474

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

  • Upload
    leduong

  • View
    224

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi
Page 2: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Kayıp Zamanın İzinde 5 MahpusI of Kayıp Zamanın İzinde

Marcel Proust

Yapı Kredi Yayınları (2001)

Derecelendirme:

Etiketler: Fransız Edebiyatı, Roman

"Gerçeklik, meçhule giden yolda bir ilk adımdır sadece ve bu yolda pekfazla ilerlememiz mümkün değildir. En iyisi bilmemek, mümkünolduğunca az düşünmek, kıskançlığa en ufak bir somut ayrıntısunmamaktır. Ne yazık ki, dış dünya olmasa da iç dünyamız bazıolaylar çıkarır karşımıza; Albertine gezintiye çıkmasa da, tek başımadüşüncelere daldığam zaman bulduğum bazı tesadüfler, bazen banagerçekliğin küçük parçalarını sunuyordu; bu küçük ayrıntılar, tıpkı birermıknatıs gibi, meçhulün bir parçasını kendilerine çekerler ve o andanitibaren, meçhul bize acı vermeye başlar." Kayıp Zamanın İzinde'nin bucildinde anlatıcı, evine tutsak ettiği Albertine'e tutsak düşüp arzunun vekıskançlığın girdaplarına dalarken okuru da peşinden sürüklüyor:sokak satıcıları, burjuvazi, Vinteuil Sonatı, sütçü kız, uyku ve düşler,Bergotte'un ölümü, Venedik arasında bir Paris... Girdaptan çıktığındaise iş işten geçmiş, başkahraman Zaman, perdeyi kapatmıştır bile.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

2

Page 3: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Kayıp Zamanın İzinde

Mahpus

Kitap 5

Marcel Proust

Fransızca aslından çeviren: Roza HakmenŞiir çevirileri: Ahmet Güntan

Yapı Kredi Yayınları

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

3

Page 4: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Marcel Proust

10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamınıetkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi. 1890'daHukuk Fakültesi'ne ve Siyasal Bilgiler Okulu'na kaydoldu. Aynıyıl Maupassant'la tanıştı. Arkadaşlarıyla birlikte Le Banquetyayınlarını kurdu; burada edebiyat eleştirileri yayımladı. 1893'te,Swann'ınBir Aşk'ının "eskizi" olabilecek nitelikte bir metin yazdı.1894'te Dreyfus olayı başladı. Marcel Proust, babasıyla birlikte,Dreyfus yanlıları arasında yer aldı. 1895'te felsefe lisansıdiplomasını aldı. 1898'te Dreyfus olayı büyüdü. Aynı yıl Zola'nın"J'accuse" adlı açık mektubu L'Aurore gazetesinde yayımlandı.Proust 1908'de büyük yapıtını (Kayıp Zamanın İzinde) yazmayakoyuldu. 1914'te Guermantes Tarafı'nı Grassef'ye hazırlamayabaşladı. 30 Kasım 1918'de Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesindeyayımlandı. 10 Aralık 1919'da bu kitap Goncourt ödülü aldı. 30Nisan 1921'de Guermantes Tarafı II ile Sodom ve Gomorrayayımlandı. Aynı yıl Proust Gallimard'a Sodom ve Gomorra II ileSodom III'ün elyazmalarını verdi. 1922'de Mahpus ile Kaçak(Sodom III) daktiloya çekilmeye başlandı. Proust, Ekim ayıbaşında bir bronşit krizi geçirdi, bunu zatürre izledi. Yazar, 18Ekim'de öldü.

Roza Hakmen

1956'da İzmir'de doğdu. 1974'te İzmir Amerikan Kız Koleji'ni,1979'da ODTÜ Ekonomi Bölümü'nü bitirdi. Başlıca çevirileri:Ernest Hemingway, Çanlar Kimin için Çalıyor; Mario Vargas Llosa,Kent ve Köpekler; Nina Berberova, Eşlik Eden: Soneçka

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

4

Page 5: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Antonovskaya; Juan Benet, Madrid'de Sonbahar; Oscar Wilde, DeProfundis; Marguerite Duras, Mavi Gözler Siyah Saçlar; AnthonyBurgess, Bir Elin Sesi Var; Carson McCullers, Yelkovansız Saat;Tama Janowitz, New York Köleleri. Mircea Eliade, MatmazelChristina; Anne Rice, Vampirle Konuşma; Miguel de CervantesSaavedra, Don Quijote; Marcel Proust, Çiçek Açmış Genç KızlarınGölgesinde, Guermantes Tarafı, Sodom ve Gomorra, Swann'larınTarafı.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

5

Page 6: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Mahpus

Sabahları, yüzüm hâlâ duvara çevriliyken, penceredeki ağırperdelerin tepesinden gün ışığının rengini daha görmeden,havanın o gün nasıl olduğunu hemen anlardım. Bana bukonuda, sabahın ilk sesleri bilgi verirdi; hava rutubetliyse, seslerbana boğularak, çarpılarak ulaşırdı; ferah, buz gibi ve berraksabahlardaysa, çınlayan boş havada, sesler birer ok gibi titreşirdi;daha ilk tramvay geçerken, tekerlek seslerinden, soğuk biryağmur mu yağdığını, yoksa sabahın, masmavi bir gökyüzünedoğru mu yol aldığını anlardım. Bu seslerden de önce, dahasüratli ve keskin bir dalga, uykumun arasına sızıp kar habercisibir hüzün yaymış olabilirdi uykuma; ya da bir görülüp birkaybolan minik bir şahsiyete, peş peşe o kadar çok sayıda güneşeövgü ilahisi söyletirdi ki, sonunda bu şarkılar, beni dahauykumda gülümseterek, kapalı gözlerimi kamaşmayahazırlayarak, sersemletici bir müzikle uyandırırlardı. Zaten odönemde, dış dünyayı daha çok odamdan algılıyordum.Duyduğuma göre Bloch, akşamlan beni ziyarete geldiğinde,içeride konuşmalar duyduğunu söylüyormuş; annem o sıradaCombray'de olduğu ve odamda da hiçbir defasında kimseylekarşılaşmadığı için, kendi kendime konuştuğum sonucunuçıkarmış. Çok daha sonraları, Albertine'in o sıralar benimle birlikteoturduğunu öğrenince, bunu herkesten gizlediğimi kavrayarak,o dönemde niçin evden çıkmayı hiç istemediğimi nihayetanladığını bildirmişti. Yaralıyordu. Yanılması da doğaldı, çünkügerçeklik, zorunlu olsa da, bir bütün olarak öngörülemez; birbaşkasının hayatına ilişkin doğru bir ayrıntıyı öğrenen kişi,derhal bundan yanlış sonuçlar çıkarır ve yeni keşfettiği gerçeği,aslında onunla hiç ilgisi olmayan meselelerin açıklaması olarak

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

6

Page 7: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

görür.Kız arkadaşımın, Balbec dönüşü Paris'te benimle aynı çatı

altında yaşamak üzere evime gelişini, gemi yoluculuğundanvazgeçişini, odasının, benim odamdan yirmi adım ötede,koridorun sonunda bulunan, babamın duvar halılarıyla kaplıçalışma odası olduğunu ve her gece, çok geç saatte, yanımdanayrılmadan önce, dilini, günlük ekmeğimi verircesine, onunyüzünden çektiğimiz acılar sebebiyle giderek manevi bir hoşlukkazanan her beden gibi, neredeyse kutsal nitelikte, besleyici birgıda misali ağzıma kaydırışını şimdi düşündüğümde, aklımagelen karşılaştırma, Yüzbaşı Borodino'nun, esasen geçici birrahatsızlığa çare olan özel izni sayesinde karargâhta geçirdiğimgece değil de, babamın annemi benim yatağımın yanındakiküçük yatakta uyumak üzere, odama gönderdiği gecedir. Hayat,kaçınılmaz gibi görünen bir ıstıraptan bizi bir kere dahakurtaracaksa eğer, bunu farklı koşullarda, hatta bazen, bahşedilenlütuflar arasında özdeşlik kurmanın neredeyse günahsayılabileceği kadar zıt koşullarda gerçekleştirir!

Albertine, perdeleri hâlâ kapalı odam karanlık olduğu haldeuyumadığımı Françoise'dan öğrenmişse, kendi banyosundayıkanırken biraz gürültü etmekten çekinmezdi. Böyle günlerde,çoğunlukla ben de, daha geç bir saati bekleyeceğime, onunkinebitişik bir başka banyoya girerdim; burası hoş bir yerdi. Birzamanlar tiyatro yöneticileri, yüz binlerce frank harcayıpimparatoriçe rolü oynayan ünlü yıldızın tahtını gerçekzümrütlerle süslerlerdi. Rus Balesi bize, gerektiği şekildeyönlendirilen basit ışık oyunları sayesinde, gerçek zümrütlerkadar şatafatlı ve daha çeşitli mücevherler elde edilebileceğiniöğretti. Ne var ki, önceki kadar maddi olmayan bu süsleme bile,yataktan öğleyin kalkmaya alışkın birinin, genellikle gördüğüdekorun yerine saat sekizdeki sabah güneşinin koyduğu dekor

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

7

Page 8: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kadar zarif değildir. İki banyonun da pencerelerinde, içerisidışarıdan görülmesin diye, düz cam değil, eski moda, yapay birkırağıyla kaplı, pürtük pürtük camlar vardı. Güneş birdenbire buincecik camı sarartır, yaldızla kaplar ve alışkanlığın uzun zamangizlediği, eskiden kalma delikanlıyı benliğimde usul usul açığaçıkarır, beni hatıralarla kendimden geçirirdi; adeta tabiatınortasında, altın sarısı yaprakların arasındaymışım gibihissederdim kendimi, hatta bir kuş da eksik olmazdı bu dekordan.Çünkü Albertine'in, ıslıkla aralıksız çaldığı şarkıyı işitirdim:

Keder deli,Onu dinleyen ondan da deli.

Müzik konusundaki zevksizliğine neşeyle gülümsemektenkendimi alamayacak kadar çok seviyordum onu. Bir önceki yazmevsiminde, Mme Bontemps bu şarkıya bayılmıştı; ama kısa birsüre sonra, saçma sapan bir şarkı diye nitelendirildiğini duymuşve bunun üzerine, misafirleri olduğu zaman, Albertine'e onusöyletmekten vazgeçip yerine şunu koymuştu:

"Ayrılık şarkılarının kaynağı bulanık sudur"

Zamanı gelince, bu şarkı da, "bizim kazın diline doladığı,Masenet'nin eski bir nakaratı" diye nitelendirildi.

Gökyüzünden iri bir bulut geçer, güneşi karartırdı; edepli veyapraklı cam perde solar, tekdüze bir griliğe bürünürdü.

İki banyoyu (benimkinin eşi olan Albertine'in banyosu,dairenin karşı tarafından bir başka banyosu olan annemin, bengürültüden rahatsız olmayayım diye hiç kullanmadığı bir yerdi)

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

8

Page 9: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

birbirinden ayıran bölme o kadar inceydi ki, her birimiz kendibanyomuzda yıkanırken, birbirimizle konuşabiliyorduk;sohbetimizi bir tek suyun sesi bölerdi, otellerde genellikle yerindarlığı ve odaların birbirine yakınlığı sebebiyle rastlanan, amaParis'te çok ender bulunan bir samimiyet içindeydik.

Bazı günler de, yatağımdan kalkmaz, canımın istediği kadarhayal kurardım, çünkü ben zili çalmadan odama girilmesikesinlikle yasaktı; yatağımın tepesindeki elektrik düğmesininyeri çok ters olduğundan, zili çalmam o kadar uzun sürerdi ki,çoğunlukla düğmeye erişmek için çabalamaktan sıkılır, yalnızlıkda hoşuma gittiğinden, birkaç dakika tekrar uykuya dalar gibiolurdum. Albertine'in bizim evde kalmasına tamamen kayıtsızdeğildim oysa. Onun kız arkadaşlarından ayrı olması, kalbimiyeni acılardan koruyordu. Bu ayrılık, kalbimi, iyileşmesineyardıma olacak bir dinlenme, neredeyse kıpırtısızlık halindetutuyordu. Ama sonuçta, kız arkadaşımın bana sağladığı huzur,mutluluktan ziyade ıstırabın yatışmasıydı. Gerçi ıstırabımınfazlasıyla derin olduğu zamanlar bana yasak olan birçokmutluluğu, bu huzur sayesinde tadabiliyordum, ama bumutlulukları Albertine'e borçlu olmak şöyle dursun, onları,doğrusu artık pek de güzel bulmadığım, yanında sıkıldığım,açıkça sevmediğim duygusuna kapıldığım Albertine yanımdaolmadığı zamanlarda yaşıyordum. Bu yüzden de, güne başlarken,özellikle hava güneşliyse, onu derhal odama çağırtmazdım. Birkaçdakika boyunca, beni Albertine'den daha çok mutlu edeceğinibildiğim ve daha önce de sözünü ettiğim, güneşi şarkı söyleyerekselamlayan, içimdeki o minik şahsiyetle baş başa kalırdım.Kişiliğimizi oluşturan şahsiyetler arasında en temel olanlar, ençok görünenler değildir. Benim kişiliğimde, hastalık hepsini peşpeşe yere yıktıktan sonra, ötekilerden daha dayanıklı iki üçşahsiyet kalacak geriye; bunlardan biri de, ancak iki eser arasında,iki duygu arasında bir özdeşlik bulduğu zaman mutlu olabilen bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

9

Page 10: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

filozof. Yine de, en sona kalacak olan şahsiyet, Combray'dekigözlükçünün vitrininde duran ve güneş açtığında kukuletasınıçıkarıp yağmur gelirken takarak hava durumunu bildiren küçükadama çok benzeyen o minik şahsiyet mi acaba diyedüşündüğüm olur. O küçük adamın bencilliğini iyi bilirim; benancak yağmurun yağmasıyla geçebilecek bir nefes darlığıçekerken, o buna hiç aldırmaz ve onca sabırsızlıkla beklenen ilkdamlaların düşmesiyle birlikte keyfi kaçarak, somurta somurtakukuletasını kafasına geçirir. Buna karşılık, eminim ben cançekişirken, diğer bütün "benlik" lerim ölmüşken, son nefesimiverdiğim esnada bir güneş ışını parıldarsa, küçük barometrikşahsiyet halinden pek memnun olacak ve kukuletasını çıkarıp,"Oh! Nihayet güneş açtı," diye şarkı söyleyecektir.

Françoise'ı çağırmak üzere zile basardım. Le Figaro'yu açardım.Bu gazeteye gönderdiğim makaleyi (ya da makale özentisini), yanibir zamanlar Doktor Percepied'nin arabasında, Martinville'in çankulelerine bakarak yazdığım ve kısa süre önce bulup birazdüzelttiğim bir sayfalık yazıyı arar, yayımlanmamış olduğunugörürdüm. Sonra, annemden gelen mektubu okurdum. Bir gençkızın, tek başına benimle oturmasını, annem tuhaf buluyor,tasvip etmiyordu. İlk gün, Balbec'ten ayrıldığımız sırada, annembeni öylesine bedbaht görüp beni yalnız bıraktığı içinendişelendiğinde, Albertine'in de bizimle geldiğini öğrenincebelki de sevinmişti; trende bizim bavulların (Balbec Oteli'ndebütün geceyi yanlarında ağlayarak geçirdiğim bavulların) yanına,Albertine'in dar, siyah, tabuta benzettiğim bavullarınıkoymuşlardı; bu bavulların evimize hayat mı, ölüm mügetireceğini bilmiyordum. Ama bu soruyu kendi kendimesormamıştım bile; o pırıl pırıl güneşli sabah vaktinde, Balbec'tekalma korkusundan sonra, Albertine'i de yanımda götürdüğümiçin mutlulukla dolup taşıyordum. Ama annem, başlangıçta buprojeye itiraz etmediyse de, (kız arkadaşımla, ağır yaralanan

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

10

Page 11: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

oğluna hemşirelik eden, genç, vefalı metrese minnet duyan biranne gibi, tatlı tatlı konuşmuştu), proje fazlasıyla gerçekleşipgenç kızın evimizde, üstelik de annem babam yokken kalışıuzayınca, meseleye olumsuz bakmaya başlamıştı. Bununlabirlikte, annemin bu itirazını herhangi bir şekilde dile getirdiğinide söyleyemem. Tıpkı bir zamanlar, sinirli mizacım vetembelliğim konusunda bana sitem etmekten vazgeçtiği gibi,şimdi de aynı titizlikle, –o sırada belki bunu tam olarakgörememiş, ya da görmek istememiştim– benim nişanlanacağımısöylediğim genç kız hakkındaki kuşkularını belirtmektenkaçınıyor, hayatımı karartmak, ileride karıma bağlılığımı azaltmakistemiyor, belki kendisi öldükten sonra da, Albertine'le evlenerekonu üzdüğüme pişman olmamı önlemeye çalışıyordu. Annem,beni vazgeçiremeyeceğini hissettiği bu kararımı onaylarmış gibigörünmeyi tercih ediyordu. Ama kendisini o dönemde görmüşolan herkes, annesini kaybetmiş olmanın üzüntüsüne, süreklibir kaygının da eşlik ettiğini söyler. Bu zihinsel çaba, bu içtartışma, annemin şakaklarını alev alev yakıyordu; serinlemekiçin sürekli pencereleri açıyordu. Ama beni yanlış yöndeetkilemekten ve mutluluğum zannettiği şeyi bozmaktankorkarak, hiçbir karara varamıyordu. Albertine'i geçici olarakevimizde misafir etmeme karşı çıkma kararını bile veremiyordu.Her şeyden önce Mme Bontemps'ı ilgilendiren bu meselede,ondan daha katı bir tutum sergilemek istemiyordu; MmeBontemps'ın bu durumda herhangi bir sakınca bulunması,annemi çok şaşırtıyordu. Her şey bir yana, tam o sıradaCombray'ye giderek Albertine'le beni yalnız bırakmak zorundakalışına hayıflanıyordu; orada, gece gündüz, aralıksız büyükteyzemle ilgilenerek, aylarca kalması gerekebilirdi (nitekim öyleoldu). Combray'de, Legrandin'in iyi yürekliliği ve sadakatisayesinde annemin işi kolaylaştı; hiçbir zahmetten kaçınmayanLegrandin, büyük teyzemi yakından tanımadığı halde, önceleri

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

11

Page 12: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

annesinin arkadaşı olduğu için, sonra da, bu ölüme mahkûmhastanın, onun hemşireliğinden hoşlandığını ve kendisindenvazgeçemeyeceğini hissettiği için, Paris'e dönüşünü her haftaertelemekteydi. Snobizm, ciddi bir ruh hastalığıdır, ama alanısınırlıdır ve ruhun tamamına hasar vermez. Bu arada ben,annemin Combray'ye gidişinden, aksine, çok memnundum;annem Paris'te olsa, Albertine'le Mile Vinteuil'ün arkadaşlığınıöğrenmesinden korkardım (bu arkadaşlığı annemden gizlemesiniisteyemezdim Albertine'den). Annemin nazarında böyle bir şey,kız arkadaşımla henüz kesinleştirmememi zaten rica etmişolduğu, ayrıca benim de giderek düşüncesine tahammüledemediğim bu evliliğe de, hatta arkadaşımın bir süre evimizdekalmasına da, kesin bir engel teşkil ederdi. Böylesine ciddi vekendisinin bilmediği bu sebebin haricinde, annem, hem erdemiruh asaletiyle tanımlayan, George Sand hayranı büyükannemiörnek almanın rahatlatıcı etkisiyle, hem de benim yozlaştırıcıtesirimle, bir zamanlar, hatta Paris veya Combray'deki burjuvahanım arkadaşlarından biri söz konusu olsa bugün biledavranışlarını kınayacağı hanımlara karşı, ben bu hanımların ruhasaletini övdüğüm için, şimdi hoşgörülüydü ve beni sevdikleriiçin onları bağışlıyordu. Her şeye rağmen, toplumsal ahlâkkurallarına uygunluk meselesini bir yana bıraksak bile,sanıyorum annemin Albertine'e tahammül etmesi zor olurdu,çünkü annemin Combray'den, Leonie Halamdan, bütünakrabalarından kendisine kalan düzen alışkanlığı, kız arkadaşımınhiç bilmediği bir şeydi. Hiçbir kapıyı arkasından kapatmaz, bunakarşılık, açık bir kapı gördüğünde de, bir köpek ya da kedi kadarfütursuzca içeriye dalabilirdi. Yani Albertine'in biraz rahatsız edicicazibesi, evde bir genç kızdan çok, evcil bir hayvan gibibulunmasıydı; odalara girip çıkar, en olmadık yerlerde dolaşır, –bana müthiş bir dinginlik vererek– yatağıma sıçrayıp yanımdakendisine bir yer açar, oraya iyice yerleşir ve bir insan gibi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

12

Page 13: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

rahatsızlık vermezdi. Bununla birlikte, Albertine giderek benimuyku saatlerime uymayı, ben zile basmadan önce odamagirmemeyi, hatta gürültü etmemeyi öğrendi. Bu kurallarıAlbertine'e dayatan, Françoise'dı. Françoise, efendilerinindeğerini bilen ve layık oldukları saygıyı herkesten eksiksizgörmeleri için ne lazımsa yapmayı görev kabul eden Combray'lihizmetkârlardandı. Yabana bir misafir, bulaşıkçı kızla paylaşılmaküzere Françoise'a bahşiş verdiğinde, daha misafir ne olduğunuanlayamadan, Françoise'ın müthiş bir sürat, gizlilik ve enerjiyletalimat verdiği bulaşıkçı kız, gelip yarım ağızla değil, Françoise'ınöğrettiği gibi açıkça, yüksek sesle teşekkür ederdi. Combray'ninrahibi, bir dâhi sayılmazdı ama, o da saygı borcunun ne demekolduğunu bilirdi. Mme Sazerat'nın Protestan akrabalarının kızı,rahibin denetiminde mezhep değiştirip Katolik olmuş, aile, rahibebüyük yakınlık göstermişti. Sonra, kızın Meseglise'li bir soyluylaevlenmesi ihtimali ortaya çıktı. Delikanlının ailesi, kız hakkındabilgi edinmek üzere, oldukça küçümseyici, kızın Protestankökenini aşağılayan bir mektup yazdı. Combray'nin rahibi bumektubu öyle bir tonda cevapladı ki, burnu sürtülüp dize gelenMeseglise'li asilzade, birincisinden çok farklı ikinci bir mektupyazarak, genç kızla evlenmeyi, lütufların en büyüğü olarakistediğini bildirdi.

Albertine'in uykuma saygı göstermesini sağlamak, Françoiseaçısından özel bir başarı sayılmazdı. Bu gelenek, zaten içineişlemişti. Albertine herhalde bütün masumiyetiyle odama girmekveya bana bir şey sormak istediğini belirtmiş, Françoise'ınsuskunluğundan veya kestirip atmasından, hayretler içerisindekalarak, âdetlerini bilmediği, yabancı bir dünyada bulunduğunuve bu dünyadaki yaşantının, ihlal edilmesi asla söz konusuolmayan yasalar tarafından yönetildiğini anlamıştı. Bu durumudaha önce Balbec'te de sezinler gibi olmuştu, ama Paris'tekurallara direnmeye bile çalışmadan, sabırla her sabah zil sesini

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

13

Page 14: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bekliyor, ben zili çalmadan gürültü etmekten kaçınıyordu.Aslında Françoise’ın Albertine'e verdiği eğitim, yaşlı

hizmetçimizin kendisi açısından da sağlıklı olmuş, Balbec'tendöndüğümüzden beri hiç ara vermediği sızlanmalarını yavaşyavaş azaltmıştı. Françoise Balbec'ten dönerken, tam trenebineceğimiz sırada, otelin "kat sorumlusu"na, Françoise'ı pek aztanımakla birlikte ona görece kibar davranmış olan bıyıklı kadınaveda etmeyi unuttuğunu hatırlamıştı. İlle de trenden inip otelegeri dönmek, kat sorumlusuyla vedalaşıp ertesi günkü trenebinmek istiyordu. Sağduyum ve Balbec'e ilişkin, aniden ortayaçıkan dehşetim, Françoise'ın ricasını yerine getirmemiengellemiş, ama Françoise'da marazi ve hummalı bir huysuzlukyaratmıştı; hava değişimi, keyifsizliğini geçirmeye yetmemişti,aynı huysuzluk Paris'te de devam ediyordu. Çünkü Françoise'ın,Saint-André-des-Champs'daki alçak kabartmalarda aynenbetimlenmiş olan yasalarına göre, bir düşmanın ölmesiniistemek, hatta onu öldürmek yasak değildi, ama adabı muaşereteaykırı davranmak, bir nezakete karşılık vermemek, yola çıkmadanönce, adeta bir hödük gibi kat sorumlusuna veda etmemek,korkunç bir şeydi. Tren yolculuğu boyunca, kat sorumlusunaveda etmeyişinin her dakika yenilenen hatırası, Françoise'ınyüzünü, insanı korkutacak derecede kızartmıştı. Paris'e kadar açve susuz gitmekte diretmesinin sebebi, belki bizi cezalandırmaarzusundan da çok, bu hatıranın, "midesine" gerçek bir "ağırlık"bindirmesiydi (her toplumsal sınıfın kendi patolojisi vardır).

Annemin bana her gün mektup yazmasının ve hermektubunda Mme de Sévigné'den mutlaka bir alıntı yapmasınınnedenlerinden biri, büyükannemin hatırasıydı. Annem şöyleyazardı: "Mme Sazerat, sırrını bir tek kendisinin bildiği o samimiöğle yemeği davetlerinden birine çağırdı bizi; zavallı büyükannenolsa, Mme de Sévigné'den alıntı yaparak, bizi yalnızlıktan

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

14

Page 15: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kurtaran, ama toplumun içine sokmayan davetlerden biri derdi."İlk cevaplarımdan birinde, anneme şöyle bir şey yazma gafletindebulundum: "Yaptığın alıntıları görünce, annen derhal tanırdıseni." Üç gün sonra, annemden şu cevabı aldım: "Zavallı oğlum,bana annem'den söz ederken Mme de Sévigné'ye atıfta bulunmanpek yersiz kaçmış. Mme de Sévigné, sana, Mme de Grignan'averdiği cevabı verirdi: 'O sizin hiçbir şeyiniz olmuyor muydu? Bensizi akraba sanıyordum.'"

Annemin mektubunu okuduğum sırada, odasına girip çıkankız arkadaşımın ayak seslerini duyardım. Az sonra Andrée,Morel'in arkadaşı olan ve Verdurin'lerin bize ödünç verdiği şoförlebirlikte Albertine'i almaya geleceği için, zile basardım. Albertine'eevlenmekten, uzak bir ihtimal olarak söz etmiştim, ama resmenböyle bir teklifte bulunmamıştım; ben "bilemiyorum, belkiolabilir," dediğimde, Albertine incelikle, hüzünlü bir tebessümle,"yo, hayır, asla olamaz,"dercesine başını sallamıştı, bu da, "bençok fakirim," anlamına geliyordu. Ben de bu yüzden, geleceğeilişkin tasarılar konusunda, "çok zayıf ihtimal" demekle birlikte, osırada Albertine'i eğlendirmek için, hayatından memnun olsundiye elimden geleni yapıyor, belki farkında olmadan, bu yollabenimle evlenmeye heveslendirmek de istiyordum onu.Albertine, bütün bu lükse kendi de gülüyordu. "Andrée'ninannesi, benim kendisi gibi zengin bir hanım, onun deyimiyle, 'at,araba, tablo sahibi' bir hanım olduğumu görse ne yapardıkimbilir. Sahi mi? Bu lafını hiç söylememiş miydim size? Çok tipkadındır! Benim şaşırdığım, tablolara da atlarla arabalar kadar yücebir değer biçmesi."

İleride de göreceğimiz gibi, birtakım aptalca konuşmaalışkanlıklarından vazgeçememiş olmakla birlikte, Albertinekendini şaşılacak derecede geliştirmişti; bu benim için pek bir şeyifade etmiyordu, çünkü kadınların zihinsel üstünlüklerine daima

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

15

Page 16: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ilgisiz kalmışımdır; eğer bir kadına zihinsel meziyetlerindenbahsetmişsem, bunu sırf nezaket icabı yapmışımdır. Bir tekCéleste'in o garip dehasından hoşlanmış olabilirim belki. Örneğin,Céleste, Albertine'in evde olmadığını öğrenip bunu fırsat bilerek,"Bir yatağın üzerine kondurulmuş gökyüzü tanrısı!" sözleriyleyanıma geldiğinde, elimde olmadan gülümserdim. "Céleste,'gökyüzü tanrısı' nereden çıktı kuzum?" - "Siz bu aşağılıkdünyada dolaşan insanlarla en ufak bir ilginiz var sanıyorsanız,çok yanılıyorsunuz!" - "Peki niçin yatağın üzerine 'kondurulmuş'diyorsunuz? Gördüğünüz gibi, yatıyorum." - "Siz hiçbir zamanyatmazsınız. Hiç kimsenin böyle yattığı görülmüş müdür? Sizgelip oraya konmuşsunuz. Şu anda o bembeyaz pijamanızla, oboyun hareketlerinizle güvercinden farkınız yok."

Albertine, saçma sapan konularda da olsa, daha birkaç yılöncesinin Balbec'teki kız çocuğundan bambaşka şekilde ifadeediyordu kendini. Kınadığı siyasi bir olay hakkında, "Bence birfacia," diyecek kadar ileri gidiyor, sanırım o sıralarda öğrendiği birifadeyle, bir kitabın kötü yazılmış olduğunu belirtmek için,"İlginç bir kitap, ama doğrusunu söylemek gerekirse, birdomuzun elinden çıkmış da olabilirdi," diyordu.

Ben zile basmadan odama girmenin yasak olması, Albertine'içok güldürüyordu. Bizim ailenin alıntı yapma alışkanlığını o dabenimsemişti ve rahibe okulundayken rol aldığı, benim desevdiğimi bildiği oyunlardan alıntı yapar, beni hep Asuerus'abenzetirdi:

Kim ki izinsiz çalar kapısınıÖlümle alır bu cesaretin mükâfatınıKimsenin yok bundan muafiyetiAzaltmaz suçu ne mevkii ne cinsiyetiBenim bile...

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

16

Page 17: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Diğerleri gibi ben de boyun eğerimİzinsiz çalabilmek için kapısınıBeklerim bana açık olmasını

Albertine'in görünüşü de değişmişti. Uzayıp giden mavi,badem gözlerinin şekli değişmişti; renkleri aynıydı ama sanki sıvıhaline geçmişlerdi. Öyle ki, gözlerini kapadığında, denizmanzarasının önüne bir perde gerilmiş gibi oluyordu. Her geceyanından ayrıldığımda, onun en çok hatırladığım yanı buyduherhalde. Oysa, örneğin saçlarının kıvırcıklığı, aksine her sabah,ilk defa gördüğüm, yepyeni bir şeymiş gibi beni şaşırtamayauzun müddet devam etti. Hâlbuki bir genç kızın gülümseyenbakışlarını, bu lüle lüle siyah menekşe çelenginden daha güzeltaçlandıracak bir şey olabilir mi? Gülümseme daha fazla dostlukvaat eder; ama çiçek açmış saçların küçük cilalı kıvrımları, teninminik dalgacıklara dönüşmüş hali gibi görünen zülüfler, tenledaha bağlantılı olduklarından, daha fazla arzu uyandırırlar.

Albertine odama girer girmez yatağın üstüne sıçrardı; bazenbenim nasıl bir zekâya sahip olduğumu anlatır, bir samimiyetseline kapılıp, benden ayrılmaktansa ölmeyi tercih edeceğine dairyeminler ederdi: Bunlar, onu çağırtmadan önce tıraş olduğumgünlerdi. Albertine, duygularının sebebini çözemeyenkadınlardandı. Bu kadınlar, yumuşak bir tenin verdiği hazzı,gelecekte kendilerine mutluluk vaat eden erkeğin manevideğerleriyle açıklarlar; ne var ki bu mutluluk, erkek sakalınıuzattıkça gözlerinde küçülebilir ve gereksiz hale gelebilir.

Albertine'e, nereye gitmeyi düşündüğünü sorardım. "Andréebeni Buttes-Chaumont'a götürecek galiba, oraya hiç gitmedim."Onca cümlenin arasında, bu sözlerin ardında bir yalanın gizlenipgizlenmediğini tahmin etmem imkânsızdı elbette. ZatenAndrée'ye güveniyor, Albertine'le nereye gitse, bana

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

17

Page 18: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

söyleyeceğini biliyordum. Balbec'te, Albertine'den usandığımsırada, Andrée'ye şöyle bir yalan söylemeyi düşünmüştüm:"Sevgili Andrée, keşke sizi daha önce görmüş olsaydım! O zamansize âşık olurdum. Ama şimdi kalbimin bir başka sahibi var. Yinede sık sık görüşelim, çünkü şimdiki aşkım yüzünden çok üzüntüçekiyorum, beni teselli edersiniz." İşte bu yalan sözler, üç haftasonra, gerçek olmuştu. Belki Andrée, Paris'te, bu sözlerin yalanolduğunu, benim kendisini sevdiğimi düşünmüştü; Balbec'te deolsa, herhalde aynı şeyi düşünecekti. Çünkü her insanın gerçeği okadar çok değişir ki, başkaları bu gerçeği tanımakta güçlük çeker.Andrée'nin, Albertine'le birlikte yaptıkları her şeyi banaanlatacağını bildiğim için, hemen hemen her gün gelip onualmasını rica etmiştim, o da kabul etmişti. Böylece, ben huzuriçinde evde kalabilecektim. Andrée'nin küçük çetedeki kızlardanbiri olma ayrıcalığı, Albertine'e her istediğimi yaptıracağıkonusunda bana güven veriyordu. O sırada Andrée'ye benisakinleştirebileceğini söylesem, kesinlikle gerçeği dile getirmişolurdum.

Öte yandan, kız arkadaşıma refakatçi olarak (Balbec'e dönmetasarısından vazgeçip Paris'te kalmış olan) Andrée'yi seçmeminsebebi, Albertine'in anlattığı bir şeydi: Andrée Balbec'te bir arabenden hoşlanıyormuş, hem de benim aksine, onun canınısıkmaktan korktuğum bir sırada; bunu o zaman bilmiş olsaydım,belki Andrée'ye âşık olurdum. "Nasıl olur, haberiniz yok muydu?"dedi Albertine. "Hâlbuki biz aramızda hep bu konudaşakalaşıyorduk. Peki, tıpkı sizin gibi konuşmaya, mantıkyürütmeye başladığını da mı fark etmediniz? Hele sizinyanınızdan yeni ayrılmışsa, benzerlik inanılmaz olurdu. Sizinlegörüşüp görüşmediğini söylemesine gerek kalmazdı. Yanımızageldiğinde, sizi görüp görmediği daha birinci saniyede anlaşılırdı.Birbirimize bakıp gülmeye başlardık. Kapkara olduğu haldekömürcü olmadığını iddia eden bir kömürcüye benzerdi.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

18

Page 19: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Değirmencinin ne iş yaptığını söylemesi gerekmez, gözümüzlegörürüz, üstü başı una bulanmıştır zaten, taşıdığı çuvalların izivardır hâlâ üstünde. Andrée de aynen öyleydi, kaşlarını sizin gibioynatır, o uzun boynunu aynı şekilde çevirirdi, inanılmazdı,anlatmakla olmuyor. Sizin odanızda duran bir kitabı aldığımda,açık havada bile okusam, odanızdan çıktığı belli oluyor, sizin ofeci tütsülerinizin bir izi kalıyor üstünde. Tarif edemeyeceğim,ufacık bir şey, ama aslında hoş bir şey. Birisi sizden sevecenliklesöz ettiğinde, sizi methettiğinde, Andrée hayranlıkla kendindengeçerdi."

Her şeye rağmen, benden habersiz bir şeyler ayarlanmış olmasıihtimaline karşılık, o gün Buttes-Chaumont'a gitmeyip Saint-Cloud'ya veya başka bir yere gitmeleri tavsiye ederdim.

Mesele, Albertine'e birazcık bile âşık olmam değildi, bununfarkındaydım. Aşk belki de, bir heyecanın ardından ruhu sarsançalkantıların yayılmasından başka bir şey değildir. Albertine,Balbec'te, bana Mile Vinteuil'den söz ettiğinde, birtakımçalkantılar ruhumu altüst etmiş, ama artık yatışmışlardı.Albertine'e âşık değildim artık, çünkü Balbec'te, trende,Albertine'in ergenlik çağını nasıl geçirdiğini ve o sıralar belkiMontjouvain'e de gidip geldiğini öğrendiğimde çektiğim acı,tamamen dinmişti. Bütün bunları çok uzun süredüşünmüştüm, iyileşmiştim artık. Ama zaman zamanAlbertine'in bazı ifadeleri, –bilmem neden,– bu kısacık ömründeçok iltifatlar, çok ifşaatlar duymuş olduğunu ve bunlarıhoşlanarak, hatta haz duyarak karşılamış olduğunudüşündürüyordu bana. Mesela herhangi bir şey hakkında,"Doğru mu? Sahiden doğru mu?" derdi. Şüphesiz Odette gibi, "Bukuyruklu yalan sahiden doğru mu?" deseydi, üzerinde durmaz,kaygılanmazdım, çünkü zaten cümlenin abesliği, kadınca biresprinin aptalca sıradanlığı diye açıklanabilirdi. Ama Albertine'in,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

19

Page 20: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"Doğru mu?" derkenki sorgulayan ifadesi, bir yandan, karşınızdahiçbir şeyi kendisi anlayamayan, sanki sizinle aynı melekeleresahip değilmişçesine sizin sözünüze sığman bir yaratık varmışgibi tuhaf bir izlenim uyandırıyordu (Albertine'e, "Yola çıkalı birsaat oldu," veya "Yağmur yağıyor," deseniz, "Doğru mu?" diyesorardı). Ne yazık ki bir yandan da, bu "Doğru mu? Sahiden doğrumu?"nun gerçek sebebi, kendi dışındaki olayları kendi başınaanlama yetersizliği olmasa gerekti. Daha büyük ihtimalle, busözler, ilk gençliğinden itibaren, "Biliyor musunuz, hayatımdahiç sizin kadar güzel birini görmedim", "Biliyor musunuz, sizesırılsıklam âşığım, heyecandan ne yapacağımı bilemiyorum"türünden cümlelere verdiği cevaptı; bu cümlelere karşılık, cilvelibir kabullenişle, alçakgönüllülükle söylenen "Doğru mu? Sahidendoğru mu?" lar, artık Albertine'in, benim cümlelerime bir soruylacevap vermesine yarıyordu sadece; örneğin "Bir saatten fazlauyudunuz," dediğimde, "Doğru mu?" diye karşılık veriyordu.

Albertine'e hiç mi hiç âşık olmadığım halde, birliktegeçirdiğimiz dakikaları zevkli zamanlar olarak nitelendirmediğimhalde, onun vaktini nasıl geçirdiği beni kaygılandırmaya devamediyordu; şüphesiz, Balbec'ten, Albertine'in bazı kişilerlegörüşmesini, onlarla gülerek, hatta belki bana gülerek ahlâksızcaşeyler yapmasını engellemek için kaçmıştım; bu ahlâksızlıklarıyapmasından o kadar korkuyordum ki, Balbec'ten ayrılarak,Albertine'in bütün zararlı ilişkilerine tek bir darbeyle, ustaca sonvermek istemiştim. Albertine öyle bir edilgenliğe, unutma veboyun eğme yeteneğine sahipti ki, gerçekten de, bu ilişkiler sonaermiş, yakamı bırakmayan marazi korkudan kurtulmuştum. Nevar ki, bu korku, kaynağı olan müphem ahlâksızlık kadar çeşitlişekillere bürünebilir. Çektiğim onca acıdan sonra, kıskançlığımyeni şahıslarda tekrar vücut bulmadığı sürece, bir sükûnetdönemi yaşamıştım. Fakat kronik bir hastalığın tekrar ortayaçıkması için, en ufak bir mazeret bile yeterlidir; zaten aynı şekilde,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

20

Page 21: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bu kıskançlığa sebep olan insanın ahlâksızlığının tekrarcanlanması için de, en ufak bir fırsat bile yeterli olabilir, aynı şey,(namuslu bir aradan sonra) farklı insanlarla tekrarlanabilir.Albertine'i suç ortaklarından ayırabilmiş, böylece sanrılarımdankurtulabilmiştim; ama Albertine'e insanları unutturabildiğim,yakınlaşmalarının süresini sınırlayabildiğim halde, onun zevkdüşkünlüğü de kronikti ve belki ortaya çıkmak için bir fırsatbekliyordu sadece. Paris'te de, fırsatlar Balbec'teki kadar boldu.

Albertine'in, hangi şehirde olursa olsun, aramasıgerekmiyordu, çünkü bu ahlâksızlık, Albertine'e özgü değildi, hertürlü zevk fırsatını değerlendiren başka kadınlarda da mevcuttu.Bunlardan birinin, karşısındaki tarafından derhal anlaşılan birbakışı, iki aç dişiyi birbirine yaklaştırmaya yeter. Becerikli birkadın için, görmezlikten geldiği, ama işaretini anlayan ve yansokakta onu bekleyen bir kadının yanma beş dakika sonra gidipiki kelimeyle randevulaşmak, kolay bir şeydir. Kimin haberiolabilir? İlişkinin devam etmesi için de, Albertine'in bana, Paris'inhoşuna gitmiş olan bir banliyösünü tekrar görmek istediğinisöylemesi yeterliydi. İşte bu yüzden de, Albertine'in eve geçdönmesi, gezintisinin anlaşılmaz derecede uzun sürmesi,tensellikle bağlantı kurulmadan da kolayca açıklanabilse bile,hastalığımın tekrar ortaya çıkmasına yetiyordu; bu kez, Balbec'eait olmayan görüntüler canlanıyordu kafamda ve sanki geçici birsebebin ortadan kaldırılması, doğuştan gelen bir hastalığı daortadan kaldırabilirmişçesine, bu görüntüleri de, tıpkı öncekilergibi, yok etmek üzere uğraşmam gerekiyordu. Albertine'indeğişme yeteneğini ve kısa süre önce aşk yaşadığı kişiyi unutma,neredeyse ondan nefret etme gücünü suç ortağı olarakkullandığım bu yok etme eylemleri sırasında, bazen, Albertine'inbu zevki paylaştığı o meçhul şahıslardan birine derin bir acıyaşattığımın farkında değildim; üstelik boş yere yaşatıyordum buacıyı, çünkü biri terk edilse de, yerini başkası alacaktı ve

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

21

Page 22: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Albertine'in hiç aldırmadan peş peşe dizeceği ayrılıklardan oluşanuzun çizgiye paralel olarak, benim çizgim, acımasızca, ancak tektük, kısacık bir iki soluklanma arasıyla bölünerek, uzayıpgidecekti; dolayısıyla, oturup düşünmüş olsam, ıstırabımınbitmesi için, ya Albertine'in ya da benim ömrümün de sonaermesi gerektiğini anlardım. Daha Paris'e döndüğümüz ilkgünlerde bile, Andree'nin ve şoförün, kız arkadaşımla birlikteçıktıkları gezintiler hakkında verdikleri bilgilerle tatminolmadığımdan, Paris ve çevresi de, Balbec kadar zalimgörünmüştü bana; Albertine'le birkaç günlük bir yolculuğaçıkmıştım. Ama nereye gitsek, onun yaptıklarına ilişkin aynıbelirsizlik devam ediyordu, bir ahlâksızlık yapma imkânları aynıderecede boldu ve kendisini denetlemek de daha zordu,dolayısıyla birlikte Paris'e dönmek zorunda kaldık. AslındaBalbec'i terk ederken, Gomorra'yı terk ettiğimi, Albertine'i deoradan kopardığımı sanmıştım; heyhat, Gomorra dünyanın dörtbir yanma dağılmıştı! Ve kısmen kıskançlığım, kısmen de (çoknadir görülen bir şey olmakla birlikte) bu hazlar konusundakicehaletim yüzünden, hiç farkında olmadan, Albertine'in herseferinde gizlenmeyi başarabileceği bu saklambaç oyununubaşlatmıştım.

Albertine'i hazırlıksız yakalayıp sorguya çekerdim: "Albertine,aklıma ne geldi, ben mi yanlış hatırlıyorum, Gilberte Swann'latanıştığınızı söylememiş miydiniz?" - "Evet, daha doğrusu, derstegelip konuştu benimle, Fransız Tarihi notları varmış, hatta çoknazik davrandı, onları ödünç verdi bana, ben de bir dahakigörüşümde iade ettim." - "Benim hoşlanmadığım tür kadınlardanmı?" - "Yok canım, tam tersine."

Ama çoğunlukla, bu tür araştırma sohbetlerine girişmektense,Albertine'in gezintisine katılmak için harcamayı göze alamadığımgücün tamamını bu gezintiyi hayal etmeye harcar, arkadaşımla,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

22

Page 23: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gerçekleştirilmeyen tasarıların aynen koruduğu bir şevklekonuşurdum. Sainte-Chapelle Kilisesi'nin bir vitrayını tekrargörmek için öyle bir heves ve bunu Albertine'le baş başayapamayacağımız için öyle bir üzüntü sergilerdim ki, Albertine,şefkatle, "Yavrucuğum," derdi, "madem bu kadar istiyorsunuz,birazcık gayret edip bizimle gelin. İstediğiniz kadar bekleriz sizi,siz hazır olunca gideriz. Ayrıca, benimle yalnız olmayı tercihederseniz, Andrée'yi evine gönderirim, olur biter, o da başka birgün gelir." Ama Albertine'in çıkmam için ısrar etmesi, benisakinleştirdiğinden, evde kalabilmemi sağlardı.

Albertine'i denetleme görevini Andrée'ye veya şoföre bırakıphuzursuzluğumu dindirme işini onların üzerine yıkmakla içinedüştüğüm uyuşukluğun, zekâmın bütün yaratıcılığını, birinsanın ne yapacağını tahmin edip engellemeye yarayan, iradeyebağlı bütün ilhamları durdurduğunu, dondurduğunudüşünmüyordum. Üstelik, mizacım gereği daima gündelikgerçeklerden çok ihtimaller dünyasına yakın olmam, durumunciddiyetini artırıyordu. Benim mizacımdaki insanların ruhutanıması daha kolaydır, ama tek tek insanlara aldanırız. Acınınkaynağı olan kıskançlığım, bir ihtimale bağlı olarak değil, birgörüntüyle canlanıyordu. İnsanların ve halkların hayatında öylebir an gelebilir ki (benim hayatımda da böyle bir an olacaktı),kendi içinde keskin görüşlü bir emniyet müdürü, bir diplomatbulundurma ihtiyacı duyulur; bu zat, ufkun dört bir yanmauzanan ihtimaller hakkında hayal kuracağına, doğru bir mantıkyürütür ve der ki: "Almanya böyle bir bildirimde bulunuyorsa,demek ki başka bir şey yapmak istiyor; belirsiz, herhangi bir şeydeğil de, tam olarak şunu ya da bunu yapmak istiyor, hattayapmaya başlamış da olabilir." - "Filanca kişi kaçtıysa, a, b veya dnoktalarına değil, c noktasına doğru gitmiştir, dolayısıylaaraştırmalarımızı sürdüreceğimiz yer, vs." Ne yazık ki, ben,denetim görevini benim yerime başkaları üstlendiği anda

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

23

Page 24: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

sakinleşmeye alışmakla, pek gelişmemiş olan bu melekemin iyicekörelmesine, zayıflamasına, yok olmasına izin vermişoluyordum. Evde kalma isteğimin sebebine gelince, onuAlbertine'e söylemek benim için tatsız bir şey olurdu. Ona,doktorun yataktan kalkmamı yasakladığını söylüyordum. Doğrudeğildi bu. Doğru olsaydı da, doktorun talimatı, kız arkadaşımarefakat etmemi engelleyemezdi. Kendisiyle ve Andree'yle birliktegezmeye gidemeyeceğimi söyleyip özür diliyordumAlbertine'den. Bu davranışımın sebeplerinden yalnızca birini,sağduyuya bağlı bir nedeni belirteceğim. Birlikte dışarı çıktığımızzamanlar, Albertine yanımdan bir saniye de olsa ayrıldığında,endişeye kapılıyor, biriyle konuşmuş ya da sadece bakışmışolabileceğini düşünüyordum. Albertine her an keyifligörünmüyorsa, benim yüzümden bir programı kaçırdığını veyaertelediğini düşünüyordum. Gerçeklik, meçhule giden yolda birilk adımdır sadece ve bu yolda pek fazla ilerlememiz mümkündeğildir. En iyisi bilmemek, mümkün olduğunca az düşünmek,kıskançlığa en ufak bir somut ayrıntı sunmamaktır. Ne yazık ki,dış dünya olmasa da iç dünyamız bazı olaylar çıkarır karşımıza;Albertine gezintiye çıkmasa da, tek başıma düşüncelere daldığımzaman bulduğum bazı tesadüfler, bazen bana gerçekliğin küçükparçalarını sunuyordu; bu küçük ayrıntılar, tıpkı birer mıknatısgibi, meçhulün bir parçasını kendilerine çekerler ve o andanitibaren, meçhul bize acı vermeye başlar. Sımsıkı kapalı birfanusun içinde yaşasak bile, çağrışımlar, hatıralar bizi etkilemeyedevam eder.

Ne var ki, bu iç sarsıntılar hemen çıkmazdı ortaya; Albertinegezintisine çıkar çıkmaz, ben, yalnızlığın coşku veren faziletlerisayesinde, birkaç dakikalığına da olsa canlanırdım. Başlayangünün hazlarından ben de payımı alırdım; dışarıdaki güzel havaolmasa, günün hazlarını tatmak için duyduğum keyfî arzu, –tamamen bana özgü olan o oynak kararsızlık–, onlara

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

24

Page 25: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ulaşabilmem için yeterli olmazdı; dışarıdaki istisnai hava, banageçmişteki görüntüleri hatırlatmakla kalmaz, tesadüfî,dolayısıyla göz ardı edilebilir bir nedenden ötürü evinde oturmakzorunda olmayan herkesin derhal ulaşabileceği, o andakigerçekliği de doğrulardı. Bazı güneşli günlerde, hava o kadarsoğuk olurdu, sokakla o kadar iç içe olurduk ki, sanki evinduvarları aralanmış gibi gelirdi bize; tramvayın her geçişinde, zilsesi, gümüşten bir bıçakla camdan bir eve vuruluyormuş gibi çınçın öterdi. Ama ben daha çok, kendi içimdeki kemandan çıkanyeni, değişik sesi duyar ve kendimden geçerdim. Bu kemanıntelleri, dışarıdaki ısı ve ışıkta meydana gelen basit değişikliklerlegerilir ya da gevşer. Alışkanlığın tekdüzeliği yüzündensuskunluğa bürünen bir çalgı olan benliğimizdeki şarkılar, bütünmüziklerin kaynağı olan bu değişimlerden, bu sapmalardandoğar; bazı günler, hava, bir notadan hemen diğerine geçmemizeyol açar. İlk saniyelerde daha tam tanıyamadan söylediğimiz ounutulmuş şarkıyı, matematiksel gerekliliğini tahminedebileceğimiz ezgiyi hatırlarız. Benim için dış dünyayı yenileyentek, şey, dışarıdan gelmiş olmakla birlikte, içimde cereyan eden budeğişimlerdi. Beynimde, uzun zamandır kullanılmayan arakapılar açılırdı. Kimi kentlerdeki hayat, kimi gezintilerin neşesi,tekrar içimdeki yerlerini alırdı. İçimde titreşen telle birlikte, baştanaşağı titrerdim, bu istisnai an uğruna, alışkanlığın silgisiylesilinmiş olan eski donuk hayatımı da, gelecekteki hayatımı dafeda edebilirdim.

Uzun gezisinde Albertine'e eşlik etmesem de, zihnim ondançok daha fazla gezip tozardı; o sabahı duyularımla yaşamayıreddettiğim için, benzeri, geçmişteki ya da ihtimal dahilindekibütün sabahları hayalimde yaşardım; daha doğrusu, belirli birtürdeki sabahı tadardım, aynı özelliklere sahip bütün sabahlar, butürün kesintili tezahürleriydi ve onu hemen tanırdım, çünküduru, diriltici hava, gerekli sayfaları kendiliğinden çevirir, ben

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

25

Page 26: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yattığım yerden izleyebileyim diye, günün kutsal kitabınıkarşıma getirirdi. Bu ideal sabah, benzer bütün sabahlarla özdeş,sürekli bir gerçeklikle zihnimi doldurur, fiziksel zafiyetiminazaltmadığı bir neşe verirdi bana; fiziksel rahatlık, sağlıklıoluşumuzdan çok, gücümüzün kullanılmamış fazlasındankaynaklandığı için, bu rahatlığa gücümüzü artırarakulaşabileceğimiz gibi, faaliyetimizi sınırlandırarak da ulaşabilirizpekâlâ. Benim içimden taşan, yatağıma hapsettiğim enerjim de,tıpkı hareketi engellenen bir makinenin kendi etrafında dönmesigibi, ruhumu zıp zıp zıplatırdı.

Françoise, şömineyi yakmak üzere gelirdi; ateşi tutuşturmakiçin attığı birkaç çalı çırpının yaz boyunca unuttuğum kokusu,şöminenin etrafına sihirli bir daire çizerdi; o dairenin içinde,kendimi, kâh Combray'de, kâh Doncieres'de kitap okurken görür,Paris'teki odamda kaldığım halde, sanki az sonra Meseglisetarafına yürüyüşe çıkacakmışım veya kırlarda tatbikat yapmaktaolan Saint-Loup ve arkadaşlarıyla buluşacakmışım gibisevinirdim. Hafızanın biriktirdiği hatıraları tekrar seyretmektenherkesin aldığı haz, çoğunlukla bazılarında, örneğin hastalardadaha yoğundur, çünkü bir yandan fiziksel acının zorbalığı, gidipdoğada bu hatıralara benzer görüntüler aramaktan kendilerinimeneder, bir yandan da, her gün tazelenen iyileşme umudu, pekyakında bunu yapabileceklerine dair kendilerine bir güven verir;dolayısıyla, sadece birer hatıra, birer görüntü olarakalgılamadıkları bu suretleri tekrar görme arzusu, iştahı canlı kalır.Ama hatıralar benim için birer resimden ' ibaret olsa ve onlarıhatırladığımda zihnimde sadece bir görüntü canlansa bile,aniden, özdeş bir duyu sayesinde, içimde bu resimleri görmüşolan çocuk, yeniyetme canlanır, bütün benliğimi kaplardı. Sadecedışarıdaki hava ya da odanın içindeki koku değişmez, benimbenliğimde de bir yaş değişimi, şahsiyet değişimi olurdu. Buz gibihavada o çalı çırpının kokusu, adeta geçmişin bir parçasının, eski

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

26

Page 27: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bir kıştan kopmuş, görünmez bir buz kütlesinin odamdailerlemesi gibi bir şeydi; zaten odam sık sık, içinden geçen birkokuyla, bir ışıkla, sanki çeşitli senelerin istilasına uğrardı;kendimi tekrar o yıllarda bulur, daha seneyi tanıyamadan, nicedirunutulmuş beklentilerin neşesiyle sarmalanırdım. Güneşyatağıma kadar uzanır, incelmiş bedenimi saydam birbölmeymişçesine delip geçer, beni ısıtır, alev alev bir kristaledönüştürürdü. O zaman, nekahet dönemindeki aç bir insanın,yemesine henüz izin verilmeyen bütün yemeklerle peşinenbeslenmesi gibi, ben de, Albertine'le evlenmekle, yoksa hayatımıboşa mı harcamış olacağımı, hem kendimi başka bir insanavakfetmenin benim için fazlasıyla ağır bir yük olduğunu, hem deonun sürekli varlığı yüzünden kendimden kopacağımı veyalnızlığın hazlarından temelli mahrum kalacağımıdüşünürdüm. Üstelik, mahrum olacağım başka hazlar da vardı.Bir günden beklediğimiz, sadece arzular da olsa, öyle arzular vardırki –nesnelerin değil, insanların uyandırdığı arzular–, ayırıcıözellikleri, bireysel olmalarıdır. Dolayısıyla, yataktan kalktığımda,pencereye gidip perdeyi açtığım zaman, bir müzisyeninpiyanonun kapağını kaldırması gibi, sırf balkondaki ve sokaktakigüneş ışığı, acaba hafızamdaki ışıkla tıpatıp aynı tınıda mı diyebakmak için açmıyordum; güneşin yanı sıra, kolunda selesiyle birçamaşırcı kız, mavi önlüklü bir fırıncı kadın, bir çengele asılı sütgüğümleri taşıyan, önlüklü, beyaz kolluklu bir sütçü kız,mürebbiyesini izleyen, gururlu, sarışın bir genç kız da görmekistiyordum; bu görüntünün, belki nicelik açısından önemsizolan çizgilerinin farklılığı, tıpkı bir müzik cümlesinde iki ayrınotanın farklılığı gibi, onu diğer bütün görüntülerden değişikkılmaya yetiyordu ve bu görüntü olmasa, o gün yoksullaşır,mutluluk arzularıma sunabileceği hedefler azalırdı. Ne var ki,peşinen hayal edilmesi imkânsız kadınların görüntüsündenkaynaklanan sevinç fazlalığı benim gözümde sokağı, şehri,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

27

Page 28: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

dünyayı daha arzulanır ve keşfedilmeye daha layık kılmaklakalmıyor, aynı görüntüden yola çıkarak, iyileşme, dışarı çıkmaözlemi, Albertine'siz bir özgürlük özlemi de yaratıyordu içimde.Kim bilir kaç kez, daha sonra hayalini kuracağım meçhul kadınevin önünden yaya veya otomobiliyle son sürat geçtiği anda,bedenimin, onu yakalayan bakışımı izleyememesine üzülmüş,penceremden ateşlenen bir tüfekten fırlamışçasına, geçmekteolan kadına isabet edip, odama hapsoldukça asla tadamayacağımbir mutluluk vaadi sunan o kaçak çehreyi durduramayışımahayıflanmışımdır.

Buna karşılık, Albertine'den öğrenebileceğim hiçbir şey yoktu.Güzelliği her geçen gün biraz daha azalıyordu gözümde. Bir tekAlbertine'in başkalarında uyandırdığı arzu, öğrendiğimde tekraracı çekmeme ve Albertine'i onların elinden alma isteği duymamayol açtığından, onu gözümde yüceltebiliyordu. Albertine banaıstırap çektirebiliyordu, ama katiyen mutlu edemiyordu beni. Busıkıcı bağlılığımı ayakta tutan tek şey, ıstıraptı. Korkunç bireğlence gibi bütün dikkatimi tekeline alan bu ıstırap yok olduğuanda, bu ıstırabı yatıştırma ihtiyacı da yok oluyordu veAlbertine'in benim için bir hiç olduğunu, benim de muhtemelenonun için bir hiç olduğumu hissediyordum. Bu durumun uzayıpgitmesi ihtimali beni bedbaht ediyor, ara sıra, Albertine'in yaptığıkorkunç bir şeyi öğrenmek istediğim oluyordu; böylece beniyileşinceye kadar küs kalabileceğimizi, sonra da barışıp bizibirleştiren bağı değiştirebileceğimizi, esnetebileceğimizidüşünüyordum. Bu arada da, Albertine'e veremediğim gerçekmutluluğun yerine, binbir ayrıntıyla, binbir sevinçle, yanımdamutlu olduğu yanılgısını yaşatmaya çalışıyordum ona. İyileşiriyileşmez Venedik'e gitmek istiyordum; ama Albertine'leevlenirsem bunu nasıl yapacaktım? Albertine'i o kadarkıskanıyordum ki, Paris'te bile, bir tek onunla dışarı çıkmak içinyerimden kıpırdıyordum. Bütün öğleden sonrayı evde geçirdiğim

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

28

Page 29: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

zaman bile, zihnim Albertine'i gezintisinde izliyor, uzak vemavimsi bir ufuk çiziyor, beni merkez alarak, çevremde hareketlibir belirsizlik ve muğlâklık kuşağı oluşturuyordu. "Albertine bugezintilerinin birinde, ona evlenmekten artık hiç söz etmediğimidüşünüp geri dönmemeye karar verse, kendisiyle vedalaşmamgerekmeden teyzesine gitse, beni ayrılık derdinden ne güzelkurtarmış olurdu!" diyordum kendi kendime. Kalbim, yarasıkapandıkça kız arkadaşımın kalbinden kopuyordu; Albertine'izihnimde hiç acı çekmeden hareket ettirebiliyor, kendimdenuzaklaştırabiliyordum. Şüphesiz, ben olmasam, bir başkası onunkocası olacak, Albertine de serbest kalınca, beni dehşete düşürentürden maceralar yaşayacaktı belki. Ama hava o kadar güzeldi ki,Albertine'in akşama eve döneceğinden o kadar emindim ki,kabahat işlemesi ihtimali aklıma gelse bile, onu özgür irademlebeynimin bir köşesine hapsedebiliyordum; orada durduğumüddetçe bu ihtimal, hayalî bir kişinin ahlâksızlıkları kadar,benim gerçek hayatım açısından önemsiz oluyordu; zihniminesneklik kazanmış menteşelerini yerinden oynatarak, kafamıniçinde hissettiğim, hem bir kas hareketi gibi fiziksel, hem demanevi bir teşebbüs gibi zihinsel olan enerjiyle, o âna dek içinehapsolduğum mutat endişe halini aşmıştım ve şimdi açıkta,serbestçe hareket etmeye başlıyordum; yeni bulunduğum yerdenbaktığımda, Albertine'in bir başkasıyla evlenmesini ve kadınlaraolan düşkünlüğünü engellemek için her şeyi feda etmek, tıpkıonu tanımayan birinin gözüne görüneceği gibi, benim gözümede tamamen saçma görünüyordu. Aslında kıskançlık, birgörünüp bir kaybolan hastalıklardandır; sebebi gelip geçici,zorlayıcı ve belirli bir hasta için hep aynıdır, bir başka hasta içintamamen farklı olabilir. Bazı astımlılar, krizlerini ancak pencereleriardına kadar açıp rüzgârlı, duru dağ havasını soluyarak geçirebilir,bazılarıysa, şehrin merkezine, tütsü dumanına boğulmuş birodaya sığınarak. Kıskançlığı birtakım aykırılıklara izin vermeyen

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

29

Page 30: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kıskanç insan, yok denecek kadar azdır. Bazısı, kendisinesöylenmesi koşuluyla aldatılmaya razı olur, bazısı da,kendisinden gizlenmesi koşuluyla; ikisinin de durumu aynıderecede abestir, çünkü ikincisi, gerçek kendisinden gizlendiğiiçin iyice aldatılmış olur, ama birincisi de, gerçekle birlikteacılarının yenilenmesini, artmasını, beslenmesini talep eder.

Üstelik, kıskançlığın bu iki zıt takıntısı, itiraflardan yana daolsa, itiraflara itiraz da etse, çoğu kez sözlerle sınırlı kalmaz.Bazıları, sadece metreslerinin kendilerinden uzakta ilişkidebulunduğu erkekleri kıskanır ve aynı metresin, kendi rızalarıyla,yanı başlarında, gözlerinin önünde olmasa bile hiç değilse kendiçatılarının altında, bir başka erkekle ilişki kurmasına izin verirler.Genç bir kadına âşık olan yaşlı erkeklerde oldukça sık görülen birdurumdur. Bu erkekler, sevdikleri kadının hoşuna gitmelerininne kadar zor olduğunu, bazen onu tatmin etmeninimkânsızlığını hissederler ve aldatılmaktansa, sevgililerine hazverebileceğini, ama kötü tavsiyelerde bulunmayacağınıdüşündükleri bir erkeğin, kendi evlerine, yan odaya gelmesinitercih ederler. Bazıları içinse, durum tam tersinedir: Bildikleri birşehirde, metreslerini bir dakika bile dışarıda yalnız bırakmadıkları,bir köle gibi zincirle bağladıkları halde, bir aylığına bilmedikleri biryere, neler yapacağını hayal edemeyecekleri bir yere gitmesineizin verirler. Bende, Albertine'le ilgili olarak, bu sakinleştiricitakıntı türlerinin her ikisi de vardı. Albertine benim yanımda,benim desteğimle, tamamen gözetimim altında tutabileceğimhazlar yaşasa, böylece yalan korkusundan beni esirgese, onukıskanmazdım; belki benim hiç bilmediğim, yeterince uzak birülkeye gitse, oradaki hayatını hayal edemeyeceğim, öğrenmeimkânına ve hevesine de sahip olmayacağım için, yinekıskanmazdım onu. Her iki durumda da şüphe, ya tam bir bilgi yada tam bir cehalet tarafından, ortadan kaldırılmış olurdu.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

30

Page 31: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Güneşin alçalmasıyla birlikte hatıralar beni geçmişe ait serin birhavaya götürdüğünden, tıpkı Elysion Çayırları'nın, yeryüzündekimsenin bilmediği o harika havasını soluyan Orpheus gibi,büyük bir mutlulukla nefes alırdım. Ama az sonra, gün bitmekteolduğu için, akşamın üzüntüsüne gömülürdüm. Albertine'indönmesine daha kaç saat var diye, kurulmuş gibi duvar saatinebakar, giyinip kız arkadaşıma hediye etmek istediğim güzelkıyafetler konusunda akıl danışmak üzere ev sahibeme, Mme deGuermantes'ın dairesine inecek kadar vaktim olduğunugörürdüm. Düşesle, bazen avluda, hava yağmurlu bile olsa, basıkbir şapka ve kürk mantoyla, yürüyerek alışverişe çıktığı sıradakarşılaşırdım. Mme de Guermantes'ın, birçok zeki insanıngözünde, herhangi bir hanımdan farksız olduğunu, düklük veprensliklerin ortadan kalktığı günümüzde, Guermantes Düşesiisminin bir anlam taşımadığını gayet iyi biliyordum, ama ben,insanlardan ve memleketlerden tat alma konusunda başka birbakış açısını benimsemiştim. Yağışlı havaya meydan okuyan bukürklü hanım, düşesi, prensesi, vikontesi olduğu bütüntopraklardaki şatoları da yanında taşıyormuş gibi gelirdi bana; birana kapının üzerinde, ellerinde inşa ettikleri katedrali veyasavundukları kenti tutan heykellere benzetirdim onu. Ama kralınkuzini olan kürklü hanımın eldivenli elinde o şatoları, oormanları, sadece zihnimin gözleriyle görürdüm. Bedenimingözleriyse, havada yağmur tehdidi olduğu günlerde, çekinmedensilahlanan düşesin şemsiyesini görürdü sadece. "Hiç belli olmaz,tedbiri elden bırakmamak lazım, yağmura uzakta yakalanabilirim,arabalar bana fazlasıyla pahalı gelecek bir ücret isteyebilir."Düşesin konuşmasında, "fazlasıyla pahalı", "imkânlarımı aşan"ifadeleri ve "ben çok yoksulum," cümlesi sık sık tekrarlanırdı; çokzengin olduğu halde yoksul olduğunu söylemeyi bir hoşlukolarak gördüğü için mi, yoksa yüksek bir aristokrat sıfatıyla, yanibasit bir köylüymüş edasıyla, sadece zengin olan ve yoksulları

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

31

Page 32: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

küçümseyen insanların aksine, zenginliğe önem vermemeyidaha seçkin bulduğu için mi böyle konuştuğu tam olarakanlaşılamazdı. Belki de hayatının başka bir döneminden, yinezengin olduğu, ama onca mülkün bakım masrafı düşünülürseyeterince zengin de olmadığı ve gizlemek istemediği bir parasıkıntısı çektiği yıllardan kalma bir alışkanlıktı. Hep şaka yollu sözettiğimiz şeyler, genellikle aksine, canımızı sıkan şeylerdir, amasıkıntımızı belli etmek istemeyiz ve belki de ayrıca, bu konudaşaka yaptığımızı duyan kişi doğru olmadığını düşünür diye gizlibir umut da taşırız.

Ama çoğunlukla, o saatte düşesi evde bulacağımı bilirdim vebuna sevinirdim, çünkü Albertine'in istediği bilgileri etraflıcaöğrenebilmem için, onu evinde görmem daha uygundu. Aşağıinerken, çocukluğumun o esrarengiz Mm de Guermantes'ına,şimdi basit, pratik bir iş için kendisinden yararlanmak amacıylagitmemin ne kadar olağanüstü bir şey olduğunu neredeyse hiçdüşünmezdim; aynı şekilde, bir zamanlar, yarattığı mucizelereşaşırıp hayran kaldığımız, doğaüstü bir aygıt olan telefonu daşimdi hiç düşünmeden, terzimizi çağırmak veya dondurmasipariş etmek için kullanıyoruz.

Ufak tefek süs eşyaları Albertine'i müthiş sevindirirdi. Onu hergün küçük bir hediyeyle sevindirmekten kendimi alamazdım.Zarafete ilişkin her şeyi çabucak fark eden gözleriyle, avludangeçerken veya pencereden bakıp, Mme de Guermantes'ınboynunda gördüğü bir eşarptan, omuzlarında gördüğü biretolden, elinde gördüğü bir şemsiyeden ne zaman banahayranlıkla söz etse, doğuştan müşkülpesent olan (ve zarafetdersi yerine geçen, Elstir'le sohbetleri sayesinde beğenisi daha daincelmiş olan) Albertine'in, güzel bir şeyin basit benzerini, çoğukişinin gözünde onun yerini tutan, ama aslında ondan çok farklıolan bir benzerini beğenmeyeceğini bildiğim için, gizlice düşese

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

32

Page 33: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gidip Albertine'in hoşuna giden şeyin nerede, nasıl, hangimodelden yapıldığını, onun aynısını alabilmek için ne yapmamgerektiğini, imalatçısının sırrını, tarzının özel cazibesini(Albertine'in deyimiyle "şıklığı"nı, "seçkinliği"ni), kullanılmasıgereken kumaşların tam adını –malzemenin güzelliği deönemliydi– ve niteliklerini sorardım.

Balbec dönüşü, Albertine'e, Guermantes Düşesi'nin bizimleaynı apartmanda, avlunun karşı tarafında oturduğunusöylediğimde, bu unvanı ve soylu ismi duyan Albertine, gururluve tutkulu mizaçlarda kısır bir arzunun göstergesi olan bir eda,kayıtsızlıktan da öte, düşman ve küçümser bir tavır sergilemişti.Albertine takdir edilecek bir mizaca sahip olsa da, meziyetleri,ancak beğenilerinin veya –snobizm gibi– vazgeçmek zorundakaldığı beğenilerinin ardından tuttuğu yasın, yani nefretlerininoluşturduğu engeller arasında gelişebilirdi. Albertine'in yükseksosyeteye duyduğu nefret, aslında kişiliğinin pek önemsiz birparçasıydı ve bir açıdan da hoşuma gidiyordu, çünkü Mme deGuermantes'ın aristokrat. tarzının yer aldığı Fransız karakterininters yüzünde okunan devrimci ruhu, (yani talihsiz bir asaletaşkını) ortaya koyuyordu. Albertine, ulaşması imkânsız olduğuiçin, bu aristokrat tarzla hiç ilgilenmeyebilirdi de, ama Elstir'in,düşesten Paris'in en iyi giyinen kadını diye söz ettiğinihatırlayınca, arkadaşımın bir düşes karşısında duyduğucumhuriyetçi küçümseme, yerini şık bir kadına duyduğu yoğunilgiye bıraktı. Mme de Guermantes hakkında bana çeşitli sorularsorar, kendi kıyafetlerine ilişkin akıl danışmak üzere, benimdüşesi ziyaret etmem hoşuna giderdi. Şüphesiz Mme Swann'a daakıl danışabilirdim, hatta bir keresinde, ona bu amaçla bir mektupda yazdım. Ama Mme de Guermantes, giyim sanatında çok dahailerideymiş gibi gelirdi bana. Mme de Guermantes'ın evdeolduğunu öğrenip Albertine eve döndüğünde hemen bana haberverilmesini rica ettikten sonra, evine uğrayıp düşesi gri

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

33

Page 34: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

krepdöşinden bir elbisenin sisiyle sarmalanmış haldebulmuşsam, karmaşık sebeplerden kaynaklandığını vedeğiştirilmesinin mümkün olmadığını hissettiğim bugörünümü kabul eder, etrafa yaydığı, inci grisi, buğulu bir sisleastarlanmış kimi akşamüzerlerine benzeyen havanın içinegömülürdüm; eğer düşes, aksine, sarı kırmızı alevlerle süslü birÇin sabahlığı giymişse, alev alev bir gün batımını seyreder gibibakardım ona; bu kıyafetler, istenildiği zaman değiştirilebilen,sıradan dekorlar değil, hava koşulları gibi, belirli bir saatteki özelışık gibi, verili ve şiirsel birer gerçekliktiler.

Mme de Guermantes'ın giydiği elbiseler ve sabahlıklar arasındabelirli bir amaca en yönelik gibi görünenler, özel bir anlamlayüklü gibi görünenler, Fortuny'nin eski Venedik desenlerindenyola çıkarak yaptığı elbiselerdi. Bu elbiselerin tarihsel niteliğindenmidir, yoksa her biri tek olduğundan mıdır bilmem, öyle kendinehas bir havası vardır ki, üzerinde bir Fortuny elbiseyle sizibekleyen, sizinle konuşan kadının duruşu, istisnai bir önemkazanır; sanki bu kostümde, uzun uzun düşünülüp taşınıldıktansonra karar kılınmıştır ve sanki bu konuşma, günlük hayattan,bir roman sahnesi gibi ayrılır. Balzac'ın romanlarında kadınkahramanlar, belirli bir misafiri kabul edecekleri gün, kastenbelirli bir kıyafet giyerler. Fortuny'nin elbiseleri hariç,günümüzün kıyafetleri bu kadar kişilikli değiller. Romancınıntasvirinde herhangi bir belirsizliğe yer yoktur, çünkü o elbise,gerçekte mevcuttur, en ufak desenleri bile, bir sanat eserindekikadar doğal ve sabittir. Şu ya da bu elbiseyi giyme kararını verenkadın, aşağı yukarı birbirine benzer iki elbise arasında değil, herbiri sona derece bireysel, adlandırılmaları mümkün iki elbisearasında bir seçim yapmıştır.

Ne var ki elbise, onu giyen kadını düşünmeme engel olmazdı. Odönemde, Mme de Guermantes'ın kendisi de, ona âşık olduğum

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

34

Page 35: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

zamanlara kıyasla daha hoş görünüyordu bana. Ondan eskisikadar beklentim olmadığı için, (artık özellikle onu görmek içingitmiyordum evine), neredeyse tek başımıza, ayaklarımızıuzatmış otururken içine gömüldüğümüz huzurlu kayıtsızlıkla,eski zaman diliyle yazılmış bir kitabı okur gibi dinlerdimkendisini. Düşesin konuşmasını dinlerken, günümüzdekonuşma dilinde de, yazı dilinde de rastlanmayan o saf Fransızzarafetinin tadına varabilecek kadar kafam rahattı. Konuşmasını,Fransızcasının tadına doyum olmayan bir halk şarkısını dinlergibi dinlerdim; tıpkı Merimee'nin Baudelaire'le, Stendhal'inBalzac'la, Paul-Louis Courier'nin Victor Hugo'yla, Meilhac'ınMallarme'yle alay etmesini anladığım gibi, düşesin deMaeterlinck'le alay edişini anlıyordum (aslında etkisi gecikerekyayılan edebî modalara duyarlı kadın zekâsının zaafı yüzünden,Maeterlinck'i takdir ediyordu artık). Alay edenin, alay ettiği kişiyekıyasla çok daha sınırlı bir zekâya, ama aynı zamanda dahakatışıksız bir kelime dağarcığına sahip olduğunu gayet iyibiliyordum. Mme de Guermantes'ın dağarcığı, neredeyse Saint-Loup'nun annesininki kadar, hayran olunacak derecedekatışıksızdı. Eski dili ve kelimelerin gerçek telaffuzunu, (aslındayerine) aslen, (özel olarak yerine) özelde, (şaşırmış yerine) şaşkındiyen günümüz yazarlarının soğuk taklitlerinde değil, bir Mme deGuermantes'ın veya bir Françoise'ın konuşmasında buluruz.Daha beş yaşındayken, Françoise'dan, Tarn değil Tar dendiğini,Bearn değil Bear dendiğini öğrenmiştim. Dolayısıyla, yirmiyaşında sosyete çevrelerine girip çıktığımda, Mme Bontemps'indediği gibi, Madame de Bearn dememek gerektiğini ayrıcaöğrenmek zorunda kalmadım.

Düşesin, bu toprağa bağlı, neredeyse köylü yanının bilincindeolmadığını ve biraz gösteriş için sergilemediğini söylesem yalanolur. Ama düşesinki, kır yaşayışını taklit eden soylu birhanımefendinin sahte sadeliğinden, tanımadıkları köylüleri

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

35

Page 36: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

küçümseyen zengin hanımlarla alay eden bir düşesingururundan çok, sahip olduğu şeyin cazibesini bilen ve onu,üstüne çağdaş bir sıva çekerek mahvetmeye niyeti olmayan birkadının, neredeyse sanatkârane beğenişiydi. Aynı şekilde, Dive'deki meşhur Guillaume-le-Conquerant restoranının Normandiyalısahibi de, –ender rastlanan bir tutumla– küçük hanına çağdaşotellerin lüksünü sokmaktan kaçınmıştı; milyoner olduğu halde,konuşmasıyla, kıyafetiyle tam bir Normandiya köylüsüydü;müşterilerin mutfağa girmesine ve en lüks otellerdekinden hemçok daha mükemmel, hem de daha pahalı olan yemekleri, köyusulüne uygun olarak, kendi elleriyle pişirişini seyretmelerineizin verirdi.

Köklü aristokrat ailelerin özünde var olan onca yöresellik, kendibaşına yeterli değildir; o ailede, bu özü küçümsemeyecek, yükseksosyete cilasıyla örtmeyecek kadar zeki bir ferdin olması gerekir.Ne yazık ki, nüktedan bir Parisli olan Mme de Guermantes, benkendisini tanıdığımda, memleketinin sadece şivesini korumuştu,ama hiç değilse, genç kızlığındaki hayatını tasvir etmek için, (aşırıdoğallıkta bir taşralılık veya aksine yapay bir tahsillilik göstergesiolabilecek konuşma biçimleri arasında) öyle bir orta yol bulmuştuki, George Sand'in Küçük Fadette'inin veya Chateaubriand'ınMezar Ötesinden Anılar'da aktardığı efsanelerden bazılarınınverdiği tada sahipti. Benim en çok hoşlandığım şey, düşesinkendisiyle köylüler arasında geçen bir olayı, onun ağzındandinlemekti. Eski isimler ve eski âdetler, şatoyla köy arasındakiyakınlaşmaya özel bir cazibe katardı. Aristokrasinin bir bölümü,senyörü olduğu topraklarla bağlantısını koparmamış, böylecebölgeselliğini korumuştur; dolayısıyla en basit sözleri bile,gözümüzün önüne coğrafi ve tarihî bir Fransa haritası serer.

Kendine has bir dil yaratma niyetinden kaynaklanmadığı veyapmacıktan eser taşımadığı takdirde, bu telaffuz şekli, gerçek bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

36

Page 37: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"konuşma diliyle Fransa tarihi" müzesiydi. "Büyükamcam Fit-Jam" telaffuzunda şaşılacak bir şey yoktu, çünkü Fitz-Jamesailesinin, soylu Fransız senyörleri olduklarını her fırsattabelirttikleri ve soyadlarının İngilizce telaffuzuyla söylenmesiniistemedikleri, herkes tarafından bilinen bir şeydir. Öte yandan,bazı isimleri dilbilgisi kurallarına göre telaffuz etmek gerektiğinizanneden, ama Guermantes Düşesi'nin farklı telaffuzunuduyduktan sonra, aniden, hiç akıllarına gelmeyecek bu telaffuzubenimseyen insanların o dokunaklı uysallıkları, takdire değerdi.Mesela, büyük dedelerinden biri Chambord Kontu'nunhizmetinde bulunmuş olan düşes, Orleanist oldu diye kocasınatakılmak için, "Biz eski Froşdorf 'lular" demekten hoşlanırdı. Oâna dek doğru telaffuzun "Frozdorf" olduğunu zanneden misafirde, bir anda yüz seksen derecelik bir dönüş yapıp daima "Froşdorf"demeye başlardı.

Bir keresinde Mme de Guermantes, bana, çok zarif bir delikanlıyıyeğeni diye tanıştırmış, ama ben ismini tam anlayamamıştım;düşese kim olduğunu sorduğumda, genzinin derinliklerinden,yüksek sesle, ama heceleri yutarak verdiği cevaptan, delikanlınınismini anlamam yine mümkün olmadı: "Küç... Éon, Robertniştesi. Eski Galliler'in kafatası şekline sahip olduğuiddiasındadır." Bunun üzerine, düşesin, "Küçük Léon" dediğinianladım (Léon Prensi, gerçekten de Robert de Saint-Loup'nuneniştesiydi). "Doğrusu kafatasını bilemem," diye devam etti, "amagiyim tarzını Galler'den almadığı kesin, o çok şık giyinir.Josselin'de, Rohan'larda misafir olduğum bir gün, bir hacziyaretine gitmiştik, Bretanya'nın her yöresinden köylülergelmişti. Izbandut gibi bir Léon köylüsü, şaşkınlıktan ağzı açık,Robert'in eniştesinin bej külot pantolonuna bakıyordu. Léon,köylüye, 'Ne bakıyorsun öyle? Sen benim kim olduğumubilmiyorsun galiba,' diye çıkıştı. Köylü bilmediğini söyleyince de,'Ben senin prensinim,' dedi. Bunun üzerine köylü hemen

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

37

Page 38: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

şapkasını çıkarıp özür dileyerek, Ta! Ben sizi İngiliş sanmıştım,'diye cevap verdi." Bu konudan söz açmasını fırsat bilerek, Mme deGuermantes'ı Rohan'lar hakkında konuşturduğumda, (iki ailearasında tarihte birçok evlilik olmuştu), düşesin konuşması,Breton dinsel törenlerinin hüzünlü büyüsüyle ve gerçek bir şairolan Pampille'in diyeceği gibi, "geven ateşinin üzerinde pişmiş,esmer buğday unundan kreplerin kekremsi tadıyla" sarmalanırdı.

Lau Markisi'nin, (hayatının trajik sonunda, kendisi sağır, MmeH*** ise körken, kendim onun evine taşıttığı bilinir) o kadar trajikolmayan yıllarını anlatırdı düşes; marki, Guermantes'ta, avpartisinden sonra, İngiltere Kralı'yla çay içmek üzere terliklerinigiyermiş, kraldan daha aşağı seviyede olduğunu düşünmez vegörüldüğü gibi ondan çekinmezmiş. Düşes bunu öyle renkli birüslupla anlatırdı ki, markiyi, Périgord'un biraz kendini beğenmişasilzadelerinin tüylü şövalye şapkasıyla betimlerdi.

Zaten insanların adını söylerken bile, il ayrımlarını özenlebelirtmesi, köklerine sadık kalmış olan Mme de Guermantes'ınçok çekici ve doğma büyüme Parisli bir kadında aslarastlanamayacak bir özelliğiydi; bu basit Anjou, Poitou, Périgordisimleri, düşesin konuşmasını manzaralarla renklendirirdi.

Mme de Guermantes'ın telaffuzuna ve kelime dağarcığınadönecek olursak, soyluların tutuculuğu en çok bu konudakendini gösterir; biraz çocuksu, biraz tehlikeli, gelişmeyiengelleyici olan tutuculuk, sanatçı için aynı zamanda eğlencelibir özelliktir. Jean adının eskiden nasıl yazıldığı benim için merakkonusuydu. Mme de Villeparisis'nin yeğeninden aldığım birmektup sayesinde öğrendim; adını –vaftiz edildiği şekliyle, GothaYıllığı'nda yer aldığı şekilde– Jehan de Villeparisis diye yazıyor,dua kitaplarında, vitraylarda, kıpkırmızı ya da koyu mavi ışıltısınıhayranlıkla seyrettiğimiz o fuzuli, armalara özgü güzel h harfinikullanıyordu.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

38

Page 39: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Ne yazık ki Mme de Guermantes'a yaptığım bu ziyaretleriistediğim kadar uzatacak vaktim olmazdı, çünkü eve, mümkünseAlbertine'den önce dönmek isterdim. Kıyafetlerine ilişkin bilgileriise, düşesten ancak kerpetenle sökercesine alabiliyordum; bubilgiler, düşesin kıyafetlerine, bir genç kızın giyebileceği ölçüdebenzer giysileri Albertine'e yaptırabilmem için gerekliydi.

"Hanımefendi, Mme de Saint-Euverte'in evinde akşamyemeğine, oradan da Guermantes Prensesi'nin davetinegideceğiniz gün, kıpkırmızı bir elbise giymiştiniz, kırmızıayakkabılarınız vardı; göz kamaştırıcıydınız, koskocaman bir kançiçeğine, alev almış bir yakuta benziyordunuz, o elbiseninkumaşı neydi? Bir genç kıza uygun bir elbise mi?"

Yorgun çehresi, bir anda, eskiden Swann kendisine iltifatlaryağdırırken Laumes Prensesi'nin takındığı ifadenin aynısıyla, ışılışıl aydınlanan düşes, alaya, sorgulayan bir tavırla, hayranlıkla,kahkahalarla gülerek, o saatlerde daima orada olan M. deBreaute'ye baktı; M. de Breaute'nin monoklünün ardında, buentelektüellik taslayan saçma sapan konuşmayı, bir delikanlınınfiziksel coşkusunu barındırdığı için hoşgörüyle karşılayan ılık birtebessüm yatıyordu. Düşes, "Nesi var bunun? Deli bu," dergibiydi. Sonra bana dönerek sevimli bir edayla cevap verdi: "Alevalmış bir yakuta, bir kan çiçeğine benzediğimi bilmiyordum, amagerçekten kırmızı bir elbisem vardı, hatırlıyorum; o zamanlarmoda olan kırmızı satendendi. Evet, bir genç kız da giyebiliricabında, ama sizinkinin geceleri çıkmadığını söylemiştiniz. Oelbise görkemli gece davetlerine uygundur, ev ziyaretine giderkengiyilmez."

İşin olağanüstü yanı, aslında üzerinden o kadar da uzun zamangeçmemiş olan o geceki davetten, Mme de Guermantes'ın tekhatırladığı şeyin, kıyafeti olması ve ileride görüleceği gibi, kendisiiçin büyük önem taşıyan bir şeyi unutmasıydı. Öyle görünüyor

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

39

Page 40: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ki, eylem adamlarının bir saat sonra ne olacağına yoğunlaşandikkatle yorulan zihinleri, hafızaya pek az şey kaydedebiliyor;yüksek sosyete mensupları da (minnacık, mikroskobikşahsiyetler olmakla birlikte) birer eylem adamıdırlar. Mesela M. deNorpois, hiçbir sonuca ulaşamamış bir Fransız-Alman ittifakıkonusunda daha önce yapmış olduğu tahminlerden kendisinesöz edildiğinde, "Yanılıyorsunuz herhalde, hiç hatırlamıyorum,hiç benim söyleyeceğim şeye benzemiyor; bu tür sohbetlerdedaima az ve öz konuşurum, ayrıca, çoğu kez bir çılgınlıktan başkabir şey olmayan ve hatta toplu çılgınlığa dönüşen bu tür birkahramanlık gösterisinin başarılı olacağını öngörmüş olmammümkün değil. Hiç kuşku yok ki, uzak bir gelecekte, Fransa'ylaAlmanya arasında, her iki ülke için de çok kârlı olacak, sıkıntısınıda Fransa'nın çekmeyeceği bir ittifak kurulabilir; bunudüşünüyorum, ama sözünü hiç etmedim, çünkü zamanıgelmedi, demir tavında dövülür; bana sorarsanız, eskidüşmanımıza zamansız bir dostluk teklif etmek, kendikuyumuzu kazmak, hıyanete kucak açmak olur," derken,yanılmış olduğunu reddetmek, karşısındakini yanıltmak içinböyle konuşmazdı. M. de Norpois yalan söylemez, unuturdusadece. Zaten derinlemesine düşünmediğimiz, taklit yoluyla,çevremizdekilerin coşkusundan etkilenerek benimsediğimizşeyleri çabuk unuturuz. Çevremizdeki coşkular değiştikçe,hatıralarımız da değişir. Siyasetçiler, belirli bir zamandabenimsedikleri bakış açısını diplomatlardan da çok unuturlar vegörüşlerindeki yüz seksen derecelik dönüşlerin bazıları, aşırıhırstan çok, hafıza yoksunluğundan kaynaklanır. Yükseksosyete mensuplarına gelince, onlar pek az şeyi hatırlar.

Mme de Guermantes, o kırmızı elbiseyi giydiği geceki davette,Mme de Chaussepierre'i hiç hatırlamadığını, benim kesinlikleyanıldığımı iddia ediyordu. Oysa Chaussepierre'lerin, o davettenbu yana, dükün ve hatta düşesin zihnini ne kadar meşgul

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

40

Page 41: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ettiklerini Tanrı biliyordu! Sebebini anlatayım. JockeyKulübü'nün başkanı öldüğünde, başkan yardımcılarının enkıdemlisi M. de Guermantes'tı. Kulübün, pek fazla insanla ilişkisibulunmayan, tek zevkleri, kendilerini davetlerine çağırmayankişileri veto etmek olan bazı üyeleri, Guermantes Dükü'nünaleyhinde propaganda yaptılar; seçileceğinden emin olan ve zatensosyetedeki mevkiine kıyasla, pek önemli sayılamayacak bubaşkanlığı fazla umursamayan dük, konuyla hiç ilgilenmedi.Düşesin Dreyfus taraftarı olduğu, (oysa Dreyfus Davası uzunzaman önce kapanmıştı, ama yirmi yıl sonra hâlâ konu edilecekti,dava sonuçlanalı henüz iki yıl olmuştu), Rothschild'leri evindeağırladığı, ve yarı Alman olan Guermantes Dükü gibi uluslararasınüfuz sahibi soyluların, son zamanlarda fazlasıyla imtiyazgördüğü öne sürülüyordu. Aleyhte propaganda, gelişmeye çokelverişli bir zemin buldu; fazlasıyla parlak bir konumda bulunankişiler ve büyük servetler, kulüplerde daima kıskançlık ve nefreteyol açarlar. Chaussepierre'in de serveti küçük sayılmazdı, amakimseyi rahatsız etmezdi, çünkü metelik harcamazdı; karı koca,mütevazı bir dairede otururlar, kadın siyah yünlü elbiseyledolaşırdı. Mme de Chaussepierre, müzik delisi olduğu için, sık sıkdüzenlediği küçük öğleden sonra davetlerine, Guermantes'lardançok daha fazla şan sanatçısı çağırırdı. Ama kimse bunun sözünüetmezdi; davetlerde ikram yapılmaz, hatta kocası bile hazırbulunmaz, her şey La Chaise sokağının karanlığında olup biterdi.Mme de Chaussepierre, Opera'da kimsenin dikkatini çekmezdi;yanında daima, isimleri X. Charles'ın aşırı gerici yakın çevresiniakla getiren, ama silik, pek sosyetik olmayan kişiler bulunurdu.Seçim günü, şaşırtıcı şekilde, siliklik parlaklığa galip geldi ve ikincibaşkan yardımcısı Chaussepierre, Jokey Kulübü başkanlığınaseçildi; Guermantes Dükü de, olduğu yerde, yani birinci başkanyardımcısı olarak kalakaldı. Şüphesiz, Jokey Kulübü'nün başkanıolmak, Guermantes'lar gibi en yüksek mertebede prensler için

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

41

Page 42: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

fazla bir anlam ifade etmez. Ama kendi sırası gelmişken başkanolmamak, iki yıl önce Oriane'ın, karısının selamına karşılıkvermek şöyle dursun, adını bile duymadığı bir yarasa tarafındanselamlandı diye hakarete uğramış gibi davrandığı birChaussepierre'in kendisine tercih edilmesi, düke ağır gelmişti.Yenilgiyi hiç umursamazmış gibi yapıyor, ayrıca bu yenilginin,Swann'la eski dostluğundan kaynaklandığını ileri sürüyordu.Oysa öfkesi dinmek bilmiyordu aslında. Ne tuhaftır ki,Guermantes Dükü'nün, oldukça beylik "bal gibi" ifadesinikullandığı, daha önce hiç duyulmamıştı, ama Jockey Kulübüseçimlerinden beri, ne zaman Dreyfus Davası'ndan söz açılsa, "balgibi" lafı çıkıyordu ortaya: "Dreyfus Davası, Dreyfus Davası, yerliyersiz, yalan yanlış kullanılıyor; din davası değil ki, bal gibi siyasetdavası." Dreyfus Davası'ndan söz edilmediği takdirde, "bal gibi",beş yıl boyunca hiç duyulmayabilirdi, ama beş yıl sonra, Dreyfusismi söylendiği an, "bal gibi" de derhal, otomatik olarak peşindengelirdi. Zaten dük, kendi ifadesiyle "onca felakete yol açmış olan"bu davadan söz edilmesine tahammül edemiyordu; oysa kendisibu felaketlerden sadece bir tanesine, Jockey Kulübü başkanıseçilemeyişine duyarlı olmuştu.

Dolayısıyla, Mme de Guermantes'a kuzininin davet gecesindegiydiği kırmızı elbiseyi hatırlattığım o akşamüstü, M. de Breaute,bir türlü açıklığa kavuşamayan bir çağrışımla, konuşmadan öncedilini büzülmüş dudaklarının arasında gezdirerek, "DreyfusDavası'ndan aklıma geldi..." diye söze başladığında, epeyce ters birkarşılık gördü. (Dreyfus Davası nereden çıkmıştı? Konu, kırmızıbir elbiseydi ve hiç kuşku yok ki, daima başkalarını memnunetmeye çalışan zavallı Breaute herhangi bir art niyetgütmüyordu.) Dreyfus ismi, Guermantes Dükü'nün buyurgankaşlarının çatılmasına yetti. "Dostumuz Cartier'nin," dedi Breaute(bu arada Mme de Villefranche'ın kardeşi olan bu Cartier'nin, aynısoyadını taşıyan kuyumcuyla uzaktan yakından hiçbir ilgisi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

42

Page 43: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bulunmadığı konusunda okurları uyarmamız gerekir!), "çok hoş,gerçekten çok ince bir esprisini anlattılar; şaşırmadım zaten, çokesprili adamdır." - "Aman!" diye araya girdi Oriane. "Esprilerikendine kalsın. Şu Cartier'nizi ne kadar sıkıcı bulduğumubilemezsiniz; Charles de la Tremoille ve karısının o zevzeği niçinbüyüleyici bulduklarını hiç anlayamamışımdır, evlerine nezaman gitsem oradadır." - "Sevgili Düyes," dedi, ş'leri telaffuzetmekte güçlük çeken Breaute, "bence Cartier konusundafazlasıyla katısınız. Evet, La Tremoille'lara gerçekten de dadandı,ama Cartier, Yarles için, nasıl desem, adeta sadık bir Akhates'tir;bu da günümüzde bulunmaz Hint kumaşı sayılır. Her neyse,bana aktarılan espri şu: Cartier demiş ki, M. Zola, mahkemeyedüşüp hüküm giymek istediyse, bunun tek nedeni, daha öncetatmadığı bir hissi, hapiste olma hissini yaşamaktı." - "Bu yüzdende tutuklanmadan kaçtı," diye söze girdi Oriane; "iler tutar yanıyok. Zaten doğru olsa bile bence düpedüz aptalca bir laf. Espri diyebuna diyorsanız!" Sözlerine karşı çıkılan Breaute, pes etti:"Oriane'çığım, espri bana ait değil, bana söyleneni aktarıyorumsadece, beğenip beğenmemekte serbestsiniz. Ayrıca Cartier, buespri yüzünden kusursuz ev sahibinden adamakıllı bir azarişitmiş; La Tremoîlle haklı olarak salonunda, nasıl desem, güncelkonuların konuşulmasını katiyen istemez; üstelik MmeAlphonse Rothschild de orada bulunduğundan, iyicesinirlenmiş. Cartier çok ağır eleştirilere maruz kalmış." İyice keyfikaçmış olan dük, "Gayet tabii," dedi, "Rothschild'ler, o korkunçdavadan asla söz etmeme inceliğini göstermekle birlikte, aslındabütün Yahudiler gibi Dreyfus taraftarıdırlar. hatta bu,Yahudilerin kötü niyetini kanıtlamak için yeterincedeğerlendirilmeyen, ad hominem[1] bir argüman." (Dük, adhominem ifadesini yerli yersiz kullanırdı.) "Bir Fransız hırsızlıkyaptığında, cinayet işlediğinde, ben, o da benim gibi Fransızolduğu için adamı masum bulma zorunluluğu hissetmiyorum.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

43

Page 44: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Oysa Yahudiler, kendilerinden birinin hain olduğunu, gayet iyibilseler de, asla kabul etmezler; kendi aralarından birinin işlediğisuçun korkunç sonuçlarına da hiç aldırmazlar..." (Dük, doğalolarak, Chaussepierre'in lanet olası seçimi kazanmasınıdüşünüyordu.) "Rica ederim Oriane, istisnasız bütünYahudilerin bir haini desteklemelerinin doğal olduğunu iddiaetmeyeceksiniz herhalde. Yahudi oldukları için desteklemiyorlar,demeyeceksiniz umarım." - "Öyle diyeceğim doğrusu," dediOriane, (biraz sinirliydi, hem bu "gök gürleten" Jüpiter e kafatutmak, hem de "zekâ"yı Dreyfus Davası'nın üstüne çıkarmakistiyordu). "Ama belki tam da bu nedenle, Yahudi oldukları vekendilerini tanıdıkları için, Yahudi olmanın mutlaka hain veFransız aleyhtarı olmayı gerektirmediğini biliyorlardır; M.Drumont'un iddiası buymuş sanıyorum. Gayet tabii, DreyfusHıristiyan olsaydı Yahudiler onunla ilgilenmeyecekti, amaDreyfus Yahudi olmasaydı, hain olduğuna bu kadar kolaylıkla,yeğenim Robert'in deyimiyle 'a priori' inanılmayacağınıhissettikleri için, desteklediler onu." - "Kadınlar siyasetten hiçbirşey anlamıyor!" diye haykırdı dük, düşese dik dik bakarak. "Butüyler ürpertici suç, basit bir Yahudi meselesi değil, bal gibi ulusalbir mesele, Fransa açısından dehşet verici sonuçlar doğurabilir;Yahudiler'in tamamının sınırdışı edilmesi gerekirdi, oysa bugünekadar verilen bütün cezalar Yahudilere değil, Yahudiler'in endeğerli rakiplerine verildi, üstün seviyede birtakım insanlar,zavallı ülkemizin de zarar göreceği şekilde dışlandı –değiştirilmesigereken alçakça kararlar hepsi."

Havanın iyice tatsızlaşacağını hissedip aceleyle kıyafetkonusuna döndüm.

"Hanımefendi," dedim, "benimle ilgilenme şerefini bana ilkbahşettiğiniz günü hatırlıyor musunuz?" Düşes, gülerek M. deBreaute'ye bakıp, "Onunla ilgilenme şerefini bahşettiğim gün,"

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

44

Page 45: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

diye tekrarladı; M.de Breaute, Mme de Guermantes'a nezaketenburnunu kırıştırıp şefkatle gülümseyerek, bilenen bir bıçağıhatırlatan, anlaşılmaz, paslı sesler çıkardı. "İri siyah çiçekli sarı birelbiseniz vardı." - "Ama yavrucuğum, o da öteki gibi bir geceelbisesi." - "Ya o bayıldığım peygamberçiçekleriyle süslü şapkanız!Her neyse, bunların hepsi geçmişte kalmış şeyler. Sözünü ettiğimgenç kıza, sizin dün sabah giydiğinize benzer bir kürk mantoyaptırmak istiyorum. Sizin mantonuzu görmem imkânsız mı?" -"Hayır, değil, Hannibal'in birazdan gitmesi gerekiyor. Benimodama çıkarsınız, oda hizmetçim hepsini gösterir size. Yalnızbakın yavrucuğum, istediğiniz her şeyi size ödünç verebilirim,ama Callot'nun, Doucet'nin, Paquin'in elinden çıkma tuvaletlerisıradan bir terziye diktirirseniz, asla aynı şey olmaz." - "Sıradan birterziye gitmeye hiç niyetim yok, aynı şey olmayacağını gayet iyibiliyorum, ama niye aynı şey olmayacağını da öğrenmek isterim."- "Ama siz beni tanımıyor musunuz, ben hiçbir şeyiaçıklayamam, aptalın tekiyim, köylüler gibi konuşurum. Becerimeselesi, tarz meselesi bu; kürk için en azından kürkçüme bir notyazarım, sizi kazıklamaz bari. Yine de sekiz-dokuz bin franga malolur size, haberiniz olsun." - "Peki o kötü kokulu sabahlığınız,geçen akşam giydiğiniz o koyu renk, hafif tüylü, benekli, kelebekkanadı gibi yaldızlı çizgileri olan elbise?" - "Aa, bakın oFortuny'nin bir elbisesi. Sizin küçük hanım onu evinde giyebilirpekâlâ. Onlardan bende çok var, göstereyim size, hatta istersenizverebilirim de. Ama kuzinim Talleyrad'ın elbisesini görmeniziözellikle isterim. Ona bir mektup yazayım da ödünç isteyeyim." -"Çok da güzel ayakkabılarınız vardı, onlar da Fortuny'den mi?" -"Hayır, hangi ayakkabıyı kastettiğinizi biliyorum; onlar doreoğlak derisi, Consuelo de Manchester'le Londra'da alışverişyaparken bulmuştuk. İnanılmaz bir şeydi. Nasıl yaptıklarını hiçanlayamadım, sanki altından bir deri. Ortasında minik bir pırlantavardır, o kadar. Zavallı Manchester Düşesi öldü, ama isterseniz,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

45

Page 46: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Mme de Warwick'e veya Mme Marlborough'ya yazıp benzerleriniaramalarını rica edebilirim. hatta, bende, hâlâ o deriden kalmışolabilir. Belki burada da yaptırabiliriz. Bu akşam bakar, habergönderirim size."

Düşesin evinden, mümkünse Albertine'in dönüşünden önceayrılmaya gayret ettiğimden, o saatlerde çoğu kez, avluda M. deCharlus ve Morel'le karşılaşırdım; ikisi çay içmeye... Jupien'egiderlerdi: baron için lütufların en büyüğü! Ben kendileriyle hergün karşılaşmazdım, ama onlar her gün çaya giderlerdi. Negariptir ki, bir alışkanlığın yerleşikliği, genellikle abesliğiyle doğruorantılıdır. Çarpıcı şeyleri sürekli bir biçimde yapmayız genellikle.Kendi kendini bütün zevklerden mahrum edip, kendine enbüyük acıları yaşatan takıntılı kişilerin mantıksız hayatları ise, enaz değişenlerdir. Merak edip her on yılda bir izlesek, her defasında,zavallı hastanın, yaşayabileceği saatlerde uyuduğunu, sokaklardabir cinayete kurban gitmekten başka yapılacak şeyin olmadığısaatlerde sokağa çıktığını, terleyip buzlu su içtiğini, nezlesinin birtürlü geçmediğini görürdük. Bütün bunları temellideğiştirebilmek için, bir tek gün, biraz enerji harcamak yeterlidir.Ne var ki bu tür hayatlar, genellikle enerji harcamaktan âcizinsanlara özgüdür. Sırf iradeyle düzeltilmesi mümkün olan bukorkunç, tekdüze yaşayışların bir başka yönü de sapıklıktır. M. deCharlus'ün her gün Morel'le birlikte Jupien'e çaya gitmesinde, heriki unsur da eşit derecede rol oynuyordu. Bu günlük âdet, bir tekgün, bir fırtınaya sahne olmuştu. Yelekçinin yeğeni, bir gün,Morel'e "Tamam, yarın gelin, çayınız benden," demiş, baron da,haklı olarak, neredeyse müstakbel gelini olan birinin ağzında buifadeyi fazlasıyla bayağı bulmuştu; ama insanları incitmektenhoşlandığı ve kendi öfkesiyle sarhoş olduğu için, Morel'den, kızabu konuda bir nezaket dersi vermesini rica edeceği yerde, dönüşyolu boyunca kıyameti koparmıştı. Müthiş küstah ve kibirli birtavırla konuşuyordu: "Öyle görünüyor ki sizin dokunma

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

46

Page 47: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

duyunuzun hassasiyeti, koku alma duyunuzun gelişiminiengellemiş; aksi takdirde, o tiksinç, bedeli de herhalde on beşsantim olan 'çayınız benden' ifadesinden yayılan lağımkokularının, benim asil burnumu rencide etmesine izinvermezdiniz. Siz, benim evimde, bir keman solonuzdan sonra, birosurukla ödüllendirildiniz mi hiç? Mükâfatınız daima çılgınca biralkış veya derin bir sessizlik; nişanlınız sayesinde eksikliğinihissetmediğimiz şeyden değil, içimden yükselen hıçkırığıtutamama korkusundan kaynaklandığı için iyice anlamlı birsessizlik olmadı mı?"

Bir memur, amirinden bu tür bir azar işittiğinde, ertesi günmutlaka kovulur. Oysa M. de Charlus için, aksine, Morel'ikovmak, işkencelerin en büyüğü olurdu; hatta biraz fazla ilerigitmiş olmaktan korkarak, genç kızı methetmeye koyuldu;özenli, incelikli övgülerinin arasına gayri ihtiyari densizlikler dekarışıyordu. "Çok sevimli bir kız. Siz müzisyensiniz, o tiznotalarda müthiş güzelleşen, adeta sizin si diyezle eşlik etmenizibekleyen sesiyle baştan çıkarmış olmalı sizi. Pes notalarda,sesinin tınısı o kadar hoşuma gitmiyor, herhalde boynunun ogarip inceliğiyle, bitmiş gibiyken uzamaya devam etmesiyle, üçayrı bitim noktası olmasıyla ilgili bir şey; ben onun vasatdenebilecek ayrıntılarından çok siluetini beğeniyorum. Terziolduğuna göre, makas kullanmayı iyi biliyordur; kendi şeklinikâğıttan güzelce kesip bana hediye etmesini isteyeceğim."

Nişanlısının methedilen bu özellikleri, hiç dikkatini çekmemişolduğundan, Charlie bu övgüleri pek dinlememişti. Ama M. deCharlus'e şöyle cevap verdi: "Anlaşıldı yavrucuğum, ben onahaddini bildiririm, bir daha öyle laflar etmez!" Yakışıklıkemancının M. de Charlus'e "yavrucuğum" demesi, yaşınınbaronunkinin üçte biri olduğunu bilmediği anlamınagelmiyordu. Jupien'in kullanacağı şekilde de kullanmıyordu bu

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

47

Page 48: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ifadeyi; kimi ilişkilerde, sevginin, yaş farkının zımnen ortadankaldırılmasına dayandığını ortaya koyan bir sadeliklekullanıyordu. Morel'de sahte olan bu sevgi, bazılarındasamimidir. Örneğin, aşağı yukarı aynı dönemde, M. de Charlusşöyle bir mektup aldı: "Sevgili Palamede, seni ne zamangörebileceğim? Seni çok özlüyor, sık sık seni düşünüyorum, vs.Daima senin, PIERRE." M. de Charlus, kendisine bu kadar teklifsizbir dille mektup yazabilen, dolayısıyla çok yakın ilişkide olmasıgereken, buna rağmen elyazısını tanıyamadığı bu akrabasınınkim olduğunu anlayabilmek için kafa patlattı. Birkaç günboyunca, Gotha Yıllığı'nda birkaç satırlık yer işgal eden bütünprensler, M. de Charlus'ün zihninde resmigeçit yaptılar. Sonunda,zarfın arkasındaki adres, birdenbire her şeyi aydınlattı: Mektubuyazan, M. de Charlus'ün ara sıra gittiği bir kumar kulübününkornişiydi. Komi, çok saygın bir kişi olarak gördüğü M. deCharlus'e bu tonda bir mektup yazmanın terbiyesizlik olacağınıdüşünmemişti. Kendisini birçok kez kucaklayıp öpmüş ve buşekilde, onu sevdiğini göstermiş olan –diye düşünüyordu safça–birisine "sen" diye hitap etmemek ayıp olur gibi gelmişti ona. M.de Charlus esasen bu teklifsizliğe bayıldı. hatta bir çay davetininçıkışında, mektubu kendisine gösterebilmek için, M. deVaugoubert'i arabasına aldı. Oysa M. de Charlus, M. deVaugoubert'le sokağa çıkmaktan hiç mi hiç hoşlanmazdı. ÇünküM. de Vaugoubert, gözünde monokluyla, dört bir yanı tarayarakgelip geçen genç erkeklere bakardı. Bununla da yetinmez, M. deCharlus'le birlikteyken açılıp saçılır, baronun nefret ettiği bir dilkullanırdı. Bütün erkek adlarını dişileştirir ve çok aptal olduğuiçin bu espriyi çok komik bularak her defasında kahkahalarlagülerdi. Öte yandan, diplomatik mevkiine de çok önemverdiğinden, sokakta o iğrenç kıkırdamaları, yanından yükseksosyete mensupları ve bilhassa memurlar geçerken duyduğukorkuyla, sürekli bölünürdü. "Şu küçük telgraf memuresi var ya,"

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

48

Page 49: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

derdi, suratını ekşiten baronun dirseğine dokunarak, "tanıyorumkendisini, ama namussuz, uslandı artık! Ah! Şu GaleriesLafayette'in teslimatçısı harika bir şey! Aman Tanrım, Ticari

İşler Müdürü geçiyor! Yaptığım hareketi görmemiş olsa bari!Gidip bakana anlatacak adamdır, bakan kızağa çeker beni;duyduğuma göre kendisi de beş yıldızmış." M. de Charlusöfkesinden kudurmaktaydı. Nihayet, kendisini çileden çıkaranbu gezintiyi kısa kesmek için, mektubu çıkarıp büyükelçiyeokutmaya karar verdi, ama Charlie'nin kendisini sevdiğiizlenimini uyandırmak amacıyla, kıskanç olduğunu ileri sürerek,ağzını sıkı tutmasını tembihledi M. de Vaugoubert'e. "İnsandaima başkalarını üzmekten mümkün mertebe kaçınmalıdır,"dedi, melek gibi bir ifadeyle.

Jupien'in dükkânına dönmeden önce, yazar sıfatıyla, bu türtasvirlerden okur rahatsız olmuşsa, çok üzüleceğimi belirtmekisterim. Bir yandan, (ikincil bir mesele olarak) bu kitaptaaristokrasi, diğer toplumsal sınıflara oranla daha yoz olmaklasuçlanırmış gibi görünüyor. Saptama doğru olsa bile, bunaşaşırmamak gerekir. En köklü aileler, kırmızı, kemerli bir burnu,biçimsiz bir çeneyi, herkesin "soy"un özelliği gibi görüp takdirettiği belirli işaretler olarak sahiplenirler. Fakat bu devamlı,giderek keskinleşen özellikler arasında bir de görünmez olanlarvardır ki, onlar da eğilimler ve zevklerdir.

Bütün bunların bize yabancı olduğunu ve şiirselliği yanıbaşımızdaki gerçeklikte bulmamız gerektiğini söylemek, –doğrubir iddia olsaydı– daha önemli bir itiraz olurdu. En aşinagerçeklikten kaynaklanan sanat sahiden de mevcuttur ve belki deen geniş kapsamlı sanattır. Ama şunu da unutmamak gerekir ki,bizim bütün duygu ve düşüncelerimizden apayrı bir düşüncebiçiminden kaynaklanan, anlamayı bile başaramadığımız,karşımızda manasız bir gösteri gibi cereyan eden hareketlerden

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

49

Page 50: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

de, çok ilginç şeyler, bazen de bir güzellik çıkarılabilir. Darius'unoğlu Kserkses'in, gemilerini yutan denizi kamçılatmasından dahaşiirsel bir şey olabilir mi?

Hiç kuşku yok ki, Morel, genç kız üzerinde, cazibesi sayesindekurduğu nüfuzu kullanmış ve baronun, uyarısını, kendisine malederek kıza iletmişti, çünkü "çaylar benden" ifadesi, yelekçinindükkânında bir daha asla işitilmedi; aynı şekilde, her gün misafirettiğimiz, samimi bir arkadaşımız da, herhangi bir sebepten ötürükendisiyle küstüğümüz için veya gizli görüşmek isteyip sadecedışarıda buluştuğumuz için, bir daha asla salonumuzdagörülmez. M. de Charlus, "çaylar benden" ifadesinin ortadan yokolmasına sevindi, bunu Morel'in üzerindeki nüfuzunun birkanıtı olarak gördü ve bu yegâne küçük kusurun düzelmesiylegenç kızın mükemmelliğe ulaştığını düşündü. Kısacası, M. deCharlus de, bütün benzerleri gibi, hem Morel'in, hem müstakbelnişanlısının içten dostu ve evlenmelerine hararetle taraftarolduğu halde, canı istediğinde zararsız sayılabilecek kırgınlıklaryaratabilme gücüne sahip olmak, vazgeçemediği bir şeydi; bukırgınlıkların dışında ve fevkinde duruşuyla sergilediği asalet,ağabeyini getirirdi akla.

Morel, M. de Charlus'e, Jupien'in yeğenini sevdiğini ve onunlaevlenmek istediğini söylemişti; genç dostuna, yaptığı çeşitliziyaretlerde eşlik edip, oralarda hoşgörülü ve ketum müstakbelkayınpeder rolü oynamak, baron için hoş bir şeydi. Bundanbüyük bir zevk alıyordu.

Benim şahsi fikrim, "çaylar benden" ifadesinin bizzat Morel'dençıkmış olduğudur; genç kız, taptığı sevgilisinin ifadesinibenimsemişti ve kendi güzel konuşmasının ortasında, bu ifadebütün çirkinliğiyle sırıtıyordu. Güzel konuşması, ona uygunsevimli tavırları ve M. de Charlus'ün himayesi sayesinde, gençkızın müşterilerinden birçoğu, onu arkadaş olarak evlerine,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

50

Page 51: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

akşam yemeğine davet ediyor, diğer arkadaşlarıylatanıştırıyorlardı; zaten, o da, bu davetleri ancak baronun izninialdıktan sonra, onun uygun bulduğu gecelerde kabul ediyordu."Genç bir terzi yüksek sosyetede ha? Pek inanılır gibi değil!"diyenler olabilir. Ama düşünülecek olursa, Albertine'in eskidengece yarısı beni ziyarete gelmesi ve şimdi benimle birlikteyaşaması da inanılır gibi değildi. Bir başkası için öyle olabilirdi,ama annesi de babası da olmayan Albertine için inanılmaz değildi;Albertine o kadar serbest bir hayat yaşıyordu ki, ilk başta,Balbec'te, bir bisiklet yarışçısının metresi zannetmiştim onu; enyakın akrabası Mme Bontemps'dı, o da, kendisini daha MmeSwann'ın evinde gördüğümde, yeğeninin sadece terbiyesizliğinitakdir ediyor, şimdiyse, Albertine'den kurtulmasını, yaniyeğeninin zengin biriyle evlenip teyzesinin de bir miktar para eldeetmesini sağlayabilecek her şeye göz yumuyordu (en yükseksosyetede, çok soylu ve çok yoksul anneler, oğullarını zengin birkızla evlendirmeyi başardıktan sonra, geçimlerini genç çiftinsağlamasına izin verir, sevmedikleri ve sosyeteye davet ettirdiklerigelinlerinden hediye olarak kürkler, otomobiller, para kabulederler).

