Upload
others
View
2
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ISSN: 1301-0522 ∣ Cilt: 60 • Sayı: 1 • Yıl: 2019
ARAŞTIRMA NOTU VE YORUM/RESEARCH NOTE AND COMMENT
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 60:1 (2019), 185-205
Mehmet Fuat Sezgin’in Aile Çevresi ve Türkiye’deki Akademik Serüveni*
HÜSEYİN HANSU İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
[email protected] https://orcid.org/0000-0002-9021-893X?
Giriş
30 Haziran 2018 tarihinde İstanbul’da vefat eden Fuat Sezgin, İslam bi-
lim tarihi alanındaki muazzam çalışmalarıyla dünya çapında ismini duyur-
muş bir ilim adamıdır. Sezgin, çalışmalarında İslam medeniyetinin, parlak
dönemi olan 9-16. asırlar arasında bilime yaptığı katkıları incelemiştir. Zira
çağdaş bilim tarihi eserlerinde Müslüman alimlerin çalışmalarına hiç deği-
nilmeden, Yunan-Latin medeniyetlerinin bilim tarihi birbirinin kesintisiz
devamıymış gibi anlatılmaktaydı. Yunan bilimlerinin 16. asır sonlarından
itibaren İslam coğrafyasından Avrupa’ya geçtiği gerçeği görmezlikten ge-
linmekteydi. Tarihsel bir gerçeği inkâr etmenin yanı sıra bu durum Sezgin’e
göre, Müslümanların Batı medeniyeti karşısında eziklik duygusuna kapıl-
malarına ve kendi tarihleri hakkında hayal kırıklığına düşmelerine neden
olmuştu.
Sezgin Müslümanların ilimler tarihindeki yerini aydınlatmak için aka-
demik hayatı boyunca dünyanın bütün önemli kütüphanelerinde inceleme-
lerde bulundu. Kendi ifadesiyle 400.000 cilde yakın yazmayı gözden geçire-
rek tarihin karanlıklarında kalmış binlerce Müslüman bilim adamının haya-
tını ve eserini gün yüzüne çıkardı. Bu yazılı mirasa dayanarak bilim tarihi-
nin İslam medeniyetine ait sekiz asırlık kayıp halkasını ortaya çıkardı. Araş-
tırmalarının sonuçlarını 17 ciltlik Geschichte des arabischen Schrifttums
[GAS] adlı eserinde topladı. Ayrıca İslam bilimine dair 1400 cilt tutan nadir
eserin ve bunlar üzerinde yapılmış çalışmaların tıpkıbasımlarını gerçekleş-
tirdi.1 Tezinin bazı somut verilerini göstermek amacıyla Müslüman bilginler
* Bu yazı, 08.03.2019 tarihinde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi tarafından düzenlenen Uluslararası Fuat Sezgin Sempozyum’una sözlü olarak sunulan ama yayınlanmamış olan tebliğin geliştirilmiş halidir. 1 Fuat Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, haz. Sefer Turan (İstanbul: Timaş Yayınları, 2013), s.39.
186 Hüseyin Hansu
tarafından yapılmış 800’den fazla teknolojik aleti, eserlerindeki tasvirlere
dayanarak yeniden imal ettirdi. Bunların numunelerini 1983’te Almanya’da
kurduğu müzede sergiledi. Aynı müzenin bir örneğini de 2008 yılında İs-
tanbul’da açtırdı. Ayrıca çok sayıda konferansta araştırmalarında vardığı
sonuçları anlattı. Çalışmaları bütün dünyada kabul gördü, eserleri alanının
vazgeçilmez kaynakları haline geldi. Araştırmalarından dolayı birkaç defa
hem İslam dünyasının hem de çalışmalarını sürdürdüğü Almanya’nın en
prestijli bilim ödüllerine layık görüldü.
Ancak bu büyük başarının kahramanı Sezgin’in kendisi ve eserleri maa-
lesef Türkiye’de yeterince tanınmamaktadır. Şimdiye kadar onu detaylı
olarak tanıtan bir biyografi yazılmadığı gibi eserlerini bilimsel açıdan ince-
leyen ve onun bilim tarihindeki yerini değerlendiren akademik çalışmalar
da yok denecek kadar azdır. Bu makalede, sözü edilen eksikliği kısmen de
olsa telâfi etmek amacıyla Sezgin’in ailesi ve Türkiye’deki akademik hayatı
incelenmiştir.2
1. Mehmet Fuat Sezgin’in Doğumu ve Aile Çevresi
Mehmet Fuat Sezgin 1340/1924 tarihinde Bitlis’in Kızılmescid (İnönü)
mahallesinde doğmuştur. Sicil dosyasındaki bazı belgelerde 1338 şeklinde
gösterilen doğum tarihi ile ilgili farklılık 1941 yılında mahkeme kararıyla
yapılan bir yaş tashihinden kaynaklanmaktadır.3 Nitekim askerlik tecil bel-
gelerinde, dosyasındaki bazı nüfus cüzdanı suretlerinde ve sicil özet kay-
dında doğum tarihi 1338/1340 şeklinde, yapılan düzeltmeyle birlikte gös-
terilmiştir. Sezgin’in nüfus kaydında doğum tarihi gün ve ay olarak
01/07/1924 şeklindedir. Buradaki gün ve ay kaydının Cumhuriyet döne-
mindeki nüfus kayıt güncellemeleri sırasında tahmini olarak yazıldığı anla-
şılmaktadır. Zira ailenin bütün fertlerinin doğum tarihlerindeki gün ve ay
hanesine aynı tarih yazılmıştır. Sezgin’in kendi el yazısıyla doldurduğu dos-
2 Fuat Sezgin’in ailesi ve eğitim hayatını hazırlarken dipnotlarda gösterilenler dışında yararlandı-ğımız başlıca kaynaklar şunlardır: -Molla Selahaddin Erden (ö.2010), Şîr Beylerin Tarihçesi ve Şeceresi, Ağrı 2002. Sezgin’in amcası Abdullah’ın oğlu olan Erden, 50 sayfalık bu risalesinde yazılı ve şifahi kaynaklara dayanarak ailenin tarihçesi hakkında bilgi vermiştir. (Risale’nin fotokopisini gönderen Abdülcebbar Kavak’a teşekkür ederim.) - Mehmet Mirza Sezgin’in Personel Dosyası. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda arşivinde bulunan dosyayı temin etmeme yardımcı olan Dr. Selim Argun’a teşekkür ederim. -Fuat Sezgin’in İstanbul Üniversitesi Personel Dairesi Arşivi’ndeki 903/4102-203 nolu personel dosyası. -Ali Dere’nin, “Mehmet Fuat Sezgin Hoca’nın Ankara İlahiyat Yılları: Sezgin ve Fakültenin Müşterek Tarihinden Bir Kesit,” (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 59:2 (2018), ss.221-250) adlı makalesinden de yararlanılmıştır. 3 17.07.1941 tarih ve 1951/5 sayılı Doğu Bayazıt Sulh hakimliği kararıyla Sezgin’in 1338 olan do-ğum tarihi 1340 olarak tashih edilmiştir.
AÜİFD 60:1 Mehmet Fuat Sezgin’in Aile Çevresi ve Türkiye’deki Akademik Serüveni 187
yasındaki bazı belgelerde ise doğum tarihi 24 Ekim 1924 şeklinde yazılmış-
tır. Annesinden öğrendiği tahmin edilen bu tarih en doğrusu olmalıdır.
Fuat Sezgin’in babası Mehmet Mirza Efendi’dir. 1304/1888 yılında Si-
irt’in Şirvan ilçesine bağlı Kelmih köyünde4 doğan Mirza Efendi’nin babası
ise Şeyhi Bey’dir. Şeyhi Bey, Şirvan beylerinden Mîr Muhammed’in büyük
oğludur. Şirvan ya da Kufra beyleri olarak bilinen bu ailenin soyu Eyyubile-
rin (1171-1462) Hasankeyf koluna dayanmaktadır.5
Mirza Efendi, Karaköse (Ağrı) kazası müftü vekili olarak görev yapmak-
ta iken, asaleten atanmak için o tarihlerde il olan Bayazıt (Doğubayazıt)
vilâyet makamına yazdığı 30.01.1932 tarihli dilekçesine eklediği ve “kendi
dest-i hattımla [el yazımla] tahrîr ettim” dediği özgeçmişi hakkında şu ay-
rıntılı bilgileri vermiştir: 6
İsmim Mehmet mahlesim Mirzadır. Memet Bey oğullarından diye tani-
lir. Pederimin ismi Şeyhi Beydir. O da Memet Bey oğullarından diye ta-
nilir. Ticâret ve zirâatle iştigâl ederdi. Tarîh-i vilâdetim 304 [1888] dir.
