Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ll "
ISLAM'DA •
AILE ve ÇOCUK • •
TERBIYESI (II)
o
İstanbul2005
{Qj ~
ENSAR NEŞRİYAT Ticaret Anonim Şirketi
© Tebliğierin muhteva ve dil bakımından sorumluluklan tebliğ sahibine, telif haklan İSAV'a eserin her türlü basım hakkı anlaşmalı olarak Ensar Neşriyat'a aittir
ISBN : 975-6794-39-9
İslami İlimler Araşhrrna Vakfı Tarhşmalı İlmi Toplanhlar Dizisi: 18
Kitabın Adı
İslam' da Aile ve Çocuk Terbiyesi (Il)
Yayma Hazrrlayanlar Dr. İsmail Kurt Seyit Ali Tüz
Editör Prof. Dr. İbrahim Canan
Dizgi- Mizanpaj Ensar Neşriyat
Kapak Tasanm Kenan Ağırman
Baskı
Karmat
2. Basım Nisan 2005
İsterne Adresi Ensar Neşriyat Tic. A.Ş.
Süleymaniye Cad. No: 13 Süleymaniye 1 İstanbul Tel : (0212) 513 43 41 - 513 03 09
Faks : (0212) 522 46 02
www .ensarnesriya t.com
İSLAM' A GÖRE KADININ
EGİTİM-ÖGRETİMİ
Doç. Dr. M. Fantk BAYRAKTAR
M annara Üniversitesi İlalıiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi
1- ESKİ TOPLUM ve DiNLERDE KADlN EGİTİMİ
Eski toph,ımların çOğunda kadın~ miras hakkı ve eğitim-öğretim gibi diğer sosyal haklar da tanınmamışh.
Eski Hindistan' da kadınlar okuma ve yazmadan mahrumdu. Belki sadece çocuk bakımı, yemek pişirmek gibi ev ve bahçe işleriyle ilgili bazı bilgiler öğrenirdi. Bu arada belki münferid ve istisnai olarak evienineeye kadar evde eğitilen kızlardan bazılarının nadiren okulda eğitim-öğretim gördüğü, hatta öğrehnenlik yaptığı rivayet edilmektedir.1
Çin' de kadına değer verilmez, ad bile takılmazdı. Kadın "bir, iki üç" diye sayı ile çağrılırdı. Erkek çocuklar makbul sayılırdı. En küçük köylerde bile okul bulunduğu halde, kız çocuklarının okuma-yazma ve matematik öğrenmelerine önem verilmez, sadece ev işlerini öğrenmeleri yeterli görülürdü.2
Eski çağlarda Babil ve Asurlular da kadınlara ve onların eğitimine önem ~ermezdi. Öte yandan zamanında dünyanın en medelli insanları sayılan
H. Fikret Kanad, Pedagoji Tarilıi, İstanbul 1948,!, 46-56; Nafi Atuf Kansu, Peôagoji Tarihi, İstanbul 1939, 11.
• Kanad, a.g.e., ı; 26; Kansu, a.g.e., 10.
.80 İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (Il)
Eski Romalılar da kızların eğitim ve öğretimlerine pek önem verrnezdi. Kadınlar son derece değersizdi. O kadar ki bazen ağızlarına takılan ve "rnüzlir" denilen demir kilitlerle konuşma hürriyetleri kısıtlanırdı. Fakat sonraları Plutarkhus (M.S. 50-138), kadina önem verilmesini istemiştir. Ona göre, eşinin yardımcısı olan kadın, çocuğunu bizzat ernzirrnelidir. "Kadın iyi eğitilme- · lidir. Çünkü o, sonra çocuklarını eğitecektir. O halde annelerin eğitimiyle öze] olarak ilgileııilmeli, onlara yüksek bilgiler öğretilmelidir" diyerek kadınların da öğrenim görmeleri gereğini dile getirmiştir. Bu arada her devirde olduğu gibi, Romalılar' da da genellikle kültürlü ailelere mensup ol.an kızların yüksek öğrenim gördüğü söylenebi1ir.3
Savaşçı bir millet olarak tarihte yerini almış olan Ispartalılar' da kızlara, yedi yaşından sonra sağlam bir vücuda sahip olmaları için, devlete ait eğitim kururnlarında koşrna, sıçrama, disk atma gibi spor çeşitleri, dokumacılık gibi el sanatları yaı:ında ahlak! ve din! bilgiler öğretilirdi.
Eski Yunanlılar'da kültür ve rnedeniyette oldukça ileri olmalarına rağmen, sadece hür erkeklere öğrenme fırsah verilmiş, kadınların eğitim
öğretimi gözardı edilmiştir. Onlara göre evlenrnede en önemli amaç erkek çocuğa sahip olrnakh. Kız çocuklarının bildiği, arınelerinin ve çocuk bakıcılarının öğrettiklerinden ibaretti. Ünlü Yunan filozofu Aristo (M.Ö. 384-322),
kadınların, ev işlerini düzenleyen ve çocuklara bakan bir anne olarak yetiştirilmesini ister. Öte yandan EfH1tun'a (:M.Ö. 427-347) göre, kadının en önemli görevi, evi iyi yönetrnektir. Bununla birlikte toplurnun ilerieyebilmesi için kadınların da bilgi sahibi olmalarını savunmuş ve özellikle jimnastik ve rnusikl eğitimi görmelerini istemiştir.
Bu arada EfHitun "Devlet, erkeklerin olduğu kadar kadınların da eğitimini sağlamak zorundadır" diyerek bir bakıma kadınlara yeni haklar verilmesini istemiştir. Fakat o, bu görüşü sebepiyle Atinalı bazı filozof ve şairlerce alay konusu olrnuştur.4
4
Kansu, a.g.e., 37.
Kansu, a.g.e., 24-31; Kanad, a.g.e., I, 122-15:?; Bekir Tnpaloğlu, İsli/nı'da Kadm, İstanbul 1964, 18; Kiltip Çelebi, Keşfii'z-Ziiııım, İstanbul 1941, I, 30; Fehremez Sorcan, İsliim'm kadma rıe Aileye Kazandırdıkları, İstanbul1986, 12; Meydan Lnroıısse, İstanbul1969, I, 655-656, IV, 87; Nusreddin Bolelli, Kadiıılarııı Hadis İlıııiııdeki Yai (U, II-V. Asır), İstanbul 1991 (MÜİF BasılmamışDoktora Tezi), 13-14.
İSLAM' A GÖRE KADININ EGİTİM-ÖGRETİMİ 81
a- Türkler'de Kadııılarııı Eğitimi: Tarihte çeşitli devletler kurmuş olan eski Türk kavimlerinden Sümerler, Göktürkler, Uygurl ar' da· kadının sosyal yönden erkeklere eşit olduğu, kaynaklardan anlaşılmaktadır. Ancak göçebe bir millet olan Türkler' de eğitim ve öğretimin yaygın olduğunu söylemek zordur. Bununla birlikte kadının, devlet idaresi dahil, her meslekte erkeğin ·yanında yer aldığı, onun yaptığı işleri yaptığı görülür. Mesela hükümdarların ana ve eşlerinin önemli yetkileri olduğu kaydedilmektedir. Yani kadın, erkeklerin sahip olduğu bütün haklara sahip ve onların yaptığı her işi yapıyor. Şu halde eski Türkler' de kadınlarla erkekler hemen hemen aynı eğitimi görürlerdi.5 Klasiklerimizden Kutadgu Bilig'deki şu satırlar da bize bu konuda bir fik_ir verir: "Oğul-kıza bilgi ve edeb öğret; bu her iki dünyada onlar için faydalı olur".6
b- Mısır' da Eğitim: Mısır' da kadın, her şeyden önce iyi bir e~ olmaya gayret eder, ev işleri yanında çocukları için kumaş ve bez dokumayı öğrenirdi. Mısır' da eğitim çok yaygın olmasına rağmen kaynaklarda kız çocuklarının eğitim ve öğretimi hakkında yeterli bilgi elde edilememiştir.7
e- İngiltere' de Eğitim: İngiltere' de kadınların eğitimine fazla ilgi gösterilmezdi. Kadınların bilgi seviyesi, erkeğe göre çok düşük tü. Bilgi kaynaklarının baŞında Kutsal Kitab'ın geldiği gözönünde bulundurulursa, kadınlar temiz sayılmadıklarından İncil' e bile el süremezlerdi. Bu tutum ancak Kral VIII. Henry'nin (1509-1547) zamanında parlamentodan çıkan bir kararla son buldu. Bu karardan sonra kadınlar İncil' e el sürebildi, İncil okuyabildi.8
A. Abraham'ın şu sözleri, ortaçağ sonlarına doğru İngiliz kadınının--durumunu veciz bir şekilde anlatmaktadır: "Kadının öğretimine gösterilen ilgi, erkeğin öğretimine gösterilen ilgiden daha azdır ... Bütün açıklığıyla ortadadır ki, kadının herhangi üstün bir kültür seviyesine ulaşması arzu edilmemiştir ... Birçok babalar, kıziarına kalitesi oldukça düşük bir ilköğretim vermekle yetinmişler, onların iyi bir ev kadını olmalarını sağlamak için, daha ziyade ev idaresinde pratik tecrübe sahibi olmalarına çalışmışlardır."9
5
6
8
9
Bkz., R. Rahmeti Arat, Eski Tiirk Hukuk Vesikalan, I, Ankara 1964, 22-38; H. Ali Koçer, Eğitim Tarilıi, I, Ankara 1980, 5-15; Atalay Yörükoğlu, Aile rıe Çocuk, Ankara 1984, 53; Abdulkadir Donuk, Çeşitli Topluluklarda rıe Türklerde Aile, İ.Ü.E.F. Tarih Dergisi, 1980-1981, say~ 33, s. 147-168; Kanad, a.g.e., I, 80-81; Kandus, a.g.e., 7-12; Bolelli, a.g.c., 15.
Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, çev. R. Rahmeti ~rat, Ankara 1988,326.
Kanad, a.g.e., ı, 3.
Topaloğlu, a.g.e., 18.
A. Çelebi, İslam'da Eğitim-Öğretim Tarihi, çev. A. Yardım, istanbul 1976,338.
82 İSLAM'DA AİLEve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (II)
d- Hıristiyanlıkta Kadınlarm Eğitimi: Kadını. aşağılama geleneği hemen bütün Hıristiyan toplumlarda vardır. Hıristiyanlar kadını şeytan ve kötülük vesilesi saymışlar ve onu, en önemli hakkı olan öğrenim hakkından mahrum etmişlerdir. Bunun kaynağı herhalde ellerindeki muharr~f din kitabı olmalıdır. Zira, Kitab-ı Mukaddes'e göre kadın, susmayı ve sessizliği öğreri.meli, erkeğe hakim olmasına izin verilmemelidir. "Çünkü erkek kadın için değil, fakat h d ın erkek için yaratıldı." lO
e- Yahudilerde Kadınların Eğitimi: Yahudilerde erkek olsun kız olsun ço
cukların eğitiminden anne sorumlu idi. Anne, onlara Allah'ın emirlerini,
gelenek ve göreneklerini öğretmeye çalışırdı. Ancak kızlara okuma-yazma öğretilmezdi. Sadece dokumacılık, yemek pişirme ve diğer ev işleri yanında
mfısik1 öğret_ilirdi. Buna rağmen Yahudilikte kadın değersizdir.11 Her sabah. okudukları duada yer alan "Ezeli ilahımız, kainatın kralı, beni kadın yaratınadığın için sana hamd olsun"12 sözleri, onların kadınlara bakış açılarını göstermesi açısından ne kadar manidardır.
J- Cahiliye Devrinde Araplarda Kadm Eğitimi: Diğer toplumlarda. olduğu gibi, İslam' dan önce Araplar' da da kadın yaşama ve miras başta olmak üzere birçok haktan mahrumdu. Kadın toplumun bir uzvu değil, erkeğin şehvetini ve ihtiraslarını tatmin aracı idi. İnanmak izzet-i nefs gibi manev! değerlerbakımından da kadın, erkekten çok aşağı kabul edilirdi.
Arap Yarımadası'nd~ kadınların durumu çok kötüydü. Bu konuda Hz. Ömer şöyle der: "Cahiliyye devrinde kadına hiç değer vermezdik, İslam
gelip Allah'ın onlardan söz ettiğini görünce onların üzerimizde birtakım hakları olduğunu anladık." 13
Çölde yaşamaları Arap kabilelerinin erkek çocuklara daha çok rağbet
göstermelerine sebep olmuştu. O günün şartlarında sayıca çok, eli silah tutan savaşabilen adamı olan kabile galip gelir, ganimetieri toplar, daha fazla söz
sahibi olurdu. Kız çocukları ise yukarıda zikredilen savunmaya yönelik va
sıflardan mahrumdu. Aileler,.erkek çocuğu oJunca şenlik yapar, iftihar ederIerdi. Kız olduğu zaman da sıkılır, utanır, aile için bir felaket sayılırdı.
10
ll
12
13
/
Kitab-ı Mukaddes, Eski ve Ye11i Alı il, İstanbul 1976, 177; Bol elli, a.g.e., 16.
Kansu, a.g.e., 17; Kanad, a.g.e., I, 100-101; Bolelli, a.g.e., 16.
M. Tayyib Okiç, İsliimiyel'te Kadı11 Öğretimi, Ankara 1978, 7.
Buhar!, Libas, 31; Müslirn, Talak, 31.
İSLAM'A GÖRE KADININ EGİTİM-ÖGRETİMİ 83
Bir ailede kız çocuğunun dünyaya gelişi, Allah'ın o aileye gazabının bir ifadesi sayılırdı.
Kız çocuklan maddi yönden ailede yük, manevi yönden de bir utanma vesilesiydi: Bu telakki, yeni doğan kız çocuklarını diri diri gömmek gibi bir caniljğe yol açmıştı. Hatta bu adet bazı kabilelerıe:ırasında bir cinayet değil, iyi ve övünülecek bir gelenek olarak kabul edilmişti.14
Yüce Allah, Arapların bu tutumlarını Kur'an'da şöyle haber veriyor: "Onlardmı biri kız çocuğu ile müjdelendiği zaman içi. öfkeyle dolar, yüzü simsiyah
kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden utmiarak halktan gizlenmeye çalı
şır ve şöyle düşüııür: Onıı aşağılık dııygıısu içinde yanmda mı tutsun, yoksa toprağa
mı gömsün? Dikkat edin. Verdikleri hüküm ne kadar kötüdür." 15
Yeni doğan kız çocuklarını diri diri toprağa gömme adeti, diğer kabileIerde de olmakla birlikte özellikle Kureyş kabilesinde çok yaygındı. Aile reisi olan baba, kendinden bir parça olan kız çocuğunu bu şekilde öldürmekte veya köle gibi satmakta bir sakınca görmezdi. Öte yandan cahiliye devrinde Araplar arasında okuma-yazma bilen erkeklerin sayısı az olduğu gibi, eğitim-öğretim gören kadınların sayısı çok daha sınırlıydı. Bu devirde eğitimöğretim kurumları da sınırlıydı. Bazı kaynaklar, bu devirde birkaç yerde Küttab'ın (mahalle mektebi) varlığından ve burada çocuklara yazı, şiir ve tarih öğretildiğinden bahsetmektedir. Bu dönemde el-Hansa (ö.h. 23-645) ve kızkardeşi Selma gibi birkaç kadın şiirle meşgul olmuştur. Bu arada Hz. Ömer'in kızı Hafsa (ö.45-665) nın, o devirde eş-Şifa el-Adeviyye'den okuma
yazma öğrendiği kaydedilmektedir ..
Araplar arasında okuma-yazma bilenlerin az olması sebepiyle Hz. Peygamber Arapların okuma-yazma bilmeyen (ümm!) bir toplum olduklarını belirtmiştir. 16 Okuma-yazma ve diğer ilimler Araplar arasında İslamiyetten sonra hızla gelişmiştir.
14
15
16
İA., "Cahiliye", III, 12; Halil Cin, İslfinı 11e Osnımıli Hukııkımda Eı,leıınıe, Ankara 1974, 31;
Neşet Çağatay, İsUim'dan Önce Arap Tarilıi ·ue Ca!ıiliye Çağı, Ankara 1963, s. 125.
en-Nahl (16), 58-59.
Buhiiri, Savm, 13; Müslim, Si)iam, 15; Ebü Davud, Savm, 4; Nesai, Siyam, 17.
84 İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (Il)
Verilen bilgi ve örneklerden de anlaşılmaktadır ki, eski çağlarda birçok toplumda kadınların egitim-öğretimine gereken önem verilmemiştirY
2- Hz. PEYGAMBER DÖNEMiNDE KADlNLARlN EGİTİMİ
İsHim dini, her sahada insanlar için faydalı prensipler koymuş, özellikle cehaletlemücadele edecek büyük bir yenilik getirmiş, m.üslümanların eğitim
ve öğretimine önem vermiştir.
Kur'an'da okuma-yazmayı öğrenme emredilmiş, bazı ayetlerde kaleme ve yazı malzemesine yemin edilmiştir.18 Hz. Muhammed de erkek-kadın ayırımı yapmaksızın ilim öğrenmeyi teşvik etmiş ve "İlim öğrenmek, her müslümana farzdır"19 buyurmuştur.