Terzilerin yüksek sosyeteye girip çıktığı bir gün gelebilir; benbundan katiyen rahatsızlık duymam. Jupien'in yeğeni bir istisnaolduğu için, ondan yola çıkarak böyle bir tahminde bulunanlayızhenüz; bir çiçekle yaz olmaz. Ne olursa olsun, Jupien'inyeğeninin sosyetedeki bu küçücük yükselişi bazı insanlarıdehşete düşürmüş olsa da, Morel bunlardan biri değildi; çünküMorel bazı bakımlardan o kadar aptaldı ki, kendisinden bin katakıllı olan nişanlısını, belki sırf kız onu sevdiği için, "pek aptal"bulmakla kalmayıp, nişanlısını evlerine davet eden ve kızınböbürlenme vesilesi olarak kullanmadığı, yüksek mevki sahibiinsanları da, hanımefendi rolü oynayan dalavereciler, kılıkdeğiştirmiş terzi çırakları zannediyordu. Doğal olarak, bu sosyete

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

51

Page 52: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

mensupları, Guermantes'lar ya da onları tanıyan kişiler değil,zengin, şık burjuva hanımlardı; evlerinde bir terziyi ağırlamanınşereflerine gölge düşürmeyeceğini düşünecek kadar açık fikirli veAltes Charlus Baronu'nun, hiçbir art niyet gütmeden her günziyaretine gittiği bir genç kızı himaye etmekten memnuniyetduyacak kadar da dar fikirliydiler.

Baron bu evlilik tasarısından son derece memnundu, çünküMorel'i bu sayede elinden kaçırmayacağını düşünüyordu.Jupien'in yeğeninin, neredeyse çocuk denecek yaştayken, bir"kabahat" işlediğini duymuştu. M. de Charlus, kızı Morel'emethetmekle birlikte, çok öfkeleneceğini bildiği bu sırrıarkadaşına söyleyerek araya nifak sokmaktan hiç çekinmezdiaslında. Çünkü M. de Charlus, son derece kötü yürekli olduğuhalde, kendi iyiliklerini kanıtlamak için şunu bunu metheden,ama barış ve huzuru sağlayabilecek, nadiren telaffuz edilenhayırlı sözler söylemekten özenle kaçman birçok iyi yürekliinsana benzerdi. Baron, bu konuda, herhangi bir imadabulunmaktan iki sebepten ötürü kaçmıyordu. "Eğer onanişanlısının tamamen günahsız olmadığını anlatırsam," diyordukendi kendine, "izzetinefsine dokunacak ve bana kızacak. Ayrıca,kıza âşık olmadığı ne malum? Hiçbir şey söylemezsem, bu samanalevi çabucak sönüverecek, bu ilişkiyi istediğim gibiyöneteceğim, kızı ancak benim arzuladığım ölçüde sevecek.Sözlüsünün geçmişteki kabahatini kendisine anlattım diyelim,sevgili Charlie'nin henüz kıskançlığa kapılacak kadar âşıkolmadığını kim garanti edebilir? O zaman, sırf kendi hatamyüzünden, istenildiği şekilde yönetilebilecek önemsiz bir flörtü,idaresi çok güç olan büyük bir aşka dönüştürmüş olurum." M. deCharlus, bu iki sebepten ötürü, sadece görünürde ketumlukizlenimi yaratan bir suskunluk içindeydi, ama bu suskunluk biryandan da övgüye değerdi, çünkü susmak, baron türündeninsanlar için neredeyse imkânsızdır.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

52

Page 53: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Ayrıca, Jupien'in yeğeni çok güzel ve zarif bir kızdı; M. deCharlus, estetik zevkini, bir kadına yönelebileceği ölçüde, herbakımdan tatmin eden genç kızın yüzlerce fotoğrafına sahipolmak isterdi. Baron, Morel gibi aptal olmadığı için, saygıdeğerhanımların genç kızı evlerine davet ettiklerini öğrendikçeseviniyor, sosyal sezgileri sayesinde, bu hanımların yüksekmevkilerini tahmin edebiliyordu. Ama (nüfuzunu korumakistediğinden), bunu Charlie'ye söylemekten kaçmıyordu; bukonuda tam bir ahmak olan Charlie de, "keman sınıfı" veVerdurin'lerin haricinde, bir tek Guermantes'larla, baronunsıraladığı, neredeyse kraliyet soyundan birkaç ailenin varolduğuna, geri kalan herkesin, "ayak takımı", "döküntüler"sınıfına girdiğine inanmaya devam ediyordu. Charlie, M. deCharlus'ün bu terimlerini harfi harfine kabul ediyordu.

Onca büyükelçinin, onca düşesin, yılın 365 günü boş yerebeklediği M. de Charlus, prense öncelik tanınıyor diye CroyPrensi'yle akşam yemeği davetlerine katılmayan M. de Charlus, busoylu hanımlardan, büyük senyörlerden çaldığı vaktin tamamını,nasıl oluyor da bir yelekçinin yeğeninin evinde geçiriyordu? Enönemli sebep, Morel'in orada olmasıydı. Ama Morel'in olmadığınıfarz etsek bile, ben bu durumda gerçeğe aykırılık görmüyorum,siz görüyorsanız, Aime'nin komilerinden biri gibi hükümveriyorsunuz demektir. Bir tek garsonlar, aşırı derecede zengin biradamın daima yepyeni ve göz kamaştırıcı kıyafetler giydiğini, enseçkin beyefendilerin, altmış kişilik akşam yemeği davetleriverdiğini ve her yere otomobille gittiğini zannederler. Yanlış birkanıdır bu. Çoğunlukla, aşırı derecede zengin bir adam, hep aynıeski ceketi giyer. Seçkin mi seçkin bir beyefendi, restorandasadece personelle arkadaşlık eder ve evine döndüğünde,uşaklarıyla iskambil oynar. Ama bu, Prens Murat'ya önceliktanımayı reddetmesine engel değildir.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

53

Page 54: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

M. de Charlus, iki gencin evleneceğine, Jupien'in yeğeni, adetaMorel'in şahsiyetinin ve dolayısıyla baronun Morel üzerindekinüfuzuyla Morel hakkındaki bilgisinin bir uzantısı halinegeleceği için de seviniyordu. Kemancının müstakbel karısını,evlilikteki anlamıyla "aldatmak", M. de Charlus'ün hiçtereddütsüz yapabileceği bir şeydi. Ne var ki, bir "genç çift"iyönlendirme durumunda, Morel'in karısının korkulan ve kadirimutlak koruyucusu konumunda olmak, kızın, baronu bir tanrıgibi göreceğini, böylelikle, bu fikri kendisine sevgili Morel'inaşıladığını kanıtlayacağını ve dolayısıyla Morel'in bir parçasınıkendi içinde barındıracağını düşünmek, M. de Charlus'ünhâkimiyet kurma tarzını değiştirdi ve kendi "malı" olan Morel'e,fazladan bir kişilik, koca kimliği, yani baronun kişiliğindeseveceği, fazladan, yeni, ilginç bir şey kazandırdı. hatta belki buhâkimiyet şimdi, eskisinden çok daha güçlü olacaktı. Çünkü ogüne kadar tek başına, bir bakıma çıplak olan Morel, barona sık sıkkafa tuttuğu, onu istediği an tekrar ele geçirebileceğine güvendiğihalde, evlendikten sonra, yuvası, dairesi, istikbali açısından dahaçabuk korkuya kapılacak, M. de Charlus'ün arzularına daha genişbir etki alanı sunacaktı. Bütün bunlar, hatta gerektiğinde, canınınsıkıldığı akşamlar karı kocayı birbirine düşürme fikri, (baronunsavaş tablolarına hiçbir zaman itirazı olmamıştı), M. deCharlus'ün hoşuna gidiyordu. Ama genç çiftin kendisine nekadar bağımlı yaşayacağını düşünmek, daha da çok hoşunagidiyordu. Kendi kendine, "Morel bana o kadar ait ki, karısı dabana ait olacak, beni kızdıracak şeyleri yapmayacaklar,kaprislerime boyun eğecekler ve böylece karısı, neredeyseunuttuğum, gönlümde yatan bir şeyi, yani herkesin, onlarıkoruduğumu, barındırdığımı görenlerin nazarında ve hattabenim nazarımda, Morel'in bana ait olduğunu (hayatımda ilk kez)kanıtlayacak," diye düşündüğü zaman, M. de Charlus'ün Morel'eaşkı harika bir yenilik kazanıyordu. M.de Charlus'ü en çok mutlu

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

54

Page 55: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

eden şey, bu gerçeğin başkalarının ve kendi gözündekanıtlanmasıydı. Çünkü sevdiğimiz varlığa sahip olmak, aşktanda daha büyük bir mutluluktur. Çoğunlukla bu sahiplenmeyiherkesten gizleyenler, sırf sevdikleri varlık ellerinden alınırkorkusuyla gizlerler. Mutlulukları da, gizli tutma önlemiyüzünden, azalır.

Hatırlanacak olursa, Morel, bir zamanlar barona, en büyükarzusunun, bir genç kızı, özellikle söz konusu genç kızı baştançıkarmak olduğunu, bunu başarmak için kızla evleneceğine sözvereceğini, ama kızın ırzına geçtikten sonra, "ortadan tozolacağını" söylemişti. Fakat Morel gelip Jupien'in yeğenine olanaşkını barona itiraf ettiğinde, M. de Charlus bu konuşmayıunutmuştu. hatta, belki Morel kendi de unutmuştu bu sözleri.Belki de, Morel'in, kendisinin de alaylı bir tonda itiraf ettiği –hattabelki ustalıkla abarttığı– mizacıyla, bu mizacın hâkimiyeti elegeçireceği an arasında, ciddi bir uçurum vardı. Genç kızla ilişkisiniilerlettikçe ondan hoşlanmıştı, seviyordu onu. Morel kendini okadar az tanıyordu ki, şüphesiz kıza âşık olduğunu, hatta belkiömür boyu seveceğini düşünüyordu. Başlangıçtaki en büyükarzusu, alçakça tasarısı unutulmuş değildi elbette, ama üst üstebinen o kadar çok duyguyla üzeri örtülmüştü ki, kemancı,davranışının asıl güdüsünün, o sapık arzu olmadığını söylese,samimiyetsiz olduğu iddia edilemezdi. Ayrıca, kısa bir süreboyunca, kendine tam olarak itiraf etmese de, Morel bu evliliğinzorunlu olduğunu düşündü. O sıralar Morel'in elinde oldukçasancılı kramplar baş göstermişti, o da ister istemez, kemanıbırakmaya mecbur olma ihtimalini düşünmeye başlamıştı. Sanatıdışında inanılmayacak kadar tembel olduğundan, geçimini birbaşkasının sağlaması zorunluluğu doğuyordu; Morel de bukişinin M. de Charlus olmasındansa, Jupien'in yeğeni olmasınıtercih ediyordu; bu çözüm ona daha büyük özgürlük sağlayacak,üstelik birçok değişik kadın arasında seçim yapma imkânı

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

55

Page 56: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

sunacaktı; çünkü hem Jupien'in yeğenini sürekli yeni çıraklaralıp kendi emellerine âlet etmekle görevlendirecek, hem dekarısını peşkeş çekeceği güzel, zengin hanımlar arasında seçimyapabilecekti. Müstakbel karısının, hatırını kıracak kadar sapıkolabileceğini Morel bir an bile hesaba katmıyordu. Zaten kramplargeçince, bu hesaplar geri plana itildi ve onların yerini saf aşk aldı.Kemanı, M. de Charlus'ün aylığı da eklendiğinde, yeterli olurdu;zaten baronun talepleri de, Morel genç kızla evlendikten sonraazalacaktı mutlaka. Hem aşk sebebiyle, hem de özgürlüğüaçısından, acilen evlenmeliydi. Kızı Jupien'den istetti, Jupien deyeğenine danıştı. Aslında buna hiç gerek yoktu. Genç kızınkemancıya olan tutkusu, salıverdiği saçları gibi, her şeyi anlatanbakışlarındaki mutluluk gibi, dalga dalga etrafa saçılmaktaydı.Morel ise, hoşuna giden veya kendisi için yararlı olan en ufak birşey karşısında, ahlâki duygulara, aynı türden sözlere ve hattabazen gözyaşlarına boğuluyordu. Dolayısıyla, baştan çıkarmak vebekâret bozma konusunda M. de Charlus'e açıkladığı kuramlar nekadar açık seçik bir alçaklık içeriyorsa, Jupien'in yeğenine de, aynıderecede duygusal sözleri içtenlikle –böyle bir kelime Morel içinkullanılabilirse tabii– söylüyordu (hayatta hiçbir şey yapmakistemeyen onca genç soylunun, zengin mi zengin bir burjuvaailesinin harikulade güzellikteki kızma söyledikleri sözler deduygusaldır). Ne var ki, kendisine haz veren bir insana yönelikiffetli coşkusunun ve ona verdiği ciddi bağlılık sözlerinin,Morel'de bir karşılığı vardı. Aynı insan kendisine artık hazvermediği anda, hatta örneğin Morel verdiği sözleri yerine getirmezorunluluğundan rahatsızlık duyduğunda, aniden o insana,kendi kendine haklı çıkardığı bir nefret duymaya başlardı; bazısinirsel rahatsızlıkların ardından, bu nefret, sinir sisteminin detoparlanmasıyla, Morel'in, olaylar tamamen namuslu bir bakışaçısından değerlendirildiğinde bile, herhangi bir yükümlülüktaşımadığını kendi kendine kanıtlamasına imkân tanırdı.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

56

Page 57: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Morel, benzer biçimde, Balbec'teki tatilinin sonunda, bütünparasını, bilmediğim bir sebeple harcamıştı; bunu M. de Charlus'esöylemeye cesaret edemediğinden, para isteyebileceği biriniarıyordu. Böyle durumlarda, mektup yazılan kişiye, kendisiyle"bir iş için görüşmek istediğini", "bir iş görüşmesi için randevuistediğini" yazmanın uygun olduğunu babasından öğrenmişti(oysa babası, borç almayı asla bir alışkanlık haline getirmemesinide tembihlemişti Morel'e). Bu sihirli parola, Morel'i o kadarbüyülüyordu ki, sanırım sırf "iş görüşmek" üzere bir randevuistemenin zevki uğruna, parasız kalmayı isterdi. Hayatta tecrübekazandıkça, parolanın zannettiği kadar etkili olmadığını gördü.Böyle bir bahanesi olmasa, asla mektup yazmayacağı kişilerin, "işgörüşmek istediğini" belirten mektubunu aldıktan beş dakikasonra, bir cevap vermediklerini müşahede etti. Morel bütünöğleden sonra bekleyip cevap alamamışsa, en iyi ihtimalle bile,başvurduğu beyefendinin evine dönmemiş olabileceğini,yazılacak başka mektupları olabileceğini, hatta seyahate çıkmış,hastalanmış olabileceğini, hiç aklından geçirmezdi. Büyük birşans eseri, ertesi sabah için bir randevu aldığında da, görüştüğükişiye söylediği ilk sözler şunlar olurdu: "Ben de cevapalamadığıma şaşırmıştım, acaba bir şey mi oldu diyedüşünüyordum; demek sağlığınız her zamanki gibi yerinde, vs."Balbec'te, bir gün, daha bir hafta önce trende son derece çirkinmuamele ettiği Bloch'a kendisini takdim etmemi benden ricaetmiş, onunla "iş" konuşacağını söylememişti. Bloch hiç tereddütetmeden, Morel'e beş bin frank borç verdi –daha doğrusu M.Nissim Bernard'a verdirtti. O günden itibaren, Morel, Bloch'a taparoldu. Gözünde yaşlarla, hayatını kurtaran birine ne gibi bir iyiliktebulunabileceğini soruyordu kendi kendine. Nihayet, ben, M. deCharlus'ten Morel için ayda bin frank istemeyi üstlendim; Morelbu parayı alır almaz Bloch'a verecek, böylece borcunu kısa süredeödemiş olacaktı. Birinci ay, hâlâ Bloch'un iyi yürekliliğinin etkisi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

57

Page 58: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

altında olan Morel, bin frangı derhal gönderdi, ama sonra, gerikalan dört bin frangı başka şekilde harcamanın daha hoşolabileceğini düşünmüş olsa gerek, Bloch hakkında çok kötüşeyler söylemeye başladı. Bloch'un görüntüsü bile ruhunukarartmaya yetiyordu; Bloch, Morel'e tam olarak kaç para borçverdiğini kendi de unuttuğundan, dört bin yerine üç bin beş yüzfrank isteyince, bu hesaba göre beş yüz frank kâr edecek olanMorel, böyle bir sahtekârlık karşısında, bir tek santim bileödemeyeceği gibi, aleyhinde dava açmadığı için alacaklısının çokmutlu olması gerektiğini de bildirdi. Bunları söylerken gözlerindeşimşekler çakıyordu. Ayrıca, Bloch'la M. Nissim Bernard'ın,kendisine kızmaya hakları olmadığını ileri sürmekle yetinmeyip,o kendilerine kızmadı diye sevinmeleri gerektiğini de söylemeyebaşladı. Nihayet, M. Nissim Bernard'ın, "Thibaud, Morel kadar iyikeman çalıyor," dediği kulağına gelince, Morel, M. NissimBernard'ı mahkemeye vermesi gerektiğini düşündü, çünkü böylebir laf, mesleği açısından zararlıydı; ardından, Fransa'da, heleYahudilerle ilgili olarak, artık adaletten eser kalmadığı için,(Morel'in Yahudi düşmanlığı, bir Yahudi'nin kendisine beş binfrank borç vermesinin doğal sonucu olarak ortaya çıkmıştı),yanma dolu bir revolver almadan sokağa çıkmaz oldu. Yelekçininyeğeniyle ilgili olarak da, Morel, yakında, yoğun bir sevgiyiizleyen, buna benzer bir sinirsel gerginlik hali yaşayacaktı. Şunuda belirtmek gerekir ki, bu gelişmede, belki M. de Charlus de, hiçfarkında olmadan bir rol oynamıştı, çünkü sık sık, sırf laf olsundiye, genç çifte takılmak için, evlendikten sonra onlarla bir dahagörüşmeyeceğini, kendi başlarının çaresine bakmalarıgerekeceğini söylerdi. Morel'i genç kızdan ayırmak için kendibaşına katiyen yeterli olmayan bu fikir, Morel'in zihninetakılmıştı; zamanı geldiğinde, benzer fikirlerle birleşip güçlü birkopuş etkenine dönüşmeye hazır, bekliyordu.

Aslında M. de Charlus'le Morel'e pek sık rastlamazdım.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

58

Page 59: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Çoğunlukla, ben düşesin evinden çıktığımda, onlar Jupien'indükkânına girmiş olurlardı; düşesle birlikte olmaktan o kadarzevk alırdım ki, yalnız Albertine'in dönüşünden önceki kaygılıbekleyişi değil, bu dönüşün saatini bile unutmayı başarırdım.Mme de Guermantes'ın evinde oyalandığım bu günlerden biriniayırmak isterim; o günkü küçük olayın korkunç manasınıtamamen gözden kaçırmış, bunu çok uzun zaman sonraanlayabilmiştim ancak. O akşamüzeri, Mme de Guermantes, çoksevdiğimi bildiği, Güney'den gelmiş filbahriler vermişti bana.Düşesten ayrılıp eve çıktığımda, Albertine dönmüştü;merdivende karşılaştığım Andrée, elimdeki çiçeklerin keskinkokusundan rahatsız olmuş gibiydi.

"Aa, siz döndünüz mü?" dedim. "Bir iki dakika önce geldik, amaAlbertine mektup yazacaktı, beni alıkoymadı." - "Gizli bir işçeviriyor olmasın?" - "Yo, katiyen, teyzesine yazıyor sanırım.Yalnız Albertine keskin kokulardan hoşlanmaz, filbahrilerinizesevineceğini sanmam." - "Demek hata etmişim! Françoise'asöyleyeyim de servis merdivenindeki sahanlığa koysun bunları."- "Albertine'in üstünüzdeki filbahri kokusunu fark etmeyeceğinimi sanıyorsunuz? Sümbülteberden sonra en ağır kokudurherhalde. Ayrıca Françoise alışverişe çıkmış galiba." - "Ya, benimde bugün anahtarım yok, nasıl gireceğim içeri?" - "Canım, ziliçalın, Albertine kapıyı açar. Hem belki Françoise da dönmüştür buarada."

Andree'yle vedalaştım. Zili ilk çalışımda, Albertine kapıyı açmaküzere geldi, ama bu iş biraz zor oldu, çünkü Françoise yoktu veAlbertine ışığı nereden yakacağını bilemiyordu. Nihayet kapıyıaçtı, ama filbahrilerin kokusu hemen içeri kaçırdı kendisini.Çiçekleri mutfağa götürüp bıraktım; dolayısıyla Albertine'in(neden bilmem) mektubunu yarıda bırakıp benim odama giderekyatağıma uzanmaya ve bana seslenmeye vakti oldu. Bir kez daha,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

59

Page 60: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

o anda, bütün bunlar son derece doğal, olsa olsa biraz karışık, amakesinlikle önemsiz göründü gözüme. Andree'yle yakalanmasınaramak kalan Albertine, vakit kazanmak için bütün ışıklarısöndürmüş, dağınık yatağını görmeyeyim diye benim odamagitmiş ve mektup yazıyormuş gibi yapmıştı. Ama doğru olupolmadığını asla öğrenemediğim bütün bu ayrıntıları ileride elealacağız.

Bu bir tek olay dışında, düşesin evinden döndüğümdeolağandışı bir şey olmazdı. Akşam yemeğinden önce birliktesokağa çıkmayı isteyip istemeyeceğimi bilemeyen Albertine'in, neolur ne olmaz diye yerine kaldırmadığı şapkası, paltosu veşemsiyesi genellikle sofada olurdu. Kapıdan girip onlarıgördüğüm an, evin havasını solumam kolaylaşırdı. Evin,yoğunluğu azalmış bir havayla değil, mutlulukla dolu olduğunuhissederdim. Kederden kurtulurdum, bu sıradan eşyalarıngörüntüsü, Albertine'e sahip olduğumu hissettirirdi bana,hemen ona koşardım.

Mme de Guermantes'a, ziyarete inmediğim günler, kızarkadaşımın dönüşünden önceki bir saat boyunca, zaman dahaçabuk geçsin diye, Elstir'in bir albümüne, Bergotte'un bir kitabınagöz gezdirirdim.

O zaman, –sadece göze ve kulağa hitap edermiş gibi görüneneserlerin bile tadına varabilmemiz için zihnimizin de uyanması vebu iki duyuyla sıkı bir işbirliği yapması gerektiğinden–, hiçfarkında olmadan, Albertine'in, bir zamanlar, henüz kendisinitanımazken bende uyandırdığı ve sonra gündelik hayatınsoldurduğu hayalleri bir bir içimden çıkarırdım. Onları bir potadaeritircesine, bestecinin cümleciğine veya ressamın tablosunaatar, okuduğum eseri bu hayallerle beslerdim. Eser gözümde bircanlılık kazanırdı elbette. Ama Albertine'in de kazancı aşağıkalmazdı: İçine girebildiğimiz, aynı nesneyi sırayla her ikisine de

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

60

Page 61: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yerleştirebildiğimiz iki dünyanın birinden diğerine taşınır,maddenin ezici baskısından kurtulup, düşüncenin akışkanmekânlarında dolaşırdı. Birdenbire, kısacık bir an, o sıkıcı gençkıza ilişkin ateşli duygular beslerdim. O anda, Elstir'in veyaBergotte'un bir eserine benzerdi; onu hayal gücünün ve sanatınmesafeli bakış açısından görünce, anlık bir coşku hissederdimAlbertine'e karşı.

Az sonra, Albertine'in döndüğünü haber verirlerdi; eğer yalnızdeğilsem, Albertine'in adının söylenmemesi yolunda talimatvermiştim, mesela yanımda Bloch varsa, biraz daha kalsın diyeısrar eder, kız arkadaşımla karşılaşmasını engellemeye çalışırdım.Albertine'in bizim evde kaldığını, hatta onunla evdegörüştüğümü, herkesten saklıyordum, çünkü arkadaşlarımdanbiri ona gönlünü kaptırır, dışarıda bekler veya koridorda, sofadakarşılaştıklarında, Albertine onunla işaretleşir, randevu verebilirdiye korkuyordum. Sonra, Albertine odasına giderken, eteğininhışırtısı gelirdi kulağıma; Albertine, hem kibarlıktan, hem de birzamanlar, onu kıskanmayayım diye çabaladığı La Raspeliére'dekiakşam yemeklerimizde gösterdiği incelikle, benim yalnızolmadığımı bilerek odama gelmezdi. Ama tek sebebin buolmadığını birden anlamıştım. Hatırlıyordum, başlangıçtatanıdığım ilk Albertine, ansızın bir başka Albertine'e, şimdikiAlbertine'e dönüşmüştü. Bu değişiklikten bir tek kendimisorumlu tutabilirdim. Albertine'le iki yakın arkadaş olduğumuzsıralar, bana kolaylıkla, hatta seve seve yapacağı bütün itiraflar,ona âşık olduğum kanaatine vardığı veya belki Aşk adınıkoymadan, meraklı, öğrenince acı çeken, ama daha fazlasınıöğrenmeye çalışan baskıcı bir duygu beslediğimi tahmin ettiğiandan itibaren kesilmişti. O günden sonra, her şeyi bendengizlemişti. Yanımda sık sık olduğu gibi, bir kız arkadaşım değil de,erkek arkadaşlarımdan biri bile olsa, odamdan uzak duruyordu,oysa bir zamanlar, ben bir genç kızdan söz ettiğimde gözleri ilgiyle

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

61

Page 62: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

parlardı: "Buraya gelse keşke, onunla tanışmak isterim." - "Amatuhaf dediğiniz kızlardan." - "İyi ya işte, daha eğlenceli olur." Osıralar, her şeyi öğrenebilirdim belki. hatta, küçük gazinoda,Andree'ye yapışık göğüslerini çektiğinde, benim değil de Cottardyüzünden, herhalde dedikodusunu yapar diye düşündüğü içinçekmişti muhtemelen. Bununla birlikte, o sırada içinekapanmaya başlamış, ağzından güven dolu sözler çıkmazolmuştu, davranışları ölçülüydü. Sonra, beni telaşlandırabilecekher şeyi kendinden uzaklaştırmıştı. Hayatının, benim bilmediğimbölümlerini, cehaletim sayesinde zararsızlığı iyice vurgulanan birgörünümde sunuyordu bana. Şimdi de, dönüşümtamamlanmıştı; benim yanımda birisi varsa, Albertine, yalnızrahatsız etme kaygısıyla değil, başkalarına aldırmadığını banagöstermek amacıyla da, doğru kendi odasına gidiyordu. Artıkbenim için asla yapmayacağı bir tek şey vardı, ancak eskiden, benumursamayacağım zamanlar yapabileceği ve zaten bu yüzdenkolayca yapabileceği bu şey, itiraf etmekti. Bundan böyle, daima,tıpkı bir yargıç gibi, belki suçlama yapmadan da açıklanmasımümkün, ihtiyatsızca söylenmiş sözlerden belirsiz sonuçlarçıkarmakla yetinmek zorunda kalacaktım. Ve Albertine de onukıskandığımı ve yargıladığımı hissedecekti daima.

Nişanlılık dönemimiz bir dava görünümüne bürünmekteydi,Albertine bir suçlu kadar çekingendi. Artık, yaşlı başlı insanlarınharicinde herhangi bir erkekten veya kadından söz edildiğinde,konuyu değiştiriyordu. Merak ettiğim şeyleri, kendisinikıskandığımı hiç hayalinden geçirmediği sıralar sormalıymışımona. Bu dönemden yararlanmak gerekir. Kız arkadaşımız,nelerden haz aldığını, hatta bunları başkalarından gizlemek içinkullandığı yöntemleri bize bu dönemde söyler. Albertine, banaBalbec'te yaptığı itirafı şimdi katiyen yapmazdı; o zaman, hemdoğru olduğu için, hem de bana olan sevgisini daha fazlagöstermeyişini affettirmek için yapmıştı bu itirafı, çünkü daha o

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

62

Page 63: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

sıralarda bile benden sıkılmaya başlamış, sevecenliğimi görüp,başkalarına gösterdiği sevgiden daha azıyla, benden daha fazla şeyelde edebileceğini anlamıştı: "Bence insanın kimi sevdiğini bellietmesi aptallık; ben, tam tersine, birinden hoşlandığım an, hiçilgilenmiyormuş gibi yaparım. Böylece kimsenin de haberiolmaz." Nasıl olur! Bunu söyleyen, şimdi daima açık sözlülükiddiasında, kimseyle ilgilenmediği iddiasında olan Albertinemiydi? Şimdi böyle bir kuralı katiyen açıklamazdı bana. Artıkbenimle sohbet ederken, bu kuralı uygulamakla yetiniyor, beniendişelendirebilecek şu veya bu kız hakkında, "Ya! Bilmem, pekbakmadım, çok sıradan biri," diyordu. Zaman zaman da, benimöğrenebileceğim şeyler konusunda öne geçerek öyle itiraflardabulunuyordu ki, itirafın tonlaması, saptırmakla,masumlaştırmakla yükümlü olduğu gerçekliği henüzöğrenmeden, yalan olduğunu ele veriyordu.

Bir yandan Albertine'in ayak seslerini, o akşam artık sokağaçıkmayacağını bilmenin huzurlu hazzıyla dinler, bir yandan da,eski günlerde asla tanışamayacağımı zannettiğim bu genç kızın,şimdi her gün döndüğü evin benim evim olmasına şaşardım.Balbec'te, Albertine'in otele yatmaya geldiği gece tattığım,muammadan ve tensellikten oluşan o kaçak ve kısmi haztamamlanmış, sabitleşmişti; eskiden boş olan evimi, neredeyseailevi, evcil bir huzurla dolduruyordu bu haz; koridorlara bileyayılan bu huzurun içinde bütün duyularım, kâh fiilen, kâh tekbaşımayken hayalimde, dönüş beklentisiyle, sakin sakinbesleniyordu. Albertine'in kapısının kapandığını duyduğumanda, yanımda bir erkek arkadaşım varsa, onu göndermek içinacele eder, merdivene kadar ona mutlaka eşlik eder, icabındabirkaç basamağı da birlikte inerdim.

Koridorda, beni karşılamaya çıkmış olan Albertine'e rastlardım."Ben üstümdekileri çıkaracağım, Andree'yi size gönderiyorum;

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

63

Page 64: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

size bir merhaba demek için beş dakikalığına çıktı yukarı."Kendisine Balbec'te hediye ettiğim uzun, gri tüllü çinçilyaşapkasıyla odasına çekilir, benim tarafımdan Albertine'idenetlemekle görevlendirilmiş olan Andree'nin, binbir ayrıntıvererek, ikisinin rastladığı bir tanıdıktan söz ederek, gün boyuncayapmış oldukları ve benim hayal edemediğim gezintinin yeraldığı belirsiz bölgelere bir belirginlik kazandıracağını tahminederdi sanki.

Andrée'nin kusurları zamanla ortaya çıkmıştı, onu ilktanıdığım zamanki kadar sevimli değildi. Şimdi Andrée hep hırçınbir endişeyle sarmalanmış gibiydi, Albertine'le benim açımdanhoş bir şeyden bahsedecek olsam, bu endişe, denizde bir bora gibianiden patlamaya hazırdı. Ne var ki, bu, Andrée'nin bana, dahasevecen birçok insandan daha iyi davranmasına, beni onlardançok sevmesine –bunun örnekleri birçok kez karşıma çıktı– engelteşkil etmiyordu. Ama eğer sebebi kendisi değilse, bizim en ufakbir mutluluğumuz, Andrée'de, hızla çarpılan bir kapının sesikadar tatsız, sinirli bir tepki uyandırıyordu. Kendisinin hiç roloynamadığı acıları kabul edebiliyordu, ama hazları kabuledemiyordu; beni hasta görünce üzülüyor, acıyordu, istesemseve seve hemşirelik yapardı bana. Ama en sıradan bir tatminbelirtisi gösterdiğimde, mesela bir kitabı kapatıp mutluluklagerinerek, "Oh, çok eğlenceli bir kitaptı, harika iki saat geçirdim,"dediğimde, annemin, Albertine'in, Saint-Loup'nun sevineceği busözler, Andrée'de adeta bir kınamaya, belki de sadece sinirsel birrahatsızlığa yol açıyordu. Benim tatminlerim, onda,gizleyemediği bir sinir yaratıyordu. Bu kusurlara, daha ciddiolanlar da ekleniyordu; bir gün, Balbec'te küçük çeteylebirlikteyken karşılaştığım, yarışlar, kumar, golf gibi konulardason derece bilgili, geri kalan her konuda kara cahil olandelikanlıdan bahsettiğimde, Andrée kıkırdamaya başladı: "Biliyormusunuz, onun babası hırsızlık yaptı, hakkında soruşturma

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

64

Page 65: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

açılıyordu neredeyse. Onların burnu eskisinden de havada, amaben herkese anlatıyorum, hoşuma gidiyor. Keşke iftira davasıaçsalar bana. Öyle güzel bir ifade verirdim ki!" Andrée'ningözlerinde kıvılcımlar çakıyordu. Oysa sonradan öğrendiğimegöre, delikanlının babası herhangi bir namussuzluk yapmamıştıve herkes gibi Andrée de bunu biliyordu. Ama delikanlınınkendisini küçümsediği hissine kapılmış, onu zor durumadüşürecek, utandıracak bir şey aramış, baştan aşağı bir romanuydurmuş, hayalinde defalarca ifade vermek üzere çağrılmış veifadelerin ayrıntılarını kendi kendine tekrarlaya tekrarlaya,sonunda belki kendisi de doğru olup olmadıklarını unutmuştu.

Kısacası, Andrée'yi bu haliyle, (kısa süreli, çılgınca nefretnöbetlerini bir yana bıraksam bile,) görmek istemezdim; dahasıcakkanlı ve iyi yürekli olan gerçek mizacını hırçın ve soğuk birhalkayla çevreleyen o kötü niyetli alınganlığı dahi, onugörmemem için yeterliydi. Ne var ki, kız arkadaşıma ilişkin, bir tekAndrée'nin bana verebileceği malumat, benim için fazlasıylaönemliydi, o bilgileri öğrenmek için böyle zor bulunur birfırsattan yararlanmadan edemezdim. Andrée odama girer, kapıyıarkasından kapatırdı; Albertine'in bana hiç sözünü etmediği birkız arkadaşlarına rastladıklarını anlatırdı. "Ne konuştular?" -"Bilmem, ben Albertine'in yalnız olmamasını fırsat bilip yünalmaya gittim." - "Yün almaya mı?" - "Evet, Albertine rica etmişti."- "İyi ya, o zaman hiç gitmemeniz gerekirdi, belki siziuzaklaştırmak istemiştir." - "Ama arkadaşına rastlamadan öncerica etmişti." - "Ya!" diye cevap verir, rahat bir nefes alırdım. Amaşüphe derhal yakama yapışırdı tekrar: "Peki ama, önceden kızarkadaşına randevu vermediğini, yalnız kalabilmek için de böylebir bahane uydurmadığını nereden biliyoruz?" Ayrıca, eskivarsayımımın, (Andrée'nin bana daima gerçeği söylemediğivarsayımının,) doğru olmadığından emin miydim gerçekten?Andrée'yle Albertine anlaşmışlardı belki. Balbec'teyken, daha

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

65

Page 66: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ziyade hareketleri kıskançlığımıza hedef olan bir insana âşıkoluruz, sevdiğimiz kişi bizi bütün hareketlerinden haberdar etse,belki aşkın tedavisi de kolay olur diye düşünürdüm. Kıskançlık,onu çeken kişi tarafından istediği kadar ustalıkla gizlensin,çektiren onu çabucak keşfeder ve bu sefer o gösterir ustalığını.Bizi bedbaht edebilecek konularda kandırmaya çalışır ve bunubaşarır da, çünkü sıradan bir cümle, hiçbir şeyden haberdarolmayan birine, gizlediği yalanları ifşa etmez; onu diğercümlelerden ayırmayız; korka korka söylenir, dikkatsizcedinlenir. Daha sonra, tek başımıza kaldığımızda, o cümleye geridöneriz; gerçeğe tamı tamına uygun değilmiş gibi gelir bize. Pekiama, cümleyi doğru hatırladığımızdan emin olabilir miyiz?Cümleye ve hatıramızın doğruluğuna ilişkin, içimizdekendiliğinden doğan şüphe, kimi sinirsel bozukluk hallerinde,sürgüyü çekip çekmediğimizi, elli kere baksak dahatırlayamadığımız zaman yaşadığımız şüpheye benzer; sankihareketi binlerce kere baştan alsak da, hiçbirinde kesin vekurtarıcı bir anı harekete eşlik etmez. Hiç değilse kapıyı elli birincikere kapatabiliriz. Oysa kaygılandırıcı cümle, geçmişte,tekrarlanması bizim elimizde olmayan, belirsiz bir işitmesürecinin içindedir. Bu durumda, dikkatimizi, hiçbir şeyigizlemeyen başka cümlelere yöneltiriz; tek çare, daha fazla şeyöğrenme arzusu duymamak için, her şeyden habersiz olmaktır,ama onu da istemeyiz. Kıskançlık ortaya çıktığı anda, hedef aldığıkişi tarafından, aldatma hakkı doğuran bir güvensizlik olarakgörülür. Zaten bir şeyler öğrenebilmek amacıyla, yalan söylemeyeve aldatmaya ilk başlayan da bizizdir. Andrée, Aimé, hiçbir şeysöylemeyeceklerine dair söz verirler, ama sözlerini tutacaklarmıdır? Bloch, bilmediği için, hiçbir söz verememiştir; Albertine,her üçümüzle de birazcık konuşsa, Saint-Loup'nun deyimiyle"çakışmalar" aracılığıyla, onun yaptıklarına karşı ilgisizliğimizinyalan olduğunu, onu denetlemeye ahlâki açıdan karşı çıkışımızın

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

66

Page 67: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yalan olduğunu anlayacaktır. Böylece, Andrée'nin bana verdiğikısmi cevap, –Albertine'in yaptıklarına ilişkin– her zamankisınırsız şüphemi, fazlasıyla belirsiz olduğu için sancısı zamanzaman dinen ve tıpkı kederin, unutmaya başladığımızda boşluktayatışması gibi, kıskançlığı yatıştıran şüphemi izleyerek, derhalyeni sorular getirirdi akla; etrafımda uzanan geniş alanın birparçacığını keşfetmem, bir başka insanın gerçek hayatının, tambiz onu kafamızda canlandırmaya çalıştığımızda oluşturduğubilinmezliği daha da ötelere itmeye yarardı sadece. Ben Andrée'yisorgulamaya devam ederken, Albertine, incelikle, arkadaşınıistediğim gibi sorguya çekmeme (bunu tahmin ediyor muyduacaba?) imkân tanır, odasında soyunmayı uzattıkça uzatırdı.

Andrée'ye düşüncesizce, kişiliğini hiç hesaba katmadan,"Albertine'in teyzesiyle eniştesinin beni çok sevdiklerinisanıyorum," derdim. Macunsu çehresi o anda karışır, ekşiyen birşurup gibi temelli bulanırdı. Ağzına acı bir ifade yerleşirdi.Balbec'teki ilk tatilimde, küçük çetenin bütün üyeleri gibi,Andrée'nin de, zayıf bünyesine rağmen etrafa saçtığı ve şimdi(aradan birkaç yıl da geçtikten sonra) hızla yok olan o çocukçaneşeden eser kalmazdı. Ama Andrée, akşam yemeğine evinedönmek üzere yanımdan ayrılmadan önce, ben zorla tekrar ortayaçıkarırdım o neşeyi. "Bugün biri sizi uzun uzun methetti bana,"derdim. O anda bakışları bir mutlulukla ışıldar, beni gerçektenseviyormuş gibi görünürdü. Gözlerime bakmaktan kaçınır,ansızın yusyuvarlak olmuş gözlerini boşluğa dikip gülerdi."Kimmiş o?" diye sorardı, saf ve iştahlı bir ilgiyle, cevabım kimolursa olsun, Andrée mutlu olurdu.

Sonra gitme vakti gelir, Andrée yanımdan ayrılırdı. Albertineodama gelirdi; sokak kıyafetini çıkarmış, Mme de Guermantes'aayrıntılarıyla anlattırdığım o güzel krepdöşin sabahlıklardan veyaJapon elbiselerinden birini giymiş olurdu; bunların birçoğu için,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

67

Page 68: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Mme Swann bana ek açıklamalarda bulunmuştu, yazdığı mektupşöyle başlıyordu: "O kadar uzun süre ortadan kaybolduktan sonratea gowri'larıma[2] ilişkin mektubunuzu aldığımda, bir hortlaktanmektup almış gibi oldum." Albertine'in ayağında, Françoise'ınöfkeyle nalın dediği, pırlantalarla süslü siyah ayakkabılar olurdu;Albertine'in akşam vakti salon penceresinden bakarken, Mme deGuermantes'ın ayağında gördüğü ev ayakkabılarının benzeriydibu ayakkabılar; aynı şekilde, bir süre sonra Albertine'in, bazılarıdore oğlak derisinden, bazıları çinçilya kürkünden terlikleri oldu,bunları görmek, (başka ayakkabılardan farklı olarak), Albertine'inbenim evimde oturduğunu adeta kanıtladıkları için, çok hoşumagiderdi. Benim hediye etmediğim şeylere de sahipti, mesela güzelbir altın yüzüğü vardı. Yüzüğün üzerindeki kartalın açılmışkanatlarına hayran olmuştum. "Teyzemin hediyesi," demiştiAlbertine. "Her şeye rağmen bazen sevecendir. Yaşlandığımınişareti bu, yirmi yaş hediyesi çünkü."

Albertine bütün bu güzel şeylere düşesten daha düşkündü,çünkü bir şeye sahip olmayı zorlaştıran her engel (mesela benimaçımdan seyahat etmeyi onca zor ve arzu edilir kılan hastalığım)gibi yoksulluk da, zenginlikten daha cömert olduğundan,kadınlara, satın alamayacakları kıyafetten çok daha fazlasını, okıyafete sahip olma arzusunu verir; bu arzu, o kıyafete ilişkingerçek, ayrıntılı ve derin bir bilgidir. Albertine'le ikimiz, o, bueşyaları kendine alamadığı için, bense, onları yaptırırkenAlbertine'i sevindirmeye çalıştığım için, Dresden'e veya Viyana'yagidip görmek için yanıp tutuştukları tablolarla ilgili her şeyiönceden öğrenen öğrenciler gibiydik. Oysa zengin kadınlar, sahipoldukları sayısız şapka ve elbisenin arasında, isteyerekgitmedikleri bir müzeyi ziyaret ederken sadece sersemlik,yorgunluk ve can sıkıntısı duyan kişilere benzerler. Belirli birşapka, samur kürkünden bir manto, Doucet'nin, kolları pembeastarlı bir sabahlığı, onları görüp fark etmiş, canı çekmiş olan ve

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

68

Page 69: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

arzuya has tekelcilik ve titizlikle, onları, hem geri kalan herşeyden tecrit edip astarı veya kuşağı bir boşlukta harika biçimdebelirginleştirmiş, hem de bütün ayrıntılarını öğrenmiş olanAlbertine'in gözünde –ve Mme de Guermantes'ın evine gidip oeşyanın özelliğinin, üstünlüğünün, zarafetinin ve onu yapanbüyük ustanın benzersiz tarzının sırrını öğrenmeye çalışanbenim gözümde–, şüphesiz düşesin nazarında sahip olmadıklarıbir önem ve cazibe kazanırlardı; düşes, daha onlaraiştahlanmadan doymuştu; hatta ben bile, birkaç yıl önce, şu veyabu şık kadına o sıkıcı terzi turlarında eşlik ettiğim sırada bueşyaları görmüşsem, o kadar önemli ve cazip görünmezlerdigözüme. Albertine'in giderek şık bir kadın haline geldiği sugötürmezdi. Çünkü onun için bu şekilde yaptırdığım, Mme deGuermantes'ın veya Mme Swann'ın ekleyebileceği bütüninceliklere sahip kıyafetlerin her biri, kendi tarzında en güzeliolduğu gibi, Albertine'in böyle birçok eşyası olmaya da başlamıştı.Ama Albertine onları önceden ve ayrı ayrı beğendiği için,sayılarının çokluğu önemli değildi. İnsan önce bir ressama, sonrabir başkasına vurulduğunda, sonunda, bir müzenin tamamına,duygusuz olmayan bir hayranlık besleyebilir, çünkü buhayranlık, birbirini izleyen, her biri kendi süresinde tekelci olanve sonunda uç uca eklenip uzlaşan ayrı ayrı aşklardanoluşmuştur.

Bununla birlikte, Albertine havai sayılmazdı; tek başınaykenbol bol okur, benimleyken de, yüksek sesle bana kitap okurdu.Çok zeki olmuştu. Aslında yanılmakla birlikte, şöyle diyordu: "Sizolmasanız ne kadar aptal kalacağımı düşündükçe dehşetekapılıyorum. İtiraz etmeyin, hiç hayalimden geçmeyen birdüşünce âlemi açtınız benim önüme; birazcık bir ilerlemegösterebildimse, bunu tamamen size borçluyum."

Albertine'in, Andrée üzerindeki etkimden de benzer biçimde söz

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

69

Page 70: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ettiğini görmüştük. Albertine ya da Andrée beni seviyor muydu?Peki, Albertine'le Andrée, kendi başlarına neydiler? Ey genç kızlar,bunu bilebilmek için, sizi dondurmak gerekir, hep bir başkagöründüğünüz bu sürekli sizi bekleme halinde yaşamaktanvazgeçmek, sizi sevmekten vazgeçmek gerekir; sizisabitleştirebilmek için, o hiç bitmeyen, her defasında şaşırtıcıgelişinizi görmemek gerekir; sizi tekrar gördüğümüzdekalbimizin çarptığı, ışığın baş döndürücü hızında sizi zar zortanıdığımız o girdapta peş peşe çakan pırıltılara benzersiniz. Herbiri diğerlerinden farklı ve her biri beklentilerimizi aşan birer altındamlasına benzeyen genç kızlara doğru koşmamıza yol açancinsel çekim olmasa, belki o hızı fark etmezdik, her şey kıpırtısızgörünürdü bize. Bir genç kız, her defasında, bir öncekigörüntüsünden o kadar farklıdır (ve onu gördüğümüz anda hemona ilişkin hatıramızı, hem de içimizde oluşan arzuyu öylesineparamparça eder) ki, ona mal ettiğimiz sabit nitelikler aslındakurgusaldır ve anlatım kolaylığı sağlarlar sadece. Güzel bir gençkızın, sevecen, şefkatli, hassas duygularla dolu olduğusöylenmiştir bize. Hayal gücümüz söylenenlere harfiyen inanır;kıvır kıvır sarı saçların çevrelediği pembe, yuvarlak çehresini ilkgörüşümüzde, bu fazlasıyla iffetli kız kardeşin, iffetiyle bizikendinden soğutmasından, asla arzuladığımız sevgiliolmamasından korkarız neredeyse. En azından, daha ilk saatte, buruh asaletine dayanarak, ona ne çok sırrımızı açar, birlikte neplanlar yaparız! Ama birkaç gün sonra, ona bu kadar açıldığımızapişman oluruz, çünkü pembe tenli genç kız, ikincikarşılaşmamızda, şehvetli bir Furia gibi konuşur bizimle.Yakalanan pembe ışığın, birkaç gün ışımaya devam edip sonrabirbiri ardına bize sunduğu suretlerde, bu genç kızların dışındakibir etkenin, görünümlerini değiştirmediği bile kesin değildir;benim Balbec'teki genç kızlarım için de aynı şey söz konusuolabilirdi. Bize bir bakirenin tatlılığını, saflığını methederler. Ama

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

70

Page 71: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

sonra, daha baharatlı bir şeyin daha çok hoşumuza gideceğinihisseder ve kıza, daha atak olmasını tavsiye ederler. Peki o,özünde bunlardan birine ya da diğerine daha mı yakındır? Belkideğildir, ama hayatın baş döndürücü akışı içinde, çok çeşitliihtimalleri karşılama yeteneğine sahiptir. Bir başka genç kızın,mesela Balbec'te, havaya zıplayarak dehşet içindeki ihtiyarlarınkafasını sıyırıp geçen korkunç atletin bütün cazibesi, (kendiisteğimiz doğrultusunda yumuşatacağımızı düşündüğümüz)acımasızlığıyken, tam biz, onun başkalarına karşı acımasızlığınıhatırlayarak coşup, kendisine sevgi dolu sözler söylediğimizsırada, bize sunduğu yeni çehre, müthiş bir hayal kırıklığı yaratıriçimizde; söze başlar başlamaz, aslında utangaç bir insanolduğunu, biriyle ilk tanıştığında korkusundan mantıklı tek lafedemediğini, bizimle ancak on beş gün sonra rahatkonuşabileceğini söyler. Çelik pamuğa dönüşmüştür; bizimkırmaya çalışacağımız bir şey kalmamış, o, kendiliğindenyumuşamıştır. Kendiliğinden yumuşamıştır ama, belki bizimyüzümüzden yumuşamıştır; bizim Acımasızlığa hitabensöylediğimiz sevgi dolu sözler, onu, bir çıkar hesabı yapmamışolsa da, yumuşak olmaya sevk etmiştir belki. (Bu bizi üzer, amatam bir beceriksizlik de sayılmaz, çünkü böyle bir yumuşaklık,kırılmış olan acımasızlık karşısında duyacağımız hayranlıktançok daha fazlasını hissettirebilir bize.) Bir gün gelip de, bu ışıltılıgenç kızlara bile, son derece belirgin özellikler atfetmeyeceğimizisöylemek istemiyorum, ama o gün, ancak, biz bu kızlarla artıkilgilenmediğimiz zaman, farklı bir görüntünün beklentisiyle dolukalbimiz, onları her görüşümüzde, yepyeni bir bedenle allakbullak olmadığı zaman gelecektir. Onların kıpırtısızlığı,ilgisizliğimizden ve dolayısıyla kendilerini zihnindeğerlendirmesine teslim etmemizden kaynaklanacaktır. Zatenzihnimiz de çok daha kesin sonuçlar çıkarmayacaktır, çünkükızlardan birinde baskın olan belirli bir kusurun, bir diğerinde

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

71

Page 72: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

neyse ki bulunmadığını saptadıktan sonra, bu kusura karşılık,değerli bir meziyetin bulunduğunu görecektir. Yani ancak bizilgilenmekten vazgeçtiğimiz zaman işin içine giren zihnin yanlışdeğerlendirmesi sonucu, sabit genç kız kişilikleri çıkacaktırortaya; bu da bize, beklentimizin baş döndürücü hızında kızarkadaşlarımızın her gün, her hafta karşımıza bambaşkaşekillerde çıktığı, bu aralıksız koşuda herhangi bir sınıflandırmaveya derecelendirme yapmamıza imkân tanımadığı zamanlarda,her gün gördüğümüz şaşırtıcı çehrelerden daha fazla bilgivermeyecektir. Duygularımıza gelince, tekrarı fuzuli kılacak kadarsık belirttiğimiz gibi, çoğu kez aşk, bir çağrışımdan, bir genç kızın(aksi takdirde kısa bir süre sonra tahammül edemeyeceğimiz)hayaliyle, hiç bitmeyen, nafile bir bekleyişten ve genç kızın birrandevuda bizi atlatmış olmasından ayrı düşünülemeyecek kalpçarpıntıları arasındaki çağrışımdan ibarettir. Bütün bunlar,değişken genç kızlar karşısındaki hayalci delikanlılar için geçerlideğildir sadece. Daha sonra öğrendiğime göre, anlatımızın gelmişolduğu noktada, Jupien'in yeğeni, Morel'le M. de Charluskonusunda fikir değiştirmeye başlamıştı. Kızın Morel'e aşkınıpekiştirmek isteyen şoförüm, ona kemancının sayısız inceliğinimethetmişti; kız da zaten bunlara inanmaya çoktan hazırdı. Öteyandan, Morel, M. de Charlus'ün kendisine ne kadar zorbalıkettiğini anlatıp duruyordu; kız da bunu, baronun aşkını tahminedemediğinden, M. de Charlus'ün fesatlığına yoruyordu. ZatenMorel'le her buluşmasına M. de Charlus'ün zorla katıldığını farketmemesi imkânsızdı. Buna ek olarak, sosyete hanımlarının,baronun korkunç fesatlığını aralarında konuştuklarını işitiyordu.Ne var ki, kısa bir süre önce, bu değerlendirmesi tam tersinedönmüştü. Morel'de, sık sık ortaya çıkan bir yumuşaklığın vegerçek bir hassasiyetin telafi ettiği (sevgisini baltalamayan) derinbir fesatlık ve kalleşlik, M. de Charlus'te ise, hayatında ilk kezgördüğü bir acımasızlıkla karışık, inkâr edilmesi imkânsız,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

72

Page 73: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

muazzam bir iyilik keşfetmişti. Dolayısıyla, kemancının vekoruyucusunun kişilikleri hakkında, tıpkı benim, her güngördüğüm Andrée ve benimle aynı evde yaşayan Albertinehakkındaki değerlendirmelerim gibi, daha kesin bir yargıyavaramamıştı.

Albertine, bana yüksek sesle kitap okumadığı akşamlarda,müzik dinletir veya kendisini öpmek için, zaman zamanböldüğüm bir dama oyununa veya sohbete girişirdi. İlişkimiz,yalınlığı nedeniyle dinlendiriciydi. Albertine'in hayatındakiboşluk, benim tek tük taleplerime özen göstermesine, itaatetmesine yol açıyordu. Tıpkı Balbec'teki odamda, aşağıda konsertam hız sürerken perdenin altından vuran erguvani ışığın ardındaolduğu gibi, bu genç kızın ardında da, denizin mavimsi dalgalarısedeflenirdi. Aslında o, (yani teyzesinden sonra belki kendindenen az ayırabildiği kişi olmama yol açacak kadar bildik bir fikirolarak, zihninde daima yer aldığım Albertine), ilk kez Balbec'tegördüğüm, yassı bereli, bakışları ısrarlı ve güleç, henüztanımadığım, deniz fonuna çizilmiş bir siluet kadar ince genç kızdeğil miydi? Hafızada oldukları gibi korunan bu portreleri tekrarbulduğumuzda, tanıdığımız insanla aralarındaki benzemezlik bizişaşırtır; alışkanlığın, günbegün nasıl bir biçimlendirme işlemigerçekleştirdiğini anlarız. Albertine'in, Paris'te, benim yuvamınbir köşesindeyken sahip olduğu cazibede, kumsalda ilerleyenküstah ve körpe genç kızlar alayının bende uyandırdığı arzu, hâlâvarlığını sürdürüyordu; tıpkı Saint-Loup'nun Rachel'de, onu buhayattan ayırdıktan sonra bile, sahne hayatının büyüsünübulması gibi, benim alelacele Balbec'ten alıp getirdiğim,uzaklaştırdığım, evime hapsettiğim Albertine de, sayfiyehayatının heyecanını, toplumsal karışıklığını, huzursuzboşluğunu ve serseri arzularını içinde barındırmaya devamediyordu. Öylesine kafeslenmişti ki, bazı geceler, kendi odasındanbenim odama çağırtmıyordum bile onu; oysa bir zamanlar herkes

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

73

Page 74: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

onu izlerdi, bisikletine atlayıp gider, onu yakalamak ne zahmetliolurdu, asansörcü çocuk bile onu bana geri getiremez,geleceğinden umudum kalmasa da, bütün gece beklerdim onu.Albertine, otelin önünde, bu tabiat sahnesinde kimseylekonuşmadan, otel müşterilerine çarparak, arkadaşları üzerindehâkimiyet kurmuş ilerlerken, alev alev yanan kumsalın, herkestekıskançlık uyandıran bir başoyuncusuna benzemiyor muydu?Herkesin göz diktiği bu başoyuncu, benim tarafımdan sahnedenkoparılıp evime hapsedilmiş, kâh benim odamda, kâh kendiodasında, desen ve oyma çalışmalarıyla meşgul olarak, artık onunafile arayacak kişilerin arzularından uzakta tutulan kadın değilmiydi?

Hiç şüphesiz, Balbec'teki ilk günlerde, Albertine, adeta benimyaşadığım düzleme paralel bir düzlemdeydi; sonra bu düzlem,(ben Elstir'in evindeyken,) benimkine yaklaşmış ve onunlailişkim, Balbec'te, Paris'te, sonra tekrar Balbec'te ilerledikçe, ikidüzlem birleşmişti. Zaten aynı denizin önündeki aynı villalardançıkan aynı genç kızların oluşturduğu, birinci ve ikinci Balbectatillerime ait iki Balbec tablosu arasında ne müthiş bir fark vardı!ikinci tatilimde öylesine yakından tanıdığım, meziyetleri vekusurları çehrelerinde açıkça okunan Albertine'in arkadaşlarında,bir zamanlar, kumsalda villalarının kapı gıcırtısını ve geçerkensürtündükleri titrek ılgın ağaçlarının hışırtısını her işittiğimdekalbimin çarpmasına sebep olan o körpe ve esrarengiz yabancılarıbulmam mümkün müydü? O iri gözleri zamanla ufalmıştı;bunun bir nedeni, çocukluktan çıkmalarıydı şüphesiz, ama birnedeni de, bu harikulade yabancıların, o romantik ilk tatilin,haklarında sürekli bilgi toplamaya çalıştığım oyuncularının, artıkbenim için bir muamma olmamalarıydı. Şimdi benim gözümde,benim kaprislerime boyun eğen, basit birer çiçek açmış gençkızdılar ve aralarındaki en güzel gülü ben koparmış, herkesinelinden kapmış olduğum için de epeyce gurur duyuyordum.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

74

Page 75: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Birbirinden son derece farklı iki Balbec dekoru arasında, birkaçyıllık bir Paris boşluğu vardı ve bu uzun güzergâhın üzerinde,Albertine'in birçok ziyareti yer alıyordu. Onu hayatımın değişikyıllarında, bana göre farklı konumlarda görüyor, kendisinigörmediğim uzun dönemin birbirine girmiş boşluklarınıngüzelliğini hissediyordum; bunların berrak derinliği üzerinde,karşımdaki pembe kadın, esrarengiz gölgeler ve belirgin çizgilerlebiçimleniyordu. Bu şeklin oluşumunda üst üste binen, yalnızAlbertine'in benim gözümdeki farklı suretleri değildi; sankiAlbertine, benim aklımdan bile geçmeyen, muazzam zihinsel vemanevi meziyetleriyle kişilik kusurlarını, kendi kendinefilizlenmek, çoğalmak suretiyle, koyu renkli, dolguntomurcuklar açarak, bir zamanlar neredeyse boş olan, şimdiderinliğine inilmesi zor kişiliğine eklemişti. Çünkü insanlar,hayalini kura kura, bir resme, yeşilimsi fon üzerindeki birBenozzo Gozzoli figürüne indirgediğimiz, sadece bizim neredenbaktığımıza, uzaklığımıza ve ışıklandırmaya bağlı olarakdeğişebileceğini zannettiğimiz insanlar bile, bize göre değiştiklerisırada, kendi içlerinde de değişirler; bir zamanlar deniz fonuüzerinde basit bir siluet olan bu figür de zenginleşmiş,yoğunlaşmış ve hacim kazanmıştı. Ayrıca, Albertine'de benimiçin hâlâ yaşayan şey, sadece akşamüzeri denizi değil, bazen de,mehtaplı gecelerde kumsalda uyuklayan denizdi. Çünkü bazen,babamın çalışma odasında bir kitap aramak üzere kalktığımda, buarada uzanmak için benden izin istemiş olan Albertine, bütünsabah ve öğleden sonra boyunca açık havada yaptığı uzungezintiden o kadar yorgun düşmüş olurdu ki, odama dönmem biriki dakika bile sürmüş olsa, içeri girdiğimde kız arkadaşımıuykuda bulur, uyandırmazdım. Yatağımın üzerine boyluboyunca, hayal edilmesi mümkün olmayan bir doğallıklauzanışına bakınca, oraya bırakılıvermiş, uzun saplı bir çiçeğebenzetirdim onu; gerçekten de öyleydi: Sadece Albertine'in

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

75

Page 76: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yokluğunda bulabildiğim hayal etme gücüne, onun yanımdaolduğu böyle anlarda, sanki Albertine uyurken bir bitkiyedönüşmüşçesine, kavuşurdum. Bu bakımdan, uykusu, aşkihtimalini bir ölçüde gerçekleştirirdi; yalnız olduğumda onudüşünebiliyor, ama eksikliğini hissediyordum, sahipolamıyordum ona. O yanımdayken onunla konuşuyordum, amadüşünebilecek kadar kendimde olmuyordum. Uyuduğu zamanise, konuşmam gerekmiyordu, onun tarafındanseyredilmediğimi biliyordum, kendi kendimin yüzeyindeyaşamama gerek kalmıyordu. Albertine, gözlerini kapayarak,bilincini kaybederek; onunla ilk tanıştığım günden beri benihayal kırıklığına uğratan çeşitli insani niteliklerinden tek teksıyrılmış olurdu. Hayatı, bitkilerle ağaçların bilinçdışı hayatınaindirgenirdi; bu hayat, daha tuhaf ve benimkinden daha farklıolmakla birlikte, bana daha fazla aitti. Benliği, konuştuğumuzzaman olduğu gibi, durmadan itiraf edilmemiş düşünce vebakışlardan dışarı sızmazdı. Benliğinin kendi dışına çıkmış bütünparçalarını yine kendinde toplamış, bedenine sığınmış,kapanmış, o bedende özetlenmiş olurdu. Onu bakışlarımlahapsedip ellerimle tuttuğumda, uyanıkken yaşayamadığım birduyguyu yaşar, ona tamamen sahip olduğum izleniminiedinirdim. Hayatı bana tabiydi, hafif soluğunu bana doğruüflerdi. Denizden esen bir meltem kadar tatlı, mehtap kadarbüyülü olan bu esrarengiz ve mırıltılı soluğu, yani Albertine'inuykusunu dinlerdim. Bu uyku devam ettikçe, Albertine'e bakabaka onun hayalini kurabilir, uykusu derinleştiği zaman da onadokunabilir, onu öpebilirdim. O sırada hissettiğim aşk, cansızvarlıklar olan doğanın güzellikleri kadar saf, madde dışı veesrarengiz bir şey karşısında duyulabilecek bir aşktı. Gerçekten de,Albertine, uykusu biraz derinleştiği an, basit bir bitki olmaktançıkardı; asla bıkmayacağım, sonsuza dek arzulayacağım taptazebir şehvetle kıyısında hayal kurduğum uykusu, benim için başlı

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

76

Page 77: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

başına bir manzaraydı. Onun uykusu, Balbec körfezinin bir göledönüştüğü, dalların neredeyse kıpırdamadığı, kumlara uzanarakminik dalgaların kırılıp çekilişini sonsuza dek dinleyebileceğiniz odolunay gecelerinin huzurunu, adeta tensel hazzını yanı başımataşırdı.

Odaya girerken eşikte durur, gürültü etmeye cesaret edemez,beklerdim; Albertine'in kesik, düzenli aralıklarla dudaklarındançıkan, sahile vuran dalganın geri çekilişine benzeyen, ama dahasakin ve yumuşak nefesinden başka ses duymazdım. Kulağım builahi sesi işittiği anda, karşımda uzanmış yatan büyüleyici esirinbütün kişiliği, bütün hayatı, o sese sıkıştırılmış gibi gelirdi bana.Sokaktan gürültüyle arabalar geçer, onun alnı kıpırtısızlığını,saflığını korurdu; gerekli miktarda havanın dışarı atılmasınaindirgenmiş olan hafif nefesi değişmezdi. Sonra, uykusununbölünmeyeceğini anlayarak dikkatle, usul usul yürür, önceyatağın yanındaki iskemleye, ardından da yatağın üstüneotururdum. Albertine'le' sohbet ederek, oyun oynayarak, çok hoşgeceler geçirdiğim oldu, ama hiçbiri, onu uyurken seyrettiğimgeceler kadar güzel değildi. Albertine, çene çalarken, iskambiloynarken, hiçbir oyuncunun taklit edemeyeceği bir doğallığasahipti, ama yine de, uykusu, daha derin, ikinci dereceden birdoğallık sunardı bana. Pembe yanağının kenarından aşağı inensaçları, yatağın üzerinde yanı başında durur, bazen tek başına,dümdüz bir perçem, Elstir'in Raffaello tarzındaki resimlerindefonda dimdik yükselen incecik, solgun, hayaleti andıran ağaçlarlaaynı perspektif etkisini yaratırdı. Albertine'in dudakları kapalı olsada, buna karşılık, benim baktığım açıdan, gözkapakları sankiaralıkmış gibi görünürdü; o kadar ki, gerçekten uyuduğundanşüphe edebilirdim. Buna rağmen inik gözkapakları, çehresinde,gözlerin bölmediği mükemmel bir devamlılık sağlardı. Bazıinsanlar vardır ki, bakışları ortadan kalktığı anda, çehrelerialışılmadık bir güzelliğe ve ihtişama bürünür. Ayaklarımın

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

77

Page 78: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

dibinde uzanmış yatan Albertine'i tepeden tırnağa incelerdim.Zaman zaman bedeni, beklenmedik bir esintiyle birkaç saniyesallanan yapraklar gibi, anlaşılmaz, hafif bir ürperti geçirirdi.Saçma dokunur, istediği gibi düzeltemeyince tekrar elini saçmagötürür, o kadar düzenli ve iradi hareket ederdi ki, uyanacağındanemin olurdum. Katiyen uyanmazdı; hiç terk etmediği uykusundasakinleşirdi tekrar. Sonra hiç kıpırdamazdı. Bir eli göğsününüzerinde, kolu öyle saf ve çocuksu bir gevşeklikle kıvrılmışolurdu ki, ona bakarken, küçük çocukların ciddiyeti, masumiyetive sevimliliği karşısında gülüşümüz gibi gülmek gelirdi içimden.Bir tek Albertine'de toplanmış birçok Albertine tanıdığım için,yanımda uzanmış daha başka Albertine'ler de varmış gibi gelirdibana. Kaşları, daha önce hiç görmediğim bir kıvrım çizerek, minikbirer masal kuşu yuvasına benzeyen gözyuvarlarını çevrelerdi.Çehresinde ırklar, soylar, ahlâksızlıklar yatardı. Başını herkıpırdatışında, çoğunlukla benim tasavvur edemeyeceğim, yeni,farklı bir kadın yaratırdı. Sanki bir değil, sayısız genç kızasahipmişim gibi bir izlenim yaşardım. Nefes alıp verişi giderekderinleşir, göğsü, göğsünde kavuşmuş elleri ve incileri, düzenliaralıklarla inip kalkardı; inciler, tıpkı dalgayla salman kayıklar,palamarlar gibi, aynı harekette farklı yönlerde yer değiştirirdi. Ozaman, Albertine'in en derin uykusunda olduğunu anlar, artık buderin uykunun engin denizleriyle örtülü olan bilinç kayalıklarınaçarpmayacağımı hisseder ve hiç tereddütsüz, sessizce yatağaatlayıp boylu boyunca Albertine'in yanma uzanırdım; bir kolumubeline dolar, dudaklarımı yanağına bastırır, serbest kalan elimi de,önce kalbini üzerine koyup, sonra vücudunun her yerindegezdirirdim, elim de inciler gibi, Albertine'in nefes alışıylahavalanırdı; hatta onun düzenli hareketiyle, ben bile hafifçekıpırdardım. Albertine'in uykusuna binip yol alırdım.

Uykusu, bana bazen, bu kadar saf olmayan bir haz yaşatırdı.Bunun için hiçbir harekete ihtiyaç yoktu; bacağımı Albertine'in

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

78

Page 79: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bacağının üzerinden aşırır, suda sürüklenmeye bıraktığımız, arasıra, havada uyuyan kuşların tek tük kanat çırpışlarına benzeyenhafif bir salıntı verdiğimiz bir kürek gibi sarkıtırdım. Yüzüne,hiçbir zaman görülmeyen ve çok da güzel olan bir açıdan bakmayıtercih ederdim. Birinin bize yazdığı mektupların aşağı yukarıbirbirine benzer olmaları ve tanıdığımız insandan, ikinci bir kişilikoluşturacak kadar farklı bir portre çizmeleri, icabında anlaşılabilir.Ama bir kadının, tıpkı Rosita ve Doodica[3] gibi, farklı güzelliğibaşka bir kişiliğe işaret eden bir başka kadına bitişik olması vebirini görmek için cepheden, diğerini görmek için de profildenbakmamız gerekmesi, gerçekten çok tuhaftır. Albertine'inderinleşen nefesleri, hazdan soluğu kesilmiş izlenimiyaratabilirdi; ben hazzın doruğuna vardıktan sonra da, hiçuykusunu bölmeden öpebilirdim onu. Böyle anlarda, dahaeksiksiz biçimde, sanki dilsiz doğanın bilinçsiz, dirençsiz birparçasıymışçasına ona sahip olduğum hissini yaşardım.Uykusunda zaman zaman ağzından kaçırdığı kelimeler benikaygılandırmazdı; onlara bir anlam veremezdim ve zaten, hangiyabancı hakkında söylenmiş olurlarsa olsunlar, ara sıra hafif birürpertiyle canlanan eli, benim elimi, benim yanağımı sıkardı.Onun uykusunu, tıpkı saatlerce dinlediğim dalgaların sesi gibi,çıkar gözetmeyen, huzur veren bir aşkla seviyordum. Belki de birinsanın, gevşeme anlarında doğayla aynı huzurlu sükûneti bizeverebilmesi için, bize çok acı çektirebilme gücüne sahip olmasıgerekir. O uyurken, sohbet ettiğimizde olduğu gibi ona cevapvermem gerekmezdi; hatta bazen yaptığım gibi, o konuşurkensussam bile, onun konuşmasını dinlerken yine de içine o kadarnüfuz edemezdim. Onun saf nefesinin, belli belirsiz bir esintikadar huzur veren mırıltısını anbean işitmeye devam etmek,fiziksel bir hayatın baştan sona karşımda, bana ait olmasıdemekti; bir zamanlar, mehtapta kumların üstünde yattığımkadar uzun süre boyunca, öylece ^seyredebilir, dinleyebilirdim

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

79

Page 80: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

onu. Bazen adeta deniz dalgalanır, fırtına körfezin içinde bilekendini hissettirirdi; ben de körfez gibi, onun horultulunefesinin gürlemelerini dinlemeye koyulurdum.

Bazen, hava kendisine çok sıcak geldiğinde, Albertine,neredeyse uyuklar halde, sabahlığını çıkarıp bir koltuğun üstüneatardı. O uyurken, bütün mektuplarının, o sabahlığın iç cebindeolduğun düşünürdüm; mektuplarını hep oraya koyardı. Bir imza,bir randevu, bir yalanı kanıtlamaya veya bir şüpheyi dağıtmayayeterdi. Albertine'in çok derin uykuda olduğunu hissettiğimde,uzun süredir hiç kıpırdamadan kendisini seyrettiğim yatağınınayakucundan kalkar, şiddetli bir meraka kapılarak, onunhayatının sırrının, o koltukta, gevşek, savunmasız, kendinisunduğunu hissederek, bir adım atmayı denerdim. Belki bu adımıatmamın bir nedeni de, birini uyurken seyretmenin, enindesonunda sıkıcı hale gelmesindendi. Böylece, sessiz adımlarla,Albertine uyanıyor mu diye sürekli dönüp bakarak, koltuğayaklaşırdım. Orada durur, Albertine'i nasıl seyrettiysem, sabahlığıda uzun uzun seyrederdim. Ama (belki de hata ederek) osabahlığa asla dokunmadım, elimi o cebe sokmadım, mektuplarabakmadım. Sonunda, karar veremeyeceğimi anlayıp yine aynısessiz adımlarla Albertine'in yatağının yanma döner, onunuyuyuşunu seyretmeye koyulurdum tekrar; o bana hiçbir şeysöylemezdi, oysa koltuğun kolunda gördüğüm o sabahlık, belkibirçok şey söyleyebilirdi. Nasıl ki insanlar, deniz havasınısoluyabilmek için Balbec Otelinde günde yüz frank karşılığı biroda kiralarsa, ben de, Albertine'in soluğunu yanağımda,dudaklarımla araladığım ağzında, adeta canının dilime çarparakgeçmesi gibi hissetmek için, bundan fazlasını harcamayı sonderece doğal buluyordum.

Ne var ki, Albertine'in yaşadığını hissetmek kadar tatlı birduygu olan onu uyurken seyretmenin hazzı, bir başka hazla

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

80

Page 81: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

noktalanırdı; o da, Albertine'i uyanırken seyretmenin hazzıydı.onun benim evimde yaşamasının verdiği hazzın daha derin veesrarengiz şekliydi bu. Hiç şüphesiz, Albertine'in akşamüzeriarabadan indiğinde girdiği evin benim dairem olması, çokhoşuma gidiyordu. Ama uykusunun derinliklerinden, rüyamerdiveninin son basamaklarını da tırmanıp tekrar bilinç halineve hayata dönüşünün benim odamda gerçekleşmesi, bir an kendikendine, "Neredeyim ben?" diye düşündükten sonra etrafındakieşyaları, gözünü azıcık kamaştıran lambayı görünce, benimevimde, yani yuvasında olduğunu anlaması, daha da çok hoşumagidiyordu. O harikulade ilk belirsizlik ânında, sanki ona yine dahafazla sahip oluyormuşum gibi gelirdi bana; çünkü Albertinesokaktan dönüşünde kendini odasında bulacağına, tanıdığıandan itibaren onu çevreleyecek, barındıracak olan, benimodamdı ve arkadaşımın gözleri bunu anlayınca bulanmayacak,sanki hiç uyumamışçasına sakin bakacaktı. Sessizliğinin eleverdiği uykudan uyanış tereddüdünü, bakışları açığa çıkarmazdı.

Albertine'in dili açılırdı, "Canım," ya da "Canım benim," der veadımı söylerdi; yani, anlatıcıya bu kitabın yazarının adını verecekolursak, "Canım Marcel'im", "Canım Marcel'im benim," derdi. Aileiçinde annemle babamın da bana "canım" demesine, Albertine'inbana söylediği o güzel sözleri başkalarının da paylaşmasına izinvermiyordum artık. Albertine bana bunları söylerken hafifçedudak büker, sonra bu mimiği kendiliğinden öpücüğe çevirirdi.Az önce uykuya ne kadar hızlı geçtiyse, aynı hızla uyanırdı.

Albertine'e o andaki bakış açımla, başlangıçta Balbec'teki bakışaçım arasındaki farkın en önemli sebebi, ne benim zaman içindeyer değiştirmiş olmam, ne bir genç kızı, yanımda otururken,lambanın ışığında seyretmekle güneş ışığında, deniz kıyısındayürürken seyretmek arasındaki fark, ne de Albertine'in gerçektengelişmiş, bağımsız bir ilerleme kaydetmiş olmasıydı. İki görüntü

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

81

Page 82: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

arasında çok daha uzun yıllar geçmiş ve böylesine köklü birdeğişiklik yaratmamış olabilirdi; bu değişiklik, zorunlu ve ani birbiçimde, arkadaşımın neredeyse Mile Vinteuil'ün kız arkadaşınınelinde büyüdüğünü öğrendiğimde gerçekleşmişti. Bir zamanlar,Albertine'in gözlerinde bir esrar görür gibi olunca, coşupkendimden geçerken, şimdi o gözlerden, hatta gözler gibiyansıtıcı olan, az önce yumuşacıkken bir anda sertleşen oyanaklardan her türlü esrarı silebildiğim anlarda mutluolabiliyordum ancak. Aradığım görüntü, bilinmeyen bir hayatıolan Albertine değildi artık, mümkün olabildiğince tanıdığım birAlbertine'di (işte bu yüzden de, bu aşk, ancak bedbaht bir aşkolarak kalırsa uzun süreli olabilirdi, çünkü tanımı gereği gizemihtiyacını karşılamıyordu); uzak bir dünyayı temsil etmeyen,aksine, benimle birlikte olmaktan, tıpkı benim gibi olmaktanbaşka şey istemeyen bir Albertine'di –gerçekten öyleymiş gibigöründüğü anlar vardı–; meçhulün değil, aksine bana aidiyetinsureti olan bir Albertine'di. Bir aşk, eğer bu şekilde, bir insanailişkin bir saatlik bir yürek daralmasından, onu tutmak mümkünolacak mı yoksa elden kaçacak mı belirsizliğinden doğmuşsa, oaşk, kendisini yaratan bu köklü değişikliğin damgasını taşır, ogüne kadar aynı insanı düşündüğümüzde gördüğümüz suretepek benzemez. Albertine'e ilişkin, deniz kenarındaki ilkizlenimlerim, ona olan aşkımda bir ölçüde varlığını sürdürüyorolabilirdi; aslında, bu önceki izlenimler, bu tür bir aşkta, o aşkıngücünde, ıstırabında, huzur ihtiyacında ve sevdiğimiz kadınhakkında, –bilinecek korkunç bir şey olsa da,– daha fazla hiçbirşey öğrenmeden, öylece kalmak isteyeceğimiz, sakinleştirici,barışçıl bir hatıraya sığınmasında, çok küçük bir yer tutar; hattasırf bu önceki izlenimlere başvursak bile, bu tür bir aşk, bambaşkaşeylerden oluşur! Bazen odamın ışığını Albertine içeri girmedensöndürürdüm. O ise karanlıkta, belki bir korun belli belirsizışıltısının yardımıyla yolunu bularak gelir, yanıma uzanırdı. Onu

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

82

Page 83: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

değişmiş bulmaktan çoğunlukla korkan gözlerimle görmeden,sırf ellerimle, yanaklarımla tanırdım. Böylece o, bu kör aşksayesinde, belki kendini her zamankinden daha fazla sevgiyeboğulmuş hissederdi.

Ben soyunup yatağa uzanırdım, Albertine de yatağın birköşesine oturur, öpücüklerle bölünen oyunumuza veyasohbetimize, kaldığımız yerden devam ederdik. Sevdiğimiz farklıinsanları sırayla, birer birer terk etsek de, bir insanın hayatını vekişiliğini ilginç bulmamızın tek nedeni olan arzu konusundakendi mizacımıza o kadar sadık kalırız ki, bir keresinde Albertine'e"küçük kızım" diyerek sarılırken kendimi aynada gördüğümde,yüzümün ifadesi, bir zamanlar, artık hatırlamadığım Gilberte'inyanında çehremin bürümüş olabileceği, belki bir gün, eğerAlbertine'i unutursam, bir başkasının yanında bürünebileceğihüzünlü ve tutkulu ifade, (içgüdüsel olarak o andaki sevgiliyi tekgerçek sevgili olarak görmeye eğilimli olduğumuzdan), şahsideğerlendirmelerin ötesinde, kadının gençliğine ve güzelliğine birbağış gibi sunulan ateşli ve acılı bir tapınmanın görevlerini yerinegetirdiğimi düşündürdü bana. Bununla birlikte, Albertine'i, hergece bu şeklide yanımda tutma ihtiyacımın içinde, gençliği biradakla kutsayan bu arzuya ve Balbec hatıralarına bir şey dahakarışıyordu; o güne kadar hayatıma, en azından aşk hayatıma,belki de bütün hayatıma yabancı olan bir şeydi bu. Bir zamanlar,Combray'de, yatağımın üzerine eğilen annemin bir öpücükle benihuzura kavuşturduğu akşamlardan beri benzerini yaşamadığım,yatıştırıcı bir güçtü. Hiç şüphesiz, o zamanlar bana tam anlamıylaiyi bir insan olmadığımı, özellikle de günün birinde birilerini birzevkten mahrum etmeye çalışacağımı söyleseler, çok şaşırırdım.Demek ki, o dönemde kendimi pek tanımıyormuşum, çünküAlbertine'in benim evimde yaşamasından aldığım haz, olumlu birhazdan çok, çiçek açmış bir genç kızı, herkesin sırayla gelip onukoklayabileceği toplumdan koparmış olmanın, beni çok mutlu

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

83

Page 84: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

etmese de, başkalarını hiç mutlu edememesinin hazzıydı. Hırs,şan, şeref beni hiç ilgilendirmiyordu. Ayrıca nefret duygusundanda tamamıyla yoksundum. Buna rağmen, tensel aşk, onca rakipüzerinde bir üstünlük sağlamış olmanın hazzı demekti benimiçin. Ne kadar tekrar etsem azdır, her şeyden çok da, biryatışmaydı.

Albertine eve dönmeden önce, ondan istediğim kadarşüphelenmiş, onu Montjouvain'deki odada hayal etmiş olayım,Albertine sabahlığıyla koltuğumun ya da genellikle olduğu gibiayakucuna uzandığım yatağımın karşısına geçip oturduğu an,duasını okuyan bir müminin teslimiyetiyle şüphelerimikendisine aktarır, beni bu yükten kurtarması için ona teslimederdim. Albertine bütün gece, yatağımın üstünde iri, yaramazbir kedi gibi dertop olup benimle oynamış olabilirdi; bazı tombulinsanların imtiyazlı inceliğini hatırlatan cilveli bir bakışla ucunuiyice ufalttığı, küçük, pembe burnu, yüzüne isyankâr ve ateşli birifade vermiş olabilirdi; uzun siyah saçlarının bir perçemini pembebalmumundan yanağına düşürmüş, gözlerini kısarak kollarınıaçmış, bana tavırlarıyla, "Bana istediğini yap," demek istemişolabilirdi. Ama benden ayrılmadan önce yanıma gelip iyi gecelerdilediğinde, o sıralar ne yeterince esmer, ne de yeterince pürtüklübulduğum güçlü boynunu –sanki bu oturaklı özellikler ondasadık bir iyi yürekliliğin göstergesiymişçesine– iki yanından,neredeyse ailevi bir şefkat duygusuyla öperdim.

Albertine benden ayrılmadan önce sorardı: "Yarın bizimlegelecek misiniz, koca tembel?" - "Nereye gidiyorsunuz?" - "Hemhavaya, hem de size bağlı. Bugün öğleden sonra bir şeyleryazdınız mı bari yavrucuğum? Yazmadınız mı? Bizimle gezmeyegelmediğinize değseydi– hiç değilse. Ha, aklıma gelmişken, bendöndüğümde ayak sesimi tanıdınız mı, benim geldiğimi tahminettiniz mi?" - "Gayet tabii. Yanılmak mümkün mü ki? Ben minik

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

84

Page 85: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ördeğimin ayak sesini binlercesinin arasından tanımaz mıyım?Hadi minik ördek izin versin de, yatmadan önce ayakkabılarınıben çıkarayım, benim için büyük bir zevk olacak. Bu bembeyazdantellerin içinde o kadar tatlı, o kadar pembesiniz ki!"

Ona böyle cevap verirdim; tensel ifadelerin arasında, anneminve büyükannemin ifadelerine de rastlamak mümkündü. Çünküzamanla, bütün akrabalarıma benziyordum yavaş yavaş; dışarıdahavanın nasıl olduğuyla –her şey tekrarlansa bile, büyükfarklılıklarla tekrarlandığından, elbette benden çok farklı birbiçimde–, daima yakından ilgilenen babama, hatta gittikçe dahaçok Leonie Halama benziyordum. Aksi takdirde, Albertine benimiçin olsa olsa bir dışarı çıkma güdüsü olurdu, onu yalnızbırakmaz, denetimim altında tutardım. Eskiden, kendini ibadetevermiş olan Leonie Halamla tek bir ortak noktamızbulunmadığına, rahatlıkla yemin edebilirdim; ben bir hazdüşkünüydüm, hayatı boyunca hiçbir hazzı tatmamış olan,bütün gün tespih çekip dua okuyan o ruh hastasından,görünürde büsbütün farklıydım; ben hayatıma edebî bir yönveremediğime üzülüyordum, halamsa, ailemizde, okumanınvakit geçirmekten, "eğlenmek"ten farklı bir şey olduğunu henüzkavrayamamış tek kişiydi, onun gözünde Paskalya'da bile, kitapancak, sadece duayla kutsanması gereken, her türlü ciddifaaliyetin yasak olduğu Pazar günlerinde okunabilirdi. Her günbelirli bir rahatsızlığı bahane etsem de, çoğu günü yataktageçirmemin sebebi bir insandı; Albertine değildi, bir sevgilideğildi, ama üzerimde, bir sevgiliden daha güçlü hâkimiyetkurmuş biriydi; benim benliğime göç etmiş olan, bazen kıskançşüphelerimi susturacak kadar, en azından, bu şüphelerimde haklıolup olmadığımı gidip kontrol etmemi engelleyecek kadar zorbabiri, yani Leonie Halamdı. Abartılı biçimde babama benzemem,onun gibi barometreye bakmakla da yetinmeyip bizzat canlı birbarometreye dönüşmem yetmez miydi? Leonie Halama itaat edip

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

85

Page 86: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bütün gün havayı seyretmem, ama odamdan, hatta yatağımdanseyretmem yetmez miydi? İşte şimdi de, Albertine'le, kâhCombray'de çocukken annemle konuştuğum şekilde, kâhbüyükannemin benimle konuştuğu şekilde konuşuyordum.Belli bir yaşı geçtikten sonra, çocukluk halimizin ruhu vesoyundan geldiğimiz ölülerin ruhu, varlıklarını da, çirkinbüyülerini de bizden esirgemez, yaşadığımız yeni duygularakatılmak isterler ve biz de bu duygulardan, onların eskiçehrelerini siler, özgün bir yaratı halinde baştan şekillendiririzkendilerini. İşte bu şeklide, ilk yıllarımdan başlayarak bütüngeçmişim ve onun da ötesinde akrabalarımın geçmişi, Albertine'eduyduğum yasak aşka, aynı anda hem evlat sevgisi, hem de annesevgisi olan bir şefkat katıyordu. Belli bir yaştan sonra, tauzaklardan gelip etrafımızda toplanan bütün akrabalarımızımisafir etmek zorundayızdır.

Albertine sözümü dinleyip ayakkabılarını çıkarmadan önce,ben onun gömleğini aralardım. Küçücük, dimdik göğüsleri okadar yusyuvarlaktı ki, vücudun ayrılmaz bir parçasından çok,orada olgunlaşmış iki meyveye benzerdi; karnı ise, (erkekte, adetayerinden sökülmüş bir heykele saplı kalmış bir kanca gibiçirkinleşen bölgeyi gizleyerek), iki bacağın birleştiği yerde, güneşortadan kaybolduktan sonraki ufuk eğrisi kadar gevşek,dinlendirici ve manastırları çağrıştıran bir eğriye sahip iki çenetlekapanırdı. Albertine ayakkabılarını çıkarır, yanıma yatardı.

Erkek'le Kadın'ın o muhteşem duruşlarında, ilk günlerinmasumiyeti içinde, Yaratılış tarafından ayrılan şeyler, kilin alçakgönüllülüğüyle birleşmeye çalışır; Havva, yanında uyandığıErkek karşısında, tıpkı tek başına Erkeğin, kendisini yaratan Tanrıkarşısında olduğu gibi, şaşkın ve itaatkârdır. Albertine kollarınısiyah saçlarının arkasında kavuştururdu, kalçası çıkıklaşır,bacağı, uzayıp bükülen bir kuğu boynunun eğimiyle kıvrılırdı.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

86

Page 87: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Albertine'in (karşıdan bakıldığında o kadar iyi ve güzel olan)çehresinin, tamamen yana döndüğünde, belli bir açıdangörüntüsüne katiyen tahammül edemezdim; Leonardo'nun kimikarikatürlerindeki gibi çengel burunlu, adeta bir casusunfesatlığını, kazanç düşkünlüğünü, sinsiliğini ortaya koyan birçehreydi bu; sanki bu profil, kendi evimde bulunmasındandehşet duyacağım casusun maskesini indirirdi. DerhalAlbertine'in yüzünü iki elimin arasına alır ve karşıdan görecekşekilde düzeltirdim.

"Hadi, benim hatırım için söz verin şimdi, yarın bizimlegelmezseniz çalışacaksınız," derdi arkadaşım, gömleğini giyerken."Tamam, ama sabahlığınızı henüz giymeyin." Bazen Albertine'inyanında uyuyakalırdım. Oda soğur, şömineye odun gerekirdi.Arkamdaki zili el yordamıyla bulmaya çalışırdım; pirinçparmaklıkları yoklar, iki çubuğun arasından sarkan zilibulamazdım bir türlü; Françoise bizi yan yana görmesin diyeyataktan aşağı atlamış olan Albertine'e, "Gelin, tekrar çıkın yatağa,zili bulamıyorum," derdim.

Tatlı, neşeli, görünürde masum, oysa aşk hayatını hayatlarınen çelişkilisi haline getiren felaket ihtimalinin birikerekbüyüdüğü anlardı bunlar; bu hayatta, önceden kestirilemeyenkükürt ve zift yağmuru, en neşeli anlardan sonra yağar ve biz,hemen ardından, bu beladan bir ders çıkarma cesaretinibulamayarak, felaketten başka şey üretemeyecek olan kraterineteğinde, hayatımızı baştan kurarız. Mutluluklarını kalıcızanneden insanların kaygısızlığı içindeydim. İşte bu tatlı huzur,ıstırabı yaratmak için gerekli olduğundan, –ayrıca ara sıra ortayaçıkıp o ıstırabı yatıştıracaktır da– erkekler, bir kadının kendilerineçok iyi davranmasıyla övündüklerinde, başkalarına, hattakendilerine karşı samimi olabilirler; halbuki düşünülecek olursa,ilişkilerinin ortasında, başkalarına itiraf edilmeyen veya sorularla,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

87

Page 88: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

soruşturmalarla, istemeden ifşa edilen, sancılı bir endişe gizlicedolaşmaktadır daima. Ama bu endişe önceki huzur olmadanortaya çıkamaz; daha sonra bile, ıstırabı dayanılır kılmak vekopuşları önlemek için, ara sıra aynı huzura ihtiyaç vardır; sözkonusu kadınla birlikte yaşanan gizli cehennem hayatinin belliedilmemesi, hatta gösteriş için tatlı bir samimiyet sergilenmesi,gerçek bir bakış açısını, genel bir sebep-sonuç ilişkisini, ıstırabınüretilme yöntemlerinden birini temsil eder.

Albertine'in evimde olmasına, ertesi gün, ancak benimle ya daAndrée'nin himayesi altında sokağa çıkmasına artıkşaşırmıyordum. Bu birlikte yaşama alışkanlıkları, hayatımınsınırlarını çizen, içine Albertine'den başka kimsenin giremediğiana çizgiler ve ayrıca (sonraki hayatımın, benim henüzbilmediğim gelecekteki planında, tıpkı çok daha sonra inşaedilecek anıtlar için bir mimarın yaptığı planlara benzeyen) bu anaçizgilere paralel, daha geniş, uzak birtakım çizgiler, yanibenliğimde, gelecekteki aşklarımın biraz katı ve tekdüze, ücra birkeşiş kulübesine benzeyen kalıbının ana hatlarını oluşturançizgiler, aslında Balbec'teki o gece çizilmişti, o gece, Albertine,mahallî trende, kimin tarafından yetiştirildiğini itiraf ettiktensonra, onu ne pahasına olursa olsun, belirli insanların etkisindenkurtarmak ve birkaç gün boyunca, gözümün önündenayrılmasını engellemek istemiştim. Günler birbirini takip etmiş,bu alışkanlıklar otomatikleşmişti, ama tıpkı Tarih'in, ayinlerinanlamını çözmeye çalışması gibi, ben de, tiyatroya bilegitmeyecek kadar kendimi eve hapsettiğim bu inzivanın anlamınısoracak olsalar, bu hayatın, bir gece yaşanan yürek darlığından veonu izleyen günlerde, tatsız çocukluğunu öğrendiğim kızın, canıçekecek olursa, aynı kışkırtmalara kapılma imkânınıbulamayacağını kendi kendime kanıtlama ihtiyacındankaynaklandığını (istemeyerek de olsa) söyleyebilirdim. Buimkânları artık nadiren düşünüyordum, ama herhalde bilincimde

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

88

Page 89: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

belirsiz bir şekilde var olmaya devam ediyorlardı yine de.Muhtemelen, başka birçok yanaktan daha güzel olmayan buyanakları öpmekten bu kadar hoşlanmamın sebebi, günbegün buimkânları ortadan kaldırmamdı ya da buna gayret etmemdi; birazderinliği olan her tensel cazibenin ardında, sabit bir tehlike vardır.

*Albertine'e, kendisiyle birlikte dışarı çıkmadığım takdirde,

çalışacağıma söz verirdim. Ama ertesi gün, sanki ev bizim uykudaoluşumuzdan yararlanıp mucizevi bir seyahati gerçekleştirmişgibi, farklı bir mevsimde, başka bir iklimde uyanırdım. İnsan yenibir memlekete adım attığı anda çalışmaya başlamaz, önce omemleketin koşullarına alışması gerekir. Benim için de her gün,farklı bir memleketti. Sürekli yeni kılıklara bürünen tembelliğimibile tanımam mümkün müydü? Bazen, havanın, yaygın deyişle"umutsuzca" yağışlı olduğu günlerde, sırf aralıksız ve düzenliyağmurun ortasında, evde oturmak bile, ilginç bir gemiyolculuğunun kayıp giden rahatlığını, huzur veren sessizliğiniyaşatırdı bana; bir başka seferinde, güneşli bir günde, yatağımdakıpırtısız durur, gölgelerin, tıpkı bir ağacın etrafında dönercesineetrafımda dönmelerine izin verirdim. Bazen de, yakındaki birmanastırın, ılık rüzgârın eritip dağıttığı, kararsız kar taneleriylekaranlık gökyüzünü ağartmaya fırsat bulamayan, erkenci sofulargibi seyrek ilk çan seslerinden, o fırtınalı, dağınık ve hoşgünlerden birinin, bir esinti veya güneş ışınıyla kuruyuveren,kesintili bir sağanağın ıslattığı damlardan tek bir yağmurdamlasının dem çekerek damladığı, rüzgâr tekrar dönmeye yüztutmadan, anlık güneşte, güvercin boynu rengindekiarduvazların sedeflenerek parladığı günlerden birinin başladığınıanlardım; havadaki sayısız değişiklik, atmosfer olayı ve fırtınasayesinde, tembel insanın nazarında, atmosferin, bir bakımaonun yerine hareket ederek sergilediği faaliyetle ilgilendiği için,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

89

Page 90: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kayıp sayılmayan günlerden biri; derse girmeyen öğrenciye,Adalet Sarayı'nın etrafında dolaşırken veya gazeteleri okurken, ogün meydana gelen olaylardan, yapmadığı ödevi yerine zihinselbir yarar çıkardığı yanılgısını yaşatan ve aylaklığına bir bahanesağlayan, dolayısıyla boş görünmeyen, ayaklanma veya savaşdönemlerine has günlerden biri; son olarak da, hayatımızdaistisnai bir buhranın meydana geldiği ve o güne kadar hiçbir şeyyapmamış kişinin, buhran mutlu bir sona bağlandığı takdirde,çalışkanlığı âdet edineceğini zannettiği günlere benzetilebilecekgünler: Örneğin, söz konusu kişi, özellikle tehlikeli koşullardagerçekleşecek bir düelloya katılmak üzere sabah vakti evindençıkmaktadır; o anda, belki de az sonra kaybedeceği, bir eserebaşlayarak veya sırf birtakım hazlar tadarakdeğerlendirebilecekken hiçbir bakımdan tadını çıkaramamışolduğu hayatın değerini birden anlar. "Hayatta kalabilseydim,"der kendi kendine, "hemen o anda çalışmaya koyulurdum veayrıca nasıl eğlenirdim!" Hayat gerçekten de o anda daha değerligörünür gözüne, çünkü hayata, normal olarak hayattan aldığıazıcık şeyi değil, hayatın verebilecekmiş gibi göründüğü her şeyimal eder. Hayatı, deneyimlerinden de bildiği gibi, yaşadığı şekilde,yani bütün vasatlığıyla değil, görmek istediği şekilde görür.Hayatı bir anda yoğun çalışmalarla, yolculuklarla, dağyürüyüşleriyle, binbir güzellikle dolmuştur; düellonun meşumsonu yüzünden bunların hiçbirini yaşayamayabileceğinidüşünür, ama daha düello söz konusu değilken, düello olmasa dasürecek olan kötü alışkanlıkları yüzünden, zaten hiçbiriniyaşamadığı aklından bile geçmez. Bir yara dahi almadan dönerevine. Fakat yine aynı engeller, hazların, gezilerin, seyahatlerin,bir an, ölüm yüzünden hepsinden temelli yoksun kalacağıkorkusuna kapıldığı her şeyin önüne dikilir; oysa ölüme gerekyoktur, hayat bu görevi üstlenir. Çalışmaya gelince, –istisnaikoşullar, o insanda önceden var olan şeyleri, yani çalışkan

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

90

Page 91: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

insanda çalışkanlığı, tembel insanda da tembelliği arttırdığından–kendini tatilde ilan eder.

Ben de aynen onun yaptığını yapıyordum, zaten artık oturupbir şeyler yazma kararını aldığım o çok eski günden, ama ben peşpeşe her günü yok saydığım için bana dün gibi gelen günden beriaynı şeyi yapıyordum. O gün de, aynı şekilde, hiçbir şeyyapmadan sağanakları, güneşin açışını seyreder, ertesi günçalışmaya başlayacağıma dair söz verirdim kendi kendime. Amabulutsuz bir gökyüzünün altında, bambaşka bir insandım;çanların yaldızlı sesi, yalnız balı andıran bir ışık değil, ışık hissinide içerirdi (yavan bir reçel tadı da içerirdi, çünkü Combray'de aynıçan sesi, yemek bittikten sonra bir yabanarısı gibi sofradaoyalanırdı sık sık). Bu pırıl pırıl güneşli günde bütün gün gözlerikapalı yatmak, tıpkı sıcağa karşı panjurları kapalı tutmak gibi,serbestti, yaygındı, sağlıklı, hoş ve mevsime özgü bir şeydi.Balbec'teki ikinci tatilimin başında, yükselen denizin mavimsiakıntısında orkestradaki kemanların sesini duyduğum günler,havanın böyle olduğu günlerdi. O gün Albertine'e tam anlamıylasahip olurdum. Bazı günler, saat başını haber veren bir çan sesi,titreşim alanında öyle dipdiri, ıslaklık veya ışıkla öylesine parlayanbir levha taşırdı ki, adeta yağmurun veya güneşin büyüsünün,körler için hazırlanmış bir tercümesine ya da müzikal biryorumuna benzerdi. O kadar ki, böyle anlarda, yatağımdagözlerim kapalı uzanırken, her şeyin başka bir düzlemeaktarılabileceğini, sadece işitilen bir evrenin de, öteki kadarçeşitlilik gösterebileceğini düşünürdüm. Bir kayıkla yol alır gibitembel tembel geriye doğru günleri geçerek, karşımda, kendimseçmediğim, bir an önce benim için görünmezken, hafızamın peşpeşe, seçmeme imkân vermeden bana sunduğu, her defasındayeni, büyülü hatıraları seyrederek, bu bitişik mekânlar üzerindegüneşteki gezintimi sürdürürdüm.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

91

Page 92: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Balbec'teki sabah konserleri, çok eski bir tarihe ait değildi. Bunarağmen, kısa denebilecek bir süre önceki günlerde, Albertine'e pekaldırmıyordum. hatta Balbec'e vardığım ilk günler, Albertine'inorada olduğundan haberim yoktu. Kimden öğrenmiştim peki?Doğru ya, Aimé'den! Böyle güzel, güneşli bir gündü. Sevgili Aimé!Beni tekrar gördüğüne sevinmişti. Ama Albertine'denhoşlanmıyor. Herkesin Albertine'i sevmesi mümkün değil. Evet,Albertine'in Balbec'te olduğunu o haber vermişti bana. Peki onereden biliyordu? Öyle ya, Albertine'le karşılaşmış, tuhafbulmuştu onu. Birdenbire, o âna kadar bu mutluluk denizindegülümseyerek seyretmiş olan zihnim, Aimé'nin sözlerine,söylendikleri andakinden farklı bir açıdan yaklaşarak, sankihafızamın o noktasına kurnazca yerleştirilmiş, görünmez vetehlikeli bir mayına çarpmış gibi, ani bir patlamayla sarsıldı.Albertine'le karşılaştığını, onu tuhaf bulduğunu söylemişti.Tuhaf demekle neyi kastetmişti? Ben o zaman bayağı demekistediğini zannetmiştim, çünkü peşinen itiraz edip Albertine'inkibar olduğunu ileri sürmüştüm. Oysa belki de bayağı değil,lezbiyen demek istemişti. Albertine bir kız arkadaşıyla birlikteydi,belki kollarını birbirlerinin beline dolamışlardı, başka kadınlarabakıyorlardı ve benim Albertine'de hiç şahit olmadığım bir"tuhaflık" ları vardı gerçekten de. Kimdi bu kız arkadaş? Aimé, buiğrenç Albertine'le nerede karşılaşmıştı? Aimé'nin sözlerini tamolarak hatırlamaya çalışıyordum; sadece bayağı tavırları mıkastettiğini, yoksa aklımdan geçen şeyi de mi kastetmişolabileceğini ancak o zaman anlayabilirdim. Ama bu soruyu kendikendime sormak nafileydi; soruyu soranla hatırayı sunabilecekolan, heyhat, aynı kişi, yani bendim ve geçici olarak ikiyebölünsem de, kendime bir şey katamıyordum. Ne kadarsorgulasam nafileydi, cevapları veren de bendim, yeni bir şeygöremiyordum. Artık Mile Vinteuil'ü düşünmüyordum.Tutulduğum kıskançlık nöbeti, yeni bir şüpheden doğduğu için,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

92

Page 93: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kendi de yeniydi, daha doğrusu, bu şüphenin bir uzantısından,genişlemesinden ibaretti; sahne aynıydı, ama bu seferMontjouvain'de değil, Aimé'nin Albertine'le karşılaştığı yoldaydı;hedefi de, o gün Albertine'in yanında olabilecek birkaç kızarkadaşıydı. Elisabeth diye bir kız vardı, belki oydu, belki deAlbertine'in gazinoda hiç görmüyormuş gibi yapıp aynadanseyrettiği iki genç kızdan biriydi. Albertine'in bu kızlarla, ayrıcaBloch'un kuzini Estherte de ilişkisi vardı muhtemelen. Bu tür birilişki bana bir üçüncü şahıs tarafından ifşa edilmiş olsa,neredeyse öldürebilirdi beni, ama bu ilişkiyi ben kafamdakurduğumdan, acıyı hafifletmek için yeterince belirsizlikkatmaya özen gösteriyordum. Aldatıldığımız fikrini, şüphehalinde, her gün inanılmaz dozlarda yutabiliriz; oysa aynı fikrinufacık bir miktarı, yürek parçalayıcı bir sözle kanımıza zerkedildiği takdirde ölümcül olabilir. İşte bu yüzdendir ki, aynıkıskanç kişi, korunma içgüdüsünün türevi sayılabilecek birgüdüyle, kendisine sunulan kanıtlar karşısında gerçeği inkâredebilme şartıyla, masum olaylara ilişkin korkunç şüphelergeliştirmekte hiç tereddüt etmez. Zaten aşk, tedavisi olmayan birhastalıktır; romatizmanın, ancak yerini sara nöbetini andıranmigren nöbetlerine bırakmak üzere hafiflediği kimi kronikhastalık eğilimlerine benzer. Kıskanç şüphe yatışır, bu sefer de,sevecen davranmadığı, belki Andrée'yle birlikte benimle alay ettiğiiçin Albertine'e kızardım. Andrée aramızda geçen konuşmalarınhepsini kendisine aktardıysa, Albertine kimbilir ne düşünmüştürdiye korkuya kapılırdım, gelecek, tüyler ürpertici görünürdügözüme. Bu üzüntüler, ancak yeni bir kıskanç şüphe beni başkaaraştırmalara zorlarsa ya da aksine, Albertine'in sevgi gösterilerimutluluğumu anlamsızlaştırırsa uzaklaşırdı benden. O genç kızkimdi acaba? Aimé'ye mektup yazıp onunla görüşmeyeçalışmalıydım; sonra da, Albertine'le sohbet ederek, ona günahçıkarttırarak, Aimé'nin söylediklerini kontrol ederdim. Bu arada,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

93

Page 94: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kızın muhtemelen Bloch'un kuzini olduğuna kanaat getirerek,isteğime hiçbir anlam veremeyen Bloch'tan, bana kuzinininsadece fotoğrafını göstermesini, hatta gerekirse beni onunlabuluşturmasını rica ettim.

Kıskançlık nice insanla, şehirle, yolla tanışmak için böyle biraçlık uyandırır içimizde! Kıskançlık öyle bir öğrenme hırsıdır ki,onun sayesinde, birbirinden bağımsız tek tek noktalarda, bilmekistediğimiz şeyin dışında mümkün olan her şeyi öğrenirizsonunda. Bir şüphenin doğup doğmayacağı asla bilinemez,çünkü birdenbire, pek açık olmayan bir cümleyi, belirli bir niyetlegösterilmiş bir suçsuzluk kanıtını hatırlarız. Oysa söz konusukişiyi tekrar görmemişizdir, ama o insandan ayrıldıktan sonraortaya çıkan gecikmeli bir kıskançlık vardır. Belki de bazı arzularıiçimde saklama alışkanlığım, peşlerinde mürebbiyeleriylesokaktan geçerken penceremden seyrettiğim kızlara benzer,sosyetik bir genç kıza, özellikle de Saint-Loup'nun sözünü ettiği,randevu evlerine giden kıza duyduğum arzuyu, güzel odahizmetçilerine, özellikle Mme Putbus'ün oda hizmetçisineduyduğum arzuyu, bahar başında kırlara gidip akdikenleri,çiçeklenmiş elma ağaçlarını, fırtınaları görme arzularımı, hiçtatmin etmeden içimde muhafaza etme alışkanlığım ve gününbirinde bu arzuları doyurmaya kendi kendime söz vermekleyetinmem, M. de Charlus'ün, bugünün işini yarma bırakmak diyeaşağıladığı, onca yıldır sürdürdüğüm sürekli erteleme huyum,içimde o kadar genelleşmişti ki, kıskanç şüphelerimi de elegeçiriyor ve bir yandan Albertine'e, Aimé ona rastladığındayanında bulunan genç kız (belki de genç kızlardı, anlatılanlarınbu kısmı hafızamda bulanık, silik, kısacası çözülmezdi) hakkındabir gün hesap soracağımı zihnime kaydederken, bir yandan da buhesaplaşmayı geciktirmeme sebep oluyordu. Ne olursa olsun, kızarkadaşıma kıskanç görünüp onu kızdırmak istemediğimden, ogece konuşmamaya karar verdim. Bununla birlikte, Bloch ertesi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

94

Page 95: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gün kuzini Esther'in fotoğrafını gönderdiğinde, onu Aimé'yeulaştırmak için acele ettim. Aynı anda, Albertine'in o sabah,kendisini gerçekten yorabilecek bir hazzı benden esirgediğinihatırladım. Acaba onu başkasına, belki öğleden sonraya mısaklamıştı? Kime? Kıskançlık, bir türlü bitmez, çünkü sevilenkişi, örneğin ölü olduğu için, artık eylemleriyle kıskançlığıharekete geçiremese bile, kimi hatıralar, bütün olaylar olupbittikten sonra, hafızamızda kendileri de birer olay gibi hareketederler; o âna kadar aydınlığa kavuşturmamış olduğumuz, bizeönemsiz görünmüş hatıralar, sırf onları düşünmemizle,herhangi bir dış unsur olmadan, yepyeni, korkunç bir anlamkazanırlar. İki kişi olmaya gerek yoktur; sevgiliniz ölmüş bile olsa,yeni ihanetlerinin ortaya çıkması için, odanızda tek başınızadüşünmeniz yeterlidir. Dolayısıyla, aşkta, günlük hayattaki gibiyalnızca gelecekten değil, geçmişten bile korkmamız gerekir; bugeçmiş, bizim için çoğunlukla gelecekten sonra gerçekleşir,üstelik sadece sonradan öğrendiğimiz geçmişten değil, uzunsüredir içimizde barındırdığımız ve ansızın söktüğümüz,okuyabildiğimiz geçmişten de söz ediyorum.

Ama önemli değildi, akşamüzeri yaklaştıkça, ihtiyacım olanhuzuru Albertine'in varlığında bulabileceğim saat fazlagecikmeyeceği için, mutlu hissediyordum kendimi. Ne yazık kiyaklaşan akşam, bu huzuru bulamadığım akşamlardan biri oldu;tıpkı bir zamanlar, annem kızgın olduğunda, onu tekrarçağırmaya cesaret edemediğim, ama uyuyamayacağımı dahissettiğim gecelerde, verdiği öpücüğün beni sakinleştirmemesigibi, Albertine'in benden ayrılırken vereceği, her zamankindençok farklı öpücük de, o gece beni sakinleştiremeyecekti. Artıkhuzur bulamadığım geceler, Albertine'in ertesi gün için benimbilmemi istemediği bir program yaptığı gecelerdi. Bana o programısöylemiş olsa, gerçekleşmesi için, bende sadece Albertine'inuyandırabileceği bir şevkle uğraşırdım. Ama Albertine bana hiçbir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

95

Page 96: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

şey söylemezdi ve zaten bir şey söylemesine de gerek yoktu: Dahaeve girdiği anda, kapımın eşiğinde, başından henüz şapkasını yada beresini çıkarmadan dururken, o meçhul, inatçı, çetin, başeğmeyen arzuyu görürdüm. Üstelik bunlar, çoğu kez,Albertine'in dönüşünü en sevecen düşünceler içinde beklediğim,sınırsız bir sevgiyle boynuna sarılmaya hazırlandığım akşamlarolurdu. Heyhat, annemle babamı, tam ben sevgiyle dolup taşarakonlara koştuğum anda, soğuk veya sinirli bulduğumda sık sıkyaşadığım o uyuşmazlıklar, iki sevgili arasında ortaya çıkanuyuşmazlıkların yanında solda sıfır kalırdı. Sevgililerinuyuşmazlığında ıstırap hiç de o kadar yüzeysel değildir,tahammül edilmesi çok daha zordur ve merkezi, kalbin daha derinbir katmanıdır. O gece, Albertine yine de tasarladığı programdankısaca söz etmek zorunda kaldı; ertesi gün, Mme Verdurin'iziyarete gitmek istediğini derhal anladım. Kendi başına buziyaretin, benim için hiçbir sakıncası olmazdı, ama ziyaretinamacı mutlaka orada birisiyle buluşmak, bir haz için hazırlıkyapmaktı. Aksi takdirde Albertine bu ziyareti o kadarönemsemezdi. Yani önemsemediğini tekrar tekrar söylemezdi.

Benim hayatta izlediğim yol, fonetik yazıyı, ancak harfleri birsimgeler dizisi olarak algıladıktan sonra kullanan uluslarınizlediği yolun tersiydi; yıllar boyunca insanların gerçekhayatlarını ve düşüncelerini, onların isteyerek yaptıklarıdoğrudan açıklamalarda aramış olan ben, şimdi onlar yüzünden,aksine, gerçeğin akılcı ve çözümleyici bir ifadesi olmayantanıklıkları önemsiyordum sadece; söylenen sözlerin kendileri,ancak heyecanlanan bir insanın yüzüne hücum eden kan veyaani bir sessizlik gibi, yorumlanmaları şartıyla bana bir bilgisağlıyorlardı. Konuşmanın, dile getirmediği iki düşünce arasındairade dışı, bazen de tehlikeli bir paralellik kurması sonucukapıldığı telaşla, aniden telaffuz edilen bir ifade (mesela M. deCambremer'in benimle henüz hiç konuşmamışken, benim

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

96

Page 97: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"yazar" olduğumu zannederek, Verdurin'lere yaptığı bir ziyarettensöz ettiği sırada bana dönüp, "Yeri gelmişken, de Borrelli deoradaydı," demesi), duruma uygun analiz veya elektrolizyöntemleriyle o iki düşünceyi ayrıştırmama imkân verdiğinden,bu konuda bana bir söylevden daha fazla bilgi verirdi, ara sıraAlbertine'in konuşmalarına bu değerli alaşımlardan biri sıkışırdı;onu açık seçik fikirlere dönüştürmek üzere "işlemek" içinsabırsızlanırdım.

Zaten, âşık bir insan için en feci şeylerden biri, –onca ihtimalarasında sadece tecrübe ve casusluk sayesinde öğrenilebilecek–tek tek gerçekleri bulmanın bunca zorluğuna karşılık, gerçeğintamamının kolaylıkla kavranabilmesi veya yalnızcahissedilebilmesidir. Balbec'te, kim bilir kaç kez, Albertine'inönümüzden geçen genç kızları, eliyle dokunurcasına, kabacasüzdüğünü görmüştüm; ardından da, eğer ben kızlarıtanıyorsam, "Buraya çağırsak ya şu kızları! Canım biraz hakaretetmek istiyor," derdi. Fakat bir süredir, herhalde Albertine benimdüşüncelerimi anladığından beri, ne birini davet etmeyi öneriyor,ne tek laf ediyordu, hatta gözü bile kaymıyordu; bakışları artıkhedefsiz ve suskundu, kendilerine eşlik eden dalgın ve boş yüzifadesiyle birlikte, eskiden mıknatıs gibi çekilişleri kadaranlamlıydılar. Albertine'in son derece önemsiz ve anlamsızbulacağı, benim "öküz altında buzağı aramanın" zevki içinhatırladığımı iddia edeceği şeyler konusunda ona sitem etmemveya soru sormam mümkün değildi. "Şu geçen kadına niyebaktınız?" diye sormak bile zorken, "Niye bakmadınız?" diyesormak iyice zordur. Oysa sebebini gayet iyi biliyordum, enazından bilebilirdim istesem, ama ben, Albertine'in sözlerineinanmayı tercih etmiş, bir bakışta toplanan ve o bakış tarafındankanıtlanan sayısız küçük ayrıntıya, sözlerindeki çelişkileregüvenmemiştim; çoğunlukla Albertine'in yanından ayrıldıktanuzun süre sonra farkına vardığım bu çelişkiler bana bütün gece

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

97

Page 98: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

acı çektirirdi, bir daha sözünü etme cesaretini kendimdebulamazdım, ama onlar yine de düzenli ziyaretleriyle hafızamışereflendirmekten geri kalmazlardı. Çoğunlukla, Balbecsahilindeki veya Paris sokaklarındaki kaçamak bakışlara, gözkaçırmalara yol açan kişinin, sadece yanımızdan geçtiği anda birarzu nesnesi değil, Albertine'in eski bir tanıdığı olduğunu dadüşünebilirdim; ya da ona çok sözü edilmiş bir genç kız olurdu veben bunu öğrendiğimde, tanıması muhtemel insanlarınçevresinin tamamen dışında olan bu kızdan ona bahsedilmişolmasına şaşar kalırdım. Ne var ki, çağımızın Gomorra'sı, parçalarıen beklenmedik yerlerden gelen bir yapbozdur. Örneğin birakşam Rivebelle'de öyle bir yemek davetine şahit oldum ki,tesadüfen tanıdığım, en azından ismen tanıdığım on kadındavetli, birbirlerinden son derece farklı oldukları halde,mükemmel bir bileşim oluşturuyorlardı; hayatımda gördüğümen değişik unsurlardan oluşan, ama aynı zamanda en homojenyemek davetiydi bu.

