169
1. Grup Seminer Programı 27.Eylül.04 09.30-11.00 Proje uygulama,izleme değerlendirme Sunay Demircan 11.00- 11.15 Kahve Arası 11.15- 13.00 Proje uygulama,izleme değerlendirme Sunay Demircan 13.00-14.00 Öğle Yemeği 14.00-15.00 Proje uygulama,izleme değerlendirme Sunay Demircan 15.00-16.30 AB Politikalarının oluşturulmasında Sivil Toplumun rolü, AB'de Sivil Ağlar Philippe de Braconier 16.30-16.45 Kahve Arası 16.45-18.00 AB Politikalarının oluşturulmasında Sivil Toplumun rolü, AB'de Sivil Ağlar Philippe de Braconier 28.Eylül.04 09.30-11.00 Proje Bütçe Hazırlama Filiz Köksal 11.00-11.15 Kahve Arası 11.15-13.00 STK'ların idari ve Mali Yönetimi, vergiler, finansal sorunlar, Metin Konca 13.00-14.00 Öğle Yemeği 14.00-15.30 STK'ların idari ve Mali Yönetimi, vergiler, finansal sorunlar, Metin Konca 1

izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

1. Grup Seminer Programı

27.Eylül.04 09.30-11.00 Proje uygulama,izleme değerlendirme Sunay Demircan

11.00- 11.15 Kahve Arası

11.15- 13.00 Proje uygulama,izleme değerlendirme Sunay Demircan

13.00-14.00 Öğle Yemeği

14.00-15.00 Proje uygulama,izleme değerlendirme Sunay Demircan

15.00-16.30 AB Politikalarının oluşturulmasında Sivil Toplumun rolü, AB'de Sivil AğlarPhilippe de Braconier

16.30-16.45 Kahve Arası

16.45-18.00 AB Politikalarının oluşturulmasında Sivil Toplumun rolü, AB'de Sivil AğlarPhilippe de Braconier

28.Eylül.04 09.30-11.00 Proje Bütçe HazırlamaFiliz Köksal

11.00-11.15 Kahve Arası

11.15-13.00 STK'ların idari ve Mali Yönetimi,vergiler, finansal sorunlar, Metin Konca

13.00-14.00 Öğle Yemeği

14.00-15.30 STK'ların idari ve Mali Yönetimi,vergiler, finansal sorunlar, Metin Konca

15.30-15.45 Kahve Arası

15.45-17.15 STK'ların idari ve Mali Yönetimi,vergiler, finansal sorunlar, Metin Konca

1

Page 2: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

29.Eylül.04 09.30-11.00 Sivil Toplumun Avrupa demokrasi

tarihindeki yeri,katılımcı demokrasi, Türkiye'de medeni haklar, vatandaş, devlet ilişkileriMehmet Altan

11.0-11.15 Kahve Arası

11.15- 13.00 Sivil Toplumun Avrupa demokrasi tarihindeki yeri,katılımcı demokrasi, Türkiye'de medeni haklar, vatandaş, devlet ilişkileriMehmet Altan

13.00-14.00 Öğle Yemeği

14.00- 15.00 Medya STK ilişkileri-yazılı basınFaruk Bildirici /Hürriyet

15.0-15.15 Kahve Arası

15.15- 16.20 Medya STK ilişkileri-görsel basınÜmit Sezgin/NTV

16.20-17.30 STK Basılı Materyallerin GeliştirilmesiAhmet Işıkman

30.Eylül.04 09.30-11.00 Özel Sektörde Sosyal Sorumluluk Bilinci-STK/Özel Sektör İlişkileriNecla Zarakol

11.0-11.15 Kahve Arası

11.15-13.00 Örnek Kampanya: BergamaOktay Konyar

13.00-14.00 Öğle Yemeği

14.00-15.30 Başarılı bir kampanya planlama ve hazırlama teknikleri İletişim & İşbirliği becerilerinin geliştirilmesiRichard Bryan Tredennick-Titchen

15.30-15.45 Kahve Arası

15.45-17.30 Başarılı bir kampanya planlama ve hazırlama teknikleri İletişim & İşbirliği becerilerinin geliştirilmesiRichard Bryan Tredennick-Titchen

2

Page 3: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

01.Ekim.04 09.30-11.00 Türkiye'de sivil toplumun rolü;aktif vatandaş ve gönüllülük kavramları, iyi yönetişim ilkeleri Fuat Keyman

11.0-11.15 Kahve Arası

11.15-13.00 Türkiye'de sivil toplumun rolü;aktif vatandaş ve gönüllülük kavramları, iyi yönetişim ilkeleri Fuat Keyman

13.00-14.00 Öğle yemeği

14.00- 15.30 Dernekler ve Vakıflar kanununda son değişiklikler, idari bilgilerLevent Korkut

15.30-15.45 Kahve Arası

15.45-17.30 Dernekler ve Vakıflar kanununda son değişiklikler, idari bilgilerLevent Korkut

3

Page 4: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

SUNUŞ

İleri Düzey Eğitimleri Hazırlarken…

Uzunca bir süredir tartışıyoruz sivil toplum ve projecilik birbirlerine ne kadar yakışıyor? Mutlu ve sürdürülebilir bir birliktelik olası mı? Yoksa sivil toplum örgütleri projecilik kıskacında benliklerini yitirmek üzere bıçağın sırtına mı çıkarıldılar?

Son günlerde sıklıkla tartışılan ve pekçok otorite tarafından da sivil toplumun ruhunu çalan bir gelişme olarak görülüyor STK’ların proje peşinde koşmaları.

Bir yandan STK’lardan sivilleşme, demokratikleşme, hak ve özgürlüklere sahip çıkma gibi temel görevleri yerine getirmeleri bekleniyor; diğer yanda sivil toplumu bir sektör haline getirmeye doğru her yıl, projeler çerçevesinde harcanan milyarlarca dolarlık bir küresel sermaye dolaşıyor dünyayı. Avrupa Birliği’nde sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu istihdam %12 lere ulaştı. STK’lar her geçen gün devletin ve hatta özel sektörün görevlerini devralıyorlar. Daha çok profesyonel kadro çalıştırmaya başladılar, daha çok para talep ediyorlar ve daha geniş bir nişi işgal etmeye kararlı görülüyorlar.

Bu kararlılık sivil toplum kuruluşlarının rekabetini daha farklı mecralara çekiyor; işbirliği koşulları “işgal edilen alana sahip çıkma” gibi nedenlerle güçleşiyor ve örgütler ayakta kalabilmek için daha çok para kazanmaları gerektiğini düşünüyorlar.

Daha çok parası olan, daha çok medyayı kullanabiliyor; kamuoyuna ve karar vericilere daha rahat ulaşabiliyor; daha deneyimli insanları istihdam ediyor; uluslararası işbirlikleri oluşturabiliyor, sonuçta daha çok para kazanıyor ve daha çok büyüyor. Bu süreç kuşkusuz örgütlerin öncelikleri arasına hayatta kalabilme, yarışı kazanabilme gibi yeni mücadele alanlarını da sokuyor. Dolayısı ile sivil ruhla, gönüllü çalışıp kitle örgütü olma gibi gaileler, örgütlerin önceliklerinden sıyrılıp, her geçen gün biraz daha fazla konferans konusu olmaya doğru gidiyorlar.

Burada hemen akla gelen iki bariz tehlike var: bir, sivil toplum örgütlerinin varoluş nedenlerinin bir süre sonra para kazanmak olması; iki, birilerinin sürekli büyürken, diğerlerinin sürekli küçük kalması.

Yerel sivil girişimlerin kapasitelerinin güçlendirilmesi amacıyla Avrupa Komisyonu desteğiyle başlatılmış olan STGP Yerel sivil girişimler Programı olarak biz ne yapabiliriz? Sanıyoruz yapılabilecek en doğru şey, bir yandan örgütlerin sivil ruhlarını korumaları için diğer yandan da güçlenip ayakta kalabilmeleri için gerek duydukları ip uçlarını onlara sunabilmek.

Görülen o ki, bıçağın sırtı şimdilik en doğru yer durulabilecek. Umuyoruz eğitimlerimiz sivil ruh, amatör heyecan ve profosyonel bakışı birleştirmede yardımcı olur.

Sunay DemircanSTGPSTK Destek Ekibi Koordinatörü

4

Page 5: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

EĞİTMEN : SUNAY DEMİRCAN

PROJELERDE İZLEME ve DEĞERLENDİRME

Giriş: Proje ve değişim

İzleme ve Değerlendirme’nin (ID) ne olduğuna girmeden önce, Proje tanımı üzerinde biraz durmak gerektiğini düşünüyorum.

Pek çok tanımı olmakla birlikte, üzerinde görüş birliğine varılmış olan en kısa ve öz proje tanımı şu şekildedir: Proje, bir hedefe ulaşmak için, kaynak ve zaman kullanımını planlayan faaliyetler dizisidir.

Bu tanımı da göz önüne alarak, “projeyi neden hazırlıyoruz?” temel sorusunu sorabiliriz. Yanıt tek ve basittir: Bize rahatsızlık veren sorunu değiştirmek. Proje kendimizle ilgili olabilir, ailemizle ilgili olabilir, bir kurum ya da kentle ilgili olabilir, sosyal bir gruba yönelik olabilir, tüm bir ulusa yönelik veya birkaç ülkenin dahil olduğu bölgeye yönelik de olabilir. Önemli olan farklı ölçeklerde de olsa projenin bir değişimi gerçekleştirmek üzere tasarlanmış ve uygulamaya geçirilmiş olmasıdır.

Peki proje neyi değiştirecek? Çoğu kez düşülen yanılgı, proje ile sorunların sonuçlarının değiştirilmeye çalışılmasıdır. Oysa doğrusu, sorunların kaynaklarının değiştirilmesi, yani projelerin planlanırken hedef olarak sonuçlar değil, nedenler üzerine odaklanmasıdır. Bu basit hataya düşüldüğü sürece de, projeler hedef kitlenin karşı karşıya kaldığı sorunu çözmekte sorunlar yaşamakta zaman zaman sda projenin kendisi bizatihi yeni sorunlar doğurabilmektedir.

Örneğin, sokakta çalışıp, suça yönelen çocuklar için, bu çocukların sokakta çalışmalarını yasaklamak veya çalışan çocukları toplayıp eğitim vermek yerine, çocukları sokağa iten nedenleri bulmak ve değiştirmek için proje hazırlamak daha yerinde olacaktır.

Tüm bu söylenenlerin özeti aslında, projenin bir değişimi gerçekleştirmek için yapıldığıdır. Değişimin başlangıcı mevcut durumdur. Mevcut durum, değişmesini istediğimiz şeylerin içinde bulundukları koşullar, özellikler, ilgili tarafların durumları, düşünce ve tavırlarıdır. Diğer bir deyişle mevcut durum, değiştirmek istediğimiz sorunlar ve nedenlerine yönelik bir başlangıç fotoğrafıdır.

Proje ile biz bu fotoğrafı ne kadar değiştirmek istiyoruz? Bu sorunun yanıtının bizi götürdüğü yer, projemizde belirlenen hedeflerle elde etmek (görmek) istediğimiz fotoğraftır. Yeniden proje tanımına dönecek olursak, mevcut durumdan ulaşmak istediğimiz duruma kadar geçen süredeki değişimler projemizin aslıdır. Proje, belirlenen sürede ve kaynaklarla (insan, ekipman, para) bu değişimin nasıl olacağının bir belgesidir.

Bu noktada, izleme ve değerlendirme, değişimi ölçmemize yarayan süreci ifade eder. Yani, değişimi (bir anlamda projenin hedeflerine ulaşmasını) ne kadar

5

Page 6: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

başarabildiğimizi /başaramadığımızı; neden başaramadığımızı; nerelerde sorunlarla karşılaştığımızı; sorunları çözme konusundaki kapasitemizi, stratejimizi anlama, yorumlama ve düzeltme olanağı tanıyan (kolaylaştırıcı) bir aktiviteler silsilesidir.

İzleme

İzleme, aslında latin dillerinden monitorize etmenin dilimize çevrilmiş karşılığıdır. Sevan Nişanyan (Sözlerin Soyağacı, Adam Yayınları) monitor kelimesinin kökeninde Hint-Avrupa kaynaklı monere sözcüğünün olduğunu, latinceye monit ve monitor olarak gectigini belirtir ki karşılığı yol gösterme, akıl vermek, uyarmaktır. Yine Nişanyan’ın belirttiğine göre, eski ingilizcede sınıfa gözkulak olması için, öğrenciler arasından yaşça büyük olanların seçildiği sınıf başkanlarına mentor dendiği bilinirmiş ki, bu açıklama da bizim müthiş işimize gelmektedir. Bir değişimin izlenmesi (moniterize edilmesi) yukardaki tanımdan da yola çıkılarak açıklanırsa, değişime yol açan etkenlere yol göstermek, doğruya yönlendirmek, sürece akıl desteği vermek gibi de açıklanabilir.

Bu etimolojik yaklaşımlar bir yana, izleme, projedeki etkilerin sonucu elde edilen tepkilerin gözlenmesi olarak çok kabaca tanımlanabilir. Etkiler, proje süresince sorunu ortadan kaldırmaya yönelik yapılan faaliyetler ise, tepkiler de bu faaliyetlerden elde edilen sonuçlardır.

İzlemenin yapılabilmesi için ilk iş, izlenecek göstergelerin belirlenmesidir. Bu göstergeler bize değişimi gösterecektir. Örneğin, gittikçe kirlenen bir göldeki bazı organik ve inorganik parametrelerin ölçülmesiyle göldeki kirliliğin değişiminin izlenmesi. Veya, enflasyondaki değişimi ölçmek için bazı tüketim maddelerinin fiyatlarının izlenmesi.

Proje içinde ayrıca izlenmesi gereken bir konu da bütçenin faaliyetlerle ne kadar uyumlu gittiğidir. Bu konu daha çok projedeki finansal yönetimden sorumlu kişi tarafından yapılır.İzlemeyi sağlıklı yapabilmemiz için olmazsa olmaz koşullar ve kurallar şöyle sıralanabilir:

1. İlk durum (mevcut durum) bilgilerinin doğru ve güvenilir olması; 2. Göstergenin değişimi çok iyi temsil ediyor olması;3. İzlenecek göstergenin elde edilmesi, izlenmesi için proje içinde makul

oranlarda zaman ve kaynak ayrılması;4. İzlenmesi zor, pahallı, riskli olan göstergelerin seçilmemesi;5. İzlenecek göstergenin izleme programı ile birlikte proje içinde gösterilmesi;6. İzlemenin uzman bir ekip tarafından yapılması;7. İzlemenin mümkün olduğu kadar aynı zaman aralıklarıyla, aynı mekanlarda ve

aynı yöntemlerle yapılması (örneğin su kirliliği için örneklerin belli zaman aralıklarında, belli yerlerden alınması ve aynı yöntemle aynı parametrelerin analizlerinin yapılması);

8. Projeyi yürüten ekip içinde, herkesin konusuyla ilgili olarak neyi izleyeceği daha önce planlanmalı ve izleme programı proje koordinatörü tarafından belli aralıklarla konterol edilmelidir;

9. İzlemenin düzenli kayıt altına alınması, gerekiği zamanlarda doğruluğunun kontrol edilmesi.

6

Page 7: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

İzleme süreklilik arzeden bir eylemdir. Projenin içinde çok farklı süreçler ayrı ayrı, farklı yöntemlerle izlenir. İzleme sayesinde projede ters giden şeyleri erken farketme şansına sahip olabiliriz. Aynı zamanda, kuşkusuz projenin hedefine doğru emin adımlarla ilerlediğini de izleme sayesinde görebilmek olasıdır. Bu nedenle de izlemenin proje yönetiminin kalbi olduğunu söylersek rolünü abartmış olmayız sanıyorum.

Değerlendirme

Değerlendirme, izlemeden elde edilen sonuçların yorumlandığı aşamadır. İzlemeye göre daha farklı bir süreçtir. Çeşitli değerlendirme aşamaları olabilir. İzlemeyi yapan kişi ya da ekibin veriyi ilk elde ettiği an değerlendirmesi; verilerin belli sürelerde birikmesi ile proje ekibinin birlikte değerlendirmesi; projede belirtilen sonuçlara ait göstergelerin, belirlenen tarihlerde ulaşılıp ulaşılamadığının proje ekibi ve diğer ilgililerle birlikte değerlendirilmesi; proje hedeflerine yönelik göstergelere ulaşılıp, ulaşılamadığının

Sağlıklı bir değerlendirme için:1. Değerlendirmede izleme göstergelerinin gerçekçi ve doğru olması gerekir:

doğruluğundan şüphe duyuyorsanız ya göstergeyi değiştirin, ya da doğru verileri elde edebilecek yöntemleri aktivite olarak belirleyip, proje bütçesine katın. Örneğin DIE verilerine güvenmiyorsanız, örneklemeyi kendiniz yapın ve örneklerden düzenli veri elde edilmesi için gerekli faaliyetleri siz gerçekleştirin. Ama bunun proje hazırlık aşamasında bilinmesi ve projeye dahil edilmesi gerekir. Aksi halde proje başladıktan sonra böyle bir sorunun ortaya çıkması, projenin mevcut durum analizinin sağlıklı yapılmadığı sonucunu doğurabilecektir. Bunun yanında, kimi durumlarda güvenilir olarak varsaydığınız verilerin güvenilmezlikleri bir süre sonra da anlaşılabilir. Bu gibi durumlarda mümkün olduğu kadar önce ve hızlı yeni bir strateji için proje ekibinizle ve destekçinizle görüşüp proje içindeki değişikliği planlamanız gerekir.

2. Değerlendirme ilgi gruplarının katılımı ile yapılmalıdır:Değerlendirme sürecine mümkün olduğu karar, konuyla ilgili paydaşların da katılımı sağlanmalıdır. Katılımcı değerlendirme öncelikle yeni fikirlerin doğmasını sağlar. Ama en önemlisi paydaşlar arasında ortak sorumluluk paylaşımını doğurur. Katılımcı olmayan değerlendirme sonucu olabilecek değişiklik gereksinimlerini taraflara anlatmakta ve tarafları ikna etmekte zorluklarla karşılaşmak olasıdır. Bu nedenle yeni fikirler/stratejilerin geniş kabulü (benimsenmesi) isteniyorsa değerlendirme aşamasında tüm taraflar katılmalı ve çözüm birlikte üretilmelidir. Katılımcı değerlendirme aynı zamanda projedeki başarıların da paylaşılmasını da sağlayacağı için ekibe motivasyon kazandırır.

3. Değerlendirme bağımsız bir uzman tarafından yapılmalıdır: Ara değerlendirmeler elbette proje ekibince yapılabilir. Yalnız, projenin genel değerlendirmesinin bağımsız ve deneyimli bir uzman ya da uzmanlar grubunca yapılmasında fayda vardır. Bu hem projenin başarısını gösterirken kurumun tarafsızlığını ispatlar, hem de değerlendirmenin uzmanlık gerektirdiği durumlarda doğru ve hızlı sonuçlar elde etmeyi sağlar.

7

Page 8: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

4. Değerlendirmede sorunların “başarısızlık” olarak görülmesi/gösterilmesi gibi bir tutumdan uzak durulması:Değerlendirme süreci projedeki başarıların yanısıra, aksayan yanları da ortaya çıkartacaktır. Bunlar dışsal faktörlerden olabileceği gibi, proje ekibinin hatalarından ve/veya önceden öngörülmemiş olan etkenlerden de kaynaklanabilir. Katılımcı ve tarafsız bir değerlendirme ile bu sorunlar zamanında farkedilebilirse geç kalmadan çözümler üretmek mümkün olabilecektir. Ancak, proje ekibi, sorunların açıkça tartışılmasının ekibin/kurumun imajını zedeleyeceğini, donör ve kamuoyu gözünde başarısız oldukları gibi bir imaj oluşturacağını da düşünebilir. Bu gibi durumlarda sorunlar gizlenir. Unutulmamalıdır ki, sorunlar gizlendikçe proje daha da fazla karmaşıklaşacak ve en sonunda içinden çıkılmaz bir hale gelecektir.

5. Değerlendirmede tarafların olabildiğince özeleştiriye açık olması:Değerlendirme toplantılarına grupların önyargılardan ve katı tutumlardan uzak olarak girmesi, çözüme ulaşmayı her zaman kolaylaştırır. Tarafların kullandıkları dil çok önemlidir. Hiç kimse yapılan hatalardan ötürü suçlanmamalı, sorunlar açıklıkla tartışıldıktan sonra, ekip ortak çözüme odaklanmalıdır.

6. Değerlendirme toplantıları öncesinde farklı dengelerin ve olası sorunların öngörülmesi ve önlemlerin alınması gerekir:Kimi zamanlarda paydaşlar arasındaki sorunlar (bu sorunların kaynağı projeyle ilgili veya ilgisiz de olabilir) değerlendirme toplantılarında istenen açıklığı ve yansızlığı elde etmenizi engelleyebilir. Gerekiyorsa, bu gibi grup ya da kişilerle ayrı ayrı toplantılar yapılabilir.

7. Değerlendirmenin bir sınav olmadığı, sadece bir öğrenme süreci olduğu unutulmamalıdır:Değerlendirme yeni yöntemler ve paydaşlar keşfedebileceğiniz bir fırsat yaratır. Değerlendirmenin her aşaması size bir önce yaptığınızın doğruluğunu sınama şansı verecektir. Değerlendirme, projedeki tıkanıklıkları açmaya yarayan önemli bir fırsat olarak görülmelidir. Aynı zamanda değerlendirme bilgi ve deneyimin paylaşılarak arttığı, yeni fikirlerin doğmasına neden olan bir aşamadır.

Değerlendirme kriterleri

Değerlendirme süreci, uygunluk, verimlilik, etkinlik, etki ve sürdürülebilirlik açısından faklı biçimlerde ve farklı zamanlarda ele alınır.

Uygunluk:Projenin hazırlanma aşamasında göz önüne alınan bir kriterdir. Proje hazırlanırken şu soruların yanıtları aranır:

• Proje hedef grubun sorunlarına ne kadar cevap veriyor? • Proje yöre halkı tarafından ne kadar kabul edilebilir?• Projenin yerelde uygulama şansı?• Projenin hazırlık aşamasında katılan kişiler, kurumlar, vs? Yapılan toplantılar? • Benzer konudaki diğer projeler ve/veya faaliyetler ne kadar dikkate alındı?• Riskler ve varsayımlar ne kadar titizlikle analiz edildi?• Mantıksal çerçevenin içeriği ve uygunluğu?• Bütçe-faaliyet uygunluğu?

8

Page 9: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

• Proje kurumun misyonu ile ne kadar uyuşuyor?

Bu soruların yanıtlarına göre proje biçimlendirilir ve uygun bir finans kaynağı bulunarak sunulur.

Verimlilik:Aktiviteler sırasında ve sonunda yapılan (proje yürüdüğü sürece) değerlendirme aşamasıdır. Şu soruların yanıtları değerlendirilir?

• Projenin günlük yönetimi (finansal, idari, teknik, risk,) nasıl?• Paydaşlara iletişim ve işbirliği istenildiği gibi gidiyor mu? Sorunlar? Potansiyel

sorun var mı?• Maliyet / yaratılan değerin mukayesesi düzenli olarak yapılabiliyor mu? Aynı

sonucu almak için daha ucuz faaliyetler planlanabilir mi? • Destekler proje başında da varsayıldığı gibi sürüyor mu?• İzlemenin kalitesi uygun mu? • Göstergeler yeteri kadar güvenilebilir mi? Değişimi iyi temsil ediyor mu? Elde

edilmesi proje kapsamında rahat mı?

Etkinliği:Projenin sonunda yapılan bir değerlendirmedir. Projenin topyekün oluşturduğu değişim sorgulanır. Etkinlik bir anlamda projenin ne kadar verimli olduğuyla da ilgilidir. Şu soruların yanıtları araştırılır:

• Planlanmış olan hedeflere ne kadar ulaşıldı?• Elde edilen faydalar nasıl paylaşıldı?• (proje içeriyorsa) ilgili gruplarda davranış değişiklikleri oluştu mu?• Riskler ve varsayımlara yönelik ne kadar esnek bir yönetim biçimi uygulandı?• Ortaklar arasında dengeli bir sorumluk dağılımı uygulandı mı?

Etki:Projenin genel hedefiyle ilgili bir değerlendirme aşamasıdır. Aşağıdaki soruların yanıtları araştırılır:

• Proje genel hedefine ne derecede katkı sağladı?• (kurumsal reform projeleri için)kurumsal gelişme sayesinde ekonomik ve

sosyal gelişmeye katkı ne kadar oldu?• (altyapı projeleri için) birincil kullanıcılar açısından ekonomik ve sosyal

gelişmeye katkı?• Şayet planlanmamış etkiler varsa, bu genel sonucu nasıl etkiledi?• Proje cinsiyet ayrımcılığı, çevre ve yoksulluk gibi genel değerleri ne kadar

dikkate aldı ve ne gibi etkiler oluşturdu?

Sürdürülebilirlik:Bu değerlendirme süreci, projenin potansiyel sürdürülebilirliliği ile ilgilidir. Proje planlanmasından itibaren ortaya konulmuş olan kriterler ve verilmiş olan sözler bu aşamada test edilir. Projenin elde ettiği sonuçların etkileri nasıl devam edecektir? Şu sorular değerlendirme aşamasında tartışılır:

• Hedeflere ve ulaşılan sonuçlara sahiplenme?• Politik destek ne kadar alabildi? • Katılan grupların kurumsal kapasitelerindeki değişim?

9

Page 10: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

• Sosyo-kültürel etkenler, yerel beklentileri karşılama başarısı ne oldu?• Finansal sürdürülebilirlik sağlandı mı?

İzleme değerlendirme bir faaliyettir!

Projelerde sıklıkla yapılan bir hata, ID’nin proje içinde önemsenmemesi nedeniyle aktivite olarak iş planına ve bütçeye dahil edilmemesidir. Proje yürütenler ID’yi proje yürütülürken kolaylıkla yapabilecekleri gözlemler ve raporlarda yapılan değerlendirmeler olarak algılıyorlar. Bu nedenle de çoğu kez ID ayrı faaliyetler olarak tasarlanmıyor ve bütçeye dahil edilmiyor.

ID faaliyetleri nerede başlar? Proje tasarlanırken başlaması gerekiyor ID’nin. Önce mevcut durum içinde sorunun ve kaynaklarının izlenmesi gerekiyor. Ya da, daha önce yapılmış çalışmalar varsa onların elde edilip yeniden değerlendirilmesi gerekli. Projenizin hedef grubu (sorundan en çok rahatsızlık duyan ve projeniz sayesinde en fazla rahatlayacak olan grup olarak tanımlanabilir) sizin belirlediğiniz değişim yöntemi konusunda ne düşünüyor? Ne kadar sizi destekliyorlar? Bu gibi soruların yanıtlarının bulunacağı yer, projenin hazırlanmasındaki değerlendirme aşamasıdır ki, bu “değerlendirme” bölümünde uygunluk kriterleri altında açıklanacaktır.

ID’nin projenin tasarlanma aşamasında net olarak planlanması, projeye faaliyetler halinde eklenmesi ve proje formatında metodoloji bölümünde (şayet ID adı altında özel bir bölüm yoksa) ID’nin nasıl uygulanacağı açıklanmalıdır.

Mantıksal çerçeve ve izleme-değerlendirme:

ID konusunda mantıksal çerçeve tablosu bize izlenecek göstergeler gibi tüm ipuçlarını sunuyor olmalıdır. Göstergeleri olmayan bir projede kuşkusuz ID de yapılamaz. Diğer taraftan da, göstergeleri olmayan bir projenin proje sayılması da mümkün değildir. Mantıksal çerçeve tablosuna ID’yi şöyle yerleştirmek olasıdır:

Mantıksal çerçevehiyerarşisi

İzleme & değerlendirme tipi

Değerlendirme

Ana hedef Proje sonrası değerlendirme

Sonuçlar/etki

Proje özel amacı Neredesin/Değerlendir

Sonuçlar/etkin olma

Sonuçlar, faaliyetler İzleme Girdiler/çıktılar(verimlilik)

ID sürecinde varsayımlar titizlikle göz önünde tutulmalıdır. Varsayımların gerçekleşme dereceleri, öngördüğümüz sonuçları elde edebilmemizi önemli ölçüde belirleyecektir. Bu da proje süresince tutarlı bir risk yönetimini gerektirir.

10

Page 11: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

İzleme değerlendirme ne sıklıkla yapılmalı?

Değerlendirmenin hangi aşamalarda yapılması gerektiği yukarda değerlendirme kriterlerinde de açıklandığı gibi aşağı yukarı bellidir. Ancak, izleme için zaman aralıkları son derece değişkendir. Bunu etkileyen faktörler şöyle sıralanabilir:

1. Sorunun ilerleme/büyüme hızı: sorun hızla yayılıyor ve büyüyorsa göstergelerin kuşkusuz daha sık aralıklarla izlenmesi gerekecektir. Örneğin, hızla ilerleyen bir hastalık, doğal bir alandaki kirlenme, ormansızlaşma, çocuk istismarına yönelik girişimlerin belli süredeki yayılma hızına göre göstergeleri izleme sıklığı belirlenebilir.

2. Göstergenin elde edilebilme ve analiz edilebilme kolaylığı da izleme aralığını belirleyen bir etkendir. Bu nedenle göstergeler belirlenirken mümkün olduğunca “proje olanakları çerçevesinde” kolay elde edilebilir ve değerlendirilebilir olmasına dikkat edilmelidir. Bu konuda iki önemli risk vardır. Çok kolay elde edilebilen ve değerlendirme zahmeti gerektirmeyen göstergelerin yanıltıcı olma olasılıkları olabilir. Diğer yandan, zor elde edilebilen ve analizi için fazla çaba gerektiren göstergeler seçilirse bu sefer de proje kaynaklarının önemli bölümü bu uğurda harcanmak zorunda kalınır. Ayrı bir uzmanlık isteyebilir, fazla zaman alır… Bu nedenle gösterge belirleme aşamasında, değerlendirmeden kaynaklanan, ilerde doğabilecek yükler de dikkate alınmalıdır.

3. Proje ekibinin kapasitesi ölçüsünde bir ID programının yapılması çok önemlidir. Çalışma programında çok zaman işgal ediyorsa ID için gerekli durumlarda dışardan danışman alınmalı veya bu konudaki uzman kuruluşlarla işbirliği yapılmalıdır.

11

Page 12: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

EĞİTMEN: FİLİZ KÖKSAL

AVRUPA BİRLİĞİ MİKRO HİBE BAŞVURULARI İÇİN BÜTÇE HAZIRLAMA REHBERİ:

I. STANDART TEKLİF ÇAĞRISI DOKUMANLARI (E3): Başvuranlar için rehber :

o Hibe Başvuru Formu (Ek A)o Bütçe (Ek B)o Gider Gerekçeleri (Ek B2)o Mantıksal Çerçeve (Ek C)o Günlük Harcırak Tutarları (Ek D)o Standart Sözleşme (Ek E)

Proje Tanıtımı (Ek I) Genel Koşullar (Ek II) Bütçe(Ek III) AB İhale Prosedürleri (Ek IV) Standart Ödeme Talebi ve Mali Tanıtım Formu (Ek V) Örnek Mali Denetim Sertifikası (Ek VI) Örnek Teminat Mektubu (Ek VII)

o Proje Özet Kılavuzu (Ek F)

Yukarda belirtilen tüm dokümanlar http://www.europa.eu.int/comm/europeaid/tender/gestion/pg/e_en.htm internet

adresinden temin edilebilir.

II. AB MİKRO HİBE BAŞVURULARI İÇİN BÜTÇE HAZIRLAMA VE TAKİBİ:

Proje bütçesi, proje amacına ulaşmak üzere tasarlanan aktiviteler için kullanılacak kaynakları planlayan bir araçtır. Bütçenin doğru hazırlanması ve ileride yaşanabilecek sorunların asgariye indirilmesi; kapsamlı bir proje tasarımı ve ileride çıkabilecek sorunlar ve çözüm alternatiflerinin detaylı irdelenmesi ile mümkündür.

1. Genel Hususlar ve Giderlerin Uygunluğu:

İhale makamı (Avrupa Birliği Türkiye Temsilciliği) belirli bir program dahilinde finanse edilecek münferit projelere sağlanacak asgari ve azami miktarları, Teklif Çağrısı – Başvuranlar için Rehber’de belirtir. AB’nin mikro hibe finansmanı çağrıda belirtilen tutarlar ile sınırlıdır. Proje toplam maliyetinin AB katkısı ile karşılanabilecek kısmı minimum ve maksimum yüzdeler olarak yine aynı dokümanda belirtilmektedir. AB mikro hibe programlarında genellikle, projeden karşılanması uygun olan masrafların (eligible costs) % 90’a kadarlık miktarı karşılanabilir. Kalan kısmın başka donörler ya da başvuranlar tarafından karşılanması beklenmektedir. Ayrıca AB katkısının toplam proje tutarının en az % 50 ‘sini karşılaması gerekmektedir. AB Mikro Hibeleri kapsamındaki projelerin süresi 12 ayı geçemez ve proje, sözleşmenin akit makam ile

12

Page 13: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

imzalanmasından evvel başlayamaz. Anlaşmanın imzalanmasından evvel oluşan masraflar AB tarafından karşılanmaz.

Giderlerin uygunluğu (Eligibility of Costs): AB tarafından karşılanabilecek giderler yalnızca aşağıda belirtilen “geçerli giderler”dir ve sadece bunlar bütçenin giderler kısmında gösterilmelidir. Geçerli giderlerin gerçek masraflar olması gerekmekte olup, götürü şeklinde olamayacağı gerçeğine dikkat edilmelidir. Gerçekçi ve maliyet etkinliği olan bir bütçe sunmak başvuru sahibinin yararınadır.

Geçerli doğrudan giderler:

Bir proje bağlamında uygun olarak addedilebilmesi için, giderlerin:

Projenin yürütülmesi açısından zarurî olmaları, mevcut Başvuranlar için Rehber’e eklenmiş olan Sözleşmede (Ek E) yer almaları ve sağlam mali yönetim ilkelerine, özellikle paranın değeri ve maliyet etkinliğine uymaları;

Projenin yürütülmesi sırasında ve sözleşmenin imzalanmasını takiben oluşmuş olmaları;

Gerçekten oluşmuş olmaları, Lehdarın veya Lehdarın ortaklarının hesabında kayıtlı olmaları, teşhis edilebilir ve doğrulanabilir olmaları ve destekleyici kanıtların (gider belgelerinin) orijinalleri tarafından desteklenmiş olmaları gerekmektedir.

Aşağıdaki doğrudan giderler geçerlidir:

Projeye tayin edilen personelin, gerçek maaş artı sosyal sigorta giderleri ve diğer ücretle bağlantılı giderlere tekabül eden gideri; maaşlar ve giderler, normalde Lehdar tarafından üstlenileni aşmamalıdır ve oranlar genelde ilgili piyasada kabul edilenleri aşmamalıdır;

Piyasa değerlerine tekabül ettiği ve Akit Makam tarafından genel olarak kabul edilen ölçekleri (Harcırahlar için çağrı ekinde verilen ülke bazındaki listelerde yer alan miktarları)aşmadığı sürece, projede yer alan personelin yol giderleri ve harcırahları (ekonomi sınıfı uçak bileti ücretleri dahil);

Piyasa değerlerine tekabül ettikleri sürece, (yeni veya kullanılmış) teçhizat ve (ulaşım, kira vb.) hizmet satın alma giderleri;

Tüketilebilir mallar ve malzemelere ilişkin giderler; Taşerona yaptırılan işlerle ilgili giderler Mali hizmetlere ilişkin giderler (özellikle transferler ve mali garantilerin giderleri)

dahil olmak üzere, doğrudan Sözleşmenin şartlarından doğan giderler (bilginin dağıtılması, projenin spesifik değerlendirmesi, denetim, çeviri, çoğaltma, sigorta, projede bulunanların hedef eğitimi, vb.);

Geçerli olmayan giderler:

Aşağıdakiler geçerli olmayan giderlerdir. Borçlar ve gelecekteki olası kayıplar ve borçlar için karşılıklar; Borçlu olunan faiz; Başka bir çerçevede finanse edilen giderler;

13

Page 14: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Projenin uygulanmasını direkt olarak etkilemedikçe arazi veya bina satın alımları; böyle bir durumda satın alınan gayrimenkulum proje bitiminde nihai faydalanacılara devri gerekmektedir;

Kambiyo zararları; Lehdar’ın iadesini talep edebileceği KDV dahil tüm vergiler;

Geçerli dolaylı giderler (işletme giderleri):

Lehdarın proje ile ilgili işletme giderlerinin, projenin toplam geçerli doğrudan giderlerinin en fazla %7’sine kadar olmak kaydıyla belirli bir miktarı, geçerli dolaylı giderler olarak kabul edilirler ve bunu bütçenin 8. bölümünde yer alan idari giderlere yazarlar.

Sözleşme tarafından öngörülen bütçenin başka bir başlığına öngörülen giderleri içermediği sürece, dolaylı masraflar geçerlidir

Halihazırda Avrupa Topluluğu’ndan bir faaliyet hibesi (işletme giderleri) alan bir kuruluş tarafından yürütülen bir projenin finansmanına ilişkin ise, endirekt masraflar geçerli değildir.

Ayni Katkılar:

Lehdar veya Lehdarın ortakları tarafından yapılan herhangi bir ayni katkı, Bütçede ayrı bir yerde gösterilmelidir. Ancak, bu tür katkılar gerçek bir harcamayı göstermemekte olup, geçerli gider olarak kabul edilmemektedir. Bu tür katkılar Lehdarın katkı payı olarak görülüp görülemeyeceği proje çağrısında açıkça belirtilir., Dolaylı giderlerin (idari giderlerin) hesaplanmasında ayni katkılar proje toplam giderleri içinde yer almaz.

2. Proje Bütçesinin Hazırlanması:

Proje bütçesi hazırlarken yararlanılabilecek bazı ipuçları:

Bütçe hazırlanması ve uygulanması arasında geçecek süre dikkate alınarak, bütçe hazırlarken kullanılan varsayımların bütçe excell sayfasında dip not olarak yazılmalıdır. (Ör. Proje süresince oluşacak enflasyon ve devaluasyon değişimlerinin eşit olacağı varsayımı. Bu varsayım € bazında belirlediğiniz maliyetlerin proje süresince değişmeyeceğini varsaydığızı gösterecektir.)

Bütçe kalemleri ile ilgili açıklamaları, ilgili kalemin bütçedeki yerini belirterek Gider Gerekçeleri (Ek B2) ekinde yazınız. (Ör. Proje kapsamında 3 adet yurtiçi seyahat öngörülmüşse, seyahatlerin başlangıç ve bitiş yerlerini, bütçede yurtiçi seyahatleri gösteren 2.2 numarası ile Ek B2 ‘de belirtiniz. Projede 5 adet eğitim semineri düzenlenmesi öngörüldü ise 5.7 numarası ile Ek B2’de her bir seminerin yerini ve maliyetini oluşturan unsurları belirtin.)

Bütçeyi mümkün olduğunca detaylı ve alt maliyetler bazında hazırlayın. Aynı başlık altında, ancak değişik birim maliyeti olan harcama kalemlerini excell sayfasında ayrı satır açarak gösterebilirsiniz. (Ör. Proje koordinatörü ve proje asistanının aylık ücretini gösterirken, 1.1.1 – İnsan

14

Page 15: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Kaynakları/Teknik satırı altına 2 satır ekleyerek her birini ayrı ayrı gösterin. Excell sayfasında satır açmak için; üzerine yeni satır açmak istediğiniz satıra gelin ve yukardaki menüden “Ekle/Insert” ve buradan “Satır/Rows” opsiyonunu seçiniz.)

