6
KAPAK DOSYASI J aponya’da uzun yıllar görev yapmış olan gazeteci yazar David Pilling’in yeni çıkan kitabının başlığı şöyle: “Zorlukları Eğmek: Japonya ve Hayatta Kalma Sanatı” (Bending Adversity: Japan and the Art of Survival). Yazar kitabında tarihi boyunca zorluklarla karşılaşmış ve her seferinde bu zorlukları ‘eğerek’ fırsata çevirmeyi, hayatta kalmayı ve ilerleyişini sürdürmeyi başarmış bir ülkenin ve insanlarının hikâyesini an- latıyor. Yakın geçmişe baktığımızda İkinci Dünya Savaşı’nı, atom bombalarını, eko- nomik krizleri ve nükleer santral kazasını görüyoruz. Bu felaketleri yaşayan Japonlar her seferinde ayakta kalmış, her zorluk on- lar için bir dönüm noktası olmuş ve doğan güneşin ülkesi her seferinde yoluna devam etmeyi başarmış. Bugün, 1990’lardan beri devam eden bir ekonomik durgunluk süreci ve arkasından gelen bir nükleer felaketin ardından ülke yi- ne bir dönüm noktasında bulunuyor. Japon- ya, gerek dış politika ve güvenlik gerekse ekonomi alanlarında yeniden yapılanmaya, küresel düzen içerisinde kendisini yeniden konumlayarak daha fazla etkili olmaya ça- lışıyor. Bu alanlarda devam eden süreçleri -ya da Pilling’in tabirini kullanacak olursak Japonya’nın karşılaştıkları zorlukları eğerek nasıl fırsata çevirmeye çalıştığını- tarihsel boyut içerisinde ele almakta fayda var. Japonya’nın dış politikası ve güvenlik paradigmaları Japonya, İkinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgi- si ardından 1951 San Francisco Antlaşması JAPONYA’NIN YüKSELişi Mi? Abenomi, Japon ekonomisinin nefes almasını sağladı, ancak sürdürülebilir büyüme için yapısal reformların mutlaka etkin bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor. Selçuk ÇOLAKOĞLU & Altay ATLI KAPAK DOSYASI - II 8

japonya’nın yükselişi mi? · 2018. 7. 7. · Japonya’nın karşılaştıkları zorlukları eğerek nasıl fırsata çevirmeye çalıştığını- tarihsel boyut içerisinde

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: japonya’nın yükselişi mi? · 2018. 7. 7. · Japonya’nın karşılaştıkları zorlukları eğerek nasıl fırsata çevirmeye çalıştığını- tarihsel boyut içerisinde

KAPAK DOSYASI

Japonya’da uzun yıllar görev yapmış olan gazeteci yazar David Pilling’in yeni

çıkan kitabının başlığı şöyle: “Zorlukları Eğmek: Japonya ve Hayatta Kalma Sanatı” (Bending Adversity: Japan and the Art of Survival). Yazar kitabında tarihi boyunca zorluklarla karşılaşmış ve her seferinde bu zorlukları ‘eğerek’ fırsata çevirmeyi, hayatta kalmayı ve ilerleyişini sürdürmeyi başarmış bir ülkenin ve insanlarının hikâyesini an-latıyor. Yakın geçmişe baktığımızda İkinci Dünya Savaşı’nı, atom bombalarını, eko-nomik krizleri ve nükleer santral kazasını görüyoruz. Bu felaketleri yaşayan Japonlar her seferinde ayakta kalmış, her zorluk on-lar için bir dönüm noktası olmuş ve doğan güneşin ülkesi her seferinde yoluna devam etmeyi başarmış.

Bugün, 1990’lardan beri devam eden bir ekonomik durgunluk süreci ve arkasından gelen bir nükleer felaketin ardından ülke yi-ne bir dönüm noktasında bulunuyor. Japon-ya, gerek dış politika ve güvenlik gerekse ekonomi alanlarında yeniden yapılanmaya, küresel düzen içerisinde kendisini yeniden konumlayarak daha fazla etkili olmaya ça-lışıyor. Bu alanlarda devam eden süreçleri -ya da Pilling’in tabirini kullanacak olursak Japonya’nın karşılaştıkları zorlukları eğerek nasıl fırsata çevirmeye çalıştığını- tarihsel boyut içerisinde ele almakta fayda var.

