaç kez Başkan seçilebileceği konusunda birsınırlama yoktu. Jefferson, bunun bir Başkarı'm yasal anlamda olmasa dabir krala dönüşmesine yol açacağından korkuyordu. Diğer önemli eksiklikde haklar yasasıydı. Jefferson, yurttaşın, yani ortalama insanın, güç sahiple-rinin kaçınılmaz tacizlerine karşı yelerince korunmadığını düşünüyordu.

Konuşma özgürlüğünden yanaydı. Böylelikle hiç sevilmeyen görüşler bi-le ifade edilebilir ve geleneksel bilgelikten sapmalar, ele alınması için insan-lara sunulabilirdi. Kişilik olarak Jetîerson can düşmanlarını bile eleştirmek-ten hoşlanmayan, Monticello'dakİ evinin koridorunda baş düşmanı Alexan-der Hamil ton'in bir büstünü sergileyecek kadar dost canlısı bir adamdı. Bu-nunla birlikte, kuşkuculuğun, sorumlu bir yurttaş olmanın temel önkoşulusayıldığına inanıyordu. Eğitimin bedelinin, cehaletin ve hükümeti kurtlarabırakmanın bedeliyle karşılaştırıldığında önemsiz kaldığını öne sürüyordu.Ona göre, Ülke yalnızca halk tarafından yönetildiğinde güvende olabilirdi.

Yurttaşlık görevinin bir parçası, boyun eğdirmek için verilen gözdağları-na yenik düşmemekti. Göçmenlerce edilen yurttaşlık yemininin ve öğren-cilerin sürekli olarak tekrarladığı andın "Liderlerimin bana söylediği herşeyi sorgulayacağıma söz veriyorum" gibi bir ifade içermesini dilerdim. Butam da Thomas Jefferson 'm vurgulamaya çalıştığı koşulu sağlayan bir sözolurdu. "Eleştirel melekelerimi kullanmaya söz veriyorum. Düşünce özgür-lüğümü geliştireceğime söz veriyorum. Kendimi eğitmeye ve böylelikle ken-di kararlarımı vermeye söz veriyorum."

Page 348: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

342

Bağlılık yemininin de bayrak ve ulusa değil, Başkan'ın görevi devralırkenettiği yeminde olduğu gibi, Anayasa ve Haklar Yasası'na yönelik olmasınıdilerdim.

Ulusumuzun kurucularını saymaya başladığımızda (Jefferson, Washing-ton, Samuel ve John Adams, Madison ve Monroe, Benjamin Franklin, TomPaine ve birçok diğeri) içinde en azından on, olasılıkla da düzinelerce bü-yük siyasal liderin sıralandığı bir liste elde ediyoruz. Her biri Avrupa Aydın-lanma Çağı'nın ürünü, iyi eğitimli tarih öğrencileriydi. İnsanın yanılabilir-liğinden, zayıflığından ve kokuşabilirliğinden haberdarlardı. İngilizceyi iyikullanabiliyorlardı. Kendi konuşmalarını kendileri yazıyorlardı. Gerçekçive uygulamacı, aynı zamanda da yüksek ilkelere bağlı kişilerdi. Bu hafta nedüşüneceklerine karar vermek için kamuoyu yoklamalarına göz atmıyor,ne düşüneceklerini biliyorlardı. Uzun vadeli düşünmeyi son derece iyi ba-şarıyor, bir sonraki seçimden çok daha ilerisini planlayabiliyorlardı. Kendi-lerine yetebilen, geçimlerini sağlamak için siyasetçi ya da lobici olmaya ge-rek duymayan bireylerdi. Içimizdekinin en iyisini bulup çıkarma yetilerivardı. Çoğu, en azından ikisi yetkin bilimcilerdi. ABD'yi (yasa koymaktançok, ne tür yasaların geçebileceği konusunda sınırlar getirerek) uzak gele-ceğe taşıyacak bir rotaya yerleştirmeye çalıştılar.

Anayasa ve Haklar Yasası insanın zayıflığına karşın, çoğu kez kendi yö-rüngesini düzeltebilecek bir makine oluşturmak gibi son derece önemli birişleve sahip oldu.

O zamanlar ABD'nin yalnızca iki milyon yurttaşı vardı. Bugün ise aynı ra-kamın yüz katından söz ediyoruz. Bu durumda, o zaman Thomas Jeffer-son'm kalitesinde on insan var idiyse, bugün 10x100 = 1000 Thomas Jeffer-son olmalı.

Peki ama neredeler?

Anayasa'yı cüretkâr ve cesur kılan özelliklerden biri, insanlar istediğisürece hükümetin şekli de dahil olmak üzere sürekli değişime izin ver-mesidir. Hiç kimse hangi görüşlerin acil toplumsal gereksinimlere (sez-giyle bulunamayacak ve geçmişte sorun yaratmış türden olsalar da) yanıtvereceğini önceden bilecek kadar bilge olmadığından, bu belge görüşle-rin en özgür şekilde ve tümüyle ifade edilmesini güvence altına almayaçalışır.

Kuşkusuz, ödenecek bir bedel vardır. Kendi görüşlerimizin bastırılmasıtehlikesiyle yüzleştiğimizde, çoğumuz oyumuzu ifade özgürlüğünden yanakullanırız. Öte yandan, horgördüğümüz görüşler orada burada biraz san-sürlendiğinde pek de rahatsızlık duymayız. Ancak, belli dar çerçeveler içe-

Page 349: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

343

risinde (hâkim Oliver Wendell Holmes'un dediği gibi, kalabalık bir tiyatro-da yok yere "yangın" diye bağırarak panik yaratmak hakkı dışında) Ameri-ka'da insanlara büyük özgürlükler tanınmıştı:

• Silah koleksiyoncuları Başhâkim, Beyaz Saray Sözcüsü ya da FBI Başka-nı'nm portrelerini hedef tahtası olarak kullanmakta ve öfkeli yurtseverlerABD Başkanı'nın resmini yakmakta özgürdürler.

• Musevi-Hıristiyan-Müslüman değerleri alaya alsalar, çoğumuz için kut-sal olan her şeyi aşağılasalar bile şeytana tapanlar (eğer varsa) anayasal ge-çerliği olan hiçbir yasaya karşı gelmedikleri sürece dinlerinin gerekleriniyerine getirmekte özgürdürler.

• Bir ırkın diğeri üzerindeki "üstünlüğünü" savunan sözde bilimsel birmakale ya da popüler kitap ne denli zararlı olursa olsun hükümet tarafın-dan sansürlenemez; hatalı bir savın tedavisi görüşleri bastırmakla değil, kar-şılığında daha iyi bir sav geliştirmekle olanaklıdır.

• Birey ya da gruplar Musevi ya da Mason işbirliğinin dünyaya hâkim ol-duğunu ya da Federal hükümetin Şeytan'la işbirliği yaptığını iddia etmek-te özgürdürler.

• Bireyler, eğer isterlerse Adolf Hitler, Josef Stalin ve Mao Zedong gibitartışmasız kitle katillerinin yaşamlarını ve siyasetlerini övgüyle anabilirler.Korkunç görüşler bile işitilme hakkına sahiptir.

Jefferson, Madison ve arkadaşlarının kurduğu sistem, kökenini anlama-yıp onu çok farklı başka bir sistemle değiştirmek isteyenlere kendileriniifade olanağı tanıyor. Örneğin, 1948'de Başsavcı (ve dolayısıyla ABD'ninen başta gelen yasa uygulayıcısı) olan Tom Clark şu sözü sarf etmişti:"ABD'nin ideolojisine inanmayanların ABD'de kalmasına izin verilmeye-cektir." Ama önemli ve karakteristik bir ABD ideolojisi varsa, o da hiçbirzorlama ve yasak ideolojinin olmadığıdır. Çok daha yakın bir tarih olan1990'lardan birkaç örnek daha: Cincinnati'de bir kürtaj kliniğini bomba-lamak suçundan tutuklanan John Brockheft, yazdığı "yaşam yanlısı" bül-tende şöyle diyordu:

Ben çok dar kafalı, hoşgörüsüz, tepkici, İncil'e delicesine bağlı ve köktencibir yobaz ve fanatiğim. . . ABD'nin bir zamanlar büyük bir ulus olmasınınnedeni, Tanrı tarafından kutsanmasınm yanı sıra doğruluk, adalet ve darkafalılık üzerine kurulmuş olmasıdır.

Kürtaj kliniklerinin önünde barikat oluşturan bir örgüt olan "KurtarmaOperasyonu "nun kurucusu Randall Terry Ağustos 1993'te bir topluluğaşöyle hitap etti:

Page 350: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

344

Bırakınız beyniniz hoşgörüsüzlükle yıkansın. . . Evet, nefret iyidir. . . Hcdeli-miz Hıristiyan bir ulustur. . . Tanrı bue bu ülkeyi fethetmemizi buyuruyor. .. Çoğulculuk isteniiyoru?.

Bu tür görüşlerin ifadesi, yerinde bir yaklaşımla Haklar Yasası ile koru-nuyor (korunanlar ellerine şans geçse Haklar Yasası'nı kaldıracak olsalarda). Hepimizin haklarının korunması, Haklar Yasası'm kullanarak her yurt-taşa bu yasanın vazgeçilmezliğini anlatabilmemize bağlıdır.

Alternatif öğreti ve kurumlar kendilerini insanın yanılabiiîrüğine karşıkorumak için hangi yollara, hangi hata düzeltme mekanizmalarına başvu-ruyorlar? Yıkılmaz bir lider ini? Irk mı? Milliyetçilik mi? Patlayıcılar ve oto-matik silahlar dışında uygarlığın ürünlerinden tümüyle kopmak mı? Helede yirminci yüzyılın karanlığında kendilerinden nasıl emin olabilirler? On-ların mumlara gereksinimi yok mu?

İngiliz düşünür John Stuart Mili, On liberiy (Özgürlük Üzerine) adh ün-lü kitabında bir düşünceyi susturmanın "şeytanca bir kötülük" olduğunuöne sürüyor. Düşünce eğer doğruysa, "halaya karşılık doğru takası fırsa-tı "ndan mahrum kalmış; eğer yanlışsa "hata ile çarpışmasında" doğruya iliş-kin daha derin bir anlayış geliştirme şansını tepmiş oluruz. Eğer yalnızcakendi savlarımızdan haberdarsak, onları bile lam bilmiyor sayılırız; çünkükısa zaman sonra hayal, düşünmeden ezberlenen, denenmemiş, sönük vecansız doğrular haline gelirler.

Mili ayrıca şunları da söylüyor: "Eğer toplum, çok sayıda üyesinin fark-lı motiflerin mantıksal değerlendirmesini yapmaktan aciz küçük çocuklarolarak yetişmesine izin veriyorsa, suçlanması gereken yine toplumdur."Jefferson aynı noktadan daha güçlü bir anlatımla söz ediyor: "Bir ulus, uy-gar bir devletle hem cahil hern de özgür olmak istiyorsa, asla gerçekleş-memiş ve asla gerçekleşmeyecek olanı istiyor demektir." Madİson'a yazdı-ğı bir mektupla devamını da dile getirmiş: "Bir parça özgürlüğü bir par-ça buyruğa değişecek bir toplum ikisini de kaybedecek ve hiçbirini hak et-meyecektir."