Kur' an' da kadından, cemiyet içinde kadınların hukuk! ve sosyal değerinden söz eden ve 176 ayetten oluşan "Nisa" suresinin varlığı bile, İslam'ın kadın meselesine ne denli önem verdiğini göstermeye yeter. Bu sfıre, o devrin Araplarını şaşırtan şu ayetle başlar: "Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkek ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının ... "20
Bu mesaj, dönemin puta tapan Araplarının, bütün örf, adet ve dünya görüşlerini alt-üst eden bir yenilikti. Yine bu cümleler, kadınla erkeğin aynı maddeden yaratıldığını, onların eşit olduklarını, davranışlarından dolayı
Allah' a karşı aynı derecede sorumlu olduklarını aniatmakla onların anlayışlarını temelden değiştiriyordu.
Hz. Peygamber de "Cennet anaların ayakları altındadır"21 buyurarak ka. dınların manevi değerini yükseltti. Böylece, İslam onlara, (evlilikte rıza, miras, boşanma gibi) o gün için hayali bile düşünülemeyecek haklar verdi.
İslam' a ··göre, emir ve yasaklar karşısında (istisnalar dışında) kadınerkek ayırımı yoktur. Çünkü kadın da erkek gibi Allah'ın kuludur. Bu sebeple Kur'an-ı Kerim'de birçok ayette kadınlarmda erkekler gibi yaptıkları işlerin karşılığını göreceği ifade edilir. Nitekim:
17
ıs
19
20
21
Bkz., Bolelli, a.g.e., 12-19.
el-Kalem (68), 1.
İbn Mike, Mukaddime, 17.
en-Nisa (4), 1.
Aclfıni, Kcdü'l-Hn{ii, Beyrut 1981,!, 401.
İSLAM' A GÖRE KADININ EGİTİM-ÖGRETİMİ 85
"İçinizden erkek-kadm kim hayırlı bir iş yapaı·sa onun anıelini elbette boşa çıkarmayacağım."21
"Erkek veya kadmdan kim mümin olarak salih bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler ... "23
''.Ey iman edenler! Yakıtı insanlar ve taşlarolazı cehennem ateşinden kendinizi ve ailenizi koruyım."14
Bu ayet, İslam alimleri tarafından genel anlamda "Aile fertlerini eğitmek ve gerekli bilgileri öğretmek" şeklinde yorumlanmıştır. Hz. Ali (r.a.) bu· ayeti "Çolu1< çocuğunuzu terbiye edin, onlara ilim öğretin" şeklinde tefsir etmiştir.25
Bu ayett_en ayrıca çocukların eğitim-öğretiminden ailenin sorumlu olduğu anlaşılmaktadır.
Kadınlann Eğitimiyle İlgili Hadisler
Tarih boyunca her türlü sosyal, siyiis'i ve kültürel haklardan mahrum edilen, hatta bazı toplumlarda şeytam bir varlık olarak kabul edilen kadının eğitim-öğretimine gereken şekilde önem verilmezken, İslam dini, cemiyetin yaklaşık yarısını teşkil eden, çocuğu dünyaya getiren ve terbiye eden analara gereken değeri vermiş, her aianpa olduğu gibi, eğitim öğretimine de önem vermiştir.
Hz. Peygamber, "İlim öğrenmek, her müslümana farzdır" buyurmuştur. Biliyoruz ki eğitim- öğretim gören kadınlar, ibadetlerini istenen şekilde yapabilecekleri gibi, çocuklarını da bilgisiz ve eğitimsiz kadınlara göre daha iyi yetiştirebilirle·r. Kadın, çocuklar için mükemmel terbiyecidir. Çocuğun özellikle okul öncesi dönemde gelişmesinde, dengeli beslenmesinde, şahsiyetinin gelişmesinde, ana dilin öğretiminde önemli bir faktördür. Bu itibarla kadının tahsil görmesi, pratik terbiye ilmine yakıf olması gerekir. Çocuğa küçük yaşta kazandırılan güzel alışkanlıkların önemi herkesçe bilinir. "Beşikte giren, mezarda çıkar" sözü bunu ne güzel anlatmaktadır.
22
23
24
25
Al-i İrnran (3), 195.
en-Nisa, (4/, 124.
Tahrirn (66), 6.
İbn Kesir, Tefsiru Kur'iill'il-Azim, Beyrut, 1964, IV, 391.
86 İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (II)
Tahsil ve terbiye görmüş kadın, eşine daha sevimli olur, ona işlerinde yardım eder, ona karşı görevlerini anlayışla yerine getirir. Her yönden eşine destek olur, dolayısıyla ailesinin ve toplumun ilerlemesine yardımcı olur. Bazı kaynaklarda "Kadınları köşklerde otıırtmayınız, onlara yazı yazmayı da öğretmeyiniz. Yün eğirmeyi ve Nur Suresi'ni öğretiniz" şeklinde gelen rivayet, senedindeki illetten dolayı hadis otoritelerince zayıf görülerek reddedilmiştir.26 Nitekim Resul-i Ekrem kadınların okuma-yazma öğrenmelerini teşvik ve emretmiştir. Bunun sonucu olarak Hz. Peygamber, Hz. Hafsa ile evlenciikten sonra ŞW1 Binti Abdullah el-Adeviyye' den ona yazı öğrettiği gibi (kannca duası gibi) daha başka şeyleri de öğretmesini emretmiştir.27
Hz. Peygamber, alemiere rahmet ve bütün insanlara peygamber olarak gönderildiğinden, tebliğde kadınlan ihmal edemezdi. Nasıl ihmal edebilirdi, kendisine ilk inanan ve hayatta en çok sevdiği insanlardan biri muhterem eşi Hz. Hatice, bir kadındı. İlk şehid Hz. Sümeyye bir kadındı. Kureyşli hanımlar, içinde ailesinden ayrılarak tek başına hareket eden Ümmü Gülsüm, müslümanlara 'eziyet eden bir Kureyşli'nin kızıdır. İşte bu kuvvet, Kur'an'ın hidayeti ve cahiliye çağının aşağılanmış kadınma şahsiyeti dile getiren Peygamber'in risaletiyd!.
Hz. Peygamber Mekke'de ilk müslümanlara İslam'ı ve Kur'an'ı öğrettiği gibi, Medine'ye hicreti müteakip yaptırdığı Mescid-i Nebevi'de kadınların girip çıkmaları için bir kapı yaptırmıştı. Çünkü o zaman, mescidlerin en önemli işlevi, ibadetle birlikte eğitim-öğretimdi. Müslümanlar bu kurumlarda Kur'an ayetlerini ve açıklamalarını dinleme ve bizzat Hz. Peygamber' den öğrenme imkani buluyordu. İşte bu kurumlarda yapılan eğitim-öğretim faaliyetine kadınlar da kahlıyordu.
Hz. Peygamber mescidde kadın ve erkeklere birlikte hitab etmiştir. Onlar mescide gelerek, arka tarafta kendilerine ayrılan hususi mahalde namaz kılıyorlardı. Efendimiz, mescide gitmek için izin istediklerinde gece bile olsa kadınlara man! olunmamasını tavsiye etmişti.28 Hatta hanımların bayram narnazına geldikleri rivayeti mevcuttur.29
26
27 . 28
29
Bkz., Hakim Ebu Abdullah en-Neysaburl, e/-Miistedrek aln's-Sa!ıiluiyıı, Beyrut 1908, II, 396; Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevl, Riimuz el-Eiıiidis, İstanbul1982, II, 480; Bekir Topaloğlu, a.g.e., 219; N. Bolelli, a.g.e., 25.
Ebu Davud, Tıb, 18; Ahmed b. Hanbel, VI, 286 .
Müslim, SaliH, 138.
Buhar!, İlim, 32; Ebu Davud, Salfıt, 246; Nesa!, İdeyn, 19; İbn Mace, İkamet, 165; Da~iml, Salat, 223.
İSLAM' A GÖRE KADININ EGİTİM-ÖGRETİMİ 87
Müslüman kadınlar (tıpkı erkekler gibi) yeni dinin prensiplerini ogremnek ve Hz. Peygamber'in hadislerini rivayet edebilmek için büyük gayret göstermişlerdir.
Ebu Sa!d el-Hudrl' den gelen rivayete göre, Medineli kadınlar toplanıp Resfı.luUah' a gelerek "Erkeklerden bize sıra gelmez oldu. Onlar her zammı yanını
za gelip sizden ilim ve dini konular öğrenirler, bilmedikZerine vilkıf olurlar. Biz ise
onlardan fırsat bulup Jıuzurunuza gelemiyoruz. Bize birgün tahsis ediniz, gelip sizi
dinleyelim ve bilnıediklerimizi öğrenelim" dediler. Bu ısrarlı istek üzerine Hz. Peygamber onlara ayırdığı bir günde vaaz eder, tavsiyelerde bulunurdu.30
Bu toplantılar ne kadar devam etti bilmiyoruz. Ancak Hz. Peygamber'in kadınlara bilgi vermek ve irşadda bulunmak üzere zaman zaman onlarla bir araya geldiği söylenebilir.
