27
(Resimlerin ve konunun istediğiniz sürede değişebilmesi için sayfalara otomatik geçiş koyulmamıştır. TIKLAYINIZ.) Dizayn: FUNDA KALAYCIOĞLU

Istanbul tarihi

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Istanbul tarihi

(Resimlerin ve konunun istediğiniz sürede değişebilmesi için sayfalara otomatik geçiş koyulmamıştır. TIKLAYINIZ.)

Dizayn: FUNDA KALAYCIOĞLU

Page 2: Istanbul tarihi

M.Ö.3000 hatta son buluntulara göre daha da önceki çağlardan beri kesintisiz bir uygarlık merkezi olarak kalmayı başaran dünyadaki ender

yerleşim yerlerinden biri olan İstanbul, geçmişten günümüze bir dünya başkentidir.

Şehir çağlar boyunca farklı kültürlere ev sahipliği yapmış, çeşitli din, dil ve ırktan insanların bir arada yaşadığı olağanüstü yapısını korumuş

ve tarihsel süreçte eşsiz bir mozaik halini almıştır.

Page 3: Istanbul tarihi

İstanbul’un en eski tarihi mekanı olan Yarımburgaz Mağaraları, Küçükçekmece Gölü’ne

1,5 km. uzaklıktadır.Balkanlardan Ortadoğu’ya kadarki coğrafyada bulunan en eski iki yerleşim yerinden biri olan mağarada yapılan kazılarda insan kültürüne ait ilk izlere rastlanmış olup bu izlerin her ne kadar inanılmaz gibi görünse de 400.000 yıl öncelere

uzandığı anlaşılmıştır.

Taş aletlerin sayısı insanların mağarada yeterince zaman

geçirdiğini göstermekteler. Ancak arkeologlar, bulunan hayvan

fosillerindeki alet izlerinin azlığı nedeniyle o dönemde bitkisel beslenmenin tercih edildiğini

düşünüyorlar.

Page 4: Istanbul tarihi

Bulunan kap kaçak türü buluntuların incelenmesiyle mağara ve civarının,

süregelen yüzyıllar boyunca farklı kültürlere yaşam yeri sağladığı anlaşılmıştır.

Taş endüstrisine ait ele geçen örneklerin sayıca fazlalığı yanında, hiç kesintisiz devam eden kültür tabakaları da bu yerin insanlarca kullanım süresinin göreli uzunluğuna işaret eden kanıtlar olarak değerlendirilmektedir.

Burada, değişik dönemlerde İstanbul Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen kazılar

neticesinde üç temel kültür evresi ortaya çıkartılmıştır.

Bunlar alt tabakalardan yukarıya doğru, Paleolitik Çağ(M.Ö.5000 den öncesi Taş

Çağı), Kalkolitik Çağ(M.Ö 5000-3000 arası Bakır-Taş Çağı) ve Bizans

dönemleridir. Yandaki resmi görülen üst mağaranın Bizanslı keşişler tarafından kilise ve

manastır olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.

Page 5: Istanbul tarihi

Yenikapı’daki Marmaray inşaatı sırasında ve yüzyıllarca İstanbul’un sebze gereksinimini

karşılaması nedeniyle ‘Langa Bostanları’ olarak anılan yerde 2004 Kasım’ında

arkeolojik kazılar başlatılmıştır. Bu kazılarda rıhtımı, mendireği, 32 adet gemi

batığı ve çok sayıda günlük kullanım eşyasıyla, Bizans İmparatorluğu’nun en büyük

limanlarından olan ve M.S. 379-395 yılları arasında inşa edilen Theodosius Limanı ve

bunun yanı sıra Konstantinapolis’in ilk surları gibi buluntular gün yüzüne çıkarılmıştır.

Bayrampaşa Lykos Deresi’nin getirdiği alüvyonlar zaman içinde limanı kullanılmaz hale getirmiştir.

Üzeri tamamen çamur tabakasıyla kaplı olan Limandan çıkarılan buluntular incelendiğinde,

bataklık ortamında bakteri yaşamadığı için deri, iskelet, ahşap gibi organik maddelerin bozulmadan korunduğu görülmüştür.

Özellikle sayıları 32yi bulan gemi kalıntıları arkeolojik açıdan eşsiz değerdedir.