Siirdin Şirvan ilçesinin Kelmih karyesinde tevellüd ettimse de Bitliste
tevettun ettim [yerleştim]. Alaşkirt, Malazgirt ve Erciş kazalarının
husûsî ve Bitlis villet [vilayet] merkezinin resmi Ağa Camisi medresele-
rinde fıkıh, sarf-nahiv, mantık, âdab, maâni ve usûli’l-fıkh ve hey’et ilim-
lerini tahsil ederek 327 [1911] tarihinde icazetname aldım. Türkçe ve
Arapça tekellüm eder, eski ve yeni yazı ile okur ve yazarım. Te’lifâtım
yoktur. 327 Bitlis Merkez vilâyetinde bi’l-imtihân evrak-i imtihaniyem
meşîhât-ı İslâmiyye’nin tasdîkine iktirân ettikten sonra asâleten 500
kuruş maaşla Bitlis vilâyeti Mutki kazası Huyût [Kavakbaşı] nâhiyesi
kadılığına tayin olundum.7 328 [1912] tarihinde ma’rûz [adı geçen] ka-
dılıktan istifa ile Bitlis Merkez vilâyetinde müesses 400 kuruş maaşla
Numûne-i Terâkki Mekteb-i Ulûm-i Arabiyye muallimliğine tayin olun-
dum.8 328’in nihâyetinde ma’rûz müessesenin lağviyle 329 [1913] ta-
4 Bugünkü adı Derinçay olan köy, Siirt ili, Şirvan ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimidir. Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma 07.03.2019 tarihinde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi tarafından düzen-lenen Uluslararası Fuat Sezgin Sempozyum’una sunduğu bir tebliğde Sezgin’in halen bu köyde yaşamakta olan akrabaları hakkında bilgi vermiştir. 1968 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olan Fuat Sezgin’in kardeşi Refet Sezgin, bu görevi sırasında köye yol açtırmış, dedesinin evinin yerine de ilkokul yaptırmıştır. 5 Erden, Şîr Beylerin Tarihçesi ve Şeceresi, s.19. Şirvan beyleri hakkında geniş bilgi için bkz. Şeref Han, Şerefname: Kürt Tarihi, terc. Mehmet Emin Bozarslan (İstanbul: Ant Yayınları, 1971), ss.258-265. 6 Metinde geçen Rumi tarihlerin miladi karşılıkları tarafımızdan eklenmiştir. Metnin imlasına doku-nulmamış sadece bazı tabirlerin günümüz Türkçesindeki karşılıkları köşeli parantez içinde göste-rilmiştir. Mirza Efendi’nin görev yaptığı yerlerde kaldığı sürelerin tarihleri, personel dosyasındaki sicil kaydından alınmış ve miladi karşılıklarıyla birlikte dipnotta gösterilmiştir. 7 14.11.1911–11.11.1912/ 14 Nisan 327-11 T. Sânî 328. 8 2. 13.11.1912–01.03.1913/13 T. Sânî 328-1 Mart 329.
188 Hüseyin Hansu
rihinde Muş Malazgirt Nurettin nâhiyesi kadılığına tâyin olundum.9 330
[1914] tarihinde umum nevâhî [nahiyeler] kadılıklarının lağveleriyle
açıka çıktım. Ma’rûz memuriyetlerden intikâlimde hiçbir ilişiğim kal-
mayarak aldığım berâet-i zimmet mazbataları [iyi hal kağıtları] ile tâyi-
nime dair vesâik-i resmiye ve icâzetnâmem Bitlis istîlâsında ziyâa uğ-
radılar [kayboldular]. 330 tarihinde seferberlik dolayısıyla taht-ı silaha
alınarak Bitlis Hastaânesi kaleminde yazıcı neferi olarak müstahdem
idim. İstîlâdan sonra Mardin’e nakil edilerek 332 [1916] tarihinde ehli-
yetime binâen 400 kuruş maaşla Mardin hastaânesi imâmetine tâyin
olundum.10 335 [1919] tarihine kadar askeri imâmi bulunarak terhîs
olundum. Nüfus ve askeri imâmetinden terhîs tezkerelerinin musaddâk
sûretleri marbuttirler [onaylı suretleri ilişiktedir]. Ne memuriyet za-
manında ve ne de sâir vakitte bir gûnâ taht-i muhâkemeye alınmadım
[herhangi bir şekilde soruşturma geçirmedim]. Terceme-i halim bun-
dan ibâret olup dest-i hattımla tahrîr edildiğini tasdîk eylerim.11
İcâzetnâmesi ve diğer evrâkının tamamı Bitlis’in 2 Mart 1916 tarihinde
işgali sırasında kaybolan Mirza Efendi’nin dosyasındaki vesîkaların bazıla-
rının el yazısıyla yazılmış ve şahitler tarafından tasdîk edilmiş sûretleri
bulunmaktadır.12
Askerlik görevini 10 Ağustos 1919 yılında Mardin’de tamamlayan Mirza
Efendi Bitlis’e geri dönmüştür. Çevresinde Şirvanlı Mirza Efendi, Mehmet
Mirza Efendi, Hoca Mirza Efendi isimleriyle de tanınan Sezgin’in babasının
askerlik dönüşü 1932 tarihine kadar herhangi resmî bir görev yapmadığı
anlaşılmaktadır. Karaköse’deki ikameti sırasında 09.04.1932 tarihinde, o
tarihlerde Bayazıt vilâyetine bağlı bir ilçe olan Karaköse (Ağrı) müftülüğüne
atanmak için müracaât etmiştir. Talebi kabul edilen Mirza Efendi 1932 tari-
hinde Karaköse müftülüğüne atanmış ve 1939 yılına kadar bu görevi sür-
dürmüştür.
Mirza Efendi’nin Bitlis’ten Karaköse’ye hangi tarihte taşındığı tam ola-
rak bilinmemektedir. Bitlis Ahz-i Asker Şube Riyâseti’nden (Askerlik Şubesi
9 10.05.1913–01.03.1914/10 Mayıs 329-1 Mart 330. 10 1916–1919/332-335. 11 Yazışmalardan anlaşıldığına göre Mirza Efendi 09.04.1932 tarihinde Karaköse müftülüğüne vekâleten atanmıştır, 26.04.1932 tarihinde de asaleti tasdik edilmiştir. 12 Mesela medrese arkadaşlarının 27.03.1933 tarihinde Karaköse kaymakamlığına sundukları dilekçede onun icâzetnâmesinin bulunduğuna dair şahitlikleri şöyledir:
Medrese arkadaşlarımızdan olup el yevm Karaköse müftüsü bulunan Şeyh Bey oğlu Me-met Mirza Efendi 327 tarihinde tahsilini ikmâl ederek icâzetnâme almış olduğunu mü-beyyin şehâdetnâmemiz tanzîm ve imza kılındı. Sâbık Erciş hakimi Vaizzâde Abdurrahman, Kızıl Câmi İmâmı Hikmetullah, Bitlis Câmii Kebîr İmâmı Tâhir. Dilekçe Bitlis müftüsü Abdulbâki ve Karaköse Kaymakamı tarafından onaylanmıştır.
AÜİFD 60:1 Mehmet Fuat Sezgin’in Aile Çevresi ve Türkiye’deki Akademik Serüveni 189
Başkanlığı) 17 Kanûn-i Sânî 1927 tarihli askerlik belgesinin üzerinde Kara-
köse kaymakamlığı mührü bulunmaktadır. Buna göre Mirza Efendi’nin
1927 tarihlerinde taşındığını söylemek mümkündür. Zaten ağabeyi Servet
Sezgin’in İlkokulu 1932 yılında Ağrı’da bitirdiği dikkate alınırsa Mirza Efen-
di’nin buraya 1927 yılı veya hemen öncesinde geldiği kesinlik kazanır.13
Dosyasındaki kayda göre Mirza Efendi 16.01.1943 tarihinde vefat et-
miştir. Sicil dosyasında bulunan 26.01.1943 tarihli Doğubayazıt kaymakam-
lığı yazısıyla hanımı ve üç çocuğuna ikramiye verildiği (emekli maaşı tahsis
edildiği) belirtilmektedir. Ancak sicilinde Doğubayazıt müftülüğüne hangi
tarihte atandığına dair açık bir bilgi bulunmamaktadır. Dosyasında görev
tarihleri ve sürelerinin dökümünü gösteren hanedeki son tarih
13.07.1939’dur ve açıklama kısmında da “3665 Sayılı Diyanet Teşkilât Ka-
nunuyla”14 ibaresi yer almaktadır. Buna dayanarak Mirza Efendi’nin
13.07.1939 tarihinde Doğubayazıt müftülüğüne atandığı söylenebilir. Nite-
kim Fuat Sezgin de Diyanet İşleri Başkanlığı’na hitaben yazdığı 03.10.1943
tarihli dilekçesinde “… Doğubayazıt müftülüğünde iken vefât eden babam
Mirza Efendi …” ifadesini kullanmıştır. Bu dilekçeden de Mirza Efendi’nin
son görev yerinin Doğubayazıt müftülüğü olduğu anlaşılmaktadır. Mirza
Efendi’nin Doğubayazıt mezarlığında bulunan kabri Ağrı İbrahim Çeçen
Üniversitesi tarafından yeniden yaptırılmıştır.