Öte yandan bazen kadınların namazdan sonra Hz. Peygamber'in yanına gelip, ona bir şeyler söylediği rivayet edilir.31
Hz. Peygamber'in kadınlara verdiği dersler, toplu haldeki kadınlar için olurdu. Yoksa fert olarak kadınlar Hz. Peygamber'e her zaman soru sorup bilgi alabilirdi. Bu arada müslüman hanımların, Resfılullah'ın evine giderek her konuda soru sordukları ve bu yolla da bilgi sahibi oldukları biliniyor.32
İşte Med ine' de müslüman hanımlar her türlü müşkillerini Hz. Peygamber' e sorarak öğrenirler, bu konuda her fırsah değelendirirlerdi. Kadınların hususi hallerine ait bir meseleyi gelip Hz. Peygamber' e soran Ümmü Seleme'yi örnek olarak gösteren Hz. Aişe Ensar kadın,larını överek şöyle der: "Ensar kadmları ne iyi kadınlardır. Haya duygusu, dinlerini öğrenmelerine mani
olmamıştır. " 33
M edin e' de müslüman kadınlar, bazen aralarında seçtikleri bir temsileiyi Allah elçisine gönderip soru sorarlardı. Bir defasında bu görevle Hz. Peygamber' e gelen Esma binti Yezid: "Ey Allalı'ın elçisi! Babam ve aııam sanafeda
olsun, ben müslüman kadınlarm temsilcisiyinı. Hepsi benimle aynı fikirdedirler.
Şüphesiz Allalı seni erkek ve kadınlarm hepsine peygamber olarak göndenniştir. Biz
30 31
32
33
Buhfır'i, İlim, 36; Müslim, Birr ve Sıla 152; İbn Hanbel, ill, 34.
Ebfı Nuaym, Hilye, Beyrut 1967, ll, 69.
Buhiir'i, Fedail, 6.
Buhar!, İlim, 50; Müslim, Hayız, 61; Ebfı Davud, Tahare, 120; İbn Mace, Tahare, 124; Ahmed b. Hanbel, VI, 148.
88 İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (Il)
de sana inandık ve emirlerine uyduk. Fakat biz kadııılar bazı şeylerden alikonmuşuz. Evierimize kapanıp perde arkasıııda yaşıyoruz. Çocuklan kanıımızda taşıyomz. Siz erkekler haccetmekle, cuma ve bayram namazıııa katılmakla, hastalan ziyaret etmek~ le, cenaze merasimine ve cihada katılmakla bizden üstün tutulmuşsunuz. Sizden biriniz hacc, ımı re veya cihad için sefere çıktığıııızda biz mallarınızı koruyor, elbiseleriniz için ip eğiriyor ve çocuklarınızı terbiye edip yetiştiriyoruz. Bu durumdasevap ve mükiifatta erkeklere ortak olur muyuz?
Bunun üzerine Hz. Peygamber ashabına dönerek şöyle buyurdu: "Dini hakkıııda bıı kadından daha güzel sam soran, daha güzel konuşan bir kadın duydunuz mıı?" Onlar: "Hayır Ey Allalı'ın Resulii, bu kadının bu hususları anlayabileceğini sammyordıık" dediler. Hz. Peygamber Esma'ya yöneldi ve şöyle buyurdu: "Ey Esma! Şunu iyi bil ve seni temsilci olarak gönderen kadınlara da eşierine itaat etmelerini, onlara iyi davranmalarını bildir. Bu hizmetleri yapan kadınlar,
erkeklerle aynı sevabı kazanırlar." Bunun üzerine Esma adeta sevinçten uçarak ve tekbir getirerek geri döndü.34
Özetlemek gerekirse Hz. Peygamber devrinde kadınların namaz kılmak ve vaaz dinlemek için mescidlere gittikleri, arka tarafta ayrı bir yerde oturdukları, hutbe dinledikleri, özellikle Peygamberimizden, yakınlarından ve birbirlerinden sorup öğrenerek, dinleyerek bilgi edindikleri, henüz buluğa ermemiş küçük kız çocuklarının da istedikleri kimselerden okuma-yazma öğrenebileceklerP5 ve onların eğitim-öğretimine özen göstermenin gerekli olduğu söylenebilir.
Hz. Peygamber döneminde kadınlar da ilim öğrenmeye gayret göstermişlerdir. Hz. Aişe ve Hz. Fatıma ile birlikte Ebu Bekir'in (r.a.) kızı Esma, Ümmü Eymen, Ümmü'd-Derda hadis rivayet etmiş, fetva makamına yükselmiş sahabe hanımlarından sadece birkaçıdır.
3- İSLAM'DA KIZ ÇOCUKLARıN EGİTİMİ
İslam, aile reisine birçok önemli görev ve sorumluluk yüklemiştir. Bunların başında aile fertlerinin eğitim-öğretimi gelir. Hz. Peygamber çocuğun babası üzerindeki haklarını sayarken " ... çocuğa ya·zı öğretiDesini ve onu iyi terbiy.e etmesini" de bu haklardan saymıştır.36 "Hiçbir baba, çocuğa iyi terbiye-
34
35
36
İbn Abdi'l-Berr, ei-İsti'ıib, Kahire 1960, rv, 1787-1788; İbnü'I-Esir, Üsdii'l-Gabe fi Ma'ri{eti'sSalıabe, Kahire 1973, VII, 19-20.
Azinıabadi, İııci Gerdaıılıkları, 93.
Münav!, Feyzul-Kadir, Beyrut 1938; ID, 393-395.
İSLAM' A GÖRE KADININ EGİTİM-ÖGRETİMİ 89
den daha değerli bir bağışta bulunamaz. "37 Dikkat edilirse bu hadisler, kız ve erkek çocukları kapsamaktadır. Bununla birlikte kız çocuklarının terbiyesi ile
·ilgili hadisler de vardır: ,;Kimin üç kızı veı1a üç kızkardeşi ya da iki kızı veya iki kız kardeşi bulunur da onları terbiye ederse, iyilikte bulunur ve evlendirirse, o kimse cennetliktir".38
~Bu hadisiere muhatap olan müslümanlar Asr-ı Saadet ve sonrasında kız-erkek ayırımı yapmadan çocukların eğitimlerine büyük önem vermişler, eğitim-öğretim görmelerine imkan tanımışlardır. Bazı aileler, kız çocuklarım hadis meclislerine göndermiş, bazıları da kendileri öğretme yolunu benimsemiştir.
İslam, sadece kadın ve kızlara değil, pek değer verilmeyen cariyelere de eğitim öğretim imkanı tanınmasını istemiştir. Konuyla ilgili bir hadis şöyle:. dir: "Bir kimse cariyesini güzel terbiye eder, ona lüzumlu bilgileri öğretir ve onu yetiştitip sonra da azad ederek oııımla evlenirse iki kat sevap kazanır. "39 İslam' a göre, cariyeler de eğitim-öğretim hakkına sahiptir.
Öte yandan Hz. Peygamber döneminde kızların eğitiminde annelerin büyük rolü olduğu, bu arada başta Hz. Aişe olmak üzere Hz. Peygamber'in hanımlarının, kızların ve hanımların eğitim ve öğretimi ile yakından ilgilendikleri, evlerine gelenlere bildiklerini öğrettikleri anlaşılmaktadır. Bu kız öğrenciler de öğrendikleri bilgileri başkalarına anlatarak ilme büyük ölçüde hizmet etmişlerdir.4o
·Meslekler, eğitim ve öğretim gerektirir. İslam hukuk literatüründe bu konuları kapsayan iki önemli kaide vardır:
a. Kişinin yapmakta olduğu şeyle ilgili hükümleri öğrenmesi, onun içiri farz-ı ayndır.
b. Vacip olan bir şeyi öğrenmek de vaciptir.
İslam'a göre kadınlar da mükelleftir. Dolayısıyla ibadetler, kadınlar için de söz konusudur ve onlarla ilgili pek çok esas vardır. Ayrıca evlenme, boşanma, alış-veriş, vekalet, vesayet vb. konularda erkek-kadın ortakhr. İbadet
37 Tirmizi, Birr, 33; Ahmed b. Hanbel, Il, 412. 38 Nesa!, B uyu, 77; Ebu Davud, Edeb, 121;Tirmizl, Birr, 13; Ahmed b. Hanbel,IV, 88. 39 Buhad, ilim, 31; Enbiya, 48; Nikah, 12; Müslim, iman, 241; ibn. Mace, Nikah 42; Nesa!,
Nikah, 65; Ebu Davud, Imare, 12; Tirmizi, Nikah, 25. · 40 Bkz., İbn Sa' d, Tabakat, 467-469.