Yanımızdan geçen genç kadınlar konusuna dönecek olursak,Albertine yaşlı bir kadına veya erkeğe asla genç kadınlara baktığışekilde, gözlerini dikerek veya aksine sakınarak bakmaz,görmezden gelmezdi. Hiçbir şeyi bilmeyen aldatılmış kocalar,aslında her şeyi bilirler. Ama bir kıskançlık kavgası çıkarabilmekiçin, daha somut ve etraflı belgelere dayanan bir bilgi gerekir.Zaten sevdiğimiz kadında yalan söyleme eğilimini keşfetmemizeyardımcı olan kıskançlık, kadın bizim kıskandığımızıkeşfettiğinde bu yalan söyleme eğilimini yüz kat artırır. Kadın,belki bize acıdığı, belki korktuğu için, belki de bizimsoruşturmalarımıza simetrik, içgüdüsel bir kaçış içinde, (dahaönce hiç söylemediği ölçüde) yalan söyler. Şüphesiz, hafifmeşrepbir kadının, kendisini seven erkeğin karşısında, başından berinamuslu kadın rolü oynadığı aşklar da vardır. Ama nice aşk da,birbirine tamamen zıt iki dönemden oluşur. İlk dönemde kadın,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

98

Page 99: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

hazza düşkünlüğünden, bu nedenle sürdüğü serbest hayattan,sadece biraz hafifleterek, neredeyse rahatça bahseder; aynıerkeğin kendisini kıskandığını ve gözetlediğini hissettiktensonra, bütün bunları hararetle inkâr eder. Erkek, bu ilk baştakiitirafların hatırasıyla kıvrandığı halde, o dönemi özleyecek halegelir. Kadın hâlâ kendisine bu tür itiraflarda bulunsa, kendisininher gün boş yere peşine düştüğü kabahatlerin sırrını, neredeysesorulmadan açıklamış olacağını düşünür. Üstelik o itiraflar nemüthiş bir rahatlık, güven ve dostluğun kanıtıdır! Kadının,kendisini aldatmadan yaşayamasa da, hiç değilse yaşadığı hazlarıona anlatarak, onu da katarak, dostça aldatabileceğim geçiriraklından. Aşklarının başında bir ihtimal olarak beliren, ama sonraimkânsız hale gelen bu tür bir hayatın özlemini çeker; aşkı artıkkorkunç derecede acılı, duruma göre ayrılığı ya kaçınılmaz ya daimkânsız kılacak olan bir şeye dönüşmüştür.

Bazen deşifre edip Albertine'in yalanlarını bulduğum yazı, birideogram olmayıp, sadece tersten okunmayı gerektirirdi; örneğino akşam, neredeyse fark edilmeden geçmesini istediği şu mesajı,aldırmaz bir edayla iletmişti: "Belki yarın Verdurin'lere giderim,hiç bilemiyorum aslında, canım pek gitmek istemiyor." Buçocukça anagram çözüldüğünde, şu itiraf ortaya çıkıyordu:"Yarın Verdurin'lere gideceğim, kesin kararlıyım, çünkü benimiçin çok önemli." Görünürdeki kararsızlık, kesin bir niyetanlamına geliyordu ve amacı, bu ziyareti hem bana haber vermekhem de önemini azaltmaktı. Albertine, değişmez kararlar sözkonusu olduğunda daima şüpheli bir tavır sergilerdi. Ben de en azonun kadar kararlıydım: Mme Verdurin'e yapılacak ziyaretingerçekleşmesini engelleyecektim. Kıskançlık çoğu kez, endişelibir zorbalık ihtiyacının aşkî konulara yönelmesinden ibarettir. Ensevdiğim insanları, aldatıcı olduğunu kanıtlamak istediğim birgüven içinde kendilerini kaptırdıkları beklentileri konusundaaniden, keyfî biçimde tehdit etme arzusu, bana babamdan geçmiş

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

99

Page 100: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olmalıydı; Albertine'in bir yere gitmek için benden habersiz,benden saklı planlar yapmış olduğunu görünce, bana açıkçasöylemiş olsa rahat rahat gidip eğlenmesi için elimden geleniyapacağım halde, aldırmaz bir edayla, onu korkutmak için, o gündışarı çıkmayı düşündüğümü söylerdim.

Albertine'e, Verdurin'lere ziyareti imkânsız kılacak başka gezintiyerleri önermeye koyuldum; telaşımı, kullandığım kelimelerinsahte kayıtsızlığıyla gizlemeye çalışıyordum. Ama Albertine'ingözünden kaçmamıştı. Telaşımı, tersine bir iradenin elektrikkuvvetiyle karşılıyor, onu şiddetle geri itiyordu; Albertine'ingözlerinde kıvılcımlar çaktığını görüyordum. Aslında o andagözbebeklerinin söylediklerine kulak vermenin ne faydası vardı?Onca zamandır nasıl fark etmemiştim? Albertine'in gözleri,(sıradan bir insana da ait olsalar) adeta ait oldukları kişinin o güngitmek istediği –ve gitmek istediğini gizlediği– onca yeryüzünden, ayrı ayrı birçok parçadan oluşuyormuş izlenimiuyandıran gözlerdendi. Yalandan ötürü daima kıpırtısız veedilgen olan, ama sahibini arzuladığı, hem de şiddetle arzuladığırandevuya gitmek için aşması gerekli metrelerle ya dakilometrelerle ölçülen, dinamik gözler; randevuya gitmekonusunda bir güçlük çıkabileceği düşüncesinin verdiği hüzünve hayal kırıklığını yansıtmadıkları gibi, o kışkırtıcı hazzındüşüncesi karşısında bir tebessümle de aydınlanmayan gözler.Bu insanlar daima kaçaktır, ellerinizin arasından bile kaçıpgidebilirler. Onların bizde uyandırdığı, başka insanların, dahagüzel bile olsalar uyandırmadığı duyguları anlayabilmek için, buinsanların sabit değil, hareket halinde olduklarını hesaba katmakve kişiliklerine, fizikteki hız işaretine denk gelen bir işareteklemek gerekir.

Bu tür birinin o günkü programını bozduğunuz takdirde,sizden gizlediği hazzı itiraf eder: "Çok sevdiğim filanca kişiye

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

100

Page 101: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ikindi kahvaltısına gitmeyi o kadar istiyordum ki!" Ne var ki, buolaydan altı ay sonra, söz konusu kişiyle tanıştığınızda,programını bozduğunuz genç kızın, düştüğü tuzaktankurtulmak için, onu serbest bırakasınız diye, her gün onugörmediğiniz saatte birlikte ikindi kahvaltısı yaptığını itiraf ettiğio çok sevilen arkadaşın evine hiç gitmediğini, birlikte hiç ikindikahvaltısı yapmadıklarını, üstelik de genç kızın hiç vaktiolmadığını, sizin yüzünüzden vakti olmadığını bahane ettiğiniöğrenirsiniz.

Yani sevgilinizin, evine çaya gideceğini itiraf ettiği, ona çayagitmesine izin vermeniz için size yalvardığı kişi, zorunluluknedeniyle itiraf edilmiş bu sebep, o değil, bir başkasıdır, yinebaşka bir şeydir! Nedir bu başka şey? Kimdir bu başkası? Ne yazıkki, uzaklara ulaşan o hüzünlü, parçalı gözler, mesafeleriölçmemize belki izin verir ama yön belirtmez. Dört bir yanımızdaihtimallerin sonsuz alanı uzanır; gerçek, tesadüfen karşımızaçıkacak olsa, ihtimallerin o kadar dışında yer alır ki, ani birşaşkınlıkla, önümüzde yükselen duvara çarpıp geriye devriliriz.Hareketi ve kaçışı saptamamız şart değildir, bizim onları birersonuç olarak çıkarmamız yeterlidir. Bize mektup yazacağına sözvermiş, biz de sakinleşmişizdir, artık onu sevmiyoruzdur:Mektup gelmez, bir haberci görünmez, ne olduğunu merakederiz, yürek darlığı ve aşk, yeniden doğar. Ne yazık ki, bizde biraşk uyandıranlar, özellikle bu tür insanlardır. Çünkü onlaryüzünden yaşadığımız her yeni kaygı, gözümüzde onlarınkişiliğinden bir şeyleri götürür. Aşkımızın kendi dışımızdaolduğunu zannederek acı çekmeye razı olmuşuzdur; sonraaşkımızın, kederimizin bir sonucu, belki de ta kendisi olduğunu,aşkımızın nesnesinin de, ancak çok küçük bir ölçüde, siyah saçlıgenç kız olduğunu fark ederiz. Ne var ki, özellikle bu tür insanlaraşkı ilham ederler. Çoğunlukla, aşkın nesnesinin bir bedenolabilmesi için, o bedenin, bir heyecanı, onu kaybetme

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

101

Page 102: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

korkusunu, tekrar bulmanın belirsizliğini içinde barındırmasıgerekir. Bu tür kaygılar ise, bedenlerle yakın bir ilişki içindedir. Bukaygı, bedene, güzelliği de aşan bir nitelik kazandırır; işte buyüzden, en güzel kadınlara kayıtsız kalan bir erkeğin, bize çirkingörünen bir kadını tutkuyla sevdiğine şahit oluruz. Bizimendişemizle birlikte kendi mizaçları, bu insanlara, bu kaçakinsanlara kanatlar takar. Yanımızda oldukları zaman bile, bakışlarıuçup gideceklerini söyler adeta. Kanatların eklediği, bu güzelliğiaşan güzelliğin kanıtı, çoğunlukla aynı insanın bizim gözümüzekâh kanatlı, kâh kanatsız görünmesidir. Onu kaybetmektenkorktuğumuz an, diğer bütün insanları unutuveririz. Onuelimizde tutabileceğimizden eminsek, hiç vakit geçirmedenkendisine tercih ettiğimiz diğerleriyle arasında karşılaştırmalaryaparız. Bu telaş ve güven, bir haftadan diğerinedeğişebildiğinden, karşımızdaki kişi bir hafta, hoşa giden herşeyin kendisi için feda edildiğine, ertesi hafta ise kendisinin fedaedildiğine tanık olabilir ve bu böylece uzun müddet devamedebilir. Bu durumu anlaşılabilir kılan şey, her erkeğin, hayatındaen az bir kere aşkının bitişini yaşayarak, bir kadını unutarakedindiği tecrübe sayesinde, bir insanın, bizim duygularımıza artıkveya henüz açık değilken, kendi başına ne kadar değersizolduğunu bilmemizdir. Gayet tabii kaçak insanlar tanımlaması,asla sahip olamayacağımızı zannettiğimiz hapisteki insanlar, esirkadınlar için de aynı derecede geçerlidir. İşte bu yüzden, erkekler,kaçışı kolaylaştıran ve kışkırtıcılığı ortaya döken muhabbettellallarından nefret ederler, ama aksine, bir yere hapsedilmiş birkadın seviyorlarsa, onu hapishanesinden çıkarıp kendilerinegetirsin diye muhabbet tellallarının peşine düşerler. Kaçırdığımızbir kadınla girilen ilişkinin, diğerleri kadar kalıcı olmadığısöylenebilirse, bunun sebebi, aşkımızın, söz konusu kadını eldeedemeyeceğimiz korkusundan ve elimizden kaçacağıendişesinden ibaret olmasıdır; bu tür bir kadın bir kez kocasından

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

102

Page 103: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kaçırıldı mı, tiyatro sahnesinden koparıldı mı, bizi terk etmeeğiliminden kurtarıldı mı, kısacası, ona ilişkin duygumuz neolursa olsun, bu duyguyla bağlantısı kesildi mi, sadece kendisi,yani neredeyse bir hiçlik kalır geriye ve onca zaman göz dikilenkadın, çok geçmeden, kendisi tarafından terk edilmekten öylesinekorkan erkek tarafından terk edilir.

"Nasıl tahmin etmemiştim?" dedim. Oysa daha Balbec'te, ilkgünden itibaren tahmin etmemiş miydim? Albertine'in tenselkılıfının altında gizlenen, kıpırdayan insan sayısının, değilkutusundan çıkmamış bir iskambil oyununda bulunan, değilkapalı bir katedralde veya biz içine girmeden önce bir tiyatrodabulunan insan sayısından, muazzam, sürekli yenilenenkalabalığı oluşturan insan sayısından daha fazla olduğunu,Albertine'in de o tür kızlardan biri olduğunu tahmin etmemişmiydim? Sadece onca insanı değil, onca insana yönelik arzuyu,tensel hatırayı ve endişeli arayışı da barındırıyordu içinde.Balbec'te bundan rahatsız olmamıştım, çünkü günün birindebirtakım ipuçlarının, hatta yanlış ipuçlarının peşinde olacağımıaklımdan bile geçirmemiştim. Yine de, Albertine, üst üste buncainsanla, bunca arzuyla ve bu insanlara ilişkin tensel hatıralarladolup taşan bir kişinin doluluğuna bürünmüştü benim için.Albertine "Mile Vinteuil" dediği günden beri de, bedenini görmekiçin elbisesini yırtmayı değil, bedenini delip onca hatıranın veyakında gerçekleşecek ateşli randevuların kayıtlı olduğu defterigörmeyi istiyordum.

Muhtemelen en önemsiz olan şeyler, sevdiğimiz (veya tekeksiği olan bu ikiyüzlülük tamamlandığı an seveceğimiz) kişitarafından gizlendiğinde, ansızın nasıl da olağanüstü bir değerkazanır! Kendi başına ıstırap, bize acı çektiren kişiye yönelik biraşk veya nefret uyandırmayabilir içimizde; canımızı acıtancerraha karşı ilgisiz kalırız örneğin. Oysa bir süre boyunca bize

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

103

Page 104: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

onun her şeyi olduğumuzu söyleyen bir kadın, o bizim herşeyimiz olmadığı halde, görmekten, öpmekten, kucağımızaoturtmaktan hoşlandığımız bir kadın, aniden bize dirense, onatamamen sahip olmadığımıza şaşar kalırız. O anda hissettiğimizhayal kırıklığı, bazen eski bir yürek daralmasının unutulmuşhatırasını canlandırır içimizde; oysa bu yürek daralmasına okadının değil, ihanetleri geçmişimizde art arda dizilen başkakadınların sebep olduğunu biliriz. Aşka sadece yalanın yol açtığıve aşkın, bize acı çektiren kişi tarafından ıstırabımızındindirilmesine duyduğumuz ihtiyaçtan ibaret olduğu birdünyada, yaşamayı isteme cesaretini nasıl bulabiliriz, ölümdenkorunmak için gerekli herhangi bir hareketi nasıl yapabiliriz ki?Bu yalanı ve direnmeyi keşfettiğimiz an hissettiğimizçöküntüden kurtulmanın acıklı bir yolu, bize direnen ve yalansöyleyen kadını, ona rağmen, hayatında bizden fazla yerkapladığını hissettiğimiz insanların yardımıyla etkilemeye,kurnazca davranmaya, onu bizden nefret ettirmeye çalışmaktır.Ne var ki, bu tür bir aşkın acısı, hastayı, konumunu değiştirerekbir rahatlık yanılsaması aramaya mutlaka zorlayan acılardandır.Ve maalesef, bu tür hareket imkânları bol bol vardır elimizde! Tekbaşına endişenin yarattığı bu aşkların en dehşet verici yanı da,kafesimizin içinde birtakım anlamsız sözleri durmadan eviripçevirmemizdir; üstelik, böyle bir aşkla bağlı olduğumuz kişiyi,fiziksel açıdan pek nadiren tam anlamıyla beğeniriz, çünkü okişiyi seçen, bizim bilinçli beğenimiz değil, bir dakikalık bir yürekdaralmasıdır; o dakika, her gece tekrar tekrar deneyler yapan vesakinleştiricilere razı olan zayıf kişiliğimiz yüzünden, sonsuzadek uzar. Şüphesiz, Albertine'e olan aşkım, irade yoksunluğuyüzünden alçala alçala razı olunabilecek en kısır aşklardan birisayılmazdı, çünkü tamamen platonik değildi; Albertine banatensel bazı tatminler sağlıyordu, ayrıca zekiydi de. Ama bütünbunlar, fuzuli eklemelerdi. Benim zihnimi meşgul eden şey,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

104

Page 105: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

onun söylediği zekice bir söz değil, bende yaptıklarına dair şüpheuyandıran bir sözüydü. Tam olarak ne dediğini, hangi tonda,hangi anda, neye cevap olarak söylediğini hatırlamaya, benimlekonuşma sahnesini kafamda aynen canlandırmaya, Verdurin'leregitmeyi hangi anda istediğini, benim hangi sözüm üzerineyüzünün öfkeli bir ifadeye büründüğünü bulmaya çalışıyordum.Dünyanın en önemli olayı söz konusu olsa, doğruluğunusaptamak, tam havasını ve tonunu tutturmak için bu kadarzahmete katlanmazdı. Hiç şüphe yok ki, bu endişeler artıktahammül edemeyeceğimiz bir noktaya geldiğinde, onları birgeceliğine tamamen yatıştırmayı başardığımız olur bazen.Sevdiğimiz kadının gideceği, gerçek niteliği konusunda günlerdirkafa yorduğumuz bir davete biz de çağrılırız; sevgilimiz o davettebir tek bizimle ilgilenir, bizimle konuşur, birlikte eve döneriz ve ozaman, bütün endişelerimiz dağılmışken, uzun bir yürüyüşünsonrasında daldığımız derin uykuda bazen bulduğumuz oeksiksiz, sağaltıcı huzuru tadarız. Ama çoğunlukla, bir endişeyerini bir başkasına bırakır. Bizi sakinleştirmesi beklenencümledeki kelimelerden biri, şüphelerimizi bir başka yöne çeker.Sözünü ettiğimiz türden bir huzur, yüksek bir bedele değerelbette. Ama işin başında, daha da yüksek bir bedel ödeyerek,kendi isteğimizle kaygıyı bizzat satın almamak daha basit olmazmı? Ayrıca, bu geçici dinginlikler, ne kadar derin olsa da,endişenin mutlaka daha güçlü olacağını gayet iyi biliriz. hattaçoğunlukla, amacı bizi huzura kavuşturmak olan cümle, endişeyiyeniler. Kıskançlığımızın talepleri ve saflığımızın körlük derecesi,sevdiğimiz kadının tahmin edebileceğinden çok daha fazlıdır.Filanca erkeğin sadece bir arkadaş olduğuna dair kendiliğindenbize yemin ettiğinde, o erkeğin –hiç aklımıza gelmediği halde–arkadaşı olduğunu öğrenmek bizi allak bullak eder. O,samimiyetini kanıtlamak için, daha o gün öğleden sonra birlikteçay içtiklerini anlatırken, söylediği her sözle, görünmez olan,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

105

Page 106: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

hayale gelmeyen şey, karşımıza şekillenir. Erkeğin kendisinemetresi olmasını önerdiğini itiraf eder, bizse, sevdiğimiz kadın buteklifleri dinlediği için azap çekeriz. Tekliflerini reddettiğini söylerbize. Ama az sonra, anlattıklarını hatırlayınca, gerçektenreddetmiş olduğundan şüpheye düşeriz, çünkü söylediği çeşitlisözler arasında mantıksal bir bağ yoktur, oysa doğruluğun kanıtı,anlatılan olaylardın ziyade, bu zorunlu, mantıksal bağdır. Üstelik,toplumun hangi tabakasından olursa olsun, her kadının yalansöylerken kullandığı o korkunç, küçümser edayla, "Kesinliklehayır dedim," demiştir bize. Her şeye rağmen teklifi reddettiği içinona teşekkür etmemiz, ona iyi davranıp, gelecekte de böyleacımasızca itiraflarda bulunmaya kendisini teşvik etmemizgerekir. Olsa olsa, şöyle bir yorum yaparız: "Peki ama, madem sizebazı tekliflerde bulunmuştu, birlikte çay içmeyi niye kabulettiniz?" - "Bana kızıp ona kötü davrandığımı söylemesin diye."Çay içmeyi reddetse, bize daha iyi davranmış olabileceğinisöylemeye cesaret edemeyiz.

Ayrıca, Albertine'in, itibarına gölge düşürmemek için âşığıolmadığımı söylüyorum diye bana hak vermesi de korkutuyordubeni; "zaten âşığım olmadığınız da doğru," diye ekliyordu çünkü.Belki tam anlamıyla âşığı sayılmazdım gerçekten, ama o zaman,birlikte yaptığımız şeylerin hepsini, asla metresi olmadığınayemin ettiği bütün erkeklerle de yaptığını mı düşünmemgerekiyordu? Albertine'in ne düşündüğünü, kiminlegörüştüğünü, kimi sevdiğim ne pahasına olursa olsun öğrenmeihtiyacı uğruna her şeyi feda etmem ne garipti! Aynı şekilde,Gilberte'le ilgili olarak da, şimdi beni zerrece ilgilendirmeyen özelisimleri, olayları öğrenme ihtiyacını duymamış mıydım?Albertine'in yaptığı şeylerin kendi içlerinde daha ilginçolmadıklarının pekâlâ farkındaydım. Ne tuhaftır ki, ilk aşk,kalbimizde bıraktığı kırılganlıkla gelecekteki aşkların yolunuaçtığı halde, en azından belirti ve acıların özdeşliği aracılığıyla,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

106

Page 107: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

onları tedavi etmenin yolunu öğretmez bize. Aslında belirli birolayı bilmek gerekli midir? Gizlenecek bir şeyi olan kadınlarınyalancılığını ve ketumluğunu genel bir doğru olarak bilmez miyizzaten? Hata yapma ihtimalimiz var mıdır? Biz onlarıkonuşturmayı öylesine isterken, onlar susmayı erdem bilirler.Suç ortaklarına, "Ben asla bir şey söylemem. Benden hiçbir şeyöğrenilemez, asla bir şey söylemem," dediklerini hissederiz.

Bir insan için servetimizi, hayatımızı feda ederiz; oysa aradan onyıl geçtiğinde, er veya geç, o insandan servetimizi de, hayatımızıda esirgeyeceğimizi gayet iyi biliriz. Çünkü o zaman, o insanbizden kopmuş, tek başına olacaktır, yani bir hiç olacaktır. Biziinsanlara bağlayan şey, bir gece öncesine ait hatıraların, ertesisabaha ait beklentilerin oluşturduğu sayısız kök ve zincirdir;kopamadığımız alışkanlıkların kesintisiz örgüsüdür. Nasıl kicömertlikten istifçilik yapan cimriler varsa, biz de cimriliktenharcayan müsriflerizdir; hayatımızı, bir insandan çok, onunkendine bağlamış olduğu saatlerimize, günlerimize feda ederiz,henüz yaşanmamış, görece gelecekteki hayat, bize daha uzak,daha ilgisiz görünür, o kadar mahrem, o kadar bize ait değildirsanki. Yapılması gereken, o insandan çok daha önemli olanbütün bu bağlardan kopmaktır; ne var ki, bu bağlar, o insanailişkin geçici görevler yükler bize ve bu görevler yüzünden de, oinsanın hakkımızda kötü düşünmesinden korkarak, onubırakmaya cesaret edemeyiz; oysa bu cesareti daha sonra buluruz,çünkü o insan bizden koptuğunda, artık biz olmaktan çıkar veaslında yüklendiğimiz görevler, (görünürde çelişkili biçimdeintiharla sonuçlansalar bile,) kendimize karşı görevlerimizdirsadece.

Eğer Albertine'i sevmiyor idiysem (bundan emin değildim),benim hayatımda bu kadar yer kaplaması olağan sayılırdı; hayattadaima sevmediklerimizle, bir kadına, bir memlekete veya bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

107

Page 108: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

memleketi içinde barındıran bir kadına olan dayanılmaz aşkımızıöldürmek için bizimle birlikte yaşamaya mecbur ettiklerimizle birarada yaşarız. hatta tekrar bir ayrılık söz konusu olsa, tekrarseveceğimizden korkarız. Ben Albertine'le ilgili olarak bu noktayagelmemiştim henüz. Yalanları ve itirafları, gerçeği aydınlatmagörevini tamamlamamı gerektiriyordu. Çünkü sayısız yalansöyleyen Albertine, sevildiğini düşünen her insan gibi yalansöylemekle yetinmiyordu, bunun haricinde, yaradılış olarakyalancıydı ve ayrıca o kadar değişkendi ki, örneğin insanlarhakkındaki düşünceleri konusunda bana her defasında gerçeğisöylese de, her defasında farklı bir şey söyleyebilirdi; itiraflarınagelince, o kadar nadirdiler ve o kadar kısa kesiliyorlardı ki,geçmişle ilgili olarak, bembeyaz, uzun boşluklar bırakıyorlardı,benim de hayatını bu uzun aralıklarda izlemem, bunu için deönce o hayatı öğrenmem gerekiyordu. Şimdiki zamanla ilgiliolarak ise, Françoise'ın bilmecemsi sözlerini yorumlayabildiğimkadarıyla, Albertine bana sadece tek tek ayrıntılarda değil, genelolarak yalan söylüyordu ve Françoise'ın bilirmiş gibi göründüğü,bana söylemek istemediği, benim de sormaya cesaret edemediğimşeyi "gün gelecek", görecektim. Aslında Françoise, muhtemelenbir zamanlar Eulalie'ye de beslediği bir kıskançlıkla, en olmayacakşeylerden söz ediyordu, o kadar muğlak şeyler söylüyordu ki, olsaolsa, (kadınlardan hoşlanan) zavallı tutsağın, görünüşe bakılırsabenden başka biriyle evlenmeyi tercih ettiği yolunda, inanılmasıgüç bir imada bulunduğu sonucu çıkarılabilirdi sözlerinden. Öyleolsaydı bile, Françoise, telepati gücüne rağmen, bunu nasılbilebilirdi? Şüphesiz Albertine'in anlattıkları, bu konuda banakatiyen bilgi veremezdi, çünkü durmak üzere olan bir topacınrenkleri kadar zıt şeyler anlatıyordu her gün. Zaten Françoise'ıesas konuşturan şeyin nefret olduğu da kesin gibiydi. İstisnasızher gün, annemin yokluğunda, Françoise'ın şu türkonuşmalarına tahammül ediyordum: "Evet, çok iyi bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

108

Page 109: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

insansınız, size ömür boyu minnet duyacağım." (Bu herhaldeminnetine hak kazanmak için bir şeyler yapayım diyesöyleniyordu.) "Ama bu ev artık kokuştu, çünkü iyi kalplilikyüzünden sinsilik buraya yerleşti, zekâ artık aptallığı koruyor,zarafet, görgü, anlayış, onur, prenslere yaraşır bir eda, artıkahlâksızlığın, bayağılığın ve rezilliğin emir yağdırmasına, dolaplarçevirmesine ve kırk yıldır ailenizin hizmetinde olan beni küçükdüşürmesine göz yumuyor."

Françoise, Albertine'e en çok, bizden başka birinden emir almakdurumunda kaldığı için ve ev işlerini artırdığı için kızıyordu; (herşeye rağmen, kendisi "bostan korkuluğu" olmadığı için yardımcıkabul etmeyen) yaşlı hizmetçimizin sağlığına dokunan bu ekyorgunluk, sinirini, kin dolu öfke nöbetlerini açıklamaya yeterdi.Françoise, Albertine-Ester'in evden kovulmasını isterdi şüphesiz.En büyük dileği buydu. Böyle bir şey, yaşlı hizmetçimizi tesellieder, yorgunluğunu biraz giderirdi. Ama bence mesele bundanibaret değildi. Böyle bir nefret, ancak aşırı yorgun bir bedendefilizlenmiş olabilirdi. Françoise'ın saygıdan da fazla, uykuyaihtiyacı vardı.

Albertine üstündekileri çıkarmaya gittiğinde, bir an önce haberverebilmek için, telefonun ahizesine sarıldım, zalim Tanrıçalarayakardım, ama kendilerinde sadece, "Meşgul," sözüyle ifade edilenbir öfke uyandırabildim. Andrée biriyle konuşmaktaydı.Konuşmasının bitmesini beklerken, onca ressam, ustalıklıdekorları bekleyişin, somurtmanın, ilginin, tahayyülün ifadesinebahane teşkil eden XVIII. yüzyıl kadın portrelerini tekrarcanlandırmaya çalıştığı halde, günümüz Boucher veFragonard'larının, Mektup, Klavsen, vs. yerine Telefon Başındadiye adlandırılabilecek, dinleyen kadının dudaklarında,görülmediğini bildiği için alabildiğine gerçek bir tebessümünkendiliğinden biçimlendiği bir sahneyi nasıl olup da

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

109

Page 110: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

resmetmediklerini düşündüm. Nihayet Andrée'ye sesimiduyurabildim: "Yarın Albertine'i almaya gelecek misiniz?"Albertine ismini telaffuz ederken, Swann’ın, GuermantesPrensesi'nin davetinde bana, "Odette'i görmeye gelin," diyerekiçimde uyandırdığı hevesi hatırlıyordum; her şeye rağmen,herkesin ve hatta Odette'in bile gözünde, sadece Swann’ınağzından çıktığında böylesine tam bir sahiplenme ifade eden birismin ne kadar etkileyici olduğunu düşünmüştüm. Her âşıkoluşumda, bütün bir hayata, –tek kelimeyle özetlenen– böylesinebir el koyuşun, kim bilir ne hoş bir duygu olduğunudüşünmüştüm! Ama gerçekte, bir ismi bu şeklide telaffuzedebildiğimizde, ya bizim için önemini kaybetmiştir, ya daalışkanlık sevgiyi köreltmemiş, ama hoşluklarını acıyadönüştürmüştür. Yalan pek önemsiz bir şeydir, yalanlarınortasında yaşar ve güler geçeriz, kimseye zarar vermediğimizidüşünerek yalan söyleriz, ama kıskançlık yalandan ötürü acıçeker ve yalanın gizlediğinden fazlısını görür (çoğu kez,sevgilimizin geceyi bizimle geçirmeyi reddedip tiyatroyagitmesinin tek sebebi, o gün sağlıksız görünen yüzünü bizegöstermemektir); birçok defa da, gerçeğin ardında gizlenenlerigörmez. Ama hiçbir şey elde edemez, çünkü yalansöylemediklerine yemin eden kadınlar, boğazlarına bıçakdayasanız, kişiliklerini itiraf etmemekte direnirler. Andrée'ye birtek benim bu şeklide "Albertine" diyebileceğimi biliyordum. Oysahem Albertine'nin, hem Andrée'nin gözünde, hem de kendigözümde bir hiç olduğumu hissediyordum. Aşkın karşısınaçıkan imkânsızlığı da anlıyordum. Aşkın nesnesini, karşımızdayatan bedene hapsolmuş bir varlık zannederiz. Ama ne yazık ki,aşkın nesnesi, o varlığın, uzayın bütün noktalarındaki,geçmişteki ve gelecekteki uzantısıdır. O varlığın filan yerle, filansaatle bağlantısına sahip değilsek, ona sahip olamayız. Bütün bunoktalara ulaşmamız ise imkânsızdır. Bu noktalar bize gösterilse,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

110

Page 111: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

onlara kadar uzanabilirdik belki. Ama el yordamıyla arar,bulamayız onları. Ardından da güvensizlik, kıskançlık, zulümgelir. Saçma sapan bir iz peşinde değerli zamanlar kaybederiz vegerçeğin yanından fark etmeden geçeriz.

Ama baş döndürücü bir hızla hareket eden hizmetçileri olan,çabucak parlayan Tanrıçalardan biri, şimdi de konuştuğum içindeğil, konuşmadığım için kızıyordu. "Konuşsanıza canım! Çokuzun zamandır hattasınız, kesiyorum." Ama dediğini yapmadı;hem Andrée'yi karşıma çıkardı, hem de, daima şairane olantelefon kızlarına yakışır şekilde, onu, Albertine'in arkadaşınınevine, semtine, hatta hayatına özgü atmosferle sarmaladı. "Sizmisiniz?" dedi Andrée; sesleri şimşekten daha süratli kılmakudretine sahip olan tanrıça, sesini bana ânında ulaştırıyordu."Dinleyin," dedim, "yarın Mme Verdurin'in evi hariç, nereyeisterseniz gidin. Yarın ne pahasına olursa olsun, Albertine'ioradan uzak tutmak gerekiyor." - "Halbuki tam da yarın orayagidecekti." - "Ya!"

Konuşmama ara verip tehdit işaretleri yapmam gerekti, çünküFrançoise, telefonu kullanmayı öğrenmemekte –sanki aşı kadartatsız ve uçak kadar tehlikeli bir şeymiş gibi– ısrar ettiği vebilmesinde sakınca olmayan, bizim yerimize yapabileceğikonuşmalardan bizi kurtaramadığı halde, kendisinden özelliklegizlemek istediğim bir konuşma yaptığım an, derhal odamagirmeyi alışkanlık haline getirmişti. Bir gündür oldukları yerdeduran ve rahatlıkla bir saat daha durabilecek kimi eşyalarıgötürmek üzere toplayarak, bu davetsiz misafirin varlığı vetelefon kızı tarafından "kesilme" korkusu yüzünden her yanımıateş bastığı için son derece gereksiz olan bir odunu şömineyeatarak oyalandıktan sonra, nihayet odadan çıktığında,"Afedersiniz," dedim Andrée'ye, "rahatsız edildim de... YarınVerdurin'lere gideceği kesin mi?" - "Çok kesin, ama sizin

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

111

Page 112: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

istemediğinizi söyleyebilirim kendisine." - "Hayır, tam tersine,belki ben de sizinle gelirim." Andrée sıkkın, adeta cüretimdenkorkmuş bir sesle, "Ya!" dedi, bu da cesaretimi iyice pekiştirdi."Neyse, sizi boş yere rahatsız ettiğim için özür dilerim, hoşçakalın." - "Yok canım," dedi Andrée ve (artık telefon kullanımıyaygınlaştığı için, bir zamanlar "çay davetleri"nde olduğu gibi,özel ifade kalıpları geliştiğinden) ekledi: "Sesinizi duyduğuma çokmemnun oldum."

Ben de aynı şeyi söyleyebilirdim, üstelik gerçeği daha çok dilegetirmiş olurdum, çünkü Andrée'nin, daha önce başkalarındanbu kadar değişik olduğunu fark etmediğim sesi beni çoketkilemişti. Bunun üzerine, başka sesleri, özellikle kadın seslerinihatırladım, bazıları bir sorunun kesinliğiyle ve zihnin dikkatiyleyavaşlayan, bazıları, anlattıkları şeyin coşkulu akışıyla soluksoluğa kalan, hatta tıkanan sesler geçti aklımdan; Balbec'tetanıştığım genç kızların tek tek her birinin, sonra Gilherte'in,büyükannemin, Mme de Guermantes'ın seslerini hatırladım,hepsini birbirinden farklı buldum; her biri kendine özgü bir dilegöre biçimlenmiş, farklı bir müzik aleti çalmaktaydı; kendikendime, eski ressamların üç dört müzisyen meleğinin Cennet'tekim bilir ne cılız bir konser verdiklerini düşündüm, oysa ben,bütün Seslerden oluşan ahenkli ve çoksesli selamların, onlarla,yüzlerle, binlerle, Tanrı'ya doğru yükselişine şahit olmaktaydım.Telefonun başından ayrılmadan önce, seslerin hızına egemenolan Tanrıça'ya, kelimeleri gök gürültüsünden yüz kat süratlikılan gücünü benim mütevazı sözlerim uğruna kullanmalütfunu bağışladığı için, birkaç kelimeyle teşekkür ettim. Ne varki şükranlarıma aldığım tek cevap, sözümün yarıda kesilmesioldu.

Albertine odama döndüğünde, onu olduğundan daha solgungösteren, siyah saten bir elbise vardı üzerinde; soluk benizli, fevri,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

112

Page 113: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

havasızlıktan, kalabalık yerlerin atmosferi yüzünden ve belki dekötü alışkanlıklardan ötürü süzülüp solmuş bir Parisli kadınadönüşmüştü bu elbiseyle; kırmızı yanaklarla şenlenmeyengözleri, her zamankinden daha endişeli görünüyordu. "Bilinbakalım az önce kime telefon ettim: Andrée'ye," dedim."Andrée'ye mi?" diye haykırdı Albertine, böyle basit bir haberingerektirmediği, bağırgan, şaşkın, heyecanlı bir sesle. "Geçen günMme Verdurin'e rastladığımızı size söylemeyi akıl etmiştirumarım." - "Mme Verdurin'e mi? Hatırlamıyorum," diye cevapverdim, hem bu karşılaşmayla ilgilenmiyormuş izleniminiuyandırmak, hem de Albertine'in ertesi gün nereye gideceğinibana söylemiş olan Andrée'yi ele vermemek için, başka bir şeydüşünüyormuşum gibi bir havaya bürünerek. Ama Andrée'ninbeni ele vermediği, Verdurin'lere gitmesini ne pahasına olursaolsun engellemesini kendisinden rica ettiğimi ertesi gün gidipAlbertine'e anlatmayacağı, daha önce de buna benzer tavsiyelerdebulunduğumu ona ifşa etmediği ne malumdu? Albertine'e aslalaf taşımadığını söylemişti bana, ama zihnimin terazisindeAndrée'nin bu iddiası, Albertine'in onca zaman bana beslediğigüvenin bir süredir çehresinden yok olduğu izlenimiyle eşitağırlıktaydı.

Aşkta acı zaman zaman diner, ama hemen ardından, farklı birbiçimde tekrar başlar. Sevdiğimiz kadının bize ilk zamanlardakigibi coşkulu bir yakınlık göstermediğini, sevgi dolu sözlersöylemediğini görüp üzülürüz, bunları bizden esirgeyipbaşkalarına bahşetmesi, daha da çok acı verir; sonra daha dakorkunç bir acı, bize bu ıstırabı unutturur, bir gece öncesihakkında bize yalan söylediği, bizi mutlaka aldatmış olduğuşüphesine kapılırız; ardından bu şüphe de dağılır, sevgilimizinbize gösterdiği ilgiyle yatışırız; ne var ki, o zaman da,unuttuğumuz bir söz aklımıza gelir, birisi, onun ateşli bir âşıkolduğunu söylemiştir, oysa biz hep sakin görmüşüzdür onu;

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

113

Page 114: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

başkalarıyla yaşadığı taşkınlıkları kafamızda canlandırmayaçalışırız, onun için ne kadar az şey ifade ettiğimizi hissederiz, bizkonuşurken büründüğü sıkıntılı, özlem dolu, hüzünlü havayıfark ederiz, bizimle birlikteyken giydiği özensiz elbiseleri, kurşunibir gökyüzüne benzeterek fark eder, başlangıçta gözümüzükamaştırmak için giydiği kıyafetleri başkalarına sakladığınıgörürüz. Sevgilimiz aksine şefkatliyse, bir an mutluluktanhavaya uçarız, ama davetkâr bir edayla dil çıkardığında, aynıhareketin kadınlara tekrarlana tekrarlana, Albertine'in belki benimyanımda bile o kadınları düşünmeden yaptığı, alışkanlıklaotomatikleşmiş bir işaret olduğunu düşünürüz. Sonra, bizdensıkıldığı duygusuna kapılırız yine. Ama aniden, bundan çok dahabüyük bir ıstırapla, hayatının o fesat bilinmezliğini düşünürüz;eskiden gittiği, öğrenilmesi mümkün olmayan, belki şimdi debirlikte olmadığımız saatlerde gittiği, hatta belki temelliyerleşmeyi tasarladığı yerleri, bizden uzakta olduğu, bize aitolmaktan çıktığı, bizimle birlikte olduğundan daha mutlu olduğuyerleri düşünürüz. Kısacası, kıskançlık, döner ışıklı bir fenerdir.

Kıskançlık, aynı zamanda, kovulamayan bir şeytandır, herdefasında yeni bir şekle bürünerek çıkar ortaya. Bütünkıskançlıkların kökünü kazımayı, sevdiğimiz kadını ilelebetelimizde tutmayı başarsak bile, Kötülük Cini, öncekinden de acıklıbir başka şekle bürünür, o da, sadakati ancak zor kullanarak eldeedebilmiş olmanın azabı, sevilmemenin ıstırabıdır.

Çoğu kez, Albertine'le aramızda, onun muhtemelen çaresiolmadığını düşündüğü için dile getirmediği şikâyetlerden oluşanbir sessizlik duvarı yükselirdi. Bazı gecelerde ne kadar şefkatli olsada, Balbec'te bana, "Ne kadar sevimlisiniz!" derken gösterdiği içtencoşkudan yoksundu; o zamanlar, sanki kalbini sakınmadan banasunardı, oysa şimdi bazı şikâyetleri vardı, muhtemelen çaresiolmadığını düşündüğü için söylemediği, bu unutulması

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

114

Page 115: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

imkânsız sitemler, itiraf edilmemekle birlikte, ikimizin arasına, yaonun sözlerindeki anlamlı temkinliliği ya da aşılmaz birsessizliğin mesafesini koyuyordu.

"Andree'ye niçin telefon ettiğinizi sorabilir miyim?" - "Yarın bende sizinle gelip Verdurin'lere, La Raspeliere'den beri söz verdiğimziyareti yapmak istiyorum, rahatsız olur mu diye sormak içinaradım." - "Nasıl isterseniz. Yine de sizi uyarmak isterim, bu gecefeci bir sis var, yarın da devam eder mutlaka. Rahatsızlanmanızıistemediğim için söylüyorum. Tahmin edebileceğiniz gibi, kendiaçımdan, bizimle gelmenizi tercih ederim. Zaten," diye eklediAlbertine kaygılı bir tavırla, "ben de Verdurin'lere gidipgitmeyeceğimden emin değilim. Bana o kadar nezaket gösterdilerki, aslında gitmem gerekir. Sizden sonra bana en çok iyilik edeninsanlardır onlar, ama hoşlanmadığım ufak tefek yanları var.Mutlaka Bon Marche'ye ya da Trois Quartiers'ye gidip beyaz birbluz almam gerekiyor, bu elbise kapkara."

Onca insanın girip çıktığı, birbirine değdiği, birçok çıkışıbulunduğu için, çıkışta daha ileride bekleyen arabanızıbulamadığınızı rahatça söyleyebileceğiniz büyük mağazalardanbirine Albertine'in tek başına gitmesine izin vermemeye kesinkararlıydım, ama her şeyden önemlisi, çok bedbahttım. Bunarağmen, Albertine'le görüşmeyi çoktandır kesmiş olmamgerektiğini fark edemiyordum; Albertine artık benim için,yürekler acısı bir döneme girmişti; bu dönemde, karşımızdakiinsan zamana ve mekâna yayılır, bizim için artık o, bir kadın değil,açıklığa kavuşturamadığımız bir olaylar zinciri, çözümsüz birsorunlar dizisi, kaybettiklerimiz yüzünden, gemileri batanKserkses gibi gülünç biçimde dövmeye çalıştığımız bir denizdir.Bu dönem başladı mı, zorunlu olarak yenik düşeriz. Bunu bir anönce anlayıp, bu nafile, yorucu mücadeleyi fazla uzatmayaninsana ne mutlu! Hayal gücünün sınırları içine hapsolan bu

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

115

Page 116: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

mücadelede, kıskançlık öyle utanç verici biçimde çırpınır ki, birzamanlar, hep yanında olan kadın, sırf bir an başkasına baktı diyegizli bir aşk macerasından şüphelenen, acılar içinde kıvranan biradam, daha sonra, onun tek başına, bazen âşığı olduğunu bildiğibir erkekle sokağa çıkmasına izin vermeye razı olur, hiç değilsebildiği bu işkenceyi, bilinmezliğe tercih eder. Mesele bir ritmibenimsemektir, daha sonra, alışkanlıkla bu ritmi izleriz. Hiçbiryemek davetinden vazgeçemeyen sinir hastalarının, daha sonrauzun dinlenme kürlerine bir türlü doyamadıklarını görürüz; dahaçok kısa bir süre öncesinde hafifmeşrep olan kadınlar, tövbekârhayatı sürerler. Sevdikleri kadını göz hapsinde tutmak içingeçmişte uykularından feragat eden kıskançlar, onunarzularının, zamanın, muazzam ve esrarengiz dünyanınkendilerini aştığını anlayınca, önce sevgililerinin kendi başınasokağa, sonra yolculuğa çıkmasına izin verirler, sonra daayrılırlar. Kıskançlık böylece besin yetersizliğinden sona erer;zaten bu kadar sürmesinin sebebi de, durmadan besin talep etmişolmasıdır. Ben henüz bu noktanın çok uzağındaydım.

Şüphesiz Albertine'in zamanı, Balbec'tekine oranla çok dahabüyük ölçüde bana aitti. Artık onunla birlikte, istediğim sıklıktagezintiler yapma imkânına sahiptim. Paris çevresinde, kısa birsüre içinde, gemiler için limanlar neyse uçaklar için aynı işlevigören uçak hangarları inşa edilmişti; ben de, bir gün La Raspeliereyakınında atımı şaha kaldıran bir uçakla neredeyse mitolojik birkarşılaşma yaşadığımdan beri, uçağı adeta bir özgürlük simgesiolarak gördüğüm için, gezintilerimizi, günün sonunda buhavaalanlarından birinde noktalamaktan hoşlanıyordum –bütünsporlara meraklı olan Albertine'in de hoşlandığı bir programdızaten. Albertine'le birlikte, denizi sevenler için bir dalgakıranda,hatta kumsalda yapılan gezintiyi, gökyüzünü sevenler için de birhavacılık merkezinin etrafında dolaşmayı onca çekici kılan oaralıksız gidiş gelişlerin cazibesine kapılarak, havaalanlarına

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

116

Page 117: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

giderdik. Sık aralıklarla, kıpırtısız, adeta demir atmış dinlenenaraçlardan birinin, tıpkı denizde dolaşmak isteyen bir turistinisteği üzerine kumda sürüklenen bir kayık gibi, çok sayıdateknisyen tarafından, zar zor çekildiğini görürdük. Sonra motorçalıştırılır, uçak ilerler, hızlanır ve nihayet bir anda, dik açıyla,ansızın muhteşem ve dikey bir yükselişe dönüşen yatay bir hızın,gergin, adeta kıpırtısız vecdi içinde, ağır ağır yükselirdi. Albertinesevinçten kabına sığamaz, uçak havalandıktan sonra geri dönenteknisyenlere sorular sorardı. Bu arada, uçaktaki yolcu, kısacık birsürede kilometreler katederdi; gözlerimizi ayırmadığımız kocakayık, gökyüzünde minnacık bir nokta oluverirdi; gezintitamamlanıp limana dönme vakti geldiğinde de, yavaş yavaşsomutlaşır, cüsse ve hacim kazanırdı. Akşamın sükûnetini veberraklığını enginde, bu ıssız ufuklarda tatmaya giden yolcu,dönüşte uçaktan yere atladığında, Albertine'le ben ona gıptaederek bakardık. Sonra, havaalanından ya da ziyarete gittiğimiz birmüzeden, bir kiliseden, akşam yemeği saatinde eve birliktedönerdik. Bununla birlikte, eve döndüğümüzde, Balbec'teki endergezintilerimizden, bütün bir öğle sonrasını kapladığı için gururduyduğum, sonra düşünürken, karşısında hiçbir şeydüşünmeden, tatlı tatlı hayallere daldığımız bomboş birgökyüzüne benzeyen Albertine'in hayatının geri kalan kısmıüzerinde, güzel birer çiçek tarlası olarak gördüğüm gezintilerdendöndüğüm zamanki gibi dingin olmazdım. O sıralar, Albertine'inzamanının şimdiki kadar büyük bir bölümüne sahip değildim.Buna rağmen, zamanı bana çok daha fazla aitmiş gibi gelirdi,çünkü sadece benimle birlikte geçirdiği –aşkımın bir lütuf kabuledip sevindiği– saatleri hesaba katardım; şimdiyse benden uzaktageçirdiği –kıskançlığımın, içinde endişeyle ihanet ihtimalleriaradığı– saatleri hesaba katıyordum yalnızca. Ertesi gün, böylebirkaç saat geçirmek isteyecekti. Ya acı çekmekten ya dasevmekten vazgeçmem gerekiyordu. Çünkü başlangıçta arzu

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

117

Page 118: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

tarafından yaratılan aşk, daha sonra da ıstıraplı bir kaygıylabeslenebilir ancak. Albertine'in hayatının bir bölümününelimden kaçıp gittiğini hissediyordum. Aşk, mutluluk veren birarzu bağlamında olduğu gibi, ıstıraplı bir kaygı bağlamında da, birbütünün peşinde koşmaktır. Ancak fethedilmemiş bir bölümkalmışsa doğup varlığını sürdürebilir. Ancak tamamına sahipolmadığımız şeyi sevebiliriz. Nasıl ki ben Verdurin'lere gitmekistediğimi belirtirken yalan söylüyorsam, Albertine demuhtemelen Verdurin'leri ziyarete gitmeyeceğini bildirirkenyalan söylüyordu. O sadece kendisiyle birlikte çıkmamıengellemeye çalışıyordu, bense, gerçekleştirmeyi katiyendüşünmediğim bu tasarıdan aniden bahsederek, onun en hassasolduğunu tahmin ettiğim noktasına dokunmaya, gizlediğiarzunun izini sürmeye ve ertesi gün bu arzuyu tatmin etmesinebenim varlığımın engel olacağını, ona zorla itiraf ettirmeyeçalışıyordum. Sonuç olarak, Verdurin'lere gitme isteğindenansızın vazgeçmekle, bu itirafı yapmıştı.

"Verdurin'lere gelmek istemiyorsanız, Trocadero'da bir hayırderneği yararına fevkalade bir temsil var," dedim. Temsile gitmesiönerimi bedbaht bir tavırla dinledi. Balbec'te onu ilk kıskandığımzamanlardaki gibi sert davranmaya başladım Albertine'e.Çehresinde hayal kırıklığı okunuyordu, bense, kız arkadaşımıkınarken, küçüklüğümde annemle babamın sık sık karşımaçıkardığı, anlaşılmamış çocukluğuma aptalca ve acımasızgörünen sebeplerin aynılarını ileri sürüyordum. "Hayır,"diyordum Albertine'e, "bu kederli görünümünüze rağmen, sizeacımam mümkün değil; hasta olsanız, başınıza bir felaket gelmişolsa, bir yakınınızı kaybetmiş olsanız, acırdım size; bir hiç içinharcadığınız sahte duyarlılık düşünülecek olursa, belki de böylebir olay sizi üzmeyebilir. Ayrıca, bizi çok sevdiklerini iddia eden,ama bizim için en ufak bir zahmete katlanamayan insanların,sözümona bize odaklanmış olan zihinleri, kendilerine emanet

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

118

Page 119: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ettiğimiz, geleceğimizi belirleyecek mektubu postalamayıunutacak kadar dalgın olan insanların duyarlılığı benim hoşumagitmiyor."

Konuşmalarımızın büyük bir bölümü ezberlenmiş sözlerdenibarettir; ben de, söylediğim bu sözlerin hepsini daha önceannemden duymuştum; hatta, (gerçek duyarlılıkla yalancıduyarlılığı karıştırmamak gerektiğini bana her fırsatta açıklayanve babam, Almanlardan nefret ettiği halde, kendisinin çok takdirettiği Almanca'da birincisine Empfindung, ikincisine deEmpfindelei dendiğini belirten) annem, bir keresinde, benağlarken, Neron'un belki sinirli bir mizaca sahip olduğunu, amabunun, kötülüğünü hafifletmediğini söylemişti bana. Doğruyusöylemek gerekirse, tıpkı büyüdükçe ikiye bölünen bitkiler gibi,ben de başlangıçta sadece duyarlı bir çocukken, şimdi o çocuğunkarşısında, onun tam zıddı, sağduyu sahibi, başkalarının maraziduyarlılığına karşı sert bir adam, annemle babamın geçmiştebenim nazarımdaki görünümlerine benzeyen bir adam yeralmaktaydı. Şüphesiz her insan, yakınlarının hayatını kendindedevam ettirmek zorunda olduğundan, başlangıçta benliğimdebulunmayan ağırbaşlı ve alaya adam, duyarlı kişiliğe katılmıştı vebenim de şimdi, eskiden annemle babamın olduğu gibi olmamdoğaldı. Üstelik, bu yeni benlik daha şekillenirken, dilini de,küçükken bana hitap edilirken kullanılan alaylı ve azarlayan dilinhatırasında hazır buluyordu; şimdi benim başkalarına hitapederken kullanmak durumunda olduğum bu dil, belki bentaklitle ve anıların çağrışımıyla onu hatırladığım için, belki ayrıcaüreme gücünün incelikli, esrarengiz işlemeleri tıpkı bir bitkininyaprağını işlercesine, ben farkında olmadan, beni dünyayagetirenlerin tonlamalarını, jestlerini, tutumlarını aynenbenliğime aktardığı için, ağzımdan doğal olarak dökülmekteydi.Bazen Albertine'le ağırbaşlı adam rolünde konuşurken,büyükannemi duyar gibi oluyordum. Zaten annemin de, kapıyı

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

119

Page 120: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

aynı babam gibi çaldığım için, babam geldi zannettiği olmuştu(bilinçdışı, karanlık bazı akımlar, parmaklarımın en küçükhareketini bile, annemle babamın devrelerine uyduracak şekildeyönlendiriyordu). Öte yandan, zıt öğelerin çiftleşmesi, hayatınkanunu, döllenmenin ana ilkesi ve ileride göreceğimiz gibi, birçokfelaketin de sebebidir. Genellikle bize benzeyen şeyden nefretederiz, kendi kusurlarımız, başkasında gördüğümüzde, çiledençıkarır bizi. Hele kusurların safça belli edildiği yaşı geçmiş veörneğin en kritik anlarda bile, buz gibi bir yüz ifadesi takınmayıalışkanlık haline getirmiş biri, kendinden daha genç veya dahasaf, daha salak biri aynı kusurları sergilediğinde, iyice lanetleronu. Bazı duyarlı insanlar, kendilerinin bastırdığı gözyaşlarını birbaşkasında görmeye tahammül edemezler. Ailelerde, sevgiyerağmen, hatta bazen sevgi ne kadar yoğunsa o kadar artananlaşmazlıkların sürüp gitmesinin sebebi, bu aşırı benzerliktir.Belki bende ve benim gibi daha birçok kişide, sonradan gelişenikinci kişilik, birincinin bir başka yüzüydü sadece; kişiliğinkendine bakan yüzü coşkulu ve duyarlı, başkalarına bakanyüzüyse bilge bir Mentor'du. Belki annemle babam için de, banagöre mi, kendi içlerinde mi değerlendirildiklerine bağlı olarak,aynı şey söz konusuydu. Büyükannemle annemin bana karşısertliklerinin bilinçli olduğu ve hatta zorlarına gittiği açıkçabelliydi, ama babamın soğukluğu, duyarlılığının dışa dönükyüzü olamaz mıydı? Belki de eskiden insanların babam hakkındasöylediği, bana hem şeklen son derece beylik, hem de içerikbakımından yanlış gelen, "Buz gibi görünümünün ardında,olağanüstü bir duyarlılık gizlidir; her şeyden çok da, duyarlılıktanutanma vardır onda," sözleriyle ifade edilen şey, bu çifte kişiliğin,iç dünyaya dönük yüzle sosyal ilişkiler yüzünün insanigerçeğiydi. Aslında, babamın, gerektiğinde ciddi, bilgecedüşüncelerle, sakil duyarlılık gösterilerine karşı alayla bezenensükûneti, belki de hiç dinmeyen, gizli fırtınalar barındırıyordu

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

120

Page 121: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

içinde ve ben de, şimdi, aynı sükûneti herkesin karşısındasergiliyor, özellikle de bazı koşullarda, Albertine'in karşısında busükûneti katiyen elden bırakmıyordum.

Sanıyorum o gün gerçekten Albertine'den ayrılmaya kararvermek ve Venedik'e gitmek üzereydim. Beni tekrar bu ilişkiyemahkûm eden şey, Normandiya oldu; Albertine, benim birzamanlar onu kıskandığım yer olan Normandiya'ya gitmek gibibir niyet sergilemiş değildi (tasarıları, asla hatıralarımın sancılınoktalarına değmezdi, bu konuda şanslıydım); ama ben,"Teyzenizin Infreville'de oturan hanım arkadaşındanbahsettiğimi farz edin," dediğimde, o, öfkeyle, tartışırkenmümkün olduğunca çok delil ileri süren herkes gibi, benimyanıldığımı, kendisinin haklı olduğunu kanıtlayabilmeninheyecanıyla cevap verdi: "Teyzemin, hiçbir zaman Infreville'deoturan bir arkadaşı olmadı, ben de oraya hayatımda gitmedim."Bir akşam bana uydurduğu yalanı, çok alıngan bir hanımın çaydavetine mutlaka gitmesi gerektiğini, bu yüzden benimdostluğumu ve hatta hayatını kaybedecek olsa,vazgeçemeyeceğini söylediğini unutmuştu. Yalanınıhatırlatmadım ona. Ama bu yalan beni mahvetti. Ayrılmayı birkez daha erteledim. Aşkla sevilmek için içtenliğe, hatta yalandaustalığa bile gerek yoktur. Burada, aşkla, karşılıklı işkenceyikastediyorum. O akşam Albertine'le, tıpkı kusursuz bir insan olanbüyükannemin benimle konuştuğu gibi konuşmaktan, onunlabirlikte Verdurin'lere gideceğimi söylerken, bize bir kararını,daima kararın kendisiyle son derece orantısız bir telaş yaratacakşekilde bildiren babam gibi sert ve kaba davranmaktan hiçbirrahatsızlık duymuyordum. Babam da, aynı gönül rahatlığıyla,ufacık bir şey için, aslında bizde yarattığı sarsıntıyla orantılışekilde, bu kadar üzülmemizi gülünç bulurdu. Babamın bu keyfî,değişken kararları –ve büyükannemin katı sağduyusu–, oncazaman dışında kaldıkları ve çocukluğum boyunca acı çektirdikleri

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

121

Page 122: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

duyarlı mizacıma eklenmiş, onu tamamlamışlardı; buna karşılık,bu duyarlı mizaç onlara, tam olarak hangi noktaları hedefalacakları konusunda kesin bir bilgi veriyordu; en iyi muhbir, eskibir hırsız veya düşman ülkenin vatandaşıdır. Bazı yalancıailelerde, görünürde belirli bir neden olmaksızın ağabeyiniziyarete gelen ve tam kapıdan çıkmak üzereyken, cümlesininarasına bir soru sıkıştırıp cevabını bile dinlemezmiş gibi görünenkardeş, özellikle bu tavrıyla, bu sorunun cevabını öğrenmek içinziyarete gelmiş olduğunu ele verir, çünkü ağabeyi, kendisinin desık sık takındığı o kayıtsız edayı, son dakikada, adeta paranteziçinde söylenen sözleri gayet iyi bilir. Aile içinde konuşmadananlaşmayı sağlayan o örtük dile alışkın hastalıklı aileler, akrabaduyarlılıklar, kardeş mizaçlar da vardır. Sinirli bir mizaca sahip birikadar sinir bozucu olabilecek kimse var mıdır? Ayrıca, benim budurumlarda benimsediğim davranışın daha genel, daha derin birsebebi vardı belki. Sevdiğimiz birinden nefret ettiğimiz o kısacık,ama kaçınılmaz anlarda –sevmediğimiz kişilerle ilgili olarak bazenbu anlar ömür boyu sürer– karşımızdaki bize acımasın diye, iyiyürekli görünmek istemeyiz, aksine, mümkün olduğunca fesatve mutlu görünmek isteriz, mutluluğumuz gerçekten nefretuyandırsın, tesadüfi ya da sürekli düşmanımızın ruhununyaralasın isteriz. Kim bilir kaç kişinin yanında, sırf "başarılarım"onlara ahlâksızlık gibi görünsün, onları iyice öfkelendirsin diye,kendime iftira etmişimdir! Aslında bu yolun tam tersiniizlememiz, iyi duygularımızı titizlikle gizleyeceğimize, onlarıövünmeden göstermemiz gerekirdi. Hayatta hiç nefret etmeyiphep sevebilsek, bu çok kolay olurdu. Çünkü o zaman, sırfbaşkalarını mutlu edebilecek, duygulandırabilecek, bizi onlarasevdirebilecek sözler söylemek, bize mutluluk verirdi.

Şüphesiz Albertine'in karşısında bu kadar sinir bozucuolmaktan ötürü biraz vicdan azabı çekiyor, "Ben onu sevmesem,daha çok minnet duyardı bana, çünkü kötü davranmazdım ona;

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

122

Page 123: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ama öte yandan, şimdiki kadar iyi de davranmayacağıma göre,değişen bir şey olmazdı," diye düşünüyordum. Kendimi haklıçıkarmak için, kendisini sevdiğimi söyleyebilirdim. Ama bu aşkınitirafı, Albertine için yeni bir bilgi olmayacağı gibi, onu benden,tek bahanesi aşk olan haşinliğimin ve sinsiliğimin soğutmadığıkadar soğutacaktı belki. İnsanın sevdiğine karşı haşin ve sinsiolması son derece doğaldır. Başkalarına gösterdiğimiz ilgi, onlarakarşı yumuşak ve isteklerine saygılı davranmamızıengellemiyorsa, bu ilgi sahte bir ilgi demektir. Başkalarına karşıilgisizizdir. İlgisizlik de kötülük etme isteği uyandırmaz.

Gece ilerliyordu; eğer barışacak, tekrar kucaklaşacaksak,Albertine yatıncaya kadar kaybedecek zamanımız yoktu. Henüzikimiz de ilk adımı atmamıştık.

Albertine'in nasılsa kızgın olduğunu hissettiğimden, bunufırsat bilip Esther Levy'den söz ettim. "Bloch, kuzini Esther'iyakından tanıdığınızı söyledi." (Yalan söylüyordum.) "Görsemtanımam," dedi Albertine, dalgın bir tavırla. "Fotoğrafınıgördüm," diye öfkeyle ekledim. Bunu söylerken Albertine'ebakmıyordum, dolayısıyla yüzündeki ifadeyi görmedim; hiçbirşey de söylemediği için, sözlerime karşılık alamamış oldum.

Böyle akşamlarda, Albertine'in yanında yaşadığım duyguCombray'de annemin öpücüğünün verdiği huzur değil, aksine,annemin bana güç bela bir iyi geceler dediği, hatta, bana kızdığı yada evde misafir olduğu için odama bile çıkmadığı gecelerin yürekdaralmasıydı. Bu yürek daralması, bir süre boyunca aşktauzmanlaşmış, tutkular bölündüğünde aşka tahsis edilmişti;şimdi, bu yürek daralmasının aşka aktarımı değil, ta kendisi, tıpkıçocukluğumdaki gibi yine bölünmez olmuştu ve bütüntutkulara uzanıyordu; Albertine'i aynı anda hem bir sevgili, hembir kız kardeş, hem bir kız evlat, hem de iyi geceler öpücüğüneyine çocukça bir ihtiyaç duymaya başladığım bir anne gibi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

123

Page 124: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yatağımın yanında tutamama korkusu, bütün duygularımasinmişti, hayatımın, bir kış günü kadar kısa görünen buzamansız akşamında, yine bütün duygularım bir arayatoplanmakta, bütünleşmekteydi sanki. Ama çocukluğumdakiyürek daralmasının aynısını yaşamama karşılık, bunu banayaşatan insanın değişmesi, bende uyandırdığı farklı duygular veayrıca kişiliğimdeki değişim, bu yürek daralmasını yatıştırmasını,bir zamanlar annemden istediğim gibi Albertine'den istememiengelliyordu. Artık çocukluğumdaki gibi, "Kederliyim," demeyibilmiyordum. Başarılı bir sonuca ulaşma yolunda bana hiçbiradım attırmayan alakasız şeyler hakkında istemeye istemeyekonuşmakla yetiniyordum. Bana acı çektiren sıradanlıklarınortasında, olduğum yerde sayıyordum. Sırf aşkımızla bağlantılıolduğundan ötürü, önemsiz bir gerçeği keşfeden kişiyiyüceltmemize, hatta bize daha sonra gerçekleşen sıradan bir olayıhaber veren falcının tesadüfi başarısını göklere çıkarmamızasebep olan zihinsel bencillikle, Balbec'te bana, "Bu kız sizekederden başka bir şey getirmeyecek," dediği için, Françoise'ı,neredeyse Bergotte'tan ve Elstir'den üstün buluyordum.

Her geçen dakika beni iyi geceler dileğine biraz dahayaklaştırıyordu; nihayet iyi geceler diledi. Ama o geceki öpücükteAlbertine'in kendisi yoktu; benimle buluşamayan bu öpücük,beni öyle bir kaygı içinde bırakmıştı ki, onun kapıya gidişinikalbim çarparak izlerken, şunlar geçiyordu aklımdan: "Onuçağırmak, alıkoymak, barışmak için bir bahane bulacaksam aceleetmem gerekiyor, birkaç adım daha attı mı, odadan çıkmış olacak;iki adım kaldı, bir adım kaldı, kapının tokmağını çeviriyor, açıyor,çok geç artık, kapı arkasından kapandı!" Belki de her şeye rağmençok geç değildi. Tıpkı eskiden Combray'de, annem öpücüğüylebeni sakinleştirmeden yanımdan ayrıldığı zamanlarda olduğugibi, Albertine'in peşinden fırlamak istiyor, onu tekrargörmezsem huzura kavuşamayacağımı, bu tekrar görüşün, daha

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

124

Page 125: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

önce yaşanmamış, muazzam bir şeye dönüşeceğini ve bukederden tek başıma kurtulamazsam, Albertine'e gidip dilenmekgibi utanç verici bir alışkanlık edineceğimi hissediyordum;Albertine kendi odasına girdikten sonra yataktan fırladım,odasından çıkıp beni çağıracağını umarak koridorda bir ileri, birgeri yürüdüm; hafifçe seslenirse duyamam korkusuyla kapısınıönünde hiç kıpırdamadan dikilip durdum; odama dönüp,şansıma, mendilini, çantasını unutmuş mu diye baktım, lazımolabileceğini düşünerek odasına gitmeme bahane olabilecekherhangi bir eşya aradım. Hiçbir şey bulamadım odamda. Tekrarkapısının önüne dikildim. Ama kapının aralığından sızan ışıkkaybolmuş, Albertine lambayı söndürüp yatmıştı; oradakıpırdamadan durup bilmem hangi talihin umuduyla, nafilebekledim; çok uzun zaman sonra, soğuktan donmuş haldeodama dönüp yorganın altına girdim ve sabaha kadar ağladım.

Bazen de böyle gecelerde, Albertine'den bir öpücük koparmakiçin hileye başvururdum. Albertine'in, yatağa uzandığındauykuya ne kadar hızlı daldığını bildiğimden (bunu kendi de bilir,yatağa uzandığı anda, içgüdüyle, ona hediye etmiş olduğumterliklerle yüzüğünü çıkarıp tıpkı kendi odasında yatmadan önceyaptığı gibi, yanı başına koyardı), ne kadar derin uyuduğunu vene kadar tatlı uyandığını bildiğimden, onu yatağıma yatırıp birşey alma bahanesiyle odadan çıkardım. Ben döndüğümdeAlbertine uyumuş olur, tam cepheden bakıldığında dönüştüğüöteki kadını görürdüm karşımda. Ama hemen ardından kişilikdeğiştirirdi, çünkü ben de yanma uzanır, yine profildengörürdüm onu. Elimi eline, omzuna, yanağına bastırabilirdim,Albertine uyumaya devam ederdi. Başını ellerimin arasına alıpdöndürebilir, dudaklarıma değdirebilir, kollarını boynumadolayabilirdim, Albertine hiç durmayan bir saat gibi, hangikonumda olursa olsun yaşamaya devam eden bir hayvan gibi,nasıl bir destek bulursa bulsun, dalları uzamaya devam eden

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

125

Page 126: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

tırmanıcı bir bitki, bir kahkahaçiçeği gibi, uyumaya devam ederdi.Sadece nefesi, benim her dokunuşumla değişirdi; benim çaldığımbir müzik aletiydi sanki, çeşitli tellerinden farklı notalar çıkararakmodülasyonlar yaptırırdım ona. Kıskançlığım yatışırdı, çünküAlbertine'in sadece nefes alan bir varlık haline geldiğini, bundanibaret olduğunu hissederdim, düzenli soluğu da bunu kanıtlardı;tamamen akışkan, ne sözlerin ne de sessizliğin kalınlığına sahipolan, her türlü kötülükten habersiz, bir insandan çok, içioyulmuş bir kamıştan çıkan nefese benzeyen, böyle anlarda,Albertine'in hem maddi hem manevi anlamda her şeyden kopukolduğunu hissettiğimden, benim nazarımda gerçekten cenneteait olan bu salt fizyolojik işlev, meleklerin şarkısıydı. Bunarağmen, belki de o solukta, hafızayla gelen birçok insan isminingezindiğini düşünürdüm ansızın.

Bazen bu müziğe insan sesi de eklenirdi. Albertine birkaç kelimesöylerdi. Bu kelimelerin anlamını çözebilmeyi o kadar isterdim ki!Daha önce aramızda bahsi geçmiş olan, benim kıskandığımbirinin adı dökülürdü bazen dudaklarından, ama ben bedbahtolmazdım, çünkü bu ismi ona söyleten hatıra, bu konudabenimle yaptığı konuşmaların hatırasıymış gibi görünürdü. Nevar ki, bir gece, gözleri hâlâ kapalı, uyanmak üzereyken, banahitaben, şefkatli bir sesle, "Andrée," dedi. Telaşımı belli etmedim."Rüya görüyorsun, ben Andrée değilim," dedim gülerek. O dagülümsedi: "Yok canım, öğleden sonra Andrée'yle nekonuştunuz diye soracaktım." - "Bana sanki onun yanında daböyle yatmışsın gibi geldi." - "Yo, hayır, hiçbir zaman," dediAlbertine. Yalnız, bu cevabı vermeden önce, bir an yüzünüellerinin arkasına gizlemişti. Demek ki Albertine'in sessizlikleribirer perdeydi, yüzeydeki şefkatinin altında, yüreğimiparçalayacak binbir hatıra yatıyordu –demek ki hayatı, başkaları,alakasız kişiler söz konusu olduğunda, gündelik gevezeliklerimizioluşturan, alay ederek, gülerek anlattığımız, dedikodusunu

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

126

Page 127: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yaptığımız, ama bir insan kalbimizin derinliklerindekaybolmuşsa, onun hayatını aydınlatan çok değerli bir bilgi gibigördüğümüz, o altta yatan âlemi tanıyabilmek uğruna kendidünyamızdan seve seve vazgeçeceğimiz olaylarla doluydu. Ozaman, Albertine'in uykusu, yarısaydam maddesinin dibindenzaman zaman bir sırrın anlaşılmaz itirafının yükseldiği,olağanüstü, sihirli bir âlemmiş gibi gelirdi bana. Ama genellikle,Albertine uyurken masumiyetine kavuşmuş gibi görünürdü.Benim yatırdığım, ama uykusunda hemen benimsediğikonumda, bana güvenirmiş gibi görünürdü. Her türlü kurnazlıkve bayağılık ifadesi çehresinden silinir, kolunu bana doğru uzatıpeliyle bana dokunan Albertine'le benim aramda, sanki mutlak birteslimiyet, kopmaz bir bağ olurdu. Zaten uykusu onu bendenayırmaz, aramızdaki sevgi duygusunu, onun içinde devamettirirdi; uykusunun, daha ziyade geri kalan şeyleri ortadankaldırmak gibi bir etkisi vardı; Albertine'i öper, dışarıda birazyürüyüp geleceğimi söylerdim; Albertine gözkapaklarını hafifçearalar, şaşkın bir tavırla –gerçekten de gecenin ortasında olurduk–bana "Nereye böyle canım?" der, adımı da söyler ve derhal uykuyadalardı. Uykusu, hayatın geri kalanının silinmesi gibi bir şeydi,üzerinde ara sıra bildik sevgi sözlerinin uçuştuğu tekdüze birsessizlikti. Bu sözleri birbirine yaklaştırarak, saf bir aşkınkatışıksız konuşmalarını, gizli yakınlığını oluşturmakmümkündü. Bu sakin uyku, tıpkı çocuğunun iyi uyumasınasevinen, değer veren bir anne gibi mutlu ederdi beni. Albertine'inuykusu da gerçekten bir çocuğun uykusuna benzerdi. Uyanışıda, yine bir çocuk gibi, daha nerede olduğunu bile anlamadan, okadar doğal, o kadar tatlı olurdu ki, bazen kendi kendime, acababenimle yaşamaya başlamadan önce de yalnız uyumamaya,gözlerini açtığında yanında birini bulmaya alışık mıydı diyedüşünüp korkuya kapılırdım. Ama çocuksu sevimliliği ağırbasardı. Yine bir anne gibi, hep böyle keyifli uyanmasına şaşar,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

127

Page 128: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

hayran olurdum. Birkaç saniye içinde bilinci yerine gelir,birbiriyle bağlantısız tatlı sözler söyler, adeta cıvıldardı. Genellikledikkati çekmeyen, şimdi neredeyse aşırı güzelleşmiş olan vegözkapakları düştüğünden beri temas kuramadığım kapalıgözlerinin uykuda kaybettiği müthiş önemi, boynu devralırdı.

Nasıl ki kapalı gözler, bakışların fazlasıyla ifade ettiği her şeyisilerek çehreye masum ve ciddi bir güzellik katarsa, Albertine'inuyanırken söylediği, anlamsız olmayan, ama sessizliklerlebölünen sözlerinde de, normal konuşmalar gibi sürekli birtakımsözel alışkanlıklarla, tekrarlarla, hatalarla kirlenmeyen, saf birgüzellik vardı. Zaten Albertine'i uyandırmaya karar verirken,korkmama hiç gerek yoktu, uyanışının, geçirdiğimiz geceylekatiyen alakalı olmayacağını, sabahın gecenin içinden doğmasıgibi, uykusunun içinden doğacağım bilirdim. Gülümseyerekgözkapaklarını araladığı anda dudaklarını bana doğru uzatır, odaha hiçbir şey söylemeden, ben o dudakların, sessiz bir bahçeningüneş doğmadan önceki tatlı serinliği gibi huzur veren diriliğinitadardım.

Albertine'in, belki Verdurin'lere gideceğini, sonra dagitmeyeceğini söylediği akşamın ertesi günü, sabah erkendenuyandım ve daha yarı uykudayken, içimdeki sevinçten, kışmevsiminin araşma sıkışmış bir bahar gününün başladığınıanladım. Dışarıda, porselen tamircisinin boynuzundan iskemlehasırcısının borazanına, güneşli günlerde Sicilyalı bir çobanıandıran keçi çobanının kavalına, çeşitli enstrümanlar içinustalıkla bestelenmiş popüler ezgiler, sabah havasını, "Bir bayramgünü uvertürü" halinde orkestraya uyarlamaktaydılar. Harika birşey olan işitme duyusu, sokağı yanı başımıza getirir, tek tekbütün çizgilerini, gelip geçen bütün şekilleri bize çizer, renklerinigösterir. Ekmek fırınının ve peynircinin, bir önceki gününakşamında bütün kadın mutluluğu imkânlarının üzerine

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

128

Page 129: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kapanan demir kepenkleri, şimdi, tıpkı demir alan ve saydamdenizde süzülmeye hazırlanan bir geminin hafif makaraları gibi,yukarıya doğru, genç tezgâhtar kızların hayaline açılıyordu. Belkibir başka semtte olsam, bu kaldırılan kepenk sesi, yegânemutluluğum olurdu. Ama bu semtte beni mutlu eden dahaonlarca ses vardı ve geç saate kadar uyuyup bunlardan bir tekinibile kaçırmak istemiyordum. Eski aristokrat mahallelerininbüyüsü, aynı zamanda birer halk mahallesi olmalarındankaynaklanır. Tıpkı eskiden bazı katedrallerin ana kapısınınönündeki satıcılar gibi, (hatta bazı katedral kapıları onlarınismiyle anılır, örneğin Rouen Katedrali'nin kapısı, kitapçılarmallarını kapıya dayayıp sergilediği için, "Kitapçılar" kapısı diyebilinir), çeşitli küçük esnaf, bu kez seyyar olarak, soyluGuermantes Konağı'nın önünden geçer ve ara sıra, geçmişinkiliseye bağlı Fransa'sını getirirdi akla. Çünkü birbirine bitişikküçük evlere seslenerek yaptıkları çağrı, birkaç istisna dışında,şarkıya hiç benzemezdi. Boris Godurıov'un ve Pelleas'ın –farkedilmesi zor bazı varyasyonlarla azıcık renklendirilmiş– söylevlerigibi, bu çağrıların da şarkı denecek yanı yoktu; öte yandan,rahiplerin ayin sırasında okudukları ilahileri hatırlatırlardı; busokak sahneleri, ayinin kalender, panayırımsı, buna rağmen yarıyarıya dinsel karşılığıdır. Albertine benimle birlikte yaşamadanönce, sokak satıcılarını dinlemekten hiç bu kadar zevkalmamıştım; bu sesler, sanki neşeyle Albertine'in uyanışınımüjdeliyorlardı bana; dışarıdaki hayatla ilgilenmeme sebepoldukları için de, aziz bir varlığın, gönlümce, süreklimevcudiyetinin ne kadar huzur verici bir nimet olduğunu dahaçok hissettiriyorlardı. Sokakta satılan, şahsen nefret ettiğimyiyeceklerden bazılarına Albertine bayılırdı; o kadar ki, Françoisegenç uşağını gönderip bu yiyeceklerden aldırır, delikanlı, halkkalabalığına karıştığı için biraz utanırdı belki. Bu sessiz sakinmahallede, (gürültüler artık Françoise için üzüntü kaynağı

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

129

Page 130: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olmaktan çıkmış, benim içinse, mutluluk kaynağı halinegelmişti) açık seçik duyulan seslerin her biri, kendi farklıperdesinde, tıpkı Boris'in o halka özgü müziğinde, müzikten çokbir lisana benzeyen yığınların müziğinde olduğu gibi, bir notanınbir başka notaya yönelmesiyle başlangıçtaki tonlaması pekdeğişmeyen ve halktan insanların seslendirdiği resitatiflerhalinde odama ulaşırdı. "Hadii! Deniz salyangozu, on santimedeniz salyangozu" haykırışı duyuldu mu, o korkunç denizkabuklarının satıldığı külahlara koşulurdu; Albertine olmasa,aynı saatlerde satıldığını duyduğum salyangozlar kadar, denizsalyangozlarından da iğrenirdim. Salyangoz satıcısı da yineMussorgski'nin neredeyse şarkı denemeyecek söylevlerinihatırlatırdı, ama sadece onu hatırlatmazdı. Çünkü salyangozsatıcısı, "Salyangozlar taze, salyangozlar güzel," diye, neredeyse"konuştuktan" sonra, adeta Maeterlinck'in, Debussy tarafındanmüziğe uyarlanan hüznü ve muğlaklığıyla, Pelleas'ın bestecisiniRameau'ya benzeten ("Mağlup olacaksam, beni mağlup eden senmi olmalıydın?") o acıklı finalleri hatırlatan, dokunaklı bir ezgiyleeklerdi: "Düzinesi otuz santime..."

Anlamı son derece açık olan bu kelimelerin niçin bu kadaruygunsuz şekilde, esrarengiz ve derin bir tonda, iç çekereksöylendiğini hiçbir zaman anlayamamışımdır; sanki Melisande'ınmutluluk getiremediği eski sarayda herkesi kedere boğan sırdısöylediği veya yalın sözlerle bilgeliği ve kaderi anlatmaya çalışanyaşlı Arkel'in derin bir düşüncesiydi. hatta yaşlı Allemondekralının veya Golaud'nun, "Burada neler olduğunu bilemeyiz.Tuhaf görünebilir. Belki de her olayın bir anlamı vardır," veya,"Korkuya mahal yok... Herkes gibi esrarengiz bir insancıktı o da,"derken giderek yumuşayan sesleri hangi notaların üzerindeyükseliyorsa, salyangoz satıcısı da aynı notalarla, sonu olmayanbir ağıt gibi, "Düzinesi otuz santime..." diye tekrarlardı. Ne var ki,bu metafizik yakınma, sonsuzluğun sınırında tükenmeye fırsat

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

130

Page 131: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bulamadan, canlı bir borazan sesiyle bölünürdü. Bu sefer yiyeceksatılmıyordu, güfte şöyleydi: "Köpek kırkarım, kedi kırkarım,kuyruk, kulak keserim."

Elbette her satıcının hayal gücü ve zekâsı, yatağımdandinlediğim bütün bu ezgilerin sözlerine sık sık çeşitlemelergetirirdi. Bununla birlikte, bir kelimeyi, özellikle iki defatekrarlandığında, bir sessizlikle ortadan bölen törensel bir es,daima eski kiliseleri çağrıştırırdı. Eskici, bir eşeğin çektiği küçükarabasıyla, elinde bir kırbaç, tek tek her evde durup avluya girer,ilahi okur gibi, "Eskici, eskici geldi eski...ci," diye bağırırdı; eskicikelimesinin son iki hecesi arasında sanki "Per omtıia saeculasaeculo...rum" ya da "Recjuiescat in pa...ce" dermiş, Gregoriusdinsel ezgileri okurmuş gibi, es verirdi, oysa muhtemeleneskilerinin ölümsüz olduğuna inanmıyor ve onları, huzuriçindeki nihai uykuda giyilmek üzere, kefen niyetine satmıyordu.Sabahın bu erken saatinde bile ezgiler birbirine karışmayabaşladığından, manav kadın da aynı şekilde, el arabasını iterek,duasında Gregorius ezgilerindeki bölünüşten yararlanırdı:

Körpecik bunlar, yemyeşil bunlarEnginarlar taze güzelEngin-nar

Halbuki büyük ihtimalle ne antifonlardan haberi vardı, ne dedördü matematik bilimlerini, üçü de dil bilimlerini simgeleyenyedi perdeden.

Üzerinde önlüğü, başında Bask beresi, elinde değneğiyle biradam, evlerin önünde durur, güneydeki memleketinin güneşligünlere yakışan pırıltılı havalarını kavalıyla, gaydasıyla çalardı. İkiköpeği ve önüne kattığı sürüsüyle birlikte geçen keçi çobanıydı

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

131

Page 132: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bu. Uzaktan geldiği için, bizim mahalleden oldukça geç bir saattegeçerdi; kadınlar, ellerinde birer kâseyle, yavrularınıgüçlendirecek sütü almak üzere koşuşurdu. Ama daha sağlıkdağıtan çobanın Pirene havaları bitmeden, "Bıçaklar, makaslar,usturalar," diye bağıran bileycinin çanı karışırdı araya. Testerebileyicisi onunla rekabet edemezdi, çünkü herhangi birenstrümanı yoktu ve "Bilenecek testereniz var mı, bileyici geldi,"diye seslenmekle yetinirdi; bu arada kalaycı, daha neşeli bir sesle,kalayladığı her şeyi, tencere, kazan diye tek tek saydıktan sonra,nakaratına geçerdi:

Kal kal Kalaycı,Yeri göğü kalaylarımYama yaparımDelik tıkarımKal kal kalaycı;

ufak tefek İtalyanlar ise, kaynana zırıltısıyla, ellerinde –kazananve kaybeden– numaraların işaretli olduğu, kırmızıya boyalı iriteneke kutularla geçer, "Haydi hanımlar, oyuna gelin, eğlenceyegelin, " diye haykırırlardı.

Françoise, bana Le Figaro'yu getirdi. Gönderdiğim yazının hâlâyayımlanmamış olduğunu öğrenmem için gazeteye şöyle bir gözgezdirmem yeterli oldu. Françoise, Albertine'den haber degetirmişti: Odama gelmek için izin istiyor, ayrıca Verdurin'leriziyarete gitmekten vazgeçtiğini, Andrée'yle birlikte biraz atabindikten sonra, benim tavsiyeme uyup Trocadéro'daki (o kadarşatafatlı olmamakla birlikte şimdiki gala matinelerine benzeyen)"özel" matineye gideceğini bildiriyordu. Belki de ahlâksızca birarzu olan Mme Verdurin'i ziyaret etme isteğinden vazgeçtiğini

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

132

Page 133: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

öğrendiğimden, gülerek, "Gelsin!" dedim ve Albertine'in istediğiyere gidebileceğini, aldırmayacağımı düşündüm. Akşamüzerigün batımında, muhtemelen başka biri, kederli bir adamolacağımı, Albertine'in attığı her adıma, sabahın bu erkensaatinde ve bu güzel havada akla gelmeyen bir önem atfedeceğimibiliyordum. Tasasızlığımın nedenini açıkça görüyor, fakat yinetasalanmıyordum. "Françoise, uyandığınızı, rahatsızolmayacağınızı söyledi," dedi Albertine içeri girdiğinde.Albertine'in en büyük iki korkusundan biri pencereyi yanlış birzamanda açıp üşütmeme sebep olmak, diğeri de ben uyuklarkenodama girmek olduğu için, ekledi: "Umarım hata etmemişimdir.Bana

Kim bu pervasız ölümlü eceline susamış gelen?

dersiniz diye korktum." Sonra beni çok rahatsız eden okahkahasıyla güldü. Ben de onun gibi şakacı bir tavırla cevapverdim:

Şahsınız için mi konuldu bu katı kural?

Kurala aykırı davranmasından korktuğum için de ekledim:"Ama beni uyandırsaydınız,küplere binerdim." - "Biliyorum,biliyorum, korkmayın," dedi Albertine. Ben havayı yumuşatmakiçin Ester'i oynamaya devam ederken, sokaktaki bağrışlar dadevam ediyor, konuşmamıza karışıyordu:

Yalnız sizde bulurum o inceliğiO hiç bıktırmadan büyüleyen zarafeti

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

133

Page 134: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

(Oysa içimden, "Aksine, bıktırıyor, hem de pek sık bıktırıyor,"diye düşünüyordum.) Albertine'in bana bir gün öncesöylediklerini hatırlayınca, Verdurin'lere gitmekten vazgeçtiğiiçin ona abartılı biçimde teşekkür ettim, ama bir dahaki sefere de,şu veya bu konuda aynı şeklide bana itaat etsin diye, şöyle dedim:"Albertine, ben sizi sevdiğim halde benden korkuyor, sizisevmeyen insanlara ise güveniyorsunuz." (Sanki sizi seven vedolayısıyla bir şeyleri öğrenmek, bir şeyleri engellemek amacıylasize yalan söylemekten çıkar sağlayabilecek yegâne insanlar olankişilerden korkmak doğal değildi.) Ardından da şu yalanı ekledim:"Ne tuhaf, siz aslında sizi sevdiğime inanmıyorsunuz. Doğruyusöylemek gerekirse, tapmıyorum size." Albertine de yalansöyleyerek benden başka kimseye güvenmediğini ileri sürdü vesonra samimiyetle, kendisini sevdiğimi pekâlâ bildiğini söyledi.Ne var ki bu sözleri, benim yalancı olduğumu ve onugözetlediğimi düşünmediği anlamına gelmiyordu. Ama beniaffetmiş gibiydi, sanki bu durumu büyük bir aşkın dayanılmazsonucu gibi görüyor veya kendini o kadar iyi bir insan olarakgörmüyordu.

"Albertine'çiğim, yalvarırım size, ata binerken geçen günkü gibicambazlık yapmayın. Ya başınıza bir şey gelirse!" Doğal olarak,Albertine'in başına kötü bir şey gelmesini istemezdim. AmaAlbertine parlak bir fikre kapılıp atını başka bir yere, hoşunagidecek bir yere sürse, benim evime hiç dönmese, ne güzelolurdu! Başka bir yere gidip mutlu bir hayat sürmesi her şeyi nekadar kolaylaştırırdı, nerede yaşadığını bilmeme bile gerek yoktu!"Eminim ben ölsem, iki gün bile dayanamaz, öldürürdünüzkendinizi."

Böyle karşılıklı yalan söylüyorduk. Ama bazen, samimiyetinsöyleteceği doğrulardan daha derin bir gerçek, samimiyetinsesinden başka bir ses tarafından ifade edilebilir, öngörülebilir.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

134

Page 135: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"Dışarıdan gelen bütün bu sesler sizi rahatsız etmiyor mu? Benbayılıyorum bu seslere. Ama sizin uykunuz zaten hafif..." dediAlbertine. Aksine, uykum bazen çok derin olurdu (daha önce debelirtmiştim, ama anlatacağım olay yüzünden mecburentekrarlıyorum); özellikle ancak sabaha karşı uykuya dalmışsam,çok derin uyurdum. Böyle bir uyku, –ortalama– dört mislidinlendirici olduğundan, uyanan kişiye, aslında dörtte biriuzunluğunda olduğu halde, dört katı uzunluğundaymış gibigelir. Bu harikulade on altıyla çarpım hatası, uyanışa müthiş birgüzellik katar ve hayata, tıpkı müzikte, andante çalman sekizlikbir notayı prestissimo çalman ikilik bir notayı eşdeğer kılanbüyük ritm değişiklikleri gibi gerçek, uyanıkken yaşanamayan biryenilik getirir. Uyanıkken hayat hemen her zaman aynıdır, buyüzden de seyahatler hayal kırıklığı yaşatır. Oysa rüyalar, bazenhayatın en kaba malzemesinden bile oluşsalar, bu malzemerüyada özel bir biçimde işlenip yoğrulduğundan, uyanıklıkhalinin zaman sınırlarıyla engellenmeden alabildiğine çekilipuzatılabildiğinden, aynı malzeme rüyada tanınmaz hale gelir.Böyle talihli sabahlarda, yani uykunun süngeri, zihniminkaratahtasından gündelik meşguliyetlerin işaretlerini silmişse,hafızamı diriltmem gerekirdi; uykunun veya bir nöbetinsonucundaki hafıza kaybının unutturdukları, irade gücüsayesinde, yavaş yavaş, gözler açıldıkça veya felç kalktıkça yenibaştan öğrenilebilir. Birkaç dakikanın içine o kadar çok saatisığdırmış olurdum ki, zili çalıp çağırdığım Françoise'la gerçeğeuygun, saate göre ayarlanmış bir konuşma yapabilmek için,bütün gücümü kullanıp kendimi tutar, "Evet Françoise, saatakşamın beşi oldu, sizi en son dün öğleden sonra görmüştüm,"demez, rüyalarımı bastırırdım. Rüyalarıma aykırı şekilde, kendikendime yalan söyleyerek, bütün gücümle kendimi susturmayaçalışarak, büyük bir küstahlıkla, tam tersine sözler sarfederdim:"Françoise, saat on olmuştur!" Sabahın onu bile demez, bu

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

135

Page 136: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

inanılması güç saat daha doğal bir tonda söylenmiş izlenimiuyandırsın diye, sadece on derdim. Oysa hâlâ yarı uykudaki biriolarak düşündüklerim yerine bu sözleri söylemek, harekethalindeki bir trenden atlayıp, düşmemek için yol boyunca birazkoşmaya benzer bir dengeleme gayreti gerektirirdi. Trendenatladığımızda koşarız, çünkü arkamızda bıraktığımız zemin,kıpırtısız topraktan çok farklı, büyük bir hızla hareket eden birzemindir ve ayaklarımız toprağa alışmakta zorluk çeker. Rüyaâleminin uyanıklık âleminden farklı olması, daha gerçek olduğuanlamına gelmez katiyen. Uyku âleminde algılarımızda öyle biraşırı yüklenme olur, üst üste binen algılar o kadar kalınlaşır,gereksiz yere körelir ki, uyanışın sersemliği içinde olup bitenleriayırt etmeyi bile beceremeyiz; Françoise mı gelmişti, yoksa benmi çağırmaktan bıkıp onun yanma gitmekteydim? Tıpkı bizeilişkin, ama bizim haberdar edilmediğimiz ayrıntılar konusundabilgisi olan bir yargıç tarafından tutuklandığımızda olduğu gibi, ouyanış ânında da hiçbir şeyi ifşa etmemenin tek yolu susmaktı.Françoise mı gelmişti, ben mi çağırmıştım onu? hatta uyuyanFrançoise değil miydi; az önce onu uyandıran da ben değilmiydim? hatta ve hatta, Françoise benim içime hapsolmuş değilmiydi? Gerçekliğin bir kirpinin bedenindeki kadar bulanık,algılarınsa sıfıra yakın ve kimi hayvanların algıları hakkında belkibir fikir verebilecek nitelikte olduğu bu koyu karanlıkta, insanlarve etkileşimleri pek ayırt edilmez. Ayrıca, bu ağır uykularınöncesindeki berrak bilinçsizlik hali içinde aydınlık şuur parçalarıdolaşsa da, Taine ve George Eliot gibi isimler bilinse de, uyanıklıkâlemi her sabah devam edebildiği için, her gece devam etmesimümkün olmayan rüyadan üstündür yine de. Fakat belki de,uyanıklık âleminden daha gerçek başka âlemler vardır. hattauyanıklık âleminin bile sanattaki her devrimle dönüştüğünü veayrıca, aynı zaman diliminde, bir sanatçıyı aptal bir cahildenayıran yetenek veya kültür düzeyinin de uyanıklık âlemini

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

136

Page 137: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

dönüştürdüğünü biliyoruz.Çoğunlukla, fazladan uyunan bir saatlik uyku felç gibidir;

uzuvlarımızı kullanmayı, konuşmayı yeni baştan öğrenmemizgerekir. İrade başaramaz bunu. Fazla uyumuş, yok olmuşuzdur.Uyanış, bir boru içindeki musluk kapatılması nasılhissedilebilirse, bilinçsizce, mekanik olarak hissedilir ancak.Ardından, denizanasının yaşayışından daha durgun bir hayatbaşlar; herhangi bir şey düşünmemiz mümkün olsa, denizindibinden yukarı çekildiğimizi de zannedebiliriz, zindandançıktığımızı da. Ama o sırada, tanrıça Mnemoteknik, gökyüzündeneğilir ve "sütlü kahve isteme alışkanlığı" kılığında, dirilmeumudunu bize uzatır. Yine de, hafızanın bir anda bağışlanması,her zaman o kadar basit değildir. Çoğunlukla, uyanışa doğrukaydığımız bu ilk dakikalarda, yanı başımızda, iskambil kâğıdıseçer gibi seçebileceğimizi zannettiğimiz farklı gerçekliklerdenoluşan bir yelpaze bulunur. Günlerden cumadır, sabahgezintisinden dönmüşüzdür veya deniz kıyısında çaysaatindeyizdir. Uyku ihtimali, üstümüzde gecelikle yatmaktaolduğumuz ihtimali, genellikle en son aklımıza gelen seçenektir.Diriliş hemen gerçekleşmez; zili çaldığımızı zannederiz, oysaçalmamışızdır, karmakarışık, anlamsız sözler söyleriz. Sadecehareket, düşünceyi geri verebilir bize; elektrik düğmesine fiilenbastığımız zaman, ağır ağır da olsa, açık seçik bir biçimde, "Saat onolmuştur. Françoise, bana sütlü kahvemi verin," diyebiliriz.

Ne mucize! Françoise hâlâ içine gömülü olduğum gerçekdışıâlemi ve garip sorumu o âlemin ötesinden duyurmak için bütüngücümü toplamak zorunda kaldığımı fark etmezdi. Françoise,"Onu on geçiyor," diye cevap verir, bu da bana mantıklı bir insangörünümü kazandırır, (dağ gibi bir hiçliğin hayatıma sonvermediği günlerde) kapılıp gittiğim tuhaf konuşmaları gizlemeimkânı sağlardı. İrade gücü sayesinde, gerçeklikle tekrar

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

137

Page 138: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bütünleşirdim. Uykunun kalıntılarının tadını çıkarmaya devamederdim; anlatım biçiminde yapılabilecek yegâne icat, yegâneyenilik budur, uyanıklık halindeki anlatımların hiçbiri, edebiyatlasüslenmiş de olsa, güzelliğin türediği bu esrarengiz farklılıklarıiçermez. Afyonun yarattığı güzellikten bahsetmek kolaydır. Amahep ilaçla uyumaya alışmış bir insan için, bir saatlik,beklenmedik, doğal bir uyku, afyon kadar esrarengiz, ama ondandaha diri bir sabah manzarasının ihtişamını keşfetmektir.Uykuya yattığımız saati, yeri değiştirmek, uykuya istisnai olarakyapay bir yolla dalmak ya da aksine, uyku ilaçlarıyla uyumayaalışkın kişi için en tuhaf uyku olan doğal uykuya dönmeksuretiyle elde edeceğimiz uyku türlerinin sayısı, bir bahçıvanınelde edebileceği karanfil veya gül türünden bin kat fazladır.Bahçıvanların ürettiği çiçeklerden bazıları çok güzel bir rüyayabenzer, bazıları da kâbus gibidir. Belirli bir konumdauyuduğumda, tir tir titreyerek uyanır, kızamık olduğumu, hattadaha beteri, (artık hiç düşünmediğim) büyükannemin, o günBalbec'te öleceğini sanıp bana bir fotoğrafını bırakmak istediğindeonunla alay ettim diye acı çekmekte olduğunu zannederdim.Uyanmış olduğum halde, hemen gidip büyükanneme beni yanlışanladığını açıklamak isterdim. Ama bu arada ısınmaya başlardım.Kızamık teşhisi bir yana bırakılır, büyükannem de benden o kadaruzaklaşırdı ki, kalbimi parçalamazdı artık.

Bazen, bu farklı uykuların üzerine ani bir karanlık çökerdi. Arasıra aylak ayak sesleri işittiğim bu zifirî karanlık caddede gezintimiuzatmaya korkardım. Uzaktan bakınca delikanlı bir arabacızannedilen, sürücülüğü alışkanlık edinmiş kadınlardan biriyle birpolis memuru arasında tartışma çıkardı ansızın. Karanlığagömülü arabacı koltuğunda oturan kadını göremez, amakonuşmasını duyardım; sesinde çehresinin kusursuzluğu vevücudunun körpeliği okunurdu. Karanlıkta ona doğru ilerler,harekete geçmeden önce kupa arabasına binmek isterdim. Arada

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

138

Page 139: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

epey mesafe olurdu. Neyse ki polisle tartışması uzardı. Hâlâdurmakta olan arabaya yetişirdim. Caddenin bu bölümünü sokaklambaları aydınlatırdı. Arabayı süren kadını görürdüm. Gerçektenbir kadın görürdüm karşımda, ama yaşlı, iriyarı, şişman,kasketinin altından beyaz saç tutamları fırlayan, yüzünde kırmızıbir cüzam yarası olan bir kadın. Bir yandan oradan uzaklaşırken,bir yandan da düşünürdüm: "Kadınların gençliği böyle mi biter?Daha önce karşılaştığımız bir kadını aniden görmek istesek, buarada yaşlanmış mı olur? Arzuladığımız genç kadın, oyuncularıngüçten düşmesiyle mecburen yeni yıldızlara devredilen bir rolemi benzer? Öyleyse, aynı kadın değildir."

Ardından, bütün benliğimi bir hüzün kaplardı. Uykumuzdaböyle birçok Merhamet vardır. Rönesans "Pietâ"larına benzerler,ama onlar gibi mermere işlenmemişlerdir, tam tersine,dayanıksızdırlar. Bununla birlikte bir fayda sağlarlar; uyanıklıkhalinin duygusuz, bazen düşmanca sağduyusu içindeykenunutma eğilimde olduğumuz, olaylara daha sevecen, daha insanîbir bakışı hatırlatırlar bize. Françoise'a karşı daima merhametliolacağıma dair Balbec'te kendi kendime verdiğim sözü de buşekilde hatırlamıştım. Hiç değilse bu sabah boyunca, Françoise'lauşağın kavgalarına sinirlenmemeye, diğer insanlardan pek iyilikgörmeyen Françoise'a tatlılıkla davranmaya çalışacaktım. Sadecebu sabah; ayrıca kendime daha istikrarlı bir kural koymam dagerekecekti, çünkü tıpkı halkların, uzun zaman boyunca, saltduyguyla yönetilemeyeceği gibi, insanları da rüyalarının hatırasıyönetmez. Bu rüyamın hatırası uçup gidiyordu, havalanmıştıbile. Ben onu resmetmek üzere yakalamaya kalkıştıkça, o dahahızlı kaçıyordu. Gözkapaklarım artık gözlerimin üzerine sımsıkımühürlenmiş değildi. Rüyamı yeniden kurmaya çalışırsam, iyiceaçılacaklardı. Bir taraftaki sağlık ve sağduyu ile öbür taraftakimanevi hazlar arasında sürekli bir seçim yapmamız gerekir. Bendaima korkaklık edip ilk tarafı seçmişimdir. Aslında vazgeçtiğim

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

139

Page 140: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

tehlikeli güç, zannedildiğinden de tehlikeliydi. Merhamet verüyalar tek başlarına uçup gitmezler. Uykuya daldığımız koşullarıbu şekilde değiştirdikçe yalnız rüyalar değil, günler, bazen yıllarboyunca, rüya görme melekesi, hatta uyuma melekesi dekaybolur gider. Uyku ilahidir, ama dayanıksızdır, en hafifdarbeyle bile buharlaşabilir. Dost olduğu alışkanlıklar, ondandaha sabittir ve her gece onu yerinde tutar, darbelerden korurlar.Ama alışkanlıkları değiştirip uykuyu serbest bırakırsak,buharlaşır gider. Gençliğe ve aşklara benzer uyku, gitti mi bir dahabulamayız onu.

Bu farklı uykularda, yine müzikteki gibi, güzelliği yaratan şey,aralığın artırılması ya da azaltılmasıydı. Bu güzelliğin tadınavarırdım, ama buna karşılık, kısa olmakla birlikte, bu uykusüresince, Paris mesleklerinin, yiyeceklerinin seyyar hayatını bizehissettiren bağrışların büyük bir bölümünü kaçırmış olurdum.Dolayısıyla, genellikle bu bağrışların hiçbirini kaçırmamak için,(bu geç uyanmaların, Drakon Yasalarını, Racinevari birAssuerus'un yasalarını andıran kurallarımın, yakında başımaaçacağı felaketi maalesef öngöremeden) erken uyanmaya gayretediyordum. Bu bağrışlar, Albertine'in de onlardan ne kadarhoşlandığını bilmenin ve yatağımda yattığım halde sokağaçıkmış gibi olmanın hazzı dışında, adeta dışarıdaki havayısimgeliyor, uyguladığım hapsin dışarıdaki bir uzantısı halinde,Albertine'in ancak benim denetimim altında girip çıkmasına izinverdiğim ve istediğim saatte, benim yanıma dönmek üzerekopardığım o kıpır kıpır, tehlikeli hayatı temsil ediyordu.

Bu yüzden de, Albertine'e bütün samimiyetimle, "Aksine, sizinsevdiğinizi bildiğim için hoşlanıyorum bu seslerden. 'Kayıktanyeni çıktı, istiridye, kayıktan bunlar,'" dedim. "Aa! İstiridye, canımçok çekti!" Neyse ki Albertine, biraz kararsızlıktan, biraz dauysallıktan, arzuladığı şeyi çabucak unuturdu; henüz ben

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

140

Page 141: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Prunier'den daha güzel istiridyeler alabileceğini söylemeye fırsatbulamadan, balıkçı kadın ne satıyorsa, hepsini sırayla istedi."Haydi karides, iyi karides, vatozlarım canlı, canlı canlı vatoz." -"Kızartmalık mezgit, kızartmalık." - "Uskumru geldi, tazeuskumru, yeni çıktı uskumru. Hadi hanım, uskumru,uskumrular güzel." - "Taze midye isteyen, midye!" - "Uskumru[4]

geldi" lafını duyunca, elimde olmadan ürperdim. Ama bu tabirinşoförüm için kullanılamayacağı kanısında olduğumdan, sadecenefret ettiğim balığı düşündüm, endişem uzun sürmedi. "Ah!Midye," dedi Albertine. "Canım midye yemek istiyor." - "Sevgilim,Balbec midyesi güzeldi, buradakiler yaramaz; ayrıca Cottard'ınmidye konusunda söylediklerini de unutmayın ne olur." Aksigibi, benim bu uyarımın arkasından, manav kadın Cottard'ındaha da şiddetle yasakladığı bir şeyi methetmeye başladı:

Marul, göbekli marul!Yeme de yanında yat.

Bununla birlikte, Albertine, önümüzdeki günlerde, "GüzelArgenteuil kuşkonmazlarım var, güzel kuşkonmazlarım var,"diye bağıran kadından kuşkonmaz, aldırmaya söz vermemşartıyla, maruldan feragat etti. Daha garip tekliflerde bulunmasıbeklenen, esrarengiz bir ses, "Fıçıcı, fıçıcı!" diyordu, bir şey imaedercesine. Teklifin fıçıdan ibaret olmasının hayal kırıklığınıkabullenmek gerekiyordu, çünkü bir başka ses, onubastırmaktaydı: "Camcı geldi camcı, kırık pencerelere camcı,camcı." Gregorius ezgilerine özgü bu bölünüş, yine de kiliseayinini hurdacınınki kadar hatırlatmıyordu; hurdacı, farkındaolmadan, ayinlerde sık sık işittiğimiz, dua ortasındaki anikesintiyi aynen taklit ediyordu; rahip, "Praeceptis salutaribusmoniti et divina institutione formati audemus dicere,"[5] derken,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

141

Page 142: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"dicere"ye, sert bir tonda noktayı koyar. Tıpkı dindar ortaçağhalkının, kilisenin hemen önünde farslar, yergiler sahnelemesigibi, hurdacı da, saygısızlık etmeyi aklından bile geçirmediğihalde, tam bu "dicere" yi hatırlatacak şekilde, bütün kelimeleriuzatıp son heceyi, büyük papanın VII. yüzyılda belirlediğivurgulamaya yaraşır bir sertlikle telaffuz ediyordu: "Eskiler,hurdalar satarım, tavşan kürkü." (Son heceye kadar olan kısmıilahi okur gibi uzatıyor, son hece ise, "dicere"den daha sertbitiyordu.) "Valence portakalı, taze portakal, Valence," mütevazıpırasalar: "İyi pırasa var" ve soğanlar: "Soğanlarım kırk santime",benim kulağıma birbirini izleyen dalgaların yankısı gibigeliyordu; serbest olsa Albertine'i yutabilecek olan bu dalgalar, buhalleriyle bir Suave mari mango[6] yumuşaklığına bürünüyordu.

Havuca bak, havuç seyret,On santime bir demet.

"Aa!" diye haykırdı Albertine. "Lahana, havuç, portakal. Hepsi debenim yemek istediğim şeyler. Françoise'a aldırsanıza. Kremalıhavuç yapsın bize. Hem hepsini bir arada yeriz, ne güzel olur.Bütün bu duyduğumuz sesler güzel bir yemeğe dönüşsün. Aa!Ne olur, Françoise'dan rica etseniz de onun yerine tereyağlı vatozyapsa. Çok lezzetli olur." - "Anlaştık yavrucuğum. Hadi artıkgidin, yoksa manavların sattığı her şeyi isteyeceksiniz." -"Tamam, gidiyorum, ama bundan böyle akşam yemeklerinde,sokaktan geçerken işittiğimiz şeyler olsun sadece. Çok eğlenceli.Düşünsenize, 'Taze fasulye, körpe fasulye, hadi taze fasulye'yiduymamıza daha iki ay var. Körpe fasulye ne kadar güzel bir laf!Biliyorsunuz ben incecik severim fasulyeyi, bol sirkeli, insanınağzında eriyiverir, çiy damlası gibi. Ne yazık ki daha çokbekleyeceğiz, krem peynir için de öyle. 'Güzel krem peynirim var,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

142

Page 143: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

krem peynir, taze peynir!' Sonra Fontainebleau üzümü: 'GüzelChasselas üzümüm var.'" Bense, ta üzüm mevsimine kadar oncazamanı Albertine'le geçirmek zorunda kalacağımı düşünüpkorkuya kapılıyordum. "Bakın, sadece sokaktan geçerkenduyduğumuz şeyleri yiyelim dedim ama istisnalar olacak elbette.Dolayısıyla, Rebattet'ye uğrayıp ikimiz için dondurmaısmarlamam pekâlâ mümkün olabilir. Daha mevsimi değildiyeceksiniz ama canım o kadar çekti ki!" - "Pekâlâ mümkünolabilir," ifadesiyle kesinlik kazanan ve daha fazla şüpheuyandıran Rebattet projesi beni telaşa düşürdü. O günVerdurin'lerin kabul günüydü ve Swann kendilerine en iyipastanenin Rebattet olduğunu söylediğinden beri, dondurma vepötifurları oradan alıyorlardı. "Albertine'çiğim, dondurmayahiçbir itirazım yok, ama ısmarlamayı bana bırakın, nereyeısmarlayacağımı ben de bilemiyorum, Poiré-Blanche olabilir,Rebattet olabilir, Ritz olabilir, bakarım." - "Demek çıkacaksınız,"dedi Albertine kuşkulu bir tavırla. Benim sokağa daha fazlaçıkmamın onu çok mutlu edeceğini ileri sürerdi daima, ama evdekalmayacağımı düşündürebilecek en ufak bir sözüm üzerine öylebir endişeye kapılırdı ki, sürekli sokağa çıkmamdan duyacağımutluluğun, belki de pek samimi olmadığı izleniminiuyandırırdı. "Belki çıkarım, belki de çıkmam, biliyorsunuzönceden plan yapmak âdetim değildir. Hem dondurma, sokaktabağrılarak satılan, gezdirilen bir şey değil ki, niye dondurmaistediniz?" Bunun üzerine Albertine, zekâsının ve gizli kalmışzevkinin Balbec'ten bu yana ne kadar hızlı geliştiğini gösterenkelimelerle cevap verdi bana; kendisi bu tür sözleri tamamenbenim etkime, benimle sürekli birlikte yaşamasına atfediyordu,oysa ben, sanki konuşmada edebî kalıplar kullanmam, meçhulbiri tarafından yasaklanmış gibi, asla böyle sözler söylemezdim.Belki de Albertine'le beni aynı gelecek beklemiyordu. Onun,konuşurken bu kadar kitabi, bana henüz bilmediğim, daha kutsal

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

143

Page 144: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bir kullanıma saklanması gerekirmiş gibi gelen imgelerkullanmaya bu kadar hevesli olduğunu görünce, gelecekle ilgiliböyle bir önseziye kapıldım neredeyse. (Yine de çokduygulandım, çünkü şöyle düşündüm: "Evet, ben asla onun gibikonuşmazdım, ama öte yandan, ben olmasam o da böylekonuşmazdı; derin bir etkim var onun üzerinde, dolayısıyla benisevmemesi mümkün değil, o benim eserim.") Albertine'in dediğişuydu: "Bağırarak satılan yiyecekleri sevmemin nedeni, tıpkı birrapsodi gibi kulağa hitap eden bir şeyin, sofrada nitelik değiştiripdamağıma hitap etmesidir. Dondurmaya gelince, (umarım siz debenim için o akla gelebilecek her mimari biçimde yapılan demodekalıplardaki dondurmalardan sipariş edersiniz), o tapmak, kilise,dikilitaş, kayalık biçimindeki dondurmaları, her defasında önceözgün bir coğrafya gibi seyreder, sonra da o ahududu veyavanilya anıtını boğazımda bir serinliğe dönüştürürüm." Sözlerinibiraz fazla edebî bulmuştum, ama Albertine bunu hissetti ve bubaşarılı benzetmenin ardından bir an durup şehvetiyle bana azapçektiren o güzel kahkahasını patlattıktan sonra devam etti:"Aman Tanrım, korkarım Ritz'de çikolatalı veya ahududuludondurmadan yapılmış Vendöme sütunlarından başka şeybulamayacaksınız; o zaman da, ağaçlı bir yolda, Serinlik'e dikilmişanıtsütunlar ve anıtkuleler gibi görünmesi için, çok sayıda sütunolması gerekir. Bir de ahudududan dikilitaşlar yapıyorlar; odikilitaşlar susuzluğumun kızgın çölünde yer yer yükselecek,sonra, boğazımda o pembe graniti erittiğimde, içimi bir vahayadönüştürecekler." (Bu noktada Albertine, belki bu kadar güzelkonuşmuş olmanın tatminiyle, belki böylesine tutarlı imgelerlekonuştuğu için kendi kendisiyle alay ederek, belki de heyhat,içinde böyle güzel, serin bir şeyler hissetmenin adeta hazza özdeştenselliğiyle, tok bir kahkaha patlattı.) "Ritz'in dağ biçimindekidondurmaları, bazen Rosa Dağı'nı andırır; hatta dondurmalimonluysa, anıt şeklinde olmamasına üzülmem, Elstir'in dağları

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

144

Page 145: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gibi çarpık, sarp yamaçlı olması hoşuma gider. Ama o zamanbembeyaz değil, sarımtırak olması gerekir, Elstir'in dağlarındakikirli, donuk karlar gibi. Dondurma büyük olmasa da, yarım bileolsa, o limonlu dondurmalar yine de küçültülmüş birer dağdır;minicik bir ölçekte olmalarına rağmen, hayalgücü doğru orantıyıkurar; aynı şekilde, o cüce Japon ağaçlarının da, birer sedir, meşe,mancinella ağacı olduklarını pekâlâ anlarız; onlardan birkaçınıufak bir fideliğe dikip odama yerleştirsem, içinde küçükçocukların kaybolacağı, nehre doğru eğimli dev bir ormanımolurdu. İşte ben, sarımtırak limonlu yarım dondurmanıneteklerinde de, posta arabaları, sürücüler, yolcular görüyorum;dilim onların üzerine dondurucu çığlar yuvarlamaya, hepsiniyutuvermeye hazırlanıyor," deyişindeki zalim şehvet,kıskançlığımı kamçıladı; "aynı şekilde," diye devam etti,"dudaklarım da, çilek-somakiden yapılma o Venedik kiliselerinintek tek bütün sütunlarını devirmeye ve geri kalanını damüritlerin üzerine yıkmaya hazırlanıyor. Evet, bütün bu anıtlar,taş meydanlardan benim içime geçecekler; içimde o eriyenserinliğin kıpırtısını şimdiden hissediyorum. Ama biliyormusunuz, dondurma olmasa da, madensuyu kaynaklarınınilanları insanı müthiş susatıyor, heyecanlandırıyor.Montjouvain'de, Mile Vinteuil'ün evinin yakınında iyi birdondurmacı yoktu, biz yine de her gün bir başka madensuyuiçerek, kendi bahçemizde Fransa'yı bir baştan bir başa dolaşırdık;mesela Vichy suyunu döktüğünüz anda, bardağın dibindenbeyaz bir bulut yükselir ve hemen içmezseniz, dağılıp yok olur."Fakat Montjouvain'den söz edilmesi, benim içimi parçalıyordu.Albertine'in sözünü kestim. "Hayatım, canınızı sıktım sizin,hoşça kalın," dedi Albertine. Balbec'ten bu yana ne müthiş birdeğişim geçirmişti; Albertine'de bu şiir hazinesinin varlığını, osıralar Elstir'in bile tahmin edememiş olduğuna bahsegirebilirdim. Onun şiirselliği, örneğin Céleste Albaret'ninki kadar

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

145

Page 146: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

tuhaf ve kişisel değildi; Céleste daha bir gün önce ziyaretimegelmiş ve beni yatakta bulunca şöyle demişti: "Bir yatağın üzerinekondurulmuş gökyüzü hükümdarı!" - "Gökyüzü nereden çıktıCéleste?" - "Ah! Çünkü siz kimselere benzemiyorsunuz, buaşağılık dünyada dolaşan insanlarla en ufak bir ilginiz varsanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz." - "Peki ama, niye'kondurulmuş' diyorsunuz?" - "Çünkü sizin yatan bir adamlaalakanız yok, yatağın içinde değilsiniz, kıpırdamıyorsunuz, sankimelekler getirip buraya kondurmuş sizi." Albertine bunu aslabulamazdı, ama aşk, bitmek üzereymiş gibi göründüğü zamanbile taraf tutar. Ben meyveli dondurmaların "özgün coğrafyası"nıtercih ediyordum; bu ifadenin ucuz denebilecek zarafeti, hemAlbertine'i sevmem için bir sebep, hem de onun üzerindekinüfuzumun ve Albertine'in beni sevdiğinin kanıtıydı benimnazarımda.