Sezgin’in annesinin ismi Cemile’dir. Cemile Hanım, 1897 Bitlis doğum-
ludur. Babasının adı Faris, annesinin adı Şöhret’tir. Mirza Efendi 1943’te
vefat edince Cemile Hanım kızı Meliha’yla birlikte İstanbul’da bulunan Fuat
Sezgin’in yanına taşınmışlardır. Ailenin nüfus kaydı da 1952 yılında Fatih
İlçe Nüfus Müdürlüğü’ne nakledilmiş görünmektedir. Sezgin Almanya’ya
gidince de Cemile Hanım, İstanbul Yeşilköy’de oturan kızı Meliha’nın yanın-
13 Fuat Sezgin’in dedesi Şeyhi Bey, Bitlis’te oturan ve Hâlidîye tarikatının meşhur şeyhlerinden olan Pîr Muhammed Kufrevî’nin müritlerindendir. Şeyhi Bey, ona yakın olmak için Şirvan’dan, Bitlis’e göç etmiştir. Pîr Muhammed, 1898’de vefat ettiğinde türbesinin tasarımı bizzat II. Abdulhamid tarafından İtalyan bir mimara çizdirilmiştir. (Geniş bilgi için bkz. Bekir Köle, “Pîr Muhammed Kuf-revî,” DİA (Ek-2), ss.400-401). Sezgin ailesinin Kufrevîlerle hısımlık ilişkisi de vardır. Sezgin’in büyük halası Cemile Hanım Pîr Muhammed’in büyük oğlu Abdulhadi’yle, küçük halası Aliye Hanım ise şeyhin Ağrı’nın Ziyaret (Feran) köyünde oturan diğer oğlu Abdulbari Efendi’yle evliydi. Fuat Sezgin’in amcası Abdullah da 1920’lerde bu köye yerleşmiştir. Sezgin’in halen Ağrı’da olan akraba-ları Abdullah Bey’in çocukları ve torunlarıdır. Erden, Şîr Beylerin Tarihçesi ve Şeceresi, s.31, 33. Sezgin’in babası Mirza Efendi’nin de 1927’lerde Bitlis’ten Ağrı’ya göç etmesinde bu akrabalık ilişki-sinin etkili olduğu anlaşılmaktadır. 14 07.07.1939 tarihli kanun.
190 Hüseyin Hansu
da kalmıştır. 06 Mart 1976 yılında burada vefat etmiş ve Topkapı Çamlık
mezarlığına defnedilmiştir.15
Mirza Efendi’nin sırasıyla Süphiye, Mehmet Servet, Mehmet Fuat, Meliha
ve Refet isimlerinde beş çocuğu olmuştur. Hepsi Bitlis doğumludur. 1917
doğumlu Süphiye [Eren] (d.1917-?) 1938 yılında Bitlis’in Adilcevaz ilçesin-
den Muhittin Eren’le16 evlenmiştir. Vefat tarihi bilinmemektedir.
Mehmet Servet Sezgin, 1919’da Bitlis’te doğmuştur. 1932’de Ağrı İlko-
kulu’nu, 1935’te Bitlis Ortaokulu’nu ve 1938’de İstanbul Erkek Lisesi’ni
bitirdi. 1941’de Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Çeşitli il ve ilçe-
lerde hâkim olarak görev yaptı. Son olarak Ezine yargıçlığı görevinde bulu-
nuyorken 1951’de istifa ederek Demokrat Parti’den Çanakkale milletvekili
oldu. XI. Dönemde tekrar Çanakkale milletvekili olarak meclise girdi. 1960
darbesinden sonra Menderes’le birlikte Yassıada’da yargılandı ve 10 sene
ağır hapis cezasına çarptırıldı.17 Kayseri cezaevinde iken 1962 yılında Sigrid
Hunke’nin Avrupa’nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi adlı eserini Fuat Sezgin’in
tavsiyesi üzerine tercüme etmiştir.18 4.5 sene hapis yattıktan sonra
20.10.1964 yılında Kayseri Cezaevi’nden şartlı olarak tahliye edilen Servet
Sezgin, bundan sonraki hayatında özel sektörde çalıştı. 2007 yılında vefat
etti.19
Sezgin’in kız kardeşi Meliha [Erol]20 1955 yılında İstanbul’da Çanakkale
Biga/Cihadiye doğumlu Yahya Erol’la evlenmiştir. 2011 yılında İstanbul’da
vefat eden Meliha hanımın çocuğu olmamıştır.
Refet Sezgin ise 1925’te Bitlis’te doğdu. İlk ve ortaöğretimden sonra
1943 yılında Erzurum Lisesi’nden mezun oldu. 1950 yılında İstanbul Üni-
15 Cemile Hanım’ın İstanbul’daki hayatıyla ilgili bu bilgileri veren Prof. Dr. Ahmet Suphi Furat’a teşekkür ederim. O dönemde Edebiyat Fakültesi’nde asistan olan Furat, Sezgin ailesinin yakın dostlarındandır. Sezgin ailesini yakından tanıyan ve o dönemde aynı enstitüde asistan olan Prof. Dr. Salih Tuğ, Cemile Hanım’ın Arap aksanlı olduğunu, dolayısıyla Arap olabileceğini ileri sürüyorsa da bu bilgi nüfus kayıtları tarafından doğrulanmamaktadır. (Bkz. İsmail Taşpınar, “Prof. Dr. Salih Tuğ, Fuat Sezgin’i Anlatıyor: Bir Duvarla Karşı Karşıya Kaldı,” Yörünge Dergisi (Ağustos 2018), s.64). 16 Sezgin’in halen Ağrı’da oturan amca oğlu emekli imam Ahmet Erden’in (d.1943-), 18.04.2019’da Ağrı’da yaptığımız görüşmede verdiği bilgiye göre Muhittin Eren, Kufrevîlerin Adilcevaz halifesi Şeyh Kamil’in oğludur. 17 Servet Sezgin’in kendi el yazısıyla yazdığı 03.08.1961 tarihli 14 sayfalık savunması, Cumhuriyet Arşivi, belge no.10-9-0-0/36-110-10. 18 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, s.42. 19 Erden, Şîr Beylerin Tarihçesi ve Şeceresi, s.41; Kazım Öztürk, Parlamento Tarihi (Ankara: TBMM Basımevi, 2000), c.2, ss.185-186. 20 Meliha Hanım’ın nüfus kütüğünde 1923 olarak kaydedilen doğum tarihi yanlış olmalıdır. Çünkü Sezgin röportajlarında ondan kız kardeşim diye bahseder. Bu tutarsızlık nüfus kütüğünde 1922 doğumlu görünen Sezgin’in yaşını mahkeme kararıyla 1924 olarak tashih etmesinden kaynaklan-maktadır.
AÜİFD 60:1 Mehmet Fuat Sezgin’in Aile Çevresi ve Türkiye’deki Akademik Serüveni 191
versitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Çeşitli illerdeki hâkimlik görevlerinden
sonra 1957-1961 yılları arasında Çanakkale’de serbest avukat olarak çalıştı.
Daha sonra Adalet Partisi’nden politikaya girdi. Muhtelif tarihlerde millet-
vekilliği ve senatörlük yapmış, Devlet Bakanı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı olarak görev yapmıştır. 12 Eylül darbesinden sonra serbest avukat
olarak çalışan Sezgin, 1992’de Ankara’da vefat etmiştir.21
Fuat Sezgin, 1961 yılında Almanya’ya gidişinden dört ay sonra Elisa-
betth Ursula Stein Hanım ile evlenmiştir. Ursula Hanım, coğrafya ve siyasal
ilimler tahsili yapmış ve Müslüman olmuş bir Almandır. Sezgin’le evlendik-
ten sonra Şarkiyat tahsili yapar, Arapça, Farsça ve Türkçe öğrenir.22 Eserle-
rin yazımında ve Almanca tashihlerde eşinin en büyük yardımcısı olmuş-
tur.23 Sezgin ünlü GAS isimli eserinin matematik tarihini anlattığı 5. cildini
eşi Ursula Hanıma ithaf etmiştir. Sezgin çiftinin Hilal isminde 1970 Frank-
furt doğumlu bir kızı vardır. Felsefe mezunu olan Hilal Hanım Almanya’da
serbest yazar ve gazeteci olarak çalışmaktadır. Sezgin GAS’ın Astronomi
tarihine dair 6. cildini de kızı Hilal Hanıma ithaf etmiştir.