Japonya’nın dış politikası ve güvenlik paradigmalarıJaponya, İkinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgi-si ardından 1951 San Francisco Antlaşması

japonya’nınyükselişi mi?

Abenomi, Japon ekonomisinin nefes almasını sağladı, ancak sürdürülebilir büyüme için yapısal reformların mutlaka etkin bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor.

Selçuk ÇOLAKOĞLU & Altay ATLI

KAPAK DOSYASI - II

8

Page 2: japonya’nın yükselişi mi? · 2018. 7. 7. · Japonya’nın karşılaştıkları zorlukları eğerek nasıl fırsata çevirmeye çalıştığını- tarihsel boyut içerisinde

45Kasım 2014/45

ile tüm dış politikasını ve ulusal güven-lik stratejisini ABD ile ittifak ilişkileri üzerine oturtmuştu. Hatta savaş sonrası yazılan yeni Japon anayasasının 9. maddesi Japonya’nın geleneksel an-lamda ordu kurmasını yasaklıyordu. Bu yüzden Japonya, Öz Savunma Kuvveti (ÖSK) adı altında sadece asgari güven-lik ihtiyaçlarını karşılayacak bir birim

oluşturdu. Dolayısıyla olmayan Japon ordusunun yurtdışına asker gönder-mesi de söz konusu olamazdı. Soğuk Savaş döneminde Tokyo tüm strateji-sini Washington’ın sağladığı güvenlik şemsiyesi altına oturtmuştu. Bu durum o dönemde Tokyo’nun da çıkarlarına uygundu, çünkü bu şekilde hem savun-ma harcamalarını kısıp tüm önceliğini

yeniden ekonomik kalkınmaya ayıra-biliyor hem de sömürgeci geçmişinden dolayı Asya ülkelerinin Japon yayılma-cılığı konusunda endişeye kapılmalarını engelleyebiliyordu.

1990’lı yıllarla birlikte iki önem-li dönüşüm yaşanmaya başlandı. İlk olarak Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Asya’nın güvenlik çerçevesi değişti. Bu kapsamda ortak düşman algısı ortadan kalktığı gibi ABD de tüm aktörlerle bağımsız ilişkiler geliştirmeye başladı. İkinci olarak Japon ekonomisi bugüne kadar sürecek olan uzun bir durgunluk dönemine girerken Çin, dünya eko-nomisinde hızla yükselmeye başladı. Uzun yıllar dünyanın ikinci büyük ekonomisi olma unvanını gururla ta-şıyan Japonlar, 2009 yılında ilk defa Çin tarafından geçilerek üçüncü sıraya indikleri gibi ilerleyen dönemlerde Çin ile Japonya arasındaki ekonomik büyüklük makası da giderek açılmaya devam etti. Üstelik Çin ekonomik açı-dan güçlendikçe bölgesel ve küresel ko-nularda etkisini de artırdı. Pekin, Doğu Çin Denizi’nde Japonya ve Güney Çin Denizi’nde Güneydoğu Asya Ülkeleri Örgütü (ASEAN) ülkeleriyle yaşadığı ada ve deniz alanları sorunlarında daha baskın hareket etmeye başladı.

İşte tüm bu zor koşullar altında par-tisi Liberal Demokrat Parti (LDP) ile Aralık 2012’deki seçimleri kazanarak 2006-2007’deki kısa süreli başbakan-lığından sonra bir kez daha iktidara gelen Shinzo Abe kendisini iki önemli gündem maddesiyle karşı karşıya bul-du. Bunlardan ilki Japon ekonomisinin yeniden ayağa kaldırılması ve küresel ölçekte ağırlığının artırılması, ikincisi ise değişen küresel şartlara bağlı ola-rak Japonya’nın yeni bir dış politika ve güvenlik çerçevesi geliştirmesiy-di. Japonya’nın bu süreçte algıladığı güvenlik temelli tehditlerde ciddi bir şekilde artış olduğunu da belirtmekte fayda var.