Page 6: Istanbul tarihi

Kazılar sırasında bu gemilerle birlikte, tahıl ve sıvı yağ taşımada

kullanılan anforalar, çanak, çömlek, seramik eşyalar, gümüş

ve altın paralar gün yüzüne çıkarılmıştır. Bol miktarda ahşap taraklar, deri sandalet tabanları, İznik seramikleri, gümüş ve altın sikkeler ve ibrikler bulunmuştur.

Yapılan kazılarda Konstantin surları da gün ışığına çıkarılmıştır.

‘Yüzada’ olarak adlandırılan bölge, 4. yüzyıldan itibaren kullanılan limanın bitiş noktasında

bulunan mendireğin ve bu mendireğin üzerinden geçen Konstantin ve Theodosius Surları’nın bir

arada bulunduğu bir düğüm noktası olarak tanımlanabilir.

‘Yüzada’ çeşitli dönemlere ait mimari yapıların en yoğun gözlemlendiği alan olarak dikkat

çekmektedir. Alanda Geç Roma devri duvar kalıntılarına, Bizans'a tarihlenen ve çok sayıda kandilin bulunduğu tonozlu bir galeriye ve Geç

Bizans devrinden tonozlu mezar yapılarına ulaşılmıştır.

Page 7: Istanbul tarihi

Fakat İstanbul’un tarihini değiştiren asıl buluntu, kazı alanında meydana gelen bir kaza sonucunda rastlantısal olarak

gün ışığına çıkarılmıştır.Bir evin tabanında bulunan mezardaki bir

iskelet, M.Ö. 6500'lere tarihlenmektedir ve bu bilgilerle, İstanbul’un Bizanslılar

tarafından kurulduğu şeklinde biline gelen tarihi tamamen değişmiş olmaktadır.

Neolitik dönemde ahşap ızgara üzerine yatırılmış bu iskeletin, Anadolu ve Avrupa’da bilinen başka bir örneği bulunmamaktadır.

Başı batıya, ayakları doğuya getirilerek gömülen iskeletin ayakucunda, içinde çocuk iskeleti bulunan bir de çömlek

mezar bulunmuştur.İskeletin yatırılmış olduğu ağaçlar yapıları

korunmuş bir şekilde gün ışığına çıkarılmıştır. Tarih öncesi dönemden ölü

gömme adetleri ile ilgili günümüze ulaşan en iyi örnek olan buluntu, İstanbul’un en

iyi korunmuş en eski insanıdır.

Page 8: Istanbul tarihi

Aynı zamanda, Tarihi Yarımada’da bugüne kadar tespit edilmiş Neolitik döneme (MÖ 5800 ile 6300)

ait ilk yerleşim yeri yine bu bölgede ortaya çıkarılmıştır.

Deniz seviyesinin yaklaşık 6 metre altında, mimari kalıntıların yanı sıra, çanak çömlek, kemik, ahşap, çakmaktaşı aletler ve gömü

hediyeleriyle birlikte bulunan mezarların açığa çıkarıldığı bu yerleşim, hem İstanbul’un hem de

tarih öncesi Avrupa kültürlerinin kökenini, gelişimini göstermesi açısından son derece

önemli bir buluntu yeri haline gelmiştir.

Ayrıca döneme ait buluntular arasında yer alan ahşap oyma aletin Anadolu ve Avrupa’da örneği

bulunmamaktadır. Beraberinde bulunan kano kürekleri ise binlerce yıl önceki kültüre ilişkin çok değerli bir

buluntudur.Kazılar sırasında bulunan tatlı su tabakası, o

yıllarda Marmara ve Karadeniz’in (Hazar’la birleşik) bir göl olduğunu göstermektedir. Bu kalıntılar Marmara’nın göl olduğu, İstanbul ve Çanakkale boğazlarının henüz açılmadığı tarihlere işaret etmekte, muhtemelen o tarihlerde İstanbul sakinlerinin bir göl kenarında yaşamakta

olduklarını göstermektedir.

Page 9: Istanbul tarihi

Küçükçekmece'deki Bathonea antik kenti, Amerikan Arkeoloji Enstitüsünün

yayınında, 2009'un dünyadaki en önemli keşifleri sıralamasında ilk 15

içinde yer almaktadır. Antik kaynaklarda söz edildiği halde yeri bugüne kadar tespit edilememiş 2700 yıllık "Bathonea" antik kentinin

deniz feneri de sualtında bulunmuştur.