Albertine dışarı çıktığında, bu doymak bilmeyen hareket vecanlılığın, bu sürekli varlığın benim için ne kadar yorucuolduğunu hissettim; hareketleriyle uykumu bölüyor, kapılarıaçık bırakarak devamlı üşütmeme sebep oluyor –hem fazla hastagörünmeyip, hem de ona eşlik etmeyişime mazeretler, yanındabirini gönderebilmek için bahaneler bulacağım diye–, her günŞehrazad'dan daha fazla yaratıcılık sergilemeye mecbur ediyordubeni. Ne yazık ki İranlı masalcının, aynı yaratıcılığı kullanarakölümünü geciktirmesine karşılık, ben kendi ölümümühızlandırmaktaydım. Hayatta buna benzer bazı durumlar vardırki, hepsi bu örnekteki gibi aşk kıskançlığından, hareketli ve gençbir insanın hayatını paylaşmaya izin vermeyen sağlıksız birbünyeden kaynaklanmadığı halde, hepsinde, ortak hayata devametmek veya eskisi gibi ayrı hayatlara dönmek meselesi, neredeysetıbbi bir biçimde çıkar ortaya: İki tür rahatlıktan hangisineadamalıyız kendimizi: kafa rahatlığına mı, gönül rahatlığına mı(her gün aynı sürmenaja devam mı etmeliyiz, ayrılığın yürek

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

146

Page 147: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

daralmalarına geri mi dönmeliyiz)?Ne olursa olsun, Andrée'nin de Albertine'le birlikte Trocadéro'ya

gideceğine çok memnundum, çünkü şoförümün dürüstlüğüneeskisi kadar güvenmekle birlikte, yakın zamandaki birtakımküçücük olaylar yüzünden, şoförün gözetimi, en azındangözetimde gösterdiği basiret, eskisi gibi yeterli gelmiyordu bana.Örneğin birkaç gün önce, Albertine'i şoförle tek başına Versailles'agöndermiştim; Albertine, öğle yemeğini Réservoirs'da yediğinisöylemişti bana. Oysa aynı gün, şoför bana Vatel restoranındansöz etmişti; Albertine giyinirken, bu çelişkiyi çözmek üzereşoförle (hep aynı, Balbec'teki şoför) konuşmak için bir mazeretuydurup aşağı indim. "Vatel'de yemek yediğinizi söylemiştinizbana, Mile Albertine ise Réservoirs diyor. Ne demek oluyor bu?"Şoför şöyle cevap verdi: "Ama ben kendi hesabına Vatel'deyediğimi söylemiştim, hanımefendinin nerede yediğini bilemem.Versaillles'a vardığımızda benden ayrıldı, faytona bindi, uzun yolyapmayacaksa hep faytona binmeyi tercih eder." Albertine'in tekbaşına olduğunu düşünüp öfkelenmeye başlamıştım bile, neyseki sadece yemek süresince yalnız kalmıştı. "Yine de," dedim,yumuşak bir tonda (çünkü Albertine'i açıkça gözetim altındatutuyormuş izlenimini uyandırmak istemiyordum; bu benimaçımdan aşağılayıcı olurdu, üstelik Albertine'in yaptıklarınıbenden gizlediği anlamına geleceği için, daha da utanç vericiolurdu), "onunla birlikte demiyorum, ama aynı restoranda yemekyiyebilirdiniz." - "Ama Armes Meydanı'na akşam saat altıdagelmemi söylemişti. Öğle yemeğinin çıkışında almayacaktımonu." - "Ya!" dedim, yediğim darbenin sarsıntısını belli etmemeyeçalışarak. Sonra yukarı çıktım tekrar. Demek ki Albertine yedi saatboyunca yalnız, kendi başına buyruk kalmıştı. Evet, faytonun,sadece şoförün gözetiminden kurtulmak için bir çare olmadığınıbiliyordum. Albertine şehir içinde faytonla gezinmeyi tercihederdi, etrafı daha iyi seyredebildiğim, faytonda havanın daha

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

147

Page 148: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

güzel olduğunu söylerdi. Buna rağmen, hakkında asla bir şeyöğrenemeyeceğim bir yedi saat geçirmişti. Bu saatleri nasılgeçirdiğini düşünmeye bile cesaret edemiyordum. Şoförün çokbeceriksizce davrandığına hükmettim, ama ona olan güvenimiyice pekişti. Çünkü Albertine'le en ufak bir suç ortaklığı yapmışolsa, onu sabahın on birinden akşamın altısına kadar yalnızbıraktığını asla itiraf etmezdi. Şoförün bu itirafının bir tekaçıklaması daha olabilirdi, o da saçmaydı. İkisinin arasında biranlaşmazlık çıkmış, şoför de, bana küçük bir ifşaatta bulunarak,kız arkadaşıma, isterse konuşabileceğini ve eğer bu ilk zararsızuyarıdan sonra, Albertine onun istediği şekilde yola gelmezse,bülbül gibi öteceğini göstermek istemişti. Ama bu açıklamagülünçtü; her şeyden önce şoförle Albertine arasında, olmayanbir anlaşmazlığın bulunduğunu varsaymak, sonra da, her zamankibar ve iyi huylu olan bu yakışıklı şoförü, bir şantajcı mizacıyladonatmak gerekiyordu. Zaten iki gün sonra, Albertine üzerinde,benim o şüphe çılgınlığı içinde hiç hayalimden geçmemiş olan,ölçülü ve basiretli bir gözetim uyguladığını da gördüm. Kendisinibir kenara çekip Versailles'la ilgili sözleri hakkında konuştuğumsırada, dostça ve rahat bir tavırla şöyle dedim: "Önceki günsözünü ettiğiniz Versailles'daki gezintiyle ilgili olarak, herzamanki gibi işinizi kusursuz biçimde yapmışsınız. Ama pek deönemli olmayan küçük bir ricada bulunmak istiyorum; MmeBontemps yeğenini bana emanet ettiğinden beri büyük birsorumluluk altındayım, kazalar beni çok korkutuyor, kendisineeşlik edemediğim için vicdan azabı çekiyorum, bu yüzden de MileAlbertine'i her yere siz götürürseniz daha memnun olurum, siz okadar güvenilir ve olağanüstü beceriklisiniz ki, sizin başınıza aslabir kaza gelmez. Böylece hiçbir şeyden korkmama gerek kalmaz."Elini kutsal haç biçimindeki direksiyonunun üzerine koymuşolan sevimli havari-şoför, incelikle gülümsedi. Sonra da,(kalbimden kaygıları kovup yerine derhal mutluluğu koyarak,)

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

148

Page 149: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bende boynuna sarılma isteği uyandıran şu sözleri söyledi: "Hiçkorkmayın," dedi. "Başına hiçbir şey gelemez, çünkü onudireksiyonumun gezdirmediği zamanlarda, gözlerim her adımınıtakip ediyor. Versailles'da hiç belli etmeden adeta kenti onunlabirlikte gezdim. Reservoirs'dan çıkıp Saray'a, Saray'dan çıkıpTrianon Şatoları'na gitti, ben hiç onu görmüyormuş gibi, heppeşindeydim; en güzeli de, beni hiç görmedi. Görseydi de pekmühim olmazdı zaten. Önümde koca bir boş gün varken, benimde Saray'ı gezmem çok doğaldı. Ayrıca, küçük hanımın damutlaka fark etmiş olacağı gibi, benim de biraz okumuşluğumvardır, eski eserlerle çok ilgilenirim." (Dediği doğruydu, hattaMorel'in arkadaşı olduğunu bilsem şaşardım, çünkü incelik vezevk bakımından, kemancıdan kat kat üstündü.) "Neyse, küçükhanım beni görmedi sonuç olarak." - "Zaten kız arkadaşlarıylakarşılaşmış olmalı, Versailles'da çok arkadaşı var." - "Hayır, hep tekbaşınaydı." - "Gelip geçenler bakıyordur öyleyse, böyle alımlı birgenç kız tek başına olunca!" - "Bakıyorlar tabii, ama o farkına bilevarmıyor, gözü daima ya kılavuz kitabında, ya da resimlerdeoluyor." Albertine, Versailles'a gittiği gün, bana birinde Saray'ın,ötekinde de Trianon Şatoları'nın resmi olan iki kart göndermişolduğundan, şoförün anlattıkları iyice makul gelmişti bana. Kibarşoförün dikkatle, adım adım Albertine'i izlemiş olması beni çokduygulandırdı. Buz düzeltmenin –iki gün önce söylediklerineyapılan bu uzun eklemenin–, aradan geçen iki gün içinde, şoförbenimle konuştuğu için, paniğe kapılan Albertine'in boyun eğipşoförle barışmış olmasından kaynaklandığını nasıl tahminedebilirdim? Kafamda böyle bir şüphe dahi uyanmadı.

Kesinlikle diyebilirim ki, şoförün anlattıkları, Albertine'in benialdatmış olabileceği konusundaki korkularımı kökünden silipdoğal bir şekilde kız arkadaşımdan soğuttu ve Versailles'dageçirdiği gün, gözümdeki ilginçliğini kaybetti. Bununla birlikte,sanıyorum şoförün, Albertine'i aklayan ve dolayısıyla benim

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

149

Page 150: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gözümde daha da sıkıcı hale getiren açıklamaları, aslında beni bukadar hızla yatıştırmaya yetmeyebilirdi. Albertine'in alnındabirkaç gün boy gösteren iki küçük sivilce, kalbimdeki duygularındeğişmesinde belki daha etkili olmuştu. Son olarak da,

Gilberte'in tesadüfen karışlaştığım oda hizmetçisinin şaşırtıcıifşaatı, duygularımı başka tarafa yönlendirdi, o kadar ki,Albertine'in varlığını, bir tek kendisini gördüğümdehatırlıyordum. Meğer ben her gün Gilberte'in evine gittiğimsıralarda, Gilberte benden çok daha fazla görüştüğü bir delikanlıyıseviyormuş. O dönemde böyle bir şeyden bir ara şüphelenmiş,hatta aynı oda hizmetçisini sorguya çekmiştim. Ama o benimGilberte'e âşık olduğumu bildiği için, Mile Swann’ın söz konusudelikanlıyı bir kez olsun görmediğine yemin etmişti. Ama şimdi,aşkımın çoktan bitmiş olduğunu, yıllardır Gilberte'in bütünmektuplarını cevapsız bıraktığımı bildiğinden –belki ayrıcaGilberte'in hizmetinden de ayrılmış olduğundan– benimbilmediğim aşk macerasını baştan sona, kendiliğindenanlatıyordu. Bu ona çok doğal geliyordu. O günlerde ettiğiyeminleri hatırlayıp, belki o sıralar onun da olaydan habersizolduğunu düşündüm. Tam tersine, sevdiğim kız yalnız kaldığıanda, Mme Swann’ın talimatı üzerine delikanlıya bizzat habergötürürmüş. O sıralar sevdiğim... Ama bir an, acaba bu eski aşk,zannettiğim gibi tamamen bitmiş miydi gerçekten diyedüşündüm, çünkü duyduklarım beni incitmişti. Kıskançlığınbitmiş bir aşkı canlandırabileceğini düşünmediğim için,duyduğum üzüntünün, kısmen de olsa, izzetinefsiminincinmesinden kaynaklandığına hükmettim, çünküsevmediğim, o dönemde ve hatta bir süre daha –şimdikinden çokfarklı olarak– bana karşı küçümser bir tavır sergilemiş olan birçokkişinin, benim Gilberte'e sırılsıklam âşık olduğum sıradaaldatıldığımı gayet iyi bildiğini öğrenmiştim. hatta geriye dönüpbakınca, Gilberte'e olan aşkımda izzetinefsimin de payı

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

150

Page 151: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olabileceğini düşündüm, çünkü beni öylesine mutlu eden osevgi dolu saatlerin, aslında kız arkadaşımın bana yutturduğu biraldatmaca olduğunu benim sevmediğim kişilerin bildiğini şimdiöğrenmek, bana müthiş bir acı veriyordu. Sonuçta, ister aşkolsun, ister izzetinefis, Gilberte benim için neredeyse bitmişsayılırdı ama tam olarak da bitmemişti; bunun sıkıntısı, kalbimdepek sınırlı bir yer kaplayan Albertine için aşırı kaygılanmamıengelleyen, belirleyici bir unsur oldu. Bununla birlikte, (uzun birparantezden sonra) Albertine'e ve Versailles'daki gezintisinedönecek olursak, Versailles'dan attığı kartpostallar, (insanın kalbibu şeklide aynı anda, her biri farklı bir insana yönelik iki çaprazkıskançlığın kıskacına sıkışabilir mi?) kâğıtlarımı düzeltirken nezaman gözüme ilişse, biraz tatsız bir duygu uyandırıyorlardıiçimde. Şoför bu kadar namuslu bir adam olmasa, ikinciaçıklamasıyla Albertine'in kartları arasındaki çakışmanın fazla biranlamı olmayacağını düşünüyordum, çünkü Versailles'danalacağınız kart, belirli bir heykele hayran meraklı biri ya damanzara olarak atlı tramvay durağını veya antrepoları tercih edenbir geri zekâlı tarafından seçilmemişse, muhtemelen ya Saray'ın,ya da Trianon Şatoları'nın resmi olacaktır.

Aslında geri zekâlı demekle hata ettim, çünkü bu türkartpostallar 'her zaman' tesadüfen, sırf Versailles'a ait diye gerizekâlılar tarafında alınmamıştır. İki yıl boyunca, zeki insanlar,sanatçılar, Siena'yı, Venedik'i, Granada'yı çok sıkıcı buldular ve biromnibüs, bir vagon gördüklerinde, "İşte gerçek güzellik," dediler.Sonra, bu moda da diğerleri gibi geçti gitti. hatta "geçmişin soylukalıntılarını yıkma günahı"na geri dönülmüş bile olabilir. Herhalükârda, birinci mevki vagonlarının, peşinen Venedik'in SanMarco'sundan daha güzel bulunmasından vazgeçildi. Yine de"Hayat bu aslında, geçmişe dönmek sahte bir şey," deniyor, amakesin bir sonuç çıkarılmıyordu. Şoföre güvenim tam olmaklabirlikte, işi sağlama almak ve Albertine'in, casus konumuna

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

151

Page 152: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

düşme korkusuyla itiraz edemeyen şoförü bırakıp gitmesiihtimalini ortadan kaldırmak için, bundan böyle Andree'nintakviyesi olmadan sokağa çıkmasına izin vermedim, oysa bir süreboyunca şoför tek başına yeterli olmuştu benim için. hatta, odönemde, Albertine'in şoförle tek başına, üç günlüğüne şehirdenayrılıp Balbec civarına gitmesine bile izin vermiştim (daha sonrahiç cesaret edemediğim bir şeydi bu), çünkü Albertine,otomobille yolculuğa çıkmayı, sürat yapmayı çok istemişti. Bu üçgün boyunca gayet huzurluydum, oysa onun bana peş peşegönderdiği sayısız kart, Bretanya'da (yazın iyi çalışan, amaherhalde kışın düzensiz olan) posta hizmetlerinin aksaklığıyüzünden, ancak Alberitne'le şoför döndükten bir hafta sonraelime geçmişti; ikisi de o kadar dayanıklıydılar ki, daha Paris'edöndükleri ilk günden itibaren, dünyanın en doğal şeyiymiş gibi,günlük gezintilerine devam etmişlerdi. Ne var ki, Versaillesolayından sonra ben değişmiştim. Albertine'in o günTrocadero'daki "özel" matineye gideceğine çok seviniyordum,ama her şeyden önemlisi, yanında biriyle, Andree'yle gideceği içiniçim rahattı.

Hazır Albertine çıkmışken bu düşünceleri bir tarafa bıraktım vegidip pencerenin önünde durdum. Önce sessizliğin içinde,işkembe satıcısının düdüğü ve tramvayın kornası, havayı kör birpiyano akortçusu gibi, farklı oktavlarda çınlattı. Sonra yavaşyavaş, birbiriyle iç içe giren farklı ezgiler ve onlara katılan yenileri,tek tek seçilir oldu. Bir düdük sesi daha vardı; ne sattığını hiçbirzaman öğrenemediğim bir satıcının düdüğüydü ve aynı tramvaydüdüklerine benzediği, ama süratle hareket de etmediği için,sanki hareket kabiliyeti olmayan veya bozulup olduğu yerdekalmış olan tek bir tramvay, can çekişen bir hayvan misali, kısaaralıklarla çığlık atıyormuş gibi bir izlenim uyandırıyordu.

Bana öyle geliyordu ki, bir gün bu aristokrat mahallesinden

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

152

Page 153: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ayrılacak olursam –tipik bir halk mahallesine taşınmadığımsürece– merkezdeki sokak ve bulvarları (manavlarla balıkçılaryerleşik büyük yiyecek dükkânlarında satış yaptığı ve zaten sesiniduyuramayacak olan seyyar satıcıların bağrışlarına ihtiyaçbırakmadığı için) pek kasvetli bulur, bütün bu küçük zanaat vegezici gıda dualarından, sabahtan beri büyülenerek dinlediğim buorkestradan yoksun, yaşanmaz yerler olarak görürdüm.Kaldırımda, pek şık sayılamayacak (veya çirkin bir modayauymuş) bir kadın, fazlasıyla açık renk keçi postundan çuvalbiçimli paltosuyla yürümekteydi; yok canım, bir kadın değildi, birşofördü, keçi postuna sarınmış, yürüyerek garajına gitmekteydi.Büyük otellerden fırlayan alı al moru mor kanatlı komiler,bisikletlerine yapışmış, sabah treninden inecek yolcularıkarşılamak üzere garlara doğru süratle yol alıyorlardı. Duyduğumkeman uğultusu ise, bazen bir otomobilden geliyordu, bazen deiçine yeterince su koymadığım elektrikli su ısıtıcısından.Senfoninin ortasına, falsolu, demode bir "hava" karışıyordu:Genellikle söylediği şarkıya kaynana zırıltısıyla eşlik eden şekercikadının yerini alan oyuncakçı, kavalına bağladığı kuklayıoynatarak, kuklalarıyla geçiyor, Büyük Gregorius'ün ayinokuyuşuna, Palestrina'nın düzeltilmiş okuyuşuna ve çağdaşlarınlirik okuyuşuna aldırmadan, saf ezginin gecikmiş bir taraftarıgibi, avazı çıktığı kadar bağırarak söylüyordu şarkısını:

Anneler, babalar, gelin,Yavrunuzu sevindirin;Bunları yapan da benim, satan da benim,Parayı cebe indiren de ben.Tray lay lay lay. Tray lay lay lom.Tray lay lay lay lay.Gelin yavrucuklar!

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

153

Page 154: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Başlarında bereleriyle ufak tefek İtalyanlar, bu aria vivace'ylerekabete kalkışmıyor, heykelciklerini sessizce uzatıyorlardı. Buarada genç bir fifreci yüzünden olduğu yerden uzaklaşmakzorunda kalan oyuncakçı, presto, ama anlaşılmaz biçimdesöylüyordu şarkısını: "Anneler, babalar, gelin." Genç fifreci,Doncieres'de sabahları işittiğim süvarilerden biri miydi? Değildi,çünkü fifrenin sesini şu sözler izliyordu: "Fayans, porselentamircisi geldi. Cam tamir ederim, mermer, kristal, kemik, fildişi,antika eşya tamir ederim. Tamirci geldi." Solunda güneşten birhale, sağında bütün bir sığır asılı bir kasap dükkânında, ipince,upuzun, sarışın, açık mavi yakasından uzun boynu görünengenç bir kasap çırağı, baş döndürücü bir hız ve sofuca bir dikkatle,bir tarafa en leziz sığır filetolarını, öteki tarafa en düşük kalitebutlan ayırıyor, tepesi güzel zincirlerin sarktığı bir haçla süslü,göz kamaştırıcı terazilerde tartıyor ve –sonra da sadece böbrekleri,turnedoları, antrkotları camekâna yerleştirdiği halde– bir kasapçırağından çok, Son Yargı gününde Tanrı'nın değerlendirmesinesunulmak üzere İyi'lerle Kötü'leri meziyetlerine göre ayıracak veruhları tartacak olan güzel bir meleği hatırlatıyordu. Fifrenin cılız,tiz sesi yeniden havada yükseliyor, süvari birliğinin her geçişindeFrançoise'ın korkarak beklediği yıkımları değil, belki saf, belki dehınzır, ama ne olursa olsun son derece eklektik, uzmanlaşmakşöyle dursun, zanaatını binbir çeşit malzemeye uygulayan bir"antikacı"nın vaat ettiği "tamiratları müjdeliyordu. Küçükekmekçi kızlar, "büyük öğle yemeği daveti"ne yetişecek bastonekmekleri aceleyle sepetlerine yerleştiriyor, sütçü kızlar sütşişelerini çabucak çengellerine bağlıyorlardı. Bu gencecik kızlaraözlem dolu bakışımın doğruluğuna güvenebilir miydim?Penceremin hizasından, ya dükkânın içinde ya da hızlauzaklaşırken gördüğüm bu kızlardan birini birkaç dakikakarşımda kıpırtısız tutabilseydim, gördüğüm şey farklıolmayacak mıydı? Eve kapanışım yüzünden yaşadığım kaybı,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

154

Page 155: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

aynı günün bana sunduğu zenginlikleri ölçebilmek için, buuzayıp giden canlı frizin içinden, çamaşır ya da süt taşıyan bir kızıçekip almam, taşınabilir bir dekor parçasıymışçasınadayanaklarıyla birlikte kendi kapımın çerçevesine oturtup birmüddet seyretmem ve ayrıca, tıpkı kuşbilimcilerle balıkbilimcilerin, göçlerini izlemek istedikleri kuşları, balıkları serbestbırakmadan önce karınlarına bağladıkları tanıtıcı fişe benzeyen,onu tekrar aradığımda bulmamı sağlayacak olan birtakım kişiselbilgiler edinmem gerekirdi.

Bu yüzden de Françoise'a, sık sık çamaşır, ekmek, süt getiripgötürmek üzere gelen ve onun da bazen alışveriş yaptırdığı gençkızlardan biri gelirse, bana göndermesini, onu alışverişegöndereceğimi söyledim. Bu bakımdan ben de Elstir'ebenziyordum; atölyesine kapanmak mecburiyetinde olan Elstir,kimi bahar günlerinde ormanların menekşelerle kaplı olduğunudüşününce, birden canı menekşe görmek ister, kapıcı kadınıgönderip bir demet menekşe aldırırdı; sonra da duygulanarak,sanrılara kapılarak, karşısında küçük çiçek modelini yerleştirdiğimasayı değil, bir zamanlar ormanda, mavi alevlerin ağırlığıylaeğilmiş, yılan gibi kıvrımlı saplarıyla binlercesini bir aradagördüğü menekşelerden oluşan, ağaçların altını baştan başakaplayan halının tamamını görürdü; hafızayı canlandıran çiçeğinbelirgin kokusu, sanki atölyesinde hayali bir bölgenin sınırlarınıçizerdi.

Pazar günü, bir çamaşırcı kızın gelme ihtimali yoktu. Ekmekçikıza gelince, şanssızlık bu ya, Françoise'ın evde olmadığı sıradagelmiş, baston ekmekleri sahanlıktaki sepete bırakmış ve kaçıpgitmişti. Meyveci kız çok daha geç saatte gelecekti. Peynir siparişivermek üzere peynirci dükkânına girdiğim bir gün, gençtezgâhtar kızların arasında biri dikkatimi çekmişti; çocuksuolmakla birlikte uzun boylu, oldukça gururlu bir edayla,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

155

Page 156: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

diğerlerinin ortasında hayallere dalmış gibi görünen, gösterişli birsarışındı. Onu uzaktan, süratle geçerken görebilmiştim sadece,görünüşüne ilişkin pek az şey söyleyebilirdim: Boyu aşırı hızlıuzamış olmalıydı ve gür saçları, saçtan ziyade, birbirine paralelbuzulkar kıvrımlarını temsil eden stilize bir heykele benziyordu.Bir tek bunları, bir de zayıf bir çehrede, yavru akbabaların gagasınıhatırlatan, (bir çocukta ender rastlanır derecede) keskin hatlı birburun seçebilmiştim. Zaten onu iyice görmemi engelleyen tekşey, etrafını sarmış olan arkadaşları değildi; onda ilk bakışta vedaha sonra ne gibi duygular, şiddetli bir gurur mu, alay mı,arkadaşlarına bahsedeceği bir küçümseme mi uyandıracağımıbilmeyişim de engel olmuştu bana. Onunla ilgili olarak bir saniyeiçinde yürüttüğüm bu çeşitli tahminler, yıldırımdan korkup birbulutun içine gizlenen bir tanrıça gibi ardına saklandığı, heryanını saran sis perdesini daha da kalınlaştırmıştı. Çünkü manevigüvensizlik, görsel algının doğruluğunu, gözdeki maddi birkusurdan daha fazla engeller. Bu aşırı zayıf, aşırı dikkat çekicigenç kızda, belki bir başkasının cazibe diye adlandıracağı şeyinfazlalığı, benim tam da hoşuma gitmeyecek şeydi, ama bunarağmen, diğer peynirci kızlarla ilgili herhangi bir şeyi, hatırlamakşöyle dursun, fark etmemi bile engellemişti sonuç olarak; onun okemerli burnu, o düşünceli, şahsi, adeta yargılayan tatsızbakışları, tıpkı çevredeki manzarayı karanlığa boğan sarışın birşimşek gibi, öteki kızları gölgede bırakmıştı. Sonuçta, peynirciyesipariş vermek üzere yaptığım ziyaretten hatırladığım(hayalimizde canlandırırken, boş bir çehreye on farklı burunoturtacak kadar az gördüğümüz bir yüzle ilgili olarak "hatırlamak"fiili kullanılabilirse eğer) tek şey, hoşuma gitmeyen o kızolmuştu. Bir aşkı başlatmak için bu kadarı yeterli olabilir. Bunarağmen, Françoise, kızın daha çocuk denecek yaşta olduğu haldepek uyanık bir şey olduğunu ve süs merakı yüzündenmahalledekilere çok borçlandığı için çalıştığı yerden ayrılacağını

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

156

Page 157: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

söylemeseydi, gösterişli sarışını unutur, bir daha görmeyiistemezdim. Güzelliğin bir mutluluk vaadi olduğu söylenmiştir.Tersine, haz ihtimali de, güzelliğin başlangıcı olabilir." -"Annemin mektubunu okumaya koyuldum. Mme deSevigne'den yaptığı alıntılardan ("Combray'de zihnimi kurcalayandüşünceler kapkara olmasa bile, kurşuni; her an seni düşünüyor,özlüyorum; alacakaranlık çökünce, sağlığın, işlerin, uzaklığınnasıl görünüyor dersin?"), Albertine'in bizim evde kalışınınuzamasına ve henüz nişanlıya açıklanmamış olmakla birlikteevlenme niyetimin giderek kesinleşmesine annemin canınınsıkıldığını anlıyordum. Annem, mektuplarını ortalıkta bırakırımdiye korktuğundan, bunu daha açıkça ifade etmiyordu. Ayrıca, nekadar üstü kapalı olsalar da, her mektubunu aldığımda, hemenhaber vermediğim için sitem ediyordu: "Mme de Sevigne'ninsözünü bilirsin: 'İnsan uzaktayken, mektubunuzu aldım diyebaşlayan mektuplarla alay etmiyor.'" Kendisini en çokkaygılandıran konudan bahsetmeyip, aşırı harcamalarımakızdığını söylüyordu: "Bütün paran nereye gidiyor? Zaten,Charles de Sevigne gibi, ne istediğini bilmediğin ve 'aynı anda ikiya da üç kişi birden' olduğun için yeterince üzülüyorum; hiçdeğilse savurganlık konusunda ona benzememeye çalış ki, seniniçin, Tara harcamazmış gibi görünüp harcamanın, kumaroynamadan kaybetmenin ve borcundan kurtulamadan paraödemenin yolunu buldu,' diyemeyeyim." Tam ben anneminmektubunu bitirmiştim ki, Françoise gelip sözünü ettiği o aşırıcüretkâr sütçü kızın içeride olduğunu haber verdi. "Hemmektubunuzu götürür, hem de çok uzak değilse alışverişiniziyapar. Göreceksiniz beyefendi, Kırmızı Başlıklı Kız'a benziyor."Françoise kızı getirmeye gitti. Bir yandan ona yolu gösterip biryandan da konuşuyordu: "Hadi canım, koridor var diye korkulurmu? Aptal şey, bu kadar çekingen olduğunu bilmiyordum.Elinden mi tutup götüreyim?" Françoise, efendisine kendi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

157

Page 158: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gösterdiği saygıyı başkalarından da bekleyen iyi ve dürüsthizmetkâr sıfatıyla, eski ustaların tablolarında metresle âşığınıgölgede bırakan çaçaları yücelten ihtişama bürünmüştü.

Elstir menekşelere bakarken, menekşelerin ne yaptığıylailgilenmesi gerekmiyordu. Sütçü kız kapıdan girdiği anda, benimseyirci sükûnetimden eser kalmadı, götüreceği mektup masalınıinandırıcı kılmaktan başka bir şey düşünemez oldum ve onuseyretmek için çağırmış gibi görünmemek için kıza bakmaya bilecesaret edemeden, hızla yazmaya koyuldum. Benim gözümde,bilinmeyenin büyüsüne sahipti; güzel kızların hazır beklediğievlerden birinde bulacağım bir kız, bu büyüden yoksun olurdu.Ne çıplaktı, ne de kılık değiştirmişti, gerçek bir sütçü kızdı;yanlarına yaklaşacak vaktimiz olmadığında çok güzelzannettiğimiz kızlardan biriydi; hayatın ebedî arzusunu, ebedîözlemini oluşturan ve çifte akıntısı sonunda yön değiştirip bizeyaklaşan şeyin bir parçasıydı. Çifte bir akıntıdır, çünkü bir yandanbir bilinmezlik, endamından, boyutlarından, kayıtsızbakışlarından, kibirli sükûnetinden yola çıkarak ilahi olduğunahükmettiğimiz bir varlık söz konusudur, öte yandan bu kadınınmesleğinde uzmanlaşmış olmasını ve özel kıyafeti nedeniyleromantik bir düşünceye kapılarak farklı olduğuna inandığımız birdünyaya kaçmamıza imkân tanımasını isteriz. Zaten aşkkonusundaki meraklarımızın kuralını bir formülle ifade etmekistersek, gördüğümüz kadınla yanına yaklaşıp okşadığımız kadınarasındaki mesafenin büyüklüğüyle orantı kurmamız gerekir.Genelevlerdeki kadınların, yosmaların (yosma olduklarınıbilmemiz koşuluyla) bizi pek az cezbetmelerinin sebebi, başkakadınlardan çirkin olmaları değil, hazır bekliyor olmaları, bizimulaşmaya çalıştığımız şeyi bize baştan sunmaları, tavlanmışkadınlar olmamalarıdır. Bu durumda, gördüğümüz kadınlaokşadığımız kadın arasındaki mesafe asgaridir. Bir fahişe, dahabizi sokakta gördüğü anda, tıpkı yanımızda gülümseyeceği gibi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

158

Page 159: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gülümser. Hepimiz birer heykeltıraşızdır. Bir kadının, bizesunduğu heykelden tamamen farklı bir heykelini elde etmekisteriz. Deniz kenarında kayıtsız, küstah bir genç kız; tezgâhınınbaşında çalışan, ciddi, sırf arkadaşlarının alaylarına maruzkalmamak için de olsa, bize sert cevap veren bir tezgâhtar kız;neredeyse cevap bile vermeyen bir meyveci kız görürüz.Gördüğümüz andan itibaren de, deniz kenarındaki kibirli gençkızın, elalem ne der takıntılı tezgâhtarın, dalgın meyveci kızın katıtutumlarını, ustalıklı oyunlarımız sonucu yumuşatmaya, meyvetaşıyan kollarını boynumuza dolamaya, o âna kadar soğuk soğukya da dalgın dalgın bakan gözlerini –arkadaşlarınındedikodularına hedef olma korkusuyla iş saatlerinde ciddi ciddibakan, bizim ısrarlı bakışlarımızdan kaçan, ama sonra, baş başakaldığımızda, biz sevişmekten söz edince aydınlık bir tebessümlekısılan o güzel gözlerini– uysal bir tebessümle dudaklarımızayaklaştırmaya razı olup olmayacaklarını deneyinceye kadar rahatedemeyiz. Tezgâhtar kızla, dikkatini ütüsüne vermiş çamaşırcıkızla, meyveci kızla, sütçü kızla, bizim metresimiz olacak aynı kızarasındaki mesafe, azami düzeydedir; artık her gece dudaklaröpüşmeye hazırlanırken boynumuza dolanan o uysal kollaraçalışma saatlerinde bambaşka kıvrımlar çizdiren, mesleğinalışılmış hareketleri, aradaki mesafeyi en uç sınırlarına kadaruzatıp çeşitlendirir. Bu yüzden de bütün ömrümüz, mesleklerisebebiyle bize uzak görünen ciddi kızların peşinde, endişe içindekoşmakla geçer. Kollarımızın arasında oldukları an, artık birbaşkasıdırlar, aşmayı hayal ettiğimiz mesafe aşılmıştır. Ama onunpeşinden, bir başka kadınla yeni baştan başlarız, bu uğurda bütünzamanımızı, bütün paramızı, bütün gücümüzü harcarız, ilkrandevumuzu kaçırmamıza yol açabilecek, fazlasıyla yavaşilerleyen arabacıya diş bileriz, heyecandan ateşimiz çıkar. Oysa builk randevunun bir hayali yıkacağını biliriz. Ama önemli değildir,hayal var olduğu sürece, onu gerçeğe dönüştürüp

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

159

Page 160: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

dönüştüremeyeceğimizi görmek isteriz ve soğukluğuyladikkatimizi çekmiş olan çamaşırcı kızı düşünürüz. Aşkta merak,tıpkı yer isimlerinin bizde uyandırdığı merak gibi, her seferindehayal kırıklığıyla sonuçlanır, yeniden ortaya çıkar ve aslagiderilemez.

Heyhat! Saçları açıklı koyulu tutamlar halindeki sarışın sütçükız, yakınıma geldiği anda, bende uyanan onca hayal ve arzudanyoksun kalınca, kendisine indirgenmiş oldu. Yürüttüğümtahminlerin titrek bulutu, artık onu baş döndürücü bir sislesarmalamıyordu. Sanki (hatıramı netleştirmeyi başaramadan,birbiri ardına hatırlar gibi olduğum on, yirmi burun yerine),zannettiğimden daha toparlak, kendisine aptalca bir hava veren,en azından çoğalma yeteneğini kaybetmiş, tek bir burna sahipolduğu için süklüm püklümdü. Havada uçarken yakalanan,etkisiz hale getirilen, o zavallı görüntüsüne herhangi bir şeyekleyemeyen bu kıpırtısız ava artık hayal gücüm yardımetmiyordu. Hareketsiz gerçekliğin içine düşmüştüm, zıplamayaçalıştım; dükkânda farkına varmadığım yanakları o kadar güzelgöründü ki gözüme, telaşa kapıldım ve şaşkınlığımı gizlemekiçin, sütçü kıza, "Bir zahmet şu Le Figaro gazetesini verirmisiniz?" dedim. "Sizi göndereceğim yerin adına bakacağım."Hemen gazeteyi aldı ve bu arada hırkasının kırmızı kolu dirseğinekadar sıyrıldı; tutucu gazeteyi, becerikli ve kibar bir hareketle banauzatışındaki rahatlık ve sürat, o kırmızılık ve yumuşaklık,hoşuma gitti. Le Figaro'yu açarken, bir şey söylemiş olmak için,gözlerimi gazeteden ayırmadan sordum: "Şu üzerinizdeki kırmızıtriko giysinin adı nedir? Çok güzel bir şey." Sütçü kız, "Bu mu?Golf gömlek," diye cevap verdi. Çünkü bütün modalarda sıklıklarastlanan bir gözden düşme yüzünden, birkaç yıl önceAlbertine'in görece seçkin arkadaş çevresine özgü olan giysi vekelimeler, şimdi işçi kızlara kısmet olmuştu. Le Figaro' da bir şeyarıyormuş gibi yaparak, "Sizi biraz uzağa göndersem de zahmet

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

160

Page 161: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olmayacak mı gerçekten?" dedim. Ben ona yaptıracağım işizahmetli bulurmuş gibi görününce, o derhal kendisi için zorolacağını düşünmeye başladı. "Öğleden sonra bisikletle gezmeyegideceğim de... Bir tek Pazar günümüz var zaten." - "Peki böylebaşınız açık, üşümeyecek misiniz?" - "Yok canım, başım açıkdeğil, berem var, zaten bu kadar saçla, olmasa da olur." Gözlerimigazeteden kaldırıp kıvırcık, sarı saçlarına baktım ve bu saçlarıngirdabına kapıldığımı, bir güzellik fırtınasının ışığında,kasırgasında, kalbim çarparak sürüklendiğini hissettim. Gazeteyebakmaya devam ediyordum; sadece soğukkanlı görünmek vezaman kazanmak için okuyormuş gibi yaptığım halde, yine degözümün önündeki kelimelerin anlamını kavramaktaydım;birden şu kelimeleri okuyup çarpıldım: "Daha önce deduyurduğumuz, bugün öğleden sonra Trocadero şenliksalonunda yer alacak matinenin programına, Nerine'in Dolaplarıoyununda rol almayı kabul eden Mile Lea'nın da adını eklemekisteriz. Mile Lea, Nerine rolünde, canlılığıyla, büyüleyici neşesiylebir kez daha göz kamaştıracak." Sanki Balbec'ten döndükten sonrayaraları kapanmaya başlayan kalbimin üzerindeki sargılarhoyratça sökülüp atılmıştı. Kaygılarım sel gibi dışarı fışkırdı. Lea,Albertine'in bir gün öğleden sonra gazinoda belli etmedenaynadan seyrettiği iki genç kızın arkadaşı olan oyuncuydu. Şunuda belirtmem gerekir ki, Albertine,

Balbec'te Lea'nın adı geçtiğinde, böyle namuslu bir kadındanşüphelenilmesi karşısında adeta dehşete düşerek, özellikle ciddibir tavırla, "Yo, hayır!" demişti. "Katiyen öyle bir kadın değil, çoksaygıdeğer bir kadındır." Ne yazık ki, Albertine'in bu tür iddiaları,farklı iddiaların ilk aşaması olurdu daima. Birinci iddianınardından çabucak ikincisi gelirdi: "Onunla tanışmıyorum."Üçüncü olarak da, bana böyle "şüphelenilmesi imkânsız" ve"tanışmadığı" birinden bahsettikten sonra, onunla tanışmadığıyolundaki iddiasını zamanla unutan Albertine, farkında olmadan

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

161

Page 162: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kendi kendini yalanlayarak, onu tanıdığını anlatırdı. İlk unutuşgerçekleşip yeni iddia ortaya atıldıktan sonra ikinci bir unutuşbaşlar, söz konusu şahsın şüphelenilmesi imkânsız olduğuunutulurdu. "Filancanın o tür huyları yok mu?" diye sorardım."Tabii canım, olmaz mı, alenen bilinen bir şey!" Hemen ardından,o ciddi tavır takınılır, ilk baştaki iddianın pek zayıf, belli belirsiz biryankısı niteliğindeki yeni bir iddia ileri sürülürdü: "Şunusöylemem gerekir ki bana karşı hep çok ölçülü davranmıştır. Tabiiaksi takdirde ağzının payını fazlasıyla vereceğimi bilirdi. Amaönemli değil. Bana daima gerçek bir saygı gösterdiğini teslimetmek zorundayım. Karşısında kimin olduğunu gayet iyibiliyordu." Gerçeği, bir ismi ve eskiye uzanan kökleri olduğu içinhatırlanır, ama ânında uydurulmuş bir yalan çabuk unutulur.Albertine bu sonuncu, yani dördüncü yalanı unutur ve banaitiraflarda bulunarak güvenimi kazanmak istediği bir gün,kendini bırakıp, başlangıçta son derece saygıdeğer olan,tanışmadığı o kadın hakkında şunları söylerdi. "Banavurulmuştu. Üç dört kere, evine kadar ona eşlik etmemi, sonra dayukarı çıkmamı rica etti. Gündüz vakti, ortalık yerde, herkesingözü önünde evine kadar birlikte gitmekte bir sakıncagörmüyordum. Ama kapısının önüne geldiğimizde, her seferindebir bahane buluyordum; evine hiç çıkmadım." Bir süre sonra,Albertine, aynı hanımın evindeki eşyaların güzelliğinden demvururdu. Böyle yaklaştırmadan yaklaştırmaya geçerek, sonundaAlbertine'e gerçeği söyletmek mümkün olurdu herhalde; bugerçek benim zannettiğim kadar vahim olmayabilirdi aslında,çünkü kadınlar konusunda hafifmeşrep olan Albertine, belki debir âşığı tercih ediyordu ve şimdi ben âşığı olduğuma göre, belkiLea'yı düşünmüyordu bile. İstesem, en azından birçok kadınlailgili olarak, çelişkili iddialarını bir araya getirip Albertine'in önünesürebilir, ona, (tıpkı astronomi yasaları gibi, gerçekte gözlemlenipsaptanarak değil, mantık yürüterek keşfedilmeleri çok daha kolay

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

162

Page 163: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olan) kabahatlerini gösterebilirdim. Ama o zaman, Albertine,başından beri anlattıklarının bir uydurma öyküler ağından ibaretolduğunu kabul etmektense, iddialarından birinin yalanolduğunu söylemeyi tercih eder ve bir iddianın geri alınması da,benim bütün sistemimi çökertirdi. Binbir Gece Masalları'nda, bizibüyüleyen uydurma öyküler vardır. Ama sevdiğimiz insanınuydurduğu öyküler bize acı çektirir ve bu yüzden de, yüzeyselbilgilerle oyalanacağımıza, insan doğasının derinine inmemizeimkân verir. Keder içimize işler ve sancılı bir merakla dahaderinlere nüfuz etmeye zorlar bizi. Buradan çıkan gerçeklerigizleme hakkını bulamayız kendimizde; bu yüzden de bugerçekleri keşfetmiş, hiçliğe inanmış bir ateist, cançekişmekteyken, şanı şöhreti umursamadığı halde, sonsaatlerini, bu gerçekleri duyurmaya çalışarak harcar.

Şüphesiz, Lea'yla ilgili olarak, henüz birinci iddiaaşamasındaydım. Albertine'in onunla tanışıp tanışmadığını bilebilmiyordum. Ama önemi yoktu, sonuç değişmiyordu.Albertine'in Trocadero'da bu tanıdığıyla karşılaşmasını veyatanımadığı bu kadınla tanışmasını, ne pahasına olursa olsun,engellemem gerekiyordu. Albertine'in Lea'yla tanışıptanışmadığını bilmediğimi söyledim; oysa bunu Balbec'te,Albertine'in kendisinden öğrenmiş olmalıydım. Unutkanlık,bana söylediklerinin önemli bir bölümünü Albertine'inkafasından sildiği gibi benim kafamdan da siliyordu. Çünkühafıza, hayatımızdaki çeşitli olayların, her an gözümüzünönünde bulunan bir kopyasına değil de, bir hiçliğe benzer dahaçok; ara sıra, şimdiki anda yaşanan bir benzerlik, canlandırdığıbazı ölü hatıraları bu hiçlikten çekip çıkarmamızı sağlar; bununlabirlikte, hafızanın ihtimalleri arasına katılmamış yüzlerce küçükolay vardır ve bizim açımızdan, doğrulanmaları ebediyenimkânsızdır. Sevdiğimiz kişinin gerçek hayatıyla ilgili olduğunubilmediğimiz şeylerin hiçbirine dikkat etmeyiz; bizim

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

163

Page 164: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bilmediğimiz bir olay ya da insan hakkında ne dediğini ve nasıl birtavırla söylediğini derhal unuturuz. Bu yüzden de, daha sonra,bahsi geçen insan kıskançlığımızı uyandırıp hareketegeçirdiğinde, kıskançlığımız yanılmadığından emin olmak ister;sevgilimizin dışarı çıkmak için öylesine sabırsızlanmasını, eveerken dönerek kendisini dışarı çıkmaktan mahrum ettiğimizzamanki memnuniyetsizliğini gerçekten o insana mı atfetmesigerektiğinden emin olabilmek amacıyla, geçmişi deşerek ipuçlarıaradığında hiçbir şey bulamaz; daima geçmişe dönük olankıskançlığımız, elinde hiçbir belge olmadan bir tarih yazmakzorunda kalan tarihçi gibidir; daima geç kalır ve tıpkı kızgın birboğa gibi, kendisini iğneler batırarak kızdıran, ihtişamı vekurnazlığıyla zalim kalabalığın hayranlığını toplayan kibirli vegöz kamaştırıcı şahsın bulunmadığı bir yere doğru hamle yapar.Kıskançlık, boşlukta, kararsızlık içinde çırpınır, aynı şeklide bazırüyalarda da, hayatta gayet iyi tanıdığımız, ama belki rüyada farklıbir şahsiyet olan, sadece başkasının görünümüne bürünmüşolan bir kişiyi boş evinde arayıp bulamadığımızda böyle birkararsızlık içinde acı çekeriz; uyandıktan sonra rüyamızın şu veyabu ayrıntısını saptamaya çalıştığımızda ise, daha da büyük birkararsızlığın içine düşeriz. Sevgilimiz, bize o sözleri söylerkennasıl bir tavır içindeydi? Mutlu değil miydi, hatta sadecekafasından aşkla ilgili düşünceler geçtiği ve bizim varlığımızdanrahatsız olup sinirlendiği zamanlarda yaptığı bir şeyi yapmıyormuydu, yani ıslık çalmıyor muydu? Şimdiki iddiasıyla, yanifilanca insanla tanıştığı veya tanışmadığı iddiasıyla çelişen bir şeysöylememiş miydi? Bu soruların cevabını bilemeyiz, ilerideöğrenmemize de imkân yoktur; bir rüyanın elle tutulamayankalıntılarını aramaya adarız kendimizi; bu arada sevgilimizlebirlikte yaşadığımız hayat devam eder; bizim için önemliolduğunu bilmediğimiz şeylere karşı ilgisiz, belki hiç önemiolmayan şeylere karşı ise dikkatli olan hayatımız, bizimle gerçek

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

164

Page 165: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bir ilişkisi olmayan insanların bir kâbusa dönüştürdüğühayatımız, unutuşlarla, boşluklarla, anlamsız kaygılarla dolu,rüyayı andıran hayatımız devam eder.

Sütçü kızın hâlâ odada olduğunu fark ettim. Gitmesiniistediğim yerin fazlasıyla uzak olduğunu, kendisine ihtiyacımolmayacağını söyledim ona. Kız derhal kendisi için zahmetolacağını onayladı: "Öğleden sonra güzel bir maç var, kaçırmakistemiyorum." Sütçü kızın bu sıralar muhtemelen "spordanhoşlanmak"tan söz ettiğini, birkaç yıl sonra da "hayatınıyaşamaktan söz edeceğini düşündüm. Kendisine kesinlikleihtiyacım olmayacağını söyleyip beş frank verdim. Bunu hiçbeklemiyordu; hiçbir şey yapmadan beş frank kazanıyorsa,istediğim işi yaparsa çok para kazanacağını düşünüp hemen fikirdeğiştirdi ve maçın önemli olmadığına kanaat getirdi. "İstediğinizişi yapabilirdim aslında. Her zaman bir hal çaresi vardır." Ama benkızı kapıya doğru ittim, yalnız kalmaya ihtiyacım vardı;Albertine'in Trocadéro'da Léa'nin arkadaşlarıyla karşılaşmasını nepahasına olursa olsun engellemem gerekiyordu. Şarttı, mutlakaengellemeliydim; doğruyu söylemek gerekirse, bunu nasılbaşaracağımı henüz bilmiyordum; belki zihin aradığınıbulamadığında tembelleşip bir mola verdiği için ve –bazen,korkudan donmuş ya da büyülenmiş bir halde hiç hareketetmeden bakan, avlanmış bir hayvanın kıpırtısızlığından dahaverimli olmayan– bu mola süresince, en ilgisiz şeyler, tıpkı trenkırın ortasında durunca vagon penceresinden gördüğümüz,yamaçta rüzgârla titreşen otların ucu gibi bir netlik kazandığı için,belki de bedenimi –ve onunla birlikte, şu veya bu kişiyle mücadeleyöntemlerini de içeren aklımı–, sadece Albertine'i Léa'dan vearkadaşlarından ayıracak olan kurşunun çıkacağı bir silah olarakhazır tuttuğum için, ilk birkaç dakika boyunca, ellerimi açıpincelemekle, parmaklarımı çıtlatmakla yetindim. Evet, sabahFrançoise gelip de Albertine'in Trocadéro'ya gideceğini

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

165

Page 166: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

söylediğinde, "Albertine canı ne istiyorsa onu yapsın," diyedüşünmüş, Albertine'in yaptıklarının, bu pırıl pırıl güneşlihavada, akşama kadar benim için bir önem taşımayacağınızannetmiştim. Ama bu kaygısızlığım, sandığım gibi sadece sabahgüneşinden kaynaklanmamıştı; Albertine'i, Verdurin'lerdekararlaştırabileceği, hatta gerçekleştirebileceği tasarılardanvazgeçmek ve benim seçtiğim, onun önceden hazırlık yapmışolamayacağı bir matineye gitmek zorunda bıraktığım için,yapacağı şeyin ister istemez masum olacağını biliyordum. Aynışekilde, Albertine'in birkaç dakika sonra, "Ölsem de umurumdadeğil," demesinin sebebi de, ölmeyeceğinden emin olmasıydı. Osabah, beni de, Albertine'i de (güneşli havadan çok), kendisinigöremesek de, yarısaydam, değişken perdesinde benimAlbertine'in hareketlerini, onunsa, kendi hayatının öneminiseyrettiği bir ortam sarmalıyordu; yani algılayamadığımız halde,tıpkı etrafımızdaki hava gibi tam bir boşluk diyemeyeceğimizkanılarla çevriliydik; etrafımızda bazen mükemmel, çoğu kez desolunması imkânsız, değişken bir atmosfer oluşturan bukanıların, hava sıcaklığı ve basıncı gibi, mevsim gibi özenlesaptanması ve kaydedilmesi gerekirdi aslında, çünkü hergünümüz, hem maddi, hem manevi bakımdan özgündür. Benimo sabah farkına varmadığım, buna rağmen Le Figaro'yu tekraraçtığım âna kadar içine neşeyle gömüldüğüm bir kanı,Albertine'in zararsız şeyler yapacağı kanısı, az önce uçup gitmişti.Artık o güneşli, güzel günü yaşamıyordum; Albertine'in, Lea'ylave muhtemelen Lea'yı Trocadero'da seyredip alkışlamaya gidecekolan iki kız arkadaşıyla iki perde arasında buluşup yeniden ilişkikurabileceği endişesi, günün ortasında bir başka gün yaratmıştı.Artık Mile Vinteuil'ü hiç düşünmüyordum; Lea ismi,kıskanabileceğim bir başka görüntüyü, gazinoda iki genç kızınyanındaki Albertine'in görüntüsünü çıkarmıştı karşıma. ÇünküAlbertine, hafızamda sadece tamamlanmamış, birbirinden ayrı

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

166

Page 167: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

diziler, profiller, anlık görüntüler halinde yer alıyordu; dolayısıylakıskançlığım, aynı anda hem kaçak, hem de sabit olan kesintili birifadenin ve bu ifadeyi Albertine'in çehresine yerleştiren kişilerinsınırları dahilinde kalıyordu. Albertine'i, Balbec'te, iki genç kızınveya bu türden başka kadınların ısrarlı bakışları karşısındakihaliyle hatırlıyordum; Albertine'in, taslak çıkaran bir ressamınbakışlarına benzer, faal bakışlar tarafından taranan çehresini, butemasa, muhtemelen benim varlığım yüzünden, adeta farkındadeğilmişçesine, belki gizlice şehvetli bir edilgenlikle maruz kalançehresini gördüğümde hissettiğim ıstırabı hatırlıyordum.Albertine'in, kendini toparlayıp benimle konuşmadan önce, hiçkıpırdamadan boşluğa gülümsediği bir saniye vardı ki, fotoğrafıçekiliyormuşçasına yapay bir doğallık ve belli etmemeye çalıştığıbir haz sergilemişti; hatta objektifin karşısında daha çarpıcı birpoz veriyordu adeta –Doncieres'de, Saint-Loup'yla birliktegezindiğimiz sırada, Albertine'nin diliyle dudaklarını ıslatıpgülerek bir köpekle oynarmış gibi yaptığında takındığı pozmesela. Elbette, böyle anlarda, sokaktan geçen bir kızla kendisiilgilendiği zamanlardakinden çok farklıydı. İlgilenen kendisiyse,tam tersine, ısrarlı, kadifemsi bakışları yanından geçen kızaöylesine takılır, yapışırdı ki, kızın derisini de koparıp alacakmışgibi bir his uyandırırdı. Yine de, o andaki bakışı, Albertine'e hiçdeğilse bir ciddiyet, hatta acı çekiyormuş gibi bir havaverdiğinden, iki genç kızın karşısındaki durgun, mutlubakışlarına kıyasla, bana tatlı bir bakış gibi gelebilirdi; zamanzaman duymuş olabileceği arzunun hazin ifadesini, uyandırdığıarzunun sebep olduğu neşeli ifadeye tercih ederdim. Albertine,uyandırdığı arzunun bilincinde olduğunu ne kadar gizlemeyeçalışsa da, bu arzunun bilinci, şehvetli bir buğu gibi kendisinisarıp sarmalar, çehresi pespembe olurdu. Ama Albertine'in, böyleanlarda içinde beklettiği her şeyi, çevresine dalga dalga yayılan vebana onca acı çektiren her şeyi benim yokluğumda da bastıracağı,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

167

Page 168: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

iki genç kızın flörtlerine hazır ben yokken, gözünü kırpmadankarşılık vermeyeceği ne malumdu? Şüphesiz bu hatıralar banamüthiş bir acı veriyordu. Albertine'in eğilimlerinin, ihanetiningenel bir itirafıydılar adeta ve onun, inanmayı istediğim tek tekyeminleri, eksik kalan soruşturmalarımın olumsuz sonuçları,Andree'nin, belki de Albertine'le gizlice anlaşarak verdiğiteminatlar, bu hatıraları bastıramıyordu. Albertine tek tekihanetlerini inkâr etse de, ağzından kaçırdığı, aksine iddialardandaha güçlü olan sözlerle, sırf o bakışlarıyla tek tek ayrıntılardançok daha fazla gizlemek isteyeceği, kabullenmektense ölmeyitercih edeceği şeyi, yani eğilimini itiraf etmiş oluyordu. Albertinede herkes gibi, ruhunu ele vermek istemezdi. Bu hatıraların banaçektirdiği acıya rağmen, Albertine'e duyduğum ihtiyacın,Trocadero'daki gösteri programından kaynaklandığını inkâredebilir miydim? O, kabahatleri gerekirse cazibenin yerinitutabilen, kabahatlerini izleyen iyilikleri sayesinde de bir o kadarcazibe kazanan kadınlardandı; bu tür kadınların bize gösterdiğiiyiliğin verdiği huzuru, tıpkı sağlığı iki gün üst üste yerindeolmayan bir hasta gibi, her defasında yeniden uğraşıp elegeçirmemiz gerekir. Üstelik, biz kendilerine âşıkken işlediklerikabahatlerin ötesinde, henüz bizimle tanışmazken işlediklerikabahatler, en başta da mizaçları vardır. Bu tür aşklar ıstıraplıdır,çünkü aşkın öncesinde, kadının bir ilk günahı, o kadınısevmemize yol açan bir günah mevcuttur; bu günahıunuttuğumuzda, o kadına eskisi kadar ihtiyaç duymayız vetekrar sevebilmek için tekrar acı çekmemiz gerekir. O anda benimkafamı en çok meşgul eden şey, Albertine'in o iki genç kızlabuluşmasını engellemek ve Lea'yla tanışıp tanışmadığınıöğrenmekti; oysa tek tek ayrıntılarla; ancak genel anlamlarıaçısından ilgilenmemiz gerekir; merakımızı parçalara ayırıp, bizimiçin bilinmezliğini daima koruyacak olan zalim gerçekleringörünmez seli içinde, rastlantı sonucu zihnimizde belirginlik

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

168

Page 169: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kazanmış olan ayrıntılara yöneltmek, seyahat etmek kadar, çeşitlikadınlarla tanışma aruzu kadar çocukça bir şeydir. Üstelik belirlibir ayrıntıyı ortadan kaldırmayı başarsak bile, yerini derhal birbaşkası alacaktır. Bir gün önce Albetine'in Mme Verdurin'egitmesinden korkuyordum. Şimdiyse, tek derdim Lea'ydı. Gözükör olan kıskançlık, etrafını saran karanlığın içinde herhangi birşeyi görmekten âciz olmakla kalmayıp, tıpkı Danaos kızlarının,İksion'un çilesi gibi, aynı cezanın durmadan tekrarlandığı birişkencedir. O iki genç kız Trocadero'ya gitmese bile, kılıkdeğiştirerek güzelleşen, başarıyla taçlanan Lea, Albertine üzerindekim bilir nasıl bir etki yapacak, onu hangi tahayyüllere, benimyanımda bastırılsalar da, tatmin edilemeyecekleri bir hayattankendisini tiksindirecek hangi arzulara sürükleyecekti? Ayrıca,Lea'yı tanımadığı, gidip kendisini soyunma odasındagörmeyeceği ne malumdu; hatta Albertine'i tanımasa bile, onuBalbec'te görmüş olan Lea'nın, kendisini görünce tanıyıp,sahneden bir işaret yapmayacağını, işaretiyle Albertine'e kulisegeçme izni vermeyeceğini nereden bilebilirdim? Önlenmiş olanbir tehlikenin atlatılması, gözümüze çok kolay görünür. Butehlike henüz önlenmemişti; önlenememesinden korkuyordumve bu yüzden, gözümde iyice vahimdi. Bununla birlikte, o andaçektiğim acının şiddeti, gerçekleştirmeye çalıştığım andaneredeyse uçup gittiğini hissettiğim aşkın bir kanıtıydı adeta. Tekkaygım buydu, tek düşündüğüm, Albertine'in Trocadero'dakalmasını engellemenin yoluydu;

Léa oraya gitmesin diye ona istediği meblağı vermeye hazırdım.İnsanın tercihini kanıtlayan şey, inandığı fikirden çokgerçekleştirdiği eylemse eğer, Albertine'i seviyordum. Ne var kiıstırabımın canlanması, içimdeki Albertine görüntüsüne birbelirginlik kazandırmıyordu. Albertine, görünmezliğini koruyanbir tanrıça gibi acı çektiriyordu bana. Tahmin üzerine tahminyürütüp ıstırabıma son vermeye çalışıyor, ama yine aşkımı

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

169

Page 170: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gerçekleştiremiyordum.Her şeyden önce, Léa'nin gerçekten Trocadéro'ya gidip

gitmeyeceğinden emin olmam gerekiyordu. Sütçü kıza iki frankverip gönderdikten sonra, Léa'yla yakın ilişkisi olan Bloch'atelefon edip sordum. Onun bu konuda hiçbir bilgisi yoktu,benim ilgilenmeme de şaşırdı. Hızlı hareket etmem gerektiğinidüşündüm; Françoise giyinikti, ben değildim; annemdenFrançoise' ı o gün bana bırakmasını rica ettim ve kendim yataktankalkarken, onu da bir otomobile bindirdim; Trocadéro'ya gidecek,bir bilet alacak, salonda Albertine'i arayacak ve gönderdiğim notukendisine verecekti. Yazdığım notta, bir gece Balbec'te benibedbaht etmiş olan hanımdan az önce bir mektup aldığımı veallak bullak olduğumu belirtiyordum. O gecenin ertesi günü,kendisini çağırtmadığım için sitem ettiğini hatırlatıyordum. Buyüzden de matinesinden feragat ederek gelip beni almasını ricaedecek cesareti kendimde bulduğumu söylüyordum; birlikteçıkıp biraz hava alırsak belki toparlanabilirdim. Ama giyiniphazırlanmam epeyce vakit alacağından, Françoise'in yanındaolmasından yararlanıp Trois Quartiers'ye (daha küçük olan bumağaza, Bon Marché kadar endişelendirmiyordu beni) gider veihtiyacı olan beyaz tül bluzu alırsa memnun olacağımı daeklemiştim.

Yazdığım not muhtemelen nafile bir çaba değildi. Doğruyusöylemek gerekirse, Albertine'in kendisini tanıdığımdan beri,hatta daha önceleri de, yaptığı herhangi bir şeyden haberimyoktu. Ama konuşmalarında (bundan kendisine söz etsem,Albertine yanlış duyduğumu söyleyebilirdi) yakaladığım kimiçelişkiler, düzeltmeler, benim gözümde birer suçüstü kadarkesindi; ne var ki bunları Albertine'e karşı kullanmam imkânsızdı,çünkü sık sık bir çocuk gibi yakayı ele veren Albertine, herdefasında ani bir stratejik toparlanmayla, benim acımasız

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

170

Page 171: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

saldırılarımı savuşturmuş ve durumu düzeltmişti. Bu saldırılarbenim gözümde acımasızdı. Albertine, bir üslup inceliği olarakdeğil de ihtiyatsızlıklarını düzeltmek amacıyla, dilbilgisiuzmanlarının tutarsızlık veya buna benzer bir ad verdikleri anisözdizim değişikliklerine başvururdu. Kadınlardan söz ederkenkendini kaptırıp, "Hatırlıyorum da, geçenlerde ben..." demişken,aniden bir "onaltılık es" verir, "ben", "o" olurdu; sözünü ettiği şey,katiyen kendisinin yaptığı değil, masum masum gezinirken şahitolduğu bir şey haline gelirdi. Eylemin öznesi Albertine olmaktançıkardı. Albertine'in yarıda bıraktığı cümlenin başını tam olarakhatırlayıp, sonunun nasıl geleceğini çıkarmak isterdim. Amadinlerken cümlenin sonunu beklediğim için, belki de Albertine'inbenim ilgiyle dinlediğimi görerek değiştiriverdiği cümlenin başınıtam hatırlayamaz, onun gerçek düşüncesini, gerçek hatırasınıkaygılı bir merakla düşünmeye devam ederdim. Sevgilimizin biryalanının başlangıcı, ne yazık ki kendi aşkımızın veya biryönelimin başlangıcına benzer. Bu başlangıçlar biz fark etmedenoluşur, kümelenir ve geçip gider. Bir kadını sevmeye nasılbaşladığımızı hatırlamak istediğimizde, zaten ona âşığızdır; âşıkolmadan önceki tahayyüllerimiz sırasında, "Bu bir aşk başlangıcı,aman dikkat!" diye düşünmeyiz; tahayyüller, biz pek de farkınavarmadan, birer sürpriz olarak gelişir. Aynı şekilde, tek tük birkaçistisna dışında, Albertine'in ilk iddiasıyla birlikte, (aynı konuda)bu iddiaya zıt bir yalanını da okura aktardığımda, bunu sadeceanlatım kolaylığı açısından yaptım. Albertine'in ilk iddiası,çoğunlukla, geleceği kestiremediğim ve daha sonra kendisiyleçelişen hangi iddianın geleceğini tahmin etmediğim için, farkedilmeden geçip giderdi; kulağım onu işitirdi elbette, ama zihnim,Alberntine'in sözlerinin devamlılığı içinde onu tecrit etmezdi.Daha sonra, açık seçik bir yalanla karşı karşıya geldiğimde ya daendişeli bir şüpheye kapıldığımda, ilk iddiayı hatırlamak isterdim;boşuna çabalardım; hafızam, zamanında haber verilmediğinden,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

171

Page 172: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

iddianın bir suretini saklama gereği duymamış olurdu.Françoise'a, Albertine'i tiyatrodan çıkardıktan sonra bana

telefonla haber vermesini ve kız arkadaşımı, dönmek isteyipistemediğine bakmadan eve getirmesini tembihledim. "Bir bueksikti, gelip beyefendiyi görmeyi elbette isteyecek," diye cevapverdi Françoise. "Beni görmekten o kadar hoşlanıyor mubilmem." - "Hoşlanmaması için pek nankör olması gerekir," diyedevam etti Françoise; Albertine, Françoise'ın, bir zamanlarhalamın yanında, Eulalie'den ötürü çektiği kıskançlık azabınıyıllar sonra canlandırmıştı. Albertine'in benim karşımdakikonumunun, onun tarafından değil, benim tarafımdan istenmişolduğunu bilmeyen Françoise, (hem izzetinefsim sebebiyle, hemde onu sinirlendirmek için bunu kendisinden saklamayı tercihediyordum), Albertine'in becerikliliğini hem takdir ediyor, hemlanetliyor, diğer hizmetkârlara ondan "artist" diye, beniparmağında oynatan bir "numaracı" diye bahsediyordu. HenüzAlbertine'e savaş ilan edecek cesareti yoktu; ona güleryüzgösteriyor, bana bir şey söylemenin işe yaramayacağını, o şekildebir yere varamayacağını düşünerek, Albertine'le ilişkimbağlamında bana yaptığı hizmetlerden gurur duyuyordu, amafırsat kollamaktaydı; Albertine'in konumuda bir çatlak bulduğutakdirde genişletmeye ve bizi tamamen ayırmaya kararlıydı."Nankör mü? Yok canım, bence asıl nankör olan benim,Françoise; Albertine'in bana ne kadar iyi davrandığınıbilemezsiniz." (Seviliyormuş gibi görünmek benim için öyle hoşbir duyguydu ki!) "Hadi çabuk olun." - "Acele tarafındanfırlıyorum."

Françoise'ın kelime hazinesi, kızının etkisiyle biraz yozlaşmayabaşlamıştı. Bütün diller, bu şekilde, yeni terimlerin eklenmesiylesaflıklarını kaybederler. Françoise'ın, parlak dönemlerini bildiğimkonuşmasında ortaya çıkan yozlaşmadan, aslında ben de dolaylı

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

172

Page 173: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olarak sorumluydum. Françoise'ın kızı, annesiyle konuşurkenmemleketinin şivesini kullanmakla yetinseydi, onun klasiklisanını yozlaştırıp seviyesiz bir argoya indirgememiş olurdu.Kızı, memleketinin şivesini kullanmaktan hiçbir zamankaçınmamıştı; ikisi benim yanımda gizli bir şey konuşmakistediklerinde, gidip mutfağa kapanacaklarına, özel şiveleriylekonuşmak suretiyle, odamın ortasında, sımsıkı kapalı bir kapıdandaha emniyetli anlaşılmaz bir duvar oluştururlardı.Konuşmalarında seçebildiğim tek şey olan "asabatım bozuldu"nun sık sık kullanılmasından yola çıkarak, ana kızın pek iyigeçinmediklerini düşünürdüm sadece (tabii bu asap bozan kişiben değilsem eğer). Ne yazık ki, hiç bilmediğimiz bir lisanı bile,sürekli işitirsek, sonunda öğreniriz. Benim de sonundaöğrendiğim lisanın, Françoise'ın yerel şivesi olmasınahayıflanıyordum; Françoise, Farsça konuşmayı âdet edinmişolsa, onu da öğrenirdim. Françoise kaydettiğim ilerlemeninfarkına vardığında, kendisi de, kızı da konuşmalarınıhızlandırdılar, ama yararı olmadı. Françoise önce memleketlerininşivesini anlamama üzüldü; sonra konuşmama ise sevindi.Aslında sevinci alaydan ibaretti, çünkü ben zamanla Françoise'ınşivesini aşağı yukarı onun gibi telaffuz etmeyi başardığım halde,o ikimizin telaffuzları arasında dağlar kadar fark buluyor ve bunabayılıyordu; yıllardır aklına gelmemiş olan hemşerileriylegörüşmediğine hayıflanıyor, benim şivelerini ne kadar kötükonuştuğumu duysalar, gülmekten katılacaklarını söylüyordu.Sırf bunu düşünmek bile Françoise'ın içini neşe özlemledolduruyor, gülmekten gözleri yaşaracak olan köylülerin adlarınısıralıyordu bir bir. Ne var ki, telaffuzum kötü de olsa, şiveyi iyianlamamdan duyduğu üzüntüyü hiçbir sevinç hafifletemezdi.İçeri girmesini engellemek istediğimiz kişinin elindemaymuncuk varsa, anahtarların işlevi kalmaz. Françoise da, yerelşivesi geçersiz bir savunma haline gelince, kızıyla, çok kısa

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

173

Page 174: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

sürede, akla gelebilecek en bayağı dönemlerin Fransızcasınadönüşen bir dilde konuşmaya başladı.

Hazırdım. Françoise henüz telefon etmemişti; acabatelefonunu beklemeden çıksa mıydım? Ama kız arkadaşımıbulacağı ne malumdu; Albertine kuliste olamaz mıydı; hattaFrançoise onu bulsa da, dönmeye razı olacak mıydı bakalım?Yarım saat sonra telefon çaldığında, kalbim umut ve korkuyla kütküt atmaya başladı. Bir telefon görevlisinin emriyle hareketegeçen ve hızlı uçan bir ses bölüğü, Françoise'ın değil de, santralmemurunun sözlerini ânında ulaştırıyordu bana; Françoise'ınırsî utangaçlığı ve hüznü, atalarının bilmediği bir nesne sözkonusu olduğu için, bulaşıcı hastalığı olan kişileri ziyaret etmepahasına da olsa, bir telefon ahizesine yaklaşmasını men ederdi.Albertine'i salonun girişinde, tek başına bulmuştu; Albertinegidip Andree'ye temsilin sonuna kalmayacağını haber vermiş,sonra hemen Françoise'ın yanma dönmüştü. "Kızmadı mı? Ah,afedersiniz! Hanıma sorar mısınız, küçük hanım kızmış mı?" -"Hanımefendi diyor ki, hayır, hiç kızmamış, aksine memnunolmuş; en azından, memnun olmadıysa da, belli etmemiş. Şimdibirlikte Trois Quartiers'ye gidiyorlarmış, saat ikide evdeolacaklarmış." İkinin üç demek olduğunu anladım, çünkü saatzaten ikiyi geçmişti. Saate asla doğru bakamamak, saati doğrusöyleyememek, Françoise'ın kendine has, sabit, düzeltilmesiimkânsız, yani marazi diyebileceğimiz bir kusuruydu. Saatinebakıp da, ikiyse, saat bir veya saat üç dediğinde, kafasında ne olupbittiğini, olayın, Françoise'ın görüşünde mi, zihninde mi, dilindemi cereyan ettiğini asla anlayamamışımdır; bildiğim şu ki, bu olaydaima cereyan ederdi. İnsanoğlu çok yaşlıdır. Soyaçekim veakraba evlilikleri, kötü alışkanlıklara, hatalı reflekslere,bastırılması imkânsız bir güç kazandırır. Bazı insanlar, bir gülağacının yanından geçince aksırıp öksürür; taze boya kokusu,kimilerinin derisinde döküntülere yol açar, birçok kişi, seyahat

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

174

Page 175: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

öncesinde karın ağrısı çeker, ataları hırsız olan cömert milyonerlervardır ki, elli frangımızı çalmaktan kendilerini alamazlar.Françoise'ın saati niçin doğru söyleyemediği meselesine gelince,kendisi bana hiçbir zaman bu konuda bir bilgi vermedi. Françoise,yanlış cevaplarının çoğunlukla bende yol açtığı öfkeye rağmen,hatası yüzünden ne özür dilerdi, ne de hatasına bir açıklamagetirirdi. Hiçbir şey söylemez, adeta beni duymazlıktan gelir, buda iyice tepemi attırırdı. Hiç değilse şiddetle karşı çıkabileceğim,açıklayıcı bir söz duymak isterdim, ama ne gezer, kayıtsız birsessizlikle karşılaşırdım. Fakat bu sefer, kuşkuya yer yoktu,Albertine Françoise'la birlikte saat üçte eve gelecek, ne Lea'yıgörecekti, ne de arkadaşlarını. Onlarla ilişkiye geçmesi tehlikesibu şekilde önlendikten sonra, tehlikenin gözümdeki önemi deânında azaldı; tehlikeyi önlemenin ne kadar kolay olduğunugörünce, başlangıçta, başaramayacağımı düşünmüş olmamaşaşırdım. Trocadero'ya Lea'nın arkadaşlarını görmek içingitmediği anlaşılan Albertine'e yoğun bir minnet duymaktaydım;benim isteğim üzerine temsili bırakıp ve dönmekle, Albertine,bana zannettiğimden daha fazla ait olduğunu, hatta gelecekte deait olacağını kanıtlamıştı. Bisikletli bir ulak, Albertine'densabretmemi dileyen bir not getirdiğinde, minnetim iyice arttı; obildik, tatlı anlatımını kullanmıştı: "Benim canım Marcel'im, benmaalesef bu notu size götüren bisikletli ulak kadar hızlıgelemeyeceğim yanınıza; bir an önce gelebilmek için onunbisikletini almak geçiyor içimden. Size kızabileceğimi nasıldüşünebilirsiniz; benim için sizinle birlikte olmaktan daha büyükbir zevk olabilir mi? Sizinle baş başa dışarı çıkmak çok güzelolacak, bundan böyle hep baş başa çıksak daha da güzel olur.Neler kuruyorsunuz kafanızda! Ah Marcel! Ah Marcel! Daimasenin, Albertine." hatta Albertine'in itaati, ona aldığım elbiselerin,sözünü ettiğim yatın, Fortuny sabahlıkların bir karşılığı değil de,onları tamamlayan bir şey olduğundan, bütün bunlar bana birer

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

175

Page 176: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ayrıcalık gibi geliyordu; çünkü bir efendinin görev veyükümlülükleri de, tıpkı hakları gibi, iktidarının birer parçasıdırve bu iktidarı tanımlayıp kanıtlar. İşte, Albertine'in bana tanıdığıhaklar da, yükümlülüklerime gerçek niteliğini kazandırıyordu:Bana ait bir kadınım vardı, ona durup dururken bir habergönderdiğimde, derhal telefonla bağlantı kurup hemen geleceğinibildiriyordu saygıyla. Zannettiğimden daha fazla efendisiydimonun. Daha fazla efendisi, yani daha fazla kölesiydim. Albertine'igörmek için en ufak bir sabırsızlık duymuyordum artık. Onun, oanda, Françoise'la birlikte alışıveriş yaptığını, seve seveuzatacağım kısa bir süre sonra da, yine Françoise'la birlikte evedöneceğini bilmek, önümdeki zamanı parıltılı ve huzurlu biryıldız gibi aydınlatıyordu; şimdi bu zamanı yalnız geçirmek dahazevkli geliyordu bana. Albertine'e olan aşkım, beni yataktankaldırmış, dışarı çıkmak üzere bana hazırlık yaptırmıştı, amayapacağımız gezintiden zevk almamı engelleyecekti. Böyle birPazar gününde, gencecik işçi kızların, terzi çıraklarının,yosmaların, Boulogne Ormanı'nda gezintiye çıkmış olacağınıdüşünüyordum. Ve bu terzi çırakları, genç işçi kızlar sözlerinikullanarak, (tıpkı daha önce özel isimleri, balo haberlerindeokuduğum genç kız isimlerini sık sık kullanışım gibi), beyaz birkorsajın hayaliyle, kısa bir eteğin hayaliyle, bu hayalin ardınatanımadığım, beni sevebilecek bir kişiyi yerleştirerek, kendibaşıma, arzulanır kadınlar yaratıyor, "Kim bilir ne hoşturlar!"diyordum içimden. Ama hoş olmaları benim ne işime yarayacaktı,tek başıma çıkmıyordum ki dışarıya?

Halen yalnız olmamdan faydalanmak isteyip, güneş notalarıokumamı engellemesin diye perdeyi biraz çektikten sonra,piyanonun başına oturup ortada duran Vinteuil Sonatını rastgeleaçtım ve çalmaya koyuldum; çünkü Albertine'in gelişine dahabiraz vakit vardı, öte yandan geleceği de kesindi; yani hemzamanım vardı, hem de kafam rahattı. Albertine'in Françoise'la

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

176

Page 177: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

döneceğini bilmenin, itaatkârlığının verdiği güvenle dolu bubekleyiş içinde, dışarıdaki güneş kadar sıcak bir iç aydınlığıylasarmalanmışçasına mutluydum; zihnimi istediğim gibikullanabiliyor, bir süreliğine Albertine'den ayırıp sonatayöneltebiliyordum. hatta sonatta dikkatimi yoğunlaştırdığımşey, tensel ve kaygılı ezgiler bileşiminin, Albertine'e olan aşkımlaşu anda daha da fazla çakışması değildi; bu aşk o kadar uzun birsüre boyunca kıskançlıktan yoksun olmuştu ki, Swann'a buduyguyu tanımadığımı, bilmediğimi itiraf etmiştim. Hayır,sonata bir başka açıdan, kendi içinde, büyük bir sanatçının eseriolarak bakıyordum; ses dalgaları, beni, sanatçı olmayı istediğim oCombray günlerine götürüyordu (Montjouvain'i veya Meseglisetarafını değil, Guermantes tarafındaki gezintileri kastediyorum).Acaba sanatçı olma hevesinden fiilen vazgeçmekle, gerçek birşeyden mi vazgeçmiştim? Sanatın kaybını hayat unutturabilirmiydi bana; sanat, gerçek kişiliğimize, hayattaki eylemlerdebulamadığı bir ifade imkânını sunan, daha derin bir gerçekliğiiçinde barındırıyor muydu? Büyük sanatçıların her biri, gerçektende diğerlerinden çok farklıydı ve her biri, günlük hayatta boşunaaradığımız o bireysellik izlenimini fazlasıyla uyandırıyordu. Tambunu düşündüğüm sırada, sonatın bir ölçüsü dikkatimi çekti;aslında gayet iyi bildiğim bir ölçüydü, ama bazen dikkatimiz,çoktandır bildiğimiz bir şeyi farklı bir biçimde aydınlatır ve dahaönce hiç görmediğimiz bir yanını fark etmemize yol açar. Buölçüyü çalarken, Vinteuil, aslında, o notalarla, VVagner'in hiçaşina olmadığı bir hülyayı ifade ettiği halde, "Tristan!" diyemırıldanmaktan kendimi alamadım; bir torunun tonlamasında,hareketinde, onun hiç görmediği dedesini görür gibi olan aileahbabının tebessümü yayıldı dudaklarıma. Nasıl ki öyle birdurumda, benzerliği kanıtlayabilecek fotoğraflara bakılırsa, bende piyanoya, Vinteuil Sonatı'nın üzerine, Tristan'ın notalarınıyerleştirdim; tesadüf, tam da o gün, öğleden sonra, Lamoureux

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

177

Page 178: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Konserleri dizisinde bu eserin bazı parçaları çalınıyordu. BenBayreuth'un mimarına duyduğum hayranlığı bir vicdan meselesihaline getiren insanlardan değildim; bunlar, örneğin Nietzsche,tıpkı hayatta olduğu gibi sanatta da, kendilerine cazip gelengüzelliklerden görev duygusu yüzünden kaçarlar, Parsifal'i inkâredip kendilerini zorlayarak Tristan'dan koparlar ve manevi birçilecilikle, sürekli nefis körelterek, en cefalı yolu izleyereksonunda sadece Longjumeau'lu Posta Sürücüsü'nü tanıyıp onatapınma düzeyine ulaşırlar. Eserin bir perdesinde karşımıza çıkan,bir kaybolup bir görünen, bazen uzak, uykuda, neredeyse kopuk,bazen de, belirsizliklerini korumakla birlikte, bir motifin değil,adeta bir nevraljinin tekrarı kadar inatçı, yakın, içsel, organik vederin olan o ısrarlı ve –kaçak temaları art arda izledikçe, Wagner'ineserinin ne kadar gerçek olduğunu fark ediyordum.

Bu bağlamda Albertine'in dostluğuna hiç benzemeyen müzik,kendi benliğimin derinliklerine inmeme ve orada bir yenilikbulmama yardımcı oluyordu: Güneşli dalgaları yanı başımdakırılan bu ses denizi, hayatta, seyahatte nafile aradığım çeşitliliğinözlemini uyandırıyordu içimde. İki yönlü bir çeşitlilikti bu. Nasılbir tayf, ışığın bileşimini gözlerimizin önüne sererse, birWagner'in armonisi, bir Elstir'in renkleri de, bir başka insanın, aşksayesinde nüfuz edemediğimiz duygularının özündeki niteliğitanımamızı sağlıyordu. Ayrıca eser, kendi içinde de, gerçekten birçeşitlilik sunmanın yegâne yöntemiyle, yani çeşitli kişilikleri biraraya getirerek, bir çeşitlilik sunuyordu. Sıradan bir besteci,ikisine aynı şarkıyı söylettiği halde, bir seyisi ve şövalyeyi ayrı ayrıtasvir ettiğini sanır, oysa Wagner, aksine, her isme farklı birgerçeklik tahsis eder; onun seyisi, her ortaya çıkışında, hemkarmaşık hem basit, kendine has bir kişidir ve o muazzam sesâlemine, birbiriyle kesişen, neşeli ve feodal çizgilerle imzasını atar.Böylece, her biri bir kişi olan onlarca müziğin oluşturduğu,dopdolu bir müzik çıkar ortaya. Ayrı ayrı müzikler birer kişi veya

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

178

Page 179: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

doğanın anlık bir görüntüsünün uyandırdığı birer izlenimdir.Doğanın bize yaşattığı duygudan en bağımsız olan şeyler bile,kesin olarak tanımlanmış, dışsal gerçekliğini korur; bir kuşunötüşü, bir avcının borusu, bir çobanın kavalıyla çaldığı ezgi, seslisiluetler halinde ufukta belirir. Hiç şüphesiz Wagner onlarıyaklaştıracak, ele geçirecek, orkestra düzenine sokacak, en yücemüzik kavramlarının hizmetine koşacaktır, ama bunu yaparken,tıpkı şekil verdiği ahşabın dokusunu, türünü dikkate alan birahşap ustası gibi, başlangıçtaki bireyselliklerine saygıgösterecektir.

Olayların yanı sıra, birer isimden ibaret olmayan şahsiyetlerinyanı sıra doğanın seyrine de yer verilen bu eserlerin, bütünzenginliklerine rağmen, –harika bir biçimde de olsa– hep bir eksikkalmışlık izlenimi uyandırdıklarını düşünüyordum; bu özellik,XIX. yüzyılın bütün büyük eserlerinde görülür, o XIX. yüzyıl ki,en büyük yazarları, başarılı eserler vermemiş, ama kendiçalışmalarına, aynı anda hem işçi, hem yargıç gözüyle bakarak, bukendi kendini gözlemden, eserin dışında ve fevkinde, yepyeni birgüzellik çıkarmışlar, eserlerine, sahip olmadıkları, geriye dönükbir bütünlük ve yücelik yüklemişlerdir. Geriye dönüp baktığında,romanlarında bir İnsanlık Komedyası gören, birbirinden bağımsızşiirleri ve denemeleri, Yüzyılların Efsanesi ve İnsanlığın KitabıMukaddesi başlıkları altında birleştiren şair ve yazarların üzerindedurmasak da, bu sonuncu yazarın, yani Michelet'nin, XIX. yüzyılımükemmel biçimde temsil ettiği, dolayısıyla ondaki asılgüzelliklerin, eserinden çok eserine karşı takındığı tavırda, FransaTarihînde veya Fransız Devriminin Tarihînde değil de, bu ikikitabının önsözlerinde aranması gerektiği söylenemez mi?Eserlerin kendilerinden sonra yazılan ve yazarın eserinideğerlendirdiği bu önsözlere, bir de, genellikle bilgece birihtiyatlılığın değil, müzisyenlere yakışır bir ahengin gerektirdiği,"Affınıza sığınarak söylüyorum," sözleriyle başlayan tek tük

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

179

Page 180: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

cümleleri de eklemek gerekir. O sırada beni hayranlıklakendimden geçiren öteki müzisyen, yani Wagner,çekmecesinden harika bir parçayı çıkarıp, bu motifi bestelerkenhiç aklından geçmemiş olan bir eserine sonradan ilave etmeyigerekli görmüş, ilk mitolojik operasının ardından ikincisini,sonra da diğerlerini bestelemiş ve birdenbire bir dörtlemeoluşturduğunu fark edip, muhtemelen Balzac'ınkine benzer birsarhoşluk yaşamıştı; Balzac da, eserlerini hem bir yabancının,hem de bir babanın bakış açısıyla incelediğinde, eserlerininbirinde Raffaello'nun saflığını, bir diğerinde İncil'in yalınlığınıbulmuş ve bu geriye dönük bakışta birden zihninde biraydınlanmayla, eserlerinin, aynı şahsiyetleri içeren bir dizihalinde bir araya getirilseler, çok daha güzel olacaklarını anlamış,böylece yapıtına son ve üstün bir fırça darbesi eklemişti.Sonradan kurulan bu bütünlük, sahte değildir. Öyle olsaydı,sayısız başlık ve altbaşlığın yardımıyla tek bir yüce hedefeyöneldiği izlenimini yaratmaya çalışan onlarca sıradan yazarınkurduğu sistemler gibi parçalanıp giderdi. Balzac'ın eserlerindekibütünlük, sahte olmadığı gibi, sonradan kurulduğu için, biraraya getirilmeyi bekleyen ayrı ayrı parçalar arasında zaten bubütünlüğün mevcut olduğu, bir heyecan anında keşfedildiğiiçin, belki daha da gerçektir; bu bütünlük, daha öncebilinmediğinden, mantıksal değil, çeşitliliği engellemeyen,yorumu ruhsuzlaştırmayan, temel bir bütünlüktür. Bir ilhamlaayrıca yazılmış, bir tezin yapay gelişiminin gerektirmediği, eserintamamıyla bütünleşen bir parça gibidir (ama bir parça değil, birbütündür). Isolde'nin dönüşünden önceki güçlü orkestra ezgisibaşlamadan duyulan, bir kavalın seslendirdiği, neredeyseunutulmuş çoban havasını, eser kendiliğinden bünyesinekatmıştır. Hiç şüphesiz, geminin yaklaştığı sırada, orkestra nasılkavalın notalarını yakalıyor, dönüştürüyor, kendi sarhoşluğuylabirleştiriyorsa, bu notaların ritmini bölüyor, tınısını aydınlatıyor,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

180

Page 181: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yükselişini hızlandırıyor, çalgıları çoğaltıyorsa, Wagner’in kendiside, hafızasında çoban havasını keşfederek eserine kattığında, onaanlam kazandırdığında, sevinçle dolup taşmıştı. Zaten bu sevinçkendisini hiç terk etmez. Wagner"de şairin hüznü ne kadar derinolursa olsun, zanaatkârın neşesi, o hüznü telafi eder, aşar –yanimaalesef biraz bozar. Ama o sırada, Vinteuil'ün cümleciğiyleWagner'inki arasında az önce fark ettiğim özdeşlik kadar, buVulcanus'u hatırlatan ustalık da beni allak bullak etmişti. Acababüyük sanatçılarda, insanüstü bir gerçeğin yansıması gibigörünen, ama aslında zorlu bir çalışmanın ürünü olan, köklü,yıkılmaz bir özgünlük varmış yanılgısı, bu ustalıktan mıkaynaklanıyordu? Eğer sanat bundan ibaretse, hayattan dahagerçek değildi demek ki, dolayısıyla o kadar hayıflanmama gerekyoktu. Tristan'ı çalmaya devam ediyordum. Aramızdaki sesduvarının ardından Wagner'in sevincini, beni de bu sevincipaylaşmaya davet edişini, Siegfried'in ölümsüz gençkahkahasının ve çekiç vuruşlarının giderek yükselişiniişitiyordum; üstelik, zanaatkârın teknik ustalığı, muhteşembiçimde dövülen bu cümlelerin yerden havalanmasını daha dakolaylaştırıyordu; bu kuşlar Lohengrin'in kuğusuna değil de,Balbec'te gördüğüm, enerjisini yükselişe dönüştüren, dalgalarınüzerinde yol alarak gökyüzünde gözden kaybolan uçağabenziyordu. En yüksekten uçan, en hızlı uçan kuşların kanadıdaha güçlü olduğuna göre, belki de sonsuzluğu keşfedebilmekiçin, bu gerçekten maddi araçlar, bu Mystère marka yüz yirmibeygir gücü gerekiyordu; oysa bu araçlarda ne kadar yüksektenuçarsanız uçun, motorun güçlü homurtusu, uzayınsessizliğinin tadına varmanızı biraz engeller!

Nedendir bilmem, başından beri müzik anılarını izleyentahayyüllerim, bir noktadan sonra, çağımızın en iyi icracılarınayöneldi; bunların arasında, gözümde biraz abarttığım Morel de yeralıyordu. Birdenbire zihnim sert bir dönüş yaptı ve Morel'in

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

181

Page 182: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kişiliğini, bu kişiliğin kimi tuhaf özelliklerini düşünmeyebaşladım. Morel hayatından sık sık bahsederdi aslında, ama okadar bulanık bir tablo çizerdi ki, bir şey anlamak mümkünolmazdı –bu durum, kafasını kemiren nevrozdan ayrı bir şeyolmakla birlikte, onunla birleşebilirdi de. Örneğin Morel, her an M.de Charlus'ün emrine âmâde olmayı kabulleniyor, yalnız geceleriserbest olmayı şart koşuyordu, çünkü akşam yemeğinden sonracebir dersine gitmek istiyordu. M. de Charlus derse gitmesine izinveriyor, ama kendisiyle dersten sonra görüşmeyi arzu ediyordu.Morel, "İmkânsız, eski bir İtalyan resmi bu," diyordu, (espri buşekilde aktarıldığında bir anlam taşımıyor; M. de Charlus Morel'e,sondan bir önceki bölümünde Frédéric Moreau'nun bu cümleyisöylediği Bir Gönül Eğitimi'i okutmuştu ve Morel de espri olsundiye, ne zaman "imkânsız" dese, mutlaka ardından, "eski birİtalyan resmi bu," diye ekliyordu); "ders genellikle çok geç saatekadar sürüyor, hoca zaten o kadar zahmete giriyor, ayıp olur..." M.de Charlus, "Aslında derse de gerek yok, cebir yüzme değil ki,hatta İngilizce bile değil, kitaptan da öğrenilir pekâlâ," diye cevapveriyordu; çünkü bu cebir dersinin, hiçbir şeyin seçilemediği obulanık görüntülerden biri olduğunu hemen tahmin etmişti.Morel belki bir kadınla yatıyordu, belki karanlık yollardan parakazanma çabası içinde gizli polis örgütüne girmişti ve emniyetgörevlileriyle baskına katılıyordu, hatta kim bilir, belki de,hepsinden kötüsü, genelevlerden jigolo olarak iş bekliyordu.Morel, "hatta kitaptan öğrenmesi çok daha kolay," diye karşılıkveriyordu M. de Charlus'e, "cebir derslerinde hiçbir şeyanlaşılmıyor." M. de Charlus, "Madem öyle, cebiri benim evimdeçok daha rahat öğrenebilirsin," diyebilirdi, ama bunusöylemekten dikkatle kaçmıyordu, çünkü hayal ürünü cebirdersinin, yalnızca esas özelliğini, akşam saatlerini meşgul etmeözelliğini koruyarak, derhal mecburi bir dans veya resim dersinedönüşeceğini biliyordu. M. de Charlus, bu konuda kısmen de olsa

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

182

Page 183: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yanıldığını fark etti, çünkü Morel baronun evinde sık sık denklemçözmekle uğraşıyordu. M. de Charlus, cebirin bir kemancınınhiçbir işine yaramayacağı itirazını ileri sürdü sürmesine. Morel decebirin, vakit geçirmesine, nevrozuyla mücadele etmesineyardımcı olduğunu söyleyerek cevap verdi. Hiç şüphesiz, M. deCharlus, sadece gece yapılabilen bu esrarengiz, kaçınılmaz cebirderslerinin, aslında ne olduğunu öğrenmeye, bilgi edinmeyeçalışabilirdi. Ama M. de Charlus'ün, Morel'in meşguliyetlerinindüğümünü çözecek vakti yoktu, kendi sosyete meşguliyetleribütün vaktini alıyordu. Ziyaretler, kabuller, kulüpte geçirilenzamanlar, dışarıda yemek davetleri, tiyatro gösterileri, hemMorel'in ne yaptığını düşünmesini engelliyordu, hem de Morelhakkındaki dedikoduyu: Morel'in, girip çıktığı çeşitli muhitlerdeve bulunduğu çeşitli kentlerde ara sıra patlak veren, gizlenmeyeçalıştığı, şiddet dolu ve sinsi kötülüğünden bahsediliyor, onutanıyanların, Morel'den, tüyleri ürpererek, seslerini alçaltarak, birşey anlatmaya cesaret edemeyerek söz ettikleri söyleniyordu. Bende o gün piyanonun başından kalkıp bir türlü gelmek bilmeyenAlbertine'i karşılamak üzere avluya indiğimde, maalesef bu zehirliöfke patlamalarından birine şahit oldum. Jupien'in dükkânınınönünden geçiyordum, Morel ve yakında karısı olacağınızannettiğim kız, içeride yalnızdılar; Morel avazı çıktığı kadarbağırıyor, daha önce kendisiden hiç duymadığım, geneldebastırdığı tuhaf bir köylü şivesi dökülüyordu dudaklarından.Söylediği sözler de bir o kadar tuhaftı, bozuk bir Fransızcakullanıyordu, ama zaten Morel hiçbir şeyi tam bilmezdi. "Defolunburadan, kaldırımcı, ne olacak, kaldırımcı, kaldırımcı," diyetekrarlayıp duruyordu; başlangıçta ne demek istediğini herhaldeanlamamış olan zavallı kızcağız da, karşısında korkudan tir tirtitreyerek, onurlu bir şekilde, kıpırtısız duruyordu. "Defolundedim size, kaldırımcı, kaldırımcı, gidin amcanızı çağırın da sizinne mal olduğunuzu söyleyeyim ona, orospu." Tam o anda, bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

183

Page 184: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

arkadaşıyla sohbet ederek avluya giren Jupien'in sesi duyuldu;Morel'in ne kadar ödlek olduğunu bildiğimden, birkaç saniyesonra dükkâna varacak olan Jupien'le arkadaşına takviye kuvvetiolarak katılmaya gerek duymadan, Morel'le karşılaşmamak içindönüp yukarı çıktım; Morel az önce, (belki dayanağı bile olmayanbir şantajla kızı korkutup sindirmek amacıyla olsa gerek) ısrarlaJupien'in çağrılmasını istediği halde, avluda Jupien'le arkadaşınınsesini duyunca alelacele dışarı çıktı. Aktarılan sözlerin hiçbiranlamı yoktur, eve çıkarken kalbimin küt küt atmasını sözleraçıklayamaz. Hayatta şahit olduğumuz bu tür sahneler,askerlerin saldırıda baskın avantajı dedikleri, müthiş bir gücesahiptirler; Albertine'in, Trocadero'da kalacağına eve, yanımadöneceğini bilmek bana ne kadar tatlı bir huzur verse de, beniallak bullak eden, defalarca tekrarlanan o "kaldırımcı, kaldırımcı"kelimesinin vurgusu kulaklarımdan gitmiyordu.

Yavaş yavaş sakinleştim. Albertine gelecekti. Az sonra kapıyıçaldığını işitecektim. Hayatımın, artık eskiden olabileceği gibi bileolmadığını hissediyordum; bir kadına bu şekilde sahip olmak, evedöndüğünde büyük bir doğallıkla, onunla birlikte dışarıçıkacağımı ve varoluşumun bütün gücünün, etkinliğinin,giderek o kadının güzelleşmesi hedefine yöneleceğini bilmek,bütün besinini dolgun bir meyveye aktaran ve bu meyveyleçoğalan, ama bir yandan da ağırlaşan bir dala benzetiyordu beni.Albertine'in döneceğini bilmenin bana verdiği huzur, daha birsaat önce duyduğum kaygının tam tersiydi ve sabah onun evdençıkışından önce duyduğum huzurdan çok daha muazzamdı.Albertine'in uysallığı sayesinde adeta hâkimiyetim altına girengeleceği müjdeleyen, kız arkadaşımın, eli kulağındakimünasebetsiz, kaçınılmaz, hoş varlığıyla sanki bir dolgunluğa,bir dengeye kavuşan ve dayanıklılığı artan bir geleceğimüjdeleyen bu huzur, yuva duygusundan, aile mutluluğundandoğan (ve mutluluğu kendi içimizde aramaktan bizi kurtaran)

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

184

Page 185: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

huzurdu. Bu yuva ve aile duygusunu, Albertine'i beklediğim osakin dakikalarda olduğu kadar, onunla birlikte gezindiğimizdakikalarda da tattım. Albertine bir ara, belki elime dokunmakiçin, belki de Mme Bontemps'ın hediyesi olan yüzüğün yanına,küçük parmağına takılı, saydam, yakuttan bir yaprağın geniş,sıvımsı bir örtü gibi yayıldığı yeni yüzüğüyle gözümükamaştırmak için, eldivenini çıkardı. "Albertine, yeni bir yüzükdaha! Teyzeniz ne kadar da cömert!" - "Hayır," dedi Albertinegülerek, "bu teyzemden değil. Bunu, sizin sayenizde;biriktirebildiğim paralarla kendim aldım. Daha önce kime aitolduğunu bile bilmiyorum. Le Mans'da indiğim otelin sahibine,parasız bir müşteri tarafından bırakılmıştı. Otel sahibi yüzüğü neyapacağını bilemiyordu, değerinin altında bir fiyata verecekti.Ama benim için yine de fazla pahalıydı. Şimdi sizin sayenizde şıkbir hanım oldum ya, yüzük hâlâ elinde mi diye sordum otelciye.Ve işte geldi." - "Ne çok yüzüğünüz oldu Albertine. Size hediyeedeceğim yüzüğü nereye takacaksınız? Ama bu gerçekten güzelbir yüzükmüş; yakutun etrafındaki işlemeleri pek seçemiyorum,yüzünü buruşturmuş bir adama benziyor. Ama benim gözlerimpek iyi görmez." - "İyi görse de bir şey fark etmezdi. Ben de şekliniseçemiyorum."

Bir zamanlar, hatıratlarda veya romanlarda, bir erkeğin hep birkadınla birlikte çıktığını, onunla ikindi kahvaltısı ettiğiniokuduğumda, benim de canım bunu yapabilmeyi isterdi. Birkaçkere, örneğin Saint-Loup'nun sevgilisiyle çıkarak, onunla akşamyemeğine giderek, bunu başardığımı zannetmiştim. Ama osırada, gıpta ettiğim roman şahsiyetinin rolünü bizzatoynamakta olduğum fikrinden ne kadar medet umsam da, bufikir beni Rachel'in yanında olmaktan haz duyduğuma inandırır,fakat o hazzı veremezdi bana. Çünkü gerçek olan bir şeyi taklitetmeye kalkıştığımızda, o şeyin, taklit güdüsünden değil,bilinçdışı bir güçten, kendisi gerçek olan bir güçten

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

185

Page 186: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kaynaklandığını unuturuz. Rachel'le birlikte dolaşmaktanincelikli bir haz duymayı o kadar istediğim halde yaşayamadığımo özel duyguyu şimdi yaşamaktaydım oysa; bu kez, peşinden hiçkoşmadığım bu duyguyu, bambaşka, samimi ve derin sebepleryüzünden yaşamaktaydım, –bir örnek verecek olursak–kıskançlığımdan ötürü Albertine'den uzak duramadığım için,dışarı çıkabilecek durumdaysam, onu tek başına gezmeyegönderemediğini için yaşamaktaydım. Bu duyguyla ancak şimditanışabiliyordum, çünkü edindiğimiz bilgiler, gözlemlemekistediğimiz dış nesneler değil, irade dışı duygulara aittir; eskiden,bir kadın benimle aynı arabada olsa bile, gerçekte benim yanımdaolmuyordu, çünkü Albertine'e duyduğum ihtiyaç türünden birihtiyaç, o kadını her an yanı başımda yeniden yaratmıyordu;teninin durmadan tazelenmesi gereken tonları, onu sürekliokşayan bakışlarımla yenilenmiyordu; yatışmış da olsa hatırlayantensel istek, bu renklere bir tat ve yoğunluk katmıyordu; şehvetve onu coşturan hayal gücüyle birlikte kıskançlık, yerçekimikadar güçlü bir çekimle, o kadım yanı başımda dengedetutmuyordu.

Arabamız bulvarlarda, caddelerde hızla ilerliyordu; sıra sırakonaklar, pembe renkli, dondurulmuş güneş ve soğuk izlenimiuyandırıyor, bana Mme Swann’ın evine yaptığım, lambalaryakılıncaya kadar kasımpatlarının tatlı ışığıyla aydınlananziyaretlerimi hatırlatıyordu. Dükkân kapılarının önünde ayaktaduran meyveci kızları, sütçü kızları, tıpkı odamın penceresi gibibeni onlardan kesinlikle ayıran otomobil camının ardından, şöylebir görmeye ancak vakit buluyordum; güneş ışığında birer romankahramanı gibiydiler; arzum, onları harika bir olaylar örgüsününiçine yerleştirmeme yettiği halde, hiç öğrenemeyeceğim buromanın eşiğinden öteye geçemiyordum. Çünkü Albertine'dendurmamızı rica edemezdim; hatlarını zar zor seçebildiğim,kendilerini sarmalayan sarışın buğu içinde körpeliklerini belli

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

186

Page 187: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

belirsiz fark edebildiğim genç kadınlar gözden kayboluveriyordu.Bu şarap tüccarının kasada oturan kızını veya sokakta sohbeteden bir çamaşırcı kızı gördüğümde içimi kaplayan heyecan, birtanrıçayı sokakta görüp tanımanın heyecanıydı. Olympos yokolduğundan beri, Olympos sakinleri yeryüzünde yaşamakta.Mitolojik tablolarında Venüs veya Ceres için model olarak, en adiişlerde çalışan, halktan kızlar kullanan ressamlar, kutsallığasaygısızlık etmek şöyle dursun, o kızlara, ellerinden alınmış olanilahi niteliklerini geri vermişlerdir. "Trocadero'yu nasıl buldunuz,çılgın kız?" - "Orada kalmayıp sizinle buluştuğumuza feciseviniyorum. Mimarı Davioud galiba." - "Benim küçükAlbertine'im ne kadar da bilgili olmuş! Doğru, Davioud'nun eseri,unutmuştum." - "Siz uyurken ben sizin kitaplarınızı okuyorum,koca tembel. Bina olarak epey çirkin sayılır, öyle değil mi?" - "İşteyavrucuğum, o kadar hızlı değişiyorsunuz ve o kadarakıllanıyorsunuz ki," (söylediğim doğruydu, ama ayrıcaAlbertine'in, yaşayamadığı tatminlerin yerine, en azından evimdegeçirdiği zamanın kendisi açısından tamamen bir kayıpsayılamayacağını bilmenin tatminini yaşaması, hoşumagidiyordu), "size, genelde yanlış kabul edilen, ama benim peşindekoştuğum bir gerçeğe tekabül eden şeyler de söylemekte sakıncagörmüyorum. İzlenimciliğin ne olduğunu biliyor musunuz?" -"Gayet iyi biliyorum." - "Bakın şimdi, söylemek istediğim şu:Elstir'in yeni olduğu için sevmediği Marcouville-l'OrgueilleuseKilisesi'ni hatırlıyor musunuz? Elstir bu binaları, birer parçasıoldukları bütünsel izlenimden bu şekilde kopardığı, kendilerinisarmalayan ışığın dışına çıkardığı ve özlerindeki değeri arkeologgibi incelediğinde, kendi izlenimciliğiyle çelişkiye düşmüşolmuyor mu biraz? Yaptığı resimlerde, bir hastane, bir okul veyaduvardaki bir afiş, yanı başında, bölünmez bir görüntünün içindeyer alan paha biçilmez bir katedralle aynı değeri taşımıyor mu?Kilisenin cephesinin güneşte nasıl yandığını, o kabartma

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

187

Page 188: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Marcouville azizlerinin ışık denizinde nasıl yüzdüğünühatırlasanıza. Eski gibi göründüğü sürece, hatta eski görünmesebile, bir binanın yeni olması ne fark eder? Eski mahallelerinşiirselliği son damlasına kadar sıkılıp çıkarıldı; oysa yenimahallelerde, zengin burjuvalar için yeni inşa edilmiş, aşırı beyaztaşları daha yeni yontulmuş kimi evler vardır ki, bir temmuzöğleninde, tüccarların öğle yemeğine banliyölerine döndüklerisaatte, bıçak dayamak için kullanılan camdan prizmaların,Chartres vitrayları kadar güzel, rengârenk ışıltılar saçtığı loşyemek salonunda, sofraya oturulmasını bekleyen kirazlarınkokusu kadar keskin bir çığlıkla, o kavurucu sıcağı delerler." - "Nekadar hoşsunuz! Eğer bir gün akıllı olursam, bunu size borçluolacağım." - "Güneşli bir günde, zürafa boynuna benzerkuleleriyle Pavia Manastırı'nı hatırlatan Trocadéro'danbakışlarımızı niçin çevirelim?" - "O küçük tepenin üzerindekihâkim konumuyla, bana, sizin Mantegnaröprodüksiyonlarınızdan birini de hatırlattı; sanırım AzizSébastian, arka planda, amfiteatr biçimindeki kentte görülenyapılardan birinin Trocadéro olduğuna yemin edebilir insan." -"Çok doğru bir gözlem! Peki ama Mantegna röprodüksiyonununerede gördünüz? İnsanı şaşkına çeviriyorsunuz."

Zengin semtlerini geride bırakıp halkın oturduğu semtleregelmiştik; her tezgâhın ardında bir kenar mahalle Venüs'ünündikilmesi, bu tezgâhları, dibinde ömrümü geçirmek isteyeceğimbirer banliyö altarı haline getiriyordu. Tıpkı zamansız bir ölümlekarşılaşmışçasına, Albertine'in özgürlüğümü noktalamasıyüzünden mahrum olduğum hazları sayıyordum tek tek.Passy'de, kalabalık yüzünden kaldırımdan yola inmiş,birbirlerinin bellerine sarılmış genç kızlar, gülümsemeleriyle benibüyülediler. Onları iyice görecek zamanım olmadı, amaabarttığımı sanmıyorum; gerçekten de her kalabalıkta, her gençkalabalıkta, soylu bir profile rastlarız sık sık. Bu yüzden de,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

188

Page 189: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yapılan bir kazıda antik paraların ortaya çıkarıldığı karmakarışıkbir arazi, bir arkeolog için ne kadar değerliyse, bayram günlerinino halk kalabalıkları da, zevk düşkünü için o kadar değerlidir.Boulogne Ormanı'na vardık. Albertine benimle birlikte çıkmışolmasa, o anda, Champs-Elysées Arenasında Wagner fırtınasının,orkestranın bütün tellerini inletişini, az önce çaldığım kavalezgisini hafif bir köpükmüşçesine kendine doğru çekişini,havalandırışını, yoğuruşunu, biçimini değiştirip parçalayışını,giderek büyüyen bir girdabın içine sürükleyişini işitebileceğimidüşünüyordum. Hiç değilse gezintiyi uzatmayıp eve erkendönmek istedim, çünkü Albertine'e hiç sözünü etmemeklebirlikte, o gece Verdurin'lere gitmeye karar vermiştim. Kısa birsüre önce Verdurin'lerden bir davetiye almış, onu da diğerleri gibisepete atmıştım. Ama o geceki davet konusunda fikirdeğiştirmiştim, çünkü Albertine'in, öğleden sonra Verdurin'lerdekimlerle karşılaşmayı ummuş olabileceğini öğrenmekistiyordum. Doğruyu söylemek gerekirse, Albertine konusundageldiğim nokta, bir kadının, bizim için, artık (her şey aynendevam ettiği, olaylar normal seyrini izlediği takdirde), sadecebaşka bir kadına geçiş aracı olduğu noktaydı. Bu noktada, o kadınbizim gözümüzde hâlâ bir önem taşır, ama pek az bir önem taşır;her akşam birtakım yabancı kadınlarla, özellikle de onu tanıyan,bize onun hayatı hakkında bilgi verebilecek kadınlarla buluşmakiçin sabırsızlanırız. O kadının kendisine sahip olmuş, bizekendinin ne kadarını vermeye razı olmuşsa, tamamınıtüketmişizdir. Hayatı da onun kendisidir, ama bizimbilmediğimiz bir parçasıdır; kendisini nafile sorgulayıp cevapalamadığımız, ancak yeni dudaklardan işitebileceğimiz şeylerdenoluşan bir parçasıdır.

Albertine'le birlikte yaşamam, Venedik'e gitmemi, seyahatetmemi engelleyecekse, en azından o gün öğleden sonra, tekbaşıma olsaydım, bu güzel, güneşli Pazar gününe serpişmiş,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

189

Page 190: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gözümdeki güzellikleri, büyük ölçüde kendilerine can verenmeçhul hayattan oluşan genç terzi çıraklarıyla tanışabilirdim.Gördüğümüz bütün gözlerde, bizim bilmediğimiz görüntüler,hatıralar, beklentiler ve horgörüler içeren, bütün bunlarlaayrılmaz bir bütün teşkil eden bir bakış yok mudur? Yoldangeçerken gördüğümüz birinin kaşlarının çatıklığı, burundeliklerinin açıklığı, o insanın nasıl bir hayat sürdüğüne bağlıolarak, farklı bir değer kazanmayacak mıdır? Albertine'in varlığı,bu kızlara yaklaşmama ve belki de böylece onları arzulamaktanvazgeçmeme engel oluyordu. Yaşama arzusunu ve sıradanolaylardan daha güzel bir şeylere inancını kaybetmekistemeyenler, gezinmelidir, çünkü sokaklar, caddeler, tanrıçalarladoludur. Ama tanrıçalar, insanları kendilerine yaklaştırmazlar.Etrafta, ağaçların arasında veya bir kafe girişinde, kutsal birormanın kenarında nöbet bekleyen nympha'lara benzerhizmetçiler görüyordum; arkada oturan üç genç kız,yanıbaşlarına dayadıkları bisikletlerinin dev çemberiyle, mitolojikseyahatlerinde üzerine bindikleri buluta veya masal atmadayanmış bakan üç tanrıçayı andırıyordu. Albertine'in herdefasında, bütün bu kızlara bir an yoğun bir dikkatle baktığını vesonra derhal bana döndüğünü fark ediyordum. Ama bubakışların yoğunluğu da, yoğunlukla telafi edilen kısalığı da benifazla huzursuz etmiyordu; aslında, Albertine, babama veyaFrançoise'a bile sık sık aynı yoğunlukla, belki yorgunluktan, belkide dikkatli bir insana özgü alışkanlıktan ötürü, adeta derindüşüncelere dalarcasına bakardı; bakışlarının hızla banaçevrilmesine gelince, bunun sebebi, kapıldığım şüpheleri bilenAlbertine'in, yersiz de olsa bir şüpheye mahal vermekistememesiydi belki. Ayrıca, Albertine'in bakışlarında görüncebana ağır bir suç gibi gelen yoğun dikkat (bakışları genç erkeklereyönelse de aynı şeyi hissederdim), benim bütün terzi çıraklarınayönelttiğim bakışlarda mevcuttu ve ben bundan en ufak bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

190

Page 191: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

suçluluk duymuyordum –hatta arabayı durdurup inmemivarlığıyla engellediği için neredeyse Albertine'i suçluyordum.Kendi arzularımız masum, karşı tarafın arzuları ise korkunçtur.Yalnız arzular konusunda değil, yalan konusunda da, bize aitolanlarla sevdiğimiz kişiye ait olanlar birbirine zıttır. Örneğin,sağlıklı görünmek isteyip gündelik rahatsızlıkları belli etmemekamacıyla, kötü bir alışkanlığı gizlemek amacıyla veya başkalarınıgücendirmeden tercih ettiğimiz şeye yönelmek amacıyla yalansöylemek, son derece olağan bir şeydir. Yalan, hayattaki engerekli, en çok kullanılan korunma aracıdır. Yine de sevdiğimizinsanın hayatından yalanı çıkarıp atmak isteriz, her yerde yalanıkollar, yalan kokusu alır, yalandan nefret ederiz. Yalan bizi allakbullak eder, ilişkiye son vermek için yeterli bir sebeptir, ardında nebüyük kabahatleri gizlediğini düşünürüz, bazen de o kadar iyigizler ki bu kabahatleri, içimizde bir şüphe bile uyanmaz. Bu netuhaf bir durumdur ki, evrenselliği, yaygınlığı nedeniylebaşkaları için zararsız olan bir hastalık mikrobu, muafiyetinikaybetmiş olduğunu fark eden zavallı için, son derece tehlikelidir!İcraat kolaylığı yüzünden hayal etme gücünü kaybetmemişherkes gibi, ben de, –uzun süren eve kapanma dönemlerimsebebiyle– nadiren karşılaştığım bu güzel kızların hayatını,seyahatin bize vaat ettiği harikulade kentler kadar arzulanır vebildiklerimden farklı hayatlar olarak canlandırıyordum zihnimde.