Şimdi basit bir örnek proje üzerinden giderek bütçenin doldurulmasına geçelim:

Proje konusu: G.doğu bölgesinde kişi başına gelirin en düşük olduğu 3 ilin toplam 10 gecekondu bölgesinde kadınlarının ana-çocuk sağlığı konusunda eğitilmesi.Projenin süresi: 12 ayProjenin başlangıç ve bitiş tarihi: 01.01.2004 – 31.12.2004Projenin tutarı: € 65.766.- (Projenin toplam geçerli giderleri = Proje bütçesinin tamamı)AB Komisyonu tarafından karşılanması beklenen tutar: € 59.190.- (Toplam geçerli giderlerin % 90’ı ve ilgili Teklif Çağrısına göre Komisyon tarafından mikro hibe olarak verilebilen maximum tutar)Lehdarın katkısı: € 6.577.- (Toplam geçerli giderlerin % 10’u ve ilgili Teklif çağrısına göre Lehdar/Diğer kuruluşlar tarafından karşılanması gereken asgari tutar)Proje ofisinin merkezi: AnkaraProjede hedefe ulaşmak için öngörülen aktiviteler: 10 adet eğitim semineri, 1 adet yayın 2.1İnsan Kaynakları:

Bu bölüme yazılan harcamalar aşağıdakileri kapsar:

Tam zamanlı teknik proje personeline ödenen maaşlar Proje personeline destek veren çalışanlara (idari personele) ödenen maaşlar Kısmi zamanlı proje personeline (kısa dönem danışmanlar, eğitmenler vb.)

ödemeler Proje personeline yerleşik bulunduğu şehir dışındaki misyon için (semier, toplantı

vb.) ödenen günlük harcırahlar (per diem) Şehir dışından gelen toplantı katılımcılarına ödenen günlük harcırahlar

Pek çok projede en önemli maliyet unsurunu insan kaynakları maliyeti oluşturur. İnsan kaynakları yalnız tam zamanlı proje ekibinin maaşlarını değil, projede kısmi zamanlı çalışan danışmanlara ödenen ücretler ve harcırahları da kapsar. Teklif alınmak sureti ile tamamı dışarıya ihale edilen işlere ait personel masrafları burada yer almaz.

Ek 1’de yer alan örnek bütçede İnsan Kaynakları bölümünü inceleyelim:

(1.1) Maaşlar – Brüt- Yerel Personel: Buraya projede görev alacak olan tam zamanlı ve kısmi zamanlı yerel (T.C. vatandaşı) personele ait ücret bilgileri yazılmalıdır. Örneğimiz üzerinden gidersek;

(1.1.1) Teknik Personel: Tam zamanlı proje koordinatörü, tam zamanlı koordinatör yardımcısı ve kısmi zamanlı eğitmenler burada yer almalıdır. Personele ait birim ücret (aylık ücret) farklı olduğu zaman, her bir ücret kategorisi için ayrı bir satır açılması gerekmektedir.

15

Page 16: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Tablodaki 1. sütün birimi, 2. sütün birim adedini, 3. sütün birim fiyatını ve 4. sütün o satıra ait toplam maliyeti göstermektedir. “Birim” harcama kalemine göre değişecektir. İnsan Kaynakları bölümünde birim “Aylık” olmalıdır. Birim adedi, proje süresince belirlediğimiz birimden kaç adet bulunduğu belirtilmelidir. Örneğimizde Proje koordinatörü ve koordinatör yardımcısı 12 ay yani 12 birim çalışmaktadır. Birimimiz aylık olduğu için birim fiyatına ilgili personelin aylık ücretini yazmalıyız. 4. sütün-ilgili satırın toplam maliyeti ise 2. ve 3. kolonlarda yer alan rakamların, yani birim adedi ve birim maliyetinin çarpılması ile ortaya çıkmaktadır ve ilgili personelin proje süresince toplam ücret maliyetini göstermektedir. Avrupa Komisyonunun hazırladığı standart bütçe excell sayfasında ilgili tüm formulasyonlar yapılmıştır, yani siz birim adedi ve birim fiyatını ilgili kolonlara girdiğinizde toplam maliyet (4. kolon) otomatik olarak ortaya çıkacaktır. Ancak siz yeni bir satır eklediğinizde ilgili kolonda formül olmayacağından, bir üst satırın aynı kolonundan formülü buraya kopyalamanız gerekmektedir. Örneğimizde tam zamanlı proje koordinatörü ve koordinatör yardımcısının birim adedi 12; birim fiyatları ise (aylık ücretleri) € 1,000.- ve € 700.- ‘dür. Yukarda 1. bölümde açıklandığı gibi, aylık ücretler brüt (ücret + ücretle bağlantılı SSK vb. giderler) belirtilmelidir. Kısmi zamanlı proje personeli için ayrı bir çalışma gerekecektir. Ek 1.1 – Gider Gerekçelerinde (1.1.1.3) ’ün açıklamasını inceleyelim:

Projemizde kısmi zamanlı görev alacak eğitmenlerin önce proje süresince çalışma günlerinin toplamını bulalım. 1 Ocak’ta başlayıp 31 Aralık’ta tamamlanması öngörülen projemizde eğitmenler aşağıdaki şekilde görev alacaktır:

Eğitim verilmesi (Şubat-Kasım arası her ay 1 bölgede 5 gün, 1 eğitmen; eğitmenler dönüşümlü olarak görev alacaktır)

= 1 eğitmen * 5 gün * 10 ay = 50 gün Değerlendirme toplantısı (10 ay süresince her ay 1 gün, 3 eğitmen)

= 3 eğitmen * 1 gün * 10 ay = 30 gün Eğitim içerik toplantısı ( Ocak ayında 5 gün, 3 eğitmen)

= 3 eğitmen * 5 gün * 1 ay = 15 gün Son değerlendirme ve rapor (Aralık ayında 5 gün, 3 eğitmen)

= 3 eğitmen * 5 gün * 1 ay = 15 günEğitmenlerin toplam çalışma günü : 110 günEğitmenlerin ay bazında çalışma süresi = 110 gün / 22 gün = 5 ay (Bir ayda 22 çalışma günü esas alınmıştır).

AB bütçe formatında, kısmi zamanlı çalışan personelin çalışma yüzdesinin birim fiyatına (aylık ücretine) değil, birim adedine yansıtılması istenmektedir. Bu nedenle, eğitmenlerin tümü için hesaplanan 5 aylık çalışma süresini birim adedi, aylık ücreti ise (örneğimizde € 900 öngörülmüştür) birim fiyatı kolonuna yazarız.

(1.1.2) İdari personel: Proje personeline destek verecek idari kadronun (sekreter, şöför vb.) ücretleri, yukarda anlatılan formatta buraya yazılır.

(1.2) Maaşlar- Brüt – Uluslarası personel: Projede uluslararası teknik desteğe ihtiyaç duyulması halinde kısa dönem uluslararası teknik personel desteği

16

Page 17: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

öngörülebilir. Burada da, 1.1.1.3 bölümünde anlatılan şekilde uluslararsı personelin çalışma süresi belirlenip, birim adedine yazılmalıdır. Kaynakları planlarken ve maliyet hesabı yaparken, bu tür personelim birim maliyetinin yerel personele göre yüksek olacağı göz ardı edilmemelidir.

(1.3) Harcırahlar:

İnsan kaynakları maliyetini oluşturan unsurlardan biri de tam zamanlı ve kısmı zamanlı personele ve toplantı/seminer katılımcılarına ödenecek harcırahtır. Harcırah; proje kapsamında düzenlenen aktivitelerin (toplantı/seminer/eğitim/çalıştay vb.), aktiviteye katılan bu kişilerin yerleşik oldukları şehrin dışında gerçekleşmesi ve gece aktivitenin yapıldığı şehirde kalınması durumunda, kalınan gece sayısı üzerinden ödenir. Harcırah; konaklama, yemek ve şehiriçi seyahat masraflarını karşılamak üzere verilir. Eğer seyahat eden kişiye yatacak yer sağlanıyorsa harcırahı 1/3 oranında eksik ödenir. Eğer ilg,iliye gideceği yerde yemekleride verilecekse harcırahtan 1/3’lük bir miktar daha düşülür. Harcırah miktarları ülkeye göre değişmekte olup, Avrupa Birliğinin öngördüğü üst limitleri geçemez. Avrupa Birliği harcırah listesi için Bknz. http://www.europa.eu.int/comm/europeaid/perdiem/index_en.htm . Türkiye için mevcut harcırah üst limiti € 111.- olup, projede Türkiye içinde gerçekleşecek ve harcırah ödenmesini gerektirecek durumlarda belirleyeceğiniz birim harcırah fiyatı bu rakamı geçemez.

Örneğimize geri dönecek olursak:

(1.3.2) Harcırah – Yuriçi- Personel: Personelin tümünün Ankara’da yerleşik olduğu ve Ankara dışında gerçekleşecek proje aktivitelerinin Diyarbakır, Bitlis ve Mardin’de verilecek 10 adet eğitimle sınırlı olduğunu düşünürsek; personele ödenmesi öngörülen harcırah adedi:

Tam zamanlı personel (her şehirdeki eğitimlerin yalnız birine, full time, bir kişinin katılması planlanmıştır) = 1 kişi * 5 gün * 3 eğitim = 15 gün = 15 harcırah (15 gece kalınacak)

Kısmi zamanlı personel (eğitimciler, her eğitimde 1 eğitmen olmak üzere, toplam 10 adet eğitime, 5’er gün katılacak)= 1 kişi * 5 gün * 10 eğitim = 50 gün = 50 harcırah (50 gece kalınacak)

Personele ödenecek toplam harcırah adedi : 65 gün

AB’nin Türkiye için belirlediği harcırah üst sınırı € 111.- olduğundan birim fiyat bu rakamı geçmemelidir. Ancak gidilen yerlerdeki fiyat seviyelerine göre daha düşük bir harcırah miktarı belirlenebilir.

Örneğimizde bulunmamakla birlikte, proje kapsamında yurtdışında bir aktivite planlanmış olsa idi, AB’nin bu ülke için belirlediği harcırah miktarı üst limit olarak alınacaktı. (Ör. Yunanistan için belirlenen günlük harcırah € 113.-‘dür.)

17

Page 18: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

(1.3.3) Harcırah – Toplantı/Seminer/Eğitim katılımcıları: Düzenlenen aktivitelerde, kabul edilen katılımcıların bir kısmı şehir dışından geliyorsa, bu kişilere de, yine AB’nin ülkeler bazında belirlemiş olduğu üst sınırlar dahilinde harcırah ödenebilir. Örneğimizde 10 eğitimde toplam 10 kişinin eğitimin yapıldığı şehrin dışından geleceği ve eğitim yapılan şehirde eğitim süresince (5 gece) konaklayacağı öngörüsü ile 10 kişi * 5 gece = 50 adet harcırah belirlenmiştir.

Projenin insan kaynakları maliyetinin düzenli ve doğru olarak takip edilmesi için Ek-2’de örneği verilen “zaman çizelgesinin” kullanılması gerekmektedir. Ekteki çizelge, örnek projemizde proje koordinatörünün Mart 2004 çalışması için doldurulmuştur.

2.2Seyahatler:

Proje aktiviteleri için öngörülen yurtdışı ve yurtiçi seyahat (şehiriçi seyahatler hariç) maliyetleri burada yer almalıdır. Seyahatler uçak/tren/otobüs gibi toplu taşıma araçları ile gerçekleştirilebilir ve ekonomi sınıfı olmalıdır. Bilet fiyatları gidiş-dönüş fiyatı olarak belirlenmeli ve gidiş-dönüş yerleri bütçede açıklanmalıdır.

Örneğimiz üzerinden gidersek:

(2.2) Yurtiçi seyahat: Proje tam zamanlı personelinin her ildeki bir eğitime katılması dolayısı ile 3 seyahat yapması planlanmıştır. (Ankara-Diyarbakır-Ankara, Ankara-Bitlis-Ankara ve Ankara-Mardin-Ankara). Eğitmenler, toplam 10 eğitime katılacaklar (her ay 1 eğitim) ve toplam 10 seyahat gerçekleştireceklerdir. Bu durumda toplam yurtiçi seyahat adedi 13 olup, herbirinin uçakla gerçekleştirileceği ve her 3 şehire Ankara’dan gidiş-dönüş uçak biletinin € 150.- olduğu varsayımı ile toplam maliyet = 13 seyahat * € 150.- = € 1.950.- olarak ortaya çıkmaktadır. Uçuş fiyatlarının farklılık göstermesi durumunda her bir birim fiyat için ayrı bir satır açabilir; ya da birim fiyatı aynı olan uçuşların adedi ile birim fiyatlarını çarpıp, tüm çarpımları toplayıp, toplam uçuş adedine bölerek ağırlıklı ortalama alabilirsiniz.

Ör. Ankara-İstanbul-Ankara (5 uçuş) = € 180.-/uçuş Ankara-Diyarbakır-Ankara (3 uçuş) = € 150.-/uçuş Ankara-Kayseri-Ankara (2 uçuş) = € 130.-/uçuş

Ağırlıklı birim fiyat = (5*180+3*150+2*130)/(5+3+2) = € 161.-

Planlanan uçak/tren/otobüs seyehatleri ayrı satırlarda, gerekirse her birinin birim fiyatlarının ayrı ayrı ağırlıklı ortalamasını alınarak bütçede gösterilmelidir.

2.3Malzeme ve Ekipman:

Bu bölümde projede ihtiyaç duyacağınız her türlü ekipman ve malzeme ihtiyacını, birim fiyatlarına göre ayrı satırda göstererek doldurmalısınız. Örneğimizde proje ile ilgili 1 bilgisayar, 1 yazıcı ve 1 projeksiyon makinesi alımı öngörülmüştür. Projenin niteliğine göre; tarayıcı, fotokopi makinası, fax, telefon santrali, telefon vb. ekipman da buraya dahil edilebilir. AB mikro hibe programlarında ekipman alımına da finansman sağlanmakla birlikte bu alımın projenin uygulaması için zorunlu olduğunun kanıtlanması ve bunlara ödenecek miktarın proje maliyetleri içerisinde önemli bir yer

18

Page 19: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

tutmaması gerekmektedir.. Ayrıca AB kurallarına göre, AB fonlarından yapılan alımlarda ürünün menşeinin AB ülkeleri veya sözkonusu yardım programından yararlanabilecek diğer ülkelerden olması gerekmektedir (rule of orign). İlgili alımların € 5,000.-‘i aşması durumunda ise AB ihale prosedürleri uygulanması gerekmektedir. Sözkonusu uygulamalarla ilgili deyaylar için 1. bölümde Standart Teklif Çağrısı Dokümanları içinde belirtilen Ek IV – AB İhale Prosedürlerine bakılabilir.

2.4Proje Ofis Giderleri:

Proje faaliyetlerinin proje lehdarının mevcut ofisinde gerçekleştirilmesi mümkün değil ise veya uygulama lehdarın bulunduğu şehirden başka bir yerde yapılacaksa, sözkonusu proje için yeni bir ofis açılması gerekebilir. Bu durumda, ofisin aylık kira, elektrik, su, ısınma, aidat, bakım-onarım ve ofis sarf malzemesi giderleri bu bölüme yazılmalıdır.

Yeni ofis açılmadığı ve lehdarın mevcut ofisinin sözkonusu proje için kullanıldığı durumda ise bu bölüm boş bırakılarak, lehdarın mevcut ofisinin aylık idari harcamalarının sözkonusu projeye denk gelen kısmı bütçede 8. bölümden (İdari masraflar) karşılanmalıdır..

2.5Diğer Giderler:

Projede öngörülen aktivitelerin (kitap, broşür basımı; seminer, konferans, çalıştay düzenlenmesi, araştırma vb) maliyeti ile mali denetim, değerlendirme, simultane tercüme ve çeviri, mali hizmetlere ilişkin (banka teminat mektubu vb.) giderler bu bölümde gösterilmelidir.

Örneğimiz üzerinden incelersek;

(5.1) Yayınlar: Proje kapsamında bir adet yayın öngörülmüştür. 500 adet bastırılması planlanan “Ana-Çocuk Sağlığı – Bilgilendirme ve Eğitim Kitapçığı” nın 200 adedi eğitimlerde kullanılacak, 300 adedi ise bölgelerde eğitime katılma imkanı bulamayan ilgili kişilere dağtılacaktır. Projede kitap basımı ya da herhangi bir yayın planlandığı zaman, toplam maliyeti oluşturan basım, görsel malzeme ve metin için ödenecek telif ve editörlük ücretleri, olası çeviri maliyetleri ve ürünün dağıtım ücretleri ayrıntılı olarak hesaplanmalı ve belirtilmelidir. Örneğimizde;

(5.1.1) Ana-Çocuk Sağlığı – Eğitim ve Bilgilendirme Kitapçığı – telif ödemeleri, editörlük ve içerik maliyeti sayfa başına € 75 olarak alınmış ve kitabın 30 sayfadan oluşacağı öngörülmüştür. Ara maliyet = 30 sayfa * € 75/sayfa = € 2,250.-(5.1.2) Basım maliyeti: kitap başına € 0,40 olarak belirlenmiş olup, 500 adet kitap basımı öngörülmüştür. Ara maliyet = 500 adet * € 0,40/kitap = € 200.-(5.1.3) Dağıtım maliyeti: Kitabın 200 adedi eğitimlerde katılımcılara verilecek ve 300 adedi bölgelerde dağıtılacaktır. Her eğitimden önce, içinde 50 adet kitap bulunan bir koli eğitim bölgesine gönderilecektir. Ara maliyet = 10 koli * € 5-kargo maliyeti/koli = € 50.-

Birden fazla yayın planlanması durumunda, her yayın için asgari bu detayı içeren bilginin ayrı ayrı verilmesi gerekmektedir.

19

Page 20: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

(5.2) Araştırma: Proje başlangıcında bir ön araştırma ya da proje süresince değişik kapsamda araştırmalar yapılması gerekiyor ise, maliyetleri burada yer almalıdır. Araştırma şirketleri kullanılacak ise bütçe hazırlama aşamasında birkaç şirketten fiyat alınmalıdır. Örneğimizde, her eğitimden önce bölgeye ait istatistiki veri toplama için araştırma başına maliyeti € 10.- olan bir çalışma öngörülmüştür.

(5.3) Mali Denetim Giderleri: Örnek projemiz mikro hibe programı kapsamında 12 aydan kısa süreli ve AB’ce karşılanacak maliyeti € 60,000.- altı bir proje olduğu için mali denetim gideri öngörülmemiştir. Genellikle, € 100,000.- üstü AB finansmanları ya da işletme hibelerinde yıl içinde € 75,000.- üstü ödeme taleplerinde mali denetim şartı olup; detaylar için “Genel Koşullar, Md. 15.6’ya bakılabilir (St. Sözleşme-Ek II).

(5.4) Değerlendirme Giderleri: Projenin mali boyutu, aynı fondan tekrar yararlanması veya projenin bir projeler dizisinin alt projesi olması gibi etkenler göz önünde bulundurularak, mali denetimin yanısıra, projenin etkinliği, verimliliği ve uygulanmasını içeren bir değerlendirilme Ab’ce istenebilir. Bu durumda, fon sağlayan kuruluşun ne tür kişi ve kurumların değerlendirmesini geçerli kabul edeceği öğrenilerek yaklaşık bir maliyet belirlenebilir.

(5.5) Simultane tercüme, çeviri maliyetleri: Proje kapsamında düzenlenecek seminer, konferans gibi etkinlikler için gerebilecek simultama tercüme maliyeti ve raporlama için gerekebilecek çeviri maliyeti burada gösterilecektir. Çeviri için sayfa başına fiyat, simultane tercüme için günlük fiyat kullanılmalıdır.

(5.6) Mali hizmetler: Lehdarın AB projeleri kapsamında aldığı avansların toplamı € 1,000,000.- üzerinde ise Avrupa Birliği tarafından Banka teminat mektubu istenmektedir. (Örnek için Bknz. St. Sözleşme-Ek VII). Teminat mektubu komisyonu ve proje ile ilgili diğer banka masrafları burada yer almalıdır.

(5.7) Konferans/seminer/vb. Giderleri: Proje kapsamında düzenlenecek seminer, konferans, eğitim, çalıştay, basın toplantısı vb. etkinliklerin maliyeti ayrıntılı olarak burada yer almalıdır. Örneğimizde, 10 adet eğitim düzenlenecek olup, maliyetini oluşturan kalemler aşağıdaki şekilde gösterilmiştir:

Salon kirası: Eğitim faaliyetinin bir otelde gerçekleştirilmesi planlanıyor ise; oteller genellikle salon kirası olarak değil, kişi başına öğle yemeği ve çay/kahve ikramı için fiyat verdikleriden bütçeye bu şekilde yansıtılması daha uygun olacaktır. Gerek bütçe hazırlarken, gerekse uygularken birkaç otelden fiyat teklifi alınmasında fayda vardır. Örneğimizde10 eğitim ve her eğitime 20 kişi katılması öngörülmüştür. Her eğitimde bir eğitmen ve 3 eğitimde 1 proje yetkilisi toplam katılımcı sayısına eklenecektir. Kişi başı günlük bir öğle yemeği ve iki kahve molası maliyeti € 10.- olarak öngörülmüştür. Bu durumda eğitim faaliyetlerinin toplam salon kirası maliyeti = [(10 eğitim * 20 kişi/eğitim) + (10 eğitim * 1 eğitmen/eğitim) + (3 eğitim * 1 proje yetkilisi/eğitim)] * 5 gün (bir eğitimin süresi) * € 10/kişi/gün (günlük kişi başı otel yeme-içme ücreti) = 213 kişi * 5 gün * € 10 = € 10,650.-

20

Page 21: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Kırtasiye: Eğitimlerde kullanılacak kırtasiye (katılımcılara dağıtılacak bloknot, kalem, boardmarker, flip-chrt vb.) ‘nin kişi başı yaklaşık maliyeti burada yazılmalıdır. Örneğimizde, yukarda hesaplandığı gibi toplam katılıcı sayısı 213 kişi ve kişi başı kırtasiye maliyeti € 3 olarak öngörülerek, eğitimlerin kırtasiye maliyeti = 213 kişi * € 3 = € 639.- olarak ortaya çıkmaktadır. Bu örnekte, Ana-Çocuk Sağlığı – Bilgilendirme ve Eğitim kitapçığı eğitim materyali olarak da kullanıldığı ve maliyeti yayınlar kısmında verildiği için ayrı bir eğitim kiti maliyeti yer almamaktadır. Ancak, yalnız bu bölümde yer alan faaliyete (örneğimizde eğitim faaliyeti) dönük bir materyal hazırlanması gerektiğinde ve bunun maliyetinin yayınlarda yer almaması durumunda, ilgili maliyet bu bölümde yazılmalıdır.

(5.8) Görünürlüğe ilişkin Giderler: Projenin AB fonları ile desteklenmiş olduğu, proje ile ilgili üretilen görsel ve yazılı materyallerde ve düzenlenen etkinliklerde, AB’ce öngörülen kurallar çerçevesinde belirtilmelidir. Görünürlüğe ilişkin AB kuralları için Bknz. http://www.europa.eu.int/comm/europeaid/visibility/index_en.htm

2.6Diğer:

Yukardaki bütçe kalemlerine girmeyen ve projenin uygulanması için gerekli diğer maliyet kalemleri burada yer alabilir.

2.7 Ara Toplam – Direkt Proje Giderleri:

Bütçede yer alan 1 – 6 arası proje giderlerinin toplamı.

II.8 İdari Giderler:

İdari giderler, projenin toplam direkt geçerli giderlerinin (7.maddenin) maksimum % 7’si tutarında olabilir. Bu bölümde, proje bütçesinde diğer başlıklar altında gösterilmeyen ofis sarf malzemesi, ofisin lehdarın mevcut ofisi olması durumunda bu projeye düşen kira miktarı gibi maliyetler gösterilebilir.

2.9 Projenin Toplam Geçerli Giderleri:

Bütçede yer alan 1 – 8 arası giderlerin toplamını gösterir.

3. Bütçenin Uygulanması ve AB Ödemeleri:

3.1 Bütçe içindeki değişiklikler:

Bütçe unsurları, aşağıdaki koşullara uyulduğu takdirde, orijinal rakamlardan farklılık gösterebilirler:

Değişiklik projenin temel amacını etkilememelidir,

21

Page 22: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Finansal etki, tek bir bütçe başlığı içindeki bir transfer veya bütçe başlığının orijinal miktarının %15’inden daha az değişiklik içeren bütçe başlıkları arası bir transfer ile sınırlıdır.

Bu durumda, Lehdar değişikliği uygulayabilir ancak Akit Makamını gecikmeden haberdar etmelidir.

Bu metod, dolaylı giderlere ilişkin tadilat için kullanılamaz.

Diğer bütün durumlarda, Akit Makam’ına önceden yazılı bir talepte bulunmak gerekmektedir ve sözleşme tadilatı gerekli olacaktır.

3.2 Raporlama:

Raporların sözleşmede belirtilen dilde yazılması gereklidir. Teknik ve finansal raporlar, avans harici ödeme talepleri ile birlikte sunulacaktır. Yeni avans ödemeleri için, rapor ekinde, iş planı ve gelecek döneme ait bütçe verilmelidir.

3.3 Ek Bilgi:

Genel Koşulların 2.1 Maddesi uyarınca, Akit Makamı ek bilgi talep edebilir.

3.4 Ödemeler:

Proje başlangıcında Lehdar avans ödenmesini talep edebilir. Ödenecek avans, projenin toplam süresi 12 ayı veya hibe miktarı € 100,000.-‘i geçmedikçe hibe tutarının % 80’i oranındadır.

Nihai bakiye, nihai raporu lehdarın teslim etmesi ve Akit Makamı tarafından onaylanması üzerine ödenecektir. (bkz. Genel Koşullar - Madde 15.1).

Ödemeler, Lehdarın bu proje için açtırdığı belirli bir Banka hesabına ya da Akit Makamının ödemelerini gösteren bir alt hesaba yapılacaktır.

3.5 Proje Kayıtları:

Lehdar, doğru ve düzenli kayıtlar ile beraber Faaliyetin uygulanmasına ilişkin ayrı ve şeffaf hesaplar tutmalıdır (bkz. Genel Koşullar - Madde 16.1). Lehdar, bakiye ödemenin gerçekleştirildiği tarihten itibaren yedi yıl boyunca kayıtları ve harcama belgelerini saklamalıdır.

3.6 Tanıtım:

Projede üretilen rapor ve yayınlarda veya proje ile bağlantılı olarak yapılan faaliyetlerde, Avrupa Topluluğu finansmanı ile gerçekleştiğinin belirtilmesi ve bu hibenin görünürlüğünün sağlanması gereklidir. (bkz. Genel Koşullar – Madde 6).

22

Page 23: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

3.7 Alt Kontratlar:

Proje uygulanması esnasında mal ve/veya hizmet alımı ile ilgili satınalma sözleşmeleri yapılması gerektiğinde sözleşme; açıklık, potensiyal satıcılara eşit muamele ve çıkar çatışmalarının engellenmesi ilkeleri paralelinde, en iyi fiyat/kalite teklifini veren satıcı ile yapılmalıdır. Bu kapsamda Lehdarın Standart Sözleşme Ek – IV’de belirtilen prosedürlere uyması gerekmektedir.

3.8 KDV İstisnası:

Avrupa Birliği ve Ülkemiz arasında akdedilen ve 10/09/2000 tarihli ve 24166 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “MEDA Programı ve Avrupa Yatırım Bankası’nın Akdeniz Ülkelerindeki Diğer Mali Anlaşmaları Çerçevesinde Mali ve Teknik İşbirliğinin Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmasının 19. Maddesinin 3. bendinde “... Topluluk tarafından finanse edilecek mallar, işler ve hizmetler katma değer vergisi ve benzeri vergilerden muaf olacaktır.” hükmüne yer verilmektedir.

Bu kapsamda Avrupa Birliğince finanse edilen hibe programları KDV’den muaf olup, ilgili muafiyetin sağlanabilmesi için Proje başlangıcında Lehdar kuruluşun proje kapsamında yapılcak mal ve hizmet alımlarının içeriği, miktar ve fiyat bilgilerini içeren bir liste hazırlayarak T.C. Hazine Müsteşarlığı’nın onayına sunması gerekmektedir. Onay sürecindeki olası gecikmeler dikkate alınarak, sözleşmenin imzalanmasını müteakip Hazine onayı için kısa sürede başvuru yapılması gerekmektedir.

23

Page 24: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

24

Page 25: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

25

Page 26: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

26

Page 27: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

27

Page 28: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

EK 1.1

GİDERLERİN GEREKÇELERİ

Her bütçe kalemindeki giderler için kısa bir gerekçe (Her kalem için azami 5 satır) yazarak her harcamanın proje aktiviteleri ile ilişkisini kurunuz.

1. İnsan Kaynakları

1.1 Maaşlar - brüt, yerel personel

1.1.1 Teknik : Teknik personel; 1 proje koordinatörü, 1 koordinatör yardımcısı ve 3 kısa dönem görev yapacak eğitmenden oluşmaktadır. Proje koordinatörü ve koordinatör yardımcısı projenin planlanması, yürütülmesi ve takibinden sorumlu olup, tam zamanlı çalışacaklardır. Eğitmenler Ana-çocuk sağlığı eğitimlerinin proje koordinatör ve koordinatör yardımcısı ile birlikte planlanmasından, eğitimlerin verilmesi ve raporlanmasından sorumludurlar.

1.1.1.3 Teknik - Eğitmenler - 3 kişi - Proje süresince toplam çalışma günleri aşağıdaki şekilde hesaplanmıştır: Adam*Gün

Eğitim verilmesi (10 ay süresince her ay 5 gün - 1 eğitmen) 50Değerlendirme toplantısı (10 ay süresince her ay 1 gün - 3 eğitmen) 30Eğtim içerik toplantısı (1. ay, 5 gün - 3 eğitmen) 15Son değerlendirme ve rapor (12. ay, 5 gün - 3 eğitmen) 15Eğitmenlerin toplam çalışma günü 110Ay bazında (bir ay 22 çalışma günü) 5 1.1.2 İdari/destek personeli: 1 sekreterden oluşmaktadır. Tam zamanlı görev yapacak olup, ofisin idari işleri ve teknik proje personeline destek verilmesinden sorumludur.

1.3 Misyon/Seyehat Harcırahları

1.3.2 Yurtiçi-personel: Tam zamanlı personel 15 gün, kısmi zamanlı personel 50 gün ikamet ettikleri şehrin dışında misyonda görev alacaktır.

Harcırah alınacak gün

Tam zamanlı personel (3 eğitime 5'er gün 1 kişi katılacak) 15Kısmı zamanlı personel (eğitmenler) (10 eğitime 5'er gün 1 eğitmen) 50Toplam 65

1.3.3 Seminer/konferans katıımcıları :

28

Page 29: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

10 eğitimin her birinde 1 katılımcının şehir dışından geleceği ve harcırah ödeneceği öngörülmüştür. Her eğitim 5 gün sürecektir. Dışardan gelecek katılımcıların harcıraha tabi gün sayısı = kişi * 5 gün * 10 eğitim= 50 gün.

2. Seyehat

2.2 Yurtiçi seyahat : Eğitim verilecek şehirler: Diyarbakır (4 eğitim), Bitlis (3 eğitim), Mardin (3 eğitim). Her eğitim semineri 1 eğitmen tarafından verilecek olup, eğitim verecek eğitmenler ve her şehirde 1 eğitime katılacak (toplam 3 eğitim) tam zamanlı proje personeli Ankara'dan gelecektir. Ankara-Diyarbakır 5 seyahat, Ankara-Bitlis 4 seyahat, Ankara-Mardin 4 seyahat olmak üzere toplam 13 seyehat yapılacaktır. Seyahatler havayolu ile ve birim fiyatlar gidiş-dönüş düşünülmüştür.

3. Malzeme ve Ekipman

3.2 – 3.3 Mobilya,bilgisayar ekipmanı : Projenin yürütülmesi için 1 adet bilgisayar, 1 adet yazıcı ve eğitimlerde kullanılmak üzere 1 adet projeksiyon makinası alımı öngörülmüştür. Bütçede belirtilen birim fiyatlar piyasadaki perakende satış fiyatları dikkate alınarak belirlenmiştir. Ayrıca ilgili ekipman için aylık € 20 yedek parça masrafı öngörülmüştür.

4. Proje Ofis Giderleri

4.1 Araç Giderleri : Proje faaliyetleri kapsamında ilgili kişi ve kurumlarla görüşme, ofis alışverişi vb. seyahatler için ayda 12 şehir içi seyahat öngörülmüştür.

4.2 Ofis Kirası : Projenin başvuranın mevcut ofisinden yürütülmesi mümkün olmadığından ayrı bir proje ofisi kiralanacaktır. 4.3 Ofis sarf malzemesi : Çeşitli kırtasiye ve ofis temizlik malzemesi için ayda € 50 öngörülmüştür. 4.4 Diğer : Ofisin telefon, fax, elektrik, ısınma, aidat, bakım ve onarım giderleri için aylık € 150 öngörülmüştür.

5. Diğer Giderler

5.1 Yayınlar : Proje kapsamında düzenlenecek olan eğitimlerde kullanılmak ve seçilen bölgelerdeki eğitime katılamayan ilgili kişilere dağıtılmak üzere “Ana-çocuk Sağlığı Bilgilendirme ve Eğitim Kitapçığı” hazırlanacak ve 500 adet bastırılacaktır. İlgili yayının maliyet detayları aşağıda belirtilmektedir: 5.1.1 Ana-Çocuk Sağlığı – Sayfa başına 30 75 2.250

Bilgilendirme ve Eğitim Kitapçığı - telif ödemeleri, editörlük, içerik maliyeti

29

Page 30: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

5.1.2 Ana-Çocuk Sağlığı – Kitap başına 500 0,40 200

Bilgilendirme ve Eğitim Kitapçığı – basım

5.1.3 Ana-Çocuk Sağlığı – Koli başına 10 5 50 Bilgilendirme ve Eğitim Kitapçığı – dağıtım

5.2 Araştırma : Her eğitim öncesinde eğitime katılımcılarının belirlenmesine yönelik bir çalışma yapılacaktır. Bölge ile ilgili istatistikler, yayınlar vb. gibi çalışma materyalı için eğitim bazında fiyat öngörülmüştür. 5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık çeviri maliyeti öngörülmüştür. 5.7 Konferans/Seminer Giderleri : Her biri 5 gün sürecek 10 adet eğitim semineri ve her seminerde 20 adet katılımcı öngörülmüştür.

5.7.1 Salon Kirası : Salon kirası; oteller tarafından kişi başına öğle yemeği ve 2 kahve molası ücreti olarak verilmektedir. Eğitimlere katılacak toplam kişi saysı aşağıda detaylandırılmıştır:

Kişi sayısı Kişi sayısı * günEğitim katılımcıları (10 eğitim, her eğitimde 20 katılımcı) 200 1.000 Eğitmen (10 eğitim, her birinde 1 eğitimci) 10 50 Eğitime katılan tam zamanlı proje personeli 3 15 (3 eğitim, her birinde 1 kişi)Toplam 213 1.065 5.7.2 Kırtasiye : Eğitimlerde kullanılacak bloknot, kalem, flipchart gibi kırtasiye gideri kişi başına € 3 olarak öngörülmüştür.

Varsayımlar:

1. Proje süresi boyunca oluşacak enflasyon ve devalüasyon farkları birbirine eşit olacaktır.

30

Page 31: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Ek-2 Zaman ÇizelgesiTimesheetProject Title: Mother and Child Health Education Project - TurkeyProject Number: EC Project Ref. No: EuropeAid/-------Name of Expert: Ahmet Özcan (Project Coordinator)Month / Year : March 2004

Date Place Fees Per Diems

1 Ankara X2 Ankara X3  Ankara X456 Ankara X7 Ankara X8 Ankara X9 Ankara X10 Ankara X111213 Ankara X14 Ankara X15 Ankara X16 Ankara X17 Ankara X181920 Diyarbakır X X21 Diyarbakır X X22 Diyarbakır X X23 Diyarbakır X X24 Diyarbakır X X252627 Ankara X28 Ankara X29 Ankara X30 Ankara X31(Note: Please insert for each worked day an “X” sign at the third column, as shown in example for 1st March…... The maximum number of working days per month is 22. For O/N stays on mission at cities other than the place of residence insert an “X” sign at the fourth column. )Signature of Expert:Signature of Project Co-ordinator for approval : -----------Name and Signature of the Representative of the EC Delegation for approval : ----------------

Date: ---------------

31

Page 32: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

www.stgp.org

“Proje Hazırlarken Yalnız Değilsiniz” tıklayınız“İyi Örnekler” tıklayınız

32

Page 33: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

EĞİTMEN : METİN KONCA

1. Sivil Toplum Kuruluşlarında Örgütsel Yönetim

Başlıktan da anlaşılacağı gibi, konu geniş ve kapsamlı; süremiz ise oldukça sınırlıdır. Sınırlı süremizi, en yüksek verimle kullanabilmek için, bazı kabullerden ve varsayımlardan yola çıkmak zorundayız. Özellikle örgütsel yönetimin temel işlevlerinden birini oluşturan finansal yönetim alanında -ki dersimizin odak noktasını oluşturacaktır- bu zorunluluk daha da önem kazanmaktadır.

En temel varsayımımız, programa katılan tüm arkadaşların Dernekler ve Vakıflar Hukuku, vergi hukuku, genel muhasebe, tek düzen hesap planı, bilanço, gelir tablosu, bütçeler vb. hakkında genel ve temel bilgilere sahip olduklarıdır. Süremizi verimli ve yararlı biçimde kullanabilmek için, bu konularla ilgili teknik ayrıntılara girmek yerine, uygulamada önem taşıyan ve STK’ların saydamlığı ve hesap verebilirliği yönünden üzerinde özellikle durulması gereken hususlara öncelik verilecektir. Doğaldır ki, konunun akışı içerisinde yeri geldiğinde ya da bir soru yöneltildiğinde, bu temel bilgilere de yer verilecektir.

Sivil Toplum Kuruluşları genel başlığı altında topladığımız yurttaş girişimleri hukuksal yapılarının farklılığından –Dernek veya Vakıf oluşu -ya da tüzel kişiliklerinin bulunup bulunmadığından bağımsız olarak birer örgütsel yapı oluştururlar. Üye ya da destekçi sayısının azlığı-çokluğu, çalışma alanlarının darlığı-genişliği, uluslararası ilişkilerinin varlığı-yokluğu, bu örgütsel yapıların niceliksel büyüklüğünü etkilemekle birlikte, örgütsel yönetimin temel ilkelerinde bir değişikliğe yol açmazlar.

Örgüt yönetiminin temel belgelerinin başında, ana sözleşme, tüzük, resmi senet gibi adlarla anılan ve örgütün bir anlamda anayasasını oluşturan belgeler gelir. Özellikle tüzel kişilikleri olan örgütlerin kuruluşu için bu belgeler zorunludur. Bu belgelerde, örgütün adı, adresi, kuruluş amacı, yönetim biçimi, gelir kaynakları, sona erme biçimi vb. hususlar yer alır.

İkinci temel belge, örgüt şemasıdır. Örgüt şemasında, işlevler esas alınarak, örgütün kimler tarafından, hangi yetki ve sorumluluklar bağlamında yönetileceği gösterilir. Örgüt şemaları, Yönetim Kurulunca onaylanır; koşullar gerektirmedikçe değiştirilmez.

Örgüt yönetiminde önemli araçlardan biri de yönetmelik ve yönergelerdir. Yönetmelikler, örgüt yönetiminin ana alanlarındaki genel düzenlemelerdir. (Personel Yönetmeliği, Performans Değerlendirme Yönetmeliği, Muhasebe Yönetmeliği, Satınalma Yönetmeliği, İş Gezileri Yönetmeliği vb.)

Yönetmelikler, Yönetim Kurulunca onaylanarak yürürlüğe girerler.

Yönergeler ise, yürütme organınca, daha özgül alanlardaki uygulama kurallarını belirlemek amacıyla hazırlanırlar. (Yazışmalarda, ödemelerde, idari izinlerde vb. uyulacak kurallar)

33

Page 34: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Görev Tanımları da, örgüt yönetiminin önemli araçlarından biridir. Her kademedeki çalışanın, ana görev, yetki ve sorumlulukları bu belgede tanımlanır. Bu belgeler, yönetim süreci içerisinde, zaman zaman gözden geçirilir, ilgilisinin de görüşü alınarak değiştirilir/geliştirilir.