Alternatif görüşleri dinlemelerine ve karşılıklı tartışmaya girmelerineizin verildiğinde insanların görüşlerini değiştirdiklerini biliyoruz. Olanak-sız bir şey değil bu. Örneğin, Htıgo Black gençliğinde Ku KIux Klan üyesiy-di; daha soma Yargıtay hâkimi olarak kısmen 14. Anayasa Değişikliği'niesas alan ve tüm Amerikalıların yurttaşlık haklarını tanıyan tarihi Yargıtaykararlarının alınmasında rol oynayan önemli liderlerden biri oldu:Black'in gençliğinde beyaz giysiler giyip siyahlan, yetişkinliğinde ise siyahgiysiler giyip beyazlan korkuttuğu söyleniyor.

Ceza hukuku konusunda Haklar Yasası polisin, savcıların ve jüri üyeleri-nin tanıklara gözdağı vermek ve cezayı çabuklaştırmak gibi işlekler içinde

Page 351: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

345

olabileceklerini göz önünde bulundurur. Ceza hukuku sisteminde hatapayı vardır: Masum insanlar islemedikleri suçlardan dolayı cezalandırılabi-lir; hükümetler sözü geçen suçla ilgisi olmayan nedenlerle sevmediklerineiftira alabilirler. Haklar Yasası davalıları korur. Rir tür fiyat-fayda analizi ya-pılır. Kimi /aman masumu cezalandırmamak irin suçlu serbest bırakılır.Bu yalnızca ahlaki bir erdem değildir. Aynı zamanda sevilmeyen görüşleriya da horgörülen azınlıkları baskı altında tutmak için ceza hukukunun kö-tüye kullanılmasını engeller. Bu da hala düzeltme mekanizmasının birparçasıdır.

Genel anlamda yeni görüşler, yenilikçilik ve yaratıcılık, her zaman kös-tekleyici ki sı d amal ardan kurtulmanın, yeni bir tür özgürlüğe kavuşmanınyolunu açmıştır. Özgürlük, hassas bilim deneyini sürdürmenin bir önkoşu-ludur. Sovyetler Birliği'nin hem totaliter bir devlei olarak kalıp hem de tek-nolojik yeterliğe ulaşamamış olmasının nedenlerinden biri budur. Öte yan-dan, bilim de -açıklık ve kuşkuculuğu, çeşitlilik ve çekişmeyi destekler ya-pısının ölçülü bir karışımı- bir sanayi ve yüksek teknoloji toplumunda has-sas özgürlük deneyini sürdürebilmenin önkoşuludur.

Dinin Dünya'nın evrenin merkezi olduğu yolundaki ısrarcı görüşünü birkez sorguladıktan sonra, dini liderlerin yineleyip durdukları, Tanrı'nmkralları bizi yönetmeleri için gönderdiği şeklindeki kendinden emin öner-meleri neden kabul edeceksiniz? On yedinci yüzyılda İngiliz ve Koloni jüri-lerini şu inançsızlık ya da bu tanrısızlık konusunda çılgına çevirmek kolay-dı. Jüri üyeleri, insanlara inançları nedeniyle ölümüne işkence yapmak isti-yorlardı. On sekizinci yüzyılın sonlarına gelindiğinde ise, artık o kadaremin değillerdi.

Yine Rossiter [Seedtime of the Republic (Cumhuriyetin Yeşerdiği Zaman-lar), 1953] şöyle diyor:

Amerikan ortamının baskısı altında, Hıristiyanlık daha insancıl ve ılımlı,mezhep çekişmelerine karşı daha hoşgörülü, iyimserlik ve akılcılığın gelişi-mine daha açık, bilimin yükselişine daha olumlu, demokrasinin kurulması-na daha bireyci yaklaşır hale geldi. Üstelik, gittikçe artan sayıda kolonici, pa-pazlar ordusunun yüksek sesle yakındığı gibi, laik bir merak, ve kuşkucu birtavır geliştirmekteydi.

Haklar Yasası, mutlakıyetçi bir zihniyet çerçevesinde yapılanmış, her biridoğruluk kon usunda kendisinin tekel olduğuna inanmış ve dolayısıyla dev-letin bu doğruyu diğerlerine dayatmasını dört gözle bekleyen çok sayıda

Page 352: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

346

din serpildiği için dini devletten ayırdı. Çoğu kez, mutlakıyetçi dinlerin li-

derleri ve uygulayıcıları, doğruluğun çelişkili öğretiler üzerine kurulu ola-

bileceğini ve her birini ayrı ayrı içerebileceğini anlama ya da bir orta yol be-

nimseme yetisinden yoksundu.

Haklar Yasası'nın tasarımcılarının ö n ü n d e , din kapsamındaki dinsizlik

suçunun ve laik kapsamdaki ihanet suçunun neredeyse birbir inden ayırt

edilemez olduğu İngiltere örneği vardı. İlk kolonicilerden birçoğu dinin

z u l m ü n d e n kaçarak Amerika'ya gelmiş, öte yandan diğer insanlara inanç-

ları yüzünden işkence etmekten de büyük keyif almışlardı. Ulusumuzun

Kurucuları, h ü k ü m e t ve çekişmeli d inlerden herhangi biri arasında yakın

ilişki kurulmasının özgürlük için ölümcül -ve din için zedeleyici- olduğu-

n u n farkına varmışlardı. Hâkim Black (Yargıtay kararı, Engel Vitale'ye Karşı,

1962) Birinci Değişiklik'in din-devlet ayrımını öngören maddesini şöyle ta-

nımladı:

Bu maddenin birinci ve en öncelikli amacı, hükümet-din birliğinin hükü-

meti yıkacak ve dini alçaltacak olduğu inancını esas alır.

Güçlerin ayrımı ilkesi burada da işe yarar. Walter Savage L a n d o r ' u n bir

keresinde belirttiği gibi h e r mezhep ve kült diğerleri üzerinde ahlaki bir

denetimdir: "Rekabet ticarette olduğu kadar d inde de yararlıdır." Ne var ki

bedeli yüksektir: Bu rekabet, ortak bir yarar adına uyum içinde çalışan di-

ni bünyelerin karşısında bir engel oluşturur.

Rossiter'm bu konudaki düşüncesi şöyle:

Kilise ve devletin ayrılmasını ve bireysel bilincin özgürlüğünü öngören ikiz

öğretiler yalnız demokrasimizin özü değil, aynı zamanda Amerika'nın Batı-

lı insanın özgür kılınması yolunda yaptığı en büyük katkıdır.

O t e yandan, artık hiç kimse h ü k ü m e t l e çelişmiyorken k o n u ş m a özgür-

l ü ğ ü n ü n ; kimse zorlayıcı sorular sormak niyet inde değilken basın özgür-

l ü ğ ü n ü n ; hiç protes to o lmuyorken t o p l a n m a ö z g ü r l ü ğ ü n ü n ; seçmenle-

rin yarıdan azı oy veriyorken genel seçim haklar ına ve aradaki duvar dü-

zenli olarak onar ı lmıyorken kilise ve devletin ayrılığı ilkesine sahip olma- :

nın ne anlamı kalıyor? Bu haklar kul lanı lmadıkça içi boş cisimlere, sah- / '

te yurtseverlik sözlerine dönüşüyor. Haklar ve özgürlükler kullanılır ya ••

da yitirilir. i

Haklar Yasası'nı hazırlayanların —ve kendilerini büyük riske sokarak bu •{

hakları uygulamaya koymakta ısrar e d e n l e r i n - geleceği görme yetilerinin ,"

bir eseri olarak, bugün konuşma özgürlüğünü kafeslemek çok zor. Okul kü-

t ü p h a n e kurulları, göçmen bürosu, polis, FBI ya da ucuz oy toplamaya ça-

Page 353: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

341

lışan kimi hırslı siyasetçiler zaman zaman buna kalkışabilir, ama er ya dageç kilit açılır. Her şey bir yana, Anayasa ülkenin yasasıdır ve kamu görevli-leri ona sadık kalmaya yemin etmişlerdir; aktivistler ve mahkemeler de za-man zaman özgürlük adına çetin savaşıma girişirler.

Ne var ki, eğitim standartlarının düşmesi, entelektüel yeterlikte azalmaolması, görüş tartışmalarına duyulan hevesin sönmesi ve kuşkuculuğa karşıtoplumsal yaptırımlar uygulanmasıyla özgürlüklerimiz yavaş yavaş yıpranırve haklarımız yıkıma uğrar. Kurucular bunu çok iyi anlamışlardı: "Hakları-mızı yasal bir temelde tayin etmek, yöneticilerimizin dürüstlüğünü, bizlerinde el ele vermesini gerektirir" diyor Thomas Jefferson.

Bu devrimci savaş sona erer ermez düşüşe geçeceğiz. Artık destek için heran halka başvurmak gereği kalmayacak. İnsanlar unutulacak, dolayısıylahaklarından ödün vermiş olacaklar. Kendilerini sadece para kazanma tutku-suna kaptıracak ve haklarına saygı duyulması için el ele çaba göstermeye hiçkalkışmayacaklar. Bu savaşın sonunda çıkarıp atamayacağımız köstekleruzun süre peşimiz sıra sürüklenecek ve haklarımız bir gün dirilene ya da çır-pınarak ölene dek gitgide ağırlaşacak.

Konuşma özgürlüğünün ve Haklar Yasası'nın koruduğu diğer özgürlük-lerin değeri, bu haklardan mahrum kaldığımızda neler olabileceği ve onla-rı nasıl kullanıp koruyabileceğimiz konusunda eğitilmek, bir Amerikanyurttaşı -daha doğrusu, bu hakların korunmadığı yerlerde daha çok üze-rinde durulmak üzere, her ulusun yurttaşı- olmanın önkoşulu sayılmalıdır.Kendi adımıza düşünemiyorsak, otoriteyi sorgulamak istemiyorsak, o haldegüç sahiplerinin elinde oyun hamuruna döneriz. Ancak, yurttaşlar eğitim-liyse ve kendi görüşlerini oluşturuyorlarsa, güç sahipleri de bizim için gö-rev yapar. Her ülkede çocuklarımıza bilimsel yöntemi ve bir Haklar Yasa-sı'nı gerekli kılan nedenleri öğretmeliyiz. Böylelikle belli bir ahlak ve teva-zu düzeyine erişilir, topluluk ruhu gelişir. İnsan toplumu olarak içinde ba-rındığımız iblisli dünyada, çevremizi saran karanlık ile aramızda duracakbelki de tek engel budur.

Page 354: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

SONSOZ

Cornell Üniversitesi'nde uzun yıllar boyunca Kleşrirel DüşünmeSon Sınıf Dersi'ni vermekten büyük keyif aldım. Üniversite'nin dörtbir yanından yetenek, kültürel ve disipliner çeşitliliği esas alarak seç-tiğim öğrencilerle her dönem ders işliyoruz. Yazılı ve sözlü ödevler ha-zırlıyoruz. Dönemin sonlarına doğru, öğrenciler kendileri İçin duygu-sal önem taşıyan, son derece çekişmeli toplumsal konular seçiyor veikili gruplara ayrılarak, dönem sonu sözlü görüş çekişmeleri oturumu-na hazırlanıyorlar. Olurumdan birkaç hafta önce, her birinin, muhali-finin görüşünü muhalifin de yeterli bulup "Evet, bu benim görüşleri-min adil bir sunumu" diyeceği bir şekilde sunmakla yükümlü oldukla-rı kendilerine bildiriliyor. Ortaklaşa yazılı tartışmada, farklılıklarınıve tartışmanın karşıt görüşü anlamada kendilerine nasıl yardımcı ol-duğunu keşfediyorlar. Bu kitapta yer alan konulardan bazıları, önce-likle bu öğrencilere sunulmuştu; görüşlerime yönelttikleri olumlu yada olumsuz eleştirilerden çok şey öğrendim. Onlara buradan teşekküretmek istiyorum. Cornell'in Gökbilimi Bölümü'ne ve Başkanı YervantTerzian'a da -kodu Gökbilim 490 olsa da- gökbilirnsel içeriği çok azolan dersi vermemi sağladığı için teşekkür borçluyum.