Tanıdığım kadınların, gittiğim kentlerin uyandırdığı hayalkırıklığı, yenilerinin cazibesine kapılmamı, gerçekliğineinanmamı engellemiyordu. İşte bu yüzden, Venedik'i –bahargünlerini hatırlatan hava nedeniyle de özlem duyduğum,Albertine'le evlenirsem görmeyeceğim Venedik'i– Ski'nin, şehrinaslından daha güzel tonlara sahip diye yorumlayabileceği birresimde görmek, benim için Venedik seyahatinin yerini katiyentutamazdı, benden bağımsız olarak belirlenmiş bir mesafeninkatedilmesi zorunluydu benim gözümde; aynı şekilde, bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

191

Page 192: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

muhabbet tellalının, bana ısmarlama bulacağı terzi çırağı, nekadar güzel olursa olsun, o esnada bir kız arkadaşıyla gülüşerekağaçların altından geçmekte olan sarsak terzi çırağının yerinikatiyen tutamazdı. Bir randevu evinde bulacağım kız, daha güzelbile olsa, aynı şey olmazdı, çünkü tanımadığımız bir kızıngözlerine, küçük bir opal ya da akik parçasına bakar gibi bakmayız.Bizim hiç görmediğimiz aile evini, gıpta ettiğimiz aziz dostlarıiçinde barındıran bir düşüncede, bir istekte, bir hatıradagörebileceğimiz yegâne şeyin, onu sedeflendiren ışık ya dakıvılcımlandıran pırlantalar olduğunu biliriz. Bir bakışa değerkazandıran şey, salt fiziksel güzelliğinden çok, bütün bu zor veinatçı şeyleri ele geçirebilmek arzumuzdur (bir kadının, GallerPrensi olduğunu işittiği bir gence ilişkin, hayalinde baştan başabir roman kurması, yanıldığını anlayınca da, aynı gençle hiçilgilenmemesi, bu şekilde açıklanabilir belki); terzi çırağını birrandevu evinde bulmak, içine nüfuz etmiş olan, onunla birlikteele geçirmeyi umduğumuz o meçhul hayattan yoksun haldebulmak demektir; gerçekten de birer değerli taşa dönüşmüş olangözlere, kırışması bir çiçeğin kıvrımları kadar anlamsız bir burnayaklaşmak demektir. Hayır, nasıl ki Piza'nın, uluslararası fuardabir gösteriden ibaret olmayan, gözlerimle göreceğim Piza'nıngerçekliğine inanabilmem için, uzun bir tren yolculuğu yapmakzorundaysam, aynı şekilde, o aşağıdan geçen, tanımadığım terziçırağının da gerçekliğine inanmaya devam etmek istiyorsam eğer,hareket noktamı ona göre ayarlayarak direnişine karşı koymak,hakaretlerine göğüs germek, girişimimde ısrarlı davranmak, birrandevu koparmak, atölye çıkışında onu beklemek, bu kızınhayatındaki olayları tek tek öğrenmek zorundaydım; benim ondaaradığım hazları sarmalayan kılıfı delmek zorundaydım; ulaşmak,ele geçirmek istediğim ilgi ve lütuftan beni ayıran mesafeyi, yanionun farklı alışkanlıklarının ve kendine has hayatının yarattığıuzaklığı aşmak zorundaydım. Ne var ki, arzuyla seyahat

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

192

Page 193: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

arasındaki bu benzerliklerden yola çıkarak, kentlerle kadınları,tanımadığım sürece böylesine yücelten, yanlarına yaklaştığımanda da altlarından kayıverip, onları en sıradan gerçekliğinbasitliği üzerine yüzüstü düşüren bu görünmez gücün, inançlarkadar, maddi dünyadaki atmosfer basıncı kadar etkili olan bugücün niteliğini bir gün derinlemesine incelemeye söz verdimkendi kendime. Biraz ötede, bir başka genç kız, yanı başına dizçöktüğü bisikletini düzeltmekteydi. Tamirat bittiğinde, yarışçıkız bisikletine atladı, ama bir erkeğin oturacağı şekilde, ata binergibi oturmadı. Bisiklet bir an sallandı; o genç bedene sanki biryelken ya da dev bir kanat eklenmişti; az sonra, yoluna devameden yarı insan-yarı kanatlı genç yaratığın, o melek veya perinin,son sürat uzaklaştığını gördük.

Albertine'in varlığı, Albertine'le birlikte yaşamak, benibunlardan mahrum ediyordu işte. Mahrum mu ediyordu? Tamtersine, bana bunları bahşediyordu diye düşünmem gerekmezmiydi? Albertine benimle birlikte yaşamasaydı, özgür olsaydı,bütün bu kadınları, onun arzu ve hazlarının muhtemel hedefleridiye görecektim haklı olarak. Şeytanca bir balede, bir insandakigünah eğilimini temsil eden, oklarını bir başkasının kalbinebatıran dansçılar gibi görüneceklerdi gözüme. Terzi çıraklarından,genç kızlardan, kadın oyunculardan nasıl da nefret edecektim!Karşılarında dehşete düşecek, yeryüzünü güzelliklerinin dışındatutacaktım onları. Albertine'in köleliği, onlar yüzünden acıçekmekten beni kurtardığı için, yeryüzünün güzellikleriarasındaki yerlerini almalarını sağlıyordu. Bu zararsız halleriyle,kalbe kıskançlığı saplayan iğnelerini kaybetmişken, onlarıhayranlıkla seyretmem, bakışlarımla okşamam, belki bir başkagün daha samimi olmam mümkündü. Albertine'i hapsederek,gezinti yerlerinde, balolarda, tiyatrolarda hışırdayan bütün ohareli kanatları aynı anda yeryüzüne kazandırmıştım tekrar; artıkAlbertine'i kışkırtmaları mümkün olmadığından, benim

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

193

Page 194: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gözümde yine eskisi gibi kışkırtıcı olmuşlardı. Yeryüzününgüzelliğini bu kanatlar oluşturuyordu. Bir zamanlar Albertine'ingüzelliğini de onlar oluşturmuştu. Albertine'i önce esrarengiz birkuş gibi, sonra da sahilin arzulanan, belki elde edilenbaşoyuncusu gibi gördüğüm için o kadar güzel, olağanüstübulmuştum. Bir akşam, mendireğin üzerinde, nereden geldikleribelirsiz martılara benzeyen diğer genç kızların arasında ölçülüadımlarla yürürken gördüğüm kuşu evime hapsettiğimden beri,Albertine'in renkliliğinden eser kalmamış, başkalarının ona sahipolma şansı da tamamen yok olmuştu. Albertine yavaş yavaşbütün güzelliğini kaybetmişti. Kıskançlığımla hayal gücümünhazlarındaki düşüş aynı düzlemde yer almadıkları halde, onutekrar sahildeki ihtişamı içinde görebilmem için, yanında benolmadan, bir kadını veya genç erkeği kendisine sokulurken hayalettiğim bu tür gezintiler gerekiyordu. Ama Albertine'in, başkalarıtarafından arzulandığı için gözümde eski güzelliğine kavuştuğubu ani çıkışlar dışında, benimle birlikte yaşadığı süreyi iki dönemeayırabilirdim rahatlıkla: giderek solmakla birlikte, benimgözümde hâlâ sahilin rengârenk hareli başoyuncusu olduğu ilkdönem ve kendi donuk benliğiyle sınırlı, gri bir mahpusadönüştüğü, ancak benim geçmişi hatırladığım bu şimşeklersayesinde eski renkliliğine kavuştuğu ikinci dönem.

Bazen, Albertine'e karşı kayıtsızlığımın dorukta olduğusaatlerde, çok eski bir ânın hatırası canlanırdı kafamda: Henüzkendisiyle tanışmadığım günlerdeydi, Albertine kumsalda,benim hiç anlaşamadığım, bir ilişki yaşadıklarından şimdineredeyse emin olduğum bir hanımın yanında, kahkahalarlagülerek küstahça bana bakıyordu. Parlak, mavi denizin uğultusuher yanı sarmıştı. Güneşli kumsalda, Albertine arkadaşlarınınarasında en güzel kızdı. O mutat engin deniz çerçevesi içinde, onahayran olan hanımın gözünde sonsuz değer taşıyan, muhteşembir kızdı ve benim onurumu lekelemişti. Hem de sonsuza dek

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

194

Page 195: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

lekelemişti, çünkü o hanım belki tekrar Balbec'e gitmiş, ışıl ışıl,uğultulu kumsalda Albertine'in yokluğunu fark etmişti. Amagenç kızın benim evimde yaşadığını, sadece bana ait olduğunubilmiyordu. O engin, mavi denizle birlikte, hanımın, şimdibaşkalarına yönelen tercihini eskiden bu genç kıza yönelttiğiniunutmuş olması, Albertine'in onuruma sürdüğü lekenin üzerinekaplamış, onu göz kamaştırıcı, sağlam bir mücevher kutusunahapsetmişti sanki. Bunları düşününce, o kadına duyduğumnefret, kalbimi kemirirdi; Albertine'e karşı da bir nefret duyardım,ama bu nefret, o enfes saçlı, pohpohlanan, kumsalda patlattığıkahkaha insanın onurunu lekeleyen güzel genç kıza duyulanhayranlıkla karışıktı. Utanç, kıskançlık ve ilk arzularla o gözkamaştırıcı fonun yeniden canlanan hatıraları, Albertine'e eskigüzelliğini ve değerini kazandırırdı tekrar. İşte bu şeklide, oodamda, yanımdaysa duyduğum biraz ezici sıkıntı, onuhafızamda tekrar özgürlüğüne kavuşturduğum, mendirekte,rengârenk plaj kıyafetleri içinde, denizin çalgıları eşliğindehatırladığım zaman, yerini, olağanüstü görüntüler ve özlemlerledolu, heyecanlı bir arzuya bırakırdı; Albertine kâh bu ortamdançıkıp bana ait olur, pek fazla bir değer taşımaz, kâh aynı ortamageri dönüp, asla öğrenemeyeceğim bir geçmişin içinde elimdenkaçar, tıpkı patlayan dalgalar ve sersemletici güneş gibi, arkadaşıolan o hanımın yanında, onurumu lekelerdi; Albertine, adetaikiyaşayışlı bir aşk içinde, bir kumsala gider, bir odama dönerdi.

Bir başka köşede, top oynayan kalabalık bir grup vardı. Bu gençkızların hepsi güneşin tadını çıkarmak istemişti, çünkü şubatayının bu özel günleri, ne kadar güneşli olsalar da, uzun sürmez;güneşin parlaklığı, batışını geciktirmez. Güneşin batmasına dahauzun zaman olduğu halde, biz bir süre alacakaranlıkta kaldık:Seine'e kadar uzanmıştık, Albertine kırmızı yelkenlerin mavi kışnehrindeki yansımalarını, aydınlık ufukta tek başına bir gelincikgibi büzüşmüş tuğla evi, ileride aynı ufkun katılaşmış, parça

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

195

Page 196: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

parça, kırılgan, dilimli bir bölümü gibi görünen Saint-Cloud'yuhayranlıkla seyretti, varlığıyla da benim bu hayranlığı yaşamamıengelledi; arabadan indik ve uzun uzun yürüdük. hatta bir ara kolkola yürüdük; Albertine'in kolunun benim kolumun etrafındaoluşturduğu halka, sanki ikimizi tek bir varlık haline getiriyor,kaderlerimizi birleştiriyordu. Ayağımızın dibinde birbirine paraleluzanan gölgelerimiz giderek yaklaşıyor, sonra birleşiyor, harikabir desen oluşturuyordu. Hiç şüphesiz, Albertine'in benimevimde yaşaması, benim yatağıma uzanması, zaten banaolağanüstü geliyordu. Ama şimdi bu durum, bir de dışarıya,tabiatın ortasına taşıyordu; o çok sevdiğim Boulogne Ormanıgölünün kenarında, o ağaçların altında, onun, Albertine'ingölgesi benimkine ekleniyor, güneş, onun bacağıyla göğsününyalın, basitleştirilmiş gölgesini, ağaçlı yolda kumun üzerine,benim gölgemin yanma, adeta lavi tekniğiyle çiziyordu.Gölgelerimizin yakınlaşıp birleşmesinde, şüphesizbedenlerimizin birleşmesinden daha soyut, ama onun kadarmahrem bir büyü buluyordum. Sonra arabaya bindik tekrar.Dönüş yolunda, arabamız dar, dolambaçlı orman yollarına girdi;kışlık giysileri içinde, harabeler gibi sarmaşıklarla, böğürtlenlerlekaplanmış ağaçlar, bir sihirbazın evine giden yolu gösteriyorlardısanki. Ağaçların karanlık kubbesinin altından çıkar çıkmaz,Boulogne Ormanı çıkışında, tekrar gün ışığıyla karşılaştık, hava okadar aydınlıktı ki, akşam yemeğinden önce canım ne isterseyapabileceğimi, daha bol bol vaktim olduğunu düşünüyordum,ama birkaç dakika sonra, arabamız Zafer Takı'na yaklaşırken,aniden şaşkınlık ve korkuyla irkilerek, Paris'in üzerinde asılı,vakitsiz dolunayı gördüm; bizde geç kaldığımız zamanıuyandıran, durmuş bir saate benziyordu. Arabacıya evedönmesini söylemiştik. Albertine için bu, benim evime dönmekdemekti. Albertine arabanın içinde, yanı başımda otururkenonun varlığında bulduğum huzuru, evlerine dönmek için bizden

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

196

Page 197: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ayrılmak zorunda olan kadınların varlığında, kendilerini ne kadarsevsek de, bulamayız; Albertine'in o andaki varlığı, bizi ayrıolacağımız saatlerin boşluğuna değil, daha da yerleşik vekorunaklı bir beraberliğe, aynı zamanda onun da yuvası olan,bana aidiyetinin somut simgesi olan yuvama doğrugötürüyordu. Hiç şüphesiz, sahip olmak için arzu etmiş olmakşarttır. Bir çizgiye, bir yüzeye, bir hacme, ancak aşkımız orayayerleşmişse sahip olabiliriz. Ama gezintimiz boyunca Albertine,benim için, bir zamanlar Rachel'in olduğu gibi, et ve kumaştanoluşan boş bir kılıf değildi. Gözlerimin, dudaklarımın ve elleriminhayal gücü, Balbec'te Albertine'in bedenini öylesine kuvvetlebiçimlendirmiş, şefkatle parlatmıştı ki, şimdi bu arabada o bedenedokunmak, onu sarmalamak için, Albertine'i kucaklamama, hattagörmeme gerek yoktu, sesini işitmem, sustuğu zaman dayanımda olduğunu bilmem yeterliydi; iç içe geçmiş duyularımonu olduğu gibi sarmalıyordu; evin önüne geldiğimizde,Albertine bütün doğallığıyla arabadan indiğinde, ben şoföre dahasonra gelip beni almasını söylemek üzere hemen inmedim, amaAlbertine kapıdan içeri girerken bakışlarımla hâlâ onusarmalamaktaydım; onun bu ağır, kızıla boyanmış, hantal vemahpus haliyle doğal bir şekilde benimle birlikte eve döndüğünü,bana ait bir kadın gibi, karım gibi evimizin korunaklı duvarlarıarasına girip kaybolduğunu görmek, yine o kıpırtısız, evcilhuzuru veriyordu bana.

Ne yazık ki, o akşam, odasında baş başa yediğimiz yemekboyunca Albertine'in ne kadar hüzünlü ve bıkkın göründüğünebakılacak olursa, sevgilim bu evde, kendini hapisteymiş gibihissediyor, Liancourt gibi güzel bir evde bulunmaktan memnunolup olmadığı sorulduğunda, "Hapishanenin güzeli olmaz," diyecevap veren Mme de La Rochefoucauld'nun hislerinipaylaşıyordu. Başlangıçta Albertine'in halini fark etmedim; benkendi halime hayıflanıyor, Albertine olmasa (onunla birlikte,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

197

Page 198: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bütün gün boyunca onca insanla temas edeceği bir otelde,kıskançlıktan kıvranırdım çünkü), o esnada akşam yemeğiniVenedik'te, Mağrip silmeleriyle çevrelenmiş kubbeli küçükpencerelerinden Büyük Kanal'ın göründüğü, bir gemi ambarı gibialçak, küçük restoranların birinde yiyor olabileceğimidüşünüyordum.

Şunu belirtmem gerekir ki, evde Albertine'in çok beğendiği,Bloch'unsa çok haklı olarak son derece çirkin bulduğu,Barbedienne'in iri bir bronz heykeli vardı. Bloch'un bu heykelievde tutmama şaşırması ise, o kadar anlaşılır değildi. Ben hiçbirzaman onun gibi sanatkârane dekorlar oluşturmaya çalışmazdım,hem bu iş için fazlasıyla tembeldim, hem de daima gözümünönünde görmeye alıştığım şeylere karşı fazlasıyla ilgisizdim. Gözzevkim bozulmadığına göre, dekorasyon ayrıntılarıylailgilenmeme hakkım vardı. Belki buna rağmen o bronz heykelikaldırabilirdim. Ne var ki, çirkin ve gösterişli şeyler çok faydalıdır,çünkü bizi anlamayan, bizimle aynı zevki paylaşmayan, belki âşıkolduğumuz insanların gözünde, güzelliğini açığa vurmayan, asilbir eşyanın sahip olamayacağı bir itibar taşırlar. Zaten biz de böylebir itibarı kullanmaya, ancak bizi anlamayan insanlar karşısındagerek duyabiliriz, çünkü nitelikli kişilerin nezdinde, zekâmız bizegereken itibarı sağlar. Albertine'in zevki her ne kadar gelişmekteolsa da, bronz heykele hâlâ saygı duyuyor ve bu saygı bana dayansıyordu; Albertine'in saygısı benim için önemliydi (azıcıkutanç verici bir bronz heykeli ortada bulundurmaktan çok dahaönemliydi), çünkü Albertine'i seviyordum.

Ama köleliğimi düşünmek bir anda üzerimde bir yük olmaktançıktı, hatta köleliğimi uzatmak istedim, çünkü Albertine kendiköleliğini yoğun biçimde hissediyormuş gibi göründü bana.Evet, kendisine evimde yaşamaktan hoşnut olup olmadığını hersorduğumda, bundan daha mutlu olabileceği bir yer

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

198

Page 199: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

düşünemediğini söylemişti hep. Ama çoğunlukla yüzündekiözlemli, kızgın ifade, bu sözlerini yalanlamıştı. Elbette Albertinebenim tahmin ettiğim eğilimlere sahip idiyse, bu eğilimlerini asladoyuramaması, beni ne kadar sakinleştiriyorsa, onu da o kadarsinirlendiriyor olmalıydı; ben o kadar sakinleşmiştim ki,Albertine'i haksız yere suçladığıma inanmaktan beni alıkoyan birtek şey vardı, o da, Albertine'in davranışlarındaki aşırı özendi: Asladışarıda yalnız veya serbest kalmıyor, eve dönerken kapınınönünde bir an olsun oyalanmıyor, ne zaman telefon edecek olsa,konuştuklarını bana aktarabilecek biriyle, Françoise veyaAndrée'yle birlikte olmaya, göze batacak şekilde dikkat ediyor,Andrée'yle birlikte dışarı her çıkışında, neler yaptıkları konusundaayrıntılı bir rapor alabilmem için, dönüşte bir punduna getiripmutlaka beni Andrée'yle yalnız bırakıyordu. Bu harika uysallıklaçelişen, derhal bastırdığı kimi sabırsızca hareketleri, acabaAlbertine zincirlerini kırmayı mı tasarlıyor diye bir şüpheyaratmıştı kafamda.

Bu şüphemi destekleyen ufak tefek bazı olaylar vardı. Örneğindışarıya tek başıma çıktığım bir gün, Passy yakınında Gisèle'lekarşılaşmış, şuradan buradan sohbet etmeye koyulmuştuk. Birara, Gisèle'e bu haberi verebilmekten ötürü mutluluk duyarak,Albertine'i sürekli gördüğümü söyledim ona. Gisèle Albertine'inerede bulabileceğini sordu, onun da ne tesadüf, Albertine'lekonuşacağı bir şey varmış. "Nedir konuşacağınız?" - "Albertine'inbazı kız arkadaşlarıyla ilgili." - "Hangi kız arkadaşları? Size bilgiverebilirim belki, bu Albertine'le görüşmenize engel olmaz tabii." -"Çok eski arkadaşlar, adlarını hatırlamıyoram," diye muğlak bircevap verdi Gisèle, geri adım atarak. Yanımdan, bende hiçbirkuşku uyandırmayacak kadar ihtiyatlı konuştuğu zannıylaayrıldı. Fakat yalan ortaya çıkmaya o kadar hazırdır ki, ufacık birşey, kendini göstermesine yeter. Adlarını bile bilmediği eskiarkadaşlar söz konusu olsaydı, "ne tesadüf, Albertine'le

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

199

Page 200: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

konuşmam gerekiyordu," der miydi? Mme Cottard'ın pek sevdiği"nasıl da denk geldi" deyişine oldukça benzeyen bu ifade, ancakbelirli kişilere ilişkin, özel, duruma uygun düşen, belki de âcil birşey için kullanılabilirdi. Zaten, sırf "Bilmem, adlarınıhatırlamıyorum," derken, dalgın bir tavırla, esneyecekmiş gibiağzını açışı (konuşmamızın bu noktasında geri adım atarken,neredeyse vücuduyla da gerileyişi) bile, Gisèle'in yüzünü ve onauygun olarak sesini, bir yalan ifadesine dönüştürüyordu; oysa"ne tesadüf" derkenki aceleci, canlı, atılgan tavrı, bir gerçeği ifadeediyordu. Gisèle'i sorguya çekmedim. Ne işime yarayacaktı ki?Şüphesiz Gisèle Albertine gibi yalan söylemiyordu. Ve elbette kiAlbertine'in yalanları bana daha çok acı veriyordu. Ama herşeyden önce, aralarında ortak bir nokta, yalanın kendisi vardı, kibu da bazı durumlarda bir delil sayılır. Yalanın altında gizlenengerçeğe ilişkin bir delil değildir. Bütün katillerin, her şeyimükemmelen ayarladıklarını ve yakalanmayacaklarınızannettikleri, bilinen bir gerçektir, ama sonuçta hemen hemenbütün katiller yakalanır. Yalancılar ve yalancılar arasında özelliklesevdiğimiz kadınlar ise, aksine, nadiren yakalanırlar. Sevdiğimizkadının nereye gittiğini, orada ne yaptığını bilemeyiz, ama daha okonuşurken, ardında söylemediği şeyin gizlendiği, başka birşeyden bahsederken, yalanı derhal fark ederiz. Yalanı hissedipgerçeği öğrenemediğimiz için de, kıskançlığımız artar.Albertine'in yalan söylediği duygusunu uyandıran birçokayrıntıdan bu anlatı boyunca bahsettik, ama en önemlisi, yalansöylediğinde, anlattıklarının ya yetersiz, eksik, gerçeğe aykırıolmaları veya tam tersine, gerçeğe uygun olsun diye küçükayrıntılarla aşırı yüklenmiş olmaları sebebiyle, dikkatiçekmesiydi. Gerçeğe uygun olan şey, yalanı söyleyen bu konudane düşünürse düşünsün, gerçeğin kendisi değildir katiyen.Gerçeğin kendisini dinlerken, sadece gerçeğe uygun bir ayrıntıyıduyduğumuz anda, kulağımız birazcık müziğe yatkınsa, belki de

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

200

Page 201: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gerçeğe gerçeklerden daha uygun, fazlasıyla uygun olan buayrıntıda bir hata olduğunu, adeta ölçüsü bozuk bir mısra ya dayüksek sesle okunan yanlış bir kelime gibi aykırı düştüğünüalgılarız. Kulağımız bunu algılar ve eğer âşıksak, kalbimiz telaşadüşer. Peki, o zaman bir kadının Berri Sokağı'ndan mı,Washington Sokağı'ndan mı geçtiğini bilmediğimiz için bütünhayatımızı değiştirdiğimiz sırada, sırf birkaç yıl boyunca o kadınlagörüşmeme basiretini gösterebilsek, iki sokak arasındaki birkaçmetrelik farkın da, kadının kendisinin de yüz milyonda birine(yani algılayamayacağımız bir boyuta) düşeceğini, Gülliver'dençok daha iriyken, mikroskopla bile görülmeyecek –en azındankalbin mikroskobuyla görülmeyecek, çünkü duygusuz hafızanınmikroskobu daha güçlü ve sağlamdır– bir Lilliput'luyadönüşeceğini niye düşünmeyiz ki! Ne olursa olsun, Albertine'leGisele'in yalanları arasında ortak bir nokta –yalanın kendisi–bulunmakla birlikte, Gisele'in yalan söyleme tarzıAlbertine'inkinden de, Andree'ninkinden de farklıydı, ama büyükbir çeşitlilik gösteren bütün bu yalanlar birbirlerine o kadar iyioturuyordu ki, küçük çete, bazı ticari firmalarda rastlanan, geçitvermez bir kale sağlamlığına sahipti; kadroyu oluşturanlarınbirbirinden çok farklı kişiliklerine rağmen, zavallı yazarındolandırılıp dolandırılmadığını asla anlayamayacağı bir kitabevineya da yayınevine benzerdi. Gazete veya derginin yöneticisi, içtenve özellikle ciddi bir tavırla yalan söyler, çünkü diğer gazete veyatiyatro yöneticilerine, yayıncılara karşı İçtenlik bayrağınıaçtığında, onlarda lanetlediği tutumu, kendisinin de aynenuyguladığını sık sık gizlemek zorunda kalır. Yalan söylemeninkorkunç bir şey olduğunu (bir siyasi partinin başkam sıfatıyla,herhangi bir sıfatla) beyan etmek, çoğu kez başkalarından dahaçok yalan söylemeyi ve bu arada içtenliğin ciddi maskesini vekutsal tacını da atmamayı gerektirir. "İçten kişi"nin ortağı, farklıbir biçimde, daha safça yalan söyler. Yazarını, karısını aldatır gibi,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

201

Page 202: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

vodvil numaralarıyla aldatır. Namuslu ve kaba saba bir adam olanyazı kurulu başkanı, evinizin, daha yapımına bile başlanmayacağıbir tarihte hazır olacağına söz veren bir mimar gibi, düpedüz yalansöyler. Yazı işleri müdürü melek gibi bir adamdır, diğer üç kişininarasında koşuşturup durur ve konunun ne olduğunu bilmeden,kardeşçe bir titizlik ve sevgi dolu bir dayanışmayla, şeref sözüvererek değerli yardımlarda bulunur. Bu dört kişi, yazarın gelişiylekesilen daimi bir çekişme içindedir. Her biri, gerektiğinde özelkavgaları bir yana bırakmayı bilir, en önemli askerî görevihatırlayıp tehdit altındaki "birliğin" yardımına koşar. Ben defarkında olmadan, "küçük çete"nin karşısında uzun zamandır buyazarın rolünü oynamaktaydım. Gisele "ne tesadüf" derken,düşündüğü şey, Albertine'in şu ya da bu bahaneyle bendenayrıldığı an onunla seyahate çıkmaya hazır bir kız arkadaşı ve ogünün geldiğini veya çok yaklaştığını ona haber vermek idiyseeğer, bunu bana itiraf edeceğine ölmeyi göze alırdı. DolayısıylaGisele'e soru sormanın anlamı yoktu.

Şüphelerimi pekiştiren tek şey bu türden karşılaşmalar değildi.Bir örnek vereyim: Albertine'in resimlerini beğeniyordum. Birmahpusun dokunaklı eğlencesi olan bu resimler, beni çokduygulandırdığından, Albertine'i tebrik ettim. "Yo, hayır,resimlerim çok kötü, ama hayatımda tek bir resim dersi almadımki." - "Ama bir akşam Balbec'te bana haber gönderip resim dersinekaldığınızı söylemiştiniz." O günü kendisine hatırlattım ve osaatte resim dersi alınamayacağını daha o anda düşünmüşolduğumu söyledim. Albertine kızardı. "Doğru," dedi, "resim dersialmıyordum; başlangıçta size çok yalan söylemiştim, bunu kabulediyorum. Ama artık hiç yalan söylemiyorum." Başlangıçtakionca yalanın neler olduğunu öğrenmeyi ne kadar isterdim! AmaAlbertine'in her itirafının yeni bir yalan olacağını daha baştanbiliyordum. Bu yüzden de onu öpmekle yetindim. Bu yalanlardansadece birini söylemesini istedim. Şöyle cevap verdi: "Madem

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

202

Page 203: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

istiyorsunuz söyleyeyim: Mesela deniz havasından rahatsızolduğum yalandı." Bu isteksizlik karşısında, ısrar etmektenvazgeçtim.

Sevdiğimiz her insan, hatta bir ölçüde her insan, bizim içinIanus gibidir: Bizden ayrılıyorsa hoşlandığımız yüzünü, süreklielimizin altında olduğundan eminsek, asık yüzünü gösterir.Albertine'le sürekli birlikteliğin, bu anlatıda sözünüedemeyeceğim, bir başka zorluğu vardı. Bir başka insanınhayatının, katliama yol açmadan elimizden atamayacağımız birbomba gibi, bizim hayatımıza bağlı olması, korkunç bir şeydir.Bunu, bir deliyle yakın ilişkisi olan herkesin yaşadığı kimiduygularla karşılaştırabiliriz: ileride, biz artık açıklayabilecekdurumda değilken, yanlış, ama gerçeğe uygun birtakım şeylereinanılacağını düşünmenin sebep olduğu iniş çıkışlar, tehlikeler,endişe ve korku. Mesela Morel'le yaşadığı için M. de Charlus'eacıyordum (öğleden sonra şahit olduğum sahnenin hatırasıylagöğsümün sol yanında bir ağırlık hissettim); aralarında bir ilişkiolup olmadığı bir yana, M. de Charlus, başlangıçta, Morel'in deliolduğunu bilmiyordu muhtemelen. Morel'in yakışıklılığı,bayağılığı ve gururu, baronun o kadar derine inmesini engellemişolmalıydı, ta ki Morel'in karamsar günleri gelinceye kadar; böylegünlerde Morel bir açıklama getirmemekle birlikte, kederinden M.de Charlus'ü sorumlu tutar, yanlış ama son derece inceliklimantık yürütmelerle, baronun güvensizliğini ortaya koyar,hakaret eder, bir yandan en çıkarcı, kurnazca kaygıları gütmeyisürdürerek, umutsuzca kararlar almakla tehdit ederdi onu. Fakatbütün bunlar bir karşılaştırmadan ibaret. Albertine deli değildi.

Albertine'de zincirlerinin hafif olduğu izleniminiuyandırmanın en iyi yolu, o zinciri benim kendi ellerimlekıracağıma kendisini inandırmakmış gibi geldi bana. Ne var ki, buuydurma tasarıdan o anda kendisine söz edemezdim, birkaç saat

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

203

Page 204: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

önce Trocadero'dan geldiğinde fazlasıyla düşünceli ve sevecendavranmıştı; tek yapabileceğim, onu ayrılmakla tehdit etmekşöyle dursun, olsa olsa, minnettar kalbimde biçimlenen süreklibirliktelik hayallerini gizlemek olabilirdi. Ona bakarkenhayallerimi dile getirmemek için kendimi zor tutuyordum, belki oda fark ediyordu bunu. Ne yazık ki hayallerin dışavurumubulaşıcı değildir. M. de Charlus'ün durumu, yani hayalindegururlu bir delikanlı göre göre kendini de gururlu bir delikanlızanneden ve iyice yapmacıklaşıp gülünç düşen kırıtkan yaşlıkadın örneği çok yaygındır; metresine tutkun bir âşığın en büyüktalihsizliği, o karşısında güzel bir çehre görürken, sevgilisiningördüğü kendi çehresinin güzelleşmediğini, aksine karşısındagördüğü güzelliğin verdiği hazla çarpıldığını fark etmemesidir.hatta bu durumun yaygınlığı aşkla sınırlı değildir; her birimiz,başkalarının gördüğü kendi bedenimizi görmez, başkaları içingörünmez olan, ama bizim gözümüzün önünde duran nesneyi,kendi düşüncemizi "izleriz". Bazen sanatçılar bu nesneyieserlerinde gösterir. İşte bu yüzden, sanatçı, eserine hayran olankişileri hayal kırıklığına uğratır, çünkü iç güzelliği çehresineyansıyamamıştır.

Venedik hayallerimden geriye kalanlar, sadece Albertine'le ilgilişeyler, evimde geçirdiği zamanı onun için daha hoş kılmayailişkin şeylerdi; önümüzdeki günlerde kendisine bir Fortunyelbise ısmarlayacağımızı söyledim ona. Onu oyalayacak yenihazlar bulmaya çalışıyordum. Bulabilseydim, bir sürpriz yapıpeski Fransız gümüş sofra takımları hediye etmek isterdim. Bir yatsatın alma planları yaptığımız sırada, Albertine planınuygulanmasına imkânsız gözüyle baktığı halde –Albertine'i iffetlizannettiğim, onunla evliliği ne kadar imkânsız görüyorsam,birlikte yaşamayı da mali açıdan o kadar yıkıcı bulduğumzamanlar, ben de aynı fikri paylaştığım halde– kız arkadaşım biryat alacağıma ihtimal vermemekle birlikte, Elstir'e akıl

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

204

Page 205: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

danışmıştık.Bergotte'un o gün ölmüş olduğunu öğrendim ve çok üzüldüm.

Bilindiği gibi, uzun zamandır hastaydı. Elbette bu, ilk baştaki,doğal hastalığı değildi. Galiba tabiat, ancak oldukça kısa sürelihastalıklara yol açabiliyor. Ama tıp, hastalıkları uzatma göreviniüstlenmiş durumda. İlaçlar, ilaçların sağladığı hafifleme, ilaca araverince tekrar ortaya çıkan rahatsızlık, bir hastalık görüntüsüoluşturur ve tıpkı çocukların boğmacayı atlattıktan sonra, uzunmüddet, düzenli aralıklarla öksürük nöbetleri geçirmeye devametmeleri gibi, hastanın alışkanlığı da giderek bu hastalıkgörüntüsünü sabitleştirir, üsluplaştırır. Zamanla ilaçların etkisiazalır, miktarı artırılır, artık hiçbir yarar sağlamaz olurlar, aksinebu kalıcı rahatsızlık sayesinde zarar vermeye başlarlar. İlaçlarolmasa, tabiat, hastalığa bu kadar uzun mühlet tanımaz. Tıbbınneredeyse tabiatın kuvvetine erişerek insanı yatağaçivileyebilmesi, ölüm cezası tehdidiyle bir ilacı kullanmaya insanımecbur edebilmesi, bir mucizedir. Yapay olarak aşılanan hastalıkartık kök salmış, ikincil, ama gerçek bir hastalık olmuştur, aradakitek fark, doğal hastalıkların geçmesi, tedavinin sırrını bilmeyentıbbın yarattığı hastalıklarınsa, asla iyileşmemesidir.

Bergotte yıllardır evinden çıkmıyordu. Zaten sosyetehayatından da hiç hoşlanmamıştı, daha doğrusu kısacık bir sürehoşlanmış, sonra da diğer her şey gibi, her zamanki kendine hastutumuyla, yani elde edemediği için değil, elde eder etmez,küçümsemişti. Öyle sade bir hayat sürüyordu ki, ne kadar zenginolduğu kimsenin hayalinden geçmiyordu; zenginliği bilinse,insanlar onu cimri zannedip daha da çok yanılırlardı, çünkükimse onun kadar cömert olamazdı. Özellikle kadınlara, dahadoğrusu genç kızlara karşı cömertti; onlarsa, küçücük bir şeykarşılığında böylesine büyük bir mükâfat aldıkları için mahcupolurlardı. Bergotte'un kendi kendine ileri sürdüğü mazeret, en

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

205

Page 206: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

verimli çalışmalarını, âşık olma duygusuyla gerçekleştirmesiydi.Aşk demek abartılı olur ama, az da olsa tensellikten kaynaklananhaz, edebiyat çalışmalarına yardımcı olur, çünkü başka hazları,örneğin sosyete hazlarını, bütün insanların paylaştığı hazlarıortadan kaldırır. Bu aşk hayal kırıklığına yol açsa bile, hiç değilsebu sayede ruhun yüzeyinde de bir kıpırtı yaratır; aksi takdirde,ruhun aşırı durgunlaşması tehlikesi baş gösterir. Dolayısıyla,arzu bir yazar için yararlıdır: Onu önce diğer insanlardanuzaklaştırıp onlara uyum göstermekten kurtarır, sonra da, belirlibir yaşı geçince hareketsizleşme eğilimi gösteren manevi bir çarkıharekete geçirir. Bu durumda mutlu olamayız, ama mutluluğuengelleyen ve hayal kırıklığının bu ani atılımları olmasagöremeyeceğimiz sebepler üzerine fikir yürütürüz. Hayalleringerçekleşmesi tabii ki mümkün değildir, bunu biliriz; arzuolmasa, belki hayal kurmazdık, oysa hayal kurmak yararlıdır,hayallerimizin yıkılışını görürüz, bu başarısızlık bize yeni bir şeyöğretir. Nitekim Bergotte da, şöyle bir mantık yürütüyordu:"Genç kızlar uğruna multimilyonerlerden daha fazla paraharcıyorum, ama onların bana yaşattığı hazlar veya hayalkırıklıkları sayesinde de, kitap yazıyor, para kazanıyorum." Bumantık, ekonomik açıdan saçmaydı, ama herhalde Bergotte, buşekilde, altını temasa, teması altına dönüştürmektenhoşlanıyordu. Ayrıca, büyükannemin ölümünde degördüğümüz gibi, yorgundu, yaşlanmıştı, dinlenmek istiyordu.Oysa sosyete hayatı, karşılıklı konuşmadan ibarettir. Sosyetekonuşmaları aptalcadır, ama kadınların varlığını ortadan kaldırmagücüne sahiptir; kadınlar sosyetede soru-cevaptan ibarettir, oysasosyetenin dışında yine yorgun ihtiyarı müthiş dinlendiren birşeye, seyredilecek bir nesneye dönüşürler.

Her neyse, bütün bunlar artık söz konusu değildi. Dediğim gibi,Bergotte evinden çıkmaz olmuştu; odasının içinde bir saatliğineyataktan kalktığında da, buz gibi bir soğuğa çıkacakmış, trene

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

206

Page 207: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

binecekmiş gibi, şallara, battaniyelere bürünüyordu. Odasınagirmelerine izin verdiği nadir dostlarından özür diliyor, ekosebattaniyelerini, örtülerini gösterip gülerek, "Ne yaparsınız azizim,Anaksagoras'ın dediği doğru, hayat bir yolculuk," diyordu. İştebu şekilde, küçük bir gezegen gibi gitgide soğuyor, büyükgezegenin son günlerini, önce ısının, ardından da hayatındünyamızdan yavaş yavaş çekileceği günleri canlandırıyorduadeta. Dünyada hayat kalmadığında, dirilme de kalmayacaktır,çünkü insanların bıraktığı eserler ne kadar uzak bir gelecektekikuşaklara uzansa da, o gelecekte insanların olması gerekir.Dünyada tek bir insan kalmamışken, her yanı saran soğuğa dahauzun süre dayanabilen kimi hayvan türleri olursa, Bergotte'unünü, o âna kadar sürdüğünü farzedersek, bir anda, temellisönecektir. Dünyada kalan son hayvanların Bergotte okuması sözkonusu değildir, çünkü bu hayvanları, Pentekostes günündekihavariler gibi, çeşitli milliyetten insanların dilini öğrenmedenanlamaları, pek zayıf bir ihtimaldir.

Bergotte, ölümünden önceki son birkaç ay boyuncauykusuzluktan, daha da beteri, kâbuslardan muzdaripti; uykuyadaldığı anda kâbus görmeye başlıyor, uyanacak olursa, bukâbuslar yüzünden tekrar uyumaktan kaçmıyordu. Uzun yıllarboyunca rüyaları sevmişti, hatta kötü rüyaları bile; çünkürüyalar, uyanıklık halimizde karşımızda gördüğümüz gerçekliğeaykırılıkları sayesinde, uyandığımız anda, hatta bazen daha daönce, uyumuş olduğumuza dair güçlü bir duygu uyandırırlariçimizde. Ne var ki Bergotte'un kâbusları bundan farklı bir şeydi.Bir zamanlar kâbus derken, beyninde olup biten tatsız şeylerikastederdi. Oysa şimdi, sanki kendisinin dışındaki, fesat birkadın, elindeki ıslak bezle yüzünü silerek onu uyandırmayaçalışıyor; kalçalarında dayanılmaz gıdıklanmalar hissediyor;öfkeden gözü dönmüş bir arabacı –Bergotte uykusunda arabayıkötü kullandığı yolunda bir şeyler mırıldandığı için– yazarın

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

207

Page 208: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

üstüne atılıp parmaklarını ısırıyor, doğruyordu. Son olarak da,uykusunda yeterli karanlık oluştuğu anda, tabiat, adeta onuöldürecek olan beyin kanamasının bir kostümsüz provasınıyapıyordu: Bergotte bir arabanın içinde, Svvann'ların yenikonağının kapısından içeri giriyor, arabadan inmek istiyordu. Birbaş dönmesiyle, adeta yıldırım çarpmışçasına, arabanınkoltuğuna çivileniyor, kapıcı inmesine yardımcı olmaya çalışıyor,o yerinden kalkamıyor, doğrulamıyor, bacakları tutmuyordu.Önündeki taş sütuna tutunmaya çalışıyor, ama ayaktadurmasına yetecek desteği bulamıyordu. Bergotte'unbaşvurduğu, kendilerini çağırmış olmasından şeref duyanhekimler, rahatsızlıklarını o müthiş çalışkanlığına (yirmi yıldırhiçbir şey yapmamıştı), sürmenaja bağladılar. Korkunç öykülerokumamasını (hiçbir şey okumuyordu), "yaşamamız içinzorunlu" olan güneşten daha fazla yararlanmasını (ancak evekapanması sayesinde, birkaç yıllık göreli bir iyileşme yaşamıştı)ve daha fazla beslenmesini tavsiye ettiler (bu da zayıflamasına yolaçtı ve daha ziyade kâbuslarını besledi). Bu hekimlerden biri, itirazetmeye ve muzipliğe meraklıydı; Bergotte kendisiyle tek başınagörüştüğünde, başka hekimlerin tavsiyelerini ayıp olmasın diyekendi fikirleriymiş gibi söylediği zaman, itirazcı hekim,Bergotte'un, hoşuna gidecek bir şeyi tavsiye ettirmeye çalıştığınızanneder ve derhal yasaklardı; çoğunlukla da, zorunlu olarak okadar aceleyle birtakım sebepler uydururdu ki, Bergotte'un somutitirazlarının doğruluğu karşısında, itiraza hekim aynı cümleiçinde kendi sözleriyle çelişkiye düşer, yeni birtakım sebepleruydurarak yasağında ısrar ederdi. Bunun üzerine Bergotte, öncekihekimlerden birine dönerdi, özellikle bir yazı ustasının karşısındazekâsını sergilemek için fırsat kollayan bu doktor, Bergotte,"Halbuki yanılmıyorsam Doktor X'in dediğine göre –eski birtarihten söze ediyorum tabii ki– bu ilaç, böbreğimde ve beynimdetıkanıklık yaratabilirmiş..." diye bir imada bulunduğunda, hınzır

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

208

Page 209: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

hınzır gülümser, parmağını havaya diker ve kararını bildirirdi:"Ben kullanımdan söz ediyorum, aşırı kullanımdan değil. Gayettabii hangi ilaç olursa olsun, abartılı kullanıldığında, ucu size dedönebilecek bir silah haline gelir." Nasıl ki kalbimizde, ahlâkigörevlere dair bir içgüdü barındırırsak, vücudumuzda da, bizimiçin sağlıklı olan şeyin içgüdüsünü barındırırız ve hiçbir din ya datıp adamının izni, bunların yerini dolduramaz. Soğuk suylayıkanmaktan hoşlanıyor ve bizim için zararlı olduğunubiliyorsak, bu zararı önleyecek bir hekim değil, bize soğuk suylayıkanmamızı tavsiye edecek bir hekim buluruz mutlaka.Bergotte, her hekimden, yıllardır bilgelikle kendine yasaklamışolduğu bir şeyi kopardı. Birkaç hafta sonra, eski rahatsızlıklartekrar ortaya çıkmış, yenilerse iyice artmıştı. Her an çektiği acılaraek olarak, kısa kısa kâbuslarla bölünen uykusuzlukla deliyedönen Bergotte, hekimlere danışmaktan vazgeçti ve başarılı amaaşırı bir uyuşturucu denemesine girişti; denediği çeşitliuyuşturucu ilaçların prospektüslerini güvenerek okuyordu; buprospektüslerde, uykunun gerekliliği belirtiliyor, ama bir yandanda, (bu prospektüsün ait olduğu şişenin içinde sunulan, aslazehirlenmeye yol açmayan ilaç hariç,) bütün uyku verenkarışımların zehirli olduğu ve dolayısıyla ilacın hastalıktan beterolduğu ima ediliyordu. Bergotte bu ilaçların hepsini denedi.Bunların bazıları, alışkın olduğumuz ilaçlardan, mesela amil veetil türevlerinden farklı bir türe aittirler. Bambaşka bir bileşimiolan yeni ilacı, bilinmezliğin o eşsiz beklentisiyle yutarız.Kalbimiz, bir ilk randevudaki gibi çarpar. Bu yabancı bizi hangibilinmedik uykulara, rüyalara götürecektir acaba? Artık içimizenüfuz etmiş, zihnimizi yönetmeye başlamıştır. Uykuya geçişimizacaba nasıl olacaktır? Ya uyuduktan sonra, bakalım bu kadirimutlak efendi, bizi hangi tuhaf yollardan, ne gibi keşfedilmemişdoruklara, uçurumlara sürükleyecektir? Bu yolculuk sırasındatanışacağımız yeni duyu kümelenmeleri neler olacaktır? Bizi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

209

Page 210: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

rahatsızlığa doğru mu götürecektir, sonsuz saadete mi, yoksaölüme mi? Bergotte'un ölümü, bir gün önce, yine bu fazlasıylagüçlü dostlarından (dost mu, düşman mı?) birine kendini teslimetmişken vuku bulmuştu.

Ölümü şu koşullarda olmuştu: Hafif denebilecek bir üremi krizinedeniyle dinlenmesi söylenmişti. Ama bir eleştiri yazısında,Vermeer'in, çok sevdiği ve çok iyi bildiğini zannettiği (Hollandalıressamlar sergisi için Lahey Müzesi'nden ödünç alınmış olan)Delft Manzarası adlı tablosunda, (kendisinin hatırlamadığı)küçük, sarı bir duvar parçasının, tek başına incelendiğinde değerlibir Çin sanatı örneği gibi, kendi başına yeterli bir güzelliğe sahipolduğunu okuyunca, Bergotte birkaç patates yedi, sokağa çıktı vesergiye gitti. Daha çıkması gereken ilk basamaklarda, başıdönmeye başladı. Birçok tablonun önünden geçti ve Venedik'tebir palazzo'nun[7] veya deniz kıyısında basit bir evin esintileri vegüneşiyle boy ölçüşemeyecek olan bu sahte sanatınkuruluğunu, anlamsızlığını hissetti. Nihayet Vermeertablosunun önüne geldi; resmi daha göz alıcı, bildiği her şeydençok daha farklı hatırlıyordu, ama eleştirmenin makalesisayesinde, daha önce fark etmemiş olduğu küçük mavi figürleri,kumun pembeliğini ve son olarak da, minik sarı duvar parçasınınmüthiş dokusunu gördü. Baş dönmesi artıyor, Bergotte,yakalamak istediği sarı kelebeğe bakan bir çocuk gibi, gözlerini odeğerli duvar parçacığından ayırmıyordu. "Ben de böyleyazmalıydım," diye düşünüyordu. "Son kitaplarım çok kuru; üstüste kat kat renk sürmem, bu küçük sarı duvar parçası gibi,cümlelerime kendi başlarına bir değer kazandırmam gerekirdi." Buarada baş dönmesinin ciddiyeti dikkatinden kaçmıyordu.Karşısında ilahi bir terazi görüyordu; bir kefesinde kendi hayatı,öteki kefede ustaca sarıya boyanmış küçük duvar parçasıdurmaktaydı. İlk kefeyi ihtiyatsızca ikincisine feda ettiğinigörüyordu. "Akşam gazeteleri için bu serginin haberi haline

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

210

Page 211: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gelmek istemezdim oysa," diye düşündü. Kendi kendinetekrarlıyordu: "küçük sarı duvar parçası ve sundurması, küçüksarı duvar parçası." O sırada, yuvarlak bir kanepenin üzerineyığıldı; birdenbire, hayatının tehlikede olduğunu düşünmektenvazgeçip iyimserliğe kapılarak, "Patatesler iyi pişmemişti,hazımsızlık yaptı, önemli bir şey değil," dedi kendi kendine. Sonbir krizle yıkıldı, kanepeden yere yuvarlandı, bütün ziyaretçiler vegörevliler başına üşüştü. Ölmüştü. Sonsuza dek mi? Kim bilir?Şüphesiz, dinsel inançlar kadar ispritizma deneyleri de, ruhunölümden sonra yaşamaya devam ettiğine dair kanıt gösteremiyor.Söyleyebileceğimiz tek şey, hayatımızdaki her şeyin, sanki buhayata, önceki bir hayatta yüklenilmiş görevlerle adım atmışızgibi olup bittiği; yeryüzündeki yaşama koşullarımızda, iyilikyapmayı, incelikli, hatta terbiyeli davranmayı görev bilmemiz içinhiçbir neden yok; aynı şekilde, ateist sanatçının, örneğin ancakadının Vermeer olduğu bilinen, tanınmamaya mahkûm birsanatçının onca ustalık ve incelikle yaptığı o sarı duvar parçasıgibi bir ayrıntıyı, ne kadar hayranlık uyandıracağı, kurtlartarafından kemirilmiş bedeni açısından hiçbir önem taşımayacakolan bir ayrıntıyı yirmi kere baştan ele almayı görev sayması içinde bir sebep yok. Şimdiki hayatta yaptırımı olmayan bütün bugörevler, iyilik, titizlik, fedakârlık temelleri üzerine kurulmuş,bizim dünyamızdan tamamen farklı, başka bir âleme aitmiş gibigörünmekte; belki de içinden çıkıp dünyamıza ayak bastığımız oâleme geri döneceğiz ve yeniden, kimin eseri olduğunu bilmeden,öyle öğretildiği için itaat ettiğimiz o bilinmez yasaların, her türlüderin zihinsel çalışmanın bizi yaklaştırdığı, sadece aptallar için –oda belki– görünmez olan yasaların hâkimiyeti altında yaşayacağız.Dolayısıyla, Bergotte'un sonsuza dek ölmediği düşüncesitamamen gerçeğe aykırı olmayabilir.

Bergotte gömüldü, ama cenaze gecesi, ışıklı vitrinlere üçer üçerdizilmiş kitapları, kanatlarını açmış melekler gibi nöbet tuttular;

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

211

Page 212: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

artık aramızda olmayan Bergotte'un dirilişini simgeliyorlardısanki.

Dediğim gibi, Bergotte'un o gün öldüğünü öğrenmiştim.Yazarın bir gün önce öldüğünü –hepsi aynı notu düşerek–belirten gazetelerin hatasına şaşırdım. Çünkü Albertine bir günönce Bergotte'la karşılaşmış, aynı akşam bana bu karşılaşmadansöz etmişti; hatta Bergotte, uzun uzun kendisiyle konuştuğu içinbiraz da gecikmişti. Son konuşmasını Albertine'le yapmıştımuhtemelen. Albertine Bergotte'la benim aracılığımla tanışmıştı;kendisini uzun zamandır görmüyordum, ama Albertine onumerak ettiği, yazara takdim edilmek istediği için, bir yıl önce yaşlıüstada mektup yazıp Albertine'i ziyaretine götürmek için izinistemiştim. Beni kırmamıştı, ama kendisini sırf başka birininisteğini yerine getirmek amacıyla ziyaret etmemem birazüzülmüştü sanırım; kendisine karşı ilgisizliğimi doğrulamıştımbu şekilde. Böyle durumlara oldukça sık rastlanır; bazen,kendisiyle tekrar sohbet etmenin zevki için değil de, üçüncü birkişi uğruna aradığımız şahıs, görüşmeyi öyle bir inatla reddederki, bizden ricada bulunan kişi, aslında sahip olmadığımız birnüfuzla böbürlendiğimizi zanneder; daha büyük çoğunlukla,ünlü güzel veya dâhi, görüşmeye razı olur, ama gururu zedelenipkalbi kırıldığı için, bize olan sevgisi azalır, duygularına üzüntü vebiraz da küçümseme eklenir. Ancak uzun bir süre sonra,gazeteleri hata yapmakla haksız yere suçladığımı anladım, çünküAlbertine, o gün katiyen Bergotte'la karşılaşmamıştı. Fakat banaolayı öyle bir doğallıkla anlatmıştı ki, içimde bir an bile bir şüpheuyanmamıştı; Albertine'in sadelikle yalan söyleme hünerinineden sonra öğrendim. Söyledikleri, itirafları, gerçekliğin –yanigözümüzle gördüğümüz, kuşku götürmez bir kesinlikleöğrendiğimiz şeylerin– kalıplarına öylesine tıpatıp benzerözellikler taşırdı ki, bu yöntemle hayatin çeşitli aralıklarına, osıralar yalan olabileceği aklımdan bile geçmeyen bir başka hayatin

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

212

Page 213: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olaylarını serpiştirirdi. Zaten bu yalan kelimesi birçok kişiye göretartışmalıdır. Evren hepimiz için gerçek, ama her birimiz içinfarklıdır. O anda dışarıda olsam, duyularımın tanıklığıylaAlbertine'in bir hanımla birlikte yürümediğini öğrenebilirdimbelki. Ama benim aksini öğrenmem, duyuların tanıklığıyla değil,(güvendiğimiz kişilerin sözlerinin sağlam halkalar eklediği) birmantık zinciriyle gerçekleşmişti. Duyuların tanıklığınabaşvurabilmem için, o sırada dışarıda olmam gerekirdi, değildimoysa. Bununla birlikte, böyle bir varsayımın gerçeğe aykırıolmadığı düşünülebilir. Dışarıda olsam, Albertine'in yalansöylediğini öğrenecektim. Ama bundan da emin olabilir miyiz?Duyuların tanıklığı da, inançtan kesin bir gerçeğin doğduğu,zihinsel bir işlemdir, işitme duyusunun, Françoise'da telaffuzedilen kelimeyi değil, onun doğruluğuna inandığı kelimeyisunduğunu birçok kez gördük; bu da, Françoise'ın, daha düzgünbir telaffuzdaki dolaylı düzeltmeyi işitmemesi için yeterliydi.Uşağımız da Françoise'dan farklı değildi. M. de Charlus, osıralarda, –giysilerini sık sık değiştirirdi– çok açık renk, binlercesiarasında derhal dikkati çekebilecek pantolonlar giyiyordu."Pisuar" kelimesini (Guermantes Dükü'nün, M. de Rambuteau'yumüthiş kızdırarak Rambuteau barakası diye adlandırdığı şeyi)"pistuvar" zanneden uşağımız, yanında bu kelime sık sık telaffuzedildiği halde, hayatında bir tek kişinin bile "pisuar" dediğiniduymamıştı. Ama hata imandan daha inatçıdır ve inançlarınısorgulamaz. Uşağımız hatasında ısrarlıydı: "Sayın Charlus Baronumutlaka bir hastalık kapmış olmalı, pistuvarlarda o kadar uzunsüre kalıyor ki! Hovardalığın sonu budur işte. Pantolonlarındanda belli zaten. Hanımefendi bu sabah beni Neuilly'ye göndermişti.Sayın Charlus Baronu'nu Bourgogne Sokağı'ndaki pistuvaragirerken gördüm. Neuilly'den döndüğüm sırada, yani en az birsaat sonra, baronun sarı pantolonunu aynı pistuvarda, herzamanki gibi kimse görmesin diye kullandığı ortadaki bölmede

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

213

Page 214: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gördüm." Mme de Guermantes'ın yeğenlerinden biri, son derecegüzel, soylu, gencecik bir kızdı. Ama ara sıra gittiğim birrestoranda, kapıdaki görevlinin, o geçerken şöyle dediğiniduydum: "Şu kaknem moruğa bakın, amma da fiyakalı! Rahatseksen yaşında vardır." Söylediği yaşa inandığına pek ihtimalveremiyorum. Ama etrafını çevreleyen ve genç hanımın, yakındaoturan iki tatlı büyük teyzesini, Mme de Fezensac'la Mme deBalleroy'yı ziyarete giderken otelin önünden her geçişindekıkırdayan komiler, bu genç dilberin çehresinde, kapıgörevlisinin, belki şakacıktan, belki de cidden, bu "kaknemmoruğa" biçtiği seksen yaşın izlerini gördüler. Biri çıkıp komilere,bu hanımın, oteldeki iki kasiyerden biri olan, her tarafınıkemiren, egzamaya ve gülünç derecedeki şişmanlığına rağmengüzel dedikleri kadından daha seçkin olduğunu söylese,gülmekten katılırlardı. Belki bir tek cinsel arzu, sözde kaknemmoruk geçerken ortaya çıksa ve komilerin birdenbire bu gençtanrıçaya göz dikmelerine yol açsaydı, böyle bir yanılgınınoluşmasını önleyebilirdi. Ne var ki, bilinmeyen, muhtemelentoplumsal nitelikteki nedenlerden ötürü, cinsel arzu kendinigöstermemişti.

Her neyse, o akşam, (beni görmemiş olan) Albertine'in, birhanımla biraz yürüdüğünü söylediği saatte, dışarı çıkmış ve osokaktan geçmiş olabilirim. Albertine'in sözleri üzerine zihnimkoyu bir karanlığa gömülecek, onu tek başına görmüşolduğumdan şüpheye düşecektim; olsa olsa, o hanımı nasıl birgöz yanılmasıyla fark edemediğimi anlamaya çalışacak veyanılmış olmama başka nedenlerle şaşırmayacaktım, çünküyıldızlar âlemini anlamak bile, insanların gerçek yaşantılarınıanlamak kadar zor değildir; özellikle sevdiğimiz insanlar,kendilerini korumaya yönelik masallar sayesinde, şüphelerimizekarşı zırhlanmış gibidirler. Yıllar boyunca, o duyarsız aşkımızla,sevdiğimiz kadının yurt dışında tamamen uydurma bir kız

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

214

Page 215: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kardeşi, erkek kardeşi, yengesi bulunduğuna inanırız. Zatenanlatının sırası açısından önemsiz kanıtlarla kendimizisınırlamak zorunda olmasaydık, çok daha ciddi kanıtlar, bukitabın başında, dünyanın kâh bir mevsimde, kâh bir başkamevsimde uyanışını dinleyerek yattığım ilk bölümünbasitliğinin aldatıcı olduğunu göstermemize imkân verirdi. Evet,meseleyi basitleştirmek, yalancılık yapmak zorunda kaldım, amaher sabah uyanan, bir dünya değil, milyonlarca dünya, kaç insangözü ve zekâsı varsa, o kadar dünyadır.

Albertine'e dönecek olursak, ömrümde onun kadar hünerleyalan söyleyen, canlı, hayatın renkleriyle bezenmiş yalanlaruydurabilen başka bir kadın tanımadım; yalan konusunda onunkadar yetenekli sayılabilecek tek kadın, Albertine'in bir kızarkadaşıydı; o da benim çiçek açmış genç kızlarımdan biriydi veAlbertine gibi pembeydi, ama düzensiz, girintili çıkıntılı profili,adını unuttuğum, böyle uzun ve kıvrımlı girintileri olan pembeçiçek salkımlarına benzerdi tıpatıp. Bu genç kız, masal uydurmabakımından Albertine'den üstündü, çünkü Albertine'de sık sıkgörülen acılı anları, öfkeli imaları asla masallarına karıştırmazdı.Bununla birlikte, daha önce de belirttiğim gibi, Albertine,şüpheye yer bırakmayan bir hikâye uydurduğunda,büyüleyiciydi; insan, onun, göz yerine geçen kelimeleriyle,anlattığı şeyi –uydurma olmasına rağmen– karşısında görürdüadeta. Benim gerçek algım buydu.

Yukarıda, Albertine'in söylediklerine, "itirafları"nı daeklemiştim, sebebini açıklayayım. Bazen garip benzerlikleryüzünden şüpheye kapılır, geçmişte veya maalesef gelecekte,Albertine'in yanında bir başkasını görür gibi olup kıskanırdım.Olaydan emin olduğum kanısını yaratmak için, o kişinin isminisöyler, Albertine'den şu cevabı alırdım. "Evet, bir hafta önce ohanımla evin çok yakınında karşılaştım. Terbiye icabı selamına

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

215

Page 216: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

karşılık verdim. Birlikte biraz yürüdük. Ama aramızda asla bir şeyolmadı, olmayacak da." Oysa Albertine, söz konusu şahıs on aydırParis'e uğramadığı için, onunla karşılaşmamış olurdu. AmaAlbertine tamamen inkâr etmenin gerçeğe uygun olmayacağınıdüşülürdü. Bu yüzden de böyle bir karşılaşma uydurur, o kadarsade bir hikâye anlatırdı ki, hanımın duruşunu, selam verişini,onunla biraz yürüyüşünü görür gibi olurdum. Albertine'in ilhamkaynağı katiyen beni kıskandırma arzusu değil, gerçeğeuygunluk kaygısıydı. Çünkü Albertine menfaatçi sayılmazdıbelki, ama kendisine lütuflarda bulunulmasından hoşlanırdı. Bueser boyunca, çeşitli fırsatlarla değindiğim ve ileride dedeğineceğim gibi, kıskançlığın aşkı nasıl artırdığını açıklarken,kendimi âşığın yerine koydum. Ama bu âşığın birazcık olsungururu varsa eğer, ayrılık onu öldürecek bile olsa, tahminî birihanete bir lütufla karşılık vermez; ya uzaklaşır, ya dauzaklaşmayıp soğuk davranmaya zorlar kendini. Dolayısıylametresi, ona bunca acı çektirmekle, sadece kendisi zarar görmüşolur. Oysa metresi, aksine, kayıtsızlık taslayan âşığın içinikemiren şüpheleri tatlı bir sözle, bir okşayışla dağıtırsa, âşıkkıskançlığın artırdığı o çaresiz aşk patlamasını yaşamaz şüphesiz,ama acıları birden diner, mutluluk duyar, yumuşar; bir fırtınasonrasında, yağmurun ardından ulu kestane ağaçlarının altındauzun aralıklarla düşüşünü hâlâ işittiğimiz damlalar, hiç vakitgeçirmeden yüzünü gösteren güneş tarafından rengârenkboyandığında hissettiğimiz gevşemeyi yaşar ve acılarını dindiren,onu iyileştiren kadına nasıl teşekkür edeceğini bilemez. Albertine,lütufları için onu ödüllendirmekten hoşlandığımı bilirdi; belki buyüzden, kendini masum göstermek için, doğal itiraflar, hiçşüphelenmediğim hikâyeler uydururdu; bunlardan biri de,aslında ölmüş olan Bergotte'la karşılaşmasıydı. O zamana kadarAlbertine'in yalanlarından, bir tek Françoise'ın, örneğinBalbec'teyken aktardıklarını biliyordum; beni çok üzdüğü halde

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

216

Page 217: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

daha önce belirtmediğim yalanlardı bunlar: "Gelmek istemiyordu,onun için, 'Beyefendiye beni bulamadığınızı, çıkmış olduğumusöyleseniz olmaz mı?' dedi." Ama bizi, Françoise'ın beni sevdiğigibi seven "ast"larımız, izzetinefsimizi zedelemekten hoşlanırlar.

Akşam yemeğinden sonra, Albertine'e hazır ayağa kalkmışkenbu fırsattan yararlanıp dostlarla görüşmek istediğimi, Mme deVilleparisis'yi, Mme de Guermantes'ı ya da Cambremer'leri, tamkarar veremediğimi, hangisini evde bulursam onu ziyaretegideceğimi söyledim. Sadece gitmeyi tasarladığım ahbapların,Verdurin'lerin ismini söylemedim. Albertine'e benimle gelmekisteyip istemediğini sordum. Giyecek elbisesi olmadığını ilerisürdü. "Ayrıca saçlarım da berbat durumda. Bu saç modelinikullanmaya devam etmem konusunda ısrarlı mısınız?" Benimlevedalaşırken, bir zamanlar Balbec'te yaptığı, o zamandan beri dehiç rastlamadığım şekilde, kolunu iyice uzatıp omuzlarını geriyeatarak, sertçe elini uzattı. Unutmuş olduğum bu hareket,bedenini, benimle henüz yeni tanışmış olan Albertine'inbedenine dönüştürdü. Sertlik görüntüsüne bürünmüş resmîAlbertine'e, başlangıçtaki yeniliğini, bilinmezliğini, hattaçerçevesini kazandırdı. Sayfiyeden döndüğümden beri benimleböyle tokalaşmamış olan genç kızın arkasında denizi gördüm."Teyzem beni yaşlı gösterdiğini söylüyor," diye ekledi somurtkanbir tavırla. "Keşke teyzesinin dediği doğru olsaydı!" diyedüşündüm. "Mme Bontemps'ın tek derdi, Albertine'in çocuk gibigörünüp teyzesini de olduğundan genç göstermesi; bir deAlbertine'in kendisine herhangi bir masraf çıkarmaması vebenimle evlendiğinde teyzesine kazanç sağlaması." Oysa benimistediğim, aksine, Albertine'in olduğu kadar genç ve güzelgörünmemesi, sokakta bu kadar çok başın kendisineçevrilmesine yol açmamasıydı. Çünkü bir genç kıza göz kulakolmakla görevli refakatçi hanımın yaşlılığı, kıskanç bir âşığa,sevdiği kadının çehresinin yaşlılığı kadar güven veremez. Benim

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

217

Page 218: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

üzüldüğüm, Albertine'e önerdiğim saç modelinin, kendisinefazladan bir hapsolma duygusu yaşatmasıydı. Albertine'denuzaktayken bile beni ona bağlayan duygu, bir kez daha o yeni aileduygusu oldu.

Benimle birlikte Guermantes'lara veya CambremerTere gelmeyepek hevesli olmadığını belirten Albertine'e, nereye gideceğimekarar veremediğimi söyledim ve Verdurin'lere gitmek üzere evdençıktım. Verdurin'lere doğru yola çıktığım sırada, oradadinleyeceğim konseri düşünürken, öğleden sonra şahit olduğumkavgayı hatırladım: "kaldırımcı, kaldırımcı"; aşkta hayalkırıklığından, aşk kıskançlığından kaynaklanan bir kavgaydıbelki, ama konuşmayı hariç tutarsak, ancak bir kadına tutulmuşbir orangutanın çıkarabileceği kavga kadar hayvancaydı; tamsokaktan geçen bir faytona sesleneceğim esnada, taşın üzerineoturmuş bir adamın, bastırmaya çalıştığı hıçkırıklarını duydum.Yaklaştım, başını ellerinin arasına gömmüş olan adam, gençbirine benziyordu; şık kıyafetine, paltosunun altında görünenbeyazlığa bakılacak olursa, muhtemelen frak giymiş ve beyazkravat takmış olmasına şaşırdım. Yaklaştığımı işitince,gözyaşlarıyla kaplı yüzünü kaldırıp baktı, ama beni tanıyıncaderhal başını çevirdi. Morel'di bu. Onu tanıdığımı anlayarak,gözyaşlarını durdurmaya çalıştı, çok acı çektiği için birazoturduğunu söyledi. "Çok temiz, yüce duygular beslediğim birinebugün kabaca hakaret ettim. Beni seven birisi, tam bir alçaklıktıyaptığım," dedi. "Belki zamanla unutur," diye cevap verdim,öğleden sonraki kavgayı duymuşçasına konuştuğumudüşünmeden. Ama Morel kendi kederine öyle gömülmüştü ki,benim bir şeyler biliyor olabileceğim aklından bile geçmedi. "Obelki unutur," dedi. "Ama ben unutamam. Utanç içindeyim,kendimden iğreniyorum! Ama iş işten geçti, söylenmiş bir sözügeri almak imkânsız. Birisi beni kızdırdığı zaman kendimikaybediyorum. Sağlığım açısından da çok kötü, sinirlerim

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

218

Page 219: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

darmadağın vaziyette." Bütün nevrozlu hastalar gibi, Morel desağlığına çok düşkündü. Öğleden sonra, kudurmuş bir hayvanınaşk kızgınlığını görmüştüm, oysa akşama kadarki birkaç saatiçinde, asırlar geçmişti sanki; yeni bir duygu, bir utanç,pişmanlık, keder duygusu, kaderi insana dönüşmek olanhayvanın evriminde önemli bir aşamanın katedildiğinigösteriyordu. Her şeye rağmen "kaldırımcı" hâlâ kulaklarımdaydı;yakın zamanda vahşilik dönemine bir geri dönüş yaşanmasındankorkuyordum. Zaten olan bitenlerden pek bir şey anlamamıştım,bu da çok doğaldı, çünkü Morel'in birkaç gündür, özellikle o gün,kendi durumuna doğrudan bağlı olmayan o utanç verici olaydanda önce, yine ağır bir nevroz buhranı geçirmekte olduğundan, M.de Charlus'ün bile hiç haberi yoktu. Morel aslında bir ay boyunca,nişanlı sıfatıyla serbestçe gezebildiği Jupien'in yeğenini baştançıkarma yolunda mümkün olduğunca hızlı, ama arzuladığındançok daha yavaş ilerlemişti. Ama ırza geçme girişimlerinde birazileri gittiğinde, özellikle de nişanlısına, kendisine ilişkiyegirebileceği başka kızlar bulmasını söylediğinde, sabrını taşıranbir direnişle karşılaşmıştı. Sonra birdenbire, (belki kız fazlasıylaiffetli olduğundan, belki de aksine, teslim olduğu için) arzususönüvermişti. Kızdan ayrılmaya karar vermişti, ama baronun,sapık olmakla birlikte kendisinden çok daha ahlâklı olduğunuseziyor ve nişanlısından ayrıldığı an, M. de Charlus'ün kendisinikapı dışarı etmesinden korkuyordu. Dolayısıyla on beş gün önceşöyle bir karara varmıştı: Genç kızla görüşmeyi kesecekti, M. deCharlus'le Jupien, mecburen meseleyi kendi aralarındahalledeceklerdi (Morel bu kadar kibarca bir ifade kullanmıyordu);kendisi de, ayrılma kararını bildirmeden "kirişi kıracak" vebilinmeyen bir yere gidecekti. Bu aşkın böyle noktalanması onubiraz üzüyordu; Jupien'in yeğenine davranışı, aslında baronlabirlikte Saint-Mars-le-Vetu'de yedikleri akşam yemeğinde onaanlattığı planla, en ufak ayrıntılarına varıncaya kadar, tıpatıp

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

219

Page 220: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

örtüşüyordu, bununla birlikte, teori ve pratikteki davranışlarımuhtemelen birbirinden çok farklıydı ve teorik olaraköngörmediği, o kadar iğrenç olmayan bazı duygular, gerçekdavranışını güzelleştirmiş, duygusallaştırmıştı. Gerçek davranışı,yalnız bir bakımdan, tasarıdan daha kötüydü; o da, teorik olarakböyle bir ihanetten sonra Paris'te kalmayı imkânsız bulmasıydı.Oysa şimdi, bu kadar basit bir şey yüzünden "çekip gitmek" onaaşırı görünüyordu. Büyük ihtimalle çok öfkelenecek olanbarondan ayrılmak, durumunu sarsmak anlamına geliyordu.Baronun kendisine verdiği onca paradan mahrum olacaktı.Durumun kaçınılmazlığını düşündükçe sinir krizleri geçiriyordu.Saatlerce ağlayıp sızlıyor, düşünmemek için, ihtiyatı eldenbırakmadan, morfin alıyordu. Sonra ansızın, aklına bir fikir geldi;herhalde bir süredir ağır ağır zihninde filizlenen, biçimlenen bufikir, kızdan ayrılma ve M. de Charlus'le temelli küsmeseçeneğinin belki de tek seçenek olmadığıydı. Baronunparasından tamamen vazgeçmek çok ciddi bir şeydi. Kararsızlığadüşen Morel, birkaç gün boyunca, tıpkı Bloch'u görünce kapıldığıdüşüncelere gömüldü. Sonra, Jupien'le yeğeninin kendisinituzağa düşürmeye çalıştıklarına ve bu kadar ucuz kurtulduklarıiçin şükretmeleri gerektiğine hükmetti. Sonuç olarak, tenselliklekendisini elinde tutmayı beceremediği için, genç kızın suçluolduğunu düşünüyordu. M. de Charlus'ün kendisine sağladığıkonumdan feragat etmeyi saçma bulmakla kalmıyor,nişanlandıklarından bu yana genç kıza ısmarladığı masraflıyemeklere bile hayıflanıyordu; bu yemeklerin maliyetini tamolarak söyleyebilirdi, ne de olsa, her ay "kitabını"[8] getirip amcamasunan bir oda hizmetkârının oğluydu. Sıradan insanlar içinbasılmış eser anlamına gelen kitap, Altesler ve oda hizmetkârlarıiçin bu anlamı taşımaz. Oda hizmetkârları için anlamı hesapdefteridir, Altesler içinse, ziyaretçilerin kaydedildiği sicil.(Balbec'te bir gün, Lüksemburg Prensesi yanında kitap

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

220

Page 221: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

getirmediğini söylediğinde, neredeyse ona İzlanda Balıkçısı'ylaTarascon'lu Tartarin'ı ödünç verecektim; ne demek istediğinisonra anladım: Sıkılacağını değil, ziyaretine gittiğimde adımıyazdırmakta güçlük çekeceğimi ima ediyordu.) Morel'in,tutumunun sonuçları konusundaki bakış açısı değişmişti; iki ayönce, Jupien'in yeğenini tutkuyla sevdiği sırada böyle bir tutumuiğrenç bulurdu, oysa on beş gündür, aynı tutumun doğal, hattagurur duyulacak bir tutum olduğunu kendi kendine tekrarlayıpduruyordu; bununla birlikte, öğleden sonra ayrılma kararınıaçıkladığı zamanki sinirlilik hali artmaya devam ediyordu.Öfkesini bir başkasından çıkarmaya, aşkından kalan son bir izle,hâlâ azıcık korktuğu genç kıza (anlık bir buhran söz konusuolmadığı sürece) değilse de, barona yöneltmeye hazırdı. Bunarağmen, akşam yemeğinden önce barona hiçbir şey söylememeyeözen göstermişti, çünkü kemandaki virtüözlüğüne her şeydençok değer verir, (o gece Verdurin'lerde çalacağı türden) zor parçalarçalacağı zaman, hareketlerinde bir sertliğe, kesikliğe yol açabilecekher şeyden kaçınırdı (tabii mümkün olduğu kadar; öğledensonraki kavga yeter de artardı bile). Aynı şekilde, otomobiltutkunu bir cerrah da, ameliyat öncesinde otomobil kullanmaz.Bir yandan benimle konuşurken bir yandan da parmaklarınınesnekliğini ölçmek için her birini tek tek yavaşça oynatmasınınsebebi buydu. Kaşlarının hafifçe çatılması, herhaldeparmaklarında hâlâ bir sinir gerginliği olduğu anlamınageliyordu. Ama gerginliği artırmamak için yüzünü gevşetiyordu;aynı şekilde, uyuyamadığımız veya bir kadına kolaylıkla sahipolamadığımız zaman da, uykuya geçiş veya haz ânını korkuyüzünden iyice geciktirmemek için, sinirlenmemeye çalışırız.İşte bu yüzden, Verdurin'lerde çalarken, her zamanki gibi çaldığışeye kendini tamamen verebilmek için sükûnete kavuşmayıarzulayan ve bir yandan, benimle görüştüğü sırada çektiği acıyıfark etmemi isteyen Morel, kendisi için en kolay çözümü seçti ve

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

221

Page 222: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

derhal gitmem için bana yalvardı. Yalvarmasına gerek yoktu,gitmek benim için bir kurtuluştu. Birkaç dakika arayla aynı evegideceğimizden, beraberimde onu da götürmemi ister diyekorkmuştum; öğleden sonraki kavganın hatırası çok taze olduğuiçin, yol boyunca Morel'le birlikte olma fikri bana tatsız gelmişti.Morel'in, Jupien'in yeğenine duyduğu aşkın da, sonrakikayıtsızlığının veya nefretinin de samimi olması çokmümkündür. Ne yazık ki bu ilk değildi, (son da olmayacaktı),daha önce de aynı şeyi yapmış, ömür boyu seveceğine söz verdiği,hatta dolu bir tabancayı gösterip onu terk etmek gibi bir alçaklıkyapacağına, beynine bir kurşun sıkmayı tercih ettiğini söylediğigenç kızları ansızın bırakıp gittiği olmuştu. Bütün yeminlerinerağmen kızı terk eder, ardından da, pişmanlık yerine bir hınçduyardı. İlk kez yapmıyordu bunu, muhtemelen son kez deyapmıyordu; dolayısıyla, birçok genç kız, –kendilerini unutupgiden Morel'i unutamayan genç kızlar– acı çekti, –Morel'i hakirgörmekle birlikte sevmeye devam eden Jupien'in yeğeni de uzunsüre acı çekti– içlerinde zonklayan sancıyla patlayacak halegelerek acı çektiler, çünkü her birinin beynine, Morel'inçehresinin, mermer setliğinde, antika güzelliğinde bir parçası, birYunan heykelinin parçası gibi hapsolmuştu; Morel'in çiçektomurcuklarını hatırlatan saçları, güzel gözleri, düz burnu, bufazlalığa göre şekillenmemiş, ameliyat edilmesi imkânsız birkafatasında çıkıntı oluştururdu. Yine de, uzun vadede bu kaskatıparçalar, sonunda fazla acı vermedikleri bir noktaya kayarlar,sonra da oradan hiç kıpırdamazlar, varlıkları hissedilmez olur; işteunutuş veya kayıtsız hatıra budur.

O günden iki kazancım olmuştu. Biri, Albertine'in uysallığısayesinde yaşadığım huzurun doğurduğu Albertine'den ayrılmaihtimali ve bunun sonucunda, ayrılma kararıydı, ikincisi de,piyanomun başında Albertine'i beklerken daldığım düşüncelerinmeyvesiydi: Tekrar elde edeceğim özgürlüğümü hasretmeye

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

222

Page 223: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

çalışacağım Sanat, fedakârlığa değecek bir şey, hayatın dışındaki,hayatın boşluğundan ve hiçliğinden bağımsız bir şey değildi;sanat eserlerinde ulaşılan gerçek bireysellik görüntüsü, teknikustalığın göz aldatmacasından kaynaklanıyordu sadece. O öğlesonrası, içimde başka kalıntılar, belki daha derin izler bıraktıysada, bunlar bilincime çok daha sonraları ulaşacaktı. Açıkçadeğerlendirebildiğim iki kazancım ise, kalıcı değildi; daha oakşam, sanata ilişkin fikirlerim, öğleden sonraki düşüştentoparlanıp yükselecek, buna karşılık huzurum ve dolayısıylakendimi sanata adamama imkân verecek olan özgürlüğüm, birkez daha elimden alınacaktı.

Rıhtım boyunca ilerleyerek Verdurin'lerin evine yaklaştığımızsırada, arabayı durdurdum. Bonaparte Sokağı'nın köşesinde,Brichot'nun tramvaydan indiğini, eski bir gazeteyle ayakkabısınıtemizlediğini ve eline inci grisi eldivenler geçirdiğini görmüştüm.Yanına gittim. Görme bozukluğu bir süredir iyice artmış olanBrichot, –bir laboratuvarı aratmayacak zenginlikte– astronomikâletler kadar güçlü ve karmaşık, gözlerine vidalanmış izlenimiuyandıran yeni bir gözlükle donanmıştı. Gözlük camlarının aşırıparıltısını bana yöneltti ve beni tanıdı. Gözlüğü mükemmeldi.Ama camların ardında, bu güçlü âletin altına yerleşmiş minik,solgun, çırpman, can çekişen, uzak bir bakış fark ettim; yapılançalışmalar için fazlasıyla yüksek sübvansiyon alanlaboratuvarlarda, en gelişmiş aygıtların altına, can çekişen,minicik, değersiz bir böcek yerleştirilmesini hatırladım. Yürürkenzorluk çekmesin diye yarı kör profesöre kolumu uzattım. "Busefer, büyük Cherbourg'un yakınında değil, küçük Dunkerque'inyakınında buluşuyoruz," dedi; ne demek istediğini anlamadığımiçin cümleyi pek can sıkıcı buldum; öte yandan, Brichot'nun beniaşağılamasından çok, açıklamalarından korktuğum için, sormayada cesaret edemedim. Cevap olarak, Swann'ın bir zamanlar hergece Odette'le buluştuğu salonu çok merak ettiğimi söyledim.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

223

Page 224: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"Nasıl olur, siz o eski hikâyeleri biliyor musunuz?" dedi Brichot.O dönemde, Swann'in ölümü beni altüst etmişti. Swann’ın

ölümü! Bu cümlede "Swann'in" kelimesi, basit bir tamlayandanibaret değildir. Swann’ın ölümü derken, kişisel bir ölümü, kadertarafından Swann'a gönderilmiş olan ölümü kastediyorum.Ölüm kelimesini kolaylık olsun diye kullanırız, oysa ne kadar çokinsan varsa, yaklaşık o kadar çok sayıda ölüm vardır. Her yöndeson sürat koşuşturan ölümleri, kader tarafından şu veya bukişiye gönderilen fiilî ölümleri görmemize imkân sağlayacak birduyumuz yoktur. Çoğunlukla, ölümler, görevlerini ancak iki üçyılda tamamlayabilirler. Alelacele koşup gelir, bir Swann’ınböğrüne bir kanser yerleştirir, sonra başka işlere koşarlar; ancakcerrahların ameliyatından sonra, kanseri tekrar yerleştirmekgerektiği zaman geri gelirler. Ardından, Le Gaulois'da, Swann’ınsağlığının endişelere yol açtığını, ama rahatsızlığının kesinlikleiyileşme yolunda olduğunu okuruz. O zaman, son nefesverilmeden birkaç dakika önce, ölüm, tıpkı sizi mahvetmek içindeğil, iyileştirmek için uğraşan bir rahibe gibi, son anlarınızdahazır bulunmak üzere gelir, kalbi artık çarpmayan, sonsuza dekdonup kalmış kişiyi, nihai bir haleyle taçlandırır. İşte ölümlerinbu çeşitliliği, izledikleri yolun muamması, taktıkları ölümcülnişanın rengi, gazetede okuduğumuz satırlara müthiş birdokunaklılık katar: "M. Charles Swann’ın, dün Paris'tekikonağında, sanalı bir hastalığın sonucunda vefat ettiğini derin biresefle öğrenmiş bulunuyoruz. Keskin zekâsıyla, özenle seçtiği,vefalı, güvenilir dostluklarıyla hepimizin takdirini toplamış birParisli olan Charles Swann’ın yokluğu, hem bilgisi ve ince zevkinedeniyle herkes tarafından beğenilip arandığı sanat ve edebiyatçevrelerinde, hem de en eski ve nüfuzlu üyelerinden biri olduğuJockey Kulübü'nde yoğun bir biçimde hissedilecek. M. CharlesSwann, ayrıca Union Kulübü ve Agricole Kulübü üyesiydi. RoyaleSokağı Kulübü üyeliğinden ise, kısa bir süre önce istifa etmişti.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

224

Page 225: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Esprili çehresi ve çarpıcı şöhretiyle, müzik ve resim alanındakibütün önemli olaylarda, özellikle de evinden nadiren çıktığı buson yıllara dek sadık izleyicisi olduğu sergi açılışlarında, halkınilgi ve merakını daima cezbetmişti. Cenaze töreni, vs."

Bu açıdan bakıldığında, eğer bir "şahsiyet" değilseniz, bilinen birunvanınız olmaması, ölümün getirdiği çürümeyi iyicehızlandırır. Şüphesiz, Uzès Dükü olarak varlığını sürdürmek,bireysellikten uzak, isimsiz bir biçimde varlığını sürdürmektir.Ama düklük tacı, bu varlığın unsurlarını, tıpkı Albertine'inhayran olduğu, ustalıkla biçimlendirilmiş dondurmalar gibi, birsüre bir arada tutar. Oysa en yüksek sosyeteye mensupburjuvaların isimleri, öldükleri anda eriyip dağılır, şekillerinikaybederler. Mme de Guermantes'ın Cartier'den, La TrémoïlleDükü'nün en yakın dostu, aristokrat çevrelerde çok aranan biriolarak söz ettiğini görmüştük. Bir sonraki kuşak için, Cartier okadar biçimsiz bir kavram haline geldi ki, birtakım cahillerinkendisini onunla karıştırdıklarını duysa gülüp geçeceğikuyumcu Cartier'yle arasında akrabalık kurmak, onu neredeyseyüceltmek olurdu! Swann ise, aksine, entelektüelliği vesanatkârlığıyla parlak bir şahsiyetti; hiçbir şey "üretemediği"halde, varlığını biraz daha uzun sürdürme şansına sahip oldu.Bununla birlikte, sevgili Charles Swann, benim henüz pek gençolduğum', sizinse acı sona yaklaştığınız sırada pek aztanıyabildiğim Swann: Muhtemelen geri zekâlı bir çocuk gibigördüğünüz kişi, sizi bir romanının kahramanı yaptığı içindir kitekrar sizden söz edilmeye başlanıyor ve belki bu sayedeyaşamaya devam edeceksiniz. Galliffet, Edmond de Polignac veSaint-Maurice'in arasında durduğunuz, Royale SokağıKulübünü'nün balkonunu gösteren Tıssot tablosunda sizden bukadar bahsediliyorsa, bunun sebebi, Swann karakterinde sizinbazı özelliklerinizin görülmesidir.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

225

Page 226: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Daha genel gerçeklere dönecek olursak, GuermantesPrensesi'nin daveti olduğu gece, kuzini Guermantes Düşesi'ninevinde, Swann’ın bu önceden bildirilen, ama beklenmedik ölümühakkındaki fikirlerini kendi ağzından dinlemiştim. Bir akşam,gazeteye göz gezdirirken, kendine has çarpıcı tuhaflığıyla bir kezdaha sarsıldığım bu ölümün ilanı, münasebetsizce arayasokulmuş, esrarengiz satırlardan oluşmuşçasına beniafallatmıştı. Bu satırlar, yaşayan bir insanı, artık söylenenlerecevap veremeyen birine, bir isme, birdenbire gerçek dünyadansessizliğin diyarına geçen yazılı bir isme dönüştürmeye yetmişti.hatta şimdi bile, Verdurin'lerin eskiden oturduğu ve o sıralar birgazetede yazılı birkaç harften ibaret olmayan Swann'ın sık sıkOdette'le birlikte akşam yemeğine katıldığı evi yakından tanımaarzusunu, bana aynı satırlar veriyordu. Şunu da belirtmemgerekir ki, (Swann’ın ölümü, onun ölümünün kişisel tuhaflığıylailgili olmayan bu sebepler yüzünden, uzun süre boyuncaherhangi bir ölümden daha çok üzmüştü beni), Swann'aGuermantes Prensesi'nin evinde verdiğim sözü tutup Gilberte'igörmeye gitmemiştim; prensle arasında geçen konuşmayıaktarmak üzere, sırdaş olarak beni seçmesinin, o akşam değindiği"öteki neden"ini bana söyleyememişti; ona en ilgisiz konulardasormak istediğim yüzlerce soru (suyun dibinden yüzeyine çıkansu kabarcıkları gibi) aklıma üşüşmekteydi; Vermeer'le, M. deMouchy'yle, Swann’ın kendisiyle, Boucher'nin bir gobleniyle,Combray'le ilgili bu soruları sormayı sürekli ertelediğime göre,pek acil sorular sayılmazlardı şüphesiz, ama Swann’ın dudaklarıbir kez mühürlendikten sonra, artık cevabını hiçöğrenemeyeceğimden, bana en temel sorular gibigörünüyorlardı. Başkalarının ölümü, yaptığımız bir seyahatebenzer: Paris'ten yüz kilometre uzaklaşmışken, iki düzine mendiliyanımıza almayı, aşçı kadına anahtar bırakmayı, amcamıza vedaetmeyi, görmek istediğimiz eski çeşmenin bulunduğu kentin

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

226

Page 227: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

adını sormayı unuttuğumuzu hatırlarız. Laf olsun diye birlikteseyahat ettiğimiz arkadaşımıza yüksek sesle bildirdiğimiz,kafamıza üşüşen bütün bu unutulan şeylere aldığımız tek cevap,tren koltuğunun davayı reddi ve görevlinin bağırarak bildirdiği,bizi artık gerçekleştirilmesi mümkün olmayan şeylerden iyiceuzaklaştıran istasyon adıdır; sonunda, çaresi olmayan,unutulmuş şeyleri düşünmekten vazgeçip erzak paketini açar,gazete ve dergi değiş tokuşuna başlarız.

"Yo, hayır," diye devam etti Brichot, "Swann’ın müstakbelkarısıyla buluştuğu ev burası değildi; daha doğrusu, sadece enson zamanlarda, Mme Verdurin'in ilk evini kısmen çökertenyangından sonra burada buluştular."

Ne yazık ki, Brichot'nun karşısında, profesörün paylaşmamasıyüzünden bana yersiz görünen bir lüks sergileme korkusuyla,arabadan alelacele inmiştim; Brichot beni görmeden arabadanyeterince uzaklaşabilecek vakti bulayım diye hızlı hızlı söylediğimsözleri arabacı anlamamıştı. Sonuç olarak, arabacı yanımızasokuldu ve beni almaya gelip gelmeyeceğini sordu; ona aceleyleevet deyip omnibüsle gelmiş olan profesöre iki kat saygılıdavranmaya başladım. "Aa! Demek arabayla geldiniz," dedi Brichotciddi bir edayla. "Olmayacak bir tesadüf eseri, hiç âdetim değildir.Daima omnibüse biner ya da yürürüm. Ama belki bu sayede buakşam sizi evinize bırakma şerefine nail olurum; benim hatırımiçin bu külüstür arabaya binmeye razı olursanız tabii, içerisi birazsıkışık. Ama siz benim hatırımı hiç kırmazsınız," dedim. "Heyhat,Brichot'ya bu teklifi yaparken kendimi hiçbir şeyden mahrumetmiş olmuyorum," diye düşündüm, "çünkü Albertineyüzünden nasılsa eve dönmek zorundayım." Albertine'in,kimsenin kendisini ziyarete gelemeyeceği bir saatte benimevimde bulunması, tıpkı öğleden sonra onun Trocadero'dandönmesini sabırsızlanmadan beklediğim sırada olduğu gibi,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

227

Page 228: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

zamanımı canımın istediği gibi geçirme imkânı veriyordu bana.Ama yine öğleden sonra olduğu gibi, bir karım olduğunuhissediyordum. Eve döndüğümde yalnızlığın o güçlendiricicoşkunluğunu yaşamayacaktım. "Memnuniyetle kabulediyorum," diye cevap verdi Brichot. "Sözünü ettiğiniz yıllardadostlarımız Montalivet Sokağı'nda, şahane bir zemin kattaotururlardı, bahçeye bakan bir de asma katları vardı; elbette okadar şatafatlı olmamakla birlikte, benim Venedik Büyükelçiliğikonağına tercih ettiğim bir evdi." Brichot, o akşam "ContiRıhtımı"nda (Verdurin'ler buraya taşındığından beri müritlerVerdurin salonunu bu şekilde adlandırıyorlardı) M. de Charlus'ündüzenlediği, "tantanalı" bir müzik programı olduğunu söyledi.Benim sözünü ettiğim eski günlerde, küçük yuvanın da, orada:hüküm süren havanın da şimdikinden farklı olduğunu, bununsadece müritlerin o zaman daha genç olmalarındankaynaklanmadığını ekledi. Bana Elstir'in ("düpedüz soytarılık"diye nitelendirdiği) şakalarını anlattı; mesela bir gün, Elstir, sondakikada küçük yuvayı eker gibi yapıp o gece için tutulmuşyardıma uşak kıyafetinde gelmiş; yemek servisi yaparken, namustimsali Putbus Baronesi'nin kulağına açık saçık sözlerfısıldıyormuş, barones korkudan ve öfkeden kıpkırmızı kesilmiş;ardından, yemek bitmeden önce ortadan kaybolmuş, salona içi sudolu bir küvet getirtmiş ve sofradan kalkıldığı sırada, küfürlersavurarak, çırılçıplak küvetin içinden fırlamış; bir de, Elstirtarafından çizilmiş, kesilmiş ve boyanmış, her biri birer şaheserolan, kâğıttan kostümler giyip gittikleri gece yarısı yemekleridüzenlenirmiş, Brichot bir keresinde VII. Charles'ın maiyetindenbüyük bir senyör kıyafeti giymiş, ayağında sivri, kıvrık burunluayakkabılar varmış, bir defasında da I. Napoléon kıyafeti giymiş,Elstir bu kıyafet için Légion d'Honneur nişanını mühür mumukullanarak yapmış. Kısacası, büyük pencereleri, öğle güneşiyleaşınan ve değiştirilmek zorunda kalınan alçak kanepeleriyle o

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

228

Page 229: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

günlerin salonunu zihninde canlandırıyor ve her şeye rağmenonu bugünkü salona tercih ettiğini söylüyordu. Brichot'nun"salon" derken –tıpkı kilise kelimesinin sadece tapınağı değil, aynızamanda müritler topluluğunu da tanımlaması gibi– sadece asmakata değil, oraya girip çıkan insanları ve orada yaşadıkları özelhazları da kastettiğini gayet iyi anlıyordum elbette; Brichot'nunhafızasında bu hazları o kanepeler simgeliyordu; öğleden sonraMme Verdurin'i ziyarete gidenler, bu kanepelere oturur, evsahibesinin hazırlanmasını beklerlerdi; bu sırada, dışarıdakikestane ağaçlarının pembe çiçekleriyle şöminenin üstünde,vazoların içinde duran karanfiller, adeta pembe renklerininmisafirperver tebessümünde ifade bulan, ziyaretçiye yönelik zarifbir duygudaşlıkla, geciken ev sahibesinin gelişini gözlerdi. Belkide o "salon"un Brichot'ya şimdikinden üstün görünmesininsebebi, zihnimizin ihtiyar Proteus'a benzemesi, hiçbir şeklebağımlı kalamaması, sosyete hayatında bile, ağır ağır, zorluklamükemmelliğe ulaşmış bir salondan ansızın kopup, onun kadarparlak olmayan bir başka salonu tercih etmesiydi; aynı şekildeSwann da, Odette'in eteği kabarık gösterişli bir elbiseyle,Lenthéric'te kıvırtılmış saçlarla Otto'da çektirdiği "rötuşlu"fotoğraflarından pek hoşlanmaz, Nice'te çekilmiş, çuha etolü veüstüne menekşeler işlenmiş, siyah kadife kurdeleli hasırşapkasının altından görünen biçimsiz saç modeliyle, (genelliklefotoğraf ne kadar eskiyse kadınlar da o kadar yaşlıgöründüğünden) yirmi yaş genç, şık bir kadın olduğu halde,olduğundan yirmi yaş büyük bir hizmetçi izlenimi uyandırdığıküçük fotoğrafını tercih ederdi. Belki Brichot ayrıca, benimgöremeyeceğim bir şeyi methetmekten, benim hiçtadamayacağım hazları yaşamış olduğunu bana kanıtlamaktan dazevk alıyordu. Aslında başarılı da oluyordu; sırf artık hayattaolmayan iki üç kişinin adını söyleyerek, cazibelerine bir esrarkatarak, bende bu cazibeye karşı bir merak uyandırıyordu;

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

229

Page 230: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Verdurin'ler hakkında anlatılan her şeyin fazlasıyla kabaolduğunu hissediyordum; hatta tanımış olduğum Svvann'a bileyeterince dikkat etmediğime, ona yeterince nesnel bir dikkatleyaklaşmadığıma, karısının öğle yemeği için eve dönmesinibeklerken beni ağırladığı, bana güzel şeyler gösterdiği zamanlaronu daha iyi dinlemediğime, şimdi, onun eski hatipler kadargüzel konuştuğunu bilerek, hayıflanıyordum.

Mme Verdurin'in evine geldiğimiz esnada, devasa vücudu adetadalgalanarak bize doğru ilerleyen M. de Charlus'ü fark ettim,arkasından, istemeden peşinde sürüklediği bir serseri veya dilencivardı; artık en ücra gibi görünen yerlerden bile geçerken, mutlakabir köşeden bu tür biri çıkıveriyor ve bu güçlü deve, hiçistemediği halde, biraz uzaktan da olsa, köpekbalığına eşlik edenkılavuz balığı gibi refakat ediyordu daima; kısacası, Balbec'e ilkgidişimde tanıştığım, sert görünümlü, erkeklik taslayan, mağruryabancıyla öyle bir zıtlık oluşturuyordu ki, dönüşününbambaşka bir evresinde bulunduğu için tamamını görebildiğimizbir gökcismiyle uydusunu veya daha birkaç yıl önce, kolaylıklagizleyebildiği, ciddiyetinin farkında olunmayan küçük birsivilceyle başlayan bir hastalık tarafından her yanı sarılmış birhastayı hatırlatıyordu bana. Brichot bir ameliyat geçirmiş vetemelli kaybettiğini sandığı gözleri, pek az da olsa görmeyebaşlamıştı gerçi, ama baronun peşine takılmış olan serseriyigörüp görmediğini bilemiyorum. Zaten pek önemli de değildi,çünkü profesör, La Raspeliere günlerinden beri, kendisinedostluk beslemekle birlikte, M. de Charlus'ün varlığından birazrahatsız oluyordu. Hiç şüphesiz, her insan için, diğer herkesinhayatı, aklına bile gelmeyen, karanlık yollar gibidir. Bütünkonuşmaların temeli olan yalan, çoğu kez aldatıcı olmaklabirlikte, bir düşmanlık veya menfaat duygusunu, bilinmesiniistemediğimiz bir ziyareti veya karımızdan gizlemek istediğimiztek günlük bir kaçamağı gizlemekte o kadar başarılı sayılmaz;

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

230

Page 231: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

oysa iyi bir şöhret, birtakım ahlâksızlıkları, katiyen tahminedilemeyecek şekilde, mükemmelen gizler. Hayat boyu gizlikalabilecek bir ahlâksızlık, akşam vakti bir dalgakırandaki tesadüfikarşılaşmayla açığa çıkar; buna rağmen, çoğu kez yine deanlaşılmaz ve bir bilenin, kimsenin haberdar olmadığı, obulunmaz kelimeyi size fısıldaması gerekir. Ama buahlâksızlıkları öğrendiğimiz zaman, ahlâkçılıktan çok, çılgınca birşey olduğunu hissettiğimiz için korkarız. Mme de Surgis le Duc,katiyen gelişmiş bir ahlâk anlayışına sahip değildi; oğullarındagöreceği, her insan için anlaşılır olan menfaat tarafındanaçıklanabilecek herhangi bir alçaklığı kabul edebilirdi. Ama M. deCharlus'ün, her ziyaretinde, şaşmaz bir biçimde, adeta elindeolmayarak oğullarının çenesini çimdiklediğini ve iki kardeşe debirbirlerinin çenelerini çimdiklettiğini öğrenince, M. de Charlus'legörüşmelerini yasakladı. İyi ilişkiler içinde olduğumuzkomşumuzun yamyam olabileceğinden şüphelenmemize yolaçan o tedirgin edici fiziksel muamma duygusuna kapıldı;baronun ısrarlı "Delikanlıları bu yakınlarda göremeyecek miyim?"sorularına, şimşekleri üzerine çektiğini bile bile, dersleri çokyoğun, seyahat hazırlıklarıyla meşgul oluyorlar gibilerindencevaplar verdi her defasında. Kim ne derse desin, sorumsuzluk,kusurları, hatta suçları ağırlaştırır. Landru, (kadınları gerçektenöldürdüğünü farzedersek), direnilmesi mümkün olan menfaatgüdüsüyle cinayet işlemişse, affedilebilir, ama direnilmesiimkânsız bir sadizm yüzünden cinayet işlemişse affedilemez.Brichot'nun baronla dostluğunun başında yaptığı kaba şakalar,beylik laflar etmekten anlamaya geçince, yerini neşenin ardınagizlenen bir rahatsızlık duygusuna bırakmıştı. Ezbere Platon'dansayfalar, Vergilius'tan mısralar okuyarak kendini rahatlatmayaçalışıyordu; profesörün gözleri gibi zihni de kör olduğundan,(Platon'un kuramlarından çok Sokrates'in şakalarındananlaşıldığı üzere) o zamanlar bir delikanlıya âşık olmanın,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

231

Page 232: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

günümüzde nişanlanmadan önce dansçı bir kızı metres tutmayabenzetilebilecek bir şey olduğunu kavrayamıyordu. Bunu M. deCharlus'ün kendisi de anlayamazdı; baron aralarında hiçbirbenzerlik olmamasına rağmen, kendi saplantısıyla dostluğu,Praksiteles'in atletleriyle uysal boksörleri birbirine karıştırırdı. Ondokuz yüzyıldan beri, ("Sofu bir prensin saltanatındaki sofusaraylı, ateist bir prensin saltanatında ateist olurdu," der LaBruyere) Platon'un delikanlılarından Vergilius'un çobanlarına hertür geleneksel eşcinselliğin ortadan kalktığını, sadece irade dışı,sinirsel, başkalarından ve kendinden gizlenen eşcinselliğinayakta kalıp çoğaldığını görmeyi reddediyordu. M. de Charlus'ün,çoktanrılı dinlerin soy bilimini açıkça inkâr etmemesi hataolurdu. Birazcık plastik güzellik karşılığında, ne müthiş bir ahlâkiüstünlük! Theokritos'un, bir delikanlı peşinde koşan çobanının,daha sonra, kavalını Amaryllis için çalan diğer çoban kadar katıyürekli ve anlayışsız olmaması için hiçbir sebep yoktur. Çünkü ilkçoban bir hastalığa yakalanmış değildir, çağının alışkanlıklarınauymaktadır. Bütün engellere rağmen ayakta kalabilen, utançverici, şaibeli eşcinsellik, tek gerçek eşcinselliktir; aynı kişide,gelişmiş ahlâki meziyetlerle çakışabilecek tek eşcinsellik budur.Şairlerin ve müzisyenlerin, Guermantes Dükü'ne sımsıkı kapalıolan âleminin M. de Charlus için aralanıvermesini açıklayan,tamamen fiziksel bir eğilimdeki küçük yer değişikliğini, birduyudaki küçük kusuru düşündüğümüzde, fiziksel özelliklerleahlâki meziyetler arasındaki muhtemel ilişki bizi ürkütür. M. deCharlus'ün, evinde, biblo meraklısı bir ev hanımına yakışır birzevk sergilemesi, şaşırtıcı değildir; oysa Beethoven'a veVeronese'ye ışık tutan küçük gedik, bambaşka bir şeydir. Bunarağmen, olağanüstü bir şiire imzasını atmış bir deli, bir akıllıya,tımarhaneye yanlışlıkla, karısının fesatlığı yüzündenkapatıldığını son derece makul sebepler ileri sürerekaçıkladığında, onun adına tımarhane müdürüyle konuşmasını

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

232

Page 233: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

rica ettiğinde, ne tür insanlarla iç içe bulunmaya zorlandığınıinleyerek anlattığında, sözlerine, "Mesela avluda gelip benimlekonuşan, mecburen temas halinde bulunduğum bir adam,kendini İsa zannediyor. Bir tek bu bile, beni zırdelilerin arasınahapsettiklerini kanıtlamaya yeter; o adamın İsa olması imkânsız,çünkü İsa benim!" diye son verince, akıllı korkar. Daha birkaçsaniye önce, tımarhane hekimine gidip yapılan hatayı bildirmeyehazırlanmıştır. Delinin bu son sözleri üzerine, aynı adamın hergün üzerinde çalıştığı harika şiiri düşününce bile, ondanuzaklaşır; aynı şekilde Mme de Surgis'nin oğulları da, kendilerineherhangi bir kötülük yapmış olmasından değil, çenelerininçimdiklenmesiyle biten davetlerin bolluğundan ötürü, M. deCharlus'ten uzaklaşmışlardı. Sodom'un birkaç sakininikurtarabilmek için bir kükürt ve zift cehennemini bir baştan birbaşa, üstelik de bir Vergilius'un rehberliği olmadan aşmak,gökyüzünden yağan alevlere dalmak zorunda kalan şaire acımakgerekir. Eserinin hiçbir cazibesi yoktur; rahiplikten ayrılmalarıinançlarını kaybetmiş olmalarından başka bir sebebe atfedilmesindiye en iffetli bekârlık kuralına uyan rahip eskileri kadar ağırbaşlıbir hayat sürer. Yine de, bu yazarlar için durum daima böyledeğildir. Delilerle düşe kalka, sonunda kendi de bir çılgınlıkbuhranı geçirmemiş deli doktoru var mıdır? Kendini delilerleuğraşmaya adamasının sebebi, zaten içinde var olan gizli birdelilik değilse eğer, buna bile şükretmelidir. Psikiyatrların çalışmakonusu, çoğunlukla kendilerini etkiler. Ama bu etkilenmedenönce, psikiyatrın bu konuyu seçmesinde hangi karanlık eğilim,hangi büyüleyici korku rol oynamıştır?

Baron, peşine takılan karanlık şahsiyeti görmezden gelerek(baron bulvarlarda yürümeyi göze aldığında veya Saint-LazareGarı'nın bekleme salonundan geçerken, bu adamlardan onlarcasıardına düşer, bir beş franklık koparma umuduyla peşinibırakmazdı), adam cesaret bulup konuşmaya başlar diye

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

233

Page 234: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

korkusundan, pudralı yanaklarıyla çarpıcı bir zıtlık oluşturan veonu El Greco'nun fırçasından çıkmış bir engizisyon rahibinebenzeten, siyaha boyanmış kirpiklerini sofu bir edayla aşağıindirmişti. Ama bu rahip, görenleri korkutuyor, yasaklı bir rahibebenziyordu; eğilimini doyurma ve bir sır olarak saklama gereğiyüzünden mecbur kaldığı gizli uzlaşmalar, tam da baronungizlemek istediği şeyin, ahlâki çöküşte ifade bulan sefih hayatınyüzüne yansıması sonucunu doğurmuştu. Zaten, sebebi neolursa olsun ahlâki çöküş, bir yüzde çok kolay okunur, çünküçok kısa bir süre içinde, çehrede somutlaşır, tıpkı karaciğerhastalıklarında görülen toprak sarısı lekeler, cilt hastalıklarındakiitici kırmızılıklar gibi, yanaklara ve göz çevrelerine yayılır. Üstelik,M. de Charlus'ün bir zamanlar benliğinin en gizli derinliklerindesakladığı ahlâksızlık, şimdi zeytinyağı gibi yüzeye çıkıp yayılarako boyalı yüzün sarkık yanaklarında, kendini koyvermiş veşişmanladıkça şişmanlamış vücudunun dolgun göğüsleriyle iripoposunda boy göstermekle kalmıyor, konuşmalarından dadışarı taşıyordu.

"Demek gece vakti böyle yakışıklı delikanlılarla dolaşıyorsunuzsevgili Brichot!" diyerek yanımıza geldi; hayal kırıklığına uğrayanserseri de uzaklaştı. "Olacak iş değil! Sorbonne'daki gençöğrencilerinize anlatmak lazım bu yaramazlığınızı. Aslındagençlerle birliktelik size yaramış sayın profesör, bir konca kadartaze görünüyorsunuz. Ya siz, nasılsınız azizim?" diye banadöndü, şakacı tonunu bir yana bırakarak. "Sizi Conti Rıhtımı'ndapek sık göremiyoruz yakışıklı delikanlı. Kuzininiz nasıl? Sizinlebirlikte gelmemiş. Yazık, çok hoş bir kız. Kendisini bu gecegörebilecek miyiz? Gerçekten güzel kız! Doğuştan sahip olduğu, oender görülen iyi giyinme becerisini geliştirirse, daha da güzelolur." Şunu belirtmem gerekir ki, M. de Charlus, bir "tuval" kadarbir tuvaletin de ayrıntılarını titizlikle gözlemleme, fark etmeyeteneğine sahipti ve bu bakımdan benim tam tersim, zıt

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

234

Page 235: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kutbumdu. Elbiseler ve şapkalarla ilgili olarak, birtakımdedikoducular veya fazlasıyla katı kuramcılar, bir erkekte, erkekgüzelliğine eğilimin, kadın giyimine doğuştan bir ilgi ve eğilimletelafi edildiğini söyleyeceklerdir. Gerçekten de bazen, böyleörneklere rastlanır; sanki Charlus'lerin bütün fiziksel arzusunu,derin sevgisini erkekler tekeline aldığından, buna karşılık kadınlarda, Charlus'lerin bilgili, incelikli, "platonik" (ki son dereceuygunsuz bir sıfattır) zevkiyle veya kısaca zevkiyleödüllendirilirler. M. de Charlus bu bakımdan, ileride kendisineverilen "Terzi Kadın" lakabını hak ediyordu. Ne var ki baronunzevkleri ve gözlem yeteneği daha birçok konuya uzanıyordu.Daha önce gördüğümüz gibi, Guermantes Düşesi'nin bir akşamyemeği davetinden sonra baronu ziyarete gittiğimde, evindekişaheserleri, ancak kendisi onları bana tek tek gösterdikçe farkedebilmiştim. Bir sanat eserinde olduğu kadar, bir davettesunulan yemeklerde de (resimle aşçılık arasındaki bütün konularıda kapsayacak şekilde) hiç kimsenin asla dikkat etmeyeceğişeyleri derhal keşfederdi. M. de Charlus'ün, sanat yeteneğini,yengesine hediye etmek üzere bir yelpazeyi resimlemekle(Guermantes Düşesi'nin bu yelpazeyi, yelpazelenmekten çokgösteriş amacıyla, Palamede'in dostluğuyla böbürlenereksallayışını daha önce görmüştük) ve Morel'in kemansüslemelerine hatasız eşlik edebilmek için piyano tekniğinigeliştirmekle sınırlamış ve hiçbir şey yazmamış olmasına daimahayıflanmışımdır, hâlâ da hayıflanırım. Konuşmasındaki, hattamektuplarındaki ustalık ve akıcılıktan, parlak bir yazar olacağısonucunu çıkarmam elbette mümkün değil. Bu yetenekler aynıdüzlemde yer almazlar. Beylik laflar eden, sıkıcı konuşmacılarınşaheserler yazdıklarına, en parlak konuşmacıların, yazmayakalkıştıklarında vasattan da düşük bir seviye sergilediklerine şahitolmuşuzdur. Her şeye rağmen, öyle sanıyorum ki, M. de Charlus,önce iyi bildiği sanat konularıyla başlayarak düzyazıyı bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

235

Page 236: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

deneseydi, kıvılcım tutuşacak, şimşek çakacak ve sosyete adamı,usta bir yazar olacaktı. Bunu kendisine çok söyledim; belki sırftembellikten, belki parlak davetlerden ve çirkin eğlencelerdenzaman bulamadığı için, belki de Guermantes'lara has, gevezeliğisonsuza dek uzatma ihtiyacından, yazmaya hiç girişmedi. M. deCharlus'ün yazmamasına hayıflanmamın bir sebebi de, en parlakkonuşmalarında bile, zekâsının kişiliğinden, buluşlarınınküstahlığından hiç ayrılmamasıydı. Kitap yazsaydı, salonlarda,zekâsının parladığı o ilginç anlarda, aynı zamanda zayıflarıezerken, kendisine hakaret etmemiş olan kişilerden intikamalırken, aşağılık bir biçimde dostluklara nifak sokmaya çalışırkenolduğu gibi ona bir yandan hayranlık, bir yandan da nefretbesleyeceğimize, manevi değerini, kötülükten arıtılmış olarak,kendi başına görecektik, hayranlığımızı hiçbir şeykösteklemeyecek, birçok niteliği de, dostluğu yeşertecekti.

Her halükârda, yazıda neler başarabileceği konusunda yanılıyorda olsam, M. de Charlus, yazmakla bizlere çok ender rastlanır birhizmette bulunmuş olacaktı, çünkü her şeyi fark ettiği gibi, farkettiği her şeyin adını da bilirdi. Hiç kuşku yok ki, onunlasohbetlerim sırasında görmeyi öğrenemediysem de (benimzekâmın ve gönlümün eğilimi başka yöndeydi), en azından oolmasa hiç göremeyeceğim şeyleri gördüm, ama gördüğümşeylerin, biçim ve rengini hatırlamama yardımcı olacak isimlerini,hep çabuk unuttum. Kitap yazmış olsaydı, yazdığı kitaplar,bütün tahminlerimin aksine kötü kitaplar da olsalar, ne harika birlügat, ne tükenmez bir repertuar oluştururdu! Yine de, kimbilir?Belki yazarken bilgisini ve zevkini ortaya koyacağına, çoğunluklageleceğimizi baltalayan şeytana uyup yavan tefrika romanlar,anlamsız gezi ve macera kitapları yazacaktı.

"Evet, giyinmesini, daha doğrusu giysileri taşımayı biliyor,"diye devam etti M. de Charlus, Albertine'den bahisle. "Yalnız,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

236

Page 237: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kendi güzellik türüne uygun bir tarzda giyinip giyinmediğindenşüpheliyim; belki üzerinde pek düşünülmemiş tavsiyelerimyüzünden biraz da ben sorumluyum bundan. La Raspeliére'egiderken ona sık sık söylediğim ve –maalesef– belki kuzininizintipinden çok yörenin özellikleri ve sahile yakınlığımız tarafındanbelirlenen şeyler, onun fazlasıyla hafif bir tarza meyletmesine yolaçtı. Kabul etmek gerekir ki, üzerinde çok güzel muslinler, çokhoş tül eşarplar gördüm; küçük, uyumlu bir pembe tüylesüslenmiş pembe bir beresi vardı. Ama bana kalırsa kuzininizin ogerçek, yoğun güzelliği, sevimli aksesuarlardan fazlasınıgerektiriyor. Rus kadınları gibi taç biçiminde toplansa güzelliğiiyice ortaya çıkacak olan o gür saçlara bere uygun mu acaba?Kostüm havasındaki, tiyatrovari eski elbiseler pek az kadınayakışır. Ama şimdiden bir kadın olan genç kızımız, bu konuda biristisna olduğundan, Cenova kadifesinden eski bir elbise uygundüşerdi ona" (aklıma Elstir ve Fortuny elbiseler geldi hemen);"ben böyle bir elbiseyi, zebercet gibi, markazit gibi, eşsiz labradoritgibi harikulade, demode (ki mücevherler için bundan güzel övgüolama?) taşlardan işlemelerle veya sallantılı küpelerle iyiceağırlaştırmaktan hiç çekinmezdim. Zaten kendisi de, biraz ağır birgüzelliği dengelemek için gereken karşı ağırlığı içgüdüsel olarakseziyor sanırım. Hatırlarsanız, La Raspeliére'e akşam yemeğinegiderken yanından o güzel kutuları, ağır çantaları eksik etmezdi;evlendiği zaman onların içinde pudra beyazlığının ve allıkkırmızılığının ötesinde –fazla çivite kaçmayan laciverttaşından birkutuda– incilerin beyazlığıyla yakutların kırmızılığınıtaşıyabilecek, üstelik bunların taklit olacağını da sanmıyorum,zengin biriyle evlenebilir çünkü."

