10
I stihsa n Temelinde Alnl ve Ebu Han if e Islam temel olan akla. iusarun bir nitelik olan ve temel ilkelerinden kabul edilen, hak ve adaJel önemli ölçude aufta bulunnlur. Bumm genel ilkeleri ya fikr'i ..:emiui olan killll önennelere ve nonnalif karak.lerli ayellere de zaman da iyi, ve yönelmesi Hz. de bu ayellerin genel ilkelerin ve tabii içerisinde adeta bir Ali da gibi , Islam bu iki temel esas olmakla birlikte. problem- Ierin için i:lle - yolun. yorum \'C ne konusunda bir adeta konuyu ve Bir bakuna belki de genel ilkelerinin evrensel ve bölge ve hukukun kay- naklanan. Bunun bir sonucu olarak da, ilk 1emel kaynaklardan hükiim fer- kendi yer Belki ilk cdeoek b. Cebel'in vali layinedilmesi Hz. ile geçen ortaya Hz. Peygamber giderken hakmede· In!" diye sormU$. Muaz da "K.ur'an'a mOracaut ederek. bunun üzerine Hz. Peygamber "Orada ne vapar.rm1" diye Muaz da sonra Hz. Pe ygamber "Ya orada do bu/amazsanr diye sorunca, ' Dr. , C. llahiy•t oom i Ali U.rdakôSiu . .. IllA. XXIII, AYDIN* problemleri ona göre hi\krnedeccgini ve ifadeleri de Peygamber da gibi, Hz. Peygamber, akli çaba olan olumlu Bunun sooucu olarak. itibaren. ak li faaliyetine da ilk itibaren islam dini. hayauu sosyal realiteleri, insan en önemli olarak kabul etmesinden ve ci en a7.a he- Yine yönlerini ve bir sahiptir. Nitekim bu dinamizm ve örneklerini o nemde Pey önceleri suni fiyat ve 1araflann bcklerunedik önlemek elde olmayan · l Ancak daha sonra, özeUikle üreticiler için \e sürenin bu Ilir bir yani ticaret elinde lüccarlar bu htlküm nonnal Ancak üreten söylenemez. Zira üreticinin iirctip sauncaya kadar selem üreticilerin ve kendilerine edilen iicrelin.i olarak Bu ve bunun gibi genelde ticari bir nakit l EbU h, (Sflmm). thk.. Abdulbaki. 3 (IIV616). 3 Buhatl. Bu)\1, H; EbO 0.\0\td. Bu)U 17•70; Bu)'\1. 14: 17. <1 l)nvud. BuyO, 17/57; r;;,soi. Buyi\, 14163. ISI ,A Ml DEkOISi, <:ILT: 15. SA Y1: 1-2. 2tHI2 . 165-174

Istihsan Temelinde Alnl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/2002_1-2/2002_1-2_AYDINIH.pdf · Istihsan Temelinde Alnl ve Ebu Hanife Islam fıklı.uun temel kayııağı olan Kuı'aıı'da,

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Istihsan Temelinde Alnl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/2002_1-2/2002_1-2_AYDINIH.pdf · Istihsan Temelinde Alnl ve Ebu Hanife Islam fıklı.uun temel kayııağı olan Kuı'aıı'da,

Istihsan Temelinde Alnl ve

Ebu Hanife

Islam fıklı.uun temel kayııağı olan Kuı'aıı'da, akla. düşOıuneye, iusarun tabialında karııkteristik bir nitelik olan ve lıukukun temel ilkelerinden kabul edilen, hak ve adaJel kavraıulanııa önemli ölçude aufta bulunnlur. Bumm yaıunda bııkııkıııı genel ilkeleri ya dıı onların fikr'i ..:emiui sayılabilecek olan killll önennelere ve nonnalif karak.lerli ayellere de sıkça rasılıınır. Çoğu zaman da nısan sağduyuya çağnlır. iyi, doğru ve güıcle yönelmesi öğil\lenir. Hz. Mulıarnnıed de bu ayellerin eınrettiği genel ilkelerin açılımını ve hayatın tabii akışı içerisinde adeta bir öıııck ııygıılaniasııu yapmıştır. Ali Bardakoğlu'nun da belirttiği gibi, Islam fıkluıuo bu iki temel kaynağı esas olmakla birlikte. hayalın içiııde karşılaşılacak problem­Ierin çöı.ümü için kendilerindeıı iı!lküın çıl<arulırken. i:lle­ııilecck yolun. yorum faalı}etleriniıı. ınetoduııuıı \'C sınır·

lanıun ne olacağı konusunda kesııı bir kurııl koyımıyıırıık. adeta konuyu insanın yeıki ve sorumluluğıuıa bırak­

ıı.uşur.ı Bir bakuna belki de bu,İslilın'm genel ilkelerinin evrensel ve hukukıın bölge ve döneıniere bağlı olan-ık değjşkcn oluşuyla, hukukun nomıati:f öıclliğindeıı kay­naklanan. senliğin ywuuşaulmasıyla ilişkilidir. Bunun bir sonucu olarak da, lsliım'ın ilk dönenılerinden iı ibıırcn 1emel kaynaklardan hükiim çıkıınna ınetodolojisiııde. fer­dın kendi görtışüne, aklı faali}elıne yer verilmiştir. Belki buııa ilk önıek teşkil cdeoek lııidise, Mmız b. Cebel'in Yeıncn'e vali layinedilmesi esoasuıda, Hz. Peygıınıber ile ar.ısında geçen kopuşmada ortaya çıkmaktadır. Hz. Peygamber Muaı'a Yeınen'e giderken "Nasıl hakmede· cek.~ In!" diye sormU$. Muaz da "K.ur'an'a mOracaut ederek. • demiş, bunun üzerine Hz. Peygamber "Orada bırlamazsan ne vapar.rm1" diye SOnll\tŞ, Muaz da s!!ıu1e1e ıııür~caaı edeceğini belıruniş, dalıa sonra Hz. Peygamber "Ya orada do bu/amazsanr diye sorunca, Mmız

' Do~. Dr., A<•lüı1c C. llahiy•t Fokf~ıesi. hakl<iaydıııı(!11ıoımail oom

i Ali U.rdakôSiu . .. fınh,an", oıı•d. , IllA. XXIII, 3~9.

İbrahim Hakkı AYDIN*

kıırşılaştıtı problemleri akı.J ~·oluyla çözeceğini. ona göre hi\krnedeccgini belirınıiş ve bıı ifadeleri de Hı.

Peygamber tarafıııdan şükredilcrek onaylannuşur.ı

Buıııdan da anlaşılacağı gibi, Hz. Peygamber, akli çaba sonııcundıı veıilecek olan hllknıe olumlu yaklaşıruşur.

Bunun bır sooucu olarak. lslfuu'ın başlangıç yıllaf!lldan itibaren. gerektiğinde ferdın ak li faaliyetine sınırlı da olsıı ınllsaade edilmiş olduğu söyleı1ebilir.

ilk yıllanndan itibaren islam dini. hayauu labıi akışııu. sosyal realiteleri, insan mısunuııı en önemli değerler olarak kabul etmesinden dolayı. kuralcı ve şekil­ci yaklaşımın oluınsıızltık.lanru en a7.a iııdinııeyi he­defleıuişıir. Yine islllııı. hayal ı n çeşitli yönlerini ve değişkenliklerini yaıısıtaıı bir iç diıuımi:aııe sahiptir. Nitekim bu dinamizm ve esnekliğin örneklerini o dönemde gönııekleyiı. örneğin: H~. Pey g<ımber önceleri suni fiyat an.ışlanıu ve 1araflann bcklerunedik mağ­dııriyetleriııi önlemek içiıı lıenüı elde nıevcııt olmayan

· ıııalııı salışuu yıısıı.klanuşıi. l Ancak daha sonra, bumııı özeUikle bazı üreticiler için miişldll olduğunu göıilnce,

ıarurun ölçüntın \e sürenin belirlenınesi kaydıyla, bu Ilir bir alı ş vcıişe. yani "sel~m akdi"ııe ıniisııadc ctmiştir.4

Çüıık.li ınıılı ticaret amacıyla elinde bnlunduraıı lüccarlar ıçin bu htlküm nonnal l<arşılaoabilır. Ancak malı üreten içiıı ayıu şey söylenemez. Zira üreticinin ınahıu iirctip sauncaya kadar ekouonıik sıkmııya düşmesi ıııiiınkündtlr. ÇüııkO selem cıklinin yasaklamııasıyla. üreticilerin ve ıaoaatka.rlann kendilerine sipariş edilen ınalılı iicrelin.i peşin olarak alınalan . eııgelleıunişti. Bu ve bunun gibi dıınımhırda seleın şeklinde y~pılan akitleıiıı genelde ticari bir nııık.sal taşımayıp. ailcııin nakit ihtiyacım karşılamaya

l ~t·Tinniıi, EbU lır1 MuJuunını.:d h, İsa, Ctımm·s-Salıllı (Sflmm). thk.. Mub•ıııme<l Fuaı Abdulbaki. Beynıt. ısı. AJWiııı, 3 (IIV616).

3 Buhatl. Bu)\1, H; EbO 0.\0\td. Bu)U 17•70; N,-ıcei, Bu)'\1. 14: D5riın~ Bıı)'iı, 17.

<1 Ebiı l)nvud. BuyO, 17/57; r;;,soi. Buyi\, 14163.

ISI,AMl ARAŞTIRMALAR DEkOISi, <:ILT: 15. SA Y1: 1-2. 2tHI2 . S•yliı· 165-174 16~

Page 2: Istihsan Temelinde Alnl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/2002_1-2/2002_1-2_AYDINIH.pdf · Istihsan Temelinde Alnl ve Ebu Hanife Islam fıklı.uun temel kayııağı olan Kuı'aıı'da,

ı.

IBRAHIM HAKKI A YDlN

yönelik buluruualanııdıuı dolayı Hz. Peygamber, henüz . elde mevcut olmayan malın satışına izin vermiştir.'

Burada da görüldlt{,>ü üzere. önceden genel anlamda ve­rilen bir hllkmii, Hz. Peygamber zaman içinde yeni'den değerlendirerek değiştirebilııüştir. Nitekim bu tür örnek­leri çoğaltınamıı da münıkiindür. Hz. Peygamber bu tür hOki.inıleri ile toplum içinde do&acal< muhtemel olumsırı­luklan asgariye iudinncyi hedeflemiş. Bunu yapaıkeıı de akli eylemini, fetanel sıfatını kullanarak yapnuş olnıasıy­la, insanların dllşUncelcriııin hareket alaıunı geııişletmiştir.

Bıı anlayış Hz. Peygamber'den sonra da devanı cuniştir. Önıeğin Hz. ö mer lral<'ı fethettikten soımı. Kur'an-ı Kerim'de belirtildiği üıen!G Hz. Pe:tgamber. fethedilen arazilerin beşte dördünün gaııimet olarak askere dağınlmasını enıretnıcsiııe rağmen, bu araziyi ganiınet olarak askere dağıtınayıp harnç vergisi !<arşılığında bölge halkıııa bırakııııştır.7 Çünkti o günün şartlannda Hz. Önier. bölgenin stratejik önemine ve bazı nedenlere istinaden Irak halkım fazla iııcitmenıenin Islam toplumunun nıenfaatitıe olacağıru dllşiinmllştü. BımLuı

için de, kendi akli değerlendirmesiyle Kur'an'ın temel prensibinden hareketle ııassı farklı yoruınlay;mık, farklı

bir uygulama yapnuşur.