Bu kitabın bir kısmı, tüm Kuzey Amerika'da pazar gazetelerinin ekiolarak dağıtılan ve her bafla 83 milyon okuyucuya ulaşan Parade der-gisinde de yayımlandı, Parade okuyucularından aldığım güçlü yorum-lar, kitapta sözü geçen konulara ve çeşitli toplumsal tavırlara ilişkinanlayışımı geliştirmemde çok yararlı oldu. Parade okuyucularındanaldığım mektuplardan yaptığım bazı alıntılar, kanımca, ABD yurttaş-ları nın nabzını yansıtan örnekler sağladı. Parade'ın Yazı İşleri Müdü-rü Waltcr Anderson, Baş Editörü David Currier ve bu önemli dergininyayın ve araştırma kurulu, sunumumu birçok bakımdan güçlendirdi-ler. ABD Anayasası'nın Birinci Değişikliği'ne daha az bağlı kitlesel pa-zar yayınlarının içermek istemeyeceği görüşlerin ifadesine de izin ver-diler. Metnin ba/ı kısımları ilk kez The Washington Post ve Thtr Neuı

Page 355: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

350

York Times'da yer aldı. Son bölüm kısmen, 4 Temmuz 1992'de, 31farklı ülkeden insanların ABD yurttaşlığına geçmesi dolayısıyla Mon-ticello, East Portico'da yapma onuruna eriştiğim konuşma esas alına-rak yazıldı.

Demokrasi, bilimsel yöntem, halk eğitimi konularındaki görüşle-rim, yaşadığım uzun yıllar içinde, çoğunun adına kitapta yer verdiğimçok sayıda insandan etkilendi. Ancak, burada Martin Gardner, IsaacAsimov, Philip Morrison ve Henry Steele Commager'in isimlerinin al-tını özellikle çizmek istiyorum. Çeşitli konularda anlayış ve canlı ör-nek sağlayan; eksiklik ve fazlalıkları düzelten birçok diğer önemli ki-şiye teşekkürlerimi buraya sığdırmam olanaksız, ama onlara ne denliçok şükran duyduğumu bilmelerini istiyorum. Kitabın ilk taslaklarınıtümüyle ya da kısmen okuyup eleştirilerini bildirmiş şu dost ve mes-lektaşlarımı tek tek anmahyım: Bili Aldridge; Susan Blackmore; Wil-liam Cromer; Fred Frankel; Kendrick Frazier; Martin Gardner; IraGlasser; Fred Golden; Kurt Gottfried; Lester Grinspoon; Philip Klass;Paul Kurtz; Elizabeth Loftus; David Morrison; Richard Ofshe; JayOrear; Albert Pennybacker; Frank Press; James Randi; Theodore Ros-zak; Dorion Sağan; David Saperstein; Robert Seiple; Steven Soter; Je-remy Stone; Peter Sturrock ve Yervant Terzian.

Değerli tavsiyeleri için yayın temsilcim Morton Janklow ve eleman-larına; Random House'da üretim sürecinden sorumlu Ann Godoff ileEnrica Gadler, J. K. Lambert ve Kathy Rosenbloom'a; metine son ha-lini kazandıran William Barnett'a; yardımları için Andrea Barnett,Laurel Parker, Karenn Gobrecht, Cindi Vita Vogel, Ginny Ryan veChristopher Ruser'a; ve Üniversite'nin ilk rektörü Andrew DicksonWhite tarafından derlenmiş gizemcilik ve batıl inanışlar konulu enderkitapları içeren Cornell Kütüphanesi sistemine teşekkür borçluyum.

Kitapta yer alan dört bölümün bazı kısımları, 1945'te ManhattanProjesi'nde görev yapmış bilim adamlarınca bilim ve teknolojinin etikkullanımını denetlemek üzere kurulmuş Amerikan Bilim AdamlarıFederasyonunun seçimle belirlenen Sekreterlik görevini yürüten eşimve çalışma arkadaşım Ann Druyan ile birlikte yazıldı. Kendisi, aynızamanda, yaklaşık on yıllık süre içerisinde her yazım aşamasındakitabın içeriği ve tarzı konusunda yönlendiriciliği, önerileri ve eleş-tirileriyle bana çok büyük katkı sağladı. Ondan anlatamayacağımdenli çok şey öğrendim. Tavsiyelerine, yargılarına, mizah anlayışınave cesur bakış açısına böylesine hayranlık duyduğum ve büyük biraşkla sevdiğim bir kişiliği aynı insanda bulduğum için kendimi çokşanslı sayıyorum.

Page 356: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

EK BİLGİLER

Science dergisinin 5 Ocak 1995 tarihli sayısında Herrnstein/Murray im-zalı The Bell Curve (Çan Eğrisi) isimli kitap (s. 288-289) Ulusal Sağlık Ens-titüsü'nün "kalıtsal determinizm"in etik, yasal ve toplumsal çağrışımlarıylailgili bir kurulunun üyelerince eleştirildi. Üyeler eleştirilerinde, (1) zekâ-da kalıtsal özelliklerden başka çevresel unsurların da etkili olduğunu; (2)yüksek derecede kalıtsal özelliklerin bile çevreden büyük ölçüde etkilene-bildiğim; (3) zekâ gibi karmaşık özelliklerin kalıtsallığımn önceden kesti-rilemez olduğunu vurguladılar. Kurul The Bell Curue'ü "esefle kınamış" vevardığı sonucu "doğruluğu gösterilemez" ve "tehlikeli" olarak nitelendir-miştir.

Bundan başka, asetaminofen ve böbrek rahatsızlığı bağıntısına ilişkinolarak: 165-166. sayfalarda yer alan tartışma, John Hopkins Üniversitesi ileCenevre Üniversitesi tıp araştırmacılarından oluşan bir ekipçe hazırlanmışve New England Journal of Medicine'm 22 Aralık 1994 sayısında yayımlan-mış bilimsel bir rapora dayandırılmıştır. Ekibin vardığı sonuç şu yöndedir:"Sık sık asetaminofen kullanan insanların. . . ESRD'ye [diyaliz ve/ya daböbrek nakli gerektiren terminal böbrek hastalığı] yakalanma riski artar;ancak, aynı durum sık sık aspirin kulananlar için geçerli değildir." Bilimadamlarının tahminlerine göre her yıl tespit edilen yeni ESRD vakalarının% 8-10'u, bir yıl ya da daha fazla süreyle günde 1-3 asetaminofen tabletikullanan hastalarda gözleniyor. Ulusal Böbrek Vakfı'nın rakamlarına göreher yıl 50 000 yeni ESRD bildirildiği ve böbrek rahatsızlığının diğer neden-leri de göz önüne alınarak çıkan sonuç, her yıl 0,1 x 50 000 = 5000 yeniESRD vakasının asetaminofene bağlı olarak görüldüğüdür. Çalışma her-hangi bir marka üzerinde durmamış olmasına karşın, çeşitli asetaminofenmarkaları arasında temelde kimyasal bir fark yoktur. Tylenol, en fazla sa-tan asetaminofen markasıdır. Bu çalışmanın neden-sonuç ilişkisi olmaksı-zın bağıntıya götürmesi bir ölçüde söz konusuysa da kanımca kontrol de-neyleri aksi yönde sonuç vermektedir.

Page 357: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

352

131, sayfada söz edilen Pennsylvania'h genç kız Nicole Althaus, babası-na ve diğerlerine yönelik suçlamalarına 1991 yılının Şubat ayında başladı.Nisan 1992'de Nicole babası aleyhinde tanıklık yapmayı reddedince BayAlthaus'a yönelik tüm suçlamalar düşlü ve dava sona erdi. Nicole birkaç aysonra ebeveynleri hakkındaki iddialarını kamuoyu önünde geri aldı ve evi-ne geri döndü. Bay ve Bayan Althaus ile Nicole, suçlamalarına başladıktankısa süre sonra Nicole'ün sevkedildiği ruh hekimi ve klinik aleyhinde birkamu davası açtılar. Allhauslar ruh hekimini, Nicole'ün tacizle ilgili suçla-malarının değerlendirmesini gereğince yapamamış olmakla suçladılar. Jü-ri (1991'de tutuklanmasının ardından dava sırasında, salınana kadar birnafıa sonu tutuklu bulundurulan) Bay Althaus'a ve eşine 213 899, Nicole'ede 58 333 dolar tazminat ödenmesi kararına vardı.

Page 358: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

NOTLAR(Ek okuma için öneriler)

Bölüm 1, En Değerli Şey

Martin Gardner, "Doııg Ilenning and the Giggling Guru", Skeptical In-quirer, Mayıs-Haziran 1995, s. 9-11, 54.Daniel Kahneman ve Amos Tversky, "The Pyschology of Preferences,"Sdentijic American, rilt 246 (1982), s. 160-173.Ernest Mandel, Trotsky as Alternative (Londra: Versu, 1995), s. 110.Maureen O'IIara, "Of Myths and Monkeys: A Gritical Look at CriticalMass," Ted Schultz, ed., The Fringes ofReason (aşağıya bakınız).Max Perutz, Is Science Necessary?: Essayi on Science and Scientists (Oxford: Ox-ford Univcrsity Press, 1991).Ted Schultz, ed., The Fringes of Reason: A Whole Eurlh Catalog: A FieldChıide to Neıu Age Fronlien, Unusuul Betiejs and Eccentric Sciences (NewYork: Harmorıy, 1989).XianghongWu, "Paranormal in China", Skeplical liriejs, cîll 5 (1995), no.1, s. 1-3, 14.

J. Peder Zane, "Sooihsayers as llusiness Advisers", The Ne.w York Times,September 11, 1994, böl. 4, s. 2.

Bölüm 2, Bilim ve Umut

Albert Einstein, "On the Elcctrodyiıanıics of Moviiıg Bodies", pp. 35-65(aslen "Zur Elektrodynanıik bewegter Körper" adıyla basılmıştır, Annakndfir Phyûk 17 [19051, s. 891-921), H. l.orent?, A. Einstein ve H. Weyl, The.Principle of Relativity: A CoUection nf Original Meme/irs on the Special and(General Theory of Relativity (Ncw York: Dover, 1923).

Harry Houdini, Miracle Mongers and Their Melhods (Buffaîo, NY: Pro-metheus Books, 1981).

Bölüm 3, Ay'daki Adam, Mars'taki Yüz

John Michell, Natural Likeness: Faees and Figures İn Nature (New York:E.P. Dutton, 1979).