90 İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (Il)
ve muamelelerde kadın için mecburi olanların yapılabilmesine esas olan bilgiler yanında, sıhhati için gerekli bilgiler de yapılmak istendiğinde öğrenmek farz olur.
Kadınların kendilerine farz olan ilimleri, evlerinde öğrenme imkanı olmaması durumunda bir başka kanaldan öğrenmeleri hakları olarak kabul edilmiştir.41
İsUim'ın genel olarak ilme, öğrenme ve öğretmeye verdiği önem, bu konudaki teşvik ve emirler çoktur. Konuya ilişkin emir ve tavsiyelerin tama
mında kadın-erkek ayırımı yapılmadan bütün inananlara, hatta bütün insanlara hitap edilir. Belki de kadın ve eğitim-öğretimi konusunda İslam öncesi
olumsuz kanaatleri ortadan kaldırmak için kızların eğitiminden özellikle söz edilmiştir.42 "Müıniıı erkekler ve ınümiıı kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği
emreder, kötülükten alıkorlar, namazı kılar, zekiltı verir, Allalı'a ve Rasıiliine itaat
ederler ... "43 Buna göre, mü' min kadın ve erkekler gibi kadınlara da toplun değerlerinin kontrol ve koruma görevi verildiği anlaşılmaktadır.
İslam toplumu örnek ve model bir toplum olacaktır. Müslüman da öyle. Peki bu nasıl olacak? En başta iyiliği emredip, kötülüğe engel olmaya çalışmakta, iyilik ve kötülüğün ne olduğunu bilmekle, namazı ve zekatı öğrenmekte, hatta iman ve güzel amel bile ilim ve kültürle kilimdir. Şu halde her
müslüman belli bir ölçüde ilim sahibi ve kültürlü olmak durumundadır.
Eğitim-öğretim ve irşadda kadınlar da erkekler gibi aynı görevle mükelleftir. İşte bu mükellefiyet öğrenimi gerektirir. O halde kadının da öğrenim görmesi vaciptir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bir vacibin yapılabilmesi için gerekli olan şey de vaciptir.44
Bugün olduğu gibi dün de kadınlar meslek sahibi olmuşlardı.45 Biliyo
ruz ki mesleklerin herbiri bir eğitim-öğretimi gerektirir. Ayrıca ilmihal bilgilerin_i ciddi olarak öğrenme mecburiyeti bile kız ve erkek çocuklara okumayazma öğretmeyi zorunlu kılar.
41
42
43
44
45
Faruk Beşer, Kad111111 Çalışması, Sosyal Giiveııliği ve İs!iinı, İstanbul1991, 80.
Buhar!, İlim, 31.
et-Tevbe (9), 71.
Zerııfıc'i, Ta'/inıii'l-Miiteallinı, İstanbul 1323, 3; Beşer, a.g.e., 14.
İbrahim Canc;n, Hz. Peyganıberiıı Siimıefiııde Terbiye, Ankara 1980.
İSLAM' A GÖRE KADININ EGİTİM-ÖGRETİMİ 91
Kızlara yazı öğretilmemesi hususunda ileri sürülen bu fikir asırlarca İsHim alemini meşgul etmiştir. Bazı örnekler verelim:
Ünlü İslam bilgini el-Cahız (ö.255/869) şu ri vayeti nakl eder: "Kızlanmza yazı yazmayı öğretnıeyiniz, şiiri de öğretmeyiniz, onlara Kur'aıı'ı ve özellikle de Nur
Suresi'.tıi öğretiniz."46
Kabis'i (ö.403/1014), "Kadınlara Kur'aıı ve ilim öğretmeye geliııce bu güzeldir
ve oıılann yararmadır. Fakat kadına teressiil, şiir ve beıızeri şeylerin öğretilmesi
onu/ı için tehlikelidir. Ancak kadına faydası umulan ve fihıesinden emin olunan
şeyler öğretilmelidir. Yazı öğretilmemesi en emin yoldur."47
Keykavus (ll. yy.) da şöyle der: "Kız çocuklarına lazım olan bütün bilgileri
ve ev işlerini öğretmeli, ama onlara yazı öğretilmemelidir. Çüııkü arzu ve duygula
rını yazı ile başkalarına anlatabilir."48
Nasıruddin et-Tilsi (ö.672/1273), "Kızlara ev işleri, vakar, iffet, haya ve ka
dınlara malısus Jıallerle ilgili bilgiler verilmeli ve onları okuyup yazınalctan. meıı
ehnelidir''49 der.
Kınalızade Ali Efendi (ö.979/1572) ise "Kız çocuklarına haya, iffet, erkek
lerden sakınnıa, utanma ve ev işleriyle ilgili fazla bilgi verilmelidir" der ve şöyle
devanı eder: "Hoca Nasır okumaktan ve yaznıaktaıı nıeıı ideler" der. Diğer fiZimler
ise yazmaktaıı men ideler velakiıı okunıaktaıı meıı alımmaya (derler). Belki kadr-i vacibat-ı din ve süneııi ve alıkaır.ı-ı şer'i nıübiıı, Jıususeıı nisaya muhtass olan alıkam
ı hayz ve nifas gibi ta'lim oluıınıak lazımdır".50
Şaban ŞiHil (ö.ll17/1705) de "Kız çocukların terbiyesi hususunda haya, iffet, erkeklerden çekinme ve konmma ve aile yuvasını koruma duygusu verilmelidir.
İmkaıınisbetinde kız çocuklarıımı da okutulmasma gayret edilmelidir" der.51
46
47
48
49
50
el-G\hız, el-Beyiin ve 't-Tebyin; tahk. Fevzi Atv!, Beyrut 1968,304.
Ka,bisi, İsliim'da Öğretmen ve Öğrenci Meselelerine Dair Geniş Risa/e, çev. S. Ateş, H. R. Öymen, Ankara 1966, 32. .
Bkz., Keykavus, Kiibusniime, çev. Mercimek Ahmed, Tercüman 1001 Temel Eser, No: 36, 253.
et-TGsi, Alıiiik-ı Nasıri, 1883, 322; Yusuf Ziya, "Nasır Tüsi'nin Terbiye Hakkmdaki Fikri",
Mihrap, İstanbul 1340, sayı: 1, 132-140.
Kınalızade Ali Efendi, Alıiiik-ı Aliii, (Ilm-i Tedbiri'l-Menzil), Bulak 1248, 38-39; Yahya Akyüz, Tiirk Eğitim Tari/ı i, istanbul 1993, 106-107; Hüseyin Öztürk, Kmalıziide Ali Çelebi'de
Aile, Ankara 1991, 114; Canan, a.g.e., 350.
Şaban Şifa!, Terlıirii'l-Mevlüd, ty., Süleymaniye Ktp. Hacı.Beşir Ağa, No: 501, v. 339a.
92 İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (II)
Görüldüğü gibi kızlara yazı öğretilmesinin lüzumsuz olduğu yönünde görüş beyan eden bazı eğitimeHer vardır. Ancak nasslara dayanmayan bu anlayış, o günkü örf ve eğitim anlayışının bir tezahürü olarak kabul edilmelidir. Öte yandan bazı İslam bilginleri her çeşit bilginin öğretilmesinde en verimli vasıta olan yazının kızlara öğretilmemesini ileri sürerek ifrata düşmüşlerdir denilebilir.sı
Hz. Peygamber, hem erkek hem de kadınlara gönderilmiştir. Allah ve Elçisi'nin hitabı, kadın-erkek herkese yöneliktir. İbn Hazm'ın (ö.456/1064) deyişiyle bu hitabları -açık bir delil olmadıkça- erkeklere tahsis ederek kadınları dışarıda bırakmak caiz değildir.53
Hz. Peygamber devrinde kadınlar, Kur'an'ın emirlerine kendilerini muhatap saydıklarından erkeklerle birlikte hicret etmiş, İslam'a davete, harbe, camiye ve Kabe'ye koşmuş, ilim öğrenmiş, fetva vermiştir. Yani kadın, hayatın dışında değil, içinde yer almıştır.