2. Mehmet Fuat Sezgin’in Eğitim Hayatı
Fuat Sezgin’in İlkokulu nerede okuduğuna dair açık bir bilgi bulunma-
maktadır. Aile şeceresini yazan Selahaddin Erden, Fuat Sezgin’in İlkokul’u
Doğubayazıt’ta okuduğunu belirtiyorsa da24 onun İlkokul çağı, babasının
Karaköse’de (Ağrı) müftü olarak görev yaptığı yıllara denk gelmektedir.
“1934-1935 yıllarında ilkokul üçüncü sınıftayken babam bana Sarf-ı Türki
(Türkçe gramerine dair kitap) okuttu”25 ifadesinden yola çıkarak Sezgin’in
ilkokulu 1931-1936 yıllarında Ağrı’da okuduğunu söyleyebiliriz. Nitekim
ağabeyi Servet de parlamentoya sunduğu özgeçmişinde ilkokulu Ağrı’da
okuduğunu belirtmektedir. Sezgin, orta ve lise tahsilini ise Erzurum Lise-
si’nde parasız yatılı olarak okumuştur. Bu lisenin orta kısmını
05.07.1939’da bitirdi. 1941-42 yılında ise aynı lisenin fen bölümünü pekiyi
dereceyle bitirmiştir.
Fuat Sezgin, liseyi bitirdiği sene İstanbul’a mühendislik okumak niyetiy-
le gider. O sıralarda tesadüfen İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde
şarkiyat dersleri veren Alman oryantalist Prof. Dr. Hellmut Ritter’in (1892-
21 Kazım Öztürk, Parlamento Tarihi (Ankara: TBMM Basımevi, 1999), c.2, ss.659-660. 22 Kendisinin, Ebū Miḥnef ile ilgili bir doktora çalışması bulunmaktadır. Bkz. Ursula Sezgin, Abū Miḫnaf: ein Beitrag zur Historiographie der umaiyadischen Zeit (Leiden: E.J. Brill, 1971) 23 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, ss.68, 100-101. 24 Erden, Şîr Beylerin Tarihçesi ve Şeceresi, s.43. 25 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, s.37.
192 Hüseyin Hansu
1971) bir seminerine katılır.26 Ritter’in seminerinden oldukça etkilenen
Sezgin, mühendislik okumaktan vazgeçer. Edebiyat fakültesine kayıt olup
bu hocadan şarkiyat okumaya karar verir.27
Fuat Sezgin, 1942-43 ders yılında Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi
bölümüne kaydolur.28 O dönemde Edebiyat Fakültesi’nde sertifika sistemi
uygulandığından öğrenciler mezun olmak için en azından dört sertifika
almak zorundaydılar. Üçüncü sınıfta tezli sertifika belirlenir ve öğrenciler o
sertifikanın tezli öğrencisi olarak bitirme tezi hazırlardı. Sezgin de Edebiyat
Fakültesi’nde Arap-Fars filolojisi, Fransız filolojisi ve Türkoloji’den beş ser-
tifika almak suretiyle 1946-47 yılı Haziran döneminde mezun olmuştur.
Mezuniyet tezini “Bedî’ ilminin Tekâmülü” adıyla Arap-Fars filolojisinden
yapmıştır. Benzer bir uygulama aynı fakültenin doktora programında da
mevcuttu. Sezgin doktora tezini müdafaa ettikten sonra “Arap Filolojisi”,
“İran Edebiyatı ve Tarihi” ve “Türk Tefekkür Tarihi” tali disiplinlerin imti-
hanlarını da başarılı bir şekilde vermiştir.
Sezgin’in Edebiyat Fakültesi’ne kayıt olmasının esas sebebi Hellmut Rit-
ter’in öğrencisi olabilmekti.29 Ritter, 1927-1969 yıllarında İstanbul’da bu-
lunmuştur. 1892 yılında Almanya’nın Hessich Lichtenau kentinde doğmuş-
tur. Halle, Strasburg ve Hamburg üniversitelerinde Carl Brockelmann
(1868-1956), Paul Kahle (1875-1964), Theodor Nöldeke (1836-1930), Carl
H. Becker (1876-1933) gibi ünlü oryantalistlerden şarkiyat okumuştur. I.
Dünya Savaşı’nın başlamasıyla askere alınmış ve 1914-1918 yıllarında İs-
tanbul ve Irak’ta bulunmuştur. Bu vesileyle Türkçe ve Arapçasını geliştir-
miştir. Askerlikten sonra bir süre Hamburg Üniversitesi’nde Ordinaryüs
Profesör olarak çalışan Ritter, Alman Doğu Derneği tarafından araştırmalar
yapmak üzere 1927 yılında tekrar İstanbul’a gönderilmiştir. Burada Alman
Doğu Derneği’nin İstanbul şubesini açan Ritter, 1936 yılında İstanbul Üni-
versitesi’ne geçmiştir. Ritter, Edebiyat Fakültesi bünyesinde Şarkiyat Ensti-
tüsü’nü kurmuş ve 1949 yılına kadar burada ders vermiştir. 1949’da Al-
manya’ya dönen Ritter, 1955’te Hamburg Üniversitesi’nden emekli olmuş-
tur. Emekli olduktan sonra UNESCO tarafından İstanbul kütüphanelerindeki
İran edebiyatıyla ilgili yazmaları çalışmak üzere tekrar İstanbul’a gönderil-
miş ve 1969 yılına kadar burada kalmıştır.30 Ritter 32 dil bilen, gününün
26 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, s.15. 27 Kadir Temuçin (ed.), Amerika’nın Keşfinde Müslümanlar: Prof. Dr. Fuat Sezgin- Söyleşi ve Konferans (Kayseri: Doğuş Ofset Matbaacılık, 2016), s.7 28 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, s.15. 29 Temuçin (ed.), Amerika’nın Keşfinde Müslümanlar: Söyleşi ve Konferans Kitabı, s.7. 30 Özcan Taşçı, “Ritter, Hellmut,” DİA, c.35 ss.133-134.
AÜİFD 60:1 Mehmet Fuat Sezgin’in Aile Çevresi ve Türkiye’deki Akademik Serüveni 193
tamamını çalışmayla geçiren, Arapçaya ve Türkiye kütüphanelerine aşık,
Sezgin’in ifadesiyle Avrupalı büyük oryantalistlerin en büyüğü olan bir ho-
cadır.31
Sezgin’in klasik ve modern araştırma metotlarını borçlu olduğu hocası
Ritter’le ilk yüz yüze konuşmaları, bölüme kayıt için görüşmeye gittiği de-
kanlık odasında olur. Sezgin’in kendi öğrencisi olmak istediğini öğrenen
Ritter “şarkiyat okumak zengin işidir, baban milyoner ise bu işi yapabilir-
sin” diyerek onun ciddiyetini ve azmini denemek ister. Sezgin zengin bir
kimse olmadığını söyler32 ama bunu başarabileceği konusunda Ritter’i ikna
eder.33 Üniversitenin istediği bölümüne kaydını yaptırmayı başarabilen
Sezgin’in böylece Ritter’in rehberliğinde uzun zaman devam eden çalışma
süreci başlar. Sezgin’in samimiyetini ve ilim aşkını sezen Ritter onu bir li-
sans öğrencisi gibi değil de bir ilim adamı gibi yetiştirme niyetindedir. Be-
raber oldukları sürede çalışma disiplinine sahip olmak, alanla ilgili dilleri
öğrenmek, yazmalar üzerinde araştırma yapmak Ritter’in en çok önem ver-
diği konular olmuştur.34
Ritter, filolog olduğu için dil öğrenmek onun için adeta bir tutkudur.