Page 359: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

354

Cari Sağan ve Paul Fox, "The Canals of Mars: An Assessment After Mari-ner 9", Icarus, cilt 25 (1972), s. 601-612.

Bölüm 4, Uzaylılar

E.U. Condon, Scientific Study of Unidentified Flying Objects (New York: Ban-tamBooks, 1969).

Philip J. Klass, Skeptics UFO Neıusletter, Washington, D.C., çeşitli sayılar.(Adres: 404 "N" St. SW, Washington, D.C. 20024.)

Charles MacKay, Extraordinary Popular Delusions and the Madness ofCrouıds(ilk basım 1841) (New York: Farrar, Straus and Giroux, 1932, 1974) (aynızamanda New York: Gordon Press, 1991).

Curtis Peebles, Watch the Skies!: A Chronicle of the Flying Saucer Myth (Was-hington ve Londra: Smithsonian Institution Press, 1991).

Donald B. Rice, "No Such Thing as 'Aurora', " The Washington Post, 27Aralık 1992, s. 10.

Cari Sağan ve Thornton Page, ed., UFO's -A Scientific Debate (Ithaca, NY:Cornell University Press, 1972).

Jim Schnabel, Round in drcles: Physicists, Poltergeists, Pranksters and the Sec-ret History of the Cropwatchers (Londra: Penguin Books, 1994) (ilk basımı İn-giltere, Hamish Hamilton, 1993).

Bölüm 6, Sanrılar

K. Dewhurst ve A.W. Beard, "Sudden Religious Conversions in Tempo-ral Lobe Epilepsy", British Journal of Psychiatry, cilt 117 (1970), s 497-507.

Micheal A. Persinger, "Geophysical Variables and Behavior: LV. Predic-ting the Details of Visitor Experiences and the Personality of Experients: TheTemporal Lobe Factor", Perceptual and Motor Skills, cilt 68 (1989), s. 55-65.

R.K. Siegel ve LJ. West, ed., Hallucinations: Behavior, Experience and The-ory (New York: Wiley, 1975).

Bölüm 7, İblisli Dünya

Katherine May Briggs, An Encydopedia ofFairies, Hobgoblins, Broumies, Bogies,and Other Supernatural Creatures (New York: Pantheon, 1976), s. 239-242.

Thomas E. Bullard, "UFO Abduction Reports: The Supernatural KidnapNarrative Returns in Technological Guise", Journal of American Folklore, cilt102, no. 404 (Nisan-Haziran 1989), s. 147-170.

Page 360: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

355

Norman Cohn, Europe's Inner Demons (New York: Basic Books, 1975).Ted Daniel, Millenial Prophecy Report, The Millenium Watch Institute,

P.O. Box 34201, Philadelphia, PA 19101-4021, çeşitli sayılar.Edward Gibbon, The Decline and Fail ofthe Roman Empire, Cilt I, 180 AD-

395 AD (New York: Modern Library, n.d.) s. 410, 361, 432.Martin S. Kottmeyer, "Entirely Unpredisposed", Magonia, Ocak 1990.Martin S. Kottmeyer, "Guche Encounters: Badfılms and the UFO

Mythos" basılmamış metin.

John E. Mack, Abduction: Human Encounters with Aliens (New York: Scrib-ner, 1994).

John E. Mack, Nightmares and Human Conflict (Boston: Little Brown,1970), s. 227, 228.

Annemarie de Waal Malefijt, Religion and Culture: An Introduction toAnth-ropology of Religion (Prospect Heights, İL: Waveland Press, 1989) (ilk basım1968, Macmillan), s. 286 ff.

Jaques Vallee, Passport to Magonia (Chicago: Henry Regnery, 1969).

Bölüm 8, Gerçek ve Sahte Düşlerin Ayrımı

S. Ceci, M. L. Huffman, E. Smith, ve E. Loftus, "Repeatedly ThinkingAbout a Non-Event: Source Misattributions Among Pre-Schoolers", Consci-oussness and Cognition, Cilt 3, 1994, s. 388-407.

William A. Christian, Jr., Apparations in Late Medieval and Renaissance Spa-in (Princeton, NJ: Princston University Press, 1981).

Bölüm 9, Terapi

isimsiz, "Trial in Woman's Blinding Offers Chiling Glimpse of Hoodoo",The New York Times, 25 Eylül 1994, s. 33.

Ellen Bass ve Laura Davis, The Courage to Heal: A Guidefor Women Survi-vors of Child Sexual Abuse (New York: Perennial Library, 1988) (ikinci veüçüncü basımlar, 1993 ve 1994).

RichardJ. Boylan ve Lee K. Boylan, CloseExtraterrestrialEncounters: PositiveEx-periences tuith Mysterious Visitors (Tigard, OR:Wild Flower Press, 1994).

Gail S. Goodman, Jianjian Qin, Bette L. Bottoms, ve Philip R. Shaver,"Characteristics and Sources of Allegations of Ritualistic Child Abuse", Na-tional Center on Child Abuse and Neglect'e rapor, Proje 90CA1405, 1994.

David M. Jacobs, Secret Life: First-Hand Accounts of UFO Abductions (NewYork: Simon and Schuster, 1992)., s 293.

Page 361: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

356

Cari Gustav Jung, Introduction to The Unobstructed Universe, Stewart Ed-ward White (New York: E.P. Dutton, 1941).

Kenneth V. Lanning, "Investigator's Guide to Allegations of 'Ritual'Child Abuse" (Washington: FBI, Ocak 1992).

Elizabeth Loftus ve Katilerine Ketcham, The Myth of Repressed Memory(New York: St. Martin's, 1994).

Mile Males, "Recovered Memory, Child Abuse, and Media Escapism",Extra\ Eylül/Ekim 1994, s. 10, 11.

Ulrich Neisser, açılış konuşması, "Memory with a Grain of Salt", Memoryand Reality: Emerging Crisis Konferansı, Valley Forge, PA, FMSFoundationNeıvsletter tarafından yazıldığı gibidir, (Philadelphia, PA) cilt 2, no.4 (3 Ma-yıs 1993), s. 1.

Richard Ofshe ve Ethan Watters, Making Monsters (New York: Scribner:1994).

Nicholas P. Spanos, Particia A. Cross, Kirby Dixoıı ve Susan C. DuBre-uil, "Close Encounters: An Examination of UFO Experiences", Journal ofAbnormal Psychology, cilt 102 (1993), s. 624-632.

Rose E. Waterhouse, "Government Inquiry Decides Satanic Abuse DoesNot Exist", Independent on Sunday, Londra, 24 Nisan 1994.

Lawrence Wright, Remembering Satan: A Case of Recovered Memory and theShattering of an American Family (New York: Knopf, 1994).

Michael D. Yapko, True andFalse Memories ofChildhood Sexual Trauma: Su-ggestions of Abuse (New York: Simon and Schuster, 1994).

Bölüm 10, Garajımdaki Ejder

ThomasJ. Flotte, Norman Michaud ve David Pritchard, Alien Discussions,ed. Andrea Pritchard ve grubu, s. 279-295 (Cambridge, MA: North Camb-ridge Press, 1994).

Richard L. Franklin, Overcoming the Myth of Self-Worth: Reason and Fallacyin What You Say to Yourself (Appleton WI: R.L. Franklin, 1994).

Robert Lindner, "TheJet-PropelledCouch", TheFifty-Minute Hour: A Colkctionof True Pyschoanalytic Taks'den (New York ve Toronro: Rinehart, 1954).

James Willwerth, 'The Man from Outer Space", Time, 25 Nisan 1994.

Bölüm 12, Yutturmaca Saptama Sanatı

George O. Abell ve Bary Singer, ed., Science and Paranormal: Probingthe Existence of the Supernatural (New York: Scribner's, 1981).

Page 362: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

357

Robert Basil, ed., Not Necessarily the Nem Age (Buffalo: Prometheus, 1988).Susan Blackmore, "Confessions of a Parapsychologist", Ted Schultz, ed.,

TheFringes ofReason, s. 70-74.Russell Chandler, Understanding the New Age (Dallas: Word, 1988).T. Edvvard Damer, AttackingFaulty Reasoning, ikinci basım (Belmont, CA:

Wadsworth, 1987).Kendrick Frazier, ed., Paranormal Borderlands of Science (Buffalo, NY: Pro-

metheus, 1981).

Martin Gardner, The New Age: Notes ofaFringe Watcher (Buffalo, NY: Pro-metheus, 1991).

Daniel Goleman, "Study Finds Jurors Often Hear Evidence with a ClosedMind", TheNew York Times, 29 Kasım 1994, s. B-l, B-12.

J. B. S. Haldane, Facts andFaith (Londra: Watts & Co., 1934).Philip J. Hilts, "Grim Findings on Tobacco Made the 70's a Decade of

Frustration" (çerçeve dahil, s. 12, 'Top Scientists for Companies Saw thePerils"), TheNeuı York Times, 18 Haziran 1994, s. 1,12.

Howard Kahane, Logic and Contemporary Rhetoric: The Use of Fleason inEveryday Life, 7. basım (Belmont, CA: Wadsworth, 1992)

Noel Brooke Moore ve Richard Parker, Critical Thinking (Palo Alto, CA:Mayfield, 1991).

Graham Reed, The Pyschology ofAnomalous Experience (Buffalo, NY: Pro-metheus, 1988).

Theodore Schick, Jr. ve Lewis Vaughn, How to Think About Weird Things: Cri-tical Thinking for a New Age (Mountain View, CA: Mayfield, 1995).

Leonard Zusne ve Warren H. Jones, Anomalistic Psychology (Hillsdale, NJ:Lawrence Erlbaum, 1982).

Bölüm 13, Gerçeklik Saplantısı

Alvar Nunez Cabeza de Vaca, Castaways, çev. Frances M. Lopez-Morillas(Berkeley: University of California Press, 1993).

"Faith Healing: Miracle or Fraud", Free Inauiry özel sayısı, cilt 6, no. 2 (Ba-har 1986).

Paul Kurtz, The New Skepticism: Inauiry and Reliable Knotvledge (Buffalo,NY: Prometheus Books, 1992).

William A. Nolen, Dr., Healing: A Doctor in Search of a Miracle (New York:Random House, 1974).

David P. Phillips ve Daniel G. Smith, "Postponement of Death UntilSymbolically Meaningful Occasions", Journal of the American Medical As-sociation, cilt 263 (1990), s 1947-1951.

Page 363: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

358

James Randi, The Faithful Healers (Buffalo, NY: Prometheus Books, 1989).James Randi, Flimflam!: The Truth About Unicorns, Parapyschology and Other

Delusions (Buffalo, NY: Prometheus Books, 1982).David Spiegel, "Psychological Treatment and Cancer Survival", The Har-

vard MentalHealth Letter, cilt 7 (1991), no. 7, s. 4-6.

Charles Whitfield, Healing the Child Within (Deerfield Beach, FL: HealthCommunications, Inc., 1987).

Bölüm 14, Karşıtbilim

Joyce Appleby, Lynn Hunt ve Margaret Jacob, Telling the Truth About His-tory (New York: W.W. Norton, 1994).

Morris R. Cohen, Reason and Nature: An Essay on the Meaning ofScientificMethod (NewYork: Dover, 1978) (ilk basım: Harcourt Brace, 1931).

Gerald Holton, Science and Anti-Science (Cambridge: Harvard UniversityPress, 1993), Böl. 5 ve 6.

