60
İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında Paranın Kalbi Ataşehir'de Atacak Gökdelenler Şehri İstanbul Perakendecilik ve Türkiye Nedir Bu Sosyal Medya?

İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

  • Upload
    vothien

  • View
    233

  • Download
    4

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

İstanbul Finans Merkezi Proje KapsamındaParanın Kalbi Ataşehir'de Atacak

Gökdelenler Şehri İstanbul Perakendecilik ve Türkiye Nedir Bu Sosyal Medya?

Page 2: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

Sitemiz 1450 m2 olup 3 blok ve 42 daireden

- Çocuk oyun parkı alanı- Kapıcı dairesi ve kapıcı- 1150 m2 kapalı otopark- 300 m2

- 24 ton hidroforlu su deposu

SON DAiRELERFIRSATI

KAÇIRMAYIN!

Cumhuriyet Mah. Esa Cad. Araç Sk. No:6 Ü [email protected] www.artiyapimuhendislik.com0532 478 88 33 - Abdurrahman Dalçık 0532 291 82 89 - Süleyman Dalçık 0533 425 53 03 - Vahap ahin

Page 3: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında
Page 4: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

içindekiler

ARAŞTIRMA 6AVM’ler ve Yaşama Etkileri

ZAMAN 8Zamanı Doğru Kullanmak

MASAÜSTÜ 10Gökdelenler Şehri İstanbul

KURUMLARIN DİKKATİNE 14Halkla İlişkiler, Kurum Kültürü ve Kurumsal İletişim

BİR BİLENE SORDUK 16Rai Medya Kreatif Direktörü Volkan Kadam ile Reklam ve Grafik Üzerine Konuştuk...

DEĞİŞİM / GELİŞİM 18Sektördeki Yenilikleri Yakalamak

ARASIRA YAZILARI 20İşten Arta Kalan Zamanlar.

YEMEK VE İLETİŞİM 23İş Yemeğine Çıktığınızda; Yemekten Başka Herşey Önemlidir.

MARKET, SÜPERMARKET, HİPERMARKET, MEGA.. 24Perakendecilik ve Türkiye

KAHVE SOHBETİ 26Kastamonu Entegre Bölgesel Güç Olma Yolunda İlerliyor...

UNUTMAYINIZ 32Şifreler Hayatımızın Bir Parçası

HABER VE SÖYLEŞİ 34İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

2

10 36

6 32

16 38

Page 5: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

TASARRUF 30Har Vurup Harman Savurmamak

FARK YARATANLAR 38Geçmişten Günümüze Ramazan Demirci ile Söyleşi

YATIRIM 40Uzun Vadeli Düşünmek

YENİ TREND 42Nedir Bu Sosyal Medya?

TARİH 44Geçmişini Okumak-Bilmek

SAĞLIKLI YAŞAM 46Neden Check-up!

HOBİLERİMİZ 51Hepimiz Fotoğrafçı Olduk

FİLM... MÜZİK... KİTAP... SERGİ... 54D&R En Çok Satan KitaplarD&R En Çok Satan FilmlerD&R En Çok Satan Albümler

VİZYONDAKİ FİLMLER 55

3

16

22

26

52

44

60

Page 6: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

merhaba!

4

3 AYLIK İŞ VE YAŞAM DERGİSİ

ISSN: 2146 - 2682

SAHİBİRai Medya Reklam Yayıncılık

Organizayon Prodüksiyon Tic. Ltd. Şti.

İMTİYAZ SAHİBİ veSORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

Recep BEHAR

KOORDİNATÖRALİ GÖLÜKCÜ

TASARIMRai / İstanbul Creative Platform

BASKIMavi Ofset Etiket ve Matbaa San. Tic. Ltd. Şti.

Litros Yolu 2. Matbaacılar SitesiTopkapı / İstanbul 0212 613 47 65

YAYINSüreli yaygın yayın

YÖNETİM YERİSırmaperde Sokak, No:17, K:4, D:10, TR34662,

Altunizade, Üsküdar, IstanbulTel: (0 216) 474 10 79

e-posta: [email protected]

www.altunizadedergisi.com

© Rai Medya Reklam Yayıncılık Organizayon Prodüksiyon Tic. Ltd. Şti. tarafından T.C. yasalarına uygun olarak yayım-lanmaktadır. Altunizade Business & LifeStyle’ın isim ve yayın hakkı Rai Medya Reklam Yayıncılık Organizayon Prodüksiyon Tic. Ltd. Şti’ne aittir. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, karika-tür ve illüstrasyonların her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilme-den kullanılamaz. İmzalı yazılardaki görüşler yazarlarına aittir.

Altunizade ismi ile ilk çıktığımız günden beri, zaman zaman yerel bir dergi olarak algılansak da, gerek içerik gerekse tasarım ve baskı kalite-si açısından İstanbul genelinde iş dünyasının profesyonelleri tarafından kabul gördük.

Dergimizin bu sayısını ilgiyle okuyacağınız konulardan derledik. Özellikle burada sosyal medya konusuna değinmek istiyorum.

4. kuvvet olarak olarak bilinen medyaya rakip olarak internet üzerinden anında haberleşme sağlayan sosyal sitelerin hayatımızın bir parçası ol-ması akıllara “acaba 5. Kuvvet sosyal medya mı?”sorusunu getiriyor...

Sosyal medya, öyle bir şey ki; hem herkes hakkında bir şeyler biliyor hem de tam anlamıyla konuya hakim olan yok. Sosyal medyanın gü-cünü herkes kabulleniyor fakat profesyonel anlamda nasıl davranmak gerektiği konusunda çok ciddi fikir ve usul farklılıkları var. Yazılı ve görsel medyada hakkında sürekli haberlerin çıktığı sosyal patlama, iletişimde yeni bir çağ açacak ve pazarlama stratejilerinin sil baştan yapılandırıl-masına yol açacak.

Biz Rai Medya olarak bu değişimin, bu fırsatın, bu müthiş çağın gerisin-de kalmamak adına sosyal medya argümanları ile entegre bir blog sitesi açtık. Sitemizin adı raisosyalmedya.com! Rai sosyal medya, firmalara kurumsal anlamda sosyal pazarlama ve danışmanlık hizmeti veren, in-ternet stratejileri belirleyen ve bu stratejiler doğrultusunda ekonomik ve maksimum fayda sağlayan reklamlar oluşturmaktadır.

Yakın gelecekte ulusal markalar TV reklamlarına ayırdıkları bütçenin bü-yük bir bölümünü sosyal medyaya kaydırmaya başlayacaklar. Çünkü reklamın geri dönüşümü, kaç kişiye ulaştığı, müşterilerden nasıl reaksi-yon aldığı gibi reklam veren tarafından merak edilen sorularına, internet reklamlarının net cevap verebilmesi firmaların reklam tercihlerini bu yöne kaydırmaktadır.

Özetle, sosyal medya önemli, basılı medya gerekli!Sizleri bir kahve eşliğinde dergimizi keyif ile okumaya davet ediyoruz...

Ali GÖLÜKCÜRai Medya Ajans Başkanı

Page 7: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

Gloria Jean’s Coffees, soğuk kış günlerinde Caffé Latte ile hem içleri ısıtıyor hem de damakları şenlendiriyor.

Gloria Jean’s Coffees, hazırladı-ğı nefis lezzetteki Caffé Latte ile keyifli sohbetlere lezzet katıyor. Espresso bazlı Caffé Latte, kre-ma kıvamındaki süt ile damak-larda yumuşacık his yaratıyor. Gloria Jean’s Coffees’in zen-gin kahve çeşitleri arasında yer alan Caffé Latte, kış günlerinin en vazgeçilmez içeceği olmaya aday.

Lezzet severler, Gloria Jean’s Coffees’in konforlu mağazala-rında ya da take away ambalaj-larda Caffé Latte’nin keyfini ya-şayabilir.

www.gloriajeans.com.tr

SOHBETLERE LEZZET KATAN İÇECEK CAFFÈ LATTE

Page 8: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

Türkiye’de AVM’leşme süreci hızla devam ediyor. Bu süreç diğer ülkelerdeki örneklerine göre epey genç. Bu büyük alış-veriş merkezlerinin etkileri yeni yeni sorgu-lanıyor.

Şehrin tam ortasında, hatta en değerli noktalarında yükselen AVM’leri sorgula-makta geç bile kaldık. Perakende sektö-rüyle beraber hızla bü-y ü -y e n ve artık bir ihti-yaç hali-ne gelen bu alışveriş m e r k e z l e r i , yeni projelerle aynı zamanda yükselmeye devam eden inşaatlar-la önüne geçilmeyecek bir hal aldı. Bu yükselen değerlerin elbette zararları var ve bu zararları sadece müşteri odaklı görmemek gerekiyor. Satıcıyı da olum-suz etkileyen bu merkezler, yerel satıcıları tamamen öl-dürmüş durumda. Çünkü bu kadar değerli olan mo-dern alışveriş merkezleri talebin oldukça üstünde. Serbest piyasaların can alıcı noktası olan arz-talep dengesi burada bozulmuş du-rumda. Çünkü yatırımcılar için büyük risk ta-şıyan bu kurumlar, işletme masrafları yüzün-

den iflasa bile götürebiliyor. Kiraların oldukça yüksek olması ve hizmetin üst düzey tutul-ması, kaliteyi artırma çabası maliyeti hayli yükseltiyor. Burada da uluslararası markalar bir sorunla karşılaşmıyor ancak markalaşa-mayanların veya yerel markaların piyasada-ki payları gittikçe düşüyor. Bildiğiniz üzere

AVM’ler büyük

firmalara inanılması zor avantajlar

sağlarken yerel üreticiyi de olumsuz etkili-yor. AVM’ler büyük markalar için yarattıkları avantajın faturasını küçük çaplı perakende-cilere ödetiyor diyebiliriz. Bu da piyasada haksız rekabete yol açıyor ve uluslararası ol-mayan mar- kaları iflasa sürüklüyor.

Bu modern alışveriş mer-

kezlerini tü-ketici açı-

s ı n d a n d e ğ e r -

lend i recek olursak; ilk sıra-

da tüketicilerin plan-sız ve bilinçsiz bir satınal-

ma davranışına yönelmeleri yer alır. Tüketiciler alışveriş mer-

kezlerine girdiklerinde akıllarında olmayan birçok ürünü satın aldık-larını ifade ediyor. Bu davranışın temel nedeni ise mağaza içi pro-mosyonlar ve her aile bütçesine

uygun ürünler bulunması. Aynı za-manda tüketim ile sosyal statümüzü

belirler hale geldik. İnsanlara “Neden AVM’lere gidiyorsunuz?” diye sordu-ğumuzda, genelde ilk cevap “alışveriş yapmak”, ikincisi ise “zaman geçir-mek” oluyor. Bu cevaplara sosyalleş-mek, eğlenmek ve kimlik edinmeyi de ekleyebiliriz. AVM’lere gelen in-sanlar sadece alışveriş yapmak, vitrine bakmak, yemek yemekten

veya etkinliklerden beslenmiyorlar. Kentin içinde kentten koparıldığımız

bu kapalı mekânlarla aslında biz vitrin-lerde de zaman geçiriyoruz. Alışveriş tut-

kusundan faydalanan bu işletmelere dikkat

araştırma

6

AVM'ler ve Yaşama Etkileri

Page 9: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

edersek hep kapalı yerler, aynı zamanda büyük camlar yok. Dışarısını göremiyoruz ve vitrinlere bakmaktan başka çaremiz yok. En önemlisi, içeride büyük saatlerin yer al-maması. İnsanlar zamanın nasıl geçtiğinden bihaber olarak alışverişe yöneliyor. Şehrin en önemli noktalarında yükselen bu alışveriş merkezleri trafiği de artırıyor. Çünkü iş çıkış saatlerinde zaten kilit olan İstanbul trafiği bu alışveriş merkezleri ile içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Sonuç olarak, iddia edildiği gibi, alış-

veriş merkezlerinin ortaya çıkmasıyla birlik-te, tüketicilerin perakendeciler/pazarlamacı-lar tarafından kullanılmakta olan pazarlama taktiklerine karşı zaaflarının arttığı ve çabuk etkilendikleri, dolayısıyla da alışverişlerinde kontrolü yitirmeye başladıklarını söylemek doğru olacaktır. Artık önüne geçilmesi zor bir hal alan bu tüketim çılgınlığı, yeni açılan merkezlerin çoğalması ile ve var olanların da modernleşmesiyle insanları bilinçsiz tüketi-me yöneltiyor.

7

Page 10: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

Zaman

???

Fotoğraf: Av. M. Fatih ÇAKIR

Saatin icadından önce de zaman kavramı çok önemliydi. Bunun için zamanı doğru belirlemek ve doğru kullanmak adına çeşitli araçlar kullanılmıştır. Su saati, kum saati, güneş saati gibi... Bunlardan en yaygını ise güneş saatidir. Özellikle İslam dünyasında, namaz ve oruç ibadetlerinde çok önemli olan zamanı doğru belirlemek adına güneş saatleri yaygın biçimde kullanılmıştır. Bugün dünyanın en çok güneş saati bulunan şehri İstanbul’dur. (53 adet) Güneşin kadran üz-erindeki dikey bir milin gölgesine düşme açısına göre vaktin belirlendiği bir saat çeşidi olan güneş saatleri doğal olarak camilerin güneş gören güney ve batı ceph-elerine yapılmışlardır. Fotoğraftaki güneş saati Ali Kuşcu tarafından Fatih Camii’nin batı duvarına çizilmiştir.

Zamanı Doğru Kullanmak

Page 11: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında
Page 12: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

10

Şehr-i İstanbul ki, uğruna ne şiirler yazıldı ne türküler söylendi. Ne sevdalara gebe oldu ne âşıkları usandırıp yolundan döndürdü, gözyaşları eyledi. Manzarası bol, tarihi efsane kent, değişen siluetiyle artık bambaşka bir İstanbul...

İstanbul’un semalarında bir gökdelen yarışıdır gidiyor. Bir proje henüz tamamlan-ma aşamasındayken bir diğerinin inşasına başlanıyor. Bazı semtleri de etkileyen bu de-ğişim, devam eden yarışla birlikte Amerikan filmlerinden görmeye alıştığımız sahneleri aratmıyor.

İstanbul artık yeni bir görünüm ka-zandı. Son yirmi yılda büyük bir atağa kal-kan müteahhitlerle artık İstanbul çok daha yükseklerde. 100 metreyi aşan binalara rast-lamak artık hayli kolay. İlk başlarda sadece Gayrettepe, Şişli, Levent civarlarında yük-selmeye başlayan bu devasal yapıları artık şehrin her yerinde görmek mümkün. Deyim yerindeyse bulutlara erişen bu binalar, tek bir lokasyonda toplanmayıp, şehrin her yerine homojen dağılım sergiliyor. İnşaat şirketle-ri en yüksek binayı dikmek için birbirleriyle yarışıyor. Çünkü binalar ne kadar yüksekse,

yapılan iş o kadar prestijli oluyor. Tüm bun-ların yanı sıra, nitelikli arazi bulmada çekilen sıkıntı ve merkezi lokasyonlardaki arsa fiyat-larının yüksek seviyelerde olması da, gökde-len yapımını cazip kılıyor.

Gökyüzünde konfor

Çok katlı ve bir o kadar da ihtişamlı olan bu binalar, insanlara iyi hizmet vermeyi amaç ediniyor. Bu yapılar hem güvenlik hem de konfor açısından çok rağbet görüyor. Eskiden sadece ofis olarak kullanılan gök-delenler, yaşam kültürlerinin değişmesiyle birlikte konut ihtiyacına da cevap veriyor. Özellikle şehrin merkezi noktalarında yükse-len projeler, alışveriş merkezinden restoranı-na, sinemasından golf sahasına, havuzun-dan SPA merkezine kadar her türlü konforu da bünyesinde barındırıyor. Bu daha uzun olma yarışını kim kazanır bilinmez ama adını her geçen gün daha sık duyduğumuz resi-dence’ların gittikçe artış göstereceği aşikâr.

Gökdelenlerin tarihçesine yolculuk

Yüksekliği 100 metreyi aşan binalar-la 1990’larda tanışan İstanbul’un görüntüsü son yirmi yılda tamamen değişti. Yakın bir geçmişe kadar Levent, Maslak, Mecidiyeköy hattında yoğunlaşan yüksek binalara artık şehrin hemen her tarafında rastlamak müm-kün.

150 metreyi aşan yükseklikte çok sayıda projeye ev sahipliği yapmaya başla-yan İstanbul’un, Boğaz ya da kent manzaralı gökdelenlerinin sayısının önümüzdeki yıllar-da daha da artması bekleniyor. İş Kuleleri, Şişli Plaza, Koza Plaza, Akmerkez, Metro-city, Mashattan, Kempinski Residences As-toria, Tekfen Tower, Kanyon, Garanti Bankası Genel Müdürlüğü, Süzer Plaza, Polat Tower, Selenium Residence, Sun Plaza, Palladium, Marriott Otel, Uphill Court, Myworld ve Incity gibi gökdelenleri, yapımı devam eden Sapp-hire ve Diamond of İstanbul izliyor.