Denize uzanan 60 metrelik mendirek ve antik fener, 2,5 km. uzunluğunda, 1.5 metre

yüksekliğindeki surlarla çevrili Bathonea'nın önemli bir liman kenti olduğunu ortaya

koymaktadır. 10 bin metre kareden fazla bir alanı kaplayan

Bathonea Limanının Theodosius Limanından 30 kat daha büyük olduğu hesaplanmıştır.

Roma imparatorluğunun bu büyük limanının MÖ 7. yüzyılda kurulan Byzantion ile çağdaş

olabileceği sanılmaktadır.

Page 10: Istanbul tarihi

Klasik dönem kalıntıları farklı dönemlere ait iki adet ayrı liman ve

kilometrelerce uzanan sahil duvarlarını içermektedir. Büyük olan liman, uzun dalgakıranı ve feneriyle M.Ö. 4. veya 7.yüzyıla tarihlenmeye çalışılırken, daha sonraya tarihlenen kalıntılar arasında Helenistik çanak-çömlek parçaları da bulunmaktadır.

Buluntular karada da devam etmekte, ızgara sistemli, teraslar halinde göle doğru uzanan bir

kente ait izler, yukarıdaki bir tapınağa ait olduğu düşünülen sütunlarla buluşmaktadır. Milattan önce 2. yüzyıla ait Korint sütun başlığı ise bu döneme ait önemli bir binanın varlığına işaret

etmektedir.Kalıntıların bitiminde rastlanan Roma dönemine

tarihlenen yol ise oldukça belirgin ve iyi durumda görülmekte ve antik Fenere kadar uzanan bu yol, antik limanın kuzeyindeki kenti boydan boya kat

etmektedir. Arkeologlar yolun, Roma imparatorluk yollarından 'Via Egnetia', yani

imparatorluğun önemli arterlerinden biri olduğuna inanmaktalar.

Page 11: Istanbul tarihi

Limanın arkasında bir sarnıcın izleri görülmekte, Roma yolunun kıyısında eski bir Osmanlı hamam yıkıntısı bulunmakta ve Yarımadanın içlerine doğru 3 kilometrelik kıyı boyunca yeşil alanlarda tarihi kalıntıların olduğu düşünülmektedir. Hala tarla olarak kullanılan alanın altında, tarih öncesi neolitik döneme ait bulgular ve bir

mezarlık (nekropol) alanı bulunmaktadır.Hem ilk tarımın yapıldığı Neolitik çağ kalıntıları hem de Roma İmparatorluğu'nun en

büyük liman kentlerinden birinin kalıntıları ile Bathonea, İstanbul’un tarihi yarımadasına eşdeğer bir tarihi öneme sahip olan ikinci yarımadasıdır.

Page 12: Istanbul tarihi

Sadece Türkiye'nin değil, belki de dünyanın en eski yerleşim alanlarından olan Fikirtepe Höyüğü'nde, zamanımızdan yaklaşık 9.000

yıl önceye tarihlenen yapı katları ile çok sayıda keramikler gün yüzüne çıkarılmıştır.

Kazılarda olasılıkla sapantaşı; vurgu taşı olarak kullandıkları küresel biçimli taşların yanı sıra tokmaklar, havan elleri, havanlar, öğütme taşları gibi taş aletler, cam, çekiç olarak kullanılan taşlar, inci taneleri, firuze

taşı, tunçtan yapılmış ok ucu, balık iğnesi ve diğer çeşit iğneler bulunmuştur.

Bu yerleşme yerinde koyun, keçi, sığır ve domuz gibi hayvanların evcilleştirilmiş olduğu kesinleşmiştir. Yunus ve 13 cins

balığa ait hayvan kemikleri teşhis edilmiştir. Kefal, levrek, istavrit, izmarit, mercan, turna

balığı, tatlı su levreği kemikleri bulunmuştur.

Fikirtepe'lilerin aynı zamanda iyi bir avcı toplum olduğunu gösteren yabani

hayvanlara ait kemikler de saptanmıştır. Geyik, yaban domuzu ve yaban sığırı belli

başlı yakalanan hayvanlardandır.Fikirtepe’de yeni Pazar yeri projesi

Page 13: Istanbul tarihi

Erkmen Senan

Kadıköy’ün Kuşdili Caddesi, Kurbağalıdere, Söğütlüçeşme, Yoğurtçu Parkı, Altıyol, Hasanpaşa, Yeldeğirmeni, Rıhtım Caddesi gibi bir çok yerinde

kazı çalışmaları yapılmıştır.Söz konusu bölgede Neolitik Dönem’den Roma Dönemi’ne kadar çok geniş bir zaman aralığına yayıldığı anlaşılan çok sayıda kültür varlığına

rastlanılmıştır.

