368
Juliette E. Mckenna _ Einarinn'in Öyküleri Cilt2 Kılıç Ustasının Yemini Hadrumal'ın Ba^büyücüsü Planir'den, D'Olbriot Ailesinin Ba^ı ve İsmin Onurunun Koruyucusu, Prensler Meclisi'nin Yargıcı ve imparatorluğun Hamisi Prens Guliel D'Olbriot'a, Gündönümü selamlan ve gelecek yıl için en içten baharı ve sağlık dilekleriyle. § ayın Prensim, Ön-Ki£ mevsiminde kıyılarınıza vurmuş olan Elietimm gemilerinin enkazları hakkında gönderdiğiniz bilgiler için minnettarım. Adamla- rımızın, Elietimm ırkıyla yakın geçmişteki karsıla^malarındaki kılpayı ka- çıcı unutmuş değilim ve sizi, topraklarınızı ve imparatorluğun genel huzu- runu tehdit eden bu ırka kaçı tetikte olduğum konusunda temin ederim. Bu önemli ama kişisel olmayan kaygılarımın yanında hatırlatmak isterim ki siz Aiten ile bir yeminli adamınızı kaybederken ben de Geriş ile bir bilginimi kaybettim. Engin bilgiye sahip bu adam, karsı karcıya olduğumuz tehditte bize çok faydalı olabilirdi ama tabii ki hiçbir şey onların ölümünden daha elim olamaz. Kefelerdeki bu tip dengesizlikleri asla unutmam ve eminim siz de unutmuyorsunuzdur. Mektubunuz, çıkarlarımızın aynı yolda yatıyor olduğunu benim gibi si- zin de anlamış olduğunuzu düşünmemi sağladı. Siz düşman güçlerinin sahil- lerinize çıkarma yapmaları ya da daha kötüsü, Dalasor ve Gidesta'nm yer- lesilmemij bölgelerinde saklanıyor olmaları tehlikesiyle karsı karcıyayken, ben de Hadrumal'da halen çözmeye çalıştığımız karmadık bir büyünün teh- didi altındayım. Konusu gelmişken yeminli adamınız Aiten'in, büyücülerim- 2. den Shivvalan'a yapmış olduğu saldırıdan sorumlu tutulamayacağı konusun- da size temin etmek isterim. Aklı Elietimmlerin kötü büyüsü tarafından iş- gal edilmemiş olsaydı, kendi onuru ve sizin isminizi savunmak adına sonu- na kadar savaşacağından şüphem yoktur. Shivvalan'm sağlığını sorduğunuz için teşekkür ederim; kendisi tamamen iyileşti ve Elietimmlerin kurduğu planları ortaya çıkarmak için üzerine dü- şm görevi yapmak için hazır beklemektedir. Yaslı ve biraz da tuhaf bir bü- yücü tarafından saklandığı anlaşılan ve tarafınıza teslim edilen kılıcınızla il- gili memnuniyetinize de değinmişsiniz ama bu konuda tefekkür etmeniz Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Juliette E. Mckenna _ Einarinn'in Öyküleri Cilt2 Kılıç Ustasının Yemini

Hadrumal'ın Ba^büyücüsü Planir'den, D'Olbriot Ailesinin Ba^ı ve İsminOnurunun Koruyucusu, Prensler Meclisi'nin Yargıcı ve imparatorluğunHamisi Prens Guliel D'Olbriot'a, Gündönümü selamlan ve gelecek yıl içinen içten baharı ve sağlık dilekleriyle.

§ayın Prensim,Ön-Ki£ mevsiminde kıyılarınıza vurmuş olan Elietimm gemilerininenkazları hakkında gönderdiğiniz bilgiler için minnettarım. Adamla-rımızın, Elietimm ırkıyla yakın geçmişteki karsıla^malarındaki kılpayı ka-çıcı unutmuş değilim ve sizi, topraklarınızı ve imparatorluğun genel huzu-runu tehdit eden bu ırka kaçı tetikte olduğum konusunda temin ederim. Buönemli ama kişisel olmayan kaygılarımın yanında hatırlatmak isterim ki sizAiten ile bir yeminli adamınızı kaybederken ben de Geriş ile bir bilginimikaybettim. Engin bilgiye sahip bu adam, karsı karcıya olduğumuz tehdittebize çok faydalı olabilirdi ama tabii ki hiçbir şey onların ölümünden dahaelim olamaz. Kefelerdeki bu tip dengesizlikleri asla unutmam ve eminim sizde unutmuyorsunuzdur. Mektubunuz, çıkarlarımızın aynı yolda yatıyor olduğunu benim gibi si-zin de anlamış olduğunuzu düşünmemi sağladı. Siz düşman güçlerinin sahil-lerinize çıkarma yapmaları ya da daha kötüsü, Dalasor ve Gidesta'nm yer- lesilmemij bölgelerinde saklanıyor olmaları tehlikesiyle karsı karcıyayken,ben de Hadrumal'da halen çözmeye çalıştığımız karmadık bir büyünün teh-didi altındayım. Konusu gelmişken yeminli adamınız Aiten'in, büyücülerim-2. den Shivvalan'a yapmış olduğu saldırıdan sorumlu tutulamayacağı konusun-da size temin etmek isterim. Aklı Elietimmlerin kötü büyüsü tarafından iş-gal edilmemiş olsaydı, kendi onuru ve sizin isminizi savunmak adına sonu-na kadar savaşacağından şüphem yoktur. Shivvalan'm sağlığını sorduğunuz için teşekkür ederim; kendisi tamameniyileşti ve Elietimmlerin kurduğu planları ortaya çıkarmak için üzerine dü-şm görevi yapmak için hazır beklemektedir. Yaslı ve biraz da tuhaf bir bü-yücü tarafından saklandığı anlaşılan ve tarafınıza teslim edilen kılıcınızla il-gili memnuniyetinize de değinmişsiniz ama bu konuda tefekkür etmeniz

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 2: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ge-rekmemektedir. Kılıcı, benim önerim üzerine yeminli adamınız Ryshad Tat-hel'e vermiş olmanız yeterli bir karşılıktır. Becerikliliği ve ölümcül durum-larda gösterdiği cesareti beni çok etkiledi ve böylesi bir aile yadigârının ye-niden İmparatorluğun savunmasında, bu büyük Aile adına kullanılmasınınne kadar yerinde bir karar olduğunu yinelemek isterim. Bu konuda, sizden bir talebim olacak. Bu eski büyünün gizemlerini araş-tırmaya devam ediyorum. Kendi yeğeninizin akıbetinden de bildiğiniz gibi bu,topraklarımızda rahatça dolasan Elietimmlerin istenmeyen ilgisini çekmekte-dir. Büyücülerimin birçok yetenekleri olmasına karcın hiçbiri kılıç ustası de-ğildir. Eğer yeminli adamınız Ryshad'ı emrime verme inceliğini gösterirseniz,kendisinin yeteneklerini Ailenizin sanma yaraşır bir şekilde kullanmayı ta-ahhüt ederim. Elietimmier hakkında ne kadar çok bilgi toplarsak ve bunu nekadar kısa zamanda yaparsak her ikimiz için de daha iyi olacaktır. COTEBRJDGE'E DOĞRU AİİAYOL ÜZER],LESCARLİ MARLİER^DVKALİĞİ,İHTİYATI fADRİOL'Ün İKJEİCİ YlLinDASon-İLKYAzın 8'i^JjJTV^atemdeki bir anneden oğlunu öldüren adam olma-f 1 di ğmız için nasıl özür dileyebilirdiniz ki? Aiten'in?^ JLJB kanı başkasının ellerinde kalmış olabilirdi ama on-ca yıllık arkadaşımı, aklını ve bedenini çalan o iğrenç büyü-nün etkisinden kurtarmak için kılıcımı kaldıramamış olma-nın utancı, ödemiş olduğum müthiş bedele rağmen beni da-ha kötü lekelemişti. Başarısızlığımı anlatmaya çalışmıştımama kekeleyerek konuşabildiğim kelimeler darağacı üzerindedönen leş kargaları gibi havada asılı kalmıştı. Aiten'in ailesi-ne yaptığım ziyaret korkunç bir hata mıydı? Hayır, onurumbunu gerektiriyordu, eğer sabahları tıraşımı olurken kendigözlerime bakıp yeminine sadık bir adam görmek istiyorsambunu yapmalıydım. Aiten'in babası ve erkek kardeşleri onun anısını şereflen-dirmenin en iyi yolunun evde yapılmış elma şarabıyla kafa-ları çekmek olduğuna karar verince işler biraz düzelmişti.Herkes Aiten ile ilgili bir hikâye anlatmış ve hikâyelerin ba-zıları ayılmca bile komikliğini korumuştu. Ertesi sabah kafa-mın kış sisleri kadar bulanık ve ağzımın, içine işenmiş çizmegibi olmasına değmişti. Aiten'in kız kardeşi Tirsa'yı hatırlayınca gülümsememkayboldu. Kahverengi saçları, uysal kahverengi gözleri ve iç-

ten gülümsemesiyle sıradan bir kızdı. Eski İmparatorluk top-raklarındaki her pazar yerinde onlarcasım görebileceğiniz birtip olmasına rağmen ben onu yüz adımdan, bir festival kala-4 balığının içerisinden seçebilir ve on yıl geçse bile kalbime bi-lenmiş bir bıçak saplanmış gibi hissederdim. O kadar Aiten'e

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 3: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

benziyordu ki. Yığın halindeki eşyalarını göğsüne bastırıp kaybettiği oğ-lunun kokusunu son bir defa içine çekmek için derin bir ne-fes alan Aiten'in annesinin yüzündeki acıyı hatırlamak ilgimifazlasıyla dağıttığı için yol kenarındaki çalılarda pusuya yat-mış olan hayduüarı fark edememiştim. Tüm sabah boyuncabir yağıp bir duran yağmur, gökyüzünü moralim kadar pus-lu bırakmıştı ama hava açıyor olmasına rağmen kukuletamıda hâlâ çıkarmamıştım. Yine de bunların hiçbiri hatamı hak-lı çıkarmaz; bu karanlık diyarda tersine işleyen birçok şey gi-bi Lescar yollarının da savaş zamanları dışında daha tehlikeliolduğunu hatırlamam gerekirdi. Daha kendimi toparlayamadan serserilerden biri atımın yu-larını yakalayıverdi. Ürken hayvan geriledi, toynaklarının ıslakyolda kaydığını hissedince ayaklarımı üzengilerden çıkardımve yere atlayarak düşmemeyi becerebildim. Titreyen, terli atonu yakalamaya çalışan haydutların ellerini ısırıp yolun ileri-sine doğru kaçınca ben de bu iğrenç çeteyle karşı karşıyakaldım. "Geçiş ücretini öde dostum, biz de seni bırakalım," dedien öndeki sırıtarak, yapış yapış dişetlerinde siyahlaşmış artık-lar vardı. Elebaşılarına bakıp başımı iki yana salladım. Yenilmiş birordudan arta kalan bu zavallılar bana pek rakip olamayacaklar-dı. Hepsi açlıktan bir deri bir kemik kalmış, pisliğe bulanmış-lardı. Verimsiz geçen uzun bir kıştan çıkmış, çaresiz çakallargibi leşlerle idare etmek zorunda bırakılmışlardı. Yine deumutsuzluğun insanları tehlikeli yaptığını hatırlattım kendime. Sadece dört kişi olduklarından emin olmak için tekerlekizleriyle dolu yolda birkaç adım geriledim; çalılardan tama-mıyla çıkmalarını istiyordum. Şimdi bu Lescarlılarm kulak veayak parmaklarının arasının inek boku dolu olduğuna emin _5olmuştum çünkü arkama geri çekilmemi engelleyebilecek biradam koymamışlardı. Arkamı dönüp kaçtığım takdirde onla-rı ekebileceğimden emindim ama anayoldan ayrılan, nereyegittikleri belli olmayan çamurlu yan yollarda kaybolmak iste-miyordum. Elim kılıcımın kabzasına uzanırken cebimdekiparşömen, patronumun emirlerini hatırlatırcasma hışırdadı. Hem zaten koşmak istemiyordum, Dast'm dişleri adına,neden koşacakmışım ki? Ayrıca atımı da geri istiyordum.Prensin özel ahırından iyi bir hayvandı ve gücünü korumasıiçin onu günde yedi-sekiz fersahtan fazla sürmemiştim."Özür dilerim arkadaşım. Kimin yetkisiyle bu ücreti topladı-ğını söylemedin." Sakin bir sesle konuştum. "Gereken tüm yetki burada!" Kertikli kılıcıyla meydanokur bir tavra büründü; anlaşılan paslanmış ve kenarlarındanzincirleri sarkan, salkım saçak göğüs zırhı içinde beni etkile-meye çalışıyordu. Hepsi de üstlerine uymayan zırh kalıntıları giyen yanında-kiler küstahça sırıttılar. Ne kadar ahmaktılar; karşımda pis pisgülümsüyorlardı, ancak kalın deri pelerinimin gizlediği metalkoruyucularımın onlarınki gibi zayıf noktaları yoktu. Zincir-den yapılma uzun zırhlar giymiyordum; çok fazla dikkat çeki-yorlardı ve patronuma yararlı olabilmem fark edilmeden seya-hat edebilmeme bağlıydı. Bir elimi kılıcıma yasladım. Kabzasıgümüşi parladı, parlatılmış kını yağmurun dinmesiyle aralar-dan sızan güneş ışığında ıslak bir parıldamayla aydınlandı. "Ücret ne kadar?" diye bir sonraki harekeüerini kestirmeye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 4: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

çalışırken sakin bir yüzle sordum. D'Olbriot Ailesi için yetişti-rilen askerleri eğitirken onlara hep eğer bir çarpışmadan kaçın-manın yolu varsa savaşmanın erdemli olmadığını öğretirdim ama Lescarlılar parçalanmış, kanayan topraklarındaki acılardanve savaşan düklerinden bunun tam tersini öğreniyorlardı. Elebaşıları en sonunda oralara ait olmayan aksanımı fark.et-_§_ ti. "Sen Tormalinlisin, değil mi? Süslü kelimeler, süslü bir at vekılıç. Kesende kaç para varsa, geçiş ücretin o kadar olacaktır!" Besbelli bu adamda Dastennin'in dilbalığma verdiği zekâ-dan daha fazlası yoktu. "Bir yemeklik paranızı veririm." Alayetmeden gülümsedim. "Bunun için Denizlerin Efendisine duaedebilirsiniz." Tahmin ettiğim gibi diğer üçü savaşmadan kazanabilecek-leri akşam yemeği fikrini sevmişlerdi. Elebaşıları tehditkârcabaktı, geri adım atmayı istemiyordu. "Atını ve eşyalarını sat-tıktan sonra bir sonraki tapmakta Talagrin'e adakta bulunaca-ğız. Bize yolunmak üzere hazır bir güvercin yolladığı için Av-cı'ya şükürler olsun." "Tüylerimi yolmayı mı deneyeceksin?" Kılıcımı çektim.Kınından parlayarak, kulakları tırmalayan çeliğimsi bir sesledışarı kaydı ve karşımdaki paslı silahlar titredi. "Neden? Ya-nımda patronumun mektupları dışında hiçbir şey yok." Aiten'in ailesini ziyaret etmeden önce serserilerle laf yarış-tırmayacağımı düşünürdüm. Hele ki bu sefil beyliğin yarısı-nı satın alabilecek kadar gerçek Tormalin altım yanımdaykenhiç konuşmazdım. Korumam gereken sadece kendi onurumdeğildi; Prens D'Olbriot'un Aiten'e yemini için vermiş oldu-ğu para da onun ölümünden sonra öç istiyordu. Bu pislikler-le uğraşırken kendimi, suçluluk duygularımı bir kenara itme-ye zorladım. "Yeminli adamsın, öyle mi?" Öndeki adam pis pis sırıttı,bitlenmiş kafasını kaşırken kılıcıyla bana selam verecek kadarkendinden emindi. "Bütün gününü kafası bir sürahinin için-de, hayalanyla oynayarak geçiren koca götlü bir Prensin kıçyalayıcısı. Bütün gününü kazın boynunu okşayarak geçiriyor-sun, değil mi?" Yankesici arkadaşları buna kıs kıs güldüler ama ucuz ha-karetlerin beni sinirlendirdiği günler çoktan geride kalmıştı.Gerçek bir savaşçı, alevli bir hiddetin soğuk çelikten daha faz-la adam öldüreceğini bilir. Bir adım daha gerileyerek onu ar- ]__kadaşlarının şüpheli korumasından uzaklaştırdım. Prensin as-kerleri hiçbir zaman bu kadar kolay kandırılmazlar, hele on-lara gereken disiplini verdiğimden bu yana asla. "Ee, kendin için ne diyeceksin, kıvırcık kafa? Hadi, para-nı ve başlangıç olarak belindeki keseyi ver bakalım. Ve cevapver, lanet olası, tabii ki altına sıçmakla meşgul değilsen." Tam tahmin ettiğim gibi, devam eden sessizliğim ağzı bo-zuğun arkadaşlarını sinirlendiriyordu. "Pekâlâ arkadaşlar, şu piçe dersini verelim!" Paslı kılıcınıkaldırarak cesur bir adım attı. Ağzı bozuk olan, kılıçsız elinin en yakınındaki adama tersters baktığımda adam istemeden bir adım geri attı. Ahmaklıkarkadaşını birazdan öldürecekti; ahmaklık ve benim kılıcımama içlerinden kaçmak isteyen olduğu takdirde onları yaka-lamak için zaman harcamayacaktım. Ağzı bozuk olan kılıçsız elini havada savurarak üzerime

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 5: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

atılınca kılıcımın düz tarafıyla onun kılıcını yukarı ittirmekiçin yana adım attım. Serseri bu şansı kaçırmak istemeyince,kirli kılıcını kafama doğru savurdu; ilerledim ve kolu yukarıkalktığı anda bileğimi çevirip hevesle parlatılmış kılıcımı kol-tuk altına iyice sapladım. Delinmiş şarap tulumu gibi yere yı-kıldı, ağzından fışkıran kan, panik ve acı çığlıklarını boğdu.Diğerleri gırtlaktan gelen Lescarca küfürler ettiler ve bir tane-si saldırdı. Belli ki bitleri dışında aptallıklarını da paylaşıyor-lardı. Yere sağlam bastığımdan emin olup kılıcımı karnınadoğru savurdum, içgüdüsel bir hareketle kılıcımı karşılayıncasendeleyerek geriledi. Kolaylıkla savuşturduğum vahşice birhamle yaptı ve son anda kenara zıplayarak dizkapaklarım al-çaktan salladığım kılıcımdan kurtardı. Bir anda kendimi iki tanesiyle birden karşı karşıya buldum, arkadaşı ondan esinle-nerek cesaret bulmuştu. Eğer kılıcın hangi tarafının kabza olduğunu öğrenmekten8_ daha fazla eğitim görmüş olsalardı problem olabilirlerdi amabirkaç hızlı vuruş ilk adamın savunmasını kırıp onu dizleri-nin üzerine çökertti; bir zamanlar kılıç tutan kolu olan, pa-ramparça kemik yığınını diğer eliyle tutuyordu. Boştaki elim-le şanssız meleze yumruk attım ve adam patlamış dudakları-nın arasından haykırarak çalıların arasında kayboldu. En sonakalan ise üzerine kaynar su dökülmüş köpek gibi çamurlarıniçinde kayarak kaçmaya çalıştı, aceleden boşta gezen atımabinmeyi bile akıl edemedi. Böylece gözlerinden akan yaşların pislik içindeki yüzündetemiz çizgiler açtığı çocukla baş başa kaldım. Yamuk burnun-dan sümükler akmakta, kırık dişlerinin arasından nefes nefe-se soluk almaktaydı. Daha yürümeye bile başlamadan hayatbu çocuğun yüzünü tekmelemişti. Sinirime hâkim olmayı başardım; hem de bu kadar uzunve benim için çok da mutlu geçmeyen bir mevsimi geride bı-rakmış olmama rağmen. Bu kontrolümü kaybetmem için ma-zeret değildi. Aiten'in zamansız ölümüyle ortaya çıkan hid-deti derinlere gömmüştüm ama içten içe yanan bu kızgınlı-ğımı bir an salıvermek iyi gelmişti. Ancak bu hisler şımartıl-maya gelmezdi. Hızlıca etrafıma bakındım, atım taze çimenler üzerindeödüyordu. Bir an için çocuğu tamamen görmezden gelmeyidüşündüm. Hayır, Dast onu lanetlesin; böyle bir iyiliği hakedecek hiçbir şey yapmamıştı. Ters tarafına sahte bir hamleyaptım, titreyen kılıcını ümitsizce salladı ama toparlanmasınaizin vermeden kılıcım boğazına dayanmıştı. Paslı kılıcını ye-re düşürdü, ayaklarının dibinden buharlar yükselmeye başla-yınca altına işediğini anladım."Merhamet, merhamet," diye kekeledi. "Lütfen efendim,

bu bir daha olmayacak, yemin ederim, istediğiniz her türlü ye-mini ederim, acıyın, merhamet adına, Saedrin kurtar beni..." Onu susturmak için kılıcımın keskin kenarını boynununyumuşak derisine gömdüm. Güvenilir biri miydi acaba? San- z\mam. Düklerin değersiz bir taht için on kuşaktır beyhude birsavaş verdiği, sözde soyluların hasımlarına üstünlük sağlamakiçin her mevsim taraf değiştirdiği topraklarda yaşayan böylebir çocuk onurdan ne anlayabilirdi ki? Kendi boğazını kesmeden yutkunmaya çalışırken, "Yeminederim," diye umutsuzca inledi. Burada mesele onun onuru değildi, benim dürüstlüğüm

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 6: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ve kendime saygımdı. Teslim olmak için yalvarırken, canhavliyle değersiz yeminlerini ederken aptal bir çocuğu nasılöldürebilirdim ki? "Yere yat," diye homurdandım ve o da kafasına sopa ye-mişçesine kendini pisliğin içersine bırakıverdi. Ayağımla en-sesine sertçe bastırırken kılıcını dikenli çalıların arasına fırlat-tım. Kendi kılıcımı yüzüne yaklaştırdım. Kılıcımın ucundakipıhtılaşmış kana bakarken kızarmış çapaklı gözünü kırpıştırdı."Burada yatacaksın ve atınım ayak sesleri kayboluncaya kadarkıpırdamayacaksın. Bir daha seni Diğerdünyanm bu tarafındagörürsem bağırsaklarını deşerim. Beni duyuyor musun?" Korku içinde başıyla onayladı. Gözleri çamurun içinde canvermiş eski elebaşlarmın cesediyle benim aramda gidip geli-yordu. Geriye çekildim, kımıldamaya cesaret edecek kadaraptalsa onu öldürecektim. Neyse ki yanı başında hâlâ titre-mekte olan cesetten daha ölü durabilecek kadar akıllıydı. Düzensiz çalıların arasında başka sürprizler olup olmadığı-nı kontrol ederek yavaşça atıma doğru yürüdüm, kan koku-suyla onu ürkütmek istemiyordum. Her nasılsa hemen banayaklaştı; yolda beraber geçirdiğimiz yarım mevsim benimonun için yemek ve su demek olduğumu öğretmişti. Bu ke- sinlikle rahatlatıcıydı; Lescar'da bir at bulabilme şansım o ço-cuğun yatağında ölme şansı kadar azdı. Yoldaki dönemeç beni görüş alanından çıkarmadan geriye10 baktım; çocuk ölmüş arkadaşının cesedini yağmalıyordu. Atı-mı sürmeye devam ettim. Bana yetişse bile onu öldürmek nezor, ne de onur kırıcı olurdu çünkü verdiği yemini tutmamışve ona gösterilen merhameti hak etmemiş olacaktı. At durdu,kuyruğunu kaldırdı ve dumanı tüten boku yolun ortasına bı-raktı. Bence tamamen duruma uygun bir yorum yapmıştı. Her ne kadar önemsiz bir dövüşün ateşi olsa da kanımıısıtan bu kavga beni de bir süre daha ısıtacaktı. Zaten mevsi-min bu geç zamanında bile hava yeterince yumuşaktı. Öğlengüneşi çamurlu topraktan buhardan hayaletler çıkararak yük-selir ve bahar esintileri yeniden canlanışı müjdelerken bu şe-kilde yakalanmış olduğum için kendime duyduğum kızgınlıkaz da olsa beni yakıyordu. Bir anda ani bir mutsuzluk dalga-sı beni sardı ve su içip boğazımdaki gergin kuruluğu gider-mek için dizginlere asıldım. Aiten'i, yüreğimi yakan o acıyı hissetmeden hatırlayabil-mek için daha ne kadar zaman geçmesi gerekiyordu? Bununnedeni yıllardan sonra yalnız seyahat etmek zorunda kalmam-dı. Bitmek bilmeyen muzır şakalarını, girmek zorunda kaldı-ğımız kavgalarda sırt sırta çarpışırken benimkine eşlik edenkılıcını özlüyordum. Hayatımın temel taşlarından biri gitmiş-ti, Aiten'in bana verdiği güvenin kaybı beni içine çekmeyehazır, başka kimseye görünmeyen bir çukur oluşturmuştu. Bahar güneşinde fazlalık eden kabanımın yakasını gevşe-tirken, parmaklarım Prensimle karşılıklı ettiğimiz yeminlerinsomut bir göstergesi olan madalyonun ipine takıldı. Aiten'inmadalyonunu da ben taşıyordum artık, bronz yuvarlağı kılıçkemerimin içine dikmiştim. Onun ölümünden sorumlu olanpiçe, yaptıklarını ikimiz için de kanıyla ödeteceğim zamanıbekliyordum. Bunu o büyücünün boğazından aşağı mı soka- çaktım yoksa yan gelecek şekilde kıçına mı, diye düşüncele-re daldım. Ne fark eder ki, her iki durum için de kenarları-nı keskinleştirecektim. Yasalar gereği bu intikamı almak ya da

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 7: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

vazgeçmek patronumuzun yetkisindeydi ama ben özel bir öç JUyemini etmiştim ve bunu yerine getirmek için Dastennin'intapmağının kapısına bir çiviyi dibine kadar çakmıştım. Ken-di aramızda, işverenimize ettiğimiz türden resmi yeminler et-meyiz ancak biz yeminli adamlar arasındaki bağlılık da bu ye-minlerden az değildir. Bunların üstesinden gelmeliyim. Gençliğimde kız kardeşi-mi ateşli bir hastalık yüzünden kaybetmenin acısıyla boğulur-ken Prensin emrine girmek için yeni bir azim bulmamış mıy-dım? Prense karşı sorumluydum ve kılıcım onun emrindeydi. Tepeye tırmanınca, Lescar'da han dedikleri, ahıra benzerbir fare yuvası gördüm. Az önceki kavganın kanlı artıklarıylayapış yapış olmuş kılıcım hâlâ elimdeydi. Su yalağında atımındizginlerini çözdüm. Çürük bir bankın üzerine yağ ve bezle-rimi yayarak Prens D'Olbriot'un geçen sene içinde yapmış ol-duğum hizmetlerin anısına Gündönümü'nde vermiş olduğuarmağanı temizlemeye başladım. Kül kovasını boşaltmak için handan dışarı çıkan kızarıkyüzlü küçük hizmetçinin bir adamın kıhcmdaki kanlardan de-ğil de onun aksanından ürkmesi, Lescar hakkında çok şey an-latıyordu; bildiğim tüm Lescarcayı Prensin işleriyle ilgilenir-ken sınır boyunda öğrenmiştim. Kaygısını anlayamadım amakızın Tormalincesi on kelimeden oluşuyordu ama ona kadarsayabileceğinden bile şüpheliydim. En sonunda taze kavurmaet olmadığını anladım ve önerdiği taş gibi ekmekle ekşimişpeyniri kabul ettim ama geçen geceden kalmış, tencereniniçinde kurumuş gri haşlamayı reddettim. Para üstü olarakverdiği yarım ve çeyrek Lescar paralarını geri çevirerek min-nettar bir gülümseme kazandım. Bozukluklar bir yana bütünbir Lescar parasına bile ihtiyacım yoktu. Karnımı doyururken, İmparatorluk Ulağı ile bana ulaştırı-lan ve beni, Aiten'in yastaki ailesinin gergin duygularındankurtaran ve Ekinoks festivalinde Lescar'm boş yollarına düş-12 memi sağlayan mektubu çıkardım. Neyse, en azından anne-min dikiş arkadaşlarının seçkin kızlarını eğlendirmek için er-kek kardeşlerimle sıraya geçmemizden iyiydi bu. Mektubu al-dım ve üstündeki açıklamayı görünce yine gülümsedim. Ryshad Tathel. Bir kulaç ve dört karış uzunluğunda, ince yapılı amakaslı. Saçları siyah ve kıvırcık, gözleri kahve, koyu tenli, sinekkaydı tıraş-lı. Yumuşak konuşan ama kararlı. Babam olsaydı beni daha farklı tarif ederdi: "Katır kadarinatçıdır ve bir şeyi kafasına koydu mu fikrini değiştirmek ikikat zordur," demişti Prensin çavuşuna. Son cümle başka biritarafından yazılmıştı. Prensin özel mektuplarına kişisel notlarekleyebiliyorsa, Camarl, Prensin danışmanları arasında hızlayükseliyor demekti. Saedrin'den tek dileğim D'Olbriot Ailesi-ne daha uzun yıllar yeni bir baş seçilmemesidir ama gelecek-teki başı olarak Camarl üzerine bahse girersem yüklü para ka-zanabilirdim. Henüz herkes Prensin kız kardeşinin oğlunun se-çileceğini düşünürken bu işe biraz para yatırmalıydım belki. Prens D'Olbriot'un Toremal'deki malikanesinden yeminli adam RyshadTathel'e ulaştırılmak üzere Ön-Ilkyazın 26'sında teslim alınmıştır. Selamlarımı gönderiyor ve seyahatinin hem senin, hem de Aiten'in kay-bıyla matemde olan ailesi için teselli getirmiş olmasını diliyorum. Bu fır-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 8: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

satla akıbetine karşı duyduğum acıyı ve ona verdiğim değeri yinelemek is-tiyorum. Bunu onun ailesine bir kez daha iletmeni istiyorum. Ziyaretinin bitiminde Toremal'de bana katılman gerekmemektedir. Had-rumal'm Başbiiyücüsü Kara Planir, Caladhria'ya seyahat ederek büyücüShivvalan Ralsere ile buluşman için bir ricada bulundu. Onu, Abray'e giden ana yolda, Lord Adrin'in beyliğindeki Cote cehrinin kuzeyindeki ormanlar-da, Viltred Sem adındaki, inzivaya çekilmiş kikinin yanında bulacaksın. Bu büyücü, geçen Ön-Kış mevsiminde beraber yapmış olduğunuz takibindevamında yardımını sunmaktadır. Büyücü Ralsere'nin sana olan ihtiyacı J_3sona erdiğinde en hızlı biçimde Toremal'e dön. Bu esnada, yaptıklarınızla il-gili bilgileri imparatorluk Ulağı ya da gizliliğinden emin olduğun diğer yol-larla göndereceğin mektuplar vasıtasıyla haber vereceksin.Eminim ki bu görevi her zamanki gibi başarıyla yerine getireceksin. Mektup Prensin özel kâtibi tarafından akıcı bir yazıyla ya-zılmıştı. Prensi bir yığın dokümanın başına oturmuş hepsiniteker teker, kısa ve özlü emirlerle düzenlerken hayal edebili-yordum. Moralim düzeldi; mektuba dahil etmediği düşünce-lerini de okuyabilecek kadar Prensi tanıyordum. Onun gözle-ri ve kulakları olacak, Başbüyücünün Buz Adamların işlerinibozma planlarıyla bağlantısı olacaktım. Kış mevsiminin sonyarısında yaptığım gibi okyanus kıyısındaki ormanlarda ya-bancılar hakkında verilen karmaşık raporları takip etmekten-se, Aiten'in öcünü alabilmem için bu iş bana daha iyi bir şansverecekti. Shiv ile birlikte geçen yıl bulaştığımız işten önce büyücü-lerle hiç alakam olmamıştı. Tormalin'de onlardan uzak dur-mayı tercih ederdik. Shiv'in bu sefer neler karıştırdığını me-rak ettim. Buz Adalarına yaptığımız lanetli yolculuk sırasındabirçok defa birbirimizin hayatını kurtarmamıza rağmen,onun Başbüyücüsüne olan sadakati hayatını benim hayatım-dan tamamen farklı yönlendiriyordu. Karnımı doyurup nehre doğru yola çıktım. Aldatıcı öğlengüneşi kaybolup yerini yorgun gözyaşları gibi düşen, ince biryağmura bırakırken yağmalanmış bir köyün kalıntılarının ara-sından geçtim. Yakılmış tahtalar uzun kıştan sonra pis bir ko-kuyla çürüyor, kavrulmuş toprağa ağlarcasma kara lekeler bı-rakıyorlardı. Güya diğer düklüklerden daha güvenli olan Mar- lier Düklüğünün hali ortadaydı. Memleketimde denizdenesen rüzgârların getirdiği, temiz tuz kokusunu özlediğimihissettim. ,14 Vadiyi kaplayan kahve ve kül rengi koruların ilerisinde,çizgili yamalar gibi görünen tarlaların arasına gelişigüzel ser-piştirilmiş çimle kaplı çatıların oluşturduğu köy görünüyor-du. Yerel Lordun taştan yapılmış kızılımsı kalesi köyün ardın-daki çıplak kayalığın üzerinde yükseliyordu. Başsız ve yurtsuzinsanların Eski İmparatorluk kalıntılarını yağmaladığı Kaostanbu yana Tormalin köyleri hamilerinin koruduğu bölgelereyakın kuruluyordu. Lescarh köylüler toprağın verdiğiyle en

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 9: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

iyi şekilde geçinmeye çalışıyor ve savaşların kendilerine zararvermeden geçip gitmelerini ümit ediyorlardı. Surlar yüksel-tilmiş, henüz tamamlanmamış duvarları ayazdan koruyan sa-man ve kil kaldırılmıştı; bu, Prens için yararlı bir bilgi olabi-lirdi. Ekinoks ile birlikte başlamış olan savaş mevsimindeMarlier'i acaba nasıl bir tehdit bekliyordu? Triolle DükününParnilesse ile yaptığı savaşlarda kendi topraklarını büyük öl-çüde mahvettiğini biliyordum. Acaba buralarda gözüne kes-tirdiği bir yer mi vardı? Öğleden sonra nehir kenarına ulaştığımda, kurtarabildik-leri eşyalarını çıkın ve el arabalarında taşıyan, yüzleri ıstırap-tan sertleşmiş köylülerin bir sıra halinde, sessizce köprününkenarında beklediklerini gördüm. Küçük çocuklar her şeydenhabersiz gülümserlerken, daha büyük olanları masum gözler-le anne babalarında destek arıyor ama pek karşılık görmüyor-lardı. Bu açması grup gibi ağır, yorgun adımlarla ilerleyen,başları eğik insanları Lescar'm her yanında görmüştüm; on-lar geçerken yerliler işlerini bırakıyor, durmaya yeltenenleriçapa ve oraklarla yollarına devam etmeye zorluyorlardı. Yolboyunca para kesem oldukça hafiflemişti; kabul edenlere pa-ra vermiş, etmeyenler için de yanıma taşıyabileceğim kadarekmek almıştım. Böylece zaman zaman, hâlâ onur kırıntıları taşıyan bu insanlara bir şeyler sunabilmiştim. Kuyruğun şurasında burasında patlak veren tartışmalaragirmemek için atımı oyalanmadan sıranın başına sürdüm. "Ağır ol." İri yarı bir asker mızrağım kaldırarak yolumu }_Ş_keserken, adamları yaslandıkları köprü korkuluğunda dinlen-meyi bıraktılar. "İyi günler." Atımdan indim ve tam hesaplanmış bir ya-rım selamla başımı eğdim. "Köprüyü geçmek için bir ücretmi var?"Bana kararsızca baktı. "Bu, kim olduğuna bakar." Eminim öyleydi. Bu, kişinin umutsuz bir köylü olup daalınmaya değecek parası olup olmadığına ya da sınırdan içe-ri sızıp hırsızlık ya da daha kötü bir şey yaparken yakalandı-ğında tembel bir sınır görevlisinin ceza çekmesine neden ola-bilecek, kaçak bir paralı asker olup olmamasına göre değişir-di. Caladhriah Lordlar eğer Rel Nehrinin derin, çalkantılı su-ları olmasa ve köprü geçişlerini sıkı kontrol altında tutmaz-larsa Lescar'm kanlı karmaşasının kısa zamanda kendi toprak-larım boğacağım çok iyi biliyorlardı. "Ben Tormalinli bir prensin yeminli adamıyım." Madal-yonumu gömleğimin yakasından çıkarıp uzattım. "Caladhria'daki işin nedir?" diye sordu adam, ağzı bir ka-rış açık."Patronumun bir işi," dedim sert ama kibarca. Buna ne karşılık vereceğini bilemedi ama yine de mızra-ğını önümden çekmedi. "Al." Elimi uzattım; ince kurşun Lescar paralarına benze-meyen Tormalin Markları lekeli parmaklarının arasında kay-boldu. "Çocuklu, yalnız bir kadım bunlarla bedava geçirirsin,olmaz mı?" Eksik dişlerini göstere göstere gülümsedi. "Sanırım bunuyapabilirim."Mızrağını yere dikti ve atımın toynakları geniş köprünün

kalasları üzerinde yankılandı. Köprünün Eski İmparatorluktankalma Tormalin yapımı temelleri, beklenildiği gibi hâlâ

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 10: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Rel'in azgın çamurlu sularına direniyorlardı; temellerin üze-l± rinde görünen koyu ahşap bölümler ise yenilenip ziftlenmiş-ti. Mızraklı başka adamlar her türlü tehdide karşı köprününher iki yanında sıralanmışlardı. Bırakın Lordunun toprakları-nı korumayı, daha tıraş için bıçak kullanacak yaşta bile olma-yan bir çocuğun yanında durdum. Üstüne büyük gelen kıyafetinin renklerine ve armasınabaktım. "Lord Adrin'in adamlarından mısın?"Temkinli bir şekilde başıyla onayladı. "Doğru." "Cote denen bir yeri arıyorum. Hangi yoldan gitmeli-yim?"Kaşlarını çattı. "Hangi Cote'tan bahsediyorsunuz, bayım?"Şaşırdım. "Nasıl?" "Eh, Yukarı Cote, Bahar Cote, Kilden Cote ve Küçük Coteiçin su boyundan yukarı, Ormanlık Cote, Tepe Cote için aşa-ğı ve Aşağı Cote ile Tapmak Cote için batıdaki anayoldan git-meniz lazım." Çocuk belli ki dalga geçmiyordu, burası Ca-ladhria'ydı ve o sadece yardım etmeye çalışıyordu."Lord Adrin'in esas malikanesi nerede? "Şu an Duryea'yı ziyaret ediyor, eşinin halkı, Ekinoks'tanberi orada.""Ziyaretler dışında nerede kalır?""Her yerde." Çocuğun yerli bir bilginden öğrendiği bariz olan berbatTormalincesi tuhaf bir aksan taşıyordu ve beni tam olarak an-ladığından şüpheliydim. Benim en iyi konuştuğum Caladhri-aca ise sahil kesiminde konuşulandı ve sahilden bu kadaruzakta bunun faydadan çok zararı dokunurdu. Geç de olsa, bizim oralarda Caladhrialı kelimesinin aynızamanda budala anlamına geldiğini hatırlayarak, "Teşekkürederim," dedim. Bu çocuk sivri bir sopayı ölü bir köpeğe bi-le saplayamazdı. Köprüyü geçer geçmez etraftaki köylülerden uzaklaşmakiçin atımı mahmuzladım. Yolların kesiştiği yerde kireç boya-lı, tahta kiremitli ahşap evler iç içe geçmişti; burası en uzak-taki eyalet olan Batı Ensaimin ile okyanus kıyısı arasında her- 17hangi bir mezra olabilirdi; İmparatorluk buralarda hiçbir za-man sözünü tam olarak geçirememiş ve nitekim de ilk ola-rak buraları kaybetmişti. Çaresizce bana ipucu verebilecekyön taşlarına bakındım ve sonunda şanslı rün çubuğumu çı-kardım. Avucumun içinde yuvarladım ve Davul yukarıya ge-lince kuzeye yöneldim.

VİLtKED SERTİ'in Evi,KjLDEn CoîE'vn BAÎİSİ, CALADHRİA,Son-İLKYAZin 9'u0rmamn içindeki açıklıkta, alçak bir kayalığın altındakütüklerden yapılmış ve tahta kiremitlerle örtülmüş,sağlam bir kulübe görünüyordu. Önündeki düzgün çi-menlerde bir grup insan toplanmıştı. Tutsak, saçı ve sakalıağarmış, cildi kırış kırış yaşlı bir adamdı. Yeni kesilmiş birkütüğe dikkatsizce bağlandığından dolayı her tarafına küçükdal ve kıymıklar batmıştı. Kurtulmaya çalıştığı sımsıkı kelep-çeler bileklerini kan içinde bırakmış ve karartmıştı. Onu tut-sak eden, aynı sarı saç ve tıknaz yapıya sahip, siyah deri vemetal zırhlar içindeki adamlar ifadesiz yüzleriyle geniş bir ya-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 11: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

rım daire şeklinde etrafına dizilmişti. İşkence demirlerini kü-çük odun ateşinde yeniden kızdırırken, liderleri çaresiz kur-banlarının başında sakince duruyordu. Ateşten çıkan duman-lar bulutsuz mavi gökyüzüne doğru yükseliyor, dallarda yenimevsimin ilk taze yeşil yaprakları sallanıyordu. Harap edilmişellerden kan damlıyordu; parmaklar kırılmış, keskin kemiklerderiden fırlamışlardı. Tırnaklar özenli bir vahşetle sökülmüş-tü. Kurbanın kaburgaları ani bir spazmla sarsılınca kanlar ara-sında bembeyaz görünen göğsü, yarı öldürülmüş bir kuş gi-bi titredi ve bir anda hareketsiz kaldı. Gözlerinin olması ge-reken yerdeki kanlı gediklerden gözyaşı yerine gelen, ıstırapdolu kan damlaları vardı."İtiraf etmeliyim ki bu çok korkunç bir manzara, Viltred."

Konuşan, olanları dikkatle izlerken zorlukla yutkundu. Gö-rüntü, önündeki masanın üstündeki dövme bakır hilalin te-pesine bağlı parlak bir elmasın içinde asılı duruyordu, elma-sın altında yanan mumun alevleri elmasa kadar uzanıyordu. Jj^ "Bu kaderi, kehanet büyünde ilk defa ne zaman gördün?"Gördüğü acı ve kötülük dolu görüntülerin iğrenç bir illüz-yondan fazlası olmadığını kendine kanıtlamak istercesine bo-ğazını temizleyip sıcak odanın içine bakındı. Yaşlı büyücü kendi kapısının birkaç adım dışındaki acı do-lu ölümüne bakarken, "Dört gün önce," diye homurdandı.Yüzünde soğuk, üzüntülü bir ifade vardı. "Bundan neler çı-kartıyorsun, Shivvalan? Hadrumal'm ulu büyücüleri neredey-se bir kuşaktır benim yalancı ya da aptal olduğumu düşüne-rek beni yok sayarken, senin ani ziyaretinin bununla bir ilgi-si olabilir mi? Öğrencisi iken Azazir ile çıktığımız seyahatteOkyanusun diğer tarafında adalar bulduğumuzu söylediği-mizde kimse bize inanmamıştı." Yaşlılıktan yamru yumrueliyle elması işaret etti. "Sanki aynı sürüden üremiş köpeklergibi birbirine benzeyen, işte bunlar gibi açık renk saçlı insan-ların yaşadığı adalar. Şimdi gelmiş bana, Hadrumal'm bilgeve asil büyücülerinin de bu adaları bulduğunu ve sonundabana inanmaya tenezzül ettiklerini söylüyorsun. Peki, bu aşa-ğılık köpeklerin peşime düştüklerini görmem bir rastlantı mı?Planir bizi nasıl bir belaya sokuyor?" Ağır meşe koltuğunadönerek, eski ve rengi solmuş yastıklara gömüldü. Shiv asık suratlı bir ifadeyle elini çenesinde gezdirdi, karagözleri düşünceliydi. "Yine de Başbüyücü hemen bundan ha-berdar edilmeli. İnan bana Viltred, sana gerçeği anlattım. Pla-nir beni buraya, Azazir ile Buz Adalarına yaptığınız seyahat-le ilgili hatırladıklarını öğrenmem için gönderdi. Özür dile-rim, sana anlatmalıydım. Bilinmeyen adalı bu halk, kendile-rine Elietimm diyor. Hadrumal'da hiç bilmediğimiz bir çeşitbüyü yapıyorlar. Daha da kötüsü, Tormalin İmparatorluğu- nun çöküşünde rol oynamışlar ve büyük ihtimalle bunu bü-yüyle yapmışlar. Kaos'ta ne kadar çok bilginin yittiğini sende biliyorsun. Planir bu kaybolan bilginin bir bölümünü bul-mayı umuyor. Yemin ederim ki bu adamların da seni arıyorolduğunu bilmiyorduk ama bu senin peşinde olduklarınıgösteriyor." Heyecanla devam etmeden önce bir an durakla-dı. "Yine de madem ki bu uyarıyı aldık, bunun gerçekleşme-mesi için elimizden geleni yapacağız. Bir kehanet tüm ayrın-tılarıyla ne sıklıkta gerçekleşir ki? Bir elin parmakları içindenbelki bir tanesi, hatta daha da azı." "Gündönümü'nü görebilmek için beşte dörtten daha bü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 12: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

yük olasılıkları tercih ederim." Viltred titrek bir nefes aldı vekristalin içindeki görüntü sallanarak kayboldu. Soğukkanlılı-ğını korumaya çalışarak, ileri doğru eğilip ellerini bir dahamasaya koydu. Parmakları, çevresini saran havayla elementselbağlantısını gösterircesine gök mavisi ışıldıyordu. Buna kar-şılık olarak taşın tam ortasından yayılan kehribar rengi parıl-tı, topraktan gelen büyüyü işaret ediyordu. İnce sis yavaşçadağılırken, parlak yüzeyde yeni görüntüler belirdi. Görüntü, havadar bir odada duran bir grup insanla netleş-ti. Arkalarındaki açık pencereden görüntüde olmayan denizindalgalarıyla yavaşça sallanan direkler ve gemi donanımı gö-rünüyordu. Kısa, kaim direkler üzerinde kare yelkenler vardı. "İşte buradasın, Viltred ve hiçbir rahatsızlığın yok gibi."Shiv rahatlayarak içini çekti. "Yolların kirinin kaşlarıma kadar bulaşmasına izin vermek,bitkinlikten yere düşecek kadar yorulmuş görünmek; festivaldomuzu gibi şişe geçirilmiş ölmekten iyidir," diye mırıldan-dı Viltred. "Bu kalyonlar Caladhria Körfezinde dolaşanlardan," diyedüşünceli bir tavırla devam etti Shiv. "Öğrenmek istediğim diğer insanların kimler olduğu," di-ye birden araya girdi yaşlı adam. Shiv, büyünün ufacık görüntüsündeki kişileri incelerkenkaşları çatıldı. "Kızıl saçlı kadın Livak. Ensaimin'de dolaşır,birçok hüneri vardır ama genelde kumarbazlık yapar." "Demek sahtekâr olduğu kadar adı çıkmış biri aynı za- _^2manda," diye homurdandı Viltred. Shiv gülümseme isteğini bastırdı ve devam etti. "Arka ta-raftaki uzun boylu adam Prens D'Olbriot'un yeminli adamla-rından Ryshad, bugünlerde buraya gelmesi gereken kişi.Onun hakkında konuşmuştuk hatırlıyor musun?" "Daha bunamadım. Genelde bana aynı gün söylenenlerihatırlarım," diye keskin bir dille cevap verdi yaşlı büyücü."Şu gösterişsiz suratlı, omuzları çiftlik hizmetçisi gibi olankim?" "O Halice," dedi Shiv, yavaşça. "Birkaç mevsimdir kırıkbacağı yüzünden yatıyordu, Livak'm arkadaşlarından biri." "Peki, birbirleriyle bu kadar alakasız bir tayfayla Rels-haz'da ne arıyorum ben?" diye sordu Viltred, çökmüş gözle-ri sıkıntıyla parladı. "Ve sen sormadan söyleyeyim, o denizfenerini tanırım. Gençliğimde o şehri çok iyi bilirdim." "Diğer adamın yelken bezi gibi eskimiş yüzüne ve ellerin-deki ip yaralarına bakılırsa bir denizci olduğu rahatlıkla söyle-nebilir." Shiv yaşlı adama değil, daha çok kendi kendine mı-rıldanmıştı. "Livak'm maşrapalarla masaya sabiüediği kâğıtlardeniz haritaları olmalı, sence de öyle, değil mi? Bir yere mi gi-diyoruz? Şüphesiz Relshaz, Körfezin batısındaki en büyük li-man ve bu büyüklükteki bir şehirde birçok olay dönüyor ola-bilir. Başka bir gemiyle buluşmayı bekliyor olabilir miyiz?" Viltred sessizce omuz silkti. Yüzü, dağınık gri kaşlarınınaltında kasvetliydi. Shiv, koyu renkli meşe masada düşünce-ler içinde hareketsizce otururken aniden ellerini masanın çi-zik dolu tahtasına indirdi. "Bunlar üzerinde daha fazla düşün-meye gerek yok, öyle, değil mi? Yine de bunun gibi birbi-riyle çelişen görüntülerden birinin gerçekleşmesi diğerini en- gellemez mi? Burada bir arada gördüğümüz insanları gerçek-te de bir araya getirerek iyi bir başlangıç yapabiliriz ve zaten

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 13: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Ryshad da şu anda yolda." "Sen daha var olmadan önce ve öğrenciliğimin henüz ilkmevsiminde öğrenmiş olduklarımı bana yeniden anlatma he-vesini dizginlemeni umarım, Shivvalan. Peki, onları nasıl biraraya getireceğiz, önerin nedir?" Yaşlı adamın çökmüş göz-lerinde cılız bir umut, şüpheyle savaştı. "En azından Halice'i bulabilirim ve sanırım o Livak'm ne-rede olduğunu biliyordur." Shiv ayağa kalktı ve pantolonu-nun cebinden gümüş bir şişe çıkarırken arkasındaki eski mo-da tabak dolabından bir ibrik aldı. Viltred genç büyücüyü,suyun yüzeyine siyah mürekkebi damlatırken sessizce izledi.Suyun içinde beliren yeşilimsi ışık, sürahinin kenarlarındantaşarak lekeli masanın üzerine çöktü. "Bir arkadaşım bacağı-nın tedavisinde ona yardımcı oluyordu," diye açıkladı Shiv,giderek canlanan bir ses tonuyla. "Ayakkabısının kopçaların-dan birinin kendinde kaldığını fark edince bana vermişti.Onun da dediği gibi, birisi için ne zaman durugörü yapmangerekeceğini bilemezsin." Kopçayı suya attı, alt dudağım ısı-rarak büyüsüne doğru yaklaştı, ifadesi heyecanlıydı."Çok konuşma da yap şunu artık," diye mırıldandı Viltred. Odaya bir anda hızla akan su ve rüzgâr sesinin dolmasıy-la Shiv ayağa fırladı. Gözleri Viltred'inkilerle karşılaştığındakendi dehşetinin yansımasını gördü. "Buraya gelirken yola uyarı büyüleri mi bıraktın?" diyesordu yaşlı adam, sesi korkuyla titremişti. "Bahsettiğin kılıça-damı geliyor olmasın?" "Hayır, korkarım büyülerim sadece Elietimmler için yapıl-mıştı," diye karşılık verdi Shiv, nefesi kesilerek. "O lanetliadalara yaptığım seyahatten sonra o piçlerin eline yenidendüşmeyi istemem, bana inan. İçimizden biri seni korumayaçalıştığımız kaderi yaşadı." "Kendimizi köyün güvenliğine taşıyalım," dedi Viltred,canlanmıştı. "Bunu yapabilecek kadar hâkim misin hava güç-lerine?" Shiv umutsuzca yüzünü astı. "Bütün değerli eşyalarını ^3toplayacak vaktimiz yok ve eğer kendimizi büyüyle başka biryere taşırsak Elietimmlerin ne yaptıklarını ve nereye gittikle-rini öğrenemeyiz." Tozlu zeminde hızla ilerleyerek cilalanmışkepenkleri dışarıyı görebileceği kadar araladı. "Ama buradakalırsak da fare kapanmdaki fare gibi yakalanırız. Hayır, or-man içinde çevreye hâkim bir yer bulup saklanacağız," dedikararlı bir tavırla. "Büyük ay yeni çıkmışken ve küçük olanıhâlâ hilalken, bu gece en karanlık gecelerden biri olacak vebu onlara olduğu kadar bize de yardım edecektir." "Eğer bize doğru geldiklerini görürsem, kaçarım. GerekirseHadrumal'a kadar," diye uyardı Viltred, yüzünde korku vardı.Yaşlı büyücü koltuğundan vücudu tutulmuş bir halde kalkmayaçalışırken, Shiv sağlam ahşap kapımn sürgülerini açıp kendindenkısa olan yaşlı adamın kolunun altına girdi ve kapıyı ittirdi. Gü-neş buludarla kaplı batıya alçalırken, telaşla Viltred'i destekleye-rek, ağaçların altında toplanan gizleyici karanlığa ilerledi."Bekle," diye nefes nefese emretti Viltred.Shiv başını yaşlı büyücününkine yaklaştırdı. "Ne oldu?" "Buralarda kendi dokuduğum büyüler var," diye neşesiz-ce mırıldandı Viltred. "Dört ayaklı hayvanlara yapabildiğimegöre iki ayaklı olanlara da yapabilirim." Eklem rahatsızlığıyla şişmiş olan parmaklarını ovaladı vesilik mavi ışık ellerinin arasında toparlandı. Viltred bir hare-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 14: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ketle ışığı havaya bırakınca, huzme, bir tutam bataklık gazıgibi etrafa yayılıp ormanın çeşitli yerlerinde hemen sönenparıltılar oluşturdu. "Kendimizi gizlemeliyiz," diye aceleyle fısıldadı Shiv."Tamamen hareketsiz durursak, onların büyülerini şaşırtacakbir şeyler yapabilirim." Viltred başıyla onayladı ve iki büyücü gölgelerin derinlik-lerine doğru ilerlediler. Belli belirsiz fark edilen çok renkli,titrek bir ışık etraflarında toplandı ve buharlaşarak iki büyü-24_ cüyü, gecenin alacakaranlıkla buluştuğu noktadaki şekiller ka-dar fark edilmez yaptı. Dereye akan bir şelale tarafından etrafa yansıtılan altınrenkli, son birkaç güneş ışını dışındaki her şey gri tonlara bü-rünüp sessizleşmişti. Ağaçların altında koyulaşan gece kadarkaranlık bir insan silueti, açıklığı hızla geçip kulübeye doğrukoştu. îyice eğilmişti ve süratle hareket ediyordu. Ayaklarınınaltındaki toprak bir yıldırımla sarsılıp onu geriye fırlatınca at-tığı çığlık geceyi yırttı. Şaşkınlık içinde ağaçların korumasınakaçtı. Duman, gecenin serin nefesiyle dağıldı. Uzun ve hareketsiz bir andan sonra iki siluet daha çimen-leri yavaşça geçerek kulübenin karanlık koruması altında kay-boldular. Kulübenin penceresi aniden mavi bir ışıkla aydınla-nınca adamların şaşkınlıkla ettiği küfürler duyuldu ama bir-birlerini hemen susturdular. Gergin bir aradan sonra kukule-talı bir adam cesurca ağaçların altından açıklığa çıktı ve çi-menlerin ortasında durdu; birkaç adamı onu saygıyla takipediyordu. Sağlam ahşap kapı sessiz bir kıymık yağmuru halinde içe-ri doğru patladı ve siyah giyimli adamlar içeri daldılar, kılıç-larından ve gizlenmemiş bir sarı kafadan, çok hafifçe yansı-yan yıldızların parıltıları görülüyordu. Döşemede gezmen çi-vili çizmelerin takırtısı, kenara çekilen mobilyaların ağır gı-cırtısı gibi belli belirsiz sesler kapıdan arta kalanların arasın-dan dışarı süzüldü. Şangırtılardan çanak çömleğin kırıldığıanlaşılıyor, bir seri boğuk patırtı değerli kitapların sinirle ye-re fırlatıldığına işaret ediyordu. Üniformalı bir adamın kapı-dan çıktığı görüldü; çökmüş omuzlarıyla eğik başı başarısız-lığı ve korkuyu anlatıyorlardı. Kukuletalı adam çimenleri sa-bırsız adımlarla aşıp tiksinti ifadesiyle adama bir yumruk at- ti. Diğerleri de evden çıktılar, bir tanesinin liderlerine sundu-ğu şey onun cezalandırıcı elini durdurdu. Pelerinini savura-rak adamlarını ormana yönlendirdi ve gecenin içinde kaybol-dular. Küçük ayın solgun ve bitkin hilali koruyucu kayalığın üze-rinde yükseldi. Kulübenin pencerelerinden ve kapısından sı-zan duman, döne döne yavaşça yükselmeye başladı. Odunla-rı yalayan açgözlü alevler gecenin siyahında ürkütücü bir tu-runcu renge hüründüler. Çatı, inanılmayacak kadar kısa süre-de çöktü ve cehennemin kıpkırmızı parıltısı, dumanların üze-rinde umarsızca yükselmeye başlamış olan Halcarion'un yıl-dızdan tacının yumuşak ışığına meydan okudu. Küller tüy gi-bi havada uçuşurken, çimenler sararıp soldu ve çıplak toprak-tan buharlar çıkmaya başladı. Alevler, geriye sadece kömür-leşmiş odunları bırakıp aniden eriyip yok oldular. Rengârenk bir kedi etrafı kolaçan ederek dikkatle orman-dan çıkarken bir şeyin onu ürkütmesiyle hızla bir ağaca tır-mandı. İkinci denemesinde simsiyah olmuş kütüklerin geçit

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 15: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

vermez yığınına ulaştı ve onları koklayıp bir patiyle merakladürterek dikkatlice etrafında yürüdü. Bir süre sonra kulaklarıaşağıda, kuyruğu çizgili gri bedenine yapışmış ikinci bir ke-di belirdi. İki hayvan bir süre harabenin etrafını incelediler.Etraflarındaki hava tuhafça parıldıyor, renkleriyle büyüklükle-ri değişiyordu; büyünün bitmesiyle her iki büyücü kendi gö-rünümlerine döndü. Aldırmadan kalıntıları kenara çekereközenli araştırmalarına devam ettiler. "Bana bırak." Shiv kapkara olmuş bir kütüğü kenara çekipaşağıya açılan bir kapağın ezilmiş ve yanmış kalıntılarını or-taya çıkardı. Viltred, yamuk yumuk olmuş bir tahta ve metalyığınını zorlukla çekti, her ikisi de etraflarında yükselen külve közlerle öksürmeye başladı. Shiv yolu tıkayan yıkıntılarıtemizlemesine yardım etti, sonra da ortaya çıkan taşa oyul-muş merdivenlerden aşağı inmeye yeltendi. "Hayır," diye bağırdı Viltred. "Yıkıntı da olsa burası hâlâbenim evim." Rengi solmuş yeleğine sarınıp merdivenlerden aşağı iner-26 ken Shiv kollarını kavuşturup onu bekledi; ayağını sabırsız-lıkla yere vuruyor, kurumdan ufak serpintiler kaldırıyordu. Bir süre sonra mahzenden çıkan Viltred'in öksürüğü, sert-çe yankılandı. "Şey... Başbüyücü, Azazir'den kazandığım bir-kaç hazineden bu esrarengiz adalar, oraların vahşi insanları yada gizemli sanatları hakkında hiçbir yeni şey öğrenemeye-cek." Toz ve külün içine tükürdü. "En küçük parçaya kadarhepsini almışlar, bu olanlar Planir'in umutlarını nasıl etkile-yecek, Shivvalan, söyle bana!"

YVKARİ COTE İLE BAHAKCOÎE'VARASMDAKİ An AYOL ÜZERİ, CALADHRJ,Son-İLKYAzm JO'vff*FT> yshad!"I^fc Issız sabahta ismimle bu şekilde çağrılmak beni JL. ^öyle ürkütmüştü ki yeni yetmeler gibi atımın diz-ginlerine asıldım. Sinirlenen at bir adım ileri fırlayıp koşum-ları ve gemini şangırdatarak başını iki yana salladı."Ryshad, buraya!" "Shiv?" Arkama bakınca büyücünün bana el sallıyor oldu-ğunu gördüm, aynı hatırladığım gibiydi: Upuzun ve zayıf.İçinde sincaptan daha büyük bir şeyin olmadığına yemin ede-bileceğim çalılıktan çıkarken pantolonuna bir sürü yaprak ya-pışmıştı. "Kutsal olan tüm şeyler adına, ne yapıyorsun?" Ardında, kambur bir adam belirdi ve Shiv ona kolunuuzattı. "İzninle arkadaşımı tanıtayım, Viltred Sern. Viltred busana bahsettiğim yeminli adam Ryshad." Bir prensin adamı kısa sürede şaşkınlığını gizlemeyi öğre-nir, bu yüzden, gizli şehir Hadrumal'dan çıkmış, en kötüşöhretli ve en tehlikeli büyücülerden birinin öğrencisinin na-sıl biri olduğuna bakarken eğilerek ifadesiz bir selam verdim.Dağınık gri sakallı, içeri göçmüş gözleri ve dışarıda geçirilengeceden olduğunu tahmin ettiğim kir ve tutulmuş kaslarıylayaşlı bir adam görmek beni biraz şaşırttı. Yine de sorumsuzbüyüleri yüzünden Azazir'e Gidesta'nm uzak topraklarınasürgün ya da Büyücüler Konsülünün elinde idam seçenekle-rinin verilmesinden bu yana bir nesil geçmişti. "Shivvalan, bu rutubette eklemlerim tamamıyla tutulma-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 16: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dan önce sıcak bir yere gidelim!" Yaşlı adam kukuletasınındökülen tüyleri arasından ters ters baktı. "Neler oldu, Shiv?" diye endişeyle sordum. "Neden yanı-nıza sadece bir çıkın alıp yollara düştünüz?" Shiv başını iki yana salladı. "Sana şu an sadece yarım birhikâye anlatabilirim. Önce ateşi ve güzel birası olan bir yerbulalım." Üzerine gitmedim ve atımdan inip yaşlı büyücüyü eyereçıkarmaya yardım ettim. Viltred asık yüzlü bir tahıl çuvalı gi-bi atı sürdü. "Biraz geride fena olmayan bir taverna görmüş-tüm," diye teklif ettim. "Güzel." Shiv başıyla onayladı. "Zaten güneye gideceğiz.Bizi oraya götür." Acaba uygun bir zamanda, patronumun talimatı olsa da ol-masa da, Shiv'e bana emirler veremeyeceğini hatırlatmam gere-kecek mi, diye merak ettim. Prens bana görev verirdi ama benbunları kendi bildiğim gibi yapardım. Kısa zamanda beyaz bo-yalı tavernanın iyi süpürülmüş ön bahçesine girdik ve Viltredattan inmek için uğraşmaya başladı. Seyrek sakalları arasındansolgun cildini görünce ilk anda tahmin ettiğimden daha yaşlıolduğunu anladım ve yardım için kolumu uzattım. Keskin veşüpheci bir bakıştan sonra yardımımı kabul edip vücudu tutul-muş bir halde içeri yürüdü. İçerde, Shiv pembe yüzlü garsonkızı, bize özel odayı vermesi için kandırmaya çalışıyordu. Ahşap kaplamaları bile bulunan sıcak odaya girince Shivküçük, kirli pencerenin kepenklerini kapattı ve ben de üçmaşrapaya leziz siyah biradan doldurdum. Viltred parmakla-rını şaklatarak mumları yakınca Shiv'in uzattığı ellerinden çı-kan mavi parıltılar iyice silikleşti. "Şimdi sana neler olduğunu anlatabilirim. Dinlenilmek is-temeyiz," diye açıkladı, mavi ışık, duvarların ahşap ve sıva-sında kaybolurken. Yerinde alınmış bir önlemdi bu, tabii ki kepenkleri kapat-tığını görenler meraklanmış olmalıydılar. "Viltred, eğer yapabilirsen kehanet büyün bunu anlatma-nın en iyi yolu olacaktır," diye devam etti Shiv. Yaşlı adam içini çekti ama başıyla onayladı. "Bir mum varmı?" İÇ cebinden muşambaya sarılı bir paket çıkarıp açtı vedövme bakırdan hilali küçük ayağının üzerine yerleştirdi. Yüzümdeki ifadeyi bozmamaya çalışarak izledim. Torma-lin'de büyünün gücünü pek kullanmaz ve bilmeyiz ama geçenmevsim Buz Adalarının çorak topraklarında Livak ve Shiv ilehayatımız için kaçarken ne heyecan verici etkilerinin olduğu-nu görmüştüm. Hatırladığım kadarıyla Shiv'in güçleri doğuş-tan su elementine bağlıydı ve Dastennin'e şükürler olsun ki bu,acımasız Okyanusu geçmemizde hayati bir rol oynamıştı. Birasını içince Viltred'in rengi biraz düzelmişti ve ben debiramdan büyük bir yudum aldım. Kaliteli şerbetçiotlarımnkekremsi tadını almıştı ve iyi bir Tormalin şarabı bulamadı-ğım her yerde benim için yeterince iyiydi. Lescar'da içmekzorunda kaldığım tortulu acı içkilerle kıyas bile edilemezdi. Shiv hilalin altına sadece dibi kalmış bir mum yerleştirdive dikkatini vermediği bir anda, ifadesinden, her gece onlar-ca defa uyanan bir genelev köpeği kadar yorgun olduğunugördüm. Viltred dikkatle değerli bir taşı hilalin tepesindekikancaya astı ve Shiv ani bir kızıl parlamayla mumu yaktı. Ale-vin ışığında bunun İmparatorluk tacmdakilerden daha büyükbir elmas olduğunu görünce, dilimi ısırıp haykırmamak için

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 17: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kendimi zor tuttum. Viltred konuşmadan önce boğazını temizledi. "Bugünler-de, sakin ve az büyü kullanarak yaşıyorum, ancak sadece yer-li halka yiyecek karşılığında bir sonraki mevsimle ilgili keha-netlerde bulunuyorum." Yaşlı adamın bu konuda ne kadar iyi olduğunu merak et-tim; tüm panayır kâhinleri akılsızları yalanlarıyla dolandırırdı ve bir Lescar kuruşu bile etmezlerdi. Ani, kehribar rengi birparıltı elmasın içinde dans eden figürler canlandırdı ve gözü-mü alıp tüm görüşümü kapladı; bunun dışındaki her şçy san-30 ki bir aynanın kenarındaki çerçeve kadar önemsizdi artık. Taşın yüzeyi kararmıştı, sanki dumanla kaplanmıştı. Du-man dağılınca harap olmuş bir koridor ve iki yanında tütenkurumlu meşaleler belirdi. Açgözlü alevler cilalı eşyaları, elemeğiyle işlenmiş perdeleri, ancak Dastennin'in nereden gel-diklerini bildiği kürk ve kıyafetleri yutuyordu. Nesiller boyugörev bilinciyle parlatılmış koyu meşe mobilyalar kırılmış veparçalanmıştı, eskimiş tahtaların açık renk bölümleri ölümcülbir yaradan görünen kemikler gibiydi. Bu yerin neresi oldu-ğunu anlayınca kalbim göğsümün içinde küt küt atmaya baş-ladı; burası Toremal'deki İmparatorluk Sarayının kabul salo-nuydu. Siyah üniformalı adamların kırılmış yer karoları üze-rinde koşup kucak dolusu ganimeti doymak bilmez alevlereatmalarını seyrederken güçsüz bir hiddetle dişlerimi gıcırdat-tım. Soğuk korku ve yanan bir öfkeyle bunların geçen yazPrensin yeğenini dövüp soyarak, peşlerinden Aiten ile onunölümüne yol açan seyahate çıkmamıza neden olan BuzAdamlar olduklarını anladım. Bir köşede daha koyu bir duman birikmişti ve taht odası-na açılan kapının büyük ahşap sütunlarından birisinin alev al-dığını gördüm. Seyrederken iki kanatlı ağır kapı, altın men-teşelerinden kopup savrularak iki yana açıldı ve kana bulan-mış deriler içinde sarı kafalı bir adam, korkunç bir ganimetiarkadaşlarına doğru zafer dolu salladı. Ganimet, bir adamın mızrağa geçirilmiş kafasıydı. Çenesi-nin ve yüzünün şişmiş halinden, boynunun kesilmeden öncedövülerek kafasındaki kemiklerin kırıldığı anlaşılıyordu. Yinede tüm bunlara rağmen bu adamı tanıdım. Bu genç ve birzamanlar yakışıklı yüzü memnuniyetle gülümserken; şimdisönmüş ve cansız olan gözleri, hayat dolu parlarken hatırlı- yordum. Bu, benim İmparatorum Tadriol'dü, İhtiyatlı Tadri-ol'ün üçüncü oğlu, Tadriol Ailesinin beşinci imparatoruydu.Tahta o kadar kısa zaman önce geçmişti ki hâlâ Büyük Aile-lerin Prenslerinin ona bağlılık yemini etmelerini ya da Mec- _3J_lisleri tarafından isimlendirilmeyi bekliyordu. Kendimi Shiv'e bakmaktan alıkoyamadım ve bir an gözle-rimiz buluştu, yüzü sanki buz kesmiş gibi soğuktu. Ellerimiyumruk yapıp sıktığımı ve tırnaklarımın elimin içine battığı-nı fark edince maşrapama uzanıp boğazımdaki kuruluğu gi-

dermek istedim ama maşrapa boştu. Viltred büyülü titrekparmaklarla elması çevirince büyüsü sönüp tekrar yandı. Hafif, gri pus dağılınca ortaya balmumu mumlarla aydın-latılmış eski taş duvarlar çıktı. Kendimi, bir Tormalin Prensi-nin, Gündönümü ya da Ekinoks için süslenmiş büyük salo-nundaki bir kürsünün önünde gördüm. Belli ki hepimiz zen-ginleşmiştik; ben gizli altın zincirlerle tutturulmuş, genelev

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 18: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

eczacıları gibi kestane rengi kadifeler ve kaliteli ketenler için-de, neşeli tombul yüzünde gözleri zekâyla parıldayan D'Aze-nac soyundan olduğunu anladığım biriyle derin muhabbetedalmış olan Prensin yeğeni Camarl'm arkasında duruyordum.Başka insanların beni gördüğü gibi kendime dışarıdan bak-mak rahatsız edici ve ürkütücü bir deneyimdi; aniden gelenbir titremeyi bastırdım. Livak'ı görünce dudaklarım bilinçsizbir hayretle aralandı. Gece mavisi, uzun giysisi içinde baştançıkarıcı görünüyordu. Harika şekillendirilmiş saçları ve boy-nunda inciler parıldıyordu. Bir an onun alışılmadık şıklığınıntadını çıkardım ve fark ettim ki etrafına toplanmış olan he-yecanlı gençleri elma ağacından yapılmış narin rünlerle kan-dırıyor, gümüş ve altın paraları çaktırmadan belindeki kuşa-ğa asılı kadife kesesine indiriyordu. Shiv salonun diğer tarafmdaydı, yeşil ketenler içinde dim-dik ve şık duruyordu. Sinekkaydı tıraşlıydı ve bu sefer siyahsaçlarını arkadan toplamıştı. Ağırlığını arkadaki ayağına ver- miş, kollarını kavuşturmuş, rahat ve sakin görünüyordu. Onakarşı duyduğu ilginin büyük bir hüsranla sonuçlanacağındanhaberi olmayan Prensin yeğenlerinden bir bayanla kahkaha-32 1ar atıyordu. Viltred iki soyluyla hararetli bir tartışma içindey-di. Bu toplantıya uymayan resmi bir cüppe giymişti ama si-yahlar içindeki kolunu sallayıp yamru yumru elindeki asayısöylediklerini pekiştirmek için yere vururken ifadesinde bek-lenmedik bir otorite vardı."Gördüklerin geleceğin olası tabloları," diye başladı Shiv. "Bütün bunlar ne anlama geliyor?" diye sertçe sordum.Onurumla bağlı olduğum her şeyi tehdit eden tehlikenin ya-nında, büyücülerin kaygıları ikinci sırada geliyordu."Bilmiyoruz." Viltred'in açık itirafı beni susturdu. "Hiçbir şey yapmadınız mı?" Sabırsızlıkla keskinleşen se-simi kontrol altına almaya çalıştım. "İmparatora karşı böylebir tehdidi ilk defa ne zaman gördün?" "Kehanetlere dayanarak hareket etmek çok riskli bir iştir."Viltred beklediğimin aksine ters ya da kendini savunuyor gi-bi değil, sadece bitkin düşmüş gibi konuşuyordu. "Bütünolaylar, koşul ve nedenler zincirlerine öyle bağlıdır ki yapa-caklarınla tam kaçınmak istediğin felakete neden olabilirsin." "Seni ve Livak'ı orada görmemiz, olumlu sonuç için herikinizin de bu olaylarda rolünüz olması gerektiğini gösteri-yor." Shiv eliyle artık cansız duran taşı işaret etti. "Bence şuan yapmamız gereken en önemli iş, görüntüde gördüğümüztüm kişileri en kısa zamanda bir araya getirmektir.""Livak'm nerede olduğunu biliyor musun?" "Halice isimli bir arkadaşıyla beraber." Shiv başıyla onay-ladı ve' biraz daha bira koydu. "Dün gece ve bugün hemonun için, hem de senin için durugörü yaptım. Hangi yol-dan geldiğini bu şekilde anladık." Tabii ya; büyü ve renkli mürekkeplerle yaptığı numaralar,Shiv'in insanları, onlar farkında olmadan, izleyebilmesini sağ- hyordu. Beni ne zamandır izliyordu acaba? Daha acil konulariçin bu düşünceleri aklımdan çıkardım. Demek Shiv, Livak'ıarıyordu; Aiten'i öldüren, hayatımı kurtaran, kendi hayatınıbana borçlu olan, becerikli kumarbaz, çevik hırsız, eve dönüş _3_3yolunda bedenlerimizi saran tutku fırtınasında sevgilim ol-muş olan kadın. Kadınlarla işi hemen bitirmeye eğilimli de-ğildim, gençliğimde bunu yeteri kadar yapmıştım ama Livak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 19: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

farklıydı, son on yıldır tüm savunmalarımı aşan ilk kadındı.Kızıl saçlı şehvetini düşünmek bile pantolonumun içindekikan akışını hızlandırıyordu. Ona ne söyleyecektim? Ondan neistiyordum? Kaldı ki o benden, çarşaflar arasında iyi zamangeçirmekten fazlasını istiyor muydu? Görevimle hiçbir ilgisiolmayan umut ve şüpheler içimde savaşıyordu. Elimi bir günlük sakalımın üzerinde dolaştırdım ama buönemsiz rahatsızlığı hemen aklımdan çıkardım. "Bilmem ge-reken başka bir şey var mı?" Shiv cevap vermeden önce tereddüt etti. "Elietimmler ge-çen gece Viltred'in evine saldırdı. Bu bir rastlantı da olabilirama belki de beni buraya kadar takip ettiler." Benim ve Prensin düşmanlarının Okyanusun bu tarafındaelini kolunu sallayarak dolaşıyor olmaları düşüncesi ensem-deki tüyleri kabarttı. "Neler oldu?" "Viltred'in Azazir ile yaptığı seyahatten geri getirdiklerinialıp evi yaktılar. Ormanda saklanmayı başardık." "Senin orada olman büyük şansmış, Shiv." Şans mıydıyoksa Elietimmler bir taşla iki kuşu da vurmayı mı istemiş-

lerdi? "Baharat Yolundan gittiler." Shiv içkisinden bir yudum al-dı. "Durugörüyle senin nehre ulaştığını görünce kırsal bölge-nin ortasından geçtik." Elimi kaldırdım. "Shiv, geçen sene bu piçleri izlemek, fır-tınalı denizde bir gemiyi izlemek kadar zordu. Nasıl bu ka-dar emin olabiliyorsun?" "Çaldıkları şeyler için durugörü yaptık. Bu, bize ipucuverdi. Viltred onları bir nesilden fazla zamandır mahzenindetutmuş; normalde onlar Caladhria Körfezinin diğer tarafındabile olsa onları bulabilmesi gerekir.""Elietimmlerin şu anda nerede olduğunu biliyor musun?" "Şu anda sadece bize bir tehlike oluşturmayacak kadaruzakta olduklarını söyleyebilirim." Shiv'in yüzünü ekşitme-sinden kendisinin de bu açıklamayı en az benim kadar yeter-siz bulduğu anlaşılıyordu. "Livak ve Halice'i bulmak istiyo-ruz. Sonra da yeniden Buz Adamların izlerini arayacağız veonları bulduğumuzda neler çevirdiklerini öğreneceğiz. Çal-dıklarını geri almayı da deneyebiliriz; Livak'm becerileri buişte yardımcı olacaktır." Livak'm yardım etmek isteyeceğinden Shiv kadar emin de-ğildim. Büyücüler için yaptığı hırsızlıkların onu düşürdüğüdurumdan sonra bir daha hayatı boyunca hırsızlık yapmak is-temeyeceği izlenimini çok net almıştım. Geçen sene Shiv'inona şantaj yapması gerekmişti. "Bu adamlar herhangi bir nedenden dolayı Viltred'i de is-teyebilir." Kaşlarımı çattım. "Viltred'i onlara yaklaştırmak,onu tehlikeye yaklaştırmak anlamına gelir. Gidebileceği dahagüvenli bir yer yok mu?" "Burada olduğuna göre artık onu sen koruyacaksın." Shivgözlerini kaçırdı. "Başbüyücü bir arada kalmamızın daha iyiolduğunu düşünüyor; tüm bunlar, çok az kişinin içinde ol-duğu, Planir'in projesiyle ilgili." Viltred'e bakınca asık yüzünde mutsuzluk gördüm. Shiv'inbana söylemediği bir şeyler mi biliyordu yoksa sadece elleri-ni yamultan eklem hastalığından mı acı çekiyordu? Buradacevaplanmamış birçok soru vardı. Biramın son yudumunualırken alışık olmadığım bir öfkeyi bastırdım. "İkinize yemek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 20: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ve at bulup günün geri kalanından yararlanabilmek için yolakoyulalım." Shiv'in üzerinde bir gömlekten başka kıyafet olmayabilir-di ama onun altında ağzına kadar dolu bir kese vardı. Büyü-cüler biri siyah, diğeri gri olan güçlü atlarına bindiklerindeCaladhria'nm kırlarında iyi yol aldık. Bahar coşkusuyla tarla- J_5larmı sabanlarla süren azimli çiftçiler Lescar'dan sonra hoş birdeğişiklik oluşturuyorlardı. Toprağı zenginleştirmek için kul-lanılacak olan gübre düzenli tepeler halinde yığılmıştı. Sağlık-lı görünen sürüler güzelce çitlenmiş çayırlarda güvenle ödü-yorlardı ve yeni buğday, bereketli koyu kahverengi topraktançıkmaya başlamıştı. Eğer bir öğleden sonra Prens ve Camarl'akatılıp Prensin anlattıklarını dinlememiş olsaydım daha fazlaetkilenebilirdim. Prens, Caladhrialılarm böbürlenerek anlattık-ları tarım uzmanlıklarının kökünün Lescar düklerinin ordula-rını besleme ihtiyacından kaynaklandığını anlatmıştı. Bu bol-luğun sadece çok küçük bir bölümü, Marlier'in anayolundangeçerken karşılaştığım zavallı kişilere gidecekti. Köylüler gruplar halinde ormanlık bölgeyi temizliyorlardı.Kadınların özel eşarplarını fark ettim. "Onlar Lescarh, değilmi?" Shiv'e döndüm. Shiv başıyla onayladı. "Lord Adrin her bahar bir miktarLescarhnm bu tarafa geçip Nehir Yolu ile Rel arasına yerleşe-rek ekilecek arazi açmalarına izin verir. Eğer başarılı olupzenginleşirlerse kira ve vergi toplar; yağmacılar geldiği tak-dirde de Lord Adrin'in gerçek halkının kaçabilmek için dahafazla vakti olur." Bu kadar çok çalışan adamların yüzlerindeki azimli iyim-serliğin ödüllendirilmesini umut ettim. "Son zamanlarda faz-la problem oluyor mu?" "Pek değil, zaten Lord Adrin tetikte bekliyor." Shiv üzengi-leri üzerinde ayağa kalktı ve uzaklardaki bir yel değirmeniningeniş kanatlarını işaret etti. "Bir yel değirmenini dik duran haçşeklinde kilitlenmiş görürsen, bu, askerlere yağmacıların buyakaya geçtiğini işaret eder. Onlar çoğu pisliği temizlerler." Başımla onayladım; zeki Lord Adrin'den Prense bahsetme-liydim. Üstelik kontrolünde stratejik önemi olan bir köprü devardı. Kararan hava bizi yol kenarındaki hanlardan birine girme-ye zorlaymcaya kadar ilerledik. Küçük ay iyice küçüldüğün-den ve büyük ay daha yarım ay bile olmadığından bu yeter-siz ışıkta atları riske atmaya değmezdi. Viltred yol boyuncaşikâyet etmemiş ama vücudu giderek dizginlerinin üstüneeğilmişti; durduğumuzda zorlukla doğrulabildi. Shiv onu ya-tak odasına çıkarırken ben de sinek avlayan meyhaneciye san-ki zaman geçirmek istiyormuşum gibi bazı sorular sormaküzere meyhaneye girdim. Etrafta alışılmadık sarı saçlı gezgin-lerin olmadığını ve Shiv'in Halice'i bulmayı umduğu Cotes-hall'm buradan sadece yarım günlük mesafede olduğunu öğ-renince rahatladım. Sonunda, Arimelin'in bana son zamanda bahşettiği azıcıkuykudan daha iyisini umarak, patronun anaç karısından esne-yerek yüne sarılmış sıcak bir tuğla aldım. Üşümüş ellerimdehissettiğim sıcaklık bana keyif vermişti; çizmelerimi kolumunaltına kıstırarak dar merdivenlerden yukarı çıktım. Uzun sü-re giyilmiş çizmelerin ağır kokusu ve eklem ağrılarını azalt-mak için kullanılan ilacın taze aroması arasında boş yatağa

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 21: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

doğru sessizce ilerlerken, Shiv ve Viltred çoktan uyumuşlar-dı. Uykuya dalmam uzun sürdü; gözlerimi her kapadığımdaBuz Adamları, Tormalin'i tam kalbini yağmalarken görüyor-dum. Soluk renkli taşlardan yapılmış, boş yankılarla dolu büyükbir ev. Soğuk ve bulutsuz bir sabahtı. Avlunun, yeni doğmuş kışgüneşinin ulaşamadığı köşelerinde buzlar parıldıyordu vekâhyanın gözden kaçırdığı sonbahar çiçeklerinin kararmış gövdeleri antik bir saksıdan mahzunca sarkıyordu. Kapıcı te-laşlı adımlarla çalan zile cevap vermeye giderken, tamamengölgede kalan girişin soğuğundan ellerini ovuşturdu. İçerigenç bir adam girdi. Titreyen elinin parmağmdaki parlak sa- _37fır yüzükle oynuyordu. Gergin ve solgun olmasına rağmenyılların alışkanlığıyla hizmetçiye başıyla kusursuz bir selamverdi. Evin içine doğru yürürken fevkalade parlatılmış çizme-leri taşlarda takırdadı; belli ki yolu biliyordu. İçeri girdiğinde, Temar derin bir nefes aldı ve yakınında-ki aynada kendine baktı. Gördüğü yüz, giydiği zengin kıya-fetlerle ilginç bir şekilde çelişiyordu. Zayıf, çıkık elmacık ke-mikleri uzun ve sivri l~rr çeneye doğru inceliyorlardı. Onagöre bu yüz zırh ya da çalışma kıyafetlerine daha uygundu.Sık giyilmeyen resmi kıyafetlerin içinde kaşmmaktansa, di-ğerlerinin içinde olmayı kesinlikle tercih ederdi. İnce karakaşların altından neredeyse renksiz denilebilecek mavi gözlerbakıyordu. Arkadan toplanmış uzun siyah saçlar bakışlarında-ki sertliği „• artırıyordu. Ona uysa da uymasa da gerekli olantarz buydu. Temar gömleğinin yakasını düzeltip koyu kırmızı ceketin-deki bir lekeyi kazımaya çalıştı. Lekenin aslında aynanın sır-rmdaki bir kusur olduğunu anlayınca, durdu. Birkaç yıl ön-cesinde, bu ayna hemen hizmetçilerin odasına gönderilirdi.Bu düşünce, büyükbabasının huzuruna çağrılmayı beklerken,kararını pekiştirdi. Büyükbaba değil, diye hatırlattı kendine; yaşlı adam bu sa-bah koltuğunda D'Alsennin Ailesinin reisi olarak oturuyordu.Bu, eskiden olduğu kadar anlamlı değildi; parlatılmış sıralar-da, hamisinden taleplerde bulunmayı ya da ona hizmet sun-mayı heyecanla bekleyen halkı yoktu. "Baron." Baş mabeyinci iki kanatlı kapıyı gösterişle açtı;sanki salon hizmetçilerine para ayıramadıklarından değil deTemar'a verilen değer yüzünden bunu yapıyordu. Temar nazikçe selam verdi ve salona dimdik girdi. Burayagelmeyeli uzun zaman olmuştu; duvar oyuklarmdaki eksikheykelleri ve güneşten sararmış ipek perdeleri görünce adım-la larını şaşırdı. Cılız bir ateş, büyük şöminenin içinde cesurcaçırpmıyor ama soğuk havaya dikkat çekmekten başka bir işeyaramıyordu. "Temar, seni görmek ne güzel." Uzun odanın sonunda,kürsüye hâkim antik bir meşe koltukta oturan büyükbabasıkestane rengi kadifeden dikilmiş resmi kıyafeti içinde heybet-li görünüyordu. Seyrek beyaz saçlarına ve derin kırışıklarınarağmen, solmuş gözleri caı.1! ve dikkatliydi. "Sieur." Temar başını eğip tek dizi üzerine çökerek resmibir reverans yaptı. "Bu, resmi bir ziyaret mi?" Yaşlı adamın sesinde hafif birgülümseme hissediliyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 22: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Evet." Temar'm sesi kendinden emindi. Başı eğik olduğuiçin büyükbabasının yüzünde beliren bir anlık ümitsizlikleyılların bıraktığı izlerin nasıl derinleştiğini görmedi. "O zaman arzını bildir." Sieur'ün sesi sert ve hatta kasvet-liydi. "Prens Den Fellaemion ile denize açılmak için izin istiyo-rum." Konuşurken hata yapmamak için çabalarken, sesi iste-meden yükselmişti. İsteği odanın içinde daha çok bir emir gi-bi yankılanınca Temar yer döşemesindeki kavuniçi ve kremrengi dalgalara bakarak, hareket etmemeye çalıştı."Devam et." Yaşlı adamın sesi eziciydi.Temar bir an kendini kaybederek yukarı baktı. "Derdini anlat, Baron." Sieur gülümsemeden ona baktı."Soyumun son temsilcisine, okyanusun diğer tarafındaki bi-linmeyen topraklarda kendini tehlikeye atması için neden izinvermem gerektiğini anlat bana."Temar belli etmemeye çalışarak derin bir nefes aldı. Bü-

yükbabasının karşı çıkacağını ve tartışacağını düşünmüş, onameydan okumak zorunda kalacağını tahmin etmişti. "D'Alsennin Ailesinin erkek temsilcilerinin sonuncusu ol-duğumu biliyor ve kanımın yükümlülüklerine saygı duyuyo- 39rum. Bu sebeple ismimizin hakkı olan şan, şöhret ve servetiyeniden kazanma görevi bana düşüyor. İmparatorluğun sonyıllarda buralardan çekilmesiyle giderek daha çok toprak, ser-vet ve mevki kaybettik. Bunları tekrar elde edebilmek içinhiçbir gerçekçi yol göremediğimden Ailemizi eski şanına ka-vuşturabilmek için farklı yollar araştırdım." Düşüncelerini to-parlayabilmek için durakladı. "İmparator, Lescar'ı kendi kendilerini Dük ilan etmişolanların elinden kurtarmak için askeri güç toplanacağını bil-dirdi." Yaşlı adamın yüzü ifadesizdi. Temar gözlerini ona dikti. "Yılbaşından beri Büyük Aileler-den hiçbiri orduya adam göndermedi, lordum, bu sefer defarklı olmayacak. İmparatorluk Ordusunun kumandanlarına an-cak çöplükteki köpeklere güvendiğim kadar güveniyorum veson yıl içerisinde onlarla çalışmış olan Baronların hepsi de bü-yüklerine aynı şeyi söyleyecektir. Siz de en az benim kadar Per-vasız Nemith'in, soyunun son İmparatoru olacağını biliyorsu-nuz. Hatta şarapla fahişelere olan düşkünlüğü göz önüne alınır-sa muhtemelen mevsim bitmeden ölmüş ve yakılmış olacaktır." Sieur yavaşça başını yana eğdi. "Bu, çok doğru ve Prens-ler Meclisi yeni İmparatoru seçmek için toplandığında en kü-çük ailelerin Baronları bile yeni İmparatorun himayesini ga-rantilemek için çeşitli fırsatlar bulacaklar. Ben onlarla aşık ata-mayacak kadar yaşlıyım ve sen de bunu dünyanın diğer tara-fından yapamazsın." Zeminden gelen soğuk Temar'm dizlerine kadar çıkmıştı;baldırlarına kramp giriyordu. Resmi duruşu seçtiği için ken-dine küfür etti. Rahatsızlığını gözardı etmeye çalışsa da kur-duğu cümleler gittikçe kısalıyordu. "İmparatorluğun geri çekilmesinden etkilenen tek aile bizdeğiliz, Büyükbaba. Suyu azalan bir kuyudan su almak içinneden kovayla sırada bekleyeyim ki? Prens Den Fellaemiondeniz ötesinde ele geçirilmeyi bekleyen, geniş ve verimli top-raklardan bahsediyor. Tuzakların olmadığı uçsuz bucaksız or-manlardan, demir, altın ve hatta değerli taşlardan elde edile-bilecek servetlerden söz ediyor."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 23: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Bunlar daha çok genç arkadaşın Den Rannion'un sözleri-ne benziyor." Yaşlı adamın ses tonu iğneleyiciydi. "Söyle ba-na, Baronun kumar borçları şu sıralar ne durumda? Bence ba-bası onu kumar oynanan batakhanelerin ve kerhanelerin ol-madığı bir diyara göndererek akıllılık eder, sadece kendi ke-sesini korumak için olsa bile!" Yaşlı adam kendisini kasten mi yanlış anlıyordu? Öyle ol-sa bile Temar, Vahil'in son saçmalıklarıyla ilgili bir tartışma-ya girip konunun sapmasına izin vermeyecekti; bakışlarınıbüyükbabasından kaçırmadı. "Prens Den Fellaemion, mallarıellerinden alınmış olanlarla yıkılmış şehirlerden kaçanlara be-dava yolculuk sunuyor. Okyanusun diğer tarafında kuracağıikinci İmparatorluk için ona yardım etmeleri halinde, onlarayeni bir hayat için bir şans veriyor." "Yani, evsiz ve yurtsuz kalmış ayak takımıyla toprağı mıeşelemek istiyorsun? Senin onlar gibi •olmadığını sana ben mihatırlatacağım?" Sieur öne doğru eğildi, atalarının koltuğundan tehditkârbir ifadeyle baktı. Temar çabalayarak yüzüne sakin bir ifadevermeyi başardı. "Prens Den Fellaemion, kolonistleri idare edecek, görevle-rini düzenleyecek, çabalarına yön verecek ve onları işbirliğiiçinde çalıştıracak, yöneticilikte tecrübeli kişiler arıyor. Emi-nim ki Dalasor'daki yatırımlarımızı üç yıl boyunca tam iste-diğiniz gibi yönetmiş olduğumu hatırlatmama gerek yok.Dağ Adamları nehrin güneyine saldırdıklarında milislere ka- alarak görevimi yerine getirmiş ve sadece bir mevsimde em-rime askerler verilmesini sağlamıştım. Edindiğim becerileriiyi kullanarak tanınabilir ve ödüllendirilebilirim. Yemek ar-tıkları dilenen bir köpek gibi sarayda beklemektense bir D'Al- 41sennin oğlu için bu daha iyi bir iş değil mi?" "Dizginler Den Rannion ve Den Fellaemion gibi Prensle-rin dindeyken değil. Onların kim olduğunu sanıyorsun? Bensana söyleyeyim; Denizci Nemith ile yaptığı seyahatlerin si-linmeye yüz tutmuş zaferleri sayesinde iş yapan yaşlı bir ha-yalperestle Ailesini, onu Sieur seçmediklerine pişman etmeyeçalışan bir adam. Servetimizi ^ geri kazanmak için gümüş'ta-

baklarımızı eritip kumar oyunlarında da kullanabilirsin, kü-çük Den Rannion gibi!" "Prens Den Rannion ticari konularda gerçekten de çokkurnaz, Büyükbaba." Temar'm sesinde ilk defa sinirli bir tı-nı vardı. "Eğer yapılabileceğini ve kârlı olacağını düşünmeseböyle bir koloni fikrini savunmaz. Kendisi de oraya gidip ai-lesi için bir ev ve bir gelecek kurmaya niyetli; hem bunu dababası daha ölmeden planlıyordu. Erkek kardeşi, Sieur, onatam destek veriyor." "Eğer alacaklılarından kaçmak için okyanusun diğer tara-fına gitmeyi göze alıyorsa borçları gerçekten çok artmış ol-malı! Hayır, Den Rannion'un bu işe kendi parasıyla girdiği-ni görmeden inanmam. Saf insanların umutlarıyla oynayıpkolay para kazanmaya çalıştığını düşünmüyor musun? Duy-duğuma göre arkadaşın Vahil'in harcama hızına ayak uydu-rabilmesi için çok fazla para toparlaması gerekiyormuş." Yaşlı adam neden Vahil'den bahsedip duruyordu? Temaraniden küçük bir şokla büyükbabasının aslında gerçek bir da-yanağının olmadığını ve bu yüzden görüşmeyi bir tartışmabaşlatarak bitirmeye çalıştığını anladı. Yaşlı adama dikkatle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 24: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

baktı ve sanki kara simya yapılmışçasma değişen görüntü kar-şısında gözlerini kırıştırdı. Karşısındaki artık bir zamanların 42

Büyük Aile reisi değildi, at arabasını doğru yolda tutmak içinbazı insanların dizginlerini sıkıp başkalarmınkini gevşek bıra-kan bir lord değildi, hatta çocukluğunda ve sonrasında onasarsılmaz bir güven kaynağı olmuş olan kişi de değildi. Bü-yükbabası sadece yaşlı, çok yaşlı bir adamdı; yorgun ve tedir-gindi; oğulları ve Ailesinin geleceği elinden alınmış, tek ba-şına belirsiz bir bunaklığın tehdidiyle karşı karşıya kalmıştı. Temar ayağa kalktı ve dizlerini ovuştururken yüzünü ek-şitti. Çocukluğunda sıkça yaptığı gibi kürsünün merdivenle-rine oturmak için ilerledi. O zamanlar salon kiracılar ve müş-terilerle hınca hınç dolu olurdu. Sieur taleplerini sunmayagelenlerle ilgilenirken Temar'm amcaları da etrafta koşuştu-rurlardı. Temar oturdu; rahat bir pozisyon alıp büyükbabası-na baktı. "Bunu gerçekten yapmak istiyorum, Büyükbaba. Saray av-lusunda oynaşarak, orada duyduğum dedikoduları altın veavantaja çevirmeye çalışamam ben. Beni tanıyorsun; seninbana öğrettiğin gibi içimdekileri olduğu gibi anlatmaya alışı-ğım Her yeni felaketin ardından tekrar para ve saygınlığımı-zı kurtarmaya çalışmaktan bıktım. Üstelik her seferinde de,İmparatorun bundan sonra eline yüzüne bulaştırdığı ilk işlebirlikte yeniden boğazıma kadar taze bokun içine batacağımıda bilerek." Yaşlı adam yüzünü ovuşturdu; bir anlık umutsuzluklagözlerindeki parlaklık söndü. "Bu, derin okyanusta boğul-maktan daha iyi, değil mi? Sana Denizci Nemith ile kaç ge-minin açılıp da geri dönmediğini hatırlatmam mı gerekiyor? "Prens Den Fellaemion döndü, Büyükbaba, o zamandanberidir de defalarca gidip geldi. Ona güveniyorum." Temarsesindeki sitemi bastırmaya çalıştı, beceremedi. "Bu ne demek oluyor?" Sieur un gözleri yeniden parladı."Ona güveniyor musun? Kendi ekibinin liderliğini yapmak-tansa onun emrinde çalışmanın daha iyi olacağını mı düşü- nüyorsun? Belki de kendi isminden vazgeçip onun ismini dealmayı planlıyörsündür, ha?" Temar aniden ayağa fırladı. Tüm gücüyle alışık olmadığıbir alçakgönüllülük sergilemeye çalıştı. "Kaygılarım ismimin ^3geleceği içindir, sayın Prens. Oğullarımın ve torunlarımın be-nim küllerimi saygıyla selamlamalarını ve onlara bırakacağımmiras için bana dua etmelerini istiyorum." Bilinçsizce yum-ruklarını sıktı ve babasının yüzüğünün etine saplandığını his-setti. "Peki, benim küllerimin olduğu vazoyu ne yapacaksın?Kapıya destek olarak mı kullanacaksın? Nankör köpek!" Sieuryaşlılıktan bükülmüş elini kaldırdı, neredeyse Temar'a vuru-yordu. "İlkönce Kabuklu Çiçek salgını oğullarımı benden al-dı, sonra da fahişelere düşkün bir pislik, sapık tutkuları yü-zünden topraklarımızın içine etti. Bunların suçlusu ben mi-yim?" Temar, D'Alsennin Ailesine özgü konuşma biçimiyle ce-vap vermek için ağzım açtı ama büyükbabasının yüzündekibir şey onu durdurdu. Yaşlı adamın gözlerindeki gazabın al-tında büyük bir ıstırap yatıyordu; tartışmayı uzatmak birden

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 25: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

anlamını yitirmişti. "Sana hakaret etmek istemedim, Büyükbaba; bunu kastet-memiştim, yanlış anladın. Çok iyi biliyorum ki eğer sen ol-masaydın Ailemizin külleri yıllar önce rüzgârlarla dağılmışolacaktı." Yaşlı adamın söylemek istedikleri bir öksürük krizindekaybolunca, Temar su ya da şarap için telaşla etrafına bakın-dı. "Boş ver." Sieur kıyafetinin kıvrımları arasından küçük birçan çıkardı ve gümüşi çınlamalar mabeyinciyi hemen geri ge-tirdi. "Talebinizi değerlendireceğim, Baron." Yaşlı adam öksü-rüğünü kontrol etmeyi başararak Temar'a baktı. Yüzündeki

canlı renk bir an sağlıklı gibi görünmesini sağlamıştı. "İlgi-lenmem gereken başka işler var. Akşam yemeğinden önce ça-lışma odamda bana katılabilirsin." Güçlükle ayağa kalktı ve etrafında fır dönen mabeyinciyekarışmamasını işaret ederek başı dimdik salondan çıktı. Temar yaşlı adamın gidişini seyretti ve onun davranışın-dan dolayı endişe mi yoksa can sıkıntısı mı hissetmesi gerek-tiğine karar veremedi. İlgilenmesi gereken başka ne işi olabi-lirdi ki? Büyük ihtimalle biraz şekerleme yapıp kararını ge-ciktirmeye çalışıyordu. Temar kendine özgü bir hızla kararı-nı verdi; eh, bütün gününü bu küllere bulanmış mozoledegeçiremezdi. Hızla odadan çıkıp ağır kapıları öyle bir güçleçarptı ki küçük ateşten ani dumanlar yükseldi. Arka merdi-venlerden mutfağa inerken çizmelerinin topuklarmdaki çivi-ler taş basamaklarda sinirle çatırdadı. "Temar, yavru kuşum, seni görmek ne güzel." Temiz amarengi solmuş bir önlük giymiş olan zayıf bir kadın elinde ya-rı dolu bir baharat kavanozuyla dolap kapağının yanındanona bakıyordu. "Jetta! Hâlâ burada olmana sevindiğimi söylemeliyim."Temar ince bir espri yapmaya çalışmıştı ama sözleri etkisizkaldı. Bir sandalyeye yığıldı ve ovalanmaktan beyazlaşmışmasanın üzerindeki tahıllara keyifsizce bakarak onları kırıkbir çiviyle karıştırmaya başladı. "Herkesin ve her şeyin ya sa-tıldığını ya da işten çıkarıldığını düşünmeye başlamıştım." "Üst katın biraz tenhalaştığmı mı düşünüyorsun?" Jet-ta'nm alaycı sesi Temar'ı şaşırtıp ona baktırdı. "Eğer olanları bilmesem tefecinin adamlarının gelmiş ol-duğunu düşünürdüm!" diye acı bir ifadeyle karşılık verdi."Ne yapıyor bu ihtiyar budala? İksirler için bir simyacıya pa-ra mı veriyor? Kendisine daha iyi bir vâris vermesi için birfahişe mi bulmayı umuyor?""Geriye kalan kiracıları barındırıp tok tutuyor, genç

adam." Jetta'nın gözleri parlıyordu ama sadece tutkudan de-ğil. "Sieur her zaman Ailesinin yükümlülüklerine önem ver-miştir." "Sence ben vermiyor muyum? Beni suçlamaya başlama," _45diye tersledi Temar. "Yazın her iki yarısında da ilk ışıkla ça-lışmaya başlayıp son ay batana kadar elimizde kalan mülkler-den gelir elde etmeye çalıştım. Peynir yapmak için domuzsağsam daha az yorulurdum ve sonunda gösterecek daha faz-la şeyim olurdu! Buraya neden bu kadar uzun zamandır uğ-ramadım sanıyorsun?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 26: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Kendini suçlu hissettiğin için bana saldırma, genç adam.Yalınayak dolaştığın zamanlarda seni dizime yatırırdım, eğergerekirse şimdi de yaparım ona göre!" Jetta'nın gülümseme-si sözlerini yalanladı. Temar'm önüne bir tabak kek koydu. "Teşekkür ederim." Genç adam bir parça alınca kendiniinanılmaz derecede teselli edilmiş hissetti. "Akşam yemeğinde burada mısın?" Jetta dolabı kapatıpbir tencereyi koymak için ocağa yöneldi. "Sanırım öyle olacak. Büyükbaba yemekten önce çalışmaodasında onu görmemi buyurdu." Temar'm alaycılığı her ne-dense keskinliğini kaybetmişti. "Onu bu kadar kıracak ne söyledin peki?" Jetta burnunuçekti. "Kırıldığını nereden çıkardın?" Kızgınlık Temar'm yüzün-deki suçluluk ifadesini artırdı. "Efendi Othneil yoksa niye gelingülü çayı istesin ki?" Jet-ta odanın köşesindeki hizmetçi asansörünün açık kapısına işa-ret etti. "Hasta mı?" Bu düşünce midesini burmuştu ama aldırma-maya çalıştı. "O yaştaki herhangi bir adamdan daha fazla değil ama kışöksürüğü bu kez daha erken başladı. Zamanının çoğunu ça-lışma odasında geçiriyor ve yeteri kadar uyumuyor." Büyükbabasının artık yapacak işinin olmadığını nasıl rîü-şünebilmişti? Temar yeni parlatılmış gümüş tokayı saçındanrahatsız bir el hareketiyle çıkardı. Ne söyleyeceğini bilemi-yordu."Annen nasıl?" Jetta sıcak su ve fincanlarla uğraşıyordu."Çok iyi, teşekkürler." İçten bir gülümseme Temar'm yü-zünü aydınlattı. "Evlilik örgüsü için saçını uzatıyor." "Gerçekten mi?" Jetta durakladı, elinde bitki kutusuyla .kendi kendine gülümsedi. "Peki, saçını Drianon'un sunağınakoymak için kim kesecek?""Rian Tor Alder; bu ismi biliyor musun?"Jetta bir an kaşlarını çattı. "Yün ticaretiyle uğraşıyor değilmi? Hani ailesi Bremilayne yolundaki dağlarda koyun yetişti-riyor." "Evet o." Temar başıyla onayladı. "Birkaç yıldır arkadaştı-lar ve en sonunda annemi evlenmeye ikna etti. Hem onun,hem de annemin adına seviniyorum. O iyi bir adam ve an-nemi mutlu edeceğini biliyorum." "Drianon'un kapısına bir kurdele bağlayıp onun için duaedeceğim. Annen artık kesinlikle mutluluğu hak ediyor!" Jet-ta yaptığı işi hatırlayınca bir parça muslin kumaşın içine bit-kiler koyup kumaşı bağladı. Küçük bohçayı fincandaki sıcaksuya attı. "Sieur'e söyledin mi?" "Daha değil." Temar gümüş bir kaşıkla çayını karıştırdı."Bence en iyisi kendisinin söylemesi ama annem dedemdençekiniyor. Babama ve D'Alsennin ismine hıyanet ettiğini dü-şüneceğini sanıyor." "Saçmalık!" Jetta başını hararetle iki yana salladı. "Onuniçin sevinecektir ve baban da onun bu kadar uzun süre dulkalmasını istemezdi, bundan eminim. Özellikle de yas sene-sini Sieur un gözetiminde geçirdikten sonra." Temar ıslanmış otları fincanından çıkarıp dumanı tütençaydan dikkatli bir yudum aldı. "Ben de ona bunu söyle- dim." Boş boş ateşe bakıyordu. "Bana nasıl bir tavsiyede bu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 27: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lunacağını bilmek isterdim, babamın yani.""Hangi konuda?" Jetta, elini Temar'm elinin üzerine koydu."Prens Den Fellaemion'un kolonisine katılmak istiyorum." ^]_ "Büyükbabana bunu mu söylemek için geldin?" Jetta göz-lerini ona dikti. Temar başıyla onayladı. "Bir şeyler yapmalıyım, Jetta,yoksa hayal kırıklığından delireceğim. Her şey giderek dahada kötüleşiyor ve İmparatorluktan geri kalan kokuşmuş cese-di yağmalayan leş kargalarına katılırsam kahrolurum." "Babandan çok amcan Arvil gibi konuşuyorsun." Jettagözlerini kırpıştırarak davetsiz anıları geçiştirdi. "Sence babam ne yapardı?" Temar, solgun bakışlarım Jet-ta'ya dikti. "Ailen için en iyisi neyse onu yapardı." Jetta, Temar'melini sımsıkı tuttu. "Ama bunun kendisi için de iyi olan birşey olması gerektiğini bilecek kadar dürüsttü." "Ben de yaptığımın bu olduğundan eminim," diyerek içiniçekti Temar. "Ama bazen bütün bu görev ve yükümlülükler-den kaçmak için bir yer mi arıyorum diye merak ediyorum." "Ailenin ismini taşıyan son kişi olmak zordur," diye onurahatlattı Jetta. "Biliyorsun, büyükbaban Öbürdünyaya geçer-ken, kapıları açmadan önce sorular soracak olan, bu sefer Sa-edrin değil de büyükbaban olacak. O lanetli salgın hastalığıne için gönderdiğine dair cevaplar isteyecek. Vereceği cevap-lar iyi olmalı!" Temar gülümsedi. "Sence yaşlı adam Poldrion'dan bedavageçiş de ister mi? Teknesi Ailemizden bu kadar çok kazançsağlamışken?" "İstemez diyemem!" Jetta bir kahkaha attı. "Şimdi, eğerakşam yemeğine kalıyorsan biraz işe yara. Git dışarıdan birazdeniz-kömürü getir. Sonra da sebzelerle ilgilenmeye başlaya-bilirsin." Temar alaycı bir reverans yaptı. "Hemen, Hanımefendi." Hem yararlı, hem de kolay bir iş yapmak Temar'ı rahat-lattı. Güzün son yeşilliklerinden toprağı temizlemek için uğ-raşırken görevler, çelişkiler ve gelecekle ilgili tüm düşünce-leri neredeyse tamamen bir kenara koymayı başardı. Evin enüst katından bir zil sesi duyulunca, Temar telaşla Jetta'yabaktı."Sanırım beni çağırıyor." Jetta masanın etrafından dolaşıp küçük bir çocuk gibi Te-mar'm ellerini bir bezle sildi. "Seni sinirlendirmesine izinverme; nasıl biri olduğunu bilirsin. Eğer ne istediğini biliyor-san, eninde sonunda kabul edecektir." Jetta için söylemesi kolay, diye sakince düşündü Temar,evin resmi odalarına çıkarken. Bir D'Alsennin'in yenilgiyi na-zikçe kabul ettiği kaç kere görülmüştü? Bu, dişi bir köpeğinkedi doğurması kadar sık olabilirdi ancak. Büyükbabasının çalışma odasına gelmeden cebindeki toka-yı çıkarıp saçını arkaya toplamayı unutmadı. Bir an durakla-dı ve tokadaki derin oyulmuş yaprakların üzerindeki pası çı-karmak için ne kadar çok uğraştığım hatırlayarak parlayangümüşe baktı. Temar içini çekti; her gece yatmadan önce soniş olarak gelip çocuklarını kontrol eden babası odadan çıkar-ken mum ışığının bu tokada nasıl yansıdığını hatırladı. Ma-demki babasına akıl damşamayacaktı, yapabileceği tek şeykendine ve İsmine karşı dürüst olmaktı.Siyah kapıyı çaldı ve kendini hazırladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 28: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Gir." Büyükbabasının sesi sertti ve yüzü kararlıydı amakendisiyle daha barışık görünüyordu. Temar kapıyı kapatıp yaşlı adamın karşısına oturdu. Masa-nın üzerindeki tüm kâğıt ve hesap defterlerinin yapacaklarıtartışmada nasıl bir rol oynayacağını merak etti ama yüzünüolabildiğince ifadesiz tutmaya çalıştı."Talebini değerlendiriyordum," diye resmi bir dille başla-

Hı Sieur. "Bu Ailenin son vârisi olduğundan İsmimizin gele-ceğini korumak göz önünde tutmam gereken en önemli ko-nu. Bunun yanında, senin istek ve gereksinimlerine karşı daadaletli olmam gerektiğini biliyorum." Bir an durakladı. Temar sessizce oturdu, ilgili ve saygılıgörünmeye çalıştı. "Senin Den Fellaemion'a katılıp okyanusu yalnız aşmandabir yarar göremiyorum." Şarabından bir yudum alırken yaşlıadamın gözlerinde bir meydan okuma vardı ama Temar buyemi yutmayıp sessiz ve sakin kaldı. Sieur homurdanarak kadehi gümüş tutamağına geri yerleş-tirdi. "Yine de bu denizaşırı topraklar geçen yıllarda kaybet-miş olduğumuz varlık ve saygınlığın yerini alacak yeni fırsat-lar sunabilir. Bunu göz ardı edemem. Birtakım koşullar altın-da bu zorlu denemeye katılmana izin vermeye karar verdim.Benim şartlarımı kabul edersen, dualarımla birlikte gidebilir-sin." "Şartlarınız nelerdir, Prensim?" Temar rahatlama ve sevin-ci yüzüne yansıtmamaya çalışarak, nazikçe sordu. "Malları elinden alınmış birçok kiracımız var, diğerleri debu gergin ortamda çok zorluk çekiyor." Yaşlı adam kâğıtlarıTemar'ın önüne sermeye başladı. "Tüm manzarayı görmekiçin rakamlara bakman gerekir." Temar bu dokümanların çoğunu kendisinin sağladığınıhatırlatmak istese de, dişlerini sıkıp büyükbabasının gösterdi-ği yere baktı. "Görüyor musun, burada ve burada? Rakamlar neredeysegeçen senekiler gibi." Sieur yeniden koltuğuna oturdu. "Bun-lar iyi insanlar, kendi hataları olmaksızın acı çekiyorlar veeğer kiracılarına karşı yükümlülüklerini yerine getirmek içinbir yol tutacaksan, bu arayışta onlara, sana katılma şansınıvermelisin."Temar büyükbabasına dikkatle baktı, gözleri fal taşı gibi

açılmıştı; yaşlı adamın neler isteyebileceğini düşünürken bu,aklına bile gelmemişti. "İki tane gemi almak için gerekli parayı bulabilir ve onla-50 ra kendi mallarımızı yükleyebiliriz." Sieur yeni yazılmış birliste çıkardı. "Bunu inceleyip gözden kaçırdığım bir şey varmı bakmanı istiyorum." Temar dilini yutmuş bir şeklide kâğıdı alarak kendi halinegüldü. Cevap olarak gelen gülümseme yaşlı adamı sanki bir ku-şak gençleştirdi. Gözlerinde hin bir parıltı vardı. "Söyleyecek bir sözün yok mu, evladım? Bunun hiç senintarzın olmadığını söylemeliyim." Temar listeden başını kaldırıp baktı. "Bu projede büyükbir rol almamızı istiyorsun. Den Rannion ve Den Fellaemionbuna ne diyecek peki?" "Bu, senin sorunun, evladım. Eğer bu işe kalkışacaksanbunu ya Ailenin çıkarları doğrultusunda yapacaksın ya da

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 29: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

yapmayacaksın." Temar bir elini saçlarına daldırdı ama unuttuğu toka başı-na saplanınca irkildi. "Şartlarınızı kabul ediyorum," dedi sonunda, kendini negibi bir sorumluluğun altına soktuğunu kaygıyla merak edi-yordu. "Aslan evladım. Yerinde bir karar vereceğini biliyordum."Sieur kalktı ve ikisine de şarap doldurdu. Temar düşünceleredalmış halde bir yudum aldı, hâlâ bu yeni durumu değerlen-diriyordu. Durdu ve kadehine daha dikkatli baktı."Bu, Califeria bağbozumu ürünü değil mi?" "Çiçek salgını bizi vurmadan önceki son sene," diye ba-şıyla onayladı büyükbabası, parıldayan yakut renkli sıvının ta-dını çıkarıyordu. "Bu son şişe; uygun olacağım düşündüm."Temar ne diyeceğini bilemediği için sadece şarabını içti."Artık sana verilme zamanının geldiğini düşündüğüm bir

sey daha var." Yaşlı adam kadehini bıraktı ve hızla uzun birsandığın yanma gitti. Boynundaki zincirden küçük anahtarla-rın asılı olduğu bir halka çıkarıp sandığın kilidini açtı ve ke-tene sarılı uzun bir paketi alarak masaya geldi; masa üzerin- J>J_deki kâğıtları yere atarak yer açmıştı. "Bu, Amcan Arvil için yaptırdığım kılıç; çekilme vaktimgeldiğinde hep onun benim yerimi alıp Sieur D'Alsennin ola-cağını düşünmüştüm." Yaşlı adam bükmekte zorlandığı par-maklarıyla keten şeritleri açarken Temar'm yardım teklifinielini kaldırarak geri çevirdi. "Ben yapabilirim."

Kumaşları kenara çekince ortaya koyu yeşil bir km çıktı;kılıcın koruması ince işlemelerle süslü olmasına rağmen kab-zası iyi yapılmış ve kullanıma uygundu. Bu sadece aksesuvarolarak kullanılan bir kılıç değildi. Büyükbabası kılıcı çektiğin-de kılıç içten ışıldıyordu, parlak ve kusursuzdu, birbirine do-lanmış yaprak desenleri boylu boyunca devam ediyordu."Al." Temar kılıcı aldı ve ağzı açık mükemmel dengesini tarttı."Bu müthiş, Büyükbaba," dedi nefes nefese; birkaç dikkatlisavuruş yaptı. "Bana mal olduğu altınları düşünürsen, öyle olmalı," di-ye homurdandı kabaca yaşlı adam. "Ancak sakın o yabancıdiyarların ormanlarında bununla ağaç falan kesmeye kalk-ma." "Asla!" Temar bir kahkaha attı. Durdu, yüzü birden cid-dileşti. "Bu, prenslere layık bir hediye, Prensim. Size ne ka-dar teşekkür etsem azdır." "Bu yolculukta başarı sağla, kiracılarımıza yeni bir hayatve Ailemize yeni bir gelecek ver. İstediğim teşekkür budur."Yaşh adam Temar'a alev alev gözlerle baktı. Gergin bir an öy-lece durdular, sorumluluklar ve geleceğin belirsizliği havayıağırlaştırmıştı.Koridorda gümüşi bir zil sesi yankılanınca büyü bozuldu.

"Bir sonraki nesli de düşünmeye başlasan iyi olur. Kendi-ne bir kız beğenme vaktin gelmedi mi? Sinel Amcanın zev-kine kalırsan yandın, biliyorsun." Temar büyükbabasının esprisine bir kahkahayla karşılıkverdi ve onu yemek salonuna doğru takip etti. COÎE TEPESİ, LORP AoRİn'in DÜKALİĞİ,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 30: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

CALADHRJA,Son-İLKYAzm II'iRahatsız uykumdan sabahın erken saatlerinde uyandı-ğımda kepenklerden sızan gri ışıkla birlikte bir eksik-lik duygusu hissettim. Gece boyunca tartışan insan-lar, gördüğüm silik rüyalar yüzünden uyuyamamıştım. Ya-takta kalmanın bir anlamı yoktu; sorular, çatıda dolandıkları-nı duyuyor olduğum fareler gibi başımın içinde koşuşturu-yorlardı. Uyumaya çalışmanın da bir anlamı yoktu; Shiv oda-nın diğer tarafında horlarken bir sepet dolusu domuz yavru-su kadar ses çıkartıyordu. Pencerelerden içeri sızan sabah havası nemliydi. Soğuk ke-ten tenime değince titredim ve pantolonumla yeleğimi hızlaüzerime geçirdim». Gece buraya geldiğimde nasıl olup da ba-şımı kirişlere çarpmadığıma hayret ederek çizmelerimi aldımve Viltred olduğunu anladığını, hareketsiz duran battaniye yı-ğınının yanından sessizce geçtim. Shiv görünüp bana katıldığında hanın büyük salonundaçoraplarımla kahvaltımı ediyordum. "Keşke bunu ben de düşünseydim, ıslak çizme giymektennefret ederim," dedi, başıyla ateşin yanındaki demirlere tersastığım çizmelerime işaret ederek. "Her silahlı adam kuru ayakların önemini bilir." Shiv ken-dine et ve ekmek alırken omuz silktim. "İhtiyaç duyduğu di-ğer şey ise bilgidir. Bana anlatmadığın çok şey var, Shiv." "Sana anlattığımdan daha fazlasını ben de bilmiyorum,yemin ederim, kesin bir bilgim yok." Shiv iç çekti. Bu yol-culuk kısa sürecekti. Viltred m, işimize yarayacak ve Planır mbilginlerinin üzerinde çalışılabilecek bir şeyler bilip bilmedi-ğini öğrenecektim." Bununla ne anlatmak istediğini merak ettim ama ağzımayrılırcasma esneyince ilgim dağıldı."Yorgun musun?" Shiv kaygılı göründü. Başımla onayladım. "Gündönümu nden bu yana doğrudürüst bir uyku çekemedim." "Hancının karısının bol çeşitli bir iksir sandığı var, diyeönerdi Shiv, biraz utanarak. "Viltred kendisi için bir şeylerkaynatıyor.""Hayır," dedim kabaca. "Hayır, teşekkür ederim. Kız kardeşim öldüğünde, o dayanılmaz acıyı uzak tutmakiçin thassin çiğnemeye başlamışım. Gençliğim ve ukalalığım-la kendimi ölçüyü kaçırmayacağıma inandırarak bağımlı ol-muş ancak iki mevsim süren gece terlemeleri ve bitmek bil-mez'bir susuzluk sonrasında kurtulabilmiştim. Yeniden ben-zer başka bir şeye bağlanma riskini göze alamazdım. Shiv mgözlerinde kırılmış bir ifade görünce daha sıradan bir konuaradım. ,. "Viltred neden sana Shivvalan diye hitap etmekte ısrar edi-yor ki?" .. Yüzünü ekşitti. "Bunu ancak Saedrin bilir. Bana böyle ses-lenen son kişi annemdi ve bu bana kendimi hâla Misaen msunağına bırakmak için bıyıklarımın terlemesini beklediğimzamanlardaki gibi hissettiriyor. Bu da bana, saygın ve muh-terem iş arkadaşımın çayı için benden sıcak su bekliyor ol-duğunu hatırlattı." Viltred sabah içeceğine neler karıştırmıştı bilemiyorumama güçlü bir şeyler olmalıydı çünkü beklediğimden çok da-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 31: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ha kısa bir sürede atma binmişti. Yollar yağışsız bir geceden sonra daha iyiydi ve pırıl pırıl sabahta giderek dağılan sisiniçerisinden yola koyulduk. Ağaçlıklı bir tepenin etrafından dönerken, "Halice'i bulaca-ğımız yer burası olmalı," diye açıkladı Shiv. Sağlam taş evler _55düzgün işlenmiş tarlalarıyla birlikte pazaryeri ve tapmağın et-rafına seyrekçe toplanmışlardı. İnsanlar bize pek aldırmadan iş-leriyle uğraşıyorlardı. Shiv bizi bir yan yoldan sazdan yapılma,çatısı yosun tutmuş, tipik kare şeklinde bir eve götürdü. Beyaz-latılmamış, düzgün keten üzerine kahverengi ev dokuması hoşbir kıyafet giymiş olan, güçlü kuvvetli bir kadın kuyudan suçekiyordu. Yanında durduğumuzda, meydan okur gözlerle bi-ze baktı. Kaslı kollarım kovasının üzerine dayayınca parmakla-rı ve önkollarmdaki silik gümüşi yara izlerini fark ettim. Çift-çi kadınların kasları gelişmiş olsa da onlarda kılıç yarası izleriolmazdı. Üstelik o gün gördüğümüz başı bağlı olmayan ilk ka-dın oydu. Kahverengimsi gri saçları kısa kesilmişti."Nasıl yardımcı olabilirim?"Shiv selam verdi. "Siz Halice misiniz?" Kadın bize gülümsemeden baktı, koyu renk gözleri kabakemikli yüzünde ifadesizdi. "Kim bilmek istiyor?""Shiv Ralsere. Livak'ı arıyorum." Kalın kaşların altındaki gözlerde bir parlama olduysa da neanlama geldiğini çözemedim. "Seni görmek istemeyecek, büyücü," dedi sakince Halice,kötü bir niyeti yoktu. "Şansımı denemek isterim." Shiv, sıcak, cazibeli bir şekil-de Halice'e gülümsedi ama Halice de en fazla benim kadaretkilenmişti. Shiv'in birkaç kadeh içkiden sonra hoşlandığıtipleri görmüştüm; genelde bacağım kalınlığında kolları olanve UÇ günlük sakallı bar serserileriydiler. Shiv arkasına uzanarak eyer heybesinden kulplu bir süra-ti1 Çıkardı. "Hatırladığım kadarıyla Livak, Dalasor şaraplarınaarŞ! özel bir ilgin olduğunu söylemişti." Halice'in ince dudaklarının kenarlarında bir gülümsemebelirdi. "Yemeğe de kalabilirsiniz. Size yumurtadan kesilmişbir tavuk ayırabilirim. Atlarınızı ağıla bırakın. Livak şu aşağı-56 daki çiftliğe gitti, birazdan döner." Kuyunun diğer tarafına yasladığı için daha önce göreme-diğimiz koltuk değneğine uzandı. Bileklerine kadar uzananeteklerinin altından bir ayağı görünürken, yana doğru kıvrıl-mış diğer ayağın zar zor göründüğünü fark ettim. Kötü biışekilde kırılmış olan bacağı fena halde çarpık kaynamıştı. Atımdan inip dizginleri Shiv'e attım. "Bırak ben taşıya-yım." Halice durakladı, bana bir göz attı, sonra kovayı verdi.Bahçede eşelenerek dolaşan akılsız tavuklardan birine doğruuzandı ve içlerinden bir tanesini alıverdi. "Siz büyücüler yemeklerinizi yolup hazırlamayı bilir mi-siniz?" Tavuğun boynunu bir uzmanın rahatlığıyla kırıverdi. Viltred'in şaşkın kızgınlığına sırtını dönüp ağılla evin ya-şamak için olan bölümünü ayıran geniş aralıktan, çiftlik evi-ne doğru topallayarak yürümeye başladı.Suyu Shiv'e verdim. "Ben atlarla ilgileneyim." Ağılda büyükbaş hayvanların eski ve ağır kokusu vardıama at kokusu ve belirtileri henüz yeniydi: Yem olarak ha-zırlanmış kuru otlar, bir kova tahıl ve samanlardan bir yatak.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 32: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Kış mevsimlerinde Livak ve Halice'in ne dolaplar çevirmiş ol-duklarını merak ettim. Eyerleri yerleştirirken Shiv tekrar gö-ründü."Viltred iyi mi?" "Artık yanında oturabileceği bir ocak olduğu için daha iyi.Halice'i çözmek zor, değil mi?" Hayıflanarak başını iki yanasalladı. "Anladığım kadarıyla çetin ceviz ve kimsenin de kendisi-ne acımasını istemiyor." Eyer çantamı omzuma attım. "Eski-den Lescar'da paralı askerdi, değil mi?" "Livak öyle söylemişti." Shiv yeni torbasını aldı. "Aynı za-anda, Halice'in en büyük avantajının insanların ona bir ke- bakıp sonra da ona köyün delisinin budala kız kardeşi gi-bi davranmaları olduğunu anlatmıştı."Gülümsedim. "Fark ettim. Bacağını nasıl kırmış?" "Kayalık bir yolda atından kötü bir şekilde düşmüş." Shivbir acıma ifadesiyle yüzünü buruşturdu. "Bacağını kesmedik-leri için şanslı." Tam konuşacakken kapıda Halice belirince ikimiz de kay-taran çıraklar gibi zıpladık. Topal bir insan için oldukça ses-sizdi."Odun kırılması lazım." "Ben yaparım." Shiv arkadaşça gülümsemeye çalışarak iyi-ce bilenmiş baltayı aldı ve ben de onları evin arkasına doğ-ru takip ettim. Shiv üzerindekileri gömleğine kadar çıkarıpistiflenmiş odunları beceriyle kırmaya başlayınca bir an Ha-lice'in yüzünde şaşkın bir bakış gördüysem de, benim orada

olduğumu fark etmesiyle bakış kayboldu. Kırılmış odunlarıbir sepete istifledim ve arkamda dengeli adımlar duyuncadöndüm. "Livak!" Shiv baltaya yaslanarak Livak'ı sıcak bir şekildeselamladı. Livak durdu, ağzını açtı, sonra kapattı. Dar kesimli yeleği-nin iyice ortaya çıkardığı güzel göğüslerini seyretme lüksünükaçırmadım. Onu en son gördüğümden daha zayıftı. Uzamışolan kızıl saçları dağınık bir örgüyle arkadan toplanmış, ye-şil gözleri solgun yüzünde iyice belirginleşmişti. Gezgin ba-

basının Orman kanı hatırladığımdan daha çok fark ediliyor-du. Elinde beze sarılmış, açık renk bir lor peyniri vardı. "Merhaba, Shiv. Rahatsız edebileceğin başka kimse kalma-dı mı?" Livak, Viltred'in sakalı göğsünde uyukladığı sıcak mutfağadoğru ilerledi ve açılan kapının sesiyle irkilen yaşlı adama al- dırmadı. Viltred ise, içeri giren bu deri pantolonlu küstah ka-dına merakla bakıyordu, canlanmıştı."Drianon bana sabır ver, Shiv, gerçekten de sizlerle ilgili58 bir belaya bulaşmak istemiyorum," diye homurdandı Livakama dönerken bana gönderdiği çarçabuk gülümsemenin ar-dından, sanki bir tek atmış gibi, içime hızla bir sıcaklık ya-yıldı. Halice karşı duvarın çoğunu kaplayan geniş ocakla ilgilen-meyi bıraktığında Livak'm ona bir kaşını oynatarak bir şeysormak istercesine baktığını gördüm ama Halice'in dudakla- :rmı büzmesinden başka bir cevap alamadı. Bu, bana hiçbirşey ifade etmiyorsa da, annem ve kız kardeşlerimin birbirle-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 33: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

rine saniyelik bir bakışla yüz kelimelik konuşmadan daha faz-lasını anlatıyor olduklarını biliyordum. "Ee, anlat bakalım, kış boyunca nelerle uğraştın?" Shiv ya-kacak odunlarını sıralar halinde düzgünce istifledi. "Her ne istiyorsan, bu sefer rünlerin ters geldi, Shiv," di-ye uyardı Livak. "Sanırım yakında sınırın diğer tarafındaydm, öyle değilmi?" Shiv'in ses tonu sakindi ama beni kandıramamıştı. Li-vak'm Halice'e sorgulayarak baktığını gördüm ama Halice ba-şını olumsuz sallayarak konuşmadığını belirtti. Sessizliğimikorudum; rüzgârın ne taraftan estiğini anlayıncaya kadar bur-numu bu işe sokmayacaktım. "Rel kıyısındaki yeni kışlalarda çalışıyorduk, ben, Sorgradve Sorgren, eskiden tanıdığımız iki erkek kardeş," dedi Livak,yavaşça. "Tüm paralı askerler havalar düzelip savaşın iyice kı-zışmasını ve ordu komutanlarının anlaşmaları imzalamasınıbeklerken, içip rün atmak istiyorlar. Kaydolmak için dudak-larında gerzek şarkılarla sıraya girmiş olan kuzucukları yolu-yorduk." Livak cesur bir sırıtışla Shiv'e meydan okudu. Ateşin ya-nındaki yerinde kıpırdanan Viltred'in saklamayı pek becere- mediçH tiksinti dolu homurtusuyla ödüllendirildi. Livak onadöndü, gözlerinde kışkırtıcı bir parıltı vardı, bile bile sesinebir Ensaimin gibi daha fazla aksan verdi. "Bana bak, moruk, eğer başkasının savaşında kılıç sallama- _59.va giden genç bir gerzek kaydolmadan önce parasını ve eş-yalarını kaybederse en azından hayatta kalır." Livak ona yapmacık bir gülümsemeyle bakarken Viltredbeklenmedik, çeliğimsi bir bakışla gözlerini ona dikti. "Gençbayan, bizim işimiz çok daha..." "Her şey zamanında," diye sakince sözünü kesti Shiv. "Busene Lescar'daki işler hakkında ne düşünüyorsun?" Duruşu rahat ve aldırmazdı, köşeli yüzü açık ve davetkâr-dı. Kevil civarındaki bataklıkların yumuşattığı ses tonuyla,bütün ozanların tipik Caladhrialı betimine uygundu: Topra-ğıyla ailesine sımsıkı bağlı ve pek zeki olmayan bir tip. Çokinandırıcıydı; eğer etıafa büyüler fırlatıp Buz Adamları, Pold-rion'la geçiş ücretini tartışmalarına bile fırsat vermedenÖbürdünyaya yolladığını görmeseydim daha da inandırıcıolabilirdi. "Parnilesse Dükü karanlık şartlar altında öldü ve her üçoğlu da yerine geçmek için kavga ediyorlar." Livak durumauygun düşünceli bir ses tonuyla konuşmayı becerdi ama göz-lerinin ardındaki yorgunluğu görebiliyordum. "Eğer iyi ordukomutanlarından birini kiralamak için yeteri kadar para bula-mazlarsa toprakları kolayca ele geçirilebilecek." Bu, ilginç bir bilgiydi; en büyük oğul tartışma olmadanbaşa geçmeliydi, değil mi? Zaten, bu gereksiz savaşlar Lescar-lılarm soyağacma göre başa geçmeleri konusunda inat etme-leri yüzündendi. Duyduğuma göre yaşlı Dükün zehirlenmiş olduğu nere-deyse kesin," diye açıkladı Halice, temizlenmiş, şişe geçiril-miş ve ateşin üzerine konmuş olan tavukla hızlı hareketlerleilgilenirken. Bacanın gövdesine asılmış olan tuz kutusuna uzandı ve közlerin içindeki demir destek üzerinde kaynayantencereye baharat serpti. "Sorgrad'a göre oğulları Gündönü-mü'nden önce kendi küçük savaşlarına başlayacaklar."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 34: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

60 Buralardan Prense en iyi ne şekilde, nasıl mektup yollaya-bileceğimi ve Aiten'in ailesini nasıl uyarabileceğimi düşün-düm. "Shivvalan!" diye haykırdı Viltred. "Planir'in işi Lescarlıla-rın saçma sapan dalaşmalarından çok daha önemli." Livak konuşuncaya kadar tuhaf bir sessizlik oldu. Sesineiğneleyici tavrı hâkimdi. "Evet, devam et Shiv," diye davet etti. "Ama sana bedava-dan bir rün vereyim... Obürdünyamn bu tarafındaki hiçbirgüç beni bir daha Başbüyücünün işine bulaştıramaz." Sesinde uzlaşabileceğini gösteren hiçbir iz yoktu. Onu tek-rar büyücülere çalışmaya ikna etmek için Shiv'in elinde nasılbir koz olduğunu merak ettim. "Viltred'in bazı değerli eşyaları çalındı ve acaba hırsızla-rı bulup malları geri almamızda yardımcı olabilir misin, di-ye merak ettik." Yaşlı adamın ismini hatırladığını gizleyemeyen Livak tipikolarak saldırmaya devam etti. "Sen o deli Azazir ile çalışmışolan Viltred misin?" Yaşlı adam ona ters ters baktı. "Azazir, büyü alanında onnesildir gelmiş geçmiş en büyük zekâlardan biridir, genç ba-yan..." "Azazir mantıktan o kadar uzaktı ki onu dürbünle bile bu-lamazdı ve hem sana şunu söyleyeyim ki..." Shiv aceleyle sözünü kesti. "Lütfen, Livak, yardımına ger-çekten çok ihtiyacımız var. Hırsızlar Buz Adamlardı."Livak'm rengi attı. "Senin kulağın duymuyor mu? Hayır!""Emeğinin karşılığını alacaksın," diye bastırdı Shiv. "Senin parana ihtiyacım yok, Shiv, ya da Başbüyücünün-kine," diye patladı Livak. "Bunu iyice düşün, Livak." Shiv narin eliyle bir işaret yap- "Okyanustaki bahar fırtınalarının yeni bittiğini düşünürsenhu adamlar çok uzun zamandır burada olamazlar. OnlarınVokusunu bu sefer erken yakaladık; içine düşecekleri kanlı ve ^J_hüyük bir tuzak hazırlayabiliriz! Onları hayalarından yakala-jjjjş oluruz, sıkmaya hazır!" Shiv'in yüzü o güne kadar hiçgörmediğim kadar ateşliydi. "Ve Kara Planir bu ayı-tuzağımn canlı bir yeme ihtiyacıolduğuna karar verdiği anda en yakındaki sıcak vücudu yaka-lar. En azından benim bu oyunda yemi oynamaya hiç niye-tim yok." Livak ocağın yanma gitti, duruşunun her çizgisin-de meydan okuma vardı. Halice'e yaklaştı ama Halice, Shiv'eöyle odaklanmıştı ki şaşırdım. Büyücü yeniden denedi. "Görmezden gelemeyeceğin şey-ler var, kehanetler..." "Panayır sahtekârlıkları, Shiv," diye devam etti Livak, ba-kışları sertti. "Bilmek istemiyorum. Ve bu sefer beni zorlaya-bileceğin bir kozun yok. Vahşi bir ormanda çıplak dolaşma-yı tercih ederim." Shiv dudaklarını büzdü. "Geris'in öcünü almak için birşans elde etmeyi istemez misin?" "Onun yatağını paylaştım, Shiv, bu, onun kaderini paylaş-mamı gerektirmez." Ses tonu küçümserdi. "Unut bunu, bi-zimle yemeğinizi yiyin, sonra yolunuza gidin." Sözleri hâlâ çınlarken dışarı çıktı ve kapıyı ardından çarp-tı. Halice bir an hiçbir şey olmamış gibi ocakla ilgilenmeyebaşladı. Kalkmaya yeltenen Shiv'e oturması için işaret etti-ğimde yüzünde, yaptığından utandığını belli eden silik bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 35: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

nade görmek hoşuma gitti. Livak'm Geris'in ölümündenduyduğu suçluluğu ona karşı kullanması tam bir at tüccarımımarasıydı. Geris'in Elietimmlerin elindeki yalnız ve acı do-lu ölümü aklıma gelince yüzümü buruşturdum. Kabul etme-dlği için Livak'ı suçlayamazdım ama kehanetlere göre İmpa- ratorluğu felaketten kurtarmak için onun yardımına ihtiyacı-mız olduğunu kendime kararlılıkla hatırlattım. Öyleyse bizekatılması için elimden geleni yapmam gerekiyordu, değil mi?Onun peşinden giderken boşa kürek çekmiyor olmayı dile-dim. Yaba sesleri duyunca ağıla gittim. "Yardıma ihtiyacın olupolmadığını merak ettim." Livak'm yüzünden bu bahaneye hiç inanmadığını anla-dım. "Kovaları al," dedi hemen, köşedeki yığını işaret edip. Dışarıdaki su kuyusuna kadar peşinden gittim. "Seni gör-mek güzel," dedim kovayı yukarı çekerken. Livak içimi ısıtan bir gülümsemeyle baktı ama bu kadınıbenimle yaşamaya ikna etmemin onu Shiv için çalışmaya ik-na etmemden daha zor olacağını kendime hatırlattım. "Bir gün görevinin seni bu taraflara getirip getirmeyece-ğini hep merak ettim," dedi rahatça ama ses tonunda barizbir iğnelemeyle. "Shiv'e kulak vermelisin. Bahsettiği kehanetler düşünül-meye değer." Temiz, soğuk suyu yanımdaki kovalara boşalt-tım. "Planir, İmparatorluğun Elietimmler tarafından çok bü-yük bir tehdit altında olduğu konusunda uyarıyor." Livak'm homurtusundan, konu hakkında ne düşündüğünüanladım. "İmparatorluk ve tüm o parıltılı ordular, Dala-sor'dan koyun çalmaya gelen birkaç gemi dolusu adama kar-şı koyamıyor mu?" "Parıltılı ordular o lanetli büyülere karşı koyabilir mi sen-ce?" diye dürüstçe karşılık verdim. "Elietimmler gemileriylesadece birkaç hafta sürecek bir yolculuktan sonra güneydekizengin şehirlere, uygun limanlara ve daha iyi hava şartlarınaulaşabilecekken Gidesta'nm vahşi bölgelerine yerleşmekle yada Dalasor'un küçük balıkçı köylerine girmekle yetinmeye-ceklerdir. Hadi, Livak, nerede yaşadıklarını sen de gördün,çıplak kaya ve çorak otlaklar; orada kalmayacaklardır, özellik- anakaraya ulaşmanın bir yolunu bulmuşlarken kalmazlar."Livak bahçenin basılmaktan sertleşmiş toprağına sular ta-rak bir kova aldı. "Eh, bu benim sorunum değil," diyeprtçe vurguladı, omzunun üzerinden bana bakarken. 63 "Benim sorunum olduğu kesin." İkinci kovayı aldım veonu izledim. "Yaşlı Prenslerin çoğu bunu kabullenmezlerama Tormalin'in altı eyaletini de yönettikleri günler çok ge-rilerde kaldı. Garip Elietimm büyüsünün tehdidini de işe ka-tarsan, Başbüyücünün yardım teklifini geri çevirmek bizimiçin aptallık olurdu." 'Ve İmparatorda bunu kabul edecek yürek var mı?" diyemeydan okudu Livak. "Tadriol genç olabilir ama Dastennin onu kutsasm ki nezaman tavsiyelere kulak vereceğini bilir." Kulağma fısıldamakiçin abartılı bir şekilde Livak'a yaklaşırken keten kıyafetleri-nin lavanta kokusunu içime çektim. "Yaz Gündönümü'ndeadlandırılacağı söylentileri dolaşıyor. Prensim 'İhtiyatlı Tadri-ol' ismini destekliyor ama bunu kimseye söylemiyor." Livak'm gözleri parladı. "Meclis bunu resmen açıklamadan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 36: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

doğru yerlerde bahse girin. O zaman Shiv çalınanları unutupViltred'in istediği tüm incik boncuğu satın alabilir." "Sen yardım etmezsen istediği hiçbir şeyi geri alma şansıyok." Kolumu omzuna koymayı düşündüm ama Livak uzak-laştı, anlamadığım bir Ensaimin aksanında bir şeyler mırıl-dandı."Başbüyücü iyi miktarlarda sağlam para ödüyor," diye be-lirttim, değişik bir yoldan konuyu lehime çevirmeye çalışarak."Neden herkes beni satın alabileceğini sanıyor?" diye tersters baktı Livak. "Her neyse, Planir on kişide sadece bir kişiyeödeme yapacağını bilmese bu paraları önermez zaten. Diğerdokuz kişi de kendini vazosunu içeriden seyrederken bulur." 'Geçen sene kazandıklarından bir miktar sakladın mı?" Sa-manı yere yaymaya başladım. "Her bulduğu buğday tanesini kışın lazım olur diye biryere saklayan akıllı küçük tarla faresi gibi mi? O hikâyeyi se-'ınin annen de anlatırdı, değil mi?" Livak'm sesindeki alay san-ki diken gibi battı. "Hayır, o parayı unutulmayacak bir KışGündönümü yaşamak için harcadık, dördümüze de yeni kı-yafetler alıp iyi yemek ve şarapla festivalde Col'ün bize suna-bileceği en iyi on günü geçirdik." Livak'm ifadesi bana mey-dan okuyordu. "Başbüyücünün parası sağlam madenden ya-pılmış olabilir ama üzerinde o kadar çok kan var ki onu ce-bimde tutamam. Yine de haklısın, parayı daha iyi bir şeyeharcamalıydım; Shiv beni bir daha bulmaya kalkarsa kafasınabenim kadar taş düşmesi için tüm parayı Trimon'a dua et-mek için tütsüye yatırmalıydım!" Birbirinden bu kadar farklı insanları bir araya toplayıp yo-la çıkarabilmek için gezginlerin tanrısına dua etmek bana dayapabileceğim en iyi şey gibi görünmeye başlamıştı. "Paralıasker kampları yakında dağılacak," diye hatırlattım. "O za-man para kazanmak için ne yapacaksın? O bacakla Haliceıioğru dürüst bir birliğe katılamaz." "Bir yolunu buluruz. Halice'in bana ihtiyacı varken onubırakıp Shiv için yabayla cırcırböceği avlamaya çıkamam."Yabayı bir saman balyasına sapladıktan sonra bahçeye çıktı.Küçük tahta parçalarını çıra sepetine gereksiz bir güçle fırla-tarak doldurmaya başladı. Kızgınlığımı içime atıp ona yardımettim. "Bunu nasıl yapabiliyorsun anlamıyorum," diye patladı,birkaç dakika sonra. "Nasıl olur da tekrar büyücülerle bir işekalkışabilirsin?" "Patronumun emrini yerine getiriyorum," dedim, elim-den geldiğince sakin bir ses tonuyla. "Seni av tazısı gibi oraya buraya gönderiyor, değil mi?"Livak başını iki yana salladı, ses tonu tehlikeli derecede kü-çümserdi. "Düdüğünü çaldığında ya gidersin ya da kırbacımı

w

ersin? Söyle, Aiten'in yerini alması için başka bir zavallıyarasmasmı taktı mı? Patronunun işini yapmak Aiten'e pek ya-ramadı, değil mi?" Aniden bastıran anılarla gözlerimi yumdum: Elietimm bü- 65vüsü benliğini çalıp Aiten'i bize saldırttığmda Livak hayatı-mızı kurtarmak için Aiten'in bacağındaki ana damarı kesiponu öldürmüştü. Arkadaşım kollarıma yığılırken, okyanusunacımasız soğuğunda fışkıran kanını tenimde ılık ılık hisset-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 37: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

miştim. "Öyle yapmalıydım, biliyorsun, değil mi?" diye sordubirden, yüzü bembeyazdı. "Yoksa hepimizi öldürecekti." "Biliyorum." Sesimi yükseltmemeye çalışırken göz gözegeldik. "Biliyorum ve seni suçlamıyorum. Aiten de suçlamaz-dı. Utanacak biri varsa o da benim, benim yapmam gerekti-ği halde sana bırakmış olduğum için." "Bunun için Saedrin'e hesap vereceğimi biliyorum." Li-vak'm zümrüt yeşili gözleri birden yaşlarla doldu. Gözlerinisinirli bir hareketle sildi. "Eski paralı askerlerin uyardığı canalmaydı o, hep rüyalarına girip burnunda kan kokusuylauyandığın kâbusların kaynağı." "Bunu bana anlatmana gerek yok. Her şeyin yanında, buişi Aiten için de yapıyorum," dedim, sesimdeki nefret kendi-mi bile ürküttü. "Aynı yeminleri ettik ve o yeminler doğrul-tusunda yaşadık. O güvene sadığım." "Ben arkadaşlarıma sadığım, birkaç yapmacık söze ve eskibir köpek tasmasına değil," diye haykırdı Livak, parmağıylamadalyonumu dürterek. "Özgürlüğüme çok değer veriyo-rum." Derinden incinerek bir tutam çırayı elimde sıktım, bir kıy-mık parmağıma saplandı. "Beş parasız bir mezbelede ölmeözgürlüğü mü? Eğer Halice bir yemkıli adam olsaydı hiçbirzaman arkadaşlarının merhametine terk edilmezdi! Sieur so-rumluluklarına çok önem verir." "Ama o aynı tehlikelere atılmıyor değil mi?" diye karşıçıktı Livak, başını yine bahçeye doğru, çevirirken. "Ben buna,sorumluluk demem." , "Bir yerde yarım mevsimden fazla kalmayarak nasıl da herşeyi bildiğini sanıyorsun!" Öfkeme karşı dişlerimi sıktım. Bukadar çabuk sinirlenmeme tek neden son zamanlarda telafiedemediğim uykusuzluğum olmalıydı. Kıymığı parmağım-dan çıkarıp yarayı bir süre emdim. Sakinleştiğimde Livakmeyveli bir çalının altındaki uzamış çimenlerin arasından yu-murta topluyordu. Bir domuz, çitinin içerisinde koşarak bizedoğru geldi ve duvarın üzerinden burnunu uzatınca pis ko-kulu nefesi bize ulaştı. Yiyecek getirmediğimizi anladığındakulakları bariz bir hayal kırıklığıyla düştü. "Geçen sene Shiv'e beni bu işlere bulaştırma fırsatı ver-memeliydim. Drianon gözlerini çürütsün," diye kendi kendi-ne mırıldandı Livak. "Halice'in yaralı olduğunu biliyordum;ona bakabilecek bir arkadaşı olduğunu söylemişti. Hayalarınıkesip sapan taşı olarak kullanmak istiyorum!" "İmparatorun Toremal'deki eczacısı bile o kırığa daha iyi-sini yapamazdı," diye karşı çıktım. "Bu yüzden Shiv'i ya dakendini suçlayamazsın.'' Livak bana baktı. "Senin Aiten konusunda aynı şeyleri söy-lediğini hatırlıyorum.""O başka!" diye haykırdım, kendime hâkim olamadan. "Öyle mi?" Livak düzgün işlenmiş bir sebze bahçesindenbaharın ilk filizlerini toplamaya başladı; bu, iştah açıcı birmanzaraydı. Prensin emriyle kuzeye gitmeden önce evde ye-tişen ilk yeşilliklerin tadına varmıştım. Kuzeyde ise soğuktoprak hâlâ Larasion'un gülücüğünü bekliyordu. Başımı ikiyana sallayıp ilgimi topladım. "Bir dakika hareket etmeden duramaz mısın?" Sözlerimbir istekten çok sinirli bir emir gibi çıktı ve Livak bana bak-tı, gözleri fırtınalı kış denizleri gibiydi. Kendimi kontrol et-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 38: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ek iÇİn Ç0^ Ça^a harcadım. "Sana ihtiyacımız var, Livak...""Sana ihtiyacımız var?" diye dalga geçerek beni taklit etti."Benim sana ihtiyacım var? Söylediklerin bana kötü bir Solu-ra baladı gibi geliyor, soylu şövalye Ryshad genç bayana kur 67yapıyor!"Bu ani değişiklikle çok kötü afallamıştım. "Buraya kendi isteğinle gelmeni umuyordum," diye ba-ğırdı, "Planir'in ıslığına koşarak değil. Şimdi ne yapacaksın?Seninle gelmem için ilgi göstermeyi mi deneyeceksin? Bir as-kerin evin hizmetçisine mızrakla birkaç numara göstermesigibi. Aklından bile geçirme, annem bunlara kanmıştı!""Neden bahsediyorsun sen?" "Başka şeylere değil de bana değer verdiğini sanmıştım.Geçen sene gelip ailemle tanış demiştin." "Veda eden sendin!" Karşı çıktım. "Ben sadece Gündönü-mü için benimle Zyoutessela'ya gelmeni istedim, kabul etme-yen sendin!" Livak başını iki yana salladı. "Annenin saç kurdeleleri ör-meye başlayıp benden ketenleri dikmek için yardım istemesine kadar sürecekti? Eğer birinin hizmetçisi olmak isteseydimevde kalırdım!" "Pekâlâ, kararını ver!" Bu kadarı bana yetmişti ve bu yü-zümden okunuyor olmalıydı. "Boş ver, unut gitsin." Livak kıpkırmızı olmuştu ve beniittirerek eve girdi. Birkaç seçme sert yanıtı içime atarak onuizledim, derin nefesler alıyordum. İçeri girdiğimizde Halice iki büyücüyle derin bir sohbetiçindeydi. 'Yarın yola çıkmadan önce ayarlamamız gereken bazı şey-ler var." Halice topallayarak dolaptan bir kayıt tahtası getirdi.Domuzu satmak pek zor olmaz ama bence tavukları kesipPişirmemiz daha iyi olur."Sen ne diyorsun?" Livak öfkeyle Halice'e baktı.

"Bu büyücülerle gidiyorum." Anlaşılan Halice savunmahatlarına saldıran hücum birliklerinde görev yapmıştı. "Eğer bir hırsıza ihtiyaç varsa ve sen de yardım etmiyor-68 San Relshaz'da uygun fiyata çalışacak insanlar var." Yumurta dolu çanak temiz süpürülmüş yere düşüp kırıldı.Livak aldırmadı, hiddetle Halice'e çıkıştı. "Neden büyücüler-le bir işe kalkışmak istersin ki? Neler olduğunu biliyorsun,kendimi okyanusun ortasında kimsenin bilmediği adalardakirrısenin bilmediği bir büyüyle beynimi burnumdan çıkar-maya çalışan alçak bir piçle buldum. Sor bakalım Ryshad'ınhoşuna gitmiş mi bu? Shiv bunu nasıl yaptıklarını biliyormu? Bahse girerim Planir ve işe yaramaz büyücüleri hâlâ çö-zernemişlerdir. Geris'e ölünceye kadar işkence yaptılar; sanaanlattıklarımı unuttun mu? Drianon üç mevsimlik şansımıtoplu halde kullanmama izin verdiği için hayatta kaldım! Buyüzden o günden beri onun tapmağına adaklar adıyorum vedindar olmadığımı bilirsin..." Livak'm ya sözleri ya da nefesi kesildi ve uzun bir sessiz-lik oldu. Sonra Halice temkinli bir sakinlikle cevap verdi amagözleri Livak'mkilerle buluşmadı. "Ben bana Shiv'in kolununnasıl kırıldığını anlattığını hatırlıyorum. Kolunun bir kılıçdarbesiyle parçalandığını söylemiştin." Sakin ses tonunun al-tında sözleri sertti. "Çoğu doktor o kolu omuzdan keserdi,yaranın çürümesini göze alamazdı. Kurtarılsa bile kullanıla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 39: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

mayacak bir kol için buna değmezdi. O büyücüler bunu kur-tarmayı becermişler, değil mi? Bugün balta kullandı, Livak,ince odunları değil kalın kütükleri parçaladı. Bu hırsızları ta-kip etmek için onlara yardım edeceğim ve onlar da bana olanborçlarını bacağımı iyileştirerek ödeyecekler."

Büyücüler ve ben hiç kıpırdamadan oturduk; sinirli iki ka-dının arasına girmenin tehlikesini biliyorduk. "İki sağlıklı ayak, alacağın risklere değmez, Halice! înanbana, biliyorum. Buz Adamlar katil, kasap gibiler..." Artık Li- k'ın ses tonunda vahşi bir öfke vardı ve Halice'in tonunun, onU karşılarcasma yükseldiğini duydum. "İki sağlıklı ayağım olması için neleri göze alacağım hak-ir nda bir fikrin yok, Livak, hiçbir fikrin yok! Burada çakılı 69kalmaktan ne kadar nefret ettiğim hakkında bir fikrin var mı?Bir keçi bile yolun aşağısında oturan o pasaklı kadından da-ha hoş sohbet ve fersahlarca çevremizde en akıllı kişi o. Köy-deki herhangi biriyle bir günlük yürüyüş mesafesi dışında biryer hakkında konuş, sana şarkı söyleyen domuzmuşsun gibibakarlar. Sen o iki kardeşle gidip ahmakları para keselerindenayırırken iyi vakit geçir, ben ise yaşlı, sakat nineler gibi ev-de oturayım, sonra da üçünüz gelip kazancınızın bir çeyreği-ni elime tutuşturun. Sana o kamplarda ilk oyunu ayarlayanbendim ama şimdi tek yaptığım akşamları oturup senden kış-lalardaki son planları, hangi komutanın sözleşmeler yaptığı-nı, kimin atlı birlikler oluşturduğunu dinlemek. Anlattıkları-nı oraya geri dönemeyeceğimi bilerek dinliyorum, bacağımLescar Tahtında hak iddia edenlerin ruhlarından daha çarpık!Neredeyse yeşil humma yüzünden Poldrion'la geçiş yeriminayırtılmış olmasını bile tercih edeceğim." Livak topuklarının üzerinde döndü ve kapıdan dışarı hı-şımla çıktı, yüzü hiddet ve acıyla kıpkırmızıydı. Bu sefer pe-şinden gitmem yersiz olurdu. Oturduğum yerden kalkmadanboynumdaki madalyona baktım; bronz, keten kumaş üzerin-de parlıyordu. Shiv sandalyesini gürültüyle ittirerek kalktı vekırık yumurtaların arasından geçip şarap getirmeye gitti.Onunla beraber gittim ve büfenin üzerinden kil kaplar aldım.Halice'in bahsettiği inkâr edilemez adaleti düşünüyordum;biz yeminli adamlar öyle bir kırıktan, Öbürdünyaya temiz vehızlı bir geçişten korktuğumuzdan daha fazla korkarız. Bunu yapacak mısın, bacağını iyileştirecek misin?" Kısıkbh sesle sordum.Kesinlikle; eğer yapmazsam Saedrin beni bu dünyayla di-

geri arasına hapsetsin." Shiv tüm masumiyetiyle kollarını yj_na açtı. Çok büyük bir yemin etmiş olduğu için buna bağlı kala-70 cağını düşündüm. "Umarım Planir'in parasından yanında epeyce kalmıştır,Shiv çünkü küçük bir at arabası almamız gerekiyor," dedianiden Viltred."Neden?" diye kuşkuyla sordu Shiv. "Çünkü sen bacağımı iyileştirene kadar at üzerinde otura-mayacağım," dedi Halice, böyle bir durumda övgüye değerbir sakinlikle. "Bir araçla anayollara bağlı kalmak istemiyorum." Shiv ba-şını iki yana salladı. "Bir de atları değiştirmemiz de gereke-cek. Hayır, hızlı hareket etmemiz gerekiyor ve..."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 40: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Eğer bir arabaya ihtiyacımız var deniyorsa bir arabaya ih-tiyacımız var demektir," dedim sertçe, Halice'in uzlaşmaz ifa-desini görünce. "Bu mevsimde Elietimmler de anayollardanilerlemek zorunda kalacaklardır. Pazaryerlerine giden yerelyollar dışında her yer diz boyu çamur olacaktır." Shiv'in ince dudaklarından rahatsız olduğu anlaşılıyordu."Anlamıyorum..." "Sırtım bu haldeyken Relshaz'a kadar at üstünde gideme-yiz." Viltred, elini emir verircesine salladı. "Söylediğimi yap,Shivvalan." Shiv ile göz göze gelmemeyi başararak herkese şarabınıuzattım. Bunu yaparken de Viltred'in ellerindeki eklemlerinhastalık yüzünden nasıl şişmiş olduğuna bakıp sırtının ne ka-dar ağrıyabileceğim tahmin etmeye çalıştım. "Eh, pekâlâ," diye istemeyerek teslim oldu Shiv. "Buralar-da uygun bir şey bulabileceğimizi düşünüyorsanız olur." "Sorabileceğimiz birkaç insan tanıyorum, özellikle ödeme-nin bir miktarı olarak domuzu verirsek sıcak bakarlar," dediHalice. Ateşe damlayan yağın alev almasıyla kararmaya başlamışnlan tavuğu hatırladık ve sessizce yemeğimizi yedik. Bir aracniv bana bir şeyler söylemek istedi ama Viltred kısık gözler-le başını iki yana sallayıp genç adamı susturdu. "Bu mükemmel yemek için teşekkür ederim." Viltred ka-sığını tabağına koydu, bıçağını silerek temizledi ve Halice'eresmi bir selam vermek için ayağa kalktı. "Şimdi, izin verir-seniz, Shivvalan ile dışarıdaki avımız için durugörü yapaca-ğız." Viltred'in tartışmaya izin vermez sesi karşısında Shiv ağ-zını kapattı. Halice zorlukla diz çökerek yerdeki pislikleri temizlemeyekoyuldu. Bir kova getirdim. "Eğer bizimle gelirsen Livak ne yapa-cak? Bahsettiğin iki erkek kardeşle mi kalır?" Halice elimdeki bezi aldı. "Sanmam. Draximal maaş san-dığının peşinden gitmek istiyorlar. En son buraya geldiklerin-de sadece ondan bahsediyorlardı. Sorgrad hangi birliklerinparayı toplayacağını ve hangi birliğe yazılmaları gerektiğiniöğrenmişti." Kızgınlık Halice'in sesini boğuklaştırdı. "Sorg-rad hepimizin beraber gidememesinin büyük bir şanssızlıkolduğunu söyledi. Hiçbir kumandan beni bu bacakla bir ye-re almaz ve Sorgrad, Livak'm da ancak yatak gülü olarak git-mesinden başka çıkar yol bulamamıştı. Kışlaya fahişe kılığın-da girecekti ve o da çok iyi biliyor ki biriyle yatmadan burole uzun süre devam etmek, tehlikelidir." Halice'in haklı çıkmasını ümit ederek kendime, beni tutanbaşka bağlılıklarım olduğunu hatırlattım, özellikle Livak bukadar uzlaşmaz bir tavır içerisindeyken. Dast cezasını versin,neden bu kadar inatçı olmak zorundaydı ki? Neyse, böylesiderin bir bilgi Prens için yararlı olabilirdi, değil mi? "Maaşsandığı için parayı hangi birlik toplayacak?" "Demirpostal Birliği. Triolle Dükü için sınırı güvenlik al-tına almaya giderlerken toplayacaklar." Halice başını iki yana salladı. "Bu işe bulaşmak istemiyorum. Komutanları Khysbirkaç yıl önce benim altımda çalışıyordu; ona bunu yapa-mam."72 Böyle arkadaşları varsa Halice'in paralı askerlik hayatı sa-dece çamur içinde sürünmekten ibaret olmamıştı demek ki.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 41: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Çoğu birlik, dağılmadan önce en fazla iki mevsim dayanır. Yaganimet yüzünden kavga ederler ya da çok sık belaya bulaş-tıkları için ayrılırlar. Lescar'ın sefaletinden yedi yıl boyuncaiyi para kazanan Demirpostallar gibi az birlik vardır. "Bu kar-deşler maaş sandığını kendi başlarına nasıl alabilmeyi umu-yorlar ki?" "Bilmiyorum." Halice bezi kovanın içinde duruladı ve be-ni boylu boyunca süzdü- "Ben burayı halledebilirim, sen deneden gidip yol hazırlıklarına yardımcı olabilecek bir şeyleryapmıyorsun?" Ne demek istediğini anladım. "Buralarda haritaları nispe-ten yeni olan bir kâtip var mı?" "İnnel. Reevelerin yan komşusu." Kendi başına temizlikyaparak bağımsızlığını kamtlayabilmesi için Halice'i yalnızbıraktım. Kâtip İnnel'i bulmam zor olmadı. Biraz sohbetten sonraPrense göndereceğim mektup için ona güvenebileceğime ka-rar verdim. Mektup, İmparatorluk Ulağı ile Prense iletilmesiiçin önce Lord Adrin'e gönderilecekti. Çift mühürlememerağmen aslında mektubu başkalarının okumasından çekinmi-yordum çünkü önemli yerleri güney kıyılarının Tormalinlehçelerinden biri olan, Zyoutessela'mn günlük diliyle yaz-mıştım. Yüz fersah içinde o dili anlayacak biri çıkacak olsay-dı mühür mumunu sıcak sıcak yemeye hazırdım. Yine deLord Adrin'in merakının onur duygusunu yenmesi durumu-na karşı sadece kendisiyle ilgili övgü dolu bölümü düzgünTormalinceyle yazdım. İnnel'de birkaç işe yarar satılık harita1vardı ve birbirlerini tuttuklarına ikna oluncaya kadar hepsini karşılaştırdım. Tormalin dışında yapılmış olan tüm haritalarakarşı temkinliydim; haritacının bilgileri eskiden kalmış olabi-lirdi ya da harita tamamen uydurulmuş olabilirdi. Eğer öy-leyse, çok kötü durumlarda kalabilirdik. Bu haritalar Toremal _^2rizimleri olabilecek kadar iyiydiler. Köydeyken hana, tapmağa ve mandıranın etrafında elişi vemahsul satan kadınlara şöyle bir göz attım. Livak ortalardayoktu ve geri geldiğimde de hâlâ dönmemişti. Viltred, Hali-Ce'e kehanetleri gösterirken Shiv bir at ve araba almaya git-mişti. Halice korkunç görüntüleri sakince seyretti, yaşadığısarsıntıyı sadece birkaç yerde tuttuğu nefesi belli etti. Ben ye-niden seyretmedim, Livak nasıl bir tavır takınırsa takınsın,ben görevlerimi biliyordum. Bir süre sonra Shiv geri geldi.Düzgün bir araba ve uzun burunlu bir koşum atı almıştı. Kış-lık eyeriyle hafif koşum takımlarını ahıra koymasına yardımettim. "İyi pazarlık ettin mi?" Ağıla saman atarken hafif bir sırı-tışla sordum. "Planir'in cebi çok boşaldı mı?" "İyi bir fiyata aldım, buralarda domuz oldukça geçerli birpara birimi olsa gerek," diye beni temin etti Shiv, anlaşılanneşesi geri gelmişti. Ata baktım, bana fazlasıyla uysal geldi ve meraklandım.Uykuya yattığımızda Livak hâlâ geri dönmemişti ve bu sefergecenin ilerleyen saatlerine kadar beni uyanık tutan kızgınlı-ğım di. İstediğimiz kadın, bizimle gelmemek konusunda böy-lesine inat ve bize her an, her yerde ayak bağı olacağını açık-ça belli eden kadın bize katılmak için bu kadar kararlıyken neyapabilirdim ki?

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 42: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

BÖLÜm İKİCaladhria Parlamentosu Kütüphanesinden alınmıştır, da-ha sonra Parlamentonun ilk başkanı olacak olan Shale-hall Baronu Eglin tarafından her bir dukalığın Lordu-na gönderilmiş olan mektubun bire bir kopyasıdır, Kaos'un7. yılında yazıldığı tahmin ediliyor. Bu mektubu zavallı ülkemizi her yönden sarmış olan felaketlerden kur-tarma umuduyla yazıyorum. Her gün açların ağıtlarını, yenilmişlerin umut-suzluklarını ve yurdundan edilmelerin acılarını duyuyorum; bunlara dahafazla seyirci kalamam. Saedrin sıradan halkın dertlerini görür ve hatırlar;eminim ki içimizden bazılarını Öbürdünyaya kabul etmeden önce zor soru-lar soracak, zira biz halktan vergi alırken, onları böylesi ıstıraplardan koru-mak için yükümlülük de almış oluyoruz. Buna rağmen asillerde tek gördü-ğüm, sonuçsuz el sıkılmalar ve çevremizdeki hangi yönetim peklini uygula-mamız gerektiği konusundaki yıkıcı tartılmalar. Bazılarımız bir nesil öncesinin düşüncesiyle imparator ya da Kral ata-mamız gerektiğini savunuyor ama bu neye yarar? Böyle bir adam nasıl se-çilebilir? Eline bu kadar güç vereceğimiz bir adamda ne gibi özellikler ara-mamız gerekir? Ben, şahsen, uzun yıllar yıkmak için savaştıkları Diktatör-lüğe kendi rızamla baş eğmem durumunda, atalarımın Arimelin'e yakanpüzerime zebanilerle dolu kâbuslar göndermelerinden korkuyorum. Yoksa ken-di kendilerini Dük ilan etmiş olan Lescarlı Dükleri taklit edip en güçlünün,kimse karşı koymaya cesaret edemeyinceye kadar, her şeyi ele geçirmesinemi izin verelim? Savaş meydanlarını artık otlar kapladığı için onların zen-ginlikleri ve sarayları göze güzel görünebilir ama onların ormandaki bir ba- maaa ele koyan haydutlardan çok farklı olmadıklarını unutmamalıyız. Ka-çak avcıların hasta bir geyiği paylattıkları gibi kanlı elleriyle Lescar'm ga-nimetini paylaşıyorlar. £unu sorduğunuzu duyuyorum: Peki, Ensaimin'i ka-sıp kavuran çekilme ve bölünmelere katlanmak zorunda mi kalacağız? Oğul- _7_5larımız ve kızlarımız sevgili vatanımızın yamalı bohça gibi küçük krallık-lara ve açgözlü şehirlere bölünerek dağılmasını mı seyredecekler? Misaen'inçekici adına, buna izin vermeyeceğim ve dürüst olan herkesi yardıma çağı-rıyorum.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 43: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Cevap için neden sınırlarımız dışına bakıyoruz? Kendimize ve atalarımı-zın derin bilgilerine bakalım. Sözde Barı;getiren Correl, ordularını yollayıptopraklarımızı Tormalin'in çivili çizmelerine çiğnetmeden önce barı; içindegayet iyi yönetilen bir ülkeydik. Atalarımız tek bir kikinin, hatta birkaç ki-şinin eline böylesine bir güç vermenin yanlı; olduğunu bildiklerinden MızrakToplantılarında kararlar alıp kendi kendilerini barı; içinde yönettiler. Malsahibi olan herkes konulabilir ve iyi niyetli herkes halk için çalışabilirdi.Büyük ya da küçük hiçbir Diktatör, insanların doğum hakkı olan özgürlük-lerini kısıtlayamaz. Babalarımız Nemith Evinin paslanmı; demir yumruğu-nu üzerimizden atarak bunu bize yeniden kazandırdılar. Kaybettiğimiz çokşeyi geri aldık. Mızrak Toplantısında yeniden bir araya gelelim ve kendi yaz-gımızı kendimiz belirleyelim. nEHİFcYOLUnDÜ GÜnEYE İLERIERKEFI,nEHİF^fiDRin'in DÜKLÜĞÜ, CALADHRJA,Son-İLKYAZın I2'si§ûbüh, ben Shiv ile hangi yoldan gideceğimizi tartışırken ve Halice,Viltred'in buyurgan tavırlarla verdiği talimatlara aldırmaksızın atıaıabaya koşarken, Livak çıkageldi. Aydınlık bir sabahtı ve açık, ma-vi gökyüzünde yüksek, ince bulutlar vardı."Neye bakıyorsunuz?" diye sordu, selam vermeden. "Haritalara." Kendi kararlarını tartışmak istemiyorsa bubenim için uygundu. Nehir Yolunun en yakın bölümlerinigösteren cildi bulup uzun haritaları açtım. "Bunları Rasyonalistler çizmemiş, değil mi?" diyerek mey-dan okudu. "Eğer öyleyse pek yakmda kaybolursunuz. Tümuzaklıklar ve detaylar kendi düzen ve denge anlayışlarına gö-re çarpıtılmış olacaktır, bunu biliyorsunuz, değil mi?" "Yok, bunlar düzgün." Bu tuzağa düşmeyecektim; kalın

dallı ağaçlarla işaretlenmiş bir bölgeye işaret ettim. "Burasıhakkında ne biliyorsun, Prosain Ocağı?" Livak uzanıp kolumun üzerinden baktı. "Orası Lord Ad-rin'in topraklarının diğer Lordlarm topraklarıyla buluştuğuyer, Thevice ve Dardier Lordları; kendi aralarındaki o orma-nı avlanma sahası olarak koruyorlar." Parmağımla nehri işaret ettim. "Bence nehre biraz fazlayakın." Shiv başıyla onayladı. "Geyik ve domuzlar için saklanmaalanları Lescarh kaçakların da işine yarar, değil mi? Büyük ih- t imalle bir sorun çıkmaz ama becerebilirsek daha büyük birgruba katılmayı deneyebiliriz.""Uzun ve zorlu bir kış geçirdik," diye ona katıldım. Livak yolun yanındaki mavi bir daireye işaret etti. "Orası J]_duraklayıp hayvanlara su vermek için iyi bir yer; insanlarOcağa geçmeden önce orada toplanmayı tercih ediyorlar."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 44: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Acaba orada Elietimmlerin izine rastlayabilir miyiz?" di-ye yüksek sesle düşündüm. Shiv başıyla onayladı. "Onları bulmak zor olmaz; Caladh-ria'dayken tazının hayaları gibi hemen fark edilirler." Livak bana doğru sokuldu. "Söyle bakalım, Shiv, Caladh-rialılar nüfusun yarısından çoğuyla akraba oldukları bölgenindışına çıkmayı şanssızlık olarak mı değerlendirirler yoksa ah-laksızlık mı?""Ah, her ikisi de," diyerek neşeyle konuştu. Livak burnunu çekti ama dudaklarının kenarlarında muzipbir gülümseme gördüm. "Büyücüler modaya uygun mu se-yahat ederler?" Küçümseyerek küçük, temiz arabaya baktı."Bunu nereden buldun?" "Bücür Merrick'ten." Halice arabaya koşulmuş olan atınkıçına bir tokat attı ve sendeleyerek oturağa tırmandı. "Peki, o ne yapıyormuş bununla? Şalgam taşımak için kul-lanılmış gibi gözükmüyor." "Görünen o ki eski karısı Abray'denmiş. Orada yollar da-ha iyidir ve kadın kocasının karşılayabileceğinden fazlasını is-temeyi öğrenmiş," dedi Halice, soğuk bir tonla. Livak'la Ha-lice'in tedirgin de olsa sırıttıklarını görünce rahatladım. Oldukça kötü bir işçilik," diye burun çekti Livak, kakma-lardan birinden ayrılmış bir parçayı çekiştirirken. 'Sen kimsin ki buna karar verebiliyorsun?" Viltred, ken-dine has bir sinirle Livak'a doğru baktı. At arabası marangozluk işidir, büyücü, sadece fazladantekerlekleri vardır. Ben Vanam'daki en pahalı mobilyaları par-

latarak büyüdüm ve bu çevrede ahşap işçiliğini değerlendire-bilecek en iyi kişi benim." Livak ellerini beline koydu ve ba-şını geriye atarak ona küstahça baktı. "Sen o zaman Viltred'in atını sürersin, Livak," dedi ace-leyle Shiv. "Hadi, hava hâlâ iyi ve şimdi yola çıkarsak öğlen-de anayola çıkmış oluruz." Halice hemen arabaya koşulmuş olan atla ilgilenmeye baş-ladı. Ata daha önce, onu uysallaştırmak için ne yedirdilerse,şimdi etkisi geçmiş gibi görünüyordu. Viltred neredeyse ça-lıların arasına düşüyordu ama bu konuda espri kaldıramaya-cak kadar ters olduğu için sessizce yola koyulduk. Halice sa-bahın ilerleyen bölümünde ata alışınca, en sonunda bir ko-nuşma başladı. Birbiriyle konuşmayan dört kişiyle üç yüz fer-sah boyunca yolculuk etmeyi istemiyordum ve Aiten'i de ye-niden özlemeye başlamıştım. "Düzgün bir anayola çıkmak bizi rahatlatacaktır," dedimLivak'a, erken çıkmış yaprakların altındaki çamurlu bir yer-den geçmeye çalışırken. "Bence de," diyerek bana katıldı. Atım birikintilerin etra-fından dolaştırıyordu. "Bizim oralarda ağaçlarının bu kadarbüyüyüp yolu kapatmasına izin veren kişi Tüccarlar Meclisi-ne ağır bir para cezası öder." Vanam ve Ensaimin'in diğer büyük şehirlerinin can dama-rının ticaret olduğu düşünülürse bu pek şaşırtıcı değildi. Yi-ne de iyi bir noktaya değinmişti; Prens D'Olbriot'un, yılınsekiz mevsiminden altısını yollarda geçiren ve gerekli tami-ratların yapılıp yapılmadığını kontrol eden bir Anayol Müfet-tişi vardı. Anlaşılan parlamentolarında ağızlarını, limanda ka-natlarını kurutmaya çalışan karabataklar gibi açıp kapayan Ca-ladhrialı Lordlar, sorumluluklarını aynı şekilde üstlenmiyor-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 45: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lardı. Yine de ocak vergisi gibi konularda çok çabuk karar ve-rebiliyorlardı; bu, çiftçi halkı iyice sömürüp ley dilerine sa-tenler alabilmenin bir başka yoluydu. "Shiv'in dediğine göre saygıdeğer Caladhrialı bayanlar eşdost ziyaretlerine kağnılarla gidermiş. Buradaki yollar o kadarkötü olabiliyor ki." Başımı iki yana sallarken Shiv'in bunun-la beni alaya almış olabileceğini düşündüm. Livak bir an gülümsedi. "Yine de serbestçe büyüyen birağaç her zaman budanarak dar bir alana sıkıştırılmış bir ağaç-tan daha çok hoşuma gidiyor." Başımla onayladım ve bunun onun Orman kanından ge-len bir yansıma olup olmadığını merak ettim. Bu, bir şekil-de aramızda hep sorun oluşturacaktı, değil mi? Eski bir şakaolabilirdi bu ama bugüne kadar gördüklerim bunu kesinlikledoğruluyordu: Orman Halkından birini bir yerde tutabilmekiçin ayağını yere çivilemek gerekir. Büyük Orman, Eski İm-paratorluğun diğer ucunda, batı Ensaimin ile Solura krallığı-nı ayıran yerde olabilirdi ama Tormalin'de Orman ozanlarınıgörmek sıradan bir olaydı. Orman Halkı dışında onca yolusadece merak ve dolaşma arzusuyla aşan çok az insan vardı. Aklıma Livak'm bana geçen sene, bağlılık ve özgürlük tar-tışmaları bizi ayırmadan önce, anlattıkları geldi. Livak'm ba-bası Orman Halkındandı ve Ensaimin'den geçen Batı Yoluonu büyük Vanam şehrine getirdiğinde ev hizmetçisi olanannesini baştan çıkarmıştı. Anlattıklarından çıkardığım kada-rıyla Livak küçükken babası oralarda kalmış ve Livak'a Halkı-nın kültürünün büyük bir kısmını, onu uyutmak için söyle-diği şarkılarla öğretmişti. Yine de Livak'm çocukluğunun or-talarında gayretlerini kesmiş ve annesini aşkını kaybetmeninacı hatırası olarak çocukla bırakıp gitmişti. Ailenin tüm yüküannesine kalmıştı. Livak'm aile hayatına hiç güven duymama-sı bu yüzden şaşırtıcı değildi. Aslında, Livak'm geçen Gündönümü'nü benimle geçirme-yi reddederek iyi bir karar vermiş olduğunu düşündüm. Ön-ceki yıl yaşadığımız gezintiyi oldukça sansürleyerek anlatma-IIla rağmen annemi yatıştırmak fazlasıyla zor olmuştu. Geç- misi nazik bir dille anlatılamayan, benim yedek ceket ve pan-tolonumu giymiş olan bir sevgiliyi anneme tanıştırmak içingerçekten uygun zaman değildi. Annem, hâlâ birimizin eve80 iyi yetiştirilmiş, eteğinin çevresi kendi işlediği nakışlarla be-zenmiş ve Drianon'un sunağı için örülmüş uzun saçları olanbir kız getireceğini umuyordu. Kardeşlerimden biri bu şere-fe nail olduğu sürece bana göre hava hoştu. Eğer Mistal ça-lışmalarıyla çok meşgulse Hansey ya da Ridney bir süreliği-ne çekiç ve keskiyi bırakabilirdi. "Aslında Relshaz'da işim var," dedi Livak, birden. "EğerShiv, Halice'i planlarına dahil edebilmek için kandırabildiyseben de oraya kadar sizinle seyahat edebilirim. Senin de dedi-ğin gibi yollar tek başına güvenli olmayabilir." Daha genç bir kızken sadece elbiseleriyle evini terk etmişbir kadın için kötü bir bahaneydi bu. "Tam olarak ne işi bu?" diye sordum, hafiften ilgilenerek.Çok kötü bir iş olmamasını ümit ediyordum. Livak'm haya-tında benim mantığıma ters düşen şeyler vardı. "Arle Cordainer denen bir adam var." Livak'm gözleri so-ğuk ve dalgındı."Seninle ne ilgisi var?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 46: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Bana borcu var," diye yanıtladı Livak. "Bir düzenbaz,hem de en iyilerinden çünkü işlerin ters gitme ihtimalinekarşı, suçu üstlenip onun yerine teşhir boyunduruğuna ya dadarağacma gidecek birini ayarlar. Bir sene kadar örîce az kal-sın dördümüz onun yerine Selerima'da darağacında sallanıyorolacaktık; bizi bok çukuruna atsaydı bu kadar boka bulan-mazdık.""Onu Relshaz'da mı bulacağını düşünüyorsun?" "Ekinoks'tan hemen sonra onu Nehir Yolunda gördüm."Livak'm yüzü kararlıydı. "Tormalinli bir ipek tüccarı gibi gi-yinmiş ve sakalını uzatmıştı ama daha önce gördüğüm el vekulakları hiçbir zaman unutmam." Ona cesaret vermek için başımla onayladım ve bu Corda- r'in, terazisini dengelemek için Raeponin'in yakında on-j n hesap soracağından haberi olup olmadığını merak ettim."Relshaz'a kadar sizinle geleceğim," diye heyecanla devamtri Livak. "Hiçbir şey olmasa bile Shiv'in Halice'e iyi davra-davranmadığına bakacağım. Sen ne dersen de ben büyü-cülere hâlâ güvenmiyorum." Fikrini değiştirmesinin gerçek nedeninin bu olduğuna ka-rar verdim. "Buz Adalı hırsızların kokusunu alırsak Viltred'in çalınmışeşyalarını geri alabilmek için elimden geleni yaparım, tabii kiriske değdiğine inandığım sürece. Eğer bundan dolayı büyücü-ler bana borçlanırlarsa, bunu Halice'in bacağını düzelterek öde-yebilirler." Livak az ilerideki iki büyücüye sinirle baktı amagözleri Halice'in bacağına takılınca kızgınlığı üzüntüyle gölge-lendi. "Bu, Halice ile de aramdaki her türlü hesabı kapatır. Amageçen seferkine benzer bir belaya bulaşacağımızı anladığım an-da batan gemiyi terk eden farelerden daha hızlı kaçarım." "Büyük ihtimalle ben de seninle geliyor olurum." Yinebaşımla onayladım ve sıcak bir gülücük göndermeye cesaretettim. Livak gözlerinde şeytanca bir parıltıyla karşılık verdi. "Saedrin'in hayaları!" Halice'in yaratıcı küfürleri, bizearabanın bir tekerleğinin çamura saplanmış olduğunu haberverdi. Arabayı yeniden hareket ettirdikten sonra, "At nasıl?" di-ye Livak'a sordu Shiv. İyi," diye gülümsedi Livak. "Ama Viltred'e uygun bir atısürmek ne kadar zor olabilir ki, değil mi?" Gençliğimde saygın bir biniciydim, genç bayan..." diyebaşladı Viltred, arsız bir yavru kedi tarafından dürtülmüş yaş-" bir fare avcısı gibi kıpırdanıyordu. Anayola öğlende varmış olacağız, değil mi?" Yaşlı büyü-cüyü susturmak için sondaki sırasını almış olan Shiv'e baka- rak konuştum. Livak, Viltred'i iyice kızdırmak için gülümse-yerek atını mahmuzlayarak tırısa kaldırdı. "Evet, doğru." Shiv gözlerini Livak'm ileride kaybolan sır-11 tından Viltred'e kaydırırken hafiften öfkeliydi. Yolumuza de-vam ederken atını hızlandırarak yanıma geldi. "Livak'ı Viltred'i sinir etmekten vazgeçirebilir misin?" di-ye kısık sesle sordu. Omuz silktim. "Söylerim ama Viltred yemi yuttuğu süre-ce Livak daha eğlenceli bir şey bulana kadar oltayı saracaktır.Viltred'e Livak'a onunla çıkmayı reddetmiş bir hizmetçi gibidavranmamasını önerebilirsin; bu daha çok işe yarar." Shiv'in kısık sesle homurdandığı şeyleri duymazdan gel-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 47: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

meye karar verdim. Uzun ve dönemeçli bir rampada at ara-bası yavaşlayıp biz de yürümek zorunda kalınca, Viltred'inHalice hakkında daha çok şey öğrenme çabaları duyuldu. Ha-lice'in cevapları bazen bir bazen de iki kelimeden oluştuğuiçin Viltred giderek sinirlendi ve kaba soruları sonunda sal-dırganlığa ulaştı. "Senin yaşında bir kadının yerleşmiş ve çocuk yapmış ol-masını beklerdim." Viltred gözünün ucuyla Halice'in tepkisi-ne baktı. "Benim zamanımda bir kızın nesil-festivalini bekârkutlaması hoş karşılanmazdı." "Ben Solura nesillerine göre gidiyorum," dedi Halice,beklenmedik bir şekilde. "Ve onlar da otuz üç yıllıktır, Tor-malin'deki gibi yirmi beş değil. Endişelenmeye başlamadanönce iki yılım daha var." Bu, Viltred'i susturdu ve Shiv ile birbirimize sırıttık. Anne-mi de bununla kandırabilir miyim, diye merak ettim; ellinciyaşı yaklaşıyordu ve torun sahibi olabilmeyi çok istiyordu. Viltred'in bu cevabın etkisinden kurtulması biraz zaman al-dıysa da, bir süre sonra sıkıcı gençlik hikayeleriyle yakınındaki-leri bunaltmaya başladı. Kargalara taş atan bir çiftçi çocuğununinceliğiyle, bahsettiği isimlerin bizi etkilemesini bekliyordu. "Geniş Aileli Felmath da kim?" diye Shiv'e mırıldandım."Bilmem," diye başını iki yana salladı. Kaşlarımı çattım. "Lord VVatrel'i biliyorum ama eşinin is-mi Milar; Abrine onun annesiydi." Viltred'in ilgisini çekecek kadar yüksek sesle konuşmuş-tum."Sen Prens D'Olbriot'un yeminli adamlarmdansm, değilj^i?" Büyücü giderek daha asil tavırlar takmıyordu. "Güzeleçj Prenses Corian'a en içten selamlarımı iletin. Birkaç yıl ön-ce kendisiyle tanışma şerefine erişmiştim." Buna nasıl cevap vereceğimi bilemedim çünkü adı geçenhanımefendi on dokuz yıldır kül halinde vazosunda duruyor-du. Neyse ki Viltred cevap beklemektense soylu tanıdıklarınıanlatmayı tercih ediyordu. "Evet, Parnilesse Düşesi Sulielle'in konuğu iken kendisiy-le tanışmıştım. Çok hoş bir bayan, zarif ve mükemmel bir evsahibi." Halice arabayı çeken atın ilgisini kazanmak için kırbacınıuzattı. "Mirasçı Düşesten mi bahsediyorsun?""Pardon?" Viltred sözü kesildiği için oldukça kızmıştı. "Düşes, Lifinal'dir, Dük Morlin'in eşi. Sulielle eşinden mi-ras kalan Tharborne'deki arsasında yaşıyor.""Çok biliyor gibisin," diye başladı Viltred. "Üç yıl Marlier Düşesinin özel korumalarına komuta et-tim," dedi hızla Halice ve kırbacı atın ensesinde şaklattı. Vilt-red'i susturan Halice'in sözleri mi olmuştu yoksa aniden hız-lanan arabanın etkisi mi bilemiyordum ama şahsen bizi etki-leme çabalarından vazgeçtiği için mutluydum. Bu takibin hızkazanmasını umuyordum çünkü yolculuk şu ana kadar Pren-sin evde kalmış teyzelerinin, ailenin küçük hanımlarına çocuknasıl yetiştirilir dersi verdikleri ev gezmelerine eşlik etmekkadar eğlenceli olmuştu.Anayola çıkınca hız kazandık ve akşamüstüne doğru hari-

tada işaretlediğim küçük göle vardık. Kendi atımla ilgilendik-ten sonra Viltred'in arabadan inmesine yardımcı oldum vesonra da kılıcımı bulup belime astım; Lescar'dan .ayrıldığı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 48: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

mızdan beri onu takmamıştım ama belanın bizi bu Ocaktabulma ihtimaline karşı hazırlıklı olmalıydım. Gölün kenarın-daki kalabalık yolcuların arasında diğerlerini ararken Shiv'i ta-nımadığım bir adamla derin bir sohbette gördüm. Onlaradoğru yaklaştım ama Shiv'in işimize yarayabilecek bilgilereulaşmasını engellememek için yanlarına gidip konuşmayıbölmedim. "Ryshad!" Shiv bana el salladı ve onu o an fark etmişimgibi yaptım. "Bu Nyle. Şuradaki tacir kafilesinin korumaları-nın yüzbaşısı; güneye gidiyorlar." Yabancı, başıyla kısa bir selam verdi. "Sershan ve Oğluiçin Duryea'dan Relshaz'a rnal taşıyoruz. Seramik ve yün giy-siler." Misaen'in ilk insanı kilden yaptığı söylenirdi ve bu adamdemirci tanrısının ilk denemelerinden biri olmalıydı. Birboynu vardı ama omuzları sanki adamın kulaklarının altındanbaşlıyor gibiydi ve herhangi bir odanın büyük bir kısmınıdoldurabilirdi. Benden bile birkaç parmak uzundu ama öyle-sine kaslıydı ki uzaktan görseniz kısa ve tombul sanabilirdi-niz. Gözlerinde avcı köpeklerinin sert dikkati vardı; ifadesikare çenesi, kalın yanakları ve dağınık saçlarıyla iyice güçle-niyordu. "Ocağı geçmeniz kaç gününüzü alır?" diye devam ettiShiv. "Güney Varis'teki Kanatlanan Kartal'a yarından sonrakigün ulaşacağız. Hayvanları orada dinlendirip devam edece-ğiz." Başını Shiv'e doğru salladı. "Bana inan, Ocağı yalnızgeçmek istemezsin.""Yılın bu zamanında istemem tabii," diye onayladı Shiv-"Katırcıbaşma kişi başı bir Mark öde." Nyle döndü ve yi"

mızdaki yolcu grubuna gidip aynı koruma önerisini tekraretti-Yük kafileleri ilerledikleri sürece masraf çıkarıyorlardı vecak gidecekleri yere ulaşıp mallarını sattıktan sonra bu pa- _85vı geri kazanabiliyorlardı. Bu yüzden hayvanlar sulandıktanhemen sonra katırcıbaşı paraları topladı. Kırk ya da daha faz-la hayvan, bakıcılarının ekmek paraları için çok çalışmak zo-runda olduğunu gösteriyordu. "Bizim arabanın tekerleri daha küçük olduğundan Nylekatırlarla yük arabaları arasında gitmemizi istedi." Siyah atı,isteksiz anırmalar ve küfür eden adamların gürültüsüyle yolaçıkan katır sürüsü yüzünden neredeyse Shiv'i düşürüyordu. Değişik boy ve şekilden sekiz at arabası, katır kafilesininarabaları arasına katıldı ve hareket ettik. Çok geçmeden Vilt-red yine yaşının ve bilgeliğinin nimetlerini bizimle paylaşma-ya başladı. "Lord Adrin daha çok vergi alabilmek için tarlalarını ge-nişleteceğine daha çok çapulcu Lescarlıyı yol yapımı için taşkırdırtmaya göndermeli," diye homurdandı, tarım alanların-dan çıkıp Ocağın bozuk yollarına girince. Çalılıklar yerlerini yavaş yavaş, parlak çiçeklerin oluşturdu-ğu bir halı üzerindeki bahar yeşili yapraklı daha büyük ağaç-lara bıraktılar. Renkleri, birbirine geçmiş dal ve yeni yaprak-lar arasından görünebilen gökyüzünün mavisini yansıtan, çe-şitli bahar bitkilerinin yosunumsu kokularını duymaya başla-dık. Yolun kenarındaki çimenler arasında Larasion'un dantel-lerinin yumuşak fırfırları görünmeye başladı. Yolun çoğu kıs-mında tek sıra halinde gitmek zorunda kalsak da olaysız iler-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 49: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ledik. Çok geçmeden aklım can sıkıntısıyla başka yerlere git-ti."Ryshad?"Atım şaha kalktı ve ben de korkuyla dizginlerine asıldım.Dast'm dişleri, Livak! Ne,yapıyorsun?"