Yukarıda kısaca değindiğimiz yönetsel düzenlemeler, örgüt yönetiminin altyapısını oluşturmaya yöneliktir. Bu düzenlemeler iyi bir örgüt yönetimi sağlayabilmek için gerekli koşulu oluşturmakla birlikte, kendi başlarına yeterli koşulu oluşturamazlar. Yeterli koşulun oluşması, söz konusu düzenlemelerin yaşama geçirilmesindeki beceri ve başarıya bağlıdır büyük ölçüde. Bu beceri ve başarının düzeyi de örgütün kurumsallaşmada katettiği yolun göstergesidir bir anlamda.

Kurumsallaşma, yalnız STK’ların değil, neredeyse bütün örgütsel yapıların ana sorunudur ülkemizde... Sıkça üzerinde durulup bolca sözü edilmesine karşın, kurumsallaşmayı başarabilmiş kurumların sayısı bir hayli sınırlıdır.

Yukarıdaki kısa açıklamalarımızdan da anlaşılacağı gibi, kurumsallaşmayı çok genel anlamda, yönetimde kişisel tercih ve öznel yaklaşımlar yerine, ilkeler ve kuralların egemen olması biçiminde tanımlayabiliriz. İlkeler ve kuralların egemenliği ise, hangi unvana ve otoriteye sahip olursa olsun her kademedeki yetkilinin/çalışanın ilke ve kurallara saygılı olmasına ve onları dışlama çabası içinde olmamasına bağlıdır.

“Bütün genellemeler yanlıştır; bu da dahil” sözüne karşın, toplumsal yapımızın ve geleneksel yönetim – iktidar paylaşımı anlayışımızın kurumsallaşmaya pek de yatkın olmadığı söylenebilir.

STK’ların örgütsel yönetim açısından, hem avantaj, hem de dezavantaj olarak algılanagelen bir olanağı/farklılığı da gönüllü yönetimidir. Özellikle geniş üye tabanına sahip STK’ların, sürekli kafa yordukları, ancak çoğunluğunun işlerliği olan bir çözüm üretemedikleri bakir bir alandır gönüllülük kurumu...

Örgütsel yönetimin temel araçlarına ve sorunlarına ilişkin bu kısa ufuk turundan sonra, daha özgül bir alana, finansal yönetim konusuna geçebiliriz. Bu başlık altında, daha kapsamlı olarak ele alacağımız için yukarıda özellikle değinmediğimiz, STK’ların kronik sorun alanlarından biri de finansal kaynak yetersizliğidir. Kaynak yetersizliği, kurumsallaşmanın önündeki önemli engellerden de biridir.

1.1.Sivil Toplum Kuruluşlarında Finansal Yönetim

Örgüt yönetiminin temel işlevlerinden birini oluşturan finansal yönetim, işletme (örgüt) için gerekli olan fonların sağlanması, korunması ve etkili bir biçimde kullanılması anlamına gelir. Finansman ise, finansal yönetim işlevinin, yalnızca işletmeye gerekli olan fonların sağlanması yönünü ifade eder.

Günümüzde finansal yönetimin amacı üç noktada toplanabilir:

1) İşletmenin yatırım yapacağı varlıkların seçimi2) Varlıklara yatırılacak toplam fon tutarının belirlenmesi3) Yatırılacak fonların hangi kaynaklardan ve nasıl sağlanacağının

kararlaştırılması

34

Page 35: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Finansal yönetim başta muhasebe olmak üzere pazarlama, üretim, araştırma-geliştirme (ARGE), personel işlevleriyle de yakından ilgilidir.

Finansal yöneticinin, karar vermede yararlandığı temel veriler mali niteliktedir. Finansal yöneticinin bu verileri sağlayacağı başlıca kaynak ise, muhasebe bölümüdür. Muhasebe bölümü, işletmenin mali nitelikteki bilgilerini, tek düzen hesap planı içerisinde ilgili hesaplara düzenli olarak kaydeder. Zaman içinde bu şekilde biriken mali bilgiler, ihtiyaca göre sınıflandırılıp özetlenerek işletmenin geçmişi, şimdiki durumu ve gelecekteki durumunu değerlendirmeye yarayan verileri oluştururlar. Finansal kararlara temel oluşturacak bu veriler, bilançoda, gelir tablosunda, fon kaynak ve kullanım tablosunda yer alırlar.

Yukarıdaki kısa girişten de anlaşılacağı gibi, finansal yönetim, daha çok kar amacı taşıyan ticari işletmeler için yaşamsal önem taşımaktadır. İşletmenin büyüklüğüne göre, finans bölümünün örgütlenmesi de değişik yapılarda olmaktadır. Finansal analiz ve finansal planlamada kullanılan değişik araçlar ve yöntemler –Oranlar, Fon Akım Tablosu, Proforma Bilanço, Bütçeler- bulunmaktadır.

Ayrı bir uzmanlık alanı oluşturan finansal yönetim konusunu, STK’lar özelinde sınırlandırarak ele alacağız.

Finansal yönetimin muhasebeyle yakın ilişkisine yukarıda değinmiştik. Bu bakımdan, STK’lardaki muhasebe düzenine kısaca değinmekte yarar görüyoruz.

1.1.1. Ana Kuruluş –Dernek, Vakıf-taki Muhasebe Düzeni

Muhasebenin temel işlevi, özellikle kar amaçlı sınai ve ticari kuruluşların faaliyetlerinin belirli ilkelere ve kurallara bağlı olarak kaydının tutulması, zaman içinde bu şekilde oluşan verilerin çeşitli tablolar sistematiği içinde değerlendirilmesiyle işletmenin mali sonuçlarının izlenmesine ve yönetsel kararların alınmasına esas oluşturulmasıdır.

Muhasebe düzeni, bütün işletmeler için tektir. Yani, STK’lara özgü ayrı bir muhasebe sistemi söz konusu değildir. İlgi ve faaliyet alanlarının farklılığı nedeniyle, sistemin özü aynı kalmak koşuluyla bazı özel uyarlamalar yapılmaktadır.

Vakıflar ve dernekler, muhasebe işlemlerini kendi örgüt yapıları içinde uzman kişilerden oluşturacakları ayrı bir bölüm tarafından yürütebilecekleri gibi, serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavirler tarafından kurulan bürolara da tutturabilirler. Muhasebe işlemleri, kurum ve kuruluşların ilgili yasalar karşısındaki mali sorumluluklarının kaynağını oluşturur. Bu nedenle, muhasebe işlemlerini kendi bünyesinde yürütecek olan STK’ların muhasebe bölümlerinin görev, yetki ve sorumluluklarını belirleyen bir yönetmelik hazırlayarak karar organının –yönetim kurulu- onayına sunmaları gerekli ve yararlıdır. Muhasebe işlemlerinin bir muhasebe bürosuna tutturulması durumunda ise, taraflar arasında, karşılıklı yükümlülüklerin ve sorumlulukların açıkça belirtildiği bir sözleşme düzenlenmesi gerekir.

Ülkemizdeki uygulamada, işletmeler ya bilanço esasına göre, ya da işletme hesabı esasına göre defter tutmaktadırlar.

35

Page 36: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Türk Medeni Kanunu’na Göre Kurulan Vakıflar Hakkındaki Tüzük’ün değişik (91/2159- 13.08.1991) 29. maddesine göre;- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 177. maddesi 5. bendi hükmü uyarınca, işletme hesabı esasına göre defter tutmalarına izin verilenlerin işletme esasına göre,

- Bunların dışında kalan vakıfların bilanço esasına göre, - Bakanlar Kurulu’nca vergi bağışıklığı tanınan vakıfların yalnızca bilanço

esasına göre defter tutmaları gerekmektedir.

Yine ilgili tüzük maddesinde, yapıları gereği, bilanço esasına göre defter tutmalarına imkan veya gerek görülmeyenlerin işletme esasına göre defter tutmalarına Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce izin verilebileceği gibi, yeni kurulan vakıfların tescili izleyen en geç bir yıl içinde Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yapılacak teftişe kadar, işletme esasına göre defter tutabilecekleri, genel olarak Medeni Kanun hükümlerine göre kurulan tüm vakıfların, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce gönderilecek Muhasebe Hesap Planı’na uymalarının zorunlu olduğu belirtilmiştir.

Vakıflar, defter onayı, kayıt düzeni, belge düzenleme ve temini hususlarında VUK hükümlerine tabidir.

2908 sayılı Dernekler Kanunu’nun 03.08.2002 tarihli ve 4771 sayılı Kanun ile değişik 62. maddesine dayanılarak hazırlanan “Derneklerin Tutacakları Defter, Muhasebe Hesap Kayıtlarıyla ilgili Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik” (R.G. 05.04.2003/25070)’in “Defter Tutma Esasları” başlığını taşıyan 4. maddesine göre; dernekler işletme esasına göre defter tutarlar. Ancak yıllık gelirleri 64 milyar TL’nı -2002 yılı için belirlenen tutar- aşan dernekler, aşağıdaki koşulların gerçekleşmesini takip eden hesap döneminden başlayarak, bilanço esasına göre defter tutarlar. Yukarıda belirtilen had, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak VUK uyarınca T.C. Maliye Bakanlığı’nca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır.

Bir hesap dönemi brüt gelirleri birinci fıkrada belirtilen hadden %20’yi aşan oranda fazla olursa veya arka arkaya iki hesap dönemi brüt gelirleri, birinci fıkrada yazılı hadde nazaran %20’ye kadar bir fazlalık gösterirse, işletme hesabı esasından bilanço esasına geçilir.

İşletme hesabı esasına göre defter tutan dernekler, belirtilen hadlere bağlı kalmaksızın bilanço esasına göre defter tutabilirler.

Bilanço esasına geçen dernekler yukarıda belirtilen hadlerin altına düşülse dahi, bir daha işletme hesabı esasına dönemezler.

1.1.1.1. Tutulacak Defterler

Yine adı geçen yönetmeliğin 5. maddesine göre, işletme hesabı esasına tabi olan

derneklerin;

- Üye kayıt defteri

- Karar Defteri

36

Page 37: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

- İşletme Hesabı Defteri

- Envanter Defteri

Bilanço esasına tabi olan derneklerin ise;

- Üye Kayıt Defteri

- Karar Defteri

- Yevmiye Defteri

- Büyük Defter (Defter-i Kebir)

- Envanter Defteri

Tutmaları ve bu defterlerin Noter’e onaylatılması zorunludur.Yönetmeliğin bundan sonraki maddelerinde (6.-12.) derneklerin hesap dönemi, defterlerin tasdik zamanı, gelir ve giderlerin kaydında düzenlenecek belgeler, defterler ve bu belgelerin saklama süresi ve düzenlenecek raporlar ele alınmıştır.

Derneklerin ve vakıfların tutacakları defterlere yapılacak kayıtların Türkçe olması gerekir.

Muhasebesini bilgisayar ortamında tutmayan derneklerin ve vakıfların muhasebe kayıtlarını mürekkeple veya makine ile yazmaları zorunludur.

Yevmiye Defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kurallarına göre düzeltilebilir. Diğer defterlere yapılan kayıtlarda rakam ve yazılar yanlış yazıldığı takdirde düzeltmeler, rakam ve yazının üzeri okunacak şekilde çizilmek ve üst veya yan tarafına doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir.

Defterlere yapılan bir kaydı kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz hale getirmek yasaktır.

Kasa defterinde olduğu gibi, günlük kayıt ve takibi gereken işlemlerin gününde; diğer işlemlerin ise, işin hacmine ve gereğine uygun olarak muhasebenin düzen ve sağlığını bozmayacak bir süre zarfında (10 gün), ancak her koşulda en geç 45 gün içinde kaydedilmeleri gerekmektedir. (VUK md. 219)

Muhasebe defterlerinin tasdik usul ve süreleri VUK’nun 220. ve izleyen maddelerinde belirtilmiştir.

1.1.1.2. Kayda Esas Olan Belgeler

Vakıflar ve dernekler tarafından satın alınan her türlü mal ve hizmet karşılığında yapılan ödemelerin belgelendirilmesi gerekir. Bu amaçla düzenlenecek belgeler VUK’nun 227. ve izleyen maddelerinde belirtilmiştir. Bu belgeler şunlardır:

1) Fatura

2) Perakende Satış Belgeleri (Perakende Satış Fişleri, Yazar Kasa Fişleri, Giriş

ve Yolcu Taşıma Biletleri)

37

Page 38: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

3) Gider Pusulası

4) Müstahsil (Üretici) Makbuzu

5) Ücret Bordrosu ve bordro yerine geçen belgeler

Yukarıda belirtilen belgeler arasında yer alan Gider Pusulası’nın düzenlenmesinde çeşitli tereddütlerin oluştuğu ve kimi zaman yanlışların yapıldığı görülmektedir. Bu nedenle, konunun açıklığa kavuşturulmasında yarar görülmüştür.

STK’ların yaptıkları her türlü mal ve hizmet alımı karşılığında, gider pusulası dışında kalan uygun bir belgeyi öncelikle sağlamaları asıldır. Ancak bu belgelerin elde edilmelerinin mümkün olmadığı durumlarda ve belgeye dayandırılması mutad olmayan düşük tutarlı giderler (Hamaliye, Temizlik vb.) için gider pusulası düzenlenmesi olanaklıdır.

Gider pusulalarının mal ve hizmet alımı dışındaki ödemeler için – burs ve sosyal yardım ödemeleri vb.- kullanılması mümkün değildir.

01.02.1994 gün, 21836 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 225 seri numaralı VUK genel tebliği ile gider pusulası düzenlenmesi esasları ile belgenin biçim ve niteliği yeniden düzenlenmiştir.

Gider pusulalarının biçimi, niteliği ve onaylanması hususlarında, anılan tebliğ hükümlerine uyulması STK’lar açısından da zorunludur.

1.1.1.3. Muhasebe Hesap Planı Maliye ve Gümrük Bakanlığı VUK’un verdiği yetkiye (Md. 175 ve Mük. Md. 257) dayanarak 26.12.1992 gün, 21447 Mük. Sayılı gazetede yayınlanan, 1 sıra no.’lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan gerçek ve tüzel kişilere ait teşebbüs ve işletmelerin 01.01.1994 tarihinden itibaren tebliğ ekindeki Tek Düzen Muhasebe Hesap Planı’na uymalarını zorunlu hale getirmiştir. Daha sonra Muhasebe Sistemi uygulamalarına ilişkin yeni genel tebliğler yayınlanmıştır.

Bu düzenleme ile muhasebe kayıtlarının sağlıklı ve güvenilir bir biçimde tutulması, mali tablolar aracılığıyla ilgililere sunulan bilgilerin tutarlılık ve karşılaştırılabilirlik niteliklerini koruyarak, gerçek durumu yansıtması ve işletmelerde denetimin kolaylaştırılması amaçlanmıştır.

Yapılan düzenlemenin, esas itibariyle kar amacı güden ticari işletmeleri kapsaması nedeniyle, çalışma alanları farklılık gösteren ve kar amacı gütmeyen STK’larda aynen uygulanması pek mümkün olmamıştır.

Nitekim, bu nedenle Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflar hakkındaki tüzüğün değişik 29. maddesinden aldığı yetkiye dayanarak, Maliye Bakanlığı’nın uygun görüşünü de almak suretiyle, vakıflar için yeni bir hesap planı hazırlamıştır. Bir genelge ile, bu hesap planının, 01.01.1995 tarihinden geçerli olarak, bilanço esasına göre defter tutan tüm vakıflarca uygulanması zorunlu kılınmıştır.

38

Page 39: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Vakıflar için uyarlanan bu hesap planında, ilke olarak, Maliye Bakanlığı’nca hazırlanan Tek Düzen Hesap Planı’nın genel yapısı ve bütünlüğü korunmuş; vakıfların faaliyet alanları göz önünde bulundurularak, yeni bazı hesaplar eklenmiştir.

Bildiğimiz kadarıyla, bilanço esasına göre deftere tutan dernekler için, yetkili makamlarca, vakıflardaki benzer bir uyarlama çalışması yapılmamıştır. “Kişi toplulukları” olma niteliği ağır basan dernekler için bu tip bir uyarlama çalışmasına gerek olmadığı da ileri sürülebilir. Tek Düzen Hesap Planı’nın sistematiği, ana hesaplar itibariyle derneklerde de uygulanmaya elverişli ve yeterlidir.

1.1.2. Bağlı Kuruluş Statüsündeki İşletmelerde Muhasebe Düzeni

Medeni Hukuk tüzel kişisi niteliğinde olan STK’lar – vakıflar, dernekler ve üst kuruluşları- toplumsal hizmet amacıyla ve kar saiki olmaksızın kuruldukları için, yapıları gereği, ticari bir etkinliğin içinde bulunmaları mümkün değildir. Bu statüleri nedeniyle, kanun koyucu STK’ları Kurumlar Vergisi Mükellefleri arasına katmamıştır.

Kar amacı gütmeseler de, STK’lar da amaçlarını gerçekleştirebilmek için parasal kaynağa gereksinim duyarlar. Bağışlar ve sponsor katkıları önemli gelir kaynakları olmalarına karşın, her zaman yeterli düzeye ulaşamamaktadır. Özellikle, ekonomik kriz dönemlerinde yurtiçi kaynaklarda da önemli daralmalar olmaktadır. Bu nedenle, STK’lar da amaçlarının ve faaliyet alanlarının elverdiği ölçüde ticari faaliyette bulunmak; böylelikle elde edecekleri gelirleri amaçlarına harcamak ihtiyacı duymaktadırlar. STK’lar bu gereksinimlerini iki ayrı yoldan karşılayabilirler:

Bunlardan biri; Türk Ticaret Kanunu’nun öngördüğü koşulları yerine getirerek bir anonim, kollektif, limited vb. ortaklık kurmak veya kurulu bir ortaklığa katılmaktır. Diğer yol ise, doğrudan bir iktisadi işletme kurmaktır.

Birinci yolda STK, ya bir sermaye şirketi kurmakta, ya da belirli bir pay alarak mevcut bir şirkete iştirak etmektedir. Kurulan ya da iştirak edilen şirketin ayrı tüzel kişiliği, yönetimi, yasal yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu bakımdan, STK’lar ile kurulan ya da katılınan ortaklıklar arasındaki ilişki, benzer ticari ilişkilerden farklı bir özellik taşımamaktadır.

STK’ların sınai, ticari ve tarımsal faaliyette bulunabilmek için bir ticari işletme kurmaları durumunda, ana kuruluşla bağlı ortaklık niteliğindeki iktisadi işletme arasındaki hukuki ilişki, birinci yoldan farklı bir yapı göstermektedir. Zira STK’ya bağlı olarak kurulacak iktisadi işletmenin, STK’dan ayrı bir tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Tüzel kişilikleri bulunmamakla birlikte, ticari statü taşıyan, dolayısıyla Kurumlar Vergisi mükellefi olan ve Ticaret Sicili’ne tescil edilen işletmelerin adı, Ticaret Sicili Nizamnamesi’ne göre, kendisini işleten tüzel kişiliğin, yani vakıf ya da derneğin adı ile işletme konusunu gösteren sözcüklerden oluşur. “Türk Kalp Vakfı Hizmet Hastanesi İktisadi İşletmesi” örneğinde olduğu gibi…

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 4. ve 5. maddesindeki tanımda yer alan unsurlara göre, bir iktisadi işletmenin varlığından söz edebilmek için,

- Ticari, sınai ve tarımsal faaliyette bulunmak amacı taşıması,

39

Page 40: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

- Faaliyetinin süreklilik göstermesi,

- Bu faaliyetin sonucunda üretilen malların veya hizmetlerin bir bedel karşılığı

satılması,

- Doğrudan STK bünyesi içinde kurulması,

- Herhangi bir sermaye şirketi veya kooperatif şeklinde kurulmamış olması gerekmektedir.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, “ticari” sıfatı bulunan ve vergi yükümlülüğü olan işletmelerin muhasebelerinin, ana kuruluşun muhasebesinden ayrı tutulması ve bilanço esasına göre defter tutmaları gerekmektedir. Bu gerekliliğin doğal sonucu olarak iktisadi işletmeler Tek Düzen Hesap Planı’nı kullanmak ve Muhasebe Sistemi uygulamasına ilişkin genel tebliğlere uygun hareket etmek zorundadırlar.

1.1.3. STK’larda Finansal Yönetim Araçları

Genel anlamda, finansal yönetim işlevleri,

1) Finansal analiz ve planlama

2) Yatırım Kararları

3) Finansman Kararları

şeklinde özetlenebilir.

Finansal planlama yapılırken, daha önce özetle değindiğimiz finansal analiz araçlarından yararlanılarak proforma bilanço, proforma gelir tablosu ve proforma nakit akış tablosu düzenlenir.

Bu tabloların düzenlenmesiyle işletmenin gelecekteki fon gereksinimi ortaya konur, gereksinim duyulan fonları sağlamak için uygun kaynaklar araştırılır.

Kar amacı gütmeyen, çoğunluğu mali kaynak sıkıntısı çeken STK’larda yatırım olanakları da çok sınırlı olduğundan, finansal yönetim işlevi büyük ölçüde kısa vadeli nakit yönetiminde odaklanmaktadır.

Nakit yönetiminin, en sık kullanılan aracı nakit bütçeleridir. Nakit bütçeleri işletmenin (örgütün) nakit giriş ve çıkışlarını dengelemek için, aylık, altı aylık ve yıllık olarak düzenlenirler. Nakit bütçelerinden amaç, işletmenin ödemelerini karşılamaya yeterli nakdin elde hazır bulundurulmasını sağlamaktır.

Nakit bütçesi, diğer bütçelerden farklı olarak, yalnızca gerçekleşmesi kesinleşen nakit hareketleriyle ilgilidir. İşletmenin ödemesi gereken fakat günü belli olmayan, işletmeye gelecek fakat giriş tarihi bilinmeyen nakit hareketleri nakit bütçesinde yer almaz.

Bir Fransız deyişine göre, “Yönetmek, harcama yapmaktır.” Harcama yapabilmek için de, harcanacak parasal kaynağa sahip olmak gerekir. Bu parasal kaynağın nerelerden, nasıl sağlanacağı ve hangi etkinliklere, hangi tutarlarda

40

Page 41: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

harcanacağının belirlenmesi gerekir. Bu amaçla hazırlanacak dokümanlar, iş programı ve genel bütçedir. Genellikle yıllık olarak hazırlanırlar. İhtiyaç duyulduğunda 3 ya da 5 yıllık da hazırlanabilir.

Genel veya ana bütçe, işletmenin gelir ve giderle ilgili tüm faaliyetlerini kapsar. Genel bütçeye,1) Pazarlama fonksiyonu ile ilgili bütçelerin (Satış Bütçesi, Satınalma Bütçesi,

Satış Giderleri Bütçesi)

2) Üretim fonksiyonu ile ilgili bütçelerin (Malzeme Bütçesi, İşgücü Bütçesi, Genel Üretim Giderleri Bütçesi)

3) Diğer finansal bütçelerin (Yatırımlar Bütçesi, Genel Yönetim Giderleri Bütçesi vb.)

konsolidasyonu yoluyla ulaşılır.

Sözü edilen bütçeler, kapsadığı dönemlere ilişkin tahmini beklentileri içerirler. Tahminler belirli varsayımlara dayalı olarak yapılırlar. Bu varsayımlar, bütçelerin okunmasını kolaylaştırmak için, bütçe formunun altında “Açıklayıcı Notlar” olarak yer alırlar.

Bütçeler, STK’ların örgütsel yapısına bağlı olarak, üretim ya da hizmet birimlerince hazırlanır. Yönetim Kurulunda görüşülerek son şekli verilen bütçeler ilgili birim özelinde ve STK genelinde bağlayıcı olurlar. Genellikle, altı aylık uygulama sonuçlarının değerlendirilmesine bağlı olarak yılda bir kez revize edilirler. İlgili yıl içinde, iş programı ve bütçe gerçekleşmeleri, ay sonları itibariyle hazırlanacak karşılaştırmalı tablolar halinde, Yönetim Kurulu’nun bilgisine sunulur. Böylelikle Yönetim Kurulu, doğru ve sağlıklı yönetsel kararlar alabilmek için gerekli bilgiye zamanında ulaşmış olur.

Yukarıda değindiğimiz nakit bütçesi, yıllık ana bütçedeki tahmini verilerin, ay içindeki –ya da üç aylık dönemdeki- gerçekleşme durumlarına bağlı olarak hazırlanır.

STK’lar, amaca yönelik çalışmalarını, genellikle projeler biçiminde yürütmektedirler. Bu nedenle, proje bütçelerine, bütçe gelir-giderlerinin muhasebede izlenmesine ve proje raporlarının hazırlanmasına değinmekte yarar görüyoruz.

1.1.4. Proje Bütçeleri ve Bütçe Gelir-Giderlerinin Muhasebede İzlenmesi

Proje bütçesinin ne olduğu, nasıl hazırlandığı, hangi ana kalemlerden oluştuğu, bütçe yönetiminin ilkeleri vb. konularda gerekli bilgiler, ilgili derslerde ayrıntılı olarak verilecektir. Biz, burada kısa bir tanım verdikten ve bütçenin ana işlevi ile ilgili birkaç noktaya değindikten sonra, özellikle bütçe- muhasebe ilişkisine değineceğiz.

Proje bütçesi, bütçenin ne tür kaynaklara ihtiyaç duyduğu ve bu kaynakların kullanımının nasıl planlanacağı hususunda, ilgili bütün taraflar – proje yürütücüleri, bağışçılar, idari personel, değerlendiriciler vb.- arasında duyarlı ve etkili bir iletişim aracıdır. Proje bütçesi, aynı zamanda proje etkinliklerinin iş planına uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin izlenmesine de hizmet eder.

41

Page 42: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Bütçelemede hazır ve tek bir reçete yoktur. Ancak başlangıçta bütçenin hazırlanmasına ne kadar çok kafa yorulur ve zaman harcanırsa, kritik faktörler ne kadar çok göz önünde bulundurulursa, uygulamanın ileri aşamalarında gözden geçirme ve değişik formatta yeniden bütçe hazırlama ihtiyacı o kadar azalır. Bütçenin hazırlanmasına harcanacak zaman, projenin ve ona özgülenecek kaynağın büyüklüğü ve karmaşıklığıyla doğru orantılı olmalıdır.

Bütçe, esas itibariyle operasyonel harcamalarla idari harcamalardan oluşur. Operasyonel harcamalar, proje amaçlarının başarılmasıyla doğrudan ilgilidir. Diğer bir deyişle, operasyonel etkinlikler olmaksızın, proje amaçlarına ulaşılamaz.

İdari harcamalar ise doğrudan proje amaçlarının gerçekleştirilmesiyle ilgili değildir. Ancak bu amaçlara zamanında ve eksiksiz ulaşılması için destek niteliğindeki etkinliklerle ilgilidir. Örnek vermek gerekirse, proje sözleşmelerinin hazırlanması ve imzalanması, proje personelinin işe alınması ve özlük işlerinin izlenmesi, proje donanımının sağlanması, projenin iç eşgüdümünün yerine getirilmesi, muhasebe ve finansal denetim bu tür etkinliklerdendir.

Alt kalemleri projeden projeye değişmek üzere, bütün proje bütçeleri bellibaşlı ana kalemlerden oluşur. Bunlar Personel Giderleri, İş Gezisi Giderleri, Ekipman-Donanım Giderleri, Proje Ofisi Giderleri, Tanıtım-İletişim Giderleri, Diğer İdari Giderler, Öngörülemeyen (Beklenmeyen) Giderler v.b.’dir.

İyi bir bütçe yönetimi sağlayabilmek için, ilgili kuruluş muhasebesinde, proje bütçesinin bütün gider kalemleri, bir masraf merkezi oluşturacak biçimde yer almalıdır. Proje çalışmaları başladıktan sonra yapılan harcamaların gerekli belgelere dayalı olarak doğru hesaplara kaydedilmesi büyük önem taşır. Bu nedenle ana ve alt hesap isimlerinin yanına ayrıca hesap kodları işlenir. Gerek yapılan harcamaların, projenin iş planına uygunluğunu yakından izleyebilmek, gerek harcama belgelerinin doğru hesaplara kaydedilip edilmediğini kontrol edebilmek için, bütçe yönetiminin iki taraflı yürütülmesi gerekir. Yani, bir yandan muhasebe sorumlusu, diğer yandan proje yöneticisi/yöneticileri, kendilerine düşen sorumluluğu titizlikle yerine getirmelidirler.

Bütçe kalemleriyle ilgili harcama yetkisi proje yöneticilerinde olduğundan, harcamaya ilişkin belgelerin ön denetimi de proje yöneticilerinin sorumluluğundadır. Bu denetimin yerine getirildiğini belgelemek üzere, harcamalardan sorumlu proje yetkilisi, harcama belgelerinin alınan mal ve hizmetin içeriğine ve niteliğine uygunluğunu kontrol ederek, söz konusu belgeleri imzalar/paraflar. Belgelerin üzerine, ait olduğu bütçe kaleminin adı ve hesap kodu yazılır. Bu işlemlerden sonra, anılan belgeler, ilgili hesaplara işlenmek üzere Muhasebe Bölümü’ne iletilir. Proje Birimi ile Muhasebe Birimi arasındaki iletişim ve işbirliği, iyi bir proje ve bütçe yönetimi açısından çok önemlidir.

Bütçe harcamalarının zamanında -gecikilmeksizin- doğru hesaplara, doğru tutarlarda kaydedilip kaydedilmediğini kontrol etmek üzere aylık veya en geç üç aylık dönemlerde mutabakat çalışması yapılır. Yapılan yanlışlıkların kısa dönemde saptanıp düzeltilmesini sağlayabilmek için, mutabakat çalışmalarının aylık dönemlerde yapılması uygun olur.

42

Page 43: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Mutabakat çalışmasından amaç, mutabakat dönemi içerisinde, ilgili bütçe kalemlerine yapılan kayıtların ayrıntılı dökümünün ve kümülatif bakiyenin alınması, dökümdeki kayıtlarla harcama belgelerinin tek tek karşılaştırılması, tarih, tutar ve hesap kodu uygunluğunun saptanmasıdır. Bu çalışmanın hızla ve kısa zamanda sonuçlandırılabilmesi için, zorunlu olmamakla birlikte, proje biriminde dublür (paralel) kayıt düzeni oluşturulabilir. Bunun için, orijinalleri Muhasebe Bölümü’ne verilen harcama belgelerinin birer fotokopisinin de Proje Bölümü’nde dosyalanması gerekir.

İyi bütçe yönetimi, iyi proje uygulamasıyla eş anlamlıdır. Çünkü bütçe, projenin amaçlarıyla doğrudan ilgili ana etkinliklerin parasal yüzüdür. Çok kullanılan bir benzetme ile, proje bütçesiyle projenin iş planı, bir madalyonun iki yüzü gibidir.

1.1.4.1. Proje Bütçesi-Muhasebe İlişkisi

Proje bütçesiyle ilgili harcamaların, STK muhasebesinde ayrı bir Masraf Merkezi (Cost Center) olarak düşünülüp ayrıntılı biçimde izlenmesi, özellikle proje raporlarının kısa sürede ve istenilen nitelikte hazırlanmasında yaşamsal önem taşımaktadır.

Proje raporları, bağışçılara (destekçilere, sponsorlara) kapsadıkları dönemde projenin gidişatıyla ilgili bilgi ve hesap vermek amacıyla düzenlenirler. Söz konusu raporlar,

- Projenin hedefleri doğrultusunda ulaşılan teknik gerçekleşmeler ve karşılaşılan sorunlar,

- Çalışma planına göre, son mali durum

- Gelecek dönem için, projenin teknik ve mali planlarında yapılması öngörülen değişiklikler

hakkında bilgi içerirler.

İyi bir ara rapor formatı, aşağıdaki gibi olabilir:

- Başlık sayfası

- Yaklaşık bir sayfalık uygulama özeti

- İçindekiler çizelgesi

- Giriş (kısa)

- Raporlama dönemindeki hedefler

- Hedefler karşısındaki ilerleme (Raporun ana bölümü)

- Sonuç (kısa)

- Gelecek raporlama döneminin hedefleri ve iş planı

- Gözden geçirilen dönemde üretilmiş ulaşılabilir raporlar listesi

- Mali rapor (Varsa bütçe kalemlerindeki aktarmaların gerekçeleriyle)

- Gelecek Raporlama Döneminin Bütçesi ve Nakit Akışı (gerekli açıklamalarla)

43

Page 44: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Proje raporları, ara (interim) ve nihai (final) raporlar olmak üzere iki ayrı biçimde hazırlanırlar.

Ara raporlar, toplam proje süresinin belirli bölümünü (3 ay, 6 ay gibi) kapsarlar. Daha çok özet rapor niteliğindedirler. Ara raporların hangi sürelerde, hangi tarihlerde düzenleneceği genellikle proje sözleşmelerinde yer alır. Ara raporların, bağışçılar tarafından kabulü ve onaylanması, proje finansmanının yeni taksitlerinin ödenmesine esas oluşturur.

Nihai (son) raporlar ise, proje süresinin bitiminde gerek teknik, gerek mali açıdan proje hedeflerinin ne ölçüde başarıldığına ilişkin bilgi içerirler. Bu raporlara, proje sözleşmelerinde öngörülmüşse, bağımsız denetçilerin değerlendirme raporları – teknik veya mali ya da her ikisi- da eklenir.

Proje raporlarında, bağışçı/sponsorlar yönünden gün ışığına çıkarılması gereken ana nokta, verdikleri paranın , proje koşullarına ve amaçlarına uygun olarak en iyi şekilde kullanıldığı ve değerlendirildiğidir. Raporu inceleyen bağışçı, bu sonuca gönül huzuruyla varabilmelidir. Bunun için göz önünde bulundurulması gereken bir kaç nokta aşağıda özetlenmiştir:

1) Her şeyden önce raporlar tam zamanında hazırlanmalı ve gönderilmelidir.

2) Rapor kaleme alınırken, okuyup değerlendirecek kişi hep aklımızda olmalıdır. Şu soruyu hep kendimize sormalıyız: “Raporu okuyacak kişinin bütün bunlar hakkında bildiği nedir?”

3) Muhatabımızın dilini konuşmalıyız.

4) Rapor kesin, kısa ve özlü olmalıdır. (Bu rapor yazmanın altın kuralıdır.)

5) Verilen bilgiler azaltılarak iyi bir sentez oluşturulmalıdır. (Gereksiz ayrıntılardan kaçınılmalı, yalnızca önemli olan bilgilere yer verilmelidir.)

6) Rapor hedeflere odaklanmalıdır. Herhangi bir etkinliğin tartışılması, ulaşılacak sonuçlar bağlamında raporda yer almalıdır.

7) İş planları hedeflere göre formüle edilmelidir.

8) Yalnızca raporlama dönemi içerisinde yapılanlardan söz edilmelidir.

9) Yaşanan sorunlar, gecikmeler ve başarısızlıklar açıklıkla ortaya konulmalıdır.

10) Rapor yüksek bir mesleki standardı yansıtmalıdır.

Proje bütçesiyle ilgili harcamaların muhasebede sistemli ve ayrıntılı biçimde izlenmesi, özellikle mali raporların hazırlanması açısından önem taşımaktadır.

Proje yönetimindeki mali performansın ölçülmesinde, bütçe temel araçtır. Bütçe kalemlerindeki limitlerin aşılması ya da harcamaların limitlerin altında kalması,

44

Page 45: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

projenin başlangıçta öngörülen çalışma planında sapmalar olduğunu gösterir. Teknik raporlarda bu sapmaların nedenlerinin açıklanması ve irdelenmesi gerekir.

Mali raporların düzenlenmesindeki amaç, sağlanan mali kaynakların, projenin iş planındaki hedeflere ulaşılmasında nasıl kullanıldığını kolayca anlaşılabilir ve güvenilir biçimde ortaya koymaktır.

Bu amacın sağlanabilmesi için;

1) Muhasebe kayıtlarının düzenli biçimde tutulması,

2) Muhasebede ulaşılan verilerin, mali konularda uzman olmayan kişilerce kolayca anlaşılıp yorumlanabileceği bir bilgiye –information- dönüştürülmesi gerekir. Bu bağlamda;

- Proje bütçesini oluşturan gelir ve gider kalemleri, masraf merkezlerinde ayrı hesaplarda izlenmelidir. Hatta bazı projelerde banka hesaplarının bile ayrı tutulması gerekebilir.

- Proje harcamalarına ilişkin ödeme belgeleri – fatura, perakende fişi, gider pusulası, serbest meslek makbuzu vb. - ayrı dosyalanıp saklanmalıdır.

- Düzenli olarak mutabakatı yapılan banka bildirimleri ve harcamaları proje harcamaları dosyasında yer almalıdır.

- Proje gelirleri üzerinden kazanılan faizler ilgili hesapta gösterilmelidir.

- Projeye ait donanım ve demirbaşın bir envanteri çıkarılmalıdır.

Yukarıda değinilen kayıtlar ve bilgiler, mali raporların hazırlanmasında temel malzemedir.

Mali rapor hazırlanırken aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulmalıdır:

- Raporun hazırlanmasında esas alınan bütçe, bağışçının, sponsorun kabul ettiği ve onayladığı son bütçe olmalıdır. Raporlama dönemi içinde toplam bütçe tutarında veya bütçe kalemlerinde yapılan ve belirli oranı aşan değişiklikler için, bağışçının/sponsorun önceden yazılı izni alınmış olmalıdır.

- Raporda, raporlama dönemi içinde alınan mal ve hizmetler karşılığında yapılan harcamalara yer verilmelidir.

- Bazı bağışçılar/sponsorlar, yabancı paranın yerli paraya dönüştürülmesinde belli bir yöntemin kullanılmasını şart koşabilirler. Böyle bir koşulun yer almadığı durumlarda da, basit bir yöntem belirlenmeli; belirlenen yöntem proje süresince değiştirilmeksizin uygulanmalıdır.

- Genellikle belirli bir oran şeklinde saptanan idari katkı payları (management fees), bütçe limiti üzerinden değil; rapor dönemindeki fiili harcamalar üzerinden hesaplanmalıdır.

45

Page 46: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

2. Türk Vergi Sistemi Karşısında STK’ların Durumu

2.1.Genel Bilgi

2.1.1.Vergi Yükümlülüğü (Mükellefiyeti):

Vergi, hukuki açıdan bir borç-alacak ilişkisidir. Bir borç-alacak ilişkisinden söz edildiğinde, biri borçlu, diğeri alacaklı olmak üzere iki tarafın varlığı kaçınılmaz olmaktadır. Vergi borçlusu ile vergi alacaklısının karşılıklı hakları ve yükümlülükleri yasalarla düzenlenmektedir.

Vergi alacaklısı, egemenlik iradesini millet adına kullanan devlettir. Soyut bir kavram olan devlet bu hak ve yetkisini görevli kıldığı kamu kuruluşu aracılığıyla kullanır.

Vergi borçlusu ise, devlete karşı vergi ödemek zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerdir.

Vergi yükümlülüğü, geniş anlamda kullanıldığında, vergi borcunu ödemek zorunluluğu ile bu borcun ödenmesindeki sorumluluğu ifade etmektedir. Daha açık bir anlatımla, devlet, yasalarla vergi borcu olmayanlara da bazı sorumluluklar yüklemiştir. Bu ayırım, “vergi mükellefi-yükümlüsü-” ve “vergi sorumlusu” sıfatlarıyla ifade edilmektedir. Vergi borç ve alacağından söz edebilmek için, ilgili yasaların vergiye bağladığı olayın ortaya çıkması gerekir. Vergi doğuran olayı “VUK” un 19.maddesi “Vergi alacağı, vergi kanunlarının vergiye bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğar. Vergi alacağı, mükellef bakımından vergi borcunu teşkil eder.” şeklinde tanımlamaktadır.

2.1.2. Vergi Mükellefi

Mükellef, vergi kanunlarına göre, kendilerine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişilerdir.Vergi mükellefi olabilmek için kanuni ehliyet gerekmediği gibi, vergiyi doğuran olayın kanunla yasaklanmış olması da mükellefiyeti ortadan kaldırmaz.