Erkmen Senan

Kalkhedon Kentinin, Anadolu kıyılarına yönelik Helen göçleri sırasında, M.Ö.685 yılında, Yunanistan'daki Megara kentinden gelen göçmenler tarafından bugünkü Moda Burnu ile Yoğurtçu

Parkı arasında kalan yerde kurulduğu bilinmektedir.

Ünlü Yunan tarih ve coğrafyacısı Strabon, kentten " Denizden biraz içerilerde, içinde küçük timsahların yaşadığı bir pınar vardı " diye söz

etmiştir.İçinde timsahlarin bulundugu pınarın,

Koşuyolu’ndan inip, HaydarpaşaÇayırından geçerek  Haydarpaşa

limanına dökülen derenin kaynağı olduğu söylenir.

Page 14: Istanbul tarihi

M.S.I yy.’da ortaya çıktığı düşünülen bir efsaneye göre Byzas, Yunanistan'daki Megara'dan, yeni bir yurt aramak

için yola çıkan göçmenlerin başkanıdır. Delphoi kahininin kendilerine yeni yurtlarının " körler

ülkesinde" edinmelerini öğütlemesi üzerine, göçmenler 17 yıl önce kurulan Khalkedon'un ahalisini, bu güzel

yerin üstünlüklerini göremediklerinden dolayı kör farz ederek, gerçek şehrin ilk çekirdeğinin temelini burada

atmışlardır.

Herodotos da benzer bir hikayeyi anlatır ve ilk Khalkedon'luları kör farz eden kişiyi Pers kralı Darius’un

generali Megabyzos olarak gösterir.

Fotoğraf . Haydarpaşa Panoramik

Yazılı kaynaklarda, Kalkhedon kentinin biri Haydarpaşa koyuna açılan, diğeri ise olasılıkla Kurbağalıdere girişinde

bulunan iki limanından söz edilmektedir.

Ayrıca arkeologlar, Kurbağalıdere girişinde yer alan liman boyunca uzanan bir caddenin Kalkhedon’u İzmit’e bağladığını belirtmekteler.

Page 15: Istanbul tarihi

Söğütlüçeşme Caddesi ve Gazhane'de bronz çağına ait eserler, Moda Burnu'nda ise, topraktan yapılmış kandiller, üzerinde boyalı nakışları olan vazolar, öküz heykeli, sakallı erkek başı ve Khalkedon kitabesini ihtiva eden tunç bir levha bulunmuştur. Kadıköy'de bulunan eserlerin benzerleri

Troia'da Hisarlık Bölgesinde de görüldüğünden, Khalkeidon ile Troia

arasında ticari ilişkiler olduğu düşünülmektedir.

Fotoğraf : Kuşdili Panoramik

Fotoğraf : Bozdoğan Sukemeri

Bizans döneminde daha da gelişen Khalkedon 451'de Piskoposluk merkezi

olmuş ve burada Khalkedon Konsili toplanmıştır.

Antik Khalkedon'dan günümüze ulaşabilen herhangi bir eser

bulunmamaktadır. İstanbul'a Bizans Döneminde su taşıyan Bozdoğan

Kemeri'nin, MS IV.yy’da Khalkedon surlarının taşları ile yapıldığı

bilinmektedir.

Page 16: Istanbul tarihi

Tarihi kaynaklara göre Pendik M.Ö. 5000'lerden beri yerleşim alanıdır. İstanbul Boğazı ile Sakarya nehri arasındaki bölgenin jeopolitik ve

jeostratejik özelliği sebebiyle çok sık el değiştirmesi yüzünden, söz konusu

bölgede bulunan Pendik de çok farklı milletler tarafından ele geçirilmiştir.

MÖ. 1200'lerde bu bölgede Makedonyalılar'ın olduğu ve MÖ. 8.

yy.da Roma Imparatorluğu'nun, daha sonra da Bizanslıların egemenliği ele

geçirdiği biliniyor. Pendik Höyüğünün Fikirtepe yerleşme yeriyle birlikte Kuzey Batı Anadolu’nun en eski

Neolitik Çağ yerleşim yeri olduğu düşünülmektedir.

