Upload
doanxuyen
View
235
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANA BİLİM DALI
FATMA KELLEROĞLU
YÜKSEK LİSANS TEZİ
KAHRAMANMARAŞ
ARALIK-2017
KATILIM BANKACILIĞI SİSTEMİ
VE TÜRKİYE’DE KATILIM
BANKACILIĞI
T.C.
KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANA BİLİM DALI
DANIŞMAN : Prof. Dr. İbrahim ÖRNEK
ÜYE : Prof. Dr. Seyhan TAŞ
ÜYE : Yrd. Doç. Dr. Nalan IŞIK
FATMA KELLEROĞLU
YÜKSEK LİSANS TEZİ
KAHRAMANMARAŞ
ARALIK-2017
KATILIM BANKACILIĞI SİSTEMİ
VE TÜRKİYE’DE KATILIM
BANKACILIĞI
KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANA BİLİM DALI
FATMA KELLEROĞLU
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Bu Tez, 05 Ocak 2018 Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından
Oy Birliği ile Kabul Edilmiştir.
Prof. Dr. İbrahim ÖRNEK Prof. Dr. Seyhan TAŞ Yrd. Doç. Dr. Nalan IŞIK
BAŞKAN ÜYE ÜYE
Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.
Prof. Dr. Abdullah SOYSAL
Enstitü Müdürü
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların
kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümleretabidir.
KATILIM BANKACILIĞI SİSTEMİ VE
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI
I
KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANA BİLİM DALI
ÖZET
FATMA KELLEROĞLU
Danışman : Prof.Dr. İbrahim ÖRNEK
Yıl : 2017 Sayfa: IX+82
Jüri : Prof. Dr. İbrahim ÖRNEK
: Prof. Dr. Seyhan TAŞ
: Yrd. Doç. Dr. Nalan IŞIK
İslam dininde faizin yasak olması; müslüman ülkelerde alternatif bir
bankacılık sisteminin kurulmasını gerekli kılmıştır. Geleneksel bankalara alternatif
kuruluşların olmayışı, tasarrufların altın, döviz ve gayrimenkul gibi banka dışı
yollara kaymasına ve kaynakların atıl kalmasına neden olmuştur. Bu bağlamda,
faizsizlik prensibine göre işleyen, halkın elindeki tasarrufları ekonomi içerisine
kanalize ederek, ülke kalkınması için ihtiyaç duyulan sermayeye ek kaynak
sağlayan finansal kuruluşlar hem Türkiye hem de diğer İslam ülkelerinde
kurulmaya başlanmıştır.
Faizsiz Bankacılık, İslami Bankacılık veya Türkiye’de kullanılan ismiyle
Katılım Bankacılığı; dini sebeplerle faizden uzak kalmak isteyen kişilerin,
finansman ihtiyaçlarını karşılamaları, tasarruflarını değerlendirmeleri ve modern
bankacılık hizmetlerinden yararlanmaları amacıyla, faizle çalışan geleneksel
bankalara alternatif olarak kurulan finansal kuruluşlardır.
Günümüzde İslam ülkeleri ile birlikte tüm dünya ülkelerinde hızla
yaygınlaşan ve büyüme trendi gösteren Katılım Bankacılığı, kamusal sermayeli
Ziraat Katılım ve Vakıf Katılım Bankalarının da Türk Finans sektörüne girmesiyle
birlikte, sektörün büyüme hızı artmış ve geleneksel bankalarla rekabet edebilir bir
seviyeye gelmiştir. Şu an itibarıyla; Albaraka Türk, Kuveyt Türk, Türkiye Finans,
Ziraat Katılım ve Vakıf Katılım olmak üzere beş farklı finansal kuruluş faizsiz
bankacılık faaliyetlerine devam etmekte olup, yakın bir gelecekte sektöre farklı
finansal oyuncuların girmesi beklenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Banka, Bankacılık Tarihi, İslam’da Faiz Kavramı,
Faizsiz Bankacılık, İslam Bankacılığı, Katılım Bankacılığı.
KATILIM BANKACILIĞI SİSTEMİ VE
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI
II
UNIVERSITY OF KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM
INSTUTE OF SOCIAL SCIENCE
DEPARTMENT OF ECONOMICS
ABSTRACT
M.SC THESIS
FATMA KELLEROĞLU
Supervisor : Prof. Dr. İbrahim ÖRNEK
Year : 2017, Pages: IX+82
Jury : Prof. Dr. İbrahim ÖRNEK
: Prof. Dr. Seyhan TAŞ
: Asst. Prof. Dr. Nalan IŞIK
The interest is forbidden in Islam; in Muslim countries, the establishment of
an alternative is requiring that the banking system. The lack of an alternative to traditional bank organizations, such as gold, currency and real estate Bank of savings out of the shift to the roads and caused remain underutilized resources. In this context, was functioning on the principle of Interest Free Banking, newspaper in the hands of the savings channeled into the economy, providing additional resources needed for the development of the country capital, Turkey as well as other financial institutions both in Islamic countries to be established.
Interest free Banking, Islamic banking or participation in Banking with the name used in Turkey; people who want to stay away from the religious reasons of interest, financing needs, their savings reviews and take advantage of modern banking services, with the aim of, established as an alternative to the classic working at Bank financial institutions.
Today, Islamic countries worldwide with rapidly spreading and showing growth trend of participation in Banking, public-owned Ziraat Turkish Participation Banks participation and Foundation of the financial with the introduction of the sector, the industry's growth rate can compete with traditional banks increased and has a level. As of right now; Albaraka Turk, Kuwait Turkish participation in the Foundation of agriculture, Finance, Turkey, five different financial participation and organizational interest-free banking is continuing its activities in the near future it is expected that the introduction of different financial sector players.
Keywords: Bank, Banking History, The Concept of Interest in İslam, Interest
Free Banking, Islamic Banking, Participation in Banking.
PARTICIPATION IN THE BANKING SYSTEM AND
PARTICIPATION IN BANKING IN TURKEY
III
ÖNSÖZ
İlk olarak 1983 yılında “Özel Finans Kurumları” (ÖFK) olarak Türk Finansal
Sistemine girenFaizsiz Bankacılık, 2005 yılı sonuna kadar ÖFK statüsünde faaliyetlerini
sürdürmüş ve 1 Kasım 2005 tarihli 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile Katılım Bankasına
dönüşmüştür. Son yıllarda küresel ölçüde yaşanan finansal krizler geleneksel bankacılık
sisteminin sorgulanmasını beraberinde getirmiş ve faizsiz bankacılık modelini
gündemlerine alan ülkeler bu sektörün gelişimini hızlandırmıştır.
Katılım bankacılığı, faizsiz bankacılık işlemlerini, İslami kurallara uygun bir
çerçevede gerçekleştiren finansal bir yapıyı ifade etmektedir. Bu açıdan bakıldığında,
katılım bankacılığı, İslam dinine göre faizin haram olarak kabul edilmesi nedeniyle, her
türlü finansal faaliyetlerin İslami kurallar içerisinde uygulandığı bir sistem olup, bu finans
anlayışı geleneksel bankalara karşı alternatif olarak geliştirilmiş bir bankacılık modelidir.
2016 yılında yurtiçi, siyasi ve küresel bazda yaşanan dalgalanmalara rağmen
katılım bankacılığı sektörü, istikrarlı büyümeeğilimini, güçlendirerek sürdürmüştür.
Ziraat Katılım’ın ardından Vakıf Katılım’ın da sisteme dahil olmasıyla birlikte,2016 yılı
Türk katılım bankacılığı açısından hareketli bir yıl olmuş, sistem varlıkları ve tabanı
dahada güçlenmiştir. Albaraka Türk, KuveytTürk, Türkiye Finans, Ziraat Katılım
veVakıf Katılım’dan oluşan sektör, beşfarklı finansal kuruluş ile Türkiye’deki
faaliyetlerini sürdürmekte ve yakın bir gelecekte sektöre farklı finansal oyuncuların
girmesi beklenmektedir.
Bu çalışmada katılım bankacılığının alanı, ana hatlarıyla tespit edilerek,
Türkiye’de katılım bankacılığı sistemi ve uygulamaları hakkında bilgi verilmiş ve
dünyadaki bazı ülke uygulamaları ile karşılaştırılması hedeflenmiştir.
Bu çalışmanın yapılmasında ve tamamlanmasında akademik bilgi birikimiyle
büyük katkı sağlayan ve çalışmamın tüm aşamasında beni cesaretlendiren, teşvik ve
önerilerini esirgemeyen, Danışman Hocam Prof. Dr. İbrahim ÖRNEK’e teşekkürü bir
borç bilirim.
Bugünlere gelmemde çok büyük emeği olan, her daim yanımda olup beni
yetiştiren, maddi ve manevi desteklerini esirgemeyensevgili aileme minnettarım.
Çalışmalarım nedeniyle kendisine yeterince vakit ayıramadığım ancak sürekli
bana sevgi ve hoşgörüsü ile yardımcı olan sevgili eşime çok teşekkür ederim.
Fatma KELLEROĞLU
Aralık-2017
IV
İÇİNDEKİLER
ÖZET .............................................................................................................................. ..I
ABSTRACT .................................................................................................................... .II
ÖNSÖZ ........................................................................................................................... III
İÇİNDEKİLER ............................................................................................................... IV
KISALTMALAR LİSTESİ ......................................................................................... VII
TABLOLAR LİSTESİ .................................................................................................... IX
1. GİRİŞ ........................................................................................................................ ..1
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR ........................................................................................ ..2
3. BANKACILIK SİSTEMİNE GENEL BİR BAKIŞ ................................................. ..4
3.1. BankaKavramı ................................................................................................... ..4
3.2. Dünyada Bankacılığın Gelişimi ......................................................................... ..5
3.3. Türkiye’de Bankacılığın Gelişimi .................................................................... ..6
4. KATILIM BANKACILIĞININ TARİHÇESİ ........................................................ 10
4.1. Katılım Bankacılığının Tanımı .......................................................................... 10
4.2. Faizsiz Bankacılık Fikrinin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi ...................................... 11
4.3. Katılım Bankacılığını Ortaya Çıkaran Nedenler ............................................... 12
4.3.1. Dini Nedenler ............................................................................................ 12
4.3.2. Ekonomik Nedenler .................................................................................. 13
4.3.3. Sosyal Nedenler ........................................................................................ 13
4.3.4. Politik Nedenler ........................................................................................ 14
4.3.5. Türkiye’ye Özgü Nedenler ...................................................................... 14
5. KATILIM BANKACILIĞININ YASAL YÖNÜYLE DEĞERLENDİRİLMESİ .. 15
5.1. Katılım Bankalarının Organizasyon Yapısı ....................................................... 15
5.1.1. Genel Kurul .............................................................................................. 15
5.1.2. Yönetim Kurulu ........................................................................................ 15
5.1.3. Denetim Kurulu ........................................................................................ 16
5.1.4. Kredi Komitesi .......................................................................................... 16
5.2. Katılım Bankalarının Kuruluşu ......................................................................... 17
5.2.1. Katılım Bankalarının Kuruluş Şartları ...................................................... 17
5.2.2. Kurucularda Aranan Şartlar ...................................................................... 17
5.2.3. Faaliyet İzini ............................................................................................. 18
5.2.4. Kuruluş İzninin İptali ................................................................................ 19
5.2.5. Faaliyet İzninin İptali ve Sınırlandırılması ............................................... 19
5.2.6. Katılım Bankalarının Faaliyet İzninin Kaldırılması veya Fona Devri ...... 19
6. FAİZ KAVRAMI VE İSLAM'DA FAİZ YASAĞI ................................................. 21
6.1. Faiz Kavramı ..................................................................................................... 21
6.2. Faiz Kavramı Üzerine Yapılan Tartışmalar ....................................................... 22
6.3. Vade Farkı ......................................................................................................... 23
6.4. Faizsiz Bankacılık Kavramı ............................................................................... 24
6.5. İslam’da Faizin Yasak Olduğunu Bildiren Ayet ve Hadisler ............................ 25
6.5.1. Kur’an-ı Kerim’de Faiz ............................................................................ 25
6.5.2. Hadis’lerde Faiz ........................................................................................ 27
7. KATILIM BANKALARINDA FON YÖNETİMİ .................................................... 29
7.1. Fon Toplama Yöntemleri ................................................................................... 29
7.1.1. Özel Cari Hesaplar .................................................................................... 29
7.1.2. Katılım Hesapları ...................................................................................... 29
7.2. Fon Kullandırma Yöntemleri ............................................................................. 30
7.2.1. Murabaha .................................................................................................. 30
V
7.2.2. Mudaraba .................................................................................................. 31
7.2.3. Müşareke ................................................................................................... 32
7.2.4. İcare .......................................................................................................... 32
7.2.5. Selem ........................................................................................................ 33
7.2.6. İstisna ........................................................................................................ 34
7.2.7. Sukuk ........................................................................................................ 34
7.2.8. Teverruk .................................................................................................... 35
7.2.9. Tekafül ...................................................................................................... 36
7.2.10. Komodite ................................................................................................. 36
7.2.11. Karz-ı Hasen ............................................................................................ 36
7.2.12. Risk Sermayesi ........................................................................................ 38
8. DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI ........................ 39
8.1. Faizsiz Bankacılığın Dünyadaki Uygulamaları ................................................. 39
8.1.1. Mısır .......................................................................................................... 41
8.1.2. Suudi Arabistan ........................................................................................ 41
8.1.3. Malezya ..................................................................................................... 42
8.1.4. Ürdün ........................................................................................................ 42
8.1.5. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) .............................................................. 43
8.1.6. Katar ......................................................................................................... 43
8.1.7. Bahreyn ..................................................................................................... 43
8.1.8. Kuveyt ....................................................................................................... 43
8.1.9. İran ............................................................................................................ 44
8.1.10. Sudan ....................................................................................................... 44
8.1.11. Pakistan ................................................................................................... 44
8.1.12. Bangladeş ................................................................................................ 45
8.1.13. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ............................................... 46
8.1.14. Avrupa ..................................................................................................... 46
8.1.15. İngiltere ................................................................................................... 46
8.1.16. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ........................................................ 47
8.2. Katılım Bankacılığında Türkiye ve Diğer Ülke Uygulamalarının
Karşılaştırılması ................................................................................................. 47
8.3. İslami Finans Alanında Yaşanan Küresel Gelişmeler ....................................... 50
9. TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI ...................... 54
9.1. Özel Finans Kurumlarından Katılım Bankacılığına Geçiş ve
FaizsizBankacılığın Türkiye’de Kurumsallaşması ............................................ 54
9.2. Katılım Bankalarının Çalışma Esasları .............................................................. 55
9.3. Katılım Bankaları İle Geleneksel Bankalar Arasındaki Farklar ........................ 55
9.4. Türkiye’de Faaliyet Gösteren Katılım Bankaları .............................................. 58
9.4.1. Kamu Sermayeli Katılım Bankaları .......................................................... 58
9.4.1.1. Ziraat Katılım Bankası ..................................................................... 58
9.4.1.2. Vakıf Katılım Bankası...................................................................... 58
9.4.2. Özel Sermayeli Katılım Bankaları ............................................................ 59
9.4.2.1. Albaraka Türk Katılım Bankası ....................................................... 59
9.4.2.2. Kuveyt Türk Katılım Bankası .......................................................... 59
9.4.2.3. Türkiye Finans Katılım Bankası ...................................................... 60
9.5. Katılım Bankalarının Türk Ekonomisine Getirdiği Yenilikler .......................... 64
9.5.1. Kaynak İsrafını Önlemek .......................................................................... 64
9.5.2. Tasarrufların Sisteme Dahil Edilmesi ....................................................... 64
9.5.3. Finansman Maliyetlerinin Düşürülmesi ................................................... 64
VI
9.5.4. Ekonomik Krizlerin Olumsuz Etkilerini Hafifletme ................................ 64
9.5.5. Ekonominin Kayıt Altına Alınması .......................................................... 65
9.5.6. Reel Sektörün Finansmanı ........................................................................ 65
9.5.7. İstihdamın Arttırılması .............................................................................. 66
9.5.8. Rekabetin Geliştirilmesi ........................................................................... 66
9.6. Katılım Bankacılığı’nın Türk Bankacılık Sistemindeki Yeri ve Önemi ........... 66
9.6.1. Finansal Sistem İçerisinde Katılım Bankalarının Payı ............................. 68
9.6.2. Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) .............................................. 69
10. DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞININ GELECEĞİ ...... 71
10.1. Katılım Bankacılığı İle İlgili Uluslararası Standartların Oluşturulması ........... 71
10.2. Katılım Bankacılığının Geliştirilmesi Gereken Yönleri ve Geleceği ............... 72
11. SONUÇ ..................................................................................................................... 74
KAYNAKLAR ............................................................................................................... 78
ÖZGEÇMİŞ
VII
KISALTMALAR LİSTESİ
AAOIFI : İslami Finans Kuruluşları Muhasebe ve Denetim Organizasyonu
ABG : Albaraka Bankacılık Grubu
A.S. : Aleyhisselam
BDDK : Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu
BIMB : Bank Islam Malaysia Berhad
BİST : Borsa İstanbul
CIBAFI : İslami Bankacılık ve Finansal Kurumlar Genel Konseyi
DESİYAB : Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası
DMI : Dar-Al mal Al-İslam
DPT : Devlet Planlama Teşkilatı
EFT : Elektronik FonTransferi
EUR : Avrupa Para Birimi
FED : Amerikan Merkez Bankası
GYO : Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
HDTM : Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı
IDB : İslam Kalkınma Bankası
IBB : İngiltere İslam Bankası
IBBL : Bangladeş İslam Bankası
İFHKS : İslami Finansal Hizmet Kurulu Sekreterliği
IFSB : İslami Finansal Hizmetler Kurulu
IIFM : Uluslararası İslami Finansal Piyasa
IIRA : İslam Ülkeleri Uluslararası Derecelendirme Ajansı
İKB : İslam Kalkınma Bankası
İTYM : İslami Tasfiye Yönetimi Merkezi
KFIB : Kıbrıs Faisal İslam Bankası
KDV : Katma Değer Vergisi
KHK : Kanun Hükmünde Kararname
KOBİ : Küçük ve Orta Boy İşletmeler
MASB : Malezya Muhasebe Standartları Kurulu
MİFM : Malezya İslami Finansal Merkezi
M.Ö. : MilattanÖnce
VIII
MSI : Muslim Savings and Investments
NCB : The National Commercial Bank
ÖFK : Özel FinansKurumları
ÖFKB : Özel Finans Kurumları Birliği
R.A. : Radiyallahu Anh
S.A.V. : Sallallahu Aleyhi Vesellem
SPK : Sermaye Piyasası Kurulu
TCMB : Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
TKBB : Türkiye Katılım Bankaları Birliği
TL : TürkLirası
TMSF : Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
USD : AmerikanDoları
IX
TABLOLAR LİSTESİ
Tablolar Sayfa
Tablo 3.1. Türk Bankacılık Sektöründeki Bankaların Dağılımı .................................. 8
Tablo 3.2. Türkiye’de Faaliyet Gösteren Bankaların Şube ve Personel Dağılımı ....... 8
Tablo 3.3. Türkiye’de Faaliyetlerini Sürdüren Bazı Geleneksel Bankaların
Kronolojisi ................................................................................................... 9
Tablo 6.1.Katılım Bankacılığı Sisteminin Gelişim Süreci ........................................ 25
Tablo 8.1. Dünyadaki Faizsiz Banka Sayısı .............................................................. 42
Tablo 8.2. Global İslami Bankacılık Aktif Büyüklükleri Ülke Sıralaması ................ 50
Tablo 8.3. Faizsiz FinansVarlıklarına Göre İlk 10 Ülke ............................................ 51
Tablo 8.4.Faizsiz Finans Varlık Dağılımı .................................................................. 51
Tablo 8.5. Batı Ülkelerindeki ve Off-Shore Merkezlerdeki İslami Banka Sayıları .. 53
Tablo 8.6. İslami Bankacılık ve Finans Sektörü’nün Küresel Toplam Aktifleri ....... 54
Tablo 9.1. Katılım Bankaları ile Geleneksel Bankalar Arasındaki İşlevsel
Farklılıklar ................................................................................................. 59
Tablo 9.2. Türkiye’de Faaliyet Gösteren Katılım Bankalarının Kuruluş ve
Sermaye Yapıları ....................................................................................... 64
Tablo 9.3. Türkiye’deki Katılım Bankalarının Kronolojisi ....................................... 65
Tablo 9.4. Katılım Bankalarının Aktif Gelişimi ve Sektör İçindeki Payı .................. 69
Tablo 9.5. Katılım Bankalarının Başlıca Finansal Büyüklükleri ............................... 69
Tablo 9.6. Türkiye’deki Katılım Bankalarının Başlıca Göstergeleri ......................... 71
GİRİŞ FATMA KELLEROĞLU
1
1. GİRİŞ
Faizsiz Bankacılık ya da İslami Bankacılık, Türkiye’de kullanılan ismiyle Katılım
Bankacılığı; dini hassasiyetler nedeniyle faize yaklaşmak istemeyen ve İslami prensiplere
göre hareket etmek isteyen kişilerin, geleneksel bankalara yatırmak istemedikleri fonların
faizsiz yöntemlerle toplanması ve bu fonları fon ihtiyacı olanlara yine faizsiz yöntemlerle
kullandırılması esasına dayanan finansal kuruluşlardır. Atıl kalan ve mali sisteme
girmeyen fonların ekonomik sisteme dahil edilmesi katılım bankalarının en önemli
fonksiyonlarından birisidir.
Faizsiz Bankalar, geleneksel bankacılık işlemlerini faizsiz ve İslami kurallar
çerçevesinde yerine getiren finansal kuruluşlardır. Bu bankalarda fon toplama ve fon
kullandırma işlemleri İslami kurallara uygun olarak yürütülür. Sistem “ortaklık” üzerine
kurulduğundan, fon / mevduat sahibine geleneksel bankalarda olduğu gibi önceden
miktarı belirlenmiş sabit bir faiz ödemesi yapılmamaktadır. Ancak, vade sonunda veya
ortaklığın sona ermesi sonucunda kesinleşen kar veya zarar taraflarca belirlenen oranlar
üzerinden paylaşılır.
Kar veya zarara katılımı esas alan Faizsiz Bankacılık faaliyetleri, XX. yüzyılda
müslüman nüfusun yoğun olduğu İslam ülkelerinde başlamıştır. 1929 Dünya ekonomik
krizi sonucunda; 50 milyondan fazla kişinin işsiz kalması ve dünyadaki üretim hacminin
%35’lere kadar düşmesi, I. Dünya ve II. Dünya savaşlarının özellikle bu savaşa katılan
ülkeler başta olmak üzere bir çok dünya ülkesi üzerinde bırakmış olduğu yıkım, ülkelerin
iktisadi kalkınma çabalarını hızlandırmasını sağlamıştır. Özellikle siyasi
bağımsızlıklarını kazanmış İslam ülkelerinde ihtiyaç duyulan fonların gelişmiş bir
bankacılık sistemi ile daha etkin bir şekilde kullanılabileceği fikri ön plana çıkmıştır.
Faizin İslam Dinine göre yasaklanmış olması, İslam ülkelerindeki fonların finans sistemi
dışında kalması ve sözkonusu fonların iktisadi kalkınma alanında kullanılması gerektiği
düşüncesi, İslam ülkelerinde faizsiz bankacılık fikrinin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
İslam Dini, hangi şartla olursa olsun, müslümanların faiz almalarını ve vermelerini
yasaklamıştır. Dini inançları nedeniyle faiz gelirine karşı hassasiyet gösteren kişilerin
yatırımlarının değerlendirilebilmesi amacıyla, faizsiz bir bankacılık sisteminin temelleri
1963 yılında Mısır’da Ghamr Savings Bank’ın kuruluşuyla gerçekleşmiş, bu bankanın
gösterdiği başarılı sonuçlar neticesinde, 1970’li yıllarda özellikle müslüman ülkelerde bu
kuruluşların sayısı giderek artmıştır.
Günümüzde, birçok ülkede faizsizlik esasına göre bankacılık faaliyetlerini
yürüten finansal kuruluşlar bulunduğu gibi, bu alandaki gelişimi izleyerek faizsizlik
ilkesine göre çalışan departmanları ile İslam ülkeleri dışında faaliyetlerini sürdüren
yabancı kuruluşlar da yer almaktadır. Bu kuruluşlariçerisinde; Citibank, HSBC Bank,
Union Bank of Switzerland, Kleinwort Benson, ANZ Grindlays, Goldman Sachs’da
sayılabilir. Türkiye’de 1984 yılında Albaraka Türk ile başlayan faizsiz bankacılık
serüveni kamusal sermayeli Ziraat Katılım ve Vakıf Katılım bankalarınında sektöre
girmesiyle büyük bir ivme kazanmış, gelecekte de bu ilerlemenin devam edeceği
konusunda beklentileri artırmıştır.
Bu çalışmada; bankacılık sistemine genel bir bakış yapılmış, katılım
bankacılığı’nın tarihçesinden başlanarak, katılım bankacılığının yasal yönleri, faiz
kavramı ve İslam’da faiz yasağı, katılım bankacılığında fon yönetimi, dünyada ve
Türkiye’de katılım bankacılığı uygulamaları ve Dünyada ve Türkiyede katılım
bankacılığının geleceği hakkında bilgilere yer verilmiştir.
ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR FATMA KELLEROĞLU
2
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Arabacı (2007), “Katılım Bankalarının Türkiye’de Bankacılık Sektöründeki Yeri,
İşleyişi ve Performans Analizi” adlı Yüksek Lisans Tezinde; Katılım bankalarının
Dünyadaki ve Türkiye’deki gelişim sürecine değinilmiş, bu bankaların fon toplama
sistemleri ve bu fonları kullandırma sistemleri hakkında bilgiler verilmiş ve katılım
bankalarının beş yıllık performansları değerlendirilmiş ve analiz edilmiştir. Bu
araştırmanın sonucunda; katılım bankalarının mali sistemin tamamlayıcısı oldukları ve
sistem dışı atıl kalan fonları mali tasarruflara dönüştürdükleri, sanayici ve iş adamlarına
alternatif finansman imkanı sundukları, kar-zarar esasına göre çalıştıkları için ekonomide
yaşanan mali ve ekonomik krizlerden daha az etkilendikleri, tasarruf sahibi kesime
tatminkar düzeyde getiri sağladıkları, ticari ve sınai kesime rekabetçi ve ekonomik
maliyetlerle fon kullandırdıkları durumu ortaya çıkmıştır.
Şahin (2007), “Dünden Bugüne Katılım Bankaları” adlı Yüksek Lisans Tezinde;
Faizsiz Bankacılığın tarihi gelişimi ve Türkiye’deki uygulamaları ile birlikte Çalışma
Yöntemleri, faizsiz bankacılığın hukuki boyutu, fon toplama ve fon kullandırma
yöntemleri, Türk ekonomisine katkıları, sektörde karşılaşılan sorunlar ve geleneksel
bankalar ile bir karşılaştırma yapılmıştır. Bu araştırmanın sonucunda; ekonominin dışında
kalmış olan fonların büyük bir bölümünü faizsiz esaslara göre sanayi ve ticaret
sektörünün hizmetine sunmayı başardıkları, tüccar ve sanayicinin ihtiyaç duydukları
fonları fatura bazında finanse ettikleri için ekonominin kayıt altına alındığını ve bunun
sonucunda devletin vergi gelirlerinde bir artış sağlandığı belirtilmiştir.
Erdoğan (2011), “Katılım Bankacılığı ve Türk Ekonomisine Katkıları” adlı
Yüksek Lisans Tezinde; genel olarak geleneksel bankacılık ve katılım bankacılığının
tarihsel gelişimi, Dünya ve Türkiye’deki İslam bankacılığı uygulamaları ve kullanılan
ürün ve yöntemler ile, katılım bankalarının sektördeki konumu, gelişimi ve ekonomiye
katkıları ile sektörde karşılaşılan problemler hakkında bilgi verilmiştir. Bu araştırmanın
sonucunda; sözkonusu bankaların şube, personel ve mevduat artışları gözönüne
alındığında, yastık altında kalan fonların ekonomiye kazandırıldığı ve faizsiz bankacılık
ürünlerine de yoğun bir talep olduğu ortaya çıkmıştır.
Akcan (2012), “Faizsiz Bankacılık Sisteminin Bankacılık Sistemi İçindeki Yeri:
Türkiye’de Karşılaştırmalı Durum Analizi” adlı Yüksek Lisans Tezinde; katılım
bankacılığı ve mevduat bankacılığının genel işleyişi hakkında bilgiler verilmiş, katılım
bankalarının 2005-2010 yılları arasındaki personel yapısı, aktif büyüklükleri, fon toplama
ve kullandırma oranları bakımından karşılaştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmanın
sonucunda; mevduat bankalarının aktif büyüklükleri, personel ve şube sayıları
bakımından katılım bankalarından çok daha ileride oldukları, oransal olarak ise, katılım
bankalarının mevduat bankalarına oranla daha hızlı bir şekilde gelişip büyüdükleri ortaya
çıkmıştır.
Tuhan (2014), “Katılım Bankacılığı ve Türkiye Uygulamaları” adlı Yüksek
Lisans Tezinde; ekonomik yapı içerisinde hızlı bir büyüme potansiyeline sahip katılım
bankacılığı kavramı tanımlanarak, Türkiye’de faaliyet gösteren katılım bankaları
incelenmiştir. Ayrıca, katılım bankacılığının Dünyadaki ve Türkiye’deki tarihsel gelişimi
konuları irdelenmiştir. Bu araştırmanın sonucunda; katılım bankalarının hedeflerine
ulaşabilmesi için, şubeleşme ve reklam faaliyetlerine ağırlık vermeleri gerektiği, bilgi ve
teknolojik gelişmeleri yakından takip ederek müşteri memnuniyeti sağlanarak hizmet
kalitesinin de artırılması yönünde değerlendirmeler yapılmıştır.
ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR FATMA KELLEROĞLU
3
Emeç (2014), “Katılım Bankacılığının Tarihi ve Geleceği” adlı Yüksek Lisans
Tezinde; Faizsiz bankacılığın ortaya çıkış nedenleri, Dünyada ve Türkiye’de İslami
Bankacılık Sistemi ile gelecekte katılım bankacılığı sektörünün durumu konusunda bilgi
verilmiştir. Bu araştırmanın sonucunda; Türkiye’nin İslami finans merkezi olma yolunda
ilerlediğini, bu ilerlemenin sadece siyasi bir parti projesi değil aynı zamanda bir devlet
projesi olduğu, müşteri kitlesi olarak da geleneksel bankaların müşterilerine de hitap
etmeleri gerektiğini ve yenilikçi ürünler sunarak pazar paylarını artırmaları gerektiği
belirtilmiştir.
Coşan (2016), “Kurumsal ve Ticari Bankacılık Açısından Katılım Bankalarının
Etkinliğinin Ölçülmesi” adlı Yüksek Lisans Tezinde; finansal yapı ve bankacılık, fon arz
ve talebi, finansal aracılık hizmetleri, faizsiz bankacılığın oluşumu ve Dünyadaki
gelişimi, Türkiye’de faizsiz bankacılık ve kurumsal ve ticari bankacılık açısından katılım
bankalarının etkinliği 2011-2015 yıllarını kapsayan bir dönem olarak ölçülmüştür. Bu
araştırmanın sonucunda; Özel finans kurumları (ÖFK) olarak bilinen kuruluşların 2005
yılında banka statüsüne kavuşmakla hızlı bir büyüme ivmesi yakaladığı, tüm bankacılık
sistemi içerisinde sektördeki pazar payının%1 seviyelerinden %5’lere yükseldiği,
sözkonusu bankaların 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ekonomik krizlere rağmen,
varlıklarını sürdürerek ekonomiye ve halka herhangi bir yük getirmediklerini, krizlerden
iç dinamikleri sayesinde çıkmayı başardıklarını, kullandırılan fonların mutlaka bir proje
veya emtia ve ekipman tedariki karşılığında kullandırılmasının, bu fonların riskli ve
spekülatif alanlarda kullanımını önlediğini, yapılan fonlamaların faturaya veya resmi bir
belgeye dayandırıldığı için kayıtdışı ile mücadele konusunda devlete önemli bir katkı
sağladıkları ifade edilmiştir.
Sunbat (2016), “Katılım Bankacılığı” adlı Yüksek Lisans Tezinde; katılım
bankacılığı kavramı, katılım bankalarının amacı, faaliyet alanları, diğer bankalarla benzer
ve farklı yönleri açıklanarak, Türkiye’de faaliyet gösteren katılım bankaları hakkında
bilgi verilmiştir. Bu araştırmanın sonucunda; katılım bankalarının göstermiş oldukları
gelişmenin önümüzdeki yıllarda da devam ettireceği, bu gelişmenin Türkiye’de devam
edebilmesi için de katılım bankalarının işleyişinin, kar payı ve faiz ayırımının banka
personeli ve müşterilerine öğretilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Tenekeci (2017), “Katılım Bankacılığının Finansal İstikrara Etkisi: Türkiye
Örneği” adlı Yüksek Lisans Tezinde; faizsiz bankacılık ve Dünyadaki faizsiz bankacılığın
oluşumu, Türkiye’de faizsiz bankacılık, katılım bankalarının hukuki yapıları ve bu
bankaların Türkiye’de kullandığı finansal ürünler ile birlikte finansal istikrara katkısı
yönünde mali sektör içerisindeki payları, aktif, özkaynak gelişimi, şube ve personel
sayıları konusunda bilgiler verilmiştir. Bu araştırmanın sonucunda; katılım bankalarının
mevduat bankalarına bir seçenek değil, tamamen tamamlayıcı bir rol üstlendiklerini, 2005
yılında ÖFK’ların katılım bankalarına dönüştürülmesiyle birlikte önemli problemlerin
çözüldüğünü, geleneksel bankalarında faizsiz bankalardan etkilenerek faizsiz ürünlere
yöneldiklerini ve katılım bankalarının ekonomik kriz dönemlerinden daha az
etkilendiklerini ve fonlama faaliyetlerinde faturaya dayalı işlemler yapıldığı için kayıtdışı
ekonominin kayıt altına alındığını ve sistemin yaygınlaştırlması için bu konuda
müşterilerin bilinçlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
BANKACILIK SİSTEMİNE GENEL BİR BAKIŞ FATMA KELLEROĞLU
4
3. BANKACILIK SİSTEMİNE GENEL BİR BAKIŞ
3.1. BankaKavramı
“Banka” sözcüğünün İtalyanca “Banco” kelimesi kökünden geldiği ve ilerleyen
süreçte bu sözcüğün “Banca” olarak kullanıldığı düşünülmektedir. “Banco” sözcüğü
İtalyancada masa, sıra ya da tezgah anlamlarındakullanılmaktadır. İlk bankerlik
uygulamasını başlattıkları düşünülen Lombardiyalı Yahudilerin, bankacılık işlemlerini
yapmak üzere pazarlara kurdukları tezgahlar nedeniyle bu terimin kullanılmaya
başlandığı düşünülmektedir. Günümüzde, şubelerde cari işlemlerin yapıldığı gişe sıraları
“Banko” terimi olarak adlandırılmaktadır (Yazıcı, 2015: 1).
Ekonomik ve teknolojik koşulların değişimine paralel olarak, Banka’nın ortak ve
kalıcı tanımını yapmak her ne kadar güç olsa da, literatüre geçmiş tanımlar şu şekilde
özetlenebilir.
Mevduat kabul eden, bu mevduatı en verimli şekilde çeşitli kredi işlemlerinde
kullanan veya faaliyetlerinin esas konusu düzenli bir şekilde kredi almak ya da kredi
vermek olan ekonomik kuruluşlara banka denir (Doğan, 2015: 3).
Sermaye ve para dolaşımının istikrarlı bir biçimde gerçekleşmesi, finansal
imkanlarınoluşturulması ve parasal yatırım tercihlerinin sunulması işlemleriyle uğraşan
kurumlara banka denir (Babuşçu ve Hazar, 2017: 81).
Banka, mudilerden fon toplayan, plasman imkanı sunan, para ve kredi
politikalarının uygulanmasına destek veren, sanayi ve ticaret kuruluşlarına katkı
sağlayan, kiralık kasalar aracılığıylamüşterilerinin menkul kıymetlerini koruyan, borsa
işlemlerine aracılık eden ve ülkenin kalkınmasına yön veren kuruluşlardır (Takan ve
Boyacıoğlu, 2010: 2).
Banka, likidite ve sermaye ihtiyacını göz önünde bulundurarak, fon toplayan ve
toplanan bu fonları gerçek ve tüzel kişilerile devlete kısa ve uzun vadeli kredi olarak
kullandıran, kar maksimizasyonunu hedeflemiş finansal aracı niteliğindeki kurumlardır
(Eren, 2017: 279).
5411 sayılı Bankacılık Kanununda ”Banka” terimi; mevduat bankaları, katılım
bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarını ifade etmektedir (Resmi Gazete,
01.11.2005, sayı: 25983).
“Banka” tanımına Bankacılık Kanunu’nda yer verilmemiş, faaliyetlerine göre
bankalar; mevduat bankaları, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları olarak
sınıflandırılmış ve tanımlanmıştır. Kanun’da;
• Mevduat bankaları, kendi nam ve hesabına mevduat kabul etmek ve kredi
kullandırmak üzere faaliyet gösteren bankalardır.
• Katılım bankaları, özel cari ve katılma hesapları yoluyla fon toplamak ve kredi
kullandırmak üzere faaliyet gösteren bankalardır.
• Kalkınma ve yatırım bankaları ise; mevduat veya katılım fonu kabul etme
dışında; kredi kullandırmak üzere faaliyet gösteren ve/veya özel kanunlarla kendilerine
verilen görevleri yerine getiren, kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki
kuruluşların Türkiye'deki şubeleridir(Ayanoğlu, 2013: 7).
BANKACILIK SİSTEMİNE GENEL BİR BAKIŞ FATMA KELLEROĞLU
5
3.2. Dünyada Bankacılığın Gelişimi
Para ve bankacılığın tarihi insanlık tarihi kadar eskiye dayanmaktadır. Ticaret ve
bankacılık, insanların bir arada yaşamaya başladıkları dönemden itibaren, ihtiyaçlarını
karşılamak üzere çeşitli malları değiştirmeleri (takas), ile ortaya çıkmıştır. Bankacılık
hizmetlerinin tarihi eski Sümer ve Babil’e kadar uzanmaktadır. Bilinen ilk banka
kuruluşları M.Ö. 3500’lü yıllarda Sümerler tarafından kurulan maketlerdir. Maketlerin
ilk dönemlerde ayni, sonraki dönemlerde ise nakdi kredi açtıkları kazılar sonucu
saptanmıştır (Parasız, 2007: 17).
Tapınaklar, Babil’de olduğu gibi, eski Yunan site devletlerinde de, kredi ve
mevduat kabulünün yanısıra, kambiyo işlemlerinin yapıldığı yerler olarak karşımıza
çıkmaktadır. Paraların birbirleriyle değiştirilmesi işlemi, rahipler tarafından tapınaklarda
yapılmaya başlanmıştır (Ertem, 2013: 4).
Babil’in altıncı Kralı olan Hammurabi’nin yasalarında da bankacılıkla ilgili (kredi
verme, mevduat toplama, komisyon sözleşmelerine dair) hükümler yer almaktadır. Babil
Uygarlığı’na ait belgeler arasında bulunan kil levhalardan bazılarının üzerinde kredi
işlemleriyle ilgili senetlere rastlanmıştır (Takan ve Boyacıoğlu, 2010: 3).
Bankacılık işlemleri ilk dönemlerde sadece maketler tarafından yapılmaktayken,
daha sonraları ticaretle uğraşan bazı varlıklı kişilerin bankacılık alanında faaliyet
gösterdikleri görülmüştür. Eski Mısır, Eski Yunan ve Roma’da banka işlemleri yapanbazı
kuruluşların olduğu bilinmektedir. Eski Mısır’da tefecilik ve faizi yasaklayan
uygulamalar olmasına karşılık, Eski Yunan’da faize bir sınırlama getirilmemiştir
(Kandemir, 2015: 44). Bununla birlikte, Eski Yunan’da ticaretin gelişmesi sonucu
toplumun zenginleşmesi, Atina’daki zengin maketlerin yanısıra Trapezit
denilensarrafların bankacılık faaliyetlerinde bulundukları görülmüştür (Öztürk, 2011:
105).
Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altında bulunan bölgelerde, banka işleri
kanunlarla düzenlenmiş, bankacılık faaliyetlerini yürüten kuruluşların yevmiye
defterlerlerini düzgün bir şekilde tutmalarını ve istenildiğinde bunların görevlilere
gösterilmeleri yasal bir zorunluluk sayılmıştır. XI.yüzyıldan itibaren İslam Dünyası ile
askeri ve ticari ilişkileri artan Avrupa’da para kullanılması yaygınlaşmıştır. Tüccarların
paralarını koruyan ve kentin dışındaki diğer ticaret merkezlerinde de düzenledikleri senet,
poliçe vs. gibi ödeme araçlarıyla tüccarlara yardımcı olan bankerler, bölgeler arasındaki
ticari faaliyetlerin artmasına bağlı olarak, servetleri ve faaliyet alanları genişlediğinden
günümüz bankalarına benzer şubeler kurarak bankacılık hizmetlerini
yaygınlaştırmışlardır.