"Uyuyup atından düşerek kafanı patlatmanı önlüyorurrı,"diye karşılık verdi, tonu iğneleyiciydi.Eldivenli elimle yüzümü sıvazladım. "Efendim?" Yarı hayal olduğunu sandığını tuhaf görüntüler aklımdadolaşıyorlardı; geniş otlaklarda yapılan bir kovalamaca. Ari-melin gecelerimi mahvetmekle tatmin olmamış mıydı? Tan-rıça şimdi de gündüz düşleri mi gönderiyordu? Bir ya da ikinefes için içim geçmiş olmalıydı. Daha önce hiç at üzerindeböyle bir şey yaşamamıştım ama daha önce bu kadar yorgunolduğumu da hatırlamıyordum, en azından son zamanlarda.Tüm bu uyuma zorluğu bir hastalığın belirtisi olabilir mi,diye düşündüm. Katır kafilesinin sonuna gidip gelen bir di-zi bağrışmalar karmaşık düşüncelerimi dağıttı. Kamp kurmakiçin duruyor olduğumuzu anladım. Nyle, iyi bildiği belliolan, bu çimenlik alanda durmuştu. Halice aracı yoldan çı-karırken nöbetçilerin etraftaki fazla uzamış çalıları kesmeyebaşladıklarını gördüm. Katırcılar bir çizgi boyunca kazıklarçakarak aralarına dikenli çalılar yerleştirip hayvanların etrafı-nı çeviriyorlardı. Biz rahat edeceğimiz bir noktaya giderkenarabalar savunma çemberi oluşturdu ve tenteleri sıkıca bağ-landı. Çemberin içinde kendimize küçük bir kamp kurarkenNyle gelip Shiv ile konuştu. "Herkesin hayvanlarını şu karşıdaki söğütlerin arasında su-lamasını istiyorum." Açıklığın diğer tarafındaki dereye işaretetti. "Tuvalet olarak da oradaki su oluğunu kullanın." Shiv ile konuşuyor olmasına rağmen gözlerinin neden hepbana kaydığını merak edince bundan Livak'a bahsettim. Livak omuz silkti. "Vücudunu istediğini sanmam; kadehinher iki tarafından da içen bir tipe hiç benzemiyor. Bence ha-yal kuruyorsun. Sadece çok yorgunsun." Konuyu uzatmadım ama ağaçların altında toplanan karan-lığa bakarken kendimi hâlâ iyi hissetmiyordum. "Olay çıkma riskinin fazla olduğunu düşüneniniz var mı?"mek için oturduğumuzda sordum. "Bu büyüklükteki bir kampa karşı şanslarının olabilmesi. n oldukça iyi bir güçle saldırmaları gerekir." Halice çevre- 87• düşünceli bir tavırla inceledi. "Kış döneminin buralarda nekadar sert geçmiş olduğuna bakar bu." "Katırcılardan birinin söylediklerine göre, yerel Lordlardişi hayvanlar yavrulamadan önce gönderebildiği kadar or-mancıyı gönderip aylakları temizletiyorlarmış. Ama bunun

için biraz erken," dedi Shiv, sesi, çiğniyor olduğu bir tavukbuduyla boğuk çıkıyordu. "Nyle işini şansa bırakmıyor. Tambir nöbet ağı kuruyor, bakın." Hayvanlarla ilgilenip kimin nerede uyuyacağına karar ver-dik ve gece, kamp ateşlerinin oluşturduğu çemberin etrafın-da iyice yaklaşırken, nöbetçilerin devriye gezip paralarını haketmelerini seyrettik. "Etrafa nöbetçiler yerleştirilmesinden hoşlandım, bu işi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 50: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

benim yapmak zorunda kalmayacağımı bilmek güzel," diyenHalice, gülümseyerek kendini battaniyelerinin arasına sardı. Shiv horlamaya başlamıştı bile ve Livak, şarabının son yu-dumuyla eğleniyordu. Pelerinimi yastık yaptım, battaniyemeiyice sarıldım ve daha büyük ateşlerin etrafından gelen uğul-tuları dinleyerek gözlerimi kapadım. Bir bakirenin yatağınagirmeye çalışan gençler hakkında yazılmış olan Dalasor şarkı-sının iki mısrasını duydum. Yakınlarda oynanan bir rün oyu-nundan gelen kahkahalar şarkıyı böldü. Odun dumanınınzengin kokusu, uyanan ormanın nemli nefesiyle birleşirkenuykuya daldım; hayal meyal Livak'm bir kumar oyununa ka-tılmamasını dileyerek. Acil bağrışmalarla uykumdan uyandım ama uyuşmuş bey-nim bunlara bir anlam veremedi. Aklım vücuduma yetişeme-den ayağa fırladım. Neredeyse kalkmıştım ki şaşkınlıkla°nümde duran siyah saçlı bir yabancıya baktım. Açık mavi gözleri dar çeneli yüzünde fal taşı gibi açılmıştı ve ayaöakalkmama yardım etmek için elini aceleyle uzattı. Uzakhö,yanlış hesaplamış olmalıyım ki parmaklarım boşluğu kavra-dı. Yine bana bağırdı ama ne dediğini pek anlayamadım-Tormalince gibiydi ama daha önce hiç duymadığım bir leh-çesi vardı. Arkamdan gelen bir haykırışla döndüm ve en yakındakiarabanın altından çıkan yırtık pırtık giysiler içindeki üç ça-pulcu gördüm. Ellerinde kertikli hasat aletleri ve paslı kılıçla-rıyla aranıyorlardı. Yüzleri çektikleri zorluklarla sertleşmiş,gözleri açgözlülükle parlamıştı. Ter kokularına, damıtılmamışiçki ve çiğnenmiş köklerin kokuları karışmıştı. Neyse, çokgeçmeden yelkenlerindeki rüzgârı kesecektim. Gidesta'nmdaha acımasız bölgelerinde bunlardan daha kötüleriyle karşı-laşmıştım. Kılıcımı çekip çapulcuları dağıtmadan önce etrafıma şöylebir baktım. Shiv, bir o tarafa, bir bu tarafa bakıp yardımınaihtiyacı olan kimselerin olup olmadığını kontrol ederek açık-lığın ortasına doğru yürüyordu. Parmakları arasında örmeyebaşladığı soluk ışığa konsantre olmuştu. Viltreü i göremiyor-dum ama Shiv'e yakın bir yerlerde olduğunu tahmin ettim.Muhtemelen, büyük ateşin etrafında birbirine sarılıp sinenkadın ve çocuk grubuyla birlikteydi. Safir renkli büyücü-ışı-ğı, saldırıya açık olan bu grubun etrafında aniden koruyucubir ağ oluşturarak onları savunmak için geride kalan muha-fızları ürküttü. Kalabalık bir grup haydut, kampın diğer tarafındaki nehiryatağının korumasından çıkıp iki ürkmüş nöbetçiyi geri çe-kilmeye zorlarken, Halice onların yanma gitmişti bile. Siya"saçlı yabancı ilk onu uyandırmış olmalıydı; bacağının duru-munu bilemezdi. Islanmış ve gözleri dönmüş olan serseriler,göz diktikleri yiyecek ve paralar için kılıçlarını şuursuzca sa-vuruyorlardı. Saldırganlar acınacak haldeydiler; cılız ve pislik ? Hevdiler' çoğunda eski yaralar ya da hastalık vardı ama' lı kıhçların<^a merhamet yoktu, gözlerinde sadece ölümdi Gözlerim yabancıyı aradı ama o etrafta değildi. Fare suratlı bir adam elindeki çivi kaplı bir odunu savura- 89. üzerime doğru geldi. Bilinçsizce yaptığı savuruşlar, kılı-mla bacaklarına doğru yaptığım tırpanlama hareketiyle sonhuldu. Adam düşerken arkasındaki genci de tökezletince, oda bu fırsatı değerlendirip kaçtı. Üçüncü daha dayanıklıydı ya

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 51: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

da daha umutsuz; bir zamanlar iyi bir kılıç olan şeyin artık-larıyla üzerime saldırdı, herhalde son zamanlarda onunlaodun kesiyordu. Yan tarafına doğru sahte bir hamle yaptım,onu karşılayınca bir sahte hamle daha yaptım; gereğindenfazla ileri atılınca, elinin ufak kemiklerine darbemi indirdim.Eğer Misaen'in ona verdiği aklı kullansaydı kaçardı ama yinedenedi. Diğer eliyle geniş bir hamle yaptı, yüzü çektiği acıy-la buruştu. Kılıcımı kaldırdım, kulağını kesen ve onu hamle-sinin ortasında durduran, kafasının yanma indirdiğim birdarbeyle bütün acılarını dindirdim. Omzumda bir gölge his-sedip kenara zıpladım ama orada kimse olmadığını görüncerahatladım. Büyük Ay yarısında ve Küçük Ay tamamen karan-lık iken belirsiz ışıkların bir oyunu olsa da bu, yine de da-vetsiz bir misafir gibi bana yan tarafımın ne kadar savunma-sız kaldığını hatırlatmıştı; Aiten'in kılıç tutan güçlü kolu vesağlam gövdesinin desteği artık yoktu. Arkamdan gelen bir darbeyle yuvarlanarak bir arabayaÇarptım ve başıboş gezen bir atın savurduğu toynaklardankaçtım. Kopmuş olan yuları boynundan sarkan hayvan ileriatıldı, savaş sesleri ve kan kokusuyla panik içindeydi. Dehşet,vahşi bir yangın gibi hayvanlar arasında yayılırken, onlarıkontrol altına almaya çalışan katırcılardan küfürler duyulma-ya başladı. Katırların tiz amrmalarıyla korkmuş bir çocuğunÇalığı gece içinde yükselerek karanlık gökyüzünü yırttı.Buraya yardım edin!" Halice'in sesi kavganın gürültüsü-

nü yardı ve o tarafa baktığımda tek başına iki adamla karstJkarşıya olduğunu gördüm. Diğer korumalar ona yardım ed?-mezlerdi çünkü saldırganların kenara çektiği bir araba yüziM90 den oluşan boşluğu tutmaya çalışıyorlardı. Halice'in sakat ba-cağı onu bir tuzak gibi olduğu yere mıhlamıştı; rahatça ha-reket edemediğinden sol kolundan aldığı bir darbeyle göm-leği kanlanmıştı. Ağzıma gelenleri sayarak arbede içinde o ta-rafa doğru yol almaya çalıştım. Ona yetişemeden at arabasının tentesinin bir hançerle ke-sildiğini gördüm ve ateşin ışığında gözüme kestane rengi saç-lar takıldı. Bir hançer fırlatıldı ve geride kalıp Halice'le alayeden gencin boğazına saplandı; bu bence adil bir cezaydı.Adam yere düşerken burnu ve ağzı köpükle doldu, kafası ka-sılmalarla geriye gitti ve çığlığı kavganın gürültüsüne karıştı.Livak arabadan aşağı atlayıp Halice'in savunmasını zorlayaniriyarı adamın böbreklerine ikinci hançeri soktu. Sessiz birşaşkınlıkla ağzı açık kalan adam, bir elini yan tarafına attı vezehir etkisini gösterdiğinde yüzündeki hırlama donup kaldı.Halice onu zehre bırakıp sersemlemiş diğer adamın yüzünekılıcını indirmeyi denedi. Dişleri dökülen adam kanlar içindekendi bıçağının üzerine düştü. Birkaç sert ifadeli nöbetçi daha arkamdan gelip alevlerinaydınlattığı yerin kenarında şimdi tereddütle bekleyen saldır-ganlara atıldılar. Onların arasından sıyrılarak geçtim ve Hali-ce'i belinden yakalayıp kavgadan uzaklaştırdım. Halice şaşıra-rak küfür etti. "Kahretsin, Halice, bırak sana yardım etsin." Livak bizim-le gelmişti, gergin ve tetikteydi, yüzü karanlığa ve tehlikeningeldiği yöne dönüktü. Elinde yağlı izlerle parlayan bir han-çer vardı. Halice'i geri geri sürüklerken takılıp düşmekten korkuyor-dum, o ise uzun zamandır askerlik yapan birinin tüm akıcı-lığıyla bana küfürler yağdırıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 52: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"jvjereye kaybolduğunu merak ediyordum," dedim güç-lükle Livak'a. Livak tiksintiyle başını iki yana salladı. "Caladhria'da birvaşa en son ne zaman girdin? Tüm zehirlerim bel çantamın 9J_ dibindeydi. Üstelik mum ve kurşunla iki kere mühürlen-mişlerdi!" "Yaralandın mı?" Dönüp baktığımda Shiv'i yanımda gör-düm. "Sen neler yapıyordun? Biraz işe yarar büyüler yapsan na-sıl olur?" diye patladı Livak. "Kimi alevlere boğayım istersin?" diye çıkıştı Shiv ve be-nim gibi onun da bu iki kadına duyduğu kızgınlığın yansı-masını gözlerinde gördüm. Durup Halice'in dengesini sağlamasını bekledim, sonradördümüz de etrafımıza bakıp nöbetçilerin üç ayrı saldırıyıgeri püskürtmesini seyrettik. "Kimlerle seyahat ettiğimizi bilmezken dostu düşmandan na-sıl ayırt edebilirim?" Shiv ani bir harekede geri döndü; yetersizışık ve oraya buraya zıplayan gölgeler arasında ona hak verdim. "Buraya!" Nyle'm haykırışı azgın bir boğayı bile utandı-racak kadar güçlüydü. Güvenlik kordonundaki açıklığı koru-yanlara umutsuz son bir saldırı düzenleyen haydutlara karşıbütün adamlarını yanına çağırıyordu. Çimenleri geçerek hızla o tarafa koştum. Başıboş kalmışhayvanlardan ve korku içindeki tüccarlardan sıyrıldım. Kolla-rındaki yeni yaralardan kanlar akan kılıksız bir haydut araba-lardan birinin altından fırlayarak elindeki paslı orakla benineredeyse yere düşürüyordu. Adama karşı hamle yapamadanmavi alevden bir mızrak adamı yere serdi; adamın yüzü ka-rarmış, saçlarından dumanlar çıkmaya başlamıştı. Arkamabakmadan elimi sallayıp Shiv'e teşekkür ettim. Bir tüccar sa-vunduğu noktadan karnındaki kanlı yarığı tutarak geri çeki-lince ilerleyip onun yerini aldım. Nyle, kocaman bir kılıcı Dalasor tarzında iki eliyle tutmuşonu savurup öldürücü daireler çiziyordu. Parlayan çelik birsaldırganın çenesini ve yüzünün yarısını alıp götürdüğündeetrafa kanlar fışkırdı ama Nyle gözünü bile kırpmadı. Hidde-tini kılıç darbelerine döken Nyle bir boşluğa doğru ilerledive bir başka haydudu daha kan ve iç organ yığını haline ge-tirdi. Zavallı piç belli ki biraz kılıç eğitimi almıştı ama ne ya-zık ki zırhı olmadan bunun ona faydası dokunamamıştı. Nyleher fırsatı değerlendirerek ilerliyordu. Kabaralı çizmeleri kay-gan zeminde yere sağlam basıyor, ayağa kalkamayan herkesitekmeleyerek kenara itiyordu. Omuz omuza savaşmak bizicesaretlendirmişti ve Nyle'm keskin vuruşları arkasında birduvar oluşturduk. Çoğu miliste bulunan içgüdüsel hareketler-le birbirimize yaklaştık ve haydutları dereye doğru sürdük. Yanağında at hırsızı damgası olan ince yüzlü bir adam ba-na doğru atıldı. îlk hamlemi savuşturdu, sonra ikincisini amabütün kış üzerinde çalıştığım eski bir Tormalin hareketiylekertilmiş kılıcını havalandırdım; son darbem boynuyla omzuarasına indi. Bu hareketle yanındaki haydudun siniri bozulupda adam kaçınca, içki ve umutsuzlukla kazanılmış olan cesa-ret diğerlerini de terk etti. Haydutların oluşturduğu hat bir-den dağıldı. Yavaş olanlar geri dönüp kaçmaya çalışırlarkenkesilerek yere düştüler. Daha hızlı olanlarsa derenin yanmaçekildiler. Dereye vardıklarında mavi bir büyücü-ışığı ağaçla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 53: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

rı aydınlattı. Panik dolu çığlıklar, adamları takip eden nöbet-çilerin kahkahalarına karıştı. Tuhaf kırılma seslerini ölenadamların çığlıkları izledi. Bir an durdum, sonra kendi arka-daşlarımın yanma gittim. Gereksiz yere kendimi tehlikeye at-mayacaktım; bu iş için para alan adamlar gerisini halledebi-lirlerdi. Haydutları uzaklaştırarak üzerime düşen görevi yap-mış olduğuma karar verdim. "Hadi, sakin olun." Halice, atlarımızı yumuşak sözler vekurutulmuş elmayla yatıştırmaya çalışıyordu. Livak ise araba- içinde hançerlerini silebileceği bir şey arıyordu."Biliyor musun, Ryshad, Arimelin'in insanları uykularm-cen sa-ri yürüyüşe gönderdiğini biliyordum ama onları uyurkeastırabüeceğini bilmezdim." Yeşil gözleri alev ışığında fal ta-?1 gibi açılmıştı."Ne demek istiyorsun?" "Haydutların geldiğini nereden anladın?" Halice, kendiyarasını sarmaya çalışıyordu, sargının bir ucu ağzında, bizebakıyordu. Bandaja sıkı bir düğüm atıp ağzında kalan bir ku-maş parçasını tükürdü. "Beni uyandırırken ne dedin, geceninortasında Tormalincem o kadar iyi değildir de." Gözlerimi kırpıştırdım ama tam iki kadına neden bahset-tiklerini soracakken Shiv geldi ve sözümü kesti. "Böylece Lordun ormancılarını bir işten kurtarmış olduk."Kolundaki uzun yarıktan kan sızmasına rağmen eldivenlerin-den buza benzer şeyleri silkelerken kendinden çok memnungörünüyordu. Halice, Shiv'in kolunu sıvadı ve bıçağıyla yaranın üzerin-deki gömleği kesti. "Buna dikiş gerek," diye uyardı ve araba-ya geri döndü."Saedrin'in hayaları!" Halice arabanın gerisine doğru adım attığı anda hançeri-mi çekmiştim ama bizi korkutan sadece Viltred idi, sarındığıpelerinin içinden çıkıyordu. "Bunca zaman orada mı saklandın?" diye inanamayaraksordum. "Ben savaşçı değilim," dedi yıpranmış bir saygınlık ifade-siyle. "Bu işin dışında kalmamın iyi olacağını düşündüm vekendimi görünmez yaptım." Buna kimse bir cevap bulamadı, bu yüzden Halice kıvrıkbir iğneyi ateşte dağlarken Shiv'e döndüm.'Tam olarak ne yaptın?"'Birçoğu nehir yatağını kullanarak kaçmaya çalıştı, neden

93

olduğunu bilmiyorum. Her neyse, suyu dondurdum, böyle„ce Nyle ve adamları için onları fazlasıyla hareketsiz bıraktım." Shiv'in kahkahası ani bir acının nefesini kesmesiyle don.94 du ve Livak ona bir şişe uzattı."O ne?" diye sordu Halice. "Beyaz Konyak. Bir önceki kamptan aldım ama içecek vak-timiz olmadı." Livak çaktırmadan bana baktı. "Triolle Dükü-nün aşk hayatını resmeden bir dizi kabartma da almıştım." Kabartmalar çok komik olmalıydılar, belki de tamamenaçık seçiktiler. Ağaçlara doğru baktım; karanlık, ağaçların al-tındaki vahşeti gizliyordu. İnsanları bu şekilde buza hapset-menin ne derece iyi bir fikir olduğuna karar veremedim,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 54: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

hepsi sanki tuzağa düşürülmüş fareler gibi katledilmişti. Amaölü artık ölüydü ve Shiv büyük ihtimalle birkaç nöbetçininölmesini ya da yaralanmasını engellemişti. "Bu yıldızları biliyor musun?" diye Livak'a sordum. "Sen-ce gece çok ilerlemiş midir?" Livak yukarı baktı. "Halcarion'un Tacı zirvenin hemenüzerinde olduğuna göre bu mevsimde şafağa pek fazla kal-mamış demektir." Poldrion acaba bu ölü haydutlardan, gecenin ona ait olanbölümünde huzuruna çıktıklarından dolayı geçiş için daha mıaz para alacaktı yoksa daha mı fazla, merak ettim. Halice çokgeçmeden Shiv'in kolundaki temiz dikişlerini bitirdi. "Prensin doktorlarının daha kötü dikişleri yaptığını gör-düm," diyerek iltifat ettim. "Birçok asker bu becerileri öğren-mez." "Dünyanın kıçından beş gün uzakta büyüdüm," dedi, ger-çekçi bir tavırla. "On yaşıma basmadan elimin yattığı tüm iş-leri öğrenmiştim." Hayvanlar etraftaki taze ölüm kokusu nedeniyle yatışmı-yorlardı. Herkes bir çeşit düzen sağlayabilmek için uğraşıyor-du. En yakındaki cesetleri araba çemberinin dışına sürükle- ve yardım etmeyi tercih ettim. Eğlenceli bir iş değildi ama•|i bir hırsız size zarar veremeyecekken, yatışmamış bir hay-ayağınıza bastığında en azından birkaç günlük yolculu-- muzu mahvedebilirdi. Prensin emrinde tecrübeyle öğrendi- _^Sğim şeylerden biri buydu. Cesetlere göz gezdirdim ve içlerinde Elietimmlerin açıkrenk saçlarına sahip olanı var mı diye baktım ama yoktu. Da-ha yakından incelemek için uğraşmadım; bu adamlar rünle-rini atmışlardı ve şu anda sonuçlarına katlanmak zorundaydı-lar, tıpkı diğer hepimiz gibi. Duraklayıp düşüncelere dalma-ma neden olan tek ceset, yırtık pırtık ceketinden daha iyi tu-tabilmek için sırtüstü yuvarladığım sıska bir çocuğun cesediy-di. Elinin yarısını ve kolundaki etlerin çoğunu uzun bir süreönce kaybetmişti, büyük ihtimalle çiftçilerin kurt ve benzerihayvanları uzak tutmak için ormanın kenarına kurdukları ka-panlardan birine yakalanmıştı. Eğer bir geçinme yolu olmuşolsaydı bile, bunu eliyle birlikte kaybetmiş olmalıydı.Hikâyesi ne olursa olsun -hırsız ya da çiftçi, gaddar ya da dü-rüst- birinin kılıcı ona son duasını fısıldayarak kaburgalarınıvarmıştı. Cesedi kana bulanmış toprağın üzerinde sürüklerkenparamparça olmuş göğüs kafesinden parçalanmış kemiklerparıldıyordu. Aptal piç. Halice'e doğru baktım, çarpık bacağının üzerine tuhaf birşekilde diz çökmüştü. Livak ve arkadaşları yanında olup onabaktığı sürece Halice, bu çocuk kadar dibe vurmayacaktı. Amabildi ği ve sevdiği yaşam tarzı artık bitmişti ve bunun da far-kında olduğu yüzündeki ifadeden belliydi. Bazı yönlerden,yamaçtan yuvarladığım ve iç organları savrularak aşağıdaki di-ğer ölülerin arasına katılan çocuktan farkı yoktu. Bir büyücü-nün görevine katılmayı bile göze aldığına göre çok çaresizdi. Şundan biraz içelim." Ateşin başına geri dönüp konyağaUzandım. Burnumdaki kan ve boşaltılmış bağırsak kokusunugidermek için konyağın kokusunu iyice içime çektim. İçki boğazımın arka tarafına değince öksürdüm. Dibinde ancatbir parmak kalana kadar şişeyi aramızda dolaştırdık. "Dört Taçlık bir içkiyi bu şekilde tüketmeyi tercih etmez,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 55: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dim," diye gözlemledi Livak, bir yudum alırken. "Bunu yanma aldığın için memnunum." Shiv kolunu gö«süne bastırmıştı ama belli ki içki acısını hafifletmişti. "Neyse, zaten buna para vermemiştim," dedi Livak, cö-mertçe. "Bizden pek hoşlanmıyorlar sanki," diye keyifle belirtti Vilt-red, şişeyi bana uzatırken kırışık yüzündeki gözleri parlıyordu. Baktığı yere döndüm ve bize en yakında olan tüccarlarınkampın diğer ucuna taşındığını fark ettim, ellerinden geldi-ğince de uzak durmaya çalışıyorlardı. Tedirgin bakışlara ma-ruz kalan özellikle Shiv'di. Onları suçlayamazdım; gerçek büyünün öldürmek ve di-ğerlerinin öldürmesine yardımcı olmak için kullanılmasınıgörmek feci bir şoktur; kimse bunu inkâr edemez. Torma-lin'de çok fazla büyücü yoktur ama her orta halli köyde biriksir satıcısı ya da el falcısı bulmak mümkündür ve bunlarınbüyük bir bölümü de gerçek büyücüdür. Arka sokağımızdayaşayan bir kızı hatırlayabiliyorum, ilkokulu bırakıp şehrindaha büyük kesimine büyücülük üzerine eğitim almaya git-mişti. Hemen hemen herkes, balıkçılık üzerine olağandışı biriçgüdüsü olan ya da bahçecilikte çok yetenekli olan birileri-nin büyücü-doğumlu çıktığını bilir. Ama yine de bunları par-maklarından yıldırımlar göndererek bir haydudu balık gibi

kızartırken göreceklerini hayal edemezler. Yine de bu, Shiv'inproblemiydi, en azından şimdilik. Pelerinime sardım ve hâlâşansım varken uyumaya çalıştım. GETIİŞ BİK.foRPIALİn YERLEŞİMİ, ÇİIIIEnLERLE KAPLIBİKtEPEnİn BAHÇELERİ ARASIÜDAT'emar artan bir rahatsızlıkla kaburga kemikleri görünenve möleyip homurdanarak ağıllara doğru götürülenbir başka sürüyü seyrediyordu. Daha fazla ağıl yapmakiçin çitleri aceleyle birbirine bağlamaya çalışan adamlardanbağırmalar duyuluyordu; bazı hayvanlar başıboş kalıp bütüngün emek verdikleri işlerini bozabilirlerdi. "Baron Lachald'ı nerede bulabilirim?" diye sade bir neza-ketle Temar'a sordu esmer bir çoban. "Evin içinde," diye kısaca cevap verdi Temar. "Dur, bek-le, ben seni götüreyim."

Aniden Lachald ile konuşma vaktinin geldiğine karar ver-di. Kendisinin getirdiği yazılı talimatlarla Sieur'ün ne kastet-tiğini açıkça konuşmanın vakti gelmişti. Bahçelerin arasındangeçti ve kapıyı ittirerek çimenli avluya girdi. Kısa bacaklı ço-ban Temar'm uzun adımlarına yetişebilmek içm acele etmekzorunda kalıyordu. İç çekerek rahatsızlığından kurtulmaya ça-lışan Temar, ön bahçenin her tarafını çevreleyen uzun, tekkatlı binanın kapılarından birini açtı. "Yardımcı olabilir miyim?" Lachald, üzerlerinde rakamlar,düzeltmeler, iptaller ve notlar olan kâğıtların arasında kaybol-muş olan masasından kafasını kaldırarak baktı. Tombul par-lakları mürekkep içindeydi ve seyrek sarı saçları dağınıktı. Saygılar, baron." Çoban, Temar'a tedirginlikle baktı amadevam etti. "Hayvanları batı otlaklarından getirdik, böylecesığırlar tamamlanmış oldu. Koyunlar bizim biraz arkamızday-öl> bir, en fazla iki çan sonra burada olurlar."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 56: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Teşekkürler, Rhun." Lachald kâğıtlarının arasına daldı vebirisinin kenarına bir not sıkıştırdı. "Git ve yemeğini ye. Vekâhyaya söyle size bir fıçı şarap açsm; onu burada içebiliyor.98 sak Tormalin'e geri taşmanın bir anlamı yok, değil mi?" "Emredersiniz, Baror.." Rhun başını eğip Temar'm apaçık

belli olan rahatsızlığından kaçarak hızla dışarı çıktı. "Söyleyecekleriniz önemli mi, Baron?" Lachald tüy kale-minin ucunu onarırken Temar'a bakmadan konuştu. "Olduk-ça meşgulüm." "Çobanlar zayıf bir inek sürüsüyle uyuz koyunları getire-cek diye neden bu ka-dar zaman harcıyoruz?" Temar öfkesinisaklamaya çalışmadı. "Size söyledim, atlara öncelik vermeli-yiz; onlar Sieur için çok daha önemli. Günler önce buradanayrılmış olmalıydık." "Sieur, Dalasor'un bu kesimindeki kiracılarla taşınabilirmalları en uygun şekilde geri çekmemi emretti." Lachald eli-ni bir kâğıdın üzerine koydu; Temar büyükbabasının mührü-nü görebiliyordu. "Sizin çabuk para kazanma hırsınız yüzün-den nesillerdir bu arazilerde sadakatle çalışmış olan aileleringeleceğini tehlikeye atamam." "Para, Sieur'ün ihtiyacı 0lan şeydir," diye öfkeyle bağırdıTemar. Lachald cevap vermeden önce kâğıda baktı. "Sieur, yenibir koloni girişimi için giderlerin bir bölümünü karşılamakistediğini açıklamış ve bu kararma tüm kalbimle inanıyorum.Yine de, benim görevim burayı terk eden herkesin yanınamümkün olduğu kadar fazla mal almasını sağlamak, buna datüm hayvanlar dahil." "Bütün kış açlık çektiklerinden etleri çizme tabanları kadarsertleşmiş olan hayvanları toplamanın ne gibi bir faydası ola-bilir?" "Büyük Batı Yolunun çevresinde otlatılarak şişmanlatılabı-lirler." Lachald görüşmesi bitmiş gibi yazısına eğildi. "Bu demektir ki Son-Yaza kadar satılmayacaklar." Temar el-•ni masaya vurarak öne doğru eğildi, gözleri sert ve tehdit- jj Hareketsiz duran Lachald'a baktı. "Den Fellaemion Son-tlkvazm bitiminde demir almak istiyor ve ona katılmak istiyor- 99_. hazırlanmak için bütün bir mevsime ihtiyacımız olacak." "Bırakın Prens Den Fellaemion istediği zaman yolculuğu-a çıksın." Lachald'm sesinde çelik gibi bir tını vardı. "Buhayvanların satışından elde edilecek gelir kiracıların okyanu-sun bu tarafında yerleştirilmesi ve desteklenmesi için harca-nacak. Sieur'ün emirleri açık, hiç kimsenin sefalet içinde bı-rakılmasını istemiyor." "Hiç kimse sefalet içinde bırakılmayacak; benimle yenikoloniye gelebilirler! Tabii ki bir gemi alıp gerekli donanım-larını sağlayabilirsek," dedi Temar, küçümser bir ifadeyle."Bu yüzden, sadece çabuk satılıp para getirecek şeylere önce-lik vermemiz gerekiyor: Sağlıklı sığırlar, milisler için atlar,satılabilecek kadar şarap ve likörler. Hızlı hareket etmemizgerekiyor ve her iki günde bir yavrulayan bir süt ineği olur-sa bunu yapmamız imkânsız!" "Ya Sieur'ün burayı terk etmeye zorladıkları ne olacak?Açık okyanusa çıkıp Talagrin bilir, nasıl tehlikelerle karşılaşa-cakları belli olmayan vahşi topraklara gitmeyi göze alamayan-lar ne olacak?" Lachald'm sesinde yorgun bir rahatsızlık var-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 57: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dı. "Kırık çömlekler gibi geride mi bırakılacaklar?" "Tüm aklı başında Aileler Dalasor'dan çekilirlerken onlarkalmak istiyorlarsa bırak kalsınlar. Astmarsh'm bu yakasındabeş yıl içinde Tormalin varlığı zaten kalmayacak."'Bunun konuyla ne ilgisi var?" Temar, Lachald'a uzun bir süre baktı ve topukları üzerin-de dönüp kapıya doğru gitti. Biliyor musun, Baron D'Alsennin, eğer Ailemize layık birSieur olmak istiyorsan halkla daha iyi geçinmeyi öğrenmeli-sırı- ' Lachald koltuğunda geriye yaslanıp kollarını kavuştuı-du- Tombul yüzünde alaycı bir ifade vardı. "Teşekkürler, Rhun." Lachald kâğıtlarının arasına daldı vçbirisinin kenarına bir not sıkıştırdı. "Git ve yemeğim ye. Vekâhyaya söyle size bir fıçı şarap açsın; onu burada içebiliyor-98 sak Tormalin'e geri taşımanın bir anlamı yok, değil mi?" "Emredersiniz, Baron." Rhun başını eğip Temar'm apaçıkbelli olan rahatsızlığından kaçarak hızla dışarı çıktı. "Söyleyecekleriniz önemli mi, Baron?" Lachald tüy kale-minin ucunu onarırken Temar'a bakmadan konuştu. "Olduk-ça meşgulüm." "Çobanlar zayıf bir inek sürüsüyle uyuz koyunları getire-cek diye neden bu kadar zaman harcıyoruz?" Temar öfkesinisaklamaya çalışmadı. "Size söyledim, atlara öncelik vermeli-yiz; onlar Sieur için çok daha önemli. Günler önce buradanayrılmış olmalıydık." "Sieur, Dalasor'un bu kesimindeki kiracılarla taşınabilirmalları en uygun şekilde geri çekmemi emretti." Lachald eli-ni bir kâğıdın üzerine koydu; Temar büyükbabasının mührü-nü görebiliyordu. "Sizin çabuk para kazanma hırsınız yüzün-den nesillerdir bu arazilerde sadakatle çalışmış olan aileleringeleceğini tehlikeye atamam." "Para, Sieur un ihtiyacı olan şeydir," diye öfkeyle bağırdıTemar. Lachald cevap vermeden önce kâğıda baktı. "Sieur, yenibir koloni girişimi için giderlerin bir bölümünü karşılamakistediğini açıklamış ve bu kararma tüm kalbimle inanıyorum.1Yine de, benim görevim burayı terk eden herkesin yanmamümkün olduğu kadar fazla mal almasını sağlamak, buna datüm hayvanlar dahil." "Bütün kış açlık çektiklerinden etleri çizme tabanları kadarsertleşmiş olan hayvanları toplamanın ne gibi bir faydası ola-bilir?" "Büyük Batı Yolunun çevresinde otlatılarak şişmanlatılabi-lirler." Lachald görüşmesi bitmiş gibi yazısına eğildi. "Bu demektir ki Son-Yaza kadar satılmayacaklar." Temar el-. j masaya vurarak öne doğru eğildi, gözleri sert ve tehdit-lerdi Hareketsiz duran Lachald'a baktı. "Den Fellaemion Son-flkvazm bitiminde demir almak istiyor ve ona katılmak istiyor- 99v hazırlanmak için bütün bir mevsime ihtiyacımız olacak." "Bırakın Prens Den Fellaemion istediği zaman yolculuğu-na çıksın." Lachald'm sesinde çelik gibi bir tını vardı. "Buhayvanların satışından elde edilecek gelir kiracıların okyanu-sun bu tarafında yerleştirilmesi ve desteklenmesi için harca-nacak. Sieur'ün emirleri açık, hiç kimsenin sefalet içinde bı-rakılmasını istemiyor." "Hiç kimse sefalet içinde bırakılmayacak; benimle yenikoloniye gelebilirler! Tabii ki bir gemi alıp gerekli donanım-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 58: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

larını sağlayabilirsek," dedi Temar, küçümser bir ifadeyle."Bu yüzden, sadece çabuk satılıp para getirecek şeylere önce-lik vermemiz gerekiyor: Sağlıklı sığırlar, milisler için atlar,satılabilecek kadar şarap ve likörler. Hızlı hareket etmemizgerekiyor ve her iki günde bir yavrulayan bir süt ineği olur-sa bunu yapmamız imkânsız!" "Ya Sieur'ün burayı terk etmeye zorladıkları ne olacak?Açık okyanusa çıkıp Talagrin bilir, nasıl tehlikelerle karşılaşa-cakları belli olmayan vahşi topraklara gitmeyi göze alamayan-lar ne olacak?" Lachald'm sesinde yorgun bir rahatsızlık var-dı. "Kırık çömlekler gibi geride mi bırakılacaklar?" "Tüm aklı başında Aileler Dalasor'dan çekilirlerken onlarkalmak istiyorlarsa bırak kalsınlar. Astmarsh'm bu yakasındabeş yıl içinde Tormalin varlığı zaten kalmayacak.""Bunun konuyla ne ilgisi var?" Temar, Lachald'a uzun bir süre baktı ve topukları üzerin-de dönüp kapıya doğru gitti. Biliyor musun, Baron D'Alsennin, eğer Ailemize layık birSieur olmak istiyorsan halkla daha iyi geçinmeyi öğrenmeli-sin- Lachald koltuğunda geriye yaslanıp kollarım kavuştuı-du. Tombul yüzünde alaycı bir ifade vardı. Temar biraz döndü, ağzı açık kalmıştı, yüzündeki şaşkınlık gerçek bir öfkeye dönüşüyordu. "Buraya bir görev için gönderildim ve sen..." Temar artık100 bağırıyordu ama Lachald masasının arkasında hareket etme-den oturuyordu. "Eeh, kes sesini!" Öyle bir bağırdı ki Temar'm öfke dolusuçlamaları yarım kaldı. Genç adam öfkeden köpürdü. Tartışmaya devam etmeklekapıyı çarpıp çıkmak arasında kararsız kaldı. "Bir kadeh şarap al ve iki mantıklı adam gibi seçenekleri-mizi tartışalım," diye buyurdu iğneleyerek Lachald. Ayağakalktı ve bir rafa yöneldi. Bir dizi hesap defterinin arkasındanbir şişe şarap ve iki kadeh çıkarttı. "Rielle gün ortasında gereğinden fazla içtiğimi söylüyor,"diye açıkladı, Temar'a kaba yeşil kadehlerden birini uzatır-ken. "İçecek bir şeyler istediğimde küçük biralardan bir tanegöndermekte ısrar ediyor. Otursana." Temar bir an tereddüt etti sonra kadehi alıp hesap defter-lerinin altındaki tabureyi bulup oturdu. "Bu daha iyi." Lachald bir yudum aldı ve konuşmaya de-vam etmeden önce bir an gözlerini kapadı. Yorgunluğu bel-li oluyordu. "Gemini almanı ve onu donatmanı sağlayacakşeylerin atlar, boğalar ve koçlar olduğunu biliyorum. Seniniçin en iyisini diliyorum ve demir aldığında senin için Das-tennin adına tütsüler de yakacağız." Kadehini Temar'm şere-fine kaldırdı ve genç adam da hâlâ dolu olan içkisinden is-teksiz bir yudum aldı. "Peki neden..." diye başladı Temar ama Lachald sözünükesti, sesi sözlerinin dikkatle dinlenilmesini buyuruyordu. "Ben de bu arada oyunun bütününe bakmak zorundayım,rünlerin nerelere düşeceğini görmeliyim. Astmarsh'ı geçtiktensonra inek sürülerini ve kağnıları beklemen gerektiğini düşün-müyorum. Milislerin korumasına girdikten sonra malların «» ni seçip gidebilirsin ama ondan önce haydutların tek biriri nsı bizi yok etmeye yeter. Üstelik o köpek sevicilere çevre- ,. jjöer yerleşim bölgelerine karşı kullanabilecekleri en ufak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 59: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

w sev bırakırsam kendimi lanetlerim. Ahlaki açıdan kötü olma- 101, 5mJ düşünsem bütün evleri ateşe verip yarın yola çıkarım!" "Neden bunu bana daha önce söylemedin?" diye çekin-meden sordu Temar. "Neden sormadın?" Lachald siyah gözleriyle meydan oku-du "Neden bir nesil boyunca Sieur için yaptığım işi iyi yap-tığımı düşünme nezaketini göstermedin?""Özürlerimi kabul edin, Baron," dedi Temar. "Asıl ben özür dilerim, Baron," diye karşılık verdi Lac-hald, alaycı bir resmiyetle. Temar içkisini bitirdi ve kadehi dikkatlice malanın kenarı-na koydu. "Akşam yemeğinde görüşmek üzere," dedi hızla. Lachald genç adamın gidişini biraz sinirle karışık keyifleseyretti, sonra bitmek bilmez gibi görünen listelerine geridöndü. Temar ofis kapısının dışındaki sütunlu avluda durakladı.Alçak çatıların taş kiremitleri üzerinden huzursuz sığırlarlafazla çalıştırılmış işçilerin sesleri geliyordu. Elindeki ip kesi-ğiyle kollarındaki çürüklere baktı ve Ailesinin refahı için ye-terli fiziksel emek harcadığına karar verdi. Güneş ana binanın ardına inerken Temar da çimlerin üze-

rinden o tarafa yürüdü. Dalasor'da hiç eksik olmayan esin-tiyle gelip kararan mavi gökyüzünde dolaşan altın gibi par-layan bulutlara baktı. Sütunların yanındaki saksılardan birateştüyü dalı kırdı. Duraklayıp ezdiği yapraklardan yayılankeskin kokuyu içine çekti. Temar gözlerini kapatıp çayına ot-lar karıştırmayı seven annesini düşündü. Hatırlayabildiği ka-darıyla Annesinin Kış Gündönümü'ndeki düğünü Den Fella-emion'un yolculuğu için endişe ve kızgınlık duymadığı songün olmuştu. n

102 Giriş salonuna girdiğinde ayak sesleri boş duvarlarda yan-kılandı. Daha önceleri duvarda asılı olan ve buralarda üreti-len yünün kalitesini gösteren işlemeli duvar halıları sökülmüşve sarılarak bir kağnıya yüklenmişti. Her taraftan çalışma ses-leri geliyordu ve sürüyle ilgilenmeyi bırakmış olan Temar,burada son mobilyaları taşımak zorunda kalmaktan korktu.Bir hizmetçi yan odalardan birinden çıktı ve aceleyle reveransyaptı. Her ikisi de birbirlerini görünce şaşırmışlardı. "Özür dilerim," diye mırıldandı kız, ellerinde kitaplar veRielle'ye ait olduğunu bildiği, yolculuklarda kullanılan biryazı masası vardı. En sonunda özel odaları da boşaltıyorlar,diye düşündü. Aklına bir şey geldi ve mutfak tarafına dönüphavayı kokladı. Akşam yemeğinin kokusunu alamadı. Tence-re tava ve seramik sesleri mutfakta toplanan son eşyalardangeliyor olmalıydı. Eğer bu şekilde giderse İmparatorluk Geçi-şinden daha fazla arabayla yola çıkacaklardı.Sütunlu avluya geri döndü ve hızla tapmağa gidip kapıla-rı ardından kapattı. İki heykel ona mermerin hareketsiz sab-rıyla bakıyor ve meydan okuyorlardı. Temar bir sandalye çe-kip oturdu. Düşünceler içinde yarı boydaki heykellere baktı.Talagrin, dua etmeye alışık olmadığı bir tanrıydı; Torma-lin'in en büyük şehrinde yaşarken vahşi toprakların efendisi-ne tapınmak ona pek mantıklı görünmemişti. Temar birden

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 60: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

bir kasılma hissetti; yoksa tanrı onun bu saygısızlığını duy-muş muydu? Vahşi topraklar üzerinde bir koloni kurmaya ça-lışırken Talagrin'in takdisleri kesinlikle işine yarayacaktı, bun-dan şüphesi yoktu. Heykelin tabanındaki, uzun zaman önceunutulmuş vahşi bir hayvanın derisiyle döşenmiş küçük çek-meceyi açtı ve içinden bir tütsü çubuğu aldı. Çubuk çok ta-zeydi ve tanrının önündeki sunakta küller vardı; demek kiönlerindeki yolculuğun tehlikelerinden sakınmak için ilahıbir koruma dileyen sadece kendisi değildi. Çakmaktaşı ve çe-liği birbirine sürterek bir parça kuru yünü yakıp tütsüyü tu-

AU Binz bekleyip aromalı dumanı içine çekti. Gün bo- K«J srısına döneceğinin işaretini veren gözlerinin ar-yunca Mşag , , 6Lsındakı gerginlik azaldı.r mar ikinci bir adak hazırlarken Larasion kollarındaki çi-vi r meyveler ve kuru dallarla ona bakıyordu. Esef dolu birTimserneyle bunu daha önce defalarca yaptığını hatırladı;w kızla uzun çimenlerin arasında bir çanlık süre geçireceğiman tanrıdan iyi hava dilemişti; bir kızla ailesinin kendisiniörmesi için bir aile törenine katılması gerektiğinde de soğukhava ve yağmur dilemişti. Bütün bunlar iyiydi ama zamanın-da yağan yağmur ve hasat zamanı açması gereken güneş D'Al-sennin hesap kitaplarına sadece kâr ya da zarar olarak isten-meyecekti; Den Fellaemion'un kolonisinin başarısını ya da ba-şarısızlığını belirleyecekti. Temar ikinci tütsüyü de yaktı veciddi bir ifadeyle güzel tanrıçanın azimli yüzüne bakıp dilegetirmediği yakarışlarını anlayıp anlamadığını merak etti. Kapı açıldı ve sarı örgülerle çevrelenmiş küçük, sivri biryüz içeri baktı."Ah, Temar, dualarını bölmeyeyim.""Hayır, Daria, sorun değil, içeri gel." Temar ayağa kalktıve kız içeri girdi. Beraberinde getirdiği kokular tütsüyle karı-şınca sarhoş edici bir hale geldi. Çalışılmış bir zarafetle otur-du. "Rielle Teyze beni bütün gün şarap odasında çalıştırdı."Daria zarif, bakımlı bir elle kendini serinletmeye çalıştı. "Par-maklarımı nerede temizleteceğimi, Halcarion bilir." Temar'a birkaç küçük sıyrığı gösterirken elini Temar'melinde gerekenden biraz fazla bıraktı. Burada biraz sessizlik ve huzur bulurum diye geldim.°elki bir süre için başka bir işten de sıyrılmış olurum," diye°yu boyanmış kirpiklerinin altından yaramaz bir ifadeyle iti-raf etti.ikimiz de aynı şey için gelmişiz," diye alımlı bir şekilde

"1karşılık verdi Temar. Daria bir kaçış sonrasında birkaç mev.sim geçirmesi için Gündönümü'nde buraya gönderilmiştiİnsanlar bir bakır ustası ya da benzer bir şey olduğundanbahsediyorlardı. îyi aile kızlarının aşmaması gereken çizgiyioldukça geçmişti. Daria esnedi ve ellerini başının üzerine kaldırıp gerindiElbisesinin geniş kolu geriye düşerek süt gibi cildini açıktabıraktı. Bu kız Temar'a annesinin bir zamanlar sahip olduğuaçık sarı bir kediyi hatırlatıyordu. Daria 'nm biraz okşamayane gibi tepki vereceğini merak etti. "Acıktım," diye aniden şikâyet etti Daria. "Hiç kimse ak-şam yemeği için bir şey hazırlamadı, biliyor musun?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 61: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"İstersen ben gidip biraz ekmek ve et getireyim, sakin birköşe bulup yeriz, sadece ikimiz?" Temar biraz öne eğildi veDaria'nm göğüslerinin yumuşak kıvrımlarına bir bakış attı. Daria ona şımarıkça gülümsedi, gözlerinden her şeyi farkettiği belliydi. "Ben de biraz şarap bulayım; bu keşmekeştekimse bir şişe şarabın yokluğunu fark etmez. Mutfağın bah-çe kapısında buluşalım." Temar, Daria'yı dışarı takip ederken heykellere baktı. Bir-den sırıttı; Talagrin ve Larasion'un ne düşündüğünü bilmi-yordu ama Halcarion'un ona gülümsediği kesindi. Sonuçta o gecenin şafağında oturmuş, arabaların yola çı-kışını seyrederken Temar dinlenmiş ve hatta neşeliydi. Sürü-ler zaten yola çıkmıştı, soğuk havada yükselen toz güneyeinen izlerini işaret ediyordu. "Herkes burada mı?" Lachald dizginlerle birlikte listeleride tutmaya çalışıyordu. Başının yanındaki kömür izi işaret ka-lemini yine kulağının arkasına sıkıştırmış olduğunu gösteri-yordu. "Herkes tamam." Tapmaktaki heykellerin yerleştirilmesinikontrol etmiş olan Rielle, canlı adımlarla arabasına yürüdü.Uzun boylu, ince vücudu ve köşeli yüzü olan bir kadındı. tor'dan tutun, hiç kimsenin saçmalıklarına katlanacak? kadm olmadığı söyleniyordu. Kötü şansa maruz kalma- k için villadan en son tanrıların heykellerinin çıkması ge-ktiöi konusundaki ısrarı Temar'ı şaşırtmamıştı. Uşak araba-n kapısını açınca Temar bir an Daria'yı gördü, oldukça ra-hatsız görünüyordu. Daria ona bakıp imalı bir gülücük atar-ken ifadesinin düzeldiğini gören Temar rahatladı. Dün geceyaşadıklarının tatmin edici olmamış olmasından korkuyordu.Uygun bir eş olamayacak olması ne kötü, diye düşündü Te-mar. Bir Sieur'ün karısından isteyebileceği tüm çekicilik on-da vardı ama Temar bu kadar davetkâr davranışları olan birkadınla evlenmeyi istemezdi. Yakınlarda bir boru çaldı ve atı ürken Temar neredeysedüşüyordu. Arabalar ağır ağır yola çıkmaya başladılar. Temaretrafındaki öncülere bakıp Rhun'a başıyla işaret verdi. Davra-nışlarmdaki eksikliğine rağmen Rhun'u işe yarar bir adamolarak görüyordu. Rhun bir mızrağın ucundaki flamayı kal-dırdı ve mızrağın dibini üzengisine sağlamca dayadı. Temaratını mahmuzlayıp sıranın önlerine doğru ilerledi, arkasında-ki birlik, daha önce belirlenmiş olan adamlar, ailelerini ve eş-yalarını bırakıp ona katıldıkça büyüyordu. Birliğini ufak birtepeye götürdü. Burada duraklayıp arabaların uçsuz bucaksızotlakta ilerlemelerini seyrettiler. "Herhangi bir sorunla karşılaşacağımızı sanmıyorum anıdikkatli olmak yine de iyi olur," diye başladı Temar. "Ova adamları ne olacak?" diye tedirgince sordu gençadamlardan biri. Temar, diğer birkaçının da ifadelerinin kay-gıyla değiştiğini fark etti. "Son gerçek ova adamları yirmi nesil önce Milisler tarafın-dan buralardan sürüldü," dedi sert bir ifadeyle Temar. Arkataraflardan gelen mırıldanmalara kaşlarını çattı. Sesini hafifçeyükseltti. "Kesinlikle yağmacılar var. Sizin gibi dürüst ve ça-hşkan çobanları avlıyorlar. Bizimki gibi kafilelerden faydalan- maya çalışabilirler, bu yüzden hepinizden gözlerinizi açık tulmanızı istiyorum. Leş yiyen köpeklerden daha fazla cesaretle, ?ri olmadığını düşünüyorum, bu yüzden kendimizi savunaca-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 62: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ğımızı onlara gösterirsek kuyruklarını kıstırıp kaçacaklardır."Bu en azıdan biraz kahkaha topladı. Temar her adamı birdiğeriyle eşleştirdi ve hemen bir nöbet cetveli verdi. Neyse kigece tuvalete kalktığında bu çizelgeyi hâlâ çizmemiş olduğu-nu hatırlamış, aceleyle bulduğu bir lamba ve kâğıtla elindengeleni yaparak, Lachald'm verdiği talimatlara göre çizelgeyihazırlamıştı. Her adamı kendi ailesine ve mallarına yakın yer-leştirip daha tetikte olmasını sağlamıştı. Temar kendi kendi-ne gülümsedi; lamba ışığına uyanan Daria onu yeniden alev-lenmiş isteklerle tekrar yatağa almıştı. Düzelen morali, arkasından gelen genç adamlardan birininkısık sesle anlattıklarını duyduğunda bozuldu. "Ova adamlarının ölüp gittikleri doğru ama bazılarınınÖbürdünyadan bu tarafa geçebildiklerini duydum; onlaraEldritch adamları deniyor. Gölgelerden çıkıp insanların üze-rine küçük bakır oklar atıyorlarmış." Temar dönüp ergenliğe yeni girmiş sivilceli çocuğun ya-nma gitti. "Sen ne saçmalıklar geveliyorsun öyle? Bak sana nediyeceğim, neden gidip bu gece ateş başında çocuklara bunuanlatmıyorsun? Kadınları oyalayabilecek bir panik başlatabile-cek misin görelim. Senin annen kim? Böyle şeyler anlattığınıduysaydı kıçına sopayı patlatırdı eminim." Arkadaşları kahkaha atınca çocuk birden kıpkırmızı kesil-di. Biraz zoraki gülseler de Temar'ı tatmin edecek kadar yük-sek sesle attıkları kahkahalar çocuğun bir daha böyle anlam-sız şeyler anlatmasını engelleyecekti. "İşinize dönün," diye emir verdi Temar ve adamları dağı-lırlarken memnun bir şekilde seyretti. Bazıları kılıçla at sür-meye alışık olmadıklarından garip hareket ediyorlardı anra

hepsinin gözü çevrelerindeki ovalardaydı. "fi riyi kontrol edelim," diye emir vererek atını tırısa kal-Rhun flamayı ve dizginleri kıskanılacak kadar iyi idarek onu izledi. Temar sürülerin çıkardığı toz ve pislikten, ıurrnak için onları ana yoldan uzaklaştırdı. Rhun, tepe-• de uçuşan kırmızı flamayı yukarı aşağı salladı. Sürü nö-ileri, işaretle yerlerinde ve dikkatli olduklarını belirttiler.Temar ufku inceledi ve dümdüz ovada doğal olmayan birkil görünce kaşlarım çattı. "O ova kalesi fersahlarca çevre-ı bize korunma sağlayabilecek tek yer, içinde kimse var mıbakalım-"Rhun'un cevap vermesini beklemeden atım mahmuzladı,dörtnala gitme isteğine daha fazla karşı koyamamıştı. Dikkat-siz arzusu topraktan yapılmış kaleye ulaşınca etkisini yitirdi.Yağmacıların içerde olma ihtimaline karşı, kalenin kaçabile-ceği kadar uzağında dizginleri çekti ve çim çıkmış duvarlarınetrafında dikkatle dolaşmaya başladı. "Buraya kimse uğramamış," dedi Rhun, kendinden eminbir şekilde. "En azından yakın bir zamanda." Rüzgâr eski bir ateşin kokusunu getirince Temar kaşlarınıçattı. "İçeriye bakalım." Atını, rüzgârın yönündeki sur açıklığına götürdü ve içerigirmeden önce kılıcını çekti. Tahmin ettikleri gibi içeride neyağmacılar vardı, ne de Öbürdünyadan bu tarafa geçen ufakadamlar. Temar gülümsedi. Kısa kesilmiş çimlerin üzerindekara bir leke gördü. Temar onu incelemek için atından indi.Küllerin arasından kararmış bir kemik çıkarttı. Bu hayvanları pişirmenin eski bir yolu, Ova adamı yön-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 63: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

temi," dedi aniden Rhun.Açıkla." Temar ona merakla baktı. Kemikleri temizlersin, mideyi boşaltıp etleri onun içineboyarsın, sonra kemiklerden bir ateş yakıp eti pişirmek içinmideyi üstüne asarsın."Temar kısa, tıknaz, koyu tenli ve siyah saçlı çobana baktı.

107

Bir zamanlar okuduğu bir yazı aklına geldi; Dalasor un fet^;sırasında milislere yardım eden genç bir D'Alsennin'in, böl-genin gerçek yerlilerini anlattığı bir yazıydı. "Ailende ovalı kanı var mı, Rhun?" diye sordu Temar, ha-fiften gülümseyerek. "Bilemiyorum." Adamın siyah gözleri anlaşılmazdı. "Tekbildiğim çoban olduğumuz, hep öyleydik." "Ova adamları bu yerleri ne için kullanıyorlardı?" Temarayağa kalktı ve yavaşça dönerken toprak duvarlara baktı. "Evlilik, toplantı, cenaze." Rhun omuz silkti. "Ruhları sa-kinleştirmek." Girişin sol tarafına doğru çimenlere batırılmış bir dizi da-ğınık tüye işaret etti. "Bu, bulut kartallarına leşi alıp götür-dükleri için bir teşekkür." Temar kopartılmış kanadara bir süre baktıktan sonra azimlebaşını sallayarak tedirginliğini geçiştirmeye çalıştı ve asıl ilgilen-mesi gereken konuya döndü. "Sence bu ateş kaç günlük?""Üç gün, belki dört." "Endişelenecek bir şey yok demek ki. Yine de diğerlerineyakın zamana ait yağmacı izleri bulduğumuzu söyleyelim;böylece daha dikkatli olurlar." Temar atma bindi ve arabala-rın yanma döndüler. Kafile artık neredeyse çeyrek fersaha ya-yılmıştı. O uzun gün ve sonrasındaki gün olaysız geçti. Öküzleryüzünden yapılan duraklamaların sayısı ve süresi arttıkça Te-mar'm yola çıkmış olma heyecanı giderek azalıyordu. İlk he-vesi kaybolurken, sözde nöbetçilere komuta etme işinin as-lında Lachaid'm kendisini oyalamak için tasarladığı bir oyunolduğuna karar verdi. "Bu hızla devam edersek biz Astmarsh'a ulaşmadan DenFellaemion demir alır," diye o gece selam bile vermeden şi'kâyet etti. Lachaid'm önüne oturup kollarını kavuşturdu."Gidip sürüler derenin sığ yerine ulaşmış mı bakar rru-

?" Lachald, Rielle'nin uzattığı tahılla koyulaştırılmış sebzeS h isini aldı. "Teşekkürler, tatlım."Temar birtakım yeminler mırıldanarak atma doğru gider-Lachald onu başım iki yana sallayarak izledi. 109"Yüzbaşı?" Rhun yemeğinden başım kaldırıp baktı. "Kal ve yemeğini ye," dedi Temar, isteksiz atının başınıçevirmeye çalışırken. Arabaların ve uyuşukça otlayan ineklerin yanından geçer-den tezek ateşlerinden çıkan duman gökyüzüne yükseliyordu.Güneşin daha ufka yeni indiğini gören Temar dudaklarınıbüktü; gece için kamp kurmuşlardı bile. Yuvarlak bir yüksel-tinin üzerine çıktığında yeşilliğin içinden kıvrılarak akan gü-müşi suyu gördü. Sürüler dereyi geçmeye başlamışlardı bile. "İnsanlar verilen emirleri neden uygulamazlar ki?" Temaröfkelendi, hırsını zavallıdan çıkarırcasına atı mahmuzladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 64: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Ne yapıyorsunuz?" diye derenin diğer tarafından bağırdıçoban. "Lachald dereyi yarın beraber geçeceğimizi söyledi!" "Gel de bunu ineklere sen söyle o zaman." Belli ki adamTemar'ı tanımamıştı. "Onlar geçmeye başladılar..." Otlayan hayvanların sesleri arasında çınlayan acil bağrış-malar adamın lafım kesti. "Ahmak!" Temar küfür edip suyun içinden dörtnala gide-rek sürüyü koruması gereken adamları aradı. Küçük bir açık-lığa varınca onları gördü. Aceleyle yapılmış ve üzerine kalınet parçaları dizilmiş bir mangalın başında oturuyorlardı. Kaldırın kıçlarınızı ve kılıçlarınızı çekin!" Temar tükürüpen yakındaki genci kılıcının kaim tarafıyla tehdit etti. Hepsi-nin aceleyle yaptığı açıklamalar onu bir an boğsa da küfürle-"yle hepsini susturdu. Hadi!" Temar adamları küçük vadiden dışarı çıkardığın-da bir grup çapulcunun ürkmüş hayvanlardan bir bölümünüEğerlerinden ayırmaya çalıştığını gördü. Temar bağırarakmeydan okudu ama nöbetçileri gören yağmacılar akşam ka- ranlığmdan faydalanıp otlağın boşluğunda kaybolup gittilerTemar tam birliğine bağırmak için nefesini topluyordu kkorkuyla dönüp duran hayvanların diğer tarafından imdat110 çığlıkları koptu. "Piçler!" diye hayvanların arasından adamlarına öncülükederken küfür etti, ancak yağmacılar çoktan kaçmışlardı. Sa-dece hayvanları ürkütmekle kalmışlardı. Sadece bir grup ço-ban başına sopayla vurulmuş olan bir arkadaşlarının basmatoplanmıştı. Gerçek panik artık sürüyü tehdit ediyordu. Te-mar'm adamları içgüdüsel olarak atlarıyla hayvanları yatıştı-rıp kontrol altına almaya çalıştılar."Kaç tane kaybettik?" diye çobanlardan birine sordu Temar. "Neyin çalınıp neyin kaçtığını bilmiyoruz," dedi çaresiz-ce adam. Temar konuşmaya devam edecekken Rhunnın çaldığı bo-ru akşamın gri gökyüzünde çınladı. Temar kendisiyle kimle-rin geldiğine bakmadan dörtnala dereye ilerledi. Hareketsizarabaların oluşturduğu düzensiz çizgiden çığlıklar ve bağrış-malar geliyordu. Alacakaranlıkta kavuniçi bir parlamayla ya-nan bir parça tente, karanlığın içinde uçuşup çığlık atan birgrup kadını dağıtarak geçti. Bir yemek ateşinin ışığında biratlının silueti belirdi. Dörtnala ilerlerken mangalda bekleyeneti dışarıda kalan ucundan tutup aldı, atının adımlarını nere-deyse hiç yavaşlatmamıştı. Arabaların diğer tarafında çıldır-mışçasma bağıran bir ses aniden sustu ve korkmuş bir çocu-ğun feryadının çığlığa dönüştüğü duyuldu. Temar'm eli fır-latma bıçaklarının üzerinde durakladı; bu karmaşada düşmanyerine dost vurmak istemiyordu. Alev ışığının aydınlattığıbölgenin kenarında bir grup gri şekil hareket ediyordu. Te-mar durdukları yeri aklından işaretledi. Vahşice etrafına bak-tı ve hat boyunca dolanıp nöbetçileri arayan Pdıun'u gördü.Temar onun yanma gidip dizginlerini tuttu. Özür dilemedenadamı iki arabanın arasına çeki verdi. "En öndeki arabanın biraz ötesinde bekliyorlar. Birkaç, m ahp etraflarından dolaş ve onları uzaklaştır." Rhun daha fazla talimata gerek duymadan gitti ve Temar, Lachald'm durduğu yere doğru ilerledi. Bir araba terk edil- 111misti, arka kapısı sallanıyordu. Sürücü, ailesini Lachald'm ko-nmasına götürmek için aceleyle çıkarırken arabanın içindeki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 65: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

fıçılar ve torbalar etrafa saçılmıştı. Temar dörtnala geçerkenküçük bir adam, tekerleklerin arasından fırlayıp kucağındatuttuğu ne olduğu belirsiz bir ganimetle karanlığa karıştı. "Hepiniz iyi misiniz?" diye bağırdı Temar. Lachald'm araba-sının başka iki arabayla çevrildiğini ve adamların kılıçları çekil-miş halde birbirlerine yakın durduklarını görünce rahadadı. "Geçirebildiğin herkesi derenin diğer tarafına geçir," diyehaykırdı Lachald, tartışmaya açık olmayan bir tonla. "Çok da-

ğıldık."Temar atını çevirdi ve bir gence işaret etti. "En öndeki arabaya git ve hareket etmelerini söyle." Çocuktam koşmaya başladığında öfkeyle bağırdı: "Bekle! Gruplar ha-linde hareket etmelerini söyle, kimse birbirinden ayrılmasın." Bir kıpırtı Temar'm gözüne çarptı ve kafasını döndürüpbaktığında karanlık şekillerin Lachald'm arabasına doğru iler-lediğini gördü. "Hadi." Mahmuzlarını hayvanın kanayan böğrüne sapladıve hiddetle eyer yerine paçavralar olan bir ata binen birineçarptı. Adam atın üzerinde kaymıştı. Temar atını kontrol al-tına almaya çalışan yağmacının sırtına kılıcını indirmeyi ba-şardıysa da, adamın kaçıp karanlığa karışmasını engelleyeme-di. İçgüdüleri onu izlemesini söyledi ama Temar, küfrederek,adamın arkasından gitmemeyi başardı. Burada kaim, onları uzaklaştırın ama kendiniz alevlerin ay-dınlığından ayrılmayın," diye bir grup silahlı adama emretti. Arabaların çevresinde bir tur daha attı ve en sonundaadamlarını etkili gruplar halinde çalıştırmayı başardı. Her grup hattın bir bölümünü yağmacılara karşı koruyordu. Da_ha küçük bir grup toplayıp dereyi geçmeye çalışan arabalankorumaya gitti. Arabalar savunma çemberi oluşturunca saldı-112 rılar da kesildi ama Temar, günün ilk ışıklarına kadar dikenüstünde oturup etrafa baktı. Güneş ışıkları etraflarındaki bosovayı aydınlattığında yorgunluk Temar'a bir balyoz gibi in-di. Lachald'ı aramaya gitti. "Kayıplarımız nedir?" diye sordu Temar. Titriyor ve Rieble'nin ateşi üzerinde kaynayan yulaf lapasına açlık içinde ba-kıyordu. "Kimse ölmedi, sadece hafif yaralılar var," diye sertçe ce-vap verdi Lachald. "Biraz yemek ve erzak alınmış, dökülüpsaçılan daha fazla."Temar rahatlayarak iç çekti. "Şanshymışız." "Sen şanshymışsm. Eğer isteselerdi bizi kalbura çevirirler-di." Lachald'm sinirli sesi acımazdı. "Nöbetçilerin komutamsensin ve adamlarının hepsi aylaklık ediyorlardı." Lachald sesini yükseltince yüzler döndü. Temar ağzı açıkdikiliyordu, suçlamalara karşı koyamıyordu. "Öncüler göndermen gerektiğini sanıyordum. Bir saldırıdurumunda ne yapılacağı hakkında ne gibi emirler verdin?Sürünün dereyi geçmeye başladığını neden gelip bana habervermedin? Atların ve koyunların nereye gittiğini biliyor mu-sun? Git ve onları bul!" Temar tek laf etmeden döndü ve çevredekilerin bakışların-dan kaçınarak dinlenmiş bir at buldu. Ata binip uzaklaştı,utancından yanan yanaklarını serinlettikleri için hiç kesilme-yen rüzgâra minnettardı. FIEHİRYOLU, DOĞU CALADHRJA,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 66: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

PROSAİn OcAĞınDûn GÜTİEY VARJS'E DOĞRU,Son-İLKYAzm 13'üûün ağardığmda karavanı yola çıkarmak kolay bir iş ol-madı. Yaralılar için arabalar tahsis edip azalmış olannöbetçilerin yerlerine yenilerini tayin etmek, hayvanve arabaları yola hazırlamak neredeyse yarım gün almıştı.Tıknaz yapılı ve saçları dökülmeye başlamış olan katırcıbaşıy-la pahalı ayakkabıları artık çamur ve pisliğe bulanmış olan biradam neredeyse yumruklaşıyorlardı. Anladığım kadarıylaadam bir arabulucu idi ve Relshaz'da pahalıya mal olacak bugecikmeler yüzünden onlara sinirleniyordu. Neticede Nyleduruma el koydu ve onun tehditkâr bakışı konuyu kısa kes-melerini sağladı. Keyifle seyrederken, Nyle onları izlediğimifark edince arkamı döndüm. Herhalde bir şekilde bundan ra-hatsız olmuştu çünkü daha sonra gözlerinin hep beni aradı-ğını ve yerimi kontrol ettiğini fark ettim. Günün sonuna doğ-ru artık bundan sıkılmaya başlamıştım. Ya haber çalıların arasında yayılmıştı ya da buralardaki tekhaydut grubunu temizlemiştik çünkü Ocağı başka bir olaylakarşılaşmadan geçtik. Güneş batıdaki tepelerin ardına inerkenve ağaçların gölgeleri yolun üzerinde buluşurken Kanatlanankartal a ulaştık. Çakmaktaşı ve tuğladan yapılmış, gelişigüzelgenişletilmiş sağlam bir yapıydı ve çevresinde geniş bir çayırVe ziftlenmiş ahşaptan ahırları vardı. Ufak bir gölün diğer ta-ahnda Güney Varis'i görebiliyorduk; açık renklerle yeni bo- yanmış düzgün yapılı çiftlik evleri ve derli toplu atölyelerivle tipik bir Caladhria köyüydü. Güneşle birlikte yataklarıngiden halk, ışıklarını söndürmüştü bile. Nal sesleri kaldırım taşlarında yankılanıp arabalar gıcırdayarak ahır alanına girerken Nyle ve katırcıbaşı yüksek seslehizmetçileri çağırdılar, ince suratlı arabulucu, ekşi bir ifadey.le atından inip yuları genç bir hizmetçiye verdi ve arkasınabakmadan ön kapıya gittiğinde her zamanki odasıyla sıcak birbanyo için emir vermesini izledim. Ahır görevlileri geldilerve yeni gelenlerin yerleşmesine yardım ettiler. Bağrışmalarhuzursuz sürünün gürültüsünü bastırdı. "Araba ve eşyaların yerleştirilmesi için Halice'e yardımedeceğim; Livak, sen ve Shiv atlarla ilgilenecek birini bulun.Viltred, sen de hancıyı ya da ilgili kimse onu bulup hepsi tu-tulmadan önce bize birkaç oda ayarla." Yaşlı büyücü keskin bir bakışla bana döndü, belli ki emiralmaya alışık değildi ama hiçbir söz söylemeden ön kapıyayönelmesine sevindim; bütün yol boyunca onun önemli şah-sına iltifat etmeye niyetli değildim. Esneyerek atımdan indim; bu oldukça sinir bozucu olma-ya başlamıştı, sadece at sürerek geçen rahat bir günün ardın-dan bu kadar yorgun olmamalıydım. Yine de, güzel bir ya-takta iyi bir gece uykusu beni eski halime getirebilirdi. "Boşta bir seyis ya da tavla uşağı görürseniz, tuhaf gezgin-ler görüp görmediklerini sorun." Shiv ahır alanına bakındı. "Yardım edebilir miyim, baylar?" Kamburu çıkmış yaş«bir adam güçlü bir at kokusuyla birlikte yakındaki ahırlarınbirinden çıkmıştı. "Sizin yardıma ihtiyacınız olacak, bayan-lar." Bu, bir soru değildi ve adam Halice'in bacağına pek sak-layamadığı bir merakla bakıyordu. "Hayır, ihtiyacımız yok." Halice'in cevabı yanlış anlaşJ-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 67: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

mayacak kadar kısaydı. «eğer başka işin varsa sorun değil, biz hallederiz." Hali-"n sözlerini yumuşatmaya çalıştım; bu kadar kalabalık birrde hayvanlarımıza iyi bakılması önemliydi.çeyis kapıya yaslandı ve seyrek sarı dişlerini gösterdi."Şu an başka bir işim yok. Güneye mi gidiyorsunuz?" Livak, içten gelen masum ve etkileyici bir gülümsemeyleadama döndü, iyice açtığı gözleri güven veriyordu. "Relshaz'a gidiyoruz," dedi Livak, doğru hesaplanmış birheyecanla. "Büyükbabamın orada yatırımları var ve amcaları-mın ikisi kuzenlerimizin yol parasını ödeyince onlar da bizekatıldılar." Shiv'in gözlerini yakalayıp Viltred'i bu yeni akrabalık iliş-kilerimiz konusunda uyarması için işaret ettim, sonra da gül-meden durabilmek için hemen kafamı çevirdim. İhtiyar dedikoducunun yüzü aydınlandı. "Ne ticaretiyleuğraşıyorsunuz peki?" Bütün büyüleyici olasılıkları hayal ettiğini görebiliyor-dum... baharat, ipek, değerli taşlar, bronz. Relshaz, doğu Ca-ladhria'nm ana limanıydı ve bununla birlikte Aldabreshi tica-retin merkezi sayılabilirdi. "Hayvan yemleri." Livak'm sesindeki hevesi duyunca ne-redeyse kendimi kaybediyordum. "Arpa, yulaf, bunun gibişeyler. Saman çok yer kaplıyor, bilirsin, sonra bir de taşımaproblemi var ama tahıl ayrı bir konu. Eğer zamanlamayı iyiyaparsan çok kaliteli mal toplayıp Takımadalara satabilirsin."Hmm." Seyis artık ilgisini kaybediyordu. Bu tabii, Aldabreshiler kendileri ithal etmeye başlamaz-larsa işe yarar," dedi Halice, yüzünü buruşturarak. "Duydu-ğuma göre bir grup, Trebin civarında soruşturma yapıyor-niuŞ- Onları buralarda görmedin, değil mi? Hepsi siyah gi-yen, altı kişilik bir grup, kendilerinden başkalarıyla pek mu-h«ap olmazlar."içimden Halice'in hızlı zekâsına bir Taç borçlandığımızı

geçirirken, küçük adam başını olumsuz anlamda iki yana salladı, gerçekten bihaberdi. Rahatladığıma mı yoksa hayal Urıklığma mı uğradığıma, karar veremedim. Bir gümüş Mark uzattım. "Lütfen tüm atların yerleştirildiğinden ve semerlerin güzelce temizlendiğinden emin olun." "Bir çocuk görevlendiririm." Seyis parayı aldı ve kaba birşekilde dönüp gitti. Islık çalıp katırlara bir balyadan samandağıtan iki genç adamı çağırdı. "Livak, bir dahaki sefere uyduracağın hikâye üzerinde an-laşabilir miyiz?" Shiv'in sesi, atın semer bağını gevşetmekiçin eğildiğinden boğuk geliyordu. "Ne yapmayı düşünüyordun? Öylece dikildikten sonraşüphe çekip hakkımızda her türlü şeyi düşünmesini mi isti-yordun?" Livak başını iki yana sallayarak hayvanları ahıradoğru götürmeye başladı. "Problem bu değil." Shiv onu izledi, tartışmaya devam et-meye kararlıydı. Arabanın oturağını söküp altındaki bagajımıza ulaştım."Bence ortada kötü bir şey yok, Viltred'e artık büyükbaba ol-duğunu söylersek problem çıkmaz." Kılıcımı heybelerden birinin arasına sıkıştırıp Halice'edoğru uzatırken Viltred'in çantalarına doğru eğildim. Halice, büyük bir gıptayla ıslık çalınca dönüp baktım ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 68: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kılıcımın kmındaki ince işlemelere bakıyor olduğunu gör-düm. "Bir Prensin aile yadigârını belimde taşıyabilmek için bel-ki ben de bir Tormalin patronuna yemin etmeliydim." O gün bana ettiği tek arkadaşça sözü geçiştirmemek içinkılıcı ona doğru uzattım. Bir o tarafa bir bu tarafa çevirdi ve mükemmel dengesinihissedince gülümsedi. Kılıcı hafifçe kınından çekip parlak çe-liğine baktı."Bu, bir D'Olbriot mirası değil, Viltred'in tanıdığı deli bu

•rüden edindiğimiz ganimet," diye açıkladım. "BU Azazir'den gelen kılıç mı?" Sade yüzü merakla par-j "Viltred'in o hırsızları neden yakalamak istediği açık. lerin çalındığını tam olarak biliyor musun? Bunun gibi ikiı c daha varsa ciddi bir paradan söz ediyoruz demektir.""Bence ona soralım," dedim, neredeyse çenemi kıran birmeden önce. "Dast'm dişleri adına, umarım buranın te-miz yatakları vardır; Gündönümü'nden bu yana güzel bir uy-ku çekemedim." "Sen mi, ben mi, ikimiz de," dedi kabaca Halice, diğer-lerini bulmaya giderken. Viltred'i zevkle döşenmiş meyhanede, kar beyazı elbisegiymiş, parlak bukleli, dolgun bir kadınla konuşurken bul-duk. Kadın, parası olduğu sürece Viltred'in havalara girmiştavırlarına aldırmıyordu. "Ah, işte sonunda geldiniz. Üç yatak odası ayarladım, bi-ri kızlar için, diğerini de sen Shiv ile paylaşabilirsin, Ryshad.Akşam yemeği biraz sonra verilecek bu yüzden yıkanmayavaktimiz ancak yeter." Viltred bize bu şekilde davranmaya devam ettiği sürece,onun bizim büyükbabamız olduğundan kimsenin şüphe duy-mayacağına karar verdim. En azından Livak onun üzerineçorba ya da daha pis bir şey dökünceye kadar bu devam ede-bilirdi. 'Göle bakan taraftaki ilk üç oda," dedi hizmetçi kadın,Shiv'e davetkâr bir gülümsemeyle bakıp. "Yatak örtülerininsoğuğunu almak için birazdan ısıtma tavasıyla yukarı çıkaca-ğını." Livak'm çarşaflarını ısıtma şansımın olup olmadığını me-rak ettirn ama pek sanmıyordum. İçimi çektim; en azından ofekilde iyi bir uykuyu garantilemiş olurdum. "epimiz, sorumluluk sahibi torunlar gibi Viltred'in peşin-en yukarı çıktık ve onun odasına girdik.

117

118 "Bence Buz Adamların senden başka neler aldıklarım kimemiz iyi olur," diye başladım. "Bu gibi yerlerde bazı parçalar değiş tokuş edilir," ^ekledi Livak. "Eğer birisi bana on Marklık bir yüzüğü a-Marka sunarsa bunun seninkilerden olup olmadığını bilmeliyim.""Bu iyi bir nokta," dedi Slıiv. "Pekâlâ, sen ve Azazir, Elietimmlerden neler çaldınız?" ^ye sordu Halice. Viltred, hırsız olarak anılması üzerine sinirlense de dişle-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 69: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

rini sıkıp ters bir cevap vermemeyi başardı. Onun yerine birsüre ceketinin önünü düzeltti. "Dört tane kılıç vardı, ikisi şö-lenler için giyilen ince kılıçlardan, diğerleri de geniş ağızlı-lardandı. İki tane süs hançeri, bir anahtarlık, birkaç altın mü-hür yüzüğü, bir inci gerdanlık, aile simgeleri işlenmiş üç beşkadeh ve maşrapa, bir beyefendinin not tahtası, bir mürek-kep..." Elimi kaldırdım. "Bunlar şimdilik yeterli, değil mi, Livak?Hadi gidip yemeğimizi yiyelim." On ya da daha fazla çeşitten oluşan mükellef bir yemekyedik ve bir süre de mükemmel içkimizi içerek oyalandık.Banyo yapıp son birkaç günün sakalını zevkle tıraş etmemerağmen yine de gölün diğer tarafından, Güney Varis'in geceyarısı çanları duyulduğunda yataktaydım. Doğal olarak yineiyi uyuyamadım ama bu Shiv'in bitmek bilmez horultuların-dan mıydı yoksa Livak'm yan odada bensiz uyuyor olmasınınverdiği kızgınlıktan mıydı, bilemiyorum. Avludaki trafiğin sesiyle uyandım ve giyinirken panjurlar1açtım. "Şu kızıl saçlıyı birkaç defa mangalda çevirmeye hayır d'mem." Ahırlara bakan çocuklar aylak aylak rünleri atıyor»di. Ansızın gelen sessizlik bu yüz kızartıcı yorumun v°)durumlarda hep olduğu gibi çevrede yankılanmasına ne Sağ tarafıma baktım ve Livak'm pencerenin eşiğinefttu yaslanmış olduğunu gördüm."K hvaltıhk bir şeyler arayalım mı?" diye kahkaha attım.ksa onun teklifini değerlendirmeyi ister misin?""Sırıtmayı kesebilirsin," diye homurdandı ama açık ke-klerden çekilirken gülmemek için kendini zor tuttuğunufark ettim."Bir gün Büyük Batı Yoluna çıkacağım ve o lanetlenmişmanlarda, Orman Halkının hikâyelerde anlatıldığı gibi ger-kten yatakta bitmek bilmez isteklerinin olup olmadığını an-latabilecek birini bulana kadar durmayacağım," diye mırıl-dandı merdivenlerden inerken. "Katlanılması zor bir şöhret,biliyorsun." "Ben pek emin değilim. Bu herifler ağızlarından çıkandançok senin korse düğmelerinle ilgilendikleri sürece yararlı bil-giler edinebilirsin." "Bu ilk olmaz," diye kabul etti, saklamadığı bir gülümse-meyle. Salonda geleni gideni izlerken evden ayrıldığımdan beriyediğim en iyi ekmeği yedim. Yanında annemin domuzları-na vermekten utanacağı pişmiş meyveler vardı. Kahvaltıdansonra ahıra bakan bir banka oturup güneşlenirken çeşitli ara-balarla hayvanların geldikleri ve gittikleri yerleri tahmin et-meye çalışarak eğlendik. Bir süre sonra güneyden çeşitli ye-rel tüccarlardan oluşan bir grup ve bağımsız tacirler geldi.Tüccarlardan birinin siyah saçlı bir kızı kapıda indirip durak-lamadan ahıra gittiğini gördüm. Sonuçta bir yolculuk için birlcere yatmak normal ücretti ve bu da kızın tam benim aradı-ğın tip olduğu anlamına geliyordu. Kızın geri dönüp bakma-dan hanın arkasına gitmesini izledim. Sanırım artık sorular sormaya başlamalıyım." Eğer avla-tyorsak, artık avın kokusunu bulmaya çalışmalıydık. Ayağaktım ve Livak başını sallayarak anladığını belirtti. Gömle-

119

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 70: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ğinin yakasını biraz gevşetti ve etkileyici bir şekilde iri Q£7lü, küçük beyinli rolünü takındı. "Bakalım bu sabah gelmiş olan karavanalardan neler 00120 renebileceğim." Salınarak uzaklaştı, kalçalarını gözden kaçırıımayacak biçimde sallıyordu. Direğe bağlanmış olan bir köpeğin yanından dikkatle pe_çerek hanın arkasına dolaştım. Burnuma gelen çöplüğün ko-kusu yüzünden yüzümü ekşittim. Bina kapısından sesler du-yunca, kulaklarını havaya dikmiş beni izleyen köpeğin karşıçıkmamasını umut ederek, durdum. "Çürümüş et ve ekmek için çalışırım, sadece beni buradangötürecek bir karavan bulana kadar." Kızın sesinde yalvarmayoktu, bunu takdir ettim. "Eleman aramıyoruz." Bize hizmet etmiş olan yağlı saçlıkadın, kıza tepeden bakarak kesin konuştu. "Kalıcı bir yer aramıyorum, sadece biraz yemek için bir-kaç gün işlerinize yardım etmek istiyorum." Kızın içgüdüle-rinin iyi olduğunu kaydettim, yalvarmaktansa mantıklı teklif-ler sunuyordu. "Han bana oldukça kalabalık göründü." "İyi, peki. Bu gece bize yardım edebilirsin ama ahırdauyuyacaksın." Mutfağın yer taşlarında birkaç hızlı adım duy-dum, sonra hizmetçi durup döndü. "Avluda çalışacaksın, sa-londaki müşterileri rahatsız etmeni istemiyorum. Herhangibir hırsızlık yaparsan Varis'teki Emniyete şikâyet ederim on-lar da köy meydanında seni güzel bir falakaya çekerler." Bir su fıçısına yaslanarak kızın köşeyi dönüp bu tarafa gel-mesini bekledim. "Kuzeye mi seyahat ediyorsun?" Kız beni baştan aşağı süz-dü ve bir kol mesafesinde durdu. Başımı iki yana salladım. "Güneye gidiyorum ve yol hak-kında bilgi arıyorum." Parmaklarımı kemerime soktum veasılı duran para kesesini dürterek içindeki paraları hafifçe şın-gır da ttım. "Tam olarak ne çeşit bilgi arıyorsun?" Olabildiğince tem-tvdi Dingil-yağlayıcısı, eyer-zili, onlara ne isim takarsa-t-akm, bu kızlar tehlikeli bir hayat sürüyorlardı; kazandık -iSe sadece Dastennin bilir. Tipik melez görüntüsü var- 121 olması gereğinden daha zayıftı ve yüzü yaşından büyükgösteriyordu."Ben Ryshad." Elimi uzattım."Larrel." Kollarını kendini savunurcasma kavuşturdu. "Beraber yolculuk eden bir avuç adamı arıyorum, büyükihtimalle siyah üniforma giyiyorlar ve saçları sarı. Güneyde-ki yol üzerinde olduklarını düşünüyoruz." "Bu bilgi senin için ne kadar değerli?" Gözleri onları gör-düğünü söylüyordu. "Bana ne kadar anlatacağına bağlı." Ben de kollarımı ka-vuşturdum ve soğuk bir şekilde gülümsedim. "Altı kişiydiler, hiçbiri atlı değildi, bir tanesinin uzun birpelerini vardı ve sırt çantası yoktu. Diğerleri atlarını kaybet-miş süvariler gibiydiler." Kızın gülümsemesi aptal olmadığı-nı ve daha önemlisi bu konuda hiç yalan söylemeyeceğinigösteriyordu. Para keseme uzandım. "Bir Mark en yakın oldukları köyünismi için, bir Mark da onları kaç gün önce gördüğünü söy-lemen için." "Tormalin Markı isterim, Caladhria değil ve beşliklerden,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 71: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dörtlük istemem. Salak değilim." "Pekâlâ." Omuz silktim. Fazladan iki bakır benim içinönemli değildi ama bu kız gibi birine güzel, sıcak bir yemeksağlayabilirdi.Armhangar'm yarım gün güneyindeydiler, evvelsi gün."Elini uzattı ve ona parayı verdim. "Teşekkürler." Parayı belindeki küçük bir keseye tıkarken kızın gözlerin-ae anlık bir şaşkınlık belirdi. Gidişini seyrettim, sonra çöp-ukten bir kemik bulup köpeğin önüne fırlattım. Kahvaltıyla öğlen yemeği koşuşturması arasındaki zamanda mutfak Çaluşanlarından neler öğrenebileceğimi görmek için içeri girdirQElietimm üniformasının ucunu bile görmemiş olmaları beniİÜ şaşırtmadı; Buz Adamlar bir hana girip içki içip muhabbetedecek tipler değillerdi- Yüzümü buruşturdum ve diğerlerimaramaya gittim. Ahır alanı ilginç bir şekilde boştu ama artan bir gürültübeni ahırların diğer tarafında toplanan bir kalabalığa götürdü.Boş bir çayırı çevreleyen çitin yanındaki grup, yerel halk veyolculardan oluşmuştu- Shiv beni görünce el salladı ve bende yanma doğru gittirO- "Siyah üniformalı gezginlerden bir haber var mı?" Shiv çi-te doğru yaslanarak elini saçlarına daldırdı.Öğrendiklerimi ona anlattım ve diğerlerini görebilmekiçin etrafıma bakındım- "Viltred nerede?" diye sordum."Odasında dinleniyor. İki adam çitlerin üzerinden atlarken, Shiv ile onları seyret-tik, birinin elinde parlatılmış iki değnek, diğerinin elinde isebir sürü şişirilmiş mesane vardı. "Bütün bu gürültüde dinlenmesi biraz zor olacak." Yor-gunluktan sesimi kontrol edemedim ve ifademde bir alaycı-lık fark ettim. "O yaşlı bir adam, yorgun, tutuk ve ağrılı," dedi sakinceShiv. "Adil ol, üçüncü kuşak festivalini kutlamasına sadecebirkaç yılı var." Shiv'e şaşkınlıkla baktım ve Viltred'ten başka bu kadar yaş-lı birini tanıyıp tanımadığımı düşündüm. Eğer yetmiş yaşınınüstündeyse Viltred'e daha fazla müsamaha göstermemiz ge-rekirdi. Prens D'Olbriot'un, ondan önce Sieur olan amcası sa^nırım o yaşlardaydı ve bırakın günlerce at üzerinde yolculuetmeyi, ata binmeye bile mecali olmayan bir adamdı. Adamların, alanın iki tarafına mesaneleri asmak için italar çakmasını izledik- "Rıı tükürük hokkası, değil mi? Acaba duyduğum kadar70r bir oyun mu?""Olabilir," diye kıkırdadı Shiv. Oyuncular arasında yarımıs bir hesabı olan birinin olup olmadığına bakar." 123fH takım çayırın kenarında hazırlanıyorlardı. Kura çekme-den sonra maçın, birkaç çiftçi ve yerel tüccarlarla nöbetçilerDuryea kafilesinden arabacılar arasında geçeceği anlaşıldı,ıj jjjj takımda da on dörder oyuncu olacağı kararlaştırıldı. "Atış çizgisini sadece değnek tutan mı geçebiliyor yoksahic biri mi?" Sahayı hazırlayan adamlar alanın her iki tarafın-daki engebeli çimenlere derin birer çizgi çizerken sordum. "Sadece değnekli olan geçebilir. Tormalin'de bu oyunuoynamıyor musunuz?" Shiv şaşırmıştı. "Kuzeyde oynuyorlar ama unutma ki ben Zyoutessela'da-nım. Biraz daha güneye inersen Rüzgâr Burnundan aşağı dü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 72: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

şersin," diye hatırlattım. Oyunun ilk atağı başladı. Belli ki karavanalar beraber oyna-maya alışıktılar ve kısa bir süre içinde yerel takımın adamları-nın etrafında değneği birbirlerine rahatlıkla geçirerek koşmayabaşladılar. Karavanalardan biri bir kulaç uzunluğundaki parla-tılmış değneği mesanelerden birine fırlatınca tezahürat koptuama adam mesaneyi sadece bir parmak farkla ıskaladı. Beş adamdeğneği alabilmek için üst üste adadı ama onu ele geçiren birseyis oldu ve sahadaki hareket bize doğru kaymaya başladı. Livak'ı bulmaya çalışacağım." Shiv oturduğu yerdenkalktı. "Geliyor musun?" Ben biraz daha burada takılacağım." Gözlerimi oyun sa-hasından ayırmadım. "Bu oldukça ilginç, sence de öyle, de-ğil mi?"Shiv bir kahkaha attı ve kalabalığa karışarak uzaklaştı, ben°yunu izlemeye konsantre oldum. Tormalin'de takımP°narıyla çok fazla ilgilenmiyorduk; kişisel becerilerin önna çıktığı müsabakaları tercih ediyorduk. Kendi mızrak fır-

latma yeteneklerimin böyle bir oyunda ne kadar işe yaravcağını düşünmeye başladım. Oyunculardan biri tozlu göxn\ ıyığınının altından değneği fırlatmak için pozisyon aldığa124 irkilerek önemli olan şeyin bu becerileri kullanma fırsatınyakalamak olduğuna karar verdim. Adamlardan biri diğerle,.-kadar çabuk ayağa kalkamadı, eliyle göğsünü bastırıyor^Bir başka katırcı çitlerin üzerinden atlayıp sakatlık geçireninyerine oyuna girinceye kadar kısa bir mola yaşandı."Bir tur oyuna katılmak ister misin?" Dönüp baktığımda arkamda Nyle'm durduğunu gördümBu adam benden ne istiyordu? "Ya arkadaşların?" diye devam etti. "İyi bir koşucuya ih-tiyacımız var."Omuzlarımı silktim. "Onlara kendin sorman gerekecek." "Sen Tormalin doğumlusun değil mi? Doğuda tükürükhokkası oynuyorlar mı?" "Benim yaşadığım yerde oynanmaz. Sen de oyuna girecekmisin?" Ben de herkes gibi zaman öldürmek için muhabbetetmesini biliyordum ama bu sohbetin bir amacının olup ol-madığını merak etmiştim."Ah, evet." Nyle biraz daha yaklaştı ve öne doğru yaslan-'dı. "Aslında önce seninle konuşmak istedim. Kendime birazkazanç sağlamak için alışverişle ilgileniyorum, özellikle silah-lar üzerine. Kılıcın dikkatimi çekti, Eski Tormalin işi değilini? Onu satmayı hiç düşündün mü?""Yo, hayır." Yine omuz silktim. "Biliyor musun, ona iyi bir fiyat verebilirim. Bu çeşit birkılıç arayan bir tanıdığım var." Sahadan gelen ani bir çığlık yüzünden Nyle'm cevabım1duymadığını düşündüm ama gri gözlerindeki keskin bakışlarbundan şüphe etmeme neden oldu. Bu, şans eseri gelişini?bir olay mıydı yoksa biz bir takım izler peşindeyken birüerde benim kokumu mu almıştı? "h ür dilerim, arkadaşım ama o benim olmadığı için za-satamam-te tonumun aldatma ve şüphe yerine bezginlik ve can sı-yansıtmasma dikkat ederek konuştum ve oyunu sey-pVe döndüm. Katırcılardan birinin değneği firlatmasıyla

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 73: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

- eğin çizgiyi geçip geçmediği konusunda çıkan bir tartış-mayla olaylar kızışmaya başlamıştı."Patronunun bir sandık dolusu altın kazanmasına yardım- olabilirsin. Bunu bir düşün; o altından sana da büyükçe birkese düşecektir, bir mevsimlik ücretinin çoğunu çıkartırsın.""Hayır, teşekkür ederim." Yerel takımdan biri diğerine yumruk atınca bir çığlık yük-seldi ve bağrışmalar içinde Nyle çağrıldı. Geniş burun delik-leri saklayarnadığı bir kızgınlıkla bir an titredi. "Sonra görüşürüz." İçten gülümsemeye çalıştı ama gözle-rindeki sertlik devam ediyordu; belli ki ret cevabını kabul et-meyen bir tipti. Çitin üzerinden atladı ve beni bu tuhaf konuşma hakkın-da düşünceler içinde bırakarak oyuna daldı. Büyük bir uğul-tu koptu ve Nyle'ı elinde değnek koşarken gördüm. Cüssesi-ne göre şaşırtıcı bir biçimde çevikti. Bir şalgamcı elindeki so-paya uzanınca, Nyle değnekle yaptığı bir hareketle adamı ka-labalığın içine fırlattı. "Güzel hareket! Bu, bir Gidesta manevrası; buralarda böy-le bir şey görmemiş olmaları normal." Halice giderek artankalabalığın içinde insanları ittirerek yol açtı ve yanımdaki çit-fere yaslandı.Nyle'ın Gidesta'da ne yaptığını merak ettim; oralarda ma-encilik, tuzak avcılığı ve odunculuk dışında pek iş olmazdıe Nyle bunları yapacak birine benzemiyordu. Aksanı da Gi-estalılar gibi değildi. Bunun konuyla alakası olmadığını dü-zerek boş verdim.'Livak nerede?"

"Bahis topluyor." Halice sahanın diğer tarafını işaret en-ginde Livak'm bakır renkli kafasını havada keselerini sallavbir grup heyecanlı insanın ortasında gördüm.126 "Onlara ne veriyor?" "Katırcılar için ikiye beş, yerliler içinse üçe yedi veriy0r ??dedi Halice, oyunu düşünceli bir şekilde izlerken. "Beş Wfarkla yenerlerse daha fazla verecek.""Kafa?" şaşırmıştım.Halice hafif meltemle salman mesanelere işaret etti. "Dağ Adamları bu oyunu ilk icat ettiklerinde savaşta top.ladıkları kafaları kullanırlarmış. Sorgren'in dediğine göre buşekilde savaş becerilerini formda tutarlarmış. Büyükbabasınındağlara çok yaklaşan madencilerin kafalarıyla oyun oynandı-ğını görmüş olduğuna yemin ediyor. Ben de Gidesta'da do-muz kafalarıyla oynandığını görmüştüm." Buna ne tepki vereceğimi görmek için gözünün ucuylabana bakarken Halice'in sesinde bundan zevk aldığını belir-ten bir ton vardı.Yüzümü ekşiterek bir kahkaha attım, "iğrenç!" Bir grup çiftçi en sonunda kendilerini toparlayarak oyunubizim bulunduğumuz tarafa taşımayı başardılar. Beş tanesisopaya uzanma mesafesine gelen katırcıları yere sermeyekonsantre olup kendi adamlarının iyi bir atış yapmasını sağ-ladılar ve değnekçi mesaneyi tam ortasından yardı."Yolda Elietimmlerle karşılaşmış birilerini bulabildin mi? Halice beni duymadı. Kaburgalarının arasından onu dür-tüp sorumu yineledim, çevremizdeki gürültüye rağmen yük-sek sesle konuşmamaya dikkat ettim. "Ne? Ah, evet. îki tane adam Nehir Yolundan ayrılan Lin-neyvvay üzerinde küçük bir grup adamın kamp kurmuş oldu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 74: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ğunu söyledi. Sanırım onlar aradığımız adamlar -arabacı hep-sinin sarı saçlı olduğunu söyledi- gözüne takılan şey buymuş,adamların hepsinin sarışın olması." ;?"larımı çattım. "Üzerlerinde ne varmış?r e nefesini tuttu ve kendine sinirlendi. "Arabacı söy-,. uen de sormadım. Normal kıyafetler sanırım; her- • hir üniforma olsaydı belirtirdi sanırım, değil mi?"han£ r>n ^

-Öğrenebilir misin?Rr haykırış yükseldi ve bir adam büyükçe bir kum saati-• hasının üzerinde sallamaya başladı. Devre arası olmalıydı,tesin dikkatini çekmesi biraz zaman aldı ama sonra orta-bir rehavet çöktü, biralar içilirken gürültü gittikçe azaldı."Bu arada adı Nyle olan o nöbetçi bana senin kılıcın hak-kında sorular sordu," dedi Halice. "Asıl işinin yanında bir desilah ticaretiyle ilgileniyor olmalı." "Gelip benimle de konuştu. Bu konuda ne yapmam gerek-tiğine hâlâ karar veremedim." Takımlar yine hazırlanıyordu. Adamlardan bazıları bu ka-darının kendilerine yettiğini düşünüp kanayan ağız ve burun-larını tutup sendeleyerek uzaklaştılar."Ne teklif ediyor?" Halice bir kaşını kaldırarak sordu."Fark etmez," diyerek başımı iki yana salladım. "Prensbunu Planir'den aldı, geçen sene Shiv ve Livak'la Buz Adala-ra yaptığımız ufak gezinin karşılığı olarak bana Gündönü-mü'nde hediye etti." Aniden titredim ve kulağıma Elietimm liderinin elindey-ken attığım çığlıkların uzak yansımaları geldi. Bu kötü an, ak-lımdan oldukça zor çıkacaktı. Poldrion'un pelerinin rüzgârına mı kapıldın?" Haliceespri yaparken bakışları düşünceliydi. Onun gibi bir şey," diye kestirip attım. Oyun yeniden^z kazanırken bakışlarımı oyun sahasına çevirdim. Prensin sana iyi bakıyor mu yani?" diye sordu Halice.. Bana iyi bakması için ona nedenler sunmaya çalışıyo-rum. İfadem istediğimden daha kendini beğenmiş çıkmıştıarna Halice bundan alınmadı. "Peki, neden ona yemin ettin? Ailenin mi? Babanın y0kdan mı gidiyorsun?" "Hayır," diyerek gülümsedim. "Babam bir taş ustasın,128 En büyük iki kardeşim keskileri ellerine alınca beni ve küçıjikardeşimi kendi yollarımızı çizmek üzere serbest bıraktı." Ve ondan sonraki yıl benekli humma Kitria'yı vurduğrmda üçü şehirdeki tüm ustalardan daha çok taş kırıp duvar öl-müşlerdi. Annem gününün yarısını ye gözyaşları içinde ya daHalcarion'un tapmağında geçirmiş ve Mistal şehirden kaçmış-tı. Onun kaybım unutmak için bulabildiğim tüm yolları de-nemiştim."Yemin edeli kaç yıl oldu?" "Bu yaz on iki yıl olacak." Bunu ezberden biliyordum;bütün bir Gündönümü'nü sert içkilerle sarhoş olup thassinleuçarak ucuz fahişelerin kollarında geçirmemin üzerinden oniki yıl geçmişti. Kanayan diş etleri, ağrıdan çatlayan bir başve çeşitli kaşıntılarla uyanmıştım. Hemen bir şeyler yapmamgerektiğini düşünmüştüm yoksa hayatımın bu bölümünü ne-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 75: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

den bu şekilde harcadığıma dair Saedrin'e verecek mantıklıbir cevap buluncaya kadar Poldrion beni Gölgeler diyarındadurmadan bir o tarafa bir bu tarafa taşıyacaktı. "Livak Buz Adalarında başına neler geldiğini anlattı." Ha-lice aniden oyunu bırakıp bana döndü. "Demek ki bilmen gereken her şeyi biliyorsun." Halicebana karşı biraz daha yakın davranıyor olabilirdi ama yaşa-dıklarımı onunla tartışmayacaktım. "Livak bana bunları anlatırken söylemiş olduğundan fazl*'sini öğrendim." Bu tuhaf bir cümleydi ama beni oyun sahasından uzaklaŞ"tırmaya yetti."Ne demek istiyorsun?" "Buz-Adamı ve kafalarınızın içine nasıl girdiğini anlattı-Halice'in gözleri karanlık ve anlaşılmazdı. "Ama senin ha fazla konuşmadı. Bu da bana onun aklına giren asıl ki-kin Sen olduğunu düşündürdü."fın . -jj, bir meydan okumayla gözlerimi ona diktim ama]ice bakışlarını kaçırmadı. J_29_"Tivak akıllıdır ve kimsenin oyuncağı olmaz ama arada si-hir adam çıkagelir ve Livak bütün rünlerini bırakır," di-muhabbet eder bir tonda devam etti Halice. "Kendini to-lamasına ve hesaplarını kapatmasına yardım etmek içinu n onun yanında olacağımı, bil diye söylüyorum. Eminimninle tanıştığı için üzüntü duymasını istemezsin, değil mi?" Kalabalıktan gelen bir gürleme, lafının geri kalanını yuttuve herkes bir zavallının kaburgalarını tutarak oyun sahasındantaşınmasını görmek için döndü. Ona doğru döndüğümdeHalice gitmişti. Yüzümü ovuşturdum ve bu ilginç konuşmadan neler çı-karmam gerektiğini düşündüm. Daha önce de niyetimin neolduğunu soranlar olmuştu; iki tane sert baba, birkaç defayoruma açık bakışlarla beni süzen kibar teyzeler ve bir kere-sinde de bir arka sokakta baltalarla yolumu kesen üç sinirlierkek kardeş. Bunun bir sorguyla tehdit arası bir şey olduğuna kararverdim. Livak'm, çıkarlarını gözeten bir arkadaşının olmasınakızmalı mıydım yoksa sevinmeli mi karar veremedim. Enazından Halice bir cevap beklememişti; bu rahatlatıcıydı. Li-vak'la nereye varacağımızı bilemiyordum, bana kalsa en ya-kın yataktan daha uzağa gitmezdim. Halice'in Livak'a nelersöylemiş olduğunu merak ettim. Her işe burnunu sokan ka-dınların cezasını Dastennin versin; diye sessizce mırıldandım.Lıvak m ne düşündüğünü bile bilmiyordum ve öğreninceye adar da Halice'in aramızdaki tozu kaldırmasının yararı yok-tu. bahadan bir haykırış yükseldi. "Takımı tamamlamak içinv adama ihtiyacımız var yoksa Nyle'm takımı kazanacak!" Anlık llarmdan k* iararla- bu yolculuğun gittikçe artan rahatsız^, „ -, urtUlmanm en iyi yollarından birinin bu oyun 0ıh 'ti ' verdim. Benimle birlikte birkaç adam daha sa, . , 'in üzerinden atladı ve yerli takım, Varisli tombul, . Yerine beni takıma aldı. Kum saati çevrildi ve bituk başladı. Kendimi birden arbedenin ortasında bul-, . . ueği elinden çıkarıp dayak yemekten kurtulmak is., .,. ,. Deui uzun boyumla kolayca kalabalığın içinde se-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 76: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

,, yasıma ellerim sağlamdır, değneği yakaladım verıyla çog\ ^ klllÇ eğltimlerinden edindiğim ayak oyunla-ı l Çelmeden kurtuldum ve koşmaya başladım. Atla- ',. „ * ^açtım ve bunların verdiği keyifle haykırarak saha-± . tarafmda olan atış çizgisine doğru koştum.1 Dir katırcı sopanın diğer ucunu tutmayı başardık^oMufc2115 ki kİmseona değneğin aslında iki taraflı bir si-^un\j söylememişti. Ellerini zafer kazanmış gibi bir^naine doğru çekerken ben de kalçamı sopanın ar-ı , , Yayıp koşmaya devam ettim. Bütün ağırlığım kısa " nn^ binince çuval gibi vere düştü. Adamın üzerin-den geçti. !ı.-ı- J Ve onu daha sonra gördüğümde çizmemin izininhala adan r ?>•u- -L.- göğsünde durduğunu fark ettim. Çam yarmasıH'IK 1 « "acı üzerime doğru gelip yumruklarını savuruncaj ı_- ^i yassılacağımı sandım ama dirseğimin hizasın-dan bir a>] , _& , . , uanı çıkageldi ve iri yarı olanm hayalarına omuz at-tı. Aralar\ ıncld bir mesele olduğunu düşündüm. mı boğalarla güreşerek geliştirmiş gibi görünen ikiyerli çocv , 6 & ? s *? ? S S UK- iri adamların hızlı koşabileceğini ispatlamak is-tercesine 1 İlli, . , , yetişip yanımdan koşmaya başladılar. Nyle ve * arabacımn bana doğru koştuklarını gördüm. Kafa-mı ıJcı Vc\,.,, . . ^na hızla çevirerek sığırcıların benimle gelip gelrne"ı . kontrol ettim. Biri bana genişçe sırıttı ve kardeşineD3.Ş1V13. 1^._ j r-Mre>t etti. Topuklarımı çimenlere gömercesine crur-

ve iki kardeşin hızla ilerlemelerine izin verdim. Kardeş-Kfyle ve diğer arabacıya bir toprak kayması gibi çarptılar•nüm açıldı. Arkamdan gelen gök gürültüsünü andıranV seslerini duyunca çok az zamanım olduğunu anladım.' ak atma hakkında bana öğretilen her şeyi unutup değne-*? «vurdum. Değneğin mesanenin üst tarafına isabet ettiğininrdüğüm anda sırtıma sanki bir ordu binmişti.Gün ışığını yeniden gördüğümde ağzımdaki çimen ve neolduklarını anlamak için incelemek istemediğim kurumuştoprak parçalarını tukurdum. Rahatlama duygum inanılmaz-dı. "İyi atış!" Livak'm sesi uğultunun içinden çınladı ve par-lak saçlarıyla neşeli yüzünü çitlerin yanında gördüm. El sallayıp kocaman bir öpücük yolladım ve toprağın üze-rinde çiğnenmemek için hemen yerden kalktım. Oyun iler-lerken bir sayı daha yaptım ve birkaç tane arabacıyı yere se-rerek üç tane yeni oyuncunun oyuna girmesini sağladım. Do-kuz ataktan sonra bıraktık, herkes yorulmuş ve gidenlerin ye-rine kimse gelmemeye başlamıştı. Pek üzülmedim; oyun bi-raz daha ilerlerse sokak kavgasına dönüşebilecek bir havayabürünmüştü. Tormalin'de bu oyunun oynanmama sebebi debuydu. Sonuçta ise arabacıların on beş kafasına karşın benimtakımımın yirmi bir kafası vardı ve ortamın havası nedeniy-le kimse bundan küçük düşmemişti. Herkes üzerindeki çamu-run kabasını aldıktan sonra meyhane odasına gidildi ve bol-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 77: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ca içilmeye başlandı. Livak'ı görebilmek için umutla etrafabakındım. Bahislerden ne kadar para kaldırdığını merak edi-yordum. "Bu tarafa!" Shiv köşedeki masalardan birinden ayağakalktı ve kalabalığın içinden o tarafa doğru yolumu bulmayaÇalıştım. Takım arkadaşlarımın beni durduran kutlamaların-ın kaçınarak masaya vardım.

131

Halice bira doldurdu. Kafama dikip bir solukta içtim v?sonrakini daha yavaş içmeye koyuldum; böyle bir idmanınardından hızlı ve çok içmek istemiyordum.132 "Sanırım akşam yemeği bu gece biraz daha uzun süre-cek." Livak mutfak tarafından belirdi ve bir tabure çekerekyanıma oturdu."Kazançlı bir akşam mıydı?" diyerek sırıttım."Oldukça!" Bir gülümsemeyle gömleğinin altındaki şiş-kinliğe dokundu, içindekiler hafifçe şmgırdadı."Her neyse, doğulu arkadaşlarımızdan haber alanınız oldumu?" Shiv birden ciddileşmişti, ancak etrafımızdaki bunca gü-rültüye rağmen neden alçak sesle konuştuğunu anlayamadım."Buradan bir buçuk gün kadar güneyde siyahlı bir gruplailgili iyi bir ipucu buldum ama Halice de Linneyway civarın-da sarışın bir grup hakkında duyumlar almış." İçkime uzan-dım ve aklımı peşinde olduğumuz adamlara vermeye çalıştım."Bahisleri toplarken ödenmemiş olan bir borç hakkındasoru sorarken her iki hikâyeyi de duydum," dedi Livak."Şu harita nerede? İkisi de aynı grup olabilir mi?" Halicebuna inanmış görünmüyordu, ben de onu suçlayamazdım."İki gruba ayrılmış olabilirler mi?" diye sordum.Shiv başını iki yana salladı. "Sanmam; Viltred durugörüyaptı ve çalman her şeyin bir arada olduğunu söyledi." "Ben tekrar kontrol ettim ve benim duyduğum grubungünlük kıyafetler içinde olduğundan artık eminim, siyah üni-formalı değiller," diye ekledi Halice. "Artık hırsızlar ve ilgi-lenmemiz gereken bir başka grup daha var." "Ama bizi mi izliyorlar, Vikred'i mi yoksa diğer siyahlıgrubu mu?" Livak kaşlarını çattı. "Ya da tamamen ayrı bir işin mi peşindeler?" Bir yudumdaha aldım. "Bu da her zaman için olası." "Gidip Viltred ile konuşacağım. Eğer bu bölgeyi biliyorsadiğer grup için durugörü yapabilir." Shiv, aç müşterileri do- mak için ekmek ve kesilmiş et tepsisiyle servis turları atanLarrel'e pişmanlıkla baktı. Tivak, Shiv'in kolunu yakaladı. "O kadar çabuk değil. Şu• uetçilerin başı Nyle, Ryshad'm kılıcıyla biraz fazla ilgileni-or. Bunu biliyor muydun?" "Bu, pek şaşırtıcı olmamalı, değil mi? O bir Eski İmpara-torluk kılıcı; onlar her zaman aranan silahlardır," dedi Shiv. "Bana hiçbir şey bilmiyormuş ayakları yapma, Shiv, seniivi tanırım." Livak başını iki yana salladı. "Bu civarda çalışanDarni gibi biri yok değil mi? İnsanları aile yadigârlarını sat-maları için baştan çıkarıp onları incelemesi için Planir'e gön-derecek ve benim gibi salakları aldatıp kirli oyunlarınıza bu-laştırmaya çalışacak biri? Beni nasıl kıskıvrak yakaladığınızıunutacağımı sanmıyorsun değil mi?" Livak'm sesi belirginbir şekilde sinirliydi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 78: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Sanmam," diye kaşlarını çattı Shiv. "Eğer istersen sorabi-lirim ama öyle bir şey olsaydı Planir bana daha önceden söy-lerdi." "Nyle bu çeşit silahlar arayan bir tanıdığı olduğundanbahsetti," diyerek devam etti Livak. "Geçen sene ElietimmlerEski İmparatorluktan kalan değerli eşyaları aramıyor muydu?" Ve onları çalıyorlardı diye düşündüm kasvetle. Prensin ye-ğeni aile yüzüklerini Elietimmlerden korumak için verdiğimücadelede dövülmekten neredeyse aklını yitirmişti. "Nyle bilmiyor olabilir ama kılıcı satacağı kişinin onlarlabağlantısı olabilir," diye ona katıldı Halice. "Ya bu ele geçi-remediği kılıçla ilgili onlara bilgi verirse? Kendimi bir andaav gezintisinin diğer tarafında bulmak istemem." Onun sana Prensten bir hediye olduğunu biliyorum,Ryshad ama ya bizim için tehlike oluşturuyorsa? Belki de onusatmak en iyisidir." Livak çok sert bir ifadeyle bana dönüncelsterneden omuzlarımı silktim. Belli ki Livak ve Halice bir iş-ler karıştırıyorlardı.

133

"Bunu düşünmemize bile gerek yok," diye gereğinden k-raz fazla sert konuştu Shiv. Şüphe içinde Shiv'e baktım. Oyun sahasından arta kalaj1coşku hızla azalmaya başladı; burada sanki başka bir oyun oynanıyordu. Önemli bazı ipuçlarını kaçırıyor olduğumdanşüphelendim. "Ryshad'm onu satmasını istemiyorsun, değil mi? peuRyshad yanında ne taşıdığını biliyor mu?" Livak'm zümrütyeşili gözleri Shiv'e meydan okudu ve Shiv bir an gözlerinikaçırdı."Eski İmparatorluktan bir kılıç, bunu zaten biliyor." "Uyku problemlerine ne demeli peki?" diye birden ko-nuşmaya daldı Halice. "Birtakım tuhaf rüyalar hakkında bir şeyler mi duymak is-tiyorsun yoksa, Shiv?" diyerek üsteledi Livak. "Bununla tam olarak ne kastediyorsun?" Kadehimi sıkıcakavradım ve Başbüyücünün Shiv'e talimat verip bize tama-men farklı bir hikâye anlattırabileceğini unutmuş olmamakızdım. "Sen mi söylersin ben mi anlatayım?" diye tehdit etti Li-vak. "Sana Planir'in bazı Tormalin antikalarını incelediğini söy-lediğimi hatırlıyor musun? Viltred'e gitmemin nedeni de on-daki bazı parçaları almaktı." Shiv kulağını kaşıyıp sözleriniseçmekte zorlanınca birazdan duyacağım şeylerin hoşumagitmeyeceğini anladım. "Sanırım sana bu parçalardan bazıla-rının sahiplerine, İmparatorluğun çöküş zamanlarına ait bazıdetaylı görüntüler içeren tuhaf rüyalar gösterdiğini söyleme-dim. Başbüyücü bunları kullanarak Hadrumal'm kuruluşuhakkında bilgi edinmek istiyor. Hadrumal, İmparatorluğunçöküşünden yaklaşık bir nesil sonra kurulmuş, elementlerehükmeden büyü ilk geliştiği dönem.""Sadece Trimon'un nerede olduğunu bildiği, büyücülerin

mli şehri; büyü sanatını büyücü-doğumlu olmayanlardanımak iÇm kurulmuş." Halice'in ses tonu iğneleyiciydi.Shiv'in dudakları, rahatsızlığını belli edercesine aşağı doğ-rktı. "Orası sadece Başbüyücünün ve en kudretli büyü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 79: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

klerin yaşayıp çalışmalar yaptığı bir yer. O kadar da gizem-li değil-""Büyücüleri dürüst halktan uzak tuttuğu sürece benim içinfark etmez," dedi Livak, konuşmasını keserek. "Çoğu büyücü, onları normal halk arasında yaşamanın ge-tirdiği, dikkat dağıtan koşuşturmalardan uzak tuttuğu içinorayı tercih ederler." Shiv kendini beğenmiş bir ifadeyle ko-nuştu. "Bunun benim kılıcımla ne alakası var?" diye sabırsızcaatıldım. "Hatırlıyor musun, geçen sene Elietimmleri adalarına ka-dar takip ettiğimizde İmparatorluğun çöküşü sırasında kaybo-lan bir koloninin aslında Gidesta'da olmadığına dair kanıtlarbulmuştuk?" Shiv, Livak'ı duymazdan gelip bana sordu. "VeElietimmlerin bize karşı kullandığı büyüyü aslında Eski İmpa-ratorluktakiler de kullanıyorlarmış, etirik büyü ya da her ney-se, hatırladın mı?" "Evet, tabii ki." Ona şüpheyle bakıyordum. "Kolonininokyanusun diğer tarafında olduğu söyleniyordu. Prens, Das-tennin izin verirse, onun bulunması hakkında konuşuyordu.Asıl konuya gel, Shiv." "Görünüşe göre kolonidekiler Elietimmlerin büyüsünü birŞekilde bozmuşlar. Tabii ki bunun aynı büyüyü kullanan İm-paratorluğun yıkılmasına yol açacağını bilmeden." Şaşkınlık içinde Livak'a baktım. "Sen bunları biliyor muy-dun?" Livak hiç olmadığı kadar kendini savunur göründü. "Sanasöylemediler mi? O yaşlı büyücü, Otrick, bunları D'Olbriot'aVe Tormalin Meclisine anlatacaklarını söylemişti." Shiv elini ağzının üzerinde dolaştırdı. "Kış boyunca y^ğımız araştırmalarda rüyalar gösteren kalıtların bir şekilde \loniyle ilgisi olan ailelerden kalan eşyalar olduğunu bulçkıAslında hepsi kolonistlere ait mallar bile olabilirler.""Yani?" Okyanusun bu tarafına nasıl geldiklerini mef,ıettim. "Bu rüyaların, kolonistlerin Elietimm büyüsünü nasıl bo2dukları hakkında bize ipucu vermesini umuyoruz," dej.Shiv, sadece. "Etirik büyü hakkında elimizde olan ufacık bilgiler üzerinde çalışıyoruz ama şu ana kadar bu büyüyü netespit edebiliyor, ne de ona karşı koyabiliyoruz." "Yani, Elietimmlerin etirik büyü ve büyük bir orduyla sal-dırıya geçmesi durumunda büyü güçlerini yok etmeyi plln_lıyorsunuz." Bu mantıklıydı, hak veriyordum ama bunu ne-den bu kadar gizlilik içinde yapmaya çalışıyorlardı? Hiç kim-şeye haber verilmese bile Prens bu konuda bilgilendirilmişolmalıydı. "Bunun artık hiçbirimize faydası olmaz, sadece birkaç yaş-lı rahibin mucizeleri çalışmayacak o kadar," dedi Shiv . "Ok-yanusun bu tarafındaki insanlar için etirik büyü İmparator-lukla beraber çöktü ve kayboldu." "Yani bu kılıç bana Planir'e cevaplar sağlayabilecek rüya-lar görmem için mi verildi?" Sesimdeki kızgınlık ifadesinibastıramıyordum; nasıl olur da bu büyücüler Prensi oyuntahtasmdaki bir piyon gibi oynatabilirlerdi? "Biz, yani Planir ve Büyücüler Konsülü, bu kalıtları gerçeksahiplerine benzer kişilerle eşleştirmeye çalışıyoruz." Shiv'inses tonu iyice heyecanlandı. "Sen bir kılıç ustasısm. Tuhaf rü-yalar görüyor musun? Eğer neler gördüğünü hatırlamak için

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 80: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

uğraşırsan önemli şeyler öğrenebiliriz." "Beynimin sulanıp kulaklarımdan akıp akmayacağını me-rak ettiğim şu sıralarda bunları aklımdan çıkarmaya çalışmakyerine hatırlamamı mı istiyorsun?" Ses tonumu sakin tutma- rdım, burada yapacağımız bir tartışma çok fazla dikkatÇe ..^Tgcien böyle düşündüğünü anlamıyorum." Shiv şaşır-m Onun iÇın bunu söylemek kolaydı; Elietimm büyücüsün beynini ters yüz etmemişti. Uyurken beynimin içindebüyünün işlediğini hissetmek bütün vücudumda kurtçuk-n dolaşmasını hissetmek gibiydi. Kılıcı Shiv'e verip bun-A n kurtulmak istedim ama hayır, bu Prensin bana Gündö-ümü armağanı ve beni takdir ettiğinin bir işaretiydi. Bunubir büyücüye veremezdim. Arimelin'in izniyle, gördüğümherhangi bir rüyayı görmezden gelebilirdim. "Kolonistler her ne yaptılarsa işe yaramış olmalı ki Eli-etimmler bunun farkına varmış," dedi Halice, düşünceler için-de "Ya bunu tersine çevirmenin bir yolunu bulurlarsa? Bu,onların gücünü artırır mı? Onların büyüsünün nasıl bozuldu-ğunu bulmamızı engelleyerek bile taktik olarak üstünlüklerinikoruyabilirler. Belki de bu yüzden Viltred'in peşindeler." Elimi saçlarıma daldırdım ve parmaklarım kesilmesi gere-ken, düğüm haline gelmiş saçlara takılınca irkildim. "Her ye-rim tutulmadan bir banyo yapacağım." Beklenmedik bir şekilde ayağa kalktım ve Shiv'in beni tel-kin etme çalışmalarını duymazdan geldim. Yanımdan geçenyağlı saçlı kadının kolunu yakaladım. "Yatak odama bir küvet ve bolca sıcak su istiyorum, en kı-sa zamanda." Kolunu silkerek elimden kurtardı. Yüzündekiürkmüş ifadeden biraz fazla sert tutmuş olduğumu anladım."Özür dilerim." "Boş bir saniye bulduğum an birini yollarım," dedi karar-sızca. Yukarı, odama çıktım ve istediklerim gelene kadar oda-mn içinde döndüm dolandım. Üşümeye ve bazı ağrılar duymaya başlamıştım. Bütün günV°l tepmiş bir at gibi kokuyor olmalıydım; geç de olsa bunu

137

fark etmiştim. İçine girip uzandığım sıcak su hem kaslarımıgevşetti, hem de biraz önce öğrendiklerimle ilgili kızgınlıöj.mı hafifletti ama su soğumaya başladığında daha mutlu ol-38 duğum söylenemezdi. Buz Adamların izini sürmek bir işti vebununla bir problemim yoktu. Aslında avın biz olduğunu öğ-renmemiz kesinlikle iyi bir haber değildi ve kurtları çekmekiçin kazığa bağlanmış olan kuzunun da ben olduğum fikri isedüşünmeyi bile istemediğim bir konuydu. Shiv'in aklındakiplan bu muydu? Bu, onun fikri miydi yoksa Planir'in en ba-şından beri planladığı bir iş miydi? Başbüyücü, Prense kimbilir neler anlatmıştı. O üçkâğıtçı sihirbaz rüyalarla ilgili özelolayları anlatmış mıydı yoksa sadece kılıcın minnettar bir pat-ron tarafından verilecek iyi bir armağan olacağını mı söyle-mişti? Eğer ikincisi doğruysa sorun yoktu; ama onun dışın-daki herhangi bir şey D'Olbriot ile aramızdaki yemine tersdüşerdi. O aynı yemin, kılıcı kimseye vermemem için benibağlıyor ve Shiv ile beraber çalışmamı gerektiriyordu; bun-dan kaçamazdım ama Shiv'in bilmem gereken diğer bazı şey-leri de saklamadığından emin olmalıydım. Aynamı dizlerimin arasına sıkıştırıp düşünceler içinde tı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 81: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

raşımı oldum. Bu rünleri onların aleyhine oynayabilirdik, de-ğil mi? Elietimmlerin bizi bulmasıyla bizim onları bulmamızarasında ne fark vardı ki? Büyücüler onları durugörüyle takipettiği sürece fark etmezdi. Aiten'le ilgili yeminime de tersdüşmezdi. Tek yapmam gereken tetikte olmak ve aklımı ko-rumaktı. Parlatılmış çelikteki yansımam artık daha neşeli gö-rünüyordu ve babamın sözlerinden biri geldi aklıma: "Fırtı-nalar için hazırlan ve güneşin panldamasını umut et." Bu birtaş ustası için güzel bir sözdü ve bunu hatırlamakla iyi eder-dim. Kendi kendime başımı iki yana salladım; böyle bir işebulaşmış olduğumu görse ne derdi? Sanırım her zamanki so-

ğukkanlılığıyla dinler ve Livak'ı görünce bana hak verirdi- , vermesini umuyordum çünkü annemle konuşup işleriun halledeceğine güveniyordum. Kapı çalınınca irkildim ve dönüp bakınca kolun oynadığı-nJ gördüm. "Sırtını yıkayacak birine ihtiyacın var mı?" Livak içeri sü-üüp kapıya yaslandı. Gülümsemesi, gözlerindeki kararsızlık-la bulutlarımızı. "Eğer teklif eden sensen, evet." Sabunluğu uzatıp ileridoğru eğildim; ağrıyan kaslarımı kaba kumaşla ovalamayabaşlayınca zevkle derin bir nefes aldım. "Viltred'ten biraz masaj yağı ödünç aldım." Livak öne eği-lip dudaklarını saçlarımda dolaştırdı. "Yardımı olur diye dü-şündüm." "İyi fikir." Sudan çıkıp yatağın üzerine bir havlu serdim.Yatağa uzanırken Livak'm kapıyı kilitlediğini duydum. Sonragülümseyerek yanıma geldi. Shiv bu gece Livak'm yatağındauyuyabilirdi, Halice'in namusuna bir zarar gelmeyeceğindenemindim. "Aşağıda konuştuklarımız hakkında..." Livak yatağa otur-du ve kollarını sıvadı. "Şu an bunları konuşmak istemiyorum," dedim, niyetlen-diğimden biraz daha sertçe. "Halice, Nyle'dan daha fazla bilgi edinip edinemeyeceği-ne bakacak." Livak eline biraz yağ damlattı ve ejdernefesiyapraklarının keskin kokusu etrafa yayıldı. "Bu öğleden son-ra oyun taktikleri hakkında konuşurlarken oldukça ilgili gö-rünüyordu." • ' Denesin bakalım. Ne çeşit bir adamın onun aklını çele-bıleceğini merak ediyordum zaten." Livak bir kahkaha attı ve iyice eğilerek sırtımdaki kaslarıovmaya başladı. "Halice kendini küçük ve kadınsı hissettiren^keklerden hoşlanır."Mahalleden güreş takımı geçmediği sürece pek fazla şan-

139

sı yok demek ki," diye mırıldandım. "Şaşırırsın; yatak arkadaşı konusunda pek eksiklik duvmaz." . Livak ileri doğru yaslandı, gömleğinin yumuşak ketenininiçinden sırtıma sürtünen göğüslerinin ağırlığını hissettim. £j_zi bağlayan hiçbir şey olmadan hep yatak arkadaşı olarak rrnkalacağımızı merak ettim. Konuşmaya başladığımda sırtımda-ki bir kulunca iyice bastırdı ve kaz tüyü yatak sesimi boğu^.laştırdı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 82: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Ne dedin?" "Hiç." Becerikli ellerinin altında gerindim ve birbirinegeçmiş ağrılı kaslarımı gevşetirken keyif sesleri çıkarttım. "Hâlâ sertlik var mı?" Sanki yarım mevsim süren bir zevkdalgasından sonra sormuştu. "Sadece istediğim yerde." Ejdernefesi diğer her erkeğeyaptığı etkiyi bana da yapıyordu. Ben yuvarlanıp dönerken Livak kıkırdadı. "Viltred'in han-cının karısından bunu neden istediğini anlamamıştım." "Unut şu Viltred'i." Ona doğru uzandım ve vahşi bir ku-caklamayla onu kendime çektim. En az benim kadar istekliydi ve gömleğini başının üzerin-den çıkartırken zevkle titredi. Mum ışığında yumuşak göğüs-lerinin sertleşmesini izlemek aklımdaki tüm cümleleri alıpgötürdü. Artan bir istekle ona uzandım. Cevap veren ellerikendinden emin ve güçlüydü, bu da beni yeni bir âşığın du-dakları ve ellerine dokunurmuşçasma heyecanlandırdı. Okşa-malarıma hevesle karşılık verdi ve karşılıklı keşfin doruklaraçıkaran heyecanıyla duraksamadan zevk alınıp verildi. Elleri-min altındaki vücuduna alışık olmamama rağmen sanki birnesildir evli bir çift gibi rahattık ve daha önce de bizi içinealmış olan akıcı, içgüdüsel bir ritimle hareket ettik. Livak mhareketleri coşkuya dönüşünceye kadar kendimi kontrol et-meye çalıştım ve sonra kendimi dalgalar halinde üzerimize gelen zevkin içine bıraktım. En sonunda dinlendik, kalbi, be-nimkiyi6 birlikte hızla atıyordu; biliyordum ki geleceğimiz veilişkimiz hakkında ne düşünüyor olursa olsun onun kalp atış-ları benimkinin yanında uzun bir süre yankılanacaktı. Nefes-lerimiz birbirine karışırken, derin ve dinlendirici bir uykuyadaldık.

141

BÖLÜITİ üç Col'ün Girişimci Tüccarlarının Toplantı Tutanaklarınınİlk Eki'nden alınmıştır, 8. Cilt, Şehrin Kurtulurunun 126. Yılı.Ticaretteki saygın kardeşlerim, Bu mektubu gönderirken sağlığım ve moralim yerinde, umuyorum ki sizeulaştığında da sizi bolluk ve bereket içinde bulur. Hiç şüphem yok ki Triol-le'deki karmaca sırasmda gönderdiğim son mektuptan sonra bu, sizi şaşırtacak. Şimdi, fimize gelince. Zarar sütunlarına bakılırsa, feci kayıplarla karşıkarcıya olduğumuzu sizden gizlemeye çalışmayacağım. TrioUe Körfezindekiliman, Draximal Dükü'nün birlikleri tarafından tamamıyla yağmalanmış-tır. TrioUe ve Âldabreshi arasında yapılmış olan ticaretin bütün malları vekazançları ya asker kamplarında kumarda kullanılıyor ya da askerlerin pisfahişelerine yedirilmek üzere satılıyor. Dahası, bu savaş diğerleri

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 83: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

gibi bir y®'fırtınası değil; eğer olayların Gündönümü'nde yatıracağını söyleyenler olur-sa, bahse girin ve bunu söyleyen ahmağın kasasmdaki tüm parayı alın. Nederseniz deyin, taht kavgası gibi başlamış olan bu çekime artık en verimi'topraklarla nehir ve denizlere ulaşım ve benzeri üstünlükleri ele geçirmeye p~ ûVaç haline gelmiştir. Parnilesse'in bu savaktan uzak durabilmesi-nC l u- volunu göremiyorum. Böylece Tormalin'in bu tarafındaki son ma-"' r nn da bir korsan yuvası kadar güvensiz bir hale gelecektir. Lescar'da-? ret İ5e boğazına kılıç saplanmış bir adam kadar ölü durumdadır.Ümidimi hâlâ nasıl mı koruyorum? i4nlatayım. Şu an Relshaz ismindekrivdeyim, Rel'in deltasındaki bir avuç çamurlu kulübeden büyük bir yerı -ı Su güne kadar buranın tavsiye edilebileceği tek bir ^eyi var: Konumu.a burulacak bir limanın avantajlarını dükünün; büyük tekneler Rel üze-nden Abray'e kadar gidebilirler, mavnalar ise daha da ilerleyip Dalasor'alasabilirler. Buradaki bir yerleşim bölgesinin varlığı dikkatle duyurulduğun-da Caladhria'nm doğusundaki çoğu ticareti çekecektir. Ve eğer Lescar'dakiticaret de düzelirse böylesi bir liman, idleri düzenlemek ve kazançları garan-tilemek için ideal olacaktır. Cesur ve atik davranmalıyız, yoksa Caladhria Körfezi'ndeki ticaretin ge-leceğini kontrol etme yansını yitireceğiz. Kaynaklarım Attar Körfezi 'nden LordMetril'in limanını genişleteceğini ve Pinerin Lordu Sethel'in Feri Yolları üze-rinde bir seri dalgakıran inşa edeceğini söylüyorlar. Her iki teklif te EkinoksToplantılarında Parlamento'ya sunulacak ve bu sefer yüksek sınıfın ekseriyet-le yaptığı gibi bir yere varmayan bitmek bilmez konuşmalar duyacağımızısanmıyorum. Her iki Lord da kendilerine izin verilmesi için gerekli oylarısağlayabilmek için çok çalınıyorlar; birlikte hareket etmeleri de zekice bir plan.Kümeslerine bir tilki salabilmek için elimden geleni yapacağım ve bu aradasiz de kıs fırtınaları başlamadan limanın temellerini atmanın bir yolunu bul-malısınız. Bunun zor olacağını biliyorum, özellikle bu kadar kazançsız geçentir yılda bu kadar parayı bulmak kolay olmayacaktır ama artık kısa dönemzararları düsünmektense uzun dönem karlarını düşünmek zorundayız.Ticaret ortağınız,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 84: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Jeram Gilthand

RELSHAZ 1İEHİK f ERKESİ,CûLADHRJA,Son-İLKYnzm 27'si.Ryle'm neden benim kılıcımla ilgilendiğini kimse an-layamamıştı ama Adrulle'nin batısındaki yolu tercihedip gruptan ayrıldığımızda bu sorunu kafileyle bir-likte geride bıraktığımız için rahatlamıştım. Bu yolu seçme-mizin bir sebebi, nehrin yaptığı geniş dönemeci kısa yoldankat etmek, diğer sebebi ise Linneyway'in biraz içine ilerleyipikinci Elietimm grubu hakkında bir şeyler öğrenip öğreneme-yeceğimize bakmaktı. Hiçbir handa onlar hakkında bilgi edi-nemeyince Ensaimin yolunda olduklarına karar verdik, tabiiki eğer o grup gerçekten Buz Adalarından geliyorsa. Onlarıyok varsaymaktansa aklımın bir köşesinde tutmayı yeğledim.Rotamız bizi gittikçe birbirinden ayırt edilmeleri zor halegelen bir dizi Caladhria pazar kasabasından geçirdi. Büyücü-ler akşamlarını durugörü kâsesinin başında geçirip Viltred'isoyan Elietimm grubunun hâlâ Relshaz yolunda olduklarınıanlayınca Shiv'in morali düzeldi. Güneye indikçe hava daısınmaya başladı; gün boyu sıcağın altında kolsuz gömlekleat sürmeye başladık. Güneş, ağrı ve acılarını azalttığı içinViltred'in huysuzluğu azaldı. Geçen nesilden beri moda hali-ne gelmiş olan çitler Caladhria'da da yaygınlaşmıştı ve toprakgittikçe daha düzenli, çit ve duvarlarla çevrilmiş bir hal alma-ya başladı. Bunun sonucu olarak da hayvanlar daha bakımlıve güçlüydü. Gittikçe daha az mısır tarlası ve inek, daha feZ'

• um bağları ve koyunlar görmeye başladık. Şehirler, di-leri ve gecekondu mahalleleri olabilecek kadar büyüdü-Yollardaki trafik yoğunlaştı. Neredeyse dağlardan güneye yol üzerinden evime gittiğime inanabilirdim.Hava ve çevre bana gittikçe daha çok evimi hatırlatınca be-•m moralim de yerine geldi. Livak'm da yardımıyla deliksizvuyabiliyordum ama onun düşünceleri hakkında hiçbir fik-rim yoktu; ikimiz de geleceğimiz hakkında sonuçsuz bir ko-nuşma yapmaktansa iyi seksi tercih ediyorduk. Rel'in çamur,çürüyen tahta, yosun ve balık kokularından oluşan karanlıkve nemli nefesi en sonunda bir tepenin ardından sabah mel-temiyim bize ulaştı. Kıyıya hâkim olan bir dizi tepenin üzeri-ne çıkıp parıldayan Relshaz kentine baktık. Beyaz kireçle bo-yanmış birbirlerine yapışık binalar Rel'in geniş siyah kollarıarasındaki güvenli deltaya toplanmışlardı. Caladhria'mn tepe-lerinden ve Lescar'm ovalarından gelen alüvyon yüklü sularşehrin etrafını çevreliyor ve parıltılı denizde büyük kara birleke oluşturuyordu. İlerlemiş baharın güneşi altında LescarKörfezi bir balıkçılın kanatları kadar maviydi. Derin bir nefesaldım ve havadaki tuz kokusunun tadına vardım; bizim ora-lardaki okyanusun temiz, keskin kokusu gibi değildi bu amaen azından deniz kokuşuydu. Tepelerden aşağı kıvrılarak inen yolu takip ederken açıkdenizden laf etmeyi bile unuttum. Baharat Yolu ile Nehir Yo-lu burada, kalabalık bir pazaryerinde kesişiyordu; tüccarlarzaman ve para harcayıp şehre girmektense alışverişlerini bu-rada yapıp yollarına devam etmeyi tercih ediyorlardı. İnsan,katır, sığır ve arabaların keşmekeşi içinde zorlukla ilerledik.S-evremizde çeşitli diller konuşuluyor, kalkan toz boğazımıza

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 85: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

yapışıyor ve her yönden darbeler alıyorduk.Önden ben gideyim." Shiv, Halice kolundaki dikişleri çı-arttığmdan beri kendi uğursuz atını iyice kontrolü altına al-mı?tı ve ben de liderlig i seve seve ona bıraktım. Kalın ense-

145

li hayvan bir grup katıra omuz vurarak yol açtı, ben de «hiplerinin küfürlerini duymazdan gelip onu izledim. Neyse vViltred'in atı bu karmaşadan ürkecek kadar akıllı değildi Jj146 vak ise arabayı çeken atın ilerlemesine yardımcı olabilmeiçin dizginlerini ele almıştı. Halice hayvanın kulaklarının n2erinde kırbacını şaklatınca at isteksizce ilerlemeye başladı."Tekne için ne kadar beklememiz gerekecek?" diye bağırdımgelgit, nehri orta kanala çektiği için gürültülü çamurun üzerin-de kalmış olan yosun kaplı tahta iskelenin üzerinde durunca.Livak omuz silkti. "Bir tam çanlık süre kadar bekleyebiliriz."Livak konuşurken bulanık suyun üzerinden çan sesleri geldi."Doğru düzgün işleyen saatleri ve düzenli çanları olan biryerde olmayı seviyorum," diye yorumladı Livak. Kendi şehir-li kanım da bunu tercih ediyordu. Etraf kalabahklaşıp trafik artınca gizlice ileriye süzüldümve avucuma sakladığım bir Caladhria Markını tokalaştığımhamal-kâhyasmm eline tutuşturuverdim. Böylece bir çandandaha kısa bir sürede nehri geçmiş olduk. Bir posta arabası ta-kırdayarak teknenin geniş ve düz güvertesine çıkıp sadece bi-zim aracın girebileceği kadar bir yer bırakınca hamal-kâhya-sı, oldukça üzgün görünen önümüzdeki şarap tüccarının ye-rine bizi çağırdı."Şanslıyız," dedi Shiv. "Bunun şansla alakası yok," diyerek başımı iki yana salla-dım. "Rıhtımda işlerin nasıl yürüdüğünü bilmek önemli." Parmaklıklara yaslanıp terler içindeki prangalı kölelerinmeşe tahtalara yüklenip tekneyi nehrin girdap yaparak dönenkaranlık sularından çekerek geçirecek olan, iri halkalı zincirimakaraların etrafına sarmalarını seyrettik. Şehirden ayrılmayıbekleyenlerin karmaşasını geride bırakmıştık. Gelgitle ortayaçıkmış olan çamur düzlüklerinde atlayıp zıplayıp yiyecek ara-yan, çamura bulanmış çocuklar teknenin yaklaşmasıyla iske'leye koşup bakır para için avuçlarını açtılar. "Simdiye kadar buraya gerçek bir köprü yapmış oldukla-sanıyordum," dedi hoşnutsuzlukla Viltred. "En azındanCaladhria tarafına." Halice bize katıldı, Shiv'in atı sağlam ayağına bastığından 147heri topallaması daha da belirgindi. "Böyle konuşmalarla içeri atılabilirsin," diye uyardı."Relshazlılar özgürlüklerine çok önem verirler ve bu nehirnları defalarca kurtardı. Buraya köprü inşa etmek isteyenle-rin hepsi infaz edilir."Başımla onayladım. "Duydum ki..." "Tekneden inince Arril mahallesine gideceğiz," diyeönemli bir konuşma yaparcasına sözümü kesti Viltred. "Benkullanacağım," diye ekleyip arabaya tırmanmak için Halice'earkasını döndü."Nereye gidiyoruz?" diye şaşkınlıkla sordum. "Burada birkaç bağlantım var," diyerek rahatsız edici birüstünlük tavrıyla gülümsedi. "Livak ve benim de görüşmem gereken insanlar var," de-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 86: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

di sakince Halice, dizginleri tartışmadan Viltred'e verirken. "Doğru." Livak, iskelenin tahtalarında durur gibi olan atı-nı mahmuzladı. "Ayrılırsak zaman kazanırız; bakalım nelerbulabileceğiz. Sizinle nerede buluşalım?" "Hayır, kesinlikle olmaz," Shiv kararlılıkla konuştu. "Şu aniçin bir arada duralım. Bir sonraki adımımıza karar vermedenönce birkaç kişiyle görüşmem lazım. Bu esnada burada oldu-ğumuzla ilgili gevezelik yapabileceklerin dikkatini çekmek is-temiyorum." Livak ve Halice bakıştılar. Bunu Lescari Markı ile dolu birkese gibi kolay kabul etmeyecekleri anlaşılıyordu. GözümüDu ikisinden ayırmamam gerektiğine karar verdim; Livak'mernir almak konusunda problemleri vardı, Shiv kadar anlayış-1 birisinden olsa bile. Nehrin, dalgakıranın diğer tarafına sü-slediği çöküntüleri seyreden Livak'a baktım. Benim yemi- nim ve sorumluluğumla onun inatçı bağımsızlığı ve hay^bağlılığını nasıl bir arada götürecektik? Yorgun yolcuları Sotldurağa bırakmak için tekneden ayrılan posta arabasından fc.sa bir süre sonra biz de iskeleden hareket ettik. Tabela^kuş tüylerinden bir işaret olan hanın önünden geçerken Ha-lice ve Livak sessizce bir şey konuştular ve sonra hayıflananShiv'in arkasından baktılar. ^L"Burada iyi bira var mıdır?" diye tesadüfmüş gibi sordum. "Gayet iyisinden," diye beni onayladı Halice. "Olabildi-ğince dürüst kumar, nispeten güvenli yataklar ve genelliklegüvenilir bilgi de var." "Büyücülerin parlak büyüleri iyi olmasına iyi, dedr Li-vak atını benimkine yaklaştırırken. "Ama ben bunların paraödeyerek satın alabileceğim yerel bilgiyle desteklenmesinitercih ederim." "Bu konuda sana katılıyorum."Etrafıma merakla bakın-dım. "Relshaz'ı iyi biliyor musun?" ^ "Geçen sene içinde buraya birkaç defa geldik. Önündebir adam tökezleyince Livak aniden dizginlere asıldı. Çoğun-lukla kumar için festivale takıldık ama önemli olan burada ta-nıdıklarımızın olması ve bizim de tanınmamız."Bunu Shiv'e söylemen lazım," dedim kesin bir dille."Dinler mi sence?" diye karşılık verdi Livak. > Viltred arabayı işlek sokaklarda dolaştırdı. Relshaz m te-mek bilmez kanallarının üzerindeki köprülerde trafik okanA-ğı için sık sık durmak zorunda kaldık. Şehri gördükçe h£ranhğımm azaldığım söylemeliyim. Yakından bakınca Korizin Beyaz Kentinin kirli ve dökük olduğu anlaşılıyordu, ozlikle kara taraflarında. Boyalı duvarlarda yeşil leke er ve surm içinde günün ilerlemesiyle gittikçe daha çok kokan çWler fark ettim. Dar sokak araları ve girişlerdekı golgelerdsi dilenciler yaşıyordu. Buraya gece gelmediğimize sev nDaha dik oturup şansını denemek isteyenleri caydırma*pelerinimi arkama atarak kılıcımı ortaya çıkardım. Ambarların ve imalathanelerin olduğu bir mahalleye gir-İvfallar yüksek binaların üst taraflarına çıkartılıyordu,ir halindeki atlar makaralardan geçen halatları çekmek^ tpr döküyorlardı. Kadınlar el arabalarıyla birbirlerinin ti-irin *•aynısı olan sandalye ayağı ve masa bölümleri gibi mo-ı ve metal parçalarını bir sonraki zanaatkar parça parası-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 87: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kazanabilsin diye diğer imalathanelere taşıyorlardı. Çocuk-mesaj taşıyor, atları tutuyor ve dört yol ağızlarını süpürü-rlardı. Trafiğin yoğunluğu nedeniyle Livak ve ben araba-dan biraz geri kalınca Livak'm kolunu çekiştirdim."Arril mahallesi nasıl bir bölge?" Livak başını iki yana salladı. "Bilmiyorum; ben geneldehanların ve kumar evlerinin çevresine takıldım, Arril semtisaygm tüccarların falan evlerinin olduğu bölge. Körfez tara-fındaki birkaç gösterişli adrese ziyarette bulunmuştuk amahepsi o kadar." "Sence Buz Adamlar bu labirentte nerede bir sığmak bu-labilir?" "Birçok yer var." Livak bana bakmak için döndü, ifadesisertti. "Halice ve ben bunu öğrenebilecek insanlar tanıyoruz.Shiv bu bağlantıları kullanmamıza izin vermeli."Viltred yan sokaklardan birine girdi. Araba, şehrin daha gü-zel bir yerini müjdeleyen yüksek evlerin arasındaki yer taşla-rında takırdadı. Tuğladan evlerin yeni boyanmış beyaz duvar-ları parlıyordu. Balkonlar canlı renklerdeki çiçeklerle bezenmiş-!l ve güneşin tadını çıkaran insanların sesleri duyuluyordu. Pa-halı ipek kıyafetler giymiş kadınlar, temiz ve neşeli çocukları-11111 ellerinden tutmuş, işportacılarla pazarlık ediyor, komşula-ra dedikodu yapıyor ve hizmetçilerine emirler veriyorlardı.Viltred arabayı ince taş kaplamalı bir duvardaki geniş veJ^ksek bir kapının önünde durdurup zorlukla indi. "Buradabekleyin."kapıyı çalar çalmaz temiz üniformalı bir kapıcı cevap verdi,

"Lütfen Hanımefendiye Viltred Sern'in burada olduğusöyleyin," dedi mükemmel bir Relshazca ile yaşlı adam Vbar tavrı kısa boyuna sanki beş parmak daha eklemişti. Büşaşkmlıkla Relshazcanm onun anadili olduğunu fark ettim-Caladhriacasmm akıcılığı nedeniyle onu Caladhrialı sanmış'tim.Kapı açılınca Livak bana şüpheci bir bakış attı. Kusursu?bir avluya buyur edildik. Avlunun etrafında, parıldayan birçeşme ve çiçek açmış meyve ağaçlarıyla süslenmiş geniş bjtbahçe vardı. Kapı görevlisi bizi fazlasıyla parlatılmış bir giıi,şe doğru götürürken iki seyis taş binayı sokaktan ayıran ahır-dan atlarımızı almak için fırladı. Görevli kapıyı açınca güneş-le aydınlanmış uzun bir salona girdik. Bahar meltemleriningirmesi için açılmış olan uzun camların önünde ince muslinperdeler dalgalanıyordu. Tozlu çizmelerim cilalı zeminde ku-lak tırmalayıcı sesler çıkartıyordu ve koyu renkli ahşabın üze-rindeki turkuvaz ve yaprak yeşili ipek halılara basmamaya ça-lışanın tek ben olmadığımı fark ettim. Aynı tonlardaki parlakipek duvar halıları duvarların görünümünü yumuşatıyor, iti-nayla seçilmiş olan heykel ve seramik koleksiyonunu çevreli-yorlardı. Bunların hiçbiri çok değerli değildi ama işini bilenbir göz tarafından odanın bütünlüğünü tamamlamaları içinseçilmişlerdi. Havada zarafet ve taze çiçeklerin kokusu vardı.Viltred, ipek döşemeli zarif bir kanepeye ilerledi ve kıska-nılacak bir rahatlıkla oturdu. "Şarap, teşekkür ederim." Üni-formalı uşağı kovarcasma bir el hareketi yaptı ve adam hızlauzaklaştı. Meyve ağacından yapılmış saten gibi parlayan masanın ya-nındaki sandalyelerden birine oturup içimden aslında patro-numun evindeymişim gibi ayakta ve hazırda beklemem ge~rektiği düşüncesiyle savaşarak Viltred'in rahat tavırlarını taK

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 88: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lit etmeye çalıştım."Sevgili Viltred!" Açılan bir kapıdan içeriye parfüm koK1

r-iride, sarı ipekler içinde mükemmel bir vücuda sahiplafl , girdi. Sevgiyle yaşlı büyücüye sarılarak onun yanı-baktı. ,^n Küçük ayaklarını altına topladı ve kraliçe edasıylan*° .w, 151bizlereou Mellitha." Viltred yolculukta kirlenmiş olan kıyafetle-1 çelişen bir nezaketle kadının elini öptü. Yaşlı büyücüyenlıkla sırltmamak için kendimi zor tuttum."Arkadaşların kimler?" Özenle alınarak şekil verilmiş kaşla- dan birini kaldırdı. Yüzü arka tarafta duran porselen vazokadar pürüzsüzdü. Kaç yaşında olduğunu merak ettim; kestanerengi saçlarının arasında ince beyaz teller vardı ve gözlerininetrafında çok ince çizgilerin izlerini görebiliyordum. Viltred bizi tanıştırdı. Uşak şarap getirdi ve gönderildi, za-rif ev sahibemiz şarabı bizim için kendisi doldurdu."Çocuklar nasıl?"diye içten bir ilgiyle sordu Viltred. "Tref Ensaimin'de dolaşıyor. Kendini dev aynasında görenküçük lordcuklann portrelerini yapıyor." Mellitha cömertkıvrımlarını örten çiçek işlemeli pahalı kıyafetini düzeltti veyeniden oturdu. "Tia, hâlâ babasıyla Hadrumal'da; kitap ciltleme işini öğ-reniyor. Babası önümüzdeki yıl emekli olunca onun yerinegeçmek üzere anlaştılar. Sanan, yakında Col'den şirin bir kız-la evlenecek; kızın babası bir hanlar zincirinin sahibi oldu-ğundan oraya taşınacaklar. Patrin, Lescar'da askerlik yapıyor.Birkaç haftadır ondan haber alamadım. Gündönümü içinRelshaz'a gelecek ve ben de onu benimle çalışması için iknaetmeye çalışacağım." Eğer burada kalırsa ben de çok sevinirim," dedi Viltred,ba?ıyla onaylayarak. Mellitha bir kahkaha attı. "Böyle babacan konuşmana ge-* y°k; sana daha önce de söylediğim gibi onun senin kızınUP olmadığını bilmiyorum."vutred'e baktım; demek ki yaşlı kuş gençliğinde kanatla-

rını açıp kur yapmış ve böyle bir kadını baştan çıkarabilec ıbir şarkı söyleyebilmişti. Mellitha özgürlüğüne önem verzengin bir kadındı, ipekler ve kokular içinde bir süs eşyadeğildi.Shiv öksürdü. "Korkarım bu sadece bir hatır ziyareti dğü, madam." Shiv'e gülümserken Mellitha'nın gamzeleri çıktı. "Öyle olduğunu düşünmemiştim. Size nasıl yardımcı olabilirim?" ani kusursuzca şekil verilmiş saçlarında gezdirdi ve birden ta-mamen iş ciddiyetine büründü. Viltred'in defalarca sözünü kesmesine rağmen Shiv onahikâyemizi kısa ve öz bir biçimde anlattı. Mellitha benimgözlemlerimi de sorunca biraz şaşırdım. Kendine güveninerağmen gözlerindeki dikkati görebiliyordum. Patronumunyeni sevgilisi olan Leydi Channis ile yaptığım konuşmalarıanımsadım, Mellitha da onun gibi insanı cesaret kıran güzel-liğinden çok aklıyla etkileyen kadınlardandı. Halice ve Livaksoğuk beyaz şaraplarını sessizce içerek arada bir bakışıyorlar-dı. Mellitha'nın onları bakışırken izlediğini gördüm. Bu ka-dın madalyonu boynuna asmadan önce her iki yüzünü de

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 89: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

görmek isteyecek insanlardandı. "Bize yardım edebilecek misin?" diye sordu Shiv, en so-nunda. "Siyah üniformalar içindeki yabancılar hakkında soruştur-ma yapabilirim." Mellitha kalkıp zarif bir çalışma masasınaoturdu. Pahalı saman kâğıdı ve mürekkep çıkardı. "Bu tip in-sanlar göze batar, Relshaz'da bile." "Dikkat çekmemeye özen göster," diye uyardı Shiv. Bun-lar tehlikeli insanlar, katiller." "Ben bir vergi tahsildarıyım," dedi Mellitha, kendine guvenle. "İşimi yapabilmem için zaten sorular sormalıyı111çalışanlarım gizliliğin ne demek olduğunu bilirler.""Yani bütün bilgilerini kurnaz büyüler ve yanılmaz sın

oDİamadığmı mı söylüyorsun? Viltred bir kahkaha pat-"Geçen sefer buradayken öyle söylemiştin."«qen bir büyücü müsün?" Sorumdaki şaşkınlığı gizleye-medim-"Büyücüyüm ama asıl mesleğim bu değil. Yine de rivayetklarını döndürecek kadar büyü kullanmaya özen gösteri- rum- Oldukça işe yarıyor," diye neşeyle gülümsedi Mellit-, "İnsanlar çalışma masalarının içini görüp hesap defterle-ni okuyabildiğime inanınca yalan söylemeye gerek duymu-yorlar." Livak güldü, Mellitha'nm da kendi hamurundan bir kadınolduğunu anlayınca biraz daha rahatlamıştı. Bu, beni kaygı-landırmalı mıydı? Hoşnutsuzlukla düşündüm. "Hırsızlar için durugörü yapmalıyım," diye lafa girdi Vilt-red. "Sana tanıdık gelen bir şeyler görebilirsin belki." Mellitha ayağa kalktı ve dolgun kalçalarını örten kıyafeti-ni düzeltti. "Bunu şimdi yapabiliriz. Birkaç şeye ihtiyacımolacak. Ben gerekli şeyleri alırken sen de bana onların bir gö-rüntüsünü oluştur." Mellitha gümüş bir zil çaldı. Kapılar açıldı ve içeriye ikihizmetçi girip masanın yanındaki büfenin üzerine zarif biryemek takımı yaydılar.Viltred masanın üzerinde, havaya Elietimmlerin bir görün-

tüsünü oluşturmak için konsantre olduğundan hizmetçilerlekimse ilgilenmedi. Livak, Halice ve ben gözlerimizi ayırma-dan, yaşlı büyücünün parmaklarından çıkan mavi ışıklarınönce bir siluet, sonra da tüm renk ve ince detaylarıyla bir Eli-etırnm görüntüsü oluşturmasını seyrettik. Mellitha bir kâse,ti sürahi ve birkaç küçük parfüm şişesi toparladı. Shiv, Mel-"a nm hazırlıklarını ilgiyle seyrediyordu.Ne kullanıyorsun?"Parfüm yağları." Mellitha suyun içine titizlikle ölçtüğüS^rı damlattı. "Son zamanlarda bazı yeni şeyler üzerinde

çalıştım ve bunlar çok iyi sonuçlar verdi." Viltred yaklaşıp Mellitha'nm yanma oturdu. Üç büvfkokulu kâseyi dikkatle izlemeye koyuldular. Mellitha pı-'etimm'in görüntüsüne uzun uzun baktıktan sonra kâsen'içindeki suyun dönmesini sağladı; suyun yüzeyindeki yasıbüyüsünün yeşil ışığıyla parlamaya başlamıştı. Koyu, bulan igörüntüler belirginleşmeden kayboldular. Derinlerden yü2]Pbelirip yaklaştı ama silinerek yok oldular. Taş bir zemin Kianda tüm canlılığıyla belirdi ama diğer görüntüler gibi çahucak yok oldu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 90: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Halice ve Livak'a baktım; omuzlarımızı silkip bir şeyleryemeye gittik. "Çok tuhaf." Mellitha hayal kırıklığına uğramıştı. "Büyü-yü odaklayamıyorum ve yanlış yaptığım bir şeyin olmadığı-nı da biliyorum. Tek söyleyebileceğim şehirde bulundukları-nın kesin olduğu ama nerede olduklarım tahmin bile edemi-yorum." Shiv arkasına yaslanıp elini saçlarına daldırdı. "Senin yan-lış bir şey yaptığını düşünmüyorum. Büyüye etki eden başkabir şey var. Bunu daha önce de gördüm, bizim başımıza ge-len de buydu..." "Bunun dış bir etken olduğundan emin misin?" diye sor-du Viltred, gözlerinde şüphe vardı.Mellitha, Viltred'e ters ters baktı. "İçimizde suyla bağıolan kim?" "Şimdi ne yapacağız?" Shiv'in yüzünden hayal kırıklığıakıyordu ve ben de onu suçlayamazdım. Yine başladığım^yerdeydik ve büyücülerin güçleri bizi yine yarı yolda bırak-mıştı. Livak ve Halice'in dostlarıyla ne zaman temasa geÇ6"1'leceğimizi merak ettim.

"Durun bir dakika." Mellitha parlak yüzüklü elini kaldır-dı. "Biliyor musunuz, birkaç yıl önce buna benzer bir ŞeYkarşılaşmıştım." Çalışma masasının çekmecelerinden birini lükleri karıştırmaya başladı. "İşte burada, güzel sanat-la îpilenen bir satıcının hesapları tutmamıştı. Tormalin'e- bir yolculuğunda onu izledim ve iki gün boyunca bir^büyümü bozdu." İÜ"Neydi bu peki?" diye sordu Viltred.ı/ellitha omuz silkti. Notlarını karıştırırken yüzünü buruş- du "Hiçbir zaman tam emin olamadım. Oldukça tuhaf birA runıdu; dini sanat eserleri, tapmak heykelcikleri ve bunlarbi insanların evlerinde bulundurdukları eşyalarla ilgileni-yordu. Anladığım kadarıyla malları arasındaki bir eşya bunaneden oluyordu. Adamın bunun farkında olup olmadığını bi-le bilmiyorum- Malların tümünü sattıktan sonra durugörü'netleşti ve adamın ancak ne kadar para kazandığını ve bu pa-rayı Toremal'deki bir kuyumcuya yatırmasını görebildim." Odadaki sessizliği fark edince başını kaldırdı ve hepimizesırayla baktı. "Şu an önemli bir şey söyledim galiba." "Bu, biraz karmaşık," diyerek zaman kazanmaya çalıştıShiv. Mellitha çelik gibi bakışlarını Shiv'e dikti. "Genç adam,ben bu şehrin önde gelen vergi tahsildarlarından biriyim.Hem Yargıçlar Meclisi'nin kabul edeceği teklifler hazırlama-ya, hem de insanların karşı çıkmadan ödeyebileceği vergilerayarlamaya çalışıyorum. Giderleri kendi cebimden karşılıyo-rum ve kendi kârımı da katınca hesaplar iyice karışıyor. Ha-yatımı karmaşık işlerle uğraşarak geçiriyorum." Shiv kızaracak kadar utandı ve Başbüyücünün o ana kadar,fclietimmlerin korkutucu bir rahadıkla etrafa savurduğu, pek bi-linmeyen etirik büyü hakkında bulduklarını anlatmaya başladı. ZYOVTESSELA'DAKİ OKJATİVS RiHfımı,YÜKSEKLERİ İZLEME KVLESÎ KuRiiLiriADAn ÖEİCE VEESKİ BALIKÇI HALİ HÂLÂ İşLER_DvKSJmDûYKEnLiman tıka basa büyük gemilerle doluydu ve bunlar her

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 91: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

zaman rıhtımlara yanaşıp ayrılan balıkçı tekneleri de-ğillerdi. Uzun direkli, yüksek kenarlı okyanus gemile-ri daha küçük tekneler için inşa edilmiş iskelelere hantalca di-zilmişlerdi. Denizciler ve yerel halk, gemilere mal yüklemek-le meşguldü. "Bunları nereye koyalım, Baron?" Kırmızı suratlı bir rıh-tım işçisi durdu; omzundaki ağır çuvalı dengede tutmaya ça-lışıyordu. "Onlar fasulye değil mi?" Temar deri etiketin üzerindekidamgayı kontrol edip parmağım dikkatle listenin üzerinden aşa-ğı doğru kaydırdı. "Ön kargo bölümü, küçük fıçıların yanma." Adam homurdanarak ilerledi; birkaç adam onu takip et-meye koyuldu. "Durun." Temar onların da yüklerini kontrol etti. "Ta-mam, onunla gidin." Sepet ve deri çantaları kamaraların olduğu bölüme götürenikinci bir grup hamalı izleyen Temar içeri taşman bütün mal-ların üzerinde resmi izni belirten kömür işaretini gördüğün-den emin oldu. Son adam da merdivenden aşağı inince rahat-layarak iç çekti ve güneşin nerede olduğuna baktı; bütün Dgürültünün arasında şafaktan beri hiç çan duymamıştı ve gnün ne kadarının geçtiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Mevmin bu kadar başında, en azından havalar çok bunaltıcı deg "rıceki günlerin işlerini berbat eden yağmur da yoktu.^ bunları düşünürken rüzgârın yön değiştirmesiyle Te- > kulaklarına hafif bir çan sesi geldi. Hamallar ve işçilerina -n beklentiyle ona baktılar. 157"Öğle tatili!" diye bağırarak onayladı Temar; çalışanların-nde bir şeyler yeme ve biraz dinlenme ümidiyle belirenh tlama onun da hislerini yansıtıyordu.Üstelerini soluk yeşil yeleğinin içine sıkıştırıp kalabalığınasından kendisine yol açarak balıkçı hanlarından birine, *ru yürürken, Temar, cebinden yağlı kâğıda yazılmış birliste çıkarıp o sabah tamamladığı işlerin üzerini çizmeye baş-ladı. Pişmanlıkla kendi kendine güldü; Lachald onu böylemürekkepli elleri ve kömür tozuna bulanmış kollukiarıylagörse ne düşünürdü?"Çok neşeli görünüyorsunuz, Baron D'Alsennin."Temar başını kaldırıp baktığında gri saçları geriye toplan-mış, incecik yüzlü zayıf bir adama neredeyse çarptığını gör-dü. Adam, bir kedininki kadar açık yeşil renkte olan gözleri-ni kırpmadan ona bakıyordu. "Prens Den Fellaemion." Temaraceleyle bir reverans yapıp pantolonuna sildiği elini uzattı. "Yükleme nasıl gidiyor?" Den Fellaemion, Temar'm sela-mına hızla elini sıkarak karşılık verdi. "Çok iyi, Prens, bu günün sonunda tüm kuru yükü gemi-lere yüklemiş olacağız ve kamara problemleri neredeyse ta-mamen çözüldü." iyi," diye başıyla onayladı zayıf adam. "Memurlarım içingüncel bir yükleme listen var mı?"Günbatımında size ulaştırırım," diye söz verdi Temar veDlr anlık duraksamadan sonra cebindeki tabloyu çıkarıp bu-u da yapılacak işlerin arasına kaydetti. Harfleri yeni öğrenenr Çocuk gibi görünmek listeyi unutmaktan daha iyiydi.koylu adamın solgun dudaklarında hafif bir gülümsemeudi. "Benimle birlikte bir şeyler için, D'Alsennin."