"Pes doğrusu!" diye araya girdi Brichot; Albertine'leakrabalığımın gerçekliği ve ilişkimin saflığı konusunda şüpheleriolduğundan, baronun son sözlerinin beni üzebileceğimdüşünmüştü. "Genç kızlarla nasıl ilgilenmek bu!"

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

237

Page 238: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"Çocuğun yanında öyle konuşulur mu, fesat şey!" diyekıkırdayan M. de Charlus, Brichot'ya susmasını işaret edercesinekaldırdığı elini sonra benim omzuma koymayı ihmal etmedi.

"Sizleri rahatsız ettim," diye sürdürdü sözlerini; "görünüşebakılırsa çılgınlar gibi eğleniyordunuz, benim gibi neşe kaçıranyaşlı bir ninenin, aranızda hiç yeri yoktu. Ama bunun için gidipgünah çıkarmama gerek yok, gelmiş sayılırdınız nasılsa." Baronöğleden sonraki kavgadan tamamen habersiz olduğu için neşesiiyice yerindeydi; Jupien, yeğenini tekrarlanabilecek bir saldırıyakarşı korumanın, gidip M. de Charlus'e haber vermekten dahayararlı olacağını düşünmüştü. Bu yüzden de baron hâlâ evliliğingerçekleşeceğini zannediyor ve buna seviniyordu. Bu türmüzmin bekârlar için, trajik yalnızlıklarını kurmaca bir babalıklayumuşatmak, bir teselli olsa gerektir. "İnanın Brichot," diyeekledi, bize dönüp gülerek, "sizi böyle baş başa görmek utandırdıbeni. şıklar gibiydiniz. Kol kola da girmişsiniz, samimiyetinizediyecek yok, Brichot!" Bu sözlerin sebebini, artık reflekslerineeskisi kadar hâkim olamayan ve otomatikleştiği anlarda, kırk yılboyuca titizlikle saklanan bir sırrı kaçırıveren bir zihninyaşlanmasında mı aramak gerekirdi? Yoksa, aslında bütünGuermantes'larda mevcut olan, M. de Charlus'ün ağabeyiGuermantes Dükü'nde başka bir biçimde ifade bulan ve dükün,annemin kendisini görebileceğine hiç aldırmadan, geceliğininönü açık halde, pencerenin önünde tıraş olmasına yol açan,soyluların dışındaki kişilere yönelik küçümsemede mi? M. deCharlus o sıcak Doncieres-Douville yolculukları sırasında tehlikelibir rahatlama alışkanlığı mı edinmiş, geniş alnını serinletmeküzere hasır şapkasını geriye iterken, fazlasıyla uzun zamandırgerçek yüzüne sımsıkı yapışık tuttuğu maskeyi –ilk zamanlarsadece birkaç saniyeliğine– gevşetmeye mi başlamıştı? M. deCharlus'ün Morel'i artık sevmediğini bilen biri, onunla evliymişgibi davranmasına haklı olarak şaşırırdı. Ne var ki, M. de Charlus,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

238

Page 239: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

sapıklığının kendisine sunduğu hazların tekdüzeliğindensıkılmıştı. İçgüdüsel olarak, yeni başarıların peşinde koşmuş,karşılaştığı yabancılardan sıkılınca da, yüz seksen derecelik birdönüş yapıp daima nefret edeceğini sandığı bir rolübenimseyerek, bir "evlilik" veya "babalık" taklidine geçmişti. hattabazen bunun da yetmediği oluyordu; bir yenilik ihtiyacı duyuyorve nasıl ki normal bir erkek, hayatında bir tek kere, benzer ve heriki durumda da sağlıksız bir merakla, bir oğlanla yatmayıisteyebilirse, geceyi bir kadınla geçiriyordu. Charlie yüzündenküçük kabileyle iç içe yaşayan baronun "mürit" yaşantısı, uzunzaman boyunca aldatıcı dış görünümü korumak için gösterdiğiçabaların sona ermesinde, kimi Avrupalıların, sömürgelereyaptıkları bir keşif yolculuğu veya tatil sırasında, Fransa'daykenkendilerini yöneten ilkeleri bir yana bırakmalarına benzer bir roloynamıştı. Bununla birlikte, zihninin içinde meydana gelenköklü değişiklik, yani önce içinde taşıdığı aykırılıktanhabersizken, sonra onu görüp tanıyınca korkması ve nihayet,iyice alışıp kendi kendine utanmadan itiraf ettiği şeyi başkalarınaitiraf etmesinin tehlikeli olacağını bile fark etmemesi, M. deCharlus'ün üzerindeki son toplumsal baskıları kaldırmakta,Verdurin'lerde geçirdiği zamandan daha etkili olmuştu. Gerçektende, Güney Kutbu'ndaki veya Mont Blanc'ın zirvesindeki birsürgün, içimizdeki bir sapıklığa, yani başka insanlarınkindenfarklı bir düşünceye yapılan uzun bir yolculuk kadar bizibaşkalarından uzaklaştıramaz. Baron, (eskiden sapıklık olaraknitelediği) bu sapıklığını, şimdi tıpkı tembellik gibi, dalgınlık veyaoburluk gibi, çok yaygın, sevimli, neredeyse eğlencelidenebilecek, basit ve zararsız bir kusur olarak görüyordu. Kendinehas şahsiyetinin uyandırdığı merakı hisseden M. de Charlus, bumerakı doyurmaktan, kamçılamaktan ve sürdürmekten zevkalıyordu. Nasıl ki Yahudi bir gazete yazarı, muhtemelen ciddiyealınacağını umarak değil de, iyi niyetle gülenleri hayal kırıklığına

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

239

Page 240: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

uğratmamak için her gün Katolikliğin savunuculuğunu yaparsa,M. de Charlus de, küçük kabileye, bir ingiliz'in ya da Mounet-Sully'nin taklidini yaparcasına, hiç yalvartmadan ahlâksızlığıeğlendirici bir biçimde yeriyor ve iyi niyetle payına düşeni yerinegetirip topluluk içinde amatörce bir yetenek sergiliyordu;dolayısıyla M. de Charlus, Brichot'yu, delikanlılarla dolaşmayabaşladı diye Sorbonne'a ihbar etmekle tehdit ederken, tıpkısünnetli köşe yazarının her vesileyle "Kilise'nin büyük kızı"ndan,[9] "İsa'nın kutsal yüreği" nden bahsetmesi gibi, katiyen riyakârlıkdeğil, ama azıcık soytarılık ediyordu. Baronun sözlerinde zamanlaortaya çıkan, eskiden kullandığı kelimelerden çok farklı olansözlerindeki değişikliğin yanı sıra, tonlamalarında, mimik vejestlerindeki değişikliğin de sebebini araştırmak ilginç olurdu;şimdi hem tonlamaları, hem de mimik ve jestleri, M. deCharlus'ün bir zamanlar en acımasızca yerdiği tavırlara şaşırtıcıderecede benziyordu; M. de Charlus, birbirine "şekerim" diyeseslenen eşcinsellerin bilerek attığı küçük çığlıkları –farkındaolmadan, dolayısıyla daha keskin biçimde– atmaya başlamıştıneredeyse; sanki M. de Charlus'ün onca zaman karşı çıktığı bukasıtlı "cilve"ler, aslında Charlus'lerin, hastalıklarının belirli biraşamasına geldiklerinde, tıpkı iki taraflı felç veya ataksihastalarında, eninde sonunda kimi belirtilerin ortaya çıkışı gibi,ister istemez edindikleri davranış biçiminin parlak ve başarılı birtaklidiydi. Aslında –bu içten gelen cilvelerin ortaya koyduğu gibi— benim tanıdığım, baştan aşağı siyah giysiler içindeki, saçlarıalabros kesilmiş ciddi Charlus'le, makyajlı, takıp takıştırmışgençler arasında, sadece görünürde bir fark vardı; aynı şekilde,yerinde duramayan, hızlı konuşan, huzursuz bir insanla ağır ağırkonuşan, soğukkanlılığını daima koruyan bir sinir hastasıarasında da, sadece görünürde bir fark vardır, her ikisini de aynıkaygıların kemirdiğini, aynı kusurları taşıdıklarını bilen hekimingözünde, ikisi aynı nevrozdan muzdariptir. Zaten M. de

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

240

Page 241: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Charlus'ün yaşlandığı, bambaşka işaretlerden de anlaşılıyordu;örneğin konuşmasında, kimi ifadeleri (bunlardan biri "olaylarıngelişimi"ydi), inanılmaz bir sıklıkta, her fırsatta kullanmayabaşlamıştı; sanki baronun konuşması, cümleden cümleye,mecburen bir bastondan güç alırcasına, bu ifadelere tutunatutuna ilerliyordu. Konağın zilini çalacağımız esnada, Brichot, M.de Charlus'e, "Charlie bizden önce mi geldi?" diye sordu. Baron,"Hiç bilmiyorum," diyerek, patavatsızlıkla suçlanmak istemeyenbir insanın edasıyla ellerini havaya kaldırıp gözlerini yarı yarıyakapattı; muhtemelen Morel, baronun söylediği (kibirli olduğukadar ödlek de olan ve M. de Charlus'le böbürlendiği kolaylıklaonu inkâr da eden Morel'in, önemsiz olmalarına rağmen vahimzannettiği) birtakım şeyler yüzünden ona sitem etmişti. "İnanın,ben Morel'in ne yaptığını ne ettiğini hiç bilmiyorum. Beni kiminlealdatıyor bilmem, ama ben kendisiyle neredeyse hiçgörüşmüyorum." Aralarında bir ilişki bulunan iki kişininkonuşmalarında bol bol yalan varsa eğer, bu yalanlar, bir üçüncükişi, iki sevgiliden biriyle, cinsiyeti ne olursa olsun, sevgilisihakkında konuştuğu zaman da aynı doğallıkla ortaya çıkar.

"Onu uzun zamandır mı görmediniz?" diye sordum M. deCharlus'e; hem kendisiyle Morel hakkında konuşmaktankorkmadığımı, hem de sürekli birlikte yaşadıkları kanısındaolmadığımı göstermek için. "Bu sabah, ben daha yanuykudayken, tesadüfen, beş dakikalığına uğrayıp ırzımageçecekmiş gibi yatağımın kenarına oturdu," dedi baron. Bununüzerine M. de Charlus'ün Charlie'yi bir saat önce görmüş olduğukamsı uyandı içimde, çünkü bir kadına, âşığı olduğunubildiğimiz –onunsa, belki tahmin ettiğimizi sandığı– adamı nezaman gördüğünü sorduğumuzda, eğer birlikte ikindi kahvaltısıetmişlerse, "Öğle yemeğinden önce ayaküstü görüştük," diyecevap verir. Bu iki olay arasındaki tek fark, birinin yalan, ötekinindoğru olmasıdır, ama her ikisi de aynı derecede masum veya aynı

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

241

Page 242: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

derecede suçtur. Bu tür cevaplar, olayın önemsizliğiyle son dereceorantısız, dolayısıyla sözünü etme zahmetine katlanmadığımız,cevabı veren kişinin farkında olmadığı çok sayıda etkentarafından belirlenirler; bunu bilmesek, metresin (bu olayda M. deCharlus'ün) niçin daima iki seçenekten yalan olanını seçtiğinianlayamazdık. Ama bir fizikçi için, minicik bir mürver tanesininkapladığı alan bile, çok daha büyük âlemleri yöneten çekme veitme güçlerinin etkileşimi, çatışması veya dengesiyle açıklanır.Burada, birkaç etkene değinmemiz yeterli olacaktır: doğal vekorkusuz görünme arzusu; gizli bir buluşmayı saklamaiçgüdüsü; utanmayla karışık bir gösteriş hevesi; çok hoşlanılanbir şeyi itiraf etme ve sevildiğini gösterme ihtiyacı; irade dışı ateşleoynama arzusu; her şeyi kaybetmemek için bazı fedakârlıklarınkabullenilmesi; karşımızdakinin bildiği veya tahmin ettiği –vesöylemediği– şeyle ilgili kavrayışımız ve bu sezgimizin,karşımızdakinin sezgilerinin ilerisine mi geçtiğine, yoksagerisinde mi kaldığına bağlı olarak, onu bazen azımsayıp bazen deabartmamız. Ters yönde etki gösteren, yine çok sayıda farklıkuvvet de, akşam görüştüğümüz halde sabah görüştüğümüzüsöylediğimiz kişiyle ilişkimizin masumiyetine, "platonik"liğineveya aksine tensel gerçekliğine ilişkin, daha genel cevaplarıbelirler. Bununla birlikte, bir genelleme yapacak olursak, M. deCharlus'ün, sürekli tehlikeli birtakım ayrıntılar ifşa etmesine, imaetmesine, hatta bazen uydurmasına sebep olan hastalığı giderekilerlediği halde, diyebiliriz ki baron, hayatının bu döneminde,Charlie'in kendisi gibi, yani Charlus gibi bir erkek olmadığını vearalarında dostluktan öte bir ilişki bulunmadığım kanıtlamaçabası içindeydi. Ne var ki, (belki de doğru olan) bu iddiası,baronun arasıra, (örneğin Morel'i en son saat kaçta gördüğükonusunda) çelişkili sözler söylemesine engel teşkil etmiyordu;böyle zamanlarda belki kendini unutup doğruyu söylüyordu,belki de böbürlenmek için, duygusallığından ötürü veya

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

242

Page 243: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

karşısındakini şaşırtmayı eğlenceli bulduğundan, bir yalanuyduruyordu. "Biliyorsunuz," diye devam etti baron, "o benimiçin yakın bir arkadaş, kendisini çok severim ve eminim o da beniçok sever," (emin olduğunu söyleme ihtiyacı duyduğuna göre,bundan şüphesi mi vardı acaba?) "ama aramızda başka bir şeyyok, öyle bir şey yok, anlıyorsunuz, değil mi, öyle bir şey yok,"dedi baron, bir hanımdan söz edermişçesine doğallıkla. "Evet, busabah gelip zorla beni yatağımdan kaldırdı. Yataktaykengörülmekten nefret ettiğimi bilir halbuki. Siz etmez misiniz? Ah!Feci bir şeydir, çok tatsızdır, karşmızdakini dehşete düşürecekkadar çirkinsinizdir; evet, biliyorum, yirmi beş yaşında değilim,güzel bakire rolü oynamaya kalkışmıyorum, ama insanın yine dekendine göre bir süs merakı oluyor."

Baron, belki de Morel'den yakın bir arkadaş olarak söz ederkensamimiydi ve belki yalan söylediğini zannederek, "Ne yaptığındanhaberim yok, özel hayatını bilmem," derken de doğruyusöylüyordu. Şunu da belirtmek gerekir ki (M. de Charlus veBrichot'yla birlikte Mme Verdurin'in evine yürürken açtığımız buparantezi kapatınca kaldığımız yerden devam edeceğimizanlatımızda birkaç hafta ileriye gidersek), şunu da belirtmekgerekir ki, o geceden kısa bir süre sonra, yanlışlıkla açtığı, Morel'eyazılmış bir mektup, baronu hayrete ve ıstıraba boğdu. Dolaylıolarak beni de zalim kederlere gark edecek olan bu mektubuyazan, kadınlara düşkünlüğüyle meşhur oyuncu Lea'ydı. OysaLea'nın Morel'e yazdığı mektup, (M. de Charlus tanıştıklarını bileaklından geçirmemişti) son derece tutkulu bir ifadeyle kalemealınmıştı. Mektubun kabalığı, tamamını aktarmamızı engellesede, Lea'nın Morel'e daima dişi kullanımıyla hitap ettiğini, "Senikaltak!" - "Güzelim, sen hiç değilse beş yıldızsın!" dediğinibelirtelim. Ayrıca mektupta, hem Lea’nın," hem de Morel'in yakındostu olduğu anlaşılan daha birçok kadının adı geçiyordu. Öteyandan, Morel'in Lea'ya bu özel ilişkisinin yanı sıra, mektubun

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

243

Page 244: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

açığa çıkardığı, M. de Charlus'ün hiç aklından geçmemiş olan birbaşka gerçek de, Morel'in M. de Charlus'e, Lea'nınsa, âşığına,"Mektuplarında benden uslu olmamı rica ediyor! Ne demezsin!Benim minik beyaz kedim,"diye söz ettiği subaya yönelikalaycılığıydı. Baronu en çok rahatsız eden, "beş yıldız" deyimiolmuştu. Bu deyimi önceleri bilmezken, nihayet, epeyce uzun birsüre önce, kendisinin de "beş yıldız" olduğunu öğrenmişti. Oysaöğrendiği bu kavram şimdi yeniden tartışma konusu oluyordu.Kendisinin "beş yıldız" olduğunu keşfettiği zaman, bunun Saint-Simon'un ifadesiyle, eğiliminin kadınlara yönelik olmadığıanlamına geldiğini zannetmişti. Oysa şimdi "beş yıldız" deyimi,Morel için M. de Charlus'ün bilmediği bir anlam dahakazandırıyordu; öyle ki, bu mektuba göre Morel, kadınlara yinekadınların duyduğu bir eğilimi paylaşarak "beş yıldız"lığınıkanıtlamış oluyordu. O andan itibaren, M. de Charlus'ünkıskançlığı, Morel'in tanıdığı erkeklerle sınırlanması için ortadabir sebep kalmadığından, kadınlara da yönelecekti. Demek ki "beşyıldız" olan kişiler sadece M. de Charlus'ün zannettikleri değil,gezegenimizin, hem erkeklerden hem kadınlardan oluşan, her ikicinse eğilim duyan erkekleri de kapsayan, koskoca birbölümüydü; baron, bu kadar bildik bir kelimenin bu yeni anlamıkarşısında, zihninin de, kalbinin de huzursuzlukla kıvrandığınıhissediyordu; hem artan bir kıskançlığı, hem de bir tanımın aniyetersizliğini içeren çifte bir muammayla karşı karşıyaydı.

M. de Charlus hayatta daima bir amatör olmuştu sadece. Yanibu tür olaylar ona hiçbir yarar sağlayamazdı. Bu olaylardaduyduğu üzüntüyü, belagatini sergileyerek şiddetli kavgalaraveya sinsi entrikalara dönüştürürdü. Oysa aynı olaylar, örneğinBergotte seviyesindeki biri için büyük değer taşıyabilirdi. hatta,belki Bergotte gibi insanların genellikle vasat, sahte ve fesatkişilerle birlikte yaşamasını, (el yordamıyla hareket ettiğimiz, amahayvanlar gibi kendimize yararlı bitkileri seçtiğimiz için) kısmen

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

244

Page 245: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bununla açıklayabiliriz. Bu kadınların güzelliği, yazarın hayalgücünü doyurur, iyi yürekliliğini harekete geçirir, ama eşininmizacını katiyen değiştirmez; ara sıra, bu eşin, yazarınkindenbinlerce metre aşağıda yer alan hayatı, inanılmaz ilişkileri,tahminlerin çok ötesindeki ve bilhassa tahmin edilendenbambaşka yöndeki yalanları, bir an görünüp sonra kaybolur.Mükemmel yalanlar, tanıdığımız insanlara ve onlarla geçmiştekiilişkilerimize, şu veya bu hareketimizin, bizim tarafımızdanbambaşka bir biçimde ifade edilen amacına ilişkin yalanlar, nasılbir insan olduğumuza, nelerden hoşlandığımıza dair yalanlar, biziseven ve bütün gün bizi kucakladığı için bizi de kendisine benzerolarak biçimlendirdiğini zanneden kişiye beslediğimiz duygularlailgili yalanlar, bize, hayatta yeni, bilinmedik ufuklar açabilecek,hiç bilemeyeceğimiz dünyaları seyredebilmemiz için gerekli,içimizde atıl olarak mevcut duyulan uyandırabilecek yegâneşeydir. M. de Charlus'le ilgili olarak şunu belirtmek gerekir ki,Morel'in kendisinden titizlikle gizlediği bazı şeyleri öğrenmek,onu ne kadar şaşırtmış olsa da, bundan çıkardığı sonuç yanlıştı:halktan insanlarla ilişkiye girmenin hatalı olduğu ve böylesineüzücü keşiflerin[10] (aralarında en üzücü olanı, Morel'in Lea'ylabirlikte yaptığı bir yolculuktu; oysa Morel, o sırada Almanya'damüzik tahsili gördüğünü söylemişti M. de Charlus'e. Yalanınıdesteklemek üzere, yardımsever kişileri kullanmış, onlara,Almanya'ya gönderdiği mektupları, onlar da M. de Charlus'epostalamıştı; M. de Charlus ise, Morel'in Almanya'da olduğundano kadar emindi ki, zarfların üzerindeki pullara bile bakmamıştı).Bu eserin son cildinde göreceğimiz gibi, M. de Charlus'ün yaptığışeyleri akrabaları, dostları bilseydi, kendisinin Lea aracılığıylakeşfettiği hayata şaşırdığından çok daha fazla şaşırırlardı.

Ama şimdi, Brichot ve benimle birlikte Verdurin'lerin kapısınadoğru ilerleyen baronu yakalayalım. M. de Charlus, "Douville'degörüştüğümüz o genç Yahudi dostunuzdan ne haber?" dedi bana

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

245

Page 246: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

dönerek. "Düşündüm de, eğer isterseniz bir akşam kendisinidavet edebiliriz belki." Morel'in her yaptığını, tıpkı bir koca veyaâşık gibi, bir dedektiflik bürosuna izletmekten hiç çekinmeyen M.de Charlus, başka delikanlılarla ilgilenmekten geri kalmıyordu.Konuyla ilgilenmek üzere görevlendirdiği' yaşlı hizmetkârınınanlaştığı büronun gözetimi o kadar aşikârdı ki, üniformalı uşaklarizlendiklerini zannediyor, bir oda hizmetçisi, peşinde sürekli birpolis olduğu kuşkusuyla sokağa çıkmaya cesaret edemiyor, adetayaşamıyordu. Yaşlı hizmetkâr ise, "Hizmetçi ne isterse yapsın!Onu izlemek için paramızı, vaktimizi mi harcayacağız! Sankionun ne yaptığı bizi ilgilendiriyordu!" diye alaylı bir şekildehaykırıyordu; yaşlı hizmetkâr efendisine öylesine tutkuylabağlıydı ki, baronun eğilimlerini katiyen paylaşmamakla birlikte,bu eğilimlere şevkle hizmet etmekten, sonunda kendi eğilimleride bunlarmış gibi konuşur olmuştu. M. de Charlus, bu yaşlıhizmetkârdan, "Dünyanın en namuslu adamı," diye bahsederdi,çünkü en çok takdir ettiğimiz kişiler, hem fazilet sahibi olan, hemde faziletlerini hiç düşünmeden bizim ahlâksızlığımızınhizmetine sunan kişilerdir. Aslında, M. de Charlus, Morel'i, sadeceerkekleri kıskanabiliyordu. Kadınlar baronda kıskançlıkuyandırmıyordu. Zaten Charlus'ler için bu neredeyse genel birkuraldır. Sevdikleri erkeğin bir kadına duyduğu aşk, başka birşeydir, farklı bir hayvan türüne ilişkindir (aslanlar, kaplanlarabulaşmaz) ve kendilerini rahatsız etmez, hatta güven verir onlara.Ama bazen, eşcinselliği misyonerlik haline getirmiş kişiler, bu türbir aşktan iğrenir. Kendisini bu tür bir aşka teslim etti diye erkekarkadaşlarına kızarlar, ama bir ihanete değil de, bir düşkünlüğekızar gibi. Baronun yerinde bir başka Charlus olsa, Morel'in birkadınla ilişkisi olduğunu öğrenince, sanki bir afişte, Bach veHaendel yorumcusu olan Morel'in Puccini çalacağını okumuşgibi sinirlenirdi. Zaten menfaatleri uğruna Charlus'lerin aşkınatenezzül eden gençlerin, tıpkı doktora asla içki içmediklerini,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

246

Page 247: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ağızlarına maden suyundan başka şey koymadıklarını söyler gibi,kadınlarla "yapmak" tan iğrendiklerini söylemeleri bu yüzdendir.Ama M. de Charlus bu bakımdan genel kuralın biraz dışındakalıyordu. Morel'in kadınlar arasındaki süksesi, onun her şeyinehayran olan baronu rahatsız etmiyor, aksine, konserlerdeki,ecarte'deki[11] başarısı kadar sevindiriyordu. "Azizim, biliyormusunuz, kadınları baştan çıkarıyor," diyordu, bir ifşaattabulunurcasına, dehşet, belki imrenme ve en çok da hayranlıkla."İnanılmaz bir şey," diye ekliyordu. "Nereye gitse, en gözdefahişelerin gözü ondan başkasını görmüyor. Tiyatrodan metroya,her yerde dikkat çekiyor. Çok can sıkıcı! Restorana gidiyoruz,garson mutlaka en az üç kadından aşk mektupları getiriyor. Hemde daima en güzel kadınlardan. Aslında bunda şaşılacak bir şeyyok. Dün ona bakıyordum da, kadınlar haklı, inanılmaz birgüzelliğe ulaştı, adeta bir Bronzino portresi, gerçektenmuhteşem." Ama M. de Charlus, Morel'i sevdiğini göstermektenve başkalarını, belki kendisini de, Morel tarafından sevildiğineikna etmekten hoşlanıyordu. Delikanlının, baronun yükseksosyetedeki konumuna verebileceği zarara rağmen, Morel'lesürekli birlikte olmayı, bir izzetinefis meselesi haline getirmişti.(Mevki sahibi, snop birçok erkek, kimsenin evine kabuledilmeyen, ama kendilerinin birlikte olmayı şeref saydıkları, kibarbir fahişe veya düşmüş bir hanımefendi olan metresleriyle heryerde beraber görülebilmek uğruna, gururlarından, herkeslebozuşurlar.) Çünkü baronun geldiği noktada, izzetinefis, o ânakadar ulaştığı bütün hedefleri kararlılıkla yıkmaya koyulur; belkibu noktaya gelen ilişki, aşkın etkisinde kalarak, sevdiğiylegösteriş için birliktelikte, sadece kendisinin görebildiği bir cazibebulur, belki de yüksek sosyete hevesi doyurdukça azaldığındanve platonik olduğu ölçüde kendisini meşgul eden hizmetçimerakı bir dalga gibi kabardığından, bu merak, sosyete hevesininzor tutturduğu düzeye ulaşmakla kalmayıp onu geçer.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

247

Page 248: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Başka delikanlılara gelince, M. de Charlus, Morel'in varlığını,onlara eğilimini engelleyen bir şey olarak görmüyor, hatta bazıdurumlarda, Morel'in parlak kemancı şöhretinin, yeni yenikazandığı besteci ve gazeteci şöhretinin, bir yem olabileceğinidüşünüyordu. Barona hoş görünümlü genç bir besteci takdimedildiğinde, tanıştığı gence nezaket göstermek için Morel'inyeteneklerini kullanıyordu. "Bana birkaç bestenizi getirin ki,"diyordu, "Morel konserde veya turnede çalsın. Keman içinbestelenmiş o kadar az güzel eser var ki! Yeni bir beste, talih kuşudemek. Yabancılar yeni besteleri çok takdir ediyor. Taşrada bile,müziğin müthiş bir tutkuyla akıllıca sevildiği küçük müzikdernekleri var." M. de Charlus, aynı samimiyetsizlikle (bütün busözler bir yemden ibaretti aslında, Morel böyle bir teklifigerçekleştirmeye nadiren razı olurdu) Bloch'a da yaklaşmıştı;Bloch, biraz şairliği olduğunu söylemiş ("keyfim istediğinde" diyede eklemişti, söyleyecek ilginç bir şey bulamadığında kullandığıbeylik laflara eşlik eden o alaylı kahkahasıyla), bunun üzerine M.de Charlus de bana, "O Yahudi delikanlıya söylesenize," demişti,"madem şiir yazıyormuş, Morel için birkaç şiirini getirsin bana. Birbesteci için, besteleyecek güzel bir şey bulmak daima zor iştir.hatta bir libretto bile düşünülebilir. İlginç olabilir; şairin itibarı,benim desteğim ve daha birçok yan etken, en başta da Morel'inyeteneği sayesinde değer kazanır. Morel bu aralar çok besteyapıyor, yazmaya da başladı, çok da güzel yazıyor, sonrakonuşuruz bunu sizle. İcra yeteneğine gelince (o konudaşimdiden bir usta biliyorsunuz), Vinteuil'ün müziğini ne kadargüzel çaldığını bu gece göreceksiniz. Onun yaşında hem böyle birkavrayışı olması, hem de bu kadar çocuksu, adeta bir liseli gibikalabilmesi beni aşıyor! Bu geceki konser küçük bir prova aslında.Asıl olay birkaç gün sonra. Ama bugünkü, çok daha seçkin birkonser olacak. Bu yüzden de geldiğinize çok sevindik," dedibaron, muhtemelen krallar, "emrediyoruz" dediği için birinci

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

248

Page 249: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

çoğul şahsı kullanarak. "Muhteşem bir program olduğu için MmeVerdurin'e iki ayrı davet düzenlemesini tavsiye ettim. Biri birkaçgün sonra, onun bütün tanıdıklarının davetli olacağı konser,öteki de bu gece, Patroniçe'nin, hukuki terimle yetkilerininelinden alındığı gece. Davetiyeleri ben gönderdim, farklı birçevreden, Charlie'ye faydalı olabilecek, Verdurin'lerin detanışmaktan hoşlanacağı birkaç hoş insan çağırdım. Kabuledersiniz ki, en güzel eserleri, en büyük sanatçılara çaldırmak iyihoş da, dinleyiciler karşıdaki tuhafiyeciyle köşedeki bakkaldanoluşunca, tezahürat da pamukla tıkanmışçasına boğuluyor.Sosyete mensuplarının entelektüel düzeyiyle ilgili düşüncelerimibilirsiniz, ama oldukça önemli bazı işlevleri yerine getirdikleri debir gerçek; bunlardan biri de, sosyal olaylarda basına düşen görev,yani yayma organı işlevi. Ne demek istediğimi anlıyorsunuzdur,yengem Oriane'ı davet ettim mesela; geleceği kesin değil, amagelirse, hiçbir şey anlamayacağı kesin. Zaten biz de ondananlamasını beklemiyoruz, bu onun imkânlarını aşar; biz onunkonuşmasını istiyoruz, bu ise tam ona uygun iştir,konuşmaktan asla geri kalmaz. Sonuç: Yarından itibaren,tuhafiyeciyle bakkalın sessizliği yerine, harika şeyler dinlediğini,Morel diye birini, vs. anlatan Oriane sayesinde, Mortemart'lardahararetli konuşmalar; öte yandan, davetli olmayanların tarifsizöfkesi ve 'Palamede bizi layık bulmamış olmalı; zaten konsere evsahipliği yapan o insanlar nedir öyle!' yorumları; ki bunlar daOriane'ın övgüleri kadar yararlıdır, çünkü 'Morel' adı sürekli geçerve sonunda, tıpkı on kere üst üste okunan bir ders gibi hafızayanakşolunur. Bütün bunlar sonucunda olayların gelişimi, sanatçıve sahibesi için ödüllendirici olabilir, adeta bir megafon işlevigörerek, geniş bir kitleye tezahürat duyurabilir. Zahmetine değergerçekten. Morel'in kaydettiği ilerlemeleri göreceksiniz. Ayrıcayeni bir yeteneğini de keşfettik azizim, bir melek gibi yazıyor. Birmelek gibi diyorum size."

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

249

Page 250: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"Siz Bergotte'u tanırsınız; düşündüm de, bizim delikanlınınyazıları konusunda Bergotte'un hafızasını tazeleyebilirsiniz belki;yani bana yardım edersiniz, birlikte olayların gelişimini öyleyönlendiririz ki, bu hem müzisyen hem yazar, çifte yetenek,günün birinde Berlioz'un şöhretine ulaşır. Bergotte'la nasılkonuşulacağını biliyorsunuzdur eminim. Malum, meşhurlarınçoğu zaman aklı başka yerdedir, sürekli pohpohlanırlar,kendilerinden başka bir şeyle pek ilgilenmezler. Ama Bergottegerçekten sade, yardımsever bir insandır, Morel'in yarı mizahi yarımüzikal yazılarını Le Gaulois'da veya başka bir yerdeyayımlatabilir; gerçekten çok güzel yazılar, Charlie'nin, kemanınaIngres gibi bir de kalem eklemesini gerçekten çok istiyorum.Morel söz konusu olunca, konservatuardaki bütün o şımarıkçocukların yaşlı anneleri gibi abartma eğiliminde olduğumubiliyorum. Nasıl olur, azizim, bilmiyor muydunuz? Demek ki sizbenim saf yanımı tanımıyorsunuz. Sınav kapısında saatlercedikilip bekliyorum. Çılgınca eğleniyorum. Bu arada Bergotteyazıların gerçekten çok iyi olduğunu söyledi bana."

Swann aracılığıyla Bergotte'la uzun zamandır tanışan M. deCharlus, Morel'in bir gazetede müzikle ilgili yarı mizahi yazılaryazmasına aracı olmasını rica etmek üzere, Bergotte'un ziyaretinegitmişti gerçekten de. Oraya giderken M. de Charlus biraz vicdanazabı çekiyordu, çünkü hayranı olduğu Bergotte'u, hiçbir zamanonu görmek amacıyla ziyarete gitmediğinin farkındaydı;ziyaretlerinin amacı, Bergotte'un nezdindeki yarı entelektüel-yarısosyal itibarı sayesinde, Morel'e, Mme Mole'ye veya bir başkadostuna büyük bir nezakette bulunabilmekti. Artık yükseksosyeteden sadece bu amaçla yararlanıyor olmak, M. de Charlus'ürahatsız etmiyordu, ama Bergotte'tan böyle yararlanmak kötügeliyordu ona, çünkü Bergotte'un yüksek sosyete mensuplarıgibi çıkarcı olmadığını, onlardan fazlasına layık olduğunudüşünüyordu. Ne var ki hep çok meşguldü ve ancak bir şeyi çok

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

250

Page 251: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

istediğinde, örneğin Morel'le ilgili bir şeyse, boş vakitbulabiliyordu. Ayrıca, çok zeki bir insan olan baron, zeki biradamla sohbeti pek ilginç bulmazdı; özellikle de Bergotte, hembaronun gözünde fazlasıyla edebîydi, hem de onun bakış açısınıpaylaşmayan, farklı saflarda yer alan biriydi. Bergotte'a gelince, M.de Charlus'ün ziyaretlerindeki çıkarcılığın farkındaydı, ama buyüzden ona kızmıyordu; çünkü Bergotte tutarlı biriyilikseverlikten yoksundu, fakat insanları memnun etmekisterdi, anlayışlıydı ve ders vermekten hoşlanmazdı. M. deCharlus'ün sapıklığını ise, katiyen paylaşmamakla birlikte, birsanatçı için meşru-gayrimeşru ayrımı, ahlâki örneklere değil,Platon veya II Sodoma'nın anılarına bağlı olduğundan, baronunkişiliğine renk katan bir özelliği olarak görüyordu daha çok.

M. de Charlus'ün söylemeyi ihmal ettiği bir şey vardı: Baron birsüredir, tıpkı XVII. yüzyılın, kendi yergilerini imzalamaya, hattayazmaya tenezzül etmeyen büyük soyluları gibi, Kontes Mole'yeyönelik, aşağılık iftiralarla dolu kısa yazılar yazdırıyordu Morel'e.Okuyanlara bile küstahça gelen bu yazılarda Kontes, kendimektuplarından bölümlerin, aralara, kendinden başkasınınkatiyen fark edemeyeceği şekilde, ustalıkla sıkıştırıldığını,harfiyen aktarıldıklarını, ama kendisini korkunç bir intikam kadarçıldırtabilecek bir bağlamda kullanıldığını gördükçe, adeta işkenceçekiyordu. Bu yazılar genç kontesi öldürdü. Balzac olsa, Paris'teher gün, basılı gazetelerden daha korkunç bir sözel gazeteninçıktığını söylerdi. Bu sözlü basının, modası geçmiş bir Charlus'ünitibarını sıfıra indirişini ve eski hamisinin milyonda biri değerindebile olmayan bir Morel'e, baronun çok üzerinde bir paye verişiniileride göreceğiz. Hiç değilse bu entelektüel moda saftır, dâhi birCharlus'ün değersizliğine, aptal bir Morel'in tartışılmazotoritesine iyi niyetle inanır. Oysa baronun acımasız intikamları okadar masum değildi. Şüphesiz bu nedenle, dilindeki o acı zehir,öfkelendiğinde adeta sarılık hastalığı gibi yanaklarına yayılırdı.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

251

Page 252: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"Bergotte'un bu akşam gelip Charlie'nin en iyi seslendirdiğiparçaları dinlemesini çok isterdim. Ama evinden dışarı çıkmıyorsanıyorum, rahatsız edilmek istemiyor, çok da haklı. Peki ya siz,yakışıklı delikanlı, Conti Rıhtımı'nda niye göremiyoruz sizi? Peksık geldiğiniz söylenemez!" Daha çok kuzinimle çıktığımısöyledim. "Şuna bakın! Kuziniyle çıkıyormuş, ne kadar da saf!"dedi M. de Charlus Brichot'ya. Sonra yine bana döndü: "Biz, neyapıyorsunuz diye sizden hesap sormuyoruz ki, yavrucuğum.Canınızın istediği şeyi yapmakta serbestsiniz. Biz sadeceeğlencelerinize katılamadığımıza hayıflanıyoruz. Ayrıca zevksahibisiniz, kuzininiz çok sevimli; Brichot'ya sorun, Douville'dekuzininizden başka bir şey düşünemiyordu. Bu gece yokluğunuhissedeceğiz. Ama belki de onu getirmemekle iyi ettiniz.Vinteuil'ün müziği harika. Ama bu sabah Charlie'denöğrendiğime göre, bestecinin kızıyla arkadaşı geleceklermiş; ikiside feci bir şöhrete sahip kızlar. Bir genç kız için tatsız bir durum nede olsa. hatta kendi davetlilerim açısından da beni biraz rahatsızediyor. Ama onların hemen hepsi yaşını başını almış kimselerolduklarından, onlar için bir sakıncası yok. Bir aksilik çıkmadığıtakdirde, hanımlar davette hazır bulunacak, ama belli olmaz;bugün öğleden sonra, Mme Verdurin'in sadece sıkıcı tipleri,akrabaları, bu gece davet edilmeyecek kişileri çağırdığı provanınbaşından sonuna, mutlaka hazır bulunacaklardı; oysa Charlieakşam yemeğinden önce söyledi, Vinteuil'ler dediğimiz iki gençhanım, kesinlikle beklendikleri halde gelmemişler." Albertine'inöğleden sonra Verdurin'lere gelme isteğini ansızın Mile Vinteuil'lekız arkadaşının beklenen (ama benim bilmediğim) gelişine (yanibaşlangıçta bilinen tek şey olan sonucu, nihayet keşfedilensebebe) bağlayınca içime saplanan korkunç acıya rağmen, dahabirkaç dakika önce bize Charlie'yi sabahtan beri görmediğinisöylemiş olan M. de Charlus'ün, akşam yemeğinden öncegörüştüklerini düşüncesizce itiraf ettiğini fark edecek kadar da

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

252

Page 253: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

aklım başımdaydı. Ama ıstırabım gözle görünür halegelmekteydi. "Kuzum, neyiniz var sizin?" dedi baron. "Yüzünüzyemyeşil oldu; hadi içeri girelim, üşüteceksiniz, kötügörünüyorsunuz." M. de Charlus'ün sözleriyle içimde uyananşüphe, Albertine'in iffetiyle ilgili ilk şüphem değildi. Daha öncebirçok şüphe kemirmişti içimi; her defasında artık sabrımızınsınırına dayandığımızı, bu kadarına tahammül edemeyeceğimizizanneder, ama sonra bu yeni şüpheye de içimizde bir yer açarız;şüphe, hayatımızın ortasına girdiği andan itibaren öyle güçlü birinanma arzusuyla ve unutmak için onca sebeple rekabet etmekzorunda kalır ki, kısa sürede bu şüpheye alışır, sonunda da hiçilgilenmeyiz. Şüphe, içimizde hafiflemiş bir sızı olarak, sadece biracı tehdidi olarak barınır; arzuyla aynı niteliktedir, onun tersyüzüdür, tıpkı arzu gibi, düşüncelerimizin merkezinde yer alır venasıl ki arzu, sevdiğimiz kadınla ilişkili olabilecek her durumda,zihnimize kaynağı anlaşılamayan hazlar yayarsa, bu şüphe de,düşüncelerimizin en ücra köşelerine, ince bir hüzün sızdırır. Amaiçimize yeni, sağlam bir şüphe girdiğinde, acı tekrar canlanır.Kendi kendimize, neredeyse şüphe içimize girer girmez,"Hallederim, acı çekmemek için bir yöntem bulurum, doğrudeğildir herhalde," desek de, ilk anda, inanmış kadar acıçekmişizdir. Vücudumuz, sadece bacaklar, kollar gibi uzuvlardanoluşsaydı, hayata tahammül etmek kolay olurdu. Ne yazık ki,içimizde kalp adını verdiğimiz o küçük organı da barındırırız;kalbimiz, yakalandığı bazı hastalıklar sırasında, belirli bir kişininhayatına ilişkin her şeye karşı son derece duyarlıdır; örneğin okişinin bir yalanı –kendimize veya başkalarına ait yalanlarınortasında neşe içinde yaşadığımız ve hiçbir zararını görmediğimizhalde– ne yazık ki bir ameliyatla aldıramadığımız bu küçücükkalbe, dayanılmaz krizler yaşatır. Beyinden hiç söz etmeyelim,çünkü zihnimiz bu krizler sırasında durmaksızın mantık yürütsede, tıpkı bir diş ağrısı karşısında düşüncenin çaresiz kalması gibi,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

253

Page 254: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

hiçbir şeyi değiştiremez. Evet, sevdiğimiz kadın bize yalansöylediği için kabahatlidir, çünkü bize daima doğruyusöyleyeceğine dair söz vermiştir. Ama bu tür yeminlerin ne kadargeçerli olduğunu, kendimizden de, başkalarından da biliriz. Bunarağmen, sevdiğimiz kadının ağzından çıktığında, bu vaatlereinanmak istemişizdir; oysa onun bize yalan söylemesi için hertürlü sebep mevcuttur ve üstelik de biz bu kadını, meziyetlerinedeniyle seçmemişizdir. Gerçi bir süre sonra, –tam kalbimizyalana kayıtsız kaldığında– bize yalan söylemeye hiç ihtiyaçduymayacaktır neredeyse, çünkü yalan hayatı artık biziilgilendirmeyecektir. Bunu biliriz ve bildiğimiz halde, kendihayatımızı kolaylıkla feda ederiz; ya o insan uğruna intihar ederiz,ya onu öldürüp idama mahkûm oluruz, ya da birkaç yıl içindeonun uğruna bütün servetimizi harcar, sonra da, hayattaki herşeyimizi kaybettiğimiz için mecburen intihar ederiz. Zatenâşıkken ne kadar rahat olduğumuzu zannetsek de, aşk kalbimizdedaima kararsız bir dengede durur. Ufacık bir şey, aşkımızımutluluk konumuna geçirir; mutlulukla ışıldarız, sadecesevdiğimizi değil, bizi ona metheden, onu kötü eğilimlerdenkoruyan kişileri de sevgiye boğarız; kendimizi bütün kaygılardanuzak zannettiğimiz bir anda, "Gilberte gelmeyecek", "Mile Vinteuildavetliymiş" gibi tek bir cümle, bizi bekleyen mutluluğu bir andaçökertmeye, güneşi karartmaya, rüzgârı döndürmeye ve bir gündirencimizi aşacak olan iç fırtınayı koparmaya yeter. O güngeldiğinde, kalbimiz dayanamayacak kadar zayıfladığında, bizitakdir eden dostlarımız, bu kadar önemsiz şeylerin ve kimiinsanların bize ıstırap çektirmesine, bizi öldürmesine üzülürler.Ama onların elinden ne gelir? Bir şair bulaşıcı zatürreeden ölmeküzereyken, dostlarını, zatürree mikrobuna, onun yetenekli birşair olduğunu, iyileşmesine izin vermesi gerektiğini açıklarkenhayal edebilir misiniz? İçime giren şüphe, Mile Vinteuil'le ilişkiliolması bakımından, tam anlamıyla yeni bir şüphe sayılmazdı.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

254

Page 255: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Ama eski de olsa, öğleden sonra Léa'yla arkadaşlarının içimdeuyandırdığı kıskançlık, bu şüpheyi ortadan kaldırmıştı.Trocadéro tehlikesi atlatıldıktan sonra, kesin bir sükûnete ermiş,temelli huzura kavuştuğumu zannetmiştim. Ama benim için asılyeni olan, Andrée'nin, "Rastgele dolaştık, kimseye rastlamadık,"diye bahsettiği, oysa şimdi anlaşıldığına göre, aksine, MileVinteuil'ün Albertine'e, Mme Verdurin'in evinde randevu verdiğibir gezintiydi. Şimdi Mile Vinteuil'le kız arkadaşını bir yerehapsetsem ve Albertine'in onları göremeyeceğinden emin olsam,Albertine'in tek başına sokağa çıkmasına, istediği yere gitmesineseve seve izin verirdim. Çünkü kıskançlık, belki sevgilimizinsevebileceği şu veya bu insanın yarattığı kaygının sancılı birdevamı olduğundan, belki de sadece canlandırabildiği şeyikavrayabilen, geri kalan her şeyi, nispeten acı vermeyen birbelirsizlik içinde bırakan zihnimizin darlığı yüzünden, genelliklekısmidir, kesintilidir ve alanı sınırlıdır.

Tam konağın avlusuna gireceğimiz esnada, ilk anda bizitanıyamamış olan Saniette bize yetişti. "Halbuki uzunca birsüredir size bakıyordum," dedi, nefes nefese. "Tereddütetmekliğim tuhaf değil mi?" - "Tereddüt etmem" demeyi hatalıbulan Saniette, eski ifade biçimlerini sinir bozucu bir sıklıktakullanmaya başlamıştı. "Oysa rahatlıkla dostumdur denebilecekkişilersiniz." Solgun yüzü, bir fırtınanın kurşuni yansımasıylaaydınlanmış gibiydi. Daha geçtiğimiz yaz, sadece M. Verdurin'den"zılgıt" yerken ortaya çıkan nefes darlığı şimdi sabitleşmişti."Vinteuil'ün bilinmeyen bir eseri, seçkin sanatçılar tarafındanseslendirilecekmiş; başta herhalde Morel'i saymak gerekir." - "Niyeherhalde?" diye sordu baron, bu belirteci bir eleştiri kabul ederek.Tercüman rolünü üstlenen Brichot derhal atılıp açıkladı:"Dostumuz Saniette, kusursuz bir aydın olarak, 'herhalde'ningünümüzdeki 'elbette'yle eşanlamlı olduğu bir dönemin lisanınıkullanır genellikle."

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

255

Page 256: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Verdurin'lerin sofasına girdiğimiz sırada, M. de Charlus çalışıpçalışmadığımı sordu; ben çalışmadığımı, ama şu sıralar eskigümüş ve porselen sofra takımlarıyla çok ilgilendiğimisöyleyince, Verdurin'lerdeki kadar güzel takımları başka hiçbiryerde göremeyeceğimi belirtti; aslında La Raspeliere'de görmüşolabilirmişim onları, çünkü Verdurin'ler, eşyalarında birer dostolduğunu bahane edip her şeyi yanlarında götürmek gibi birçılgınlık yapıyorlarmış, özel bir davet gecesinde her şeyiçıkarttırmak pek uygun düşmezmiş, ama yine de istediğimşeyleri göstermelerini rica edebilirmiş. Katiyen böyle bir şeyyapmamasını rica ettim. M. de Charlus pardösüsünündüğmelerini çözüp şapkasını çıkardı; başının üst kısmındakisaçların yer yer ağarmaya başladığını fark ettim. Ama tıpkısonbaharın renklendirdiği değerli bir ağacın, ayrıca, korunmaküzere pamukla sarmalanmış veya alçılanmış kimi yaprakları gibi,baronun başının üstündeki bu tek tük beyaz saçlar da, yüzündekialacalı renklere renk katıyordu. Buna rağmen, M. de Charlus'ünçehresi, farklı ifadelerden, boyadan ve riyakârlıktan oluşan oçirkin, kat kat makyajın ardında bile, benim avaz avazhaykırıyormuş gibi gördüğüm sırrı neredeyse herkestengizleyebiliyordu hâlâ. Sırrını bakışlarında rahatlıkla okurkenyakalanmaktan korktuğum o gözlerinden, bana, akla gelebilecekher tonda, ısrarlı bir utanmazlıkla bu sırrı tekrarlıyormuş gibigelen o sesinden çekiniyordum adeta. Ne var ki, insanlar sırlarınıbaşarıyla korurlar, çünkü onlara yaklaşan herkes sağır ve kördür.Birinden, mesela Verdurin'lerden gerçeği öğrenen kişiler ise,ancak M. de Charlus'ü tanımadıkları takdirde inanıyorlardıduyduklarına. Baronun çehresi, fesat söylentileri pekiştirmekşöyle dursun, susturuyordu. Bazı kavramları kafamızda o kadarbüyütürüz ki, o kavramı tanıdığımız bir insanın bildik yüzhatlarıyla bağdaştırmamız mümkün olmaz. Daha bir gece öncebirlikte Opera'ya gittiğimiz birinin dâhi olduğuna inanmamız

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

256

Page 257: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

imkânsız, ahlâksız olduğuna inanmamız da zordur.M. de Charlus, pardösüsünü uzatırken, bir müdavime yakışır

şekilde talimat veriyordu. Ama pardösüyü alan üniformalı uşak,yeni, gencecik bir çocuktu. M. de Charlus ise artık sık sık pusulayışaşırıyor, nelerin yapılıp nelerin yapılamayacağınıkestiremiyordu. Balbec'teki tutumu, yani belirli konularınkendisini ürkütmediğini göstermek istemesi, biriyle ilgili olarak,"Yakışıklı çocuk," demekten korkmaması, kısacası, kendi gibiolmayan birinin söyleyebileceği şeylerin aynısını söylemesi,övgüye değer bir tutumdu; oysa şimdi aynı niyetle, kendi gibiolmayan birinin asla söylemeyeceği şeyler söylüyordu bazen;kendi zihni sürekli bu konulara sabitlenmiş olduğu için, herkesinbunlarla meşgul olmadığını unutuyordu. Baron, bu sefer de, yeniuşağa bakıp, tehditkâr bir tavırla parmağını havaya kaldırdı veharika bir espri yaptığını zannederek, "Bana öyle göz süzmektenmen ederim sizi," dedikten sonra, Brichot'ya döndü: "Ufaklığınsuratı çok matrak, komik bir burnu var," dedi. Ardından,şaklabanlığını noktalamak üzere veya bir arzuya boyun eğerekparmağını ileri uzattı, bir an tereddüt etti, sonra da kendinitutamayıp dümdüz uşağın burnuna yaklaştırdı, "Bip!" diyerekdokundu ve peşinde Brichot, ben ve Prenses Şerbatof un saataltıda ölmüş olduğunu bize bildiren Saniette'le birlikte, salonagirdi. "Bu ne acayip şaka!" diye düşünen üniformalı uşak,arkadaşlarına baronun deli olup olmadığını sordu. "Onun öylekendisine has davranışları vardır," dedi uşak (baronun biraz"çatlak", biraz "üşütük" olduğunu düşünürdü), "amahanımefendinin öteden beri en çok saygı duyduğumdostlarındandır, çok iyi bir insandır."

O esnada, M. Verdurin bizi karşılamak üzere geldi; bir tekSaniette, dış kapı sürekli açıldığı için üşümekten korkarak,eşyalarının alınmasını tevekkülle beklemekteydi. M. Verdurin,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

257

Page 258: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"Orada dayak yemiş köpek gibi ne yapıyorsunuz öyle?" diye sorduSaniette'e. "Alâkadarandan biri pardösümü alıp bana bir numaraversin diye bekliyorum." - "Ne diyorsunuz siz?" dedi M. Verdurinsertçe. "Bunamaya mı başladınız yoksa? 'Alâkadar olanlardan biri'desenize. Size de felç geçirmiş hastalar gibi konuşmayı baştanöğretmemiz gerekecek galiba!" - "Doğrusu alâkadarandır," diyemırıldandı Saniette, soluğu tıkanarak; "Başrahip Le Batteux..." -"Canımı sıkıyorsunuz ama," diye haykırdı M. Verdurin, ürkütücübir sesle. "Bu ne biçim solumak! Altı kat merdiven mi çıktınız?" M.Verdurin'in kabalığı sonucu, vestiyerdekiler Saniette'ten öncebaşkalarıyla ilgilendiler ve Saniette eşyalarını vermek istediğinde,"Sırayla beyefendi, lütfen acele etmeyin," dediler. "İşte düzenböyle sağlanır, aferin çocuklar," dedi M. Verdurin sıcak birtebessümle, uşakların Saniette'i herkesten sonraya bırakmaeğilimini destekleyerek. "Haydi gelin," dedi bizlere, "bu yaratık obayıldığı cereyanda bizi soğuktan öldürmeye niyetli. Gelinsalonda ısınalım biraz. Alâkadaranmış!" diye devam etti salonageçtiğimizde. "Geri zekâlı!" - "Kibarlık budalasıdır, ama aslındafena çocuk değildir," dedi Brichot. "Ben fena çocuk demedim, gerizekâlı dedim," diye hınçla tersledi M. Verdurin.

"Bu yıl yine Incarville'e gidecek misiniz?" diye sordu Brichotbana. "Zannederim Patroniçe'miz, ev sahipleriyle paylaşacakkozları olduğu halde, La Raspeliere'i tekrar kiralamış. Ama önemlişeyler değil bunlar, kara bulutlar eninde sonunda dağılır," diyeekledi, "Evet, bazı hatalar yapılmıştır, ama her insan hata yapar,"diyen gazeteler gibi iyimser bir tavırla. Bense, Balbec'ten nasılıstırap içinde ayrıldığımı hatırlıyor ve bir daha Balbec'e gitmeyikatiyen istemiyordum. "Gayet tabii gelecek, gelmesini istiyoruz,onsuz olmaz," dedi M. de Charlus, nezaketin o dediği dedik,anlayışsız bencilliğiyle.

Prenses Şerbatofla ilgili olarak başsağlığı dilediğimiz M.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

258

Page 259: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Verdurin, "Evet, çok hasta olduğunu biliyorum," dedi. "Yokcanım, saat altıda öldü," diye haykırdı Saniette. "Siz her zamanabartırsınız zaten," dedi M. Verdurin kabaca; o geceki davet iptaledilmediği için, hastalık varsayımını tercih ediyordu. Bu arada,Mme Verdurin, Cottard ve Ski'yle hararetli bir konuşmayadalmıştı. Morel, Mme Verdurin'in bir dostunun davetini, M. deCharlus gidemeyeceği için, az önce reddetmişti, oysa MmeVerdurin Morel'in keman çalacağına dair önceden kendilerine sözvermişti. Morel'in, Verdurin'lerin dostlarının davetinde kemançalmayı reddetmesinin sebebi, (az sonra buna çok daha ciddisebeplerin eklendiğini de göreceğiz), genelde aylak çevrelere, amaözellikle de küçük yuvaya has bir alışkanlıktan kaynaklanıyordu.Hiç şüphe yok ki, Mme Verdurin bir üye adayıyla müritlerden biriarasında alçak sesle yapılan, tanıştıklarını veya yakınlaşmakistediklerini düşündürebilecek bir konuşmayı, ("Tamam, cumagünü filancanın evinde" veya "Atölyeye ne gün isterseniz gelin,ben her gün beşe kadar oradayım, gerçekten çok memnunolurum") yakaladığında telaşlanır, üye adayının küçük kabile içinparlak bir kazanç olabilecek bir "mevkii" bulunduğu sonucunuçıkarır ve hiçbir şey duymamış gibi yaparak, Debussyalışkanlığının kokain müptelalarında bile rastlanamayacak morhalkalarla çevrelediği güzel gözlerinde, yalnızca müziksarhoşluğundan kaynaklanan yorgun bakışlarla, sayısızdörtlünün ve onları izleyen migrenlerin şişirdiği güzel alnınıngerisinde, sadece çoksesliliğe ilişkin olmayan düşünceler üretirdi;sonra bir an gelir, artık iğnesini beklemeye dayanamayan birmüptela gibi, sohbet etmekte olan iki misafirin üzerine atılıponları bir köşeye çeker ve müridi işaret ederek, üye adayına şöylederdi: "Cumartesi günü veya istediğiniz bir başka gün,beyefendi'yle birlikte, hoş insanlarla bir arada akşam yemeğinegelmez miydiniz? Fazla yüksek sesle konuşmayın, çünkü bütünbu güruhu davet etmeyeceğim" (güruh kelimesi, beş

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

259

Page 260: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

dakikalığına, onca umut bağlanan üye adayının hatırına geçiciolarak aşağılanan küçük yuvayı tanımlardı).

Ama Mme Verdurin'in yeni insanlara kapılma ve çeşitli insanlarıbir araya getirme ihtiyacının, bir de ters yüzü vardı. Çarşambatoplantılarında gösterilen devamlılık, Verdurin'lerde, tersine bireğilime, ara bozma, uzaklaştırma arzusuna yol açardı. İnsanlarınsabahtan akşama birlikte oldukları La Raspeliere'de geçirilen aylarboyunca, bu arzu güçlenmiş, neredeyse şiddetli bir hale gelmişti.M. Verdurin, La Raspeliere'de birinin bir kabahatini yakalamakiçin uğraşmaya, eşi olan örümceğe masum bir sinek sunabilmekiçin ağlar örmeye başlamıştı. Kızılacak bir şey bulamayınca, alayedilecek bir şey icat ederlerdi. Müritlerden biri yarım saatliğinedışarı çıkacak olsa, diğerlerinin yanında onunla alay eder,dişlerinin daima ne kadar pis olduğunu veya aksine saplantılı birşeklide günde yirmi kere diş fırçaladığını kimsenin fark etmemişolmasına şaşırmış gibi yaparlardı. Aralarından biri pencereyi açmacüretini gösterdiğinde, bu terbiye noksanlığı, çileden çıkanPatron'la Patroniçe'nin arasında bakışmalara yol açardı. Bir ikidakika sonra, Mme Verdurin bir şal ister, bunu bahane bilen M.Verdurin de, öfkeli bir tavırla, "Yok canım, pencereyi kapatacağım,açma fütursuzluğunu kim gösterdi bilmem," der, suçlunun,kulaklarına kadar kıpkırmızı kesilmesine sebep olurdu. İçtiğinizşarap miktarı yüzünden dolaylı sitemlere maruz kalırdınız."Rahatsız olmuyor musunuz? Hamallık bu kadarı." İki müridin,önceden Patroniçe'den izin almadan gezintiye çıkmaları, istediğikadar masum bir gezinti olsun, bitmez tükenmez yorumlara yolaçardı. M. de Charlus'ün Morel'le yaptığı gezintiler ise, masumdeğildi. Baronun (Morel'in askerliği yüzünden) sürekli LaRaspeliere'de kalmaması, doyma noktasına, iğrenme ve kusmanoktasına gelinmesini geciktiren tek etkendi. Ama yakında onoktaya gelinecekti.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

260

Page 261: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Mme Verdurin küplere biniyordu, M. de Charlus yüzünden nekadar gülünç ve tiksinç bir konuma düştüğü konusunda Morel'i"aydınlatmaya"kararlıydı. "Şunu da söyleyeyim ki," dedi MmeVerdurin, (Patroniçe birine minnet borçlu olduğunuhissettiğinde bile, bu minnet duygusu kendisine yük olacaksa veiyiliğine karşılık o insanı öldüremiyorsa, minnetini ifadeetmekten dürüstçe kurtulmasını sağlayacak ağır bir kabahatinibulmaya çalışırdı), "M. de Charlus'ün evimde takındığı havalar hiçmi hiç hoşuma gitmiyor." Aslında, Mme Verdurin'in M. deCharlus'e kızmasının bir başka sebebi, Morel'in, arkadaşlarınındavetini reddetmesinden daha ciddi bir sebebi de vardı. Sırf MmeVerdurin için Conti Rıhtımı'na gelmeleri gerçekten de söz konusuolmayan insanları bu eve getirmekle Patnoniçe'ye bir şerefbahşettiğinden emin olan M. de Charlus, Mme Verdurin'in davetlilistesi için önerdiği ilk isimleri bile kesinlikle veto etmiş, kaprislibir senyörün kinci gururuna ek olarak, şölenler konusundauzman bir sanatçının, birtakım tavizler verip bütünlüğübozmaya tenezzül etmektense, kendi desteğini çekip katkıdabulunmayı reddeden dogmatizmini de içinde barındıran, sert birtavır sergilemişti. M. de Charlus, bir tek Saintine'e, o da çeşitlişartlar koşarak izin vermişti; Mme de Guermantes'ın, önceleri hergün görüşecek kadar samimiyken, karısına tahammül etmekmecburiyetinde kalmamak için ilişkisini tamamen kestiğiSaintine'i baron zeki bulurdu ve onunla görüşmeyisürdürüyordu. Şurası bir gerçek ki, bir zamanlar Guermantesmuhitinin gözbebeği olan Saintine'in, daha sonra bahtını aramakve zannınca bir sığınak bulmak üzere girdiği muhit, küçüksoylularla burjuvalardan oluşuyordu; bu çevrede herkes çokzengindi ve yüksek aristokratların tanımadığı bir takımaristokratlarla akrabaydı. Ne var ki, Mme Verdurin, Saintine'inkarısının ait olduğu çevrenin soyluluk iddialarını biliyor veSaintine'in mevkiini kavrayamıyordu (çünkü bize yükseklik

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

261

Page 262: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

duygusunu veren, gökyüzünde kaybolup neredeyse görünmezolan şeyler değil, hemen bizim üzerimizde yer alan şeylerdir); iştebu yüzden, Patroniçe Saintine'in davet edilmesine gerekçe olarak,"Mile *** ile evliliği" sayesinde çok insan tanımasını gösterdi. MmeVerdurin'in, gerçeğin tam tersi olan bu iddiasıyla açığa çıkancehaleti, baronun boyalı dudaklarına küçümser, ama hoşgörülü,anlayışlı bir tebessüm yerleştirdi. Doğrudan cevap vermeyetenezzül etmedi, ama yüksek sosyete konusunda, verimlizekâsını ve soylu gururunu kaygılarının ırsî ciddi– yetsizliğiylebuluşturan kuramlar üretmeye meraklı olduğundan, "Saintineevlenmeden önce bana danışmalıydı," dedi; "insan soyunugeliştirme bilimi, fizyolojiyle sınırlı değildir, toplumsal bir yanı davardır ve bu alandaki tek uzman, belki de benim. Saintine'indurumu tartışma götürmezdi, bu evliliğin, boynuna taşbağlamaktan farksız olduğu belliydi, güneşi balçıkla sıvamayakalkışmaktı. Sosyal hayatının sonu demekti. Ben bunu kendisineaçıklardım, o da anlardı, zeki bir adamdır çünkü. Tam tersine birörnekle de karşılaştım; yüksek, nüfuzlu, her yerde geçerli birmevki edinmek için gerekli her şeye sahip olan biriydi bu; yalnız,korkunç bir zincirle toprağa bağlanmış gibiydi. Ben biraz baskıyla,biraz da zorla, bu zinciri kırmasına yardım ettim; şimdi, banaborçlu olduğu özgürlüğü ve sınırsız nüfuzu, muzafferane birsevinçle ele geçirmiş durumda. Bunu yapması için biraz iradegücü gerekti belki, ama mükâfatına değerdi! Kısacası, insanlarbeni dinleyince, kendi kaderlerini kendileri belirleyebiliyorlar." M.de Charlus'ün kendi kaderini etkileyemediği fazlasıyla aşikârdı;harekete geçmek, belagatle de olsa konuşmaktan ve zekice de olsadüşünmekten farklı bir şeydir. "Bununla birlikte, kendi hesabına,öngördüğüm toplumsal tepkileri merakla izleyen, fakatdesteklemeyen bir filozofumdur. Dolayısıyla, bana daima gerekliyakınlık ve saygıyı göstermiş olan Saintine'le görüşmeye devamettim. hatta, bir zamanlar, Saintine geçim sıkıntısı çekerken,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

262

Page 263: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ufacık bir çatı katında en seçkin kişileri bir araya topladığında nekadar eğlenilirse, debdebeli bir lüksün ortasında o kadar sıkılmanyeni evinde akşam yemeği bile yedim. Dolayısıyla kendisini davetedebilirsiniz, izin veriyorum. Ama önerdiğiniz diğer isimlerinhepsini veto ediyorum. Bunun için bana teşekkür edeceksiniz,çünkü evlilikler konusunda ne kadar uzmansam, davetlerkonusunda da en az o kadar uzmanımdır. Bir daveti hangi etkilişahsiyetlerin kanatlandıracağını, coşturup yücelteceğini bilirim;aksine, kimin tepetaklak devireceğini, şapa oturtacağını dabilirim." M. de Charlus'ün bütün vetoları deli hırsından veyasanatçı inceliğinden kaynaklanmıyordu, bazıları da oyuncukurnazlığının sonucuydu. Baron bir insan veya bir şey hakkındaparlak bir nakarat bulmuşsa, onu mümkün olduğunca çok sayıdainsana duyurmak ister, ama ilk gruptaki davetlilerden, nakaratındeğişmediğini saptayabilecek herhangi birini, ikinci gruba dahiletmezdi. Afişini yenilemediği için seyircilerin tamamını değiştirir,konuşmaları sükse yaptığında, gerekirse turneler düzenleyiptaşrada sahne alabilirdi. Bu vetoların çeşitli nedenleri olsa da, M.de Charlus'ün vetoları, Patroniçe olarak yetkisinin zedelendiğinihisseden Mme Verdurin'i gücendirmekle kalmıyor, ona yükseksosyete açısından da, iki sebepten ötürü, büyük zarar veriyordu.Birinci sebep, alınganlıkta Jupien'i de geçen M. de Charlus'ündostu olmaya en uygun kişilerle, görünürde bir sebep bile yokkenbozuşmasıydı. Doğal olarak, bu kişilere verebileceği ilk cezalardanbiri, Verdurin'lerin evinde düzenlediği davete çağrılmalarınıyasaklamaktı. Bu paryaların çoğu, en yüksek mevkilerde yer alan,ama M. de Charlus'ün nazarında, kendileriyle bozuştuğu gündenitibaren aşağılara düşen kişilerdi. Çünkü baronun hayal gücü,insanlarla bozuşmak için kabahat icat etmekte olduğu kadar,arkadaşı olmaktan çıktıkları anda insanların önemini sıfıraindirmekte de ustaydı. Mesela suçlu, Montesquiou'lar gibi, sonderece köklü, ama ancak XIX. yüzyılda düklük elde etmiş bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

263

Page 264: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

aileye mensupsa, M. de Charlus için birdenbire sadece düklüğünne kadar eski olduğu önem kazanır, aileni köklülüğü hiçbir şeyifade etmezdi. "Dük bile sayılmazlar ki!" diye haykırırdı. "Haksızyere bir akrabalarına geçen unvan, Montesquiou başrahipliğidir, oda seksen yıl öncesine dayanır ancak. Şu andaki dük, eğer dükdenebilirse, üçüncüdür. Bakın Uzes'lere, La Tremo'ılle'lara,Luynes'lere, onuncu, on dördüncü düklerdir, mesela ağabeyim,on ikinci Guermantes Dükü ve on yedinci Condom Prensi'dir.Montesquiou'lar köklü bir aileymiş, bu ispat edilse bile, neyi ispateder ki? O kadar köklü bir aile ki, yerin on dört kat altında." Baronaksine, eski bir düklük unvanına sahip, çok parlak hısımları olan,hükümdar aileleriyle akraba, ama ailesi fazla köklü olmayan,parlak mevkiine kısa sürede kavuşmuş bir asilzadeyle, örneğin birLuynes'le bozuşmuşsa, her şey değişir, bir tek aile önemli olurdu."M. Alberti, çamurun içinden ancak XIII. Louis zamanındaçıkmıştır! Birtakım saray lütufları sayesinde, katiyen haklanolmayan düklük unvanlarını biriktirmiş olmalarının bizim içinne anlamı olabilir, sorarım size?" Üstelik M. de Charlus'üngözdesiyken gözünden düşmek, an meselesiydi; çünkü bütünGuermantes'lar gibi, baron da, sohbetten ve dostluktan,olmayacak şeyler beklerdi ve dedikodulara hedef olmaktan,hastalık derecesinde korkardı. Baron ne kadar çok lütufbahşetmişse, düşüş de o ölçüde vahim olurdu. Baronunlütuflarına en bariz şekilde, en çok mazhar olmuş kişi ise, KontesMole'ydi. Günün birinde kontesin bu lütuflara layık olmadığınıkanıtlayan kayıtsızlık belirtisi ne olmuştu acaba? Kontes, bunuasla keşfedemediğini söylerdi daima. Sebebi ne olursa olsun,kontesin adı anıldığı anda baronun şiddetli öfke buhranlarıgeçirdiği, müthiş bir ustalıkla ifade edilmiş, korkunç eleştirilerdebulunduğu bir gerçekti. Mme Verdurin, kendisine son derecenazik davranmış olan Mme Mole'ye, ileride de göreceğimiz gibibüyük umutlar bağlamış ve kontesin, Conti Rıhtımı'nda,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

264

Page 265: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Patroniçe'nin deyimiyle "Fransa ve Navarra'nın" en soylukişileriyle karşılaşacağını düşünüp peşinen sevinmişti, buyüzden davetliler listesi için derhal "Mme de Mole"yi önerdi."Aman tanrım!" dedi M. de Charlus. "Herkesin zevki başka tabii;hanımefendi siz Mme Pipelet'yle, Mme Gibout'yla ve Mme JosephPrudhomme'la sohbet etmekten zevk alıyorsanız, benim birdiyeceğim yok, ama hiç değilse benim bulunmayacağım birakşam çağırın onları. Sizinle aynı dili konuşamadığımız dahabaştan anlaşıldı; ben aristokrasiden bahsediyorum, sizse banaasaletle ilgisi olmayan, kurnaz, dedikoducu, fesat, silikhukukçuların, tavuskuşuna özenen alakarga misali, yengemGuermantes Düşesi'nin tavırlarını bir oktav aşağıdan taklit edipkendilerini sanat hamisi zanneden birtakım hanımefendilerinisimlerini sayıyorsunuz. Şunu da eklemem gerekir ki, benimlütfedip Mme Verdurin'in evinde düzenlediğim bir davete, bileisteye çevremden uzaklaştırdığım bir şahsı çağırmak,münasebetsizlik sayılır; soysuz, namussuz, beyinsiz bir kazkafalı; Guermantes Düşesi, Guermantes Prensesi havalarınagirebileceğini zannedecek kadar salak, salaklığını da, birbirlerinintam zıddı olan Guermantes Düşesi'yle Guermantes Prensesi'nikafasında birleştirerek ortaya koyan bir kadın. Aynı anda, hemReichenberg, hem de Sarah Bernhardt olmaya çalışmak gibi birşey. Ayrıca çelişkili olmasa bile, son derece gülünç bir şey. Ben arasıra, bu hanımlardan birinin abartısına gülüp, diğerininsınırlılığına üzülebilirim, bu benim hakkım. Ama o hoppaburjuvanın, ne olursa olsun, asaletin benzersiz seçkinliğinidaima ortaya koyan o iki soylu hanımefendiye özenerekşişinmesi, bir çocuğu bile güldürür. Mole! Bu ismin bir daha aslatelaffuz edilmemesi gerekir, aksi takdirde ben derhal çekilirim,"diye ekledi gülümseyerek, hastaya rağmen hastasının iyiliğiniisteyen bir hekimin, homeopatların katkılarını kabullenmemeyekararlı tavrıyla. Öte yandan, M. de Charlus'ün önemsiz gördüğü

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

265

Page 266: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

birtakım kişiler, baron için gerçekten önemsiz olsalar da, MmeVerdurin için önemli olabilirlerdi. M. de Charlus'ün asaletisebebiyle vazgeçebileceği seçkin kişiler Conti Rıhtımı'nda biraraya gelse, Mme Verdurin'in salonu, Paris'in en önde gelensalonlarından biri olurdu. Mme Verdurin zaten o güne kadar pekçok fırsat kaçırdığını düşünmeye başlamıştı; yüksek sosyeteninDreyfus Davası'na ilişkin hatası yüzünden maruz kaldığı müthişgecikme de cabasıydı. Davanın yine de Mme Verdurin'e yararıdokunmuştu. Bir dosta, aramızda geçen onca konuşmadansonra, belirli bir olayı kendisine haber vermeyi akıl edipetmediğimizi sorar gibi, okurlarıma şu soruyu sorabilirim: "Kendimuhitinden insanların her şeyi Dreyfus Davası'na göredeğerlendirdiklerini, davanın yeniden görülmesinin lehinde veyaaleyhinde olmaları yüzünden, kimi seçkin hanımlarla görüşmeyireddedip seçkin olmayan hanımları evlerine kabul ettiklerinigördükçe, Guermantes Düşesi'nin kendilerini nasıl kınadığını veaynı kişilerin, düşesi kayıtsızlıkla, bozgunculukla, millî menfaatisosyete teşrifatına feda etmekle suçladıklarını size söylemişmiydim bilmem." Söylemiş olsam da, olmasam da, GuermantesDüşesi'nin o dönemde benimsediği tutum kolaylıkla tahminedilebilir ve hatta, daha sonraki bir döneme bakıldığında, yükseksosyete açısından tamamen haklı bulunabilir. Dreyfus Davası, M.de Cambremer'in gözünde yabancı güçlerin, istihbarat örgütünüyıkmayı, disiplini bozmayı, orduyu çökertmeyi ve Fransız halkınıbölmeyi amaçlayan bir kumpası, bir istila hazırlığıydı. Marki, LaFontaine'in birkaç fablı dışında edebiyata tamamen yabancıolduğundan, bu konudaki yorumlan karısına bırakıyor, Mme deCambremer de, acımasızca gözlemci bir edebiyatın, saygısızlığıkörükleyerek aynı amaca hizmet eden bir karışıklığa meydanverdiğini belirtiyordu. "M. Reinach'la M. Hervieu suç ortağıdır,"diyordu markiz. Dreyfus Davası, yüksek sosyeteye ilişkin bukadar karanlık emeller beslemiş olmakla suçlanamaz. Ama

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

266

Page 267: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

davanın, sosyetenin kalıplarını kırdığı da kuşku götürmez.Yüksek sosyeteye siyaset karışmasını istemeyen sosyetemensupları, orduya siyaset karışmasını istemeyen askerler kadarileri görüşlüdürler. Yüksek sosyete de tıpkı cinsel eğilimlergibidir; seçimi estetik nedenlerin belirlemesine bir kez izin verildimi, ne tür sapkınlıkların ortaya çıkacağı kestirilemez. Milliyetçiolmaları sebebiyle, başka bir çevrenin hanımlarının Saint-Germain muhitine kabul edilmeleri alışkanlık haline gelmişti;milliyetçiliğin ortadan kalkmasıyla birlikte sebep de ortadankalktı, ama alışkanlık yerleşti. Dreyfus taraftarı olan MmeVerdurin, bazı değerli yazarları salonuna cezbetmiş, ama Dreyfustaraftarı oldukları için, kendilerinden sosyetik bir yararsağlayamamıştı. Ne var ki, siyasal tutkular da, tıpkı diğer tutkulargibi, kalıcı değildir. Yeni kuşaklar tarafından anlaşılmazlar; hattabu tutkuları yaşamış olan kuşak da değişir, öncekilerleçakışmayan siyasal tutkulara kapılır ve böylece, dışlanma sebebideğişime uğrayınca, dışlanmışların bir bölümü eski itibarınakavuşur. Dreyfus Davası sırasındaki krallık taraftarları, birininYahudi düşmanı ve milliyetçi olması kaydıyla, cumhuriyetçi,hatta radikal, hatta ve hatta kilise aleyhtarı olmasınaaldırmıyorlardı artık. Günün birinde savaş çıksa, yurtseverlik birbaşka şekle bürünür, şoven bir yazarın eskiden Dreyfus taraftarıolup almadığıyla kimse ilgilenmez bile. İşte Mme Verdurin de hersiyasal buhranda, her sanatsal yenilikte, müstakbel salonununhenüz kullanamayacağı parçalarını böyle tek tek, kuşların yuvayapması gibi azar azar toplamıştı. Dreyfus Davası geçip gitmiş,Anatole France Mme Verdurin'e kalmıştı. Mme Verdurin'in gücü,sanatı içtenlikle sevmesinden, müritler için katlandığızahmetlerden, yüksek sosyeteden kimseyi davet etmeyip, sırfmüritler için düzenlediği harika akşam yemeklerindenkaynaklanıyordu. Müritlerin her biri, Mme Verdurin'in evinde,Bergotte'un Mme Swann'in evinde ağırlandığı şekilde ağırlanırdı.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

267

Page 268: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Bu türden içli dışlı bir dost, günün birinde meşhur olduğunda veyüksek sosyete mensupları gelip kendisini görmek istediğinde,onun bir Mme Verdurin'in evindeki varlığı, Potel'de, Chabot'dadüzenlenen resmî şölenlerin, Saint-Charlemagne kutlamalarınınsahte, hileli havasından hiçbir iz taşımaz, aksine, kimseninolmadığı bir günde de orada aynı mükemmellikte bulacağımız,harika bir gündelik yemek gibidir. Mme Verdurin'in kadrosumükemmeldi, hazırlıklıydı, repertuar da birinci sınıftı, bir tekizleyiciler eksikti. İzleyici zevkinin, örneğin bir Bergotte'unmantıklı Fransız sanatından uzaklaşmaya ve özellikle egzotikmüziklere yönelmeye başlamasıyla, bütün yabancı sanatçılarınParis'teki temsilcisi sayılabilecek Mme Verdurin, çok geçmeden,güzeller güzeli Prenses Yurbeletiefin yanı başında, Rusdansçılarının yaşlı ve kambur, ama kadiri mutlak perisi rolünüüstlenecekti. Cazibesine sadece zevksiz eleştirmenlerin itirazettiği bu harika istila, bilindiği gibi Paris'te Dreyfus Davası kadarburuk olmayan, tamamen estetik, ama belki dava kadar hummalıbir merak kasırgası estirdi. Mme Verdurin bu sefer de ön saflardayer alıyordu, ama bu kez sosyete açısından sonuç çok farklıolacaktı. Nasıl ki ağır ceza mahkemesi celselerinde Mme Verdurin'ihep ilk sırada, Mme Zola'nın yanı başında gördüysek, Rus Balesihayranı yeni toplum egzotik sorguçlar takıp Opera'yakoştuğunda da, Mme Verdurin daima birinci kat localarındanbirinde, Prenses Yurbeletiefin yanı başında yer alıyordu. Ve nasılki Adalet Sarayı'nda yaşanan heyecanın ardından, akşamPicquarf'ı veya Labori'yi görmek, özellikle de son haberleri almakiçin, Zurlinden'den, Loubet'den, Albay Jouaust'tan, mercitayininden ne beklenebileceğini öğrenmek üzere MmeVerdurin'in evine gidildiyse, aynı şekilde, Şehrazad'ın veya PrensIgor danslarının uyandırdığı coşkunun ardından kimse gidipyatmak istemediği için, Mme Verdurin'in evine gidiliyordu;burada Prenses Yurbeletief'le Patroniçe tarafından düzenlenen

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

268

Page 269: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

leziz gece yarısı yemeklerinde, esnekliklerini korumak için akşamyemeği yememiş olan dansçılar, yönetmen, dekorcular ve ikibüyük besteci: Igor Stravinsky'yle Richard Strauss bir arayageliyordu; tıpkı M. ve Mme Helvétius'ün gece yarısıyemeklerindeki gibi, Paris'in en soylu hanımefendileri ve yabancıprensesler, bu değişmeyen küçük çekirdek kadronun etrafındatoplanmaktan çekinmiyordu. Zevk sahibi olmakla övünen ve RusBalesi'nin gösterileri arasında gereksiz ayrımlar yapan, HavaPerileri'nin sahneye konuşunda, Şehrazad'a kıyasla, neredeysezenci sanatına mal ettikleri bir "incelik" bulan yüksek sosyetemensupları bile, zevklerde, tiyatroda müthiş bir yenilik yaratan,belki resimden biraz daha yapay bir sanat dalında izlenimcilikkadar köklü bir devrim gerçekleştiren bu sanatçıları yakındangörmekten çok hoşlanıyordu.

M. de Charlus'e dönecek olursak, kara listeye bir tek MmeBontemps'ı almış olsaydı, Mme Verdurin pek de fazla üzülmezdi;Odette'in evinde, sanat aşkıyla Mme Verdurin'in dikkatini çekmişolan Mme Bontemps, Dreyfus Davası sırasında birkaç kerekocasıyla birlikte akşam yemeğine gelmişti; Mme Verdurin'in,yeniden görülmekte olan davaya değinmediği için sünepe diyenitelendirdiği M. Bontemps, son derece zeki bir adamdı ve bütünpartilerle gizli ilişkiler kurmak istediği için, Verdurin'lerdeLabori'yle akşam yemeği yiyerek bağımsızlığını sergilemektenbüyük bir haz alıyordu; Labori'yi tehlikeli tek laf etmedendinliyor, ama yeri geldiğinde, Jaurès bütün partilerce kabul edilendürüstlüğüne saygı duyduğunu da belirtiyordu. Ne var ki baron,Mme Bontemps'ın yanı sıra, Mme Verdurin'in son zamanlardamüzik olayları, defileler, yardımseverler etkinlikleri sebebiyleilişki kurduğu bazı aristokrat hanımların davet edilmesini deyasaklamıştı; oysa bu hanımlar, M. de Charlus'ün kendileriyleilgili fikri ne olursa olsun, Mme Verdurin'in evinde yeni, bu kezaristokrat bir nüvenin oluşmasında barondan çok daha temel

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

269

Page 270: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

unsurlar olabilirlerdi. Mme Verdurin, aristokrat hanımlarla ilgiliolarak, bu davete bel bağlamış, yeni dostlarını, M. de Charlus'ünçağıracağı, aynı muhitten başka hanımlarla bir arayagetirebileceğini düşünmüş ve Conti Rıhtımı'nda baronundavetlisi olan arkadaşlarıyla, akrabalarıyla karşılaşmanın onlariçin ne hoş bir sürpriz olacağım hayal edip peşinen sevinmişti.Konulan yasak, Mme Verdurin'de büyük bir hayal kırıklığı ve öfkeuyandırdı. Bakalım davet bu şartlar altında kendisi için yararlı mıolacaktı, zararlı mı? Hiç değilse M. de Charlus'ün davetlileri, MmeVerdurin'e çok sıcak davranıp müstakbel dostlukların ilk adımınıatarlarsa, kaybı pek büyük olmazdı. O durumda az bir zararauğramış sayılır, kısa bir süre sonra, baronun birbirinden ayrıtutmak istediği yüksek sosyetenin bu iki yarısı, o gece barondanvazgeçmek pahasına da olsa, bir araya getirilirdi. Dolayısıyla MmeVerdurin, baronun davetlilerini heyecanla bekliyordu.Davetlilerin nasıl bir ruh hali içinde geldiklerini ve onlarla ne gibibir ilişki kurmayı bekleyebileceğini anlamakta gecikmeyecekti. Buarada, Mme Verdurin müritlerle kafa kafaya vermişti, ama Brichotve benimle birlikte içeri giren Charlus'ü gördüğü an, konuşmayıyarıda kesti.

Brichot, Patroniçe'ye, yakın dostu prensesin hastalığına nekadar üzüldüğünü söyleyince, Mme Verdurin'in verdiği cevaphepimizi şaşkına çevirdi: "Doğrusunu isterseniz ben hiçüzülmediğimi itiraf etmek zorundayım. Hissetmediğimizduyguları taklit etmenin anlamı yok..." Mme Verdurinmuhtemelen enerji eksikliğinden ötürü, davet boyunca kederlibir yüz ifadesi takınmanın yorgunluk olacağını düşündüğü için;gururundan ötürü, daveti iptal etmemiş olmasına mazeretarıyormuş gibi görünmek istemediği için; ama aynı zamanda,insanlar ne der korkusundan ve ustalığından ötürü de böylekonuşuyordu, çünkü üzülmemesi, genel bir duyarsızlığa değilde, prensese yönelik, birden ifşa edilen, özel bir antipatiye

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

270

Page 271: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

atfedilecek olursa, daha şerefli bir davranış olurdu ve ayrıca,şüpheye yer bırakmayan bir samimiyet karşısında herkes isteristemez yumuşardı: Mme Verdurin prensesin ölümüne gerçektenbu kadar kayıtsız kalmasa, daveti iptal etmeyişine gerekçe olarak,çok daha büyük bir ayıbı ileri sürer miydi? Mme Verdurin'in,üzüldüğünü söylese, bir zevkten vazgeçmekten âciz olduğunuitiraf etmiş olacağı unutuluyordu; oysa bir dostun duyarsızlığı,bir ev sahibesinin havailiğinden daha kaba, daha ahlâksızca birşeydi, ama o kadar utanç verici değildi, dolayısıyla itiraf edilmeside daha kolaydı. Bir suç söz konusu olduğunda, suçlu için birtehlike varsa, itirafı belirleyen menfaattir. Yaptırımsızkabahatlerde ise, izzetinefis belirleyicidir. Ayrıca, Mme Verdurin,belki üzüntüleri eğlencelerini bölmesin diye yüreklerindetaşıdıkları acıyı bir matem şeklinde dışarıya taşırmanınkendilerine anlamsız geldiğini söyleyip duran kişilerin mazeretinimuhtemelen pak bayat bularak, kalıplaşmış masumiyetiddialarından nefret eden, suçlandıkları şeyi yapmaktançekinmeyeceklerini bildirip aslında suçu işlememiş olduklarını daekleyerek kendilerini savunan –kendileri farkında olmasa da,suçlarını yarı yarıya itiraf eden– daha zeki suçlular gibidavranmayı tercih ettiği için, belki de davranışının açıklamasıolarak kayıtsızlık iddiasını bir kez benimsedikten ve çirkinduygusunun açtığı yola girdikten sonra, böyle bir duyguyuyaşamakta bir özgünlük, çözebilmiş olmakta az rastlanır birbasiret, bu şekilde açıkça duyurmakta da, bir "pişkinlik" bulduğuiçin, üzülmediği konusunda ısrar etti ve bundan, aykırı birpsikolog, cesur bir oyun yazarı gibi, gururlu bir tatmin duydu."Evet, ne tuhaf," dedi, "hiçbir şey hissetmedim neredeyse.Yaşamasını tercih ederdim elbette, kötü bir insan değildi." M.Verdurin karısının sözünü kesti: "Kötüydü!" - "Kocam prensesisevmezdi, çünkü onu evimde ağırlamakla kendi kendimekötülük ettiğimi düşünüyordu, bu onda sabit fikir haline geldi." -

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

271

Page 272: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"Bir konuda haklı olduğumu kabul et," dedi M. Verdurin: "Ben builişkiyi hiçbir zaman tasvip etmedim. Kötü şöhretli bir kadınolduğunu daima söylemişimdir." Saniette itiraz etti: "Ben hiçböyle bir şey duymamıştım!" - "Nasıl olur?" diye haykırdı MmeVerdurin. "Herkesin bildiği bir şey bu, kötü değil, utanç verici,yüz kızartıcı bir şöhreti vardı. Ama hayır, mesele bu değil.Duygularımı tam olarak ifade edemiyorum; ondan nefretetmiyordum, ama o kadar kayıtsızdım ki ona karşı, çok hastaolduğunu öğrendiğimizde, kocam bile şaşırdı, 'Hiç etkilenmemişgibi görünüyorsun," dedi. Mesela bu akşamki konseri iptaletmemizi önerdiğinde, kesinlikle karşı çıktım, çünkühissetmediğim bir üzüntüyü sergilemek, soytarılık olurdu." Hembu sözlerde ilginç bir "Özgür Tiyatro" havası bulduğu için, hemde işine geldiği için böyle konuşuyordu; çünkü duyarsızlığın yada ahlâksızlığın itiraf edilmesi, hayatı, mezhebi geniş olmak kadarkolaylaştırır; ayıplanacak davranışlar, bu sayede samimiyetaçısından birer görev haline gelir ve bu davranışlara mazeretarama gereği de ortadan kalkar. Müritler Mme Verdurin'insözlerini, acımasızca gerçekçi, üzücü gözlemlere dayananoyunların bir zamanlar uyandırdığı tedirgin hayranlıkladinliyorlardı; müritlerin çoğu, bir yandan sevgili Patroniçe'lerinindürüstlüğünün ve bağımsızlığının bu yeni ifadesini şaşkınlıklaizlerken, bir yandan da, her ne kadar iki örneğinkarşılaştırılamayacağını düşünseler de, kendi ölümünüdüşünüyor ve o gün geldiğinde, Conti Rıhtımı'nda gözyaşı mıdöküleceğini, yoksa davet mi verileceğini merak ediyordu."Davetin iptal edilmemesini misafirlerim açısından sevindim,"dedi M. de Charlus, bu sözleriyle Mme Verdurin'i gücendirdiğinifark etmeyerek.

Bu arada, o gece Mme Verdurin'e yaklaşan herkes gibi benim denahoş bir antiseptik kokusu dikkatimi çekti. Sebebiniaçıklayayım. Bildiğimiz gibi, Mme Verdurin, sanatsal

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

272

Page 273: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

heyecanlarını daha kaçınılmaz ve derin görünsünler diye manevideğil, fiziksel olarak ifade ederdi daima. Örneğin kendisine ensevdiği besteci Vinteuil'ün müziğinden söz edildiğinde, herhangibir heyecan duyması beklenemezmiş gibi, kayıtsız kalırdı. Amasabit, neredeyse dalgın bakışlarla birkaç dakika sustuktan sonra,kesin, pratik, neredeyse kaba bir tonda, adeta "Sigara içmenizeitirazım yok aslında, ama halıyı düşünüyorum, çok güzel birhalıdır; esasen buna da itirazım olmazdı, ama çok çabuk tutuşur,ben de yangından çok korkarım; yere düşüreceğiniz iyisöndürülmemiş bir izmarit yüzünden hepinizin yanıp külolmasını istemem doğrusu," dercesine cevap verirdi. Vinteuil'denbahsedilirken hayranlığını katiyen belirtmez, bir süre sonra da, ogece Vinteuil çalınacağı için duyduğu üzüntüyü soğuk bir tavırlaifade ederdi: "Vinteuil'e bir itirazım yok; bana sorarsanız asrımızınen büyük bestecisi, ne var ki ben o eserleri dinlerken durmadanağlıyorum." (Mme Verdurin, "ağlıyorum"u katiyen acıklı birifadeyle değil, "uyuyorum" dercesine doğallıkla söylerdi; hattabazı fesat diller, ikinci fiilin daha doğru olduğunu ileri sürerdi,ama kesin bir karara varmak mümkün değildi, çünkü Patroniçebu müziği, başını avuçlarına gömerek dinlerdi ve duyulan ohorultu sesi, aslında hıçkırık da olabilirdi.) "İstediğim kadarağlayayım, umurumda olmaz, yalnız arkasından feci bir nezlegeliyor. O zaman da mukozamda kanama oluyor, iki gün sonrayaşlı ayyaşlara dönüyorum, ses tellerimin iyileşmesi için degünlerce buğu yapmam gerekiyor. Neyse ki Cottard'ın biröğrencisi..." - "Ah! Yeri gelmişken, başınız sağolsun, zavallıprofesör, pek erken gitti!" - "Evet, öyle, ne yapalım, herkes gibi oda öldü; yeterince adam öldürmüştü, bu kez darbeyi kendineindirme sırası gelmişti. Neyse, konumuza dönelim, bir öğrencisihastalığımı tedavi etti. Oldukça özgün bir kuramı var: 'Önlemek,tedaviden yeğdir.' Müzik başlamadan önce, burnumu yağlıyor.Kökten çözüm. Çocuğunun ölümüne ağlayan on kadından fazla

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

273

Page 274: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gözyaşı da döksem bile nezleden eser olmuyor. Ara sıra hafif birkonjunktivit yapıyor, hepsi bu. Yüzde yüz etkili bir yöntem.Başka türlü Vinteuil dinlemeyi sürdürmem imkânsızdı. Birbronşit bitiyor, yenisi başlıyordu."

Daha fazla dayanamayıp Mile Vinteuil'den söz ettim."Bestecinin kızıyla arkadaşı burada değiller mi?" diye sordumMme Verdurin'e. "Hayır, az önce bir telgraf aldım," diye kaçamakbir cevap verdi; "şehir dışında kalmaya mecbur olmuşlar." Bir an,umutlandım: Belki de gelmeleri hiç söz konusu olmamış, MmeVerdurin, besteciyi temsilen bu iki hanımın geleceğini, sırfmüzisyenler ve izleyiciler üzerinde olumlu bir etki yapar diyeduyurmuştu. "Nasıl olur, öğleden sonraki provaya da mıgelmediler yani?" dedi baron sahte bir merakla, Charlie'ylegörüşmemiş gibi yaparak. Charlie konuşmak üzere yanıma geldi.Kulağına eğilip, Mile Vinteuil'ün mazereti meselesini sordum.Olaydan pek haberi yokmuş gibiydi. Yüksek sesle konuşmasınıişaret edip sonra konuşacağımızı söyledim. Eğilerek selam veripmemnuniyetle emrime amade olacağını bildirdi. Eskisine nazarançok daha nazik ve saygılı olduğunu fark ettim. M. de Charlus'e, –şüphelerimi dağıtmamda bana belki yardımı dokunabilecek olan–Charlie'ye ilişkin övgü dolu sözler söyledim; baron şöyle cevapverdi, "Yapması gerekeni yapıyor sadece; görgü kurallarınıöğrenemeyecek olduktan sonra, seçkin insanlarla bir aradayaşamasının anlamı olmazdı." M. de Charlus'e göre görgü, İngilizkatılığından eser taşımayan eski Fransız görgüsüydü. Dolayısıyla,Charlie taşradaki veya yurt dışındaki bir turneden döndüğünde,yol kıyafetiyle baronun evine indiği zaman, eğer çok fazla misafiriyoksa, M. de Charlus onu teklifsizce iki yanağından öperdi; belkisevgisini böyle açıkça gösterip tamamen masumlaştırmak isterdi,belki hazzından vazgeçmek istemezdi, ama muhtemelen dahaçok genel kültür adına, eski Fransız görgüsünü yaşatmak vesergilemek amacıyla, tıpkı Münih üslûbuna veya modern üslûba

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

274

Page 275: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

büyük ninesinin eski koltuklarıyla karşı koyarcasına, İngilizsoğukluğuna, XVIII. yüzyılda yaşayan, evladını görmeninsevincini gizlemeyen, duygulu bir babanın şefkatiyle karşıkoyardı. Bu baba sevgisine birazcık da olsa ensest karışmış mıydı?Daha büyük ihtimalle, M. de Charlus'ün sapıklığını tatmin edişşekli (ileride bu konuda bazı açıklamalarda bulunacağız),karısının ölümünden beri doyurulamayan sevgi ihtiyacınıkarşılamıyordu, şurası bir gerçek ki, tekrar evlenmeyi birçok kezaklından geçirdikten sonra, şimdi de evlat edinme arzusu, birsaplantı halinde içini kemirmekteydi; etrafındakilerden bir kısmı,bu arzusunu Charlie'ye yöneltmesinden korkuyorlardı. Olağandışı bir durum değildi bu. Tutkusunu, zendost erkekler içinkaleme alınmış bir edebiyatla beslemek zorunda kalan,Musset'nin Geceler'ini okurken erkekleri düşünen bir eşcinsel,eşcinsel olmayan erkeklerin bütün toplumsal işlevlerini aynışeklide yerine getirmeye, yaşlı Opéra müdavimlerinin dansözlerimetres tutması gibi metres tutmaya, ayrıca bir düzen kurmaya,bir erkekle evlenmeye veya birlikte yaşamaya, baba olmaya ihtiyaçduyar.

M. de Charlus, hangi eserin çalınacağı konusunda bilgi almabahanesiyle Morel'le birlikte uzaklaştı; Charlie kendisine notalarıgösterirken, aralarındaki gizli yakınlığı bu şekilde herkesin gözüönünde sergilemekten özel bir haz alıyordu. Ben bu sıradabüyülenmiş haldeydim. Çünkü küçük kabilede pek fazla genç kızbulunmamasına karşılık, büyük davetlere çok sayıda genç hanımçağrılırdı. Bu davette de tanıdığım birçok güzel kız vardı. Banauzaktan hoş geldin gülücükleri yolluyorlardı. Düzenli aralıklarlahavada uçuşan güzel genç kız tebessümleri daveti süslüyordu.Hem gündüzlerin, hem de gecelerin birbirinden farklı, dağınıksüsleridir bu tebessümler. Bir ortamı, o ortamda gülümseyengenç kızların olmasından dolayı hatırlarız.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

275

Page 276: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Öte yandan, M. de Charlus'le gecenin önemli davetlilerindenolan çeşitli erkekler arasında geçen kaçamak konuşmaları işitmişolsak, çok şaşırırdık. Bunlar, iki dük, değerli bir general, büyük biryazar, saygıdeğer bir hekim ve meşhur bir avukattı. Şöylekonuşmalar geçmişti aralarında: "Aklıma gelmişken,öğrenebildiniz mi, üniformalı uşak, hayır, arabaya binenufaklıktan söz ediyorum... Kuzininiz Mme de Guermantes'ınevinde bir bildiğiniz yok mu?" - "Şu anda yok." - "Neyse, girişkapısının önünde arabalara bakan kısa pantolonlu, sarışın birgenç vardı, çok sevimli göründü gözüme. Arabamla pek kibarcailgilendi, konuşmaya seve seve devam edebilirdim." - "Evet, amazannederim tamamen karşı, ayrıca nazlı da, siz ilk hamledebaşarıya ulaşmak isteyen bir insansınız, tahammül edemezsiniz.Zaten hiç faydası olmayacağını da biliyorum, bir arkadaşımdenedi." - "Yazık, profil çok narin, saçları da enfesti." - "Gerçekteno kadar beğendiniz mi? Bence biraz daha uzun süre görseniz,hayal kırıklığına uğrardınız. O değil de, iki ay kadar önce büfeyebakan çocuğu görmeliydiniz, gerçekten harikaydı; iriyarı, ikimetre boyunda, kusursuz bir tene sahip ve üstelik bu iştenhoşlanan bir delikanlı. Ama Polonya'ya gitti." - "Ya! Birazuzakmış." - "Kim bilir, döner belki. Hayatta daima tekrarkarşılaşılır." Bütün yüksek sosyete şölenleri, yeterince derin birkesit alındığında, hekimlerin hastalarını da çağırdığı davetlerebenzerler: Hastalar son derece mantıklı konuşur, davranışlarıgayet yerindedir; ancak önünüzden geçen yaşlı bir beyi gösterip,"Bakın, Jeanne d'Arc," diye kulağınıza fısıldadıkları zaman deliolduklarını anlarsınız.

"Bence onu aydınlatmak bizim görevimiz," dedi Mme VerdurinBrichot'ya. "Charlus'e karşı tavır almıyorum, aksine. Hoş biradam, şöhretine gelince, doğrusu bana zararı olamayacak türdenbir şöhret! Ben ki küçük kabilemiz açısından, akşam yemeğisohbetlerimiz açısından, flörtleri de, ilginç konulardan

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

276

Page 277: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bahsedeceğine bir köşede kadının birine saçma sapan sözlersöyleyen erkekleri de hiç sevmem, Swann örneğinde, Elstirörneğinde ve daha birçoklarında başıma gelen şeyin Charlus'letekrarlanacağından korkum yoktu. Charlus'le rahattım; akşamyemeklerine gelirdi, dünyanın bütün kadınları orada olsa, genelsohbetin flörtlerle, fısıldaşmalarla bozulmayacağından eminolurdum. Charlus başka, insan rahat ediyor, rahip gibi bir şey.Yalnız buraya gelen gençleri keyfince yönetmeye, küçükyuvamıza nifak sokmaya kalkmasın, o zaman zendosterkeklerden beter olur." Mme Verdurin, Charlus'çülüğe karşıhoşgörüsünü bu şekilde ilan ederken, samimiydi. Bütün kiliseiktidarları gibi o da küçük cemaatindeki insani zaafları, otoriteilkesini zayıflatabilecek, gelenekçiliğe zarar verebilecek, köklüamentüyü değiştirebilecek şeyler kadar vahim görmüyordu."Aksi takdirde, ben dişlerimi gösteririm. Bu beyefendi, kendisinindavetli olmadığı bir resitale Charlie'nin gelmesini engelledi. Buyüzden de ciddi bir biçimde ikaz edilecek; umarım bu kadarıyeterli olur, yoksa kalkıp gitmekten başka çaresi kalmayacak.Resmen oda hapsinde tutuyor çocuğu." Ardından, belirli konularve belirli koşullar, düşüncesini özgürce ifade ettiğini zanneden,fakat aslında otomatik olarak genel doğruları tekrarlayan kişininaklına, neredeyse mecburen, birtakım ender kullanılan ifadelerigetirdiğinden, hemen hemen herkesin bu durumda kullanacağısözleri ekledi: "Artık Morel'i, yanında o bostan korkuluğu, özelkoruma görevlisi olmadan görmek mümkün değil." M. Verdurin,bir şey sorma bahanesiyle Charlie'yi bir kenara çekip konuşmayıteklif etti. Ama Mme Verdurin, Charlie'nin bu konuşmadanetkilenip kemanı kötü çalmasından korktu. "O icraatı bestelerinicrasından sonraya bıraksak daha iyi olur. hatta belki başka birgüne," dedi. Çünkü Mme Verdurin, kocasının yan odada Charlie'yiaydınlatmakta olduğunu bilmenin vereceği eşsiz hazzı yaşamakiçin ne kadar sabırsızlansa da, sonuç başarısız olursa Charlie'nin

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

277

Page 278: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gücenip ayın 16'smda kendisini yüzüstü bırakmasındankorkuyordu.

M. de Charlus'ün o geceki mahvına sebep olan şey davet ettiği,yavaş yavaş gelmeye başlayan kişilerin –o muhitte çok yaygınolan– görgüsüzlüğüydü. Hem M. de Charlus'ün hatırı için, hemde böyle bir çevreye nüfuz etme merakıyla gelen her düşes, sankiev sahibi baronmuş gibi doğru ona gidiyor, sonra benim yanımagelip, her şeyi işiten Verdurin'lerin bir adım ötesinde, "ŞuVerdurin denen kadını göstersenize," diyordu; "sizce kendisinetakdim edilmem şart mı? Umarım yarın ismimi gazeteyeyazdırmaz hiç değilse; bütün yakınlarım benle bozuşur yoksa.Sahi, şu beyaz saçlı kadın mı? O kadar tuhaf değilmiş canım." MileVinteuil'den söz edildiğinde, aslında orada olmadığı halde, birçokkişi, "Aa! Sonatçının kızı mı? Göstersenize onu bana," diyordu;sonra da, çeşitli dostlarıyla karşılaşıp kendi aralarında sohbetediyor, alaylı bir merakla müritlerin gelişini izliyor, bir hanımın,birkaç yıl sonra en yüksek sosyetede moda olacak, biraz garip saçmodelinden başka, birbirlerine parmakla gösterilecek bir şeybulamıyorlardı; sonuç olarak, bu salonun, alışkın olduklarısalonlardan umdukları kadar farklı olmamasına hayıflanıyor,Bruant'ın şarkı söylediği gece kulübüne şarkıcıdan azar işitmeumuduyla giden ve içeri girdiklerinde, beklenen, "Aa! Şununsuratına bakın! O ne surat öyle!" nakaratı yerine, kibar bir selamlakarşılanan sosyete mensuplarının hayal kırıklığını yaşıyorlardı.

M. de Charlus, müthiş zeki bir kadın olmasına rağmen, bahtıbeklenmedik şekilde açılan kocasının çaresizce gözdendüşmesine sebep olan Mme de Vaugoubert'i, Balbec'te, benimyanımda incelikli biçimde eleştirmişti. M. de Vaugoubert'in bağlıbulunduğu ülkenin hükümdarı Kral Theodosius ve KraliçeEudoxia, yine Paris'e, bu kez uzunca bir süre kalmak üzeregelmişlerdi; onların onuruna her gün şölenler düzenlenmiş, on

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

278

Page 279: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yıldır kendi başkentinde görüştüğü Mme de Vaugoubert'le yakınbir ilişkisi olan kraliçe de, ne cumhurbaşkanının ne de bakanlarıneşlerini tanıdığından, onlardan ayrı, büyükelçinin eşiyle birliktevakit geçirmişti. M. de Vaugoubert Kral Theodosius'la Fransaarasındaki ittifakın mimarı olduğu için konumuna fazlasıylagüvenen Mme de Vaugoubret, kraliçenin kendisine gösterdiğiyakınlıktan gururlu bir tatmin duymuş, kendisini bekleyentehlikenin tedirginliğini katiyen yaşamamıştı; aşırı güvenli karı-kocanın hiç ihtimal vermediği felaket, birkaç ay sonra gerçekleşti:M. de Vaugoubert'i acımasızca emekliye ayırdılar. Çocuklukarkadaşının gözden düşüşünü mahallî trende yorumlayan M. deCharlus, zeki bir kadının böyle bir durumda kralla kraliçeüzerindeki bütün nüfuzunu kullanmayışına, onları, kendisinihiç önemsemeyip cumhurbaşkanı ve bakan eşlerine yakınlıkgöstermeye ikna edemeyişine şaşırıyordu; öyle yapmış olsaydı,cumhurbaşkanı ve bakan eşleri, bu yakınlığı Vaugoubert'lerinyönlendirdiğini bilmeyip kendiliğinden geliştiğini zannedecekleriiçin, gururları iyice okşanacak, dolayısıyla, bu memnuniyetiçinde, Vaugoubert'lere minnet duymaya da daha eğilimliolacaklardı. Ne var ki başkalarının hatalarını gören kişi, olaylarazıcık başını döndürdüğünde, çoğunlukla aynı hataya kendi dedüşer. M. de Charlus de, davetlileri kendilerine yol açıp, adeta evsahibi baronmuş gibi tebriklerini, teşekkürlerini sunmak üzereyanına geldiklerinde, Mme Verdurin'le birkaç kelimekonuşmalarını rica etmeyi aklından bile geçirmedi. Bir tek, kızkardeşleri İmparatoriçe Elisabeth ve Alençon Düşesi ile aynı asilkanı taşıyan Napoli Kraliçesi, sanki müziğin ve M. de Charlus'ünhatırından çok, Mme Verdurin'i ziyaret etmek için gelmişçesineonunla sohbete koyuldu; Patroniçe'ye sevgi dolu sözler söyledi,ne zamandır kendisiyle tanışmaya can attığını tekrarlayıp durdu,eviyle ilgili iltifatlar etti ve tıpkı ziyarete gelmiş gibi, çeşitlikonulardan bahsetti. Yeğeni Elisabeth'i de (kısa bir süre sonra

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

279

Page 280: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Belçika Prensi Albert'le evlenecekti) getirmeyi ne kadararzuladığını, onun da gelemediğine ne kadar üzüleceğini anlattı.Müzisyenlerin platformda yerlerini aldıklarını görünce sustu,hangisinin Morel olduğunu sordu. Genç virtüözün böyle şan veşerefe boğulmasını M. de Charlus'ün niçin istediği konusundaboş hayallere kapılmıyor olsa gerekti. Ne var ki kraliçe,damarlarında tarihin neredeyse en asil, tecrübe, şüphecilik vegurur bakımından en zengin kanı akan bir hükümdar sıfatıylasahip olduğu köklü bilgelik sayesinde, en sevdiği kişilerin, mesela(kendi gibi bir Bavyera düşesinin evladı olan) kuzeni Charlus'ünkaçınılmaz kusurlarını, talihsizlik olarak görürdü; bu nedenle,sevdiklerine sağlayabileceği desteğin onlar için daha değerliolduğunu düşünür ve dolayısıyla bu desteği sağlamak kendisinedaha da büyük bir zevk verirdi. Böyle bir olay için zahmetekatlanmasının, M. de Charlus'ü iki misli duygulandıracağınıbiliyordu. Ama iyiliği, bir zamanlar kanıtladığı cesaretinden aşağıkalmayan kraliçe, Gaeta surlarından bizzat ateş açmış olan buasker-kraliçe, daima yiğitçe ezilenlerin yanında yer almaya hazırbu kahraman kadın, kraliçenin yanından ayrılmaması gerektiğinibilmeyen Mme Verdurin'i yapayalnız, terk edilmiş görünce,kendisi, yani Napoli Kraliçesi için o davetin odağı, gelmesinesebep olan cazibesi, Mme Verdurin'miş gibi davranmıştı. Davetinsonuna kadar kalamayacağı için tekrar tekrar özür diledi; evindenpek ender çıkmakla birlikte, o gece bir başka davete de gitmesigerekiyordu; kendisi ayrılacağında kimsenin rahatsız olmamasınıözellikle rica etti ve böylece, aslında Mme Verdurin'in haberdarolmadığı teşrifattan da kendilerini muaf tuttu.

Her şeye rağmen, M. de Charlus'e bir konuda haksızlık etmemekgerekir: Baron, Mme Verdurin'i tamamen unuttuğu ve kendidavetlisi olan, "kendi muhiti"nden insanlara da rezalet ölçüsündeunutturduğu halde, misafirlerinin Patroniçe'ye karşı sergilediğiterbiyesizliği "müzik gösterisi"nin kendisine karşı sergilemelerini

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

280

Page 281: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

engellemesi gerektiğini anlamıştı. Morel platforma çıkmış,sanatçılar yerlerini almaktaydı ki, konuşmalar, hatta gülüşmeler,"anlamak için mürit olmak gerekiyormuş" türünden sözlerişitiliyordu hâlâ. M. de Charlus bir anda, adeta az önce sallanasallana Verdurin'lerin evine gelirken gördüğüm bedenindensıyrılıp bir başka bedene girmişçesine, olduğu yerde doğruldu,yüzüne bir peygamber ifadesi yerleştirdi ve gülmenin sırasıolmadığını gösteren bir ciddiyetle davetli topluluğuna baktı;birçok hanım, dersin ortasında öğretmen tarafından suçüstüyakalanan öğrenciler gibi, kıpkırmızı kesildi. M. de Charlus'ünesasen gayet asil olan tavrının, benim için gülünç bir yanı davardı; baron kâh alev saçan bakışlarını davetlilere dikiyor, kâhbürünülmesi gereken iman dolu sessizliği, maddi kaygılardanarınmışlığı, bir cep kılavuzunda gösterircesine, beyaz eldivenliellerini güzel alnına götürüp bizzat uyulması gereken ciddiyeti,hatta şimdiden vecdi temsil eden bir heykele dönüşüyor, şimdiyüce Sanat'ın sırası olduğunu anlamayacak kadar patavatsızdavetlilerin gecikmiş selamlarına karşılık vermiyordu. Herkesipnotize oldu, en ufak bir ses çıkarmaya, bir iskemleyikımıldatmaya kimse cesaret edemiyordu; seçkin olduğu kadarterbiyesiz bir topluluğa, birdenbire –Palamede'in nüfuzusayesinde– müziğe saygı aşılanıvermişti.

Küçük platformun üzerinde sadece Morel'le bir piyanistin değil,başka müzisyenlerin de bulunduğunu görünce, konsereVinteuil'den başka bazı bestecilerin eserleriyle başlanacağınızannettim. Çünkü Vinteuil'ün keman ve piyano için sonatındanbaşka eseri bulunmadığını sanıyordum.