Haçlı seferleriyle ortaya çıkan (XII.-XIV.yüzyıl) ve iki yüzyıl boyunca mevduat,
transfer ve ipotekli kredi işlemlerinin yapıldığı uluslararası bir banka konumunda olan
Templier Tarikatı, kiliselerin bulunduğu yerlerde para ticareti yapmaktaydı. Fransa
Kralı’na aşırı yüksek faizle borç vermeleri, kralın borcu ödeyememesi ve bir kurtuluş
yolu olarak Fransa topraklarındaki şövalyeleri öldürmeleri, tarikat şövalyelerinin bir daha
toparlanamamasına neden olmuştur (Ertem, 2013: 5).
Rönesans döneminde ortaya çıkan keşif ve buluşlar mali kuruluşlarda yapısal bir
değişime yol açarak, Avrupa finans piyasasını derinden etkilemiştir. İspanyolların Güney
Amerika’dan getirdikleri altınlarla çok çeşitli sikkeler basmaları, Avrupa’daki paraların
çeşitliliği ve ayarlarının bozuk olması, bu dönemde paraların birbirlerine göre
değerlerinin belirlenmesinde büyük güçlükler oluşturmuştur. Ortaya çıkan bu para
karmaşasını gidermek için para ticaretininyoğunlaştığı kentler olan Amsterdam ve
BANKACILIK SİSTEMİNE GENEL BİR BAKIŞ FATMA KELLEROĞLU
6
Hamburg’a gelen paraların değerlendirilebilmesi amacıyla, Amsterdam Bankası
kurulmuştur (Kandemir, 2015: 44).
1609 yılında Hollanda’da kurulan Amsterdam Bankası, dünyanın ilk Merkez
Bankası olma özelliğini taşımaktadır. Çek, senet ve banknot kullanımı ise, 1637 yılında
kurulan Venedik Bankası ile başlamıştır. 1694 yılında İngiltere, uzun süren savaşların
finansmanını sağlamak üzere İngiltere Bankasını kurmuş, 1781 yılında ise Bank of North
America adı altında Amerika’da ilk banka kurulmuştur. 1800 yılında Napoleon tarafından
Fransa Bankası kurulmuş ve 1907 yılında kurulan Amerikan Merkez Bankası(FED), ise
modern bankacılık sisteminin temelini oluşturmuştur (Yazıcı, 2015: 3).
3.3. Türkiye’de Bankacılığın Gelişimi
Tanzimat dönemine kadar geçen süre içerisinde faizin yasaklanmış olması ve
Türklerin özellikle askerlik ve yöneticilik alanlarına yönelmeleri, ticaret, kuyumculuk ve
bankacılık mesleklerini gayrimüslimlere bırakmaları nedeniyle Osmanlı’da bankacılık
faaliyetleri ile ilgilenilmemiştir (Takan ve Boyacıoğlu, 2010: 4).
Osmanlı döneminde 1852 yılında yürürlüğe giren “Murabaha Nizamnamesi” faiz
oranlarına sınırlama getirerek tefeciliği önlemeye çalışan, bankacılık faaliyetleri
açısından ilk önemli hukuki metin olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk Ticaret
Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte, Cumhuriyet döneminde de uygulanan
Murabaha Nizamnamesi, 1957 yılında yürürlükten kaldırılmıştır (Çoban, 2014: 22-23).
Osmanlı’da, mali piyasaları başta yahudiler olmak üzere azınlıktan sarraflar
yönetiyordu. Para bozma işlemleri yanında sarraflar, başkalarına ait paraları da işletiyor,
poliçe alış-verişi ve ikrazat (ödünç para verme) işlemleriyle uğraşıyorlardı. Osmanlı
Sarayı ve Hazine ile olan mali ilişkileri sayesinde büyük kazanç elde eden bu sarraflar,
devletin zaafiyete düştüğü bu dönemde yüksek faiz oranı uygulayarak yüksekkazanç elde
etmişlerdir. Galata Sarrafları veya Galata Bankerleri olarak anılan bu sarrafların ileri
gelenlerinin iş yerleri Galata’da bulunduğu için bu adlarla anılmışlardır (Akın, 1986:
112).
Osmanlı’da bankacılık ilk olarak Galata Bankerleri tarafından yerleşik
gayrimüslimler tarafından yapılmıştır. Kırım savaşı sonunda Osmanlı’da borçlanma
dönemi başlamıştır. Merkezi yönetimin zayıflaması ve savaş giderlerinin artması
nedeniyle mali sorunlarla baş edebilmek için borçlanma yoluna gidilmiştir. Bu dönemde
yabancı sermaye girişi hızlanmış ve yabancı bankaların da kurulumunu beraberinde
getirmiştir (Güney, 2010: 2).
Türkiye’de bankacılık faaliyetleri, 1847 yılında Hükümetin de yardımıyla Galata
Bankerleri olan J. Alleon ve Thedor Baltazzi tarafından İstanbul Bankası (Banque de
Constantinople) adıyla kurulmuş ve bu banka 1852 yılına kadar faaliyetlerini
sürdürmüştür. Ancak Osmanlı’da gerçek bankacılığın İngiliz sermayesi ile 1863 yılında
kurulan ve daha sonra Fransız sermayesinin de katıldığı Bank-ı Osman-i Şahane (Osmanlı
Bankası) ile başladığı düşünülmektedir (Yazıcı, 2015: 6).
Cumhuriyetten önce kurulan bankalar yabancı sermayeli ve yabancı şirketlerin
finansman ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuş olan bankalardır. Bu dönemde
yalnızcaikimilli banka kurulmuş olup, bu bankaların ilki 1868 yılında Mithat Paşa
tarafından kurulan Emniyet Sandığı ve yine Mithat Paşa tarafından 1888 yılında kurulan
Ziraat Bankasıdır (Günal, 2007: 173-174).
Türkiye’de Bankacılık, Cumhuriyetin ilanından sonra gerçek anlamda bir gelişme
göstermiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk Bankacılık sektörü, tarım sektörüne
BANKACILIK SİSTEMİNE GENEL BİR BAKIŞ FATMA KELLEROĞLU
7
hizmetler sunan, toplam 110 şube ve sandığa sahip Ziraat Bankası ve birkaç küçük yerel
bankalar dışında tamamen yabancı bankaların tekelinde olan bir yapıya sahipti. 18 Şubat
1923 tarihinde İzmir İktisat Kongresi ile milli bir bankacılık politikası izlenme kararı
alınmış (Oğuz, 2016: 225) ve 1924 yılında Türkiye İş Bankası, 1925 yılında Sanayi ve
Maadin Bankası, 1927 yılında Emlak ve Eytam Bankası (1946 yılında Türkiye Emlak
Kredi Bankasına dönüştürüldü), 1930 yılında Türkiye Cumhuriyeti Merkez
Bankası(TCMB), 1933 yılında Sümerbank ve İller Bankası, 1935 yılında Etibank, 1937
yılında Denizbank, 1938 yılında Halk Bankası, 1944 yılında Yapı ve Kredi Bankası, 1946
yılında Garanti Bankası, 1948 yılında Akbank, 1953 yılında Demirbank, 1954 yılında
Vakıflar Bankası, 1955 yılında Pamukbank, 1959 yılında Türkiye Öğretmenler Bankası
(TÖBANK) kurulmuştur (Güney, 2010: 3).
Milli bankacılık, 1923-1932 yılları arasında büyük bir gelişme göstermiştir. Bu
dönemde milli bankaların yanısıra, 29 adet tek şubeli yerel banka kurulmuş,1929 dünya
ekonomik krizi ile birlikte bu bankaların çoğu kapanmıştır. 1933-1944 yılları arasında
kalan dönem, Devlet bankalarının kurulduğu dönemdir. 1945-1960 yılları arasında kalan
dönem ise özel bankaların kuruluş dönemidir. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında
banka sayısı ile birlikte şube sayısı da artmış ve bu dönemde özel bankalar büyük bir
gelişim göstermiştir. (Günal, 2007: 174-175).
1960-1980 yıllarını kapsayan Planlı Ekonomi döneminde; bankacılık sektörü
önemli ölçüde devletin kontrolü altında kalmış; Devlet Yatırım Bankası, Sınai Yatırım ve
Kredi Bankası kurulmuştur. Mevduat ve kredi işlemlerine ait faiz oranları, banka
komisyon oranları ve kredi limitleri takip edilen ithal ikamesi politikalarınabağlı olarak
tespit edilmiş, bankaların en önemli fonksiyonlarının kalkınma planlarında hedeflenen
yatırımların finansmanı olduğu belirtilmiştir (Kandemir, 2015: 50).
Türk Bankacılık sektörü, özellikle 1980 yılından sonra ekonomideki liberalleşme
ve dışa açılma politikalarının da etkisiyle önemli gelişmeler göstermiştir. 24 Ocak 1980
kararlarıyla sektörün uluslararası rekabete açılması, banka faizlerinin serbest bırakılması
sağlanmış ve 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile bankacılık sektörüne giriş
kolaylaşmış ve atıl kaynakların ve kayıt dışı ekonomideki paraların sektöre aktarılması
hedeflenmiştir. (Yazıcı, 2015: 7).
1994, 2000 ve 2001 ekonomik krizlerinden sonra birçok banka kötü yönetim
nedeniyleTasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)’ye devredilmiştir. Bu nedenle, Türk
bankalarının hem yurt içinde hem de yurt dışında imajları olumsuz yönde etkilenmiştir.
Ancak özellikle 2008 yılında yaşanan küresel finansal krizde Türk Bankacılık sistemi
önemli bir sınav vermiş ve önceki krizlerde bozulan itibarını önemli ölçüde düzeltmiştir.
(Bulut ve Er, 2012: 23).
“Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”’nın en önemli unsuru olan ve bankacılık
sisteminin rehabilitasyonunu öngören “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma
Programı”15 Mayıs 2001 tarihinde yürürlüğe konmuştur. Buna göre, Türk bankacılık
sektöründe faaliyet gösteren ve TMSF’ye devredilen kamu ve özel sermayeli bankaların
mali yapısının güçlendirilmesi ve bu işlemin yapılabilmesi için gerekli hukuki altyapının
oluşturulması hedeflenmiştir (Parasız, 2007: 28-29).
2002 yılının başında “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” revize edilmiş,
programın temel ilkelerinin kararlılıkla yürütülmesi, siyasi istikrar ve dünya
ekonomisindeki konjonktürün de yardımıyla ekonomide ve bankacılık sisteminde olumlu
yönde ilerlemelersağlanmıştır. TCMB Kanunu’nda yapılan değişiklikle, bankanın
görevinin fiyat istikrarı olduğu açıkça belirtilmiştir. Ayrıca görev zararları Devlet İç
Borçlanma Senetleri Karşılığı tasfiye edilerek, mali bünyeleri güçlendirilen Kamu
Bankaları ortak bir yönetim anlayışıyla yeniden yapılandırılmıştır (Ertem, 2013: 36-37).
BANKACILIK SİSTEMİNE GENEL BİR BAKIŞ FATMA KELLEROĞLU
8
2001-2007 yıllarını kapsayan dönemde özel bankalar, 2001 Ekonomik Krizinde
kaybettikleri sermayelerini yeniden güçlendirmeye başlamışlardır. Bu konuda başarılı
olamayan bankalar ise ya birleşme yolunu seçmişler veya TMSF’ye devredilmişlerdir.
Budönemde uluslararası bankaların sektöre girmesiyle birlikte özel sektör bankacılığında
%70 oranında yabancılaşma yaşanmıştır (Yazıcı, 2015: 8).
2008-2015 yıllarını kapsayan dönemde; 2008 yılında ortaya çıkan finans krizi
global olarak dünya bankacılık sistemi ile birlikte Türk Bankacılık sektörünü de olumsuz
olarak etkilemiştir. Bu dönemde, sermaye yeterliliği ve risk yönetimi ile ilgili unsurlar ön
plana çıkmış, bankaların artan rekabet ve verimlilik sorunları nedeniyle maliyet ve
fiyatlandırma üzerinde daha fazla yoğunlaşma sağlanmıştır (Yazıcı, 2015: 8).
Tablo 3.1.’de Türk bankacılık sektöründeki bankaların dağılımı gösterilmiştir.
Türk Bankacılık sektörü içerisinde 2016 yılsonu itibarıyla, 52 banka faaliyetlerini
sürdürmektedir. Bu bankaların 34 tanesi mevduat bankası, 13 tanesi kalkınma ve yatırım
bankası ve 5 tanesi ise katılım bankasıdır. Diğer bir deyişle; bu bankaların %65’i
mevduat, %25’i kalkınma ve yatırım, %10’u ise katılım bankasıdır. Mevduat
bankalarından 3 tanesi kamu sermayeli, 9 tanesi özel sermayeli ve 21 tanesi ise yabancı
sermayeli bankadır. Kalkınma ve yatırım bankalarından 3 tanesi kamu sermayeli, katılım
bankalarından da 2 tanesi kamu sermayeli bankadır (TKBB, 2016: 26).
Tablo 3.1. Türk Bankacılık Sektöründeki Bankaların Dağılımı (TKBB, 2016: 26).
Banka Türü Banka Sayısı Sektör İçindeki % Payı
Mevduat Bankaları 34 65
Kalkınma ve Yatırım Bankaları 13 25
Katılım Bankaları 5 10
Toplam 52 100
Tablo 3.2.’de Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların şube ve personel dağılımı
gösterilmiştir. Türkiye’de faaliyettebulunan bankaların şube sayıları incelendiğinde;
2016 yılı sonu itibarıyla; 3.799’u kamu, 4.143’ü yerli ve özel, 3.805’i ise yabancı olmak
üzere 11.747 şube bulunmaktadır. Personel sayıları incelendiğinde ise, 62.705 kişi kamu
bankalarında, 74.850 kişi yerli ve özel bankalarda, 73.355 kişi ise yabancı bankalarda
istihdam edilmekte olup, sektörde istihdam edilen personel sayısı 210.910’dur.
Tablo 3.2. Türkiye’de Faaliyet Gösteren Bankaların Şube ve Personel Dağılımı
(TKBB, 2016: 26).
Banka Türü Şube Sayısı Personel Sayısı
Kamu 3.799 62.705
Yerli Özel 4.143 74.850
Yabancı 3.805 73.355
Toplam 11.747 210.910
Tablo 3.3.’de Türkiye’de faaliyet gösteren bazı geleneksel bankaların kuruluş
tarihleri gösterilmiştir.
BANKACILIK SİSTEMİNE GENEL BİR BAKIŞ FATMA KELLEROĞLU
9
Tablo 3.3. Türkiye’de Faaliyetlerini Sürdüren Bazı Geleneksel Bankaların
Kronolojisi (https://www.tbb.org.tr, 02.10.2017).
Banka Adı Kuruluş Yılı
Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş. 1863
Türkiye İş Bankası A.Ş. 1924
Türk Ekonomi Bankası A.Ş. 1927
Türkiye Halk Hankası A.Ş. 1938
Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. 1944
Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 1946
Akbank T.A.Ş. 1948
Şekerbank A.Ş. 1953
Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. 1954
Citibank A.Ş. 1981
ING Bank A.Ş. 1984
Finans Bank A.Ş. 1987
HSBC Bank A.Ş. 1990
Denizbank A.Ş. 1997
Odea Bank A.Ş. 2011
KATILIM BANKACILIĞININ TARİHÇESİ FATMA KELLEROĞLU
10
4. KATILIM BANKACILIĞININ TARİHÇESİ
4.1. Katılım Bankacılığının Tanımı
Sermayelerine ilave olarak yurt içinden ve yurt dışından özel cari hesaplar ile kar
ve zarara katılma hakkı veren hesaplar aracılığıyla fon toplayan ve toplanan bu fonları
mevzuatında belirtilen usullere göre, her türlü zirai, ticari faaliyetlerin ve hizmetlerin
finansmanında, ortak yatırımlarda, yurt dışı teminat mektubu verilmesinde, ihracat ve
ithalatın finansmanında, yatırımlara ilişkin ekipmanların sağlanarak, firmalara taksitle
satılması veya kiraya verilmesi gibi alanlarda kullandırabilen mali kuruluşlara Katılım
Bankası denir (Eren, 2017: 283).
Katılım Bankaları, mevduat bankalarınınyaptığı benzer bankacılık
işlemlerinigerçekleştiren, fakat mevduat bankalarındaki sabit getirili mevduat yerine, özel
cari hesap ve katılma hesapları adı altında iki yöntemle fon toplayan banka türüdür. Faiz
konusunda hassasiyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin finansman ihtiyaçlarını
karşılamaları, tasarruflarını değerlendirmeleri ve modern bankacılık hizmetlerinden
yararlanabilmeleri amacıyla, geleneksel bankacılık anlayışının dışına çıkarak,
bubankalara alternatif olarak kurulan bankalardır (Ayanoğlu, 2013: 7).
Faizsiz Bankacılık, paranın toplanması ve kullandırılması gibi tüm aşamalarda
faiz yasağı ilkesine bağlı kalınarak yapılan bankacılık uygulamasıdır. Ancak, faizsiz
bankacılık sisteminin tam olarak uygulanabilmesi için, bir bütün olarak işlemlerin temel
islami ilkeler ve uygulamalar doğrultusunda yapılması gerekir. Bu kapsamda İslam’ın
koyduğu ve teyit ettiği ilkeler doğrultusunda, bankacılık ve yatırım faaliyetlerinin
yürütülmesi işlemine faizsiz bankacılık denir. Bir başka deyişle, İslam’ın ruhuna,
ahlakına ve değer sistemine uygun bir şekilde gerçekleştirilen, İslam Şeriatı tarafından
belirlenen kurallara göre yönetilen bankacılık uygulamalarıdır (Canbaz, 2016: 117).
Günümüz Dünyasında “İslam Bankacılığı” veya “Faizsiz Bankacılık” olarak
adlandırılan, “Katılım Bankacılığı” terimi çoğu zaman aynı kurumları ifade etmek üzere
kullanılmaktadır. Ancak, faizsiz bankacılık” terimi İslami bankacılık teriminden daha
geniş bir anlam ifade etmektedir. Çünkü, birçokülkedefarklı gerekçelerle kurulmuş ama
İslami nitelik taşımayanfaizsiz bankalar da mevcuttur (Tunç, 2016: 39).
İslam Bankacılığı kavramı, literatürde kar ve zarara katılma esasına göre çalışan
bankacılıksistemini tanımlamada kullanılan en yaygın ve en bilinen kavramların başında
gelmektedir. Bu model ilk defa müslüman iktisatçılartarafından ortaya konmuş, ve
Ortadoğudan dünyaya yayılmıştır. İslam Bankacılığı, İslam Ekonomisi ve İslami Sigorta
gibi bankacılığın, ekonomininve sigortacılığınİslam ile birlikte anılması, kavramları ve
kurumları“İslamileştirme” çabalarının bir sonucudur. Modern çağlarda ortaya çıkan
kurumların başına İslam sözcüğünü getirerek din ile irtibatlandırmak suretiyle bir
meşruiyet zemini oluşturmak, belki de İslam adına yapılan en büyük yanlışlıklardan
birisidir. Öncelikle İslam, prensipleri, geçmişi ve geleceğiyle bütün zamanları kuşatan,
dünyadaki tüm insanları gerçek kurtuluşa erdirecek son ve hak dinin adıdır. Ayrıca
İslamın temel kaynaklarında ne bir banka modelinden ne de sigorta şirketinden
bahsedilmektedir. Dolayısıyla İslamın temel ilkeleriyle çelişmeyen, herhangi bir iktisadi
girişimin başına İslam kelimesini koymak ne kadar anlamlıysa, İslam Bankacılığı terimi
de o kadar anlamlıdır (Özcan ve Hazıroğlu, 2000: 193).
KATILIM BANKACILIĞININ TARİHÇESİ FATMA KELLEROĞLU
11
4.2. Faizsiz Bankacılık Fikrinin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi
M.Ö.2123-2081 arasında hüküm süren Babil Kralı Hammurabi dönemi faizsiz
bankacılığın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Borçlanma işlemlerinin nasıl
düzenleneceği Hammurabi kanunlarının, 100-107. bölümlerinde gösterilmiştir. İlerleyen
yüzyıllarda bankacılık işlemlerinin mabetlerin tekelinden çıkarak, ticaretle iştigal eden
bazı zengin (yahudi) ailelerin eline geçtiği görülmektedir. M.Ö. 600-465 arasında Fırat
nehri kıyılarında hüküm süren İsrail’den sürülmüş olan “Egibi”ve “Murashu” ailelerinin
büyük ölçüde faizsiz kredi verdikleri kaydedilmektedir. Tevrat’taki yasağa rağmen,
tarihin hemen hemen her döneminde faizli işlemlerin yaygın olarak yahudiler tarafından
uygulandığı görülmektedir (Akın, 1986: 110-111).
Para vakıfları, günümüzde, katılım bankacılığı prensiplerinin uygulandığı ilk
kurumsal yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır. İstanbul’un fethinden hemen sonra,1456
yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından 24.000 altın tutarı ile ilk para vakfı kurulmuştur.
Bu vakıf, yeniçeri ocaklarına verilen etlerin temini için kasaplara finansman sağlamıştır.
XIX. yüzyıla kadar varlıklarını sürdürmüş olan para vakıfları, zamanla ekonomik hayat
içindeki etkinliklerini kaybederek ortadan kalkmıştır.
Hemen hemen tüm dinlerde kısmen veya tamamen yasaklanmış olmasına rağmen,
çeşitli dönemlerde faiz işlemlerisüregelmiş, XIV. yüzyıldan itibaren bu işlemler organize
olmuş kuruluşlar ve ileri gelen aileler tarafından yapılmaya başlanmıştır. XVIII. ve XX.
yüzyıl arasında ise modern ve kurumsal bankacılık faaliyetleri tüm dünyaya yayılmıştır.
Faiz ticareti yapan sözkonusu bankaların İslam ülkelerinde de faaliyete geçmesiyle
birlikte, müslüman düşünürler de, tasarrufların değerlendirilmesini ve ekonomik hayatın
getirdiği temel ihtiyaçların karşılanabilmesi amacıyla İslam Hukuku’na uygun olan
bankaların kurulması gerektiğini düşünmüşlerdir (Battal, 1999: 18).
Modern anlamda “faizsiz bankacılık” sistemine olan ihtiyaç, XX. Yüzyılda
özellikle müslüman nüfusun yoğun olarak yaşadığı Arap ve İslam ülkelerinde ortaya
çıkmıştır. Bilindiği üzere; XX. yüzyıl’ın ilk yarısında I. ve II. Dünya savaşları olmuş,
başta savaşa katılan ülkeler olmak üzere tüm dünya ülkeleri bu savaşlardan az çok
etkilenmiştir. Savaş sonrasında yıkımın ortadan kaldırılması ve ekonomik gelişmeyi
sağlamakiçin ülkeler yoğun bir döneme girmişlerdir. Bu dönemde siyasi bağımsızlıklarını
kazanan bir çok İslam ülkesindeki ilim adamları kapitalist ülkelerdeki gibi iktisadi
kalkınma sürecinde ihtiyaç duyacağı fonları ancak gelişmiş bir bankacılık sistemi ile
sağlanabileceğini ve kaynakların ise bu sistem sayesinde daha etkin kullanılabileceğini
ileri sürmüşlerdir (Canbaz, 2016: 152).
“Faizsiz Bankacılık” düşüncesi, 1930’lu ve 1940’lı yıllarda İslam alimleri
tarafından yapılan çalışmalara konu olmuştur. Bunda İslam ülkelerinin kalkınma çabaları
ve bu çabalara destek olacak bankacılık sisteminin gerekliliği ve 1929 yılında dünyada
yaşanan ve “Büyük Buhran” diye adlandırılan dünya ekonomik krizinin önemi büyüktür
(Canbaz, 2015: 154).
Bu çalışmaların ilk örnekleri, kapitalist ve sosyalist sistemlere karşı Asya Kıtası
ile en eski medeniyet merkezlerinden birisi olan Mısır’da karşımıza çıkmaktadır.
Pakistan’ın bağımsızlık mücadelesi verdiği ve İngilizlerin Hindistan’dan çekilmesinden
sonra 1940’lı yıllarda “İslam Ekonomisi ve Bankacılığı” üzerine İngilizce, Arapça ve
Urduca ilk yayınlar yapılmıştır (Canbaz, 2016: 152).
Modern anlamda katılım bankacılığı fikir düzeyinde ilk defa Pakistan’lı
Muhammed Uzeyr tarafından 1955 yılında ortaya konulmuştur. Mısır’da 1960’lı yılların
başında Tasarruf Sandıkları adı altında başlayanfaizsiz bankacılık, daha sonraki yıllarda
ise büyük bir gelişme kaydetmiştir. Faizsiz bankacılığın fikir babası sayılan Ahmet En-
KATILIM BANKACILIĞININ TARİHÇESİ FATMA KELLEROĞLU
12
Neccar’ın önderliğinde Mısır’da kurulan tasarruf sandıkları, faiz yerine kar-zarar ortaklığı
ilkesine göre çalışan ve mudaraba yöntemini uygulayan kuruluşlardır. Bu kuruluşların
başarılı olmaları üzerine, modern bankalarla rekabet edebilir seviyeye getirilerek faizsiz
bankaların temelleri atılmıştır. Tasarrufların değerlendirilmesi yanında geleneksel
bankaların da vermiş oldukları hizmetleri sunan bu bankaların İslam ülkelerinde
yaygınlaşması, sistemin Türkiye’de de kurulmasını gündeme getirmiştir (Battal, 1999:
18).
“Nasr Sosyal Bankası”, 1971 yılında Mısır’da devlet desteği ile kurulmuş olan ilk
faizsiz ticari banka örneğini teşkil etmektedir. 1974 yılında ise “İslam Kalkınma Bankası”
(İKB) kurulmuştur. İKB, sadece kamusal projelere finansal destek sağlamış, özel sektör
ise bu destekten yararlanamamıştır. Bu nedenle de, özel sektörün finansmanında ortaya
çıkan sorunların çözümü için, 1981 yılında Suudi Arabistan, Kuveyt ve BAE’deki zengin
müslümanların örgütlenmeleri sonucu İsviçre’nin Cenevre şehrinde “Dar Al-Maal Al-
İslami” adlı bir holding kurulmuş ve bu holding aracılığıyla özel sektöre finansal destek
sağlanmıştır (Sümer ve Onan, 2015: 298).
4.3. Katılım Bankacılığını Ortaya Çıkaran Nedenler
Geleneksel bankalara alternatif kuruluşların olmayışı, tasarrufların altın, döviz ve
gayrimenkul gibi banka dışı yollara kaymasına ve kaynakların atıl kalmasına neden
olmuştur. İslam dininde faizin yasak olması; müslüman ülkelerde alternatif bir bankacılık
sisteminin kurulmasını gerekli kılmıştır. Bu bağlamda, faizsizlik prensibine göre işleyen,
halkın elindeki tasarrufları ekonomiye kanalize ederek, ülke kalkınması için ihtiyaç
duyulan sermayeye ek kaynak sağlayan finansal kuruluşlar, hem Türkiye hem de diğer
İslam ülkelerinde kurulmaya başlanmıştır (TKBB, 2009: 18).
Katılım Bankaları, İslami temellere dayanan finansal kuruluşlardır. Bu bankaların
en önemli özelliği, katılımcılarının faiz kazancı yerine kazanılan kar ve
gelirleripaylaşmalarıdır (Sümer ve Onan,2015: 297).
Katılım Bankacılığı’nı ortaya çıkaran başlıca nedenler; dini, ekonomik, sosyal,
politik ve Türkiye’ye özgü nedenler olarak sınıflandırılabilir.
4.3.1. Dini Nedenler
Faizsiz bankacılığın ortaya çıkmasının en önemli nedeni, İslam dininde faizin
haram kılınmasıdır. İslam dininde haram sayılan şeylerin yasaklanmasındaki en önemli
neden, yasaklanan şeylerin insan hayatında türlü zararlara neden olmasıdır. İslam dininin
yasakladığı faizin, gelir-gider dengesini bozmak, ülke kalkınmasını yavaşlatmak, yatırım
projelerinde maliyetle birlikte risk artışına neden olmak, verimliliği fazla karı az olan
yatırımların gerçeğe dönüşmesini önlemek gibi çeşitli zararları mevcuttur (Tenekeci,
2017: 7).
İslam’da ve önceki semavi dinlerde faizcilik, üretime dayalı olmayan, emek veya
ticaret riski olmayan bir haksız kazanç yolu sayılarak yasaklanmıştır. Mekke’de ilk olarak
Mirac ile ilgili hadislerde ribanın kötülendiği görülmektedir. Yine Mekke’de inen bir
ayette ribanın sevap kazandıran bir amel olmadığına işaret edilmektedir. Medine’de
konuyla ilgili olarak inen ayette ise Yahudiler’in başlarına gelen sıkıntıların nedenleri
arasında, kendilerine yasaklandığı halde faiz yemeleri gösterilmektedir (Döndüren, 2014:
866).
İslam’ın temel ilkelerinden birisi de faiz yasağı ilkesidir. İslam Dini, herhangi bir
zarar ve mağduriyete yol açmayan, insan ilişkilerine, düzgün bir çizgide seyreden, hukuki
KATILIM BANKACILIĞININ TARİHÇESİ FATMA KELLEROĞLU
13
ve ticarihayata kural olarak müdahale etmemiş, sadece yanlış ve haksız uygulamalar
konusunda insanları uyarmış ve bu yönde bazı sınırlama ve kısıtlamalar getirmiştir. Faiz
yasağı da bu kısıtlamalardan birisidir (Karaman vd., 2000: 411).
4.3.2. Ekonomik Nedenler
Faizsiz bankacılığı ortaya çıkaran nedenlerden birisi de ekonomik nedenlerdir.
Katılım bankacılığının gelişmesindeki en önemli ekonomik neden, 1970’lerden sonra
Orta Doğu’ya akmaya başlayan petro dolarlardır. Son yıllarda yaşanan petrol
fiyatlarındaki artış bu kuruluşları finans piyasalarının en hızlı büyüyen segmenti haline
getirmiştir (Dikkaya ve Kutval, 2014: 78).
1970’lerde faizsiz bankaların artmasının diğer bir nedeni de, gelişime teknik
destek verecek uluslararası finansal kurumsallaşmanın sağlanmış olmasıdır. İslam
Konferansı Teşkilatı’nın 1973 yılında Cidde’de düzenlediği toplantıda, üye ülkelerin
ekonomik ve sosyal gelişimine katkıda bulunmak üzere kredi desteği sağlayabilecek bir
bankanın kurulmasına karar verilmiştir. Bu doğrultuda, Türkiye’nin de kurucu ortakları
arasında yer aldığı İKB’nin 1974 yılında kurulması ile İslami bankacılık faaliyetleri
hızlanmış ve İslami bankaların kurulmasında teknik açıdan büyük destek sağlanmıştır
(Yozgat, 2010: 16).
Faizsiz bankacılığın olmadığı ekonomilerde geleneksel bankalara yatırılmayan
fonlar; hem genel ekonomi hem de tasarruf ve yatırım sahipleri açısından kayba neden
olmakta ve atıl kalmaktadır.
Tasarruf sahiplerinin faiz endişesi taşımaları nedeniyle sahip oldukları fonlarn
ekonomiye kazandırılması amacıyla İslam ülkeleri başta olmak üzere bir çok ülkede
faizsiz bankacılık faaliyetleri yapan işletmelerin kurulmasına yönelik girişimler hız
kazanmıştır (Aras ve Öztürk, 2011: 168).
Müslümanların tasarruflarının ekonomiye kazandırılması ve kaynağa ihtiyaç
duyan işletmelere aktarılması gerekmektedir. Bu düşünceyle ortaya çıkan faizsiz
bankacılık, hem islam ülkelerinde hem de diğer ülkelerde benimsenerek, günümüzde
yaygın bir hale gelmiştir. (Pehlivan, 2016: 300).
Günümüzde mevduat bankaları, kalkınmayı hızlandıracak uzun vadeli yatırım
kredileri yerine, kısa süreli kredilere ağırlık vermekte, bunun sonucunda da gelişme
trendinde olan ülkeler kalkınma hedeflerine ulaşmakta büyük güçlükle karşılaşmaktadır.
Faizsizsistemle çalışan katılım bankalarının ise yatırım projelerineplasman sağlayarak
gelişme trendinde olan ülkelerdeki bu açığıkapatabileceği düşünülmektedir (Bulut ve Er,
2012: 28).
4.3.3. Sosyal Nedenler
Katılım bankacılığını ortaya çıkaran nedenlerden birisi de; sosyal nedenlerdir. Bir
toplumda gelir dağılımının dengeli olması sosyal barışın sağlanabilmesi için en önemli
faktörlerden birisidir. Katılım Bankacılığı ile, ekonomik sistem içerisinde yer alan farklı
gelir grupları arasındaki dengesizliğin giderilmesi, faizden kaynaklanabilecek sebepsiz
zenginleşme ve emek arz edenlerin aleyhinde gelişen sosyal adaletsizliklerin giderilmesi
amaçlanmaktadır (Pehlivan, 2016: 300).
Katılım bankaları toplumsal rehabilitasyona az da olsa katkı sağlayan
kuruluşlardır. Toplumdaki bazı kesimlerin; “asli fonksiyonlarını yerine getirmiyorlar,
diğer bankalar gibi çalışmıyorlar” şeklindeki eleştirilere rağmen, bu kurumlarınekonomik
ve sosyal yapıya katkıları inkar edilemez. Bu açıdan katılım bankaları, faize karşı olan bir
KATILIM BANKACILIĞININ TARİHÇESİ FATMA KELLEROĞLU
14
toplumda finansal ihtiyaçların nasıl karşılanacağına dair çözümler üreterek, sosyal barışa
katkı sağlayan kuruluşlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Katılım Bankaları, çalışma
prensipleri gereğince sosyal sorumluluk taşıyan kurumlardır. Bu sorumlulukların başında,
ekonomik büyümenin sağlanması ve gelir adaletsizliğinin ortadan kaldırılması
gelmektedir. Karz-ı Hasen olarak adlandırılan uygulamaya göre Katılım Bankaları,
karşılıksız borç verebilmektedirler (Tunç, 2016: 176-177).
4.3.4. Politik Nedenler
İslam dinini aynı zamanda siyasal rejim olarak uygulayan Suudi Arabistan ve İran
gibi ülkeler, 1970’lerden itibaren İslam bankacılığını “seçeneksiz”, Pakistan ve
Endonezya gibi ülkeler ise “aşamalı” bir şekilde uygulamaya başlamışlardır (Kalaycı,
2013: 61).
Faizsiz bankacılık sistemininTürkiye’de başlayabilmesi içinhem ulusal hem de
uluslararası çevrelerde önemli adımlar atılmıştır. Örneğin, Türkiye 1975 yılında İslam
Kalkınma Bankası’nın kurucu üyeleri arasında yer almış ve 1984 yılında ise kuruluşun
en büyük ortaklarındanbiri olmuştur. Böylece, dünyanın önde gelen finans kurumlarından
biri olan İslam Kalkınma Bankası’na üye olan Türkiye, İslam ülkeleri ile olan ilişkilerini
geliştirme ve etkinligini artırma fırsatını yakalamıştır (Özulucan ve Deran, 2009: 90).
4.3.5. Türkiye’ye Özgü Nedenler
Türkiye’nin de parçası olduğu İslami coğrafyada faizsiz bankacılık modelinin
yaygınlaşmasıyla birlikte, İslam ülkelerinin bu bankalar aracılığıyla transfer ettiği
yabancı sermayeden faydalanmak, faizin haram olduğunu kabul eden ve tasarruflarını
yastık altında tutan tasarruf sahiplerini mali sistemle buluşturmak ve faizsiz bankacılığın
anavatanı olan Arap ülkeleriyle ekonomik, kültürel ve siyasi ilişkileri geliştirmek,
Türkiye’de katılım bankalarına gereksinim duyulmasının çeşitli nedenleri arasında
sıralanabilir (Kalaycı, 2013: 61).
KATILIM BANKACILIĞININ YASAL YÖNÜYLE… FATMA KELLEROĞLU
15
5. KATILIM BANKACILIĞININ YASAL YÖNÜYLE DEĞERLENDİRİLMESİ
5.1. Katılım Bankalarının Organizasyon Yapısı
Katılım bankalarının hukuki statüleri geleneksel bankalarda olduğu gibi anonim
ortaklık olduğundan; Organları Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve Denetçilerden oluşur.
Ancak, bankacılık faaliyetlerinin özelliği gereği bu organların yanında bir kredi komitesi
de oluşturulabilir.
5.1.1. Genel Kurul
Anonim şirketlerin ve dolayısıyla bankaların en yüksek karar organı Genel
Kuruldur. Genel Kurul, tüm ortakların katılımıyla oluşan en üst karar organıdır. Genel
Kurul, kanunda Yönetim Kurulu ve Denetçilere verilmiş olan görev ve yetkiler dışında
tüm konularda karar alma yetkisine sahiptir. Bu Kurul, pay sahiplerinden oluşur ve
normal koşullarda yılda bir kez toplanır. Genel Kurul; bankanın organlarının atanması,
mali tabloların onaylanması, olağanüstü yedeklerin ayrılması, ana sözleşmede
değişikliklerin yapılması ve kar dağıtımı gibi kararları alır. Banka pay sahipleri
gerektiğinde olağanüstü toplantıya çağırılırlar. Bankacılık Kanunu’nda, bankaların Genel
Kurulu hakkında bir düzenleme bulunmamakla birlikte, Genel Kurul üyelerinin, Genel
Kurulda oy haklarını ve oylarını hangi esaslara göre kullanacakları belirlenmiştir.
Bu Kanun’a göre,
• Genel Kurulda ortaklar, sahip oldukları pay sayısı kadar oy kullanabilirler.
• Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), banka Genel Kurulunda
bir denetçi bulundurma yetkisine sahiptir.
• Bankanın Genel Kurulunda, sermayenin %10 veya daha fazlasına sahip olan
ortaklar, yönetim kurulu başkan ve üyeleri vekil olarak oy kullanamazlar.
• Denetçiler ve birinci derecede imza yetkisine sahip olanlar da vekil olarak oy
kullanamazlar (Karapınar, 2013: 21).
5.1.2. Yönetim Kurulu
Bankaların yönetim kurulları, genel müdür dahil beş kişiden az olamaz. Genel
Müdür bulunmadığı hallerde vekili, yönetim kurulunun doğal üyesidir. Bu Kanunda
Genel Müdür için öngörülen şartlar, yönetim kurulu üyelerinin yarıdan bir fazlası için de
aranır. Murahhas üyelerin genel müdürde aranan şartları taşımaları zorunludur. Yönetim
Kurulu üyeliğine seçilenler ve herhangi bir nedenle boşalma halinde görevlendirilenler,
bu maddede aranan şartları taşıdıklarını gösteren belgelerle birlikte yedi iş günü içerisinde
kuruma bildirilir. Genel müdürlük ve yönetim kurulu başkanlığı görevleri aynı kişi
tarafından icra edilemez. Yönetim Kurulu üyelerinin bu Kanunun 8. maddesinin birinci
fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen şartları taşıması gerekir. Türkiye'de
şube açmak suretiyle faaliyette bulunan yurt dışında kurulu bankaların Türkiye'deki
yönetim merkezlerinde, yönetim kurulu yetki ve sorumluluklarını taşıyan, merkez şube
müdürünün de dahil olduğu en az üç kişilik bir müdürler kurulu oluşturmaları zorunludur.
Bu Kanunun uygulanmasında müdürler kurulu yönetim kurulu hükmünde olup,
birinci fıkrada belirtilen şartlar müdürler kurulu üyeleri için de aranır. İç kontrol, risk
yönetimi ve iç denetim sistemlerinin ilgili mevzuata uygun olarak tesis edilmesi,
işlerliğinin, uygunluğunun ve yeterliliğinin sağlanması, finansal raporlama sistemlerinin
KATILIM BANKACILIĞININ YASAL YÖNÜYLE… FATMA KELLEROĞLU
16
güvence altına alınması, banka içindeki yetki ve sorumlulukların belirlenmesi yönetim
kurulunun sorumluluğundadır (Resmi Gazete, 01.11.2005, sayı: 25983).
5.1.3. Denetim Kurulu
Bankaların, yönetim kurullarınca yönetim kurulunun denetim ve gözetim
faaliyetlerinin yerine getirilmesine yardımcı olmak üzere denetim kurulu oluşturulur.