Hemen şıın\1 da belirtelim ki, bu tür uygulamalar<\a istidlalle, akıl y\lıiitmeyle liikOm verilirken, İslAm fıklun­da teınelkavmık olanKın'an ve Süruıetteıı tamamen ıızak­laşılıııaııuşor. Nitekim İslam mdımda hüküm verecek olan ıııüçtelıidin akli yapısıımı olıışıınıuıııı sağlayan en öııeınlı unsur, islam dini ve kU.Itüıildllr. Bundan dolayı islidial tamamen indi, mesnetsiz ve objektiflikten uzak bir yöntem değildir. Aşağıda da aıılatacıı~ıııuz llzere, felsefede de olduğu gibi, kişinin akli yapısıru, sahip olduğu birikiın oluşturur. Zirıı boş akıl ile islidial yapılamaz.

İslam dini akli selimi din ölçüsüııde korumaya Son derece özen göstemıiş ve onıı hayatın beş ıaruri esasın­dan biıi sayınışur. Bundan dolay ı da akla zarar veıecek her türlü davıaruşı ve yönelişi yasaklanuştır.' Diğer taraftan diııi ve hukuki sonımluluğuıı temel şartıruıı akıllı olmaya bağlaıuıuş olması bunun güzel bir önıeğidir. Akla verilen bu değer, İslfun'ınyazılı kayııaklannııı, aklınkOlli

S 811hoıf, Selem, 2; ltın Mlcc, Tıeoreı, 59 . A,ynea ~kı. Hoınu Al:ıan. '7'ictrrıt f/ukı4lc1m ım Ytnl 8m1 Pr'obfemltırl Oıerlnı /.tlôm Hulı;ıtku Açtf.lndon Bir O.gerlmdfnue (Borta, 1enılrttJI M ebu bu. Leasing)". 1. tltuslom.<o I•L~m Tic•reı Hukukunun Oonomnıdeki M•~lelcri Konıır<Si, ed: Mclımcl B•yyiği~ Konya 1997, s. 212.

6 Kur'on·ı Ke<im. V Entil, 4ı. 7 Bbll Yusuf, Kltobu't·H<u·ac, B•:vrut, l$2.,, D<'.ru'l·Murife. s. lS. 36.

İbn Kayyiın et·Cevıiyye. AJıkôın·u ehli'z.Zimm•, thk. Suphi Sat il\. Maıbo.\lU C&miatu Dı~k. Dunııtk ı961, 1. 107.

& .İbn Eıniri'l-Hnı:<:, Muhanııned b. Muht~ınmcd, eı.Tala·iı· wı'r-Tahrlr. Bul&k 1316, lll, 144; Ali B•r<l•koğlu, :robli Hu/ruJ: Dt)fancui Açısından fsl6m Hakukçnlonnrn /,-ıilua• .. tstltlolı G6rıip!", Erciyes Ünil•ernitesi, ll•hiyaı FakOlıesi Dergi•i, •Y· 3, Ka)"lcri 1986, •· 125.

166

prensiplerini genel hukuk ilkeleri olarak !<,abul etmesinin tabii bir sonuç olduğu söylerıebilir.

Özellikle H. 1 ve ll. yy. da İslam toplumunda yeni problemlere ve zamanm ıhtiyaçlanııa cevap bulma gereklili~i, lsl§nı fıkılıçılanru re'y ve içtihada dayanarak naslan yorunılanıa, yeni hUküınler koyma faaliyetine sevk euniştir. Arıcak H. Il. yy .dan itibaren gelişmeye başlayan fıl9h ekolleri, istenilen seviyede kurallı ve sis­temli bir şekilde gelişememişlerdir. Bu dönernde ferdi akıl yilr:ütme nıahsulO olaıı içtihat, genel olarak 're'y'' adıru almaktaydı. Bundan dolayı da zaman ıaınan ciddi eleştinlere maruz kalan re'y ile hükuın venne faaliyeti . "kı vas" (an:ılogy) adı altında metodotojik bir lemele ouır­tulınaya çalışılnuştır. Bir şeyi taktir etmek. ölçmek. karşılaştırmak ve iki şey ar:asındaki benzerlikleri tespit eunek aıılarruna gelen ve İsl§m fıkıh terrninolojisinde "ta'lil" (dedııction) adı da verilen kıyasııı tarunu, genel anlamda şöyle özetlenebilir. "Kıvas, her iki problemde ~ükme esas teşkil eden illet aynı olduğrı içrn, hak:kındo nas bulunmoyan bir olayın hUkmUnll, hakkında nasr bulu­nan bır olayın hO/cmQne eşit kılmakıır. "9 Başka bir üadeyle kıyas, hükmü belli olmayan bir oloıyı. aralanııda­

ki onak illet sebebiyle hükmü belli olan başka bir olaya beıızettnek ve içtihat ile hüküm veOllektir.ıo

Bu şekilde kıyas ile verilen hüküm, nıetodolojik bir temele oturtulnıaya çalışılıruş ise de. kıyasla vanlan sonuç her zaman Islam hukukunun genel esasıanna uygun düştı:ıAl\ kabulünüıı. genel bir kabul olduğu söyle­nemez. Bundan dolayı hukukun anıacuıa dalıa uygun bir hüküın verilmesi için ve baıı durumlarda da kıyasa alter­natif olarak, özellikle Hanefi fıkıh ekolüııde, "istlhsan" adı altrnıla, kıyasa nazaran dalıa seıbest, daha akılcı ve gürıcel olaylara ııygıılarıabilme inıkaıiı olan f>ir hüküm çıkarma yönlenli gcliştirilınişti. Bu metot ilk ytllarda eleştinlnıiş olsa da, giderek diğer fıkıh ekollerince de bazı değ4ikliklerle farklı adlar alunda kullanılmıştır. Örneğin Hanefi fıkıhçılannın kullandı~ı "i.rtlhsdn' bazı faddılil<­

larla Maliki ve Hanbeli fıkıhçılannca Vıstıslcıh", Şafi

fıkılıçılarınca "islishab" adıyla kullaıulmışur. lsUinı fıkhında aklileşrrıe sllrecinin temelini kısaca özetledikten soıım, klasik kaynaklarda ve genellikle fıkıh tarilıiııde istihsarun kurucusu olarak kabul edilen Ebfi Haııifeıı ve istihsfuı komısıına geçebiliriz.

9 Abd\llvahh•b Hallaf, Me.rôdlru'c.T•frl/'/./..lami {i m6 tc Nosso !ihı. Ku""yı 1970, ll. Bnslu, •· 19; Abduli<ı.Sir Şener, Kıyaı l.rcihJdn /stlllolı. Di~'lel ~leri BqbnlrtJ Yayınlan, Aıılwa 1971. 3 68.

IOMlthmuı Estu, Tdhl.ı-1 U.ıülıl Fıkh. tımir 13 13, tl. Boukı, s . lO·. Abdulkadir Şener, Age. s. 68.

llsta. Saymor'i, EbO AbduUah H~seyin b. Ali (v.4361J045), Alıbôr-u Eb/ /{oni(c ve Ashablh, lhydorobad 1976, s. 12; Maver<li, EbO Ho.<an Ali b. Muhammed b }labib el-Basri (v. 450/ 1 058), Ed•bıc'/.f;.'ot/i, nır. Muhyi Hilal cs-SerelıAn, ~"' l39Jtl971, 1, 650; lbn Hazm,

JOURNAL OF ISLAM! C RESEARCH. VOL: t S, NO: t ·2, 2002

-· .. ·-·--- - -·-- ·-··-·----· .

Page 3: Istihsan Temelinde Alnl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/2002_1-2/2002_1-2_AYDINIH.pdf · Istihsan Temelinde Alnl ve Ebu Hanife Islam fıklı.uun temel kayııağı olan Kuı'aıı'da,

Hicri 80-150 yıllan arasında yaşamış olan İnıam-ı Azam Ebi\ Hanife Numan lı Sabit temel öj;reniıııini ıanıaınladıktan sonra kelam ılmiyle öjireninline devam euııi.ş, bir müddet so ıva fıkıh ılınine yönehniş ve bu alan-da son derece meşhur olmuştıır. Onım Islam fıkıh alanın-da önemli ıniıçtehitlerden yn da ıneıhep imanılanndan olduj;u fiknnin kabul edilıııc:sinin en önenıli aymcı ııitelij!i aklııu ve zekasım son derece kıvrak ve güçlll bir şekilde kullanmış olmasıdır Nitekim klasik anlamda lstaın fıkhının temel karnııldan olan Kur'an ve Hadislerden yani mevcut kaymklardan. her hangi bir akli çaba göstermeden hilküm çık:ımlllk klasik anlamda her müçtehidin yapab ileceği bir eylemdir. Nitekim lslfun Fıklıı r.assa dayalı bır hukuk sistemi olduğundan lsl~n fıklu adına verilmiş olan heı hülmıün nassa dayandınl­maya çalışılınası t~biidir. Anı :ık Ebü Hanife'yi asıl ayn­calıklı ve üstün kılan, onun sıııırlı Mslarla sınusız olaylan ve prol)leınleri çözrnek içiıı kullaıınuş oldugu akıl teme­line dayanan islilısin metodudur. Nitekim Jmam-ı Azam'ın ortaya koyduğu bu metotla verilen her htıkmün mUllaka bir ııassa dayaııdırılıııış olması teınayülü, aşıl­maya çalışılınışur. Di~er tar.ıliıın Ebiı Hanife, bu yön­teıııiyle islam fıkhına adeta ~"rl~r boyu silrecek bir can­lılık ve şartiann gerektirdiği oranda biresneklik kaıandır­nuştır. Bunun için de Ebıl Hanife İslam hukuk sisteminde ba,9ms1Z bir metot olarcik kabul edilen akli düşüneeye önemli ölçllde yer veren "rt'y" ıuetoduıuı en iyi ve yoğun bir şekilde kullannuşur.ıı Bundan dolayı özellikle lsıaın luıkuk çevresinde Ebu Hanili! ve çağdaşlanndan olan Evzai (v. 157m4), Süfyan cs-Sevri (v. 16ln77) gibi ıntlçtelıitlcrin salt akıl yürlltnwye dayalı içtihatlanyla üo

kazanııuş oldu.'dan kabul edilir.1l bte Ebu Hatlife'nin bu oıelliği zamamna göre, onıııı cıı belirgin öulliğiydi. Bu sımrtı çalışınunuıda bir felsel'cci gözüyle onun aklı kul­larunasım istilısan örneğinde ana lıatlanyla da olsa, ortaya koymaya çalışacağız. Dolayısıyla burada işin fıklıl boyu­tundan çok, ortaya konulmuJi bükünılerin, yöntemlerin tahlili ile bazı scmıçlaıualar yapmaya çalışacağız. Bunun için öncelikle istihsilıun ne anlmııa geldiJıi. akıl ile neyin kastediidip belırtilecektir. flıı noktadan l13reketle de onun sistemi içinde akla verdiği öneme ve felsefi eyleınin ne olduğuM yer verilerek. Inı llç kavramın işlevleri bakımından biıbirleriyle olan ilişkileri belirterek Ebu Hanife'nin akil, felsefi eylenıle cilabilecek ilişkisi belir­lenıneye çal~ılacaktır.

&bıi Muh•oıme< Ali b. Ahın<t oı·zilıiri (v 4.16/1063), ei­M•lahltoıu ibıa'J'I-Kıyoı vc'r-Rc"/ w"/./.olu6n w'r-Taklıt vc'ı. Ta"lıl, nır. Said et- Etkaııi, Dun•ık 1370/1960. ~. S-9.

ll Bk.ı. Ahmet tıunn, Tht Em·ly O.valopm•M o(' lslônui:

Jurilfl""de•"·lslltnaba.d 1970, r. 24. ı3 Bkz. şatull Ozeıı, /s/6ın Flıı/<ılk l>ıırancosln/n Aklile1ın• Sflreci,

Dokıora T.ıi (ba~ılm•mıı). !stılııbul 199.1.