2.1.3.Vergi Sorumlusu

Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi idaresine muhatap olan kişi veya kurumdur.Vergi Sorumlusu olabilmek için de , vergi mükellefiyetinde olduğu gibi kanuni ehliyet aranmaz. Aynı şekilde, vergiyi doğuran olayın kanunla yasaklanmış olması vergi sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

Vergi sorumlusu gerçek yükümlü değildir. Ancak gerçek yükümlülerle olan iş ilişkileri nedeniyle, ilgili yasanın gösterdiği durumlarda, verginin hesaplanarak kesilmesi, ilgili vergi idaresine ödenmesi veya (bir bildirimde bulunulması, bir kaydın tutulması gibi) bazı işlerin yapılması zorunluluğu altında bulunan üçüncü kişilerdir.

46

Page 47: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

2.1.4. Vergi Muafiyeti (Bağışıklığı)

Vergi bağışıklığı, vergi ödeme yükümlülüğü olan gerçek ve tüzel kişilerin, çeşitli gerekçelerle bu yükümlülükten muaf tutulmalarıdır. Vergi muafiyeti, vergi yükümlülüğünün ortadan kalkması sonucunu doğurur.

Yürürlükteki vergi yasalarımızda, ekonomik, kültürel, sosyal vb. amaçlarla konulmuş vergi bağışıklıkları bulunmaktadır. 2.1.5. Vergi İstisnası

Vergi istisnası, vergi matrahının veya hesaplanan verginin kısmen veya tamamen istisna tutulmak suretiyle, vergi borcunun kısmen veya tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Vergi istisnasının söz konusu olduğu durumlarda, vergi yükümlülüğü devam etmektedir. Ancak devlet, vergi alacağının bir bölümünden veya tümünden vazgeçmektedir. Vergi istisnası, mükellefiyetle değil, verginin konusuyla ilgilidir. Vergi istisnasında da ekonomik, toplumsal, kültürel vb. amaçlar etkili olmaktadır.

2.2.Vergi Yasaları Karşısında STK’ların Durumu

2.2.1.Gelir Vergisi Kanunu

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. maddesi, bu verginin, gerçek kişilerin elde ettikleri kazanç ve iratlardan alınacağını hükme bağlamıştır. Aynı yasanın 2. maddesi ise gelir türlerini saymıştır. Bu gelir çeşitleri aşağıdadır:

1) Ticari kazançlar

2) Tarımsal kazançlar

3) Ücretler

4) Serbest meslek kazançları

5) Gayrimenkul sermaye iratları

6) Menkul sermaye iratları

7) Sair kazanç ve iratlar

STK’lar –vakıflar, dernekler- tüzel kişiliğe sahip bulunduklarından, yani gerçek kişi olmadıklarından, Gelir Vergisi mükellefi değildirler. Genel ilke bu olmakla birlikte, adı geçen yasanın bazı hükümleri STK’ları da ilgilendirmektedir.- Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/5 (b) maddesi, STK’ların sahip oldukları

gayrimenkullerden elde ettikleri kira gelirleri üzerinden gelir vergisi alınacağını amirdir. Söz konusu maddeye göre, vergi tevkifat yoluyla alınacaktır. 94. maddenin ilk fıkrasında, tevkifat –kesinti- yapmak durumunda olanlar belirtilmiştir. Halen yürürlükte olan tevkifat oranı % 25’dir.

47

Page 48: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Bakanlar Kurulu’nca vergi bağışıklığı tanınan vakıflar, elde ettikleri kira gelirleri üzerinden vergi ödemeyeceklerdir.

- Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesi gereğince, “……dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri…..” anılan kanun maddesinde bendler halinde sayılan ödemeleri, hak sahiplerine avans veya kesin hakediş şeklinde nakden veya hesaben yaptıkları sırada, aynı maddede belirtilen oranlar üzerinden vergi kesintisi (stopajı) yaparak, kaynağında kestikleri bu vergileri, vergi sorumlusu sıfatıyla –muhtasar beyanname düzenlemek suretiyle- ilgili vergi dairesine yatırmak zorundadırlar.

- Gelir Vergisi Kanunu’nun 89. maddesi, “Sigorta Primi, Teberru ve İane İndirimleri”ni düzenlemektedir.Bu madde hükmüne göre, Gelir Vergisi mükellefleri kamuya yararlı derneklere ve vergi bağışıklığı tanınan vakıflara, bir takvim yılı içinde yaptıkları bağış ve yardımların toplamı, o yıla ait beyan edilecek gelirin %5’ini, kalkınmada öncelikli yörelerde %10’unu aşmamak kaydıyla gelirlerinden indirebileceklerdir.

- Yapılacak bağışlar nakdi olabileceği gibi, ayni de olabilir. Bu durumda, söz konusu madde uyarınca bağışlanan mal ve hakkın kayıtlı değeri, böyle bir değer mevcut değilse, VUK hükümleri kapsamında Takdir Komisyonu tarafından saptanacak değer esas alınacaktır.

- Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına yapılan bağış ve yardımların tamamı, makbuz ile belgelendirilmek koşuluyla gelir ve kazançlardan indirilebilmektedir (3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu).

2.2.2.Kurumlar Vergisi Kanunu

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1. maddesi, kazançları Kurumlar Vergisi’ne tabi olan kuruluşları aşağıdaki şekilde sıralamıştır:

a) Sermaye Şirketleri

b) Kooperatifler

c) İktisadi Kamu Müesseseleri

d) Dernek ve Vakıflara ait İktisadi İşletmeler

e) İş Ortaklıkları

Aynı maddenin son bendinde ise, “Kurum kazancı, gelir vergisi mevzuuna giren gelir unsurlarından terekküp eder.” denilmek suretiyle, Kurumlar Vergisi’ne tabi olan kazanç türleri, tıpkı Gelir Vergisi’ne tabi kazanç türleri olarak tesbit edilmiştir.

Görüldüğü gibi, vakıf ve dernekler tüzel kişiliğe sahip oldukları halde, Kurumlar Vergisi mükellefleri arasında sayılmamışlardır. Bunun başlıca nedeni, STK’ların kar amacı gütmeyen, bunun doğal sonucu olarak, doğrudan ticari faaliyette bulunmayan, toplumsal yarara yönelik kuruluşlar olmalarıdır.

48

Page 49: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Ancak aynı yaklaşım, STK’ların gelir getirici ticari faaliyette bulunabilmek için kurdukları iktisadi işletmeler açısından söz konusu değildir. Buna göre;

- İktisadi işletme kurmamış vakıf ve dernekler Kurumlar Vergisi mükellefi değildir.

- İktisadi işletmesi bulunan vakıflar ve dernekler ise, bu ilişkiden dolayı Kurumlar Vergisi sorumlusu durumundadırlar. İktisadi işletmesi bulunan vakıf ve derneklerde, Kurumlar Vergisi mükellefi iktisadi işletmelerdir. Ancak iktisadi işletmelerin ayrı tüzel kişilikleri bulunmadığı için, vergi yükümlülüğüne ilişkin işlemler, vergi sorumlusu sıfatıyla, STK tüzel kişiliği tarafından yerine getirilecektir.

2.2.3.Kurumlar Vergisinde STK’lara İlişkin Bağışıklıklar

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Muaflıklar” başlıklı 7. maddesinin 15. bendi 3824 sayılı Kanunla değiştirilmiştir. Bendin değişik şekli aşağıdaki gibidir:

“Kurulduktan sonra Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınan vakıflar (Bu muaflık, vakıfların iktisadi işletmelerini kapsamaz) ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşlar; Bunların vergi muafiyetinden yararlanma ve muafiyetlerin kaybedilmesine ilişkin şartlar, usul ve esaslar Maliye Bakanlığı’nca belirlenir.”

Bendin eski şeklinde, parantez içindeki ifade yer almıyordu. Bu nedenle, söz konusu muaflık yorum yoluyla, vakıfların iktisadi işletmelerine de uygulanıyordu. Böyle bir yoruma ulaşılmasının nedeni, vakıfların, bizatihi kendilerinin zaten Kurumlar Vergisi mükellefi olmamasıydı. Mükellefiyeti bulunmayan bir tüzel kişiliğe muafiyet tanınmasının da anlamı yoktu. Sonradan yapılan değişiklikle, iktisadi işletmeler de muafiyet kapsamı dışına alınmıştır.

T.C. Maliye Bakanlığı, madde hükmü gereğince, konuyla ilgili düzenlemeleri yapmıştır. (T.C. Maliye Bakanlığı’nın 48 seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği – R.G.28.07.1994/22004-Bu genel tebliğ, 83 no.’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği ile yürürlükten kaldırılmıştır.- R.G. 02.09.2003/25217)

Anılan 7. maddenin 7. bendinde başka bir muafiyet düzenlenmiştir. 7. bendde “3., 4., 5. ve 6. bendlerde yazılı müesseselerden dernek ve vakıflara ait olup, mezkur bendlerde belirtilen maksat ve gayelerle işletildikleri ilgili Bakanlıkların mütalaası alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca kabul edilenler” denilmektedir.

Anılan bendlerde yazılı maksat ve gayeler:

İlim, fen ve güzel sanatlar ile tarım ve hayvancılığı öğretmek, yaymak, ıslah ve teşvik etmek,

Genel insan ve hayvan sağlığını korumak ve tedavi etmek

Sosyal maksatlarla işletilen kurumlar ile

Hükümetin veya yetkili idare mercilerinin müsaadesiyle açılan mahalli, milli veya milletlerarası mahiyetteki sergiler, fuarlar, panayırlardır.

Bu madde bendinin uygulanması, ilgili bakanlıkların görüşünün alınması koşuluyla Maliye Bakanlığı’nın yetkisi ve takdirindedir. Madde hükmünden

49

Page 50: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

yararlanabilmek için, Bakanlar Kurulu’ndan vergi muafiyeti alınmasına ihtiyaç bulunmamaktadır.

Vakıf ve derneklere, kurumlar vergisi mükelleflerince yapılan bağışlara ilişkin muafiyetKurumlar Vergisi Kanunu’nun “İndirilecek Giderler” başlıklı 14. maddesinin 6. bendine göre;- Vergi muafiyeti tanınmamış vakıflar ile derneklere, bir takvim yılı içinde yapılacak azami 20.000 TL’lık bağış ve yardım- Bakanlar Kurulu’nca vergi bağışıklığı tanınan vakıflara, o yıla ait kurum kazancının % 5’ine –kalkınmada öncelikli yörelerde %10’una- kadar tutarda yapılan bağış ve yardımlar, vergi matrahından düşülebilecektir.

2.2.4.Katma Değer Vergisi (KDV)

KDV, üretim-tüketim süreci içinde, ilk üretimden başlayarak, tüketim evresine kadar, yaratılan ve eklenen her değerin vergilendirilmesidir. KDV’nin en son yüklenicisi, sürecin en son aşaması olan tüketimi gerçekleştiren kişi veya kurumdur. KDV’yi yüklenip ödeyen malı ya da hizmeti tüketen kişi/kurum olmakla birlikte, vergi idaresine muhatap olan kişi/kurum malı veya hizmeti satan veya imal edendir.KDV Yasasının 1. maddesinde, KDV’ye tabi işlemler belirtilmiştir. Bunlar;

1) Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler

2) Her türlü mal ve hizmet ithalatı

3) Diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetlerdir.

Diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler, anılan maddenin 3. fıkrasında 8 bend olarak sayılmıştır. Bunlar içerisinde, (f), ve (g) bendindeki faaliyetler vakıflar ve dernekler açısından önem taşımaktadır.(f) bendi “Gelir Vergisi Kanunu”nun 70. maddesinde belirtilen mal ve hakların kiralanması işlemleri” şeklindedir. (GVK’nın 70. maddesinde, kazanç türlerinden Gayrımenkul Sermaye İradları düzenlenmiştir.)(g) bendinde ise “Genel ve Katma bütçeli ...... dernek ve vakıflara ............. ait veya tabi diğer müesseselerin ticari, sınai, zırai ve mesleki nitelikteki teslim ve hizmetleri” KDV’ye konu işlemler içinde belirtilmiştir.

Yukarıdaki kısa açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, KDV’nin mükellefi, vergiye konu işlemleri yapanlardır.

STK’lar –vakıflar ve dernekler- KDV Kanunu’nun 1. maddesinde belirtilen işlemleri yapmaları halinde, KDV mükellefi olacaklardır.

Ancak, vakıflar ve dernekler, hukuki yapıları gereği, ticari, sınai ve zirai faaliyetleri, iktisadi işletmeleri aracılığıyla yapabileceklerinden, doğrudan mükellefiyetleri söz konusu olmayacak; bu durumda mükellefiyet iktisadi işletmelere ait olacaktır.

50

Page 51: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Öte yandan, KDV Kanunu’nun 1. maddesinin 2. ve 3. fıkrasında yeralan yurtdışından mal ve hizmet ithali ile diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler, doğrudan STK’lar tarafından yapılabileceği gibi, iktisadi işletmeleri aracılığıyla da yapılabilir. Bu durumda, maddede sayılan işlemleri kim yapıyorsa, KDV mükellefi de o olacaktır.

2.2.5. KDV’de STK’lara ilişkin İstisnalar

1. Kültür ve Eğitim Amacı Taşıyan İstisnalar

KDV Kanunu’nun 17. maddesi, kamu menfaatine yararlı dernekler ile Bakanlar Kurulu’nca vergi mükellefiyeti tanınan vakıfların ilim, fen ve güzel sanatlar ile tarımı yaymak, ıslah ve teşvik etmek amacıyla yaptıkları teslim ve hizmetleriyle tiyatro, konser salonu, kütüphane, sergi, okuma ve konferans salonları ile spor tesisleri işletmek veya yönetmek suretiyle ifa ettikleri kültür ve eğitim faaliyetlerine ilişkin teslim ve hizmetleri katma değer vergisinden istisna etmiştir.

2. Sosyal Amaç Taşıyan İstisnalar:

Yine KDV Kanunu’nun 17. maddesinin 2. fıkrasında, kamu menfaatine yararlı dernekler ile Bakanlar Kurulu’nca vergi bağışıklığı tanınan vakıfların hastane, nekahathane, klinik, dispanser, prevantoryum, sanatoryum, kan bankası ve organ nakline mahsus bankalar, anıtlar, botanik ve zooloji bahçeleri, parklar ile veteriner, bakteriyoloji, seroloji ve distofajin laboratuarları gibi kuruluşlar, öğrenci veya yetiştirme yurtları, yaşlı ve sakat bakım ve huzurevleri, parasız fukara aşevleri, düşkünevleri ve yetimhaneleri işletmek veya yönetmek suretiyle ifa ettikleri kuruluş amaçlarına uygun teslim ve hizmetleri ile kanunların gösterdiği gerek üzerine bedelsiz olarak yapılan mal teslimi ve hizmet ifaları ile bu kuruluşlara bedelsiz olarak yapılan her türlü mal teslimi ve hizmet ifalarının KDV’den istisna edileceği hükme bağlanmıştır.

3. Diğer istisnalar

KDV Kanunu’nun 17-4/(d) maddesine göre, iktisadi işletmelere dahil olmayan gayrımenkullerin kiralanması işlemleri katma değer vergisinden istisna edilmiştir.

2.2.6. Veraset ve İntikal Vergisi

Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 1. maddesine göre, bir şahsa –hakiki veya hükmi- ait malların veraset yoluyla veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız (karşılıksız) bir tarzda başka bir şahsa intikali, veraset ve intikal vergisine tabidir. “İvazsız intikal”den kasıt, karşılıksız kazanımlardır. Vakıflar ve Dernekler, esas itibariyle Veraset ve İntikal Vergisi mükellefidirler. Vakıf ve Derneklere İlişkin Muafiyetler

Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun “Muafiyetler”i düzenleyen 3. maddesinin (a) bendine göre kamu menfaatine yararlı dernekler; (b) bendine göre ise, kamu yararı için ilim, araştırma, kültür, sanat, sağlık, eğitim, din, hayır, imar, spor gibi amaçlarla kurulan vakıflar, veraset ve intikal vergisinden muaf olacaklardır.

51

Page 52: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Vakıflara İlişkin İstisnalar

Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun “İstisnalar’a ilişkin 4. maddesinin, (k) fıkrası aynen şöyledir:“..k) Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınan vakıflara kuruluş için veya kurulduktan sonra tahsis olunan mallar”Bu durumda, vergi muafiyetine sahip vakıflara kuruluşlarında ve kurulduktan sonra yapılacak intikaller için, veraset ve intikal vergisi ödenmeyecektir.

2.2.7. Emlak Vergisi

Emlak Vergisi, Bina ve Arazi vergilerini kapsamaktadır.

2.2.7.1. Bina Vergisi

Söz konusu Kanunun 1. maddesine göre, inşaatın yapıldığı madde bir önem arzetmeksizin sabit olup, Türkiye sınırları içinde bulunan binalar, emlak vergisine tabidirler.Bina vergisinin mükellefi, binanın malikidir. Varsa intifa hakkı sahipleri de mükellef durumundadır.

Ancak, her ikisinin de bulunmaması halinde, mükellef, malik gibi binaya tasarruf edenlerdir.Binada müşterek mülkiyet söz konusu ise, her malik payı oranında müteselsilen yükümlüdür.Malik, tapu kayıtlarında adına bina tescili bulunan şahıstır. Bina üzerinde intifa hakkı kurulduğunda, malik sadece kuru mülkiyet sahibi olmakta, bu nedenle de emlak vergisi yükümlülüğü intifa hakkı sahibine geçmektedir.

STK’lara ait binalara ilişkin muafiyetler

* Daimi MuaflıklarEmlak Vergisi Kanunu’nun “Daimi Muaflıklar” başlıklı 4. maddesiyle, maddede yazılı binaların kiraya verilmemek şartıyla bina vergisinden daimi olarak muaf olacakları belirtilmiştir.

Aynı maddenin (f) bendine göre;*Kazanç gayesi olmamak şartıyla işletilen hastane, dispanser, sağlık, rehabilitasyon, teşhis ve tedavi merkezleri, sanatoryum, prevantoryum, öğrenci yurtları, düşkünlerevi, yetimhaneler, revirler, kreşler, kütüphaneler ve korunmaya muhtaç çocukların koruma birliklerine ait yurtlar ve işyerleri ile benzerleri” olarak sayılan binaların daimi şekilde bina vergisinden muaf tutulacağı hükmü getirilmiştir.

Bu hüküm çerçevesinde vakıf ve derneklerin sahip oldukları, kazanç gayesiyle işletilmeyip belirtilen amaçlarla kullanılan binaları, daimi olarak bina vergisinden muaf bulunmaktadır.4. maddenin (m) bendi hükmüne göre, Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ait her türlü binalar, vakıf senedinde yer alan amaçlara özgülenmek koşuluyla bina vergisinden daimi olarak muaf tutulmuştur.

52

Page 53: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Ancak söz konusu binaların kiraya verilmesi halinde, maddenin ilk paragrafındaki koşul uyarınca, muafiyet uygulanması mümkün olamayacaktır.

*Geçici Muafiyetler

Emlak Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinde, geçici muaflığa konu teşkil eden binalar ile bu muaflıktan yararlanma koşulları, 6 bent halinde sayılmış olup, vakıf ve derneklerin, madde içeriğinde belirtilen özellikleri taşıyan binaları için, bu hükümden yararlanmaları mümkün olabilecektir.

2.2.7.2. Arazi Vergisi

Emlak Vergisi Kanunu’nun 12. maddesine göre, Türkiye sınırları içinde bulunan arazi ve arsalar arazi vergisine tabidir.

Arazi vergisinin mükellefi, maliki, varsa intifa hakkı sahibi, ikisi de yoksa, araziye malik gibi tasarruf edenlerdir. Müşterek mülkiyet durumunda, bütün hak sahipleri, vergiden müteselsilen sorumludur.

Emlak vergisine tabi arsa ve arazi sahibi olan STK’lar, genel olarak arazi vergisinin mükellefidirler.

STK’lara İlişkin Muafiyetler

Adıgeçen kanunun 14. ve 15. maddelerinde daimi ve geçici olarak arazi vergisinden muaf tutulan arazi ve arsalar sayılmıştır. “Daimi muaflıklar”ı düzenleyen 14. maddenin (c) fıkrasına göre, kamu menfaatlerine yararlı derneklere ait araziler Arazi Vergisi’nden muaftır. Bunun dışında, Arazi Vergisi açısından STK’lara özgü özel bir düzenleme bulunmamaktadır.

14. ve 15. maddelerde belirtilen genel nitelikteki muafiyet olanaklarından, öngörülen koşullar çerçevesinde, STK’ların da yararlanması mümkündür.

2.2.8. Motorlu Taşıtlar Vergisi:

Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde verginin konusu açıklanmıştır:

“Madde 1: Bu kanunun 5. ve 6. maddelerinde yazılı tarifelerde yer alan;

a) Karayolları Trafik Kanunu’na göre trafik şube veya bürolarına kayıt ve tescil edilmiş bulunan motorlu kara taşıtları,

b) Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne kayıt ve tescil edilmiş olan uçak ve helikopterler,

c) Liman veya belediye siciline kayıt ve tescil edilmiş olan motorlu deniz taşıtları,

Motorlu Taşıtlar Vergisi’ne tabidir.

Anılan yasanın 4. maddesinde istisnalar sayılmıştır. Ancak bu istisnalar arasında STK’lara ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır.

53

Page 54: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Bu durumda, adıgeçen yasanın 1. maddesinde belirtilen motorlu taşıtlara sahip olan STK’lar; motorlu taşıtlar vergisini ödeme mükellefiyeti altındadırlar.

Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nda olduğu gibi Taşıt Alım Vergisi Kanunu’nda da STK’lara ilişkin herhangi bir muafiyet ve istisna hükmüne yer verilmemiştir.

2.2.9. Damga Vergisi Kanunu

Yasanın, verginin konusunu düzenleyen 1. maddesinde “Bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtlar Damga Vergisi’ne tabidir” hükmü yer almaktadır. Yasanın “Mükellef” başlıklı 3. maddesine göre, Damga Vergisi’nin mükellefi kağıtları imza edenlerdir. Resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların Damga Vergisini kişiler öder.

STK’lar, ilke olarak damga vergisinin mükellefi durumundadırlar.

Damga Vergisi Kanunu’nun 9. maddesiyle yasaya ekli (2) sayılı tabloda yazılı kağıtlar damga vergisinden müstesna tutulmuştur.(2) sayılı tablo 5 ana bölüm halinde düzenlenmiştir. “V. Kurumlarla ilgili Kağıtlar” başlıklı beşinci bölümün 17. bendinde “Genel menfaatlere yararlı derneklerin her türlü işlemlerinde düzenlenen ve Damga Vergisi bu teşekküller tarafından ödenmesi gereken kağıtlar”, 19. bendinde ise, “Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınan vakıfların kuruluş işlemlerinde düzenlenen her türlü kağıtlarla Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (Jandarma Genel Komutanlığı dahil) güçlendirmek amacıyla kurulmuş vakıfların her türlü işlemlerinde düzenlenen kağıtlar” hükmü yer almaktadır.

(2) sayılı tabloda STK’lara ilişkin başka bir istisna hükmü bulunmamaktadır.

3. Uygulamada Finans Yönetimi Alanında Yaşanan Sıkıntılar ve Çözüm Yolları

1) Serbest Kaynak Yaratma Güçlüğü

Ülkemizde, birkaç istisna (TEMA; TEGV vb.) dışında, sivil toplum kuruluşları herhangibir projeye bağlı olmayan (şartsız), doğrudan kurumu destekleyen kaynak sağlamakta büyük sıkıntı çekmektedirler.

Özellikle, Cumhuriyetten sonra kurulan Vakıf statüsündeki STK’ların önemli bir bölümü, sürekli ve düzenli gelir sağlayan vakfiyeden yoksundurlar. Derneklerin ise, aidatlarını düzenli ödeyen üye sayısı hayli düşük düzeydedir.

Varlıklı ve aydın kesimde dahi, STK’lara üye ve destekçi olma eğilimi çok zayıftır. Bu nedenle, doğrudan ya da ölüme bağlı tasarruflarla menkul ve gayrımenkul bağışları da düşük düzeyde kalmaktadır. Geniş kitlelere yönelik, kaynak yaratma etkinliklerinin organizasyonu da, profesyonel uzman kuruluşların hizmetine ve başlangıç finansmanına ihtiyaç göstermektedir.

54

Page 55: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

2) Sürekli ve Düzenli Gelir EksikliğiDernek ve Vakıflarda, üye ödentileri ve destekçi bağışları dışında, sürekli akış sağlayan gelir kaynakları hemen hemen yok gibidir. Üye ödentileri ve bağışların yetersizliğine yukarıda değinmiştik. Ayrıca bu yoldan toplanan paranın önemli bir bölümü, üye ve destekçilere, iletişim, dergi ve bülten yayımlama vb. hizmetler şeklinde geri dönmektedir.

Çoğu STK’larda, yaygın bir yanılgıyla, projeler gelir kaynağı olarak görülmektedir. Oysa, daha önce de değindiğimiz gibi, proje bütçeleri kendi içlerinde denk olduklarından, gelen paraların harcama yerleri bellidir.

Özellikle finansmanı uluslararası fon kaynaklarınca sağlanan, büyük bütçeli projeler, bu yanılgıda etkili olmaktadır. Gelen ilk taksitler yüksek tutarlarda (% 30-40) olduğundan, hele birden fazla da proje yürütülüyorsa, belli dönemlerde geçici nakit bolluğu yaşanmaktadır. Bu görüntü, serbest (şartsız) kaynak arayışında bir rehavete yol açarken, proje paralarının, proje amaçları dışında harcanması riskini de beraberinde getirmektedir. Bu durum, projelerin zamanında ve istenilen nitelikte sonuçlandırılmasını güçleştirmekte; kurumların sponsorları nezdindeki güvenilirliklerini olumsuz yönde etkilemektedir.

Projeleri, gelir kaynağı olarak görme alışkanlığından bir an önce kurtulmak; proje paralarını, proje etkinlikleri dışında başka gereksinimler için harcama eğiliminden uzak durmak gerekmektedir.

Tüm güçlüklerine karşın, sürekli ve düzenli gelir kaynakları yaratma çabasını kesintisiz sürdürmek; bu amaçla kurulacak iktisadi işletmeleri karlı biçimde yönetmeye özen göstermek yararlı olacaktır.

3) Muhasebe – Finans Bölümü ile Diğer Bölümler Arasındaki İletişim ve İşbirliği Kopukluğu

Çoğu STK’da, profesyonel ve gönüllü çalışanlardaki mali disiplin eksikliği, harcamacı birimlerle Muhasebe-Finans birimi arasında kopukluklara ve sürtüşmelere neden olmaktadır.

Harcama belgeleri, çoğu kez zamanında ve gerekli koşulları taşır biçimde Muhasebe-Finans Bölümüne aktarılmamakta; bunun sonucu olarak muhasebe kayıtları gecikmeli olarak işlenmekte; mutabakatlar zamanında yapılamamaktadır.

Buna karşılık, harcamacı birimler, Muhasebe-Finans Bölümünden düzenli ve doğru bilgi alamadıklarından; dolayısıyla projelere ilişkin ara ve nihai (son) mali raporları zamanında hazırlayamadıklarından yakınmaktadırlar. Mali raporların sponsorlara geç gönderilmesi, proje gelir taksitlerinin zamanında tahsil edilmemesi sonucunu doğurmaktadır.

Muhasebe-Finans Bölümü ile harcamacı bölümler arasındaki iletişim ve işbirliği, çağdaş teknolojinin olanaklarından da yararlanılarak iyi organize edilmeli; organizasyonun işlerliği finans yöneticisince yakından gözlemlenmeli ve denetlenmelidir.

55

Page 56: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

EĞİTMEN:Richard.B.Tredennick-Titchen

SİVİL TOPLUM GELİŞTİRME PROGRAMI

ENTEGRE İLETİŞİM YÖNETİMİ EĞİTİM PROGRAMI

GİRİŞ

“Entegre İletişim Yönetimi” görece yeni bir kavramdır. Bu kavram, herhangi bir kuruluşun, üst düzey karar mercileriyle, paydaşlarla ve kendisini meydana getirenlerle (üyeleriyle) etkili biçimde iletişim kurmak amacıyla ‘araç’ olarak başvurabileceği çeşitli yolları anlatmaktadır. Kavram kuşkusuz halkla ilişkileri ve tanıtımı da içerir; ama bunların daha ötesinde bir kapsama sahiptir.

Etkili iletişim, HDK’ların üstlendikleri en önemli görevlerden biridir. Gelgelelim, genellikle bu alana yeterince zaman ve kaynak ayrılmamaktadır. HDK’ların başlıca rollerinden biri, hangi sektörde çalışıyorlarsa (kamu, ulusal, bölgesel, yerel, özel –ticaret ve sanayi- yerel topluluklar, medya, genel kamuoyu ya da uluslararası topluluk) bu sektörde olumlu değişiklikler yaratmak için kampanyalar yürütmektir. Bu ise, hemen her durumda, HDK’larınbaşkalarını da kendi düşüncelerine ve yanlarına çekmek için çaba göstermelerini gerektirir. HDK’nın TÜSİAD mı, yoksa WWF’nin Türkiye ayağı mı olduğu önemli değildir; ilkeler hep aynı ilkelerdir.

Pratikte, bir iletişim stratejisinin planlanması ve uygulanması sanki çok gizemli bir işmiş gibi görülür. Oysa iş basittir ve temelde sağduyuya dayanır. İş, her durumda üç temel sorunun yanıtının bulunmasıyla başlar:

1. “Neyi değiştirmek istiyoruz ve bu değişimin ortaya çıkması için hangi mesajı iletmemiz gerekiyor?”

2. “Değişimin sağlanabilmesi için kimi etkilememizgerekiyor?” 3. “Karar mercileri ve paydaşlarla nasıl ilişki kurmalıyız?”

Bu eğitim programının amacı, iletişim stratejilerinizi daha etkili biçimde planlayıp yaşama geçirebilmeniz için kimi pratik öneriler, fikirler ve araçlar ortaya koymaktır. Bunlar, Türkiye’de olsun, dışarıda olsun, iletişim sektöründe edinilen 30 yıllık bir deneyime dayanmaktadır. Eğitimde ayrıca kimileri başarılı, kimileri de başarısız olan gerçek kampanya çalışmalarından örnekler de verilecektir.

Basit, ancak başarılı olması beklenen bir iletişim stratejisinin nasıl hazırlanacağını öğrenerek başlayacağız ve bunun ardından elimizin altındaki iletişim araçlarının nasıl kullanılacağı konusuna geçeceğiz.

Giriş başlığında son bir söz daha: Yaşamak için, her gün iletişim kurmak zorundayız. Bunu çoğu kez düşünmeden yaparız. O halde, bir iletişim stratejisini hazırlayıp yaşama geçirmek için gerekli becerilere hepimiz sahibiz. Bu kurs işte bu becerileri

56

Page 57: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

temel alarak, bunları kendi kuruluşunuzun amaç ve hedefleri çerçevesince profesyonelce düzenlemenizde sizlere yardımcı olacaktır.

BİR İLETİŞİM STRATEJİSİNİN PLANLANMASI VE UYGULANMASI

AMAÇLAR VE HEDEFLER

o Birincilo İkincil

TEMEL MESAJLAR

o Birincilo İkincil

HEDEF KESİMLER

o Üst düzey karar mercilerio Medyao Paydaşlaro Kamuoyunu belirleyenlero Uluslararası baskı gruplarıo Diğerleri

METODOLOJİ

o İletiyim araçlarının seçilmesio Mesajın farklı hedef kesimlere göre uyarlanmasıo Hedef kesimlerdeki bilinç ve duyarlılık düzeyinin değerlendirilmesio Yönetim ekibinin ya da üyelerin/destekleyenlerin sorumluluklarının

belirlenmesi o Hedef olarak belirlenen paydaşların katılım için çağrılması o Eğer gündemdeyse bütçenin belirlenmesio Profesyonel Promosyon/Tanıtım firmalarına danışılması

EYLEM PLANI

o Zaman çizelgesinin belirlenmesio Etkinliklerin belirlenmesio Sorumlulukların belirlenmesio En iyi ve en kötü sonuçların belirlenmesio Bütçenin izlenmesi

EYLEM PLANININ UYGULANMASI

STRATEJİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Başarı ölçütü Edinilen dersler

57

Page 58: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Sonraki adımlar

POTANSİYEL İLETİŞİM ARAÇLARI LİSTESİ

Unutmayın !!! “Kalem kılıçtan daha güçlüdür”

BASILI MEDYA

BASIN AÇIKLAMALARI: Haber ya da mesajın hedef eçilen gazete ve dergiler tarafından en geniş biçimde kapsanmasını hedefler

BASIN TOPLANTILARI: Hedef seçilen basılı medyanıntümü hedeflenerek olayın daha geniş biçimde kapsanması e mülakatlar hedeflenir

BASIN YEMEKLERİ: Basın bültenlerinin basındaki üst düzey kişilere ferah ve sıcak ortamlarda aktarılmasını hedefler

ÖZEL MÜLAKATLAR: Nüfuzlu bir yayın seçilerek buraya özel bir mülakat verilmesi hedeflenir

MEDYA ZİYARETLERİ: Bir dizi gazete ve yayının editörlerinin Genel Yönetici ya da Başkanla birlikte ziyaret edilmesini ve muhatap kişilerin kuruluşun güncel amaç ve hedefleri konusunda bilgilendirilmesini hedefler

FOTOĞRAF İMKANLARI: Belirli bir olay için foto muhabirlerinin harekete geçirilmesini hedefler

ELEKTRONİK MEDYA

BASIN AÇIKLAMALARI: Yukarıdaki gibi

BASIN TOPLANTILARI: Yukarıdaki gibi

BASINI DAVET: Görsellik yanı da olan çalışma ya da etkinliklerinizden herhangi birinin TV ve radyo tarafından kapsanmasını hedefler. Böyle durumlarda uzun yol seyahat masraflarının kuruluşunuz tarafından karşılanması gerekir.

VIDEO HABER BÜLTENLERİ: Yayıncılara, video görüntüleri (A&B roll) ile desteklenen yazılı haber öyküleri iletilmesini hedefler

TELEFON: Kuruluşunuzla ilgili bilgilerin yaygınlaşmasını ve fon kaynaklarının harekete geçirilmesini hedefler

BELGESEL BİLGİLENDİRME: Kuruluşunuza ilişkin bilgilerle birlikte, etkinliklerinizin derinlikli bir dökümünün verilmesini hedefler

58

Page 59: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

DİĞER İLETİŞİM ARAÇLARI

WEB SAYFALARI: Kuruluşunuz hakkında güncel bilgiler sağlanmasını hedefler

SOSYAL ETKİNLİKLER: Çeşitli paydaşların olumlu yönde etkilenmelerini hedefler

ÖZEL MEKTUPLAR: önde gelen kişileri etkilemeyi hedefler

İLANLAR: Mesajı ve etkilerini kontrol altında tutmayı hedefler. Doğru mesajı olan saygın bir HDK için parasız ilan mümkündür.

SANAT VE MÜZİK ETKİNLİKLERİ: Genç ve eğitilmiş kesimlerin dikkatini üzerinde durduğunuz konuya çekmeyi hedefler

ENFORMASYON MERKEZLERİ: Sahada arka plan desteği ve enformasyon sağlanmasını hedefler

PERİYODİK BÜLTENLER: Paydaşlarınızın ve ilgili diğer tarafların konuya ilgilerini canlı tutmayı hedefler

AFİŞLER: Genel kamuoyu ilgisini çekmeyi hedefler

GÖSTERİLER: Belirli bir konunun medya aracılığıyla kamuoyunun dikkatine sunulmasını hedefler

LOBİ FAALİYETİ: Belirli bir öneriyi ya da girişimi desteklemeleri için siyasetçileri etkilemeyi hedefler

KAMPANYALAR: Yukarıda sözü edilen iletişim araçlarından seçilmiş belirli bir bölümünü belirli bir zaman süresi boyunca kullanarak önemli bir değişimin gerçekleşmesini hedefler

BASIN AÇIKLAMASI

Verdiğiniz mesaj çok net olmalı

En fazla bir iki noktayı kapsamalı

İyi bir başlık bulunmalı

Bir A4 sayfayı aşmamalı

Yönetici ya da Başkandan iyi alıntılar içermeli

59

Page 60: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Önde gelen muhabirlerin, yazarların adlarının araştırılması ve bunlar arasından seçim yapılması

Üzerinde tarih ve gün olmalı

Basınla ilişkiler görevlisinin adı, telefonu ve e-maili yer almalı

İmla ve tape hataları düzeltilmeli

Zarfın üzerine isim el yazısı ile yazılmalı ve “özel” ibaresi eklenmeli

Açıklama ilgili kişiye Pazartesi (hafta sonu değil) ulaşacak biçimde gönderilmeli

Gönderilecek yerler arasında süreli yayınlarla birlikte günlük basılı ve elektronik medya yer almalı

Açıklamanın yerine ulaşıp ulaşmadığı telefonla kontrol edilmeli

İkinci sayfada kuruluşunuzla ilgili ayrıntılar yer almalı

Muhabirler ve yazarlardan oluşan bir veri tabanı olmalı ve bu her ay güncellenmeli

Açıklamaya ambargo konup konmayacağına karar verilmeli

BASIN TOPLANTISI

PLANLAMA EVRESİ

Hazırlık

Mesajınızın gerçekten haber değeri taşıdığından emin olun

Tarihi katılımcı sayısının fazla olacağı bir güne belirleyin

Hafta sonlarıyla Pazartesi ve Cuma günlerini kullanmamaya çalışın

Toplantıdaki sözcünüzün kim olacağını belirleyin

Medyadan kimleri çağıracağınızı belirleyin

Medyada çalışanların adlarını araştırın

Davetiyelerinizi (zarfın üzerine elle yazılmış) 14 gün önceden yollayın

Davette ......’ya yer verin, ama ne varsa hepsini anlatmayın

60

Page 61: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Basın paketini aşağıdakileri içerecek biçimde hazırlayın:

o Haber bülteni (her basın açıklaması için)o Kuruluşunuz hakkında bilgio Ayrıntılı arka plan bilgilerio Slaytlar?o Video ?o DVD?

Basın toplantısının ardından görüşme talep edilirse buna kimin katılacağını belirleyin

Eğer söz konusu ise fotoğraf çekimi ve kullanımı üzerinde düşünmeye başlayın

Basın toplantısını 10.30’da başlayacak biçimde düzenleyin ama gecikenler için bir süre beklemeye de hazır olun (gazeteciler çağrıldıkları yerlere hiçbir zaman zamanında gelmezler!)

MEKAN Mümkün olduğu kadar fazla basın mensubunun kolay ulaşabileceği bir yer

seçin

Basın toplantısını yapacağınız salon ne çok büyük ne de çok küçük olmalı

Gerekli bütün tesis ve imkanların yerli yerinde ve çalışır durumda olduğunu görmek için yeri önceden ziyaret edin .

Park yeri olup olmadığına bakın

Ne tür multimedya donanımı kullanacağına kadar verin:

o Power point?o Tepegöz?o Video/film?o Ses sistemi?o Simültane çeviri?

Oturacak yerlerin ve kürsünün hazır olması TV kameraları için gerekiyorsa mekan ve platform hazırlanması

Radyo-TV mülakatları için sakin bir oda bulunması

Toplantı salonunun girişinde bir kabul masası bulunsun

İkramlar için gerekli düzenlemelerin yapılması

61

Page 62: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Toplantı yerinde bir kişi ile sürekli temas halinde olunması

Gerekli ne varsa bunları yazılı olarak belirtin ve gene yazılı teyit isteyin

UYGULAMA: Birinci Evre

Davetiyeleri iki-üç hafta önceden gönderin

Aradan bir hafta geçince, davetiyenin ilgili gazeteciye ulaşıp ulaşmadığını telefonla kontrol edin

Kendiniz ve gazeteciler için yaka kartları hazırlayın

Size yöneltilebilecek güç bir soru karşısında hazırlıklı olmak için Soru/Yanıt senaryoları düzenleyin

Sözcü konumundaki kişinin soru/cevap işine tam uygun olmasını sağlayın

UYGULAMA: İkinci evre

BASIN TOPLANTISI

Toplantı gününün sabahı muhabirlere telefon ederek toplantıyı bir kez daha hatırlatın ve gelip gelemeyeceklerini sorun

En son denetimler ve alıştırmalar için 2 saat öncesinden basın toplantısının yapılacağı yerde olun

Basın için hazırlanan materyalleri oturulacak yerlere yerleştirin

Üzerinde yaka kartları, ziyaretçi defteri vb. bulunan kabul masası düzenleyin

Gelen muhabirleri sıcak biçimde karşılayın

Basın toplantısının başlamasını, belirtilen saatten 10 dakikadan fazla geciktirmeyin (gazetecilerin gitmeleri gereken başka yerler olabilir)

Kuruluşunuzda görev yapıp basın mensuplarıyla en geniş ve sürekli ilişkisi olan kişi muhabirlere hoş geldiniz demeli ve konuşmacıları kürsüden tanıtmalıdır.