Kiler Grubu’nun Levent’te inşa ettiği 64 katlı ve 261 metre yüksekliğindeki Sapp-hire, Levent’teki 181 metrelik İş Kuleleri’nin tahtını şimdiden kaptı. Hema Holding’in Maslak’taki 50 katlı 240 metrelik Diamond of İstanbul ile Regnum’un Koşuyolu’ndaki 36

masaüstü

Gökdelenler Şehri İstanbul

Page 13: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

katlı 187 metrelik residence projesi de bittik-lerinde İstanbul’un en yüksek binaları arası-na girecekler.

Şehir merkezlerine yakın bölgelerde arsa bulmanın oldukça zorlaştığı ve arsa pa-yının maliyette en büyük kalemi oluşturdu-ğu İstanbul’da yüksek binalar konutlara da yerleşti. Anadolu yakasında Teknik Yapı Up-rise Elite, Dumankaya da Vizyon projesiyle yükseklik yarışına katılıyor. Dumankaya’nın İKON projesi de 149 metre yüksekliğiyle en yüksekler arasına giriyor. Uzunluğu 100 metreyi aşan diğer konut projelerinin ara-sında Skyport Residence, 212 İstanbul, My World’de yer alan Andromeda, Flora Resi-dence, Selenium Residence ve Mashattan da yer alıyor.

İstanbul’da 35 metreden yüksek top-lam 2 bin 93 bina bulunuyor. Bu rakamla İs-tanbul, dünyada 6. sırada. Bu binaların 70’e yakını ise 100 metrenin üzerindeki, gökdelen sayılan binalar.

İstanbul dışında Mersin, Konya ve Ankara’daki gökdelenler dikkat çekerken, özellikle Mersin’deki Mersin Metropol 175 yüksekliğiyle en uzunlar arasında sıralanıyor.

11

Sıra Bina Yer Kat Sayısı Yükseklik (m)

1 Sapphire Levent/İst. 64 261

2 Anthill Bomonti/İst. 54 194.5

3 İş Kuleleri Beşiktaş/İst. 52 181

4 Mertim Mersin 52 178

5 Koza Plaza TEM/İst. 44 165

6 Selenium Res. Fulya/İst. 35 164

7 Kule Site Selçuklu/Konya 42 163

8 Şişli Plaza Şişli/İst. 42 160

9 Akbank Kule Levent/İst. 39 157

10 Trump Towers Şişli/İst. 37 154

11 Süzer Plaza Taksim/İst. 34 154

12 Uprise Elite Kartal/İst. 42 154

13 Polat Kulesi Fulya/İst. 42 152

14 Garden Tower Esentepe/İst. 45 150

15 Dumankaya İKON Göztepe/İst. 41 149

Ağaoğlu zirveye ulaşmak istiyor.

Ağaoğlu Şirketler Grubu’nun yakın-da inşaatına başlayacağı Seyrantepe’deki kulenin dünyanın en yüksek binaları arasına girmesi bekleniyor. Aynı zamanda İstanbul’a da yeni bir renk getireceği kesin. Grubun Başkanı Ali Ağaoğlu, “Yükseklik 450 metre olacak. 500 metreye kadar gidebiliriz” de-mişti. Lale figüründen esinlenilerek tasarla-nan ve Galatasaray’ın stadına komşu pro-jenin 2012’de bitmesi planlanıyor. Bu proje ile, yükselme yarışında Ağaoğlu grubu bir adım öne geçecek gibi gözüküyor. Projenin, ABD’nin ünlü gökdeleni 381 metrelik Empire State’den daha yüksek olması ve en yük-sekler arasında yer alması bekleniyor. Böy-lesine devasa bir proje tamamlandığında İstanbul’u daha yüksekten görmek mümkün olacak.

Türkiye’nin En Yüksek Binaları

Page 14: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

bu bir ilandır.

Page 15: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında
Page 16: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

kurumsal kültür

14

Halkla İlişkiler, Kurum Kültürü ve Kurumsal İletişim

Page 17: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

Yüzyıllardan bu yana süregelen ve 21. yüzyıl başında bir bilim olarak kabul edilen Halkla İlişkiler, iletişim araçlarının hızlı dönü-şümüne paralel olarak seyrini ve gelişimini günümüzde de sürdürmektedir. Halkla İlişki-ler, bir kurum ve hedef kitlesi arasında kar-şılıklı uyumu oluşturmak için yapılan uzun süreli iletişimi ifade eder. Bu iletişimin ideal olanı karşılıklı iyi niyet temelli olmasıdır. Halk-la İlişkileri bir devlet yaptığı takdirde de kamu diplomasisi adını alır. Kurumlar halkla ilişki-ler faaliyetlerini iyi yürüttükleri takdirde bü-yük başarılar elde edebilirler. Nispeten farklı amaçlar için de kullanıldığı su götürmez bir gerçektir. Nitekim İrfan Erdoğan “Halkla İliş-kiler eğer eşit olmayan güç ilişkilerine hizmet ederse, kaynağın çıkarı üstün tutulursa pro-paganda olur” der. Bunun bir sonraki adımı algı yönetimi ve rıza mühendisliğidir. Halkla ilişkiler ajansları ülkelere bile hizmet vermek-te ve milyarlarca dolar ciro yapmaktadırlar. Diğer yandan şirketler imajlarını düzeltmek, markalarını değerli kılmak için halkla ilişkiler kampanyaları yürütürler. Bu şekilde itibarla-rını ve müşteri hassasiyetlerini de arttırma-ya çalışırlar. Ülkemize terim olarak biraz geç gelen Halkla İlişkiler, iyi incelendiği takdirde; zaten sahip olduğumuz bir anlayış olduğu görülür. Osmanlı Devleti’nde loncaların faa-liyetleri, saray erkanının giyim tarzı, ferman kültürü ve adaletnameler vb. aslında iyi birer Halkla İlişkiler örneğidir. Cumhuriyet tarihimi-ze bakıldığında ise 1962’de devletin her ka-demesinde bir halkla ilişkiler birimi kurulma-sını sağlamak için başlatılan ‘Mehtap Projesi’ dikkati çekmektedir.

Kurumların profesyonelleşmesiyle pa-ralel gelişen halkla ilişkiler birimleri yönetim kuruluna bağlı olarak çalışır. Kurum içi ileti-şimde de etkisi giderek artmıştır. Bununla birlikte kurumsallaşmanın ilerlemesi sonu-cu bu birimler son dönemde isim değiştire-rek kurumsal iletişim birimine veya stratejik iletişim departmanına dönüşmüştür. Fakat birçok kurumda bu dönüşüm sadece isim değişikliğiyle sınırlı kalmıştır. Kurumsal ile-tişim birimleri halkla ilişkilerden daha fazla bir anlam ifade eder. Kurumsal iletişim, iç ve dış iletişim birimlerinin bilinçli kullanılan tüm türlerinin, kurumun ilişkide olması gereken gruplarla (hedef kitle, paydaşlar) olumlu bir

temel oluşturacak şekilde kullandığı bir yö-netim aracıdır. Yani halkla ilişkiler kurumsal iletişimin içinde yer alır. Bir kurumdan veya organizasyondan yayılan tüm iletişimi kapsar da denilebilir. Yalnız halkla ilişkiler faaliyetle-riyle kurumsal iletişim eksik kalır. Kurumsal iletişimin, kurum kültürünün oluşturulması ve kurum içi iletişimin sağlıklı yürütülmesinde de önemi büyüktür. Başarılı şirketlerin önemli bir kısmının kurumsal iletişim dolayısı ile kurum kültürüne önem verdiği görülmektedir.

Kurum kültürü, kurumdaki yöneticiler ve çalışanların beraberce oluşturdukları ku-rum içi iletişime bağlı olarak gelişir. Kurum kültürü olan bir şirket ile olmayan bir şirket arasındaki fark hasta bir insan ile sağlıklı bir insan arasındaki kadardır. “CEO” dediğimiz ‘Sorumlu Genel Müdür’ler kurum kültürünü şekillendirirler. Aynı zamanda birer sistem li-deridirler. Kurum içi yönetim ile kurum kültürü iki türlü oluşturulabilir; ya sevgi, sorumluluk ve iletişim odaklı olarak ya da korku, disiplin ve gizlilik üzerine. Çalışana güvenmek, ba-zen oturup aynı yemeği beraberce yemek, bazen halini hatırını sorup selamlaşmak, çalı-şanların performansını, sorunların çözümüne yaklaşımlarını doğrudan etkileyecektir. Ku-rum kültürü de bu tür iletişim deneyimleriyle meyvesini verir. Teknik düşünce, veri yönetimi ya da finanstan daha önce çalışanın mutlulu-

ğunun geldiği bir kurumda kültür ve kurumun havası tamamen farklıdır. Birinde verimliliğin sınırlarının zorlandığı görülürken, diğerinde çalışanların işe ilgisizlikleri ve kurum içi sı-kıntıları had safhaya varır. Kurum kültürünün oluşması için patronluk, genel müdürlük gibi üst düzey yöneticiliğin havalı işleri yerine mü-tevazı, güvene dayalı bir yönetime ihtiyaç vardır. Liderlik yapılacaksa ve iş hayatından başarı bekleniyorsa ekibe güvenmek ekibin güvenini kazanmak en kilit formüllerdendir. Bu da değerleri beraberinde getirir.

Kurum kültürü kurum değerleriyle peki-şir ve şekillenir. Değerlerine bağlı, değerlerine sahip çıkan bir kurumda gönülden çalışma vardır. Para bir yere kadar önemlidir. Sonra hayaller ortak değerler ve hayat amacı öne çıkar. ‘Ben’den ziyade biz kültürü, takım his-si, grup aidiyeti gibi değerler kurumun birçok probleminin üstesinden gelebileceği anlamı-na gelir.

Ömer Ali ÜNALYararlanılan Kaynaklar:

Doç. Dr. Banu Karsak, GSÜ İletişim Fakültesi

Ders Notları / Ahmet Şerif İzgören “Moks

Başarıya Giden Yol” / Metin Kazancı

“Osmanlı’da Halkla İlişkiler” / Metin Kazancı

15

Page 18: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

Volkan Kadam’ı Business & Life Style oku-yucularına tanıtır mısınız?

1980 yılında Ankara’ da doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi İstanbul’ da tamamladım. Henüz küçük yaşlardayken resme ilgim ve ye-teneğim vardı. Zaten çoğunluğu sanatkâr olan ailemin de teşvikleri ile hayatım bu yönde git-meye başladı. Ortaöğrenimimi nam-ı diğer İntaş Lisesi’nde tamamladıktan sonra, o yıllarda ve ha-len Amerika’da bale-dans okulu işleten halam ve amcamın teşvikleriyle oraya gidip ilgi duyduğum ve iyi icra ettiğime inandığım branşlarda yüksek eğitim almaya başladım.

Bu serüven yaklaşık beş yıl sürdü. Bu süre zarfında profesörüm Ronald M. Labuz’un da iste-ği ile okuduğum üniversitede, Grafik Tasarım Tari-hi ve Digital Typography konulu derslerde asistan öğretmenlik yaptım. Ayrıca efsanevi Woodstock Festivali’nin 1999 yılında yapılan 3.sünde “Barış Duvarı” illüstratörlüğü yaptım.

2004 senesinde Türkiye’ye döndüm. Kari-katür ve çizgi romana olan isteğimi bastırıp ikinci planda düşündüğüm ‘Reklam’ı seçtim. O tarihten bu yana büyük, butik, birçok reklam ajansında çok büyük markalara çizgi üstü ve altı çalışmalar yaptım ve yapmaya devam ediyorum.

Tasarım ile ilk tanışmanız nasıl gerçekleşti?

Bu yaratıcı ruha sahip olduğunuz nasıl fark edildi?

3 yaşıma kadar odamın duvarlarına, daha sonra da kâğıt üzerine çizime devam etmişim. Sonrasında ailemdeki sanatçıların da desteği ile her şey gelişti.

Bir grafik tasarımcı için işin en zor kısmı nedir?

Buna safkan grafik tasarımcı olarak değil de reklam tasarımcısı / sanat yönetmeni olarak cevap vermek gerekirse; en çok işi zorlaştıran, cahil ve kaprisli müşteriler.

Grafik tasarımcı olarak sizin için bu işte en

Rai Medya Kreatif Direktörü Volkan Kadam ile Reklam ve Grafik Üzerine Konuştuk...

bir bilene sorduk

16

Page 19: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

önemli olan bece-riler nelerdir?

Reklam ta-sarımı açısından bu ülkeyi ve insan-larını iyi tanımak, dünyayı ve trend-lerini takip etmek, hızlı ve etkileyici olmak.

G ü n ü m ü z reklamcılığı hak-kında ne düşünü-yorsunuz?

Ben çok eski bir reklamcı değilim 8 senedir bu işin içindeyim ancak temeli tatlı yalana dayanan bu sektörde kendi yalanlarına inan-

mayan çok abartı bir reklam dili var. Birbirine çok benzeyen, Batı kopyası çakma işler var, reklamları seslendiren 3-5 kişi var vb. yani genel olarak sı-kıcı... Bunların arasında nefes almaya çalışan iyi olanlardır.

En başarılı projeniz neydi?

2006 yılında Kıbrıs’ta vatani görevimi ya-parken bölük komutanımızın da teşvikiyle ta-sarladığım, T.S.K. bünyesinde yapılan subay brövelerinin yenilenmesi çalışmasında seçilen tasarımlarım bugün tüm T.S.K. tarafından kullanılı-yor. Bu benim için büyük bir gurur kaynağı. Bunun dışında, küçükken efsane olarak kayıtlarını dinle-yip videolarını izlediğim Woodstock Festivali’nde ressamlık yapmış olmam tabii ki.

Türkiye’de en çok beğendiğiniz tasarımcı veya çizerler kimlerdir?

M. Kutlughan Perker, Memo Tembelçizer, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Kenan Yarar diyebilirim. Reklam grafiğinde ise çok kişi vardır, ancak sivri-len fazla isim yok. Bizde bir Wolfgang Weingart, David Carson yok mesela, taklitleri var malesef...

Buradan grafik ile ilgilenen okurlarımıza

tavsiyeleriniz nelerdir?

Günümüzde herkes grafik programlarını bir şekilde kullanıyor ama bu işin de yeteneksel ve sanatsal boyutları var. O yüzden ciddi bir eği-tim, merak ve yetenek gerektiriyor. Bunlar varsa zaten bir şekilde dışarı çıkacaktır. Reklam grafiği açısından konuşmak gerekirse, yetenekli ve iyi bir tasarımcı olmanız gerekmiyor. Bilinçsiz ve eli sıkı işverenlerin de desteği ile bu sektörde kolayca yer bulabilirsiniz. Bir grafik kursu diplomanız ol-ması yeterli.

Yaratıcı ekip oluşturmak ve iyi iş çıkarmak

için gerekenler nelerdir?

İşini seven ve egolarını yenmiş insanlarla birlikte, sabah gittiğiniz için mutlu olacağınız bir iş ortamında olmak derim.

Reklam ödülleri için yapılan yarışmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bazen hakikaten şapka çıkartılacak işler oluyor. Fakat genellikle ödül alabilmek adına, müşterisi ve mecrası önden planlanmış işler ya-rışmalara sokuluyor.

Reklam dışında neler yapıyorsunuz?

Reklam dışında grafik tasarım ve illüstras-yon ağırlıklı, içinde karikatür ve tipografi de barın-dıran kişisel çalışmalarım var. Onun dışında mü-zik ve diğer görsel sanatlarla ilgileniyorum.

Son olarak okuyucularımıza söylemek iste-dikleriniz nelerdir?

‘Kainatın tüm güçleri yanınızda olsun’ di-yorum.

17

Page 20: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

18

Değişim/Gelişim Şiraz’da da eski bir gelenek günümüzde halen devam ediyor. Birçok evin dış kapısın-da çift tokmak bulunuyor. Şimdinin diafonu-nun yerini tutmasa da, “Kim o?”dan hemen önce, misafirin kimliğiyle ilgili önemli bir ipu-cu veriyor.

Sol taraftaki ince tokmak “tiz” ses çıkarırken sağ taraftaki kalın tokmak ise “tok” ses çıka-rıyor. Misafir, erkek ise sağdakini, kadın ise soldakini çalıyor ki ev sahipleri ona göre ha-zırlansın ya da ona göre kapıyı erkek ya da kadın açsın...

Sektördeki Yenilikleri YakalamakFotoğraf: Av. M. Fatih ÇAKIR

Page 21: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında
Page 22: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

20

Zaman çizgisi, an ile geleceği birbirine bağlar... Zaman çizgisi olmasaydı, her şey her yerde olmaz, her şey, her yere dağılmaz mıydı?