_ ı

lST!HSAN TEII.{f:;L!NDE AKlL VE E.BÜ HANIFE

İstihsan: Arapça olan islihsan kelimesi "husun" kökünden gelir

ve güıellik. rağlıet edilen ve sevilen şey, ya da bir şeyi iyi uyguıı. güzel gönnek. iyi bulmak. tercih eımek aıılanun­dıı olup Ingilizce'de "appmval. pre{erence''. "personal preference. iuri.<lik preference" kelimeleriyle karşılanır.1A

islam fıJ<lu termioolojisinde ise onun pek çok tamını

yapılmıştır. Örne~ "istıhst'in, kıyos gibi benier/ik esasından hareket etmeden, umımıun menfaaline ve adalet esasına g/Jre şahsi tnkdire dayanarak lıüktını ver­

mektir."ll Gaı.aıi (v. 505/l ı 1 1) istihsfuıı şöyle tanım­laınlştır: "Maçıehidin aklı v/n iyi-doğruintlduğu şevdir." 16 Başka bir taıuma göre "ıstihst'in, insanlar için daha vumuşak, faydalı olan bir nedenden dolayı kıvası rerk edip maçtehidln kendinin daha doğru g/Jrdtlğli ı;önde htı!.."ilm vernresıdır."t1 Nitekim şer'i deliUer arasında (kıtap, stııuıet) lıllkmü yer alınayan ve k1yas ile de uygun cevap bulunamayan konuda mllçteltidin ileri siirdüğlt

şabsikan.ıattir. Yani müçtehidin "yalnızca iyi g6rdilğiJ ile fetva vermesine istihstln denir." 1g Buraila zikreni~imiz tanımlardan ve dij;er temel eserlerde yapılan tarumlardaıı 113reketle. istihsanın şöyle genel bir ıaıumııu yapınanuz ınt\mkündür. Kolaylığı, geıtişlij;i, toleransı alma, rabatı araşttoM anlauuna gelen istilısan; her hangi bir konuda gerekçelerin gerektirdiği bir hükümden, dalıa kuvvetli ve gerekli olduğll düşüniilen başka gerekçelere dayanarak bir diğer hükme geçmektir. Başka bir ifadeyle kitap, sün­net veya icmadaki deliliere rağmen, zarurete ya da amme menfaaline binaen kıyasın katı kuralcılığuun yanlış sonuçlara götürmesini önlemek için, istidlal yöııtemi ilc kıyasın, genel ve yerleşik kura llarından aynlıp. olayın

özelliğine ııygun çözüm bulma metodunu ifade eden şer'i delildir.'9 Bu delil işletilirken ınetodolojil< kaideler soııu­cıı ulaşılan hükümler Kur'an ve Stlnııetin genel ilkeleriyle

1~ Zebidi, Tocv'I-Aras, "hosune" ınd., tX, 176; lbn MamOt, C.l.tuddiıi Muhoınıntd lbn Mllkmcm d-Eıuari, Lismıu'I·Arab, &yıut 1961, XIII, 1 17; John Siııclnir (editör ehief), Collin.r Cobul<l Englulı L.onguazo Dielıonory, p. G ı , 107U, 1 ı 29.

IS Mevl••• Muhammd Ali. luaı• Olnı. o;ev. Naı:i)'e Akseki, Istanbul J94S, l. 167: Alıdulkadir Ş<ıı<r. ilgt. •· l 17.

16 Oıtdli, Ebil Hı.unld Muluı.mmed h. Muhıunnl(dı •I~MIItrOl(O ml» ilıHI'I-UJiıl, M•ıb•W1-Emiri~.:, IM.X, Mc1tr 1322, 1. &sl:ı, 1, 274.

t7 Serah•i. EbQ Bekir Muhnınnıtı b. Ahmet (v. 49011097), ui-Meb"'ı. uı.nbul ı 9f.l, x. 14.1.

18 lhn Ji><m, EbO Muhommed Ali h. Ahmet eı-Z.ohiri (v. 4S61l063), ei-MıtloM.osu lbıali'I-Kı}'lll ve'r.fle'y ve'l-/sılh.ıdn ve'ı·7'<ıkliı ve't· To'/11. n;r. Said el-E1'sani. Dıma;k 137911%0, s. S

19 Bkı. c:.ı·Ubidi. Muhaının-td Muı11l.l&1 Tacu'/.Jtni.t, .. hasune"' nld., ıx. l1S· ın; <I·Buh.,1 (v. 730), Al••ddin Abdnlaıiı lı. Ahnıel Kqfu'I-Evdr on Ulfl/1 f'ohri'l-/sldmi'I·Po:devl, nır. Muh•mmecl Mu'wımbillob ei·S.tdildl, m. Ba.<kı, &ynıt 1994, IV, 5-1.1; Abdııık.ıdir Şener, Age, '· 1 17· 1 18; Ş•bon Muhommed l•mail, d· IJtihıôn beyrı• /olozoriyat .,.·ı-Toıblkı, Kat.ar 140!VI988ı•· 13-14.

ISLAtvU ARA$TIRMALAR DCJWISI. ClLT: 15, SA YI: 1-2. 2<Xt2

Page 4: Istihsan Temelinde Alnl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/2002_1-2/2002_1-2_AYDINIH.pdf · Istihsan Temelinde Alnl ve Ebu Hanife Islam fıklı.uun temel kayııağı olan Kuı'aıı'da,

lURAHiM HAKKI A YDlN

değerlendirilir. yani istilısfu.ı uıetodw'Uill işletilınesiııde

İslam fıkluıun iki temel kaynağı göz. ardı edilemez. !stili­san bir anlamda da iıısım ruhunda. ve aklında saklı olan ilkeler do~lnısunda iıısaııın özünde buhııuın hakkaniyet ve adalet idesi ile "labii hukuk" dllşüııcesi açısından

konumııı yeniden ineelerup bir souuca vanııa eylemidir. lsıihsaıı bir ıııılaıııda kı) ıısın do~rıı bir şekilde işletilcıucdiği durumlarda tercih edildiğiıtdcn dolayı malanndaki fıııkı da belirlemek ge.r:ekir.

İstihsan ile Kıyas Arasındatti Fark ve İstibsfinın Gerekliliği

İslllm fıkluııda hüküın çıkamıa yoıııenıleıinden biri olan isıihsihı. henüz kullaıulmııya bnşlaıuııadan Once kıyas. buzı araşıınıtacılıır tarafından akı l yürl\tme metodu olarak kabul edılse de. gerçek aıılanıda bir akli dıiştlııce Urüııü değildir. Çüııl<ü luyus, hül<mü bilinmeyen bir olayın. aralanndaki illet birlig:i sebebiyle hükmü bilinen başka bir olaya ilhak edilmesi eylemidir. Aynca kıyas ispat edici de AH. ancak hükümleri oıtaya çıkancıdır. ~ Oysa istilısan metodunda, kıırşılaşılan olaya ll)'gtılımabilir genel bir kural bulnuıklıı birlikte, baa ·öı.cl nedenlerden d olay ı. sonuçta bwıdan vazgeçip dıılıa istisnai niteliktc farklı bir çöı:üme gidilir. Böylece k ıyusla çatışımız. ancak genel kur.ıl aıılaınıyla lcıyasıan farkudır. Kı~ as ile doğnı soııuca varabilıncsinin temel şartı, beıızeı•eııle kendısine benzelilen arasında ıauı bir benzerlik bulunınasıdıi. Sadece isim beıızerliği veya vıısıfianııdan bir kaçnun ben­zer olması, kıyas için yeterli değildir. Yıııli probleırıleı arıısıud,ı tespi1 edilebilen kı.1çı1k benzerliklerden ha.r:eketle yapılacak olan lu yas, do[lnı sonuç vernıez.ıı Bu açıdan da kıyas mutlak re'~ değildir. Çünkü kıyas kitap ya da sün­nete uygıııı olmak iiı.crc delillerden lıükilm ardmaktır. Yani bir ıneselede kıyns olabilmesi için. bilhıdiği gibi. kitap ve sünneuen asılıeşkil edecek bir haber buluıunası ve verilecek hüküm arasında kınlam ortaklıjiı veya ben­zerliği şeklinde bir ııyguıılugun alnıası gerekir. Bunun için k.ıyas cyleıııiııde ;ıkıl, her ııe kııdıır fonksiyonel bir görev llslleuse de, sadece akli ilkelerdeıı hareketle souuc:<ı vanııaınaktadır. Bu şekildeki <ıl<tivitenin temelinde yine nass olıua wruıılulu!iu. akli eylemi· sıııırlıınuştır. Ebu Hanife de bu sınııhunayı istihsıin ile geııişleııne~·e c;alışnuştır. Böylece islihsan ile islfıııı fı.klınıdcıki re·~ önemli ölçfıdc ağırhğııu hissettinniş ve aklileşme süreci soıı derece belii·giıı hııle ~elıniştir.

Ebfı Haıüfe'ııin ak ll ıercilıi, "rt'y"i hangi anlamda kul· landığını öğrencisi Şeybııni'niıı (v. ı 89/805) J::;bfı

20 'Muılat'ot l· 1 ıımılo~l~t1ı..:ı. ''(:'/ııl/1cırıffe". nmd. O)A, X. 136.

21 H:un.ıa . ..U.t:ın.' '"Ç~dtıJI.:t~mo Si111:JC1IHU /ıWm Hııkubr ... J,hi.nı \< Mılll~mh:ı:ın~ Jl. io:ulhı Oo~una hmi ,...,J'Ilımtun. 10·11 M;ıyı.' 194J7. lst:mbul 1997 (it; iı\d!!), '> · 1 7~.

168

- ı

Hanife'den naklettiğı şu naklinden çıkarnıaımı

ınünıkilııdür. • Namazda M k .vık şüplı~ den /aşı. baskın

re 'vi ne (ala elu·eri re'y) gıJre davranma/ıdır. "22 Bmadan aıılaşılacağı gib~ re'yi baskın. ağırlıklı um ile eş aıılarulı kullaıuıuşur. Bmıun ymuııda öğrencilerinin eserlerinden çıkanlan sonuca göre Ebiı Haıüfe. re'yi çoğ\ı zamatı sis­teıııatik akıl yünıunc. p;ınılcUık kunııa. onemli ölçııde akli örııekleıneler yapnı:ık seklinde kull~ ıııtıışur.:> Re\ Ebfı Hanife'den önce dr kullanılımş alınakla birlıkte,

onun kadar sistematik ve yoı;rı.ın bir şekılde kullarul­ıııanı.ışlır. Oysa Ebii Hanife .r:e'ye Onemli Olçüde değer vemıiş ve hemen henıcıı her hükmüııde akli düşllnceyı işin içine kaınıışur. Bıııı.daıı dolayı da "aslıabu'r-re'y"

diye adlandınhıuş ve ıc'y karşıtlannca on::ınli ölçude eleştirilmiştir.l• Ancak l.ek.ı1evi'ııin de belirttiği gibi. bll adlaııdınna kı.ısur değildır. Çtlııkü ıe'y ve iSlidial yönte­miıli kullanmak, o kimsenin 7.Ck<ısının ve akhııııı

genişliğini gösterir. Zinı ı.ıakil olmadau akıl, akıl olmadan da nakil bir fayda sağlaınaz..15 Örneğin ııklı olmayaruıı mükellef olmadığı gibi.