John Keane, Tom Paine: A Political Life (Boston: Little, Brown, 1995).Michael Krause, Relativism: Interpretation and Confrontation (South Bend,

İN: University of Nötre Dame, 1989).Harvey Siegel, Relativism Refuted (Dordrecht, Hollanda: D. Reidel, 1987).

Bölüm 15, Newton'un Uykusu

Henry Gordon, Channeling into the Nem Age (Buffalo: Prometheus, 1988).Charles T. Tart, "The Science of Spirutality", Ted Schultz, ed., TheFrin-

ges of Reason, s. 67.

Bölüm 16, Bilim Adamları Günahı Tattığında

Wüliam Broad, Teller's War: The Top-Secret Story Behind the Star Wars Decep-tion (New York: Simon and Schuster, 1992).

David Holloway, Stalin and theBomb (New Haven: Yale University Press, 1994).John Passmore, Science and Its Critics (Londra: Duckvvorth, 1978).Stockholm International Peace Research Institute, SIPRI Yearbook 1994

(Oxford: Oxford University Press, 1994), s. 378.Cari Sağan, Pale Blue Dot: A Vision ofHuman Future in Space (New York:

Random House, 1994).Cari Sağan ve Richard Turco, A Path Where No Man Thought: Nuclear

Winter and theEnd oftheArms Race (New York: Random House, 1990).

Page 364: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

359

Bölüm 17, Kuşkuculuk ve Merakın Evliliği

R. B. Culver ve P. A. Ianna, The Gemini Syndrome: A Scientiftc ExplanationojAstrology (Buffalo, NY: Prometheus, 1984).

David J. Hess, Science in the New Age: The Paranormal, Its Defenders and De-bunkers, and American Culture (Madison, WI: The University of WisconsinPress, 1993).

Cari Sağan, "Objections to Astrology" (editöre mektup), The Hümanist,cilt 36, no. 1 (Ocak/Şubat 1976), s. 2.

Robert Anton Silson, The New Inauisition: Irrational Rationalism and the Ci-tadel of Science (Phoenix: Falcon Press, 1986).

Bölüm 18, Rüzgâr Toz Kaldırır

Alan Cromer, Uncommon Sense: The Heretical Nature of Science (New York:Oxford University Press, 1993).

Richard Broshay Lee, The IKungSan: Men, Women, and Work in aForagingSociety (Cambridge, UK: Cambridge University Press, 1979).

Bölüm 19, Aptalca Soru Yoktur

Youssef M. ibrahim, "Müslim Edicts Take on New Force", The New YorkTimes, 12 Şubat 1995, s. Al 4.

Catherine S. Manegold, "U.S. Schools Misuse Time, Study Asserts", TheNew York Times, 5 Mayıs 1994, s A21.

"The Competitive Strength of U.S. Industrial Science and Technology:Strategic Issues", National Science Board Committee on Industrial Supportfor R&D'nin National Science Foundation'a sunduğu rapor, Washington,D.C., Ağustos 1992.

Bölüm 21, Özgürlüğe Giden Yol

Walter R. Adam ve Joseph O. Jewell, "African-American Education SinceAn American Dilemma", Daedalus 124, 77-100, 1995.

J. Larry Brown, ed., "The Link Betvveen Nutrition and Cognitive Deve-lopment in Children", Center on Hunger, Poverty and Nutrition Policy,School of Nutrition, Tufts University, Medford, MA, 1993, ve orada verilenkaynaklar.

Page 365: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

360

Gerald S. Coles, "For Whom the Bell Curves", The Bookpress 5 (1), 8-9, 15,Şubat 1995.

Frederick Douglass, Autobiogmphies: Narrative of Life, My Bondage & Fre-edom, Life and Times, Henry L. Gates, Jr., ed. (New York: Library of Ame-rica, 1994).

Lean J. Karnin, "Behind the Bell Curve", Scientific American, Şubat 1995,s 99-103.

Tom Mclver, "The Protocols of Creationism: Racisim, Anti-Semitism andWhite Supremacy in Christian Fundamendalitism", Skeptic, cilt 2, no. 4(1994), s 76-87.

Bölüm 22, Anlamkeşler

Tom Gilovich, Hoıu We Knoıv What Isn't So: TheFallibility ofHuman Reasonin Everyday Life (New York: Free Press, 1991).

"O. J. Who?" New York, 17 Ekim 1994, s. 19.

Bölüm 23, Maxwell ve İnekler

Richard P. Feynman, Robert B. Leighton ve Matthew Sands, TheFeynmanLectures on Physics, Cilt II, The Electromagnetic Field (Reading, MA: Addison-Wesley, 1964). [Alıntı yapılan kısımlar 18-2, 20-8 ve 20-9 sayfalarından.]

Ivan Tolstoy, James Clark Maxwell: A Biography (Chicago: University ofChicago Press, 1982) (ilk basım Canongate Publishing Ltd., Edinburgh,1981).

Bölüm 24, Bilim ve Cadılık

William Glaberson, "The Press: Bought and Sold and Grey Ali Över", TheNew York Times, 30 Temmuz 1995, Bölüm 4, s 1, 6.

Peter Kuznick, "Losing the World of Tomorrow: The Battle Över thePresentation of Science at the 1939 World's Fair", American Çhıarterly, cilt46, no. 3, (Eylül 1994), s. 341-373.

Ernest Mandel, Trotsky as Alternative.Rossell Hope Robbins, The Encyclopedia ofVVitchcraft and Demonology (New

York: Crown, 1959).Jeremy J. Stone, "Conscience, Arrogation and the Atomic Şcientists" ve

"Edward Teller: A Scientific Arrogator of the Right", F.A.S. [Federation ofAmerican Şcientists] Public Interest Report, cilt 47, no. 4 (Temmuz/Ağus-tos 1994), s 1, 11.

Page 366: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

361

Bölüm 25, Gerçek Yurtseverler Soru Sorar

I. Bernard Cohen, Science and the FoundingFathers (Cambridge: HarvardUniversity Press, 1995).

Clinton Rossiter, Seedtime of the Republic (New York: Harcourt Brace,1953). Bazı bölümleri Rossiter, The First American Reuolution da yayımlandı(San Diego: Harvest).

J. H. Sloan, F. P. Rivera, D. T. Reay, J. A. J. Ferris, M. R. C. Path ve A. L.Kellerman, " Firearm Regulations and Rates of Suicide: A Comparison ofTwo Metropolitan Areas", Neıv England Journal of Medidne, cilt 311 (1990),s 369-373.

"Post Script", Conscience, cilt 15, no. 1 (bahar 1994), s. 77.

Page 367: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan
Page 368: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

D I I N

ad hominem yanılgısı, 170Adams,John, 323, 339, 342Adrian, I., Papa, 73Ady, Thomas, 20, 93, 179, 329Afrikalı-Amerikalılar

basketbolda, 294Çan Eğrisi'nde, (The Bell Curve), 288eğitimde, 262-263, 285kölelikte, 283-286, 290-292yurttaşlık haklarında, 344

Akıl Çağı (Age ofReasori), 211Akıl ve Doğa, (Reason and Nature), 203Alan 51, 75aldatıcı söz yanılgısı, 173-174Ailen, Ethan, 206Almanya'da cadılar, 325-328Alvares, Jose Luis, 181-183, 191-195Amerika Birleşik Devletleri

cadı davaları, 93-94, 200çocuk tacizi raporları, 121eğitim, 257-258, 260-262, 272-277, 281-282,

285-286, 289-290gerilemesi, 20-21McCarthycilik, 229özgürlük, 322-324şeytancı ayin tacizi, 125yoksulluk, 288

Amerika Birleşik Devletleri Anayasası, 338,341-343, 344-347

Amerika Birleşik Devletleri Eğitim Bakanlığı,261, 285

Amerika Karşıtı Etkinlikler Beyaz SarayKurulu (HCUA), 200-201

Amerikan Doğa Tarihi Müzesi, 279Amerikan Ruh Hekimleri Derneği, 123,Amerika Ruhbilim Derneği, 124anlamkeşler, 296anlamsız soru yanılgısı, 172Anne, Büyük Britanya Kraliçesi, 6Applebyjoyce, 209-210. . . Arayışında (7n Search of. . .), 297-298Aristoteles, 90, 222, 249, 254, 340

Arnold, Kenneth, 56, 58atarcalar, 27,142-143Atlantis söylencesi, 2-3Augustine, 90-92, 95Aurora, 75-76avcı-toplayıcı toplumlarda nesnel düşünme,

251-254Avila'lı Teresa, 98Awad, George, 280-281Ay

hakkında çocukların soruları, 256-257üzerinde düşlenen yaşam, 39, 45üzerinde insan, 34-35, 41-45üzerindeki sözde uzaylı harabeleri, 45

B

Bacon, Francis, 161, 169bağlantı kurma, 161-164

bağıntının karıştırılması ve nedengösterme, 172-173

başlıca vaatleri, 162ve Carlos olayı, 181-184, 191-195yoluyla insanüstü varlıklardan bilgi,

162-164Bailey, Frederick, bkz. Douglass, FrederickBaker, Robert, 86basın, 20, 173, 198

basketbol maçları, 194-195Çan Eğrisi {TheBellCurve), 287-288dünyadışı yaşam konusunda, 41-43, 45-46,

49-52, 80-81, 117-118, 142-144, 149, 153,298-299

gücü, 300 •ilgisini çekmeye çalışma, 117tahıl dairelerinde, 60-62UFO'lar konusunda, 52-53, 56, 63, 66,

77-78uydurduğu öyküler, 46-47ve bilim, 30, 31, 262-263, 267-268, 293-295,

297-303ve Carlos olayı, 181-184, 191-192, 194-196ve eğitim, 263, 275-276, 282

Page 369: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

364

ve gerçek ve sahte düşler, 100ve kamuoyu, 300, 331, 332ve kuşkuculuk, 46-47, 241, 298ve Maxwell, 332ve paranın önemi, 293-294, 295ve Randi, 185ve sahte bilim, 1-3, 10-13, 14-16, 185,

298-299, 300-301basketbol, 294-296basmakahplaştırma, 303-308

bilim adamları, 303-305, 313-316, 318-319Bass, Ellen, 124, 198bastırma, 122-124batıl inanış, bkz. sahte bilimbeysbolda skordaki iniş çıkışlar, 296Bilge Alfonso, Kastilya Kralı, 113-114bilim ve bilim adamları, 1-6, 199-203, 215-222,

303-307ağır sorumluluğu, 236-237ahlaksal belirsizliği, 233-234akıldışı ya da gizemli olarak, 199alanında cehalet, 4-5, 9, 15, 20, 258-260,

262, 269, 277alanında deneme yanılma, 203alanında düşünme, 21-22, 25,26alanında Einstein, 1alanında eleştiri, 25-27alanında kadınlar, 304alanında kuramların sınanması, 29-30alanında UFO tartışması, 74, 80-81alanında yaratıcı ve kuşkucu düşünme

arasındaki denge, 243-245alanında yazarın eğitimi, IVbasında, 30, 31, 262-263, 267-268,

293-295, 297-303basmakalıplaştırılması, 303-305, 313-316,

318-319değeri, 23-24, 30-31, 269, 305-306, 308değişim oranı, 199deneysel yöntemi, 169, 186, 248-250, 260,