Denetim kurulu en az iki üyeden oluşur. Denetim kurulu üyeleri icrai görevi bulunmayan
yönetim kurulu üyeleri arasından seçilir. Türkiye'de şube olarak faaliyet gösteren
bankalarda ise, kendisine bağlı icrai mahiyette faaliyet gösteren bir birim bulunmayan
müdürler kurulu üyelerinden biri görevlendirilir. Denetim kurulu üyelerinin, kurulca
belirlenen niteliklere sahip olmaları şarttır. Buna ilişkin bilgi ve belgeler atamanın
yapılmasını müteakiben en geç yedi iş günü içinde kuruma bildirilir. Denetim kurulu,
yönetim kurulu adına bankanın iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemlerinin
etkinliğini ve yeterliliğini, bu sistemler ile muhasebe ve raporlama sistemlerinin bu kanun
ve ilgili düzenlemeler çerçevesinde işleyişini ve üretilen bilgilerin bütünlüğünü
gözetmek, bağımsız denetim kuruluşlarının yönetim kurulu tarafından seçilmesinde
gerekli ön değerlendirmeleri yapmak, yönetim kurulu tarafından seçilen bağımsız
denetim kuruluşlarının faaliyetlerini düzenli olarak izlemek, bu kanun kapsamında ana
ortaklık niteliğindeki kuruluşlarda, konsolide denetime tabi kuruluşların iç denetim
işlevlerinin konsolide olarak sürdürülmesini ve eşgüdümünü sağlamakla görevli ve
sorumludur. Denetim kurulu, iç kontrol, iç denetim ve risk yönetimi sistemleri
kapsamında oluşturulan birimlerden ve bağımsız denetim kuruluşlarından; görevlerinin
ifasıyla ilgili olarak düzenli raporlar almak ve bankanın faaliyetlerinin sürekliliği ve
güven içinde yürütülmesini olumsuz etkileyebilecek hususlar veya mevzuata ve iç
düzenlemelere aykırılıklar bulunması halinde bu hususları yönetim kuruluna bildirmekle
yükümlüdür. Denetim kurulu, altı aylık dönemleri aşmamak kaydıyla icra ettiği
faaliyetlerin sonuçları ile bankada alınması gereken önlemlere, yapılmasına ihtiyaç
duyulan uygulamalara ve bankanın faaliyetlerinin güven içinde sürdürülmesi bakımından
önemli gördüğü diğer hususlara ilişkin görüşlerini yönetim kuruluna bildirmekle
yükümlüdür. Denetim kurulu, bankanın tüm birimlerinden, anlaşmalı destek hizmeti
kuruluşları ve bağımsız denetim kuruluşlarından bilgi ve belge almaya, bedeli banka
tarafından karşılanmak suretiyle konularında ihtisas sahibi kişilerden yönetim kurulunun
onayına bağlı olarak danışmanlık hizmeti sağlamaya yetkilidir. Denetim kurulunun
görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usül ve esasları yönetim kurulu tarafından
düzenlenir (Resmi Gazete, 01.11.2005, sayı: 25983).
5.1.4. Kredi Komitesi
Kredi komitesinin oluşumu, çalışması ve karar almasına ilişkin esaslar, BDDK
tarafından belirlenir. Buna göre, kredi komitesi, banka yönetim kurulunun, kredilerle
ilgili olarak vereceği görevleri yapmak üzere, Bankalar Kanunu’nda süre hariç genel
müdürde aranan şartları taşıyan yönetim kurulu üyeleri arasından seçeceği en az iki üye
ile banka genel müdürü veya vekilinden oluşur. Türkiye'de şube açmak suretiyle faaliyet
gösteren yabancı bankalarda kredi komitesi kurulması halinde müdürler kurulu, aynı
zamanda kredi komitesi görevini yürütür. Kredi Komitesi onayına getirilen tüm kredi
teklifleri, mali tahlil ve istihbarat raporları ile ilgili şubelerce hazırlanan temel bilgi
raporlarını içerir. Komite, kendisine verilen yetki limitleri dahilindeki kredilerin ön
değerlendirmelerini yapmakla görevlidir ve bu görevi yerine getirmek üzere, tüm üyelerin
KATILIM BANKACILIĞININ YASAL YÖNÜYLE… FATMA KELLEROĞLU
17
katılımı ile toplanır. Kredi komitesinin oybirliği ile verdiği kararlar doğrudan, oyçokluğu
ile verdiği kararlar ise yönetim kurulunun onayından sonra uygulanır (Karapınar, 2013:
22).
5.2. Katılım Bankalarının Kuruluşu
Ülkemizde İslami kurallar referans alınarak bankacılık faaliyetlerinin yapılmasına
16.12.1983 tarih ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile ÖFK adı altında izin
verilmiştir. ÖFK’lar, 1999 yılında 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nda değişiklik
yapılmasına ilişkin 4491 sayılı Kanunla, bazı maddeler dışında, Bankalar Kanunu
kapsamına alınmasına karar verilmiştir. 01.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu ile isimleri “Katılım Bankası” olarak değiştirilmiş ve Türk mali
sisteminin bir tamamlayıcısı olarak kabul edilmişlerdir (Pehlivan, 2016: 304-305).
5.2.1. Katılım Bankalarının Kuruluş Şartları
Türkiye’de kurulacak bir Katılım Bankası’nın;
a) Anonim Şirket şeklinde kurulması,
b) Hisse Senetlerinin nakit karşılığı çıkarılması ve tamamının yazılı olması,
c) Kurucularının bu kanunda belirtilen şartları haiz olması,
d) Yönetim Kurulu üyelerinin bu kanunun kurumsal yönetim hükümlerinde
belirtilen nitelikleri ve planlanan faaliyetleri gerçekleştirebilecek mesleki tecrübeye haiz
olması,
e) Öngörülen faaliyet konularının planlanan mali, yönetim ve organizasyon yapısı
ile uyumlu olması,
f) Nakden ve her türlü muvazaadan ari olarak ödenmiş sermayesinin en az
Otuzmilyon Yeni Türk Lirası olması,
g) Ana sözleşmesinin bu kanun hükümlerine uygun olması,
h) Kurumun etkin denetimini engellemeyecek şeffaf ve açık bir ortaklık yapısı ve
organizasyon şemasına sahip olması,
i) Konsolide denetimini engelleyici nitelikte herhangi bir hususun bulunmaması,
j) Öngörülen faaliyet konularına ait iş planlarını, kuruluşun mali yapısı ile ilgili
projeksiyonlarını sermaye yeterliliğini de içerecek şekilde, ilk üç yıl için bütçe planını ve
yapısal örgütlenmesini gösteren bir faaliyet programını iç kontrol, risk yönetimi ve iç
denetim sistemi de dahil olmak üzere ibraz etmesi şarttır (Resmi Gazete, 01.11.2005, sayı:
25983).
5.2.2. Kurucularda Aranan Şartlar
Katılım Bankalarının kurucu ortaklarının;
a) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre müflis olmaması,
konkordato ilan etmiş olmaması, uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma başvurusunun
tasdik edilmiş olmaması ya da hakkında iflasın ertelenmesi kararı verilmiş olmaması,
b) Fona devredilen bankalarda nitelikli paya sahip olmaması veya kontrolü elinde
bulundurmaması,
c) Tasfiyeye tabi tutulan bankerler ile iradi tasfiye haricinde tasfiyeye tabi tutulan
finansal kuruluşlarda, faaliyet izni kaldırılan kalkınma ve yatırım bankalarında,
ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi fona intikal eden veya
bankacılık yapma ve mevduat ve katılım fonu kabul etme izin ve yetkileri kaldırılan kredi
KATILIM BANKACILIĞININ YASAL YÖNÜYLE… FATMA KELLEROĞLU
18
kuruluşlarında, fona intikalinden veya bankacılık yapma ve mevduat ve katılım fonu
kabul etme izin ve yetkileri kaldırılmadan önce nitelikli paya sahip olmaması veya
kontrolü elinde bulundurmaması,
d) Taksirli suçlar hariç olmak üzere affa uğramış olsalar bile mülga 765 sayılı
Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlar uyarınca ağır hapis veya beş yıldan fazla hapis,
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlar uyarınca üç yıldan fazla hapis cezasıyla
cezalandırılmamış olması veya mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun, bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun, bu Kanunun ve 2499 sayılı
Sermaye Piyasası Kanununun (SPK) ve ödünç para verme işleri hakkında mevzuatın
hapis cezası gerektiren hükümlerine muhalefet yahut mülga 765 sayılı Türk Ceza
Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu veya diğer kanunlar uyarınca basit veya nitelikli
zimmet, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye
kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında
kalan kaçakçılık suçları, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, karapara aklama
veya devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile devlet sırlarını açığa vurma, devletin
egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar, devletin güvenliğine
karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı
suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, yabancı devletlerle olanilişkilere karşı
suçlar, vergi kaçakçılığı suçlarından veya bu suçlara iştirakten hükümlü bulunmaması,
e) Gerekli mali güç ve itibara sahip bulunması,
f) İşin gerektirdiği dürüstlük ve yeterliliğe sahip olması,
g) Tüzel kişi olması halinde, risk grubu ile birlikte ortaklık yapısının şeffaf ve açık
olması şarttır (Resmi Gazete, 01.11.2005, sayı: 25983).
5.2.3. Faaliyet İzni
Yukarıda belirtilen şartlar çerçevesinde kuruluş veya Türkiye'de şube açma izni
alan katılım bankalarının, kuruldan ayrıca faaliyet izni alması şarttır. Bir beyanname ile
yapılacak başvuru üzerine verilecek izin, kurul tarafından aksi kararlaştırılmış olmadıkça,
belirtilen bütün faaliyet konularını kapsar. Verilen faaliyet izinleri ResmiGazetede
yayımlanır. Kararın, ilk izin başvurusunun yapıldığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde
verilmesi gerekir.
Kurum, bu kanun ve bu kanuna dayanılarak yapılan düzenlemelerdeki şartları
taşımayanlara gerekli düzeltmeleri yapmaları ve eksiklikleri tamamlamaları için altı ayı
geçmemek üzere süre verir. Bu süre içinde yeniden başvuranlar hakkında yapılan
inceleme sonucunda durumları uygun bulunmayanlara verilmiş olan kuruluş izni geçersiz
olur ve sonuç yazılı olarak bildirilir.
Kuruluş izni almış olan katılım bankalarının faaliyete geçebilmesi için;
a) Sermayesinin nakit olarak ödenmiş ve planlanan faaliyetleri
gerçekleştirebilecek düzeyde olması,
b) Kurucuları tarafından 7. maddede belirtilen asgari sermayenin %10’u
tutarındaki sisteme giriş payının en az dörtte birinin fon hesabına yatırıldığına dair
belgenin ibraz edilmesi,
c) Faaliyetlerinin kurumsal yönetim hükümlerine uygunluğunu sağlaması ve
yeterli personel ve teknik donanıma sahip olması,
d) Yöneticilerinin, kurumsal yönetim hükümlerinde belirtilen nitelikleri haiz
olması,
e) Kurulca faaliyet konularını yürütebilecek yeterliliğe sahip olunduğu kanaatine
varılması gerekir (Resmi Gazete, 01.11.2005, sayı: 25983).
KATILIM BANKACILIĞININ YASAL YÖNÜYLE… FATMA KELLEROĞLU
19
5.2.4. Kuruluş İzninin İptali
Bir Katılım Bankasının Kuruluş İzni;
a) İznin gerçeğe aykırı beyanlarla alınmış olması,
b) Kuruluş izninin verildiği tarihten itibaren dokuz ay içerisinde faaliyet izni için
başvurulmaması,
c) Kuruluş izninden vazgeçildiğinin beyan edilmesi,
d) İznin verilmesinde aranan şartların, faaliyete geçilinceye kadar kaybedilmesi,
e) Faaliyet izni alınamamış olması,
f) İradi olarak bu Kanunun 4. maddesinde belirtilen faaliyetlerin tümünden
vazgeçilmesi ve iradi tasfiyenin tamamlanması,
g) Devrolunan bankanın birleşme veya bölünme işlemlerinin tamamlanması,
h) Bu Kanunun 106. maddesi kapsamında tasfiye veya iflas takibatının
tamamlanması, hallerinden herhangi birinin gerçekleşmesi durumunda, kurulun en az
beşüyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla iptal edilir (Resmi Gazete, 01.11.2005,
sayı: 25983).
5.2.5. Faaliyet İzninin İptali ve Sınırlandırılması
Bir katılım bankasının, faaliyet izninin gerçeğe aykırı beyanlarla alınmış olması
veya faaliyet izninin alınmasından itibaren altı ay içinde faaliyete geçilmemesi ya da bir
yıl içinde kesintisiz altı ay süre ile faaliyette bulunulmamış olması halinde faaliyet izni
iptal edilir. Faaliyet izninin alındığı tarihten itibaren bir ay içerisinde ilgili kuruluş
birliğine üye olunmaması veya sisteme giriş payının kalan taksitlerinin fon hesabına
yatırılmamış olması ve bu yükümlülüklerin kurum tarafından yapılan uyarıya rağmen
yerine getirilmemesi durumunda, katılım fonu kabul etme faaliyeti dışında kalan faaliyet
konuları kurulca tek tek sınırlanabilir. Bu kararlar ilgililere yazılı olarak bildirilir ve
Resmi Gazetede yayımlanır. Türkiye'de şubesi bulunan yurt dışında kurulu bankaların,
kurulu bulundukları ülkede herhangi bir nedenle faaliyet izninin kaldırılması,
faaliyetlerinin durdurulması, iflas veya tasfiyelerine karar verilmesi veya konkordato ilan
etmeleri halinde, bunların Türkiye'deki şubelerinin faaliyet izinleri kurul tarafından
kaldırılır (Resmi Gazete, 01.11.2005, sayı: 25983).
5.2.6. Katılım Bankalarının Faaliyet İzninin Kaldırılması veya Fona Devri
Denetlemeler sonucunda bir Katılım Bankası ile ilgili olarak;
a) 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun ilgili maddeleri kapsamında alınması
istenen tedbirlerin BDDK tarafından verilen süre içerisinde ya da her halükarda en geç
oniki ay içinde kısmen ya da tamamen alınmaması ya da bu tedbirleri kısmen veya
tamamen almış olmasına rağmen, mali bünyesinin güçlendirilmesine imkan bulunmadığı
veya bu tedbirler alınmış olsa dahi mali bünyesinin güçlendirilemeyeceğinin tespit
edilmesi,
b) Faaliyetine devamının mevduat ve katılım fonu sahiplerinin hakları ve mali
sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz ettiğinin ortaya çıkması,
c) Yükümlülüklerini vadesinde yerine getiremediğinin tespit edilmesi,
d) Yükümlülüklerinin toplam değerinin varlıklarının toplam değerini aşması,
e) Hakim ortaklarının veya yöneticilerinin, banka kaynaklarını, bankanın emin bir
şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı veya dolanlı
olarak kendi lehlerine kullanması veya dolanlı olarak kaynak kullandırması ve bankayı
KATILIM BANKACILIĞININ YASAL YÖNÜYLE… FATMA KELLEROĞLU
20
bu suretle zarara uğratması,hallerinden bir veya birkaçının varlığı durumunda kurul, en
az beşüyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla bankanın faaliyet iznini kaldırmaya ya
da kredi kuruluşunun temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimini, zararın
mevcut ortakların sermayesinden indirilmesi kaydıyla kısmen veya tamamen devri, satışı
veya birleştirilmesi amacıyla fona devretmeye yetkilidir.
Faaliyet izni kaldırılan katılım bankaları 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda yer
alan hükümlere göre, tasfiye edilir (Resmi Gazete, 01.11.2005, sayı: 25983).
FAİZ KAVRAMI VE İSLAMDA FAİZ YASAĞI FATMA KELLEROĞLU
21
6. FAİZ KAVRAMI VE İSLAMDA FAİZ YASAĞI
6.1. Faiz Kavramı
Faiz, ilk çağlardan itibaren para ticareti sonucunda ortaya çıkan bir kavramdır.
Yapılan araştırmalar ve bunun sonucunda ortaya çıkan belgeler, dünyadaki en eski
mesleğin para ticareti olduğunu göstermektedir. Para ticaretinin modern finans
bilimindeki karşılığı ise kredi’dir. Faiz veya tefecilik yasağı sadece İslamiyet’e özgü bir
yasak olmayıp, diğer dinlerde ve kültürlerde de bu konuda yasaklamalar ve sınırlamalar
mevcuttur. M.Ö. XXIV.yüzyılda Hindistan’da hükümdar Manu, yıllık faiz oranı için
%24’lük bir sınırlama getirmiştir. M.Ö. XIX. yüzyılda Babil Kralı Hammurabi,
borçlanma işlemlerinde uygulanacak faiz oranlarına sınırlama getiren kanunlar
çıkarmıştır (Uslu, 2005: 31).
Faiz, emek harcamadan elde edilen kazanç olarak, toplum kurallarının
belirleyicisi olma özelliği taşıyan inanç sistemleri tarafından yasaklanmıştır. Bu yasaklar
Tevrat'la başlamıştır. Tevrat’a göre faizin haram olduğu belirtilen ayetler; Çıkış 22/25;
Levililer 25/ 35,36,37; Tesniye 15/1-8; Tesniye 23/19-20; Yeremya 15/10 olarak
sıralanabilir. İncil’de ise faizle ilgili olarak şöyle denilmektedir: “Birilerine ondan bir
karşılık ummak için ödünç verirseniz, bunun için hangi teşekkür beklenir? Günahkârlar
da bir şey almak için birbirlerine ödünç verirler” (Luka,6/34). Hristiyanlıkta faiz kilise
tarafından XVI. yüzyıla kadar haram kabul edilip yasaklanmıştır. Ancak ilk defa, 1509-
1564 yılları arası yaşamış İsviçreli teolog olan Jean Calvin’in çabaları sonucunda,
Cenevre’de 1574 yılında faize resmen izin verildiği kaydedilmektedir (Kumcu ve
Akıncı2017: 4).
Üretim faktörlerinden birisi olan faiz, sermayenin elde ettiği getiridir. Diğer bir
deyişle paranın kullanım bedelidir. Sermayenin belli bir süre kullanımı sonucu ödenen
bedele de faiz denilmektedir. Faiz, aynı zamanda mali fonların maliyetidir. Fon fazlası
olanlar fonlarının kullanımını başkalarına faiz geliri karşılığında borç vererek
devretmekte, fon eksiği olanlar da gerekli olan fonları faiz ödeyerek temin etmektedir
(Öztürk, 2011: 15).
Faiz teorilerinin hemen hemen hepsinin ortak çıkış noktası, sermayeyi üretken
olarak görmeleri yani sermayeyi servet ve gelir elde etmenin başlı başına bir kaynağı
olarak değerlendirmeleridir. Bu gelir elde etmenin metodunu ise, “paranın zaman değeri”
prensibi açıklamaktadır. Bu prensibe göre faiz, bugünkü sermaye ile gelecekteki sermaye
arasında bir değer farkı olarak tanımlanmaktadır. Sermayenin üretken olması nedeniyle
aradaki zaman farkının bedeli üretimden bir pay olarak faiz şeklinde ödenmelidir.
Nitekim klasik iktisadın öncülerinden Keynes’ de bir gelir olarak kabul ettiği faizi; bir
kimsenin elinde para tutmak yerine borç vermek, yani belirli bir süre için likiditeden
vazgeçmek karşılığında sağladığı gelir olarak tanımlamıştır (Özsoy, 2012: 114).
Arapça’daki karşılığı riba olan faizin, sözlükte “herhangi bir şeydeki artışı ve
fazlalığı” ifade ettiği görülmektedir. Riba, “borç verilen bir parayı belli bir süre sonunda
belirli bir fazlalıkla veya herhangi bir borç ilişkisi ile doğan ve süresinde ödenmeyen bir
alacak için ek vade tanıyıp vade sonunda bu alacağı fazlalıkla geri almanın, yine bu
şekilde alınan fazlalığın” genel adıdır. Bu türden şart ve uygulamaları içeren işlemlere de
“faizli işlemler” denir. Türkçe’de genelde riba ile eşanlamlı olarak daha çok, yine Arapça
kökenli “faiz” kelimesi yaygın bir kullanım alanına sahiptir (Karaman vd., 2000: 411).
Riba, bir fıkıh terimi olarak para ve standart malların birbiriyle değişiminde,
taraflardan birisi için şart koşulan karşılıksız fazlalığı ifade etmektedir. İslam’ın doğduğu
ilk dönemlerde ödünç olarak verilen asıl borca “re’sü’l-mal (anapara), vade sonunda
FAİZ KAVRAMI VE İSLAMDA FAİZ YASAĞI FATMA KELLEROĞLU
22
ödenecek fazlalığa ise “riba” denilirdi. Borçları ertelerken eklenecek fazlalık da bu
niteliktedir (Döndüren, 2014: 866).
İslamiyet doğmadan once hoş karşılanmasa bile Araplar arasında faizli işlemler
yaygın olarak yapılmaktaydı. Rivayetlere göre; Kabe’nin yeniden inşa edilmesi sırasında
Ebu Vehb b. Abid el-Mahzumi, Kureyşlilere şu şekilde seslenmiştir: “Buraya yalnızca
temiz kazançlarınızı sokun. Ne zina yoluyla, ne faiz alarak, ne de başkalarına zulmederek
kazandıklarınızı sokmayın”. Bu ifadeler, Cahiliye döneminde de faizin ahlaki olmadığını
göstermektedir. (Aktepe, 2012: 51).
6.2. Faiz Kavramı Üzerine Yapılan Tartışmalar
Faiz konusundaki tartışmalar, ilk çağlarda da yaşanmış ve bu konu bilim
dünyasında sürekli tartışılagelmiştir. Dönemin ünlü düşünürleri Eflatun ve Aristo da faize
karşı çıkmış ve paradan para kazanmanın yanlış bir yöntem olduğunu ileri sürerek bu
konudaki itirazlarını ortaya koymuşlardır. Eflatun’a göre para bir servet edinme aracıdır
ve kendisi bizzat servet olarak amaçlanmamalıdır. Aksi halde öngördüğü devlet yapısında
bozulmalara neden olabilir. Paradan para kazanma yolunun yaygınlaşmasıyla ortaya
çıkan faiz sistemi, gelir dağılımındaki dengesizlikleri artırmakta ve toplumun az sayıda
zengin ve çok sayıda yoksuldan oluşmasına neden olarak toplumu felakete
sürüklemektedir (Özsoy, 2012: 110).
Aristo’ya göre para iki yolla kazanılır. Bunlardan birincisi, çiftçilik ve avcılık gibi
doğal yöntemler iken, ikinci yol sadece para kazanma amacıyla yapılan işlemlerdir. Aristo
bu işlemleri doğal olmayan yöntemler olarak adlandırmış ve bu yöntemlerin en kötüsünün
faizcilik olduğunu söylemiştir. Aristo’ya göre paranın ortaya çıkış nedeni, mübadele
(değiş-tokuş) işlevini sağlamaktır. Halbuki, faiz paradan doğan bir para olup, paranın
miktarını artırmak paranın esas amacıyla çelişmektedir. Bu nedenle de faizcilik
kınanmayı hak eden kötü bir kazanç yöntemidir (Özsoy, 2012: 110).
İlkçağ filozoflarından Aristotales (M.Ö. 384-322) faizciliğin en tiksindirici kazanç
olduğunu; “En çok tiksinmeyi hak eden faizciliktir. Çünkü bu yoldan sağlanan kazanç,
doğrudan doğruya paranın kendi varlığından kaynaklanır ve paranın ortaya çıkmasına
neden olan amaca aykırıdır. Zira para mübadele için vardır. Buna karşılık faiz, paranın
miktarını çoğaltır ve faiz paradan doğan paradır. Dolayısıyla da doğaya en aykırı düşen
para kazanma tarzı budur” sözleriyle ifade etmiş ve faizciliği kötülemiştir (Aktepe, 2011:
14).
Kur’an-ı Kerim ve Hadislerde açıkça yasaklanmış faiz (riba), konusunda İslam
Bilginleri de aynı görüşe sahiptirler. Ancak fıkıh bilginleri faizin kapsamı ve faizli
işlemlerin hukuki sonuçları konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
Fıkıh bilginlerinden bazılarına göre; faizin her çeşidi haram olup, faiz şüphesi
taşıyan veya faize yol açabilen her türlü ticari faaliyetleri yapmak da yasaktır. Bu hususta
herhangi bir ayırım ve derecelendirme yapılamaz. Ayet ve hadislerin sert bir dille faizi
yasaklaması böyle anlaşılmalıdır. Ancak hayati tehlike gibi zaruret hallerinin bulunması
durumunda, diğer haramlar gibi faizi alıp vermek de mübah olabilir.
Fıkıh bilginlerinden bazılarına göre ise; faiz konusunda bir ayırım ve
derecelendirme yapılması gerekir. Bu görüşü ileri sürenlere göre; asıl haram olan,
vadeden kaynaklan faiz yani “ribe’n-nesie”’dir. Peşin alışverişlerdeki fazlalığın (ribe’l-
fadl) faiz sayılması ise “faize yol açma” tehlikesi sebebiyledir. Tabi ki bir şeyin bizzat
haram olması ile dolaylı bir şekilde haram olması arasında fark vardır. Bundan dolayı da,
vadeden doğan faiz ancak zaruret halinde caiz olabilirken, fazlalık faizi (ribe’l fadl) ise
ihtiyaç halinde mübah olabilir (Karaman vd., 2000: 420).
FAİZ KAVRAMI VE İSLAMDA FAİZ YASAĞI FATMA KELLEROĞLU
23
Faizin haram olduğunu kabul etmekle birlikte, faizin ne olduğu, neleri kapsadığı
ve nasıl gerçekleştiği noktasında rivayet kaynaklarına bakan bir müslüman, birçok
hükümsüz haberle karşılaşacaktır. Bu kaynakların bir kısmında faizin içeriğine
girilmeden faizciliğin hükmü anlatılmakta ve faiz ile uğraşanların aynen Kur’andaki gibi
ağır tehditlere maruz kalacağı belirtilmektedir.
Bazı rivayetlerde ise; faizin nasıl ve hangi şartlar altında gerçekleşeceğinden
bahsedilmekte ve Cahiliye ribasından farklı riba türleri olduğu bildirilmektedir. Bu
hadisler mana açısından sarih görünmekle birlikte İslam Hukukçuları faizin mahiyeti
hakkında ihtilaf etmişler ve farklı görüşler öne sürmüşlerdir.
Günümüz iktisadi hayatıda gözönüne alınarak, ihtilafa yol açan sözkonusu
hükümlerin yeniden ele alınmasının zaruri olduğu anlaşılmaktadır (Aktepe, 2011: 30).
6.3. Vade Farkı
İslam’da riba (faiz) yasağının kapsamına girip girmediği tartışılan konulardan
birisi de “vade farkı”’dır. Vade farkı ile anlatılmak istenen, bir malın peşin satış fiyatı ile
vadeli olarak satış fiyatı arasındaki farktır. Bu fark, ödemenin tamamen vadeli olarak
yapılması nedeniyle ortaya çıktığından, bu farkın riba (faiz) kapsamına girip girmediği
İslam’ın ilk dönemlerinden bu yana İslam Hukukçuları arasında tartışma konusu olmuştır.
Klasik fıkıh anlayışına göre; faiz, paranın vade sebebiyle para kazanması, vadeli
satış ise malın vade sebebiyle peşin değerine göre fazla paraya satılması olduğundan,
faizle vade farkı arasında fark bulunduğu ve vade farkının faiz olmadığı görüşü hakimdir.
Diğer bir deyişle, fakihlerin faiz anlayışına göre bir değerlendirme yapıldığında, vadeli
satışlarda satış sırasında belirlenen ve satış bedeline dahil olan vade farkının faiz olarak
nitelendirilmemesi gerekir. Hanefiler de dahil fakihlerin çoğunluğunun görüşü bu
yöndedir. Akitlerde, dış görünüş ve objektif ölçüler kullanıldığında çoğunluğun görüşü
doğrudur ve kişiler kendi niyetleriyle baş başa olup bunun sorumluluğunu Allah’a karşı
taşırlar (Karaman vd., 2000: 423).
İslam Dini, ister peşin, isterse vadeli olsun, alış-verişi helal kılmıştır. Peşin
satışlarda kar eklemek meşru olduğu gibi, vadeli satışlarda da meşrudur. Hatta vadeli
olarak yapılan satışlarda, para belirli bir süre ticaret işinde kullanılamayacağı ve eşyanın
alış fiyatlarının artacağı dikkate alınarak kar oranı yüksek tutulabilir. Kısaca bir kimse
peşin satışlarda %20 kar uygularken, vadeli satışlarda %30 kar uygularsa bu mümkün ve
dinen caizdir. Pazarlık aşamasında peşin veya aylara göre vadeli fiyatlar belirlendiğinde
akit tamamlanmış olur. Ancak; satıcının bu fiyatlamayı yaparken, banka kredi faizlerini
esas alıp müşterisine faizli kredi kullandırdığını düşünmemesi veya vade farkı için de
böyle bir izlenimi uyandırmaması gerekir. Ameller niyetlere göre olduğundan, bu duruma
dikkat edilmelidir (Döndüren, 2014: 879).
Vadeli olarak yapılan alış-verişlerde faiz yoktur. Ancak; vadeli alış-veriş
yapanların yaptıkları işleme faiz dememeleri gerekir. Niyet ve isimlendirme burada
büyük bir önem kazanmaktadır. Genel olarak ticari işlemlerde niyet ve isimlendirme çok
önemlidir. Bugün piyasada gerçekleşen bazı işlemler var ki; eğer onlara “faiz” adı
konmasa aslında o işlemlerde faiz yoktur. Mecelle’de bir madde vardır. “Bir işten maksat
ne ise hüküm ona göredir.” Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.)’ın bir Hadis-i Şerifinde;
“Ameller (işler), niyetlere göre değerlendirilir” demiştir. Kişinin niyeti faizden uzak
durmak ise onun günahı ile, faizi helal sayıp ona göre hareket eden bir kişinin günahı ve
dini sorumluluğu aynı değildir (Özek, 2011: 121).
Günümüzde ticari işlemlerde; vade farkı alınmasının sebebi ve hesaplama
yöntemi de dikkate alındığında, bunun klasik fıkıh anlayışında tanımlandığı şekliyle, faiz
FAİZ KAVRAMI VE İSLAMDA FAİZ YASAĞI FATMA KELLEROĞLU
24
şüphesinden uzak olduğunu söylemek bir hayli zordur. Vade sebebiyle yapılan fazla
ödemenin bir kısmının satış bedelini enflasyonun olumsuz etkisine karşı korumayı
amaçlayan bir tedbir, bir kısmının ise beklemenin, ödenmeme riskinin ve mahrum kalınan
peşin karın karşılığı şeklinde olduğu, bu sebeple de caiz olacağı iddiası belli ölçüde
doğrudur. Ancak; günümüzde bankaların kredilere uyguladığı aylık faiz oranları ile
piyasadaki aylık vade farkı oranlarının genellikle birbirine yakın seyrettiği de gözardı
edilmemelidir (Karaman vd., 2000: 423).
6.4. Faizsiz Bankacılık Kavramı
Dini sebeplerle faizden uzak kalmak isteyen kişilerin, finansman ihtiyaçlarını
karşılamaları, tasarruflarını değerlendirebilmeleri ve modern bankacılık hizmetlerinden
yararlanabilmeleri amacıyla, faizle çalışan geleneksel bankalara alternatif olarak kurulan
finansal kuruluşlarafaizsiz banka adı verilmektedir (Battal, 1999: 3).
İslami açıdan faizsiz banka, geleneksel bankaların dayandığı faize dayalı temel
kuruluş felsefesinden farklı olarak, İslam şeriatı ve İslam hukuku prensiplerine göre
faaliyetlerini sürdüren finansal kuruluşlardır. Faizsiz bankaların en belirgin özelliği, kar-
zarar ortaklığına dayalı bir sistem içerisinde faaliyet göstermeleridir. Kar-zarar ortaklığı
kavramı, geleneksel bankacılıkta garanti edilen faiz getirisinden farklı bir kavramdır
(Yozgat, 2010: 14).
Faizsizlik prensiplerine göre çalışan, bu prensiplere uygun her türlü bankacılık
faaliyetlerini gerçekleştiren, kar ve zarara katılma esasına göre fon toplayıp, ticaret,
ortaklık ve finansal kiralama yöntemleriyle fon kullandıran bankacılık modeline katılım
bankacılığı denir. Katılım ifadesi ise, yapılan bankacılık türünün kar ve zarara katılma
prensibine göre yapıldığını belirtmek için kullanılmaktadır. Bu bankalar, tasarruf
sahiplerinden topladıkları fonları, faizsiz finansman kurallarına göre ticaret ve sanayide
değerlendirerek, oluşan karı veya zararı tasarruf sahipleriyle paylaşırlar. TL, USD ve
EUR olarak vadeli hesaplarda toplanan bu fonlar, kurumsal finansman desteği, bireysel
finansman desteği, finansal kiralama, kar veya zarar ortaklığı yöntemleriyle
değerlendirilmektedir (Ertem, 2015: 48).
Geleneksel bankacılıkta, önceden belirlenmiş faiz oranı karşılığında mudilerden
toplanan mevduatlar, bankanın belirlemiş olduğu faiz oranı üzerinden, fon ihtiyacı
olanmüşterilere kredi şeklinde kullandırılmaktadır. Katılım bankacılığının, geleneksel
bankacılıktan en önemli farkı, faiz yerine katılım payı sağlamasıdır. Katılımcıların
faaliyet sonuçlarına katılmasını öngören bu sistem, faizsiz bankacılık olarak da
adlandırılmaktadır. Bu sistemin temel amacı, tasarruflarını kullandırmaları karşılığında
faiz almak istemeyen tasarruf sahiplerinin nakit birikimlerini etkin bir şekilde ekonomiye
kazandırmaktır (Özulucan ve Deran, 2009: 87).
Modern anlamda faizsiz bankacılığın ilk örneği, 1963 yılında Mısır’da Mit-
Ghamr’da kurulan “Tasarruf Bankası” adlı kuruluştur. Halkı müslüman olan ülkeler
arasında bankacılık faaliyetlerini faizsiz olarak yürütmek amacıyla 1973 yılında İKB
kurulmuş, 1975 yılında ise faaliyete geçmiştir. Türkiye ise bu bankanın kurucu ortakları
arasında yer almıştır (Ersoy vd., 1987: 12).
Tablo 6.1.’de Katılım bankacılığı sisteminin gelişim süreci gösterilmiştir.
FAİZ KAVRAMI VE İSLAMDA FAİZ YASAĞI FATMA KELLEROĞLU
25
Tablo 6.1.Katılım Bankacılığı Sisteminin Gelişim Süreci (Kalaycı, 2013: 54).
Günümüzde, birçok ülkede faizsiz sisteme göre bankacılık faaliyetlerini yürüten
bir çok kurum faaliyet göstermektedir. Ayrıca, bu alandaki gelişmelere katkı sağlayan ve
bünyelerinde faizsizlik esasına göre çalışan birimler kuran batılı kurumlar da
bulunmaktadır. Bu kurumlar arasında; Citibank, HSBC Bank, Union Bank of
Switzerland, Kleinwort Benson, ANZ Grindlays, Goldman Sachs sayılabilir. Dolayısıyla
günümüz dünyasında başta körfez ülkeleri olmak üzere katılım bankacılığının
yaygınlaştığı ve geleneksel bankaların da faizsiz bankacılığa yöneldikleri görülmektedir
(Aras ve Öztürk, 2011: 168).
6.5. İslam’da Faizin Yasak Olduğunu Bildiren Ayet ve Hadisler
6.5.1. Kur’anı Kerim’de Faiz
İslam’da ve önceki semavi dinlerde, faizcilik, üretime dayalı olmayan, emek veya
ticaret riski de bulunmayan bir “haksız kazanç” yolu sayılarak yasaklanmıştır.
Faiz (riba), sözlükte artma, çoğalma ve şişme gibi anlamlara gelmektedir. Fıkıh
terimi olarak da; ölçü veya tartı ile alışverişe konu olan misli malların, altın, gümüş ve
nakit paranın aynı cinsten miktarını, daha fazla bir karşılıkla değiştirmektir. Riba;
Cahiliye Ribası, Fazlalık Ribası ve Nesie Ribası olarak üç kısma ayrılır:
Cahiliye Ribası: Vadesi dolmuş olmasına rağmen, borcun ödenmemesi
durumunda borcun artırılarak vadenin uzatılmasıdır.
Fazlalık Ribası: Aynı cinsten ribevi malların (ölçü veya tartı ile alınıp satılan
mallar) birbirleriyle değişimleri halinde, birinin diğerinden fazla olmasıdır. Örneğin; 12
kg’lık yemeklik buğdayı, 10 kg’lık tohumluk buğdayla değişmek gibi. Aynı buğdayların
para değeri üzerinden değişimi ise alış-veriş sayılır ve faizle ilgisi yoktur. Buradaki
yasağın temel nedeni, mal değişimlerinin para değeri üzerinden yapılmasını sağlamaktır.
Çünkü, kalite farkını başka türlü belirlemek taraflardan birisinin yanılmasına yol açabilir.
Nesie Ribası: Vade karşılığında şart koşulan fazlalığa denir. Aynı cinsten ribevi
malların birbirleriyle değişimi halinde, taraflardan birinin aldığı fazlalık riba’yı doğurur.
Aynı ribevi malların peşin değişimleri ve cinsleri de aynı olunca değişimin eşit miktarda
yapılması durumunda riba sözkonusu olmaz, usulüne uygun mal takası yapılmış olur
(Döndüren, 2011: 203).
1960-1970 1970-1980 1980-1990 1990-2000 2000-
Kurumlar Tasarruf
Bankaları
+Ticaret ve
Yatırım
Bankaları
+ÖFK,
Tekafül
Şirketleri
+Varlık
Yönetim
Şirketleri,
Aracı
Kurumlar
+Elektronik
Bankacılık
Ürünler Karz-ı Hasen
Mudaraba
Müşareke
+Selem +Ticari
Bankacılık
Ürünleri,
Katılım
Hesapları,
Tekafül
+Yatırım
Fonları,
İslami
Bonolar,
Hisse
Senetleri
+Şeriat’a
uyumlaştırılmış
ürünler
Bölge Müslüman
Ülkeler
(Körfez)
+Müslüman
Ülkeler
(Ortadoğu)
+Asya
Pasifik,
Türkiye
Aynı Bölgeler + Avrupa,
ABD
FAİZ KAVRAMI VE İSLAMDA FAİZ YASAĞI FATMA KELLEROĞLU
26
Kur’an-ı Kerim’de faiz, finansman ve ticaret hukuku konularında daha çok genel
hükümler yer almıştır. Faizin içeriği konusunda hiç ayrıntıya girilmemiş olması, vahye
muhatap olan ilk müslümanların bu konu hakkında bilgi sahibi olduklarını akla
getirmektedir.
Kur’anı Kerim’de faizi yasaklayan ve onu büyük bir günah ve haram kabul eden
başlıca ayetler şu şekilde sıralanabilir:
“Faiz yiyenler (kabirlerinden), ancak şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden
kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların; alım-satım tıpkı faiz gibidir demeleri yüzündendir.
Halbuki Allah, alım-satımı helal, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir
öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allah’a
kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.”
(Bakara, 2/275).
“Allah, faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise
bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez” (Bakara, 2/276).
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz
alacaklarınızı terkedin. Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resulü
tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip
vazgeçerseniz sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış
olursunuz” (Bakara, 2/278-279).
“Yahudilerin zulmü sebebiyle, bir de çok kimseyi Allah yolundan çevirmeleri,
menedildikleri halde faizi almaları ve haksız (yollar) ile insanların mallarını yemeleri
yüzünden kendilerine (daha önce) helal kılınmış bulunan temiz ve iyi şeyleri onlara haram
kıldık; ve içlerinden inkara sapanlara acı bir azap hazırladık” (Nisa, 4/160-161).
“İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında
artmaz. Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekata gelince, işte zekatı veren o kimseler,
evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır” (Rum, 30/39).
İslam Dini, faizle para, mal verme yanında, karşılıksız bir menfaat beklemeksizin
verilen borç para veya malın sahibine çok büyük sevaplar verileceğini beyan etmiştir.
“Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah’a güzel bir borç (isteyene
faizsiz ödünç) verecek yok mu? Darlık veren de bolluk veren de Allah’tır. Sadece O’na
döndürüleceksiniz” (Bakara, 2/245).
“Kim Allah’a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat
verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükafatı da vardır” (Hadid, 57/11).
Görüldüğü üzere; “Riba” veya bunun Türkçe karşılığı olarak kullanılan “Faiz”
müslümanların kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’de de çok kesin ve çok sert bir biçimde
yasaklanmıştır. Ancak; Kur’an-ı Kerim’in riba’yı neden yasakladığı ve neden günah
olarak kabul ettiği, riba’nın onunla ilgili olanlara veya topluma ne gibi zararlar verdiği ve
riba ile ilginenlerin nasıl ve ne tür bir ceza ile cezalandırılmaları gerektiği hususu açık bir
biçimde belirtilmemiştir (Orman vd., 1987: 105).
İslam Dini’nde faizin yasaklanmasının görünen veya görünmeyen çeşitli nedenleri
vardır. Öncelikle ihtiyacı olan bir kimseye verilen bir para karşılığında daha sonradan
fazladan bir miktar alınması (faiz), sosyal yardımlaşma duygusunu ve sosyal barışı
zedeler. Çünkü; ihtiyaç sahibine verilenparanın, okişiyekazanç sağlayıp sağlayamayacağı
kesin değildir. Ama kesin olan alınan borç karşılığında faiz ödenmesi ve borç alan ve
veren kişi arasında ortaya çıkan adaletsizlik durumudur. Bu adaletsizlik ve dengesizlik
gelir ve servet kaynaklı olup, toplumdaki dayanışma duygusunu zedeler. Diğer yandan,
borç veya kredi veren banka ile kredi alan borçlu arasında bir kredi sözleşmesi
düzenlenerek ve borçludan likiditesi yüksek teminatlar alınarakkredi alacağı banka
tarafından garanti altına alınmaktadır. Düzenlenen bu sözleşmelerde, kredi kullanan kişi
FAİZ KAVRAMI VE İSLAMDA FAİZ YASAĞI FATMA KELLEROĞLU
27
banka ile eşit koşullarda sözleşme yapmaktan yoksundur. Sonuç itibarıyla; banka anapara
ve faiz gelirini kolaylıkla teminat altına alırken, borçlunun bu parayı ticarette kullansa
dahi kazanç garantisi sözkonusu değildir. Alınan kredi, borçlunun zorunlu veya şahsi
diğer ihtiyaçları için de kullanılmış olabilir. (Canbaz, 2012: 154).