"Memnuniyetle." Bu, bir davetten çok bir emir gibi söv

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 92: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lenmişti ama Temar bunu dert edemeyecek kadar susamıştıDen Fellaemion rıhtıma bakıp omzunda sazdan örme bisepet taşıyan uşağa eliyle işaret etti. "Sakin bir köşe bulalım "Öğle çanından önce, bu zor bir iş olurdu ama şimdi kalabahk, yemek yiyebilmek için rıhtımdan ayrılmış, taverna vehanlara doluşmuştu. Temar kayalık yamaçtaki bir çıkıntıyadoğru yolu gösterdi; daha önce orada kadınları yengeç tuzak-larını onarırken görmüştü. Susuzluğunu gidermek için, sunu-lan şarap matarasını minnettar bir şekilde kabul etti. "Ah, mükemmel." Den Fellaemion sepeti açtı ve taze ek-mek, baharatlı tavuk, kurutulmuş domuz eti ve yağlanmışmusline sarılmış sarı peynir çıkardı. Temar'a ağzı kapalı, sa-rılmış bir kap uzattı. "Şunun içinde ne var bakar mısın?" Kabın içinde tatlı şaraba yatırılmış meyveler olduğu anla-şılınca, Temar'm gözleri parladı. "Den Rannion'un eşi şişmanlamam gerektiğini düşünüyorhâlâ," diye yorum yaptı Den Fellaemion, dalga geçer gibi birtonda. "Bence burada iki kişiye yetecek kadar yiyecek var, sende al." "Teşekkür ederim." Temar belinden bıçağını çıkarıp ko-layca ufalanan peynirden kendine irice bir parça kesti. "Sana söylemem gereken bir şey var." Yaşlı adam arkayadoğru yaslandı ve gözlerini kapatarak gösterişsiz gri kıyafeti-nin simlerini ortaya çıkaran bahar güneşinin tadını çıkardı. Temar ona verilmiş olan işleri telaşla aklından geçirdi amaendişelenmesini gerektirecek bir neden bulamadı. "Evet.Belki de Prens ona yeni bir sorumluluk daha verecekti. "Ailen bu yolculuğa dört adet gemiyle katılıyor. Hem °gemilerin, hem birkaçının daha erzakını karşılıyor ve kiracı-larınızdan çoğu da koloni için kayıt yaptırdı. Bunlar seni birdenbire bu yolculuğun en büyük destekçilerinden biri yapyor. Bunun farkında mısın?" "tvvükbabam Ailemizin başkanıdır; bu şerefe kendisi na- " Temar, Den Fellaemion'un ne demek istediğini merakildir-ediyordu- n'Büyükbaban burada değil. Sen buradasın. İyice açılan•l gözler Temar'ı delip geçen bakışlarla izliyordu. "Birçokdemir almadan önce de, okyanus ötesine yerleştiğimiz-de sana patronları olarak bakacak. Eğer bundan yararlan-ır istersen oldukça önemli bir yandaş tabanın olacak. Bukonudaki niyetin nedir?" Temar kararsızlıkla kollarını açtı. "Bunu hiç düşünmemiş-tim." "Artık düşünmenin vakti geldi," dedi Den Fellaemion, doğ-ruca. "Nemith Ailesi gibi kiracılarının sırtından geçinmeyi dü-şünüyorsan sağladığın kaynaklara rağmen bu yolculuk sensizdaha iyi olacaktır. Ama koloninin yönetiminde'tam rol almak,sorumluluk ve yükümlülüklerini yerine getirmek için çalışmakniyetindeysen hem Den Rannion için, hem de benim için de-ğerli bir vekil bile olabilirsin. Bu yolculuğa katılan dişe doku-nur soyluların sayısı oldukça az ve insanlar alıştıkları gibi ora-da da bizi izleyecekler. Davranışlarımız koloninin başarısında yada başarısızlığında çok önemli bir rol oynayacaktır." Temar aniden ağzını kapatıp güçlükle yutkunduktan son-ra cevap verdi. "D'Alsennin Ailesi her zaman kiracılarına kar-şı yükümlülüklerinin ve İmparatorluk çıkarlarının bilincindeolmuştur," dedi sertçe Temar.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 93: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Den Fellaemion ona gülümsemeden baktı. "Peki, burayageldiğinden beri önüne çıkan her hevesli kadının tadına ne-den baktığını söyler misin bana? Okyanusun bu tarafında kal-asını istediğim birçok modası geçmiş gelenek var ve birrensin ya da onun görevlilerinin bayan bir kiracıyla istedik -erirıi yapabilme hakkı da kesinlikle bunlardan biri."Tamamen gafil avlanan Temar aklına ilk gelen şeyi söyle-• Büyükbabam evlenmemi istiyor..."

159

"Evleneceğin kadını çarşafların arasındaki becerisine o-re seçmeni tavsiye etmem; atları satın almadan önce denesin ama kadınları değil, tabii ki eğer ocağında huzurlu K'hayat yaşamayı düşünüyorsan." Den Fellaemion'un ani pulümsemesi yüzündeki sert ifadeyi değiştirdi. "Pantolonun,ilikli tut, Temar. Küçük bir topluluğuz ve bir kadının yanhş anlamasıyla çıkabilecek bir beklenti ya da kargaşa istemiyorum."Temar kızardı ve elini saçlarına daldırdı. "Tabii ki, Prensbunu düşünmemiştim..." "Sorun değil." Den Fellaemion birden ayağa kalktı ve li-manın diğer tarafındaki bir kişiye el salladı. "Guinalle, gel bi-ze katıl!" Temar dönüp baktığında mavi gri bir pelerine sarınmışgenç bir kadının nemli kaldırım taşlarının üzerinden dikkat-le onlara doğru geldiğini gördü. Ortalamadan biraz kısaydıama vücudu düzgün ve kalp şeklindeki yüzü açıktı. "Prens, Baron," diye ikisini de ayrı ayrı selamlayan gençkadın, yengeç kafeslerinden birinin üzerine oturdu. "Bir şeyler ye." Den Fellaemion bıçağını bir kumaş parça-sıyla temizledikten sonra kararlı bir tavırla kınına soktu."Yapmam gereken çok iş var, Guinalle; yedinci çanda koloniambarlarında görüşürüz." "Nasıl isterseniz." Kız biraz ekmek aldı ve pelerinin altın-daki bıçağını aradı."İzin verin." Temar ona bir dilim kesti. "Peynir, jambonya da tavuk?""Peynir, lütfen, teşekkür ederim." "Jambon da oldukça leziz." Temar bıçağını jambonunüzerinde gezdirdi. "Size biraz keseyim." "Bugün değil, teşekkür ederim." Gumalle'in sesi kıMama kararlıydı. "Belki başka bir zaman."Kız başını kaldırıp bakınca Temar'm yüzündeki şaşırt11'

? ,„srrh'i "Her iki ay da karanlık olduğu için Ostrin'inifadeyi gorau- . 'i âdetini yerme getiriyorum."ç n bir rahip misin?" Kan akıtma tanrısına yemin ede-ri kişi herhalde bu yumuşak yüzlü genç kadın olma- 161Jjydl- ,"Ben Larasion'un öğrenci rahiplerinden biriyim. Ama tümlara saygım var." Guinalle bunu tereddütsüz bir kendine"venle söylemişti ve kahverengi sıcak gözlerinde altın sarısıbir parlama belirdi. Temar buna verecek bir cevap bulamadığı için yemekleri-ni bir süre sessizce yediler. Temar, Guinalle'in arkasındaki li-man duvarına ve onun ötesindeki açık denize bakıyordu. Bir-kaç rahip ve öğrencinin de onlarla gelmesinin mantıklı oldu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 94: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ğunu düşündü; ilahi desteğin bir zararı dokunmazdı. Guinal-le'in gösterişsiz pelerinine ve taç ya da mücevherlerle süslen-memiş, ceviz rengi uzun saçlarına baktı. Bu kız büyük ihti-malle büyük tapmaklardan biri tarafından bulunmuş öksüz yada terk edilmiş bir çocuktu ve onlar tarafından eğitilmişti; ai-lesi olmadığına göre onu okyanusun bu tarafında tutan birşey yoktu. Temar ona gülümsedi. Kesinlikle çekici bir kızdı. "Eğer yardıma, tavsiyeye, herhangi biriyle tanıştırılmayaihtiyaç duyarsan çekinmeden bana söyleyebilirsin." Temarbiraz yaklaştı. "Sana kalacak yer ayarladılar mı?" "Teşekkür ederim ama eniştemin tüm bunlarla ilgilenece-ğinden eminim." Temar kızın işaret ettiği yere bakınca, eliyle bir çuvalınrçmdekileri gösteriyor olan Den Fellaemion'un ince sırtınıgördü.'Prens enişten mı?"Eski eşi babamın kardeşiydi." Guinalle bıçağını yerine°ynıak için pelerininin iplerini çözdü. Altından zincir biru?ağa bağlı, sade kınının yanında mücevherlerle süslü birV nüm kutusu, gümüş ağlardan örülmüş bir para kesesi, ka-

bartmah gümüşten bir not defteri kutusu ve birkaç ana},birbirlerini tamamlarcasma yan yana dizilmişlerdi. Sade Vsimli olmasına rağmen, martı grisi kıyafeti yadsınmaz \^u.162 deki bir kumaştandı. "Anlamamıştım." Temar aceleyle Den Fellaemion'un ailsi hakkında bildiklerini hatırlamaya çalıştı. Karısı Tor Prinynale'nin kızı değil miydi? O, Ailenin alt kuşaklarından birinden geliyor olsa bile bu ağırbaşlı kız Meclisteki çoğu soyludan daha çok öncelik talep edebilirdi, tabii ki bunu isterse Temar ayağa kalktı ve resmi bir selam verdi. "İşime gerjdönmeliyim ama bana ihtiyaç duyarsanız emrinizdeyim."Guinalle güneş nedeniyle gözlerini kısarak ona baktı. "Teşekkürler, Baron," dedi ağırca ama Temar tedirginlik-le o dolgun dudakların arkasında bir gülümsemenin gizlen-diğini düşündü. Rıhtım tekrar, koşuşturarak işlerini tamamlamaya çalışaninsanlarla dolmuştu. Temar hızla kalabalığa doğru yürüdü.Artık bir bekleme havasına bürünülmüştü. İki ay yakında çif-te bir gelgit gönderecek ve onları yolculuklarında hızlandıra-caktı. Bilinmeyen topraklara yazın çoğu geçmeden ulaşmışolmak için gemilerin çabucak hazırlanması gerekiyordu."Temar!" "Şimdi olmaz, Vahil." Temar yoluna devam ederkenadımlarını değiştirmedi. "Hadi, içecek bir şeyler bulalım." Vahil, Temar'm hızınaayak uydurup etrafa ilgiyle bakındı. "Bu hanlar son Gündönü-mü'nden beri, geçen nesilden bu yana yaptıkları işin toplamın-dan fazlasını yapmış olmalılar," diye belirtti gülerek. "Acaba ge-nelevler nasıldır? Bir balıkçı demir atmak için hangisine gider. "Senin yerinde olsam oralardan uzak dururum," diye tav-siye etti Temar, ciddi bir ifadeyle. "Oralardan ya feci kaşı11'ularla ya da kasıklarında karafatma büyüklüğünde bitlerle Ç1karsın." 'ddi jnisin?" Vahü'in köşeli çenesi hafifçe düştü ve ela,.zlerinde hayal kırıklığı belirdi.^° "Havır, ciddi değilim." Temar, sırıtarak başını iki yana ı "berhanelerin neye benzediğini bilmiyorum; hiç fa- 163

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 95: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

saUaûl-hl e aramadım."Kızlar maceraya demir almadan mı başlamak istediler? "Bunu da pek tavsiye etmem; bu sadece uygunsuz beklen-lere ve yanlış anlamalara yol açar." Temar sesindeki titreme-i bastırdı ama yüzündeki kızarıklık geçinceye kadar Vahü'indiğer tarafa bakıyor olmasıyla rahatladı. "Peki, bir adam biraz heyecan için ne yapar burada?" Va-hil döndü ve yüzündeki alaycı geniş gülümseme biraz azaldı."Yol o kadar kötü ki bir akşamda şehrin körfez tarafına gidipdönmek mümkün değil ve bütün gece dışarıda kalırsam An-nem kıyameti koparır." Vahil, Rüzgâr Burnu'na doğru inen sıra dağları kesen, ikiyanı ağaçlı yolun kıvrılarak çıktığı tepeye baktı. Temar dabaktı ve şehrin büyük bölümünün bulunduğu, yarımadanındiğer tarafında sunulan eğlencelerin baştan çıkarıcı cazibesinihissetti. "Buraya sadece Elsire'den Anneme mesaj getirmek içingelmiştim ama şimdi babam denize açılıncaya kadar buradakalmamı söylüyor." Vahil homurdamyordu ama Temar'ın ak-lı çoktan başka yerlere gitmişti. "Koloni tam olarak kurulduğunda birinin o yolları yaptır-ması gerekecek," dedi yavaşça Temar. "Kızaklarla balık taşı-mak iyi de bize mal taşıyacak olan arabalar ve katırlar içindoğru düzgün yol lazım, en azından taş döşenmesi şart." Saedrin beni korusun, sen bu işi gerçekten ciddiye alı-yorsun!" Vahil bir kahkaha attı; duyduklarına inanamamıştı Sen de ciddiye alsan iyi olur," diye sinirlenerekverdi Temar. "Bu koloni senin Ailenin geleceğinyecek mi?" "Ah, babam bu işlerle ilgileniyor zaten," dedi Vahil, urı bir şekilde. "Hadi, bir şeyler içelim, kesin bir yerlerde «•de oynamyordur."164 Kolunu Temar'm omzuna attı ama Temar rahatsız ohsilkindi. "Yapmam gereken işler var; Saedrin babam ve amcalarımiçin göçme vaktinin geldiğine karar verdiğinden beri tek basımayım."Vahil hayal kırıklığıyla durdu, bozuk ciltli yüzünde pi§_manhk vardı. "Özür dilerim, yine olmayacak şeyler söyledimama beni bilirsin. Pekâlâ, yardım etmek için ne yapabilirim?""Şu çuvalı taşır mısın?" diye şüpheyle sordu Temar.Vahil, çuvalı bir omzunun üstüne kaldırıp Temar'ı rıhtı-ma doğru izlerken kaşlarını kaldırdı. "Onu ön kargoya koy." Temar listelerini çıkardı ve öğle ta-tilinden dönen adamlara kısa emirler vermeye başladı. Vahilona uzunca baktıktan sonra satenle süslenmiş yeleğini çıkarıpdurmaksızın gemilere yük taşıyan hamalların arasına katıldı. "Bana şahitlik etmeni istiyorum," dedi bir süre sonra, yü-zündeki teri silmek için durakladığı bir anda. "Aileme bütüngün namuslu bir şekilde çalıştığıma dair yemin edeceksin,gerekirse Misaen ya da başka şeylerin üzerine de yemin ede-ceksin.""Yarım gün, eğer sonuna kadar çalışırsan," diye düzelttiTemar, hin bir gülümsemeyle. "Anlıyorum ki bu işe daha önce bulaşmahymışım," diyebağırdı Vahil, kaldırım taşlarının üzerinde duran, sayıları git-tikçe azalan çuvallardan birini yüklenirken. "O zaman orada

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 96: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

oturup kaleminin arkasını çiğneyen ben olurdum." "Çalışmaya devam et, yoksa yevmiyeni keserim." Temarelindeki listeleri ince bir baştan savma işaretle salladı. Bu şakalaşmalar diğer işçileri de eğlendirdi. Temar gubitmeden ve güneş yarımadanın ucundan batmadan önce o kün gemilere düzgün bir şekilde yüklenmiş olduğunatün yusevindi"Rir içkiyi hak etmediğimi söyleyemezsin, değil mi?" Te-hanıallara teşekkür edip yarın sabah yapılacak işler için 165vmatlar verirken Vahil kızarmış ellerine üzüntüyle baktı."gen ısmarlayacağım," diye başıyla onayladı Temar. Vahil yeleğini bir omzunun üzerinden attı ve bira evlerin-, birine doğru yola çıktılar. "Bu koloni işini merak ediyo-um biliyor musun," dedi aniden. "İmparatorluğun böylebir şeye ihtiyacı var. Saygın İmparatorumuz Akılsız Nemitheyaletlerimizi kaybetmeyi başardığından beri insanlara umutverecek, üzerinde çalışılmaya ve bir şeyler inşa etmeye değe-cek bir şey lazımdı. Babam oradaki toprağın mahsul ve hay-vanlar için oldukça bereketli olduğunu söylüyor. Metal vehatta değerli taşlar bile bulunabilirmiş, yani aradığımız herşey varmış. Geleceğimiz orada yatıyor, Temar ve hayalimiz-den daha fazlasını bulacağımıza bahse girerim." "Son zamanlarda kumarhanelerdeki şansına bakılırsa bupek cesaret verici bir durum değil." Temar yapış yapış olmuşmasanın üzerinden bir bira kupasını ittirdi. "Bana laf edene de bakın." Vahil kaşlarını kaldırdı. "Enson Toremal'e gittiğimizde genelevlerden birinde oynadığı-mız oyunda ne kadar kaybettiğini hatırlıyor musun?" Vahil omzuna vuran bir mesajcı için arkasını döndüğün-den Temar'm cevabını duyamadı. "Aileniz ile akşam yemeği yemeniz bekleniyor, Baron ve sa-yın D'Alsennin de." Uşak, Temar'a çabuk bir reverans yaptı. Dast'm dişleri adına, ben de sana bunu söylemek içingelmiştim. Senin çuvallarını oraya buraya taşıyıp eğlenirkentamamen aklımdan uçmuş." Vahil kupasmdakini hızla içipayağa kalktı ve yeleğini düzeltmek için öyle asıldı ki kop?'"dikişlerin sesi duyuldu. "Hadi, bu akşam bir konuğrmı?. Den Fellaemion un yeğeni midir nedir." "Sen umutsuz bir vakasın, biliyorsun değil mi?" Uşağlnarkasından giderlerken Temar kemer çantasından saç tokasiIUçıkarmaya çalıştı. Kırışıklıkları düzeltmek için yeleğini Çekiş>tirdi ve manşetlerini kıvırarak gömleğinin en kirli kısımlar1IUgizlemeye çalıştı. "Vahil!" Kiraladıkları gösterişsiz evin merdivenlerindebekleyen Prens Den Rannion'un hoşnutsuzluğu genelde gü_len yüzünden açıkça okunuyordu. "Temar'a yükleme işinde yardım ediyordum." Vahil aldır-mıyordu. "İştah açmak için muhteşem bir yol! Çabucak yı-kanmama izin verin, hemen size katılacağım. "Temar'a temiz bir gömlek ver!" Babası merdivenlerdenyukarı seslendi. "Acele etme, canım." Babasının sesinden sonra PrensesDen Rannion'un sakin sesi duyuldu. "Sakin ol, Ancel," diye-rek eşini rahatlattı. "Aşçıya mönüyü verirken onların geç ka-lacağını hesaplamıştım zaten." Temar, Vahil gibi iflah olmaz derecede düzensiz birinin,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 97: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

bu kadar yetenekli ve becerikli iki insanın çocuğu olduğunahep şaşırıyordu. İbriği aldı ve özür dilemeden Vahil'den ön-ce lavabonun başına geçti."Bana temiz bir gömlek bulur musun?""Tabii, Prensim, hemen, Prensim, başka bir arzunuz,Prensim?" Vahil bir çekmece açıp çıkardığı iki gömleği yata-ğın üzerine attı.Temar üzerindekiler! çıkarmış olduğundan gömleklerdenbirine uzanırken titredi. Gömleği üzerine geçirdi ve carnd,iyi görünmeyen yansımasına baktı; gömleğin hem çok kısahem de omuzlarından çok geniş olduğunu gizlemek için, ç^hşırken kirlenmiş olan yeleğini giymesi gerekecekti,gömlek en azından temizdi ve kalitesi, üzerine uygunluğundan daha fazla dikkat çekecekti."Hadi."

Vıl dalga geçerek incik boncuk tepsisinin içinde sakin-ey arıyordu. "Bir dakika, şu lanet şeyi nereye koy-C£ ? Hah!" Saçmdaki deri sırımı çıkarıp ceviz rengi kıvırcıkna gereğinden fazla gösterişli altın bir toka taktı. "Mü-îmmel bir beyefendi!"T mar başını iki yana sallarken gülümsedi. Vahil modayıtılı bir şekilde takip etmekten çekinmiyordu ve tıknaz gö-?• iSü ya da yüzündeki çiçek hastalığı izleri onu rahatsız et-miyordu.Bir zil sesi duyuldu ve hızla aşağı indiklerinde Prens DenRannion'u şöminenin yanında konuğuyla şarap içerken bul-dular. "Bu Guinalle, Demoiselle Tor Priminal." Prens ayağa kal-

kıp Guinalle'e selam verdi, Temar ve Vahil de çocuklukların-dan beri gördükleri derslerin etkisiyle aynı hareketi tekrarla-dılar. Guinalle zarif bir reveransla karşılık verirken yaydığıalev rengi ipek etekleri hışırdadı. "Anladığım kadarıyla.D'Alsennin ile daha önce tanışmışsı-nız, öyle değil mi?" Den Rannion bol aromalı bir kadeh şa-rabı Temar'a uzattı. "Evet, tanıştık." Temar, Guinalle'in yüzündeki arkadaşçagülümsemeyle cesaretlendi. "Bu salonda yemek yerken kraliyet törenlerine ihtiyacımızolduğunu sanmıyorum; lütfen oturun." Prenses Den Rannionellerinde ağzına kadar dolu tepsileriyle bekleyen hizmetçile-rin önünden geçti; resmi bir davet olmamasına rağmen safirrengi kıyafeti ve kusursuz şekillendirilmiş saçlarmdaki gümüştokalarla oldukça görkemli görünüyordu.'Demoiselle." Temar rahatsızlıkla, kendisinden önce Guinalle'e kolunuuzatan ve onu ocağın sıcaklığından uzak bir sandalyeye gö-türen Vahil'i izledi. Temar, sırtına vuracak olan alevlerin sı-caklığa^ rağmen Guinalle'in karşısına oturdu. "Sen umutsuz bir vakasın, biliyorsun değil mi?" Tj„a$arkasından giderlerken Temar kemer çantasından saç tokaS]çıkarmaya çalıştı. Kırışıklıkları düzeltmek için yeleğini çektirdi ve manşetlerini kıvırarak gömleğinin en kirli kısımlargizlemeye çalıştı. "Vahil!" Kiraladıkları gösterişsiz evin merdivenlerin^bekleyen Prens Den Rannion'un hoşnutsuzluğu genelde QAlen yüzünden açıkça okunuyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 98: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Temar'a yükleme işinde yardım ediyordum." Vahil aldır-mıyordu. "İştah açmak için muhteşem bir yol! Çabucak yı-kanmama izin verin, hemen size katılacağım." "Temar'a temiz bir gömlek ver!" Babası merdivenlerdenyukarı seslendi. "Acele etme, canım." Babasının sesinden sonra PrensesDen Rannion'un sakin sesi duyuldu. "Sakin ol, Ancel," diye-rek eşini rahatlattı. "Aşçıya mönüyü verirken onların geç ka-lacağını hesaplamıştım zaten." Temar, Vahil gibi iflah olmaz derecede düzensiz birinin,bu kadar yetenekli ve becerikli iki insanın çocuğu olduğunahep şaşırıyordu. İbriği aldı ve özür dilemeden Vahil'den ön-ce lavabonun başına geçti."Bana temiz bir gömlek bulur musun?" "Tabii, Prensim, hemen, Prensim, başka bir arzunuz,Prensim?" Vahil bir çekmece açıp çıkardığı iki gömleği yata-ğın üzerine attı. Temar üzerindekileri çıkarmış olduğundan gömleklerdenbirine uzanırken titredi. Gömleği üzerine geçirdi ve camdaiyi görünmeyen yansımasına baktı; gömleğin hem çok kısa,hem de omuzlarından çok geniş olduğunu gizlemek için, Ça~lışırken kirlenmiş olan yeleğini giymesi gerekecekti. Amagömlek en azından temizdi ve kalitesi, üzerine uygunluğun-dan daha fazla dikkat çekecekti."Hadi."

Vahil dalga geçerek incik boncuk tepsisinin içinde sakin-ce, r çey arıyordu. "Bir dakika, şu lanet şeyi nereye koy-? Hah!" Saçmdaki deri sırımı çıkarıp ceviz rengi kıvırcık 1 rina gereğinden fazla gösterişli altın bir toka taktı. "Mü- 167jfemmel bir beyefendi!" Temar başını iki yana sallarken gülümsedi. Vahil modayıhartılı bir şekilde takip etmekten çekinmiyordu ve tıknaz gö-inüşü ya da yüzündeki çiçek hastalığı izleri onu rahatsız et-miyordu. Bir zil sesi duyuldu ve hızla aşağı indiklerinde Prens DenRannion'u şöminenin yanında konuğuyla şarap içerken bul-dular. "Bu Guinalle, Demoiselle Tor Priminal." Prens ayağa kal-kıp Guinalle'e selam verdi, Temar ve Vahil de çocuklukların-dan beri gördükleri derslerin etkisiyle aynı hareketi tekrarla-dılar. Guinalle zarif bir reveransla karşılık verirken yaydığıalev rengi ipek etekleri hışırdadı. "Anladığım kadarıyla.D'Alsennin ile daha önce tanışmışsı-nız, öyle değil mi?" Den Rannion bol aromalı bir kadeh şa-rabı Temar'a uzattı. "Evet, tanıştık." Temar, Guinalle'in yüzündeki arkadaşçagülümsemeyle cesaretlendi. "Bu salonda yemek yerken kraliyet törenlerine ihtiyacımızolduğunu sanmıyorum; lütfen oturun." Prenses Den Rannionellerinde ağzına kadar dolu tepsüeriyle bekleyen hizmetçile-rin önünden geçti; resmi bir davet olmamasına rağmen safirrengi kıyafeti ve kusursuz şekillendirilmiş saçlarmdaki gümüştokalarla oldukça görkemli görünüyordu."Demoiselle." Temar rahatsızlıkla, kendisinden önce Guinalle'e kolunu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 99: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

uzatan ve onu ocağın sıcaklığından uzak bir sandalyeye gö-türen Vahil'i izledi. Temar, sırtına vuracak olan alevlerin sı-caklığına rağmen Guinalle'in karşısına oturdu. "Duyduğum kadarıyla Sarrat'tan yeni gelmişsin, tatlım "Prenses'in gözleri pudralanmış, tombul yüzünde iyice btivıvduruyordu. "İki gün önce geldim." Guinalle, baharatlı fasulye tabaöna uzanıp az bir miktar alırken gülümsedi. Temar, Guinalle'e kızartılmış otlu peynir tabağını uzatlrken masada ne kadar az etli yemek çeşidi olduğunu fark et-ti. Prenses diğer kadınlar arasında çevresinden en fazla haber-dar kadın olarak anılmayı çok severdi ama bu, Temar'ın bü-yükbabası gibi adamlar tarafından iflah olmaz bir dedikodu-cu olarak anılmasını da beraberinde getiriyordu. "Amcan ve ben çalışmalarını bırakıp bize katılma kararı al-mış olduğun için çok mutluyuz." Prens Den Rannion kızar-mış soğan tartma şüpheyle baktıktan sonra bir dilim kanlıbiftek almayı tercih etti. "Yüksek Desise konusunda işinin eh-li insanlara ihtiyacımız var." Temar, Guinalle'e uzatıyor olduğu fırınlanmış pancarlarıelinden düşürmemeyi kıl payıyla başardı. Boğazını temizledive su içerken Guinalle ile göz göze gelmemeye çalıştı. "Yeterince ulak ve mesaj taşıyıcımızın olduğunu söyledi-ğinizi hatırlıyorum, yanılıyor muyum?" dedi Vahil, iki dilimbiberli kuzu etini bıçağının ucuyla delmeye çalışırken. "Öyle mi?" Guinalle'in ilgisi birden arttı. "Bunlar ne çe-şit insanlar, Prens?" "Ah, çoğunlukla memurlar, uşaklar ve o gibi insanlar. Sa-dece bu konuda çalışmış diğer beyinlere mesaj gönderebili-yorlar, bunun dışında pek bir yetenekleri yok." Prens, herke-se biraz daha şarap koymaya başladı. "İmparatorluk küçüldü-ğünden beri yerlerinden oldular ve aslında son zamanlardabu gibi insanlara pek ihtiyaç kalmadı." "Peki bir kişi Desise kullanarak ne kadar uzağa mesaj gön-derebilir?" Vahil, beklenti içinde Guinalle'e baktı."Şu ana kadar bir sınırlama tespit edemedik," dedi raha

inalle- "Uygulayıcı kişinin ustalığı, uzaklığı ve diğeri-Ça yına hangi netlikte ulaşabildiğini belirleyen tek özellik."111 "okyanus aşırı mesajlar gönderebilecek ustalığa sahip ki- bizinıle gelecekler, değil mi?" Prenses'in kocasına bakan 169^ •• lerinde bir anlık bir tedirginlik belirdi. "Evimizden tama-en kopmayacağız, değil mi? Bana öyle demiştin, Ancel." "Amcamın öğrenmemi istediklerinin arasında bu da var-J, " Guinalle elma tepsisine uzanırken sakin bir kendine gü-venle gülümsedi. Temar, Guinalle'e soğan sosunu uzattı. "O zaman gerçek-ten koloniye katılmıyorsun, öyle mi?" Tabii ki, böyle bir Ai-leden gelen bu kadar iyi eğitimli bir bayanın bütün bu avan-tajlarından vazgeçmesini beklemek hiç de mantıklı değildi. "Yok, katılıyorum," dedi Guinalle. "Bu, benim için ina-nılmaz bir fırsat.""Neden?" Bu Vahil'in ilgisini çekmişti. Guinalle devam etmeden önce parmaklarını mendiline sil-di. "Bu günlerde Desise genel olarak mesaj göndermede, ka-yıp ve kaçakları aramada, Adliyede yalan söyleyenleri belirle-mede kullanılıyor. Bütün bunlar çok gerekli işler ve geçennesillerde İmparatorluğun devamım sağlamak için hayati rol

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 100: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

oynadılar. Bu beceriler için eğitilmiş insanlara değer verme-diğimi düşünmeyin, veriyorum ama Desisenin bugünkü ya-şantımızda gereksinim duymadığımız bazı diğer işlevleri devar. Koloninize katılmak bunların verimliliğini araştırmamdabana fırsatlar sağlayacak." Temar, Guinalle'in bu konuşmayı daha önce de yaptığınıdüşündü. Ne gibi işlevlerden bahsediyorsunuz?" Vahil ilgiyle öneeğüip dirseklerini masaya koyarken annesinin önerdiği tavu-su elinin tersiyle itti. Mesela, dillerini bilmediğiniz insanların konuştuklarınıaruama yolları var; Solura'mn güneyindeki herkes Tormalince konuşurken böyle bir şeyi nasıl deneyebiliriz? Orman HaltıDağ Adamları bile ticaret için Tormalince konuşuyorlar," "Okyanusun diğer tarafındaki Kel Ar'Ay en'de insanlaizine rastlanmadı." Prens Den Rannion başını tabağından V ıdırdı, gözlerinde hafif bir kaygı vardı. Guinalle ağırbaşlılıkla gülümsedi. "Bu, sadece bir örnekEğer çalılıkların içindeki bir hayvanın tam olarak nerede olduğunu gösterebileceğimi söylesem yararlı olur mu? Eserorada vahşi hayvanlarla karşılaşırsak, kurtlar gibi mesela, id-lerimizi onlardan saklamamı ister misiniz ya da hayvanları-mızın etrafına onları uzak tutacak bir şey yapmamı?" "Bunları yapabiliyor musun?" Temar, Vahil'in bu ilgisinibiraz abartılı bulmaya başlamıştı. "Talagrin izin verirse," diyerek başıyla onayladı Guinalle."Saedrin'den dünyaların arasındaki kapıları açmasını isteyebi-leceğimiz yöntemler var. Bununla insanları ve malları fersah-larca yola bir nefes alış süresinde götürebiliriz. Maevvelin'inyiyecekleri çürütme hakkından vazgeçmesini isteyebiliriz. Su-yu temizleyebilir, çöplerin daha hızlı çürümesini sağlayaraktoprağı gübreleyebiliriz. Ostrin'e yapılacak doğru dualarölümcül yaralar açabilir ya da bir sığırın kasap için acısız birşekilde ölmesini sağlayabilir. Drianon'un korumasıyla kadın-ların hamile kalması engellenebilir ya da istedikleri bir za-manda daha kolay gebelikleri sağlanabilir. Larasion'un mer-hameti hassas ekinlerden kırağıyı uzak tutabilir ya da kurak-lık zamanında yağmur yagdırabilir. Desise, bu gibi nimetlerigetirmemize olanak sağlıyor." Guinalle masanın etrafındaki hayrete düşmüş yüzlere bak-tı ve tuza uzanırken Temar onun yüzündeki hafif kızarmayıfark etti. "Bunları hiç bilmiyordum." Prenses tamamen hayretleriçinde kalmış ve görgü kurallarım bir tarafa bırakmıştı."Bu günlerde eczacılık ve iyi bir ziraatla bu gibi sorunla-

sine pratik çözümler bulabiliyoruz," diyerek Guinalle.rin . ki çoğu yönden bunlar tercih edilir.""Ve bütün bu söylediklerini yapmayı herkes öğrenebiliyor•>" Vahil'in ağzı açık kalmıştı, yemeğini unutmuştu. 171"lVlisaen halktan bazılarını kendisi için ayırıyor ve onlaröğrenemiyorlar; bunlar dışında her isteyen Desise'ninit numaralarını öğrenebilir." Guinalle'in sakin ses tonu-n altında gizli bir mânâ vardı. "Bu, ciddi bir öğrenim işi,kişinin kendisini adaması gerekir. Yapılacak iş büyüdükçe. arş1hğmda verilmesi gerekenler de artar ve kaçınılmaz ola-rak çok az insan bu kadar ağır bir çalışmanın altına girebile-cek akıl gücünü kendisinde bulabilir."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 101: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Ama sen buldun." Temar ona bakarak, bu öğrenim işi-nin yüce mevkisinden inip günlük işlere vakit ayırıp ayırma-dığını merak etti. "Yapabileceğimi fark ettim." Guinalle'in cevabında yeter-li alçakgönüllülük vardı ama hiçbir özür ifadesi yoktu. Göz-leri mumların arasından Temar'mkilerle buluştuğunda ifade-sinde bir meydan okuma vardı. Temar ona gülümsedi, yeteri kadar meraklanmış ama Gu-inalle'in beceriler ya da akrabaları cesaretini kırmamıştı."Yolculuğumuza birçok değerler katacağınızı düşünüyorumve onun en güzel süslerinden biri olacaksınız." Temar kibar-ca kadehini kaldırdı. Kardeşim bu söylediklerini duymasın!" diyerek gürültü-lü bir kahkaha attı Vahil. "Elsire, güzellik ve modanın lideriolmakta çok kararlı; sanırım bizimle gelmesinin tek sebebibu, saray halkının rekabetinden kurtulmak için." Buna boş verin," diyen Prenses Den Rannion masadaki-lere baktı. "Eğer herkesin servisi tamamlandıysa yiyelim." MELLİTHA EsTERLİn'in Evi,RELSHAZ,Son-İLKYAZin 28'iKapı ertesi sabah bir hizmetçi tarafından yavaşça çalın-dığmda uyanıp rüyamda evimi gördüğümü anladım-bu, çamurlu da olsa havadaki tuz kokusundan dolayıolmalıydı. Rüya aslında tuhaftı; şehirde yanlış bir şeyler var-dı ama bu düşünce gözlerimi açmamla birlikte yok oldu. Za-rif mermer lavaboda tıraş olurken gülümsedim; çamurun

üzerine kurulmuş olan bu şehri görse, babam Relshaz taş iş-çiliğinden kesinlikle etkilenirdi."Günaydın." Döndüğümde beni seyreden Livak'ı gördüm. Açık limonrengi gömleği ve geçen yaz moda olan Aldabreshi stili bol,iki parçalı eteği içinde dinç görünüyordu. Yumuşak katlar ba-caklarını her zaman giydiği pantolonundan daha çekici gös-teriyor, rengi de kızıl saçlarını ön plana çıkarıyordu."Çok zarif görünüyorsun," dedim hayranlıkla. Livak hafifçe gülümsedi ve pencereye doğru giderek sabahgüneşini yakalayan küçük süslemelerin üzerinde parmaklarınıgezdirmeye başladı. Alışılmadık bir şekilde rahatsız görünü-yordu. Kaygılanmaya başladım. Hem ince düşünen, hem deanlayışlı bir kadın olan Mellitha bize sadece yan yana olanodalar değil, aynı zamanda birbirlerine bir kapı ile bağlananiki oda vermişti; sabah yalnız uyandığımda Livak'm kendiodasına döndüğünü sanmıştım. "Guinalle kim?" diye aniden sordu."K"m?" Bu anlamsız soru tamamen bir sürprizdi. u bir arayış içinde zümrüt yeşili gözlerini bana dikti,'naile kim? Bu bir Tormalin ismi, değil mi? Gece rüyan- 173mırıldanıyordun, onun ismini söylediğini duydum."Elimde hâlâ usturayı tuttuğumu unutarak başımı iki yanaHadım ve kendimi kesince küfür ettim."Evet, bu bir Tormalin ismi ama öyle birini tanımıyo-um " Hafızamı hızla karıştırdım; isim, sadece bir fahişeninkullanmayı tercih edebileceği modası geçmiş bir zarafet çağ-rıştırıyordu. Hayır, bu isimde birisini ne elde etmiş, ne de

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 102: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

para ödemiştim.Livak omuz silkti. "O zaman önemi yok." Ben o kadar iyimser değildim. "Gerçekten, Guinalle adın-da birini tanımıyorum." Livak'm bakışları yere indi. "Kız kardeşinin ismini hatırla-yamadım." O yüzü hatırlayınca birden nefesim kesildi, on iki yıl ön-ce kaybettiğim kardeşimin anısı hâlâ capcanlıydı. "Hayır,"dedim kısaca. "Onun ismi Kitria'ydı." "Peki, öyleyse Guinalle diye biri hakkında neden konuşa-sm ki?" Livak'm sesindeki kıskançlığın şaşkınlığa dönüşmesiyle ra-hatladım. 'Bir rüya olmalı." Başımı iki yana salladım, bu sefer us-tura güvenli bir uzaklıktaydı. Bu yorum üzerine ikimiz de durduk ve gözlerimiz karşı-lıklı bir kuşkuyla buluştu. Bu sefer bakışlarını kaçıran ben ol-dum, gömleğimi kafamın üzerinden geçirdim; bu fikrin neanlama gelebileceğini hiç kurcalamak istemiyordum. Shiv'e bundan bahsetme," diye uyardım. "Gerçekten hiç-llr Şey hatırlamıyorum ve Başbüyücünün emri bile olsa o eti-rikbüyünün beynimin içine tekrar girmesini istemiyorum.

"Bunu benden duymayacak." Livak şefkatle elimi tuttuberaber aşağı indik. Bu lanetli büyünün ne kadar iğrenç k-saldırı olduğunu ondan daha iyi kimse bilemezdi. Elietirrm,174 lerin elinde tutsak olduğumuz sürenin çoğunluğunda baypolan Shiv'in beyni bu piçler tarafından altüst edümemiSfAma Livak hiçbir bedensel tecavüzün akla yapılan kadar kör;-olamayacağını söylemişti. Mellitha kahvaltı sofrasında bir yığın mektubun üstündengeçiyordu. Bazılarını okurken gülümsüyor, bazılarını okurkenkaşlarım çatıyordu. Bugün mevkisine yakışacak şekilde ağır-başlı giyinmişti. Lacivert ketenden kıyafetinin yüksek yakasıiyice iliklenmişti. "Dün bazı araştırmalar yapması için birini yolladım." Shiviçeri girince, Mellitha önsöze gerek duymadan konuştu. "Par-çaları yerine yerleştirip bulmacayı tamamlamak birkaç günalabilir ama duyduğum kadarıyla Tormalin antikaları her za-mankinden daha fazla iş yapıyormuş; fiyatları yükselmiş vearacılar Son Nemith zamanına ait parçalar arıyorlarmış. Her-kese, bu antikaları kimlerin aldığını ya da şehirde yeni olupda satanları öğrenmek istediğimi bildirdim." "Kimse, bu insanlar hakkında sorular sormanı yadırgama-yacak, değil mi?" Viltred hâlâ tedirgindi. "Şu an yeni bir sözleşme için bir teklif hazırlıyorum," di-yerek onu telkin etti Mellitha. "Bu işi yapan herkes, şehirdeolan her şey hakkında sorular soruyor olacak." "Biz de araştırabiliriz." Livak, Halice'e baktı. Ağzındakiyumuşak, beyaz, enfes ekmek ve vişne reçeli yüzünden ko-nuşamayan Halice, başıyla onayladı. "Hayır, dikkatleri üzerimize çekmek istemiyoruz," diyereKkaşlarını çattı Shiv. Parmaklarıyla tatlı ruloyu yenilemez t»hale getiriyordu. "Kimsenin kendi basma bir işe kalkışması»istemiyorum, şimdilik."Livak ters ters baktı. "Burada olmamın tek sebebinin Vi

„ jnCik boncuğunu geri almam olduğunu sanıyordum!

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 103: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

viTi Elietimmleri bulabilecek bağlantılarım var ve mal-cî7İri iÇri almak için kepenkleri kıracak olan da benim. Eğer1 ? için boynumu yeniden tehlikeye atacaksam, kırbacıaldatan da ben olmalıyım.""Malları geri almayı denerken, planları yapacak olan tabiiensin." Shiv tabağını itti. "Daha önce konuşmak istediğim. • varj bize farklı yollardan yardımcı olabilir.""Kerrit Osier ile mi görüşeceksin?" Yemeğini bitiren Mel-Htha'nın eli gümüş zilin üzerinde gezindi. "Bugün Tapmaktaolacak. Maewelin'in rahibesiyle görüşmesi var."Shiv, Mellitha'ya dikkatle baktı. "Onu kastettiğimi neredenbildin?" Mellitha ayağa kalkıp koyu sarı renkte bir ipek şalı omzu-na aldı; kıyafeti şalın rengiyle ilginç bir hava kazanmıştı. "Bir gözümü her zaman şehri ziyaret eden büyücüler üze-rinde tutarım," derken halinden memnun bir üstünlükleShiv'e baktı. "Hangi taşların akma baktıklarını bilmeyi sevi-yorum, bazen ilginç gerçekler ortaya çıkıyor. Gündönü-mü'nden beri burada, Arşivleri araştırıyor ve yaşlı rahiplerlegörüşüyor." Her şeye hâkim bakışlarıyla masadakilere baktı. "İstekleri-niz olursa hizmetçilere bildirin; ben öğle çanına kadar ofi-simde olacağım, daha sonra da meclis üyeleriyle toplantımvar. Akşam yemeğimi dışarıda yiyeceğim ama günbatımındaKıyafetimi değiştirmek için döndüğümde bulduklarımı sizle-re anlatırım."Mellitha, dantel işli iç etekliğini savurarak odadan çıkıncabütün gözler Shiv'e döndü. O da kendim savunurcasma bak-tı.Pekâlâ, emirleriniz nedir?" "alice'in tonunda gerçekten iğneleme mi vardı yoksa ben1 öyle algılamıştım bilemedim. Fark etmezdi, Livak'm sak-

175

176

lamaya bile gerek duymadığı yüz ifadesinden anladığa ıdarıyla Shiv, artık bu ikiliden onun emirlerine sorgusuz sısiz uymalarını bekleyemeyecekti. Hassas ittifakımız anlaşrnlık yüzünden bitmeden önce ikisiyle de konuşmam geri-yordu. "Kim bu Kerrit?" Livak'a meyve tabağını uzattım, shiv'de yeni bir tadı rulosu verdim. "Bir süredir Planir için Tormalin İmparatorluğundaki bü-yüyü araştırıyor. İşin o bölümüyle ilgili pek bilgim yok amaKerrit Kargaşadan kurtulan tüm büyük tapmakları ziyaret edi-yor ve rahiplerin mucize olarak adlandırdığı olayları inceli-yor çünkü bunlar okyanusun bu tarafında etirik büyüden ka-lan son örnekler." "Üçüncü sınıf sahne oyunları," diye burnunu çekti Vilt-red. Shiv onu duymazdan geldi. "Elietimmleri neden durugö-rüyle göremediğimizi anlatabilir ya da etirik büyüyü etkisizhale getirip büyülerimizi yeniden çalıştırabilir." Livak'm bununla tatmin olmadığını görebiliyordum amatam tartışmak için lafa girmek üzereyken masanın altındanelimi bacağına koydum. Bana kısa, ikaz edici bir bakış atmak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 104: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

için ağzını kapattıktan sonra tekrar açıp Shiv'e söylemek iste-diklerini söyledi. "Kerrit'in anlatacaklarını dinleyeceğiz ama ondan sonraben kendi bağlantılarımla temasa geçip Elietimm'in izini bul-maya çalışacağım. Bu şekilde daha fazla zaman kaybedeme-yiz, Shiv; bugün şehirden ayrılmayı planlıyorlarsa Planir e neaçıklama yapacaksın?" Shiv'in mutsuz ifadesinden bu lafın tam yerine oturduğuanlaşılıyordu. "O zaman harekete geçelim," dedi aniden, kendisine b1?benzemeyen bir tarzda. "Sizinle kapıda buluşuruz."Halice gümüş zili çaldı ve hizmetçiler masayı toplam^/'

, Hepimiz odalarımıza dağıldık; para kesemi doldur-ie jjmındaki kılıcımı elime alıp doğruldum, onu belime ' takmana konusunda kararsız kalmıştım.1 "Hazır mısın?" Livak kapıda belirdi. 177"İnsanlar Relshaz'da öğleden önce kılıç kuşanırlar mı?"arsızlığın11 önemsememeye çalıştım."Buradaki kuşandı bile." Livak belindeki kısa kılıca eliyleV" du. "Kural olarak bu kişi üstünde yeteri kadar hançer debulundurur ama genelde Tapmak bölgelerine pek uğramadı-ğım iÇm DU se^er ^ taneyle yetindim." Sırıtışına yarım bir gülümsemeyle karşılık verip kılıcımıbelime taktıktan sonra geniş mermer merdivenlerden aşağıonu izledim. Kafamı bu kılıç meselesine gereğinden fazla tak-tığıma karar verdim, zaten kahrolası rüyaları da hatırlamıyor-dum. Planir, Prensi ve beni kullanarak vakit kaybediyordu.Eğer kılıç Elietimmleri üzerimize çekerse, günün ortasında et-rafımızda yüzlerce insan varken ne yapabilirlerdi ki? En azın-dan onları bulmuş olurduk ve Livak ile Halice böyle bir fır-satı bulduktan sonra onların izini bir daha kaybetmezlerdi. Şehir, sabah işlerini halletmeye çalışan insanlarla dolup ta-şıyordu. Kalabalığın içinde yolumuzu bulmaya çalışırken bir-birimizden biraz ayrıldık; Shiv, Viltred'e eşlik ederken biz bi-raz geride kaldık. Halice bu kalabalıkta yürümekte zorlanıyor-du. Ben şehirdeki seslerin ve manzaraların tadını çıkarıyor-dum ama Shiv trafikle insan kalabalıkları yüzünden kanalköprülerindeki gecikmelerimiz ve Viltred'i selamlayan eskitanıdıklar yüzünden meydana gelen duraklamalarla gittikçedaha çok sinirleniyordu. Yine durmak zorunda kaldığımızdaüvak'la birlikte yaşl ı bir adamın kömür ateşinde pişirdiği ta-^k parçalarından bir avuç satın aldık; belki bir mevsimdenaz*a zamandır ya kuyruk yağında ya da daha kötülerinde piş-mı? olan yemekler yediğimden, yeşil yağın tadı hoş bir şe-nde evimi hatırlatmıştı. Bir kadın kaburgalarımın arasına se- petini çarpınca elimdeki saman kâğıda sarılı etleri nerededüşürüyordum; kadına ters ters baktım ama aldığım tek vap kovalayıcı bir hırlama ve Relshazca küfürlerdi.178 Bir daha durakladığımızda son parça tavuğu da kâğıdındçıkarırken Livak'a, "Bütün bu insanlar nerede yaşıyorlar?" *ye mırıldandım. "Ev sahipleri onları salamura balık gibi istifliyorlar." pârmaklarmı yaladı ve yan sokaklardan birini işaret etti. İki Sltkiralık bina yola güneş girmesini engelleyecek kadar yüksek-ti. Altı kat sayınca gözlerimi kırpıştırdım. "Bunlar sadece ker-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 105: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

piç ve ahşaptan, değil mi?" Başımı iki yana salladım. "Babamen iyi Bremilayne taşıyla bile bu yükseklikte bir bina yapma-yı göze almazdı." Halice tüm şüphelerimi yakıcı bir tonla doğruladı. "Bazıinsanlar ezilip dilbalığı kadar yassı hale geliyorlar; her yıl bir-kaç büyük çökme oluyor, eğer çok şanssızlarsa yangın da çı-kabiliyor." Başımı iki yana salladım ama aslında şaşırmamalıydım; bugibi şehirlerde seçimle başa gelen yöneticiler sadece kendikârlanyla ilgileniyorlardı. Ticaret, Relshaz'm can damarıydı.Mallar yüzlerce fersah uzaktan taşınır, alınır, satılır, çatı kat-larına hapsolmuş zanaatkarlar tarafından işlenirdi ve onlar bumalların satıldığı paranın onda birini bile görmezlerdi. "Baban taş ustası mı?" diye sordu Livak, bir eşek dar birköprünün ortasında zorluk çıkarmaya karar verince.Ona şaşkınlık içinde baktım. "Bunu bilmiyor muydun?Başını iki yana salladı. "Hiçbir fikrim yoktu." "Daha önce söylemiş olmalıyım; iki büyük ağabeyimlebirlikte çalışıyor. Benden bir büyük olan Toremal'deki Adli-yede avukat olmak için eğitim görüyor.""Ondan bahsetmiştin, hatırladım."Trafik ilerlemeye başladı. Şehrin içlerine doğru ilerledıkÇ

, -ıe birbirimizi ne kadar az tanıdığımızı düşünmeye baş-L1 Ailelerimizi, bizi eve bağlayan ya da onun durumun-ak kalmasını sağlayan nedenleri ne kadar da az biliyor-Bunlar bizim olası bir ortak geleceğimizi nasıl etkilerdi?bunları düşünürken önümüzdeki kalabalık birden sey-ı gitti ve kendimizi bir anda hayret verici bir manzaraylakarşı karşıya bulduk.Yol, parke taşları döşenmiş geniş bir alana açılıyordu. Gü-yüzünden gözlerimi kısıp baktığımda şehrin diğer ucunalasrnış olduğumuzu anladım. Beyaz mermerden gösterişlibir yap1 tam karşımızda, güneşle aydınlanan safir rengi deni-zin önünde duruyordu. Etrafa dağından yeni inmiş bir çobanpibi bakıyordum ve bunu kabul etmekten de utanmıyorum.Büyük tapmakların Kaos sırasında yıkılmasından sonra Lescarve Caladhria'da keşişlerin hizmet ettiği tapmaklar daha küçükyapılmıştı. Ben de, sanırım, şehrin büyüklüğüne rağmen ta-pmağın oldukça mütevazı bir bina olacağını düşünmüştüm.Bu görkemli bina Toremal'in merkezinde bu kadar sıra dı-şı görünmezdi ama bizim İmparatorlarımızın mimari zevkle-rinin daha gelişmiş olduğunu itiraf etmeliyim. Fazlasıyla süs-lü başlıkları olan iri taş sütunlar, üzerinde yaprak işlemeleribulunan üçgen bir çatıyı taşıyordu. Yukarıda, canlı renklerlebezenmiş seramik çatının altında, tanrıları mitoloji ve efsane-lerden alınmış olaylar içinde anlatan heykeller vardı. Girişle-rin her biri iki adam yüksekliğindeydi. Tunçtan yapılmış vekabartmalarla işlenmiş kapılar iyice parlatılmıştı. Beyaz taştanyapılmış geniş merdivenler tüm bina boyunca uzanıyordu. Tapmağın merdivenlerinde daha önce İmparatorluk Saray-larında gördüğüm bir kalabalık vardı; yorgun dilenciler, içe-rı girip ibadetlerini yerine getirmek için itişen halk, herkesleK°nuşup göze batacak kadar zengin görünen rahipler. Tapı-nağa yaklaştığımızda, adaklık eşya ve tütsü çubuklarıyla doluepsiler taşıyan seyyar satıcılar üzerimize gelmeye başladılar;

179

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 106: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

mallarını yüzümüze doğru sallarlarken sesleri diğerlerim b^tırmak için gittikçe yükseliyordu. Satıcıların gürültüsüne, Çemeye ulaşmaya çalışan susamış halkın yolunu kesip modetn180 çağda tanrıların gereksizliğini kanıtlamaya çalışan bir gruRasyonalistin bağrışmaları karışıyordu. Şaşkınlıkla bunlarındoğu Lescar'dan beri karşılaştığımız ilk Rasyonalist grubu ol-duğunu fark ettim; anlaşılan hayal gücünden yoksun Caladh-riahlar Rasyonalistlerin karmaşık felsefesine pek rağbet etmi-yorlardı."Umarım bu keşmekeşte Kerrit'i bulabiliriz." Viltred sı-caktan bunalmış ve sinirlenmişti, onu suçlayamazdım. Rels.haz bir kıyı kenti olmasına rağmen rüzgâr neredeyse hiç es-miyordu ve güneşin sıcaklığı ne kadar güneye inmiş olduğu-muzu hatırlatıyordu. Yine de kendi evimin oldukça kuzeyin-deydik ama Zyoutessela'da okyanus esintileri bizi serinletirdı."İçeriyi deneyelim," diye önerdim. "Mellitha, Maevvelin'eadanmış bir yerden bahsetmişti, öyle değil mi?." Israrlı satıcıları ittirerek bir yol açtım ve diğerleri de benigeniş merdivenlerden yukarı çıkarken takip ettiler. İçerininserinliğiyle tüylerim bir anda diken diken oldu ve gözlerimloş ortama hemen alışamadı. Tütsülerle mumların ince dumam birbirine karışmıştı ve bir an hapşıracağımı sandım. Bu tapmaklarda sıkça başıma gelen bir şeydi ve annem her zamanbundan utanç duyardı. Bizim oralarda tapmaklar sadece bir tanrıya adanırdı amaanlaşılan Relshazlılar tanrılarını da kiracıları gibi istiflemebiJten rahatsızlık duymuyorlardı. Tapmağın içinde, her bin ^tanrının ikonasını taşıyan bir dizi ufak ibadet yeri var ıbunlar keskin bakışlı rahipler tarafından gözetiliyorlardı,tada çok büyük bir alan, dualarını edebilmek için sakuyruklarda bekleyen kalabalığa bırakılmıştı ve ^"^V^dilenciler insanları rahatsız ediyordu. Rahipler iyi eS ^cüppeler giymişlerdi. Bellerinde örgülü ipek kuşaklan, nda mücevherlerle süslü muskaları vardı. Duaların)'u . mırlHısma paraların şıkırtısı eşlik ediyordu. Başımı ikisalladım; Tormalin'de yoksullar tapmaklara rahiplerdenya , almaya giderlerdi, rahipleri paralarına ortak etmek 181yardı11için değil-chiv yüzlere bakıyordu. Viltred onu yakından takip edipşeyi yapıyordu. Kimi aradığımız hakkında en ufak birf krim olmadığından ibadethanelerin üzerindeki adak yazıtla-nda Maevvelin ismini aradım. Mum isiyle kaplanmış ve ka-aran kireçtaşı üzerindeki eski Tormalince yazıyı okumak ko-lav değildi- Kaşlarımı çattım. Dastennin, Fırtınaların Efendisi?gu daha önce gördüğüm bir unvan değildi. Raeponin, bu ko-laydı, Yargıç. Pol'Drion, Işığın Efendisi, bu insanları dünya-lar arasında taşıyan tanrının çok eski ismiydi. İmparatorluğunçöküşünden bu yana Relshazlılarm dininin kendi kendinefarklı bir yönde geliştiğine karar verdim. Bizim oralarda Ost-rin çiftçilik, konukseverlik ve hastaların şifa tanrısıydı; bura-da ise tunçtan yapılmış şişman ve mutlu bir heykeldi, saçla-rında sarmaşık yaprakları ve elinde de şarap matarası vardı.Onun yanında Talagrin duruyordu, haşin bir ifadesi veAldabreshi ahşabından siyah boynuzları vardı. Vahşi alanlarıhimaye ettiği ve gözettiği unutulmuş, eline bir yay verilip av-cı yapılmıştı. Heykellerden birinin önünde hiç tapman olmadığı dikka-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 107: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

timi çekince oraya doğru gittim. Yırtık pırtık bir peştamalasarınmış, bir deri bir kemik kalmış, bir genci betimleyenUcuz taştan yapılmış bir heykeldi bu: Dren Setarion. Kıtlığınevladı mı? Zengin giyimli rahip bana doğru yaklaştı ve bağıştabağım şmgırdattı; ona düşmanca baktım.Nedir bu? Açlığın tanrısına nasıl taparsınız?"Eski Tormalinliler tüm güçleri onurlandırırlardı, onlarUa ve adaklarla bu güçleri nasıl harekete geçireceklerini bu-n Uk insanlardı. İmparatorluk genişledikçe fethettikleri yer-

lere aydınlığı getirdiler ve tüm insanlar hayatın zorlukları Jyardım ve destek için dua etmeyi öğrendiler." Şişman adamın kendine güveni beni rahatsız etti; tarmi182 hakkında ezberletilen bu lafları ben de en az herkes kadar K-liyordum ama onların bununla hiçbir ilgisi yoktu. "Bu mhep İmparatorlukta yoktu!" Rahip oldukça sakindi. "Karmaşanın karanlık çağları peU:ğinde birçok erdem unutuldu ama insanlar tekrar gerçeğin y0luna dönüyorlar. Sen hiç bebeklerin, süt olmadığı için anne-lerinin göğsünde öldüğü bir açlık gördün mü? Kıtlık birçokyerde çok büyük bir güç ve biz o güce ulaşarak o korkunç yı-kımın insanlarımıza uğramasını engellemek istiyoruz." Buna verecek bir cevap bulamadığımdan tiksintiyle ho-murdandım ve yoluma devam ettim. Rahipler bu kadar fır-satçıyken Rasyonalistlerin taraftar bulması kolaydı. "Son zamanlarda Ensaimin'de birkaç hasat verimsiz geçti,"dedi Halice. "Bu tip şeyler hep yeni mezheplere yol açar.Ama hiçbiri uzun sürmez." Geniş avlunun diğer tarafına geçtik. Tanrıçalar arasında ay-nı karışıklığı gördük. Ağlayan Arimelin burada bir şekildeAcıların Anası olmuştu, Rüya Tanrıçası değildi. Planir'inoyunlarını boşa çıkarması için Arimelin'e bir tütsü yakma is-teğimi bu yüzden frenledim. İlerledik ve Larasion'un kızılkahverengi, eski tahtadan yapılmış heykelini gördük. Başındabuğdaydan bir taç vardı, Hasat Kraliçesi. Drianon'un adakçı-ları hamile kadınlardı, evli olmayanlar ise boş mermer ifade-siyle kirişlere bakan Ay Bakiresi Halcarion'un önünde kuyrukolmuşlardı. Onun yanında büyükanneler yakarışlarını duyu-rabilmek için Kış Cadısı Ahd Maevvelin'in önünde sabırlabekliyorlardı. Antik bir meşe ağacı gövdesi üzerine kazınmakeskin ve ezici bir tipti. "İşte orada!" Shiv rahatlayarak içini çekti ve solgun yüzlü,sağlam yapılı bir adama doğru kalabalığı yararak ilerlemey baŞİadlYakmlaşmca Kerrit'in daha önce sandığım gibi ben-arırn nesil değil de sadece birkaç yaş büyük olduğunu" biraz şaşırdım. Kerrit, rengi kaçmış tozlu bir cüppesiyumuşak yüzlü, ufak tefek bir adamla hararetli bir soh-icersindeydi; bu eski öğrencinin nasıl olup da diğer iyi. -mii rahipler tarafından zorla bir terziye götürülmediğini^erak ettim. "Shivvalan!" Kerrit içten bir gülümsemeyle büyücümüzebaktı. "Hemen geliyorum." Yaşlı rahibe içten bir veda için döndü ve notlarını bir om-zuna atmış olduğu zarif deri heybesinin içine tıktı."Seni bu delta şehrine getiren nedir?" İnsanları özür dile-meden ve utanmadan ittirerek kalabalığın içinde yol açtı."Biraz daha sakin bir yerde konuşamaz mıyız?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 108: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Shiv'e şaşkınlıkla baktım; burada bizi dinlemek isteyecekbirinin ya burnumuzun altında durması ya da bizim avazımızçıktığı kadar bağırarak konuşmamız gerekiyordu. "Bu taraftan." Saedrin'i dünyalar arasındaki geçitte tasvireden heykelin arkasındaki nispeten sakin köşeye ilerledik. Bu-rası, bizi dinlemek isteyenlerin gizlice yaklaşmaları için ide-aldi ama ben etrafı gözetlemek için harekete geçemeden Ha-lice ileri çıkıp bu görevi üstlendi. Shiv'le konuşacaklarımınlistesine, giderek artan ve bizi de deliye döndüren paranoyak-hğmı da eklemeye karar verdim. "Planir'den bir mektup mu getirdin?" Kerrit'in gözleri hâ-la Maewelin'in ikonasmdaydı, aklının başka yerlerde olduğuaçıktı. Hayır. Bazı kalıtları çalmış olan Buz Adamların peşinde-yiz." dedi Shiv, açık açık. Bu, Kerrit'in tüm ilgisini bize çevirdi. "Buradalar mı, şe-httde mi?" Shiv başıyla onayladı. "Ama durugörümüzden saklanmak'Çin etirik büyü kullanıyorlar."

183

184 "Şu anda kullanıyorlar mı?" Kerrit derin bir nefesgözleri parlıyordu. "Bu benim..." '> "Shiv'e bunu alt edebilmesi için yardım edebilir nak-diye lafa daldı Livak, kafasından tahminler yürütmeye byan kitabı büyücünün bakışlarının uzaklara dalıp pitt;v.gördüğünde. "Efendim? Hayır, bunu yapamam, canım. Ben de büyüdoğumlu olduğumdan etirik büyüyü kullanamıyorum." Livak'ta hiçbir zaman çok bulunmayan sabrın hızla tükendiğini görebiliyordum. "Bizden herhangi birinin kullanıp onların büyüsünü bo-zabileceği bir şey biliyor musun?" Sesimi sakin tutmakta zor-lanıyordum. Hafifçe kaşlarını çatan Kerrit'in alnı kırıştı. "Aslında neyaptıklarını görmem gerekiyor ama deneyebileceğimiz birkaçşey var.""Bizimle gelebilir misin?" diye nazikçe sordu Shiv. "Uygun değilim." Kerrit rahatsız olmuştu. "Şu yaşlı rahi-bi görüyor musun? Altı tane mucizesi olduğu söyleniyor.Hastalıkları, eski yaralan ve hatta doğuştan gelen sakatlıklarıbile tedavi edebildiğini iddia ediyor. Ondan detayları almamgerekiyor, denemek..." "Kırık kemikleri iyileştirebiliyor muymuş?" Halice birdenatıldı. Sade yüzündeki umutsuzluğu görünce kalbim burkuldu. Kerrit, Halice'in yamuk bacağını ve koltuk değneğini farkedinceye kadar şaşkınca baktı. "Bunu söylemedi. Önemli olanşu, Shiv, her denemesinde büyüyü tam etkisiyle yapabiliyorOnun hakkında daha fazla bilgi edinmem şart. Ne yaptığı11bulmalı, şifalarını incelemeli ve işe yarıyor olduklarını tey-etmeliyim."'Bu- "Yani o yaşlı adam özel birisi mi?" Livak'm ağır basmerakı sinirini dizginliyordu.'Ah, evet." Kerrit onu canlı bir ifadeyle temin etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 109: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

tane rahip alıp aynı duayı etmelerini istesen beşten Azr farklı sonuç alırsın. Bunun nedenini bulmaya çalı-0na &adl^"Bunun önemli olduğunu anlıyorum...""Yaslı büyücü bir yere kaçmıyor," diyerek Shiv'in sesinirdım. "Ama Elietimmler gidebilir. Eminim günün geri ı nlnı Planir için hayati önem taşıyan bir konuda yardımetmek için kullanabilirsin." Başbüyücüyü kızdırma riski Kerrit'in fikrini değiştirmişti."Çok doğru, çok doğru.""O zaman gidelim." Kapıya doğru yol açmasında yardımcı olmak için Halice'inyanında gittim. Tam ilerlerken gözümün ucuyla bir karışıklıkfark ederek başımı o yöne çevirdim. Siyah pelerinli bir adamkalabalığın içinde, önüne geçmesine izin vermeyen şişmanbir kadınla tartışıyordu. Viltred o tarafa baktığında adam doğ-rudan yaşlı büyücüye baktı. Belli ki Viltred'i tanıyordu ve ifa-desi düşmancaydı. Adam, çığlıklarını duymazdan gelerek şiş-man kadını yana itti ve Viltred'e doğru yürümeye başladı. "Viltred, bu adamı tanıyor musun?" Başımı adama doğrusallarken çok belli etmemiş olmayı umdum. "Hayır," dedi Viltred. Kaşlarını çattı ve solgun gözlerindekorku alevlendi. "Onu daha önce hiç görmedim." Bize doğru gelirken gri pelerinli adamın sağma ve solunabaktığını gördüm; artan bir endişeyle bakışlarını takip ettiğim-de yalnız olmadığını anladım. Gri pelerinli üç adam daha gör-düm ve bir tanesi bir grup çocuğu ittirip yol açarken savrulanpelerininin altından, tanıdığımız siyah üniforması göründü. Elietimmler," diye kısaca sonuca vardım. "Hemen bura-dan çıkmalıyız." Bu taraftan." Kerrit dönüp ikonaların arkasından ilerledi.Muhtemelen rahipler tarafından kullanılan küçük bir kapıyado§ru gittik. Midemin korkudan düğümlediğini fark ederek birden H-zensizleşen nefesimi kontrol altına almaya çalıştım. Hatır]dıkça beni bu hale getiren Elietimmlerin büyüsüne sessi2küfür ettim ve dönüp Livak'a baktım. Onun da benzi solmytu, kılıcının kabzasını sıkıca kavrıyordu."Bizi gizleyebilir misin?" dedim Shiv'e. "Bir dakika." Shiv bir an durakladı ve gözlerini kapatlpkonsantre oldu. Parmaklarının arasından mavi kıvılcımlar çık-maya başladı. "Viltred, bana yardım edebilir misin?" Büyücüler, elementlerin yönlendirilmesi esnasında oluşanbüyücü ışığını örtmeye çalışarak, büyüyü gerçekleştirirkenben, Livak ve Halice ile birlikte, gri pelerinli adamların çalı-ları eşeleyen av köpekleri gibi bütün tapmağı tarayarak bizedoğru gelmelerini izledim."îşte, bu bizi koruyacaktır." Etrafımızdaki hava sıcaktan kavrulan kumların üstündekibuhar gibi parladı ve biz, açık olan kapıya doğru ilerlemeyebaşladık. İnce yüzlü bir Elietimm bizi saran kalabalığa dikkat-le bakınca nefesimi tuttum ama adamın gözleri büyücüleretakılmadan geçti. Tam rahatlayıp nefesimi bırakacakken ada-mın bakışları tekrar bize döndü; Elietimm, gizlenme büyüsü-nün ardını görmüştü. Adam, arkadaşları için etrafına bakındıve Elietimmlerden biriyle göz göze geldi. Aralarında bir çeşithaberleşmenin geçtiğinden emindim; ikinci adam heykelleryüzünden bizi tam olarak göremese de kalabalığı ittirerek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 110: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

doğrudan üzerimize gelmeye başladı. "Bizi gördüler. Koşun." Elim kılıcımın kabzası üzerindey-di ama rahiplerin ne tepki vereceğini bilmediğimden buradakılıç çekmek istemiyordum. Dindar bir ayaktakımını sinirlendirmek, isteyeceğimiz son şeydi. "Kahretsin." Shiv ağız dolusu küfürler ederek büyüyü Iraktı ve kapıya doğru yol açmaya çalıştı. Onun gizlenmeyiraktığım gören gri pelerinliler de aynı şeyi yaptılar. Arka c kollamak için geride kaldığımda sinirle edilen küfürleri1 dum- S°nra Çığlıklar yükseldi; bir Elietimm bir rahibin. z]arına kılıcı ile karşılık vermişti. Geriye baktığımda 0i-jjj'in yolundan çekilmek için kaçışan insanları gördüma etraf yine de onların bize yetişmesini engelleyecek kadarıabalıktı; gri pelerinlilerden önce kapılara vardık."Koşun!" diye bağırdım. Merdivenlerden inip tapmağın njş avlusuna ulaştık. Livak, Halice'in kolunun altına girdive ikisi yarı koşarak yarı zıplayarak ilerlemeye başladılar. Ra-hatsızlığımı gizlemeye çalıştım. İşte bu, tam da korktuğumdurumdu; ya sakat kişi geride bırakılacak ya da bütün gruptehlikeye girecekti. Çeşmenin diğer tarafına geçtiğimizde arkama baktım. Gripelerinliler etrafa dağılmış, kalabalığın içinde kordon çiziyor-lardı. Meydanın diğer tarafına baktım. Eğer bunlar av köpek-leriyse, avcı neredeydi? Elimi kılıcıma koymamla tüm duyu-larım altüst oldu. Kendimden geçecek gibi oldum ve elimlebaşıma vurarak küfür ettim. Gözlerimi açtığımda nefesim ke-sildi ve bir panik dalgası beni boğar gibi oldu. Artık kalaba-lık bir şehir meydanında değil, vahşi bir arazideydim; etra-fımda çalılıklar, ayaklarımın altında çimen vardı. Relshaz sa-

bahının gürültüsü yerini sis bulutlarına ve sakin kuş cıvıltıla-rına bırakıyordu. "Kendine gel," diye bağırdım kızgınlıkla, kılıcımın kabza-sını tutarak. Ensemde hafif bir nefes hisseder gibi oldum amakılıcımı çekerek döndüğümde kimse yoktu. Dişlerimi sıkarakkorkuma değil de öfkeme konsantre olmaya çalıştığımda et-ranmdaki dünya tekrar değişmeye başladı. Görüntü belirgin-leştiğinde dehşetle bana bakan Livak'ı gördüm. Yutkunarakttıide bulantımı durdurmaya çalıştım, kürekkemiklerimin ara-cıdaki terler soğuk soğuk sırtımdan süzülüyordu.Gözlerin, Rysh, gözlerin! Tamamen mavi olmuşlardı!"Gözlerimiz birbirine kenetlendi, Elietimm büyücülerinin

187

etkisi altına girerek hepimizi öldürmeye çalışan Aiterı'in k-zamanlar gözleri olan siyah çukurların anısı canlanmıştı "Bize yine etirik büyü yapan biri var, Shiv!" Omzumüzerinden bakan Livak'm sesi bir çığlık gibiydi ve beri Hdöndüğümde adamların arayı kapattığını gördüm. Aniden hatırladığım bir şey beni harekete geçirdi. "g0yunluklar! Shiv, Viltred, büyücü olanları altın boyunluk takı-yorlar. Boyunlu olanı görebiliyor musunuz?" Telaş içinde kaçışan kalabalığın ortasında aniden durdukve her yöne bakmaya başladık. Halice ve Livak'm hançerlerihazırdı, benim elim kılıcımın üzerindeydi."Orada!" Shiv'in işaret ettiği yöne baktığımda sanki kalbim duracak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 111: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

gibi oldu; bir grup Elietimm'in ortasında boynunda altın sa-rısı parıltıyla duran bir büyücü vardı. Avcı, köpeklerini ve ko-rumalarını beraberinde getirmişti. Viltred derin bir nefes aldı, güç toplamaya çalışırken göz-leri odaklarını yitirdi. "Buradan kurtulabilmemiz için, zannedersem, doğrudanharekette bulunmamız gerekiyor," diye mırıldandı. Ani birhareketle elleriyle düşmana doğru bir işaret yaptı. Eli-etimm'in gözlerinin önündeki havanın parlayıp kıvılcımlarçıkardığını ve adamı kör ettiğini gördüm. Onun yanındaki ta-kılıp yere düştü; arkadaşlarının yüzündeki şaşkınlık bu uzak-lıktan bile belli oluyordu. "Hava kemendi mi?" diye sordu Kerrit, nazik bir merak-la."Ayaklarının etrafında," diye onayladı Shiv. "Büyücülüğün ince esaslarım daha sonra tartışsak olurmu?" Livak anlaşılabilir bir rahatsızlıkla araya girdi.Aynı anda ben de konuştum. "Hadi!" Hızla ilerledik, Shiv neredeyse hiç özür dilemeden y°açıyordu. Önümüzde bir gri pelerinli daha görünce Viltr ani bir güç dalgasıyla vurarak sersemletti. Başka bir Eli-a m kordondan ayrılarak düşen arkadaşının yerine ilerle-ptimrn js- insanları iterek hızla kordonun boşta kalan noktasına^gru ilerledik.Birden, yaşlı büyücü iki büklüm oldu ve nefes almak için belenmeye başladı. Livak ve Halice, Viltred'i tuttular veh n etrafı tarayarak saldırının kaynağını bulmaya çalıştım. Grie]erinli adamlardan biri çeşmenin tepesine çıkmış, oradanbize bakıyordu. Adamın ağzı oynuyor, boynunda ise gümüşbir parıltı göze çarpıyordu. Shiv nefesini küfürlere harcama-ca parmaklarında yeşil bir ışığın belirmesiyle birlikte sudanoluşmuş bir kol çeşmenin havuzundan çıktı, Elietimm büyü-cüsünü kavradı ve suyun dibine çekti. Umutsuz bir el suyunüzerine çıktıysa da açgözlü dalgalar etraftakileri ıslatarak onutekrar aşağı çekti. İnsanlar çeşmenin etrafından uzaklaşmayabaşlamıştılar, meydandaki uğultunun arasından şaşkın bağı-rışlar yükseliyordu. İlerlemeye çalıştım ama şaşkınlıkla etrafına bakman Kerrityolumu kesiyordu. "Bütün elementler adına, adam hiçbir büyü kullanmıyor-du." Duyguları incinmiş gibi görünüyordu ve dönerek hey-besinden kâğıt ve mürekkep çıkarmaya çalıştı."Sonra," diye bağırdım, kolunu yakalayarak. "Viltred?" "Ben iyiyim." Hiç iyi görünmüyordu. Dudakları morar-mış ve gözlerindeki acıya yeni beliren bir panik eklenmişti. "Shiv!" Livak'm haykırışı hepimizin dönmesine neden ol-

du ve kalabalık bir an için ayrılınca boyunluktu birini, insan-lın kenara ittirerek, bize doğru gelirken gördük. Üç büyücüde Elietimm'e ahenksiz bağırışlar savurdular ve adam havadauÇuşan mavi ve kırmızı ışıkların içinde patladı. Şok, kalabah-s1 tüten cesetten uzaklaştırdı ve ani bir panik bütün meydanayayılmaya başladı. Daha önce birbirlerini sadece ittirenler bir-ilerine vurmaya, birbirlerine laf edenler ise küfür edip ba- ğırmaya başladılar. Sesler çirkinleşmeye, artan karmaşanıtasından çığlıklar yükselmeye başladı; hızlanan çizmeler n

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 112: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

taşlarının üzerindeki tozu kaldırdı. Kış fırtınasına yakalayengeç teknesi gibi her yandan darbeler almaya baslaH /Ayakta kalmak için büyük bir çaba sarf ediyordum. "Birbirimizden ayrılmamalıyız."" Kerrit'i gömleğinden yakalayıp Livak'a kolumu uzattımda aynı şekilde Halice'in koluna girdi. Halice koltuk değnğini etraftakilerin bacaklarına vurarak Viltred'i bize doğru sürükleyen Shiv'e yol açtı; Viltred sonuçsuz bir şekilde kalabalığın baskısına karşı koymaya çalışıyordu. "Kendini bırak, akıntıyla hareket etmeliyiz," diye onadoğru bağırdım. İstediğim son şey bu karmaşada göze batmaktı; kargaşayıbüyü başlatmıştı ve Emniyet ya da her kim gelip araştırmayabaşladığında sokaklarda üç büyücüyle birlikte yakalanmak is-temiyordum. Böyle bir hengame geride ceset bırakacaktı veRelshazlılar suçlayabilecekleri birini arayacaklardı. Bir şehirdeyöneticiler seçimle belirleniyorsa adalet halkın mutluluğun-dan daha sonra gelirdi ve sırf Tormalin aksanım olduğu içinkendimi teşhir boyunduruğunda bulmak istemiyordum. Zaten bir yan sokağa doğru ilerlerken, kaçan Relshazlılar-dan oluşan insan seli bizi bir hanla bir kumar evinin arasın-daki ıslak bir sokağa sürükledi. Etrafıma bakıp hepimizin iyiolduğundan emin olmak istedim ama pek tatmin olmadım;Viltred hâlâ saldırının etkisinden kurtulmaya çalışıyordu veLivak kargaşada koltuk değneğini kaybetmiş olan Halice ıdestekliyordu."Burada bekleyin." Temkinli adımlarla çamurlu sokağın başına dönerken, ka-pı girişleriyle terk edilmiş araç ve el arabalarının arkasına gız'lendim. Hareketsiz yatan vücutların başında ağlayan iki g111"kadının ve sendeleyerek ayağa kalkmaya çalışan birkaç kişi111 meydan bomboştu. Yukarıda, kara kafalı martılar da-^ -yiyorlardı. Daha cesur olan bazı kuşlar yere saçılmışekmek ve tatlıları gagalamaya başlamışlardı bile; bir-111 nesi ise paçavralar içindeki bir cesede şüpheli bakışlar 191lardı. Kuşların tiz çığlıkları tapmağın merdivenlerindeİllerini etrafa sallaYarak kriz geçiren bir çocuğun çığlığıylaİdi Kırmızı cüppeli bir rahibe onu yatıştırmaya çalışıyor-Gri pelerinli adamlara bakındım ve en azından bir tane-nin kalabalık tarafından ezilmiş olduğunu gördüm; anlaşı-1 n Shiv'in büyüsü sayesinde ayağa kalkamamıştı. "Hava kemendi herhangi bir aceminin bile rahatlıkla bo-zabileceği bir büyüdür." Arkama baktığımda Kerrit'in beni izlemiş olduğunu gör-düm. Kalemi ağzında, mürekkep boynuzunu açmaya çalışı-yordu."Karmaşık bir illüzyon büyüsünün arkasını görebilen yada o kadar uzaklıktan doğrudan saldırabilen birisi için sorunteşkil etmemeliydi," diye mırıldandı, temiz bir kâğıt ararken."Yürü." Sinirleniyordum, onu kolundan yakalayıp diğer-lerinin yanma çekerken paçasına dökülen mürekkep yüzün-den ettiği lafları duymazdan geldim. Hayatımda hiç üç ku-ruşluk aklı olan bir büyücüyle tanışıp tanışamayacağımı me-rak ettim. "Shiv, bizi gizlemek için elinden ne geliyorsa yap, hemenMellitha'mn evine gitmeliyiz!" Shiv başıyla onayladı ve çevremizdeki hava bizi gizlemek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 113: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

!Çin örülürken, yeniden parıldadı.Benim elimde, söylenenlere göre, izimizi gizlemeye ya-rayan bir büyü var," dedi Kerrit.Yap o zaman!" diye çıkıştım. Hmm, yapamam, etirik büyü. Ama işe yarayacağındanerninim; eğer notlarım doğruysa bu, bizi bulmaları için bü-kerini kullanmalarını engelleyecektir." 192 Kerrit sırıttı ve üzerinde dikkatle yazılmış heceler buhıbir kâğıdı uzattı. Almak için uzandığımda ani bir huzurshıkla elim havada asılı kaldı.tim- "Livak? Bunu daha önce yapmıştın, öyle değil mi? Rjtiler hakkında bir şeyler söylemiştin." Gözlerimiz kenetlendiğinde çimen yeşili gözlerinde kend'isteksizliğimin yansımasını gördüm. "Ver şunu." Livak aniden kâğıdı kaparak heceleri okudusesinde Orman ritimleri vardı."Ar mel sidith, ranel marclelae." Anladı ğım kadarıyla bunun etkili olup olmadığını öğren-memizin imkânı yoktu. Her zaman kullandığım yollara oU.venmek zorundaydım. "Viltred, Mellitha'nm evine arka sokaklardan farklı bir yolbiliyor musun?" Yaşlı büyücü yorgun bir elle yüzünü sıvazlayıp başıylaonayladı. "Bu taraftan." Şehrin içinden geri dönerken kimse bizi durdurmadı. Et-rafımızı saran büyüyü işler tutmak için istediğimden daha ya-vaş hareket etmek zorunda kaldık. Arril sokakları Relshaz'mgeri kalanı kadar sakindi ve insanlar kendi işleriyle uğraşıpbizimle ilgilenmedikleri için daha rahat nefes almaya başla-*dik. Bazı evlerin önünden daha önce de geçtiğimizi düşün-meye başladığım sırada Viltred aniden durdu, neredeyse aya-ğına basıyordum. "İzlenmediğimizden emin olana kadar Mellitha'nın evinegitmiyorum," dedi kaba bir tavırla. "O adamları onun kapı-sına götüremem." Kırışık yüzü kararlı bir ifadeyle asılmıştı. Doğru bir nok-taya değindiğini düşündüm."Bir han bulalım o zaman." Karşı çıkmaya hazırlanan Shiv'e başımla işaret ettim. ıa"kındaki bir hanın üstü sarmaşıklarla örtülü verandasında otu ••~1 vakti geçene kadar Feri Nehri beyaz şarabı içtik.rüp rpnpi düzeldi ve Halice'in bacağının acısı da azal-.r-ıtred in İCiis ° r'nün altıncı çanı da şehrin içinde yankılanınca Livak adi- Gu 193"Föer bizi takip etmiş olsalardı şimdiye kadar ortaya çıkar-ıl " Şarabını bitirdi ve yeniden doldurmadı. "Çevrede• se yok; bana güvenin, eğer olsaydı ben görürdüm."Shiv başıyla onayladı. Dikkatle baktığı, masanın üzerinera dökülmüş gibi duran şarabı sildi. "Bütün mahalleyi verka sokakları durugörüyle taradım. Her yer sakin ve sessiz.""Sanırım bu kadarı yeterli," diye istemeye istemeye kabuletti Viltred. "Yine de başka bir yerden bizi gözlüyor olabilir-ler."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 114: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Şarap garsonuna başımla işaret ettim ve masanın üzerinebirkaç para bıraktım. "Eğer gözlüyorlarsa bile bunun için birşey yapamayız. Hadi." Avluya girdiğimizde Mellitha kapıcının odasından çıktı.Karşılamayla ya da sorularla vakit kaybetmeden bizi oldukçaderli toplu bir ofise götürdü. "Tapmağın çevresinde olanları duydum; buraya geldiğim-de randevularımın yarısının iptal edildiğini öğrendim ve Yar-gıçlar da ayağa kalkmış durumda. Neler oldu?" Ben Viltred'e baktım, o da Shiv'e baktı. Shiv de Kerrit'edönünce olayları kısaca özetleyen ben oldum. "Yani şimdi onlar avcı oldular, siz de av," diye gözlemle-di Mellitha, buzağı derisinden bir dosyayı açarken. "Bazı il-ginç raporlar geldi ama bunların sizin işinize yarayıp yarama-yacağını bilmiyorum. Anlaşılan şu an şehirde bu yabancılar-dan iki grup var. Bana söylenenlere göre beraber çalışmıyor-lar. ilk grup küçük ay dolunayken gelmiş, Tormalin antikala-rın alım satımıyla ilgileniyorlar. Nereden geldiklerini kim-Se tam olarak bilmiyor; sadece birkaç tahmin var. Buranın ye-ei kıyafetlerini giyiyorlar ama kimse aksanlarının nereye ait olduğunu söyleyemiyor. Çoğunluk onların Mandarkin'Hgeldiğini düşünüyor." "Diğer bir deyişle o kadar kuzey batıdanlar ki ne kim194 oranın halkından birini gördü, ne de oranın aksanım d,du," dedim huysuzca. "Aynen öyle," diye sakince devam etti Mellitha. "TapmaVlarda da çok vakit geçirip rahiplerle konuşuyorlarmış ama nden olduğunu öğrenemedim. Bol paraları var ve iyi fiyatlaveriyorlar, bu yüzden de kimse onlardan rahatsız olmuyorİkinci grup dört gün önce gelmiş ve sanırım size zorluk çı-karanlar bunlar. İnsanlar bunlardan uzak duruyorlar, kıyafet-lerine bakılırsa askerler ve her şeyi askeri kurallara göre ya-pıyorlar." Mellitha şeytani bir gülümsemeyle başını kaldırdı. "Bu sı-cakta o zırhları giydikleri için leş gibi terliyorlardır. Her ney-se, liderleri etrafa iki hırsızı aradıklarını yaymış, tahmin ede-bileceğiniz gibi verdiği eşkaller Livak ve Halice'in bire bir ta-rifi."Livak ve Halice birbirlerine üzüntüyle baktılar."Bu ilk değil," diye içini çekti Halice. "Başımıza ödül koy-muş mu?" "O konuda bir bilgi gelmedi ama araştırılması için emirverdim." Mellitha'nm gözleri parladı. "Acaba ne kadar veri-yordur?" "Sanırım saçımı boyayabilirim," dedi Livak, sert bir ha-vayla. "Sana da bir tekerlekli sandalye bulmazsak burada akı-lı kalman söz konusu olabilir, Halice. O bacak çok dikkat çe-kiyor." Mellitha onlara gülümsedi. "Bu arada liderleri bir kılıcıçaldığınızı söylemiş, yeşil gövdeli bir İmparatorluk kılıcı,kabzasında altın işlemeler varmış." Viltred küfür etti. "O gerçekten değerli bir parça, Delat-han tarafından yapılmış bir Toremal işi. Ryshad'm kullandıg1 "y ni sokakta bize saldırabilmek için kendilerine bir ma-ret buldular," dedim soğukça.Z£ "Yar2iÇİarm buna pek sıcak bakacağını düşünmüyorum," 195dıyerek kaşlarım çattı Mellitha.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 115: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Ben bundan o kadar emin değildim; seçilmiş bir yetkili-?x” itirazları genellikle el sıkışırken verilen paranın miktarınaöre ortadan kaldırılabilirdi.' "Kılıcın kendisini istediklerini tahmin ediyorum; onun bireküde kayıp koloniyle bağlantısı olduğunu biliyoruz." Shivözür diler gibi bana baktı. "Delathan Denizci Nemith zamanlarında çalışmıştı, değilmi?" Mellitha düşünceli görünüyordu. "Evet, onun son zamanlarında ve Pervasız Nemith'in ilkyıllarında çalışmış. Neden sordun?" diye sordu Viltred. "Bu yabancılar da o zamandan kalma antikalarla ilgileni-yorlar. İşin aslı, alışverişlerindeki tek benzer nokta da bu,"diye açıkladı Mellitha. "Yani, çoğu insan önce mücevheri yada gümüş eşyayı alır, sonra üzerindeki tarihe bakar. Buadamlar daha eski ve daha pahalı malları çok daha ucuz olanama İmparatorluğun yıkılma zamanlarında yapılmış mallarlatakas ediyorlar. Fiyatları yükselten de bu ama bundan rahat-sızlık duymuyorlar." Shiv bitkin bir ifade ile küfür etti. "Tek ulaştığımız şey da-ha fazla soru. Cevaplara ihtiyacım var." "Bu yargıçlara kaynağını bildirmeden bilgi ulaştırabilirmisin?" diye Mellitha'ya sordum. Tabii ki," diyerek başını salladı. "Sözlerim kanıtlara ge-rek duyulmadan doğru kabul edilir; insanların hesap defter-lerinin çok fazla incelenmeden kabul edilmesi için de öyle ol-malı zaten." Onlara tapmaktaki kargaşayı çıkaranların kılıcı arayan buSlyah üniformalı adamlar olduğunu ilet. Onlardan en azından bir kişi orada ezülerek öldü ve seni destekleyen görgü tam^lan elbet çıkacaktır. "Neden sizin peşinizde olduklarım biliyor muyum?" j^196 litha temiz bir Kâğıdın üzerine notlar alıyordu. "Bu adamlakendilerini sevdirmeye çalışmıyorlar ama Emniyet özel tartış-malarda arabuluculuk yapmaya yellenmez.""Bizden hiç bahsetmemeni tercih ederim," diye karşı çık-ti Shiv. Buna tamamen katılıyordum. "Bizi bulaştırma. Sadece hır-sızlık ve tecavüze kalkıştıklarını ya da şu anki yöneticileri kö-tü duruma düşürmek için kargaşa çıkardıklarını söyle. Böyle-ce bir daha etrafta göründüklerinde hemen damgalanırlar." Mellitha gülümsedi. "Büyük ayın dolunayında seçimleri-miz var. Halkın huzurunun kaçmasından yarar sağlayabilecekbirkaç kişinin emrinde oldukları izlenimini yayabilirim." "Bu, onları bir süre oyalar." Viltred'in yüzü bu hin dü-şünceyle aydınlandı. "Sadece bir günlük süreye ihtiyacımız var." Livak'm sabır-sızlığı onu yerinden kaldırdı, pencereye gidip avluya baktı."Mellitha, bir hizmetçi yollayıp bana bitkisel boya aldırtabi-lir misin? Siyah ya da kahverengi, fark etmez." "Ben Planir'le konuşuncaya kadar kimsenin dışarı çıkma-sını istemiyorum," dedi hararetle Shiv."O zaman git onunla konuş." Livak soğuk yeşil gözlerimona dikti."Viltred, Kerrit, benimle gelin." Yaşlı büyücüler Shiv'i şaşırtıcı bir itaatle izlediler; Livak,Mellitha'nm masasından izin istemeden, özür dilemeden idığı kalem ve mürekkeple yazmaya başladığı mektubuna eği-lip onları görmezden geldi. Yazmayı bitirdiğinde mektubu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 116: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ikiye katlayıp Mellitha ona balmumu uzatmcaya kadar etrana bakındı. kkürler." Livak mektubun üstüne çabucak bir adres, "günü da başka bir uşakla gönderebilir misin?"kara ıı-tjıa> adresi okuyunca özenle şekil verilmiş kaşlarından . indirdi. "Sanırım daha az güvenilebilir uşaklarımdan 197b'rmbu tavernayı biliyor olabilir."b'rlTjvak sırıttı. "Fark etmez."Mellitha ayağa kalktı. "Kendim halledeyim." Kollarımı kavuşturdum ve sert bir ifadeyle Livak'a baktım.Kendinden emin bir tavırla karşılık verdi."Kime yazdın onu?" "Halice ile benim şehirde olduğumuzun duyulmamasıirin Elietimmlerden daha fazla ödeyeceğimizi etrafa yayabile-cek güvendiğim bir kişi," diyerek neşesizce gülümsedi."Shiv, birkaç ağzı kaliteli şarapla kapatmak için Planir'in pa-rasından bir miktar harcamaya hazırlansa iyi olur." Başımı şüpheyle iki yana salladım. "Sadece bir gündür bu-radayız."

"Ve en azından tanıdığımız yarım düzine insan bizi gör-müş olmalı," dedi Halice, odanın diğer tarafındaki sandalye-sinden. "Eğer aksini bildirmezsek Buz Adalıların parasını al-makta tereddüt etmeyeceklerdir." "Kendi başıma dışarı çıkmalı ve işleri kendi yöntemimlehalletmeliyim," diyerek beni uyardı Livak. "Eğer bizi arıyor-larsa ne kadar çabuk yuvalarım bulup Viltred'in eşyalarını ge-ri alırsak o kadar iyi. Ve bu adamları aradığımı ne kadar ça-buk söylersem o kadar çabuk birisi bizim için onların kapı-sını işaretleyecektir." İçimi çektim. "Shiv'in Planir'le konuşmasını bekleyemezmisin?"Sabaha kadar bekleyip söyleyeceklerini dinleyeceğim."j-ıvak gözlerimdeki yalvarışı görünce yavaşça yumuşadı.Ama eğer onun için hırsızlık yapmamı isterse, her şeyi ken-aırn planlayıp kendi tanıdığım insanları kullanacağım. O üç

büyücü aptal bir planı uygulamamı istediler diye darağacıda sallanmayı göze alamam." "Eğer Shiv yardımımızı istemiyorsa ben de Arle Cord198 iner'in izini bulup bulamayacağımızı araştıracağım. Bence bübile sizinle burada kalmaktan daha faydalı görünüyor." j^ce'in kararlı ses tonu ona bacağını hatırlatmamı, hatta baca-ğına bakmamı bile imkânsız hale getirmişti. BÖLÜfflDÖRJSulh Yargıcının mahkeme kayıtlarından alınmıştır, Charlaril Bölgesi,Relshaz, Bahar Oturumları, Toremal imparatoru Cesur Perinal'm 3. Yılı,Solura Kraliçesi Mirella'nm Saltanatının 15. Yılı.2indan Ar Willan'e, Medlar YoluSayın Bayım,Oğlunuza verilecek olası cezalarla ilgili itirazlarınız konusunda, hır-sızlığın kimiye kaçı değil mülke karşı islenmiş bir suç olduğunu ve dolayısıy-la kendisinin fiziksel ceza ya da idama tabi olmadığını hatırlatmak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 117: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

isterim.Aıcak çalınan mallara 500 Taç (Tormalin basımı) ve daha fazla değer bi-çildiğinden, suçun ispatlanması ve malların tazmin edilmemesi durumunda,davacı kayıplarını oğlunuzun vücudu ile telafi etme hakkına tamamen sahip-tir. Bu olasılığın gerçekleşmesi durumunda ve davacının oğlunuzu kadırgalar-da ya da feribot küreklerinde şehre hizmet için satmaya karar vermesi halin-de, oğlunuzun açık pazarda satılması için davacıyı zorlayamazsınız. Bu, sakonusu davada çok olası bir sonuç olmamasına rağmen eşinizin bu tehdit kar-gındaki ıstırabını anlıyorum; bu daireye rahatsızlığınız ile ilgili şikâyette bu-lduğunuz takdirde, bu tamamen ayrı bir mevzu olarak ele alınacaktır.

Hırsızlık davasının duruşması büyük ay dolunaydayken Adalet syı'nda yapılacaktır. Oğlunuzun suçlamayı tamamen inkâr etmesi durumda avukat tutabilir ya da davayı kendiniz savunabilirsiniz. Oğlunuz su200 mayı kabul eder de, çalınan malların değerine itiraz ederse söz konusu mlara değer biçilebilmesi için onların Yargıçlar Meclisine teslim edilmesitenecek ve eviniz anlaşmazlık konusu parçalar için aranacaktır. Tabii ki dvacının da evi aranacak ve kendisi bu söz konusu parçaların sahibi oldunnu Yargıçlar Meclisi'ne ispat emek zorunda kalacaktır. Eğer oğlunuz hemsuçlamayı, hem de çalman malların değerini kabul ederse, davacıya kaymlarını oğlunuza verilecek fiyatı ödeyerek tazmin edebilirsiniz; oğlunuz bundansonra şehirden sürgün edilecektir. Davacının böyle bir teklifi reddetme hak-kına sahip olduğu konusunda sizi ikaz etmek isterim. ilişikte oğlunuzun söz konusu gecede özel bir partide olduğunu belirtenyeminli ifadeleri iade ediyorum. Konuyla ilgili bilgiye sahip tanıkları Ada-let Sarayı'ndaki durulmada dinlenmeleri için çağırabilirsiniz. Jüri, oturumsabahında seçmen listelerinden belirlenecektir. Davacı ya da davalı tarafın-dan tanık ya da jüri üyelerini etkilemeye yönelik herhangi bir girimimin da-vanın kaybına yol açacağını belirtmek isterim. Yargıçlar Meclisi'ne ödenecek 100 Marklık kefalet için S gününüzünkaldığını hatırlatırım. Daha fazla bilgiye ihtiyaç duymanız durumunda, lüt-fen benimle temasa geçmeye çekinmeyiniz.Raeponin'in adaletine güvenerek,Magrin ColareneYargıç Kâtibi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 118: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lÜELLİfHA EsfERLin'in Evi,RELSHAZ,Son-İLKYAZin 9'u,Rahatsız bir uykudan uyandığımda, şaşkınlıkla her za-mankinden çok daha geç bir saat olduğunu fark ede-rek, hemen yıkanmaya ve tıraş olmaya koyuldum. Li-vak'm keyfi önceki akşam pek düzelmemişti. Gergin bir ak-şam yemeğinden sonra yukarıya çıktığımızda, eşikte durarakona soran gözlerle gülümsemiştim ama karşılığında bana sa-dece cebinden çıkardığı kapalı bir paketi göstermişti. "Saçlarımı boyayacağım." Gülümsemesi, meydan oku-mayla zaferin sıkıntılı bir karışımıydı. Yanımdan hızla kendiodasına geçtiğinde, rüzgârı hem arzumu hem de mumumusöndürmüştü. Aradaki bağlantı kapısını denemeye teşebbüsbile etmemiştim. Ev, merdivenlerden inerken fazlasıyla sakin görünüyordu.Sabah salonunda zengin bir kahvaltı masası kuruluydu amayan masalardan birine düzenli bir şekilde dizilmiş kirli tabakve bardaklardan en sona benim kaldığım anlaşılıyordu.Omuzlarımı silkip diğerlerini aramaya çıkmadan önce iyi birkahvaltı yaptım. En çok mutfaktan ses geldiğinden, ateşli birŞekilde bölgelerini savunan Prensin aşçılarıyla edindiğim tec-rübelere dayanarak, dudaklarımda hazır, kibar bir özürleMutfak kapısından içeriye baktım. Efendim?" Bir hizmetçi gergin bir reverans yapıp tedir-Pnlikle etrafından destek aradı."Günaydın, Ryshad." 202

Cam kenarındaki sandalyesinde elindeki bileğitaşı, ya*bıçakları dikkatle inceleyen Halice'i görünce biraz şaşırd &Mutfakta hiç göze batmıyordu; Aiten'i Prens için başarılı u-'soruşturma ajanı yapan her yere uyum sağlama yeteneğiHalice'in de aynı şekilde sahip olduğunu fark ettim. Sabahbu saatinde, sanki zaman öldürmek için hizmetçilerle girdi--sohbette bulduklarını daha sonra ben de öğrenmeliydim- Knu unutmamalıydım. Halice'in öğrendiklerinin arasmdPrense göndereceğim mektuba dahil edebileceğim bir şevlerolabilirdi. "Evet, bir sonraki önceliğin Prense bir inektimgöndermek olmalı," diye kendime hatırlattım."Herkes nerede?""Mellitha iptal edilen toplantılarını yeniden düzenlemekiçin çıktı, Viltred ve Kerrit durugörü ya da onun gibi bir şey-ler yapıyorlar, Shiv Planir'in yeni talimatlar konusunda tema-sa geçmesini bekliyor." Halice, özellikle tehlikeli bir bıçağınkeskin kenarını, dikkatlice, başparmağıyla deniyordu."Livak?" İçimde kötü bir his ile sordum."Çıktı." Halice başını kaldırdı, yüzü ifadesizdi. "Shiv, Pla-nir'den ne zaman haber alacağını söyleyemediği için, Livakda bekleyemeyeceğini söyledi." Bu konuşmayı kaçırmak için gerçekten derin uykuda ol-muş olmalıydım; sokağın yarısı bu tartışmayı duymuş olma-lıydı. Yine de bu konuyu Halice'e sormanın bir anlamı yok-tu."Shiv nerede?" "Bahçe odasında. Yemek odasını geçtikten sonra korido-run sonunda."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 119: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Meraklı hizmetçi ve yamaklara başımla nazik bir selamverdikten sonra Halice'i bir şeyler öğrenebilmesi için keskinbıçakları ve daha keskin olan kulaklarıyla yalnız bıraktım- Shiv, ıhlamur ağacından yapılmış bir oyun masasının t>şma oturmuş, İmparatorluk konutlarının dışında gördüğü Beyaz Kuzgun setlerinden birinin piyonlarını keyif-611 '"yeniden düzenliyordu.SİZ <T"naydın," dedim cesaretli ve neşeli bir şekilde.cVı'v omuzlarını silkip anlaşılmaz bir karşılık mırıldandı. Yü-- daha iyi görebilmek için odayı geçip pencerenin yanmaZ^ttiğirnde, gözlerini gölgelendiren yorgunluğu gördüm.g "Ne yapıyorsun?""Planir'in tenezzül edip de talimatlarla ilgili temasa gec-esini bekliyorum. Bir de hepimizin iyiliği için ne yapma-mız gerektiğine karar'vermeye çalışıyorum," diye kestirip at- Bunu öyle bir kızgınlıkla söylemişti ki, hedefinin ben ol-madığına sevinmiştim. Kaymaktaşmdan kuzgun piyonunubüyük bir şiddetle oyun tahtasının ortasına indirdiğinde ir-kildim; kaymaktaşı böyle bir muameleye dayanamayacak ka-dar yumuşak bir taştı. "Arkadaş ister misin? Ya da yapabileceğim daha faydalı birşey var mı?" İlk defa bana baktığında, gülümsedim. "Konuşacak biri fena olmaz sanırım," diye itiraf etti, oyuntahtasının üstünde yavaşça dönen malakit ağaçlarından biriniparmağıyla amaçsızca iteklerken. "Planir bana öğleden öncetalimatlarla döneceğini söyledi. Bize söyleyecekleriyle ilgilidüşüncelerini benimle paylaşırsan, sevinirim." Kadife döşemeli rahat bir koltuğa oturduktan sonra birkarga piyonunu alıp hayranlıkla mükemmel işçiliği incele-dim. Babam, siyah kehribarın çok zor oyulan bir taş olduğu-nu söylemişti. Livak dışarı çıktı," dedi aniden Shiv, kızgın bir hareket-te kuzgunun etrafındaki ağaç halkasını tamamlarken. Halice söyledi," dedim yavaşça. "Ama Livak bu şehri iki-mizden de daha iyi biliyor; bence beladan uzak durmayı be-cerecektir." Shiv'in yüzünden, bir gülümsemenin gölgesi geçti; hoş-utsuzluğum sesimden anlaşılmıştı. "O zaman kötü Solura şarkılarında olduğu gibi, ikimi2cjbirinin beşinci kıtanın Sonunda zor durumdaki bakireyi kutarmak zorunda kalacağım düşünmüyorsun?"204 Başımı iki yana salladım. "Livak'm son isteyeceği ya dalep edeceği şey, bir şövalye-kurtarıcı olacaktır." Sesim banihanet etmiş olmalıydı. "Bu durumda sen ne oluyorsun?" diye sordu Shiv, benişaşırtan gerçek bir kaygıyla. "Yeminini her şeyden üstün tutması gereken bir yeminliadam mı?" Kargayı dikkatle altm-akik bir baykuşun yanınakoydum. "Yeminlerimi tutmama izin verdiği sürece, onunvermek istedikleriyle yetinmek zorundayım şimdilik. Dahafazlasına gelince de, benimle birlikte bir gelecek isteyip iste-mediğini bile bilmiyorum, o yüzden o postu nasıl satacağı-mı ayıyı yakaladıktan sonra düşüneceğim." Shiv başını sallayarak anladığım belirtti. "Pered büyücü ol-madığı için ikimiz beraber yaşamanın bir yolunu ancak epeybir zaman sonra bulduk. Ben Konsül için çalışmaya başlayın-ca işler bayağı zor bir hale geldi ama bir denge tutturmayı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 120: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

başardık." Camdan dışarı denize doğru bakan gözleri uzakla-ra daldı. "Onu gerçekten özlüyorum." Buna tam olarak ne cevap vereceğimi bilemedim; Shiv'inkendi takımıyla dans ettiğini öğrendiğimde biraz şaşırmış ol-mama rağmen ellerini benden uzak tuttuğuna emin olduğumiçin bu konuyu fazla düşünmemiştim. Yine de bu, özellikletartışmak istediğim bir mesele değildi. Ben doğanın belirle-yici mantığına, yani bir adam bir kadın ve başka alternatifle-rin olmamasıyla ilgili teorilere inanan bir rasyonalist değil-dim; bununla birlikte birçok Tormalinli hem daha hoşgörü-lü geleneklerin ritüel ve kutsal günlerine riayet edip hem deRasyonalist düşüncelere bağlandığından arkadaşım, aksarınnerede sabah ettiğine çok dikkat ecUyordu. Ben hem Shiv'i se-viyor, hem de ona bir erkek ve büyücü olarak saygı duyu- A im- HİÇ kuşkusuz, yanlış bir şey söyleyerek ne de ken-/ uCUluğumu belli etmeyi, ne de onu kırmayı istiyordum."Beklerken Kuzgun oynamaya ne dersin?" Piyonları dik-le masanın iki yanındaki yerlerine yerleştirdim.Shiv, oyun tahtasını yeni görmüş gibi baktı. "Yok sağ ol,prensip olarak oynamıyorum."Kuzgun, diğerlerinden farklı olan kuşu tahtanın dışınairmek üzerine kurulu olduğundan, bu mantıklıydı. Came-kanlı küçük bir dolabın çekmecesini açtım. "Birkaç el rün?""Tamam, olur." Shiv, uzun kollarını başının üstündenuzatıp gerildi ve yüzündeki ifade biraz aydınlandı. Kadife bir keseyi çıkardıktan sonra çekmeceyi kapattım."Biliyorsun değil mi, tüm bunların sonunda boğazımıza ka-dar pisliğe battığımızda ödememizi Lescari Marklarla yaptık-larında, vergi toplamayı düşünsek fena olmaz." "İyi para getirdiği belli," dedi Shiv, onaylayarak. Rünoyunu için tahtanın kadife kaplı yüzünü döndürürken yüzün-deki gülümseme genişledi. Deniz fili dişinden yapılma dokuzince çubuğu masanın üstüne yaydım ve Shiv onları titizlikleinceledi, çattığı koyu kaşları meraklı gözlerinin üstünde bir-birine değiyordu. "Sence bu işlemeler altın mı, bronz mu?" Kemiklerden bi-rini alıp onu yavaşça döndürdü, üç yüzün her birine baktı;geyiği, meşe ağacını ve ormanı simgeleyen köşeli geleneksel

sembollere. Ben daha çok Tormalin'de kullanılan, her rününüzerinde boyama küçük resimlerin olduğu, süslü setlere alı-şıktım. Altın," diye onayladım. "Eh, ne oynuyoruz?""Üç rün, üç atış?" diye önerdi Shiv, gök rününü atıp gü-ne? ve küçük ayın olduğu yüzler yukarıya gelince. Erkek rünler kazanır o zaman," dedim, başımı kabul et-kimi belirtmek için sallarken. "Puanına mı oynuyoruz yok-Sa parasına mı?"

205

206 Shiv güldü ve bu sefer gülüşü içtendi, tüm yüzünü ka ımıştı. Ne kadar sık oynadığım merak ettim. "Daha ilginesun diye parasına oynayalım bence." Kemikleri tekrar keseye doldurup üç rün çekmesi için tşeyi Shiv'e uzattım. İlk birkaç el oldukça ilginç geçti. Shiv \]i

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 121: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

atışlarmdaki düşük rün kombinasyonlarını devamlı pas gecerek daha yüksek puanlı rünler atmaya çalıştı. Herhangi birheyecan belirtisi göstermiyor ve kısa süre sonra kaybettiğinden daha fazlasını kazanıyordu. İlk atışında Kurt ve Fırtınayıatınca, neredeyse oyunu etkilediğinden şüphe etmeye başla-dım. Ben ise sadece Kamış ve Harp'ı tutturabildim, hem deancak üçüncü atışımda. Tam şansımın dönmeye başladığımdüşündüğümde, çektiğim Gök rününün iki ay yüzünün yu-karıya gelmesiyle ilk oyun bitti. "Orada puanları yazacak bir şey var mı?" Shiv sırıttı. Çek-mecenin içinde aranırken, başımı sinirlenmiş gibi iki yanasalladım. Çekmecede duran zarif gümüş saplı kömür çubuklarını vekesilmiş saman kâğıdı parçalarını çıkardım. Kâğıtların arkasıboştu; anlaşılan Mellitha ofisindeki en masum notların bileyabancı gözler tarafından görülmesini istemiyordu. "Oyun oynarken karar vermekte güçlük çekmiyorsun an-ladığım kadarıyla," dedim kaybettiğim paraları toplamaya ça-lışırken. Neyse, bu oyunda dişi rünler kazanacaktı ve kim bi-lir belki şansım dönebilirdi. Gerçi benim talihimle, şimdi dedevamlı Dağ ve Davul gelirdi. Shiv, birbiri ardına üçer adet kemik çekip atarken, durak-ladı. "Başına gelebilecek en kötü şey borçlarına karşılık çiz-melerini kaybetmek olunca, cesur ve pervasız olmak kolay. "Elietimmlerin zindanından kurtulmak için bir yol aradı-ğımızda çok akıllıca davranmıştın." Kelimelerimi dikkatle s<çerken, başımı dostça bir gülümsemeyle iki yana salladın1'"Beni yanlış anlama ama bu yolculukta hem balık isteyen.

de sudan kaçan kedi gibi hareket ediyorsun."çhiv'in ifadesi hafiften sertleşti. "Kararsız gibi görünüyor-özür dilerim; hem Planir'in istediklerini yerine getiripkendimizi Elietimmlerden korumak kolay değil." 207 Rünleri hışımla keseye doldurup hemen ilk atışında Kar-ı Deniz ve Meltem rünlerini tutturdu. "Planir her adımını takip mi ediyor yani?" Attığım Huzur,fam ve Süpürge rünlerinin düşük puanlarını toplamaya te-nezzül bile etmezken, şansımın tamamen dönmemesi halin-de Livak'la herhangi bir şey için oynamamaya karar verdim. Shiv başını iki yana salladı. "Yok, hiç etmiyor. Planir, sa-na görevinin önemini anlatır ve görevi yerine getirmek içinne kadar süren olduğunu da genelde bilirsin. Ama Planir herzaman sağduyuya kulak verir ve ihtiyacın olduğunda sanafazladan zaman ve hareket alanı tanır. Ona güveniyorum, diz-ginleri elinden kaçırmıyor." "Bana Prense benziyor gibi geldi." Tiksintiyle homurda-narak, attığım üç kemiği de tekrar yuvarladım. "Planir senibirkaç yanlış izi takip ettiğin için paralamayacaksa, Livak'mtasmasını neden o kadar sıkıyorsun peki? Bırak işin bir kıs-mını senin için o yapsın; bu gibi şeylerde burnunun iyi ko-ku aldığını biliyorsun." Shiv kemikleri tekrar keseye doldurup, üç kemik çekti vedüşünceli bir ifadeyle kemikleri elinde döndürdü. "Geçen sene neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmediğimiçin şansımızı denemek daha kolaydı. Artık ne tür tuzaklaradüşebileceğimizi biliyorum. Başıma indirdikleri o darbedensonra tamamen kendimde olmasam da, o piçlerin sana ve Li-vak'a yaptıklarını gördüm." Bakışlarını bana döndürdü. "Gör-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 122: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dün mü, sadece bundan bahsedince bile rengin attı." Bunu inkâr edemezdim; Shiv elindeki rünleri kızgın birhareketle fırlattı.'Geris'in ölümü yeterince kötüydü; ona o şekilde işkence

edilmesinin sorgulama ya da cezayla bir ilgisi yoktu. Onkim işkence ettiyse, zevk aldığı için yaptı. Ben o kişininne düşmek istemiyorum, bunun en kötü düşmanımın uTbaşına gelmesini istemem. Buna rağmen en kötüsü Aite ••ölümüydü çünkü onun aklını ele geçiren büyüydü ve ben kbüyüyü ne hissedebiliyor, ne de ona karşı koyabiliyorBen bu büyüyü daha anlamaya bile başlamadım." SesinHkızgınlık vardı. "Cevaplar için büyükannemin yaptığı gibi s"mine başında rünleri atmaya çalışsam daha iyi olacak. Az Holsa nasıl yaptığını hatırlasana, deneyeceğim; o kadar çaresizim!" Güldüm ama Shiv'in gerçekten ciddi olduğunu görüncekısa kestim. Gözünü bana dikip baktı. "Siz Tormalin'de gele-ceği görmek için rünleri atmıyor musunuz? En azından do-ğum rünleri çekiyorsunuzdur, öyle değil mi?" Bir cevap için çabaladım. "Sanırım biz bebekken babanımannesi bunu yapıyordu." Zayıf bir hatırayı canlandıran birkemiği bulana kadar rünleri karıştırdım. "Bu olmalı, evet bu.Sakinlik, Davul ve Dünya rünü, gerçi benim için ne anlamageldiğini bilmiyorum." Shiv onaylarcasma başını sallar gibi yapsa da aklı başka biryere gitmişti. "Ben bir büyücüyüm ve iyi bir büyücüyüm;Planir için çalışıyorum çünkü en çok orada faydalı olduğumudüşünüyorum. Ama yeteneklerimi kendi elementimi incele-mek için kullandığımda, kabiliyetimle bir yıl içinde Konsül ebile seçilebilirim. Ancak kış fırtınalarının diğer tarafından ge-len bu piçlerle karşı karşıya kaldığımda, ilk defa el çabuklu-ğuyla çıkarılan ateşle karşılaşan akılsız bir çiftçi gibi lanetlibüyülerinden korkuyorum. Bundan nefret ediyorum, Rys 'gerçekten nefret ediyorum." "Korkmasaydm, telaşlanırdım," dedim omuzlarımı silke-rek. "O piçlerden birisinin tekrar aklıma girdiğini düşününce bile pantolonumu ıslatacağımı sanıyorum. Ama bunun s Uernesine izin veremezsin çünkü bu, onlara yeni bir°' 6 • yermekten başka bir şeye yaramaz."aVa u biliyorum," dedi Shiv, iğneleyerek. "Ancak böylehissediyorum-""O zaman hissetme. Uzanıp artık ilgilenmediğimiz rün-• kenara ittirdim. "Bu hissi aklının dibindeki bir kutuya ki-1 vjp onunla uğraşacak vaktin oluncaya kadar oradan çıkart-Gerisine gelince de, neden bu zor görevin üstesinden tekh sına gelmeye çalışıyorsun ki? Halice ve Livak bu şehri bi-liyorlar, burada birçok insan tanıyorlar; ben neredeyse hermevsimi Prens için bilgi toplayarak geçiriyorum. Burada otu-rup, Başbüyücünün bize aynı talimatları vermesini beklemekyerine yapabileceğimiz birçok başka şey olmalı." "Livak zaten kendi kararını vermiş gibi görünüyor."Shiv'in ses tonu bozuktu. "Sen buna şaşırdm mı? Ben Livak'm siyah deri üniforma-lı gruba yoğunlaşacağını tahmin ediyorum; başına bir ödülkoymuş olan insanlar hakkında iyi düşünceler besleyeceğinisanmam. Ben ise şehre daha çok uyum sağlamaya çalışanikinci grubu merak ediyorum. Bu kılıcı alıp da antika alıp sa-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 123: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

tan birkaç kişiye göstermeme ne dersin? Belki birisi bir ipu-cu verebilir. Sadece kendimi rahatlatmak için bile olsa, nere-de bulunduklarını bilmek istiyorum. Hiç belli olmaz, belkibu grubu diğerlerine karşı kullanabiliriz."Bu bir ihtimal." Shiv düşünceli görünüyordu. Ayağa kalktım. "Tamam öyleyse. Bir iz bulup bulamaya-cağıma bakıyım." Bu oyun için borçlarım unutma," diye arkamdan seslen-di Shiv. Dış avluya çıkarken açık bir kapıdan telaşla çıkan Viltredbereye gittiğimi sorunca, "Saçımı kestirmeye gidiyorum," di-ye karşılık verdim; Viltred'e bir cevap borçlu değildim ve ay-rica da bu şehirde daha fazla kalma ihtimalimize karşı kıvır-

209

210

cık saçlarımı kesinlikle kırptırmam gerekiyordu. Böylesirıe $bir şekilde bir arada yaşayan halkın arasında sefahat süren b"çekleri düşünmek bile kafa derimi kaşındırıyordu. Doğu ^tınılarında bir ya da iki bozukluk karşılığında ulağa bir m^tup taşımayı kabul edecek bir tüccar bulabilirdim; 0 yöndoğru giderken bir berbere bakınmaya karar verdimTek başıma sokaklarda olmak güzel bir duyguydu; b' 'eyazboyalı binalar şimdilik parlak güneşin altında ışıldasa da bu-gün esen hafif meltem Körfezden yağmur bulutlarını getiri-yordu. Hareketsizlikten her zaman nefret etmiştim; babam,annemi yağmurlu günlerde neredeyse deliye döndürdüğümüanlatırdı. Caddelerde gezinirken olağandışı bir kaygı duyma-dım ama gözlerimi ve kulaklarımı açık tuttum. Relshaz bildi-ğim bir şehir değildi, ancak Prens için çalıştığım yıllar bo-yunca fazlasıyla yeni yer görmüştüm. Mektup, gönderilmeye değecek haberler çıkana kadar bek-leyebilirdi. Kuyumcuların mahallesine giderken kılıca ilgigösterebilecek bir satıcıya bakınmaya başladım. Eğer Mellit-ha'ya tavsiye edeceği yerleri sorabilmiş olsaydım, işler dahakolay olurdu ama kendi başıma da halledebileceğimdenemindim. Aklımın bir köşesinden, "Bekleyebilirdin," diye fı-sıldayan hain önemsiz sesi, gerisin geri Shiv'e bahsettiğimkutuya kilitledim. Bir müzayede evinin kapısını koruyan birkaç kaslı genç,müzayede evinin kepenkleri açık kalın demirli pencerelerininarkasında gümüş yaldızdan daha değerli şeylerin bulunduğunaişaret ediyorlardı. Yürüdüğüm sokak boyunca arada sırada du-rup beğeniyle dükkânların camlarında sergilenen eşyaları ince-lediğimde müzayede evinin vitrininin gerçekten de etrafındaki bir kadırga uzaklığmdaki dükkânlardan daha zengin bir çe-şide sahip olduğunu itiraf etmek zorunda kaldım. Ancak buıdan daha önemli olan her türlü eşyayı alıp satmalarıydı-rumaların, arka ayaklarının üzerine kalkıp havlamalarını u . jHn onların gözdağı vermek isteyen bakışlarına kar-W^ nıeyerek şüphe uyandırmayan bir şekilde içeri girdim. njn yaklaşarak beni para harcamam için ikna etmesiniV£ dim- Bir an bile sürmeyen bekleyişimden sonra açık ma- 211klerin içinde hareketli küçük bir adam yanımda belirdi."Size yardımcı olabilir miyim? Alıcı mısınız yoksa satıcı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 124: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

mı7' Sadece geçiyordum ve bana bu kılıç hakkında bir şeyler? vleyip söyleyemeyeceğinizi merak ettim." Camarl D'Olbri-,'un asil kanını ve iyi eğitimini taklit ederek, gülümsedim. "Memnuniyetle, efendim." Adamın çenesi düşük olsa da,tarzı insanı rahatsız etmiyordu. Kılıcı çözüp ona uzattığımdagözleri parladı. "Bu gerçekten de ilginç." Hakikaten şaşırmış gibi görünü-yordu. "Bu arma D'Alsennin Ailesi'nin arması."

Tormalinceyi kusursuz konuşuyordu; söz konusu Aileyihiç duymamış olmam utanç vericiydi."Ne kadar garip," dedim mahcup bir asil gibi. Küçük adam, parmağıyla deri kının üzerindeki kabartmatacın üzerinden geçti. "D'Alsennin Ailesi İmparatorluğun çö-küşüyle kayboldu; esas aile çizgisinin çöküşten de önce yokolduğunu sanıyorum ve mülkten geriye kalanlar Tor Alder'inküçük kardeşinin ailesine verildi." İçimde sebebini açıklayamadığım bir heyecan hissettim.Tor Alder'in, Prensin atalarıyla bir bağlantısı mı vardı? Pren-sin, bir zamanlar İmparatorluk tahtına sahip olduklarını gös-termek için Tor ismini kullanan Ailelerle bazı bağları vardıaırıa bu Ailenin onlardan birisi olduğunu düşünmüyordum. Kılıca değer biçecek olan adamın, kılıç üzerindeki işleme-ler hakkında konuştuğunu fark ettim. Delathan, evet, o kesinlikle olabilir. Delathan, İmparator-«un son yjlannda çalışan bir demirciydi. Söyler misiniz,^efendi, bir aile yadi garı mı bu?"

•ı • -l h\r çizgiden." Kılıcı aldım ve ku,"Bir nevi, ıkmcIbu çızp ^ ^ yapıyadamla göz göze gelmemek için ^ Hasma küıa tekrar belime takıp ^^^ **sorgulamasına devam etıneyc müzayedede ne kSadece merak ettiğimden, ?? -animden açıkça anlaşılsa da adamAsıl olmadım ^un^nj ^ ^ ^sözlerimi cıddlye alacak kad^kı, ^^ ^de teklifler alacağınızı tahmm 7' Qm ^deme kuranızdan ayrılmaya kar* ^^^ ^^satabiliriz ama size PrensJ ka bir yerde daha iyi birmizi söylemeliyim, oyuz^a >fiyat verebilirler."^dakı çeşmeden sonra sağda»rüerimiz pek yok. Kortez konuSunda uzmanlaşmış sa-ikinci sokağa saparsanız, kılıçlar ^^tular bulabilirsiniz/^ *tt * küde elimi sallaya veda"Çok teşekkürler. Havalı ^ cadde boyunca sal.ettikten sonra, onun tarifim^ ^ fildişı saph han_lana sallana yürüdüm. Hanım ^. ^çerlerden, bekçileri kendilerine za ^den güvenli bir uzakhku mun ^ ^ Lıvaktan bir grup tüccarı keşfedince iç amaç ^için hoş küçük bir bıçak ^J^^.. Llvak'a zatenna burada bulunmanı ıçm ^^ ^uzun zamandır bü hediye *££J uygun giyidiAçık olan iki gın*ı de hareke"' "dün. Gençler,gençlerle dolu olan uzun san od* § ^

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 125: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kullanımları hiç de pratik ^£^ Jfc^yla da dü-ve dükkân fi^^^^^battnula yem bir ^rüşt olan dükkân sahiplen bana ^ ? öldürüy0r-söyleyemeyeceklerdı. ^^^^ edinceye kad,muş gibi görünen bir av^ç- ^^ ^ kurlllu-ana caddenin trafiğinden uzaKta,

\ için salma salma dikkatsiz tüccarı takip etti. Mellitha'ya 213^ ıek için tezgâhın üstündeki ismi aklıma not ettim; emi-I bu bilgiyi ileterek Emniyet'te birkaç Marklık iyi itibardaha umut verici olduğunu düşünüyordum. Bir müşteri,r. ürıde çiçek izleri olan usta tarafından omzuna dostça bir' uşla uğurlandığmda, gruptan bir kişi ayrılıp amacına ulaş-için salma salma dikkatsiz tüccarı takip etti. Mellitha'yaoek için tezgâhın üstündeki ismi aklıma not ettim; emi-pilli u .L zanabilirdi. Umursamaz bir tavırda ama göze batacak sekil-ip ^hcımm kabzasının üzerine koyarak geriye yürümeye de-vam ettim. Tekrar ana caddeye çıktığımda, durdum. Hangi yöne git-meliydim acaba? îlk baştaki coşkum gittikçe azalıyordu. Ani-den Aiten'i özleyerek, birini kaybetmenin getirdiği tanıdıksancıyı hissettim. Beni bir kapı girişinde bekleyen ve arkamıkollayan Aiten'i. Soru sorma ve sohbet sırası ona gelince, be-nim arkasını kolladığım Aiten'i. Bu iki kişilik bir işti ve Ha-lice ayağı yüzünden hareket edemezken, büyücüler ancakmumdan bir rün kadar güvenilirken, belki de Livak'ı bekle-meliydim. "O zaman Livak Elietimmlerin kaldıkları hanın is-mi ve kahvaltıda yediklerinin bilgisiyle geri döndüğündeonunla boy ölçüşecek hiçbir şeyin olmazdı." Kendi kendime gülmeye çalıştım ama gittikçe büyüyen sı-kıntı hissini üstümden atamadım. Aniden dar bir sokağa sap-tım, bir arka girişten geçip başka bir girişten bir yan sokağaçıktım. Hazır duran bir kumaşçının el arabasının arkasına giz-lenerek dar sokaktan beni takip eden birinin çıkıp çıkmadığı-nı görmek için uzun bir süre bekledim. Arkamda kimse yok-tu ama yine de ensemdeki karıncalanmayı durduramadım. "Bu gidişle herkes gölgene bir Eldritch adamın bastığınısanacak," diyerek sinirle kendimle dalga geçtim. Bu sokakta daha sıradan metal işçileri bulunuyordu. Ke-penkleri, cammdaki farklı şekillerdeki eski ve yeni bıçaklar-dan oluşan geniş koleksiyonu göstermek için açık duran birdükkâna girmek için yolu geçtim. Yeleğimin bağcıklarını çek- 214

mek ve fazlasıyla uzun saçlarımı gözlerimin önüne pM-için durakladıktan sonra başımı öne eğerek içeri girdimÇo.lerine "Günaydın," dedim, kelimeyi uzatarak. Annem tücukluğum boyunca beni böyle konuşan rıhtım serserilkarşı uyarmıştı."Öğlen çanı geldi de geçti bile, dostum. îyi günler " Demirci kısa bir adamdı, kaslı kolları sanatının yanık i ıriyle doluydu ve siyah gözlerinde ancak ıslak kömürün sır vlığı vardı. "Bana bu kılıç hakkında ne söyleyebileceğinizi merak etmistim."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 126: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Adama gevrek bir şekilde gülümseyerek, ayaklarımı yerde-ki toza sürdüm. Demirci kılıca uzanıp ağzının köşelerini etkilenmediğinibelirtmek için sarkıttı. "Nereden buldun?" Mistal'in sevdiği ve babamızın atölyesinde alet çantasınıniçinde gizlediği oldukça açık saçık bir oyma resmi haber ver-meden aldığımı hatırlayarak, "Erkek kardeşimden ödünç al-dım," dedim kıs kıs gülerek. "Demire işlenmiş bu yapraklar Delathan'm stili ama bu Es-ki İmparatorluktan değil." Demircinin sesi söyleyeceklerininbittiğini belirtiyordu, omuz silkti. "Yine de iyi bir taklit, sa-na 200 Taç veririm, Tormalin basımı." "İyi para," dedim boş boş sırıtarak. "Ancak henüz satmakistemiyorum.""O zaman neden benim vaktimi harcıyorsun?" Demirci kaşlarını çatıp kılıcı tekrar bana doğru ittirdi. Sır-tımı kamburlaştırarak, ayaklarımı biraz daha sürdüm,adam böyle bir şehirde her zaman fazladan paraya ihtiyaç du-yabilir, öyle değil mi?" İmalı bir şekilde kıs kıs gülmeye devam ettim ve demigeniş bir gülümsemeyle karşılık verdi."Gerçekten doğru. Hoş temiz bir kız arıyorsan, Lante

ındaki 'rjuvardaki Delik' hanını dene."^°'U irsiz bir hevesle başımla onayladım. "Tavsiye için te-bere*0^ . cj övgüye değer bir denemeyle sanki aniden bir şeyorrnuş gibi yaptı. "Biliyor musun, bir müşterim sanaküfte bulunmak isteyebilir. Nerede kaldığını söylemiş-tin?'Kuştüyü hanında," diye cevap verdim güçlük çıkarma-j "Tekrar teşekkürler." Ayaklarımı sürterek atölyeden çıktım ve yakındaki köşeyiH'ndükten sonra doğruldum. Bu ziyaret kesinlikle yılanı de-rginden çıkarmıştı ama hayal kırıklığıyla bunun kolay birovun olmayacağını kabul etmek zorunda kaldım. Aiten be-nimle olsaydı, ben Kuştüyü'nü gözetlerken o da yardımseverdemirciyi izleyebilirdi. Livak bir iz bulmadığı takdirde Ai-ten'in yerini alabilirdi, ancak onun bu civarda tek başına ta-kılmasını çok da istemiyordum. Halice Kuştüyü'nü gözedesebile, ben burada şüphe uyandırmadan Livak ile kalamazdım.Bu, Livak'm başının çaresine bakamayacağını düşündüğüm-den değildi, bunu yapabildiği konusunda bir şüphem yoktu;ancak saçları boyalı da olsa bir Elietimm'in onu görmesini is-temezdim. Yine sıkıntı basıyordu. Dönüp sokağın sonundaki demir-ciye bakıp ne yapmam gerektiğine karar vermeye çalıştım.Aklım sanki karışıyordu, aniden kuruyan boğazım yüzündenyutkundum. Evet, sıcak bir gün olduğu kesindi ama son iç-kimin üzerinden o kadar da vakit geçmemişti. Bir elimle yü-zümü ovaladım ama bu sanki her şeyi daha da kötü yaptı. Ba-?lrn dönmeye başladı ve etrafımdaki sokak sesleri garip birakilde değişerek önce kulağımda yankılandı, sonra sanki bira'ga sesinde kayboldu. Soğuk terler dökmeye başladım, birUvarm dibine kıvrılırken gömleğim sırtıma yapışmıştı. Ba-ldaki kan, Misaen'in örsü gibi zonkluyordu ve beni boğ-

215

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 127: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

mak üzere olan paniğe karşı savaşırken nefesim göğsün^kandı. Kılıç tutmayan elimin yanında bir ayak sesi duyduğu^216 kılıcımın kabzasını hissetmeyen parmaklarla kavradım; Dlyaparken Saedrin'in serbest bıraktığı gölgeler beni yuttu.

GİZLİ ADA ŞEHRÎ HADRİTBİAL'DA UJELLEKYSALonv'nvn Dış AVLUSU,Son-İLKYAZin 30'u§iyah kadifeler içinde uzun, etkileyici biriydi. Yakasınaincelikle işlenmiş olan kırmızı ve altın alevler en acemiçırağa bile ateş üzerindeki hâkimiyetini gösteriyordu.Göğsündeki kıvrımlı ejderha broşun ağzında bir yakut parlı-yor, elini kestane rengi pelerinini düzeltmek için kaldırdığın-da kırmızı altından makam yüzüğü güneş ışığını yansıtıyor-du. Hem pelerini, hem de mükemmel kesimli cüppesi hantalgövdesinin büyük bir kısmını saklıyordu neyse ki ama moda-ya uygun olarak yüksek ve sıkı olan yakası gerdanh boynunuacımasızca ortaya çıkarıyordu. Kızarmış yüzünde fena haldebir hoşnutsuzluk ifadesiyle uzun adımlarla avluya girdiğindeyolunda bulunan birkaç çırak aceleyle kenara kaçtı."Başbüyücü!" Koyu, kaba günlük kumaşlar içinde ince yapılı bir adambaşını döndürdü; kendinden tamamen emin havası fark edil-mesini sağlıyordu. Ocak-Ustası." Planir başım iyi hesaplanmış bir şekildeeğip selam verdikten sonra tekrar, heyecanlı üç acemi büyü-cüye döndü. Kalion'un, Başbüyücünün sohbetini bitirmesini beklemek-ten başka çaresi yoktu. Parke taşlarının üzerindeki ayaklarınıVrdatmad an beklerken, zaten kızarmış olan yüzü pancarrengine dönerek süslü giysileriyle nahoş bir çelişki oluşturdu. 21i "Bu, benim için bir zevkti; kapımın daima açık old -unutmayın." Planir'in sıcak gülümsemesi, bir kızın inrtına ve bileklerine takılan gözlerinin etrafındaki ince h îlıkları derinleştirdi. Çırak büyücüler hızla Kalion'un öfkeVkışından kaçtılar. "Günaydın, Ocak-Ustası." Planir bir elini kısa kesilsaçlarının üstünden geçirerek Kalion'a döndü. "Senin çalışodam kullanalım, olur mu? En yakındaki o." Ateş büyücüsü daha cevap veremeden, Planir önden hız]avludan çıkıp Hadrumal'm ana caddesinin taşlarla döşeli yaya kaldırımından aşağıya doğru yürüdü. Kalion, Başbüyücuyü telaşla takip etti ve soluk taş binaların bulunduğu ikincibir avluya girdiklerinde saklamaya bile çalışmadığı kızgınlı-ğından dolayı dudakları ince çizgiler haline gelmişti. Kalionburçları taştan alevler halinde oyulmuş olan dar bir kuleninkapısını açmak için bir anahtar çıkardı. "Az önce öğrendiklerim yüzünden çok rahatsız oldum..."diye başladı, merdivenleri tırmanırlarken. "O kadarını anladım," dedi sakince Planir. "Bu yüzdenkaygılarını senin mekanının gizliliğinde tartışmamız gerekti-ğini düşündüm." Kalion, zengin döşenmiş konforlu dairesine hışımla çıkar-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 128: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ken, kaim çizmeleri meşe basamaklarda yankılanıyordu. "Ryshad denilen adama ne oldu?" diye sordu, bir girişyapmaya gerek duymadan. Kapıyı Planir'in arkasından ittiripkapattıktan sonra pelerinini pahalı ve işlemeli bir sandalyeninüzerine atıverdi; pelerinin yarısı yere düştü. "Shivvalan ne olduğunu öğrenmeye çalışıyor, Ocak-Ustası,diye yumuşak bir sesle cevapladı Planir. Kalion'un pelerinimkaldırıp onu titizlikle her zaman asılı olduğu kancasına astı. "Çalışıyor demek insanın kulağına fazlasıyla belirsiz gen"yor," dedi Kalion, burnunu çekerek. "Şu Buz Adamlaradamı yakaladı mı yakalamadı mı?" . ellerini anlamlı bir hareketle iki yana açtı. "Bunu. nüz bilmiyoruz."•?nârenmeliyiz," dedi sertçe Kalion. 'Konu bir an öncezlı yargıçlara iletilmeli; şehirde bunu yapabilecek mev- 219ahip bağlantılarım var. En fazla birkaç gün içinde sizeJr cevapla dönebilirim.""Teşekkürler, Ocak-Ustası ama bunun gerekli olduğunu iniyorum, en azından şimdilik." Planir'in kadifemsi neza-, tinjn altında çeliğin keskinliği hissediliyordu. Kalion hâlâ gözlerini Planir'den ayırmıyordu, yılmamıştı."Adamınız Shivvalan kayıp koloniye ait bulduğumuz enönemli antikayı kaybetmeyi başardı ve sen acil önlemleringerekli olmadığını mı düşünüyorsun? O kılıç Den Fellaemi-on ile birlikte denize açıldığından emin olduğumuz bir ada-ma ait olduğundan şüphe duymadığımız birkaç parçadan bi-ri. Nereye gitmek üzere yola çıktıklarım Dastennin bilir amasonra kayboldular." "Ryshad'm nerede bulunduğunu dikkat çekmeden öğre-nebilmemiz için Shivvalan'a biraz daha zaman vermeyi tercihediyorum." Planir rahat bir şekilde deri döşemeli bir koltuğaoturdu. "Relshazlıların bu adamın önemi ya da bizim onun-la ilgimiz hakkında sorular sormalarını özellikle istemiyorum.Bu, benim vereceğim bir karar, Kalion."Başbüyücünün ses tonu ılımlı ama sertti. Kalion büfeyedoğru dönerek, kırmızı saplı kadehlerin ortasında duran kris-tal şarap sürahisiyle ilgilendi."Likör?" Mürdümeriği liköründen biraz alırım, sağ ol."Planir kadehi sıcak bir gülümsemeyle aldı ve Kalion cüp-pesinin eteklerini özenle düzelterek arkası yüksek, oymalısüslü bir sandalyeye oturdu. Eğer adam Buz Adamların elindeyse, kılıcın sakladığı gi-ernleri ortaya çıkarabilecek yetenekleri var demektir." Kali- mon öne doğru eğildi, yüz ifadesi azim doluydu. "Hazırlıyız; neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmeliyiz. Karada V'tüphaneleri daha aktif bir şekilde aramamız gerektiğim \tapmakların ve hatta Girişimci Tüccarlar Derneği ya da r^ladhria Parlamentosu gibi kuruluşların arşivlerine giriş iZn- ,tememiz gerektiğini defalarca söyledim. Ellerinde işimizerayacak bilgilerin olup olmadığını öğrenmeliyiz ve pe, •bilginlerin gönderdiği raporlarla yavaşça oluşan birikim pçekten yeterince iyi değil." "Bilmemiz gerekenleri gizliliğin izin verdiği hızda öğrendiğimizden eminim." Planir, boş kadehinin ayağında duranbir nem damlasını alıp dikkatle, fazlasıyla parlatılmış şarap

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 129: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

soğutucusunun tepesine bıraktı. "Yine de gizli arşivlere pirişizni isterken nasıl bir açıklama yapacağını merak ediyorumOcak-Ustası. Örneğin Col'deki Girişimci Tüccarlar Derneğinene anlatacaksın?" "Başbüyücünün otoritesine dayanan böyle bir talebin biraçıklama gerektirmediğini varsayıyorum." Belli ki Kalion busorunun anlamsız olduğunu düşünüyordu. Planir dudaklarını büzerek, başıyla onayladı. "O zaman Es-ki İmparatorluk toprakları boyunca ve hatta Büyük Orman ileSolura'da sürülerce söylenti yayılmasını nasıl engelleyeceksin?Ada şehrinin tılsımlı sisleıi arasında gizlenen ve büyülenmişşeytanlar tarafından ko.:unan, kudretli büyücülerin gizliceKomplo kurduklarını söyleyecekler. Sence ne düşünecekler?Lescar tahtına büyücü doğumlu birini mi oturtmak istediği-mizi, yoksa Aldabreshi p.rlanta ticaretini ele geçirmek için birdolap çevirdiğimizi mi?'Kalion Başbüyücüye baktı, kalın kaşları şaşkınlıkla kırışmış^-"Cahil insan kalaba runm gücünü asla küçümseme, Ocak-Ustası," dedi soğuk bir Berilde Planir. "İnsanlar bir şeyin sbebini bilmediklerindi', kendileri bir sebep bulurlar. "eKonsül'ün ve diğer bağlaı ularımızın dışındaki herhangi

doğu topraklarının karşı karşıya olduğu tehlikeyi an-[*^ istemiyorum."'at "R'r şeyler yapmalıyız." Kalion, hayal kırıklığının ifadesi, bir elini güçsüzce kaldırdı. "Ben geçen mevsimin her' • rısım elementlerin şu lanetli eterik şarlatanlığa uygulan-1 ı rını araştırarak geçirdim ama ayın yansımasını bir kaşık-la yakalamaya da çalışabilirdim." Kalion un bu çocuk şarkısı benzetmesi üzerine, Planir ken-esine hafif bir gülümseme için izin verdi. "Emeklerin karşı-v görmemiş olabilir ama bu bile bize önemli bir şey göste-riyor. Sen bile, kayıtlara geçmiş en güçlü bağa sahip kıdem-li Ocak-Ustası olarak, eterik yöntemlerle ateşi tutuşturmakiçin ateşin uygulamasını bulamıyorsan, kimse bulamaz." Ses tonu tamamen samimiydi ve Kalion bir homurtuylasöylediklerinin doğru olduğunu kabul etti. "Bunların hepsiiyi de, Başbüyücü, bu lanetli büyücülere karşı koyamazsakoluşturdukları tehlike daha da büyüyecek." "Onlarla kendi yöntemleriyle mücadele edebilmek için birçare bulacağız," dedi sertçe Planir. "O eterik güçleri her ney-se, ona ulaşmak için biz büyücüler olarak o büyüleri kulla-namıyorsak eğer, büyücü-doğumlu olmayanlar arasındanakıllı, güvenilir birilerini görevlendirebiliriz. Cevaplar orada,onları bulmamız için yatıyorlar ve ben birçok cevabın İmpa-ratorluğun sonundan kalan o antikalarda yattığını düşünüyo-rum. Birçok şey şu rüyalarda gizli. "Onlara nasıl ulaşacaksın peki?" Kalion ciddi bir ifadeyleBaşbüyücüye baktı. "Şu ana kadar buldukların çok ümit veri-ci değil, Başbüyücü. Bana o Vanamli kızın kendine gelip gel-mediğini söyler misin? Onu o kadar derin bir uykuya gön-dermekle, içlerinde bilmek istediğimiz her şeyin bulunduğuayalar görmesini sağlamış olabiliriz ama o bilinçsiz olduğusürece bunu bilemeyiz. "Planir; in yüz ifadesi değişmedi. "Onun uyanmasını sağla-

221

222

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 130: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

yacak bir yol bulacağımızı ümit ediyoruz. Göstergeler iyişu ana kadar uykusunda sağlığım korudu.""Öyleyse bilgi için arayışın şimdi ikiye ayrılmış dururnrlbir taraftan eterik büyüyü kontrol etmek için bir yol ararke 'diğer taraftan yanlış giden deneylerinin sonucunda bilinçler-'ni kaybeden kişileri iyileştirmek için bir yol arıyorsun." R;aı-on'un ses tonu affetmediğini gösteriyordu. "Bunun, ilgili parçaların bulunmasına daha bir aciliyet kazandırdığına eminim ""Bana acelenin sebep olduğu birkaç faciayı hatırlatmayatabii ki hakkın var." Planir ayağa kalkıp tekrar kadehini dol-durdu. "Biraz daha likör?" Kalion içkisine dokunmamıştı. "O zaman aynı şekilde de-vam mı edeceksin? Benim kaygılarımın hiçbir önemi yokmu? Konsül ne olacak?" Planir, koltuğun koyu kırmızı deri döşemelerine gömülüpgevşedi ve rahatlatıcı bir şekilde gülümsedi. "Elietimmler bize karşı ya da anakarada bir yerleşim kur-maya yönelik açık bir harekette bulunmadığı sürece eterik bü-yünün en büyük tehlikesi bizim o büyü hakkında tam bir bil-giye sahip olmadan onu kullanmaya çalışmamızdan kaynakla-nıyor. Elimizdeki en eksiksiz bilgi Vanam ve Col üniversitele-rinde görevlendirdiğimiz öğrencilerin rüyalarından geliyor;özellikle de tahmin edebildiğimiz kadarıyla antikaların asıl sa-hipleriyle büyük benzerlikler gösterenlerden. Konsül bununuzun ve sıkıcı bir süreç olduğunu anlayacaktır, bundan emi-nim. Rüyalar kendilerini ancak belirli bir süre sonra gösteri-yor ve bu proje için büyücü kullanamadığımıza göre uygungönüllüden çok antikamız var. Uygun bilginlerin ilgisini çek-mek için her şeyi yapıyoruz ama herhangi bir açık görevlen-dirme sadece daha fazla söylentiye sebep olacaktır; büyük ola-sılıkla hırslı büyücülerin masumları gizemli ritüeller için kan-dırdıklarını söyleyeceklerdir, muhtemelen de sınırsız bedeniarzulara bir paravan olarak. Dünyadan kopuk akademisyenle- bizler hakkında neler uydurduklarını biliyorsun. Kalion bu görüş üzerine sesli bir kahkahayı bastıramadı."Raşbüyücü, bunların hepsi iyi güzel de ama..."planir bir elini kaldırdı. "Geçmişte bu gibi şeylerin yaşan-olduğunu inkâr edemezsin, Kalion. Yardımsever Lauderh kkmda hâlâ anlatılan hikâyeleri hatırla. O günün büyücü-ı ri onun, o en kötü aşırılıklarının üstünü kapatmayı basara -masaydüar, o hikâyeler kim bilir ne kadar kötü olacaklardı." Kalion gerçek bir dehşetle ürperdi ve Planir, tıknaz büyü-rü daha kontrolünü geri kazanamadan, devam etti. "Kalion, sen Konsül karşısında büyücülüğün dış dünyadaartık daha büyük bir rol oynaması gerektiğini saatler boyun-ca inandırıcı bir şekilde savundun. Ben seninle aynı fikirde-yim; bunu biliyorsun. Bu yüzden Elietimmlerin bilmecesiniçözmeye çalışırken yanlış bir hareket sonucunda tekrar eskiönyargı ve korkuları canlandırmayı kesinlikle istemiyorum.Bazı seleflerimi böylesine adaya kapanmaya iten neden deaçıkçası buydu." Ocak-Ustası iç çekti. "Biz birer çırak büyücü iken etraftabunlardan yeterince vardı, öyle değil mi? Azazir ve grubu Ca-ladhria'daki havayı ne hale getirmişlerdi. Yeni Salon'un Bu-lut-Ustası yaptıklarını temizlemek zorunda kalmıştı." Planir başım Kalion'u onaylayarak salladı ve ayağa kalktı.Endişelerini anlıyorum, Kalion, gerçekten. Ama ocakta kay-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 131: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

nayan sadece tek bir tencere değil. İçlerinden birisi taştığın-da, tüm simya bozulur." Kalion başını kaldırıp baktı. "Toprak-Ustalarmın ateşle oy-namaması gerektiğini her zaman söylemişimdir," diye belirt-ti, ağır bir espri anlayışıyla. İhtiyaç duyduğunda gel beni gör." Planir, merasime ge-rek duymadan odadan çıkıp Hadrumal'm içinden uzun adım-larla kendi makamına doğru yürüdü. Başbüyücünün çalışma°dasınm bulunduğu, Eski ve Yeni Salon'larm çatılarına bakan eski kule, limana inen ana cadde üzerinde hemen göze ıyordu. Planir, acele etmemesine rağmen yine de mes fbirçok kişinin yürüyebileceğinden daha kısa bir sürede kat224 tj Fazla bir güç sarf etmeden, basamakları ikişer üçer atlarak karanlık merdivenlerden çıktı ve çalışma odasının ağır Vpisini hızla çarparak kapattı. Genç bir adam, çalışmakta oldğu dokümanlarla dolu masayı neredeyse devirerek, ayağa fladı ve gümüş bir tası son anda yakalayarak oda boyunca umaktan kurtardı. Tasın içinde girdap gibi dönen sularda pâ_rıldayan kehribar rengi bir ışık yavaşça söndü."D'Olbriot'un adamı nerede, Usara?" diye sordu Planir, göz-leri parıldayarak. "Daha da önemlisi, o lanet olası kılıç nerede?""Bilmiyorum." Solgun yüzlü büyücü sesini kontrol etme-yi başarmıştı ama mürekkep lekeleriyle dolu yakasından sey-rek saçma kadar yükselen kızarıklığı engelleyemedi."Durugörüde bir sonuç akmıyorsan, Shannet'e başvur.Bu, onun uzmanlık alanı." Planir'in sesi hatayı affetmiyordu."Bunun bir fayda sağlayacağını sanmıyorum; ne de olsaadamı benden daha fazla tanımıyor ve elimizde adama aitodaklanmamızı sağlayacak hiçbir eşya yok. Ben en azındangeçen sene okyanustan dönerken onunla gemide karşılaşmış-tım," dedi Usara, meydan okuyarak. "Onu bulmalıyız, 'Sar, hem de çabuk! Planir'in uyarısıyanlış anlaşılamayacak kadar açıktı. "Biliyorum." Genç adam oldukça ince olan omuzlarınıdüşürdü. "Bir süre önce Shivvalan'la konuştum. Shivvalan,Mellitha'yı ipucu verebilecek kişilere bir iyilik yapması içinikna etmiş. Mellitha'mn bayağı bir iyi niyet göstermesi gere-kecek ama kendisi bir sonuç alacağından emin." Başbüyücü kaşlarını çattı. "Onun iyi niyet göstermesi ba-na pahalıya mal olacak. Bunu en azından bir büyücü mesele-si haline getirmeyeceğini umuyorum. İnsanlar onun bir ver- hsüdarı değil de büyücü olduğunu düşünmeye başlarlar-£ yjj bize bir faydası olmaz."' "Biraz hakkını ver. Bu arada, burada bir mektubun var.l'den gelen gemilerden birisiyle gelmiş." Usara bir yan 225saya dönüp üstünde birkaç süslü mühür bulunan kaim pa-• uZattı. "Bu, D'Olbriot tacı, öyle değil mi?" "Evet, teşekkürler, 'Sar, sanırım öyle." Planir uzun süreme]ctuba baktı ve öfkeli bir inilti çıkararak krem rengi dokü-manı avcuna vurup durdu. "Şimdi ben sevgili Prensimize ne söyleyeceğim? Aile ya-digârı kılıcını kaybettiğimizi ve nerede olduğuna dair hiçbirfikrimizin olmadığını tam olarak nasıl açıklayacağım?" "Ben daha çok yeminli adamının kaybolması konusundaendişelendiğini düşünüyorum." Usara, gözlerini Planir'denkaçırsa da sesinde hafif bir iğneleme vardı. "O da var tabii." Planir yarım yamalak bir şekilde başını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 132: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

salladı. "Gemi ne zaman yelken alacak? Bir cevap için bekle-yecekler mi?" "Bekleyecekler," diye doğruladı Usara. "Kurye, gemiyi is-tediğin kadar tutabileceğini söyledi." "Sanırım Camarl'a bir cevap yazacağım," dedi Planir, dü-şünceli bir şekilde. "O bir prensin kulağma sahip ve onunsağduyuyla hareket edeceğini sanıyorum. Söyler misin..." Planir'in sorusu hışımla açılan ve menteşelerine çarpan ka-pının gürültüsünde kayboldu. Köşeli yüzlü, yaşlı bir adamkapının pervazına dayandı ve sesli bir şekilde iç geçirdi. Bana bir içki ver, 'Sar ve şu kahrolası kâğıtlarını biraztopla da bana oturacak bir yer aç." Günaydın, Bulut-Ustası Otrick. Ziyaretinizle bizi şereflen-dirdiğiniz için ne kadar memnun olduğumu belirtmek iste*rttn. Planir'in ses tonu dalga geçer gibiydi ama Usara birsandalyenin üstündeki kâğıt tomarını telaşla kaldırırken, Pla-nır yaşlı adama destek olmak için kolunu uzattı. 226 "Benimle dalga geçme, seni kömür hammalı. Yoksabir tavşana döndürürüm. Sağ ol, 'Sar." Otrick bardağmdaki beyaz konyağı bitirip öksürdüoün,öksürüğü Usara'nm durugörü tasından bile hafifçe yankıla 'di. Yüzündeki derin çizgiler onun uzun ama zorlu bir örn-geçirdiğini anlatıyorlardı ancak canlı mavi gözleri odadaki d'ger adamların gözleri kadar tetikteydi."Son haberler ne?" diye bilgi istedi yaşlı büyücü. "Bazı sonuçlara ulaşmazsak, hem de çabuk olarak, Kali-on'un, katalogunda üçten fazla kitap listeli olan her kütüpha-neye açık saldırı önerisine destek vermemeleri konusundaKonsül üyelerini ikna edebilmek için uzun akşamlar geçirmekzorunda kalacağım," dedi Planir, neşesiz bir şekilde. "Büyücülüğün etkili bir konuma gelmesini isteyen biradam olarak sonuçları çok da net olarak görmüyor, öyle de-ğil mi?" Otrick tiksintiyle başını iki yana salladı. "Belki deElietimmlere bir elçi göndermeliyiz: Lütfen bize şimdi saldır-mayın çünkü büyünüze nasıl karşı koyacağımızı hâlâ bilmi-yoruz ve bu da hiç adil olmaz, öyle değil mi?" "Ben efsanevi Başbüyücünün her türlü güce sahip olma-dığını görmekten zevk alacak birkaç kişi daha biliyorum," di-ye yorum yaptı Usara, dokümanlarının üstünden geçerken."Lescar'daki yaz tutkuları ve Ensaimin'in bazı bölgeleri kont-rolden çıkabilir." "Ben Kalion'un bunu kendi kendine düşünebilmesini is-terdim," diyerek düşüncelere daldı Planir. "Tesadüfen Allinlekarşılaşabileceğini düşünüyor musun, 'Sar, hani Ocak-Ustası-nın çırağıyla?" "Felaket saçlara sahip, geveze olan Selerimah mı, yoksaateşe yakınlığı olan o küçük, korkak kız mı?" Usara bir aniçin başını kaldırdı. "İkincisi," diye onayladı Planir. "Onun, Kalion'un ona so-racağı her türlü soruya cevap vereceğini düşünüyorum. "ffalion'un kıza senin gibilerle görüşmesi için izin verdi-rirdim doğrusu, 'Sar," dedi Otrick, imalı bir şekilde£ Tjsara yaşlı büyücüye aldırmadı. "Onunla birkaç küçük en- 227vi tartışırım," dedi Planir'e. "Kız bunları Kalion'a ilete-vrir Kalion da bir süre bunların üstünde düşündükten son-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 133: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

rüzeârm nereden estiğini anlayacaktır." Otrick sakalının altından müstehcen bir şeyler hırlayarak,bardağım Usara'ya uzattı. '"Sar, senin deneylerin nasıl gidiyor peki? Şu zavallı kitapkurdu koleksiyonun eterik büyünün hangi gizemlerini çözdüacaba bugün?" Bardağı titremeyen ellerle doldurmasına rağmen, Otrick'insöyledikleri üzerine Usara'mn elmacıkkemiklerinde hafif birkızarıklık belirdi. "Eterik büyüleri, adanın bir tarafından diğer tarafına me-saj gönderebilecek kadar çözdüğümüzü memnuniyetle söyle-yebilirim, Bulut-Ustası." Otrick'in gözleri büyüdü ve ağzı açık kaldı. "Yani altı fer-sah boyunca!" "Alayın çok faydalı olduğunu düşünmüyorum, yaşlıadam." Planir konyağa kendisi uzandı, sesi biraz acıydı. "Enazından bunun arkasından söyleyecek daha yirarlı bir şeyinyoksa." Otrick kaşlarını çattı ve yüzü ciddileşti, köşeli hatları asıl-dı. "Elietimmler anakaranın kendi rüzgârlı adalarından daha

Ç°k şey sunduğuna karar verdiklerinde, onlarla savaşmak içineterik büyüleri bilen kişilere ihtiyaç duyduğumuz konusundahemfikiriz. Burada önemli olan anakaraya yerleşip yerleşme-yecekleri değil ama bunu ne zaman yapacaklarıdır. Bu bilgin-leri çok çalıştırdığını biliyorum, Usara ve evet büyücü-do-§umlu olmayanların belirli bir mesafe üzerinden iletişim ku-rabilmeleri gerçekten önemli olabilir, özellikle topyekün bir 228

savaşa girdiğimizde. Ama şu var ki, biz o eski büyücüle •çok daha başka şeyler yapabildiklerini biliyoruz; yol bulmtakip edenleri şaşırtma, düşmanın aklına girip bilgi alma "' "Otrick, sen boş zamanlarını hanımlara iğneyi nasıl kullanmaları gerektiğini öğreterek mi geçiriyorsun?" diye sordPlanir. "Bunların hepsini biliyoruz." "Tek bildiğim bu büyünün nasıl çalıştığını öğrenmemi?gerektiği, temelini bulmalıyız. Ancak o zaman bu piçleri na-sıl durdurabileceğimizi bulabiliriz." Usara'nm omuzları düş-tü ve yorgunluk gözlerini gölgelendirdi. "Kel Ar'Ayen'e yelken açan eskiler biliyorlardı. Kolonininadı buydu, sadece bu kadarını söyleyebilirim." Otrick koltuğunda öne doğru eğildi, gözleri parlak safirrengiydi. "Eterik büyünün temelini kökten sarsacak kadar çokşey biliyorlardı. Elietimmleri otuz nesilden beri çorak kaya-lıklarında bağlı tutmayı başardılar. Bu büyünün ustaları ol-muş olmaları gerekiyor; bu gizemli gücü kullanarak yirminesil boyunca binlerce fersah kaplayan İmparatorluğu kurdu-lar! İnsanları, yanlarına mümkün olan en iyi büyücü desteği-ni almadan dosdoğru okyanusa gönderdiklerini hiç sanmıyo-rum. Onların bildiklerini öğrenmeliyiz, o yüzden o koloniyibulup herhangi bir kayıt, ipucu, eterik büyünün en temelprensiplerini anlatan bir kitap ya da herhangi başka bir şeybırakıp bırakmadıklarına bakmalıyız." Planir aniden iç geçirerek yüksek sandalyesinde geri yaş-landı. Uzun parmakları düzgün tıraş edilmiş çenesinin üze-rinde kilitli duruyordu. "Bu araştırılmaya değecek bir fikirolabilir, Bulut-Ustası."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 134: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Yani, sadece bölük pörçük hatırlanan ve gitgide daha bü-yük bir düğüm haline gelen rüya ve hayallerin içersinden çe-kip çıkartmam için başka bir şey daha var demek istiyorsun,diye inledi Usara. "O kadar da zor olamaz." Otrick konu kapanmış gibi ko-

nuşuyordu. "Taslannın yarısı ve oyun tahtası eksik olan bir takımdanKuzgun'un kurallarını çıkarmak ister misin?" diye he-"Arşivlerin aranması için kimi ayırabiliriz?" diye anidenAU planir. "Mevcut kayıtların içinde kayıp koloniye aitnla sert bir karşılık verdi genç büyücüArşivlerin aranması için kimi ayırabiliu planir. "Mevcut kayıtların içinde k a referansları karşılaştırarak başlayacağız; gerisinin çorap' küğü gibi gelmesi için bu sana hangi ipi çekmen gerektiğikonusunda bir fikir verir, 'Sar." "Casııel Devoir," diye karşılık verdi Usara, daha Planir ko-nuşmasını bitirmeden. "Sadece Misaen biliyor ama böyle birise yeteneği var; ve eğer biraz şansım varsa, bu onu bendenuzun bir süre uzak tutar." "O gerçek bir baş belası, öyle değil mi," diye aşağılayarakyorum yaptı Otrick. "Ama yine de detayları kaçırmayan birgözü var, bunun hakkını yememek lazım. Öyleyse en iyi ka-yıtlar nerededir sizce?" "Ben Prens D'Olbriot'a bir büyücü göndermeyi düşünü-yordum," dedi Planir, düşüncelere dalmış bir şekilde. "Devo-ir, Tormalin doğumlu, öyle değil mi? Orayı iyi bildiği içinbir elçi olarak şüphe uy andırmayacaktır. Ve orada bulundu-ğu sürece güncel kayıtları dikkat çekmeden inceleyebilir.""Bu iş uzun sürecek." Usara başını iki yana salladı. "Ne yapalım, Elietimmler biz onların büyüsünü bozacakdaha zarif bir yol bulamadan görünürlerse, biz de onları Di-ğerdünya'ya geleneksel ateş ve selle püskürtürüz.Yaşlı büyücü bir kurukafa gibi sırıttı. "Böylece Kalion da yapacak daha faydalı bir şey bulmuş°lur," diye belirtti Planir, yavan bir şekilde. BARAKALAR,SULH CEZAEVİ, RJELSHAZ,Son-İiKYAZın 30 V^y Tpyandığımı söyleyemem; sadece kafatasımm içindeki kar1 >? gaşanm yatışmasından sonra tekrar kendimin ve etrafi-^??fcmın farkına vardığımı söyleyebilirim. Her şeyi tam ola-rak anladığımda ise, hiç o zahmete girmemiş olmayı diledim. Kollarım ve bacaklarım, üstlerinden sanki el arabaları geç-miş gibi ağrıyordu ve hareket edemediğimi düşündüğüm biran boyunca sanki kalbim duracak gibi oldu. Kılıç tutan elimigüç de olsa gözlerime doğru kaldırabildiğimi anlayınca, beniele geçiren panik azaldı. Ancak yine de kendimi pekmezdeboğuluyormuş gibi hissediyordum, en ufak hareket büyükbir çaba gerektiriyordu ve parmaklarımı kendi gözlerimlegörmeyi başardıktan sonra denemekten vazgeçtim. Zaten doğru dürüst göremiyordum da; kan, çamur ya daher ikisi de kaim bir tabaka halinde yüzümün her bir yanınıkaplamıştı ve gözlerimi açmaya çalıştığımda gözkapaklarımlakirpiklerimin birbirine yapışmış olduğunu anladım. Gözleri-mi kırpıştırarak kaba kiri temizlemeye çalışmamın da hiçbir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 135: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

yararı olmadı. Tutamadığım bir gözyaşına, kızgınlığımdanburnumun köprüsünden aşağı akarak çamurun içinde bir yolaçtığında irkildim. Burnum tekrar kırılmış gibi görünmüyor-du ve bu küçük lütuf için Dastennin'e, çok da anlamlı olma-yan, bir şükran duası mırıldanmayı başardım. Eğer burnumkırık olmuş olsaydı, büyük bir ihtimalle kendi kanımda bo-ğulur ve bir daha asla uyanamazdım. Aklım111 derinlerinden sinsi korkular yayılmaya başladı.] böyle bayılabilmiştim? Yoksa bu düşme hastalığı mıy-7 filemde bildiğim kadarıyla bu hastalık yoktu ama nasıljn olabilirdim ki? Belki de aklımın altını üstüne getiren oFlietimm büyüsünün verdiği zarar ancak şimdi ortaya çıkı-ordu. Bu, bir çeşit korkunç hastalık mıydı; bacaklarımı, göz-lerimi ve aklımı kaybedip sokağımızın sonunda kızıyla yaşa-yan o adam gibi mi olacaktım? Benim de ağzımın suları bu-lamacımın içine akacak, beynimi kurtlar mi yiyecekti? Yoksaaklımı mı kaybediyordum? Yavaş yavaş bir toprak zeminde yüzüstü yattığımı anla-dım, çıplak tenime batan kaba samanlar acı veriyorlardı. Bu,iyiye işaret değildi. Derin bir nefes alarak ellerim ve dizleri-min üstünde doğrulmaya çalıştım ama bulunduğum yerin leşgibi kokusu nefesimi kesti: Eski idrar, ekşi ter, çürümüş yi-yecek ve pisletilmiş saman kokularından oluşan güçlü bir ka-rışım. Bir ağız dolusu safra çıkarana kadar, acımasız öksürük-ler beni sarstı. Eğer burnum zaten fare pisliğinin içerisindeolmuş olmasaydı, öksürüklerin üzerine bağırsaklarımda baş-layan kötü kramplar, beni yere yıkardı.Adamakıllı bir dayak yediğim artık ortadaydı. Dast adına,bunu kim, niçin yapmıştı? Pislikte yatıp çaresizce suyun ha-yalini kurarak akciğerlerimdeki ateşin sönmesini, göğsümünetrafındaki demir kemerin gevşemesini bekledim. Bu aradada karışmış aklımı zorlayarak kendine gelmesini sağlamayaÇalışabilir, etraftaki seslerden bir şeyler anlamaya çalışabilir-dim. Bu, ne de olsa daha çok acı verecek bir girişim değildi.Mırıldanan sesler duydum. Çoğu erkek sesleriydi ancak iç-lerinden bazıları gençlere ya da kadınlara da ait olabilirdi. Biryerden duyulan hızlı Relshazca bağırmaların üzerine toprakVe saman üzerindeki çıplak ayaklar hareket etti. Birisi kıkır-dayarak acımasızca güldü ve havada ıslık çalarak çıplak bir te-ne inen derinin sesi duyuldu; kamçı sesini boğuk bir inilti iz-

231

ledi. Gülen kişi neşeyle gülmeye devam etti, belli ki tonun elinde bulunuyordu. Yakında bir yerde başlayan birtışma işitildi, kelimeler hırıltı ve küfürlerin içinde kaybold "Ete inen yumruklar duyuluyor, drlgalar halinde yükselenzahürat dövüşenleri devam etmeye teşvik ediyordu. Bir mtal kapı tangırtıyla açıldı ve çizmeli ayaklar kavgayı durdumak için içeriye girdi. Gözlerimi kırpıştırarak yüksekteki hiparmaklıktan gelen zayıf ışığın önündeki siluetlere baktımSopalar dövüşenleri ayrılmaya zorluyor, önlem olarak ayrımyapmadan yakındaki çömelmiş, pislik içindeki kişilere de ini.yorlardı. Kilit altındaydım. Bu herhalde Relshazlı sokak soyguncu-larının elinde olmaktan ya da bir Elietimm hücresinde olmak-tan iyiydi ama kutsal olan her şey adına, buraya nasıl gelmiş-tim? Tüm gücümle aklımı toplamaya çalıştım; kestiremedi-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 136: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ğim bir şey kendimi kaybetmeme yol açmıştı ve bunun muh-temel sonuçları her yanımı' karaböcekler sarmış gibi titreti-yordu. Bulunduğum yer düşünüldüğünde, kim bilir, üstüm-de gerçekten de karaböcekler bulunabilirdi. Kendimi konsant-re olmaya zorladım; bitkinliğim ve dikkatimi dağıtan sayısızağrım göz önüne alındığında bu hiç de kolay bir iş değildi. "Sen bir Tormalinlisin, bir yeminli adamsın; kendinegel," diyerek kendimi sessizce azarladım. "Tepeleme pisliğiniçinde yatarak, kendi kendine acımak sana hiçbir şey getirme-yecektir." Beni bayılmış olarak sokakta yatarken bulan nazik bir va-tandaş Emniyet'e haber vermiş olabilirdi, öyle değil mi? Budurumda Emniyet büyük ihtimalle sarhoş olduğumu düşün-müştü. Ancak Relshaz'da gördüğüm kadarıyla ayyaşlar ço-ğunlukla yattıkları yerde bırakılırlardı ama zengin bir adamınkapısını engellemişsem, Emniyet beni ayılmam için bir hüc-reye atmış olabilirdi. Tüm bunlar çok mantıklıydı ancak böy-le bir dayağı hak edecek ne yapmıştım? Biraz gayretle gözle- çizme çivilerinin önkolumda bıraktığı izlere bak-fırnl n'vüsrnek bir yana, ayakta duracak halim bile yokken,1101 beni bayıltana kadar dövmüşlerdi?ne • mesern de ağzımdan bir inilti çıktı. Gözlerimi kapat- 233karsı koymalarıma rağmen umutsuzluk baskın çıkacağa' -yordu. Başım dönüyordu ve tekrar gölgelere düştüğümüttigimde karşı koymaya çalışmadım bile.Kısa bir süre için uyandığımda, gökte geceyarısı mavisinin

rinde nokta nokta parlayan sönük yıldızları gördüm. Kü-lle ay sade siyah pencere demirlerinin arkasında tek başınaulaşılmaz olarak yükseklerde süzülüyordu. Kemiklerimekadar donmuştum ancak gidecek daha sıcak bir yer olduğuvarsayılsa bile, tutulduğumdan hareket edemeyecektim. Göz-lerim tekrar kapanana kadar imrenerek uzaktaki ışıklara bak-tım."Ryshad Tathel!" Bana kaba bir Relshaz aksanıyla seslenen kişi, beni her tür-lü kırbaçtan daha etkili bir şekilde hayata döndürdü. İlk cevap verme denemem çatlamış dudaklarımda ve kurudilimde oldu. Ağzımdaki gerçekten iğrenç tat yüzünden irki-lerek yutkunup öksürdüm. Tüm yaralarım da aynı anda uyan-dıklarından bıçak gibi ağrılar her tarafıma saplanmaya başla-yınca nefesim kesildi."Burada!" Acılar içinde ayağa kalkmaya çalışırken, bir sesçıkarmayı becermiştim."Buradan." Yüzümü telaşla ovalayarak görüntümü açmaya çalıştım vegözlerimi kırpıştırdığımda kaba bir üniforma içersinde kapıdaduran iriyarı adamı gördüm. Duvardaki parmaklıktan içeriyiaydınlatan sabah güneşi bana geniş bir odada olduğumu gös-teriyordu. Duvarlar taştandı ve eğimli zemin en kötü dışkılarınaÇik bir lağıma akmasını sağlıyordu. Leş gibi koku, bir kediyiağabilecek cinstendi. Adamlar duvar diplerine yığılmışlardı, bazıları diğerleri tarafından kıskanılan samanların Uzeuyuyorlardı, çoğu çıplaktı, bazıları paçavralar içerisindeyH-hepsinin vücudunda yeni açılmış ya da iyileşmekte olan v 6lar bulunuyordu, içlerinden herhangi birisi gibi görünüyor^eğer, tahmin ettiğimden de beter bir halde olmalıydım.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 137: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Hadi, çabuk ol!" Nöbetçi hırlayarak, kısa sopasını tehd-edercesine salladı. Bunu tekrarlamasına hiç gerek yoktu. Onhiç itirazsız, ıslak yün kadar yumuşamış olan dizlerimin üstünde tökezleyerek takip ettim. Bana vurmak için bir bahanearadığı açıktı ama ben ona bu fırsatı vermemeye kararlıydım Dar bir avluyu geçtikten sonra nöbetçi beni sade, beyazboyanmış bir odaya ittirdi. Arkasından kapattığı kapıya yasla-narak, yüzünün çıbanlarından bile akan bir merakla hevesleziyaretçime baktı."Günaydın, Ryshad." Mellitha kaba bir sıranın üzerinde oturuyordu. Etekleriözenle bileklerinin etrafında toplanmıştı. İç etekliği bugündantelli değildi ve bağcıklı kalın botları zemindeki pisliğinüzerinde duruyorlardı. Tamamen rahat görünüyordu ve ya-nında sık örülmüş, kapaklı bir sepet bulunuyordu. "Günaydın, leydim." Çenemi kaldırıp karşısında rüzgârdauçuşan hayalarımla durduğum gerçeğini görmezden geldim.Ayrıca utançtan kızaracak bile olsam, yüzümü kaplayan pislikbunun görülmesini engelleyecekti. "Otursana. Şimdi, Trimon adına, ne yaptığını zannediyor-dun?" Hızlı bir Toremal lehçesinde konuşurken, fırtınalı grigözleri kızgınlıkla parladı. Nöbetçi, sözlerini takip edebilmekiçin çaba göstermek zorunda kaldı. "Ne demek istediğin hakkında hiçbir fikrim yok," dedimdonuk olarak. Hafif bir şaşkınlık gözlerinin etrafındaki gülme çizgileri111derinleştirdi."Hatırladığım son şey demircilerin mahallesinde bir so-

ı pndinıi kaybettiğim," diye fısıldadım. "Buraya nasılkak» *fr antikacının dükkânından değerli bir antika bileziği çalışarak." Mellitha söylediklerine kendisi de inanını- 235f s gibi, başını iki yana salladı. "Söylediklerine göreL düz mağazaya girdikten sonra, bileziği alıp çıkmaya ça-ıssın." Adam seni durdurmaya çalıştığında, karşı koy-ssun, ancak o zamana kadar asistanı Emniyet'e haber gön-, rrneyi başarmış. Anlaşılan, beş adam seni ancak zaptedebil-mjc. Yaraların ne durumda?""Kırık yok," dedim, olmadığını o anda memnuniyetlefark edip. "Beni her kim dövdüyse, ne yaptığını biliyormuş."Mellitha çeşitli çürük ve yaralarımın üzerinde göz gezdir-dikten sonra sepetine uzandı. Elime küçük bir kap tutuşturdu. "Civanperçemi merhe-mi," dedi kısaca. Aldırmadım. "Olanlar çok anlamsız. Ben güpegündüz bi-rini soymaya teşebbüs etmem ki. Niye böyle bir şey yapma-ya kalkışayım ki? Shiv'in dolu kesesiyle nasıl olsa istediği herşeyi satın alabiliriz." "Bunun bir açıklaması olmalı." Mellitha şüpheyle banabaktı. "Elietimmler olamazlar mı? Herhangi bir sebepten do-layı, ayaklarının altında dolaşmanı istememiş olabilirler. Da-ha önce aklına girmişlerdi, bu onların bir numarası olabilirmi?" Başımı kararlılıkla iki yana salladıktan sonra, durup Mellit-ha'nın ima ettiklerini düzgün olarak düşünmeye başladım. Uzun bir andan sonra, "Hayır," dedim. "Buz Adamlarınaldırışı kesinlikle dışarıdan gelen bir saldırıydı. Bir adam zor-la beynine girip aklını ele geçiriyordu. Bu ise..." Omuzlarımı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 138: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

silktim. "Bu olayda sadece kendimi kaybettim, her şey gözle-rırnin önünde çözüldü..." Yaşadığım dehşeti hatırladığımdabilinçsizce başımı salladım ve Mellitha uzanıp elimi tuttu. kâbns "Tamam, her şey yolunda. Ben buradayım." Sankigören çocuğunu yatıştıran bir anne gibi konuşmasına raögüven veren güçlü eli bana dayanma gücü verdi.236 "Beni nasıl buldun?" diye sorabildim.ienin "Kolay olmadı." Gözlerindeki endişe, bir gülümseregölgesiyle hafifledi. "Beni ne zaman çıkarabileceksin?" Sonunda önemli oladüşünmeye başlamıştım. "Çıkartamıyorum," diye cevap verdi Mellitha. "En azındanbugün için." Gözlerimi Mellitha'ya diktim. "Kime para vermen gerek-tiğini biliyörsündür, öyle değil mi?" "O kadar basit değil." Sesinden kızgın olduğu anlaşılıyor-du. "Büyük ayın gelecek dolunayında seçimler var; bazı aday-lar mevcut yargıçların haksız yere çok para kazandıkları hak-kında çok yaygara kopardılar. O yüzden kimse rüşvet kabuletmeyi düşünmüyor bile, en azından oylar sayılana kadar." "Sen bana seçimle işinin başına gelmiş bir memurun rüş-vet almak istemediğini mi söylüyorsun?" Başımı kuşkuyla ikiyana salladım. "Relshazlı köpekler bedava sosis yemiyorlar mıyani? Daha fazla para teklif et; Prens borcunu ödeyecektir." "Bugünlerde bu sadece bir para meselesi değil." Mellit-ha'nin ses tonu keskindi. "Siz Tormalinliler farklı düşünsenizde, seçimler bazen kendini işine adamış, dürüst yargıçları daortaya çıkarabiliyor. Kişinin ailesine göre avantaj sağladığı,herkesin efendi ve tebaa şekline sokulduğu bir sistem yerinebiz, seçimleri tercih ediyoruz. Bu, Rasyonalistlerin savundu-ğu doğru bir düşünce bence.""Özür dilerim." Kontrolümü geri kazanabilmek için bir angözlerimi kapattım. Mellitha şu anda bana yardımedebilecektek kişiydi ve onu kızdırarak bir yere varamazdım. Kendimbu şekilde kaybederek, ne yaptığımı zannediyordum? Öy-leyse, bana ne olacak?"

"Yarından sonraki gün, açık köle artırmasında satılacak-» jvlellitha sepetin kapağını kaldırdı. "Sana giyecek birI r yiyecek ve su getirdim. Seni daha iyi bir hücreye koy-' | rl için nöbetçiye para da verdim. Birisine para vermenpkir ya da yiyecek satın alman gerekirse, peynirin içindew miktar para var. Şimdi, merhem nerede? Ah tamam, onuvermiştim..." Mellitha konuşmaya devam etti ama benı «ı duvara bakarken, sözleri anlamsız bir karmaşanın için-ı kayboldu. Bu, insanın kulağına ne kadar safça gelse de,oeishaz'daki zenginliğin temellerinden birini oluşturan köleticareti aklımın ucundan bile geçmemişti. Tormalin'de köle ticareti yapılmaz, bu birkaç kuşaktan be-ri böyle; gelişmemiz içerisinde bu gibi şeyleri geride bırak-tık. Diğer taraftan Caladhrialı Lordlar borçlarına karşılık borç-lunun kendisini ya da bazı durumlarda eşini ve çocuklarınıda satmakta bir sakınca görmüyorlar. Borçlular bir sabah uya-nıp kendilerini demir bir tasmayla buluyorlar ve tarlalarda ça-lıştırılmak üzere en yakın komşuya ya da fiyatlara göre, Rels-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 139: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

haz'da satılabiliyorlar. Lescarili Dükler, Tormalin Taçları ya daCaladhria Yıldızları karşılığında satacakları şarap ya da tahılı,birkaç mevsimdir savaş görmemiş olan topraklardan hızla çı-kartabilmek için çoğunlukla yüzlerce köle bakınmak için pa-zara geliyorlar. Öte yandan masraflarının bir kısmını çıkarta-bilmeleri için de yakalamış oldukları tutsakları, aileleri fidye-yi ödeyecek durumda değilse eğer, savaş mevsiminin sonun-da satmaktan çekinmiyorlar. Relshaz bunların hepsini alıyorve karla satıyor. Satılanlar genellikle Aldabreshililere giderlerVe orada bir kadırgada zincirli olarak birkaç perişan yıl geçi-rır ya da sadece Trimon'un nerede olduğunu bildiği bir ada-da ölene kadar çalıştırılırlar. Pazarda beni çıkartabilmek için gerekli olan parayı öde-melisin," diyerek Mellitha'nm nöbetçiyle olan arılaşmasınıncletaylı anlatımını böldüm.