Sezgin’e de her yıl bir dil öğrenmesini tavsiye eder.35 Başlangıç için Arapça
öğrenmeyi şart koşmuştur.36 Bilahare Arapçaya ilave olarak 3-4 dil daha
öğrenmesi gerektiğini belirtir. Bunun üzerine Sezgin daha birinci sınıftay-
ken Arapça, Farsça, Latince ve Yunanca öğrenmeye başlar.37 Ayrıca Fen
Fakültesi’nde matematik derslerine devam eder.38
Sezgin üniversiteye başladıktan bir süre sonra babası vefat eder. Ailesi-
ne bakmak için bir dönem eğitimine ara vermek zorunda kalır. O sıralarda
II. Dünya Savaşı’nın başlaması yüzünden üniversite altı ay tatil edilmiştir.
31 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, ss.15, 55, 70, 121. 32 Sezgin, ortaokul ve liseyi parasız yatılı olarak okumuştur. Babasının vefatı üzerine Diyanet İşleri Riyaseti’ne hitaben yazdığı dilekçede aile olarak yaşadıkları maddi sıkıntılardan bahsetmiş ve emekli maaşının bir an önce bağlanmasını talep etmiştir. 1947 yılında memuriyet hayatına geçince-ye kadar Sezgin’in geçimini babasının emekli maaşıyla sürdürdüğünü söylemek mümkündür. 1950-60 arasında üniversiteden aldığı destekle sık sık yurt dışındaki kongrelere katılmıştır. 1957 yılında Alexander von Humboldt bursuyla bir sene Almanya’da misafir doçent olarak çalışmıştır. Alman-ya’da GAS projesinin finansal desteğini UNESCO adına Brill Yayınevi üstlenmiştir. Sezgin 1982 yılından sonraki çalışmalarını Kuveyt’in desteğiyle Frankfurt Üniversitesi’ne bağlı olarak kurduğu Enstitü ve Vakıf bünyesinde gerçekleştirmiştir. Bkz. İhsan Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi 2:4 (2004), ss.360-370. 33 O tarihlerde üniversitede sertifika sistemi uygulandığından ders kaydı için hocalardan onay almak gerekiyordu. 34 Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” s.355. 35 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, ss.14-15, 55 36 Fransızcayı lisede öğrenmiş olmalıdır. 37 Temuçin (ed.), Amerika’nın Keşfinde Müslümanlar, s.9. 38 Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi” Üzerine Söyleşi,” s.356.
194 Hüseyin Hansu
Bunu fırsat bilen Sezgin, babasından kalan kitaplardan Arapçasını geliştir-
meye çalışır.39 Bu kitaplar arasında yer alan 30 ciltlik eṭ-Ṭaberī tefsirini40 6
ayda bitirir. Dönüşte Ritter ona İḥyāʾu ʿUlūmi’d-Dīn’den bir parça okutarak
Arapça seviyesini öğrenmek ister. İḥyāʾ’ı rahatlıkla okuyan Sezgin’in dil
kabiliyeti Ritter için şaşırtıcı olmuştur.41 Sezgin’in ifadesiyle “Ritter zor bir
adamdı. Öğrenciler ondan ders almaktan kaçınırlardı.”42 Sezgin ise başka
öğrencilerin derse gelmemesini bir şans olarak değerlendirmiş ve adeta
Ritter’in özel öğrencisi gibi hareket etmiştir.
Sezgin, kütüphane çalışmalarına üniversite birinci sınıftan itibaren baş-
lamıştır. Hocasıyla birlikte Süleymaniye, Ayasofya Topkapı Sarayı kütüpha-
nelerine giderdi. Ritter, başta İstanbul kütüphanelerindekiler olmak üzere
Türkiye’deki yazmaları dünyada en iyi bilen kişiydi. O kendi bildiklerine
ilave olarak önceki hocalarından tevarüs ettiği bilgi birikimini, tecrübeyi ve
öğrendiği her şeyi Sezgin’e cömertçe aktarır. Bunları hiçbir kitapta bulama-
yacağının farkında olarak Sezgin duyduğu, öğrendiği her şeyi dikkatlice
hafızasına kaydetmeye çalışırdı.43 Kütüphanelere her gidişlerinde birlikte
ortalama 20 yazmayı incelerlerdi. Bir yazma nasıl tetkik edilir, nasıl hazır-
lanır, kağıt nasıl ele alınır, yazma tarihi nasıl tespit edilir gibi bir çok konuyu
tatbiki olarak ele alırlardı.44 Sezgin kısa bir zamanda yazmalar hakkında o
kadar uzmanlaşmıştı ki bir yazmaya bakıp istinsah tarihini tahmin edebili-
yordu.45 84 yaşında verdiği bir mülâkatta, Ritter’in derslerini nasıl bir hay-
ranlık ve şevkle takip ettiğini şöyle ifade eder: “Hiç not tutmazdım, o anla-
tırdı ben kafama yazardım, Ritter’in söylediklerinin büyük çoğunluğu bugün
hala aklımda.”46
Kütüphanelere giderken yazmaların yerini bulmak için yanlarından
ayırmadıkları kitap, Ritter’in hocası Carl Brockelmann’ın Geschichte Der
Arabischen Litteratur isimli eseriydi.47 Kısaca GAL olarak bilinen Arapça
yazma eserler literatürüne dair bu çalışma İslami ilimlere ait yazma nüsha-
39 Sezgin, Isparta Üniversitesi’nde verdiği bir konferansta medresede okuduğunu söylüyor. Ancak Arapçasını üniversiteye başlarken geliştirmesi kısa bir süre için medreseye gittiğini göstermekte-dir. 40 Sezgin’in kullandığı Taberi baskısı şu olmalıdır: Ebū Caʿfer Muḥammed b. Cerīr eṭ-Ṭaberī, Cāmiʿu’l-Beyān fī Tefsīri’l-Ḳurʾān (Kahire: el-Maṭbaʿatu’l-Meymeniyye, 1903). 41 Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” s.357. 42 Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” s.357. 43 Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” s.357. 44 Temuçin (ed.), Amerika’nın Keşfinde Müslümanlar, s.9. 45 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, 16; Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” s.358. 46 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, s.10. 47 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, s.69.
AÜİFD 60:1 Mehmet Fuat Sezgin’in Aile Çevresi ve Türkiye’deki Akademik Serüveni 195
lara ulaşabilmek için en önce başvurulan önemli bir kılavuzdur.48 Bu vesi-
leyle Sezgin ve hocası GAL’ın eksikliklerini de ikmal ediyor, hatalarını tashih
ediyorlardı. Ama kitabın eksikleri tashihle telafi edilecek gibi değildi.49 Zira
Brockelmann, Türkiye’deki kütüphanelerin çoğunu görmemişti. Bunu gören
Ritter “artık birinin bu kitabı yeniden yazması gerekir” diyerek Sezgin’i
işaret eder. Böylece Sezgin, 1946 yıllarında üniversite son sınıfta iken Broc-
kelmann’ın tashih ve eksikliklerini ihtiva eden bir zeyl yazmaya karar ve-
rir.50
Sezgin, üniversite yıllarında Ritter dışında kendini etkileyen herhangi
bir hoca ismi zikretmez. Zaten ona göre başka da hoca yoktu. En büyük hoca
oydu ve kâfiydi.51 Daha sonraki dönemlerde başka oryantalistlerden de
yararlandığını belirtmiştir.52 Ancak o, kendisini Ritter’in sadık bir talebesi
olarak kabul etmiş ve bununla iftihar etmiştir. 1967 yılında GAS projesinin
birinci cildini, ilk önce klasik ve modern araştırma yöntemlerini kendisine
borçlu olduğu Ritter’e gönderir.53 1970’de yayınladığı GAS’ın Tıp ve Zooloji
tarihini incelediği 3. cildini ona ithaf etmiştir.
3. Mehmet Fuat Sezgin’in Akademik Çalışmaları ve Memuriyet Ha-
yatı
Üniversiteye başladığı seneden itibaren hocası tarafından bir araştırma-
cı olarak yetiştirilen Sezgin, 1946-47 yılında Arap-Fars Filolojisinden me-
zun olduğunda Brockelmann’ın kitabına zeyl yazmayı düşünecek kadar
akademik çalışma yöntemlerine vakıf olur.54 Bu yu zden mezuniyetinin he-
men akabinde aynı bo lu mde doktora programına kaydolur. Hellmut Rit-
ter’in danışmanlıg ında hazırladıg ı tezinin konusu Ebu ʿUbeyde Maʿmer b. el-
Mus̱enna et-Teymī’nin (ö.210/824-5) Mecāzu’l-Ḳurʾān adlı eserinin tahkiki-
dir. Bu eser aslında filolojik bir tefsir çalışmasıdır. Bilim tarihiyle ilgili de-
ğildir ama Sezgin’in yazmalarla tanışmasını sağlamıştır.55 Sezgin, üç sene
içinde hazırladığı tezini 22 Aralık 1950’de savunarak edebiyat doktoru ün-
48 Geniş bilgi için bkz. Kanar, “Geschichte Der Arabischen Litteratur,” DİA, c.14, ss.35-37. 49 Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” s.358. 50 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, ss.69-70. 51 Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” s.355. 52 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, s.54. 53 Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” s.359. 54 Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” s.357. 55 Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” s.357.