Japonya’da son dönemlerde or-taya çıkan güvenlik risklerine karşı ABD’nin resen yardıma gelmeyebi-leceği yönünde kaygılar oluşmaya başladı ve bu durum ABD ile ittifak ilişkilerini yeniden değerlendirmeyi gerekli kılmakla birlikte, Japonya’nın ulusal askerî kapasitesini artırmasını da gündeme taşıdı. Japonya’nın güvenlik endişelerinin en başında hem ekonomik açıdan hızla büyüyen hem de askerî 8

Page 3: japonya’nın yükselişi mi? · 2018. 7. 7. · Japonya’nın karşılaştıkları zorlukları eğerek nasıl fırsata çevirmeye çalıştığını- tarihsel boyut içerisinde

46

kapasitesini artıran Çin bulunuyor. Senkaku (ya da Çin’in tanıdığı ismiyle Diaoyu) adaları sorunu ve Pekin’in Doğu Çin Denizi’nde ilan ettiği Hava Savunma Tanımlama Sahası (HSTS), Çin ve Japonya arasında artan gerilimin somut göstergeleri olarak ortaya çıktı. Yine Kuzey Kore, davranışları tahmin

edilemeyen ve istikrarsızlık kaynağı o-labilecek bir komşu olarak Japonya’nın yanı başında bulunuyor. Kuzey Kore’nin 1998 yılında fırlattığı bir fü-zenin Japon topraklarını aşarak Pasifik Okyanusu’na düşmesi, Pyongyang’ın Japonya’nın her tarafını vurabilecek askerî kapasiteye ulaştığını göstermişti.

Japonya

Çin

Tayvan

Senkaku/Diaoyu Adaları

Senkaku/Diaoyu adaları üzerinde Çin-Japonya İhtilafıSenkaku/Diaoyu Takımadaları günümüzde Japonya ve Çin arasında sınır ihtilafına konu oluyor.

Kaynak: RIA Novosti; 2012

İhtilaflı alanların haritası

İhtilafın tarihsel süreci ADAlAR üzERİNDE EGEmENlİK DöNEmlERİ

Adalar Doğu Çin Denizi’nde konumlanmış durumda

Tayvan’ın kuzeydoğusu km170 km26,3

Takımadaların toplam yüzölçümü

Takımadalar aslında 8 ayrı yer şeklinden oluşuyor

Uotsuri-shima/Diaoyu Dao adasının yüzölçümü tek başına

km24,3 5 3adet gayri meskûn adacık

adet kayalık

ÇİN JAPONYA AmERİKA BİRlEŞİK DEvlETlERİ (ABD)

1371Çin Ortaçağ’da takımadaları keşfettiğini ilan ediyor.

1780’ler1783 ve 1785 tarihli Japon haritalarında adaların Çin’e ait olduğu belirtiliyor.

1895İlk Çin-Japonya, Savaşı’nın ardından Japonya adaları ilhak ediyor.

1900Japon işadamı Koga Tatsushiro adalar üzerinde, adaların topyekûn terk edildiği 1940’lara kadar faaliyet gösterecek bir balık işleme şirketi kuruyor.

1945İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ABD adaların yönetimini devralıyor.

1969Birleşmiş milletler Asya ve Uzakdoğu Ekonomik Komisyonu (ECAFE) adaları çevreleyen deniz sahasında potansiyel petrol ve doğalgaz yatakları olduğu tespitinde bulunuyor.

1972ABD adalar üzerindeki egemenliğini Japonya’ya iade ediyor1970’lerTatsushiro’nun soyundan gelen bazı kişiler dört adet adacığı Kurihara ailesine satıyor. Geriye kalan tek adacık ise Japon hükümetinin denetiminde kalıyor.

1992Çin adaların kendi ‘tabii toprağı’ olduğu iddiasında bulunuyor.

1999Adaların etrafında hatırı sayılır miktarda, yaklaşık 200 milyar m3 doğalgaz barındıran zengin yataklar keşfediliyor.

2002Japon hükümeti 1970’lerde Kurihara ailesine satılan dört adacığı sahibinden kiralıyor.

09.2012Japonya bahsi geçen dört adacıktan üçünü satın alarak adacıkları kamulaştırma niyetinde olduğunu açıklıyor. Böylece adalar ihtilafı meselesinde yeni ve çok daha gergin bir döneme giriliyor.