Buradan hareketle tarih boyunca tefsir, hadis, fıkıh, ilm-i kıraat, nahiv, mantık, astronomi, kimya, hüsn-ü hat, şiir ve hitabette öncü, ilim ve sanatta şöhrete ulaşmış çoksayıda kadının yetiştiği bilinmektedir.54
Mehmed Zihni Efendi, Meşiihinı'ıı-Nisii adlı meşhur ı=serinde, alfabetik sıraya göre herbiri İslam tarihinde kilometre taşı sayılabilecek 1165 kadın · alime hakkında bilgi vermektedir.55 Ayrıca en-NeveVı (ö.676/1277), Tehzzbü'lEsnıii, Hat1bu'l-Bağdad1 (öA63/1071) de Tar.ilıu Bağdad"adlı eserinde özellikle din ilimleri ve hadis rivayetinde öncü kadınlar konusuna geniş yer vermişlerdir.
İslam'ın ilim tahsilikonusunda kadın-erkek ayırımı yapmadığı ve yazıyı da bunun bir aracı kabul ederek teşvik ettiği bilinmektedir. Kadınlara yazı öğretimiyle ilgili olarak rivayet edilen Şifa'ya hitaben "Hafsa'ya yazı yazmayı öğrettiğin gibi Nemle efsununu da öğret" şeklindeki hadis önümüzde dururken, ba~ı alimierin birtakım yorumlar,a yönelmelerini anlamak güçtür.
52
53
54
55
Canan, a.g.e., 359.
M. Said Hatipoğlu, "İsliim'm Kadma Bakışı", İslami Araştım1alar Dergisi, Ekim 1991, V, sayı: 4, 232.
Bkz., Okiç, a.g.e., 43-55; Ö. Rıza Kehhale, A'fiimu'H-Nisii, Dımaşk 1959,1-V; Topa-loğlu, a.g.e., 220; Bolelli, a.g.e.
M. Zihni Efendi, Meşiilıirii'11-Nisii, I-U, sadcle~tiren: B. Çetiner, İstanbul1982.
İSLAM' k GÖRE KADININ EGİTİM-ÖGRETİMİ 93
Yazıyı kötü niyet ve amaçlarla kullanma, erkekler için de söz konusudur. Dolayısıyla bu durumu sadece kadınlar için varsaymak izahı zor bir anlayıştır.
Biliyoruz ki, kadınsahabller arasında okuma-yazma bilen alim hanımlar yanında, İslam tarihinde sayıları onbinleri bulan ve bazılarının güzide eserleri günümüze kadar ulaşan muhaddis, fakih, edib, şair ve sanatkar kadınlar yetişmiştir. İbn Sa' d (6.230/844), hadis rivayet eden 700 civarında, İbn Hacer (ö.852/1448) de 1543 muhaddis hamının ismini kaydeder.56 Öte yandan Kur'an-ı Kerim'i ezberleyen kadınların İslam alemindeki sayısı da çoktur. Mesela XVII. asırda İstanbul' daki 9.000 hafızdan 3.000'inin kadın olduğu kaynaklarda zikredilir.s7
Hal böyle iken bazı kaynaklarda Hz. Peygamber'in, "Kadınlara yazı öğretmeyiniz" buyurduğu, Hz. Ömer'in "Onları yazıdan uzak tutun" dediği, Hz. Ali'nin bir kadına yazı öğreten birine rastladığında ona kızdığı58 şeklindeki bazı rivayetler varsa ve bu gibi rivayetlerle İslam, sarıki kadınların okuma-yazma öğrenmesine karşı imiş gibi gösterilmek isteniyorsa da, bu gibi asılsız rivayetlerin kaynaklara nasıl girdiğini araştırma durumunda olmamakla birlikte yine de İslam alimleri bunları~ sahih rivayetler olmaları halinde dahi sebep-i vüruduna bakarak aradaki ihtilafı gidermeye çalışmışlar ve mesela kadınların da eğitim-öğretimini teşvik eden diğer sahih rivayetlerle arada mevcut bulunan çelişkiyi giderme sadedinde "Yasaklama genel bir kaide olmayıp kadınlar için fitne ve fesat söz konusu olduğunda geçerlidir"59 demişlerdir. Çünkü muteber hadis kaynaklarında sağlam isnadlarla rivayet ve kaydedildiğine göre Hz. Peygamber'in Asr-ı Saadet'inde mesela Hz. Aişe ve Ümmü Selerne okuma bilmekteydiler. Hz. Peygamber yine müminlerin annelerinden Hz. Hafsa'ya yazı öğr~tilmesini istemişti ve Ukbe kızı Ümmü Gülsüm yazıyı bilmekteydiler.
Bu arada cevaplandırılması gereken bir soru da ilk hicr'i asırlarda kız çocuklarının nerede eğitim yaptığıdır.
56
57
ss
59
Çelebi, a.g.e., 345.
Evli ya Çelebi, Sl!ljalıatııanıe, İstanbul 1896, I, 524.
Kettaııi, Hz. Peygamberili Yö11etinıi, çev. A. Özel, İstanbul1990, I, 134.
Şevkaı1i, Ncylii'L-Eııtfir, Kahire, 1391-1971, VIII, 240; Kettani, a.g.e., l, 132.
94 İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (!I)
el-Ehvan1, "Kız çocukları, mekteplerde öğrenim yapmışlardır" der. Bu görüşü paylaşan başka araştırmacılar da vardır. Tarihçi A. Çelebi bu görüşe katılmamakta, yine el-Ehvan1 ile birlikte "car1 olan adete göre, kız çocuklan öğrenimlerini evlerinde yapmışlardır" görüşünü benimsemektedir.60
Bize göre ilk hicrl asırlarda kız çocuklarının daha çok evlerinde eğitimöğretim gördükleri doğrudur. Ancak bu her zaman mümkündür. Fakat özel
likle hicrl III. asırda kız çocuklarının Küttaba gittiği söylenebilir. Çünkü İbni
Sahnfın (ö.256/869), "Öğretmenin, kızları erkek çocuklarla birlikte okutmasını hoş görmem" der .61
el-Belazur!, Sa'd'ın kızı Aişe'ye yazı yazmayı öğrettiğini kaydederP
İsa b. Miskin (ö.275/888), ikindi narnazına kadar öğrencilere ders verir, ikindiden .sonra da iki kızına, kız tonıniarına ve kardeşinin_ kıziarına Kur'an ve diğer ilimleri öğretirdi. Bazı alimler de kızlarını özel olarak eğitmişlerdir.63 Öte yandan Muhammed b. Ağleb'in sarayında gündüzleri erkek, gece
leri de kız çocuklarının eğitim-öğretim gördüğü kaydedilmektedir.64 Buna göre özellikle ilk hicrl asırlarda kız çocuklarını, yakınları veya özel bir öğretici eğitirken, daha sonra mc:kteplere gönderilmişlerdir diyebiliriz.
4- EMEVILER DÖNEMİ (41-132/661-750) KADlN EGİTİMİ
Emevller döneminde genel anlamda bir Arapça ve din eğitimi göri.Üür. Din ve.lügat ilimlerinde erkeklerle birlikte takva ile ilmi birleştiren bir grup
kadının da yetiştiği görülür. Bunun sebepi yaşadıkları dönemin Asr-ı Saadet'e yakın olması ve kadınlarınfıtratendine daha yatkın olmalarıdır denebilir. Bunların en meşhuru Rabiatü'I-Adeviyye' dir. Bu kadınlar arasında şiir,
rivayet ve mfısiklyi öğrenenler yanında Sekine binti el-Hüseyin b. Ali gibi
kadın öğreticiler de yetişmiştir.
Bazı deliller, Emevller döneminden beri kız çocuklarının erkeklerle eşit
tu tu lduğunu. göstermektedir. Gerektiğinde kızlar, ınekteplerde yabancı öğretmeni erden ders aldılar -Mesela İbn Şihab, Sa'd b. Malik'in Medine'ye I-
60
61
62
63
Çelebi, a.g.e., 339-340.
İbni Sahnfın, Adabıt'l-Mıtallimill, Kalüre 1955, (Ahvanl'nin el- Ta'Jim fi'l-İsliim 'ı içinde), 362.
cl-Belazfıri, Fiitıtllll'l-Bıtldiill, çev. M. Fayda, Ankara 1987, 692-693.
Çelebi, a.g.e., 242.
Abdullah Nasih Ulvan, İsliim'da Aile Eğitimi, çev. C. Yıldırım, Konya 1984, 1, 300.