Noktalar, bir düzlemde birleşirken, beklemek edimi, sonsuz bir eyleme işaret eder. Zamansız bir uzamda salınan bu edim, pasif duygu çağrışımları uyandırır. Oysa bek-lemek tamamıyla salt bir gerçeği hedefliyor: Arzu edilene ulaşmak için, doyasıya varmak isteği. “Beklemek”; bir iş oluncaya, biri ge-linceye değin bir yerde kalmak, durmak. “Beklemek” ediminin diğer bir tanımı ise, “bir şeyi, gözetmek, korumak, muhafaza etmek” anlamını taşıyor. “Hafta Sonunu Beklemek” işte benliğimizdeki bu koruma içgüdüsüne delalet. Hafta sonunu beklerken, içimizde, iliklerimizde, hafta sonunun gelişini yaşatma-mız da, ona sahip çıkıp kollama isteğimizden kaynaklanmıyor mu?

Beklemek bir süreç... Bu süreç, çoğu zaman pazartesi sabahın 6’sında çalan sa-atin sesiyle birlikte göz kapaklarınızın gün ışığına direnme çabasıyla başlayıp cuma akşamı mesai bitimine kadar sürüyor. Ta-bii, cumartesi ve pazar günleri çalışmayan şanslılardansanız. Çıkılan kısa rotalı bir yol-

culuk, sımsıcak aile toplantıları, bitmek bil-meyen eş dost, arkadaş sohbetleri, izlenen keyifli bir film, sahilde güzel bir yürüyüş... Listeyi pekâlâ uzatabiliriz... Sadece “bir hafta sonu”na “bir dünya” sığdırabiliriz. Peki, ama ya diğer günler!

Hafta sonunu istediğimiz güzellikte geçirsek de geçirmesek de yeni bir haftaya başlarken bir şey olur. Ayaklarımız geri geri gider. Bir keyifsizlik başlar. Çalışmak isteme-yiz. Buna da bir geçiş günü olması nedeniyle “pazartesi sendromu” deriz. Ama artık pa-zartesi sendromunu, salı depresyonunu, çar-şamba melankolisini bir kenara bırakmanın vakti geldi. İş yoğunluğundan, uzun çalış-ma saatlerinden muzdarip her birey, silkinip kendine gelmeli. Modern dünyanın gerçe-ğiyle yüzleşmeli. Günümüzde yaşam, düne oranla çok daha hızlı. Dünya ‘küresel bir köy’ halini alalı, bu köy hakkında sayısız kelam edileli yıllar oldu. Dünyanın bir yerinden di-ğer bir yerine ulaşmak, daha önce hiç bu-günkü kadar kolay olmamıştı. Oysa bugün, İstanbul’da akşam iş çıkış saatlerinde bir ya-kadan diğerine ulaşmaya çalışmak, tarifi zor, meşakkatli bir süreci kapsıyor. Yaşam, bek-lemekle geçiyor... Vapur beklemek, baharın gelmesini beklemek, gecenin geçmesini beklemek, başka bir yerde yaşamayı bekle-mek, anlaşılmayı beklemek... Bazen bekle-mek, yaşamı ertelemekten başka bir anlam ifade etmiyor... Ve çoğu zaman, beklemek ya da “ertelemek”, zamanla işbirliğine girilen bir öz ihanet biçimi halini alıyor. Edindikleriniz ve umduklarınız, eksilişimizi anlatıyor. Bekle-mek yaşam, yaşam beklemek oluyor. Ancak buna izin vermemek pekâlâ mümkün. Hayal kurmayı ihmal etmeden an’ı yaşamak, son-raki günü düşünürken bugünü ıskalamamak sizin elinizde!

Yaşamınızı yönetip, “şimdi” “şu an”ın keyfine varın! Zaman kategorilerini, gün ve saatleri düşünmeyi bırakıp, yaşamınızda kaliteli iz’ler yaratın... Unutmayın, keyifle ge-çen her yeni gün, keyifli hafta sonlarını işaret eder. Ve o işaretler, bir çizgi olup size yepyeni rotalar, kurulacak yeni düşler belirler.

İşten Arta Kalan Zamanlar

Yaşamınızı yönetip, “şimdi”“şu an”ın keyfine varın!

arasıra yazıları

Page 23: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında
Page 24: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

kişiliğiniz... yaşantınız... hırslarınız... hedefleriniz.. amaçlarınız...aslında işe dair tüm kimliğiniz, hepsi bu masada..

22

Page 25: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

İş yemeklerini korkulu bir rüya olarak mı, yoksa verimli bir zaman dilimi olarak mı görüyorsunuz?

Yurtdışından misafirleriniz geliyor. Sizin için çok önemli bir kapıyı açacak bu özel misafirleri nerede ağırlamak istersiniz? Ofisinizin resmi ortamında mı, yoksa şık bir restoranda mı?

Günümüzde iş yemekleri günlük ru-tinin bir parçası haline geldi. Yöneticiler işe alacakları elemanı seçerken de, herhangi bir ortaklık anlaşmasını görüşecekleri za-man da iş yemeğini tercih ediyorlar. Öne-mi gitgide daha çok kavranan iş yemekleri kariyer ve eğitim şirketlerinin de üzerine yo-ğunlaştığı bir alan. Bir yanda konu üzerine makaleler yazılırken diğer tarafta seminerler, konferanslar düzenleniyor. Ne giyilmesi ge-

İş Yemeğine Çıktığınızda; Yemekten Başka Herşey Önemlidir.

rektiğinden, nasıl davranılacağına, ne ko-nuşulacağından neler yenileceğine her biri dikkate değer bir araştırma konusu ve bir iş yemeğinden başarıyla kalkmanın en etkili formülleri.

Anlayacağınız artık kaçış yok. Peki, nedir bu işin altın kuralları, adabımuaşereti?

Lezzetli bir yemek eşliğinde toplantı yapmak elbette daha keyiflidir ama unutma-manız gereken en öncelikli şey bu masada önemli olanın yemek değil sizin iletişim ka-biliyetiniz olduğu. Kendinize olan özgüve-ninizle sınavın en zor sorusunu cevaplamış olursunuz.

İş yemeklerinde davet edenle davet edilen için farklı roller biçilmiş. Biri ev sahi-bi, diğeri misafir sayılıyor. Daveti yapanın ilk görevi mekânı ve yemeği seçmek. Damak

yemek ve iletişimtadınıza uygun lezzetler seçildiyse ya da tercih size bırakıldıysa biliniz ki şanslı gü-nünüzdesiniz. Alkol kullanımı için de davet edenin tercihi beklenmeli. Ama bir taneden fazla içmemekte ve sigara kullanmamakta her zaman fayda var.

Ev sahibinin ikinci önemli görevi ise gi-riş konuşmasını yapmak. Konuşulması ge-reken konuların yemek için planlanan vakitte ele alınması için her iki tarafın da açık ve net olması gerekir. Bu arada davete başkaları da davetliyse ev sahibinin vakit kaybetme-den tanıştırması oturma düzenini sağlama-sı gerekir. Ve elbette hesabı ödemek davet edenin asli görevlerinden biridir.

Uyumlu ve abartısız giyinmek, yeme-ğe geç kalmamak, cep telefonunu kapalı tutmak, kaşık, bıçak ve çatalı doğru kullan-mak, ağzınızda yemek varken konuşmamak ve göz temasından kaçınmamak ise küçük ama atlanmaması gereken önemli kurallar.

Garsonun sipariş almak için menüye baktıktan sonra kapatmanızı bekleyeceğini, masadan kalkmanız gerekirse, peçetenizi sandalyenin üstüne bırakacağınızı, yemeğin önce misafire servis edileceğini, çatal, kaşık ve bıçağı kullandığınızda bir daha masaya değmemesi gerektiğini ve yemekten sonra sonuç ne olursa olsun teşekkür notu gön-dermeyi unutmayın!

Son olarak iş yemeği konusunda bir şehir efsanesi; ünlü bir işadamı işe alacağı elemanı yemeğe davet eder. İstenilen za-manda bir araya gelinir, siparişler verilir, her şey iyi gitmektedir. Ancak yemekler geldiği sırada her şey değişir. İşe alınması düşünü-len eleman yemeğin tadına bakmadan tuz atar. Bunu kişinin önyargılı olduğuna işaret sayan patron ise kişiyi işe almaktan vazge-çer.

Doğru mudur değil midir bilinmez. Ama siz siz olun yemeğin tadına bakmadan baharat kullanmayın!

23

Page 26: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

24

market, süpermarket, hipermarket, mega...

Perakendecilik ve Türkiye

Perakendecilik, üretici ve tüketici ara-sında malların naklini sağlayan aracılık hiz-metleridir. Başka bir deyişle mal ve hizmet-leri tekrar satmama, ticari bir amaçla veya kişisel gereksinmeleri için kullanmama ko-şuluyla, doğrudan doğruya son tüketiciye pazarlanmasıyla ilgili faaliyetler bütünüdür. Perakende sektörü günümüzde üreticilerin temsilcisi, tüketicilerin de garantörüdür. Mal naklinin yanı sıra ne zaman ne miktarda malın hazırlanması gerektiğini de belirle-mektedir.

Türkiye’de perakendecilik sektörünün tarihini Cumhuriyet döneminden itibaren ele alabiliriz. Bu sektörden, o yıllarda Türk parasının değerinin düşük olması ve ithala-tın azlığı yüzünden bahsedemeyiz. Yaban-cı ekonomilerle de ilişkilerimiz az olmuştur. Bu gidişat çokpartili hayata geçildiğinde ise büyük şehirlerde gıda ürünlerinde kıtlık ya-şanmasıyla değişime uğramaya başlamış ve yabancı sermayeler yavaş yavaş ülkemi-ze giriş yapmıştır. Yabancı sermayeyi teşvik kanunu ile ilk zincir mağaza ülkemize kurul-muştur. Bu süreç özel sektörlerin hızlı bü-yüme isteğiyle gelişim göstermeye başla-mıştır. İhtiyaç halinde olan ülkemiz, yabancı sermayelerin dikkatini çekmiş ve büyük bir yatırım pazarı olarak görülmeye başlan-mıştır. Bu sayede özelleştirmeler ile de yeni zincir mağazalar açılmaya devam etmiştir. 1980 sonrası döneme yaklaştığımızda ise ülkemize faydası olmayan ithal ikameci sis-temin terk edilmesiyle ithalat, serbestleş-meye tam olarak açılmıştır. Kapalı ekonomi-yi bir yana bırakan devlet politikamız artık serbest piyasa ile büyüme yoluna girmiştir. Liberal ekonomik politikalar ile serbest pi-yasanın canlandığı ülkemizde vergi indirimi ve teşvikler ile perakende sektörü hızlı bir büyüme içerisine girmiştir.

Türkiye’de perakendeciliği etkileyen faktörler; belli ürünlerde satış noktalarının artışı ve liberal ekonomik sistemin etkisiy-le yabancı sermayelerin yurtiçinde hızla büyümesi söz konusudur. Başka bir faktör olarak teknolojik gelişim ve bu teknolojile-

re ulaşımda kolaylıktan söz edebiliriz. Aynı zamanda Uluslararası perakende sektörle-rinin Türkiye’yi yatırım yapılacak bir pazar olarak görmesi ve yerli firmalarımızın yeni ti-cari işleyiş yöntemleri ile tanışması da baş-lıca etkenler arasında yer alır.

Uygulama olarak ikiye ayırabilece-ğimiz bu sektör, modern perakendecilik ve geleneksel perakendecilik olarak karşı-mıza çıkmaktadır. Modern perakendeciler daha fazla yeni teknolojiler ile çalışsa bile geleneksel perakendeciler hâlâ piyasada önemli bir istihdam alanı sağlıyor. Bunun sebebini kayıt dışı çalışmanın fazla olma-sına bağlayabiliriz. Tabii bu ikilemden fay-dalanan yine perakende sektörü olmuştur. Çünkü modern perakendeciler daha iyi hiz-met verebilmek adına satın alma ve müşteri ilişkilerinin önemini artırmıştır. Geleneksel perakendeciler de rekabet adına kalifiye eleman çalıştırmaya özen göstermişlerdir. Bu iki kola da hizmet veren tedarikçiler ise kendisini geliştirerek kaliteli hizmet ve lojis-tiğe verdikleri önemi artmıştır. Bu gelişim ile duygulara hitap eden alışveriş deneyimleri-nin ön plana çıktığı perakende sektöründe, tüketicilerin keyifli zaman geçirmesini sağ-layan; alışveriş yapan kişileri günlük stres-lerden arındıran; rahat bir ortam sunan pe-rakendeciler ve alışveriş merkezleri başarılı olacaktır.

Perakende Sektörünün Geleceği

Perakende sektörü günümüzde yeni boyutlar kazanırken, büyük mağazaların pazardaki payı gitgide artıyor. Genelde bu büyüme başta İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa olmak üzere büyük illerimizde gö-rülüyor. Artık perakende sektöründe büyük bir paya sahip olan hipermarketler her so-kağa girmiş durumda. Bu gelişme genelde büyük firmaların birleşmesi veya ortak iş yapmaları ile gerçekleşiyor. Hipermarket-ler perakendecilik sektöründeki paylarını hızla artırıyor. Tabii bu hızlı büyüme kalite-yi de düşürüyor. Hipermarketler pazardaki paylarını artırmak için firma isimleriyle yeni

Page 27: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

25

ürünler çıkarıp yarışa katılıyor ancak sonuç olarak tüketiciye bir takım ürünlerde kalitesiz mallar sunuluyor. Bu büyüme ile haksız reka-betin olduğu piyasada küçük ölçekli firmalar gitgide azalma gösteriyor. Türkiye peraken-de sektörünün önümüzdeki yıllarda da artışı bekleniyor. Bu sektörde pastadan en büyük payı gıda sektörü alıyor. Ardından sırasıyla ev eşyası ve onu takip eden tekstil geliyor. Pe-

rakende sektöründeki büyüme artık online alışverişe doğru da kayılacağının bir göster-gesi. Çünkü büyük ölçekli marketlerin, hiz-metlerini sınırsızlaştırması ile insanların daha rahat ve kolay alışveriş yapması sağlanacak ve bu konuda en büyük yardımcıları internet olacaktır. Son yılların şirket satışları ve satın almalar açısından en hareketli sektörlerinden birisi olan perakendecilik, birleşmeler ve sa-

tın alma işlemleri ile gerçekleşmektedir. Tüm bu gelişmeler ile Batılı yatırımcıların doğu-ya da ilgisi artmaktadır. İşletme sahiplerinin göreceli olarak daha az gelişmiş ve hızlı bü-yüyen pazarlara yönelmesi devam edecek. İnovasyonunda önem kazanacağı bu yeni dönemde farklı satış teknikleri ile servis kon-septlerinin değişimiyle pazardaki payını artır-ması bekleniyor.

Page 28: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

26

1969 yılından beri, ağaç sektöründe faaliyet gösteren Kastamonu Entegre, sek-töründe sadece Türkiye’de lider konumunda değil, aynı zamanda bölgesel bir güç olma yolunda ilerlemektedir.

Hayat Holding

Hayat Holding; temelleri 1937’de atı-lan, 7.000 çalışanı, 1.5 milyar USD cirosu ile Türkiye’nin önde gelen holdinglerinden biri-dir. Hayat Holding iki ana dalda faaliyet gös-termektedir. Bunlar;

Tüketim Maddeleri

Orman Ürünleri’dir.

Tüketim Maddeleri konusunda faali-yet gösteren şirketi HAYAT KİMYA SANAYİ A.Ş.’dir. Bingo ve Test markaları ile deterjan ve temizlik malzemeleri, Molfix ve Molped markaları ile çocuk bezi ve hijyenik ped, Pa-pia, Familia ve Teno markaları ile tuvalet ka-ğıdı, kağıt havlu ve mendil gibi temizlik kağıdı ürünleri üretmektedir.

Hayat Kimya A.Ş.’nin ana üretim üssü Başiskele-İzmit’te olmakla birlikte, Cezayir, Bulgaristan, Ukrayna ve İran’da da üretim tesisleri vardır. Ayrıca Başiskele-İzmit üretim üssümüzde, Limaş adı altında limancılık faa-liyetleri de vardır.

Orman ürünleri sektöründe faaliyet gösteren şirketi ise Kastamonu Entegre A.Ş.’dir. Her iki şirket de benzer ciro ve ele-man sayısına sahip olup, çok uluslu ve böl-gesel liderlik vizyonu içinde çalışmaktadır.

Kastamonu Entegre

Kastamonu Entegre, orman ürünleri ve mobilya sektöründe faaliyet göstermektedir. Mobilya, dekorasyon ve inşaat sektörünün ihtiyaç duyduğu, yonga levha, yongalam,

MDF, medelam, laminat parke (Floorpan, Art-floor), kapı paneli (Doorpan) ve bunlarla ilgili muhtelif katma değerli ürünleri üretmektedir.