Sözcü konusundaki kişinin konuşması en fazla 20-30 dakika sürmelidir (daha uzun sürelerde dikkat dağılır)

Dinleyicilerden gelebilecek sorular için 20 dakika ayırın ve bu sorular basın görevliniz tarafından yönlendirilsin

Basın toplantısının ardından mülakatlar için kolaylık sağlayın ve basın görevliniz bu mülakatlar sırasında hazır bulunsun

62

Page 63: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Vereceğiniz mülakat sayısı konusunda seçici olabilirsiniz

UYGULAMA: Üçüncü Evre

Ofisinize döndükten sonra listeden kimlerin katıldığına bakın ve gelemeyen basın mensuplarına gönderilecek basın paketlerinin hazır olup olmadığını kontrol edin

Daha sonraki günlerde basının olaya ne kadar yer verdiğini izleyin

Son olarak, her zaman, Basın Toplantısı düzenlemesinden hangi dersleri çıkardığınızı

değerlendirin.

BASINLA YEMEK

Bu başlıkta kastedilen, seçilmiş medya kanallarından önde gelen sınırlı sayıda kişiyi öğle yemeğine davet ederek, kuruluşunuzun ne yapmaya çalıştığı konusunda bu kişileri daha enformel bir ortamda ve tarzda bilgilendirmektir. Amaç, yemeğe katılan medya temsilcilerini iletmek istediğiniz mesaja alıcı olmaları için özendirmektir.

Davetiyeler, kuruluşunuzda en üst düzeyde yer alan kişi eliyle mektup biçiminde gönderilmelidir.

Böyle bir davete en çok dört editör ya da yazarın çağrılması gerekir.

Makalelerden sorumlu olanların, haberlerden sorumlu olanlara göre anlattıklarınıza yer vermesi daha olasıdır.

Asıl amaç bu kişileri kuruluşunuzun amaç ve hedefleri konusunda bilgilendirmek olma bile, onlara haber değeri taşıyan kimi mesajlar da verebilmek için hazırlıklı olmalısınız.

Eğer basında görmek istemediğiniz duyarlı bir arka plan bilgisi söz konusu ise, bu bölümün “yayınlanmaması gerektiğini” önceden söyleyin. Ancak bu tür “yayınlanmama” kayıtları konularında çok seçici ve sınırlı olun.

Konuşmalarınızın başkalarınca duyulmaması için görece sakin ve sessiz bir yer seçin.

Yemekten sonra konuklarınıza kuruluşunuz hakkında yazılı metin de verebilirsiniz.

Yöneltilen bütün sorulara açık ve dürüst yanıtlar verin. Abartı ve aşırı duygusallıktan kaçının.

Hazır bulunanlardan hangilerinin basın açıklamalarınızı almak istediğini sorun.

63

Page 64: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

LOBİ FAALİYETİ

Lobi faaliyeti, metodoloji ve eylem planının her zaman önemli bir parçasını oluşturmuştur. Ama genel olarak başarılması en güç görev de budur. Başka insanlar gibi, siyasetçiler ve kamu görevlileri de çoğu kez değişime fazla açık değillerdir. Herhangi bir değişiklik, insanlara rahatsız edici gelir.

Gerek siyasetçilerin gerekse kamu görevlilerinin HDK’lara göre farklı gündemleri vardır ve bu kişilerle temasa geçmeden önce söz konusu gündemleri bilmek gerekir. Bu arada, hükümette gerçek gücün nerede olduğunun bilinmesi de büyük önem taşır.

Sözgelimi, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın, Enerji ya da Turizm Bakanlıklarına göre daha az etkili olduğu söylenebilir. Göcek arkasındaki dağlarda bulunan evimin çevresindeki ormanların korunması için lobi yaparken, işe Orman Bakanlığı ile başladım. Bundan istediğim sonucu alamayınca Turizm Bakanı ile temasa geçtim kendisini Göcek’in olağanüstü doğal güzelliklere sahip, üst sınıf turizmi için büyük bir kaynak olduğuna ikna etmeye çalıştım.

Bu çabam etkili oldu ve Bakan Orman Bakanlığı ile bu konuda temasa geçti. Ne var ki, sonuçta hiçbir girişimde bulunulmadı ve ağaç kesimi sürdü. Herhangi bir destekten uzak duran kaymakamın ardından Göcek Belediye Başkanı aracılığıyla Muğla Valisine ulaştım. Vali, kendi ilinin Türkiye turizmi açısından çok büyük önem taşıdığının bilincinde olarak destek verdi. Vali, Ankara’da yeni oluşturulan Çevre Jandarması komutanı ile ilişki kurmamı sağladı. Kendisiyle telefonda 10 dakika İngilizce olarak konuştuk. Beni 10 dakika içinde yeniden arayacağını söyledi. Pek umutlu değildim; çünkü herkes böyle der ve sonra aramaz. Ama komutan gerçekten aradı ve ağaç kesiminin verdiği emirle durdurulduğunu söyledi. İyi de, bir Jandarma komutanının bu alanda Bakandan daha etkili olduğunu ben nereden bilebilirdim? Jandarma teşkilatının çevreyle ilgili özel bir birimi olduğundan bile habersizdim.

Bütün bu lobi faaliyeti aylar sürdü. Hükümetten bir uzmanın desteği olsaydı bu süre daha kısalabilirdi. İyi haberler bana ulaştıktan birkaç gün sonra, daha önceleri Başbakanlıkta üst düzeyde görev yapmış olan bir dostumla konuşuyordum. Öğrendim ki, kendisi “Çevre Jandarması”nı bilmenin ötesinde, komutanını da şahsen tanıyordu. Dostum bana ayrıca Türkiye’de hükümet mekanizmasının nasıl işlediğini (ya da daha önemlisi, işlemediğini) de ayrıntılı olarak anlattı. Bu deneyimden çıkardığım ders, hükümette üst düzey deneyim sahibi bir uzmanın yardımı ve tavsiyelerinin lobi faaliyetinin başarısı açısından büyük önem taşıdığıydı. Üst düzey karar yetkisi taşıyanlarla kişisel temas da bir avantaj oluşturmaktadır.

LOBİ FAALİYETİ İÇİN KİMİ İPUÇLARI

Daha işin başında deneyimli bir uzmana danışın Fiili güç ve yetkinin nerede olduğunu araştırın Konuya titizlikle hazırlanan, abartılı olmayın Anlatacaklarınız kısa ve basit olsun

64

Page 65: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Konu her neyse, bunu en çok 5 dakikada açık biçimde dile getirebilecek durumda olun

Lobi için her zaman kuruluşunuzun en üst düzey yöneticisini kullanın Siyasetçiler ve kamu görevlileri ile görüşürken uygun biçimde giyinin Bu arada medyanın olaya yer vermesini sağlamaya çalışın Her durumda önerinizin olumlu getirilerini vurgulayın Karar mercilerinde bulunanların “aydınca çıkarlarına” hitap edin! İlk temastan sonra bunun arkasını mektup ve telefonlarda getirmeye hazır olun Hemen hevesiniz kırılmasın, kararlılığınızı sürdürün Başkalarına ulaşmanızı sağlayacak bütün tanıdıklarınızı kullanın

65

Page 66: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

İLETİŞİM YÖNETİMİ ÖRNEK DURUM ARAŞTIRMASI

“MODA SEKTÖRÜNDE KÜRK TİCARETİNE KARŞI KAMPANYA”:GREENPEACE

Bu örnek durum araştırmasının amacı, entegre bir iletişim yönetimi planının başarılı biçimde nasıl uygulanabileceğini göstermektir. Greenpeace’de Uluslararası İletişim Müdürü olarak görev yaptığım yıllarda çeşitli iletişim stratejilerinin planlanmasında yer aldım. Bunlar, nükleer atıkların denize boşaltılmasından Fransa’nın Güney Pasifik’te yaptığı nükleer denemelere; Amazon yağmur ormanlarının korunmasından, denizlerdeki (Akdeniz dahil) aşırı avlanmaya kadar uzanan değişik alanlardaki etkinliklerdi. Ancak burada, kişisel olarak pek çok ders aldığım daha küçük ölçekli bir kampanyadan söz edeceğim. Bu olay, hangi yönüyle bakılırsa bakılsın tam anlamıyla ders kitaplarına geçebilecek bir iletişim kampanyasıydı ve amaçlarıyla hedeflerine görece kısa bir süre içinde ulaşmıştı.

Kampanyanın mekanı, Alaska ve Kanada’nın kuzeyindeki, bu arada Kuzey Kutup bölgesindeki donmuş ve boş topraklardı. İnsan yerleşimine elverişli olmayan bu topraklar “Harp” türü ayıbalığının (fok) yurdudur. Ayıbalığı yavrularından elde edilen kürke ise tüm dünyadaki moda sanayiince büyük değer biçilir. Yoğun avlanma sonunda bu türün nesli tükenme tehdidi altındaydı. Böylece Greenpeace harekete geçmeye karar verdi. Önce kapsamlı bir iletişim yönetimi planı hazırlandı. Bu planın başlıca amacı ve hedefi, bu sevimli yaratığın avlanmasına yasak konmasının sağlanmasından ibaretti. İkincil amaç ise, kürk giyeceklerin ve diğer eşyaların kullanılmasını toplumsal açıdan onaylanamaz duruma getirerek kürkleri ve derileri için avlanan diğer hayvanları da korumaktı.

Hedef kesimler ise yasaları koyanlar, moda sanayii, tüketiciler, medya ve genel kamuoyu olarak belirlenmişti. Başvurulan yöntemler arasında, medyada kamuoyuna yönelik bilinç ve duyarlılık yaratma kampanyası yürütülmesi de yer alıyordu. Bu kampanya, yasa koyucular, bu arada moda sanayii içinden ve dışından belirlenen ünlüler arasında yürütülen yoğun bir lobi faaliyeti ile destekleniyordu. Eylem planı, uygulama açısından av mevsimini hedef alıyordu.

Greenpeace kampanyacıları, iki profesyonel videocuyu ve fotoğrafçıları kutup bölgesine gönderirken, dünyaca ünlü moda fotoğrafçısı David Bailey’ den de konuya ilişkin tanıtıcı bir dizi film ve fotoğraf çekmesi istenmişti. Bu tanıtım filminde güzel bir manken her iki yanında izleyiciler bir podyumda kedi gibi yürüyordu ve üzerinde boydan boya bir ayıbalığı kürkü bulunuyordu. Manken podyumun ucuna gelinceye kadar her şey normal görünüyordu. Ama manken geri döner dönmez üzerindeki kürkten kan fışkırıyor, kan içindeki kürk izleyicileri dehşete düşürüyordu. Bu şok edici görüntülere eşlik eden mesajda ise şöyle deniyordu: “Bu mantoyu yapmak on sürtüğün ölümüne mal oldu, şimdi onu tek bir sürtük giyebiliyor!”

İlanlar sinemalarda gösterildiğinde ve dergilerde yer aldığında büyük bir tepki çekti. Feministler “sürtük” sözcüğünün kullanılmasının cinsiyetçi bir konuma işaret ettiğini ileri sürerken, moda sanayiinden kesimler görüntülerin aşırı duygusallık içerdiğini söylüyordu. Ancak, genel olarak kamuoyu kampanyayı desteklemek üzere

66

Page 67: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

hareketlenmişti. Tanıtım filmine ilişkin tartışmalar sürerken, bu kez kutup bölgesinde gerçekten ne olup bittiğini ortaya koyan video çekimleri TV ekranlarına yansımaya başladı.

Bu çekimlerde, çoğu genç kadın olan Greenpeace aktivistlerinin beyaz ayıbalığı yavrularına çıkmaz bir boya püskürttükleri görülüyordu (kürkün ticari değerini yitirmesi için). Arka planda ise avcılar, ellerindeki çelik zıpkınları kürkleri zarar görmesin diye ayıbalığı yavrularının kafasına saplamaktaydılar. Görüntüler arasında avcılar tarafından yerlerde sürüklenen, dövülen kampanyacılar da vardı. Unutulmayacak görüntülerden birinde ise, iki kampanyacı, kollarında küçük bir ayıbalığı yavrusu olduğu halde, kendilerini sıkıştıran dev bir buz kırıcıdan kaçmaya çalışıyordu.

İşte bu noktada kampanya gerçekten ivme kazandı. Basın açıklamaları ve basın toplantıları birbirini izledi. Dünyanın birçok ülkesinde mülakata çağrılan Greenpeace yöneticileri böylece ABD ve Kanada hükümetlerine ayıbalığı avlanmasına ve öldürülmesine toptan yasak koymaları için çağrıda bulunma olanağı buldular. Bu arada Greenpeace’in pek az bilinen ‘siyasal birimi’ de (eski diplomatlardan, kamu görevlilerinden ve siyasetçilerden oluşmaktadır) daha geri planda lobi faaliyetlerine başlamıştı. Her iki ülkede üst düzey yasama görevlilerine başvurularda bulunuldu ve siyasetçiler ayıbalığı avının yasaklanmasını isteyen binlerce mektup almaya başladılar.

Siyasal birim destek için ayrıca ünlü moda tasarımcılarını ve süper mankenleri de ziyaret etti. Kapsananlar arasında pop starlar, film yıldızları ve sporcular da bulunuyordu. Sonunda kamuoyu duyarlılığı o düzeye ulaştı ki, kadınlar artık kürk mantolarını giyemez oldular. İşin özü, artık toplum bunu kabul edemiyordu.

Moda dergileri David Bailey’in tanıtıcı materyallerini parasız basma önerisinde bulundular ve sonuçta basınç o düzeye ulaştı ki her iki hükümet de kendi topraklarında ayıbalığı avını yasaklama kararı aldı. Kampanyanın amaç ve hedeflerine ulaşılmıştı. Kampanyanın temel mesajları hem akla hem de yüreğe hitap ediyordu. Hedef kesimler doğru biçimde saptanmıştı (önemli tek bir istisnayla); yöntemler ve eylem planı ise istenilen sonucu vermişti.

Avı yasaklayan yeni yasal düzenlemelere ilişkin haberler Amsterdam’a ulaştığında yapılan kutlamaları anımsıyorum. Hepimiz büyük coşku içindeydik. Ama iki büyük yanlış yapmıştık.

Bir kere, yeni yasal düzenlemelerin bölgede yaşayan yerli Innuit halkı üzerindeki etkilerini hesaba katmamıştık. Bu uysal insanlar, daha Amerika’daki yeni yerleşimlerden çok önce bu elverişsiz bölgede yüzyıllardan yaşamaktaydılar. Tarım yapmaları mümkün olmayan bu insanlar geçimlerini sürdürülebilir nitelikteki ayıbalığı avıyla sağlayabiliyorlardı. Ayıbalığı bu insanlar için önemli bir beslenme kaynağı olmasının yan sıra sığınak ve giyecek de sağlıyordu.

Gelgelelim yasa çok açıktı. Yasaklama herhangi bir istisna tanımıyordu ve böyle uygulandı. Sonuçta yerliler kendilerine olan saygılarını yitirdiler. Artık kuşaklar boyu yaptıkları gibi ailelerinin bakımını sağlayamıyorlardı. Kimileri kendini içkiye verdi, kimileri de ruhsal sorunlar yaşamaya başladı. Aileler parçalandı ve birçok kişi

67

Page 68: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

yaşayabilmek için başka yerlere göçmek zorunda kaldı. Bütün topluluklar parçalanırken binlerce yıllık bir kültür de yok olma tehlikesiyle yüz yüze kaldı.

Ancak, kampanyanın, önceden öngörülmeyen ikinci bir yan etkisi daha ortaya çıktı. Yasaktan sonraki birkaç yıl içinde ayıbalığı nüfusu o kadar arttı ki bu kez onlar da yiyecek sorunuyla karşılaşmaya başladılar. Böylece ayıbalıkları balıkçıların daha içlerdeki ağlarına saldırdılar, birçoğu yeterince beslenemedi ve hastalandı.

HDK’ların kampanya planlarken sıkça yaptıkları bir yanlışı biz de yapmıştık. Planlama ve uygulama sürecine yerel topluluğu dahil etmemiş, onların görüşünü almamıştık. Aslında son derece önemli bir hedef kesimi bütünüyle boşlamıştık. Üstelik bu örnekte söz konusu kesimin canını sıkmakla da kalmamış (ki genellikle olan budur) girişimlerimizle onları yok olma noktasına getirmiştik.

Amsterdam’da acil bir toplantı yapıldı. Toplantıda, bağımsız bilim insanlarından, antropologlardan ve doğa bilimcilerden oluşan bir ekibin kutup bölgesinde incelemeler yapıp bir rapor hazırlaması kararlaştırıldı. Hazırlanan rapor, durumun düşündüğümüzden de kötü olduğunu gösteriyordu. Hemen bir şeylerin yapılması gerekiyordu.

Aldığımız kararla siyasal birimimizi yeniden Washington ve Toronto’ya gönderdik. Birim buralarda yetkililerle görüşerek yasağın yerli halk için kaldırılmasını sağlamaya çalışacaktı. Bu girişime karşı çıkan kimi sekten unsurların olduğunu söylemek durumundayım; ancak sonunda sevgi ve sağduyu üstün geldi. Sonuçta yetkililer, bağımsız raporumuzda yer alan bilgilerden de hareketle yasalarda gerekli değişiklikleri yaptılar ve yerli halkın sürdürülebilir biçimde avlanmasına izin verdiler. Ayrıca ayıbalıklarının sağlık durumlarını incelemek üzere bir bilim heyetinin oluşturulması da gündemdeydi. Her şeye karşın, ticari amaçlı ayıbalığı avı üzerindeki yasak yerli yerinde duruyordu.

Kişisel olarak, bu deneyden çok önemli bir ders çıkardım. Çevremizi korumak elbette yaşamsal önemdedir; ama bu işi, bu çevrede yaşayan toplulukları hesaba katmadan yapmamalıyız. Innuit halkı kendilerini yüzlerce, hatta belki de binlerce yıl yaşatan çevrelerini gözetmişti. Bu insanlara saygı gösterilmesi, amacımız her ne ise girişimlerimize bu insanların da dahil edilmesi gerekmektedir. Halkın katılımı dediğimizde kastedilen de budur.

Inniut halkı çok şükür Greenpeace “istilasının” ardından kendini yeniden toparlamış durumda. Ancak, bu insanlara neler olmuş olabileceğini aklıma getirdikçe, sorumluluk duygusundan kendimi kurtaramıyorum. Her kampanya girişiminden çıkartılacak dersler vardır ve strateji değerlendirmesini önemli kılan da budur.

68

Page 69: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

EĞİTMEN : FUAT KEYMAN

Avrupa’da ve Türkiye’de Sivil Toplum

Son yıllarda akademik ve kamusal söylem içinde sivil toplum kavramının yeniden-canlandığını, toplumsal değişiminin temel ve birincil aktörlerinden birisi konuna yükseldiğini söyleyebiliriz.1 Sivil toplum, bu yeniden-canlanma sürecinde toplumsal gelişimin, demokratikleşmenin ve ekonomik kalkınmanın önemli bir aktörü olarak kabul edildi. Sivil toplumun önemi hem nicel hem de nitel olarak arttı. Bugün sivil toplum örgütlerinin farklı yapılanmalar içinde toplum içinde yaygınlaştığını görüyoruz. Sivil toplum örgütleri (bundan sonra STK’lar) farklı alanlarda çalışan gönüllü örgütlerden, düşünce kuruluşlarına, sosyal hareketlerden vatandaşlık insiyatiflerini, hükümet-dışı örgütlerden sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş bir yelpaze içinde hareket eden bir alanı temsil ediyor. Bugün, sivil toplumun hareket alanı sadece yerel ve ulusal da değil, bölgesel ve küresel bir nitelik kazandı. Yaşadığımız dünyada, küresel sivil toplumdan konuşmak olası.2 Bu gelişimin sonucunda, modern zamanlarda siyaset alanına damgasını vuran ve siyaset yapma eylemini sadece siyasi partilere indirgeyen devlet-merkezci eğilimin, ne etkili ve verimli, ne de meşruiyet sorunu olmayan demokratik toplum yönetimi için yeterli olmadığı ortaya çıktı. Sivil toplum artık sadece demokratiklik ve meşruiyet değil, iyi toplum yönetimi tartışmalarının bir parçası. Bu anlamda, sivil toplumun geçirdiği toplum içinde yaygınlaşma süreci, kendisinin toplum yönetimi için nitel önemini de ortaya çıkardı.

Bununla birlikte, sivil toplumun yeniden canlanma süreci, beraberinde ciddi sorunlar da getirdi. Sivil toplum hızla yaygınlaştıkça, “sivil toplumun ne anlama geldiği” muğlaklaşmaya başladı. Sivil toplum farklı siyasi, ekonomik ve kültürel söylemlerin ve aktörlerin kullanımına girince, sivil toplumun esas işlevlerinin, taşıdığı temel ahlaki ve siyasi değerlerin ne olduğu da muğlaklaştı. Bu muğlaklaşma süreci, hem sivil toplum örgütlerinin kendi aralarındaki ilişkilerde ciddi sorunlar yaratırken, hem de sivil toplum kavramının suiistimaline (abuse) yol açan bir kullanılış biçimini de ortaya çıkardı. Toplumsal sorunlara çözüm ve iyi toplum yönetimi temelinde tanımlanan sivil toplumun, siyasi, ekonomik ve kültürel aktörlerin kendi iktidar ve çıkara dayalı söylemlerini meşrulaştırma sürecinde de kullanıldığını da, bu yeniden-canlanma süreci içinde gördük. Bu nedenle de, sivil toplum üzerine yapılan çalışmalarda, “sivil toplumun kullanımı ve suiistimali” üzerine yapılan göndermeler giderek yaygınlaştı.3

Bu anlamda, bugün sivil toplumdan konuşurken, hem STK’ların toplumsal yaşamda yerelden küreselleşme geniş bir alanda yaygınlaşmasından, hem de sivil toplum kavramının suiistimale varan yaygın kullanımından söz ediyoruz.

Yine bu nedenledir ki, sivil toplum üzerine önemli ve etkili çalışmaları olan Michael Edwards yeni yayımladığı Sivil Toplum adlı çalışmasına şu soruyla başlıyor: “Sivil toplum 21.yüzyılın en önemli ve anahtar kavramlarından biri mi, yoksa bu yüzyıl içinde giderek önemsizleşecek ve sonuçla ortadan kalkacak bir kavram mı olacaktır?

1 M. Edwards, Civil Society, London, Polity, 2004.2 J. Keane, Global Civil Society, Cambridge, Cambridge University Press, 2003.3 J. Ehrenberg, Civil Society: the critical history of an idea, New York, NYU Press, 1999.

69

Page 70: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

4 Bu soru gelişmiş ve bugün sanayi-sonrası bilgi toplumuna geçmiş (geçmekte olan) Batı demokrasileri için geçerli olduğu kadar, kendi örneğimiz olan Türkiye için de geçerli ve önemlidir. Bugün hem Batı demokrasilerinde, hem de Türkiye’de sivil toplumun önemi yadsınmamakla birlikte, sivil toplumun ciddi bir kavşak noktasına geldiğini de kabul etmeliyiz. Bu noktada yapılacak tercih, sivil toplumun geleceğini, dolayısıyla Edwards’ın sorduğu soruya yanıtımızı belirleyecektir. Yapılacak tercih ya da bu soruya verdiğimiz yanıt, sivil toplumun 21.yüzyıl için önemini vurgulamak ise, o zaman bugün sivil toplumu kendi içinde eleştirel, sorgulayıcı ama aynı zamanda da yapıcı bir tartışma sürecine sokmamız gerekiyor. Bu tartışma iki-boyutlu bir düzlemde yapıldığı zaman yararlı ve verimli olacaktır. Diğer bir deyişle, sivil toplumu hem içerdiği sorunları gün ışığına çıkartarak tartışmalıyız, hem de bu sorunlara kalıcı bir çözüm getirecek yeni bir sivil toplum anlayışı ya da modeli geliştirmeliyiz. Aşağıda, bu çalışma sivil toplumun içerdiği sorunları tartışacak ve yeni bir sivil toplum modeli geliştirmeye çalışacaktır, bu da Avrupa ve Türkiye bağlamlarında yapılacaktır.

Tanımsal Muğlaklık (Definitional Ambiguity)

Son yıllarda giderek artan sivil toplum çalışmalarına, sivil toplum üzerine yapılan akademik ve kamusal tartışmalara, ve sivil toplumun farklı siyasi, ekonomik, kültürel aktörler ve devlet seçkinleri tarafından kendi söylemlerine ve stratejileri içinde kullanılma tarzlarına baktığımız zaman, kavramın zaman içinde “plastik bir ahlaki ve siyasal kimliğe ve değere sahip olduğunu” gözlemleyebiliriz.5 Sivil toplumun giderek açık bir biçimde gözlemlenebilen plastik ahlaki ve siyasal niteliği, diğer bir deyişle farklı, hatta birbirlerine zıt ve çatışma içinde olabilecek farklı söylemlere ve stratejilere eklemlenme özelliği, kavramın taşıdığı “tanımlanmasına dönük muğlaklıktan” da gelmektedir. Sivil toplum, en genel düzeyde, “devlet iktidarının baskısı ve denetimi altında olmayan gönüllü örgütlerin yer aldığı alan” olarak tanımlanabilir. Ama bu tanım sivil toplumun demokratikleşme sürecine ya da demokratik toplum yönetimine katkıda bulunmak gibi siyasi ve ahlaki değerleri ele almayan, yada minimize eden bir tanımdır. Bu anlamada, ikinci olarak, sivil toplumu, bu değerlere gönderimle, ve kavrama belli bir ahlaki ve siyasi değer de atfederek, “bir toplumun kendisini ve eylemlerini bir bütün olarak, devlet iktidarının baskısı ve denetimi altında olmayan gönüllü örgütler yoluyla örgütlemesi” temelinde de tanımlamak mümkündür. Bu tanım içinde sivil toplum, bir ülkede toplumsal yaşamın devlet denetiminden bağımsız olarak kendisini örgütleyebileceği, kendi etkinliklerini bu örgütler yoluyla koordine edebileceği, ve yine bu örgütler yoluyla kendi taleplerini siyasi alana taşıyabileceğini simgeleyen bir kavram olmaktır. Sivil toplum devlet-toplum ayrışması içinde, toplumun devletten ahlaki ve siyasi olarak daha güçlü ve daha belirleyici olduğunu simgelediği sürece de, demokratikleşmenin ve demokratik toplum yönetiminin tanımlayıcı temel referans-noktalarından biri olma işlevini üstlenmektedir. Bu temelde de siyaset bilimi içinde, sivil toplumun güçlü ve etkin olduğu siyasi rejimler “demokratik”, sivil toplumun yasaklandığı ya da yok edildiği rejimler “totaliter”, sivil topluma belli derecede özgürlük verilirken, aynı zamanda sivil

4 M.Edwards, Civil Society, syf.1. Aynı zamanda, Edwards’ın çalışmaları için bkz. Global Citizen Action, Boulder, Lynne Rienner (J. Gaventa ile birlikte), 5 N.L. Rosenblum ve R.C. Post, Civil Society and Government, Princeton, Princeton University Press, 2002, syf.1.

70

Page 71: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

toplum üzerinde güçlü devlet denetimi talep eden rejimler ise “otoriter” olarak sınıflandırılmaktadır.

Bununla birlikte sivil toplumu sadece demokratik toplum yönetimi temelinde taşıdığı siyasi ve ahlaki değerlere gönderimle düşünmek, kavrama güçlü bir değer yargısı da yüklemek sorunu da taşımaktadır. Diğer bir deyişle, sivil toplumu sadece devlet denetimi dışında gönüllü örgütlerin hareket alanı olarak tanımlamak kavramı çok fazla teknikleştirmek ve kavramın taşıdığı ahlaki ve siyasi değeri minimize etmek sorununu ortaya çıkartıyorsa, sivil toplumu sadece demokratik toplum yönetimi temelinde tanımlamak da, kavrama aşırı ahlaki ve siyasi değer yüklemek sorununu ortaya çıkartacaktır. Bu nedenle, bu tanımlara alternatif olarak, son yıllarda üçüncü bir sivil toplum tanımın da yapıldığını görüyoruz: bu da, sivil toplumun “ toplumsal sorunlara etkili ve uzun-dönemli çözüm bulma sürecine aktif olarak katılan, ve bu temelde de siyasi aktörleri bu çözümleri yaşama geçirecek politikalar üretmeye yönlendirmek için çalışan farklı gönüllü örgütlerin devlet denetimi dışında kurduğu ortak alan” olarak tanımlanmasıdır.6 Sivil topluma bu tarz yaklaşım, aslında sivil toplumun demokratik toplum yönetimine kurma sürecine içsel düşünülen ahlaki ve siyasi değerine önem vermekle birlikte, bu niteliği sivil toplumun tek ve öz tanımlayıcı niteliği olarak görmemektedir. Seçtikleri alanlarda aktif olarak çalışan, bu alanlarda yaşanan sorunlara çözüm üreten, ve bu süreçte devlet denetimi dışında hareket eden gönüllü örgütlerin varlığı da sivil toplumun tanımlayıcı niteliklerinden birisidir. Bu anlamda, sivil toplumu tanımlarken, ahlaki ve siyasi değer düzeyinde maksimalist ya da tam tersi minimalist bir konumda olmak yerine, sivil toplumu toplumsal sorunların çözüm sürecine yaptığı etki ve verdiği katkı temelinde düşünmek, son yıllarda yapılan sivil toplum tartışmaları içinde giderek önem kazanan eğilimlerden birisidir.

1990’li yıllardan bugüne sivil toplumun yeniden-canlanması sürecinde yukarıda sınıfladığım sivil toplum tanımlarının hepsinin de kullanıldığını görüyoruz. Örneğin, özellikle Amerika’da ve Kanada’da, ama yakın zamanlarda Avrupa’da da, sivil toplumun akademik ve siyasal söylem içinde siyasi ve ekonomik toplumların dışında bir alanda hareket eden gönüllü örgütlere referansla, ve “üçüncü sektör”, “sosyal sermaye” ya da “yeni-Tocquevilizm” gibi kavramlar ya da kodlar içinde kullanıldığını görüyoruz. Bu minimalist kullanımı içinde sivil toplu siyasi bir plastiklik de taşıyor. Sivil toplum bu tanımı içinde birbirlerinden farklı, hatta zıt ve antagonistik siyasi oluşumların hepsi tarafından kullanılıyor, bu oluşumların siyasi söylemlerine eklemlenebiliyor: siyasi arenanın sağ/sol eksenini oluşturan partilerin, kimlik-temelli partilerin ya da siyasi oluşumların, sosyal hareketlerin, muhafazakarların, liberallerin çokkültürcülerin, üçüncü yolcuların, devlet seçkinlerinin; hepsinin sivil toplumu önemseyen, yücelten siyasi söylemleri var. Sivil toplumundaki ahlaki ve siyasi değere minimalist yaklaşım, sivil toplumun bu oluşumların hepsinin kendi siyasal söylemlerine eklemlenmesini sağlıyor.

Diğer taraftan, sivil toplumun özellikle Doğu Avrupa ve Latin Amerika ülkelerindeki demokrasiye geçiş süreçlerindeki kullanımına bağlı yeniden-canlanmasına baktığımızda da, farklı bir tanımla karşılaşıyoruz. Bu bağlamda sivil toplum, totaliter/otoriter rejimlerden demokrasiye geçiş sürecinin anahtar kavramı, demokratik

6 Bu tanıma yakın bir tanım için bkz. C. Taylor, “Modes of Civil Society”, Public Culture, (3:1), 1990, syf.102-119.

71

Page 72: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

toplum yönetiminin temel kurucu öğesi, bireysel hak ve özgürlükler alanının genişlemesinin en birincil aktörü. Sivil toplum, meşruluğun, etkin ve verimli toplum yönetiminin, demokratik sorumluluk ilkesinin, şeffaf devlet örgütlenmesinin devlet-toplum ilişkilerinin düzenlenmesi sürecine yerleştirilmesini sağlayan bir alan; bu anlamda da ahlaki ve siyasi bir değere sahip. Sivil toplum, totaliter/otoriter devlete karşı bir muhalefet alanı, toplumun bu devlete karşı kendisini örgütleme alanı, dolayısıyla eski Yunan siyasi felsefesi (örneğin Aristoteles) terminoloji içinde, devlete karşı “ikinci bir polis”. Bu anlamda, sivil toplumun, maksimalist tanımı içinde, “demokrasiye geçiş” tartışmalarının anahtar kavramı olduğunu söyleyebiliriz. Doğu Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinde, ilerde göreceğimiz gibi Türkiye’de de, sivil topluma maksimalist yaklaşımın, farklı akademik ve siyasal söylemler içinde hakim eğilimlerden biri olduğunu söyleyebiliriz.

Bununla birlikte, minimalist ve maksimalist yaklaşımları eleştiren bir sivil toplum tartışmasının da son yıllarda yapıldığını da söyleyebiliriz. Bu tartışma hem akademik düzeyde, hem de sivil toplum içinde yapılıyor. Sivil topluma minimalist ve maksimalist yaklaşımlara alternatif olarak gelişen, sivil toplumu sadece gönüllü örgütlere gönderimle ya da devlet-toplum karşıtlığı içinde algılamayan bir sivil toplum anlayışının sivil toplum tartışması içinde giderek önem kazandığını görüyoruz. Bu yaklaşım sivil toplumu; (1) toplumsal sorunların çözümünde etkili bir aktör olarak görüyor; (2) sivil toplumun bu sorunların çözümünde siyasi partilerle ve devletle işbirliği içine girebileceğini vurguluyor; (3) sivil toplumun devlet ve siyasi aktörler tarafından kendilerini meşrulaştırıcı bir faktör olarak kullanılmasına karşı çıkarak, aksine sivil toplumun devlet yönetiminin etkili, verimli, sorumlu ve şeffaf bir yönetime dönüştürülmesinin önemli bir aktörü olması gerektiğini savunuyor; (4) sivil toplumun böylece toplumsal yaşamın mikro-yerel ölçekten makro-ulusal düzeye kadar “aktif vatandaşlık” temelinde örgütlenmesinde önemli bir rol oynadığını öneriyor; (5) bu yolla da, sivil toplumun aynı zamanda toplumsal yaşamı oluşturan farklı kimlikler, farklı toplumsal aktörler ve farklı toplumsal kesimler arasındaki ilişkinin demokratik temelde kurulması için de önemli olduğunu söylüyor; ve (6) sonuçla, bugünün dünyasında sivil toplumun hem devlet-toplum/birey ilişkilerinde, hem de toplumsal yaşamı oluşturan farklı kimlikler/aktörler/kesimler arasındaki ilişkilerinde “haklar ve sorumlulukların” demokratik ve adaletli dağıtımının anahtarı olduğunu öneriyor. Sivil toplumun toplumsal yaşam içinde yarattığı dönüştürücü etkiler temelinde tanımlanması, dolayısıyla yukarıda maksimalist ve minimalist yaklaşımlara alternatif olarak yapılan “toplumsal sorunlara etkili ve uzun-dönemli çözüm bulma sürecine aktif olarak katılan, ve bu temelde de siyasi aktörleri bu çözümleri yaşama geçirecek politikalar üretmeye yönlendirmek için çalışan farklı gönüllü örgütlerin devlet denetimi dışında kurduğu ortak alan” olarak sivil toplum tanımı, bu altı niteliği de içeriyor.

Batı demokrasileri genelinde ve Türkiye özelinde, sivil toplumun minimalist ve maksimalist temelde kavramsallaştırılması, ve bu anlayışlara karşı geliştirilen alternatif sivil toplum kavramı, bugün sivil toplum üzerine yapılan kavramsal tartışma alanı içinde birlikte yer alıyorlar. Bu anlamda da, sivil toplumun kavramsal tartışma alanı çok-boyutlu, karmaşık, ama aynı zamanda da muğlak bir nitelikte. Bu çok-boyutlu ama muğlak yapıyı anlamak, ve oradan Türkiye’de sivil toplum tartışmasına geçmek için, kısaca Avrupa’da sivil toplumun tarihsel gelişimine kısaca bakmak da yarar vardır. Bu tarihi kısaca ana başlıklar içinde anlamak, bugün Türkiye’de sivil toplumun içerdiği sorunları nesnel bir temele anlamamıza ve yeni bir sivil toplum modeli geliştirmemize önemli bir katkıda bulunacaktır.

72

Page 73: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Avrupa’da Sivil Toplum: Tarihsel Perspektif

Londra’nın Blackheat semtinde olan Ascension Klisesi’nin duvarında bulunan metal plaketin üzerinde, 1370’lerin sonunda yaşanan köylü ayaklanmasının lideri John Ball’un ayaklanma sonu 1381 yılında söylediği şu sözler yazar: “Dostluk arkadaşlık yaşamdır, dostluğun olmadığı yerse ölümdür, ve orada cehennemde dostluk, arkadaşlık değil, insanların tek tek kendileri vardır”.7 Bu sözlerin, John Ball bu anlamda kullanmasa bile, bugün gönüllü ve dayanışmaya dayanan sivil toplum düşüncesinin ilk tanımlarından biri olduğu söylenebilir. Şüphesiz ki, o günden bugüne Avrupa’da sivil toplum anlayışında ciddi değişim ve dönüşümler yaşandı, sivil toplum bir dönem çok önemli bir kavramken, sonra uzun bir dönem pek kullanılmadı. Son yıllarda ise kavramın yeniden-canlanma, giderek popülerleşme, hatta klişeleşme sürecini yaşadık. Toplumsal sorunlara çözüm arayan, kamusal alanda bu sorunların demokratik tartışılmasını hayata geçiren, ve bu yolla da demokratik bir toplum yaratma vizyonu taşıyan aktif bir sivil toplumun bugünün dünyası için gerekliliği düşüncesi, akademik ve siyasal söylem içinde son yıllarda giderek yaygınlaştı. Bugünse, bu çalışmada belirtildiği gibi, sadece sivil toplumun önemi değil, aynı zamanda taşıdığı sorunlar tartışılıyor, bu sorunlara çözüm olabilecek yeni sivil toplum modelleri kurulmaya çalışılıyor.