196 Hüseyin Hansu
vanını almıştır.56 Sezgin’in tezi 1954 yılında Kahire’de Arapça olarak basıl-
mıştır.57
Hayatının tamamını İslam araştırmalarına adamış olan Sezgin, kendi
ifadesiyle bir din aliminin oğludur58 ve dindar bir ailede büyümüştür. Ama
üniversiteye başlamadan önce modern okullar dışında herhangi bir eğitim
almamıştır. Bir konferansında medresede okudum diyorsa da59 muhteme-
len bu okuma temel dinî bilgileri öğrenmekle sınırlı olmuştur. Zira Sezgin’in
Arapçaya ve dinî araştırmalara ilgisi İstanbul’a geldikten sonra başlamıştır.
Dinî konularda çok derin bir bilgiye sahip olmamakla birlikte60 üniversite
yıllarında namazını cemaatle kılacak kadar dinî bir şuura sahiptir.61 Salih
Tuğ, Sabri Sözeri, Muhammed Hamidullah gibi dindar bir çevresi vardır.
Ancak üniversitede dindar bir akademisyen görüntüsü vermemeye çalıştığı
anlatılır. Salih Tuğ’a göre bunun sebebi, İslam Araştırmaları Enstitüsü’nün
bu bahaneyle kapatılma endişesiydi. Zira Edebiyat Fakültesi’nde bu Ensti-
tü’nün varlığını hazmetmeyen ve kapatılması için uğraşan birçok hoca bu-
lunmaktaydı.62
Fuat Sezgin, doktoraya başladığı günlerde İstanbul Müftülüğü’nde açılan
bir memurluk sınavını kazanarak 21 Ekim 1947 tarihinde burada müsevvid
(kâtip) olarak göreve başlamıştır.63 Sezgin, başarılı çalışmalarından dolayı
kısa bir süre sonra 03.04.1948 naklen ve terfien İstanbul gezici vaizliğine
atanmıştır. Atama ve yer değiştirme yazışmalarındaki “tercüme ve ilmi
araştırmalar konusunda başarılıdır” notu dikkat çekmektedir. Nitekim mü-
sevvid olarak atanmış olmasına rağmen dönemin Diyanet İşleri Başkanı
olan Ahmet Hamdi Akseki (1887-1951) imzasıyla İstanbul Müftülüğü’ne
gelen atama yazısında Sezgin’in tercüme ve ilmi tetkik işlerinde çalıştırıl-
56 Dere, "Mehmet Fuat Sezgin Hoca’nın Ankara İlahiyat Yılları,” ss. 228. Hocası Ritter Edebiyat Fakültesi’yle olan sözleşmesi sona ermiş ve 1949 yılında Almanya’ya döndüğünden tezin münaka-şasında bulunamamıştır. Temuçin (ed.), Amerika’nın Keşfinde Müslümanlar, s.10. 57 Ebu ʿUbeyde Maʿmer b. el-Mus̱enna et-Teymī, Mecāzu’l-Ḳurʾān, tah. Muḥammed Fuʾād Sezgin (Kahire: Muḥammed Sāmī Emīn el-Ḫancī, 1954). 58 Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” s.356. 59 Temuçin (ed.), Amerika’nın Keşfinde Müslümanlar: Söyleşi ve Konferans Kitabı, s.7. 60 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, 60. 61 Temuçin (ed.), Amerika’nın Keşfinde Müslümanlar: Söyleşi ve Konferans Kitabı, s.9. 62 Taşpınar, “Prof. Dr. Salih Tuğ, Fuat Sezgin’i Anlatıyor,” s.66. İslam Tetkikleri Enstitüsü, 1933’te kapatılan İstanbul Üniversitesi Darulfünun İlahiyat Fakültesi yerine kurulmuştu. 1941 yılında kapatılan Enstitüsü, Zeki Velidi Togan’ın girişimleri sonucunda 1953 tarihinde yeniden açılmıştır. 63 21 Ekim 1947 tarihli bu yazının Aksaray Gureba Hüseyin Ağa Mah. Nalıncı Sk. 13 numarada mukim Fuat Sezgin’e bildirilmesi istenmektedir. Sezgin’in çeşitli yazışmalarda geçen iki ev adresi daha vardır ki bunlar onun kirada oturduğunu ve İstanbul Aksaray’da en az üç defa ev değiştirdiğini göstermektedir: 05.10.1943’te yazdığı bir dilekçedeki adresi şöyledir:
Baba Hasan Mah. Toprak Sk. No:21 Aksaray. 13 Ekim 1947 tarihli bir belgede ise şu ad-reste ikamet ettiğini belirtmektedir: Çakıroğlu Mah. Cami Sk. 7 Aksaray.
AÜİFD 60:1 Mehmet Fuat Sezgin’in Aile Çevresi ve Türkiye’deki Akademik Serüveni 197
ması ve aynı yazının ekinde el-Cānibu’l-İlāhī min Tefkīri’l-İslāmī adlı eseri
Türkçeye tercüme etmekle görevlendirilmesi talep edilmektedir. O sırada
doktora tezini hazırlamakta olan Sezgin, Mısırlı düşünür Muḥammed el-
Behiy’e (1905-1982) ait eseri kısa bir süre içinde tercüme etmiştir. 1948
yılında İslam Düşüncesinin İlahi Tarafı adıyla Diyanet İşleri Başkanlığı ya-
yınları arasında çıkan kitap, Sezgin’in yayınlanmış ilk çalışmasıdır.64
Dönemin İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen (1883-1971), Diyanet
İşleri Başkanlığına Sezgin’in gezici vaizlik görevine başladığını bildiren
13.05.1948 tarihli yazısında Sezgin için “vazifesinde başarılı olduğu gibi
ahlak ve imtizaç bakımından da tahsine layık görülmekte ve ilmi sahada
tetebbua meraklı zekâya malik, tercüme usulüne vakıf olduğu” notunu
düşmüştür.
Fuat Sezgin yaklaşık 15 ay İstanbul Müftülüğü’nde çalıştıktan sonra, 4
Ocak 1949’da sınavla İstanbul Üniversitesi kütüphane memurluğuna geç-
miştir. Aslında yeni geçtiği kütüphane memurluğu müftülükteki görevine
göre daha cazip değildir. Ancak Sezgin, kitaplarla daha fazla haşir neşir ol-
mak için bu görevi tercih etmiş olmalıdır. Nitekim 1950-1951 yıllarında
Hukuk Fakültesi öğrencisi iken Sezgin’le ilk defa burada karşılaşan Salih
Tuğ, onun kütüphanede “yazma eserlerin tetkik edildiği bir alanda” çalıştı-
ğını ve o sıralarda Yıldız Sarayı Kütüphanesi’nden gelen kitapların tasnifiyle
meşgul olduğunu belirtir.65
1949’da İstanbul Müftülüğü’ndeki görevinden ayrılan Sezgin’in Diya-
net’le yolları ileriki yıllarda tekrar kesişecektir.66 Diyanet İşleri Başkanlığı,
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderdiği 11.02.1957 tarihli yazıda
İslam Araştırmaları Enstitüsü doçenti Fuat Sezgin’in Diyanet İşleri Teşkila-
tında ihtisası dâhilindeki hizmetlerinden faydalanmak üzere ayda bir hafta
izin verilmesini talep etmiştir. Başkanlığın bu talebi üniversite tarafından
ayda sadece iki gün için uygun görülmüştür. Personel dosyasındaki yazış-
malardan anlaşıldığına göre Sezgin’in Almanya’ya gidinceye kadar Diya-
net’te çalıştığı ve burada Diyanet teşkilatının idari yapısı ve personel eğiti-
miyle ilgili raporlar hazırladığı anlaşılmaktadır.
64 Muhammed Behiy, İslam Düşüncesinin İlahi Tarafı, terc. Fuat Sezgin. (Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 1948). 65 Taşpınar, “Prof. Dr. Salih Tuğ, Fuat Sezgin’i Anlatıyor,” s.63. 66 Sezgin’in Diyanet’teki görev süresi, Ahmet Hamdi Akseki (29.04.1947- 09.01.1951), Eyyüp Sabri Hayırlıoğlu (17.04.1951-10.06.1960) başkanlıkları dönemine denk gelmektedir. Diyanet İşleri Başkanları ve görev süreleri hakkında bkz. Mustafa Öcal, Diyanet İşleri Başkanları ve Hizmetleri (İstanbul: Ensar Yayınları 2016).