337-339, 347dünyadışı zekâ arayışı alanında, 59-60, 73,

142-144, 160, 314, 316^318, 320eleştirilmesi, 215-219, 221, 228gizlilik içermesi, 43, 77günahları, 227hakkında sorular, 1-3, 256-257, 264-266hataları, 186, 206-208, 249heyecanı ve merakı, 2, 10, 23, 164, 278-280hipotez oluşturmada, 17-18, 21-22, 214iki yanı keskin kılıç olarak, 9indirgemeciliği, 218-219kanıt ölçütleri, 53, 55kişisel girişim olarak, 207-208kökenleri, 247-250, 252-254kuralları, 22

kuramlarının gözden geçirilmesi, 110-111müzeleri, 279-282New York Dünya Fuarı'nda, II-III, 321-322öğretilmesi ve öğrenilmesi, 247-249, 254,

255-258, 260, 261-263, 271-277, 279-282parasal desteği, 316-320popülerleştirilmesi, 18, 19-20, 30, 201,

266-269, 300-301, 321-322sahte bilime karşı, 10-11, 13, 15, 16-18,

29-30, 33şarlatanlık potansiyeli oluşturması, 185-186tahmin yetileri, 24-26tarih ile karşılaştırması, 205-207ticari kültürde, 165-166toplumsal eleştirmenler olarak, 333-335uluslararası bir dil olarak, 333ve alçakgönüllülük, 26, 28ve avcı-toplayıcı kültürler, 250-253ve din, 23-24, 209-210, 222-225,237,

248-250253-254, 259-260, 268, 276-277,280, 345

ve iblisler, 89-91ve kuşkuculuk gereçleri, 62ve siyaset, 7-9, 21, 24, 30-31, 199-200,

212-214, 248-250, 267, 276, 316-320,333-335, 337-340, 342-343, 345-346

ve umut, 19-30yanlılıkları, 205-206, 209-210yöntemlerine karşı bulguları, 18yutturmaca saptamasında, 167-174

Bilim ve Eleştirmenleri (Saence and ItsCritics), 228

biyolojieğitimi, 274-275üzerine sorular, 264-266ve müzeler, 280-281

Black, Hugo, 344-346Blackmore, Susan, 180Blake, William, 215-216, 224, 263Blum, Howard, 71Blume, E. Sue, 198Bohemya'da Skandal(Arthur Conan

Doyle), 119Bower, Doug, 60-62Boylan, Richard, 104-105Brockhoeftjohn, 343Bullard, Thomas E., 102Büyük Britanya, 5, 345

cadılar, 93-94, 96, 100nükleer silahları, 333şeytancı kült tacizi konusundaki

çalışmaları, 128tahıl daireleri, 59-62, 96teknoloji, 306-307, 313-315

Page 370: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

365

Cabell, C. B., 66, 68Cabeza de Vaca, Alvar Nunez, 187-189cadılar, 20, 91, 98, 100, 116, 125, 146, 200

davaları, 93-95işkence görmeleri, 92-97, 328-329savcılığında von Spee, 325-330sistematik olarak suçlanmaları ve infazları,

92-97siyasal bağlamda, 95, 325-330şeytanın işaretleri, 93-95

Cadıların Tokmağı (Malleus Maleficaruni),93,97

Cadılığa İlişkin Tarihi Deneme (HistoricalEssay Concerning Witchcraft), 329

Cadılık ve İblisbilim Ansiklopedisi(The Encyclopedia of Withchcraft andDemonology), 328-329

canavarlar, bkz. iblislerCarlos olayı, 181-185Carlos'un Öğretileri (The Teachings of

Carlos), 193-194Carroll, Charles, 292cehaleti yeğleme yanılgısı, 170Chorley, Dave, 60-62Chicago Üniversitesi, yazarın eğitiminde, IVChristian, WilliamA.,Jr., 111, 115Cicero, 205Condon, Edward U., 200-201Copernicus, Nicholas, 258Cromer, Alan, 247-248, 254CTA-102, 142, 144Cydonia, 41-42

Çan Eğrisi (The Bell Curve), 288-289çifte-körleme deneyler, 169, 186Çin'de sahte bilim, 14-18çocuk ölümleri, 6-7çocuklar

beslenmeleri, 287-288bilim müzelerinde, 279-281cinsel tacizleri, 119-133, 137, 154,

197-198düşleri, 84-86eğitimleri, 254, 255-256, 260-263,

271-282, 283-289, 347gördükleri canavarlar, 84-86gördükleri hayaletler, 112köleleştirilmeleri, 283-285telkine açık olmaları, 110ve basın, 173, 293-294, 297, 299-300

çöpten adam yanılgısı, 173

DDalai Lama, 225Darvvin, Charles, 208-212, 217Davis, Laura, 124, 198DeDaemonialitae, 92, 95demir eksikliği anemisi, 288Deneyüstü Meditasyon, 13, 16Descartes, Rene, 209, 238Dickens, Charles, 108din, 10, 22, 148, 164-166, 198, 202, 236-238

ahlaksal belirsizliği, 233-234dua, 222-224inançlarım sınama, 27-28ölümden sonra yaşam konusunda, 164, 217Sovyetler Birliği'nde, 322-323tahmin yetileri, 24üzerine Douglass'ın fikirleri, 291üzerine Paine'in fikirleri, 210-211ve alçakgönüllülük, 27-28ve bilim, 23-24,209-210,222-225,237, 248-250,

253-254, 259-260, 268, 276-277, 280, 345ve cadılar, 92-96, 325, 327-328, 330ve hayaletler, 108, 111-117, 150ve iblisler, 89-93, 97-98, 100-102ve indirgemecilik, 222ve kölelik, 283-284, 291-292ve madde, 215-217ve sahte bilim, 12-17, 47, 178-180ve sanrılar, 82ve sihir, 184-185ve siyaset, 338, 340, 343-347ve sözde uzaylılarca kaçırılma, 156-160ve şekil-seçme düzeneği, 35, 37ve şeytancı ayin kültleri, 125-129ve şifacılar, 185-191ve UFO'lar, 100-102yaşamsal güç kavramı, 219

dinsizlik, 95-97, 156-157, 345-346Doğaüstü İddialar Bilimsel Araştırma

Kurulu (CSICOP), 239, 304Dossey, Larry, 189Douglass Frederick, 285-290

kölelikten kaçtıktan sonra, 290-292Dr. Stmngelove, 230Druyan, Ann, 28, 287, 322, 331-332dua, 222-224duyuötesi algı (DÖA), 215, 241-242dünyadışı yaşam, bkz. uzaylılar ve

dünyadışı yaşamDünyadışı Zekâ Arayışı (SETİ) Projesi, 160,

316-318Dünyayı tehdit eden asteroidler, 46düşler/hayaletler,

gerçeğe karşı sahte, 107-118konusunda eksik ayrıntılar, 112-114konusunda kanıt, 111-114, 116

Page 371: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

366

köylülerin gördüğü, 111-113, 114-115kültürel olarak yapılandırılmaları, 107-108modern çağlarda, 116uyanırken görülen, 113uydurulmasını ve kabulünü sağlayan

güdüler, 112uzaylılara ilişkin, 108, 110, 114-115, 116ve din, 108, 111-117

Einstein, Albert, 1, 26-27, 29, 146, 200, 208,210,228,231,250,311-312

elektromanyetizmahavasız ortamda, 310-313sözde hastalık iyileştirme etkisi, 54-55ve Maxwell, 28-29, 308-315, 318

eleştirel düşünme, bkz. kuşkucular ve kuşkuculukElli Dakikalık Saat {TheFifiy MinuteHour),

138-139Erken Taş Çağı teknolojisi, 255evren

indirgemeciliği, 221konulu müze sergileri, 282otomatik modeli, 219ve ölümden sonra yaşam, 164yaşı, 10, 244

evrim, 259-260, 263-264ve bilimkurgu, 298-299ve müzeler, 280-281

Fang Li-zhu, 333Faraday, Michael, 26, 235, 309, 314-315felçler

şifacılıkla iyileştirilmeleri, 189ve çocuklukta cinsel taciz, 121-122ve uzaylılar, 86-87, 155

Felsefe Tarihi (A PhilosophicalHistory), 49Fermi, Enrico, 171, 334-335Feynman, Richard, 202, 312-314fizik, IV, 28-30

alanında asimetriler, 28-29alanında indirgemecilik, 221eğitim, 274-276Maxwell'in katkıları, 308

Frankel, Fred H., 130Franklin, Benjamin, 30, 54, 184, 205, 339, 342Freud, Sigmund, 122

Ganaway, George, 109, 127Garip Hacılar (Gabriel Garcia Marquez), 119Garip Kavramlar Konusunda Nasıl Bir

Düşünce Yöntemi İzlemeli {Hotv to ThinkAbout Weird Things), 199

Garrison, William Lloyd, 291-292

Gece Yolculuğu (Du Fu), 33Gecenin Getirdiği Dehşet, (The Terror

That Comes in the Night), 98Genel Görelilik Kuramı, 26-29, 146genetik

alanında indirgemecilik, 220-221Sovyetler Birliği'nde, 211-214üzerine sorular, 265-266ve evrim, 259Yunan'da, 248

Gibbon, Edward, 6, 99-100, 204-205Gilkey, Langdon, 221Gilovich, Thomas, 18, 296Gizli Dosyalar, 298Glenn, John, 39,75gökbilimi, III-IV

alanında kadınlar, 303-304Maxwell'in katkıları, 308, 316üzerine sorular, 264-266

gözlemsel seçilim yanılgısı, 171, 186Güneş sistemi

alanında sorular, 265otomatik modeli, 219

Güz Ayı Festivali ve ilintili ölüm oranları, 190

HHaklar Yasası, 323-325, 341-347Haldane.J. B. S., 164,220

Haldane Avuntusu, 164halkbilgisi, 203-204Hammond, Corydon, 129hastalık, bkz. tıp, özel hastalıklarHavarilerin imanı, 72Her Zaman Sizinleyim (fAm With You

Altuays), 116, 117her şeyi açıklayan kuram, 319Herodotos, 254Herrnstein, Richard J., 288hesaba katılmayan orta nokta ya da yanlış

yöne sapma yanılgısı, 172Hesiodos, 89, 91Hess, David, 240-241Hıristiyan Bilimi {Christian Science), 190-191Hill, Betty ve Barney, 80-81, 86, 104hipnoz, 130-131

telkine çok açık olma, 108-109ve sözde uzaylılarca kaçırılma, 108-109,

158-159hipotezler, 21-22, 214

bilime karşı sahte bilimde, 17-18kuşkucu düşünmede, 168-169sınanması, 135-137

Hippolytos (Euripides), 227Hitler, Adolf, 13, 122-123, 211Homeros, 254Hoyle, Fred, 207

Page 372: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

367

Hufîord, David, 98Hulse, Russell, 27Hume, David, 165Hunt, Dave, 101Hunt, Lynn, 209-210Hutchins, Robert, M., IVHutchinson, Francis, 329Huxley, Thomas Henry, 63, 165, 247hükümet bkz. siyasetHüseyin, Saddam, 331

Ingram, Paul, 127-128Innocentius, VIII., Papa, 92-93Inugpasugjuk, 19Isa Upanishad, 89ışık, 308, 311-314, 319

havasız ortamda, 311-312Maxwell, 308, 311-314, 319

iblisler, 89-106, 154aklın ürettiği, 92cinsel baştan çıkartıcı olarak, 91-92, 94-