1381’den bugüne sivil toplum kavramının Avrupa’da tarihsel gelişimine baktığımız zaman, belli bir genelleme riskini göze alarak, sivil topluma atfedilen anlamın geçirdiği değişimi üç ana dalga (three waves of civil society) içinde betimleyebiliriz. Bu yolla bir taşla iki kuş vurmuş olacağız: hem sivil toplum kavramının ana hatları içinde gelişimi ve değişimini, hem de bugün sivil toplumun içerdiği farklı anlamların tarihsel arka planını ortaya koyacağız Aşağıda, sivil toplum dalgalarını kısaca açımlanacaktır:

(i) modern burjuva toplumu olarak sivil toplum: sivil toplumun tarihi “eski Yunan” döneme kadar gitmekle birlikte, kavramın ilk kullanılma döneminde, esas amaç geleneksel toplumdan modern topluma geçişi açıklamak, ve modern toplumu tanımlamaktı. Sivil toplum modern toplumun özgünlüğünü ve modern-öncesi geleneksel toplumdan farkını simgeleyen bir ölçüttü. Sivil toplum ile modern toplumla eş-anlamlı, ve modern toplumun birey ve serbest pazar temelinde tanımlanmasında kullanılan bir kavramdı. Sivil toplum-modern toplum ilişkisine farklı felsefi yaklaşımlar olmakla birlikte, bu yaklaşımların ortak noktası sivil toplum düşüncesinin birey ve serbest pazar kavramlarıyla olan ilişkisiydi. Örneğin, liberal felsefenin önemli kuramcılardan Locke ile cumhuriyetçi felsefenin önemli temsilcisi Montesquieu, sivil toplumun ortaya çıkmasında, farklı tarihsel süreçlere ve olgulara ağırlık vermekle birlikte, feodal dönemin sonuna doğru ortaya çıkan “öznel ya da subjektif hakların yasal temelde tanımlanması” olgusu üzerinde aynı düşüncededirler.8

7 Bu anektod M.Edwards, Civil Society kitabının başında bulunmaktadır, oradan ödünç alıyorum. 8 P.Chatterjee, The Nation and Its Fragments, Princeton, Princeton University Press, 1993. Sivil toplumun ortaya çıkmasında önemli olan diğer tarihsel olgular içinde önemli olanlar: (a) toplumun siyasal otoriteyle özdeş olmadığını vurgulayan orta çağ düşüncesi; (b) kilisenin bağımsız bir toplum olduğunu vurgulayan hiristiyan düşüncesi; (c) orta çağ Avrupa’sında görece bağımsız şehirlerin ortaya çıkması ve gelişmesi; (d) sekülerleşme düşüncesinin orta çağ Avrupa’sında gelişimi. Öznel hakların yasal temelde tanımlanması düşüncesinin sivil toplumun ortaya çıkmasındaki önemi üzerinde ortaklaşan Locke ve Montesquieu, yukardaki diğer olguların önem derecesinde farklılaşırlar.

73

Page 74: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Bu anlamda, modern toplumun tanımlanmasında önemli bir işlev gören sivil toplum kavramı, birinci dalga içinde, bireysel hak ve özgürlükleri simgelerken, bu hak ve özgürlüklerin yasal dayanağını gündeme getirmekte, ve devlet denetimi dışında ve yasal güvence altında bir toplum düşüncesini yaşama geçirmektedir. Birinci dalga içinde sivil toplum, siyaset diline “hak” nosyonunu sokmaktadır, böylece de haklara dayalı birey kimliğini nitelemektedir. Modern toplumun kuruluşunda, bu birey şehirli ve serbest pazarda öznel haklara sahip burjuva sınıfı olduğu için, “sivil toplum=birey+serbest pazar+hak nosyonu” denklemi, birinci dalganın hakim sivil toplum anlayışıdır. Bu denklem şu anlama da gelmektedir; sivil toplum devlet-toplum karşıtlığı içinde, birey kimliğine gönderimle ve modern toplumla ilişkili algılanırken, demokrasiyle ilişkilendirilmemektedir. İlk dalga içinde sivil toplumun demokratikleşmeye katkısı birincil planda değildir, esas olan sivil toplum-modern/birey kimliğiyle ilişkisini kurmaktır. Bu da sivil toplum kavramına, kavramın bugünde sahip olduğu liberal kimliğin tarihsel arka planını bize vermektedir;

(ii) demokrasi bağlamında sivil toplum: akademik ve kamusal söylemde ikinci dalga sivil toplum tartışması, bu çalışmanın başında da değinildiği gibi, 1980’li yıllarda, özellikle Doğu Avrupa, aynı zamanda da Latin Amerika ülkelerinde totaliter, despotik siyasi rejimlerden demokratik rejime geçiş döneminde ortaya çıkmıştır. “Demokrasiye geçiş süreci” olarak bilinen bu dönem, sivil toplum kavramının yeniden-canlanma dönemi olarak da nitelenmektedir.9 Doğu ve Orta Avrupa’da oluşan demokratikleşme talepleri içinde canlanan sivil toplum kavramı, toplumun despotik devletten bağımsız bir yaşamı olabileceğini simgeler. Sivil toplum devletten bağımsız, hatta devlete karşı bir yaşam alanını tanımlar, bu anlamda da bireysel hak ve özgürlüklerin kazanımı mücadelesinin, dolayısıyla da totaliter, dspotik devletten demokrasiye geçişin anahtarıdır. Bu bağlamda da yapılan sivil toplum tartışmalarının önemli isimler, Vaclav Havel ve Gyorgy Konrad sivil toplumu düşünce özgürlüğüne, örgütlenme özgürlüğüne sahip özgür bireylerin yaşam alanı olarak tanımlarlar. Havel’e göre, sivil toplum özgür bireylerin sivil insiyatiflerinin ve sivil erdemlerinin yaşama geçtiği hak ve özgürlükler alanıdır.10 Konrad’a göreyse, sivil toplum totaliter siyasete karşı geliştirilen “anti-siyaset alanı”, dolayısıyla despotik siyasal iktidara karşı geliştirilen, siyasal iktidara sahip olma talebinde bulunmayan, siyasal iktidarı desteklemek ya da yermek iddiasında olmayan, ama buna karşı bireysel hak ve özgürlükleri yaşama geçirmeye çalışan bağımsız düşünme, tartışma ve demokratik yönetim çağrısının yapıldığı alan, sivil toplum olarak adlandırdığımız yaşam alanıdır.11

Tüm bu tanımlar içinde oluşan ikinci dalga sivil toplum tartışması, sivil-toplumla demokratikleşme arasında ilişki kurarak özgünlük kazanır. Birinci dalgayla benzer olarak sivil toplum bireysel hak ve özgürlüklerle birlikte düşünülürken, ikinci dalga sivil toplum demokrasiye geçişinin merkezine oturtarak özgün bir nitelik kazanır. Sivil toplumun sadece modern toplumun değil, gerçekte “demokratik toplum”un gerekli ya da yeterli koşulu olduğu düşüncesi, ikinci sivil toplum dalgasının, sivil toplum tartışmasına yaptığı en önemli katkıdır. Fakat bununla birlikte, bu katkının sınırlı bir

9 D. Scheeter, Sovereing states or political communities: civil society and contemporary politics, Manchester, Manchester University Pres, 2000.10 V. Havel, Open Letters, London, Faber & Faber, 1991.11 G. Konrad, Antipolitics, New York, Harcourt Brace Javanovic, 1984.

74

Page 75: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

katkı olduğunu, ve belli sorunlar içerdiğini de kabul etmeliyiz. Bu sınırlı niteliğin ve sorunların temelinde, ikinci dalganın sivil topluma yaklaşırken yaptığı katı devlet-sivil toplum ayrımı vardır. Doğu Avrupa ve Latin Amerika bağlamlarında yapılan sivil toplum tartışması, despotik devlet yapısına ve bu devletin topluma karşı uyguladığı totaliter siyasi iktidar anlayışına karşı yapılan bir mücadeleyi içerdiği için, bu tartışma içinde devlet-toplum arasına çizilen katı çizgiyi, sivil toplumu devlete karşıt konumlandırmayı, ve sivil topluma “anti-politik” bir nitelik atfetmeyi bir yere kadar anlayabiliriz. Fakat bu anlayış toplum demokratikleştikçe kendisini yenilemek zorunda olan bir anlayıştır. Devlete atfedilen olumsuzluk ve sivil topluma atfedilen olumluluk, hem devleti değişmez kabul ettiği için, hem de sivil toplumun içerebileceği sorunları göz ardı ettiği için, bizi sorunlu bir sivil toplum-demokratikleşme ilişkisine götürür.

Devlet-sivil toplum karşıtlığı içinde ortaya çıkan en önemli iki sorun, ikinci dalga içinde (a) sivil toplum-liberal pazar ekonomisi ilişkisinin ve (b) sivil toplumun hangi yoldan demokratik toplum yönetimine katkıda bulunacağı sorusunun yeterince tartışılmamasıdır. İkinci dalga sivil toplum tartışması, yaptığı devlet-toplum karşıtlığı içinde, serbest pazarın yaratacağı iktidar ve egemenlik ilişkilerine karşı sivil toplumun nerede konumlanacağı bize söylemektedir. Diğer taraftan da, devlet-toplum karşıtlığı ve sivil topluma yüklediği aşırı ahlaki ve siyasi değer nedeniyle, sivil toplum tartışması ne sivil toplumun örgütsel ve finansal kapasite sorunları, ne de sivil toplumun demokratik toplum yönetiminin kurulmasına somut katkıları hakkında çok fazla bir şey söylemektedir. Bu nedenle de, demokrasiye geçiş sürecinin anahtar kavramı olarak 1980’lerde yeniden-canlanan sivil toplum tartışması, demokratik konsalidasyon dediğimiz demokrasinin toplumsal ilişkilerde yerleşikleşmesi (democratic consolidation) sürecinde yetersiz kalmıştır. Yine bu nedenle de, sivil toplumu üzerine farklı bir bakış açısının getirilmesi, ve sivil toplum-demokratikleşme ilişkisini yeniden-düşünmek, sivil toplum tartışması içinde önemli bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır. Bu gereksinime verilen yanıtlardan birisi de, sivil toplum ile katılımcı demokrasiyi beraber düşünmektir. Bu düşünce tarzını, üçüncü dalda sivil toplum tartışması olarak adlandırabileceğimiz, sivil toplumun özellikle Batı Avrupa ve Kuzey Amerika toplumlarındaki gelişimi üzerine yapılan çalışmalarda ve çözümlemelerde görebiliriz;

(iii) katılımcı demokrasi olarak sivil toplum: sivil toplumu hem devlet ve siyasi aktörlerden oluşan siyasal toplumdan, hem de serbest pazara dayalı ekonomik toplumdan ayrıştırarak düşünmek, bu anlamda da sivil topluma toplumsal sorunlara ve taleplere demokratik ve uzun dönemli çözüm bulmak için siyasal toplumu etkileme işlevini vermek düşüncesi üçüncü dalga sivil toplum tartışmasının temelini oluşturur. Bu tartışma içinde, sivil toplum sadece bireysel hak ve özgürlüklerin yaşama geçirilmesi ve güvence altına alınması ya da siyasal sistemin demokratikleşmesi süreçlerinin değil, aynı zamanda bir ülkede devlet-toplum/birey ilişkilerinin “katılımcı demokrasi” temelinde kurulmasının da önemli bir aktörü olarak görülür. Diğer bir değişle, sivil toplum sadece STK’lardan oluşan örgütsel bir yaşam alanı, ya da demokratik rejime geçiş sürecinin bir aktörü değil, daha da önemlisi demokratik toplum yönetiminin katılımcı demokrasi modeli içinde kurulmasının anahtar kavramıdır. Sivil toplumu katılımcı demokrasi temelinde düşünmek, bu bağlamda, ikili bir kuramsal manevrayı gerekli kılar: (a) sosyolojik düzeyde “toplum” kavramını siyasal toplum, ekonomik toplum ve sivil toplumdan oluşan bir bütünlük olarak

75

Page 76: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

tanımlamak, dolayısıyla devlet-toplum/birey karşıtlığının gerisinde üç-boyutlu bit toplum anlayışına sahip olmak; ve (b) modern toplumda vatandaşlık kimliğini de sadece bireysel hak ve özgürlükler temelinde değil, aynı zamanda toplumsal sorunların çözümü için aktif olarak hareket eden, ve bu nedenle de siyasal toplumun alttan denetimini sağlamayı amaçlayan toplumsal benlik olarak algılamak.12 Böylece, sivil toplum aktif vatandaşlık anlayışının yaşama geçmesine, ve bu yolla da demokratik toplum yönetiminin katılımcı demokrasi temelinde gerçekleşmesine anlam veren bir kavram olarak tanımlanmaktadır. Üçüncü dalga sivil toplum tartışması, sonuçla, sivil toplumu “toplumsal sorunlara etkili ve uzun-dönemli çözüm bulma sürecine aktif olarak katılan, ve bu temelde de siyasi aktörleri bu çözümleri yaşama geçirecek politikalar üretmeye yönlendirmek için çalışan farklı gönüllü örgütlerin devlet denetimi dışında kurduğu ortak alan” olarak tanımlar.

Bu tartışma daha çok Batı Avrupa ve Kuzey Amerika demokratik toplumlarında sivil toplumun 1980’lerden bugüne gelişimi ve yaygınlaşması temelinde yapılan bir tartışmadır. Üçüncü dalga sivil toplum tartışmasının bu toplumlar bağlamında ortaya çıkmasının nedenlerini de şu şekilde sıralayabiliriz. Birincisi, bugün Batı modernitesinin krizi ve postmodernizasyon süreci olarak bilen toplumsal olgunun bu toplumlarda yaşaması, sivil toplumun katılımcı demokrasi bağlamında gelişmesinin en önemli etkenlerinde birisidir. Modernite krizinden konuşurken, siyasi düzeyde merkez sağ ve merkez sol partilerin toplumla bağlarının zayıflamasından, ve böylece temsili demokrasi dediğimiz sistemin toplum yönetiminde belli bir zayıflamaya uğramasından, ekonomik düzeyde sanayi toplumundan bilgiye dayalı sanayi-sonrası topluma geçiş sürecinden, kültürel düzeydeyse sosyal sınıf ve birey gibi kimlik kodlarının farklı toplumsal kesimlerin kimlik taleplerine yanıt verememesinden konuşuyoruz.13 Bu kriz eş-zamanlı olarak postmodernizasyon süreci dediğimiz, toplumsal sorunlara çözüm arayan sosyal hareketlerin ve yurttaş etkinliklerinin ortaya çıkmasına, bilgi ve hizmet sektöründe yer alan yeni bir orta sınıfın yaratılmasına, sosyal sınıf ve birey kategorilerinin dışında kültürel farklılığa dayalı kimlik siyasetinin farklı toplumsal kesimlerce desteklenmesine yol açıyor. Tüm bu yeni oluşumlar üçüncü dalga sivil toplum tartışmasının temel referans noktaları işlevini görüyorlar, ve sivil toplum sosyal hareketler, yurttaş etkinlikleri ve kimlik siyasetleri temelinde tartışılıyor. Bu hareketler toplumsal sorunların çözümü için siyasal aktörleri etkilemeyi amaçlıyorlar, ve bu sorunlara çözümle ilgili karar alma süreçlerine katılma talebinde bulunuyorlar.14 Bu temelde de, bu hareketlerin oluşturduğu sivil toplum, bu toplumlarda var olan temsili demokrasiye katılımcı bir nitelik kazandırmaya çalışıyor, ve katılımcı demokratik toplum yönetiminin verimli, etkin ve meşruiyet sorunu olmayan bir toplum yönetimi olduğunu savunuyor. Sivil toplumun gelişmesine katkıda bulunan ikinci süreç, küreselleşme dediğimiz, dünyanın son yıllarda geçirdiği değişim ve dönüşümü simgeleyen süreçtir. Yaşadığımız dünyada devletler, toplumlar, kültürler arasındaki karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin yaygınlaşması, derinleşmesi ve hızlanması olarak tanımlayabileceğimiz küreselleşme süreçlerinin yarattığı değişim ve dönüşümler olumlu olduğu kadar olumsuz ve yıkıcı da olmuştur.15 Bu olumsuz ve yıkıcı etkiler, çevre sorunlarından fakirliğe, eşitsiz

12 Üç-boyutlu toplum modeli için bkz. J.L. Cohen ve A. Arato, Civil Society and Political Theory, Cambridge, MIT Press, 1992. Aktif vatandaşlık kavramının kuramsal ve Türkiye örneğinde açılımı için bkz. E.F. Keyman ve A. İçduygu, Citizenship in a Global World: European Questions and Turkish Experiences, London, Routledge, Ocak, 2005. 13 U. Beck, The Reinvention of Politics, London, Polity, 1995.14 R. Axtmann, Understanding Democratic Politics, London, Sage, 2003.15 D. Held ve A. McGrew, The Global Transformations Reader, London, Polity, 2000.

76

Page 77: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

gelişmeden savaşa kadar geniş bir yelpaze de yer almakta, ve dünyada ciddi bir sosyal adaletsizlik sorunu yaratmaktadır. Sivil toplum bağlamında, bu noktanın önemi şu dur: küreselleşme süreçlerinin yarattığı olumsuz ve yıkıcı etkiler ulus-devletlerin kendi başlarına yanıt vermeleri çok zordur. Sivil toplumun gelişimi, bu bağlamda, küreselleşme sürecine bir yanıt olarak da değerlendirilebilir.16 Üçüncü dalga sivil toplum tartışması içinde de, sivil toplum ve desteklediği katılımcı demokrasi, küreselleşme süreçleri içinde, toplumsal sorunlara çözüm için önemli ve etkin bir aktör olarak ele alınıyor.

Sivil toplumun gelişime katkıda bulunan üçüncü unsur olarak, refah devletinin krizi olgusunu söyleyebiliriz. 1980’lerden sonra Doğu Avrupa toplumlarında ortaya çıkan demokrasiye geçiş süreci yaşanırken, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da da, II. Dünya Savaşı-sonrasi dönemde belirleyici olmuş “refah devleti”nin krizi, ve bugün neoliberalizm olarak adlandırılan serbest pazar, küçültülmüş devlet ve bireye dayalı yönetim ideolojisinin güçlenmesi yaşanmıştır. Bu dönemde güçlenen neoliberalizmin, toplumsal sorunları bireysel sorunlara indirgeyen, devletin sosyal devlet niteliğini ortadan kaldıran, ve toplumsal yaşamı girişimci ve rekabetçi birey anlayışı içinde tanımlayan yönetim anlayışına karşı, artık refah devletine sahip olmayan toplumun kendi sorunlarını çözme için örgütlenme girişimi de sivil toplumun gelişiminin önemli nedenlerinden birisidir. Bu anlmada, postmodernizasyon ve küreselleşme süreçlerinin yanı sıra, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika toplumlarında refah devletinin krizi ve neoliberalizmin güçlenme süreçlerininin de, sivil toplumun gelişimine katkıda bulunduğunu söyleyebiliriz. Dördüncü olarak da, 1990’larda özellikle Batı Avrupa ve Amerika’da güçlenen, ve bugün “üçüncü yol” olarak bilinen sosyal demokrasinin yeniden-yapılanma ve toplum yönetimini eline geçirmesinin sivil toplumun daha da güçlenmesine katkıda bulunduğunu önerebiliriz.17 Sosyal demokratik yönetimlerin yönetim anlayışları içinde sivil toplumu önemli görmeleri, STK’ları desteklemeleri, ve en azından söylem düzeyinde kullandıkları katılımcı demokrasi anlayışları, sivil toplumun demokratik ve verimli toplum yönetiminin etkin bir aktörü olarak algılanmasında önemli bir rol oynamıştır. Üçüncü yol söyleminin refah devleti ve neoliberalizmin gerisinde bir alanda kendisini konumlandırması, serbest pazar yanında sosyal adalet sorunlarının çözümüne de önem vermesi, ve bu temelde de katılımcı ve aktif bir vatandaşlık anlayışına sahip olması, kendisinin sivil toplumu toplumsal sorunların çözümünde önemli bir aktör olarak görmesini sağlamıştır. Sosyal demokrasinin seçim propagandasında kullandığı “sorumluluk almadan hak sahibi olunmaz” (no rights without responsibilities) söyleminin taşıyıcı aktörü, sivil toplumdur.18

Tüm bu süreçler (modernite krizi ve postmodernizasyon, küreselleşme, refah devletinin krizi ve neoliberaliz, ve üçüncü yol) Avrupa’da katılımcı demokrasiyi savunan, aktif vatandaşlık anlayışını yaşama geçirmeye çalışan, ve kendisini siyasi ve ekonomik toplumların dışında kanumlayan bir sivil toplumun gelişmesine katkıda bulundular. Sivil toplumu katılımcı demokrasi temelinde devlet-toplum/birey ilişkilerinin düzenlenmesinin önemli bir aktörü olarak algılayan üçüncü dalga sivil toplum tartışmasıda bu süreçler içinde gelişti. Daha da önemlisi, sivil toplumu özellikle 1990’lı yıllardan itibaren sadece ulusal ya da bölgesel bir hareket alanı içinde yer almadı: aksine küreselleşti. Bugün üçüncü dalga sivil toplumdan

16 Z. Bauman, Globalization, London, Polity, 2001.17 A. Giddens, The Third Way, London, Polity, 1998. 18 A. Giddens, The Progressive Manifesto, London, Polity, 2004.

77

Page 78: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

konuşurken, giderek hareket alanı küreselleşen bir sivil toplumdan bahsediyoryuz.19

Uluslararası Hükümet-dışı Örgütler (INGOs), Hükümet-dışı Örgütler (NGOs), STK’lar, küresel iletişim ağları, v.b. örgütlerden oluşan bir sivil toplum yapısı, üçüncü dalga sivil toplum tartışmasına küresel bir nitelik veriyor.

Yukarıda yaptığımız sivil toplumun tarihsel gelişimi üzerine betimleme bizi şu sonuca götürebilir: sivil toplum 1980’lerden itibaren Avrupa’da demokratikleşmenin ve katılımcı demokrasinin önemli ve gerekli koşulu olarak algılanmaktadır. Bu algılanma içinde sivil toplumun gelişimi de sadece ulusal ve bölgesel değil, küresel bir nitelik de kazanmıştır. Bununla birlikte, sivil toplumun bu gelişim süreci ciddi sorunlardan da bağımsız olmamıştır. Bu sorunların en önemlileri, bu çalışmanın başında vurgulandığı gibi, sivil toplumun farklı algılanış biçimleri ve bu temelde oluşan tanımsal muğlaklık, sivil toplumun farklı siyasi aktörler tarafından kullanılışında olan suiistimal, ve sivil toplumun hareket alanı gelişirken STK’ların finansal ve örgütsel kapasite sorunlarını çözmeye, demokratikleşme bağlamında yaşama geçirmeleri gereken rolden daha fazla ağırlık vermeleri olarak sıralanabilir. Bu nedenle de, sivil toplum gelişirken, toplumsal yaşamda yaygınlaşırken ve küreselleşirken, aynı zamanda da kendisinin giderek profesyonelleşen ve demokratikleştirmeye çalıştıklara sisteme entegre olan bir yapıya dönüşme tehlikesi de ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle de, bugün Avrupa’da sivil toplum sadece katılımcı demokratik toplum yönetimine önemli katkısı ve içsel niteliği içinde değil, aynı zamanda sorunları içinde de tartışılıyor.

Türkiye’de Sivil Toplum

Avrupa’da sivil toplumun gelişiminin kısa bir tarihsel betimlemesini yapmak, aynı zamanda bugün Türkiye’de sivil toplumun yapısını, önemini ve sorunlarını tartışmak için de bize önemli ip uçları verir. En genelde, Türkiye’de sivil toplum dediğimiz alanın örgütsel ve ahlaki/siyasi bir değer olarak bugünkü yapısı taradığımız zaman, Avrupa’da tarihsel olarak gelişen sivil toplum tartışmasının üç dalgasının da, bu dalgalar içinde oluşan farklı sivil toplum tanımlarının ve yaklaşımlarının da, sivil toplum alanı içinde yer aldığını görürüz. Bu anlamda da, Türkiye’de sivil toplumun, bir taraftan hem bireysel hak ve özgürlüklerin yaşama geçirilmesi, hem demokrasiye geçiş, hem de katılımcı demokrasi taleplerini seslendiren örgütlerden oluştuğun söyleyebiliriz. Bu da, Avrupa’ya benzer bir tarz da, Türkiye’de de sivil toplumun içerdiği karmaşık, çok-boyutlu ve sorunlar içeren yapıyı bize göstermektedir. Sivil toplumun karmaşık ve çok-boyutlu yapısı kendisini, sivil toplumu (a) STK’larla özdeşleştiren ve “örgütsel yaşam” olarak tanımlayan, (b) demokratikleşmeyle özdeşleştiren ve “demokrasiye geçişin ön-koşulu” olarak tanımlayan, ya da (c) “katılımcı demokratik toplum yönetiminin gerekli aktörü” olarak gören farklı oluşumların eş-zamanlı olarak sivil toplum alanında yer almasında göstermektedir.20

Bu da, farklı sivil toplum tanımlarının ve farklı sivil topluma yaklaşımların aynı anda sivil toplum tartışması içinde yer almalarını ortaya çıkartmaktadır. Bu bağlamda da, Türkiye’de sivil topumun bugünkü yapısından konuşurken, bir taraftan çoğulculuktan ve çok-boyutlu bir yapıdan konuşurken, diğer taraftan da sivil topluma atfedilen anlamın taşıdığı “tanımsal muğlaklık” sorunundan da konuşuyoruz.

19 Bu bağlamda önemli bir çalışma için bkz. J. Keane, Global Civil Society, 2003. 20 E.F. keyman ve A. İçduygu, “Globalization, Civil Society and Citizenship in Turkey”, Citizenship Studies, 7:2, 2003.

78

Page 79: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Tanımsal muğlaklık sorununun en önemli tezahürü, yine Avrupa’ya benzer bir yapı içinde, sivil toplum-demokrasi ilişkisin de ortaya çıkıyor. Diğer bir değişle, sivil toplumu sadece STK’lar la özdeş düşündüğümüz zaman karşımıza şu sorun çıkıyor: sivil toplum örgütlerin giderek finansal kaynak arama peşinde olan, kapasite sorunlarını üzerinde odaklaşan, ve örgütsel büyümeye giderek daha da önem veren profesyonel bir yapıya girmeleriyle birlikte, üstlendikleri demokratikleşme sürecine katkıda bulunma ve toplumsal sorunların/taleplerin kamusal tartışma alanını genişletme işlevlerini ikinci plana atmalarıyla ilişkili sorunlar. Bu sorunlar kendilerini, hem sivil toplum örgütlerinin (STK’lar) giderek eleştirdikleri sistemin bir parçası olma tehlikesi içinde, hem de kendi aralarındaki ilişkilerde dayanışmanın giderek azalmasında gösteriyorlar. Ama en önemli sorun, sivil toplumun STK’lar temelinde örgütsel faaliyetleri nicel olarak artarken, bu artışın nitel olmasını sağlayacak sivil toplum-demokratikleşme ilişkisinin tam anlamda kurulamaması sorunu.

Diğer taraftan da, sivil toplumu sadece demokratikleşmeye yaptığı katkı temelinde düşündüğümüz, ve ona aşırı bir ahlaki ve siyasi değer yüklediğimiz zaman da, sivil toplum-devlet ilişkisinde önemli sorunlar çıkıyor. Sivil toplumun devlet denetimi dışında çalışma alanı muğlaklaşıyor; bazı sivil toplum örgütleri devlet denetimi sorunuyla karşı karşıyken, bazıları kendi misyonlarını devletle, ya da var olan siyasi iktidarla özdeşleştirebiliyor.21 Örneğin kendilerini STK olarak tanımlayan düşünce kuruluşları, bağımsız bilgi üretmek yerine devlet ideolojisini yeniden-üretmeye katkıda bulunacak bilgi üretiminde bulunuyorlar. Devlet-sivil toplum ilişkisinin sorunlu olduğu diğer bir alansa, finansal ve yasal alan: devlete yakınlık ya da uzaklık STK’ların finansal kapasite artırımı sürecinde önemli bir rol oynuyor. Devletin STK’lar üzerinde oynadığı hem finansal hem de yasal denetim rolü, STK’lar arasındaki ilişkiyi bozma potansiyeline sahip bir rol. Bu rol, STK’lar arasındaki ilişkiyi dayanışmadan rekabet ve çatışmaya döndürecek nitelikte. Tüm bu sorunlar, sivil toplum ile demokrasi arasındaki ilişkinin bozulmasına yol açan sorunlar. Bu nedenle de, yukarıda belirtildiği gibi, sivil toplumun demokrasiye katkısını geliştirmek için çok önemli bir gereksinim, devlet-sivil toplum arasındaki sınırın iyi çizilmesidir.

1980’lerden bu yana, dünyadaki gelişime paralel olarak sivil toplumun Türkiye’de de geliştiğini görüyoruz. Bu süreç içinde, STK’ların toplum içinde yaygınlaştığını, sayılarının giderek arttığını, sivil toplumun öneminin artığını, sivil toplum söyleminin siyasi partiler, hatta devlet aktörleri tarafından sürekli kullanıldığını görüyoruz. Bugün 150.000’ne yakın STK’nın var olduğu hesaplanıyor. Bu sayı ağırlıklı olarak STK’lar oluşurken, hemşeri örgütleri, vakıflardan, meslek odaları, düşünce kuruluşları da sivil toplum içinde yer alıyor.22 Bu nicel artış, kendisini söylem düzeyinde de gösteriyor. Sivil toplum söylemi bugün farklı aktörler tarafından, Türkiye’nin demokratikleşmesinin ön-koşulu olarak kullanılıyor. Tüm siyasi partiler kendilerini demokrasinin yanında gösterirken, sivil toplumun önemine referans veriyorlar. Devlet aktörleri söylem düzeyinde hep sivil toplumun yanında. TUSİAD, MUSİAD ve SİAD gibi ekonomik baskı grupları kendilerini sivil toplum olarak topluma sunma girişimindeler, bu yolda faaliyetlerde bulunuyorlar. Sivil toplum, söylem düzeyinde, devletin demokratikleşmesinin, güçlü ekonomi programlarının, Türkiye’nin AB’ye girme sürecinin önemli bir aktörü olarak tanımlanıyor.

21 S. Yarasimos, Türkiye’de Sivil Toplum ve Milliyetçilik, İstanbul, İletişim, 2000.22 A. İçduygu ve E.F. Keyman, “Demokratic Consolidation and European Integration:The Role of Civil Society in Turkey”, basılmamış metin.,

79

Page 80: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Fakat, yine dünyaya paralel olarak, Türkiye’de sivil toplumun ve STK’ların ciddi yukarda değindiğimiz önemli sorunları var. Sivil toplumun nicel olarak toplum içinde yaygınlaşmasının, ve kendisine atfedilen söylemsel önemin nitel bir yapıya dönüşmesi gerekiyor. Tabii ki, sivil toplumun nitel olarak gelişmesini engelleyen sorunlar, Türkiye’deki devlet-merkezci siyasetle, demokrasi eksiğiyle ve bu gelişmeyi engelleyici nitelikteki yasal düzenlemelerle ilgili. Sivil toplumu söylemsel düzeyde destekleyen devlet aktörleri ve siyasi partiler, bu önemin nitel bir yapıya dönüşmesi için katkıda bulunmuyorlar: hatta bu aktörlerin sivil topluma genel yaklaşımı geliştirici değil engelleyici nitelikte. Bununla birlikte, sivil toplumun sorunlarını sivil topluma dışsal aktörlere referansla açıklamak ve tartışmak sınırlı, dahası indirgemeci bir eğilim taşımaktadır. Yapılması gereken sivil toplumu sorunlarıyla birlikte kendi içinde tartışmaktır, bu sorunlara sivil toplum içinde çözümler üretmektir.

Sonuç: Üç-boyutlu Sivil Toplum Modeli

Bu noktaya kadar yaptığımız Avrupa’da ve Türkiye’de sivil toplum çözümlemesi ışığında, sivil toplumun nitel anlamda gelişimi için, sivil toplum alanını ve işlevlerini üç-boyutlu düşünmemiz gerektiğini önerebiliriz. Micheal Edwards’ın kavramsal dilini kullanarak bu boyutları (a) örgütsel yaşam olarak sivil toplum, (b) demokratik toplum olarak sivil toplum ve (c) kamusal alan olarak sivil toplum adlandırabiliriz.23 Örgütsel yaşam sivil toplumun temel boyutudur, ve farklı alanlarda hareket eden STK’ları içermektedir. Örgütsel yaşam olarak sivil toplumun gelişmesi için, bu alanın siyasal ve ekonomik toplumdan bağımsız olması, ve STK’ların da gönüllü kuruluşlar olarak devlet denetiminin dışında olması gerekmektedir. Bu nedenle de, bu alana son yıllarda, (siyasi partiler ve ekonomik aktörlerin dışında yer alan) “üçüncü sektör” adı da verilmektedir.24 Bu alanın gelişimi, sivil toplumun gelişiminin ön-koşulu olmakla birlikte, bu alanda yer alan STK’ların demokratikleşme sürecine katkılarını önemsemeleri, ve etkinliklerini bu temelde de amaçlamaları gerekmektedir. Demokratik toplum olarak sivil toplumdan, STK’ların demokratikleşme sürecine yaptığı katkıyı anlıyoruz. Bu alan sivil topluma ahlaki ve siyasi değer yükleyen alandır, ve sivil toplumun iyi ve adaletli toplum yaratmaktaki normatif işlevini simgelemektedir. Fakat, ahlaki ve siyasi değere aşırı anlam yükleme de, sivil topluma maksimalist yaklaşımı ortaya çıkartmakta, ve bu da hem sivil toplumun bağımsız çalışma ve bilgi üretme işlevinde, hem de devlet-sivil toplum ilişkisinde ciddi sorunlar çıkartmaktadır. Bu nedenle de, STK’lar demokratikleşme sürecine katkı da bulunurken, kendilerinin üçüncü sektör olarak hareket ettiklerini, ve devlet denetimi dışında yer alan ve toplumsal sorunların çözümüyle ilgili örgütsel bir yaşamı kurduklarını da unutmamalıdırlar.

Diğer taraftan, kamusal alan olarak sivil toplum ise, sivil toplumla siyasi toplum arasındaki demokratik tartışma alanıdır. STK’ların toplumsal sorunların/taleplerin demokratik bir platformda tartışılmasına, ve bu yolla da siyasi topluma aktarılmasına verdiği katkı, sivil toplumun kamusal alan olarak hareketini tanımlar. Avrupa’da bu alan gelişmişken ve katılımcı demokrasinin kurucu bir niteliği olarak düşünülürken, Türkiye’de ciddi sorunlarla karşılaşmaktadır. Bu sorunlar en genelde, kamusal alan tartışmasının Türkiye’de bugün devlet-endeksli yapılmasından, ve kamusal alan ile

23 M. Edwards, Civil Society.24 M. Edwards, Civil Society, syf.18.

80

Page 81: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

devlet iktidarının özdeşleştirilmesinden kaynaklanmaktadır.25 Bu özdeşleşme de, sivil toplumla siyasi toplum arasındaki toplumsal sorunların demokratik tartışma alanını giderek daraltmakta, STK’ların siyasi aktörleri toplumsal sorunların çözümü için etkileme olasılığı önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu nedenle de, kendi siyasi söylemlerinde sivil toplumun önemini sıkça belirten siyasi aktörlerin Türkiye’de kamusal alanın “toplumsal sorunların demokratik müzakere alanı” olarak anlaşılması için çaba göstermeleri gerekmektedir. Demokratikleşme sürecine katkıları içinde STK’lar kamusal alan işlevini yerine getirmeye çalışsalar bile, devlet ve siyasi aktörlerin kamusal alana bakışları değişmedikçe, sivil toplumun kamusal alan olarak gelişimi engellenmiş olacaktır.

Fakat unutmamalıyız ki, bu boyutlar (örgütsel yaşam, demokratik toplu yönetimi, kamusal alan) birbirleriyle ilişkilidir, ve sivil toplumun farklı işlevlerini tanımlarlar. Sivil toplum bu boyutları beraber ve ilişkisel düşündüğü zaman, ve bu boyutlardaki işlevlerini bir bütün olarak gerçekleştiği zaman, nitel anlamda Türkiye’nin demokratikleşmesi için önemli bir aktör olacaktır. Fakat bugün Türkiye’de, STK’ların örgütsel yaşama odaklandıklarını, tüm dikkatlerini örgütsel ve finansal kapasite sorunlarını çözmeye verdiklerini, ama demokratikleşme süreçlerine katkı ve kamusal tartışma alanını genişletme işlevlerini gerçekleştirme de sınırlı kaldıklarını görüyoruz. Bu anlamda da, örgütsel yaşama verilen ağırlık arttıkça, hem STK’lar arasındaki ilişkiler bozuluyor, hem STK’larla devlet arasındaki ilişki sorunlu hale geliyor, hem de STK’ların toplumsal sorunların çözümü için toplumu hareketlendirme, dolayısıyla da aktif ve sorumlu vatandaşlık anlayışını toplum içinde yaygınlaştırma işlevinde zayıflama ortaya çıkıyor. Bu sorunların çözümü için de, ilk olarak, sivil toplumu kendi içinde tartışmaya açmalıyız. Bu tartışma, Türkiye’de sivil toplumun nitel anlamda gelişme sürecine ciddi bir katkıda bulunacaktır.

25 E. F. Keyman, Türkiye’de Devlet Sorunu: Küreselleşme, Modernite, Demokratikleşme, İstanbul, Bilgi Üniversitesi Yayınları, çıkacak, 2005.

81

Page 82: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

EK NOT: İLHAN TEKELİ

KATILIMCI DEMOKRASİ, SİVİL AĞLAR VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI* I.GİRİŞ

Bugün Sivil Toplum Kuruluşları Sempozyumunun XV’incisini yapıyoruz. Bu sempozyumlarda sunulan bildirileri ve yapılan tartışmaları yayınlamak becerisini gösterdik. Ben bunu çok önemli buluyorum. İlk sempozyumlarda kullanılan bir metaforla bahçemizi düzenlemek için yaptıklarımız üzerinde düşünmeyi ve bunu yaygınlaştırma becerisini gösteriyoruz. Tüm Sivil Toplum Kuruluşlarının değil de sadece bir kısmının katılımıyla gerçekleştirilmiş olsa da bu başarı umutlu olmamızı sürdürüyor.

XV’inci Sempozyumun teması kanımca çok yerinde seçilmiş. Günümüz demokrasinin sorunlarını ve onun içinde STK’lardan beklenenleri tartışmamıza olanak verecek bir uygun çerçeve oluşturuyor. Bu nedenle toplantıya çağrı için hazırlanan metinden bazı alıntılar yapacağım. “Klasik liberal demokrasilerin, temsile dayalı siyaset yapma tarzı “yeni toplum”un ihtiyaçlarına ve karmaşık siyasal yaşamına yanıt veremiyor. Toplumsal alanda yaşanan bu siyaset krizinin aşılması için yapılan tartışmalar “demokrasinin demokratikleştirilmesi” düşüncesi etrafında cereyan ediyor. Bunun için verilen cevapların neredeyse en önemlisi olan katılımcı demokrasi, sivil ağlar ve inisiyatifler yoluyla etkileşime açık katılımcı devlete geçişi; temsili demokrasinin ancak dört-beş yılda bir kendini vatandaş hisseden “yarı- zamanlı” vatandaşından, yine sivil ağlar ve örgütler yoluyla kendi sorunlarına her daim sahip çıkabilmenin kanallarını arayan ve açan “tam zamanlı” vatandaşına geçişi; ve artık ulus devletin rasyonel, homojen bireylerinden, küresel dünyanın karmaşık kimlik siyasetlerinin taşıyıcısı heterojen bireylerine geçerken, bu öznelerin bir arada tutulabileceği bir kamusal alanın oluşturulması ve böyle bir toplumda cereyan eden çatışmaların demokratik kurumlar yoluyla çözümünün nasıl kotarılabileceği arayışını ifade eden bir düşünceyi işaret eder.

...... bütün bu değişimlerin ve yeniliklerin demokrasi düşüncesinde yarattığı yapısal dönüşümler ve bu dönüşüm sonucunda ortaya çıkan yeni siyaset biçimlerinin yeni bir demokratik proje ihtiyacı; oluşan çok parçalı toplumsal hayata doğrudan müdahale alanları olarak STK’ların, sivil ağlar ve inisiyatiflerin burada oynayacakları rol; siyasetteki merkezsizleşmenin artmasıyla önem kazanan yerel yönetim mekanizmalarının demokrasinin derinleştirilmesi sürecinde daha verimli kullanılması; teknolojik gelişmelerin siyaset yapma, etme biçimlerinde yaratacağı dönüşüm ve bunun fayda arz eder hale getirilmesi gibi birçok etken sayılabilir.

82

*Bu metin 15. STK Sempozyumunda Sayın İlhan Tekeli tarafından sunulmuştur.

Page 83: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Bütün bunlar yalnızca salt bir entelektüel ilgiyle üzerinde durulması gereken meseleler değil; yeni zamanların toplumsal özneleri olarak bizlerin de sorumluluğunda olan meselelerdir. Dolayısıyla bunlar üzerine düşünmek, fikir üretmek demokrasinin bundan sonraki “seyri” ve “salahiyetini” de kuşkusuz belirleyecektir. Bu nedenle bu sempozyum bir “birlikte düşünme”, “tartışma” iradesi ve heyecanı yaratmayı umuyor.”