Mme Verdurin herkesten ayrı oturdu; iki yarımküre halindeki,hafif pembemsi beyaz alnı, harikulade bir yuvarlaklığa sahipti;saçları, hem bir XVIII. asır portresine öykünerek, hem de terbiyesidurumunu bildirmesine izin vermeyen, ateşli bir hastanın

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

281

Page 282: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

serinleme ihtiyacıyla, geriye atılmıştı; tek başına, adeta müzikolaylarını yöneten bir ilahe, Wagner’ciliğin ve migrenin tanrıçası,bu sıkıcı tiplerin ortasına bir cin tarafından getirilmiş, neredeysetrajik bir Norn'du ve bu insanların arasında, onlardan iyi bildiğibir müziği dinlerken duygularını ifade etmeyi her zamankindende anlamsız bulacaktı. Konser başladı; çalınmakta olan eseritanımıyordum, yabancı bir diyardaydım. Neresiydi acaba? Hangibestecinin eserindeydim? Bunu çok merak ediyordum,yakınımda sorabileceğim kimse de yoktu; keşke Binbir GeceMasalları'ndaki kahramanlardan biri olsaydım, tekrar tekrarokuduğum bu masallarda, belirsizlik anlarında, ansızın başkalarıiçin görünmez olan bir cin veya baş döndürücü güzellikte birgenç kız, zor durumdaki kahramanın karşısına çıkıverir veöğrenmek istediği şeyi açıklar. Bana da o esnada, aynen böylesihirli bir görüntü bahşedildi. Nasıl ki hiç bilmediğimizisandığımız, oysa aslında farklı bir tarafından ulaştığımız biryerde, bir yolu dönüp ansızın her köşesi aşina bir başka yolaçıktığımızda, "Bu, dostlarım ***'lerin küçük bahçe kapısına gidenyol; evleri iki dakikalık mesafede," diye düşünür ve gerçekten deselam vermek üzere yaklaşan evin kızıyla karşılaşırsak, aynışekilde, ben de, benim için yabancı olan bu müziğin içinde,birdenbire Vinteuil sonatının ortasında buldum kendimi;gümüşlere bürünmüş, tüller gibi pırıl pırıl, hafif ve yumuşaktınılarla sarmalanmış olan, bu yeni süslerin ardından datanınabilen ve bir genç kızdan da büyüleyici olan cümlecik, banadoğru geldi. Ona kavuşmaktan duyduğum mutluluk, banaseslenirken benimsediği o bildik, dost, inandırıcı ve sade tonla,daha da artıyordu; bununla birlikte, parıl parıl, hareli güzelliğinietrafa saçmaktan da geri kalmıyordu. Zaten bu seferki anlamı,bana bir yol göstermekten ibaretti ve bu yol, sonata açılmıyordu;çünkü bu, Vinteuil'ün daha önce hiç seslendirilmemiş bireseriydi ve Vinteuil, sırf eğlence olsun diye, maalesef o esnada

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

282

Page 283: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

elimizde bulunmayan programdaki notta açıklanan biranıştırmayla, cümleciği şöyle bir göstermişti. Cümlecik, buşeklide kendini hatırlatır hatırlatmaz yok oluverdi; kendimi tekraryabancı bir diyarda buldum, ama artık, bu diyarın, Vinteuil'ünyaratmış olabileceğini hayal bile edemediğim âlemlerden biriolduğunu biliyordum ve her şey de bunu kanıtlıyordu; benimiçin tükenmiş bir evren haline gelen sonattan bıkıp da, onunkadar güzel başka evrenler hayal etmeye çalıştığım zamanyaptığım şey, sözde cennetlerini yeryüzündeki ovaların,çiçeklerin, ırmakların gereksiz tekrarlarıyla dolduran şairlerinyaptığından farksızdı. O sırada karşımda olan şey, sonatı hiçbilmesem, ondan alacağım zevki tattırıyordu bana; dolayısıyla,sonat kadar güzel, ama ondan farklıydı. Sonat, kırlarda zambakgibi bembeyaz bir şafak vaktine açılarak şafağın hafif saflığınıbölüyor, ama beyaz sardunyaların üzerinde, hanımellerindenrustik bir beşiğin hafif fakat ısrarlı dolaşıklığına asılı kalıyordu;oysa bu yeni eser, buruk bir sessizliğin, sonsuz bir boşluğunortasında, bir fırtına sabahında denizin yüzeyini andıran tek renk,düz yüzeyler üzerinde başlıyor, giderek karşımda biçimlenen bubilinmedik evren, bir şafak pembeliği içinde sessizlikten vegeceden kopuyordu. Tatlı, kırsal ve saf sonatta hiç görülmeyenbu yeni kırmızılık, tıpkı şafak gibi, gökyüzünü baştan başaesrarengiz bir umudun renkleriyle boyuyordu. Ve işte bir şarkı,sessizliği deliyordu; yedi notadan oluşmasına rağmen asla hayaledemeyeceğim kadar değişik, yepyeni bir şarkıydı ve bu kezsonattaki gibi bir güvercinin dem çekmesi değil, tarifi mümkünolmayan, ama aynı zamanda bağırgan, havayı yırtan, başlangıcıkaplayan lal rengi kadar parlak bir ezgi, adeta esrarengiz bir horozötüşü, ezelî ve ebedî sabahın tarifsiz, ama aşırı tiz çağrısıydı.Yağmurla yıkanmış, soğuk ve elektrikli hava –sonatın bakir,bitkilerle dolu âleminden çok, uzaktaki bir âlemin, basıncıtamamen farklı, bambaşka nitelikteki havası– her an değişiyor,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

283

Page 284: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

şafağın kızıl vaadini siliyordu. Bununla birlikte, öğle vakti, kısasüreli, yakıcı bir güneşin altında, ağır, neredeyse rüstik bir köymutluluğuyla sanki bu vaat gerçekleşiyor, zincirdenboşanırcasına çınlayan çanlar, sendeleyerek (tıpkı Combray'ninkilise meydanını alev alev yakan ve onları sık sık işitmiş olmasıgereken Vinteuil'ün belki o anda, ressamın elinin altında,paletinde bulunan bir renk misali hafızasında bulduğu çanlargibi), sanki kaba bir saadet damıtıyorlardı. Doğruyu söylemekgerekirse, bu mutluluk motifi estetik bakımdan hoşumagitmiyordu; adeta çirkin buluyordum onu, ritmi yerde öyle güçbela sürükleniyordu ki, sırf birtakım gürültülerle, masanınüzerine sopayla belirli biçimde vurarak, özünün neredeysetamamı taklit edilebilirdi. Bana sanki bu bölümde Vinteuil ilhameksikliği çekmiş gibi geldi ve dolayısıyla ben de bu bölümde birazdikkat eksikliği çektim.

Patroniçe'ye baktım; Saint-Germain muhiti hanımlarının cahilbaşlarını sallayarak tempo tutuşunu, vahşi, kıpırtısızlığıylaprotesto eder gibiydi. Mme Verdurin, "Bakın, ben bu müziği azbiraz biliyorum! Bütün hissettiklerimi ifade etmeye kalksam, hiçkurtulamazdınız!" demiyordu. Bunu Patroniçe, söylemiyordu.Ama dimdik, kıpırtısız bedeni, ifadesiz gözleri, asi saçları,söylüyordu onun yerine. Ayrıca cesaretini de dile getiriyor,müzisyenlerin istedikleri gibi çalabileceklerini, onun sinirlerinikollamaları gerekmediğini, andante'de pes etmeyeceğini,allegro'da çığlık atmayacağını da söylüyordu. Müzisyenlerebaktım. Viyolonselci, dizlerinin arasına sıkıştırdığı enstrümanınabaşını eğmişti, bayağı yüz hatları, yapmacığa kaçtığı anlardaçehresine irade dışı bir tiksinti ifadesi veriyordu; bir diğeri,kontrbasının üzerine eğiliyor, lahana soyarmışçasına evcil birsabırla dokunuyordu enstrümana; onun yanı başında oturan,çocuk denecek yaştaki kısa etekli harpçıyı sarmalayan altındörtgenin yatay ışınları, bir falcı kadının sihirli odasında

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

284

Page 285: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

geleneksel kalıplara göre cennetteki havayı temsil eden ışınlarıhatırlatıyordu; harpçı, belirli noktalardan harika sesler toplargibiydi; gök kubbenin altın kafesinin önünde durmuş tek tekyıldızları toplayan küçük, temsilî bir tanrıçayı andırıyordu.Morel'e gelince, o âna kadar saçlarına karışıp gizlenen tek birtutam, bir anda kurtulup alnında bir bukle oluşturmuştu.

M. de Charlus'ün bu saç tutamı hakkında ne düşündüğünüanlamak için başımı belli belirsiz izleyicilere doğru çevirdim. Amatek görebildiğim, Mme Verdurin'in çehresi, daha doğrusu ellerioldu, çünkü elleri yüzünü tamamen kapatıyordu. Patroniçe buiçe dönük duruşuyla, kendini kilisede farzettiğini ve bu müziği,en yüce dualardan farksız bulduğunu mu göstermek istiyordu?Kilisedeki bazı insanlar gibi, meraklı gözlerden gizlenmeye miçalışıyor, çekingenliğinden, varsayılan şevkini, veya insanlar neder korkusundan, suçlu dalgınlığını ya da karşı koyulmaz biruykuyu saklamak mı istiyordu? Müzikle ilgisi olmayan düzenlibir ses, bir an bu son varsayımın doğru olduğunu düşündürdübana, ama sonra, bu sesin, Mme Verdurin'in değil, köpeğininhorultuları olduğunu anladım.

Fakat hemen ardından, çanların muzafferane motifi başkamotifler tarafından kovulup dağıtılınca, tekrar müziğe kendimikaptırdım; bir şeyin farkına varıyordum: Nasıl ki bu yedilininkendi içindeki farklı unsurlar sırayla ortaya çıkıp sonundabirleşiyorlarsa, aynı şekilde Vinteuil'ün sonatı ve ilerideöğreneceğim gibi diğer eserleri, bu yediliye kıyasla, çekingendenemelerdi sadece; çok güzel eserlerdi, ama o esnada karşımdaduran muhteşem ve eksiksiz şaheserin yanında pek zayıfkalırlardı. Bir kıyaslama yaparak, yine aynı şekilde, Vinteuil'ünyaratmış olabileceği diğer âlemleri, tıpkı tek tek bütün aşklarımgibi, kapalı birer evren olarak düşündüğümü hatırlamaktankendimi alamadım; ama aslında kendime itiraf etmem gereken bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

285

Page 286: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

şey vardı: Tıpkı son aşkım –Albertine'e olan aşkım– bağlamındailk kararsız sevgi girişimlerim gibi (Balbec'teki ilk günlerde, sonrayüzük oyununu müteakiben, sonra otelde yattığı gece, sonraParis'teki o sisli Pazar günü, sonra Guermantes'ların davetininolduğu gece, sonra yine Balbec'te ve nihayet ikimizin hayatınınsıkı sıkıya birbirine bağlandığı Paris'te), şimdi Albertine'e olanaşkımı değil, bütün hayatımı düşünürsem diğer aşklarım da, bumuazzam aşkı, yani Albertine'e olan aşkımı hazırlayan zayıf,çekingen birer deneme, birer çağrı olmuşlardı sadece. Müziğiizlemekten vazgeçip, dikkatimiz dağılınca bir an unuttuğumuzbir iç ıstırabı tekrar yoklarcasına, Albertine'in son günlerde MileVinteuil'le görüşüp görüşmediğini düşündüm bir kez daha,merakla. Çünkü Albertine'in yapabileceği şeyler, benim içimdeolup bitiyordu. Tanıdığımız her insanın bir ikizini içimizdetaşırız. Ama genellikle hayal gücümüzün, hafızamızın ufkundayer alan bu ikiz, görece dışımızda kalır; onun ne yaptığı, neyapabileceği, tıpkı biraz uzağımıza yerleştirilmiş, sadece ağrıvermeyen görme duyularımızı harekete geçiren bir nesne gibi,bizim için bir ıstırap kaynağı değildir. Bu insanların üzüntülerinizihinsel olarak algılarız, kederlerini uygun ifadelerle paylaşabilir,iyi kalpliliğimizi sergileriz ama o üzüntüyü hissetmeyiz. OysaBalbec'te yaralandığımdan beri, Albertine'in ikizi benim kalbiminderinliklerinde, sökülüp atılması pek zor bir noktada yeralmaktaydı. Adeta duyuları korkunç biçimde yer değiştirmiş,renklerin görüntüsünü, içsel olarak, bedenindeki birer yara gibialgılayan bir hasta misali, Albertine'e ilişkin gördüğüm her şey,beni yaralıyordu. Neyse ki şimdilik Albertine'den ayrılmadürtüsüne boyun eğmemiştim; az sonra eve döndüğümde, onusevilen bir kadın gibi evde bulacağımı bilmenin sıkıntısı, ondanşüphelendiğim şu anda, ona karşı kayıtsızlaşmaya vakitbulamadan ayrılmış olsam yaşayacağım yürek daralmasınınyanında hiç sayılırdı. Tam Albertine'i, beni bu şekilde evde

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

286

Page 287: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

beklerken, zamanı nasıl geçireceğini bilemeyip belki odasındabiraz kestirmişken kafamda canlandırdığım esnada yedilininailevi, evcimen, tatlı bir cümleciği beni okşadı geçti. Belki de –içselhayatımızda her şey kesişip çakıştığı için– bu cümleciği Vinteuil'eesinleyen, kızının –bugün bütün dertlerimin kaynağı olankızının– o huzurlu gecelerde müzisyenin çalışmalarınıyumuşaklığıyla sarmalamış olan uykusuydu; cümleciğin beniböylesine sakinleştiren o yumuşak sessizlik fonu, Schumann'ınkimi tahayyüllerindeki huzurlu fonun, "şair konuşurken" bile"çocuğun uyuduğunu" tahmin ettiğimiz fonun aynısıydı. Ben debu gece, canımın istediği saatte eve döndüğümde, Albertine'i,küçük çocuğumu uyur ya da uyanık halde evde bulacaktım. Yinede, diye düşündüm, bu eserin başında, şafağın o ilk çığlıklarında,Albertine'in aşkından daha esrarengiz bir şey vaat ediliyordusanki. Sadece müzisyeni düşünebilmek için Albertinedüşüncesini zihnimden kovmaya çalıştım. Zaten Vinteuil dearamızdaydı adeta. Sanki bestecinin ruhu başka bir varlıkta cisimbulmuştu ve müziğinde sonsuza dek yaşayacaktı; belirli birtınının rengini nasıl bir mutlulukla seçip diğer renklereuydurduğu hissediliyordu. Çünkü Vinteuil, çok daha derinyeteneklerinin yanı sıra, pek az müzisyende, hatta pek azressamda bulunan bir yeteneğe sahipti: Bu sanatçıların kullandığırenkler o kadar kalıcı ve aynı zamanda o kadar kişiseldir ki, negeçen zaman bu renklerin tazeliğini bozabilir, ne de o renklerinmucidini taklit eden öğrenciler, hatta onu aşan ustalar,özgünlüğünü soldurabilir. Yarattıkları devrimin sonuçları sessizsedasız sonraki dönemlerle bütünleşmez; sonsuza dek, yenilikçisanatçının eserleri çalındıkça, hep yeniden fışkırır, parıldar. Hertını, yeryüzünün bütün kurallarını öğrenmiş en bilgilimüzisyenlerin taklit edemeyeceği bir renkle vurgulanıyordu; öyleki, Vinteuil, müziğin evrimi içinde, kendi vakti geldiğinde vekendi sırasında yer aldığı halde, eserlerinden birinin her

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

287

Page 288: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

seslendirilişinde, mutlaka gelip yine ilk sıraya yerleşecek,görünürde çelişkili ve aslında yanıltıcı bir daimi yenilik içereneserleri, kendinden sonraki bestecilerin eserlerinden daha geç birtarihte filizlenmiş izlenimi uyandıracaktı. Vinteuil'ün, piyanoyorumunu tanıdığımız ve o esnada orkestradan dinlediğimizsenfonik bir pasajı, bir yaz gününde, karanlık bir yemek odasınagirerken pencerenin prizmasında ayrışan bir güneş ışını gibi,Binbir Gece Masalları'nın bütün mücevherlerini, akla gelmedik,rengârenk bir hazine halinde gözler önüne seriyordu. Ama bukıpırtısız, göz kamaştırıcı ışık, hayatla, sürekli ve mutludevinimle nasıl kıyaslanabilirdi? Benim tanıdığım o çekingen,hüzünlü Vinteuil, bir tını seçmek, onu bir başka tınıylabirleştirmek gerektiği zaman, eserleri dinlendiğinde hiçbirkuşkuya yer bırakmayan bir cesarete ve her anlamda mutluluğasahipti. Bu tınıların Vinteuil'e yaşattığı mutluluk ve bumutluluğun yeni tınılar bulmak için kendisine verdiği güç,dinleyiciyi keşiften keşfe götürüyordu; daha doğrusu, dinleyiciyiyönlendiren bestecinin kendisiydi; keşfettiği renklerde çılgıncabir mutluluk buluyor, bu mutluluğun verdiği güçle, keşfettiğirenklerin adeta çağırdığı yeni renkleri yakalıyor, bakır nefeslilerinkarşılaşmasıyla kendi içinden doğan mucize karşısında kıvılcımçarpmış gibi irkiliyor, kendinden geçiyor, soluk soluğa kalıyor,sarhoş oluyor, çıldırıyor, başı dönüyor, baş aşağı iskelesine bağlıhalde Sistina Şapeli'nin tavanına fırtınalı fırça darbeleri vuranMichelangelo gibi, o muazzam müzikal freski yaratıyordu.Vinteuil yıllar önce ölmüştü, ama hayatının hiç değilse birbölümünü, sevdiği bu enstrümanların ortasında, zamankısıtlaması olmadan sürdürmek nasip olmuştu kendisine. Sadeceinsan olarak hayatı mıydı süren? Sanat gerçekten hayatınuzatılmasından başka bir şey değilse eğer, sanat için birfedakârlıkta bulunmaya değer miydi, sanat o zaman hayat kadargerçek dışı olmaz mıydı? Yediliyi dinledikçe, buna inanmam

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

288

Page 289: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

güçleşiyordu. Hiç şüphesiz, kızıl yedili, beyaz sonattan çokfarklıydı; cümleciğin cevapladığı çekingen soru, denizin üzerindehenüz kıpırtısız duran sabah göğünün kızıllığını titreştirerekçınlayan o hırçın, doğaüstü kısacık, garip vaadin gerçekleşmesiyolunda bu nefes nefese yakarıştan çok farklıydı. Oysa bu farklıcümlecikler, aynı unsurlardan oluşuyordu; çünkü nasıl Elstir'inevreni, onun gördüğü, içinde yaşadığı evren, bizim için dağınık,algılanabilir parçalar halinde, kimi evlerde ve müzelerdemevcutsa, aynı şekilde, Vinteuil'ün müziği de, eserlerinin çeşitliseslendirilişleri arasında kalan boşluklarla parçalanmış, hiçbeklenmedik bir evrenin o görülmemiş, paha biçilmez renklerini,tek tek notalarla, fırça darbeleriyle boyuyordu; sonatın veyedilinin birbirinden son derece farklı tempolarını belirleyen buiki farklı sorudan biri, sürekli ve saf bir çizgiyi kısa seslenişlerlebölüyor, diğeriyse, dağınık parçaları, bölünmez bir çatı halindebirbirine kaynaştırıyordu; biri son derece sakin ve çekingen,neredeyse ilgisiz, adeta felsefiydi, diğeriyse ısrarlı, kaygılı,yalvaran bir soru; bununla birlikte, ikisi, bestecinin ruhundakifarklı şafaklarda fışkırmış tek bir yakarıydı aslında, ancak farklıdüşüncelerden, bestecinin yeni bir şey yaratmak istediğiyıllardaki sanat arayışlarından oluşan farklı ortamlardan geçerkenayrışmıştı. Özünde aynı olan bu yakarıyı, bu umudu, Vinteuil'ünçeşitli eserlerinde, büründüğü değişik kılıklara rağmen tanımakmümkündü; öte yandan bu umudu, Vinteuil'den başkasınıneserlerinde bulmak da imkânsızdı. Müzik yazarları, bucümleciklerin kaynağını başka büyük bestecilerin eserlerindebulabilir, aralarında akrabalık kurabilir elbette, ama bunlar talisebeplere dayanan yüzeysel benzerlikler, doğrudan bir izlenimlehissedilmekten çok, ustaca akıl yürüterek bulunmuş benzerliklerolacaklardır ancak. Vinteuil'ün cümleciklerinin yarattığı izlenimise, sanki bilimden çıkan sonuçlara rağmen bireysellik diye bir şeyvarmış gibi, diğer bütün izlenimlerden farklıydı. Bir eserin içinde

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

289

Page 290: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bulunan derin ve kasıtlı benzerlikler, bilhassa bestecininadamakıllı farklı ve yeni olmaya çalıştığı anlarda, görünürdekifarklılıkların ardında, kendilerini belli ediyorlardı; Vinteuil aynıcümleciği tekrar tekrar ele alıp çeşitlendirdiğinde, ritminideğiştirdiğinde, ilk şekliyle yeniden ortaya çıkardığında, zihnineseri ve ister istemez yüzeysel olan bu kasıtlı benzerlikler, asla ikifarklı şaheserin, farklı renklere bürünmüş, gizlenmiş, irade dışıbenzerlikleri kadar çarpıcı olamıyordu; çünkü tamamen farklı veyeni olmaya çalıştığında, Vinteuil kendi kendini sorguluyor veyaratıcı çabasının bütün gücüyle, öyle derin bir noktada kendiözüne ulaşıyordu ki, sorulan her soruya aynı tonda, kenditonunda ifade edilmiş bir cevap alıyordu. Vinteuil'ün bu tonuylabaşka bestecilerin tonu arasındaki fark, iki insanın ses tonlarıarasındaki, hatta farklı türden iki hayvanın böğürtüleri, çığlıklarıarasındaki farktan çok daha büyüktü; herhangi bir bestecinindüşüncesiyle Vinteuil'ün sonsuz arayışları, çeşitli şekillerdekendine sorduğu soru, alışılmış soyutlamaları arasında gerçek birfark vardı, ama melekler âleminde yer alırmışçasına mantığınanalitik kalıplarından sıyrılmıştı, öyle ki, derinliğini ölçmekmümkün olmakla birlikte, tıpkı bedenlerinden kurtulmuşruhların, medyumun sorduğu, ölümün sırlarına ilişkin sorularacevap verememesi gibi, biz insanların lisanıyla ifade edilmesimümkün değildi; öğleden sonra fark edip etkilendiğim oedinilmiş özgünlüğü ve müzik yazarlarının besteciler arasındabulabileceği akrabalığı hesaba katsak bile, eninde sonunda,büyük birer şarkıcı sayılabilecek özgün bestecilerin ulaştıkları,ister istemez döndükleri nokta, kendine has bir tondur ve bu tonda, ruhun yenilmez biçimde bireysel olan mevcudiyetinin birkanıtıdır. Vinteuil daha tumturaklı, daha muhteşem olmayaçalıştığında da, canlı ve neşeli olmak istediğinde de, dinleyicininzihnine güzellik olarak yansıyışını algıladığı şeyi aktarmayaçabaladığında da, ister istemez bütün bunları dipten gelen bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

290

Page 291: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

dalgayla kaplıyor, bu da, şarkısını ebedileştirip hementanınmasını sağlıyordu. Başkalarının şarkılarından farklı, kendişarkılarının hepsine benzer olan bu şarkıyı Vinteuil neredenduyup öğrenmişti? Her sanatçı bilinmeyen, kendinin deunuttuğu ve yeryüzüne inmeye hazırlanan bir başka büyüksanatçının yurdundan farklı bir vatanın yurttaşıdır sanki.Vinteuil'ün bu vatana son eserlerinde yaklaşır gibi olduğusöylenebilirdi ancak. Atmosfer, sonatın atmosferinden farklıydı,soru cümleleri daha ısrarlı, daha endişeli, cevaplar dahaesrarengizdi; sabahın ve gecenin yıkanmış havası,enstrümanların tellerini bile etkiliyordu sanki. Morel ne kadarmükemmel çalsa da, kemanından çıkan sesler bana son derecekeskin, neredeyse cırtlak geldi. Hoşa giden bir acılıktı bu ve tıpkıkimi insan sesleri gibi, adeta manevi bir meziyeti, zihinsel birüstünlüğü içerdiği hissediliyordu. Ama rahatsız edici deolabilirdi. Evrenin görüntüsü değişip arındığında, sanatçınıniçindeki vatanın hatırasına daha uygun hale geldiğinde, budurumun, ressamın renklerinde olduğu gibi bestecinin detınılarında genel bir değişimle ifade edilmesi çok doğaldır. Zatenakıllı dinleyici zümresi yanılmaz; daha sonra, Vinteuil'ün soneserleri, en derin eserleri kabul edilecekti. Oysa hiçbir programda,zihinsel yargı unsurlarına rastlanmıyordu. Demek ki, derinliğin,ses dünyasına aktarılmasının söz konusu olduğu hissediliyordu.

Besteciler bu kayıp vatanı hatırlamazlar, ama hepsi, bilinçsizolarak o vatanla uyum içindedir daima; müzisyen, vatanınınşarkısını söylerken mutlulukla kendinden geçer, bazen şan veşöhret tutkusuyla vatanına ihanet eder; ne var ki, şöhret peşindekoşarken vatanından kaçar, ancak şöhreti küçümsediği zaman,işlediği konu ne olursa olsun, tekdüzeliğiyle –işlenen konu neolursa olsun, şarkı kendisiyle özdeştir çünkü– müzisyeninruhunu oluşturan unsurların sabitliğini kanıtlayan o kendinehas şarkıyı söylediği zaman vatanına kavuşur. Öyleyse, ruhu

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

291

Page 292: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

oluşturan bu unsurları, kendimize saklamak zorundaolduğumuz, konuşarak dosttan dosta, ustadan çırağa, âşıktanmetrese bile aktarılamayan bu gerçek tortuyu, her birimizinhissettiği, ama başkalarına, ancak herkese ortak, önemsiz,yüzeysel noktalarla sınırlayarak aktarabildiği, izlenimi nitelikbakımından farklılaştıran, o kelimelere sığmayan şeyi, sanatın,bir Elstir'in, bir Vinteuil'ün sanatının ortaya çıkardığını ve her biribirer evren olan, sanat olmasa asla tanıyamayacağımız insanlarıniç oluşumlarını, gökkuşağının renkleriyle dışsallaştırdığınısöyleyemez miyiz? Bize uzayda seyahat imkânı sağlayankanatlarımız ve farklı bir solunum organımız olsaydı bile, başkaevrenleri tanıyamazdık. Çünkü sahip olduğumuz duyularlaMars'a, Venüs'e gitsek de, orada göreceğimiz her şeyi, bu duyularyeryüzündeki nesnelere benzetirdi. Tek gerçek seyahat,Iuventus'un sularına tek gerçek dalış, yeni yerlere gitmek değil,başka gözlere sahip olmak, dünyayı bir başkasının, yüzlerce başkakişinin gözleriyle görmek, her birinin gördüğü, her birininiçerdiği yüzlerce dünyayı görmektir; bunu da bir Elstir, birVinteuil ve benzerleri sayesinde yapabilir, gerçek anlamdayıldızdan yıldıza uçabiliriz.

Az önce andante'yi noktalayan cümlecikten taşan şefkatekendimi tamamen bırakmıştım; bir sonraki bölümden öncekısacık bir ara verildi, müzisyenler âletlerini bıraktılar, dinleyicileraralarında tek tük yorumlar yaptılar. Müzikten anladığınıgöstermek isteyen bir dük, "Bunu iyi çalmak çok zordur,"buyurdu. Daha hoş bazı kişiler benimle biraz sohbet ettiler. Amaonların, dışarıdan gelen, insanların lisanındaki bütünkonuşmalar gibi ilgisiz kaldığım sözleri, az önce dinlediğim ilahimüzik cümlesinin yanında ne ifade edebilirdi ki? Cennetsarhoşluğundan, en sıradan gerçekliğin içine düşen bir melektenfarksızdım gerçekten. Nasıl ki bazı yaratıklar, tabiatın üretmektenvazgeçtiği bir canlı türünün son örnekleriyse, acaba –dil,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

292

Page 293: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kelimeler, düşüncelerin çözümlenmesi icat edilmemiş olsa–ruhlar arasında mevcut olabilecek iletişimin yegâne örneği demüzik mi diye düşünüyordum. Müzik, devamı gelmemiş birolasılık gibidir; insanlık başka yollara, konuşma ve yazı dilinesapmıştır. Ama çözümlenmemiş olana bu dönüş o kadar başdöndürücüydü ki, bu cennetten çıktığımda, zeki sayılabilecekinsanlarla kurduğum temas bana inanılmaz derecede sıradangeliyordu. Müziği dinlediğim sırada insanları hatırlayabilmiş,onları müzikle birleştirebilmiştim; daha doğrusu, müzikle bir tekinsanın, Albertine'in hatırasını birleştirmiştim. Andante'yinoktalayan cümle benim gözümde o kadar yüceydi ki,Albertine'in, ikimizi buluşturan ve sanki dokunaklı sesinikendisine ödünç veren böyle muazzam bir şeyle birleştirilmenin,kendisi için ne büyük bir şeref olduğunu bilmemesine –bilse deanlamayacağına– hayıflanıyordum. Ama müziğe ara verildiğinde,etraftaki insanlar çok silik görünüyordu. Soğuk içeceklerdolaştırılıyordu. M. de Charlus, ara sıra bir hizmetkârasesleniyordu: "Nasılsınız? Telgrafımı aldınız mı? Gelecekmisiniz?" Bu seslenişlerinde, karşısındakini pohpohladığınızanneden ve halka burjuvalardan daha yakın olan büyük soylurahatlığı vardı şüphesiz, ama aynı zamanda, açıkça sergilenenşeyin masumiyeti kanıtladığını zanneden suçlunun kurnazlığıda vardı. Sonra da, Mme de Villeparisis'nin Guermantes'lara özgütavrıyla ekliyordu: "Tatlı bir çocuk, iyi huylu, hizmetlerinden sıksık yararlanırım." Ne var ki, becerikliliği baronun aleyhinedönüyordu; üniformalı uşaklara çektiği telgraflar, bu içli dışlılık,garip karşılanıyordu. Ayrıca hizmetkârlar da, gururlanmaktan çokarkadaşlarının yanında utanıyorlardı.

Bu arada yedili tekrar çalınmaya başlamıştı ve sonunayaklaşmaktaydı; sonatın kimi cümlecikleri sık sıktekrarlanıyordu, ama tıpkı hayatta tekrarlanan olaylar gibi, herdefasında değişmiş olarak, farklı bir ritimle, farklı bir eşlikle

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

293

Page 294: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

tekrarlanıyordu, hem aynıydılar, hem değişik; hangi akrabalıkyüzünden sadece belirli bir bestecinin geçmişinde barınmakzorunda olduklarını anlayamasak da, sadece onun eserlerindebulunan ve onun eserlerinde, bildik periler, tanrılar gibi süreklikarşımıza çıkan cümleciklerdendiler. Başlangıçta, yedilide banasonatı hatırlatan iki üç cümlecik seçmiştim. Az sonra, –Vinteuil'ün özellikle son dönem eserlerinden yayılan ve hattaaraya bir dans sıkıştırdığında, onu bir opalin içine hapseden morsisin içinde– sonatın bir başka cümleciğini fark ettim; henüz çokuzakta olduğu için zar zor tanıyordum onu; duraksayarakyaklaştı, sanki ürküp ortadan kayboldu, sonra geri dönüp başkaeserlerden geldiklerini ileride öğreneceğim başka cümlecikleredolandı, başka cümlecikleri çağırdı yanına; her yeni cümlecik,yerleştiği anda çekici ve ikna edici hale geliyor, dansa katılıyordu,ama bu ilahi dans, dinleyicilerin çoğu için görünmezdi;dinleyenler, karşılarında, ardında herhangi bir şey seçemedikleri,bulanık bir perdeden başka şey görmediklerinden, kesintisiz veölümcül sıkıntılarına keyfî hayranlık ünlemleri serpiştiriyorlardı.Sonra cümlecikler uzaklaştı; yalnız aralarından biri, beş altı keregeçti, çehresini seçemedim, ama –herhalde Swann'ın nazarındasonatın cümleciği gibi– herhangi bir kadının uyandırdığıarzulardan o kadar farklıydı, öyle okşayıcıydı ki, elde etmeyegerçekten değecek bir mutluluğu o tatlı sesiyle bana sunan bucümlecik, –dilini bilmediğim ve gayet iyi anladığım bu görünmezyaratıkbelki de hayatta karşılaşma şansına eriştiğim tek MeçhulKadın'dı. Sonra, tıpkı sonatın cümleciği gibi bu cümlecik deçözüldü, niteliği değişti ve başlangıçtaki esrarengiz çağrı oldu.Sancılı, başka bir cümlecik ona karşı çıkıyordu, ama o kadarderinden, belirsiz ve içsel, neredeyse organikti ki, hertekrarlanışında, bir ezgiye mi, yoksa bir nevraljiye mi aitolduğunu anlayamıyordum. Az sonra, iki motif, boğaz boğaza birmücadeleye giriştiler; ara sıra biri tamamen ortadan kayboluyor,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

294

Page 295: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ardından, sadece ötekinin bir parçası seçilebiliyordu. Bu kıyasıyamücadele, aslında enerjiler arasında bir mücadeleydi sadece,çünkü bu iki varlık, cisimlerinden, görüntülerinden,isimlerinden sıyrılmış halde, aralarındaki maddeden yoksun,dinamik kavgayla ilgilenecek, çınlayan gelişmelerini tutkuylaizleyecek, benim gibi içeriden –ve onlar gibi isimlere, özelliklerealdırmayan– bir seyirci buldukları için çarpışıyorlardı. Sonundaneşeli motif galip geldi; artık boş bir gökyüzünün ötesindeyankılanan, neredeyse huzursuz bir çağrı değil, adeta cennettengelen, kelimelere sığmaz bir mutluluktu; bu mutlulukla sonatınmutluluğu arasındaki fark, Belini’nin torba çalan, tatlı, ciddimeleğiyle Mantegna'nın lal rengi giysiler içinde boynuzunuüfleyen bir baş meleği arasındaki fark kadar büyüktü.Mutluluğun bu yeni tonunu, bu ahiret mutluluğu çağrısını aslaunutmayacağımı biliyordum. Ama bu mutluluğugerçekleştirebilecek miydim? Bu soru çok önemli görünüyordubana, çünkü cümlecik, hayatımda uzun aralıklarla yer alan tektük işaret noktaları olarak, gerçek bir hayatın kurulmasındabaşlangıç noktaları olarak gördüğüm izlenimleri, örneğiMartinville'in çanları karşısında, Balbec yakınındaki bir sıra ağaçkarşısında yaşadığım izlenimleri –adeta hayatımın gerikalanından, görünür dünyadan kesin bir çizgiyle ayırarak– en iyitanımlayabilecek şeydi. Cümleciğin kendine has vurgusunadönecek olursak, gündelik hayatın sunduğu mutluluktan enfarklı ahiret mutluluğuna en cesurca yaklaşan bir saadetin, mayısayında Combray'de rastladığımız nezih, hüzünlü bir küçükburjuva tarafından ifade edilmiş olması ne garipti! Bunun daötesinde, bilinmedik bir türde bir mutluluğun ipucunu banavermesi, o güne kadar yaşamış olduğum en garip aydınlanmayıbana yaşatması nasıl mümkün olmuştu? Vinteuil öldüğündeardında bıraktığı tek eser sonatı değil miydi, geri kalan eserleri,deşifre edilemeyen taslaklardan ibaret değil miydi? Ama bu deşifre

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

295

Page 296: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

edilemeyen taslaklar, sabır, zekâ ve saygı sayesinde, Vinteuil'ünçalışma yöntemini iyice öğrenecek, orkestrasyon işaretleriniçözebilecek kadar yakınında yaşamış olan tek kişi, yani MileVinteuil'ün kız arkadaşı tarafından deşifre edilmişlerdi sonunda.Büyük besteci henüz hayattayken bile, kızının arkadaşı, MileVinteuil'ün babasına olan hayranlığını paylaşmayı öğrenmişti.İşte bu hayranlık yüzündendir ki, insanın gerçek eğilimlerinintam tersine yöneldiği anlarda, iki genç kız, daha önce deanlattığımız gibi bestecinin hatırasını kirletmekten delice bir hazalabilmişlerdi. Mile Vinteuil'ün babasına karşı işlediği günahınönkoşulu, babasına hayranlıktı. Bu günahın şehvetindenkendilerini mahrum etmeleri gerekirdi şüphesiz, ama işlenengünahı sadece şehvetle açıklamak mümkün değildi. Zaten otensel, marazi ilişkiler, o karanlık, dumanlı kor, zamanla yeriniyüce ve saf bir dostluğun alevine bırakmış, günah da giderekseyrelip sonunda tamamen bitmişti. Mile Vinteuil'ün arkadaşı,ara sıra Vinteuil'ün ölümünü hızlandırmış olabileceği gibimünasebetsiz bir fikre kapılırdı. Vinteuil'ün bıraktığı karalamalarıçözmek için yıllarını harcayarak, o anlaşılmaz hiyeroglifleriaçıklığa kavuşturarak, ömrünün son yıllarını kararttığı besteciye,bunu telafi edecek, ölümsüz bir şöhret kazandırmış olmanıntesellisini yaşamıştı hiç değilse. Yasalar tarafından onaylanmayanilişkilerden, evlilikten doğan akrabalıklar kadar çok ve karmaşık,ama daha sağlam akrabalık bağları doğar. Bu kadar özel türdenilişkileri bir yana bıraksak da, gerçek aşktan kaynaklanangayrimeşru ilişkilerin ailevi duyguları, akrabalık görevlerinisarsmayıp aksine pekiştirdiğine sık sık şahit olmaz mıyız? Budurumda, gayrimeşru ilişki, evlilikte anlamsız olabilecek birçokşeye ruh katar. İyi bir kız evlat, annesinin ikinci kocasıöldüğünde, sadece gerektiği için matem tutar, ama annesininonca erkeğin arasından seçtiği âşığın ardından hüngür hüngürağlar. Ayrıca Mile Vinteuil, sırf sadizmden ötürü öyle davranmıştı;

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

296

Page 297: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bu mazeret değildi gerçi, ama daha sonra bunu düşününce birteselli buldum. Kız arkadaşıyla birlikte babasının fotoğrafına karşıgünah işlerken, bunun marazi bir şey, bir çılgınlık olduğunu,onun asıl istediği neşeli fesatlığın bu olmadığını pekâlâ farketmiştir diye düşünüyordum. Sadece bir fesatlık taklidi olduğufikri, yaşadığı hazzı berbat etmişti. Ama aynı şeyi daha sonradüşündüyse, hazzı berbat olduğuna göre, ıstırabı da hafiflemişolmalıydı. "O ben değildim," diye düşünmüştü muhtemelen;"delirmiştim o sırada. Oysa ben hâlâ babam için dua edebilir,onun iyiliğinden umudumu kesmeyebilirim." Ne var ki, hazânında mutlaka aklına gelmiş olan fikir, ıstırap ânında aklınagelmemiş olabilirdi. Bu fikri onun kafasına sokabilmeyi isterdim.Eminim ona bir iyilik etmiş olur, onunla babasının hatırasıarasında sevgi dolu bir iletişim kurabilirdim.

Mile Vinteuil'ün arkadaşı, dâhi bir kimyacının, ölümünün nekadar yakın olduğunu bilmeden, belki sonsuza dek gizli kalacakkeşiflerini not ettiği, okunması imkânsız küçük defterleriniandıran, çivi yazısıyla doldurulmuş papirüslerden dahaanlaşılmaz birtakım kâğıtlardan, o görülmedik mutluluğunsonsuza dek geçerli ve verimli kalacak olan formülünü, lal rengisabah meleğinin esrarengiz umudunu çıkarmıştı. Belki Vinteuilkadar olmamakla birlikte, ben de onun yüzünden ne acılarçekmiştim, o gece bile, Albertine'le ilgili kıskançlığım tekrarcanlanmıştı, gelecekte daha da büyük acılar çekecektim; bunakarşılık, artık hep işiteceğim o garip çağrının bana ulaşabilmeside, yine onun sayesinde olmuştu –bütün hazlarda, hatta aşktabile bulduğum hiçlikten farklı, muhtemelen sanat aracılığıylagerçekleştirilebilecek bir şeyin var olduğu, hayatım bana bomboşgörünse de, hiç değilse henüz bütün ihtimallerin tükenmediğiumuduydu bu sanki.

Vinteuil'ün, onun emekleri sayesinde tanıdığımız eserleri,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

297

Page 298: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

doğruyu söylemek gerekirse, eserlerinin tamamıydı. Onenstrüman için bestelediği eserle kıyaslandığında, sonatınherkesçe bilinen cümlecikleri o kadar sıradandı ki, nasıl olup dabunca hayranlık uyandırdıklarını anlamak zordu. Aynı şekilde,yıllar boyunca "Yıldızın Romansı" ve "Elisabeth'in Duası" gibiönemsiz parçaların seslendirildiği konserlerde fanatik hayranlarınalkışlarıyla, bis haykırışıyla salonları inletmiş olması, Tristan'ı,Ren Altını'nı, Usta Şarkıcıları bilen ve önceki eserleri silik veyoksul bulan bizleri şaşırtır. Demek ki bu sıradan ezgiler, yine dedaha sonraki şaheserlerin özgünlüğünü, ufacık kırıntılar halinde,belki bu sayede daha da sindirilebilir biçimde içlerindebarındırıyorlardı ve biz geriye baktığımızda sadece şaheserlereönem versek de, önceki parçalar olmasa, bu şaheserleri,mükemmeliyetleri nedeniyle anlayamayacaktık belki; o ezgiler,gönüllerde şaheserlerin yolunu açmış olabilir. Ne olursa olsun,ilk ezgiler, gelecekteki güzellikleri bulanık biçimde sezdirmeklebirlikte, bu güzellikleri tam bir bilinmezlik içinde bırakıyorlardı.Vinteuil için de aynı durum geçerliydi; öldüğünde, geriyetamamlanmış bestelerinden başka bir şey kalmamış olsaydı, –sonatın belirli bölümleri dışında– dinleyebildiğimiz eserleri,gerçek değerinin yaranda pek sıradan kalırdı; aynı şekilde, örneğinVictor Hugo da, Yüzyılların Efsanesi'ne, Düşünceler"e hiçbaşlamadan, "Kral Jean'ın Turnuvası", "Dümbelekçinin Nişanlısı"ve "Yıkanan Sara" dan sonra ölmüş olsaydı, bizim için aslolaneserleri sadece bir potansiyel olarak kalacak, algılarımızınulaşamadığı, asla bir fikir edinemeyeceğimiz âlemler kadarbilinmez olacaktı.

Zaten deha (ve yetenek, hatta fazilet) ile, Vinteuil örneğindeolduğu gibi, çoğu kez bu dehayı barındıran ahlâksızlık kılıfıarasında, görünürde var olan zıtlık ve derinde var olan bağ, müzikbittiğinde etrafımı çeviren davetliler kalabalığında da, kaba birbenzetmedeki kadar açıkça okunabiliyordu. Davetliler kalabalığı,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

298

Page 299: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bu kez Verdurin salonuyla sınırlı olmakla birlikte, halkın hangiunsurlardan oluştuğunu bilmediği, filozof gazetecilerin ise –birazbilgi sahibiyseler eğer– Parisli, Panama vurgucusu veya Dreyfustaraftarı diye nitelendirip aynı topluluğun Petersburg'da,Berlin'de, Madrid'de ve her devirde görülebileceğini aklından bilegeçirmediği başka birçok topluluğa benziyordu; gerçekten de,tam bir sanatçı, iyi yetişmiş ve snop bir adam olan Güzel Sanatlarmüsteşarı, birkaç düşes ,ve üç büyükelçiyle hanımları, bu geceMme Verdurin'in evinde bulunuyorlarsa, bunun en belirgin vesomut nedeni, M. de Charlus'le Morel arasındaki ilişkiydi; baronbu ilişki sebebiyle, genç gözbebeğinin sanatsal başarısı mümkünolduğunca yankı uyandırsın istiyor ve ona Légion d'honneurnişanını kazandırmayı arzuluyordu; bu topluluğun bir arayagelmesini sağlayan daha dolaylı bir neden de, Mile Vinteuil'leilişkisi, Charlie'yle baronun ilişkisine benzeyen bir genç kızın, birdizi dâhiyane eseri gün ışığına çıkarmış olmasıydı; bu eserlerinortaya çıkması öyle büyük bir keşif olmuştu ki, çok geçmeden,eğitim bakanlığının önderliğinde, Vinteuil'ün heykelinindikilmesi için bir kampanya başlatılacaktı. Ayrıca, Mile Vinteuil'lekız arkadaşının ilişkisi kadar, baronla Charlie'nin ilişkisi de, bueserler açısından yararlı olmuş, kestirme bir yol işlevi görmüştü;dünya, bu kestirme sayesinde, uzun süreli bir anlaşılmazlığındeğilse bile, yıllarca sürebilecek tam bir cehaletin dolambaçlıyolunu izlemek zorunda kalmadan, bu eserlere kavuşmuştu.Filozof gazetecilerin zihinsel bayağılığının ulaşabildiği her olayda,yani genellikle her siyasi olayda, filozof gazeteciler, Fransa'da birşeylerin değiştiğine, artık böyle gece davetleriningörülmeyeceğine, Ibsen'in, Renan'ın, Dostoyevski'nin,D'Annunzio'nun, Tolstoy'un, Wagner'in, Strauss'un artık takdiredilmeyeceğine hükmederler. Çünkü filozof gazeteciler, resmîgösterilerin karanlık gizli yüzünü bahane ederek, yüceltilen vegenellikle son derece sade ve ağırbaşlı olan sanatta bir yozluk

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

299

Page 300: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bulmaya çalışırlar. Zira filozof gazetecilerin en saygı duyduğumeşhurlar bile, tuhaflıkları bu kadar aşikâr olmasa da, daha iyigizlenmiş olsa da, bu tür tuhaf davetlere ister istemez sebepolmuşlardır. O geceki davette bir araya gelmiş olan uygunsuzkişiler, bir başka açıdan da çarpıcıydılar benim gözümde; hiçkuşkusuz, her birini ayrı ayrı tanımayı öğrendiğimden, herhangibiri kadar ben de onları birbirlerinden ayırt edebilecekdurumdaydım. Ama bu kişilerin bazıları, Mile Vinteuil ve kızarkadaşıyla ilintili olanlar, bana Combray'yi düşündürürkenAlbertine'i, yani Balbec'i de düşündürmüş oluyorlardı, çünkü birzamanlar Mile Vinteuil'ü Montjouvain'de görmüş olduğum ve kızarkadaşının Albertine'le yakın arkadaşlığını öğrendiğim içindir ki,az sonra eve döndüğümde yalnızlıkla değil, beni bekleyenAlbertine'le karşılaşacaktım. Morel'le M. de Charlus'e gelince,Doncieres peronunda aralarındaki ilişkinin kuruluşuna şahitolduğum için bana Balbec'i düşündürmelerinin yanı sıra,Combray'yi ve Combray'nin iki "tarafını, yani Guermantestarafıyla Swann'ların tarafını da düşündürüyorlardı, çünkü M. deCharlus bir Guermantes'tı, bir vitrayda, yeryüzüyle gökyüzününarasında bir yerde yaşayan kötü Gilbert gibi, Combray'de eviolmadan yaşayan bir Combray Kontu'ydu; Morel ise, pembelihanımla tanışmamı ve yıllar sonra o pembeli hanımın MmeSwann olduğunu anlamamı sağlayan yaşlı oda hizmetkârınınoğluydu.

"Güzel bir yorum, değil mi?" diye sordu M. Verdurin Saniette'e.Saniette kekeleyerek cevap verdi: 'Tek kaygım, Morel'invirtüözlüğünün, eserin genel duygusunu biraz gölgelemesi." -"Gölgelemesi mi? Ne demek istiyorsunuz?" diye bağırdı M.Verdurin; davetlilerden bazıları, zorla susturulan adamı yiyipyutmaya hazır aslanlar gibi yaklaşıyorlardı. "Canım, sadece onukastetmiyorum..." - "Bu adam ne dediğini bilmiyor. Neyikastetmiyorsunuz?" - "Bir... kere... daha... dinlemeden...

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

300

Page 301: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kesinlikle yargılayamam." - "Kesinlikle mi! Delirmiş bu adam!"dedi M. Verdurin, başını ellerinin arasına alarak. "Götürmek lazımbu adamı." - "Kesin bir biçimde demek istiyorum, yani., kesin., birdoğrulukla. Kesinlikle yargılayamam diyorum." - "Ben de sizeburadan gidin diyorum," diye haykırdı M. Verdurin; öfkeylekendinden geçmişti, gözlerinden sanki alevler fışkırıyor,parmağıyla Saniette'e kapıyı gösteriyordu. "Evimde bu şekildekonuşulmasına izin veremem!" Saniette, sarhoş bir adam gibiyalpalayarak gitti. Bazı kişiler, bu şekilde kovulduğuna göre,herhalde davetli olmadığını düşündüler. O güne kadar Saniette'inyakın dostu olan bir hanım, bir gün önce ondan ödünç aldığıdeğerli bir kitabı ertesi gün, bir not bile yazmadan, bir kâğıdasarıverip üstüne sadece Saniette'in adresini uşağına yazdırarakgeri gönderdi; küçük yuvada açıkça gözden düşmüş birine"müdana etmek" durumunda olmak istemiyordu. Ne var kiSaniette'in bu küstahlıktan hiç haberi olmadı: M. Verdurin'inazarının üstünden daha beş dakika geçmemişti ki, üniformalı biruşak geldi ve M. Saniette'in kriz geçirip konağın avlusundadüştüğünü Patron'a haber verdi. Ama davet henüz sonaermemişti. Patron, "Evine götürsünler, önemli bir şey olmasagerek," dedi ve böylece, Verdurin'lerin (Balbec Oteli müdürünün"özel" diye niteleyeceği) konağı da, büyük otellerin yanında yerinialdı.[12] Bu otellerde, ani ölümler, müşterileri ürkütmemek içingizlenmeye çalışılır; ölü, müşterileri ürkütmemek içingizlenmeye çalışılır; ölü, geçici olarak bir tel dolabın içindetutulur, sonra da, sağlığında dünyanın en parlak ve en cömertinsanı bile olsa, bulaşıkçılara ve yamaklara mahsus kapıdan,gizlice dışarı çıkarılır. Gerçi Saniette ölmemişti. Birkaç hafta dahayaşadı, ama ara sıra, geçici olarak bilincine kavuşuyordu.

Müzik bitip davetliler baronla vedalaşmaya başladığında, M. deCharlus, davetlileri karşılarken yaptığı hatayı tekrarladı.Patroniçe'nin yanma gitmelerini, barona gösterilen minneti Mme

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

301

Page 302: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Verdurin'e ve kocasına da göstermelerini rica etmedidavetlilerden. Resmi geçit uzun sürdü, ama sadece baronunönünden geçti ve hatta o da bunu fark etti, çünkü birkaç dakikasonra bana, "Sanat gösterisi biçimsel olarak da, sonradan bir 'kiliseçıkışı' havasına büründü, çok hoştu," dedi. Davetliler baronunyanında birkaç dakika daha kalabilmek için teşekkürlerini değişiksözlerle uzatıyorlar, bu arada, verdiği bu başarılı davet için henüzbaronu kutlayamamış olanlar bekleyip duruyorlardı. (Gitmekisteyen kocalar vardı, ama düşes olmalarına rağmen snop olankarıları, itiraz ediyordu: "Hayır, hayır, bir saat de bekleyecek olsak,Palamede'e teşekkür etmeden gidemeyiz, onca zahmete girmiş.Böyle bir daveti şu an ondan başka kimse düzenleyemez." Nasıl kisoylu bir hanımefendi bir gece bütün aristokrasiyi tiyatroya davetettiğinde, yer gösteren kadına kendini takdim ettirmek kimseninaklından geçmezse, Mme Verdurin'e takdim edilmek de kimseninaklına gelmedi.) Konuşmayı uzatmak isteyen Mme de Mortemartsoruyordu: "Sevgili kuzenim, dün Eliane de Montmorency'yegittiniz mi?" - "Gitmedim doğrusu; Eliane'ı çok severim, amadavetiyelerinin manasını anlayamıyorum. Biraz kalın kafalıyımgaliba," dedi baron, ışıl ışıl, geniş bir tebessümle; Mme deMortemart, tıpkı "Oriane'ın marifetlerine" sık sık şahit olduğugibi, şimdi de "Palamede'in son marifetini" duyan şanslı kişiolacağını seziyordu. "Sevimli Eliane'dan iki hafta kadar önce birkart aldım. Tartışmalı Montmorency isminin üzerinde şu nazikdavet yer alıyordu: Sevgili kuzenim, gelecek cuma saat 9:30'dabeni düşünme lütfunda bulunursanız şeref duyarım. Altında,pek o kadar zarif. olmayan şu iki kelime yazılıydı: Çek Dörtlüsü.Bu kelimelere bir mana veremedim, en azından bir öncekicümleyle bir bağlantısı yoktu; hani bazı mektupların arkasında,bir başka mektubun başlangıcındaki Aziz dostum kelimelerinigörürsünüz, devamı yoktur, mektubu yazan, ya dalgınlıktan, yada kâğıttan tasarruf etmek için, aynı kâğıdı kullanmıştır; tıpkı

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

302

Page 303: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

onun gibi. Ben Eliane'ı çok severim, onun için kendisinekızmayıp, o garip, yersiz Çek Dörtlüsü kelimelerini dikkatealmamakla yetindim; düzenli bir insan olduğum için de, cumagünü saat dokuz buçukta Mme de Montmorency'yi düşünmedavetiyesini şöminemin üzerine yerleştirdim. Buffon'un deveiçin dediği gibi, ben de itaatkâr, dakik ve yumuşak mizacımlatanındığım halde" –aksine, dünyanın geçinilmesi en zor adamıolarak tanındığını bilen M. de Charlus'ün tebessümü,etrafındakilere de yayıldı– "birkaç dakika geciktim (gündüz kikıyafetimi değiştirmeye yetecek kadar), ama dokuz buçuğunzaten on demek olduğunu düşünüp fazla pişmanlık daduymadım. Ve saat tam onu çalarken, sabahlığımı güzelcekuşanmış halde, ayaklarımda kaim terliklerimle şömineninbaşına oturup Eliane'ın ricasına uygun şekilde, kendisinidüşünmeye koyuldum; hem saat on buçuğa kadar katiyenazalmayan bir yoğunlukla düşündüm. Rica ederim kendisinesöyleyin, cüretkârca isteğini harfiyen yerine getirdim.Sevineceğini sanıyorum."

Mme de Mortemart gülmekten katıldı, M. de Charlus de öyle.Mme de Mortemart, kendisine bahşedilebilecek süreyi fazlasıylaaştığını düşünmeden, "Peki yarın kuzenlerimiz LaRochefoucauld'lara gidecek misiniz?" diye sordu. "İşte buimkânsız! Beni, görüyorum ki sizi de, düşünülmesi vegerçekleştirilmesi en zor şeye davet etmişler; davetiyeye bakılacakolursa, adı: Danslı çay. Ben gençken becerikliliğimle, esnekliğimleünlüydüm, ama o zaman bile, kendimi rezil etmeden dans ederekçay içemezdim sanıyorum. Pis bir şekilde yiyip içmekten katiyenhoşlanmam. 'Bu yaşta dans etmem gerekmediğinisöyleyeceksiniz. Ama rahatça oturup çay içsem bile –ki adı danslıolan bir çayın kalitesinden ayrıca şüphe ederim– benden dahagenç ve belki de benim gençliğimde olduğum kadar becerikliolmayan bazı davetliler, fincanlarındaki çayı frakımın üzerine

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

303

Page 304: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

döker diye korkarım, bu da benim kendi çayımı zevkle içmememani olur." M. de Charlus bu sohbetlerinde Mme Verdurin'e hiçdeğinmeyip akla gelebilecek her konuda konuşmakla dayetinmiyordu (görünüşe bakılırsa, bu konuları uzatıpçeşitlendirmekten hoşlanıyor, yorucu bir sabırla sıralarınıbekleyen dostlarını ayakta, "kuyrukta" uzun uzun bekletmekten,her zamanki gibi, zalim bir haz alıyordu). Davetin, sorumluluğuMme Verdurin'e ait olan kısmını baştan aşağı eleştirmekten degeri kalmıyordu: "Fincan deyince aklıma geldi. Benimdelikanlılığımda, Poire-Blanche'tan meyveli dondurma siparişettiğimizde gelen o yayvan kâselere benzeyen tuhaf şeyler neydiöyle? Biraz önce biri 'buzlu kahve' için olduklarını söyledi. Amabuzlu kahvenin ne kahvesini görebildim ben, ne de buzunu.Kullanım amacı yanlış tanımlanmış, pek tuhaf şeylerdi doğrusu!"M. de Charlus bunları söylerken, sanki ev sahiplerinin kendisiniişitmesinden, hatta görmesinden korkuyormuş gibi, beyazeldivenli ellerini dik olarak ağzının üstünde tutuyor, anlamlıbakışlarını temkinli bir edayla yumuşatıyordu. Ama bütünbunlar pozdu sadece, çünkü birkaç dakika sonra, aynı eleştirileribizzat Patroniçe'ye de bildirecek, ardından, küstahça emredecekti:"En önemlisi de, buzlu kahve kâseleri kalksın! Eviniçirkinleştirmek istediğiniz bir hanım arkadaşınıza verirsinizonları. Ama sakın salona koymasın; insan şaşırıp yanlış odayagirdiğini zannedebilir, lazımlıktan hiç farkları yok çünkü."

"Sevgili kuzenim," diyen misafir hanım da sesini alçaltıp M. deCharlus'e soran gözlerle baktı, ama o, Mme Verdurin'i değil,baronu gücendirmekten çekiniyordu, "belki de henüz her şeyitam olarak bilmiyordur..." - "Öğretiriz." - "Ah!" diye güldü davetli."Sizden âlâ hoca bulamazdı! Çok şanslıymış! Sizin hiçbir falsoyaizin vermeyeceğinizden emin olunabilir." - "En azından müziktehiç falso yoktu." - "Ah! Olağanüstüydü! Bunlar hayat boyuunutulmayan hazlar. Şu dâhi kemancıdan aklıma geldi," diye

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

304

Page 305: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

devam etti, bütün saflığıyla, M. de Charlus'ün bizatihi kemanlailgilendiğini zannederek, "geçen gün Faure'nin bir sonatını harikaçalan bir başka kemancıyı dinledim; adı Frank, bilmem tanıyormusunuz..." - "Evet, feci bir şey," dedi M. de Charlus, kuzinininzevksiz olduğunu ima eden bu itirazın kabalığına hiç aldırmadan."Kemancılar konusunda, benim kemancımdan şaşmamanızıöneririm." M. de Charlus'le kuzini arasında, tekrar kısık, kollayanbakışlar gidip gelecekti, çünkü Mme de Mortemart, yüzükızararak, gafını gayretiyle telafi etmeye çalışarak, Morel'idinletmek amacıyla bir gece daveti düzenlemeyi teklif edecekti M.de Charlus'e. Oysa Mme de Mortemart için bu davetin amacı, iddiaedeceği gibi, bir yeteneği açığa çıkarmak değildi; bu, –gerçekten–M. de Charlus'ün amacıydı. Mme de Mortemart meseleyi, özellikleşık bir davet düzenlemek için bir bahane olarak görüyordu sadeceve şimdiden kimleri davet edip kimleri eleyeceğinin hesabınıyapmaya başlamıştı. Davetler düzenleyen kişilerin (sosyetegazetelerinin "kaymak tabaka" diye adlandırma cüretini ya daahmaklığını gösterdiği kişilerin) başlıca kaygısı olan bu ayıklama,bakışları –ve yazıyı– derhal, hem de bir ipnotizmacınıntelkininden daha keskin bir biçimde değiştirir. Mme deMortemart, henüz Morel'in ne çalacağını bile düşünmeden önce(bunu ikincil bir konu olarak görüyordu ve haklıydı da, çünküherkes, M. de Charlus'ten ötürü, müzik devam ederken susmabasiretini gösterse bile, buna karşılık müziği dinlemek, kimseninaklına gelmeyecekti), Mme de Valcourt'un "seçilmişler" arasındaolmayacağına karar vermiş ve bu kararla birlikte, başkalarının nedüşüneceğini en kolay umursamayabilecek yüksek sosyetekadınlarını bile alçaltan komplo havasına bürünmüştü. Sesinialçaltarak, "Kemancı dostunuzu dinletmek üzere bir gece davetidüzenleyebilir miyim acaba?" diyen Mme de Mortemart, sadece M.de Charlus'e hitap ettiği halde (elenmiş olan) Mme de Valcourt'unkendisini işitecek kadar yakında bulunmadığından emin olmak

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

305

Page 306: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

için, büyülenmişçesine o tarafa bir göz atmaktan kendinialamadı. İçinden, "Hayır, söylediklerimi anlamış olamaz,"sonucuna varan Mme de Mortemart, kendi bakışıyla rahatlamıştı,oysa aynı bakış, Mme de Valcourt'un üzerinde, hedeflenendençok farklı bir etki yaptı ve Mme de Valcourt, bu bakışı görünce,"Şuna bak," diye düşündü, "Marie-Thérèse benimçağrılmayacağım bir şey ayarlıyor Palamède'le." M. de Charlus,kuzininin müzik istidadına karşı sergilediği acımasızlığı dilbilgisikonusunda da göstererek, "Himayem altındaki kemana demekistiyorsunuz herhalde," diye düzeltti. Ardından, gülümseyerekkendini affettirmeye çalışan Mme de Mortemart'ın sessizdualarını hiç hesaba katmadan devam etti: "Olabilir," dedi, bütünsalonda işitilebilecek kadar yüksek sesle, "aslında, büyüleyicişahsiyetleri, bu şekilde, deneyüstü güçlerini ister istemez azaltanve her halükârda uyarlanması gereken bir çerçeveye taşımak,daima tehlikelidir." Mme de Mortemart, cevap bu şekilde"megafonla" bildirildikten sonra, soruyu alçak sesle, pianissimosormakla boşuna zahmet etmiş olduğunu düşündü.Yanılıyordu. Mme de Valcourt, hiçbir şey anlamadığı için hiçbirşey de işitmedi. Endişesi hafiflemişti, hatta hızla yok olmaküzereydi; ne var ki, planlarının suya düşmesinden ve Mme deValcourt'u da çağırmak zorunda kalacağından korkan Mme deMortemart, "önceden" haber aldığı takdirde dışlayamayacağı kadarsamimi olduğu Edith'e bir kez daha, sanki tehditkâr bir tehlikeyigözden kaybetmek istemezmişçesine baktı ve sonra, biryükümlülük altına girmek istemeyip, hemen gözlerini indirdi.Davetin ertesi günü, Mme de Valcourt'a bir mektup yazmayıdüşünüyordu; ifşa edici bakışları tamamlayan bu mektupların,ustalıklı oldukları zannedilir, oysa aslında hiçbir şeyi atlamayan,imzalı bir itirafa benzerler. Şöyle diyecekti örneğin: Sevgili Edith,sizi çok özledim; dün gece sizi pek beklemiyordum ("Davetetmediğine göre, nasıl bekleyebilirdi ki?" diye düşünecekti Édith),

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

306

Page 307: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

çünkü bu tür toplantılardan pek hoşlanmadığınızı, birazsıkıldığınızı biliyorum. Biz gene de sizi ağırlamaktan şerefduyardık (Mme de Mortemart, bir yalanı doğru gibi göstermeyeçalıştığı mektupların haricinde, bu "şeref duyma" terimini aslakullanmazdı). Evimiz sizin de evinizdir, biliyorsunuz. Aslındagelmemekle iyi ettiniz, çünkü bu da iki saat içinde karar veripdüzenlenen her davet gibi, tam bir fiyaskoydu, vs. Ne var ki, Mmede Mortemart'ın ikinci kaçamak bakışı, M. de Charlus'ün karmaşıklisanının gizlediği her şeyi Edith'in anlamasına yol açmıştı. hattabu bakış o kadar güçlüydü ki, Mme de Valcourt'u sersemlettiktensonra, içerdiği aşikâr sır ve gizlilik merakı, genç bir Perulu'ya dayansıdı; Mme de Mortemart, aksine, bu genci, davet etmeyidüşünüyordu. Ama yaratılan gizlilik havasını açıkça görüpkendine yönelik olmadığına dikkat etmeyen şüpheci genci, oanda Mme de Mortemart'a karşı yoğun bir nefret bürüdü ve onakötü oyunlar oynamaya ant içti; örneğin Mme de Mortemart'ındavet vermediği bir gün, evine elli adet buzlu kahve gönderecek,davetin olacağı gün, gazetelere davetin ertelendiğini bildiren birilan verecek ve daha sonraki davetlerle ilgili yalan haberleryayımlatacaktı; davetliler arasında, çeşitli nedenlerle misafiredilmekten, hatta tanışmaktan kaçınılan kişilerin, herkesçebilinen isimleri bulunacaktı.

Mme de Mortemart'ın Mme de Valcourt konusundaki kaygısıyersizdi. M. de Charlus zaten tasarlanan davetin özünü değiştirmegörevini üstlenecek, hem de Mme de Valcourt'un varlığından çokdaha köklü değişiklikler yapacaktı. Mme de Mortemart, geçiciduyarlılık hali sayesinde anlamını sezdiği, "çerçevemle ilgilicümleye cevaben, "Ama sevgili kuzenim," dedi, "size hiç zahmetvermeyeceğiz ki. Ben Gilbert'den rica ederim, her şeyle o ilgilenir."- "Hayır, katiyen olmaz, üstelik o davet de edilmeyecek. Her şeyiben yapacağım. Her şeyden önce,kulakları olup da işitmeyenkişileri elemek gerekir." Onca akrabanın tersine, "Palamede'in de

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

307

Page 308: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

geldiğini" söyleyebileceği bir davet vermek için Morel'incazibesinden yararlanmayı düşünmüş olan kuzinin zihni,ansızın M. de Charlus'ün itibarından, eğer baron eleme ve davetetme işine karışırsa kim bilir kaç kişiyle arasının bozulacağınaçevrildi. Guermantes Prensi'nin davet edilmeyeceği düşüncesiMme de Mortemart'ı korkutuyordu (Mme de Valcourt'u çağırmakistememesinin bir sebebi de, prensin onu evine kabuletmemesiydi). Gözlerine endişeli bir ifade yerleşti. "Bu ışık birazfazla çiğ, rahatsız mı oluyorsunuz?" diye sordu M. de Charlus;görünürdeki ciddiyetinin altında yatan alay fark edilmedi. "Hayırışık hiç rahatsız etmiyor; Gilberte bir davet verip onuçağırmadığımı öğrenirse zor durumda kalacağımıdüşünüyordum, kendi açımdan değil elbette, ailem açısından;Gilbert her zaman, üç dört kafadar bir araya gelecek olsalar..." -"Zaten mesele de bu, o üç dört kafadan elemek gerek; onlar kafakafaya vermekten başka şey yapamazlar nasılsa; zannederimetraftaki konuşmalar ve gürültü yüzünden tam anlayamadınız:Mesele bir gece daveti aracılığıyla birilerine nezaket göstermekdeğil, gerçek bir kutlamaya özgü usullere başvurmak." Ardından,M. de Charlus, sıradaki davetlinin fazla beklediğinidüşündüğünden değil de, Morel'den çok kendi davetli listesiyleilgilenen birine aşırı lütufta bulunmanın yakışık almayacağınahükmettiğinden, tıpkı yeterli süreyi harcadığına hükmedipvizitesini noktalayan bir hekim gibi, kuzinine çekilmesigerektiğini bildirdi, ama bunu kendisiyle vedalaşarak değil,hemen arkasından gelen davetliye dönerek yaptı. "İyi akşamlarMadame de Montesquiou; harikaydı, değil mi? Helene'igöremedim; kendisine söyleyin, en soylu kişilerin, örneğinHelene'in çekimserlik kuralı bile, bu geceki gibi göz kamaştırıcı birolay söz konusuysa, istisnalara yer vermelidir. Ortalıkta nadirengörünmek iyidir, ama özünde olumsuz olan nadir görünmeyerine, değerli olana öncelik tanımak, daha da iyidir. Kız

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

308

Page 309: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kardeşinizin, kendisine layık olmayan şeylerin cereyan ettiğiyerlerdeki sistematik yokluğunu ben herkesten çok takdirederim, ama aksine, bu geceki gibi istisnai bir gösteride, onunvarlığı bir öncelik taşır ve zaten nüfuzlu olan kız kardeşinizinitibarına itibar katardı." M. de Charlus ardından bir üçüncühanıma geçti.

Onun türünden erkeklere karşı son derece acımasız olan ve birzamanlar barona gayet katı davranan M. d'Argencourt'un, şimdiM. de Charlus'ün karşısındaki nezaketini ve dalkavukluğunu,Charlie'yle tanışıp onu evine çağırdığını görmek, beni çok şaşırttı.M. d'Argencourt şimdi etrafı Charlus benzerleriyle çevrilmiş haldeyaşıyordu. Kendisi de bir Charlus benzeri olmamıştı elbette. Amabir süre önce, taparcasına sevdiği genç bir yüksek sosyete kadınıuğruna karısını terk etmişti neredeyse. M. d'Argencourt, zeki birkadın olan sevgilisinin zeki insanlara merakını mecburenpaylaşıyor ve sevgilisi de, M. de Charlus'ü evinde ağırlamayı çokistiyordu. Ama bundan da önemlisi, son derece kıskanç ve birazda iktidarsız olan M. d'Argencourt, tavlamış olduğu genç kadınıpek tatmin edemediğini seziyor ve genç kadını hem elindetutmak, hem de eğlendirmek istiyordu; bunu tehlikeyeatılmadan yapmanın tek yolu da, sevgilisinin etrafını zararsızerkeklerle kuşatıp onlara haremağası işlevini yüklemekti. Buşahıslar ise, M. d'Argencourt'un çok kibarlaştığını düşünüyorlar,zannettiklerinden çok daha zeki olduğunu belirtiyorlardı; M.d'Argencourt'la metresi bu durumdan çok hoşnuttular.

M. de Charlus'ün misafirleri davetten oldukça erken ayrıldılar.Birçoğu, "Aslında şapele geçmek istemiyorum," diyordu(baronun, yanında Charlie'yle birlikte tebrikleri kabul ettiği küçüksalonu kastederek), "ama konserin sonuna kadar kaldığımı bilsindiye Palamede'e görünmem lazım." Hiçbiri Mme Verdurin'leilgilenmiyordu. Birçoğu Mme Verdurin'i tanımazlıktan gelip

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

309

Page 310: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

sözümona yanlışlıkla, Mme Cottard'a iyi geceler diledi; banadoktorun karısını gösterip, "Mme Verdurin bu, değil mi?"diyorlardı. Mme d'Arpajon, ev sahibesinin işitebileceği birmesafede bana şu soruyu yöneltti: "Hayatta M. Verdurin diye birihiç oldu mu kuzum?" Hâlâ oyalanan düşesler, bildikleri yerlerdençok farklı zannettikleri bu mekânda karşılaşmayı beklediklerituhaflıkların hiçbirini bulamadıkları için, Elstir tablolarınınkarşısında kahkahalara boğulmakla yetiniyorlardı mecburen;kendi alışkanlıklarına zannettiklerinden daha uygun olan diğerher şeyle ilgili olarak, M. de Charlus'ü takdir ediyorlar, "Palamedeher şeyi düzenlemeyi ne kadar iyi biliyor!" diyorlardı. "Palamedebir garajda veya tuvalette görkemli bir oyun da sahnelese,büyüleyici bir şey olur." En asil hanımlar, M. de Charlus'ü davetinbaşarısından ötürü en fazla hararetle tebrik edenlerdi; bunlarınbazıları, davetin gizli nedeninden de haberdardı, ama bundanrahatsız olmuyorlardı; bu çevrenin insanları, –belki ailelerinintamamen bilinçli, benzer bir tutum sergilediği kimi tarihîdönemleri hatırlayarak– ahlâkçılığı küçümseme konusundaneredeyse teşrifatı gözetme konusunda olduğu kadar ileriyegiderlerdi. Bu hanımların birçoğu, Vinteuil'ün yedilisini bir gecedavetinde seslendirsin diye Charlie'yle hemen oracıkta anlaştılar,ama Mme Verdurin'i de davet etmek hiçbirinin aklına bilegelmedi. Mme Verdurin öfkesinin doruğundayken, adetabulutların üstünde yüzdüğünden bunu fark edemeyen M. deCharlus, incelik gösterip mutluluğunu Patroniçe'yle paylaşmakistedi. Ve sanat davetleri uzmanı baron, belki bir gururtaşkınlığından ziyade edebiyat düşkünlüğüne teslim olarak, MmeVerdurin'e, "Ee, memnun musunuz bakalım?" dedi. "Fazlasıylamemnun olmalısınız bence; gördüğünüz gibi, ben bir davetleilgilendim mi, yarı yarıya bir başarıyla sonuçlanmaz. Gösterininönemini, sizin için yerinden oynattığım ağırlığı, hacmi tamolarak takdir etmenize yetecek kadar arma bilginiz olup

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

310

Page 311: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olmadığını bilmiyorum. Napoli Kraliçesi'ni ve Bavyera Kralı'nınkardeşini misafir ettiniz; bu üçü, krala bağlı senyörlerin eneskilerdir. Vinteuil'ün Hz. Muhammed olduğunu varsayarsak,onun uğruna en sabit dağları yerinden oynattığımızısöyleyebiliriz. Düşünsenize, Napoli Kraliçesi, davetinize katılmakiçin Neuilly'den geldi; bu onun için, İki-Sicilya'dan ayrılmaktandaha zor bir şeydir," diye ekledi baron, kraliçeye olan hayranlığınarağmen fesatlık etmek isteyerek. "Tarihî bir olay bu.Düşünsenize. Gaeta zapt edildiğinden beri hiç dışarıya çıkmamışolabilir. Gaeta'nın ele geçirilişiyle Verdurin davetinin kitaplara enyüce tarihler olarak geçmesi mümkündür. Kraliçenin Vinteuil'üdaha iyi alkışlayabilmek için bir kenara bıraktığı yelpaze, Wagnerıslıklanıyor diye Mme de Metternich'in kırdığı yelpazeden dahaünlü olmaya layık." - "Yelpazesini de burada unuttu," dedi MmeVerdurin, kraliçenin kendisine gösterdiği yakınlığın hatırasıylabir an yatışarak; bir koltuğun üzerindeki yelpazeyi gösterdi M. deCharlus'e. "Ah! Ne kadar dokunaklı!" diye haykırdı M. de Charlus,kutsal yadigâra hayranlıkla yaklaşarak. "Çirkinliği dedokunaklılığını iyice artırıyor; şu küçük menekşe inanılır gibideğil!" M. de Charlus birbiri ardına duygu ve alay dalgalarıylasarsılıyordu. "Aman Tanrım, bu tür şeylerden benim kadaretkilenir misiniz bilmem. Swann bunu görseydi kıvranırdı. Fiyatıne kadar yüksek olursa olsun, kraliçenin müzayedesinde buyelpazeyi satın alacağımdan eminim. Satılacağı kesin nasıl olsa,kraliçe meteliğe kurşun atıyor çünkü," diye ekledi baron; ensamimi saygıya bile, daima acımasız bir dedikodu karıştırırdı; buiki mizaç baronun şahsında birleşmişti.

Hatta aynı olay, kâh ilk mizacın, kâh ikincisinin etkisindekalabilirdi. Çünkü zengin, refah içinde yaşayan bir adam sıfatıylakraliçenin yoksulluğunu alaya alan M. de Charlus, sık sık buyoksulluğu yüceltir, İki-Sicilya Kraliçesi Prenses Murat'danbahsedilirken, "Kimden söz ettiğinizi bilmiyorum," derdi. "Napoli

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

311

Page 312: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Kraliçesi tektir, o da harikulade bir insandır ve arabası yoktur.Ama o bir dolmuşun içindeyken bile en şatafatlı arabaları gölgedebırakır, onun geçişini görünce, insanın tozların içinde diz çökesigelir."

"Bu yelpazeyi daha sonra bir müzeye devredeceğim. Bu aradaonu kraliçeye göndermeniz gerekir, aldırmak için bir de faytonparası vermesin. Böyle bir nesnenin tarihî değerini düşünürsek,en akıllıca davranış, bu yelpazeyi çalmak olurdu. Ama kraliçeaçısından tatsız olur –çünkü muhtemelen başka yelpazesiyoktur!" dedi baron ve bir kahkaha patlattı. "Her neyse,gördüğünüz gibi, kraliçe benim hatırım için davete geldi. Üstelikbaşardığım tek mucize de bu değildi. Benim buraya getirttiğiminsanları yerinden kımıldatabilecek bir kişi daha yoktursanıyorum. Ayrıca herkesin de hakkını vermek lazım, Charlie de,öteki müzisyenler de ilahlar gibi çaldılar. Ve sevgili Patroniçe,"diye tenezzül edip ekledi baron, "sizin de bu davette bir rolünüzoldu. Sizin isminiz de eksik olmayacak. Jeanne d'Arc yola çıkarkenona zırhlarını giydiren silahtarın adı tarihe geçmiştir; sonuçolarak, siz de bir köprü görevi yaptınız, Vinteuil'ün müziğiyledâhi yorumcusu arasındaki kaynaşmaya imkân sağladınız,önemli bir şahsiyetin (kendim söz konusu olmasam, Tanrıarmağanı bir şahsiyet derdim) olanca ağırlığından yorumcuyuyararlandıracak olayların gelişiminin müthiş önemini kavradınız,akıllı davranıp, davetin itibarını garanti altına almam ve Morel'inkemanını, en çok sözü geçen kişilerin beğenisine sunmam içinbana başvurdunuz; yo hayır, bu az şey değil. Böylesine kusursuzbir icraatta hiçbir şey önemsiz değildir. Her şeyin bir katkısı vardır.Duras harikaydı. Kısacası her şey mükemmeldi; işte bu yüzdendirki," dedi, karşısındakini azarlamaktan hoşlanan baron, "benimsize getirdiğim seçkin kişilerin yanında, bir sayıdaki virgül rolünüoynayıp diğerlerini basit kesirlere dönüştürecek olan o bölücüşahısları çağırmanıza itiraz ettim. Benim bu konulardaki sezgim

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

312

Page 313: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

çok isabetlidir. Anlıyorsunuz, değil mi, Vinteuil'e, dâhiyorumcusuna, size ve –söylemekte sakınca görmüyorum– banayakışır bir davet veriyorsak, gaf yapmaktan kaçınmamız gerekir.Mole'yi davet etseydiniz, her şey berbat olacaktı, bir iksiritamamen etkisiz hale getiren, sıfırlayan, aykırı bir damla işlevigörecekti. Elektrik kesilecek, pötifurlar vaktinde gelmeyecek,portakal şerbeti yüzünden herkes ishal olacaktı. Mole,bulunmaması gereken kişiydi. Sırf adı bile, bir peri masalındakigibi, bakır nefeslilerden hiç ses çıkmamasına sebep olacak, flüt veobuanın aniden sesi kesilecekti. hatta Morel de, birkaç sesçıkarmayı başarsa bile, tempoyu kaçıracaktı, Vinteuil'ün yedilisiyerine, adeta Beckmesser'in Vinteuil taklidini dinleyecektik ve buda yuhalamalar arasında bitecekti. Ben insanların çok büyük biretkisi olduğuna inanırım; bu gece de, bir çiçek gibi alabildiğineaçılan o largo'yu, allegro olmakla kalmayıp eşsiz bir neşe saçan,müthiş bir doyuma ulaşan finali dinlerken, Mole'ninyokluğunun müzisyenlere ilham verdiğini, hatta enstrümanlarıbile mutlulukla doldurduğunu, ferahlattığını pekâlâ hissettim.Zaten insan bütün hükümdarları ağırladığı bir davete kapıcısınıçağırmaz." M. de Charlus, kontesten sadece Mole diyebahsetmekle, (Duras Düşesi'nden de, sevgiyle Duras diye sözediyordu), kontese hakkını vermiş oluyordu. Çünkü bukadınların hepsi yüksek sosyete oyuncularıydılar ve doğruyusöylemek gerekirse, sırf bu açıdan bakıldığında bile, olağanüstüzeki bir kadın olarak tanınan Kontes Mole, şöhretini haketmiyordu; bu durum, belirli dönemlerde dâhi konumuna gelenvasat oyuncuları ya da romancıları getiriyordu akla; bu sanatçılar,ya çağdaşları arasında gerçek yeteneğin ne olduğunugösterebilecek üstün bir sanatçı bulunmadığından, yani diğersanatçıların vasatlığından ötürü dâhi konumuna gelirler, ya da,olağanüstü bir şahsiyet mevcut olsa bile, onu anlaması mümkünolmayan izleyicilerin vasatlığından. Mme Mole örneğinde, birinci

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

313

Page 314: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

açıklamayla yetinmek, gerçeği tam olarak ifade etmese de dahadoğru olacaktır. Yüksek sosyete, hiçliğin âlemi olduğu için, çeşitlisosyete kadınlarının meziyetleri arasında pek küçük farklarbulunur ve farkları ancak M. de Charlus'ün hıncı veya hayal gücüböylesine çılgınca arttırabilir. Hiç şüphesiz, M. de Charlus'ün buşekilde konuşmasının, sanata ve yüksek sosyeteye dair konularınyapmacıkla karışımı olan bir ifade tarzı kullanmasının sebebi,baronun yaşlı kadınlara has öfkesinin ve yüksek sosyetekültürünün, sahip olduğu gerçek belagate, sadece sıradankonular sunmasıydı. Yeryüzünde, algımızın tekdüzeleştirdiğibütün memleketler arasında, farklılıklar âlemi mevcutolmadığından, yüksek sosyetede bulunması zaten mümkündeğildir. Ayrıca herhangi bir yerde mevcut mudur? Vinteuil'ünyedilisi sanki bana farklılıklar âleminin mevcut olduğunusöylemişti. Ama nerede?

M. de Charlus insanlar arasında laf taşımaktan, ara bozmaktan,bölüp yönetmekten de hoşlandığı için, ekledi: "Mme Mole'yi davetetmemekle, 'Şu Mme Verdurin'in beni niçin davet ettiğinianlamadım. Bu insanlar kimdir, nedir bilmem, tanımıyorumkendilerini,' deme imkânını da elinden almış oldunuz. Geçen yıl,yakınlaşma çabalarınızla kendisini bıktırdığınızı söylemişti zaten.Sersemin tekidir, onu bir daha davet etmeyin. Aslında o kadarolağanüstü biri de değildir. Ben sizin evinize geldiğime göre, o damesele yapmadan gelebilirdi pekâlâ. Sonuç olarak," diye bağladısözünü baron, "sanırım bana teşekkür edebilirsiniz, çünkü herşey mükemmeldi. Guermantes Düşesi gelmedi, ama kim bilir,belki de böylesi daha iyi oldu. Ona kızmayacağız ve bir dahakisefere, yine de onu düşüneceğiz; zaten onu hatırlamamak eldemi, gözleri bile insana, 'beni unutmayın' der, çünkü o gözler birerunutmabenidir." (Bense kendi kendime, Guermantes zekâsı –şuraya gidip buraya gitmeme kararı–, düşesin Palamedekorkusuna bile baskın çıktığına göre, ne kadar güçlüymüş diye

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

314

Page 315: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

düşünüyordum.) "Böylesine eksiksiz bir başarı karşısında, insanBernardin de Saint-Pierre gibi, her yerde Tanrı'nın iradesini görmeeğiliminde oluyor.

Duras Düşesi hayran olmuş. hatta size söylememi de tembihetti," diye üstüne basa basa belirtti M. de Charlus; MmeVerdurin'in bunu yeterli bir şeref sayması gerekiyordu sanki.Baron, yeterli ve hatta neredeyse inanılmaz bir şeref sayıyor olsagerekti ki, sözlerine inanılması için, "Kesinlikle öyle," diye eklemeihtiyacı hissetti; Jüpiter'in mahvetmek istediği kişiler gibi birçılgınlığa kapılmıştı. "Düşes aynı programı kendi evindetekrarlaması için Morel'le anlaştı, hatta ben M. Verdurin için de birdavetiye istemeyi düşünüyorum." Sadece kocaya gösterilen bunezaket, M. de Charlus aklından bile geçirmediği halde, MmeVerdurin'in nazarında en ağır hakaretti; küçük kabiledeyürürlükte olan, Moskova kararnamesine[13] benzer bir kuraluyarınca, Morel'in başka bir yerde, Patroniçe'nin özel izniolmadan çalmasını yasaklama hakkını kendisinde bulan MmeVerdurin, kemancının Mme de Duras'ın davetine katılmasınıyasaklamaya kesin kararlıydı.

M. de Charlus'ün sırf bu dilbazlığı bile, küçük kabiledegruplaşmalardan hoşlanmayan Mme Verdurin'i kızdırmayayetiyordu. Ta La Raspelière'den başlayarak kim bilir kaç kere,baronun sürekli Charlie'yle konuştuğunu, küçük kabileninkorosunda yerini almakla yetinmediğini görüp baronu işaretetmiş ve haykırmıştı: "Nasıl da kafa ütülüyor! Tam bir ütü buadam!" Ama bu sefer durum çok daha kötüydü. Kendi sözleriyleadeta sarhoş olan M. de Charlus, Mme Verdurin'in oynadığı rolükabul edip sınırlarını daraltmakla, Patroniçe'nin, aslındakıskançlığın özel, sosyal bir tezahürü olan nefret duygusunukörüklediğini fark etmiyordu. Mme Verdurin, küçük kabiledekimüdavimleri, müritleri gerçekten sever, onların sadece ve sadece

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

315

Page 316: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Patroniçe'lerine ait olmalarını isterdi. Tıpkı aldatılmaya razı olan,ama kendi çatıları altında, hatta gözleri önünde aldatılmayı, yanialdatılmamayı şart koşan kıskanç âşıklar gibi, mecburen birfedakârlık yapıp erkeklerin bir metres, bir âşık tutmasına razı olur,ama ilişkinin Verdurin'lerin evi dışında sosyal bir sonucuolmamasını, Çarşamba toplantılarında başlayıp orada devametmesini şart koşardı. Bir zamanlar, Odette'in, Swann'inyanındaki bütün kaçamak kahkahaları Mme Verdurin'in içinikemirmişti; bir süredir aynı rahatsızlığı Morel'le baron arasındakigizli, baş başa konuşmalar yüzünden yaşıyordu; bir tek tesellisivardı, o da, başkalarının mutluluğunu bozmaktı. Baronunmutluluğuna da uzun müddet katlanması imkânsızdı. İşte şimdide münasebetsiz baron, Patroniçe'nin, kendi küçük kabilesiiçindeki yerini sınırlamaya kalkışarak felaketi hızlandırmaktaydı.Mme Verdurin, Morel'i, yatımda kendisi olmadan, baronunhimayesi altında yüksek sosyeteyle düşüp kalkarken görürgibiydi şimdiden. Bir tek çözüm yolu vardı, o da Morel'i, kendisi,yani Mme Verdurin'le baron arasında bir tercih yapmayazorlamaktı; Patroniçe, çeşitli kişilerden aldığı ısmarlama raporlarve uydurduğu yalanlar sayesinde, Morel'in zaten inanmaya hazırolduğu ve sonra da, Patroniçe'nin kurduğu tuzaklara düşen safkişiler sayesinde açıkça göreceği şeyleri bu raporlar ve yalanlarladestekleyerek, genç kemancıya olağanüstü ileri görüşlülüğünükanıtlamıştı; işte Morel'in üzerindeki bu nüfuzundan yararlanıp,genç kemancının baronu değil, kendisini tercih etmesinisağlayabileceğini düşünüyordu. Evine gelen ve ev sahibesinekendilerini takdim bile etmemiş olan yüksek sosyete kadınlarınagelince, Mme Verdurin onların tereddüdünü, ya dafütursuzluğunu anladığı anda, "Ya!" demişti kendi kendine."Şimdi anlıyorum, bunlar bize uygun olmayan yaşlı yosmalar, busalona bir daha adım atmayacaklar." Çünkü Mme Verdurin,kendisine beklediği kadar nazik davranamadığını itiraf edeceğine,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

316

Page 317: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ölmeyi tercih ederdi.M. de Charlus ansızın Mme Verdurin'i bırakıp, "Ah! Sevgili

general," diye haykırdı, çünkü General Del tour'u görmüştü;Cumhurbaşkanlığı müsteşarı olan general, Charlie'ye Légiond'honneur nişanı verilmesinde çok önemli bir rol oynayabilirdi veCottard'a bir şey danışmış, hızla ortadan kaybolmak üzereydi. "İyiakşamlar, aziz dostum. Demek benimle vedalaşmadan kirişikırıyorsunuz, öyle mi?" dedi baron, ama içtenlikle ve gururlagülümsemekteydi, çünkü kendisiyle fazladan bir iki dakikakonuşmanın insanları daima memnun ettiğini biliyordu. İçindebulunduğu taşkınlık halinde, aşırı tiz bir tonda bütün sorularıkendi sorup kendi cevapladığı için de, devam etti: "Ee, memnunkaldınız mı bakalım? Çok güzeldi, değil mi? Bilhassa andante,değil mi? Bunun kadar dokunaklı bir şey bugüne kadarbestelenmemişti. Gözleri yaşarmadan dinleyebilene aşkolsun!Gelmiş olmanız büyük incelik. Biliyor musunuz, bu sabahFroberville'den şahane bir telgraf aldım: Mühürdarlık açısından,deyim yerindeyse, pürüzler giderilmiş." M. de Charlus'ün sesiyükselmeye devam ediyordu; bir avukatın tumturaklısavunması, normal konuşmasından ne kadar farklıysa, bu tiz sesde, baronun her zamanki sesinden o kadar farklıydı; aşırı heyecanve sinirsel coşkunun yol açtığı bu ses yükselmesi Mme deGuermantes'ın, verdiği akşam yemeği davetlerinde, hem sesini,hem de bakışlarını şaşılacak ölçüde keskinleştirmesinebenzetilebilirdi. "Size yarın sabah emir erimle bir mektup gönderiphayranlığımı belirtmeyi düşünüyordum; bu arada yüz yüze dekonuşmak istedim, ama etrafınız o kadar kalabalıktı ki!Froberville'in desteğini küçümseyecek değiliz, ama ben kendiadıma, bakandan söz aldım," dedi general. "Ya! Mükemmel! Zatenbuna fazlasıyla layık bir yetenek olduğunu kendiniz degördünüz. Hoyos hayran olmuş, eşini göremedim, beğenmiş mi?Zaten beğenmemek mümkün mü? Kulakları olup da

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

317

Page 318: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

işitemeyenler hariç, onların da konuşacak dilleri olduğu süreceönemli değil."

Baronun generalle konuşmak üzere uzaklaşmasını fırsat bilenMme Verdurin, Brichot'ya gelmesi için işaret etti. MmeVerdurin'in kendisine ne söyleyeceğini bilmeyen Brichot,Patroniçe'yi eğlendirmek istedi ve beni ne kadar üzdüğünü hiçfark etmeden, "Baron, Mile Vinteuil'le kız arkadaşınıngelmemelerine çok sevindi," dedi. "Baronu dehşete düşürüyorlar.İki hanımın korkunç derecede ahlâksız olduğunu söylüyor.Baronun ahlâk konusunda ne kadar katı ve tutucu olduğunuhayal bile edemezsiniz." Mme Verdurin, Brichot'nunbeklentisinin aksine, neşelenmedi. "Baron iğrenç bir adam," diyecevap verdi. "Kendisine birlikte bir sigara içmeyi teklif edin ki,kocam da Charlus fark etmeden cânânım bir kenara çekip onanasıl bir uçurumdan aşağı yuvarlanmakta olduğunu anlatısın."Brichot tereddüt eder gibiydi. Mme Verdurin, Brichot'nun sontereddütlerini de gidermek için devam etti: "Size şunusöyleyeyim: Bu adam evimdeyken benim içim rahat değil.Birtakım pis işlere bulaştığını biliyorum, polisin gözü deüstünde." Kötü niyet kendisine ilham verdiğinde bir doğaçlamayeteneği sergileyen Mme Verdurin, daha da ileri gitti: "Hapsegirmişliği de varmış. Evet, evet, çok güvenilir kaynaklardanduydum. Ayrıca onunla aynı sokakta oturan birinden biliyorum,evine getirdiği haydutların haddi hesabı yokmuş." Baronun evinesık sık giden Brichot itiraz etmeye yeltenince Mme Verdurin iyicecoşarak haykırdı: "Canım, ben size teminat veriyorum! Nedediğimi biliyorum ben." Mme Verdurin, genellikle bu ifadeyi,rastgele ortaya atıverdiği bir iddiayı desteklemek için kullanırdı."Günün birinde bir cinayete kurban gidecek; bütün benzerlerigibi aslında. Belki de o günü bile göremeyecek, çünkü evimegönderme cüretini gösterdiği, o Jupien denen adamınpençesinde; adam eski bir kürek mahkûmu, evet, biliyorum,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

318

Page 319: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kesinlikle eminim. Charlus'ü korkunç birtakım mektuplarsayesinde kıskıvrak bağlamış. Mektupları görmüş olan birindenduydum, 'Görseniz, fenalık geçirirsiniz,' dedi bana. İşte bu sayede,Jupien barona zorla her istediğini yaptırıyor, istediği kadar da parakoparıyor. Ben Charlus gibi korku içinde yaşayacağıma, ölmeyibin kat tercih ederdim. Ne olursa olsun, Morel'in ailesi barondanşikâyetçi olmaya karar verirse, benim işbirlikçilikle suçlanmayaniyetim yok. Morel böyle devam ederse, sorumluluğu dakendisine aittir, ama ben görevimi yapmış olurum. Ne yapalım?Hayat her zaman toz pembe değil." Kocasının genç kemancıylayapacağı konuşmanın bekleyişiyle şimdiden keyiflenmiş vecoşmuş olan Mme Verdurin bana döndü: "Benim cesur bir dostolup olmadığımı, dostları kurtarmak uğruna kendimi feda etmeyibilip bilmediğimi Brichot'ya sorun isterseniz." (Mme Verdurin,Brichot'nun, önce çamaşırcı sevgilisiyle, sonra da Mme deCambremer'le arasını tam zamanında bozmuş olmasına atıftabulunuyordu; bu bozuşmaların ardından Brichot neredeysetamamen körleşmiş ve söylenenlere bakılırsa, morfinmanolmuştu.) Profesör, safça duygulanarak, "Eşi bulunmaz, basiretlive yiğit bir dosttur," diye cevap verdi. Mme Verdurinuzaklaştıktan sonra, Brichot, "Mme Verdurin benim büyük biraptallık yapmama mani olmuştu," dedi bana. "Hiç tereddütsüz, ensert önlemleri alır. Dostumuz Cottard'ın deyimiyle,müdahalecidir. Bununla birlikte, şunu da itiraf edeyim ki, zavallıbaronun yiyeceği darbeden haberi olmadığını düşündükçekahroluyorum. Baron bu delikanlıya vurgun. Mme Verdurinbaşarılı olursa baron çok bedbaht olacak. Aslında başarılıolmayabilir de. Ben bu girişimin, baronla Morel'in arasına nifaktohumları serpmesinden ve nihayet, ikisinin ayrılmasıyla değil,Mme Verdurin'le bozuşmalarıyla sonuçlanmasındankorkuyorum." Çeşitli müritlerle ilgili olarak, Mme Verdurin'inbaşına sık sık gelmiş bir durumdu bu. Ama Mme Verdurin'de,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

319

Page 320: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

müritlerin dostluğunu koruma ihtiyacının, bir başka ihtiyaçkarşısında sürekli gerilemekte olduğu açıkça görülüyordu; bu da,müritlerin birbirleriyle dostluklarının, asla Patroniçe'yle.dostluklarına ket vurmaması ihtiyacıydı. Eşcinsellik, dogmayailişmediği sürece, Mme Verdurin'i rahatsız etmezdi, ama Kilisegibi Patroniçe de, dogma konusunda bir taviz vermektense, hertürlü fedakârlığı yapmayı tercih ederdi. Acaba Mme Verduringündüz Albertine'in Verdurin'lere gitmesini engellediğimiöğrendi de onun için mi bana karşı öfkeli diye korkmayabaşladım; kocasının Charlus'le Morel'i ayırmak için girişeceğiçabanın aynısını, Mme Verdurin Albertine'le beni ayırmak içinharcayabilir, hatta böyle bir gayrete girişmiş bile olabilir diyedüşünüyordum. "Hadi, tam sırasıdır, Charlus'ün yanma gidin,onu oyalamak için bir bahane uydurun," dedi Mme Verdurin;"ben size haber gönderinceye kadar da oyalamaya çalışın. Ah! Negece ama!" diye ekledi Mme Verdurin ve böylece öfkesinin gerçeknedenini açıklamış oldu. "Bu şaheserleri bunca serseminkarşısında çaldırdık! Napoli Kraliçesi'ni kastetmiyorum, o zeki birkadın, tatlı bir kadın." (Tercümesi: Bana çok nazik davrandı.)"Ama ötekiler! Ah! İnsanı çileden çıkarırlar. Ne yapayım, artıkyirmi yaşında değilim ki. Gençliğimde insanın sıkıntıyakatlanmayı öğrenmesi gerektiğini söylerlerdi, ben de zorladımkendimi; ama artık yeter! Yo, hayır, elimde değil, canımınistediğini yapacak yaştayım, hayat çok kısa; can sıkıntısı,ahmaklarla görüşmek, onları zeki buluyormuş gibi rol yapmak,yo, hayır, tahammülüm yok bunlara! Hadi bakalım Brichot,kaybedecek vaktimiz yok." - "Gidiyorum hanımefendi,gidiyorum," dedi Brichot sonunda, General Deltour baronunyanından ayrılırken. Ama profesör gitmeden önce beni bir kenaraçekti. "Ahlâki görev," dedi, "törebilimin bize öğrettiği kadar açıkçazorlayıcı değildir. Teozofi yanlısı kafelerin ve Kantçı restoranlarınbu konuda kesin bir tavrı olsa da, aslında iyiliğin niteliği

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

320

Page 321: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

konusunda acınacak bir cehalet içindeyiz. Övünmek içinsöylemiyorum, adı geçen Immanuel Kant'ın felsefesini bütünmasumiyetimle öğrencilerime yorumlamış olduğum halde, benbile Pratik Aklın Eleştirisi'nde, karşıma konan yüksek sosyetevicdan muhasebesine ilişkin kesin bir bilgi bulamıyorum;Protestanlığın büyük papaz eskisi, bu eserinde, her derde devaPomeranya mistisizmini, tarihöncesi duygusallığında bir sarayAlmanya'sı adına, Germen usulü ülküselleştirmiştir. Yani aslındaŞölen'dir. Ama bu sefer Königsberg'de, oranın usulünce verilen,sindirilmesi zor, temizlenmiş, lahana turşulu ve jigolosuz birşölendir. Bir yandan, değerli ev sahibemizin benden rica ettiği,geleneksel ahlâka dogmatik biçimde uygun olan bu ufacıkyardımı geri çeviremeyeceğim açık. Her şeyden önce kaçınılmasıgereken, kelimelerin tuzağına düşmemektir, çünkü insanı bukadar aptalca konuşturan başka bir şey yoktur. Ama şunu daçekinmeden itiraf edelim, aile kadınlarının, annelerin oy hakkıolsaydı, baronun erdem hocalığı fena halde veto edilirdi. Ne yazıkki baron, eğitimci olarak yeteneğini, bir düzenbazın mizacıylayönlendiriyor; dikkatinizi çekerim, baronu kötülemiyorum;fırında pişmiş bir eti herkesten güzel kesen bu tatlı adam,toplumun aforoz ettiği bir kişinin dehasıyla birlikte, içinde biriyilik pınarı barındırıyor. Bazen, olağanüstü yetenekli bir palyaçokadar eğlendirir insanı; oysa ben bir meslektaşımla, dikkatiniziçekerim, bir profesörle, sıkıntıdan patlıyorum, Ksenophon olsa,bu iş için saatte yüz drahmi alırmış gibi derdi. Yalnız, korkarım,baronun Morel için harcadığı para, ahlâki açıdan sağlıklıolamayacak kadar fazla; genç tövbekâr, hocasının nefis köreltmekonusunda yaptırdığı özel temrinlere ne derece itaat eder veyabaşkaldırır, bilemeyiz, ama şunu kesinlikle tahmin etmek için deâlim olmak gerekmiyor: Bize adeta Petronius'tan ve sonra daSaint-Simon'dan geçerek gelen bu Gül-Haç Biraderi'ne şeytanayinleri düzenleme iznini gözlerimiz kapalı verirsek, aşırı hoşgörü

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

321

Page 322: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

göstermek yanılgısına düşeriz. Buna rağmen, çok haklı olarakkaygılanan Mme Verdurin, günahkârın iyiliği için sersemdelikanlıyla açık açık, sözü dolandırmadan konuştuğu, baronunsevdiği her şeyi elinden aldığı, belki de ona öldürücü bir darbeindirdiği sırada, ben hiç aldırmadan baronu oyalarım dadiyemiyorum; sanki baronu pusuya düşürüyormuş gibi geliyorbana, bir tür alçaklıkmış gibi, irkiliyorum." Brichot bunlarısöyledikten sonra, o alçaklığı göstermekte tereddüt etmedi; benide kolumdan tutup yanında götürerek, "Haydi sayın baron," dediM. de Charlus'e, "gelin bir sigara içelim birlikte, bu delikanlı henüzkonağın bütün harikalarını görmemiş." Ben eve dönmek zorundaolduğumu söyleyip izin istedim. "Biraz bekleyin," dedi Brichot;"beni evime bırakacaktınız, sözünüzü unutmadım. Gümüş sofratakımlarını çıkarttırmamı istemez misiniz sahi? Hiç zahmetolmaz," dedi M. de Charlus bana. "Unutmayın, söz verdiniz, nişankonusunda Morel'e tek kelime etmeyeceksiniz. Ona birazdan,kalabalık azıcık dağıldıktan sonra sürpriz yapmak istiyorum. Gerçio, nişanın bir sanatçı için önemli olmadığını söylüyor, amaamcası istiyormuş." (Ben bu sözün üzerine kızardım, çünküVerdurin'ler, büyükbabam yüzünden, Morel'in amcasının kimolduğunu öğrenmişlerdi.) "Ne diyorsunuz, en güzel takımlarıçıkarttırmamı istemez misiniz?" diye sordu M. de Charlus. "Amasiz onları biliyorsunuz, La Raspeliere'de onlarca kere gördünüz."Benim için, istediği kadar zengin olsun, bir burjuva sofratakımının sıradan gümüşlerini değil, Mme du Barry'ningümüşlerinin, sadece güzel bir gravürde bile olsa, bir örneğinigörmenin ilginç olabileceğini ona söylemeye cesaret edemedim.Kafam fazlasıyla meşguldü ve –Mile Vinteuil'ün gelişiyle ilgiliifşaat beni böylesine kaygılandırmış olmasaydı bile– zatensosyete toplantılarında daima aşırı dalgın ve huzursuzolduğumdan, dikkatimi güzel nesneler üzerindeyoğunlaştıramazm. Dikkatimi ancak hayal gücüme hitap eden bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

322

Page 323: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gerçekliğin çağrısı sabitleyebilirdi; o akşam, mesela öğleden sonradüşünüp durduğum Venedik'in bir görüntüsü, bu tür bir çağrıolabilirdi; birçok görüntüde mevcut, görüntülerin kendilerindendaha gerçek, genel bir unsur da aynı işlevi görebilir ve her zamanolduğu gibi, içimde yer alan, genellikle uyuşuk durumdaki zekâyıuyandırabilirdi; bu zekânın bilincimin yüzeyine çıkması banadaima büyük bir mutluluk verirdi. Brichot ve M. de Charlus'lebirlikte tiyatro salonu diye adlandırılan salondan çıkıp diğersalonlardan geçtiğimiz sırada, La Raspeliere'de görmüş ve hiçdikkat etmemiş olduğum kimi mobilyaları bu salonlardagörünce, konağın ve şatonun düzenlenişindeki ortak ailehavasını, kalıcı kimliği fark ettim ve gülümseyerek, "İşte bakın,şu salonun karşı tarafı, Montalivet Sokağı'nin yirmi beş yıl–grande mortalis aevi spatium[14]– önceki hali hakkında size birfikir verebilir en azından," diyen Brichot'nun ne demek istediğinianladım. Hafızasında gördüğü o geçmişteki salonun dudaklarınayerleştirdiği tebessümden anladım ki, Brichot'nun, eski salonda,belki de farkında olmadan tercih ettiği şey, o büyükpencerelerinden, Patron'a Patroniçe'nin ve müritlerin neşeligençliğinden ziyade, (benim de La Raspeliere'le Conti Rıhtımıarasındaki kimi benzerliklerden çıkardığım) o gerçek dışıunsurdu; her şeyde olduğu gibi, bir salonda da, bu gerçek dışıunsurun görünür, fiilî ve herkesin saptayabileceği yanı, sadeceyaşlı muhatabım için mevcut olan, bana gösteremediği birrengin, tamamen manevi hale gelmiş uzantısıydı; Brichot'nuntercih ettiği şey, dış dünyadan kopup ruhumuza sığınan ve birarta değer kattığı ruhumuzun olağan dokusuyla bütünleşen,şekil değiştirip –hatırladığımız yıkık evler, eski insanlar, geceyarısı yemeklerinde kullanılan meyve kâseleri gibi–hatıralarımızın yarısaydam albatrına dönüşen unsurdu; bizdenbaşka kimsenin görmediği o albatrın rengini başkalarınagösteremediğimiz içindir ki, onlara, geçmişteki şeylerle ilgili bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

323

Page 324: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

fikirleri olamayacağını, gördükleri şeylere hiç benzemediğinisöylerken, gerçeği dile getirmiş oluruz ve bu şeyleri kendikendimize düşünürken bile heyecanlanır, artık sönmüş olanlambalardan yansıyan ışığın ve bir daha açmayacak olangürgenlerden yayılan kokunun bir müddet daha varlığınısürdürebilmesinin, zihnimizin varlığına bağlı olduğunudüşünürüz. İşte bu yüzden, Montalivet Sokağı'ndaki salon,Brichot'nun gözünde Verdurin'lerin şu andaki eviniçirkinleştiriyordu şüphesiz. Öte yandan, profesörün gözünde buyeni eve, bir yabancının göremeyeceği bir güzellik de katıyordu.Eski salonun, bu evde de yer alan bazı mobilyaları, bazen aynenkorunmuş olan, benim de La Raspeliere'den hatırladığım birdüzenleniş, eski salonun bazı bölümlerini yeni salonlabütünleştiriyor, bazen eski salonu bir sanrı derecesindehatırlatıyor, sonra da, etraftaki gerçekliğin ortasında, başka yerdegörüldüğü sanılan, yıkılmış bir dünyanın parçalarınıcanlandırdığı için, neredeyse gerçek dışı görünüyordu. Yeni vehayli gerçek koltukların arasında, rüyadan çıkmış bir kanepe;pembe ipekliyle kaplanmış küçük iskemleler; oyun masasının, birgeçmişi, bir hafızası olduğu için insan mertebesine yükselmiş,Conta Rıhtımı'ndaki salonun soğuk loşluğunda, MontalivetSokağı'ndaki pencerelerden giren (saatini Mme Verdurin kadar iyibildiği) güneşin ve bir dönem götürüldüğü Douville'de, günboyunca çiçek bahçesinin ötesindeki derin *** Vadisi'niseyrederek Cottard'la kemancının iskambil oynayacağı saatibeklediği salonun camlı kapılarından giren güneşin verdiğiesmerliği koruyan, nakışlı örtüsü; artık hayatta olmayan yakınbir sanatçı dostun armağanı olan, hiç iz bırakmadan sönüp gitmişbir hayatın yaşayan tek parçası, büyük bir yeteneği ve uzun birdostluğu özetleyen, onun resim yaparkenki dikkatli, yumuşakbakışını, o tombul, kederli, biçimli elini hatırlatan pastel menekşedemeti; müritlerin armağanlarından oluşan, gittiği her yerde ev

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

324

Page 325: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

sahibesine eşlik eden ve sonunda bir kişilik özelliğinin, bir kaderçizgisinin kalıbına, sabitliğine bürünen o güzel düzensiz eşyakalabalığı; eski salonda olduğu gibi, burada da, aynı şekildeçiçeklenip sistemli biçimde gelişen çiçek demetleri ve çikolatakutuları bolluğu; hâlâ hediye edildikleri kutudan yeni çıkıyormuşizlenimi uyandıran ve ömür boyu ilk andaki gibi birer yılbaşıhediyesi olarak kalan tuhaf, gereksiz nesnelerin oluşturduğu oilginç, kısacası, diğerlerinden ayıramayacağımız, ama Verdurindavetlerinin eski müdavimi Brichot'nun nazarında, manevisuretiyle birlikte var oldukları için adeta bir derinlik kazanannesnelerin pasına, kadifemsi yumuşaklığına sahip eşyalar; heryere dağılmış olan bütün eşyalar, Brichot'nun kalbinde sevilenbenzerlikleri canlandıran sesli tuşlar misali, karışık hatıralarıseslendiriyor, yer yer kakmalarla işledikleri şu andaki salonu, tıpkıgüneşli bir günde havayı, mobilyaları ve halıları parçalara ayırangüneş ışınlarından bir çerçeve gibi, bölüp sınırlandırıyorlar, adetaVerdurin salonunu –Verdurin'lerin çeşitli evlerinin özünde varolan– ideal biçimi denebilecek bir şekli, bir minderden birçiçekliğe, bir tabureden bir rayihanın izine, bir aydınlatmatarzından bir renk hâkimiyetine izleyerek o şekle hacimkazandırıyor, onu hatırlatıyor, ruhsallaştırıyor ve yaşatıyorlardı.

Brichot, kulağıma eğilerek, "Baronu en sevdiği konudakonuşturmaya çalışalım. O konuda olağanüstüdür," dedi. Ben biryandan, Mile Vinteuil'le kız arkadaşının Verdurin'lere gelişikonusunda M. de Charlus'ten bilgi almak istiyordum, Albertine'ibu bilgi uğruna evde bırakıp dışarı çıkmıştım. Öte yandan,Albertine'i çok uzun bir süre yalnız bırakmak da istemiyordum;yokluğumu kötüye kullanmasından değil de, (Albertine nezaman döneceğimi bilmiyordu ve zaten bu saatlerde ziyaretçikabul etmesi de, dışarı çıkması da aşırı dikkat çekerdi), fazla uzunbulmasından korkuyordum. Bu nedenle, Brichot'yla M. deCharlus'e, kendileriyle fazla zaman geçiremeyeceğimi söyledim.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

325

Page 326: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Sosyete heyecanı azalmaya başlayan, ama konuşmayı uzatma,sürdürme ihtiyacı duyan baron, "Olsun, yine de gelin," dedi; buihtiyacı daha önce baronda da, Guermantes Düşesi'nde de farketmiştim; Guermantes ailesinin tipik bir özelliği olan bu ihtiyaç,zekâlarına sohbetten başka bir uygulama alanı sunmayan, yanikısıtlı bir alan sunan ve dolayısıyla, birlikte saatler geçirdiktensonra bile hâlâ tatmin olmayan ve bitkin düşmüş muhataplarınagiderek artan bir açlıkla yapışan, ondan, sosyal hazlarınsağlayamayacağı bir tatmin bekleme yanılgısına düşen insanlarınhepsinde görülür. "Gelin," diye devam etti baron, "davetlerin enhoş ânı budur işte, bütün davetlilerin gittiği an, Doña Sol'ünsaati; bu davetin sonu o kadar hazin olmaz umarım. Ne yazık kisizin aceleniz var; muhtemelen yapmasanız daha iyi edeceğinizbazı şeyleri yapmak için sabırsızlanıyorsunuz. Herkesin herzaman acelesi vardır, gelinmesi gereken saatte gidilir. BizCouture'ün filozofları gibiyiz; geceyi özetlemenin, askerî deyimleharekâtı değerlendirmenin tam zamanıdır. Mme Verdurin'esöyleriz, bize bir gece yarısı yemeği hazırlatıverir, kendisini davetetmeye özen gösteririz, sonra da Charlie'den rica ederiz –yineHernani'deki gibi– o muhteşem adagio'yu sırf bizim için tekrarçalar. O adagio'nun güzelliği! Peki ama genç kemancımız nerede?Onu tebrik etmek istiyordum, şimdi duygulanma, sarılıpkucaklaşma zamanıdır. Kabul edin Brichot, harikulade çaldılar,bilhassa Morel. Perçemin düştüğü ânı fark ettiniz mi? Ya! Öyleyseazizim, hiçbir şey görmemişsiniz demektir. Enesco'yu, Capet'yi,Thibaud'yu kıskançlıktan çatlatacak bir fa diyez vardı; son derecesakin bir insan olmama rağmen, itiraf edeyim ki, o tını karşısındayüreğim sıkıştı, hıçkırıklarımı zor tuttum. Salondaki herkesinsoluğu kesilmişti; azizim Brichot," diye haykırdı baron,profesörün kolunu sertçe çekerek, "olağanüstüydü. Bir tek bizimCharlie, taş gibi kıpırtısızdı, nefes alışı bile fark edilmiyordu;Théodore Rousseau'nun sözünü ettiği, düşündüren ama

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

326

Page 327: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

düşünmeyen, cansızlar âlemine ait varlıklara benziyordu. Vesonra birden," diye haykırdı M. de Charlus tumturaklı bir edayla,tiyatro sahnesinde ani bir değişimi canlandırırcasına, "birden...Perçem! Ve bu arada, o küçük zarif allegro vivace kadril. Biliyormusunuz, o perçem, en kalın kafalı dinleyiciler için bile, birifşaattı. O âna kadar sağır olan Taormina Prensesi –kulağı olup daişitememek, sağırlıkların en kötüsüdür biliyorsunuz– o mucizeviperçem karşısında müzik çalındığını, poker oynanmadığınıanladı. Ah! Gerçekten muhteşem bir andı." - "Beyefendi,sözünüzü kestiğim için özür dilerim," dedim, M. de Charlus'üilgilendiğim konuya çekmeye çalışarak, "bestecinin kızınıngeleceğini söylemiştiniz. Kendisini görmeyi çok istiyordum.Geleceği kesin miydi, emin misiniz"? "Bilemiyorum doğrusu,"diyen M. de Charlus, belki istemeyerek, kıskanan kişiye bilgivermeme yolundaki genel kurala itaat ediyordu; bu eğilim, bazen,kıskanılan kadından nefret bile etsek, şeref meselesi yüzündenona anlamsız bir dostluk sergileme isteğinden kaynaklanır,bazen, kıskançlığın aşkı iyice körükleyeceği tahmini üzerine, onakötülük etme isteğinden; bazen de, insanlara tatsız davranmaihtiyacından kaynaklanır, bunun bir yolu da, gerçeği insanlarınçoğuna söyleyip kıskanan kişiden gizlemektir; bilmemek,kıskanan kişinin çektiği ıstırabı arttırır, en azından kendisi öyledüşünür; insanları incitmek için de, onların, belki yanılarak en acızannettikleri silahı kullanırız. "Biliyorsunuz," diye devam etti M.de Charlus, "burası abartılar evidir aslında; çok şeker insanlar, amaişte, şu veya bu şekilde şöhret yapmış kişilerin geleceğiniduyurmaktan hoşlanıyorlar. Ama siz iyi görünmüyorsunuz,burası çok rutubetli, üşüyeceksiniz," dedi, bir iskemleyi banadoğru iterek. "Madem rahatsızsınız, dikkatli olmak gerekir, bengidip paltonuzu getireyim. Hayır, siz gitmeyin, yolubulamazsızın, üşütürsünüz. Tedbirsizlik diye buna denir işte,halbuki dört yaşında çocuk da değilsiniz; benim gibi yaşlı bir dadı

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

327

Page 328: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

lazım size." - "Siz rahatsız olmayın baron, ben giderim," dediBrichot ve derhal uzaklaştı; M. de Charlus'ün bana gerçek birdostluk beslediğini, çılgınlığa varan büyüklük ve acımasızlıknöbetlerinin, yerini yumuşak bir sadelik ve sadakate debırakabildiğini belki de pek fark edemeyen Brichot, MmeVerdurin'in bir tutuklu gibi gözetimine emanet ettiği M. deCharlus'ün, benim pardösümü getirme bahanesiyle, Morel'inyanına gitmesinden ve Patroniçe'nin planlarını suyadüşürmesinden korkmuştu.

Bu arada Ski, kimse kendisinden böyle bir şey rica etmediğihalde piyanonun başına geçmiş, muzipçe çatılmış kaşlar, dalgınbakışlar ve hafifçe bükülmüş dudaklarla –yani sanatçı havasızannettiği edayla– Bizet'den bir şey çalması için Morel'e ısraretmekteydi. "Nasıl olur, Bizet'nin o çocuksu müziğini sevmiyormusunuz? Ama azizim, harikuladedir," dedi, o kendine haskonuşmasıyla, r'leri yuvarlayarak. Morel, Bizet'denhoşlanmadığını abartılı bir şekilde belirtti; (küçük kabilede,inanılması imkânsız olsa da, esprili bir adam kabul edilen) Ski,Morel'in sert eleştirilerini saçma bulurmuş gibi yapıp gülmeyekoyuldu. Gülüşü, M. Verdurin'inki gibi, dumana boğulmaşeklinde tezahür etmiyordu. Önce alaylı bir ifade takmıyor, sonra,adeta elinde olmadan, tek bir gülme sesi kaçırıyordu ağzından;çanların ilk çağrısına benzeyen bu sesin ardından gelensessizlikte, Ski'nin o alaya bakışları sanki söylenen şeyinkomikliğini bilinçli olarak inceliyor ve ardından, gülme çanı ikincikez çalınıyor, az sonra da neşeli akşam duası çanları başlıyordu.