Faizin bireyleri ve toplumu olumsuz yönde etkileyen zararları şu şekilde
özetlenebilir:
Faizin ahlaki zararları, insanlarda cimrilik, bencillik, duyarsızlık ve aşırı
madde sevgisi gibi bir takım kötü sıfatların yerleşmesine neden olur.
Faizin toplumsal zararları, toplumun birliği, insanlar arasındaki ilişkiler,
sevgi ve saygı karşılıklı yardımlaşma üzerine kurulur ve güçlenir. Toplumda cömertlik
ve hoşgörünün yaygınlaşması, zengin ve fakirler arasındaki bağları da kuvvetlendirir.
Buna karşılık, faiz yoluyla fakirlerin elindeki kıt olan sermayenin de varlıklı kesime
aktarılması toplumsal barışı zedelemekte, zengin ile fakir arasındaki uçurumun ortaya
çıkmasına neden olmaktadır.
Faizin ekonomik zararları, kişiler ve kurumlar finansal ihtiyaçlarını, ya
kendi imkanlarıyla ya da başka kişi ya da kurumların destekleriyle (karz-ı hasen, sadaka,
zekat veya ortak olma) giderirler. Bu tür yardımlaşmalar yastık altı kıymetli değerlerin
ekonomiye kazandırılmasına ve borçların faiz yoluyla büyümesini engeller. Aksi
durumda her türlü ihtiyaç için faizle kredi kullanılması durumunda borçlar hızlı bir
şekilde artmakta ve kıt olan sermaye de yok olarak kurumların iflas etmelerine yol
açmaktadır (Canbaz, 2012: 154).
6.5.2. Hadis’lerde Faiz
Kur’an-ı Kerim’den ayrı olarak sahih birçok hadiste de riba’ya karşı kesin bir
şekilde emirler yer almış bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerimde faizle ilgili genel hükümler
yer alırken, hadislerde ise faiz, finansman ve ticaret hukuku konularında ayrıntılı
hükümler yer almaktadır. Temel hadis kitaplarının alış-veriş bölümleri (kitabü’l-büyu)
konuyla ilgili detaylı bilgileri içermektedir. Tirmızi’nin el-Câmi'u's-Sahih (Sünen) adlı
eserinde; müzayede (açık artırma yoluyla satış), Efendisinin ölümü durumunda azad
edilecek kölenin (müdebber) satışı, telakki’r-rukban (üreticileri şehrin girişinde
karşılayarak mallarını satın alma), hayvan satışı, köle satışı, buğday satışı, sarf aksi (para
değişimi), hurma ağacı satışı, garar (akidde meçhul yönlerin bulunması), gabin (aldatma),
muhayyerlik, musarrat (sütü bol görünsün diye sağılmadan satılan hayvan), ihtikar
(karaborsacılık), su satışı, hacamatçının ücreti, içki satışı, neceş (hileli artırım yani, alma
niyeti olmadığı halde çok az fiyat verip malın fiyatını düşürme), selem (peşin para ile
vadeli mal alımı), borç hayvan vermek gibi ayrıntılı konuların yer aldığı görülmektedir
(Aktepe, 2011: 28).
Hazret-i Muhammed (S.A.V.)’den nakledilen bir çok hadiste faizin yasak olduğu
açıkça görülmektedir. “Resulullah, faiz alana, verene, yazana ve şahitlerine lanet
etmiştir”. “Biliniz ki Cahiliye ribasının tamamı kaldırılmıştır, anaparalarınız sizlerindir.
Ne zulmedin, ne de zulme uğrayın” (Aktepe, 2012: 24).
Peygamber Hazret-i Muhammed (S.A.V.); Kur’anı Kerim’in yasakladığı riba’yı,
Veda Hutbesi’ndeki sözleri hariç, yaşadığı sürece gördüğü veya duyduğu olayları örnek
göstererek açıklamaya çalışmış ve hangi tür muamelelerin riba olduğunu, hangi tür
muamelelerin ise riba olmadığını belirterek müslümanların riba’dan uzak durabilmeleri
FAİZ KAVRAMI VE İSLAMDA FAİZ YASAĞI FATMA KELLEROĞLU
28
için muamelelerini nasıl yapmaları gerektiğini örneklerle açıklamıştır (Orman vd., 1987:
106).
Hz. Muhammed (S.A.V.) Veda Haccı’nda şöyle buyurmuştur: Dikkat edin.
Cahiliye döneminin faizlerinin hepsi de kaldırılmıştır. Anaparalarınız sizindir. Bu suretle
ne haksızlığa uğratılmış ve ne de haksızlık yapmış olursunuz” (Ebu Davud, “Büyu”,5).
Bir başka hadiste ise; “Faiz ancak veresiyedir” (Buhari, “Büyu”,79; Müslim,
“Müsakat”,101-103) buyururken, Cahiliye döneminde yaygın olan “vade karşılığı alacağı
artırma” adetine işaret etmiştir. Ayrıca, Hz. Muhammed (S.A.V.), kendi döneminde alım
satım türlerini ve uygulanan işlemleri faiz olduğu ya da faize yol açacağı için
yasaklamıştır. “Eşya-yı sitte” veya “Emval-ı Ribeviyye” hadisi olarak adlandırılan
hadiste şöyle buyurmuşlardır: Eşit miktarlarda ve peşin olmak dışında, “Altına mukabil
altını, gümüşe mukabil gümüşü, buğdayla buğdayı, arpa ile arpayı, hurma ile hurmayı,
tuza mukabil tuzu satmayınız. Her kim artırır veya fazla alırsa faiz alıp vermiş olur. Bunda
alan ile veren arasında fark yoktur.” Sözkonusu hadisin başka rivayetlerinin son kısmında
ise; “Cinsler değişirse peşin olmak şartıyla nasıl satarsanız satınız. Peşin olmak kaydıyla
altını gümüşle, gümüşü altınla, buğdayı hurmayla, arpayı hurmayla satabilirsiniz”
(Buhari, Büyu”,77-81; Müslim, “Müsakat”, 79-85) ilaveleri bulunmaktadır (Karaman
vd., 2000: 414).
Gasil’ül-Melaike Abdullah İbn Hanzele’den rivayete göre; Hz. Peygamber
(S.A.V.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse bile bile, kasden bir dirhem bile olsa riba yiyecek
(alacak) olursa, o kimse zinadan otuzaltı defa daha şiddetli bir (günah) işlemiş olur”.
Ebu Hureyre’den rivayete göre Hz. Muhammed (S.A.V.); “Miraç gecesi bir insan
topluluğu’na rastladım, bunların mideleri içi yılanlarla dolu ve dışarıdan bakıldığında bu
yılanların görülebileceği bir eve benziyordu.” Bunların kim olduğunu sorduğumda
Cebrail A.S. cevaben “bunlar riba yiyenlerdir” dedi (Tuğ, 1972: 74-75).
Hz. Muhammed (S.A.V.) döneminde altının para birimi Dinar (yaklaşık 4 gr),
gümüşün para birimi Dirhem (yaklaşık 2,8 gr) idi. Bu kıymetlerin, kendi cinsinden olan
altın veya gümüş ziynet eşyası alım satımında kullanılması durumunda, aynı ağırlıkta
işlem yapılması gerekiyordu. Böyle değerli bir madenin, işçilik dışında fazlalıkla
değişimi durumunda reel faiz ortaya çıkmaktadır. Buradaki faiz yasağı, değerini öz
madeninden alan “sağlam para”’nın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Gerçekten Hayber
ganimetleri arasında bulunan altın ve boncuk dizili gerdanlığı 12 dinara (yaklaşık 48 gr
altın para) satın alan Fudale İbn Ubeyd (r.a.) bu alışverişten şüphelenince, durumu Hz.
Peygamber’e sormuş, Hz Peygamber’de gerdanlıktaki altının diziden çıkarılarak ayrıca
tartılmasını ve altın parayla ağırlık olarak denkleştirilmesini, geri kalan kısım için ise fiyat
takdiri yapılmasını bildirmiştir (Döndüren, 2014: 867-868).
Diğer taraftan; Ebu Yusuf’a göre; altın ve gümüş para dışında “fels” diye
adlandırılan bakır, nikel, kalay vb. madeni paralar, maden değeri dışında itibari bir değer
kazandığından dolayı, altın ve gümüş gibi “sağlam para” sayılmaz. Bu nedenle,
sözkonusu kıymetlerle yapılan borçlanmalarda, bu paraların endeksli bulunduğu altın
veya gümüş paraya göre hesaplanacak “değer farkı” faiz kapsamı dışındadır. Günümüzde
önemli ölçülerde enflasyona maruz kalan kağıt para sistemlerinde, bir aydan daha uzun
süreli borçlanmalarda, altın gibi sağlam bir birime endekslenerek hesaplanan değer
kayıplarının faiz kapsamı dışında tutulması da hakkaniyet prensibine uygun düşecektir
(Döndüren, 2014: 869).
KATILIM BANKALARINDA FON YÖNETİMİ FATMA KELLEROĞLU
29
7. KATILIM BANKALARINDA FON YÖNETİMİ
7.1. Fon Toplama Yöntemleri
Katılım bankaları, geleneksel bankalardan farklı olarak, “Katılımcılık” prensibine
göre kar veya zarara ortak olmak suretiyle fon toplamaktadır. Katılım bankalarının
kaynakları içerisinde en büyük pay, katılım hesaplarına aittir. 5411 sayılı Bankalar
Kanunu’nun 3. maddesinde “Katılım fonu; katılım bankaları nezdinde açtırılan gerçek ve
tüzel kişilere ait özel cari hesap ve katılma hesaplarında yer alan parayı” ifade eder
şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre katılım fonu; özel cari hesap ve katılım
hesaplarından oluşmaktadır (Babuşçu ve Hazar, 2017: 179).
7.1.1. Özel Cari Hesaplar
Bankalar Kanunu’nun 3. maddesine göre, Özel Cari Hesap; katılım bankalarında
açılabilen ve istenildiğinde kısmen veya tamamen her an geri çekilebilme özelliği taşıyan
ve karşılığında hesap sahibine herhangi bir getiri ödenmeyen fonların oluşturduğu
hesapları ifade eder.
ÖFK’ların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelikte ise, Özel Cari Hesap;
ÖFK’larda, Türk Lirası veya Yabancı Para cinsinden nama yazılı olarak “özel cari hesap
cüzdanı” karşılığında açılabilen ve istenildiğinde kısmen veya tamamen her an geri
çekilebilme özelliği taşıyan, karşılığında hesap sahibine anapara dışında faiz, kar ve sair
nam altında bir bedel ödenmeyen fonların oluşturduğu hesaplar olarak tanımlanmıştır
(Noyan, 2007: 37).
Cari hesaplar, ulusal para ve döviz cinsinden açılabilen vadesiz hesaplardır.
Herhangi bir vade sözkonusu olmadığından mudiler mevduatlarını istedikleri zaman
kısmen veya tamamen çekebilmektedirler. Bu tür hesaplarda bankanın karına veya
zararına ortak olma sözkonusu değildir. Bankada cari hesabı bulunan mudilere bankacılık
hizmetleri sunulmakta ve fon kullandırımında öncelik sağlanmaktadır.
Bu tür hesaplarda toplanan mevduata vadesiz mevduat adı verilmektedir. Bu
hesapların açılmasındaki amaç, parayı hırsızlık, gasp ve kaybetme gibi tehlikelerden
korumak ve bankacılık hizmetlerinden yararlanmada öncelik kazanmaktır. Banka,
vadesiz mevduatı mudisine geri ödemekle yükümlüdür. Kar, zarar veya iflas etmesi bu
yükümlülüğü düşürmez. Çünkü katılım bankaları; bu tür mevduatlar üzerinde garantör
konumundadır, dolayısıyla zarar etse bile mevduatı misliyle ödeme yükümlülüğüne
sahiptir (Gül, 2004: 38-39).
7.1.2. Katılım Hesapları
Katılım Hesabı; katılım bankalarına yatırılan fonların bu kurumlarca
kullandırılmasından doğacak kar veya zarara katılma sonucunu veren, karşılığında hesap
sahibine önceden belirlenmiş herhangi bir getiri ödenmeyen ve anaparanın aynen geri
ödenmesi garanti edilmeyen fonların oluşturduğu hesaptır (Bayındır, 2016: 236).
Katılım hesaplarında toplanan mevduatlar, ticari faaliyetlerde kullanılmakta,
yatırım sonunda elde edilecek kar veya zarar mudilere yansıtılmaktadır. Vade sonunda
mudilerin elde edeceği gelir, mevduat bankacılığında olduğu gibi belli değildir. Katılım
bankası elde ettiği karı veya zararın %20’sini kendisine alır, %80’ini ise havuza iade eder.
Havuzda toplanan kar veya zarar da katılımcılar arasında dağıtılır. Bu hesaplarda dikkat
edilmesi gereken en önemli nokta, mudilerden para toplanırken belirli bir
KATILIM BANKALARINDA FON YÖNETİMİ FATMA KELLEROĞLU
30
gelirtaahhüdünde bulunulmadığı gibi, anapara garantisi de verilmemesidir (Yazıcı, 2015:
57).
Katılım hesapları, genel olarak 1 ay, 3 ay, 6 ay, 1 yıl ve üzeri vadeli, TL, USD ve
EUR cinsinden açılabilmektedir. Bu hesaplarda mudilere dağıtılan kar payı üzerinden,
geleneksel banka mevduat faizlerinde yapıldığı gibi %15 Gelir Vergisi Stopajı yapılır.
Ayrıca, hesabın vadesi dolmadan hesaptan para çekilebilir ve katılım bankasının onay
vermesi halinde vadeden önce para çekilmesi hallerinde de hesaptaki kalan para
üzerinden kar payı hesaplanabilir (Canbaz, 2016: 188).
Faizsiz bankacılık sistemine göre; “katılım hesabı sahiplerine, herhangi bir getiri
garantisi verilmemesi ve oluşabilecek zarara katılım” ilkesi bulunmasına karşılık, katılım
hesapları da aynen geleneksel bankalarda olduğu gibi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
kapsamında sigorta altına alınmıştır (Canbaz, 2015: 176).
Mevduattan farklı olarak, katılım hesaplarının özelliği, tasarruf sahipleriyle
katılım bankası arasından borç-alacak ilişkisi yerine, kar-zarar ilişkisi kurmasıdır. Bu
nedenle katılım hesaplarının mevduattan farklı olduğu söylenebilir (Arslan, 2017: 5).
7.2. Fon Kullandırma Yöntemleri
7.2.1. Murabaha
Murabaha, katılım bankası ile fon kullanacak tüzel kişinin aralarında düzenlemiş
oldukları sözleşmeye istinaden, tüzel kişiliğin ihtiyaç duyduğu ticari mal, menkul,
gayrimenkul ve hizmet alımının tüzel kişilik adına satın alınarak belirli bir kar marjıyla
satıcıya peşin olarak ödenmesi ve bunun karşılığında da daha önceden belirlenen geri
ödeme planı üzerinden müşterinin borçlandırılması işlemidir (Sümer ve Onan 2015: 300).
Katılım Bankasının müşterisi için bir ürünü satıcıdan alarak, belirli bir kar
marjıyla müşterisine satması şeklinde uygulanan bir yöntemdir (Pehlivan, 2016: 302).
Murabaha yöntemiyle finansman şu şekilde özetlenebilir:
Girişimci, malı satın alacağı işletme ile bir ön anlaşma sağlayarak, daha
önceden belirlenen kredi limitleri çerçevesinde mal alım talebini katılım bankasına
bildirir.
Katılım bankası ile işletme arasında geri ödeme planı ve kar marjı
konularında anlaşma sağlanır. Katılım bankası işletmeden daha önceden belirlenen
teminatları alarak malı satın alacağı firmaya sipariş verir ve peşin fiyat üzerinden ödemeyi
yapar.
Malı satan firma peşin fiyatlı faturayı Katılım bankası adına, irsaliyeyi
Katılım bankası adına ancak girişimcinin adresine keserek malı girişimciye teslim eder.
Katılım bankası, girişimci ile anlaştıkları kar marjını peşin fiyata ekleyerek
girişimci adına faturayı keser.
Vade sonunda ise girişimci sözleşmede belirlenen borcunu Katılım
bankasına geri öder (Uslu, 2005: 149).
Murabaha klasik ve çağdaş murabaha olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.
Klasik Murabaha Yöntemi; satıcının satmış olduğu malın maliyetini ve elde
edeceği karı müşteriye bildirerek satım işleminin gerçekleşmesidir. Bu işlemde
müşterinin malı alıp almayacağına dair herhangi bir vaadi sözkonusu değildir. Örneğin;
satın alınmak istenen bir evin satıcısı, evin kendisine maliyetini söyler ve üzerine kar
KATILIM BANKALARINDA FON YÖNETİMİ FATMA KELLEROĞLU
31
koyarak satış yapar ise bu satış klasik murabaha olarak isimlendirilir
(http://islamekonomisi.org, 24.01.2017).
Çağdaş Murabaha Yöntemi ise; katılım bankaları tarafından uygulanan bir yöntem
olup, bu yöntemde müşteri satın almak istediği malı görür, beğenir ve peşin fiyatını
öğrenir. Daha sonra katılım bankasından malın alınıp kendisine vadeli olarak satılmasını
ister. Katılım bankası müşteri hakkında mali istihbarat yaparak ödeme gücünü ve
moralitesini araştırır. Ayrıca çeşitli teminatlar alarak müşteriye uygulayacağı vade farkını
bildirir. Daha sonra malı peşin fiyata satıcıdan alıp vadeli olarak müşteriye satar. Malın
peşin fiyatı ile vadeli fiyatı arasındaki fark katılım bankası tarafından kar olarak
kaydedilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, malı önce katılım bankasının satın
almasıdır. Müşteri satın almış olduğu bir mal için finansman talebinde bulunursa bu talep
kabul edilmez. Çünkü bu durumda borcun finansmanı söz konusu olacaktır ve borç
finansmanı ise faizdir (http://islamekonomisi.org, 24.01.2017).
7.2.2. Mudaraba
Mudaraba, bir emek-sermaye ortaklığıdır. Mudaraba’da kar, ortakların arasında
belirlenecek orana göre dağıtılırken, zararın tamamı sermaye sahibine (Rabb-ul mal) yani
katılım bankalarına ait olmaktadır. Zarar durumunda ise emek sahibinin de emeği boşa
gitmiş olmaktadır (Terzi, 2013: 62).
İslamiyetten önce uygulanan Mudaraba, Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.)’in
dedesi Haşim tarafından geliştirilmiş ve İslamiyet’in doğuşundan bugüne kadar devam
eden bir ortaklık olmuştur. Sermaye sahipleri ve girişimcilerin uygulamış olduğu bu
yöntem, faizsiz bankacılığın temelini oluşturmuştur. Hz. Muhammed (S.A.V.), henüz
peygamberlik gelmeden önce Hz. Hatice ile evlenmelerinden öncesinde ve sonrasında
onunla mudaraba ortaklığı yapmıştır. Sahabeden bir çok kimsenin mudaraba ortaklığını
uyguladığı bilinmektedir. Bunların arasında; Hz. Muhammed (S.A.V.)’nin amcası Hz.
Abbas, Hz. Osman, Hakim b. Hizam, Hz. Ömer, Hz. Ömer’in oğlu Abdullah, Hz. Aişe,
İbn Mesud, Zeyd İbn Halid gibi sahabiler bulunmaktadır (Canbaz, 2015: 180).
Mudaraba’da sermaye ve emek ortaya konularak ticari bir faaliyet
yürütülmektedir. Bu yöntemde; banka tarafından projesi onaylanan ve finanse edilen
kişiye “mudarib”, projeyi finanse ederek sadece sermayesi destek olan kişiye veya
kuruma da “Rabbul-mal” denilmektedir. Rabbul-mal (katılım bankası), mudarib (proje
sahibi) ile sözleşme imzaladıktan sonra, mudarib’in talebi üzerine sözleşmede belirlenen
sermayeyi hazır bulundurmak zorundadır. Sözleşmede belirlenen şartlar dışında, banka
mudarib’in yapmış olduğu işlemlere karışma yetkisine sahip değildir. Ancak; zarar
riskinin ortaya çıkması durumunda, zararı önleyici bir takım tedbirler alma hakkına
sahiptir. Mudaraba’da zarar olması durumunda, bu zarar banka tarafından karşılanmakta,
proje sahibi müşteri ise, geçen süre içerisinde boşa çalışmış olduğundan, ortaya çıkan
zararı emeği ile telafi etmesi yeterli görülmektedir. Zararın meydana gelmesinde
müşterinin kasıt ve ihmali varsa, bu zarar kendisinden tazmin edilmektedir. Mudaraba
yönteminde oluşan kar ise, Rabbul-mal (katılım bankası) ve mudarib (proje sahibi)
arasında daha önceden belirlenmiş kar payı üzerinden pay edilmektedir (Babuşçu ve
Hazar, 2017: 181-182).
KATILIM BANKALARINDA FON YÖNETİMİ FATMA KELLEROĞLU
32
7.2.3. Müşareke
Müşareke, sermayedar ve emek sahibinin, herhangi bir projeyi gerçekleştirmek
üzere, emek ve sermayelerini birleştirerek yaptıkları ortaklık şekline denir. Bu tür
ortaklıklarda; işin gerçekleştirilmesi aşamasında sermaye sahibinin söz hakkı
bulunmaktadır ve taraflardan her biri az veya çok sermaye koymak durumundadır. Diğer
bir ifadeyle değişik oranlarda da olsa hem emek ve hem de sermayenin birleşimi
sözkonusudur (Bakkal, 2016: 14).
Müşareke’de elde edilen karın hangi orana göre pay edileceği sözleşmede
belirtilir. Sermaye’nin belli bir oranı kadar ya da belli bir miktarda kar payı almak şartını
taşıyan müşareke geçersizdir. Örneğin; taraflardan birisi 100 TL sermaye koymuşsa, ona
ödenecek karın, bu 100 TL’nin belli bir oranı, örneğin %25’i kadar olacağı veya karın 20
TL olacağı şeklinde bir şart konulan müşareke geçersizdir (Bayındır, 2016: 245).
Müşareke yoluyla sağlanan finansmanın aşamaları şu şekilde özetlenebilir:
Katılım bankası ve müşteri (iş ortağı) arasında bir ortaklık sözleşmesi
imzalanarak projeye başlanır,
Katılım bankası projeye sadece sermaye koyarken, müşteri hem emek ve
hem de sermaye ile projeye katılır,
Proje sonunda elde edilen kar, ortaklık sözleşmesine göre dağıtılır. Zarar
çıkması durumunda ise, ortaya çıkan zarar sermaye oranlarına göre taraflara dağıtılır
(Özsoy, 2012: 178).
Müşareke sözleşmeleri; kısa ve uzun dönem olmak üzere düzenlenebilmektedir.
Müşareke’nin sabit ve azalan müşareke olmak üzere iki tür uygulaması bulunmaktadır.
Faizsiz banka tarafından sağlanan sermaye başlangıçta belirlenerek sözleşme süresince
de değiştirilmezse bu tür uygulamalara “sabit müşareke” adı verilir. Şayet banka projenin
mülkiyetini müşterisine devrederek müşareke sözleşmesindeki payını tedricen iş ortağına
devreder ise buna da “azalan müşareke” denir (Tunç, 2016: 148).
7.2.4. İcare
İcare, bir yatırım malının mülkiyetinin finansal kiralama şirketinde olması
kaydıyla, belirlenen kira ödemeleri karşılığında kullanım hakkının kiracıya verilmesi ve
sözleşmede belirlenen değer üzerinden kiracıya devrini öngören bir yöntemdir. İcare
(finansal kiralama), Türk finansal sistemi’ne 1983 tarihli ÖFK’ların kuruluş kararnamesi
ile girmiş, 1985 yılında çıkarılan 3326 sayılı Finansal Kiralama Kanunu ile daha güçlü
bir yapıya kavuşmuştur. Yatırım mallarının peşin olarak satın alınması yerine, kira
karşılığı kullanımının sağlanarak, kurumların işletme sermayelerini daha farklı ihtiyaçları
karşılamada kullanmaları sonucunda verimlilik ve karlılığın artmasında etkili olan bir
finansal araçtır. Bu yöntemin tercih edilmesindeki en önemli etken, yatırım malının satın
alınması yerine kiralanması suretiyle Katma Değer Vergisi (KDV)’nin %1 olarak
ödenmesidir (Canbaz, 2016: 194).
Finansal Kiralama’da kiralayan, kira konusu malın üreticisi olabileceği gibi
(dolaysız kiralama), bu konuda uzmanlaşmış bir kuruluş da olabilir (dolaylı kiralama).
Kiralama şirketleri, kiracının isteği üzerine ilgili malı satın almaktadır. Yani; kiraya
vermek ve satmak amacıyla sürekli mal bulundurmamaktadır. Finansal Kiralama’ya konu
mallar; genellikle orta ve uzun vadeli finansman ile sağlanabilen yatırım mallarıdır.
Bununla birlikte, lisans, patent ve marka gibi maddi olmayan varlıklar da
kiralamaya konu olabilir. Günümüzde, hava ve karayolu taşımacılığında kullanılan
araçlar (uçak, otobüs, kamyon, otomobil, grayder, kepçe vs.), bilgisayarlar, büro ve
KATILIM BANKALARINDA FON YÖNETİMİ FATMA KELLEROĞLU
33
makine teçhizatları, tıbbi cihazların alımında bu yöntem kullanılabilmektedir (Bakkal,
2016: 18-19).
Finansal Kiralama’nın müşterilere sağlamış olduğu avantajlar şu şekilde
sıralanabilir:
Mevcut piyasa enstrümanlarına göre, daha uzun vadeli bir finansman
imkanını vermesi,
Maliyetinin diğer finansal enstrümanlara göre daha düşük olması,
Özkaynakları yetersiz ve yabancı kaynaklardan yararlanma imkanları
sınırlı olan işletmelere büyüme imkanı vermesi,
Geri ödeme planı oluşturulurken, aylık ödeme tutarlarının belirlenmesinde
kiracının ödeme gücünün ve nakit akışının dikkate alınması,
Kira ödemelerinin kar zarar hesaplarında indirim olarak gösterilebilmesi,
Mal alımında ve kira ödemelerinde düşük oran üzerinden KDV ödenmesi,
Kiralama dönemi sonunda, kiralanan malın önceden belirlenen bedel
üzerinden işletmeye satılabilmesi (Canbaz, 2015: 179).
Katılım bankaları, faizsiz bankacılık hükümlerine uymak kaydıyla, her türlü kira
finansmanını sağlayabilir. Kira konusu şeyin ise İslam Hukuku’na uygun olması gerekir.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, müşterinin kiralamak istediği veya
almak istediği mal veya hizmeti öncelikle kurumun kiralaması ya da almış olmasıdır
(Özsoy, 2012: 181)
7.2.5. Selem
Selem, belirli bir malın veya hizmetin bedelinin tamamının peşin olarak ödenerek
ileri bir vadede satın alınması işlemidir. Bu ödeme şeklinde banka, gelecekte üretilecek
olan bir malı peşin olarak satın alır. Fakat bu malı satabilmesi için vadesini beklemek
zorundadır. Ancak bu yöntemde, para, altın, gümüş ve parabenzeri varlıkların satışı İslam
Hukuku’na göre faiz olarak değerlendirildiği içinkesinlikle yasaktır (Babuşçu ve Hazar,
2017: 183).
Bu yöntemde, mallar teslim alınmadan önce ödeme yapıldığından, satıcıya o malı
tedarik edebilmesi veya üretebilmesi için önceden finansman sağlanmış olur. Satıcı,
kendisine peşin olarak ödenmiş bir bedel karşılığında sözleşme tarihinde belirlenmiş olan
ileriki bir vadede malı teslim edeceğini taahhüt etmiş olur. Malın özellikleri ve kalitesi
sözleşmenin konusu, altın, gümüş vb. kıymetler olamaz.
Normal şartlar altında, bir malın satışa konu olabilmesi için, sözleşme
düzenlenirken mevcut olması gerekir. Bu nedenle, hasat edilmemiş veya henüz
üretilmemiş olan bir malın prensip olarak satışı İslam dininde caiz değildir. Ancak,
Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.), insanların ihtiyaçları sebebiyle “ölçeği, tartısı ve
vadesi belli olan” malların satışına izin vermiştir. Buna göre, herhangi bir üretim yeri ve
mekanı belirtilmeyen, teslim anında piyasada bulunma ihtimali çok yüksek olan misli
mallar sözleşme düzenlenirken mevcut olmasa da peşin para ile satılabilirler. Ancak bu
mallar “kabz’dan önce satış yasağı” nedeniyle teslim alınmadan bir başkasına satılamaz.
Aksi halde, hayali vadeli satışlar yoluyla piyasada bulunmayan mallar sanal olarak el
değiştirmiş olur. Günümüz dünyasında, yaşanmakta olan ekonomik krizlerin temelinde
de bu türden hayali mal, döviz, altın vb. satışların yattığı bilinmektedir (Bakkal, 2016:
15).
Selem sözleşmesinin tarım sektöründe yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir.
Bu uygulamada; çiftçiler tarafından hasad edilen zirai ürünler, hasad yapılan dönemde
teslim edilmek şartıyla peşin para ile satılmaktadır. Böylece hasad yapılmadan önce bir
KATILIM BANKALARINDA FON YÖNETİMİ FATMA KELLEROĞLU
34
tür kredi sağlanmış olmaktadır. Çiftçiler bu yöntemde, ziraat için yapılacak giderleri ve
diğer ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Ancak ekonomik sıkıntı içerisinde olan çiftçilerin
durumu sermaye sahipleri tarafından istismar edilebilmektedir. Bu nedenle devlet çiftçiye
selem yaparak onların sermayecilerin eline düşmesini engellemektedir (Döndüren, 2011:
34).
Selem sözleşmesinin uygulandığı diğer bir sektör kömür ve odun piyasasıdır.
Katılım bankacılığı uygulamalarında selem bir finansman yöntemi olarak uygulanır.
Müşterinin belirlemiş olduğu şartlar dahilinde banka malı temin edeceği satıcıya mal
bedelini peşin ödeyerek siparişte bulunur. Malın temin edilmesi gereken sürenin sonunda
banka sözkonusu malı müşterisine satar. Bankanın müşterisi olan alıcı ise, malın
kendisine teslim edildiği anda veya ileriki bir vadede borcunu bankasına öder ve işlem
tamamlanır (Tunç, 2016: 150-151).
7.2.6. İstisna
İstisna, bir kimsenin belirli bir ücret karşılığında, nitelikleri önceden belirlenmiş
bir eseri üretmesi için yapılan bir sözleşme türüdür. Örfte, bir sanatkardan sanatıyla ilgili
bir şeyi imal etmesini istemek, sanatkara siparişte bulunmak anlamlarına gelir. İstisna
sözleşmesi, Hz. Muhammed (S.A.V.)’ın “yanında bulunmayan malı satma” mealindeki
hadisi sebebiyle ihtilaf konusu olmuştur. Hadis’in söylenmesine yol açan olayların
içeriğine bakıldığında, kişinin henüz sahibi olmadığı bir malı satmasının tarafları
sıkıntıya sokabileceği düşüncesiyle bu hadisin söylenmiş olduğu düşünülmektedir.
Ancak, Hz. Muhammed (S.A.V.) tarımsal ürün yetiştiren çiftçilerin nakde ihtiyaç
duymaları halinde, ileride üretecekleri ürünün özellikleri ile birlikte teslim edileceği
zamanın belirlenerek peşin para ile satmalarına müsaade etmiştir (Yozgat, 2010: 41-42).
Bu yöntemde imalatçı, imal edeceği mal için ihtiyaç duyduğu parayı tedarik ettiği
gibi, sözkonusu malların satışını da garanti altına almış olur. Müşteri de ihtiyaç duyduğu
malların siparişini vermenin rahatlığını hisseder. Müşteri katılım bankasına, katılım
bankası da imalatçıya siparişini verir. Malların üretilememesi veya ürünün istenilen
kriterlere uygun olmaması durumunda, müşteri katılım bankasını, katılım bankası da
imalatçıyı sorumlu tutar. Bu durumda katılım bankası o malı başka bir yerden tedarik edip
müşteriye vermek zorundadır (Bayındır, 2016: 247-248).
7.2.7. Sukuk
Sukuk, Arapça Sakk kökünden gelmekte olup, kelime anlamı olarak sertifika veya
vesika anlamlarını da içermektedir. Arapça' da bono ve tahviller için Senet kelimesi
kullanılırken, İslami tahvil olan sakk’lar için ise, Sukuk kelimesi kullanılmaktadır. Bu
çerçevede finansal sertifika anlamına gelen ve çok çeşitli çalışmalarda tahvilin İslami
karşılığı olarak tanımlanarak “İslam Tahvili” adını alan sukuk, faizsiz olma özelliği ile
İslami esaslara uygun bir menkul kıymet olarak kabul edilmektedir (Güngören, 2013: 97).
İslami Finans Kurumları Muhasebe ve Denetim Teşkilatı (AAOIFI) sukuk’u şu
şekilde tanımlamıştır. “Sukuk, ihraç edildikten sonra eşit değerleri temsil eden, ihraçtan
elde edilen tutarların önceden planlanan şekilde yatırım yapıldığı, yapılan yatırım türüne
göre duran varlıklar ve benzerleri üzerindeki hak ve payların temsil edildiği, bir proje
veya özel bir yatırım faaliyetinde ortaklık hakkı veren sertifikalardır” (TKBB, 2014, 38).
Sukuk, özel sektör tarafından çıkarılabileceği gibi Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi
tarafından da çıkarılabilir. Sukuk çıkarılmasına ilişkin olarak SPK tarafından tebliğ
hazırlanmıştır. SPK tebliğine göre Türkiye’de sukuk bir kira sertifikası olarak
KATILIM BANKALARINDA FON YÖNETİMİ FATMA KELLEROĞLU
35
tanımlanmıştır. Sukuk sadece kira sertifikası değil aynı zamanda farklı türleri olan bir
finansman aracıdır. Türkiye’de özel sektör ve hazinenin ilk sukuk ihraçlarında başarı
sağlanmıştır. Ancak sukuk ihraçlarındaki başarıların devamlılığının sağlanabilmesi için
alınması gereken önlemler bulunmaktadır. Bu önlemlerden birincisi, sukukların İslami
prensiplere uygunluğunun belirlenmesi,ikincisi, daha önce ihraç edilmiş sukuk için
ikincil piyasanın oluşturulması veüçüncü olarak ise, potansiyel sukuk yatırımcılarının
bilgilendirilmesi amacıyla sukuk performansının ölçülmesidir (Yakar vd., 2013: 72).
Latince karşılığı ise “çek” olan “sukuk” orta çağda müslüman tüccarlar tarafından
alış-veriş ve diğer ticari faaliyetlerden kaynaklanan finansal yükümlülükleri gösteren bir
belge olarak kullanılmıştır (Büyükakın ve Önyılmaz, 2012: 100-101).
Özellikle son yıllarda önemi giderek artan bir finansal araç olan sukuk, katılım
bankaları başta olmak üzere finansal kuruluşlara, işletmelere ve devlet hazinelerine
finansal piyasalardan İslam Hukuku’na uygun kaynak sağlayan bir araçtır (Sümer ve
Onan 2015: 303).
Sukuk, fon sağlamak amacıyla, bir varlığa dayalı olarak çıkarılan ve yatırımcısına
sözkonusu varlığın kira veya diğer gelirlerinden pay vermeyi esas alan bir menkul
kıymetleştirme işlemidir (Terzi, 2013: 64). SPK’ya göre menkul kıymetler; ortaklık veya
alacaklılık sağlayan, belirli bir miktarı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan,
dönemsel gelir getiren, misli nitelikte, seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları
SPK tarafından belirlenen kıymetli evraktır.
Menkul Kıymetleştirme, özellikle finansman kuruluşlarının likit olmayan
varlıklarını bir havuzda toplayarak menkul kıymete dönüştürme işlemi olarak
tanımlanabilir. Menkul kıymetleştirme sonucundaihraç edilen menkul kıymetler “Varlığa
Dayalı Menkul Kıymetler” olarak adlandırılır (Yılmaz, 2017: 104).
Katılım bankalarının uygulamış olduğu sukuk (faizsiz menkul kıymetleştirme) ile
geleneksel bankaların uyguladığı sukuk arasında bazı temel farklılıklar bulunmaktadır;
Geleneksel bankacılıkta menkul kıymetleştirmeye esas olan varlık “alacak”
veya “faiz” iken sukukta ise mevcut bir varlık, menfaat ya da ortaklık hissesidir.
İhraç eden açısından faizli uygulamada alacağın tahsili riski
bulunmamakta, buna karşılık faizsiz uygulamada ticaret veya ortaklık riski
bulunmaktadır.
Faizli uygulamada tüm menkul kıymetleştirme türlerinin ikinci el piyasası
varken, faizsiz sistemde selem, istisna ve murabaha’ya dayalı sukuk için ikinci el piyasası
bulunmamaktadır (Terzi, 2013: 64).
Sukuk, çoğu zaman bono ile karıştırılabilmektedir. Bono, ihraç edenin faiz
ödemeyi kabul ettiği ve belirtilen vadede bono sahibine anapara ödemesini taahhüt ettiği
halde bir borçlanma sertifikasıdır. Sukuk ise bir borç enstrümanı olmayıp temelinde
mutlaka bir dayanak varlık bulunmaktadır. Sertifika sahibine, dayanağı olan varlıktan
sağlanan gelirden faydalanma hakkı tanınır. Gelir, faizsiz bankacılık sistemine uygun
olan varlıklardan elde edilir. Sukuk’ta yatırımcılar bir yatırım projesine katılarak risk
üstlenirler. İkisinin de orta yönü, sukuk’un da bono gibi fiyatlanması, kote edilmesi ve
derecelendirme notu almasıdır (Özsoy, 2012: 188).
7.2.8. Teverruk
Teverruk, nakit ihtiyacını karşılamak amacıyla, bir kişiden vadeli olarak satın
alınan bir malın, peşin olarak başka bir kişiye satılmasıdır. “Uluslararası Murabaha”
olarak da anılan bu yöntemde katılım bankası, uluslararası piyasalardan peşin ödeme
yaparak tedarik etmiş olduğu malları, belirli bir kar payı ekleyerek vadeli olarak
KATILIM BANKALARINDA FON YÖNETİMİ FATMA KELLEROĞLU
36
müşterilere satmaktadır. Teverruk işlemlerinin büyük bir bölümü, uluslararası emtia
piyasalarında özellikle Londra Metal Borsası’nda yapılmaktadır (Öztürk, 2011: 118).
Teverruk’un mekruh veya haram olduğunu düşünenler kadar mübah olduğunu
ileri sürenler de vardır. Teverruk’u caiz olarak görmeyenler, sıkıntıya düşmüş bir kimseye
mal satmanın Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.) tarafından yasaklandığını ifade
etmişlerdir. Çünkü borç verme gücüne sahip olan kişiler karşısındaki kişiye borç
vermemekte onu zor duruma düşürerek taksitle mal satmaktadırlar. Bu ise sıkıntıya
düşmüş kişilerin istismar edilmesi olarak değerlendirilmektedir. “Ahmet b. Hanbel’den
bu konuda iki görüş rivayet edilmiştir. Mekruh olduğu belirtilen görüşte zor durumda
kalmış bir kişiye mal satımı olduğu ileri sürülmüştür. Zira bunu sadece zor durumda
kalanlar yapmaktadır. İbn Teymiye’de Teverruk’ta bir malı alıp zararına satma külfeti söz
konusudur. İslam Hukuku ise küçük zararları haram kılıp daha büyüklerini mübah kabul
etmez” şeklinde görüş bildirmiştir (Aktepe, 2013: 109).
Teverruk işleminin mübah olduğunu söyleyenler alım satım sözleşmelerinin mala
ulaşmak yada malın karşılığına ulaşmak için yapıldığını, her iki amacında İslam dinince
meşru kabul edildiğini ileri sürmüşlerdir. Ayrıca kişilerin finansman ihtiyacı duymaları
gayet doğal olup her zaman faizsiz borç verecek kimse bulunamamaktadır. Bu nedenle
nakit ihtiyacı duyan kişilerin piyasadan vadeli olarak almış oldukları bir malı yine
piyasaya peşin olarak satması doğal karşılanmalıdır (Aktepe, 2013: 109-110).
7.2.9. Tekafül
Tekafül, diğer bir deyişle “İslami Sigortacılık” yöntemi, belirli bir risk grubunda
bulunan bireyleri bir araya getirerek, ortaya çıkan tehlikelerde zararı en aza indirerek,
bireylerin toplumsal hayatlarını bozmasına izin vermeden hasarların telafi edilmesini
sağlamaktır. Bu sistemde amaç kar olmayıp, ortaya çıkan risk karşılanmakta ve ortaklaşa
bir garantinin sağlanması amaçlanmaktadır (Babuşçu ve Hazar, 2017: 184).
Tekafül terimi kökeni Arapça olan “kefalet” teriminden türetilmiş olup, karşılıklı
dayanışma veya birlikte hareket etme anlamlarını taşımaktadır. Katılım sigortacılığı,
gönüllü olarak karşılıklı yardımlaşma prensibine göre bir araya gelen kişilerin,
aralarından birinin maruz kalacağı olumsuz bir olay karşısında, sorumluluk paylaşımı
esasına göre tazmin edilmesi şeklinde yürütülen bir yardımlaşma faaliyetidir. Bu sistemde
katılımcıların ödemiş oldukları primler ile bir fon oluşturulmakta, sözkonusu fonlar
İslami esaslara göre faiz dışı yatırım araçları ile değerlendirilmekte, ve katılımcıların olası
hasarları bu fondan karşılanmaktadır. Tekafülün geleneksel sigortacılıktan önemli bir
farkı da; dönem sonunda elde edilen kazançların (yatırıma yönlendirilen katkı
paylarından operasyonel giderler çıkarıldıktan sonra kalan tutar) sigorta eden ve sigorta
edilen arasında paylaşılmasıdır. Diğer bir deyişle, katılımcı sigortanın devam ettiği süre
içerisinde ticari şirketin bir ortağı gibi işlev görmektedir. Sözkonusu bu yöntem, bir
kar/zarar ortaklığını çağrıştırmaktadır (Altıntaş, 2016: 125).