237

"Tabii ki, elimden geleni yapacağım..." diye başladıincinmiş olarak. "Her ne kadar gerekiyorsa, teklif et," diye ısrar Pf ?"Prens sana geri ödeyecektir, inan bana.nı "Tabii ki. Bunu dert etmemeye çalış. Sen önce buradan Kçık, sonra neler olduğunu araştırır buluruz." Mellithakaybolan köpek yavrusu için teselli eden annem gibi kon "şuyordu. Yine de ikna olmuş değildim. Zaten köpek yavrısunun sonu da iyi olmamıştı; yengeç teknelerinin etrafVndçöpleri karıştırırken denize düşüp boğulmuştu zavallı. Mellitha ona seslenen nöbetçiyi sertçe azarlamasına raS-men, ayağa kalkıp bohçayı ellerime tutuşturdu. "İçeride tekyapacağın beladan uzak durmak; biz de senin pazarda çıkma-nı sağlayacağız.""Belki Shiv'in aklına bir şeyler gelir," diye seslendim om-zumun üstünden, nöbetçi sopasını acı veren bir şekilde böb-reklerime bastırıp beni telaşla dışarıya ittirirken. Kötü kokangardiyan beni birkaç avludan geçirerek cezaevinin başka birkanadına götürdü. Mellitha'nm parası bana ikinci katta, tahtazeminli bir odada, bir grup adamla beraber, kaba yapraklar-la doldurulmuş bir ranza satın almıştı. Sırtımı duvara vererekdikkatle oturup bohçayı açtım. En dışta sade keten bir göm-lekle bir pantolon bulunuyordu. Kader arkadaşlarımın kılıkkıyafetine bakıldığında, burada bir tek bunların giyilmesineizin verildiği anlaşılıyordu. Deri bir su matarası, biraz tazeekmek ve sarı yumuşak bir peynir yıpranmış bir havluya sa-rılmıştı. Peynirin keskin kokusunu aldığımda tekrar acıkmayabaşladığımı fark ettim. Havlunun köşesini ıslatıp ellerimdekive yüzümdeki kirin kabasını temizleyip gerisini boş verdim,gardiyanların bize yemek olarak verdikleri şeylerin içindegizlenen hapishane ateşinden korunabilmem için bana su ge"rekecekti. Ekmeğin yarısını yedikten sonra cesaretim geri gel"

çeklerle birlikte o kadar da savunmasız hissetmiyor-du § 'jurn artlJc'T T m odanın içinde benimle birlikte bulunanlardan bazı- beni açık bir merakla, bazıları ise ilgiyle süzüyordu. Ba-larına meydan okuyan yoğun bir bakışla karşılık vererek? lerini kaçırmalarını sağladım. Artık kimsenin beni izleme-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 140: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

A-sinden emin olduktan sonra peynirin içine gömülmüş olanAlı kâğıda sarılı paketi yavaşça çıkarıp pantolonuma sok-tum- Bunu hallettikten sonra çok yakında köle olacak kaderarlcadaşlarımı incelemeye koyuldum. Kimseyle göz göze gel-memeye dikkat ediyor, kimseye gereğinden uzun bir sürebakmıyordum. İstediğim son şey bir kavgaya karışmaktı.Adamların çoğu ranzalarının üstüne yığılmışlardı, bazıları iseamaçsızca demir parmaklıklı pencereden dışarıyı seyrediyor-du. Çoğu benden biraz daha yaşlıydı ve iyi beslenmişlerdi;adamların yaklaşık yarısında dışarıda geçirilen bir hayatın ge-tirdiği yıpranmış yüzler vardı. Kimse konuşmadığından nere-li olduklarını anlayamadım ama burada zaten kısa bir süre ka-lacaktım ve dolayısıyla bir sohbete girmeye çalışmanın biranlamı yoktu. Odada devamlı öksüren bir ya da iki genç adam da vardı,çok ses çıkarmamalarına rağmen hiç durmayan öksürük sesibir süre sonra sinir bozmaya başladı. Gençler sanki hücreninuzak ucunda kalmaya zorlanmışlardı, benim ranzam ve boşolan başka bir yer onları diğer mahkûmlardan ayırıyordu.Yandaki komşum itiraz etmeden, ne kadar o tarafa doğru ka-yabileceğimi merak ettim. "Doğru oturup sabırlı olursan Mellitha seni çıkaracak,"dedim sert bir şekilde kendi kendime. Kimseye bulaşmayıpkimseyle bir kupayı paylaşmadığım takdirde bir şey kapmariskim düşük olmalıydı. Camsız pencereden, yakında olduğu anlaşılan bir saattengünün sadece ikinci çanı duyulunca büyük bir hayrete düş- 240

tüm. İç geçirdim; önümüzdeki iki günün uzun ve sıkıgün olacağı ortadaydı. Öğlen geldi ve geçti. Damın üstündeki kiremitlere yaörr,yağdı ve başka bir gardiyan bir tepsiyle göründü. Tepsjüstündeki arpa ezmesiyle dolu tahta kâselerin hepsi kurumeski yemek kalıntılarıyla doluydu ve üstlerinde sinekler oe ?niyordu. Bağıran midemi biraz daha ekmekle yatıştırarak Yseme dokunmadım. "Aç olmak kurtlanmaktan daha iyidir," diye kendi kendime öğütledim. Ayrıca ne kadar az yersem, uzak duvara daya-lı olarak duran leş gibi kokan çömlekleri ziyaret sayım da okadar az olacaktı; bir çömleğin gübre olarak satılmak üzeredışkı için, diğerinin de ağartıcı olarak satılmak üzere idrariçin olduğunu dalga geçerek tahmin ettim. Relshazlılar herşeyden para kazanmanın yolunu bulurlardı, bundan eminolabilirdiniz. Günün en eğlendirici tarafı herhalde buydu. Kırbaçlı bir-kaç gardiyan tarafından pencereye götürülüp aşağıdaki avlu-da boğazı kesilerek öldürülecek bir adamın infazını izlemekzorunda bırakılmamız ise öğleden sonrası eğlencesini oluş-turdu. On adam uğraşıp iriyarı suçluyu güçlükle dışarıya sü-rükleyip infaz iskelesine bağladı. Suçlu, ağzı bir deri tıkaçlakapatılana kadar gardiyanlara küfürler yağdırdı ancak tıkaçlabirlikte suçlunun zaten kırmızı ve kanla kaplı olan kaba yü-zü yaşlarla doldu. Üstelik o vakit gardiyanlar zavallı piçin bo-ğazını kesecek olan mekanizmayı harekete geçirecek dişliyikimin döndüreceğine dair kura bile çekmemişlerdi. Ben izle-mek için bir çaba harcamadım; adamların nasıl olduğunu iz-leyerek öğrenilebilecek tüm dersleri öğrenmiştim. Onun ye-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 141: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

rine avluyu çevreleyen yüksek binalardaki diğer pencerelerebaktım. En alt katlarda, uyandığım hücreye benzer hücrelerinbulunduğu anlaşılıyordu. Donuk saçların altında bir deri birkemik kalmış, kirli yüzler gösteriyi kaçırmamak için denin"' anışrmşti- Daha üst katlarda adam ve kadınlar daha düz-kıyafetlerin içinde aşağıya bakıyorlardı, bazıları isteksiz-S Varken, bazıları infazı dehşetle büyülenmiş gibi izliyor-l A Onların düzgün yemek ve temizlik için ne kadar öde-,, ini merak ettim; herhalde şehrin gurur duyduğu en pa-ı hanında kalmak için ödeyeceklerinden daha fazla ödü-yorlardı.Gardiyanlar bize izin verir vermez ranzama döndüm. Diğerlerinden biri eliyle kül rengi yüzünü ovuşturdu. "Neyapmış?" diye sordu. Gardiyan kaşlarını çattı. "Küçük kızlara tecavüz edip son-ra öldürmüş." Odada bulunan istisnasız herkesin yüzünü ekşittiğini ya dagerçek bir tiksintiyle yere tükürdüğünü görünce, memnunoldum; belki de her şeye rağmen burada uyumayı göze ala-bilirdim. Akşam geldiğinde, artık can sıkıntısından ne yapacağımıbilmez bir hale gelmiştim. Çürükler içindeki kol ve bacakla-rımı gevşetmek için birkaç temel esneme hareketi yapmayaçalıştıysam da bu herkesin dikkatini çekince, devam etme-dim. Uyuduğumda muhtemelen zaten çalınacakları için ek-mek ve peynirden arta kalanları bitirdim. Batıya bakan ve gü-nün son ışığını yakalayan pencereden yağmur bulutları geçi-yor ve demirlerin siyah gölgesi ağır ağır kırıklarla kaplı kirlizeminin üzerinde ilerliyordu. Annemin b eni, Mistal i ve Kit-ria'yı yatırdığı yaz akşamlarından beri bu kadar erken yattı-ğımı hatırlamıyordum. O zamanlar hava hâlâ aydınlık diyeuyumak istemezdik, ayrıca Hansey ve Ridney yatmak zorun-da olmadıkları için de itiraz ederdik. Ertesi sabahın serin şafağında beni rahatsız eden bir hisyüzünden uyandım. Yanlış giden bir şeyler vardı. Ani birf°kla, öksürüklerin durduğunu fark ettim. Hemen doğrulup

nasta adamlara doğru baktım ve birinin katılaşmış bir halde

241

sessizce yattığını gördüm. Kül rengi yüzündeki dudaklararmıştı, donuk gözleri tavana bakıyordu. Karşısında ytiz-vyun yatan arkadaşının soluk teni maviye çalmasına rap242 göğsünün hâlâ oynadığı görülüyordu, nefesi akciğerleri !fokurdarken nabzı boynunda atıyordu. Ani hareketim yüzünden diğerlerinden bazıları uyanımiçlerinden birisi kapıya vurup gardiyana seslendi. Gelen iVöfkeli nöbetçi, bulaşmış ranzaları odada bırakarak, ölühasta adam arasında bir ayrım yapmadan ikisini de aynı kayıtsızhkla sürükleyip götürdüler. Ürpererek yakın zanıandabenim ranzamda kimsenin ölmemiş olmasını diledim, özel-likle de bulaşıcı bir şeyden. O gün diğer günden çok daha zor geçti. Boş oturmaktanhiçbir zaman hoşlanmamıştım ve bunun sinirlerimi bozması-na izin vermemeye çalışsam bile -kendi kendime Dasten-nin'in sabırlıya balık gönderdiğini ya da bundan daha kötüyerlerde bulunmuş olduğumu telkin ederek- günün sonuna

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 142: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

doğru artık bunların hiçbiri fayda etmemeye başlamıştı. Dü-şünebildiğim tek daha kötü yer Elietimmlerin zindanıydı veorada bile en azından konuşacak birileri olmuştu, Aiten'indesteği, Shiv'in büyüsü ve Livak'm kilitlerdeki ustalığıyla birkaçış planı oluşturmak için bir temelimiz olmuştu. Bu diğer-lerini düşünmeme yol açtı, beni açık artırmada satın alabil-mek için bir plan yapmış olduklarını umdum, Elietimmlerben buradayken harekete geçmiş olabilirlerdi. îçinde bulun-duğum durumda kilit altında olmaktan çok, cezaevinden kur-tulmak için başkalarına ihtiyaç duyuyor olmamdan nefret et-tim. Bu gerçek, keyfimi hiç düzeltmedi. Beyinsiz bir asilin, saçı uzun aklı kısa bir kızı kurtarışın1anlatan o hiç bitmeyen Solura şarkısının kıtalarını hatırlama-ya çalışırken kapı hışımla açıldı ve birkaç nöbetçiyle birlikteiyi giyimli bir adam göründü. Adamın bir elinde bir hesapdefteri, diğerinde ise burnuna tuttuğu bir koku kutusu var ı cilalanmış çizmelerinden çok o kutuya imrendim.beci, odanın içinde bakmdıktan sonra, kapıya en ya-i n kişiyle başladı, o da bendim. Beni boylu boyunca,-Hen sonra, başıyla en yakındaki gardiyana işaret etti.••Onu soyun."Tardiyana tehditkâr bir bakış fırlatıp gömlekle pantolonu-kendim çıkardım. Bunu yaparken, dikkat çekmeden, Mel-, >nın parasını elbiselerin arasına sıkıştırmaya çalıştım. Ko- kutulu adam beni baştan aşağı dikkatle inceledikten sonrarekrar onaylarcasma başını salladı; bu sefer gardiyan adamadişlerimi göstermek için tuttuğu çenemi aşağı çekti. Gardiya-nın eli koktuğundan yutkunarak kusmamaya çalıştım ve o pi-çin ağzıma pis parmağını sokmaması için ağzımı geniş açtım.Eğer soksaydı, herhalde ne olursa olsun onu ısırarak koparır-dım. Muhasebeci dişlerimi saydı, başını salladı ve defterine birnot düştükten sonra gözüme baktı. "Herhangi bir ustalığın var mı?" diye geçerli bir Torma-linceyle sordu. Hızla ne söylemem gerektiğini düşündüm; Mellitha'mnçok yüksek bir fiyat ödemesini istemiyordum, öte yandan ilkteklif verene giden on tarla kölesinin arasında da olmak iste-miyordum."Kılıç Adamı," dedim ciddiyetle. Adam omuzlarını silkip bir şeyler daha yazdıktan sonra sı-radaki mahkûma geçti. Gardiyan bana elbiselerime uzan-mamla birlikte ikaz edici bir bakış fırlatınca, odanın içindedönen muhasebeciyi dinleyerek oturup olacakları beklemeyebaşladım. Birkaç rıhtım işçisi, bir çömlekçi, bir kumaşçı ula-S1' bir kâtip, iki tahsildar ve bir sığır çobamyla birlikte bu-lunduğum anlaşılıyordu. Buraya nasıl düştüklerini sadeceuastennin bilir. Muhasebecinin sorgulamasından sonra hâlâÇÇlak olarak hücreden çıkartıldık ve başka talihsizlerden olu- şan, uzun bir kuyruğun sonuna eklenerek bina grubunuğer ucunda bulunan, uzun ve alçak bir binaya götürülH-vKadınların bulunduğu hücrelerden çıkan ikinci bir sıra V, vleyişi daha çekilir bir hale getirdi. Burada muhtemelensuz yere bulunan bazı kadınlar için üzüldüm; fayda etmde çıplaklıklarını el ve saçlarıyla örtmeye çalışıyor, ıstırap dlu gözlerle boşluğa bakıyorlardı. Çoğunlukla yanlarında bacaklarma asılan çocuklar vardı. Başkalarının ise burada dah

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 143: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

önce bulundukları anlaşılıyordu, adamlara arsız bakışlarlameydan okuyor, işaret edip kıkırdıyorlardı. El hareketlerin-den sohbetlerinin konusu açıkça anlaşılıyordu. Benim gözü-me çarpan cesur bir parça bana uzun uzun bakıp göz kırptıama avucunda müşterilerinden çalan bir fahişe olduğunugösteren damgayı görünce, bir karşılık vermekten vazgeçtim. Sıra ilerliyordu. Gardiyanlar, kullanmaktan çekinmediklerisopalarıyla bizi bir kapıdan içeri itekleyince karşımda uzunderin bir havuz gördüm, gerçekten Prensin çiftlik evinde ko-yunları yıkamak için kullanılan havuza benziyordu. Nöbetçi-ler değneklerini bir çoban asası gibi kullandığı için, itilmeyibeklemeden atladım. Bulanık pis suyun içinde kirletilmiş sa-manlar yüzüyordu ama umursamadım. Kendimi ovalayarakkirlerden kurtulmaya çalıştım, kesiklerimin ve çürükleriminağrısına eklenen böcek ısırıklarına aldırmadım. Havuzun so-nuna vardığımda uzun gömlekli bir adam soğuk elleriyle be-ni bir sıraya oturttu ve bir kırpma makasıyla saçlarıma daldı.Olanları düşündüğümde, pazar için hazır hale getirilen birkoçun hissettiklerini anlar duruma gelmiştim. Bizi başka bir kapıdan çıkarttıklarında, kırpılmış başımdasoğuğu hissettim. Bunun bedava tıraş olmak için bir yol ol-duğu kesindi ama sonuca bakıldığında iyi bir berbere paraödeyip düzgün bir tıraş olmayı tercih ederdim. Çenemin üze-rinde kaşınan ve batan kısa kılların üzerinde elimi gezdirip &1'nemin beni bu halimle tanıyıp tanıyamayacağmı düşündüm- gatlş için dağlardan indirilen hayvanlar, eğer şanslılarsa,ce yıkanırlar, sonra da yünlerindeki su hâlâ ağırlık yapar-tartıhrlar. Relshazlılarm aynı şekilde çalıştığı anlaşılıyor-, sıra yavaşça, daha önce limanlarda çuval tartmak için kul- 245i ndıklarmı gördüğüm bir kantara doğru ilerliyordu. Birkaçdam ağır külçe ağırlıkları tartıya çıkarıp indiriyor, birisi he-saplamayı kontrol ediyor ve biri deftere bakarak, satılacak hereşyanın boynuna asılan bir etikete bir şeyler karalıyordu,gözlerimi kısarak benim etiketime yazılanları görmeye çalış-an ama etiket çok sıkı bağlanmıştı ve çenemin hemen altın-da duruyordu. Hücremize dönerken gardiyanlardan biri bana, Mellit-ha'dan geldiğini anladığım bir paket verdi. Daha önce açıl-mış olduğu anlaşılıyordu ama Mellitha pakete, gardiyanlarınihtiyaç duyduklarını almalarından sonra beni hâlâ doyuracakkadar ekmek ve peynir koymuştu. Bu, günün en iç açıcı anıy-dı; onun dışında param ranzamdan kaybolmuştu. Güneş pen-cerenin dışında yavaş yavaş battığında, ben moralimi yüksektutmak için çabalıyordum. Olanları ne kadar düşünmemeye çalışsam da, gururumunkırıldığını hissediyordum. Konu çıplaklık ya da bize bir eşyagibi davranılması değildi, önemli olan tekrar aklıma girilmişolmasıydı. Bir şekilde tekrar bilincimi kaybetmem ve hiç karakterimeuymayan bir şey yapmam sağlanmıştı. Daha da kötüsü neyaptığımı hatırlamıyordum bile. Kimin yaptığını bilsem, enazından kızacağım kimseler olurdu ama emin olamıyordum.Elietimmler mi yapmıştı? Eğer onlar yaptılar ise amaçları ney-di? Sakinli ğimi korumaya kararlıydım ama bunları merakederken, olanların tekrar olmasından endişe ettim. Kendimi oŞekilde kaybederek vücudumu gelip geçenlerin vicdanına bı-.akmıştım, soyulabilir hatta öldürülebilirdim de; bu düşün-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 144: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ceyle titremeye başlayınca tüm gücümle çaba göstererek ulan aklımdan çıkarmaya çalıştım.a Hava, demirlerin dışında kararırken, bastıran uykuya ı246 şı koymaya çalıştım. Pencereden esen rüzgârda tuzun hafifdi hissediliyordu. Bunu Prense nasıl açıklayacaktım? Hersil açıklarsam, beceriksiz görünmeyi engelleyemeyecektiBir görevde başarısız olup da, "İstedim ama..." diye açıklamyapmaktan hiçbir zaman hoşlanmamış tim. Tekrar öfkelendiğimi hissettim. Prense rapor verdiğimde gururum, vücudu-mun dayak sonrası geldiği halden beter bir durumda olacak-tı. Zor da olsa, yeminli adam yerine seçilmiş adam olma ha-yallerimin suya düştüğünü kabul etmeliydim. Dışarıya, yıldızlara baktım. Livak akla karayı ayırabilen birkızdı; olanlar için beni suçlamayacaktı ama yine de onun gö-zünde bir enayi gibi görünmekten hoşlanmıyordum. Sessizceküfredip iç geçirerek, boş yere şafağın ilk parıltılarının göğüaydınlatmasını bekledim. O lanetli büyücüler Prensi kendisaçma planlarına bulaştırmış olmasalardı, bunların hiçbiri ba-şıma gelmezdi; karanlıkta kaşlarımı çattım. Shiv, Mellitha veViltred beni buradan çıkarmanın bir yolunu bulamıyorlarmıydı? Ozanları açlıktan kurtaran o şarkılara bakılırsa eğer, büyü-cüler duvarların içinden geçebilir, eşyaları görünmez hale ge-tirebilir ve nöbetçilerin uyumasını sağlayabilirlerdi. Ben tıkı-lıp kaldığım bu delikte hapishane ateşinden arkamdan bir ka-zık yemeye kadar değişik tehlikelerle karşı karşıya iken, on-lar ne yapıyorlardı? "Onların seni büyüyle kurtarmasının ya da senin tek ba-şına kaçmanın bir faydası yok," diye kendi kendime sert birşekilde telkin ettim. "Ahmak, doğru düşün. Biz daha neler oduğunu anlayamadan, Emniyet tekneleri durdurmuş ve tuşehrin altını üstüne getirmiş olur."İrkilerek uyandığımda gardiyanlar bizleriyataklarımızdan

kaldırıp merdivenlerden aşağı avluya doğru yönelttiler.t£ İl rimize takılacak ve bizi bir zincirle birbirimize bağla-ı 0lan prangaların avluda durduğunu gördüm. Adi biri oibi zincire vurulma düşüncesi yüzünden aniden öfke-S reic kendimi kaybettim. Hiç düşünmeden ellerimi çeke-le küfürler savurdum. Gardiyandan yediğim can alıcı tokat, jjgmu patlattı. Piçi yakalamak için uzandım ama değneğin... ucuyla bacağıma vurulan uyuşturucu darbe beni yere dü-iirdü. Duyduğum acı aklımı başıma getirdi. Ayağa kalkabil-diğimde, dişlerimi sıkıp prangalara itirazsız teslim oldum. "Kendini dizginle, geri zekâlı," diye kendimi azarladım."Daha sabah bitmeden buradan çıkmış olacaksın ve sonra dagidip seni buraya sokan piçi bulabilirsin." Bu düşünce içimi ısıttı ve olanları daha dikkatle izlemeyebaşladım. Yediğim dayaktan sonra tutulmuş olan vücudu-mun, geçirdiğim aylak günlerin sonrasında kendine geldiği-ni fark ettim. Bir dizi pis caddeden geçerken, kâtibin arkasın-da yürüdüğümü fark ettim. Gardiyanlar gülüp şakalaşıyor, ki-min en yüksek fiyata gideceğine dair iddialara giriyorlardı.Güneş kırmızı kiremitli çatıların üstünde daha yeni yükseli-yordu ve hepimiz sabahın serinliğinde hızla hareket etmek-ten memnunduk. "Senin ne olacağını kimse kestiremiyor," diye belirtti kâ-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 145: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

tip, omzunun üstünden geriye bakarak. Omuzlarımı silktim. "Senin iyi bir paraya gideceğini dü-şünüyorlar anladığım kadarıyla." Adam gülümsedi. "Evet, öyle olacağa benziyor. Eğer açıkarürmacı konuşmama izin verirse tabii. Son defasında öyleolmuştu." Sen daha önce de mi satıldın?" Kölelerin neler yaşadığı-1 hiç bilmiyordum, herhalde bunları öğrenmek için en uy-§un zaman şu andı.iki kere," diye onayladı. "İlk sahibim öldü ve hepimiz

onun borçlarına karşılık satıldık; ikincisi Aldabreshili hvaş Beyi ile yaptığı anlaşma için sadece birkaç mevsimliı " ^ İS- Çİ arıyordu.248 "Sana şimdi ne olacak peki?" "Eğer şanslıysam, el altından birkaç bozukluk kazarımizin veren iyi bir tüccara düşerim. Böylece kenara birazkoyarak, sokaklara düşmekten kurtulabilirim. Yaşlanıp (ja ?bibime yatak ve ekmeğin karşılığını veremeyeceğim zam 'lar uzak değil, o zaman beni serbest bırakacaklardır." §,,.1.adamın yüzü ciddileşti. Şmgırdayarak ilerleyen sıramız, bir tarafında yüksek birplatformun bulunduğu geniş bir pazar meydanına vardı. Hırzaman kaybetmeden platformun arkasında bulunan bir ağılasokulduk; toplanmış olan kalabalığı ne yazık ki hiç göremi-yordum. Bir tek sesleri duyabiliyordum ve anladığım kada-rıyla ilk partileri oluşturan hizmetkâr, amele ve işçiler içingelmiş olanların sayısı hiç de az değildi. Sıra, benim ve arkadaşım gibi, vasıflı adamlara geldiğindegüneş çoktan gökte yükselmişti. Kölelerin bulunduğu ağıl sı-cak ve havasızdı; genç bir çocuk bir kova ve kepçeyle sırala-rı dolaşıp avuçlara bayat su döktüğünde omuzlarımı kullana-rak öne çıktım. "Hadi gel." Bir gardiyan tarafından zincirleri çözülen kâ-tip hevesle platforma çıktı."Ben bir kâtip ve muhasebeciyim; Tormalinceyi, Caladn-riacayı ve batı Aldabreshi lehçelerini akıcı konuşabiliyorum-Dürüst ve titizim; on beş yıldır bu şehirde çalışıyorum; be-nimle birlikte sadık bir hizmetkâra ve bilgiyle bağlantılarını"1sağladığı avantajlara sahip olacaksınız. Bronz ticaretini, gemciliği, borsayı ve Col'den Toluran'a kadar her vergi sistembiliyorum, ayrıca Solura ya da Tormalin kanunlarına görezenlenmiş anlaşmalarda danışmanlık yapabiliyorum.Kendinden emin sesi, meydanın diğer ucunda bul

i binalardan yankılandı. Kısa bir aradan sonra teklifleryu_ ava başladı ve kâtip bin beş Taca satıldı. Kâtibin plat-dan inerken gülümsediğine bakıldığında, bu iyi bir fiyatoİmalıydı-Prangalarım çıkartıldı ve midemde boş bir hisle yavaşça rdivenlerden yukarı çıktım; kılıç adamlarının fiyatının kâ-• erinkinden daha düşük olmasını umdum, Prensi büyücü -1 re karşı böyle bir borca sokmaktan sorumlu olmak istemi-yordum. Akımdaki meydan hevesli yüzleri yukarıya dönük olan in-sanlarla doluydu. Gözlerim Mellitha'yı aradı; onu göremeyin-ce bastıran paniğe karşı koymaya çalıştım. Açık artırmacı ar-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 146: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kamda bir şey tıngırdatıyordu ama ben aldırmayarak Mellit-ha'yı görebilmek için umutsuzca artırmanın başlamasını bek-ledim. İlk teklif kahverengiler içindeki iriyarı bir adamdan geldive bir şaşkın an için onun Nyle olduğunu düşündüm. İkincibakışta yanıldığımı anladım ama benzer bir tipti ve arkasın-da duran yapılı adamların da kiralık askerler olduklarına ka-rar verdim. Beni ahırına katmayı ne kadar çok istiyordu aca-ba? Teklif ettiği elli Taca bakılırsa, çok değil anlaşılan. Mellitha'nm berrak sesi, daha yüksek bir fiyat teklif ede-rek, kalabalığın üzerinde yankılanınca, baştan aşağı rahatladı-ğımı hissettim. Buraya sadece yarı-çıplak adamları gözetle-mek için gelmiş oldukları anlaşılan, kıkırdayan bir kız grubu-nun arkasından duran Mellitha, neredeyse görünmüyordu.Yüz elli Taç iyi bir açılış fiyatına benziyordu. Harcayacak iki yüz Tacı olan acımasız burunlu şişman birev hanımıyla eli pembe ipekler giymiş olan boyalı bir gen-cin omzunda duran mavi kadifeler içindeki şişman adamınteklifleri Mellitha'nm teklifini kısa sürede alt edince memnu-niyetim de hızla kayboldu.Kalabalığın arka taraflarından üç yüz Taçhk bir teklif gel-

249

250

Ön.Bli.

di ve buğday rengi bir başın üstünde yükselen siyahlar |deki kolu görünce hayalarımın donduğunu hissettimetimmlerin onu görmemesi için işaret etmeye cesaret edıernediğimden çılgınca Mellitha ya baktım. Gözlerimi kısıp tiAdama baktığımda, onun üniformalı gruptan olmayan s JCaladhria tarzında giyinmiş olan yaşlıca bir adam olduğagördüm. Altın boyunluğu onun büyü gücüne sahip olduftnu gösteriyordu ve teklifler hızla yağmaya başlayıp beş yiiTacı geçince nefesim gittikçe hızlandı. Sadece şeref adına Qısa da, eve döndükten sonra tüm birikimimi Prense sunacağı-mı gösteriyordu bu. Hangi amaçla olduğunu anlamasam da ev hanımının benialmaya kararlı olduğu ortadaydı, ancak beni almak istemesin-deki amacı fazlasıyla belli olan adam altı yüz Taç teklif edin-ce ev hanımı çekilmek zorunda kaldı. Ona doğru ters ters ba-karak mümkün olduğunca cazibesiz görünmeye çalıştım veadam neyse ki altı yüz ellide çekildi; yaşlı adamın omzunaasılan arkadaşının yüzündeki rahatlama açıkça görülüyordu.Kılıç ustası fiyatı hâlâ aldırmadan yükseltiyordu ve gitgide ar-tan rakamların üzerine telaşla Mellitha'ya baktım. Bu mesafe-den ifadesini seçmek zordu ama her teklife karşılık veren se-si kararlıydı. İnce bir adam kulağına fısıldamak için eğildi veMellitha başını yukarı aşağı sallayarak teklifleri on değil yir-mi beş Taçlık artışlarla yükseltmeye başladı. Kılıç ustası bu-nun üzerine, başını hoşnutsuzlukla sallayarak, sekiz yüz Taç-ta çekilmek zorunda kaldı. Mellitha'nm yanındaki adamınShiv olduğunu anlayınca kalbim gürültüyle atmaya başladı;kıvırcık siyah saçlarını yağlamış, uzun bir kâtip gömleği gıy"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 147: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

misti Hâlâ oyunda olan Elietimm, Mellitha'nm her teklifine ce-vap veriyordu. Açık artırmacı her ikisinden de teklif almayadevam ederken, yumruğumu çaresizlikle sıktım. Aniden kala-balığın arka tarafında çıkan kargaşa, havada uçuşan tekliner nbire durdurdu ve karışıklık yüzünden Mellitha ve Eli-rni pözden kaybedince, nefesimin altından bir küfür sa-' Hum Shiv meydanı hızla geçerek görüş alanımdan çıktı.VUr-îki bin Taç." 251_Pazar meydanının diğer yanından bağıran aksanlı kaba le birlikte herkes sustu. Yüzlerin yarısı böylesine şok edi-| . jr teklifi kimin yaptığını görmek için döndü, diğer yarı? e artırmacınm ne yapacağına baktı.Piç daha kimse tepki veremeden çekicini indirdi. "Sattım." Şaşkınlıktan ve spekülasyonlardan pazaryeri çılgına döndü.Aniden ortaya çıkan kargaşanın içinde Mellitha'yı göremedimve onu kalabalığın içinde seçebilmek için beni çekiştiren gar-diyanlara umutsuzca karşı koydum. "Kımılda." Bacaklarımın arkasına indirilen darbe beni ge-lişigüzel merdivenlerden aşağıya gönderdi ve tekrar ayağakalkmaya çalıştığımda satış bloğunun uzak köşesine götürül-düm. "Yok, dinle..." İçimde yükselen korkunç öfkeyle prangalıellerimle gardiyanı göğsünden ittim. Arkamdan kıvrılarak gelen kırbaç, ateş gibi göğsüme do-landı ve kollarımı iki yana bağladı. Güçlükle soluyup isteme-diğim halde öne eğilince iki iriyarı adam beni kollarımdantutup çekip götürdü."İşte burada, alınmış ve ödenmiş." Başımı kaldırdığımda sıkılmış bir Relshazlıyı üzerinde sıkyazılar bulunan bir dokümanı damgalarken gördüm. Uzanıpboynumdaki etiketi koparınca, etimi kesen ip boğazımda ba-teri bir yara bıraktı. Ağzım açık olarak, acıya aldırmadan, sa-flŞ karnemi elinde tutan kadına baktım. Bakırımsı bir tene ve maviye çalan kalın siyah saçlara sa-ftlP olan kadın narin yapılıydı. Omuzlarının üstünde inceÇekten yapılmış zarif bir pelerin asılıydı. Önü açık olan pe-kinin altındaki derin dekolteli zümrüt rengi ipek elbise tam 252

vücut ölçülerine uygun olarak dikilmişti ve dolgun pe-riyle ince kalçalarını ortaya çıkarıyordu. Kıyafeti, tasWlzenmiş altın ve gümüş zincirlerle daha da vurgulanmıştıki Livak'la aynı yaştaymış gibi görünüyordu ama yarasivri yüzü parlak boyalarla kaplı olduğundan bunu söyU \zordu. Yanında, babamın yaşlarında olan iriyarı bir adam duyor ve beni kartal burnunun üzerinden düşünceli bir şekil Ainceliyordu. Kaim siyah kaşlarının altındaki gözlerinde canibakışları vardı. Teni kadımnkinden çok daha koyuydu ve kırlaşmış uzun saçlarıyla sakalı kokulu yağla geriye taranmıştı-küpe, yüzük ve bileziklerinde bir imparatorun fidye parasınıödeyecek kadar çok pırlanta vardı. Zincir zırhlı, zayıf yüzlübir adam çiftin arkasında bekliyordu, ellerini iki kılıç ve sa-yısız hançerin asılı olduğu pırlantalarla bezenmiş kemerinesokmuştu. Bana derin bir can sıkıntısıyla bakıyordu. Direnmenin artık faydasız olduğunu anlamıştım ama bu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 148: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

nun dışında mantıklı hiçbir şey düşünemiyordum. Aldabres-hili bir savaş beyi tarafından satın alınmıştım. Viltred'in za-vallı büyüleri bunu göstermemişti, öyle değil mi? Zırhlı adam bana doğru işaret etti ve üç Aldabreshili mut-lu bir şekilde köle pazarından ayrılırken ben de uyuşmuş birşekilde zırhlı adamın yanında yürümeye başladım. Kadın, sa-vaş beyinin koluna asılmıştı, belli ki teşekkür ediyor ve beniendişelendiren büyük bir sevinçle gülüyordu. Tek tesellinitüm yoldan geçenlerin yabancı çiftin üstünden akan zengin-liğe odaklanmaları ve zincirler içinde onları takip ederek hız-la şehri geçen bir köleyle ilgilenmemeleriydi. Durakladığımız bir yaya köprüsünde Shiv ya da Mellı -ha'ya bakınmaya çalıştığımda kılıçlı adamdan bir hırıltı yedim. Ona ters ters bakmama rağmen elinin hançer kabzasıgittiğim gördüğümde gözlerimi indirdim. Eğer kendisi çöp-lüğün horozu olmak istiyorsa, ona meydan

okumayacaktım-

dan şimdilik ve elimde bir silah olmadan hele hiç. Bir ^ldupunda Aldabreshili kılıç adamları hakkında anla-hllCim Oiuug yların doğru olup olmadığım görecektim,fici yüksek deponun arasına saptık ve kendimi açık körfe-ı ,ro bir rıhtımda buldum. Burası, Caladlıria ile Lescar ara-Haki ticaretin geçtiği pislik dolu iskelelerden oldukça fark-Hr buradaki rıhtımlar ellerinde süpürgeleriyle hazır bekle-gençler tarafından temizlenirken, soluk taşlar güneştecarlıyordu. Ambarların ve üst katlarda özel dairelerin bulun-duğu yüksek binalar aşağıdaki koşuşturmaya bakıyordu. Ha-mallar ve yüklü el arabaları ipek topları, keten balyaları ve şa-rap fıçıları taşıyordu. Demirli küçük kutular dikkatle korunur-larken, daha büyük sandıklar daha az özenle götürülüyordu.Devasa dalgakıranlar körfezin derin sularına kadar uzanı-yor ve gelgit ya da fırtına burada sadece geçici bir rahatsız-lık oluşturuyordu. Büyük limanın geniş kolları açık denizlerekarşı bir korunak sağlıyordu. Mendireklere zincirlenmiş hey-betli kadırgalar yavaşça aşağı yukarı sallanıyorlardı. Geniş am-barları Relshaz'm Aldabreshi taşlarına karşılık sunabileceğiher türlü lüksü almak için bekliyordu. Dökümlü ipekler giy-miş ciddi ifadeli adamlar derin bir konuşmaya dalmıştı, bel-lerindeki ve bileklerindeki pırlantalar güneşte ateş gibi parlı-yordu. Yanlarında parlak zırhlı uzun adamlar bulunan baştançıkarıcı elbiseler giymiş, yüzleri boyalı kadınlar kıkırdayaraksohbet ediyordu; adamların silahları bir paralı asker birliği-nin yarısına yetecek kadar çoktu. Her taraftan çene çalan sertsesler duydum ve ani bir şokla bir kelime bile anlamadığımıfark ettim. Herlerken tokatlanıp itilmeme rağmen kalabalık yeni sahi-bimle bayan arkadaşına hemen yol açıyordu. Tedirgin yüzlersaygıya eğiliyor, eller iki yana açılıyordu. Savaş beyi aldırma-dan yoluna devam etse de, kadın mükemmel bir gülümsemeVe belindeki bir keseden etrafa kayıtsızca saçılan gümüşle bir 254

o tarafa bir bu tarafa dönüp duruyordu. Yüksek kerıarlgemiye vardık. Gemi, üç sıra küreğe sahip nadir kadırp ı '

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 149: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dandı; direkteki açık yeşil flamanın üzerine siyah geniş dbelerle köşeli bir işaret yapılmıştı. Savaş beyi durakladı hla kılıç adamıyla konuştu ve sonra gemiye binerken kadeşlik etti. Sessiz bir soru için yol arkadaşıma kaşlarımı kaldırdım sşırmış olduğu bakır renkli gözlerinden okunan adam, orm,silkti ve rıhtımda ilerleyerek kadırganın diğer girişine yöneldi. Bir an için tereddüt etsem de, etrafıma attığım hızlı birbakış bana, yirmi Aldabreshilinin fareyi kovalayan köpeklergibi hemen peşime düşeceklerini anlattı. İç geçirip itaatkârbir şekilde kılıç adamını takip ettim. Yüz ifadem sakindi amaaklım, korkak hizmetçi tarafından bir kovaya sıkıştırılan sıçangibi sonuçsuz daireler çizip duruyordu. Dastennin bana yar-dım et, buradan nasıl kurtulacaktım? Kılıç adamı güverteye çıkar çıkmaz iki balyanın arasında-ki boşluğa işaret ederek bana sırtını döndü. Geminin arkasın-daki bir kapıdan geçtiğini gördüm ve nöbetçisiz bırakıldığı-ma inanamayarak, borda iskelesine doğru hızla birkaç adımattım. Anında bir avuç karanlık yüz bana doğru döndü, ge-miciler ve hamallar düşman gözlerle bana bakmak için işleri-ne ara verdi. Bana gösterilen yere dönerek zararsız görünme-ye çalıştım; ben sadece kendi kendimi taşımış olan bir parçayüktüm, tıpkı diğer mallar gibi. Rıhtım tarafındaki organize hareketlilik karıştığında,Shiv'in esmer başını ya da Mellitha'nin mavi pelerinini gör-meyi umut ederek çaresizce karmaşanın kaynağını bul mayaçalıştım. Onun yerine kalabalığın siyah üniformalı bir birliğeyol açtığını gördüm, sarı saçları koyu Aldabreshilüerin ara-sında yanan fenerler gibi göze batıyordu. Liderlerinin boy-nunda altın parıldıyordu ve onlar yaklaştıkça nefesim gitUçe kesildi. Kadırgayı geçtiklerinde rahatlama bir ateş gibi v1 mim her tarafına yayıldı. Kalbim küt küt atarken onlarınCl Vraki bir iskelede durduğunu gördüm. Kızılması kahveren-cları olan ince Aldabreshili bir kadın liderlerinin yanmahgitti-Etrafım aniden sessizleşince, başımı döndürerek dikkatle a benim neden olup olmadığımı anlamaya çalıştım amaı-msenin bana aldırdığı yoktu. Herkes şimdi teknenin pruva-mda kadınla sohbet eden savaş beyine bakıyordu. Adam, ka-dından ince söğütlerden yapılmış küçük bir kafes alarak ka-bağını açtı ve kanatlarının kenarları mavi ve siyah olan beyazbir deniz kuşunu serbest bıraktı. Kuş göğe doğru yükselip biran için direğin etrafında daireler çizdikten sonra telaşla çırp-tığı kanatlarıyla güneye doğru dönünce, sanki benim dışındaherkes nefesini tuttu. Sonra sessizlik yanlış anlaşılmaya mey-dan vermeyen sevinç ve rahatlama çığlıklarıyla bozuldu. Gü-verte ayaklarımın altında sallandı ve büyük bir dehşetle ka-dırgayı rıhtıma bağlayan zincirlerin gemiciler tarafından çö-züldüklerini gördüm. Kürekler ani bir bağırmayla suya daldıve aşağıdan ritim davulunun boğuk sesini duyuldu. Artıkkimse bana bakmadığından küpeşteye doğru ilerleyerek çare-siz ellerle tutunduğumda, sırık gibi boyu ile Shiv'i, parlakzümrüt renkli bir tunik giymiş olan bir Aldabreshili ile can-lı bir sohbette gördüm. Telaşla Elietimme doğru baktığımdaonun rıhtımdan geri yürümekte olduğunu gördüm. İtaatkâradamları onun hızına ayak uydurmuşlar, hâlâ hiçbir şeyinfarkında olmadan savaş beyinin adamıyla tartışan Shiv'e doğ-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 150: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ru gidiyorlardı. "Shiv!" Çılgınca bağırmama rağmen, sesim heybetli kadır-ganın limandan ayrılmasıyla çıkan kürek seslerinin, kerestele-ri! gıcırtısının ve gemicilerin bağırmalarının arasında kaybohdu. Devasa tekne döndü ve bir başka gemi araya girerek rıh-tımı görmemi engelledi.Olduğum yerde kaldım ve elimden başka bir şey gelme-

255

diği için küfürler yağdırdım. Beni omzumdan dürten eH jcak bir süre sonra fark ettim. Dudaklarımda bir küfrün SQnsözleriyle döndüğümde bana ifadesiz gözlerle bakan krilç256 adamını gördüm. Adam çözdüğü prangalarımı küçümseyicibir bakışla denize fırlattıktan sonra eliyle onu takip etmerniişaret etti.

BOLVm BEŞylttar Körfezi, Caladhria'dan Sidra Leydi Metril'in Günlük ve NotDefteri'nde bulunmuş bir mektup,imparator Budala Leoril'in 10. Yılı.Sevgili Sidra,Hayal bile edemeyeceğin kadar iyi haberlerim var! Herist kısa süreönce seyahatinden döndü, başarmış! Ben bu satırları yazarken sera-larımızda küçük baharat bitkileri yeşeriyor. Harika, değil mi? Daha da iyi-si, baş bahçıvanımız yeterince büyüdüklerinde onları dışarıda da yetiştirebi-leceğinden emin. Herist bitkilerin meyve vermesinin ne kadar süreceği konu-sunda emin değil ama meyveler olur olmaz çeşit çeşit baharatlar satıp birservet kazanacağız. İnsanların bizimle iş yapmayı tercih edeceklerine eminim;ie de olsa biz basılmış altın ve gümüşü seve seve kabul edecek, bitip tüken-mez takas ve değiş tokuş tartışmalarına girmeyeceğiz. Adalı vahşiler para^ramını anlayamadıkları sürece rekabeti hayal bile edemezler, hele bizimnakliye masraflarımız da yokken. Herist'in barbarlar arasındaki maceraları hakkında muhteşem hikâyele-rı var. Çok yer dolaşmış ve çok sıcak karşılanmış; barbarlar oldukça saf, hatta kimi yönlerden neredeyse çocuk gibilermiş. Misaen o essiz bilflonların adalarına değerli taklardan oludan muazzam zenginlikler hediye '**'olduğu için tüm erkek ve kadınların, hatta çok düşük statüde olanlar258

ncikle üzerinde mücevherler varmış. Üstelik tıpkı Gündönümü panayırındaboncuk değiş tokumu yapan çocuklar gibi kendi aralarında takas yapıVo ımış. Herist'in bana getirdiği incileri görünce kıskançlıktan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 151: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

çatlayacaksın hyatım, üstelik onları yalnızca bir çift eski kılıç ve bir torba çivi karşılında almış. Yöneticilerinin tümü de her türlü lüks içinde sefahate kapılmış ihtivalar. Ben biraz üzerine gidince Herist onların iştahını kabartan şeylerin yalmzca yiyecek ve şarap olmadığını itiraf etti. Her birinin elinin altında birsürü kadın varmış; kendilerine eş diyorlarmış ama Herist'in anlattıklarınabakılırsa ben onlara cariye demeyi tercih ederim. Baştan aşağı boyanıp süs-lenerek yüz kızartıcı bir tarzda giyiniyorlarmış, görünüşe bakılırsa hayattakendilerine sahip olan erkeğin şehvetini doyurmaktan başka bir amaçlan dayokmuş. Eğitimsiz ve inançsız oldukları için besbelli ki başka bir şey bil-miyorlarmış. Herist nefsine uymadığı konusunda beni temin ediyor ama an-laşılan iyice zıvanadan çıkmış olanları konuklara canlarının çektiği fahişeyisunmayı âdet edinmişler. Ne krallık, ne de yönetmek hakkında bir fikirleri yok; Savaş Beyleri si-lah gücüyle ele geçirdikleri adalara hükmediyorlar. Kılıç ve ok konusundason derece ustalar, anlaşmazlıkları çözmek için kaba güç dışında bir yöntembilmiyorlar. Bu nedenle Herist de baharat bitkilerinin tohumlarını alırkenson derece dikkatli davranmış, zira o sefil, cahil barbarlar onun planlarınısezecek olsalar hayatının tek kuruşluk değeri bile kalmazdı. Ancak Herist'inde dediği gibi, bir boğa ancak onu kızdırdığında tehlikeli olur, o da onlarınkıt akıllarını alt etmeyi başarmış. Gelip uzunca bir süre kalmalısın, hayatım. Sana yeni mücevherlerimi veHerist'in getirdiği diğer şeyleri, ipekleri, süs eşyalarını göstermek için sabır-sızlanıyorum, bazı oymaları görünce en açık fikirli insanların bile yanakla-rının kıpkırmızı kesileceğine yemin ederim.Son-llkyazm 11. gününde, Tavşan Tuzağı tatil evinde yazılmıştır.Trini, Leydi Arbel

ıEScûR.KÖRFEZi'nDE YELKŞTİ Açmış OLAn SHEKKUL'un KADİRÇASİ,Son-İLKYAZin 33'vBeni geminin kıç tarafındaki bir kamaraya götüren kı-lıç ustasını uysalca takip ettim. Kapıyı açıp girmemiişaret ederken gözlerinde cılız bir acıma kıvılcımı be-lirdi. Başımı eğip elimden geldiğince zararsız görünmeye ça-lışarak bitkin bir halde içeri girdim, yaralarım ve üzerimdeki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 152: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

zindan pisliğine bulanmış paçavralarla bu zor da değildi. Buarada kafam da durmaksızın işliyordu; iskele tarafında neleroluyordu? Bu halimin sorumlusu olan kadın elinde karmaşık bir na-kışla parlak minderlerin üzerinde oturmuş, titizlikle ipek işli-yordu. Bakışlarımı kaldırdığımda gördüğüm keskin hatlı yü-

zündeki sinsi alaycılığa bir an olsun güvenmedim. Tatlı, da-vetkâr bir ses tonuyla seslenerek bir şey söyledi ve bir diğerkapıdan daha genç bir kadın girdi, heyecanlı ifadesi beni gö-rünce bir dehşet ifadesine dönüşmüştü.ilk kadın durgun bir ifadeyle karmaşık bir çiçeği inceler-ken diğer kız bana utanç dolu bir bakış attı ve hemen onunyanma koştu. Nakış işleyen kadın yeni gelenin tiradına sakin-ce, yumuşak bir umursamazlıkla karşılık verirken onları tambir çaresizlik içinde izliyordum. Sonunda öfkeyle incinmiş gu-rur iauP geldi ve kız gözyaşları içinde koşarak odadan çıktı.Ne yapacağımı bilemeden öylece kalakalınca, Shiv ve Eli-eümmler meselesini bir kenara bırakmaya, aklımın derinlik-

lerindeki o kutuya kaldırmaya çalıştım. Diğerleri başlarçaresine bakmak zorundaydılar; birlikteydiler, Relshaz'^müttefikleri vardı, her şeyden önce de Livak aptal değrMj ç*260 anda öncelikli görevim kendimi kurtarmaktı; bir yolunu Klup anakaraya dönene dek burada hayatta kalmaya odaklamalıydım. Tek başımaydım ve görebildiğim kadarıyla için(jbulunduğum tehlike hiç de az değildi. Kadına baktım, o ise özenle boyanmış dudaklarında hafifbir tebessüm ve badem gözlerinde memnuniyet dolu bir ifa_deyle nakışıyla ilgileniyordu. Kılıç ustasının bir işaret verdi-ğini fark ettim. Gözlerini sahibesinden ayırmadan, ağlayankızın koşarak çıktığı kapıyı gösteriyordu. Hiç istifimi bozma-dan kızın geçişinin şiddetiyle hâlâ salman kapıdan girdim. Kendimi, uzun pencere kanatları, geminin arka tarafında-ki küçük, özel bir güverteye açılan geniş, ferah bir kamaradabuldum. Kız ağlamayı kesmişti ama taze gözyaşları hâlâ ya-naklarmdaydı ve karmaşık makyajını bozuyordu. Yanaklarıkıpkırmızı kesildi ve dudaklarını sıktı. Derin bir nefes alırkenfırtınalı kahverengi gözlerinde utançla öfke çatışıyordu. Ola-bildiğince belirsiz bir ifade takınmamın akıllıca olacağına ka-rar verdim. Birkaç dakika sonra kız gizemli bir iç çekişle omuzlarınısilkip gözlerinin önündeki uzun siyah saç tutamını geriye at-tı ve minderlere oturdu. Kehribar rengi zarif elbisesi mücev-herlerle süslü ayak bileklerine kadar iniyordu. Bilekleri hoştuama ayaklarının onlara hiç de yakışmayacak şekilde sertleşmişolduklarını fark ettim. Aslında genel olarak tatlı bir çiçekti,boyu yaklaşık çeneme kadar geliyordu, yuvarlak kalçaları vedolgun göğüsleri bol, kolsuz ipek giysisinden taşacak gibiy-di. Kaşlarını kızgınlıkla çatışı yuvarlak hatlı yüzüne yakışma-mıştı ama etli dudakları tatlı tatlı somurtmaya alışık gibiydi-ler. Elbisesini pürüzsüz, esmer omzunun üzerine çekerek dü-zeltirken sert bir hareketle yeri işaret etti. in•• •nüşe bakılırsa Aldabreshililer sandalye denilen şeyevorlardı, ben de cana yakın bir şekilde gülümsemeyek yere oturdum. "Üzgünüm, Aldabreshi dilini anlamı-V 7 kaşlarını çatıp bir defa da Relshazca denedi; sessizce

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 153: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

çalıFra>ruıjjjercesine omuzlarımı silktim. Bu, benim için yeni bir mdu; Tormalince bilmeyen bir orman köylüsüyle karşı-lığım nadir durumlarda sıkışacak olursam idare edecek ka-ri r Caladhriaca ve Dalasorca biliyordum. Takımadalar dilini"örenmem gerekeceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Tanı-dıklarım arasında bana öğretebilecek birini bile düşünemi-yordum. "Tormalinli misin?" diye sordu kız, birkaç saniye sonra,tekleyerek ve yoğun bir Aldabreshi aksanıyla konuşuyordu. Ne yapacağımı bilemeden, belimi bükerek beceriksizce se-lam verdim. "Adım Ryshad." Heceleri bölüp Aldabreshi vurgusuna uydurarak kendikendine birkaç kez tekrarladı. "Rhya Shad." Demek ki bu çıkmazdan kurtulana dek bu şekilde çağrıla-caktım. Kız tatmin olmuş bir ifadeyle başıyla onayladı ve kendisi-ni gösterdi. "Ben Shek Kul'un dördüncü eşi ve dokumacılarının yöne-ticisi Laio Shek'im." Elimden geldiğince eğilerek bir kez daha selamladım. BirAilenin Sieur'ünün, veliahtlarının ve hanımlarının karşısındanasıl davramîacağını, Lescarîı bir Dük ya da Ensaiminli birLorda nasıl hitap edileceğini gayet iyi biliyordum ama efen-diyle köle arasında ne tür bir münasebet olacağı konusundahiçbir fikrim yoktu. Çoğunlukla kırbaç dilinin kullanıldığınıtahmin ediyordum ve o noktaya gelmeye hiç niyetim yoktu;burnumu yerlere sürtüp aptal durumuna düşmeyi yeğlerdim,i aralanacak olursam hiç kurtulma şansım kalmazdı. Huzursuz edici bir sessizlik oldu, beji de kamarada, «rafuma bakındım. Ahşap duvarlar mat bir sarıya boyanmış Ve nrin, ipek işlemelerle süslenmişti. Zemin cilalıydı ve uzak du_vara ipek şiltelerle kaplı, alçak bir yatak yaslanmıştı. Bir sürüelbise rasgele üzerine atılmıştı, hemen Kenarında ise ha düş-tü, ha düşecek gibi duran bir makyaj tepsisi vardı. "Berbat kokuyorsun," dedi Laio, birdenbire. "Görevlerinebaşlamadan önce yıkanacaksın.""Görevlerim tam olarak nedir?" diye dikkatlice sordum.Laio dudaklarını sıktı ve kızgınlıkla o hoş kıvrımlı burnun-dan soludu. "Bana şarap koy." Pencere kanatlarının yanındaki alçak birsehpada duran bir testiyi gösteriyordu. Bir kadeh doldurupetrafıma bakmarak bir tepsi ya da sini aradıysam da göreme-dim. Laio memnun bir ifadeyle başıyla onayladı ama kaşları-nı çattığı için alnı hâlâ kırışıktı."Kendine de al ve otur," dedi beklenmedik bir şekilde.Tatsız ve güçsüz şarap hoşuma gitmemişti, ben otururkeno da kendi içkisini bitirmiş, ince belli kadehi parlak ojeli elin-de döndürüyordu. "Doğu topraklarından gelen bir anakaralı-sm, doğru mu?""Evet, güney Tormalin'deki Zyoutessela'damm." Laio umursamazca elini savurarak geçiştirdi. Bir anakara-h olarak adalarımız hakkında hiçbir şev' bilmiyor musun?" Pek sayılmaz, yalnızca yüz civarında kana susamış SavaşBeyi olduğu; her birinin bilek gücü, kan ve dehşetle bir bü-yük, birkaç da küçük adaya hükmettiğini. Yıllardır duydu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 154: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ğum sayısız ürkütücü öyküyü düşündüm."Hayır, hiçbir şey," diye kati bir şekilde yalan söyledim. Laio ölçüp biçen gözlerle bana baktı. "Anlıyorum. Ne ka-dar zamandır kölesin?" "Shek Kul benim ilk sahibim." Gırtlağımda takılıp kalansözcükleri ancak öksürerek telaffuz edebilmiştim. [o yine kaşlarını çattı ve Aldabreshi dilinde sinirli sinir-. r şeyler mırıldandı ama gördüğüm kadarıyla öfkesi banadörlük değildi."Gar Shek'in nasıl olup da Shek Kul'u seni satın almaya 263ettiğini bilmiyorum ama eminim ki senin kötü bir kölelacağmı düşünüyor. Bir muhafız kölenin kalitesi sahibini nsıttığı için, senin beni küçük düşüreceğini umuyor. Bu-un olmasına izin vermeyeceğim, verdiğim tepkiyle onu za-ten yeterince tatmin ettim." Kadehini uzatarak işaret etti ve hemen koşturup tekrardoldurdum. "Sence buradaki görevlerin neler?" Aldabreshi kadınlarının özel köleleri hakkında duyduğumsayısız söylentiyi gözden geçirdim ve aralarında en az yüz kı-zartıcı olanı seçtim. "Sizi diğer erkeklerden koruyacak, kocanız için güvenliği-nizi sağlayacağım?" diye şansımı denedim. Laio'nun yüzünden bir an için tatsız bir ifade geçer gibioldu. "Sizin anakarah kadınlarınız bahçedeki tavuklar gibi ko-runmaya razı mı olurlar? Sen kocamın kölesi değilsin, banaaitsin, anladın mı?" Şu ana dek neredeyse hiçbir şey anlamamış olsam da ba-şımla onayladım. "Beni savunacaksın, bu doğru," diye devam etti Laio, "ko-cam için değil, benim için. Kiminle dövüşmeni emredersemdövüşeceksin, gerekirse Shek Kul'la bile. Adalarda hiçbir ko-canın karısının muhafızı üzerinde hakkı yoktur." Bu doğru ise müthiş bir şey, diye geçirdim içimden, alay-cı bir ifadeyle. Bildiğim kadarıyla bir erkeğin eşiyle aynı ya-tağa girmesine engel olacak tek yasa Toremal yasalarıydı, buda ancak kadın Yüksek Hâkim'in karşısına eşinin kendisinekötü muamele ettiğine yemin edecek üç bağımsız şahit getir-diğinde olurdu. Yine de Laio'nun sert vurgulu aksanım din-lerken yüzümü elimden geldiğince ifadesiz tutmaya çalıştım. "Şimdi beni iyi dinle; çabuk öğrenmelisin, sana ikinci birkez anlatacak değilim. Aldabresbi'de bir kadının hem ke^statüsü, hem de görevleri vardır; kocamızın mal varlıkları^yönetir, eğer istersek, koruma ve yardımlarına karşılık 0niçocuklar veririz. Kâr getiren kadınlar kocalarına itibar geti^evlilik bağlayıcı bir ittifaktır ve Takımadalarda ittifak demekgüç demektir. Shek Kulun karıları sayesinde komşuları Vemerkez Lordlarmdan ikisiyle ittifakı var; güçlü bir adam ola-rak kabul edilir. Bölgesi Takımadaların güneyindedir." Bu da Rüzgâr Burnundan bile daha güneye gideceğim an-lamına geliyordu. Takımadaların sıcak ve nemli meşhur ikli-mini düşününce bu pek de hoşuma gitmemişti. Laio onu an-ladığımdan emin olmak için daha yavaş konuşmaya başlamış-tı, ben de dikkatle dinledim. Durumumu ne kadar iyi kavrar-sam, bu durumdan nasıl sıyrılacağımı da o kadar çabuk plan-layabilirdim. Pek de yakışık almayan ani bir rahatlama hissiy-le burada en azından yalnız olduğumu fark ettim; ne itaatedilecek büyücüler, ne de hesaba katılacak başka insanların

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 155: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

planları yoktu. Planir başıma gelenler konusunda onu uyar-mayı düşünmüş olsa bile Messire'm bana yardım gönderme-si mümkün değildi. D'Olbriot Ailesi Takımadalarla yalnızcafırtınalarla dövülen doğu geçidini aşmayı göze alıp Körfez kı-yısında işleyen gemilere dadanan nadir baskıncıları savuştu-rurken ilgilenirdi. "Shek Kulun İlk Karısı mal varlıklarını ve ev çalışanlarınıyönetir. Adı Kaeska Shek, doğum adı Kaeska Danak'tır. İkuvci Karısı Mahli Shek, doğum adı Mahli Kaasik, o da ShekKulun adalarındaki çiftliklerden sorumludur, ürünün satımı-nın yanında denetlemeciler ve özgür Adalılarla de ilgilenipÜçüncü Karısı doğum adı Gar Gaska olan kuzeybatıh GarShek'tir; ince işlemelerin ticaretini başlattı. Bu ona büyukstatü sağladı ve Shek Kul da bundan faydalanıyor, bu yuz jde şu sıralarda her istediğini yaptırabiliyor." ? 'nun yüzünde bir an için kendinden emin bir gülüm-v,elirdi. "Bu fazla sürmeyecek; Mahli hamile ve çocuğuS£ -A ^ğunda îlk Karı olup Gar'a haddini bildirecek. Ben Dör-i Karıyı111, batı-merkez adalarında Laio Sazac adıyla doğ-ve Shek Kul ile sadece bir yıl önce evlendim. Şu andaHüsük dereceli eş olduğum için pamuk dokumacılarındanırnluyum, çalışmalarını denetliyor ve biten kumaşların sa-. nl yapıyorum. Yılda en az üç defa Shek Kul'un ve Kaasiki'nin tüm adalarını dolaşırım. Ayrıca başka bölgelerden zi-etHlerim ve temsilciler de gelir. Tüm ihtiyaçlarımı, görüş-tüeünıde konuklarımın ihtiyaçlarını da karşılayacaksın. Anla-dın mı?""Gayet iyi anladım, leydim." Görünüşe bakılırsa Aldabreshi hanımlarının birer süs hay-vanı gibi kafeste tutuldukları ve yalnızca kocalarının egzotikarzularını doyurmayı bekledikleri yolundaki korkunç hikâye-lerde pek de gerçeklik payı yoktu. "Toplum içindeyken emirlerime mutlak itaat edeceksin.Benimle tartışmayacak, karşılık da vermeyeceksin. Bir şeyi an-lamayacak olursan, baş başa kalana kadar bekle ve o zamansor ama Shek Kul ya da Gar'm önünde hiçbir soruyu cevap-lamam. Mahli'den emir alabilirsin ama Gar ya da Kaeska'danasla. Sana kendileri için bir şey yaptırmaya hakları yok ve bu-nu biliyorlar." Kibirli Gar Shek'in reddedilmeyi hoş karşılayacağını san-mıyordum ama Laio'nun kaşlarını çatışından bu konununtartışmaya açık olmadığı da belliydi. Yine farkına vardım kiGar yandaki odadan Laio'nun sözlerini rahatlıkla duyabilirdi,p: riinlerin kimde olduğunu yalnızca bana değil, ona da söy-lüyordu. Mahli'ye ait olan Grival ile olabildiğince fazla zaman ge-Çtfrneni sağlayacağım; bir muhafız kölenin görevleri hakkın-da öğreteceği her şeyi öğreneceksin. Sezarre ise Gar'm mu- 266

hafız kölesi ve mükemmel bir kılıç ustasıdır, seni eğiterpı, bul edilebilir bir standarda getirebilir. Ayrıca onunla pe ? aceğin zamanı Gar'm planlarını öğrenmek için kullanabiliAldabreshice konuşmayı öğrenmen gerekecek; her dakiknin barbar dilini konuşamam. Mevsim sona ermeden akıcı k~şekilde konuşuyor olacaksın." Bu konunun da tartışmaya açık olmadığı belliydi, sıkım,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 156: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

la bunun ne kadar zor olacağım düşündüm. Duyduğum tuAldabreshililer sanki ağızları çiviyle doluyken tükürmeye râlışıyor gibi konuşuyorlardı. Laio elini yüzüne sürdü ve bulaşan allığı görünce yüzünüburuşturdu. "Bana şunu temizlemek için biraz krem getir." Bir köşededuran tıka basa dolu bir sandığı işaret etti. Doğrulup sandığı açınca bir tepsi buldum, üzerinde kabakumaş parçaları, zarif bir porselen, kapaklı bir losyon şişesive içindeki kan durdurucu gibi kokan, Relshazri camındanmavi bir şişe vardı. Laio başıyla onayladı ve diz çöktüm, odudakları, gözleri ve yanaklarmdaki makyajı temizlerken ken-dimi fazlasıyla gereksiz hissediyordum. Çıplak yüzüne bakın-ca on yedi ya da on sekiz yaşından daha büyük olmadığınıirkilerek fark ettim; kendine güvenini ve bir Savaş Beyininkarısı statüsünü rahatça kaldırışını düşününce, bundan en azbeş yaş daha fazlasını umuyordum. Kapı çalınınca Laio duraksadı; sabırsız işareti üzerine kapı-yı açtım- Krem rengi, sade bir sabahlık giymiş, boyu en azbenim kadar olan karnı burnunda bir kadın kapının kasasınayaslanmış, Laio'ya gülümsüyordu. Aldabreshice bir şey sor-du, alçak, buğulu sesi kaba dili yumuşatıyordu. Laio bir kah-kaha attı ve dramatik bir çaresizlik işaretiyle beni gösterdi. Uanda karar verdim, hasta bir köpek gibi konuşacak bile olsambu dili öğrenecektim. Neredeyse yarı yaşımdaki bir kız hak-kımda benim anlamayacağım şakalar yapamayacaktı. Hınlar konuşurlarken yeni geleni inceledim. Uzun boy-ve durumu haricinde de iri yapılı bir kadındı. Laio'nun dökülen uzun siyah buklelerine karşılık bu hanımınciftinkısaydı ve başını biber taneleri gibi toplayan tuhaf, sıkı ıerj vardı. Teni o güne dek gördüklerimin en koyusuydu, , breshihlerüı birbirlerinden ne kadar farklı olabilecekleri-? sarsıcı bir şekilde hatırlatıyordu. Geniş elmacık kemikleri-. serindeki koyu kahverengi, kenarları gülmekten kırışmış. ? gözlerindeki iyi niyet beni biraz rahatlatmıştı. Laio söyle-diği bir şeyle Mahli'yi katıla katıla güldürdü, ardından doğ-ruldu, gülümsemesi yüzünü aydınlatıyordu. "Şimdi Mahli ile biraz zaman geçireceğim," dedi. "Orta-lığı temizle, sonra da gidip Sezarre'yi bul- Sonra yine konu-şacağız." Hoş kokulu bir ipek hışırtısı içinde odadan çıktı, ben dedoğrulup dizlerimi ovaladım. Bu kadar uzun süre yerde dizüstü durmak hiç de hoşuma gitmiyordu, Aldabreshililer ka-rada daha fazla mobilya kullanıyorlar mıdır, diye merak edi-yordum. Laio'nun besbelli ki âdeti olduğu üzere yaptığı da-ğınıklığa bakarken annemin Kitria'yı düzenli olması için birsöğüt dalıyla tehdit edişini hatırladım. Anlaşılan bazı şeylertüm genç kızlarda aynıydı. Kaygan, ipek bir elbiseye uzanıp onu içine tıkacak sandıkya da benzeri bir şey ararken içimde bir şeyler isyan etti. Anibir öfkeyle deliye dönmüş bir halde kendimi kaybetmenineşiğine gelmiştim, ince kumaşı paramparça edip patroniçeliktaslayan küçük çiçeğin buna nasıl tepki vereceğini görmek is-tiyordum. Elim narin kumaşı sımsıkı kavramıştı ama bir an-da kendimi bu son derece yakışıksız ve düşüncesizce öfkekarşısında kahkahalarla gülerken buldum. Şu anda ne yapaca-ğımı bilemez ve umutsuz bir haldeydim kuşkusuz ama bu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 157: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

urumdan kurtulmak istiyorsam kesinlikle soğukkanlı olma-ydım.

267

"Yeminli adamlıktan hizmetkârlığa! Eh, Ryshad, aferinna. Laio bana istediği kadar köle desin; hiç kimse kendimi268 şekilde görmemi sağlayamazdı. Ama bir sahtekârlığı ortayaçıkarmak için Prensin kırpma barakalarında, elindeki tez^küreği kadar bile aklı olmayan bir geri zekâlı rolünü yarırnmevsimden uzun bir süre boyunca nasıl oynadıysam, bu ro-lü de oynayabilirdim. Dağılmış elbiseleri toplayıp onlara ay-rılmış dolabı buldrim- odayı seri bir şekilde toparladıktansonra bana gemiye kadar eşlik eden adamı bulmaya gittim;adını hatırlıyordum, Sezarre. Onu güvertede buldum. Etkileyici kasları ve sert, kara göz-leri olan, başı tıraşlanmış bir adamla karşılaşıyordu. İkisi debellerine kadar soyunmuşlardı ve ter içindeydiler, her bir el-lerinde birer kör kılıç vardı. Başlarıyla onayladıktan sonra çar-pışmaya devam ettiler, ben de alelacele yollarından çekildim.Takımadalar hakkında duymuş olduğum diğer öyküler yanlışçıkmış olabilirdi ama kısa sürede gördüm ki kılıç ustaları hak-kında söylenenler azdı bile. Kılıçlar alışık olduğumdan bir ka-rış kadar kısaydı belki ama diğer elde hançer ya da kalkan tut-mak yerine kılıçları Çifter çifter kullandıkları için Aldabreshi-liler mesafedeki kayıplarını verdikleri zararla telafi ediyorlar-dı. İkisi uçuşan darbeler, çarpışıp çınlayan kılıçlarla tekrarbirbirlerine girişirlerken içimden bir ıslık çaldım. Ancak Se-zarre omzundan bir çizik aldığında durdular. Kızıl çizgi koyulaşıp anında bir yaraya dönüşürken irkil-dim; gözgöze geldik ve acı bir sırıtışla yarasını ovaladı. Diğe-? ri bir şey söyleyip antrenman kılıçlarını aldı ve bez bir çan-taya koydu. O Grival olmalıydı. "Yıkanalım," dedi Sezarre, tekleyen bir Tormalin aksanıy-la. Başımla onaylayıp onu izledim, geminin yan tarafındaGrival denizden kovalar dolusu su çekmeye başlamıştı bile hafız köle de soyunup çırılçıplak kaldılar, ne kendile-j„ rıpmideki isleriyle ilgilenen denizciler bunu umur-İkinede gemideki işleriyle ilg rlardi- Ben de onlara katıldım, paçavralarla birliktesa , mahkûmiyetinin anılarını da üzerimden çıkarıp at-O P ı Si^temiz, berrak suyun serinliğinin tadını çıkarıyordum. ?' 1 sırtıma bir kese vurunca hafifçe irkildim ama Aiten ile. udimize bunu defalarca yaptığımızı hatırladım. Ani acının taşıyla gözlerimi kapattım, durumumun belirsizliği bunudaha da körüklüyordu. "Al." Sezarre bir kâse yumuşak sıvı sabun uzattı ve sabır-sızlıkla keselenerek temizlendim. Grival bir şeyler söyleyip elini bir çantaya daldırdı ve kü-çük bir kap merhem çıkarıp uzattı. Tek kelime Tormalincekonuşabildiğinden şüpheliydim."Deri için." Sezarre kabı alıp yarasına bir parmak sürdü. Başımla onayladım ve uzun zaman alacak olan kendi yara

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 158: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ve şişlerimi merhemleme işine koyuldum. Akıyordu ama ko-kusu fena değildi, kaldı ki yalnızca temizlenmiş ve yaraları-mı tedavi ediyor olmak bile bana müthiş moral vermişti. Grival Sezarre'ye bir şey söyledi ve ikisi de bana bakarakgülmeye başladılar; gülümseyip kızgınlığımı bastırdım. Bura-da dosta ihtiyacım vardı, çocukların arasına katılmamın za-manı gelmişti. "Senin eskiden sahip olduğu bir köpeğe benzediğini söy-lüyor, her yerin beyaz ve kahverengi lekelerle kaplı," diye sı-rıtarak açıkladı Sezarre. Kendime bir bakınca güneşten yanmış kollarımla yüzümüsolgun göğsüm ve bacaklarımdan ayıran çizgileri gördüm.Başımla onaylayıp zoraki bir gülümsemeyle espriyi anladığı-ttu gösterdim, görebildiğim kadarıyla gemideki en açık tenlikişi olduğumu fark etmiştim. Grival tepeden tırnağa köseleingindeydi, Sezarre'nin ise kolları aşağı yukarı benimkilerleaynı tonda ise de bunun güneş etkisi değil, teninin doğal 270

rengi olduğu açıktı. Bu şekilde belirgin olmak alışılmac] ı.kilde tuhaf bir histi; kuzeye, Prense giderken daha ziyaHlarımm ve tenimin koyuluğundan söz eden insanlara a) ıtim. Güverte ayaklarımın altında sarsıldı, buradaki durumun nasıl sallantıda olduğunu hatırlatır gibiydi.Yüzümü usturayla tıraş ediyor gibi yaptım. "Ustura'"Sezarre kaşlarını çatıp Grival'e birşey söyledi, o da irkild "Hayır." Sezarre sertçe başını salladı. "Olmaz, sen artık biAdalı." Gemide şöyle bir göz gezdirince temiz bir çeneye rastla-yamadım. Sezarre'ye gülümseyip, sakal bırakma düşüncesikarşısında için için of çekerek başımla onayladım. Kılık de-ğiştirmek için bunu birkaç defa yapmıştım ve bana göre çokaz şey o lanet mereti kesip kurtulmak kadar zevk verirdi. Neyazık ki sözde hanımefendimi tanıdığım kadarıyla, sakal mo-dasına uymamamı kabul edeceğini hiç sanmıyordum. Grival bana temiz ama iyice eskimiş bir gömlek verdi, Se-zarre ise yedek bir pantolon. İkisi de yumuşak, ağartılmamışpamuklu kumaştandı. Parmaklarımla yabancı kumaşı hisse-derken elimde olmadan gülümsedim; yurdumda bu pahalıbir şeydi. Ayağıma giyecek bir şeyler bulmak üzere etrafımabakındım."Çizme?" diye sordum umutla. Sezarre başını iki yana salladı. "Adalarda olmaz. Ayaklarçürür." Güzel hanımların katılaşmış ayaklarının açıklaması buydudemek.Grival bana bakmadan Sezarre'ye bir şeyler mırıldandı. "Diyor ki, sen köle olarak doğmamışsın?" dedi Sezarre,sesinde tereddütle merak çatışıyordu."Hayır."Ona dostça gülümsedim; buradan çıkmamı sağlayacak o

r bilgi kırıntısı bu adamlardan birinde olabilirdi; dille-ön. ..-renrnem için aklıma gelen en geçerli neden buydu.rlDl"He yapardın, daha önce?"Tözlerinde dönüp duran soruları görebiliyordum ve onu 271ı varnazdım; birisi potansiyel bir suçluyu bana emanet et-ten de endişelenirdim.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 159: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Yüce bir lordun yeminli adamı, bir kılıç ustası ve asker-ım " Bundan çok daha fazlasıydım ama yemin ve görev kav-aralarını bu insanlara açıklamanın hiç de sırası değildi. "Artık bizim Yüce Lordumuz Shek Kul'un karısına hizmetediyorsun." Sezarre kulaklarına varan bir gülümsemeyle banabaktı, besbelli bu düşünce karşısındaki mutluluğunu paylaş-mamı bekliyordu. Başımla onayladım ve Leydi Channis'in salonundaki birAldabreshi oymasını hatırladım; bir taraftan baktığınızda birağaçtı, bir başka açıdan ise bir yüze dönüşüyordu. Duru-mumla baş etmek için iyi bir yöntemdi bu, en azından şim-dilik. Yani köleliği hizmet etmenin bir başka yolu olarak gör-mek. Olanları değiştiremezdim, o halde olacakları lehime çe-virmeye konsantre olmalıydım. Bu düşünceyi sindirmeme fırsat kalmadan Grival anidenelini alnına şaplatıp güvertenin karşı tarafındaki bir yığmadoğru fırladı. Bana bir şey fırlattı, ben de bir refleks hamle-siyle yakaladım, ne olduğunu merak ediyordum.Kılıcımdı. Kınının parlak yeşil derisine aptalca bakakaldım."Güzel kılıç," dedi Sezarre, onaylayan bir sesle, elini uza-tırken yüzünde beklentili bir ifade vardı. Demek Relshaz köle pazarlarında alıcılar hayvanlarını ko-numlarıyla birlikte alıyorlarmış, diye düşündüm alaycı bir bi-çimde. Vay vay; ne uygarca ama. Kılıcı verip parlak çeliği ba-şının ve omuzlarının etrafında çevirerek bir dizi yay ve daireÇizişini izledim, ona karşı daha önce şansımı denemediğimeseviniyordum. Yine de kılıcımın elimin altında olması iyi olacaktı, geçek efendimi, özgürce verdiğim hizmetimi, şerefimi korUy^yeminlerimi sürekli hatırlatacaktı. Bu yeminler Prensin de bj*nim izimi sürmek için elinden geleni yapacağı anlamına ge~liyordu, tabii o kahrolası büyücü, esir düştüğümü bilmesia*izin verirse. Bu kargaşadan kendim kurtulmayı tercih eder-dim ama benim adıma başkalarının da boş durmayacak ol-duklarını bilmek güven vericiydi.en Bir zil çaldı. Sezarre ve Grival aceleyle malzemelerini topar-ladılar, ben de peşlerinden mutfağa gittim. Hanımlara öğle ye-meklerini götürecektik anlaşılan; ikisi de birer tepsiyi açık sa-rı, buharı tüten bir yemek ve kâselere doğranıp çeşit çeşit sos-larla kaplanmış bir şeylerle doldururlarken ben de aynısını yap.dm. Grival'm mutfaktan aldığı miktara bakılırsa Mahli denilenkadın altı kişilik yemek yiyor olmalıydı, bebek, hariç tabii. Se-zarre de Gar'ın bacaklarını sıska buluyor olmalıydı. Bir muhafız kölenin yemeğinin efendisinin artıkları olduğu-nu fark edince hatamı anlamış oldum. Kadınların konuşmala-rım anlamryordum ama ses tonlarına ve ifadelerine baksanız,hepsinin sıkı fıkı dost olduklarını düşünürdünüz. Sıkıntıyla iz-leyip, bir yandan da midem isyan ederken, Laio'nun kıvrımla-rının kabarık bir iştahın ürünü olduklarını fark ettim. Biraz da-ha, az alkollü şarap ve meyve sunduk. Sonunda Mahli dinlen-meye çekildi, Gar nakışlarına döndü, Laio ise beni şaşırttı vbir rahle ile saman kâğıdına sıkışık olarak yazılmış bir tutanıyazışma alarak birkaç minderin üzerine kuruldu. "Yiyelim." Sezarre başıyla kapıyı gösterdi ve onunla^Cval'i izleyerek güvertedeki her zamanki yerimiz olduğunutahmin ettiğim yere gittim. Grival büyük ölçüde dokunulmamış olan tepsisinden vö

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 160: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kâseyi içten bir gülüşle bana uzattı. Gülümseyerek teşekkuettim ve kuşkuyla içlerindekfere baktım. Bir avuç dolusu kü-çük iç organı andıran bir şeyi es geçip bir öbek solmuş y^yaprağı parmağımla yokladım. "Adı 'Türü'." Sezarre tuhaf bir kaşık uzattı, kepçe kısmıHü ve sapının ucunda iki sivri uç vardı, küçük bir çatal. yemeği nasıl kaşıklayıp çatalı nasıl kullanacağımı göste-ken neden her şeyin bu kadar ufak parçalara bölündüğünü 273anlamıştım- "Eller olmaz, çok kötü." Başını sertçe salladı. "Temiz de-ğil anakarah alışkanlıkları." İç çekip çatalla yapraklardan bir lokma aldım..Bir an deh-şet içinde bir yabanarısı yuttuğumu sandım; çoğu tabakta çi-çekler de olduğuna göre, ağzımdaki yakıcı acının tek açıkla-ması bu olabilirdi. "Dağ bitkisi," diyen Sezarre, biraz meyve suyu uzattı,"çok acı." Gözlerimi yaşarmış bir halde içerek acının çoğunu geçir-dikten sonra şansımı zorlamadım ve yumuşak bulamaçtan birlokma aldım. Biraz kıtırlı bir dokusu vardı, minik taneciklerdişlerime ve damağıma yapışıyordu ama tuhaf, ekşi tadınarağmen fena da değildi. Grival içinde koyu kızıl bir sosa bulanmış, koyu renkli etparçaları olan bir tabak uzattı."Çok güzel," diye onayladı Sezarre. Zoraki, cılız bir gülümsemeyle sostan küçük bir parçayıdudaklarıma götürdüm. Tatlı olmasına şaşırmıştım, sanki hoşkokulu baharatlarla ballandırılmış gibiydi. Tabağımı iştahlasıyırırken, en azından burada açlıktan ölmeyeceğim, diye ge-çiriyordum içimden. "Hanımımın benden önceki kölesine ne oldu?" diye sor-dum. Sezarre umursamaz bir edayla omuz silkti. "Kemik hum-ması, çok kötü." Tabağıma bakakaldım. Burada açlıktan ölmeyecek olabilir-dim ama beni Takımadalardan sağ çıkarmayacak sayısız teh-like vardı. UZAKLARDAKİ OKYfinUSUn YÜRZĞİnDEKİ SIR^ORlrlATlLARL/i KAPLI İKİ ADATlinARASinDAKİ DAKBİP^BOĞAZTemar aniden irkilerek uyandı, zihninin dağınıklığı du_yularını engelliyor, kesif karanlık üzerine geliyorduNefes nefese fırlayarak boğucu yorganı üzerinden atıpgözlerini kırpıştırdı. Dünya normale dönüyordu, ağır ağırkampın etrafını turlayan nöbetçinin feneri salınarak iğne gi-bi incecik bir ışık veriyor, etrafında uyuyanların hafif sesleriduyuluyordu. Temar doğrulup ellerini iki yanındaki serin çi-menlere koydu, derin bir nefes aldı ve hâlâ sallanan bir ge-mide olduğu hissi ağır ağır yok oldu. Başını kaldırıp gitgideyabancılaşmaya başlayan yıldızlara baktı ve şafağa ne kadarkaldığını düşündü. "Herhalde fazla değildir," diye kendi kendine gülümseye-rek, bir başka zorlu günün gereklerini yapmaya koyulmadanönce olabildiğince dinlenmek üzere tekrar kıvrıldı. Hemenuykuya dalarken bunun kesinlikle bir eğlence gezisi olmadı-ğım düşünüyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 161: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Bir dahaki sefere onu uyandıran yemek kaplarının tıkırtı-sı ve giderek artan bir uğultu olmuştu. Güneş boğazın uzakucundaki küçük bir kara parçasmdaki sık ağaçların üzerindeyükseliyordu. Kamp kahvaltıyla meşguldü, suyu, sık bitki ör-tüsünden ayıran çimen kaplı hat boyunca ateşler yanıyordu.Temar demir attıkları bölgenin yeşilliklerinin kokusuna karı-şan kızarmış bisküvilerin kokusunu iştahla içine çekti. ,<r;naydm." Vahil bir yığm yorganın altından başını çı-, tej tel olmuş saçları dört bir yanı gösteriyordu. Kıpkır-yanaklarından birinde kaim bir iz çıkmıştı.° Temar esneyerek çizmelerine uzandı, giymeden önce fır- 275sürüngenler olup olmadığını kontrol etti. Nemli derininı k temasından huylanmıştı. "Gidip yıkanacağım," diyerek.menlerin arasından çakıllı sahile doğru akan dereye yöneldi.Soğuk su gözlerinden akan uykuyu iyice açınca Temar et-afmdaki manzaranın ayrıntılarını incelemeye başladı. Bakış-ları bir çadırın önünde oturmuş saçlarını ören Guinalle'ye ta-kıldı. Yıkadığı yüzü pembeleşmişti ve buruşuk keten elbise-sinin üzerine kalın bir şal örtmüştü. "Karada geçen bir geceden sonra daha iyi misin?" diyesordu Temar, durup babasının tuz ve köpükten kararmış gü-müş tokasıyla kendi saçlarını bağladı. Guinalle zorlukla gülümsedi. "Evet, teşekkürler. Kabul et-meliyim ki denize alışmamın bu kadar zaman alacağını tah-min etmiyordum." "Burada ne kadar kalacağımızı biliyor musun?" diye sor-du Temar. "Su almamız gerek, bulabildiğimiz kadar taze meyve de,bir de bazı tamiratlar var," Guinalle yüzünü astı. "Bana kalır-sa burada tam ben tekrar karada olmaya alışana kadar kalaca-ğız, böylece yelken açtığımızda yine iki günümü başımı birkâsenin içinde tutarak geçireceğim, Larasion bana güç ver-sin." Temar ona gülümsedi, gıpta edilecek ölçülü tavrının buŞekilde kırılmasıyla daha da çekici olduğunu düşünüyordu.Kahvaltı etmeye ne dersin?" Şu anda olmaz." Guinalle teatral bir titreyişle başını sai-rdi. Saçının örgüsünü omzundan geriye atıp bir tabureninUzerinde hazır bekleyen elbisesine uzandı. "Bağlarımı sıkabi-llr misin? Elsire henüz kalkmadı, hizmetçiler de meşgul." Guinalle z^rif kahverengi elbiselini başından geçirip ^ılarma oturturun Temar onu hayranlığını belli etmeden \z\ \di. Arkasını dönünce bağlarını çek^P sıktı, düğümlerken kı2ln276 elbisesine sürdüğü naneotu kokuş unu içine çekiyordu. "Prens DÇrı Fellaemion'un nerede olduğunu biliyor mu_sun?" Guinalle tamamen ciddileşmişti, elbisesiyle birlikte asa-letini de giymişti, "Bakayım." Temar gözleriyle fcampı taradı. "Orada, şu sufıçılarının yaılında." Guinalle parmak uçlarında yükselip tereddütle gözlerinikıstı. "Ah evn, onu gördüm." Temar blraz da pişmanlık duyarak onun gidişini izledi.Sonra da asık bir surat ve elinde bir su tulumuyla kendisinedoğru yaklaş4n bir kiracıyı geri çevirdi ve döuüp biraz yiye-cek aramaya koyuldu.Kahvaltı ekenden bitmişti, Temar geminin kamarotununbir dizi hesap defteri ve balmun™ tabletle beklediği sehpa-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 162: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dan bozma uyduruk masada yerine geçerken bir yandan dak'asesindeki lapasımn dibini sıyırıyordu. Temar kalan erzak,gereken su miktarı ve D'AlsenniA kiracılarını yeni yurtlarınataşıyan beş gemideki tüm ufak hasar ve sorunların kayıtları-nı bitirdiğinde güneş boğazın cam gibi suları üzerinde iyiceyükselmiş, ağaçlardan yükselen s^bah pusunu kavurmaktaydı."Bana ve,-ecek bir raporun var mı?' Temar başmı kaldırınca Pren> Den Fellaemion'un bir ta-bure çektiğim gördü. Komutanın zayıf yanaklarına belirginbir renk gel,nişti ve gözleri parlıyordu, kaba saba denizci giy-sileri ona ?youtessela'da giydiği seçkin giysiden çok cfazla yakışıyordu. , le "Bir araya toplayıp temize çekmeliyim." Temar acealınmış notlarım telaşla çıkarıp bir hokkaya uzandı. "Bu iyi olur," diye başıyla onayladı Den Fellaemıon, ^ ^bir tavırla. "Ondan sonra yapılmak başka bir İşın yok* tencerelere koyacak birkaç av hayvanı arayabilirsin.alcşampen Rannion u da yanma al Ternar şaşkın gülümsemesini başaramayınca Prens de birhkaha attı. "Bana kalırsa ikiniz de biraz eğlenmeyi hak et- 277• jZ burada birkaç gün kalacağımıza göre de biraz taze etherkesin hoşuna gidecektir." "Geçidin ikinci yarısı ne kadar?" Temar başını kaldırdı,fclemi hazırdı. "Rüzgâr iyi olursa, yaklaşık yirmi gün daha." Den Fella-emion doğruldu. "En berbat, kısmını atlattık." Gemilerin başa çıkmak zorunda kaldıkları kötü havalarıhatırlayınca Temar da başıyla onayladı. "Bu adalar kesinlikle Dastennin'in bir nimeti, Prens," de-di biraz tereddütle. "Yelken açmadan önce bunlardan söz et-tiğinizi hatırlamıyorum." Den Fellaemion sırıtarak genç adama baktı. "Evet, onlar-dan bahsetmedim. Gelecekteki kaşiflerin okyanusu geçebil-memi kusursuz denizciliğime ve Dastennin'in bizden yanaolmasına vermelerini tercih ederim. Koloniyi yerleştirdiktensonra burada da kalıcı bir yerleşim yeri kurabiliriz; işte o za-man bu sırrımızı açıklayabiliriz." "Bilgeliğinize hayran kaldım, Prensim." Temar resmi birselamlama taklidi yaptı ve komutan kıkırdadı. "Hayranlığınıza teşekkürler, Baron," diye aynı alaycı ton-la karşılık verdikten sonra diğer gemilerden birinin kaptanıy-la görüşmek üzere ayrıldı. Temar yeni bir şevkle notlarına döndü ve raporunu bek-lediğinden de kısa sürede bitirdi. Evrakı dikkatle düzeltip mü-rekkebin de kuruduğundan emin olunca düzgünce katlayıpderi yeleğinin göğsüne yerleştirdi ve Den Fellaemion'u ara-baya koyuldu. Komutan yine su fıçılarının yanında durmuş,Guinalle ve kaptanların ikisiyle hararetli bir konuşmaya dal-mıştı. 'Teşekkürler, Temar, dedi uzatılan parşömeni al"Sanırım hepsi bu kadar, Guinalle; neden bu öğleden ^kendine biraz zaman ayırmıyorsun? Son günlerde gözlempıp çizelgeleri tutmakla çok meşguldün. Tekrar gemiye Kmeden önce bu molayı olabildiğince değerlendir." "Teşekkürler, Amca." Guinalle biraz şaşırmış gibiydi "v-ne de gidip şu süt ineğine bakayım."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 163: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Benim yapabileceğim bir şey var mı?" diye hemen sodu Temar. "Olabilir; gel haydi." Guinalle seyahatin değerli çiftlikhayvanlarının emniyette tutuldukları, kampın diğer ucundakisağlam ağıla doğru yola koyuldu. "İşte geldiniz, leydim," diye gürledi hayvancılardan birialık yüzünden rahatlama okunuyordu. "Hepimiz hazırız." Temar, Guinalle'nin peşinden diğer hayvanlardan uzakta,uydurma çitlerle yapılmış bir ağıla doğru yürüdü, giderekmeraklanıyordu. Sırtından aşağı beyaz bir çizgi inen lekeli birinek yerde yatıyordu, gözleri parlıyordu, çenesi sarkmıştı veyanları körük gibi inip kalkıyordu. Ön ayaklarından biri yel-ken bezi ve kırık bir direk parçasıyla kabaca sarılmıştı. "Şu iplere bir el atıver, delikanlı." Hayvancı besbelli Te-mar'ı tanımamıştı, onu kabaca kesilmiş genç ağaçlardan ya-pılmış sağlam kafesin diğer ucunda bekleyen adamlara doğ-ru hafifçe iteledi. "Hazır mısınız?" Guinalle hafif bir somurtuşun çattığı kas-larıyla dikkatini ineğe vermişti, usulca okumaya başladığı bü-yü Temar'm tüylerini ürpertmişti. İneğin gözleri yuvarlandı ve zorlukla aldığı nefesi hırıltıy-la titredi. "Çabuk!" Adamlar iplere asılıp hayvanı kafesin üzerinekaldırırlarken hayvancı boynunun iki yanındaki iri damarlarıseri bir şekilde kesti. Bol kam, içinde yulaf ezmesi, tatlandı-rıcı otlar ve kurutulmuş yağla hazır bekleyen bir kazana dogru fışkırdı. r ıinalle iç çekip arkasını dönerken leşi kesmek için bek-adamlar uzun bıçaklarıyla yaklaştılar; mümkünse hiçbirisraf edilmeyecekti.? "fyi misin?" diye sordu Temar, Guinalle'nin gözlerindeki 279• ün onu da biraz endişelendirmişti."Ah, evet." Guinalle bir eliyle gözlerini ovuşturdu. "Sade- su var ki, fırsatım olsa bacağı iyileştirebüirdim ama akın-ları ve rüzgârları takip ederken buna ayıracak zamanım yok-tu Zavallı hayvanı ancak burada kesilene dek canlı ve acısıztutmuş olmak hiç de hoşuma gitmedi." "Ya." Temar buna verecek bir karşılık düşünemiyorduama Guinelle bunun farkında değilmiş gibiydi. Temar kanlısosisleri düşününce duyduğu suçlu zevki bastırmaya çalışı-yordu. Köylü yemeği olmasına rağmen onu çok sever olmuş-tu. "Sorun şu ki Desise'de nitelikli, en azından temel seviye-nin üzerinde olan yeterince insan yok." Guinalle kararlı biredayla başını salladı. "Karaya ulaştığımızda çaresine bakaca-ğım ilk şeylerden biri bu olacak." "İyi," diye başıyla onayladı Temar. Guinalle başını kaldı-rıp ona baktı, ifadesi yine neşelenir gibi olmuştu."Bunu onayladığınıza memnun oldum, Baron." Temar eğilerek gösterişli bir selam verdi. "Bilgeliğinizleancak güzelliğiniz boy ölçüşebilir, Demoiselle." Guinalle, Temar'm isteyeceğinden daha canlı bir kahkahaattı ama en azından gözlerindeki hüzün gitmişti."Öğleden sonra ne yapacaksın?" diye dostça sordu. Guinalle elinde olmadan tatsız bir bakış attı. "Herhalde El-sire'm deniz suyunun saçları üzerindeki etkisi hakkındaki şi-kâyetlerini ve gardırobuna yeterince yer ayrılmadığı için ya-nıP yakılmalarını dinleyeceğim."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 164: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Temar kıkırdadı. "Bana da öyle geliyor."Guinalle ona düşünceli bir ifadeyle baktı. "Sence bir ba-

hane uydurup ona gemilerinizden birini gezdirebilir, buculukta insanların çoğunun zamanlarım nasıl geçirdi]^ ?gösterebilir misin?"280 "Neden?" "Karnara ve hizmetçisini benimle paylaşmakla korkunç bircesaret gösterdiğini ve acılara asaletle katlandığını düşünüy0rsanki, prens ve annesi de özel hizmetkarlarıyla birlikte gemi-de oldukları için senden çok daha iyi muamele gördüğümü-zü tahririn ediyorum. Diğer gemilerdeki herkesin balık istifigibi sıkıştıklarını, çoğunun her türlü havada güvertede olduk-larını ve kendisinin iki elbiseden daha fazlasına yer bulabil-diği için çok şanslı olduğunu Elsire'a bir türlü anlatamıyo-rum.""Pekâlâ." Temar'm Elsire'a karşı hep bir zaafı olmuştu."Onun edaları ve zarafeti benim gözümü boyamıyor, biliyor-sun. Onun üstü başı yırtık, ayakkabıları çamurlu ve dişleri ay-rık bir bacaksız olduğu günleri hatırlıyorum." Ayrıca Elsireile baş başa kalırsa, çiçek yaprakları kadar yumuşak dudakla-rından bir öpücük çalma fırsatı da her zaman vardı. İş üze-rindeyken ne yapması gerektiğini kesinlikle bilen bir kızdı o."Temar!" Vahil'in coşkun bağırışı koyun iki yanındakisarp tepelerde yankılandı. Arkadaşı elinde bir arbalet ve om-zunda bir av çantasıyla otların arasından seke seke gelirkenTemar duyduğu rahatsızlığı bastırdı. "Den Fellaemion gidip bu ormanlarda ne tür av hayvan-ları olduğunu öğrenmemizi söyledi." Vahil, Temar'm sırtınabir şaplak indirdi. "İşte bu seve seve aldığım türden bir emir.Koş, oğlum, okunu al ve birisi bize yapacak gerçek bir iş bul-madan gidelim buradan."Ternar tereddüt etti, gitmeyi çok istiyordu ama Guınailile bir.ız baş başa kalma fırsatını da tepmek istemiyordu."Ben de gelebilir miyim?""Efendim?" Kızm sorusu onu gafil avlamıştı.

"Bu adaları daha iyi tanımak istiyorum, hem kısa yayla hiçfena bir atıcı değilimdir." Guinalle'nin gözleri büyümüşdurgun bir çekiciliğe bürünmüştü."Kesinlikle," dedi Temar, üstüne basa basa. "Elbette, ya- 281lZda olmandan çok memnun oluruz." "Üzerimi değişeyim." Guinalle çadırına doğru koştu veVahil homurdandı. "Tatlı bir çiçek olduğunu kabul ediyorum, Temar ama he-nüz koparılacak kadar olgunlaşmamış, değil mi? Şimdi o ça-lılar arasında en iyi duracak elbisesini seçerken en güzel za-manı burada oyalanarak geçireceğiz." "O Elsire değil." Temar başım iki yana salladı. "YarımMarka bahse girerim ki buraya benden önce dönecek," Kısa yayıyla sadağını bulmakla fazla oyalanmadı ama aya-ğındaki çizmeler tepeler için yeterince dayanıklı olmasına rağ-men onları değiştirmeye karar verdi. Çizmelerini bağlamayıbitirdiği sırada Guinalle'nin de kendilerini bekleyen Vahil'edoğru hareketlendiğini görmek Temar'ı memnun etmişti. Darkesimli, mat yeşil bir etek ve uzun kollu, taba rengi bir yelekgiymişti, alçak topuklu çizmelerinin de epey kullanılmış oldu-ğu belliydi. Güzel belindeki kemerine uzun bir bıçak bağlıy-dı ve elindeki kısa yayı aşinaymışçasma rahatça taşıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 165: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Suya doğru inen av hayvanı izleri olacaktır." Vahil öndengitti, her zamanki gibi neşesi yerindeydi. Tamar ile Guinalle onu izlediler. Bulutların yüksek ağaç-larla birleştiği sık yeşilliklerle kaplı rutubetli ormana girdik-lerinde kampm sesleri geride kalmaya başlamıştı. Temar yo-lun taşlık bir kesiminde ona yardım etmek üzere durakladı,taşlar sıcak sisle ıslak ve kaygandı. "Uzaklaşmak ne güzel ama!" dedi keyifle. "Ne bagaj yerihakkındaki onuncu tartışmalarını çözmenizi isteyenler, ne desıla hasretinden karnı ağrıyan bebeklere kadar her türlü so-runlarını halletmenizi bekleyenler yok." 282 "Demek yaptığın bu ha?" Vahil'in bunu komik buldı -belliydi. "Bu, ayrıca tavuklar yumurtadan kesildiği halde yurnurtlı bir şey planlamış olan aşçıya tavsiyelerde bulunmak, insalan çarşaflarını yıkamazlarsa payl arma düşen suyun yeteceğine ikna etmek ve her gün bir yığın ufak tefek iş daha." QUinalle ile Temar üzüntüyle bakıştılar. "Ben bu tür şeyleri babama bırakıyorum," diye güldü Va-hil. "Benim başlıca sorunum can sıkıntısı." Guinalle'nin gözlerinde belli belirsiz bir kızgınlık görmekTemar'ı rahatsız etmemişti ama arkadaşına olan bağlılığı yü-zünden onu bir yere kadar desteklemek zorunda olduğunuhissediyordu. "Karayı görüp koloniyi kurmaya başlamak hoşuma gide-cek. O zaman yapacak çok işin olacak, Vahil." "Kesinlikle doğru," diye homurdandı Vahil, endişelenmişgibi yaparak. "Bakın, şu çukurdan geçen bir iz var; şansımızvarsa kampın gürültüsü oradaki hayvanları kaçırmamıştır." "Sen ortadan gitsen iyi olacak," diye Guinalle'ye işaret et-ti Temar. "Böyle bir yerde pek büyük bir hayvan olacağınısanmıyorum ama dikkatli olalım." "Teşekkür ederim, Baron," dedi. Dilediğinde ne kadar ses-siz hareket edebileceğini gösteren Vahil'in arkasından çalılarıyararak geliyordu. Temar da onları izledi, gömleği yaprakların nemi ve sıcakhava yüzünden kısa sürede sırılsıklam olmuştu. Çukurdan ge-çip dikkatle sığ vadiye inmeye başladılar. Her yer yeşilin binbir tonundaki tuhaf, parlak yapraklı bitkiler ve araya serpişti-rilmiş baharat kokulu birkaç çiçekle kaplıydı. "İleride bir açıklık var." Vahil durup sessizce Guinalle ye,o da arkaya söyledi. Temar kızın sırılsıklam alnına yapışmış bir tutamı genyeatnr arzusunu bastırdı ve Guinalle'nin içten bir sevinçle do-lu gülümsemesine aynı şekilde karşılık verdi. «t tPı" Guinalle donup çömelerek sadağından bir ok çek-. ve dikkatle yerleştirdi.U r mar ile Vahil onun bakışlarını takip edince, açıklığın or- jjki uzun çimenlerde kendi halinde otlanan bir sürü 283İÜ yaratık gördüler. Bakışıp başlarıyla onaylayarak usulcaisyon aldılar. Temar, Guinalle'ye baktı ve o başıyla onay-1 mca okunu bıraktı. İkinci oku da hedefini buldu ama buacja tüm hayvanlar ormanın derinliklerine kaçmış, panikhalindeki dağılışlarının tek belirtisi olarak sallanan birkaçyaprak kalmıştı. Doğrulup ne avladıklarına bakmaya gittiler.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 166: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Bunlar ne olabilir sence?" Valıil can çekişen hayvandanokunu çıkarırken şaşkınlıkla başını sallıyordu. Temar bıçağını kullanarak avının ağzını açtı, henüz ölme-miş olması ihtimaline karşılık tedbirli hareket ediyordu. "Diş-lerinin ot ve meyve yemeye uygun olduğunu söyleyebilirim,yani iyi bir yemek olur.""Boyuna göre ağır olduğu da kesin." Guinalle, Temar'mikinci okunun öldüremediği hayvanın düz burunlu, kareyiandıran kafasını geri çekip gırtlağını kesti.Temar güldü. "Öyle görünüyor." "İç organlarını temizleyecek başka bir yer bulalım," diyeönerdi Vahil. "Geride çok fazla kan bırakmazsak yarın yinegelip diğerlerini bekleyebiliriz." İri kaslı beş hayvan üçü için az yük sayılmazdı. Guinallevadinin tabanından geçen akarsuyun biraz yukarısmdaki birtaşlığa oturunca Temar da kendi omuzlarındaki iki tanesiniseve seve yere indirdi. "Birkaç sırık keseceğim." Vahil birkaç genç fidana doğruyöneldi ve Temar hayvanların iç organlarını temizlemeyebaşladı, Guinalle'nin de alışkanlığın verdiği hızdan yoksun°lmakla beraber bu işi aynı ustalıkla yaptığını görmek onu"enı şaşırtmış, hem de hoşuna gitmişti. Samimi bir sessizlik'Cinde çalışarak tüm avları temizleyip sinekleri uzak tutmak için artıkları gömdüler. Vahil kamptan çıkarken dü "davranarak yanma aldığı şarap tulumunu açmıştı bile T CÇburun deliklerini dolduran kan kokusu yüzünden öksürH ••''284 kısa boylu, mora çalan bir kekikten birkaç ince dal konemeyltBir tanesini Guinalle'ye uzattı, kız dingin bir gülürnskabul ederken yanakları hafifçe kızarmıştı. "Biliyor musunuz, koloni kurulduktan sonra Den Fellemion bu adalarda da kalıcı bir yerleşim merkezi kurmak 'tiyor," dedi Temar, bakışlarını bariz bir şekilde Guinalle'vdikmekten kaçınmak için boş boş etrafına bakmıyordu. "Yaşanacak daha kötü yerler de var," dedi Vahil. "İklimgüzel, bol bol kereste, av hayvanı ve çiftçilik yapılacak alan" "Buraya yerleşirseniz bunu yapan ilk kişiler olmazsınız "dedi Guinalle, beklenmedik bir şekilde. "Hayır, burada kimse yok." Vahil başını iki yana salladı."Den Fellaemion söyledi; ilk bulduklarında adaların beşini dekontrol etmişler, o' zamandan beri de buraya defalarca gel-mişler. Burada yaşayanlar olduğuna dair hiçbir belirti yok;emin olmasa o da bizi bu şekilde göndermezdi. "Evet, biliyorum." Guinalle'nin kızdığı ses tonundan oku-nuyordu. "Dün zamanımın büyük bir kısmını Desise kullana-rak emin olmaya ayırdım. Benim söylediğim, burada bir za-manlar insanlar olduğu." Vahil tartışmak için ağzını açacak oldu ama Temar eliyleişaret ederek onu susturdu. "Nereden biliyorsun?" "Etrafına bir bak." Guinalle oturduğu kayanın üzerindenkalkıp kollarını açarak kendi etrafında döndü. "Burada kulü-beler varmış; ocakların olduğu yerdeki daireleri görmüyormusunuz?" Temar baktı ama ne kadar iyi niyetle zorlasa da kızın gös-terdiği şeyi göremiyordu. "Burada." Guinalle geniş bir dairenin etrafında döndü ibir anda Temar gördü, yabani otların arasında, ortasında t»1

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 167: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ısırgan otu kümesi olan, neredeyse görünmeyen bir eziklik u t aördüm." Kıza baktı, biraz endişelenmesine rağ-etkilenmişti. "Gözlerin çok iyi!^ naile hayır diyen bir gülüşle başını salladı. "Eh, bu dabir fikir vermişti."TC ba bir çömlek parçasını kaldırıp Temar'a doğru fırlattı.ar onu evirip çevirdi; bir tarafı ateşte kullanılmaktan ka-mıştı- Adi ve pütürlü bir şeydi, yapanın parmak izleri hâ-lâ üzerindeydi. "Sanırım uygarlaşmamış bir halkmış. Ormanlarda avlanıpmevsimlik meyveleri topluyorlarmış, bu gibi şeyler. Bizimbildiğimiz anlamda çiftçi değillermiş. Ama müzik yapıyorlar-mış, kavallar, davullar ve öykücüler; tam anlamıyla vahşi dedeğillermiş." "Kırık bir çömlek parçası bu kadar çok şey söyleyemezya." Temar'a göre Vahil şüpheciliğini nazikçe gizlemeye ça-lışıyordu ama söyledikleri yalnızca büyüklük taslamak gibiy-di. "Desise söyleyebilir." Guinalle bir başka çömlek parçasınıellerinde çevirirken gözleri uzaklara dalmıştı. "Bunun gibişeylerden yankılar alabilirim. Ama üzerinden uzun zamangeçmiş.""Ne olmuş onlara?" Temar hayret içindeydi. "Bilemiyorum." Guinalle hafifçe kaşlarını çattı. "Bu çöm-leğin parçalanışında alevler var, üzüntü de." "Bu da olsa olsa kadının birinin onu ateşe düşürüp yeme-ği berbat ettiği anlamma gelir," diye güldü Vahil. "Ya öyleolmuştur ya da kadın onu kocasına fırlatıp ıskalamıştır!" "Bundan daha fazlası." Guinalle oldukça bozulmuştu amaŞarabını bitirmekte olan Vahil umursamıyor gibiydi. "Bunun gibi bir şeyden tam olarak neler çıkarabiliyor-sun?" Temar elini uzatıp iki yıpranmış kap parçasını birleş-tirmeye çalıştıysa da beceremedi.'Bu birçok etkene bağlı... bir şeyin ne kadar eski olduğu-

28S

na, sahibi tarafından ne kadar değer verildiğine, işinki duyguların ne kadar güçlü olduğuna." Guinalle'ninnu ders verir gibi çıkmaya başlamıştı. "Elbette ki Des-eşyaya bilhassa anılarla ancak bir Çırağın çözebileceği p-tüler yerleştirmek için de kullanılabilir." "Saedrin hayaları," dedi düşünmeden Temar, bu Kİ- K.şeyin ne işe yarayacağını merak ediyordu. Guinalle kabalığını fark etmemiş gibiydi. "Yapması zor Wşeydir, geçmişte de kötü amaçlı kullanılmıştır. Bazı insaniüzerinde hiç beklenmedik etkileri olabilir," diye iç çeu-"Korkarım Desise Ustaları yeteneklerinin nasıl kullanıldı?konusunda her zaman titiz değilmişler." "Bahse girerim ki değildiler!" Vahil taşıma sırığına doğruuzanırken yakışıksız bir espriyle sırıttı. "Haydi, şu eti kamp-ta akşam yemeğine yetiştirelim. Uygun şekilde asmaya zamankalmasa bile, sineklenecek olursa kimse bize teşekkür etme-

yecek." Hayvanların dar izini takip ederek kıyıya dönerlerken Gu-inalle, Temar'm hemen arkasmdaydı ama ağır yüklü sırığı ta-şırken onunla konuşması imkânsızdı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 168: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Biliyor musun, Desise hakkında daha fazlasını öğrenmekisterim," dedi nefes nefese. Kampa ulaşmışlardı ve yükünüindirmişti. "Bana ondan söz edebilir misin?" "Edebilirim, tabii bu ilgin ciddiyse." Guinalle'nin ifade-sinde iyi niyetli bir şüphecilik vardı. "Ah, ciddiyim. Bence bu koloni için çok yararlı olabilir.Temar biraz da şaşırarak, söylediğinde samimi olduğunu farketti. Guinalle ile baş başa zaman geçirme fikri de cazip gel"miyor değildi ama kalabalık bir alıcı topluluğundan sorumluolacaksa bulabildiği tüm kaynaklardan yararlanması gereke-cekti."Sana temel bilgiler verilmemiş olmasına biraz şaşırdım,dedi Guinalle, gözleri biraz yumuşayarak.

r omuz silkti. "Kabuklu Çiçek ailemi fena vurmuş-„ jedi kısaca. "Bunun ardından da büyükbabam jifacı vetU' cj rahiplere olan tüm güvenini yitirdi." ?Tok üzüldüm." Guinalle elini nazikçe Temar'm koluna 287koydu, yüzü endişeliydi. reInar ellerini hızla çırptı. "Bak, kan ve pislik kokuyorum., ^ yemeğinden önce yıkanmalıyım. Sonra görüşürüz." ÖLİIftLÎI||mın 2 Tkİa, Peorle Körfezi'nde batan birpil kurta-iidıın arasında bulunan bir mektupsevgiyle iıfcac'ı selamlar, muhafız kölesi Cat-.ilmı^tıı,anakaran /aptığmız yolculuğu öğrenmek için-jzde sizi sikle bizi ziyaret etmeye çağırıyoruz.\ur yatalııiııki böcekler kadar yırtıcı değillerse,/derine tjıür. Saygıdeğer Iru Sazac'm acı kay-anına yitmesinden önce anakaralılarla ilgilffl-olmaJiı: H göz ardı edilebilecek bir sey değil./;riibelerı,± paylaşmamıza lütfen izin veriniz.f; rsız ol»; yalanmalarına alışıksınız. Aıcaki '^sı kesife baharat bitkisi hırsızlıkları ve bu-\ yönüiKİfiiünan sahillerdeki adamların bu tica-i'/?ğildir. ilisiniz ki tümü de ülkenize giriş ız-V verecek İmiz da hüküm bölgenizdeki her WV

e flit olduğunu tekrar tekrar soracaklardır. Biraz olsun onuru olanm ?ahsimimçın bu sorunun bir anlamı olmasa da, siz her şeyin Sazac De-biri ı0^f ahsi mal' olduğu cevabını verin. Aksi halde bu (makaralılar sahip-.. jjjjjeri her şeyi yağmalayacaklardır. 2891 t dırcjalarınız Col'e ulaştıklarında Sazac Dega'nm azametinin bir göster-• larak tüm savaş gemilerinizin göz önünde olduklarından emin olun.Lfküm bölgenize yapılacak herhangi bir saldırıda tüm gemilerinin sahildearak suya gömüleceklerinden kuşkuları kalmamasını sağlayın. Aksi hal-

, geçeksiniz ki hantal gemileri kıyılarınızı sinsice gözetleyecek, ürün ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 169: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kölelerinizi çalacak, ticaretinize karıkmaya çalışacaklardır. Alışveriş anlayışlarında güzellik ve onura yer yoktur. Tek yapmak istedik-leri her cisme birkaç küçük metal paralık bir değer biçmek ve bunlardan ola-bildiğince azı karşılığında almaktır. Sözgelimi bir alışveriş için anlaşıp da ar-kasından nezaket göstermek için, Adalılar arasında gelenek olduğu üzere fazla-dan bir değerli taş sunmayın. Anakaralılar bunu anlamayacak, yalnızca sizdendaha fazla değerli taş alabilecekleri yönünde bir işaret olarak göreceklerdir. Ay-rıca onlara iri ya da kıymeti yüksek olan mücevherler de vermeyin; taşlarındoğal şekillerini takdir edemez, ellerine geçen her şeyi kesip şekillendirirler. Size verecekleri altın ve gümüşün kalitesini değerlendirmeye de bilhassadikkat edin. Çoğu temel metallerle fena halde karıştırılmıştır. Ancak bununçok yaygın olduğu için açıkça kabul gördüğünü, uygar insanlar arasında ol-duğu gibi onursuzca bir şey olmadığını da anlamanız gerek. Metallerin eniyileri mücevherleriniz ve zanaatkarlarınız için uygundur ama geri kalanınınbüyük bir kısmı olsa olsa safra olabilir. Ancak köle ticaretini kolaylaştır-mak için kullanabilirsiniz, böylece en azından elden çıkarmış olursunuz. Denil'i bir an olsun yanınızdan ayırmayın, kılıçları da bilenmiş olsun.Anakaralılar kadınlarına kelimenin tam anlamıyla tasma ve gem takar, buŞekilde kısıtlanmamış olan kadınları aşağılamayı da kendilerine hak görür-fer. Bir anakaraliyla iyi vakit geçirmeyi kesinlikle denememenizi öneriyoruz;"asıl davranacakları konusunda hiçbir fikirleri yok. İçki ve uyuşturucu alış-kanlıkları ise yüz kızartıcı.Yine de yolculuğunuzun haberlerini heyecanla bekliyor, başarılar diliyoruz.

SHEKiKVL'un SARAYI, ÛLDABRfSHİ TAKIMADALARÖn-YAzm S'iCüret edebildiğim kadar yaslandığım duvardan destelealarak ayakta dikiliyor, kürekkemiklerimin arasındansüzülen teri hissediyordum. Kıpırdamamaya çalışsamda rahatsız olduğumu belli etmiş olmalıydım ki, Laio'nun ka-ra gözleri bir anlık tatsız bir bakış attı. Ben de aklımı beyazmermer zeminin ortasına yerleştirilmiş geniş, seramik çeşme-nin içinde oynaşıp duran küçük fıskiyenin ritmine vermeyeçalıştım. Bir yerlerde bir böcek vızıldayınca yerini bulmayaçalıştım, şimdiden kabarmış olan kaşıntılı böcek ısırığı kolek-siyonuma bir de bu hergeleyi eklemeye niyetim yoktu. "Görüyorsunuz ya, hanımım, iplik dayanıklı değil. Doku-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 170: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ma tezgâhında sıkışıyor ya da kopuyor, kumaşın kalitesindenutanç duyuyorum." Dokumacı beyaz saçlı, sıska bir ihtiyardı, üzerinde yalnız-ca tertemiz yıkanmış bir kuşak vardı. Torunu olacak yaştakibu kızın karşısında bir tam bir teslimiyetle alçalarak diz çök-müştü. Şanslı hergele, diye geçirdim içimden. Günün büyük birkısmını örme zırhın içinde dikilip Laio'nun işçileri için savaş-çı gibi görünmekten başka bir iş yapmadan geçirmektenomuzlarım fena halde sızlıyordu. Ama en azından ayakta du-ruyordum ya. "Sorunlarınızı anlıyorum, ceza da olmayacak," diye ihti-yarın şikâyetlerini kesti Laio, bunu pekâlâ yapabilirdi. Bütüngün farklı şekillerde de olsa aynı şeyi dinlemiştik; söyleyecek-lerini Laio'ya ben de söyleyebilirdim. /^ ?? ^elliklerinin pek azım gözlerden esirgeyen incecik birlbiseyle otururken bu sert ve iş bilir tavrı bana hâlâ ay-JP püyordu. Parlak boyalar yüzünü neredeyse gizliyordu veci^ır düğünündeki tüm D'Olbriot Ailesi'nden daha fazla 291bir Sıeur sücevherle süslenmişti. Konuşmalarına kulaklarımı tıkayıp açık pencerelerden bi-nden dışarıya, Shek Kul'un malikânesinin bereketli toprak-ı rina baktım. Merkez malikâneyi özenle bakılan bahçelerçevreliyordu, onların ötesinde kölelerin evleri vardı. Onlarınarkasında da çift kavisli kısa yaylarını bir an olsun elden bı-rakmayan, keskin gözlü nöbetçilerin gece gündüz devriyegezdikleri kara surlar yükseliyordu. Ana girişin üzerindekikulede hafif esintiyle tembel tembel dalgalanan yeşil flamayave hüküm bölgesindeki komşu bir adanın uzaklardaki, rutu-betli sıcakta puslu görünen koyu yeşil ormanlarına baktım. Şuana dek görebildiğim kadarıyla gökkuşağını aşıp bir Eldritchile karşılaşma şansım ne kadarsa, o kapıları tek başıma aşmaşansım da o kadardı. Uzak adaların sarp, sivri tepelerinin üzerinde kara bulut-lar toplanıyordu. Laio'nun günlerdir söz ettiği yağmurlarınne zaman geleceğini merak ediyordum. Hava biraz olsun se-rinleyecek miydi? Sürekli bir ter tabakasıyla kaplı olmaya alış-mak üzereydim. Biraz esinti olduğu sürece katlanılabilir birşeydi bu, tabii ki üzerimde bu kahrolası zırhlı yelek olmadı-ğında. Öyle günlerde ya da hava durgun ve ağır olduğundakendimi sıcak, ıslak bir battaniyeye sarılmış gibi hissediyor veyurdumda, okyanus açıklarındaki serin, tuz kokulu rüzgârla-rı hayal ediyordum. Kapı çalınınca kendime gelip görevime döndüm. Açtığım-da karşıma Gar Shek çıktı, altın gözleri keyifle ışıldıyordu. Se-zarre her zamanki gibi sakince arkasında duruyordu. "Laio, hayatım, sana harika haberlerim var," diye tatlı tat-lı gülümsedi Gar, bu bildik ifadesi aklından geçen hinlikleri saklıyordu. "Güvercin ustası az önce Kaeska'dan bir mesaitirdi. Öğleden sonra evine varacakmış. Mükemmel, değildoğum için burada olacak!"292 Laio tasasız bir keyifle gülümseyerek başını kaldırdı, "Bkadar çabuk haber verdiğin için teşekkürler." Dişli, iç jcemiş metal çarklardan oluşan düzeneğe baktı, bunun bir ti'takvim olduğunu öğrendiğimde hayret içinde kalmıştım. Kjdemli Eş Kaeska'mn gelmesine daha iki gün vardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 171: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Gar başıyla onayladıktan sonra alnı yere yapışık bir haldediz çökmüş duran dokumacıya baktı. Uygun duruş şeklinindizleri mahveden bu duruş olduğunu öğrenmiştim. "Tani Kaasik'ten gelen şu pamuk iplik yüzünden işçilerinhâlâ sorun yaşıyor mu?" diye sordu Gar, art niyetsiz bir ilgigibi görünse de Laio'ya yaptığı hatayı hatırlatmak için hiçbirfırsatı kaçırmıyordu. Laio omuz silkti. "Önemsiz bir şey, zavallı kız için bir şey-ler yapmak zorundaydım. Bu kadar üretim fazlasıyla ne yapa-cağını bilemez haldeydi." Belki de öyleydi ama Kaasikli en genç eş en kalitesiz pa-muğu Laio'ya kakalamayı becermişti. Laio'nun kendi üretimi-ni artırıp bunun meyvesini yeme hevesinin sağduyusuna bas-kın çıktığı o toplantıyı hatırladım. Laio pamuk ipliğini bizzatkontrol etmemiş, hatasının farkına varıp acısını çıkaracak biryer aradığında da ondan temiz bir dayak yemiştim. "Eminim bu durumu çözmenin bir yolunu bulursun," di-ye içtenlikle gülümsedi Gar. "Bu kumaş için bir pazar düşünüyorum," diye onu teminetti Laio. Bir gün önce böyle bir şey olmadığını yüksek ses-le, yana yakıla ilan ederek odalarında fırtına gibi estiğini gör-müş olmasam, ben de buna kesinlikle inanırdım. Gar bir kez daha tatlı tatlı gülümsedi, döndü ve usuladımlarla koridorda uzaklaştı, Sezarre de metalik tıkırtılariçinde onu izledi. Laio'yu iğnelemek için hiçbir fırsatı kaçır- da, bir süre önce Gar'm soylu bir misafiri onun hak-Ha temin ederken duymuştum. Laio'nun ne yaptığını ga-ivi bildiğini, talihsiz Tani Kaasik'e acınacak haldeki tecrü-izliğinden kaynaklanan sorunlar karşısında yardım ettiğini 293•vlüyordu. Bir gün içerisinde öğrenmiştim ki, bir Aldabres-. vadınının Solura maskeli balolarmdaki aktörlerden bile da-ha fazla maskesi vardı. "Hepiniz gidebilirsiniz!" Laio dokumacıya ve koridordasabırla sıralarını bekleyen diğerlerine başıyla işaret etti. Ses çı-karmadan dağılırlarken arkalarından acıyarak baktım. "Şaşırmış görünüyorsun. Ne oldu?" diye sordu Laio, sara-yın en üst katındaki dairesine doğru merdivenleri çıkarken.İfade ya da sesimdeki en ufak değişimi bile fark etmekte Li-vak gibi profesyonel bir kumarbazı dahi alt edecek kadar us-ta olduğunu unutmamalıydım. Bir Savaş Beyinin eşinin kar-maşık hayatı için yıllarca eğitim almıyor olsa gerekti. "Köleleriniz, dokumacılar çok itaatkârlar," dedim becerik-sizce. Laio bıkkın bir ifadeyle dilini şaklattı. "Onlar köle değil,özgür Adalılar. Bu konuları öğrenmen gerek. Köleler ya ana-karadan satın alınır ya da bir başka hüküm bölgesinden takasedilir." Şahsen ben emeğinin karşılığını satmak, başını sokacak birdam bulmak, evlenip çocuk yapmak için, kısacası yemek,uyumak ve nefes almanın ötesindeki her şey için bir SavaşBeyi ve karılarına bağımlı olan herkese köle derdim. İtaatkârbir ifadeyle başımla onayladım ve bunu da gitgide uzamaktaolan, hatırlamam gereken şeyler listesine ekledim. En üst ka-ta gelince hemen koşturup Laio'nun yatak odasının kapısınıaçtım. Daha eşikten geçerken elbisesini üzerinden çıkarmayabaşlamıştı, onu desenli, cilalanmış ahşap zemine umursamaz-ca bıraktı. Onu o kadar çok çıplak görmüştüm ki artık birtepki de vermiyordum, yalnızca basamaklara kadar gidip her

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 172: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

an hazır olan uşaklardan birini sıcak su getirmeye a*dım. Buharı tüten bir testiyle döndüğümde Laio döşemeli kyoda yüzündeki boyaları temizliyordu."Buraya gel," diye emretti. "Seninle konuşmam gerek ?? Testiyi geniş bir leğene boşaltıp Laio beklerken içine bida soğuk su kattım. "Kaeska çok zeki bir kadın ama Mahli'nin çocuğunun dğumuyla birlikte gücü sona erecek. Bu nedenle Mahli'yi vda bebeği yaralamayı denemesi pekâlâ mümkün." Bu olmayacak şey değildi; birbirleri etrafında zarifçe dansetmekle beraber Aldabreshililerin gaddarlığına şimdiden ye-terince şahit olmuştum. Açık pencerelerden gelen esintide hâ-lâ hafif bir kül kokusu vardı. Takımadalara özgü bir vebanınyayıldığı bir ada tamamen yakılarak yerle bir edilmiş, hasta-lığı durdurmak için evler, bitkiler, hayvanlar ve tüm insanlaryok edilmişti. Laio hızlı hareketlerle yüzünü sabunlarken kaşlarını çattı."Her an uyanık olacaksın. Bu gece ailecek yemek yiyeceğiz,yani beni en ufak bir şekilde bile utandırmamalısm. YalnızcaAldabreshi dilinde ve ancak doğrudan sana hitap edildiğindekonuşacaksın. Ne konuşulursa konuşulsun, dikkatleri kendiüzerine çekmeyeceksin." Sabun köpükleri Laio'nun sert havasını yumuşatıyorduama değneğini sırtımda bir kez daha hissetmeye hiç niyetimolmadığı için gülme isteğimi bastırdım. "Hangi elbisenizi giyeceksiniz? Artıkbu kadar Aldabres-hice konuşabiliyordum, birkaç faydalı cümle daha biliyor-dum. Ama görünüşe göre akşamı büyük ölçüde susarak geçi-recektim. Bundan rahatsızlık duymuyordum; öğrenmesikorktuğumdan çok daha basit olsa da Aldabreshi dilini ko-nuşmakta hâlâ biraz sıkıntı çekiyordum ama giderek dahafazlasını anlıyordum. Bunu etrafımdan gizlemek için de bü- bir çaba sarf ediyordum. Asıl istediğim beni bu malikâ-Vu çjkaracak, muhafızları aşıp tek başıma limana gitmemi^ -ı vacak bir şeye kulak misafiri olmaktı. Bir büyücünün ge-beni kurtarmasını beklemenin bir zaman kaybı olduğun -artık hiç şüphem kalmamıştı.Laio vücudunu iyice sabunlarken duraksadı. "Kırmızı vealtın rengi- Sence de iyi mi?" Bir an düşündüm. "Ben olsam krem ve altın rengi derdim,hele Mahli de sarı giyecekken. Gar'm yeni bir kırmızı elbise-si var, unuttunuz mu?" Laio başıyla onayladı. "Bu Kaeska'ya Mahli'nin buradadesteklendiğini hatırlatacaktır." Başını geriye atıp yüzüne birtas soğuk su döktü. Ürperdi, su meyilli zemindeki olukta dö-ne döne akıp giderken kız fazlasıyla akıl çelici bir şekilde par-lıyordu. Onu temizliğiyle baş başa bırakıp söz konusu elbiseyi bul-dum, yanma da el ve ayak bilekleri, boyun, bel ve saç içinaltın rengi incilerle bezenmiş takılar çıkardım. Zyoutesse-la'nm yarısını satın alabilecek zenginlikleri avcuma almayaartık iyice alışıyordum. Laio'da bunlardan sandıklar dolusuvardı ve sahip olduğu şey hakkında en ufak bir fikri bile ol-madığı açıktı. Bir yüzük, bir iki küpe, belki güzel bir zinciraşırmam işten bile olmazdı. Bu mücevherler beni Eski İmpa-ratorluk'un ötesine, yurduma götürecek olan yolculuğun be-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 173: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

delini karşılayabilirlerdi. Burada ise soylular dışında kimse butür şeylerin değerini anlamadığı için beni bu malikânenin ilkkapısından bile geçiremezlerdi. Bu kadar can sıkıcı olmasa,çok gülünç bir ironiydi bu durum. Laio'nun mücevher san-dığı da başka bir âlemdi; bazı parçaların işçiliği öylesine gü-zeldi ki İmparatorlar bile imrenirdi, bazı sıradan parçalar iseyalnızca doğal şekilleri içinde parlatılmış koca taşlardan olu-nuyordu. Açıkçası Relshaz'daki her köleyi satın alabilecek birservetten ziyade tuhaf renkli çakıl taşlarını andırıyorlardı. "Saçım böyle iyi. Yüzümü hazırla, diye emretti La-masın katlarını keyfince düzelterek. Boyalarını buldum ve uygun renkleri seçmeye çalSezarre gibi bir Aldabreshi kılıç ustasından her şeyi $*ceğimi tahmin ederdim de, kozmetik malzemelerini karmayı öğreneceğimi tahmin edemezdim. Ancak bir Alçjakhi hanımının muhafız kölesinin görevi muhafızlık, ş4ns;yim yardımcılığı, casusluk ve uşaklığın tuhaf bir karışımlvjNeyse ki babam ve ben duvarcılığın bana göre olrnadıömkarar vermeden önce, iyi bir göz ve şaşmaz bir ele sahip 0]mama yetecek kadar çıraklık yapmıştım. Daha kötüsü de ola-bilirdi; gördüğüm kadarıyla Gar'm saçlarını boyamak içinkullandığı çivit yüzünden Grival'm tırnakları masmavi kal-mıştı. Limandan pirinç borazanların çığlığı duyuldu, öyle irkil-dim ki neredeyse gümüş kaplı bir fırçayı Laio'nun yanağınabatıracaktım. Kızgınlıkla bir şeyler söyledi, küfür etmiş olmalıydı. "Bu,Kaeska'mn gemisi; tabii ki erken geliyor. Acele et! Yüzünü deyıka, bu şekilde görünmene izin veremem!" Söylediğini yaptım, Laio neredeyse ben hazırlanmadankalkıp kapıdan çıkmıştı. Omuz kaslarımın acı dolu çığlıkları-nı bastırmaya çalışarak onu izledim, kendimin ne zaman se-rinletici bir banyo yapabileceğimi merak ediyordum. Elim-den gelen tek şey kemerimi sıkıp zırhımın ağırlığım olabil-diğince kalçalarıma vermekti."Bence acele etmemize gerek yok, hayatım." Kalenin ana kapısından çıkınca Shek Kul'u cilalı kara taş-tan basamaklarda beklerken bulduk. Uzun sakalı yağdan par-lıyordu, bol pantolonu ve mücevherlerle bezeli beyaz ipek1'süslenmiş tuniğiyle tam anlamıyla bir barbar kılığmdaydı. Di-lek ve parmaklarında da mücevherler vardı, saçları ise darıönce hiç görmediğim bir şekilde daha da yağ sürülerek arsa toplamp örülmüş ve altın zincirlerle süslenmişti. Al-/a e yerleştirilmiş rengârenk tüylerden bir püskül de ken-t'n ~* emin havasını tamamlıyordu. "ivfahli'yi bekleyeceğiz," diyerek Laio'ya gülümsedi ve eli- 297. tutarak arzuyla sıvazladı. "Tabii," diyerek sevinçle ona baktı Laio. Bu gece alıştırıl-* m şekilde evcil bir köpek gibi Laio'nun yatağının dibin-vatmak yerine pamuk doldurulmuş şiltemi yine koridoraçıkaracağım, diye merak ettim.

"Kaeska'nm erken geleceğine güvenin!" Mahli, Grival'mkoluna iyice yaslanarak ağır ağır merdivenlerden iniyordu. Sezarre ve ben onu son günlerde giderek daha az görürolmuştuk; Mahli'nin doğumuna sayılı günler kalınca tek yav-rusu olan bir dişi köpek gibi onun etrafında dört döner ol-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 174: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

muştu. Şahsen onun Mahli'ye olan düşkünlüğünü merak et-meye başlıyordum ama gözlemlerimi kendime saklamaya dadikkat ediyordum. "Gidip karımı karşılayalım," diye emretti Shek Kul, adım-ları bahçeleri dolduran zengin, hoş kokulu çiçeklerin arasın-dan geçen çakıl kaplı yolu çatırdatıyordu. Laio, Mahli'nin ko-luna girdi, Grival da yanıma geldi. Arkamızdaki kapının ar-dına kadar açıldığını duydum ama bakmak için kafamı çevi-recek olduğum anda Grival kaşlarını çatarak sert bir bakış at-tı. Gözlerimi ileri dikip yüzümü de ifadesiz tutmaya dikkatettim. O sırada Gar kırmızı ipekleri uçuşarak aceleyle yanı-mızdan geçti ve Sezarre kılıç tutan kolumun yanında yerini*ldı. Üçümüz uygun adım yürüyorduk. Saray binalarının dı-şındayken herkesin açık deri sandaletler giydiğini öğrenincerahatlamıştım ama ayaklarım sertleşmeye başlamış olmasınarağmen ince tabanların üzerinden hâlâ her bir çakıl taşını his-sediyordum. Malikânenin kapılarına yaklaşırken yüz ifademe hakim ol-^m ama içimdeki beklenti dolu kıpırdanmaya engel olamı- yordum. Daha önce gece gelmiş ve doğruca saraya plrrn.bu yüzden limana bir göz atma, ne tür tekneler oldu"görme ve ortamın ne kadar iyi korunduğunu ya da devleri görme şansım olmamıştı. Gördüklerim bana hiç de cesaret vermemişti. Kaba birkak sahilin geniş kavisi boyunca kıvrılarak iniyordu, iki vtek odalı evlerle kaplıydı. Açık duran geniş kepenklerdenmizlik yapan, yemek pişiren, dokuma yapan, eğiren, dört b'yandan görülmeyi umursamadan günlük işlerini yapan insanlar vardı. Suyun kıyısında, gelgit hattının üzerinde kaba, pntaşlardan yapılmış bir bina dimdik yükseliyordu. Çatı katındanöbetçiler dolaşıyordu, pencereleri ancak bir ok geçecek ge-nişlikteydi ve kalas, direk ve demirden yapılı muazzam birengel olan çift kanatlı kapısı tek girişiydi. Saray binalaıınmçoğu gibi bunun da içinde boş bir meydan olduğu varsayıla-bilirdi, dışarısı savunma amaçlı yapılmıştı ve tüm konfor içe-riye dönüktü. Küçük teknelerden oluşan bir filo körfezin or-tasında demirlemiş kadırgalardan önemli miktarda kargo ge-tiriyordu. Adalılar da kara tahtalardan yapılmış, açık durandevasa kapılardan geçerek kumsalın karanlık kumlarında yığı-lan bu yükleri içeri taşıyorlardı. O yelkenli filikalardan biriniçalma fırsatı yakalasam bile, sığ gövdesi ve üçgen, kıyıya uy-gun yelkeniyle onu esaslı bir esintiden daha fazlasında dene-mek istemezdim. Sessizce iç çektim. İşe yarayacak bir kaçışplanı bulamayacak mıydım? Gemilere baktım, getirdikleri Kaeska Shek'in uzun bir tica-ret gezisinin ganimetleri olsa gerekti. İki tanesi beni burayagetiren kadırgayla aynı tarzdaydı; geniş kirişli, arkadan gelenrüzgâr için kare donanımlı, Lescar Körfezi kıyılarında dolaşan-lardan çok daha cüsseliydiler. Tormalin usulü bir küreği uçkişi çekmiyordu, banklardaki her kürekçinin kendi küreği var-dı, bu tekniği başka kimsenin kullanmaması için Aldabresru-lilerin bir sıradan fazla küreği olan her gemiyi batırdıkların ordum- Tüm değerli taşlar Savaş Beylerine ait olduğu içintaralı denizciler bu konuda onlara pek karışmıyorlardı,ıtcüncü gemi ise tamamen farklı bir türdendi; ince ve dar-vjSt üste üç sıra kürek vardı. Küpeştede silahlı adamlar sı-l'aıimıştı ve köpüklerin arasından su seviyesinin hemen al-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 175: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

da dalgaları yaran uzun seren görünüyordu. Bu bir savaşemişiydi- Col'dan Relshaz'a, oradan da Toremal'a kadar sa-hilleri dolaşan kadırgaların kendi kıyılarına yakın kalmaları-nın Ç°k ozd bir davet ve bunu kanıtlayacak bayraklar olma-dıkça da Takımadalara yaklaşmaya cesaret edememelerinin engüçlü nedenlerinden biriydi. Relshaz uzaktaki demir atmabölgelerinden çıkar çıkmaz bu gemilerden ikisi kadırgamızakatılmıştı. Adaların arasındaki uzun yolculuğumuz sırasındaShek Kul'un diğer Savaş Beyleriyle anlaşmalar yaptığını, busayede gemilerinin yiyecek ve su alıp kürekçilerini dinlendir-mek için belli küçük adacıklara her gün yanaşabildiklerini öğ-renmiştim. Tüm bu duraklamalar boyunca bu katil gemiler-den bol bol görmüştük, bölgelerinin sularından çıkana kadarda peşimizden ayrılmamışlardı. Rüzgâr Burnu civarında çığ-lıklar atarak Aldabreshilileri büyük ölçüde sularımızdan uzaktutan kötü havayla Dastennin'in gerçekten de biz güney Tor-malinlilerin tarafını tuttuğu sonucuna varmıştım. En azındanTakımadalarda şu anda silahlı bir ateşkes havası hakimdi vekendimi buradan kurtarana dek barışın devam etmesini umu-yordum. Savaş gemisinin yanından küçük bir tekne ayrılıyordu, kü-rekçi küreklerin üzerine eğiliyorlardı. Kıç tarafında üç kişioturuyordu. İçlerinden bir kadın rüzgârda uçuşan parlak, alevrengi ipekler giymişti; yanında ise baştan aşağı karalara bü-rünmüş, kısacık kesilmiş beyaz saçları gün ışığında parlayanbü adam oturuyordu. Adam yanındaki kadından yalnızca bi-raz daha uzundu ama omuzları ve göğsü genişti. Buna ben-2er adamları daha önce de, önceki yıl ve alevler İmparatorlu- ğun yüreğini yutarken Shiv'in durugörüsünde görmüştümTekne yaklaşırken izliyordum, içgüdüsel olarak kabullenerrıe-sem de giderek artan korku hissi baskın çıkıyordu. Yemin pa_ram üzerine bahse girerdim ki bu adam Elietimm'di."Kaeska, sevgilim!" Shek Kul ayak bileklerine vuran küçükdalgalara aldırmadan Kaeska'nm inmesine yardım etmeye gitti."Saygıdeğer kocacığım." Onu kucaklarken Kaeska'nm sestonu şefkatli ve sıcaktı. "Mahli, hayatım, bahçelerde, gölgedekalmalıydın; hava böyle sıcak ve doğuma da çok yaklaşmış-ken bu kadar uzağa yürümemelisin." "Seni gerektiği gibi karşılamalıydım, öyle uzun zamandıryoktun ki." Mahli, Kaeska'nm kusursuz yanağını son dereceiçten bir edayla öperken Laio ve Gar da yeni geleni karşıla-mak üzere öne çıktılar. Kaeska'nm çevresindekileri kullanan, kurnaz ve kindar ya-pısı hakkında Laio'dan duyduğum onca öyküden sonra narinayak bilekleri olan, ince yapılı, küçük kemikli ve ceylan göz-lü bir kadından daha etkileyici bir şey bekliyordum. Teni vesaçları diğer kadınlardan daha açıktı, başının etrafında zevkletoplanmış lülelerde belirgin bir kızıl tonu vardı. Tahminimegöre benim yaşlarımdaydi. "Bu ne enfes bir elbise, Laio hayatım." Kaeska onu bir kolmesafesinde tutarak iyice süzdü. "Yüzün de öyle, ne kadaralışılmadık bir tarz." "Laio'nun yeni bir muhafız kölesi var," diye söze girdiGar, keyfinden yerinde duramıyordu. ^ _ "Ah, evet!" Laio cıvıl cıvıl bir heyecan içindeydi. "Garınbana bîr anakaralı seçmesi çok akıllıcaydı. İnanabiliyor mu-sun, bizim hayat tarzımız hakkında hiçbir şey bilmiyor, hat-ta nasıl konuşacağını bile. Onu sıfırdan alıp eğitmek öyle eğ-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 176: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lenceli ki!" Gözlerimi ileri dikip dimdik duruyor, hızlı konuşmaların-dan hiçbir şey anlamıyormuş gibi görünmeye çalışıyordum. de Gar ile Kaeska'mn bir an kaçamak bakıştıklarını farkGar onay istercesine bakmış, Kaeska da ela gözlerinde minkâr bir pırıltıyla onaylamıştı. Demek ki aralarında birLler döndürüyorlardı. 3CH_ "Bize bir konuk mu getirdin?" Shek Kul dönüp samimi,, aer biçen bakışlarla beyaz saçlı adamı süzdü."Bu Kra Misak." Kaeska dönüp yol arkadaşını başıyla kısa- selamlayarak tanıttı. "Uzak bir kuzey ülkesinden geliyor veburadaki alışveriş olanaklarını incelemek istiyor." Bu ismi aklımda döndürüp durdum; uygar bir dilde Kra-misak olsa gerekti ama kulağıma tanıdık gelmiyordu, İmpa-ratorluğun hiçbir yerini anımsatmıyordu. "Hüküm bölgeme hoş geldiniz." Shek Kul ne eğilmiş, nede elini uzatmıştı ama Elietimm rahatsız olmamıştı. Besbelliki ne beklemesi gerektiği konusunda iyi bilgi almıştı. "Konukseverliğinizi hürmetle karşılıyorum." Adam başınıölçülü bir şekilde saygıyla eğdi; yüzü samimi ve doğaldı. Ra-hat duruşu ise hafif bir gerginliği gizliyor gibiydi. Kesinlikleçok iyi bilgilendirilmişti; farklı asalet derecelerine tam olarakne kadar eğilmek gerektiğini öğrenmek benim günlerimi al-mıştı. Laio'yu ziyaret eden bir arkadaşının önünde utandır-dıktan sonraki hatırası örme zırhımın altındaki omuzlarımdahâlâ sızlıyordu. Grival, Sezarre ve ben birbirine benzer zırh, silah ve kısakesilmiş sakallarımızla bir türbenin önündeki tıpatıp benzerheykeller gibi dururken Elietimm bizi bir an süzdü. Gözleri-mi kıpırdatmıyor, Laio'nun değneğinin iyice içime işlediğianlamsız ifademi koruyordum. Adamın gözleri buz mavisi vesertti ama Kaeska'ya girmesi için kolunu uzatırken aklındangeçenler hakkında hiçbir ipucu vermiyordu. Hep birlikte sa-raya doğru çıkmaya başladık, Mahli'nin güçlükle ilerlemesidiğerlerini de yavaşlatıyordu. 302

Şu Kramisak denen adamın sırtına bakıyordum, murlgözden kaçırdığım bir şey vardı. Kaeska onunla koniKigülüyor, kahkahalar atıyordu. Adama doğru döndüğü sır ri 'havanın sıcaklığına rağmen buz gibi oldum. Başını bu aadprofilden görünce onu tanımıştım. Relshaz'da dokta görrl"'ğüm, köle açık artırmasmdaki Elietimm ile konuşan kadmdBu adam aynı adam değildi, müstakbel alıcı daha genç, birdaha uzundu, bu kadarından emindim. Ama mutlaka bir baölantı olmalıydı. O Relshaz hapishanesine nasıl düşmüş olursam olayım, Elietimmler bundan yararlanmayı bilecek kadarhazırlıklıydılar, değil mi? Gar tarafından satın alınmamda Ka-eska'nm da parmağı varsa, bunun anlamı ne olabilirdi? Eli-etimm'in neden rütbesi olmadığını da merak ediyordum; ön-ceki yıl gördüğüm Buz Adalıların tümü de aralarında kızış-mış bir rekabet olan beyliklerden birine bağlılıklarını belirtenbirer nişan takıyorlardı. Kramisak neden bu kadar ketumdu?Bunun üzerinde düşünmeme fırsat kalmadan Sezarre kasıt-lı olarak dirseğiyle benimkine vurdu. Dağılmamış olan dikka-timi çekmek için hiç böyle şeyler yapmazdı. Gözlerimi yanakaydırıp onunkilerle buluşturunca kaşlarının belli belirsiz ça-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 177: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

tılarak yüzünü gölgelediğini gördüm. Başını hafifçe Grival'edoğru çevirdi, o da hemen tökezlemiş gibi yaparak, diğer ta-rafında kalmış olan Kaeska'nm muhafız kölesini görmemisağladı. Adam gözlerini doğruca ileriye dikmişti, bir gözündekimorluk daha önceden kalma bir yaranın açılmaya başlamışrenginin üzerini kapatıyordu. Sakalı bölük pörçük kesilmişti,şekilsizdi ve görebildiğim taraftaki kulağının altında kurumuşkan lekeleri vardı. Omuzları örme zırhının altında dimdiktiama içinde harekete geçmeye hazır olmaktan çok korkuyahassaslaşmış bir gerginlik vardı. Elleri bir kırbaç ya da değ-neğin kızıl izlerini taşıyordu, geri kalanlarımızla birlikte eg . yapmak için soyunduğunda başka ne yaralar göreceği-Z ? • merak ediyordum. Teni benden bile soluktu, saçlarında/Udabreshililere özgü sıkı siyah lüleler olmakla birlikte yüzrları Caladhrialıları andırıyordu. Melez ise acaba anakarayla?i ili bana yararı olabilecek bağlantıları olabilir mi, diye me-le ediyordum, hele Kaeska ona böylesine bariz bir şekildeVötü muamele ediyorken. Bundan pek ümitli de değildim;oözleri çok sık ve çok uzun süre dayak yemiş bir köpeğinki-ler kadar ölüydü. Özgür adalılar denilen insanlar evlerinden çıkınca sarayadoğru olan yürüyüşümüz yavaşladı. Shek Kul'un önünde eği-liyor, hanımlara çiçekler sunuyor ve beni şaşırtan bir serbest-lik içinde ellerini nazikçe Mahli'nin gergin karnına koyuyor-lardı. Çok sayıdaki en seçkin çiçeklerin Mahli'ye gittiğini farkettim, saçlarına altın rengi çiçeklerle kaplı uzun bir dal takanKaeska da dört bir yana başıyla selam verip gülücükler saçı-yor olsa da bakışları sert ve ölçüp biçiciydi. Kalabalık soylularla biz muhafız kölelerin arasına girdi veGripal'in Kaeska'nm kölesinin kolunu dürttüğünü gördüm."Yolculuk nasıldı, Irith?" Irith denen adam Grival ile göz göze gelmeden başını sal-ladı. Sezarre kaşlarını çatarak ona doğru yaklaştı. Ben de onuizledim. "Hasta mısın?" diye alçak sesle sordu Sezarre, endişelen-diği belliydi. Irith yine başını iki yana salladı, hâlâ ayaklarına bakıyor-du. Bu defa belli belirsiz bir homurtu çıkarmıştı. Grival ihtiyatla Kaeska'nm olduğu tarafa baktı ama o kızılÇiçeklerden yapılmış bir buketi incelemekle meşguldü. "Ha-nımefendimizi mi kızdırdın?" Adam ani bir ıstırap duymuşçasma yüzünü buruşturupdönerek açık ağzını Grival'e gösterdi, o da bariz bir dehşetiadesiyle irkilerek geriledi.

303

diye dişlerinin arasından konuştu Sezarre^Jtiayurüyü_ay. Ne var?bir anda yol açıldı ve soyluların arkasındaki ölçülüşümüze devam etmek zorunda kaldık.304 Grival, Sezarre'ye bilmediğim bir sözcük mırıldandı venı korku dolu irkilmenin onun kara gözlerinde de parladım gördüm.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 178: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Sezarre?" Yolun kavisi başımı çevirmeme izin verdiği srada ona baktım. "Irith'in artık dili yok," dedi, söylenecek başka bir şey Hekalmamıştı. Saygılarını sunmak isteyen bir başka grup tarafından dur-durulduğumuz sırada Elietimm'in baktığını gördüm, doğru-dan beni değil, kılıcımı süzüyordu. O anda kılıcın sakal vezırhıma rağmen ona adeta kimliğimi ifşa edeceğini fark et-tim. Bu kulağa aptalca gelebilir ama en ufak bir hatanınucunda kırbaçlanma olan bu yeni durumumun kurallarımöğrenmeye kendimi öyle kaptırmıştım ki, buraya geldiğim-den beri kılıcı aklıma bile getirmemiştim. Bildiğim kadarıylakâbus da görmemiştim; uyurken en büyük sorunum La-io'nun Shiv'den bile daha beter horluyor olmasıydı. Yüzü-mün ifadesiz olmasma ve Buz Adalıya doğrudan bakmamayaözen göstererek, baş başa kaldığımız anda Laio'ya bu mese-leyi açmam gerektiğine karar verdim. Kaeska'nın birtakımplanlar yaptığını söyleyecek olursam, Laio'nun hemen ilgile-neceğini biliyordum. Saraya girdiğimizde hizmetçilerden biri gelip Buz Adalıyaeşlik etti, herhalde onu bir misafir odasına götürecekti. Gidi-şini içim rahatlayarak izlerken, Tormalin'de kâhya dedikleri-mizden olan kölenin beyaz saçlı adamın sakalsız oluşunu yan-lış anlayıp anlamayacağını da hınzırca merak ediyordum. Par-lak gözlü iki oğlanın pürüzsüz yanaklı kâhyanın odasına yap-tıkları gece ziyaretlerini fark ettiğimde, Sezarre'nin tıraş ol-mamam konusunda beni neden uyardığını anlamıştım- En ı n bir savaşçı olarak sakalımı düşmanımın tutamayacağı3 J kısa kesmem gerekiyordu, yine de bu sıcak iklimde fe-cl şekilde kaşınıyordu.»Akşam yemeği birazdan başlayacak." Malili bariz bir ra-rlarnayla gölgeli bir ağacın altına otururken Kaeska'ya gü-lümsedi-"Her şeyi bu kadar iyi ayarladığınız için tebrik ederim."Kaeska'mn ağzından bal damlıyordu. "Hele ne zaman gelece-ğim konusunda bir fikriniz yokken." "Bu kadar mütevazı olmana gerek yok." Mahli şaka yolluayıplarcasma başını salladı. "Yıllar boyu seni izlemekten çokşey öğrendim. Adanın kuzeyine bir gözcü yerleştirdim, fla-man göründüğü anda bayrak hattına bir işaret göndermeyehazır bekliyordu." "Tüm bayrak istasyonları ve deniz fenerlerinde adamlarvar." Shek Kul şefkatle Mahli'nin elini tuttu. "Herkes çocu-ğumuzun haberini bekliyor." "Bebek için harika şeylerim var." Kaeska, Gar ile Laio'nunarasına otururken yüzü canlanmıştı. "Rüzgâr üstü tarafındakihüküm bölgelerini dolaştım." Beşi de bana hiçbir şey ifade etmeyen yerler ve kişiler hak-kında konuşmaya dalınca sohbet iyice hararetlenip karmaşıkbir hal aldı. Fark ettiğim en önemli şey, Kaeska'mn Rels-haz'dan hiç söz açmamasıydı. Kendileri orada olduğu sıradaKaeska'mn da orada bulunduğunu söylediğimde Laio'nunbunu nasıl karşılayacağını merak ediyordum. Söylediklerini anlamaya çalışmaktan vazgeçip bakışlarımıdalgın dalgın bahçelere çevirdim. Her an ortalıkta dolaşanbahçıvanlardan birkaçı gösterişli çalıları kırpıyor, solmuş çi-çekleri ayıklıyor, yolları düzeltiyorlardı. Sonunda merkez bi-nanın uzak tarafından bir çan sesi duyuldu ve Grival bize ba-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 179: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

?ıyla işaret verdi. Hanımlarımıza ve Savaş Beyine eşlik ederekUzun, havadar yemek odasına geçtik. Mermer kanallardan ge- çen su o-'danm etrafında dolaşıyor ve tuhaf görünümlf i-tenkelele rm oynaştığı, ortadaki süslü bir havuza döktür 'du Hoş kokulu ince duman sütunları çıkaran küçük tüt "l306 ri görm^k güzeldi, zira buradaki yan görevlerimden birhrkahrolası- böceklerin Aldabreshililer yerine beni ısırmalasağlamak olduğunu düşünmeye başlamıştım. Onlarsa böceklerden b *Ç de rahatsız oluyormuş gibi görünmüyorlardı gu av:şamm da Laio'nun Kaasik Rai hüküm bölgesindegelen kc/nuklarmı eğlendirdiği akşamlar kadar uzun ve yomcu olaca§mı anladım. Tek olumlu şey Elietimm'in ortalıktaolmama61)^1' burada ne aradığı hakkında bir fikir edinenedek ondan olabildiğince uzak olmak istiyordum. Herkes ye-mek yekken onun neler çevirdiğini merak ediyordum amaLaio'ya karşı görevlerim yüzünden şu an bunu düşünemeye-cek kadar meşguldüm. Art arda servisler yapılıyor, açlık daiçimi iytce kemirmeye başlıyordu, zira Laio dokumacıların şi-kâyetlerım dinlemekle çok meşgul olduğundan öğlen yemek

yemeyi ihmal etmişti. Getirip götürüyor, hizmet ediyor, aç-lıktan kazımyor ve dinliyordum. Soruında söz Kaeska'mn beklenmedik konuğuna geldiğin-de kula^anrm bir tazı gibi açtım, son günlerde buna iyicealışmaya Çalışıyordum. "Nefeliymiş?" diye sordu Gar, Shek Kul'un dikkatini çek-meye ,-ahşmaktan vazgeçmişti.Kae;,ka ağzındaki ekşi salamura balığını yuttu. "Kuzeydenbiryerden." Laic düşünceli görünüyordu ama bir şey söylemedi. Sonzamanllırda bana Eski İmparatorluk'un kesin coğrafyasını so-ruyord11- Diğer herkes ise Takımadalardaki her bir kayalık veadacıği' batta sahiplerini dahi sayabildikleri halde anakarayıner yeji birbirinin aynı olan tek bir kütle olarak görmekle ye"tiniyor'ıarcb-"gjj anakarah," diyen Shek Kul'un yüzünde acımayla ti»:

sı bir ifade vardı, "hepsi birbirinin aynıdır."5İı: ^ bir kedi edasıyla başını yana çevirdi. "Halkı adalar-sıvor. Onu diğerleri kadar kaba bulmuyorum.""Takas edecek neyi varmış?" Mahli başım tabağından kal- 307J, "Halkı uygun şekilde takas yapmakla ilgileniyor mu, , a diğerleri gibi onlar da her şeyin değerini metal parça-ıfrl ve basjt taşlarla mı biçiyorlar?" Kaeska omuz silkti. "Kuzey uzun zamandır bir metal, ke-pste ve deri kaynağı olagelmiştir, öyle değil mi?" Gerçekten bilmediğinden mi böyle konuştuğunu, yoksakasıtlı olarak mı geçiştirdiğini bilemiyordum. Buz Adalarındabu kaynakların hiçbirinin olmadığını kesinlikle biliyordum vebunu Laio'nun da bilmesini sağlamalıydım. "Neyi takas etmek istediğini öğrendiğinde bana da söyle-yiver." Mahli bir elini kayıtsızca karnına koyarken Kaeska'yasevgiyle gülümsedi. "Gar ve Laio hesaplarını bana bildiriyor-lar ve hazineyi ben idare ediyorum." "Rath Tek'ten aldığım o safirleri inceledin mi, hayatım?"Shek Kul ağzı yeşil, sivri bitkilerle doluyken konuşuyordu."Bence Relshaz'a bir daha gittiğimizde çok işine yarayacak-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 180: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lar." Bu alışılmadık derecede yakışıksız alışveriş karşısında Ka-eska'nm yüzü dondu, hatta Mahli'nin daha çocuğu doğma-

dan Kaeska'mn görevlerinden bu kadar çoğunu üstlendiğinifark edince Laio'nun bile bir an gözlerini kırpıştırdığını gör-düm.Eğer bu adam bir kuzey diyarından geliyorsa, belki şu se-nin kumaşı takas edebiliriz, Laio," diyerek ani sessizliği he-deri bozdu Gar. Gözlerinde alışılmadık bir şaşkınlık vardı.Kalitesi hiç de fena olmasa da, Adalarda kimsenin istemeye-ni kadar kaim." Ah, sevgili Laio," Kaeska'nm yüzü bir anda kardeşçe bireudişeye bürünmüştü. "Dokumacılarınla sorunun mu var?" Laio bunu hemen inkâr edip yalnızca beceriksiz Ta ? vasik'e yardım etmek istediğini açıklamaya koyuldu vbaşıyla onaylayıp duygularını paylaştı ama Laio ne zarna ri *rumu kurtaracak olsa, Gar bu hassas konuşmaya masum v,edayla bir çomak daha sokuyordu. Mahli'nin bütün bu afmadan uzak durup daha ziyade Shek Kul ile sarayla ilgili Vnuları konuştuğunu görmek beni şaşırtmıştı. Bu da Kaka'nm Laio'nun hatalarının iyice üzerine gitmesine nedoluyordu. Tirizli panjurların ötesinde gece çökerken büyük aym bursiperlerinin arkasında yükseldiğini gördüm. İkinci dönümdeolduğu için yarıya kadar çıkmamıştı, küçük ay ise ağaçlarınhemen üzerinde görülüyordu. En son ne zaman bir Almanakgördüğümü ve İmparatorun Tarihçisinin bu yıl Son-İlkyaziçin kaç gün uygun gördüğünü hatırlamaya çalıştım. İki aymsafha çizelgelerinden hatırladığım kadarıyla Ön-Yazın ilkgünlerinde, 5'i ya da 6'smda olmalıydık. Usul adımlı ev köleleri Shek Kul'un ani çağrılarına küçüklambalarla koştururlarken ben de apar topar kendime geldim.Bu bitmek bilmez gecenin nihayet sona ermek üzere olduğu-na seviniyordum ki, aynı sevinci Laio'nun gözlerinde de gör-düm. Keyifleri yerinde olan Gar ile Kaeska el ele tutuşup ge-niş ana merdivenlere doğru yöneldiler. Ama Kaeska dönüp deShek Kul'un Mahli'yi kendi koluyla desteklediğini görünceyüzündeki memnuniyet biraz bozuldu. Basamakların dibinegeldiklerinde Shek Kul alt kattaki kendi dairesine gitmek üze-re karılarının yanından ayrılmayınca, Kaeska teatral bir esne-meyle bir anda Gar'm elini bırakıverdi. "Lütfen bağışlayın, çok yorgunum." Neredeyse bir an ge"çirmeden kendi dairesine doğru döndü. "Irith!" Zavallı sefil, kalan basamakları tıpkı dayak yemiş bir kö-pek gibi aceleyle indi ve Kaeska açık kapıdan hızla geÇerearkasına bakmadan dairesine çekildi. ghek Kul bir şeyler mırıldandı ama o sırada Mahli ye sa-lmış olduğu için ne dediğini çıkartamadım. Grival'in kolu- airerek yüksek sesle bir kahkaha attı, sesi Kaeska'mn da-rıa 5• esinin kepenkli kapılarından mutlaka duyulmuştu. "Yatağa!" Shek Kul, Gar'ı çabucak öptükten sonra döndüve herkesi şaşırtan bir çeviklikle Laio'yu belinden kavradı.Onu yerden kesip ortaya çıkan göğsünün kıvrımlarına şapır-tılı bir öpücük kondurdu. Laio neşeyle kıkırdadı. Başıyla işa-ret vermesiyle birlikte koşturup yatak odasının kapısını açtım.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 181: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Savaş Beyi ile kollarındaki kıvır kıvır yükünün geçmesi içinkenara çekilip durduğumda Gar'm kızarmış yüzünü ve ağla-mak üzere olan gözlerini gördüm. Döndü ve uzak koridordakendi odasına doğru uzaklaştı. Kızgınlığının acısını bir değnekle Sezarre'den çıkarmama-sını ummak dışında Gar'm duyguları ile ilgilenecek zamanınıyoktu. Ben şiltemi koridora sürükleyip sahip olmama izin ve-rilen tüm eşyalarımın olduğu bez çantayı kapıp çıkana dekShek Kul Laio'nun elbisesini omuzlarından sıyırıp beline in-dirmiş, dolgun göğüslerini avuçlamıştı. Böyle gecelerde bir köle değil de hizmetçi olduğumu farzetmem neredeyse imkânsızdı. Bitkindim ve açlıktan ölüyor-dum, sırtım ve omuzlarım acıdan tutulmuştu ve paspastan birfarkım yoktu. Shek Kul'un şahinleri bile bazen biz muhafızkölelerden daha iyi muamele görüyorlardı. İçimden küfrede-rek örme zırhımın kayışlarını gevşettim ve başımdan çıkar-mak için kollarımı açarak öne eğilip silkelendim. Zeminin ci-lalı tahtalarına vurduğunda çıkardığı gürültü adeta tüm sessizkoridorlarda yankılandı ve bir an donakaldım. İçin için La-10 nun azarlamasını bekliyordum. Oysa endişelenecek bir şeyyoktu; ince kapının ardındaki giderek yükselen ihtiras dolusesler neredeyse duraksamamıştı bile. Omuzlarımdaki yükten kurtulmak iyi gelmişti ama sızla-yan kaslarım hâlâ çığlık çığlığa isyan ediyorlardı. Gidip Sezar- 310

re ya da Grival'i bulabilsem, Aldabreshililerin bayıldı»! setkili masaj yağlarıyla birbirimize yardım edebilirdik Aartık biliyordum ki bir Savaş Beyinin hanımı o gece için A *sına çekilmişse, kölesinin de onunla kalması gerekirdi. Ofnilip de eşyaların yanında bırakılamayan bir köpek gibi kdorda yatağında oturmuyorsa tabii. Sabah sıcak bir baniçin uygun bir küvet bile ümit edemiyordum. Laio gayet ar tsözcüklerle yalnızca anakaralılarm kendi pisliklerinde yuvarlanıp durduklarını, medeni insanların ise temiz suyla yıkandıklarmı açıklamıştı. Elimden geldiğince omuzlarımı ovalayarakmidemin haykırışlarım duymazdan gelmeye çalıştım. Bir tür-lü anlamadığım bir yemek zamanı ihlalimden dolayı Laio ce-za olarak beni bir buçuk gün boyunca aç bıraktığından beribu kadar acıkmamıştım. Laio'nun kapısının arkasında Shek Kul'un sözsüz zevk ifa-deleri giderek düzenli bir ritme oturuyor, o da arzuyla ve sı-nırsızca karşılık veriyor, kendinden geçmiş çığlıklar atmayabaşlıyordu. Önceki gecelerden biliyordum ki konu iş bitirme-ye geldiğinde Savaş Beyi yaşma göre oldukça dayanıklıydı,ben de çıplak ayaklarla usulca uzaklaştım. Günlerini merdivenboşluğunun arkasındaki bir lobide geçiren uşaklara her za-man su verilirdi, en azından bir içim alırsam açlığımı birazolsun başarabileceğimi düşünüyordum., Merdiven boşluğu Savaş Beyinin malikânesinin merkezinioluşturan kare şeklindeki boş meydanın köşesindeydi. Her bireşin daireleri karenin iç kısmı boyunca sıralanmıştı ve henüzçözemediğim özel bir anlamı olan bir iç bahçeye bakıyorlar-dı. Merdivenler Kaeska'nm odalarıyla Laio'nunkilerin kesişti-ği köşedeydi. İhtiyatla hareket ediyor, Kaeska'nm görev yeri-mi terk ettiğimi anlamasını istemiyordum. Basamaklara ulaş-tığım anda koyu renkli ahşap zeminde çizgiler halinde ışıklargördüm, yani Kaeska'nm oturma odasında hâlâ bir lamba ya-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 182: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

nıyordu. İçimden küfür ederek çömeldim, uşakların odaları-na doğru geçerken görülmek istemiyordum. "Bana yardım etmek için ne yapacaksın?"ıfaeska'nın kısık sesle söylediği sözler susuzluğumu tama-unutturdu. Her şey bir yana, iyi kötü Tormalince konu-ordu. Kanım damarlarımda deli gibi akıyordu, neredeyse' j sağır edecekti. Hızlanan kalp atışlarımı sakinleştirmeye"Senin ıçm yapacaklarım tamamen senin benim ıçm nenacağına bağlı." Elietimm aksanı çok açıktı, yine de-Tor-malincesi Kaeska'dan daha iyiydi. Ses tonu hiç yumuşamıyor-du."Elbette, elimden geleni yapacağım." Kaeska gurursuzcayal varıyordu. "Zaten iyi iş yapmadım mı? Benden memnunolduğunu söylemiştin, beni ödüllendirebileceğini..." "Aysız Gecenin Kraliçesi'nin dualarına karşılık vermesiiçin gerektiği gibi hürmet görmesi gerekir." Elietimm kibirlibir edayla konuşuyordu. "Her hüküm bölgesinde müritleriolmalı." Ağır ve dengeli nefes almaya çalışarak dikkatimi her keli-meyi duymaya verdim. Bahsettiği şu Kraliçeyi daha önce hiçduymamıştım. Zaten iki ayın da görünmediği berrak bir ge-ce ne sıklıkta olur ki? Beş yılda bir mi? "Seyahat edecek, öğretilerinizi yayacağım. Emirlerini yeri-ne getirdim, değil mi? Gar'a o köleyi Laio'ya ayırmasını söy-ledim..." Kaeska'nm sesi paniğe benzer bir şeyle yükseldi vebirden kesildi, bu ancak bir tokat olabilirdi. Bu adamın onun üzerinde nasıl bir etkisi vardı ki, bir Sa-vaş Beyinin karısına el kaldırıp da o eli bir sonraki nefesindemuhafız kölesinin kılıcıyla yitirmiyordu? Istırap verici bir dikkatle yüzüstü yatarak ağır ağır köşeyedoğru ilerledim ve kapının en alt tirizlerinden içeri baktım.Kaeska ve Elietimm alçak bir masanın iki yanında karşılıklıMinderlere oturmuşlardı, masada bir tür tütsü buhurdanlığı-nın altında bir mum ışığı titriyordu. Bu, böcekleri kovmaya 312

yarayan sıradan bir tütsü değildi; bir esinti dumanın K-mini bana doğru taşıyınca dumanı tüten thassin yaprakl İSacı, baştan çıkarıcı kokusunu tanıdım. Nefesimi tuttum îyalnızca duman yüzünden değil. Thassin taneleri çipnbaşka bir şeydir; bırakması zor bir alışkanlıktır. Ama hislnizi uyuşturmak ve dişlerinizi kirletmek dışında pek bir yvermezler, en azından aşırıya kaçılmadığı sürece. Dumansolumak ise bambaşka bir şeydir; bunu yapmaya başlayan, vminli adamlar kısa sürede kendilerini yemin paraları Lescmeteliğiyle ödenirken bulurlar. Her an kılıcını hayal ürünüüç başlı canavarlara savurabilecek bir kılıç ustasına kimse gü-venmez. Kaeska'mn gözleri karanlık ve cam gibiydiler, karmaşıkmakyajı yüzüne bulaşıp bozulmuştu. Beceriksizce bir hareket-le boncuk boncuk terlemiş olan alnını sildi, ağzının kenarın-dan süzülen kanla ise ilgilenmedi."Bana oğlumu göster," dedi çatlak bir fısıltıyla. Elietimm başını iki yana salladı, dudakları acımasız birmemnuniyetle gerilmişti. Bağdaş kurmuş, dimdik duruyordu,belden yukarısı çıplaktı ama boynunda parlayan, altın bir bo-yun zırhı vardı. Soluk tenindeki koyu renkli tuhaf mühürler

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 183: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

göğsünü ve kollarını, açık duran avuçlarını kaplıyordu. Bo-yayla yapılmış olmalıydılar; daha önce avuçlarında bir şeygörmediğime emindim. Adamın gözleri mumun cılız ışığın-da bile berrak ve odaklanmıştı; duman hislerini hiç etkilemi-yordu, bunun nasıl olduğunu merak ediyordum. Bense şim-diden baş dönmesi ve egzotik düşlere yol açacak kadarını al-mıştım, üstelik yüzümü yere yakın tutup elimden geldiğincehafif nefes alıyordum. Kimdi bu adam, kahrolasıca etirik ef-şunlarıyla burada ne işi vardı?"Lütfen..." Kaeska gurursuzca bir alçalışla elini uzattı. "Bunu yaparsam, karşılığında bir şey yapmalısın. AysızGecenin Kraliçesi her şeyin dengeli olmasını ister." Adam du- or gibi yaptı ama bu tereddütün numara olduğunufü aniarruştım. Ne istediğini kesinlikle biliyordu."Me olursa." Kaeska'nm gözleri irileşmişti ve boş bakıyor-, agzı açıktı ama hâlâ Elietimm'e sanki Saedrin'in Öbür-• vanm kapılarım açan anahtarları ondaymışçasma bakıyor- "Laio denen kadının şu kölesi," Buz Adalı öne doğru eğil-J soğuk yüzü dikkatliydi, "o ve onun ırkı Kraliçemin düş-manları. Sana çocuk vereceksem onun güçlerine karşı koy-mam gerek. Onu bir şey karşılığında takas et; o senin olursaburadan giderken yanımızda götürebiliriz, o zaman da onun-la gerektiği şekilde ilgilenebilirim." "Çocuk doğunca Mahli İlk Eş olacak." Kaeska'nm kaşlarıendişeyle ve güçlükle çatıldı. "Bu tür takaslar onun işi ola-cak." "Bu yüzden bunu çocuk doğmadan yap." Elietimm'in se-si sertti. "Gerekirse bu pislikten bu gece kurtulabilirim. Di-yetlerine birkaç meyve daha bastır, uyanmaz bile." Ayağıyla benim bir minder ve örtü yığmı sandığım şeyiitekledi. Bu Irith'di, cılız bir sesle inleyerek yuvarlanıp tek-meden uzaklaştı. Yüzü bana dönük olarak durdu, yarı açıkgözlerine kan oturduğu zayıf ışıkta bile görülüyordu, gevşekdudaklarının arasından da koyu renkli, yapışkan bir şey sü-zülüyordu. "Shek bundan hoşlanmayacak," diye sızlandı Kaeska. "Birköleyi yola getirmek başka şey, üzerinde böyle tahn kullan-mak başka şey." Piçler, bok yiyen, hastalıklı piçler. Yumruklarımı sıkıp öf-kemi içimde tutmaya çalıştım. Öfkenin Irith'e bir faydası ol-mazdı, göründüğü kadarıyla şu anda hiçbir şeyin olmazdı.Yine de.bu komplo hakkında olabildiğince fazla şey duyma-". Laio'ya açmalı ve mümkün olursa kendi lehime kullanma-ydım. 314

2 da.tat- "Bunu yapacağına yemin edersen, sana oğlunu bir keha gösterebilirim." Buz Adalının sesi ballı bir şarap kadalı ve baştan çıkarıcıydı. "Yemin ederim." Kaeska'mn sesi neredeyse duyulmatitrek bir fısıltıydı, gözleri buhurdanlıktan çıkan mavi dumtutamlarına sabitlenmişti. Uyuşturucu duygularını karrnakaşık etmişti. Elietimm alçak sesle bir büyü okumaya başlayınca ensem

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 184: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

deki tüylerin kötü bir koku almış bir tazı gibi dikildiğini hissettim. Tuhaf söz ve ritimler Kerrit'in basit büyüleri gibi yankılanıyor ama adamın sesi güçle dolu bir şekilde çınlıyorduözgüven ve karşı konulmaz, gerçek bir dolu bir şekilde, ouzak, ıssız adalarda esaretle geçen günlerimden davetsiz biranı aklımın derinliklerinden çıkageldi. Buna benzer büyülerüzerimde çınlayıp dururken felç olmuş bir halde, çıplak vesözde ellerimle ayaklarım bağlı bir halde yatıyordum. Zincir-lerin aslında var olmadığını, bunun Buz Adam dediğimiz ki-şinin kafamın içine soktuğu bir yanılsama olduğunu ise an-cak daha sonra fark edebilmiştim. Tütsünün dumanı kendi içinde toplanmaya başlayıp tuhafbir şekilde kalınlaştı, akşam esintisine karşı koyarcasına dim-dik bir sütun oldu, ardından da kıvrılarak bir girdaba dönüş-tü. Elietimm okuduğu büyüyü bir an olsun kesmeden masa-ya küçük bir şey koydu. Mum alelacayip bir parlaklıkla alev-

lenirken o şey de ışıldadı. Tormalin tarzında antika, zarif birkemer tokasıydı ve daha önce gördüğümü hatırlamasam da,onda hafızamı kurcalayan bir şey vardı. Girdap bir anda buharlaştı ve dumanla ışıkta belli belirsizbir yüzün hatları belirdi. Ama bu Shiv ya da Viltred'in yaP"tıklarına şahit olduğum büyülere hiç benzemiyordu. Thassmdumanları başımın etrafında dolaşırken, hafif hafif nefes al-mama rağmen büyünün zihnimi sarmaya başladığını, meraK-lı parmakların aklımın sınırlarını yokladığını hissettim. Ney v Hlietimm tüm dikkatim Kaeska ya vermişti ve bu hisrlirni belli etmeden geçti. Keaska mn nefesinin tutkuylaken Dir kadın gibi hızlanışını izlerken bu büyünün an-açlığım bir şekilde onun korku ve arzularından beslen-jsine kanaat getirdim. Yüz berraklaştı, daha açık bir hal al-J yüzümü buruşturdum, neredeyse kendimi tutamayıp siseVarsı gözlerimi ovalayacaktım ama en ufak bir gürültünün bi-le ölümcül tehlikeler doğuracağını hatırlayıp son anda elimiperi çektim. O kemer tokası ne kadar Adalı yapımıysa, bu yüzje o kadar Aldabresbi idi. Duman kıvrımları arasında gençbir yüz seçiyordum, bir oğlan olabilirdi ama belki de kadın-lığın eşiğinde bir kız çocuğuydu. Saçları kızıla çalan, koyu sa-rıydı, soluk teni de çillerle kaplıydı. Efsunun perdesi değişin-ce alelacayip görüntü de gözlerini açtı. Açık renk oldukları bumesafeden bile belliydi ama mavi mi, yeşil miydiler, göremi-yordum. Kaeska'nm gözleri hırsla, delice bir ifadeyle yüze sa-bitlenmişti, usulca, bir hayvan gibi nefes alıyordu. "Oğlum, Shek ile benim oğlumuz," diye fısıldadı, "hü-küm bölgemizin vârisi ve geleceğim." Duman algılarımı uyuşturmuş olabilirdi ama Kaeska ihti-yar koçu iki gecede bir boynuzlarından yakalasa ve her YazGündönümü'nde ondan bir çocuk doğursa bile, o ikisininBremilayne tepelerinden çıkma bir yüzü olan bir çocuk sahi-bi olamayacaklarından adım gibi emindim. Neden bilmiyo-rum ama birdenbire, gördüğüm ne olursa olsun Kaeska'nmbambaşka bir şeye bakmakta olduğuna inanmıştım. "Ve onu zamanı gelince doğuracaksın. İlk Eş olarak hak-larını yeniden kazanacaksın. Halkımla yapacağınız takaslar si-ze metal ve kereste getirdikçe Shek Kul'un gücü daha da ar-tacak, sen de yükselerek diğer hüküm bölgelerindeki tüm ka-dınların üzerinde olacaksın. Tıpkı sizin gibi takasta güzelliğinv'e onurun değerini anlayan bir ada halkı olunca, anakaralı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 185: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"irsiz ve vahşilerle ilgilenmenize hiç gerek kalmayacak. Ada- 316

lar kendilerini anakaralı korsan ve dolandırıcıların yağm ına karşı savunacak dostlar edinince kocana güçlü bir m-fsağlamış, onu Savaş Beyleri arasında zirveye taşımış 0}asın.

Elietimm öne doğru eğildi, gözlerini Kaeska'dan ayrrmyordu. "Ve bütün bunlar oğluna miras kalacak. O büyüy"serpilirken rakibinin çocuğu hastalanıp ölecek. Tabii ki Kralçe isteklerinin karşılığını aldığı ve sen onun rahibine sorgusuz sualsiz itaat ettiğin sürece." Bu da kendi oluyordu kuşkusuz. Başımı ağır ağır salladımduman huzmelere ayrılıp görüntü gece esintisiyle dağılırkengözlerimi Kaeska'dan ayırmıyordum. Gözlerindeki hevesliışık söndü ve çaresiz parmaklarla son duman huzmelerini tut-maya çalıştı, boğazında bir hıçkırık düğümlenmişti. "Biraz onurlu ol." Elietimm sertçe bir emir verdi ve mumışığı zayıfladı, son duman tutamı da kıvrılarak karanlıkta yi-tip gitti. Ayağa kalktı ve masaya kapanmış, omuzları sessiz birıstırapla titreyerek ağlayan Kaeska'ya hor gören gözlerle bak-tı. Uzak duvardaki bir kapıya doğru yöneldi, o çıkar çıkmazben de elimden geldiğince hızlı bir şekilde Laio'nun kapısı-nın önündeki şilteme döndüm. Sessizce yürümek için tümdikkatimi vermem gerektiğini fark ettim; uzak duramadığımduman koordinasyonumu oldukça etkilemişti. Başımı serin,yumuşak pamuğa koyabildiğime sevinerek gözlerimi kapa-dım. Uyuşturucunun kokusu hâlâ başımı döndürüyor, zeminaltımda alçalıp dalgalanıyordu.

KEL ÛR!_ÛYEİİ YERİEŞİTİİ MERKEZÎ,SonBAHAR^EKİnOKSV,KpLoninin BİRİnci YİLİTemar kalabalık pazaryerinde kararlı adımlarla yürüyor,bastıran alacakaranlıkta kâh orada, kâh burada parla-yan yeni duvarların mat sarısının verdiği basit gururda keyfîne keyif katıyordu. O taşocağı bölgelerinin yerinibulmaktaki başarısının somut kanıtlarını görmek son derecetatmin ediciydi. Başka yerlerde ise karamsarlığı dans alanınınetrafındaki süslü fenerlerden ve mangallardan gelen ışık da-ğıtıyordu. Azimli şenlikçiler dans çemberi için safları oluştur-maya başlamışlardı bile. Yeni yerleşim yerlerinin bu ilk sınır-larını belirleyen zanaatkar ve esnaftan bazılarının çeşitli boy-larda yarım fıçılar ve çatlak güğümler gömecek zaman dahibulmuş olmaları Temar'ı şaşırtmıştı. Çiçeklerle renklenmiş buuydurma bahçeler, koloniyi o ilk yaz boyunca barındırmışolan ahşap ev ve salonların noksanlarını biraz olsun gizliyor,ortama bir kutlama havası katıyorlardı. D'Alsennin ölçülerine göre basit bir kudama sayılabilir, di-ye düşündü Temar. Ama geniş koyun civarında yankılanan gü-rültülere bakılırsa kolonistler eksiklerine aldırmaksızm bunu ha-tırlanacak bir bayram yapmakta kararlıydılar. Yanından geçeninsanları başıyla selamlayarak yolculuktan belli belirsiz hatırla-dığı yüzlere el sallıyor, sıcak bir gülümsemenin böyle zaman-larda sokaklarda dağıtmaya alışık olduğu paraların yerini tutma-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 186: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Slm umuyordu. Bu gece taşıdığı paranın tek bir alıcısı olacaktı. Temar derin bir nefes alıp Prens Den Rannion'un çifti-nin kapısının önünde durdu. Gözden kaçırdıkları bir şev ıolmadığım kontrol ederken yeleğinin aşınmış kısmını r nede318 sizce ovuşturdu. Başını dikip mağrur bir ifade takındı,olsa geçen yıldan kalma şık giysilerini giyen bir tek kend'olamazdı ya? "Temar!" Sırtına inen esaslı bir şaplak onu gafil avladı neredeyse yolun çiğnenmiş toprak zeminine yapışacaktı. "rwseni yakaladım!" "Vahil, seni budala!" Temar kendisini düşmekten kurtaraneli iteledi, kemerini çekiştirip gömleğini düzeltirken de he-men cebini yokladı. "İçeri gelsene." Kapının solgun tahtalarına bıçağının sa-pıyla vuran Vahil'in neşesi hiç kaybolmamıştı. "Herkes senigörmek için can atıyor." Kapı nöbetçisi kapıyı açtı ve Vahil, Temar'ı şaşırtan neşe-li bir selamlamayla yanından hızla geçti. Geçerken adama bi-raz sarsakça bir sesle, "Drianon seni korusun," dedi. "Sizi de, Baron!" Kapı nöbetçisi samimi bir selamla içkimaşrapasını kaldırdı. Temar girişin bir tarafına geçerken orada bulunmadığı birbuçuk mevsimde olan değişikliklere merakla baktı. Çiftlik iyibir taş duvar yerine hâlâ çitle çevriliydi ama bahçeler şekil-lenmeye başlamıştı. Tenha bir yolda dikilmiş cılız meyveağaçları arasında fenerler ışıldıyor, asmalar çit kazıklarının ka-baca kesilmiş tahtalarını hoş göstermeye çalışıyordu. Bir şifa-lı bitki bahçesinin simetrik hatları bitkilerin yeni yatakların-da yeşermesini bekliyordu; bergamot nanesi, çayırmelikesi vegüvezehiri demetlerinin hafif kokuları ise şimdiden duyulu-yordu. Temar yürürken yolu oluşturan ve ayaklarının altındaçıtırdayan çakılların nereden geldiğini merak etti, o anda darıhtımdaki safra yığınını hatırladı."Kâhyanız boş durmamış!" dedi onaylayarak.