Ben de konuşmamda olabildiğince bu çerçeveyi izlemeye çalışacağım. Çizilen çerçeve STK’ları sivil ağları değişik noktalardan çıkarak kuşatmaya çalışıyor. Önce STK ve sivil ağlar sorunsalına temsili demokrasinin yetersiz kalmasından ve katılımcı demokrasi kavramının gelişmesinden yola çıkarak ulaşmaya çalışıyor. Bir anlamda, onların, değişen dünya da oturtulabileceği bir çerçeve kurulmasını istiyor. Öte yandan bu yeni demokrasi modelinin öngördüğü aktif yurttaşın niteliklerinden giderek STK’larının ve sivil toplum ağlarının kuşatılması gerekliliği üzerinde duruyor. Bu yolla STK’ların ve sivil toplum ağlarının üyelerinin niteliklerine açıklık kazandırmasını bekliyor. Böylece, üstten ve alttan kuşattıktan sonra, STK’lar ve sivil toplum ağları üzerinde durmamız daha kolay olacaktır.

Buna uygun bir sunuş geliştirirken, bir yandan dünyada siyasal ve sosyal bilim alanında bu konudaki tartışmaların bende yarattığı tatminsizliklerden, öte yandan Tarih Vakfı içinde geçirdiğim on yılı aşkın deneyimin, beni zorladığı STK’lar konusunda kavramsallaştırma çabalarından yararlanacağım. Yani salt kuramsal olanı değil, pratik olanı da içermeye çalışacağım.

II. DEMOKRASİ ANLAYIŞIMIZDA YAŞANAN DÖNÜŞÜMLER

Zaman, zaman uygulanmasındaki sorunlardan yakınsak ta, demokrasinin insanlığın şimdiye kadar geliştirebileceği en iyi siyasal rejim olduğu konusunda geniş bir oydaşma bulunuyor. Demokrasi temelde özgür ve eşit bireylerin seçmelerine duyarlı kalan bir rejim olduğu için de sürekli olarak yeni arayışlara konu oluyor. Yani bilinen bir şey olmaktan çok değişen bir şey olması bekleniyor. Ama bu arayışların demokrasi uygulamalarını kökten değiştirdiğini söylemek de olanaklı değil. En gelişmiş demokrasi uygulamalarının olduğu ülkelerde bile, bir çok demokrasi formu bir arada birbirlerine eklemlenerek yaşıyor. Bugün dünyada temsili demokrasi, çoğulcu demokrasi, katılımcı demokrasi ve daha sonra açıklayacağım üzere bir demokrasi çeşidi olarak gördüğüm yönetişim birarada varlığını sürdürüyor. Örneğin katılımcı demokrasi anlayışının gelişmesi tüm dünyanın temsili demokrasinin meşruiyet anlayışı paralelinde gelişmiş kurumsal yapısında çok büyük değişmelere yol açamıyor. Varolanda yarattığı bazı değişikliklerle, bu pratik içinde kendilerine bazı yerler açmaya çalışıyor. Bu nedenle değişik türdeki demokrasi kavramlarının netleşmesi birbirlerine göre konumlarının saptanması sorunlarla karşılaşıyor, kolay olmuyor, bulanıklık sürüyor. Bu konuda netlik sağlanabilmesi için değişik demokrasi anlayışlarının gerisindeki ontolojik kabullerin açık hale getirilmesi ve bunların üzerinden bir kavramsal irdeleme yapılması gerekli olduğunu düşünüyorum. Böyle bir çalışmayı ayrıca geliştirdiğim için bunun üzerinde burada durmayacağım.

Denilebilir ki tüm demokrasi yaklaşımlarının gerisinde adeta idealleştirilmiş bir doğrudan demokrasi anlayışı bulunmaktadır. Demokratik bir yönetimi uygulamak

83

Page 84: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

isteyen toplulukta yaşayanların sayısı ve mekandaki yayılımı arttıkça, doğrudan uygulanması olanaksız hale gelen demokrasinin yerini, temsili demokrasi dediğimiz, bir ölçüde de olsa demokrasiyi gerçekleştirdiği varsayılan kurumsallaşmış pratikler alıyor. Üzerinde uzlaşma sağlanmış olan bu işlemlere (procedure) uyulduğunda, demokratik yönetimin gerçekleştiği varsayılmaya başlıyor. Denilebilir ki günümüz demokrasilerinin pratikteki işleyişinin iskeletini temsili demokrasi oluşturmaktadır. Temsili demokrasi denildiğinde sınırları belirli bir toprakta yaşayan bir toplumun seçimler yoluyla oluşturduğu bir mecliste oy çokluğu kuralına uygun olarak verilen kararlarla yönlendirilen bir yönetim anlaşılıyor. Bu tür temsili demokrasilerin bir kriz içinde olduğu sık, sık söyleniyor, ama temsili demokrasi ortadan kalkmıyor. Onun yanında başka demokrasi pratiklerine yer verilmesine karşın onun yerine geçemiyor.

Temsili demokrasinin bir kriz içinde olmasının değişik nedenleri var. Bunlardan birincisi küreselleşen dünyada ülke sınırlarının anlamının değişmesiyle yakından ilgili. Bir ülkenin toprakları eskisi gibi içinde yaşayanlarının kaderlerini belirleyen tüm kararların alındığı bir kap niteliğini taşımıyor. Günümüzde, bir toplumda yaşayanların kaderini belirleyen siyasal ve ekonomik kararların önemli bir bölümü o toplumun yaşadığı toprakların dışında alınıyor. Böylece, küreselleşen, bir akımlar toplumu haline gelmiş, bir dünyada bir toprak içinde yaşayanların temsiline dayanan bir yönetim sistemini anlamlı olmayı yitiriyor.

İkinci önemli kriz temsili demokrasi içinde karara ulaşmak için oy çokluğu ölçütünün kullanılmasının yarattığı sonuçların eleştirisinden kaynaklanmaktadır. Temsili demokrasinin yanıtlamakta en zorlandığı eleştirilerden biri oy çokluğuyla karar verme yaklaşımının çoğunluk sultasına dönüşebilme olasılığının bulunmasıdır. Temsili demokrasi pratiğinde toplumun atomistik bireylerden oluştuğu ve seçimlerin siyasal partiler eliyle örgütlenmediği, gündeme gelen konuların kamu alanında ayrı, ayrı tartışıldığı, temsilcilerin kararlarının önceden parti disipliniyle bağlanmadığı durumlarda oy çokluğu kullanılarak verilen kararların bir çoğunluk sultasına dönüşme tehlikesini taşımadıkları söylenebilir. Oysa seçimlerin partiler eliyle örgütlendiği, meclis içinde karar verirken temsilcilerin atomistik olma özelliğinin yok edildiği, onların kararlarının parti disiplini içinde denetlendiği durumlarda oy çokluğu ölçütüne dayanarak bir çoğunluk sultasının kurulması çok kolaylaşır.

Böyle bir karar sisteminin eleştiri konusu olan bir başka özelliği uygulanması meşru görülen karar seçeneklerini teke indirgemesidir. Bu karar sistemi meşru olan tek bir karar üretmektedir. Bu aslında modernist düşüncenin evrensel olarak geçerli tek doğru arayışıyla bir paralellik içindedir. Olabilecek bir çok çözümü eleyerek, elde kalan tek doğruyu, homojen olarak uygulamaya çalışmak, bulunduğu sanılan çözümlerin bir çoğunluk sultası niteliğini kazanması sonucunu doğurmaktadır.

Temsili demokrasinin çoğunluk sultası haline dönüşebilmesi sakıncasının kavranması yeni bir şey değildir, çok önceleri farkedilmiştir. Bu eleştiriler çoğulcu demokrasi anlayışının gelişmesine yol açmıştır. Bunu günümüzde üzerinde çok durulan kültürel çoğulculukla karıştırmamak gerekir. Burada sözkonusu olan bir siyasal çoğulculuktur. Temsili demokrasinin dışlayıcı niteliğinin ilk farkında olanlar toplumun güçsüz kesimleri değil dışlanan güçlü azınlıkları olmuştur. Bu grubun temsili demokrasiye getirdiği düzeltmeler de bu güçlü azınlıkların sorununu çözmeye

84

Page 85: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

dönük olmuştur. Bu kaygı, temelde çok sayıdaki değişik çıkar grubunun yeterince örgütlü olduğu toplumlarda, çoğunluk koalisyonlarının uzun süre kararlılıklarını koruyamayacağı, pek çok konuda kısmen çözülüp, kısmen yeniden kurulacak olması varsayımına dayanarak, belli bir gücü olan azınlıkların kendileri için önemli olmayan konularda ödün verirken, kendileri için önemli konularda isteklerini gerçekleştirmelerine olanak verilebileceği gösterilerek giderilmeye çalışılmıştır.

Çoğulcu demokrasi siyasal partiler yanısıra çok sayıda çıkar grubunun örgütlü bulunmasını ön görüyor. Bu gruplar kamu alanında yer alıyorlar, kendi çıkarları doğrultusunda kamu alanını etkilemeye çalışıyorlar, antagonistik pozisyonlarını sergiliyorlar, lobiler oluşturarak meclisin kararlarının istedikleri doğrultuda çıkması için uğraş veriyorlar. Yine meclisin oy çokluğuyla verdiği kararlar neyin meşru görüldüğünü belirliyor. Ama her karar toplumda değişik düzeylerde müzakere edilmiş oluyor. Kararların müzakere edilmiş olması sonucunda değişik çıkar gruplarının dengesini yansıtacak bir meşruiyet üzerinde uzlaşmaya varıldığı söylenebilir. Mecliste ulaşılan karar, toplumda yine tek meşru çözüm olarak, tek düze bir şekilde uygulanıyor. Uygulama yine tek çözüm üzerinden yapılsa da, olanaklı değişik çözümler ve bunların çıkarlarla ilişkileri kamu alanında sergilenmiş oluyor. Ayrıca kararlı bir çoğunluğun her konuda kendi isteklerini dikte etmesi olanağı kalmamakta, artık çoğunluk sultasından söz etme olanağı kalmamaktadır. Buna karşın toplumun güçsüz kesimlerinin dışlanması sürmektedir. Eğer bir ölçüde adalet kaygıları korunuyorsa müzakere süreçlerinde güçsüz kesimleri savunacak örgütlenmelere gereksinme duyulacaktır. Bu ya güçsüz kesimlerin kendilerinin örgütlenmesi, ya da bu kesimler dışındaki örgütlenmelerin bu tür savunma işlevlerini yüklenmesiyle gerçekleştirilebilir.

Çoğulcu demokrasinin bu şekilde gelişmesi temsili demokrasinin kurumsallaşmış yapısında çok büyük değişiklikler yaratmadan ona kolayca eklemlenerek uygulanmasına olanak vermiştir. Temsili demokrasiden büyük bir kopuşu oluşturmamaktadır. Oysa günümüzde katılımcı demokrasi üzerinde durulmaya başlayışı daha önemli bir ayrılığa işaret etmektedir. Katılımcı demokrasi öncesinde demokrasi halkın yönetimi olarak tanımlarken, katılımcı demokrasi döneminde çeşitliliklere olanak veren bir rejim olarak tanımlanıyor. Tabii bu çok önemli bir kopuştur.

Demokrasinin çeşitliliklere olanak veren bir rejim olarak tanımlanması halinde ister azınlık, ister çoğunluk olsun kimsenin kimse üzerinde sulta kurması olanağı kalmamaktadır. Bir anlamda her kişiye, her gruba arzularını yaşama geçirme ve bu yolla yaşamına anlam katma olanağı açılmaktadır. Bu modernist tek çözümlü anlayışından uzaklaşıp çok çözümlülüğün kabulü anlamına gelmekte ve post modernist bir düşünceye geçişi işaretlemektedir. Bu demokrasinin ön gördüğü insan modeli de değişmiştir. Her birey toplumun üretimi için emek sağlayan ve bu emeği yeniden üretmek için tüketim yapan bir kişi değildir. Bunun ötesinde her insanın yaşamına bir proje olarak bakılmakta, onun gerçekleştirilmesi özgürlüğü de kendisine bırakılmaktadır. Tabii ki böyle bir birey pasif olamaz, aktif bir birey olacaktır. Bu tür bireylerden oluşan bir toplumda bu projelerin gerçekleştirilmesine izin verilmesi ve çeşitliliğe bir zenginlik ve yaratıcılığın kaynağı olarak bakılması gerekmektedir.

85

Page 86: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Temsili demokrasi karşısında katılımcı demokrasi kavramının gelişmiş olması kavramsal düzeyde çok önemli bir kopuşa işaret ettiği açıktır. Katılımcı demokrasi ortaya çıkmasıyla birlikte ideal bir demokrasi olarak görülmeye başlamıştır. Yani bir tür doğrudan demokrasi olarak görülmeye başlamıştır. Katılımcı demokrasinin geliştiği bir ortamda temsili demokrasinin demokrasi idealini bir ölçüde de olsa gerçekleştirdiğini söylemek olanağı kalmamıştır. Ayrıca katılımcı demokrasi, temsili demokrasi gibi, küreselleşen bir ülkenin sınırlarının artık güçlü bir toplumsal denetim aracı olmadan çıkmasının yarattığı temsil kavramını anlamsızlaştırması gibi bir sorunla da karşı karşıya değildir.

Böyle olmasına karşın temsili demokrasi varlığını sürdürmektedir. Katılımcı demokrasi temsili demokrasiyi tamamen yerinden edememektedir. Bunun nedeni katılımcı demokrasinin içinde barındırdığı yetersizliklerdir. Bunlardan en önemlisi katılımcı demokrasinin içerdiği anarşist eğilimlerdir. Katılımcı demokrasinin değerlerinin uygulamada uç noktalara götürülmesi halinde sistemin kendi kendini üretmesi garanti altına alınamamaktadır. Sistem bunalıma düştüğünde müdahale etme modalitelerinin neler olacağının nasıl saptanacağına ve bireylerin yaşam projelerini hayata geçirirken uyacağı kuralların nasıl geliştirileceği konusunda katılımcı demokrasi işlerliği olabilecek bir yanıt getirememektedir. Bu durumda bu gereksinmeyi sağlayacak bir ulus devlet ve temsili demokrasi de varlığını korumaktadır. Ama yine de bu temsili demokrasi kendi meşruiyeti yanısıra katılımcı demokrasi pratiklerine de büyük ölçüde yer açmak durumunda kalmaktadır. İki demokrasi anlayışı iç içe yaşamaktadır. Böyle bir durumda kalan temsili demokrasi toplumda uygulanacak kuralları ve kurumları oluştururken onların izin verici nitelik taşımasına özel önem vermektedir.

Temsili demokrasi ve katılımcı demokrasinin konumlarını belirledikten sonra karşımıza çıkan bir soru bu iki kavram yanısıra çoğulculuğun yerinin nasıl belirleneceği olmaktadır. Öncelikle netleştirilmesi gereken konu demokrasi yazınında çoğulculuk denildiğinde neyin kastedildiğidir. Çoğulculuk sözcüğüyle genellikle iki farklı olguya işaret edilmektedir. Bunlardan birincisi siyasal çoğulculuktur. Daha önceki bölümlerde bu çoğulculuğun temsili demokrasiyle pratikte nasıl eklemlendiğini gördük. İkincisi ise kültürel çoğulculuktur. Burada söz konusu olan çoğulculuk değişik yaşam kalıplarının üretilmesine olanak verilmesi olmaktadır. Denilebilir ki çeşitliliğe olanak veren her katılımcı demokrasi kültürel çoğulculuğu da içerecektir. Ama kültürel çoğulculuktan kastedilen belli bir kültür içinde doğmuşların bu kültürü üretmeye hapsedilmesi anlamına geliyorsa bunu demokrasi idealiyle bağdaştırmak olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle burada söz konusu olan kültürel çoğulculuk kapalı cemaatlerin kapanarak, adeta gettolaşmış bir biçimde, kendilerini yeniden üretme anlayışlarına kapalıdır. Çünkü bu durumda daha küçük alanlarda tekdüze topluluklar yaratılarak katılımcılığın birey anlayışı yok edilmektedir. Yani katılımcılık çerçevesinde bir kültürel çoğulculuktan söz edildiğinde etkileşmeye açık kendi içinde değişmeye izin veren bir anlayış kastedilmektedir.

Yönetme kavramının aşılmaya çalışılmasının ve temsil sorunundan kaçınmanın tek çözümü olarak, karşımızda sadece katılımcı demokrasi kavramı durmuyor. Günümüzde gelişmeye başlayan yönetişim kavramı bu soruna temsili demokrasiyle ortak yaşam halinde olmayan bir başka çözüm bulmaya çalışıyor denilebilir. Yönetim kavramı karşısında gelişmeye başlayan yönetişim kavramı ilk başta bir yönetim

86

Page 87: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

tekniği olarak da görülse, taşıdığı yöneten yönetilen ikiliğini ortadan kaldırma iddiası, onu bir demokrasi türü haline getirmektedir.

Yönetişimin katılımcılıktan ayrı bir kategori olarak ortaya çıkması katılımcılığın yetersizliklerinden çok, küreselleşen dünyada toprak ve topluluk özdeşliğinin ortadan kalkması ve toplulukların toprak temeli temsilinin yerini ilişki ağları halinde temsilinin almasıyla yakından ilişkilidir. Bir toplumdaki bireyler artık üzerinde çok sayıda ilişki ağının kesiştiği düğüm noktaları halinde düşünülmektedir. Bu ilişki ağları belli bir toprağın içine sıkışmamıştır. Kolayca ülke topraklarının sınırları dışına taşabilmektedir. Sürekli olarak yeni eklenmelere ve ayrılmalara açıktır. Toplum pek çok konu için oluşmuş çok sayıda ilişki ağından meydana gelmiş olarak düşünülmektedir. Tabi bir toplumu tanımlarken ağ kavramı sadece metaforik anlamda kullanmamalı, bu ağların yapısı üzerinde de durmalıdır. Toplumun performansını bu yapı belirler. Tabii ki bu ilişki ağlarının gerisinde bir tarihi gelişme ve sosyal yapı bulunmaktadır. Bu sosyal yapının güç ilişkileri, tüm eşitsizlikleri, dışlanmaları bu yapıya asimetrik ilişkiler ya da tek yönlü bağlantılar, kurulmayan ilişkiler halinde yansır. Bu ilişki ağları içinde her düğün noktası diğer düğüm noktalarıyla iki yönlü ilişkide değildir yani çok bağlı değildir, içinde delikler vardır. Eğer bu ağlar çok bağlı olsaydı toplum içinde farklılıklardan, yarışma üstünlüklerinden vb. söz edilemezdi. İşte bu nedenle ağların yapıları üzerinde durulmaya başlandığında toplumun işleyişini daha iyi anlayabiliyoruz. Örneğin bu sayede zayıf ilişkilerin gücünden söz edebilmekteyiz.

Toplumun böyle kavramlaştırılması halinde her ilişki ağında karşılıklı etkileşmeyle bir oydaşma sağlandığında bir konuda eş zamanlı olarak karar alınmış, iş bölümü belirlenmiş ve uygulamaya geçilmiş olmaktadır. Bu oydaşmaya razı olmayanlar, o ilişki ağından ayrılacak ve kendi tercihleriyle uyumlu bir ilişki içindeki bir başka ağa katılacaktır. Denilebilir ki böyle bir temsil içinde hem özel, hem kamu mal ve servislerinin üretilmesine ilişkin kararlar üretilebilir ve uygulanabilir. Eğer bu doğru ise ayrı bir siyasal otoriteye gerek duyulmamaktadır. O halde yönetişimin yönetilen ve yöneten farklılığını ortadan kaldırması iddiasının da gerçekleştiği söylenebilir.

Oysa böyle bir analizin ihmal ettiği bir nokta vardır. Her ilişki ağında bir oydaşma sağlanabilmesi ve bu oydaşmaların yaşamı bir krize götürmeyecek biçimde gerçekleşmesi için daha önce toplumdaki herkesin kabul ettiği düzenleyici kuralların konulmuş olması gerekir. Bu halde de katılımcı demokrasinin karşılaştığı açmazla karşılaşılmaktadır. Toplumun ilişki ağları olarak kavramsallaştırılması halinde kuralların nasıl konulacağının çözümlenmesi için kuramsal olarak değişik seçenekler üretilebilir. Bu seçenekleri başka bir çalışmamda belirttiğim için burada ayrıca ele almayacağım. Ama yaşamda gerçekleşen yönetişimin temsili demokrasiyle bir türde melezleşmesi olmaktadır.

Sanıyorum ki STK’lar ve sivil girişim ağları kavramlarını tartışabilmek için demokrasi kavramından yola çıkarak yeterli kuşatmayı gerçekleştirdik. Şimdi de aynı konuyu aktif yurttaşlık kavramından yola çıkarak kuşatmaya çalışalım.

87

Page 88: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

III.DEMOKRASİNİN GELİŞMEŞİ YURTTAŞLIK KAVRAMINI DÖNÜŞTÜRÜRKEN NEDEN AKTİF YURTTAŞ KATEGORİSİNİ GELİŞTİRMEK DURUMUNDA KALDI

Temsili demokrasinin varsayımları içinde yurttaştan beklenenler çok sınırlıdır. Ondan beklenen seçimlerde oy kullanarak kendi adına siyasal gücü kimin kullanacağını belirlemek, daha sonra bu siyasal gücün belirlediği kurallar içinde üretim için gerekli üretim faktörlerini sağlamak ve tüketim yaparak sistemin bunalıma düşmeden sürmesini gerçekleştirmektir. İktidardaki siyasal gücün başarı derecesini bir seçim sonrasında vereceği oylarla değerlendirecek, gerekli görürse değiştirebilecektir. Temsili demokrasilerde oluşmuş hiyerarşik bir yönetim sisteminin yurttaştan bekledikleri sınırlıdır. Söz konusu olan daha çok pasif bir yurttaştır.

Temsili demokrasi çoğulcu demokrasi doğrultusunda evrilirken yurttaştan beklenen roller pasif bir yurttaş olmanın ötesine geçmeye başlamaktadır. Pasif rollere razı olmayıp kendi çıkarlarını savunmak isteyen yurttaşlar çıkar grupları halinde örgütlenmeye başladığında bir ölçüde de olsa kendi kaderini etkilemeye çalışmaktadır. Ama bu çoğulcu demokrasi anlayışının insana bakışı yararcı çizgiyi aşamamaktadır. Onlar kamu alanında müzakere ederken, eleştirirken kendileri siyasal özne olma iddiasını taşımamaktadır. Onlar sadece siyasal öznelerin kararlarını kendi yararları doğrultusunda değiştirmeye çalışmaktadırlar.

Daha önce de üzerinde durduğumuz üzere katılımcı demokrasi insana bakışta bir kopuşu içermektedir. İnsan kendisini gerçekleştirecek bir proje olarak görülmeye başlandığında artık müzakere edeceği sadece yararlarını artırmak olmamaktadır. Bir toplumda yaşayan bireyler yaşamlarında doyum sağlamak için çok daha geniş bir yelpazeden istekte bulunmaya başlamaktadırlar. Onlar siyasete girmeden bir toplumsal özne olmak, topluma sunacakları faaliyetlerle bir saygınlık kazanmak ve bu yolla yaşam doyumlarını artırmak isteyebilirler. Toplumun genel olarak benimsediği yaşam kalıpları dışında bir yaşam sürmek, yeni kültürel değerler yaratmak isteyebilirler. Tüm bunların olabilmesi ve yaşamın onlar için yeni anlamlar kazanabilmesi iki koşulun gerçekleşmesine bağlı olmaktadır. Bunlardan birincisi bireyin özne haline gelerek kendisi için bir şey yapma iradesini edinmiş bir aktif yurttaş haline gelmiş olmasıdır. İkincisi ise siyasal sistemin izin verici karakterini yitirmemiş bulunmasıdır.

İnsan özgürlüğüne verdiğimiz değerler ya da bu konudaki ön yargılarımız bizde insanların katılımcılığı isteyecekleri ve aktif yurttaşlık rollerini kolayca benimseyecekleri konusunda bir beklenti uyandırmaktadır. Oysa aktif yurttaşlığın ve katılımcılığın gelişmesi beklendiği kadar kolay olmamaktadır. Bu aktif yurttaşlığın ve katılımcılığın kavramsal çekiciliğinin yetersizliği dolayısıyla değil, temsili demokrasinin gelişiminde himayeci siyaset pratiklerinin yerleşmiş olması dolayısıyladır. Temsili ve çoğulcu demokrasinin esas taşıyıcısı olan siyaset yapma pratikleri içinde Türkiye gibi ülkelerde himayecilik ya da kayırmacılık denilen pratikler gelişmektedir. Partiler içinde iktidarı kontrol etmek isteyenler iktidarı elde ettiklerinde parti üyelerine ve yandaşlarına siyasal sadakat karşılığı çıkar dağıtmaktadırlar. Bu partiler kadroları siyasal başarıyla şekillenen bir örgüt olmaktan çıkarak, parti içi sadakatlerle şekillenen örgütlere dönüşmektedirler.

Yukarıdan aşağıya ve kayırmacı pratiklerle yapılan bu tür bir siyaset yurttaşı da edilgen hale getirmekte, onu olayların dışında tutmakta, yaşamının yaratıcı bir

88

Page 89: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

projeye dönüşmesinin engeli haline gelmektedir. Kayırmacı pratiklerin hakim olduğu bir toplumda siyaset yurttaşlara bakıştaki bir iki yüzlülük üzerine kurulduğu için, toplumun siyasete duyduğu güven sürekli aşınmaktadır. Kuşkusuz böyle bir toplumun aktif yurttaşlara gereksinmesi çok artmıştır, ama toplumun aktif yurttaşı yetiştirme potansiyeli de çok azalmıştır. Birey kayırmacı pratiklerle elde ettiğiyle yetinmek zorunda bırakılmaktadır. Bir ülkede katılımcı pratiğin başarılı olarak gelişebilmesi için siyasal çoğulculuk ile katılımcı demokrasinin farklı insan anlayışlarının bulunduğunun bilincine varılması gerekir. Siyasal çoğulculuğun öngördüğü bireyler himayeciliğe kolayca razı olabileceklerdir. Oysa katılımcı demokrasinin varsaydığı kendi yaşamına bir proje olarak bakabilen bireyler buna razı olmayacaklardır. Onların yurttaşlığı tanımı gereği aktif bir yurttaşlık olmaktadır. Kendi yaşam projelerini ancak kendileri gerçekleştirebilirler. Bu işi onlar adına bir başkası gerçekleştiremez. Aktif yurttaşlık bilinçle elde edilebilen, kaynağını kendine bakıştan alan, yaratıcılık, başarı ve öğrenme ile geliştirilebilen bir anlayıştır. Bireyler her bulundukları yerin olanaklarının ve sorunlarının farkında olarak, yenilikçi çözümler ürettikçe, yurttaşların kendilerine güvenleri artacak, yaşamlarında bölüşülen yeni heyecanlar doğacak ve edilgin bir konumdan çıkarak aktif bir hale gelmekte yol alacaklardır.

Katılımcı demokrasiden yönetişime yani toplumun ilişki ağlarıyla temsile geçildiğinde ilginç bir durumla karşılaşılmaktadır. Toplumun ilişki ağlarıyla temsil edilmesi halinde bir bakış açısıyla bireyin yok olmasından söz edilebilmektedir. Bireyin ilişkilerce belirlendiği ileri sürülebilmektedir. Katılımcı demokraside aktif bireyi güçlü bir biçimde ortaya çıkarken, yönetişimde birey geri plana itilmektedir. Bu gerçekte bireyin yok olması mıdır, yoksa temsil biçimindeki değişmenin normal görülecek bir sonucu mudur ? Eğer böyle bir sonuç problemimiz bakımından anlamlı görülmüyorsa farklı yaklaşımlar geliştirebiliriz. Bunlardan biri aktif bireyi yok etmeyen bir ilişkisel temsil biçimi geliştirmek olabilir. İkincisi ise iki temsil arasında bir işbölümüne gitmek, katılımcı demokrasiyi ve onun aktif bireyini STK’yı tanımlarken kullanmak, yönetişimi ve onun ilişki ağlarından ise Sivil Ağlar kavramını tanımlarken yararlanmak olabilir.

IV: STK’LAR VE SİVİL TOPLUM AĞLARI KAVRAMLARI ÜZERİNE

Demokrasi ve aktif yurttaş tartışmalarıyla kuşattıktan sonra STK’lar ve Sivil Ağlar üzerinde durmaya başlayabiliriz. STK denildiğinde hangi tür kuruluşların kastedildiği konusunda Türkiye’de çok önemli bir açıklık bulunmamaktadır. Bu bulanıklık sadece Türkiye için değil pek çok ülke için de söz konusudur. Çok değişik nitelikteki kurumlardan STK olarak söz edilmektedir. Bu belirsizliğin değişik nedenleri bulunmaktadır. Bunlardan biri günümüzde STK’lara verilen önemin artmasıdır. Bu durumda bazı kurumların kendilerini STK sayma eğilimi yükselmektedir. Kanımca bu belirsizliğin bir başka nedeni STK’ların sivil toplum kavramından yola çıkılarak tanımlanmaya çalışılmasıdır. Benzer bir başka neden ise bu alanda siyasal bilim alanından kaynaklanan bir söylemin hakimiyetidir.

Doğrudan STK’ların varlığının temellendirilmesine yönelinmediğinde bu alanın tanımlanması siyasal olanı dışlama, ona karşıt olanı esas alma üzerine kurulmaktadır. STK’lar alanı siyasi otoritenin baskısından uzak, devlet karşısında otonomisi olan, bir yapıda kamusal alanda etkisi olabilen, bir kollektif girişimler alanı olarak tanımlanmaktadır. Tabii ki bu kuruluşlar oluşurken varolan haklardan yararlanırken aynı zamanda da bu haklar alanını genişletmeye çalışacaklardır. Bir

89

Page 90: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

anlamda kamu alanını devletin alanı olmaktan çıkararak herkesin alanı haline getirmeye çalışacaklardır.

STK’lara ontolojik olarak devletle toplum arasında bir sivil toplum alanı oluşturmak ve devleti metafizik bir kurum olmaktan çıkarma işlevi yüklediğimizde ona siyasal olanla bir gerilim taşıma işlevi de yüklemiş oluyoruz. STK’ların ulaşmak istedikleri hakları elde ettiğinde böyle bir gerilim kalmayacak ama STK’lar faaliyetlerini sürdüreceklerdir. Öyle ise STK’ların varlık nedenini bu gerilimlerin dışındaki faktörlere dayanarak kavramamız gerekir. Bunun için bu yazıda yapılan biçimde, farklı bir yola başvurularak insanı kavrayıştaki değişiklikler üzerine eğinilebilir. İnsanın bir proje olarak kavranmasıyla birlikte katılımcı demokrasinin pratikleri anlamlılık kazanır.

Katılımcı demokraside bireyin özne olma ve kendine yeni yaşam kalıpları açabilme güdülerini sadece tek bir birey olarak yerine getirmesi beklenemez. Benzer güdüleri olanlar isteklerini yerine getirmek için biraraya gelerek ya da küçük bir kamu alanı oluşturarak örgütlenerek yapabilirliklerini artırmaya çalışacaklardır. Bu da yeni bir toplumsal aktör olan STK’ların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Katılımcı demokrasi ve STK’lar toplumun bireylerine siyasal partilere girmeden kamusal özne olma ve yaşamına yeni anlamlar katabilme yolunu açmıştır. Böyle bir kamusal öznenin oluşmasına bir bireyin katılması, ona yeni sosyal çevreler açacak, kendisine ihtiyaç duyulduğu ve çevresine yararlı olduğu duygusunu yaratacak, içinde yaşadığı topluma ilişkin aidiyet duygusunu artıracak, ona saygınlık kazandıracak yani kısacası yaşamdan doyumunu artıracaktır.

STK’ların böyle temellendirilmesi onların ayırdedici özelliklerini de belirlemektedir. Bunlardan birincisi gönüllülük ve özel alandan fedakarlık yapılmasına dayandırılmalarıdır. Sivil toplum kuruluşları içinde yer almaya kimse zorlanamaz. Bu kuruluşlar içinde yer alanlar ister parasal olsun ister zamansal olsun özel alanlarından gelen katkılar yapmakta, fedakarlıklarda bulunmaktadırlar. STK’ların ikinci önemli niteliği nihai amaçlarının topluma bir şey sunmak, toplumsal iyiye katkıda bulunmak olmasıdır. Bu amaç içinde hiç bir biçimde başkaları üzerinde bir iktidar oluşturma arayışının bulunmamasıdır. Sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri içinde hiç bir dayatma bulunamaz. Bir iktidar talebi taşımadığı için de kendi içinde çatışmaya neden kalmaz. Üçüncü önemli nitelik sivil toplum kuruluşlarının açık ve belli bir konuda uzmanlaşmış (issue specific) olmalarıdır. Bu, özellik sivil toplum alanının iktidar oluşturmaya dönük, çatışmalı bir alan haline gelmesini engelliyecektir. Dördüncü önemli niteliği sivil toplum kuruluşları alanında hiyerarşik ilişkiler kurulması için sağlam bir nedenin bulunmamasıdır. Katılımcı toplumun bu yeni ve bağımsız aktörleri, kuşkusuz, değişik konularda işbirliği yapma gereksinmesi duyabilirler. Kuracakları bu ilişkiler eşitler arası ortaklık ilişkileri ya da yatay ilişkilerdir. Bu kuruluşlara saygınlık kazandıran niteliklerinden biri de kendi istekleriyle de olsa bir bağımlılık ilişkisi kuramayışlarıdır.

Çoğulcu demokrasiden katılımcı demokrasiye geçerken bu şekilde tanımlanmış STK’lara gereksinme duyulmuş olması kanımca hem katılımcı demokrasi hem de STK kavramının netleştirilmesi için çok yararlı olmaktadır. Kavramsal düzeyde bu netlik sağlanmasına karşın pratikte aynı netliğin sağlanması kolay olmamaktadır. Bu bulanıklığın sürmesinin nedeni daha önce gördüğümüz üzere pratikte, temsili demokrasi, çoğulcu demokrasi ve katılımcı demokrasinin aynı esnada melezleşmeler içinde yaşanmakta olmasıdır. Çoğulcu demokrasi pratiği içinde çıkarlarını savunmak

90

Page 91: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

isteyen çıkar grupları örgütlenmekte ve kamu alanında kendi gruplarının savunusunu yapmakta, müzakerelerle yararlarını artırmak istemektedir. Bu kuruluşlar daha çok siyasal alanın örgütleridir. Söylemlerini bu çatışmalı alanın gereksinmelerini sağlayacak biçimde geliştirmişlerdir. Bunlar çoğulcu demokrasinin gereği olan kurumlardır. Oysa katılımcı demokrasinin pratiğini kuracak STK’lar temelde üreten kamusal öznelerdir. Onların temel işlevi kendi yararları için çatışmak, münakaşa etmek değildir. Çoğulcu demokrasinin çatışmalı siyasal kamu alanında faaliyet gösteren kurumlarını demokratik kitle örgütleri olarak adlandırmak gerekir.

Oysa Türkiye’de demokrasi pratiği içinde yer alan devlet dışı tüm örgütler hiç farklılaşma yapılmadan STK denilip geçilmektedir. Demokratik kitle örgütleri ve STK’ları demokrasi tartışmalarından gelerek farklılaştırdığımızda karşımıza netleştirilmesi gereken bir başka bulanık alan çıkmaktadır. STK’ların eleştiren karşı vaziyet alandan çok yapan ve üreten bir kamusal özne olarak tanımlanması, onları tamamen çatışmalar dışında steril kurumlar olduğu yanılgısına yol açmaktadır. Bu yanlış kanıyı ortadan kaldırmak için STK’ların hangi durumlarda çatışmacı roller üstlenebileceğine açıklık kazandırmak gerekir. Birinci çatışmacı rol her STK’nın toplumdaki her aktör gibi kendi pozisyonunu müzakere etmek hakkı olacağının düşünülmesiyle tanımlanabilir. Bu bir STK rolü değil, bir çoğulcu demokrasi rolüdür. Çoğulcu demokrasi içinde yaşamanın doğal bir sonucu olarak görülebilir. İkincisi de yine çoğulcu demokrasi içinde yaşamaktan kaynaklanan bir roldür. Çoğulcu demokrasi içinde yaşayan bir toplumda örgütlü olmayan güçsüz grupların dışlandığını kaybettiğini gördük. Bir STK’nın toplumdaki müzakere süreçlerinde bu ezilen gruplarından birini savunmayı üstlenebilir. Bu onu çatışmalı bir alanda faaliyet gösterir hale getirecektir. Ama bu durum onu STK olmanın tanımı dışına çıkarmayacaktır. Çünkü doğrudan kendisinin yararlanmayacağı bir alanda diğerkam güdülerle, belli ve sınırlı bir konuda bir hizmet üretmektedir. STK olma tanımıyla çelişmeyen üçüncü bir çatışmalı faaliyet örneği, böyle bir kuruluşca toplumda yerleşmiş bazı değer yargılarını değiştirmeyi amaçlayan kampanyaların yürütülmesi olarak verilebilecektir. Ama unutulmaması gereken bu faaliyetin belirli değerle sınırlı olması ve hiçbir şekilde iktidar talebi içermemesidir. Bu saptamalar bizi STK’lar kamu alanı ilişkisi üzerinde düşünmeye yönlendiriyor. Kamu alanı toplum için değerler üreten STK’lara sadece bu faaliyetlerini sergileme ve kamusal özne olma fırsatı yaratmıyor. Kamu alanının STK’lar açısından belki daha önemli işlevi yeni STK’ların oluşması için bir “hayal etme platformu” oluşturmasıdır.

Genellikle bir toplumda sivil toplumun örgütlenmesi ne kadar gelişmiş ve karmaşıklaşmışsa demokrasisinin olgunlaştığı, kararlı hale geldiği kabul edilir. Burada söz konusu olan örgütlenme Demokratik Kitle Örgütleri ve STK’ları birden kapsamaktadır. Bizi STK’lar daha çok ilgilendirdiği için onların demokrasiye katkısı üzerinde ayrıca duralım. STK’lar demokrasinin kalitesini artırmak bakımından çok kritik bir öneme sahiptir. Bir temsili demokrasinin ürettiği kamusal hizmet kararlarıyla, bir katılımcı demokrasinin ürettiği kamusal hizmet kararlarını bir düşünce deneyi yaparak karşılaştıralım. Bir toplumda halkın isteklerinin oluşturduğu talep yüzeyi ile temsili demokrasinin oy çokluğuna dayanan kararlarıyla sağladığı arz yüzeyi arasında kalan hacim demokrasinin kalitesinin bir ölçütü olarak alınırsa, arzın devlet ve STK’lar tarafından birlikte sağlanması halinde talep ve arz yüzeyleri arasında kalacak hacim çok daha küçülecek, yani demokrasinin kalitesi daha yüksek olacaktır.

91

Page 92: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

STK’lar devletin yerine değil onun yanısıra demokrasinin kalitesini geçirme işlevini yüklenmektedir. Onun başarısı da büyük ölçüde aktif yurttaşların toplumda yetişmiş olmasına bağlıdır. Daha önce üzerinde durduğumuz üzere temsili ve çoğulcu demokrasiler içinde kayırmacı pratikler kökleşebilmekte ve bu durumda da aktif yurttaşın ortaya çıkması zorlaşmaktadır. Bu ise başarılı STK’lar alanının gelişmesini zorlaştıracaktır. Ama bundan daha olumsuz bir durum vardır. O da aktif yurttaşın gelişmediği bir ortamda STK olma iddiası taşıyan kuruluşların sayısının artması ve kayırmacı siyasal pratiklerin yeni bir aracı haline gelmesidir. Özerk olmaktan çok devlete yamanmayı seçmektedirler. Tabii STK’lar kendi alanlarını yozlaşmaktan korumak için bu tür gelişmeler halinde çok duyarlı olmalı, bir STK’nın değişik finans kaynakları karşısında bağımsızlığını koruyacak tür de ilişki kurmasını kendi alanının ahlaksal ilkelerinden biri haline getirmelidir.