198 Hüseyin Hansu
Sezgin ilk akademik görevine Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde
başladı. 67 Doktorasını bitirmek üzereyken fakültede açılan tefsir asistanlı-
ğını kazanan Sezgin, 1950 yılında İstanbul Üniversitesi kütüphane memur-
luğundan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dogmatik İlimler Kürsüsü
asistanlığına atanır. 1953 yılına kadar süren görevi sırasında (28 Mayıs
1951-26 Nisan 1952 tarihlerinde) askerliğini de asteğmen olarak yapmış-
tır.68
Sezgin’in çığır açan çalışması 1950-1953 yılları arasında Ankara İlahiyat
Fakültesi’nde Tayyip Okiç’in (1902-1977) danışmanlığında hazırladığı
“Nassların Tedvini” adlı doçentlik tezidir. Bu konuyu çalışmaya daha dokto-
rasını yaparken karar vermiştir. Zira o sıralarda doktora konusu olan
Mecāzu’l-Ḳurʾān üzerinde çalışırken el-Buḫārī’nin (ö.256/870) söz konusu
eserden alıntılarda bulunduğunu fark etmişti. O zamana kadar sahip olduğu
hadis tasavvuruna aykırı gördüğü bu konuyu, doçentlik tezi olarak çalışma-
ya karar vermiştir.69 Hadislerin yazılı kaynaklarını ve kitaplaşma sürecini
anlattığı bu tezi Buhari’nin Kaynakları Üzerine Araştırmalar adıyla Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları arasında yayınlanmıştır.70
Ankara’da doçentlik tezini bitiren Fuat Sezgin, kendi isteği üzerine
12.02.1953 tarihinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İslam Araş-
tırmaları Enstitüsü, Umumi Türk Tarihi asistanlığına atanarak tekrar İstan-
bul’a dönmüştür.71 27.06.1955 tarihinde de İslam Araştırmaları Enstitü-
sü’ne doçent olarak atanmıştır. Doçentlik raporunu (eylemli doçent) yazan
üyelerin Sezgin’in bilimsel çalışmalarını değerlendirdikleri iki sayfalık ata-
ma raporundaki şu satırlar dikkat çekicidir:
Şimdiye kadar matbu veya tabedilmek üzere bulunan eser ve makalele-
rinden bahsettiğimiz Dr. Fuad Sezgin’in ihtisas olarak seçtiği tefsir ve
hadis ilimlerinde ve ayetlerin filolojik kıymetlerini araştırmak yolunda
tetebbülerine devam etmekte ve ileride kendisinin değerli bir İslamiyat
alimi olacağı ümidini vermektedir.72
67 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Ali Dere, “Mehmet Fuat Sezgin Hoca’nın Ankara İlahiyat Yılları”, ss.221-250. 68 Dere, “Mehmet Fuat Sezgin Hoca’nın Ankara İlahiyat Yılları,” ss.221, 224, 231. 69 Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi” Üzerine Söyleşi,’ s.357. 70 Dere, “Mehmet Fuat Sezgin Hoca’nın Ankara İlahiyat Yılları,” ss.221, 236 71 Dere, “Mehmet Fuat Sezgin Hoca’nın Ankara İlahiyat Yılları,” s.238. 72 Personel dosyasında bulunan iki sayfalık tarihsiz rapor Prof. Cavit Baysun (1899-1986), Prof. Zeki Velidi Togan (1890-1970), Prof. Mükrimin Halil Yinanç (1900-1961), Prof. Hilmi Ziya Ülken (1901-1974) ve Prof. Fahir İz (1911-2004) imzalarını taşımaktadır.
AÜİFD 60:1 Mehmet Fuat Sezgin’in Aile Çevresi ve Türkiye’deki Akademik Serüveni 199
Enstitü’de aynı zamanda müdür yardımcılığı görevini de üstlenen Sez-
gin, sık sık araştırma amaçlı yurt dışı gezilerinde bulunmuştur.73 1957-1958
yıllarında Alexander von Humboldt bursuyla 1 yıl süreyle araştırmalarda
bulunmak üzere misafir doçent olarak Almanya’ya gitmiştir. Dosyasındaki
bir yazıya göre üniversitedeki görevinden uzaklaştırılmadan 1 Temmuz
1960’ta Mısır, Fas, İspanya ve İtalya’da incelemelerde bulunmak, kongrelere
katılmak üzere dört aylık izin almıştır. Ancak aldığı izni kullanıp kullanma-
dığına dair dosyasında bir bilgi bulunmamaktadır.
Fuat Sezgin 27 Mayıs 1960 askeri darbesinden beş ay sonra 28 Ekim
1960 tarihinde 114 sayılı kanunla74 görevinden affedilmiştir (uzaklaştırıl-
mıştır). Dosyasında görevine niçin son verildiğine dair bir açıklama bulun-
mamaktadır. Yıllar sonra kendisiyle yapılan bir röportajda üniversiteden
atılma sebebiyle ilgili bir soruya şöyle cevap vermiştir:
Sebepleri pek hoş değil. O sıralarda Türkiye’de atmosfer çok iyi değildi.
İsmini zikretmeyeceğim, bir adam Şarkiyat’ın atmosferini çok kirletti.
Kıskanırdı bizi. Tabiî, devir askerî ihtilal devri. Siz gençsiniz, bu olayları
bilmezsiniz ama okumuşsunuzdur. Milli Birlik Komitesi içerisinde bu-
lunan bir subay, bizde şarkiyat tahsili yapan bir adamın hanımının ak-
rabasıymış. Bu yolla benim ismimi vermişler. Zaten böyle ortamlarda
bu işler de kolaydır.75
Üniversiteden atıldığını gazetelerden öğrenen Sezgin, Amerika ve Avru-
pa’daki çeşitli üniversitelere kabulü için mektuplar yazmıştır. Kısa sürede
Berkeley, Yale ve Frankfurt üniversitelerinden olumlu cevap alır. Sezgin,
Bilim Tarihi Enstitüsü’ne sahip olduğu için Frankfurt Üniversitesi’ni tercih
eder.76 Böylece 1943 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde
şarkiyat çalışmalarıyla başlayan; doktorada dil ve tefsirle, doçentlikte ise
hadisle devam eden Sezgin’in Türkiye’deki akademik hayatı 1961 yılında
sona erer.
73 Taşpınar, “Prof. Dr. Salih Tuğ, Fuat Sezgin’i Anlatıyor,” s.64. 74 Türkiye Büyük Millet Meclisi, “Üniversite Öğrenim Üyelerinden Bazılarının Vazifelerinden Affına ve Bazılarının Diğer Fakülte ve Yüksekokullara Nakline Dair Kanun.” https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/kanunlar_kararlar/kanuntbmmc043/kanunmbkc043/kanunmbkc04300114.pdf. (07/05/2019). 75 Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ‘Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” s.359. Sezgin’in çalıştığı kuruma bu yüzden kırgın olduğu, 1964’teki ayrılış sürecindeki tavrından da anlaşılmaktadır. Enstitü müdürü Zeki Velidi Togan 5 Mayıs 1964 tarihinde Edebiyat Fakültesi dekanlığına yazdığı yazıda 26 Mart tarihinde İslam Araştırmaları Enstitüsüne gelerek işe başlayan Sezgin’in kendisine uğramadığını sitemkâr ifadelerle anlatmaktadır. Sezgin’in bundan sonraki çalışma hayatını Almanya’da sürdüre-ceğinin anlaşıldığını belirten Togan, artık onun Enstitüyle bir ilişkisinin kalmadığını Fakülte dekan-lığına bildirmiştir. 76 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, s.64.
200 Hüseyin Hansu
Yaklaşık 17 yıllık bu süreç sona erdiğinde Sezgin, artık çalışmalarını tek
başına yürütecek bir birikime sahip olmuştu. Almanya’ya gittikten sonraki
çalışmalarının tamamını kendi adıyla özdeşleşen GAS projesini hazırlamaya
adamıştır. İlk adımları 1943 yılında atılan ve yaklaşık 75 yıl süren GAS pro-
jesinin büyük bölümü Almanya’da gerçekleşmişse de aslında projenin hazır-
lık süreci hatta birinci cildin önemli bir bölümü Türkiye’de tamamlanmıştır.