Ayrıca Kuzey Kore nükleer silahlara sa-hip olduğunu 2009’da tüm dünyaya ilan etmiş durumda ve hâlen de denemelere provokatif bir şekilde devam ediyor. Başka bir deyişle, Japonya etrafında bir tehdit çemberi oluştuğu algısına sahip ve bu algı da yeterli ve haklı gerekçeler temelinde şekilleniyor.

abe’nin dış politika ilkeleriMevcut durum karşısında Başbakan Shinzo Abe’nin geliştirdiği dış politika stratejisine bakıldığında dört ilkenin ön plana çıktığı görülüyor. Bunlar, (1)Amerikan-Japon güvenlik ittifakının geliştirilmesi; (2)Avustralya, Hindistan, ASEAN ülkeleri, Afrika ve Avrupa ile ilişkilerin derinleştirilip daha da güç-lendirilmesi; (3)uluslararası sorunların barışçıl yollardan çözümünün destek-lenmesi ve (4)uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi. Son iki ilkenin Japon dış politikasının dayandığı genel ahlaki de-ğerleri göstermek için ortaya konduğu söylenebilir. Söz konusu ilk iki ilke ise yeni dönem Japon dış politikasının ön-celiklerini yansıtması açısından büyük önem taşıyor.

ABD ile olan askerî ittifak ilişki-lerini daha güçlü bir hale getirmek, Abe hükümetinin en büyük önceliği. Sadece Başkan Barack Obama değil, Başbakan Abe de yükselen Çin’e karşı Asya’da yeniden bir dengeleme politi-kası izlenmesini gerektiğini düşünüyor. Bu çerçevede Japonya askerî açıdan Çin’i tek başına karşına almamak için Amerikan-Japon ittifak ilişkilerinin daha güçlü ve caydırıcı hale getirilme-sine çabalıyor. Diğer taraftan Japon ÖSK’sinin caydırıcı bir ordu haline ge-tirilmesi için de stratejiler geliştiriliyor. Abe yönetimi bu çerçevede anayasanın kısıtlayıcı hükümler getiren 9. madde-sini değiştirmekten ziyade yeniden yo-rumlama taraftarı ve söz konusu madde hâlihazırda yurtdışına asker gönderme konusunda yumuşatılmış durumda. Nitekim bunun geçmişte örnekleri var. 1990 Körfez Krizi’nde Tokyo, koalis-yona asker göndermek yerine 9. mad-deyi gerekçe göstererek yüklü bir mali destek verme yolunu seçmiş, bu durum literatüre ‘çek defteri diplomasisi’ ola-rak geçmişti. Bununla birlikte Irak’a karşı koalisyona destek veren ülkeler listesinde Japonya’ya yer verilmemesi ise Tokyo’ya ciddi bir şok yaşatmıştı. Daha sonra gerçekleştirilen barış gücü

KAPAK DOSYASI - II

Page 4: japonya’nın yükselişi mi? · 2018. 7. 7. · Japonya’nın karşılaştıkları zorlukları eğerek nasıl fırsata çevirmeye çalıştığını- tarihsel boyut içerisinde

47Kasım 2014/45

operasyonlarına Japon askerlerinin ka-tılımı konusunda bir istisna oluşturuldu. Şimdi Abe, ittifak ilişkileri ve uluslara-rası askerî işbirlikleri konusunda benzer istisnalar yapılabileceğini düşünüyor.

Başbakan Abe aynı zamanda Japonya’nın Asya’da kendi dengeleme stratejisini oluşturmasını öngörüyor. Bu açıdan Hindistan, Avustralya ve ASE-AN ülkeleriyle geliştirilecek işbirliği Tokyo için büyük önem taşıyor. ASE-AN ülkeleri içerisinde Çin’in Güney Çin Denizi politikasından son derece rahatsız olan Vietnam ve Filipinler ile işbirliği öne çıkıyor. Yine ASEAN’ın lider ülkesi Endonezya’nın da alacağı tutum önem kazanıyor. Dolayısıyla Ja-ponya, ABD ile askerî ittifak bağlarını güçlendirdikten sonra Hindistan, Avust-ralya, Vietnam, Filipinler ve Endonezya ile stratejik bir işbirliği geliştirebilirse Çin’e karşı kendisini daha rahat hisse-decek.

