6

İsmi Logosu Değil YÖK'ün Kendisi Değişmelidir

Embed Size (px)

DESCRIPTION

İsmi Logosu Değil YÖK'ün Kendisi Değişmelidir

Citation preview

Page 1: İsmi Logosu Değil YÖK'ün Kendisi Değişmelidir
Page 2: İsmi Logosu Değil YÖK'ün Kendisi Değişmelidir

Gençliğin Gelecek Sorunu ve YÖK’teki Değişim Politikaları

Genç-Sen Nedir?

Bizler Öğrenci Gençlik Sendikası Genç-Sen olarak eğitim sistemindeki su götürmez çarpıklıkları

çözüme ulaştırmak için faaliyetler yürüten ve öğrencilerin taleplerini dile getiren bir sendikayız.

İşsizliğin ve geleceksizliğin bu denli arttığı bu dönemde, Yüksek Öğretim Kurumu hakkında yapılacak

değişikliklerin öğrencilerin esas sorunlarına çözüm olabilmesi, bizzat öğrencilerin taleplerinden

bağımsız yollarla olanaksızdır. Dolayısıyla YÖK hakkında yapılacak değişimlerin öğrencilerin de sözünü

söyleyebileceği toplantılarda belirlenmesi şarttır.

YÖK’te biçimsel bir değişiklik; adının, logosunun değişimi veya mütevelli heyeti:

Geçtiğimiz hafta Başbakanlık Ofisi’nde gerçekleştirilen Başbakan-Rektörler Buluşması’nın ardından

yapılan açıklamalar, YÖK’ün yıllardır üniversiteleri getirdiği konum göz önüne alındığında akıllara şu

soruları getiriyor;

- Maddi olanaksızlıklardan dolayı üniversite sıralarına gelemeyen binlerce öğrencinin sonunu

çözecek mi?

- Üniversiteyi kazandıktan sonra barınma problemini çözemeyip kayıt yaptıramayan veya

kaydını başka üniversiteye kaydıran veya kazandığı üniversiteyi okuyabilmek için barınma

probleminden ötürü bin bir zorluğun üstesinden gelmek zorunda kalan öğrencilerin yaşamını

kolaylaştırmak için ne gibi çözüm önerileri getiriyor?

- Ailesinden uzakta üniversite okuyan hemen her üniversitelinin sağlıklı beslenememe

sorununa her hangi bir alternatif yaratacak mı?

- Zaten ellerindeki 3 kuruşla nasıl geçineceklerini kara kara düşünen öğrencileri sırtına bir kez

daha yük bindiren ulaşım külfetini biraz olsun hafifletecek mi?

- Daha fazla kâr etme hedefiyle dönen bu sistemin çarklarını işletmek üzere eleman yetiştirmek

yerine, toplum için bilim üreten insanlar yetiştirmek ve bu üretimi gerçekleştirebilecekleri

olanakları sağlamak gibi bir amaç yaratacak mı?

- Harçlar kaldırılıp eğitimi, sağlığı, barınmayı, beslenmeyi, ulaşımı bütünüyle olması gerektiği

gibi ücretsiz hale getirecek mi?

- Gençliğin geleceksizliğine, gençliğin bunalımlara girmesine, intiharlarına sebep olan başındaki

en büyük belaya yani istihdam soruna herhangi bir noktada değiyor mu? Yoksa patronların

rekabet hırsının ortasında genç yaşamların öğütülmesini büyük bir pervasızlıkla izlemeye

devam mı edecek?

- Ve tüm bu zorluklara karşı çözüm arayışı içerisinde olan öğrencilere karşı uyguladığı baskılara

sona erdirecek ve üniversite yönetimlerinde öğrencilerin, akademisyenlerin, üniversite

çalışanlarının söz sahibi olmasını sağlayacak mı?

YÖK’ün 29 yıldır üniversitelerde sürdürdüğü politikalar, bugün bu soruları sormamıza neden olan

problemleri doğurmuştur. YÖK’ün şekli değişimlere değil, yapısal olarak ele alınmasına ihtiyaç vardır.

Bu da ancak YÖK’ün ve yarattığı düzenin kaldırılması ve yerine özerk-demokratik üniversitelerin

kurulması gereklidir.