Vahil başını iki yana salladı. "Bütün bunlar Arıa'nm eseri. ı haydi, içecek bir şeyler bulalım!" Göz alıcı kızıl çiçekle-• olan sarmaşıklarla kaplı, kuru bir çardağın altındaki sehpailerine kurulmuş masada duran şaraba doğru kararlı adım- 319 ja yürüdü. "Yani Ana ile kapıcı Jaes'in." Kapı tarafına doğ-rU el salladı. "Ne zamandan beri kapı hizmetçileriyle birbirinize ön?cimlerinizle hitap ediyorsunuz?" Hizmet eden kimse göre-meyince Temar kendisine bir kupa altın şarabı koydu. Vahil duraksadı, ardından kızıl bir sürahi buldu ve omuzilkti. "Aslında bilmiyorum. Her şeyi bu kadar resmi tutmakçok aptalca görünüyordu, hepsi bu. Burada işler biraz dahafarklı, sence de öyle, değil mi?" Temar içkisini yudumlarken başıyla onayladı, hamlığı kar-şısında hafifçe gözlerini kırpıştırdı. "Sanırım öyle. Nehirdey-ken kesinlikle öyleydi, hepimizin yapacak işleri vardı. Benihazırlıksız yakaladın, hepsi bu." "Yeterince araziyi işleyip ekmekle ve hasadı yapmakla öy-le meşguldük ki, kimlerin tuzun aşağısında* oturacağına ka-rar verecek zamanımız olmadı." Vahil'in ifadesi bir anda ka-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 187: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ramsarlaştı. "Denizde o gemileri kaybettikten sonra çalışacakher kola ihtiyacımız vardı.""Biz mi dedin?" Temar alaycı bir ifadeyle kaşını kaldırdı. "Evet, öyle." Vahil, Temar'm meydan okuyan gözlerinintam içine bakarak karşılık verdi ve üzerine basa basa konuş-tu. "Gurur duyacak çok iş yaptık, kışı güvenle bekleyebiliriz." "Peki tam olarak ne," diye hafifçe vurgulayarak sordu Te-mar, "yaptınız?"Vahil bir adım gerileyip abartılı bir hareketle eğilerek se-Eski zamanlarda soyluların evlerinde büyük yemek masalarının ortasına büyük-çe bir tuzluk konurdu. Tuzluğun yukarı tarafında seçkin konuklar, aşağı tara-fında ise çalışanlar ve daha düşük dereceli konuklar yer alırdı. Ç.N.

lam verdi. "Kel Ar'Ayen'in Birinci Konsülünün Sekret ?•takdim etmekten onur duyarım. Ah, özür dilerim!" Yanıgeçen ve neredeyse şarabını dökmek üzere olduğu a*320 doğru özür ilercesine elini kaldırdı. "Evet, Temar, bana İvkaç çan sesi süre verirsen sana karaya çıktığımızdan beri ekimiş, kesilmiş ve biçilmiş olan her şeyin kayıtlarını göstererrlirim." "Vahil den Rannion, bir genelevdeki en afili hergeleykenşimdi fasulye sayıcısı mı oldun? İnanmam buna!" Temar kahkahasıyla şaşkınlığını bastırdı. "Bu konuda yalnız değilsin." Prens Den Rannion, Te-mar'm omzunun dibinde belirdi, oğluna bakarken sesindeçok açık bir gurur vardı. Ama bunun yerini sert bir ses tonualdı. "Geciktin, Vahil. Annen nerede olduğunu merak edi-yor." Vahil iyice eğilerek selam verirken cevap vermeden ustacageçiştirdi. "Gidip özür dileyeyim." Hızlı adımlarla uzaklaşır-ken babası hafifçe iç çekerek izledi. "Gel, Temar," Prens aklından geçenleri hemen bir kenarabıraktı. "Burada getirdiğin haberleri duymaya can atanlarvar." Temar hemen yeleğinin yakasından elini sokup gömleği-nin cebini bir kez daha yokladı. "Demoiselle Tor Priminaleburada mı?" Prens Den Rannion'un sırtıyla konuştuğunu fark etti veyaşlı adamın hafif sayılmayacak derecede sağır olduğunu ha-tırladı. Temar omuz silkti ve hararetli bir konuşmaya dalmış,ciddi yüzlü bir grup adama doğru onu izledi. "D'Alsennin!" İçlerinden biri hafifçe eğilerek Temar'ı kar-şılamak üzere öne çıktı. "Seni tekrar görmek güzel." "Usta Grethist," diye ağzı kulaklarına vararak gülümsediTemar. "Kartal nasıl?""Çamur yataklarında karaya çekilmiş ve güvende," diyerek

rahatlattı denizci. "O kayalıklar korktuğumuz kadar za-r vermemiş."Belki öyle ama o çağlayandan geçemezsek, iç kısımlaramak için nehri kullanamayız." Yorgun gözlü, zayıf bir 321A m son sözü söylemişçesine kollarını kavuşturdu. "Duyduğuma göre geminin tekrar denize açılabilecek ha-ı gelmesi için bir mevsimliğe yakın işi varmış." Saçları açıl-maya başlamış, daha uzun boylu bir adam kemerli burnunukupasına daldırıp uzun bir yudum aldı. Grethist omuzlarını silkerek Temar'a göz kırptı. "Denizci-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 188: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lerin kışın başka ne işi olur ki? Burada genelev de yok, değilmi? Sert halatları yumuşatacak bir yer olmadıktan sonra ço-cukları işbaşında tutmam pek zor olmaz." "Baharda kıyılar boyunca keşif kolları göndereceğiz, UstaDessmar," dedi zayıf adama Den Rannion, sesi ciddiydi."Prens Den Fellaemion'un ilk yolculuklarının haritaları keşfe-dilmesi gereken çok sayıda koy olduğunu gösteriyor. İnsan-ların buradan tek başlarına yola koyulabilmeleri için birkaçmevsim geçmesi gerekecek. O zamana kadar da onlara öne-rebileceğimiz aşılabilir nehirler ve iyi yerleşim bölgeleri ola-cak." Dessmar dudaklarını bükerek başıyla onayladı. "Belki de obaş döndürücü fırtınada^ dağılan gemilerin izlerine de rastlar-lar." Saçları dökülen adam "sanki kimse konuşmamışçasma de-vam etti. "Kartal'ın onarılabileceğini söylemek çok güzel amabu topraklara ulaşan gemilerin yarısından fazlasının karayaÇekilip temizlenmeye ihtiyacı var. Halat ve yelkenlerin deönemli bir miktarının onarılması gerek ve elimizdeki malze-me çok kısıtlı. Önümüzdeki bahara kerestelerin ne halde ola-caklarını düşünmek bile istemiyorum." "D'Alsennin'in "nehrin yukarısına yaptığı keşfin amaçların-dan biri de gemi işçileri için uygun ormanlar bulmaktı, Us- 322

ta Suttler." Prens den Rannion'un ses tonu rahattı ama Tgözlerinde tedirgin bir pırıltı gördü. "Bu doğru," diye kararlı bir ifadeyle onayladı Temar "tizı mükemmel olgun kereste kaynakları bulduk, öyle deöil ^,-o ^ İtliUsta Grethist? "Ağaçların büyüme dönemi sona erip çalılar kuruduğunda kesmeye başlayacağız," diye doğruladı denizci. "Madenlerden alınıp bir gemi havuzu kazma işine verilebilecek kişileri şimdiden ayırmaya başladım, böylece bir omurgayı çekinkışın çalışmaya başlayabileceğiz." "Görüyorsunuz ya, Usta Suttler, şu andaki filo bitmedensahillerde ve nehirlerde yeni teknelerimiz dolaşıyor olacak."Den Rannion belli etmeden Temar'ı başıyla onayladı. "Büyükgemiler ise hâlâ iyi durumda."

"Okyanus gemilerine ancak onlarla eve göndermeye değerbir şey olduğunda ihtiyacımız olacak." Kırmızı suratlı biradam konuşulanları sabırsız bir ifadeyle dinliyordu. "Pekibunlar nasıl madenler, Baron? Bu işi daha da ileri götürecek-sek, bunun yalnızca İmparatorun kaynaklarını tam da en kö-tü zamanda yiyip bitiren bir şey olmadığını kanıtlamamız ge-rek." "Ana nehirde birleşen akarsuların oluşturduğu vadilerdeönemli bakır damarları bulduk, Usta Daryn," dedi Temar,kendinden emin bir tavırla. "Gidesta deneyindeki adamlardanbazıları platoya kısa bir gezi yaptılar, sanırım kalay olasılığıda oldukça fazla." "İşe yarar ama tüm Toremal'i birbirine katacak bir haberde sayılmaz." Adam hafifçe kaşlarım çattı ve düşünceli göz-lerini şarap kadehine dikti. "Yapma, Savvney, daha işin başındayız," Prens den Ranni-on Usta Daryn'i omzuna dostça bir şaplak atarak cesaretlen-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 189: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dirdi. "Temar ve adamlarının bahar gelince tepenin birindene bulacaklarını kim bilir?" "RU cevherin kalitesini ne zaman öğrenebiliriz?" diye sor-du Usta Daryn."İlk incelemeler ümit vericiydi." Temar biraz tereddüt et-? "Korkarım bu pek iyi tanıdığım bir zanaat değil ama ma-, nCjler çok memnun görünüyorlardı." Gömleğinin cebindekladığı şeyi bu adamlara da gösterip göstermemesi gerekti-ğini düşündü ama bunu yapmamaya karar verdi; onu ilk ön-ce Guinalle görmeliydi. "Yani baharda eve külçeler gönderebilecek miyiz?" diyeüsteledi Daryn. "İkinci bir filo, yeni yerleşimciler için cesa-ret verecek bir şeyler?" "Bundan eminim," diye cevap verdi Temar. "Verecek ha-rika haberleriniz olacak." "Bekleyin ve görün," dedi ve ağzı kulaklarına vararak gü-lümsedi Prens Den Rannion. "Tıpkı size söylediğimiz gibi;yurdumuzdaki zanaatkarlara isteyebilecekleri her türlü malze-meyi gönderirken buradaki yerleşim bölgelerimiz de genişle-yecek ve aynı malzemeler kendi halkımız arasında da aç birpazar bulacak. Kısa bir süre sonra gerideki dostlarımızın asiCaladhriahlara ve onlar gibilere satış yapmak için çırpınmala-rına gerek kalmayacak." "Altın ve gümüş değil belki ama İmparatorluk bakır ve ka-lay için de yakında minnettar olabilir," diye karamsarca yo-rumladı Usta Suttler. "Biz yola çıktığımız sırada Gidesta'da iş-ler kötüyken daha da kötüye gidiyordu, değil mi? İmparatorİşey aramaz Hazretleri şimdiye dek Dalaş'a kadar sürülmüşolabilir." "Şu Den Fellaemion'un kızı son zamanlarda sana bilgi ver-di mi?" Sawney Daryn Den Rannion'a döndü. "Aramızda De-siseciler olması güzel tabii ki ama onu pek bir iş yaparkengördüğümü söyleyemem." "Demoiselle Tor Priminale depoları tekrar doldurmak vealternatif ilaçlar bulmak için bitkiler ve şifalı otlar toplamak- la meşgul." Temar biraz hızlı ve sert konuştuğunu farVPrens Den Rannion huzursuz havayı örtbas etmeketti.için324

kince araya girdi. "Karımın kız kardeşi Avila'yı tanıyorsa-sum Büyükannelerinin eski damıtma kılavuzlarını yangetirmiş. Kadınlar da okyanusun diğer yakasında, en sevd'i,leri eczacılarından uzak bu yeni durumlarına bir çare buîm-ya çalışıyorlar!" "Kadınların ilkönce kendi rahatlarını düşüneceklerindemin olun!" Usta Suttler alaycı bir gülümsemeyle kemeri'burnunu kaldırdı. Temar da diğerleriyle birlikte güldüyse de Guinalle'ninsöylediklerini hatırladı. Çarşafları için sabunlan, giysilerini bitve güvelerden koruyacak pelinleri, buğdaybitlerini undanuzak tutacak defne yaprakları kalmadığını öğrenecek olsalarbu adamların neler düşüneceğini merak etti. Usta Dessmar

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 190: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

nehirde yelken açmanın tam olarak nasıl bir şey olduğu ko-nusunda Grethist'i sorguya çekmeye başladığı sırada PrensDen Rannion'un koluna yapıştı. "Guinalle burada mı?" diye sordu, fazla hevesli görünme-diğini umarak. "Sanırım öyle." Den Rannion, Temar'ı süzdü. "Avila banaSon-Yazda keşfiniz sırasında onların araştırma gezilerindenbirinde karşılaştığınızı söyledi. Onlara gemilerine kadar eşliketmenle seni gereksiz yere geciktirmiş oldukları için endişe-lenmiş." Temar yüzünün kızarmamasım umarak başını kalabalığaçevirdi. "Den Fellaemion'a en sevdiği yeğeninin kaybını açık-lamak zorunda kalma riskini göze alacak değildim ya." "Tabii ki öyle." Prens Den Rannion başını eğdi. "Sanırımson gördüğümde karımla birlikteydi." "Öyleyse gidip saygılarımı sunayım." Temar Prens DenRannion'un yüzündeki sırıtışı görünce şaşırdı."Git haydi evlat. Ha, karıma da Bayan Daryn ile biraz za-

aeCirmesinin bence iyi bir fikir olduğunu söyle, tamamıfli?"Temar başıyla onayladı ve bahçeden hızla geçerek bir ya- . kelesinin direkleri üzerinde yükselen yeni salona doğru 325pj ıs*yürüdü. "Baron D'Alsennin, değil mi bu? İyi bayramlar!" Kolun-daki zarif el Temar'ı durmaya zorladı, döndüğünde ise uzak-tan tanıdık gelen ama güzelliği tartışılmaz bir yüzün kendisi-ne gülümsediğini gördü. Altın saçları, bir Tormalin hanımın-da görmeye alışık olduğundan daha açıkça sergilenen omuzve göğüsleri süsleyen eski mücevherlerin üzerinde bukle buk-leydi."Drianon sizi kutsasm." Temar eğilerek selam verirkenumutsuzca kızın adım hatırlamaya çalışıyordu. Yüzünde ra-hatlamış bir gülümsemeyle doğruldu. "Mairenne, değil mi?" "Doğru, ben de size Temar demeliyim, değil mi?" Kalkıkburnu ve dolgun, kırmızı dudaklarının üzerindeki menekşegözleri şüphe götürmez bir cilveyle parhyorlardı. Temar buhanımın hiç makyaj malzemesi sıkıntısı çekmediğini fark et-ti. "Temar, işte buradasın." Vahil omzunun dibinde belir-mişti. "Annem seninle konuşmak istiyor. Bizi bağışlayın, Ba-yan Suttler." Temar'ı dirseğinden yakalayıp alelacele bir vedaselamıyla geriye döndürdü. Temar, Vahü'in kolunu silkeleyip attı, kızmaktan ziyadebunu komik bulmuştu. İhtiyar Suttler nasıl olup da bıçağınıkoymak için böyle bir mücevher kutusu bulmuştu? "Birkaç basamak birden yükselmek karşılığında Mairenneona anahtarını sundu." Vahil kararlı adımlarla salona doğruilerliyordu. "O Reedsong'daydı, şu sığlıklarda batan iki direkligemide. Kocası da boğuldu. Sanırım D'Istrac adalarından ge-len bir sepiciydi ama Mairenne artık bir tüccar karısı ve geç-mişi konusunda ağzı çok sıkı. Ondan uzak dur, Temar, ihti- yar Suttler'in kışın bir nedenle buradan gitmesi olakarşılık soylu bir talip arıyor." "Endişelenme, onu yatağımda çıplak bulsam bile326 sürmem," diyerek güldü Temar. "Belayı gördüğüm yerd ^

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 191: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

nırım. Neyse, yeniden doğan' tek kişi sen değirmişsin " "Bunu duymak güzel." Gülümsemesi Vahil'in söz] ?yumuşattı. "İşler yurdumuzd,akinden daha farklı, tıpkı bungibi herkesin eli diğerinin cebinde." Salonun basamaklarına gelip içeri girdiler, havadaki diman yakınca Temar bir süre gözlerini kırpıştırdı. "Bu merkezi ocağın geçici olduğu çok açık, bundan son-ra bacalar inşa edilecek." Prenses Den Rannion durmaksızınkonuşan bayan ziyaretçilerine yeni yerinin iskeletini gösteri-yordu. "Duvarcı ustası Son-Güz'e kadar rahatça çalışabilecek-lerinden emin; burada iklim yurdumuza göre çok daha ılı-man." "Drianon sizleri kutsasm." Prenses dönerken Temar eğile-rek selam verecek oldu ama öne çıkan kadın onu omuzların-dan tutup içtenlikle öperek şaşırttı. "Temar, hayatım, senigörmek ne mutluluk verici. Ne zaman geldin?" "Bu öğleden sonra. Bizi nehirden getirmesi için ceziribeklememiz gerekti," diye açıkladı Temar. Bir adım gerileyiptakdir dolu bir ifadeyle kollarını açarak hanımları bir aşağı,bir yukarı süzdü. "Hepinizi bu yeni, zarif tarzınızla gördük-ten sonra herhalde kılığım için özür dilemem gerek." Kadınların birçoğu kızarıp kıkırdadılar. Prenses Den Ran-nion dar etekli gri elbisesinin kısa kesimli korsajmı düzeltti.Yakası Mairenne'inkinden daha edepliydi ama denizde olduk-ları sırada Toremal modasının uygun gördüğünden çok dahaaşağıdaydı. "Elsire dikiş ve tasarım konusunda çok yetenekli olduğu-nu gösterdi," diye açıkladı, tek yanağmdaki gamzeyi göste-ren belli belirsiz bir gülümsemeyle. "Gardırobunda alışagel" j-i çeşitliliği sürdürmek istiyorsa bir elbiselik kumaştan ikiıbise çıkarması gerektiğini de fark etti." "Kız kardeşimi bir bayramda aynı elbiseyi iki kez giyer-, n göremezsin," diye araya girdi Vahil, yüzünde bir sırıtış-ı "Onun kürkler için pazarlık yaptığını duydum, nedir bumesele?" "Önce Toremalli hanımları tuzakçılarm getirdikleri egzo-tik kürklerle baştan çıkarmayı, ardından da onların tek satıcı-sı olmayı planlıyor." Temar, Prensesin sesinde gerçekten birgerginlik mi sezdiğini, yoksa bunun kendi hayal ürünü müolduğunu bilemiyordu. "Onun ticarete atılmasına izin mi veriyorsun?" diye hay-retle kıskançlık karışımı bir edayla sordu yeni tarzın hiç mihiç yakışmadığı ölçülere sahip bir kadın. "Okyanusun bu yakasında hayat farklı, değil mi? Birçokşey değişti, bu neden değişmesin?" diyerek omuz silkti Pren-ses Den Rannion, rahat bir tavırla. "Şimdi gelin de doğu ka-nadını belirlediğimiz yere gidelim. Şimdilik sadece tahta çivive çizgilerden ibaret ama size bir fikir verir. Sonra görüşü-rüz, Temar." "Elsire'ı da böyle bir elbise içinde görmek isterdim," de-di Temar, kadınlar uzaklaşırken. Toprak zemine değmeyecekkadar kısa eteklerinden düzgün ayak bilekleri görünüyordu. "İşte orada," diye kadehiyle işaret etti Vahil. Temar tanı-madığı çiçeklerle süslenmiş açık bir kapı ağzını destekleyenbir iskelenin yanında duran Elsire'ı gördü. Nefesini tuttu,kalbi bir an için durur gibi olduktan sonra mahmuzlanmışbir at hızıyla atmaya başlamıştı. Elsire, Guinalle ile konuşu-yordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 192: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Saçlarının parlak kestane rengini yansıtan koyu kırmızı birzikzakla işlenmiş, göz alıcı yeşil bir ipek elbisesi vardı. Kısadikimi ince belini ve dolgun göğüslerini muhteşem bir şekil-de sergiliyordu, altın ve kehribardan aile yadigârı bir kolye boynunun soluk teninde parlıyordu. Temar, Vahil e dönereVbaşıyla onayladı ve hınzırca sırıttı. "Ama hâlâ çilli, değil mi'" "Biz kolonistlerin sıcakta çalışmamıza karşılık ödememigereken bir bedel," diyerek kız kardeşinin şaka yollu taklidini yaptı Vahil, Temar da güldü. "Guinalle iyi görünüyor," diye gözlemledi Vahil, Temar'ayan gözle bakarak. "Avila Teyze ile Büyük-Büyükanne'nin şueski karışımları üzerinde çalıştığı için onu sıkça görüyoruz." Temar başıyla onayladı, Guinalle'ye doğru yaklaşırkengözlerini ona dikmiş, konuşacak cesareti bulamıyordu. Yenigiyim modasına kendi tarzını eklemiş, eteğin kalanından da-ha koyu bir mavi olan derin pililer vardı. Omuzlarına dantel-li, mütevazı bir şal örtmüş, safir bir broşla göğsüne tuttur-muştu. Temar yaz güneşinde, yaprakların altında çıplak du-ran o yumuşak, süt gibi beyaz göğüsleri birden hatırlayıncaelinde olmadan ürperdi. "Dedim ki, Guinalle bize onunla Desise üzerinde çalışma-ya kışın da devam etmek istediğini söyledi," diye gülerektekrarladı Vahil. "Ne?" Temar hemen kendini toparladı. "Evet, bu doğru.Bence yararlı olabilir, özellikle önümüzdeki mevsim yapıla-cak keşifleri planlarken." "Temar!" Elsire onu dört bir yandaki insanları suspuseden bir sevinç çığlığıyla karşıladı. "Seni görmek ne kadargüzel!" Onu kucakladı, vücudu ellerinin altında sıcacık vehoş kokuyordu. "Ne zaman döndün? Hepsini duymak istiyo-rum, her şeyi, bütün ayrıntıları. Bizimle kalacaksın, değil mi?Annemle konuştun mu?" "Merhaba, Guinalle," dedi Temar, Elsire'in omuzununüzerinden ona bakarak, söyleyemediği sözcükleri gözlerininsöyleyebildiğini umuyordu. "İyi bayramlar, Temar." Guinalle her zamanki gibi kont-rollüydü ama Temar elmacık kemiklerinin hafifçe kızardığımgörünce sevindi. "Benim bir içkiye daha ihtiyacım var," diye başladı Vahil,„ siz hanımların...""Ben yalnızca bu koloninin, bana vaat edildiği kadar kâr-olmadığmı söylüyorum." Konuşmaların uğultusu arasında t pir ses çınladı ve tüm başlar mor kadifeden, gösterişli biroiysi içindeki tıknaz bir adamın tam karşısında dikilmiş du-ran Prens Den Rannion'a çevrildi. "Bu denemenin getireceği kazancın çok çalışmaya bağlıolacağı daha en başından açıkça belirtilmişti." Den Ranni-on'un sesi kibar, ancak buz gibiydi. "Daha doğrusu her bire-yin çok çalışmasına bağlı." "Ben çıraklık dönemimi çok uzun zaman önce bitirdim,elime bir kez daha alet alamam." İriyarı adam ellerini genişbeline dayadı. "Zanaatkarlara malzeme ulaştıran, mallarını sa-tın alan, ürünlerini Zyoutessela'ya götürmek için taşımacılarıayarlayan ben isem, onlardan komisyon almaya da hakkımvardır. Bu adil!" "Kimse boş boş oturup zenginleşmek için kendinize paykesmenize izin vermeyecek, Usta Swire."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 193: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Baba, haydi akşamın tadını çıkaralım. Bayram zamanı işkonuşma." Sıradan görünümlü bir kız adamın dirseğini çe-kiştirdiyse de işe yaramadı. Uzun sarı saçları zevksiz buklelerhalinde örülmüştü. Bu da boynunun ve burnunun uzunluğu-nu iyice belli etmekten başka bir işe yaramamıştı. "Herkesbakıyor!" "Bu meseleyi Konsül'e götüreceğim." Adam kızını umur-samıyor, diklenerek parmağını Prens Den Rannion'a uzatı-yordu. "Konsül kiracı ya da yolcu olarak önceki konumları neolursa olsun her zanaatkarın dilediği kişiyle iş yapmakta öz-gür olmasına karar verdi zaten." Prens Den Rannion'un sesihâlâ nazikti ama adamı hor gördüğü yüzünden okunmayabaşlamıştı. "Söyleyin, Usta Swire, Sieur'ünüz bu maceraya atılmanıza izin vermeden önce Den Muret'e karşı yükümledünüz, değil mi? Bahardaki deniz yolculuğuyla birlikte o Ajle'ye bir yüzde gönderecek misiniz?" "Elsire, Kindra'yı oradan uzaklaştırabilir misin?" TerriarVahil'in sesindeki çaresizlik karşısında irkildi ve kıza bir ç}a_ha baktı. Lavanta rengi elbisesiyle bir şeye benzemeyen birtipti. Kalçaları küçük ve kemikli, göğüsleri de tahta gibiydi "Tabii." Elsire'm yeşil gözlerinde kavgacı bir ışık parladı"Babası yüzünden tekrar acı çekmemeli." "Seninle geleyim." Guinalle bir adım atarak Temar'ı şaşırt-tı ama Elsire elini kaldırarak onu durdurdu. "Hayır, seni gö-rünce ne kadar gerginleştiğini biliyorsun." Tartışma kızışıp bildik bir sürtüşmeye benzer bir hal alır-ken Temar, Vahil'in yumruklarım sıktığını gördü, arkadaşı-nın bu kadar rahatsız olması karşısında hayret etmişti. "Bana kalırsa Konsül karşısında beni şikâyet etmeden ön-ce kendi konumunuzu savunmaya hazırlanın," diyordu PrensDen Rannion, giderek artan bir öfkeyle dudaklarını sıkı-yorken. "Neden ailenizin kış ihtiyacından çok daha fazla yi-yecek ve yem almaya çalıştığınızı açıklayabilirsiniz. Daha ön-ce size karşı yükümlü olan ve şu sözde hediyelerinizle birlik-te şaşırtıcı koşullarla karşılaşan bazı zanaatkarların ifadeleriy-le bunun nasıl uyuşacağını duymak isterim." "Kindra, hayatım, gel de tuzakçılardan birinin bugün ba-na ne getirdiğine bak," diye Svvire'm verdiği ölçüsüz karşılıküzerine düşünmeden araya girdi Elsire. "Yumuşacık, tıpkı şutörenlerde giyilen kürkler gibi bembeyaz ama postlar çok da-ha büyük. Bayılacaksın. Bana fikrini söylemelisin, bir elbiseyapılacak kadar iyi mi yoksa onu pelerin, eldiven ve bu gibişeylerde mi kullanmalıyız, tabii kış çok sert geçmezse bu say-dıklarıma ihtiyacımız olmayacak ama Toremal'deki ve Orel-vvood'daki kışları bir düşünsene. Oraları bilir misin?"Elsire kibar bir bayram partisinden ziyade bir kuzuyu sü-

-rten ayıran bir çoban köpeğine yaraşır bir tavırla Kindra'nmlunu kendi kolunun altına sıkıştırıp onu uzaklaştırırken,r mar etraftaki insanların ona gülümsediklerini gördü. Arayarjnesi Usta Svvire'm şikâyetlerini susturunca herkes kendi 331ohbetlerine döndü ve kahkahalar konuşmaların uğultusunubastırmaya başladı. "Gidip Kindra'nm nasıl olduğuna bakacağım." Vahil biran babasının olduğu tarafa göz attı. "İhtiyara benim için gözkulak olursun, değil mi?" "Burada neler oluyor?" Vahil çitlerin gölgelerine yönelip

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 194: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

bir daire çizerek, yerinde duramayan bir grup kıza bir şeygösteren Elsire'a doğru giderken Temar kaşlarını merakla kal-dırarak Guinalle'ye döndü. "Vahil, babası karaya çıktığımızdan beri her iki Prensin debaşını ağrıtan tek kıza ümitsizce aşık olmayı başardı." Guinal-le'nin cevabı soğuktu ama duygudaşlıktan yoksun değildi. "O kız onun tarzı değil, çok çekingen. Herhalde yalnızcayatak macerası arıyordur." Temar düşünmeden konuşmuştu,aklı Vahil'in, Toremal'de kur yapmaya alışık olduğu gösteriş-li, kolay kızlara gitmişti."Sen de bu konuda uzman sayılırsın, değil mi?" Temar kendine çok kızmıştı ama Guinalle'nin gülümseme-sini görünce içi rahatladı. Sıcak basan yüzündeki kızarmayısaklamaya çalışan bu defa kendisiydi. "Artık değilim, seni tanıdığımdan beri." Kalbi yine hızlaçarpmaya başlamıştı. "Bu yaz birbirimizi bulduğumuzdan be-ri..." "Temar o konuda..." Guinalle elini kaldırdı, gözlerindebirden beliriveren karanlık Temar'ı şaşırtmıştı. "Guinalle!" Sözünü tamamlamasına fırsat kalmadan açıkkapıdan Prenses Den Rannion geldi. "Vahil'i gördün mü?" "Sanırım susamıştı." Guinalle şarap masasına doğru baktı,kaşlarını hafifçe çatınca alnı kırışmıştı. 332 "Demek öyle," diye Prenses Den Rannion Elsire iledaşlarma bakarak iç çekti, Kindra'nm sarı başı görün- *yoktu. "Tatlı bir kız olduğuna eminim. Artık hepimizçarkı döndürmeye çalıştığımıza göre sınıf ve benzeri Vnlarda endişelenmem de çok yersiz, biliyorum. Ama bunbabasıyla arasında neden olduğu sorunlar bir yana, benkendisi için de daha iyisini yapabilir.""Onu sizin için bulmaya çalışayım," diye önerdi Guinalle "Teşekkür ederim, hayatım. Sorun şu ki, o korkunç adamakşamını berbat ettikten sonra Ancel bir de Vahil'in kendisi-ne itaat etmeyip o kızla konuştuğunu öğrenirse öfkeden de-liye döner." Prenses Den Rannion birdenbire yeni konuklar geldiğinigördü ve onlara yiyecekle şarabın olduğu tarafa doğru yolgöstermek üzere koşturdu. Guinalle gitmek üzere döndü amaTemar elini yakaladı. "Yalnızca bir saniyeni istiyorum, yalnızkalabileceğimiz bir yer bulabilir miyiz?" Guinalle başıyla onayladı. "Sadece bir saniye, konuşmamızgerek." Onu salonun dışına çıkarıp iki duvar arasında kalan göl-geli bir köşeye götürdü. Temar ona doğru uzandı, öpmekiçin sabırsızlanıyordu ama Guinalle elini göğsüne koyarakonu uzaklaştırdı. Gören var mı diye etrafına bakındı. "Burası Avila'nm umursamadığı, balta girmemiş bir or-manın ücra bir köşesi değil, Temar," diyerek onu azarladı."İnsanlar konuşurlar, buralarda söylentiler çalılıktaki bir yan-gından daha hızlı yayılır." Temar kızın parmaklarını dudaklarına götürdü, kendi elle-ri ise arzuyla titriyordu. "Konuşsunlar. Zaten nişanlandıktansonra neyin söylentisi olurmuş." Elini gömleğine götürüpkıymetli kumaş parçasını Guinalle'nin avucuna koydu ve par-maklarını ipek bir kurdele gibi üzerine kapattı.Kız hediyeyi açıp mücevheri eline aldığında nefesinin ke-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 195: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ı-öini duydu, ay ışığı kesme yüzeylerinde mavi bir alevlenldıyordu."Zincirin pek değerli olmadığını biliyorum, akarsularda, fazla altın yoktu. Ama bu elmas, okyanusun bu yakasın- 333A ki her kızın aklını başından alır." Temar coşkusunu gizle-miyor, hevesle konuşurken tekliyordu. "Madencilerden bi-nden benim için bunu yapmasını istedim; tepelere yaptığı-mlZ yolculukta yalnızca birkaç kişiydik ve haklarımızın ko-runmasını sağlamak için onlara Konsül'den bir imtiyaz alaca-ğım. Aileni memnun edecek kadar varlıklı bir adamla evlene-ceksin, bundan kuşkun olmasın. Bu gece nişanımızı ilan ede-lim, Gündönümü'nde de evleniriz. Dilersen aileni ziyaret et-mek için önümüzdeki baharda Tormalin'e döneriz. Tabii ozamana dek hamile kalmazsan.""Ah, Temar."Temar, Guinalle'nin sesinde ne duymayı umduğundantam olarak emin değildi -heyecan, mutluluk, bağlılık?- amapişmanlık ve reddediş duymayı beklemediği kesindi. "Ne?""Keşke bütün bu planları yapmadan önce benimle konuş-saydm." Sesinde belirgin bir kızgınlık havası vardı. "Bu ko-nuyu iyice düşünmemişsin." Temar bir anda geri adım attı. "Özür dilerim, sevgilim.Herhalde bunu daha usulüne uygun bir şekilde yapmalıydımama yazdan sonra evlenmek için teklifte bulunmama gerekolmadığını düşünmüştüm. Bu tür şeyleri aştığımızı düşün-müştüm. " "Temar, yalvarıyorum beni dinle. Ne seninle, ne de baş-kasıyla evlenecek değilim!" Temar aklını toparlamak için gözlerini kırpıştırıp başınısalladı. "Sen neler söylüyorsun?" "Uzun yıllar boyunca evlenmeye niyetim yok, belki dehiç." Guinalle kolyeyi Temar'a geri vermeye çalıştı ama o al-mayı reddetti. 334 "Halcarion aşkına, neden?" Temar karnında bir Khissinin yayıldığını hissediyordu. "Burada yapacak çok fazla işim var, çok fazla sorum)bana güvenen çok fazla insan. Sırf senin ocağını sıcak tiiçin her şeyi bir kenara bırakamam. Amcamın bana iht'var..." "Seninle evlenmeme engel olamaz, buna izin vermem "Temar bunu hiç anlamıyordu. "Eğer endişen Desise ise onüzerinde çalışmaya devam edebilirsin. Bana yolculukta öğrettiklerini çalışmıyor muyum, inceliklerini kapmıyor muyum?" "Desise sandığından çok daha karmaşıktır," dedi Guinalleters bir ifadeyle. Derin bir nefes alıp tekrar sakince konuşma-ya başladı. "Bunun konuyla ilgisi yok. Lütfen anlamaya çalışBenimle evlenmek istediğini mi söylüyorsun? Çocuklarını do-ğurmamı mı istiyorsun?" "Seni seviyorum," diye karşı çıktı Temar. "Seninle bir ai-le kurmak istiyorum. Bunun nesi yanlış?" "Görevlerim beni çağırdığında ateşin başında kalıp beşiğisallamayı mı planlıyorsun? Ya doğum yatağında ölürsem?"Guinalle kollarını kavuşturdu, kendini Temar'dan uzaklaştırır-ken yüzü gölgelerde okunmuyordu. "Burası her bayramdahizmetçi ve bakıcılar tutabileceğin Toremal değil. Bebekler ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 196: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

küçük çocuklarla uğraştın mı hiç? Ne kadar yorucu oldukla-rını biliyor musun? Kız kardeşlerimden üçünün aileleri var...sana söylüyorum, bu iyice hazır olmadan yapacağım bir şeydeğil. Hele okyanusun bu yakasında, boştaki her elin yapacaküç, pazar günleri ise dört işi varken!" "Ben yardım ederim." Temar sinirlenmeye başlamıştı-"Hem yazın Desise kullanarak hamile kalmana engel olabile-ceğini söylemiştin. Yine de evlenebiliriz; ısrar edersen çocuk-lara da ben bakarım." "Herkes mevsimleri sayıp karnımın büyümesini beklesindiye mi? Büyümediğinde de köşe başlarına fısıldaşsınlar diye Hayır, sağ ol! Bilgin olsun diye söylüyorum, ben yete-ıipj-irni daha yararlı işlerde kullanacağım. Ah, Temar, lüt-bir de benim tarafımdan görmeye çalış. Bildiğim kadarıy-mcam ve Prens Den Rannion için keşif gezilerinin başm-olnıaya devam etmeyi planlıyorsun?""Tabii ki, bu benim görevim.""Peki o keşiflerden birinde ölecek olursan ne yapacağım?Frinn ile Eusel'in öldüğü o heyelanın haberini aldığında anı-ranım yanındaydım, Temar; ne tür risklere girdiğini biliyo-rum- Saedrin beni korusun, kıyıya yakın kalan insanlar içinburası yeterince tehlikeli bir yer." Guinalle'nin nefesi hızlan-rruştı ama ses tonunu koruyordu. "Bu kolonide daha fazla dulve yetime yer yok, tek erkek akraban olan büyükbabanla birvekâlet evliliği yapmak üzere buradan sürülürsem de lanet ol-sun bana. Tekrar serbest kalmak için bir yılımı yasını tutupsenin çocuğunu taşımadığımdan emin olmakla geçiremem.""Kimse seni bunu yapmaya zorlamaz." Temar'm sesi yük-seldi ve kendini toparlayarak tekrar alçaktı. "Saçmalıyorsun.""Sanmam. Sen soyunun sonuncususun. Zaten sen nasıl ha-reket etmeyi seçersen seç, ailem âdetlerde ısrar eder." "Bu aile yüzünden mi? Mesele bu mu?" Temar kızgınlığı-nı bastıramadı. "Benim Adım senin için yeterince iyi değilmi? Sen de gayet iyi biliyorsun ki D'Alsennin kadim bir ai-ledir ve..." "İsim yapmış bir soydan gelen eli yüzü düzgün bir aygır-la evlenmek isteseydim, bunu Toremal'de on defa yapabilir-dim." Guinalle sertçe Temar'm sözünü kesti. "Drianon benikanma bağladığından beri babamın para ve makamının pe-şinde olan bir sürü servet avcısı gelip geçti. Neden Desise

üzerinde çalıştığımı sanıyorsun? Sence neden burada amcamakatılmayı istedim?" Temar'm aklında pis bir kuşku uyanmaya başladı ve onubastırmasına fırsat kalmadan dilini uzattı. "Durmadan amcan- 336

dan bahsediyorsun. Senin kanbağm yok, değil mi, Vaıevlilik. Yoksa Den Fellaemion soyunu bir mantık evlilig-kurtarmaya mı çalışıyor? Bu âdetlere gayet uygun olurdı ??6 Guinalle, Temar'a sert bir tokat attı. "İğrençleşme. Bir rlü kabul edemiyorsun, değil mi? O kadar kendini beğeniri-sin ki bir kızın seninle evlenmek için yanıp tutuşmamasıhayal bile edemiyorsun!" "Bu yaz benimle yatmak için hiç zaman kaybetmemiştinama!" Temar kendi sesindeki acıyı duyunca yüzünü buruş-turdu, karanlığın yüzünü sakladığına memnun olmuştu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 197: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"O farklıydı, eğlenceli, zevkliydi," Guinalle'nin öfkesi piş-manlıkla yumuşadı, "ama bu kadar ciddiye alacağını bilsemasla yapmazdım. Üzgünüm." Utanç duygusu Temar'm aklındaki tüm duyguları silip sü-pürdü. "Yani bana bunun senin için ilk olmadığını mı söy-lüyorsun?" "Ah, Temar, ben köklü bir ailenin en küçük kızıyım. Ger-dek gecesi çarşaflarını ikna edici şekilde lekelemesi gereken-ler ablalarımdı." Guinalle elinde olmadan kıkırdadı, ay ışığıyüzündeki gülümsemeyi ortaya çıkarmıştı. "Belli ki bakireler-le pek tecrüben olmamış." "Bunu senden beklemezdim," diye öfkeyle patladı Temar."Nasıl yapabildin?" "Sahi mi?" Guinalle ona bir adım yaklaştı. "Söylesene, be-ni yargılamaya ne hakkın var? Temar D'Alsennin, tüm refa-katçi kızlarım kendisiyle baş başa kalmamaları için uyardıkla-rı Baron? Vahil'i yatak macerası aramakla suçluyordun, değilmi? Geçen kış, Gündönümü'nde sen kaç skor yapmıştın? Kız-larla bunun üzerine bahse giriyordun, değil mi? Bir rün çu-buğunu yirmi adım uzaktan bir hançer fırlatarak vuracağına-Erkek kardeşlerimin söylediğine göre içlerinde en iyi kolek-siyon sendeymiş, ödülünü istediğin zaman kızların birçoğuda çiçeklerinden bal almana izin vermişler, değil mi? Şöhre- enden önde gidiyor, Temar, bilmiyor muydun? En azın-dan ben ketumum!"Temar yıkılmış hayallerinin kalıntıları arasında kalakalmış-Guinalle'ye> kendisine, her şeye karşı öfke doluydu. Ağzı-' açacak oldu ama bir şey söyleyemeden Prenses Den Ran-. n köşeyi döndü ve ikisini görünce bir anda durdu."Prenses, bağışlayın, ben de tam..." Guinalle elini ağzınadoğru götürdüğü sırada kolyenin hâlâ parmaklarına dolanmışolduğunu fark etti. "Hayatım, o da nedir?" Prenses Guinalle'nin eline uzanıpbir fenere doğru tuttu. "Temar, ne harika!" Gözleri merakla parlıyordu. "Drianonbayramında önemli bir şeyi mi kutluyorsunuz?" "Temar bana keşif gezisindeki bulgularından söz ediyor-du." Guinalle kolyeyi Temar'a geri vermeye çalıştı ama o el-lerini inatla kemerine sokmuştu. "Bu Guinalle için bir doğum bayramı hediyesi." Gülüm-semeyi andıran zoraki bir ifade takındı. "Bir Son-Yaz çocu-ğuydunuz, değil mi, demoiselle?" Prenses Den Rannion ağzı açık bir halde ona doğru dön-dü. "Bak sen şu işe! Prens Den Fellaemion'a bayramda yıldö-nümünü kutlayan kimse olup olmadığını daha yeni sordum,o da bana Guinalle'nin Ön-Kışta doğduğunu söyledi! Dur ha-yatım, dantelini çıkarayım. Böyle bir mücevheri iyice göster-melisin!" Guinalle'nin ağzını açıp itiraz etmesine fırsat bırak-madan şalının iğnesini açtı ve kolyeyi gerdanına taktı. Taşgerdanının yumuşak boşluğunda parlak ve ışıl ışıl duruyor-du. "Ne kadar güzel bir hediye, Temar." "Sanırım Prens siz arıyor, Prenses." Temar boş bir pence-renin kemerinin içinden ocağın başında duran Prens DenRannion'u gösterdi, başını bir o yana bir bu yana çeviriyor-du.'Ah evet, galiba haklısın." Prenses Guinalle'nin dantelini

hemen kendi boynuna takıverdi. "Ne istediğine baksam

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 198: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

olacak." "Ben de gidip Vahil'i bulayım." Guinalle aceleyle uzakl338 maya başladıysa da Temar onu izledi. "Siz öyle yapın, Prensesim. Ben de gidip Elsire'ı okızların arasından kurtarayım, değil mi? Müzik başladı ]de tüm gece onunla dans edersem bol bol dedikodu rnalzmesi çıkar, değil mi? Bu da senin şöhretini korur, GuinalleEndişelenme, şöhretinin aslında ne kadar boş olduğunu kimşeye söylemem!" Temar uzun bacaklarının hızlı adımlarıyla onun yanındangeçip gitti, Elsire'ı belinden yakaladı ve abartılı bir hareketleeğilerek selamladı. Sırtını sürekli Guinalle'ye dönük tutarakElsire'ı savurdu ve o dans için uygun olandan çok daha sa-mimi bir şekilde kucakladı. SHEK.KVL'vn S ARAYI,ÛLDABRESHİ t AKI m ADALARI,Ön-YAzm 6'sı^p^Tafamda çok canlı bir imgeyle uyandım, öyle berrak bir|"% düştü ki bu her ayrıntıyı hatırlıyordum. Kara saçları^HLörülmüş gümüş yapraklarla geride toplanmış vePrensin atalarının portrelerindeki gibi giyinmiş genç bir adam.Demek Temar D'Alsennin buydu, kayıp bir soyun son erkekevladı, kılıcı şu anda bende olan adam. Ama bu bir imgeden,bir düşten çok daha fazlasıydı. Çatışan umutlarını ve gelecekkorkusunu, çocukluğunda yitirdiği ailesinin yerini almak üze-re bir aile kurmak için duyduğu dayanılmaz ihtiyacın mantığı-na baskın çıktığını düşününce başımı salladım. Guinalle'nin ka-tılığı karşısındaki acısını hissettim. Sırf Guinalle'ye o kuş yuva-smdaki tek güvercin yavrusu olmadığım göstermek için Elsireile göstere göstere oynaşırken onun duygularını paylaştım. Bir-çok bakımdan bana on iki yıl önceki halimi hatırlatıyordu. Otez canlılığı, beni thassin çiğnemeye dek götüren özgüveni, herŞeyden çok da henüz olgunluğun getirdiği deneyimle körelme-miş olan o gençlik coşkusunun yoğunluğunu tanıyordum. Temar'm Guinalle ile yaşadığı sorunlar karşısında belli be-lirsiz bir gülümsemeyle başımı salladım; Livak ile ben enazından birbirimizden ve gelecekten ne beklediğimizi anladı-ğımızdan beri yalnızca kendimizi mutlu etmeye çalışıyorduk,tabii bunu gerçekten anladıysak. Bir an için o anda Livak'mne yaptığını merak ettim. 340 Tuhaf bir rüyaydı bu, çoğunlukla Temar'm gözünçjendüysem de aynı zamanda kendimi ondan kopuk da },;„yordum. Onun dışındaydım ama anlaşılmaz bir şekil^e alarını ve korkularını da açıkça görebiliyordum. Temar üe vda karşılaşacak olsam onun Prosain Ocağı'nda haydutlar 1 •saldırdığında beni uyandıran adam olduğuna yemin edebil-dim, beni her şeyden çok ürküten de bu olmuştu. O da nyin nesiydi? Herhalde o da bir düş olmalıydı, değil mi? O \mer tokasını da tanımıştım, şu Elietimm rahibi ya da kendine her ne diyorsa o herifin Kaeska için büyü yaparken kullandığını. O da Temar'a aitti; bunun anlamı ne olabilirdi?Relshaz'da kendimden geçmemin nedeni Temar'm aklımıdolduran tutkusu olabilir miydi? Böyle düşünmek için man-tıklı bir nedenim olmasa da doğru olduğunu hissediyordum Şiltemin üzerinde doğrulup duvara yaslandım. Sabahın bu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 199: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

erken saatinde hava hâlâ serindi ve kepenklerden bahçelerde-ki kuş cıvıltıları duyuluyordu, bana eziyet edecek böcekler deyoktu. Huzurun ve sessizliğin tadını çıkardım sessizliği bozantek şey aşağıda usulca işlerini yapan ev kölelerinin sesleriydi.Çoktan bitmiş olan bu bayramın anısı, Başbüyücü Planir'inkılıcın bana ulaştırmasını umduğu türden bir anı mıydı? Öy-le ise bile, insanların sevdiklerinden ayrılmak için ne çok pa-radoksal yöntem bulabileceklerine dair bir ibret dışında hiç-bir anlam çıkaramamıştım doğrusu. Kılıca baktım. Bu bir eti-rik büyüyse dahi merak uyandıran bir şey olmaktan öteyegitmiyordu. Elietimmlerin acımasız büyüleriyle hiçbir ilgisiyoktu. Bir köle hayatı sürmenin çok sayıdaki can sıkıcı gerçeğiarasında en rahatsız edici olanlarından biri, kendi başıma ka-lıp düşünmek için neredeyse bir an bile bulamamamdı. Bu-na bir süre önce karar vermiştim. Sahiden de, tam bu esrar-lar üzerinde kafa yoracağım sırada arkamdaki kapı açıldı veShek Kul göründü. Göğsü çıplaktı, pantolonunu gevşekçe , giarnış ve tuniğini dikkatsizce omzuna atmıştı. Değerli taş-ları ve susleri üzerinde olmamasına rağmen Savaş Beyininheybeti hiç azalmamıştı, o yaşta biri için son derece kaslıydı,her yerinden özgüven akıyordu. Keyifli, geniş bir gülümse- 341meyle bana bakarak başıyla onayladı ve usulca ıslık çalarak,yUrnuşak adımlarla koridorda uzaklaştı. Giderken onu izle-dim, bir yandan onun şansını kıskanıyor, bir yandan da be-nim gibilere karşı baş edilmez güçleri yüzünden ondan veonun gibi herkesten nefret ediyordum. Aralık duran kapıdan bakınca Laio'nun derin bir uykudaolduğunu gördüm. Yumuşak ipek örtüler üzerinde yüzüstüyatmıştı, gözlerinin üzerine bir tutam saç düşmüş olan yüzüçocuksuydu. Çıplaklığının kepenklerin arasından davet ettiği,güneş ışığı huzmesi pürüzsüz baldırını okşuyordu. Sabahesintisi odanın parfüm ve seks kokan havasını karıştırıyordu. Şiltemi gürültüyle içeri çekip ortalığı iyice toparlamak, üs-telik de buna yerleri törpülercesine süpürmekle başlamak içinduyduğum kaba isteği bastırdım. Kapıyı çekip giysilerimin ara-sında temiz bir tunik aramaya başladım. Koridorun diğerucundan gelen çizmeli bir ayak Sesiyle irkilerek başımı kaldı-rınca Elietimm rahibini gözlerinde kötü bir sezgiyle bana ba-karken gördüm. Düz, basit bir şekilde giyinmişti. Üzerinde gü-zelce yıkanmış ve biraz solmuş, siyah bir tunik ve pantolonvardı, hiç tehditkâr bir hali yoktu, dürüst bir tüccar gibiydi.Bana göre onu ele veren yalnızca o gözlerdi, yalnızca kırbaç veşiddetten anlamak üzere eğitilmiş bir köpek gibi tehlikeliydi."O kılıca bakayım," diye emretti beklenmedik bir şekilde. Gar üzerinde çalışarak geliştirdiğim o kibar, anlamayanboş bakışlarla baktım. "Kim olduğunu biliyorum, Tormalinli adam." Rahip dur-du, ellerini kalçalarına dayamış, kibirle bakıyordu. "Sen birhiçsin. Tek istediğim o kılıç. Onu bana ver, ben de yaşama-na izin vereyim." 342 Ayağa kalktım, kılıcın kını elimdeydi. Rahip aptal deöilH-kılıcın erişeceği mesafenin hemen dışında duruyordu. El' !kabzaya götürünce kış gökyüzü kadar soğuk olan o açık mvi gözlerde korkuyla sezginin tuhaf bir karışımını gördüm

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 200: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"O kılıcı da, seni de alacağım," dedi küçümseyen bir if-,deyle, sürekli sessizliğim onu kızdırıyordu besbelli. "Kaderinbenim elimde olacak. Seninle işim bitmeden önce dayak yemiş bir çocuk gibi ağlıyor olacaksın." "Sanırım kendi malımı cezalandırmak da bana düşer." La-io ani bir hareketle kapıyı açtı ve sert gözlerini gururla Eli-etimm'e dikti. Üzerinde incecik bir iç tuniği olması, kraliçeedasını hiç de bozmuyordu. "Davranışlarınız Shek Kul'un birkonuğu için hiç de saygılı değil," diye üzerine basa basa ek-ledi. Elietimm'in ifadesi bir anda kayboldu ve eğilerek Laio'yuselamlayıp dönerek hızlı adımlarla koridorda uzaklaştı. "Ne tuhaf adam." Laio şaşkın bir ifadeyle başını salladı."Kaeska onu buraya getirirken aklından neler geçiyordu?" Bu andan yararlandım. "Neler planladığını tam olarak an-latabilirim. Dün gece gizlice konuşmalarını dinledim." Laio'nun gözleri parladı. "Mükemmel. îyi bir köle olmayıeninde sonunda öğreneceğini biliyordum. Bize yiyecek birşeyler getir, sonra hepsini anlatırsın." Balkona çıkan uzun kepenkleri açtı ve bir sedirin üzerin-deki yığından kendisine sade, bol bir elbise seçti. Kendi işi-ni kendi görüyor olması, söyleyeceklerimle gerçekten ilgilen-diğinin en büyük kanıtıydı. Hemen gidip mayasız ekmek,peynir, meyve ve meyve suyundan oluşan eksiksiz bir kah-valtı getirdim. Hâlâ karnım kazmıyordu, ayrıca her fırsattadoyurucu bir kahvaltı yapmayı da öğrenmiştim. Kötü birsürpriz çıkarma olasılığı en az olan öğün buydu. "Pekâlâ, neler duydun," diye sordu Laio, bir mindere ku-rulup meyvelere uzanarak. "Her şeyi anlat." Tereddüt ettim, nereden başlayacağımı bilemiyordum. Kionameselesinin Laio'yıı ilgilendireceğini hiç sanmıyordum;kendi arzu ve ilgi alanlarıyla doğrudan bağlantılı bir şey-söylemeliydim. "Şey, her şeyden önce, o adamın nereli 343lduğunu biliyorum. Doğu ve kuzey yönünde, büyük okya-usun ortasındaki çok uzak bir ada grubundan. Asıl meseleu ki, oralar çok çorak topraklardır, ne metalleri, ne orman-ları, ne de güzel deri verecek hayvanları yoktur. Yapacağınısöylediği takas konusunda Kaeska'ya yalan söylüyor." Laio omuz silkti ama gözlerindeki memnuniyeti görüyor-dum. "Öyleyse hiçbir şey elde edemeyince tam bir aptal du-rumuna düşer ve statüsünü iyice kaybeder. Devam et, biryandan da bir şeyler ye. Bu sabah yapmak istediğim şeylervar." "Ticaret vaatleri yalnızca bir bahane." Hemen bir şeyleriçtim. "Kaeska'ya onun çocuk sahibi olmasına ve İlk Eş ola-rak yerini geri almasına yardım edeceğini söylüyor." Laio beni şaşırtarak içten kahkahalarla güldü. "Öyleyse oda en az Kaeska kadar budala. Kaeska kısırdır, bunu hepimizbiliyoruz." Bundan sonraki sözcüklerimi son derece titizlikle seçtim."Shek Kul ile kısır olabilir ama ya bu adamı sevgilisi yapıponun çocuğunu Savaş Beyinin diye yutturursa?" Laio kaşlarını çatarak baktı. "Shek Kul çocuk sahibi olmak-ta zorluk çekmez... birçok hüküm bölgesindeki kadınlar bu-nu doğrulayabilir; Mahli de ilk çocuğunun onun kanmdanolmasına özellikle dikkat etti. Zaten mesele sadece kısır olma-yan bir erkek bulmak olsaydı, Kaeska yıllar önce hamile ka-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 201: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lırdı." Şaşkına dönme sırası bendeydi. "Shek Kul buna karşı çık-maz mıydı?" "Ne kadar cahil olabileceğini bazen unutuyorum. Mantık-lı ol; tohumları dağıtan rüzgâr olabilir ama hasadı, tohumla- 342 Ayağa kalktım, kılıcın kını elimdeydi. Rahip aptal deöji

kılıcın erişeceği mesafenin hemen dışında duruyordu. Jn-kabzaya götürünce kış gökyüzü kadar soğuk olan o açıkvi gözlerde korkuyla sezginin tuhaf bir karışımını gördü r,"O kılıcı da, seni de alacağım," dedi küçümseyen bir f'Kad0rdeyle, sürekli sessizliğim onu kızdırıyordu besbelli.ye-benim elimde olacak. Seninle işim bitmeden önce dayakmiş bir çocuk gibi ağlıyor olacaksın." "Sanırım kendi malımı cezalandırmak da bana düşer/' Tio ani bir hareketle kapıyı açtı ve sert gözlerini gururla gi;etimm'e dikti. Üzerinde incecik bir iç tuniği olması, kraijcpedasını hiç de bozmuyordu. "Davranışlarınız Shek Kul'un birkonuğu için hiç de saygılı değil," diye üzerine basa basa ek_ledi. Elietimm'in ifadesi bir anda kayboldu ve eğilerek Laiç/y^selamlayıp dönerek hızlı adımlarla koridorda uzaklaştı. "Ne tuhaf adam." Laio şaşkın bir ifadeyle başını sakî^"Kaeska onu buraya getirirken aklından neler geçiyordu?" Bu andan yararlandım. "Neler planladığını tam olarak an-latabilirim. Dün gece gizlice konuşmalarını dinledim." Laio'nun gözleri parladı. "Mükemmel. îyi bir köle olinayıeninde sonunda öğreneceğini biliyordum. Bize yiyecek birşeyler getir, sonra hepsini anlatırsın." Balkona çıkan uzun kepenkleri açtı ve bir sedirin üzerin-deki yığından kendisine sade, bol bir elbise seçti. Kendi işi-ni kendi görüyor olması, söyleyeceklerimle gerçekten ilgilen-diğinin en büyük kanıtıydı. Hemen gidip mayasız ekmek,peynir, meyve ve meyve suyundan oluşan eksiksiz bir kah-valtı getirdim. Hâlâ karnım kazmıyordu, ayrıca her fırsattadoyurucu bir kahvaltı yapmayı da öğrenmiştim. Kött birsürpriz çıkarma olasılığı en az olan öğün buydu. "Pekâlâ, neler duydun," diye sordu Laio, bir mindere ku-rulup meyvelere uzanarak. "Her şeyi anlat." Tereddüt ettim, nereden başlayacağımı bilemiyordum. Kı-^eselesinin Laio'yu ilgilendireceğini hiç sanmıyordum;Vendi arzu ve ilgi alanlarıyla doğrudan bağlantılı bir şey-söylemeliydim. ' Şey, her şeyden önce, o adamın nerelilduğunu biliyorum. Doğu ve kuzey yönünde, büyük okya-ısıın ortasındaki çok uzak bir ada grubundan. Asıl meselejciı oralar çok çorak topraklardır, ne metalleri, ne orman-I rl ne de güzel deri verecek hayvanları yoktur. Yapacağınısöylediği takas konusunda Kaeska'ya yalan söylüyor." Laio omuz silkti ama gözlerindeki memnuniyeti görüyor-dum- "Öyleyse hiçbir şey elde edemeyince tam bir aptal du-rumuna düşer ve statüsünü iyice kaybeder. Devam et, biryandan da bir şeyler ye. Bu sabah yapmak istediğim şeylervar."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 202: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Ticaret vaatleri yalnızca bir bahane." Hemen bir şeyleriçtim. "Kaeska'ya onun çocuk sahibi olmasına ve İlk Eş ola-rak yerini geri almasına yardım edeceğini söylüyor." Laio beni şaşırtarak içten kahkahalarla güldü. "Öyleyse oda en az Kaeska kadar budala. Kaeska kısırdır, bunu hepimizbiliyoruz." Bundan sonraki sözcüklerimi son derece titizlikle seçtim."Shek Kul ile kısır olabilir ama ya bu adamı sevgilisi yapıponun çocuğunu Savaş Beyinin diye yutturursa?" Laio kaşlarını çatarak baktı. "Shek Kul çocuk sahibi olmak-ta zorluk çekmez... birçok hüküm bölgesindeki kadınlar bu-nu doğrulayabilir; Mahli de ilk çocuğunun onun kanındanolmasına özellikle dikkat etti. Zaten mesele sadece kısır olma-yan bir erkek bulmak olsaydı, Kaeska yıllar önce hamile ka-lırdı." Şaşkına dönme sırası bendeydi. "Shek Kul buna karşı çık-maz mıydı?" "Ne kadar cahil olabileceğini bazen unutuyorum. Mantık-"? ol; tohumları dağıtan rüzgâr olabilir ama hasadı, tohumla- 344

rı büyüten çiftçi toplar." Laio iç çekerek başını iki yanladı. "Kocası için çocuk doğurmak bir kadının görevidionların kimden olduğu yalnızca kendisini ilgilendirir Krolsa kimi kadınlar kocalarının yakın akrabasıdır, bazı erk Vı ^karılarını hamile bırakamaz, kimileri ise tıraşlı olmayı teeder. Zaten biz bir ada halkıyız; hüküm bölgesine yeni Vgetirmek her zaman kârlıdır. İyi bir eşin çocuklarından enbirinde bunu yapması anlayışla karşılanır. Her zaman kenefaramızda üreseydik şimdi hepimiz üç ölçü boyunda ve altparmaklı olurduk." Meyvenin sıyrılmış çöpünü yere atıp sütlü tohumlan olankoyu yeşil bir meyveye kaşığını daldırdı. Kayış gibi yavan ek-mekten bir dilimin üzerine bal sürüp bir parça beyaz peyni-re katarak ağzımı doldurdum, o ise hâlâ konuşuyordu. "Kaeska kesinlikle kısır," dedi Laio, ağzı doluyken. "ShekKul ile neredeyse yirmi yıldır evli ve bunca sürede karnı bi-le büyümedi. Bu gerçeği kabullenebilse, örneğin bir Adalınınbebeğini takasla alıp kendisi yetiştirerek ilk eş statüsünü ko-layca geri alabilirdi. Uygar insanlar arasında kısırlık ayıplana-cak bir şey değildir. Asıl mesele Kaeska'nm bunu kabul etme-mesi. Elinden geldiğince hüküm bölgesinden uzak duruyorve hamile kalmamasının nedeninin bu olduğu yolunda söy-lentiler çıkarıyor; yıllardır kendisini de, Shek Kul'u da gülünçduruma düşürüyor. Ama o da Kaeska'mn erkek kardeşleriyleolan ittifakını sürdürmek için ona katlanıyor. Onlar da Kaes-ka'ya çok düşkün oldukları gibi bulunduğu makamdan da ya-rarlanıyorlar. Kaeska da Shek Kul'u kışkırtarak kendisine on-dan boşanma hakkı verecek bir şey yaptırmaya çalışıyor anıao bu şekilde kurtulmasına izin vermeyecek kadar akıllı. Amaerkek kardeşleri Danak hüküm bölgelerinden sürüldüklerinegöre Shek Kul'un onu İlk Eş olarak tutmasına artık gerek kal-madı. O ittifak kokmuş bir balık kadar ölü. Kocamız nihayebirkaç veliaht sahibi olabilecek." îaio neşeyle kıkırdadı. "Daha Danak Mir'in kanı kumlarınrinde kurumadan Mahli ile işe koyulmuşlardı bile. Sonrabende ve Kaeska'nm mevkisini kaybetme krizini atlattık-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 203: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

sonra sanırım Gar da bir çocuk isteyecektir. Kocamız 345nun yatağından ne kadar uzak kalacağına henüz karar ver-medi- Yalnızca Kaeska ile çevirdiği işleri bildiğini belli ede-rek kadar ama herhalde Sezarre de görevini yerine getirir." Sahibini becermek de bir muhafız kölenin görevleri ara-sında mıydı? O arı kovanına çomak sokmak istemezdim! "Ka-eska'ya ne olacak?" "Dördüncü Eş olacak, tabii ki Shek Kul'a kendisini boşa-ması için neden verecek kadar aptalca bir şey yapmazsa." La-io öne eğildi, dikkat kesilmişti. "Şu yabancı ona tam olarakne vaat ediyor? Sence Kaeska onu kandırıyor olabilir mi?" "Bundan emin değilim," diye cevapladım ihtiyatla, ağ-zımdaki lokmayı yutarak. "Adam kesinlikle ona bir çocuk va-at ediyor ve biliyorum ki mantığını bulandırmak için deuyuşturucu kullanıyor." "Uyuşturucu mu?" Laio düşünceliydi. "Bu gibi iğrençanakaralı alışkanlıkları edindiğini duyurursam Kaeska'yı iyicealt edebilirim. Kısa sürede anlaşmaları da bundan etkilenir.Ya damıtılmış içki? Buna dair bir ipucu gördün mü?"Başımı iki yana salladım. "Bu daha mı kötü olurdu?" Laio bıkkınlıkla ağzını açacak oldu ama birden gülümse-yerek başını geriye savurdu. "Siz anakaralılar! Tabii ki öyleolurdu. Uyuşturucular ve güçlü içkiler aklı köreltip bedeniçürütürler; bunların kullanımına izin veren hüküm bölgesikısa sürede sahillerinde askerleri bulur." Kaşlarını çattı. "Yi-ne de bu Kaeska'yı boşatmak için yeterli değil. Ona karşı kul-lanabileceğim başka bir şey var mı?""Irith'in üzerinde tahn meyveleri kullanıyor," dedim."O nedir?" Laio biraz meraklanmış gibiydi."Bir bitki; doktorlar yapraklarından acıyı dindiren bir çay

yaparlar ama meyveleri uyuşturucudur ve bağımlılık yanbir süre sonra da öldürücüdürler." r' Laio omuz silkti. "Kaeska muhafız kölesini zehirlemek •tiyorsa bu onu ilgilendirir. Bunu alışkanlık haline getir'Shek Kul'un malları ziyan ettiği için onu azarlama hakkı Hğar ama olaya bunun dışında müdahale etmeye hakkı olrna » "Zavallı sefilin dilini kesmiş!" Biraz çıkışarak karşılık vedim. Laio düzgünce alınmış kaşlarını kaldırdı. "Ne tuhaf. Bendoğduğumdan beri dilsizler revaçta değil. Neyse, konudanuzaklaşıyoruz. Bu yabancı adam Kaeska'ya. nasıl olup da birçocuk verecekmiş?" Kendimi Aldabreshi hayat tarzının bu tatsız taraflarınıönemsememeye zorladım. "Sanırım büyü yapacak. Bir türbüyücü olduğuna dair her türlü belirti var." "Büyü mü!" Laio gözleri coşkuyla parlayarak iç çekip el-lerini yüzüne götürdü."Shek Kul bu yüzden onu boşayabilir mi?" "Onu idam ettirebilir!" Laio uyanıp da Gündönümü'nünbir mevsim erken geldiğini gören bir çocuk gibiydi. "Bununiçin cömert bir ödül alacaksın, böyle bir suç yüzünden on-dan ebediyen kurtulmamızı sağladığın için!" "Büyü ölümle mi cezalandırılıyor?" İnanamadığım içinneredeyse boğazıma kaçan lokmamı güçlükle yuttum ama La-io cehaletime kızamayacak kadar keyifliydi. "Ah, evet, kesinlikle yasaktır. Elementler kutsaldır, bizehayat verir ve hepimizi beslerler. Dengeye müdahale etmekkutsal olana hakarettir ve bedeli de yalnızca bu işe karışanla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 204: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

rın hayatları olabilir." Büyü ve büyücülükle ilgimden henüz söz etmemiş oldu-ğum için içimden Dastennin'e yürekten şükrediyordum-"Adam Kaeska'nm üzerinde thassin dumanı kullanıyor," di-ye Laio'ya hatırlattım. "Duyularını çarpıtıp ona karşı çeviri- ,,P çocuk sahibi olma arzusunu kullanarak onu kandırı-yor vc yTajo yine omuz silkti, bu hareketi çok seviyordu. "Bu dabaşka aptallık. Bir şeyden habersiz olmak, Shek Kul'un 347Haleti önünde bir savunma olamaz.""jsje olacak?" "Onu suçlayacağım, Shek Kul yargılayacak ve onun inkâr-ı nyla senin şahitliğini karşılaştıracak." Laio sulu, kırmızı birmeyveyi dişleyip yapış yapış olan parmaklarını yaladı. "Son-ra ikisi de idam edilecekler." Bütün bunlar kulağa fazla basit geliyordu ama sesimdekikuşkuculuğu gizlemeye çalıştım. "Savaş Beyi kendi İlk Eş'ininsözüne karşı anakarah bir kölenin sözüne inanır mı?' "Artık bir Adalısın, bunu gerçekten unutmaman gerek,"diye sertçe hatırlattı Laio. "Senin sözün de Kaeska'nmki ka-dar geçer." "Onu ne zaman suçlayacaksın?" Bu planı hızlandırmakiçin benim de nedenlerim olduğunu hatırlamıştım, hele Eli-etimm'in kılıcıma olan ilgisini artık kesinlikle açıklamak iste-miyorken. "Zamanını dikkatle seçmem gerek." Laio'nun gözleri kur-nazlıkla kararıp uzaklarda bir yerde kilitlendi. "Bence önceKaeska'yı yalnız bırakmalıyız. Gar ile Mahli'nin onun nelerçevirdiğini öğrenmelerini sağlarsak, Gar onun planlarını he-men saf dışı bırakmak isteyecektir yoksa kendisi de idamedilme riskine girmiş olur. Bu da bize değerli bilgiler getire-bilir. ""Gar'a ne zaman söyleyeceksin?" Laio bakışlarını bana çevirdi, sinirlenmişti. "Gar'a söyle-meyeceğim. Sen Sezarre'ye söyleyeceksin, o da ona söyleye-cek. Böylece bize kendi isteğiyle gelecek, kendi kuşkularıdoğrultusunda hareket ettiğini ve iyi bir eş olduğunu göster-miş olacak." 348 Bunu tahmin etmeliydim. "Pekâlâ. Bir de şu var. oyani Elietimm rahibi, Kaeska'nın bir takasla beni ke H^'muhafız kölesi olarak almasını istiyor. O tehlikeli biri b • 'sağ kalmamı ve şahitlik yapacak kadar aklımın kalmasınıyorsan, fazla geciktirmemen iyi olur." "Senden ne istiyormuş?" Laio kaşlarını çattı, sonra birşilkarga gibi güldü. "Belki de Kaeska şu çocuğun babası olmanı istiyordur!" Bu düşünce beni derinden sarstı; o görüntü gerçekten dKaeska'nın çocuğu olabilir miydi? Kuvvetli bir hareketle ba-şımı salladım. Hayır, Elietimm kılıcı istiyordu, bunu açıkçabelirtmişti. Laio gözlerindeki mutluluk gözyaşlarını sildi. "Peki, buadam senden ne istiyor?" Cevap vermeden önce ağzımdaki meyve lokmasını uzunuzun çiğnedim. Laio'ya bu adamın her nasılsa mistik bir şe-kilde benimle bağlantısı olan büyülü bir kılıcın peşinde oldu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 205: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ğunu, muhtemelen de Hadrumal büyücülerinin büyülü plan-larını bozmayı amaçladığını söylemek, çok kötü bir fikirdi. "Bana kalırsa onu ifşa edebileceğimi, size adalarının nasılçorak olduğunu takas için ne kadar az şeyi olduğunu söyle-yebileceğimi biliyor." Neyse ki Laio hâlâ Kaeska'dan kurtulma düşüncesiyle da-lıp gitmişti de bu yavan açıklamayı kabul edivermişti. Aldab-reshililerin takas tutkuları yüzünden bunun ona son derecemantıklı geleceğini fark ettim, tıpkı Buz Adalı'nm tek istedi-ğinin Takımadalarla ticaret yapmanın bir yolunu aradığı dü-şüncesi gibi. İç kapının vurulması ikimizi de ürküttü, açmak için he-

men ayağa fırladım. Eşikte Grical duruyordu, daha önce hiçgörmediğim kadar heyecanlıydı. "Çocuk geliyor." Biraz zoraki olarak gülümsedi. "Mahli si-zi yanında istiyor, hanımım." "Ona hemen geleceğimi söyle." Laio saçlarını toplayıp ra-bir eşarpla bağladı. Çıkarken bana döndü. "Başını derdekma, belki Sezarre ile o konuşmayı bugün yapmak isteye-bilirsin-" Eğilerek selamladım ve koridorda koşar adım gidişini iz-ledim, Grival de kararlı adımlarla ona eşlik ediyordu.

349

BOLVffl YEDİImat Nehri 'nin Başbüyücüsü Holarin tarafından, İmparator YiğitAleonne'nin 3. yılında yazılmış bir mektup (aslı HadrumaPdaki TrydekKütüphanesi'nde, Basbüyücü'nün arşivlerinde saklanmaktadır).

§evgili Dretten,Aldabreshi Takımadalarmdaki Adalılarla Relshazlılarm ticaretininilerlediği yolundaki haberlerini ilgiyle okudum. Artık şehirde yaşa-dığına göre, büyüye karşı duydukları düşmanlığın nedenini anlaman önem-li, en azından kendi güvenliğin için. Birçok kişi bu nefretin tek kaynağınınönyargı olduğunu söyleyecektir; kimi durumlarda bu doğru da olabilir. Amaböylesine yaygın bir görüşün kökleri çok daha derindedir. Şu andaki bilgi-miz dahilinde bunu açıklamaya çalışacağım. Aldabreshililer bizim gibi tanrılara tapmamakla birlikte, onları düşün-mekten yoksun barbarlar olarak geçiştirmek bir hata olur. Takımadalarınkarmaşık felsefeleri doğal dünya, hayvanların davranışları, çiçek ve meyve-lerin mevsimleri, yıldız ve ayların hareket rotaları üzerinde yaptıkları göz-lemlerden türetilmiştir. Bunun yanında Aldabreshililer etraflarını saran dün-yada çok sayıda görünmeyen güçlerin işlediğine de inanırlar. Öbürdünya di- hir kavramları yok, bunun yerine özün, yani ölen birinin ruhunun,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 206: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

evi-ailesinin ayrılmaz bir parçası olarak kaldığına inanıyorlar. Yanlış an-uzûk-batmm barbarları gibi atalarına tapıyor değiller, yalnızca ölmüş-nin velamı.'? de, henüz doğmamış olanların da canlılar alemiyle sürekli bir bağlan- 351halinde olduğunu düşünüyorlar. £öyle düşünebilirsin, bir fırtınada yıkıl-ıs bir ağaç zamanla filiz verir, o da çiçek açar. Tek bir bitkiye ölüm, bü-vüme ve yeni hayat kavramlarının tümü sığınıştır. ylldabreshililer somut ya da soyut, görülen ya da görülmeyen her şeyinbirbirine bağlı ve bağımsız olduğuna inanıyorlar. Toplumlarının her kesi-minde özgürce uygulanan çeşitli kehanet yöntemlerinin nedeni de bu. BirSavaş Beyi yalnızca bir kuş sürüsünün uçucuna bakarak kuvvetlerini sava-ca sürmeye ya da bekletmeye karar verebilir. Bir e^ alma olasılığı kızgınbir metal levha üzerine yerleştirilmiş kıymetli taşların hareketlerine göre ar-tıp azalabilir. Aldabreshi astronomisi bizim ancak imrenebileceğimiz dere-cede karmadık ilerlemeler kaydetmiş; bir tutulma zamanındaki hareketlerinbirine son derece yararlı olabileceğine ya da tam tersine, bir düşmanın so-nunu getirebileceğine inanıyorlar. En önemsiz olaylar bile günlük hayatı sa-yısız yönden etkileyebiliyor, volkanik patlamalar ya da fırtınalar gibi bü-yük olaylar ise çatışma, barı^ ya da bir ba^ka beklenmedik sonuca varabi-liyor. Görünüme göre çok az yerleşik kural var, onları da henüz keşfetmişdeğiliz. Rasgele olaylara böylesine değer verilmesi, nesillerdir daha karmadık öğ-reti ve düşüncelerle yetişen bizlere acayip, hatta abes gelebilir ama anlatmakistediğim bu değil. Bu inanç prensibi, Aldabreshi hayat tarzının özünü oluş-turuyor, büyüye karşı duydukları nefretin ballıca nedeni de bu. Tüm canlı-ları oluşturan elementlerin kasıtlı olarak değiştirilip onlarla oynanması, Al-dabreshililerin gözünde son derece müstehcen bir şey ve büyük bir tehdit. Bü-yü kaotik, yok edici bir güç; iyi bir amaçla kullanılması düşünülemez bi-le. Elde edilebilecek geçici fayda ne olursa olsun, verilen zararla karşılaştırı-lamaz. Tıpkı bir duvar örtüsünü aydınlatmaya çalınırken kölesinden tutuş-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 207: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

turmak gibi. Bu nedenle sana Aldabreshi tüccarlarından uzak durmanı tavsiye ettiğim-de beni anlayacaksın. Düşmanlıkları amansız olacaktır, onlarla uzlaşmaya 352

çalama çabalarınız ise sizi mahvetmekten ba^ka bir ise yaramaz. Takdalarda büyü yapmaktan hüküm giymiş olanları bekleyen korkunç kleleri unutmayın.

SHEitKjjL'vn SARAYİ,ÛLDABRfSHİ fAKJITIADALARI,Ön-YAZin 6'sıiaio'nun her zamanki gibi yapmayı becerdiği dağınık-lığa baktım ve baştan savma bir şekilde düzenledim.Malikâneyi tek başıma keşfe çıkmak için yakaladığımbu ilk fırsatı elden kaçırmaya niyetim yoktu. Buz Adalınınsinsice gelme olasılığına karşılık kılıcımı kuşandım, zırhımıda dertop ederek köşesinde bıraktım. Laio'nun yanında olma-dığım halde onu giyecek olursam fazla göze batardım. Başımdik ve mağrur bir edayla merdivenleri hızlı adımlarla iner-ken, küçük antrelerinde renkli taşlarla anlaşılmaz bir oyununbaşına üşüşmüş olan uşaklara başımla selam verdim. Dışarı çıkar çıkmaz seri adımlarla ana girişe doğru yürü-düm, bir yandan da kapıda ne bahane uyduracağımı bulmakiçin kafa patlatıyordum, böylece kıyıda başka ne gibi kaçışyollan olabileceğini görecektim. Nöbette genç muhafızlarvarsa bir şansım olabilirdi. Hepsi de yeni parlatılmış örmezırhlanyla kendinden fazlasıyla emin ve kibirliydiler. Prensinparalı yedek askerlerini eğittiğim günlerden böylelerini gayetiyi hatırlıyordum. Bir başka bölgeden gelmiş bir kadırgayagizlenme olasılığı olabilir miydi? Bunu yapabilsem bile, ba-na bir yararı olur muydu? Jilet kadar keskin yapraklarından sakınmayı öğrendiğimheybetli bir ağacın yanından yol kıvrılıyordu, Kaeska Shek'inmalikâneye girdiğini görür görmez hemen oraya saklandım. 354

Pamuklu kumaştan sade, beyaz bir elbise giymişti, basıdığı uzun eşarbı da içeri girer girmez aceleyle çıkardı E •'ten geçmeden önce bir an durup arkasına baktı. Uzun Vkapıları açıp arkasından da kapatan nöbetçilere bir şey s-medi. Ellerini karnında kavuşturmuştu, bir şeyi sımsıkıyordu. "Mahli doğum yatağmdayken siz nerelerdesiniz, hamim?" diye merak ettim. Giriş nöbetçilerine baktım; benden birkaç yaş daha büyükasık suratlı üç adamdılar. Laio Takımadalardaki hayatın bir ölçüsü sayılabilirse, benden bir nesil daha fazla hile ve yalangörmüşlerdi. Malikânenin dışına çıkma umutlarım tamamenyıkılmıştı, ben de Kaeska'nm taş yoldaki sinsi adımlarını din-lemeye koyuldum. Kadına karşı ne kadar delil toplayabilirsemo kadar güvende olurdum. Bereketli kara topraklarda yetişenve her yerde olan meyveli, sık çalıların arasında bir yol çiz-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 208: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dim. Koyu renk yapraklar beni mükemmel bir şekilde gizli-yorlardı. Ağır ağır ilerlerken bitki örtüsünün içinde Kaes-ka'nm parlak saçlarını gördüm, bir an sonra da içinde çeşitçeşit balıkların anlamsızca daireler çizerek yaşadıkları taştanbir çeşmenin başında oturmuş olduğunu fark ettim. Tam olarak ne yaptığını göremiyordum, ben de o kalkıpana binaya doğru ilerleyene dek hiç kıpırdamadan, sıkıntıdançatlayarak dikildim. Belli bir mesafe kadar uzaklaştıktan son-ra onu izledim, geçerken göz ucuyla çeşmeye baktım. Gör-düğüm şey beni olduğum yere mıhladı. Sıradan, mavimsi ba-lıkların çoğu suyun yüzeyinde süzülüyorlardı. Soluk renklikarınları kaskatıydı, yüzgeçlerini güçlükle çırpıyorlardı, birtanesininkiler ise hareketsizdi. Adımlarımı hızlandırdım, bu defa ne gibi bir oyun oyna-dığını anlamaya çalışırken Kaeska'yı gözden kaçırmamaya ka-rarlıydım. Malikânenin çevresinde içlerinde balıklar olan çoksayıda çeşme vardı ve görünürde rasgele dolaşıyor gibi yapa- hepsine uğradı. Dolaşırken ayrıca bahçelerin eşlerin kuş-elerinin olduğu bölümünden de geçti. Burada her eş ki-arlak ve şakıyan, kimi ise lezzeti görünüşünden iyi de-franei')'chiçbir özelliği yokmuş gibi görünen çeşitli kuşlar bu- 355ı dururdu. Kaeska ana binaya giden basamakları çıkarken,inek salonundaki o ürkütücü kertenkelelere mi gidiyor di-nıerak ettim. Bütün bu hayvanların henüz çözemediğimhir önemi vardı. Şu ana kadar öğrenebildiğim tek şey, La-n'nun sabahları ilk işinin balkonundan bir kuş salıverip uçu-şunu tüm dikkatiyle izlediğiydi. Kuşun yapmayı seçtiği şey,onun gün boyu sürecek ruh halini etkileyebiliyordu; aptal ya-ratığın adanın merkezine hâkim olan adaya doğru yöneldiğisabahlarda ihtiyatlı olmayı şimdiden öğrenmiştim.Kaeska'nm balıkları zehirlemesi başlı başına bir son muy-du? Elbisesinde sakladığı şey her ne ise, onu bir başkasınaiçirmeden önce gücünü mü deniyordu? Laio'yu uyarmamgerektiğine karar verdim, Grival'i de. O Kaeska'y1 bebektenuzak tutabilirdi, değil mi? Yeni doğmuş bebekler bu boğucuiklimde daha da hassas olmalıydılar, Kaeska da çocuğun ölü-münü doğal bir trajedi olarak yutturmayı umuyor olabilirdi.Hızlı adımlarla saraya dönüp merdivenleri aceleyle çıktım,yukarıda sesler duymak beni sevindirmişti. En üst kata ulaş-tığımda Mahli köşeyi döndü, ağırlığını büyük ölçüde ShekKul'un koluna vermişti, diğer yanından da Grival destek ve-riyordu. Tanımayan gözlerle bana baktığı sırada bir sancı gel-di ve benliğinin derinliklerinden acı bir inilti koptu. Laio ileGar göründüler, alnını silip cesaret verici sözler mırıldanarakıstırabı dinene dek sırtını ovuşturdular. Mahli hantal yürüyü-şüne tekrar başladı, bir yandan da sessizce Grival'in egzersizalanında sergilediği müstehcen küfürlerden şaşırtıcı bir seçkihırıldanıyordu. Bana kadın ölmek üzereymiş gibi gelmiştiama ebe gülümseyerek başıyla onaylıyordu. Başka kimse pa-niğe kapılıp bağırmadığı için de ne yaptıklarını bildiklerine

kanaat getirdim. Bense kesinlikle bilmiyordum, zjraTormalin ailelerinde çocuk doğumu yalnızca kadınlara ?•bir gizemdi. ° Laio ile konuşmayı umarak öne çıktım ama yüzünü asanlamı kuşku götürmez bir hareketle gitmemi işaret etti T v

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 209: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

rar geriledim, kızgındım ama Laio'nun kaşlarını çattıran pginliğin üzerine gidecek de değildim. Basamaklardan inmebaşladım, Mahli'nin insanın içini buran çığlığının yanındageçtiğim kepenkleri titrettiğine yemin edebilirim. Onu duyunca adımlarımı hızlandırdım. Zemin katta bir köşeyi dönünce Elietimm ile karşı karşıyageldim. Bu defa bana meydan okumaktansa irkilmiş, neredey-se korkmuş gibiydi, hemen arkasını dönüp beyaz döşemelibir pasaja doğru koşmaya başladı. O pasajın her eşin emrin-deki kabul odalarına çıktığını biliyordum. Tam ters yöne gi-decektim ki müthiş bir meraka kapıldım ve kendimi sarayınalt katını oluşturan labirentte adamı takip ederken buldum.Korkuyla o kalleş ikilinin neler çevirdiğini bulmak için ani,sarsılmaz bir kararlılık arasında kalmıştım ama uyarıyı aklımınderinliklerine kaldırdım. Bir an için böylesine benden beklen-meyecek bir hareket karşısında Aiten'in nasıl dalga geçeceği-ni düşündüysem de bu düşünceyi kafamdan attım. Kapanan bir kapının sesi kafamdaki tüm düşünceleri sildi.Bu Kaeska'mn kabul odasının ana girişiydi, içeriden gelenboğuk konuşmalar da gerginliğimi iyice artırmıştı. Mermerzemin üzerinde çıplak ayaklarımla usulca, ağır ağır hareketederek kapıya doğru yaklaştım ama duyduklarım hâlâ anlaşıl-mıyordu. Eh, buralarda büyü yapanlara verilen cezayı düşü-nünce, avazı çıktığı kadar bağırarak büyü yapacak değildi ya-Alçak sesli bir uğultu duyunca nefesimi tuttum. Sesleri boğ-mak için kapının iç tarafına çekilmiş kızıl ipekten perde si-yah, ahşap tirizlerin üzerinde parlıyordu, içimden bir küfürsavurdum. "focuk doğunca bu mesajı kuzenim Danak Nyl e götüre-rekSin- ° da Sana-"Kaeska kiminle konuşuyordu?"arkanda!" Bu ses kafamın içinde çınladığı anda önümdeki duvara bir?ipe düştü, arkama bakar bakmaz beynimi döşemenin mo-iklerine saçmak üzere bir topuz indirmek üzere kolunu kal-dırmış olan Elietimm'i gördüm. İleri atılarak kapının kepenktahtalarını parçalayarak kafatasımı kurtardım ama baldırımamüthiş acı veren bir darbe aldım. Kendimi ürkmüş Kaeska ileyüz yüze buldum; tek başınaydı. O anda her şeyi anlamanınşokuyla budalalığıma, bu şekilde zokayı yutuşuma lanet et-tim."Yakala onu!" Kaeska ürkmüş bir kafes kuşu gibi titrerkenElietimm parçalanmış kepenkleri koparıyordu. Beceriksizcebeni tutmaya çalıştı, onu ince belinden iki elimle kavrayıpbüyücüsünün üzerine fırlattığımda da öfke ve korkuyla karı-şık tiz bir çığlık attı. İkisi de yere kapaklandılar, ben de bah-çelere açılan kepenklere doğru koştum. Aceleyle kaçmaya ça-lışırken bir divana takıldım. Bacağımdaki dayanılmaz acı be-ni balta yemiş bir hayvan gibi devirince dengemi de tama-men yitirdim. Çığlık çığlığa yuvarlanırken bacağımda topu-zun vurduğu yeri tutuyordum. Acı gözyaşları içindeki gözle-rimi kırpıştırarak aşağı bakabildiğimde, parçalanmış deri vekanlı etin içinden fırlamış fildişi rengi kemik parçalarını gör-düm. Dast'ın dişleri aşkına, sıyırıp geçen tek bir darbeyle na-sıl bu kadar zarar verebilmişti? Ben yaranın acısıyla inlerkenpiç herif başıma dikilmiş, zevkle izlerken alçak sesle okudu-ğu büyüyle alaycı bir tempo tutturmuştu. "Sen daha aptalmışsm, bok suratlı," diye vahşice bir dü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 210: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

şünceyle son gücümü ve irademi toplayarak, rahibin diz ka-pağının yanma sağlam ayağımla bir tekme attım, bu darbey-le ondan çok daha iri adamları saf dışı bırakmıştım. Tabii ki o da kesilmiş bir totnruk gibi devrildi, ağırlığının altındramparça olan divanın oymalı bacakları kırılırken tiz b" ^ ^~lık attı. Bunun üzerine Kaeska'dan böbreğime sert bir t v^'yedim ama hiç camim yakmadı. Rahibin büyüsü kesildi^da baldırımdaki ıstırap da geçiverdi, ellerim çürümüş ^kansız bacağımı tutuyordu. Öfke ve dehşetle titreyerek d^ruldum. Piç herif yme aklımla oynuyor, kendi düşünceleri §çarpıtıp bana karşı kullanıyordu. Kaeska'nm karnından iterekayaklarını yerden kestim, üzerine düştüğü narin vazolar altında paramparça oldular. Bir an duraksayıp birkaç kırık par-çanın hain cadının kıçına batmış olmasını umdum. Gürültüye gelmiş olan, bana yardım edebilecek kölelerolup olmadığını görmek için hemen koridor tarafına baktımama bu cılız umudum da boşa çıktı. Kulaklarımda durmaksı-zın çınlayan bir diğer büyünün ritmi tüm yön duygumu si-lip yok ederken elimi gözlerimin önünden geçirip çaresizceküfrettim. Anlamsız sözcükler duvarlarda yankılanırken odak-lanamayan gözlerimin önünde tüm oda dönmeye başladı. Ra-hibi karşıma almak için etrafımda döndüm, ellerimi uzatıpbuğulu görüntüsüne ulaşmaya çalışıyordum ama her nasılsatopuzunu tekrar eline almıştı. Ürkütücü bir ustalıkla onu kal-dırdığı sırada geriledim. Boştaki eliyle kuşağından bir hançerçekerek Kaeska'ya fırlattı. "Yere yık onu." "Hele bir dene, seni uyuşuk fahişe," diye kükredim göz-lerimi Elietimm'den ayırmadan. O ise sadece gülümsedi. Ka-famın içinde kan akişmı hissetmeye başladım, şakaklarım atı-yor, gözlerim kararıyor, dünya altımda kayıp giderken ayak-larım uyuşuyordu. Duyularım körelirken el yordamıyla kılı-cımın kabzasını buldum, sinirleri gevşemiş parmaklarımıkabzanın başına koyduğum anda da kafamın içinde Guinal-le'nin berrak sesini duydum. "Elbette, tek bir sözcük çok etkili olabilir. Şunu dene: Tur-rya], tur-ryal, tur-ryal'." Bana ait olmayan bir sesin bu tuhaf hafıza oyununda be-j0i dudaklarımı kullanarak anlamsız heceleri tekrarladığınıduyuyordum. Kız tekrar konuştu. "Görüyorsun ya artık seni ürküt-müyorum, değil mi?" Görüşüm berraklaşırken gözlerimi kırpıştırarak ciğerlerimerahatlamış bir nefes çektim, o anda da rahibin dehşet dolubir şaşkınlık içinde ağzı açık bakakaldığını gördüm. "Hiç gerçek büyüleri olmadığına yemin etmiştin," diyegeveledi, gözleri boştaki omzumun üzerinde bir noktaya ka-yarak. Bunun sayesinde Kaeska'nm nerede olduğunu anlamış-tım, kılıcımı kınından çekip ışıldayan bir yay çizerek savur-dum. Onun bağırsaklarını döktüğüm için Shek Kul'a hesapvermem gerekirse de varsın gereksin; önce bu tuzaktan kur-tulmalıydım. Kaeska haykırdı ve geriye doğru seğirdiğiniduydum, hançer takırdayarak yere düşmüştü. Kılıcı önümealarak bahçeye kaçış yolumla aramda duran rahibe doğru hız-la hareketlendim. Bu defa gerileyen oydu ama bir başka kar-maşık sözcük dizisine başladı ve üzerime ürpertici bir şaşkın-lık çöktüğünü hissettim, büyülü, açgözlü parmaklar o sözle-rin aklıma kurduğu zayıf kalkanı yırtıp atıyordu. Bu savaşı ka-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 211: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

zanamayacaktım, bu şartlarda olmazdı. Piç herife avazım çıktığı kadar bağırarak bir küfür savur-dum ve kılıcımı iki elimle başımın üzerine kaldırıp ona sal-dırdım. Doğal olarak geriledi ve alçak bir tabureye takıldı. Kı-lıcımı kepenklerin dayanıksız kilidine indirirken omzumlaonu kenara ittim, kepenkler savrulurken kendimi ne derecegüvenli olduğunu bilmediğim bahçelere attım. Korkuya ka-pılmış sayısız bahçıvanın yanından koşarak kölelerin kulübe-lerinin arkasındaki, muhafız kölelerin nöbetçilerle paylaştık-ları egzersiz alanına yöneldim. Sezarre'yi orada görmek benison derece rahatlatmıştı. Toprağa çizilmiş kesişen çizgilerinbasma çömelmiş, Aldabreshi taş oyununun tek kişilik bir tü-rünü oynarken derin düşüncelere dalmıştı. Bacağın... diyerek kaşlarını çattı ve oyununu bir tyırtılmış pantolonumu ve morarmaya başlamış çürükler' 'görmüştü. "Kaeska ve ziyaretçisi, şu beyaz kafalı adam," dedim kısca, titreyen bir iç çekişle rahatlayarak kendimi bir banka bıraktım. Sezarre uzun eğitiminin verdiği içgüdülerle yırtıkgiysileri parçalayıp çıkardı ve hızla şişen baldırımı bana diş-lerimi sıktıran bir merhemle ovaladı. Yine de darbeyi tamgüçle almadığım için şanslı olduğumun farkmdaydım; piçherif oturtabilseydi beni sadece aklıma ördüğü bir halüsinas-yonla sakatlamakla kalmaz, kemiğimi gerçekten de kırabilir-di. "Ne oldu böyle?" diye hemen sordu Sezarre, derin kesik-lere bir krem sürerken. Buraya geldiğimden beri bunu bende hem ona, hem de Grival'e defalarca yapmıştım. "Kaeska Mahli'yi ve bebeği öldürmeyi planlıyor... o za-man kendisi bir çocuk sahibi olarak tekrar İlk Eş olabileceği-ne inanmış." Sezarre inanmayan, sessiz bir reddedişle başını iki yanasalladı. "Adam buraya ticaret için gelmedi, Mahli ve Shek Kul'akarşı büyü kullanarak Kaeska'ya yardım etmek için geldi." Bunu duyduğu anda Sezarre'nin eli durdu ve gözleri iri-leşmiş, ağzı yarı açık bir halde bana bakakaldı. "Yemin ederim ki gerçek bu." Gözlerimi gözlerine kilitle-dim. "Bu gibi adamların yaptıklarını daha önce de görmüş-tüm. Büyüleri bir dostumu öldürdü, bana kardeşten daha ya-kın birini. Bu büyü onun aklını çaldı ve kılıcını bana çevir-di." Aiten'den bahsederken sesimde oluşan acı Aldabreshi di-linde anlatamadıklarımı anlatmıştı; Sezarre'nin bana inandığı-na kuşku yoktu."Laio'ya söyledin mi?"

Başıma onayladım. "Shek Kul'a karşı Kaeska'yı suçlama-örıce Gar'm da bunu bilmesini istiyor." Sezarre'nin rahatladığı yüzünden okunuyordu. "Şunu ke-? likle bilmelisin ki, Gar böyle bir plana asla bulaşmaz," de- ^6j_J- lSrarla. "Hele büyüye, çocuğa da asla zarar vermez." "Elbette," diye temin ettim. "Laio da öyle olacağını asladüşünmez." "Büyü," diye tiksinerek tekrarladı. "Kaeska'nm bu kadaralçalması..." Söyleyecek bir şey bulamadı ve tekrar başını ikiyana salladı. "Onları ifşa edebileceğimi biliyorlar," diyerek yaralarıma

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 212: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

baktım. "Becerebilirlerse beni öldürecekler." "Ben yarımdayken değil," diye acımasızca karşılık verdiSezarre. Onun kılıcının yanımda olduğu düşüncesi, kuşkusuzgüven vericiydi. "Yürüyebilir misin?" Başımla onaylayarak doğruldum ve onu izledim, hızlıadımlarla ana girişe doğru yürüdü ve Shek Kul ile hararetlisohbetlerde görmeye alışık olduğum tıknaz, koyu tenli birAldabreshili olan muhafız komutanını çağırdı. Konuşmaların-dan pek bir şey çıkaramadım ama kapıdaki nöbetçilerin sayı-sının iki katma çıkarılması ve kılıçlarını çekmiş üniformalıözel muhafızların gelip dörtlü gruplar halinde malikânede yertutmaları her şeyi açıklıyordu. "Kaeska'yı bulurlarsa tutuklayacaklar mı?" diye eli kılıcın-da, asık bir suratla saraya doğru yürüyen Sezarre'ye sordum. "Shek Kul'a bir açıklama yapması gerekecek," diye tehdit-kâr bir ses tonuyla karşılık verdi. Kaeska'nm kabul odasına gittik, yırtık ipek perde rüzgâr-da terk edilmiş bir halde salmıyor, odanın harap hali de ses-sizce şahitlik ediyordu. "Bunu neden yapsın ki?" Sezarre başını iki yana salladı."Bu adam kim ki onun üzerinde böyle bir gücü var?""Zihinlerin içine girip onları kendi istediği şekilde çarpı-

tabilen bir efsuncu. Ne olursa olsun, kendimi bu inşa ıKaeska'nm o Buz Adalı piç tarafından kullanıldığını har ımakla yükümlü hissediyordum. Bahçelere açılan kapıdan çıktık ve muhafız komutamiki askerle görüşmesini izledik. Başlarını sallamalarından adıklarımn izini bulamadıkları belliydi. "Kaeska balıkları da öldürüyor," diye birden hatırladım"Bunu neden yapıyor olabilir?" Sezarre bu haberi beklenmedik bir dehşet ifadesiyle karşı-ladı. "Çocuk için kötü kehanet olmasını istiyor," diye geve-ledi tiksintiyle. "Göster bana!" Hemen zehirli çeşmeye doğru yolu gösterdim. Sezarre su-yu artık sadece kirleten avuçlar dolusu ölü balığa baktı."Bunu halledeceğiz," dedi başını kararlılıkla sallayarak. Şaşkın bir bahçıvanla çabucak birkaç kelime konuştuktansonra Sezarre çeşmeyi boşalttırıp kaynar suyla temizletmeyekoyuldu, bir yandan da birlikte diğer balık, kuş ve hayvanla-rı kontrol ediyorduk. Taşlarda ve ağaç dallarında cam gözle-riyle hareketsiz duran kertenkelelerin zehirlenip zehirlenme-diklerini anlayamıyordum ama Sezarre onların zarar görme-miş olduklarını söyledi. Ayrıca Savaş Beyi için özel bir önemtaşıdıklarını anlattı ama, itiraf ediyorum ki anlayamadım. Ölüötücü kuşları fark etmek daha kolaydı, Sezarre kâhyaya gittive o da hemen bir çocuk bulup Laio ile Mahli'ye ait olan kuş-hanelerin zeminlerinden zavallı küçük leşleri toplamaya baş-ladı. Çevremi saran yüzlerdeki ciddiyetten anlıyordum ki bu,Kaeska'nm diğer kadınların hayvanlarına zarar vermesindençok daha öte bir şeydi ama kimse bu konuda daha fazla ko-nuşmak istemiyor gibiydi. Kâhya kapı nöbetçileriyle konuşmaya gitti, ben de Sezar-re'in peşinden ihtiyar, her yeri buruşmuş bir adama gittim.Adam öykü karşısında yüksek sesle ağladı, Sezarre Kaeska'nmadaya bir efsuncu getirdiğini söylediğinde ise bağıra bağıra - yakışı yerini sarsılmış bir sessizliğe bıraktı. Kaeska'nmvvanlar hakkındaki acımasız ve bir değeri kalmamış planı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 213: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

boşa çıkarılmasına giderek daha çok kişi katıldıkça, bir ef- ncuyla işbirliği yaptığı haberi de yayıldı. Biraz da çekine-ek Laio'nun bunu nasıl karşılayacağını merak ettim. Elinde-ki en iyi rünün kendi onayı olmadan oynandığını görmekpek hoşuna gitmeyecekti. Öte yandan, kısa sürede çalışanların büyük ölçüde takdiri-ni kazanmış olduğumu fark ettim. Herkesten selamlar, gü-lümsemeler, bir şey anlamasam da minnettarlık ve tasvip do-lu olduğu kuşku götürmez olan sözler geliyordu. Yengeç kay-nayan kumsala atmak üzere bir kova dolusu ölü balık ve kuştaşıyarak dışarı çıkmayı bile başardım. Üzerine bir kaçış pla-nı kurulabilecek bir yol var mı diye gizlice etrafıma bakıyor-dum ki dört bir yanımdan heyecanlı çığlıklar yükseldi, her-kes bir yandan mutlu yüzlerle denize bakarken bir yandan daaceleyle ağaçlara doğru çekiliyordu. Ne olduğunu anlayama-dan kendimi kumsalda tek başıma, dar boğazda ağır ağır dal-galar çıkaran devasa şekle bakarken buldum. Bu bir deniz yılanıydı. Deriyi andıran cüsseli kıvrımlarınyükselip inişini, yan tarafındaki uzun, yeşille mavi arası yüz-gecini, suyun yüzeyine çarptığı anda ışıl ışıl damlacıklardanbir yağmur yağdırışmı izlerken çocukluğumda annemin böy-le şeyler olmadığına, Eldritchler gibi bunların da bir masalolduğuna dair verdiği tüm sözlerin hiçbir değeri kalmamıştı.Ne bir yılan, ne de bir balık gibi pullu değildi; derisi düz vekaba dokuluydu, sular üzerinden çarpık akıntılar halinde sü-zülürken yağlı gibi görünüyordu. Bulanık suların arasında biran için uzun ve küt burunlu, devasa bir baş belirdi, boyun-suz devasa gövdesi kadar kalındı; iğneye benzer sarı dişlerledolu geniş ağız bir an için aralandı, küçük kara gözleri deri-sinin karanlığında neredeyse görünmüyorlardı. Hayretten do-nakalmış Adalıların suspus bakışları arasında başını bir an 364

araştırma yaparcasına diktikten sonra koca hayvan aniden Klanık suların altına daldı ve kuyruğunu boğazda son bir tçırparak gözden yitti. Etrafımda gördüğüm türden bir coşkuya daha önce füchit olmamıştım, kulaklarım tezahürat ve çığlıklarla çmlıvkalabalık beni saraya geri taşırken hareketlilik giderek artıyn 'haber dört bir yana yayılıyordu. Gördüklerime neredeyse hâ'lâ inanamaz bir haldeyken aklımdan geçen tek şey, bu adadan gideceksem bunun yüzerek olmayacağıydı. Kalabalığı yarıp Sezarre'nin yanma varabildiğimde, "Bütünbunlar da neyin nesi?" diye sordum. "Rek-a-nul'u görmek... bu en güçlü kehânetlerden birigün için müthiş bir işaret," diye beni temin etti, kulaklarınavaran bir gülümsemeyle. "Şansın çok açık olacak." Bütün bu olaylardan büyüyle kendi ilgim ortaya çıkmadanya da sırtıma bir Elietimm bıçağı yemeden kurtulursam, bu-na inanırdım. Günün geri kalanı boyunca Sezarre bana o kadar yakındurdu ki, para kesesinin bende olduğunu sanırdınız. Kaeskaya da Elietimm'den hiç iz olmaması beni son derece rahatlat-mıştı. Bahçeleri, çeşmeleri ve kuşhaneleri tekrar tekrar dolaş-tık, korku içindeki bir dizi adalının Talagrin bilir nereden ge-tirdikleri ve ölenlerin yerine alelacele konan kuşlarla balıklar-dan ölen olmamıştı. Mahli doğum yatağında sıkıntı çekmeyedevam ediyordu; yollarımız düzenli olarak yüksek duvarların

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 214: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

altından geçtiğinde en üst kattan kesik kesik çığlıklar duyu-yor, tercümeye ihtiyaç duymayan bakışmalarla hiçbir zamançocuk doğurmayacak olmanın verdiği biraz da suçlu rahatlı-ğı paylaşıyorduk. Nihayet güneş ufukta turuncu ve büyümüşolarak hareket ederken tüm malikâneye çökmüş olan beklen-ti dolu sessizliği yırtan zayıf, tiz bir ağlama sesi duyuldu. Heryer tezahürat ve bağırışlarla inlerken orada yaşadığını sandı-ğımdan çok daha fazla insan kapılardan akın akın boşandı. Kalabalığın içinden yolunu yararak saraya giden Sezarre yiledim. Dört bir yandan bağırılarak ona bir soru yöneltildi,<ja gülerek başıyla onayladı. Her tarafta çanak çömlek par-ları değiş tokuş edildiğini gördüm ve birden anladım. Al-Jabreshililer sidik gibi şaraplarından daha güçlü bir şey içmi-or> tütün ya da yaprak kullanmıyor olabilirlerdi ama o gü-ne dek rastladığım en azılı kumarbazlardı. Daha birkaç akşamönce Laio ile Mahli'yi yemek odasının duvarlarına tırmananminik sarı kertenkeleler üzerine bir servet değerinde taşlarlabahse girerken yakalamıştım. "Oğlan mı, kız mı?" diyerek Sezarre'nin gömleğini çekiş-tirdim. "Ben oğlan diyorum," diyerek sırıttı. "Beş gün boyuncabulaşıkları mutfağa götürmecesine." Gülerek bana uzattığı çömlek parçasını aldım, Aldabreshiusulünde senedin karşılığı buydu. En üst kata çıktığımızda Laio ile Gar koridorda birliktey-diler. İkisi de tükenmiş ve bitkin görünüyorlardı, giysilerin -deki kan lekelerine aldırmıyorlardı bile. Gar öne çıkarak şa-şırtıcı bir duygu gösterisiyle Sezarre'yi kucakladı, yanaklarıgözyaşlarıyla parlıyordu. Kendisi "de ağlamak üzere gibi du-ran Laio'ya tereddütle baktım. Sağanak yağmura yakalanmışbir kedi yavrusu gibi silkelenerek kendini toparladı ve elimeyapıştı. "Gel de yeni oğlumuzu gör." Böylece beş gün boyunca ağzına kadar dolu tepsileri mer-divenlerden indirip koridorlar boyunca taşıdım, Sezarre'ninhayatı ise biraz daha kolaylaşmıştı. Laio'nun peşinden Mali-li'nin odasına giderken de Gar'm başının üzerinden bakaraksırıtıyordu, ben yine de gülümsüyor ve başımı sallıyordum.Yeni anne temiz örtüler üzerinde uzanmış, Shek Kul'un om-zuna yaslanmıştı. Kucağındaki pamuklu kundağın ucundangörünen kapkara saç tutamı, bunun kesinlikle Shek Kul'unÇocuğu olduğunu gösteriyordu. Mahli bana bakarak gülüm- ?mciye-sedi, b«en de daha önce bu kadar tükenip de hâlâ bilrinde olan kimseyi görmemiş olmama rağmen gülürnsev 'karşılık vermeyi becerdim.366 Shei Kul onun başının üzerinden bana baktı ve bütün Kkargaşaya bulaştığımdan beri ilk defa olarak bana doğrudhitap etti. "Bu benim oğlum Shek Nai. Onu kendi kanmdanmış ojbi koruyacaksın." Yab -ancı dünyaya karşı gözlerini sımsıkı kapatmış minikkırılgan yüze bakarak başımla onayladım; bu kadarını yapa-bilirdim, hiçbir yeminime aykırı değildi. Laio'yu görmek içinetrafıma bakındım, Kaeska'nun bu bebeğin hayatını tehlike-ye sokan acımasız tehdidini ortadan kaldırmak için ne zamanharekete geçeceğini merak ediyordum. Bunu yüzümden an-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 215: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lamış olmalı ki kaşlarını hafifçe çatıp başıyla odadan çıkma-mı işaret etti. "Mahli iyi mi?" diye sordum Laio'nun dairesine giderken,arkasımdan her zamanki hızımla yürüyordum. Doğum yata-ğındaki bir kadın için ters gidebilecek şeyler konusunda be-lirgin ~bir fikrim yoktu ama tanıdığım sayısız adamın hıçkı-rıklar arasında bir Drianon tapmağına kızıl bir vazo bıraktık-larına <ia şahit olmuştum. "Çok iyi atlattı. Ebe gayet memnun," diyerek başıylaonayla*di Laio. "Gökyüzünün görünümü de çok iyi. Yıldızla-rın tann olarak kaydedildiğinden emin olmalıyız." Bakışlarınıyukarı çevirdi, aklının başka yerde olduğu belliydi. Yapabile-ceğim bir şey yoktu. "Sh ek Kul'a Kaeska ile sihirbazından ne zaman söz edecek-sin?" diye sordum. "Sem neden bahsediyorsun?" Laio bir meyve suyu sürahi-sinden kendisine içecek koymayı bırakıp bana döndü. Sizanakarahlar yalnızca güneşe ya da hangi ayın yukarıda oldu-ğuna bakarsınız, değil mi? Ne zaman doğduğunu biliyor mu-sun? Biliyorsan yıldız haritanı çıkarabiliriz..." Tartışmak isteyeceğini sandığım bin bir türlü alakasız konu«nida en anlamsızı küçük ayda doğmuş olmam olabilirdi. "Kaeska ve sihirbaz bugün bana saldırdılar, bacağıma bak.ilebilirdim. Zehir de kullanıyor; balıklarla kuşları öldürme- 367 çalıştı." Soğuk bir korkuyla Sezarre ve ben bahçelerdekitanlarını bozarken kaltağın nerelere girip çıktığını merak et-.jjn. Her türlü hazır içecek zehirlenmiş olabilirdi. Porselenfmcana vurup Laio'nun ellerinden düşürdüm; yere düşerekparamparça oldu, yapış yapış meyve suyu ikimizin de üzeri-ne sıçramıştı. Laio beni azarlayamayacak kadar sarsılmıştı. Yaralı bacağımın itirazına rağmen bir küfür savurarak eğil-dim ve parmağımı bir meyve suyu birikintisine daldırıp du-dağıma götürdüm, gerginlikle zehir belirtisi olabilecek biryanma hissi ya da uyuşukluk olmasını bekledim. Olaylı ge-çen günümü anlatırken Laio donakalmış bir halde dinledi. "Mutfaktan taze bir içecek getireyim," dedim ona kararlıbir sesle. "Böylece güvenli olduğundan emin oluruz." Uzak-laşırken Laio'nun böylesi bir belirsizlik ve korkuyu devam et-tirmeyi reddederek Kaeska'yı bir an önce suçlayacağındanemindim. Döndüğümde Laio'yu banyoda, kan ve meyve suyu bulaş-mış giysilerini çıkarırken buldum. Ona bir kadeh uzatıp ak-lım karışmış bir halde geri çekildim. Ona uzanacak bir elindeliye dönmüş bir Savaş Beyi tarafından anında kesileceğinisandığım zamanlarda baştan çıkarıcı görünüşünü görmezdengelmek kolaydı. Bir süre önce söyledikleri ise arzularımınüzerindeki bu zincirleri kaldırmış gibiydi, görünüşe bakılırsabizim ihtiyar köpek uyanmıştı ve havlıyordu. Neyse ki Laiodışarı çıktığında ilişkimizdeki bu değişikliğin farkına varma-mıştı. Saçlarını ipek bir eşarpla bağlamıştı, çıplaklığını ise ku-şağı rasgele bağlanmış bol, sarı bir sabahlıkla örtmüştü. Yü-zü hâlâ düşünceliydi."Zamanın olduğunda Sezarre'den biraz yeşil yağ isteyiver.

sedi, ben de daha önce bu kadar tükenip de hâlâ bilinci vrinde olan kimseyi görmemiş olmama rağmen gülümseyer Vkarşılık vermeyi becerdim.366 Shek Kul onun başının üzerinden bana baktı ve bütün bı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 216: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kargaşaya bulaştığımdan beri ilk defa olarak bana doğrudanhitap etti. "Bu benim oğlum Shek Nai. Onu kendi kanmdanmış gi_bi koruyacaksın." Yabancı dünyaya karşı gözlerini sımsıkı kapatmış minikkırılgan yüze bakarak başımla onayladım; bu kadarını yapa-bilirdim, hiçbir yeminime aykırı değildi. Laio'yu görmek içinetrafıma bakındım, Kaeska'nun bu bebeğin hayatını tehlike-ye sokan acımasız tehdidini ortadan kaldırmak için ne zamanharekete geçeceğini merak ediyordum. Bunu yüzümden an-lamış olmalı ki kaşlarını hafifçe çatıp başıyla odadan çıkma-mı işaret etti. "Mahli iyi mi?" diye sordum Laio'nun dairesine giderken,arkasından her zamanki hızımla yürüyordum. Doğum yata-ğındaki bir kadm için ters gidebilecek şeyler konusunda be-lirgin bir fikrim yoktu ama tanıdığım sayısız adamın hıçkı-rıklar arasında bir Drianon tapmağına kızıl bir vazo bıraktık-larına da şahit olmuştum. "Çok iyi atlattı. Ebe gayet memnun," diyerek başıylaonayladı Laio. "Gökyüzünün görünümü de çok iyi. Yıldızla-rın tam olarak kaydedildiğinden emin olmalıyız." Bakışlarınıyukarı çevirdi, aklının başka yerde olduğu belliydi. Yapabile-ceğim bir şey yoktu. "Shek Kul'a Kaeska ile sihirbazından ne zaman söz edecek-sin?" diye sordum. "Sen neden bahsediyorsun?" Laio bir meyve suyu sürahi-sinden kendisine içecek koymayı bırakıp bana döndü. "Sizanakaralılar yalnızca güneşe ya da hangi ayın yukarıda oldu-ğuna bakarsınız, değil mi? Ne zaman doğduğunu biliyor mu-sun? Biliyorsan yıldız haritanı çıkarabiliriz..." Tartışmak isteyeceğini sandığım bin bir türlü alakasız konuraS1nda en anlamsızı küçük ayda doğmuş olmam olabilirdi. "Kaeska ve sihirbaz bugün bana saldırdılar, bacağıma bak.Ölebilirdim. Zehir de kullanıyor; balıklarla kuşları öldürme- 367ve çalıştı." Soğuk bir korkuyla Sezarre ve ben bahçelerdekiplanlarını bozarken kaltağın nerelere girip çıktığını merak et-tim- Her mrlü hazır içecek zehirlenmiş olabilirdi. Porselenfincana vurup Laio'nun ellerinden düşürdüm; yere düşerekparamparça oldu, yapış yapış meyve suyu ikimizin de üzeri-ne sıçramıştı. Laio beni azarlayamayacak kadar sarsılmıştı. Yaralı bacağımın itirazına rağmen bir küfür savurarak eğil-dim ve parmağımı bir meyve suyu birikintisine daldırıp du-dağıma götürdüm, gerginlikle zehir belirtisi olabilecek biryanma hissi ya da uyuşukluk olmasını bekledim. Olaylı ge-çen günümü anlatırken Laio donakalmış bir halde dinledi. "Mutfaktan taze bir içecek getireyim," dedim ona kararlıbir sesle. "Böylece güvenli olduğundan emin oluruz." Uzak-laşırken Laio'nun böylesi bir belirsizlik ve korkuyu devam et-tirmeyi reddederek Kaeska'yi bir an önce suçlayacağındanemindim. Döndüğümde Laio'yu banyoda, kan ve meyve suyu bulaş-mış giysilerini çıkarırken buldum. Ona bir kadeh uzatıp ak-lım karışmış bir halde geri çekildim. Ona uzanacak bir elindeliye dönmüş bir Savaş Beyi tarafından anında kesileceğinisandığım zamanlarda baştan çıkarıcı görünüşünü görmezdengelmek kolaydı. Bir süre önce söyledikleri ise arzularımınüzerindeki bu zincirleri kaldırmış gibiydi, görünüşe bakılırsabizim ihtiyar köpek uyanmıştı ve havlıyordu. Neyse ki Laio

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 217: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dışarı çıktığında ilişkimizdeki bu değişikliğin farkına varma-mıştı. Saçlarını ipek bir eşarpla bağlamıştı, çıplaklığını ise ku-şağı rasgele bağlanmış bol, sarı bir sabahlıkla örtmüştü. Yü-zü hâlâ düşünceliydi."Zamanın olduğunda Sezarre'den biraz yeşil yağ isteyiver.

Süzme olanından istiyorum, anladın mı? Gar'da hWı- ,. .,, -A " Z bu-ğunu biliyorum, en ıyısı odur. Konunun neden bir anda çeşnilere döndüğünü anlam368 olsam da başımla onaylayarak döndüm ve bakacak baskşey buldum. "Tadı çok daha güzeldir." "Ryshad!" Laio kahkaha atarken bir yandan da nefes'tutmuştu. Döndüğümde yüzünün kızardığını gördüm koteninde bile belli oluyordu. "Siz anakaralıların bu tür şevleden hoşlandığınızı sanmazdım!"Anlamayan gözlerle ona baktım. "Ne demek istiyorsun?" Laio eliyle ağzını kapattı, gözleri hâlâ şaşkın baksa da ar-tık gülümsüyordu. "Sen ne demek istiyorsun?" Bir an öylece bakıştık, aşağıdaki kutlamaların gürültüsüodanın sessizliğini boğuyordu. "Biz yeşil yağın süzmesini taze sebzelere lezzet vermesiiçin kullanırız," dedim ihtiyatla. "Siz ne için kullanıyorsu-nuz?" "Hamilelikten korunmak için!" Laio kıkırdadı, elleriyleyüzünü kapatmıştı. "Mahli'nin neler çektiğini gördükten son-ra çocuk sahibi olmak konusunda biraz daha düşünmek isti-yorum!" Böylesine gafil avlanınca kızarma sırası bana geçmişti, ya-naklarınım ısındığını hissederken küfrediyordum. "Peki, anakaralı kadınlar," Laio'nun gözleri hınzırca birifadeyle parlıyordu, "çocuk sahibi olmaktan korunmak içinne yaparlar?" Telaşla saçlarımı sıvazladım. "Bilmiyorum." Aklıma birdenbabamın atölyesinde verdiği bir kap tuzlu sedir ağacı reçine-si geldiyse de çenemi tuttum. İlk bıyıklarımı Misaen'in suna-ğına koyduğum gün vermiş, yanında gayet açık bir de ko-nuşma yapmıştı. Laio yaklaşıp elini çıplak koluma dokundurdu. Tüylerimürpererek bir tazı gibi dikildi. "Konu açılmışken," diye nü' ıdandı bir kedi gibi, siz anakaralılar başka...Kapı gürültüyle çalınınca durdu, Sezarre başını içeri uzat- "Ağaç ekimi ay yükseldiğinde yapılacak," dedi Laio'ya vesonra çekildi. Aramızdaki ince bağ kopmuştu. "Mavi elbisemle tüy de-enli şalımı giyeceğim," diye kısaca talimat verdi. "Saçımı yı-kayacağım." Sezarre'ye küfür mü, şükür mü etmem gerektiğini bileme-den söyleneni yaptım. Bana da yıkanmam için bol bol zamanverilmesi ve Grival'in getirdiği yeni bir yeşil tunik ve panto-lonu giymek de hoş bir sürpriz olmuştu. Belli ki Mahli'ninbir hediyesiydi bu. Uzak ufukta büyük ayın ikinci yarısı da yükselip kaleninkara taşları soğuk, mavimsi ışıkta kasvetli bir görünüme bü-rünürken Laio'yrı izleyerek merdivenlerden indim ve malikâ-nenin merkezindeki iç bahçeye geldik. Onun yanından ayrıl-mıyordum, yoğun bir bekleyiş havası ve törensel bir atmos-fer olduğundan her an bir talimat ya da uyarıya karşı uyanık-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 218: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

tım. Evin köleleri duvarların dibinde sıralanmışlardı, sessiz vesaygılıydılar. Laio, Gar'm yanma geçti, ben de Sezarre'ye ka-çamak bir bakış attım. Başını bir parmak kadar yana eğdi vebahçenin uzak ucunda duran Kaeska'yı gördüm. Irith de ar-kasında duruyor, ağzı açık bir halde hafifçe sallanıyordu,gözlerinde yaşam belirtisi yoktu. Elietimm, Kaeska'nm yanın-da duruyordu, saçları gecenin içinde ürkütücü bir şekildebembeyazdı, dişlerini sıkmış bana bakıyor, kuşku götürmeznefreti aramızdaki mesafeyi aşıyordu. Laio'nun omzuna do-kunup hafifçe eğildim."Biliyorum," diye mırıldandı. "Bekle."Uzaktaki bir kapı aralanıp Shek Kul bahçeye girince bekle-yen kalabalıkta bir hareketlenme oldu. Grival de yanındaydı,üzeri ipek bir örtüyle kapatılmış gümüş bir kâse taşıyordu.Laio başını hafifçe geriye eğerek fısıldadı. "O elindeki..."

370

Tormalince uygun sözcükleri bulmaya çalıştı, "bebekle Wte gelir, rahimde onu besler." "Meşime." Grival'in yerinde olmadığıma çok memndum; Laio doğum yatağına düşmeden önce buradan çokayrılmış olma kararlılığım bir anda güçlenmişti. Shek Kul sade, yeşil bir tunik giymişti, işi fazla uzatmadverimli toprağa, farklı boylardaki beş ağacın ortasına bir çukaçtı. Grival elindekini içine boşalttıktan sonra bahçıvanlardabiri yeni bir fidan getirdi ve Shek Kul onu şaşırtıcı bir ustalıkla ekip, kara toprağı da iri ayağıyla ezerek pekiştirdi. Bahçıvaneğilip selam vererek Savaş Beyi ile konuştu, o da irkilmiş vedüşmanca bir ifadeyle Kaeska'ya baktı. Kaeska gözlerini yerdenayırmıyordu, Laio'nun bu bakışmayı fark ettiğini gördüm. Gar dönüp benimle göz göze geldi. "Ağacın büyümesi ço-cuğun sağlığı ve yapısı hakkında bize yol gösterecek. Yaprak-ları kehanette bulunmak için kullanılacak." Başımla onayladım, neredeyse bunun duyduğum en aca-yip şeylerden biri olduğunu söyleyecektim. Laio yine hareketlendi ve Shek Kul kâhyanın uzattığı birhavluya ellerini sildiği sırada öne çıktı. Kalabalıkta şaşkınlıkdolu bir dalgalanma olurken Laio başını dikti, her yönüyletam bir Savaş Beyi hanımıydı. "Sevgili kocam, nasıl ki sen yeni oğlumuzu, bölgemizinumudunu korumak görevini yerine getiriyorsan, ben de ze-hirli bir yılan gibi içimizde yuvalanmış korkunç bir tehlike-yi durdurmak için harekete geçmek zorundayım." Berrak sesi taş duvarlarda yankılandı ve Kaeska'nm başı di-kildi, korku içinde Laio'ya bakarken irileşmiş gözlerinin be-yazları acımasız ay ışığı altında parlıyordu. "Kaeska Danak'ı oğlumuzu öldürmek ve efsun yoluyladoğmuş bir çocukla İlk Eş statüsünü geri kazanmak planlaniçin büyücülüğü teşvik etmekle suçluyorum."Laio'nun sesinde galibiyetten, daha önceki sevincinden

yoktu, yalnızca katı bir gerçeklik tınısı vardı. Etrafımız-la tutulan nefesler yerini dört bir yanı saran hayret doluuğultulara bıraktı. gkek Kul elini kaldırınca kalabalık bir mezar kadar sessiz-îpsti. "Suçlamaların çok ciddi." Başka kimse yokmuş gibiı0örUdan Laio ile konuşuyordu. "Kanıtın nedir?" Laio omzunun üzerinden arkasını işaret etti. "Muhafız kö-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 219: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lemin sözü." Bir anda tüm gözler üzerime çevrildi; hareketsiz, sessiz ka-lakalmış, aklım deli gibi çalışırken bundan sonra ne olacağı-m merak ediyordum. Shek Kul dönüp Kaeska'ya baktı, ardından beni süzdü,tüm toplananlar nefeslerini tutmuşlardı. "Bu davayı yarın günbatımında dinleyeceğim," diye so-nunda açıkladı. Havluyu Grival'e attı ve kalabalık çılgınca tah-minler yürütmeye başlarken dönüp saraya girdi. Laio basa-maklara doğru yönelirken Kaeska'yı gözden kaybetmemeyeçalışıyordum. Umduğum kesinlikle bu değildi. "Kaeska'ya ne olacak?" Nöbetçi ya da saray kölelerini gö-rebilmek için etrafa bakmdıysam da göremedim. "Nerede tu-tulacak? Savaş Beyinin zindanı nerede?" Laio basamaklarda durup dönerek bana baktı. "Kaeska hiç-bir şekilde tutuklanmayacak." Ses tonunda şaşkınlık vardı.Saray muhafızları tetikte olacaklar, bu da onu aptalca bir şeydenemekten alıkoyar." "Ama neden?" diye sordum. "Shek Kul'un aklından negeçiyor? Artık peşinde olduğumuzu biliyor, istediği kötülüğüyapması için önünde bir gece ve bir gün var!" "Tüm gözler üzerindeyken ve suçlandığını biliyorken de-ğil," diye söze girdi Sezarre, beni şaşırtarak. "Hem Shek Kulda davayı en kısa sürede dinleyecek, suçlamanın ertesi günü-sünün hemen başında." Tabii, Aldabreshi hayat tarzının sayısız tuhaflığmdde günleri günbatımmdan günbatımma saymalarıydı. "En düşük kölenin bile neyde suçlandığım bilmeye v.372 dişine bir savunma hazırlayacak kadar zaman tanın™

hakkı vardır," dedi tersleyerek Laio, "en azından Adalböyledir." "Kaçmak için bu fırsatı değerlendirebilir." Gar düşün hgörünüyordu. "Bu daha iyi olabilir." Benim açımdan hiç de iyi olmazdı. Laio'nun peşinden bsamakları çıkarken içimden çaresizce küfür ediyordum Bıuğursuz yer hakkında bilmediğim çok fazla şey vardı, acayinâdetleri, tuhaf kavramları. Laio'nun rehberliğine güvenmemgerekecekti ve bu düşünce hiç hoşuma gitmiyordu. "Mahkeme ne şekilde olacak?" diye sordum. "Senin adı-na konuşacak bir temsilcin var mı? Kaeska masumiyetini sa-vunacak birini bulacak mı? Tam olarak ne söylememi istiyor-sun?" "Aldabreshi adaleti hızlı ve kesindir," diye kesin bir cevapverdi Laio. "Shek Kul seni çağırıp karşısına alacak ve hikâye-ni dinleyecek. Kaeska karşılık verecek, gerektiği yerlerde ay-rıntıları tartışabilirsiniz. Shek Kul dilediği kadar dinlediktensonra kararını verecek. Bizler anakarahlar gibi aracıların vemünakaşaların arkasına sığınmayız. Gerçek, akbaba ve çakal-

ların insafına bırakılacak bir leş değildir." Bu cümleyi günün birinde Mistal'a karşı kullanmak üzerehatırlamalıydım. Demek bu mahkeme, anladığım kadarıylabir askeri kışla mahkemesi kadar adil olacaktı; Aldabreshilile-rin efsanevi kana susamışlığımn Kaeska'ya karşı da devamedeceğini ummaktan başka çarem yoktu."Ya balıklar ve kuşlar? Shek Kul'a onlardan ne zaman sözedeceksin?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 220: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Etmeyeceğim, sen de öyle." Laio yatak odasının kapısınınefret dolu bir itişle açtı. "Kaeska bunu inkâr eder, ölümler misunu bir kez açacak olursak da bunun gerçek bir keha-t olduğu kuşkusu asla kaybolmaz." herhalde yemek masasının ortasında duran kertenkeledenkimse söz etmezse, o da orada değildir. "Sana yaptıklarını söylediğin şu saldırıdan da söz etmeni•steIrıiyorum, zira hiç şahit yok," diye devam etti Laio. "Se-ninle şu yabancı arasında kişisel bir mesele olduğunu, suçla-malarının düşmanlığından kaynaklandığını söyler ve bunuortalığı bulandırmak için kullanırlar." Laio elini sallayarak konuşmayı orada kesti ve her zamanolduğu gibi yatmaya hazırlandı, az sonra ancak imrenebildi-ğim bir tasasızlıkla uykuya dalıp horlamaya başlamıştı bile.Kınsız kılıcını elimde hazır olarak şilteme uzandım. Hiç uyu-yamadan, kulaklarım en ufak bir gürültüyü bile dinlerkenuzun gece ilerleyip karardı ve ağararak güne dönüştü. SHEK-Kl/L'vn S ARAYI,ALDABRfSHİ TAKIMADALAR],Ön-YAZin 7'siBalkonda durmuş, gün ışığının dağın koyu yeşil ya_maçlarına, yeni bir şafağın altın müjdesini yansıtışınıizliyordum ki arkamda Laio'nun kıpırdandığını duy-dum. Esnememi bastırarak döndüğümde ipek örtülerden birkozanın içinden çıktığını gördüm, gözleri dalgındı, yumuşakyüzü genç kızlığını belli ediyordu. Gözlerini bana çevirinceifadesi sertleşti. "Korkunç görünüyorsun!" diye örtüleri bir kenara savur-du. "Tüm gece uyanık mıydm?" "Kaeska'nm neler çevirdiğini biliyorum. O lanet olasıcaElietimmler ile daha önce de karşılaşmıştım," diye kestirip at-tım, tekrar düşünüp konuşmaya başlayınca bitkinlik bir tokatgibi yüzüme inmişti. "Gecenin yarısında buraya girip gırtlak-larımızı kesmesine izin veremezdim!" "Ah, saçmalama," dedi Laio, küçük gören bir ifadeyle.Üzerine eski, kızıl bir tunik geçirip saçlarını düzeltti. Bu ka-dar tükenmiş olmasaydım sivri bir cevap verebilirdim; şimdiise tek yapabildiğim somurtmaktı. "Bu akşam Kaeska aleyhine şahitlik yaparken uyanık vedikkatli olman gerek," diye devam etti, sinirinden sesi geril-mişti. "Gir şuraya." Yataktaki örtülerden birini çekti. "Ne?" diyerek gözlerimi kırpıştırdım, nezaketle uğraşama-yacak kadar yorgundum."Biraz uyu, seni budala." Sesi sabrının sonuna eeldiğim

.. reriyor, ayağını da bir felaket habercisi gibi yere vuruyor-hYatağa doğru giderken artık Sezarre ile Grival'in uyanmış,fakta da malikâne nöbetçilerinin değişmiş olacağını fark 375, rek rahatladım. Adil bir dövüşte Kaeska ile büyücüsünet rŞ1 fazlasıyla yeterli olurlardı. Hain plan ortaya çıktığına gö- j;]ietimm'in büyü kullanması ikisini de affedilmez suçla-malarla karşı karşıya bırakırdı. Sersemlemiş kafamdan tambunlar geçiyordu ki ipek yastık tahrik edici bir okşayışla yü-züme dokundu. Laio'nun kokusuyla sıcaklığının yorgun du-yularımı altüst etmesine fırsat kalmadan kendimden geçip

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 221: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

uyumuştum bile. Laio'nun dairesinin altından gelen ve giderek yükselenbir gürültü beni uykunun derinliklerinden alıp çıkardı. Göz-lerimi açmış, kargaşayı oluşturan parçaları tanımlamaya çalı-şıyordum ki kapı açıldı. Kalbim delice çarparak doğruldum,Laio endişeyle sinir karışımı bir ifadeyle karşımda duruyor-du. "Orta yerinde uyuyakalmadan tutarlı bir hikâye anlatabi-lecek misin?" Ayağı yine yere vuruyordu, biraz geç de olsa oanda Laio'nun kendi prestijini ne büyük ölçüde benim sözü-me bağlamış olduğunu fark ettim. "Evet," dedim kısaca. "Haklıydın, uyumaya ihtiyacım var-mış." Kabullenmemin onu yumuşatacağını düşündüysem deyanılmıştım. "Tabii ki haklıydım," diye çıkıştı Laio. "Kalk, temizlen veyiyecek bir şeyler getir." Söyleneni yapmak üzere koşturdum; Laio'nun kollarını ka-vuşturmuş ve gözlerinde bir sinir perdesiyle odanın ortasın-da dikilmesi, yatakta daha fazla oyalanmam için cesaret veri-yor sayılmazdı. Neredeyse ağzımdan kaçan bir kez olsun tı-raş olabilme isteğimi bastırarak mutfaklara doğru inmeyebaşladım, kat arasında durup güneşe bakarak saati anlamak

için bir kepengi açtım. Görünüşe bakılırsa ikindi sa , .ama güneşe bir an bakmıştım ki bahçelerdeki l~ıarekerl ı?-gördüm. Bebeğin doğum haberi yayılırken oranı,n kauı ,376 olduğunu sanmıştım ama aşağıdaki manzara karşı&sıncıa , .bir şey değildi. Bölgenin yarısı ne yapıp edip bur ^ya ge]™-ti anlaşılan; bunca insanın bu bir tek adada yaşadmcjarına .namıyordum. Gergin bir titreyiş sinirlerimi bozacak „^ ,du, yanımdan geçen fazlasıyla zehirli bir böceği bir şaplaklöldürdüm. "Topla kendini Rysh," diye kendi kendime söylendim"İkna etmen gereken yalnızca Shek Kul. Onu da huysuz birgünündeki Sieur olarak düşün." Tabii, Shek Kul'un benim için hâlâ kapalı bir kutu olma-sına rağmen Sieur'ü ve konumunu tanıyor olmar-n bir yana,onun beni görevlendirirken etmiş olduğu yeminlerin koru-masına da sığınabilirdim. Ama sorun şuydu ki, S_Jıek Kul an-laşılmaz bir nedenle sözlerimin hain bir uydurmaca olduğu-na inanacak olursa neler yapabileceği hakkında h_içbir fikrimyoktu. Aceleyle gidip Laio'nun yemeğini aldım ve sabırla kar-nının doymasını bekledim. "Kaeska suçlu bulunmazsa ne olur?" diye birdenbire sor-dum, izin istemeden yemeye başlamıştım, biraz y-emeğin bo-ğazımda düğümlenen sıkıntıyı geçireceğini sanıyı ordum. Laio ürpererek doğruldu ve balkonda bir o tarafa, bir butarafa yürümeye başladı. "Bu konuda endişelendirene gerekyok," diye cevap verdi kibirli ama kulağıma bir o kadar daboş gelen bir ses tonuyla. "Hikâyeyi aynen bana acılattığın gi-bi anlatırsan kendini temize çıkaramaz." Aklımda oluşmaya başlayan kuşkular, sesindeki belli belir-siz gerginliğin bir yankısı gibiydi. İştahım kaçm iş bir haldeelimdeki mayasız ekmeğe baktım. "Acele etsene!" diye aniden çıkıştı Laio. "Giyinip hazırlan-mam gerek." r

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 222: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Tepsiyi kenara iterken kuşku ve endişeleri aklımın derin-rtlerine kaldırıp kapıyı da üzerine kilitledim. Gerginliğimi İli edecek olursam Laio özgüvenini yitirebilirdi, o zamankimizin de başı belada demekti. Kaeska'yı suçlayacak delilbende olabilirdi ama bu sözde adalet sisteminin nasıl işledi-ğini. Shek Kul'un en çok hangi savlardan etkileneceğini, Ka-eska başına geleceklerden kurtulmaya çalışırken aklından ne-ler geçeceğini bilen Laio idi. Onun sakin ve kendinden eminolmasına ihtiyacım vardı. Bir Savaş Beyinin aile hayatının kar-maşık ağlarını keserken zekâsı kusursuz şekilde bilenmiş ol-malıydı. Eh, en azından bu biraz olsun kontrolüm altınday-dı. Boynuna, el ve ayak bileklerine taktığı, bir İmparator içinödenmiş fidyeden alınma safir ve elmasların ateşine uygun,gösterişli bir altın rengi elbiseyle onu uygun bir şekilde gi-yindirdim. İpeği göz alıcı bir balıkçıl mavisiyle işlenmişti.Saçlarını mücevherlerle bezeli toka ve iğnelerle başının üze-rinde topuz yaparak ona daha da uzun bir görünüm kazan-dırdım; başını dikip omuzlarını geri atmaya teşvik eden birtarzdı bu. Bir heykel kadar hareketsiz ve ifadesiz dururken Al-dabreshi soylu kadınlarına özgü karmaşık maske makyajınıyaptım. Göz ve kaşlarına siyahla sürme çekip kirpiklerindensaçlarına doğru gökmavisi ve altın rengi sürdükten sonra el-macıkkemiklerini çarpıcı bir şekilde belirginleştirdim ve du-daklarına da tadılmamış lezzetleri çağrıştıran koyu kırmızı birrenk sürdüm. Dudakları fırçanın yumuşak öpüşüne teslimolurken elim durdu ve göz göze geldik. "Bu eşler arası rekabet ya da Shek Kul'un bir baş belasın-dan kurtulmasından daha öte bir şey," dedi Laio, sıkıntı do-lu bir sesle. "Büyü yapmak ağır bir suçtur ve cezalandırılma-sı gerekir. Gizlice dinlediğin Mahli de olsaydı bunu yine ya-pardım, bunu anlaman gerek."Bu sözde suç hakkında ne düşünürsem düşüneyim, La-

377

io'nun her kelimesinde ciddi olduğunu anlamıştım "«.Kul'a ve bölgene karşı vazifeni yapıyorsun," dedim ayn kilde ciddi bir sesle. '"Sana destek olmak için elimden o ı070 .. §elernJ/Q yapacağım. Laio derin bir nefes aldı ve bir an sonra ağır ağır bir vUzak tepelere giden boğazlara bakmak üzere kalkarken as 0da toplanan kalabalığı umursamıyordu; sessizce durmuş Vdini hazırlıyordu. Ona bakarken biraz daha konuşup korumamam gerektiğini düşündüm ama bundan vazgeçerek kendi görünüşümle ilgilendim. Zırhlı yeleğimi parlatmak üzerebir fırça alıp onu gümüş gibi pırıl pırıl yaptıktan sonra elle-rimde oluşan pisliği yıkadım. Temizlendikten sonra, ziyaretegelmiş soylular karşısında gösteriş yaptığım, bölgeyi temsileden yeşil ve siyah ipekten tören ceketini giydim. Zırhımıomuzlarıma ve kalçalarıma oturtmuş, kemerimi bağlamaküzereydim ki Laio kıpırdandı. "Kapının yanında bir sandık var," dedi dalgın bir ifadey-le, gözleri hâlâ uzaklardaki dağlara çevriliydi. Dönüp bakınca bronzla işlenmiş kızılımsı kahverengi tah-tadan küçük bir kutu gördüm. Açtığımda gümüş kakmalı taş-lar, siyah kehribar ve bakır taşıyla süslenmiş geniş bir kemerbuldum, taşların boyutları da, kesimleri de iddialıydı. Önkol-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 223: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

larıma aynı şekilde süslü bileklikler geçirdikten sonra bir Al-dabreshi savaş miğferini elime aldım, şu ana dek giymediğimbir şeydi bu. Kafatasmı andıran bir şekli ve boyunla omuzla-rı korumak için ince örülmüş zırhtan bir ağı vardı, burnu ko-ruyan çubuğu da oynayabiliyordu. Çevresini saran kabartma-lı gümüş şeritlere kıvrımlı Aldabreshi harfleriyle yazılar işlen-mişti. Gözlerimin üzerinde ne yazdığını merak ederek mig"feri takarken içimde tuhaf bir uğursuzluk hissi uyandı."Şimdi bir Adalı oldun işte." Laio başıyla onayladı. Zorlukla gülümsedim. Öyle göründüğüme kuşku yoktuama mahkeme dedikleri bu maskeli baloda herkesi gerçekten jo'nun adamı olduğuma, sırasıyla ona, Shek Kul'a ve böl-ene sadık olduğuma inandırmam gerekecekti. Buna ken-jirn bile inanmıyorken nasıl yapabilirdim? Bağlılık yeminimihuraya getirilmeden uzun zaman önce etmiştim, onu geri 379alıp başka bir yere götürebilecek olan da yalnızca bendim. La-?0 ile Shek Kul'a olan bağlılığımın bir Lescar meteliği kadarbile değeri yoktu; boş olduğum her anı onlardan kaçmanınbir yolunu bulmak için kafa patlatmakla geçiriyordum. Bu hi-leyle yalan yere yemin etmiş mi oluyordum? Onurumu ko-rumak beni öldürmekten başka bir işe yaramayacaksa, erdembunun neresindeydi? Ya şu andaki durumum? Benim mücadelem Elietimm'leidi, onunla ve burada köle olmamla ilgisi olan onun gibiler-le. Bunu Laio ya da bu bölge için yapıyor değildim, kendidurumuma karşılık bir intikam istiyordum, başarılı olursamo talihsiz Kaeska kaltağı Dastennin bilir ne acılar çekecek ol-sa bile. Birden nefesim kesilerek Viltred'in gösterdiği görün-tüleri anımsadım; bu Elietimmler benim yeminimi etmiş olanherkese karşı bir tehdittiler, değil mi? Yalnızca bu bile bura-da yaptıklarımı haklı çıkarmaz mıydı? Kaçıp kendi irademle seçtiğim görevlerime dönmeye birazdaha yaklaşmış olur muydum? Öyle olursa, bu, Kaeska'nmölümü bunun için razı olacağım, zamanı geldiğinde de Saed-rin'e karşı savunabileceğim bir bedel miydi? Bu sorular içinçok geçti; artık işin içindeydim. Harekete geçme ve atılanrünlere göre sonuçlarla başa çıkma zamanıydı, ordudaki ilkmevsiminden canlı çıkmak isteyen her iyi askerin gördüğün-de tanımayı öğrendiği o an gelmişti. Gidip Laio'nun yanında durarak gözlerimi gizli denizlerediktim, güneş ufkun arkasına gömüldükçe, gölgeler uzarkenLivak'm o anda neler yaptığını merak ediyordum. Daha ön-ce çalındığını hiç duymadığım tok sesli bir borunun giderekyükselen sesi her yeri sardı. Bastırmaya başlayan alacakaran- lıkta bir dizi işaret feneri boyunca, parlak alevlerin d vbi açarak uzaklardaki adaları gösteren ışık noktalarına *verdiklerini gördüm. Bu gece burada olanların tüm b"l ^ilgilendirdiği apaçıktı. "Gel." Laio dönerek yolu gösterdi, sırtı ve başı dimd't ?kendine güveni tamdı. Ben de sanki İmparator beni huzuna kabul etmiş gibi başımı dikerek Laio'ya ayak uydurdumBasamaklara ulaştığımızda Gar ile Sezarre göründüler, avnderecede gösterişliydiler, yüzleri de aynı derecede ciddiydiUygun adımlarla, yan yana yürüyerek avluya indik. Kalabalıksessiz, itaatkâr dalgalarla çekilerek yolu açıyor, arkamızdan dabirleşen bir deniz gibi kapanıyordu. Avluyu geçerek daha ön-ce hiç bulunmadığım büyük bir salona girdik, etrafımdakile-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 224: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

re bakarken bir tepki vermemek için tüm eğitimimi kullan-mam gerekti. Burası Shek Kul'un kabul salonuydu, bölgesinin kalbi,otoritesinin merkeziydi. Azametli, sütunlarla dolu bir salon-du, siyah mermerden duvarları yeşil, damarlı bir taştan ya-pılmış kemerlerle desteklenmişti, dirseklerde de çok yüzeylive aynalı nişlerinden altın rengi bir ışık saçan meşaleler var-dı. Yüksekteki kepenkler açıktı ve bir esinti çatının merkezkemerinden sarkan bir dizi flamayı dalgalandırıyordu. Bek-lenti içindeki kalabalıktan gelen hafif seslere rağmen salınıpsilkelenen ipeklerin sesi açıkça duyuluyordu. Tütsülerin ko-kusu havayı kaplamıştı ve dört bir yandan tüylü püsküllerinyumuşak fısıltısı geliyordu. Adımlarımız yerde yankılanıyor, sesleri duvarlar boyuncatoplanmış, geniş çift girişli kapıdan da yenileri bastıran kala-balığın içinde kayboluyordu. Merkez koridorda ilerleyip üçgeniş basamağın önündeki yeşil mermerle zemine işlenmişbüyük ve soyut bir desenin ortasında durduk. Shek Kul gü-müş ve değerli taşlarla bezeli, kara ahşap tahtında azametleoturduğu kürsüden aşağıya baktı. Bizlerin tam aksine Savaş ;i sade, beyaz bir ipek giymiş, saçları ve sakalı süslenme- sti; üzerindeki tek mücevher de boynundaki ağır altın zin-Yjn ucundaki büyük yeşil zümrüttü. Basit bir hareketiyle Gar•i Laio'ya boştaki elinin tarafına oturmalarını işaret etti, cid- 381ji ifadesi hiç değişmemişti. Laio'mın yanında yerimi aldım, Sezarre ile göz göze gel-mek istiyordum ama bunu başımı kıpırdatmadan yapamaz-dım- Shek Kul'un elbisesinin neyi temsil ediyor olabileceğihakkında düşünmeme fırsat kalmadan beklenti içindeki kala-balıktan bize doğru boğuk bir uğultu yükseldi ve kapıdakinöbetçiler Kaeska'nm geçmesi için kenara çekildiler. Seslerdeacıma dolu bir tını duydum ve bu bana endişelenecek yenibir şey verdi. Yargılanmak üzere ana koridorun soğuk mermeri üzerin-de çıplak ayaklarıyla usulca yürürken Kaeska salonun azame-ti karşısında küçücük kalmıştı, çaresiz bir görünümü vardı.Saçları sırtına inen basit bir örgüyle toplanmış, yüzü makyaj-sız ve kırılgandı, üzerinde ise yalnızca ağartılmamış pamuk-tan sade bir elbise vardı. Kendi hor görme duygumu yüzü-me yansıtmamayı basarsam da, bu pişmanlık gösterisine netepki verdiğini görmek için ister istemez Shek Kul'a baktım.Karanlık gözlerinde kendi kuşkuculuğumun bir yansımasınıgörmek beni rahatlatmıştı. Elietimm rahibini arayınca onu iz-lediğini gördüm, izleyicilerin gözlerini Kaeska'nm çizdiğiaciz boyun eğme tablosundan almamak için aralarında iyi he-saplanmış bir mesafe bırakmıştı. Uzak kapıların gürültüyle kapanması düşüncelerimi dağıttı,kapanan sürgü kendimi en az Kaeska kadar kapana kısılmış his-setmeme neden olmuş, gece bahçelerinin tatlı kokuları yerinikızgın bir bekleyişin kokusuna bırakmıştı. Shek Kul doğrulupSeıt gözlerle Kaeska'ya bakarken derin bir nefes aldım. Bölgemde büyücülüğü teşvik etmekle suçlanıyorsun, ka-dm- Ne karşılık vereceksin?" 382 "Reddediyorum." Kaeska'nm cevabı yalnızca bir fî ı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 225: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ibaret değildi, bastırmaya çalıştığı hıçkırıkları en yakınd V -^leyicilerde bir acıma dalgalanmasına neden olmuştu. Shek ?'etkilenmemiş gibiydi. "Suçlamayı dinleyeceğim." Bana baktığında gözlerindesaret verici bir yumuşama görür gibi oldum. "Kaeska'nm yanında dur," diye fısıldadı Laio, nerededudaklarını aralamadan, ben de hızlı adımlarla basamak]indim. Bölgenin tüm alametlerini giymiş olarak uzun Kyumla yanma dikildiğim sırada Kaeska'nm gözlerinde hafifbir sıkıntı görmek hoşuma gitmişti. İtiraf etmeliyim ki, etra-fımı bir çelenk gibi saran işlenmiş desenin kıvrımları arasın-da dört bir yandaki dikkatli bakışların önünde durmaktanhayli rahatsız olmuştum. "Yalnızca gerçekleri söyle ya da sonuçlarına katlan." ShekKul buradan bakınca daha da heybetli görünüyordu. Ben de asker duruşuna geçtim ve Aldabreshi dili hâkimi-yetimi sonuna kadar kullanarak öyküme başladım. Ağır veanlaşılır konuşmaya çalışıyor, hiçbir duygu belirtisi göstermi-yor, yalnızca gerçeklerin kadını suçlamaya yeteceğine güve-niyordum. Öykümü anlattıkça kalabalıkta uğultular baş gös-terdi, dindi ve tekrar başladı ama ben gözlerimi Shek Kul'adikmiş, Dalasor ovalarının rüzgârlı göbeğinde ikimiz baş ba-şaymışız gibi yalnızca onunla konuşuyordum. Sustuğumda,havadaki gerginliği çelik bile kesemezdi."Ne söyleyeceksin?" diye Kaeska'ya sordu Shek Kul. "İtiraf ediyorum..." Yüzünü elleriyle kapatıp dizlerininüzerine çöktü, hıçkırıkları muazzam salondaki donakalmışsessizlikte yankılanıyordu. "Sen..." Shek Kul bir an irkilerek ayağa fırladıktan sonrakendini toparladı. Laio'ya baktığımda koyu teni ve makyajı-na rağmen öyle solgundu ki bayılacağını sandım."Büyücülüğü değil!" Kaeska'nm başı dikildiğinde, tüm

aslarına rağmen bakışları berrak ve kurnazdı. "BüyüyüS ama, ah, lordum, ben..." Nefesi kesilerek öksürdü.'filürncül zayıflığımı itiraf ediyorum, fani budalalığımı, ana-alı dumanının cazibesine kapıldığımı. Yüreğimi büken o 383yl dindirecek bir çareyi öyle uzun süre aradım ki. ÇocukÛjbi olamamanın, kanımın çorak olmasının, bölgeye birf vdam dokunmamasmm acısını..." Gözleri ıstırapla kapandı, ellerini göğsüne kavuşturdu, ağ-n hareket ediyor ama sözcükler çıkmıyordu. Böylesine baskıaltındaki bir kadın için çok güzel cümleler kuruyor doğrusu,diye tersçe düşündüm. "Bölgeye en iyi şekilde hizmet etmek için yaptığım tümseyahat ve ticaretlerimde bu anakarah dumanlarından, en ağıracıları bile hafiflettiklerinden söz edildiğini duymuştum. Ak-lımdan geçtiyse de direndim, bana inanmalısınız, ta ki Mah-li'nin bölgeye benim veremediğim çocuğu vereceğini öğre-nene dek. Istırap, imrenme, içimi parçalayan acı ve giderekartan kıskançlık, ah lordum, mutlu olmam gerekirken aklım-dan kötü şeyler geçtiği için kendimden nefret ediyordum...Boş rahmimin acısıyla yaşayabilirdim ama dönüştüğüm butiksindirici yaratık olmayı kaldıramazdım. Dumana kendim-den, vicdanımın sesinden, içimde büyüyen kötülükten kaç-mak için başladım!" Kendini gitgide kaybederek konuştukçayükselen sesi paramparça olarak isterik bir ağlamaya dönüş-tü, Kaeska parlak zeminde yüzüstü uzanmış, sert taşlara tu-tunmaya çalışıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 226: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

İfadesiz kalarak duruşumu bozmadım ama görebildiğimyüzlerden ikimizin nasıl bir tablo çizdiğimizi gayet açık oku-yabiliyordum: Kaeska ufak tefek, savunmasız, yüreğindekiutanç verici sırları ortaya döküyordu, bense zırh ve gösteriş-li giysiler içinde başında dikilmiştim. Miğferim gözlerimi ör-tüyor, kılıcım onun çıplak boynunun üzerinde sallanıyordu.Toplanmış adalılar arasında konuşmalar hızla yayıldı, ses-

ler giderek yükseliyordu ki Shek Kul'un doğrulup -ıadımlarla basamaklardan inmesiyle birdenbire kesildi "Sakinleş." Yumuşak sözleri salonun en uzak köşeı384 kadar ulaşırken ağlayan kadının yanma diz çöktü, o da sKaeskha'nm bir elini tutarak onu dizlerinin üzerine kalave ipek bir mendille yüzündeki gözyaşlarını sildi. "Peki, bu köle neden seni büyücülükle suçluyor?" gk ,Kul'un sorusunun ciddiyeti üzerine rahatlayarak hafıfCe •çektim. Kaeska bir çaresizlik ifadesiyle ellerini açtı. "BilmiyorumBuna cevap veremem... lordum, aptallığımı, başarısızlığımıbağışlayın! Uzun günler boyunca zayıflığımın pişmanlığı ileıstırap çektim, size iyi bir eş olurum... Laio ile Gar'ı benimüzerime terfi ettirin, kadınlarınızın en düşük derecelisi olarakyerimi alırım. Suçlarım ağırdı ama yaptıklarımın yanlışlığımgördüm... oğlumuzun doğumu bölge için yeni bir başlangıçolmuşken benim de yeniden başlamama izin verin. Bu kutluzamanı parlak merhamet mücevheriyle taçlandırın." "Bu köle büyü görmediyse, ne gördü peki?" Shek Kuldoğrulup Kaeska'ya baktı, kollarını kavuşturmuş, yüzü asıktı.Onun tavırları salondaki ruh haline de gizlice yön veriyordu."Konuşabilir miyim?" Buz Adalının araya girerek konuşmasını kalabalık, biruğultuyla karşıladı ama Shek Kul'un gözlerinde şaşkınlık ol-madığını gördüm. "Seni dinleyeceğim." Elietimm beklemekte olduğu sütunun gölgesinden çıkıpbüyük mermer sembolün kenarındaki ışığa geldi. "Bu olay-daki rolüm yüzünden çok üzülerek özür dilemem gerek.Duraksadı, diz çökmüş Kaeska'ya bakarak başını gayet ölçülübiçimde salladı. "Eşinize dumanı sağlayan benim. Yaprakları-nı yurduma götürmek üzere almıştım; din adamlarımız on-ları akıllarını yüce bir varlık âlemine açmak için kullanırlar.Aldabreshililerin bu tür şeyleri adalarınızdan uzak tutmaları- üçlü nedenlerini bilmiyordum, yalnızca hanımınızın al-111 mı Şu andaki acılarının ötesine taşıyarak derin sıkıntısınıi rfletmek istemiştim. Âdetlerinize karşı geldiğimi bilmiyor-rr, bunun için tüm kalbimle af diliyorum."nİllii» tpemek Kaeska mn ateşli ağıtlarında duyduklarım onunsözleriydi- "Köle kapıda dinliyordu, değil mi?" Yılan bana bakmıyor-du bile. "Hatırladığım kadarıyla hava girmesi için kepenkleraC1lmıştı, kapının örtüsü de açıktı. Bana kalırsa hava dumanıköleye taşıdı ve onun aklını etkileyerek bir halüsinasyon gör-dürdü. Uyuşturucunun hazır olmayan zihinlerde bu etkiyigöstermesi yeni bir şey değildir; dumanın dağılmamasınısaalanıayışım benim hatamdı."Shek Kul bana baktı. "Ne diyeceksin?" kimdeki delil göstererek çürütme dürtüsünü bastırdım vecevap vermeden önce ağır ağır üçe kadar saydım. "Hayır, bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 227: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

halüsinasyon değildi." Düşünerek verdiğim cevap karşısındaShek Kul'un gözlerinde gördüğüm onaylama beni daha dacesaretlendirdi. "Bağışlayın." Buz Adalının sözleri kibardı ama bakışlarınıbana çevirdiğinde Shek Kul'un o gözlerdeki düşmanlığı gö-rebildiğini umuyordum. "Ama nasıl bu kadar emin olabilir-sin? Halüsinasyonun en büyük özelliği tüm ayrıntılarıyla ger-çek gibi görünmesidir." "Gençliğimde duman çekme deneyimim olmuştu." Sesimidengeli ve sakin tutuyordum. "Bu o duygudan tamamenfarklıydı." "Elbette," diye başıyla onayladı Elietimm, "sen bir anaka-ralısm, değil mi?" Bu hatırlatmanın bizi izleyen adalıların gözünden kaçma-dığı belliydi, Shek Kul'un da düşünceli olduğunu gördüm. "Savaş Beyinin hanımı Laio Shek'in muhafız kölesiyim,"diye sertçe belirttim. Bu kadarı da doğruydu, yeminime kar-J1 gelmiş değildim. 386

gır«nün "Uyuşturucunun etkisi meselesi bir yana," diyerekağır ilerledi Elietimm, "şu büyü, büyücülük suçlama)temeli neye dayanıyor? Duyup gördüğünü söylediğim av"re mi? Konuştuğumu söylediğin sözcükler sana yabancı ıbir dilde miydi?" Başımla onayladım, karmaşık iddialarıyla tuzağına düsriskine girmek istemiyordum. Memnun bir ifadeyle baseğerek Shek Kul'a döndü. "Açıkladığım gibi, halkımın din adamları dumanı zihinlerini yüksek bilinç aşamalarına açmak için kullanırlar. Benimde karmaşık, risksiz sayılamayacak bir usul konusunda biraztecrübem var, dikkatimizi toplamak için ilahi söyleriz. Köle-nin duyup da anlamadığı şey de budur; hiçbir şekilde büyüdeğildir." "Yapıldığını gördüğüm şey büyüydü." Sesim onun makulses tonundan daha yüksek çıkmıştı, salonda dalgalanan fısıl-tılar da bundan memnun olmuştu. "Yine soruyorum, bu adam nasıl emin olabilir?" Eli-etimm'in gözleri Shek Kul'un üzerindeydi."Daha önce büyü yapıldığını görmüştüm..." "Anakarah şarlatanlıkları ve büyüleri kanlarına işlemiş in-sanlar... böyle adamlarla haşır neşir olduğunu mu söylüyor-sun?" Rahibin beni karalama arzusu onu ifşa ediyordu. "Bu büyünün uzak okyanusta yaşadığınız adalarda, seninırkından adamlar tarafından yapıldığını gördüm," dedim ce- surca. Piç herif bu darbeyle bir sayı aldığımın farkındaydı, topar-lanmaya çalıştı. "Yurdumu ziyaret ettiğini mi söylüyorsun?Oraya nasıl oldu da gittin? Derin okyanusta ne işin vardı? "Rüzgâr ve akıntılarla yolundan çıkıp sürüklenen bir ba-lıkçı teknesindeydim." Aptal herif ne söyleyeceğimi sanıyor-du? Doğrudan Başbüyücü'den emir alan Hadrumallı bir bü-yücüyle casusluk yapt ğımı mı?

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 228: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Yani tam olarak nerede olduğunu bilmiyordun?"şartlar altında bunu kabullenmek zorundaydım."Vardığm adada çok yer gördün mü? Orada ne kadar kal- "Adalarmızda ticaretini yapmayı önerdiğin kaynakların hic-iv rinin olmadığını bilmeme yetecek kadarını gördüm... ne ke-şteniz, ne metaliniz, ne de deriniz yok," dedim tersçe. "Düş-manca karşılanıp büyü ile saldırılacak kadar da uzun kaldım." "Sen bir balıkçı değilsin besbelli? Bir balıkçı teknesinde neisin vardı?" Bu ani değişiklik beni bir an gafil avladı. Bir nefeslik da-hi olsa tereddüt ettiğimin farkına varınca gerçeği söylemeyiseçtim. "D'Olbriot Ailesi'nin yeminli bir adamı olarak, efen-dimin ailesinin üyelerine yapılan korkakça ve büyülü saldırı-lar nedeniyle intikam peşindeydim." Bunun etkisi amaçladığımdan daha fazla olmuştu. Salondatasvip etmeyen bir hava dalgalanırken içimden kendime tek-meyi bastım. "Anlaşılan hanımın o eski bağlılıkları hâlâ içinden söküpatamamış, Tormalinli." Elietimm meydan okuyan gözlerinibir an bana diktiyse de çaresizce omuz silkti. "Sanırım sözü-nü ettiğin adaları biliyorum ama seni temin ederim ki ben oırktan değilim." "Görünüşün efsuncular gibi, onların dilini konuşuyor-sun," diye ısrar ettim, artık her şeyin onun sözüne karşı be-nim sözüm olduğunun farkmdaydım. "Senin yaptığın türdenbüyünün anakarada yapıldığını da gördüm, zayıf ve güçsüzolanlara iğrenç saldırılarda bulunmak, sakat bırakmak ve soy-mak için." Bu pislikler duyularını yok ettikten sonra kör vekanlar içinde kalmış olan Prensin yeğenini hatırlayınca sesim-deki öfkeye engel olamamıştım. Bu piç herif herkese bir ana-karalı olduğumu hatırlatacaksa, ben de bu rünü ona karşı çe-virmek için elimden geleni yapacaktım.

387

Shek Kul elini kaldırdı ve kürsüye döndü, tüm gözle -rindeydi. Kalbim hızla atmaya başladı. "Bu konu tam olarak kanıtlanmamış, yeterli şekilde derütülmemiştir," diye ilan etti, tok sesi salonun sessizliği'çınlıyordu. "Ciddi bir suçlamada bulunuldu ve bunun cö?flmesi gerek. Gerçek yarın öğlen vakti, suçlamayı yapan Kmuhafız kölenin yer alacağı teke tek bir dövüşle ortaya çıtçaktır." Boş gözlerle Laio'ya baktığımda yüzünde tam anlamıylasarsılmış bir ifade gördüm. Ayağa fırladı ve her yerde dur-maksızın uğuldayan konuşmaları susturdu. "Kaeska Shek'in haklılığını savunacak olan muhafız kölesinerede?" "Evet, Irith nerede?" Shek Kul ister istemez takındığı ken-dinden emin ifadesini bastırmaya çalışırken bir kez daha yü-rek parçalayıcı keder sızlamalarıyla yere yığılan Kaeska'yabaktı. "O öldü, sadık hizmetkârım benim aptallığım yüzün-den öldü. Dumanın yanında aklımı uyuşturması için birkaçmeyve de almıştım. Ben onların bir defada bir tane yenece-ğini ve nadiren yemem gerektiğini biliyordum ama Irith on-ları bulup hepsini yemiş!" "Muhafız komutanı cesedi inceleyecek." Shek Kul'un tar-tışılmaz sözü Kaeska'yı sarsarak susturdu, bakışlarını kaldırdı-ğında gözleri korku doluydu. Neden endişelendiğim anlamı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 229: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

yordum; tahn zehirlenmesi sadece tahn zehirlenmesidir vebunun arkasında kimin olduğunu kanıtlayacak bir iz olacağı-nı sanmıyordum. Elietimm öne çıkarak çaresiz bir endişe içinde olan Kaes-ka'nm üzerindeki dikkatleri dağıttı. "Hanımı bu suçlamalaramaruz bırakan benim düşüncesizce hareketlerim olduğunagöre, onun onurunu geri kazanarak bunu telafi edebilir mi-yim? Kılıç ustası değilim ama topuz kullanmada biraz bece-rim vardır, tabii buna izin verilirse." Shek Kul ona baktı, bir kez kararını verdikten sonra yü--ndeki hor gören ifade apaçıktı. "Bu tamamen uygun görü-Düyor-Laio'nun delicesine yalvaran bakışını görünce itiraz etme- 389mek iÇın kendimi zor tuttum. Önce Shek Kul, ardından ikiVarisi kürsüden inerlerken öfkeden dumanım tüterek bekle-dim, Kaeska Laio'nun zehirli bakışından kurtulmak içinGar'm yanında yer almıştı. Sezarre de gelip Elietimm ile ara-mızda durdu. Bu iyi olmuştu, zira keskin çeliği piç herifinbağırsaklarına hemen oracıkta saplamak için dayanılmaz birarzu duyuyordum. Kaeska ile efsuncu başından beri bu sonu-cu elde etmek için çalışıyor olmalıydılar. Saraya döndük; öf-keden öyle hızlı yürüyordum ki Laio'nun önümdeki yerinikoruyabilmesi için zaman zaman koşması gerekti. Dairesine girer girmez ona döndüm, ince duvar ve ke-penklerden kimin ne duyduğu umurumda bile değildi. "Buteke tek dövüş de neyin nesi oluyor? Bundan hiç söz etme-miştin! Shek Kul'un o kaltaktan kurtulma fırsatını görüncenefes bile almadan bunu yapacağından ne kadar da emindin!Neler oluyor?" Miğferimle bilekliklerimi sökercesine çıkarıprasgele yere bıraktım, bir mücevher yuvasından fırlayıp yu-varlanırken umurumda bile değildi. "Bu neredeyse hiç olmaz, Shek Kul'un gerçeği ortaya çı-karmak için bu yola başvuracağını hiç düşünmemiştim." Zır-hımı çıkarırken Laio'nun üzüntüsü yüzünden okunuyorduama endişeleneceğim başka şeyler vardı. "Dast yardımcım olsun, kahrolasıca adalet teke tek dövü-şün neresinde? Irith'i yenebilirdim kuşkusuz, Kaeska suçluda, masum da olsa... zavallı sefilin işini bu yüzden bitirdilermuhakkak! Şimdi o lanet olasıca efsuncu ile dövüşmem ge-rekecek, topuz kullanmakta usta görünmesi bir yana, banakarşı büyü de kullanacağına sıkı bir paraya bahse girerim!" Laio hızlı ve öfkeyle konuştuğum Törmalincemi aniçalışıyordu. "Buna cesaret edemez," diye karşılık verdi "Kimin haberi olacak ki? Küçük efsununun bir rfir3^0 narası olmadığını kim bilecek? Gerileyip piç herifin akl ı!oynadığını söylediğimde Shek Kul dövüşü durduracak mı> Rdoğruluk sınaması tam olarak ne şekilde oluyor?" Fena hainterliyordum, bir küfür savurarak pamuklu yeleğimi üzerimden sıyırdım. "Bu iki kişi arasında bir dövüş, ikisinde de bir silah vzırh olur ve ölene dek sürer." Laio gözyaşlarına boğulmaküzereydi. "Söz bir kez söylendi mi durdurulamaz, birisi öle-ne dek asla. Vazgeçen suçlu sayılır ve idam edilir." "Her iki taraf da mı? Bir anda vazgeçersem, kendimi Pold-rion ile bir günbatımı gezisinde mi bulurum?" Söylemek istediğimi anlamayan Laio aklı karışmış bir hal-de ellerini sallayıp duruyordu. "Dövüş ciddi bir şeydir, Shek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 230: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Kul, gerekli görmese buna başvurmazdı. Sen gerçeği söylü-yorsun, yani mutlaka kazanacaksın!" Ona baktım ve bu kadar genç oluşunu yeni bir gözle gö-rünce, ona bu şekilde güvenecek kadar bok yiyen bir aptal ol-duğum için kendime sövdüm. Buraya kadar başıboş sürüklene-rek gelmiş, kerteriz almam için gösterilen ilk şeye güvenmiş-tim, şimdi ise anlıyordum ki bulutlar arasında yol alıyordum. "Shek Kul, Kaeska'dan kurtulmak istiyor ama onun kanı-nın ellerine bulaşmasını da istemiyor, değil mi? Bunun ger-çek ya da adaletle ilgisi yok, sadece Shek Kul'un onu bizzatve açıkça suçlamaktan kaçmmasıyla ilgisi var!" Laio'ya oldu-ğum kadar kendime de kızgındım; Elietimm'in dişlerini dök-mek için öyle hevesliydim ki durup bütün bunları iyice dü-şünmemiştim. Yine de bu hıncımı Laio'dan çıkarmama engeldeğildi. "Pek hoşuna gitmişti, değil mi? Şimdi ise aklımı kurcala-yıp beni istediği zaman alt edebilecek kahrolasıca bir büyü- • ün karşısına çıkmam gerekecek. Eh, umarım hoşuna gidi-rdur; yarın bu saatte ben ölmüş olacağım, Kaeska da birnar suyu kadar temiz ve canı kimi isterse zehirlemek içinrbest olacak. Ama bir de iyi tarafından bak... sen ve Gar ye- 391; bir köle almak için Relshaz'a güzel bir geziye çıkabilirsi-niz Benden sonrakine daha iyi bakmaya çalış. Şansınız varsadöndüğünüzde Mahli ile bebek de hâlâ sağ olabilirler!""Fazla abartıyorsun..." diye başladı Laio, titreyerek. "Hayır, saf güvercin, hiç de değil!" Arkasını dönecekkenonu çenesinden tutup gözlerinin içine baktım. "Âdil bir dö-vüşte istediğin adamla karşılaşırım... Grival, Sezarre, muhafızkomutanı. Ustalığıma güvenir ve rünler nasıl düşerse kabul-lenirim. Bu ise farklı; bu büyü. Ve sadece hava, toprak, ateşve su gibi iyi büyü de değil. Bu, aklının içine girip onu sa-na karşı çeviren efsun." Demek istediğimi vurgulamak içinağır elimi Laio'nun başına koyunca altında ürktüğünü hisset-tim. "Daha önce o piçlerden biri kafatasımm içinde serbest-çe dolaşmıştı. Onunla dövüşmeyi denemiştim ve biliyorum kibunu yapamam!" "Bu adamın büyü kullanması kendisini ve Kaeska'yı suç-laması demek..." diye başladı Laio, yanağından aşağı incecikbir gözyaşı damlası süzülüyordu. "Kimse farkına varamadan ölmüş olurum!" Ellerimi çekipodada etrafıma bakındım. Bir sehpanın üzerinde bir testi za-yıf Aldabreshi şarabı vardı, kendime doldurmaya başlamıştımki birdenbire testiyi duvara fırlattım. "Bu bok çukurunda si-dik gibi bir içki bile içemiyorum!" Parçalanan testinin gürültüsü Laio'yu hıçkırıklara boğarkenbeni kendime getirdi, öfkem de topraktan testi gibi param-parça olmuştu. Başımı salladım; Laio daha çok gençti, Kaes-ka ile aynı kulvarda oynayıp da kazanmayı bekleyemezdi. Bu-nu bilmeliydim."Haydi, bırak ağlamayı." Elimi Laio'nun titreyen omzuna

392

koydum. Dönüp kendini kollarıma attı, gözyaşlarının sır vığını iç tuniğimin ince ipeğinden hissediyordum. "Çok üzgünüm," diye ağlıyordu. "Çok iyi bir plan ?> .görünüyordu, Kaeska'dan kurtulmak için çok iyi bir y0uShek'in çok memnun olacağını sanmıştım, henüz çocuk ist

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 231: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

mememi affettirebilirdi, dünden sonra bunu henüz yapm Vistemiyorum, zaten pamuk işini de yüzüme gözüme bulaştırdım ama Gar'm yardımıyla toparlayabilirdim, tabii ki Kaeskaburada olup sorun çıkarmazsa. Nai de çok güzel, ona ya daMahli'ye bir şey olacak olsa buna dayanamazdım ve Kaes-ka'nın bir şeyler planladığını bilip de onu durduracak bir şevyapmazsam bu tamamen benim hatam olurdu..." Nefesi kesilerek gözyaşları içinde öksürdü. îç çekerek onasarıldım, boğulan bir kedi yavrusu gibi bana tutunduğunuhissedince biraz irkilmiştim. "Şş, olan oldu artık." Bu konu-da iyimser değildim ama büyücüye karşı bir şansım olacaksagecenin yarısını Laio'nun isterisini yatıştırarak geçirmeye de-ğil, uykuya ihtiyacım vardı. "Haydi yatalım." Laio gözyaşlarıyla leke içinde kalmış yüzünü kaldırdı, alnıanlaşılmaz bir ifadeyle dalgalandı. "Pekâlâ, madem istiyor-sun." Parmak uçlarında yükselerek kendini bana doğru bas-tırdı ve dudaklarımdan öptü. Vücudum mesajı beynimdenyarım nefes daha önce aldığı için tepkisi de ani olmuştu. Bu.yanlış anlaşılmayı düzeltecek bir şey söylememe fırsat kalma-dan Laio kollarını ensemde kavuşturup beni daha da yakını-na çekti, ağzı aralık ve davetkârdı. Birden ben de onu şiddet-le öptüm, dudaklarım ve dilimle meydan okuyordum çünkübunun kesinlikle uygunsuz bir hareket olduğunun farkmday-dım ama yarın beni istediği gibi alt edebilecek bir büyücüyekarşı, yaralı bir bacakla ölümüne mücadele edeceğimin de enaz bunun kadar farkmdaydım. Laio rota değiştirdiğimi farketmiş olmalıydı ki baldırını bana doğru bastırdı, vicdanım g1"derek sönerken arzularım alevleniyordu. Dast aşkına, yarın •nbatımmda ölü bir adam olabilirdim ve madem idamabkûrnuna doyurucu bir yemek verilmiyordu, ben de nersa onu alırdım. Elimi aşağı kaydırarak ince ipeğin üzerin-

den göğsüyle oynadım ve ucunun sertleşerek dokunuşuma 393karşılık verdiğini hissettim. Bundan sonra her şey daha hızlı gelişti, ikimiz de durup^üşünmeden, yalnızca arzularda yitip gitmeye vermiştik ken-dimizi- Laio'nun bildiği bazı numaralar, durup soluklanabil-diğimde Aldabreshili kızların nerede eğitim gördüklerini me-rak etmeme neden olmuştu ama kızda kaşarlanmış fahişelereözgü hiçbir şey yoktu. Yalnızca bedenlerimizdeki içten vetensel bir lezzet. Cinsel bir tecrübe olarak gerçekten müthiş-ti. Sonra, çok daha sonra, darmadağın olmuş yatakta uzan-mış, ter bedenlerimizde ağır ağır kururken, serinlikten koru-mak için üzerimize bir örtü çektim ve uykuya daldık. Laio eş-siz bir lezzet olsa da, her şeye rağmen aklımdan son geçeninLivak olduğunu fark edince gülümsedim.