Kastamonu Entegre, kurulduğu 1969 yılından günümüze kadar sürekli devam eden yatırımlarla bugün, altısı Türkiye’de (Kastamonu Yonga levha, Kastamonu Or-ganize Sanayi’de MDF, Gebze’de MDF ve Yonga levha, Balıkesir’de Yonga levha, Samsun’da Yonga levha), üçü yurtdışında (Bulgaristan’da yonga levha, Romanya’da kapı paneli, Bosna-Hersek’te Kraft kâğıdı) olmak üzere toplam dokuz tesise sahiptir.

Kastamonu Entegre ISO tarafından ya-pılan Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2010 yılı değerlendirmesinde, üretimden sa-tışla, net 915 milyon TL cirosu ile (2009 yılı-na göre cirosal olarak %19 artışla) 49.sırada yeraldı. Bu ciroya yurt dışındaki iştiraklerden elde edilen 180 milyon USD civarında ciro dahil değildir.

Ağaç bazlı panel üreticisi Kastamonu Entegre, TİM ( Türkiye İhracatçılar Meclisi ) ilk 1000 ihracatçı firma 2010 yılı sıralamasında 66 milyon USD ihracat rakamıyla 190. sırada yer alarak yine açık ara sektör birincisi oldu.

İtalya’da yayınlanan ve sektö-rün önde gelen dergilerinden olan, Datalignum’un 2009 yılı sektör araş-tırmasında, Kastamonu Entegre 2.2 milyon m3/yıl toplam panel kapasitesi (MDF+Yonga levha) ile Avrupa’nın 6. Büyük ağaç bazlı panel üreticisidir. Yine Dünya’daki en yaygın sektör dergisi olan Wood Based Panel 2010 sayısında, Dünya’nın en büyük 10.panel üreticisi olduğu belirtilmektedir.

Kastamonu Entegre, Türkiye panel pa-zarında, ürün gruplarına göre %25-40 arasın-da değişen pazar payına sahiptir.

Geniş bayi ve hizmet ağı ile Türkiye’ni

Kastamonu Entegre Bölgesel Güç Olma Yolunda İlerliyor...

kahve sohbeti

Page 29: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında
Page 30: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

28

tüm il, ilçe ve köylerine hizmet vermektedir. Ürettiği tüm ürünler ile mobilyadan, mutfağa, ka-pıya her noktaya ulaşmaktadır.

Ayrıca Romanya’da yerleşik Prolemn isim-li şirketinde üretilen Doorpan markalı kapı paneli ile Avrupa’nın ikinci, Dünya’nın dördüncü büyük tesisi olma özelliğine sahiptir. Bu ürünle, pazar sı-nırlarını daha da genişleterek, Orta Amerika’dan, Hindistan’a kadar 40 ülkeye ihracat yapmaktadır.

Sektörün, Türkiye’de birden fazla yerde ve yurtdışında üretim yapan ilk ve halen tek şirketidir.

Capital dergisinin 2011 yılı Ekim sayısında yayınlanan ‘Türkiye’nin sınır ötesi şirketleri’ başlık-lı yazısında, Yurtdışındaki en büyük 50 Türk şirketi arasında Bosna Hersek’ teki şirketi Natron Hayat 33.sırada, Romanya’daki şirketi Prolemn 39.sıra-da ve Bulgaristan’daki şirketi Gabrovnitsa 42.sı-rada yer almıştır. Yine bu çalışmada Kastamonu Entegre, yurt dışında yatırımı olan Türk Şirketleri arasında 180 milyon USD’lik ciro ile 15. sırada yer almıştır.

Kastamonu Entegre Yeni Ufuklara

Kastamonu Entegre’yi farklı kılan özellikle-rin başında, kurumsal yapılanmasının yanı sıra hızlı, güvenilir, bilgili, yenilikçi ve kaliteli insan kay-nağı geliyor. Odak noktası müşteri olan, müşteri-lerinin ihtiyaçlarını anlayan, bu ihtiyaçlara uygun doğru ürün ve hizmetlerle cevap verebilen seçkin insan kaynağı, Kastamonu Entegre’yi rakiplerin-den farklı kılan özelliklerden birisidir. Kastamonu Entegre, şirketini ve işini seven çalışanları ile her zaman sektörün çalışmak için en çok tercih edi-len, en gözde şirketi oldu. Kastamonu Entegre’de herkes kendi işi gibi çalışıyor..

İnşaası halen devam eden Adana MDF ve Romanya Yongalevha tesislerinin devreye girme-si ile birlikte 1 milyar dolar konsolide ciro hedefine 2012 yılında ulaşmayı hedefliyor.

Sürdürülebilir büyümeyi temin etmek için, Türkiye’ de pazar payını kısmen artırma düşünce-

si olsa da, Kastamonu Entegre’nin temel hedefi yurtdışında büyümeye öncelik vermektir. Bu pa-zarlarda pazar payını artırmaktır.

Kastamonu Entegre’nin temel büyüme stratejisi, kendi sektöründe ( farklı sektörlere gire-rek değil ) üretim ve satış coğrafyasını geliştirerek büyümektir.

Bu kapsamda önümüzdeki 5 yıl içinde yurt içinde ve yurt dışında yeni yatırımlar planlamakta-dır; sözkonusu yatırımlar tamamlandığında Kasta-monu Entegre’nin üretim kapasitesi bugünkünün iki katına çıkacak ve Türkiye’nin global şirketleri arasındaki yerini sağlamlaştıracaktır.

Gebze’de 1.600m3/gün, 480.000m3/yıl ka-pasite yonga levha tesisi, 2010 yılı sonunda dev-reye girmiştir.

Adana’da Hacı Sabancı Organize Sana-yi Bölgesinde 110 milyon euro’ya mal ola-cak 1.400 m3/gün, 420.000 m3/yıl kapasi-teli MDF tesisinin inşaatı 2010 yılının ekim ayında başlamış olup, 2012 yılının başında devreye girecektir. Bu tesisin üretime başla-ması ile Türkiye’nin MDF ve laminat parke it-halatının azaltılması planlanmaktadır. Böyle-ce durum tersine dönerek ihracat artacaktır. Adana mdf projesi, aynı zamanda ortadoğu ve kuzey afrika ülkelerini hedefleyen bir pro-jedir. Bu gelişecek pazarlara üretim yapma imkanı sağlayacaktır.

Romanya’da 2012 yılı başında, 1.600 m3/gün, 480.000 m3/yıl kapasiteli yongalevha tesisi devreye girecektir. Romanya yongalevha yatırımı ile Balkan ülkeleri hedeflenmektedir.

Bu yatırımlarla birlikte, halen 2.5 milyon m3 olan yıllık panel üretim kapasitesi 2012 yılında 3.3 milyon m3’e çıkararak, 1 milyar USD cironun ge-çilmesi hedeflenmektedir. ( % 45 – 50 kapasite ar-tışı) Böylece 2012 yılı başında toplam yongalevha üretim kapasitesi 2.1 milyon m3/yıl, MDF üretim kapasitesi ise 1.2 milyon m3/yıl olacaktır.

Adana projesinden sonra da, Rusya

Tataristan’da MDF yatırımına başlanacak. Şirket kuruldu, arazi tahsisi alındı. Proje ve gerekli izin-ler tamamlandı. Bu yıl içinde inşaat ve bina işle-rinin tamamlanması düşünülüyor. Şu anda saha hafriyat ve inşaat işleri başladı. Tataristanda yine en cok gelişen pazarlardan biri olan Rusya pa-zarı hedeflendi. Bu Kastamonu Entegre’nin 2012 yılı projesi olacaktır.

Ayrıca, Bulgaristan’da OSB yatırımı çalışma-larına başlandı. 100 milyon euro’ya mal olacak tesis, 400 bin m3/yıl üretim kapasitesine sahip olacaktır. Üretiminin yaklaşık yarısını Türkiye’ye ihrac etmesi planlanan tesisin 2013 yılı sonunda faaliyete geç-

mesi bekleniyor. Böylece Gabrovnitsa lokasyonu ham ve melamin kaplı yongalevha üretimi yanında OSB üretimiyle de Türkiye’nin Bulgaristan’daki en büyük Türk yatırımları arasındaki yerini güçlendirmiş olacaktır.

Kastamonu Entegre için hedef, artık sade-ce 74 milyon’luk Türkiye pazarı değil, komşu ve yakın coğrafya ile 850 milyon’luk bir nüfus hedef-lenmektedir.

Kastamonu Entegre yukarıdakilere ilave olarak önümüzdeki birkaç yıl içinde yurt içinde ve yurt dışında yeni yatırımlar planlamaktadır

• Rusya’daYongalevhaveOSBtesisi yatırımı,

•Romanya’daMDFtesisiyatırımı,

•Türkiye’deAdana’daYongalevhate sisi yatırımı.

•Türkiye’deAntalya’daMDFtesisiya tırımı.

kahve sohbeti

Page 31: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

29

Hedefler

•AvrupaveDünyapanelüreticileriarasında, toplam üretim hacmi olarak ula-şılan altıncılık ve onunculuk hedeflerini en azından sürdürmek ve/veya 1-2 basamak daha yukarı çıkabilmek.

•Türkiyepazarındakikapıpanelihariç%25 - % 40 arasındaki pazar paylarını korumak, sürdürülebilir büyüme için yeni pazarlara açıl-mak.

Özellikle 2010 – 2015 yıllarında, üretim anlamında Romanya, Bulgaristan, Rusya ve Ukrayna’da büyüyerek Karadeniz ve Akdeniz havzasında bölgesel güç olma yolunda hedef-lere ulaşılması planlanıyor.

Page 32: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

“O Şirazlı güzel verirse muradım bağışlarım siyah beni-ne hem Buhara’yı hem Semerkand’ı”

Hikâye odur ki; Hafız’ın bu şiirini duyan Timur derhal Hafız’ı huzuruna çağırır. O sırada günlük tamirat işleriyle meşgul olan Hafız üzerini değiştirmeye bile fırsat bula-madan pejmürde bir şekilde kendini Timur’un karşısın-da bulur. Hafız’ı karşısında bu halde gören Timur daha da kızarak yüksek bir sesle;

“Bizim bin bir zahmetle savaşarak aldığımız Buhara’yı ve Semerkand’ı bir güzelin benine bağışlayıvermişsin, bre bu ne cömertlik?” demiş.

Durumun kötüye varacağını anlayan Hafız ne söylese Sultan’ın fikrini değiştirmeyeceğini düşünmüş ve bari bir nükteyi feda etmeyeyim diyerek ellerini iki yana aç-mış ve kıyafetlerini göstererek,

“İşte o yersiz cömertlikten dolayı bu haldeyiz ya Sulta-nım” deyivermiş...

İsfahan’da Hafız’ın anısının yaşatıldığı ve bizdeki âşık atışmalarını hatırlatan şiir atışmalarının yapıldığı bir kıra-athane... Duvarlar Hafız’a ve başka şairlere ait şiirlerle süslenmiş...

Tasarruf

Har Vurup Harman SavurmamakFotoğraf: Av. M. Fatih ÇAKIR

30

Page 33: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında
Page 34: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

32

unutmayınız!

Şifre Seçimi ve Kullanımı

Konusunda İpuçları...

Şifrelerin Seçilmesi

Gün geçtikçe teknoloji ve internet geli-şiyor ve bu beraberinde birtakım problemleri de getiriyor. Yabancıların bilgisayarlara eriş-mesi, bu problemlerin en başında geliyor. İn-sanoğlu bu problemlere bazı önlemler alma-ya çalışıyor. Şifreler (password) bu önlemleri, belki de en önemlisi, en önde geleni. Belli yerlere konan şifrelerle yabancı kişilerin eri-şimi engellenmeye çalışılıyor. Buna rağmen şifre engeli de bazen aşılabiliyor. Birtakım programlarla şifreler tahmin edilebiliyor.

Kötü Şifreler

Kötü bir şifre kolaylıkla tahmin edilebi-len bir şifredir. Bazı şifre çözücü programlar alfabedeki bütün karakterleri kullanarak, de-neme yanılma yoluyla şifre çözerken; bazıları da genel şifreleri içeren bir liste kullanırlar. Modern bir normal PC bile güzel bir şifre tah-min programı ile binlerce şifreyi bir günden az bir zamanda deneyebilir.

Popüler ve kötü bir şifre nasıl olur? Bazı örnekler; isminiz, eşinizin ismi veya anne ve babanızın ismi. Diğer kötü şifreler

bu isimlerin tersten yazılması veya bir rakam eklenmesi şeklindedir. Kısa şifreler de kötü şifrelerdir, çünkü tahmin edilmesi daha ko-laydır. Bilgisayar isimleri ve benzeri şifreler de kötü şifrelerdir. Gizli ve tahmin edilemez gibi görünse de aslında oldukça yaygın kul-lanılmaktadır. Diğer kötü seçimler telefon numaraları, en çok beğenilen filmlerden ki-taplardan karakterler, yerel yerleşim yerleri, favori içecekler ve ünlü bilim adamları gibi. Bu isimlerin büyük harfle yazılı olanları veya ters çevrilmiş olanları da pek iyi değildir. “l” (küçük L) ile “1” i veya “E” ile “3” ü değiş-tirmek, başa veya sona bir rakam eklemek veya kelimelerin basit modifikasyonları da pek iyi değildir. Bazı sistemlerde kullanıcıla-rın kötü şifre seçmeleri engellenmeye çalışı-lıyor. Örneğin hepsi büyük veya küçük harf olan ve 6 karakterden kısa olan veya kısa olup da içerisinde alfabetik karakter haricin-de karakter içermeyen şifreler bazı sistemler tarafından kabul edilmiyor.

Yapılan araştırmalarda birçok sistem-de şifresi accountu ile aynı olan kullanıcılara rastlanmıştır. Bu tip accountlar “Joes” olarak adlandırılıyor. Joes accountları şifre kırıcılar tarafından kolaylıkla tahmin ediliyor. Bu ne-denle bazı sistemlerde Joes accountlarına izin verilmiyor.

İyi Şifreler

İyi şifreler kolaylıkla tahmin edilemeyen şifrelerdir. İyi şifreleri tahmin etmek zordur, çünkü:

•Büyükveküçükharfiçerirler.

•Noktalamaişaretleriverakamlariçe rirler.

•Bazıkontrolkarakterlerive/veya boşluklar içerirler.

•Kolaylıklahatırlanabilirlervebune denle bir yere not edilme ihtiyacı duymazlar.

•Yedi,sekizkarakteruzunluğundadır

lar.

•Kolayvehızlıyazılırlarveöyleceet raftan bakan biri ne yazdığını anlaya maz.

İyi şifrelerin seçilmesi aslında olduk ça kolaydır. Bazı tavsiyeler;

•İkikısakelimeözelbirkarakterveya bir sayı ile birleştirilebilir. Örn: robot 7benim

•Sizeözelbirkısaltmayapabilirsiniz. Örn: bshKBBs (Bu Sınıftaki Hiç Kim se Bisiklete Binmeyi Sevmez)

Bununla birlikte bu şifrelerin hepsi kötü şifrelerdir, çünkü hepsi bura ya yazıldı...

Şifre seçerken şunlardan sakının;

•Sizin,eşinizinveyaişarkadaşınızın ismi

•Çocuğunuzunveyaevhayvanınızın ismi

Şifreler Hayatımızın Bir Parçası

Page 35: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

33

•Yakınarkadaşlarınızınisimleri

•Çokbeğenilensanatçılarınisimleri

•Patronunuzunismi

•Herhangibirisininismi

•Kullanmaktaolduğunuzişletimsiste minin ismi

•Bilgisayarınızınismi

•Telefonveyalisansnumaranız

•Sosyalgüvenliknumaranızınherhan gi bir parçası

•Herhangibirisinindoğumtarihi

•Sizinhakkınızdakolaylıklabulunabi lecek bir bilgi (adres gibi)

•Birtakımkalıplaşmışkelimeler(wizard,gu-rup, gandalf...)

•Bilgisayarınızdakiherhangibirkullanıcınınismi ( büyük harfli, çift harfli...)

•Yabancıbirdildekibirkelime

•Yerisimlerigibiözelisimler

•Aynıharftenoluşanbütünşifreler

•Basitharfdüzenlerindenoluşanbü tün şifre (qwerty gibi)

•Yukarıdalistelenenlerinterstenyazıl mış halleri

•Yukarıdalistelenenlerinönüneveya arkasına rakam eklenmiş halleri.

Rakamlar, noktalama işaretleri ve kontrol ka-rakterlerinin kullanılmasıyla değişik şifre oluşturma olasılığı önemli ölçüde artacak ve bununla birlikte şifrenin tahmin edilme olasılığı da azalacaktır.

Eğer birkaç tane hesabınız (account) varsa aynı şifreyi bütün hesaplarda kullanabilirsiniz. Bu şekilde hatırlamanız da kolay olacaktır. Fakat bu accountlardan birinin şifresi öğrenildiğinde bütün accountlarınızın şifreleri ortaya çıkmış olacaktır. Böyle bir durumda temel bir şifre oluşturulur ve her farklı makine için modifiye edilir. Örneğin sizin temel şifreniz kxyzzy olsun. İsmi “athena” olan bir maki-nede şifreniz kxyzzya olurken ismi “ems” olan bir makinede şifreniz kxyzzye olacaktır.