Japonya’nın dengeleme stratejisin-deki en büyük eksiklik ise Güney Kore. Abe döneminde Tokyo-Seul ilişkileri gelişmek bir yana gerilemeye başladı. Çin’in HSTS hamlesine bir cevap ola-rak Başbakan Abe’nin Aralık 2013’te gerçekleştirdiği Yasukuni tapınağı zi-yaretinin bir yan etkisi Güney Kore ile ilişkilerin de gerilmesi oldu. İki buçuk milyon Japon savaş şehidinin hatırasına inşa edilen Yasukuni tapınağında İkinci Dünya Savaşı sırasında savaş suçu iş-lediği iddia edilen Japon generallerinin de isimlerinin bulunması, Çin ve Güney Kore’nin tepkisini çekiyor. Nitekim Abe’nin Japonya başbakanı sıfatıyla bu tapınağı ziyaret etmesi, Çin’in HSTS ilanı karşısında Japonya ve Güney Kore’nin siyaseten işbirliğine girme ih-timalini de zayıflatmış durumda.

Özetleyecek olursak, dış politika ve güvenlik konularında Japonya, zorlu bir dönemden geçiyor. Ekonomi ala-nındaki sürecin ise karşı karşıya olunan zorluklar açısından hiç de geride kalır yanı yok.

“abenomi” Ne kadar Başarılı?Japon ekonomisi, İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne değin önce hızlı ve güçlü bir büyüme, sonrasında ise uzun süreli bir durgunluk yaşadı. Şekil 1’de de görüldüğü gibi Japon ekonomisi 1990’ların başından itibaren ciddi bir biçimde durgunluğa girmiş, 2000’ler-de ise zaman zaman hareketlenmeler yaşansa da genel olarak ivmesini kay-

Doğu Çin Denizi: hava Savunma teşhis Bölgeleri (aDIZ) ve İhtilaflı Deniz Sahası

1961

1963

1965

1967

1969

1971

1973

1975

1977

1979

1981

1983

1985

1987

1989

1991

1993

1995

1997

1999

2001

2003

2005

2007

2009

2011

2013

10,0

5,0

0,0

-5,0

-10,0Kaynak: Dünya Bankası

Şeki 1: Japonya GSYh Büyüme Oranı (%)

ÇİN

TAYVAN

JAPONYA

Japon Denizi

Sarı Deniz

Doğu Çin Denizi

Chunxiao doğalgaz yatağı (Tahmini alan)

Okinawa Adası

Senkaku/Diaoyu AdalarıHava Savunma Teşhis Bölgeleri

Münhasır Ekonomik Bölgeler

Çin

Çin

Japonya

Japonya

8

Page 5: japonya’nın yükselişi mi? · 2018. 7. 7. · Japonya’nın karşılaştıkları zorlukları eğerek nasıl fırsata çevirmeye çalıştığını- tarihsel boyut içerisinde

48

betmiş bir görüntü sergiliyor. Bu durum karşısında Başbakan Abe, göreve gel-diği ilk günden itibaren kamuoyunda “Abenomi” adı verilen önlem paketini uygulamaya başladı. Bu paket, üç temel öğe üzerinden şekilleniyor: (1)mali teşviklerle ekonomik aktiviteye canlılık kazandırılması; (2)parasal genişleme ile bir taraftan Japon Yeni’nin değerinin düşürülmesi, diğer taraftan da deflasyo-nist ortamın kırılarak yüzde 2 civarında bir enflasyonun sağlanması ve (3)bu önlemlerin sağlayacağı olumlu ortam sayesinde ekonominin ihtiyaç duyduğu yapısal reformların gerçekleştirilmesi.