Page 3: İsmi Logosu Değil YÖK'ün Kendisi Değişmelidir

Gençlik Geleceksiz Mezunlar İşsiz

Kapitalist sistemin yarattığı krizin ülkemizi de teğet geçmediğini her gün daha net bir şekilde anlıyoruz.

İşsizlik gerçekliğini en ağır boyutunu da biz öğrenciler yaşıyoruz. Yıllarca kötü koşullarda yaşayarak,

yüksek miktarlardaki harç ve kırtasiye masraflarını ödeyerek okuyabildiğimiz üniversitelerden mezun

olduğumuzda da olumlu bir sonuca varamıyoruz.

Ankara Sanayi Odasının raporuna göre Türkiye’de binlerce mezun işsiz var. Bu mezunların birçoğu

kendi alanlarında iş bulamazken, bir kısmı da başka alanlarda çalışıyor. Ayrıca, Türkiye OECD ülkeleri

arasında en çok mezun işsizi olan ülke. Bu tabloya rağmen iş alanları yaratmadan, hala yeni

üniversitelerin açılıyor olması ve var olan üniversitelerin kontenjanlarının artırılmasının bir tek

açıklaması olabilir, daha fazla öğrenci, daha fazla harç ve kırtasiye masrafları, daha az işsizlik oranı.

İşte Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı yıllara göre işsizlik gerçeği;

TEMMUZ DÖNEMİ İÇİN KARŞILAŞTIRMA TABLOSU

(Haziran, Temmuz ve Ağustos 2010)

TÜRKİYE

2008 2009 2010

Nüfus (000) 69 824 70 639 71 440

15 ve daha yukarı yaştaki nüfus (000) 50916 51789 52645

İşgücü (000) 24570 25537 26166

İstihdam (000) 22068 22108 23195

İşsiz (000) 2502 3429 2971

İşgücüne katılma oranı (%) 48,3 49,3 49,7

İstihdam oranı (%) 43,3 42,7 44,1

İşsizlik oranı (%) 10,2 13,4 11,4

Tarım dışı işsizlik oranı (%) 12,9 17 14,5

Genç nüfusta işsizlik oranı(1)(%) 19,7 23,5 21,1

İşgücüne dahil olmayanlar (000) 26 346 26 252 26 478

Kaynak: TÜİK HHİ Anketi sonuçları

Yeni liberal politikalarının belirleyiciliğiyle eğitim hak olmaktan çıkarılmış, iş bulabilmek için bir

gereklilik haline getirilmiştir. Bu durum, YÖK’ün üniversitelere yaptığı en büyük saldırılardan biridir.

Ayrıca, Vakıf Üniversiteleri adı altında açılan özel üniversitelerse YÖK’ün TÜSİAD’la işbirliği içinde

oluşunun en büyük göstergesidir.

1980 darbesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan YÖK’ün Kapitalist Sisteme hizmet ettiği gün gibi

ortadadır.YÖK’ün, Üniversitelerde bilgiyi bilimsellikten çıkararak, Emperyalist Sistemin çıkarları

doğrultusunda üretim yapan kurumlar haline getirmesinin nedeni de bundandır. Kapitalist sisteme

hizmet eden YÖK’ü ve üniversitelerde oluşturduğu sömürü düzeni nedeniyle %21.1 mezun işsizlik

vardır. Sonuç olarak, öldüren deprem değil çarpık yapılanmadır, kapitalizmin insana aykırı çarpık

ekonomi modelidir.

Page 4: İsmi Logosu Değil YÖK'ün Kendisi Değişmelidir

Söz, Yetki, Karar Hakkı Öğrencinin, Akademisyenlerin ve Üniversite Çalışanlarının Olmalıdır

Pedagojik formasyon eğitiminde, öğretmen adaylarına öğretilen ilk şey okulların öznelerinin

“öğrenciler” olduğudur. Öğrenciler olmadan okullar olmaz. İlköğretim ve ortaöğretim

müfredatlarında yeni yapılan değişiklikler de buna yöneliktir. “Öğrenci merkezli eğitim” kavramı sınıf

etkinliklerinin yanı sıra eğitimde yeni bir zihniyetin de işaretidir. Teoride yeni ortaya çıkan bu

zihniyetin pratikte var olduğunu göremesek de, on yıllardır ezberci eğitimin katkılarıyla çarklarını

döndüren sistemin bu yeni zihniyete ne kadar itibar edeceği şüpheli olsa da, karşımızda ileri bir

anlayış durmaktadır.