Bunlardan aıılaşılac.ığı gıbi Ebıi Haıüfe. sistenıatik

ııkıl yUıüterek ltük.ınc varmak ister. Hükme vaınıak için uassın çöıüm olmadığı dımımiarda sısıemalik akıl yOıüt·

ıncyi, re'yi kullaıunası yaıunda kıyıısı da kullanmışur.

Ona go.r:e luyas, hakkııu bulmak isteyenin. ar.ıdığı hakkı ortaya koyar. Kıyas. hak salıibinin iddia ettiği, hakka ulaşmasmda adil şahiller gibidir.26 Aııcak o. kıyas ile vaıılaıı sonuç genel ol;ırak diıuıı rııhun.ı, genel prensip ve anıaçianna uyguıı drişmedill,i zaman l<ıyası terk euıtiştir. Onun yeriue de, ilk bakışta görülıneyen, ancak bir.ıı. düşünerek ve akli eyl~mdc bultmarak fark edilebilecek olan. ıııiiessir illet kavr.ındığıncla ve daha kuvvetli bir delile ulaşıldığında kıyasın yerine isliltsfuı metoduyla içıi­lıaııa bulunmuştur. Hunıı gOrc bir ruılaında istihsfuı ile vanlan hüküın. kıyas ile varılan lttıküıııden claba geçerlı olınaktadır.l7 Çüııkll yukanda da değiııdiı;imiı. gibi, kıy~s ispat ve ikıııı edici değ,il sadece hükOnıleri orıaya

2'2 Şoybani. EbC Ab~ıllolı Mubanımeı b Hasaıı. •l·H•"'--.ı ala Ehlı'l· Mıdln•. n~ı. ••·S<yyıd Mehdi Hosan cl·t\ilaııi e ı.t;ftdıri, H.vdanıhat 196~ b:ı.•knınd:uı oılı<ılııısi:ı, Beynıı . ''"·· 1. 230.2:11.

23 ŞOkrOÖZcn.Ag•.< ~~ı

24 llkı.llı:ı 1\uıeytıe, Ehıı Mubıuıııncı Ahd\lll:oh h MO•Iinı (v.l76:~&9) Tt'wiJ Muhıoli{i'l·HııJı<. nır AbdulJ.Jıdir Alııneı Atli. B:yruı 191A<, • · ~4·56: lhn Ab<lilb.:ı· Ebi\ Omer Yusur cn-Ncmori d·Endııtüııi (v 463/1071). Camf· ll Jtı•,ani'/./llnı •• ~·adUh 110 ınô Ycnbcği fi f!ivo)>6lihı 110 Hamllh, ılaru·ı·Erl<aıu. 1398/ı9?!(, ll, 14~·ı49.

25 1-tln.::vi, Abdu!hay. es-T~'M:w'l·Miimm!fC"d alu Mııvotltli Muhammed~ ıışr. Tıı.klyuddin eıı-Ntdvl, Domhl\y-Dnne'k 141211~91, ı . ı24.

26 EhC\ 1-i•nift Nuınan 1\ s~,hit, ",/.,ıi{;m w'f.Mı1rcnllü,t". ı,.-cY. Musta!ft öz inıanı·• Aı.•uıı'ııı llcı; Es"i (içiı;de), lfA V, U. Baskı, lsı.nbuı 1992 ••• ıs

21 Musl;di' Ut\Utpoını.\ln, '"fbü 1/onife•. m•d. X, 136.

JOURNAL OF ISLAMI\" RESEARCH, VOL: 1 S, NO. 1·2. 2002

~··-.. ·~·---··--------··· ·--

Page 5: Istihsan Temelinde Alnl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/2002_1-2/2002_1-2_AYDINIH.pdf · Istihsan Temelinde Alnl ve Ebu Hanife Islam fıklı.uun temel kayııağı olan Kuı'aıı'da,

çıkancıdır. Oysa islihs~ıı ıııeıoduylu ulaşılaıı hükmü kitap ve sünııet desteklemekle birlikte, kı yasa nazaran hayaun gerçeklerine daha yakmdır. Çüııkn akli ey lenıiu üzerinde. içinde yaşanaıı toplumun, kültUr ve medcı\iyetiuin soıı

derece etkisi vardır. tsıil\S<lıım kıyasa tercih edilmesinin bır diğer nedeni de, loyas hukukun bütlln senli!iııi. esııeksizligini oldugu gıbi 1\iiknıe ve yaşamıı yaıısıunası­ııa karşılık. istihsfuı şartıann gerektirdilderine göre luıkukun senli!iııi yuınuşauıuş ve islam fıkhıoa geıuş bir hareket alaıu sağlamış ohnasıdır. Çünkll istihsıiıı. insaıı

ııldııun seziş ve kavrayışına degcr vererek. insaıun ın\lk· ıesebauyla yapacagı çıkanıntarla soımçlanınaktadır.~•

Nitekim "istihsdn ydnıemınm kullqnınundaki amar;, kolavlığı, geni~·/iği, wleransı alma, raharı araştırmadır.

Yani istihsdn kolaylık içın zorlugu terk etmek/en ibaret/ir ve müçtthıdin takdır hokkım kullanarak en güzel olanı seçmesidir. •ı9 Bu metodun bir bakıma İslam fıkluıu liık­litçilikten kurlanp daha özgün ve uygıılal\abilir hule getirdi~. toplum menfaatlennı ön plana çıkarabilecek bir duruma getirebilecek bir yöntem oldıığunu

söyleyebiliriz.

inıaııı-ı A2am Ebiı Hanife istilısan temelinde geliştir­miş olduğu rasyonel içtilıaUannın bir sonucu olardk, kurucusu kabul edildigi Hanefi mezhebinin genelele katı bir kunılcı olmasından çok. nıeselelere problematik bir uıı-.ıda yaklaşmasııun 7..cminini llazırlanuş olnııısı. Hııne(i meılıebiııin hayata ve insaniann ihtiyııçlıınna uygım karalcteıisıigiııde gelişmesini sağlamışur. Aynca Ebü Hanife geliştirdiği ıstihsaıı metoduyla. venlen hüküm­lerin ucunu ııçık bırakmıştır. ÇOııkü bu metot ınüçtehide. bulunduğu klllınr ve medeniyet onaııuııda. kendisine ulaşaıı fıkl\i kurallan, görüşleri. ayet ve hadisleri insan­lıırın ihtiyaçlan açısından bulunduğu zıımaıı ve şartlal'

içinde yeniden değerlendirip sııu'rlı ııaslarla sıııırsıı: prob­lemleri.. naklin lıilknıil ile aklın yorumunu ınakul bir ahenk içiııde, Çôzıne inlkam saglanuştır. Nitekim belli şartlar içinde veri lıııiş olaıı hüküınlerin. şartların

değişmesi ve olayın farklı bır Ilitetık kazanması duru· ımuıda, lıtıkümleriıı de degişmcsinin akliligi vardır. Bu durum Mecelle'de "Ezmtlnın teğayyüri! ile ahkdmm ıtgavyürO inkôr olunamaı":KI şeklinde ifade edihıliştir. Belki de Ebü Hanife buııun için, Kur'an'ııı genel ilkeleıi­ni ve kıınıu yaramu gözeterek istihsiiıu sikça kullıımııışlır.

Eblı Hnnüe insıııılar için daha uygun bir hükilm \·er­mek ve hukukun sertliğini yımıuşatınıık maksadıyla tercih ettiği istihsaıı metodunu. ııasi<Hdan ohışım aruı klU'Iılları degiştimıedeıı, ferdi ihtiyaç ve ıanıreti giderebilmek ve

l8 'flkz. AbdUiklldir Şenor, Age, •· ı 36

29 .. A.Ii 11..-dak~lu, •t,ut.Un", m..ı. X'Xlll. 341

l O M.e.:oll<. Madde: 39.

ISTlHSAN TEMELiNDE AKLL VE EBÜ HANiFE

birtakım hukuki çöıünıleıueler getirmek için kullan­nuştır. Ebiı Hanife. bu metodu işietirken ulaşugı çoıUın­

ler sınırlı bir alanda ve belli OlçUde olınasına r.ıgınen. hiçbir zanıaıı ıuıa kuralı işlemez hale getirecek ve kıımıııa karşı hile teşkil edecek bir istihsfuı metodunu beniınse­rııemiştir. Nitekim Gaı.lili'niıı de ifade ettiği gibi. "isrih­sdn. delilsiz gtJrC/şten Ibare/ değildir. Aksine bir delilden kavnaklanon gtJrüştOI" .. ı.teselenin hakmanarı Kıır'a11, san­ne/ l(ihi <J:el hir ele/ılelen dolovı henzer/erinden avm edilmesitllr."ll Başl<a bir ifadeyle. yerleşik bir lıukt~< kunılı olarak kullaıuJan istihsan. lıiçbir .ı<ıman kur:ılsıı ,.e temelsiz. sade bir akıl eylemi olınanuşur lsıilısiiu. genel nitelikli bir şer'i nass. ya da benzer oJaylnra getirilen çözüm tanı. belli bir Olil)'a uygulaıuı.:ken bu uygıılıuııadıı luıkukıııı aıııacı. adalet ve eşitlik ilkesinden ayrılroadaıı. probleıııin kendine Ozgll yapısıııa en uygun ve en güzel o laıu hukul<un genel )'apısı içinde aklı, mımuğın yardum ile farklı bir şekilde çöıüıııleıııe yolunu tercih elmcktir.J2 Yani bu yOıueıııle kitap ve süıuıeıe rağmen farklı bir hüküm verilmez. Ancak kitap ve süruıeue bir çözüın bulanaıoayınca bu yöntem tercih edilebilir. Burada önem­lı olaıı, toplumun uygularoalaruu ve unıumwı menfaalini önde tuunııktır. İşte Ebfi Haıüfc istilısihu, makul sııun aşmadan bıı çerçevede kullaıu~ur.

Hemen şuou da belinmek gerekir ki. istilısfuu işleten ınUçtelıidin vicdaıu akli biril<iıııiııin oluşıımuııdu rol oynayan unsurdan dolayı. müçtelıidin taktir hakkını kııl­larul\asında belli oranda subjekuviteııiıı olduğu

SÖ)'l.eııebilir. Örneğin Ebfi Yusuf {v. ı &2n98) bazen genel hüküm aıı.Jıınunda loyasın gerektirdiği şekilde degil de oııa muhalif olarak kendı re'yıne göre karar vemlişti.r.l> Bu dunını yalm olıırak dcğerlendirildiginde önemli ölçüde akli eylemiıı eleşlirilebilecegi bir gerçektir. Bu da ald i faaliyetlerin belki en önemli olumsuıluğudur. Fakat bu olumsıızlu~uıı genel bir olumsuzluk olınadığııu söyle­mek ve bunu asgariye indirmek ıni\ııılülndtlr. Eğer istilı­san kuralsiZ bir şekilde. ehliycısiz iıısanlarca iş!etilirse,

hiç şüphesiz subjektiflikten başka olumsuzluklara da sebebiyet verir. Örneğin İmıım-ı Şafii (v. ı 501767-204/820)'nin belirttiği gibi. istihsıin ile hüküm çıkaran kimse (ehliyetsiz ise), nauıaı: k.ıla.ıkeıı, Şari'iıı Kabe'yi bildiren delillerin hiçbirini dikkate almadan .• beğeııdiği

tıırafa Kabe deyip yönelen \d;ııse"' gibi olur. Gerçekte ıstilısiin basit. delil sit. bir beğcnme. tercih etme değildir.

3ı o~ali. •1-Mıııtas{a. t. lU.