7.2.10. Komodite
Aralarında herhangi bir kalite farkı olmayan malların, uluslararası piyasalarda
yüklü miktarlarda ve anlık olarak alınıp satılması işlemidir. Komodite’ de farklı türden
bir çok ticari mal ticarete konu olmakla birlikte, en yaygın olarak kullanılanları, petrol,
altın ve tarımsal ürünlerdir. Bu ürünler işlem sırasında alıcı ve satıcı tarafından
görülmemekte, belli bir vade ve fiyat içeren sözleşmeler yapılmakta ve para transferi
gerçekleşmektedir. Komodite pazarları Chicago ve New York’ta bulunmaktadır. Katılım
KATILIM BANKALARINDA FON YÖNETİMİ FATMA KELLEROĞLU
37
Bankaları kısa vadeli finansman dengesizliklerini gidermek için komodite işlemlerine
başvururlar. Özellikle nakit fazlalarının değerlendirilmesi için kullandıkları bir
yöntemdir. Katılım Bankasının talimatıyla paranın yatırıldığı banka katılım bankasının
nam ve hesabına komodite işlemlerini yaparak, bu işlemlerden elde ettiği karı katılım
bankasıyla paylaşır (Tunç, 2016: 162).
7.2.11. Karz-ı Hasen
Karz-ı Hasen, herhangi bir menfaat düşünmeden hayır için borç verilmesi
işlemidir. İslam dini her türlü iyiliği teşvik ederek kötülükleri yasaklamış ve
müslümanların ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunmalarını tavsiye etmiştir. Bu konuyla
ilgili olarak, Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de insanlara şu şekilde hitap etmektedir: “Eğer
(borçlu) darlık içinde ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet vermek (gerekir), Eğer
(gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya (veya zekata) saymak sizin için daha hayırlıdır”
(Bakara, 2/280).
“Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu
yazın. Bir katip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir katip Allah’ın kendisine öğrettiği
gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse
(borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın, Şayet
borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi
adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun, Eğer iki erkek bulunamazsa
rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkek ile biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için
iki kadın (olsun). Çağırıldıkları vakit şahitler gelmemezlik etmesin. Büyük veya küçük,
vadesine kadar hiçbir şeyi yazmaktan sakın üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah nezdinde
daha adaletli, şehadet için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygundur. Ancak
aranızda yapıp bitirdiğiniz peşin bir ticaret olursa, bu durum farklıdır. Bu durumda onu
yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. (Genellikle) alışveriş yaptığınızda şahit
tutun. Ne yazan, ne de şahit zarara uğratılsın. Eğer bunu yaparsanız (zarar verirseniz)
şüphe yok ki bu, sizin yoldan çıkmanız demektir. Allah’tan korkun. Allah size gerekli
olanı öğretiyor. Allah her şeyi bilmektedir” (Bakara, 2/282).
Karz-ı Hasen, menfaat düşünmeden hayır için borç vermek olduğundan, insan
kime borçvermelidir? Varlık sahibi müslümanların, ihtiyacı olan iyi insanlara ödünç
vermesi durumunda, toplumun iktisadi yapısı ile sosyal bünyesi arasında kurulan ilişki
sayesinde insanlar, iktisadi hayatta dürüst davranmaya teşvik edilmiş olacaklardır.
Müslüman bir insan, şahıslara bizzat kendisi borç verebileceği gibi, bu yardımı bir takım
kuruluşlar aracılığıyla da yapabilecektir. Buna en güzel örnek ise günümüzde
faaliyetlerini sürdüren vakıf’lardır (Zaim, 2013: 83).
Karz-ı Hasen ile ilgili tarafların sorumlulukları şu şekilde özetlenebilir:
Alacaklı verdiği miktarı geri alma hakkına sahiptir,
Borçlu aldığı miktarı geri ödeme sorumluluğuna sahip olup, aldığı borcu
kullanamadan kaybetse dahi ödemekle yükümlüdür,
Karz sözleşmelerinde belirlenen vade bağlayıcı değildir. Buna göre,
alacaklı alacağını dilediği zaman talep etme hakkına sahip olup, borçlunun da borcunu
vadeden önce ödeyebilme imkanı sözkonusudur,
Alacaklı borçlunun sıkıntısını giderdiği için Allah katında sevaba nail
olacaktır. Bu nedenle borçluyu sıkıştırıp sevabı azaltmamalı, borçlu’ da bir an evvel
borcunu geri ödemeye çalışmalıdır,
KATILIM BANKALARINDA FON YÖNETİMİ FATMA KELLEROĞLU
38
Karz sadece misli mallarda sözkonusu olur. Bu malların kendileri
tüketilerek piyasadan benzeri (misli) bulunup geri verilir. Aslı tüketilmeden verilen
mallar “ariyet” olarak verilebilir ve bunların kullanımı karşılığında kira alınabilir,
Borç olarak alınan mallar, borçlunun mülkiyetine geçtiği için, alacaklının
izni olmaksızın borçlu tarafından dilediği şekilde kullanılabilir,
İslam dini tarafından meşru olmayan işler için borç verilemez (Aktepe,
2013: 19-20).
7.2.12. Risk Sermayesi
Risk sermayesi adından da anlaşılacağı üzere, riski göze alarak, yapacağı işten
yüksek bir gelir ve kar bekleyen kişilere sermaye sağlayan, yeni bir teknolojik gelişmeyi
uygulayabilmek üzere kurulmuş ya da kuruluş aşamasındaki işletmelere bu sermayeyi
sunan bir finans yöntemidir (Özsoy, 2012: 176).
Risk sermayesi, SPK tarafından “dinamik, yaratıcı ancak finansal açıdan zayıf
olan girişimcilerin yatırım fikirlerini gerçekleştirmeye imkan tanıyan bir yatırım şekli”
olarak tanımlanmaktadır. Finansman ihtiyacı, herhangi bir ürünün araştırma geliştirme
aşamasından pazarlama aşamasına kadar olan süreç içerisinde ortaya çıkabilir. Risk
sermayesi finansmanında yatırım süreci üç temel aşamadan oluşmaktadır:
Fon toplama aşaması,
Yatırım aşaması,
Yatırımdan çıkış aşaması.
Sermaye şirketleri ilk aşamada yatırım için gerekli fonları topladıktan sonra, ikinci
aşamada yatırım aşamasına geçerler. Bu aşama, risk sermayesinin en karmaşık ve en uzun
aşamasıdır. Bu aşamada yaratıcı fikirlere sahip girişimcilerin talepleri alınarak, ön
elemeden geçirilirler. Bir sonraki elemede ise, daha detaylı bir çalışma yapılarak en
rasyonel ve karlı ortaklık seçilir. Bu aşamada yapılacak bir hata, kullandırılan fonların
geri dönmeme riskini artıracaktır. Son aşamada ise, sermaye şirketi elinde bulundurduğu
hisseleri paraya çevirip ortaklıktan çekilecek ve yatırım işlemi sona erecektir (Terzi,
2013: 64-65).
Risk sermayesi, sermaye ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak 1950
yılındaAmerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ortaya çıkmıştır ve daha sonra İngiltere,
Kanada ve Japonya gibi ülkelerde, özellikle teknolojiye dayalı birçok girişimi
destekleyerek büyük başarılar elde etmiştir.
Risk Sermayesi sisteminin yapısını ve çalışma sistemini şu şekilde özetlemek
mümkündür. Risk Sermayesi Sistemi üç temel unsur üzerine kurulmuştur: Sermaye
sahipleri, Venture Capital şirketi ve girişimciler. Bu üç unsurdan oluşan sistemde süreç
Venture Capital şirketinin fon toplamasıyla başlar. ABD örneğinde olduğu gibi Venture
Capital şirketi, başlıca üç ana kaynaktan fon toplamaktadır: Küçük İşletmeler Müdürlüğü
(Devlet), Emekli Sandığı ve bankaların portföylerinin risk derecesi yüksek olan kısmı.
Venture Capital şirketi, fon toplama aşamasında bir İslam bankası gibi, kar-zarar ortaklığı
esasına göre fon toplar ve sermaye sahiplerine (mudilere) önceden herhangi bir kar
garanti etmez. Yatırımlarında zarar etme ihtimalinin, bulunması, Venture Capital’i
geleneksel bankacılıktan ayıran ve İslam bankacılığına yaklaştıran en önemli özelliğidir
(Kumaş, 2007: 292-293).
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
39
8. DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI
8.1. Faizsiz Bankacılığın Dünyadaki Uygulamaları
Faizsiz bankacılığın dünyadaki ilk uygulaması 1963 yılında Mısır’ın Mit Gamr
kasabasında Devlet Başkanı Cemal Abdül Nasır döneminde Prof Ahmed Neccar
tarafından kurulan, daha çok “Köy Sandığı” modeli şeklinde işleyen faizsiz bir kuruluştur.
Mısır köylüsünün tarımsal ve ticari ihtiyaçlarını karşılayan ve bunu yaparken “müteselsil
kefalet” prensibine dayanan daha çok risk sermayesi ile para vakfı karışımı olan bir
kuruluştur (Canbaz, 2012: 162).
Günümüz koşullarında katılım bankalarının temelini oluşturan ilk girişim ise 1970
yılında toplanan İslam Devletleri Dışişleri Bakanları toplantısıdır. Söz konusu bankaların
çağdaş ve küresel anlamda temelini oluşturan banka 1974 yılında Cidde’ de kurulan
İKB’dir. Bu bankanın kuruluş amacı İslam ülkeleri arasında finansal dayanışmayı
gerçekleştirerek ve şeriat kurallarına bağlı kalarak ekonomik ve sosyal kalkınmayı
gerçekleştirmektir (Çelik, 2015: 82).
1975 yılında katılım bankacılığı için önemli bir gelişme yaşanmış ve dünyanın
gerçek anlamda tam donanımlı ilk katılım bankası olan Dubai İslam Bankası kurulmuştur.
1970’li yılların sonlarına doğru, büyük sermaye grupları da konuya ilgi göstermeye
başlamışlar ve günümüzde önde gelen katılım bankalarının büyük bir kısmı bu yıllarda
kurulmuştur. Örneğin; Kuwait Finance House 1977 yılında kurulmuş olup, günümüzde
faizsiz bankacılığın en büyük pazar payına sahip kuruluşlarından birisidir.
1980 sonrası dönemde, kalkınma sürecinin yaşandığı diğer ülkeler gibi İslam
ülkelerinde de yatırımların finansmanında bankalara olan ihtiyaç büyük ölçüde artmıştır.
1981 yılında, özel sektör projelerine destek veremeyen İKB’nin bıraktığı boşluğu
doldurabilmek amacıyla, Suudi, Kuveytli, Birleşik Arap Emirlikleri’nden zengin bazı
müslümanların örgütlenmeleri sonucunda “Dar Al-Maal Al-İslami Faisal Group” adlı
Holding İsviçre’nin Cenevre kentinde kurularak faaliyete geçmiştir. Bu sürecin
devamında ise, “Dallah Baraka Grubu” ve diğer bazı grupların yapmış olduğu yatırımlarla
Orta Doğu’daki müslüman ülkelerde faizsiz finansman sistemi hızla yaygınlaşmıştır
(Sümer ve Onan, 2015: 298).
1990 yılına gelindiğinde bir grup faizsiz finans kuruluşu Cezayir’de bir araya
gelerek AAOIFI’yı kurmuştur. Bu kuruluş dünya üzerinde birbirinden bağımsız olarak
faaliyet gösteren faizsiz finansal hizmetler sunan şirketlerin belirli standartlarda
buluşturarak katılım bankacılığının gelişiminde çok önemli rol oynamıştır (Özsoy, 2012:
68).
2000’li yıllarda katılım bankacılığı sınırlarını Avrupa ve Amerika’ya kadar
genişletmiş, dünyanın her tarafında kabul görmeye başlamıştır. Katılım bankaları, 2001
krizi başta olmak üzere ülke içi ve dışı kaynaklardan beslenen çeşitli konjonktürel
dalgalanmalara maruz kalmış ve bunları başarı ile atlatmıştır. 1930’ ların kriz koşulları
ve yaşanan 1994 ve 1999 krizleri de sektöre büyük bir tecrübe ve donanım sağlamıştır.
Ancak günümüzde yaşanan küreselleşme olgusu, dünyanın herhangi bir ülkesinde
ortaya çıkan finansal nitelikteki dalgalanmaları diğer ülkelere kolaylıkla yayabilmektedir.
Bu durumun Türkiye gibi ekonomisi kırılgan olan ülkelerde risk oluşturduğunu göz ardı
etmemek gerekir.
Bunun en çarpıcı örneği 2007 yılı ortalarında beliren, Amerikan bankacılık ve
finans sisteminden kaynaklanan ve başta Avrupa olmak üzere gelişmiş birçok ülkeyi
etkileyen krizdir. Dünyada “ikinci büyük buhran” olarak adlandırılan söz konusu kriz
birincisinde olduğu gibi kural tanımaz finansörler tarafından açılmıştır. Faizsiz finansal
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
40
sistem bu krizde göstermiş olduğu dayanıklılık ile geleneksel bankacılık sistemine ciddi
bir alternatif olduğunu göstermiştir (Canbaz, 2016: 158-159).
Günümüzde dünya üzerinde 100’ den fazla faizsiz sistemle çalışan banka
bulunmaktadır. Bu bankalar, İsviçre, Lüksemburg, Danimarka, Filipinler, Amerika
Birleşik Devletleri, İngiltere, Güney Afrika, Kazakistan, Pakistan, Türkiye ve Körfez
İşbirliği Konseyi ülkelerinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Bununla birlikte, Afganistan,
Irak, Suriye, Yemen ve Libya gibi müslüman olup da faizsiz sistemle çalışan bankaya
sahip olmayan devletlerde bulunmaktadır. Citibank, Union Bank of Switzerland, Klein
wort Benson, ANZ Grindlays, Goldman Sachs, United Bank of Kuwait ve Arab Banking
Corporation bünyelerinde faizsiz bankacılık birimi kuran bankalar arasında yer
almaktadır. Bugün sayıları 60’a ulaşan ülkede faaliyet gösteren ve uygulayıcıları arasında
Citibank, Barclays Bank, Commerzbank, HSBC gibi geleneksel bankalarında yer aldığı
faizsiz sistemde çalışan birçok banka bulunmaktadır (Dikkaya ve Kutval, 2014: 78-79).
Dünya genelinde uygulanmakta olan katılım bankacılığı sistemini en yaygın
kullanan ülkeler İslam ülkeleridir. Özellikle İran ve Pakistan, sistemi tam anlamıyla
uygulayan ülkelerdir. Katılım bankacılığının İslam ülkelerindeki genel bankacılık
faaliyetleri içindeki oranı %20-%49 dolaylarındadır. 2019 yılında bu oranın Suudi
Arabistan için %70’ler seviyesine çıkacağı tahmin edilmektedir. Malezya’da ise katılım
bankacılığı’nın toplam mevduat tutarı ise 100 milyar USD’yiaşmıştır. Katar’da ise
bankacılık hizmetlerinin %25’lik kısmını katılım bankacılığı oluştururken, bu oranın
2018 yılı sonunda %34 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir (Çelik, 2015: 83).
2016 Dünya İslami Bankacılık Rekabet Raporu’na göre; QISMUT ülkeleri (Katar,
Endonezya, Suudi Arabistan, Malezya, BAE, Türkiye) ile Kuveyt, Bahreyn ve
Pakistan’ın faizsiz bankacılık varlıklarının 2015 yılında 920 milyar USD’yi aştığı tahmin
edilmektedir. Bu tutar, faizsiz finans varlıklarının %93’ünü oluşturmaktadır. QISMUT
ülkeleri ve Kuveyt, Bahreyn ve Pakistan’daki faizsiz bankaların toplam karında önemli
bir artış gerçekleşerek 12 milyar USD’yi aşmıştır. Gelecek yıllarda da sektörün bu hızlı
büyüme performansını koruyacağı öngörülmektedir(Doğan vd., 2017: 181).
Günümüzde İslami finansal kurumlar içerisinde faaliyet gösteren en etkin mali
aracılar, faizsiz sistemle çalışan bankalardır. Bu bankaların bulunduğu ülkeler iki grupta
değerlendirilebilir. Birinci grupta, tüm banka ve finansal kuruluşların sadece İslami
kurallara göre yürütüldüğü ve faizli bankacılığın yasak olduğu ülkeler olan İran ve Sudan
bulunmaktadır. İkinci grupta ise, faizli ve faizsiz ürün ve hizmetleri birlikte sunan finansal
kurumların bir arada çalıştığı Malezya, Endonezya, BAE, Yemen, Bangladeş, Ürdün,
Mısır ve Türkiye gibi ülkeleryer almaktadır. Bu tip ülkelerde, ikili (dual) bir sistemin
varlığı bu ülkelere, İslami ve geleneksel yatırımcıları çekebilecek, iyi çeşitlendirilmiş
uluslararası finans merkezleri olarak, önemli bir rekabet avantajı sağlamaktadır (Ergeç
vd., 2014: 55).
Son yıllarda katılım bankacılığı ürünlerinin, İngiltere, ABD ve İsviçre gibi
ülkelerde de aranan finansal ürünler haline gelmiş olması dikkat çekici bir gelişmedir.
Katılım bankacılığı hem ilk geliştiği topraklarda, hem de yeni pazarlarda etkinlinliğini
sürekli artırmaktadır. Dünyada yaygınlaşan katılım bankacılığı sistemleri ülkeden ülkeye
küçük farklılıklar gösterse de, hepsinin ortak yönünü finansal ürünlerin, İslami hükümlere
uygun kullanımı oluşturmaktadır. İslam dini, hem parasal ilişkilerde faizi yasaklamış,
hem de tüm finansal işlemlerin, reel bir ekonomik aktiviteye bağlı olmasını şart koşmuş
ve tütün, alkol, kumar ve silah gibi sektörlere yatırım yapılmasını yasaklamıştır (TKBB,
2007: 9).
Tablo 8.1.’de ise dünyada faaliyet gösteren faizsiz bankaların ülkelere göre
dağılımı görülmektedir. Bu dağılıma göre; Malezya 38 banka ile 1. sırada, 33 banka ile
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
41
Endonezya 2. sırada ve 32 banka ile Bahreyn 3. sırada, bulunmaktadır. Türkiye ise 4
banka ile son sırada yer almaktadır (Doğan vd., 2017: 180).
Tablo 8.1. Dünyadaki Faizsiz Banka Sayısı (Doğan vd., 2017: 180).
Sıra Ülke Adı Banka Sayısı %
1 Malezya 38 17,7
2 Endonezya 33 15,4
3 Bahreyn 32 14,9
4 İran 31 14,4
5 Bangladeş 22 10,2
6 Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) 22 10,2
7 Suudi Arabistan 16 7,4
8 Kuveyt 9 4,2
9 Katar 8 3,7
10 Türkiye 4 1,9
TOPLAM 215 100
8.1.1. Mısır
Mısır’da faizsiz bankacılık ve finans sisteminin, Mit Ghamr tasarruf bankasının
önerdiği faizsiz bankacılık uygulamasıyla başladığı kabul edilse de, aslında Mısır’daki
faizsiz bankacılığın tarihinin otuz yıl öncesine dayandığı, faizli işlem yapmayan bu
kurumların 1963 yılında hizmet vermeye başladıkları ve tasarruf ve kredi kuruluşu
niteliğini taşıdıkları bilinmektedir. 1971 yılında Nasr Sosyal Bankası faizsiz bir ticari
banka olarak faaliyetine başlamıştır. İKB’nin kuruluşuyla birlikte faizsiz bankacılık
faaliyetleri artmış 1977 yılında %51’i Mısırlılara, %49’u ise Suudi Araplara ait Faisal
İslam Bankası kurulmuştur. Ülkede kurulan ikinci büyük faizsiz banka ise sermayesinin
tamamı Mısırlılara ait olan Uluslararası Yatırım ve Kalkınma İslam Bankası’dır (ÖFKB,
2002:28-29).
Mısır’da Sanhuri tarafından yapılan çalışmalar sonucunda, belli bir oranı aşmamak
üzere faize izin verilmekte, geleneksel bankacılık ve faizsiz bankacılık bir arada
yürütülmektedir. Geleneksel bankacılığa bir alternatif olarak gelişen faizsiz bankacılık,
Mısır’ın finansal sisteminde önemli bir role sahiptir (TKBB, 2005: 19).
8.1.2. Suudi Arabistan
Suudi Arabistan, %35 İslami bankacılık oranı ile İslami finansın en çok geliştiği
bir bölge ülkesidir. Ayrıca; dünyanın en büyük ikinci bankası olan “Suudi Al Rajhi Bank”
bu ülke merkezlidir. Ulemanın faiz üzerine son derece katı kurallar koyduğu Suudi
Arabistan’da bankalar komisyon ücreti alarak işlemlerini gerçekleştirmektedir (Dikkaya
ve Kutval, 201: 84).
Suudi Arabistan, katılım bankacılığı faaliyetlerinin uygulamaya konulmasında
büyük rol oynamıştır. Dünyanın farklı ülkelerinde faizsiz bankacılık sisteminin
kurulmasında Suudi devlet ve işadamlarının payı büyüktür. Al Rajhi Company, leasing
alanında dünyanın en büyük mali kuruluşlarından birisidir. Leasing alanında faaliyet
gösteren ve bir çok ülkede yatırımları bulunan bir diğer büyük şirket ise Dallah
Grubu’dur. Ayrıca Suudi Arabistan’da Dar-Al mal Al-İslam (DMI) ve İKB ve
Commercial Bank gibi büyük sermayeye sahip olan bankalar da bulunmaktadır (Kılınç,
2014: 29).
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
42
8.1.3. Malezya
Malezya’da İslami bankacılık sistemi 1983 yılında uygulanmaya başlamıştır.
Günümüzde ise İslami bankaların bankacılık sektöründeki payı %20’yi aşmıştır. Tarihsel
süreç içerisinde Malezya’da İslami bankacılık uygulaması Bank Islam Malaysia
Berhad’ın (BIMB) 1983 yılında kurulmasıyla başlamış olsa da, İslami bankacılığın
temellerinin “Hacıların Fon Yönetimi ve Kurulu” ile atıldığı söylenebilir. Bu kurul daha
sonraları “Tabung Haji” olarak adlandırılmış ve BIMB’nin kurulmasında önemli bir rol
oynamıştır. Bu dönemde Malezya Hükümeti’de İslami bankacılık uygulamalarına destek
vermiş ve bu çerçevede Malezya İslami Finansal Merkezi (MİFM) ve İslami Finansal
Hizmet Kurulu Sekreterliği (İFHKS) ve İslami Tasfiye Yönetimi Merkezi (İTYM)
kurulmuştur. (Bafra, 2015: 121).
Güneydoğu Asya’da üçüncü büyük ekonomiye sahip Malezya’ya da öncelikle
varlıklara bakıldığında, geçtiğimiz on yılda, bu varlıkların yıllık %27 ile güçlü bir
büyüme gösterdikleri gözlenmiştir (TKBB, 2007: 8).
Bankacılık sisteminde katılım bankalarının pazar paylarına bakıldığında ise,
Körfez’deki Katılım Bankaları’nın %17, Malezya’daki Katılım Bankaları’nın ise %12
paya sahip oldukları görülmektedir (TKBB, 2007: 8).
Malezya, faizsiz finans sisteminin en gelişmiş olduğu ülkelerden birisidir.
Malezya faizsiz finans sisteminin yaklaşık %80’ini oluşturan faizsiz bankacılık sektörü,
aynı zamanda faizsiz finans sisteminin itici gücüdür. Otuz yıl önce, ilk faizsiz bankanın
kuruluşu ile temelleri atılan Malezya faizsiz bankacılık sektörü hızlı büyümesini
sürdürmektedir. Küresel ölçekte bir faizsiz bankacılık merkezi olma yolunda hızla
ilerleyen Malezya, aynı zamanda dünyanın en gelişmiş faizsiz sermaye piyasasına da ev
sahipliği yapmaktadır. Ülkenin güçlü yasal altyapısı ve ileri seviyede yapılandırılmış
vergi sistemi, sermaye piyasalarının büyüme adına ihtiyaç duyduğu altyapıyı sunmakta,
Malezya, faizsiz finans yatırımcılarına en geniş yelpazedeki ürün çeşitliliği ile hizmet
vermektedir. Malezya aynı zamanda, faizsiz finans sistemi ile tam uyumlu fon yönetimi
ve aracılık hizmetleri alanında hizmet sunan gelişmiş bir sisteme de sahiptir ve dünyada
ilk faizsiz finans sistemi ile uyumlu Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’nı (GYO) kurmuştur
(TKBB, 2015: 37).
Malezya İslami Finansal Raporu 2015’e göre, Malezya’da faizsiz bankacılık
varlıklarının toplam bankacılık varlıkları içindeki payı %21’dir. Tekafül, toplam
sigortacılık sektörünün sadece %10’una karşılık gelirken, varlıkların %49.7’sini Sukuk
ve %16.7’sini faizsiz fonlar oluşturmaktadır (TKBB, 2015: 37).
Ayrıca, Malezya Emeklilik Fonu 25 milyar USD ile dünyanın en büyük Faizsiz
Finans Tasarruf Planı’nı hayata geçirmiştir (TKBB, 2016: 42).
8.1.4. Ürdün
Ürdün, faizsiz bankacılık ürün ve hizmetlerinin sunulduğu ülkelerden birisidir.
1978 yılında faaliyete geçen Ürdün’ün ilk faizsiz bankası olan Ürdün İslam Bankası,
ülkedeki finansal sistemde faize dayalı bankalar olduğu için, faizli bankalarla aynı
uygulamalara tabi tutulmuştur. Bu banka, iktisadi ve sosyal ihtiyaçları karşılamak ve
bankacılık, finans ve yatırım işlerinde faizsiz sisteme göre çalışmak ve fonları kalkınmada
kullanmak amacıyla kurulmuştur. Bu banka, çeşitli ülkelerde de faizsiz bankaların
kuruluşunda rol almıştır (Kılınç, 2014: 30).
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
43
Ürdün’deki finansal hizmetler, diğer Orta Doğu ülkeleri ile karşılaştırıldığında
oldukçagelişmiştir. Ülkede halihazırda 9 adet yerel ticari banka, 2 adet İslami banka, 5
adet yatırım bankası ve 8 adet yabancı banka hizmet vermektedir (http://www.kto.org.tr,
23.10.2017).
8.1.5. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)
BAE, Abu Dabi, Dubai, Acman, Füceyre, Resü’l-Hayme, Şarika ve Ummül
Kayveyn olmak üzere 7 emirlikten oluşmaktadır. BAE’de Dubai Islamic Bank, Abu Dabi
Islamic Bank, Emirates Islamic Bank, Noor Islamic Bank, Al Hilal Bank, HSBC Amanalı,
Sharja Islamic Bank, Badr Al Islami, Attijari Al Islami ve Islamic International Arap
Bank olmak üzere 10 adet faizsiz banka bulunmaktadır (Çobankaya, 2014: 34).
8.1.6. Katar
Katar’da İslami bankacılık, 1982 yılında kurulup 1983 yılında faaliyetlerine
başlayan Qatar Islamic Bank ile başlamıştır. Katar Merkez Bankası 2005 yılında
geleneksel bankalara şeriata uygun ürünler sunma yetkisini vermiştir. Hem geleneksel ve
hem de faizsiz hizmetleri birarada sunan bankalar arasında, HSBC, Qatar National Bank,
Doha Bank, The Internatinal Bank of Qatar ve The Commercial Bank of Qatar da
bulunmaktaydı. 2011 yılında ise, Katar Merkez Bankası bu iki yönlü role sahip finansman
kurumlarına yeni İslami şubeler açmamalarını, İslami mevduat kabul etmemelerini ve
İslami finans işlemleri yapmamalarını içeren bir talimat yayınlamıştır (Dikkaya ve
Kutval, 2014: 89).
8.1.7. Bahreyn
Bahreyn, 1976 yılından bu yana bölgesel bir finans merkezi olarak faaliyet
göstermektedir. Diğer merkezlerden daha fazla faizsiz finans kuruluşuna sahip olan
Bahreyn’de 24 katılım bankası ve 11 faizsiz sigorta (tekafül) şirketi faaliyet göstermekte
olup, bu kurumların çoğunluğu bölgesel hizmetler sunmaktadır. Bahreyn Para Kurumu
şimdiki adı Bahreyn Merkez Bankası, Bahreyn’in faizsiz finans merkezi haline
gelmesinde büyük rol oynamıştır. Finansal raporlamalar için standart koyucu bir kuruluş
olan AAOIFI’nın genel merkezi, kurulduğu 1991 yılından bu yana Bahreyn’dedir.
Bahreyn, Uluslararası İslami Finansal Piyasa’ya da (IIFM), ev sahipliği yapmaktadır.
IIFM’nin görevi, İslami sermaye ve para piyasalarına ortak ticari standartların
uygulanmasını teşvik etmektir (Özsoy, 2012: 78).
Bahreyn’in petrolden sağladığı gelirin fazla olması ve dünya bankalarının merkezi
konumunda olmasından dolayı oldukça önemli bir ülkedir. Özellikle kıyı bankacılığında
(Off-Shore) ihtisaslaşan Bahreyn’de İslam bankaları 1979 yılında kurulmaya başlamıştır.
İlk kurulan faizsiz banka ise Bahreyn İslam Bankası olup, katılım bankacılığının
yayılmasında Bahreyn, bir geçit görevi üstlenmiştir (Özeroğlu, 2014: 755).
8.1.8. Kuveyt
1980 yılında Kuveyt Anayasası’nda yapılan değişiklikle, ticari işlemler için faiz
alınabileceği hükmü getirilmiştir. Kuveyt Ticaret Kanunu’na göre, sözleşmenin tarafları,
faiz ve gecikme faiz oranlarını serbestçe belirleme yetkisine sahiptirler. Sözleşmede faiz
oranı belirlenmemişse, faiz oranı ve gecikme faiz oranı %7 olarak belirlenmektedir.
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
44
Taraflar anlaşma ile temerrüt faiz oranını %7’nin üzerinde belirleyebilmekle birlikte bu
oran Kuveyt Merkez Bankasının belirlediği oranı geçemez.
1991 Körfez Savaşına kadar dünyanın en büyük katılım bankası “Kuwait Finance
House’a sahip olan Kuveyt, savaş sonrası ağır bir darbe alarak sektörde gerilemiştir.
Günümüzde ise 52 milyar USD’ye yaklaşan bir aktif toplamına sahip olan Kuveyt, İslami
bankacılığın merkezine aday bir ülke olarak görülmektedir (Dikkaya ve Kutval, 2014:
88).
8.1.9. İran
İran, faizsiz finans piyasasının en büyük merkezlerinden birisidir. 1983 yılında çıkarılan
İslam Banka Kanunu, 1984 yılında yürürlüğe konularak faizli işlemlere son verilmiş,
böylece faizsiz bankacılık İran’da zorunlu hale gelmiş, bankacılık sektörünün tamamı
faizsiz finans kurallarına göre yapılandırılmıştır. 2011 yılı itibarıylaİran’ın bankacılık
sektöründekibüyüklüğünün yaklaşık 390 milyar USD olduğu tahmin edilmektedir. Bu
rakam dünyadaki toplam İslami finans varlıklarının %40’ının İran’da bulunduğunu
göstermektedir. Ülke bu büyüklüğe paralel olarak, en büyük İslami bankalara ev sahipliği
yapmaktadır. “Bank Melli İran”, “Bank Mellat” ve “Bank Sederat İran” başta olmak üzere
dünyadaki en büyük 10 İslami Bankasından 7’si İran’da bulunmaktadır
(http://serpam.istanbul.edu.tr, 12.11.2017).
Tahran’da 2015 yılında toplanan İslam Bankacılığı Konferansı’nda, ülkenin İslam
dünyasının toplam bankacılık varlıklarının %37’sini oluşturduğu belirtilmiştir. 1995’ten
2014’e kadar, İslami bankalar ve finansal enstitülerin yaklaşık %20’lik bir büyüme
kaydettiği ve toplam aktif değerleri 2005 yılında 300 milyon dolardan 2014 yılında
yaklaşık 2 trilyonUSD’yeyükseldiği kaydedilmiştir. Aynı Konferans’ta, İran Bankacılık
Enstitüsü başkanı Mehdi Razavi, İran’ın 518 milyar USD’ye ulaşan bankacılık varlığı ile
İslam bankalarının en büyüğü haline geldiğini belirtmiştir (Kumcu ve Akıncı, 2017: 5).
8.1.10. Sudan
Sudan’da İslami Bankacılık, 1977 yılı Şubat ayında Suudi Prens Mohammed Al
Faisal ile Sudan Başkanı Gaafar Nimeiri görüşmesi sırasında Al Faisal’ın Nimeiri’ye
Sudan’da bir İslam bankası açılmasını talep etmesi üzerine, “Faisal Sudan İslam Bankası”
(Faisal Islamic Bank of Sudan) adıyla 1978’de faaliyetlerine başlamıştır. Bu tarihten
sonra Sudan’da birçok İslami banka kurulmuştur. 1989 yılına gelindiğinde Sudan
hükümeti faizli geleneksel bankacılığı ülkede yasaklamaya karar vermiş ve 1991 yılında
ise bu karar yürürlüğe konularak geleneksel bankalar yasaklanmıştır. (Atar, 2017: 1041).
Günümüzde Sudan’da tamamen İslami bankacılık sistemi uygulanmaktadır (TKBB,
2007: 9).
8.1.11. Pakistan
Pakistan’da 1973 yılında kabul edilen anayasaya göre; ülkede yürürlülükte
bulunan bütün kanunların İslam esaslarına göre düzenlenmesi, devletin, fert ve toplum
olarak Pakistan müslümanlarının hayatlarını İslam’a uygun hale getirmelerini sağlamak
üzere gerekli düzenlemeleri yapması ve devletin politikası belirlenirken de, özellikle ülke
ekonomisinin faizden temizlenmesi öngörülmüştür. Devletin kuruluş amacı İslam olduğu
halde, ilk otuz yıl, ekonominin faizden arındırılması konusunda önemli bir iş
yapılamamıştır. 1977 yılında, Pakistan Devlet Başkanı Ziyaülhak, “İslam Düşüncesi
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
45
Konseyi”’nden faizsiz bir ekonominin ilk taslağını hazırlamalarını istemiş ve 1980
yılında hazırlanan rapor meclise sunularak kabul edilmiştir (Karaman, 2011: 33-34).
1970 öncesinde Pakistan’da İslami Bankacılık uygulamalarına rastlanmamasına
rağmen, XXI. yüzyıla gelindiğinde İslami Bankacılık göz ardı edilemez bir konuma
gelmiştir. Yerel olarak Pakistan, ilk İslami bankacılık uygulamalarının başladığı
ülkelerden birisi olmuştur. Modern anlamda Pakistan’da İslami bankacılık uygulamaları
1980’li yıllarda Pakistan Merkez Bankası’nın gerçekleştirmiş olduğu değişiklikliklerle
hız kazanmıştır. Bu çerçevede, Pakistan’da İslami Bankacılık Sistemi’ne geçiş süreci beş
ayrı döneme ayrılarak incelenebilir:
Birinci Dönem: 1977-1980 yılları arasında; İslami bankacılık kavramları
gelişmeye başlamıştır.
İkinci Dönem: 1981-1991 yılları arasında; İslami bankacılık etkin olarak
uygulanmaya başlamıştır.
Üçüncü Dönem: 1991-1992 yılları arası; “Federal Şeriat Mahkemesi”’nin
ve “Riba Yargılaması”’nın etkin olduğu bir dönemdir.
Dördüncü Dönem; 1992-1998 yılları arasında; İslami bankacılık
faaliyetleri daha etkin uygulanmış ve bu yıllarda İslami Bankacık çalışmaları hız
kazanmıştır.
Beşinci Dönem: 1998 yılından günümüze kadar, 1992 ve 2002 yıllarındaki
Federal Şeriat Mahkemesi’nin “Riba Yargılaması”’na ilişkin kararlarının İslami
Bankacılık uygulamalarına etkilerinin yaşandığı bir dönemdir (Bafra, 2015: 128-129).
1979-1985 yılları arasında Pakistan’da faaliyet gösteren bankalar, hem faizli hem
de faizsiz bankacılık işlemleri yapmış, daha sonraki yıllarda ise tamamen faizsiz sisteme
geçmişlerdir.
2007 yılı sonu itibarıyla Pakistan’da; Meezan Bank of Pakistan, Dawood Bank of
Pakistan, Dubai Islamic Bank of Pakistan, Albaraka Bank of Pakistan ve Global Emirate
Bank of Pakistan olmak üzere 6 banka faaliyetlerini sürdürmektedir (Bafra, 2015: 141-
142).
8.1.1.12 Bangladeş
%90 oranında Müslüman nüfusa sahip Bangladeş’te İslami bankacılığın tarihi, 13
Mart 1983 yılında kurulan Bangladeş İslam Bankasının (IBBL) kurulmasıyla başlamıştır.
2016 yılsonu itibarıyla sermayesinin %’58’i yabancı, %42’si ise yerli ortaklara aittir.
Dakka ve Chittagong borsalarına hisseleri kote olan IBBL’nin yabancı ortakları arasında
İslam Kalkınma Bankası da bulunmaktadır. 2016 yılsonu itibarıyla toplam şube sayısı
318’e ve çalışan sayısı ise 13.569’e ulaşan IBBL, birçok göstergede Bangladeş İslami
bankacılık sektöründe birinci sıradadır. Haziran 2016 itibarıyla İslami bankacılık
sektöründen aldığı pay mevduatta %36,9, krediler/yatırımda %36,4, para transferlerinde
%80,3 ve şube sayında ise %29 olarak gerçekleşmiştir (Özdemir ve Savaşan, 2017: 29-
30).
Bangladeş Merkez Bankasının verilerine göre, halihazırda ülkede 56 adet banka
faaliyet göstermektedir. Söz konusu bankaların 6’sı kamu ticari bankası, 2’si kamu ihtisas
bankası, 9’u yabancı banka ve 39’u yerli özel ticari banka’dır. Sözkonusu 39 özel ticari
bankanın, 31’i geleneksel ticari banka, 8’i ise İslami bankadır
(https://www.ekonomi.gov.tr,02.11.2017).
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
46
8.1.13. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)
KKTC’de İslami bankacılık üzerine ilk çalışmalar, Muhammed Faysal’ın
teşebbüs, gayret ve finansmanıyla Milletlerarası İslam Bankacılığı ve İslam İktisadı
Enstitüsü’nün kurulmasıyla başlamıştır. Ancak bu enstitü çok kısa bir süre sonra
kapatılmıştır (http://islamekonomisi.org, 03.11.2017).
Kıbrıs Faisal İslam Bankası Ltd. (KFIB) KKTC’de yabancı yatırımcılar tarafından
kurulmuş ilk faizsiz bankalardan biridir. Ekim 1982'de kurulan banka faaliyetlerine Mart
1983'te başlamıştır (http://www.faisalislambank.com, 02.11.2017).
8.1.1.14. Avrupa
Avrupanın birçok ülkesinde müslümanların finansman ihtiyaçlarını karşılamak
üzere kurulmuş olan faizsiz bankalar faaliyet göstermektedir. Avrupa ülkelerinde faizsiz
bankacılık faaliyetlerini, Dar-Al Maal İslam, Al Baraka ve Al Rajhi grupları başlatmıştır.
Faizsiz bankacılığı Avrupa’da ilk uygulayan ülke Lüksemburg olmuş, 1978
yılında 3.5 milyon USD sermaye ile bir İslam bankası kurulmuştur. Lüksemburg’da
kurulan bankanın adı her ne kadar Lüksemburg İslami Bankası olsa da, İslam
bankacılığını tam anlamıyla uygulayan ilk İslami banka 1983 yılında Danimarka’nın
başkenti Kopenhag’da kurulan Danimarka Milletlerarası İslam Bankası’dır. Sözkonusu
bankanın temel amacı, İskandinav şirketlerinin diğer İslami bankalar ve İslami yatırım
şirketleriyle olan finansal işlemlerinde mali bağlantıları sağlamaktır (Kılınç, 2014: 36).
Frankfurt, Londra ve Amsterdam, Avrupa’nın en önemli finans
merkezlerindendir. Kuveyt Türk Katılım Bankası, faizsiz bankacılık çalışmaları için
Almanya’yı tercih etmiştir. Almanya’da Müslüman Türk nüfusunun yoğun olması bu
tercih de önemli bir etkendir (Tenekeci, 2017: 18).