Ancak ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarına şeklen de olsa girmeye başlayan bu anlayışın

üniversitelerde izlerini bile görememekteyiz. Ülkemizde üniversitenin birinci sınıfında okuyan

öğrencilerin ezici bir çoğunluğu üniversiteyi, “sivil kıyafet giyilen lise” olarak tanımlamaktadır. Bunun

sebebi eğitim sisteminin çarpıklığı olduğu kadar, lisede öğretmen-müdür-veli tabiyeti dışına

çıkamayan öğrencinin bu durumunun üniversitede “rektör-öğretim görevlisi-polis/özel güvenlik”

tabiyetine dönmesinden başka bir şey değildir.

Üniversitelerin özneleri ne rektörler, ne de sivil veya üniformalı görevlilerdir. Üniversitelerin özneleri

öğrencilerdir. Darbe sonrası cunta yönetiminin üniversitelere bıraktığı miras olan Yüksek Öğretim

Kurumu (YÖK) ise bu anlayışa tamamen zıt bir konumda yer almaktadır.

Atamalarla üniversitelere yerleştirilen rektörler de; çoğu zaman alan bilgisi bile yetersiz olan, “yaptım

oldu” anlayışıyla, üniversitelerde yer alan özel güvenlik birimleri de sözde “güvenliği sağlama

amacıyla” üniversitelerde konumlanmaktadır. Son olarak üniversitelerde kendilerine yer tahsis

edilmesi kararlaştırılan sivil polisler de YÖK’ün üniversitelerde yaratmaya çalıştığı tablonun

göstergesidir.

Biz öğrenciler üniversite yönetiminde yer almak istiyoruz; çünkü “kendi kendini yönetme” demek

olan demokrasi bunu gerektir. Biz öğrenciler üniversitelerimizin kışlaya çevrilmesini istemiyoruz;

çünkü bilimsel bilginin üretilmesi gereken üniversitelerin etrafını çepeçevre sarmış olan darbe artığı

YÖK ve onun güvenlik anlayışıyla bu vasfını yitirdiğini biliyoruz.

Biz öğrenciler ticarethaneye çevrilmiş üniversitelerin gerçek sahiplerine, yani bizlere verilmesini

istiyoruz. Bizler yönetimde söz sahibi olmadıkça, üniversiteler gerçek özerkliğe kavuşmadıkça 29 yıldır

üniversitelerin etrafını duvarlarla kuşatmayı sürdüren YÖK veya buna benzer anlayışlar o duvarları

yükseltmeye devam edecektir. İşte bu yüzden söz, yetki, karar hakkı öğrencinindir; üniversitelerin

gerçek sahiplerinindir. Mütevelli heyeti değil üniversitede üretenlerin yani öğrencilerin,

akademisyenlerin ve üniversite çalışanlarının yönetimde olduğu bir işleyiş gereklidir.

Logosu ve İsmi Değil YÖK Düzeni Değişecek mi?

28 Kasım’ da Başbakan rektörlerle birlikte yeni YÖK tasarısı için toplantı yaptı. Toplantıdan sonra YÖK’

ün logosunun ve adının değişeceğini açıkladı. 28 Kasım’da yapılan toplantı gibi bugün de yapılan

toplantıda genç işsizlik oranının %21.1’ e ulaşmasından, eğitim hakkımızın, söz hakkımızın elimizden

alınmasından, üniversitelerdeki baskıların gün geçtikçe artmasından, gelecek umutlarımızın çöpe

atılmasından kimse bahsetmiyor.

Page 5: İsmi Logosu Değil YÖK'ün Kendisi Değişmelidir

Üniversitelerin baskılarla anılmasından üzülen başbakan İstanbul Teknik Üniversitesi’nde tutuklama

kararını, Yıldız Teknik Üniversitesi’ nde soruşturma açılan öğrencilerin okula alınmamasını, Anadolu

Üniversitesin’ de 40 öğrenciye uzaklaştırma verilmesini, Özel Güvenlik birimlerinin öğrencilere

saldırmasını, okullarda polislere oda ayrılmasını nasıl görmüyor olabilir. Bize yapılan bu baskılara karşı

asıl bizim bu toplantıda söyleyeceklerimiz var. YÖK düzeninin üniversitelerde uyguladığı baskıları,

anti-demokratik uygulamaları, geleceğimizi elimizden almasını kabul etmiyoruz. Sorun adının ya da

logosunun değişmesi değil, bu düzen değişecek mi?