Pendik’in 1 kilometre doğusunda yer alan höyükten çeşitli zamanlarda yapılan kazılarda

geometrik desenli kadeh, küp, testi, iğne, olta, kemikten yapılmış eşyalar, kaşık, ıspatula, cilalı balta, Anadolu ve Balkan

özelliklerini taşıyan bir kadın heykelciği, az sayıda hayvan heykelciği parçaları, saplı

damgalı mühür atma taşları ve balıkçılıkta kullanıldığı anlaşılan taş ağırlıklar

bulunmuştur.

Page 17: Istanbul tarihi

1986 yılındaki kurtarma kazılarında kulübe tipi yapıların yanı sıra kahverengi ve siyah renkli çanak-çömlekler

bulunmuştur. Burada ortaya çıkarılan Höyükte insanların tarım yaptıkları, balıkçılık ve avcılıkla geçindiklerini gösteren

bulgular ele geçmiştir. Höyüğün güneydoğu kısmındaki küçük koyun; Pendik

Neolitik Çağ balıkçı-avcı köylülerinin kayıklarını; dalgalardan korumak için çektikleri koy olduğu; hatta bu koyun o

dönemde daha içeri girdiği iddia edilebilir. Ayrıca Friglerin Anadolu'daki Frig devletini kurmadan önce

bir süre İstanbul Boğazı ile Sakarya Nehri arasındaki bölgeye yerleştikleri, daha sonra Friglerin bir kolu olan Bebriklerin buraya yerleşerek Bebrikya ismini verdikleri

bilinmektedir.Kurfalı eteklerinde ve Çınardere yakınında,

eski adı “Çopani” olan Kubbeli Sarnıç, 4.80x4.70 metre ebatlarında olup kubbesi

6 adet kolon üzerinde durmaktadır.

Kalıntıları pek çok araştırmacının dikkatini çeken, tuğladan yapılmış

silindirik su sarnıcının ise toprak içinde yer alan almakta olup, bahçe sulama işlerinde kullanıldığı düşünülmektedir.

Page 18: Istanbul tarihi

Pendik’in bir kilometre doğusundaki tarih öncesi bir yerleşim yeri olan Temenye Burnu ve Temenye

Koyu’nda yapılan kazılarda ise, 1 ile 5 metre çapında taban düzlemleri olan, oval veya yuvarlak biçimli

kulübeler olduğu ortaya çıkmıştır. Bulgular, Temenye’nin Pendik’ten daha eski bir

tarihi olduğunu işaret etmekteler. Bizans döneminde “Kasilaos” diye adlandırılan

Temenye’de, Hz. Yahya Kilisesi olarak da bilinen Saint Jean Babtist Kilisesi, Ayios İoanis Prodromos Ayazması ve kilisenin arkasında Yunan ve Rum dönemlerine ait

mezarlıklar bulunmaktadır.

Page 19: Istanbul tarihi

Kınalı Höyüğündeki kazılarda Geç kalkolitik Çağa inen buluntularla karşılaşılmıştır. Burada ele geçen keramiklerin Troia I. dönemi ile

çok yakın benzerlikleri bulunmaktadır. Bu benzerlikten ötürü Silivri yöresinin MÖ.3000 yılında Troia ile bir bağlantısı

olduğu düşünülmektedir. Büyük olasılıkla her iki bölge arasında bir kültür alış verişi bulunmaktadır.

Yörenin bundan sonraki dönemi kısmen karanlık olmakla birlikte, ilk yerleşimin MÖ.1200 yıllarında Thraklar tarafından yapıldığı kabul edilmektedir.

MÖ.750-550 yılları arasında Yunanistan’da başlayan kolonizasyon hareketi Ege, Marmara Denizi ve Boğazları geçtikten sonra Karadeniz kıyılarına kadar

yayılmıştır. Silivri’nin bulunduğu yerdeki Selymbria kenti de Dorlar tarafından kurulmuştur. Bu kolonizasyon sırasında İzmit’te Astakos, Kadıköy’de Khalkedon

ve Silivri’de de Slymbria kurulmuştur.

Page 20: Istanbul tarihi

Bu konuda yapılan çalışmalar 1000 yıl önceki büyük depremde batan en az bir ada olduğunu göstermiştir. Bazı yerbilimcileri ise bu adanın su altında kalmasının

depremle değil, kutuplarda buzulların erimesiyle Çanakkale Boğazı’ndan gelen deniz suyunun, o yıllarda bugünkünden 120 metre daha düşük seviyede bir göl

olan Marmara’da su seviyesini yükseltmesi sonucu olduğunu söylemekteler.