Unutulmaması gereken önemli bir nokta da şifrelerin herhangi bir yere yazılmamasıdır. Sebep oldukça basittir: Eğer şifrenizi bir yere yazarsanız, birisi onu bulabilir ve bilgisayarınıza kolaylıkla gire-bilir. Akılda tutulan bir şifre yazılan bir şifreden her zaman için daha iyidir. Örneğin şifresini cüzdanında bir yerde saklayan bir kişi cüzdanını çaldırdığında cüzdanı çalan kişi kolaylıkla bilgisayara girebilir.

Eğer ki illa şifrenizi yazmanız gerekiyorsa bazı şeylere dikkat edilmelidir:

•Şifreyibiryereyazdığınızdaonunşifreol-duğunu yazmayın.

•Aynıkâğıtparçasınahesapismini,networkismini veya bilgisayarın numarasını yazmayın.

•Şifreyiterminalin,klavyeninveyabilgisa yarın herhangi bir parçasına iliştirmeyin.

•Şifreyidirektyazmayın,onunyerinedi ğer karakterlerle veya bu karakterleri si zin kolayca hatırlayabileceğiniz bir şekil de karıştırarak yazın.

Şifre yazarken sakınılacak birtakım şeyler:

•Şifreyidüzenlemeyapmadanonlineola rak kaydetmeyin. (Dosyaya, veri tabanı na veya e-mail mesajına)

•Aslabirşifreyibaşkabirkullanıcıyaemailile göndermeyin. Örneğin birisi sistemde text dos-yalarında ve email mesajlarında “şifre” kelimesini aratarak şifreye erişebilir.

•Loginşifrenizaslauygulamaprogramları-nızın şifresi olmasın. Mesela login şifreniz internete bağlanmak için kullandığınız şifreyle aynı olmasın. Bu uygulamalardaki şifreler bazı kişiler tarafından kontrol edilebilir ve yanlış kişilerin eline geçebilir.

• Aynı şifreyi farklı organizasyonlar tarafın-dan kullanılan farklı bilgisayarlarda kullanmayın. Bir tanesi öğrenildiğinde bütün bilgisayarlara erişilebi-lir.

Kötü şifrelerin tehlikesini azaltmanın en etkili yolu geleneksel şifreleri kullanmamaktır. Onun yeri-ne siteniz tek seferlik şifreleri kullanmanıza olanak sağlayan yazılım veya donanımları yükleyebilir. Tek seferlik şifreler sadece bir kere kullanılan şifrelerdir.

Bir kullanıcı olarak size şifrelerin bir listesi verilebilir. Makinenize her girişinizde bu şifrelerden bir tanesini kullanırsınız ve onu listeden silersiniz. Bir sonraki girişinizde başka bir şifreyi kullanırsınız. Veya size bir kart verilebilir ve her dakika bu kartta-ki numara değişir. Veya taşıyabileceğiniz küçük bir hesap makinesi verilebilir. Bilgisayara girmek iste-diğinizde size bir numara verecektir. Bu numarayı ve kimlik numaranızı hesap makinesine girdiğinizde bunun sonucunda çıkan numarayı bilgisayarınıza girmek için kullanabilirsiniz.

Özetle; sisteminizi korumak için en temel ve önemli tavsiyeler şunlardır:

•Tekseferlikşifrelerkullanın.

•Tekseferlikşifrekullanmanızmümkünde ğilse her accountun ayrı bir şifresi olması nı sağlayın.

•Herkullanıcınıngüçlü,iyibirşifreseçme sini sağlayın.

•Şifrenizidiğerkullanıcılaraveyaherhangi birine söylemeyin.

Page 36: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

34

İstanbul Finans Merkezi İstanbul’un Ataşehir ilçesinde yer alması planlanan fi-nans merkezi projesine verilen isimdir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre bu projenin hedefi New York, Londra ve Dubai’de yer alan mevcut finans merkezle-rinden daha büyük bir finans merkezi inşa etmek ve İstanbul’u uluslararası bir finans merkezi haline getirmektir. İstanbul Finans Merkezi projesi kapsamında 5 yılda 71 dü-zenleme yapılacak. İstanbul’da uzmanlaş-mış bir finans mahkemesi ve tahkim merkezi kurulacak. Finansal işlemlerde vergiler düşü-rülecek.

Yapılan açıklamalara göre projenin amacı hem finans sektörünün kalbi olacak bir merkez yaratmak hem de günün 24 saati yaşayan bir yer inşa etmek olarak belirtildi. Projenin tamamlanmasıyla yaklaşık 30 bin kişiye istihdam kaynağı olacağı da eklendi. Yaklaşık 2 milyon 500 bin metrekare inşaat

alanının 560 bin metrekaresi ofis, 90 bin me-terekaresi alışveriş merkezleri, 70 bin metre-karesi otel, 60 bin metrekaresi rezidans ve 2 bin kişi kapasiteli bir kültür ve kongre merkezi olacak.

İstanbul’un uluslararası finans merkezi yapılması projesi Haziran 2008’de Meclis’te onaylanan dokuzuncu kalkınma planında yer aldı. Projenin ilk değerlendirme toplantıları Temmuz ve Ağustos aylarında yapıldı.

Proje çerçevesinde Merkez Bankası, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Dü-zenleme ve Denetleme Kurumu ile kamu bankalarının İstanbul’a taşınmasını öngören yasa tasarısı ise Plan Bütçe Komisyonu’nda bekliyor.

İstanbul finans merkezi projesi çalış-maları, belirlenen takvimle yeniden ağırlık kazandı. İlgili kurum başkanlarının katılımıyla şubat ayının ilk haftasında Devlet Planlama Teşkilatı’nda bir değerlendirme toplantısı ya-pıldı.

Bu büyük proje hazırlanırken Kapalı-çarşı ’nın işleyişinden ve ortak mekan kullanı-mıyla Topkapı Sarayı’nın siluet ve tasarımın-dan esinlenildi. Yakında inşaatı başlanıcak olan Finans Merkezi ile İstanbul, dünyanın finans göz bebeği olacak. Bu büyük proje ile Finans Merkezi’nin inşaası insanlara iş kapı-sı olacak. Finans merkezi, Topkapı Sarayı’nın etrafında oluşturulan yeşil banttan esinlene-rek, İstanbul’un siluetinden kopmadan şehir-den ayrılırken, yeşil alanlarla çevrenin nefes alması sağlandı. Ayrıca Topkapı Sarayı’nda-ki surlar gibi finans merkezinin etrafındaki podyum hattı üzerinde devam eden yollar tasarlanarak, alan tek bir bütün haline geti-rildi. Farklı işlevler için kullanılabilecek avlular oluşturuldu. Tüm ortak alanlarda, İstanbul’un tarihi dokusunda yer alan ve geleneksel mi-marinin imgelerini oluşturan çeşmeler, kapı-lar, arkadlar kullanıldı.

Araç trafiği podyum içerisinde sağla-nacağından, trafiğe kapalı ortak mekanlar ti-

İstanbul Finans Merkezi Proje KapsamındaParanın Kalbi Ataşehir'de Atacak

haber ve söyleşi

Page 37: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında
Page 38: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

36

caret ve yaşam alanı olacak. Finans merkezi-nin etrafına da mini bir çevre yolu yapılacak. Podyum içinde 24 bin araçlık dev otopark-lar bulunacak. Binalar arasında bisikletle ve yaya olarak gidilmesi sağlanacak.

Ülkemiz için büyük önem arz eden bu proje ile İstanbul, yüzyıllardır sahip olduğu değere değer katacak, tüm dünyada ekono-mi denilince akıllarda tek marka haline geli-cek ve İstanbul artık bir finanskent olarak anı-lacak. Bu kapsamlı proje içerisinde yer alan tüm faaliyetleri daha detaylı öğrenmek için ilk ağızdan duymak adına, Ak Parti Ataşehir İlçe Başkanı Avukat Nimetullah TOPU’dan bu ko-nuyla ilgili görüş aldık.

1. Öncelikle sizi çok kısa tanıyabilir mi-yiz?

Ataşehir 2009 yerel seçimleri sonra-sında Ak Parti ilçe başkanlığına seçildim. Toplamda 3 yıldır bu görevi yürütmekteyim. Bu ilçeye gönül vermiş birisi olmaktan gayet memnunum. Çünkü Ataşehir İstanbul’da ya-şanabilir ilçelerin arasında en üst sıralarda yer almaktadır. Merkezi konumu ve kalitesiy-le üst düzey bir yaşama sahiptir. Tabi farklı toplumsal dinamitleride bir arada bulundurur. İlçenin uç noktalarında da siyah ile beyazı bir arada barındıran bir yapısı vardır. Partimizin bölgedeki temsilcisi olarak, Ataşehir’imizin daha iyi yerlere gelmesi için çalışmaktayız, aynı zamanda sorunları da çözmek için her gün yeni projeler ile ilçemize katkı sağlamaya çalışıyoruz. Finans Merkezi projesi ile de İlçe-mizde büyük değişikiklerin olacağına eminiz ve bu durumdan en iyi şekilde yararlanmaya çalışacağız.

2. Ataşehir’in günümüzdeki sorunları sizce nelerdir ?

Ataşehir 2008 yılında kurulan bir il-çemizdir. Üsküdar, Kadıköy, Ümraniye’den ayrılarak 17 mahalleden oluşan ilçemizin 400.000 nüfusu vardır. Bölegeyi genel an-lamda düşünürsek iki ye ayırmak mümkün-dür. Bir kısım da yeni yaşam alanları, modern

yapılar, lüx bir hayat, siteleşmenin yoğun ol-duğu, İstanbul’un gözde, yaşam standartları yüksek bir yer iken, diger kısım ise varoş ola-rak anabileceğimiz, konut ve mülkiyet sorun-larının olduğu, diğer bölge ile arasında gelir ve eğitim açısından uçurum diyebilceğimiz bir farkın olması. Bu ilçemizi siyah ile beyazı bir arada barındıran bir yapıya sahip kılıyor.

3. Finans Merkezi projesinde seçimin Ataşehir olmasını neye dayandırıyorsunuz?

İstanbul, Finans Merkezi projesi kap-samında geniş çaplı bir araştırma yaptı. Bu araştırma için belli kurumlar kuruldu ve bu kurumlar uzun bir dönem araştırma yaptı. Çünkü bu projenin dünyadaki örneklerine de bakacak olursak kurulduğu yerleri kalkındı-ran ve çok önemli getirisi olduğu için jeopo-litik konumunun tercih edilebilir, sosyal yaşa-ma uygun bir yer olması gerekiyor. Ulaşım, maliyet, bölgesel sorunlar açılarından en mantıklı bölge seçildi. Ciddi bir değerlendir-me sonucu seçilen ilçemiz belli raporlama, uluslararası değerlendirme ile tercih edildi. Finans Merkezi ilçemizin gelişmiş, modern bölgesinde kurulacak. Bu proje ile hareket-lilik kazanacak olan bölgemizde, finans mer-kezini kalkındırabilecek bir güç mevcut. Aynı zamanda Ataşehir büyük bir marka, buradaki arazi kamuya ait ve bu projeye uygun bir alan. Uluslararası olan bu proje de Ataşehir’in tem yolu ile Sabiha Gökçen havalimanına’da di-rek bağlanabiliyor olması büyük bir etken.

4. Finans Merkezi olmanın Ataşehir’e kazandırdıkları ve kaybettirdikleri neler olabi-lir?

Bu Merkez ile ilçemiz de büyük bir değişim gözlenecektir. Çünkü dünyadaki örneklerine de baktığımızda kurulduğu yeri kalkındıran, büyük bir iş istihdamı sağlayan, aynı zamanda sosyal yaşamı etkileyen, bu proje kapsamında çalışacak olan beyaz ya-kalı olarak adlandırabileceğimiz üst düzey yöneticiler ile de konut ihtiyacını karşılamak üzere çalışmaları hızlandıracak ve ilçemize ekonomik ve sosyal açıdan büyük bir katkısı olacaktır. Bu proje için yapılan çalışmalarla

hem Ataşehir’in marka değeri yükselecek ve hızlanacak aynı zamanda burada yaşayanlar bireysel anlamda istihdam ve ticaret olarak kendilerini geliştireceklerdir. İlçemizde gayri-menkulleri olan insanların da mülklerinin de-ğerlerinin artacağına hem fikiriz. Bu sayede de arsaların ve mülklerin değeri daha da fazla olacak. Bu merkez ile de varoş olarak adlan-dırdığımız bölgede de dönüşüm hızlanacak ve daha iyi konutlaşma olacaktır. Bu projenin getireceği olumsuzluklara bakacak olursak; İstanbul’un tarihi ve jeopolitik konumu da göz önüne alındırılırsa kentleşme sorunu var. Çar-pık kentleşmenin en yaygın olduğu metropol-lerden bir tanesi. Büyük bir metropol olması ile de kentin kendi içindeki sorunları da tabiki mevcut. Trafik bölgede oluşacak en büyük sorunlardan bir tanesi olacaktır. Büyükşehir Belediyesi tabiki bu sorunları önceden tah-min ederek hızlı bir çalışma içerisinde. Bu tip sorunları önceden tahmin edip, engel olmak için çalışmaları hızlandırmak bizim görevi-miz. Çünkü ciddi bir getirisi olacak olan bu merkezin elbette eksi yanlarıda olacaktır. Bu sorunlarını aşmak kamu kurumlarının sorum-luluğundadır. Belediyemiz Kartal-Kadıköy metrosu ile Sancaktepe-Üsküdar metrosunu hizmete sokmak için çalışmalarını başlat-makta ve Marmaray bağlantısı ile de bu tra-fik sorununa etkili bir çözüm aramaktadır. Bu iki metro aksı arasında havaray ya da metro projesi de düşünülmektedir. Trafik yükünü azaltmak adına da yine bir raylı sistem düşü-nülmektedir. Büyükşehir Belediyesi bu konu-ya gereken değeri vererek çalışmaktadır. Alt yapı olsun trafik olsun veya konut problemi açısından da gerekli tedbirler alınmaya baş-landı. Biz bu projenin Ataşehir’e getireceği artıların farkındayız. Emlak Konut ve Toki ile de bize ait değerlerin de içinde bulunduğu herkesimin hoşuna giden, beğendiği Finans Merkezi projesi duyuruldu. En kısa zaman-da da hükümetin diğer projelere gösterdiği önemden de anlayabileceğimiz üzere baş-lanacağı umut ediyoruz. Ayrıca muhtemel olumsuzluklara karşı da şimdiden planlar yapılıp ciddi yatırımlar yapılmaktadır. Yapılan yatırımlar ile daha hızlı ulaşım ve kaliteli ya-şam amaçlanmaktadır.

Page 39: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

www.mefayapi.com

güvencesiyle...

Her daireye 2 otopark

Çocuk oyun parkıKapalı spor salonu

Teras Bahçesi

Ümraniye’nin yeni gözdesi Şerifali deFinans Merkezi ve TEM otoyoluna yakınModern iç ve dış mimari6 kişilik tam otomatik asansörDaire içi internet ağ bağlantı altyapısıKapalı otoparkGüvenlik şifreli bina girişiToplu taşıma araçlarına yürüme mesafesinde

Page 40: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

fark yaratanlarbir borç biliriz.

Ramazan Bey öncelikle sizi biraz tanı-yabilir miyiz?

1962 yılında Kastamonu’nun Çatal-zeytin ilçesinde doğ-dum. O yıllarda babam askerlik hizmetini yapa-cağı için beni ve annemi dedemin yanına bırak-mış. Babam askerden geldiği gibi İstanbul’a gelmişiz. Benim büyü-düğüm, havasını soludu-ğum şehir İstanbul’dur. İlk olarak Fatih’in Küçük-pazar mahallesinde ika-met ettik, sonrasında ise Gaziosmanpaşa’ya taşındık. İlköğretim ve lise yıllarımın geçtiği semt burasıdır. Bizim küçüklük yıllarımızda çalışmak âdetti ve ben de tatillerde, hatta okullar açıkken bile çalışırdım. İlk işim sabah 6’da kalkıp simit fırınından galeta alıp okul saatine kadar onu satmak olurdu ve 8’de satışlarımı bitirip dersime yetişirdim. Çalışma hayatımın ikinci işi ise, Topçular’da bir torna atölyesiydi. Çünkü boş durmayı sevmeyen biriyim ve hayata erken yaşta atılmanın avan-taj sağlayacağını düşünüyordum. Nitekim şu an haklı olduğumu görüyorum. Bir dönem de Beyazıt’ta kitapçı yanında çalıştım ama

kısa süren bu maceram ba-bamın yanında dökümhanede çalışmakla devam etti. Sonra-sında işlerimize dört elle sarıl-dık ve büyümeye devam ettik. Otomotiv yan sanayi olarak hiz-met veriyorduk. Kalıp ve plastik işine girdik, oradaki yönetim,

kardeşimin sorumluluğunda devam ediyor.