8.1.15. İngiltere
İngiltere, batı dünyasının en gelişmiş İslami finansal pazarlarından birine sahip
olan ve Şeriat kurallarına uyumlu bir şekilde İslami bankacılığı kurup, geliştiren bir
ülkedir. Özellikle Londra da, İslami ürünler sunan büyük uluslararası firmalar ile
Ortadoğu’nun en büyük bankaları burada önemli bir finans merkezi kurarak, İngiltere’yi
önemli bir konuma getirmiştir. Londra Metal Borsası murabaha yöntemine dayalı
mevduat toplama ilkesi ile faaliyetelerini sürdürmektedir. İngiltere de İslami finans
faaliyetleri 1980 yılında başlamış 1990’lı yıllarda ise Körfez ülkelerinden gelen
şirketlerle beraber mudaraba yöntemine dayalı (varlığa dayalı finansman modeli)
finansman imkanı geliştirilerek, sukuk ihracatına başlanmıştır. Yasal mevzuatın
geleneksel bankacılık ve İslami bankacılık için ortak olması ile de İslami finansın gerekli
olan ihtiyaçlarının giderilerek etkinliğinin arttırılması sağlanmıştır (Çanakçı, 2014: 53).
Faizsiz finans sisteminin kurulması ve gelişmesi müslüman ülkelerde talebe
dayalı olarak gerçekleşmesine rağmen, İngiltere gibi müslüman olmayan bir ülkede ise
hükümetin desteğiyle sağlanmıştır. İngiltere, devlet desteğiyle dünya standartlarında bir
faizsiz finansal hizmetler endüstrisi geliştirmeyi başarmıştır. İngiltere’nin faizsiz finans
siteminin geliştirilmesi konusunda iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi,
Londra’nın uluslararası faizsiz finans açısından Avrupa’nın merkezi haline getirilmesi,
ikincisi ise inancından dolayı hiçkimsenin finansal ürünler piyasasına girişinin
engellenmemesini sağlamaktır. Günümüzde İngiltere, Körfez İşbirliği Konseyi üyesi
ülkeleri ve Malezya dışında faizsiz finansın en önde gelen merkezidir (Özsoy, 2012: 82).
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
47
8.1.16. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
ABD, müslüman toplumun finansal ihtiyaçlarını karşılamak üzere 1987 yılında
iki şirket faaliyete geçmiştir. Bu şirketlerden biri “Amerikan Finance House LARİBA”
diğeri ise “Muslim Savings and Investments, (MSI)” adlarını taşıyan kuruluşlardır.
“Amerikan Finance House LARİBA” adlı kuruluş, araba, konut alımları ve çeşitli
yatırımlar yapmak üzere kurulan bir finansal kuruluştur. MSI ise, konut finansmanı
sağlayan bir şirkettir. LARİBA ilerleyen yıllarda faaliyetlerine devam etmiş ancak MSI
ise konut finansmanı işlerinde ciddi kayıplar vererek Texas’taki bir mahkemenin konut
finansmanında yetkisini iptal ederek şirket faaliyetlerine son verilmiştir (S. Tuğ ve A. Tuğ
2015: 415).
1990’lı yılların sonunda, “United Bank of Kuwait”, İngiltere’de uyguladığı finans
modelinin aynısını New York şehrinde uygulamaya başlamıştır ve bu faaliyetler iki yıl
devam etmiştir. 2000’li yılların başında HSBC bir konut finansmanı faaliyetini
NewYork’da başlatmış ve tüm varlığı kendisine ait olan ve idaresi de kendisi tarafından
yürütülen “Amanah” adını verdiği bu bankacılık faaliyeti rakip firmalarla rekabet
edemediğinden dolayı kısa ömürlü olmuştur. 2001 yılında “Guidance Residential
Finance” adlı yeni bir konut mortgage finansman şirketi ortaya çıkmış ve LARİBA ile
birlikte ABD’de büyük bir “konut mortgage” finans şirketi olarak varlığını sürdürmüştür
(S. Tuğ ve A. Tuğ 2015: 416).
8.2. Katılım Bankacılığında Türkiye ve Diğer Ülke Uygulamalarının
Karşılaştırılması
Global olarak faizsiz finans sisteminde faaliyet gösteren 1.329 adet kuruluş faaliyet
göstermektedir. Bu kuruluşlardan; 480’i faizsiz bankacılık esasına göre hizmet sunan
katılım bankaları, 322’si tekafül şirketi, 527’si ise diğer finansal kurumlardır.
Tablo 8.2.’de 2016 yılı sonu itibarıyla global İslami bankacılık aktif büyüklükleri
bakımından ülkeler sıralanmıştır. Global İslami bankacılık sektöründe aktif büyüklükleri
itibarıyla ülkeler karşılaştırıldığında; 1. sırada yer alan İran’ın aktif büyüklüğü yaklaşık
493 milyar USD olup global pazardan %33’lük bir pay almaktadır. İran’ı yaklaşık 308
milyar dolar ile Suudi Arabistan %20,6 pazar payı ile takip etmektedir. Malezya’nın aktif
büyüklüğü yaklaşık 139 milyar USD olup, %9,3 pazar payı ile 3. sırada bulunmaktadır.
Malezya’yı 134,4 milyar USD aktif ve %9 pazar payı ile BAE izlemektedir. Listenin 5.
sırasındaki Kuveyt 91,1 milyar USD aktif ve %6,1 pazar payına sahiptir. Katar 86,6
milyar USD aktif ve %5,8 ile 6. sırada yer almaktadır. Türkiye ise %2,9 pazar payı ve
43,32 milyar USD ile dünyada 7. sırada bulunmaktadır(Atar, 2017: 1042).
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
48
Tablo 8.2. Global İslami Bankacılık Aktif Büyüklükleri Ülke Sıralaması, (Atar, 2017:
1044-1045).
Tablo 8.3.’de 2015 yılsonu itibarıylafaizsiz finans varlıklarına göre ilk 10 ülkenin
sıralaması verilmiştir. Global faizsiz finans sistemi kapsamındaki varlıklar
incelendiğinde, varlık büyüklüğü bakımından 447 milyar USD ile 1. sırada Suudi
Arabistan’ın bulunduğu görülmektedir. 2. sırada 434 milyar USD ile İran yer almakta, 3.
sırada ise 414 milyar USD ile Malezya bulunmaktadır. Bu verilere göre, faizsiz finansal
varlıkların yaklaşık %24’ü Suudi Arabistan, %23’ü İran ve %22’sinin ise Malezya’ya ait
olduğu görülmektedir. Türkiye ise yaklaşık 52 milyar USD’lık varlık ve %3’lük bir pay
ile 8. sırada yer almaktadır (TKBB, 2016: 38).
Katılım bankacılığı, sahip olduğu dinamik yapısı ve sağlam çalışma prensipleriyle
güvenli bir gelecek vaadetmektedir. Katılım bankacılığında 2008 yılından bu yana artan
yatırımlarla yüksek bir büyüme ivmesi kazanan Türkiye, 2015 yılı sonunda ulaştığı
yaklaşık 52 milyar USD’lık varlık hacmiyle Endonezya’yı geride bırakarak en çok
büyüme kaydeden ilk 10 ülke sıralamasındaki yerini üst sıralara taşımıştır (TKBB, 2016:
34).
Sıra Ülke Adı Global İslami
Bankacılık
Toplamından Aldığı
Pay (%)
İslami Bankacılık
Aktif Büyüklüğü (Milyar
USD)
1 İran 33 492,99
2 Suudi Arabistan 20,6 307,74
3 Malezya 9,3 138,93
4 Birleşik Arap Emirlikleri 9,0 134,45
5 Kuveyt 6,1 91,13
6 Katar 5,8 86,65
7 Türkiye 2,9 43,32
8 Bangladeş 1,8 26,89
9 Bahreyn 1,7 25,40
10 Endonezya 1,6 23,90
11 Sudan 1,3 19,42
12 Pakistan 1,1 16,43
13 Mısır 1,0 14,94
14 Ürdün 0,7 10,46
15 Brunei 0,5 7,47
16 Umman 0,5 7,47
17 Diğer 3,1 46,31
TOPLAM 100 1.493,40
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
49
Tablo 8.3. Faizsiz FinansVarlıklarına Göre İlk 10 Ülke (TKBB, 2016: 38).
Tablo 8.4.’de faizsiz finans varlıklarının 2015 yılsonu itibarıyla dağılımı
verilmiştir. 2015 yılı sonu itibarıyla faizsiz finans varlıklarının toplamı 2.003 milyar USD
olarak gerçekleşmiştir. Büyümenin temelini, 1.451 milyar USD ile faizsiz finans
varlıklarının %73’ünü temsil eden faizsiz bankacılık oluşturmuştur. Bunu sırasıyla, 342
milyar USD ve %17’lik payla sukuk, 106 milyar USD ve %5’lik payla diğer finansal
kurumlar, 66 milyar USD ve %3’lük payla faizsiz fonlar ve 38 milyar USD ve %2’lik
payla tekafül oluşturmuştur (TKBB, 2016: 36-37).
Tablo 8.4.Faizsiz Finans Varlık Dağılımı (TKBB, 2016: 38).
Ülkeler bazında bakıldığında, Malezya, BAE ve Pakistan dışındaki faizsiz
bankacılık sektöründe faaliyet gösteren bütün ülkelerde murabaha ürününün
kullanımının %50’nin üzerinde olduğu, İran ve Suudi Arabistan’da murabaha kullanım
oranı %90’ın üzerine çıkarken, İngiltere ve Bahreyn’de ise bu oran %50’nin üzerindedir.
Malezya ve BAE’de ise murabahanın yanı sıra leasing kullanımının da yüksek olduğu
görülmektedir. Türkiye’de ise katılım bankalarının aktiflerindeki ürünlerin dağılımına
baktığımızda murabaha ürününün kullanımı %90’ın üzerindedir (TKBB, 2015: 15).
Türkiye’de 1985 yılından itibaren kurulmaya başlayan katılım bankaları, ilk
yıllarda ortalama %20 oranında mudaraba esasına göre çalışırken, günümüzde bu oran
%1-2’lere kadar inmiştir. Bu yöntemde anaparanın dönüşü garanti altına alınamamakta
ve yüksek kar getirisi sağlanamamaktadır. Kayıtsız ekonomi ve sermayeyi kullanan
müşterilerin yeterli iş ve ticari ahlaka sahip olmamaları da yüksek kar getirisini
engelleyen sebepler arasında sıralanmaktadır (Bakkal, 2016: 10).
Dünyada ilk sukuk ihracı 1995 yılında Malezya’da Suudi İşadamı Abdullah Salih
Kemal tarafından gerçekleştirilmiş ve 350 milyon USD’lık tahvil ihraç edilmiştir. İlk
hazine ihracı da 2002yılında 600 milyon USD ile yine Malezya’da gerçekleşmiştir.
Malezya tek başına ihraçların % 70’den fazlasını gerçekleştirirken, Körfez ülkeleri,
Faizsiz Finans Varlık Dağılımı Dolar (Milyon) %
Faizsiz Bankacılık 1.451.087 73
Sukuk 341.923 17
Diğer Finansal Kurumlar 106.351 5
Faizsiz Fonlar 66.436 3
Tekafül 37.745 2
TOPLAM 2.003.542 100
Sıra Ülke Adı (Milyon USD) %
1 Suudi Arabistan 446.664 23,6
2 İran 434.420 22,9
3 Malezya 414.343 21,9
4 Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) 187.051 9,9
5 Katar 100.538 5,3
6 Kuveyt 100.367 5,3
7 Bahreyn 81.069 4,3
8 Türkiye 51.710 2,7
9 Endonezya 47.645 2,5
10 Bangladeş 26.192 1,4
TOPLAM 1.889.999 100
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
50
Endonezya ve Pakistan sukuk ihracında etkin diğer ülkeler olmuştur. Bu ihraçların % 80’
den fazlasını Hazine ihraçları teşkil etmiştir (Özeroğlu, 2014: 756).
Türkiye’de, sukuk piyasasının kuruluşundan bu yana geçen 7 yıl içinde ihraç
edilen sertifika tutarı 45 milyar TL’ye ulaşmıştır. Sukuk varlıkları güçlenen bir ivmeyle
büyümesini sürdürmektedir. Devam eden ve planlanan 3. Havalimanı, Kanal İstanbul gibi
geniş çaplı altyapı yatırımları için sukuk yoluyla finansman yöntemi çok önemli bir açılım
fırsatı sunabilecektir (TKBB-2016: 43)
2016 yılında çekirdek pazarlarda sukuk ihracı bir önceki yıla göre %26 oranında
artış göstermiştir. Körfez İşbirliği Konseyi üyeleri, Malezya, Endonezya, Pakistan ve
Türkiye’nin sukuk ihracının, 2015 yılında 32 milyar USD seviyesinden 2016 yılında 40
milyar USD’ye yükselmiştir. 2017 yılında ise yeni ihracatçı ülkelerin piyasaya girmesi
ve hacimlerinin artmasıyla bu ivmenin süreceği öngörülmektedir (TKBB-2016: 40).
Sukuk’un herbiri İslami esaslara dayandırılmış, mudaraba, murabaha, müşareke,
istisna ve icare sukuk olmak üzere değişik türleri olmakla birlikte, en çok bilinen ve
kullanım alanı bulunanı “icare sukuk”tur ve neredeyse dünya uygulamasının %50’sini
oluşturmaktadır. Özellikle proje finansmanına yönelik olarak uygulanan “İcare Sukuk”
temelde bir leasing işlemi olup, sukuk vadesinde kiralayana kiralanan varlığı satın alma
hakkı verilmiş bir finansman türüdür (Özeroğlu, 2014: 759).
8.3. İslami Finans Alanında Yaşanan Küresel Gelişmeler
Globalleşme ve küreselleşmenin giderek yaygınlaştığı günümüz dünyasında,
faizsiz finans ve katılım bankacılığı ile ilgili ciddi gelişmeler gözlenmektedir. Bu gelişim,
sadece müslüman toplumlarda değil aynı zamanda hristiyan toplumlarında da
yaşanmaktadır. 2008 yılında katolik dünyasının dini lideri Papa’nın; “Batı toplumu,
girdiği asalak kapitalizmin karanlık tünelinden, İslami bankacılık sistemi uygulamasına
geçerek çıkacaktır” şeklindeki sözleri kayda değerdir. Bu bağlamda, Vatikan’ın, yaşanan
finansal krizlerlerle birlikte, İslami bankacılık faaliyetlerini çok yakından takip ettiği
anlaşılmaktadır (Canbaz, 2015: 160).
Katılım bankacılığı ürünleri uluslararası finans dünyasının en hızlı büyüyen
alanlarından birisi olarak karşımıza çıkmakta, pazarda yer alan global oyuncuların sayısı
finansal ürünlerin çeşitliliği ve yatırım miktarları giderek artmaktadır. Katılım
bankacılığında bireysel bankacılık hizmeti veren kurumların ve yatırım fonlarının sayısı
artarken, geleneksel bankacılık hizmeti sunan çok sayıda batılı kurumlar da katılım
bankacılığı ürünlerini portföylerine katmaktadır. Son yıllarda başta Citigroup, Deutsche
Bank, HSBC, Lloyds TSB ve UBS olmak üzere geleneksel bankacılık hizmetlerini sunan
kurumlar da bu pazardan pay almaya başlamışlardır. Bu kurumların geleneksel bankacılık
ürünlerinin yanı sıra katılılım bankacılığına has finansal ürünleri de portföylerine dâhil
etmeleri veya katılım bankacılığı faaliyeti gösteren şubeler açmaları, dünyada bu alandaki
rekabetin giderek arttığını göstermektedir (TKBB, 2007: 8).
İslami finans ve bankacılık açısından dünyada önemli bir merkez olarak kabul
edilen Londra, Kuala Lumpur ve Körfez ülkelerinin yanısıra, İstanbul’un da son yıllarda
finansal merkez olması yolunda ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda, “İstanbul
Uluslararası Finans Merkezi” oluşturulması amacıyla Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)
tarafından 2009 yılında bir “Strateji Belgesi” hazırlanmıştır. Bu belgeye göre; merkezin
yararlanabileceği ürün ve hizmetlerden birisi “İslami Finans” olarak belirlenmiştir. Bu
nedenle de; Borsa İstanbul’da (BİST) son dönemde büyük ilgi gören İslami finansal
ürünler konusunda araştırma yapmak üzere Dünya Bankası ile birlikte “Küresel İslami
Finans Geliştirme Merkezi” kurulmuştur (Canbaz, 2015: 163-164).
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
51
Batı ülkelerindeki gelişmelerle birlikte, dünya ticaretinin yeni merkezi
konumunda bulunan Güneydoğu Asya’da da önemli gelişmeler görülmektedir. Özellikle
ekonomik ve uluslararası ilişkilerde kuvvet merkezinin, Atlantik’ten Avrasya’ya doğru
kaymasıyla birlikte, müslüman nüfusun yoğun olarak yaşadığı Endonezya ve Malezya,
bunun yanısıra Singapur gibi ticari ve finansal açıdan gelişmiş ülkelerde İslami finans ve
bankacılık faaliyetleri, kurumsallaşma ve uygulama açısından hızla yayılmaktadır.
Japonya, Güney Kore, Çin ve Hon Kong gibi diğer Asya ülkelerinde de durum pek farklı
değildir. Geleneksel bankacılığın neden olduğu küresel finansal krizler, İslami
bankacılığa olan ilgiyi her geçen gün artırmaktadır (Canbaz, 2016: 161-162).
Tablo 8.5.’de2013 yılı Ekim ayı verilerine göre; dünya genelinde İslami
bankacılık hizmetleri veren Müslüman olmayan ülkeler ve off-shore merkezleri ve
buralardaki banka sayıları gösterilmiştir.
Tablo 8.5. Batı Ülkelerindeki ve Off-Shore Merkezlerdeki İslami Banka Sayıları
(Çelik, 2016: 32)
Ülke Sayı
İngiltere 22
ABD 10
Avustralya 4
İsviçre 4
Fransa 3
Kanada 1
Cayman Adaları 1
Almanya 1
İrlanda 1
Lüksemburg 1
Rusya 1
TOPLAM 49
Tablo 8.6.’da İslami bankacılık ve finans sektörünün 2014 yılı ilk 6 aylık döneme
ait aktifler toplamı gösterilmiştir. IFSB’nin 2015 yılı küresel finans raporu
incelendiğinde; 2014 yılının ilk yarısı itibarıyla İslami finans toplam varlıklarının
1.868,1 milyar USD’ye ulaştığı görülmektedir. Bu varlıkların %79’u bankacılık
varlıklarından, %16’sı Sukuk’tan ve %4’lük kısmı ise Tekafül’den oluşmaktadır.
İslami fon varlıklarının yoğun olduğu ülkeler Asya ve Körfez Bölgeleri ülkeleridir.
Asya ülkelerinden Malezya ve Singapur, Körfez ülkelerinden ise Abu Dhabi, Bahreyn,
Dubai, Katar, Kuveyt ve Suudi Arabistan başı çekmektedir (Canbaz, 2016: 160).
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
52
Tablo 8.6. İslami Bankacılık ve Finans Sektörünün Küresel Toplam Aktifleri
(Milyar USD) (Canbaz, 2016: 160).
Günümüzde, dünyanın önde gelen finansal analistlerinin yapmış olduğu
değerlendirmelere göre; faizsiz bankacılık sisteminin önümüzdeki yıllarda çok daha hızlı
büyüyeceği tahmin edilmektedir. Bu büyüme İslam ülkeleri ile birlikte müslüman
olmayan diğer ülkeleri de kapsamaktadır. Müslüman olmayan diğer ülkelerdeki
büyümenin temelde iki nedeni bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, bu ülkelerdeki
müslüman nüfusun hızla artması, ikincisi ise fonlarını en karlı alanlarda değerlendirmek
isteyen uluslararası yatırımcıların faizsiz bankacılık ürünlerini karlı bir yatırım olarak
görmeleridir (TKBB, 2011: 30-31).
Dünya genelinde katılım bankacılığı sistemini en yaygın olarak uygulayan ülkeler
hiç kuşkusuz İslam ülkeleridir. Özellikle İran ve Pakistan sistemin tam anlamıyla
uygulandığı ülkelerdir. Katılım bankacılığının başlıca İslam ülkelerinde genel bankacılık
faaliyetleri içerisindeki oranı %20-%49 dolaylarında gerçekleşmektedir. 2019 yılında bu
oranın Suudi Arabistan için %70’lere çıkacağı tahmin edilmektedir. Geleneksel
bankacılık sistemi uygulamalarına göre iki kat daha fazla büyümenin gerçekleştiği
Malezya’da ise katılım bankacılığının mevduat tutarı toplamı 100 milyar USD’yi aşmış
durumdadır. Katar’da ise bankacılık hizmetlerinin %25’lik kısmını katılım bankacılığı
oluştururken bu oranın 2018 yılı sonunda %34 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir
(Çelik, 2015: 83).
Faizsiz finans sisteminin büyümesinde ve gelişmesinde Katar, Endonezya, Suudi
Arabistan, Malezya, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye Bahreyn, Kuveyt ve Pakistan’ın
önemli katkıları olmuştur. Sözkonusu ülkelere ait piyasalarda ise 2015-2020 yılları
arasında faizsiz bankaların toplam varlıklarının yıllık %14 büyüme kaydederek 1,8
Trilyon USD’ye ulaşacağı tahmin edilmektedir. 2020 yılı itibarıyla; faizsiz bankacılık
karının 30,3 milyar USD olacağı ve bunun 27,8 milyar USD’nin ise Katar, Endonezya,
Suudi Arabistan, Malezya, BAE, ve Türkiye’ye ait olacağı öngörülmektedir (Anaç ve
Kaya, 2017: 150).
İsviçre kökenli BankSarasin’in hazırlamış olduğu “İslami SermayeYönetim
Raporu”’na göre; son 30-40 yıliçinde müslümanların her alanda aktif durumageldiği
belirtilmiştir. Günümüzde ise müslümanlar önemli bir küresel güçolarak varlıklarını
hissettirmektedirler. Müslümanlar, sadece dini ve politik açıdan değil, aynızamanda
ekonomik açıdan da önemli birküresel güç haline gelmiş, uluslararası finans sektöründe
söz sahibi olmaya başlamışlardır. Bunun sebebi, Sarasin’e göre2010 yılı itibarıyla dünya
nüfusunun %23’ü Müslümanlardan oluşmaktadır. Bu, 112 ülkede1.9 milyar insanın
yaşadığı anlamına gelmektedir. Sarasin, 1.9 milyar insanın %43’ünün 25 yaşınaltında
bulunduğunu, bunun da dünya nüfusunun yaklaşık %10’una karşılık geldiğini, 2030
Bölge İslami
Bankacılık
Varlıkları
Sukuk İslami Fon
Varlıkları
Tekafül Toplam
Asya 203,8 188,4 23,2 3,9 419,3
Körfez Bölgeleri 564,2 95,5 33,5 9,0 702,2
Ortadoğu ve Kuzey
Afrika
633,7 0,1 0,3 7,7 641,8
Sahra –Altı Afrika 20,1 1,3 1,8 0,6 23,8
Diğerleri 54,4 9,4 17,0 0,3 81,1
Toplam 1.476,2 294,7 75,8 21,4 1.868,1
(%) 0,79 0,16 0,04 0,01 100
DÜNYADA KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
53
yılında ise Müslüman nüfusun %26’lık bir artışla yaklaşıkolarak 2.4 milyara ulaşacağı
tahmininiyapmaktadır. Rakamsal olarak bakıldığında,2010 yılındaki 1.9 milyar insan 300
milyon kadar artarak 2020 sonlarındabugünkü Amerika nüfusu ile eşitleneceği
öngörülmektedir (TKBB, 2011: 31).
2015 yılı itibarıyla, global faizsiz finans sisteminin toplam büyüklüğünün 2 trilyon
USDseviyesinde olduğu tahmin edilmektedir. Diğer taraftan faizsiz finans sisteminin çift
hanelibir büyüme hızı ile 2020 yılında 3,2 trilyon USD’lik bir hacme ulaşacağı
hesaplanmaktadır.
ICD Thomson Reuters Faizsiz Finans Gelişim 2015 yılı raporuna göre, faizsiz
bankacılığın 2015-2020 döneminde yıllık %11-12 seviyesinde büyüyeceğivefinansal
varlıkların 2,6 trilyon USD’ye ulaşacağıbeklenmektedir. Bu varlıklara, faizsiz fon,
tekafül, sukuk ve diğer faizsiz finansal kuruluşların kaydetmesi beklenen büyümeler de
eklendiğinde, toplam faizsiz finans sistemi varlıklarının 2020 itibarıyla 3,2 trilyon
USD’ye ulaşacağı öngörülmektedir. Bu durumda, 2020 yılında faizsiz finans varlıklarının
dağılımının %80’i faizsiz bankacılık, %12’si Sukuk, %1,4’ü Tekafül, %3,3’ü diğer
faizsiz finansal kuruluşlar ve %2,7’si ise faizsiz fonlardan oluşacağı öngörülmektedir
(TKBB, 2015: 38).
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
54
9. TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI
9.1. Özel Finans Kurumlarından Katılım Bankacılığına Geçiş ve Faizsiz
Bankacılığın Türkiye’de Kurumsallaşması
Faizin İslam dini’ne göre yasak olması, faiz konusunda hassasiyet gösteren
yatırımcıların bankacılık sisteminden uzak kalmalarına neden olmuş, ayrıca geleneksel
bankalara alternatif kurumların olmayışı da sözkonusu kesimlerin tasarruflarını altın,
döviz ve gayrimenkul gibi banka dışı alanlara kaydırmasına diğer bir deyişle finansal
piyasalar dışında kalan bu fonların atıl kalmasına yol açmıştır. Buna bağlı olarak,
faizsizlik prensibine göre işleyen, sermaye sahiplerinin tasarruflarını yatırımlara
dönüştürerek, finansal piyasalarda kullanımını sağlayan finansal kurumlar, İslam
ülkelerinde ve Türkiye’de kurulmaya başlanmıştır. Bu konuda ilk adım,1975 yılında
kurularak 1978 yılına kadar faaliyetlerini sürdüren Devlet Sanayi İşçi Yatırım
Bankası’nın (DESİYAB) kurulmasıdır. Bu bankanın sağlamış olduğu tecrübeler
sayesinde ulusal ve uluslararası düzeyde ekonomik ve siyasi gelişmelere paralel olarak
Türkiye’de faizsiz bankacılık sistemi ile ilgili adımlar atılmaya başlanmıştır (Bulut ve Er,
2012: 24-25).
16.12.1983 tarih ve 83/7506 sayılı kararname ile faizsiz bankacılık
uygulamalarına zemin hazırlanmıştır. Dünyada bu tür bankalara “İslami Banka”
denilirken, Türkiye’de bu isim ÖFKolarak belirlenmiştir. Kararnamenin birinci maddesi
ÖFK’ların kuruluş, organ, faaliyet ve tasfiyesi ile ilgili esasları belirleme yetkisini
TCMB’nin görüşü alınarak Başbakanlığa vermiştir. 1984 yılında Başbakanlık Hazine ve
Dış Ticaret Müsteşarlığı (HDTM) 25.12.1984 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan bir
tebliğ ile özel finans kurumlarının faaliyete geçebilmesi için gerekli beyannamenin
içeriğinin belirlenmesi, cari hesaplara ilişkin düzenlemenin yapılması, kar ve zarara
katılım hesaplarında toplanan fonların tabi olacağı esasların belirlenmesi gibi konularda
TCMB’yi yetkilendirmiştir. ÖFK’ların hukuki statüsü ise 25.02.1985 tarihinde18323
sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan tebliğ ile tamamlanmıştır (Özsoy, 2012: 83).
1983 yılında ÖFK’lar ile ilgili düzenlemelerin yürürlüğe girmesiyle birlikte; 1984
yılında Faisal Finans Kurumu A.Ş. ve Albaraka Türk Özel Finans Kurumu A.Ş.
kurulmuştur Yabancı sermaye ağırlıklı bu iki kurum bankacılık faaliyetlerine 1985
yılında başlamışlardır. 1989 yılında Kuveyt Türk Evkaf Finans Kurumu A.Ş.,1991 yılında
ilk yerli sermayeli faizsiz özel finans kurumu olan Anadolu Finans Kurumu, 1995 yılında
İhlas Finans Kurumu ve son olarak da 1996 yılında Asya Finans Kurumu A.Ş.
kurulmuştur. Şubat 2001’ de yaşanan ekonomik krizlerin ardından İhlas Finans
Kurumunun işlem yapma yetkisi iptal edilerek tasfiyesine karar verilmiştir (Oğuz,
2016:229).
18.06.1999 tarihinde kabul edilen 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile birlikte
ÖFK’lar Bankalar Kanunu kapsamına alınmış ve ilgili tebliğler yürürlükten kaldırılmıştır.
4389 sayılı Kanun’da değişiklik yapan 17.12.1999 tarih ve 4491 sayılı Kanun’un 3.
maddesinin (a) ve (b) fıkralarında, ÖFK’ların 7. ve 9. madde hükümlerine uyum ve tasfiye
sürecine değinilerek, yeni düzenleme yapılıncaya kadar Bankalar Kanunu’na aykırı
olmayan yürürlükten kaldırılan hükümlerin uygulanmasına devam edileceği belirtilmiştir.
20.06.2001 tarihinde 4684 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikle de Özel Finans Kurumları
Birliği (ÖFKB)’nın oluşturulması ve ortak bir sigorta sistemi kurulması
kararlaştırılmıştır. 19.10.2005 tarihinde çıkarılan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre
ÖFK’ların ismi “Katılım Bankaları” olarak değiştirilmiş, “Özel Finans Kurumları
Birliği”’nin adı da “Türkiye Katılım Bankaları Birliği” olarak değiştirilmesi
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
55
öngörülmüştür. Yeni Kanuna göre ise ÖFK’lar tarafından oluşturulan Güvence Fonu’ da
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu olarak değiştirilmiştir (Günal, 2007: 150).
9.2. Katılım Bankacılığının Çalışma Esasları
Dünya genelinde faizsiz bankacılık olarak adlandırılan ve aynı zamanda
geleneksel bankacılık hizmetlerini de sunan katılım bankalarının temel hareket alanını
İslami kurallar belirlemektedir. İslam dininin belirlemiş olduğu ölçüler temel olmak
üzere, özelde de İslami Finansal Kuruluşlar Muhasebe ve Denetim Organizasyonu ve
İslami Finansal Hizmetler Kurulu tarafından belirlenen standartlara, bu kurumların
uyması zorunlu hale getirilmiştir. Çünkü; bu bankaların temel cazibe nedeni İslami
Kurallar çerçevesinde bankacılık faaliyetlerinin yürütülmesidir (Çelik, 2016: 37).
Katılım Bankacılığı’nın çalışma esasları şu şekilde özetlenebilir:
Faizin Yasak Olması
Katılım Bankaları, İslam dininin değerleri ve inançlar sistemi ile uyumlu olarak,
geleneksel yönetim ve risk yönetimi ilkelerine uygun olarak, şeriatın dayalı olduğu
kurallara göre yönetilen, faizsiz çalışma prensibine göre faaliyetlerini sürdüren finansal
kuruluşlar olduğundan, İslam dininin ilkelerine uyum gösterecek şekilde sektör içerisinde
faaliyetlerini sürdürmekte, ayrıca etkin ve rekabetçi bankacılık, yatırım, ticaretin
finansmanı ile ticari ve gayrimenkul finansal hizmetleri sunan bir yapıya sahip
bulunmaktadır (Ayrıçay vd., 2013: 121).
Riskin Paylaşılması
Katılım bankalarının kullanmış olduğu finansman araçlarının temel özelliği,
önceden belirlenmiş bir kazancın olmaması nedeniyle karşılaşılacak olan kar veya zarar
durumuna göre, kazancın ve riskin adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamaktır.
Faaliyet Alanlarının Belirli Olması
Katılım Bankaları, İslam Dini’nin uygun gördüğü faaliyet alanlarında işlem
yapmaktadırlar. Alkol, domuz ürünleri, kumarhane ürünleri gibi İslam ahlak ve
kurallarına uygun olmayan ürünlerin üretimi, ticareti ve bu işle uğraşan kişilere her ne
şekilde olursa olsun finansman sağlanması yasaktır. Bu nedenlerden dolayı, katılım
bankaları belirli alanlarda faaliyette bulunurlar.
Spekülasyonun Yasak Olması
Spekülatif işlemler, ekonomiye herhangi bir değer katmadığı gibi, ekonomik
dengesizlikleri artıran bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Spekülasyon amacıyla
yapılan işlemler sonucunda, parasal güce sahip olan kişiler servetlerini artırmakta,
ekonomik açıdan zayıf olan kişiler de daha zayıf hale gelebilmektedirler. Bu nedenle
türev finans ürünlerinin işlem gördüğü piyasalarda aşırı belirsizlik ve spekülatif işlemler
yoğunlukta olduğundan, sözkonusu bankalar bu araçlara yatırım yapmamaktadırlar
(Babuşçu ve Hazar, 2017: 178).
9.3. Katılım Bankaları ile Geleneksel Bankalar Arasındaki Farklar
Katılım bankacılığı hakkında kamuoyunun yeterli bilgiye sahip olmaması,
sektörün gelişimi önündeki en büyük engellerden birisidir. Bu durum algı sorunlarını da
beraberinde getirmektedir. Katılım bankacılığı ile geleneksel bankacılık arasındaki bazı
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
56
benzerlikler, kamuoyunda ikisi arasında hiçbir fark olmadığı veya katılım bankacılığında
kar payının aslında örtülü bir faiz olduğu şeklinde yanlış anlaşılmalara neden olmaktadır
(TKBB, 2015: 4).
Katılım bankacılığı ile geleneksel bankacılık arasında bir takım benzerliklerin
olması gayet doğaldır. Çünkü her ikisinde de tasarruflar ve yatırımlar arasında bir aracılık
görevini yerine getirme durumu sözkonusudur. Bankalar toplamış oldukları tasarrufları,
ihtiyacı olan sanayici, tüccar, esnaf ve tüketicilere kredi olarak kullandırırken, kredi kartı,
havale, EFT, çek, otomatik ödeme, teminat mektubu ve kambiyo işlemleri gibi ekonomik
ve sosyal hayatı kolaylaştıran diğer hizmetleri de sunmaktadır (TKBB, 2015:4).
Faizsiz bankacılık ilk bakışta geleneksel bankacılık sistemine göre daha riskli
görünmesine karşılık, yatırım kararları verilirken yapılacak fizibilite çalışmaları,
yatırımların çeşitlendirilmesi ve bunun sonucunda risklerin dağıtılması ve uygun bir
ekonomik model kullanılarak gelecekteki projeksiyonları öngörülmekte ve ortaya
çıkabilecek riskler asgari düzeye indirilmektedir (Güngör, 2015: 24).
Tablo 9.1.’de geleneksel bankalar ile katılım bankaları arasındaki işlevsel
farklılıklara ilişkin değerlendirmeler gösterilmiştir.
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
57
Tablo 9.1. Katılım Bankaları ile Geleneksel Bankalar Arasındaki İşlevsel
Farklılıklar (Çelik, 2016: 34)
NİTELİK KATILIM BANKALARI GELENEKSEL BANKALAR
Çalışma Teknikleri
Kar-zarara katılma ve karşılıklı ortaklık
esası geçerlidir.
Fon toplama ve kullandırımlarında faiz esası
geçerlidir.
Paranın İşlevleri Para ticari bir meta değildir. Para ticari bir ürün olarak değerlendirilir.
Fon Tedariki
-Kişilere ait cari hesap ve katılma hesabı
adı altında fon sahiplerinden fon
sağlanmaktadır.
-Libor sistemi bu bankalar için
geçerli değildir. Fakat uluslararası
işlemlerle katılma hesapları yoluyla
kaynak temin edilebilmektedir.
-Mevduat ve ticari hesaplarda önceden
belirlenmiş faiz oranı üzerinden fon temin
edilmektedir.
-İhtiyaç duyulan nakit para, Libor+2-3 ile
karşılanabilmektedir.
Fon Arzı
-Fonlar nakit olarak
kullandırılmamaktadır.
-Fonlar proje karşılığı sunulmaktadır.
-Uzun vadeli yatırımlar için fonların
kullandırılması sözkonusudur.
-Fonlar nakit olarak kullandırılmaktadır.
Üretim dışındaki alanlarda da fon kullanımı
sözkonusudur (Devlet Tahvili, Hazine
Bonosu gibi).
-Fon kullanımları kısa vadelidir.
-Kredibilite derecesi dikkate alınır.
Finansal Kiralama
-İşletmelere finansal kiralama yöntemi ile
doğrudan fon kullanımı sağlanır.
-Finansal kiralama konusunda yetkili
değildirler. Ancak bu alanda faaliyet
gösterecek bir şirket kurabilirler.
Müşterilerin
Taşıdıkları Risk ve
Sisteme Olan Güven
Kar ve zarar ortaklığında risk peşin olarak
kabul edilir, güven esası geçerli olup,
projenin uygulanabilirliği ve karlılığı
önemlidir.
Faiz garantisi olduğu için risk sözkonusu
değildir. Güvenin temelini ise müşteriden
alınacak teminatlar oluşturur (Menkul
Rehni, Gayrimenkul İpoteği gibi)
Fon Arzının
Müşterilere
Yüklediği Maliyet
Banka müştersinin ödeyeceği meblağ
bellidir ve sonradan şartlara göre
değişmez.
Kredi maliyetlerinin farklı finansal araçlara
endekslenmesi sözkonusu olabildiği için
kredi maliyetleri değişebilir.
Fonlardan
Kaynaklanan
Bankaya Ait
Maliyetler
Şahsi cari hesaplar için herhangi bir
maliyet sözkonusu değildir. Katılım hesap
sahibine herhangi bir gelir garantisi
sunulmamaktadır.
Nakit hesaplar için bankaya bir maliyet
sözkonusudur.
Yer Aldığı
Ekonomik Ağ
İslami ekonomik sistemin verilerine göre
faaliyetlerini yönlendirirler.
Kapitalizmin verilerine göre faaliyetlerini
yönlendirirler.
Müşteri Değerleme
Kriterleri
Proje esaslı bir değerleme sözkonusudur. Müşterinin varlık yapılanması değerlemede
odak noktasıdır.
Müşterinin
Beklentisi
Hesabı olanlara karın %80’lik kısmı
dağıtılır. Sistem gereği zarar varsa da o da
hesap sahiplerine dağıtılır.
Hesap sahiplerine önceden belirlenmiş
oranlarda mutlak surette faiz dağıtılır.
Sistemde Kullanılan
Finansal Araçlar
Faizsizlik esasına uygun finansal araçlar
sistemde kullanılır.
Getirisi olan her türlü finansal araç sistemde
kullanılır.
Genel İktisadi
Hayata Etkisi
-Ekonomi kayıt altına alınacağı için
devletin vergi gelirleri artacaktır.
-Kullandırılan fonlar reel ekonominin
canlanmasını sağlayacağı için
ekonominin farklı alanlarında bir
hareketlilik görülecektir.
-Teminat esaslı olduğu için kayıtlı faaliyetler
takip edilmez.
-Reel ekonomi ile birlikte para piyasasında
da rol aldığı için ekonomiye direkt etkileri
görülmez.
Sosyo-Kültürel
Değerlemesi
Dini inançları gereği atıl duran fonların
finansal sistemde bulunmasının yolu bu
bankacılık sistemi ile gerçekleşmektedir.
Kapitalist sistemin en önemli gelir kaynağı
olan faiz, bu finansal kurumu ayakta
tutmaktadır.
Mal ve Hizmet
Piyasasına Katkısı
Toplanan fonlar faizsiz yöntemle ticari ve
sınai alanlarda değerlendirilmektedir.
Toplanan fonlar reel ve para piyasalarında
değerlendirilmektedir.
Üstlenilen Risk
Müşterilerle banka arasında ticari bir ilişki
olduğundan ortam daima riskli bir yapıya
sahiptir.
Gerek banka, gerekse de müşteri açısından
risk faizle ortadan kaldırılmıştır. Sadece
kredilerin geri dönmemesi ve takibi riski
vardır.
Getiri Dağıtımı
Faaliyetlerden ne kadar geliri elde edilirse
o kadarı dağıtılır. Bu konuda kanunen bir
sınırlama sözkonusu değildir
Bankacılık uygulamalarında devlet
tarafından faiz düzenlemelerine gidildiği
için sınırlamalar olabilmektedir.
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
58
9.4. Türkiye’de Faaliyet Gösteren Katılım Bankaları
Türkiye’de 2005 yılına kadar ÖFK olarak nitelendirilen finansman kurumları,
19.10.2005 tarih ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile Katılım Bankaları olarak anılmaya
başlanmışlardır. İlk olarak 1984 yılında başlayan faizsiz bankacılık sürecinde; finansal
kuruluşlardan bazıları ad değiştirmiş veya başka bir finansal kuruluş ile birleşmiş,
bazılarıda TMSF’ye devredilmişlerdir. Günümüzde faaliyetlerini sürdürmekte olan,
kamu ve özel sermayeli olmak üzere 5 adet katılım bankası faaliyetlerini sürdürmektedir.
9.4.1. Kamu Sermayeli Katılım Bankaları
Türkiye’de kamu sermayesiyle kurulan 2 banka bulunmaktadır. Bu bankalar;
Ziraat Katılım Bankası A.Ş. ve Vakıf Katılım Bankası A.Ş.’dir.
9.4.1.1. Ziraat Katılım Bankası A.Ş.
Ziraat Katılım Bankası A.Ş.; tamamı T.C. Hazinesi tarafından ödenmiş 675milyon
TL sermayesi ile BDDK’nın 15/10/2014 tarih ve 29146 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan 10/10/2014 tarih ve 6046 sayılı izniyle kurulmuş, BDDK’nın 14/05/2015
tarih ve 29355 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 12/05/2015 tarih, 6302 sayılı kararı ile
faaliyet izni almıştır. Bankanın sermayesi 24/05/2016 tarih ve 9081 sayılı Resmi
Gazetede yayımladığı haliyle 72milyon TL artırılarak, ödenmiş sermayesi toplam
747milyon TL'yeulaşmıştır (http://www.ziraatkatilim.com.tr, 23.05.2017).