Taleplerimiz:

Bizler öğrenciler olarak,

Gençlik insanlığın en doğal hakkı olan eğitim hakkını, adı “kayıt parası”, adı “harç parası” olarak satın

almaya mecbur bırakılmaktadır. Harç parasını, kayıt parasını ödeyemeyen arkadaşlarımız eğitim

görememektedir. Üniversitelere ve liselere girmek için insanlar dershanelere tomarla para ödemek

zorunda kalıyoruz. Parasız eğitim istiyoruz.

Okullarımızda ürettiğimiz projelerin kâr kaygısıyla değil bilim kaygısıyla incelenmesini ve ona yönelik

eğitim görmek istiyoruz. Bilimin sermaye için değil toplum için üretileceği üniversitelerde eğitim

görmek istiyoruz.

Kendi dilimizle bilim yapmak istiyoruz. En temel haklarımızdan biri olan anadilde eğitim hakkımızı

istiyoruz.

Söz Yetki Karar Hakkımızı İstiyoruz!

Üniversitelerin özneleri tarafından yönetilmesini istiyoruz. Üniversiteler hakkındaki kararları biz

öğrenciler, akademisyenler ve üniversite çalışanları tarafından demokratik bir şekilde oluşturulan

yönetimler almalıdır.

Geleceğimizi İstiyoruz!

Genç işsizliği gizlemek için adım başı üniversite de açsalar, rakamlarla da oynasalar olmuyor, gençlik

yığınlar halinde işsizler ordusuna katılıyor. YÖK'ün sürdürdüğü politikalar öğrencileri

geleceksizleştiriyor. Üniversite okumak bir gelecek sahibi olmak için yetmiyor. Her gün genç işsizlik

oranlarının arttığını görüyoruz.

Üniversiteyi bitirdikten sonra ya bir daha sınav engeliyle karşılaşıyoruz ya da mesleğimizi

sürdüreceğimiz alanların açılmadığını görüyoruz. Derinleşen kriz ile birlikte de genç işsizlik

oranı %21,1'i bulmuş durumda.

Bu durumu düzeltmek YÖK’ün işine gelmiyor, çünkü reel sanayiden isteği kârı elde edemeyen

burjuvazi sermayesini finans kapital alanına çektikten sonra reel üretim için yatırım gerçekleşmiyor,

dolayısıyla mühendise, mimara, onları eğitecek kişilere de ihtiyaç kalmıyor,bir de üstüne bu durumu

daha da kâra dönüştürmeye çalışan zihniyet, kadro vermek yerine sözleşmeli çalışmayı dayatınca

kamu çalışanı açığı olsa bile bu alanlarda çalışmak üzere eğitim almış kimseler de işsiz güçsüz ortada

kalıyor.

Page 6: İsmi Logosu Değil YÖK'ün Kendisi Değişmelidir

Bin bir zorlukla eğitim görmüş kişileri istihdam sağlanacağı yere, bir de utanmadan işsizliği çözmek

için eğitim vermekten bahsediliyor. İşsizlik ve geleceksizlik kaygımız olmadan bölüm tercihi yapmak,

üniversitelerde eğitim almak istiyoruz.

12 Eylül darbesinden bu güne YÖK düzeni baskı ve anti-demokratik uygulamalardan, geleceksizlikten

başka bir şey getirmedi, bu şekli düzenlemelerle de hiç bir şey getirmeyecek. Ne mali özerklikle, ne de

anlattığınız demokrasiyle, adının ve logosunun değişmesiyle demokrasi ve özgürlük sağlanamaz.

Üniversitelerde öğrencilerin gelecek taleplerini dile dahi getiremedikleri koşullarda demokrasiden söz

edilemez.

29 yıldır yaptığımız eylemlerimizle, ettiğimiz mücadeleyle YÖK’ün çürümüşlüğünü kabul ettirdik, şimdi

değişimi de kendi ellerimizle yapacağız. Sunduğunuz geçici çözümleri değil, YÖK düzeninin kökten

değişimini istiyoruz.

Öğrenci Gençlik Sendikası Genç-Sen