İş hayatına atıldığınız dönem ve oto-motiv sektörü ile tanışmanızdan bahsedebilir misiniz?

Dökümhaneden sonra büyüme isteği-mizle farklı sektörlerde iş aramaya başladık. Birkaç deneme sonrası 1997 yılında otomo-tiv sektörü ile tanıştık. Honda Türkiye ile ça-lışmaya başladık. Son olarak da 2005 yılında

şu an kullanıyor olduğumuz ofisimizde hizmet verme-ye başladık. Honda’nın en önemli bayilerinden birisiyiz. İki markanın bayiliğini yapı-yoruz. 1997 yılında Honda ile başlayan serüvenimiz 2000 yılında Peugeot ile büyümeye devam etti. Aynı yıllarda Günışığı sigortayı da kurduk.1997 yılında iti-baren satışlarımız gayet iyi durumda. Bu iki firmanın da ürünlerini satıp aynı zaman-

da satış sonrası hizmetlerini yürütmekteyiz. Sigorta şirketi olarak da İstanbul’un başarılı şirketleri arasında yer almaktayız.

Böylesine kısa bir sürede Honda’nın en iyi bayilerinden biri haline gelmenizdeki etkenlerden bahsedebilir misiniz?

Evet Honda’nın en çok satan bayilerin-den biriyiz. Çünkü ticaretin altın kuralı olan, müşterimizin sürekliliğini oluşturmak, onlara dürüst davranmak, güven vermek, onlara bi-zim ürünlerimizi satın alma ve kullanma mut-luluğunu hissettirmek başlıca hedeflerimiz arasında. Elimizdeki imkânlar nispetinde, çalışma arkadaşlarımızın mutlu olabilmele-ri için de çaba sarf ediyoruz. Aynı zaman-da Altunizade’de yaşıyoruz ve hem bölge-yi, hem esnafı iyi tanıyoruz. Bence ticareti doğru uyguluyoruz ve bölgemiz çok doğru bir seçim. Çünkü önceki yıllarda Altunizade semtinde açık otomotiv pazarı kurulurdu. Bu sayede insanların ayağı bu sektör için bu semte epey alışık. Dolayısıyla, Altuniza-de ikinci el araçta bile güvenilir bir semt ve bizim de Avrupa yakasından da hayli müş-terimiz var. İnsanların bu semte aşinalığı çok önemli. Eğer ticarete erken yaşta atıldıysanız

İlk okul 2.sınıfta iş hayatına atılan, or-taokulda ise zor sektörlerden birisi olan dö-küm işinde çalışan, uzun yıllar Haytaş dö-küme emek veren ve büyüme fikri ile 1997 yılında Honda’nın , 2000 yılında ise Peugeot’nun bayiliğini alarak Ayışığı otomotiv ve Açı oto-motiv bünyesinde otomobil alım satımı ve servis işlerinde faaliyet gösteren Ramazan Demirci, bu sayıda Altunizade’nin konuğu olu-yor.Şu anda da Günışığı sigorta ve Balance Line Studio ise diğer iki yatırımı. Ramazan Demirci ile bu başarısı ve doğru tercihleri üzerine konuştuk.Tüm sorularımızı içtenlikle yanıtlayan ve başarı öyküsünü bizimle pay-laşan Ramazan Demirci’ye teşekkürlerimizi

Geçmişten Günümüze Ramazan Demirci ile Söyleşi

38

Bizler inanıyoruz ki kaliteli ve

güvenilir hizmetin karşılığı müşteri mutluluğudur.

Ticaretin altın kuralı olan, müşterimizin sürekliliğini oluşturmak, onlara dürüst davranmak, güven vermek,

onlara bizim ürünlerimizi satın alma ve kullanma mutluluğunu

hissettirmek başlıcahedeflerimizin arasındadır.Çalışma arkadaşlarımızı da

memnun etmek asli görevimiz.

Ramazan Demirci Honda Plaza Ayışığı

Yönetim Kurulu Başkanı

Page 41: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

ve olması gerekenleri yapıyorsanız başarılı olmamak mümkün değil. Biz de bize düşen görevi bize yakışan şekilde yapmaya çalışı-yoruz. Ayışığı Otomotiv’in 1998 yılı Türkiye Satış 1.ciliği, 1999 yılı Satış İstanbul Bölgesi 1.ciliği, 2000 yılı Satış İstanbul Bölgesi 1.ciliği, 2000 yılı Servis Danışmanları yarışmasındaki Türkiye 1.ciliği, 2001 yılı Sigorta bölümünün Axa Oyak Max kasko Türkiye 2.ciliği gibi ba-şarıları da bunları kanıtlamaktadır.

Peugeot Açı olarak otomotiv sektörün-deki önemli yerinizi nelere borçlusunuz?

Peugeot bayiliğini de ikinci bir marka yapmak istedik. Çünkü Peugeot’nun en bü-yük avantajı dizel motorlu araçlarının bulun-ması. Bu sayede ticari araç satımında önemli bir gelişme gösterdik. Honda’nın dizel motoru olmadığı gibi ticari aracı da bulunmamakta-dır. 2000 yılında piyasaya girdiğimiz bu mar-ka ile kriz dönemlerinde de doğru politikalar izleyerek bu süreçleri en az hasarla atlatmayı bildik. Özellikle müşteri ve çalışan kaybımızın olmaması bizim için iyi bir sonuçtu.

Altunizade bölgesinde uzun yıllardır ticaret yapan biri olarak bölgenin gelişimini çok yakından gözlemleme şansınız olmuştur. Altunizade hakkındaki görüşleriniz nedir?

Yıllardır bu semtte ticaret yapan bir kişiyim. Bölge, Avrupa yakasına geçişin en yakın olduğu nokta olarak çok önemlidir. Bu-rası imara açık bir yer değil ama jeopolitik ko-numu ve yüksek kalitesiyle yeni yatırımcıların gözde yeri. Gözlemleyebileceğiniz üzere git-gide büyüme gösteren semtimiz yeni açılan oteller ve üniversitelerle gelişmeye devam ediyor. Önümüzde bulunan caddenin ay-dınlatılması ve kafe-restoranların artmasıyla daha da gözde bir yer olabilir. Çünkü etrafta çok fazla çalışan var ve iş çıkışlarında daha fazla vakit geçirilebilecek alanlar artarsa bu lokasyondan kimse çıkmaz. Bu da demektir ki, burada kazanılan para burada harcanırsa semtimiz daha kolay kalkınır. Altunizade ol-

ması gereken yerde, belediyenin çalışmaları ve büyük ölçekli firmaların da buraya taşın-masıyla Altunizade’nin geleceği çok daha güzel olacak. Çünkü belediyemiz geçekten çok iyi çalışıyor.

Ayrıca şanslıyız çünkü 17 kilometrelik bir sahile sahibiz ve bu sahili biraz daha canlan-dırırsak burada insanlar daha çok vakit geçirebi-lir, yürüyüş ve spor için de burası tercih noktası haline gelebilir. Bildiğiniz gibi, Boğaz’ı gören, deniz ve temiz hava ile iç içe ol-dukça uzun bir sahil şe-ridine sahibiz. Gelecek-te, yapılması düşünülen Metro ile Marmaray pro-jesinin bitimiyle de, vatandaşımızın çok daha kolay ulaşım sağlayacağı ve bu nedenle de tercih noktası olacağı düşüncesindeyim.

Farklı sektörlerde yer alıyor musunuz ve önümüzdeki yıllar içerisinde yer almayı düşündüğünüz projeleriniz var mı?

Şu an Ayışığı otomotiv, Açı otomotiv, Günışığı sigorta ile hizmet vermekteyiz. Aynı

zamanda eşimin işlettiği Balance Line Studio ile iyi bir hizmet vermekteyiz. Çok nezih bir ortama sahip olan studio da kendisine özel ortamıyla müşterilerini memnun etmeye ça-lışıyor.

Spor merkezimizde kişiye özel ders-ler uygulanabildiği gibi grup dersleri de veriliyor. Bu stu-dio bölgede tercih edilen bir yer haline geldi ve kısa süre-de büyük bir gelişim göster-di. Önümüzdeki yıllarda ise yeni yatırımlar elbette düşü-nüyoruz. Şu an otomobilciler arayışta. Aynı zamanda bu sektörde yeni oyuncular yok, çünkü büyük bir yatırım ve tecrübe isteyen bir iş. Bizim de bölgenin ihtiyacı olan otel

açma isteğimiz var. Çünkü turizm sektörü ül-kemizde gelişmekte ve yurtdışından da epey turist almaktayız. Şehrimizde yeterli sayıda 5 yıldızlı otel yok. Ben bu sektörü yatırım yapı-labilecek bir sektör olarak görüyorum.

Bizi ziyaretiniz için teşekkür ederiz.

39

Döküm dışında bir sektörde daha yatırım

yapmak gerektiğini düşünüyorduk ve istiyorduk. Sadece döküm sektöründe

devam da edebilirdik. Ancak en az iki sektörde iş

yapmanın daha doğru olacağına kanaat getirdik.

Page 42: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

Abbasi halifelerinden Harun Reşid, bir ihtiya-rın küçük bir meyve fidanı diktiğini görünce ona:

“Babacığım! Sen çok ihtiyarsın, diktiğin fida-nın meyvesini göremeyeceksin, neden kendi-ne zahmet ediyorsun” demiş.

İhtiyar şöyle cevap vermiş: “Bizden öncekiler ağaç diktiler, meyvelerini biz yedik. Şimdi biz de ağaç dikmeliyiz ki, bizden sonrakiler ye-sinler.” Bu cevap Harun Reşid’in çok hoşuna

gitmiş ve ihtiyara bir kese altın vermiş. İhtiyar: “Gördün mü evlâdım, benim diktiğim fidanlar şimdiden meyve vermeye başladı.” demiş.

Bu cevabı çok beğenen padişah bir kese daha altın verip ihtiyarı överek oradan ayrıl-mış.

Fotoğrafta Anadolu’nun küçük bir köyünde bu anlayışı düstur edinmiş dedemiz fidan dik-mekte. Onun da diktiği fidanların en kısa za-manda meyve vereceğinden hiç şüphesi yok.

Yatırım

Uzun Vadeli DüşünmekFotoğraf: Av. M. Fatih ÇAKIR

40

Page 43: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

61

16 Şubat 2012, Perşembeİstanbul Anadolu Yakası’nın yeni Delux Oteli Ramada İstanbul Asia hizmete vermeye başladı İş dünyasının buluşmalarına ve kurumsal organizasyonlara ev sahipliği yapmanın yanı sıra bireysel davetler

ve konaklamalar için de şimdiden tercih edilecek mekanlar arasındaki yerini alıyor.

“Özel Butik Hizmet” sunumu ile misafirlerine evlerindeki kon-foru sunmayı ilke edinen Ramada İstanbul Asia kapılarını 14

Ocak 2012 tarihinde açtı.

Ramada İstanbul Asia Hotel’in yüksek konfor ve teknolojik stan-dartlarla dizayn edilmiş 4 farklı tasarımda hazırlanmış 80 odası bulunuyor. 10 kişiden 150 kişiye kadar hizmet verebilen, değişik düzenlemelere uygun, teknolojik imkanlarla donatılmış toplantı sa-lonları özellikle merkezi Anadolu yakasında bulunan ulusal ve ço-kuluslu şirketlerin kurum içi toplantıları, workshopları, eğitimleri ve bayi toplantıları için zengin bir alternatif sunuyor.

Ramada İstanbul Asia Hotel’deTürk ve dünya mutfaklarından eş-siz lezzetlerin sunulduğu restaurantı Cookshop’un deneyimli şef-leri yönetecek. Cookshop, öğle ve akşam yemekleri, kurumsal ve bireysel davetler için ideal bir ortam yaratıyor. Günün sonunda ar-

kadaşlarınızla buluşup sohbet edip günün yorgunluğunun atabi-leceğiniz barı sizleri bekliyor.

Eğitimli terapistler eşliğinde stres atmak ve güne zinde başlamak için mükemmel bir fırsat sunan Ramada İstanbul Asia Sesame Spa & Sağlık Kulübü.

Ramada İstanbul Asia Hotel, konumu itibari ile hem Asya hem de Avrupa kıtasının buluşma noktası olan Altunizade’de yer alıyor.

Mahir İz Cd. No: 32 Altunizade Üsküdar 34662 İstanbul-TURKEY Tel : 0216 474 98 00 Fax : 0216 474 97 95

[email protected] www.ramadaistanbulasia.com

Ramada İstanbul Asia ile Buluşma Gerçekleşti...

Page 44: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

42

yeni trend

Nedir Bu Sosyal Medya?

İnternet kullanıcı sayısının 25 milyonu aştığı ülkemizde, internet artık eskisi gibi sa-dece gençler tarafından değil, kadını, çocuğu, yaşlısı olmak üzere geniş bir kitle tarafından kullanılıyor. Kısacası artık herkes interneti kul-lanıyor. Herkesin bildiği üzere, internette en çok zaman harcadığımız mecra sosyal med-yadır. Bu nedende sosyal medyayı biraz daha yakından takip etmek, inceliklerini öğrenmek ve bilinçli kullanmak için bilgi sahibi olmakta fayda var.

Nedir bu herkesin dilindeki sosyal med-ya söylemi? Sosyal medya terimini çok sık duyuyoruz. Peki kimdir, neye benzer bu sos-yal medya? Acaba ne işe yarar? Öncelikle sosyal medya teriminden önce medya nedir diye düşünürsek, medya insanların, olaylar ve diğer insanlarla kurduğu bir iletişim ortamıdır. Bu ortamda ise gazete, televizyon, internet, dergi gibi araçlar aracılığıyla iletişim gerçekle-şiyor. Peki nereden geliyor bu ‘sosyal’? Sosyal sözcüğü toplum ve toplumsal olgulara kar-şılık geliyor. Bu durumda sosyal medya tanı-mı, iletişim aracının toplumun kendisi olduğu bir kavram haline geliyor. Yani sosyal medya

Web 2.0’ın kullanıcı hizmetine sunulmasıyla birlikte, tek yönlü bilgi paylaşımından, çift ta-raflı ve eşzamanlı bilgi paylaşımına ulaşımını sağlayan medya sistemidir. Nedir bu web 2.0? İnternet kullanıcılarının, internette belirli kay-naklardan eriştiği içerikleri sadece takip ettiği süreçten, kullanıcıların kendi içeriklerini üretti-ği, bu içerikleri başkalarıyla paylaştığı sürece geçişi tanımlamak amacıyla Web 2.0 ifadesi kullanılıyor. İnternet sitelerindeki tasarım ve ya-zılım teknolojilerindeki değişimin sonucu olan bu paylaşım ortamı birçoğumuzun internette sıkça kullandığı Facebook, Youtube, Twitter, Flickr, Blogger gibi binlerce ücretsiz internet sitesi sayesinde ortaya çıkıyor. İnternet sitele-ri ortamı sunarken, internet kullanıcıları, içeri-ği oluşturuyor. Sosyal medya aynı zamanda “Kullanıcıların Ürettiği İçerik” ve “Müşterilerin Ürettiği Medya” kavramlarını da ortaya çıkar-mış, bu yapısıyla da ticari plandaki anlamını kazanmıştır. Bu yeni çağın çocuğu olan sosyal medyayı tam olarak incelemeden önce gele-neksel medyadan bahsedelim biraz.

Geleneksel Medya Nedir?

Page 45: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

43

Medya tek taraflı iletişim sunan bir araç-tır. Televizyon, gazete, dergi vs. Medya araç-larından bireye tek taraflı bir iletişim kanalı. Geleneksel medyada birey olarak tüketiciyiz-dir. Medya içeriğini (haber, eğlence, görüntü gibi) üretenler ve o içerikleri tüketenler vardır. Üreten ve tüketenler farklı kişilerdir ve direkt bir bağlantıları yoktur. Peki bu klasik medya ile sosyal medyanın ortak yanları var mı? Ya da bu iki iletişim aracının farkları nelerdir? Sosyal medyanın özelliklerinden bahsettikten sonra geleneksel medyadan farklarından bahset-mek daha kolay olacak galiba.

Sosyal Medyanın Özellikleri

- Sosyal medya katılımcıdır, tüm internet kullanıcısı bireyler birer haber ve bilgi kayna-ğıdır.

- Sosyal medya şeffaftır, hangi bilginin kimler tarafından üretildiği ya da paylaşıldığı görülebilir.

- Sosyal medya ulaşılabilirdir, internet bağlantısı olan herkes kolaylıkla sosyal med-yada olan biteni takip edebilir.

- Sosyal medya aynı zamanda bir ileti-şim kanalıdır. Sosyal medya kullanıcıları birbir-leriyle iletişim kurabilirler.

Bu özellikleri gördükten sonra şimdi ge-leneksel medyadan farklarını inceleyebiliriz;

1-Erişim: Hem geleneksel medya hem de sosyal medya teknolojileri herkesin genel bir kitleye erişebilmesine olanak tanır.