Ziraat Katılım Bankası A.Ş. 31.07.2017 tarihi itibarıyla 48 şubesi ile müşterilerine
hizmet vermeye devam etmektedir (http://www.tkbb.org.tr, 31.07.2017).
Bilanço büyüklüğü, Mart 2017 itibarıyla 9 milyar TL’yi aşan Ziraat Katılım
Bankası A.Ş.’nin nakdi ve gayrinakdi olarak ekonomiye sağladığı toplam finansman ise
11 milyar TL seviyesindedir. Cari ve katılma hesabı olarak toplanan fon tutarında 6,5
milyar TL seviyesini aşarak, yurt dışı fonların ağırlıkta olduğu fon dışı kaynaklardan da
1,5 milyar TL olmak üzere toplamda 8 milyar TL tutarında kaynak sağlanmıştır. Bu
gelişmeler sonucunda, Ziraat Katılım Bankası A.Ş.’nin katılım bankacılığındaki pazar
payışu an için %7 seviyesine yükselmiş bulunmaktadır. 2017 yılının ilk çeyreğinde 25
milyon TL seviyesinde net kar elde eden Ziraat Katılım Bankası A.Ş. varlık kiralama
şirketi aracılığıyla yurt içi piyasalarda toplamda 500 milyon TL tutarında sukuk ihracı
hacmine ulaşmıştır (Arslan, 2017: 18).
9.4.1.2. Vakıf Katılım Bankası A.Ş.
Vakıf Katılım Bankası A.Ş.; tamamı T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü,
Bayezid Han-ı Sani (II.Bayezid) Vakfı, Mahmut Han-ı Evvel Bin Mustafa Han
(I.Mahmut) Vakfı, Mahmut Han-ı Sani Bin Abdulhamit Han-Evvel (II.Mahmut) Vakfı ve
Murat Paşa Bin Abdusselam (Murat Paşa) Vakfı tarafından ödenmiş 805milyon TL
sermayesi ile BDDK’nın 03.03.2015 tarih ve 29284 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan,
27.02.2015 tarih 6205 sayılı kuruluş izniyle 25.06.2015 tarihinde bir anonim şirket olarak
kurulmuş, 17.02.2016 tarihinde BDDK’dan faaliyet izni almıştır
(https://www.vakifkatilim.com.tr, 23.05.2017).
Vakıf Katılım Bankası A.Ş. 31.07.2017 tarihi itibarıyla 44 şubesi ile müşterilerine
hizmet vermeye devam etmektedir (http://www.tkbb.org.tr, 31.07.2017).
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
59
Vakıf Katılım, 2017’nin ilk 3 ayında toplam 25 milyon TL net kara ulaşırken, aynı
dönemde 3,78 milyar TL nakdi, 2,14 milyar TL gayrı nakdi olmak üzere ekonomiye
toplam 5,92 milyar TL’lik önemli bir destek sağlamıştır. 2017 yılı ilk çeyreğinde 4,43
milyar TL fon toplayan ve 3,79 milyar TL nakdi fon kullandıran Vakıf Katılım, aktif
büyüklükte 2016 yılına göre %27’lik bir büyüme yakalamış, kuruluşunun birinci yılı
dolmadan 30 şube hedefini yakalayan Vakıf Katılım, toplam 44 şubeye ulaşarak şube
ağını genişletmiştir (Katılım Finans, 2017: 15).
9.4.2. Özel Sermayeli Katılım Bankaları
Türkiye’de özel sermaye ile kurulan 3 banka bulunmaktadır. Bu bankalar;
Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş., Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. ve Türkiye
Finans Katılım Bankası A.Ş.’dir.
9.4.2.1. Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş.
Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş., faizsiz bankacılığın Türkiye'deki öncü
kuruluşu olarak 1984'te kurulmuş ve 1985'te aktif olarak hizmet vermeye başlamıştır.
Ortadoğu'nun güçlü sermaye grupları Albaraka Bankacılık Grubu (ABG), İKB ve Türk
ekonomisine otuz yılı aşkın bir süre hizmet veren yerli bir sanayi grubunun öncülüğünde
kurulan Albaraka Türk Katılım Bankası, Türkiye'deki faaliyetlerini 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu'na uygun olarak sürdürmeye devam etmektedir.
Albaraka’nın 31.03.2017itibarıyla ortaklık yapısında; yabancı ortakların payı
%66, yerli ortakların payı %9,07, halka açık olan pay ise %24,93’ olup, ödenmiş
sermayesi 900milyon TL’dir (https://www.albaraka.com.tr, 23.05.2017).
Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 31.07.2017 tarihi itibarıyla 213 şubesi ile
müşterilerine hizmet vermeye devam etmektedir (http://www.tkbb.org.tr, 31.07.2017).
2016 yılında yatırımcılarına yönelik ürün çeşitlendirme çalışmaları kapsamında
yurtiçi Kira Sertifikası ihraçlarına başlayan Albaraka Türk, 2016 yılının; Nisan, Haziran,
Ekim ve Aralık aylarında yatırımcılara yönelik ortalama 179 gün vadeli toplam 4 adet
kira sertifikası ihracı gercekleştirmiştir. İhraçlar, Finans Yatırım Menkul Değerler A.Ş.
aracılığıyla, SPK’dan alınan 1 milyar TL’lik üst tavan onayı kapsamında, Bereket Varlık
Kiralama Şirketi tarafından Yönetim Sözleşmesi’ne dayalı olarak tamamlanmıştır. Yeni
yatırım bankacılığı uygulamalarını başarıyla hayata geçiren Albaraka Türk, aynı zamanda
yatırımcı tabanını genişletmeye devam etmektedir. Planlarına uygun olarak yatırım
bankacılığı uygulamalarıyla çok çeşitli yatırımcı kitlesine ulaşan Albaraka Türk, hem
2016 yılında gerçekleştirdiği ihraçlarda, hem de 31 Mart 2017 tarihli kira sertifikası
(sukuk) ihracında bankalar, portföy yönetim şirketleri, yatırım şirketleri, sigorta ve
emeklilik fonlarının yanı sıra nitelikli yatırımcı olan bireysel müşterilerin de ilgisini
çekmektedir. Albaraka Türk, yatırımcılarına yönelik farklı çözümlerinin başarısını
özellikle son gerçekleştirilen kira sertifikası (sukuk) ihracı ile yeniden ortaya koymuştur.
İhraç için planlanan nominal tutar 100 milyon TL iken, 31 Mart 2017 tarihinde 179 gün
vadeli ihraç 110 milyon TL olarak gerçekleşmiştir (Katılım Finans, 2017: 18).
9.4.2.2. Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş.
Kuveyt Türk’ün temelleri, Kuveyt merkezli Kuwait Finance House’un 1989
yılında Türkiye pazarına girmesiyle atılmıştır. TCMB’nin 28 Şubat 1989 tarihli izniyle
ve “Kuveyt Türk Evkaf Finans Kurumu A.Ş.” ünvanıyla, 31 Mart 1989 tarihinde ÖFK
statüsünde faaliyete başlayan banka, 1999 yılından itibaren diğer özel finans kurumlarıyla
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
60
beraber 4389 sayılı Bankacılık Kanunu’na tabi olarak hizmet vermeye başlamış, 2006
yılında ise halen kullanmakta olduğu Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş., Kuveyt Türk
adını almıştır.
Banka’nın hisselerinin %62,24’ü Kuveyt Finans Kurumu’na, %18,72’si Vakıflar
Genel Müdürlüğü’ne, %9’u Kuveyt Devlet Sosyal Güvenlik Kuruluşu’na, %9’u İKB’ye,
geriye kalan %1,04’lük kısmı ise diğer gerçek ve tüzel kişilere aittir. Güçlü sermaye
yapısı ve dinamik kurumsal yönetim anlayışıyla ön plana çıkan Kuveyt Türk, 2016
yılsonu itibarıyla 2,8 milyar TL düzeyinde ödenmiş sermayeye sahiptir. Banka’nın
konsolide olmayan aktif toplamı 2016 yılında 48 milyar TL’ye ulaşmıştır. Kuveyt Türk,
2016 yılsonu itibarıyla 3,9 milyar TL düzeyinde öz kaynak büyüklüğüne sahiptir.Türkiye
geneline yayılan 386 şubesi aracılığıyla çok sayıda finansal ürün ve hizmeti etkin bir
biçimde müşterileriyle buluşturan Kuveyt Türk, 2016 yılsonuitibarıyla5.588 çalışana
sahiptir (https://www.kuveytturk.com.tr, 23.05.2017).
Kuveyt Türk Katılım BankasıA.Ş. 31.07.2017 tarihi itibarıyla 388 şubesi ile
müşterilerine hizmet vermeye devam etmektedir (http://www.tkbb.org.tr,31.07.2017).
Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. 2016 yılı net karını bir önceki yıla göre %21,9
artışla 542 milyon TL’ye çıkarmış olup, 2 milyar 790 milyon TL olan sermayenin 3
milyar 100 milyon TL’ye çıkarılmasına ve 310 milyon TL’lik bu artışın 2016 yılı
karından karşılanarak ortaklara hisseleri oranında bedelsiz hisse verilmesine karar
verilmiştir. Kuveyt Türk Katılım Bankası, toplam 4,7 milyar TL ile Türkiye’nin en büyük
sukuk ihraç eden finansman kurumuünvanını elinde bulundurmaktadır (Katılım Finans,
2017: 17).
Kuveyt Turk, Kuveyt Türk Katılım Bankası Kira Sertifikaları Varlık Kiralama
A.Ş. tarafından 11 Nisan’da talep toplamaya başladığı, 177 gün vadeli 150 milyon TL
tutarında kira sertifikası ihracını başarılı bir şekilde tamamlamıştır. Kuveyt Türk Katılım
Bankası Kira Sertifikaları Varlık Kiralama AŞ’nin devraldığı varlıklardan elde edilen
gelirlerin bir kısmı anapara ile birlikte sertifika sahiplerine 6 Ekim 2017’de dağıtılmıştır.
Yıllık brüt%11,50 kira getirisi olan kira sertifikalarının yakın tarihte gerçekleşen benzer
vadeli kira sertifikası ihraçlarından daha düşük maliyetli olması ve ihraç için 206 milyon
TL talep gelmesi, bir önceki ihraçlarda olduğu gibi yatırımcıların güvenini
göstermektedir (Katılım Finans, 2017: 19).
9.4.2.3. Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş.
The National Commercial Bank (NCB)’nin %67,03’lük hissesiyle ana ortağı
olduğu Türkiye Finans Katılım Bankası, Türkiye’nin 2005 yılından bu yana güçlü
sermaye yapısı ve vizyonuyla faaliyet gösteren köklü katılım bankalarından birisidir.
Türkiye Finans; %100 yerli sermayeli ilk özel finans kurumu olarak 1991 yılında
kurulan Anadolu Finans ile 1985-2001 yılları arasında Faisal Finans Kurumu adıyla
katılım bankacılığı hizmeti sunan Family Finans’ın 2005 yılında güçlerini
birleştirmesiyle kurulmuştur. Birleşmeyi takiben yeni ve güçlü bir kurumsal kimliğe
kavuşan banka, hedef kitlesi giderek genişleyen katılım bankacılığına yeni bir soluk
getirmiştir. 2008 yılında, NCB tarafından çoğunlukhissesi satın alınan Türkiye Finans
Katılım Bankası, bu tarihten sonra değişim ve atılım dönemine girmiştir. 5 ülkede
yatırımları bulunan, Suudi Arabistan’ın ilk ve en büyük bankası NCB’nin%67,03 hisse
ile hakim ortağı olduğu Türkiye Finans Katılım Bankası, katılım bankacılığı sektörünün
öncü bankalarından birisidir (https://www.turkiyefinans.com.tr, 23.05.2017).
Türkiye Finans Katılım BankasıA.Ş. 31.07.2017 tarihi itibarıyla 286 şubesi ile
müşterilerine hizmet vermeye devam etmektedir (http://www.tkbb.org.tr, 31.07.2017).
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
61
Türkiye Finansistikrarlı performansını yılın ilk çeyreğinde de sürdürmüş olup,
2017 yılının ilk 3 ayına ilişkin finansal verilerine göre; bankanın, Mart sonu itibarıyla
karı, 91.4 milyon TL’ye ulaşırken, aktif büyüklüğü ise 38.8 milyar TL olarak
gerçekleşmiştir. Açıklanan finansal verilere göre 2017 yılının ilk 3 ayında bankanın
toplam özkaynakları, geçen yılın aynı dönemine göre %9’luk bir artışla 3.7 milyar TL’ye
ulaşırken, özkaynak karlılığı da %9,83 olmuştur. Türkiye Finans Katılım Bankası’nın
2016’nın ilk çeyreğinde %13,35 olan sermaye yeterlilik rasyosu, bu yılın ilk çeyreğinde
%15,99’a çıkmış, 2017 yılının ilk çeyreğinde toplanan fonların tutarı 20.4 milyar TL
olarak gerçekleşirken aynı dönemde kiralama işlemlerinden alacaklar dahil kullandırılan
fonlar ise 26.2 milyar TL olmuştur. Kar payı gelirlerinin 695.3 milyon TL’ye ulaştığı
bankada, kar payı gideri ise 352.2 milyon TL, bankanın net kar payı gelirleri ise 343.2
milyon TL’ye ulaşmıştır
Türkiye Finans, iştiraki Türkiye Finans Varlık Kiralama AŞ’nin 18 Nisan 2017
tarihinde yurt içi piyasada ihraç ettiği 80 milyon TL tutarlıve 178 gün vadeli yeni kira
sertifikası ihracını başarıyla tamamlamıştır. İhraç, Sermaye Piyasası Kurulu’ndan alınan
2 milyar TL’lik üst tavan onayı kapsamında, Oyak Yatırım Menkul Değerler A.Ş.
aracılığıyla yönetim sözleşmesine dayalı olarak gerçekleştirilmiştir (Katılım Finans,
2017: 15).
Tablo 9.2.’de Türkiye’de faaliyet gösteren katılım bankalarının kuruluş ve sermaye
yapıları verilmiştir.
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
62
Tablo 9.2. Türkiye’de Faaliyet Gösteren Katılım Bankalarının Kuruluş ve Sermaye
Yapıları (Pehlivan, 2016: 306).
Tablo 9.3.’de bugüne kadar Türkiye’de kurulan katılım bankalarının kuruluş yılları
ve faaliyet durumları gösterilmiştir.
Ticari Ünvanı Kuruluş
Yılı
Sermaye Yapısı
Türkiye Finans Katılım Bankası
A.Ş.
1984 Faisal Finans ünvanıyla 1984 yılında
kurulmuştur. Şirket hisselerinin sahibi olan Dar
Al-Maal Al-İslami S.S. Grubu 1998’de hisselerini
İsviçre’deki Olfo S.A. şirketine devretmiştir.
2001’de hisselerinin %38,82’si Ülker Grubu
tarafından alınmış ve ünvanı Family Finans
Kurumu olarak değiştirilmiştir. 1991 yılında
faaliyete başlayan Anadolu Finans Kurumu ile
2005 yılında birleşerek Türkiye Finans katılım
bankası ünvanını almıştır. Banka sermayesinin
%60’ı 2008 yılında Suudi Arabistan’ın en büyük
bankası olan The National Commercial Bank
tarafından satın alınmıştır.
Albaraka Türk Katılım Bankası
A.Ş.
1985 Banka sermayesinin %66’sı yabancı ortaklara
(çoğunluğu Orta Doğu merkezli Albaraka
Bankacılık Grubuna), %9,20’si ise diğer ortaklara
ait olup, yaklaşık %25’i halka açıktır.
Kuveyt Türk Katılım Bankası
A.Ş.
1989 1989 yılında ÖFK olarak kurulmuş, 1999 yılında
ise ünvanı Kuveyt Türk Katılım Bankası olarak
değişmiştir. Banka sermayesinin %62,24’ü
Kuwait Finance House KSC’ye, %18,72’si
Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne, %9’u İslam
Kalkınma Bankası’na, %9’u Kuveyt Sosyal
Güvenlik Kamu Kuruluşu’na ve %1,04’ü ise diğer
ortaklara aittir.
Ziraat Katılım Bankası A.Ş. 2015 Tamamı T.C. Hazinesi tarafından ödenmiş
675.000.000.TL sermaye ile BDDK’nın
10/10/2014 tarih ve 6046 sayılı izniyle kurulmuş,
12/05/2015 tarih ve 6302 sayılı kararı ile faaliyet
izni almıştır.
Vakıf Katılım Bankası A.Ş. 2016 Tamamı T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel
Müdürlüğü, Bayezid Han-ı Sani (II. Bayezid)
Vakfı, Mahmut Han-ı Evvel Bin Mustafa Han
(I.Mahmut) Vakfı, Mahmut Han-ı Sani Bin
Abdulhamithan-Evvel (II. Mahmut) Vakfı ve
Murat Paşa Bin Abdusselam (Murat Paşa) Vakfı
tarafından ödenmiş 805.000.000 TL sermaye ile
BDDK’nın 27.02.2015 tarihli kuruluş izniyle
25.06.2015 tarihinde kurulmuş ve 17.02.2016
tarihinde ise faaliyet izni almıştır.
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
63
Tablo 9.3. Türkiye’deki Katılım Bankalarının Kronolojisi (Değişik kaynaklardan
derlenmiştir).
Banka Adı Kuruluş Yılı Faaliyet Durumu
Faisal Finans Kurumu 1984 2005-Tasfiye
Al-Baraka Türk Katılım Bankası A.Ş. 1984 Devam Ediyor
Faysal Finans 1985 2005-Tasfiye
Family Finans 1985 2005-Tasfiye
Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. 1989 Devam Ediyor
Anadolu Finans Kurumu 1991 2005-Tasfiye
İhlas Finans Kurumu 1995 2001-Tasfiye
Asya Finans Kurumu A.Ş. 1996 2016-Tasfiye
Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş. 2005 Devam Ediyor
Ziraat Katılım Bankası A.Ş. 2014 Devam Ediyor
Vakıf Katılım Bankası A.Ş. 2015 Devam Ediyor
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
64
9.5. Katılım Bankalarının Türk Ekonomisine Getirdiği Yenilikler
9.5.1. Kaynak İsrafını Önlemek
Katılım bankaları, ticaret ve sanayi kesimine nakit kredileri plase etme yerine,
yasal mevzuatın öngördüğü yöntemleri kullanarak finansman desteği sağlamaktadır.
Katılım bankaları, bu finansman teknikleri yoluyla sadece üretime ve katma değer
oluşturan üretken sınai, ticari ve sabit sermaye yatırımları şeklinde reel ekonomiye
fonlarını kullandırmaktadır. Kullandırılan fonların spekülatif işlemler yerine üretim ve
ticaret alanlarında kullandırılması, fonların geri dönmeme riskini azaltmaktadır.
Geleneksel bankacılıkta tahsil edilemeyen alacaklar diğer bir deyişle sorunlu krediler ile
karşılaşma oranının bir hayli düşük olması, katılım bankalarının kullandırdığı fonlarda
kaynak israfının söz konusu olmaması sonucunu doğurmaktadır (Aras ve Öztürk, 2011:
172).
9.5.2. Tasarrufların Sisteme Dahil Edilmesi
Katılım Bankaları, faize dayalı bankacılık faaliyeti yürüten kurumlardan uzak
duran fon sahiplerinin ellerindeki atıl fonların bir kısmını reel ekonomiye kazandırarak
tasarrufların finansal sistem içerisinde değerlendirilmesine olanak sağlamaktadır. Bu
bankalar, risk sermayesi kuruluşu niteliği olarak da görev yapmakta olup, atıl kalan
fonların aracısız olarak girişimcilerin ihtiyaç duydukları alanlarda kullandırarak Türk
ekonomisine büyük bir katkı sağlamaktadırlar. Katılım bankaları ekonomik sistemin
dışında bırakılan fonları ekonomi içerisine aktarmakta, birikim yapan kişilere faizsiz bir
şekilde gelir sağlamakta, gelir dağılımına dengeleyici bir katkı yapmakta, reel kesime de
fon transferi yaparak, ülke ekonomisinin gelişmesine ve devlete vergi kazandırılmasına
büyük katkı sağlamaktadırlar (Tenekeci, 2017: 66).
9.5.3. Finansman Maliyetlerinin Düşürülmesi
Katılım Bankaları, faize dayalı bankacılık faaliyetlerini yürüten kurumlardan uzak
duran fon sahiplerinin ellerindeki atıl fonların bir kısmını reel ekonomiye kazandırmıştır.
Faizsiz bankalar, toplamış oldukları fonlar karşılığında sabit faiz getirisi üstlenmedikleri
için, sahip oldukları birikimleri çok farklı yöntemlerle piyasaya sunma imkanına
sahiptirler. Geleneksel bankalarda elde edilecek kar, plase edilen kredilerden elde edilen
faiz ile mevduata ödenen faize bağlıdır. Katılım bankalarında ise fonlama maliyeti, büyük
ölçüde kullandırılan fonlardan elde edilecek kazanca bağlıdır. Katılım bankalarının
maliyet yapısının etkileyen önemli unsurlardan birisi fon sahipleri ile banka arasındaki
kar paylaşım oranıdır. İlk kurulduğu yıllarda katılım bankaları topladıkları fonların
işletilmesinden elde edilen kazançları müşterileri ile genel ve sabit bir oran üzerinden
(kazancın %20’si bankaya, %80’i ise fon sahibine olacak şekilde) paylaşırken,
günümüzde fon tutarına, para cinsine ve vadeye göre farklılaştırılmış paylaşım oranları
uygulanmaktadır (Tunç, 2016: 132-133).
9.5.4. Ekonomik Krizlerin Olumsuz Etkilerini Hafifletme
Türk ekonomisinin ve özellikle finans sektörünün maruz kaldığı 4 büyük krizden
yani 1990 körfez krizi, 1994 finansal kriz ve 1998–1999 Güney Doğu Asya krizi ve 2001
finansal krizinden, katılım bankaları en az hasarla çıkmışlardır. Bu da, katılım
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
65
bankalarının gösterdikleri başarı ve performansın en büyük ispatıdır. Bu krizlerin
ekonomiye ve finans sektörüne yapmış olduğu tahribat hatırlandığında, katılım
bankalarının hem model olarak hem de uygulamada göstermiş olduğu başarı daha iyi
anlaşılmış olur. Çünkü katılım bankaları bu krizlerden kamu kaynaklarından hiçbir
şekilde yararlanmadan hatta böyle bir desteğe ihtiyaç bile duymadan çıkmayı
başarabilmişlerdir (Arslan, 2017: 13).
Katılım Bankaları, Türk mali sisteminde çeşitliliği ve derinliği artırmıştır. Çalışma
prensipleri gereği fon kullandırımlarında gerçek ekonomik faaliyetleri destekleyen bu
bankalar, faizsiz enstrümanlar ile faaliyette bulundukları için, ekonomik kriz
dönemlerinde kur ve faiz risklerini üstlenmemekte, sadece piyasa ve kredi riski ile
karşılaşmaktadırlar. Kredi tutarının kredi kullanan işletme yerine mal tedarik eden
satıcılara ödenmesi, kredinin veriliş amacı dışında spekülatif ve verimsiz alanlarda
kullanılmasını engellemektedir (Sırım, 2013: 197).
9.5.5. Ekonominin Kayıt Altına Alınması
Geleneksel bankalardan farklı olarak, katılım bankalarında kullandırılan fonlarda
mutlaka bir yatırım veya mal ya da hizmetin satın alınması veya kiraya verilme şartı
aranmaktadır. Mevzuat gereği de, bu kuruluşlar, alım satıma konu olan mal ya da hizmete
ait faturanın bir örneğini müşteri dosyalarında bulundurmak zorundadırlar. Dolayısıyla
katılım bankaları tarafından finansmanı sağlanan işlemlerin muhasebe kayıtlarına
geçmesi gerekmektedir. Bu yönüyle de katılım bankaları, özellikle kayıt dışı ile
mücadelede devlete büyük bir yarar sağlamaktadır (Tunç, 2016: 238).
9.5.6. Reel Sektörün Finansmanı
Bir ekonomide faiz oranlarını düşüren her türlü girişim, fonksiyonel anlamda
ekonomiye olumlu yönde katkılar sağlar. Katılım bankaları esnek fon toplama yöntemleri
ve ticarete dayalı finansman biçimleriyle de cari faiz oranlarını düşüren bir etki
oluşturmaktadır. Bunun sonucunda, ekonomide yatırımların artması ve ekonomik
büyümenin gerçekleşmesi ile birlikte milli gelir seviyesi de yükselmektedir (Polat, 2015:
13).
Katılım Bankaları, topladıkları fonları %90’lara ulaşan oranlarda reel ekonominin
finansmanında kullanmaktadırlar. Ekonomide durgunluk ve kriz dönemlerinde dahi
katılım bankaları reel sektörü finanse etmeye devam etmiş, geleneksel bankaların yaptığı
gibi, verilen kredileri geri çağırma yollarına gitmemişlerdir. Ayrıca, toplanan fonların,
proje bazında kullandırılması ve reel karşılığı olmayan projelerin desteklenmemesi,
kaynakların etkin ve verimli kullanımını sağlamıştır. Bu bankalar çalışma prensipleri
gereği, topladıkları fonları Devlet İç Borçlanma Senetleri gibi menkul kıymetlere plase
etmemekte ve TCMB’de bloke edilmesi zorunlu olan fonlar ile disponibilite dışında kalan
fonlarla reel ekonomiyi finanse etmektedirler (Sırım, 2013: 197).
Küçük ve Orta Boy işletmeler (KOBİ), yatırım, üretim, ihracat ve istihdam
bakımından Türk ekonomisinin temellerini oluşturmaktadır. Türkiye’de işletmelerin
%98’i KOBİ niteliğinde kurumlardır ve bu kurumlar istihdamın %77’sini
gerçekleştirmektedirler. Katılım bankaları mevduat bankaları ile birlikte mali sistemden
yeterince pay alamayan küçük ve orta ölçekli işletmelere yani KOBİ’lere üretim ve
yatırım faaliyetlerinde finansman desteği sağlayarak reel sektöre finansman katkısı
sağlamaktadır (https://www.mevzuatdergisi.com, 17.09.2017).
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
66
9.5.7. İstihdamın Arttırılması
Katılım bankalarının en başta gelen amaçlarından birisi de İslami kurallar
çerçevesinde ekonomiyi geliştirmektir. İslam dininin koymuş olduğu faiz yasağından
dolayı, geleneksel bankalardan uzak duran, İslami hassasiyetleri yüksek olan kişi ve
kuruluşların tasarruflarının ekonomiye kazandırılmasında katılım bankalarının payı
büyüktür. Bu sayede atıl kalan fonlar ekonomiye kazandırılarak, ekonomi büyümüş,
üretimde artış sağlanarak istihdamın artmasına büyük katkı sağlanmıştır (Polat, 2015: 11).
Başka bir açıdan bakıldığında; Türkiye’de faaliyet gösteren katılım bankalarının,
finans piyasasındaki paylarının artması, şube sayıları ile birlikte istihdam ettikleri
personel sayılarını da artırmış ve istihdama olumlu yönde katkılar sağlamıştır (Arslan,
2017: 13).
9.5.8. Rekabetin Geliştirilmesi
Reel sektörün içerisinde faaliyet gösteren katılım bankaları, özellikle KOBİ’lerde
önemli deneyimler elde etmişlerdir. Bundan dolayı, katılım bankalarının geleneksel
bankalara göre daha deneyimli bir konumda olduğu ve rekabette de üstün konumda
olduğu söylenebilir. Portföylerine bakıldığında ise, katılım bankalarının fonlarını %60
oranında KOBİ’lerin finansmanında kullandığı görülmektedir. Katılım bankalarının
rekabetçiliği, bu sistemin özüne inildiğinde daha rahat görülür. Anapara garantisi veya
önceden belirlenmiş bir kar payı taahhüdü olmadan fonların toplanması sisteme bir
esneklik sağlamaktadır.
Faiz tehditi olmadan fiyat esnekliğinin sağlanması bir avantajdır. Sistemin kar-
zarar esasına dayalı olması, gelirlerin ve giderlerin banka ve banka müşterileri arasında
daha adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamaktadır. Katılım bankalarının çok iyi derecede
bilanço esnekliğine sahip olmaları da rekabet gücünü artırmaktadır (Güngör, 2015: 31).
9.6. Katılım Bankacılığı’nın Türk Bankacılık Sistemindeki Yeri ve Önemi
Türk bankacılık sisteminde 2016 yıl sonuitibarıyla faaliyet gösteren banka sayısı
52’dir. Bu bankaların 34’ü mevduat bankası, 13’ü kalkınma ve yatırım bankası ve 5’i ise
katılım bankasıdır. Mevduat bankalarından 3’ü kamu sermayeli, 9’u özel sermayeli ve
21’i de yabancı sermayeli bankadır. Kalkınma ve yatırım bankalarının 3’ü, katılım
bankalarının ise 2’si kamu sermayeli bankalardır (TKBB,2016: 26).
2016 yılı küresel ve ekonomik dalgalanmalara rağmen, katılım bankacılığı
sektörü açısından hareketli bir yıl olmuş, Ziraat Katılım Bankası ile Vakıf Katılım
Bankasının sisteme girmesiyle birlikte finans sektöründe yeni bir döneme girilmiştir.
Tablo 9.4.’te katılım bankalarının 2012-2016 yılları arasındaki aktif gelişimi ve
sektör içindeki payları verilmiştir.
2012 yılından itibaren Türkiye’de faaliyet gösteren katılım bankalarının finans
sektörü içerisindeki payı ortalama %5 olarak gerçekleşmiştir. Aktif toplamındaki en
büyük artış ise, 2013 yılında gerçekleşmiş ve bu dönemde bir önceki yıla göre yaklaşık
%37’lik bir artış sağlanmıştır. 2016 yılında katılım bankalarının aktif toplamı bir önceki
yıla göre %10,5 artarak 133 milyar TL seviyesine ulaşmıştır.
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
67
Tablo 9.4. Katılım Bankalarının Aktif Gelişimi ve Sektör İçindeki Payı, 2012-2016)
(TKBB, 2016: 33).
Tablo 9.5.’te Türkiye’de faaliyet gösteren katılım bankalarının Aralık-2016 ve
Nisan-2017 dönemlerine ait başlıca finansal göstergeleri verilmiştir. Bu tabloya
göre; Aralık-2016itibarıyla 132.874 milyon TL olan Aktifler Nisan-2017 itibarıyla
%2,5’lik artışla 136.210 milyon TL’ye yükselmiştir. Aralık-2016 itibarıyla 11.494
milyon TL olan Özvarlıklar, Nisan-2017 itibarıyla %4,3’lük bir artışla 11.986 milyon
TL’ye yükselmiştir. Finansal göstergeler içerisinde en yüksek artış net karda
gerçekleşmiştir. Aralık-2016 itibarıyla 130 milyon TL olan net kar Nisan-2017
itibarıyla %254,6 artarak 461 milyon TL’ye yükselmiştir. Finansal göstergelerin
artışına paralel şube sayısı ve personel sayısında da artış gerçekleşmiş, personel
sayısı 14.465 iken cari dönemde %0,9 artarak 14.594’e, şube sayısı ise 959 iken cari
dönemde %2’lik bir artışla 978’e yükselmiştir.
Tablo 9.5. Katılım Bankalarının Başlıca Finansal Büyüklükleri (Katılım Finans
Dergisi, 2017: 12).
2016 yılı sonu itibarıyla Türkiye’deki katılım bankaları tarafından toplanan
fonların tutarı 81.505 milyon TL, kullandırılan fonların tutarı ise 84.880 milyon TL’dir.
Toplam Aktifler 132.776 milyon TL, Özkaynaklar 11.495 milyon TL olup, Net Kar ise
1.106 milyon TL olarak gerçekleşmiştir (TKBB, 2016: 1).
Toplam Aktifler
(Milyon TL)
Değişim (%) Sektörel Pay (%)
2012 70.245 25,3 5,1
2013 96.022 36,7 5,5
2014 104.073 8,4 5,2
2015 120.252 15,27 5,1
2016 132.874 10,5 4,9
Başlıca
Göstergeler
Aralık-2016
(Milyon TL)
Nisan-2017
(Milyon TL)
Aralık-2016/Nisan
2017
Değişim (%)
Toplam Aktifler 132.874 136.210 2,5
Özvarlıklar 11.494 11.986 4,3
Net Kar 130 461 254,6
Personel Sayısı 14.465 14.594 0,9
Şube Sayısı 959 978 2
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
68
9.6.1. Finansal Sistem İçerisinde Katılım Bankalarının Payı
Katılım bankacılığı sektörüne yeni bankaların katılımı, sektör için önemli bir
dönüm noktası olurken, Türkiye’de katılım bankacılığı alanında son dönemde yaşanan
gelişmelerin ve devlet desteğinin, sektörün gelişimine katkıda bulunacağı ve bugüne
kadar daha çok Körfez sermayeli kuruluşların aktif olduğu sektörün büyümesinde önemli
bir rol oynayacağı öngörülmektedir. S&P tahminlerine göre, Türkiye’de bankacılık
sisteminde ortalama büyüme oranında 2016-2019 döneminde bir gerileme
beklenmektedir. Ayrıca katılım bankalarının kredi büyümesinin geleneksel
bankalardandaha yüksek bir oranda gerçekleşmesi de öngörülmektedir (TKBB, 2016:
35).
Özellikle Hazine destekli Kredi Garanti Fonu kefaleti aracılığıyla, kredilerin
büyümeye katkısının %1 civarında olacağı tahmin edilmektedir. Bankalar kredi vermekte
zorlandığı firmalara Kredi Garanti Fonu Sistemi ile finansman sağlamaktadır. Kredi
Garanti Fonu aracılığıyla ve Hazine kefaletiyle sağlanan kredi büyümesi 20 milyar
TL’den %700’lük artışla 160 milyar TL’ye ulaşmıştır. Bu sistemin, bankacılık
sektöründeki kredi hacmini büyüteceğini dolayısıyla mevduat büyüklüğüne olumlu
katkısı olacağını ve ekonomik aktiviteyi kolaylaştıracağı tahmin edilmektedir. Özellikle
banka sisteminde zorlanan KOBİ’lerin ve ihracat yapmak durumunda olan firmaların
bunda etkili olacağı düşünülmektedir. Katılım bankacılığı sektöründe 2017 yılı için %20
civarında bir büyüme tahmin edilmektedir (Katılım Finans, 2017: 14).
Tablo 9.6.’da Türkiye’deki katılım bankalarının 2015 ve 2016 yıllarına ait bazı
finansal göstergeleri verilmiştir. Tabloya göre, 2015 yılında 40.740 milyon TL olan fon
kaynakları 2016 yılında %18,6’lık bir artışla 48.313 milyon TL’ye yükselmiştir. 2015
yılında 79.191 milyon TL olan fon kullanımı 2016 yılında %7,2’lik bir artışla 84.880
milyon TL’ye yükselmiştir. Aktif toplamı 2015 yılında 120.252 milyon TL’den %10,5’lik
bir artışla 2016 yılında 132.874 milyon TL’ye yükselmiştir. Özkaynaklar 2015 yılında
10.642 milyon TL’den 2016 yılında %8’lik bir artışla 11.494 milyon TL’ye yükselmiştir.
Göstergeler içerisinde en yüksek artış oranı 2015 yılında 409 milyon TL olan ve 2016
yılında %170’lik bir artışla 1.106 milyon TL olarak gerçekleşen Net Karda görülmüştür.
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
69
Tablo 9.6. Türkiye’deki Katılım Bankalarının Başlıca Göstergeleri (MİO TL)
(TKBB, 2016: 33).
9.6.2. Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB)
Katılım bankalarının çatı kuruluşu olan Özel Finans Kurumları Birliği, 4389 sayılı
Bankalar Kanunu’nun, 29.05.2001 tarih ve 24416 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan
4672 sayılı Kanun ile değişik 6. fıkrası hükmü uyarınca, tüzel kişiliği haiz ve kamu
kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olarak kurulmuş olup, sözkonusu fıkra hükümleri
çerçevesinde, 04.10.2001 tarih ve 2001/3138 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Birlik
Statüsü’nün yürürlüğe konulması sonrasında faaliyete başlamıştır.
01.11.2005 tarih ve 25983 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 5411
sayılı Bankacılık Kanunu ile Özel Finans Kurumları “Katılım Bankaları” adını almış,
birliğin ünvanı da “Türkiye Katılım Bankaları Birliği” olarak değiştirilmiştir.
Türkiye Katılım Bankaları Birliği, Bankacılık Kanunu gereğince kurulmuş tüzel
kişiliği haiz ve kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. Yönetim merkezi
İstanbul olup yurt içinde gerekli teşkilatı kurma yetkisine sahiptir.
Türkiye'de faaliyet gösteren bütün katılım bankaları Kanun hükümlerine göre
faaliyet izni aldıkları tarihten itibaren bir ay içinde birliğe üye olmak, 28 Şubat 2006 tarih
ve 26094 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 2006/10018 sayılı Karar ile yürürlüğe
konulan Türkiye Katılım Bankaları Birliği Statüsü hükümlerine uymak ve birliğin yetkili
organlarının aldığı kararları uygulamak zorundadır.
Her ne şekilde olursa olsun, faaliyet izni kaldırılan veya diğer bir veya birkaç
katılım bankası ile birleşen veya bütün aktif ve pasifi ile diğer hak ve yükümlülüklerini
Türkiye'de faaliyette bulunan diğer bir katılım bankasına devreden veya tasfiye kararı
alan katılım bankalarının üyelik kayıtları silinir.
Katılım Bankaları Birliğinin amacı, serbest piyasa ekonomisi ve tam rekabet
ilkeleri ve bankacılık düzenlemeleri ve kuralları doğrultusunda katılım bankalarının hak
ve menfaatlerini savunmak, bankacılık sisteminin büyümesi, sağlıklı olarak çalışması ve
bankacılık mesleğinin gelişmesi, rekabet gücünün artırılması amacıyla çalışmalar
yapmak, rekabetçi bir ortamın yaratılması ve haksız rekabetin önlenmesi için gerekli
kararları almak/alınmasını sağlamak, uygulamak ve uygulanmasını talep etmektir
(http://www.tkbb.org.tr, 31.07.2017).
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre TKBB’nin görev ve yetkileri şu şekilde
sıralanmıştır:
a) Mesleğin gelişmesini temin etmek,
b) Meslek ilkelerini belirlemek suretiyle üyelerin birlik ve mesleğin gerektirdiği
vakar ve disiplin içinde ekonominin ihtiyaçlarına uygun olarak çalışmalarını sağlamak,
Göstergeler 2015 2016 Değişim
%
Toplanan Fonlar TL 40.740 48.313 18,6
Toplanan Fonlar YP (Kıymetli Madenler Dahil) 32.622 33.192 1,7
TOPLAM 74.362 81.505 9,1
Kullandırılan Fonlar 79.191 84.880 7,2
Aktif Toplamı 120.252 132.874 10,5
Özkaynaklar 10.642 11.494 8,0
Net Kar 409 1.106 170,0
TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI VE UYGULAMALARI FATMA KELLEROĞLU
70
c) Üye banka mensuplarının uyacakları meslek ilkeleri ve standartlarını Kurumun
uygun görüşünü alarak belirlemek,
d) İlgili mevzuat uyarınca alınan kararlar ile kurumca alınması istenilen tedbirlerin
uygulanmasını takip etmek,
e) Üyeleri arasında haksız rekabeti önlemek amacıyla gerekli her türlü tedbiri
almak ve uygulamak,
f) Üyelerin ilân ve reklamlarında uyacakları esas ve şartları tür, şekil, nitelik ve
miktarları itibarıyla Kurumun uygun görüşünü alarak tespit etmek,
g) Kurum ile işbirliği yapmak suretiyle bankalar arasında ortak projelere ilişkin
işbirliğini temin etmek,
h) Üyelerinin ortak menfaatlerini ilgilendiren konularda yönetim kurulu kararına
istinaden dava açmak,
i) Müşteri haklarına dair hükümlerde öngörülen sözleşmelerin şekil ve içeriklerine
ilişkin usûl ve esasları belirlemek,
j) 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri ve diğer
kanunlarla tanınmış müracaat hakları saklı kalmak kaydıyla üyeler ve bireysel müşterileri
arasındaki ihtilafların değerlendirilmesi ve çözüme kavuşturulmasını temin etmek üzere
hazırlayacakları ve kurulca onaylanan usül ve esaslar dahilinde hakem heyeti
oluşturmaktır (Resmi Gazete, 01.11.2005, sayı: 25983).
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞININ… FATMA KELLEROĞLU
71
10. DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞININ GELECEĞİ
10.1. Katılım Bankacılığı İle İlgili Uluslararası Standartların Oluşturulması
Katılım bankacılığı alanında faaliyet gösteren finansal kuruluşların sunmuş
oldukları ürün ve hizmetlerin İslami kurallara uygun olması zorunludur. Sözkonusu
kuralların genel kabul görmüş bir otorite tarafından belirlenmesi ve denetlenmesi gerekir.
Bu durum, İslam ülkelerinde finans ve bankacılık sektörünü geliştireceği gibi, çoğunluğu
gelişmemiş bu ülkelerde ticaret ve sanayinin gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır.