YVCE PLAnİR^in SALOTİV,GİZLİ ODA ŞEHİKHADRİ/İİİAL,Ön-YAzm 7'sitfC^f^Pndişelenme, Ryshad'm nerede olduğunu tam olarakfc biliyorum. Onu kurtarmak için gerekli her şeye sa- Jfc^hibiz." Planir tek bir mum alevinin aydınlattığı çe-lik bir aynada Shiv'in küçük, altın rengine çalan görüntüsüy-le konuşurken kendinden emindi. "Nasıl gidiyor?" Başbüyü-cü kolsuz bir gömlek giymiş, paravanlı çalışma odasındaki ci-lalı bir masada oturuyordu. Akşam güneşi hemen yanındaki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 232: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

uzun ve dar pencereden görülen Hadrumal kulelerinin ardın-da batıyordu. "Korkarım Viltred zorluk çıkarıyor." Shiv'in bitkinliği boğuk,metalik sesinden belliydi. "Tek istediği bir an önce Hadrumal'a git-mek; Ryshad o şekilde kaybolduktan sonra kendisini başka hiçbir yerde gü-vende hissetmiyor." "Ona Ryshad için endişelenmemesini söyle," diye tekrar-ladı Planir, efsunun Shiv'e görüntüsünü taşımayacağı masa-nın altında yumruğunu sıkarak. "Viltred'in o tapmağın kayıt-larını ele geçirmemiz için Lord Finvar'ı ikna etmesi gerek.Adamın eski hocasına biraz saygı göstermesini umuyorum;şu ana kadar denediğimiz hiçbir şey işe yaramadı." "Viltred'in şu anda kimseye saygı gösterebileceğini sanmıyorum," diyekarşılık verdi Shiv, karamsar bir sesle. "0 yaşlı ve yorgun, Eli-etimmlerden Eldritch adamlara kadar her şeyden korkuyor. Gönderebileceği-niz başka biri olmalı." "Casuel mi? O Baron Camarl m şu kayıp koloni hakkında,-, şeyler bulmasına yardım etmek üzere Toremal'e gidiyor.0nUn dışında kimseyi de şu anda gönderemem, Shiv." Pla-ir'in sesindeki otoriter tını üzerine konu kapandı."Tek alternatif Cas ise, herhalde iş Viltred'e kalacak." Shiv yüzünüburuşturarak sandalyesinde geriye kaykıldı, ellerini saçların-dan geçirip başının arkasında kavuşturarak duraksamasındanJcendini ne kadar çaresiz hissettiği belliydi. "Lütfen, Viltred'ten elinden geleni yapmasını iste, bununbenim özel bir isteğim olduğunu bizzat söyle. Durumunutakdir ediyorum ve arşiv eline geçer geçmez bağlantı kurupdoğrudan doğruya buraya taşınman için bir güç bağı oluştu-racağım." Planir'in ses tonu sıcak ve samimiydi ama parmak-larıyla eskiyip aşınmış pantolonuna sessizce vuruyordu."Elimden geleni yapacağım ama Saedrin beni, bir daha bunamış ihti-yar büyücülere dadılık yapmaktan korusun," diye iç çekti Shiv. "Su an-da Claithe'deyiz; Livak'm atı nallanır nallanmaz yola çıkacağız. BuradanLord Finvar'm beyliğine gitmek iyi havada bile iki günden fazla sürecek.""O kadınlar hâlâ yanınızda mı?" Planir kaşlarını çattı."Neden?" "Ryshad'a ne olduğunu öğrenip onu geri getirmek için elinden gelen herşeyi yaptığından emin olana dek gitmiyorlar." Shiv'in görüntüsündehafif, mahcup bir gülümseme vardı. "Lord Finvar gerçekten dire-tecek olursa, Livak'ın kitapları çalmayı açık açık teklif ettiğine inanabili-yor musun? Tabii ki bütün bunlar konsülün tüm yapabileceklerini Ryshad'ıbulmak için kullanmasına bağlı. Ayrıca bir avantajımız daha olabilir; Ha-lice muhafızının yüzbaşısını paralı askerlik günlerinden tanıdığını tahminediyor. O raporları bir şekilde size ulaştıracağız, Başbüyücü." Planir sırıtarak başını iki yana salladı. "İpleri biraz olsuneline aldığım görmek hoşuma gitti, Shiv. Unutma, Livak'aancak başka hiçbir seçenek kalmazsa izin ver. Hatırladığım

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 233: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kadarıyla onun hizmetleri pahalıya patlıyor!"Shiv gülerken büyü görüntüyü dağıttı ve Planir umursa-

mazca söylediği bir emirle mumu söndürdü. Başbüyücuzünü sıvazlayıp içinden söverek ensesini ovuşturduğu sır Hmeşe kapısı çalındı."Gir." "Finvar'dan o Arimelin arşivini alma konusunda bir üerleme var mı?" diye teklifsizce sordu Usara. Açık renk saçlarına bakılınca teninin de solgun olması beklenebilirdi ama bilgin büyücü bitkinlikten neredeyse kül rengiydi. "O uğursuz kılıcı durugörüyle bulma konusunda bir ge-lişme var mı?" diye karşı çıktı Planir, sandalyesinden kalkıpodanın diğer tarafındaki zarif ve sade büfeye doğru gitti. "Li-kör?" "Teşekkürler, nanelisinden biraz alayım." Usara derin veçaresizce bir iç çekişle kendini her tarafı oymalarla kaplı birsandalyeye bıraktı ve pis çizmelerini umursamazca üzeri ev-raklarla dolu bir sehpaya koydu. "Madem ki sordun, hayır,lanet olasıca şeye hâlâ ulaşamıyoruz." "Biliyor musun, D'Olbriot'un adamının kendini öldürt-mesinin daha iyi olabileceğini düşünmeye başlıyorum," dedisıkıntıyla Planir. "Bu olursa kılıcı bulabiliriz." "Tabii ki korunan kılıç değil de adamsa. Mellitha'nm an-lattıklarını hatırlasana, bir de Shannet'in Azazir'in öykülerinikanıtlamak için Viltred ile birlikte derin okyanusta adaları ara-dıkları zamanlar hakkında anlattıkları var." Usara içkisini yu-dumlarken keyifle mırıldandı. "Zaten D'Olbriot da elinde yal-nızca ölü bir adam, karşılıksız bir yemin parası ve büyük ola-sılıkla bilinmeyen bir düşmanın eline geçmiş bir yadigâr kı-lıç olacaksa, Toremal'de sana daha fazla destek vermeyebilir. "Hayır, vereceğini sanmıyorum." Planir kendi kadehinindibine baktı. "Sence Viltred'in ekleyecek işe yarar bir şeyleriolabilir mi? Durugörü hakkında mı? Ayrıca ayaklarını da Ka-lion'un hamamları için yeni kanal planı tekliflerinin üzerin-den çek, tamam mı 'Sar?" "Üzerine birkaç buruşuk yaparsam, okumuşsun gibi görü-ur " Genç büyücü _ ayaklarını indirmemizi. "Hayır,Viltred'te yardımcı olabilecek bir şey olduğunu hiç sanmıyo-rum; Caladhria'nm bir ucuna gitmeden önce de sönmeye yüz 397tutmuş bir mum gibiydi, köylülerle sohbet ederek geçen ikiyılın da onu pek toparlamış olduğunu sanmıyorum. Yine deo kahrolasıca arşivi bizim için ele geçirebilirse tahmin edebi-leceğinden çok daha büyük bir hizmette bulunmuş olur. Buuğursuz düşleri çözecek, onları kontrol etmemizi sağlayacak,değerli eşyayla o ilk temas sağlandıktan sonra yolu açacak biranahtar bulmalıyız. Otrick Kaos'tan önce yapılmış olabilecekbaşka Arimelin tapmakları bulmuş mu, yoksa hâli yalnızca bumu var?" "Özür dilerim, ne diyordun?" Planir'in gözleri Usara'nmayaklarının altındaki kalın bir parşömen demetine takılmıştı."Sana söylüyorum 'Sar, bazen içimden Kalion'u bırakıvermekgeliyor, bırakayım ki bütün o basit çekişmeleri ve tantanalıplanlarını alıp Konsül'de büyücülüğün otoritesini güçlendir-meye çalışsın. 'Pekâlâ, pes ettim,' diyebilirim, 'uygun bir oy-lama düzenlenene dek Başbüyücülüğü sen devral Ocak-Usta-sı, Misaen yardımcın olsun!'" Büyücü elini açarak makamınaait ağır altın yüzüğü inceledi, ortasındaki elmas kaybolmaya

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 234: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

yüz tutmuş gün ışığında gizemli görünüyor, etrafına yerleş- ?*tirilmiş dört taşın renklerini alıp karıştırıyordu, safir, kehri-bar, yakut ve zümrüt. "Hava, toprak, ateş ve su; onlarla neistersek yapabiliriz, öyle değil mi, 'Sar? En azından sıradaninsanlar öyle sanıyor. Biliyorsun ki ben Başbüyücüyüm, etra-fımızı saran dünyanın elementleri üzerinde bilinmeyen güç-lere sahip büyücülerle dolu bir adadaki en güçlü insanım.Ama açıklamasını dahi yapamadığımız güçlerle karşılaşmakiçin bir yol bulamazken bütün bunlar hiçbir işe yaramıyor,değil mi?""Bilginin orada bir yerlerde olduğuna eminim. Bilgi çoğu

zaman yanlış yerde kullanılır ya da yanlış anlaşılır ama nren kaybolur." Usara kadehini tekrar doldurmaya gitti si-niyi Planir'e uzattı ama o başını iki yana salladı. Usara devetmeden önce tekrar yerine döndü. "Saedrin yardım etsin HElietimmler tahtaya ilk taşlarını sürüp oyuna önden başlamdan bulalım onu. Ha, bu arada, Shannet ile Troanna genç Cnrian'a önce kimin öğrencilik teklif ettiği konusunda pırtlakgırtlağa geldiler. Mesele çözülene dek ikisinin de aklı başınagelmeyecek." Planir homurdandı. "Şu Dusgate'den gelen dik başlı deli-kanlı mı? Böylesin^ değerli ve saygıdeğer büyücüler de olsa-lar o ikisi bazen ilk yılındaki çaylaklardan daha budala olabi-liyorlar. Shannet'i yarın nerede bulabileceğimi biliyor mu-sun?" "Otrick ile birlikte Yeni Salon'da çalışıyor olacak," diyekarşılık verdi Usara, bir an düşündükten sonra. "Havayla suuyuşmazlıkları konusunda bir konuşma yapacaklar." "Fırsat bulursam Troanna'ya da uğrayacağım; ne de olsaKalion'un su kaynağını kurcalama arzusu hakkında Sel-Ustasıolarak ona başvurmam gerek, değil mi?" Planir'in yüzü birneşe kıvılcımıyla aydınlandı.Usara güldü. "Kesinlikle öyle, ey Başbüyücü hazretleri." Planir boş şöminenin önünü adımlamaya başladı, tazecanlılık yüzündeki yorgunluğu silmiş, omuzlarından bir nes-lin yükünü kaldırmıştı. "Peki, o pek muhterem ikiliyi hallet-tikten sonra, D'Olbriot'u yatıştırmak, adamına ne olduğunukesin olarak öğrenene dek onu mutlu etmek için ne yapabi-lirim?" "Ryshad'ı bulabileceğine gerçekten inanıyor musun?Usara'nm sorusunda kuşkudan ziyade hayret vardı. "Ah, evet, 'Sar. Ne oldu? Yoksa Başbüyücüne kayıtsız şart-sız inancın yok mu?" Planir gülümsedi, çökmeye başlamışalacakaranlıkta bile dişleri bembeyaz parlıyordu. Parmaklarını klatmasıyla odadaki tüm mumlar parlayıp canlandılar. "Bir-klarından daha iyi biliyor olmalısın, bu makamın gücü çi-li bicili bir yüzük ve onun vaat ettiği büyülerden çok dahafazlasına dayanır. Ryshad'tan haber almam iki günü bulmaz." 399 "Öyleyse endişelenmen gereken tek şey Kalion." Usa-ra'nm alnındaki kırışıklar düzelirken yüzü aydınlandı."Biliyor musun, bence tek bir koku ikisinin de dikkatiniçekebilir, tabii ki dikkaüice yerleştirirsek." Planir durup pen-cereden dışarı baktı. "Kalion sürekli çalışmamıza rağmen ne-den ortada bir şey olmadığını bilmek istiyor; sanırım ona herhareketimizi boşa çıkaran, tüm çabalarımızı sonuçsuz bırakankarmaşık Elietimm gizli planlarından bahsedeceğim. SieurD'Olbriot'a da bir haberci yollayacağım, tabii ki habercinin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 235: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

götüreceği karanlık imalar ve kaçamak cevaplar ona endişe-lenmesi için kayıp av köpeğinden daha acil bir şey verecek.""Peki, bu gizli planlar tam olarak ne olacak?" diye sorduUsara ama yüzüne bir gülümseme de yayılmıştı. Planir çaresiz bir hareketle ellerini açtı. "Bence bu açıkla-namayacak kadar karmaşık, sence de öyle değil mi? Nedenonlara şu Elietimmlerin Ryshad'm Relshaz'da esir edilmesin-den sorumlu olduklarını çıtlatmıyoruz?" "Sence bunu onlar mı yaptı?" Usara şaşkınlıkla gözlerinikırpıştırdı. "Hayır, öyle sayılmaz, bence sadece bu durumdan istifa-de ettiler. Mellitha'nm dediklerine bakarsak, D'Alsennin'eduyduğu yakınlık onu bir şekilde ele vermiş olmalı diye dü-şünüyorum; Den Rannion'un miğferiyle birlikte eski bir par-ça diye almaya çalıştığı demir pazubandım tanımladı. Hayır,bunun doğruluğunun bir önemi yok, 'Sar. Kalion sormayageldiğinde sen sadece ona Ryshad hakkında söylediklerimisöyle, tabii ki ona bunu bir sır olarak saklaması için yeminettir... ağzını bir vazonun kapağından bile daha sıkı tutması-nı söyle! Onun Takımadalarda kaybolmasında şu kahrolasıca

400

Buz Adalıların parmağı olduğundan şüpheleniyoruz, endan onu gizleyenin şu ölümcül etirik büyü olduğu kesin Vlion bunları Ely ile Galen'e anlatacak, tabii ki kesinlikle bir 'olarak, onlar da hikâyeyi kendi yorumlarıyla yaymaya baslymca dedikodunun arkası çorap söküğü gibi gelir. Bu -da Wze Ryshad'ı geri getirmeye odaklanmamız için zaman kazandırır, Arimelin izin verirse o zamana kadar da şu arşivi elegeçirmiş ve bu düşlerden nasıl yararlanacağımız hakkında birfikir edinmiş oluruz." Başbüyücü ikinci içkisini daha çok dol-durdu ve beyaz konyak kadehini keyifle genç büyücüye doğ-ru kaldırdı. "Arimelin izin verirse," diye tekrarladı Usara, kendi içki-sini bitirerek. "Ama Ryshad'm başına gelebilecekler beni hâ-lâ endişelendiriyor," diye acı bir ifadeyle ekledi. Planir başıyla onayladı. "Takımadalar tehlikeli yerler," di-ye ona katıldı, gözleri karanlıktı. "Dastennin'den dilerim ki,çok kötü muamele görüyor, açlık çekiyor, dayak yiyor ya dazincire vurulmuş olmasın. Herhalde bundan daha iyisini ümitedemeyiz."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 236: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

BÖLÜITI SEKJHToremalli Tor Alder Ailesinin Aile Arşivlerinden Alıntı, imparator YiğitAleonne'nin 35. Yılı KayıtlarındanTor Adler Baronu Dardier'e ağabeyi ve ailenin Sieur'ii Caprel'den sev-gilerle.Carrey'in yaralarının hızla iyileştiğini haber vermekten sevinç du-yuyorum. Bu hem annesini, hem de beni çok rahatlattı, ne de olsa insanınson oğlu diğerlerinden daha az değerli sayılmaz. Münasebetsizliğimi bağışla,itiraf ediyorum ki nedeni sinirlerimin bozuk olması. Çocuğa ve yol arkadaşlarına böylesine sinsice saldıran haydutların izinibulamadık; herhalde aradan bu kadar zaman geçtikten sonr'a bu boş bir umutolurdu. Yine de düzenli ve üniformalı bir grup adamın împaıatoı'un yolla-rında böyle bir cürette bulunup bu şekilde ortadan kaybolabilmeleri beni en-dişelendiriyor. Görünüşlerinin iyi düşünülmüş bir kılık değiştirme olduğunu,peruk ve üniformaların işleri biter bitmez çıkarıldığını tahmin ediyorum.Belki de genellikle saçları ve tenleri açık renk olan Dağ Adamlarından kuş-kulanmamızı istediler ama onların çok azı bu mevsimde evlerinden bu ka-

402

dar uzakta ticaret pekinde olurlar, bu yüzden onlardan kuşkulanma eaTde değilim. Carrey'i en çok düşündüren şey kılıcının kaybı, bir aile yadigârı uğu biliniyor ama Aile açısından pek önemli de değil doğrusu. Annesi bkmtının geçen yıl çocuğun babına bela olan o uykusuzluk ve kâbusların lrarlanmasma neden olacağından endişe ediyor, itiraf etmeliyim ki ben d hendişesini paylamıyorum. İyileşmesi sırasında bu tür peyler tekrarlanmakbunların babına bir kez daha geldiğini görmeyi de istemem. Bu yüzden IH/fen güvenlik görevlilerini uyarıp kılıcın birine satılmak istenmesi olasılığınkarşılık diğer Ailelerdeki dostlarına haber vermelerini sağlayın. Kılıcı tekrarele geçirebilirsek ne mutlu ama benim asıl endişem Carrey'in onun kaybın-dan dolayı kendisini suçlamamasını sağlamak. Yakında bizi ziyaret edeceği-ne göre, bu konuyu onunla özel olarak görüsebilirsen çok minnettar olurum

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 237: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

SHEKKVL'vn S ARAYIÛLDABRfSHİ fA KimADALARI,İLKrYAZin 8'iûüneşe bir kez daha göz attım; yurdumda olsa tam birçanlık bir süredir tam tepemizde asılı duruyordu amaişaret borusunu hâlâ duymamıştık. "Biraz daha su." Sezarre geniş ağızlı bir şişe uzattı, ben deitaatkâr bir şekilde içtim. Egzersiz sahasının kumlu zeminin-den yansıyan güneş, hamamın gölgesinde oturuyor olmamı-za rağmen bir fırının ağzındaki kavurucu hava gibi yakıyor-du. "Tamam, şimdi iyi oldu." Grival kılıcın çeliğini yağlı pa-çavrayla son bir kez sildikten sonra bileğitaşım bıraktı. Bencede iyi olmuştu doğrusu; kılıca verdiği o keskinlikle izin ve-rilseydi tıraş bile olabilirdim. "Teşekkür ederim." Grival'in gelmesini beklemiyor, Mali-li ile küçük Nai'nin yanında kalacağını sanıyordum ama biranda çıkagelmiş ve silahlarımla zırhımı kontrol etmeyi üstlen-mişti. Kılıcı örme zırhlı yeleğimin yanma koydu; son ana ka-dar onu giymeye niyetim yoktu. "Bu adam senden birkaç yaş büyük. Sıcak, zırh, aşırı ter-leme onu daha çabuk yoracak," diye belirtti Grival, düşünce-li bir şekilde. "Bundan yararlanabilirsin." "Bu adil bir dövüş olsaydı, evet, onu oyalamaya, hareketettirerek yormaya çalışırdım." Beyaz kumun üzerine kömür-le çizilmiş daireye bakarak yüzümü astım. "Ama hâlâ bir yo-lunu bulup büyü kullanacağını düşünüyorum. Benim adıma Shek Kul dan ricada bulunup tilaveti yasaklamasını istemısınız? "Ona bizzat bildirip bu lütufta bulunmasını isteyece"'diyerek başıyla onayladı Sezarre. "İşini en kısa sürede Wmeye mi çalışacaksın?" "Bacağın ne durumda? Bir topuza karşı rahat hareket edbilmen gerek." Grival alnındaki ıslaklığı sildi. "Kılıç zırhtsekebilir ama o topuz dokunduğu yerde mutlaka yara bırakırÇok darbe vurursa seni durdurur." "Onu elimden geldiğince çabuk kesmeye çalışacağım "dedim gaddarca. "Yorgunluk ve sıcağın da etkisiyle iyice kankaybedecek. Bir an önce zayıf düşmesini istiyorum; şansımvarsa bu büyüsünü de durdurur." Sezarre ve Grival birlikte başlarıyla onayladılar, büyününbu dövüşe leke süreceği düşüncesiyle yüzleri asılmıştı. "Ka-nını dairenin dışında dökmemeye çalış," diye uyardı Grival,ciddi bir ifadeyle. "Burada olma nedenin yalnızca gerçeği or-taya çıkarmak değil, bölgeyi de korumak." Tam olarak ne demek istediğini merak ederek tekrar gök-yüzüne baktım; güneş hiç hareket etmemiş gibiydi. "Siz hiçbu şekilde, doğruluk sınavı olarak dövüştünüz mü?" Sezarre başını iki yana salladı. "Bu çok ender olur. La-io'nun neden böyle bir sonuç beklemediğini anlıyorum." Üstü kapalı sitemi karşısında yüzümü buruşturdum, önce-ki gece Laio ile aramızda geçenleri onun da, Gar'm da kuş-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 238: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kusuz duymuş olduklarının pekâlâ farkmdaydım. Neyse kiherkes bana eskisi gibi davranıyordu, zaten kendimi yaklaşanbu dövüşe o kadar kaptırmıştım ki hiçbir şeyden utanacak ha-lim yoktu. "Ben Lys Izat bölgesinde böyle bir sınav görmüştüm.Grival pamuklu kumaştan çantasına sardığı kılıç temizlemetakımlarından başını kaldırdı. "Bir cinayet suçlamasını çözü-me kavuşturmak içindi ama bu üç yıl önceydi." "Sizce Shek Kul neden böyle yapmayı tercih etti?" Aklm- ne geçtiğini merak ediyordum.»gu tüm bölgelere bir mesaj verecek," dedi Sezarre, gayetemmın bir ifadeyle. "Büyüye hiçbir şekilde izin verilmeye- 405ceğini göstermek için." "gu efsuncular topraklarımıza sızmaya çalışıyorlarsa, kan-dırdıkları tek ^aptalın Kaeska olduğunu sanmıyorum," diyeekledi Grival. "Onun kaderi bunu düşünen diğerlerinin dedurup düşünmelerini sağlayacak." Ses tonundaki kesinlik, Ka-eksa'nın sonunun şimdiden belli olduğundan bu kadar eminolması hoşuma gitmişti. Acaba haklı olabilir miydi... başkaElietimmler de Aldabreshililer arasında nüfuzlu olanları ayart-maya çalışıyorlar mıydı, öyle idiyse planları neydi? Bu soru-yu da bir kenara bıraktım, önümdeki mücadele bitince düşü-neceğim bir şey daha çıkmıştı. , "Anakarada bu şekilde dövüşür müsünüz, bire bir? İşineyarayacak tecrübelerin oldu mu?" Grival ile birlikte artık biradalı olduğumu, geçmiş hayatımın dağların ardındaki sislergibi kaybolup gittiğini sürekli telkin etmelerinden sonra Se-zarre'nin tereddütle sorduğu bu soru beni şaşırtmıştı. Hamamın duvarına yaslanıp bir an gözlerimi kapadım veTakımadaların ağır, rutubedi sıcağının ortasında bir Toremalkışının taze kırağının anısını gözümde canlandırmaya çalıştım."Tüm Yüce Lordlar anlaşmalar yapmak üzere bir araya geldik-lerinde bazen bir ustalık sınaması olarak bire bir dövüşürüz."Kış Gündönümündeki Prensler Meclisi'ni Grival ile Sezarre'yeancak bu kadar açıklayabilirdim. "Her Lord en iyi adamım önesürer ve aralarında en iyi olanı bir karşılaşmayla belirlenir."Aiten birlikte katıldığımız son karşılaşmayı kazanmış ve oradanağır bir keseyle ayrılmış, kutlamalarımız da keseyi kısa süredehafifletmişti. Prensin yeğeni Baron Camarl bu defa katılmak is-teyip istemediğimi özel olarak sormuş, ona bunu yapacak ce-saretim olmadığını söylediğimde de hemen anlamıştı. Birden gözlerimi açtım. Şimdi yurdumun anılarını di"menin sırası değildi, yine de piç herifin başıma vurmana dikkat etmeyi aklımın bir köşesine yazdım. Alışık olHğum resmi karşılaşmalarda böyle darbeler yasaktı ve da]lıkla aynı kuralların uygulanacağını düşünerek gafil avlarımistemiyordum. "Hiç öldürdün mü?" Grival'in olumlu cevap bekledi""belliydi. "Evet, gerektiğinde." Duygusuz cevabım ikisinden de takdir dolu onaylamalar almıştı. İşaret borusu çalınınca hepimiz irkildik. Ayağa kalkıp ba-zı esneme egzersizleri yapmaya başladım, bu karşılaşmayaher yönden hazırlıklı çıkmaya kararlıydım. İnsanlar egzersizalanına akmaya başladılar, ilk gelenler geniş yapraklı ağaçla-rın altında en iyi yerleri kapıyorlardı. Bazı hevesli gençler da-ha iyi görebilmek uğruna gölgelerden fedakârlık edip hama-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 239: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

mın çatısına tırmanıyor, su mataralarını ve ceplerini doldu-ran fıstıkları paylaşıyorlardı. Etrafıma bakımrken özgür Ada-lıların çoğunun orada olduğunun farkına vardım; bir kez da-ha ana kapılar ardına kadar açık ve insanlarla doluydu ve yi-ne fark edilmeden dışarı çıkma şansım yoktu. Sezarre ile Gri-val zırhımı giydirirlerken bu alakasız meseleyi kafamdan atıpaklımı tamamen beni bekleyen karşılaşmaya verdim. Ses yükselince hepimiz Shek Kul ile eşlerinin geldiğini an-ladık. Egzersiz alanının uzak ucundaki geniş bir çardağın al-tına üç koltuk yerleştirilmişti, Gar ile Laio mağrur bir havay-la yerlerini alarak ipek eteklerini bileklerinin arkasına topla-dılar. İkisi de mütevazı günlük elbiselerini giymiş, hafif birmakyaj yapıp az sayıda mücevher takmışlardı. Laio selam ve-rir gibi elini kaldırınca başımla onayladım,.yüzünün ve du-ruşunun sakin olduğunu fark etmiştim. Dün geceki sınırsızarzularına rağmen bu sabah bana karşı her zamanki gibi dav-ranmış, itiraf etmeliyim ki bu da içimi rahatlatmıştı. Shek Kul kömürden dairenin ortasında duruyordu, o daJınlar gibi sade giyinmişti, hemen yanındaki bir köle oyu- „ içi boşaltılmış bir sukabağı taşıyordu. Savaş Beyi onu alıp? inden bir kertenkele salıverdi, tüm gözler üzerinde olan 407nullu yaratık bir o yana, bir bu yana fırladıktan sonra niha-yet çiçeklerle bezeli bir çalılığa yönelip saklandı. Kalabalıktanmemnuniyet dolu bir uğultu duyuldu, Grival ile Sezarre'ninbaşlarıyla onaylayıp bana gülümsediklerini görünce de rahat-ladım- Bu saçmalık her neyi ifade ediyor idiyse, yararıma iş-liyor gibi görünüyordu. Daha sonra kalabalık çalılıkla ilgilenmeyi bıraktı ve Kaes-ka ile Buz Adalının geçmesi için yol açtı. Kaeska da Laio veGar'mkilere benzer bir elbise giymişti ama süslü bir şekildedüzenlenmiş saç iğneleriyle tutturulmuş uzun ve hayli kaimbir peçeyle yüzünü de örtmüştü. Dövüş alanının karşı tarafı-na bakınca Laio ile Gar'ın da soru sorarcasına bakışıp anla-mayan bir ifadeyle omuz silktiklerini gördüm. "Yüzünü neden kapatmış?" diye sordum, zırhımı kalçala-rıma sıkıca oturtan Grival'e. "Bu normal midir?" Kemerimibir ilmek sıkıp tekrar gevşettim, nefesimi biraz fazla engelli-yordu. Grival de şaşırmış görünüyordu. "Hayır, gelenekleri bildi-ğim kadarıyla değil." Omuz silkti. "Belki de bakışlarındaki birşeyin kendisini ele vermesinden çekiniyordur." Sezarre sözünü tutarak Shek Kul ile konuşmak üzere daire-de ilerledi. Savaş Beyi başını eğip ciddi bir ifadeyle onayladı;bakışları Sezarre'nin Elietimm'i gösterdiği elini takip ediyor-du. Shek Kul seri bir el hareketiyle rahibi çağırdı ve katı birifadeyle onunla konuştu; sözlerini bir dizi sert hareketle vur-guluyordu. Elietimm saygıyla başını eğerek mütevazı bir ifa-deyle onayladı, buna biraz fazla hazırlıklı olması beni huzur-suz etmişti, zira büyünün bir şekilde stratejisinin bir parçasıolacağını biliyordum. Kara dairenin içinde benim için belir- lenmiş yere doğru ağır ağır giderken sımsıkı eldivenle ?içinde parmaklarımı esnetiyor, piç herifin ilk olarak ne dyeceğini merak ediyordum.408 Boynuna kadar inen ve kıvrılarak yanaklarını konmiğferinin altından güçlükle görünen yüzü hiçbir şeyi K il-etmiyordu. Zırhını inceledim; omuzlarını ve karnını kapattabaklanmış köseleye benzer derinin üzeri, örme zincirli t

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 240: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

bakalarla kaplıydı. Altında görebildiğim takviyelere bakılıpbir yük beygiri gibi terleyecekti ama ben de öyle, yani Tün-lerimiz eşit olacaktı. Sakalım terden şimdiden sırılsıklam ol-muştu ama bu rahatsız edici hissi umursamadım. Basit şeyle-rin dikkatimi dağıtmasına izin vermenin sırası değildi. Rahi-bin baldırlarını çelikten bacak zırhlarının üzerine geçirdiği,esnek köseleden bir baldırlık koruyordu. Bu da her zaman ol-duğu gibi dizlerini en zayıf noktası yapıyordu. Örme zırhımve miğferimle, hele bir de Grival'in bir yerlerden bulup ge-tirdiği çivili kösele bacak zırhlarımla ondan daha iyi korunu-yordum. Ama üzerimde de ondan çok daha fazla ağırlık var-dı ve dövüş fazla uzayacak olursa, bu sıcakta dökeceğimiz ter-le birlikte bunun çok etkisi olacaktı. Bu işi olabildiğince ça-buk bitirmeyi bu defa kesin olarak kafama koyarak miğferi-mi sıkıca oturttum ve burun çubuğunu kaydırarak yerleştir-dim. İkimiz de yerlerimizi alınca Shek Kul, Gar ile Laio'nunarasına geçti, Kaeska bir kenarda alçak bir taburede oturuyor-du, peçenin altındaki başım öne eğmişti. Savaş Beyi çevrede-ki binalarda yankılanan ani bir sesle ellerini çırptığında derinbir nefes alıp tüm dikkatimi Elietimm'e verdim. Uzun bir anboyunca ikimiz de kıpırdamadık, sonra Elietimm yanadoğruihtiyatlı bir adım attı, dövüş başlamıştı. Kılıcım hazır, ağır ağır hareket ediyor, neyle karşı karşıyaolduğumu tartıyordum. Bir piyade silahı olan uzun bir topuzkullanıyordu, sivri uçlu metal başının yanı sıra çelik şeritler- Bir topuzda böylesine karmaşık bir koruma görmeye alı-{içlendirilmiş kara tahtadan sapında da dikenli bir bilekurnası vardı. Yani doğrudan orayı parçalama şansım yok-tu-değildinı; elini neredeyse çepeçevre sarıyor ve eklemleri- 409 sarsılmaz bir korunma sağlıyordu. Kemerindeki kamayı daf rk ettim ve dikkatimi dağıtmamaya çalışarak boştaki elinebaktım- O da ağır bir zırhlı eldivenle korunuyordu, yani enazından o kamayı kolayca çekemeyecekti. Birbirimizin menzilinin hemen dışında kalarak daire çiz-iye devam ediyorduk, ayaklarımız kumlarda sürünüyordu,alınlarımız şimdiden boncuk boncuk terlemişti. Dizlerine sal-dırmak istiyordum ama miğferim olsa da olmasa da duruşu-mu alçaltarak o topuzu başımın yan tarafına yemeye hiç ni-yetim yoktu. Hareketlenip bana doğru hızla bir adım aldı,ben de hemen geriledim, kılıcım hazırdı. Devamını getirme-di, bunun yerine alaycı bir gülüşle başını salladı. Varsın sırıt-sın; alaylarla dikkati dağılacak çaylak bir asker değildim ben.Fırsat bulsam yüzüne tükürecektim; bakalım buna ne diye-cekti. Kendini kaybetmek, kılıcını kaybetmekten daha ölüm-cüldür... diyen ülkemdeki o başçavuşun sözlerini hatırladım. Daire çizmeyi bırakıp yan yan adım almaya, ağırlığımı birayağımdan diğerine vererek dengesini ve duruşunu tartmayaçalıştım. Elimin tersiyle aşağı doğru savurduğum bir hamleneredeyse ona vuruyordu ama kılıcımı topuzunun başıyla ya-kalayıp çepeçevre döndürdü, o kılıcın çeliğini kılıç kıran di-kenlerin arasına kıstırmaya çalışırken ben de aynı gayretlekurtarmaya çalışıyordum. Kılıcı kurtardım ve rahip geriye sıç-rayıp yerini bularak omzuyla miğferi arasındaki boşluğa inipbaşmı uçuracak olan bir darbeden son anda kurtuldu. Piç he-rif kılıcımı yine yakaladı, bana başka darbe şansı tanımamak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 241: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

için tüm gücünü kullanıyordu ki kılıcımı yine kurtardım. Budefa kendim bir adım geriledim ve fırsat kolladım. Bir başkakılıca karşı olsa art arda darbelerle vuruşmaya girişir, karşım-

410

da en ufak bir tereddüt gördüğümde de öldürücü darb -dirirdim. Bu şekilde kullanılan bir topuza karşı ise bövlseçeneğimin olmayacağı açıktı; Buz Adalının sıcaklık vehımm ağırlığı beni yavaşlatmaya başlayana dek dövüşümaya çalıştığını düşünmeye başlıyordum. Daha şimdiHtepkilerim onunkilerden yalnızca bir parça daha hızlı, darhlerim yalnızca bir parça daha sert, ayaklarım kuru kurnıüzerinde yalnızca bir parça daha çevikti. Kendime aşırı pi-venmemem gerektiğini hatırladım. Hamle yaptım, o da geriledi, kılıcımı geniş, yüksek bir sa-vuruşla tekrar indirdiğimde yana doğru savuşturdu. Kılıcım to-puzun sapından aşağı kayarken yüklenip onu geriye doğru ite-ledim, neredeyse ayaklarını yerden kesecektim. Kazandığımavantajı devam ettirerek seri darbeler indirdim, yalnızca savun-ma yapabiliyordu, bense ona kılıcımı bir kez daha kıstırma fır-satı vermiyordum. Vuracak gibi yapıp onu kandırdım ve böğ-rüne tam isabetli bir darbe indirdim, iyice bilenmiş çelik karaköseleyi ezmiş, darbenin şiddeti kaburgalarını fena halde ez-mişti. O dairenin içinde gerilerken dizlerine vurmak için fırsatkolluyordum, alçaktan bir savuruşla onu sıçrayarak geriletirkenkarşı hamlesinden sakınmak için kendimi de geriye attım. İlk defa o anda hissettim: Bir tırnaklama, ısrarcı parmaklavurma hissi aklımın kapılarının kenarlarında dolaşıyorlardı.Dişlerimi sıkıp piç herifin üzerine atıldım, her iki yanma hız-lı, kısa göstermelik darbeler indirerek savunmasını düşürdümve karnına doğru hamle yaptım. Adımımı attığım anda, tamzamanında yana döndü; orada öylece dikiliyorduk, miğferle-rimiz birbirine dokunuyor, ellerimiz vücutlarımızın arasındasıkışmıştı ki yanak muhafazalarının altında dudaklarının kı-pırdamadığını gördüm. Poldrion'un gözünden kaçıp bilinci-mi rahatsız etmeye gelen bu iblis her ne ise, onu hareketegeçiren rahibin sözleri değildi. Bunu düşündüğüm sırada ke-mirici his bir kat daha güçlendi. Plietirnrn'i iterek uzaklaştırdım ama canlanmış olarak geri,J; Şu anda bu lanet olasıca büyüyü kimin yaptığını düşü-celc vaktim yoktu, eğilip yana kaçıyor, her savunma hare-Hni toparlayıp bir avantaja dönüştürmek için çabalıyor-Aırn Bu arac^a içten içe çökertildiğim hissi, savunmalarımınöküşü giderek güçleniyordu. Ümitsizce bir parlamayla sa-vunmamı bırakıp her şeyimi ortaya koyan bir saldırıyla üze-rine fırtına gibi darbeler indirmeye başladım, kendim de bir-kaç yaralayıcı darbe alsam da rahibin kol ve bacaklarında bir-kaç etkili kesik açabilmiştim. Tatmin olmuş bir halde, kanabulanmış kumlardaki sinsi tuzaklara dikkat ederek geriledim,kanayan yaralarıyla gücünü yitiren Elietimm'in savunmayaçekildiğini gördüğüme seviniyordum. Başımın içinde kulak tırmalayıcı bir gürültü patlak verdi.Soğuk pençeler aklıma gömülüp kapanarak duyularımı altüstediyorlardı. Sıcak gün ışığı gözlerimin önünde soluyor, ayak-larımın altında hiçbir şey hissedemiyordum. Güçlükle nefes

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 242: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

alarak tökezlerken kalabalığın sesleri boğulup duyulmaz oldu,dizlerimin bağı gevşemişti, başım dönüyordu. Beynimi kafa-tasımm içinde bir çıngırak gibi sallayacak bir topuz darbesin-den içgüdüm sayesinde kurtuldum ama piç herifin bir son-raki hamlesini izlemekten başka bir şey yapamıyordum. Pen-çelerini zihnime geçiren nefretle ne kadar boğuşsam da karademir dikenler bulanık gözlerime doğru inerken kıpırdaya-mıy ordum. Kılıcım darbeyi karşılayarak akıcı bir hareketle yana doğ-ru kaydırdı. Ayaklarım hareketi devam ettirerek yavaş ve den-geli bir şekilde ağırlığımı yaydı, ellerimse bir dizi delici dar-be savuruyordu. Bir başka zekâ bedenime girip Buz Adalınınyaptığı her şeye karşı savunurken aklımı ele geçirmek için çıl-gınca bir mücadele sürüyor, bense yalnızca hayret içinde iz-lemekle yetinebiliyordum. Kılıcın kabzasını tutan, yorgunluk-tan katılaşmış parmaklarımın üzerini örten uzun, gölgemsi

411

bir eli belli belirsiz görüyor gibiydim, bir mühür yüzüş-iri mavi taşı gün ışığını yansıtıyordu. Beni karanlığa çek^11ye çalışan büyünün kenetlenmiş elleriyle mücadele ed'^dum ama aklım bedenimi bir iki adım geriden takip eddu. Damarlarımda başka birinin duyguları dolaşıyor, kasl^mı geriyor, her hareketimi yönetiyordu. Bir heyecan, bir krarlılık, bir gençlik enerjisi ve hepsinden çok da Elietimrr/ve onun gibilere karşı katı bir nefret hissediyordum anıa b'yandan da bütün bunlardan kopuktum, adeta bir ateş nöbetinde kendimi kaybetmiş gibiydim. Rahip kumlardaki yapış yapış bir birikintiye basarak den-gesini kaybetti, aldığı darbelerle zayıf düşmüştü. Uzun ellersırtına, başına ve omuzlarına art arda ezici darbeler indirir-ken Elietimm bir o yana, bir bu yana yuvarlanıp ayaklarınıteperek topuzu savuruyor, zırhını, tenini ve altındaki kanabulanmış etlerini parçalayan jilet kadar keskin kılıçtan kurtul-maya çalışıyordu, bense aklımın uzak bir köşesinden izliyor-dum. Dudaklarımdan bana ait olmayan bir ses döküldü, Tor-malince sözcükler o ana dek yalnızca şiirlerde ve mahkeme-lerde duyduğum kadim bir ahenkle çınlıyorlardı. "Efendine dön ve ona bu toprakların bize ait olduğunu söyle. Kazandığı-mız şeyi son karış toprağına ve son adama kadar savunacağız!" Rahip şaşkınlık dolu bir dehşetle başını kaldırdı, yüzünün

rengi kan ve terden bir maskenin altında solmuştu. Bir efsunokudu ve bir anda yok oldu, geride yalnızca çiğnenmektendarmadağın olmuş, kanlar içindeki kumlar kalmıştı. Alanda müthiş bir gürültü patlak verdi ama tek duyabildi-ğim kafamın içindeki delice bağrışmalardı."Bu da nesi? Sen kimsin? Neredeyim?" Dizlerimin üzerine çöküp miğferimi ve eldivenlerimi çı-kararak başımı ellerimin arasına aldım ve kalan gücümü sondamlasına kadar kullanarak o paniğe kapılmış varlığı kafam-dan atmaya çalıştım. Nefesimi kesen bir çabuklukla bir anda . mjS kafatasımı sağır edici bağrışmalarm ortasında boş birizlikle çınlar halde bırakmıştı. Ellerime baktım, yine ken- ej]erimdiler ama kılıç tutan elimin orta parmağında soluk. iz ve hafif bir eziklik vardı. Birisi görse şimdi kayıp olan, 4-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 243: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

13rtası tek taşlı geniş bir yüzük taktığımı sanırdı."Ry-shad, nerenden yaralandın?" Başımı kaldırınca fal ta- gibi açılmış endişeli gözlerle beni süzen muhafız komuta-nını gördüm. "Yaralıyım ama düzelirim." Başımı çevirip Grival ile Se-zarre'yi görmeye çalıştım, yanıma ilk gelenin neden onlar ol-madığını merak ediyordum. Gördüklerim, ise fazlasıyla hoşu-ma gitmişti. Grival, Kaeska'yı yüzüstü yere yapıştırmış, diz-leriyle bacaklarına bastırarak ellerini arkasında sımsıkı bağlı-yordu. Sezarre de elini sıkıca doladığı saçlarından tuttuğu ba-şını acımasız bir açıyla geriye çekmiş, o kahrolasıca peçesiy-le ağzını bağlıyordu. Kaltak, orospu, cani kaltak; o zehirleyi-ci efsun onun işiydi kuşkusuz. Peçe takmasına şaşmamalıydı.Ne yazık ki onu eğiten büyücü kaçıp kaderinden kurtulmuş,onu tüm Adalıların önünde suçlu durumda bırakmıştı. Kade-rinin ne olacağını da yalnızca onlar biliyordu. "Ryshad!" Shek Kul'un ani seslenişi Adalıları öyle bir sus-turmuştu ki, uzak bir ağaçtaki tasasız kuşların şakımalarımduyabiliyordum. Doğruldum, dizlerim adeta hâlâ bir başkası-nın hareket ettirmesini bekledikleri için hafifçe sendeleyerekkanlı kumlardan geçtim ve karşısına çıktım. "Gerçek Kaeska adlı kadını suçlu çıkardı, bedelini ödeye-cek," dedi Savaş Beyi, duygusuz bir sesle. "Sen aklandın amabu meselede beni çok rahatsız eden şeyler var. Bu büyücü se-ni tanıyordu, sen de onun halkıyla senin buraya gelmedenönceki halkın arasında çok çekişme olduğunu söyledin." ShekKur un sesi biraz yükselerek sözlerini heyecanlı kalabalığın enuzak köşelerine kadar taşıdı. "Senin büyüyle en ufak bir ilginolmadığına gerçekten inanıyorum, Rek-a-nul'un kehaneti bu- nu gösteriyor. Ancak büyük bir tehlike de var, bu adyoldaşlarının intikamını almak için seni arayacaklardır ç ^burada tutamam, bölgeye böyle bir murdarlığın pırrngöze alamam." Laio oturduğu yerden kıpırdandı, Shek Kul dönüp ona hkacakmış gibi başını oynattığında ise geri oturdu. Adama hkıyor, Dastennin aşkına ne demek istediğini anlamaya çalıyordum. Shek Kul kollarını kavuşturarak beni süzdü. "İdamsona erer ermez buradan gideceksin." Savaş Beyi arkasını dönüp ağır adımlarla egzersiz alanımterk etti, Gar Laio'yu kolundan çekiştirip götürüyor, Grival ileSezarre de Kaeska'yı aralarında çekerek götürüyorlardı. Acı-masız eller omuzlarından tutmuş, tökezlediğinde doğrulma-sına bile fırsat vermeden, dizlerini çakıl taşları üzerinde yara-layarak sürüklüyorlardı. Bir yerlerden bir el bana bir su ma-tarası fırlattı ve kavrulmuş bir halde birkaç yudumda boşalt-tım, ardından da gözlerindeki korkunun geniş gülümsemesi-ni yalanladığı kâhyadan bir kupa güçsüz şarap aldım. "Gel." Sersemlemiş bir halde muhafız komutanının peşin-den muhafız kışlasına gidip soyundum ve sakin bir köşedeyıkandım, bu beklenmedik gelişmeler karşısında aklım hâlâkarmakarışıktı. Kimsenin bana bir kol boyundan daha fazlayaklaşmadığım görünce sayısız yara ve kesiğimi Sezarre'ninseçme merhemleriyle ovmaya başlamıştım ki şaşkınlık dolumırıldanmalar duyarak arkama döndüm. Tüm muhafızlar or-tadan kaybolmuşlardı. Shek Kul karşımda dikilmiş, düşüncelibir ifadeyle bana bakıyordu. "Bana bırak." Elini uzatınca ne yapacağımı bilemeyerek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 244: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

merhem kâsesini ona verdim. İşareti üzerine döndüm, ağırkokulu merhemi omzumdaki berbat bir yaraya sürdüğünühissediyordum. "Kaeska'dan kurtarmakla bana birçok bakımdan büyük birhizmette bulundun," dedi. "Erkek kardeşi öldürüldükten son- J ha da tehlikeli olacağını başından beri biliyordum. Onunr lli2iyle sa§lanan lt;tifaka ihtiyacım kalmayınca bölgeye birlaht sahibi olup onun saçmalıklarına artık katlanmayacağı-farkındaydı. Birçok bakımdan çok iyi bir kölesin. Laio'nun 4-15A böyle düşündüğünü biliyorum, zaman olsa ona çok şey öğ-rebilirdin- Ama sen bana bir zamanlar sahip olduğum bir şa-} ini anımsatıyorsun, yabani iken çok geç yaşta yakalanmış veancak şiddetle eğitilebilmişti. İyi bir kuştu, cesur ve gözü pek-ti hızlı uçar ama çağrılınca gelmekte hep gecikirdi." Shek Kulküçük kâseyi omzumun üzerinden uzatınca ona döndüm. "O kuşun hep dağların zirvelerini özlediğini bilirdim,"dedi Savaş Beyi, "başı örtülü ve kafeste kapalıyken bile. So-nunda kösteklerini kendi elimle çözüp onu salıverdim. Her-halde sana verebileceğim, senin için de bir anlamı olabilecektek ödül bu." Ağzımı açacak oldum ama elini kaldırarak beni susturdu."Bu kadarı ikna olmam için yeterli olmazdı ama hesaba kat-mam gereken büyü meselesi var." Sert bakışlı gözleri benim-kileri arıyordu. "O dövüşte yanlış bir şeyler vardı, etrafını sa-ran uğursuz bir şey. Ne olduğunu bilemiyorum ama yerindebir başkası olsaydı, kumsalda tek basmayken dev yılan görün-müş olmasaydı, büyücülük kuşkusuyla seni de öldürtürdüm.Şimdi ise gitmene gönül rahatlığıyla izin veriyorum, tabii kigeri dönmemek için inandığın en kutsal şey üzerine yeminetmen koşuluyla." Yutkundum, ağzım bir anda kuruyu vermişti. "Yemin edi-yorum; sözümden dönersem Dastennin beni boğsun ve çıp-lak cesedim kıyıya vursun."Shek Kul başıyla onayladı, tatmin olmuş görünüyordu.Bu nişan Takımadalardan güvenle geçmeni garanti edecek-tir." Bana altından, mücevherli bir madalyon uzattı, yurdu-nla götürecek olsam bana kesinlikle rahat bir emeklilik sağla-yacak bir şeydi bu.

416

?iŞÜ- "Teşekkürler," dedim, söyleyecek başka hiçbir sevnememiştim.VaŞ Beyi) "Şimdi giyin, hainin işini göreceğiz," dedi Sav;gaddar bir sesle. "Onu suçlayan kişi olarak sorumluluğun'cak o öldüğünde sona erecek." Giysilerimi üzerime geçirip itaatkâr bir şekilde onu i ]dim, malikâneden çıkıp kumsala doğru yola koyulduğunuda içim bulanarak az sonra neye şahit olacağımı merak ed'yordum. Kaeska gelgit kazıklarla sabitlenmiş geniş bir tahtplatforma yatırılmış, elleri ve ayakları açılıp bağlanmıştı. Göz-lerinin ve ağzının balmumuyla mühürlendiğini görünce ken-dimi tutmaya çalıştım, teni yanık izleriyle doluydu. Çılgıncasolumaya çalıştıkça burun delikleri açılıp kapanıyordu. ShekKul bir an duygusuzca ona baktıktan sonra sahildeki kara

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 245: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kumlardan iri bir taş alıp Kaeska'nm göğüs kemiğinin üzeri-ne düzgünce koydu. Kaeska sanki yanan bir kömürmüş gibikıvrandıysa da bağlı olduğu için yerinden oynatamadı. ShekKul bana bakarak başıyla işaret verince ben de gönülsüzceyumruk büyüklüğünde bir taş buldum ve Kaeska'nm görme-den acıyla buruşturduğu yüzünden gözlerimi kaçırarak onunkoyduğu taşın yanma bıraktım. "O ölene dek kalacaksın." Shek Kul arkasına bakmadanağır adımlarla uzaklaşırken kendimi Kaeska'nm cezasına kat-kıda bulunmak için sıraya girmiş Adalıların arasında buldum.Kimi gözyaşı döküyor, kimi açıkça kötücül bir zevk duyuyorama hepsi onu ağır ağır ezerek öldüren yüke bir şeyler ekli-yordu. İkindi akşama dönüştüğü sırada, iğrenç bir renge bürün-müş olan Kaeska her nefesini güçlükle alırken Gar geldi. Asık bir suratla orta boy taşını koyduktan sonra kumsalıngölgesinde yanıma yaklaştı. "İyi misin?" diye sordu.Başımla onayladım. "Söylesene, bütün bunların amacıİdamın ince düşünülmüş gaddarlığından rahatsızlık dü-ne

nrdum. "Neden yalnızca kafasını kesivermeme izin ver-yuyü ,»diyorsunuz?"O zaman kanı toprağı kirletir,' Gar ciddi bir ifadeyle ba-salladı. "Kimseye lanet edememesi için ağzı kapalı, ba-laları değdiği şeyleri kirletemesin diye gözleri de kapalı. Ka-ska bölgeye, halka ve topraklara karşı büyük bir suç işledi,hu idamla da hepsi onun ölümüne katkıda bulunuyorlar. Öl-düğünde ona ait olan her şey cesedinin üzerine yığılıp yakı-lacak, böylece onu bu yere bağlayan her şey yok edilmiş ola-cak. Deniz külleri ve beraberinde bu lekeyi de alıp götüre-cek." İÇ çekti. "Siz anakaralılarm hakkımızda neler söyledik-lerinizi biliyorum. Bizi her an birbiriyle savaşan, kana susa-mış vahşiler olarak görüyorsunuz. Gerçek şu ki biz hayata de-ğer veririz, çok değer veririz, işte bu yüzden de bir hayatıböyle yok ettiğimizde ölüm şeklinin de bir anlamı olmasınaözen gösteririz." Shek gibi Gar da kumsaldan ayrılırken arkasına bakmadan,bu anlaşılmaz törene katılmak için gelmiş Adalıların arasın-dan geçerek doğruca malikâneye döndü. Bir süre sonra, kuy-ruk biraz azalır gibi olduğunda Laio geldi. İki elini ve tümgücünü kullanarak zorlukla kaldırabildiği bir taş taşıyordu,malikânenin içinden bir yerden getirmiş olmalıydı. Nefes ne-fese kaldırarak taşı Kaeska'mn göğsünü kaplayan yığının üze-rine sertçe bıraktı. Istırap içindeki kadından cılız bir inilti ge-lince Laio bir yılan ısırmışçasma geriye sıçrayıp telaşla etrafı-na bakındı. Beni görünce gelip yanıma, saçaklı ağaçların al-tındaki kuru kumların üzerine oturdu."Bunu sona erdirmek istedim," diye usulca mırıldandı."İşe yaramıştır," diyerek onu temin ettim. "Nereye gideceksin?" Laio'nun sesi titriyordu. Küçük eli-ne uzanıp okşayarak onu rahatlattım, uygunsuz olup olma-ması umurumda değildi. "Adalardan ayrılınca iyi olacağım. Eski efendime d"ğim." Kuru bir ifadeyle gülümsemeyi becerdim. Laio demirlemiş çok sayıda kadırganın yalpaladığı K'4-18 ğunun da adalar arasındaki kanala doğru yol aldığı liman

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 246: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

? ret etti. "Şu kızıl flama Sazac Joa'nm sembolüdür. Kantkonuşursam seni yolcu olarak alır. Tüm eşyalarının gem'yüklenmesini de sağlarım." Laio titreyen dudağını gizlem Viçin çenesini kaldırdı."Çok düşüncelisin." "Pek sayılmaz," diye itiraf etti Laio, eski tavırlarını andı-rarak. "Shek Kul geride bölge için tehlike oluşturabilecek hiç-bir şeyinin kalmamasını sağlamamı istedi." Bu mantıklıydı. Laio doğrulup elbisesindeki kumları silke-ledi. Giderken döndü. "Sezarre ile biraz yiyecek gönderirim,"dedi. "Teşekkür ederim," diye seslendikten sonra tüm sinirleri-mi topladım ve Kaeska'nm boynundan nabzını bir kez dahayokladım. Teni yapış yapıştı ama parmaklarım canının cılızritmini hâlâ hissediyordu. İç çekerek tekrar oturdum ve gad-darca nöbetime devam ettim.Kaeska'nm ölmesi üç uzun gün ve gece sürdü.

YERLEŞİM MERKEzinin DOĞU SAHİLİ,KEL AR^ÛRjEn,Son-İLKYAzın 34'ü, KpLoni'nin İKİnci YJLİ66i(f^\ ehir yatağı nasıl, Kaptan?" Temar günlüğüne işle-^^r ^2* zahmetli notlardan başını kaldırıp karşısında JL olduran yıllanmış denizciye baktı, gemi hafifçe yal-palarken bacakları aralık, dengeli duruyordu. "Yeterince iyi, çapa dayanacak. İhtiyar Kartal burada bir sü-re güvende olacak." Tıknaz denizci, sevecen bir memnuniyet-le direği sıvazladı, sert hatlı yüzü bir gülümsemeyle aralanır-ken güneş ve rüzgâr altında bir ömür boyu gözlerini kısmak-tan kaim kaşlarının somurtkanlaştırdığı ifadesi de biraz olsunyumuşadı. "Meig'i akıntıyı ve nehrin akışını izlemekle görev-lendirdim." "Güzel." Temar üç kenarlı yelkenli kıç direğinin yanında-ki yerinden kalkıp tutulmuş omuzlarını gerdi, giderek güçle-nen güneşin altında, içinden dar deri yeleğini çıkarıp atmakda geçmiyor değildi. Nehrin ağzındaki geniş koyun etrafınabaktı. Sık ormanlarla kaplı tepeler çalı ve bodur ağaçlarla kap-lı kumsala dimdik iniyor, gizli iç bölgenin sırlarına davetkârbir giriş sunan kahverengi nehrin kıyılarından içerilere doğ-ru uzanıyorlardı. Düzensiz esen rüzgâr filiz veren ağaçlıklar-dan baş döndürücü kokular taşıyordu. Temar baharın koku-sunu derin derin içine çekti. "Hiç kuşkusuz, erzak almak içinburaya gelmeleri gerekirdi, değil mi, Usta Grethist?" Kaptan başıyla onayladı. "Ellerinde Sieur'ün haritalarınıniyi birer kopyası var, bizdekilerin aynısı, Denizci ile sahil hat-

tını keşfettiği sıralarda yaptıklarından. Çizelgeler buradangünlük yol boyunca daha geçerliler. Burası av hayvanı Veze su bulunan, iyi bir demirleme yeri olarak açıkça belirti"miş." Temar gidip kıç tarafındaki küpeşteden aşağı sarkarak içekti. "Öyleyse neredeler? Başlarına bir felaket gelmiş olabi-lir mi? Belki de bazı şeyler değişmiştir, kumluklar ve bu gi_bi şeyler. O çizelgeler artık en az on sekiz, on dokuz ya?lrı_da olsa gerek." "Usta Halowis'i tanırım." Denizci de gözlerini kıyı hattı-na dikerek kollarını kavuşturdu. "Yabancı sularda dikkatli yolalmayı bilir. Hem başlarına bir felaket gelmiş olsa bunun iz-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 247: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lerine rastlardık. Rüzgar Çanı'nm kalıntılarını bulduk, üstelik ogeçen yıl geçitte kaybolmuştu, değil mi? Yüksek dalgalar birkış boyu harap etmesine rağmen hâlâ tanınır haldeydi... yük-leri tüm kumsala dağılmıştı." "Belki de bir fırtınaya yakalanmışlardır," dedi Temar, dü-şünceli bir ifadeyle. "Yola çıktıklarında Son-İlkyazm ortasınıyeni geçmiştik ama hava iyi olacak gibi göründüğünden kim-se Ekinoks'u beklemek istemedi." "Bir teki bile karaya çıkamadan üç geminin de alabora ol-ması ve kimsenin kurtulup karaya da çıkamaması için çokesaslı bir fırtına olması gerek." Grethist inatla başını iki yanasalladı. "Ayrıca o kadar şiddetli bir havanın izlerini de görür-dük, devrilmiş ağaçlar gibi." Temar omuz silkti. "Peki, sence başlarına ne geldi? Hasta-lık, salgın, yoksa karaya çıkınca hayvanlara yem mi oldular?Seksen küsur adamdan söz ediyoruz, Dastennin yardımcılarıolsun!" "Büyük sandalı suya indirteceğim." Kaptan köşeli, kır sa-kallı çenesini sıvazladı. "Burada karaya çıkılarsa ateş kalıntı-ları ve bu gibi belirtiler olacaktır, böylece karaya ne zamançıktıkları, kaç kişi oldukları hakkında bir fikir edinebiliriz. Bu bize D*r Ç1^1? n°ktası verir. Belki de bu nehirde ilerlemiş-rdir, İÇ bölgelere doğru bir hayli yol alınabilir gibi görünü-or Zaten böyle yapmaları gerekmiyor muydu?" "Kuşkusuz haklısınız." Temar başıyla onayladı, zihnini 421kurcalayan gerginlik bu gayet mantıklı öneriyle yumuşamış-tl "Yine de bu ormanlarda nelerin kol gezdiğini bilmiyoruz,değil mi? Kürekçilerin yanlarına silah aldıklarından eminolun, kılıcı olanlar kılıçlarını, diğerleri de gemideki baltalarıalsınlar. İşimizi şansa bırakmayalım." Grethist'in yanında durdu ve tayfaların sığ geminin tekne-sini koyun cam gibi yüzeyine indirişlerini izledi, suya vuranküreklerin şapırtısı uzak tepelerde yankılanmıştı."Bir saniye konuşabilir miyiz, Temar?" "Demoiselle." Temar dönüp Guinalle'yi gayet ölçülü birnezaketle selamladı. Kız karşılamasmdaki hafif kışkırtıcılığı önemsemeden,üzerindeki gri yün elbiseden ziyade ipek bir elbiseye yakışa-cak alaycı bir reveransla onu selamladı. "Ters giden bir şey-ler var," dedi birdenbire. "Tuhaf bir şey hissediyorum, algı-

mın hemen dışında, bir tür tehdit." "Sessiz olun, lütfen." Temar etrafa bakmarak bu sinir bo-zucu açıklamayı duyan olup olmadığını kontrol etti, kalandenizcilerin büyük teknenin ağır ağır kıyıya yanaşmasını iz-lemeye daldıklarını görünce rahatladı. "Tam olarak neden sözediyorsun?" "Tam olarak bilmiyorum," diye itiraf etti Guinalle, elleri-ni zarafetsiz bir şekilde örme deriden kuşağına sokarken ak-lının ne kadar karışık olduğu belliydi. "Tam olarak ifade ede-mesem de bir şeyler ters gidiyor. Avila ile temas kuracak bi-rini bulmak için uzaklara açılmıştık; keşif ekibi kaybolmuşolabilirdi ama kimsenin kurtulmadığına inanamazdım." "Ama kimseyi bulamadın, öyle mi?" diye sözünü kesti Te-mar. "Hayır, tam olarak öyle sayılmaz. Guinalle kaşlarınıti. "Daha çok sanki bir sisten bakmaya çalışuyormuşum p'K-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 248: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Avila bunun, yüzünde bir peçe varken bajğırrnaya çalısm \,gibi bir şey olduğunu söylüyor." "Desise'yi gemideyken kullanmanın tuhaf etkileri olduönu kendin söylemiştin," diye hatırlattı Temar, sesinde b'memnuniyet seziliyordu. "Belki de okyanusun bu yakasmdişler farklıdır. Madenlere uzakgörüyle bakm^ meselesi bir defasında tamamen hatalı çıkmıştı, değil mi?" "O zaman nadiren kullanılan bir Desise pek eğitimli sayı-lamayacak ellerdeydi," diye ısrar etti Guinalle. "Ben İmpara-torluktaki en iyi Desisecilerden biri sayılırım ve bu ustalığıuzun yıllar önce edindim. Bu farklı, Temar) bana inanmalı-sın. Orada bir tehlike var ve bir belirtiye karşı herkesin uya-nık olması gerek. Bunu Avila da hissediyor, fazla değil amabeni gerçek olduğuna ikna etmeye yetiyor." Temar elini kaldırarak onu susturdu, kaşları çatılmıştı."Pekâlâ, söylediklerine inanıyorum. Benden ne yapmamı is-tiyorsun? Tehlikede olduğumuzu söylüyorsun ama nasıl ya daneden olduğunu söyleyemiyorsun. Etrafına bir bak, bu adam-lar yeterince gerginler; aradığımız gemilerde dostları, kardeş-leri vardı. İzlerini bile bulamadığımız için şimdiden yeterin-ce endişelendiler zaten." Sözlerinin istediğmden daha sertçıktığını fark ederek ses tonunu yumuşatmaya çalıştı. "Lüt-fen, beni anla; sana inanmıyor değilim, gerçekten inanıyo-rum. Ama birinin bu konuda soracağı ilk Soruya bile cevapveremeyecekken muğlak bir tehlike uyarısında bulunarak za-ten kötü olan bir durumu daha da kötüleştirmeye hazır de-ğilim. Bana söyleyebileceğin, benim de tayfalara açıklayabile-ceğim kesin bir şey olduğunda harekete geçerim. O zamanakadar, lütfen, bu meseleyi açma; nedensiz korkular olmadanda uğraşacak yeterince sorunumuz var."Guinalle hiddetle dudaklarını sıkmıştı, yanakları kızgınlık-

jı hafifçe kızarmıştı. "Elbette, Baron, bu size karşı görevim,cjimden geleni yapacağım." Topuklarının üzerinde dönüpi lZlx adımlarla uzaklaştı, boyun ve omuzları kızgınlıkla kas-katı kesilmişti, yumuşak ayakkabıları ıslığa benzer bir sesle ci- 423lalı döşemelere sürtüyordu. Temar onun gidişini içine çöken bir pişmanlık ve tüken-mişlik duygusuyla izledi. Guinalle ile ikisinden biri incinme-den ya da diğerini incitmeden ne zaman konuşabilecekti?Kendisiyle birlikte olmak istemediğini açıkladığından beriondan uzak durmak için elinden geleni yapıyordu, Dastenninbelasını versin. Ama durumun ciddiyeti karşısında Den Fella-emion Guinalle ile en yetenekli öğrencilerini de gemiye al-makta ısrar etmişti."Demoiselle'nin sana söyleyecekleri mi varmış?" Usta Gret-bist'in kısa ve açık sorusu Temar'm içindeki sıkıntıları bastırdı."Pek sayılmaz, önemli bir şey değil." Temar ikna edici ol-duğunu umduğu bir ifadeyle gülümsedi. Denizci yelken bezinden kaba tuniğinin cebinden bir ke-se çıkarıp çiğnemek üzere biraz yaprak aldı, bir an düşündük-ten sonra Temar'a da ikram etti. "Bu şekilde yola çıkıyor, ce-vapları bulamıyoruz, adamlar da sorular sormaya başladılar.Diğer keşif gezisinin nasıl gittiğini duydun mu, güneye doğ-ru gidenin?" "Evet, tabii." Temar hem yaprak ikramı, hem de haberle-ri paylaşmamaktaki aptallığı karşısında başını iki yana salladı."Özür dilerim, size bahsetmeliydim. Haberlere göre o sahil

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 249: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

güneye doğru yaklaşık yüz altmış fersah boyunca gayet düz-gün uzanıyor, sonra kıvrılarak kuzeydoğuya dönüyor, büyükbir nehrin beslediği uzun bir boğaz boyunca yaklaşık seksen,doksan fersah kadar içerilere ilerliyormuş. Hayvan yetiştirmekiçin her bakımdan mükemmel topraklar, bu kuzey ve doğusahilleri kadar ağaçlık değilmiş."Kaptanın gözleri parladı. "Bu ümit verici bir şey, bu yıl

424

doğan büyükbaş hayvanları götürmeyi düşünebileceğe ı,yer." "Çok iyi görünüyor," diyerek onayladı Temar. "Prens DRannion yıl sona ermeden orada yeni bir yerleşim nierkekurmaktan söz etmeye başlamış bile. Onun tahminine pörlimana kara yoluyla ancak yüz fersah uzakta olacak, madenlere ise o kadar bile değil." "Belki ama bu yol acımasız, sarp topraklardan geçecekdeğil mi?" Grethist yine de güldü. "Gidip görmek için yel-ken açacağım, düzgün bir yol yapılana dek."Temar gülümsedi. "Ben de sizinle gelirim, Usta." Yukarıdan gelen bir bağırış üzerine denizci başını çevirdi.Temar da sayfalarını karıştırmakta olduğu günlüğünden başı-nı kaldırdı, yola çıktıktan hemen sonra Guinalle'nin kendisi-ne gösterdiği güney keşif gezisinin haberlerini arıyordu. Bubilgi Guinalle'nin en son eğittiği Çıraklardan birinden gel-mişti, değil mi? Desise diğer filoyla liman arasında sıkı birbağ kurmuştu, iki ya da üç günde bir bilgi geliyordu. Şu ku-zey keşif ekibinin başına ne gelmişti, aramakta oldukları ge-milere ne olmuştu da aralarındaki Çıraklardan bile iz kalma-yacak şekilde kaybolmuşlardı? Desise'nin kullanımını ne türşeyler etkilemiş olabilirdi? Keşif gezisine katılan Çıraklar nederece ustaydılar? Temar kış mevsimleri boyunca Desise ça-lışmalarını bırakmakla vermiş olduğu kötü karar yüzündenduyduğu pişmanlığı bastırdı, Guinalle ile her gün bir aradaolmaya dayanamamıştı."İleride bir gemi!" Gözcünün bağırışı üzerine Temar'm başı bir anda döndü,ağzı hayretten açık kalmıştı. Heyecanlı denizcileri ite kaka ge-çerek küpeşteye ulaştığında, uzaktaki burundan üç direkli birgeminin belirdiğini gördü, tüm yelkenleri açıktı. "Kim bu?" diye bir ses yükseldi arkadan, göremediği içinkızgındı. "Somon'a benziyor!" diye cevap geldi, her yerden doğrula-yan ve neşeli sesler yükseliyordu. Temar gözlerini kısarakhızla yaklaşan gemiye baktı, pruva tarafındaki rünü görmeye^işiyordu ama uçuşan köpükler her şeyi kapatmıştı. El sal- 425layıp ısu^ar Çalan denizciler coşkuyla tezahürat yapıyorlardı. "Temar! Temar!" Guinalle'nin çılgınca bağırışları Temar'ıgeminin yan tarafından ayırdı. İte kaka ilerledi, Guinalle'ninkaptanın yanında durup ellerini ovuşturduğu kıç tarafına çı-kan basamaklara ulaştı. Denizcinin yüzü asılmaya başlamıştı,eli hızla yaklaşan gemiye dikilmiş sert gözlerini gölgeliyordu. "Bayrak çekmemişler, flamaları bile yok. Bu durumda birişaret de vermelerini beklerdim," diye söyleniyordu Grethist,sesinde kuşkucu bir ton vardı. "Onlara ulaşamıyorum, Temar," Guinalle onun koluna ya-pıştı, "o gemide fena halde ters giden bir şeyler var!"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 250: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Temar onun arkasındaki kaptana baktı. "Bizim adamlarıaçıkça görebiliyorum," diye ağır ağır devam etti Grethist,"ama işlerinin başında değiller, yelkenleri de idare etmiyor-lar." "O gemideki tüm zihinler bana kapalı, Temar," diye ısraretti Guinalle. "Ekipten bazılarını tanıyorum, buradan onlaraulaşabilmem gerek!" "Bir işaret ver, Meig!" diye bağırdı birdenbire kaptan."Demirli olduğumuzu görmüyorlar mı?" Uzun süredir aranan gemi pervasızca bir hızla koya yakla-şırken bekleyen tayfalar arasında huzursuz bir hareketlenmeoldu. "Temar!" Guinalle korku kadar şaşkınlıkla da dolu bir ifa-deyle kolunu çekiştiriyordu. "Böyle gelmeye devam ederlerse bize yandan bindire-cek..." Denizci inanamayan bir ifadeyle kır başını salladı."Meig, çapayı kes! Hepiniz, birkaç yelken açın, yoldan çekil-memiz gerek... sıkı tutunun, leydim." 426 Kaptan kıç güvertesinden aşağı atlarken tayfalar gerrıiv' hreket ettirmek için koşturdular, diğer gemi ise ölümcül k~niyetle üzerlerine geliyordu. Temar bir eliyle küpeşteye turnup diğeriyle Guinalle'ye uzandığı sırada, gemiler kulak!sağır eden bir gürültüyle çarpıştılar. Guinalle yerden kesil'ken Temar da dizlerinin üzerine düştü, birçok adam donmmlardan köpüklü sulara düşerken korku dolu bağrışmalagüvertede patlak veren gümbürtüde boğulup gitmişti. Ye]kenler karmakarışık bir halde birbirine girip gemiler çılgıncaçalkalanarak savrulurlarken Temar güçlükle doğruldu. Olanla-ra bir açıklama getirmeye çalışırken Somon'un adamlarının ölübirer hayvan gibi yığıldıklarını, geminin ortasından başka şe-killerin fırlayarak aradaki boşluğun üzerinden borda kancala-rı ve halatlar atıp gemileri birbirine bağladıklarını gördü. Kü-peşteye çaresizce asılmış bir denizci yüksek ahşap gövdelerinarasında ezildi, acı dolu çığlığı ise ellerinde kısa kılıçlar vebaltalarla küpeşteden fırlayan kara deriler giymiş şekillerinbağırışları arasında kaybolup gitti. Denizciler kendilerini sa-vunmak için ellerinin altında ne varsa aldılar, armadora de-mirleri ve kancalar, kuşaklardaki kamalar çaresizce çekilmişti. Temar kıç güvertesinin küpeştesinden sıçrayıp kılıcını çek-ti ve saldırganların birçoğunu gafil avladı, acımasız kılıcı kar-şısında yere yığılırlarken kanları ayaklarının altındaki güver-teyi güvensiz bir yer yapıyordu. Diğerleri biraz gerilediler,soğuk mavi gözler kendisini tartarken Temar çivilerle işlen-miş kösele zırhların üzerindeki solgun, sarı başlara bakarakbir çıkış arıyordu. Bunlar asker, diye fark etti Temar, geç deolsa. Nereden geliyorlardı? "İpleri kesin!" Grethist'in kargaşaya rağmen duyulan ba-ğırışı, en şiddetli fırtınaları bile bastıracak bir kükreme gibiy-di. Temar kancaları sımsıkı tutan gergin kenevirleri çaresizcekesmeye çalışan bir avuç denizciyi korumak üzere ileri atıldı,bir gözüne bir kanca saplanmış bir halde acı içinde ayakları- dibine yığılan bir saldırgana takılmamak için sıçradı. Çiz-giyle sertçe basarak metali adamın kafatasına iyice göm-ı'itten sonra cesedi itti. Küpeşteden başka saldırganlar bastır-, ]cça Temar eğiliyor, sekiyordu, uzun çalışmalarla kazanılmış 427

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 251: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

stalığ1 sayesinde aldığı en ciddi darbe, gömleğinin kolunurtan bir kılıcın acı kesiği olmuştu. Bu da ona ne kadar azkorunduğunu hatırlatarak biraz canını sıkmıştı ama denizcituniği ve pantolonları giymiş denizcilerle kıyaslandığında de-ri yeleği ve güderi pantolonuyla yine de iyi korunuyor sayı-lırdı. Kumaş etkisiz bir darbeyle bile yırtılabilirdi ve kanayanher yara insanı güçten düşürürdü. Üzerine inen bir baltayı karşılayıp yana savurarak adamınsavunmasını açtı. Dengesini yitirmiş askeri ustaca bir hamley-le omzuyla gırtlağı arasından hakladı, keskin çelik köseleyeacımamış, ete ve kemiğe gömülmüştü. Adam görmeden tö-kezleyerek geminin yan tarafından düşerken balta da güver-teye düştü, takırtısı kargaşada kaybolup gitmişti. "Yerde silah var!" diye bağırdı Temar ve bir denizciyi si-lahlandırmak için baltayı bir tekmeyle geriye doğru savurdu.Bir sonraki kurbanı bacakları kesilerek bir kan seli içinde ye-re yığılırken karşısına iki tanesi daha çıktı ama Temar dahauzun olan kılıcıyla onlara erişebiliyordu, az sonra onları dayere yıkmış, kamalarıyla işlerini bitirmek için sabırsızlananiki denizciye bırakmıştı. Yeni bir saldırı baş gösterdiyse deTemar'a destek olmak için küreklerle hemen uydurma bir ba-rikat yapan ve silahları kapan tayfalara takılarak durduruldu.Tayfalar liman dövüşlerinin tüm vahşetini oraya taşımışlardı,

kılıç ve baltalara karşı tekmeler savuruyor, bıçaklıyor, tükü-rüyor, ısırıyor, kendi uydurma silahlarını öldürücü bir etkiy-le kullanıyorlardı. Kartal kurtulmaya çalışırken iki araç arasın-da bir fırtına kopuyordu. Arkadan gelen bir haykırış üzerine Temar başını çevirdi.Bir denizci kancalardan birini sökmeyi başarmış, bu arada eli- ni fena halde doğramıştı. Şimdi ise dizlerinin üzerinmüş, başını tutarak çığlıklar atıyordu, gözleri dehşet vela donuklaşnııştı. Bir ikincisi yere düştü, kıvranıyor ulıdu. Temar onlara dehşet içinde baktıktan sonra bu beklendik gelişmenin açıklamasını bulmak için çılgınca etrafına Kkındı. "Temar!" Guinalle'nin bağırışı kargaşayı yırtınıştı. Onhemen gördü, kıç güvertesinde dizlerinin üzerine çökmüşölmekte olan bir denizciye yardım etmeye çalışıyordu, etek'leri kan ve leke içindeydi. Temar onu tehdit eden karalariçinde biri olup olmadığım görmek için çılgınca bakmdıysada kimseyi göremedi. "Şu adam, pruvadaki. Desise'yi o yapıyor!" diye bağırdıGuinalle, sesi zorlamaktan çatlamıştı. Birdenbire bir çığlık at-tı, kendi elleriyle gözlerini oymak üzereyken son anda onla-rı kontrol edebilmişti. Öne yığılıp kaldı, Temar'a sonsuza deksürmüş gibi gelen bir an boyunca derin derin nefes aldıktansonra güçlükle doğruldu, dişlerini sıkmış, bembeyaz yüzün-deki gözleri fal taşı gibi açılmıştı. "Öldür onu!" diye haykır-dı, sesi yaralı bir şahininki kadar tizdi. Temar karmakarışık haldeki Somon'un pruvasının yukarısın-da hareketsiz duran figüre baktı ve bir an soluklanıp durum-larını gözden geçirdi. Kartal'ın tayfaları dayanıyorlardı, etrafküfürlerden geçilmiyordu. Yukarıdaki renkli bir kıpırtı Te-mar'm gözüne takıldı. Meig ile iki denizci donanımlara tır-manmış, büyük teknenin destek kuvvet ve silahlarla geri dön-mesi için işaret veriyorlardı. Piç herifler, diye fark etti Temarani, coşkun bir öfkeyle; başından beri o burnun arkasmday-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 252: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dılar, Kartal tayfalarının yarısını göndererek zayıf düşene dekbeklemişlerdi. Guinalle onları görememiş olabilirdi ama ouzun pelerinli piç herif masum kolonistlerden yaptığı kukla-ların iplerini elinde tutarken bir yandan da Tormalin gemisi-ni gözlüyordu. Temar aklından bunları geçirdiği sırada yuka- mdaki iplerden bir figür baş aşağı düştü, Meig hissizleşmişİleriyle kendini kurtarmak için bir hamle yapamadan güver-ve çakıldı ve iki büklüm bir halde hareketsiz kaldı.Gemiler birbirine direnirken kalaslar paramparça oluyor, 429halatlar gerginlikten kopuyor, başlarının üzerinde yelkenlerırtllıyordu. Temar bir ayağını sallanan küpeşteye dayayıp bireliyle de bir ipe tutundu; oluğunu dolduran ve pıhtılaşmayayüz tutmuş kanların içinden gümüş gibi parlayan jilet kadarkeskin kılıcı diğer elinde hazırdı. "Kim benimle?" diye haykırdı, bir yandan da Somon yeni-den Kartal'ın yaralı tarafına doğru yaklaştıkça giderek daralanaralığı gözlüyordu. Arkasından gelen kana susamış kükreme-lerden tatmin olan Temar tüm gücüyle sıçradı ve elleriyledizlerinin üzerinde diğer güverteye indi, kılıcı ise hâlâ elin-de ve hazırdı. Arkasındaki ağır düşme sesleri Kartal'ın tayfala-rından birkaç kişinin de geldiğini gösteriyordu, ele geçirdik-leri silahları kullanmak için sabırsızlanıyorlardı. "Ramsen!" Temar sıkışmış gemilerin yalpalamasıyla biroraya, bir buraya yuvarlanan bir figüre bakakalan adamların-dan birinin savunmasını indirdiğini gördü. "Ölmüşler!" diyehaykırdı Temar, Somon'un kayıp tayfaları arasında tanıdığı bi-rinin donuk ve beyaz yüzünü görünce kendisi de içinin bu-rulduğunu hissetti. "Kendinizi koruyun!" Düşman bu beklenmedik karşı saldırıya çabuk karşılık ver-di ve güvertede kılıçlar elde, kıran kırana bir çarpışma başla-dı. Temar kendini toparladı, uzun kılıcı savunmaya da, doğ-ramaya da hazırdı ama baş kasarada duran, tüm dikkatini veustalığını diğer gemideki saldırıya vermiş olan figürü de gözucuyla izliyordu. Uzun boyluydu, sarı saçları rüzgârda uçu-şurken boynundaki altın boğazlık parlıyordu. Bir balta ıslık çalarak Temar'm başına doğru indi ama dar-beyi kolaylıkla karşılayarak adamı gerilemeye zorladı. Temararkasındakileri geride bırakmamaya dikkat ederek ilerledi, ke-

sip biçiyor, hamle yapıp savuşturuyor, öldürmekten çok Vşısmdakileri yavaş yavaş gemilerine çekilmeye zorluy0rdTüm gücünü karş ısındaki adamlara yöneltmişti, arkasmd V430 denizcilere ve boş taki elinin tarafındaki küpeştedeki sıkıvunmaya güveniyordu. Temar ve adamlarının adım adımyaklaşırlarken düş^nan Desisecisi birdenbire onlara döndükollarını kaldırıp ellerini açarak nefretle çarpılmış yüzüyle bi'linmeyen, kaba aksanlı bir dilde tükürür gibi bir şeyler soyledi. Temar'm etrafındaki hava ışıldayıp dalgalanır gibi olduönündeki yüzler buğulu bir camın ardından bakıyormuşçası-na çarpılmışlardı. Ayaklarının altındaki güverteyi birdenbiretaşlı bir yol gibi kaba ve bozuk hissetmeye başlamıştı. Temarbir adım aldı ama dengesini yitirip kaydı, her yanda aç ve ka-na susamış vahşi hayvanların kükremeleri yankılanıyordu.Tüm içgüdüleri kaçmasını söylerken Temar'm ensesindekitüyler diken dikeri oldu, arkasındaki adamların çaresizlik vedehşet dolu haykırışlarım duyabiliyordu. Temar gözü dön-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 253: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

müş bir karşı koyuşla başını salladı ve delicesine hafızasını ta-rayarak Guinalle'nin dostlukları sarsılmadan önce kendisineöğretmekte olduğu korunma ve savunmaları hatırlamaya ça-lıştı. "Tur ryal myn ammel," diye haykırdı, bir an gözlerinisımsıkı kapatarak toplayabildiği tüm gücüyle Desisecinin eli-ni zihninden söküp atmaya çalıştı. Nefes nefese gözlerini aç-tığında görüşünün yine berrak olduğunu gördü, üstelik arka-sındaki denizciler de kendilerine gelmişlerdi. Temar bir andurup yarım yamalak hatırladığı büyünün aslında ne işe ya-radığım düşündü. Geride, Kartal'da kalan düşmanların bağırışları bir anda faz-lalaştı ama bağırışlarda artık zafer değil dehşet tınısı vardı.Güverte hafif bir sarsıntıyla titredi ve bir başka tayfanın cese-di Temar'm ayaklarının dibine doğru yuvarlandı, toparlanıp gjyla bir kenara itmese onu devirebilirdi. Birdenbire diğeremiden Tormalince zafer bağırışları yükseldi, meydan oku-llar küfür ve müstehcen hakaretlere karışıyordu. Temar birn başını çevirince siyahlar içindeki saldırganların çoğunun 431silahlarını bırakıp görünmeyen bir tehdide karşı çığlık çığlı-ğa boğuşarak mücadele ettiklerini gördü, yalnızca kendileri-nin görebildiği bir dehşet karşısında geriliyorlardı. Bir tanesiküpeşteye takılarak gemiler ayrılıp çarpıştıkça bulanıklaşmışsulara gömüldü. Temar ile adamlarının çarpıştıkları askerlerjjjç güvertesine çıkan basamaklara doğru gerilediler, silahlarısaldırmaya değil savunmaya hazırdı. Temar dönüp düşman Desiseciye bakınca gözlerini Gu-inalle'ye dikmiş olan adamın zayıf, kırışıklarla dolu yüzündedehşetle karışık bir nefret gördü. Guinalle ise kıç güvertesin-de duruyordu, denizciler çember olmuş onu korurlarken sal-dırganların üzerine görünmeyen bir ölüm salıyordu. Temarizlerken içlerinden birkaçı haykırarak ona doğru atıldılar amadaha kılıçlarım demir ve tahtadan çembere dahi ulaştırama-dan düştüler. Desiseci bir elini kaldırdı, hareketinin tehditkâr-lığı apaçıktı ama güvertenin aniden sallanması dengesini boz-du. Temar küpeşteye tutunduysa da elinde olmadan neşesizbir kahkaha attı. "Büyük tekne!" Denizcilerden biri Temar'ı omzundansarstı, o da kürekli teknedeki adamların Kartal'ın küpeştesiüzerinden tırmandıklarını görünce katı bir memnuniyetle ba-şıyla onayladı. Silahlarını çekmişlerdi, saldırganların üzerinetaze ölüm yağıyor, karalar giymiş figürleri bir deniz fırtına-sının çöpleri taşıdığı gibi silip süpürüyordu. Güverte Te-mar'm ayaklarının altında yeniden sallanmaya başladı ve kan-caların neredeyse tamamının sökülmüş olduğunu gördü. "Kartal'a dönmemiz gerek!" diye arkasına doğru bağırdı,denizciler de titrek sesle ona katıldılar. Silahlarını indirmedenağır ağır gerilediler, düşmanın ani bir saldırısına karşı uya- nıktılar. Karalar giymiş saldırganların birçoğa onlarla birlikama saldırı mesafesinin hemen dışında kalarak ilerlediler, arılaşılmaz dilleriyle meydan okudukları açıktı. "Onları umursa-432 mayın." Temar gerilemeyi bırakmış, düşmandan kaptığı bal-tasıyla yeniden kavgaya girişmek için sabırsızlanan bir deniz-ciye bakarak başını iki yana salladı. Temar fırlatma hançerini bulmak için yeleğinin göğsünüyokladı. Bu şekilde gerilemek iyiydi ama çok yavaştı. Gemi-ler salmdıkça halatlar sonuna kadar geriliyor, kenevirlerin ko-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 254: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

parak ıslık çaldıklarını duyuyordu, rüzgâr Kartal'ın yelkenleri-ni doldurdukça her hareket, kalan halatlara, dayanılmaz biryük bindiriyordu. Kalan kancaların hizasına geldiklerindehançerini çekti, Kartal'ın güvertesinden coşkulu bağırışlarduymak, yardım için uzatılan eller ve halatlar onu rahatlat-mıştı. Mesafeyi ve rüzgârı hesaplayarak sertçe, "Harekete hazırolun," dedi, bunu yapabilir miydi, merak ediyordu."Ne zaman?" diye sordu kolunun dibindeki denizci. "Şimdi!" diye haykırdı Temar. Bir adım atıp akıcı bir ha-reketle elini kaldırarak geriye çekti ve parlak bıçağı gemininkarşı tarafına fırlattı. Bıçak gün ışığında bil- an gümüş gibiparladıktan sonra Desisecinin göğsüne görnüldü. Acı doluçığlığı güvertedeki, iki geminin küpeştesine çaresizce tırma-nan, kendilerini gerektiği gibi savunamayan denizcilerin üze-rine atılmak üzere olan askerleri durdurdu. Sarışın başlar biroraya, bir buraya dönerken Temar ile adamları bu kararsızlıkanından Kartal'a kaçmak için faydalandılar, hazır bekleyen bı-çaklar da kalan halatların son liflerini de keserek gemiyi kur-tardılar. "Yelken açıp açık denize yol alın!" diye gürledi KaptanGrethist. Onun sesini duyan denizciler hemen donanımlarafırladılar. Elleri pıhtılaşmış kanla hâlâ yapış yapıştı, giysilerikendilerinin ve düşmanlarının kan lekelerini taşıyordu. Kartal beyaz yelken bezinden kanatlarını açarak kendini rüzgârlaakıntının insafına bırakmış olan, karanlık figürlerin iplerle, 0guştuğu Somon'dan uzaklaştı."Somonu öylece bırakamayız!" diye karşı çıktı bir ses."Nasıl geri alacağız peki?" diye tersleyerek sordu Grethistama dümenciye talimat vermek üzere döndüğünde kendi çar-pl]c yüzündeki öfke de apaçıktı. "Hayır, bir süre o piç herif-lerin gemiye bakmalarına izin vereceğiz, yalnızca limana dö-nüp bir filo kaldırana ve dönüp o süslü orospu çocuklarınınher birini dosdoğru Dastennin'in ayaklarının dibine yollaya-na dek!"Bu kehanet üzerine ona katılan ve meydan okuyan bağı-rışlar yükseldi, Somon nihayet hızlanıp uzaktaki buruna doğruyol almaya başlarken her yandan hakaretler yükseliyordu."D'Alsennin!" Temar geminin kıç tarafına doğru bakıp yabancı sesi tanı-maya çalıştı. Kıç güvertesinde Avila Tor Arrial'in uzun, zayıffigürünü gördü, kendinden geçmek üzere olan Guinalle'yedestek olmaya çalışıyordu. "Dur, yardım edeyim." Temar ite kaka kıç güvertesineulaştı ve Guinalle'yi kollarına aldı, aşırı solgun olması onuendişelendirmişti. "Onu kamaramıza götürelim." Avila emredercesine birbakışla şaşkın denizcilerin sorularını susturup geminin arkatarafında kaldıkları yerin kapılarını açmak üzere koştu. Te-mar, Guinalle'yi dar karyolaya yavaşça yatırdı, Avila hemenkuşağını gevşetip elbisesinin yüksek yakasının bağlarını aça-rak boynundaki nabzı kontrol ederken farkında olmadan kor-kuyla yumruklarını sıktı. Kadın başını eğip Guinalle'ninkineyaklaştırdı, kızın nefesini yanağında hissedince tatmin olaraksöylendi."İyileşecek. Yalnızca çok yoruldu." Avila şefkat dolu elini

Guinalle'nin alnına koydu, şifalı otların bulaştığı parm u

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 255: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

beyaz teninin üzerinde kahverengiydi. Temar rahatlaması mı, yoksa Guinalle'nin kendisini W-korkutması karşısında kızması mı gerektiğini bilemiyor-rl"Her zaman her şeyi kendi başına halledebileceğini sanıy0 ••diye patladı. "Kendini ilk defa mı bu kadar yıpratıyor sanV'3Neden kendini kontrol edemiyor?" Avila basık bir tasa su koyarken duraksadı, elinde keten bibez parçası vardı. "Guinalle'nin bu kadar çok şey yapmak zorunda kalmasının nedeni, yükünü hafifletecek başka eğitimliellerin olmaması," dedi sitem solu bir sesle. "Yeterince insangelip Desise eğitimi alsaydı, yaşamı büyük ölçüde kolaylaşır-dı. Sorun şu ki, başlayanların büyük bir kısmı çalışmalar zah-metli olmaya başlayınca hemen bırakıyorlar." Ufacık kamara-da Temar'a bakarken ne gözlerindeki, ne de sesindeki hakirgörme duygusunu gizlemeye gerek bile görmemişti. Genişalnına düşen, kırlaşmaya başlamış bir tutam saçı elinin tersiy-le geriye attı. "Nedenlerim vardı, hem kendi görevlerim de var," diyeçıkıştı Temar. Guinalle'ye tekrar baktı, hafif bir pembe renkyanaklarını tekrar canlandırmaya başlamıştı. "Prens Den Fel-laemion ondan çok şey istiyor," dedi istemeyerek, bu sada-katsizliği için kendinden utanmıştı. "Prens Den Fellaemion hasta." Avila küçük bir şişeden ko-kulu bir yağ serperek ıslak bezi Guinalle'nin alnına koydu."Bazı günlerde, onu ayakta tutan tek şey Guinalle'nin Desi-se'si oluyor."Temar ona bakakaldı. "Ciddi değilsin herhalde?" "Humma çıbanları kadar ciddiyim, Baron!" diye çıkıştıAvila, ellerini umursamazca sade, kahverengi elbisesine siler-ken. "Guinalle olmasaydı bu yılın sonunu göremezdi. Buyüzden de zamanını ve gücünü onca görevinin yanı sıraPrens için de harcamak zorunda." "peki, ben ne yapabilirim?" diye sordu Temar, bir cevap^emekten ziyade kendini savunmaya çalışıyordu.Avila yine de bir cevap verdi. "Guinalle'den hıncını almakvin her fırsatta limana gitmekten vazgeç," diyerek gözleriniona dikti. "Den Fellaemion'un veliabtı olduğun çok açık, oğ-lum! Kal ve ondan bir şeyler öğren, koloninin gerçek işleri-ne katıl, her söylendiğinde nehri ve iç bölgeleri bir aşağı, biryukarı dolaşmaktan vazgeç. Den Fellaemion'un yapacak dahaaz işi olursa Guinalle'den istekleri de azalır, o da her defasın-da kendini sonuna kadar tüketmek zorunda kalmaz. Toplakendini, D'Alsennin! Guinalle'ye nasıl davrandığım izliyo-rum. Drianon beni korusun, reddedilen ilk erkek sen değil-sin. Guinalle de önünde anne ve eş olmaktan daha önemli biryol gören ilk kadın değil!"Temar kendini tutamadan içinde bastırdığı acısı dilinevurdu. "Herhalde o yolu seçtiği için de sana teşekkür etmemgerekiyor, değil mi? Onu bana karşı çevirenin ne olduğunuanlamaya çalıştığım zaman Guinalle durmadan senden sözediyordu. Sen evlenmemeyi seçmiş olabilirsin ama bu sanabaşkalarının mutluluğuna burnunu sokma hakkını vermez."Avila bakışlarını ondan ayırmadı ama mavi gözleri gözyaş-larıyla dolmuş gibi parlıyordu. "Nişanlım, Ailenden birçokkişiyi Öbürdünyaya gönderen o Kabuklu Çiçek yüzünden öl-memiş olsaydı ben de evlenecektim, D'Alsennin. Babam daöldü ve annem yatalak oldu; en küçük ve zayıf kız olmamarağmen sonraki dört yıl boyunca ona bakıcılık yapmak bana

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 256: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

düştü. O zaman da o kadar çok kişi ölmüştü ki, evlenme şan-sım kalmamıştı. Ama haklısın, Guinalle'ye bir koca, çocuklarve toplumun beklentileriyle önünü kapatmadan önce çok iyidüşünmesini gerçekten de tavsiye ettim. Bunun bir orta yoluyok, hele bu zamanda ve burada. Guinalle benim ancak ha-yal edebileceğim bir eğitime ve fırsatlara sahip, bütün bun-ları daha büyümemiş bencil bir çocuk için bir kenara bırak-tığını görmeyi de hiç istemiyorum!"

435

436 Guinalle yatakta kıpırdandı, zayıf eli alnına doöru uTemar uzun bir an boyunca ona baktıktan sonra konu î.cesareti bulamayarak döndü ve kapıyı çarparak kamar Hçıktı. an

SAVAÇ JOA BÖLGE^İHDE BİR^fiCAREf ÛDACIĞI,&IDABRESHİ TAKIMADALARI,Ön-YAzın 2O'siFilikadan k\trmara irıdim, yardım için uzanan hiçbir elolmadığından eşyalarımı sürüklüyordum. "Teşekkür-ler," dedim kısaca ama kimse karşılık vermedi, ben dearkama bakmada^ yürüdüm- Yine de nezaketsizliklerine rağ-men Aldabreshili|ere kızmak kolay değildi. Mesajlarını bayrakve fenerlerle gönderseler de, Kaeska'nm sonuyla ilgili haber-ler Takımadalarda kuru otlardaki bir yangın gibi yayılmıştı;Shek Kul'un madalyonu da istediğim her araçla yolculuk yap-mamı sağlamakla birlikte, bütün bu olanları başlatan anaka-ralı olduğumu da açıkça tescil ediyordu. Gittiğim her yerdecüzam yüzünden burnu ve parmaklarının yarısı dökülmüş bi-riymişim gibi kapanmam şaşırtıcı değildi. Kumsalda ağıradımlarla yürüdüm, her direkte çekili işaret flamalarına bakı-yor, son kadırgacmm isteksizce gösterdiği sarı ve kızıl renkliolanı arıyordum. gU; Takımadalardaki eziyet gibi yavaş geçenyolculuğumda bnndan sonra gitmem gereken bölgenin Ha-masiydi, îç çektinı. Güneş batıdaki kayalık bir adanın arkasın-da alçalıyordu ve bjr geceyi daha bir kum çukurunda bir gö-züm açık uyuyup kimsenin beni soymamasını ve bıçaklama-masını umarak geçirmek düşüncesi hoşuma gitmiyordu."Evinden çok Uzaktasın, Tormalinli."Bu beklenmedik selam yeterince dostça olduğundan he-men kılıcıma davı-anmadııti- Zaten son zamanlardaki tecrübe-

438

lerimden sonra, bir müfreze dolusu Elietimm saldıracakmazsa bu kılıcı kullanmaktan çekiniyordum. Döndüdüeski püskü bir tunik içindeki kısa, bronz tenli bir adamm Kna bakarak sırıttığını gördüm. Sakalı yoktu ve bir yurrn

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 257: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kadar dazlaktı, başı ikindi güneşinde parlıyordu. Yine de tizrinde doğru giysiler ve biraz da saçla, Lescar Körfezi boyunca her limana ayak basabilirdi. Kırma Tormalincesinde hafifbir Lescar aksanı da seziliyordu. "Bu senin için de geçerli, değil mi?" Cevabının samimi-yetinden emin olmak için karanlık gözlerine bakıyordum. "Belki ama bugünlerde bir evim yok, yani gemimden baş-ka. Şuradaki o, Amigal!" Kolunu gururla kaldırarak dar boğaz-da demirli gemilerden küçük bir tanesini gösterdi. Aldabres-hi donanımına ve direklerle yelkenlerin yabancı gelen dizili-şine rağmen teknenin boyu Tormalin'in Körfez yakasındakisahillerde ve nehirlerde dolaşan, epey yük taşısa da kullan-mak için yalnızca birkaç adama ihtiyaç duyan gemilerle he-men hemen aynıydı. Etrafımızdaki devasa kadırgaların çoklu-ğuna bakılırsa bu ilgi çekici bir durumdu ama asıl ilginçolan, direğin tepesinden inen uzun bir ip boyunca dizilmişolan beyaz çizgili flamalardı. Bu küçük gemi ve yabancı sa-hibinin iki avuç dolusu bölgede ticaret yapma izni vardı. Etkilenmemiş bir ifadeyle adama bakıp kollarımı kavuştur-dum, geniş gülümsemesi silinmemişti. "Benden ne istiyor-sun?" diye boş konuşmak istemediğimi belli edecek tonda birsesle sordum. "Benimle iş yapmak isteyeceğini düşünmüştüm," diye se-vimli bir gülüşle cevapladı. "Kim olduğunu biliyorum, Tor-malinli. Sen genç Laio Shek'in kölesisin, o Kaeska kaltağınınküllerini denize dökmesine yardım eden kişi." Elini farkındaolmadan ağzının üzerinden geçirdi, insanlar kim olduğumufark ettikçe bu hareketi görmeye alışmıştım. "Önümüzdekimevsimi bir kadırgadan diğerine geçip gerçekten büyüyle bir lakan olması ihtimaline karşı birinin seni suya atmamasınıürnarak geçirmendense, düşündüm ki, evine çabuk bir yol-culuk için cömertçe ödeme yapabilirsin." Adamın pazarlık anlayışı buysa, nasıl geçindiğini merak 439ediyordum. Ne yazık ki temelde haklıydı. "Beni nereye gö-türebilirsin?" diye sordum, gülümsemesine henüz karşılıkvermeden. "Anakaranın bir Caladhria limanına gidebileceğin kadaryakınma. Attar ya da Claithe, sen seç." Bunu düşündüm. En kuzeydeki Aldabreshi Savaş Beyi Ca-ladhriahları kıyı adalarından neredeyse bir nesil önce kov-muştu, duyduğum kadarıyla da beş altı yıl önce nispeten sa-kin bir ticaret yeniden başlamıştı. Attar ya da Claithe LescarKörfezi'nin bana göre tam ters tarafindaydılar. Ama tüm Ta-kımadaları bu şekilde geçmeyi gerçekten istiyor muydum?Ardından da Burun boyunca kol gezen rüzgâr ve akıntılararağmen Zyoutessela geçidine kadar olan tehlikeli yolculuğugöze alacak az sayıdaki gemiden birine binmeye çalışmayı?Caladhria'ya ulaşırsam eve kadar uzun bir yolum olacaktı,hem şimdi Lescar'daki dövüş mevsimi en kanlı dönemindey-di. Yine de en azından Ulak vasıtasıyla Prense bir mektupgönderebilirdim, ayrıca her zaman Körfez boyunca Rels-haz'dan Toremal'e doğrudan bir geçiş olasılığı da vardı. Aletçantamın dibinde bulduğum bir avuç dolusu değerli taşı ha-tırladım, Laio'dan bir ayrılık armağanıydı. Uygar bir yere birulaşabilsem, kendi kadırgamı bile alabilirdim. Ufak tefek adama bakarak cömertçe ödemeyle ne kadarınıkastettiğini merak ettim. "Adın ne?" diye sordum, duruşumubiraz gevşeterek.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 258: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Dev." Avucu yukarı bakacak şekilde elini uzattı, kuşkugötürmez bir Lescar hareketiydi, gömleğinin kolunda birhançer olmaması orada nezaket belirtisiydi.Elini sıktm. "Tanıştığımıza sevindim, Dev. Ben Ryshad'ım."

440

Kumsalda etrafıma bakındım, her yer insan ve malla do]küçük filikalar bekleyen kadırgalarla liman arasında yük U'yolcu taşıyorlardı. Ağaçlar boyunca aralıklarla dizilmiş k' •VLateş ve mangallardan yemek kokuları geliyor, karnım da m &urul-duy ordu. "Aynı zamanda da açım, o kaptan olacak hergele, tayfalyemek yemeden kıyıya çıkmamda ısrar etti." Bu rahatsız y0ıculukta bu sık sık başıma gelmişti. Bu bilgisiz toplumda hizmet karşılığı ödeme kavramı da olmadığından, bir öğün ye-mek satın almamın da yolu yoktu. Etrafımda ne kadar çok ye-mek hazırlanıyor olursa olsun, çantamdaki servet alay eder-cesine değersizdi. "Gel öyleyse, benimle birlikte yiyebilirsin." Dev hurmayapraklarından örülmüş bir çardağa doğru önden yürüdü,şişman bir kadın sulu hamuru cızırdayan bir tavaya maharet-le döküyor, pişen gözlemelerin içine de geniş mangalında fo-kurdayan kâselerden aldığı, ne olduğu belirsiz bir karışımdanbir kaşık koyup üzerim kapatıyordu. "En az baharatlı olan hangisi?" diye Dev'e ihtiyatla sor-dum, insanın ağzını kavurduğunu artık öğrendiğim kızıl to-humlarla süslenmiş bir porsiyon et isteyişini izlerken. Nere-den gelmiş olursa olsun, dilinin kösele gibi tabaklanması içinTakımadalarda yeterince uzun süre kalmış olmalıydı. "Bence balık." Dev içtenlikle güldü. Kadına gemisinin adı-nı söyledi, o da direkteki flamaları görünce memnun bir ifa-deyle başıyla onayladı. "Amigal de nedir?" diye sordum, yemeğimi ihtiyatla ısı-rırken. Yenilebilir olması içimi rahatlatmıştı, yine de Aldab-reshililerin balığı neden sade yiyemediklerini anlamıyordum. "Adalarda yaşayan bir kuş," diye cevap verdi Dev, ağzıhızla aldığı lokmalarla doluydu. "Yılın yarısını güneye gide-rek, diğer yarısını da geri gelerek geçirir, budala yaratık.'"Sen de öyle mi yapıyorsun?"

"Bir bakıma öyle ama Neku Riss bölgesinin ötesine pek meni." rj)ev son lokmasını yutup kadına işaret ederek birözleme daha istedi. "Peki, sen nasıl oldu da Shek Kul'un enski derdini onun için çözdün?" Bunun üzerine başlar bize doğru döndü, insanlar bu adıtanımışlardı, yeterince çoğu da Dev'in ne sorduğunu az çokanlayacak kadar Tormalince biliyordu. En yakınımızda olan-lar yaprakları hışırdatarak uzaklaştılar, bu da artık alıştığımbir tepkiydi. Ona olayları kısaca anlatmaya başladım, Takıma-dalarda Elietimmlere karşı olabildiğince kuşku ve korku yay-manın fena olmayacağını düşünüyordum. Kaeska'nm adınıağzıma ilk defa aldığımda Dev bileğimden tuttu. "O adı andığında dudaklarmdaki pisliği sil," diye alçak

sesle beni uyardı, "ve ona asla Kaeska Shek deme; o bölgey-le artık hiçbir bağı yok." Başımla onaylayıp dediğini yaptım, sırf bundan haberim

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 259: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

olmadığı için şu ana kadarki yolculuğum boyunca gereksizyere ne kadar ayıplanıp kuşku uyandırdığımı öfkeyle düşün-düm. Bu karar vermemi sağlamıştı; Dev ödeme olarak ne is-terse istesin, elimde varsa artık onundu. Bu uğursuz adalar-dan ve acımasız insanlarından bir an önce uzaklaşmak istiyor-dum. "Peki, nasıl oldu da kendini Relshaz'daki bir köle açık ar-tırmasında buldun?" diye sordu Dev, öykümü bitirirken,gözleri dikkatle beni süzüyordu. "Efendimin bir işi için Relshaz'daydım," diye cevap ver-dim, dalgın bir ifadeyle omuzlarımı silkerek. "Tuzağa düşü-rüldüm, tahminimce sokak hırsızlarıydılar. İçlerinden biri ar-kamdan yaklaşıp beni bayıltmayı başardı, uyandığımda damahkûm edilmiştim, hayatımda bile görmediğim lanet olası-ca bir tüccarı soyduğuma dair Saedrin üzerine yemin ederimŞahitler vardı. Açgözlü piçler kesemdekilerle yetinmemiş,postumun da kaça gideceğini görmek istemişlerdi." ' Bir yeminli adamın bu şekilde yakalanabileceğinimazdım," diye kıkırdayarak başını iki yana salladı Dev "Yalnız değilsin." Kendime kızıyor gibi yapmakta zor]mıyordum. "Efendim bunu görmezden gelebilir ama kıslaHki diğer adamlar yaşlanıp saçlarım beyazlayana dek bunu hfırlatacaklardır." "Gel haydi." Dev ayağa kalktı ve kıyıya çekilmiş küçük bikayığa doğru ilerledik. Yerinde durması için kuma saplanmışolan tek küreğine bir delikanlı yaslanmıştı. Dev bana dönünellerini kemer olarak kullandığı aşınmış ip parçasına soktu. "Peki, bana yolculuk için ne öneriyorsun, Tormalinli?" di-ye sordu, başını bir tarafa yatırarak."Sen ne istiyorsun?" diye karşılık verdim. "Şu küçük takıya ne dersin?" Gözlerini hırs bürümüş birhalde Shek Kul'un vermiş olduğu altın zümrütten madalyonadikilmişti, postumu sağlam tutmak istiyorsam onu her angöğsümde sergilemenin akıllıca olacağını kısa sürede anla-mıştım. Kaşlarımı çatıp dişlerimin arasından konuştum. "Adalardaolduğum sürece tek güvencem bu," diye karşı çıktım. "O ol-madan hayatımın bir mum alevi kadar bile değeri kalmaz." "Benim yanımdayken yeterince güvende olursun," diyeısrar etti Dev, gözlerini ışıldayan mücevherden ayırmadan. "Peki, onu sağ salim kıyıya çıkıp da bir Caladhria gemisi-ne bindikten sonra versem?" diye önerdim gönülsüzce, uzunbir suskunluğun ardından. Dev bunu düşünürken yüzünü buruşturdu. "Söz veriyormusun?" diye sordu sonunda.

"Söz veriyorum, sözümden dönersem, Dastennin beniboğsun," diye doğruladım. "Ve eğer Dastennin intikamını al-mazsa, efendim Prens D'Olbriot'tur. Onu tanıyorsun, değilmi? Seni kandırıp da ona hesap verme riskine giremem, de-ğil mi?" pev'in ifadesi düzeldi. "Bu doğru. Gel öyleyse." İkimizi11 de memnun olduğuna sevinmiştim; Dev elimde-ki tek değerli şey olduğunu sandığı şeyi alacağı için, benseLaio'rnm alet çantamı hazırlarken eski bir tuniğe sardığı, mü- 4-43cevher sandıklarından rasgele alınmış taşların varlığını açıkla-mak zorunda kalmadığım için. Dev'in gemisine ulaştık ve ba-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 260: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

samaklarda onu izledim, etrafıma bakmarak başka tayfa ara-dıysam da boşunaydı. Dev güldü. "Yalnızca sen ve ben, Tormalinli. Ortağım birsüre önce bir kavgada bıçaklandı. Eve dönmek için çalışacak-sın; Zyoutessela'dan geliyorsan bir gemide ne yapacağını bi-liyor olman gerek." "O zaman senin bana ödeme yapman gerekmiyor mu?"diye karşı çıktım, yarı gülümseyerek."Anlaşma artık yapıldı, geri dönülemez." Küçük zaferinin tadını çıkarmasına izin verdim. "Öyle ol-sun." "Bir şeyler içelim." Dev geminin pruvasmdaki bir ambarkapağını kaldırarak küçük fıçılarla dolu dar bir depoyu orta-ya çıkardı. Bir merdiven indirip bir tanesini çıkardı ve banauzattı, ardından da geminin kıç tarafındaki, aynı derecedeküçük bir kamaraya gittik. Çantamı Dev'in gösterdiği hama-ğa bıraktım. Bu geminin olabildiğince fazla yük taşımak üze-re yapıldığı belliydi, yol almasına yardım edeceksem de pekfazla boş zamanım kalacak gibi görünmüyordu. Dev maharet-li eliyle küçük fıçıyı açarken katlanmış masanın altından dabir tabure çekti. Uzattığı kadehi susuzlukla başıma diktim,beklediğim güçsüz Aldabreshi şarabı yerine bulduğum koyukonyağa benzeyen şey beni öksürtmüştü. "Görünüşe göre gerçek bir içki içmeyeli uzun zaman ol-muş," diyerek güldü Dev, ben gözlerimdeki yaşları silerken. "Bu şey de nesi?" dedim nefes nefese, öksürmemeye ça-lışıp daha ihtiyatlı bir yudum alarak. 444 "Bu balkamışından yapılır." Dev kendisine ikinci bir -doldurdu, benim kadehime uzandığında ise istemediğimi •ret ettim. Birlikte sarhoş olacak kadar güvendiğim insanisayısı son derece azdı, Dev ise listenin dibinde bile deöjiH-Yine de gerçek içkinin çarpışım hissetmenin güzel olduöı,inkâr edemezdim. "Aldabreshililerin yalnızca şarap dedikleri o at sidiğini âtiklerini sanırdım." "Yasak olan her şey için bir pazar vardır," diyerek kıkır-dadı Dev ama bunu komik bulduğumu söyleyemezdim. Ken-dimi ancak kaçak mal olarak nitelendirilebilecek bir şeyle do-lu bir gemide bulmak hoşuma gitmemişti. "Üzerinde yürüdüğün ip biraz ince değil mi?" diye sor-dum. "Ben bastığım yere bakarım," diye cevapladı, hafife alanbir ifadeyle. Bir içki daha aldım; ben gemideyken bir hata yapmama-sını ummaktan başka çarem yoktu. Yaparsa da, eh, ShekKul'un madalyonu hâlâ bendeydi ve ilk tehlike işaretinde buküçük gemiden ayrılıp şansımı tek başıma denerdim. "Tamam, sen gözcü kalabilirsin. Ben biraz takas yapmakiçin kıyıya çıkıyorum," dedi canlı bir sesle Dev. Peşinden güverteye çıktım, o bir kayıkçı çocuk çağırırkenben de direğin altında rahat bir yer aradım. Delikanlı küreğini kullanarak hafif kayığını çevirirken,"Ne zaman dönmeni bekleyeyim?" diye seslendim. Dev kararmaya başlamış gökyüzünde parlayan yıldızlarabaktı. "Gece yarısı ya da o sıralarda." El sallayarak güverteye kuruldum. Gevşemeye niyetim

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 261: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

yoktu ama kesinlikle moralim düzeliyordu ve bunun tek ne-deni de içkinin verdiği cesaret değildi. Kollarımı dizlerimedolayarak oturup etrafımdaki demirleme alanında olup biten-leri izledim, lambalar karanlık sularda uzun, sarı parmaklar ı ısturuyor, gemilerden tartışma sesleri geliyordu, gece çök-.uçe bunlar şarkılara dönüştü. Yukarıda yıldızlar ağır ağırjönüyor, aylar heybetli hareketlerine devam ediyorlardı. Bü-0]c olanı, dolunay olmasına birkaç gün kalmış olan küçüğün 445rkasmda yükseliyordu. Kadırgalar yavaş yavaş kararıp sessiz-lice gömüldü, kıyıdaki ateşler sönmeye yüz tutup kızıl kor-lara dönüştü ve kayıkçıların çoğu da küçük kayıklarını niha-yet gelgit hattının yukarısına bağladılar. Ayaklarımın altında bir ses duyunca nefesimi tuttum. Din-leyince tekrar duydum, bir sürtünme ve vurma sesi, ambar-dan değil arka kamaradan geliyordu. Başka bir gemide olsasıçanlar olduğunu düşünüp üzerinde durmazdım ama Aldab-rershililerin bu pis yaratıkları adalarına sokmamak için ne bo-yutta önlemler aldıklarını görmüştüm ve Dev'in de gemisin-

de bir sıçan bıyığını dahi gösterecek olsa artık ne içkinin, nede başka bir şeyin ticaretini yapabileceğini sanmıyordum. Birsonraki ses üzerine karar verdim; sıçanlar pullu kuyruklarıolan yaratıklar için oldukça zeki olabilirlerdi ama bahse gire-rim henüz hiçbiri çekmece açmayı öğrenememişti. Sandalet-lerimi çıkardım ve avcı bir kedi gibi usulca ambarın kapısına?doğru yürüdüm. Kuşağımdan ince bir Aldabreshi hançeri çe-kerek yerdeki kapının ipten tokmağına sarıldım, tek hareket-le çekip açarak kamaraya daldım. Kendimi karanlıktaki her kimse onunla boğuşmaya hazır-lamıştım ama cılız bir mum ışığı karşıma bir deri bir kemikkalmış, gözleri solgun yüzünde birer morartı gibi duran birkız çıkardı, yıkanmamış saçları sıçan kuyruğu örgülerle daromuzlarına dökülüyordu. Yine de onu gırtlağından yakala-dım; çantam kaltağın ayaklarının dibinde açık duruyordu, eş-yalarımın çoğu yere saçılmıştı. Hançerimi görebileceği şekil-de kaldırıp onu sertçe sarstım."Dast canını alsın, neyin peşindesin?"Gözleri parlak çeliğe güçlükle odaklanıp onu izledi, ifade-

446

si dalgın, ağzı aralıktı, nefesinde ağır bir thassin kokusıdi. Kaşlarımı çatıp bıçağı kasıtlı olarak ileri geri oynKan çanağına dönmüş, bulanık gözleri dönerek hızlı nar ıte yetişmeye çalışıyordu. Onu bıraktım ve çürümüş zihn'bundan ne çıkardığını, hayal gücünün benim yerimde nebi düşler uydurduğunu merak ettim, bir yandan da beni Vbaşlı bir köpek olarak görüp çığlık atmamasını umuyordum "Repi için endişelenme, o zararsızdır. Thassin, talin, cipneyecek ne varsa arıyor, sende vardır diye." Dev'in sesiyle ir-kilerek çatık kaşlarımı kaldırıp kapıdan yukarı baktığımdaumursamaz yüzünü gördüm. "Senden başka bir şey çalmayıakıl edecek kadar aklı yok." "Lanet olsun, Dev, bundan bahsetmeliydin," diye karşıçıktım. "Onu öldürebilirdim." "Herhalde uzun bir süre farkına bile varmazdı." Dev mer-divenden inip kızın boş bakan yüzünün önünde parmakları-nı şaklattı. "Yatağa," diye emrederek ana ambarın kapısını aç-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 262: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

tı, tavrı ve ses tonu ancak bir sokak köpeğine karşı kullana-cağım türdendi. Kız kapıdan ikinci denemede geçebildi, per-vaza sertçe çarptığı kolunu beceriksizce ovuşturuyordu. Repiuzak taraftaki bölmedeki bir battaniye yığınının üzerine dev-rilirken Dev'in hor gören ifadesi değişmemişti. "Bu kız da ne? Diğer malların için bir reklam mı?" diyeDev'e çıkıştım. "Öyle sayılır." Tuniğini çıkarıp umursamaz bir tavırla ha-mağına girdi. "Yatakta da çok iyidir, tabii onu uyandırmakiçin biraz sutuzu verirsen. İstiyorsan çekinme, işin ucundaölüler diyarına bir yolculuk varsa istediğin her şeyi yapar. Buna verecek bir cevap bulamamıştım. Ben de eşyalarımıtoplayıp çantama koyduktan sonra ağzına sıkı bir düğüm atıphamağımın yüksek kancasına taktım. Uyumaya hazırlanırkenyine de bu hastalıklı adalardan kurtulmak için en hızlı umu-dumun bu çirkin gemi olduğunu düşünmeye çalışıyordum-

Şafaktan hemen sonra demir aldık; Dev bizi kalabalık bo-Jan kusursuzca geçirerek açık sulara çıkardı. Hakkında nedüşünürsem düşüneyim, kesinlikle usta bir denizciydi. Söyle-mlerini yaparak iplerle uğraşıyordum; Dev'in acı baharat7evkinin en basit yemeklere bile işlediğini, Repi'ye ise nadi-ren açık bir ateşin yanma bırakacak kadar güvenebileceğimianlayınca, yemek yapma işini de üstlendim. Örme zırhımırulo yapıp çantamın dibine gizledim, değerli taşlarım meta-lin ortasında güvendeydiler. Sade pamuklu bir giysinin için-de başımı eğip olabildiğince az dikkat çekmeye çalışıyordum,Shek Kul'um madalyonu tuniğimin altında gizliydi, bununbir nedeni de Dev'in onu zamanından önce ele geçirmesineengel olmaktı. Bir gece gırtlağımı kesivermeye çalışması içinbirkaç defa tahrik olması yeterdi. Bu nedenle daima önceonun uyumasını bekliyor ve askeri eğitimin incelikleri saye-sinde erkenden uyanıyordum. Uzun Takımadalar zincirinde yol alırken çeşitli demirlemeyerlerinde kıyıya yanaşıyorduk. Bazıları Dev ile karşılaştığımyer gibi hareketli ticaret yerleriydi, kimileri ise sığ kayıklarlayaklaşıp Dev ile pazarlık eden esrarengiz adamların barındığıgizli koylardı. Hepsinden uzak duruyordum, kıyıya yalnızcagerektiğinde yemek yemek için, bir de Dev, Repi'yi kamara-ların altına indirip ondan faydalanmak isteyen bir ya da bir-kaç azgın adamı gemiye aldığında iniyordum. Genel olarak baktığımda Takımadalarda Laio'nun çizdiğin-den çok daha farklı bir hayat tablosu olduğunu görüyordum.Tavsiyesi de pek güvenilir çıkmamıştı, değil mi? Sık sık onunnasıl olduğunu merak ediyordum, onun ve Gar'm, Mahli'ninve bebeğin. Prensin hizmetinde on küsur yıl geçirince biryerlere gidip arkadaş edinmeye, çoğu zaman da bir mevsimkadar sonra ayrılıp onları bir daha hiç görmemeye alışmamgerekmişti. Yine de Laio'yu her zaman sevgiyle anımsayacak-tım, tabii ki yalnızca vücudunun güzellikleri ve mücevherle- ri için değil. Yanıma verdiği değerli taşların gerçek deöhakkında bir fikri olup olmadığını rnej-ak ediyordum. İnalan farklı da olsa Drianon tapmağında Laio için bir tütsü v v448 mayı düşünüyordum, doğum yatağında iyi olması için- nval ile Sezanre için de ama onlara gözctilük etmeye en uygütanrının Trimon mu, Talagrin mi olduğuna karar veremiyQrdum.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 263: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Küçük gemideki hayat ne zaman fazla tatsızlaşsa, Repi'yiDev'in istismarlarından koruma içgüdülerimin üzerine bir ki-lit vurup bu tür düşüncelere dalıyordum. Bazı günlerde budaha da zorlaşıyordu, özellikle onun için para ödemiş biradalı şiddetten hoşlanıyorsa. "Neden zavallı kaltağa kendine gelmesi için bir şans ver-miyorsun?" diye çıkıştım bir gün. Dev kızın yanında diz çök-müş, tepki vermeyen başım kaldırarak burun deliklerine bi-raz duman üflüyordu. Büyük ve mosmor çürük yüzünün birtarafını kaplıyordu. Közleşmiş yaprakların kokusu da beni si-nirlendiriyordu; fazla maruz kalacak olursam o seslerin başı-mın içinde yeniden dolaşmalarından endişe ediyordum. GençD'Alsennin hakkındaki düşlerimin giderek daha canlı ve güç-lü bir hal alması zaten canımı yeterince sıkıyordu. Buz Adalırahiple dövüşürken kafamın içinde çınlayan sesin sahibinin oolduğunu nihayet anlamıştım ve uyanıkken bir kez daha zih-nimin içinde dolaşacak olursa kahrolurdum. İyi bir kılıç bul-ma şansım olduğunu düşünsem, D'Alsennin'in kılıcını birgece denize atmayı ve Sieur'e hediyesine sahip çıkamadığımiçin hesap vermeyi ciddi şekilde düşünecektim. Ne yazık kisağduyum bana Takımadaların silâhsız dolaşılacak yerler ol-madığını hatırlatıyordu. Dev yüzünü buruşturup bırakınca Repi'nin başı mide bu-landırıcı bir sesle güverteye düştü. "Aptal piliç, yine tahn ileiçkiyi karıştırmış. Ful'un onurdayken sinirlenmesine şaşmama-lı; herhalde bir oyuncak bebeği düzmek gibi bir şey olmalı. Dilimin ucuna gelen sözleri güçlükle bastırıp küpeştenin.. erinden kıyı hattına baktım. Başka geminin olmadığı gü-nü bir koyda demirliydik ve burada ağaçların daha seyrekIduklarını fark etmiştim, daha ziyade güney Caladhria'dagörünenleri andırıyorlardı. Rotamız hakkındaki kaba hesapla-nın doğruysa, biraz da şansla birkaç gün içinde bu gemidenkurtulacaktım. "Duman ister misin? Repi'yi uyandıramıyorum, ölü etleyapmak da hoşuma gitmiyor, bu yüzden biz de kafayı bula-biliriz." Dev tütsüsünün közlerine üfleyerek birkaç yaprak da-ha ekledi, derin bir nefes aldıktan sonra da kancalı tutacağıniçindeki küçük metal kâseyi bana uzattı. Tersleyen bir ifadeyle başımı sallayarak dağılan kokudanuzaklaştım. "Yine de istiyorsun, değil mi?" Dev güldü, sarhoşluk et-kisini gösterdikçe gözleri büyüyüp kararıyordu. Cevap vermeye tenezzül etmedim. Zaten haklıydı da. Ko-kuyu son zamanlarda bu kadar sık solumak, çok geride bırak-tığımı sandığım arzuları yeniden uyandırmıştı. Kendimi biraz-cık duman koklamak, çiğneyecek bir parça thassin ya da yap-rak bulmak için bahaneler ararken bulur olmuştum, ne de ol-sa elimin altında bol bol vardı. Bir süre için olsun kendimikaybetmek, Kaeska'nm dehşet verici ölümünün anılarından,Prensin son yaşadıklarımı nasıl değerlendireceğinin endişesin-den uzak bir gece geçirmek düşüncesi cazip gelmeye başla-mıştı: D'Alsennin ile kayıp kolonileri hakkındaki bu rüyalarıdoğrulayıp bir büyücünün planlarına iyice gömülmek ile ya-lan söyleyip her şeyi inkâr etmek, böylece benden başka kim-se bilmeyecek de olsa yeminimi bozmuş olmak arasındaki çe-lişkiden uzak bir gece. Bazı gecelerde buna engel olan tek şey,bu şekilde kontrolümü bırakacak olursam D'Alsennin'in kılı-cına bağlı kalan parçasının serbest kalması korkusuydu. En

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 264: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

azından şimdilik aklımın gerisinde sımsıkı kilit altındaydı. Ertesi gün Dev'de dumanın bir etkisi kalmamıştı, biz'la çıkardığında neşesi yerindeydi. "Bugün açık denizlereken açacağız," dedi kahvaltıdan sonra. "Daha zorlu ola450 rüzgârlara da dikkat etmemiz gerekecek." "Öyleyse Repi'yi güvertenin aşağısında tut," dedim kısaca, "ya da bir iple bağla." Dev sanki mükemmel bir espri yapmışım gibi bir kahka-ha attı. Ben de arkamı döndüm ve kendimi, Takımadalarıngüvenliğinden çıktığımızda karşımıza çıkan açık denizleretek başımıza olduğumuz uçsuz bucaksız sularda göre inşaedilmemiş olan küçük gemiyi idare etme işine verdim. "Dümene geç ve rüzgâr yönüne çevir!" diye bağırdı Dev.Söylediğini yapmak üzere koştuğum sırada kıç tarafından ay-rıldı ve gemi endişe verici bir şekilde sarsıldı. Dümen kolu-nu yakalamaya çalıştım ama tutamadım, tam o sırada par-maklarının etrafında dönen karmaşık bir kızıl ışık gördüm,yakut rengi parıltısı karanlık gözlerine gizemli yansımalar dü-şürüyordu. "Sen kahrolasıca bir büyücüsün!" dedim nefes nefese, dü-mene uzandım ve bu defa zamanında yetişip gemiyi denge-leyebildim. "Ne zaman istersem Başbüyücüye ve Konsül'de bir koltu-ğa bildirebilirim," diye doğruladı Dev, ellerini açıp gökyüzü-ne, yükseklere bir ateş sütunu göndererek. "Ama doğrusubunu istemiyorum, henüz değil. Bu şekilde, benim yaptığımgibi adalarda dolaşmak güzel bir hayat. Bulduğum şeyle Had-rumal'da biraz daha göze girebilirsem, çok daha iyi. Bu kışıorada geçireceğim. Sen de götürülecek iyi bir ödülsün." Sar-sılmış ifademe bakarak bir kahkaha attı. "Shek Kul, Rels-haz'dan yelken açtığından beri senin peşindeydim. Ne sanı-yordun? Başbüyücünün seni Takımadalarda başıboş bırakıpunutacağını mı? Kafanda olduğuna inandığım o şey varken, Elietimmler sana ve o kılıca ulaşmak için bu kadar zamanenıek harcarken hiç de öyle değil."^jtık açıkça kötü bir zevkle bakıyordu. Görünürde bir ka-oarçası olsa şimdi çoktan küpeştenin üzerinden atlamış, su-n altında kol gezen her ne varsa hepsini göze alarak kıyı- yüzüyor olurdum. Şimdi ise kendinden emin bir ifadeyle«arıtan adama doğru bir adım almıştım ki geminin sallantısıbeni kendime getirdi. "Ben bir Tormalin yeminli adamıyım, yalnızca efendimehesap veririm, başkasına değil, piç herif," dedim Dev'e açık-ça. "Planir beni istiyorsa önce Prens D'Olbriot'a hesap ver-mesi gerek!" "O iş çoktan imzalanıp mühürlendi bile," diye bir kahkahaattı Dev. "Tıpkı Relshaz'da satıldığın gibi başkasına verildin." Ona gerçekten vurabilirdim ama ufukta bir gemi belirmiş-ti. Kare donanımlı ve üç direkli bir Tormalin gemisiydi, Zyo-utessela'daki okyanus limanında hayatım boyunca gördükle-rimden. Güneşe karşı gözlerimi kısarak ana direkteki bayrağıtanımaya çalıştım, çaresizce D'Olbriot nişanını görmeyi umu-yordum. Büyücüler beni rızam olmadan Prensin gemilerin-den birinden almaya çalışsınlar bakalım; Dev'in öyküsüne,efendimin rızamı almadan beni bir başkasının, üstelik de Baş-büyücünün emrine vereceğine de inanamazdım. Üç direkli kıç tarafından aldığı rüzgârla arayı hızla kapat-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 265: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

tı. Dev'in itirazlarına aldırmadan dümeni ona bırakıp eşyala-rımı toplamaya gittim. Gemi yanaşır yanaşmaz atılan ipi tut-maya hazırdım, alet çantamı ona sıkıca bağlayarak ipi uzatandenizciye elimi sallayıp işaret verdim. İpten bir merdiven sar-kıtıldı, onu da yakalamak için doğru anı bekledim. "Yolculuk için bana borçlu değil misin?" diye yarı kızgın,yarı meydan okur bir sesle bağırdı Dev. Kolumu merdivenedolayıp ayaklarımı da üzerine koyduktan sonra dönüp gözle-rimi ona diktim. 452

"Sence gerçekten öyle miyim?" "Öyle bir madalyonla Başbüyücü için çok şey yan ,.rim," diye ısrar etti, yüzü bir defalık olsun cidd'WHem yemin de ettin. Ve sırf bu küçük pisliğe zararım dokunsun diye yemin'den dönecek de değildim. Güvertesine tükürdükten somadalyonu boynumdan koparıp ona fırlatıp Dev'in parı ıdisk için yerlerde sürünüşünü hakir bakan gözlerle izledimÖfkem beklenmedik bir gazaba dönüşmek üzereyken onu öldürmeden bırakmanın daha iyi olacağına karar verdim vehızla üç direkliye tırmandım. Güler yüzlü bir denizci küpeş-teden çıkmama yardım etti, giysilerine ve duruşuna bakılırsageminin süvarisiydi. "Dev ile çok iyi dost değilsiniz anlaşılan?" dedi, bununhoşuna gittiği belliydi. "O herif bulaşıcı bir pislik!" Bu konuda fikrimi kolay ko-lay değiştirecek değildim. "Maskeli adamın efsanesini bilir misin? Farkında olmadanOstrin'in konukseverliğini istismar ettiği için maskesi yüzüneyapışmış." Denizci başıyla Dev'in uzaklaşan gemisini göster-di. "Dev'in sorunu da bu; büyücülük yüzünden derisinin yü-zülmemesi için bu rolü çok uzun zamandır oynuyor." Küçük aracın rüzgâr ve dalgalara rağmen hızla uzaklaşma-sını izledim. Bana göre hiçbir gizlenme gerekliliği Repi'ninçektiklerine mazeret olamazdı. Yine de ne benim, ne de baş-kasının ona yardım etmek için yapabileceğimiz bir şey yok-tu, en azından artık Dev'den kurtulmuştum. Kaptana dön-düm. "Ne tarafa gidiyoruz? Relshaz'a mı, Col'e mi? CaladhriaBurnu'nun hangi tarafında olduğumuzdan emin değilim." Denizci güldü. "Üzgünüm, dostum, tüm yelkenler foraolarak son hızla Hadrumal'a gidiyoruz.""Hadrumal bekleyebilir; ben Prens D'Olbriot'un yeminli

. mıyım, ona karşı sorumluyum." Eşyalarımın arasında sak-a lan serveti hatırladım. "Beni anakaraya çıkarırsanız karşı-sını alırsınız, tam yolculuk bedeli öderim.""Aldabreshideki tüm mücevherler için bile Başbüyücü'yles düşemem." Denizci sertçe başım iki yana salladı. "Dos-tum, hoşuna gitse de, gitmese de Hadrumal'a gidiyorsun."

453

BOLVm DOKVZPeorle'deki Usta Denizciler Loncası'mn arşivlerinden alınmıştır, UstaObrim Eschale tarafından oğluna yazılmış bir mektup, imparator AksiInshol'un 10. yılından

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 266: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Dastennin'in kutsaması seninle ve birlikte yelken açtığın adamlarlaolsun, Pennel. Bahar gelgitleriyle birlikte Hadrumal'a bir yolculuk yapmayı planladı-ğını duymak beni çok endişelendirdi. Sana o lanetli adacığın yakınına bileyaklaşmadan dönmeni tavsiye ederdim ama oraya zaten asla çıkamayacağın-dan eminim. Seni budala, orayı sahiplenen büyücülerin yalnızca diledikleriteknelerin kendilerini bulmasına izin vereceklerini anlamadın mı? Limanınetrafına örülmüş büyülü savunmaları asmak söyle dursun, gizli adayı göre-mezsin bile. Tek yaptığın, ekibin ve geminle birlikte bos bir arayış uğrunadenizde kaybolma riskine girmek. Talihsiz gençleri o kadim büyücülerin hizmetinde sözde çıraklığa alın-mak üzere oraya taşımak için Ba^büyücüden para almış denizcilerle konuş-tum, hiçbirinin öyküsü bir diğerini tutmuyor. Bazıları günlerce karaya rast-lamadan yol almış, sonunda da kendilerini en güçlü rüzgârlarda bile yerin- den kıpırdamayan bir sisin ortasında bulmuşlar. Sonra sis büyülü bir sekil-me bir anda kalkıvermiş ve karcılarında aradıkları adayı bulmuşlar. Kimile-ri ise büyülü akıntılardan söz ediyorlar, bu akıntılar gemilerini ele geçirmişrüzgârın onca itişine ve yelkenlere rağmen etkilenmeden bir o yana, bir bu 4-55yana tanımış, sonunda da onları bir anda beklenmedik bir şekilde karaya çı-iörmı;. Hiçbir geminin yolculuk süresi bir diğeriyle uymuyor, hiçbir kap-tanın kayıtları bir diğeriyle uyulmuyor, bir tek gerçek hariç. Bir gemi birdefa Ba/büyücünün parasını alıp Hadrumal'a doğru yola çıktı mı, denizde-ki ilk üç günden sonra güneş görünmezmif Sözlerimi yanlış anlama, günışığı var ama güneş hareketli ve büyülü bir pusun ardında kayboluyor, böy-lece konum okuma ya da hesaplamaları yapılamıyor. Bu büyücüler bulunmak istemiyorlar, oğlum. Bu isteklerine saygı gösterya da gazaplarına uğramayı göze al. Büyücülerin kendilerine karsı koyan-lardan aldıkları vah^i intikamların öykülerini benim kadar sen de duydun;gözlerinin basından fırlamasını mı istiyorsun? Geminin söndürülemeyen biryangınla sulara gömülmesini mi istiyorsun? Her peyden önce, bu insanların

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 267: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

neden denizin ortasına sürüldüklerini sanıyorsun, bunun nedeni hepimizi on-ların insanlık dı^ı güçlerinden ve sınırsız hükmetme arzularından korumakdeğilse ne? Basbüyücünün altınının pırıltısı basını döndürmesin, evlat, Had-rumal'da kol gezen, tüm kayalık ve kumsallardakilerden daha ölümcül olantehlikelere karsı gözünü köreltmesin. Böyle bir yolculuğun amacı nedir? Bu büyücülerin sıradan insanların ya-samlarıyla bir ilgileri yok. Ne yapılacak bir ticaret, ne de taşıyacak bir yükvar, kutsal olmayan güçler uğruna hayatlarını tehlikeye atacak kadar buda-la olanlar dışında tabii. Bana kalırsa, gözü kapalı olarak Takımadalara yel-ken açıp barbar savaş gemilerinin pirinç deleri arasında paramparça olma-mayı ummak bile daha akıllıca olur. Sana bilgelik öğretmek için uğranıpdurduğum onca yılda bu kadar az şey mi öğrendin? j4nnen neler diyecek? GİZLİ ÛDA ŞEHİR,HADRİ7IIIAL,Ön-Yûzın 29'u^5T? adrumal beklediğimden daha büyüktü. Tabii ne bekjlediğimi tam olarak bilmiyordum; fırtınalarla aşınmışJL / ve karanlık köpük bulutları içinde kaybolmuş, aşılmazyamaçların ötesindeki çorak ve kayalık bir adacık mı? Belkiöyleydi ama beklediğim kesinlikle sığ kumsallar ve ağaçlı ova-larla kaplı, bir tür hayvanla dolu olduğu kolaylıkla seçilebilenbereketli yeşil çayırların boydan boya uzandığı, uzun bir adadeğildi. Gemi, gönülsüz yolcusu olan benimle birlikte küçükbir nehrin ağzındaki daralan koya doğru dönerken rıhtımlar,depolar ve tersaneler gördüm. Col'den Toremal'e uzanan sa-hilde her yerde görebileceğiniz, denize yakın yaşayan bir Lor-dun kendi mütevazı limanını geçen gemiler için kullanışlı birtesise dönüştürdüğü yerleri anımsatıyordu. Bir yaz günününöğlen sıcağıydı ve etraf sessizdi, geminin süvarisi tekneyi li-man kıyısındaki kereste yığınlarının yanma ustaca yanaştırır-ken civardaki birkaç kişi halat ve iskele tahtalarına yardım et-tiler. Karamsar düşüncelerle küpeşteye dayanmıştım ki tanıdıkbir ses duydum."Ryshad, buraya!" Bana son kez böyle seslendiğinde Shiv'i gördüğüme sevin-miştim. Gülümsemeden onu aradım ve heyecanlı el sallayış-larma anlamsız bir el hareketiyle karşılık verdim.Eşyalarımı almaya giderken yanından geçtiğim sırada ge-

inin kaptanını, "Yolculuk için teşekkürler, Usta," diyereklavcı bir eğilişle selamladım. "Bundan sonra rotanız neresi?""Col," diyerek omuz silkti umursamadan. "Lütfen bunu İmparatorluk Ulağına iletin." Eline katlanıp 457iki defa mühürlenmiş bir parşömen tutuşturdum. "Annemebir mektup."Başıyla onayladı. "Memnuniyetle." En azından üzerimden bir yük kalkmıştı. Prens'e, daha da

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 268: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

iyisi berbat hikâyeme biraz daha duygudaşlıkla yaklaşabilecekolan Camarl'a yazmayı da aklımdan geçirmiş ama vazgeçmiş-tim. Bu büyücüler faydalı da olabiliyorlardı ve ben bu yeni .durumu bir kez değerlendirdikten sonra aklımdaki her mesa-jı iletebilirlerdi. "Seni tekrar gördüğüme ne kadar memnun olduğumu an-latamam!" Shiv omzuma bir şaplak attı. "Gel, seni doğrucaPlanir'e götüreyim." "Neden?" Kölelik günlerimin geride kaldığını daha baştanbelli edecektim. Hıncımı geminin kaptanından çıkarmak an-Jamsız olurdu; o yalnızca aldığı emri uyguluyordu ve bunasaygı duymalıydım. Şimdi ise içimde yavaş yavaş bir öfkeninkabardığını hissediyordum; eğer Planir bedenimle ya da ru-humla beni satın aldığını sanıyorsa, pazarlık ettiğinden dahafazlasını aldığını görecekti. "Seni görüp tebrik etmek, anlatacağın her şeyi dinlemekistiyor," diye cevap verdi Shiv. "Tecrübelerin bize çok şeysöyleyebilir, Elietimmlere karşı kullanmak üzere bilgi verebi-lir. Planir'in buna hemen ihtiyacı var." Başımla onayladım. Pekâlâ; Planir'e nerede durduğumudaha başından göstermekle ilgili bir sorunum yoktu. Bu ko-nuda tartışmak istiyorsa, dövüşmesi gerekecekti ve bu benizerre kadar kaygılandırmıyordu. Her şey ne kadar çabuk açık-lığa kavuşursa, bu lanedi adadan da o kadar çabuk ayrılıpkendi hayatıma dönebilirdim. Bir an Livak'm nerede olduğu- nu merak ettim. Sormak üzere Shiv'e döndüm ama ifade ?deki bir şey beni caydırdı. Shiv'i son gördüğümde aşırı belirgin olan tereddüt ve458 kingenliği tamamen gitmişti. Çok daha emin ve kendine ??venir bir görünümü vardı, dolayısıyla da hatırladığımdan c vdaha farklıydı. Koyu renk saçları çene hizasında kesilmişti \lemeli bir deri kayışla bağlanmış resmi bir giysi giyiyorduArtık ayakları Hadrumal toprağına sağlam bastığına göre yandaşım olacağından emin olamadığımdan, Livak'm nerede ol-duğunu öğrenmek için beklemeye karar verdim. Çantamıomzuma vurup Shiv'i izledim. Dokun yukarısına doğru yü-rüyüp Misaen'in bile gurur duyacağı sağlam temellere kuru-lu bir köprünün uzandığı bataklık gibi bir gölete geldik. Sıkyerleştirilmiş taşlar sağlam bir temel üzerine döşenmişlerdi,kavisli yüzeyden akanları taşımak için her iki tarafta da oluk-lar vardı. Büyücüler şehrini bu ilk görüşümde fazla etkilen-memeye çalışıyordum. Ne de olsa Toremal, hatta Zyoutesse-la gibi bir yere kıyasla burası bir meydan pazarından dahabüyük değildi. Yol geniş, alçak bir ova boyunca kıvrılıyordu, kenarların-da aralıklarla dizilmiş kare şeklinde, yumuşak gri taştan deva-sa yapılar vardı, yüksek ve azametli çatıları daha küçük, dört-

gen şeklindeki binaların üzerinde yükseliyordu. Hepsi de bel-li bir amaç için inşa edilmiş duvarlarla çevriliydi, köşelerin-deki kuleler dikkatli nöbetçiler gibi dışarıya ve etrafa bakıyor-du. Hadrumal genel olarak bir gözlem ve bekleyiş içinde ol-

duğu izlenimi bırakmıştı; yüksek binalar yaklaştıkça üzerimekapanıyor gibiydi. Güneş bir bulutun arkasından belirdi veani bir simyayla taşlar bir an için altından, ışıldayan bir gö-rünüme büründüler, ışıl ışıl pencereler mücevher gibi parlı-yordu. Bu an geçti ve gizli öğretilerle uğraşılan ürkütücü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 269: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

amansız kalelerin arasındaki boşlukları dolduran küçük evler,atölyeler, dükkânlar ve bu gibi yerleri gördüm. Bu küçük in- nları koruyacak, şehrin tamamını saran bir duvar olmadığı- fark ettim; tehlike zamanında oraları koruyan neydi peki?herhalde büyücülerin sanatıydı, bunun ne derece güvenli birtoruma olabileceğini merak ediyordum. Farkında olmadan yavaşlamış, Shiv'in giderek gerisindekaldığıml fark etmiştim. Dönüp de benden bu kadar ilerideolduğunu görünce şaşırarak durup bekledi. Ona yetişmek içinacele etmedim, alnımdaki teri silip alet çantamı diğer omzu-ma geçirdim. Sokak hareketliydi; her yaş ve giyim tarzında er-kek ve kadınlar dolaşıyorlardı, tek ortak özellikleri dalgın gö-rünüşleri ve farkında olmadan takındıkları kibirli havalarıydı. "Bu taraftan." Shiv beni kadim taş işlemelerle kaplı bir ke-merden ve sandaletlerimin aşınmış taşlar üzerinde rahatsızcasürtündüğü bir avludan geçirdi. Bir kapıyı itip açarak karameşeden basamakları koşar adım çıktı, her hareketi canlılıkdoluydu. Yavaşça onu izledim, cilalı ahşabın üzerinde heradımımı dikkatle atıyor, Shiv'in şu Başbüyücüsüne ne söyle-yeceğime karar vermeye çalışıyordum. Shiv girmek için herhangi bir izin istemeden ağır kapıyıiterek açtığında Planir oturmuş, deri kaplı bir kitaba dalmış-tı, hemen ayağa fırlayıp karşılamak için elini uzattı. "RyshadTathel, seni tekrar gördüğüme ne kadar sevindim bilemez-sin." Başımla selam verdim. Planir tıpkı daha önce karşılaştığı-mız zamanki gibi görünüyordu; uzun boylu, esmer, zarif vede ilk bakışta düşüneceğinizden daha gençti. Gözleri her za-manki gibi donuk, planları ve amaçlan küçük ayın uzak yü-zü kadar gizliydi. Ne Tormalinli, ne de Soluralı olmayan, neabartılı bir zenginlik, ne de uygunsuz derecede bayağılık ser-gilemeyen, belirsiz ve sade bir tarzda giyinmişti. Daha öncede birçok soylunun asker sınıfı gibi giyinerek onları kazan-maya çalıştığına şahit olduğum için etkilenmemiştim. Çoğubunu başaramazdı. "Başına gelenleri öğrendiğimde büyük bir endişeye kdım ama herkes bu kadar zorlu şartlara rağmen kurtul Kicek biri varsa bunun sen olduğun konusunda beni Lerni460 ti." Planir geniş bir gülümsemeyle zarif bir kristal kadehsürahi takımını işaret etti. "İçecek bir şeyler ikram edebi'miyim?" İçimden sırf tepkisini görmek için bir bira istemek gecf"Hayır, teşekkürler." Yapmacık nezaketinden de vazgeçmemisti. "Lütfen otur." Planir tekrar sandalyesine oturup bir kolu-nun üzerine yaslandı, yüzünde dostça bir gülümseme vardı"Çok iyi iş çıkardın, Ryshad. Geçen yıl ortaya çıkarmamızayardımcı olduğun bilgiler sayesinde Aldabreshi'de bir Eli-etimm tehdidi olduğundan kuşkulansak da bundan emin de-ğildik. Sana bir kez daha minnettar olmamız için geçerli birneden, değil mi? Elietimmlerin sinsice planlarını yürüttükle-rini fark eder etmez, daha onlara karşı koyacak bir plan oluş-turmamıza fırsat kalmadan sen o piçleri gözden düşürdün,hem de daha Gündönümü gelmeden Takımadaların bir ucun-dan diğerine yayılacak olan yüzkarası bir olayla. Aldabreshi-liler ile bir birlik ya da ittifak kurmaları artık ancak Saedrinanahtarlarını kaybettiğinde olabilir!"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 270: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Bu tamamen bir tesadüftü." Oturdum ama yalnızca çan-tam sırtımda fena halde ağırlık yaptığı için. "Bu yalnızca ha-yatta kalmak içindi, zira kimsenin yardımıma geleceği gibihayallere kapılmadım." Planir sandalyesinde geriye yaslandı, gülümsemesi kaybol-muştu. "Kendini terk edilmiş hissetmeni anlıyorum," dediciddi bir ifadeyle, "ama bu kesinlikle doğru değildi. Adalar-daki tek ajanım Dev değil," Tepki vermedim, Dev'i hakir gören ifademi kendi üzerinealınıp alınmaması umurumda değildi."Pekâlâ, senin hikâyeni dinleyelim," dedi Planir, ayağa

kalkıp Hadrumal kulelerine bakan uzun pencerelerin altında-ki bir masaya doğru geçerek. "Relshaz'da satılıp bir Savaş Beyinin hanımına köle yapıl-dım ve postumu kurtarabilmek için bir başkasını suçlamam 461gerektiğini gördüm." Kollarımı kavuşturup Başbüyücününtepkisini bekledim; ateşsiz şöminenin üzerindeki rafa yaslan-II11c> bana bakarak somurtan Shiv ile ilgilenmiyordum. ' "Bu kadar basit değildi ve bunu sen de biliyorsun beadam!" Planir kollarını kavuşturup yapmacık nezaketi bir ke-nara bıraktı, ki bu da bir şeydi. "Elietimmlerin hem esir edil-mende, hem de Shek Kulun kadınları tarafından satın alın-manda parmağı olduğundan şüpheleniyoruz. Mesele şu kılıç,Ryshad. Önemli olacağını düşündük, onunla sağladığın bağise bugüne dek gördüklerimizin çok ötesinde. Bu olmasa bi-le Elietimmler ne kadar önemli olduğunu belli ettiler. Onuöyle çok istiyorlardı ki gizlenmeyi bırakıp kendilerini tama-men ifşa ettiler." Bunu hiç de inandırıcı bulmamıştım, daha ziyade gençD'Alsennin'in Relshaz'da kışkırtıldığmdan, Elietimmlerin iseyalnızca bu durumdan istifade ettiklerinden kuşkulanıyor-dum. Bu büyücüler de aynı şeyin peşindeydiler, değil mi?"Yani ben kurtları ininden çıkarmak için ortaya bağlanan ke-çi oldum, öyle mi?" "Kasıtlı olarak değil ama sonuçta öyle olduğunu kabulediyorum." Planir başıyla onayladı, hiç rahatsız olmamıştı."Şimdi yalnızca o kılıcı ele geçirmek için neden bunca riskegirdiklerini anlamamız gerek." "Kılıcı istiyorsanız sizin olsun." Yine omuzlarımı silktim.Prens bu berbat öyküyü bir de benim açımdan dinleyince bu-na üzülmezdi. "D'Alsennin'in düşlerini görecek bir başkasınıbulabilirsiniz." Planir belli belirsiz bir gülümsemeyle başını salladı. "Kor-karım bu iş o şekilde yürümüyor, Ryshad. Bağ bir kez sağ- landıktan sonra geri dönülemez, başkasına devredilemez vlıcı taburdaki her adamda dolaştırsan bile, senden başka İvkimse D'Alsennin'in hayatının yankılarım duyamaz."Taş gibi bir yüzle ona bakakaldım.

"Ayrıca kılıçtan kurtulmakla uykunda zihnin de rahatlmaz," diye devam etti Planir. "Söylediğim gibi, nasıl ki kırılan yumurta artık düzelemezse bunun da geri dönüşü yok " Shiv'e onunla hesaplaşacağımızı belli eden haşin bir bakışatınca rengi atarak bakışlarını notlarına indirdi. "O halde işimize bakıp bundan olabildiğince çok şey öğ-renebiliriz." Planir gergin sessizliği bozdu. "Kılıcın sahibiolan adam hakkında neler öğrendin, koloni ve başlarına ge-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 271: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lenler konusunda neler söyleyebilirsin?""Pek az şey." Omuzlarımı silktim, yüzüm ifadesizdi. Planir bir tomar evrakı karıştırıp mühürlü bir mektup bul-du ve bir şey söylemeden bana uzattı. Dış yüzeyinde PrensD'Olbriot'un mührünü ve yazısını tanıyınca dişlerimi sıktım.Balmumunu kırınca Prensin pratikten yoksun kendi elyazısıy-la yazılmış yalnızca birkaç satır görmek beni şaşırtmıştı: Ryshad, Takımadaların tehlikelerinden sağ salim kurtulman ve bununeline geçmesi için Dastennin yardımcın olsun. Kayıp büyüler ve düşlerde giz-lenmiş esrarlar hakkında bana anlatılan her şeyi anladığımı iddia edecek de-ğilim ama şunu bil; Buz Adamlar hem Ailemin, hem de İmparatorluğundüşmanları. Bu, kılıçlarımızla ya da silah gücüyle karşı koyup baş edebile-ceğimiz bir tehdit değil. Şn anda en büyük savunma umudumuz Başbüyü-cü, ben de bizi bağlayan yemine dayanarak seni ona tüm bildiklerini anlat-makla, tüm gücünü ve gerekirse canını onun hizmetine sunmakla görevlen-diriyorum. Bana hizmet etmeye yeminlisin, ben de sana bunu emrediyorum. Demek ki Dev bana büyücülere satıldığımı söyleyerekmeydan okurken yanılmıştı. Bu çok daha kötüydü; koz ola-rak karşıma şerefimi sürüyorlardı. Ne bana yüklediği görevin öırlığın1' ne ^e gönderdiği yolculuğun uzunluğunu bilme-ıen beni bu işe sokan Prense duyduğum asi bir öfkeyi bas-tırdım- Sonra İmparatorun başını bir mızrağa geçirmiş olanPlietimmlerin görüntüsünü hatırladım ve derin bir iç çektim. 463 "Umarım bana işbirliğin ve sadakatin konusunda bizzatgaranti veren Prens D'Olbriot'u yalancı çıkarmazsın," dediplanir ve sararmaya yüz tutmuş bir çizelgeyi güzelce cilalan-JJUŞ masasına yaydı, köşelerini de kitaplar, boş bir kadeh vepas rengi bir avuç taşla tutturdu. "Bana Shiv'den ayrılmadanönceki düşlerini anlat, hepsini, özellikle de saldırıya uğradı-ğın gece gördüklerini." Prensin mektubunu avucumda buruşturup gözlerimi uzak-taki bir rüzgârgülüne dikerek, Prense verdiklerim kadar ay-rıntılı ve tarafsız olan raporuma başladım. Shiv biraz yavaşla-mamı işaret etti; o hızla not alırken Lescar sınırının D'Olbri-ot topraklarıyla birleştiği yerdeki bir kamptakilerin katledil-mesi hakkındaki gerçekleri öğrenmek üzere gönderilişimi ha-tırladım. O da pek keyifli bir görev sayılmazdı ama yapılma-sı gerekiyordu ve ters rün de bana düşmüştü. Bir yeminliadamın yerine getirecek emirleri ve kendisini koruyacak biryemini vardı... işler böyle yürüyordu, değil mi? Anlattıkça anlattım; Planir durmadan soru soruyordu, ba-zıları sinir bozacak kadar basit, bazıları ise son derece karma-şıktı. Ne onun, ne de Shiv'in şarap ve ekmek istediklerini farketmedim ama yiyecek geldiğinde iştahla yiyip içtiler, olanla-rın üzerinden ikinci defa geçerken dahi soruların arasına bir-kaç lokma sıkıştırıyorlardı. "Dahası da var, değil mi?" Planir çizelgesinin üzerine eğil-miş, bir şeyleri ölçüyordu. Cetvelini bırakıp bana döndü,gözleri parlıyordu. "Ne demek istiyorsun?" Ona Laio ile geçirdiğim geceninher dokunuşunu anlatacak değildim, aklından geçen buysa ta-bii.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 272: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Düşler, Ryshad, düşler," dedi usulca Planir. "Banamak üzereyken gördüğün düşlerden bahset." Derin bir nefes aldıysam da cevap verecek cesareti h464 madun, son zamanlarda savunmamı düşürmem için fkollayıp aklımın gerisinden çıkmaya çalışan ve durmadan Vrarlayan o hislerden söz etmek istemiyordum. "Bak, bu konuda sana yardımcı olabilirim." Planir pencerenin çıkmtısmdaki düzgünce dizilmiş kitaplar arasından bir tanesini aldı. "Bir Arimelin tapmağmdaki kadim bir arşivi orta-ya çıkardık ve eskilerin düş ilimleri hakkında çok şey öğrendikUyanmakta olan aklını kapatmamızın, o düşlere ulaşıp istedik-lerimizi doğrudan doğruya öğrenmemizin bir yolu var. Senitranstan çıkardığımızda ise düşler artık gitmiş olacak ve sendenbaşka bir şey istememize gerek kalmayacak. Gitmekte özgürolacaksın ve artık düşler ya da hayaller canını sıkmayacak." Böylesine cazip bir teklifte bir hile olmalıydı, hele işinucunda Başbüyücü varsa. "Tam olarak ne öğrenmeyi umuyorsun?" diye sordum,aklım karışmıştı. "Size hatırlayabildiğim her şeyi anlattım,hatta dürüst olmak gerekirse bunların hiçbiri bana pek deönemli gelmedi. Her neyse, o tehlikeli deneme başarısız ol-du, değil mi?" "Kayboldukları kesin ama biz yine de yalnızca haber al-mak değil, koloninin yerini de belirlemek istiyoruz. Sırf bil-ginleri memnun etmek için arşivlerdeki boşlukları doldurma-ya çalışıyor değiliz." Planir kendine biraz şarap koyup Shiv'ede bir bir kadeh ikram etti, o da hokkasını kapatıp notlarınıtoparladı. "Elietimm tehdidine karşı koyacaksak bu etirik bü-yü, Eskilerin Desise dedikleri bu güçler hakkında daha fazla-sını öğrenmeliyiz. Bize şimdiye dek anlattıklarına bakılırsa,bu kolonide insanların bu ustalıklar konusunda eğitildikleriçok açık. Kayıtlar, arşivler, hatta belki eğitim yöntemleri veöğretileri bile olabilir." .«gtinunla ancak çocuk kandırırsın!" diyerek dudak bük-<'Bu ne zamandı? Yirmi altı nesil önce mi? Bıraktıklarıtüm- . j, ? ıey şimdi çoktan çuruyup toz ve toprağa dönüşmüştür! "gelki öyle, belki de değil." Planir açıkça alay etmemden 465ahatsı2 olmamıştı. "Hava ve ateşle, toprakla suyun bağlantı-larıyla Ç°k ?ey yaPabinr> en narap olmuş ve lekeli parşömen-leri bile eski haline getirebiliriz. Yardımına başvuracağımlcaynakları unutma, Ryshad; büyücülükteki en keskin zekâlarHadrumal'da. Yine de hiçbir şey bulamama riskini almayahazırın1- Diğer yandan sen, müthiş kaynaklarla dolu kayıp birdiyarın bulunmasında başrolü oynayacaksın. Efendinin DenFellaerrüon'un keşif gezisine dair her kayıt ve ipucunu topla-mak iÇİn Şimdiden büyük miktarda para ve güç harcadığını,o koloniyi yeniden D'Olbriot adına katmayı yürekten istedi-ğini pekâlâ biliyorum. Böyle bir hizmette bulunmak seçilmişadam olman yolunda da büyük bir adım olur, değil mi?" Bu tuzakta gayet güzel yemlenmiş ne de çok iğne vardı.Hayır, vahşi bir aygırı ahıra çekmek için azmış bir kısrağıkullanan bir çiftçi kadar kurnazsa, şöhreti yüzünden Kuzgunoyununda bile bahse girmeyeceğiniz biri olan Başbüyücü deancak o kadar kurnazdı. Beni aptal mı sanıyordu? "Bunu hiç yaptınız mı? Bu değerli eşyaları kakaladığınızbaşkalarıyla?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 273: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Hiç riski yok sayılmaz." Shiv oturduğu köşeden konuştu,yüzü asıktı. "Bir kızı uyku halinden geri getiremedik." "Tehlikeli olabileceği inkâr edilemez," diye kabul etti Pla-nir, ciddi bir ifadeyle. "Bu konuda kendimi suçluyorum.Onunla olan deneyi arşivi ele geçirip ihtiyacımız olan tümbilgileri elde etmeden önce yapmıştık. Bu işe kalkışmadanönce çok dikkatle düşünmen gerektiği ortada. Genç D'Alsen-nin'in etirik büyü konusunda bir ön eğitim aldığını söyledi-ğine göre, zavallı kıza aklını geri kazandıracak bir ipucu bul-mamız da mümkün tabii." Yani Başbüyücü aklımı çelemese bile, kendimi Whayalarından dahi daha aşağılık hissetmeden gidebil ?bir çıkış yolu bırakmıyordu. Kadehimi bitirerek başınn ııdığım sırada günün sekizinci çanı çalarak şehirde yankılve Planir'in kulesinin karşısındaki kurşun kaplı çatıdaki K-benekli kuş sürüsünü ürküttü. Takımadalarda geçirdiğimca zamandan sonra bu ses hiç de hoş olmayan bir şekildemdık gelmişti, hele bu sinir bozucu ortamda. "Bunu düşünmen için zaman gerek." Planir kapısının arkasnıdaki bir kancadan bir giysi alıp basit gömleğiyle panto-lonunun üzerine geçirdi. Bu değişimin beni fazlasıyla şaşırt-tığını itiraf etmeliyim. Gösterişli olmayan, mat siyah ipektendüzgünce kesilmiş bir cüppeydi ama sımsıkı yakası Planir'inçenesini kaldırarak ona heybetli bir bakış kazandırıyordu. Kö-şeli kesilmiş kumaşın altında omuzlarının genişliği yumuşakketenin altında olduğundan daha belirgindi. Odadan çıkarkenkumaş etrafında yarı kapalı duran kanatlar gibi dalgalanıyor-du, meydan okuyan yüzü de bir şahininki kadar sertti. Shiv'e baktım. "Planir'in tatlı dille kandırma anlayışı buy-sa, bir Prensler Meclisi'nde fazla dayanamaz." "Ne kadar gül dikersen dik at pisliği, yine de pis kokacak-tır," diyerek omuz silkti Shiv. "Planir senin görmüş geçirmişbiri olduğunu biliyor, Rysh. Güven bana, Başbüyücünün se-ninle açık konuşmasını bir iltifat olarak görmelisin. Gel haydi." Shiv çantamı alırken ses tonunda ilk başta aradığım dost-luğu andıran bir şeyler vardı, bu da direnişimi Başbüyücününtüm kozlarından daha büyük bir etkiyle kırdı. Onun peşin-den merdivenlerden indim ve avluya çıktık. Taş binalar dörtbir yandan üzerime geliyordu, ezici ve kasvetliydiler, gölge-leri karanlık ve soğuktu. Bir kadın avludan geçerken gözleri-ni bana çevirdi, bir kapıdan çıkan iki genç de konuşmalarınıkesip bir an bana baktıktan sonra aceleyle uzaklaştılar. Suyabu kadar yakın kurulmuş bir şehir için Hadrumal'da deniz kuşu yok denecek kadar azdı, kuru ve kadim taşların tozu-u girtlağımda hissediyordum. "Salonda kalmak istemeyeceğini düşündüm, bu yüzdenPered'e bizimle kalacağını söyledim." Shiv neşeyle konuşarak•?nden giderken ana caddeden çıkıp iç bölgelere yöneldi, aza-metli binaların yerlerini gri taşlardan ve kiremitli çatılardanoluşan sıradan evlere bıraktığını görmek beni rahatlatmıştı,gu büyücülerin gizli öğretileriyle meşgul olacak zamanlarıkalmasını sağlayan diğer işleri fark etmeye başlamıştım: Kâ-tipler, kitapçılar, eczacılar ve genç büyücülerin parşömenle-riyle cüppelerini bir kenara bırakıp bir fincan demli ıhlamureşliğinde arkadaşlarıyla çene çalabildikleri çok sayıdaki çayevleri. Anlaşılan büyücülerin de yemek yemesi gerekiyordu;dükkânların kepenkleri indirilip tezgâhlara dönüştürülmüştü,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 274: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

meraklı bakışlı kadınlar yaz meyveleri ve dolgun sebzelerdenalışverişlerini yapıyor, bir yandan da arkadaşlarına son dedi-koduları yetiştiriyorlardı. Çocuklar onların eteklerini çekişti-riyor, daha girişken bir grup ise paçavralardan yapılmış birtopun peşinde yola dağılmıştı. Bir hendeğe düşmüş bir fıçı-nın civarına bir şeyler dökülmüştü ve iki adam onu el araba-sından kimin düşürdüğü hakkında tartışıyorlardı. Hadrumalgiderek daha az yabancı görünüyordu, yine de bu görünür-de aşinalığın dikkatsizliğe yol açmaması için kendi kendimiuyardım. "Biz burada yaşamayı tercih ediyoruz; birinin bir erkek,kadın ya da eşekle birlikte olması diğer büyücülerin çoğununumurunda bile değildir ama her zaman rahatsız edici derece-de Rasyonalist olanlar çıkar. Casuel'i hatırlıyorsun, değil mi?Neyse, biz böyle daha iyi olduğunu düşünüyoruz; ne de ol-sa çıkıntı yapan çivi başına çekici yer." Shiv iki arabanın arasındaki boşluktan geçerken arkası ba-na dönüktü. Biraz sakinleşip yüzümü buruşturdum. Shiv'inarkadaşıyla tanışmak konusunda içimde bir kuşku olsa da,

467

hiçbir şey can çekişen bir hayvanın başına toplanmış klar gibi dört bir yandan beni süzen bir büyücüler sürü ıdolu o kasvetli binalarda kalmak kadar kötü olamazdı sh^ile de aramız yeterince iyiydi, değil mi? Karaya çıktığımdberi yakamı bırakmayan daha acil bir endişe aklıma takılkaldı. Kaldırımdan inip kalabalık yolda yürüyen Shiv ile aynı hizaya geldim. "Livak nerede?" diye sordum. "Halice'i görmeye gitti. Onun bacağını iyileştirmek üzereburada olan Soluralı bazı bilginler var. Şifa verme gelenekle-rinde etirik büyü izleri varmış ama sen bunu zaten biliyor_dun, değil mi?" İtiraf etmeliyim ki ayrıldığımızdan beri Halice'i ve sorun-larını aklımın ucundan bile geçirmemiştim. İçimden silkine-rek son zamanlarda başımdan geçen olayları aklımdan çıkarıpatmaya ve yine kendime hâkim olmaya karar verdim. Böyle-sine ciddi, üstelik mevsimler önce kapanıp iyileşmiş bir ya-rayı tekrar iyileştirebilecek bir büyü olabilir miydi? Bu kesin-likle görmeye değer bir şey, daha da önemlisi, Prensin dedikkatine sunulacak bir şey olurdu. Yeşil hummadan kurtul-mak için kol ya da bacakları köküne kadar kesilmiş adamlar-dan çok fazla görmemiştim ama Aiten ile birlikte Lescar sını-rında Prensi aradığımız sırada çığlıklarını, ağlayışlarını, cer-rahlara boş yere yakarışlarını duyduklarımızdan bir teki bileyeterliydi, Sorunları olan tek kişi olmadığımı hatırlatacak birşey olması da yararlıydı."Viltred'ten ne haber?" "Eski salonuna döndü, birlikte eğittiği adamlardan hâlâ öl-memiş olanlarla takılıyor." Shiv'in ses tonu yine de şefkatliy-di. "İşte geldik." Kaim bir kapıyı açıp yol göstererek beni harap bir terasınortasındaki mütevazı bir eve soktu. Dışarıdaki gün ışığının ar-dından gözlerimi kırpıştırarak alıştırınca alt kattaki odaların ön tarafının bir çalışma mekânı olarak düzenlendiğini gör-düm, ı^ığ1 en iyi alacak şekilde ayarlanmış bir çizim masası,parşömenler, renklendirdiler ve ciltleme araçları düzgünce

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 275: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

yerleştirilmiş, kullanıma hazırdılar. Shiv'in arkadaşının bir es-Icizci ya da resimlendirici gibi bir şey olduğunu, kesinlikle birbüyücü olmadığını duyduğumu belli belirsiz anımsıyordum,benim için önemli olan da buydu. "Pered!" Shiv arka odaya girip kapah merdiven boşluğu-nun dar aralığından yukarı doğru bağırdı. "Hayır, dışarıdaolmalı, herhalde yiyecek bir şeyler alıyordur. Bak, kendievindeymiş gibi davran, mutfakta şarap Var ya da istersen çayalabilirsin. Yapmam gereken birkaç şey var ama birazdan dö-nerim."İtiraz etmeme fırsat kalmadan dışarı çıkmış, kapıyı da ar-kasından gürültüyle çarpmıştı. Çalışma odasındaki hiçbir şe-yi bozmak istemediğimden mutfağa geçtim. Küllenmiş birateşin, yaz sıcağında odayı boğduğu şömine paravanının üze-rinde modern bir kömür ocağı görmek beni şaşırtmıştı. Bu-nun ve karşı duvardaki raflarda sıralanmış, birbirinden çokfarklı ve son derece dekoratif şifalı ot kavanozlarının dışındasade bir yerdi. Kavanozlardan bir iki tanesini açıp kokladım,ardından da ateşi harlayıp bir çaydanhğr kaynatmaya başla-dım. Ama canımın hiç çay istemediğine karar vererek çay-danlığı indirip arkadaki dar avluya çıktım. Tahmin edeceği-niz gibi Shiv'in komşularının tavuk besledikleri, hatta bir ta-nesinin bir de domuzu olduğu açıktı toa bu avludaki domuzahınyla kümesler tertemiz ve boştu. Biraz dolaşıp bir avuç taştopladım ve domuz ahırının duvarım n tepesindeki iri, solukrenkli bir taşı vurmaya çalışarak elimi sınadım. Her defasın-da vurduktan sonra fırlatacak yeni taşlar aramak üzereydim kiarkamdaki kapının açıldığını duydum. "Bir sabanın peşine takılıp kargaları taşlayarak para kazan-malısın. Bu müthiş bir yetenek," diye iltifat etti neşeli bir ses. "Öyle ama benim yeteneğim değil," dedim düşünrrıed "Bu kulağa berbat bir şarkıdan alınmış gibi geliyo ı ^Ryshad olmalısın, ben Pered."470 Shiv'in bu kadar düşkün olduğu adamın nasıl biri old -nu görmek üzere döndüm. Hadrumal adasının kendisindolduğu gibi, ne beklediğimi bilmiyordum. Her yeri tüyl ısüslü, çıtkırıldım tavırları olan bir maskeli balo kokonası OÖmeyi beklemeyecek kadar mantıklıydım ama doğrusu kıvırr Vkumral-sarışm saçları ve ela gözleri olan tıknaz, kaba yüz hatlarma sahip bir adamdan daha dikkat çekici birini bekliyor-dum. Tormalincesi kusursuzdu ve Col aksanıyla konuşuyor-du, o şehrin kimsenin özel tercihlerine karışmadığı yolunda-ki şöhretini anımsadım. "Devam et öyleyse, öykünü anlat bana." Pered gün ışığı-nın tadım çıkarmak üzere bir banka oturup kollarını kavuş-turdu, kaslı bacaklarını rahat bir tavırla uzatmıştı. Son taşımı da savurup hedefimden bir çentik kopardım."Ben de iyi nişancıyım ama bu özel yetenek nesiller önce öl-müş olan ve her nasılsa anıları düşlerimi altüst eden bir ada-ma ait." Bu şekilde söze dökünce kulağa pek inanılmaz geli-yordu ama Pered şaşırmış gibi görünmüyordu. "Demek sevgili Başbüyücümüzün planlarından birine ya-kalandın, ha?" Sesinin neredeyse tamamen saygıdan yoksun olması hoşu-ma gitmişti, Pered ile belki de arkadaş olabileceğimizi düşün-düm. "Örümcek ağındaki bir sinek gibi," diyerek başımla onay-ladım.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 276: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Bütün bunların, kayıp bir koloni ve tüm büyücüleri ade-ta kümesine kedi girmiş kumrular gibi birbirine katan, şu bi-linmeyen büyüyle ilgisi var, değil mi?" Pered başım iki yanasalladı. "Bana sorarsan iyi de oluyor. İçlerinden bazılarınınbir defalık da olsa tevazu gösterdiklerini görmek güzel." flayır. diye geçirdim içimden, kesinlikle arkadaş olacaktık.„chiv sana bundan bahsetti mi?" "Yeterince," diyerek omuz silkti Pered. "Peki o nasıl bi-ri?""Efendim?"Gecelerini mahveden şu nişancı çocuk, nasıl biri?" pered'e bakarken söyleyecek söz bulamadım. Başbüyücüonca şey sormuş, koloni hakkında onca ayrıntı istemişti amagenç D'Alsennin'in kendisi hakkında hiçbir şey sormamıştı. "Fena biri değil. Kadınlar hakkında öğreneceği bir yığınşey var ama çabuk büyüyor, sorumluluklarına alışıyor. Karak-ter sahibi biri ama biraz pişmesi, yoğrulması gerek." Te-mar'dan bu şekilde söz etmek garipti. "Görünüşü nasıl? Tarif edebilir misin?" Pered gömleğininyaka cebinden bir parça saman kâğıdı çıkarıp pantolon cebin-de de kırık bir karakalem parçası buldu. Temar'ı kafamda daha iyi canlandırabilmek için gözlerimikapattım, ben konuştukça Pered hızla karalıyordu, karakalemtıknaz parmaklan arasında ustaca hareket ediyordu. "Sıska bi-ri," diye bitirdim. "Birkaç yıl içinde kilo alıp toparlanacakama şimdilik biraz hızlı büyümüş. Herhalde ona kurt yüzlüdenilir, uzun bir çene, ince dudaklar, köşeli bir yüz, herhal-de anlıyorsun. Kesinlikle kurt gözleri var, çok canlı bir açıkmavi, ki siyah saçlı olduğunu düşününce bu tuhaf.""Saç şekli nasıl?""Uzun, çoğu zaman arkada topluyor." "Bunun gibi mi?" Pered eskizini bana doğru çevirdiğindeelimde olmadan gülümsedim. "Büyücü olmadığına emin misin sen? Aslında burnu o ka-dar çıkık değil, kaşları da daha ince ama bu çoğu portredegördüğümden daha büyük bir benzerlik. Bir eskiz evindeharcanıyorsun."Her ne kadar kusursuz olmasa da o resmi görmek, düşle-

rimde ve hayallerimde böylesine canlı olmasına radm»maşız okyanusun diğer yakasında çok uzun zamandır ol-tan o genci görmek tuhaftı. Garip bir şefkat hissiydi sarık' hHem çocuğa borçluydum da, öyle değil mi? Kaeska'nın efsuncusundan hayalarımı kurtaran oydu. "Beni çıraklığa verirken babamın dediği gibi, bu dürübir iş ve insanın karnını doyuruyor," diyerek sırıttı Pered"Shiv nihayet Planir'den emir almaktan bıkıp da kendimi?'başka bir yere giden ilk gemide bulduğumuzda, gerçek an-lamda portreciliğe başlayacağım. O gün gelene kadarsa uygırnzamanı bekleyip mürekkeplerimi karıştıracağım." "Planir tasmasını her çektiğinde Shiv'in koşturarak gitme-

si seni rahatsız etmiyor mu?" diye merakla sordum. "Evet," dedi açıkça Pered, "ama bu Shiv'in seçimi ve bir-likte olacaksak buna saygı göstermem gerek. Bütün mesele,Başbüyücünün oynadığı oyun ne olursa olsun, rünler çekil-diğinde Shiv'in kendi kendine öne çıkması. Senin de yapmangereken bu, güven bana."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 277: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Daha az önce tanıdığım biriyle alışılmadık derecede derinbir konuşmaya dalmış olduğumuzu fark ettim. "Anlaşılan çokiyi bilgi almışsın. Shiv sana söylediğinden daha fazlasını an-latmış olmalı." Pered başını iki yana salladı. "Shiv değil, Livak. Her ney-se, ilk olarak ne istediğini belirlemen gerek. Sonra, Planir'inyapman için seni ikna etmeye uğraşacağı şeyin onun kadarsenin de menfaatine olduğundan emin olmalısın. Sana karşıçok dürüst ve açık davranırsa da gözünü dört aç... pastanıniçinde mutlaka bir zoka olacaktır, bu sözümü unutma." Derin bir iç çektim. "Yalnızca bütün bunlardan kurtulupsıradan, abuk sabuk düşler görmek istiyorum, derin sulardayüzüp balıklarla konuşmak gibi şeyler; gidip hayatıma kaldı-ğım yerden devam etmek istiyorum.""Öyleyse gözlerini o hedeften ayırma, atışını yaparken de

planir'in, ne de bir başkasının dikkatini dağıtmasına izinme." Pered elini kaldırıp doğruldu. "Sokak kapısı çalındıaaliba Mutfağa gittik, iç kapı açıldı ve Shiv göründü. Yana çekil-diğinde ise arkasında Livak belirdi, hemen kollarıma atılıp,agmık kumral saçlı başını çenemin altına yasladı. Saçlarınıöpüp kokusunu içime çekerken kollarının sımsıkı kapandığı-

nl hissettim. Onu böyle yakınımda hissetmek Laio Shek'inkollarındaki bir mevsime bedeldi. Shiv'in çaydanlığı ocağakoymak için arkaya geçmesi gerekmese, sonsuza dek öyle ka-labilirdim. "Akşam yemeğinde ne var, Shiv?" Livak aşınmış masanınüzerinde duran sebze dolu sepete baktı. Yemekte koyu bir türlü yemeği vardı, ocaktaki üçayağınüzerinde kaynıyor ve sebzelerin eklenmesini bekliyordu. Shivyağı karıştırıp kemik iliğiyle kıvamını koyulaştırırken biz desebzeleri soyup doğradık. Livak'in beni düşünceli gözlerle süzdüğünü fark ettim vesoru sorarcasına kaşımı kaldırdım. "Sakallı kalmayı mı düşünüyorsun?" diye sordu, belli be-lirsiz bir gülümsemeyle."Hoşuna gitti mi?" İçin için hayır demesini umuyordum.Başını eğerek düşündü. "Kesinlikle farklı durmuş ama..." Bu kadarı benim için yeterdi. "Shiv, ödünç verebileceğinbir usturan var mı?" Shiv güldü. "Tabii ama yerinde olsam onu kullanmadanönce biraz beklerdim. Yazın ortasında, hele Takımadalardazaman geçirdikten sonra öyle bir sakalı kesersen, yüzün leke-lerle kaplanır. Dikkat etmezsen çenen de güneşten kızarır.Güven bana, ben denedim!" Pered'in sanatçı hayal gücü bu tabloyu kaçırmamıştı. "Nezaman sakal bıraktın?" diye sordu, meraklanmıştı."Hadrumal'a geldikten kısa bir süre sonra," diye karşılık

verdi Shiv. Beni daha yaşlı gösterip yaşlı büyücülerin Klarınm beni biraz daha ciddiye almalarını sağlayacağım dsunmuştum." "İşe yaramadı mı?" diye sordu Livak, hınzır bir gülümmeyle. "Hayır." Shiv pişman bir ifadeyle başını salladı. "Usta K"yücüleri etkileyen tek şey elementlerini nasıl kullandığın " Kısa bir süre sonra son derece doyurucu bir yemeğe otur

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 278: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

muştuk. Büyücüler ne yapıyor olurlarsa olsunlar, Hadru-mal'da onlardan çok daha usta birileri çok iyi sığır yetiştiri-yordu, şarabı tanıyamasam da şölenler ve bayram günleriyleözdeşleştirdiğim bir kalitedeydi. En güzeli de, tüm yemekboyunca konuştukça konuştum ama Planir'den, gizemli düş-lerden ya da kayıp kolonilerden tek kelime etmedim. Adetahayatım normale dönüyor gibiydi. Nihayet Shiv tabakları lavaboya koymak üzere kalktığındaPered dışarıdaki geceye baktı. "Sen de kalabilirsin, Livak. Ar-tık salona dönmenin anlamı yok, Halice de o Soluralılar ba-cağını son hırpaladıklarında olduğu kadar yorulduysa uyu-muştur bile. Tavan arasındaki yatağı da hazırlayayım mı yok-sa arka yatak odasındaki yatak yeterli mi?" diye sordu, ilk de-fa cilveli bir tavır sergileyerek. Livak'a baktım, gülümsemesini şarap kupasıyla gizliyordu."Tek yatak yeter, size fazla iş çıkarmak istemem." "Öyleyse siz ikiniz bulaşığı yıkayabilirsiniz." Shiv bana birbulaşık bezi attı ve Pered ile birlikte dar merdivenleri çıkıpgözden kayboldular. "Sen yıka, ben kurularım," dedi Livak, havluyu elimdenkaparak. "Teşekkürler," diye kuru bir sesle karşılık verdim, çaydan-lığı ocaktan alıp fokurdayan suyu bulaşıkların üzerine döker-ken buhardan gözlerimi kırpıştırdım. "Pered ile aranız iyi gö-rünüyor." "Öyle," diye onayladı Livak. "Halice de ondan hoşlanı-yor-"O nasıl?" diye sordum, geç bile kalarak. "Daha iyi." Livak duygudaş bir ifadeyle başıyla onayladı. 475••Çok daha iyi." "Demek Shiv sözünün eriymiş." Bütün bunlardan olumlubir şeyler çıktığım gördüğüme seviniyordum, tabii ki en çokHalice için ama bir parçam bencilce de olsa Livak'm bu yük-ten kurtulacağına da seviniyordu. "Biz geldiğimizde fazla seçeneği yoktu," diyerek güldü Li-vak, bir şeylerin pek hoşuna gittiği belliydi. "Nasıl yani?" Meraklanmıştım, elimdeki işi bırakıp onadöndüm. "Şey, Planir'in ele geçirmeyi fena halde istediği bir arşivvardı," diye başladı Livak, neşeli bir ifadeyle."Bir Arimelin tapmağından mı?" "Evet, öyle. Neyse, Lord Finvar, yani ona sahip olan kırsaçlı ihtiyar vermemeye kesin kararlıymış. O örümcek bağla-mış kafasında, doğal bilimlerle ilgilenen büyücülerin Rasyo-nalizmden yalnızca bir adım uzakta oldukları gibi bir kanıvarmış ve kutsal metinleri tanrısız büyücülere verip de öfke-li bir ilahın kim bilir hangi gazabına uğramaya da hiç niyetiyokmuş." Livak'm gözleri hınzırca parlıyordu. "Fikrini değiştiren ne oldu peki?" Ben de gülmeye başla-mıştım. "Ne tuhaftır ki, bir dizi alamet görülmüş." Livak sahte birşaşkınlıkla başını salladı. "Bizim ihtiyar uyandığında, uyudu-ğu sırada yatak odasındaki eşyalarının yer değiştirdiğini gö-rür olmuş. Çalışma odasındaki okuma masasında, mistik birmesaj taşıdığına inandığı kadim bir rün takımı bulmuş. Tümekibi ve çalışanları sorgulanmış, tabii ki ilk şüphelendikleriShiv ile Viltred olmuş ama muhafız komutanı onları sürekligöz altında tuttuğu için bundan sorumlu olamazlarmış."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 279: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

' Tabii ki olamazlardı, ' diyerek ciddi bir ifadeyle Ksalladım. "Peki sonunda onu ikna eden ne olmuş?" "Ha, uyandığında kendi doğum rünlerini odanın ortayayılmış bir halde bulmuş, üstelik de üst katlardaki bir yar-odasmda uyuyormuş ve tek, girilmesi imkânsız bir pençesi varmış.""Girilmesi imkânsız mı?" Kendimi tutamayıp kıkırdadım "Evet öyle," diyerek onayladı Livak, kolunu sıyırıp iyileş-meye başlamış uzun bir sıyrığı göstererek. "Girilemez, üste-lik fena halde de dar." İkimiz de kahkahayı koyuverdik, ardından da ani bir ses-sizliğe gömüldük, duyulan tek şey çanak çömleğin takırtısı veüst katın zeminine sürten mobilyaların gıcırtısıydı. "Biliyor musun, seni kaybettiğimi sandım," dedi birden-bire Livak, pencereden dışarıdaki karanlığa dalgın dalgın ba-karken yaz çillerinin altında hafifçe kızarmıştı. "Bu o kadar kolay değil," dedim elimden geldiğince hafi-fe alarak. "Seni burada bulduğuma çok sevindim. Seni bul-mak için Relshaz'a kadar onca yolu gitmek istemezdim." Uzun bir an boyunca gözlerimiz kilitlendi, sonra Livakdönüp masaya bir tabak koydu. "Düşünüyordum da, teklifhâlâ geçerliyse, seninle birlikte bir süreliğine Zyoutessela'yadönebilirim. Solurahlar Halice'in bacağına her ne yapıyorlar-sa bu uzun zaman alacak, söylediklerine göre en azından Son-güz'e kadar.""Buna sevinirim," dedim, sesimi sakin tutmaya çalışarak. "Demek istediğim, bir söz vermiyorum ve hemen saçımıda uzatacak değilim," diye telaşla ekledi Livak, "ama nasıl yü-rüdüğünü görebiliriz, tabii ki sen hâlâ bir yeminli adam-sın..." "Şimdilik," dedim, sesimdeki sert ton beni şaşırtmıştı."Bu konuyu düşünüyorum. Yemin paramı iade edip hayatı-mı tekrar kendi ellerime almanın zamanı gelmiş olabilir.'

söylemışu-,^Ae çelişenişte, içimde ağır ağır ve karşı konulmaz bir şe-dürtüyü dile getirmiştim,'"'"r'vak bakakaldı. "Ne yapacaksın?""Gelip Vanam'm nasıl bir yer olduğunu görmeme ne der- 477. 7" Livak'm doğduğu şehre hiç gitmemiştim."Para iÇin ne yapacaksın?" Livak kaşlarını çatmıştı. "Les-r'da paralı askerlik yapmayı düşündüğünü söyleme sakın?"