--İSLAM' A GÖRE KADININ EGİTİM-ÖGRETİMİ 95
rak'tan çoc4klara yazı öğretecek bir öğretici getirdiğini nakleder-, Kur'an-ı Kerim ve okuma ile birlikte şiir, tarih ve mfisikl öğrendiler.65
5-ABBASİLER DÖNEMİ (132-656/750-1258) KADIN EGİTİMİ
Abbasller döneminde İslam kültürünün geniş bir alana yayıldığını biliyomz. Şüphesiz bunda erkeklerle birlikte kadınların da rolü olmuştur. Nite
kim edebiyat ve din'i ilimlerde özellikle de hadis rivayetinde öne çıkmış
pekçok kadın görmekteyiz.66
Buharl'nin kendilerinden hadis rivayet ettikleri arasında Kerime elHarfiriyye veet-Tenuhiyye de vardı. Hatib el-Bağdad1, Buhari'nin Salızlı'ini
Ahmed b. el-Mervezl'nin kızı Kerime'den okumuştur. Subk!, Tabakiltü'ş
Şfijtiyye adlı eserinde Hz. Peygamber'in adet ve hayat tarzını öğrenme bakımından kendisine kaynak teşkil eden pekçok kadından söz eder.
Öte yandan dil ve edebiyat sahasında uzmanlaşmış kadınların sayısı öncekilere göre daha çoktu. Mesela Fahrünnisa lakabıyla anılan eş-Şeyha Şuhde'nin (ö.574-1178) Bağdat Mescidi'nde büyük gruplara ders verdiği rivayet edilir. O, din! ilimler yanında edebiyat, şiir, belagat ve hat dalında
otorite idi. Ayrıca Nefise binili'I-Hasan b. Zeyd, zamanının önde gelen hadiscilerinden biridir. İmam Şafii, Mısır'a gidince derslerinde bulunmuş ve kendisinden hadis dinlemiştir. Meryem binti Ebu Yakub el-Ensar'i de edebiyat alanında ün salmış, kadınlara edebiyat öğretmenliği yapmıştır.
'
Ebu Hayyam'ın hocası Müennese el-Eyyubiyye, Şamiyye bintü'l-Hafız ve Zeyneb binti Abdüllatif, nahiv ve tefsir alanında şöhret bulmuş kadınlardan birkaçıdır.67
6- OSMANLI DÖNEMİNDE KADlNLARlN EGİTİMİ
Osmanlı Devleti'nde kuruluş yıllarından itibaren padişahların ve diğer
devlet adamlarının eğitim-öğretime büyük önem verdikleri bilinmektedir. Nitekim Osmanlı Devleti'nin nüvesini teskil eden ilk dönemde İznik ve Bur-
' >
sa'da medreselerin yapılması, daha sonra Edirne ve özellikle de Fatih tarafından yaptırılan Salm-ı Sernan ve Kanuni tarafından yaptırılan Süleymaniye
65
66
67
İbıi Sahnfın, a.g.e., 352-353; Abdü'l-Müteal Muhammed el-Cebri, el-lvler'e _fi't- Tasmıvuri'l
İsliiml, Kahire.
Geniş bilgi için ~kz., Bolelli, a.g.e.
A. Çelebi, a.g.e., 346-349; Abdü'l-Müteal, a.g.e., 56-62; Abdullah Şahate, a.g.e., 88.
96 İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (II)
ir1edreseleri, öğretimde zirveye ulaşıldığını gösterir. Ayrıca Anadolu'da Sel- · çuklular ve Beylikler tarafından yaptırılan medreseler de faaliyetlerine de
vam ediyordu.
Medrese öğreniminin alt yapısını Sıbyan Mektebleri ve Daru'lHuffazlar oluşturuyordu. Medreseler kendi aralarında kadernelere ayrılırdı.6s
Osmanlı Devleti'nin ilk birkaç yüzyılda eğitim kurumlarının hemen hepsinde sadec.e erkek öğrencilerin tahsil gördüğ~ bilinmektedir.
Bu arada Harem Dairesi'nde cariyeler eğitilirken, Saray'da padişah kızlarının eğitildikleri, okuma-yazma öğrendikleri biliniyor. Keykavus tarafından kaleme alınmış Kiibusııiinıe adlı eserde "Kız çocuklarına Kur'an okumak, namaz kılmak, oruç tutmak öğretilmeli; fakat yazı yazmak öğretilmerrieli" denilmekte ise de69 çok okunduğu anlaşılan bu eserin, pek etkisinde kalınmadığı söylenebilir.
Osmanlı döneminde kız çocuklarının devlet programı çerçevesinde eğitilmesi düşüncesi Tanzimat Dönemi'nde doğmuş ve kızların eğitimi konusu 1869 yılından itibaren resm] bir görünüm kazanmıştır.7° 1 Eylül 1868'de çıkan Maarif-i Umilmiyye Nizamnamesi'nin 9. maddesine göre, 6-11 yaşlarındaki kız çocukları Sıbyan Mekteblerine devam mecburiyetindedir.
Sıbyan Mekteblerinde çocukların parasız okudukları, bedava yiyipiçtikleri, öğretmenlerinin maaşının mektep vakfınc~ verildiği bilinmektedir. Bununla birlikte 1869' dan sonra yaygınlaştırılan bu okulların bakım ve onarım işleri ile öğretmenierin maaşları çevre halkı tarafından karşılanacaktır. Dört yıl süresince çocuklara Kur'an, tecvid, ahlak, yazı, İbadet kuralları, matematik ve Osmanlı tarihi okutulacaktır.
Bir yerde iki mektep varsa biri kı:z öğrencilere tahsis edilecek, aksi halde karma eğitim yapılacaktır (Madde: 15-17).
Bu nizamnameye göre, büyük ş_ehirlerde kız rüştiyeleri de açılacaktır. Dört yıl öğrenim verecek ve bakım, onarım ve diğer masrafları il maarifince
68
b9
70
Bu konuda geniş bilgi için bkz., İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlt Deı•lelinill İ/m iye Tcşkiliitı, Ankara 1965, s. 81; Ziya Kazıcı, İsliim Müesseseleri Tari/ı i, İstanbul 1991, s. 251.
Keykavus, a.g.e., 253.
Bkz., Osman Nuri Ergin, Tiirk Maar!f Tnri/ıi, İstanbul 1977, T-Il, 45R; Emel Doğramacı, Tiirkil!c'de Knd11111I Diinii PL' Bu~ii11ii, Türkiye İş Bankası Yayını, Ankara 1992, 19.
İSLAM' A GÖRE KADININ EGİTİM-ÖGRETİMİ 97
karşılanacak bu okullarda öğrenim süresi dört yıldır. Din, Osmanlıca, yazı, kompozisyon, Arapça ve Farsça, geometri, genel tarih, Osmanlı tarihi, coğrafya ve beden eğitimi okutulacaktır. Mf:ısik! ise seçmelidir. Gerek Sıbyan, gerekse kız rüştiyelerinde ders verecek öğretmenierin hanım olması öngörülmüştür (Madde: 27-32). Öte yandan 8 Şubat 1870'de adı geçen okullara öğretmen yetiştirmek için İstanbul' da Dfuu'l-Muallimat açılmıştır. Kız okullarının sayısının sınırlı olduğu söylenebilir:
İlköğretimin herkese zorunlu olması 1876 Kanun-i Esas!' nin 114. maddesinde yer almıştır.
Kız öğrenciler için ilk yüksek okul (üniversite) 12 Eylül 1914'de açılan İnas Daru'l-Fünf:ınu'dur. 3 yıllık öğrenim yapılan bu üniversite 1917'de ilk mezunlarını vermiştir. 1920'de kaldırıldı. Sınıflar İstanbul Daru'l-Fünf:ın'u ile birleştirildi. Kızlar yine ayrı sınıflarda ders göreceklerdi. Ancak bir süre sonra kız öğrenciler, erkek öğrencilerin derslerine devam ederek kendi sınıflarını boykot ettiler. Böylece karma üniversite öğretimi kendiliğinden meydana geldi.71
1926' da Harf Okulları dışındaki bütün okullar kız öğrencilerin devamına imkan sağlamıştır.
1927'de bütün okullarda karma eğitim başlatılmıştır.
7- CUMHURİYET DÖNEMİ KADIN EGİTİMİ
Hemen belirtelim ki bu dönemde öğrenciler mecbur! olan ilkokuldan ünivei:siteye kadar (kız-erkek) her kadernede eğitim-öğretim yapma hakkına sahiptir. 1985 verilerine göre okur-yazar olmayan erkek sayısı 570A71 iken, kadın sayısı 2.068.818'dir. Bu, herbir erkeğe karşı dört kadının okur-yazar olmaması demektir. Aynı şekilde 716.798 erkeğe karşılık 244.933 fakülte ve yüksekokul mezunu kadının olması, üç erkeğe karşı bir kadının yükseköğrenimden yararlandığını ifade eder.72
Şimdi din eğitimi ile ilgili son zamanlardaki gelişmelere temas etmek istiyoruz.
71
72
Ergin, a.g.e., I-II, 668-685; Serpil Çakır, Osmanlı Kadııı Hareketi, İstanbul 1993, 219-225 Doğramacı, a.g.e., 22.
Türkiye İstatistik Cep Yıllığı, 1988, 86.