32 Ali llar<bkoğlu, •Jstoh.<cJtt", ıı>1d., :'\Xlll, 3:19.

33 Bkz. ı;hil YuAıl', Kitabıo'l-/itna<·. o. ıs9.

~4 e~·Şiltii. Muhcunmcd b. ldru, Bl'·lll-!tfls. ç~v. Abdulkadit Şcn.:r ,.~ )brıiliın Çalı'k"', TOrkiye Diyıın<l Vııkfı Yayınlan, Aıık:ıl'll 19%, •· 273-274, M. Esad 1\ıho;<r, Isitim l'ıkhndoll•~· Tara(larları. l>iyanoı hıon llo~koınlı~o Y>yınlon. Ankıu·o 1994, s. llG-127.

ISLAMi ARAŞTIRMALAR DERGISI, CU. T tS. SA YI: 1-2, 2tXI2

- ·- ------- -:

Page 6: Istihsan Temelinde Alnl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/2002_1-2/2002_1-2_AYDINIH.pdf · Istihsan Temelinde Alnl ve Ebu Hanife Islam fıklı.uun temel kayııağı olan Kuı'aıı'da,

IBRAHIM HAK KI A YDlN

Derin tefekkOr ve akl i değerlendinne ile yapılan bir ter­cihtir. Nasıl ki her akıl sahibi olan filozof olmadığı gibi müçtehit de degildir. Bwmn özel şartlanmn olduğu bilin- . ı_nektedir. Bu metot da akıl sahibi olan müçtehit tarafın­dan işletilebilir. Yoksa buradaki ;ıkı! varlığa insan ııyn­calığı veren salt akıl aıılaını.ııda değili:lir. Belki de istihsa­ııa yapılan eleştirllerin odağıın bu konu t~kil euniştir. Bunun için de b\ı noktada "akıl" konusunu biraz daha yakından incelemek gerekir.

Akıl:

Arapça bir kelime olan ve •yasak/ama/c, engellemek. korunmak va tutmak"3l, "doğru yoldan sapmaya e~gelleyen"l6 gibi ıınlıımlara gelen alol, insandaki soyut­lama yapma, kavrama, bağı nu knmııı, düşl\ııme; farklılık· laruı ve benzerıikierin bilincine vamıa kapasitesi, çıkarsruııa yapabilme, do ğın düşünme, hulctim veıme yeteneğiJ7 ya da ins.-uu diğer canlılardan ayıran ve onu sorumlu kılan temyiı gücü, düşünme ve anlama mcleke­sidir.l$ Konuınıızla daha yakından ilişkili ol;m ve Anır-b.

As'a atfedilen bir diğer tanını da şöyledir. "Akıl; zonda isabet etmek ve olmuş .vasıtasıyla rılacagı, ya da olması gerekeni bilmektir. •ı? Bütün bunlan toparlaısak, suje ile obje ilişkisinden somıçlaıiınlar yapan insani bir meleke olan akıl, insan varlı~ındıı söz konusu olan kavram ohış­tunna ve soyutlama yapma, doğru düşiinn-.e ve hüküm veniıe yeteneğidir. B\ı yetenek insaııa düşünceleri bi­linçli, tutarlı, amaçlı bir biçimde biıbirleriyle iliş­

kileııdinne ve mantıklı bir biçimde düşilnüp yeni yeni çıkannılaryapnıa iınl<iinı verir. Nitekim buna bağlı olarak da akıl yüıilhne, bir çıkarsanıa işlemidir. Daha önceden -doğru olduklan bilinen, ya da kabul edilen belirli ilkeler­den hareket ederek onlardan ayn ve farklı olan başka doğnılaia ulaşnıaktır. Dini nıotifle ya da konumuz açısıİı· dan b\tnu ifade edersek: re'yın istidlal yönleminin yoğun bir şekilde kullanılıp i cm edilen istilısiin metoduyla iç içe olduğunu söyleyebiliriz. Bu Ebfı Hanife'nin uygulaıııasın­da belirgin bir şekilde onaya çıkı.nıştır.

İmaın-ı Aıam Ebu Hanife kendi ·sistemi içerisinde akla son derece önem vermiştir. Bunu AIUsi (v . 1270-1854)'nin ondan naklettiği "Allah bir peygamber gönder-

3 5 lbn M.nz~r. Ase, IX, 326-32R; A"nı Efendi. K6mu• Teı·canı••l t•I­O.Iı)..,_'I-Borfl li T•rt:C<M~I'I·K6,.im't-Mııh#J, l.ıanbul 1305 lll: 1446-1447; Rnğıbel-f<f:ıhani, el·MQfred:ıt fi Goribi'I-Kıır'on, Daru'I­M.norife, Beyı\lt, tız .. •· 341-342.

36 Seyyiı ŞotifCilrwıl, Ali lbn Muhamıned (v:1413), Kiıabu\·T•rill~ ı.~ı:, "J\lol" ınnMeııi, ş. ı sı.

31 Ahmet Cevi1ci, Portıdlgmo F•lrf[e SIJılatıl, P•radigına .Yayınl•rı, IstAnbul ~000. s. 28-29.

3R SOleyınon 1-lııyri Bol•y, ",tkıl" ın d.; DlA, lt. 23R.

J9 Ehnolıli M. Kaındi Yaur, "Dihace (0n•O~)". Paul J•o<t. Mttall~.,. Mr.ohib. Haıned~r ()t\cı:t Mtt.thaa.,ı. 1slrınhul J9711. s. XXXJil.

170

meseydi bile. insaniann O'nu bilmesi vacip olurdu. "•o ifadesi ortaya koymaktadır. Aynca tınarıı-ı Azam'rı\. "Bil ki, uzrıvların giJze tabi olması gibi, omelde i/me tabidir. Az omelle ilim, çok arnelle birlikte olan cehalellen daha hayır/ıdır•• ı ifadesi de orrun akla, dUşüneeye ve ilnıe ne derece önem verdiğini göstennckıedir. Yine Aliisi'nin nakletti~ göre, EM Hanife'nin yolunu iıleyen pek çok alim de, "Akıl Allah'ın hUccetlerinden biridir; şeriatın bazı kanunlarında ()zellikle mrıanıelar alanmda akıl/o

istidla/, haktım verme vaciptir. ••1 fikrini benim­seınişlerdir.

tslfun dini kaidelcr ve hükiimler iizerirıt kurulu bir sis· tem olduğundarı hareketle, lmam-ı Azam, insan k~idelcr ve hllkiiınler Oıerinde fikir yOrilterek Allah'ın kasıettiği

anlaınlan anlayabilcceğini ve bu ilkeler ve anianılandır­ma lar yardınuyla da ıamanın ve nıekarun gerektirdikle­rine uygwı biçinıde akli düşünce ile İslam hukukunun alaruru geııi.şletebileceğini beninısemiştir. Örneğin pis kabul edilen bir şeyin su ile temizlcnebileceği gibi sirke ile de temiı:lenebileceğine daN- lıtikilm verilmişıir.43

ÇünkO siıkenio temızleyicı olınadığıı:ıa dair herhangi bir nas bulwımadlğı gibi, aklen de sirkenin pis olan nesııeleıi

temizleme özelliği vardır. Bu akıl ve tecrllbe ile verilıniş bir htlkümdllr. Diğer taraftan yin~ Ebı1 Hanife, islam lıuknkunda açıklık getirilmeyen ya da tercilıe bırakılan binakım konularda karar vemıe yetkisinin kişinin irade· sine ait olduğunu ile.ri silrın!lştilr. Örneğin o. zekatın pay­laşUnlnıasıru kişinin iradesine bırakmıŞtır. Ona göre. zekat alma hakkı Kuı'aıı'da belirleruniş olan sırııflardaıı, ihtiyaca göre, fazla ya da eksik verilebileceği gibi, tek bir sınıfa da verilebilir ... Bu anlayışıyli Ebu Hanife kişinin ferdi, (Iki i eylemine intkan taıurnış ve karar vemıe Jıakkım kişiye bıraknuşur. Böylelikle de onun, insanın öziinde bulunan, adalet ve hakkaniyet idesinden kaynaklanan tabii hukukun temelini lslrun fıkhıııda temellendirdiği söylenehilir. Bunun içinde ı.abii hukuk açısınıtın düşünce tarihine kısa bir göı atmak gerekir.

Düşünce tarilli süreci içinde hemen henıen her dönemde tabii hukuk anlayışı var olmuştıır. Omejiin Sokrates (nı.ö. 468-400)'e göre, yazılı olmayan ve metafiziki bir güce dayandınlan ııonnlar, bütün insanlar­da orıaklaşıı olan tabii akıldan kaynaklanmaktadır. Platon (ııı.ö. 427-347) da ise, ıabll hukuk yazılmamış yasalıır

40 Alusi, EbO's·Sen~ Şch.,lıedclin Muhıunmed b. Abdullnh, Ruhu'/. M'anf fF Te(slrl'l·Kı4r'ani'l..Aıim w.'z...se.brl-Mu ôni, DAn.ı ihyli'\­Turts~l-Arabi, &ynıt, ısı. XV, 19.

41 E bO Hanife Age, s. 9. 4~ AKisi, Ago, xv, 39

43 Şoyb•ni, Ag•, 1, 39$.

44 Yusuf ei-Kardavi, FıkJ..'ı-Zekot. Mıı. .. esetO'r-Ris•ıe, VI. Ba.<kı. J9gı, ll, 636-438, 687-688.

JOURNALOFISLAMICRESEARCH, VOL: 15, N0. 1·2, 2002

--·--·----·----

Page 7: Istihsan Temelinde Alnl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/2002_1-2/2002_1-2_AYDINIH.pdf · Istihsan Temelinde Alnl ve Ebu Hanife Islam fıklı.uun temel kayııağı olan Kuı'aıı'da,

olup akla ve iıısaruıı tabıalı nda bulunan adalet ve hakkaniyet idesin4en kaymıl.laıııııaktadır. Aristoleles · (ın.ö. 384.-322) .ise, tabii hulcııku idealist bir çerçevede bır.ıkınayıp, onu bütün insani :ır için gerçekliği olabilecek gerçekçi kural ve ilkeleı:le nı~yoııel bir biçunde açıkla­maya çalışmışur.•s Buradan Jı;ııcketle genel anlamda tabii hukuk insan varhgıııda. saklı . ortak akıldan türeyen ,.e biitilıı insanlar için ve her uıııı:ın yiln1rlültikıe olabilen bir hukııl< dilzeni olup, kuvvet leıiıı adaletsizliğine karşı bir. tedbirdir. PoZitif hukukun ne rlcrece adil olduğtırw kont­role yarayan bir değer ölçıısii dunıınundadır.•6 Ebu Hanife de İslfun hukukunun temel kaynaklan olan Kur'an ve hadısin dışında bu yönteıııiyle aklı yazılı olmayan üÇ\iııcO bir kaynak olarak lc~lıııl etmiştir. Bu kabul ed işiyle de. tabii hukukta oldıı~.ıı gibi bir denge unsuru ve çözOmsOzlOklere çöziinılü)(lk kazandırnıışur. Bunu da istihsan metoduyla çalıştınıııştır. Böylece de İslam hukukunun, her dönemde toplumun ilıtiyaçlanna cevap veıebılen bir huk'uk sistemi haline gelmesine zenıın hazır­laınışur.

EbO H;mife akil düşilııccsil'le, kendi görilşün(\ ortaya koydu~ı gibi, (}aşkalanıun akli dllşfuıcelerine de değer veren bir aıılayışa sahipti. Ona göre bilim adanurun devamlı fikir üretmesi. gönlş lıcl irtmesi son derece önem­lidir. Aynca o kendi görüşünün mutlak doğruluğunu da savuıımuı. Devamlı metodik ~tlplıeci bir yakl:ışıın içinde olmuştur. Bu anlayışından dol:ıyı da bir koııuda ağırlıklı olarak kendi akli görüşfu:ıe d:ıyanarak fetva verdi~nde. "Bu Numan b. Sabit'in re'yidir, gücümüzUn veuiglnln en ivisfdir, kim bundan daha /yi.smi getirirse o dogruya daha vokındır. ••1 derdi. Bu ifadesi oıuın farklı görilşlere duy­duğu saygıyı ve verdiğı dc!ıeri ortaya koymaktadır.