LDP’nin parlamentonun her iki kanadında da yeterli çoğunluğa sahip olması, özellikle Japonya gibi son on yıl içerisinde sekiz başbakan de-ğiştirmiş bir ülkede ekonomik önlem paketlerinin ve reform programlarının uygulamaya konulması açısından avan-taj sağlıyor. Abenomi’nin ilk iki öğesi,

mali teşvikler ve parasal genişleme, Abe hükümetinin ilk iki yılı boyunca olumlu sonuçlar verdiyse de bu so-nuçların sürdürülebilir büyümeye ne kadar dönüşebileceği ve en önemlisi üçüncü öğenin başka bir deyişle yapısal reformların ne ölçüde gerçekleştirile-bileceği konularında şüpheler sürüyor. Japon ekonomisinin sorunları yapısal özellikler taşıyor, dolayısıyla çözümler de yapısal bir dönüşüm gerektiriyor; mali ve parasal önlemler ise sadece bu dönüşüm için uygun zeminin oluşturul-masında fayda sağlıyor.

Abe hükümetinin işbaşına geldiği Aralık 2012’den bu yana bir yandan kamu eliyle büyük yatırım projeleri ha-yata geçiriliyor, bir yandan da Merkez Bankası piyasaya ayda ortalama 5-6 trilyon Yen enjekte ediyor. Bu süreç içerisinde Japon Yeni, diğer başlıca para birimleri karşısında bugüne değin yaklaşık yüzde 26 oranında değer kay-

betmiş durumda. Enflasyon oranı ise yüzde 1’in üzerine çıktı ve yüzde 2’lik hedefe doğru ilerliyor. Ancak bu geliş-melerin makroekonomik anlamda o-lumlu getirileri henüz alınabilmiş değil. Şekil 2’de görüldüğü gibi Japonya’nın ihracatı düşüşte ve geleneksel olarak ti-caret fazlası veren bu ülke artık açık ve-ren bir ekonomi haline gelmiş durum-da. Yen’in değerinin düşmesi, rekabet gücü zayıf bir ihracat sektörüne yeterli itici gücü sağlayamadı. Ayrıca, Fukuşi-ma felaketi sonrası nükleer santrallerin kapatılması nedeniyle Japonya’nın fosil yakıt ithalatını artırmak zorunda kalması ve son on yıl içerisinde yakıt-ların toplam ithalat içerisindeki payının yüzde 19’dan yüzde 34’e kadar çıkmış olması ticaret dengesi üzerinde olum-suz bir etki yaratıyor. Diğer yandan enflasyon yaratılarak şirket gelirlerinin artması, bunun ücretlere yansıması ve harcanabilir gelirlerin artması sayesinde tüketimin ve yatırımların hız kazanması bekleniyor; ancak bu da tam olarak ger-çekleşmiş değil.

Abenomi, Japon ekonomisinin nefes almasını sağladı, ancak sürdü-rülebilir büyüme için yapısal reform-ların mutlaka etkin bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor. İhracatın ve üretimin zayıf olmasının temel sebebi, Japon ekonomisinin rekabet gücünü, üretkenliğini, yenilikçiliğini yitirmiş; işgücü havuzunun da iyice daralmış ve köhneleşmiş olması. Şirketler artık ino-vasyona ve teknolojiye yeterince kay-nak ayırmadıkları gibi üretimlerini de giderek diğer Asya ülkelerine taşıyor, yatırımlarını Japonya’da değil dış ülke-lerde yapıyorlar. İhracat, artan oranda üçüncü ülkeler üzerinden yapıldığı için gücünü yitiriyor. Diğer yandan, nükleer santrallerin kapanması ve Yen’in değer kaybetmesi nedeniyle hızla artan yakıt ithalatı faturasını kısmak için Abe hü-kümeti nükleer santralleri yeninden fa-aliyete geçirmek istiyor, ancak toplum nezdinde ciddi bir muhalefet ile karşı karşıya kalmış durumda.