98 İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (Il)
a- Kur'iin Kursları: İlk defa 1924 yılında açılan Kur'an kurslarının· baş-langıç yılları hakkında elimizde yeterli belge bulunmamaktadır. Daha sonra-ki yıllara ait durumu aşağıdaki tabloda görebiliriz:
Yıl K.K Öğretmen Erkek Kadın Öğrenci Erkek Kadın
1932-1933 9 9 9 232
1934-1935 19 11 10 1 256 231 25
1935-1936 15 14 12 2 393 358 35
1940-1941 56 56 56 1.689 1.380 309
1949-1950 127 130 8.706 6.403 2.303
1980-1981 2.610 1.924 1.110 814 83.685 30.751 52.934
1985-1986 3.355 3.248 1.735 1.513 98.828 38.244 65.184
1988-1989 4.420 4.540 2.112 2.428 126.525 44.418 82.107
1992 4.783 4.945 2.278 2.667 154.186 102.640 51.546
Tablo: 1: Yıllara Göre Kur'an Kursları, Öğrenci ve Öğretici Durumu
Yıl Hıfz çalışan öğren- Erkek Kız Hafızlık belgesi Er ,k ek Kız
ci-sayısı alan
1992 18.287 11.523 6.764 3.601 2.815 786
Tablo 2: 1992 Yılı Hıfza Çalışan ve Belge Alan Öğrenci Durumu_73
Yukarıdaki tablolarda görüldüğü gibi 1925'ten başlayarak günümüze kadar Kur'an kurslarının sayısı yanında öğrenci ve öğretici yönüyle de büyük bir artış, gözle görülür bir gelişme vardır. Burada dikkatimizi çeken, 1950 öncesinde Kur'an kurslarında okuyan kız öğrenci ve öğretici sayısının erkeklere oranla çok düşük olmasına rağmen, bu sayının 1980 sonrasında kız öğrencilerin, 1990'dan sonra da kadın öğretici sayısının erkekleri geçtiği görülmektedir. Hafızlığa çalışma ve hafızlık belgesi almada ise kızlar erkek öğrencilere göre geride bulunmaktadır.
73 Bkz., İslalisfiklerle Diymıel İşleri Başkanlığı,.Ankara 1990, 69; DİB 1992 Yılı istatistikleri, Ankara 1993, 94; Necdet Bal, Cunılıııriyet Dönemi Türkiyesinde Yaygm Diıı Eğilimi 11e Diya
nel İşleri Başkanlığiila Bağlı Kurlin Kursları, (AÜİF Basılmamış Y. Lisans Tezi), 1984-1985, s. 24-28.
İSLAM' A GÖRE KADININ EGİTİM-ÖGRETİMİ 99
1990 yılında görev yapan kadın Kur'an kursu öğreticilerinin öğrenim durumu şöyledir:
Dini Diğer 3 2· Lise ve Orta ve yüksek fakülte ve Yıl- Yıllık İ.H.L. dengi dengi İlk Toplam
~ . öğrenım 4yıllık lık Y.O. okul okul okul
Y.O.
151 21 1 . 28 1.700 33 412 249 2.595
Tablo 3: 1990 Yılına Göre Kadın Kur'an Kursu Öğreticilerinin, Öğrenim Durumu.74
Şüphesiz her zaman bu kurumlarda fahr! öğreticilik yapan hanımlar olmuştur. Onlar bu sayının dışındadır.
b-) İmam Hatip Liseleri: 1924'te açılan ve 1930'da kapatılan, 1951 yılında 7 ilde yeniden açılarak öğretime başlayan İmam Hatip Liseleri'nin sayısı 1992 yılı itibariyle 389'a ulaşmış bulunmaktadır.75 İmam Hatip Liseleri'ne ilk olarak 1967-.68 öğretim yılında Isparta'da ve 1969-70 yılında da Çorum'da kız öğrenci alınmıştır. Daha sonra bilindiği gibi bu okulların sayısı arhnıştır.
197 4-75 öğretim yılında mezun olan kız öğrenci sayısı 82' dir.
İmam Hatip Liseleri'nden mezun olan kız öğrencilerin bir kısmı daha sonra Yüksek İslam Enstitüleri'ne devam ederek öğrenim hayatlarını bu kurumlarda sürdürmüşlerdir.
1949 yılında açılan AÜİF'den/6 1975 yılı itibariyle 125 kız öğrenci mezun olmuştur.77
Son yıllarda İlahiyat Fakülteleri'ne ve ilahiyat Meslek Yüksek Okullarına giren kız öğrencilerin sayısında da büyük bir artış gözlenmektedir. Mesela: 1994-1995 öğretim yılında M.Ü. ilahiyat Fakültesi'ne I. Öğretim 74 (%30), II. Öğretim 46 (%40), İMYO 57 (%50) olmak üzere toplam 177 kız öğrenci kayıt yaptırmıştır.
74
75
76
77
İstatistikler/e Diyaızet İşleri Başkanlığı, 1990, II; Kur'an Kurslanyla ilgili geniş bilgi için bkz., M. Faruk Bayraktar, Kur'an Kurslan Üzerine Bir Araştırma, İstanbul 1992.
Halil Hayıt, "İmanı Hatip Liselerinin Diiııii-Bugüııii", Türkiye'de Din Eğitimi ve Öğretimi, İstanbul 1993, 118.
Beyza Bilgin, Türkiye'de Diıı Eğitimi <>e Liselerde Diıı Dersleri, Ankara 1980, 58-59.
Okiç, a.g.e., 39.
100 İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (Il)
1986 yılında Kahire Üniversitesi Daru'l-Ulfırri Fakültesi'nde okuyan 10.000 öğrenciden yaklaşık 6000'inin kız olması da bu konuda bir fikir veriyor.
SONUÇ
Kadının cahil bırakılması, toplumun geri kalmasına sebep olmuştur. Kadın ile erkek el ele vererek önce ailenin, sonra da toplumun meselelerini birlikte çözmeye çalışmalıdır.
Kur'an ve Sünnet, kadın ile erkek arasında eğitim bakımından hiçbir ayırım yapmamakta, aksine ikisine de benzer hak ve sorumluluklar yüklemektedir. Ancak kadını aşağılayan kültürlerin -özellikle Yunan kültürününİslam toplumuna girmesi sonucu kadın, İslam aleminde de aşağılanmış, toplumdan soyutlanmış ve en azından bilgisiz bırakılmıştır. Bu durum, genelde eğitimi, özelde de ailede çocuk eğitimini olumsuz yönde etkilemiştir.
Ortaçağ' da "fitneyi mfıcib kılacak" diye eşine ve kızına yazı öğrehnemeyi düşünenler, daha sonra ahlakı bozulacak diye kadının öğrenim görmesini engellemeye çalışanlar olmuştur. Halbuki ahlaklı olması istenen kadının iyi eğitim görmesi gerekir. Biliyoruz ki, bilgili ve kültürlü bir kadın, çoğu zaman diğer kadınlara göre ,daha iyi bir eş ve anne olabilmektedir. O halde hep birlikte mutlu yarınlar ve kalkınmış bir toplum için elbirliği ile kadının her konuda bilgi ve kültür seviyesinin yükseltilmesine ve eğitimine yardımcı olmak ve buna imkan hazırlamak gerekir. O zaman daha mutlu yuvalar, bu mutlu yuvalarda daha huzurlu ve uyumlu çocuklar yetişecek ve bir ilerleme sağlanacaktır. Bu clurum aileninmutluluğunada yardım edecektir.
Kadınlara okuma-yazma yanında fen ve sanat da öğretinek gerekir. Zira, "Erkeklere ter~iye vennek, gölge veren ağaç dikmek ise, kadınlara terbiye vennek hem gölge, hem de meyve veren ağaç dikmektir."78
Okullarımız, belediyelerimiz, gönüllü kuruluşlarımız, müftülüklerimiz ve özellikle de üniversitelerimiz kadınlara yönelik kültürel programlar düzenleyerek uzmarılarca verilecek seri halde konferanslada çeşitli kollarda bilgi ve beceriler kadınlarımıza bir program dahilinde kazandırılabilir.
78 Şemseddin Saihl, Kadmlar, İstanbul 1311, 21; Şefika Kurnaz, Cumhuriyet Öncesinde Türk
Kadım, Ankara 1991, 36.
79
İSLAM' A GÖRE KADININ EGİTİM-ÖGRETİMİ
Sözlerimi bir beyitle noktalamak istiyorum:
Elbet değil nasibi mezellet kadınlığm, Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer. 79
101
Tevfik Fikret'e ait bu beyit için bkz., Tezer Taşkıran, Cımılıuriyetin 50. Yılmda Tiirk Kadm
Hakları, Ankara 1973,49.