Soğuk bir espriydi, gerçekten endişelendiğini gözlerindenokuyabiliyordum. "Para sorun olmaz." Sırıtarak gidip alet çantamı getirdim.Laio Shek'in cömert hediyesini masanın üzerine yaydığımdaLivak'm gözleri ilk elini attığı bilezikteki zümrütler kadar iri-leşip parladı. "Böylesi bir ücreti hak etmek için nasıl bir hizmette bu-lundun?" diye kıkırdadı.Göz kırptım. "Bunu yatakta gösteririm."Livak bir kahkaha atarak elini merakla daha nadide parça-ların üzerinde dolaştırdı. Başını kaldırıp bana baktığında göz-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 280: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

leri keskindi. "Buradakilerle yarın bir gemiye binip ortadankaybolabiliriz- Bunu paraya çevirmemiz için bize değer biçe-bilecek insanlar tanıyorum, hatta büyücülerin bizi bulmama-ları için de şansımızı deneyebiliriz. Bizi saklayacak dostlarımVar. Planir'in istediği her neyse yapmak zorunda değilsin; her^eyi öylece bırakıp gidebilirsin." "Biliyorum, bunu yapmayı düşündüm de," diye itiraf et-Um. "Ama o zaman sona ermez, değil mi? Hep sorular olurva öyle olsaydı, keşke şöyle olsaydı. Hayır, ben kimsenin^ende hakkı kalmadan, dilediğim şekilde gidebilmek istiyo-rum.". Sözcükler ağzımdan çıkarken bunun Planir ve bilginlerinin"temar D'Alsennin hakkındaki düşlerim üzerinde ayinler yap-malarına izin vermek anlamına geldiğini fark ettim. Etirik bü-Vünün kafamın içinde serbestçe dolaşması, tüm savunmaları- mı aşması düşüncesi ürperticiydi ama geçmişin yankılarya da her neyse onlardan kurtulmak için ödemem oer ıbedel buysa, ödeyecektim. Masanın üzerinde yayılmış Hservete bakıp bütün olanların ironisi karşısında başımı salldım. Başımı kaldırınca Livak'm gözlerini benden ayırmadığıngördüm. "Sence mahsuru var mı?" diye sordum. "Bu işi kökünden halledip kapatmak istiyorum." Başıyla onayladı. "Böyle yapacağını biliyordum," dedi"Sen böyle bir adamsın. Başka türlü olmanı da istemezdimsanırım." Onu kendime çekip sıkıca sarıldım. "Planir'in beni yarı-uykuya yatıracak bir planı var, o kahrolasıca düşlere doğru-dan ulaşabilmek için bir ayin." Elimde olmadan ürperdim."Bu bitince gidebiliriz." Livak'm kolları belime dolandı. "Ben de kalacağım, birisizihnini kurcalayacaksa yanında olacağım. Hem zaten," diyensesi canlandı, "burada, Hadrumal'da yolunacak çok kaz var.Büyücüler birbirleriyle bin fersah uzaktan konuşabiliyorlarama rünleri okumak konusunda hiçbir fikirleri yok. Bana ya-rım mevsim verirsen, senin küçük hazinenle boy ölçüşebili-rim.""O zaman Planir kesinlikle bizden kurtulmak isteyecektir."

riBHRİn YuKfiRIsı, YERLEŞİM UlERKJEZinin GünEYİ,KEL ÛR^ÛYEn,Son-İLKYAZin 12'si, KpLoni'nin Üçüncü YİLİtftf^S" \ emek durum bu; intihardan farkı olmayan bir ka-Wr İçiş umudumuz yok." Den Fellaemion'un sesi kar- 4l^r 1ar altındaki bir tarla kadar soğuk ve cansızdı."Tüm gemiler batmış mı?" "Hepsi paramparça edilmişler." Avila titreyen elleriyle şa-kaklarını ovuştururken sesi ürperiyordu, uzakgörüden çıkar-ken gözleri sımsıkı kapalıydı. "İstilacılar nehrin ağzını tama-men tutmuşlar." Temar daha fazla dayanamadı, taburesini geriye itip ma-ğara zemininin rutubetli kayalarmdaki akarsu yatağı boyuncabir o yana, bir bu yana yürümeye başladı. "Neden bekliyor-lar? Neden gelip işi bitirmiyorlar? Kafese kapatılmış, gelinci-ğin gelmesini bekleyen tavşanlar gibiyiz." Mağaranın duvar-ları üzerine geliyordu sanki, ellerini birbirine öyle bir vurduki canı yandı. Misaen biliyordu ya, bu şekilde kapana kısıl-maktan nefret ediyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 281: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Ne aceleleri var ki?" Prens Den Fellaemion sıska elinikansız yüzünde gezdirdi. "Rahatça zaman geçirebilir, dinle-nip adamları doyurabilirler; biz ise bir yere gitmiyoruz, de-ğil mi?" Komutanının cansız ses tonu Temar'm kulaklarmda-ki mağlubiyet çınlamasını yansıtıyor gibiydi. "Belki de gidebiliriz. Bunun tek bir rüne güvenmek anla-mına geldiğini biliyorum ama mağaralarda ilerleyip içlerinikeşfetmeliyiz," diye ısrar etti, yerin daha da altına inme dü- şüncesi karşısında kendi duyduğu sıkıntıyı bastırarak, "gjrönce başlamalı, çatlakların bazılarını genişletip nereye çıktıklarını görmeliyiz. Koyaktan gelen en az bir nehrin yeraltı W480 rikintilerinden geçtiğini biliyoruz. Su bu mağaralara girdiySebir şekilde yolunu bulmuş ve zorla açmış demektir. Yukarı-ya, diğer tarafa açılan, bu piçlerin görüş alanı dışında bir çı-kış olabilir. O zaman doğruca hayvancıların son birkaç mev.simdir inşa ettikleri yeni limana gidebiliriz. Onlar istilacılarınizine rastlamamışlar, değil mi, Avila? Bunu sen söylemiştin."Den Fellaemion dikkatini çaresizce sarıldığı buruşuk parşö-menlere sarılmış duran Vahil'in anlattıklarına verirken sözle-rinin duyulmadığını gören Temar kızgınlıkla dudaklarını sı-kıp yerine oturdu. "Malzememiz son derece kısıtlı, Prens, tayın olarak dağı-tırsak ancak birkaç gün idare eder. İnsanların kaçarken kapa-bildikleri peynirimiz, birkaç öğünlük ekmeğimiz var ama ço-ğu boş geldi. Gemilerden birkaç çuval yiyecek ve az miktar-da sebze kurtarmayı başardık ama ne et, ne de şarap yok, birşeyleri pişirmek için malzememiz de yok denecek kadar az.Yakacak ya da ot bulmak için birilerini göndermek de çoktehlikeli." Vahil'in normalde gür olan sesi yüzü kadar cansız-dı. "Saldırı şafakta olduğundan birçoğu kaçabilseler dahi ken-dilerinden ve ailelerinden başka bir şey getirecek durumdadeğildiler. Kimileri hâlâ gecelikleri ya da çamaşırlarıyla duru-yorlar. Birkaç battaniyemiz var ama kesinlikle yeterli değil,hele yaralılar varken. Ailelerinden ayrı olan on iki çocuk var,'diye güçlükle bildirdi Vahil, sesi acı dolmuştu. "Herhalde on-ları kayıp kabul etmemiz gerekecek, ailelerini yani." Temar kendi acı dolu hatıraları canlanınca gözlerini kapat-tı, Prens Den Rannion'un bir kan gölü içinde yatan görüntü-sü gözlerinin önündeydi, bağırsakları çamurlu yerlere saçıl-mıştı, halkını korumak için çılgınca savaşırken bileğinden ko-pan eli kılıcını hâlâ sımsıkı tutuyordu. Yüzüklerindeki mu- evherler şafak ışığında parlıyordu, Temar'm bu ayrıntı kar-ısında aklı karışmış, sonra istilacıların yağmayla vakit kaybe-demeyecek kadar kendilerini katliama kaptırdıklarını fark et-pjişti. Daha da kötü olanıysa yerdeki Den Rannion'a doğru 4-81görmeden uzanan diğer el, yani Prensesin eliydi. Kanlar için-deki beyaz saçları çiğnenerek toprağa yapışmış, o aydınlık vesevgi dolu yüzü kendisini haince deviren acımasız kalkan dar-besiyle tamamen dağılmıştı, ayaklar altında çiğnenen geceli-ğinin kumaşı çizme izleriyle doluydu. "Avila, neden Vahil'i alıp ona içecek sıcak bir şeyler ver-miyorsun?" Guinalle'nin yumuşak sözleri üzerine Temar dehşet vericigörüntüyü aklından silmeye çalışarak gözlerini açtı. "Hayır, benden daha çok ihtiyacı olanlar var..." diye ka-rarsızca karşı çıkacak oldu Vahil ama Avila bitkin, gözyaşlarıiçindeki yüzünde zoraki bir gülümsemeyle elini tutunca, uy-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 282: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

salca onu izledi. Den Fellaemion oturduğu alçak taştan başını kaldırıp Gu-inalle'ye baktı. Mağaranın ağzını saçaklar halinde kapatan ye-şilliklerden süzülen ışığın altında, neredeyse çevresindeki taş-lar kadar donuk görünüyordu. "Bana söyleyecek neyin var,hayatım?" Temar içindeki tüm duyguları yitirdiğini sandığı sıradaGuinalle'nin amcasına bakarken gözlerindeki sevgi ile acı ka-rışımım görünce yüreği sızladı. "Desise ve kurtarabildiğimiz ilaçlarla yaralılara elimizdengeldiğince baktık." Guinalle bilinçsizce bir hareketle gömle-ğinin kana bulanmış kolunu dirseğine kadar sıyırdı. "Çoğukendine gelmiş durumda, Ostrin'e şükürler olsun ki yaralarınçoğu da nispeten hafif sayılır. Yine de aralarında en az bir-kaç gün boyunca hareket ettirmeye cesaret edemediklerimizvar, tabii ki onları doğruca Saedrin'in merhametine bırakmakistemiyorsak." "Çıraklardan kaçının kaçabildiğim belirledin mi?" p,Fellaemion'un sorusundaki telaş Temar'ı şaşırtmıştı. "Hemen hemen hepsi." Guinalle'nin cevabında acı İv482 ironi vardı. "İstilacılar kendi Desiselerini kullanmaya ba 1dıklarmda kendimizi çok daha iyi savunabildik." Temar'm Guinalle ile öğrencilerinden mağaraları araştımak için yardım isteği, önceki gündoğumunun dehşetin'anımsamasıyla birlikte dudaklarında dondu. Keyifli uykusundan çığlık sesleriyle, havayı yırtan katı bir dehşetle uyanmış-tı. Kara üniformalı istilacılar çamur yataklarmdaki gemilerdensavunmasız kolonistlerin üzerine akarlarken yükselen korkudolu haykırışlar acımasız kılıçlarla kesiliyordu. Kılıcına sarılı-şını hatırlayınca Temar'm eli bir şey ararcasma havayı yokla-dı. Den Rannion'un çiftliğindeki yatağından fırladığında hertarafta yangınlar başlamıştı, kadın ve çocuklar çaresizce alev-lerden kaçarken, giderek yükselen cehennemin, kaşlarını çat-mış bulutlardan yansıttığı sahte şafakla parlayan aç kılıçlarınaltında can veriyorlardı. Temar'm yüreği hızla çarpmaya başladı, içini buran bir ıs-tırapla neyi başka türlü yapmış olabileceğini, ellerine geçire-bildikleri silahlarla zayıf tahta kapıyı birlikte savunurlarkenortaya çıkan adamları başka nasıl saf dışı edebileceğini düşün-meye çalışıyordu. Buz gibi parmaklar Temar'm yüreğini kav-ramıştı, çığlıklarını bir kez daha duyarken ensesi boncukboncuk soğuk terlerle kaplanmıştı; birçoğunun aklını ve ira-desini çalan, istilacıların kara metal silahları altında ölmeküzere kuzu gibi beklemelerine neden olan o kötü Desiseyihatırladıkça irkiliyordu. Bir yanağından usulca bir damla göz-yaşı süzüldü, bakışlarını indirdiğinde parmak eklemlerinin,kılıcını sıkmaktan bembeyaz kesildiğini gördü. "Kaçman gerekiyordu ve kaçtın, Temar." Den Fellaemionkurumuş elini genç adamın elinin üzerine koydu. "Saedrin eşükürler olsun ki kendini savunacak kadar Desisen vardı, yok-sa seni de kaybedecektik." Temar kendinde konuşacak cesareti bulamasa da, suçluözlerle Guinalle'ye bakmadan da edemedi. Gözlerinde yal-ıca anlayışla duygudaşlık gördü ve bir an için bu her şeyidaha da kötüleştirdi. "Kim bu lanet olası adamlar?" diye kabaca sordu. "Bununeden yapıyorlar?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 283: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Tüm görüşme denemelerimiz temsilcilerimizin üzerineok yağmasıyla sonuçlandığı için buna cevap vermek zor."prens Den Fellaemion'un cansız gülümsemesi ancak bir ölü-nün yüzünden alınmış bir kalıba yakışabilir di. "Bu işi görüş-meyle çözmek mümkün görünmüyor." "Nereden gelmiş olabilecekleri hakkında bir fikrim var,"diye tereddütle başladı Guinalle. "Ne?" diye aynı anda sordular Temar ile Den Fellaemion."Nasıl?" "Saldırılarını püskürtürken, onlardan Desise konusundadeneyimsiz olan biriyle beklenmedik bir bağ kurdum." Gu-inalle kendisinden beklenmedik derecede savunmaya çekil-mişti. "Dün gece, o gencin uyuduğundan emin olduğumdao teması kullanarak anılarına baktım." "Bunun riskleri..." Temar ona karşı çıkmak üzere derin birnefes alacak oldu ama Prensin ikaz eden bakışı karşısındakendini tuttu."Bize neler söyleyebilirsin, hayatım?""Buranın kuzeyindeki bir yerden geliyorlar, okyanusunortasında birbirine kenetlenmiş küçük, çorak adalardan." Gu-inalle çaldığı görüntülere tekrar bakarken gözleri uzaklaradaldı. "Soğuk, acımasız bir yer, çok az ağaç var ve her yercansız, gri kayalıklarla dolu. Çok az şeyleri var, onu da bir-birlerinden çalıyorlar, birkaç karış toprak uğruna bol kan dö-küyorlar. Zamanı geldiğinde etraf yeniden yeşeriyor ama ka-ra, suyun kenarında son buluyor." Sesi derinleşip çatlak birtona büründü. "Rahiplerin halkın yöneticisi olarak kalmasını

sağlamak için Desise kullanılıyor. Uyuyan zihinlerdek'katsizliğin kokusunu alıp onları bir düşünceyle öldürehT 3lar. Hem doğa, hem de yaşam kültürü etrafınızı tehlik l4-84- çevirdiğinde, düşmanlar size karşı her an silahlı oldubirlik olmak her şey demek." Aniden ürpererek nefesini tuttu ve yüz ifadesiyle ses tnnormale döndü. "Gördükleri şeyin hayal bile edilerneyec Vzenginliklerle dolu bir yer olduğunu keşfettiler ve ne pahasına olursa olsun kimseyle paylaşmayacaklar," diye usulca bitirdi. Temar'm ağzını açmasına fırsat kalmadan Den Fellaemiondoğrulup Guinalle'yi sımsıkı kucakladı. "Sevgili çocuğumböyle görüler değerli olabilir ama sen daha da değerlisin."Sesi azarlayan bir tona büründü. "Senin yeteneklerin onlarınDesise'sinin kötülüklerine karşı tek savunmamız ve seni buşekilde riske atamayız. Bir daha böyle bir temas kurmaya kal-kışmayacaksın." "Yalnızca rüyasında yurdunu gördüğünü sanacak," diyeitiraz etti Guinalle, yine de ifadesinden dersini aldığı belliy-di. Aklına gelen önemli bir şeyi hemen söylemesi gereken Te-mar söze girdi. "Yurdumuzla temas. kurmayı başarabildinmi... Zyoutessela, Toremal ya da bize yardım gönderebilecekherhangi bir yerle?" Guinalle mutsuzca başını salladı. "Deniyorum ama bir şeybeni engelliyor, Desise'min menzilini boğarak kısıtlıyor." "Diğerlerinden bazılarıyla birlikte çalışmayı denedin mi?Den Fellaemion mağaranın kayalık zeminini inceleyen bakış-larını kaldırdı. "Evet, o zaman durum daha da kötü oldu; kendimizi dörtbir yandan düşman Desisecilerle çevrilmiş bir halde bulduk.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 284: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Guinalle hatırlayınca ürperdi. "Larasion soylarını kurutsun,ellerine düşmekten son anda kurtulduk!" "Yani yalnızca kendimize güvenebiliriz," dedi Prens, yu-muşak ama acı bir sesle. "Yelken açma mevsimi çoktan başladı," diye gönülsüzcekarsı çıktı Temar. "Yeni gemiler gelecek. Yarım mevsim, bel- 4-85ki de daha az dayanabilirsek onlar ablukayı aşabilirler. Gu-inalle, kendini bir hedef yapmadan onlarla temas kurabilmeniçin ne kadar yaklaşmaları gerek?" diye telaşla ekledi. Den Fellaemion iç çekti. "Gemiler gelmeyecek, Temar, nebu mevsim, ne de daha sonra." Temar önce Den Fellaemion'a, ardından da kızarıp başınıöne eğen Guinalle'ye bakakaldı. "Ne demek istiyorsunuz?" "Bu yıl yeni kolonistler olmayacak, Temar." Den Fellaemi-on sesindeki acıyı gizleyemiyordu. "Geçen yıl da çok azdılarzaten, değil mi? Mevsimin son gemileri bana çok sayıda mek-tup getirdiler, tümü de aynı şeyi söylüyorlardı. Nemith İm-paratorluğu tüm cephelerde sıkıştırıyor, askerlerini bir yan-dan malzemesizliğin getirdiği sıkıntıyla boğarken bir yandanda eli kamçılı bir manyak gibi onları çarpışmaya sürüyormuş.Kimsenin denizaşırı maceralara ayıracak parası ya da adamıyok; tüm eyaletler alevler içinde. Burada yalnızız." "Bütün kış boyunca bundan haberiniz vardı ha?" Temargözlerini Den Fellaemion'un solgun yüzüne dikti, bakışlarıhâlâ sabit ve sertti. "Böyle bir haberi duyurmak neyi değiştirirdi ki?" diyesordu yaşlı adam. "Her şey yolunda giderken, Drianon'a şü-kürler olsun ki bereketli bir hasat toplamışken ümitsizlik vekuşku yaymanın ne faydası olurdu? Kışı boş durmadan geçi-rip önümüzdeki mevsim daha da yayılmamız için her şey ha-zırdı. Etrafımda gördüklerime baktığımda, Tormalin'denkimse gelmek istemese de buna zaten ihtiyaç olmadığını gö-rebiliyordum." Temar itiraz etmek için ağzını açacak oldu ama yine ka-pattı, Den Fellaemion'un sözleri kafasına sindikçe kendini bir budala gibi hissediyordu. "Bir de bu istilacıların üze 'gönderdikleri tüm güçleri saf dışı ettiğimizi Asanıyordum " Aye acıyla hatırladı. "Somon'un kaybının bu işin sonu oldı -486 nu sanıyordum." "Hepimiz öyle sanıyorduk," diye söze girdi Guinalle yzü sıkıntılıydı. "Bu herkesin olduğu kadar benim de hatamTemar." "Burada kapana kısılmış sıçanlar gibi oturup birileriningelip balyozla kafamızı ezmesini bekleyemeyiz!" Temar yineayağa fırlayıp kayalık duvardan bir avuç eğreltiotu yoldu veyukarılarda bir leke gibi görünen uzak, tasasız mavi gökyü-züne özlemle baktı. Bir bulut demeti altın rengine çalıyordugörünmeyen güneşin batarak akşamı getirdiğinin sessiz birhabercisiydi. "Bir başka yol var, Temar," diye tereddütle söze girdi Gu-inalle, yana kayan gözleri amcasından yüreklendirici bir onayaldı. "Bizzat Tormalin'den yardım çağırılana dek bizi mağa-ralarda saklamak üzere Desise kullanmak mümkün. İstilacıla-rın deneyebilecekleri tüm aramalara karşı gizlenmiş oluruz." Temar şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. "Nasıl? Ama bizigizleyebilsen bile, nasıl hayatta kalacağız? VahiTin malzeme-mizin yetersizliği hakkında söylediklerini duydun. Lanet ol-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 285: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

sun, Guinalle, burada şimdiden bine yakın insan olmalı, Ta-lagrin'in izniyle istilacıların iz sürücü köpeklerinden kaçabilir-lerse gün batmadan başkaları da gelir. Su stokumuz beni çokendişelendiriyor, ayrıca dün gece ne kadar soğuk olduğunu dadüşün. Toremal'e bir gemi yollayıp kurtarılmayı beklemek,yarım mevsimden fazla zaman demek, tabii yurdumuzda işlerPrensin düşündüğü kadar kötüyse bundan da fazla!" Tazelen-miş bir kararlılıkla başını iki yana salladı, aklının bir köşesin-de durmadan haykıran mağaralarda kapalı kalma korkusunuartık umursamıyordu. "Hayır, riskler ne olursa olsun buradançıkıp kara yoluyla yeni yerleşim merkezine ulaşmalıyız. Desi- e'ni bizi bunu yaparken gizlemek için kullan, o cani piçlerinbizi avlayıp doğramalarına engel olmak için." "Fark edilmeden dışarı çıkmanın bir yolunu bulsak bile,bu insanların yarısı daha ilk dağ sırasını geçemeden ölmüşolurlar, Temar." Den Fellaemion aşağıya, mağaranın ana boş-luğuna ulaşmak için kayalara kabaca oyulmuş basamaklarabaktı. Temar da onun bakışlarım izleyerek kâbustan kurtarıl-mış birkaç basit malzemenin üzerinde birbirine sokulmuş du-ran ailelere, yaşadıklarının dehşeti içinde tek başına oturanla-ra, pelerinlerden, battaniyelerden ve çoğu zaman da yapraklıdallar ve çuvallardan yapılmış uydurma yataklara özenle yer-leştirilmiş, hareketsiz duran sıra sıra yaralılara baktı. Bunaltı-cı sessizlikte cansız, bozguna uğramış bir hava vardı, yalnız-ca arada bir, bir çocuk ağlaması ya da zihinsel ya da fizikselbir acıyla dolu bir ağlama duyuluyordu. "Öylece pes edemeyiz!" diye itiraz etti Temar, kendi ka-rarlılığına tutunmaya çalışıyordu. "Desise ile dokunmuş bir uykuyla kendimizi gizleyebili-riz," dedi yavaşça Guinalle, bir zamanlar iyimserlikle doluolan kolonistlerin harap kalıntılarına bakarken gözlerindesonsuz bir acıma duygusu vardı. "Arimelin dilerse, istilacıla-rı savuşturmak üzere yardım gelene dek bu insanlara zamantanıyabilir, tüm hayat ve düşüncelerini dondurabiliriz.""Nasıl?" diye sordu Temar, inanamayarak. "Akılla bedeni ayırmanın bir yolu var." Guinalle yüzününönündeki perçemi geriye atıp elini cebine daldırarak bağlaya-cak bir şey aradı. "Bu nadiren kullanılan bir tekniktir..." di-yen sesi bir an duraksadı, "kural olarak yalnızca çok ciddihastalık durumlarında kullanılır. Akıl, bilinç, yani insanınözü, değer verdiği ve aralarında bir bağ bulunan bir şeyebağlıdır. Akıl bundan ayrılır ve değerli eşyayla muhafaza edi-lirse, beden ikisi tekrar birleştirilene dek bir büyüyle bozul-madan korunur."

"Bu dediğini bunca insan üzerinde yapabileceğini kabetsek bile, onlara nasıl teklif edeceksin?" Temar gözlerini or\dikti ve yeleğinin dikiş yerinden çekip çıkardığı bir deri sır *488 mı dalgın bir hareketle uzattı. "Bu durumda, kara yoluyla yeni yerleşim merkezine kuçük bir grup göndermek fikri gerçek bir plan olabilir. HakKsın Temar, mağaralardan bir çıkış yolu var; bazı madencil^bir süre önce buldular. Zor ve dar bir yol, yer yer sualtında,geçiyor ama biraz dikkat ve Misaen'in yardımıyla geçilebilir. 9Hareketlenince Den Fellaemion'un çökmüş yanaklarına sahi;bir renk gelmişti. "Fark edilmeden istilacıları aşmak üzere snçilmiş adamlardan, savaşabilecek bir grup yollayalım, yanl^

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 286: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

rina birini verebilirsek Desise'nin da yardımıyla birlikte. Gç\ride kalan bu ^nsanjarm akıllarının saklandığı bu değerli şey^leri yanlarına alabilirler." "Hayvancılara karşı saldırıya geçmelerini, bir kurtarın^ekibi oluşturmalarını söylemek için mi?" Temar'm sesind0kuşkuyla güçlenen ümitleri çakışıyordu. "Hayır." Den Fellaemion kararlılıkla başını salladı. "B)rgemiye binip kaçmalarını söylemek için, Dastennin onları k<xrusun. Lanet olsun Temar, bir de askerde Ailene hizmet et.miş olacaksın; çiftçiler ve hayvancıların iyi korunan, güveni jbir yerdeki kendilerinden sayıca üstün birlikleri nasıl yenebillirler, Desise'nin engellemesi olmasa bile? Hayır, emirlerin^gayet açık olacak; hava hâlâ iyiyken son hızla Zyoutessela'y4dönecekler. O zaman burada akrabaları ya da kiracıları ola^her Ailenin yardımıyla bir filo oluşturup buraya büyük bjrgüçle gelecek ve bu beyaz saçlı iblisleri çorak topraklarına ge.ri sürecekler." "Sizce yardım zamanında gelebilir mi?" diye sordu Te-mar, bu hayret verici teklifi sindirmeye çalışarak. "Songü^gelmeden önce yeterli bir güç okyanusu aşabilir mi?""Hangi Ailenin Sieur'ü, ailesinin özünü taşıyan semboller

eline verildiğinde desteğini esirgeyebilir ki? O akılları sonsu-za dek donuk ve hissiz, çok uzaklardaki bir mağarada ebedi-yen uyuyacak olan bedenlerinden ayrı kalmaya mahkûm et-tiğini bile bile kardeşlerinin ve oğullarının yüzlerine nasıl ba- 4-89kabilir?" Den Fellaemion'un sesi yumuşak ama gözleri çelikkadar keskindi. "Ne demek istediğinizi anlıyorum," dedi Temar, zayıf birsesle. "Nasıl reddedebilirler ki?" "Yani bize yardım edecek misin?" diye yalvaran gözlerleTemar'a sordu Guinalle. "Buradaki insanları bunun tek umut-ları olduğuna ikna etmelisin. Aramızdaki her, İsme köktenbağlı olanları toplamalı, onları bunu yapmaya ikna etmeyeyetecek kadar delil göstermeliyiz. Onlar plana inanmazlarsaişe yaramaz." Temar başıyla onayladı, aklı şimdiden planda bir açık yada değişiklik olasılıklarını araştırıyordu. "Peki, kara yoluylakimi göndereceksiniz," diye Den Fellaemion'a sordu, "yeniyerleşim merkezinde aileleri olanlar bunun için en uygunolabilir..." "Guinalle'nin görevinde ilk rol alacak olanlar onlar," de-di Den Fellaemion, sert bir sesle. "Aklını kullan, Temar, buinsanlar canlı bir kâbus yaşadılar ve gerekmedikçe onlara birsorumluluk yüklemeyeceğim.""Anlamıyorum," diyerek kaşlarını çattı Temar. "Düşün, evlat." Prens bitkin eliyle kansız dudaklarını sı-vazladı. "İnsanları korku ve ölümden uzaklaştırıp güvenliğeve sevdiklerinin yanma gönderirsek, tehlike anında içlerindenhangisi bir sorumluluk uğruna savaşır, ne kadar önemli ol-duğu söylenirse söylensin? Halkımızı korkaklıkla suçluyor de-ğilim ama gerçekçi oluyordu, Temar, bu değerli şeyleri yitir-mektense canlarını verecek adamlar göndermeliyiz. Dahası,yeni limandaki yerleşimcileri evlerine dönmeleri, gerektiğin-de ayaklanma dahi çıkararak yardım toplamaları ve sevdikle- rini tekrar hayata döndürmek üzere o yardımı getiriçin elimizden geldiğince kışkırtmalıyız."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 287: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Temar bu tartışılmaz sav karşısında Guinalle'nin de kesi kadar sarsıldığını görebiliyordu. "Bu istilacıların güneye doğru sahili izleyip yeni yerleş'merkezini bulmaları sadece bir zaman meselesi. Biliyorsun k'bu iş kendi hayatlarımızı kurtarmaktan da öte," diye devametti Den Fellaemion, soluk gözleri uzaklara dalmıştı. "Bu cani piçlerin bu topraklara nasıl geldiklerini bilmiyorum amaokyanusu aşıp her şeyden habersiz olan İmparatorluğa saldır-mak için çalsınlar diye onlara büyük gemilerimizi bırakacakdeğilim, hele kulaklarımıza gelen kaos durumu kötüye gidi-yorsa. Daha güvenli olan o sularda yerleşmek üzere güneyegönderildikleri için Dastennin'e şükrediyorum. Burada ölme-miz gerekiyorsa öyle olsun ama ben canımı Aileme bağlılığı-mı savunurken vereceğim, İmparatorum işe yaramaz budala-nın teki olsa bile." Guinalle ile Temar kuşkuyla bakıştılar. Temar içini kemi-ren sıkıntıları bastırarak omuzlarını dikleştirdi. "Sizi başarısızlığa uğratmayacağım, Prensim," dedi resmibir ifadeyle, dar ve tehlike dolu mağaralarda yol alma fikrikarşısında duyduğu dehşeti kararlılıkla bastırarak. "Bu sorum-luluğu bana verebilirsiniz." "Guinalle, gidip Avila'ya yardım ederek bu insanlara yiye-cek bir şeyler hazırlamaya başlayabilir misiniz? Az da olsa sı-cak bir yemek onları biraz yüreklendirecektir." Guinalle gözlerini kırpıştırdı, kibarca da olsa bu şekildebaştan savılmanın onu şaşırttığı açıktı. Yine de söyleneni ya-parak oturduğu rutubetli yerden kalktı ve kaygan basamaklar-dan dikkatle mağaranın içlerine doğru indi. "Karadaki yolculuğun başında sen olmayacaksın, Temar,"dedi Den Fellaemion, kesin bir ifadeyle. "Kendiniz gitmeyi düşünüyor olamazsınız, Prens," diyehararetle karşı çıktı Temar.

"Hayır, bunu yapacak kadar gücüm kalmadığının farkın-dayım- Den Fellaemion başını iki yana salladı. "Rünler atı-lnıca bu iş Vahü'e düşüyor.""Ama kesinlikle..." 491 "Dinle beni, Baron." Den Fellaemion kollarını dar göğ-sünde kavuşt\lrUp gözlerini Temar'a dikti. "Vahü'in Elsire'ıyeni yerleşim merkezinde ve evet, gidecek olanların seçimikonusunda ne söylediğimi biliyorum ama bu özel bir durum.Şu anda Vahin ayakta tutan, kendini ailesinin gözlerininönünde katledilmesinin şokuna kaptırmasına engel olan tekşey Elsire ı kn^armak düşüncesi. Bunu ondan alacak değilim,daha da önemlisi> İmparatorluktan yardım almak için Vahü'e,özellikle de Blsire'a ihtiyacım var. Güneydeki tartışmasız enkudretli Sieur'ün yeğenleri olarak onların istekleri karşılıksızkalmayacaktır, bundan eminim. Amcaları işleri eline alacak-tır, yoksa şerefi ebediyen lekelenmiş olur." Ve D Alscnnin de gözden düşmüş, gücü yok denecek ka-dar az olan bir Aile, öyle mi?" Temar sesindeki acıyı gizleye-memişti. Hiç de değil. Büyükbaban gerekirse Nemith'i bizzat ku-laklarından tump sallayarak o ayyaşın aklını başına getirir."Den Fellaemion hafifçe gülümsedi. "Hayır, asıl mesele şu ki,beklenmedik bir şey olması ihtimaline karşılık senin burada,Guinalle nin yanında kalmanı istiyorum." Ne demek istiyorsunuz?" Temar bakışlarını kaldırdı, bi-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 288: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

raz cesaretlenmişti. Den Fellaemion cılız göğsünü derin bir nefesle doldurdu.Guinalle bu sıra dışı fikrin işe yarayacağına, dahası, gizlene-ceğiniz mağaraya ait tüm izleri kapatabileceğinden emin. İti-raf etmeliyim ki, benim hâlâ kuşkularım var. Bu istilacılarıntam olarak ne tur Desiseleri olduğunu bilmiyoruz ve hepini-zi bulup bir şekilde canlandırmalarından endişe ediyorum.Bedenin aklı uzaktan kullanmak üzere uyandınlabileceğini

492

Guinalle de kabul etmek zorunda kaldı. Ne olursa olsunİmi saklamayı seçeceği şey onunla birlikte kalacak, zira hnizi mühürlemek üzere son uyanık kalan o olacak." Guile'ye baktı, ağlayan bir çocuğun yanında çömelmiş dururkdevasa mağarada küçücük görünüyordu. "Elbette ki uyanıp da kendisini istilacıların elinde bulacakolursa son gücüyle İmparatorluğu uyarıp ardından da kendikalbini durduracağına yemin ediyor ama beni endişelendirenşu ki, bu vahşilerin onu uyandıracak bir Desiseleri varsa, ira-desini ele geçirip ona dilediklerini yaptırabilecek ustalıklarıda olabilir. Bu gerçekleşecek olursa, Temar, Guinalle'yi savu-nup koloninin kalıntıları arasından bir şey kurtarmanın biryolunu bulmak üzere burada başkasının değil senin olmanıistiyorum, bu Guinalle'nin büyülerinin üstesinden gelmekiçin Desise'yi kullananları öldürmek için kendi canını vermekanlamına gelse bile. Bu konuda sana güvenebileceğimi bili-yorum, D'Alsennin. Bu işi verebileceğim başka kimse düşü-nemiyorum." Temar içindeki duygu karmaşasında söyleyecek bir sözbulamadı ama sonunda bir soru cevap bekleyen tüm diğerle-rini bastırdı. "Ama siz de burada olacaksınız Prens, değilmi?" "Hayır Temar, olmayacağım." Den Fellaemion oyuğunkenarına doğru ilerleyip aşağıdaki koyağın koyu yeşil gizleri-ne baktı, gölgeler kararıyordu. "Benimle biraz yürü, Baron.Gözcüleri kontrol edelim." Temar hoş kokulu havayı iyice içine çekti ve mağaranınönündeki, tekrar çökmeye başlayan çiyle kayganlaşmış, gün ışı-ğının taşlara hiç ulaşmadığı çıkıntı boyunca dikkatle ilerlediler.Gölgelerden çıkınca Temar yüzünü cılız sıcaklığa doğru çevir-di, kayaların serinliği kemiklerine işlemişti adeta. Den Fella-emion zayıf ellerini ovuşturdu, kancaları andıran tırnaklankâğıt gibi tenine bastırırken neredeyse mosmor olmuşlardı. "Ben ölüyorum, Temar," dedi yalnızca. "Guinalle'nin buaizli ayinleri çılgınca bir beklentiyle araştırmaya başlamasınınaSıl nedeni, bu tür bir uyku haline geçerek Bremilayne'ye,Çırakların içimi kemiren çürümeyi yok edebilecekleri Ostrin 493tapmağına gönderilmeyi kabul edeceğim umuduydu." Gü-lümsedi, bu defa ifadesi sevgi doluydu. "Tatlı kız, yenilgidenölesiye nefret ediyor. Neyse, her şey böyle başladı," diye de-vam etti hemen, "ama artık kurtulma olasılığım yok, büyübeni oracıkta öldürmese bile. Zaten Saedrin'in kapının hemenarkasında beni beklediğini bile bile bir süre uyuyup uyanıruyanmaz ölmenin de bir anlamı olmaz. Hayatımı sonuna dekbir amaç uğrunda geçireceğim; bir gemi alacak, küpeştesinecesetleri dizecek ve ablukayı yarmaya çalışacağım."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 289: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Bu intihar olur," dedi Temar, güçlükle. "Bu bir şaşırtmaca." Den Fellaemion gözleri parlayarakkarşı çıktı. "Vahil'in mağaralardan ayrılışının ertesi günü yo-la çıkacağım. Böylece o çıkışa ulaştığında istilacıları buradatutmuş, dikkatlerini de uzak vadiden çekmiş olacağım. Saed-rin'in karşısına elimde bir kılıç, dudaklarımda da Dastennin'eettiğim yeminle çıkacağım, Temar; beni hayatımı boşa har-camış olmakla suçlayacağını sanmıyorum." "Daha da büyük bir olasılıkla, Poldrion sizi Öbürdünya'yaücretsiz geçirir." Temar gözlerini kırpıştırarak sıcak gözyaşla-rını silkeledi ve bakışlarını çalılara çevirerek kaşlarını çattı. Arkalarındaki yapraklar hışırdayınca ikisi birden döndülerve bodur çalıların arasında dikkatle yürüyen Guinalle'yi gör-düler. "Bunu yapacaksak, kısa sürede yapmalıyız," dedi katıbir ifadeyle. "Şu anda birçoğu olanlar yüzünden öyle sarsıl-mış haldeler ki, böylesine acayip bir teklife dahi karşı koya-caklarını sanmıyorum." Anlık bir neşeyle gülümsedi. "Gecik-tirirsek, insanlar içinde bulundukları durumu iyice kavraya-caklardır. O zaman ya bir panik yayılır ya da buradan çıkmakiçin bir yığın planla uğraşmak zorunda kalırsınız. Ayrıca da- yanıksız olanlar ve yaralılar için de endişeleniyorum Rceyi atlatamayabilirler." Den Fellaemion başıyla onayladı. "Gecikmekle bir494 de edemeyiz. Onları elimizden geldiğince doyuralımben konuşacağım. Temar, gidip Vahil'e yardım et. Guin 11Desisecilerini topla ve böyle bir görev için güçlerinizi en ' 'nasıl birleştirebileceğinizi düşünün. Ha, bu arada rica ediymm, kimsenin yerimizi bulmak için Desise kullanmadığın -dan da emin ol. Bu istilacılara bizi tavaya konmaya hazır ba-lıklar gibi bekler bir halde nerede bulacaklarını belli etmiş ol-mak istemiyorum." Temar'm aklına bir anda daha acil bir konu geldi. "Yar-dım geldiğinde bizi nasıl uyandıracaklar?" "Eğitim gördüğüm Ostrin tapmağmdaki Çıraklar ne yapa-caklarını bilirler," diye güvenle belirtti Guinalle. "Gidenlerebu haberin mutlaka duyulmasını sağlamalarını söyleyeceğiz." "Böyle bir şey daha önce yapıldı mı hiç?" diye sordu Te-mar, merakı içgüdüsel korkusunun bir adım önüne geçmişti. Guinalle omuz silkti. "Bildiğim kadarıyla hayır ama bununbize engel olması için bir neden görmüyorum." "Priminale Ailesini İmparatorluk tahtına geçiren de buruhtu işte!" Den Fellaemion gülerek Guinalle'ye sarıldı, ma-ğaraya dönerlerken Temar yaşlı adamın Guinalle'nin inceomuzlarından destek aldığını görebiliyordu. Temar onları Avila'yla konuşurken bırakıp Vahil'e yardımetmeye gitti. O da hareketleri en az kendisi kadar donuk veotomatik hareket eden kadın ve çocuklara cansız bir sesleemirler veriyordu. Ancak az da olsa sıcak bir yemek kalaba-lığı gerçekten de biraz olsun canlandırmıştı. Mağarada seslegiderek yükselip dört bir yandan sorular, hatta tartışmalar du-yulmaya başlayınca Temar, Guinalle'nin büyünün çabuk ya-pılması konusundaki düşüncesinin ne kadar haklı olduğunuanladı. "Dostlarım!" Den Fellaemion'un sesi mağarada çınlayıpbirbirine karışan sesleri susturunca karanlık havaya beklentidolu bir sessizlik hâkim oldu. "Durumumuzun kötü olduğu-nu büiyorsunuz. sizlere daha da kötü haberlerim var. Bizi bu- 495

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 290: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

raya getiren teknelerle kalacak kadar cesur olanlar bu sabahank denize ulaşıp yardım getirmek umuduyla nehirde ilerle-meye çalıştılar. Size yalan söyleyemem, dostlarım, başarısızoldular." Prens sesini yükselterek devasa mağaranın uzak kö-şelerinden bir anda yükselen ağlama ve feryatları bastırdı."Hayatlarını bizi savunmak için feda ettiler, Saedrin'in onla-rı Öbürdünya'ya şerefle ve hızla alacağından kuşkumuz yok.Ancak bu, şu anda çok az yiyecek ve yakacakla burada kapa-na kısıldığımız anlamına geliyor, en azından düşmanlarımızöyle olduğunu ve ümitsizliğe kapıldığımızı sanıyorlar." Temar etrafına bakmmca bu üstü kapalı sözleri sorgulayanyüzlerin ona döndüğünü, Prensin sesindeki meydan okuyantını karşısında merakla umut ve güvence aradıklarını gördü. "Bu istilacıların Desise'yi nasıl karanlık bir şekilde kullan-dıklarını hepimiz gördük." Den Fellaemion'un sözlerine nef-ret sinmişti. "Bilmedikleri şey ise, onların düşmanca amaçla-rına karşı koymak üzere bizim de kendi Desise'miz olduğu.Şu anda kapana kısılmış olabiliriz ama yardım çağırmamızınbir yolu var ve hiç korkmayın, yardım gelecek. Beklediğimizsüre boyunca Desise'nin bizi tüm eksiklerimizden koruması-na karar verdim. Demoiselle Guinalle ile Çıraklar bizi büyü-lü bir uykuya yatıracaklar, Arimelin'in izniyle bu acılarımızınve yaralarımızın iyileşeceği bir dinlenme olacak. Fark edilme-den güvende olacağız, ta ki İmparatorluğun gazabı tüm gü-cüyle bu vahşileri yıkıp yeni topraklarımıza ayak bastıklarıgüne lanet ettirene dek!" Kalabalıkta şaşkın sorularla birlikte bir uğultu yükselmeyebaşladı. Den Fellaemion bir an buna izin verdikten sonra birkez daha sessizliği sağlamak için elini kaldırdı. "Biz uyurken 496

Baron Den Rannion özel olarak seçilmiş bir grubun bmağaralardan çıkıp uzak vadiye, oradan da doğruca günki yeni yerleşim merkezine doğru yol alacak. Oradaki doailelerinize iyi olduğumuz haberini götürecek, ardından lyanus gemileriyle herkesi zarar göremeyecekleri bir yereşıyacak ve yaşanır hale getirmek için bu kadar çalıştığımtopraklardan bu değersiz pis köpekleri atmak üzere yardımtoplayacaklar." Bu duyuru dağınık, tek tük alkışlarla karşılandı. Temar ar-kadaşının gözlerinde yeni bir yaşam kıvılcımı gördü, yeni birkararlılık Vahil'in başını kaldırıp omuzlarını dikleştirmişti. "Bu leş kargaları şimdilik zaferlerinin kemiklerini kemire-bilirler ama size yemin ediyorum ki çok yakında kovulacak-lar. Yemeğinizin tadım çıkarın, dostlarım, bu kadar müteva-zı olduğu için sizlerden özür diliyorum, sonra da yatıp hu-zur içinde bu kuşatmanın kalkmasını bekleyeceğiz. Uyandığı-mızda size kolonimizi yeniden kurmaya başlamadan öncedört gözle bekleyeceğimiz bir şey, daha iyi bir şölen vaat edi-yorum." Temar, Den Fellaemion'un sözlerindeki mutlak gü-venin sarsılmış ve moralsiz insanlar üzerinde etkisini göster-meye başladığını görüyordu. Dört bir yandan sorular yükse-liyordu, böyle bir uykunun nasıl bir şey olacağı, uyandıkla-rında neler bulabileceklerini soruyorlardı ama kimse teklifeitiraz etmiyordu. "Siz de Baron Den Rannion'un yanında olacak mısınız?"Temar'm eski bir kiracısı olarak uzaktan gözünün ısırdığı tık-naz bir kadın koluna yapıştı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 291: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Hayır," diyerek başını salladı, sesinin güven dolu çıkma-sına çalışarak. "Buna gerek yok. Burada sizinle birlikte bekle-yeceğim, böylece kurtarıcılara olan biteni tüm ayrıntılarıylaanlatmaya hazır birisi olacak. Yemeğini bitirdiysen hazırlan-manı tavsiye ederim. Mümkünse sıcak tutacak şekilde bir şey-lere sarıl." Kadın başıyla onayladı, Temar her zaman olduğu gibi oto-iteye boyun eğmenin, başlarına gelen felaket karşısında dört .İle sarıldıkları bir şey olduğunu fark etti. Kalabalığın içindeite kaka ilerledi, Desise konusunda usta olanlar soru soranlar 497ve daha fazlasını öğrenmek isteyenler tarafından dört bir yan-dan çevrilmişler, Guinalle de susmak bilmeyen bir insan yu-mağının tam ortasında kalmıştı. "Düşünmen gereken tek şey senin için değerli olan bir şeyseçmek ve ben büyü üzerinde çalışırken aklını ona yoğunlaş-tırmak." Guinalle üç çocuğuna sarılmış, ağlamanın eşiğindeolan genç bir anneyi yatıştırıyordu. "Hepimize bir şey gerekecekse elimde çok az şey var, ko-cam..." Kızcağızın dudakları titredi ve gözleri doldu, sıkıntı-sı çocuklarını ve yakımndakileri de gözle görülür şekilde et-kiliyordu. "Bunu kolayca halledebiliriz." Guinalle'nin sesi şefkatle sı-cacıktı. "Şu yüzük sende kalsın, neden kolyeni de büyük kı-zma vermiyoruz?" Kız titreyen elini boğazına götürdü. "Bunu annem düğüngünümde vermişti. Onu hep takarım. Ben..." "Kızın zinciri alabilir, işte, ucundaki taşı da şu kurdeleyetakalım," diye hemen araya girdi Guinalle. Hareketleri desözlerine uyuyordu, kolyeyi nazik ellerle çıkarıp kendi belin-deki keseden bir parça ipek örgü söktü. "Bunu da ufaklığaverelim. Üstelik iyi bir seçim oldu. Kızlar seni bunu takarkengörmeye alışırlarsa iyice dikkatlerini çeker, bu da Desise'ninyapacakları için çok daha iyi olur." Yanlarına toplanmış olanlara da duyurabilmek için sesinibiraz yükseltmişti. "Sizin de aramanız gereken bu tür bir şey,size ait olan ve sizin için özel bir anlam taşıyan küçük bir eş-ya." Gözleri en büyük çocuğa takılınca Guinalle'nin güven do-lu sesi biraz da olsa titredi. Döndüğünde Temar gözlerinde sessiz bir çekicilik gördü. Öne çıkıp oğlanın yanında diztü, bakır tonunda sarı saçları ve bahar gökyüzü kadar niri gözleri olan kıvrak bir çocuktu, küçük ve kalkık burnu -ılerle kaplıydı. "Hanımın büyüsünü sana da yapabilmesi için bunu alı-. \.ister misin?" Temar tuniğinin kemerini çözdü, deri kayışı 2yıf beline iki tur atarak sararken oğlan başıyla onayladı, Soluk yüzündeki gözleri iyice irileşmişti. "Şimdi, dikkatini Dukemer tokasına ver," diye emretti. "Bu, D'Alsennin Ailesinjnbir yadigârıdır. Bunu yapabilirsen onu benim için saklauyandığında seni silahtarım yaparım ve o zaman da sende ka-lır. Kabul mü?" Oğlan dudaklarında zayıf bir gülümsemeyle tekrar başıylaonayladı, Temar da başını kaldırıp anneye baktı. "Görüyorsu-nuz ya, birbirimize yardımcı olursak hepimiz bir şey bulabili-riz. Altı üstü yalnızca Desise'nin üzerine odaklanacağı bir şey." "Çocuklar çok yorgunlar, bence onları bir an önce uyut-mak iyi olur." Guinalle güçsüzce direnen kadını Avila'ya gö-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 292: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

türdü. "Demoiselle onları hazırlamanıza yardımcı olsun." Temar Guinalle'nin elini yakalayıp cesaret verici bir şekli-de sıvazladı, karşılığında aldığı gülücük ise yüreğini ısıtmış-tı. "Bu işin püf noktası hızlı yapmak," dedi kararlı bir sesle. "Başlayalım öyleyse," diye karşılık verdi Temar ve insanıngözünü korkutan işe başladı. Oğlanı iki kız kardeşinin arasına yerleştirip üç çocuğu dasıcak bir yün pelerinle birbirine sıkıca bağladı. "Şimdi arka-ya uzanın," diye yavaşça talimat verdi ve nazik elleriyle sertbir battaniyeyi etraflarına sardı. Çocuklar gözleri büyümüş bir halde başlarıyla onayladılar,en küçük kız ise bir elini kurtarıp çıkardı, ipek bağın ucun-daki mine kaplı gümüş bir çiçeği büyük bir ciddiyetle tutu-yordu."Bu çok güzel." Guinalle bir eliyle küçük kızın gözlerini,

diğer eliyle de kız kardeşininkileri kapattı. Başıyla onaylama- üzerine Temar da oğlanın saçlarını sıvazladıktan sonra yal-varan gözlerini aynı şekilde kapattı. Guinalle usulca Desise'nin karmaşık sözcüklerini okumaya 499başladı. Alçak ses tonu devasa mağaranın her köşesinde yan-kılanırken Temar, uzun sürecek olan, Çırakların kolonistleribu donuk uykuya yatırma işine koyulmalarını izledi. Dönüpyatan çocuklara baktı, hareketsizdiler ama henüz uykuya da-lıp gevşememişlerdi, büyünün etkisiyle kaskatıydılar. Nefesaldıklarına dair bir belirti bile yoktu, yanaklarının rengi uçupgiderken yüzleri mum gibiydi. Temar birden çocukluğundaki bir dehşeti hatırlayarak ür-perdi. Babasının, kız ve erkek kardeşlerinin kendisinden na-sıl koparıldıklarım anlamadan, aklı karışmış ve yapayalnız birhalde evde dolaştığı o günlerden, nihayet oyun odasına dö-necek cesareti bulduğu günün sabahıydı. Kapıyı açtığındakarşısında kız kardeşinin bebeklerinin cansız, boyalı yüzleri-ni bulmuştu. Bunlar sessiz, durgun, bir daha asla neşe dolueller ve parlak bir hayal gücüyle canlanamayacak olan yüz-lerdi. "Yapamam..." Temar yutkunarak konuştu ama başını kal-dırdığı anda çocukların annesini özenle yatıran Avila'nm de-lici bakışlarıyla karşılaştı. Gözlerindeki ikaz ile sitem karışımıbakış onu hemen kendine getirdi. Temar elini uzatıp Guinal-le'nin ayağa kalkmasına yardım etti. "Sırada kim var?" İşler tahmin ettiğinden daha hızlı ilerlemişti. Temar kalkıpdevasa mağaranın karşı tarafına bakarken girişteki oyuk günışığının son demlerini yansıtıyordu. Sıralar halinde düzgüncedizilmiş bedenler gölgelerde kaybolmuş, elleri göğüslerindekavuşmuştu, sanki -hayır, onlar cansız değildiler, ceset gibideğildiler- uyuyor gibiydiler, başlarına gelen dehşetten uzak-laşmış, ayılıp eski hallerine dönene dek Arimelin'in izniyleObürdünya'da misafir kalıyormuş gibiydiler. "Düş görecek miyim? Temar döndüğü sırada Guin 11elini Avila'nm alnından kaldırdı, yaşlı kadın da artık Dse'nin pençesinde uykuya dalmıştı, elleri zengin işlçmel lsüslü bir pelerin iğnesini sımsıkı tutuyordu. Tümü harcad Vlan çabayla tükenmiş olan Çıraklar arasında uykuya son dalan o olmuştu. "Ne?" Guinalle güçlükle odaklanabilen gözlerle Temar'abaktı. '." "Boş ver." Temar, Guinalle'yi tutunca onun bitkinlikten

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 293: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kontrol edilemez bir şekilde titrediğini hissetti. "Bunu yapa-bileceğinden emin misin? Devam etmeden önce dinlenmekister misin?" Temar'm bir parçası uykuya hapsolup yerin al-tına gömülmeyi olabildiğince geciktirmek istiyordu. Guinalle güçlükle soluyor, boynundaki damar seğiriyordu."Bence olabildiğince hızlı hareket etmeliyiz," diye geveledi."Desise'ye müdahale eden bir şey var, her şey ters gidiyor.Pes etmeden büyüyü ne kadar devam ettirebileceğimi bilmi-yorum, aksi halde her şey dağılır." "O ne yaptığını biliyor, Temar. Gel haydi, uykuya dalacakson kişi sensin." Temar dönünce arkalarında duran Vahil'i gördü, yüzü ka-tı ve gergindi, mağaralardaki eziyetli yolculuk için eski deri-den bir giysi giymişti. Onunla gidecek küçük grup çeşitli eş-yaları topluyor, kolonistlerin bilinçsiz, hiçbir şeyin farkındaolmayan akıllarını bir dizi deri çantaya yerleştiriyorlardı. "Neye odaklanacaksın?" diye sordu Guinalle, sesi şimdidaha güçlüydü. Temar kılıcını çözüp çıkardı. "Buna." Çeliğine, üzerinde-ki işlemeye baktı, kmma geri soktu ve ellerinin titremesinidindirmek için kabzasına sımsıkı sarıldı. "Uzan öyleyse." Guinalle onun için hazırlanmış örtülerinyanında diz çöktü ve Temar kendini bırakmaya çalıştı, dişle- . j sıktıysa da Guinalle'nin buz gibi elinin alnına dokunma-nda birlikte irkilmesine engel olamadı. "Yakında görüşürüz, Temar," Uykunun sinsi sarmaşıklarıfgrnar'ın zihnine dolanmaya başlarken Vahil'in sesi çok uzak- 501lardan geliyor gibiydi. "Karşı koyma, hayatım," diye Guinalle'nin mırıldandığınıduydu, sözcükler anlaşılmaz bir hal alırken baş döndürücübir düşme ve dönme hissiyle altındaki taşları hissetmez oldu.kefesi hızlanıyor, boğazı panikle yanıyor, hissizlik bacakları-nı, göğsünü, kollarını, basını sarıyor, boğuluyordu.

HoDKumAt GİZLİ ODA ŞEHRİ,Ön-Yûzın 30 VÖlüyordum. Nefes alamıyordum; demir bir el kadargüçlü bir baskı göğsümü eziyordu. Görmeyen gözler-le son bir nefes almak için çaresizce boğuşurken hernasılsa kulaklarım hâlâ hayata bağlıydı, başımın üzerinde çın-layan sözcüklerden bir şeyler çıkarmaya çalışıyordum. "Ona biraz hava ver, Otrick, lanet olsun. 'Sar, onu tama-men yitirmeden hemen kanını ısıt." Basınç biraz hafifledi ve baş döndürücü sarhoşluk hissi bi-raz geçer gibi oldu, yalnızca alnımda nemli, titreyen bir elhissetmeme yetecek kadar. Eli uzaklaştırmaya çalıştım amabaşımı hareket ettiremediğimi fark ettim. Daha da kötüsü, kolve bacaklarımı da hareket ettir emiyordum; tüm çabalarımşaşkınlık içinde sonuçsuz kalıyordu. Konuşmaya, kim olurlar-sa olsunlar bu insanlara küfür etmeye çalıştım ama homurda-namıyordum bile. En azından duyabiliyordum ya; bu da he-nüz ölmediğim anlamına gelirdi, öyle değil mi?"Planir, galiba şimdi oldu, bırak..." Yabancı olduğunu belli belirsiz çıkarabildiğim bir başka se-se ait anlaşılmaz kelimeler kafamda çınlıyor, aklımı parçalama-ya çalışan unutulmuş kâbusları kaçırıyordu. Bunu fark ettiğim

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 294: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

anda elimi hareket ettirmeyi başardım ama ancak bir günlükbir bebek kadar kontrol edebiliyordum. Bitkinlik beni teslimaldı ve kendimi çaresiz bir baygınlığın kollarına bıraktım. "Hayır! Bayılmasına izin vermeyin, bayılmasına izin ver-meyin!" piç herifin biri elime sivri bir şey batırdı ve cılız bir inil-tiyle itiraz edebildim, tek istediğim bu saçmalığın bir sonbulması ve uyumaktı, sonra da bir daha, daha derin uyumak. "Nefes al, lanet olsun, Ryshad, nefes al!" Domuz herif şim-di de yüzümü tokatlıyordu, ben de gözlerimi zorlayarak açtımve anlaşılmaz bir şekilde dönüp duran, bulanık bir yüz gör-düm. Ağır ağır şekillenerek orta yaşlı bir adama dönüştü, kısakesilmiş kahverengi saçları tombul yüzünü çevreliyordu, karagözleri sivri burnuna çok yakındı. Elindeki gümüşî bir parıltıbir an cılız bir merak uyandırdı ama ne olduğunu tanımlamakgücümün ötesindeydi, ben de tekrar gözlerimi kapadım. "Ryshad!" Bu tanıdık bir sesti, bunu tanıyordum ve budüşünce beni uykunun baştan çıkarıcı çekiminden kurtardı.Kim bu kız, diye düşündüm yarı sarhoş bir şekilde. Sesi üz-gün geliyordu. Bu, beni biraz kendime getirdi. Her kimse,benim yüzümden üzgündü. Neyi yanlış yapmıştım? "Uyan, Ryshad, bize geri dön." İlk ses giderek sinir bo-zucu olmaya başlıyordu, ben de gözlerimi tekrar açtım ve biryüz ağır ağır dalgalanarak şekillendi, saçları güz, gözleri yazyapraklarının rengindeydi. Her nasılsa bunun o tanıdık seseait olan yüz olduğuna kanaat getirdim. Öksürdüm ve nefesi-mi daha kolaylıkla toparladım, zihnimin parçaları yavaş yavaşyerlerine oturuyorlardı. "Livak?" Adı buydu, şimdi hatırlıyordum; konuşmaya ça-lıştımsa da aklım sesimden kopuk gibiydi. Tekrar deneyincecılız bir kurbağa sesi çıkarabildim ama karşılığında uyuşukelim sıvazlandı, her ne kadar üç kat kışlık eldiven giyiyormuşgibi hissetsem de çok hoş bir duyguydu bu. "Ryshad, kendine geldin mi?" Bu ilk sesti, biraz uğraşın-ca onu da tanıdım. Planir; bu o Başbüyücü piçiydi, beni bü-tün bu işlere bulaştıranın ta kendisi. Bu düşünceyi takip edenateşli öfke dalgası aklımı başıma getirdi. Bir anda kim ve ne-rede olduğumu anladım. Tekrar öksürünce belli belirsiz bir thassin kokusu ald"Uyuşturucu olmayacak demiştim, büyücü." Başımı yanavirip suçlayan gözlerle ona baktım. Bu arada başımı hâlâ k 1504 dıramamak ise fena halde sinirimi bozuyordu. - "Buna ihtiyacımız olduğunu gördük." Planir'in hiç dözür dilemeye çalışır gibi bir hali yoktu, ki bu şaşırtıcı da sayılmazdı. "Tonin ayinlerine karşı direncinin başka türlü ası-lamayacak kadar güçlü olduğunu gördü." "Üzgünüm, ne söylediğimi biliyorum ama sen de bununhenüz denenmemiş bir alan olduğunu anlamalısın." İşte bugerçekten de pişman olan bir sesti, Solura tınısından da onudaha birkaç saniye önce duyduğumu hatırlamıştım. Tonin,adı buydu, şu ana dek keşfedilmiş olan eterik büyü efsunla-rını incelemek üzere öğrencileriyle birlikte Vanam Üniversi-tesi'nden Hadrumal'a gelmiş olan şu danışman. "İhtiyacın olanı alabildin mi, büyücü?" diye çatlak bir ses-le sordum, o boğucu büyü girdabına bir kez daha düşmekorkusuyla kendim hatırlamaya çalışmaya cesaret edemiyor-dum.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 295: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Ha, evet, Ryshad, kesinlikle." Aklımın hâlâ bulanık oldu-ğunu fark ettim; Başbüyücü'nün sesindeki sevinç beni man-tığımın uyardığı kadar korkutmaktan çok uzaktı. "Teşekkürler, gerçekten çok teşekkürler," diye devam ettibüyücü, gömleğinin üzerine siyah bir cüppe geçirirken."Tahmin edemeyeceğin kadar yardımcı oldun. Şimdi izin ve-rirsen yapacak çok işim var, senin de iyileşmek için zamanaihtiyacın var. Otrick, Usara... isterseniz siz de benimle gelin. Üç büyücü başka müsaade istemeden hızla odadan çıkın-ca Tonin ve Livak ile baş başa kaldım. Dirseğime yaslanarakyana dönmeyi başardım, nedenini bir türlü anlayamadığımbir bitkinlikle titriyordum. Livak yatağımın yanındaki bir ta-burede oturmuş, ellerini ovuşturuyordu, sıkmaktan bembe-yaz kesilip uyuştukları belliydi. Kızarmış bir çizgiden geniş ujr yüzüğün parmağında iz bıraktığı anlaşılıyordu. "Bunu ben mi yaptım?" diye sordum, donakalmış bir hal-de."Sen ya da şu D'Astennin, emin değilim," diye karşılıkverdi, cılız gülümsemesi derin sular kadar yeşil ve çekici göz-lerindeki korkuyu hafifletmemişti. "Çok mu kötüydü?" Sesimi sakin tutmaya çalışıyordum,bu şartlar altında bu da bir başarı sayılırdı. Livak elinde olmadan ürperdi. "Öyle tuhaftı ki," dediuzun bir an sessiz kaldıktan sonra. "Kesinlikle sen değildin.Söylediklerinde, davranışlarında, hatta hareketlerinde senden,Ryshad'tan eser yoktu. Hepsi şu D'Astennin delikanlısıydı, se-nin bedenine bürünmüş, senin gözlerinden bakıyordu." Ha-tırladığı korku karşısında elleriyle yüzünü kapattı. "Gözlerin,Rysh, masmavi kesildiler, buz kadar solgun ve daha da can-sızdılar. Arimelin beni korusun, bu iğrenç bir şeydi!" Eline uzandım, bir anlık ancak kuşku götürmez bir tered-dütün ardından elini verdi. Boğulan bir adam gibi sarıldımona ve bakışarak Aiten'in ölümünü hatırladık. "Seni bunları yaşamak zorunda bıraktığımız için gerçektençok üzgünüm," diye başladı Tonin, mor yeleğinin yırtmaçlıkollarını dalgın hareketlerle çekiştirirken. Bu kuzeyden gelenen son Ensaimin modasıydı ve bunu giymek için cüret ge-rekmiyordu. "Kabul ediyorum ki, D'Alsennin kılıcıyla kurdu-ğun olağanüstü bağa bakarak önceki deneklerle olduğundandaha işe yarar bir temas sağlayacağımızı ümit etmiştim amabunun beklediğimden çok daha çarpıcı olduğunu gördük. Bukadar tehlikeli olabileceğini asla tahmin edemezdim. Bunuaçıklayamıyorum ama elbette ki bu meselenin üzerine derhaleğileceğim." Hâlâ sersem gibi olsam da sesindeki şok, tahmin ettiğim-den çok daha sarsıcı bir şey atlattığımı fark etmeme nedenoldu. Tekrar Livak'a baktım. "Hiç olmazsa artık bitti. Artık düşler olmayacak, kafamın içinde sesler olmayacak." Livak bakışlarını Tonin'e çevirdi, ben de onu izleviadamın önce irkildiğini, sonra suçlu bir ifadeyle buktıö506 gördüm. "Bitti, değil mi?" diye sordu Livak, tehlikeli bir stonuyla. "Şey..." Tonin telaşlı hareketlerle notlarını bir fıçıyı andıran göğsüne bastırınca, hem o boyutta bir adam, hem deokumuş cemiyet içinde bu konuma gelmiş biri olarak onunbiraz fazla ürkek olduğunu daha önce de düşündüğümü ha-tırladım. Elleri de yumuşaktı, bir kalem ya da kâğıttan daha

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 296: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

zorlu hiçbir şey tutup sertleşmemişlerdi. "Planir baha yalan mı söyledi?" Doğrulmayı becerip etra-fıma bakınarak içgüdüsel olarak kılıcımı aradım. Kafam hâlâçok yavaş çalıştığından onu Başbüyücü'nün üzerinde kullan-mayı düşünüyordum ki, beni onun avucuna düşüren şeyin okahrolası kılıcın ta kendisi olduğunu hatırladım. "Kimse sana gerçekdışı bir şey söylemedi, en azından ka-sıtlı olarak." Tonin yaklaştı, sesine güven gelmişti. "Elimiz-deki şeyin ne olduğunun farkına varamamışız, hepsi bu: Ye-tersiz bilgi sahibi olmak hepimizi yanılttı. Hepimiz bu düş-lerin geçmişin yankıları olduğunu ve değerli eşyalarla taşın-dığını sandık. Şimdi ise gerçeği biliyoruz, bu eşyanın içindegerçek sahibinin bilincinin gizli olduğu ve ona şu anda sahipolanın bilinçaltıyla iletişim kurduğu çok açık. Bunu öncedentahmin etmek imkânsız, hatta denemek de." "Temar bilinçaltımla iletişim kurmaktan çok daha fazlası-nı yapıyordu demek," diye gürlememek için kendimi tuttum."Yani bana onun hâlâ zihnimin gerisinde bir yerlerde gizlen-diğini mi söylüyorsun?" "Korkarım ki şu an için öyle," diyerek iç çekti Tonin, sa-mimi bir üzüntüyle. "Hemen işe koyulup tüm kaynakları veşu Arimelin arşivini gözden geçirecek, senin için ne yapabi-leceğime bakacağım." Bir an giderek artan hıncımı ondan çıkarmaya niyetlendimama sağduyum bana engel oldu. Bu, Tonin'in hatası değildi,hatta sözlerine inanacak olursak, Planir'in bile hatası sayıl-mazdı. Ayrıca bir süredir hissettiğim, bana özgü olmayan öf-kenin benim değil Temar'm öfkesi olduğunu düşünmeyebaşlıyordum. Ayaklarımı yere doğru sallandırdığımda karan-hk bir sıkıntı dalgasına kapıldım, bacaklarım sanki humma-dan dört gündür yatıyormuşum gibi güçsüzdüler. "Yani ha-yatımı ve aklımı bir hiç uğruna mı tehlikeye attım?" "Kesinlikle hayır!" Torun son derece ciddiydi. "Artık KelAr'Ayen'deki kolonistlere ne olduğunu biliyoruz..." O konuşurken sessiz figürlerle dolu devasa mağaranın görün-tüsü bir anda kafamda canlandı. Yutkunarak yatağa yapıştım,kalbim delicesine atarken parmaklarımın altında yırtılan çarşafınsesini duyuyordum, başım kan basıncıyla zonklamaya başlamış-tı ki o görüntünün üzerine bir kapı kapatmayı başarabildim. "Ryshad?" Livak'm ses tonundaki tereddütü duymaktannefret ediyordum. "Evet." Gözlerimi aralamayı başarıp kısarak ona baktım,içini rahatlatacak şekilde gülümsemeye çalıştıysam da hiç be-ceremediğim belliydi. "Saedrin bizi korusun, bundan nefret ediyorum!" diyepatladı, sesindeki öfke kendi hıncımın bir yansımasıydı. Dörtbir yanımı saran karanlık çaresizliğe direnmek için o parlaköfkeye tutunmaya çalıştıysam da işe yaramıyordu.Kapı açıldı. "O iyi mi?" "İçeri gel, Shiv," dedim güçlükle. "Yaşıyorum ve bilincimyerinde, şu anda da bundan daha iyi olamam." Shiv yüzümde her ne gördüyse bunun onu sarstığı belliy-di, bu da beni sapkınca bir şekilde keyiflendirmişti. "Kendini hazır hissediyorsan benimle eve gelmek ister mi-sin diye bakmaya gelmiştim," diyen Shiv, Tonin'e baktı,"ama burada kalman gerekiyorsa..." "Geliyorum." Dengesizce ayaklarımın üzerinde doör

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 297: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dum, Livak da elinden geldiğince desteklemek için kolumaltına girdi. "Biraz daha beklemen daha iyi olur..." diye güçsüzce if-raz etti Tonin, biz kapıya doğru yönelirken. "Hayır, teşekkürler." Derin bir nefes alıp kapı kolunu kavradım ve açmak için tüm gücümle yüklendim. "Yalnızca Te-mar D'Alsennin'i kafamdan temelli olarak çıkarıp atmanın biryolunu bul, yeter." Dışarı çıkınca dağınık bulutlarla dolu gökyüzünde öğlegüneşinin yükseldiğini görmek beni şaşırtmıştı. Biz bu saç-malığa kahvaltıdan hemen sonra başlamamış mıydık? Shiv'lebir haber yollayıp Planir'in günün ikinci çanda hazır olması-nı söylemiş ve tam zamanında orada olup oturarak söylendi-ği gibi kendimi Tonin'in anlaşılmaz, gizemli büyüsüne ver-miştim. Elbette ki tatsız bir tecrübe bekliyordum ama kendi-mi bu derece kaybedebileceğimi hiç düşünmemiştim. Aklımonca zamandır genç D'Alsennin'in kontrolündeyse, kendimibu kadar acayip hissetmeme şaşmamalıydı. "Gel haydi." Shiv diğer koluma girdi. Ağırlığımın çoğunuikisine verip ne derece bir sığmak olduğu kuşku götürür olanShiv'in küçük evine doğru sendeleyerek yürümeye başladım.Hafızamda hâlâ yankılanan dramatik olayların yanında pazarsepetleriyle kadınlar, yakacak odun demetleri taşıyan adam-lar, bir kazığa bağladıkları sicimle ip atlayan çocuklar, heryerde devam eden normal hayat hiç bağdaşmıyordu. Merak-lı bakışlara da hedef oluyorduk; insanlar erkenci bir sarhoşolduğumu sanıyor olmalılardı ama Temar'm aklımı iyice elegeçirmeye başlayan anılarıyla boğuşmanın yanında bu birdert bile sayılmazdı. Durmadan Guinalle gemide bayıldığın-da onu tutmaya çalışan Avila'yı, yerleşim merkezindeki birtoplantıda Guinalle'den destek alan Den Fellaemion'u, Eli-etimm istilasından delice kaçarken yaralı bir adama yardımcı 0lan Vahil'i görüyordum. Yaz güneşi sırtımı ısıtıyordu ama ouzak ve çok uzun zaman önce unutulmuş mağaranın serinli-ği kemiklerime kadar işlemiş, Hadrumal'm sıcağına rağmenbeni ürpertiyordu. Pered kapıyı açana dek yine titremeye baş- 509larmştım ve bunun tek nedeni yorgunluk değildi. Pered bana bir an baktıktan sonra Shiv'e suçlayan bir ba-kış attı. "Umarım Planir mutludur ve tatmin olmuştur," de-di ters bir ifadeyle. "Onu mutfağa getirin." Örtülerle takviye edilmiş bir sedire yarı oturur, yarı uza-nır bir halde kurulunca kendimi biraz daha iyi hissetmeyebaşladım, büyük bir ölçek beyaz konyak da bunu çabuklaş-tırmıştı tabii. İçkinin sıcaklığı içime yayılırken bir an için bu-nun akıllıca olup olmadığını düşündüm ama bu noktadansonra durumu daha nasıl kötüleştirebileceğini de bilemiyor-dum doğrusu. Kendimi yavaş, derin nefesler almaya zorlaya-rak bir ateş ya da yaranın iyileşmesinin ne kadar sıkıntılı ola-bileceğini düşündüm. Bütün iş doğru yaklaşımı bulmaktaydı,değil mi? Bu da yalnızca bir başka tür yaralanmaydı ve bu-nunla başa çıkacaktım. Bir yararı yokken sinirlenip kendimikaybetmemin bir anlamı olmazdı; bunu uzun zaman önceöğrenmemiş miydim? Yeter; şu andan itibaren hayatımınkontrolünü elime almak üzere dümene geçmeye yemin et-miştim, şu anda başlamamın da hiçbir mahsuru yoktu. Cesursözleri, duyacak olan yalnızca benim tabii ki. Tüm anılarakarşı gözlerimi kapatıp dişlerimi sıktım. Shiv bir ara üst kata çıkıp kayboldu, döndüğünde üzerin-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 298: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

de kısa kesimli bir pantolon ve temiz ketenlerin üzerine ye-şil, ev dokuması bir resmi kıyafet giymişti. Pered çabuk elle-riyle yakasını düzeltti ama bir an kucaklaşmalarına rağmenbakışları hâlâ affetmiyordu. "Şimdi ne oluyor, Shiv?" diye sordu Livak, gözleri fırtına-lı bir denizi andırıyordu."Planir bu öğleden sonra tüm Konsülü topluyor," diye ce-

vap verdi Shiv, bu hepimizi suspus etmişti. "Seni de orada 'tiyor, Ryshad." "Konuşacak durumda değil," diye ateşli bir şekilde itira510 etti Pered. "Konuşması değil dinlemesi, dilerse de fikrini belirtmesiiçin," dedi sakinleştirerek Shiv. "Planir'in niyetini öğrenmesiiçin. Bütün bunlara öylesine karıştın ki, Rysh, Planir kararaşamasında da söz sahibi olmanın doğru olacağını düşünü-yor.""Sen ne düşünüyorsun?" Livak'a baktım. "Hoşuma gitmedi," dedi sadece. "Büyücülere güvenmemkusura bakma, Shiv ama asla da güvenmedim." "Eğer yeminimi geri verirken içimde biraz olsun şerefimkalmış olsun istiyorsam," diye hatırlattım, "bu işi bitirmeli-yim." Livak'm dişlerinin gıcırtısı duyuluyordu. "Biliyorum amayine de tüylerimi ürpertiyor.""înan ki anlıyorum." Bitkin bir halde gözlerimi kapadım. "Yiyecek bir şeyler isteyen var mı?" diye sordu Pered, sırfbir şey söylemiş olmak için. Büyük bir kısmı sessizlik içinde geçen, düzensiz bir yemekyedik, Shiv şık giysileriyle gülünç duruyordu. Bir parça ek-mek aldım ama midemin hâlâ biraz bulandığını hissettim.Dev bir çanın sesi şehri inletip Shiv ayağa fırladığında da ra-hatlayarak ekmeği yerine koydum."Bu, konsülün çağrısı," dedi gergin bir sesle. "Gel haydi." Livak ile bakıştık, ardından da Shiv'in peşinden kapıyadoğru gittim. "Yakında görüşürüz." Pered arkamızdan el salladı, sokak-ta şimdiden bizden çok ileride olan dostuna bakarken ifade-sinde endişeyle kızgınlık çakışıyordu. Bacaklarıma yeniden güç gelmesi beni anlatamayacağınıkadar rahatlatmıştı; Planir beni ne kadar isterse istesin, o Konsülün karşısına Livak'a yaslanmış bir halde çıkamazdım.Salonun içinde ağır adımlarla ilerleyip kemer ağzında telaşlıbir halde dolanıp duran Shiv'i bulduk. "Bu taraftan," dedi gereksizce ve dört dörtlük bir koçba- 511sına bile geçit vermeyecek kadar demirle sürgülenmiş, hey-betli bir kapıya doğru yolu gösterdi. Bunu birkaç basamakmerdiven izledi, onun yukarısında ise ahşap içine oyulmuşderin mühürleri olan ve metal destekleri demir cıvatalarla iş-lenmiş bir başka kasvetli devasa kapı vardı. Fazla hayret et-meme izin vermedim; Toremal'deki İmparatorluk toplantı sa-lonunda İmparator'un tahtının önünde birkaç defa bulun-muştum. Yalnızca bir kehanet de olsa, Elietimmlerin ziyaretisonucu orada olan kıyımı hatırlamamla birlikte sendeledim. Konsül salonunun etkileyici olduğunu itiraf etmeliyim. İlkanda hiç pencere olmadığını fark edemedim, aydınlatma çokgüçlüydü. Bu gün ışığı değildi, kemerli tavanın tam ortasın-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 299: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

da asılı duran, saf ışıktan bir toptan yayılıyordu, burada yo-ğunlaşmış olan büyünün gözle görülür bir alametiydi. Odadaire şeklindeydi, meşe ağacından yapılmış, farklı yaşlarda vetarzlarda kara sandalyeler duvarlar boyunca dizilmişler, sarıtaşlara oyulmuş küçük nişlere yerleştirilmişlerdi. Ortadakiboş, daire şeklindeki kürsü ışık topunun tam altına yerleşti-rilmişti, tüm gözler üzerine çevrilmiş bir halde orada dura-cak olanın kim olduğunu merak ettim. Ben olmayacağım ke-sindi. Her yaş ve görünümde büyücüler devasa salonu doldur-maya başlamışlardı: Yaşlı, genç, pejmürde, varlıklı, durgun,dikkatli, kimileri düşünceli yüzlerle hızla hareket ederken ki-mileri daha ağırdı, içlerinden ikisi ise muğlak görünüşlüydü-ler ve bu ikisi genç olanlardandı. Kimileri İmparatorluk sara-yına layık şık giysiler içindeydi, kimileri ise bir çay evindenhenüz yeni çıkmış gibiydi, odada her giyim tarzını görmekmümkündü. Herkes hemen yerleşmedi; kâh orada, kâh bura- daki adam ve kadınlar gruplaşıp baş başa vermiş, hararsohbetlere dalmışlardı, fikir alışverişinde bulunurlarken s asola göz atıyorlardı. "Buradan." Shiv bizi büyük kapının hemen yanındaki fsıradan sandalyeye doğru götürdü. Arkama yaslanıp manzarayi gözlemledim, rüzgârın ne yöne eseceğine dair bir ipucuarıyordum. Planir'in hızla içeri girmesiyle birlikte tüm ko-nuşmalar kesildi. Otrick ile Usara da hemen peşindeydilerüçü de parlak ipekten resmi cüppeler giymişlerdi. Yaşlı bü-yücü Otrick'i Buz Adalarından dönüş yolculuğumuzdananımsıyordum, rüzgârları elleriyle dokuyup peşimizdeki Eli-etimm gemilerini yok ejderken bir korsandan farkı yoktu.Şimdi ise sarı döşeme taşları üzerinde hızlı adımlarla yürür-ken her tarafından büyücülük akıyordu. Nasıl bakacağınızıbilirseniz, işlemeleriyle göz alan gök mavisi giysisindeki bu-lut desenlerinin arasında belli belirsiz, yılankavi bir ejderhaşekli görülüyordu. Usara kendisini hep giyerken görmeye alıştığım sıradankahverengi cüppesi yerine kehribar rengi bir cüppe giymişti.Kesişen çizgilerden oluşan karmaşık desende öne çıkan mü-cevherlerin etrafı gümüş iplikle çevrilmişti. Genellikle olduk-ça çekingen görünen bir adama göre yürüyüşünde tereddüt-ten eser yoktu; başı dimdikti, bir elinde beyaz altından zarifbir asa vardı. Planir koltuğuna vardı ve dönüp bekleyen bü-yücüleri süzdü, tüm gözleri karşı konulmaz bir şekilde üze-rinde topluyordu. Baştan aşağı siyahlar giyinmişti, karanlıktagöze çarpmayan abanoz rengi nakışları, bir lüks belirtisi ola-rak yakasında küçük bir parça samuru olan cüppesinin kesi-mi kusursuzdu. Saçları kısa kesilmiş ve yeni tıraş olmuştu,gözleri parlak ve tehlikeliydi. Bana izleyip bekleyen bir kuz-gunu hatırlatıyordu, bir gökkuşağının altından uçup fanilerinaklının almayacağı şeylerle uğraşan Eldritch Soyuna haber ta-şımaya hazırdı. Başbüyücüleri sessiz, beklenti içinde durur- ken diğer büyücüler de hemen yerlerini buldular, son olarakda kırmızı kadifeden alevlerle kaplı, son derece ince işlenmişkolsuz bir manto giymiş şişman bir adam gayet iyi cilalan-rnış, gölgelikli bir sandalyeye oturdu. Planir bir elini kaldırınca konuşacağını sandım ama bununyerine yanımda metalik bir hışırtı duydum ve başımı kapıyaçevirdim. Ahşabı tutan muazzam metal şeritler parıldayarak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 300: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

açıldılar ve iç içe geçip kapı kanatlarının üzerine kapanarakgirişi saf metalden bir tabakayla mühürlediler. Livak ile kuş-kucu bir ifadeyle bakıştık. "Danışman Tonin'in ayinleriyle, D'Alsennin kılıcı veRyshad Tathel'in cesareti sayesinde keşfettiklerimizin raporuhepinizin eline geçti." Planir sözüne hemen devam etmedenönce bana doğru dönüp başıyla kısaca selam verirken yüz ifa-demi değiştirmedim. "Bu bilgiyi tekrarlamayı önerecek deği-lim; zaman azalıyor, ben de konuyu tartışmaya açıyorum." Dört bir yandaki büyücüler bakıştılar; bunun alışılagelmişuygulamaların dışında olduğu açıktı. İlk ayağa kalkanın kır-mızılar içindeki şişman adam olması beni şaşırtmamıştı, sa-bırsız bir ifadesi vardı. "Bana kalırsa, Başbüyücü, bütün bu araştırmaların artık ta-mamlanmış olduğu çok açık. Mevsimlerdir bize amacınızınşu koloninin kaderini öğrenmek olduğunu söylüyordunuz,şimdi cevabınızı elde ettiniz. Tarihi bir kaydı böylesine kesinbir şekilde noktalayabilmek her zaman ilginç bir şey olmak-la ve itiraf etmeliyim ki nadiren elde edilen bir başarı olmak-la birlikte, artık konu üzerinde söylenecek bir şey kalmamış-tır. Koloni başarısız oldu, bu insanlar kayboldular, biz de ar-tık aklımızı daha acil olan konulara vermeliyiz." Büyücü tombul ve çok sayıda yüzükle dolu elini göğsünekoyup lordvari bir poz takındı. "Büyücülüğün anakaranınmeselelerinde aktif bir rol oynamasının zamanı geldi artık,bunun için de, Tormalin Prenslerini böylesine endişelendiren bu tehdit hakkında bariz bir delil elde ettiğimiz şu andan dha uygun bir zaman düşünemiyorum. Danışman Toninbilginleri araştırmalarını tamamlamaya çalışırlarken ketum ol514 mamız konusunda ısrar etmiştiniz ama artık harekete geçmeliyiz. Mütevazılığmızm tüm başarıyı sahiplenmenize izin ver-meyeceğini biliyorum, Planir ama bu Konsül sizin, Başbüyü-cülük makamının sahibi olarak şu Buz Adalarından gelen el-çilerin yerlerini belirleyip hareketlerini takip etmek için bü-yük çabalar sarf ettiğinizi de bilmelidir. Kaldı ki, bu elçilerTormalin'in ve okyanus sahillerinin güvenliğini zayıflatmakiçin şu anda bile iş başmdalar. Bu konsülün görevi anakara-ları bu sinsi sürüngenlerden nasıl temizleyeceğimize kararvermek olmalıdır. Bunu yapmakla yalnızca planlarını kısa va-dede bozmakla kalmayacak, aynı zamanda yönetici sınıfın ka-rarlarına katılma konusundaki kuşku götürmez hakkımızı daifade etmiş olacağız, nerede olurlarsa olsunlar." "Şu Elietimmleri kovabileceğinden pek eminsin, Kalion."Kızıllar içindeki, martavala meydan vermeyeceği yüz ifade-sinden belli olan, güçlü yapılı bir kadın mühürlü kapının ba-na uzak tarafındaki sandalyesinden kalkıp konuştu. "Anla-maktan hâlâ aciz olduğumuz tesciUenmiş olan bir büyüyekarşı nasıl savaşmayı teklif ettiğini sorabilir miyim?" "Bu etirik Desise'nin öne sürüldüğü gibi büyük bir tehditolduğuna hâlâ katılıyorum." Kalion'un cevabı bana dişlerimisıktıracak kadar kibirliydi; koca kıçı minderine henüz değ-mişken yeniden ayağa fırlamıştı. "Onu mevsimler boyudurinceleyen bilginlerin bu zahmetlerine karşı bize gösterebile-cekleri ise panayır numaraları ve ilginçliklerden fazlası değil. Livak yanımda huzursuzca kıpırdanınca, Elietimmlerin acı-masız büyülerinin o lanet olasıca adalarına yaptığımız yolcu-luğumuzdaki etkilerini hatırladığım anladım. Gözlerimi kır-pıştırdım, birdenbire aklımda kuşkusuz Temar'a ait bir anı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 301: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

canlanmıştı; küpeştesine tayfalarının akılları olmayan beden- leri sıralanmış olan Kartal gemisiydi bu. Korku dolu ürperti-ci gizlemeye çalıştım. "Bana kalırsa önemli noktayı kaçırıyorsun, Kalion." Kadıniriyan adamın üstünlük taslayan havasından etkilenmemişti. 515"Asıl mesele bizim bu büyüyle ne elde edebileceğimiz değil,Elietimmlerin ne yapabilecekleri." "Başbüyücünün verdiği bilgiler bu tür sorulan gereksiz kı-lıyor sanırım?" Kalion umursamaz bir edayla elini savurdu."Varsayımları doğruysa, ki doğru olduklarından eminim, bubüyünün temelleri de İmparatorlukla birlikte yok oldu." "Ya şu Takımadalardaki saçmalık, şu Kara Kraliçe mezhe-bi ya da adı her neyse?" diyerek itiraz etti Lescar aksanıylakonuşan bir büyücü, bakışlarını bir deste nottan kaldırarak."Bu Elietimmlerin kendilerine bir güç kaynağı sağlamak ama-cıyla bir inanç merkezi oluşturmaya çalıştıklarının bariz birgöstergesi değil mi?" "Biliyor musun, ben de bunu düşünüyordum," dedi ya-nındaki heyecanla. "Sizce bu eterik potansiyellerinin uygu-lanmasında bir sınır olduğu anlamına mı geliyor? Anakaradaoldukları sürece kendi adalarında yatan güçten bir anlamdakopuk mu oluyorlar?". Tartışmaya başkaları da katılırken ifademi değiştirmedim,Kalion da isteksizce yerine oturdu, yine ilk ayağa fırlayan ol-mak için hâlâ öne eğiliyordu. Toremal'deki Meclis de tartış-malarını böyle yürütseydi, Kaos'un ardından büyük Ailelerasla yükselemezlerdi. Başbüyücü'nün görevlerinden biri debu Konsül'ü idare etmek değil miydi? Bunu düşündüğüm an-da Planir'e baktım ama gözlerindeki keskin bakışı görünce,işlerin tam da onun istediği gibi ilerlediğine kanaat getirdim. "Benim bu etirik büyünün başarısız olması hakkında ko-nuyla daha alakalı bir sorum var." Mavi giysili, kısa boyluama sağlam yapılı bir adam salonun diğer'köşesinden ayağakalktı. "Bu yeni öykü, bizi koloninin kaybına kadar götürü- yor ama ben'" Desise ya da etirik büyü ya da adına ne derniz deyin, onun nasıl olup da yok olduğunu anlamış de"lim. Ben bu son derece riskli işlemlerin bütün amacının b516 jeyi ortaya çıkarmak olduğunu sanıyordum. Bu konudagibi ilerlemeler sağlandı?" "Bu konuyu tüm dikkatimizle inceliyoruz, Rafrid." Usarasöze girip hızlı adımlarla odanın ortasına doğru yürüdü, çu-buğu elindeydi. "Her şeyin bir denge meselesi olduğu sonu-cuna vardık. Kadim Tormalin dini uygulamalarının merkezin-de uyum ve ahenk gibi kavramların olduğunu, ancak bu gö-rüşlerin ilerideki ibadet ve dualarda büyük ölçüde muğlakkaldıklarını hatırlatmak isterim."' Konuşurken çubuğu gözlerihizasına kaldırıp elini çekti ve ışıklar saçan metal havada ası-lı kaldı. "Bilgin Geriş Armiger bu etirik büyünün gücünü ak-lın bilinçaltı potansiyelinden aldığını ve bu akıllar ortak birbağlılık ya da bilinç üzerine odaklandıklarında kapasitelerininmüthiş ölçüde arttığını, bence tartışılmaz bir şekilde ortayakoymuştur. Bağışlayın, biliyorum ki hepiniz bu konudaki teziokumuşsunuzdur." Bakışlarımı odada şöyle bir gezdirince kimlerin okuduğu-nu, kimlerin ise ya okumadığını ya da bir rün ya da Kuzgunoyununda karşısına çıkılmayacak büyücüler olduklarını anla-mıştım. Usara odada etrafına bakımrken gözlerinde hafif bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 302: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

gülümseme gördüm, Planir'i görünce bir an duraksayıp ha-fifçe eğilerek "selamladıktan sonra devam etti. "Danışman Tonin'in araştırmaları bu potansiyelin müşte-rek bir olgu, belirli sınırları olmayan bir güç deposu olduğu-nu ortaya koyuyor. Aranızda ona danışmak isteyecekler olur-sa, delillerini açıklamaktan mutluluk duyacağından eminim.Şimdilik şu kadarını söylemek yeterli; etirik büyü kullanan ikigrup birbiriyle tamamen çakışabilir, kökten farklı felsefe yada amaçlara inanıyor olabilirler ama temel prensiple birbirle-rine bağlıdırlar." Elini sallamasıyla birlikte Usara'nm çubuğu bir terazi çu-buğuna dönüştü, uçlarında ikisi de ağzına kadar dolu olan bi-ri beyaz, biri siyah iki terazi kefesi vardı. "Leydi Guinalle'nin Desise'nin pratik kullanımı konusun- 517da eğitimli olduğu ortada ama kullandıkları gücün temel ya-pısını ne onun, ne de öğretmenlerinin tam olarak anladıkla-rını sanmıyorum. Yalnızca gençliği bile yeterince uzun bireğitim dönemi geçirmediğini düşündürüyor. Vardığımız so-nuç ise şu: Guinalle eşitlikten böylesine çok insanı çıkarmak-la istemeden de olsa bu gücün iskelet yapısının dengesinibozdu, ki bu insanlara etir ya da kendi deyişleriyle Desisekullanma konusunda eğitimli olan çok sayıda kişi de dahil-di." Usara parmaklarını şaklattı. Beyaz kristaller yere doğruakarken siyahlar da onları izledi ve terazi bir aşağı, bir yuka-rı çılgınca salınmaya başladı. Odada oluşan eğlence havası vehafif alkış dalgası karşısında eğilerek selam verdikten sonrahavadaki çubuğu eline aldı, kristaller ve terazi kefeleri bir pa-rıltıyla kayboldular. "Bütün bunlar çok ilginç ama bizim asıl düşünmemiz ge-reken şey Tormalin..." diyen büyücü Kalion, bir an sonraayaklanmıştı. Başlatmaya çalıştığı tartışmaya olan ilginin Usa-ra'nm gösterisiyle dağılması yüzünden surat asısını gizleme-ye çalışıyordu. "İzin verin de tartışmaya başkaları da katılsın, Ocak-Usta-sı." Yaprak yeşili, kırışık bir cüppe içindeki ufak tefek, kırı-şıklar içindeki bir kadın oymalı, eğri bastonuna dayanarakgüçlükle doğruldu. Yine de sesi odayı mumu kesen bir bıçakgibi yarıyordu. Hançer kadar keskin, parlak gözlerini Usa-ra'ya dikti. "Genç adam, bize anlattığınız bilginlik geleneği-ne sahiplerse bu insanların sanatlarının temellerini bu kadaraz kavradıklarına ve böylesi bir hatayı yaptıklarına inanmamçok zor. Buradaki hiçbir büyücü böyle bir hata yapmazdı; hatta ilk mevsimlik eğitimini geride bırakan hiçbir büyü -kolay kolay yapamaz!" Gri tuniğinde kızıl, göze batmayan bir süsleme olan oen -518 bir büyücü ayağa kalktı, düşünceli bir ifadesi ve bu tür tonluluklara alışık olmamasına rağmen kendinden emin bir halivardı. "Bana kalırsa, Shannet, bugünlerde hiçbir çırağın böy-le bir hata yapmaya fırsatı dahi olmadığını söylemek dahadoğru olur. Burada, Hadrumal'da arkamızda yirmi nesillikaraştırma ve bilginlik, büyü yasalarının elementlerle bağlan-tısı hakkında eksiksiz bir bilgi birikimi var. Ama ilk Başbüyü-cü Trydek ile birlikte bu adaya ilk gelenlerin günlüklerini he-pimiz okuduk, değil mi? O ilk büyücüler tamamen deneyselbilgilerle, şu anda bildiklerimizin ancak kırıntılarıyla çalışı-yorlardı. O büyücülerin ortaya çıkardıkları küçük çaplı öğre-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 303: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

tiler son derece farklı geleneklerden, tamamen rasgele olarakderlenmişlerdi. Hadrumal'm yakın tarihi deneysel, denemeve yanılmaya dayanan bir tarih, öyle değil mi? Nesiller bo-yunca büyü, doğası hakkında noksan bir anlayışla kullanıldı.Bu Eskilerin de Desiselerini aynı şekilde, gerçek bilgeliğe pekaz dayanarak kullanmamış olmaları için bir neden göremiyo-rum." "Güçlerinin tanrı vergisi olduğuna inandıklarını da düşü-necek olursak, neden kökenlerini açıklama ihtiyacı duysunlarki?" diye söze girdi hem yaşıyla, hem görünüşüyle az önce-kinin kardeşi olabilecek bir büyücü; ayağa kalkmaya zahmetetmemişti. "Hata olduğunu kim söyledi ki zaten?" Kızıla çalan sarırenkli bir cüppe içindeki uzun boylu bir adam bir an ayak-landı. "Bu kız ne yaptığının tamamen farkında olabilir, yanibir taşla iki kuş vurmuş olabilir; tek bir büyüyle hem halkı-nı kurtarmış, hem de düşmana bir darbe indirmiş." Bu görüş üzerine bir anda aklımda oluşan kuşkuya hiçşüphesiz ki Temar'm tepkileri de karışmıştı. "Peki ya Tormalin'deki İmparatorluk üzerindeki etkileri?diye itiraz etti anaç görünüşlü bir kadın. "Son Nemith'in kö-tü yönetiminin Tormalin'in kudretini o ana dek azalttığı or-tada ama son darbeyi indiren büyünün başarısızlığı olmuş-tu!" "Bana kalırsa uyum ve denge konusundaki tüm yazılarınbaşlangıcının Kaos'tan hemen sonrasına kadar uzandığını gö-receksiniz." Usara'nm yakınındaki gergin görünüşlü genç biradam konuşmak üzere kalktı. Söyleyeceği başka şeyler de vargibiydi ama heycanlamp yerine oturdu. Dişlerimi gıcırdatıp aklımı çelmeye çalışan dağınık düşün-celeri bir kenara ittim ve kendimi büyücüler büyü bilginliği-nin doğasını tartıştıkça giderek dağılan tartışmaya verdim.Çoğundan tek kelime bile arılamıyordum, ben de Planir ileKalion'u izledim, Planir sessiz ve pusudaki bir şahin gibidimdik, diğeri ise toplantıyı istediği yönde götüremediği içingözle görülür bir şekilde sinirliydi. Emin olamasam da, bü-yücü Rafrid'in konuşmadan önce bir an Planir ile bakıştıkla-rını görür gibi oldum. "Sanırım daha ikna edici deliller ortaya çıkıp da çürütme-diği sürece Usara'nm vardığı sonucu çalışma hipotezi olarakkabul edebiliriz, değil mi?" dedi kibarca Rafrid. "Bu tartışmailginç bir hal almış olmakla birlikte, Danışman Tonin ile bir-likte çalışan bilginlere göre bir sonraki adımın ne olması ge-rektiğini bilmek isterim." Tüm gözler ağır ağır doğrulan Tonin'e döndü, elindekibir tomar parşömen titremesini belli ediyordu. "Claithe'tengelen Arimelin arşivi doğu Solura'daki Dimaerion gelenekle-rinin kayıtlarını tamamladığına göre, bu kadim Tormalinlile-rin akıllarıyla bedenlerini tekrar birleştirebileceğimizi umu-yorum, tabii ki değerli eşyalarla bedenleri bir araya getirebi-lirsek. Son birkaç mevsim boyunca etirik prensiplerin dahabasit amaçlarla kullanımı konusundaki bilgimizi artırdık ve Desisenin şu anda ayrı tuttuklarını yenide^ birle folan ayinleri belirlediğimizi ümit ediyorur^ » 6 cek Tonin'in usulca söylediği bu sözler üzenine iCjmrı520 ran umut dalgasına aklımın gerilerinden gelen istekli b' ^~lama cevap verdi. Birdenbire ben Temar'clan kurtulm

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 304: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

İTâH a T i cl"M/r"\T*CTm Anım A -ı ATrtıîı. K-ıl™-. -.,„kadar istiyorsam onun da özgür kalmayı 0 UJ„ . „ , neanladım. ^ Utedl»«ıi Oda tartışmalarla çalkalanırken Rafrid sabırla bekled'nunda büyücülerin birbirlerine ve nihayet 0na bakmalanvtortalık sakinleşti. Bakışlarını odada dolaştır*^. "Bunu yayi düşünmeli miyiz?" a~ "Elbette," dedi Kalion'a ilk cevap veren kadm «Bu eürıkbüyü hakkında, Eskilerin Kaosla birlikte kaybolan tüm sırları hakkında bize verebilecekleri bilgileri bir düşünün " sÜman büyücüye sert bir bakış attı. "Bu Elietimmler ve kend-~ne özgü büyülerine karşı çıkarken neyle karsa karşıya olduğu-muzu ancak o zaman tam olarak bilebiliriz." "Bu insanlar ne kadar zamandır kayıplar> yirmi nesildirmi, yirmi beş mi?" diye dudak büktü kahverengili bir adam"ve onları tekrar hayata döndürmeyi öneriy0rsunuz na? Aile-leri çoktan öldüler, toprakları ya da varlıkları rüzgârlara karı-şıp dağıldı. Bu insanlar her bakımdan ölüden farksızlar Tor-malin İmparatorluğunun çöküşünü merak eden çok sayıdabilgin olduğunu takdir ediyorum, ancak bu kadar çok şey de-ğişmişken, kendi çağlarından bugüne bu kadar az şey kalmış-ken, bu talihsiz insanları sırf bilimsel bir merak ugmna dün-yamıza salıvermenin akıllıca bir şey olduğUrıdarı emin deği_lim. Geçmiş geçmiştir. Bu insanlar huzur içinde yatmalarOlayın üzerinden bu kadar zaman geçmişken yapılacak birkurtarma denemesi hiçbir şey kazandırmaz." "Ha, bundan pek emin değilim," diye kormştu genç bü-yücülerden biri, o da ayağa kalkmamıştı. "Orijinal kaynakla-rı oku, Galen. Kullanılan dile ve fikirlere bir bak Kaos'ta yi- tjp gitmiş muazzam miktardaki bilgiyi bir düşün. Bana sorar-sanız bizim neslimizin İmparatorluğun son nesliyle olan or-tak yanları, aradaki tüm nesillerle olanlardan çok daha fazla." "Buna tam olarak katıldığımı söyleyemem, Reis ama bu 521değerli eşyaların doğurduğu düşlere bakılırsa bu insanlarınhuzurlu olmaktan çok uzak olduklarını söylersem yanılmışmı olurum?" Orta yaşlı, ağırbaşlı bir adam Tonin'e baktı."Öyle değil mi?" "Düşlerin yoğunluğu ve ayrıntılarının, büyünün etkisin-den kurtulma arzusunu yansıttığını kesin olarak söyleyebili-rim," diyerek başıyla onayladı Tonin, kendinden emin birsesle. Bunu ben de kesin olarak doğrulayabilirim, diye sıkın-tıyla düşündüm. "Elbette, madem elimizde bu bilgi var, bu insanları bu ya-şayan ölümden kurtarmak görevimiz, değil mi?" diye birdensöze girdi sıradan bir genç kadın, gül rengi, sade bir elbise-si vardı. "Onları ebediyen gölgelerde yaşamaya mahkûm edipPoldrion'un iblislerinin merhametine terk edemeyiz. Böylebir kader ancak en kötü insanların basma gelmeli, bunlar gi-bi masumların değil." Odadakilerin yüz ifadelerinden, büyücüler arasında gele-neksel dini inanışların pek yaygın olmadığı sonucunu çıkar-dım. Kız yerine oturup bir şala sarıldı. Onunla önceki yıldankısa bir tanışıklığımız olduğunu hatırladım. Allin, adı buydu. "Yani bu geri getirme işleminin derlenebilecek bir şey ol-duğunu mu söylüyorsunuz?" Turkuaz renkli, pahalı kesimlibir elbise içindeki ufak tefek bir kadın ayağa kalktı, narin ke-mikli ellerini kavuşturup başını geriye atmış haliyle Tonin'e

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 305: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

bakarken bir kuşu andırıyordu. "Anladığım kadarıyla buayinlerden emin değilsiniz; onları çeşitli geleneklerden veilim kaynaklarından derliyorsunuz, öyle mi?" "Bu denemeyi yapmak için yeterli gerekçemiz olduğunainanıyorum," diye dikkatle karşılık verdi Tonin. "Bana kalır- sa önceliği Guinalle adlı kadına vermeliyiz. Onun ustalı» k-zim bilgimizi tamamlayıp diğer kolonistleri geri getirmem'de yardımcı olabilir." "Ama ya ayininizde bir hata varsa, temel bir bilgi eksikse?" diye ısrar etti zarif büyücü. "O zaman ne olacak? Basrısızlık bu uykudaki akim kaybedilmesi riskini doğurabilimi? Bu gibi sonuçlara hazır mısınız?" "Ely önemli bir noktaya işaret etti. Tüm olası bilgi kay-nakları kullanıldı mı?" diye sordu yakındaki bir büyücü, dü-şünceli bir ifadeyle. "Belki de bir mevsim kadar daha bekle-meli, elde edilebilecek tüm bilgilerin toplandığından eminolmalıyız." "Ostrin Tapmağı'ndan neler öğrenilebileceğini görmekiçin Bremilayne'e haber gönderdik bile," diye hemen arayagirdi bilgin, "zira D'Alsennin'in hikâyesinde büyük önemlebahsi geçiyor." "Peki ya şu hâlâ geri getiremediğiniz kız, Danışman To-nin? Onun kaderi ne olacak?" diye sordu bir ses. Tonin'inkıpkırmızı kesildiğini gördüm. "Bir görüş belirtebilir miyim?" Sıradan renkli, günlük birgüderi pantolon giymiş olan bir büyücü elini kaldırdı. "Buayin için hem beden, hem de değerli eşya gerekiyorsa, sözkonusu mağaranın yeri tespit edilene kadar bu işi yapıp yap-mamamız konusundaki tüm tartışmalar tamamen soyut kala-caktır. Nereye bakacağımız konusunda bir fikir sahibi olanadek bu tartışma anlamsızdır. Bu bilinmeyen toprakları aramakiçin okyanusu aşmamızı mı öneriyorsunuz, Başbüyücü?" Planir yerinden kalkmadan soruyu soran büyücüye baktı."Konsül bu konunun üzerine gitme kararı alırsa bunun ge-rekli olacağı ortada, Herion. Ancak bu göründüğü kadar ür-kütücü bir teklif de değil. D'Olbriot Ailesi'nin de yardımla-rıyla Den Fellaemion'un ilk keşif gezilerinin orijinal çizelge-lerini bulduk. Geçen yıl Prens D'Olbriot'un adamını Buz Ada- larından kurtarmak için okyanusun açıklarına yelken açtığı-mız için, Bulut-Ustası Otrick doğu sularında kol gezen akm-tl ve rüzgâr sistemlerine artık yeterince aşina. Ayrıca bu ko-loninin öyküsü kısmen de olsa gün ışığına çıkarıldığı için 523hem Prens D'Olbriot, hem de bizzat İmparator Tadriol sözkonusu toprakların bulunmasıyla ilgilendiklerini belirtip ya-pabilecekleri tüm yardımı önerdiler." Şişman büyücü Kalion bunu hesaplarına katarken gözleri-nin kurnazca baktığını gördüm. Orta boylu, iri yapılı bir adam ayağa kalkıp söz almak içintelaşla elini salladı. "Bu durumda, Bu Tormalinliler bunu de-neyene kadar bekleyip ne keşfettiklerini görmeliyiz. Hepimizbiliyoruz ki bu bedenler tamamen çürümüş, bir heyelanla ka-yaların altında kalmış, vahşi hayvanlar tarafından yenmiş ola-bilirler, bu durumda kendimiz neden riske girelim?" "Danışman Tonin değerli eşyanın düş gördürebilme yeti-sinin, bedenin varlığım sürekli korumasına bağlı olduğunusöylüyor!" Yaşı anlaşılmayan, üstü başı dağınık bir kadın aya-ğa fırladı, ses tonu aşağılayıcıydı. "Sunusunu okusaydm bu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 306: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

nu sen de bilirdin, Edlow." Bu atışma daha geniş çaplı, daha ateşli bir münakaşaya dö-nüştü. Birçok farklı tartışma patlak vermişti ve hem kolonist-leri kurtarma taraftarlarının, hem de bu fikirden tamamen?vazgeçmekten yana olanların nezaketsizliğiyle giderek alevle-niyordu. "Şimdi ne olacak?" diye Shiv'e sordum, patırtıdan sesimiduyabilmesi için ona doğru eğilerek. "Planir'i izle," diye tavsiye etti, gözlerinde, hatta duygu-larını belli etmemesine daima özen gösterdiği yüzünde birgülümsemeyle. Bakınca Başbüyücü'nün Otrick ve Usara ile birkaç kelimekonuşup hızlı adımlarla odanın ortasındaki kürsüye doğru yürüdüğünü gördüm. Bir sessizlik çöktü ve Planir eğilen ı,toplanmış büyücüleri selamladı, bana arkası dönüktü. "Büyücü Viltred Sern konuşmak istiyor. Söyleyecekleri ?524 dikkatle düşünmenizi rica ediyorum." Başbüyücü'nün se 'kuşku götürmez bir otoriterlikle çınlarken, odanın uzak köqşeşinde oturduğunu fark etmediğim Viltred ortadaki kürsüyedoğru yaklaştı. Yaşlı büyücü ince bir bastona dayanıyorduama rengi son hatırladığımdan daha canlıydı, giysileri de pa-çavra değildi, sık dokunmuş yılanotu kumaşından yeni yapıl-mıştı. Konuşurken sesi sakin ve kendinden emindi, yaşhadam gözlerini kalabalık üzerinde gezdirdikçe boyu uzuyor-du adeta. "Kayıp Kel Ar'Ayen yerleşimcilerini geri getirmeyi dene-yip denememe konusunu sanki bir tür ilmi deneymiş gibitartışıyorsunuz, sanki bir karar vermek için ya da başarıyı ga-ranti edecek daha fazla araştırma yapmak için dünya kadar za-manınız varmış gibi." Solgun bakışları oturan büyücüleri taradı ve sesi daha dakeskinleşti. "Kafalarınızı kargacık burgacık yazılmış tomarlarınızdanve gizli araştırmalarınızdan bir an için olsun çıkarın. Biz bu-rada konuşurken gerçek dünyada neler olup bittiğini düşü-nün. Başbüyücü ajanlarının rapor ettiği şeyleri size de anlat-tı, değil mi? Şu Buz Adamları, yani Elietimmler, önceki yılınbaşlangıcından beri Aldabreshililer arasında görülüyorlar veartık bunun nedenini biliyoruz. Mezheplerini, yani Kara AyKraliçesi inancını yayıyorlar. Peki, amaçları ne? Artık bunu dabiliyoruz; bu Elietimmler büyülerine kaynak oluşturmak içinbir etirik güç deposu yaratıyorlar, dinini değiştirip bu mez-hebe her girenle bu daha da güçleniyor. Bu din değiştirme-lerin son bulacağını düşünmeyin; kudretli bir dişi tanrıçainancı Aldabreshi Savaş Beylerinin kadınları arasında çok mü-rit bulacaktır, felsefeleri ne olursa olsun."

Viltred bir an duraksayıp başını iki yana salladı. "Büyümeselelerini bir an için olsun bir kenara bırakın; bu sözde ra-hipler başka neler yapıyorlar? D'Olbriot'un yeminli adamınındeneyimleri açıkça gösteriyor ki bu Elietimmler Takımadalar- 525da nüfuzlarını güçlendirmek için durmaksızın çalışıyorlar vebu konuda öyle kararlılar ki gözleri hiçbir şeyden yılmıyor;bir Savaş Beyinin karısına el kaldıran şu adamı düşünün, hemde sonuçlarını hiç umursamadan! Düşman bir ırkın SavaşLordlarmm kararlarında büyük etkisi olan kişileri avucuna al-ması düşüncesi karşısında endişe duyan bir tek ben miyim?

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 307: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Geleceği düşünün; ya ortak bir mezhep bölgeleri birleştiricibir etki yaparsa? O zaman birbirlerini dikkatle izlemek zorun-da kalmayan Aldabreshililerin gözleri nereye dönecek?" Vilt-red konuşurken yuvarlak kürsünün etrafında dolaşıyor, sözle-ri toplanmış büyücüler üzerinde kamçı etkisi yapıyordu. "Bir başka soru: Bu rahibin nasıl bir gücü vardı ki ken-dinde bir Aldabreshi Savaş Beyinin gücünü hiçe sayacak gü-veni buldu, üstelik de onun karargâhında? Besbelli ki büyü-sü Ryshad'm iradesini yenemeyince tehlikeden bedensel ola-rak kaçabilecek kapasitesi vardı. Bir an bunu düşünelim; ge-rektiğinde hepimiz kendimizi nakledebiliyoruz ama ya şu ak-la hâkim olma meselesi? Diğer alanlarda büyülerimiz ne ka-dar güçlü olursa olsun, bu etirik büyünün bizim başa çıka-mayacağımız yönleri var. Bu Elietimmler orijinal güç kaynak-larını yitirmiş olsalar da, eski büyücülük bilgilerine hâlâ sa-hip olduklarını biliyoruz. Size söylenen şeyin anlamını birdüşünün! Elietimmler bir kez daha okyanusu aştılar, bununetirik olsun, element el olsun mutlaka büyüye dayalı bir yar-dım gerektiren bir başarı olduğunu biliyoruz. Her nasılsa es-ki güçlerini kazandıkları ortada; artık o bilgiyi uygulayıp yir-mi, belki daha da fazla nesildir ilk defa açık denizlere çıkabi-liyorlar! Güçlü bir konumdan harekete geçiyorlar, bundankuşkunuz olmasın." Büyücü bir adım gerileyip kürsünün ortasına, tutkusunşiddetiyle yukarıdaki büyücü ışığının hafifçe maviye çalH -yere geldi. "Buraya ulvi bir ahlâki açmazı çözümlemeye gelmedik'Karşımızda tamamen gerçek tehlikeler var. Şu anda bile Aldabreshililer arasında yalanlarını yaymakta olan bu adamlarKel Ar'Ayen yerleşim merkezlerine saldırıp onları vahşice, çıl-gınca ve büyü yoluyla öldürerek yok eden ırktan geliyorlarD'Olbriot'un adamının size getirdiği hikâyeyi, D'Alsennin'inson günlerini ve etrafları kuşatılmış o kolonistleri savunmakiçin yaptıklarını okuyun. Kullanılan o büyüler Hadrumal'akarşı kullanılacak olsalar onlara nasıl karşı koyacağınızı sorunkendinize. Unutmayın ki bu akıl ve madde büyüsü hakkındane kadar çok şey öğrenirsek öğrenelim, onu kullanamayız. Enzayıf bir doğuştan büyücü, okuma yazma bilmeyen Lescarlıbir münzevinin en basit büyü numaralarını dahi öğrenemez.Bizim büyümüz güçlüdür ama ben ateşe karşı kendi ateşim-le çarpışmayı tercih ederim. Dünyadaki en iyi kılıç bile düş-manınız mızrak ya da arbalet kullanıyorsa işe yaramaz!" Viltred dönüp geçiştirircesine bir hareketle ellerini açtı."Tabii ki bu Elietimmler çok daha zengin ve daha çaresiz, ok-ları karşısında hazırlıksız olan avlar varken Hadrumal ile ilgi-lenmeyebilirler. Elietimmler şu anda Tormalin'e savaş açacakolsalar, onlara karşı direnecek kim var? Danışman Tonin vebilginlerinin affına sığınarak konuşuyorum, bugünlerde eti-rik büyü boş bir batıl inanış ve yarı unutulmuş efsunlara in-dirgenmiş durumda. Etirik büyü uygulayanlarımız Elietimm-lerle temel düzeyde bile başa çıkamazlar. Peki, biz büyücüleronları kendi büyülerimizle yenebilir miyiz? Belki ama bu ko-nuda Ocak-Ustası Kalion'un kendinden eminliğini paylaşmı-yorum. O da bir yana, bunu yapmamıza izin verilir mi? Ara-nızda İmparatorun Hadrumal büyücülerine sınırsızca ateş, selve fırtına kullanma özgürlüğü tanıyabileceğini ciddi ciddi dü- sünen var mı, topraklarım savunmak için bile olsa? Tamamen

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 308: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

çaresiz kalmadıkça bunun olacağına inanamam. Bu büyücü-ler gerçekten isterleıSe; anakarayı avuçlarına almaları sizce nekadar sürer?" Viltred zayıf eliy|e bastonunu kavrayıp yumruğunu top-lanmış büyücülere -ioğru salladı. "Riskler ne olursa olsun,uzak okyanusta boğulup gitmenin ya da bu talihsizleri büyü-lü uykularıyla delilige ya da karanlığa mahkûm etmenin teh-likeleri ne olursa olsun ( size şunu söylüyorum ki, bu insan-ları geri getirmeye -alışmayı göze alıp alamayacağımızı tar-tışmamalıyız! Bunu yapmamayı göze alabilir miyiz, asıl me-sele işte bu. Bu Elietimm büyüsü tehdidiyle etirik büyü hak-kında biraz olsun gerçek bilgi sahibi olmadan, bu insanları vene yapabileceklerini bilen en az bir kişi olmadan yüzleşmeyigöze alabilir miyiz? Sakın ha yanılgıya düşmeyin, bu tehditgerçek ve geçmeyeCek. Direnme gücümüze karşı şimdidengizlice saldırılarda okunduklarını biliyoruz; kış mevsimlerin-de Tormalin tapmaklarına yaptıkları saldırıları hepiniz duydu-nuz. Amaçları bize l^lan son etirik büyü kalıntılarını yok et-mek değilse, bunu neden yapsınlar ki? Ben de buradayım,Elietimmlerin elinde işkence görüp ölmektense kaçarak, Aza-zir ile yolculuğum slrasmda kayıp koloniden kurtardığım bir-kaç şeyi çalmalarına izm vermek zorunda kaldım." Viltred bir an duraksadı, o yolculuğa dair öykülerle hepalay edildiğini Konsül'e hatırlatmak için duyduğu haklı arzu-yu bastırmaya çalışıyordu. Neyse ki yaşlı büyücü bu dürtüyekarşı koydu ve çatlak bir sesle çağrısına devam etti. "Bir mesele dah^ varı Ryshad'm kanıtları Elietimmlerin buKel Ar'Ayen kahntılanna duydukları ilginin boyutlarını gös-teriyor, benim kençij deneyimlerimden bile daha fazla. D'Aİ-sennin kılıcına sahip olmak bu sözde rahip için o kadarönemliydi ki, cinayeti göze almakla kalmayıp tüm tehlikele-rine rağmen Takımadaların göbeğinde büyü bile yaptı. Ara- nızdan biri ne derece önemli bir görev uğruna Savaş Bevlrinin büyü suçu için sakladıkları işkenceleri göze alır? Kend'nize bir sorun... Elietimmler bu değerli eşyaları neden kend'528 leri için istiyorlar? Bilmiyorum ama bir meteliğe karşı bir katır yüküne bahse girerim ki kolonistleri kurtarmazsak, bu onlar için kötüye işaret! Tüm sağduyunuzu ve mantığınızı kul-lanın, başka ne yapabiliriz ki?" Tüm büyücülerin bir ağızdan konuşmaya çalışmalarıyla

birlikte odada tam bir kaos patlak verdi, herkes tartışma ku-rallarını hiçe sayarak birbirine bağırıyor, dört bir yandan aya-ğa fırlıyordu. Viltred sandalyesine dönüp oturdu, kollarınıkavuşturmuş, nefes nefeseydi, delici gözleri tutkuyla yanıyor-du. Planir sade kakmalı koltuğuna oturdu, yüzü sakindi amagözlerinde derin, kurnazca bir pırıltı vardı. Rahat duruşundaendişe verici, bana avlanan bir balıkçılı hatırlatan bir şeylervardı, doğru an geldiğinde saldırmaya hazırdı. O anın geldiğini gösteren ne oldu anlamadım ama Planirbirden ayağa fırladı ve elinde kakmalı, abanoz bir asa belir-di. Asanın ayağı döşeme taşlarına vurunca salonu susturan birçınlama duyuldu. Büyücüler hareketsiz, sözlerinin ortasındakalmış bir halde dururlarken Planir kürsüye doğru ilerledi. "Yerlerinize oturun. Bu tartışma yeterince uzadı. Karşı-mızda açık bir seçim var. Harekete geçecek miyiz, geçmeye-cek miyiz? Elimizdeki bilgiyi alıp Kel Ar'Ayen yerleşimcileri-ni kurtarmaya mı çalışacağız yoksa hiçbir şey yapmadan, Eli-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 309: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

etimm tehdidine rağmen araştırmalarımıza devam mı edece-ğiz?" Asayla kürsüye vurdu, boşluktan gelen çınlama muaz-zam salonda yankılanırken büyücüler telaşla yerlerine geçti-ler. "Harekete geçme taraftarı olanlar?" Odanın dört bir yanından büyücüler ellerini kaldırdılar,kimi elinde kâğıtlar tutuyordu, kiminde ise asa ya da çubuk-lar vardı. Onlardan yayılan ışınlar odanın ortasında toplanıpkoyu mavi, safran ve gül renkleriyle parıldayan bir ışık dese-nine dönüştü. "Karşı olanlar?" diye sordu Planir. Geri kalan büyücüler güçlerini toplayıp dönen ışıklarınüzerine ince dallar halinde gölgeler gönderdiler, karanlık boyboy ışığm üzerine kapanıp onu boğuyor, yeşim, koyu kırmı- 529zı ve çivit tonlarıyla parlaklığı zayıflatıyordu. Desen havadaasılı duruyor, renkler baş döndürücü bir karmaşayla birbirietrafında dönüyorlardı. Gözlerimi kırpıştırarak Shiv'e dön-düm, yukarı dönük ellerinden çıkan zümrüt rengi ışığa do-kunmamaya dikkat ediyordum."Bunun amacı ne?" Shiv'in gözleri üzerimizdeki karmakarışık gökkuşağmdanayrılmadı. "Konsül kararlarını yalnızca sayılara dayanarak de-ğil, karar vermek üzere çağrılanların gösterdiği irade gücünegöre verir," dedi usulca. "İzle." Renklerin kıvranıp boğuşmalarını, odadaki yukarı dönükyüzlere tuhaf gölgeler düşürmelerini izledim. Gölgeler büyü-dü, yoğunlaşıp ışığı azalttılarsa da tamamen söndüremediler,mücevherlerden yansıyan gün ışığı kadar kuvvetli bir renginkaranlığı yakmasıyla birlikte de bir anda yok oldular. "Yeter." Planir asasını üçüncü defa vurdu ve renkler yokoldular, geride yalnızca gözleri yakan, kör edici beyaz bir pı-rıltı kalmıştı. "Konsül'ün kararı harekete geçmek yönündedir.Öyle de olacaktır!" BOLura onSon Caladhria Valisi Leorn Den Lirel'in yazılmalarından alınmıştır,İmparator Pervasız Nemith'in 7. yılı;Col'daki Tapmak Arşivinde saklanmaktadır.Y eom'dan kardeşi Jahon'a Gündönümü tebrikleriyle. [t Bu mektubun eline geçmesinin ne kadar süreceğini bilemiyorum amauüflPgeri kalanlarımızın ba^ma ne felaket gelirse gelsin, imparatorlukUlağının çarpılarak bir yolunu bulacağına eminim. Buradaki durum hak-kında sana ne bildirildiğini de bilmiyorum ama sen olabileceğinin en kötü-sünü alıp ikiyle çarp. Bu kahrolasıca bir kaos ve yurdumuzdan da hiçbirdestek yok, bu konuda yapabileceğim hiçbir şey olmadığından mücadele et-meyi de bıraktım. Endişelenme, beklemekte olan bir gemim var ve çarpıl-malar Feri Nehri nin güneyine ulanır ulanmaz yelken açacağım. Amille,Gündönümü'nü burada kutlamakta ısrar ediyor ama ben hemen arkasındanonu ve çocukları eve göndereceğim. Rutubet kütüphaneme işitmiş olabilir amakafama değil! Lütfen anneme onları Son-Yaz başlangıcında beklemesini söy-le; kiracılarımızı çıkarana dek onunla kalmamız gerekecek, bu yüzden

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 310: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

bu eli-ne geçer geçmez onlara da çıkmalarını bildir.Emimin sen de tahmin ediyorsundur, atamamın bu şekilde sonuçlanma-

sını ummamıştım ama İmparator Gidesta'yı fethetmeyi amaçlayan çılgıncaplanı yüzünden birlikleri çekince burada İmparatorluk yasasını uygulamamın|,ir yolu da kalmadı. Buradaki yerli halktan kimse Ekinoks'tan beri vergi-lerini ödemedi, yeni bir değerlendirme yapmak üzere kayıt bile çıkaramıyo- 531rum- Subaylarım tafradaki görevlerine gitme riskine girmektense Valiliktekalmak için olmadık mazeretler uydurmakta inanılmaz beceri gösteriyorlar.Onları suçladığımı söyleyemem, yalnızca tüy kalemler ve mürekkeple donan-mış bir haldeyken onları haydut ve eşkıyalarla çarpılmaya da gönderecek de-ğilim. Birçoğu zamanlarını sözde atalarından kalma topraklar üzerinde ku£-ku götürür hak iddiaları uydurarak geçiriyor ve Tormalin yasası resmi ola-rak kalktığında gidip oraları nasıl ele geçireceklerini planlıyor. Buradaki yatırımlarını tasfiye etmeye banlamanı öneririm, gizlice amahızla; Caladhria'da artık kazanılacak bir şey kalmadı. Lescar'daki fırsatlariçin gözünü açık tutmaya değebilir; Vali D'Evoir'in öldürülmesi panik ha-linde satıhlara yol açacak ve bol bol kelepir bulunacaktır. Duyduklarıma ba-kılırsa Reeves Ailesi eski vergi bölgelerine yerleşip kendi yasalarını uygulat-mayı planlıyorlarmı;. Kendine şu günlerde imparator diyen o ^arap tulumu-na bağlılık yemini edeceklerini sanmıyorum ama sen biraz para kazanmafırsatı görüyorsan bunun için endişelenmemize de gerek yok doğrusu. Ne-mith'in budalaca amaçları Ailemize onun ağırlığınca beyaz altından dahafazlasına mal olmuş olsa gerek, bana göre Poldrion kayığıyla onu Öbürdün-ya'ya ne kadar çabuk geçirirse o kadar iyi. Buradan ayrılırken imparatorHazretleri'nin heykelini tuvalet çukuruna atmayı düşünüyorum. Az daha unutuyordum; hayır, Den Fellaemion'un son yelken açısında ne-ler çevirdiği hakkında hiçbir fikrim yok. Bugünlerde dört bir yanımızı sa-ran bütün bu kargaca arasında bunun kaç yıl önce olduğunu bile hatırlaya-mam. Hatırlayabilecek kimse de tanımıyorum. Sanırım Den Rannion'unparmağı varmış ama şu andaki Sieur bu meseleyi örtbas etmeye büyük özengösteriyor, bu yüzden ben de boşa çıktığını varsayıyorum. KAYIP KjLAfC AYETİ YERIEŞİM MERKEZİ,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 311: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Son-YAZin 42'si$6^S% u geçen yılki küçük gezintimizden biraz daha fark-Ijklı.' dedim Shiv'e, büyücülerin geniş nehir ağzm- JmB0 da demirlemiş gemisi ağır ağır salmırken. Okyanu-su baştan başa tırpanlayan boralardan çıkmak beni rahatlat-mıştı. Yaz sonu güneşinin sıcaklığına döndüm, burası bumevsimde ülkemde bekleyeceğimden çok daha sıcaktı. Tıraş-lı yüzüme vuran güneşi hissedince zevkle gülümsedim. "İtiraf ediyorum ki, okyanusu aşacaksam bunu sağlam ya-pılı bir üç-direklide, yanımda da rüzgâr ve dalgaları dindire-cek en güçlü Konsül üyeleriyle yapmak isterim," diyen Shiv,sırıtışıma karşılık verdi. "Şu balıkçı teknesinden daha iyi sa-yılır, değil mi? Livak'm bile midesi biraz bulandı."

Şu anda Livak'tan bahsetmek istemiyordum. "Geri kalanları-mız ne zaman karaya çıkacak?" Yakındaki kumsala paralı asker-leri indiren geminin kıç teknesine bakarak başımla onayladım. Shiv kaşlarını çattı. "Bu konuda hâlâ biraz uyuşmazlık vargibi. Büyücülerin çoğu bir süre daha gemide kalmayı, bölge-yi önce Halice ile onun -şey- 'ortaklarının' kolaçan etmesiniistiyorlar." "Araştırma büyü yardımıyla olursa daha hızlı ve etkili ol-maz mı?" Şaşırmış bir halde Shiv'e döndüm. Pişmanlık dolu bir ifadeyle başını salladı. "Sanırım saygı-değer meslektaşlarımın savaşçı adamlarla işbirliği içinde çalış-maya alışmaları biraz zaman alacak, Planir onlardan ne ister-se istesin." Halice'in durduğu küpeşteye baktım, paralı asker birliği-nin komutanı olan, Arest adındaki iriyarı adamla birlikteydi,faviz vermez bir tavrı ve yontulmamış bir Dalasor aksanı var-dı. Ancak eğitimsiz olması akılsız olduğu anlamına gelmiyor-du; kısık gözleri pratik bir zekâyla parlıyordu, Livak'ın anlat-tıklarına bakılırsa da bitip tükenmez Lescar savaş oyunlarındauzun yıllardır önemli oyunculardan biriydi. Daha da önemli-si, Halice'i kendisiyle eşit görme konusunda hiçbir sorunuyoktu, küt kafasıyla ona doğru eğilmiş, bir sonraki hareketitartışıyorlardı. Bir an, belli bir aşamada sevgili olup olmadık-larını merak ettim; aralarında bu tür bir yakınlık havası vargibiydi ama sonra bu düşünceyi kafamdan attım. Halice'inbacağına baktım, çok daha düzgündü ve biraz ağırlığa daya-nabiliyordu ama tamamen iyileşmiş olmaktan henüz çokuzaktı. Bu oyunda onun ne tür bir rol oynayacağını merakediyordum. Planir Konsül'den kararı çıkarıp derhal bu yolculuğu or-ganize etmeye koyulduğunda en değerli ajanlarının, yetenek-lerinden ve kılıç ustalıklarından cömert ücretler karşılığındayaralandığı adamlarının tümünün de başka görevlerde oldu-ğunu öğrenince kısa süreli de olsa bir aksiliğe çatmıştı. Cari-fate'de Yaz Gündönümü'nü geçiren paralı askerleri aramayıöneren Halice olmuştu. Görünüşe bakılırsa Parnilesse ile Tri-olle arasındaki Son-İlkyaz ve Ön-Yaz savaşları kanlı ve acıma-sız geçmiş ve neticesiz kalmıştı, ki bu bir sürpriz sayılmazdı.Carif civarındaki serbest ilan edilmiş bölge de dağılmış müf-rezelerin sıkıntılı kalıntılarıyla dolup taşıyordu, yazı bir vazo-da kül olarak değil, ellerinde parayla bitirme şansı verecek işfırsatları arıyorlardı. Halice Başbüyücü için çok yararlı olmuştu, sayısız bağlan-tıları sayesinde bir bölük kurmuştu, bunlar suların ne yöne

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 312: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

aktığını görerek merkez dukalıklarını kasıp kavuran anlamsızkatliamlardan uzaklaşacak kadar zeki olan, zorlu savaşçılardı. Raeponin in rünlerinin yuvarlanışı sonucu, nispeten Kiçinde geçen birkaç yılın ardından Lescar'a yine kanlı bir tos hâkim olmuştu. Bir an Aiten'in ailesini düşündüm. Prens'altınının onlara ya biraz olsun güvenlik ya da bir kaçma fırsatı tanımış olmasını umuyordum. Shiv ile birlikte ikinci bir grup savaşçı adam ve kadınınmalzemelerini kuşanmalarını, kayışlarını sıkıp kılıçlarını bel-lerine yerleştirmelerini izledik. Kabul etmeliyim ki paralı as-kerler yara bere içinde olan tiplerdi, büyücüleri rahatsız edende bu olsa gerekti. Neredeyse hepsinin yüzleri ve ellerindeyara izleri vardı, kimileri eski ve beyazlaşmış, kimileri yenive mosmordu, kimileri ise çirkin ve buruşuktu, bir yeminliadamm haklı olarak beklemesi gereken ustalık eğitimindenyoksun olduklarının bir belirtisiydi bu. Çoğunun giysileriaraya nadiren bir renk çalınmış, siyah ve kahverengi deriden-di, üzerlerine de gerçek bir efendinin vereceği iyi kalite ku-maş yerine kürk postlar ve kabaca tabaklanmış deriler geçir-mişlerdi. Aiten'in de Prensin hizmetine girmek üzere geldi-ğinde üzerinde bunlar gibi kaba saba bir kıyafet olduğunuhatırlayınca duyduğum sessiz bir hüzün sancısını bastırdım. "Halice bunların bulabileceklerinin en iyilerinden olduk-larını söylüyordu." Shiv tertemiz tuniğini düzeltip Pered'inyola çıkmadan önce verdiği işlemeli gümüş kemer tokasınıyerine oturttu. "Yağmaladıklarından kıyafet için pek fazla payayırmıyor gibiler, değil mi?" "Dövüşmek için iyi görünmeye kim ihtiyaç duyar ki? Ba-na kalırsa paraları kılıçlarına gidiyordur." İlk dikkat ettiğimşey, her savaşçının taşıdığı silahların kalitesi olmuştu. "Böylebir işçilik ucuza bulunmaz." Paralı askerlerin eski püskü, kiriçindeki giysileri, bu ayak basmamış topraklarda karşılarınaçıkabilecek her şeye karşı hazır olan zırh ve silahlarıyla tambir uyumsuzluk içindeydi. Birçoğunun iki kılıcı vardı, ayrıcakemer ve çizmelerinde de hançerler taşıyorlardı, yine birço- öunun da okları, topuzları, mızrakları ve başka silahları davardı. İyice bilenmiş metaller sıcak güneşin parlak ışıklarınıyansıtıyor, plaka ve zincirden zırhların cansız parıltısıyla tambir zıtlık oluşturuyorlardı. Uzun yolculuk boyunca rutubetli, 535tuzlu hava yüzünden oluşan pas fırçalanarak yeni temizlen-mişti. Yüzümü doğramadan tıraş olabilmek istiyorsam ben deaynamın çeliğini her gün parlatmak zorundaydım ama enazından zırhım fazla bakım gerektirmiyordu. Arest merdivenden geminin sandalına inmeye başladığı sı-rada ağırlığı karşısında iple tahtanın isyan ederek gıcırdayın-ca, Shiv ile ben nefeslerimizi tuttuk. Adam tam bir zırh giy-mişti, ayrıca üzerinde kılıçlar, bir kalkan ve bir sırt çantasıvardı. Sandala ulaşıp bir kaza çıkmadan oturunca rahat bir ne-fes aldık, oturduğu sırayı eğmişti. "Batacak olurlarsa o grubu kimsenin nehir yatağından çı-karabileceğini sanmam!" dedi Livak. Neşeyle, yanımıza gelipküpeşteye yaslandı. Ona dönerek gülümsedim. Hemen paralıaskerlerle ahbaplık kurup beni de Planir'e hizmetimi sürdü-rerek yeminimi tutmaya mahkûm ettiği için bu yolculuktaonu çok az görebilmiştim. "Ya sen ne düşünüyorsun? Sence bir çarpışmada iş görür-ler mi?" diye bana sordu, yüzünde beni sınayan bir gülüm-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 313: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

semeyle. "Bence öyle." Yolculuk boyunca savaşçıları gizlice izlemiş,gerekirse arkamda destek bulacağımdan emin olmak istemiş-tim. Birçoğunda her paralı askerin bir mevsimlik iş için kılı-cıyla birlikte kuşandığı, çöplükteki horoz kibri vardı ama yol-culuk boyunca tek kelime etmeden düzenli olarak yaptıklarıçalışma ve egzersizlerin yoğunluğu bir ölçüde saygımı kazan-mıştı. Onların yanmdayken Başbüyücü'nün ajanlarının yanın-da olacağımdan çok daha rahat hissettiğim kesindi, hele ön-ceki yıldan tanıdığımız şu Darni denilen adama bakılırsa. Okibirli herifin Solura'da Planir'in amaçları doğrultusunda iş gördüğünü öğrendiğim iyi olmuştu. "Karşılarına çıkacak n Vçok şeyi geri çekilmeye zorlayabilecekmiş gibi görünüyorltabii ki oracıkta yenmezlerse. Peki, plan nedir?" "Ona soralım," diye keskin bir ıslık çaldı Livak. Halice donüp baktı, elini kaldırarak karşılık verince iki kadın paralı as-ker onunla konuşmayı bıraktılar. İkisi de Hatice'den kısaydı-lar, içlerinden biri hafifçe yapılıydı; dolgun, kıvırcık kestanesaçları ve örme zincirden yeleğiyle sorguçlu miğferine hiçuymayan zarif, kalp şeklinde bir yüzü vardı. Diğeri ise her-hangi bir zırhı olmayan az sayıdaki paralı askerden biriydikirli ve yamalı deri giysiler giyiyor, üzerinde şaşırtıcı sayıdahançer taşıyordu. Kara saçları ve dost canlısı, açık yüzlü ifa-desiyle hizmetlerini en yüksek fiyatı biçene sunmaktansa birpazar tezgâhına bakıyor ya da kalabalık bir evi çekip çeviri-yor olmalıydı. Halice sordukları şeyi boş verip güvertede yanımıza geldi.Adımları daha düzgündü ama hâlâ dengesizdi, bir kez dahayarasının ne derece iyileştiğini merak ettim. Bacağı bundandaha iyi olmayacak mıydı? Eğer öyle ise, geleceği askerlerinyanında savaşmakla değil, onları organize etmekle geçebilir-di. Belki bu da, o alandaki başlangıçtı."Plan nedir?" diye hemen sordu Shiv. "Rosarn iz sürücülerini alıp kalıntıları dolaşmaya başlaya-cak, doğru yönde ilerlememiz için önemli nirengi noktaları veyapıları saptamaya çalışacaklar." Halice deriler giymiş kadınael salladı. Kadın Danışman Tonin'in öğrencilerinden biri ola-rak tanıdığım, adı Parril ya da ona benzer bir şey olan birgençle birlikteydi, kendilerini yeni açılmış bir parşömeni dik-kaüe incelemeye vermişlerdi. "Minare ile adamları da rıhtımıtemizleyecekler ve gemiyi yaklaştırabilmemiz için bir demir-lik yer hazırlayacaklar, böylece insanları durmadan sandalla ta-şımamız gerekmeyecek." Shiv'e keskin bir bakış attı. Siz bü-yücüler de biraz yardım ederseniz bu çok daha çabuk olur." Görüşüm bir anda bulanıp dalgalanınca bir küfür savurupküpeşteye yapıştım, birbirine karışmış yeşillikler gözden kay-boluyor, şimdi çarpık bir şekilde suya doğru kaymış, moloz-larla kaplı kıyıda süslü taşlarda yapılmış sağlam iskeleler be- 537liriyordu. Taşlarla döşeli bir pazar meydanında güçlü atlar di-zilmiş, her şeyden habersiz insanlar günlük hayatlarını sürdü-rüyorlardı, yaklaşan Elietimm tehdidinin farkında değildiler."Ne oldu?" Livak kuşkucu gözlerle beni süzüyordu. "D'Alsennin," dedim ters bir ifadeyle, bembeyaz kesilmişparmak eklemlerimi gevşetmek için var gücümle uğraştım."Onun burada bildiği şeyleri hatırlıyorum." Livak'm gözlerinde kaçamak bir mutsuzluk ifadesi beliripkayboldu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 314: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Bundan hiç hoşlanmıyorsun, değil mi?" diye üzerine git-tim, bunun kuşkusuz bir hata olduğunun farkmdaydım amabenden bu şekilde uzak durmasından da bıkmıştım. "Ne sandın ya?" diye çıkıştı. "Senin hatan olmadığını bi-liyorum ve bunun için üzgünüm ama şu etirik büyü Geriş'iöldürdü, Aiten'i de. O Elietimm piçlerinden biri kafamın içi-ne girdi ve neredeyse beni de delirtiyordu. Bir başkasının ak-lının seninkinin içinde dolaşmasının düşüncesi bile tüylerimiürpertiyor." "O kontrolüm altında," diye karşılık verdim, sesimi kız-gınlıkla yükseltmemek için kendimi güçlükle tutarak. "Sanmıyorum." Livak başını salladı, yüzü güneş ve rüzgâ-rın neden olduğu çillerin altında solgundu. "En son yatağı-mızı paylaştığımızda, ihtirasla eridiğin sırada gözlerin değiş-ti ve bana yine Guinalle dedin. Gözlerinden bana başka biri-nin baktığını görüyorum, özellikle yorgun olduğunda." Dilimi tutup kuşkusuz Tenıar'a ait olan öfke dolu inkârıbastırabildim ama bunu fark etmek de Livak'm söyledikleri-nin tam anlamıyla kafama işlemesini sağladı. Dişlerini sıkıyorolsa da, zümrüt rengi gözlerinden süzülen yaşlar onu yalan- lıyordu. Derin bir nefes aldım, daha fazla tartışmanın ikimiiçin de yıkıcı olacağının farkmdaydım, tıpkı pençelerini birbirine geçirince birlikte aşağıdaki kayalıklara düşen iki kartal538 gibi. Çocukluktan aklımda kalmış bu anının bana mı, Te-mar'a mı ait olduğunu anlayamaymca titredim, neredeysedengemi yitiriyordum. Derin bir nefes alıp Shiv'e baktım, ağırlığını bir o yanabir bu yana veriyordu, fena halde utanmıştı. Halice'in yüzifadesi ise her zamanki gibi anlaşılmazdı. "Arest, Lessay ve askerleriyle birlikte gidecek," diye de-vam etti, sözü hiç kesilmemiş gibi. "Savunulabilecek bir ko-num bulmak istiyoruz, kıyı hattını görebilen bir yer olursaçok iyi olur." "Siz Den Rannion'un çiftliğini istiyorsunuz." Ne olduğu-nu anlamadan sözcükler ağzımdan dökülünce dişlerimi gıcır-dattım. Halice bana baktı, sert gözleri dikkatle süzüyordu. "Nere-de o? Nasıl bir yer?" Karaya doğru baktım ama nehir ve kıyının yabancı gelenhatları Temar'm anılarından bir şeyler çıkaramayacağım anla-mına geliyordu. "Çok şey değişmiş," diyerek kaşlarımı çat-tım. "Karanın şekli nesiller geçtikçe değişir," dedi Shiv, düşün-celi bir ifadeyle. "Senin geldiğin okyanus sahilinde bu o ka-dar da belirgin olmaz, Rysh ama bunun gibi büyük nehirlerkarayı zamanla aşındırır ve deniz her mevsim kıyıya kum ta-şır." Onunla ilgilenmedim. "Uç tarafta, taştan yapılmış güzelbir binaydı, çevresi sağlam bir duvarla çevriliydi ve bir nö-betçi kulübesi vardı. Çatı çökmüşse bile duvarlar hâlâ ayakta-dır." Babamın dizinin dibinde öğrendiğim görüşlerle Te-mar'm Den Rannion'un dayanıklı evine ait anıları tuhaf birşekilde birbirine karışırken gözlerimi kırpıştırdım. "Ana rıh- tınıdaki, nehre çıkışı olan bir koyun diğer tarafmdaydı." "Bakalım bulabilecek miyiz." Halice dönüp Arest'in bölükkomutanlarının üçüncüsü olan Lessay'a baktı. Hemen yanı-mıza geldi, çivili çizmeleri güvertede takırdıyordu. Benden 539

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 315: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

bile bir karış kadar uzun ve bir çubuk kadar inceydi. Şekilsizbir örgüyle topladığı uzun sarı saçları, muzip mavi gözleri veLescar'da geçen son yıllarının etkisinin hissedildiği belirsizbir aksanı vardı. Arest ile nasıl olup da bu kadar uyum için-de çalıştıklarına hâlâ akıl erdiremiyordum çünkü işleri başar-mak için otoritesini taviz vermeden kullanan komutanla, Les-say'm tatlı espriler ve yüreklendirme yolu arasında tam birzıtlık vardı. "Ryshad güvenli bir kamp olabilecek bir yer bildiğini dü-şünüyor," diye açıkladı Halice."Devam et," diye açıklamam için bastırdı Lessay. Halice'in sözüne değer vermeye hazır olması beni sevin-dirmişti; Arest sözü de, parayı da eritmek dahil her yöntem-le mutlaka kontrol eden bir tipti. Derin bir nefes alarak ne-hir yatağına Temar'm gözlerinden bakmaya çalıştım ama buyanlış mıydı? Onun mu benim gözlerimden bakması gereki-yordu? Dalgın bir ifadeyle başımı sallayıp hafızamda Te-mar'm kafama soktuğu, yerleşim merkezine ait düşleri ara-dım. Birdenbire karşımdaki manzara eriyip gitti, gün ışığı sö-nüp yerini kış alacakaranlığına bıraktı. Parlak ışıklar karanlığıkovuyor, sıcak turuncu alevler yıl sonu soğuğunu reddedi-yordu. Kesifleşen rüzgâr mangallarda yanan tütsü ve kokuluodunların kokusunu taşıyordu, daha işlevsel ateşler ise kıza-ran etlerin lezzetini havaya yayıyorlardı. Kahkahalar ve mü-zikler taş yapılardan yankılanarak bayramı gemilere taşıyordu.Bir esinti gözlerime yağmurla karışık kar taneleri dolduruncairkildim ama elimi kaldırınca yüzümün kuru olduğunu gör-düm."Ryshad?" dedi nazikçe Livak.

Bakışlarımı indirip parmaklarıma baktım, Livak sessizeyatıştıran bir edayla elini elimin üzerine koymuş, soğuktanmorarmış tırnaklarım sabahın durgun sıcaklığında hızla can-540 lanmaya başlamıştı. "Orada," diye manzaraya yeni gözlerle baktım, Temar'manıları birbirine karışmış tepecikler ve çalılıkların görüntüsü-nün üzerine biniyor, pek de kurcalamak istemediğim, akılkarıştırıcı bir şekilde bana evleri ve sokakları gösteriyordu."Ufuktaki şu sarp kayalığı görüyor musunuz? Oradan aşağıbir çizgi indirin... kayalığın suyun kıyısında çıkıntı yaptığıyere bakın. Koy oradaki yalnız olan ağaçtan, sarı çiçekleriolan şu şeye kadar uzanıyordu. Çiftlik de o uzun çimenlikyerlerin tam ortasında bir yerlerde olacak." "Gidelim." Lessay paralı askerlerin kendi aralarında çaldık-ları o sağır edici ıslıklardan birini daha çaldı ve kıyıdaki san-dala el salladı. "Maraide, Jervice, birkaç balta filan getirin." Gemiden ayrılırken uzun sandal rahatsızlık verecek kadardoluydu, su kesiminin yok denecek kadar az olması da benihuzursuz ediyordu. Yine de bir kaza olmadan karaya çıktık veMinare'nin bölüğünden biraz daha yardım aldık. Onlar dadizlerine kadar çamura gömülmüş bir halde yıkık duvarlarlaboğuşmaktan kurtulduklarına sevinmişlerdi. Yerleşim merke-zinin gizli kalıntıları arasında kendimden emin olarak öndengidip Den Rannion'un çiftliğine giden yolu gösterdim, bastı-ğım yerler tuhaf bir şekilde tanıdık geliyordu. Çizmemin to-puğu taşa çarpınca durdum, yere baktığımda pazaryerinin kı-rık ve tuhaf açılarla aşınmış döşeme taşlarını gördüm. "Bastığınız yere dikkat edin," diye seslendim arkaya doğ-ru. Daha dikkatle hareket ederek ağırlığımı vermeden önce

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 316: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

her taşı kontrol ediyordum. Arkamdan gelen bir küfür üzeri-ne dönünce paralı askerlerden birinin dizinin hemen altınakadar pis su dolu bir çukura gömüldüğünü gördüm. Arestbana yetişti, dört bir yandaki giderek sıklaşan bodur çalıları tararken kılıcı elindeydi. Yakındaki bir çalılıktan tuhaf, çarpıkbir gagası olan iri bir kuş fırlayıp telaşla acı acı öttü. "İşte burası." Elimi kaldırıp sarmaşıklarla kaplı duvarlarınhatlarını çizdim, döşeme taşlarının olmadığı yerlerde de ka- 541İm öbekler halinde yetişen, adam boyundaki çimenler duvar-ların önünü kapatıyor, etrafı tamamen saran ağaçların sıkyapraklar da neredeyse görünmez kılıyordu.Arest yavaşça başıyla onayladı. "Ana kapı nerede?" Boştaki elimle işaret ettim. "Üzeri mor meyvelerle kaplı şuçalılığın arkasında." Yaklaştıkça çiftliğin ana hatları belirginleşti ve Temar'manılarının beni ele geçirmemesi için mücadele etmem gerek-ti. Derin bir nefes alıp her şeyi olduğu gibi görmeye yoğun-laştım, aklımın kapılarını döven acı ve üzüntü dalgalarınınbeni ele geçirmesine izin vermedim. "İşte nöbetçi kulübesi!" Kısa boylu ama kalıplı, atalarınınOrman kanından gelen kızılımsı saçları ve asla tükenmez biriyimserliği olan paralı asker Minare orak-baltasmı sallayarakyardım istedi. Diğerlerinin asma ve çalıları kesmeleri için ge-ri çekilirken girişteki hâlâ sağlam olan kemeri gördüm, nesil-ler boyu esen rüzgârın taşıdığı toprak, girişi tıkayıp yer sevi-yesini yükselttiği için dokunulabilecek kadar alçaktı artık. Anakapının sağlam tahtaları da hâlâ duruyorlardı, artık kararmış-lardı, sürüngen asmalar ve molozlarla kaplandıkları için dehareket ettirilemezlerdi. "Kıralım mı?" Minare'nin çoğu zaman neşeli olan yüzüorak-baltasmı tartarken kuşkuluydu. "Henüz değil." Arest başını kaldırıp düşünceli bir ifadey-le duvarları taradı, yeşil örtüleri içinde hâlâ epey yüksektiler."Sağlam kalmasına ihtiyacımız olabilir. Giriş için başka biryol var mı? Gerekmedikçe kendi savunmamızda bir gedik aç-manın bir anlamı yok."Neye karşı savunma yapacağını sandığını sormak üzerey-

ken, Temar m Elietimm saldırısıyla ilgili anıları canlandıgözlerimi kırpıştırarak onları kafamdan atmam gerekti. "Ri-nanın karşı tarafında bir çıkış kapısı olacaktı." Arest bir adım gerileyip duvarın uzun kıvrımını inceledi"İçeride ne olduğunu bilmek isterdim," diye kendi kendinesöylendi. "Bana bırak." Livak tatsız bir ifadeyle çizilmiş eline bakan-bir paralı askeri itip geçti. Parmak kalınlığındaki asmaları çe-kerek yokladı ve bize bakarak sırıttı. "Bağırmaya başlarsam okapıyı hemen kırın, tamam mı, Shiv?" "Dikkatli oluyordu." İçimdeki bir koruma içgüdüsünübastırdım, ki-bu Temar'm olmalıydı; ben Livak'ı başının ça-resine bakabileceğini bilecek kadar iyi tanıyordum, değil mi? "Tabii," diye geçiştirip hızla şekilsiz duvarlara tırmandı,eldivenli elleri uzun zaman çalışmanın -bu çalışma her ne ka-dar insanların evlerine davetsiz olarak girmek olsa da- verdi-ği rahatlıkla tutunacak yerleri hemen buluyordu. Tepeye ula-şınca yukarıdan bir göz attıktan sonra yolun kalıntılarına doğ-ru dikkatle sarktı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 317: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Bu biraz güvenilmez," diye yorumladı. "Sanırım aşağıdoğru inmem gerekecek." Uzun anlar, geniş nehrin bulanık suları gibi akıp giderkensessizce bekliyorduk, etrafıma bakmmca paralı askerlerin yu-karı dönük yüzlerinde şaşkınlıkla beklentinin birbirine karış-tığını gördüm. "Haydi çocuklar, şu çıkış kapısını bulmaya çalışalım." Mi-nare orak-baltasmı geniş omzuna yaslayıp Arest'e bakarakonaylamasını bekledi. İriyarı adamın başıyla onay vermesiüzerine o ve birkaç kişi daha bodur çalıları doğrayarak duva-rın dibi boyunca bir patika açmaya koyuldular. "Bir demirleme yerini temizleyeceksek, siz büyücülerinyardımı gerekecek." Arest birden Shiv'e döndü, ufak tefekadamın karşısında gerçekten ürkütücü bir şekilde yükseliyor- du. "Siz yarı sürede daha iyi bir iş çıkarabilecekken adamla-rını bitirip tüketmem düpedüz aptallık. Biz ağır işten kaçın-mayız -bunun için para alıyoruz- ama askerlerimden isteye-ceğim şeylerin de bir sınırı var." "Ne demek istediğinizi anlıyorum. Gidip Planir ile konu-şacağım," diye telaşla karşılık verdi Shiv. "Hâlâ orada mısınız?" Livak'm sesi kapalı yolun ardındanboğuk geliyordu ama ne kadar kızdığı belliydi. "Seslendiği-mi duymadınız mı?""Ne buldun?" diye telaşla bağırdım. "Öncelikle şu çıkış kapısını," diye karşılık geldi. "Minareile adamları şu anda orayı temizliyorlar." "Gidelim." Arest kararlı bir hareketle ellerini şaplattı veherkes ayaklanıp yeni açılıp çiğnenmiş patikada hızla ilerle-meye başladı. Çıkış kapısından geçebilmek için başımı eğmem gerekti,kapının üst eşiğinin dökülen taşlarına kuşkuyla baktım. Avlubodur çalılardan şaşırtıcı şekilde iyi arındırılmıştı; çatı tahta-larının solgun hatları kısa otların arasından belli belirsiz gö-rülüyordu. Onları ayağımın altında ezerken etrafımda kekikve naneotu kokuları yükseldi. D'Alsennin'in hiç eksik olma-yan anılarının tehdidi başımı döndürdü. Binanın çatısı çök-müştü ama duvarlar hâlâ ayakta ve kapalıydılar, zamanın ge-tirdiği toprak ve çürümenin altındaki zarif taş işçiliği hâlâ gö-rülebiliyordu. Bu yerin eski halinin puslu bir görüntüsünükafamdan silip atmak için derin bir nefes aldım. Temar son gördüğünde binanın yüksek, taş tirizli pence-releri lamba ışığıyla parlıyordu, avludaki patırtıya rağmenPrensesin harbinin armonisi duyuluyor, kolonide artık yeterikadar binecek yavru hayvan olduğundan konukların atlarınaahırlarda bakılıyordu. Binanın bir tarafında bulunan mutfak-larda bir koşuşturmaca vardı, iki yeni hizmetçi üzeri kapalıyolda durmadan bir şeyler taşıyor, dışarıda çalışan adamlar ıs- lık çalıp laf atarak bir lokma, daha da iyisi bal dudaklarındabir tadımlık istediklerinde onlara karşılık vermekten de ger-kalmıyorlardı. Nöbetçi kulübesinin iki yanındaki atölyeler ar544 tık hareketsizdi, günlük çalışmanın ardından aletler bırakılmdüzgünce kaldırılmıştı. Katranla yeni kaplanmış yüksek kapı-lar misafirperver bir edayla açık duruyordu, nöbetçiler bank-larında dinleniyor, herkese adıyla hitap ediyorlardı. Şimdi ise kapalı alanı iyice temizlemeye koyulan paralı as-kerlerin ağır adımları dışında her yer sessizdi. Başkaları dagelip katıldıkça alçak sesli konuşmalarda tuhaf kelimeler du-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 318: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

yulmaya başlandı. "Duvar ne kadar güvenli?" Arest'in sesi beni Temar'm dal-gınlığından uyandırdı, etrafa bakmınca onun Minare'ye ba-ğırdığını gördüm. "Endişe edilecek gedikler var mı?" "Şimdilik yok!" diye arkasına dönmeden cevap verdi pa-ralı asker, adamlarıyla birlikte yapışkan asmaları, acımasız di-kenleri gizleyen parlak kızıl çiçekleri kesmeye devam ediyor-du. "Sanırım bunu sizin için saptayabilirim," diyen Planir'insesini duyunca tüm başlar döndü. Başbüyücü eğilerek çıkışkapısından girdi ve uzun parmaklı elini pervazın kara taşlarıüzerine koydu. Parmaklarının etrafında kehribar rengi bir ışıkçıtırdayarak dans etti ve duvarların içine girip kayboldu."Orada." Planir duvarın yukarıdan sarkan yaprak kütlelerininardında kalmış bir kısmını gösterdi. "Bir ağaç temelleri oy-natmış ve tüm duvar çatlamış. Üzerine ağır bir baykuş kona-cak olsa çöker herhalde." Bunun üzerine etrafa bakmarak Livak'ı aradım, binanın gi-rişini tıkayan devrik kiriş ve kalasların üzerine tırmanırkengüneşte parlayan kumral saçlarını gördüm. O da beni görüpkendisini izleyemeyecek kadar ağır zırhlı ya da hantal olan sa-vaşçılara küçümseyerek bakıp keyifli bir gülümsemeyle el sal-ladı. "Burayı nasıl temizleyeceğiz, büyücü?" diye Planir'e ba-ğırdı. "Ben göstereyim." Otrick bir yerlerden ortaya çıktı ve Li-vak'm etrafında dönen, mavi bir ışık belirip onu havaya kal- 545dırarak düzgünce yanıma bıraktı. Bronzlaşmış teni bembeyazkesilmiş bir halde toparlanmak için bana sarıldı, ben de ko-lumu ona dolayıp kendime doğru bastırmak için bir bahanebulduğuma seviniyordum. "Canına yandığımın büyücüleri," diye titreyerek söylendi,Otrick'e her zamanki kuşkulu alaycılığı yerine düpedüz nef-reti andıran bir ifadeyle bakıyordu. Bu çürümüş kutsal yere daha fazla insan gelmiş, aynı gökmavisi ışık şimdi de iki diğer büyücünün ellerinden çıkmayabaşlamıştı. Çürümeye yüz tutmuş dev odun kütleleri boş bi-nada havalanıp Planir'in duvarda belirlediği zayıf noktanınönünde olanaksız bir şekilde düzgünce üst üste yığılırlarkenağzım açık bakakaldım. Yalnız ben değil; tüm paralı askerlerde durup bu manzarayı hayretle izleyerek şaşkın ifadelerlebakıştılar. "Sence bu heriflerden biri gerçek bir askeri birlikle birlik-te çalışır mı?" diye şaka yaptı Arest, ifadesini bozmamak içinbüyük bir çaba sarf ederek. "Bu tür bir yardımla Lescar tah-tına kimi istersek geçiririz!" Paralı askerlerin komutanını Kalion'a yaklaştırmamayı ak-lımın bir köşesine yazdım ama Ocak-Ustası'nm Dük ve Prens-leri güçlü makamlarında tutan insanlar yerine onların bizzatkendileriyle muhatap olmak isteyeceği kanaa tindeydim. Herzamanki aşırı süslü cüppeleri yerine bir defalık bol, daha pra-tik bir pantolon giyen şişman büyücü, Tonin'in öğrencilerin-den birine, diğer ikisinin güçlükle kaldırabildikleri bir tente-nin altına yatağım yayması için talimat veriyordu. Ben izler-ken iki paralı asker çadır beziyle ipleri bilginlerin elinden adıpgölgeliği birkaç saniye içinde sağlamca oturttular. ' Ortaya çıkarmamız gereken ilk şey, kasabanın planı "

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 319: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Arest tartışmaya meydan bırakmayan bir ses tonuyla Basbîyücü'ye döndü. "Önümüzdeki iki mevsimi sık çalılıklar!devrik taşları temizleyerek geçirsek bile yüzeyi ancak şöylebir süpürmüş oluruz." Planir bana baktı, gri gözleri gece denizleri gibi derindi"Bu noktada bize oldukça zaman kazandırabilirsin, RyshadShiv bana buraları Temar'm bildiği haliyle gördüğünü söyle-di." Shiv'e sinirli bir bakış atınca rengi hafifçe soldu. "Üzgü-nüm ama Başbüyücü'nün bunu bilmesi gerekiyor," dedi özürdileyerek. "Bunun yardımı olabilir sanırım..." Başka zaman olsaArest'in kuşkuculuğu fena halde canımı sıkardı ama şimdi birgüç ya da irade çatışmasına girilecek bir zaman değildi. "Eğer umduğun buysa, D'Alsennin'i kafamın içinde ser-best bırakmaya hazır değilim, Başbüyücü," dedim ters birifadeyle. Temar'm sürekli rahatsızlık veren anılarını aklımıngerisinde kilit altında tutmak yeterince zordu zaten. Arest ben bir şey söylememişim gibi devam etti: "... amaben ispatlanmış olan büyüye güvenmeyi tercih ederim. Sizbüyücülerin bize bu toprakların burası kurulduğu zamankihaliyle planını vermeniz, önemli yapı ve yerleri belirlemekiçin elinizden geleni yapmanız gerek... örneğin pazaryeri.Orada metal eşyalar, hatta değerli taşlar, Maevvelin'in dişleri-ne direnmiş kıymetli şeyler bulabiliriz. Bulduğumuz her ga-nimetin bize ait olacağını sen söylemiştin." İsteğindeki mey-dan okuyuş çok açıktı. "Ben de meslektaşlarıma aynı şeyi söylüyordum," diye sa-kince ona katıldı Planir. "Çok açık ki öncelik, Danışman To-nin'in araştırmalarından çıkardığı bilgilerin desteğiyle duru-görü yapmakta; ne de olsa şu mağaranın yerini bir an önce saptamalıyız ama şu anda doğrudan gerekli olmayan tüm bü-yücülerden her türlü yardımı almanızı sağlayacağız." "Ben yardım edebilirim, Başbüyücü, durugörü için banaihtiyaç yok." Dönünce genç büyücülerden birini gördüm, 547benden birkaç mevsim daha gençti. Griler giymişti ve yeleği-nin yakasında kırmızı bir dikiş vardı, onu Konsül toplantısın-dan hatırlıyordum. "Teşekkürler, Naldeth, bu çok faydalı olur." Planir hafif-çe eğilerek selam vardı. "Lütfen, bana izin verin." Naldeth'in bakışlarını izleyince Maraide'yi incelediğinigördüm, şu parlak kahverengi bukleleri olan kızı. "Onun be-ğendiği biri olup olmadığını biliyor musun?" diye bana sor-du, bakışları arzu doluydu. Büyücülerin paralı askerlere karşı tepkilerini her şeydençok eğlenceli bulduğumu itiraf etmeliyim. Carif e giderkenyolculuk boyunca giderek korkunçlaşan, gizliden gizliye arzudolu fikir yürütmeler hiç eksik olmamıştı. Naldeth'in de fır-tınalı maceralar ve sınırsız zenginliklerle dolu bazı abartılı öy-külerin kaynağı olduğunu hatırladım, tabii ki bunlar kiralıkbir kılıç olarak sürdürülen bir hayatın Aiten'in bana anlattığıgerçeklerinden çok uzaktı. Burada olsa onun bütün bunlarıçok eğlenceli bulacağından emindim. "Bu bölükteki kadınların hiçbiri ne piyadeleri beğenirler,ne de komutanlara yosmalık yaparlar," dedim büyücüye sert-çe. "Burada bulunma nedenleri dövüş yetenekleri, bundandaha fazlasını istiyorsan sana tavsiyem kızın ilgi göstermesi-ni beklemen olacaktır. Elin yanlış bir yere dokunacak olursa

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 320: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

hayalarından kebap yaparlar." "Ya." Naldeth'in yüzü asıldı, bu da beni rahatlatmıştı. Butür bir dikkat dağınıklığı bu keşif gezisindeki uyum açısındanpek yararlı olmazdı. Ayrıca uzun yolculuk boyunca Temar'manılarının verdiği eziyet yüzünden uyuyamadığım gecelerdeMaraide'yi birkaç defa üstü kapalı bir memnuniyet edasıyla Planir'in kamarasından çıkarken görmüştüm. Aklımdan bir angeçen bu düşünce bile gözümde Den Rannion'un çiftliğineait yeni görüntüler canlandırmıştı, geçmiş ve yitmiş olanlar548 dört bir yanımda uğulduyordu. Gözlerimi kırpıştırıp ensemiovuşturarak gerginliğimi hafifletmeye çalıştım, kafamda izin-siz dolaşan anıları uzaklaştırmak giderek daha zor oluyordu. Bir dizi ıslık Rosarn'm bölüğünü uyardı, ellerinde balta veuzun bıçaklarıyla çıkış kapısı önünde toplandıklarını gördüm. "Yardım etmek istiyorsan işte sana fırsat," dedim kesin birifadeyle. "Gel haydi, etrafa kendim de bir göz atmak istiyo-rum." Asıl istediğim şu anki gerçekliği tamamen yitirmeden buyerden uzaklaşmaktı. Duvarlar arasında hızla yürürken Livakkoşturup bize yetişti, endişeli bir bakışla yavaşça elimi tuttu.Rosarn'm kesin talimatlarını dinlerken samimi olmayan birdestekle elini sıvazladım. Aiten ile birlikte aynı şekilde bir şeysormadan bekleyip emirler aldığımız, görevlerimize özel ha-yatımızı bulaştırmadığımız o rahat günlere bir an özlem duy-duysam da bunu bastırdım. "Bu kasabanın tam olarak nerede başlayıp bittiğini ve bi-naların ne durumda olduğunu bilmek istiyorum. Yılanlara vezehirli böceklere dikkat edin. Bir şey görecek olursanız hepi-mizin bilmesi gerek, bu yüzden rengini ve boyutunu hatırla-yın. Daha büyük şeylerin biz gürültü yapınca hemen kaçaca-ğını tahmin ediyorum ama kuytunun birinde saklanmış bek-leyen şeylere karşı da uyanık olun. Koca Thorfı, sen adamla-rını yoldan götür, Akıllı Thorfı, sen de yolu soluna al." "Bizim de gelmemizin sakıncası var mı?" diye nazikçesordum, Rosarn'm iki adamı birbirinden ayırt etme şeklinegülmemek için kendimi zor tutarak. Tüm denizcilerin bunaalıştıkları ise belliydi. "Bu Naldeth, yardım etmek isteyen birbüyücü."Rosarn başıyla onayladı. "Sen benimle gelsen daha iyi, bü-

yücü. Sen bir yeminli adamsın, değil mi, Ryshad? O halde is-tediğin yolu seçebilirsin ama dikkatli ol." Paralı askerleri izleyerek harap duvarların oluşturduğuçemberden çıktık ve koloninin kalıntılarını kaplayıp boğan,aşılmaz gibi görünen bitki örtüsüne baktık, yeşilin var oldu-ğunu tahmin edebileceğimden çok daha fazla tonu vardı.Neyse ki görüşüm bozulmuyordu, tamamen şu ana bağlıydı.

"Siz ikiniz, o tarafa." Rosarn geriye bakıp sürüngen asma-larla kaplı bir tümseğin uzak tarafına gitmemizi işaret etti,adamların geri kalanları da bitki örtüsünün altında kalan,benzeri belirsiz yerlere dağıldılar. Livak kılıcını çekip birbiri-ne geçmiş köklerin altına doğru sokarak parlak yeşil sargılarıkesti ve yıllanmış taşların cansız griliğini ortaya çıkardı. Bun-ların sarmaşık olduğunu düşünebilirdim ama burada yaprak-lar uzun ve pürüzsüz, karanlık ve gizemliydiler. Ben de kılı-cıma uzanacak oldum ama bir daha düşündüm; Temar'm ka-famda hapsolmuş zihniyle gerekmedikçe temas kurmadan da

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 321: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

idare edebilirdim. "Bunu yılın yanlış zamanında yapıyoruz," dedi. "Bütünbunları ölene dek beklemek çok daha kolay olur." "Burada büyüme mevsimi Son-Kış'a kadar devam eder,"dedim düşünmeden ve bir sopa bulup turuncu çiçekler açmışbir çalılığı karıştırdım. "Ya." Livak bana baktı, gözleri yine kararsızdı, ardındansıkışık yapraklardan bir tutam daha kesti. Gülümseyerek onuteskin etmeye çalıştım ve kampa döndüğümüzde DanışmanTonin ile konuşmak için kendi kendime söz verdim. Dast'mdişleri adına, Planir'in gizli planları bir yana, aklımı kaçırma-mak ve Livak ile devamlı bir ilişki kurabilmek için bu şeyikontrol altına almalıydım. Arduvaz renkli küçük, garip bir kuş flüt sesini andıran tu-haf ötüşüyle çalılardan fırlayarak ikimizi de ürküttü, alarm çağrısı tüneklerindeki arkadaşlarını uyarınca da hava bir andakanatlarını çırpan mavimsi kuşlarla doldu. "Sence bu bir bina mı?" diye sordu Livak, patırtı sona550 erince. Ortaya çıkardığı büyük ölçüde pürüzsüz taş yüzeyebakarken yüzü sakin, asmaların koyu yeşili arasında çarpıcışekilde solgundu. Sopamı yapraklara sokunca sert taşlara çarptı, ilerleyerekvurmayı sürdürdüm ve sonunda cansız, rutubetli bir tahta se-siyle ödülümü aldım. "Bana kalırsa bu bir kapı ya da kepenk," diyerek başımlaonayladım. Livak sık asmaları kesmeye başladı, ben de dönüp diğer-lerinin işlerinin nasıl gittiğine baktım. Çok sayıda grup bizimyaptığımız şekilde duvarları ortaya çıkarmaya çalışıyordu. Kiriçinde ve büyük ölçüde yıpranmış da olsa düzgün, sıra sıraduvarların basit görüntüsü, orada bir zamanlar bir kasaba ol-duğunu ortaya koyuyordu, hem de Temar'm anılarının yar-dımına gerek kalmadan."Gerçekten de bir kapı," dedi sevinçle Livak. Sopamla eski, kurtlu kapıya vurdum ve hafifçe eğildiğinihissettim. Kapının kolu ve menteşeleri ahşabının üzerinde ka-ra birer pas lekesine dönüşmüş, rüzgârın getirdiği toprak dakapının alt kenarını gömmüştü. Bunun bir daha açılması im-kânsızdı, Dastennin okyanuslara hükmettiği sürece asla. Biradım geriledim ve içeriden bir şey çıkmadan girmiş olmamakiçin iki yandaki duvarlara tutunarak çizmemle tekmeyi bas-tım.

"Lanet!" Bir hamamböceği sürüsü dört bir yana dağılırkenLivak yana sıçradı, ben de sinirimi bozacak kadar çok bacağıolan bir şeyi ayağımla ezdim. "Sorun ne?" diye birden bağırdı Rosarn, yakındaki bir ça-lılıktan."Böcekler," diye bağırdım. "Endişelenecek bir şey yok."