Bu yüzden Sezgin’in Türkiye’deki akademik faaliyetleri arasında kısmen de
olsa GAS projesini de zikretmek uygun olacaktır. Proje, başlangıçta Broc-
kelmann’ın GAL’ına bir zeyl yazmak şeklinde tasarlanmıştı. Süreç içerisinde
GAL’ın yanlışlıklarının ve eksikliklerinin zeyl yazmakla telafi edilemeyeceği
görüldü. Sezgin, 1954 yılında doçentlik tezini bitirip projeye yeniden başla-
dığında Brockelmann’a zeyl yazmaktan vazgeçti. 1959 yılında dünyadaki
bütün yazmalara dayalı müstakil yeni bir eser yazmaya karar verdi.77 Tür-
kiye’de iken ağırlıklı olarak Arap Edebiyatı tarihini incelemişti. Almanya’ya
giderken 20-25 bin civarındaki bilgi fişini de yanında götürmüş ve çalışma-
larına başlamıştı.78 Bu arada Brockelmann’ın 1956’da vefatından sonra
onun GAL adlı eserini yeniden yazacak bir komisyon oluşturma çabasında
olan Avrupalı oryantalistler defalarca toplanmışlar ancak projeyi yürütecek
uygun vasıfta birini bulamamışlardı. Projeyi UNESCO adına üstlenen Brill
Yayınevi, Sezgin’le de müteaddit görüşmeler yapmıştır. Bu görüşmelerden
bir sonuç alamayan Sezgin, projesini kendi imkânlarıyla yürütmeye karar
verir. 10 senelik bir çalışmadan sonra GAS’ın ilk cildini 1967 yılında çıkar-
maya muvaffak olur. Bu ciltte başlangıcından beşinci asrın ilk çeyreğine
kadar (yaklaşık 430/1038) olan döneme ait temel İslam bilimleri kaynakla-
rının isimlerini ve mevcut durumları tespit edilmiştir. Ayrıca dördüncü
asırdan sonra bu kaynaklar üzerine yapılmış şerh, haşiye, ihtisar gibi çalış-
malara da işaret edilmiştir.
Sezgin’in GAS’ın ilk cildindeki başarısı, projesini devam ettirmenin yo-
lunu açar. Zira Brill Yayınevi’nin tereddütleri ortadan kalkmış, projenin
masraflarının bundan sonraki kısmı artık Brill şirketi tarafından karşılan-
mıştır.79 Sezgin’in vefatına kadar devam eden projenin müteakip ciltlerinde
ise Arap Edebiyatı, Tıp, Zooloji, Veterinerlik, Kimya, Botanik, Ziraat, Mate-
matik, Astronomi, Coğrafya tarihi incelenmiştir.80 2015 yılında GAS’ın 17.
77 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, ss.16-17, 70. 78 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, s.65. 79 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, s.65; Taşpınar, “Prof. Dr. Salih Tuğ, Fuat Sezgin’i Anlatıyor,” s.66. 80 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, ss.76, 86.
AÜİFD 60:1 Mehmet Fuat Sezgin’in Aile Çevresi ve Türkiye’deki Akademik Serüveni 201
cildini yayınlayan81 Sezgin, 2018’de vefat ettiğinde Felsefe tarihine dair 18.
cildi hazırlamaktaydı.
Sezgin Almanya’dayken Türkiye’de, üniversiteden uzaklaştırılan 147 ki-
şinin yeniden dönme yolunu açan 12.04.1962 tarihli 43 sayılı kanun çıkar.
İstanbul Üniversitesi senatosu, söz konusu kanuna binaen 24.04.1962 tarih-
li senato kararıyla Sezgin’in eski akademik unvanı ve kadro derecesiyle
üniversiteye dönebileceği kararını alır. Sezgin’e bildirilen kararda ivedilikle
görevine başlamasından mutluluk duyulacağı belirtilir.
Sezgin, cevabi yazısında karardan dolayı rektörlük makamına teşekkür
etmiş fakat Marburg ve Frankfurt Üniversitesi’yle daha önce yaptığı muka-
veleden dolayı 30 Mart 1963 yılına kadar hakkının mahfuz kalmasını talep
etmiştir. İstanbul Üniversitesi Sezgin’in talebini kabul eder ve müteakip
yazışmalarda izin süresi bir yıl daha uzatılır. Bu süre sona erdiğinde Sezgin
nihayet 25 Mart 1964 yılında yurda dönerek İstanbul Üniversitesi’ndeki
görevine başlar. Ancak yaklaşık bir ay kaldıktan sonra 16.04.1964 tarihin-
den itibaren işten çekilmek istediğini belirten dilekçesi İstanbul Üniversite-
si tarafından 28. 07. 1964 tarihinde kabul edilir. Uzunca yazdığı istifa dilek-
çesinden bir bölüm şöyledir:
… (Rektörlüğün ilgili yazılarına atıfta bulunduktan sonra) Bazı arka-
daşlarımın mektupları, vicdanımda, memleketime dönmem gerektiğini
tekrarlayan sesin tazyikini biraz daha artırdı. Bir an bütün güçlüklere
rağmen dönmeye karar verdim ve bu kararı verdiğimde bir çocuk se-
vinci içinde idim. 25 Mart (1964) tarihinde yurda döndüm. Maalesef
zikretmekten içtinap ettiğim sebepler yüzünden üstlendiğim çalışma-
nın gecikeceğini düşünerek 16 Nisan’da dönmek zorunda kaldım. …
Yurdumun dışında geçen seneleri çok iyi kullanmaya çalıştım. Önüm-
deki seneleri aynı şekilde değerlendireceğimi ümid ederek kendimi da-
ima İstanbul Üniversitesi’nin memleketine hizmetle mükellef bir üyesi
olduğumu unutmayacağım. Meslektaşlarıma muvaffakiyetler ve sıhhat-
ler dilerim.
Böylece İstanbul Üniversitesi defterini kesin olarak kapatan Sezgin, Al-
manya’da 1965’te kimya alanında bir tez daha hazırlayarak bilim tarihi
doçenti olur. Dört ay sonra da Frankfurt Üniversitesi’nde bilim tarihi profe-
sörü olarak atanır.82 Bundan sonraki akademik hayatının tamamını, bilimler
81 Leiden: E.J. Brill, 1967-2015. 14-17. ciltlerin basımı Institut für Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften tarafından gerçekleştirilmiştir. 82 Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, s.68; Fazlıoğlu, “Fuat Sezgin ile ’Bilim Tarihi’ Üzerine Söyleşi,” s.359.
202 Hüseyin Hansu
tarihine dair bir deneme olarak adlandırdığı83 GAS’ın hazırlanmasına ada-
mıştır.
Fotoğraf Ekleri
1-Fuat Sezgin’in Babası Mirza Sezgin (Mirza Efendi’nin Personel Dosyasından)
83 Sezgin’in kitabını Carl Brockelmann’ın GAL’ından ayıran esas husus, listelediği kitapları bizzat görmesi, muhtevası hakkında bilgi vermesi ve bunların bilim tarihindeki yerine işaret etmesidir. Ona göre Brockelmann Müslümanlara karşı önyargılıydı ve eserinde hiçbir müsbet yargıya yer vermemişti, çalışmasını sadece basit bir katalog olarak tasarlamıştı. Bkz. Sezgin, Bilim Tarihi Soh-betleri, s.74.
AÜİFD 60:1 Mehmet Fuat Sezgin’in Aile Çevresi ve Türkiye’deki Akademik Serüveni 203
2-Mirza Sezgin’in Kendi El Yazısıyla Kısa Tercemesi (Mirza Efendi’nin Personel
Dosyasından)
204 Hüseyin Hansu
3-Fuat Sezgin’in Lise Başarı Notlarının Yer Aldığı Diploma Defteri (Ayşenur Gönen
Fotoğraf Arşivi)
AÜİFD 60:1 Mehmet Fuat Sezgin’in Aile Çevresi ve Türkiye’deki Akademik Serüveni 205
4-Mirza Sezgin’in Sicil Defterinin İlk Sayfası (Mirza Efendi’nin Personel Dosyasın-
dan)
Mehmet Fuat Sezgin’s Family Circle and His Academic Life in Turkey Abstract Mehmet Fuat Sezgin is a highly distinguished scholar in his studies on the foundations of modern sciences in Islamic çivilization. In his research, Sezgin examines the contributi-ons of Muslim scholars to modern sciences, mainly through the ninth to sixteenth centu-ries. During this period, the fundamental scientific texts of Ancient Greeks were transla-ted into Arabic, then interpreted and elaborated upon by Muslim scholars. Beginning in the late sixteenth century, the Greek sciences were transferred from the Islamic world to the Europe. However, contemporary works on the history of sciences have ignored the contribution of Islamic scholars to this matter and have described Greek and Latin civili-zations as the uninterrupted continuations of one another. In his academic life of more than half a century, Sezgin elucidated the eight centuries old missing link of the history of science by bringing to light the life and works of thousands of Muslim scholars known for their scientific works. However, there are no studies yet that evaluate the outstan-ding works of Sezgin and his life. This article partly addresses that need and examines Sezgin's family and his early academic life. Keywords: Fuat Sezgin, Mirza Sezgin, History of Science, Islamic Civilization, Renaissan-ce.