BOylelikle de ferdinakli çabas ını değerli saynuştır. Yine onun sabit fikirli alınayıp zaman ve şartlara göre görüşilııiln de değişebilcceı].ini, öğrencileriııden Ebü .Ynsııf'a söylediği şu ifadelerden anlıyonız. "Benden her duyciugunu yoımo. BugiJn bir gılrllşil benimser. yarın terk

edebılırin~ Yorm bir goraşo benimseyip ertesı gon onu terk edebilirim. ••ı Blittln bunlardan anlaşılacağı üzere Ebi\ Haıufe, canlı bir akıl ve düşünceyi tercih edip. dura~nnlığı reddetıniştir. Bunu da zaman içinde insamn

45 Bkz. Ploton (Eflal<un). Dcvl<ı, oov Seba~.aııiıı Eytlboi._, v• M Ali Cimeoı, l<tanbul l98S. VI B"'ım, 359.a, b,e.d,t (s. 5Q.5ı): Aris'Oieles, Pclıako, çev. Meta ıııncay, Istanbul 2000, V. Buke. Kila;l lll, Bel~m IX, s. 83-85; 1.1ovd, Dcnnis, Thf ld14 o( Lcnt, London, 1970, p. 74·75, 77; Ali Bord;ıkoğlu . .. l.ırihsnn", m•d, s. 113.

46 O. MOnir ÇA~ıl, "Hukuk Ffl,,e(r.tindll ·rab/i H,kıık''ı "fııhiı· Tan~!'· .c Aının~n11. hıanbul Üuivcı~iı.,i Hukuk FnkOiıe<i YAyını, l.ıanhul 1956. s 241: Mnciı Gokbcrk. f.'•/s•f~ Tonh•, lsı.nb~tı l no, •· 45·46.

47 Hotip. Ebü Bekir Ahmet b Ali d-S.ğdAdi (v. 463<10?1~ Tonh" B<Jtdor (Mcdınotü's.SdıJ,H), Kalıiro 134911911. XIII, 351.

4~ llaıip, Agı. XIII, 424.

•. -··· -- --··-··--·------- --

ISTIHSAN TEMELINDE AKlL VE EBÜ HANİFE

gelişmesiyle ve akli birik.iıninin anıııası sonucu daha farklı akli düşüncelerin olabilmesine devamlı ihtimal ver­miştir. Buradan hanekelle onun tam olarak felsefi anlam­da r.ısyonalist olduğunu söyleyemesek de. hukuk sistemi içinde önemli bir r.ı.syoııalıst olduğunıın söylenebilcceğj­ni düşünüyoruz. Nitekim bu konuda İbn Kuteybe (v: 27611189) Ebi\ Hanife'yi Isliını fıkJundaki yeri ile ince akıl yüıütınc ve islidial yapma konusunda ıamaroıı tek adaını olarak kabul etmiştir.•9 Bıı öı.clliği ile Ebfi Haıüfc İslam dünyasında akıl için kural koyma çabasının soııucunda oıtaya çıkan usul ilmi, başta kıyas ile yöntemsel ve akli bir ilim karakteri kazanarak Islam fıldu için, özellikle mantığın felsefe açısından ifade ettiği anlamı ifade et­meye başlamıştı. Bu süreç Ebü Hanife'nin geliştirdiği istihs~ıı metodııyta da. daha bclirginleşip uygulamaya başlayınca ııkll etkisini daha çok lıisseuirmeye

başlamıştır.

Yaşanu boyunca aklı. dini literatiirde bir delil olarak kullanan Ebu Hanife, obıektifliği esas almış \C sebep sonuç ba~lantısı kuımada, aklı kullaıınıada makul olan sıııın aşıııanıışur. Hilkilmlcrin diinyevi-lmkuki yOnilyle,

· ulırevi hayata ilişkin yönlerini ayn ayn nıiilalııa ettiğin­den. işin dini ve akli tarafı fertlere ait olmak liıere, beşeri ilişkilerde aklı objektif ilişkiler içinde kullannırştırY'

Yani Ebü Hanife için aklı kullanma. Kur'an ve hadis metinlerinin anlama ve yorumlama faaliyetinde olduğu gibi fıkıhta da önem taşımışur. Ona göre sınırlı metinler­den hayatın bütün alanianna ışı k tutacak genel ve özel hükümlerin çıkanlması mtıçtclıitletin temel uğraş alaru olmalıdır. Çllnkü müçtehit, dinin ana metinlerine bağlı olmakla birlikte, :z.aman zaman ferdi ve serbest nitelikte bir akıl y<lıütme üe hiıküm venue durumunda kalır.

Buııııh için de o. ferdi ve serbest ııitelil<teki akıl yOıütme ile, islidial temeline dayanan hükilın vermeyi "i.rlilrs6n" ıııeloduy ln sislenıleştirıııeyc çalışmıştır.

Bıı çalışmamızda "akıl" kelimesine yllklcdiğjmiz di~er bir anlaın da "fikir"dir. Çünkü "fikir" (düşünce) kelimesi, özellikle belli bir toplwnla özdeşleşmiş bir kul­laııım;ı sahiptir. Fikir, herhangi bir lopluınuıı, nu ll etin ya da llmınetiıı alüaki. dini deAerle1i. kanaatleri sosyal ve siyasal beklentileri ile birlikte kendisinin if;ıde ettiği

düş(lııcelcrin ıoplamıru içeren bir olgudur. Bu bağlanıda · Ebu Hanife, özellikle istilısl\n metodwm işlelırken bu anlamda da akluu ön plana çıkartrnıştır. Nitekim fikir, bir yandan düşünceleri üretme aracı olarak göıüliirken, diğer yandan bizatihi bu duşllncelerin toplamı olarak göıülebilir. Ya da fıkir. bir ctnşüıune arııcı ve dilşOnceııin biızat kendisi olarak laıumlıınabilir. Bunun için de fikir

49 Blcı. lbn Kuteybe. Age, s. 69.

50 Mıı>ıof• Uzunposl'lla, "Ebii Htmi(e", mad, DlA., X, 137

ISLAMİ ARAŞTIRMALAR DERCil SI, ClLT: IS, SA YI: 1-2.2002 )7).

Page 8: Istihsan Temelinde Alnl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/2002_1-2/2002_1-2_AYDINIH.pdf · Istihsan Temelinde Alnl ve Ebu Hanife Islam fıklı.uun temel kayııağı olan Kuı'aıı'da,

!

\

\

lBRAHIM HAK.Kl A YDlN

ya da akıl. bir araç ve bir içerik olar& görülnıelidır.

Fikir ya da aklın, devamlı iç içe oldu~ çevreden, özellikle de yaşadığı kültürel ortamdan etkilendiği, hatta bu ilişkinin sonucu olarak ortaya çıktığı bir gerçektir. Bu dunnnda bir araç, bir içerik olar& fıkrin oluşumunda çevre ve dini ilkeler gibi faktörlerin son derece önemli olduğu kabul edilen bir gerçektir. Ebu Hanife fıklıi

nükümlerini verirken, özellikle istihsl.ı.ı metoduyla, sahip oldnğu fıkrin, aklın ön plana çıkması kaçıwlıııazd.ı.

Burada Ebn Hanife'nin kullanııuş olduğu ak.ıl da, belli bir özgünlüğü olan kültü:rtln ortaya koyduğu bir lilr teorik üretim aracı olan, İslAm kültür ve ınedeniyetinden baŞka bir şey değildir. Burada "akıl" ile bir düŞilnıne aracını kııstedip, diişüıuııe eyleminde aklın lı.er tüdU içerikten yoksun olduğunu kastetnıiyonız. Burada A. Lalende'iıı yapmış oldugu akıl ayınırum nakledersek l<onu dal'la iyi ıınluşılacaktır. L~leııde'e göre allll, oluşnınıcu akıl (akl-ı

ınükevviıı) ve oluştunıluıuş akıl (akl-ı ınük.evvcn) olaı:al< ikiye aynlır. Oluşturucu ııkıl (akl-ı mükevvin); her insan için eşyaıuıı ilkelerini kavrt~nıak suretiyle bütün insanlar tarafından değişmez olaı-ak kabul edilen teınei ve deter­minist ilkeleri çıkarsayabilıııc melekesidir. Oluşnırulmuş akıl (akl-ı ınukevveıı) ise, çıkarsamalanııuzda

dayandığımiz kural ve ilkelerin ıoplaınıdır.sı Yani dUştinebilmek için sağlam bilgilerle donatılmış bir akla gerek vardır. Ebu Hanife'nin istilısiln metodunda öıı plana çıkaıı oluşturulmuş akıl (akl-r mtık.evveıı) olıııaklıı birlik­te, oluşturucu akıl (akl-ı mükevviıı) da etkin rol oyruunışur. Her ne kadar o istihsfuı metodunu, toplumun içinde bulunduğu şarthu1 göz öııUne alıp keııdi nıiiklese­

batıyla değerlendiesc de, sonuç olara!' çıkarsamalar yaparak bir hükme vaınıası, ohışturucu akıl vaSJtasıylıı olmuştur.

lstibsaıım işletilmesinde akJııı bu denli )'Ob'Ull görevler üstleııd.iğini belirttikten sonra, bu eylemi felsefeyle de ilişkileııdirmek mümkündür. Yuııanca kökenli olan "ya§anıa sanatı• ve • bilgelik sevgisi" anlanuna gelen felsefe kelimesinin pek çok ınıunu yapılıruşur. Bu ıaıum­lardan biri de, • Felsefe, her tar/11 tJiçasazlüklerden kaçınıp insan ve insanlık için dogru-iyi olan bir fl!kilde akla uygun davranmak/ır. oo;~ Bu yapılırken felsefe hiçbir zamaıı kesiıı, şaşmaz ve uygulmınıası mutlak gerekenliir­den bir bilgi venneı., sadece önerilerde bulunur. Felsefede, matematik ya da fizikteki gibi ispatlaıuıuş dogrular olmadığı gibi, kesin yaşam ve alıluk kunıllan da yoktur. Nitekim Alman filozof Karl Jııspers (1883-1963)'in de belirttiği gib~ felsefenin özü, bir bilgi edin

SI Bkı. }.1ub:amın~ Abid ~;.C'ibiri, Arop Akl'"m 0/ıqrunu. ~' ·• lbrnbiın Akl>ab"' iabııbul 1?97, s. 21 •

52 S<rvet Tanilli, YorotıCJ Akim Senıcl, Lııaııbul ı m, s. ıs.

\_ __ "'

ı .

mekıen çok, onu anı.şuınıakur. Felsefe kesin ve degişıııeı. fonnüllere dönüştügünde soysuzlaşıp, kendisine ihanet euniş olur. sJ Yani dün ortaya konulan fikirlere bugün karşı çıkılnıakta, bııgiin onaya konulan fikirlere yarın

karşı çıkılacakur. Bu aıtlanıda felsefenin yapujp. yegane şey, insaıu t.aıtışmaya açuğı sorulara eğilmeye, onlar üzerinde düşOruneye ç;ıgınr. Böylece de insaru fikir tem­belliğinden kurtanp, aktif bir düşünce içine taşıınaya ve devamlı daha iyi ve daha dogruyu aramaya sevk etmiştir. Yukanda ifade eıuginıiz Ebu Hııulfe'nin öğrencisi Ebu Yusuf'a hiıabeıı söylcdigi cümleleıiııi felsefenin bu tanımı ile son del'CCe yakın buluyoruz. "Benden her duy­dugunu yazma, bug1111 bir gtJrüştı benimser, yarın terk edebilirim, yarın bir ~oraşa benimseyip eriesi glln onu terk edebilırım."S4 Bu sözii ile Ebu Haıüfe, devanılı iyi ve doğrunun aranması gerektiğine işaret etmiştir. Böylece her ak li eylemle hııyııtıı belli bir bakış ve açıklama biçiıni,

fikir zenginlikleri gelıııiş olur.