Livak ile karşılıklı acı acı sırıttık ve parlak gün ışığının ar-dından gözlerimizi kırpıştırarak içerideki loşluğa dikkatlebaktık. "Şurada bir kepenk var," dedi Livak. Ben de arkasına do-lanıp kullanışlı sopamla çürümüş tahtaları çökertmeye başla-dım. Böylece biraz daha ışık girdi, bu da tavandan geri ka-lanların bel vererek aşağı doğru oluşturduğu ölümcül tümse-ği ve arka duvardan aşağı inen büyük çatlağı görmemiz için

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 322: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

yeterliydi. "Kapının yanında kal," diye Livak'ı uyardım, ihtiyatla içe-ri girerken. "O yığın her an çökebilir." "Bir süredir öylece duruyor. Çökmek için bugünü seçece-ğini sanmam," dedi alaycı bir ifadeyle ve yeri tıka basa dol-duran molozları kılıcıyla dürterek inceledi.Neyi dürttüğünü görmeye çalıştım. "Ne buldun?" "Fıçı tahtaları, kasnaklar, çiviler, birkaç nesil önce mente-şe olabilecek şeyler. Bana kalırsa bir tür dükkânmış burası." Kaşlarımı çatıp dönerek bir kez daha arazinin açılımınabaktım. Tüm depolar limana olduğu kadar denize de yakındeğiller miydi? "İlginç bir şey var mı?" Rosarn omzumun dibinde beli-rince pencereden içeriye göz atabilmesi için geri çekildim. "Pek sayılmaz," diye öksürdü Livak ve bir esinti rutubetliçürük kokusunu bize kadar taşıdı."Ya siz?" diye sordum. Rosarn küçük, benekli bir hayvanı tutup kaldırdı, hırlama-sı yüzünde donup kalmıştı ve kan içindeydi. "Eh, bunlardanbirkaç tane daha bulursam bu işin sonunda yeni bir çift el-divenim olabilir ama hayır, tek bulduğumuz boş duvarlar vebunun gibi çöplükler. Size gelmemin asıl nedenine gelince,büyücü şuradaki yükseltide mağaralar olduğunu söylüyor."Rosarn alaycı, çok hafif bir gülümsemeyle bana baktı. "Ara-dığınız mağara olamayacak kadar küçükler ama çalılıklarda gizlenen bir şey olmadığından da emin olmalıyız. Neden si?de benimle gelmiyorsunuz, biraz araştırma yaparız. Belkibunlardan birkaç tane daha bulurum," diye ekledi, kuru ödü-552 lünü alçak bir dala asarak. Livak ona bakarak sırıttı ve pencerenin çürümüş taşlarınabir göz attıktan sonra yolunu uzatıp kapıdan çıkarak bize ka-tıldı. Sarp kayalığın serin gölgesinde yolumuzu açarak ilerlerkentomurcuk veren bitkileri kesmek için kılıcımı kullanmaktanbaşka çarem yoktu, neyse ki Temar aklımın gerisinde kapalıkaldığı yerden çıkmamıştı. "Burada bir şey var." Naldeth alçak bir dalın altına eğilipkaranlık bir kuytuda gözden kayboldu, Rosarn da bir küfürsavurarak telaşla onu izledi. "Bu kesinlikle bir tür mağara,"diyen büyücünün sesi boğuk ve yankılanıyordu. Dalı sabırsızca kenara çektim, geri savrulup dikenli filizle-riyle üzerime kamçı gibi inmesiyle birlikte de küfrü bastım."Ne kadar ilerliyor?" Livak yolu kapatan ağacı geçip ileri fırladı ve elini kuşa-ğındaki kesesine daldırıp şekilsiz bir mum çıkardı. Sarı ışıkkaranlıkta parlayarak kayalık yüzeyde sığ bir mağarayı aydın-lattı. Temar'm bu tür yerlere duyduğu nefreti huzursuzcabastırdım. "Bu da ne?" Nadeth elinin etrafında bir büyücü-ışığı topuoluşturup mağaranın uzak tarafına doğru tuttu, kızılımsı ay-dınlık karanlıkta beyazımsı bir şeyden yansıdı. "Kemikler mi?" Bunun önemsiz bir şey olabileceğini kendi kendime ne ka-dar söylesem de kalbim göğsümün içinde deli gibi atmaya baş-ladı. Gözlerimi kapatınca bir anda yine koloninin son şafağınıgördüm, insanlar çığlık çığlığa koşuşuyor, bir anda ortaya çıkı-veren Elietimmlerin acımasız kılıçlarından kaçıyorlardı. Altınrenkli başlar cılız gün ışığım yansıtıyor, talihsiz kolonisderi orakkarşısındaki ekinler gibi biçiyorlardı. Geride birini mi bırakmış-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 323: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

tık, kayalık yüzeydeki gizli bir oyukta saklanan, sonunda da ya-raları yüzünden ya da susuzluktan ölen birini? "Bu bir hayvan ama ne tür olduğunu bilemiyorum," de-di Rosarn, anlayamamıştı. Gözlerim bir anda açıldı ve katliam sahnesi mağaranın ka-ranlığına karışıp kayboldu. "Şuna bakın." Livak merak dolu bir sesle iki elinde tuttu-ğu geniş, şişkin bir kafatasım kaldırdı, bir boğanmki kadaririydi ama daha yuvarlaktı. Yakından bakıp alnının tam orta-sındaki tek, koca boşlukta parmağımı dolaştırarak yokladım. "Böyle bir şey hiç görmedim," diyerek başımı salladım."Rosarn?" Paralı asker kadın diz çöküp kir içindeki kırık kemik yığı-nını karıştırarak başını kaldırdı. "Hayır, ben de. Ama sana birşey söyleyeyim. Burası bir tür in. Bak, bunlar çiğnenmiş, ilikiçin kırıldıkları yerdeki diş izlerini görebilirsin." Livak kafatasım düşünceli bir tavırla elinde döndürdü. "Bubüyüklükte bir hayvanı alt edecek bir şeyin ne kadar büyükolması gerekir?" "Karşılaşmak istemeyeceğim kadar," dedi kısaca Rosarn."Gidelim." "Kemikten başka bir şey var mı?" Naldeth ayağıyla bir yı-ğın kırık parçayı karıştırıyordu. "Bir çömlek ya da benzeri birşey bulabilirsek, ateşi kullanarak kaynağını ortaya çıkarmayıdeneyebilirim. Bir süredir bunun üzerinde çalışıyorum, Pla-nir de dedi ki..." "Üzerine büyücü-ışığı filan mı tutacaksın?" Rosarn'm se-sinde kibar bir kuşkuculuk vardı. Naldeth sabırsızca başını salladı. "Hayır, onu yakıyorsunve büyücü-ışığı bazen ateş cismi tüketmeden önce ilginç şey-ler gösteriyor." Birden midem bulanmıştı. "Bana bunu koloniye ait değer-li eşyalarla denemediğinizi söyle." "Ne? Hayır, hayır, bunu düşündük ama Planir daha somutsonuçlar elde edene dek bunu yapmamı yasakladı." Naldeth sı-cak bir ifadeyle gülümsedi. "İyi ki de öyle yapmış, değil mi?"554 "Taze iz yok," diye dikkatimizi çekti livak. "Bana kalırsaburada yaşayan her neyse uzun zaman önce ölmüş." Ortasın-da bir çıkıntı olan, daha küçük bir kafatasım dürttü. Bir por-suk olduğunu sanabilirdim ama dişleri hiç uymuyordu. "Keşfedebileceğimiz başka mağaralar da var," dedi heves-le Naldeth. "Belki, tabii ki bilginlerle görüştükten sonra. Aksi haldetek yaptığımız anlamsız sorular ortaya atmak olur." Rosarnkararlı bir ifadeyle başını salladı. "Ama kolonistlerin olduğu şu mağarayı aramamız gerek,"diye itiraz etti Naldeth. "O burada değil," dedim, bu kadar kesin konuşmama bende hayret etmiştim."Nerede peki?" diye sordu Rosarn. Tek yapabildiğim çaresizce başımı sallamaktı. "Henüz bil-miyorum." Mağaradan parlak gün ışığına çıkınca hepimiz gözlerimizikırpıştırıp ovuşturduk. "Pekâlâ, siz ikiniz doğruca devam edin." Rosarn iki dev-rik duvarın arasına sinmiş bir yaratığı köşeye kıstıran iki pa-ralı askerle ilgilenmek üzere hızlı adımlarla ayrıldı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 324: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Livak bana bakıp omuz silkti. Her yanı saran asmaları kes-meye devam ettik, başka boş ve harap binalardan daha heye-can verici bir şey bulamıyorduk. Giderek yoruluyor, susuyorve sinirleniyordum ki Livak birden durup dikilerek işaret etti."Duman!" Döndüğümde bir kamp ateşinin dumanının ince, mavi birspiral halinde dönerek durgun havada yükseldiğini gördümve öğlen güneşinin yükselmiş olduğunu fark ettim. O sıradaRosarn'm bize seslendiğini duydum. "Yiyecek! Herkes kampa!" Giderek çiğnenen bodur bitkilerin arasından dönüp DenRannion çiftliğinin kapılarından girince gayet düzenli birkampın yerleşmekte olduğunu gördük. "Kimin anlatacak bir şeyi var?" diye sordu Halice, kuşa-ğındaki bıçağı alıp iyi bir ateşin üzerinde cızırdayarak güzel-ce kızaran bir dizi küçük yaratığa doğru hareketlendi. Livakile ben de payımızı almak üzere sıraya girdik. "Hiçbir özelliği olmayan birçok şey," dedi yaşı geçkinceparalı askerlerden biri, elindeki buttan bir ağız dolusu et sı-yırırken. "Hepsi boş." "Bana sorarsanız bu pek doğru sayılmaz." Dökülmekteolan saçlarından kafasını kazıtarak kurtulmuş olan ince yüzlübir adam keten bir çuvaldan tuzsuz ekmek dağıtıyordu. "Bu-rası baskına uğramış, değil mi? Şafakta saldırı, bir sürü insanüzerlerinde gecelikleriyle öldürülmüş, bu tür bir şey?" Sorarcasına bana bakınca başımla onayladım, Temar'manılarının üzerine kapattığım kapıyı sımsıkı kapalı tutarkenkonuşmaya cesaret edemiyordum. "Peki, kemikler nerede?" diye sordu dazlak adam, gözle-rini çember oluşturmuş paralı askerlerde dolaştırarak. "Pekâ-lâ, leş yiyiciler de vardı ve biliyorum ki bu uzun zaman ön-ceydi ama Saedrin'in hayaları aşkına, en azından birkaç ke-mik bulmayı umuyorduk, belki şu binaların içlerinde, özel-likle yanmış olanlarında." "Leş yiyiciler kemikleri dağıtabilirler ama yine de civardaolurlardı. Leşçiler yemeği buldukları yerde yerler," diyeonayladı yaşı geçkince kadınlardan biri, umursamaz bir eday-la etini kemirirken. "Çok yazık," diyerek kaşlarını çattı bilgin cüppesi içinde-ki orta yaşlı bir adam. "Bize bir kafatası bulabilseydiniz de-neyebileceğimiz bazı nekromensi ayinlerimiz vardı. Bununsonucunda neler geleceğini görmek isterdim." Bunun üzerine herkes uzunca bir an sessizliğe gömüldü "Kemikleri boş verin, ya diğer şeyler?" Çembere arkasıdönük tıknaz bir adam geriye döndü, beklenmedik tehlikele-556 re karşı girişe bakacak şeklide oturmuştu. "Dört yıl önce Dra-ximal, Thurscate'i yeniden ele geçirdiğinde oradaydım. Ora-sı yaklaşık bir nesil önce düşmüştü ve o zamandan beri do-kunulmamıştı, her yerde her türden şey vardı. Doğrudur, bir-çok şey çürür ama çanak çömlek, para gibi şeyler değil. Ba-na kalırsa burası terk edilmekle kalmamış, soyulmuş da." "Bunu kim yapabilir?" Sözde eğitim görmemiş olan busavaşçıların bu soruları nereye kadar götüreceklerini merakediyordum. Okyanustaki yolculukta kulaklarım dört açtıklarıbelliydi. Rosarn ateşten bir but uzattı, ben de Livak ile bölüştüm."Geçen akşam Lessay ile konuşuyorduk," dedi düşünceli bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 325: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ifadeyle, "eski büyü başarısız olduğunda burada kalan şu Eli-etimmler hakkında. Büyüleri olmadan evlerine dönmüş ola-mazlar. Buraya yerleşmiş gibi de görünmüyorlar, peki, nere-ye gittiler?" "Fark eder mi?" dedi umursamazca Livak, parmaklarında-ki sıcak yağlan yalayarak. "Hepsi erkekti, değil mi? İçlerin-den kaç tanesi pistin diğer tarafında dans etmeyi seçmiş olur-sa olsun, iki nesil içinde hepsi ölmüştür." Bu herkesi güldürdü, kızarmış etin baştan çıkarıcı kokusu-na gelen, diğer paralı asker gruplarının da katılmasıyla soh-bet daha genel konulara döndü. Livak gözlerini girilmesi im-kânsız ormana dikmişken düşünceli görünüyordu, ben de bi-raz daha mayasız ekmek ikram etmek için omzuna dokun-dum. "Ah, teşekkürler." Bir lokma koparıp çiğnedi, hâlâ düşün-celi görünüyordu. "Misaen aklını ödünç mü aldı?" diye şaka yollu olaraksordum. "Ne? Ha, yalnızca bu toprakların nereye kadar uzandığınımerak ediyordum. Biliyor musun?" Başımı iki yana salladım. "Hayır, koloni kimsenin keşfet-meye fırsatı olmadan yok oldu." "Demek istediğim şu ki, ben şehirde büyümeme rağmendoğayı severim, tabii ki çiftlikler ya da orman olduğu süre-ce," diye devam etti Livak, "ama böyle bir yerde daha öncehiç bulunmamıştım. Ne kadar gidersen git yol yok, gerçek-ten ihtiyacın olduğunda bir yatak ya da banyo bulabileceğinköy ya da kasabalar yok, dört bir yanda vahşi doğadan başkahiçbir şey yok. Dalasor'dan bile daha kötü." Kuşkucu olmak-tan çok meraklanmış gibiydi, onun bakışlarını izleyerek esra-rengiz ormana baktım. Ötesindeki uzak dağlar Misaen bilirnerelere uzanıyorlardı. Demirci tanrısı ile denizlerin lordu butoprakları nasıl bölüşmüşlerdi? Dastennin'in krallığın bir kezdaha hâkimi olup şimdilik görünmeyen okyanusun, ayak bas-mamış kıyıları örtmesine daha ne kadar vardı? "Kolonistler de buraya bu yüzden geldiler, İmparatorlukküçülünce dağılan herkese yetecek kadar boş yer bulmakiçin." Devrik bir ağacın üzerine kurulup kuşak mataramdakibol su katılmış şaraptan büyük bir yudum aldım. "HerhaldeElietimmlerin bu kadar çok istemesinin nedeni de buydu,adalarının ne kadar sefil ve küçük olduğunu hatırlarsın." Şişeyi Livak'a uzattım, bir şeyler daha söyleyecek gibiydiki Arest'in sert sesi onu susturdu. "Pekâlâ, işe koyulalım. Günbatımında borumun sesine kur-lak verin." Hep birlikte kalkarken çok sayıda isteksiz bakış vardı, işi-ni bilen herhangi bir başçavuşun tek bir bakışla, Prensin or-dusunda ise sopasıyla susturabileceği türden homurdanmalarda duyuldu. Yeminli adamlar bu şekilde bir direnişle yemin-lerine leke sürmeyi akıllarından bile geçirmezlerdi. İç çektim;şu andaki sorunlarımın yanında bu gibi şeyler giderek önem- siz görünmeye başlamıştı. Arest homurtuları duymazdan gel-di ve açık bir itiraz olmadan herkes yorucu ve tamamen na-file olan görevlerine döndü. İkindi bastırırken konsantrasyo-?558 num da, sabrım da gitgide tükenir olmuştu ve içimden Te-mar'a, Planir'e, hatta beni bu bataklığa soktuğu için Prensebile küfretmeye başlamıştım. Tüm çabalarıma rağmen yaptı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 326: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ğım tek şey giderek daha da batmaktı. Ancak bir bataklıktançıkmak için yapmanız gereken şeyin çırpınmadan yardımbeklemek olduğu söylenir. Şu halde ne durumdaydım? Benibu bataktan çekip çıkaracak kendim dışında kim vardı? Planirolsa olsa iyice gömülmüş kafamı çiğneyip amaçlarına uyacakşekilde bir basamak olarak kullanırdı, Prens de beni tamamenBaşbüyücü'nün emrine vermişti, değil mi? Şu halde yemin-lerimiz kaç para ederdi? "Yeter!" Arest'in borusunun yankılanan sesi ve onu izle-yen bağırış, çok uzun bir süredir duyduğum en güzel sesler-di. Önü tıkanmış ve çürümüş bir başka kapıyı çökertmek içinkullandığım, karşılığında da yalnızca biraz çöp bulduğumsağlam dalı bir kenara atıp hızla çiftliğin aşağısmdaki, sularınçekildiği kıyıya doğru indim, paralı askerler bir fıçı az alkol-lü bira açmışlardı bile. Kana kana içip et ve ekmekten kalanartıkları yiyor, verimsiz geçen gün yüzünden başlarını sallı-yorlardı. Birçoğu koyun yavaş yavaş toplanmaya başlayan su-larında günün ter ve kirini çıkartmak için soyunuyordu. Buşahane bir fikirdi, hemen eşyalarımı düzgünce sarıp sarmala-dım ve kılıcımın kuşağıyla da bağladım. "Bunu geri götürebilir misin?" diye Livak'a seslendim, elsallayınca kabul ettiğini anladım ve koşarak çamurlu sulara da-lıp tırpan gibi kulaçlarla açıldım. Ülkemin temiz, berrak sula-rında yüzmeye hiç benzemiyordu ama nehrin bu kadar açık-larmdayken suda dudaklarıma acı, hoş bir tat verecek kadartuz vardı. Sert kulaçlarla suda ilerledim, tüm kızgınlığımın acı-sını bedensel yorgunlukla çıkarıyor, yalnızca hızı ve nefes al- mayı düşünerek tüm sıkıntılarımdan sıyrılıyor, çok uzun za-mandır verdiğim zihinsel mücadeleyi bedenimi saf, basit birşekilde zorlayarak kafamdan atıyordum. Nefes almak için ba-şımı çevirdiğim sırada bir başkasını görür gibi oldum, yarış-maya çalışıyordu, koyu, parlak saçlarını göz ucuyla görüyor-dum. Kendimi iki misli zorlamaya başladım ama durup din-lenmem gerektiğinde suda yalnız olduğumu gördüm. Aklımıngerisinde kilitli olan sırların arasından çıkmış bir gölgeyle ya-rışıyordum. Taze anılar kafamda ağır ağır dönerken bir an his-siz bir halde su üzerinde süzüldüm. Âciz bir öfkeyle yumruk-larımı sıkıp yavaşça kıyıya yüzüp isteksizce duvarların kollarıarasına döndüm, kol ve bacaklarım hafifçe titriyordu. "Ne yüzüştü ama." Shiv bir havlu uzattı ve üstünkörü birşekilde kurulandım, ardından uzattığı gömleği de giyip hâlânemli olan bacaklarıma yapışan pantolonumu çabucak üzeri-me geçirdim."Planir nerede?" diye sordum. "Şurada, Arest ile konuşuyor," diye karşılık verdi Shiv, ka-ba tavrım karşısında gözleri büyümüştü. Bir an görmeyen gözlerle ona baktım. Yanlış giden birşeyler vardı, değil mi? Bir gölge kadar kırılgan, anlaşılmaz biranı beni yokluyordu. Yakalamaya çalışmak için gözlerimi ka-padım. Bir esintiyle yaz kokuları doldu, ormanın zenginlikle-rinin, yosun kaplı taşların keskin kokularını, nehrin aşağısın-da ortaya çıkmış çamur yataklarından gelen çok hafif tuz veçimen kokularını alıyordum. Shiv'i rahatlatmak için zoraki bir şekilde gülümseyerekelimle ıslak saçlarımı düzelttim, kıvrılıp dolaşacak kadar uza-mışlardı artık. Başbüyücü'nün konuşmasını biraz pervasızcaböldüm. "Ryshad." Planir beni nazikçe karşıladı ama gözlerindeki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 327: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

soruları görebiliyordum, Arest ise bariz bir rahatsızlıkla bakı-yordu. "Burada değil, bu civarda bir yerde değil," dedim birden-bire. "Mağaranın yakınında deniz kokusu yoktu. Orman dafarklıydı, reçineli, daha hoş kokuluydu. Yanlış yere bakıyo-560 ruz!" Umulmadık bir öfke içimi doldururken neredeyse bağıra-rak konuşuyordum... bunu daha önce fark etmediğim içinkendime, sığınacak bir yer bulmaya çalışırken koloniden ge-ri kalanları bu kadar uzağa götürdüğü için Temar'a, işleri hal-letmekte daha istekli davranmadıkları için bütün bu lanet ola-sıca bilgin ve büyücülere karşı duyduğum bir öfke. Bu çokaçıktı, değil mi? Tüm başlar döndü ve duvar devriyelerindenbiri seslendi, Arest nöbetçiyi hemen rahatlattı. "Neredeler peki?" diye sordu Planir, kollarını kavuştur-muş, pantolon ve kolsuz gömlek otoriterliğini hiç azaltma-mıştı. "Madenlerde. Oraya kaçmışlardı, nehrin yukarısına, ora-daki mağaraların güvenliğine." Temar'm rahat bırakmayananılarından silkinip Shiv'e döndüm. "Bu mesafeden durugö-rü yapabilir misin?""Deneyebilirim," diye dişlerini sıktı.Planir elini kaldırdı. "Hayır, Shiv, bu akşam olmaz." İkimiz de ağzımız açık ona bakakaldık. "Geç oldu, herkesde yorgun," dedi sertçe Planir. "Kolonisder bunca nesildiruyudularsa, herkesin zinde olması uğruna bir günlük gecik-me pek fark etmez." Hararetle itiraz etmek üzere ağzımı açacak oldum ama Li-vak kolumun altına giriverdi. "Gel haydi," dedi birden."Haklı. Bugün yeterince iş yaptık. Bize salonda yardım et,sonra uyuyacak iyi bir yer buluruz." "Büyük ihtimalle en iyisi de bu," diye göstermelik bir ne-zaketle kabul etti Shiv. "O limanı temizlemeye yardım eder-ken yorgunluktan bittim."İstemeyerek de olsa pes ettim, yalnızca kalabalık avludan

geçerken Livak'm elimi tutmasına biraz sevinmiştim. Sayısıznesiller dolusu böceği harap binanın köşelerinden sürerek öf-kemi biraz olsun geçirdim ama içim hâlâ kaynıyordu. "Bence burayı sahiplenelim," dedi Livak ve bize biraz ol- 561sun korunak ve yalnızlık sağlayabilecek bir iç duvar kalıntısı-nın iki yanma hafif çantasıyla ağır zırhımı bıraktı. "Burası işi-mizi görür." "Güzel." Sakinleşmeye çalışıp yiyecek bir şeyler hazırlanı-yor mu, diye etrafa bakmınca Halice'in her zamanki mahare-tiyle ekmek ve türlü dağıttığını gördüm. "Kim iaşe subayı yaptı seni?" diye sırıtarak sordu Livak,sıradaki yerimizi alırken. Halice zayıf bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Bu kahrola-sıca bacak bir işe yarasın." Şahane türlüden iştahla bir lokma alıp Halice'e bakarak ba-şımla onayladım. "Bu işte yetenekli olduğun kesin." "Paralı askerliğe böyle başlamıştım," dedi, bu beni birazşaşırtmıştı. "Önce bir paralı asker takımına, sonra da bir ta-bura aşçı olarak alındım. Dövüşmeyi de orada öğrendim."Bana bakarak gülümsedi, onu en son ne zaman bu kadar ra-hat gördüğümü hatırlamıyordum, ki bunun tek nedeni yeni-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 328: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

den iki sağlam ayağa kavuşması değildi. "Ya ne sanıyordun?Bir kılıç kapıp macera aramaya koyulduğumu mü? O yolunsonunda kendini ya bir çukurda gebermiş ya da bir kerhane-de zincirlenmiş olarak bulursun." Etraftakiler kıkırdayarak buna katıldılar. "En azından ger-çek iş yapmama gerek kalmıyor," diye devam etti Halice, iyi-ce sırıtarak. "Kötü sayılmaz, en azından hareket etmiş oluyo-rum. " "Bilginler ne durumdalar?" Onun keyfine fazla imrenme-meye çalışarak Tonin'in ateşinin etrafındaki tıka basa kalaba-lığa bakarak aklımı başka yere verdim."Keyifleri pek yerinde gibi," diye cevap verdi Halice, alay-

cı bir ses tonuyla. "Tonin, Parrail'e uyuyan kolonistleri geridöndürmek için kullanmayı umdukları efsunları öğretiyor." Livak ağzını yakan sıcak et ve sebzeyi üfledi, yutarken562 gözleri yaşarmıştı. "Yani şimdi sabaha kadar bekleyecek mi-yiz?" diye bıkkın bir ses tonuyla sordu. "Bütün bu meseleyien sonunda halletmeden önce?" "Öyle, bekleyeceğiz," diye onayladı Halice, kırışık alnın-dan kendi sabırsızlığı okunuyordu. Ağzıma bir kaşık türlü atarak Dastennin aşkına neden en-dişelendiklerini sorma isteğimi bastırdım. Kafasının içindesusmak bilmeyen kadim bir Tormalinli olan bendim, değilmi? Artık başka bir şey düşünemez, Temar'm iyice rahatsızedici bir hal alan kişiliğinin getirdiği ve giderek yoğunlaşanbir bitkinlikle savaşmaktan başka bir şey yapamaz olmuştum. r

YALTİİZCA KOPUK. DÜŞLERLEBÖLünEn KARJOİLİKBaşlangıçta hiçbir şey yoktu, ne his, ne ışık, ne ses. Bukaranlık, büyülü uyku dışında hiç var olmamıştı ade-ta. Sıcak kan cansız organlarında acıyla akmaya baş-larken bilinci ıstırapla geri geldi, eski korkular, yeni ümitsiz-lik. Kavranıp tanındıktan sonra hisler ağır ağır eski yollarınaoturdular. Temar gözlerini bir hiçliğe açtı, karanlık onu bo-ğuyordu. Dehşet, aklının köşelerini tırnaklamaya, bu sınavadayanma azmini kemirmeye başladı. Tereddüt oluşmaya baş-ladı, hiçbir şey, kesinlikle hiçbir şey hissedemediğini fark et-mesi de bunu körüklemişti. Gitgide hızlanarak kanını alevlen-diren, kendisini tehdit eden şeyi uzaklaştırmak üzere bir öf-keyi tutuşturan kalp atışları sakinleşmiyordu. Alnında kendi-sini serinletecek bir ter yoktu, yaklaşan tehlikeye karşı ense-sindeki tüyleri diken diken eden kadim içgüdü yoktu. Şekil-siz boşlukta bedensiz bir halde süzülüyordu, haykırma dür-tüsünü artık inkâr edemez hale geldiğinde ise ne bağıracakbir ağzının, ne de yükseltecek bir sesinin olmadığını farkederek tiksinti solu bir dehşete kapıldı. Kesif bir korku ben-liğini sardı, sessiz bir çığlıkla boğucu büyünün içinde yitipgitti. Suçluluk duygusu ona eziyet ediyordu, kasıp kavuran birfırtınanın dişleri arasına kısılmış bir gemiyi batırıp çıkarançalkantılı denizin hareketleriyle savruluyordu. Yukarıda şim- sekler çakıyor, okyanusun ortasında hiçbir işi olmaması gere-ken küçük yelkenli filikanın yıpranmış direğinde ve tahtala-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 329: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

rında ürkütücü fosforlu yansımalara neden oluyordu. Biradam dümenle boğuşuyordu, kalın iplerle bir düğüm atarakkendini kürekçi sırasına bağlamıştı; Temar çaresiz denizcile-rinin düşüncelerini açıkça duyabiliyordu. Ya fırtınadan çıkıpkurtulacak ya da tekneyle birlikte batacaktı; kimi yaşayan, ki-mi de bilinmez, büyülü bir uykuda olan değerli kargosunukurtaramazsa, Dastennin onu Poldrion'un iblisleriyle birliktegölgeler nehrinde ebediyen boğulmaya terk ederdi. Temar buadamın Vahil olduğunu fark etti, bilinci biraz olsun geri gel-dikten hemen sonra aklının güçsüz pençelerinden kayıp git-mişti. Bir sonraki gördüğü şey gösterişli bir salondaki adımlarınyankılarıydı, hızlı adımlarla sert, kararlı bir yürüyüştü bu. "Ricamızı düşündünüz mü?" Görünmeyen bir yönden birkadın sesi duyuldu, Temar dört bir yanında dönen griliğiniçinde onu çıkarmaya çalışıyordu. "Ne istediğinizin farkında mısınız?" Cevap veren bir Sieuridi, nazik sözlerle rahatça reddedebilecek kadar kendindenemindi. "Böyle bir yolculuk ayarlanabilse bile, baharın ikin-ci yarısından önce yelken açamayız, ne bulacağımızı da Saed-rin bilir. İmparatorluk dört bir yandan dağılırken benden ye-ni ve son derece tehlikeli bir düşman daha edinmem içinadam ve malzemeleri tehlikeye atmamı istiyorsunuz, ki bu dabu çapulculara gemilerle yol alıp bizi yok etmeleri için cesa-ret vermekten başka bir işe yaramaz!" "Onları öylece bırakamayız!" Temar belli belirsiz Elsire'ınağlamaya başladığını fark etti, içinde onu teselli etmek içinbir özlem duydu. "Bremilayne'deki Ostrin Tapmağı ile temasa geçmek içinizninizi alabilir miyiz?" Vahil'in sesi duygusallıkla çatlak çı- kıyordu, acısı Temar'm etrafında oluşan kurşundan sislerdeparlak bir üvendire gibiydi. "Tabii Jd, bunu yapabilirsiniz," diye dikkatlice cevap ver-di Sieur. "Şifacı yardımcınız olsun ki size yardım edebilsin- 565ler, yine de sizi uyarayım, başlarında şu anda yeterince dertvar." Temar'm bilinci Sieur'ün kederinin ağırlığından uzaklaşıppusun cansızlığında dağıldı. Dörtnala koşan bir atın toynaklarının altında ezilen kekik-lerin kokusu yolun kesif tozu ve hayvanın terinin keskin ko-kusuna karışıyordu. Bir çığlık duyuldu, kılıç darbeleri uyuyanzihninde kıvılcımlar çıkarırlarken Temar dört bir yandan kü-fürler savrulduğunu duydu. Koşumlar takırdayıp gıcırdadı,bir kırbacın zaten çaresiz olana daha da acı müjdeleyen ıslı-ğı ve şaklaması duyuldu. Alelacayip bir tehlike hissine kapıl-dı, çaresizlik kibirle karışarak kısa sürede korku, tereddüt veacıya dönüştü. Kılıcın darbesi zihni de en az beden kadar de-rinden yaralamıştı, Temar tüm benliğini ele geçiren, bir yü-zücüyü boğan yosunlar gibi filizleriyle kendisini aşağı çekenpanikten kurtulmak için çaresizce çırpındı. Birden bir ıstırapbastırdı ve yerini daha da korkunç bir boşluğa bıraktı, ta kikaranlık onu bir kez daha yutana kadar. "Peki sen tam olarak kimsin ve sırlarım nasıl açığa çıkara-bilirim?" Temar irkilerek uyanınca şahin suratlı, açık sarı saç-lı bir adamın üzerine doğru eğildiğini gördü. Dehşete kapıl-dı ama aynı anda delici mavi gözleri olan adamın kendisinedeğil, yanındaki bir şeye baktığım anladı. Temar kendisininhâlâ bedeninden ayrı olduğunu, Öbürdünya'ya geçmek için

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 330: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Poldrion'a yalvaran bir gölgeden farksız olduğunu fark etti.Kimdi bu adam? Hafızası anılarının düğüm olmuş yumağınıörmek için uğraşıyordu, Temar'm mantığında uzak bir acı ve dehşet yankısı duyuldu. Şafak aydınlığmdaki solgun başlarzihninin içinde bir şimşek gibi canlandı ve sarışın, soğuk ba-kışlı adam bir efsun mırıldanmaya başlayınca Temar'm için-566 de korkunç bir tehlike hissi belirdi, Temar'm gördüğü imge-nin üzerine pis bir zehir perdesi iniyordu sanki. Bu defa Te-mar kendisini saklayan efsunlu sislere doğru çaresizce uzan-dı ve büyücünün zehirli dokunuşundan kurtulmak için gizle-yici derinliklere daldı.Işık onu yanan bir damga gibi dağladı."Haydi Viltred, kıpırda! Neredeyse yetiştiler!" Konuşan kişi bir girişte duruyordu, solgun yüzündekigözlerinde keskin bakışlar vardı, yol yol beyazlaşmış kızıla ça-lan saçları acı rüzgârda uçuşuyordu. Arkadaşı arkasından koş-turdu, üzerinde birbiriyle alakasız bir yığın mücevher, silah-lar ve ufak tefek süsler taşıyordu. Birinci adam koştu, uzunbacakları kısa çimenleri çiğniyordu. Daha kısa ve tıknaz, si-yah saç ve sakallı olan arkadaşı da arkasından koşturuyor, heradımda gök mavisi cüppesinin eteklerine takılacakmış gibioluyordu. Temar ufak süs eşyalarının elinden kayarak yitipgitmesi karşısında çaresiz bir acıyla sessizliğe gömüldü. Dört bir yanda, otların üzerinde çarpışma sesleri duyulduama Temar iki adamm kaçabilmesinden ümidi kestiği sıradahavadaki oklar görünmeyen eller tarafından tutuldu, sakallıadamın ellerinden mavi bir ışık yayılıyor, parlaklığı karanlığıparçalıyordu. "Burada Azazir, burada!" Birdenbire kendilerini bir yama-cın eşiğinde buldular, siyah volkanik taşlardan oluşmuş sü-tunlar tehlikeli birer basamak gibi, çalkantılı denizlerin gü-rültülü köpükleriyle adeta bağlı değilmişçesine sallanan küçükbir sandala doğru iniyorlardı. "Bastığın yere dikkat et," diye bağırdı kızıl saçlı adam, ha-in kayaların üzerinde hafif, bir kedi kadar emin adımlarla se- kerek inerken sesinde çılgınca bir coşku vardı. Genç adamsadaha dikkat ederek iniyor, her adımda bastığı yeri kontrolediyordu. Köpükler onu dövüyor, uzun ve tehlikeli inişinedevam ederken acı soğuk iliklerine kadar işliyordu. Yukarıdan gelen bağırışlar peşlerindekilerin geldiğini ha-ber veriyordu ama siyahlar içindeki savaşçılar yamacın tepe-sinde toplanıp içlerinde cesareti olan birkaçı kaygan ve hainkayalardan inmeye başladıkları sırada kızıl saçlı adam, küçükderi kayığa ulaştı. Dengesiz teknenin içinde kolayca ayağakalkıp ellerini kaldırdı ve etrafında yeşil bir ışık oluşup zayıfyüzüne meşum bir ışıltı yansıttı. Denizin köpükleri kayalaravurduğu yerde asılı kalmaya, birikip toplanmaya başladı,damlalar küçük akıntılar oluşturup birleşerek kara taşlardansüzülüp el ve ayakları itmeye başlamışlardı. Genç adam kü-çük teknenin güvenliğine ulaşınca yükünü bırakıp o da ken-di mavi ışık örgüsünü oluşturdu, şiddeüi rüzgârlar başları veomuzları kapıyor, buz gibi havanın keskin darbeleri bacak veayakları çekiştiriyordu. İlk düşen müthiş bir dehşet çığlığıylabuz gibi köpükler arasındaki kaderine gömüldü, ikincisi ya-nmdakine delice tutunmaya çalışırken onu da beraberindegötürdü, insafsız kayalara çarptıktan sonra cesetlerini denizsahiplendi. Temar vahşi bir coşkuya kapıldı ama ne olduğu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 331: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

nu anlamadan, hortum gibi dönen sisler, gördüğü buzlu de-nizler gibi üzerini kapladı. Temar o ana kadar hiç tatmadığı yoğunlukta bir özlemledoldu. Guinalle. O gitmişti, kayıp değildi ama gizlenmişti,Misaen'in gömdüğü en güzel mücevherler gibi yeryüzününderinliklerine gömülmüştü, şekilsiz ve parlatılmamış değil,yalnızca eşsiz bir uykuda, kendisini arayanların bulmasınıbekliyordu. Birden aklında bir görüntü belirdi, dağınık kum-ral saçlar, ağartılmamış kumaşa tutkuyla bakan yeşil gözler.Silkinerek görüntüden sıyrıldı ve içini bir kararlılık hissi dol- 568

durdu. Bu her neyse bundan kurtulmak zorundaydı, çıkrpGuinalle'yi kurtarmanın bir yolunu bulmalıydı. Daha azı kabul edilemezdi.

>Tf'

DETİ Rannion ÇiFtuĞinin KjkLinfiLARi,KEL ÛFCAYEİİ,Son-Yûzın 43'ütf^Tf ?yanık mısın?" Livak dirseğinin üzerinde doğrula-£^ rak meraklı gözlerle bana baktı, büyüğü yarıyı^Jlgeçmiş, küçüğü ise Ön-Güz'ün gelişini müjdele-yen dolunaydan yalnızca birkaç gün uzakta olan ayların ışı-ğında gözleri kocamandı.Başımla onaylayıp derin bir iç çektim. "Artık uyanığım.""Düş mü görüyordun?" diye sordu, sesinde o gerçektennefret etmeye başladığım tereddütle. "Anladığım kadarıyla yalnızca bir başkasının düşlerini gö-rüyorum." Oturup gerinerek omuzlarımın gerginliğini açma-ya çalıştım. Temar bedensiz olmanın daha da kötüleştirdiğidehşetler yaşamış olabilirdi, diye düşündüm ama anılarınınuyku kaslarıma attığı düğümler yüzünden benim ikimiz içinde yeterince acı çektiğime inanıyordum. "Sanırım Temar'mnesillerdir algıladıklarının bir parçasını, birinin duygularıonunla bağ kurmasına engel olacak kadar güçlü olduğundagörebileceği şeyleri görüyorum, tabii ki bunlar sana bir şeyifade ediyorsa." Livak'm kuşkucu ve aklı karışmış halini zayıf ay ışığındabile görebiliyordum. Temar'm düşlerinde kendim de yer ala-cak olursam neler olabileceğini düşününce gecenin sıcaklığı-

na rağmen korkuyla ürperdim. Kendimi onun gözlerindenmi görecektim? Doğrularak gözlerimi karanlık mekânda do-laştırınca Shiv'ın büyücü-ışığmı ele veren hafif bir yeşil pırıl- ti gördüm. Livak'm dağınık saçlarını şefkatle okşadım. "Bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 332: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

süre uyuyabileceğimi sanmıyorum," diye fısıldadım. "Gidipbacaklarımı açacağım." "Bir tane de benim için iç," dedi yorganın altında boğu-lan, uykulu bir sesle. Shiv'e yaklaşınca alçak sesle Tonin'le konuştuğunu gör-düm. Danışman'm uzanmış bacaklarının arasında küçük birsandık vardı, büyücü-ışığı altında kuşku götürmez bir altınparıltısı fark ettim. "Rysh." Shiv başını kaldırarak sıcak bir gülümsemeyle kar-şıladı. "Uyuyamadm mı?" "Davetsiz misafirim düşlerimi ele geçirmeden asla," diykarşılık verdim, elimden geldiğince yumuşak bir ifadeyle. "Sabahki durugörüyü nasıl yapacağımızı konuşuyorduk,"diye açıkladı Shiv. "Düşünde yine koloniyi gördüğünü mü söyledin?" diyerek meraklı bir ifadeyle başını kaldırdı Tonin, başka soru sormaması için sandığa doğru uzandım. "Nedir bunlar?" Küçük bir broş aldım ve kedinin tüylerinin çarpmasını andıran bir şokla hemen elimden bıraktım. "Koloninin değerli eşyalarından bazıları." Tonin dikkatlibir tutuşla bir yüzüğü alıp sevecen bir ifadeyle bir ipek par-çasına sardı. "Şimdi yapmamız gereken bunların ait oldukları insanlarıbulmak," dedi Shiv, kızgınlıkla yükselen sesi battaniyelerinaltından birkaç başın çıkmasına neden olmuştu. "Biraz daha sessiz olabilir miyiz acaba?" Karanlık bir şil-tenin altından vızıltı gibi bir ses geldi, biraz da şaşırarak bu-nun Viltred olduğunu gördüm. Yaşlı büyücünün tercihini ge-mide kalmaktan yana kullanacağını sanmıştım. "Bunlar sana bir şeyler hatırlatıyor mu?" Tonin sandığıbana doğru uzattı, tereddütle uzanıp sade bir altın yüzüğü al-dım, ülkemdeki erkeklerin çocuklarının ilk adımlarının anısı- na eşlerine hâlâ verdikleri türdendi. Avucuma yerleştirdim veTemar'ı kapalı kapılar ardında tutan parmaklıkları kuşkuylaaraladım. Hiçbir şey olmadı, bu da beni anlaşılmaz bir şekil-de hayal kırıklığına uğratmıştı. Başımı iki yana salladım, çok 571şaşırmıştım. Tonin yüzüğü alıp avucuma küçük bir bel çantası koydu,anahtarlar, bıçak ve kese ileri geri sahmrken uzun zincirlerusulca şıkırdıyordu. Yine bir şey hissetmeyince onu da geriverip sandığı Tonin'den aldım. Çoğunlukla yüzükler vardı,kimi sade, kimi mine ya da kabartmalarla süslenmişti; birkaçağır, yontulmamış taş ve sahiplerine kavuşmak umuduyla ok-yanusu aşmadan önce nesiller boyu eskimiş olan bir sürü demühür vardı. Yüzük ve diğer mücevherlerdeki kesik taşlar ka-çamak ay ışığı altında yumuşak ve gizemli pırıltılar saçıyor-du. Uzanıp fildişi bir kının içindeki ince bir hançeri aldım.Pirinçteki iz Vahil ile geçen o atışmadan sonra kabzanın ona-rıldığı yeri gösteriyordu, yine de Den Domesin'in soylu do-ğumunu simgeleyen, seçkin bir parçaydı. Albarn'm Dala-sor'dan kaçan bir toprak sahibinin yetim kalmış oğlu numa-rasının kolayca anlaşılması yüzünden kızmasını hatırlayıncagülümsedim. Viltred'in bir öksürük nöbetine tutulmasıyla dalgınlığım-dan sıyrıldım, Tonin ona doğru koşturup doğrulmasına yar-dım etti."Viltred, iyi misin?" Dönüp bakınca Tonin'in elini endişeyle yaşlı büyücünün

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 333: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

alnına koyduğunu gördüm. Bu loş ışıkta bile rengi sağlıksızgörünüyordu. "Ne yaptığını sanıyorsun?" Yaşlı büyücü, Tonin'in eliniuzaklaştırdı ama ikinci bir nöbete kapılarak nefessiz kaldı,kollarını karnında kavuşturmuştu. "Bunu iç." Tonin yaşlı adamın huysuz cevabım duymaz-dan gelip solgun dudaklarına küçük bir şişe götürdü. "Güven bana, etirik büyüyle ilgilenmeye başlamam şifacılık eğitimimsırasında olmuştu. Daemarion manastır hayatına başlayacaktımama babam böylesine önemli bir karar vermeden önce dün-572 y^ biraz daha görmem gerektiğine karar verdi. Vanam'ı sev-diğimi fark ettim, bilirsin, bir türlü gitmek için uygun bir za-man gelmedi, gümüş yüzüğümü aldım, ardından bir proje..." Danışman'm nefes almadan konuşması yüzünden Viltredaraya giremiyordu. O iksirdeki her neyse yaşlı büyücününnefes almasını kolaylaştırmıştı, kaşlarının arasındaki acı doluçatılma da düzelmişti. "Bence hepimiz biraz uyusak iyi olacak," dedi özür diler-cesine Tonin, becerikli elleriyle sandığını toparladı.Shiv esneyerek başıyla onayladı. "Sabah görüşürüz, Rysh." Başımla onaylayıp arkamı döndüm ama büyük salonda Li-vak'la paylaştığımız kuytumuza dönmedim. Bir daha uyuma-yı göze almam mümkün değildi, Temar'm bu yere ait tümanıları uyanmış ve dikkatimi çekmeye çalışıyorken bunun yo-lu yoktu. Uyuyanların arasında dikkatle ilerleyerek duvara tır-mandım ve ayaklarımı eski, aşınmış bir dirseğe dayayıp din-lendirebileceğim bir yer buldum. Ama onu eski haliyle degörebiliyordum, Den Rannion'un kâhyasına uygunsuz birbenzerlik gösteriyordu. Kemerli burnu küt bir çıkıntıya dö-nüşmüş, kısık gözleri ise oluklu taşta boş bakan oyuklardıyalnızca. Derin bir nefes alıp sabahı beklemek üzere yerleş-tim. O zaman bütün bunların son bulacağına yemin ettim,aksi halde Planir'in kılıcımın altında bazı soruları cevaplama-sı gerekecekti. Tabii ki bu senin kılıcın değil, diye kendimitersledim; şu Temar denen delikanlının, cevapları tehdit yo-luyla aramak da onun tarzı, senin değil. Bunun doğru oldu-ğunu umuyordum, anlamak giderek zorlaşıyordu. Gece ilerledikçe nöbetçilerin düzenli adımları ve nöbet de-ğiştirirken usulca konuşmaları beni az da olsa rahatlatmıştı.Sonunda güneş Misaen'in bu yabancı diyarlar için uygun gördüğü hızla doğdu, gözleme noktamdan baktığımda günışığı sütbeyazı sislerle çevrili koruyucu duvarlar arasında top-lanmış birliğimizi ortaya çıkardı. Dertop olmuş şekiller kıpır-danarak örtülerin altından çıkıp hacetlerini görmeye, bir lok-ma mayasız ekmek eşliğinde bir içecekle alçak sesli sohbetle-ri paylaşmaya başladılar. Gece nöbetindeki son adamlar min-netle pelerinlerine sarılıp kukuletalarını da gözlerinin üzerineindiriyor, yakmdakilere yüksek sesle konuştukları için şakay-la karışık küfürler yağdırıyorlardı. Başbüyücü çadırından çıkar çıkmaz tünediğim yerden at-layarak ona doğru yöneldim, Halice'in yanından geçerkenuzattığı yiyeceği elimi sallayarak geri çevirdim. "Şu madenler için durugörüye ne zaman başlayabilirsiniz,Planir?" diye sordum, nezakete gerek duymadan. "Gereken büyücüler uyanıp kahvaltı eder etmez," diyekarşılık verdi Başbüyücü, erkenden ortaya çıkmamaları karşı-sında çok hafif bir şaşkınlık belirtisi göstermişti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 334: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Kimlere ihtiyacın var?" Tüm kemancılar toplanır toplan-maz bu gösteriyi sahneye koymaya kararlıydım. "Biri Viltred'i uyandırsın lütfen," diye arkaya emretti Pla-nir, gözleri benimkilere kilitlenmişti. "Ben uyanığım, Başbüyücü," dedi ters bir ifadeyle yaşlıbüyücü, bir elinde buharı tüten bir fincan çay tutmuş, diğerelinin şiş eklemlerini de canı yamyormuşçasma koluna sürtü-yordu. "Ne yapmamı istiyorsun?" "Durugörü," diye kısaca cevap verdi Planir. '"Sar, nereler-desin?" "Buradayım." Usara esneyerek çenesini takırdattı ve yüzü-nü buruşturarak titreyen eliyle gözlerini ovuşturdu. "Bağışla-yın, dün nehir yatağındaki şu kanalı temizlerken işi birazabartmışım." Rasgele bir ifadeyle beni başıyla selamladı, bende karşılık vermek için başımı kaldırdığımda ise gözle görü-lür şekilde ir kildi. "Neye bakıyorsun?" diye çıkıştım. "Gözlerinin renginin bu şekilde parlayarak değişmesi samrım birçoğumuzu rahatsız ediyordur," diye Usara'mn yeri574 ne cevap verdi Planir, ses tonu teskin edici olsa da ben suspus olmuştum. "Bu yazılı kayıtlarda kesinlikle rastlamadığım bir etki amaslına bakarsak şu rüya meselesinin de hiç bahsi geçmiyordu." Danışman Tonin arkamda belirdi, mürekkep lekeleriçindeki yeleğinin önünü alelacele bağladıktan sonra yardım

cı olan bir öğrenciden bir kucak dolusu parşömen aldı. Buhimayesi altındaki Parraü'di, Vanam'm bilginlerine hediye et-tiği gümüş mühür yüzüğünü takmak şöyle dursun, çıraklıkdöneminin bile ancak yarısında olabilecek yaşta olduğunusandığım, sırma saçlı bir Ensaiminli idi. "Durugörüyü bu ka-dar erken yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkürler, Başbüyü-cü. Bu nezaketinizi çok takdir ediyorum." "Naldeth nerede?" Viltred ters bir ifadeyle etrafına bakı-nırken kıpır kıpır genç büyücü özür dilemeye pek gerek gör-meksizin savaşçıları iterek aralarından çıkageldi."Nerede olmamı istiyorsunuz?" "Senin guruba katılmana ihtiyacım olacak." Planir kolları-nı sıyırırken Shiv yeşil keresteden kesilmiş kaba bir masaya,yaklaşık bir kol boyu genişliğinde gümüş bir kâse yerleştirdi.Bir tulumdan sade nehir suyu döktü ve parmaklarını şaklat-masıyla gümüş kâse zümrüt rengi bir ışıkla doldu, paralı as-kerler sessizce izlerlerken yayılan ışık etrafta toplanan hayretiçindeki yüzleri aydınlatıyordu. Onlara cahilce meraklarını gi-dip başka yerde gidermelerini söyleme arzumu bastırdım. Viltred elini kâsenin kenarına koyunca bu defa da birbiri-ne karışan mavi ve yeşil ışıklarla parlamaya başladı. Usara,Planir'e başıyla işaret verip kendisi de ellerini kâsenin kenar-larına koydu ve renk çemberine sarımsı bir ton eklendi. Nal-deth ellerini uzattı, avuçları suya bakıyordu, girdap gibi dö- nen şekil kırmızı bir tonla ısındı. Sular giderek daha hızlıdönmeye başladı, sıvı bir girdaba dönüşüp kabararak başdöndürücü bir spiral şeklini alınca Planir iki elini birden gir-dabın ortasına daldırdı ve kâse muazzam bir tapmak çanı gi-bi çınladı. Arkamda izleyen paralı askerlerin kıpırdanarak mı-rıldandıklarını duyuyordum ama Planir'in çelik grisi gözleri-mi mengene gibi kavramıştı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 335: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"İzle ve bana tanıdığın şeyleri söyle." Başbüyücü elleriniaçınca onlardan bir görüntü yükseldi, boşlukta bir daire oluş-muştu, kenarları durmadan değişen büyülü renklerle bezeliy-di. Sabahın ilk saatlerinin sisleri arasında görüntünün berrak-lığı hayret vericiydi. Görüntü hareket edip hızlanarak daire-ler çizdi, sonunda koyun olduğu bölgeyi, büyücünün demir-li duran gemisini gördüm. Kırpıştırdığım gözlerim bildikleritüm yeminleri ederek bana hareket ettiğimi söylüyor, kulak -larımsa onları kesin olarak reddediyor, ortada kalan midem -se fena halde bulamyordu. Daha önce beni hiç deniz tutma-mıştı ama Livak gibi bundan muzdarip olanlara karşı bundansonra daha anlayışlı olmayı aklımın bir köşesine yazdım. Nehir büyülü aynanın altında hızla akıyor, her iki yanda-ki kıyılar daralıyor, giderek sarplaşıyordu. Akıntının girdapgibi dönen yeşiline beyaz sular karışıyordu, sahil ovalarınındaha düz olan çayırları küçülürken ormanlar suyun kenarınadoğru yaklaşmaya başlamıştı. Görüşüm, beni her nasılsa bumanzaranın üzerinde süzüldüğüme inandırınca yalpalayıpsendelediğimi fark ettim, bu büyülü uçuşta bir kuş kadaryükseklerdeydim ama hiç güç harcamıyordum. Bir yandan budeneyimin muhteşem olanaksızlığına kapılmış, bir yandan daboş bir çabayla görüntünün köşesine bakmaya çalışırken ne-redeyse gözden kaçırıyordum. "Orada, biraz geride, yan tarafta, işte boğazın girişi!" Te-mar'm anıları saklı tutuldukları yerden gürültüyle boşanıp açıklayamadığım bir endişe içimi korkuyla doldururken söz-cükleri zorlukla bulabilmiştim. Planir bir an gözlerini kapadı ve görüntü gerisin geriye576 döndü, dört bir yandan gelen fısıltılar bunun mideye hiç deiyi gelmediğini düşünenin yalnız ben olmadığımı gösteriyor-du. Büyüdeki gün ışığı, eğreltioüarı ve fırsatçı çalıların sivrikolları neredeyse tamamen gizlediği, küçük bir akarsuyun ka-yalık yataktan köpürerek akıp ana akıntıya karıştığı dar bir ge-çidin üzerinde parlıyordu. "Burası tam olarak nerede?" diye sordu Planir, görüntüyekendi açısından dikkatle bakıyordu. "Madenci yerleşim merkezinin nehre göre biraz yukarısın-da." Daha bildiğimin farkına vararrıadan cevabı söyleyiver-miştim. "Temar ile Den Fellaemion kurtulanları gemilerebindirip kaçırmayı başardılar, sonra da gemileri bağladıklarıyerden uzaklaştırıp onları madenlere kadar yürüttüler." Biranı seli beni boğacak gibi oldu, bağmşmalar, ağlamalar, can-larından başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan insanlarınkendilerini kurtarmak için her şeylerini ortaya koyanların et-rafında yumak olurken çaresiz öfkeleri. "Nerede olduğunu biliyor muyuz, 'Sar?" Başbüyücü gençbüyücüye döndü, gücünü büyüye aktarmaktan yüzü kaskatıkesilmişti."Evet," dedi kısaca. Planir ellerini çırptı ve alelacayip görüntü gitti, geriye yal-nızca soluk sabah ışığında ovaladığım gözlerimin önündengitmeyen beyaz bir leke kalmıştı. Paralı askerler dağılmayabaşladılar, kısık sesli konuşmaları hayret ve kuşku doluydu,bazıları dikkatleri başka yerde olduğundan göremedikleri şey-lere takılıp tökezliyorlardı. "Başbüyücü!" Kalion ite kaka geçerek bize doğru geldi,tam bir kızgınlık ifadesiyle tombul gıdıları kat kat olmuştu."Ocak-Ustası." Planir onu sade bir nezaketle karşıladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 336: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Neden bu durugörü için uyandırılmadım? Grubu sabit-lemek için en bariz tercih olacağımı düşünmüştüm ve..." "Başbüyücü!" Shiv'in sesindeki endişe tüm başları onadoğru çevirdi. Hâlâ gümüş kâsenin üzerine eğilmiş duruyor, 577tek başına durugörü yapıyordu. "Aklıma geldi, nehir boyunusu havzasının diğer tarafından izleyebilir, böylece sahildendaha uygun bir yol olup olmadığını görebiliriz. Şu bulduğu-ma bir baksanıza!" Parlayan suya bakmak için başında toplandık. Kâse sahil

açıklarının durgun sularında sakince duran üç gemiyi göste-riyordu, Temar'm çalman Somon ile karşılaşmasından hatırla-dığım koyun hemen açıklarında demirlemişlerdi. Başımı kal-dırdığımda tüm yüzlerin asıldığını gördüm. "Elietimmler koloninin gemilerine orada saldırmışlardı,"dedi Tonin'e, o da düşünceli bir ifadeyle kat kat olmuş birparşömeni incelerken başıyla onayladı. Bu boyuttayken gemiler gerçek birer gemiden çok bir ço-cuğun oyuncakları gibi görünüyorlardı. Yine de hiçbir çocu-ğun oyuncağında güvertede ve donanımlarda hareket edenküçük figürler olmazdı; en azından Hadrumal'ın dışında. "Bu bir kandırmaca olabilir mi?" diye birdenbire sordum,Buz Adalıların daha önce ölümcül bir şekilde kullandıkları il-lüzyonları hatırlamıştım. "Öyle olması için bir neden göremiyorum," dedi Planir,düşünceli bir ifadeyle. "Zaten burada olduğumuzu bilmeleriiçin bir neden de yok." "Bundan emin misiniz?" Otrick ite kaka geçip Başbüyü-cü'nün yanma geldi. "Buraya bizi takip ederek gelmedilermi?" "Sanmıyorum," diye düşündü Planir. "Çapı biraz daha ge-nişletip sahili biraz gösterebilir misin, Shiv? Hayır, işte ora-da, orası iyice yerleşmiş bir kamp. Bana kalırsa bu iç bölge-leri keşfetmek üzere kurulmuş bir üs. Rica etsem gemilere dönebilir misin, teşekkür ederim. Bakın, o yelkenlinin direğieğrilmiş, suyun epey üzerinde yüzen şuradaki gemide de birmevsimin yol açtığı yıpranma görülüyor." Başbüyücü başını kaldırıp kâsenin çevresinde oluşan çem-bere baktı. "Bana kalırsa bu yazı burada geçirmek üzere gel-miş bir keşif ekibi, çizelge çıkarıp araştırma yapıyorlar. An-cak kesin olan şu ki bu aynı zamanda Elietimmlerin burayaolan ilgisinin bizimki kadar acil olduğunu da gösteriyor." Ba-na baktı. "Prens D'Olbriot burada yeniden bir koloni kurma-yı düşünüyorsa, şu andaki kiracılardan bazılarını çıkarmakzorunda kalabilir." "Böyle bir hizmet için Sieur'e büyük bir hizmette bulun-muş olabiliriz," diye düşündü Kalion, dikkatli bir ifadeyle. "Bu düşman, değil mi?" Arest, Kalion'u bir kenara iterekkâsenin üzerine eğildi, o karanlık bir ifadeyle yüzünü buruş-tururken şişman büyücü yerine geçmeye çalıştıysa da bunubir daha düşünerek vazgeçti. "Aramıza katıldığın için teşekkürler." Planir savaşçıyı ha-fif bir ironiyle selamladı. "Peki, onlar konusunda ne yapacaksınız?" diye sorduiriyarı paralı asker. "O gemilerin boylarına bakılırsa sayıcabizden dört-beş kat üstünler. Bizi bulurlarsa öldük ve Poldri-on'a geçiş biletini aldık demektir. Onları ya öldürmeniz ya da

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 337: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

yakalamanız gerek." "Ne kadar uzaktalar?" diye düşünceli bir ifadeyle Shiv'esordu Planir."Deniz yoluyla ancak iki günlük mesafede." "Çok yakınlar." Başbüyücü yüzünü buruşturup başını sal-ladı. "Galiba haklısın, asker-başı. Onlara arkamızı dönmeyi yada yaptıklarımızı öğrenmelerini göze alamayız." "Yani onları öylece öldürecek misiniz?" Tonin dehşetedüşmüştü."Bunu yapmamamız için bir tek iyi neden verebilir mi-

sin?" diye meydan okudu Arest. "Bizi bulacak olurlarsa rün-lere ikinci bir kez bakmaya bile gerek görmeden hemen öl-dürürler!" Bilgin üzüntülü bir şaşkınlıkla sindi. "Öyle kararlar almak, en yüksek masalarda yer almanın 579bedellerinden biridir." Kalion bu düşünce karşısında hiç derahatsız olmuşa benzemiyordu. "Bu bir devlet meselesi, Da-nışman." "O piçleri birazdan oyun dışı bırakacağım." Otrick'in el-leri kâsenin üzerine uzanırken gözleri mavi alevler saçıyordu. "Onları gereksiz yere uyarmak istemiyorum." Planir eliniOtrick'in koluna koyarak onu uyardı. "Rüzgâr ve dalgalarıkullanın, Shiv ile birlikte çalışın ve gemileri de o kayalaradoğru sürün. Şimdilik bu yeterli olacaktır." "Ejderha yok mu?" diyerek yüzünü buruşturdu Otrick,uzun boylu büyücüye bir mastı ile kapışmak üzere olan birteriyer gibi bakıyordu. "Ejderha yok," dedi Başbüyücü, tartışmaya meydan bırak-mayan bir ses tonuyla. Livak yanıma geldi ve utanmaz derecede hırslı bakışları-mız karşısında iki büyücü başlarını suyun üzerine eğdiler.Otrick'in saçları kır ve darmadağınıktı. Shiv'in siyah saçlarıbu defa düzgünce örülmüştü, bu şekli paralı askerlerin ço-ğunda görmüştüm. Küçük gemilerin üzerindeki gökyüzü kararmaya başladı;okyanustan beyaz, ardından gri, ardından uğursuz kapkaragirdaplar halinde bulutlar toplandı. Birbirlerinin üzerine bin-diler ve karanlık buhar kuleleri arasında yıldırımlar düşmeyebaşladı, bunu ardından şimşek sesleri gelmeden görmek tu-haftı. Sular durgun ve mavi iken yeşil akıntı girdapları oluş-maya başlamış, çapa iplerini çekiyorlardı, gemiler salınıp dal-galanıyor, patlayan köpüklerin beyaz dişleri onları dövüyor,rahat vermiyordu. Güvertelerdeki minik figürler artık koşuş-turmaya başlamışlardı, yelkenleri topluyor, savrulan iplerle boğuşuyorlardı. Bir şey karşısında kaçarak sindiklerini gör-dük, sert bir dolu yağmuru onları buz gibi darbelerle ceza-landırıyor, etraftaki suları delik deşik ediyor ama gemileri de-niz dibine takılı pençelerinden koparmaya başlayarak onlarıkaçınılmaz bir şekilde kayalık sahilin kucağına doğru sürük-leyen dalgaları yavaşlatmıyordu. Yanımdaki Livak'm ağırlığını diğer tarafa verdiğini hisset-tim. "Kenara çekil, kaltak." Viltred'in kaba sözleri üzerine irki-lip başımı kaldırdığımda, daha yarım solukluk süre geçme-den üç şey oldu. Livak kuşağından bir hançer çekip yaşlı büyücüye doğruatıldı ama Kalion'dan gelen sersemletici bir kızıl ateşle tepe-taklak geri yuvarlandı. Viltred ikisini de görmezden gelerek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 338: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

sıska ellerini Otrick'in en az onlar kadar sıska olan boynunadoladı, sert hareketi masayı, kâseyi ve suyu savurarak uçur-muştu. Relshazlı büyücü iriyarı biri sayılmazdı ama yeterin-ce iriydi, Otrick'in güçlü kişiliği ise zayıf olmasa da ufak te-fek bir bedendeydi. Viltred onu bir anda alaşağı etmiş, tümağırlığıyla Bulut-Ustası'mn gırtlağına çökmüştü. Livak'ı arayınca şaşkın bir ifadeyle kavrulmuş ellerini sık-tığını gördüm."İyi misin?""Gözleri, Rysh, gözleri!" Bölük pörçük sözleri üzerine dönüp Viltred'in saçındanbir tutam yakaladım, başını geri çevirdiğimde göz çukurları-nın yerinde şekilsiz bir karanlık vardı. "Elietimm büyüsü!" diye haykırdım, son anda bırakırkenezici bir acı önce ellerimi uyuşturup ardından da başıma vu-rarak beni diz üstü yere devirdi. Kehribar rengi bir ışık ha-vada sesli bir şekilde parladı, acı dolu gözyaşları arasındanbaktığımda Viltred'in Planir tarafından örülmüş kat kat efsun-lar arasında boğuştuğunu gördüm, geri tepmesi ise beni ye-re savurmuştu. "Tonin, bir şeyler yap!" diye öfkeyle bağırdı Başbüyücü,Viltred onun oluşturduğu bağların içinde boğuşurken içindenküfrediyordu, altın ışınlardan çatır dayar ak yayılan mavi alev-ler Planir'in kollarını tutuşturmuştu. Başbüyücü acıyla yüzü-nü buruşturdu ama konsantrasyonu dağılmadı. Danışman parşömenlerini ıslak çimenlerin üzerine yayıpdağıttı, sonunda Parrail içlerinden birini kaptı ve tekleyerekbirlikte bir efsuna başladılar. Livak bana doğru uzanınca aya-ğa kalkmasına yardım ettim, ben de ondan daha dengeli sa-yılmazdım. Shiv ile Naldeth'in yerdeki Otrick'e yardım ettik-lerini, Kalion'unsa Başbüyücü ile büyülü esaretinden kurtul-mak için hâlâ çılgınca çırpman Viltred'in etrafına acayip, kı-zıl bir alev ördüğünü belli belirsiz fark ettim. Tüm kuşlarıyuvalarından kaçıran bir çığlıkla Viltred bir anda yere yığıl-dı, tüm büyü kaybolurken geride yalnızca bir yanık kokusuve dört bir yandan yükselen korku dolu sorular kaldı. Planir koşup yerdeki Viltred'i kollarına aldı. Yüzündekiölümcül öfke, soluk ya da nabız için yoklayan ellerinin neza-ketiyle çelişiyordu. Danışman Tonin çılgınca cebine davrandıama küçük şişesini çıkardığında tedaviye artık ihtiyaç kalma-dığım gördü. "Yapabildik mi? Kalbi pes etmeden önce onu geri getire-

bildik mi?" diye sonuçsuzca sordu bilgin, kimseden ziyadekendi kendine konuşurcasma. Planir yalnızca başım iki yana salladı, gözleri muazzam biröfkeyle çelik gibiydi. "istilacılardan sakınm!" Temar'm sesi kafamın içinde öylegüçlü çıkmıştı ki kamptaki diğerlerinin de duymamış olma-sına inanamamıştım. Viltred'in kaderi hakkındaki sorularaboş verip ayağa fırladım. "Elietimmlerden sakının," diye haykırdım, daha bir soluk -luk zaman geçmeden bir anda kara üniformalı şekiller üzeri-mize atıldılar, kılıçları yalın ve açtı, soğuk çelik kısa sürede şaşkın kurbanların kanma bulanmıştı. Gafil avlanan paralı as-kerler bu beklenmedik saldırıyı karşılamak için koşturdularama bir an sonra istilacı Elietimmlerin bilgin ve büyücüleri

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 339: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

582 de hiç ayırmadan kılıçtan geçirdiklerini fark ettiler. Yanımda Livak'la birlikte Planir'e doğru koştum, Mina-re'nin önderliğindeki paralı askerler de bize doğru koşuyor-lardı, hepimiz Başbüyücü'nün etrafında sık bir daire oluştu-ran büyücüleri korumak için ümitsizce uğraşıyorduk. Toninçılgınca öğrencilerinden birine doğru koşmaya çalıştı, kızınparlak gökyüzüne görmeden bakan sümbül rengi gözleri can-sızdı, ölümün donukluğu gencecik yüzünü sarmıştı. Ama ikiparalı asker Tonin'i hiç acımadan devirip sürüklediler. "Arkama geç, seni embesil," diye ağlayan danışmana ha-karet etti Minare ve onu Parrail'in şaşkın kollarına doğru sa-vurdu. "O çoktan öldü, sizin de kendinizi kurtarmanız ge-rek!" Minare'nin adamları büyücülerin etrafında çelikten, öfke-li bir çember oluşturdular. Dışarı dönük kılıçları, büyücüleriöldürmek amacıyla sabit fikirli bir şekilde tekrar tekrar üzer-lerine atılan, aldıkları darbeleri umursamayan istilacıları biçi-yorlardı. Dizlerime doğru gelen bir darbeyi savuşturup kılıcımı yu-karı doğru savurarak adamın elini bileğinden uçurdum. Aynıanda göz göze geldik, beyazın çevrelediği o buz mavisi ba-kışlarda yalnızca çılgınlık ve nefret gördüm. Yarasından kan-la birlikte hayatı da akıp giderken Buz Adalı yine de kuşağın-dan bir hançer çekip yanımdan arkaya doğru atıldı ve bir in-tihar saldırısıyla Shiv'i bıçaklamaya çalıştı. Ben ayaklarım kan-lı zeminde kayarak onunla boğuşurken Livak elini bu berbatyumağın içine dikkatle sokup onu hayati organlarından birdefa bıçakladı. Elietimm kollarımın arasında kasıldı, başı ge-riye savrulurken kanı çekilmiş dudaklarından köpükler saçtı.Cesedini üzerimden attım, daha yere değmeden ölmüştü. Uzak güneşe doğru büyük bir alev damlası uzandı ve Ka-lion'un etrafındaki toprağı çepeçevre tutuşturduğunu gör-düm, panik halinde birbirlerine sokulan bilginler alevler çiz-melerini yalarken onun yeleğinin eteklerine sarılıyorlardı. Ki- 583yımdan kurtulan bir avuç Elietimm bu cehennemin etrafını

sarmış, bir açık ararken arkalarından çıkagelen Lessay ile sa-vaşçılarının ellerinde ölüyorlardı, onlar da öfke ve kederleri-nin acısını kendilerini fena halde gafil avlayanlardan çıkarmakiçin yanıp tutuşuyorlardı. Aradan ancak birkaç saniye geçmiş olsa gerekti ki Arest'insert sesi kamp alanında yankılanmaya başlamıştı. Taşların hiçde yeterli bir savunma olmadığı, en az Den Rannion'a oldu-ğu kadar faydasız oldukları ortaya çıkmıştı. "Düşmandan sağolan var mı? Hayır mı? Emin olun!" "Çocuklar, kıçınızı kaldırıp şu duvarlara çıkın!" Mina-re'nin bağırışı öfke doluydu. Arest'in bağırışının ardından Lessay'mki de sertti. "Arka-daşlarınızı bulun, kimlerin yaralı olduğuna bakın ve ölülerisayın!" Bunun üzerine dört bir yandan Lescar aksanıyla sertleşmişsesler duyuldu, yaralılar seslendikçe diğer paralı askerler koş-turup su, sargı ve merhem getiriyorlardı. Hançerlerini kınla-rına sokunca Livak'ı kucakladım ve Halice ile Shiv'i görmeküzere etrafa bakmdık. Birlikteydiler, Halice seri bir hareketleShiv'in kanlı gömleğini yırtarken onun beti benzi atmıştı. "Senden daha az dikiş attığım tuniklerim var, büyücü,"dedi kaba bir duygudaşlıkla, bileğinin hemen üzerindeki çap-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 340: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

raz bir kesikteki kanları yıkarken. "Kılıç kullanmayı her kim-den öğrendiysen savunmanda felaket bir açıklık bırakmış; sa-na birkaç ders vermem gerekecek!" "Boş ver onu! Shiv, buraya, yanıma gel!" Planir eğrilmişgümüş kâseyi yerden kapmış, hızlı adımlarla bize doğru ge-liyordu, kâsenin çeperi artık biçimsiz bir elips şeklindeydi. Başbüyücü bir elini üzerinden geçirdi, sabah sislerinin sonkalıntıları emilip birleşerek kâsenin çamurlu tabanında küçükbir birikinti oluşturdu. "Elin." Planir, Shiv'in kandan hâlâ kaygan olan parmakla-rını yakaladı, kendi bileğindeki derisi sıyrılmış yanıklar dagömleğinin kavrulmuş keteninin altında kıpkırmızıydı. Rengârenk bir ışık parlayarak suyun yüzeyinde bir görün-tü oluşturdu, Elietimmlerin demirlemiş oldukları koy, köpük-lü dalgalara uzanan kayalıklar, yalnızca rüzgârın bir kıpırtıgetirdiği ormanın ağaçları oradaydı, kamptan ya da gemiler-den ise eser yoktu."Kahretsin!" diye patladı Başbüyücü. "Tonin, gel buraya!" Hâlâ titreyen bilgin kâsenin içine baktı ve ellerini ovuştu-rarak anlayamayan bir ifadeyle başını salladı. "Hâlâ oradalar ve bir şekilde saklanıyorlar mı yoksa başkabir yere mi gitmişler?" diye sordu Planir. Tonin yine başını salladı. "Bunu anlamam mümkün değil,Başbüyücü." "Üç ölü, birkaç da yaralımız var, ikisinin durumu ağır,dövüşemezler," dedi Arest, hızla yaklaşarak. "Ya bilginler nedurumda?" Parrail, Tonin'in arkasından üzgün gözlerle baktı, gözyaş-ları yüzündeki lekelerin üzerinden ince ince süzülüyordu."Keir ile Levia'yı öldürdüler, Danışman...""Kaç yaralınız var?" diye sordu Arest. "Altı," Parrail ürpererek derin bir nefes alıp omuzlarınıdikleştirmeye çalıştı. "İkisi de öldüler, Alery ile Mera." Yüzümü buruşturdum; benim açımdan bu her üç bilgin-den ikisinin ölü ya da yaralı olduğu anlamına geliyordu. Te-mar'm fırsat kollayan acımasız hâkimiyetinden kurtulmakiçin onlara ve bildiklerine güveniyordum "Ya büyücüler?" Arest etrafına bakıp bir küfür savurdu.Arkasına bakınca Kalion'un hareketsiz bir figürün başında diz çöktüğünü gördüm, gemideyken ona gönülden yardım edeno iki tenteciden biri olan, adı bir türlü aklımda kalmayangenç bir büyücüydü. Şişman büyücü doğrulduğunda yüzükorkunç bir intikam vaat eden bir öfkeyle şişmiş ve morar- 585mıştı. "Shannet ile şu kızını gemiden indirin," diye emretti Pla-nir, Shiv'in elini de, kâseyi de bırakmıştı. "Arest, askerlerinigörevlendir, biz çalışırken bize güvenli bir bölge sağlasınlar.Kalion, buraya gel, lütfen. Shannet ile birlikte çalışıp burayabir bariyer kurun ve gizleyin; ben, Usara ve Shiv hariç kimiisterseniz görev verebilirsiniz." Kalion başıyla onayladı, odaklanacağı bir görevi oluncagözleri kararlı bir ifadeyle alev alev olmuştu. "Beni aşacak tekşey rüzgârda uçuşan közler olacak!" "Bunu sağlayacağım," dedi çatlak bir sesle Otrick, titreyeneliyle boğazmdaki morarmış çürükleri ovuşturuyordu.Başbüyücü dönüp Tonin'e meydan okurcasına baktı. "Danışman, zarar görmemiş olan en yetkin öğrencin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 341: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

kim?""Bu Parrail olabilir," dedi titreyen bir sesle Tonin. "Öyleyse yaralı olsun olmasın onun dışındaki herkesi al vebizi etirik büyüden gizleyebileceğim ya da koruyabileceğinidüşündüğün bir efsun örün," diye sertçe emretti Başbüyücü."Rica ederim hemen işe koyulun." "Ya delikanlıyı ne için istiyorsun?" diye sordu Tonin, biryandan parşömenlerini karıştırırken. "Sen nehre gideceksin, bilgin." Planir ağzı açık bakakalandelikanlıdan bana döndü. "Ryshad, o mağarayı bulman ge-rek, hem de hemen. Sen ve Shiv gemiyi alm, yanınıza 'Sar'ıve Arest'in size verebileceği kadar adamı da alın. Elietimmleren kısa sürede burada olacaklardır. Okyanusu aşabildilersekötü havaya karşı kullanacak büyüleri de muhakkak vardır,bu yüzden bu her an olabilir. Otrick, Kalion ve ben nehrin ağzını uzunca bir süre tutabiliriz ama siz kolonistleri ne ka-dar çabuk bulursanız hepimiz o kadar mutlu oluruz! Aklımın gerilerinde Temar'm coşkusunu fıissedebiliyor-5^6 dum. "Elbette, Başbüyücü," diye karşılık verdim, biraz güç-lükle.

"Ben sizin için öncülük yapabilirim, Minare'den de adam-larının birkaçını isteriz." Livak Halice'in iğnesi için Shiv'inkolunu tutmakta olduğu yerden seslendi. "Haydi git Rysh,biz işimizi bitirirken sen de onu bul." Söyleneni yaptım, güneş sabah gökyüzünü yarılamadangemiye adamları yerleştirmiş ve nehirde yolculuk için dona-nımı hazırlamıştık. Güvertede durup Den Rannion çiftliğinebaktım, yeşilliklerin içinde tek bir kafa görünmese de duvaryolunun her bir güvenli köşesinde okçuların sabırla bekledik-lerini ve siperlerden aşağıya ölümcül bir ok yağmuru yağdır-maya hazır olduklarını biliyordum. Shiv, Kalion'un büyüsü-nün de onlar gibi görünmemekle birlikte tüm bölgeyi ele-mentsel ateşle sardığı konusunda beni temin etmişti, ayrıca

Planir'in gücü ayaklarımızın altında, Otrick'in ustalığı da yu-karıdaki rüzgârlardaydı. Parrail meslektaşlarıyla defalarca te-mas kurmaya çalışarak etirik bariyerleri yoklamış, her başarı-sızlığında kendine güveni biraz daha artmıştı. "Doğru yaptığından emin misin?" diye sordu Livak, tamben aynı soruyu daha usturuplu bir şekilde soracakken amaParrail bundan alınmamıştı. "Kesinlikle eminim, leydim," diye cevap verdi batı Ensa-imin'in büyük ticaret şehirlerinden biri olan Selerima ya öz-

gü kültürlü bir edayla. "Bu sanatlar hakkında şu ana kadarbildiklerimiz üzerine en iyi eğitim görmüş uygulayıcılardanbiriyim," diye açık bir gururla ekledi. "Bu kolonistleri geri getirmek için ne yapman gerektiğinibiliyor musun?" diye sordum, ümitsizliğimi belli etmemeyeçalışarak. En azından Parrail'in yaşça başlangıçta sandığımdan daha büyük olduğunu anlamıştım, yumuşak, kıvırcık kahve-rengi saçları ve kalkık, çilli bir burnu olan, bebek yüzlü birgençti. Tonin'in süslü kakmalarla kaplı sandığını göğsünebastırıp başıyla onaylarken üzgün gözlerinden bu tür tepkile- 587re pekâlâ alışık olduğu anlaşılıyordu. "Yolculuk boyunca teorilerimizi incelemeye devam edece-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 342: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ğim," diye içtenlikle beni temin etti. Teori sözcüğünde endişe verici bir belirsizlik vardı ama bukonuda yapabileceğim bir şey de yoktu. Çocuğun gümüş yü-züğü bilgin olduğunu kanıtlıyordu, değil mi? Halice'e el sal-ladım, o da rıhtımda yanında bekleyen paralı askerlere başıy-la işaret etti. Elimi kaldırarak dümendeki geminin kaptanıylabirlikte olan Shiv'e işaret verdim. Gemi akıntıya da, gelgitede karşı koyarak, serenleri ve direkleri yelkensiz bir halde, el-lerinde hazır tuttukları yaylarıyla küpeşteye sıralanmış paralıaskerleriyle nehre doğru yol almaya başladı. Başlangıçta ya-vaştı ama sonra hızlandı, burnunun yardığı köpükler yeşil birışık saçıyordu. "Arimelin'in izniyle bütün bunlar artık sona erecek," di-ye söylendi Livak, yanıma gelip bir fincan çay ikram etti. Buharı tüten içecekten bir yudum aldım, yaprakların güç-lü tadı boğazımı yakmıştı. "Bunu yapmak istediğinden eminmisin? Her türlü etirik büyüden uzak durmak istesen bunuanlayışla karşılardım..." "Yani Planir'in yanında mı kalsaydım? Kendisini Eldritchsanan bir Elietimm tarafından şişlenmek ya da kendini fazla-sıyla kaptıran Kalion tarafından kızartılmak için mi?" Livakbaşını iki yana salladı. "Poldrion'un iblislerinden biriniÖbürdünya'ya geçiş için rün atmaya davet ederim, daha iyi!" "Bu hoş bir fikir." Çaydan bir yudum daha alırken yüzü-mü buruşturdum. "Yine de yanımda olduğuna memnunum,hele buraya gelirken benden o şeklide uzak durmandan son-ra." "Düşünmem gereken çok şey vardı." Livak bakışlarını birkıvrıma yaklaşırken daralan nehrin akışına dikti. "Seni şu an-da getirdiklerinle birlikte kabul edecek kadar çok isteyip iste-mediğime karar vermem gerekiyordu.""Öyle mi peki?" "Şimdilik." Livak'm bakışları yumuşamamıştı. "Ve o D'Al-sennin'i kafandan temelli söküp atmak için ne gerekiyorsayapılmasını sağlayacağım." Durumumuzun vahimliğine rağmen kendimi olağanüstümutlu hissediyordum. Bana yabancı, Temar'a ise tanıdık ge-len kıyıların geçip gidişini izlerken ona yürekten katılıyor-dum, zihnimin gerisindeki savunmaları yerinde tutmak gide-rek daha da zorlaşıyordu. Güneş tepemizdeki tepelerin kasvetli ve yosunlu uçurum-larının ardına inerken koyağın ağzına ulaşmıştık. Kaptan ge-miyi dikkatle ilerleterek duru bir havuza soktu, geminin altıçakıllara gürültüyle sürtünürken yüzünü buruşturdu. "Şimdi nereye, Shiv?" diye sordum, iki büyücü ve Parra-il küpeştede Livak ile durduğumuz yere gelirken. "Hiçbir fikrim yok. Yani doğru yerdeyiz, buna şüphe yokama bir mağara göremiyorum." Başım salladı. "Durugörüyaptım ama yok, hiçbir şey yok." "Bir şey benim şu akarsuyun uzak yakasındaki yüzeyin al-tım araştırmamı engelliyor," diyen Usara düşünceliydi. "Bu-nun bir anlamı olmalı." "Parrail?" Bir parşömeni kendini savunurcasma göğsünebastırmış, iri gözlerle duran genç bilgine döndüm. "Üzgünüm," diye kekeledi, "üzgünüm ama sıra dışı hiç-bir şey bulamadım." "Bu yerin etirik büyüden korunuyor olması için de bubeklenir zaten." Livak sesindeki alaycılığı yumuşatmıştı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 343: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Usara'nm ipucunu izleyelim. Buril ve Tavie, siz de Dizimle-siniz." Görünüşe bakılırsa Halice'in sözü Livak'a paralı askerlerüzerinde bir parça otorite sağlamak için yeterliydi, adlarınısöylediği ikisi seve seve geminin sandalına indiler, diğerlerigözlerini dört açıp gemiyi koruyacaklardı. Ben daha ağır 589adımlarla izledim, duygularım iyice allak bullak olmuştu vebu etirik büyüyle karşılaşma riskine sıcak bakmıyordum,ümitsizce Temar'dan kurtulmayı istiyor ve durmadan onungölge gibi varlığıyla gözlerimi ve ellerimi örtmesine engel ol-maya çalışıyordum. Bodur bir ağacın iyi bir bağlama yerioluşturduğu kayalık bir çıkıntıya vardığımızda başım iyicedönmeye başlamıştı. Ayaklarım yere basıp da o akarsudan yu-karıya ilerlemeye başladığımızda ise bu his daha da kötüleş-ti, duyularım altüst olurken geçidin duvarları üzerime doğrugeliyordu, zaman içinde donmuşlardı ama her an üzerime yı-kılmaya hazırdılar. "Faydası yok, hiçbir mağara ağzı bulamıyorum," dediUsara, bariz bir sinirle. "Burada hiç iz yok," diye seslendi paralı askerlerden biri,feci şekilde kırılmış burnunun bozduğu yumuşak yüz hatlarıve küt bir boynu vardı. "Burada da," diye katıldı arkadaşı, galiba bu Travie idi, ikimevsimlik bir çocuğunkine benzer bir göbeği olan, iriyarı birayıydı. Livak bir dağ keçisi çevikliğiyle incelediği dar çıkıntıdanaşağı baktı. "Bütün buralar Misaen yaptığından beri el değ-memiş gibi duruyor," diye yorumladı. "Shiv?" "Ne?" Büyücü büyü yapmakta olduğu taşlık bir oyuktakibirikintiden başını kaldırdı. "Hayır, gördüklerim arasında işeyarar hiçbir şey yok." Bana döndü, yüzünde ölümcül bir cid-diyet vardı. "O mağarayı bulabilecek tek kişi Temar D'Alsen-nin'dir." İlk tepkim kılıcıma davranmak oldu ama bunun yerine el-lerimi kuşağıma sokmayı başardım. "Ne demek istiyorsun?" "Temar'm bize yol göstermesine izin vermelisin." Usarakollarını kavuşturdu. "Tek yol bu, Ryshad." Ağır ağır başımı salladım, hay kırarak karşı koymak istiyor590 ama sözcükleri bulamıyordum. Livak uygun bir ağaçtan ko-layca inip yanıma gelerek ellerini yüzümün iki yanma koyduve bakışlarımı kendisine yöneltti. "Bak bana, Rysh," dedi usulca. "Arimelin korusun ki, bu-nu bir daha görmek istemiyorum ama bu mağarayı bulmanondan kurtulmanın tek yolu, değil mi? Saedrin'in hayaları aş-kına, senden ne istediğimizi herkesten daha iyi anlıyorumama bunu yapmak zorundasın, kendini kurtarmak için." Haklıydı, ona da, Prensin bana bu uğursuz kılıcı verdiğigüne de sövüp duruyordum. Başka ne seçeneğim vardı ki?Ölüm mü? Şu Temar D'Alsennin'i Saedrin ile kendi hesabınıgörmeye bırakabilsem, Öbürdünya'ya geçip oranın nasıl birhayat sunduğunu görmek fena mı olurdu? Bitkindim, öylebitkindim ki. Kendimi tek parça halinde tutmak, Temar'a kar-şı çökmeye yüz tutmuş savunmamı korumak için verdiğim,artık bir an bile durmayan mücadeleden tükenmiştim. Artıkkendimi tanıdığımdan bile emin değildim, mevsimler geçtik-çe bende çok şey değişmişti. Kendime güvenebilir miydim?Pek sayılmaz ama kesin bildiğim bir şey vardı... Livak'a gü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 344: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

venebilirdim. Titreyen elimle uzanıp onun ince parmaklarınıdudaklarıma götürüp kupkuru bir öpücük kondurdum. Göz-lerimi kapatıp diğer elimi kılıcımın kabzasına koydum ve ka-ranlık, dipsiz bir çukurda yitip gittim. KEL Af^âYEn M AD En YERJLEŞİİİİ UIER^EZİ,Son-YAzm 43'üTemar gözlerini kırpıştırarak sendeledi, kendini ayaktabulunca ne olduğunu anlamamıştı, elini uzatıp birağaç dalma tutunarak dengesini buldu. Nasıl olup daburada uyanmıştı? Yoksa bu da efsunun etrafında dokuduğu,sonunda gerçeklik illüzyonunu yırtıp onu bir kez daha karan-lığa mahkûm edecek olan o eziyetli düşlerden biri miydi?Hayır, bu gerçekti; bu gün ışığıydı. Ayaklarının altındaki oy-nak taşları, tutunan elindeki ıslak yaprakları hissedebiliyordu.Etrafını saran çiçek ve çalıların yemyeşil ferahlığının kokusu-nu alabiliyordu, rutubetli havayı ciğerlerine çekebiliyordu.Bu kendisini deliliğe sürükleyecek yasak bir gerçeklik görün-tüsü değil, gerçeğin ta keridisiydi. O ilk duygu coşkusu yeri-ni sinsi bir baş ağrısına, kol ve bacaklarmdaki hain bir güç-süzlüğe bıraktı. Acaba hasta mıydım, diye düşündü, çocuklu-ğunda geçirdiği hummayı belli belirsiz hatırlayarak. Hayır,hezeyanından uyanıp babasını ve kardeşlerini ebediyen yitir-miş olduğunu, Öbürdünya'da tesadüfen karşılaşabilecek olsa-lar da birbirlerini bir daha asla göremeyeceklerini fark edişi-ni düşünmemek daha iyiydi. Yanındaki bir ses tereddütle konuşunca Temar kaşlarınıçattı, hızla söylenen, tuhaf ifadelerin geçtiği cümleden bir an-lam çıkaramamıştı. Kimdi bu adam? Farklı bir dili olan uzakbir diyardan geldiği besbelliydi. Temar'dan on yaş kadar da-ha büyük görünüyordu, uzun siyah saçları ve sarımsı teniyle boyu da ondan biraz daha uzundu. Giysilerinin kesim ve di-kişleri tuhaftı, bir zamanlar yaprak yeşili, güzel bir ketengömlek olan paçavraların altında kan lekelerine bulanmış bir592 sargı vardı. "Temar D'Alsennin?" diye yavaşça tekrarladı adam. Aksa-nı hâlâ kavranması zor olsa da, Temar en azından kendi adı-nı tanımıştı. İhtiyatla başıyla onayladı ve aklındaki en acil so-ruyu sordu. "Kimsin?" Adam kaşlarını çattı, ardından kendi göğsüne parmağıylavurarak tane tane konuştu. "Shiv." Temar bu kadar da olsa bir karşılık vermeyi düşünemedive yabancının neden bu kadar huzursuz göründüğünü meraketti. Bir an gözlerini kapadı ve hızla anılarını karıştırdı, düş-lerinin kaoslarını acımadan bir kenara atarak efsun aklını on-dan ayırmadan önceki son anlarını aradı. İşte buydu, yardımgelene dek güvende kalması için Desise ile dokunmuş bir uy-kuya yatırılmıştı. Temar gözleri bir anda açılarak yeşilli ada-ma doğru bir adım attı, sözlerinde bariz bir meydan okumavardı."Buraya nasıl geldim?" Adam çaresizce omuz silkti ve Temar'm yanından arkasın-da duran birine baktı. Temar bu şekilde gafil avlamalarınaizin verdiği için kendi kendine kızarak hızla döndü ve arka-sını korumak için bir adım yana kayarak sırtını duvara verdi. "Buraya sana yardım etmek için geldik," dedi Temar'danbirkaç yaş daha genç olan bir delikanlı, karmakarışık kahve-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 345: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

rengi saçların çevrelediği kalkık burunlu yüzü gerginliktensolmuştu, bir elinde de arası tuhaf notlar ve parşömen par-çalarıyla dolu küçük bir kitap vardı. "Adım Parrail ve birazefsun bilgim var." Sözlerine aşırı itina göstererek konuşuyor-du ve samimi olduğu besbelliydi. "Sizin deyiminizle Desise,"diye telaşla ekledi.Bütün bunlar çok iyiydi ama Temar'ı asıl endişelendiren

gördüğü diğer insanlardı. Koyağın ilerisinde muhafız olduk-larını tahmin ettiği iki adam daha vardı ve onu içten bir me-rakla süzüyorlardı, daha yakında ise karmakarışık kızıl saçlarıolan alımlı bir çiçek, kollarını kavuşturmuş duruyordu, çi-men yeşili gözleri nefreti andıran bir ifadeyle alev alevdi. Te-mar bunun karşısında biraz çekindiğini hissetti, ne yapıp dabu kadını kızdırmış olduğunu düşünemiyordu. Tabii ki de-kolte kısa pantolonuna ve erkeksi yeleğine bakılırsa ona buşekilde hitap etmenin uygunluğu da tartışılırdı. Bu eşkıya çe-tesinin son üyesi ise orta boylu, seyrelmeye başlamış, açıkrenk saçları ve keskin gözleri olan sessiz bir adamdı, bir türuzun cüppesi vardı ve Temar'm görebildiği kadarıyla silahsız-dı. Bir tür rahip miydi? Temar etrafına bir daha bakmmcayalnızca korumalarla kadının silah taşıdıklarını görerek rahat-ladı. İş kavgaya dökülecek olursa, rünler karşı taraf için çokda ağır basmazdı. Elini kalçasına götürdü, kılıcının tanıdık temasını hissede-rek rahatladı ve içgüdüsel olarak aşağı baktı. Gördüğü şeyonu iliklerine kadar ürpertmişti. Bu kendi eli değildi; dahayaşlı, daha genişti, tırnakların çevresine yağ işlemişti ve ko-yu tenliydi, eklemlerinin civarında sıra sıra küçük, solgun ya-ra izleri vardı, tıpkı eşi gibi çok çalışmış bir eldi. Temar ikielini de uzatıp baktı, titremelerine engel olamıyordu, ağzıhayretle açık kalmıştı. Bunlar bir zanaatkarın elleriydi, hiçbirsoylu kandan böyle güçlü, işçileri hatırlatan parmaklar çık-mazdı. Babasına ait olan büyük safir de yoktu ama orta par-mağın etinde derin bir ezik izi vardı, kesinlikle bir yüzük izi-ne benziyordu. Delirmiş miydi? Efsunun boğucu karanlığıyla kendisineeziyet eden çılgınlığa yenik mi düşmüştü sonunda? Dehşetduygusu onu tam anlamıyla ele geçirmek üzereydi. Sendele-yerek dizüstü düştü, sivri kayaların acısını duymuyordu bile.Gözlerinin önündeki görüntü değişip bulanıyor, ucuz ve de- folu bir camın ardından bakıyormuşçasma her şey çarpıklaşı-yordu. "Gel haydi." Shiv denilen adam kolunun altından tutup594 kalkmasına yardım etti. Temar'm görüşü berraklaştı ama buadamdan kısa değil daha uzun olduğunu fark edince şaşkın-lığı bir kat daha arttı. Aşağı bakınca kirli bir deri pantoloniçindeki uzun, kaslı bacaklarını gördü, olması gerekendençok daha uzun ve geniş çizmelere doğru uzanıyorlardı. Te-mar hiçbir zaman böyle giysileri ya da çizmeleri olmadığın-dan emindi. Neler olmuştu ona? Kâtip, ya da her neyse, Temar'm diğer yanma doğru koş-turdu. "Bir büyünün, bir efsunun etkisindesin, bunu yapanLeydi Guinalle idi. Buraya seni ve dostlarını eski haline dön-dürmeye geldik, tabii gizlendiğiniz o mağarayı bulabilirsek." Guinalle! Adamın tane tane sözcükleri arasında bu ismiseçtiği anda Temar'm kendisi için duyduğu tüm endişelerazaldı. Bu düşünceye dört elle sarıldı. Guinalle... o yardım

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 346: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

edebilirdi, o neden bu korkunç değişime uğradığını bilirdi,o etrafını saran, tehdit eden, alay eden tüm soruları cevapla-yabilirdi. "Guinalle nerede?" Sargılı adam adeta aklından geçenleriduyuyordu. Temar ellerini silkip kaşlarını çattı, uyuşmuş el ve ayakla-rı yeniden canlanıyordu. "Ondan ne istiyorsunuz?" "Onu kendine getirmek, uyandırmak istiyoruz," dedi te-reddütle parşömenli delikanlı. "Denizden gelen istilacılara karşı kendimizi savunmamıziçin onun yardımına ihtiyacımız var," diyerek söze girdi dü-şünceli adam, tane tane sözcüklerini bariz bir özenle seçiyor-du ama aksanı Temar'a hâlâ yabancıydı. Kızıl saçlı kızın hız-la ve öfkeyle söylediği şeyden ise tek kelime bile anlamamış-tı, konuşması anlaşılmaz bir geveleme gibiydi.Delikanlı elini cebine daldırıp Temar'a bir yüzük uzattı,

üzerindeki tepe işlemesi silinip adeta bir gölgeye dönüşmüşolan aşınmış, eski püskü bronz bir yüzüktü bu. Bu, Den Ran-nion Ailesi'nin armasıydı, bir hizmetlinin bağlılığını ve sta-tüsünü göstermek için taktığı yüzüktü. "Vahil!" Temar birdenbire hatırladı ve ürkütücü kuruntu-ların arasında cılız bir ümit belirdi. "Vahil eve döndü mü? Si-zi o mu gönderdi?" Adı Parrail olan tereddüt etti ama iki silahsız adam birağızdan cevapladılar. "O gönderdi." "Denizden gelen adamlara karşı sizden yardım almakiçin." İstilacıların saldırısını birden hatırlayınca Temar sarsıldı."Buradalar mı?" "Henüz değil ama geliyorlar," diye cevap verdi yeşilliadam. "Onlar gelmeden önce mağarayı bulmamız gerek," diyeekledi kahverengili adam, giderek daha şaşkmlaşan delikanlı-yı susturarak. Temar bir an gözlerini kapadı ve elini ağrıyan başına gö-türdü, kısa lüleleri hissedince hayretle duraksadı. Bunun biranlamı olmalıydı ama neydi? "Ne oldu bana?" diye sordu, gerçek bir cevap almak ümi-dinden ziyade ıstırapla. Kızıl saçlı kızgınlıkla bir şeyler geveledi ama yeşilli adamTemar'm anlayamayacağı kadar hızlı ve tuhaf sözcüklerle onaçıkışıp susturdu. "Guinalle seni eski haline döndürebilecek." Kahverengiliadam bir adım yaklaşıp solgun elini uzattı. Bir başka canlıy-la temas etmek onu kendine getirdi; bu kesinlikle bir düş,korku ve karmakarışık anılardan örülmüş bir hayal değildi. "Guinalle nerede?" diye sordu adam, dost canlısı ifadesi-ne rağmen gözleri kararlıydı.Temar b0ir anda tüm cevapların onda olacağını fark etti.

Guinalle ne yapılacağım bilirdi; hatta Vahü'in kim bilir han-gi uzak diyardan gönderdiği bu insanları tanıyor bile olabi-lirdi. Guinalle'yi bulmalıydı! Dönüp koyağı gözden geçirdi, daralmış ve derinleşmiş ol-duğunu, köpürüp sıçrayarak nehre doğu akan suyun taşlar veyapışkan eğreltiotlarıyla kaplandığını görmek canını sıkmıştı.Doğru yerde miydi? Bodur meşeler kayalıklardaki oyuklarasımsıkı tutunmuş, çarpık dalları yukarıdaki ışığa doğru uza-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 347: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

nıyordu. Daha ince olan dişbudak ve fındık ağacı dallanysahareket eden gölgeleriyle yerde desenler oluşturuyorlardı.Arazinin şekli bu kadar değiştiğine göre kış fırtınaları toprakkaymaları ve sellere ya da bu gibi şeylere neden olmuş olma-lıydı, diye çaresizce kanaat getirdi Temar. Nehrin hain yata-ğında epey zorlanarak ilerleyip mağara girişinin izini bulmakiçin akarsuyun iki kenarını çılgınca taramaya başladı. Göğsügiderek artan bir panikle körük gibi inip kalkan Temar du-raksadı, birden arkasına dönünce bu tuhaf yabancıların birbi-rinden farklı ifadelerle öylece bekleyip kendisini izlediklerinigördü. "Arayın kahrolasıcalar," diye bağırdı birden öfkeye kapı-larak. "Yardımcı olun!" "Neyi arıyoruz?" diye seslendi Parrail adlı delikanlı, bir'anlık şaşkın sessizlikten sonra. "Kayalara oyulmuş basamaklara uzanan dar bir çıkıntı, kü-çük bir mağaraya inen bir yol, o da daha büyük bir mağara-ya açılıyor." Temar çaresizce etrafına bakındı. "Nerede oldu-ğunu kestiremiyorum." "Guinalle'yi düşün," diye seslendi yaralı adam, kırık taş-ların arasında ilerlerken. "İçgüdülerin seni ona götürsün." Adam konuşurken Temar karşı konulmaz bir kesinlikleGuinalle'nin yakınlarda bir yerlerde olduğuna kanaat getirdi.Dönüp durdu, rüzgârdaki kokuyu arayan bir av tazısı gibi ba-şını bir oraya, bir buraya çeviriyordu. Görmeyen gözlerle se- ri bir şekilde hareket ederek, yabancı bedenini çağlayan akar-suda düşe kalka dolaşmaya bıraktı, ta ki parçalanmış kayalar-dan oluşan, kaygan bir taş yığınının tehlikeli yüzeyine tosla-yana dek. Bulanık görüşüyle gözlerini kırpıştırarak, şakakları 597zonklayarak yukarı baktığında uzaklarda bir dizi tanıdık tepegördü, mağaranın ağzını tıkayan kırık, şekilsiz taşların arka-sında berrak mavi gökyüzünde keskin şekiller çiziyorlardı."O burada," dedi çaresizce Temar. Kızıl saçlı kız dar ve hain çıkıntılarda hızla ilerledi, taş yı-ğınının oynak yüzeyine tırmanırken el ve ayakları ustaca ha-reket ediyordu. Kılıçlı adamlardan biri onu takip etmeye ça-lıştı, dengesini yitirdi ve yuvarlandı, girdiği zahmete karşılıktek elde ettiği sıyrık ve çürükler olmuştu. Kız kızgınlıkla an-cak küfür olabilecek bir şeyler söyleyince adamın rengi hu-zursuzca değişti, yaralarının acısını akarsuyun serin sularındadindirmek üzere döndü. Kız uzun yokuşu yavaş yavaş tır-mandı, diğer herkes gergin bir sessizlik içinde izliyor, yalnız-ca dikkatli hareketlerinin yerinden çıkardığı gevşek taşlarınyuvarlanışı duyuluyordu. Duraksayıp ayaklarını birkaç iricetaşın arasına sıkıştırarak aşağı baktı ve Temar'm onun ağzın-dan çıkıp da anladığı ilk sözcükleri söyledi."Başlarınızı koruyun!" Taşlan suya atmaya başladı, çınlayan sıçramalar geçidin ka-yalıklarında yankılanıyordu. Az sonra kayalığın gri yüzeyindekara bir leke belirdi, gizli vadinin yanındaki bir delikti bu. "Dikkatli ol, Livak!" diye seslendi adı Shiv olan, kızıl saç-lı bacaklarını yavaşça sallandırıp dar aralıktan kendini bırakır-ken. Temar doğrulup diğerleriyle birlikte yukarı baktı, çağla-yan akarsuyun sesi, orman kuşlarının şakımaları fütursuzcadevam ederken hiçbiri ses çıkarmıyordu. "Evet! Burada!" Livak denen kızın yüzü açıklıkta tekrar be-lirdi, solgun ama zafer kazanmış gibi coşkuluydu, sesi de Te-mar'm kulaklarına biraz daha yumuşak geliyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 348: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Yoldan çekil de girişi temizleyeyim!" Kahverengili adamyukarı doğru seslendi, kollarını işe koyulur bir edayla sıyır-mıştı. Kız başıyla onaylayıp sevinçle girişin üzerindeki bir çı-kıntıya tırmandı. Temar ağzı açık bir halde izlerken adam bir elini ayakla-rının dibindeki molozların üzerine koydu ve taş yığınındanyukarıya doğru, acayip bir altın parıltı tırmanmaya başladı,aşınmış, kirli kayaların sıkıcı griliğinin altında pırıl pırıldı.Taşlar başlangıçta bir fısıltıyla, sonra gümbür gümbür hare-ketlenip su gibi akmaya, rüzgârın savurduğu dalgalar gibi ikiyana açılmaya başlayıp aşağı kayarak mağaraya açılan karaboşluğu gün ışığına çıkardılar. Taş yığınında son bir tıkırtıduyup birkaç taş hafifçe Temar'm ayakları dibine düşerkenkehribar rengi ışık solup kayboldu.Gözlerini adama dikti. "Kimsin sen?" "Adım Usara," diye gülümsedi adam ve eğilerek selamverdi. "Bir büyücüyüm."Temar anlamayan bir ifadeyle başını salladı. "Büyü yapıyorum ama Leydi Guinalle'nin yaptığı gibi de-ğil. Meslektaşım Shiv ve ben farklı bir yol izliyoruz." "Gel haydi." Livak, şu kızıl saçlı, o nedensiz hoşnutsuz-lukla Temar'a bakıyordu. "Şu işi bitirelim!" Kırık dökük taşlar sağlam bir patikaya dönüşmüşlerdi, Te-mar kendini mağaranın ağzına ulaşmak için gitgide hızlanır-ken buldu. Eşiğe gelince duraksayıp gözlerini kısarak karanlı-ğa baktı, bu tür yerlere karşı duyduğu o eski korkular Gu-inalle'yi bulmanın aciliyeti karşısında önemsizdi. Arkasındangelen pırıltıyı görünce kendisi de bir meşale almak üzeredöndü ama büyü-kullanıcının avucunun ortasında ilgisizceyanan soluk sarı ışığı görünce, elinde olmadan bir adım ge-riledi."Bunun için endişelenme." Diğeri, Shiv'in kendi elini kal-

dırarak yarattığı yeşilimsi bir ışık, adeta taşlardan yansıyordu."Yalnızca Guinalle'yi bulmamıza yardım et." Temar'm kendilerine özgü yetenekleri olan bu tuhaf in-sanlardan uzaklaşması için başka bir nedene daha ihtiyacı 599yoktu. Kabaca yontulmuş basamaklardan hızla indi, diğerleride esrarengiz ışıklarıyla onu izliyorlardı. Şekilsiz basamakla-rın sonuna gelince durup mağaranın devasa hacmine baktı,yüreği göğsünde gümbür gümbür atıyor ama her nabızla bir-likte gücü ve cesareti geri geliyordu. Temar mağaranın madenciler tarafından oldukça genişle-tildiğini hatırladı, duvarların canlı kayalarına yontulmuş yü-zeyler balta ve kazma izleri taşıyordu. Tavan çentik çentik veşekilsizdi, bir dizi donuk dalga halinde alçalıp yükseliyordu.Sessiz havada kıpırtı yoktu, fazla soğuk değildi ama mutlakdurgunluk yine de ürpermesine neden oluyordu. Davetsiz ar-kadaşları arkasında birikince kendini bir adım daha atmayazorladı. Bir bütün olarak mağaraya girdiklerinde ayak seslerisessiz durgunlukta gürültülü bir şekilde yankılandı. Sinirleri bozulan delikanlı, Temar'a yakın duruyor, yolu-nu bulmak için etrafına bakımrken muhafızlar meraklı göz-lerle bakışıyor, dönüp basamakların başındaki incecik gün ışı-ğına bakıyorlardı. Doğaüstü ışıkları oyuğun en uzak köşeleri-ne kadar erişmek üzere güçlenen iki adam, iki yana geçtiler.Temar mağaranın derinliklerine kimsenin girmediğini, bu işiLivak denen kıza bıraktıklarını biraz da şaşırarak fark etti. Kız

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 349: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dikkatle bir adım aldı, ardından bir adım daha, kumlu ze-minde bir hırsıza özgü yürüyüşüyle dikkatle ilerlerken birbi-rine iyice yanaştırılmış şilte ve örtülerin, pelerin ve battani-yelerden yapılmış uydurma yatakların arasından geçiyordu.Soluk bir efsun ışığı başının üzerinde dolaşıyor, her adımdahareketsiz bir figürü gösteriyordu... erkek ve kadınlar, eriş-kinliğe ulaşmamış gençler, sakallı zanaatkarlar, ağırbaşlı ortayaşlı kadınlar, gencecik yüzlü hizmetçiler, annelerinin kar- nmdaki o ilk, kısa, düşlerle dolu uykuyu anımsayarak bilinç-sizce kıvrılıp kalmış çocuklar. Yeşil gözlü kız bu hareketsiz fi-gürlerin arasında ilerlerken Temar onu izliyor, korkuyla tüy-leri ürperiyordu. Çoğu huzurlu görünüyordu, yalnızca uyuyor gibiydilerama kimilerinin kaşları çatılmış, yüzleri korku ve acıyla çar-pılmıştı, bir gözün pınarında kristal bir gözyaşı damlası par-lıyordu, bir ağız son bir direnişle yarı açık kalmıştı. Kimile-rinin sargıları vardı, eski kan kumaş üzerinde siyah ve kah-verengi lekeler bırakmıştı. Ancak bu insanlar uykuda değiller-di. Doğal dinlenmenin sıcak renginden eser yoktu burada.Onun yerine buz gibi bir solgunluk, doğal olmayan bir katı-lık vardı. Livak bir elini tereddütle genç bir adamın yanağınadeğdirince ürperdi. "Mermerden bir heykele dokunmak gibi," dedi usulca,sözleri yankılanarak tüm mağarada yankılandı, döne dolaşatavanın karanlığına kadar uzandı. "Guinalle nerede olabilir?" Parrail tereddüt ederek Te-mar'm gömleğinin kolunu çekiştirdi, loş ışıkta gözleri iri vekapkaraydı. Temar kaşlarını çattı. "Emin değilim. Desise ile mağarayımühürlemek için en sonuncu olacaktı, yani..." Dönüp bakar-ken sesi kesildi, bakışları mağaranın içlerine doğru uzanan sı-ralardan biraz ayrı duran alçak bir şilteye çevrilmişti. Yanın-da delikanlıyla birlikte oraya doğru koşturdu, içinde çılgıncabir ümit coşuyor, gözlerinin ardındaki ani bir acıyla gözyaş-ları boşalıyordu. "Çok güzel," dedi nefes nefese delikanlı, Temar ise Gu-inalle'nin hareketsiz bedenine bakarken ona verecek bir kar-şılık bulamıyordu. Ağartılmamış yün bir elbisenin altında

krem rengi sade bir kumaşa sarılmıştı, uzaktaki ay kadar öte-de olan solgun yüzündeki tek renk, dolgun kestane saçlarınındonuk bukleleriydi. Göğüslerinin arasında gümüş kapaklı, küçük bir kristal şişe ışıldıyordu, sımsıkı kapalı ellerinde de

iyice kıvrılmış bir parşömen vardı. Temar saçlarını okşadı, birzamanlar parmaklarının altında ipek gibi akan saçlar katılaş-mış ve kıpırdamıyordu. "Bu oysa işe koyulun." Sessiz adımlarla gelen Livak ikisi-ni de ürküttü ve eğilip Guinalle'nin çaresiz ellerindeki belge-yi çekip aldı. "Haydi, Parrail, işe yaramanın zamanı geldi."Kız o anlaşılmaz nefretle dolu zehir gibi bakışı atınca Temarbir kez daha şakaklarının acıyla sızladığını hissetti. Parrail denen delikanlı telaşla kitabının yapraklarını karış-tırdı, parmağı bir şeyin üzerinden geçerken dudakları sessiz-ce kıpırdıyordu. "Tamam," diyerek burnunu çekti ve titreyenelini ağzına götürdü. "Sanırım bunu yapabilirim." Kristal şi-şeyi alıp Guinalle'nin beyaz parmaklarını sıkıca onun etrafı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 350: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

na sardı. Parşömeni açtı ve uzayıp giden yazıya gözlerini kı-sarak baktıktan sonra boğazını temizleyip okumaya başladı."Ais margan arsteli sestrinet..." Tekleyen sözcükleri muazzam mağarada yankılanırken Te-mar üzerine müthiş bir güçsüzlük çöktüğünü hissetti ve ça-resizce yığılıp dizleriyle ellerinin üzerine düştü. Yüzü Guinal-le'ninkine yaklaşınca onun beyaz solgunluğunun iğrenç birgriye dönüştüğünü gördü, kusursuz cildinin altındaki kafata-sı korkunç bir an için parlamıştı. Temar'm aklının derinlikle-rinde bir şeyler ıstırap ve öfkeyle haykırıyordu, bir an sonraise o yapayalnız, acı dolu ses, dört bir yandan kafasının içi-ne işleyen bedensiz ıstırap ulumaları arasında boğuldu. Pisbir ceset kokusundan boğulacak gibi oluyor, nefes almak içinmücadele ediyordu. "Hayır," dedi güçlükle soluyarak, "hayır, dur, bizi öldü-rüyorsun!" "Sende hiç ritim duygusu yok mu? Trimon'un laneti üze-rine olsun, perde denen şeyden habersiz budala!" Livak sö-verken parşömeni Parrail'in elinden kaptı. "Ais marghan, ar stelhi, sess thrinet torre..." Müzikal se-si kadim bir dildeki yavaş ritimle boşlukta berrak bir şekildeyükselirken Temar gözlerindeki ümitsizlik gözyaşlarını sildi602 ve bir başka ses fark etti. Başlangıçta çok hafif ve tereddütle,de olsa Guinalle'nin uyuyan bedeninden bir soluma duyulduve ilk hayat öpücüğünün dudaklarına canlı bir gül rengi kon-durarak yumuşattığım gördü. Soluk yanakları kızararak canla-nırken bedeni ve giysileri doğal olmayan katılıktan sıyrılıyor,elbisesinin katları yumuşayarak bedenine oturuyor, uzunbukleleri nefesi değdikçe kıpırdanıyordu. Birden titreyerek gözlerini açtı, başına üşüşmüş yüzlereşaşkınlık ve merakla bakıyordu. Kimse konuşmuyordu. Gu-inalle şaşkınlıkla hafifçe kaşlarını çattı. Uzandı ve öylece dizçökmüş duran, yüreği konuşamayacak kadar dolu olan Te-mar'm yüzüne dokundu. "Sen gerçek misin? Düşümde seni gördüm, uzak bir di-yarda, aile ve dostlarından çok uzakta. Bu da başka bir düşmü?" Temar onun narin elini avuçlarının arasına alıp ısıttı. "Budüş değil. Artık uyandın, Guinalle. Vahil hepimizi kurtarmakiçin yardım göndermiş!" Guinalle birden doğruldu, gözlerinde anlamayan bir ifadevardı. Doğrulurken kristal şişe eteğinin üzerinden yuvarlanıp taşzemine düşerek parçalandı. Parfümün güçlü kokusu bir an ne-fesini kesti, "Hatırlıyorum, hatırlıyorum! Uyku, mağara..." iri-leşmiş gözler ve gergin bir yüzle etrafına bakmarak elini çekti. "Guinalle." Temar ona doğru uzanırken sesi gözyaşlarınaboğulmuştu. Kızın korku dolu bakışı ona bir bıçak gibi sap-landı. "Kimsin sen?" diye sordu, birden çekinir olmuş, farkındaolmadan gerilemeye başlamıştı. "Benden ne istiyorsun?" "Benim, Temar." Anlayamıyordu, kendisini neden tanı-mamıştı? "Nasıl olduysa D Alsennin dostlarımızdan birinin bede-ninde uyandı," dedi Livak, Guinalle ile tane tane ve anlaşılırkonuşmaya çalışarak, Temar'a ise yalın bir nefret dolu kaça-mak bir bakış atmakla yetinmişti. "O kılıcın bununla bir il-gisi var ama tam olarak nasıl olduğunu anlamıyorum. Te-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 351: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

mar'ı kendisine geri göndermeli ve dostumuzun bir zarargörmeden kurtulması için Arimelin'e dua etmelisin!" Guinalle gözlerini ovuşturuyordu, uzun efsunun kalıntısıolan etkileri silip atmaya çalışıyor gibiydi. Başını kaldırıp Te-mar'ı yakından süzdü ve kaşlarını çattı. "Evet, şimdi anlıyorum... gözler, mimikler, hepsini tanı-yorum ama bu yüzle, bu bedenle seni tanımadığıma şaşma-malı, Temar." "Sen neden söz ediyorsun?" İgüdüsel olarak savunmayageçme sırası ondaydı. "Biraz değişmiş olduğumun farkında-yım ama bu efsun..." "Bana bak." Guinalle gözlerini incelerken Temar kızın yü-zünde bir merak ifadesi gördü. "Ellerine bak," dedi, "saçla-rına dokun." Guinalle uzanıp parmaklarım sık buklelerdengeçirdi. "Ne yapıyorsun?" diye çıkıştı Temar. "Beni tanımıyormusun?" "Seni tabii ki tanıyorum, Temar D'Alsennin ama bu görü-nümle değil," dedi Guinalle, eski tavırların andıran bir eday-la. "Bu adamın geri dönmesine izin vermeli ve seni doğru şe-kilde uyandırana dek uykuna dönmelisin. Desise'ye karşı ko-yup onu zedeledin ve ondan kurtulup masum bir adamın ak-lına girerek bedenini çaldın! Bu, kesinlikle hesapta yoktu." Temar onun gözlerine bakacak cesareti bulamadı. Ellerinebakınca kendi zarif, bir soyluya yaraşır aristokrat eller yerineo koyu tenli, yara bere içindeki zanaatkar ellerini gördü, ai-lesinin safir yüzüğü de yoktu. Korku benliğini sardı, korkak-lığı kendisini de hayrete düşürmüştü. "Yapamam, bunu bir kez daha yaşayamam," diye fısılda-dı, o boğucu, mide bulandırıcı duyguyu, nefessizlik hissini,efsunun usul pençelerinin aklını çalıp götürmesini hatırladı."Bunu yapamam, benden bunu isteme!" "Bir hırsız gibi bu adamın bedeninde mi kalacaksın yani?"Guinalle'nin ela gözleri alelacayip yeşil ışıkta keskindi, ses to-nu taviz vermiyordu. "Nereye gideceksin? Dönüşeceğin buiğrenç şey olarak okyanusun iki yakasında da sana yer olma-yacak!" Temar kızın sözlerinin kırbaç gibi etkisi altında boğulacakgibi oldu ve gözleri doldu. "Bunu nasıl söyleyebilirsin?" Guinalle ihtiyatla ayağa kalkıp elini uzattı. "Her kimsen,benimle gel." Sessiz uyuyanların arasından dengesiz adımlarla ilerledi,Temar'la birlikte gelmiş olanları yabancılar da belli bir mesa-feden takip ediyorlardı. Kızıl saçlı kadın bir eliyle kuşağında-ki keseyi yokluyor, diğerini belindeki hançerin üzerinde tu-tuyordu. Guinalle bir oyukta tek başına duran bir figürün ya-nma geldi, sırtüstü uzanıp ellerini göğsünde kavuşturmuştu,parmakları bir şey tutuyormuşçasına boşlukta kenetlenmişler-di. Temar kendisine baktı, ince, köşeli yüzüne, kanı çekilmişdudaklarına, kapalı, görmeyen gözlerinin üzerinde kaba birerçizgi gibi duran, teninin solgunluğunda göze çarpan kalın ka-ra kaşlarına baktı. "Desise'yi dokuduktan sonra seni buraya taşıdık," diyemırıldandı Guinalle, dalgın gözlerle. "Vahil kılıcını aldı, DenFellaemion ile bana veda ettiler, ardından da sizinle birlikteuykuya dalmak üzere yatıp kendimi uyuttum." Gözlerini ma-ğarada dolaştırıp iç çekti. "Kendimi çok yalnız hissettim, ya-payalnız. "

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 352: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Artık buradayım." Temar gözlerini kırpıştırarak öfke do- Mlu yaşları sildi."Hayır, değilsin, sen bu adama eziyet eden kötü bir düş-

ten başka bir şey değilsin. İkiniz de delirmeden onun bede-ninde yaşayamazsın." Guinalle mutlak bir kendinden emin-likle başını salladı "Temar, beni dinle, güven bana. Ben senikendine döndürene dek tekrar Desise'nin sınırlarına geri dön- 605melisin." "Dönmem! Dönemem!" diye bağırdı Temar. "Benden bu-nu nasıl isteyebilirsin?" Onu sıkıca kavradı, içi öfkeyle dolu-yor, biraz olsun anlamasını sağlamak için onu sarsma arzu-suna şiddetle direniyordu. "Bir zamanlar paylaştığımız sevgi adına," diye sakince kar-şılık verdi Guinalle, onun bağırışlarının yankıları dinerken."Bu sen değilsin Temar, öyle değil mi?" Temar donakalmış bir halde Guinalle'ye, ardından daonun omuzlarını kavramak için kullandığı ellere baktı, kendibildik elleri ise boştu ve hâlâ yanlarındaydı. Ani, uluyan birhiddet başının içinde sessizce çınladı, öfke dolu bir serbestkalma arzusu kafatasının içini dövüyor, duyularını bulandırı-yor, uyuşturuyor, kör ediyordu. Sona her şey geçti ama etki-siyle hâlâ sendeliyordu. "Karanlıkla bir kez daha yüzleşemem," diye yalvardı, ken-di kendine yardım etmekten aciz bir haldeydi. "Güven bana." Guinalle serin ellerini onun şakaklarınakoydu ve başında dönüp duran acı biraz olsun hafifledi. "Kılıcı tekrar kendi ellerine yerleştir," dedi sakince. "Herşey düzelecek, hayatım." Gözleri bir an Terriar'mkilerden ay-rılıp kıpırdamadan, keskin bakışlarla izleyen yabancılar gru-buna yönelerek onları da temin etti. Temar beceriksiz parmaklarla kılıcını belinden çözdü vebir zamanlar kendisine ait olan bedenin hissiz parmaklarınınarasına yerleştirdi. Tekrar zayıf düşerek diz çöktü, Guinallegözyaşlarının etkisiyle çatlak çıkan alçak sesiyle bir efsunabaşladığı sırada Temar'm bacaklarmdaki tüm güç tükendi.Gırtlağından kopan dehşet ve çaresizlik dolu çığlık Te-

606

mar'ın damarlarındaki kanı tutuşturdu ama görmeden ayağakalkmaya çalışırken öne doğru kapaklandı... sonra hiçbir şeyhatırlamadı.

KEL füCÛYEn,Son-Ynzın 43 'vKendime geldiğimde taş kadar soğuk ve hareketsiz birbedende yatıyordum. Korku içinde kendimi geri ite-lerken yarı boğulmuş yavru bir kedi kadar güçsüz ol-duğumu fark ettim, konuşmaya çalıştığımda ağzımdan çıkansesler de daha anlaşılır sayılmazdı. Güçlükle nefes alarak ken-dimi kucakladım, midem bulamyor, boğulacak gibi oluyor-dum. Ani bir hummayı andıran bir ateş yüzünden ter içindekalmıştım, başım dönüyor, yeni çalınmış bir çan gibi çınlı-yordu. Bir başkasının ıstırap dolu çığlıklarıyla tahriş olmuşboğazımla yutkundum. "Şşt, bana bırak." Livak yanımdaydı, beni kaldırıp oturta

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 353: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

rak sırtımı mağaranın duvarına yasladı. Önümde diz çökııpiki eliyle omuzlarımı kavradı ve gözlerimin içine baktı."Ryshad?" Başımla onaylayınca bana sımsıkı sarılıp yüzünü boynumagömdü, sıcak, rahatlamış gözyaşlarını hissedebiliyordum.Kollarımı ona doladım, önce güçlükle, sonra giderek artanbir kuvvetle. Kusma hissi geçti ve vücudumu saran terin ma-ğaranın serinliğinde kurumaya başladığını hissettim. "İyi misin?" Guinalle'yi hemen tanımıştım ama sesi düş-lerimde daima berrak ve anlaşılır iken şimdi ağır ve tekleyensözcüklerini anlamakta zorluk çekiyordum. "İyiyim, teşekkürler." Livak'm kızıl saçlarıyla adeta boğu-lurken başımla onaylamaya çalıştım."Hatırlıyor musun..." diye tereddütle başladı Guinalle.

Elimi kaldırıp onu susturdum. "Evet," diye kısaca cevapverdim. "Neyse, bundan bahsetmek istemiyorum." Güçlükle hafif bir gülümseme takındı ve Temar'a döndü.Livak'm kollarının düğümünden kurtularak ayağa kalkmayıbaşardım ve bunca zamandır kafamın içinde boğuştuğumadamın bedenine baktım. Livak yanıma geldi, kolumun altı-na girerken kendi kolunu da belime doladı. Temar çok gençgörünüyordu, birden müthiş bir rahatlama hissiyle onun ka-rarsızlıklarından, hâkim olamadığı duygularından, uzun za-man önce geride bıraktığımı sandığım, bütün o gençlik ha-talarından artık kurtulmuş olduğumu anladım. Tabii ki bütünbu uğursuz deneyim bende de bazı tereddütler bırakmamışdeğildi ama onlarla zamanı gelince ilgilenecektim. Şimdilikbir kez daha kendi kafamın tek hâkimi olduğumu bilmek ye-terliydi. Guinalle elini şefkatle Temar'm mum gibi beyaz alnınakoyunca, görünmeyen parmaklar gölgesel bir yansımaylakendi tenime dokunmuşçasma ürperdim. "İyi misin?" Livak dönüp endişeli bir yüzle bana baktı, busırada ayağı yerdeki bir hançere çarptı. Onun hançerini tanı-mıştım, eğilip aldım. "Dikkat et." Livak telaşla elimden kapıp birkaç defa rutu-betli toprağa batırdı, sonunda bıçağı üzerindeki yağ temizle-nerek parladı. "Onunla ne yapmayı planlıyordun?" Ürkmüş gözlerle onabakakaldım. "Şuradaki lord hazretleri senin sıcak bedenini terk ediporadaki soğuk olana girmek için pek isteksizdi." Livak, Te-mar'm bilinçsiz bir halde yatan bedenine alevli gözlerle bak-tı. "Onun yerine kararı ben vermek üzereydim ki pes etti. Bı-rakalım rünlerin atılışını kanında bir doz tahnla düşünsün." Livak'a sarılarak kendime doğru çektim. "Düşündüğüniçin teşekkürler ama delikanlıyı fazla suçlama." Sonsuz karan- lıkta kapalı kalma, her tür duyudan yok?un olma hissininkorkunçluğunu bir an hatırlayınca gözlerimi kapadım. "Onunçektiklerinin bir tadımlığını da olsa yaşadıktan sonra, ben deolsam farklı şekilde hareket edeceğimi söyleyemem." Dünya- 609yi Temar'm gözlerinden görmek, zamanında beni de öncethassin alışkanlığına, ardından da Prensin hizmetine götürengençlik duygularının gücünü hatırlatarak yararlı olmuştu. Livak homurdamp içinden bir şeyler söylenirken Shiv ilediğerleri de ihtiyatla yaklaştılar, özellikle paralı askerler fena

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 354: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

halde huzursuz görünüyorlardı. "Şimdi ne yapacağız?" diyehaşin bir ifadeyle sordu Tavie, kaslı kollarını yuvarlak göbe-ğinin üzerinde kavuşturmuş, yüzünü buruşturunca aralanandudağı yanıp kül olmuş bir dizi evi andıran dişlerini ortayaçıkarmıştı. "Bu mağarayı bulmaya geldik, bulduk da. Sıradane var?" Shiv ile Usara'ya baktım, onlar da Parrail'e döndüler."Şey, küçük değerli eşyalardan ümit verici olduğunu düşün-düklerimizin olabildiğince çoğu yanımda," dedi. "Kimlerigeri getirebileceğimize bakalım mı?" Bu sözler üzerine başı-nı ona çeviren Guinalle'ye soru sorarcasına baktı. "Bakayım." Ellerini uzattı ve Parrail sandığı büyük zevklebir ona verip açmak için yarımda diz çöktü. Guinalle yüzük-leri ve ufak süs eşyalarını tereddüt eden ellerle incelerken ba-şını kaldırıp büyümüş gözleriyle bize baktı. "Ne kadar uyu-duk?" Shiv ve Usara ile kararsız bir ifadeyle bakıştık ama Parrail

hiç beklemeden konuştu. "Bildiğimiz kadarıyla yaklaşık yirmidört nesil boyunca." Guinalle ağzı açık bir halde delikanlıya bakakaldı. "Ne?Nasıl? Yani..." Sayısız soru bir anda onu alaşağı ederken yü-zünü ellerine gömdü, Parrail çaresizce kolunu onun omzunakoyarak teselli etmeye çalıştı."Seni bulmak, buradaki koloninizi yok eden düşmana

karşı yardımını istemek için geldik." Usara, Guinalle ninönünde diz çöküp ellerini tuttu, bakışlarını kızın yaşlı gözle-rinden ayırmıyordu. "Tüm sorularının cevabını zamanla bu-lacaksın ama şu anda yardımına ihtiyacımız var. Desise, hal-kımız için uzun zamandır kayıp; Elietimmler, yani size saldı-ran adamlar ise onu bize karşı kullanıyorlar. Bize yardım ede-cek misin?"Guinalle bir cevap verebilmek için uğraşıyordu. "Ben..." "Gerisini başka bir zamana bırak, yalnızca bu tek şeyi dü-şün." Usara'nm sesi sakin ve teskin ediciydi ama sözcükleri-nin arkasında yatan endişeyi duyabiliyordum. "Yardımına ih-tiyacımız var, aksi halde bu istilacıların elinde başka insanlarda ölecek." Guinalle gözlerini kırpıştırarak titreyen eliyle gözyaşlarınısildi. "Yapabileceğim her şeyi yapacağım," dedi güçlükle. "Bunu yapmalı mıyız?" Parrail gözlerini muazzam mağa-rada dolaştırdı, alnı tereddütle kırışmıştı. "Demek istediğim,teori kulağa gayet iyi geliyordu ama..." "Buraya kadar geldik, ya ne yapacağız?" Shiv, Parrail'in ki-tabından bir parşömen aldı. "Herhalde Guinalle'yi yalnız bı-rakamayız ya? Şimdi, bu liste değerli eşyaların sahibi olduğu-nu düşündüğün insanların listesi mi?" Parrail hemen ayağa fırladı. "Bu düşlerden, görülen enyaygın imgelerden derlendi. Şuradakine bakın, şu küçük belçantası, tüm deliller onun epey belirgin çiçek bozuğu izleritaşıyan yaşlıca bir kadına ait olduğunu gösteriyor ve..." Shiv listeyi bilgine doğru fırlattı. "Bunu yüksek sesle oku.Tavie ve Buril, benimle gelin, onun tarifine uyan birilerinibulmaya çalışın." Paralı askerler tereddütle bakıştıktan sonra Shiv, ardındanda Usara ile birlikte mağarayı ağır ağır araştırmaya başladılar,Parrail de aradıkları insanlar hakkındaki kısa ve çoğu zamanda nahoş tanımlamaları okuyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 355: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Aman dikkat." Guinalle çekingen bir gülüşü bastırdı."Bayan Cullam her zaman kendisine tombul ya da dolgundenmesini tercih ederdi, şişko değil." "Bu işin ehli olduğundan emin misin?" Livak, Guinalle'ye 611bariz bir kuşkuculukla bakıyordu. İnce kadın çenesini kaldırdı ve gözleri kararlı bir ifadeyleparladı. "Öyleyim ama önce mümkün olduğunca çok DesiseÇırağını uyandırmalıyız. Onlar diğerlerini de geri getirmem-de yardımcı olacaklar." "Onları bize tarif edebilir misin? Diğerlerine doğru biradım yaklaştım. "Az sonra." Guinalle, Temar'm hareketsiz bedenine doğ-ru döndü. "Onu daha fazla karanlıkta bırakamam." Diz çöktü ve ellerini Temar'm kılıcın kabzasını kavrayanellerinin üzerine koydu. Livak'm parmaklarını öyle bir sıktımki irkilerek çekildi. Gölgemsi dokunuşu yine hissediyordum,soğuk bir üfleyiş gibiydi ama sonra geçti ve Temar'm titre-yerek ilk, uzun soluğunu almasıyla birlikte tuhaf bir rahatla-ma hissettim. Gözlerini açarken Guinalle onu kendisine yak-laştırdı, Livak ile ben de bir şey söylemeye gerek olmaksızındönüp ikisini yalnız bıraktık."Nasıl gidiyor?" Shiv sorum üzerine küçük bir çocuğun bedeninden başı-nı kaldırdı, elinde bir bileziğin ucundaki mine kaplı küçükbir çiçek vardı. "Gayet iyi ama hâlâ Hadrumal'da olanları dakatsak bile, elimizdeki değerli eşyalar ancak üçte birine ait."Başını salladı. "Kimleri geri getireceğimizi seçerken dikkatliolmalıyız. Umarım Guinalle insanları bizim için tanıyabilir;annesi hâlâ ölüden farksız olan bir çocuğu uyandırdığımı öğ-renmek istemem doğrusu." Arkama bakınca Guinalle ile Temar'ı gördüm, hâlâ birbir-lerine sarılarak olabildiğince teselli etmeye çalışıyorlardı. "Tüm Desise Çıraklarını geri getirmeyi denememiz gerek-tiğini söylüyor," dedim."Ya sen," diye tereddüt etti Shiv. "Yani, sence hâlâ..." "Düşleri hâlâ hatırlıyorum, tabii sormak istediğin buysa."Yüzüme cılız bir sırıtış kondurmayı başardım ama gerçek şuki, anılarımı gözden geçirdiğimde onca zamandır görüntüle-ri karartan o korku artık yoktu. Hâlâ hatırlıyordum ama artıkbir hikâyeyi, duyduğum bir öyküyü, başka birinin başına gel-miş bir şeyi hatırlamak gibiydi, tabii ki böyle bir şey gerçek-ten olmuşsa. Biraz yürüdüm ve donuk ellerinin beyazında ko-yu renkli bir kurumuş kan lekesi olan, uzun kemikli bir ka-dını işaret ettim. "Bu Avila; onun bir broş seçtiğine kesinlik-le eminim, üzerinde yakutlar ve küçük, pembeye çalan el-maslar var." "O bir pelerin iğnesi ve altında bir de yazı var," dedi Gu-inalle, bize doğru gelerek, kendine sarılmış, hafifçe titriyor-du. "Nişanlısmdandı, adı Baron Tor Syllare idi." "Bu kadar ayrıntıyı hatırlayabiliyorsun ha?" Parrail peleri-nini Guinalle'nin omuzlarına sarınca kız dalgın bir ifadeyleteşekkür etti. "Tabii ki," dedi belli belirsiz bir gülümsemeyle. "Ne deolsa daha dündü." Arkamda birinin varlığını hissederek döndüğümde Te-mar'm beklediğini gördüm. Livak kolumun altında huzursuz-landı, sarılarak onu sakinleştirdim.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 356: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

"Davranışlarım için özür diliyorum," diye gerginlikle baş-ladı genç adam; gururla utanç arasındaki çırpınışı karşısındaacımıştım ama başımı salladım. "Gerek yok, zaten bilemezdin," dedim katı bir ifadeyle."Sana karşı hiçbir kötü his beslemiyorum." Gerçekten de öy-le olduğunu anlamak, biraz şaşırmakla birlikte içimi rahatlat-mıştı. Kendi kafamda hapsolmayı ucundan dahi olsa tatmışolduğum için, çocuğu suçlayamıyordum. "Bunu telafi etmeliyim." Temar'm inatçı bir ifadeyle çe-nesini kaldırdı. "Kılıç sende kalmalı, sahip olduğum tek de-ğerli şey bu." Gözleri kendinde değil gibiydi, bu anlamsızgurur kavramına dört elle tutunuyordu. Kesin olarak reddeden bir ifadeyle başımı salladım. "Ha-yır, üzgünüm ama bunu kabul edemem." Sesimdeki bir tit-reyiş bana sandığım kadar güvende olmadığımı göstermişti. "Israr ediyorum..." Temar kabzayı elime tutuşturmaya ça-lıştı, ben de ellerimi arkama götürdüm. "Zaten benim değildi," dedim bu defa sert bir sesle. "İs-temiyorum! " Sesimdeki bir şey onu ikna etmiş olsa gerekti; rengi de-ğişti ve tek kelime daha etmeden silahı beline taktı. Guinal-le'yi arayıp hızlı adımlarla ona doğru gidişini izledim, yanın-da Parrail ile mağaranın diğer tarafmdaydı. "O kılıcı sana Prensin vermişti," diye yorumladı Livak,sert bakışları hâlâ Temar'ı izliyordu. "Doğru, bak başıma da neler getirdi," dedim acı bir ifa-deyle. Devasa oyuk nefes nefese bir haykırışın yankılanmasıy-la inledi ve Guinalle'nin Avila'ya sarıldığını gördük, kadın tit-reyen eliyle gözlerini ovuşturuyordu, Guinalle ise broşunadünyadaki fani olmayan tek şeymişçesine sarılmıştı. Shiv de onlara katıldı, duruşundan ne kadar endişeli oldu-ğu belliydi, Parrail ise Temar'm ani meydan okuyuşu karşı-sında ne yapacağını bilemeden dolanıp duruyordu. Avilagüçlükle ayağa kalktı, hâlâ titriyordu. Shiv'in destek önerisi-ni elinin tersiyle itip kaba bir battaniyenin altında birbirinesarılmış üç çocuğun yanında yatan bir kadına doğru yaklaştı.Bu mesafeden söylediklerini duyamıyordum ama parmakları-nın arasında parlak bir şey tutan Shiv'in önce bir çocuğu,sonra bir diğerini işaret ederek başını sallayışım giderek ar-tan bir kederle izledim. Parrail öne çıkıp sandığını karıştırdıama sonunda ortadaki küçücük figürle kadını göstererek ça-resizlik içinde başını salladı. Kramisak'm Kaeska'yı tuzağına düşürmek için kullandığıkemer tokasını hatırlayınca nabzım kulaklarımda davul çal-maya başladı. Ne önemi olduğunu bilmiyordum -nereden bi-lebilirdim ki- ama şu anda suçluluk duygusu içimi kavuru-yordu. Bu küçük aile gün ışığında bir daha ne zaman bir ara-ya gelecek, bu kayalık mezarın soğuğunda hareketsiz yatmak-tan kurtulacaktı? Avila'nm ani hıçkırıkları sessizliği yırttı amaelini ağzına kapatarak onları bastırdı, Guinalle ise ümitsizceonu yatıştırmaya çalışıyor, onun da yanaklarından gözyaşlarısüzülüyordu. "Bunu artık istemiyorum!" Mağaranın kasvetinden hiçbakmadan kaçmak üzere arkama döndüm. "Çıkalım buradan," diye beklenmedik bir şekilde bana ka-tıldı Livak. "Gemidekilere neler olduğunu haber vermeli, buinsanları uyandırmaya başlamadan önce de biraz yemek ayar-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 357: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

lamalıyız. ""Bunu düşünmemiştim," diye itiraf ettim."Halice düşündü ama," diyerek sırıttı Livak, korku ve ger-ginlik nihayet güneşin altındaki taze yaprakları andıran göz-lerini terk ediyordu. Taze gün ışığına ve canlı güneşin sıcak-lığına doğru onu seve seve izledim. Efendime, büyücülere vekayıp Kel Ar'Ayen kolonistlerine karşı görevimi yaptığıma ka-naat getirmiştim. Soruları bir başkası cevaplasın, kararları birbaşkası versin, sorunlarla bir başkası ilgilensindi artık, enazından bir süre. Livak ile birlikte gemide kalan paralı asker-lere yakacak odun toplama, civardaki ormanlarda av hayvanıkovalama ve mağaradan çıkacak olanların karnım doyurmakiçin hazırlık yapma görevi verdik. Bu işi onlara bırakıp ken-dimize kuytu bir kovuk bulduk ve Livak'a artık tüm ilgiminhiç bölünmeden istediği zaman ona ait olduğunu ispatladım.Ertesi sabah mevsimlerdir hatırlayamadığım kadar dinlen-miş olarak uyandım. Livak'ı paylaştığımız, battaniyelerdenyapılmış yuvamızda kıvrılmış bir halde bırakıp yüzümü yıka-

yarak uykumu açmak için nehir kıyısına indiğimde Shiv'i birfincan suyun üzerine eğilmiş, kaşlarını çatmış bir halde bul-dum."Solucan falan mı yakaladın yoksa?" diye sırıtarak sordum. 615 "Günaydın, Rysh." Shiv başını kaldırdı. "Kendi içinde ol-mak nasıl bir duygu?" Ağzından çıkanları duyunca yüzünü buruşturdu, bense birkahkaha attım. "Tıpatıp eski ben. Kafatasımm içinde bir kira-cı olmaması güzel. Sen ne yapıyorsun peki?" "Yerleşim merkezini durugörüyle görmeye çalışıyorum."Shiv başını salladı. "Ama Kalion öyle güçlü bir bariyer kur-muş ki odaklanamıyorum. Ah, neyse, bir sorun olursa emi-nim ki bizi yeterince çabuk çağırabilirler."Başımla onayladım. "Toplam kaç kişiyi geri getirdiniz?" "Beş yüze yakın, tabii ki dün gece kendini iyice dağıtma-ya karar vermiş olmasan bunu sen de bilirdin," diye cevapverdi Shiv, gülümsemesini bastırarak. "Bir Bayram Şenliği gi-bi geçmediğini söyleyebilirim, hepsine ne olduğunu anlat-mak, bunu biraz olsun kavrayabilecekleri şekilde yapmak." Akıntıyla bağları gerilen gemiye baktım. "Birçok seferyapmanız gerekecek ve yine de onları balık istifi yapacaksı-nız," diye yorumladım. "Çoğu burada kalacaklar... şu anda başka bir şey yapama-yacak kadar kafaları karışmış bir haldeler." Shiv fincanınınehre boşalttı. "Paralı askerlerin bazıları da kalacaklar, gere-kirse mağarayı korumak için, bizse Desisecilerin bazılarınınehir yoluyla Planir'e götürüp bundan sonra ne yapılacağınakarar vereceğiz." "Shivvalan!" Dönüp baktığımızda Guinalle'nin telaşla bizedoğru geldiğini gördük."Bir sorun mu var?" "Az önce ne yapıyordun?" Guinalle korkmuş gibiydi, koş-turmaktan yüzü kızarmıştı. Shiv fincanına baktı. "Buna durugörü denir. Bildiğim ka-darıyla siz de uzak görü denen bir şey yapabiliyorsunuz, de-ğil mi? Bu da onun gibi ama sanırım biz daha uzağa ulaşa-616 biliyoruz..." "Aynı zamanda da zihinlerinizi bir Çırağın yapabileceğiher türlü saldırıya karşı açmış oluyorsunuz!" Guinalle başını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 358: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

salladı. "Kendi efsunumu dokuyor, yakında istilacı olmadı-ğından emin olmaya çalışıyordum ki seni hemencecik bulu-verdim, yeni doğmuş bir bebek kadar savunmasızdın." Shiv yüzünü buruşturdu. "Demek Viltred'i de öyle ele ge-çirdiler." "Kimi? Neyse boş ver," Guinalle kaşlarını çattı, sinirlen-mişti. "Mesele şu ki, sahil boyunda ciddi bir Desise uygula-ması yapıldığını hissediyorum. Amacını henüz anlayamadımama Parrail'in dün gece anlattıklarına bakılırsa istilacılar ol-malı." "Bir an önce yerleşim merkezine dönmeliyiz." Ayağa kalk-tım, paydosumun şimdilik sona erdiği çok açıktı. "Buradamağarayı savunacak kadar kişi kaldığından emin olun amaPlanir'in başı dertteyse alabileceğimiz tüm askerlere ve büyü-

ye ihtiyacımız olacak." Shiv başıyla onayladı. "Dün gece 'Sar ile bundan bahsedi-yorduk, Elietimmler bir şekilde ne yaptığımızı anlamışlarsadiye buraya çıkan yollara bakıyorduk. Tek hızlı geliş yolu şudiğer nehir, biz de erkenden işe koyulup akıntının epey aşa-ğısında yolu tıkadık.""Bunu nasıl yaptınız?" diye sordu Guinalle. '"Sar kayaları yaptı, ben de suyu," diyerek sırıttı Shiv,"şöyle oluyor..." "Ona gemide anlatırsın." Duraksadım, kalçamda bir kılıçolmadığını fark etmek dikkatimi dağıtmıştı. "Harekete geç-memiz gerek... bana da yeni bir kılıç gerek.""Benim yedeğimi al." Tavie bana iş görür bir kılıç uzattı,

bana göre biraz ağırdı ve iki derin çentik taşıyordu. "O İm-parator kılıcının kalitesinin yanında bu bir hiç sayılır tabii,"diye kararsızlıkla ekledi. "İnan bana bu hiç sorun değil," diyerek onu temin ettim. 617Kılıç olsa olsa bir avuç bakır para ederdi, onu seve seve ka-bul ettim. Shiv akıntıyı kendi emrine almış olduğu için ne-hirdeki hızımız yeni uyanmış kolonistlerin başını döndürecekkadar yüksekti. Guinalle'nin yolculuk boyunca Usara ile de-rin bir sohbete daldığını fark ettim, kuşkusuz büyü üzerineteori alışverişi yapıyorlardı. Parrail de yanından bir an olsunayrılmıyor, Temar ise fena halde rahatsız bir ifadeyle onlarıizliyordu. Tam olarak kavrayamadığım bir duygudaşlık dür-tüsüyle uzak küpeşteye doğru gidip ona katıldım. "Kız seni istemiyorsa, delikanlı, sen onu ne kadar istesende bir şey değişmez," dedim. "Teşekkürler ama bunun seni neden ilgilendirdiğini anla-madım," dedi ters bir ifadeyle. "Geçtiğimiz mevsim boyunca sayende bu tamamen benide ilgilendirir oldu." Elimi kaldırdım. "Hayır, seni suçlamı-yorum; bu konuyu kapatmıştık, değil mi? Yalnızca senin ya-şındayken yaptığım hatalardan yararlanmak isteyebileceğinidüşünmüştüm." Bir an sonra Temar hafifçe gülümsedi. "Biliyorsun, tümahilerimi kaybetmiştim." "Biliyorum, ben de küçük kız kardeşimi kaybetmiştim, ar-tık patronluk taslayabileceğim kimse yok."

Gemi hızla akan nehirde sessizce yol alırken Temar ile bu-runda durup konuştuk, aile ve arkadaşlarımıza ait hikâyeleripaylaştıkça gerçekten de Desise'nin bir bağa engel olamaya-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 359: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

cağı kadar çok ortak yanımızın olduğunu keşfettik. AhilerimHansey ile Ridner'in neden bazen beni ve Mistal'i ömür tör-püsü olarak gördükleri konusunda da bir fikir sahibi oldum.Az sonra Parrail de bize katıldı ve etirik bağlar hakkında bir- takım teoriler anlatmaya başladı ama itiraf etmeliyim ki pekbir şey anlamadım. Öğlen gelip geçti ve nehirdeki bir döne-meci alınca koyda demir atan uzun direkli üç gemi gördük."Dast'm dişleri!" diye sövdüm. "Elietimmler!" "Kamptan onları görmüş olmalılar." Livak daha iyi görebil-mek için kendini geminin parmaklıkları üzerine çekti. "Nedenkimse alarm vermemiş? Ne numara çeviriyor bunlar?" Çiftliğin duvarlarından çok sayıda kamp ateşinin duman-ları tembel tembel kıvrılarak yükseliyordu. Gözcülerin devri-ye dolaştıklarını, yayların rahat bir şekilde omuzlarda asılıdurduğunu görebiliyordum, ters giden bir şey gördüklerinedair en ufak bir belirti bile yoktu! "Bu bir engel, çok güçlüdür. O gemilerdeki biri Desisekullanarak kampınızdan bakan herkesin yalnızca daha öncegördüklerini görmesini sağlıyor." Guinalle yanımdaydı, yüzüsolgun ve asıktı. "Bakın, efsun şu askerleri gizliyor olmalı,şuradakileri. Sürpriz bir saldırı yapmak için karaya adam çı-karmışlar." İşaret ettiği yerde kara üniformalı küçük askergrupları gördüm, bodur bitkilerin arasında ihtiyatla ilerleye-rek hiçbir şeyden kuşkulanmayan büyücülerin çevresini sarı-yorlardı. "Saedrin canlarını alsın!" Dönüp bakınca Shiv'in uzak du-vara baktığını gördüm, ellerinin etrafında küçük, yeşil bir bu-lut oluşturmuş, nehrin aşağısında gizlenen Elietimmlere yeri-mizi belli edebilecek olan büyücü-ışığmı kapatıyordu. "İşeyaramıyor, kimseye ulaşamıyorum." "Kalion'un savunmalarını geçmeye çalışıyorsak rüzgârakarşı işiyoruz," diyerek sövdü Usara, çaresizlikten en az onunkadar kızmıştı. "Boşu boşuna Ocak-Ustası olmadı o." "Ne yapabilirsin?" diye Guinalle'ye sordum. "Engeli kal-dırabilir misin, adı bu muydu? Bizimkilerin orada gerçektene olduğunu görmelerini sağlayabilir misin?"Nehir boyuna bakıp kıyıları ve uzaktaki gemileri inceledi.

"Bunu yapanı bulmadan engele karşı koyamam. O zaman bi-le Desiseleri çok güçlü çıkabilir, birkaç kişi bir arada çalışı-yorlarsa." Yüzünü astı. "Hazırlıklı olmadıkları bir şey yapma-mız gerek. Engeli bırakıp kendilerini ortaya çıkarmalarının 619tek yolu gerçekten dikkatlerini dağıtabilmemiz, Desise'yi debekliyorlar, ona karşı savunmaları hazır olacak. Engeli kurma-larına bakılırsa Parrail'in arkadaşlarının da karşı yönde çalış-tıkları kesin. Bunu yapan her kimse bir illüzyon ustası." "Öyleyse daha az gizli bir şey deneyelim." Usara nefes al-dı ve nehre kırmızı-sarı bir büyü huzmesi gönderdi. Sulardönüp kabarmaya, çamur ve yosunlar kıvrılarak nehir yata-ğından yükselmeye başladı. "Onlara ummadıkları bir şey ve-receğim." "Yardım edeyim." Shiv ellerini açtı ve derinliklerde koyu,yosun yeşili bir ışık parlamaya başladı. Büyü bir anda hızla-nıp Elietimm gemilerine doğru yöneldi. Yaklaşırken devasaşekil bir köpük ve gürültü patlamasıyla sudan fışkırdı. Takı-madalardaki o muazzam sandığım deniz yılanı, iki büyücü-nün çamur ve büyüden oluşturdukları canavarın yanında an-cak balık yemi olabilirdi. Sudan fırlayıp en yüksek direkten

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 360: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

bile daha yükseğe çıktıktan sonra güvertenin üzerine inerekgemiyi tam ortadan ikiye böldü, tekrar doğrulurken parçala-nan kalaslar iki yandan gövdesine saplanıyordu. Küt başı biro yana, bir bu yana doğru hızla inip çıkarak sudaki çırpınan-ları kapıyordu. Diğer gemilerin kaçmak için hızla kestikleriçapa ipleri birer yılan gibi kıvrılarak denize düşüyor, muaz-zam şekil tekrar suya dalarken yelkenleri çılgınca dalgalanı-yordu. Sonra gemilerle açık denizin güvenliği arasında bir ta-ne daha yüzeye fırladı. Nehrin yüzeyi üzerinde hızla fırlayandev yaratık bir gemiye bodoslama bindirerek devirdi, gemibütün ambar kapaklarından su almaya başlarken canavarınkuyruğu son kalan gemiyi acımasızca kamçılıyor, lime limeolmuş tahta parçalarını suya saçıyordu. "Büyücüler tersanelere yine iş çıkarıyorlar ha?" diye ba-ğırdı Livak, arkamda bir yerlerden. Çarpışmak üzere hazırla-nan paralı askerlerin coşkulu tezahüratlarını duyuyordum."Bu herkesin dikkatini çekmiş olsa gerek!" "Bana parlak bir şey bul, çabuk," diye ona seslendi Usa-ra. "Bir de mum, yanacak ne olursa." Parmaklarını şaklatarakbir parça çırayı tutuşturan büyücü büyülü alevi bir paralı as-kerin kabaca parlatılmış kurşun ve kalay karışımı zırhındanyansıyacak şekilde tuttu."Otrick, cevap ver lanet olasıca!" "Ne var? 'Sar, sen misin?" Büyü tekliyor olsa da yaşlı büyü-cünün şaşkınlığı yeterince açık olarak anlaşılıyordu. "Gemileri görmüyor musunuz?" diye bağırdı Usara. "Ka-lion şu kahrolasıca bariyeri indirsin ki sizinle rahatça konu-şabileyim." "Bunlar Elietimm gemileri! Saedrin'in hayaları aşkına, nereden çıktı-lar..." "Size saldırmak üzere karaya adam çıkarıyorlar! Duvarlarısavunmaya hazır olun," diye haykırdı Usara, mum titreyipzayıflarken. "Metal bir boğazlığı olan herkesi hedef alın," diye bağır-dım ışık sönerken. "Sence duydular mı?" Usara başını iki yana salladı, yüzü kül gibiydi. "Otrick'ebir şey oldu!" Gemilerinin civarında patlak veren kaos yüzünden Eli-etimmler sinsilikten vazgeçmiş, Den Rannion çiftliğine saldır-maya başlamışlardı, suyun karşı yakasından vahşi savaş çığ-lıkları geliyordu. "Bizi karaya çıkar, lanet olasıca," diye kaptana bağırıyor-du Livak. "Bir karşı saldırı yapabiliriz." Paralı asker arkadaşlarıylabaş başa vermiş olan Buril bakışlarını kaldırdı."Biz de saldıralım, Baron," diye Temar'a bastırdı kolonist-

lerden biri, diğerleri de başlarıyla onayladılar. ''Görülecek gü-zel bir hesabımız var!" Bir yıldırım gümbürtüsü herkesi sustururken bir anda karabuludar belirdi ve büyülü mızraklar yağarak kafalar giymiş be- 6Udenleri uçurmaya başladı, kavrulan bitkiler coşkuyla yanıyordu.Bir bölük üzerine basarak alevleri söndürmeye çalışırken yerdenfırlayan kızıl bir ateş yumağı adamlardan birini kolundan hırs-la yakaladı ve tüm söndürme çabalarına rağmen onu kemikleri-ne kadar yaktı. Ateş, talihsiz askerin yardımına gelen herkese debulaşıyor, geride yalnızca kömürleşmiş kalıntılar bırakıyordu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 361: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Korku ve acı çığlıkları savaş çığlıklarını bastırmaya başladı. "Yardımımıza ihtiyaçları var mı dersin?" çjjye bir paralıaskerin arkadaşına tereddütle sorduğunu duydum "Orada, işte orada!" Guinalle çılgınca uzak ku^-m işaret et-meye başladı, bir tür nöbetçi kulesinin kahntlıarml göstere-rek. "Desisecileri, işte orada!" "Süvari, bizi şu rıhtımın arkasına çıkarabiljr misin?" diyekaptana bağırdım. "Karaya ayak basar basmaz doğranmak is-temiyorsak çabuk olmamız gerek!" "Haydi," diye bağırdı Usara ve dev yılan kayboldu, geri-ye yalnızca çekilmeye başlamış gelgitteki ka]lntllar arasındayüzerek boğuşan birkaç kişi kalmıştı. Bizim g^tnimizse suyunüzerinde güvenle ilerledi, ortaya çıkan çamUr yataklarınınarasında inanılmaz bir şekilde süzülerek yol ^bp nihayet altıoyuk bir kıyıya güvenle yanaştı. Otlar, küpesi emn üzerindenatlayan paralı askerlerle beklenmedik saldırırtlızı karşılamaküzere gelen Elietimmlerin kanıyla kızıla boyajlcb. Bu ilk başarının ardından bir avuç savaşçıi|Uzm dizlerininüzerine yığılmasıyla birlikte saldırımız duraks.^j Etrafımdakihava ağırlaşmıştı, bir fırtına yaklaşıyordu adet4 gu bir büyü-cünün işi mi diye merak ettim. O sırada bir lçadm Halice'inarkadaşı Jervice, sendeleyerek doğruldu ve gömerinin zift gi-bi kapkara olduğunu gördüm. "Drianon beni bağışlasın!" Livak duasını ederken bir dartsavurdu, tam isabetti ve Jervice kaldırdığı kılıcını yanındakiadamın kafatasma geçiremeden yere yığıldı. Diğerleri ise o622 kadar şanslı değildiler, birkaç kolonistin onca zaman bekleyi-şin ardından arkalarından gelen beklenmedik bir darbeyle Sa-edrin'in kapısına gönderildiklerini gördüm. Öfkeden kendimikaybedecek gibi oldum ve bunun sorumlusu olan adama ağırbir darbe indirip kanlar içinde yere yıktım. "Tror mir'al, es nar'an." Guinalle yakınlarda bir yerdençılgınca büyü söylemeye başladı. "Parrail, aklını seviyorsansen de bunu arkamdan tekrarla ve sakın durma!" Alışılmadık ritim güçlendikçe baskı hissi hafifledi ve sal-dırımız taze bir şiddetle yeniden bastırdı. "Komutanlarınasaldırın, boğazlarında altın ya da gümüş olanlara!" diye Te-mar'm bağırdığını duydum. Livak'm fırlattığı başka dartiarvızıldayarak kulağımın dibinden geçip boğazlık taşıyan kimigörüyorsa oracıkta yere yıktı. Ona göz ucuyla bakınca için-den bir şeyler söylendiğini duydum. "Ne söylüyorsun?" "O ne söylüyorsa onu," dedi Livak, tekrarların arasında."Bir zararı olmaz, değil mi?" "O tarafta!" Diğer eliyle Parraü'i çekiştiren Guinalle kolu-ma yapışıp nöbetçi kulesinin asmalarla kaplı temelini işaretetti. "O, orada." "Temar!" Kuleyi gösterip etrafıma bakındım. "Tavie, Bu-ru, benimle gelin, siz diğerleri de!" "Ne yaparsanız yapın, engel büyüsünü koruyun." Guinal-le bırakınca kızın parmaklarının Parrail'in elinde morarmışizler bıraktığını gördüm. "Artık iş size kaldı. Benim bu Desi-se'nin kaynağını durdurmam gerek." Tehlikelere aldırmadan kuleye doğru koşturdu, Livak ileben de meydan kavgasının göbeğinde çarpışarak yolumuzuaçıp onun iki yanında ilerledik. Girişe ulaştığımızda 'Sar ar-kamızda bir yerden bir büyü gönderip girişi moloz ve çakıl- lardan ibaret hale getirdi. Bu anlık şoku atlatıp Temar ile bir-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 362: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

likte başa geçip içeri saldırdık. Karşımıza çıkanlar kısa süredeöldüler, zira Temar'm yapacağı her hamleyi bir an öncedenbiliyordum. Bir yana atıldığım sırada Temar'm kılıcı beni iz-lemeye çalışan Elietimm'in bağırsaklarını tozlu zemine dök-müştü bile. İkinci bir adam kılıcını Temar'm açık duran ko-luna indirebileceğini sandığı anda ben acımasız kılıcımı çok-tan başına geçirmiş, hemen çıkarıp kabzasıyla da geri çekilenTemar'ı karşılamayı uman boğazlıklmm suratını dağıtmıştım.Diğer nöbetçiler de arkamızdakilerin kılıçları altında kanlariçinde can verdiler. "Yukarıya." Guinalle duvara yapışmıştı. Eteği kanlar için-de, gözlerini yukarıdaki kirişlere dikmişti. Onun gibi kaniçinde kalmış olan Livak onu savunmaya hazırdı ama saldır-ganların hiçbiri eşiği tutmuş olan Buril ile Tavie'yi aşamıyor-du. İri yapılı iki paralı asker baştan aşağı bir kısmı kendileri-ne ait olan kana bulanmışlardı, kuleye geri girmeye çalışanher Elietimm'i doğramaya kararlıydılar. "Gel haydi." Temar duvarın içinden dönerek çıkan mer-divenin ilk basamağına ayağını koydu, ben de onun peşindenkoşturdum. Başımla onayladım ve birlikte dar basamaklarıkoşarak çıktık, kılıçlarımız karşımıza ne çıkarsa çıksın öldür-meye hazırdı ama beynimi acıyla sarsan, görünmeyen bir en-gele çarptık. Güçlükle nefes almaya çalışarak inanamayangözlerle boş odaya baktım. Bu oydu, Shek Kul'un bölgesindeki rahip... Kramisak, ka-çıp beni Kaeska'nm ıstıraplı ölümünü izlemeye bırakan piç.Ürkütücü bir ışık halkasının ortasında sakin bir havayla otur-muştu, beni meydan okurcasına başıyla selamlarken ince du-daklarında çarpık, alaycı bir gülümseme vardı. Belden yuka-rısı çıplaktı ve ellerini kaldırmıştı, bir kez daha büyülü siyahişaretlerle kaplıydı, teninin ve saçlarının beyazlığı içinde şok edici bir görüntüydü bu. "Seninle sonra ilgileneceğim, Tor-malinli adam, şimdi oltamda daha büyük balıklar var." Alev alev gözlerimle ona baktım ve Temar'a daireyi diğer624 taraftan denememizi işaret ettim. Efsuncunun etrafında kolay-ca hareket edebildiğimizi ama ona ulaşamadığımızı anladık;uğursuz ışığa kılıç bile dokunacak olsa onu tutan kola müthişbir acı veriyordu. Ağır adımlarla dolaşırken nehrin karşı tara-fına, çarpışmaların nasıl gittiğine baktım. Kampın duvarlarıkızıl bir ateşle kaplanmıştı; Naldeth ya da Kalion tüm sürün-gen asmaları tutuşturmuş olmalıydılar, ki bu da çarpışmanınbizim lehimize gelişmediğini gösterirdi. Geçen yıl Elietimm-leri hüsrana uğratan Otrick'in yıldırımları neredeydiler? "Bu bir büyülü engel, güçlü bir engel." Guinalle en üstbasamakta durdu, Livak'm arkasından bakıyordu. Livak'm yü-züyse solgun ve asıktı, daha önce kendisine büyük acılar çek-tiren Elietimm büyüsüyle yüzleşmenin onun için ne demekolduğunu tahmin ediyordum. Kramisak bir an dikkatini yo-ğunlaştırmca daire parladı ama Guinalle bir dizi akıcı hecesöyleyerek elini kaldırdı ve piç herif her ona ne yapmaya ça-lıştıysa boşa çıktı. "Livak, bana güveniyor musun?" Guinalle bir tarafa çekil-di, gözleri Elietimm efsuncusundan bir an olsun ayrılmıyordu."İnan bana, o ne yapabiliyorsa ben de yapabilirim. Ellerimitut, sözlerimi tekrarla ve onun bize dokunamayacağını anla." Livak'm gözleri korkuyla büyüdü ama Guinalle'nin solgun,zarif ellerini kendi koyu tenli ellerine aldı ve genç kadındanyükselen gizli büyü sözlerini tekrarladı. Guinalle'nin nesiller-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 363: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

dir duyulmamış kadim aksanı Livak'm Orman kanının vurgu-suna karışıyor, uzun zaman önce kaybettiği babasından çocuk-luğunda öğrendiği şarkılar ona kayıp büyü yolunu açıyordu. "Hayır, bunu yapamazsınız!" Dairesi titreyerek sönerkenKramisak öfke dolu bir haykırışla ayağa fırladı. Yerde duranbir topuzu kapıp Guinalle'nin üzerine atıldı. Onu karşılamak üzere yerimden fırlayıp silahının ezici başını kılıcımın yıp-ranmış ucuyla durdurdum. Bana bir tükürük savurdu, balga-mı yüzümü az farkla ıskalarken kendi dilinde bir küfür kavu-rup dişlerinin arasından bildik bir büyü okumaya bağladı. 625Kendimi hazırladım ama ne aklım altüst oluyor, ne de bir başdönmesi beni kendimden geçiriyordu. "Fahişelerin kızı, sürüngenlerin anası!" Kramisak yine- Gu-inalle'ye doğru atıldı ama karnına indirdiğim bir tekneyleonu iki büklüm bir halde karşı duvara gönderdim. "Adil bir dövüşün zamanı geldi, seni hastalıklı piç," dedi-ğimi duydum. "Aramızda kapanmamış bir hesap var, seni ağ-zı bok kokulu!" "Öyleyse sıra bende." Temar arkamda daire çizerek yakla-şıyor, Kramisak beni atlatacak olsa bile ona Guinalle ile jj_vak'a ulaşma şansı bırakmıyordu. "Seni bir kez hakladım, prensin adamı. Bir kez dah,v ya_pabilirim," diye hırladı efsuncu, topuzunu iki eline alarak. Bugün değil, diye geçirdim içimden, seri darbelerine rağ-men sertçe yüklenerek demir kaplı topuzunu yana savuçtur_dum ve yakmımdaki kolunda uzun bir kesik açtım. Kendi ka-nının bu şekilde aktığım görmek Kramisak'ı daha da deliyedöndürmüştü, durmak bilmeyen delice darbelerle üzermıegeldi. Tüm saldırganlığına rağmen darbelerini kolayca kaı-şüa-yabildiğimi gördüm. Hareketlerimi kesinlikle tahmin edemi-yor gibiydi, ayrıca ne zaman hamle yapacağımı da şaşırıyor,savunma yapacak yerde darbelerimin üzerine atlıyordu. Onubir kez daha doğradım, pazısına aldığı derin kesik, darbeleri-ni büyük ölçüde zayıflatmıştı. Yine de bacağıma ezici bir dar-be indirmeyi başardı ama bunu yaparken kendini de bir yandarbeye karşı savunmasız bıraktı, doğradığım kırmızı etininiçinden beyaz kaburgaları ortaya çıkmıştı. Bu kör kılıç onn tıp-kı tahta gibi kesiyordu, tüm gücümü darbelerime verdim.Temar'la dövüşüyordu. Bunu bir anlık inanamayan bir

kavrayışla gördüm. Kramisak, Shek Kul'un karşısındaki dövü-şümüzde kılıcımın ardındaki aklın bir başkasına ait olduğunuanlamamıştı. Temar'la dövüşüyor ama bana yeniliyordu. Te-626 mar bu hamle karşısında ne yapardı, diye sordum kendimehemen. İşte böyle savuştururdu. Diğer yana geçip çentikli kı-lıcımı Kramisak'm topuzunun çevresinden ve üzerinden sa-vurarak gırtlağına geçirdim, oluk gibi akan kanı kabzayı elim-den kaydırırken gözlerindeki inanamayan bakış söndü ve önedevrildi, son kasılmaları da biterken cesedinden ölümün o pisve tanıdık kokusu yükseliyordu. Eğildim ve cesetteki antikatokası olan kemeri kesip çıkardım. Dışarıdaki paralı askerlerden müthiş çığlıklar yükseldi.Olanları görmek için harap haldeki pencereye doğru gittim.Hayretler içinde gördüm ki hâlâ ayakta olan Elietimmler si-lahlarını atıp diz çöküyor, kollarım iyice açarak açıkça mer-hamet diliyorlardı. Paralı askerler buna kolonistlerden dahasıcak bakıyorlardı, zira birçoğu askerler kendilerini durdura-na dek ulaşabildiklerini oracıkta öldürdüler. Nehrin karşı ta-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 364: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

rafında çiftliğin etrafındaki alevler bir anda söndü ve Shiv gökmavisi bir pırıltıyla birlikte gözden kayboldu, yıldırımdanmızraklarla savunmakta olduğu kolonistler ise tamamen ken-dilerinden geçmiş bir halde bakakalmışlardı. Bir an sonra ya-nımda belirdi, göğsü körük gibi inip kalkıyordu. "Bitti mi?" diye sordum, Temar yanımdaydı, Livak ile Gu-inalle hâlâ basamaklarda, el eleydiler. "Şimdilik!" Shiv çılgın bir zafer narası koyuverip beni ku-cakladı, hiç tereddüt etmeden ben de karşılık verdim, ardın-dan da aynısını Livak'a yapmak üzere döndüm, tabii yanındaateşli bir öpücükle.

BöLüm on BÎF^Bremilayne'dekj Den Rannion aile arşivinden alınmıştır.

Den Rannion Sieur'ü Lyal'den Den Perinal Prensi Ingaret'e, MilralErman'ın el yazısıyla, kendisi orta boyludur, kızıl sakalı ve mavigözleri vardır, kılıç tutan kolunda bir yara izi ve diğer elinde athırsızlığı damgası bulunmaktadır.Sevgili kuzenim, Üzücü bir haber vermek üzere yazıyorum, bu Aile'nin Sieur'ü, saygıde-ğer babam Vahil Ön-Ya/m 44'ünde Saedrin'in huzuruna çıkmıştır. Bu ha-beri annene, sevgili halam Prenses Elsire'a iletmeni istiyorum, tabii ki onunyasma ve hassaslığına uygun olan bir dille. Son sözlerinde ailesini, gençlik•arkadaşlarını ve yerine getirilmemi/ bir yeminin acisını andığını ona söyle-yip söylememeyi senin takdirine bırakıyorum. Bunların özellikle sonuncusu-nun ona oldukça sıkıntı verdiğini de üzülerek bildiriyorum, bunun sonucun-da da /artlar elverdiğinde, annenin de hâlâ sözünü ettiği o kayıp koloniyibulmaya çalı/acağıma söz verdim. Aramızda kalsın, Saedrin'in bu konuda babamı yatıştırması için duaediyorum, aksi halde onun huzursuz gölgesi nesiller boyu evlerimizde dolana-caktır. Durumumuz bazıları kadar çaresiz değil ama yalnızca yarı unutul-628 mU£ hikâyelere ve tutarsız kayıtlara dayanarak ya^lı bir adamın hayal kı-rıklığını telafi etmek amacıyla kaynak ayırabilmem ancak Misaen aylarıdurdurduğunda olur. Çarpılmalar şimdilik sona erdi ve Sieur D'Aleonne'yidesteklemek için küçük Ailelerle müzakere halindeyim. Bu konudaki düşün-celerini almak isterim, tabii ki bölgendeki durum daha düzeldiğinde sunabi-leceğin her türlü askeri yardımı da. Ayrıca belki bilmek istersin, Sieur D'Ist-rac kızım Kindra ile kendisinin en büyük yeğeni arasında bir izdivaç içinbana geldi. Senin D'Evoir ile görülmelerin nasıl gidiyor?

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 365: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

Ön-Güzün 22'si^fc'^s. ^ epiniz hareket etmeye hazır mısınız?" Shiv rıhtım-^da dolaşırken çantası omzunda salmıyordu. JL w "Sanırım." Başımı kaldırıp Den Rannion çiftliğininartık temizlenmiş ve üstünkörü onarılmış girişine baktım.Halice ile Livak koyu bir konuşmaya dalmışlardı, Halice gün-lük bir pantolon ve yelek giymişti. Livak ise alet çantasıyladuvara yaslanmış duruyordu. Halice'in bacağının tedavisihakkında anlattıklarının olduğu parşömeni koyduğum cebimielimle yoklayıp emin oldum. Yeminimi geri vereceksem, ek-siksiz olarak hesap vermeliydim. "Kalacağını söylediğinde şaşırdım doğrusu," dedi Shiv."Livak nasıl karşılıyor peki? Uzun zamandır yakın oldukları-nı biliyorum." "Ne olursa olsun Halice'in mutlu olmasını istiyor," diye-rek omuzlarımı silktim. "Evet, üzülüyor, onun aklını değiş-tirmek için her şeyi de yaptı ama rünler düştüğünde bu hâ-lâ Halice'in kararı. Livak bunu ondan esirgeyemez." "Tam olarak neden olduğunu biliyor musun peki?" Shivmeraklanmış gibiydi. "Ben sormak istemedim." "Halice Lescar'da savaşmaktan, her mevsim arkadaşlarınıkaybedip rünlerini keseye koymaktan ve ertesi yıl yeniden çı-karmaktan sıkıldığını söylüyor. Onu suçladığımı söyleye-mem, dostum Aiten'in iç savaşlardan uzak durmasının ne-denlerinden biri de buydu. Halice artık yeteneklerinin bir işeyarayabileceği ve değerli bir amaç uğruna savaştığını düşün- düğü bir yer bulduğuna inanıyor. Yüzümü buruşturdum,böyle bir yeri nerede bulabileceğimi merak ediyor, Aiten'inadını anınca da hâlâ boğuk bir acı hissediyordum. "Umarım bu yıl bir daha dövüşmesi gerekmez." Shiv yü-zünü buruşturdu. "Buraya daha fazla insan getirene kadar hâ-lâ fena halde güçsüzler." Başımı sallayarak çiftliğin duvarlarını, koşturan figürlerinmazgallı siperlerini ve duvar yolunu onardıkları yeri işaret et-tim. "Paralı askerlerin çoğu kalıyorlar, geri döndürebildiği-miz onca kolonisti de sayarsan kışın rahat edeceklerdir. Esir-leri evlerin ve savunmaların inşaatında çalıştırıyor, ayrıca bu-labildikleri tüm yiyecek ve malzemeyi topluyorlar, yani yete-rince hazırlıklılar." "Bu kadar çoğunun öylece teslim olmalarını hâlâ tuhafbuluyorum." Shiv başını iki yana salladı. "Aralarında büyüyapabilenler olmadığından nasıl emin olabiliyoruz?" "Guinalle bundan emin." Omuzlarımı silktim. "Birine yanbakacak dahi olsalar akıllarım hemen ayırabiliyor. Parrail bu-nun Elietimm kültüründeki bir otorite hiyerarşisiyle ilgili ol-duğundan bahsediyordu." Genç bilginin ağırbaşlı ses tonunuelimden geldiğince taklit etmeye çalıştım. "Liderleri öldüktensonra, onu yenecek kadar güçlü olan lidere boyun eğmektenbaşka çareleri kalmamıştı." "Bana fazlasıyla olanaksız geliyor," diye karamsarca söy-lendi Shiv. "Bilemiyorum, bunun üzerinde düşünüyorum. Unutma, oadalar savaş kalıntılarıyla beslenen ya da çarpışmaların devametmesinden kazançlı çıkan çok kişi olduğu için her yıl birbi-rini parçalayan Lescar'a benzemezler. Elietimmler Lescarlılargibi savaşsalardı, iki mevsim içinde ellerinde yiyecek olarakçıplak kayalar, içecek olarak da soğuk deniz suyundan başka

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 366: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

bir şey kalmazdı.""Belki." Shiv ikna olmamış gibiydi.

"Esirler bir tehdit değil, Shiv. Yarın hepsi hummadan öle-cek olsalar, koloni yine de onlar olmadan idare eder." Ki öy-le olsa buna üzülmem, diye geçirdim içimden, Shiv'in kuş-kularını bir ölçüde paylaştığımı sessizce kabul etmiştim. 631"Hayır, buradaki herkes kış boyunca güvende olacak; Eli-etimmler bu yıl bir kez daha okyanusu aşamazlar. Dahası,keşif kollarını yitirmiş olmaları yüzünden baharda yelken aç-madan önce durup bir daha düşüneceklerdir, onların başınane geldiğini bilmeseler bile. Öyle olduğundan da kuşkulu-yum." "O piçlerin bu yeri gösteren, Den Fellaemion ya da adıher neyse onun yaptığı kadim Tormalin çizelgelerinin kopya-larına sahip olmalarına bir açıklama getirebilen oldu mu?" "Duyduğum kadarıyla hayır." Endişeli değilmişim gibigörünmeye çalışıyor, Planir'in olası yeni konumumla Prensadına bunu araştırmam yolundaki isteğini düşünmemaye ça-lışıyordum. "Önemli olduğunu da sanmıyorum." "Umarım haklısmdır," diye iç çekti Shiv. "Sanırım bu on-lara karşı bir avantajımız. Okyanusu yılm bu geç zamanındabile aşabiliriz ama Trimon biliyor ya, yanımda Otrick ile Vilt-red'in yardımları olmadan bunu pek de istemem." "Dastennin yolculuğumuzu güvenli kılsın," diyerek onakatıldım. Güz fırtınalarının dişleri arasında yapılacak yolculukbenim de içimi açmıyordu. "Peki, ne yapacaksın?" Shiv elini bir cebe daldırıp boynuzşeklinde bir şişe uzattı. Ben tutarken suyla doldurdu ve azsonra hafifçe buharı tütmeye başladı. "Devam et, anlat," di-ye zorladı, fincana bir tutam muslin kokulu tatlandırıcı kata-rak. "Planir'le konuştuğunuzu gördüm, neler söyledi?" Shiv'e çayını uzattım. "Anlaşılan Başbüyücü daha biz yol-culuğumuza başlamadan eski dostun Casuel'e Prense götür-mesi için mektuplar vermiş. Neyse, Cas'm orada kalması is-tenmiş, zira böylece Planir araştırmamızın başarısına ya da başka türlü bir sonucuna göre Prense doğrudan tavsiyede bu-lunabilecekmiş.""Ve?" diye sordu Shiv. "Ve Prens yeminli adamlıktan seçilmiş adamlığa terfi et-mem gerektiğini düşünüyor," dedim cansız bir ifadeyle. "Ama bu bir şeref, değil mi?" diye kuşkuyla sordu Shiv,ifademi görünce. "Olabilir, tabii kabul edersem," diyerek başımla onayla-dım, hâlâ Halice'i kucaklayan Livak'a bakıyordum. "Kararvermek için önümde eve dönüş yolculuğu var, değil mi? Şufincanlardan bir tane daha var mı?" Her şeyi Livak ile iyicekonuşana kadar bunu kimseyle tartışmak istemiyordum."Neyse, ya sen ne yapacaksın?" "Yani Pered'i Ekinoks için Col'e götürdükten sonra mıdemek istiyorsun?" Shiv sırıtarak çayı uzattı ama kendisinede yapmaya koyulurken ifadesi birden ciddileşti. "Planir ka-fası çalışan ve nefes alan tüm büyücüleri etirik büyü hakkın-da öğrendiğimiz her şeyi deneme işine verecek, affedersin,artık Desise dememiz gerekiyor. Bunun yanı sıra en ufak bü-yü geleneği hakkında dahi bildiklerini vermeyecek olan herbilgin, üniversite ve tapmağı, yangın ve sellerle tehdit ede-cek. Saedrin biliyor ya, elde ettiğimiz büyünün bedeli büyük

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 367: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

oldu." "Viltred'in görüleri çok işine yaradı, değil mi?" diye yo-rumladım. "Hepimizin en güzel bayram giysilerimiz içindeolduğumuz zafer dolu gelecek tahminleri ha, boş versene." "Kehanetler zaman olarak ne kadar yakmlarsa o kadar tu-tarlıdırlar." Shiv omuz silkti. "Elietimmler hakkındaki uyarıyeterince açıktı; kalsaydı ölecekti kuşkusuz." Belki öyleydi. Tereddüt etsem de, beni bir süredir rahat-sız eden bir şeyi Shiv'e sormaya karar verdim. "O görüler,sarayın ele geçirilmesi ve hepimizin kadifeler giymesi, bütünonlar doğru muydu? Yalnızca yeminime bağlı kalmam, belki de Livak'ı baştan çıkarmak için yapılmış bir şey değildi ya,tabii ki ona da gösterebilseydin?" Shiv dönüp sert bir bakış attı. "Öyle mi düşünüyorsun?Hayır, Ryshad, o gerçek bir görüydü, hiç gerçekleşmemiş ol- 633sa da. Pekâlâ, itiraf ediyorum ki bir Sieur un masasında ku-mar oynama fikrinin Livak'm dikkatini çekeceğini ummuş-tum ama böyle bir şeyin sahtekârlığını da yapmam. Ben senişerefli bir adam olarak tanıyorum ya sen beni nasıl bir büyü-cü sanıyorsun?" Çiftliğin kapılarındaki bir hareketlenme sayesinde buna bircevap bulmaktan kurtuldum. Shiv ile birlikte bir grubun ağırağır rıhtıma inmesini izledik, dördünü katı yüzlü paralı as-kerlerin, birini ise Planir, Alion, Usara ve Naldeth'in taşıdığıbeş sedye."Otrick kendine geldi mi?" diye Shiv'e nazikçe sordum. Büyücü birden başını sallayarak dişlerini gıcırdattı. "Hayır,o Elietimm pisliği aklını ondan çalmaya çalıştığından berikendine gelmedi." "Kalion'un eli nasıl?" Denizciler hassas yüklerini gemiyeyüklerlerken şişman büyücünün kalın sargılı eklemleri yü-zünden acı çektiği belliydi. Tüm okumuşluğu, insanın Otrickgibi ufak tefek bir adamı dahi tek vuruşta bayıltırken kendikendisine verebileceği zarar karşı uyarmamıştı. "Guinalle zararı büyük ölçüde giderdi." Shiv gülümseme-yi başardı. "Görünüşe bakılırsa sevgili Ocak-Ustamız flütüyleverdiği sonu gelmez resitalleriyle öğrencilerini sıkmaya de-vam edebilecek. Yine de bu Otrick'i kurtarmanın karşılığın-da küçük bir bedel. Umarım ihtiyar korsanı kurtarabilir, onugeri getirmenin bir yolunu bulabiliriz." Kadim büyücü Shannet'in zayıf vücudu sedyeyi izledi, sopakadar ince kollan sade, gri işlemeli bir vazo tutuyordu. Aklım-da bir düşünce çaktı. "Mellitha'ya Viltred'ten kim söz edecek?"Başbüyücünün onun acısına saygı göstermesini umuyordum. "Kalion vazoyu ona götürmeyi önerdi, zira Viltred'in baş-ka ailesi de yoktu." Shiv'in sesi yakışıksız derecede keskindi ama nedenini ga-634 yet iyi anlıyordum. Planir'in Kalion'a böylesine önemli birşehrin önde gelen vatandaşlarından birini ziyaret etmesi içinböyle bir fırsatı niçin tanıdığını merak ediyordum, ki oradaRelshaz'm büyük ve güçlü kişileriyle tanışmak için kendiniyalvar yakar davet ettireceğine de kuşkum yoktu. "Bana ka-lırsa Mellitha, Kalion için gayet uygun, Shiv.""Belki," diyerek gevşedi Shiv, hafif bir gülümsemeyle. "Ya yaralanan diğerleri?" Jervice adlı kadının hareketsizbedeninin yavaşça gemiye bindirilişini izledim. "Guinalle nedüşünüyor?" Zayıf kıza baktım, Usara'ya ait olduğunu hatır-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 368: Juliette E. McKenna - Einarinn Öyküleri 2

ladığım bir pelerine sarılmış ısınıyor, Parrail'e bir yığm tali-mat veriyordu. "Mümkün olduğunu söylüyor." Shiv ümitli görünmeyeçalışıyordu. "Mesele yalnızca doğru yaklaşımı bulmakta.""Dastennin yardım etsin de bulaşınız," dedim hararetle. "Bir tanrının pis bir espri anlayışı olduğu çok açık," dediShiv, kederlice, "saldırıyı bozmak için tam zamanında gel-mişken böyle bir şeyin olmasına izin vermesi." "Guinalle bunun tam tersi olduğunu düşünüyor." Usarabize katıldı, yüzünde yorgun ve üzgün bir ifade vardı. "OElietimmlerin bizim nehirden geldiğimizi anladıkları andasaldırıya geçtiklerini düşünüyor." Shiv omuz silkti. "Her neyse. Ya sen bizimle kalıyor mu-sun, 'Sar?" "Planir, Hadrumal'a dönmemi istiyor, ben de isteğini ye-rine getirmeliyim," diye hemen karşılık verdi Usara, yine degözlerinin dönüp rıhtımdan giriş kapılarına doğru ilerleyenGuinalle'yi takip ettiğini gördüm. "Şu an itibariyle tartışıla-cak biri değil." "Naldeth'in burada kalma meselesinden sıyrılmaya çalıştı-ğını duydum," diye bir kahkahayla ekledim. "Naldeth'in Planir'in tepkisini pek eğlenceli bulduğunusanmıyorum," diyerek sert bir bakış attı Usara. "Chamry gayet mutlu görünüyor," diye yorumladı Shiv."Bana kalırsa Shannet'in son öğrencisi olma şerefine yeterin-ce katlanmış." "Anladığım kadarıyla Danışman Tonin, Guinalle'yi kendi-siyle birlikte Vanam'a gelmeye ikna edememiş, ha? Ya senonu ikna edebildin mi, 'Sar?" diye sordum ifadesiz bir yüzle. Usara'nm hafifçe kızarması kendisini ele veriyordu. "Senkendi işine bak, Rysh. Hayır, ben Guinalle'nin kararını des-tekliyorum. Elbette ki burada kalması gerek, hiçbir şey içinolmasa bile hâlâ geri döndürülecek olanlar için." "Sen de onun için bir çözüm bulur bulmaz buraya döne-ceksin, öyle mi?" diye sordu Shiv. "Ben ya da Parrail ya da ihtiyacımız olan bilgiyi kim bu-lursa o," dedi Usara, kendini tutarak. "Bence bu konuda fazla rakibin yok." Shiv omzunu sıvaz-layarak onu temin etti. Ben sessiz kaldım. Guinalle, Parrail'in kendisine duyduğuaçık hayranlığı ustaca görmezden gelmekte ısrar ediyordu, buhem onun iyiliği için, hem de Temar'm kıskançlığını bastır-mak adına yaptığı erkeklik numaralarını başka yöne çekmekiçindi. Şimdi onu görebiliyordum, bir fıçının üzerine otur-muş, hayatının aşkının kendisinden uzaklaşmasını izlerken,yüzü tokat yemiş bir kıçı andırıyordu. Gençlik acılarını hatır-layınca başımı salladım. "İzninizle."Temar'm omzuna bir şaplak attım. "Kararını verdin mi?" Başını kaldırıp bana baktı. "Seninle gelirsem ne yapabili-rim ki? Şu yeminini Sieur D'Olbriot'a mı götüreyim? Benimdönecek bir ailem ya da evim yok.""Yemin böyle adamlar için ortaya çıkmıştı zaten, İmpara-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)