Yapısal reformlar yolun başındaAbenomi’nin öncelikle şirketlerin daha fazla katma değer sağlayacak şekilde faaliyet göstermelerini, yani yatırım ve üretim yapmalarını teşvik edecek bir yapılanma süreci başlatması gerekiyor. Şirketlerin üretkenliği açısından ise en önemli girdilerin başında şüphesiz ki işgücü geliyor. Japonya’nın giderek

1000,0

900,0

800,0

700,0

600,0

500,0

400,0

300,0

200,0

100,0

0,0

İhracat (milyar $)İthalat (milyar $)

1961

1963

1965

1967

1969

1971

1973

1975

1977

1979

1981

1983

1985

1987

1989

1991

1993

1995

1997

1999

2001

2003

2005

2007

2009

2011

2013

Şekil 2: Japonya’nın Yıllara Göre Dış ticareti

Kaynak: Bm Comtrade

KAPAK DOSYASI - II

Page 6: japonya’nın yükselişi mi? · 2018. 7. 7. · Japonya’nın karşılaştıkları zorlukları eğerek nasıl fırsata çevirmeye çalıştığını- tarihsel boyut içerisinde

49Kasım 2014/45

yaşlanan nüfusu ekonomi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip. Japon muci-zesinin başladığı 1960’lı yıllarda nüfu-sun sadece yüzde 5-6’sı 65 yaşının üze-rindeyken bugün bu oran yüzde 25’e çıkmış durumda. Nüfus artış oranı ise 2013 verilerine göre yüzde -0,2. Başka bir deyişle Japon nüfusu yaşlanıyor ve azalıyor; üreten, katma değer yaratan ve vergi veren kesim küçülürken, üret-meyen ve sosyal güvelikten faydalanan kesim büyüyor. Bu durum işgücü ha-vuzunu daraltırken şirketlerin perfor-manstan ziyade sadakate prim veren istihdam politikaları, cinsiyet dengesi bozuk bir çalışma hayatı yapısı (resmî rakamlara göre erkeklerin yüzde 70’i çalışma hayatına katılırken kadınlarda bu oran sadece yüzde 48) ve yurtdı-şından gelecek kalifiye elemanlara ve beyin gücüne kapılarını açmayan bir göçmenlik mevzuatı, Japonya’da işgü-cünün zayıf kalmasına ve üretkenliğini artıramamasına yol açıyor. Üretkenlik

artmayınca, üretim de, rekabet gücü de, ücretler de, yatırımlar da artamı-yor. Abe hükümeti, bu alanda yapısal reformlara başladı -örneğin kadınların ekonomiye katılımının artırılmasına yönelik birtakım uygulamalar devreye sokuldu- ancak Abenomi’nin üçüncü öğesi halen yolun başında.

Abe, bu reformları ne kadar yapabi-lecek? Hükümetlerin ve başbakanların rahatlıkla koltuklarından olabildikleri bir ülkede, Abe’nin ne kadar kredisi var? Japon başbakan için kötü haber, göreve başladığında yüzde 76 olan onaylanma oranının bugün yüzde 48’e kadar inmiş olması. GSYH’nin yüzde 240’ı gibi korkunç bir seviyeye ulaşmış olan Japonya’nın kamu borcu yükünü azaltmak amacıyla Nisan ayı başında yürürlüğe sokulan tüketim vergisi artışı halk arasında hiç de olumlu karşılanma-dı. Ayrıca, Nisan’da vergi geleceği için üretici ve tüketicilerinin yılın ilk çey-reği için konum almalarına, dolayısıyla

büyüme oranlarının ilk çeyrekte yüzde 6,7 artmışken ikinci çeyrekte yüzde 7,1 oranında azalmasına yol açtı. Bu durum Abe’nin elini zayıflatıyor, ancak karşısında güçlü bir muhalefet olmayışı başbakan için önemli bir siyasi avantaj.

Japonya’nın dış politika ve güvenlik alanlarındaki hedeflerine ulaşabilmesi için ekonomisini güçlendirmesi şart. Ekonominin güçlenmesi için yapısal reformların yapılması, bunun için ise Abe’nin siyasi gücünü koruması ge-rekiyor. Eylül ayı başında kabinede değişikliğe giden ve 18 bakandan 12’si-ni değiştiren Abe, bu şekilde siyasete yeni bir soluk getirmeye çalıştıysa da 19 Ekim’de iki bakanın haklarındaki iddialar nedeniyle istifalarını vermele-ri, başbakan açısından ciddi bir darbe oldu. Abe’nin Japonyası, bir kez daha zorlukları eğmeye ve yola devam et-meye çalışıyor. Bunun için ise Abe hükümetinin Japon siyasetinin kaygan zemininde ayaklarını yere sağlam basa-bilmesi şart.