Alman lilozofu ı. Kanı (1724-1804)\n dedigi gibi, felsefe en yüksek iyiııiıı içine koııacağı kavronıa ve en ytlksek iyiyi gerçekleştiıecek davranışa işaret euncktcd.ir. Felsefe biliın sevgisini dolayısıyla da kavxaın yönünden olduğu kadar pratik belirleme yönünden de akla yararlı olan aklın her tilrlii teorik bilgisini ifade etmektedir. Felsefeden öğrenilecck tek şey vardır, o da felsefe yap­uıakur! ·H Felsefe yapmak da, insan akluu düşUnııı.eye,

tartışmaya, tanışma ıla eleştiriye, sorgulaınaya götürür. Bunların sonucunda ;ı klın ışığında insan, doğruyu ar:ışur­ıııaya ve soııuçlaı.ı<lıı ınaya biıaz dal'la yaklaşnuş olur. Nitekim felsefe bir bilgiye salıip olınayı lıedcfierııckteıı çok, her şeyden önce akluı bir işlevi olıuı dlişünnıe, ir­deleme çabasıdır. Dol ayısıyla da felsefe yapmak kişinin nıüktesebatlanyla. lıilgi birikinıleri üzerinde düşüıunek. sorgulamak ve el<lç olan sonuçlardau daha güzel soııuçlar.ı gitmeye ~alışma çabasıdır. Bu bağlaında konuya yaklaşugımıtda felsefe bu çerçevede bir aınaç olmaktan çok, bir ar.ıç olarak görülmelidir. Bu açıdan bakıldığında da fetsere adıııa yapılması gereken eylem­lerin lıeınen lıeınen hepsinin, Ebu Hanife tarafından, özel­likle islihsaıı yöntemi işletilirken. icra edildiğini di~UnU­yoruz. Bu aıılaında Ebıl Haııife'ıılıı felsefenin özellikle de akl i eylemleriıı içinde olduğııııu söyleyebiliriz.

Biz Ebu Hanifc'niıı., yaygın anlaııuyla bir filozof oldu&ouııu ortaya koyma peşiııde değiliz. Ancak onun yukanda aıılatnıayn çalışuğmuz çerçevede, felsefeyi büu1ıı hayat.ınıta, kchıın ve fıkıh aktivilelerinde, özellikle

53 >:ari ı .. pcn, F'Juf"'·• Gırlf, ~····Mehmet Akatın)l Bsk., ıl7-1~ 54 H ot ip, Aıı, XIII, 424

S5 Okı. lnunanuel Kanı, Pı ouk Aldın E!~ııri,, çev. loruıa Kuo;u.'ldi, Oll:cr 06kl>cı1<. Film• o\k•ıh, Tnıkiyc Fclıe:\: Kunıınu Yay. Ankara ı994, ll. B .. ku. ıı~-1 1?.

JOURNAL Of lSLAMtı. RESEAR.CH. VOL: 1 S, NO: 1-2, 2002

1 t

i

Page 9: Istihsan Temelinde Alnl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/2002_1-2/2002_1-2_AYDINIH.pdf · Istihsan Temelinde Alnl ve Ebu Hanife Islam fıklı.uun temel kayııağı olan Kuı'aıı'da,

de istihsan metodunda bir ıuaç olarcik çok iyi kullandı~uu söyleyebiliriz. Çünkü onun lıilküm vennede istilis§n metoduım kuUaıunasımıı yegane gerekçesi, nassın ışıJlın­da, toplunımı menfaatlerine, kültür ve medeııiyete uygun olaı<ık J.ıareket ctmekti. Bunu yaparken de çıkış noktası akli birikimi ve bilgisiydi. Bu da bize felsefe ıarilwıde so ımıtes'in • H ıç ldmse bile bile I«JtiJ/Ok yapmaz•$6 ifııdesini ya da iyi niyetili yaıulmazlıJlııu ileri sül'Cl'l I. Kanı'ın görüşlerini haurlaınıa.ktadır. Eb\! Hanife'nin Kanl~ıın yaklaşık bin yıl önce yaşamış olmasına ragrucıı, ıyi ııiyet, aklı selim ve sa&duyu temellerine dayananık onemli ht\ktlnıler vermiş olmasııun konumuz açısından önenıli oldu~\ıııu düşlintlyonız. Nitekim felsefe; bi.r genel 1avır. hem bilgiye hem de eyleme ilişkin bir yöntenıdir. Bu yöruem aklın sorgulayıcı, irdeleyici ve eleşti.rici bir 1avndır. Yani aklın irdelemesiııde bir bilgi birikimi söz koııusudur. Bu birikim akli cylein içiııde bulunaıı kişileri ön yargıdan uiak tutar.

Ebu Hanife'nin bu aıılayışıru, ol\\\n istilısfuı yön­temiyle vermiş oldugu hükümleri yakından

iııceledigiıniıde, fark euııek münıkllndUr. Bu husuS1a konunıuza örnek teşkil edecek onun pek çok fetvası

vardır. Ancak hepsiııi burada nakletmemizin gereksiılig:i­ııi düşünerek bir iki Onıek vermekle yetineceğiz.. fslfiın htıktıkuıı.ı göre genel anlamda yırtıcı kuşlanıı artı~ı.

yuucı ruıyvanlanı kJyas ile pistir, kullaıulnuız. Ancak Eb(ı Ha:ııife'ye göre, kuşlar yırtıcı olsalar bile suyu kemik olıın gagalanyla içerler ve bundan sakıwnak, özeiiikle kırda yaşayan insanlar için, çok zor oldu[:ımdan bu ktışlanıı ~rtık suhınıun temiz oldııgu kabul edilir.~' lmam-ı Azam burada, kuşların kemik olan gagatıny la su içtiklerilli ve bundan kaçınmanın zorlu[:ııııu bilınesınden dolayı, akli yoruınlamaya gidip, k.ıyas hükmünden aynlıp istihsaıı ile akl i ıercihiııi kullananık farklı bir lıüküııı venııişlir.

Başka bir örnek lıüküm i~e. genel hOk.ıne göre fslanı·­da imamlık, m!iezziıılik, Kur'an okunıalr. ve okutınalt gibi dini hizmetlere karşılık ücret almak. caiz degildir. Ancak Ebu Hanife zaıııaiUlı ve şartiann geti rdigi yeni olgulan değerlendircre.k, bu Jıiz.meılerden lleret alııuıbilınesine

dair istihsün yöntemiyle hükmetmiştir.ss Çünkü bu hizmetler ücret karşılığı yapılmadığında, oıılann

al<Saınasırun mümkün olduj!uım düşüruntlştür. Sonuç: Islam dilnyasmda gelişen kültür ve medeniyeLin içinde

Isıanı fıkhııun önemli bır yeri vardır. Çünldi İslam kt.\ltilr

56 Bkz. Etlntun. Sokrates'm Snvıtmııaıu. '(eV. Numan Ozcl\11• (ır;h.nbul 199!1. s. 69: amlf.. Proıogorut. çtv N. Şoıi Kösemilltll. lsı~~ı~bul 19~9. 34S • (•. 54).

S7 Seuth.,i, EI>CI &kir Muhonuncd b. Alımed (v. 49<111097), lf•lftlll. ııır. Ehu'l· Vef• <I·Eigani. l.ıı~~ı~bul 1984, ll, 204.

5~ lbn Abidin. Mecmı<aııt'r-Rcoıl, !.übnon, 8cyru~ ısı., I, 160.

iSTIHSAN '\'EMELİNDE AKlL VE EBÜ HAN1FE

ve medeniyeti içinde düşünceye, akla dayalı fıkri üretim­Iere nitelik ve nicelik açısıııdan bak.ıldığuıda, fıklun İslfun kültür ve medeniyeti içindeki yerinin önemi ortaya çıkar. Başka bir ifadeyle lslfun kültür ve medeniyetinin hakim olduttı co&fafyada, yazılan eserleri ve akli düşünce fark­Wıklannın zenginligini göz önUııe alusak. bunwı önemi daha iyi aıılaşılacakur. İslam fıklu bu özelli~ini Islam'ın aklın özgün ve özgtlrcc ktıllmumınıı müsaade cunesine borçludur. Harnilton Gibb'in de belirttiği gibi, İslam dUnyasındaki fı.khi faaliyetler hicrctin ilk üç asnııda akli eylemleri ve düş\ince po1ansiyellerini öneırıli ölçüde bünyesinde banndımuşur. Bunun bir sonucu olı'ırak İslam fıkluna, kelanunıı, .hadise. tefsirc. siyasete. dil ve tarih bi­lirulerine de katkıda buluıuı~tur.S9 Sonuçta da İsliim fıkhı, Ununeıiıılıayat ve düşüncesine güçlü ve kapsamlı bir şekilde akıl temelinde girmiştir.

fşte bu ortamda ve aiilayış çerçevesinde yetişen ve toplumun problemlerine çözüm anıyaıı Ebi'ı Haıılfe, genel kaide veya kıyas ile vardığı rasyonel sonuca "lstihstm• ile İslam hukukuna beşeri bir yön kalarak sosyal ve rasyonel bir ıııuhteva kazandımuşur. Böylelikle islüm fıklu bu özelliılinden dolayı dini temellere ~ayanaıı bir hukuk sis­temi olması yaıunda, akli olarak ıemellerıdirilıniş oldu. İslam fıkluran asırlardır caıılı kalmasııun belki de en önemli nedenlerinden biri de liııdtır. Nitekim İslüm dininde "hak", "adalet" gibi hukuk kavraııılarıyla vaz' olunan genel ilkelerin kavraMıası. · yonınılaıuııası ve mfişablıaslaştınlınası tamamen insan aklına yu da insan aklındaki hak ve adalet noımumm genişliğine bağlıdır.

Ebu Hanife lslaın .lıukukumın bu özelliği kazarunasm­da en önemli rolli \lstlenenlerden biridir. Çünkü onun tarafından sistenıleşt.irilen istilıs3ıı, lslıiın fıkılı düşüııce­siue önemli bir açılım getirmiş ve hukuk sistemi içerisinde ttıtarhlık kazaıunıştır. Ayrıca Ebu Haııüe'ıtiıı bu ıııctoduyla, yerleşik olan kurallany la realitc, adalet düşüıx;esi ve luılruk iclesi arasında uyumlu bir ilişki kur­dugu soy lenebilir. Böylelikle de ist.ihsan, İsUiın dünyasm­da akli düşüncelerin ve tı)'gt ı lanıalann gerekli olan yeııi­liklere ve değişimlere önenıli ölçüde mesnet olmıışnu.

Böylece hukukun amme menfaatlerine uygulaıunasıııa

yol uçmışur. Bu bağlaında Ebu Hanife, istilısan . ile ııasıann ve dolayısıyla fıkıh dokuiııleriıtiıı, ıoplwnsaı

realitelere, iıısanlı&ın orlak degerierine ve lllıkııkuıı geııel ilkeleri açısından yeniden yonmılaıımasına önenıü ölçüde zemiı\ bazırlamışur. 60 Böyle! i kle de lslaın fıkhı canlılığıııı devam eninne inıkaıu bulmuş ve rası'onellik özelliği ile her dönemin problemlerine cevap verme niteliğini kazamıuşıır.