Birçok İslam ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de faizsiz finans kurumları, kendi
bünyelerinde oluşturdukları “fetva kurulları” ile yapılan işlemlerin İslami kurallara uygun
olup olmadıklarını denetlemektedirler. Global anlamda böyle bir ihtiyacın otorite bir
kurum tarafından yapılması İslami Finans ve kurumlara olan güveni artıracaktır. Katılım
bankacılığının gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla birlikte çeşitli düzenlemelere ve
standartlara olan ihtiyaçlar da artmıştır. Bu nedenle dünyanın birçok farklı ülkesinde
uluslararası faizsiz bankacılık sisteminin denetimini ve düzenlenmesinisağlayan birçok
kuruluş kurulmuştur (Canbaz, 2016: 167).
Katılım Bankacılığı ile ilgili uluslararası standartların oluşturulmasında etkin olan
kuruluşlar şu şekilde sıralanabilir:
AAOIFI İslami Finansal Kuruluşlar Muhasebe ve Denetim Organizasyonu
(Accounting Auditing Organization for Islamic Financial Institutions); 1991 yılında
Bahreyn’de kurulmuş olup, İslami finansal kuruluşlar için muhasebe ve denetim
standartlarını geliştirme, idari etik ve dini standartlar hazırlayan özerk ve kar amacı
gütmeyen uluslararası bir kuruluş olup, merkez bankaları, düzenleyici otoriteler, finansal
kuruluşlar ile muhasebe ve denetim şirketleri dahil olmak üzere 45'den fazla ülkeden
200'ün üzerinde üyesi bulunan bir kuruluştur. Aslen Arapça olarak yayınlanan ve
dünyadaki faizsiz finans kurumlarınca esas kabul edilen 58 faizsiz finans standardının,
Türkçe’ye de tercüme edilmesi için 26 Nisan 2017 tarihinde TKBB Merkezinde geniş
katılımlı bir protokol ile imzalanmıştır (http://tkbb.org.tr, 12.08.2017).
IFSB İslami Finansal Hizmetler Kurulu (The Islamic Financial Services
Board); 2002 yılında Malezya’da kurulmuş olup İslami finansal kuruluşlar için kurumsal
yönetim standartlarını geliştiren ve İslami finansal hizmetler sektörünün istikrarını
destekleyen bir kuruluştur. SPK 2010 yılı Ağustos ayında İslami Finansal Hizmetler
Kurulu'na (IFSB) yardımcı üye olarak katılmış, 2013 yılında ise tam üye olmuştur. Söz
konusu kurul faiz içermeyen yatırım araçlarını ve finansal hizmetleri tercih eden
yatırımcılara yönelik uluslararası düzenlemeleri takip edip düzenleyici kuruluşlar ve
sektör katılımcılarına yönelik standart ve rehberler hazırlamakta ve gelişmeler ile yeni
uygulamalar konusunda üyeleri bilgilendirici seminerler organize etmektedir. SPK’da
yatırımcılara yeni finansal hizmet, şirketlere ise alternatif finansman kaynaklarının
sunulması ve ülkemiz mali piyasalarının yatırımlar için daha çekici hale gelmesi amacıyla
ilgili kuruluşun faaliyetlerine katılım sağlamaktadır (http://www.spk.gov.tr, 12.08.2017).
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞININ… FATMA KELLEROĞLU
72
MASB Malezya Muhasebe Standartları Kurulu (Malaysian Accounting
Standards Board) 1997 yılında Malezya’da kurulmuş olup İslami finansal kuruluşlar
için muhasebe ve raporlama standartlarını geliştiren, finansal tablo düzenleyicilerine ve
finansal raporların denetçilerine destek sağlayan bir kuruluştur.
CIBAFI İslami Bankacılık ve Finansal Kurumlar Genel Konseyi (General
Council of Islamic Banks and Financial Institution); Katılım bankalarını ve finansal
kuruluşları küresel bazda temsil eden ve kar amacı gütmeyen özerk bir kuruluştur. Bu
kuruluşun; faizsiz finans sektörünün gelişimi için faizsiz finans kavram ve kurallarının
paylaşımı, üyeler arasındaki işbirliğinin artırılması, faizsiz finans kuruluşları ile ilgili
bilgi sağlanması, üyelerin ilgi alanlarının desteklenmesi ve karşılaşılan sorunlara yönelik
çözüm üretilmesi gibi amaçları bulunmaktadır (Özsoy, 2012: 76).
IDB İslam Kalkınma Bankası (Islamic Development Bank); 1974 yılında
Cidde’de toplanan İslam ülkeleri Maliye Bakanları Konferansında banka ana
sözleşmesinin kabul edilmesiyle birlikte aralarında Türkiye’nin de bulunduğu İslam
Konferansı Teşkilatı’na üye 22 ülke tarafından kurulmuş ve faaliyetlerine 20 Ekim 1975
tarihinde başlamış finansal bir kuruluştur.Bankanın amacı, üye ülkelerin ekonomik
kalkınmalarına ve sosyal gelişimlerine katkıda bulunmaktır (http://www.ekodialog.com,
12.08.2017).
IIFM Uluslararası İslami Finansal Piyasa (International Islamic Financial
Market); Uluslararası İslami Finansal Piyasa, İslami finansalhizmetler sektörünün,
İslami sermaye ve para piyasaları için kurulmuş küresel bir derecelendirme kuruluşudur.
Bu kuruluşun öncelikli görevi, İslami finansal ürünlerin, belgelemelerin ve ilgili
işlemlerin standartlaştırılmasını sağlamaktır.
IIRA İslam Ülkeleri Uluslararası Derecelendirme Ajansı (Islamic
International Rating Agency); İslami ülkelerde bankacılık sektörü ve sermaye
piyasalarının ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulmuş bir derecelendirme kuruluşudur.
Kredi ve yatırımların risklerini belirleyerek, ulusal finansal piyasaların gelişimini
hızlandırmak amacıyla kurulmuş bir kuruluştur (Özsoy, 2012: 77).
10.2. Katılım Bankacılığı’nın Geliştirilmesi Gereken Yönleri ve Geleceği
Türkiye’de katılım bankacılığı ile ilgili yasal alt yapının geliştirilmesi, katılım
bankacılığı bilincinin yaygınlaştırılması ve bu alandaki eğitimli ve nitelikli insan gücünün
artırılması bu sektörün büyümesi açısından önemli bir itici güç olacaktır. Ayrıca; Küresel
faizsiz piyasalardaki gelişmelerin de izlenmesi sektörün gelişimine büyük katkı
sağlayacaktır (TKBB, 2016: 42).
Katılım Bankacılığı sektöründe son yıllarda yaşanan gelişmeler aşağıdaki şekilde
özetlenebilir:
Fon kaynakları ve fon kullandırımlarında istikrarlı bir büyüme sağlanmış,
faizsiz ürün ve hizmetlere olan müşteri talebi artmıştır,
Orta ölçekli bankalarla karşılaştırıldığında özkaynak ve aktif karlılığındaki
daha fazla oranda artış sağlanmıştır,
MENA bölgesinde (Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri), İran, Mısır,
Ürdün, Lübnan, Fas, Tunus, Cezayir, Yemen, Suriye, Irak ve Libya) güçlü muhabir banka
ağına sahip olunması, MENA bölgesi ve İslam ülkeleri ile yapılan dış ticareti artırmıştır,
KOBİ’ler için kredi desteği sağlanmış, ekonomiyi kayıt altına almak
amacıyla strateji ve vergi düzenlemelerinde ilerleme kaydedilmiştir,
Bankacılık sistemi konusunda müşteri farkındalığı sağlanmaya
çalışılmıştır,
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞININ… FATMA KELLEROĞLU
73
Bankacılık hizmetlerinde farklı enstrümanlar kullanılarak çeşitlilik
artırılmış ve buna bağlı olarak da müşteri portföyü genişlemiştir (TKBB, 2016: 34).
Türkiye’de katılım bankacılığı sisteminin daha sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi
için üzerinde hassasiyetle durulması gereken bazı konular bulunmaktadır:
Katılım Bankacılığının bilinirliğini sağlamak: Katılım bankalarının belki
de en önemli sorunu bilinirlik sorunudur. Bu sistemin felsefesini ve nasıl işlediğini
bilmeyen büyük bir müşteri kitlesi bulunmaktadır. Bunun için sistemin potansiyel
müşterilere ve topluma anlatılarak gerekli bilinçlendirmenin yapılması sağlanmalıdır.
Katılım bankacılığına uygun terimlerin kullanılması: Geleneksel
bankalardan farklı oldukları halde, toplum içerisinde ve sosyal medyada toplanan fonlar
için mevduat, kullandırılan fonlar için ise kredi teriminin kullanılması geleneksel
bankacılık işlemlerini çağrıştırdığı için farklı algıların ortaya çıkmasına neden
olmaktadır. Özellikle faiz kavramı ve kar payı oranı kavramlarının arasındaki farkın net
bir şekilde ortaya konması gerekmektedir. Düzenlemeler aynı olmasına rağmen, bankalar
kanunundan farklı olarak katılım bankacılığı kanununun çıkartılması sağlanmalıdır.
Personel kalitesinin yükseltilmesi: Katılım bankalarının son yıllarda şube
sayılarını artırmaları sonucunda personel sayılarında da bir artış görülmektedir. Bu
nedenle, katılım bankalarının kaliteli personel ihtiyacını sağlamak üzere üniversite ve
enstitüler kurularak kurum kültürü korunmalı, farklı bankalardan gelen personelin de
katılım bankacılığı felsefesine uygun bir şekilde bilgi eksiklikleri düzenlenecek
eğitimlerle giderilmelidir (Tunç, 2016: 287).
SONUÇ FATMA KELLEROĞLU
74
11. SONUÇ
Faizsiz Bankacılık / İslam Bankacılığı veya Türkiye’de kullanılan adıyla Katılım
Bankacılığı, dini nedenlerden dolayı faizli işlem yapmak istemeyen kişilerin,
tasarruflarını değerlendirebilmek, finansman ihtiyaçlarını karşılamak ve bankacılık
hizmetlerinden yararlanabilmeleri amacıyla kurulan ve geleneksel bankaları tamamlayan
finansal kuruluşlardır.
Bu çalışmada; bankacılık sistemi genel hatlarıyla değerlendirilmiş, katılım
bankacılığının tarihçesi, katılım bankacılığının yasal yönleri, faiz kavramı ve İslam’da
faiz yasağı, katılım bankacılığında fon yönetimi, Dünyada ve Türkiye’de katılım
bankacılığı uygulamaları ve Dünyada ve Türkiye’de katılım bankacılığının geleceği
hakkında bilgilere yer verilmiştir.
Çalışmanın ortaya koymuş olduğu sonuçlar şu şekilde özetlenebilir;
Faizin İslam Dinine göre yasaklanmış olması, İslam ülkelerindeki fonların
finans sistemi dışında kalması ve sözkonusu fonların iktisadi kalkınma
alanında kullanılması gerektiği düşüncesi, İslam ülkelerinde faizsiz
bankacılık fikrinin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Modern anlamda Katılım Bankacılığı fikir düzeyinde ilk defa 1955 yılında
Pakistan’lı Muhammed Uzeyr tarafından ortaya konulmuştur. Faizsiz
Bankacılık, ilk olarak 1960’lı yılların başında Mısır’da kurulan tasarruf
sandıklarıyla başlamış ve daha sonraki yıllarda ise büyük bir gelişme
kaydetmiştir.
Modern anlamda faizsiz bankacılığın ilk örneği, 1963 yılında Mısır’da Mit-
Ghamr’da kurulan “Tasarruf Bankası” adlı kuruluştur.
1974 yılında Türkiye’nin de kurucuları arasında bulunduğu 7 ülke tarafından
İslam Kalkınma Bankası kurulmuştur.
Türkiye’de katılım bankacılığını ortaya çıkaran başlıca nedenler; dini,
ekonomik, sosyal, politik ve Türkiye’ye özgü nedenler olarak
sınıflandırılabilir.
Türkiye’de İslami Kurallar referans alınarak bankacılık faaliyetlerinin
yapılmasına 16.12.1983 tarih ve 83/7506 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi
ile “Özel Finans Kurumu” (ÖFK) adı altında izin verilmiştir.
Özel Finans Kurumları 1999 yılında 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nda
değişiklik yapılmasına ilişkin 4491 sayılı Kanunla, bazı maddeler dışında,
Bankalar Kanunu kapsamına alınmasına karar verilmiştir. 01.11.2005 tarihinde
yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile isimleri “Katılım Bankası”
olarak değiştirilmiş ve Türk mali sisteminin bir tamamlayıcısı olarak kabul
edilmişlerdir.
Katılım bankacılığı, faizsizlik prensiplerine göre çalışan, bu prensiplere uygun
her türlü bankacılık faaliyetlerini gerçekleştiren, kar ve zarara katılma esasına
göre fon toplayıp, ticaret, ortaklık ve finansal kiralama yöntemleriyle fon
kullandıran bir bankacılık modelidir.
SONUÇ FATMA KELLEROĞLU
75
Faizsiz bankacılık sistemine göre; “katılım hesabı sahiplerine, herhangi bir
getiri garantisi verilmemesi ve oluşabilecek zarara katılım” ilkesi bulunmasına
karşılık, katılım hesapları da aynen geleneksel bankalarda olduğu gibi Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu kapsamında sigorta altına alınmıştır.
Ülkeler bazında bakıldığında, Malezya, BAE ve Pakistan dışındaki faizsiz
bankacılık sektöründe faaliyet gösteren bütün ülkelerde murabaha ürününün
kullanımının %50’nin üzerinde olduğu, İran ve Suudi Arabistan’da murabaha
kullanım oranı %90’ın üzerine çıkarken, İngiltere ve Bahreyn’de ise bu oran
%50’nin üzerindedir. Malezya ve BAE’de ise murabahanın yanı sıra leasing
kullanımının da yüksek olduğu görülmektedir. Türkiye’de ise katılım
bankalarının aktiflerindeki ürünlerin dağılımına baktığımızda murabaha
ürününün kullanımı %90’ın üzerindedir.
Türkiye’de 1985 yılından itibaren kurulmaya başlayan katılım bankaları, ilk
yıllarda ortalama %20 oranında mudaraba esasına göre çalışırken, günümüzde
bu oran %1-2’lere kadar inmiştir.
Özellikle son yıllarda önemi giderek artan bir finansal araç olan sukuk, katılım
bankaları başta olmak üzere finansal kuruluşlara, işletmelere ve devlet
hazinelerine finansal piyasalardan İslam Hukuku’na uygun kaynak sağlayan
bir araçtır.
Dünyada ilk sukuk ihracı 1995 yılında Malezya’da Suudi İşadamı Abdullah
Salih Kemal tarafından gerçekleştirilmiş ve 350 milyon USD tutarında tahvil
ihraç edilmiştir. İlk hazine ihracı da 2002 yılında 600 milyon USD’lik ihraçla
yine Malezyada gerçekleşmiştir. Malezya tek başına ihraçların % 70’den
fazlasını gerçekleştirmiştir.
Türkiye’de, Sukuk piyasasının kuruluşundan bu yana geçen 7 yıl içinde ihraç
edilen sertifika tutarı 45 milyar TL’ye ulaşmıştır. Sukuk varlıkları güçlenen bir
ivmeyle büyümesini sürdürmektedir. Devam eden ve planlanan 3. Havalimanı,
Kanal İstanbul gibi geniş çaplı altyapı yatırımları için sukuk yoluyla finansman
yöntemi çok önemli bir açılım fırsatı sunmuştur.
Körfez İşbirliği Konseyi üyeleri, Malezya, Endonezya, Pakistan ve
Türkiye’nin sukuk ihracının, 2015 yılında 32 milyar USD seviyesinden 2016
yılında 40 milyar USD’ye yükseldiği izlenmektedir. 2017 yılında ise yeni
ihracatçı ülkelerin piyasaya girmesi ve hacimlerin artmasıyla bu ivmenin
süreceği öngörülmektedir.
Bugün sayıları 60’ a ulaşan ülkede faaliyet gösteren ve uygulayıcıları arasında
Citibank, Barclays Bank, Commerzbank, HSBC gibi geleneksel bankalarında
yer aldığı faizsiz sistemde çalışan birçok banka bulunmaktadır.
Dünya genelinde uygulanmakta olan Katılım Bankacılığı Sistemini en yaygın
kullanan ülkeler İslam ülkeleridir. Özellikle İran ve Pakistan, sistemi tam
anlamıyla uygulayan ülkelerdir. Katılım bankacılığının İslam ülkelerindeki
genel bankacılık faaliyetleri içindeki oranı %20-%49 dolaylarındadır. 2019
yılında bu oranın Suudi Arabistan için %70’ler seviyesine çıkacağı tahmin
edilmektedir.
Bugün dünyada İslami Bankacılık kuruluşu niteliğine sahip 135 kurum
bulunmaktadır. 2016 Dünya İslami Bankacılık Rekabet Raporu’na göre;
SONUÇ FATMA KELLEROĞLU
76
QISMUT ülkeleri (Katar, Endonezya, Suudi Arabistan, Malezya, BAE,
Türkiye) ile Kuveyt, Bahreyn ve Pakistan’ın faizsiz bankacılık varlıklarının
2015 yılında 920 milyar USD’yi aştığı tahmin edilmektedir. Bu tutar, faizsiz
finans varlıklarının %93’ünü temsil etmektedir.
Batı ülkelerindeki gelişmelerle birlikte, dünya ticaretinin yeni merkezi
konumunda bulunan Güneydoğu Asya’da da önemli gelişmeler görülmektedir.
Özellikle ekonomik ve uluslararası ilişkilerde kuvvet merkezinin, Atlantik’ten
Avrasya’ya doğru kaymasıyla birlikte, müslüman nüfusun yoğun olarak
yaşadığı Endonezya ve Malezya, bunun yanısıra Singapur gibi ticari ve
finansal açıdan gelişmiş ülkelerde İslami Finans ve Bankacılık faaliyetleri,
kurumsallaşma ve uygulama açısından hızla yayılmaktadır.
IFSB’nin 2015 yılı küresel finans raporuna göre; 2014 yılının ilk yarısı
itibarıyla İslami Finans toplam varlıklarının 1.868,1 Milyar USD’ye ulaştığı
görülmektedir. Bu varlıkların %79’u bankacılık varlıklarından, %16’sı
Sukuk’tan ve %14’lük kısmı ise Tekafül’den oluşmaktadır.
Faizsiz finans sisteminin büyümesinde ve gelişmesinde lokomotif görevini
üstlenen Katar, Endonezya, Suudi Arabistan, Malezya, Birleşik Arap
Emirlikleri, Türkiye ile ek ivme sağlayan Bahreyn, Küveyt ve Pakistan’dan
oluşan bu önemli piyasalarda 2015-2020 yılları arasında faizsiz bankaların
toplam varlıklarının yıllık %14 büyüme kaydederek 1,8 Trilyon USD’ye
ulaşacağı tahmin edilmektedir. 2020 yılı itibarıyla; faizsiz bankacılık karının
30,3 Milyar USD olacağı ve bunun 27,8 Milyar USD’nin ise lokomotif
görevini üstlenen 6 ülkeye ait olacağı öngörülmektedir.
2015 yılı itibarıyla, global faizsiz finans sisteminin toplam büyüklüğünün 2
trilyon USD mertebesinde olduğu tahmin edilmektedir. Diğer taraftan faizsiz
finans sisteminin çift haneli bir büyüme hızı ile 2020 yılında 3,2 trilyon
USD’lik bir hacme ulaşacağı hesaplanmaktadır.
Günümüzde Türkiye’de faaliyetlerini sürdürmekte olan, kamu ve özel
sermayeli olmak üzere 5 adet katılım bankası bulunmaktadır. Bu bankaların
2’si kamu sermayeli, 3’ü ise özel sermayeli bankadır.
Katılım bankacılığı, sahip olduğu dinamik yapısı ve çalışma prensiplerinin
sağlamlığıyla güvenli bir gelecek vaadetmektedir. Katılım bankacılığında 2008
yılından bu yana artan yatırımlarla yüksek bir büyüme ivmesi kazanan Türkiye,
2015 yılı sonunda ulaştığı 51,7 milyar USD varlıkla Endonezya’yı geride
bırakarak en çok büyüme kaydeden ilk 10 ülke sıralamasındaki yerini üst
sıralara taşımıştır.
Türkiye’de katılım bankacılığı sisteminin gelişimini engelleyen konuların
başında, katılım bankacılığının toplumsal düzeyde tanıtımının yapılamaması
ve katılım bankalarının dağıttığı kar oranları ile geleneksel bankaların
uyguladığı faiz oranlarının aynı veya birbirine yakın olmasıgelmektedir. Bu
eleştiri kısmen doğru olsa da, genel anlamda katılım ve geleneksel bankaların
aynı piyasalarda ve ekonomik sistemde bulunmalarından ve aynı şartlar altında
rekabet etmelerinden kaynaklanan bu durumun, toplumun geniş kesimlerine
iyi anlatılması gerekmektedir.
SONUÇ FATMA KELLEROĞLU
77
Katılım bankalarının kaliteli personel ihtiyacını sağlamak üzere, üniversite ve
enstitüler kurularak kurum kültürü korunmalı, farklı bankalardan gelen
personelin de katılım bankacılığı felsefesine uygun bir şekilde bilgi eksiklikleri
düzenlenecek eğitimlerle giderilmelidir.
Sonuç itibarıyla; kurulduğu günden bu yana hızla yayılan ve geleneksel
bankalara göre oransal olarak daha hızlı bir büyüme trendi içinde olan katılım
bankacılığının hem Türkiye’de ve hem de diğer dünya ülkelerinde finansal
sistem içerisindeki payları giderek artmaktadır.
KAYNAKLAR FATMA KELLEROĞLU
78
KAYNAKLAR
ABDUL-RAHMAN, Y., 2015. “İslamda Bankacılık ve Finansman”, Çev.: S. Tuğ ve
M.A. Tuğ, İstanbul Zaim Üniversitesi Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 774s.
AKIN, C., 1986. “Faizsiz Bankacılık ve Kalkınma”, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 440s.
AKTEPE, İ. E., 2013. “Sorularla Katılım Bankacılığı”, TKBB Yayınları, İstanbul, 158s.
AKTEPE, İ. E., 2011. “Hadis Kaynaklarında Faiz ve Finansman”, Hayat Yayınları,
İstanbul, 213s.
AKTEPE, İ. E., 2012. “İslam Hukuku Çerçevesinde Finansman ve Bankacılık”, Hayat
Yayınları, İstanbul, 192s.
ALTINTAŞ, K. M., 2016. “Katılım Bankacılığı Çerçevesinde Alternatif Bir Sigorta
Sistemi: Tekafül Sigorta Sisteminin Türkiye’de Uygulanabilirliği”, Abant İzzet
Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16 (16), ss. 115-142.
ANAÇ, T. ve KAYA, F., 2017. “Bireysel Müşterilerin Katılım Bankacılığını Tercih
Etmesini Etkileyen Faktörler”, Bartın Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, 8 (15), ss. 145-182.
ARAS, O. N. ve ÖZTÜRK, M., 2011. “Reel Ekonomiye Katkıları Bakımından Katılım
Bankalarının Kullandırdığı Fonların Analizi”, Ekonomi Bilimleri Dergisi, 3 (2),
ss. 167-179.
ARSLAN, E. C., 2017. “Katılım Bankacılığı ve Türkiye Ekonomisine Katkıları”,
İstanbul Ticaret Üniversitesi, Dış Ticaret Enstitüsü, Tartışma Metinleri, 17s.
ATAR, A., 2017. “Başlangıcından Günümüze Dünyada ve Türkiyede İslami
Bankacılığın Genel Durumu”, Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Dergisi, 6 (4),
ss. 1029-1062.
AYANOĞLU, Y., 2013. “Bankaların Yönetimi ve Denetimi”, A. Karapınar (Ed.),
Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi Yayyınları, 1. Baskı, Eskişehir,
228s.
AYRIÇAY, Y., ADA, Ş. ve KAYA, A., 2013. “Katılım Bankacılığının Gelişiminin
Önündeki Engeller: Bir Alan Araştırması”, Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 3 (1), ss. 119-137.
BABUŞÇU, Ş. ve HAZAR, A., 2017. “Genel Bankacılık Bilgileri”, Bankacılık
Akademisi Yayınları, Ankara, 246s.
BAFRA, E., 2015. “Katılım Bankacılığı Uygulamasında İslami Bankacılık
Sözleşmelerinin Temelleri”, Seçkin Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, 168s.
BAKKAL, A., 2016. “Katılım Bankalarında Murabaha Dışı Gelir Kaynaklarının
Arttırılması”, Harran Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, 21 (36), ss. 7-29.
BATTAL, A., 1999. “Bankalarla Karşılaştırmalı Olarak Hukuki Yönden Özel Finans
Kurumları”, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 278s.
BAYINDIR, A., 2016. “Ticaret ve Faiz”, Süleymaniye Vakfı Yayınları, İstanbul, 340s.
BULUT, H. İ. ve ER, B., 2012. “Katılım Finansmanı Katılım Bankacılığı ve Girişim
Sermayesi”, TKBB Yayınları, İstanbul, 392s.
BÜYÜKAKIN, F. ve ÖNYILMAZ, O., 2012. “Faizsiz Finansman Bonosu Sukuk ve
Türkiye Uygulamaları”, Finansal Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, 3 (7), ss.
99-114.
CANBAZ, M., 2012. “Bankacılık Giriş ve İlkeleri”, F.KAYA (Ed.), Beta Yayınları, 1.
Baskı, İstanbul, 550s.
CANBAZ, M., 2015. “Bankacılık Giriş ve İlkeleri”, F.KAYA (Ed.), Beta Yayınları, 4.
Baskı, İstanbul, 572s.
CANBAZ, M., 2016. “Katılım Bankacılığı”, Beta Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 270s.
KAYNAKLAR FATMA KELLEROĞLU
79
ÇANAKCI, M., 2014. “Çok Kutuplu Dünyada İslami Finans Piyasalarının Gelişimi ve
Sukuk İhraçları”, Türkiye İslam İktisadı Dergisi, 1 (2), ss.43-58.
ÇELİK, İ., 2016. “Katılım Bankaları ve Denetleme Sorunsalı”, ANKA e-Dergi, 1 (1),
ss. 29-43.
ÇELİK, İ., 2015. “Din ve Kapitalizm Kıskacındaki Katılım Bankalarının Geleceği”,
Recep Tayyip ERDOĞAN Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, 1 (2), ss. 80-97.
ÇOBAN, Y., 2014. “Türkiye Ekonomisi”, İkinci Sayfa Yayınevi, 4. Baskı, İstanbul,
510s.
ÇOBANKAYA, F. T., 2014. “Katılım Bankalarının Türkiye’deki Farkındalık
Düzeyinin Tespiti: Batı Akdeniz Bölgesinde Bir Araştırma”, Süleyman Demirel
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans
Tezi, Isparta.
DİKKAYA, K. ve KUTVAL, Y., 2014. “Katılım Bankacılığı: Türkiye Örneği”, Savaş
Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, 154s.
DOĞAN, E. 2015. “Bankacılık Giriş ve İlkeleri”, F.KAYA (Ed.), Beta Yayınları, 4.
Baskı, İstanbul, 572s.
DOĞAN, B. B., KAYA, M. ve NARÇİÇEK, N., 2017. “Dünya Bankacılık Sektöründe
İslami Bankacılık Sisteminin Gelişimi, Çalışma Prensipleri ve Türkiye’de İslam
Bankacılığı Üzerine Bir Analiz”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 5 (48),
ss. 175-190.
DÖNDÜREN, H., 2014. “Delilleriyle İslam İlmihali”, İstanbul, 928s.
DÖNDÜREN, H., 2011. “İslami İlimlerde Metodoloji / Usül-III İslam Hukuku
Açısından Tarihten Günümüze Kredi ve Finans Yöntemleri”, H. Hacak (Ed.),
İslami İlimler Araştırma Vakfı Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 359s.
EREN, A., 2017. “Türkiye Ekonomisi”, Ekin Yayınevi, 8. Baskı, Bursa, 419s.
ERGEÇ, E. H., KAYTANCI, B. G. ve TOPRAK, M., 2014. “Katılım Bankası
Müşterilerinin Bankacılık Sistemi Kullanım Tercihleri: Mevduat Bankaları İçin
İslami Bankacılık Penceresi”, Tüketici ve Tüketim Araştırmaları Dergisi, 6 (2),
ss. 53-90.
ERSOY, A., KARAGÜLLE, H., FINDIKLI, R., TEKİR, S., YAVUZER, S.,
TEKELİOĞLU, M.S., ERİŞEN, A., AKDEMİR, S., KARAGÜLLE, S., SAYI, A. ve
KILIÇ, S., 1987. “Faizsiz Yeni Bir Banka Modeli”, İslami İlimler Araştırma
Vakfı Yayınları, İstanbul, 262s.
ERTEM, Ü., 2013. “Bankacılık ve Kambiyo İşlemleri”, Paradigma Akademi Yayınları,
İstanbul, 282s.
ESKİCİ, M. M., 2007. “Türkiye’de Katılım Bankacılığı Uygulaması ve Katılım
Bankalarının Müşteri Özellikleri”, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İşletme Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Isparta.
EZ-ZERKA, A. ve EN-NECCAR, M. A., 2011. “Islam Düşüncesinde Ekonomi, Banka
ve Sigorta”, Çev.: H. Karaman, İz Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul, 260s.
GÜL, A. R., 2004. “Borç Ayetlerinin Aktüel Değeri Faizsiz Bankacılıkta Mevduat ve
Fonların Statüsü Meselesine Kur’an Işığında Bir Yaklaşım”, Avrasya Yayınları,
1. Baskı, Ankara, 296s.
GÜNAL, M., 2007. “Para Banka ve Finansal Sistem”, Yeni Dönem Yayınları, 2. Baskı,
Ankara, 527s.
GÜNEY, A., 2010. “Banka İşlemleri”, Beta Yayınevi, 4. Baskı, İstanbul, 204s.
GÜNGÖR, K., 2015. “Farklı Yönleri ve Katkılarıyla Katılım Bankacılığı”, Uluslararası
İşletme ve Yönetim Dergisi, 3 (1), ss. 17-38.
KAYNAKLAR FATMA KELLEROĞLU
80
GÜNGÖREN, M., 2013. “Bir Finansal Enstrüman Olarak Sukuk Katılım Bankalarına
Uyum Modellemesi”, İstanbul Ticaret Odası Yayınları, İstanbul, 158s.
KALAYCI, İ., 2013. “Katılım Bankacılığı: Mali Kesimde Nasıl Bir Seçenek?”,
Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, 9 (19), ss. 51-74.
KARAMAN, H. ve BARDAKOĞLU, A., 2000. “İlmihal-II İslam ve Toplum”,
Divantaş Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 568s.
KANDEMİR, O., 2015. “Bankacılık Giriş ve İlkeleri”, F.KAYA (Ed.), Beta Yayınları,
4. Baskı, İstanbul, 572s.
KATILIM FİNANS, 2017. TKBB Kurumsal İletişim Yayını, 1 (2), İstanbul, 68s.
KILINÇ, Ö. F., 2014. “Türkiye’de Katılım Bankacılığı ve Müşteri Tercih Kriterleri
Üzerine Bir Uygulama: Isparta İli Örneği”, Süleyman Demirel Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Isparta.
KUMAŞ, M. S., 2007. “Faizsiz Bir Finans Yöntemi Olarak Venture Capital Sistemi ve
İslam Bankacılığı ile Mukayesesi”, Uludağ Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi
Dergisi, 16 (1), ss. 279-298.
KUMCU, Y. ve AKINCI, S., 2017. “Finans Piyasalarında İslami Bankacılık ve Faizsiz
Sigortacılık; Türkiye Örneği”, 6. Uluslararası Ekonomi Konferansı, EconWorld
Paris, ss. 1-24.
KUR’AN-I KERİM, 1993. “Kur’an-ı Kerim ve Açıklamali Meali”, Haz.: A. ÖZEK, H.
KARAMAN, A. TURGUT, M. ÇAĞRICI, İ. K. DÖNMEZ ve S. GÜMÜŞ,
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 604s.
NOYAN, E., 2007. “Bankacılık Faaliyetleri”, Adalet Yayınevi, Ankara, 719s.
OĞUZ, A. B., 2016. “Türkiye Kamu, Özel Sermayeli Mevduat ve Katılım Bankalarının
2005-2013 Arasındaki Bazı Bilanço Kalemlerinin Karşılaştırılması”, Uluslararası
Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, 12 (29), ss. 225-241.
ORMAN, S., GÖZÜBENLİ, B., TABAKOĞLU, A., ZEYTİNOĞLU, E., BAYINDIR,
A., ERKAL, M., DÖNDÜREN, H. ve ŞENCAN, H., 1987. “Para, Faiz ve
İslam”, İslami İlimler Araştırma Vakfı Yayınları, İstanbul, 235s.
ÖFKB (Özel Finans Kurumları Birliği), 2002, İstanbul, 63s.
ÖZCAN, M. E. ve HAZIROĞLU, T., 2000. “Türkiye’de Özel Finans Kurumları Teori
ve Uygulama”, İ. Usul (Ed.), Albaraka Türk Yayınları, İstanbul, 246s.
ÖZDEMİR, M. ve SAVAŞAN, F., 2017. “Katılım Bankaları İçin Bir İslami
Mikrofinans Programı Örneği: Bangladeş İslam Bankası Kırsal Kalkınma
Programı”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 17
(3), ss. 23-47.
ÖZEK, A., 2011. “İslami İlimlerde Metodoloji / Usül-III İslam Hukuku Açısından
Tarihten Günümüze Kredi ve Finans Yöntemleri”, H. Hacak (Ed.), İslami İlimler
Araştırma Vakfı Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 359s.
ÖZEROĞLU, A. İ., 2014. “Sukuk ve Türkiye’de Sukukun Uygulanabilirliğinin
Değerlendirilmesi”, Tarih Okulu Dergisi, 7 (19), ss. 751-772.
ÖZSOY, Ş., 2012. “Sağlam Bankacılık Modeli İle Katılım Bankacılığına Giriş”, M.
Demiray (Ed.), Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş., İşbahar İnsan Kaynakları
Danışmanlık Eğitim İletişim Hiz. ve Tic. Ltd. Şti., İstanbul, 383s.
ÖZTÜRK, N., 2011. “Para Banka Kredi”, Ekin Yayınevi, Bursa, 565s.
ÖZULUCAN, A. ve DERAN, A., 2009. “Katılım Bankacılığı ile Geleneksel Bankaların
Bankacılık Hizmetleri ve Muhasebe Uygulamaları Açısından Karşılaştırılması”,
Mustafa Kemal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6 (11), ss. 85-
108.
KAYNAKLAR FATMA KELLEROĞLU
81
PARASIZ, İ., 2007. “Modern Bankacılık Teori ve Uygulama”, Ezgi Kitabevi, 2. Baskı,
Bursa, 420s.
PARASIZ, İ., 2003. “İktisada Giriş”, Ezgi Kitabevi, 7. Baskı, Bursa, 602s.
PEHLİVAN, P., 2016. “Türkiye’de Katılım Bankacılığı ve Bankacılık Sektöründeki
Önemi”, Selçuk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sosyal
Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 16 (31), ss. 296-324.
POLAT, S., 2015. “Katılım Bankaları Sigorta Uygulamalarında Tekafülün Yeri ve
Geleceği”, Marmara Üniversitesi, Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü,
Sigortacılık Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
QURESHI, A. I., 1972. “Faiz Nazariyesi ve İslam”, Çev.: S. Tuğ, İrfan Yayınevi,
İstanbul, 230s.
RESMİ GAZETE, 01.11.2005, Sayı: 25983.
SARIBAŞ, H. ve YILMAZ, E., 2017. “İslam İktisadı ve Finansı”, H. Sarıbaş (Ed.),
Bülent Ecevit Üniversitesi Yayınları, Zonguldak, 194s.
SIRIM, V., 2013. “Türkiye’de Faizsiz Bankacılık Sektörünün Son 10 Yılı ve
Beklentiler”, HAK-İŞ Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi, 2 (3), ss. 185-200.
SÜMER, G. ve ONAN, F., 2015. “Dünyada Faizsiz Bankacılığın Doğuşu, Türkiyedeki
Katılım Bankacılığının Gelişme Süreci ve Konvansiyonel Bankacılıktan
Farkları”, Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 17 (3),
ss. 296-308.
TAKAN, M.A. ve BOYACIOĞLU, M., 2011. “Bankacılık Teori, Uygulama ve
Yöntem”, Nobel Yayınevi, 4. Baskı, Ankara, 572s.
TENEKECİ, M., 2017. “Katılım Bankacılığının Finansal İstikrara Etkisi: Türkiye
Örneği”, KTO Karatay Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Ana
Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Konya.
TERZİ, A., 2013. “Katılım Bankacılığı: Kitaba Uymak mı, Kitabına Uydurmak mı?”,
Giresun Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Karadeniz Sosyal Bilimler
Dergisi, 5 (9), ss. 55-68.
TKBB (Türkiye Katılım Bankaları Birliği), 2005, İstanbul, 55s.
TKBB (Türkiye Katılım Bankaları Birliği), 2007, İstanbul, 76s.
TKBB (Türkiye Katılım Bankaları Birliği), 2011, İstanbul, 102s.
TKBB (Türkiye Katılım Bankaları Birliği), 2014, İstanbul, 124s.
TKBB (Türkiye Katılım Bankaları Birliği), 2015, İstanbul, 120s.
TKBB (Türkiye Katılım Bankaları Birliği), 2016, İstanbul, 103s.
TUNÇ, H., 2016. “Katılım Bankacılığı Felsefesi, Teorisi ve Türkiye Uygulaması”, Nesil
Yayınevi, 11. Baskı, İstanbul, 326s.
USLU, S., 2005. “İslamda Faiz Yasağı ve Çağdaş Finans”, Zafer Yayınları, 1. Baskı,
İstanbul, 182s.
YAKAR, S., KANDIR, Y. S. ve ÖNAL, B. Y., 2013. “Yeni Bir Finansman Aracı
Olarak Sukuk-Kira Sertifikası ve Vergisel Boyutunun İncelenmesi”, E. A. İnan
(Ed.) ve P. A. Erdönmez (Ed.), Bankacılar Dergisi, 24 (84), ss.72-92.
YAZICI, M., 2015. “Bankacılığa Giriş”, Beta Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 214s.
YILMAZ, E., 2017. “İslam İktisadı ve Finansı”, H. Sarıbaş (Ed.), Bülent Ecevit
Üniversitesi Yayınları, Zonguldak, 194s.
YOZGAT, F., 2010. “Faizsiz Ekonomi Sosyo-Ekonomik Yaklaşım”, Araştırma
Yayınları, Ankara, 336s.
ZAİM, S., 2013. “İslam Ekonomisinin Temelleri”, Sabahattin Zaim Üniversitesi
Yayınları, İstanbul, 272s.
KAYNAKLAR FATMA KELLEROĞLU
82
ZERKA, A. E. ve NECCAR A. M . A., 2011. “İslam Düşüncesinde Ekonomi, Banka ve
Sigorta”, Çev.: H. Karaman, İz Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul, 260s.
İnternet Kaynakları
http://www.islamekonomisi.org/murabahavadeli-satis/(24.01.2017)
http://www.kto.org.tr/d/file/urdun_-ulke-raporu_2016.pdf / (23.10.2017)
https://www.ekonomi.gov.tr/portal/content/conn/UCM/uuid/dDocName:EK-220203/
(02.11.2017)
http://islamekonomisi.org/faizsiz-bankacilik/(03.11.2017)
http://www.faisalislambank.com/tr/hakkimizda/(02.11.2017)
http://www.ziraatkatilim.com.tr/bankamiz/Sayfalar/hakkimizda.aspx/(23.05.2017).
http://www.tkbb.org.tr/banka-genel-bilgileri/(31.07.2017).
https://www.vakifkatilim.com.tr/tr/hakkimizda.aspx/(23.05.2017).
https://www.albaraka.com.tr/albarakayi-taniyin.aspx/(23.05.2017).
https://www.kuveytturk.com.tr/hakkimizda.aspx/(23.05.2017).
https://www.turkiyefinans.com.tr/tr-tr/hakkimizda/turkiye-finansi-
taniyin/Sayfalar/turkiye-finansi-taniyin.aspx/(23.05.2017).
https://www.mevzuatdergisi.com/2010/07a/01.html/(17.09.2017).
http://www.tkbb.org.tr/tarihce/(31.07.2017).
http://tkbb.org.tr/haber-detay/aaoifi-faizsiz-finans-standartlari-turkceye-kazandiriliyor-
(12.08.2017).
http://www.spk.gov.tr/indexpage.aspx?pageid=772&submenuheader=4/(12.08.2017).
http://www.ekodialog.com/Makaleler/islam-konferansi-teskilati-ve-bankasi.html/
(12.08.2017)
https://www.tbb.org.tr/modules/banka-bilgileri/banka_sube_bilgileri.asp/(02.10.2017)
http://serpam.istanbul.edu.tr/wp-content/uploads/2012/09/Islami_Finans.pdf/
(12.11.2017)
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
Adı Soyadı : Fatma KELLEROĞLU
Doğum Yeri ve Tarihi : Çaycuma / 1981
Eğitim Durumu
Lisans Öğrenimi : Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü
Yüksek Lisans Öğrenimi : Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisat
Ana Bilim Dalı
Doktora Öğrenimi : -
Bildiği Yabancı Diller : İngilizce
Bilimsel Faaliyetleri : -
İş Deneyimi
Stajlar : Çaycuma Devlet Hastanesi
Projeler : -
Çalıştığı Kurumlar : Kredi ve Yurtlar Kurumu
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi
İletişim
E-Posta Adresi : [email protected]
Tel : 0 506 633 46 35
Tarih :