Bu bölüme kadar STK’lar üzerinde durduk, birçok bakımdan benzer bir kuruluş olan mahalle temelli kuruluşlar (MTK) üzerinde durmadık. İki tür kuruluşun birçok benzerlikleri olduğu açık. STK’da bireyler belli konularda toplumsal iyiye katkıda bulunmak için bir araya gelirken, MTK’lardabir yaşam çevresinde bulunanlar bu çevredeki yaşam kalitesini geliştirmek ya da bu alana ilişkin bir sorunu çözmek için bir araya gelirler. Bunları gerçekleştirecek bir kamusal özne oluştururlar. Yalnız MTK’lar konusundaki bu oluşumların hiçbir iktidar talebi içermemesi, siyasal partilerin himayeci pratiklerinin bir aracı haline gelmemesi ya da belli grupların toplumdan kopmak için gettolaşmayı sağlayıcı bir mekanizma oluşturmaması konusunda çok dikkatli olmak gerekir.

Bu noktaya kadar hep katılımcı demokrasi STK ilişkisi üzerinde durduk. Sivil ağları tartışmadık. Ama yönetişim üzerinde durmaya başladığımızda STK’ların yerini sivil ağlar tartışması alacaktır. Tabii bu doğru bir saptamadır. Ama bu saptamanın irdelenmesinde yarar vardır. STK’lar ve sivil ağlar arasındaki ilişki sadece gerçekliğin temsilinde yapılan iki farklı seçmeyle açıklanamaz. İkisi arasında temsil biçimlerinin değiştirilmesinin ötesine geçen farklılıklar bulunduğu söylenebilir. Tabii her STK’nın kendi içindeki ilişkileri bir ilişki ağı olarak da temsil edilebilir. Eğer gerçeklikleri ilişki ağlarıyla temsil etme yolunu seçtiysek, STK’ları da bir ilişki ağı olarak temsil edebiliriz. Ama gerçekliği aktörler ve alanlar halinde temsil ederken yani STK’ları bir aktör olarak kabul ederken, aynı esnada toplumda sivil ağların bulunduğundan söz edebiliriz yani bu durumda iki oluşumu bir birine indirgeyemeyiz. Böyle bir salt ağsal olmayan melez bir temsil içinde sivil ağların STK’lar gibi kamusal mal ve hizmet üreten özneler haline gelmesini iddia bekleyemeyiz. Çünkü böyle bir toplum içinde hukuksal yapı tüzel kişiliği olmayan bir ağın üretici bir özne olmasını engeller onlara daha sınırlı bir ilişki alanı bırakır. Onları bilgi değişimi, protestoların yaygınlaştırılması, yeni duruşlar üretilmesi ve belli değerlerin savunulması gibi alanlarla sınırlar.

V: SON VERİRKEN

STK ve Sivil Ağları katılımcı demokrasiyle ilişkilerini kurmak için yaptığım sunuşun sonuna geldim. Kuşkusuz bu kavramlara ve niteliklerine açıklık getirmek önemli. Bu tür çabalar onları daha iyi kavramamızı sağlayacak bu alanın etik ilkelerini formüle etmemizi kolaylaştıracak. Ama böyle pratiğe yönelmiş bir alanda esas başarı kavramları netleştirmekten çok pratikte sonuç almaya bağlıdır. Pratikte başarı sağlanmadıkça tüm söylenenler çok ikna edici olmayacaktır. Günümüzde her örgütte

92

Page 93: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

olduğu gibi STK’larda da başarı yenilikçi ve öğrenen bir kuruluş olmaya bağlıdır. Ama bunun bir firmada ya da kamu kuruluşundaki yenilikçi ve öğrenen kuruluş olmaktan farklı olduğu gönüllüğün koşulları içinde gerçekleştirilmesi gerektiğini unutmamak gerekir.

93

Page 94: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

EĞİTMEN : PHILIPPE DE BRACONIER

The European Civil Society and its dealings with the European institutions

I. The role of civil dialogue in the EU

1.1. Institutional definitions Civil Society Organisations (CSO) also named “Non State Actors”: They are the principal structures of society outside of government and public administration including economic operators or NGOs:CSOs refer to a range of organizations which include: the labour-market players (i.e. trade unions and employers federations – the “social partners”), organizations representing social and economic players, which are not social partners in the strict sense of the term (for instance: consumer organizations), NGOs, CBOs (Community base organizations, i.e. organizations set up within society at grassroots level which pursue member oriented objectives (e.g. youth organizations, family associations and all organizations trough which citizens participate in local and municipal life and religious communities).

Non Governmental Organisations (NGO): Organisations which bring, with an international scope, people together in a common cause (local development, relief or social struggles) and whose objectives are not member oriented.

NGOs Network: A network is defined as an organization formed to strengthen exchange, communication, co-operation and awareness building among member organizations with similar interests and objectives, as well as disseminating information activities. The member organizations are bound by common themes of interest (Food security, Gender, Youth etc.)and/ or ideological affinities (Christians associations networks). Though the expression “NGO Network” is commonly used, it also concerns CSOs in the general acceptance of the term.

NGOs Platform: co-ordination structure of different families (field of work, religious, philosophical) of NGOs bound by their common national / European legal status and common preoccupations linked to this National and European identities. Here also the term NGO is to be understood in its broader acceptance, as a synonym of CSO.

European Institutional interlocutors:

European Economic and Social Committee: advisory body that must be consulted by the Commission and the Council in certain specified areas including social policy, it may be consulted on others and it can proffer its own views on anything it wishes (“own initiative opinion”). It is composed of three groups: Employers, Employees, Diverse activities. The latter is supposed to represents the civil society in its diversity: trade unions, SME, Craftsman associations, consumer associations, women associations, universities representatives, NGOs…

94

Page 95: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Parliament: Considered the most accessible of the EU institutions through informal contacts it may exercise a strong influence on the Commission by the adoption of resolutions and the introduction of issues to be debated on the European Institutions agenda.

Council of Ministers: most powerful of the European institution it is extremely difficult to reach for CSOs.

General Directorates of the Commission: External Relations: Dev; DG for Employment and Social Affairs, Environment according to the issues.

Council of Europe: The Council of Europe is the continent's oldest political organisation, founded in 1949. It groups together 45 countries, including 21 countries from Central and Eastern Europe. It is distinct from the 25-nation European Union, but no country has ever joined the Union without first belonging to the Council of Europe.

The Council was set up to:

defend human rights, parliamentary democracy and the rule of law, develop continent-wide agreements to standardise member countries' social

and legal practices,

promote awareness of a European identity based on shared values and cutting across different cultures.

Since 1989, its main job has become:

to act as a political anchor and human rights watchdog for Europe's post-communist democracies,

assisting the countries of central and eastern Europe in carrying out and consolidating political, legal and constitutional reform in parallel with economic reform,

providing know-how in areas such as human rights, local democracy, education, culture and the environment.

To achieve those aims, the Council elaborates and promotes treaties or conventions, many of them open to non-member States and makes recommendations to governments setting out policy guidelines on specific issues.

European Human Rights Court: The European Court of Human Rights is composed of a number of judges equal to that of the Contracting States to The Convention for the Protection of Human Rights and Fundamental Freedoms drawn by the Council of Europe(currently the forty-four Member States of the Council of Europe). There is no restriction on the number of judges of the same nationality. Judges are elected by the Parliamentary Assembly of the Council of Europe for a term of six years. Any Contracting State (State application) or individual claiming to be a victim of a violation of The Convention (individual

95

Page 96: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

application) may lodge directly with the Court in Strasbourg an application alleging a breach by a Contracting State of one of the Convention rights.

1.2. The search for a participatory democracyParticipation to policy formulationA basic principle of participatory democracy is that participation of all interested parties to the elaboration of a policy. This is expected to improve the quality of the policy thanks to the exchange of expertise built on the different experiences.

The EU legal framework for civil society participationThe Commission legal framework states that it should consult [civil society] widely before proposing legislation and whenever appropriate, publish consultation documents (Amsterdam Treaty).

But The White paper on European governance (2001) limits somehow the impact of this willingness to reinforce the culture of consultation and dialogue.

As the EU system is a representative democracy, consultation of interested parties can only ever supplement and never replace the procedures and decisions of legislative bodies which process democratic legitimacy, only the Parliament and the Council, as co-legislators can take responsible decisions.

Gaining legitimacy through civil dialogueConsultation of civil society also aims at enhancing the involvement – and eventually the support - of interested parties and the public at large. It legitimises the European Commission activities.

Involving the candidate and accession countries civil society in the enlargement process

Information exchange and dialogue with the future member States civil society aims at gaining its support for the European enlargement and the legislative reforms (i.e. for social and economic policies) it entails on the national level.

It also aims at preparing the civil society to participate in the dialogue with the institutions -and with other member States civil society organisations - on European issues after accession.

1.3. The role of CSOs in the scheme of the European CommissionCSOs as dialogue facilitators

The Civil society organization plays a crucial role as facilitators of a broad policy dialogue. They are indeed in position to:

Bring different social groups and grassroots organizations knowledge and experiences to the European Institutions

Act as a watchdog for the respect of vulnerable groups interests

CSOs as implementation actors

96

Page 97: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

The NGOs may answer EU call for proposals up to implement EU projects in developing countries corresponding to Strategic Country Document or to the geographical and sectorial priorities defined by the Commission. They may also submit their own proposals for financing trough the EU co-financing scheme.

CSOs as information relays

CSOs are useful channels to make sure information about the EU policies reach a wide audience of people concerned by them.

II. Origins of European NGOs platforms and networks

2.1.The immediate post war period: networks emergence around the United NationsNetworks were first thought for building international sector-specific expertise to deal with the specialised United Nations departments.

The UN located therefor a regional office and several departments in Europe - mainly in Switzerland and Austria. Various categories of NGOs organised themselves according to their respective field of work in order to influence the corresponding UN programmes.

2.2. Networks development around the Council of Europe during the 60’s The Council official recognition of the role of NGO’s by the creation of the

“consultative status” (international NGOs sharing the aims of the Council may address written or oral communications to the different organs of the Council. They may assist to certain Meetings of the Parliamentary assembly and other organs of the Council. This status has been revised in 2003 to foster a more active cooperation (participatory status).

The cooperation between the Council and CSOs encouraged the emergence of more Europe oriented networks in order to increase the impact and efficiency of the consultations on different issues.

The Council direct link to national governments: new opportunities for networks advocacy campaigns (especially in the field of Human Rights)

2.3. European and National Platforms constitution around the European institutions

A Commission monitored process The co-ordination of the different sectors NGOs at European level starts in the mid 70’s (75-76) when the Commission (GD Dev) invites about ten big European NGOs to participate in the elaboration of a European development policy. Those informal meetings lasted three years notwithstanding most NGOs discontent with the arbitrary choice of their interlocutors by the Commission. In 1978 a few NGOs decide to create a federative structure to overcome this representativeness problem: the Liaison Committee of NGOs is born (CLONG)26.

26 CLONG comes from the french « Comité de liaison des ONG »

97

Page 98: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

The Social platform creation (1995) is another example of a Commission initiated process: social CSOs and NGOs gather to work on the Green Paper on European Social policy (93), they organised a CSOs/NGOs Forum which, in turns, led to the creation of the Platform.

European level organization impact on the national levelAn efficient participation to the Liaison Committee required national level co-ordination in order to establish joint positions to increase the influence of national NGOs in the Liaison Committee and in order to co-ordinate advocacy on national level with the Liaison Committee lobbying on European level.While some countries already had structured platforms for national level lobbying and members oriented services purposes (Belgium, Holland), some countries lacked the national level co-ordination necessary for their efficient participation to the Liaison Committee (e.g. France). By the end of the 70’s, all European countries had created their national platform, most of them on the CLONG model (e.g.France).

2.4. Networks and NGOs platforms Liaison committee merger into the European NGOs Confederation for Relief and Development (CONCORD) in 2003

Though positive impact, through the CLONG, of NGOs lobbying campaigns on EU development policy could be observed (like e.g. the EU co-operation agreements with Sandinist Nicaragua and with Cuba notwithstanding American opposition, or the sanctions imposed on South Africa for apartheid), organisational weaknesses could be observed such as: .

The absence of co-ordination between the CLONG and the different networks leading to a loss of efficiency in advocacy on specific issues: Cotonou, Human Rights, Food Security, WTO etc.

The double representation of big NGOs through networks and through the CLONG.

The CLONG’s financial dependency to the UE (80 % financing) which made the lobbying activities critical.

The increase in the financial dependency to the EU due to the practice of returning its members part of their contributions up to finance their national activities.

The 2003 crisis: the Commission audit detects bad financial management practices and the Commission stops financing the Liaison Committee.

Therefore a new model of platform is created in 2003: CONCORD (including the NGOs national platforms and the networks).

III. NGOs platforms and networks structure and mission

3.1. National platformsMissionRepresenting the civil society in front of the governmentInformation and technical advice for their member organizations (i.e. on national or European financing lines)Development education: activities undertaken to raise awareness in their countries about the situation in developing countries (some platforms)

98

Page 99: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Activities in the South (some of them)

StructureThe platforms vary in size: some count over 100 members organizations (the Finish platform KEPA, the Swedish Forum Syd), some only 33 -the Irish platform Dochas - or 29 as the Austrian platform AGEZ.

A Board (Chief Executive, Chairperson) owns the political responsibility for the activities and the strategic management

Annual meeting of a General Assembly (all Member organization representatives)

An Executive Committee composed of elected individuals in charge of the implementation and monitoring of the General Assembly decisions

A Secretariat in charge of daily management of the platform activities

FundingMembership fees and governmental funding

Typical Registration criteria- Legal Status- Based in the country- Non-profit making- Employing a majority of Europeans- Have a certain number of national directors- Have a minimum number of years of existence- Have development as main focus- Raise private funds in some cases- Have the typical statutory organs: general assembly, the board and the executive

director

3.2. European networks

MissionTo lobby the European Institutions for improved policies in their field of work

To reflect on matters of concern to their membersTo collect information about their field of work in the different European countriesTo provide support to its member in project identification, planning, submission, programming and implementation

The balance between those objectives varies according to the different networks. Those mainly dedicated to lobbying have usually more staff and are located in Brussels.

99

Page 100: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

StructureA Board: usually the President, the Chairperson and the Treasurer.

A General assemblies of the member’s representative: strategic decision, major orientations. They usually meet every year and some of them are open to observers such as the European Commission and CONCORD.

A Steering Committee: generally about 15 persons elected by the General assembly. It is in charge of the implementation and the follow-up of the General Assembly decisions and meets 3 or 4 times a year. There is usually one administrator per country.

Some networks have an Executive committee, elected by the steering committee, in charge of running the staff.

Some networks have working groups on specific issues.

A Secretariat: generally from 3 to 6 persons in Brussels.

Network CategoriesProfessional networks exist in order to protect the interests of their members.

NGOs networks regroup NGOs by field of activities Networks based on churches (Protestant APRODEV, Catholic CIDSE) Networks of Voluntary Organizations concerned with development

(EUROSTEP) Networks of Voluntary Organizations in Relief and Humanitarian Aid

(EuronAid) Political Groupings (Socialist international Women) Women’s Networks (WIDE) Consumer Networks Networks concerned with specific issues such as:Older peopleFamily issuesSocial Services (Caritas)Social policyChild welfareHuman RightsHealthRefugees, Immigrants and MigrantsUnemploymentEnvironmental protection etc.

Funding

100

Page 101: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Several networks receive Commission funding for specific projects.Many rely partly on membership fees and some on grants from foundations or research bodies.A small number are 100% funded by the Commission: mainly networks in the anti-poverty field.

Registration criteriaMembership is open to European non-profit organizations with legal status wishing to help promote the goals and objectives of the networks.Some networks have an affiliate membership status which is open to non-European organizations. Some networks insist that only one organization represents each country.

3.3. European NGO confederation for relief and development (CONCORD)

MissionCONCORD aims to achieve the following objectives:

To co-ordinate co-operation among NGOs in order to influence political debate and policy formulation on development and humanitarian issues at European level.

To improve legitimacy and to firmly promote the political interests of European NGOs as strategic partners of the EU and its Members states.

To ensure stable and quality access to the EU institutions. To promote the quality of NGOs work, particularly regarding the relationship

with civil society in the South. To contribute to capacity building at NGOs level by stimulating new synergies

based on sharing, co-operation and consultation.

Membership

Now 34 organizations Representing more than 1200 Development and Relief NGOsNational platforms

NetworksSpanish PlatformCzech Platform Action Aid (anti-poverty developmental

organisations network)German Platform Adra (Adventist Development and Relief

Agency International)Irish Platform Aprodev (Association of World Council of

Churches related Development Organizations in Europe)

Italian Platform Caritas (Catholic Relief organizations network)

British Platform Cidse (alliance of 15 catholic development organizations from Europe and North America)

Dutch Platform Eu-CORD (Christian Organizations in Relief and development)

101

Page 102: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Austrian Platform Eurodad (European Network on Debt and Development)

Portuguese Platform Euronaid (European Food Aid and Food security NGOs network)

Finnish Platform Eurostep (network of 22 major European NGDOs)

Luxembourg Platform Forum (European NGDOs network)Malta Platform IPPF (International Planned Parenthood

Federation)French Platform Plan (children issues specialized network)Slovakian Platform Save the Children (alliance of

organizations from 29 countries in the field of children rights protection)

Belgian Platform Solidar (international alliance of social and economic justice NGOs)

Danish Platform Terre des Hommes (10 independent member organizations in the field of children protection)

Greek Platform World Vision (Christian Relief and development organization working for the well being of all people, especially children)

Swedish Platform

StructureThe General Assembly (all member organizations) gathers once a year to take formal decisions such as the vote of the annual budget, new member admissions etc.

The Board: Composed of 10 members elected for a max. period of 3 years, it has the overall responsibility of ensuring that priority issues are dealt with and ensuring that the common positions to be advocated are endorsed by all members of the confederation.

Advisory Group: max 10 European individuals from CONCORD and other bodies such as universities, research institutions, CSOs and European Institutions. This group works as a think Tank. It reflects in a prospective way on the issues related to CONCORD priorities, the NGO community and the development policies in order to spot medium and long term issues. It encourages a proactive advocacy towards the institutions. It can request help of CONCORD members to help them in its work.

Working Groups:

Core Groups: They correspond to the priority areas:

- Funding for Development and ReliefAim: influencing at European level the political debate, formulation and elaboration of the Development and Relief policy, improving the legitimacy and promoting the political interests of European NGOs as strategic partners of the institutions, ensuring permanent access to European financial instruments.

- Presidency Group

102

Page 103: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Aim: maintaining development co-operation as one of the Agenda priorities of the EU, making the European public, the Governments and the EI aware of development policy.

- Development and Education ForumAim: linking NGOs activities with the Global Agenda concerning the role of Education and Development in Europe, strengthening alliances with others NSA involved in Education and Development and European Campaign linked to Social Justice.

Thematic Groups:

Enlargement GroupFood Security GroupCotonou GroupTrade GroupFinancing for development GroupHumanitarian Aid Group

Ad hoc GroupsConvention GroupNon State Actors GroupEC budget and rationalisation Group

Convenors Forum: Each Concord Working Group is represented by one person at least. The forum meets 3 times per year up to facilitate the co-ordination and communication between the working groups and with the other CONCORD bodies.

The Secretariat follows up the activities of working groups and keeps the members informed about these activities and the European affairs. It is also in charge of the administrative and financial aspects of the Confederation(Staff: 8, Brussels based).

The Board and the working groups are directly involved in the dialogue with the EU institutions.

Current principal activities and priorities: Active monitoring of Member States to ensure that they respect their

commitment to spend 0,7% of GNP on Development Aid To reformulate the role of Northern development NGOs with respect to their

Southern partners in order to reinforce the capabilities of the Southern partners and meet their needs

To establish a serious partnership with the European Institutions and ensure systematic and qualitative exchanges processes on different development co-operation issues

To elaborate a mechanism to improve the legitimacy and representation of development NGOs

To monitor European responsibility towards the South in the context of the enlargement process and the reform of governance

Funding

103

Page 104: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

CONCORD is financed by the European Commission for 75 % (EC Grants) and by its members for 25%. CONCORD submits a request for funding to the European Commission every year. It is planned to reduce the share of the contribution of the European Commission by 5% annually.

Registration criteriaAll members must fulfil the overall following criteria:

1. Be legally registered as a non profit organization with separate legal personality established in a Member State of the European Union or of EFTA (European Free Trade Association) or an accession country or being in the process of being registered.

2. Have a purpose and activity that focus on EU development cooperation and / or humanitarian aid in development countries

3. Agree with the objectives of the association4. Represent the NGO civil society sector5. have a clear and democratic governance structure6. have a transparent accountability

Only one national organization representing the NGOs community in a particular country can acquire National Platform membership.5 categories of members have been created according to 3 criteria: number of members, subscriptions received and staff. The membership fee and voting rights vary according to the category.

IV. Civil Society Organizations dealings with the European Institutions

4.1. Main existing consultation processesThere are no general consultation mechanisms; each department has its own.

Dialogue at macro-policy level on issues that have a wide scope (concerning all countries) (in red in the diagram)

DG Development Bi annual meetings between the Commissioner for Development and

representatives of European networks and NGOs Regular contacts between CONCORD and DG Development officials who

work on relevant themes or geographic areasCONCORD says it appreciates its relation with the DG although it is concerned about the lack of clarity on how the results of these encounters are being taken up in the relevant units within the Commission.

DG External Relations According to CONCORD: very few contacts Consultations in the form of wide fora with civil society organised alongside

major summitsNo real impact of these fora on DG External Relations work and the follow-up of the conclusions and results of the meetings remain unclear.

DG Trade Civil Society Contact Group: regular meetings with EU officials (formal and

informal contacts) concerning Trade policy issues with particular concern for the WTO negotiations

104

Page 105: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

CONCORD remarks that meetings usually take the form of information briefings and that it remains unclear what happens with the input given by the civil society representatives

General Directorates for Employment and Social Affairs Bi-annual meetings between the General Directorates for Employment and Social Affairs and the European Social Platform

ACP-EU Joint institutions4 civil society observers from the EU and 4 from the ACP countries attend the

Joint Parliamentary Assembly

Meso-level policy dialogue where sectoral, horizontal or regional and national policies and programming are discussed between officials and a group of “expert” NGOs (blue and red in the diagram)

Only few structured and regular dialogue Bi-annual meetings between the biggest pan-European environmental NGOs

(“Group of Eight”) and DG Environment Commissioner to discuss the work programme of its DG and its relationship with NGOs. DG Environment also organises a twice-yearly “EU and Candidate countries NGO Dialogue on Accession”.

Dialogue of the European Initiative on Democracy and Human Rights with a group of specialised NGOs

The Food Aid and Food Security dialogue between the Euronaid Network, AIDCO, DG Development and Delegations at different level.

No entry point for formalised discussion on cross cutting issues such as gender and children. Only ad hoc meetings take place from time to time.

Dialogue on funding instruments and their implementation

Meetings between CONCORD (CONCORD Funding Group) with EC officials from EuropAid to discuss the EC co-financing scheme (in blue in the diagram)

4.2. The European Economic and Social Committee role in debate“The house of organised civil society”?

The Commission favours a more proactive role for the EESC, seeing it as an intermediary between the EU institutions and the CSOs. This function was reinforced by the 2001 Protocols concluded between the Commission and the EESC. They entail that the EESC is in charge of organizing consultations on behalf of the Commission: requests for exploratory opinions on cross-cutting issues in the framework of the strategic priorities of the Commission and systematic consultation on Green and White papers. It also implies an increase in ad hoc co-operation: hearings, joint conferences, other events.

105

Page 106: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

The EESC has set eligibility criteria for its consultation processes: a European organization (i) must exist permanently at Community level, (ii) provide direct access to its members expertise and hence rapid and constructive consultation, (iii) represent general concerns that tally with the interests of European society, (iv) have member organisations in most of the EU member states, (v) comprise bodies that are recognised at Member state level, (vi) be independent and mandatory, not bound by instructions of outside bodies, (vii) be transparent, especially financially and in its decision making structure. Hence only major international NGOs, NGOs European Networks and CONCORD are eligible.

The NGOs discard the EESC aspiration to represent civil society and ask for its reform to ensure it does have sufficient civil society representation in its group III: at most a quarter of its about sixty members can be considered to represent directly or indirectly NGOs and only certain types of NGOs.

Fear of one more institutional layer between them and the relevant DG.

They consider that the EESC should rather act as a facilitator, promoting the dialogue with other European institutions than pretend to be the principal interlocutor for NGOs.

4.3. Consultation general principles and minimum standards set by the Commission: The document issued in December 2002, was welcomed by the NGOs as a first step in the regulation process of the EU consultation practices

General principles They correspond to the commonly accepted consultation good practices.

Participation: The Commission is committed to an inclusive approach when developing and implementing EU policies, which means consulting as widely as possible on major policy initiatives.

Openness and accountability: the process of administration and policy making must be visible to the outside world. It must be clear what issues are being developed, what mechanisms are being used to consult, who is being consulted and why, what has influenced decisions in the formulation of policy.

Effectiveness: the consultation must start as early as possible. Interested parties should therefore be involved in the development of a policy at a stage where they can still have an impact on the formulation of the main aims, methods of delivery, performance indicators and where appropriate the initial outlines of the policy.

Coherence: The Commission will ensure that there is consistency and transparency in the way its department operate their consultation process. The Commission will include in its consultation processes mechanisms for feedback, evaluation and review.

Minimum standards

106

Page 107: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Clear content of the consultation process: (All communication relating to consultation should be clear and concise and should include all necessary information to facilitate responses.)

Consultation target groups: When defining the target group(s) in a consultation process the Commission should ensure that relevant parties have an opportunity to express their opinions. For consultation to be equitable the Commission should ensure adequate coverage of the following parties in a consultation process: Those affected by the policy Those who will be involved in implementation of the policy Bodies that have stated objectives giving them a direct interest in the policyIn determining the relevant parties for consultation, the Commission should take into account the following elements as well:

The wider impact of the policy on other policy areas e.g. environmental interest or consumer policy.

The need for specific experience, expertise or technical knowledge. The need to involve non organised interest when appropriate. The need for a proper balance, where relevant, between the representatives

of Social and economic bodies. Wider consultation constituencies (e.g. churches and religious communities) and

specific target groups (e.g. women, the elderly, the unemployed or ethnic minorities)

Organizations in the European Union and those in non-member countries (e.g. the candidate or developing countries or in countries that are major trading partners of the European Union)

Where appropriate the Commission encourages contributions from interested parties organised at European level.

The target group(s) definition clearly favours European level CSOs, although it doesn’t exclude national level organization or even “non organised interests” as the EESC does. The conditions of the consultation of the smaller CSOs remain unknown.

Time limit for participationThe Commission should strive to allow at least 8 weeks for reception of responses to written public consultations and 20 working days for meetings. The Commission recognises that consultation period longer than eight weeks may be required in order to take account of the need for European or national organizations to consult their members.

Acknowledgment and feedbackResults of contribution should be acknowledged. Results of open public consultation should be displayed on websites linked to a single access point on the internet.Explanatory memoranda accompanying legislative proposals by the Commission or Commission communications following a consultation process will include the results of these consultations and an explanation as to how these were conducted and how the results were taken into account in the proposal.

107

Page 108: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

V. Challenges in EU-CSOs dialogue

5.1. Networks and confederation internal challenges CONCORD search for more financial autonomy: achieving the 5% annual

reduction in EU funding share. Establishing joint position for lobbying

There is a strong heterogeneity of NGOs with different objectives working only in selected countries overseas and with large ideological differences with regard to development education and lobbying activities. Managing that heterogeneity to reach common positions is no easy task for national platforms, European networks and even less for CONCORD.

Some network members of CONCORD are characterized by strong co-operation directed at a closer alignment of their activities in the South but pay little attention to the co-ordination of lobbying or development education activities: CIDSE, ACORD.

National and European level advocacy activities coordination: active mobilization of the members in order to co-ordinate national advocacy with EU level activity.

Prospects for small NGOs:

Small NGOs tend to see Brussels as a bureaucratic machine and feel alien to the activities taking place there. The challenge is to involve all level NGOs in the dialogue with the EU giving them access to the relevant information concerning the impact of EU policy on their activities and taking the small NGOs concerns into account through appropriate communication channels.

5.2. EU institutions-CSOs dialogueEligibility criteria

Avoid the “Brussels talking to Brussels” syndrome: although representativeness at

European level is an important issue, it is also important to take into account the

diversity of situations in member states and minority views.

Need for a legal basis and a Commission-wide framework for civil dialogueThe consultation standards have been set in the form of a communication which is a non legally-binding instrument. They are no means of appeal for groups or organizations which believed themselves to be concerned by an issue but have not been integrated to a consultation process.

The scope of the application of the standards has not been very clearly defined: the standards will be applied to those initiatives that will be subject to an extended impact assessment. Nevertheless the Directorates General of the Commission are encouraged to apply the General principles and minimum standards to any other consultation exercise they intend to launch.

108

Page 109: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

NGOs ask for a legally binding instrument turning consultation into a systematic and obligatory process.

More informal and flexible mechanismNeed for more informal communication mechanisms in complement of the more formal and structured dialogues with the EESC and the DGs.

Improve EU inter-service co-ordinationCONCORD recommends the creation of an inter-service network on civil society participation in the European Commission to increase coherence of approaches and awareness of the different themes and issues of EU development policy

5.3. Enlargment impact on CSOs-EU dialogue

A different relation to developing countriesThe new and future members have different experiences in dealing with developing countries. The new members have no historical links with the ACP and seem more interested in humanitarian aid than in development co-operation. This will open new areas of debate and bring new challenges to find joint positions.

Aid structure implementation- The new or future member countries are at different stages of the

implementation of development basic aid structures. The umbrella organizations could play a role in helping new members to develop their aid structures.

- Backing of the new members in the candidate countries to create strong links with their authorities so that CONCORD or the networks can conduct common coherent advocacy at the enlarged European level

- Capacity building in non state actors from the new Member states

VI. Turkish CSOs prospects

6.1. Current European funding available (tenders / grants / call for proposals) (in blue in the diagram)Civil society development programme

1. Local civic initiatives (2002)2. Turkey-Greece Civic Dialogue (2003)3. Dialogue and development of the Chambers (2001)4. Trade Union dialogue (2001)5. Police professionalism and the public (2002)

European Initiative for democracy and human rights (macro-projects 2001, micro-projects 2003)Development of Human Rights, Democracy and Citizenship education (2001)Public Sector – Civil Society Cooperation programme (2004)Turkish Democracy Human Rights and Civic participation network (2002)

109

Page 110: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

6.2. Advantages and constraints of joining platforms and networksAdvantages

Increase in advocacy capacities. Information and knowledge sharing: Enhanced understanding of how the EU

works and a large flow of information about developments in the EU and about the NGOs practices in other European countries.

Technical and administrative support.Constraints

Financial constraints: cost of affiliating and cost of attending to meetings (although some networks cover part of those last expenses)

Administrative and human resources management constraints: European work is time consuming and requires qualified human resources. The organization will have to make space for European affairs on its agenda and in its staffing. It take long to establish good working relationships in the European networks and platforms and may produce results in the medium or long term more than in the short term.

6.2. Turkish CSOs access to European co-financing scheme

Recent Turkish association law reformThe 2003 amendments to the Civil code, to the Law on Foundations and the 17 th of July (2004) Law on Associations accepted by the Parliament (must still be signed or vetoed by the president) opens new prospects for Turkish NGOs cooperation with European organisations and potential access to EU financing.

-Turkish associations and foundations can open branches abroad and join international or foreign bodies. These are now permitted to operate and open branches in Turkey after receiving approval from the Ministry of the Interior in consultation with the Ministry of Foreign affairs (2003 amendments).

-Associations are no longer required to obtain prior authorization for foreign funding, partnerships or activities.-NGOs are permitted to open representative offices for federations and confederations internationally.-NGOs will be able to form temporary platforms / initiatives in order to pursue common objectives (Law on Associations)

Attracting EU fundingThe Community co-finances NGOs projects up to 85% of the total financial contributions. To access those funds, NGOs must satisfy certain conditions:

- Be constituted as autonomous non-profit-making organisations in a Member State in accordance with the laws of that State.

- Have their headquarters in a Member State and the headquarters must be the main centre for decisions relating to the co-financed operations.

- The majority of their funding must originate in Europe.

110

Page 111: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Legal framework for foreign CSOs Conditions for establishment

Foreign associations are allowed to open a branch, an office or a subsidiary in all European countries.

A. Branch / office : - No access to EU co-financing scheme.- All the assets of the organization stand behind any contract or obligation the

organization incurs in the country.- Specific problem with branch establishment: if the establishment criteria of the

country of origin are significantly different from the national ones, the responsible State agency may have to decide if the differences are too great to allow the branch to be recognized as the equivalent of an association, foundation or other CSOs in the country.

B. Subsidiary: - As autonomous legal entity in an EU country, it meets the co-financing

scheme criteria.- The mother organization insulates its assets from the claims that may arise in

the subsidiary’s country

Special requirements for the national legal personality:- Minimum number of nationals: some EU countries impose a minimum number

of nationals on the board. Foe example in Belgium the Majority of the Board members must have Belgian nationality.

- Establishment process: same as for national CSOs

National association law respect- Branches, offices and subsidiaries are held accountable and accept to be

sued for their activities in the country.

- A usual requirement is to designate a general representative of the organization that is a citizen and resident of the country and upon whom legal notices can be served.

- Another requirement is to designate a principal office where it maintains books and records regarding its activities for possible inspection.

Important characteristics of an enabling legal frameworkIt is important to analyse carefully certain characteristics of the legal framework for choosing an appropriate European Country (lobbying purposes, e.g. the choice of Brussels; national administrative constraints).

General administrative constraints for establishing as a legal entity- Number of documents required (charter or statutes, deed of trusts, by laws

etc.)- Duration and cost of the process (by mail, through offices, through a court)

Time limit for the responsible state agency to react to the submission- Limited bureaucratic discretional power of decision (possibility of appeal?)

111

Page 112: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

- Responsible State agency: single ministry, different ministries according to the field of work, court(s) (Greece)

- Public register- Amendments to Governing documents procedures

Legal framework concerning Governance Aim: A legal framework promoting good governance practices increases the CSOs legitimacy in front of the public and the donors. There should be appropriate minimum provisions in the association law concerning:

- The limited liability of the officers, members, governing boards and employees- Prohibition in the distribution of profits- Definition of governance structure and respective responsibilities and powers- Structure requirements (organs)- Membership rules- Prohibition for conflict of interest- Prohibition on self-dealing

Legal framework regarding fundraising- Permissible fundraising activities

Legal framework regarding AccountabilityAim: A legal framework promoting accountability favours good management practices and donors confidence. Nevertheless reporting and auditing processes should not be too constraining and time consuming.

- Reporting to the responsible State agency- Audit required by the responsible State agency- Internal reporting requirements- Reporting to and audit by the tax authorities

Tax preferences available to the organization and its donors- Criteria for tax preferences: different limited list of fields of activities, according

to each EU country- Income or profit tax exemptions: exemption from taxation on money or on the

items of value given by donors or state agencies and on membership fees (in all EU countries, different formulas)

- Exemption of tax on interest, dividends capital gains earned on assets or the sale of assets (different approaches in EU countries)

- Income or profits tax preferences for donations - Taxation of economic activities: profits reinvested in the CSOs principal

activity are not taxed (Poland, England) or benefit from tax preferences (Spain)

- VAT exemption: different formulas but there is currently an ongoing reflection at the policy level on a VTA system for charitable organisations

112

Page 113: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

6.3. Guidance and technical adviceExample of guidance in the accession process: The Trialog project (CONCORD)Objectives: Linking NGOsTrialog facilitates the inclusion of NGO platforms from new member states in CONCORDLinks NGOs and platforms in new member states with relevant networks and key partners in developing countries

Building capacities:Preparing NGOs to participate in EU debatesStrengthening platforms and informal co-ordination bodies

Raising awareness Raising awareness and understanding of development issues and the role of NGOs in EU development policies

Activities:Training on EU structures and policies, institutional development and fund-raising to create group of experts who can act as multipliers

Joint projectTrialog stimulates joint projects on development co-operation and development awareness between NGOs from old member states and NGOs from new / future member states

NGOs platformTrialog investigates the need of NGOs co-ordination bodies and support their creation

NGO online database: a tool to search for partners interested in joint projects

113

Page 114: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Annexes

1. Usefull links

List of national platforms websites

Austrian National Association:http://www.eu-platform.at

Belgian National Associationhttp://www.cncd.be

http://www.acodev.be

http://www.coprogram.be

Czech National Associationhttp://www.fors.cz

Danish National Associationhttp://www.eu-ngo.dk

Finish National Associationhttp://www.kehys.fi/english

French National Associationhttp://www.coordinationsud.org

German National Associationhttp://www.venro.org

Greek National Association:Website not available

Hungarian National Association:http://www.hand.org.hu

Irish National Association:http://www.dochas.ie

Italian National Association:http:// www.ong.it

Luxembourg National Associationhttp://www.ongd.lu

Maltese National Associationhttp://www.kopin.cjb.net

114

Page 115: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

Netherlands National Associationhttp://www.cordaid.nl/uk/index.htm

Portuguese National Associationhttp://www.plataformaongd.pt

Slovakian National Associationhttp://www.mvro.sk

Spanish National Associationhttp://www.congde.org

Swedish National Associationhttp://www.concord.se

United Kingdom National Associationhttp://www.bond.org.uk

List of European networks websitesA SEEDhttp://www.aseed.net

ACTIONAIDhttp://www.actionaid.org

APRODEVhttp://www.aprodev.net

ATTAChttp://www.attac.org

CARITAShttp://www.caritas.org

CEE Bankwatch network: Central and Eastern European NGO Bank watch Networkhttp://www.bankwatch.org

CIDSE: Coopération Internationale pour le Développement et la Solidaritéhttp://www.cidse.org

EADI : The European Association of Development Research and Training Instituteshttp://www.eadi.org

EU-CORDhttp://www.eu-cord.org

EURONAIDhttp://www.euronaid.nl

115

Page 116: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

EURODAD: European Network on Debt and Developmenthttp://www.eurodad.org

EUROPEAN YOUTH FOR ACTIONhttp://www.antenna.nl/eyfa/home.htm

EUROPEAN PEACE BUILDING LIAISON OFFICEhttp://www.eplo.org

EUROSTEPhttp://www.eurostep.org

FRIENDS OF THE EARTHhttp://www.foeeurope.org

HOMENEThttp://www.newethic.org/homenet/home.html

INTERNATIONAL PLANNED PARENTHOOD FEDERATIONhttp://www.ippef.org

IRENEhttp://www.irene-network.nl/about.htm

KARAT COALITIONhttp://www.karat.org

SAVE THE CHILDRENhttp://www.savethe children.net/alliance/

SEATTLE TO BRUSSELS NETWORKhttp://www.s2bnetwork.org

SOLIDAR : http://www.solidar.org

SOUTH EASTERN EUROPEAN ENVIRONMENTAL NETWORKhttp://www.seeenn.org.mk

TERRE DES HOMMEShttp://www.terredeshommes.org/en/Welcome/default.asp

VOICE: Voluntary Organizations in Cooperation in Emergencieshttp://www.ngovoice.org

WOMEN IN DEVEOPMENT EUROPEhttp://www.eurosur.org/wide/home.htm

116

Page 117: izleme ve değerlendirme, projeyle değiştirmek …panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/t/r/trainingkit.doc · Web view5.5 Tercüme, çeviri : Proje final raporu için 50 sayfalık

CONCORD websitehttp://www.concordeurope.org

Online resources on the European Union and civil societyEESC advices and documentshttp://www.esc.eu.int

The European Union “Governance” page: http://europa.eu.int/comm/governance/index_en.htm

Evaluation reports on different thematic budget lines (NGOs co-financing, decentralised co-operation, food security lines etc.)http://europa.eu.int/comm/europeaid/evaluation/index.htm

CONECCS DatabaseThe EU CONECCS (Consultation, the European Commission and Civil Society) database The database provides information on the committees and other Commission frameworks through which the civil society organizations are consulted in a formal or structured way (sorted by policy areas). It also provides information on non-profit making civil society organizations at European level.

http://www.europa.eu.int/comm/civil_society/coneccs/index_en.htm

117