2-Erişilebilirlik: Geleneksel medya için üretim yapmak genellikle özel şirketlerin ve hükümetlerin sahipliğindedir; sosyal medya araçları genel olarak herkes tarafından az veya sıfır maliyetle kullanılabilir.

3-Kullanılırlılık: Geleneksel medya üretimi çoğunlukla uzmanlık ve eğitim gerek-tirmektedir. Çoğu sosyal medya için bu geçerli değildir veya bazı durumlarda yetenekler ta-mamen değişmiş ve yenidir, yani herkes üre-timde bulunabilir.

4-Yenilik: Geleneksel medya iletişim-lerinde meydana gelen zaman farkı (günler, haftalar, hatta aylar) anında etki ve tepkisi olan sosyal medya ile kıyaslandığında uzun olabil-mektedir (Tepkilerin zaman aralığına katılımcı-lar karar verir). Geleneksel medya da sosyal

medya uygulamalarına adapte olmaktadır, dolayısıyla yakın zamanda bu farklılık ortadan kalkacaktır.

5-Kalıcılık: Geleneksel medya yaratıl-dıktan sonra değiştirilemez (bir dergi makalesi basıldıktan ve dağıtıldıktan sonra aynı makale üzerinde değişiklik yapılamaz), oysa sosyal medya yorumlar veya yeniden düzenlemeyle anında değiştirilebilir.

Sosyal Medya Türkiye’de Neden ve Nasıl Bu Kadar Popüler Oldu?

Sosyal medya aslında yıllardır var olan ama ülkemizde Facebook ve Twitter’ın popü-laritesi ile yeni yeni kullanılmaya başlanan bir mecra.

Yıllardır var derken aslında üyelik ve yorum sistemi çıktığından beri sosyal medya var olmaya başladı. Eskiden sadece yayıncılar vardı. Örneğin Hürriyet bir yayıncı idi. Hürriyet’e yorum yapan kullanıcılar sosyal medyayı oluş-turan bireylerdi.

Şirketler ve kullanıcılar genelde Face-book, Twitter vb. sosyal ağları sadece sosyal medya olarak düşünmesine rağmen ekşisöz-lük, bloglar, forum siteleri ve kullanıcıların yo-rum yapabildiği her mecra sosyal medyadır.

Aslında 2011 yılında sosyal medya kav-ramı patlama yaptı. 1999 yılında kurulan ekşi sözlük bu işin öncülerindendi. Maalesef sade-ce Türkçe olmasından ötürü yurtdışında pek ilgi görmedi. Başlarda herkes, özellikle mar-kalar, ünlüler, şirketler Ekşi Sözlük ile çok fazla uğraştı. Çünkü kullanıcılar bir marka hakkında kendi yorumlarını özgürce yazabiliyorlardı ve bu markanın imajını zedeliyordu. Facebook engellenmesi imkânsız bir şekilde büyüyünce herkes sosyal medyanın varlığını kabul etmeye ve buralarda var olmaya başladı.

Aslında sadece bu yüzden olmadı. Es-kiden müşteri ürüne giderdi artık ürün müşte-riye gelmek zorunda... İnternetten alışveriş ve araştırma dönemi başladı.

En basitinden Okan Bayülgen’i ele ala-lım. Facebook’u ve Twitter’ı arkadaş arama mekânı olarak tanımlayan Okan, programını bir süredir sosyal medya yorumlarıyla devam ettiriyor.

Markalar artık reklamlarında kendi web

siteleri yerine facebook sayfalarının linklerini paylaşıyor.

Bu işin bir okulu yok. Ama pazarlama ve insan psikolojisi üzerine eğitim alanlar ve internetle haşır neşir olanlar sosyal medya ko-nusunda çabucak uzmanlaşabilir.

Şu an dünyada Pingdom şirketinin son verilerine göre toplam internet kullanıcı sayı-sı 2,1 milyara ulaştı. Türkiye’de bu rakam 30 milyona işaret ediyor. Facebook liginde 32 mil-yonları yakalayan Türkiye, toplam 800 milyon Facebook kullanıcı sayısının içinde yüzde 4’lük bir yere oturuyor. Türkiye’deki Twitter kullanıcı sayısı 5 milyona yaklaşıyor, dünyada ise bu ra-kam 225 milyon. 2,1 milyar kullanıcı sayısına ulaşan toplam internet kullanıcı sayısını aşan ‘sosyal medya’ tarafındaki 2,4 milyar kullanı-cının açıklaması ise kullanıcıların bu platform-larda açtığı birden çok hesaba karşılık geliyor.

Sonuç olarak...

Sosyal medya bireylerin internette bir-birleriyle yaptığı diyalogların, paylaşımların, müşterilerin sağladığı kişisel dosyaların bü-tünüyle kendi içeriğini oluşturan merkezi bir sistemle yönetilen yeni bir iletişim aracı, yeni bir web ortamıdır. Ayrıca internetin hızlı bir şe-kilde yaygınlaşarak büyümesini ve istikrarını korumasında önemli bir rol oynamıştır. Doğal olarak sosyal medya web üzerinden yeni ticari kolların oluşmasında da etkili olmuştur. Bu ti-cari yapılanma hem kurumsal hem de bireysel olarak gelişme göstermiştir. Ticari alan ve web istikrarı dışında ise sosyal ağlar, bloglar, mikro bloglar, anlık mesajlaşma programları, sohbet siteleri, forumlar gibi insanların birbiriyle içerik ve bilgi paylaşmasını sağlayan internet siteleri ve uygulamalar sayesinde internet kullanıcıları aradıkları ve ilgilendikleri içeriklere ulaşma fır-satına erişiyor. İlk bakışta bireyler veya küçük gruplar arasında gerçekleşen diyaloglar gibi görünse de, paylaşılan bilgi veya içerikle ilgi-lenen kişi sayısı oldukça hızlı bir şekilde artı-yor. İnternet kullanıcılarının olumlu ve olumsuz deneyimlerini internet ortamında paylaşmaları şirketler için fırsatları ve tehlikeleri beraberinde getiriyor.

Page 46: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

44

Bilecik;

Kurtuluş Savaşı yıllarında üç kez Yunanlılar tarafından işgal edilen, Birinci ve İkinci İnönü savaşlarının yapıldığı küçük bir şehir. Yunan-lılar son olarak 6 Eylül 1922’de yenilip şehri terk ederken birçok noktada yangınlar çıka-rıp şehri harabeye çevirmiş. Resmi kayıtlara göre 1956 ev, 331 dükkân, 18 han, hükümet konağı, tüm ipek fabrikaları, okul, cami ve türbeler yanarak kullanılamaz hale gelmiş. Eski yapıların ahşap olduğu ve Osmanlı ya-

şam tarzında bitişik nizam evlerin bulunduğu göz önüne alınırsa çıkarılan bir yangının ne denli acı bırakacağını anlatmaya gerek yok. Ki Bilecik şehri zaten bu acı tabloya günü-müzde halen şahitlik ediyor. Her şeyi yakıp yıkan yangının gücünün yetmediği tek şey bugün halen ayakta olan minareler... Ahşap olan camiler çıkan yangında küle dönerken taştan yapılma ecdat yadigârı minareler ise her ne kadar hazin bir görüntü oluştursa da dimdik medeniyetin sembolü bir kalem gibi yerinde durmaktalar.

Tarih

Geçmişini Okumak-BilmekFotoğraf: Av. M. Fatih ÇAKIR

Page 47: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında
Page 48: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

Neden Check-up!

Sağlıklı görünen, sağlıklı hisseden ve hiç-bir ilaç kullanmayan kişiler düzenli olarak check-up yaptırmalı mı? Sağlıklı hissetmek ve sağlıklı olmak her zaman aynı anlama gelmez. Dünya üzerindeki ölümlerin başlıca nedenleri kalp has-talığı, şeker hastalığı, kanser ve beyin kanama-sıdır. Hayatı tehdit eden eden bu hastalıklar ve bunlara neden olan koşullar genellikle uzun süre belirti vermeden sinsice ilerler. Bu nedenle, ken-dinizi iyi hissetseniz bile bazı hastalıklar zaten vü-cudunuza zarar vermeye başlamış olabilir.

Birçok kez ‘’gizli kalp’’ veya ‘’gizli şeker ‘’ gibi tanıları hastalarımdan duyuyorum ve açıkça-sı üzülüyorum.Çünkü tıpta bu tür hastalıklar için gizli bir seyir yoktur; ancak düzenli sağlık kontrol-leri yapılmayan kişilerde bireysel ve ailesel riskler belirlenmemiştir,hastalık erken aşamalarda fark edilmeyerek bedensel fonksiyonları etkiler hale gelmiştir.

Yılda en az bir kez check-up yaptırmak , öncelikle gerçekten sağlıklı olup olmadığımızın belgelenmesi anlamına gelir. Bu ise, hayata ba-kış ve geleceğe dair beklentiler açısından daha güvenli olmamızın başlıca teminatıdır.

Check-up sürecinde tespit edilen ailesel ve bireysel riskler, bir hastalık belirtisi olmasa da ileride hayatımızı tehdit edebilecek durumların habercisidir ; böylelikle önlemler erkenden alına-rak süreç durdurulur veya ertelenir.

Diğer taraftan, düzenli check-up muaye-nesinden geçen kişilerde bir hastalık bulgusuna rastlandığında bu zaten çok erken, başlangıç aşamasındadır. Böyle bir hastalığın tedavisi, ilerlemiş bir hastalığın tedavisine göre çok daha kolay, daha kısa süreli ve daha düşük maliyetli-dir.Özellikle kanser gibi çok önemli hastalıkların tam tedavisinin ancak erken tanı ile mümkün olduğu unutulmamalıdır. Çocuklarımız, umutlar-la geleceklerini hazırladığımız çocuklarımız da mutlaka düzenli sağlık kontrollerinden geçirilme-lidir.İleri yaşta ortaya çıkarak maddi ve manevi kayıplara neden olan hastalıkların çoğunun te-melleri erken yaşlarda atılır.Kansızlık ve obezite-nin önlenmesi,beslenme alışkanlıklarının düzen-lenmesi, görme bozukluklarının erken tespiti ve barsak parazitlerinin tedavisi gibi konular onların eğitim başarılarının da daha yüksek olmasında önemli rol oynar.

Peki, belirli bir hastalık tanısı ile cerrahi veya tıbbi tedaviler almış kişiler check-up yap-tırmalı mı? Check-up muayeneleri sadece tanı amaçlı değil, aynı zamanda mevcut sağlık du-rumunun değerlendirilmesi için de uygulanır. Burada standart panellerden faydalanıldığı gibi bireysel ihtiyaçlara göre tetkik grupları da hazır-lanabilir.

Sağlık en değerli hazinemizdir. Yapmamız gereken yaşam tarzımızda uygun beslenmek, egzersiz yapmak, stresi engellemek ve yeterli uyumak gibi düzenlemelerin yanı sıra periyodik sağlık kontrollerinin gerçekleştirilmesidir.Önleme-nin tedavi etmekten daha kolay olduğu bilinci ile check-up kontrollerinin size daha uzun ve daha kaliteli bir yaşam getireceğini hatırlatmak istiyo-rum.

sağlıklı yaşam

Dr.Gülsün AkdoğanAile Hekimliği Uzmanı Medical Park Göztepe Hastanesi Check-up Sorumlu Hekimi

46

Page 49: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında
Page 50: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

İstanbul’da yaşamın psikolojik olarak giderek zorlaşması nedeni ile sağlıklı yaşam stüdyolarına olan ilgi gün geç-tikçe artıyor. Trafik stresi, sağlıklı besle-nememe, depresyon, uykusuzluk, kas ve eklem ağrıları ve daha birçok neden, olağan hayatımızı olumsuz bir şekilde etkiliyor. Pilates bu nedenle artık herkes için sağlıklı bir yaşamın kapılarını aralı-yor.

Balance Line Stüdyo, kapısından içeri ilk girdiğiniz andan itibaren samimiyetini ve sıcaklığını size hissettiren 700 metre-karelik butik bir stüdyo. B-Line, Eğitimli ve deneyimli personeli ile misafirlerine devamlı güler yüzle hizmet veren ve hij-yeni her zaman en ön planda tutan bir stüdyodur. Tüm pilates ekipmanlarının bulunduğu stüdyomuz İstanbul’un en seçkin stüdyolarından biridir. Bir ayrı-calık olarak günışığı ve temiz havanın bolca hissedildiği stüdyomuzda ayrıca, tek kişilik özel eğitim alanımız da bulun-maktadır.

Dingin ve huzurlu ortamı ile kendinizi ra-hatlatabileceğiniz B-Line’da, farkında-lıklarımızı arttırarak beden ve ruhumuz-daki değişiklikleri deneyimleyebiliriz. Birçok omurga ve eklem rahatsızlıkları yaşayanlar, hamilelik öncesi ve sonrası, çocuklar ve ileri yaş grupları için, özel olarak oluşturulan pilates programları ile misafirlerimizin yaşam kalitesini art-tırmayı hedefliyoruz. Kişinin İhtiyaçları-na yönelik planladığımız programlarla, misafirlerimiz; ruhsal ve beden gelişim-lerindeki değişikliği hızlı bir şekilde fark edeceklerdir.

24 saat özel güvenlik ve vale&otopark hizmetini ücretsiz olarak alabildiğiniz Balance Line’da masaj, yoga,zumba ve özel dans hizmetlerinden de faydalana-bilirsiniz.

BEDEN ve RUHUNUZUN YENİ İLACI “PİLATES”

Altunizade, Kısıklı Caddesi No:17 Kat:3 Üsküdar - İstanbulTel: 0216 474 05 05 - Fax: 0216 474 05 02 E-Mail: [email protected]

Page 51: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

Malzemeler

2 su bardağı yulaf ezmesi 2/3 su bardağı tozşeker

3 çorba kaşığı margarin veya sıvıyağ 1 kutu labne peyniri(200gr.) 1 su bardağı tatlı lor peyniri

2 adet yumurta 1 paket vanilya

Yarım su bardağı daha tozşeker 1 paket beyaz çikolatalı sos

100-200 gr. çilek

Hazırlanışı

İlk olarak yulaf ezmesini, tozşeker ve mar-garinle iyice karıştırın.Yağ az gelirse biraz sıvıyağ ilave edin.Ben hepsini robotta çekin. 22-23 cm. çapındaki kelepçeli kalıbı hafifçe yağlayarak karışımı içine bastırarak yayın. Önceden ısıtılmış 150 derecelik fırında 10-13 dk.kadar pişirerek soğumaya bırakın. Ayrı bir yerde labneyi, lor peynirini, yumurtayı, vanilya ve tozşekerle karıştırın. Bu peynirli karışımı kalıba boşaltıp yeniden 150 derecede üzeri hafifçe pembeleşinceye kadar pişirin. Kek pişerken ayrı bir yerde beyaz çikolata sosunu üzerindeki tarife göre hazırlayın.Sertleşmeden önce frambuazları ilave edip iyice karıştırın. Keki fırından çıkarın ve biraz soğumaya bırakın.Üzerine çilek sosunu dökün ve buzluğa kaldırın. Bir gece beklettikten sonra servis yap-maya hazır hale gelecektir. İsterseniz çileklerle ve dondurmayla servis yapabilirsiniz.

Beyaz Çikolatalı ve Çilekli Cheesecake

49

tatlı konuşalım

Page 52: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

30

Ticari Ve Sanayii Gayr imenkul le r i Aracılık Hizmetleri, Akaryakıt Sektörü Akaryakıt İstasyon Satış Ve Aracılık Hizmetleri

Yatırım Planlama,İş Geliştirme, Arazi Geliştirme Danışmanlık Hizmetleri

Şirket Ortaklık Ve Evlilikleri, İnşaat İmalat Ve Taahhüt Hizmetleri

www.tempoyatirim.com

Yatırım kararlarınızda size öncülük ediyoruz...

Page 53: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

Devlet yönetimlerinde meydana ge-len köklü yönetim (rejim) değişikliklerini tarif için kullandığımız ve bugünlerde adını sıkça zikrettiğimiz “Devrim” aslında haya-tın her alanında her zaman karşılaşabile-ceğimiz bir gerçeği anlatmaktadır. Çün-kü devrim aynı zamanda bir yenilenmeyi, gelişmeyi, değişmeyi, dönüştürmeyi ifade eder. Kendini yenilemeyen, geliştirmeyen, kısaca zamana ve çağa ayak uydurmayan her sistem, her teknoloji, her işletme bir an gelip yıkılmaya mahkûmdur. Her devrim de öyle sesli, gürültülü olacak değildir. Bazı devrimler sessiz, sedasız gerçekleşiverir de farkına varmayız. Tıpkı yakın zamanda fotoğrafta ve fotoğrafçılıkta gerçekleşen dijital devrim gibi...