95, 96-99çocukları korkutan, 85-86eski dönem Hıristiyan felsefesinde, 90-92, 97eski dünyada, 89-93kamuoyunda, 96Musevi inancında, 98Ortaçağda, 91-92uzaylılar olarak, 89, 97, 100-102, 156-159ve cadılar, 94-96ve hayaletler, 111ve kuşkucular, 100ve şeytancı kült tacizi, 126-128ve şifacılık, 185

İbn Meymun, 179, 225iddiayı kanıtlanmış sayma yanılgısı, 171indirgemecilik, 218-221İsa hayaletleri, 116-117İskenderiyeli Klemens, 164-165İstanköylü Hippokrates, 5-6istatistiğin doğasını yanlış anlama yanılgısı, 171İsyan Yasası, 323-324

Jacob, Margaret, 209-210James, I., Büyük Britanya Kralı, 100Jeanne d'Arc, 95, 111Jefferson, Thomas, 323-324, 339-342, 344, 347

bilimsel ilgi alanları, 339-342John Paul, II., Papa, 116Jordan, Michael, 294-295Jung, Cari Gustav, 87, 150

KKaçırılmalar, (Aiducttons), 119kanser

medyumlarca tedavisi, 166-167şifacıhğı, 188-191üzerine sorular, 265ve sigara kullanımıyla bağıntısı, 174, 176

Karanlıkta Bir Mum (A Candle in TheDarR),20, 93, 329

karşıt sonuçların ortaya koyduğu savyanılgısı, 170

Kastilya'da bildirilen hayaletler, 112kaygan yokuş yanılgısı, 172Kennedy.John F., 46, 191Kepler, Johannes, 201, 208-209, 250, 318kısa dönem/uzun dönem yanılgısı, 172kimya

eğitimi, 258, 274indirgemecilik, 221Pauling'in katkıları, 333-334üzerine sorular, 264-266

King, Martin Luther, Jr., 292kininin keşfi, 203Klass, Philip J., 66, 72Konstantin'in Bağışı (Donation of

Constantine), 72-73köleler ve kölelik, 283-286, 289-292

cehaleti, 283-286, 289-290, 292Douglass'ın kaçırılmasından sonra, 290-292

Kramer, Henry, 93, 97kuantum mekaniği, 195-202, 243-244, 308, 314

şamanizm ile karşılaştırılması, 201-202kuasarlar, 142, 263Kubrick, Stanley, 230IKung San halkının avcılık becerileri, 251-252Kunitz, Daniel, 260kurşun zehirlenmesi, 287-288kuşkucu düşünme ve niceleme, 168-169kuşkucular ve kuşkuculuk, III, 24-25, 34, 37,

40, 45-47, 136-137, 147, 154, 162, 167-175,198, 202, 237-245, 254aletleri, 62, 167-174bilim eğitiminde, 256-257bilimsel düşünmede, 21, 25, 243-245cinsel tacize ilişkin anılarda, 124eleştirileri, 240hayaletler konusunda, 112, 116insanların uzaylılarla sözde temasında,

52, 145klasik dönemde saflıkla dengesi, 99kökenleri, 247-249kullanımında sınırlar, 238mantık ve söz sanatı yanılgıları, 170-174medyumlukta, 179-181ölümden sonra yaşam alanında, 217sahte bilimde, 4, 10-11, 14, 18, 338-342

Page 373: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

368

sihir alanında, 137şeytancı kült tacizlerinde, 126-129terapistlerde, 130-132UFO'lar konusunda, 57-58, 66üzerine Jefferson, 341-342vebasın, 46-47,241,298ve basmakalıplaştırma, 304ve bilimde parasal destek, 319ve bilimde uzaylı zekâ arayışı, 144ve bizler onlara karşı sendromu, 240ve cadı çılgınlığı, 330ve Carlos olayı, 181, 183, 192, 193-196ve din, 27-28, 224, 250, 276ve siyaset, 167, 332, 347, 344-349ve şifacılık, 186

küçük sayı istatistikleri yanılgısı, 171kütleçekimsel dalgalar, 27-28

Landor, Walter Savage, 346Lanning, Kenneth V., 124-125, 128Larson, Gary, 85Lawson, Alvin, 109Zazarus (Heme), 255Lee, Richard, 251Lenin, Vladimir Ilich, 330levha tektoniği, 241-243Levin, Debbie, 281-282Levine, Uma, 281-282LGM-1, 142Lidell, Urner, 65-66Lindner, Robert, 139-141Loftus, Elizabeth, 109-110Londra, kolera salgını, 278Lourdes'teki mucizeler, 188Lowell, Percival, 87-88Lucretius, 77, 248Luka, 102Lysenko, Trofim, 212-214

MMack.John, 84, 119-120, 130-132, 138, 141,

145-147Mackay, Charles, 53-55, 187madde, 215-217, 312, 314Madison, James, 339, 342-344Manhattan Projesi, 171, 227-229, 334manyetizma, bkz. elektromanyetizmaMars, 47, 208

kum fırtınaları, 41sözde Mars'tan gelen uzaylılar, 37-38, 40-

44, 87-88, 104yüz, 34, 60yüzeyi, 40-45, 38-39

matematik, II-IValanında cehalet, 4-5

basında, 294-295eğitimi, 257-258, 262, 272-276, 294-295üzerine sorular, 263-264ve Maxwell, 308Yunan'da, 248-250

Maxwell şeytanı, 308Maxwell, James Clerk, 307-316, 318-320, 323

bilim adamlarınınbasmakalıplaşünlmasında,307-308

elektromanyetizmada, 28-29, 308-316, 318Meclis Projesi, 64medyumluk ve medyumlar, 167

ilgili kuşkucu tavırlar, 179-180kullandıkları hazır kılıf, 197-198

Meryem hayaletleri, 111-116Lourdes'te, 188

Mesmer, Franz, 54, 308metafizik, fiziğe karşı, 29Michelljohn, 37-38Mili, John Stuart, 344MJ-12 belgeleri, 71-73, 149,Mogul Projeleri, 67Muller, HermannJ., 212-213Murray, Charles, 288-289müzeler, 279-282

NNazi Katliamı, 122-123, 128-130Negus, George, 183Neisser, Ulrich, 122New York Dünya Fuarı, II-III, 321Newton, Isaac, 26, 250, 318

eleştirilmesi, 209-210uykusu, 215-216

Newton, Silas, 57Nietzsche, Friedrich, 10Nixon, Richard M., 84, 200Nolen, William, 189, 195non seçm'turyanûgısı, 172Nova, 300nüfus artışı, 7nükleer kış, 230-231,233nükleer silahlar, 8, 171, 227-233, 333-335

antlaşmaları, 231, 333-334füzeyle taşınması teknolojisi, 67-68konulu sözde uzaylı uyarıları, 78-79savunulması, 232-233uzun vadeli sonuçları, 230-231, 233

Nye, Bili, 300

OObasi, Myra, 126Occam'ın Usturası, 168Ofshe, Richard, 123, 128Olmayanı Nasıl Görüyoruz (Uow We Know

WhatIsn'tSo), 18

Page 374: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

369

Onuncu Ağıt (Rainer Mana Rilke), 153OppenheimerJ. Robert, 227, 229Orada Bir Yerde (Out There), 71ortalama ömür, 7-8Onvell, George, 330-331otoriteden gelen sav yanılgısı, 170Oz Büyücüsü (The Wizardo/Oz), 195-196Ozma deneyi, 143

öölü ve ölüm, 6-8

ayrıca bkz. ölümden sonra yaşam vebağlantı kurmaçocuklarda, 6-7ve Güz Ayı Festivali, 190ve uzun ömür, 8, 223-224

ölümden sonra yaşam, 161-164istatistikleri, 164kanıtı, 162-163ve bağlantı kurma, 162-164ve din, 164,217

ön öğrenim, 288Özel Görelilik Kuramı, 26-27, 312Özgürlük Bildirgesi, 339-340

Paine, Thomas, 165-166, 211Parade, 153, 156, 271-272parapsikoloji, gözlemci etkisi, 196Passmore,John, 228, 268Paul, 90, 179Pauling, Linus, 333-334periler

insanlarla cinse] ilişkileri, 98-99sanrılarda, 103uzaylılar olarak, 98-101

Pius, IX., Papa, 188plasebolar ve plasebo etkisi

ile ilaçların etkinliğini karşılaştırma, 186ve şifacılık, 186-188, 194-195, 202

Platon, 3-4, 249, 254, 265ve iblisler, 99-90, 97

Polonez denizcilik becerileri, 253post hoc, ergoproptertoryanılgısı, 172, 188Price, Richard, 148-149Priestleyjoseph, 219, 323-324Proxmire, VVilliam, 318Ptolemaios, 243, 259

Rradar, 313-314radyo dalgaları, 313, 315-316Randi, James "Muhteşem", 184-185

ve Carlos olayı, 192, 193-196Reagan, Ronald, 16, 110, 173, 231-232, 303

Rilke, Rainer Maria, 153Robbins, Rossell Hope, 328-329Roma İmparatorluğu'nun Gerileme ve

Çöküşü (The Dedine and Fail of theBoman Empire), 99

Rossiter, Clinton, 339, 345-346Roswell, New Mexico yakınlardaki sözde

uçan daire enkazı, 66-67, 70-71ruhaniyet bkz. dinruhaniyetçilik, bkz. bağlantı kurmaruhların yere vurması, 196Russell, Bertrand, 235Rusya

ayrıca bkz. Sovyetler Birliğisahte bilim, 14, 18

SSaddharmapundarika, 271sağlık, bkz. tıpsahte bilim, 4-5, 10-18, 20, 184, 213, 218

alanında kanıt yokluğu, 179-181basında, 1-3, 10-13, 15-16, 239, 298-301bilime karşılık, 10-11, 13, 15, 16-18, 29-30, 33dileyelim ve öyle olsun inancı, 11-12doğaüstüne karşı, 181kuşkuculuk süzgeci, 3, 10-11, 16, 18, 238-242küresel örnekleri, 12-16, 17-18popülerliği, 11tipik vaatleri, 177-178ve bilim eğitimi, 260ve bilimsel uzaylı araştırmaları, 142ve din, 12-14, 16-17

Sakharov, Andrei, 214, 230, 232, 333saklı kanıt yanılgısı, 173Samanyolu Gökadası, 10, 40sanrılar, 81-88, 103-104, 132, 136-137

cinsel içeriği, 86-87duygusal gücü, 119-120iblis sanrıları, 86, 103-104nedenleri, 81-82, 138sinyal/gürültü sorunu, 82-84uyanıkken, 83-84uzaylı sanrıları, 81-82, 84-85, 87-88, 100-103,

119-120, 137-138, 146-147, 151, 156-157,158-160

ve cadı çılgınlığı, 329-330sayılar, IISchnabeljim, 62, 163Shaver, Richard, 37, 58Sıradışı Popüler Gerçekten Kopmalar ve

Kitlelerin Çılgınlığı (Extraordinmy PopularDelusionsandtheMadnessofCrmvds), 53-55