S9 Bla. llomiltoıı Clibb, Dmism (i Hod6raıi'/-lslôm, Antpo;a'ya ~·"· llıs>ıı Abbas ve dil)~tltri. S.ynn 1\lGK, •· 263.

60 Ali B•rdako~lu, "l;ıihson" mod., XXIII, 346.

1 ISL...l.Ml ARAŞTIRMALAR DER OT SI. CIL T: 15, SA Yl: 1-2. 2002

"' __ __j

Page 10: Istihsan Temelinde Alnl - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D00064/2002_1-2/2002_1-2_AYDINIH.pdf · Istihsan Temelinde Alnl ve Ebu Hanife Islam fıklı.uun temel kayııağı olan Kuı'aıı'da,

1

1

\

)BRAHİM HAKKI A YDlN

Kaynaklar: Abdull<ı~dir Şener, Kıyo> ltrihsôn f.ıısloh, Diy"neı !ıleri Ba;k•nlıjj'ı

Yayınbrı. AnkMI\ 1971. Abdulvahhab H•llaf, Mıs4dını'ı-Tqrli'l-lı16mtfi mli 14 No.rıo filıi,

Kııvoyt 19?0, ll. Ba,,kı, Ahm<t c..;ıei. Porodıgtno F•/u{• S/):lug;ı. Pondigma Yayınlon,

lswıbul lOOO. AJ\mct Musun. Th• Eorly Devolopmcnt o( l.rldmlc Jurlrpr,dırıce,

lsmın•b•d 1970. Ali Borclal<o~iu, •}ıtfh>dıt', ın•d., TOrl<iye Diyoneı V11tJi ls15m

Ansiklopcodisi (DİA), XXlll. 339-347. ----~ "Tabii Hllkut Dllf(lncul Açwndan lt!lim

Hukukç11lammr !ttih.s6.n ,., /JU3lah G6rap'r', Ef':.iye.1 Oniverıitesi, tlahiyall'ftl:<lllt$i Dergi•i, 'Y· 3, Kayoeri 1986.

Ali\.,i, Ebu's-SınA Şehnbeddi~ Muh>ıMitd b. Abd~lloh, Ruhu'l­Metmi ll TdJu;•/ .. Ku,-'ani'I-Azmt vı'ı ... S•bi'/-Mc.ı6nl. Oar\1 thyai'ı­TUl'll$i'I-An.bi, Beyru~ ısı.

Arisıoıeıe., Polwk<J, o;ev. M•ıe Tıı..,.y, lstonbullOOO. \'. Br.ıkı. N.ıın l!.t'c:ndi, KômUs Tırct2mtal (cl..{Jicyonw.nt'l-8a.rlr fi Tırccmeri'l­

Komıisl'l·Muhiı/, lst•nbul 130S. R•gıh el-lof•hani, ei-MUfred.ı t'i Gt\ribi'l·Ktır'an, Daru'I·MI\.lrife, Bcyrut, uz.

Buhari, Alaaddin AbdOiaziz b. Alvncı. Kq(ıı'l-eJr6r •• UnJı Fohri'l-lsltlmi'I-Peukvi, n;r. Mu.'ıammcd Mu'tumıbillah el-B~id1, llL Baskı, Beynıt1994.

EbO ll•nife Nunmı b. Sabit, "tl-Alim vo'l-Mvrea/Uın". çev. MıLStaf• öı., tm~m-ı A.l.~m'ın. Beş E.~~ıi (içinde" Marmara Onivenıitt~i İhıhiyal Foklllte<i Vııkfı Y•yınlıın (lFA V), ll. Ba.•kı, htıınbull99l.

EbO Yusuf, Kıtobu1-Horoc, Beyru~ ısz., O..'V'I-Maıırüo. Ell•ton, Sokrotes'ın S<M<'""'"'-o;ev. Num"" Oıean, l"Mbul 199&.

Proragoros, çev. N. Şazi K6scınihal, fs:t•nbull989. rn,;;;;j;j, M. !{ıunrli Y•:ıır, "Dibace,(Öıu8ı)", Paul Jruıcl, Meıallb wt

Uaıohlb, Hnınedar oı: .. ı Mollıoası,bı.nbull978. GatAIT, EbO Haınid MllhiSruncd b Mull•mmed. tl-Musıns{o mm

/lıoi'I-U111l, MaıbuU!'I-Emiriyye, Bulak, 'lllwr l322, ı. Baskı. Homilıon Oibb, Olr4s6r li Hadara<ı'l-hlam, Arapça'ya ~ev. 1~ ... 1\

Ahb .. ve di&erlcri, Bayrul 1968. !·hıınıa Aktan, "Çngdoşloırna SQrtt<Jindı Islam Nukuku", lslôm ve

Modemleıme ll. Kutlu Pojuın hıni Toplantısı, 10-11 M•yıs 199?, is lanbul 1997 (içinde~ •

_.3 .. TiotJrwt lfnkuJ.:unım r~,. Ba:ı f>Nbl«,,,_., C::utn~ isl6m Hubb4 AçısındDn Bır Detcrl•nclru ... (Son:aı Teminru Mtktubu. L-cnsinı;)", 1. Uluı;hu;.ıcı tsıı.m Tic<'ılel Hukukunun (innomozdeki M~s~lcleri Kongrt..-,i, ed: Mt!lun\l-L BayylJlit, Konya l997.

ı;ı~tip, Eb(ı Bekir Alunet b. Ali ti-Ba!dftdi, Tarflm Bağdar (M<dm<ti's-Stlcnı}, Kııhirc 1349/1931.

tınmanuel Kaot. Pratik Aklın Ek-ltırfıf, çev.lonna Kuc,"W"'di, Ülk.tr G6kberk. )'(lsun AJ<.tlı, TOrl<iyc Fel.efc Kuruınu Yay. Aııkıım i994, ll. BMkt.

İbn Abdilber, EbO Oıncr Yusuf en-Nemeri cl-EnUvl(bi, Comi-u Beyani'I-Ilim ve Fodlih ve nıli YenbotT {! Rlvoyctihı ve Homlih, Oaru'I­Erlt.ım, 1398119?8.

lbn Abidin. Mecm,iaulr-Resaıl. Utbnan, &yrot. l5t. ttm Eıniri'.l-l{ııce. Mu1ı.'\mnıtd h. Muh;.ı.mıned. lrı-Takrir ~·,.

Tahı'll', F.lulak 1316.

174

lbn Hum, EbO Muhammed Ali b. Ahmet_ çı-Zahiri, •1-Mulohho.., lbıoli'I·Kıyas ve'r-R•'Y ve'l-f.ttlh.rdn vc'ı-Toklıt vc'ı-Ta'lıl, ıu;r. Said cJ.. EI'ganl, Dım'!k 13?911960.

lbn Ka.yyim el-Covıiyye, A.hkom·u Ehll'z-Zimmı, thk Suphi Salih, Matbuıu C..miaıu Dım .. ,!<. Dımaık 1961.

lbn Kuıeyb<. Ebiı Mııhammel Abdullah b. Mllslim. Tt'vılı Muhı.Ufi'I-Hodfs, nır Abdulkadir Ahmet Ata. Bcyrut 1933.

lbn ~bnıilr, C.l•hıddin Muh•mmcd lbn MOk.,.em ei·En"ri Usanıı'l-Arab, Beyruı 1968, )QII

John Sincll\ir (edil6r ehiet), Collins C<>buld E:ngli.th Longuall" Dlctionory, London ım.

Karl Jaspeıt, Fol11foye Gırl1, çov., Mehmet Akahn, D B .. kı. Lek.neYi, Abdvllu.y, •t·To'IJku'I·MQmmeccıd ala Mııvaıtol

Muhammed, nşr. T•kiyuddin cn-Nedvl, Bombay-Dıme~ 1412/1991. Llovd, Oenni•. Th• fd•o ofLow, London, 19?0. M. ·Esad Kahçcr. /.tldm FıkJundo Rt'y Toro/ior/Qrı. Diyanet l,tcrl

Bati<Miığı Yayınları. Anlca.-a 1994 Maeiı 06k:>et1r.. Folsc(e Ttvıhı. Istanbul 1980. Mohmul Eso~ Tolhıs-ı U.rütıı Fık.h, !zmir 1313. Maverdi, EbQ HMM Ali b. Muh•mmcd b. H•bib el-Basri. edlbu'l­

fl:odl, nşr. Muhyi Hilal es-Sereh!n, Oaacı.ı 1391/1971. Mevl&na Muhammeı Ali, lıl6m Dini, çev. Naciye Akscki, lmnbul

1945. Muhammed Abıd ei-Cibiri, Arap Aldır.111 Olwl"nt•, çev., lbrobim

Akb•b., Istanbul 1997. Mustafa Uz11nposıalcı, "/;M Hani(<", ınnd. T.O.V. lıllm

AnsiKiopedisi (OlA), X. 131-138 O. MQnit C•aıl, "Huk;lk Fclsıfui•d• Tobıt Hulrıık", Tıl-.ir Taner'e

Annaıacı, isiMbul Onivcısil .. i Hukuk l'aldllteSı Yayın~ htanbul 1956.

Pl.ıon (Eiiftlun), Devlet, oov. Seb•hatıin E)'llbo!hı ve M Ali CimcOt,ls!Miıul 1988, VI. Basıın.

Saymet!, EbO Alıdullah HO.oyin b. Ali, Ahbdr-11 Ebı H.onff• "' A•~ob<h, Haydanbati 19?6

Senhs~ ElıO Bekir Mulwnn:cd b. Ahmed, .ı-Utdll, nır. Eooı-Vofa ei-EfganL lstmbul 1984. '

----• oi-Mebnıı,İslMbul 1983. Servet Tani! li, Yorarıcı Aldın Senrezi,!stıınbul 1997. Seyyit Şerif COıcanl, Ali lbn Muhammed (v.l413), Kitobu't·

Tori!i.~ ısı:. Süleyman Hayri Bolay, "AJ.'r md., Ttltkiye Oiyaııct Vala.i lsiA:n

Allsiklopcdisi (DlA), ll, 238-241. Şnhan Muhııoııned lsm•iı: ol-/$1/h.rdn beyno Noıariyor ve'ı-Toıbikı.

1\aıar 140!<1198~ Şatii, Muhammed b. lc!tis, or-Ri>dlc, çev. Abdulk.adir ~ner ve

lbrahim Çalı~kan. Ttltki~ Oiyaneı Vald'ı Yaymtan, Aıtkın 1996. Şc:rl>&ııi, EL>O Abdullah Muhammet b. H.,an, ıl-Hucoe ala lihi/7-

Modinc. ~r. «·Seyyid Mehdi !{ason ei-Kilôni ei-Kldiıi, Haydnrab•t t96S b:ukısınd:ın o!';et baskı, Beyruı, ısı.

ŞOI<ıii Otcn,/Jiôm Hukuk OUJflnce.tlnın Aklll~m• Srıreci, Doktoru T cı i (b .. ı!manu~). !sıant>ul 199$.

TirıniU, EbO lsa Muhammed b. lsa. Canılw's-Sd"h {Siincn/, ıhlt. Muhamm<d Fuaı Abdulbaki, Bcyruı, tsz.

Yusuf ei·KMrdtwi. Ftldru~·ld:trr. Müessı:..~~:c:cO'r·Ri~iik VI. lle'ikt. 19n

JOURNAL OF lSLAllillC RESEARCH, VOL: 15, NO: 1·2, 2002

i

ı ı ! e t f ~

i ' j·