Sessiz sedasız gerçekleşen dijital devrim neticesi, fotoğraf filmine ve baskı kağıdına dayalı üretim yapan ve piyasanın hâkimi, bir nevi diktatörleri olan Kodak, Agfa, Polaroid gibi devler aynı sessizlik-le kaybolup gittiler... Acımasız devrim bir anda bu firmaları piyasadan silip attı. Hep-

si bu bitişin farkındaydı elbette ama hiçbiri ne devrime direnmeye vakit bulabildi ne de devrime ayak uydurmaya... Artık onlar da “baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş” sözünü hatırlatarak fotoğrafçıların belleklerinde yerlerini aldılar.

Peki nasıl oldu da piyasanın en bü-yük oyuncuları olan bu dev şirketler bu du-rumu öngöremediler. Veya öngördüler de gerekli çözümleri bulamadılar. Bunun ce-vabını bu şirketlerin CEO’ları vermişlerdir ya da sanırım dijital fotoğraf devriminin ilk kurbanları olarak gerekli bedeli ödemişler-dir.

Peki, dijital devrim fotoğraf ve fotoğ-rafçının dünyasına ne getirmiştir?

Dijital devrimin ilk ve en önemli sonu-cu, fotoğrafı pahalı bir hobi olmaktan çıka-rıp hemen herkesin erişebileceği bir uğraş haline getirmesidir. Basit bir dijital fotoğraf makinesi ile hemen hemen sıfır maliyetle binlerce fotoğraf çekilebilir hale gelmiş, kötü çıkmış, film yanmış, baskı yapama-dım gibi dertlerin tümü sona ermiştir. Aynı zamanda fotoğrafı anında bilgisayara ak-tarıp e-posta, internet vs. yollarla dünyanın en ücra köşesi ile fotoğrafı paylaşabilmek mümkün hale gelmiştir. Sonucunda da ar-tık herkesin elinde bir dijital makine ya da aynı işlevi gören cep telefonlarını görmek sıradan bir durum olmuştur.

Teknik olarak ise devrim adını ver-diğimiz bu değişim sonucu 36’lık filmlerin yerini artık tamamen imaj sensoruna da-yalı çekimler alırken, banyo ettirme veya özel oda kurmanın yerini ise yazıcıdan di-rek baskı alma dönemi almıştır. Devrimin beraberinde sektöre getirdiği değişiklikleri de unutmamak gerekir. Pillerin yerini, uzun ömürlü bataryaların alması, fotoğrafları de-polama konusunda neredeyse sınırsız hiz-met sunan hafıza kartları ve sabit diskler, ilk başlarda fotoğrafın olmazsa olmazı ışı-ğı sağlamak için kullanılan flashların artık geceyi gündüze çevirebilecek düzeye gel

Av. Mehmet Fatih ÇAKIRFotoğraf Sanatçısı

Hepimiz Fotoğrafçı Olduk

Her devrim de öyle sesli, gürültülü olacak değildir. Bazı devrimler ses-siz, sedasız gerçekleşiverir de farkına varmayız.

hobilerimiz

51

Page 54: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

52

Devlet yönetimlerinde meydana ge-len köklü yönetim (rejim) değişikliklerini tarif için kullandığımız ve bugünlerde adını sıkça zikrettiğimiz “Devrim” aslında haya-tın her alanında her zaman karşılaşabile-ceğimiz bir gerçeği anlatmaktadır. Çün-kü devrim aynı zamanda bir yenilenmeyi, gelişmeyi, değişmeyi, dönüştürmeyi ifade eder. Kendini yenilemeyen, geliştirmeyen, kısaca zamana ve çağa ayak uydurmayan her sistem, her teknoloji, her işletme bir an gelip yıkılmaya mahkûmdur. Her devrim de öyle sesli, gürültülü olacak değildir. Bazı devrimler sessiz, sedasız gerçekleşiverir de farkına varmayız. Tıpkı yakın zamanda fotoğrafta ve fotoğrafçılıkta gerçekleşen dijital devrim gibi...

Sessiz sedasız gerçekleşen dijital devrim neticesi, fotoğraf filmine ve baskı kağıdına dayalı üretim yapan ve piyasanın hâkimi, bir nevi diktatörleri olan Kodak, Agfa, Polaroid gibi devler aynı sessizlik-le kaybolup gittiler... Acımasız devrim bir anda bu firmaları piyasadan silip attı. Hep-si bu bitişin farkındaydı elbette ama hiçbiri ne devrime direnmeye vakit bulabildi ne de devrime ayak uydurmaya... Artık onlar da “baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş” sözünü hatırlatarak fotoğrafçıların belleklerinde yerlerini aldılar.

Peki nasıl oldu da piyasanın en bü-yük oyuncuları olan bu dev şirketler bu du-rumu öngöremediler. Veya öngördüler de gerekli çözümleri bulamadılar. Bunun ce-vabını bu şirketlerin CEO’ları vermişlerdir ya da sanırım dijital fotoğraf devriminin ilk kurbanları olarak gerekli bedeli ödemişler-dir.

Peki, dijital devrim fotoğraf ve fotoğ-rafçının dünyasına ne getirmiştir?

Dijital devrimin ilk ve en önemli sonu-cu, fotoğrafı pahalı bir hobi olmaktan çıka-rıp hemen herkesin erişebileceği bir uğraş haline getirmesidir. Basit bir dijital fotoğraf

makinesi ile hemen hemen sıfır maliyetle binlerce fotoğraf çekilebilir hale gelmiş, kötü çıkmış, film yanmış, baskı yapama-dım gibi dertlerin tümü sona ermiştir. Aynı zamanda fotoğrafı anında bilgisayara ak-tarıp e-posta, internet vs. yollarla dünyanın en ücra köşesi ile fotoğrafı paylaşabilmek mümkün hale gelmiştir. Sonucunda da ar-tık herkesin elinde bir dijital makine ya da aynı işlevi gören cep telefonlarını görmek sıradan bir durum olmuştur.

Teknik olarak ise devrim adını ver-diğimiz bu değişim sonucu 36’lık filmlerin yerini artık tamamen imaj sensoruna da-yalı çekimler alırken, banyo ettirme veya özel oda kurmanın yerini ise yazıcıdan di-rek baskı alma dönemi almıştır. Devrimin beraberinde sektöre getirdiği değişiklikleri de unutmamak gerekir. Pillerin yerini, uzun ömürlü bataryaların alması, fotoğrafları de-polama konusunda neredeyse sınırsız hiz-met sunan hafıza kartları ve sabit diskler, ilk başlarda fotoğrafın olmazsa olmazı ışığı sağlamak için kullanılan flashların artık ge-ceyi gündüze çevirebilecek düzeye gelme-si devrimin beraberinde getirdikleridir.

Devrim sonrası da kendini sürekli ye-nilemeye devam eden ve geliştiren sektör, bugün; saniyede 60 adet fotoğraf çekebi-len, çekilen fotoğrafın kâğıt çıktısını 60 sa-niyede veren, geceyi gündüze çevirebilen, üçboyutlu fotoğraf çekebilen teknik özel-likteki fotoğraf makinelerini fotoğrafçıların hizmetine sunmuştur.

Devrimin fotoğrafa ve amatör fotoğ-rafçıya reelde sağladığı faydaları basitçe sayarsak, mesela fotoğraf kötü çıktığında anında kontrol edip daha iyisini çekene ka-dar sıfır maliyetle 10-20 defa, dilediğimiz kadar çekmeye devam edebiliriz. Oysa eskiden bir defa çektiğimiz bir an’ın, nasıl çekilmiş olduğunu görmek için bile bazen günlerce beklemek gerekirdi, çünkü filmin tamamının bitmesi, banyo ve tab edilmesi

gerekirdi. Kötü çıkmış, hele bir de film yan-mışsa, geri getirememek bir yana manevi üzüntüsü fotoğrafçıyı harap etmeye yeter de artardı bile... Kaldı ki artık fotoğrafın kötü çıkmış olması da sorun değil. Çünkü bilgisayarınıza bedava indirebileceğiniz onlarca program sayesinde (photoshop, picasa vs...) fotoğrafla dilediğiniz gibi oy-nayabilir, kesme, kırpma, çerçeveleme, montaj, renklerde oynama başta olmak üzere fotoğrafta dilediğiniz değişiklikleri yapabilirsiniz.

Fotoğraf devriminden doğal olarak fotoğrafçılık da nasibini almış ve bir za-manlar sanatsal yönü olan ve kültürel fa-aliyet olarak algılanan fotoğrafçılık artık müzik dinlemek, kitap okumak gibi sıradan bir hobi haline gelmiştir. Elbette fotoğrafın sanat olarak varlığı tartışılmaz ama belki de bu değişim neticesi, yakın zamanda fotoğraf çekmeyi hobinin ötesinde görüp meslek ya da sanatsal olarak uğraş veren-leri de artık fotoğrafçı ya da fotoğraf sanat-çısı olarak değil de “dijital sanatçı” olarak adlandıracağız. Çünkü artık bu işin pro-fesyonelleri bile çektiği fotoğrafın ışığıyla ve diğer yanlarıyla az da olsa bir şekilde manipülasyon yapıyor. Bu sebeple dijital sanatçıyı garipsememek gerek, kaldı ki mazisi çok eskilere dayanan resim, hey-kel, müzik vb klasik sanatların yanına çağ-daş sanatların eklenmesi, gelişen dünya standartları neticesi artık sıradan bir hale gelmiştir. Fotoğrafta da olay artık fotoğraf boyutunu çoktan aşmış ve dijital fotoğraf da kendi içinde profesyonellerini, ustaları-nı oluşturmuştur. Kısaca dijital sanat adını verebileceğimiz ve sadece fotoğraf üzerin-de yapılan manipülasyondan ibaret basit bir olayı değil, tipografi, vektörel çizim, pop-art, illüstrasyon vb. dallarla fotoğrafın işlenişini ve birlikteliğini kapsayan bu yeni sanatın icracılarına da dijital sanatçı adını vermekte beis yoktur.

Page 55: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında
Page 56: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

Serdar Ortaç / İstanbul Konserleri

Grup Yorum / 25.Yıl İstanbul İnönü Stadyumu Konseri

Şebnem Ferah / İstanbul Konseri

Didem / Dansın Meleği 2011

Sertab Erener / Sertab Erener Otobiyografi İstanbul Konseri

Zülfü Livaneli / Harbiye Açıkhava Konseri

Erol Evgin / Hep Böyle Kal

Ümit Kıvanç / Şarkılarla Geçtim Aranızdan “Kazım İçin Bir Film”

Fazıl Say / Nazım

Orhan Şallıel / Mevlana Celaleddini Rumi

film... müzik... kitap... sergi...Matthieu Paley “Masalsı Dünyadan Fısıltılar“ Sergisi

D&R En Çok Satan (Kitaplar)

D&R En Çok Satan (Filmler)

D&R En Çok Satan (Albümler)

Anadolu Kartalları

Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti Bölüm 1

Şirinler

Buz Devri: Bir Yılbaşı Macerası

Arabalar 2

Çelik Yumruklar

Killer Elite

Zamana Karşı

Kung Fu Panda 2

Barbie Yılbaşı Partisi

Dukan Diyeti / Pierre Dukan

Gizli Anların Yolcusu / Ayşe Kulin

Sızıntı Wikileaks’te Ünlü Türkler / Barış Pehlivan

S*Ktir Et / John C. Parkin

Gözlerini Sımsıkı Kapat / John Verdon

Küçük Mucizeler Dükkanı / Debbie Macomber

Can Boğazdan Çıkar / Mehmet Ali Bulut

Aslında Giden Erkek Yoktur / Seda Diker

Aklından Bir Sayı Tut / John Verdon

İki Cami Arasında Aşk / Mürvet Sarıyıldız

54

Page 57: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

vizyondaki filmler...

SİYAHLI KADIN

Tür: Aksiyon, Drama, Korku Yönetmen: James Watkins

Senaryo: Susan Hill, James Watkins

Oyuncular: Daniel Radcliffe, Sophie Stuckey, Misha Handley, Jessica Raine, Roger Allam

Genç avukat Arthur Kipps, uzak bir kasabada yeni ölen bir müvekkilinin miras işlemlerini halletmek için yola çıkar. Fakat bu kasabada yolunda gitmeyen, bariz bir şekilde ters bir şeyler vardır. Kasaba, hayattayken hor görülen bir kadının hayaleti ile lanetlenmiştir...

Daha önce de ‘I’m the King of the Castle’ adlı romanı sinemaya uyarlanan İngiliz yazar Su-san Hill’in aynı adlı romanından James Watkins yönetmenliğinde beyazperdeye aktarılan filmin senaryosu ise bu kez Jane Goldman’a emanet.

J: EDGAR

Tür: Biyografi, Suç

Yönetmen: Clint Eastwood

Senaryo: Dustin Lance Black

Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Josh Ha-milton, Geoff Pierson, Cheryl Lawson, Kaitlyn Dever

J. Edgar Hoover, yaşadığı dönemde Amerika’nın en güçlü adamıydı. Federal Soruş-turma Bürosu’nun başı olarak ülkesini korumak için hiçbir şeyin önüne çıkmasına izin vermedi. Hoover, tehlikelere karşı savaş açarken, vatan-daşlarının güvenliği için kuralları esnetmekten çekinmedi. Yöntemleri acımasız olan bu adamın tek istediği takdir görmekti.

TOPRAĞIN ÇOCUKLARI

Tür: Dram, Tarih, Politik,

Yönetmen: Ali Adnan Özgür

Senaryo: Dilşah Özdinç

Oyuncular: Erkan Can, Ezgi Mola, Türkü Turan, Şebnem Sönmez, Meral Çetinkaya, Ufuk Bayraktar, Menderes Samancılar, Öykü Çelik, Bahtiyar Engin, Müge Boz, Bertan Dirikolu

Çingenelerin sıtma yaydıkları bahanesi ile Köy Enstitüsü yakınlarında kurulan çingene kampına saldırı düzenlenir. İki çingene; Karika ve Melek (Müge Boz, Suzan Kardeş) bu saldırı-dan kaçmaya çalışırlar.

Tam yakalanacaklarken enstitü öğren-cisi Cevher (Ufuk Bayraktar) tarafından kurta-rılır ve enstitüde saklanırlar. Hikayenin geçtiği

dönem olan 1945 yılı enstitülerin üzerinde-ki baskının iyice art-tığı bir dönemdir ve bu durum komutan Necip’in (Bertan Diri-kolu) enstitüye karşı olan kötü hedeflerine

mekan hazırlar. 55

Page 58: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında

CAN

Tür: Drama

Yönetmen: Raşit Çelikezer

Senaryo:Raşit Çelikezer, Nüans Çelikezer

Oyuncular: Selen Uçer, Serdar Orçin, Yusuf Berkan Demirbağ, Erkan Avcı, İdil Yener

Ayşe ve Cemal evleneli birkaç yıl olmuş-tur. Tek eksikleri bir çocuktur. Normal yollardan çocuk sahibi olamayınca Cemal’in zoruyla illegal yollardan çocuk sahibi olurlar. Ancak başından beri bu duruma karşı tavır alan Ayşe çocuğu bir türlü bağrına basamaz ve çocuk bir yaşına gelirken Cemal evi terk eder. Ayşe ço-cuktan kurtulmak için her yolu deneyecek ama bir türlü başaramayacaktır.

PAMUK PRENSESİN MACERALA-RI: AYNA AYNA SÖYLE BANA

Tür: Macera, Komedi

Yönetmen: Tarsem Singh

Senaryo: Jacob Grimm, Wilhelm Grimm, Melissa Wallack

Oyuncular: Julia Roberts, Lily Collins, Armie Hammer, Sean Bean, Nathan Lane

Bu bildiğiniz Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalından biraz farklı, biraz çılgın, biraz masalın söylenmemiş tarafını anlatan bir uyarlama. En son Ölümsüzler ile seyrettiğimiz yönetmen Tarsem Singh’ın son işi olan yapım, kötü niyetli bir cadının (Julia Roberts), güzeller güzeli Pamuk Prensesi (Lily Collins) sürgüne gönderip, krallığın başına geçmesi bol mizahi bir dille aktarılıyor.

ATEŞİN DÜŞTÜĞÜ YER

Tür: Fantastik - Korku - Romantik

Yönetmen: İsmail Güneş

Senaryo: İsmail Güneş

Oyuncular: Hakan Karahan, Yeşim Ce-ren Bozoğlu, Abdullah Şekeroğlu

Osman ve eşi Hatice, 17 yaşındaki

kızları Ayşe’yi hastaneye kaldırırlar ve hamile

olduğunu öğrenirler. Töre gereği, Ayşe öldü-

rülecektir. Bir gün önce kızlarını yaşatmak

için mücadele eden aile şimdi öldürmek için

plânlar yapmaya başlar. Osman, kızı Ayşe’yi

dayısının yanına götürmek bahanesi ile yola

çıkarır. Yolculuk, ölüm seyahatini bambaşka bir

boyuta taşıyacaktır.

vizyondaki filmler

56

Page 59: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında
Page 60: İstanbul Finans Merkezi Proje Kapsamında