Siencenter, Ithaca, 281-282sigara kullanımının kanser ile bağıntısı,174-175sihir ve sihirbazlar, 157

avcı-toplayıcı toplumlarda, 263

Page 375: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

370

gerektirdiği işbirliği, 135-137ve Carlos olayı, 183-185, 191-192ve uzaylılarca kaçırılma öyküleri, 137-138

Simon, Benjamin, 80-81, 86Sinistrari, Ludovico, 92, 95Sirius'un (Akyıldız) arkadaş yıldızı, 266siyaset, 173-175, 214, 313, 337-342

alanında hata düzeltme mekanizmaları,337-338

Sovyetler Birliği'nde, 322ve basın, 298, 295-301, 331ve beslenme, 288ve bilim, 7-9, 21, 24, 30-31, 199-200,

212-214, 248-250, 267, 276, 333-335,337-340, 342-343, 345-346

ve cadılar, 96, 325-330ve cehalet, 5, 286ve eğitim, 288, 290, 335, 341, 346-347ve gerçek ve sahte düşler, 110, 112, 114-116ve Haklar Yasası'mn yıpratılması, 323-324ve iblisler, 91,97ve kamuoyunun şekillenmesi, 330-332ve kölelik, 283, 292ve kuşkuculuk, 167, 332, 347, 344-345ve Maxwell, 314-319ve nükleer silahlar, 230-233ve ruhaniyet, 217ve sahte bilim, 12-16, 17-18ve SETİ, 316-317ve sihir, 184, 185ve şifacılık, 187, 197ve UFO'lar, 58, 64, 67-72, 73-76, 132, 160ve uzaylılar, 49-52, 87-88, 159

Smithsonian EnstitüsüDoğa Tarihi Müzesi, 280Ulusal Hava ve Uzay Müzesi, 280

Sokrates, 89-90, 238, 254Solduyu (Uncommon Sensi), 247-248sosyal bilimler eğitimi, 260-261Sovyetler Birliği, 322

ayrıca bkz. RusyaBolşevik Devrimi, 330-331çöküşü, 232genetik alanında, 212-214nükleer silahları, 8, 229, 232, 333-334UFO'lann aldatma amaçlı kullanımı, 68-69

Sparrow, G, Scott, 116-117spor, bilim eğitimi ve, 294-297Sprenger, James, 93, 97Sputnik I, 58Stalin.Joseph, 212-213, 229-231, 330-332Stratejik Savunma Girişimi Örgütü (Yıldız

Savaşları), 73, 231Strieber, Whitley, 100-101, 104Sylvester, I., Papa, 72Szilard, Leo, 228, 333-334

şamanizmin kuantum mekaniği ilekarşılaştırması, 201-202

şekil seçme düzeneği, 34, 40şempanzelerin iz sürme becerileri, 253-254şeytancı ayin kültleri, 124-132

tacizleri yolunda kanıt, 145-146ve uzaylılar, 125-127, 157-158

Şeytanı Anımsamak (Remembeıing Satan), 127şifacılık, 185-191, 194-196

plasebo etkisi, 186-187, 194, 202tarihi, 186-189ve Carlos olayı, 193-194

şizofreni, 84, 103, 155

tahıl daireleri, 59-62, 145, 149, 163, 196, 239tanımlanamamış uçan cisimler (UFO), 10,

37, 63-75, 77-81askeri balonlarla karıştırılan, 65-69ayrıca bkz. uzaylılar ve dünyadışı yaşambasında, 52-53, 56, 63, 66, 77-78, 100-101, 103düşman tarafça aldatmaca olarak

kullanılmaları, 68-70hakkında MJ-12 belgeleri, 71-73, 149konusunda mantık ve söz sanatı yanılgıları,

170meraklıları, 77-78Roswell kazasında, 66-67, 70-71sahte fotoğrafları, 57, 145-146sözde görülmeleri, 56-58, 63-71, 73-76, 79-80,

84, 100, 109, 144-145, 159-160, 200üzerine askeri incelemeler, 64-71, 73-76,

79, 159, 200üzerine bilim adamları arasındaki tartışmalar,

74, 80-81üzerine Jung, 150varlıklarının kanıtları, 52-53, 55ve Aurora, 75-76ve NSA, 69-70ve siyaset, 58, 64, 67-76, 132, 160

tarım öncesi toplumların yiyecek toplamaetkinlikleri, 251-253

Tarih Nasıl Yazılmalı (How Histmy Sfıould

tarih, 204-207, 338-339bilim ile karşılaştırması, 206-207kendi tarafına yontma, 204-205öğrencisi olarakJefferson, 340, 342ve kamuoyunun şekillenmesi, 331-332

Tart, Charles, 215Teale, Edmund Way, 9tecavüzler, 120-121

kanıtı, 154uzaylı kurbanlarıyla karşılaştırması, 156uzaylı saldırgan, 160

Page 376: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

371

teknoloji, 20, 30, 64-65, 227-228, 233, 237,253-254, 323, 334alanında cehalet, 20alanında tedbir, 212Atlantis'te, 3basında, 295, 298-299Büyük Britanya'da, 306-307, 313-314Erken Taş Çağı'nda, 255hükümetin parasal desteği, 317ilerlemelerinin etik belirsizliği, 297New York Dünya Fuarı'nda, II-III, 321nükleer silahların füzeyle taşımasında, 67sakıncaları, 7-9tercih edilen koşulların dikkate alınması

yanılgısı, 171ve bilim alanında cehalet, 5ve bilim eğitimi, 161-162, 276-277ve kamuoyunun şekillenmesi, 330-331ve müzeler, 280ve SETİ, 317ve siyaset, 317-318, 345ve UFO'lar, 65, 69, 71, 100ve uzaylılar, 138, 145, 149-150, 158yararları, 308

telepati, 156, 159, 178, 180televizyon, bkz. basınTeller, Edward, 228-233, 335Temas (Communion), 100-101, 104terapistler ve terapi, 119, 133

hastaların gerçekten kopmalarınakatılmaları, 140-141

kuşkuculuktan yoksun olmaları, 129-131psikozlarda, 138-141uzaylılarca kaçırılma konusu, 119-121,

123-125, 129-131, 132-133, 137-138,141, 145-149, 160, 196-197

ve bastırma, 121-123, 125ve Carlos olayı, 182ve cinsel taciz kurbanları, 120-122, 124,

129-131, 137-138, 198ve şeytancı kült tacizi, 126-128

tercih edilen koşulların dikkate alınmasıyanılgısı, 171

Termodinamiğin İkinci Yasası, 265, 294-295Tesniye (Deuteronomy), 72, 179Thomas Aquinas, 97, 222Thomas.J. Parnell, 200-201Thukydides, 205, 254, 340tıp, 5-9

araştırmaları, 319-320basında, 299etiği, 203manyetizmanın sözde hastalık tedavi yetisi,

54-55tarihi, 5-8ve müzeler, 280ve şifacılar, 185-191, 194

ticari kültürve Carlos olayı, 192-193ve paranın önemi, 293yanlış yönlendirmesi ve eksik bilgilendirmesi,

166-167Troçki, Lev, 13, 330-332Truman, Harry S., 71, 200, 227tutarsızlık yanılgısı, 171-172tütün sanayii, 174-176Twain, Mark, 190-191Tyndale, \Villiam, 96

uUFO'lar bkz. tanımlanamamış uçan cisimlerUlusal Aile Eğitim Merkezi, 289Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) ve UFO'lar, 69-70umut ve bilim, 19-31Urey, Harold C, 207, 322, 334Uzay Yolu, 298-299uzaylılar ve dünyadışı yaşam, 38-40, 49-53

Ay'da, 39-40, 45ayrıca bkz. tanımlanamamış uçan cisimler,bağlantı kurarak bilgi sağlama, 163-164basında, 41-43, 45-46, 49-52, 80-81, 117-118,

142-144, 149, 153, 298-299dış görünümleri, 104-105dünyada refah için kaygılanmaları, 78-80, 163dünyayı sömürgeleştirmeleri, 43görünmeleri, 108, 110, 114-115, 116-117hakkında kanıt, 144-146,148-151,155-156,160hakkında yazara gelen mektuplar, 153-160iblisler olarak, 89, 97, 100-102, 156-159insanlarla sözde temasları, 33, 49-52, 63,

65-67, 71, 73-74, 78-82, 84-88, 97-105,108-111, 116-117, 119-121, 124-126,129-130, 132-133, 137-138, 141,144-151, 153-160, 161-162, 196-197,260, 298-299

kaçırılanların vücutlarında olduğu önesürülen aletler, 148-149

kadınları sözde gebe bırakmaları, 147-148kamuoyunda, 50-51, 87-88konulu bilimsel araştırma, 58-59, 73, 142-144,

159-160, 314, 316-318, 320Mars'tan gelen, 38-39, 40-44, 88, 105, 112periler olarak, 98-101sözde otopsisi, 149tahıl daireleri, 59-62, 149, 196üst boyuttan gelen, 146-147ve felç, 86-87, 155ve Randi, 184-185ve şeytana kültler, 125-126, 157-158ve terapistler, 119-122, 124-125, 129-131,

132, 137-138, 141, 145-148, 160,197-196

Page 377: I - WordPress.com...TUBITAK Popiiler Bilim Yayinlan - Yapi Kredi Ya.yinla.ri 3 KARANLIK BIR DUNYADA BiLIMIN MUM ISIGI THE DEMON-HAUNTED WORLD Science as a Candle in the Dark Carl Sagan

372

UÜstüniletken üstün çarpışürıcısı (SSC), 319

Valla'h Lorenzo, 72-73Valleejacques, 100Vavilov, N. I., 212-213Venüs

sözde Venüs'ten gelen uzaylılar, 57, 79, 8£atmosfer basıncı, 208yüzey görüntüleri, 40, 314

Victoria, Büyük Britanya Kraliçesi, 306, 315Voltaire, 49von Spee, Friedrich, 325-329

WWang Hongcheng, 15Washington, George, 303Wegener, Alfred, 242Wells, H. G., 104West, LouisJ., 83Westminster Projesi, 307, 315Whitehead, Alfred North, 250Wood, RobertW., 30Wright, Lawrence, 127

yanılgılar, 186, 188, 254ve kuşkucu düşünme, 170-175

yanıltmaca yanılgısı, 170-171yanıtı oldu bittiye getirme yanılgısı, 171

yanlış yöne sapma yanılgısı, 172Yaralan Sarma Cesareti (The Caurage toHeal), 124, 198Yargıçlar İçin Önlemler (Cautio Criminalis),

325-328yarı doğrular yanılgısı, 173Yarıda Kalan Yolculuk (TheInterrupted

Journey), 81yasal sistem, 235-236, 344-345yaşam kalitesi, 6-8yaşam gücü kavramı, 219yazı-tura sonuçlarının değişmez çizgideseyretmesi, 295-297

Yeniçağda Bilim (Science andtheNewA$, 240Yeniçağ Yaşam Yorumları Sergisi, 166yeniden doğuş, 161-162, 217yıldız falcılığı, 16, 241, 243Yıldız Savaşları, 299Yogi, Maharishi Mahesh, 13yoksulluk, 286-290

ve beslenme, 287ve cehalet, 286-287, 289-290

Yunanlılarda nesnel düşünmenin gelişimi,247-250, 253-254

yutturmaca, 198saptaması, 167-174, 177-178, 289, 295ve mantık ve söz sanatı yanılgıları, 169-174

Zuckerman, Lord Solly, 60