Su altında yapılan çalışmalarla, Vordonisi Manastırı gibi tarihi kalıntılar ortaya çıkarılmıştır.

Eski kitaplarda Prens adalarından ‘10 tane’ olarak söz edilmekle birlikte

gerçekte sayının 9 olması tarihçileri hep kuşkuya düşürmüştür.

Büyük ve küçük Vordonisi(Vordonos) olmak üzere, iki küçük batık adanın

söz konusu olduğu ise başka bir iddiadır.

Page 21: Istanbul tarihi

‘Byzantion’ şehri, M.Ö.685 yılında Megaralıların Khalkedon(Kadiköy)’a yerleşmelerinin hemen

ardından, M.Ö.667 de Megaralı Byzas tarafından, tarihi yarımadanın doğusunda Sarayburnu

civarında kurulmuştur.

M.Ö. 196'da Byzantion Roma İmparatoru Septimius Severus tarafından

Roma Bağımsızlık Bildirgesi'yle Roma İmparatorluğu'na dahil edilerek resmen

Roma İmparatorluğu'nun hakimiyeti altına girmiştir

Page 22: Istanbul tarihi

Byzantion İmparator Vespasian döneminde hızlı bir Latinleştirme

politikasına tabi tutulmuş, adı Latince ‘Byzantium’ olmuş ve Roma

İmparatorluğu'na tam bağlı önemli bir vilayet haline gelmiştir.

Konstantin, şehri kurma emri alıyor /Philadelphia Museum of Art

330 yılında şehir ‘Byzantion’ adıyla, I. Konstantin tarafından

Roma İmparatorluğu'nun başkenti ilan edilmiştir.

Page 23: Istanbul tarihi

Kentin ismi imparatorun ölümünden sonra onun anısına Byzantium'dan ‘Konstantinopolis'e

çevrilecektir. Roma'nın istilası ve yıkılmasıyla onun yerine geçen

Konstantinopolis şehri, 395'de Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti olmuştur.

Konstantinopolis, Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasından

sonra zamanla adı Bizans İmparatorluğu'na dönüşen devletin

395'de başkenti olmuştur. Konstantinopolis erken ortaçağda

da yine dünyanın en parlak ve zengin şehridir.

Page 24: Istanbul tarihi

1204 -1261 yılları arasında Latinlerin işgaline uğrayan Konstantinopolis

bu kez de Latin İmparatorluğu'nun başkenti haline gelmiştir.

Resim : Konstantinopolis’in zaptı 1204 /Jacopo Tintoretto

Latin egemenliğinden sonra Konstantinopolis tekrar ve

1453'e kadar Bizans İmparatorluğu'nun başkenti

olmuştur.

Page 25: Istanbul tarihi

Milyon Taşı, Bizans İmparatorluğu'nda Konstantinopolis şehrine ulaşan tüm Antik Roma yollarının başlangıç noktası ve

dünya üzerindeki diğer şehirlerin bu şehre olan uzaklığının hesaplanmasında kullanılan ‘Sıfır Noktası’dır.

İtalya'da Roma şehrinde bulunan bir diğer anıt olan ‘Milliarium Aureum’ ile aynı işlevi görmektedir. Bizans'ın

yeniden inşaası ve başkent kimliğini kazanması esnasında yapılan birçok görkemli anıt gibi İmparator I. Konstantin tarafından 4. yüzyılda yerleştirildiği düşünülmektedir.

Kalıntılar Aya Sofya camii karşısında Sultanahmet Meydanı'nın kuzeybatı köşesinde Yerebatan Sarnıcı'nın

girişinin yakınında, tramvay yolunun yanında bulmaktadır.

Page 26: Istanbul tarihi

Fatih Sultan Mehmet’in 1453 yılında şehri alarak Orta Çağı kapatıp Yeni Çağı açmasının ardından ‘Konstantiniyye’ adını alan şehir, bu dönemde büyük bir cihan

imparatorluğunun başkenti olmuştur, Üç kıtada yayılan toprakları 400 yıldan uzun süre hakimiyetinde bulundurmayı

başarmıştır.

Page 27: Istanbul tarihi

Fotoğraf : www.uncp.edu

İstanbul, 1923 yılında kurulan Atatürk Türkiye’sinde de binlerce yıllık geçmişine dayalı bir kültür başkenti olma özelliğini korumaktadır.

FUNDA KALAYCIOĞLU