M. Brichot'yu zahmete soktuğum için üzüldüğümü söyledimM. de Charlus'e. "Yok canım, o halinden memnun, sizi çok sever,sizi herkes çok seviyor. Daha geçen gün konuşuyorduk, artık hiçgörüşemiyoruz, köşesine çekildi diye! Zaten Brichot çok iyi birinsan," diye devam etti M. de Charlus; kendisiyle sevgi dolu bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

328

Page 329: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

tavırla, açık yüreklilikle konuşan ahlâk profesörünün,yokluğunda onu fütursuzca çekiştirdiği, baronun aklınagelmiyordu muhtemelen. "Çok değerli bir adam, müthiş bilgili;üstelik mürekkep kokan onca profesör gibi bir kitap kurduolmamış, katılaşmamış. Benzerlerinde ender rastlanan bir açıkgörüşlülüğe, hoşgörüye sahip. İnsan bazen Brichot'nun hayatıne kadar iyi anladığını, herkese hak ettiği muameleyigösterişindeki zarafeti görünce, basit bir Sorbonne profesörünün,eski bir kolej öğretmeninin, bütün bunları nereden öğrendiğinimerak ediyor. Ben bile şaşırıyorum." Bense, Mme deGuermantes'ın en inceliksiz davetlisinin bile aptalca ve bunaltıcıbulacağı Brichot'nun konuşmasının, hepsinden dahamüşkülpesent olan M. de Charlus'ün hoşuna gitmesine daha daçok şaşırmıştım. Ama' bu durum, çeşitli etkenlerin sonucuydu vebu etkenlerin bazıları, başka bakımlardan farklı olmakla birlikte,Swann'i da benzer biçimde etkilemişti: Swann, Odette'e âşıkolduğu sıralar, uzun bir süre boyunca küçük kabileden çokhoşlanmıştı, aynı şekilde, evlendikten sonra da, Swann çiftinitaparcasına severmiş gibi görünen, sürekli Mme Swann'i ziyaretegelip M. Swann’ın hikâyelerine hayran olan ve onlardanaşağılayarak söz eden Mme Bontemps'ı sevimli bulmuştu. Tıpkıbir yazarın, en zeki kişiyi değil, bir erkeğin bir kadına tutkusukonusunda cesurca, hoşgörülü bir yorum yapan zevkdüşkününü zekâ bakımından üstün bulması ve bu yorumunüzerine, hem yazarın hem de yazarlık taslayan yeteneksizmetresinin, aşk konusunda tecrübeli bu yaşlı hovardayı, evegelen en akıllı misafir seçmeleri gibi, M. de Charlus de Brichot'yudiğer dostlarından daha zeki buluyordu; Brichot hem Morel'eyakınlık gösteriyordu, hem de Yunan filozoflarından, Latinşairlerinden, doğu hikâyelerinden yerinde alıntılar yaparakbaronun zevkini tuhaf ve büyüleyici bir seçkiyle okşuyordu. M.de Charlus, bir Victor Hugo'nun, etrafını bilhassa Vacquerie'lerle,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

329

Page 330: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Meurice'lerle çevrelemekten hoşlandığı yaşa gelmişti. Hayatkonusunda kendi bakış açısını kabul eden kişileri herkese tercihediyordu. "Onunla çok sık görüşüyorum," diye ekledi, cıvıl cıvıl,ahenkli bir sesle, ciddi, beyaz pudralı maskesinde sadece dudaklarıkıpırdayarak; din adamlarını

hatırlatan gözkapakları ise yarı kapalıydı. "Brichot'nunderslerine gidiyorum; Quartier Latin havası değiştiriyor beni;benim farklı bir çevreye mensup gençlik arkadaşlarımdan dahazeki, daha bilgili, çalışkan ve düşünen bir genç burjuva kesim var.Farklı bir ortam, siz herhalde benden daha iyi tanırsınız, gençburjuvalar bunlar," dedi, b harfinin üstüne basa basa telaffuzettiği kelimeyi vurgulayarak, adeta bir belagat alışkanlığıyla altınıçizerek; baronun bu konuşma biçimi, düşüncesindeki nüansdüşkünlüğüyle çakışırdı, ama belki bana karşı küstahlık etmeninhazzına da karşı koyamamıştı. Bu küstahlığı, (Mme Verdurintasarısını benim yanımda açıkladığından beri,) M. de Charlus'üniçimde uyandırdığı derin ve sevecen merhameti katiyenazaltmadı; beni güldürdü sadece; barona böylesine bir yakınlıkbeslemediğim bir durumda bile, gücenmezdim zaten. Ben debüyükannem gibi, kolaylıkla haysiyet yoksunluğuna varabilecekderecede izzetinefisten yoksundum. Bunun pek farkındadeğildim şüphesiz; kolejden beri, en değer verdiğimarkadaşlarımın hakaretlere katiyen tahammül etmediklerini,çirkin davranışları asla affetmediklerini gördükçe, sonundabenim de sözlerimde ve davranışlarımda, oldukça gururlu, ikincibir mizaç ortaya çıkmıştı. hatta bu mizacım aşırı gururlu diyebiliniyordu, çünkü hiç korkak olmadığım için, kolaylıkladüellolarda yer alıyordum; ne var ki, bu düelloları kendim alayaalınca, gülünç olduklarına kolaylıkla inanılıyordu, böylecedüelloların sağladığı manevi itibarı da azaltıyordum. Ama bizimbastırdığımız mizaç, yine de içimizde varlığını sürdürür. İşte bunedenle, bazen dâhi bir yazarın yeni şaheserini okurken, kendi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

330

Page 331: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

küçümsemiş olduğumuz fikirlerimizi, bastırmış olduğumuzsevinç ve üzüntüleri, aşağıladığımız koca bir duygu âlemini oşaheserde bulup sevinir ve birden değerli olduklarını anlarız.Hayat tecrübesi, biri benimle alay ettiğinde, ona kızmayıpsevgiyle gülümsemenin iyi bir şey olmadığını bana öğretmişti.Yine de, bu izzetinefis ve hınç yoksunluğunu ifade etmemeyiöğrendiğim, hatta içimde mevcut olduğunu neredeyse kendimbile unuttuğum halde, benim içinde yaşadığım ilkel hayati ortambuydu. Öfke ve fesatlık bana bambaşka bir şekilde, sinir krizleriylegelirdi. Ayrıca, adalet duygusu da hiç bilmediğim bir şeydi, okadar ki, ahlâk duygusundan tamamen yoksundum. Bütünkalbimle en zayıf ve bedbaht olanın yanındaydım. Morel'le M. deCharlus'ün ilişkisinde iyilikle kötülüğün ne ölçüde rol oynadığıkonusunda hiçbir fikrim yoktu, ama M. de Charlus içinhazırlanan ıstırabı düşünmeye bile tahammülüm yoktu. Onuuyarmak istiyor, ama bunu nasıl yapacağımı bilemiyordum."Benim gibi yaşlı bir kokona için, o çalışkan çocukları görmek birzevk. Tanımıyorum kendilerini," dedi, ölçülü bir tavırla elinikaldırarak, böbürleniyormuş gibi görünmemek, dürüstlüğünügöstermek ve öğrencilerin namusu konusunda şüpheuyandırmamak için, "ama çok terbiyeli çocuklar, çoğu zaman bençok yaşlı bir beyefendi olduğum için, bana yer bile ayırıyorlar.Evet azizim, hiç itiraz etmeyin, kırk yaşın üstündeyim," dedi,altmışın üzerinde olan baron. "Brichot'nun ders verdiği amfi birazsıcak oluyor, ama dersler daima ilginç." Baron genç öğrencikalabalığına karışmayı, hatta itilip kakılmayı tercih etse de, bazenBrichot, fazla beklemesin diye onu kendisiyle birlikte içeri alırdı.Her ne kadar Sorbonne Brichot'nun evi sayılsa da, zincirlerledonanmış odacı önde, gençlerin hayran olduğu hoca arkadailerledikleri sırada, Brichot çekingenliğini yenemez, kendiniböylesine önemli hissettiği bu andan yararlanıp Charlus'e nezaketgöstermek istediği halde, biraz utanırdı; odacı geçmesine izin

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

331

Page 332: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

versin diye, sahte bir tonda, çok meşgul bir adam edasıyla, "Beniizleyin baron, sizi yerleştirelim," der, sonra da baronun içerigirişiyle hiç ilgilenmeyip koridorda tek başına, fütursuzcailerlerdi. İki yanında çifte kordon oluşturan genç hocalarBrichot'yu selamlardı; kendisini üniversitenin ağalarından biriolarak gördüklerini bildiği bu gençlere kasılıyormuş gibigörünmemek için, Brichot durmadan göz kırpar, sessiz birmutabakatla başını sallar, bu arada kararlılığından veFransızlığından ödün vermemem, kaygısı, gönderdiği selamlara,'Tanrı aşkına, gerekiyorsa savaşacağız," diyen yaşlı bir askerinyüreklendirici çağrısını hatırlatan samimi bir teşvik havasıverirdi. Ardından, öğrencilerin alkışları patlardı. Brichot, bazen M.de Charlus'ün derslerine katılmasından yararlanır, bunu biriningönlünü alma, neredeyse kendisine gösterilen bir nezaketemukabelede bulunma fırsatı olarak kullanırdı. Bir akrabasına veyaburjuva dostlarından birine, "Karınız veya kızınız ilgilenebilirbelki," derdi, "haber vermiş olayım, Conde'lerin torunu, AgrigentoPrensi Charlus Baronu dersime katılacak. Aristokrasimizin, tipiksayılabilecek son temsilcilerinden birini görmüş olmak, bir çocukiçin unutulmaz bir hatıradır. Gelecek olursa, benim kürsümünyanında oturacağı için kolaylıkla tanıyabilirler. Zaten bir tek oolacak, iriyarı, beyaz saçlı, siyah bıyıklı, askerî madalyalı biradam." - "Ah! Çok teşekkür ederim," derdi ailenin babası. Vekarısının yapacak başka işleri olsa bile, Brichot'yu kırmamak içinzorla derse gönderirdi; bu arada sıcaktan ve kalabalıktan rahatsızolan genç kız, yine de merakla Conde'lerin torununu süzer,kırmalı yakalık takmamasına günümüz erkeklerinebenzememesine şaşardı. Bu arada, baronun gözleri kızı katiyengörmezdi, ama onun kim olduğunu bilmeyen çeşitli erkeköğrenciler, gösterdiği yakınlığa şaşırır, kendilerini önemseyipsoğuk bir tavır takınırlardı; baron da hülyalarla ve hüzünle doluptaşarak ayrılırdı sınıftan. 'Tekrar kendi konuma döndüğüm için

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

332

Page 333: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bağışlayın," dedim M. de Charlus'e aceleyle, Brichot'nun ayaksesini duyunca, "acaba Mile Vinteuil'ün veya kız arkadaşınınParis'e geleceğini öğrenecek olursanız, bu ricamdan kimseyebahsetmeden bana bir telgrafla haber verip ne kadar kalacaklarınıda tam olarak belirtebilir misiniz?" Mile Vinteuil'ün geleceğikonusunda duyduğum sözlere artık pek inanmıyordum, amailerisi için önlem almak istiyordum. 'Tabii, sizin için bunuyaparım. Her şeyden önce, size büyük bir minnet borcum olduğuiçin. Bir zamanlar size yaptığım teklifi kabul etmeyerek, kendizararınıza, bana büyük bir iyilik etmiş oldunuz, özgürlüğümüelimden almadınız. Gerçi özgürlüğümden başka bir biçimdevazgeçtim sonra," dedi M. de Charlus, sırlarını anlatma isteğininsezildiği hüzünlü bir sesle; "daima belirleyici olay olarakgördüğüm bir durumdur bu; belki kader o anda yolumaçıkmamanız konusunda sizi uyardığı için kendi lehinize çevirmeçabasını göstermediğiniz bir dizi koşulun bir araya gelmesidir.Hayatta daima, 'insan devinir, Tanrı onu yönlendirir'. Kim bilir,Mme de Villeparisis'nin evinden birlikte çıktığımız gün teklifimikabul etseydiniz, o zamandan bugüne kadar cereyan eden birçokolay hiç yaşanmayacaktı belki." Ne diyeceğimi bilemeyip konuyudeğiştirmek için Mme de Villeparisis ismine dört elle sarıldım veölümüne ne kadar üzüldüğümü söyledim. "Ya! Evet," diyemırıldandı M. de Charlus sertçe, son derece küstah bir tonda,başsağlığı dileğimin samimiyetine bir an için olsuninanmamışçasına. Mme de Villeparisis konusunun kendisinekesinlikle acı vermediğini görüp, bu konuda her bakımdan yetkilisayılabilecek barona, Mme de Villeparisis'nin aristokrat sosyetetarafından niçin öylesine dışlandığını sordum. Baron bu küçüksosyete sorununa bir çözüm getirmediği gibi, sorununvarlığından bile habersizmiş gibi geldi bana. O zaman anladım ki,Mme de Villeparisis'nin, gelecek kuşaklara yüksek bir mevki gibigörünecek olan, markizin sağlığında bile, cahil halka yüksek

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

333

Page 334: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

görünmüş olan mevkii, toplumun öteki ucuna, Mme deVilleparisis'yi ilgilendiren kesime, yani Guermantes'lara da en az okadar yüksek görünmüştü. Mme de Villeparisis onlarınteyzesiydi, onlar her şeyden çok, ailenin asaletini, yapılan soyluevlilikleri, çeşitli yengeler üzerindeki etkiyle korunan ailenüfuzunu görüyorlardı. Meseleye sosyete açısından değil de, aileaçısından bakıyorlardı. Mme de Villeparisis'nin ailesi ise, benimzannettiğimden daha soyluydu. Villeparisis soyadının sahteolduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Ama eşitsiz bir evlilikyaptığı halde üstün mevkiini korumuş olan başka soylu kadınlarda vardır. M. de Charlus, önce Mme de Villeparisis'nin, meşhur ***Düşesi'nin yeğeni olduğunu söyledi bana; Temmuz monarşisidöneminde yüksek aristokrasinin en ünlü şahsiyeti olan düşes,Yurttaş Kral ve ailesiyle görüşmeyi reddetmişti. O düşesle ilgilihikâyeler dinlemeyi ne kadar istemiştim! Meğer Mme deVilleparisis, yanakları benim gözümde burjuva kadınlarınınyanaklarım temsil eden, iyi yürekli Mme de Villeparisis, banasürekli hediyeler gönderen, istesem her gün görüşebileceğimMme de Villeparisis, düşesin yeğeniymiş, düşesin evinde, ***Konağı'nda büyümüş, onu, düşes yetiştirmiş. M. de Charlus'ünanlattığına göre, düşes, Doudeauville Dükü'ne, "Üç kız kardeştenhangisini en çok beğeniyorsunuz?" diye sorduğunda,Doudeauville, "Mme de Villeparisis'yi," deyince, *** Düşesi, "Sizirezil!" diye cevap vermiş. M. de Charlus, "Düşes çok esprili birkadındı çünkü," diye açıkladı, kelimeyi Guermantes'lara hasvurgu ve telaffuzla kullanarak. Düşesin cevabını bu kadar "esprili"bulmasına şaşırmadım aslında, çünkü insanların, kendizekâlarına gösterdikleri katılığı başkalarının zekâsınagöstermediklerini, kendilerinin yaratmaya değer bulmayacağı birşeyi dikkatle gözlemleyip kaydettiklerini daha önce birçok kezgörmüş, bu merkezkaç, nesnel eğilimi fark etmiştim.

"Nesi var bunun? Benim pardösümü getiriyor," dedi baron,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

334

Page 335: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Brichot'nun onca zaman oyalanıp yanlış pardösüyle geldiğinigörünce. "Ben gitseydim daha iyi olurdu. Her neyse, omzunuzaalırsınız. Çok tehlikeli bir şeydir azizim, biliyor musunuz? Aynıbardaktan su içmek gibidir; düşüncelerinizi okuyabileceğim.Durun canım, öyle değil, bırakın ben yerleştireyim." Baronpaltosunu üzerime yerleştirirken omuzlarıma iyice yapıştırıyor,boynumu kapatıyor, yakayı kaldırıyor, eli çeneme hafifçedeğdiğinde özür diliyordu. "Bu yaşta hâlâ örtünmeyi bilmiyor,bebek gibi üstüne titremek gerek; ben aslında çocuk bakıcısıolmak için doğmuşum Brichot." Artık gitmek istiyordum, ama M.de Charlus gidip Charlie'yi bulmaya niyetli olduğunu belirtince,Brichot ikimizi de alıkoydu. Öte yandan, Albertine'i evdebulacağımdan emindim; tıpkı gündüz, Françoise'ıntelefonundan sonra, Albertine'in Trocadero'dan döneceğindenemin, piyanonun başına oturduğum sırada olduğu gibi, onugörmek için sabırsızlanmıyordum. İşte bu sükûnet sayesinde,konuşma boyunca kalkmaya her yeltenişimde, ben gidersemMme Verdurin bizi çağırmaya gelinceye kadar Charlus'üoyalayamayacağımdan korkan Brichot'nun emrine itaatedebildim. "Canım," dedi Brichot barona, "biraz daha durunbizimle; Morel'i sonra taltif edersiniz," diye eklerken, neredeyseölü denebilecek gözünü üzerime dikti; geçirdiği çeşitli ameliyatlarsonucunda gözü biraz canlanmıştı, ama muzip bir yan bakışıngerektirdiği hareketlilikten yoksundu. Baron tiz bir sesle,kendinden geçerek haykırdı: "Taltif etmek mi! Saçmalamayın!Azizim, size söylüyorum, kendini hep bir ödül törenindezannediyor bu adam, genç öğrencilerinin hayalini kuruyor.Onlarla yattığından şüpheleniyorum." - "Mile Vinteuil'ü görmekistiyorsunuz demek," dedi, konuşmamızın sonunu duymuş olanBrichot. "Gelecek olursa ben size mutlaka haber veririm, MmeVerdurin'den öğrenirim nasılsa." Brichot, baronun pek yakındaküçük kabileden atılacağını öngörmekteydi muhtemelen. "Ne

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

335

Page 336: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yani," dedi M. de Charlus "Mme Verdurin'le sizin kadar samimiolmadığımı mı düşünüyorsunuz; o pek feci şöhretli şahıslarıngelişini haber alamaz mıyım? Herkes duydu artık, biliyorsunuz.Mme Verdurin gelmelerine izin vermekle hata ediyor, karanlıkçevrelerin insanları bunlar. Korkunç bir arkadaş grupları var, okadınlar iğrenç yerlerde bir araya geliyor herhalde." Baronun hersözüyle, çektiğim ıstıraba bir yenisi ekleniyor, acılarım artıp şekildeğiştiriyordu. Birdenbire, Albertine'in, hemen bastırdığıbirtakım sabırsızca hareketlerini hatırladım ve beni terk etmeyitasarladığı korkusuna kapıldım. Bu şüphe, ben huzurakavuşuncaya kadar ortak hayatımızı sürdürme ihtiyacımıarttırıyordu. Albertine ayrılmak konusunda benden önceharekete geçmeyi düşünüyorsa, bu düşünceyi kafasındanuzaklaştırmak için, tasarımı acı çekmeden gerçekleştirebileceğimzamana kadar, Albertine'in zincirlerini hafifletmem lazımdı;yapılabilecek en iyi şeyin, (belki de M. de Charlus'ün varlığından,onun yapmaktan hoşlandığı numaraların bilinçdışı hatırasındanetkilenerek) ayrılmaya niyetlendiğime Albertine'i inandırmakolacağını düşündüm; eve döner dönmez yalandan vedalaşmalar,bir ayrılık sahneleyecektim. "Kesinlikle hayır, Mme Verdurin'lesizden daha samimi olduğumu düşünmüyorum elbette," dediBrichot, kelimelerin üstüne basa basa; baronu şüphelendirmişolmaktan korkuyordu çünkü. Benim gitmek istediğimi görünce,alıkoymak için, vaat edilmiş olan eğlenceyi yem olarakkullanmayı denedi: "Bana öyle geliyor ki, baron, bu iki hanımınşöhretinden bahsederken bir şeyi hesaba katmıyor: Bir şöhretaynı anda hem korkunç, hem de haksız olabilir. Bir örnek verecekolursak, paralel diyebileceğim, daha çok bilinen kategoride çoksayıda yargı hatası bulunduğu şüphe götürmez; tamamenmasum bazı ünlülerin, yüz kızartıcı sodomi suçundan hükümgiydikleri tarihte kayıtlıdır. Michelangelo'nun bir kadına olanbüyük aşkının yakın zamandaki keşfi, X. Leo'nun dostuna,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

336

Page 337: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ölümünden sonra yeniden yargılanma hakkını sağlayabileceknitelikte bir olaydır. Bana öyle geliyor ki anarşinin kabulgörmesini ve bizim saf amatörler arasında, moda günah halinegelmesini sağlayan, ama kavga çıkar korkusuyla adını anmayacesaret edemediğimiz bir başka dava miadını doldurduğunda,Michelangelo Davası, snopları coşturmak ve La Villette'i seferberetmek için birebir olacak." Brichot erkeklerin şöhreti hakkındakonuşmaya başladığından beri, M. de Charlus'ün çehresinde,cahil sosyete mensupları tedavi veya strateji konusunda saçmasapan konuştuğu zaman bir tıp veya askerlik uzmanınınsergilediği türden sabırsızlık işaretleri okunmaktaydı. SonundaBrichot'ya, "Sözünü ettiğiniz şeyler hakkında en ufak bir bilginizyok. Haksız bir tek şöhret söyleyin bana. İsim verin," dedi. Brichotçekinerek araya girdiğinde de, "Evet, hepsim biliyorum," diyetersledi; "bu işi çok eskiden, meraktan ya da ölmüş olan bir dostaduyulan istisnai sevgiden ötürü yapmış olanlar ve fazla ilerigitmiş olmaktan korkarak, bir erkeğin yakışıklılığındanbahsettiğinizde, bu konunun tamamen yabancısı olduğunu,tıpkı mekanikten hiç anlamadığı için iki otomobil motorunubirbirinden ayırt edemeyişi gibi, yakışıklı bir erkekle çirkin birerkeği de birbirinden ayırt edemeyeceğini söyleyenler. Bunlarınhepsi boş laf. Yanlış anlaşılmasın, kötü bir şöhretin (ya da böyleadlandırılan şeyin) haksız olması kesinlikle imkânsızdır demekistiyorum. Ama bu, o kadar istisnai, o kadar nadir bir durumdurki, gerçek hayatta yok sayılır. Buna rağmen, ben meraklı vearaştırmacı bir kişi olarak, böylelerine rastladım, hem de birerefsane değillerdi. Evet, hayatim boyunca, iki adet haksız şöhretsaptadım (bilimsel bir saptamadan söz ediyorum, boşkonuşmuyorum). Bu haksız şöhretler, genellikle isimbenzerliğinden ya da kimi yüzeysel belirtilerden kaynaklanır;örneğin çok sayıda yüzük takmak, köylülerin iki kelimede birjarniguie[15] İngilizlerin de goddam [16] dediklerini zanneden

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

337

Page 338: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

cahillerin nazarında, kesinlikle sözünü ettiğiniz şeyin belirtisidir.Bunlar bulvar tiyatrosu geleneğidir."

M. de Charlus, eşcinseller arasında, benim Balbec'te gördüğümdörtlü arkadaş grubunun liderini, "kadın oyuncunun arkadaşınıda sayınca çok şaşırdım. "Peki ya o kadın oyuncu?" - "O paravanişlevi görüyor; ayrıca adamın onunla ilişkisi var, belki erkeklerdençok; erkeklerle pek ilişkisi yoktur." - "Öteki üç erkekle ilişkisi varmı?" - "Yok canım, katiyen! Onlar bu yüzden arkadaş değil ki!Aralarından ikisi, sadece kadınlarla ilgilenir. Biri beş yıldızdır, amaarkadaşından emin değildir; zaten ikisi de durumlarınıbirbirlerinden gizlerler. İşin en şaşırtıcı yanı, bu haksızşöhretlerin, halkın gözünde en yerleşik şöhretler olmasıdır.Örneğin siz bile Brichot, buraya gelip giden, bilgi sahibi kişilerinhemen notunu verecekleri birinin namusuna gözünüzükırpmadan şahadet edersiniz ve yığınların nazarında söz konusueğilimi temsil eden bir başkası hakkında söylenenlere herkes gibiinanırsınız, oysa adamın iki paralık eşcinselliği yoktur. İki paralıkdiyorum, çünkü yirmi beş Louis altını dersek, azizlerin sayısısıfıra düşer. Bunun haricinde azizlik oranı, siz bunda bir azizlikgörüyorsanız eğer, genel kural olarak, onda üçle dört arasındadır."Brichot kötü şöhret meselesini erkek cinsine aktarmış olsa da,ben M. de Charlus'ün sözlerini tam tersine, kadın cinsineuyarlıyor ve Albertine'i düşünüyordum. Baronun, sayıları kendiarzusu doğrultusunda şişirdiğini, birtakım dedikoducu, belkiyalancı, en azından kendi arzularının yanılgısına düşmüşkişilerin verdiği bilgilere dayandırdığını ve bu kişilerin arzusuylaM. de Charlus'ün arzusu birleşince hesapların muhtemelençarpıtıldığını düşünsem bile, verdiği istatistikler beniürkütmüştü. "Onda üç mü!" diye haykırdı Brichot. "Orantıyıtersine çevirsek bile, suçlu sayısını yüzle çarpmak gerekir. Eğersizin dediğiniz doğruysa baron, kabul etmek gerekir ki, kimseninaklından geçmeyen bir gerçeği gören ender kişilerden birisiniz.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

338

Page 339: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Aynı şekilde Barrés de, parlamentodaki yolsuzluklar hakkında,daha sonra doğrulanan keşiflerde bulunmuştu; Leverrier'ninbulduğu gezegenin mevcudiyeti de daha sonra kanıtlanmıştır.Mme Verdurin olsa, benim ismini vermemeyi tercih ettiğimbirtakım kişileri sayabilirdi; bunlar istihbarat bürosunda, genelkurmayda, sanıyorum coşkulu bir yurtseverlikten kaynaklananbazı faaliyetleri ortaya çıkarmışlar, benim aklımdan bile geçmezdi.Léon Daudet, masonluk hakkında, Alman casusluğu hakkında,morfinmanlık hakkında, olağanüstü bir peri masalını günügününe yazıyor, oysa bu masal gerçeğin ta kendisi. Onda üç ha!"dedi Brichot şaşkınlıkla. Doğrusunu söylemek gerekirse, M. deCharlus, çağdaşlarının büyük bölümünü eşcinsellikle suçluyor,bununla birlikte, kendisinin ilişki kurduğu ve ilişkiye birazcıkolsun romantizm karışmışsa, durumunu daha karmaşıkbulduğu erkekleri bunun dışında tutuyordu. Aynı şekilde,kadınların iffetliliğine inanmayan zevk düşkünleri de, sadecegeçmişte metresleri olmuş kadınların iffetini bir ölçüde teslimederler ve bütün içtenlikleriyle, esrarengiz bir havayla itirazederler: "Yok canım, yanılıyorsunuz, fahişe değildir o." Bubeklenmedik saygı, söz konusu lütufların sadece kendilerinesunulmuş olması gururlarını daha çok okşayacağı için, kısmenizzetinefislerinden, kısmen saflıklarından, metreslerininkendilerine yutturmak istediği her şeye kolayca inanıvermelerinden, kısmen de, insanlara, insanların hayatınayaklaştığımız anda, önceden yapıştırılan damgaların ve yapılansınıflandırmaların fazlasıyla basit kalmasına yol açan hayata dairduygudan kaynaklanır. "Onda üç! Ama dikkat edin baron,geleceğin doğrulayacağı tarihçiler kadar talihli değilsiniz, bizesunduğunuz tabloyu gelecek kuşaklara sunmaya kalkarsanız,tablonuz yanlış diye nitelendirilebilir. Gelecek kuşaklar sadecebelgelere bakarak hüküm verir, dolayısıyla dosyanızı görmekister. Oysa bu tür toplu olayları doğrulayacak herhangi bir belge

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

339

Page 340: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yoktur ve bilgi sahibi olanlar da, bu olayların gölgede kalması içinellerinden geleni yaparlar; dolayısıyla iddianız soylu ruhlarcephesinde büyük öfkeye yol açar ve siz de doğrudan iftiracı veyadeli damgası yersiniz. Yeryüzünde zarafet yarışında açık farklabirinci gelmişken, öbür dünyada veto edilmenin kederiniyaşarsınız. Tanrı affetsin, bizim Bossuet'nin deyimiyle,zahmetine değmez." - "Ben tarihle uğraşmıyorum," diye cevapverdi M. de Charlus "hayat bana yeter, zavallı Swann’ın da dediğigibi, hayat yeterince ilginç." - "Nasıl olur? Siz Swann'i tanırmıydınız baron? Hiç bilmiyordum. Onun da bu tür eğilimleri varmıydı?" diye sordu Brichot endişeyle. "Ah, ne kaba adam! Benimsırf o tür insanlarla tanıştığımı mı sanıyorsunuz? Yok canım,zannetmem," dedi Charlus, gözleri yerde, meseleyi tartmayaçalışarak. Tamamen zıt yöndeki eğilimleri öteden beri bilinenSwann söz konusu olduğu için, yarı yarıya bir itirafın, hedefaldığı kişiye zarar veremeyeceğini, ağzından kaçırarak imadabulunan kişininse lehine olacağını düşündü. "Aslında birzamanlar, kolejdeyken, bir kere, tesadüfen," dedi baron, sankielinde olmadan, yüksek sesle düşünürmüşçesine; sonratoparlandı: "Canım, asırlar önceydi, nasıl hatırlayayım? Üstümevarmayın," diye gülerek noktaladı sözlerini. "Ne olursa olsun,yakışıklı bir adam sayılmazdı!" dedi, son derece çirkin olan vekendini beğenip başkalarını kolayca çirkin diye nitelendirenBrichot. "Susun," dedi baron, "ne dediğinizi biliyorsunuz; ozamanlar Swann'in kadife gibi, pembe bir teni vardı ve bir ilahkadar yakışıklıydı," diye ekledi, her heceyi başka bir notadatelaffuz ederek. "Ayrıca cazibesini hiç kaybetmedi. Kadınlartarafından çılgınca sevildi." - "Peki siz karısını tanır mıydınız?" -"Ne diyorsunuz, Swann karısıyla benim aracılığımla tanıştı.Odette'in Miss Sacripant rolünü oynadığı bir akşam, yarı erkekkılığında çok sevimli bulmuştum onu; kulüpten arkadaşlarlabirlikteydik, hepimiz bir kadın getirmiştik eve, benim canım

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

340

Page 341: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

uyumaktan başka bir şey istemediği halde, dedikodukumkumaları Odette'e yattığımı ileri sürmüşlerdi; insanlarınfesatlığı korkunç bir şey. Ne var ki Odette bunu fırsat bilip benirahatsız etmişti, ben de ondan kurtulmak için Swann'latanıştırmıştım. O günden sonra hiç kurtulamadım kendisinden;Odette imla bilmezdi, mektuplarını ben yazardım. Ardından,Odette'i gezdirmekle görevlendirildim. İşte yavrucuğum, iyişöhretli olmak nasıl bir şeymiş, görün. Üstelik bu iyi şöhreti tamolarak hak etmiyordum. Odette kendisi için beşli, altılı korkunçpartiler düzenlemem için beni zorlardı." Ve M. de Charlus,Fransa'nın krallarını sayarcasına bir kesinlikle, Odette'in âşıklarınısırasıyla, tek tek saymaya başladı (Odette falancayla, ardındanfilancayla birlikte olmuştu –kıskançlık ve aşktan gözleri kör olanzavallı Swann, bu erkeklerin biri hakkında bile bir şeyöğrenememiş, kâh ihtimalleri hesaplamış, kâh yeminlereinanmıştı; oysa suçlu metresin ağzından kaçırdığı çelişkili bir söz,yeminler kadar kesin ve açık seçik olmamakla birlikte, çok dahaanlamlıdır; dolayısıyla kıskanç âşık, metresini korkutmak için birşeyle öğrenmiş gibi yapacağına bu çelişkilerden yararlansa, dahamantıklı davranmış olur). Kıskanç âşık, tıpkı tarihi bir olaya şahitolan, o dönemde yaşayan kişiler gibi, fazlasıyla yakındadır, hiçbirşey bilmez; ihanet kayıtları, sadece yabancıların nazarında tarihselbir kesinliğe bürünüp listeler halinde uzar; bu duygusuz listeler,benim gibi başka kıskanç âşıkları, ister istemez dinlediği olaylakendi durumunu kıyaslayan ve şüphelendiği kadının da böyleünlü bir listesi olup olmadığını merak eden kişileri kederlendirirsadece. Ama kıskanç âşık bu konuda hiçbir şey öğrenmez,evrensel bir komplodur bu sanki; herkesin acımasızca katıldığı buçirkin oyunda, metresi bir erkekten diğerine giderken âşığıngözleri bağlanır; âşık sürekli gözbağını koparmaya çalışır, amabeceremez, çünkü zavallının gözünü açmasına kimse izinvermez: İyi insanlar iyiliklerinden, kötüler kötülüklerinden, kaba

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

341

Page 342: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

insanlar çirkin şakalardan hoşlandıkları için, terbiyeli insanlarkibarlık ve görgü icabı, hepsi de prensip denen bir mutabakatuyarınca oyunu sürdürür. "Peki Swann, karısının lütuflarınısizden esirgemediğini hiç öğrendi mi?" - "Daha neler, ne feci şey!Charles'a böyle bir şey anlatılır mı? İnsanın tüyleri diken dikenoluyor. Azizim, oracıkta öldürüverirdi beni, bir kaplan kadarkıskançtı. Zaten Odette'e de bir itirafta bulunmadım, gerçi onuniçin fark etmezdi, ama... beni saçma sapan konuşturmasanıza. Eninanılmaz olay da, Odette'in Swann'a sıktığı kurşunların az kalsınbana isabet etmesiydi. Ah! O çift hayatımı çok şenlendirmiştir;doğal olarak, D'Osmond'la düellosunda da mecburen Swann'inşahidi ben oldum, D'Osmond beni hiç affetmedi. D'OsmondOdette'i kaçırmış, Swann da teselli olarak Odette'in kız kardeşinimetres, daha doğrusu sahte metres olarak tutmuştu. Her neyse,Swann'in hayatını anlattırmayın bana, bir başlarsam^ on senesürer anlatması, bu konuda benim kadar çok şey bilen yoktur.Odette Charles'la görüşmek istemediği zamanlar onu dışarıya bençıkarırdım. Bu da çok canımı sıkardı, çünkü soyadı Crécy olan çokyakın bir akrabam, Crécy soyadı üzerinde hak iddia edecekkonumda olmadığı halde, bu durumdan hoşlanmıyordu. ÇünküOdette, Crécy soyadını kullanıyordu ve bu da çok normaldi, zirasoyadı Crécy olan kocasından ayrı yaşıyordu ama hâlâ evliydi;kocası gerçek bir Crécy'ydi, saygıdeğer bir beyefendiydi, Odetteadamı soyup soğana çevirmişti. Aa, siz beni mahsuskonuşturmaya çalışıyorsunuz; sizi mahalli trende M. de Crécy'ylebirlikte gördüğümü hatırlıyorum, Balbec'te akşam yemeğiısmarlardınız ona. İhtiyacı olsa gerek, zavallıcık; Swann'ınkendisine bağladığı, pek cüzi bir aylıkla geçiniyordu; korkarımarkadaşımın ölümünden beri o para da ödenmiyordur. Benimanlamadığım," dedi M. de Charlus, "Charles'ın evine sık sık gitmişolduğunuz halde, az önce sizi Napoli Kraliçesi'ne takdim etmemiistememiş olmanız. Görüyorum ki insanlarla birer 'merak

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

342

Page 343: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

nesnesi' olarak ilgilenmiyorsunuz; böyle bir ilgisizlik, Swann'ıtanımış biri söz konusu olduğunda beni daima şaşırtmıştır;Swann’ın bu konuya ilgisi öyle gelişmişti ki, hangimizin diğerineöncülük ettiğini söylemek mümkün değildir. Sanki Whistler'ıtanımış olan, ama zevkin anlamını bile bilmeyen birini görmüşkadar şaşırıyordum. Napoli Kraliçesi'yle tanışmak asıl Morel içinönemliydi. Zaten Morel de tanışmaya can atıyordu, çünküolağanüstü zeki bir çocuk. Kraliçenin gitmiş olması talihsizlik.Her neyse, önümüzdeki günlerde bir araya getiririm ikisini.Morel'in kraliçeyle tanışması şart. Tek engel, kraliçenin yarınölmesi olabilir. Bunun da olmayacağını umuyoruz." M. deCharlus'ün açıkladığı "onda üç" oranı darbesinin etkisindenkurtulamamış ve bu konuda düşünmeye devam etmiş olanBrichot, birdenbire, sanıktan itiraf koparmaya çalışan sorguhâkimini hatırlatan, ama aslında, profesörün basiretli görünmeisteğinden ve böylesine ağır bir suçlamada bulunmanın verdiğiheyecandan kaynaklanan bir sertlikle, ürkütücü ve ciddi biredayla M. de Charlus'e sordu: "Ski de öyle, değil mi?" Sözümonasahip olduğu güçlü sezgi yeteneğiyle hayranlık uyandırmakisteyen Brichot, on kişiden sadece üçü masum olduğuna göre,biraz tuhaf bulduğu, uykusuzluk çeken, parfüm kullanan,kısacası tamamen normal olmayan Ski üzerine tahminyürütürse, yanılma ihtimalinin pek düşük olacağını düşünmüşve Ski'yi seçmişti. "Hayır efendim, katiyen değildir," diye haykırdıbaron, acı, kesin ve öfkeli bir alayla. "İddianız son derece yanlış,saçma, alâkasız! Ski, tam da bu konuda hiçbir şey bilmeyeninsanların nazarında öyledir. Öyle olsaydı, görünüşüyle bu kadarbelli etmezdi; yanlış anlaşılmasın, eleştirme maksadıylasöylemiyorum, Ski sevimli bir insan, hattâ insanları kendinebağlayan bir yanı var." - "Canım, birkaç isim versenize," dediBrichot ısrarla. M. de Charlus kibirli bir edayla doğrularak, "Ah,azizim, bilirsiniz ben soyut bir dünyada yaşarım; bütün bunlar

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

343

Page 344: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

sadece deneyüstü bir bakış açısından ilgimi çekiyor benim," diyecevap verdi, benzerlerine has şüpheci alınganlıkla ve her zamankiyapmacı, tumturaklı konuşmasıyla. "Şunu belirtmek isterim ki,beni sadece meselelerin genel yanı ilgilendirir, ben size bukonudan yerçekimi yasasından söz edermiş gibi söz ediyorum."Ne var ki, baronun gerçek hayatını gizlemeye çalıştığı bu sinirlitepki anları, hayatını sinir bozucu bir yaltaklanmayla sergilediği,sezdirdiği kesintisiz saatlere oranla pek kısa sürerdi, çünkübaronun sırlarını açma ihtiyacı, dile düşme korkusundan dahakuvvetliydi. "Demek istediğim şuydu," diye devam etti: "Haksızher kötü şöhrete karşılık, aynı derecede haksız, yüzlerce iyi şöhretmevcuttur. Hiç şüphesiz, şöhretlerini hak etmeyen kişilerinsayısı, benzerlerinin dediğine mi, yoksa başkalarının dediğine mibaktığınıza bağlı olarak değişir. Başkalarının kötü niyeti sınırlıdır,çünkü inceliğini, iyiliğini çok iyi bildikleri birinin, onlarınnazarında hırsızlık kadar, cinayet kadar korkunç olan birahlâksızlığı yaptığına inanmaları çok zordur; buna karşılık,benzerlerinin kötü niyeti, hem hoşlarına giden kişileri, nasıldesem, 'müsait' görme arzusuyla, hem benzer bir arzununyanılttığı insanların verdiği bilgilerle, hem de geneldedışlanmalarıyla, aşırı biçimde körüklenir. Örneğin bu yöndekieğilimi nedeniyle epeyce kötü gözle bakılan bir adam, bir sosyetemensubu hakkında, aynı eğilimi paylaştığı tahmininiyürütmüştü. Tahmininin tek dayanağı ise, söz konusu sosyetemensubunun, kendisine kibar davranmış olmasıydı! Sayıtahmininde iyimser olmak için," dedi baron safça, "birçok nedenvardır. Ama cahillerin hesapladığı sayıyla sırra vakıf olanlarınhesapladığı sayı arasındaki büyük uçurumun asıl nedeni, sırravakıf olanların, yaptıklarını, bir esrar perdesinin ardında,başkalarından gizlemeleridir; bilgi edinme vasıtasından yoksunolan bu başkaları, gerçeğin bir çeyreğini bile öğrenseler,şaşkınlıktan donakalırlardı." - "Demek ki bizim çağımız da Yunan

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

344

Page 345: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

çağına benziyor," dedi Brichot. "Ne demek, Yunan çağma? Siz ozamandan sonra bu eğilimin devam etmediğini mi sanıyorsunuz!XIV. Louis'nin dönemine bir göz atın: Orléans Dükü, gençVermandois, Molière, Baden Prensi Ludwig-Wilhelm, PrensBraunschweig Dükü, Charolais,

Boufflers, Büyük Condé, Brissac Dükü." - "Sözünüzükeseceğim, Orléans Dükü'nü biliyordum, Brissac'ı, Saint-Simon'da okumuştum, Vendôme'u da elbette, daha birçokbaşkalarını da, ama Saint-Simon denen o baş belası, BüyükCondé'den ve prens Ludwig-Wilhelm'den sık sık söz ettiği haldebunu hiç söylemiyor." - "Bir Sorbonne profesörüne tarihi benimöğretmek zorunda kalmak, acıklı bir durum aslında. Amaüstadım, siz bir kara cahilsiniz." - "Acı konuştunuz baron, amahaklısınız. Bakın, sizin hoşunuza gidecek bir şey hatırladım. Odönemden kalma, Büyük Condé'yle dostu La MoussayeMarkisi'nin, Rhône vadisinden aşağı inerken yakalandıklarıfırtınayla ilgili, uydurma Latince bir şarkı. Condé şöyle der:"

Carus Amicus Mussaeus,Ah! Deus bonus!Quod tempus!Landerirette,Imbre sumus perituri.[17]

La Moussaye de şu sözlerle onu teskin eder:

Securae sunt nostrae vitae,Sumus enim Sodomitae,Igne tantum perituri,Landeriri.[18]

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

345

Page 346: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"Sözlerimi geri alıyorum," dedi Charlus, tiz ve yapmacık birsesle; "siz bir bilgi deryasısınız; şarkıyı benim için yazarsınız değilmi? Aile arşivinde yer almasını istiyorum, çünkü üçüncüdereceden büyük ninem, prensin kız kardeşiydi." - "Evet ama,sayın baron, Prens Ludwig-Wilhelm'le ilgili bir şey bulamıyorum.Ayrıca sanırım genellikle askerlik sanatı..." - "Ne saçmalık! Odönemde Vendôme, Villars, Prens Eugène, Conti Prensi vardı;Tonkin ve Fas'taki kahramanlarımızı, üstelik gerçekten yüce,dindar ve 'yeni nesil' kahramanlarımızı bir saymaya kalksam, çokşaşırırdınız. Ah! M. Bourget'nin ifadesiyle büyüklerinin boşdolambaçlarını reddetmiş olan yeni nesil üzerine anket yapaninsanlara neler anlatabilirim! Çok değerli işler yapmış olan, çoksözü edilen genç bir dostum var aralarında; her neyse, kötülüketmek istemiyorum, XVII. yüzyıla dönelim biz yine; biliyorsunuzSaint-Simon, sözünü ettiği birçok örnekten biri olan MareşalD'Huxelles'le ilgili olarak şöyle der: '...Yunan sefahat âlemlerinedüşkündü ve bunu gizleme zahmetine de katlanmazdı; ordudaolsun, Strasbourg'da olsun, yakışıklı genç uşakların yanı sıra,kendi yetiştirdiği genç subaylara da kancayı takardı, hem dealenen.' Orléans Düşesi'nin mektuplarını okumuşsunuzdurherhalde; adamları mareşalden 'Putana'[19] diye bahsedermiş.Düşes yeterince açık ifade ediyor." - "Düşesin kimin karısı olduğudüşünülürse, bilgi edinmek için çok uygun konumdaymış." -"Orléans Düşesi ne kadar ilginç bir şahsiyettir," dedi M. deCharlus. "Düşesten yola çıkarak, 'Bir Nonoş'un Karısı'nın lirik birsentezi oluşturulabilir. Bir kere, erkeksidir; genellikle birNonoş'un karısı erkektir ve bu sayede çocuk yapmaları kolaylaşır,ikincisi, düşes dükün sapıklığından söz etmez, ama sürekli olarakbaşkalarında aynı sapıklıktan söz eder; hem bu konuda bilgisahibi olduğu için, hem de hepimiz, kendi ailemizdeki kusurlarıbaşkalarında bulunca sevinmeye ve söz konusu kusurun istisnaiya da yüz kızartıcı bir yanı olmadığını kendi kendimize kanıtlayıp

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

346

Page 347: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

rahatlamaya eğilimli olduğumuz için. Demin de belirttiğim gibi,tarihin her döneminde durum aynıdır. Bununla birlikte içindeyaşadığımız dönem bu bakımdan özellikle dikkat çekicidir. XVII.yüzyıldan verdiğim onca örneğe rağmen, büyük dedem Françoisde La Rochefoucauld günümüzde yaşasaydı, o ünlü sözü, bizimdönemimize daha da çok yakışırdı; hadi Brichot, yardım edinhatırlamama: 'Ahlâksızlık bütün çağlara özgüdür, ama herkesintanıdığı bazı kişiler ilk yüzyıllarda ortaya çıkmış olsalardı, şimdiElagabalus'un fuhuş âlemlerinden bahsedilir miydi?' Herkesintanıdığı ifadesi çok hoşuma gidiyor. Görüyorum ki, keskingörüşlü atam, tıpkı benim gibi, en ünlü çağdaşlarının'palavra'larını iyi biliyormuş. Ama günümüzde bu tür insanlarınsayısı arttığı gibi, farklı bir özellikleri de var." M. de Charlus'ün, buyaşama biçiminin hangi gelişmelerden geçtiğini bize anlatmayaniyetli olduğunu anladım. Baron konuşurken, Brichotkonuşurken, Albertine'in beni beklemekte olduğu yuvamın azçok bilinçli bir imgesi, Vinteuil'ün okşarcasına samimi ezgisiylebağlantılı olarak, içimde her an mevcuttu. Dönüp dolaşıpAlbertine'e geliyordum; aynı şekilde, bir süre sonra fiilen de onunyanına dönmem gerekecekti; sanki Albertine, benim bir şekildebağlı olduğum, Paris'ten ayrılmamı engelleyen bir prangaydı ve oesnada, Verdurin'lerin salonunda yuvamı düşünürken, o yuvayı,boş, kişilik açısından coşturucu ve biraz hüzünlü bir mekânolarak değil, –tıpkı bir gece Balbec Oteli'nin de olduğu gibi– oradankımıldamayan, benim için orada kalan ve istediğim anbulacağımdan emin olduğum bir varlıkla dolu bir mekân olarakhissetmeme yol açıyordu. M. de Charlus'ün her zaman ısrarla aynıkonuya gelmesi –sürekli aynı yönde çalışan zekâsı bu konudaözel bir kavrayış edinmişti– oldukça karmaşık bir biçimde rahatsızediyordu insanı. Kendi uzmanlığı dışında hiçbir şey göremeyenbir bilgin gibi can sıkıcı; bildiği ve yaymaya can attığı sırları övünçvesilesi yapan, bilgili biri gibi sinir bozucu; kendi kusurları söz

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

347

Page 348: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

konusu olduğu anda, hoşa gitmediklerini fark etmeden, açıldıkçaaçılan kişiler gibi sevimsiz; saplantılı bir ruh hastası gibi bağımlıve bir suçlu gibi, engel olunamaz biçimde tedbirsizdi. Öte yandan,bazı anlarda, bir deliye veya caniye has özellikler kadar çarpıcı olanbu özellikler, bana bir sükûnet de veriyordu. Çünkü buözelliklerden Albertine'e ilişkin sonuçlar çıkarabilmek için onlarıbaşka bir bağlama oturttuğumda, Albertine'in Saint-Loup'ya vebana karşı tutumunu hatırladığımda, bu hatıralardan ilki benimiçin son derece üzücü, ikincisi de bir o kadar hüzünlü olduğuhalde, kendi kendime düşünüyor ve M. de Charlus'ün hemkonuşmasından, hem de şahsından fışkıran o belirgin, görünüşebakılırsa mecburen tekelci türdeki bozukluğun bu hatıralarlabağdaşamayacağı sonucuna varıyordum. Ne yazık ki M. deCharlus, bu umutlarımı, tıpkı yeşerttiği şekilde, yani farkındaolmadan söndürmekte gecikmedi. "Evet," dedi, "yirmi beş yaşındadeğilim artık ve etrafımda çok şeyin değiştiğini gördüm; artık neengellerin yıkıldığı, kendi ailemde bile, zarafetten, edeptenyoksun bir kalabalığın tango yaptığı sosyeteyi tanıyabiliyorum,ne modaları, ne siyaseti, ne sanatı, ne dini, ne de başka bir şeyi.Ama itiraf etmek gerekir ki, her şeyden çok değişen, Almanlarıneşcinsellik dediği şey oldu. Tanrım, benim zamanımda,kadınlardan nefret eden erkekleri ve sadece kadınları sevip başkaşeyi sırf menfaat uğruna yapan erkekleri bir yana bırakırsak,eşcinsellerin hepsi iyi birer aile babasıydı ve sırf paravan niyetinemetres tutarlardı. Benim evlendirecek kızım olsa, kızımın bedbahtolmamasını garantilemek için, damadımı eşcinseller arasındanseçerdim. Heyhat! Her şey değişti. Şimdi en kadın delisi erkeklerbile eşcinsel olabiliyor. Ben burnumun iyi koku aldığını, biriyleilgili olarak, 'kesinlikle değil' demişsem, yanılmadığımdan eminolabileceğimi zannederdim. Doğrusu pes ettim. Bu konuda namsalmış bir dostumun bir arabacısı vardı; arabacıyı ona yengemOriane bulmuştu; çeşitli işler yapmış, ama bilhassa etek

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

348

Page 349: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

sıyırmada ustalaşmış Combray'li bir delikanlıydı; ben malummeseleye kesinlikle muhalif olduğunu zannederdim. Metresiniüzüntüden kahrediyor, onu çeşitli kadınlarla, bilhassataparcasına sevdiği bir kadın oyuncu ve bir garson kızlaaldatıyordu. Her şeye kolayca inanıveren insanların sinir bozucudüşünce yapısına sahip olan kuzenim Guermantes Prensi bir günbana dedi ki: 'X niçin arabacısıyla yatmıyor kuzum? Kim bilir,belki de Theodore'un (arabacının ismi) hoşuna gider; hattâ belkipatronu kendisine kur yapmıyor diye güceniyordun' Gilbert'isusturmaktan kendimi alamadım; iki şeye birden sinirlenmiştim:hem gelişigüzel kullanıldığında basiretsizliğe dönüşen o sözdebasirete, hem de dostumuz X'in tehlikeyi göze alıp zeminiyoklamasını, sağlamsa ardından da kendisi gitmeyi isteyenkuzenimin gün gibi aşikâr olan fesatlığına." - "Yani GuermantesPrensi'nde de mi böyle eğilimler var?" diye sordu Brichot, yarışaşkın, yarı tedirgin bir tavırla. "Aman Tanrım," dedi M. deCharlus, mutluluk içinde, "o kadar bilinen bir şey ki, evet demekleboşboğazlık etmiş olacağımı sanmıyorum. Her neyse, ertesi yılBalbec'e gittim ve orada, ara sıra beni balığa çıkaran bir gemicidenöğrendim ki, benim Théodore, limana gelip müthiş birküstahlıkla, sandalla dolaşmak 've dahi başka şeyle^ yapmaküzere çeşitli gemicileri kaçırıyormuş; bu arada şunu da belirteyim,Théodore'un kız kardeşi, Mme Verdurin'in bir arkadaşının,Putbus Baronesi'nin oda hizmetçisidir." Arabacının patronunun,bütün gün metresiyle birlikte iskambil oynayan beyefendiolduğunu anlamıştım, onun da mı Guermantes Prensi gibiolduğunu bu kez ben sordum. "Canım, bunu herkes bilir, kendiside gizlemez bile." - "Ama yanında metresi vardı." - "Ne olmuşyani? Ah, bu çocuklar saf," dedi babacan bir tavırla, sözlerinden,Albertine'i düşünerek duyduğum acının farkında bile olmadan."Metresi sevimli bir kadın." - "Peki, öbür üç arkadaşı da onun gibimi?" - "Yok canım, katiyen," diye haykırdı baron, sanki bir müzik

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

349

Page 350: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

âletinde yanlış notaya basmışım gibi kulaklarını tıkayarak."Buyrun bakalım, bu sefer de diğer uca kaydı. Canım, insanınarkadaşlık etmeye hakkı yok mu? Ah! bu gençler, her şeyibirbirine karıştırıyor! Sizi yeni baştan eğitmek gerek evladım. Amaitiraf etmeliyim ki, bu örnek ve bildiğim daha birçok örnek,zihnimi bütün cüretkârlıklara ne kadar açık tutmaya çalışsam da,benim kafamı karıştırıyor. Çağımın gerisinde kalmış olabilirim,ama anlayamıyorum," dedi, Ultramontanizmin kimi türlerindensöz eden yaşlı bir Gallikanizm taraftan, Action Française'den sözeden liberal bir kralcı, kübist bir Claude Monet müridi edasıyla."Bu yenilikçileri kınamıyor, daha çok imreniyorum kendilerine,onları anlamaya çalışıyorum ama beceremiyorum. Kadınları bukadar çok seviyorlarsa, özellikle de bu eğilime kötü gözle bakan buproleter dünyada, izzetinefislerini korumak için gizlenmekzorunda kaldıkları bu dünyada, niçin oğlan dedikleri şeye ihtiyaçduyuyorlar? Çünkü bu, onların gözünde başka bir şeyi temsilediyor. Neyi?" - "Albertine'in gözünde kadın başka neyi ifadeedebilir?" diye düşünüyordum ve zaten ıstırabımın kaynağı dabuydu. "Şuna hiç şüphe yok ki baron," dedi Brichot, "eğerfakülteler kurulu günün birinde Eşcinsellik Kürsüsü kurmayakarar verirse, en başka sizi öneririm. Yo hayır, Özel PsikofizyolojiEnstitüsü size daha uygun olur. Sizi en çok Collège de France'tabir kürsünün başında hayal ediyorum; kendinizi kişiselaraştırmalara vakfetme imkânınız olur, elde ettiğiniz sonuçları,tıpkı Tamil veya Sanskrit profesörleri gibi, konuyla ilgili pek azsayıda insana açıklarsınız. İki dinleyiciniz olur, bir de odacı; yanlışanlaşılmasın, odacılarımızı en ufak bir kuşku altında bırakmakistemem, kuşkudan uzak oldukları kanısındayım." - "Hiçbir şeybildiğiniz yok," diye sertçe kestirip attı baron, "Ayrıca konuyla çokaz sayıda insanın ilgileneceğini zannetmeniz de hata. Tamtersine," dedi Brichot'ya ve kendi konuşmasının değişmezbiçimde yöneldiği konuyla başkalarına yapacağı suçlama

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

350

Page 351: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

arasındaki çelişkinin farkına varmadan, dehşete düşmüşçesine,çok üzülmüş gibi bir tavırla devam etti: "Aksine, ürkütücü birdurum, artık bir tek bu konu konuşuluyor. Utanç verici birdurum, ama aynen dediğim gibi azizim! Geçen gün AyenDüşesi'nin evinde iki saat boyunca başka bir şey konuşulmamış.Düşünsenize, kadınlar da bu konuyu konuşmaya başlamışsa tambir rezalet demektir! İşin en iğrenç tarafı," dedi M. de Charlus,olağanüstü bir şevk ve enerjiyle, "kadınlar birtakım mikropherifler sayesinde bilgi ediniyorlar; bunlardan biri de gençChâtellerault; hakkında en çok şey söylenebilecek kişi o, amakadınlara başkalarının hikâyelerini anlatıyor. Duyduğuma görebenim hakkımda söylemediğini bırakmamış, ama benimumurumda değil; iskambilde hile yaptığı için JockeyKulübü'nden atılmasına ramak kalan bir şahsın sıçrattığı çamurve pisliğin ancak kendisine bulaşabileceğini düşünüyorum.Şunu iyi biliyorum ki, ben Jane d'Ayen olsaydım, salonuma saygıgösterir, o salonda bu tür konuların konuşulmamasını ve kendievimde öz akrabalarıma çirkef bulaştırılmamasını sağlardım. Amaartık ne sosyete kaldı, ne kural, ne de görgü; giyim konusundaolduğu gibi, konuşmada da geçerli bu. Ah! Dünyanın sonu geldiazizim. İnsanlar öyle fesat oldu ki. Başkalarını en çok kötüleyenkazanıyor. Feci bir şey!"

Ta çocukluğumda, Combray'de büyükbabama konyaksunuluşunu ve büyükannemin, içmesin diye nafile yakarışlarınıgörmemek için kaçtığımda kendini gösteren korkaklığımla,Charlus idam edilmeden önce Verdurin'lerin evinden ayrılmaktanbaşka bir şey düşünemiyordum. "Benim mutlaka dönmemgerekiyor," dedim Brichot'ya. "Ben de sizinle geleceğim, ama hırsızgibi kaçmak olmaz. Gelin Mme Verdurin'le vedalaşalım," dediprofesör ve oyunda ebe olup odanın dışına gönderilen, bir süresonra "tamam mı" diye bakmaya giden birinin edasıyla salonayöneldi.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

351

Page 352: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Biz sohbet ettiğimiz sırada, M. Verdurin, karısının bir işaretiüzerine Morel'i alıp götürmüştü. Zaten Mme Verdurin iyicedüşünüp taşındıktan sonra, Morel'e yapılacak ifşaatınertelenmesinin daha akıllıca olacağına karar vermiş olsaydı bile,bunu başaramazdı. Öyle arzular vardır ki, bazen dille sınırlıoldukları halde, bir kez gelişmelerine izin verildi mi, sonuç neolursa olsun, tatmin edilmeleri gerekir; fazlasıyla uzun süredirseyrettiğimiz çıplak bir omzu öpmemeye dayanamayız,dudaklarımız, hızla yılanın üstüne inen bir kuş gibi omzagömülür; açlıktan başımız dönerken, bir pastayı yemektenkendimizi alamayız; beklenmedik sözlerle karşımızdakininruhunda uyandıracağımız yoğun şaşkınlıktan, heyecandan,ıstırap veya neşeden kendimizi mahrum edemeyiz. İşte MmeVerdurin de, melodram sarhoşluğu içinde kocasına emir vererekMorel'i alıp götürmesini ve kemancıyla ne pahasına olursa olsun,konuşmasını söylemişti. Morel, Napoli Kraliçesi'nin erken gitmişolmasına, kraliçeye takdim edilme fırsatı bulamadığınahayıflanarak söze başlamıştı. M. de Charlus, Napoli Kraliçesi'nin,İmparatoriçe Elisabeth'le Alençon Düşesi'nin kız kardeşiolduğunu o kadar çok söylemişti ki, kraliçe sonunda Morel'ingözünde olağanüstü bir önem kazanmıştı. Ama Patron, NapoliKraliçesi'nden söz etmek için bir araya gelmediklerini Morel'eaçıklayıp doğrudan konuya girmişti. "Bakın," demişti bir sürekonuştuktan sonra, "isterseniz gelin karıma akıl danışalım.Yemin ederim, ben kendisine hiçbir şey söylemedim. Bakalım onasıl yorumlayacak. Benim fikirlerim doğru olmayabilir, amaonun ne kadar yanılmaz bir sağduyusu olduğunu bilirsiniz;ayrıca sizi de çok sever, gelin meseleyi ona açalım." Bu arada MmeVerdurin, virtüözle konuşurken yaşayacağı, o gittikten sonra da,kocasıyla aralarında geçen konuşmanın eksiksiz raporunu alırkentadacağı duyguları sabırsızlıkla beklemekte, bir yandan da kendikendine, "Canım, ne yapıyor bunlar? Bari Auguste, Morel'i bu

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

352

Page 353: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kadar uzun alıkoymuşken iyice bir terbiye etmiş olsa," diyordu ki,M. Verdurin aşırı heyecanlı görünen Morel'le birlikte aşağı indi."Morel sana akıl danışmak istiyor," dedi M. Verdurin karısına,ricasının kabul edilip edilmeyeceğini bilemeyen birinin tavrıyla.Mme Verdurin ise, M. Verdurin'e cevap vereceğine, tutkununverdiği şevkle doğrudan Morel'e dönerek, "Kocamla tamamenaynı fikirdeyim, bu duruma daha fazla katlanmamalısınız!" diyehaykırdı şiddetle, kocasıyla birlikte önceden kararlaştırdıklarıanlamsız yalanı, yani kocasının kemancıya söylediklerindensözümona kendisinin habersiz olduğunu unutarak. "Ne? Hangiduruma?" diye kekeledi M. Verdurin, şaşırmış gibi yapıp, telaşınınanlaşılır kıldığı bir beceriksizlikle yalanını savunmaya çalışarak."Ona neler söylediğini tahmin ettim," diye cevap verdi MmeVerdurin, açıklamasının inandırıcı olup olmadığınıdüşünmemişti ve kemancının, bu sahneyi sonradanhatırladığında, Patroniçe'nin doğru sözlülüğü konusunda nedüşüneceği de umurunda değildi. "Hayır," diye devam etti MmeVerdurin, "hiç kimsenin evine kabul etmediği yoz bir şahsiyetlebu utanç verici içli dışlılığa daha fazla tahammül etmemelisinizbence." Patroniçe bunun doğru olmamasına aldırmıyor, baronuhemen her gün evinde ağırladığını unutuyordu."Konservatuar’da alay konusu oldunuz," diye ekledi, en etkiliargümanın bu olacağını sezerek; "bu hayata bir ay daha devamederseniz, bir sanatçı olarak istikbaliniz baltalanmış olacak; oysaCharlus olmasa, yılda yüz bin frangın üzerinde parakazanabilirsiniz." - "Bu konuda kulağıma hiçbir şey gelmemişti,çok şaşırdım, size fazlasıyla minnettarım," diye mırıldandı Morel,gözlerinde yaşlarla. Ama aynı anda hem şaşırmış gibi yapmak,hem de utancını gizlemek zorunda kaldığından, kan ter içindekalmıştı; Beethoven'in bütün sonatlarını peş peşe çalsa, bu kadarkızarıp terlemezdi; Bonn'lu üstadın, bu gözyaşlarına yolaçmayacağı da kesindi. Bu gözyaşlarıyla ilgilenen heykeltıraş

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

353

Page 354: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gülümsedi ve göz ucuyla bana Charlie'yi işaret etti. "Kulağınızahiçbir söylenti gelmediyse, bilmeyen bir siz kalmışsınız demektir.Adamın pis bir şöhreti var, çirkin olaylara karışmış. Polisin gözüüstünde, bunu biliyorum, zaten hakkında en hayırlısı datutuklanmak olur, aksi takdirde o da bütün benzerleri gibi sokakserserilerinin elinde can verecek çünkü," diye ekledi Patroniçe,çünkü

Charlus'ü düşününce Mme de Duras'ı hatırlıyor ve öfkedengözü dönerek zavallı Charlie'yi daha da çok yaralamak, o gecekendisine indirilen darbelerin intikamını almak istiyordu. "Zatenmaddi olarak bile size hiçbir fayda sağlayamaz; kendisine şantajyapan kişilerin kurbanı olduğundan beri varını yoğunu kaybetti;o insanlar yaptıkları şantajın masraflarını dahi ondankoparamayacaklar, siz kendi zararlarınızı hiçkarşılayamayacaksınız, çünkü her şeyi ipotek altında: konak,şato, her şey." Morel bu yalana kolaylıkla inandı, çünkü M. deCharlus, Morel'i sırdaş kabul edip sokak serserileriyle ilişkileriniona anlatmaktan hoşlanırdı; bu serseri takımının, bir odahizmetkârının oğlunda uyandırdığı duygu ise, kendisi alçağınteki olsa bile, Bonaparte'çı fikirlere bağlılığı kadar yoğun birtiksintidir.

Morel'in kurnaz zihninde, XVIII. yüzyılda ittifakların tersinedönmesi denilen şeye benzer bir çare filizlenmeye başlamıştı bile.M. de Charlus'le bir daha asla konuşmamaya kararlıydı; ertesiakşam, her şeyi yoluna koymak üzere Jupien'in yeğeninedönecekti. Ne yazık ki, Morel bu projeyi gerçekleştiremedi; M. deCharlus'ün, o akşam Jupien'le randevusu vardı ve eski yelekçi,olaylara rağmen randevuya gitmeme cesaretini gösteremedi.İleride göreceğimiz, Morel'le ilgili başka olaylar da hızkazandığından, Jupien ağlayarak dertlerini barona anlattığında,en az Jupien kadar kederli olan baron, terk edilen genç kızı evlat

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

354

Page 355: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

edineceğini, ona sahip olduğu unvanlardan birini, muhtemelenMile d'Oloron unvanını vereceğini, mükemmel bir ek eğitimsağlayacağını ve varlıklı biriyle evlendireceğini bildirdi. Jupien'eyoğun bir mutluluk veren bu vaatlere, yeğeni kayıtsız kaldı,çünkü Morel'i hâlâ seviyordu; Morel ise, ya aptallığından ya daedepsizliğinden, Jupien'in yokluğunda şakalaşarak giriyordudükkâna. "Neyiniz var böyle?" diyordu gülerek. "Gözlerinizinetrafındaki o halkalar ne? Aşk acısı mı? Canım, yıllar birbirinikovalar, biri öbürüne benzemez. En nihayet insan bir ayakkabıyıdener, bir kadını haydi haydi dener, ayağına uymuyorsa da..." Birtek kere, kız ağladığında sinirlendi; bunu alçakça, iğrenç birdavranış olarak görüyordu. İnsan bazen yol açtığı gözyaşlarınatahammül edemez.

Ama fazlasıyla ileriye atlamış olduk, çünkü bütün bunlar,Verdurin davetinden sonra cereyan etti; şimdi daveti anlatmayakaldığımız yerden devam edelim. "Hiç aklımdan geçmezdi," diye içgeçirdi Morel, Mme Verdurin'e cevaben. "Doğal olarak yüzünüzekimse bir şey söylemiyor, ama yine de Konservatuar’ın alaykonususunuz," diye tekrarladı Mme Verdurin fesatça; Morel'e,dedikoduların yalnız M. de Charlus'ü değil, kendisini de hedefaldığını göstermek istiyordu. "Bilmediğinize inanıyorum tabii,oysa hiç çekinmeden konuşuluyor. Geçen gün Chevillardkonserinde siz benim locama girdiğinizde iki adım ötemizde nekonuşulduğunu Ski'ye sorun, söylesin size. Kısacası, parmaklagösteriliyorsunuz. Şunu söyleyeyim ki, ben kendi adıma, hiçüzerinde durmuyorum; benim üzerinde durduğum şu: Budurum insanı inanılmayacak derecede gülünç düşürür ve hayatıboyunca herkesin alay konusu olmasına yol açar." - "Size nasılteşekkür edeceğimi bilemiyorum," dedi Charlie, aynı cümleyi,canımızı müthiş acıtan, ama bunu belli etmek istemediğimiz dişhekimine veya önemsiz bir sözle ilgili olarak, "Bunları sineyeçekemezsiniz," deyip bizi zorla düelloya sokan, kana susamış

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

355

Page 356: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

şahidimize söylediğimiz tonda. "Sizin kişilik sahibi bir insan, birerkek olduğunuzu düşünüyorum," diye cevap verdi MmeVerdurin; "baron herkese sizi avucunda tuttuğunu, sesiniziçıkarmaya cesaret edemeyeceğinizi söylese de, ben sizin açık açık,çekinmeden konuşacağınızdan eminim." Paramparça olanonurunu gizlemek için kendine bir takma onur arayan Charlie,okumuş ya da duymuş olduğu bir şey buldu hafızasında vederhal açıkladı: "Bu kadarına tahammül edecek kadar sütü bozukdeğilim. Bu akşamdan tezi yok, M. de Charlus'le ilişkimikeseceğim. Napoli Kraliçesi gitti, değil mi? Yoksa, ilişkimikesmeden önce rica ederdim..." - "İlişkinizi tamamen kesmenizgerekmez," dedi, küçük yuvayı dağıtmak istemeyen MmeVerdurin. "Onunla burada, küçük grubumuzun içindegörüşmenizde bir sakınca yok; burada takdir ediliyorsunuz,kimse hakkınızda kötü konuşmaz. Ama özgürlüğünüze sahipçıkan ve sizi, sadece yüzünüze karşı kibar olan o aptal, ukalakadınların evlerine sürüklemesine izin vermeyin; arkanızdanneler konuştuklarını duymanızı isterdim. Zaten hayıflanmanızada gerek yok; hayat boyu taşıyacağınız bir yüzkarasındankurtulmuş olmakla kalmayacaksınız; ayrıca, sanatsal açıdan da,Charlus tarafından tanıtılmanın utancı olmasaydı bile, şunu bilinki, bu sahte sosyete muhitinde kendinizi alçaltmanız, sizegayriciddi bir hava verecekti; amatör olarak, sıradan salonmüzisyeni olarak şöhret yapacaktınız, ki bu da sizin yaşınızda fecibir şeydir. Arkadaşlarına cevabî nezaket gösterisinde bulunmaküzere, bedavadan sizi getirtmek, bütün bu güzel hanımların işinegeliyor tabii, anlaşılır bir şey, ama bunun bedelini, siz sanatçıolarak geleceğinizle ödeyecektiniz. Bir veya iki hanımın evindeçalmaktan söz etmiyorum. Az önce Napoli Kraliçesi'nden sözediyordunuz, gitmişti gerçekten de, bir gece daveti vardı; bakın oiyi bir kadın, ayrıca şunu da söyleyeyim, bence Charlus'ü pekönemsediği yok. Bana sorarsanız daha çok benim hatırım için

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

356

Page 357: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gelmiş. Evet, evet, M. Verdurin'le ve benimle tanışmak istediğinibiliyorum. Orada çalabilirsiniz bakın. Üstelik, şunu dasöyleyeyim ki, sanatçıların tanıdığı, daima yakınlık gösterdiği,neredeyse kendilerinden biri gibi, Patroniçe'leri olarak gördüğübenim tarafımdan oraya götürülmek tamamen farklı bir durumsizin için. Ama sakın ha, Mme de Duras'ın evine gideyimdemeyin! Öyle bir gaf yapmayın sakın! Tanıdığım çeşitlisanatçılar, onunla ilgili sırlarını gelip bana açmışlardır. Çünkübana güvenebileceklerini bilirler," dedi Mme Verdurin, birdenbire,ustalıkla büründüğü yumuşak ve sade bir tavırla, yüzündealçakgönüllü bir ifade ve bakışlarında, bu ifadeyle uyumlu birçekicilikle. "Gelip bana dertlerini anlatırlar; en sessiz diyebilinenleri bazen benimle saatlerce konuşur ve inanamayacağınızkadar da ilginçtirler. Zavallı Chabrier, 'Onları Mme Verdurin'denbaşkası konuşturamaz,' derdi hep. Her neyse bunların hepsi,bakın istisnasız hepsi diyorum, Mme de Duras'ın evinde çalmışoldukları için ağlamışlardır karşımda. Hanımefendinin,hizmetkârları aracılığıyla sanatçıları küçük düşürmektenhoşlanması bir yana, sonra da hiçbir yerde iş bulamıyorlardı.Yöneticiler, 'Aa, tamam, Mme de Duras'ın evinde çalan müzisyen,'diyordu. Kapı kapanıyordu. Hiçbir şey insanın geleceğini böylebaltalayamaz. Çünkü yüksek sosyete mensupları gayriciddi birhava veriyor sanatçıya; istediğiniz kadar yetenekli olun, maalesefbir Mme de Duras, size amatör damgası vurulması için yeterlioluyor. Biliyorsunuz ben sanatçıları kırk yıldır tanıyorum,görüşüyorum onlarla, onları tanıtıyor, onlarla ilgileniyorum, sizeşunu kesinlikle söyleyebilirim ki, bir sanatçı hakkında 'bir amatör'dendi mi, iş bitmiştir. Esasen, sizin hakkınızda da amatördenmeye başlanıyordu. Kim bilir kaç kez, sizin o gülünçsalonlardan birinde çalmayacağınız konusunda diklenmek,üstelemek zorunda kaldım! Ne cevap veriyorlardı, biliyormusunuz: 'Canım, mecburen çalacak, Charlus ona danışmayacak

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

357

Page 358: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bile; fikrini sormuyor ki.' Birisi Charlus'e kibarlık olsun diye,'Arkadaşınız Morel'i çok takdir ediyoruz,' demiş. Baron o bildiğinizküstah edasıyla ne cevap verse beğenirsiniz: 'Arkadaşım olmasınaimkân var mı? Aynı sınıfın insanları değiliz, ona benimyarattığım, himaye ettiğim müzisyen demek daha doğru olur.'" Oesnada, müzik tanrıçasının kavisli alnının gerisinde, bazıinsanların kendilerine saklayamadıkları tek şey, yani aktarılmasısadece alçaklık değil, tedbirsizlik de olacak bir sözkıpırdanmaktaydı. Ne var ki bu sözü aktarma ihtiyacı, şereften,ihtiyattan daha baskındır. Patroniçe de yuvarlak, kederli alnındaart arda meydana gelen birkaç hafif kasılmadan sonra, işte buihtiyaca boyun eğdi: "Hattâ kocama, baronun, sizin için'hizmetkârım' dediğini de söylemişler, ama kesin bir şeysöyleyemem," diye ekledi. M. de Charlus de aynı ihtiyaca boyuneğmiş ve Morel'e, kökeni hakkında kimsenin asla bir şeyöğrenmeyeceğine dair yemin ettikten kısa bir süre sonra, MmeVerdurin'e, "Morel bir oda hizmetkârının oğlu," demişti. Bu laf birkez söylendikten sonra, yine benzer bir ihtiyaç yüzünden, birkişiden diğerine yayılacak, bu kişilerin her biri, tıpkı kendi yaptığıgibi, sır olarak saklayacağına söz veren ama tutmayan bir başkakişiye aktaracaktı. Bu taşman laflar, sonunda, yüzük oyunundakigibi dönüp dolaşıp Mme Verdurin'e geri gelir ve dedikoduyunihayet duymuş olan ilgili şahısla arasını açardı. Mme Verdurinbunu bildiği halde, söylemek için yanıp tutuştuğu sözü içindetutamazdı. "Hizmetkâr" sözünün Morel'i gücendirmemesiimkânsızdı. Bununla birlikte, Mme Verdurin "hizmetkâr"kelimesini telaffuz etti ve kesin bir şey söyleyemeyeceğinieklediyse, bunu, bu ince ayrım sayesinde, hem geri kalanındaneminmiş, hem de tarafsızmış gibi görünmek için yaptı. Sergilediğitarafsızlık, Mme Verdurin'in kendisini o kadar etkiledi ki,Charlie'yle şefkat dolu bir tavırla konuşmaya başladı: "Bakın,"dedi, "ben onu kınamıyorum, sizi uçuruma sürüklüyor, ama

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

358

Page 359: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

onun kabahati değil, çünkü kendi de aynı uçurumdayuvarlanıyor, aynı uçurumda yuvarlanıyor," diye epey yükseksesle tekrarladı; ağzından dökülüveren bu imgeye hayran kalarakve bilincinin ancak yakalayabildiği imgeyi vurgulamaya çalışarak."Hayır, benim onda bulduğum kabahat," dedi, yaptığı sükseylesarhoş olmuş bir kadının sevecen tonuyla, "size karşı inceliksizdavranmış olması. Bazı şeyler vardır ki herkese söylenmez. Meselabiraz önce, size vereceği bir haber üzerine, sevinçten yüzünüzekan hücum edeceğine dair bahse girdi; Légion d'honneurnişanını alacağınızı haber verecekmiş (aslı yok tabii, zaten onuntavsiyesi, sizin nişanı almanızı engellemek için yeterli olurdu).Hadi bunu affedelim; gerçi ben insanın dostlarınıkandırmasından hiçbir zaman pek hoşlanmamışımdır," diyedevam etti, hassas ve onurlu bir edayla, "ama bazı ufacık şeylervardır ki, insanı yaralar. Mesela gülmekten kırılarak, bizlere sizinbu nişanı almayı amcanız için istediğinizi ve amcanızın da uşakolduğunu anlatması gibi." - "Size öyle mi söyledi!" diye haykırdıCharlie, ustaca aktarılan bu sözlerden, Mme Verdurin'in bütünsöylediklerinin doğruluğuna hükmederek. Mme Verdurin'inyüzünden fışkıran sevinç, genç âşığı tarafından terk edilmeküzereyken onun evliliğini bozmayı başaran yaşlı bir metresihatırlatıyordu. Mme Verdurin belki de yalanını ölçüp biçmemiş,hattâ bile bile yalan söylememişti. Belki de hayatını şenlendirmekve mutluluğunu korumak için küçük kabilede "ortalığıkarıştırmasına" sebep olan duygusal bir mantık, ya da dahatemelde, sinirsel bir refleks, tam anlamıyla doğru olmasalar daşeytanca bir yarar sağlayan bu tür iddiaların, kendisidoğruluğunu kontrol etmeye vakit bulamadan, içgüdüyledudaklarından dökülüvermesine yol açıyordu. "Bunu sadece bizesöylemiş olsaydı, bir zararı dokunmazdı," diye devam ettiPatroniçe; "biz onun söylediklerinin yarısının yalan, yarısınındoğru olduğunu biliriz; ayrıca işin iyisi kötüsü olmaz, hem sizin

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

359

Page 360: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kendi değeriniz var, sizi değeriniz tanımlar; ama gidip Mme dePortefin'i bu laflarla kahkahayla güldürmesi, işte bizi bedbahteden bu." (Mme Verdurin, Charlie'nin Mme de Portefin'i sevdiğinibildiğinden, mahsus onun adını veriyordu.) "Kocam baronunsöylediklerini duyunca bana, 'Tokat yemeyi tercih ederdim,' dedi.Çünkü biliyorsunuz Gustave da sizi benim kadar sever." (BöyleceM. Verdurin'in adının Gustave olduğunu öğrendik.) "Gustaveaslında çok duyarlı bir insandır." - "Ben sana onu sevdiğimi hiçsöylemedim ki! Onu seven, Charlus," diye mırıldandı M.Verdurin, iyi kalpli hoyrat adam pozu takınarak. "Ah! Hayır,aradaki farkı şimdi anlıyorum, ben şerefsiz bir adamın ihanetineuğradım, sizler ise iyi kalplisiniz," diye samimiyetle haykırdıCharlie. "Hayır, hayır," diye mırıldandı Mme Verdurin, zaferi eldetutmakla birlikte (çarşambaları kurtulmuş sayıyordu), kötüyekullanmak da istemiyordu, "şerefsiz demek biraz abartılı olur;Charlus kötülük ediyor, hem de çok kötülük ediyor, ama farkındaolmadan; şu Légion d'honneur meselesi pek de uzun sürmedi.Aileniz hakkında bütün söylediklerini size aktarmaksa, benimiçin tatsız bir şey olur," dedi, aktarması istense pek güç durumadüşecek olan Mme Verdurin. "İsterse bir saniye sürmüş olsun,yine de onun bir hain olduğunu kanıtlar," diye haykırdı Morel.

İşte biz o anda salona girdik. M. de Charlus, Morel'in oradaolduğunu görünce, "Ah!" diye bağırdı ve neşe içinde müzisyenedoğru ilerledi; bütün gecesini, bir kadınla buluşmak üzere ustacaayarlamış olan ve bu buluşmanın sarhoşluğuyla, kadının kocasıtarafından tutulmuş adamların kendisini bizzat kurduğu tuzağadüşürüp herkesin önünde dayaktan geçireceğini hayalinden bilegeçirmeyen bir adama benziyordu. "Eh, nihayet görüşebildik,memnun musunuz bakalım, genç şöhret ve müstakbel Légiond'honneur şövalyesi? Pek yakında nişanınızı takabileceksiniz,biliyor musunuz?" dedi M. de Charlus Morel'e; şefkatli vemuzafferane bir edayla konuşmuş, ama nişan hakkındaki

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

360

Page 361: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

sözleriyle, Mme Verdurin'in, Morel'e tartışılmaz gerçekler gibigörünen yalanlarını teyit etmişti. "Uzak durun benden, banayaklaşmayın!" diye bağırdı Morel barona. "Bu ilk denemenizdeğildir herhalde, yoldan çıkarmaya çalıştığınız ilk kişi benolmasam gerek!" Tek tesellim, M. de Charlus'ün Morel'i veVerdurin'leri bozguna uğratışını göreceğimi düşünmemdi.Baronun, bunun binde biri kadar bir olay yüzünden çılgıncaöfkelenişine kaç kez şahit olmuştum; bu öfke buhranları herkeseyönelebilirdi, baron bir kraldan bile çekinmezdi. Ne var ki,olağanüstü bir şey oldu. M. de Charlus donakalmış, nutkututulmuştu, başına gelen felaketi, sebebini anlayamadığı halde,ölçmeye çalışıyordu; söyleyecek tek kelime bulamıyor, oradabulunan herkese tek tek, gücenmiş, yalvaran bakışlarla, ne olupbittiğinden ziyade ne cevap vermesi gerektiğini sorar gibibakıyordu. M. de Charlus'ün dilini bağlayan şey, belki (M. ve MmeVerdurin'in gözlerini kaçırdıklarını ve kimsenin ona yardımetmeyeceğini görünce) hissettiği o anki acı ve özellikle de, ilerideçekeceği acıların korkusuydu; belki önceden kafasında kurarakbir öfke yaratmadığı, kendi kendini kızıştırmadığı için, silahsızolduğu bir anda yakalanmış ve şiddetli bir darbe yemişti (çünküduygusal, sinirli, isterik bir insan olan baron, tam anlamıylafevriydi, ama fedailiği fostu –hattâ ben, fesatlığının da fosolduğunu düşünürdüm öteden beri ve bu da barona gözümde birsevimlilik kazandırırdı– dolayısıyla, hakarete uğramış şerefli birinsanın olağan tepkisini göstermezdi); belki de kendi muhitiolmayan bir ortamda, Saint-Germain muhitinde olacağı kadarrahat ve cesur değildi. Sebebi ne olursa olsun, o büyük asilzade(tıpkı devrim mahkemesi karşısında korkudan yüreği daralanataları gibi, o da özünde halktan üstün olmadığı için), oküçümsediği salonda, bütün uzuvları ve dili felce uğramışçasına,kendisine uygulanan şiddetin yarattığı korku ve öfkeyle dolu,hem sorgulayan, hem yalvaran bakışlarını çevresinde

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

361

Page 362: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gezdirmekten başka bir şey yapamadı. Oysa M. de Charlus, birinekarşı uzun zaman boyunca içinde bir öfke biriktirdiğinde, hembelagat, hem de cesaret açısından sınır tanımaz, bu kadar ilerigidilebileceğini hayallerinden bile geçirmeyen, dehşete düşmüşyüksek sosyete mensuplarının önünde, söz konusu kişiyi en canalıcı sözlerle, çaresizlikten felce uğratırdı. Bu durumlarda M. deCharlus tam bir sinir buhranı içinde adeta alev alır, çırpınır,herkesi korkudan titretirdi. Ne var ki böyle durumlarda, inisiyatifbaronda olduğu için istediği gibi saldırır, ağzına geleni söylerdi(aynı şekilde Bloch da Yahudilerle alay etmeyi bilir, ama yanındaisimleri anıldığında yüzü kızarırdı). M. de Charlus, nefret ettiğikişilerden, kendisini aşağıladıkları kanısına kapıldığı için nefretederdi. Onlar barona kibar davransalar, öfkeden kendinikaybedeceğine, onları kucaklayıp öperdi. Bu acımasızcaumulmadık durumda o büyük hatip, ancak, "Ne demek oluyorbu? Ne oldu?" diye kekeleyebildi. Hattâ sesi duyulmadı bile. Panikhalindeki korkunun evrensel ifadesi olan jest ve mimikler o kadaraz değişmiştir ki, bir Paris salonunda başından tatsız bir olaygeçen bu yaşlı beyefendi, farkında olmadan, eski çağların Yunanheykellerinde, tanrı Pan tarafından kovalanan nympha'larınkorkusunu simgeleyen stilize hareketleri tekrarlamaktaydı.

Gözden düşen büyükelçi, zorla emekliye ayrılan büro şefi,soğuk davranılan sosyete mensubu, reddedilen âşık, bazen aylarboyunca, bütün umutlarını yıkan olayı inceler, bir serserikurşunu neredeyse bir göktaşıymışçasına evirip çevirirler.Kendilerine isabet eden bu tuhaf kurşunu oluşturan unsurlarıtanımak, hangi kötü niyetleri barındırdığını bilmek isterler.Kimyacıların elinde, analiz imkânı vardır en azından; kaynağınıbilmedikleri bir hastalıktan mustarip olan hastalar, hekimebaşvurabilirler. Suçlarla ilgili muammalar da, sorgu hâkimitarafından iyi kötü çözülür. Oysa benzerlerimizin şaşırtıcıdavranışlarına sebep olan dürtüleri nadiren öğreniriz. Anlatmaya

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

362

Page 363: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kaldığımız yerden devam edeceğimiz o gece davetini izleyengünler boyunca, M. de Charlus de, Charlie'nin davranışındasadece bir tek şeyi açıkça görebildi. Kendisine beslediği tutkularıifşa edeceğini söyleyerek baronu sık sık tehdit etmiş olan Charlie,artık kendi kanatlarıyla uçabileceğine, "bir yerlere geldiğine"hükmetmiş ve buna dayanarak, tehdidini gerçekleştirmiş olsagerekti. Ve sırf nankörlüğünden, her şeyi Mme Verdurin'eanlatmış olmalıydı. Peki ama Mme Verdurin nasıl kanmıştıanlattıklarına? (İnkâr etmeye kararlı olan baron, sahip olmaklasuçlanacağı duyguların hayalî olduğuna kendini inandırmıştıbile.) Mme Verdurin'in, belki kendisi gibi Charlie'ye tutkun olanbazı dostları, zemin hazırlamıştı herhalde. Dolayısıyla M. deCharlus, daveti izleyen günlerde, tamamen masum olan vebaronun delirdiğine hükmeden birçok "mürit"e korkunçmektuplar yazdı; sonra da gidip Mme Verdurin'le uzun vedokunaklı bir konuşma yaptı, ama bu konuşma, baronun istediğietkiyi katiyen uyandırmadı. Çünkü bir yandan, Mme Verdurin,sürekli, "Artık onunla ilgilenmeyin, olsun bitsin, çocuk o daha,"diyordu barona. Oysa baronun tek istediği, barışmaktı. Öteyandan, barışabilmek için, Charlie'nin sağlama bağlı zannettiğiher şeyi elinden almak istediğinden Mme Verdurin'e Charlie'yiartık evine kabul etmesin diye ricada bulunuyor, bu ricası kesinbir ret cevabıyla karşılaşıyordu; ret cevabı, Patroniçe'nin barondançeşitli öfkeli ve alaylı mektuplar almasına sebep oldu. Sıraylaçeşitli tahminlerde bulunan M. de Charlus, doğru tahminiyapamadı, yani olayın katiyen Morel'in başının altındançıkmadığını düşünemedi. Gerçi bunu, Morel'den birkaç dakikalıkbir görüşme rica ederek öğrenebilirdi. Ama böyle bir istektebulunmanın, hem onuruna aykırı olduğunu, hem de aşkıaçısından zararlı olacağını düşünüyordu. Hakarete uğramıştı vebir açıklama bekliyordu. Zaten hemen her zaman, bir anlaşmazlığıaçıklığa kavuşturabilecek bir görüşme fikrine bağlı bir başka fikir,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

363

Page 364: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

şu veya bu nedenle, o görüşmeye razı olmamızı engeller. Yirmideğişik olayda alçakgönüllülük göstermiş, zaafım gizlememişolan kişi, yirmi birinci olayda bir gurur sergiler, oysa kibirli birtavırda direnmemenin ve yalanlanmadıkça karşı tarafta iyice köksalan bir yanılgıyı ortadan kaldırmanın faydalı olacağı tek olaybudur. Olayın sosyal sonuçlarına gelince, M. de Charlus'ün, gençbir müzisyenin ırzına geçmeye çalıştığı esnada Verdurin'lerinevinden kovulduğu söylentisi yayıldı. Bu söylenti yüzünden, M.de Charlus'ün Verdurin'lerin evine artık ayak basmamasına kimseşaşırmadı; şüphelenmiş ve hakaret etmiş olduğu müritlerdenbiriyle bir yerde tesadüfen karşılaştığında, söz konusu müridin,zaten kendisine selam bile vermeyen barona karşı bir hınçbeslemesine insanlar şaşırmıyor, küçük kabilede kimseninbaronu selamlamak istememesini anlıyorlardı.

Morel'in telaffuz ettiği sözler ve Patroniçe'nin tutumukarşısında bir anda çöken M. de Charlus paniğe kapılmış nymphapozuna büründüğü sırada M. ve Mme Verdurin, adeta diplomatikkopuş belirtisi olarak ilk salona çekilip M. de Charlus'ü yalnızbırakmışlardı; bu arada Morel, platformun üzerinde, kemanınıkılıfına yerleştiriyordu. Mme Verdurin, açgözlülükle, "Nasıl oldu,anlat," dedi kocasına. "Ona ne dediğinizi bilmiyorum ama çokduygulanmıştı, gözlerinde yaşlar vardı," dedi Ski. Mme Verdurin,anlamamış gibi yaparak, "Bence söylediklerime tamamen kayıtsızkaldı," dedi; aslında kimsenin aldanmadığı bu numaranın amacı,Charlie'nin ağladığını heykeltıraşa zorla tekrarlatmaktı; ogözyaşları Mme Verdurin'e öyle bir gurur sarhoşluğu veriyorduki, Patroniçe istisnasız bütün müritlerin iyice duyup haberdarolmasını istiyordu. "Yok canım, aksine, ben gözlerinde iridamlaların parladığını gördüm," dedi heykeltıraş, kötü niyetli birsır paylaşma havasında sesini alçaltıp gülümseyerek; bu arada,Morel'in hâlâ platformda durduğundan ve konuşmayıişitemeyeceğinden emin olmak için, yana doğru bakıyordu. Fakat

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

364

Page 365: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

konuşmayı işiten biri vardı ve bu kişinin varlığı fark edildiği anda,Morel'in sönen umutlarından biri canlanacaktı. NapoliKraliçesi'ydi bu; gittiği diğer davetten dönerken, Verdurin'lerdeunuttuğu yelpazesini geri almak üzere, bizzat uğramasınınkibarlık olacağını düşünmüştü. İçeri usulca, adeta çekinerekgirmişti; özür dileyip, herkes gitmişken kısa bir ziyarettebulunmaya niyetliydi. Ne var ki, olayın heyecanı içinde kraliçeningirişi fark edilmemişti; o da olup bitenleri derhal anlamış vemüthiş öfkelenmişti. Mme Verdurin, "Ski, gözünde yaşlargördüğünü söylüyor, sen fark ettin mi? Ben gözyaşı görmedim,"dedi. "Aa! Doğru, şimdi hatırlıyorum," diye düzeltti sonra,iddiasına inanılır korkusuyla. "Charlus'e gelince, durumu iyigörünmüyor, bir iskemleye otursa iyi olur; bacakları titriyor, yereserilmek üzere," dedi acımasızca kıkırdayarak. O esnada koşarakMme Verdurin'in yanına gelen Morel, Charlus'e doğru ilerleyenkraliçeyi göstererek, "Şu hanım Napoli Kraliçesi değil mi?" diyesordu (o olduğunu gayet iyi bildiği halde). "Az önce olanlardansonra, barondan beni kraliçeye takdim etmesini isteyemem, neyazık!" - "Durun, ben sizi takdim ederim," dedi Mme Verdurin vealelacele eşyalarımızı alıp gitmek üzere harekete geçen Brichot'ylabenim haricimizdeki müritlerden bazılarını peşine takarak, M. deCharlus'le sohbet etmekte olan kraliçeye doğru yürüdü. Morel'inNapoli Kraliçesi'ne takdim edilmesini çok isteyen M. de Charlus,kraliçenin pek uzak bir ihtimal gibi görünen ölümü dışında hiçbirşeyin, bu arzunun gerçekleşmesini engelleyemeyeceğinidüşünmüştü. Ne var ki, insan, geleceği, şimdiki zamanınboşluktaki bir yansıması olarak hayal eder; oysa gelecek, çoğugözden kaçan sebeplerin, pek yakındaki bir sonucudur genellikle.Daha bu arzusunu ifade edeli bir saat bile olmadığı halde, şimdiMorel kraliçeye takdim edilmesin diye M. de Charlus her şeyiniverirdi. Mme Verdurin eğilerek kraliçeyi selamladı. Kraliçekendisini tanımamış gibi göründüğü için de, kendini tanıttı: "Ben

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

365

Page 366: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Mme Verdurin. Majesteleri beni tanımadılar." - "İyi," dedi kraliçe;öyle büyük bir doğallık içinde M. de Charlus'le konuşmaya devamediyordu ki, Mme Verdurin, olağanüstü dalgın bir edaylasöylenmiş bu "iyi" sözünün kendisine söylendiğinden şüpheduydu; M. de Charlus ise, aşk acısına gömülmüş olduğu halde,kraliçenin cevabına bir münasebetsizlik uzmanının, meraklısınınminnetiyle gülümsemekten kendini alamadı. Takdim edilmehazırlığını uzaktan izleyen Morel de o esnada yaklaştı. Kraliçekolunu M. de Charlus'e uzattı. Baronda da kızmıştı, ama ona, buaşağılık hakaretlere sertçe karşılık vermediği için kızıyordu.Verdurin'lerin barona bu şekilde muamele etme cüretinigöstermesi, baron adına utandırıyordu kraliçeyi. Daha birkaç saatönce Verdurin'lere gösterdiği sade yakınlıkla, şimdi karşılarındadikilirken büründüğü küstah gurur, kraliçenin ruhundaki tek birnoktadan kaynaklanıyordu. Kraliçe çok iyi yürekli bir kadındı,ama onun iyilikten anladığı, her şeyden önce sevdiklerine,yakınlarına, M. de Charlus'ün de aralarında yer aldığı, kendiailesinden bütün prenslere, sonra da, kraliçenin sevdiklerinisayan, onlara iyi duygular besleyen bütün burjuvalara ve hattâ enyoksul kesimden kişilere karşı sarsılmaz bir bağlılıktı. MmeVerdurin'e de, böyle iyi duygular taşıdığı varsayımıyla yakınlıkgöstermişti. Hiç şüphesiz, kraliçenin iyilik anlayışı, sınırlı, birazİngiliz muhafazakârlarına özgü ve giderek geçerliliğini kaybedenbir anlayıştı. Ama bu, kraliçenin iyiliğinin son derece samimi vehararetli olmasını engellemiyordu. Geleceğin insanları, bütündünyayı kapsayan Birleşik Devletleri'ni nasıl seveceklerse, eskilerde, bağlı oldukları insan topluluğunu, kentle sınırlı olmasınarağmen, o kadar seviyorlardı; günümüzün insanları davatanlarını o kadar seviyor. Çok yakınımdaki bir örnek, annemdi;Mme de Cambremer ve Mme de Guermantes, annemi herhangi bir"hayır işi" ne, yurtsever gönüllülere katılmaya, hayır dernekleriiçin bir şey satmaya veya bu dernekler yararına davet

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

366

Page 367: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

düzenlemeye asla ikna edememişti. Annemin, sadece kendikalbinin sesine kulak vererek eyleme geçmekte, sevgi vecömertliğini sadece ailesine, hizmetkârlarına ve tesadüfenkarşısına çıkan bedbahtlara sunmakta haklı olduğunusöylemiyorum katiyen; ama tıpkı büyükannem gibi annemin de,sevgisinin ve cömertliğinin sınırsız olduğunu ve Mme deGuermantes'ın ya da Mme de Cambremer'in sevgi ve cömertliğinikat kat aştığını gayet iyi biliyorum. Napoli Kraliçesi, bambaşka birörnekti, ama şunu kabul etmek gerekir ki, kraliçenin kafasındakisevimli insan imgesi, Albertine'in kütüphanemde bulup elkoyduğu Dostoyevski romanlarındaki sevimli insan imgesinden,yani dalkavuk, hırsız, ayyaş, kâh kişiliksiz, kâh küstah, sefih vehattâ katil asalaklardan çok farklıydı. Ne var ki, aşırı uçlar bir arayagelme eğilimi taşır; kraliçenin de savunmak istediği soylu kişi,yakını, hakarete uğrayan akrabası, M. de Charlus'tü, yani soyluailesine ve kraliçeyle akrabalığına rağmen, meziyetlerinin yanısıra birçok ahlâksızlık da sergileyen biriydi. Kraliçe, "Sevgilikuzenim, iyi görünmüyorsunuz," dedi M. de Charlus'e. "Kolumayaslanın. Bu kolun size daima destek olacağından hiç kuşkunuzolmasın. Bunu başaracak güce sahiptir." Sonra, başını gururlakaldırıp önüne (Ski'nin anlattığına göre, o anda tam karşısındabulunan Mme Verdurin'le Morel'e) bakarak, ekledi: "Biliyorsunuzbir zamanlar aynı kol, Gaeta'da ayaktakımına boyun eğdirmişti.Size de siper olacaktır." İmparatoriçe Elisabeth'in şanlı kız kardeşi,Verdurin salonundan işte bu şekilde, koluna taktığı baronu dayanında götürerek, Morel'in kendisine takdim edilmesine izinvermeden çıktı.

M. de Charlus'ün haşin kişiliği ve kendi akrabalarını bile tabituttuğu korkunç işkenceler göz önüne alındığında, bu davetinardından Verdurin'lere ateş püsküreceği ve misillemedebulunacağı zannedilebilirdi. Fakat baron katiyen böyle bir şeyyapmadı; bunun başlıca nedeni, hiç şüphesiz, davetten birkaç

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

367

Page 368: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gün sonra üşütüp salgın halindeki bulaşıcı zatürreeye yakalananM. de Charlus'ün, bir süre hem hekimlerin nazarında, hem dekendi nazarında, ölümün eşiğinde bulunması ve ardından birkaçay boyunca ölümle hayat arasında asılı kalmasıydı. Acaba meselebasit bir fiziksel metastazdan mı ibaretti; o güne kadar baronunöfkeden kendini kaybetmesine sebep olan nevrozun yerini başkabir hastalık mı almıştı? Çünkü baronun, Verdurin'leri sosyalaçıdan hiçbir zaman pek ciddiye almamış olduğu ve dolayısıylaonlarla kendi muhitinden insanlara kızdığı gibi kızamayacağınıdüşünmek, fazlasıyla basit bir açıklama olur; sürekli hayalî vezararsız düşmanlara kızan sinir hastalarının, biri kendilerine karşısaldırıya geçtiği anda zararsız hale geldiklerini ve suçlamalarınınanlamsızlığını kanıtlamaya çalışmaktansa, yüzlerine soğuk suserpmenin, bu hastaları sakinleştirmekte daha etkili olduğunuhatırlamak da, yine fazlasıyla basit bir yaklaşımdır. Ne var ki, M. deCharlus'ün hınç beslenmemesinin açıklamasını bir metastazdadeğil, hastalığın kendisinde aramak, daha doğru olacaktırmuhtemelen. Hastalığı baronu öylesine yoruyordu ki,Verdurin'leri düşünmeye fırsat bulamıyordu. Ölmek üzereydi.Saldırıdan söz ediyorduk; etkileri ancak biz öldükten sonra ortayaçıkacak saldırıları bile, gereğince "düzenlemek" için, gücümüzünbir bölümünü feda etmemiz şarttır. M. de Charlus'ün, bir hazırlıkfaaliyetine girişecek gücü kalmamıştı. Can düşmanı olan ikikişinin, gözlerini son kez açıp, birbirlerinin ölmek üzereolduğunu görünce, huzur içinde hayata gözlerini kapadıklarısöylenir sık sık. Ölüm bizi hayatın ortasında, hazırlıksızyakalamamışsa eğer, bu durum oldukça enderdir muhtemelen.Hayat dolu olduğumuz anda kolayca göze alabileceğimiztehlikeleri, aksine, kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmadığında, gözealamayız. İntikam duygusu hayatın bir parçasıdır; çoğunlukla –ileride göreceğimiz gibi, aynı kişiliğin içinde insani çelişkiler teşkileden istisnalara rağmen– ölüm kapımıza dayandığında intikam

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

368

Page 369: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

duygusu bizi terk eder. M. de Charlus, Verdurin'leri bir andüşündüğünde kendisini fazlasıyla yorgun hissediyor, duvaradönüp kafasından bütün düşünceleri siliyordu. Belagatinikaybettiği söylenemezdi, ama bu belagat, kendisinden fazla çabaistemiyordu artık. Belagat pınarı kurumamış, ama değişmişti.Geçmişte sık sık bezenmiş olduğu şiddetten kopmuştu; şefkatlisözlerin, İncil'den mesellerin, ölüme karşı belirgin bir tevekkülünsüslediği, neredeyse mistik bir belagatti artık. En çok konuştuğugünler, kurtulduğunu düşündüğü günlerdi. Sağlığında birgerileme olduğunda, susuyordu. Etrafındakiler, (tıpkıAndromakhe'dekı dehanın Esterde bambaşka bir dehayadönüşmesi gibi) baronun muhteşem şiddetinin Hıristiyan’ca biryumuşaklığa dönüşmesine hayran kalıyorlardı. Verdurin'lergörse, onlar bile, kusurları yüzünden nefret ettikleri bu adamısevmekten kendilerini alamaz, bu yumuşaklığa hayran kalırlardı.Sadece görünürde Hıristiyan’ca olan bazı düşünceler de varlığınısürdürüyordu şüphesiz. Mesih'in ne zaman geleceğini,peygambere haber verdiği gibi kendisine de haber vermesi için,Başmelek Cebrail'e yakarıyordu. Sonra da acıklı, tatlı birtebessümle ekliyordu: "Ama başmelek, Daniel gibi 'yedi hafta vealtmış iki hafta' sabretmemi istemesin benden, çünkü ben dahaönce ölmüş olacağım." Bu beklediği, Morel'di. Başmelek İsrafil'ede, genç Tobias'ı geri getirdiği gibi, Morel'i kendisine geri getirsindiye yalvarıyordu. Bu yakarılara, (bir yandan dua okuturkenhekimini çağırmayı da ihmal etmeyen hasta bir papa gibi) dahainsani yöntemler de katıyor, Brichot genç Tobias'ını hemenkendisine geri getirecek olursa, Tobias'ın babasının gözlerini açanBaşmelek İsrafil'in, tıpkı Beytsayda arınma havuzundaki gibi,Brichot'nun da gözlerini açmaya razı olabileceğini ziyaretçilerineima ediyordu. Ama bu insani geri dönüşler, M. de Charlus'ünsözlerinin manevi saflığını bozmuyordu. Gurur, dedikoduculuk,çılgınlığa varan fesatlık ve kibir ortadan kaybolmuştu. M. de

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

369

Page 370: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Charlus, ahlâki açıdan, pek kısa süre öncesine kadar bulunduğudüzeyin çok üzerine çıkmıştı. Ne var ki, baronun, duygulanmışdinleyicilerini, biraz da belagati sayesinde gerçekliğine inandırdığıbu ahlâki gelişme, lehine işlemiş olan hastalıkla birlikte ortadankayboldu. M. de Charlus, ileride göreceğimiz gibi, giderek artan birhızla uçurumdan aşağı yuvarlandı. Ama Verdurin'lerin kendisinekarşı tutumu, biraz uzaktaki bir hatıradan ibaretti artık ve dahataze öfkeler, bu hatıranın deşilmesini önlüyordu.

Geriye, Verdurin'lerin davetine dönecek olursak, o gece evsahipleri kendi başlarına kaldıklarında, M. Verdurin karısına şöylededi: "Cottard niçin gelmedi, biliyor musun? Durumunudüzeltmek için giriştiği borsa oyunu fiyaskoyla sonuçlananSaniette'in yanında çünkü. Bir tek frangı bile kalmadığını veyaklaşık bir milyon frank borcu olduğunu öğrenince, Saniettekriz geçirdi." - "Canım, o da niçin oynamış? Aptallığın daniskası,bu işlerin adamı değil ki. Ondan çok daha zeki insanlar borsadabatıyor; Saniette herkes tarafından dolandırılmaya mahkûm biradam." - "Pek tabii, Saniette'in geri zekâlı olduğunu çoktandırbiliyoruz," dedi M. Verdurin; "ama sonuç ortada. Yarın öbür günev sahibi onu kapıya koyacak; tam bir sefalet içine düşecek; ailesionu sevmez, Forcheville de ona yardım edecek son insan. Ben dedüşündüm; senin hoşuna gitmeyecek herhangi bir şey yapmakistemem ama, belki kendisine küçük bir aylık bağlayabilirizdiyorum; sefaletini biraz olsun hafifletir, hiç değilse evinde tedavigörür." - "Sana tamamen katılıyorum, çok iyi düşünmüşsün.Ama 'evinde' diyorsun; o salak, fazlasıyla pahalı bir dairedeoturuyor; artık orada oturması imkânsız, iki odalı bir yerkiralamak lazım. Sanıyorum halen altı-yedi bin frank ödüyor odaireye." - "Altı bin beş yüz. Ama evine çok bağlı. Sonuç olarak birkriz geçirdi; iki üç yıldan fazla yaşamaz. Onun için üç yıl boyuncaonar bin frank harcadık diyelim. Bence yapabiliriz. Mesela bu yıltekrar La Raspeliere'i kiralayacağımıza daha mütevazı bir yer

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

370

Page 371: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

tutarız. Bizim gelir düzeyimizde, üç yıllığına on bin frangı gözdençıkarmak mümkün olur sanıyorum." - "Peki, öyle olsun; yalnızişin tatsız tarafı, herkes durumu öğrenecek, aynı şeyi başkalarıiçin de yapmaya mecbur kalacağız." - "Ben de bunu düşünmedimmi sanıyorsun! Kesinlikle kimsenin bilmemesi şartıylayapacağım. İnsan soyunun hamisi olmak zorunda kalmaya hiçniyetli değilim doğrusu. İnsan severliğin lüzumu yok! Şöyleyaparız: Bu parayı kendisine Prenses Şerbatof un bıraktığımsöyleriz." - "İnanır mı acaba? Prenses vasiyetini hazırlarkenCottard'a danışmıştı." - "En kötü ihtimalle sırrımıza Cottard'ı dadahil ederiz; meslek sırrı saklamaya alışıktır; çok da parakazanıyor; uğruna para harcamaya mecbur kalacağımızişgüzarlardan olmayacaktır hiçbir zaman. Hattâ Cottard,prensesin aracılık görevini kendisine verdiğini söylemeye de razıolur belki. Böylece biz hiç ortalıkta görünmeyiz. Teşekkürlerden,minnet gösterilerinden ve konuşmalarından da kurtulmuşoluruz." M. Verdurin, bu tür dokunaklı sahneleri ve duymakistemedikleri konuşmaları anlatan bir kelime ekledi. Ne var ki bukelime bana tam olarak aktarılamadı, çünkü Fransızca bir kelimedeğil, aile içinde, muhtemelen ilgili şahısların yanında rahatçakonuşabilmek için, özellikle can sıkıcı bir şeyi ifade etmektekullanılan kelimeler türünden, özel bir ifadeydi. Bu tür ifadeler,genellikle, ailenin daha önceki bir durumundan günümüzekalmıştır. Mesela Yahudi bir ailede anlamı saptırılmış, dinî birterim kullanılabilir; belki de artık Fransızlaşmış olan bu ailede,hâlâ bilinen tek İbranice kelime budur. Taşralılığını fazlasıylakoruyan bir ailede, yörenin lehçesi artık o ailede konuşulmuyor,hattâ anlaşılmıyor bile olsa, o lehçeden bir kelime kullanılabilir.Güney Amerika'dan göçmüş, artık sadece Fransızca konuşulanbir ailede, İspanyolca bir kelime kullanılır. Söz konusu kelime, birsonraki kuşağa, sadece bir çocukluk anısı olarak aktarılacaktır.Anne babalarının, sofrada, belirli bir kelimeyi söyleyerek, servis

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

371

Page 372: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yapan hizmetkârlara belli etmeden değindiklerini çocuklarsonradan gayet iyi hatırlayacaktır; ne var ki kelimenin tamanlamını, İspanyolca mı, İbranice mi, Almanca mı, belirli biryörenin lehçesine ait bir kelime mi olduğunu, hattâ herhangi birlisanda anlamı olan bir söz mü yoksa bir özel isim ya da tamamenuydurma bir kelime mi olduğunu bilmeyeceklerdir. Bu durum,hâlâ hayatta ve muhtemelen aynı terimi kullanmış olan yaşlı birakraba varsa açıklığa kavuşturulabilir ancak. Verdurin'lerinherhangi bir akrabasını tanımadığım için, kullanılan kelimeyiçıkaramadım. Ne olursa olsun, söz konusu terimin MmeVerdurin'i gülümsettiği kesin; çünkü her zaman kullanılandilden daha özel, daha kişisel ve daha gizli olan bu dilin kullanımı,kullanan kişilere daima tatminle karışık, bencilce bir duyguyaşatır. Karşılıklı gülüştükten sonra, Mme Verdurin itiraz etti:"Peki ya Cottard birilerine söylerse?" - "Söylemez." Ama Cottard enazından bana söyledi; ben olayı birkaç yıl sonra, Saniette'incenazesinde, Cottard'dan öğrendim. Daha önceden bilmediğimede hayıflandım. Bilmiş olsam, her şeyden önce, insanlara birkötülüklerinden dolayı asla kızmamak, onları yargılamamakgerektiğini daha çabuk anlardım; çünkü başka zamanlardakisamimi iyi niyetlerini ve yararlı faaliyetlerini bilemeyiz.Dolayısıyla, sırf tahmin açısından da olsa, yanılırız. Hiç şüphesiz,bir örneğe bakarak genellediğimiz çirkin davranış biçimitekrarlanacaktır. Ama insan ruhu bu kadar basit değildir; aynıinsanın ruhu, bizim çirkin davranışına bakarak reddettiğimizbirçok olumlu davranışı da içinde barındırır. Ama Verdurin'lereilişkin bu bilgi, beni daha kişisel bir açıdan de etkileyecekti.Cottard bu bilgiyi bana daha önce vermiş olsa, giderek dünyanınen fesat insanı olarak gördüğüm M. Verdurin hakkında fikrimideğiştirecektim ve Verdurin'lerin, Albertine'le ilişkimdeoynayabileceği rol konusundaki şüphelerim de dağılacaktı.Aslında bu şüphelerin dağılması belki de yanlış olacaktı, çünkü

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

372

Page 373: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

M. Verdurin, birtakım meziyetlere sahip olmakla birlikte,muzipliği acımasızca bir işkenceye vardırabilen ve küçük kabiledehâkimiyet konusunda son derece kıskanç bir adamdı; müritlerarasında, tek amacı küçük topluluğu güçlendirmek olmayan hertürlü ilişkiyi bozmak için en iğrenç yalanları söylemekten, enhaksız nefretleri körüklemekten kaçınmazdı. Gösterişekaçmadan, çıkarcılıktan uzak, cömertçe davranışlar sergileyebilenbir insandı, ama bu, hassas, cana yakın, titiz, doğru sözlü veyadaima iyiliksever bir adam olduğu anlamına gelmiyordu.Muhtemelen, ben kendisinin bu yönünü öğrenmeden önce, –belki büyük halamla ahbap olan ailesinden kalma– kısmi bir iyiyüreklilik vardı M. Verdurin'de; tıpkı Amerika'nın Kolomb'dan,Kuzey Kutbu'nun Peary'den önce de var olması gibi. Bununlabirlikte, M. Verdurin'in kişiliği, bu olayı öğrendiğimde hiçbeklemediğim bir yönüyle karşıma çıkmış oldu; böylece, tıpkıtoplumlar ve tutkular gibi, bir kişiliğin de sabit bir suretinisunmanın çok güç olduğu sonucuna vardım. Çünkü kişilikler de,toplumlar ve tutkular kadar değişkendir ve görece değişmez olanyönlerinin klişesini almak istediğimizde, şaşırıp kalan objektifesürekli başka bir yönlerini gösterdiklerini fark ederiz (bu da,kıpırtısız kalmadıkları, hep hareket ettikleri anlamına gelir).

Verdurin'lerden çıktığımızda, saate bakıp Albertine'in evdesıkılmasından korkarak, önce benim eve uğramamızı rica ettimBrichot'dan. Araba sonra onu evine bırakacaktı. Evde bir gençkızın beni beklediğini bilmeyen Brichot, doğrudan evedöndüğüm, geceyi erkenden, böyle akıllı uslu bitirdiğim için benitebrik etti; oysa ben o vakte kadar gecenin asıl başlangıcınıgeciktirmekten başka bir şey yapmamıştım. Sonra Brichot M. deCharlus'ten söz etmeye koyuldu. Baron, kendisine daima çokkibar davranan, "Ben asla laf taşımam," diyen profesörün, M. deCharlus ve özel hayatı hakkında hiç çekinmeden konuştuğunuduysa çok şaşırırdı herhalde. Ayrıca, M. de Charlus kendisine,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

373

Page 374: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"Beni kötülediğinizi duydum," dese, belki Brichot da aynıiçtenlikle şaşırır ve gücenirdi. Brichot, M. de Charlus'ü gerçektenseverdi; baronla ilgili herhangi bir konuşmayı aklından geçirecekolsa, baron hakkında herkesin söylediği şeyleri söylediği halde,bu söylenenlerden çok, barona beslediği dostça duygularıhatırlardı. M. de Charlus'ten söz ederken bir yakınlık hissettiğiiçin de, "Oysa ben sizden hep dostça söz ederim," derken, yalansöylediğini düşünmezdi. Profesörün nazarında baron, sosyetehayatında en çok önem verdiği türden cazibeye sahip bir insandı;Brichot'nun uzun zaman boyunca şairlerin uydurması zannettiğişeyin gerçek örneklerini sunma cazibesine sahipti. Vergilius'unikinci Eglog'unu, hikâyenin gerçek bir temeli olup olmadığını pekde bilmeden birçok kez açıklamış olan Brichot'nun, bu ileriyaşında M. de Charlus'le sohbet etmekten aldığı zevk,hocalarından M. Merimee'yle M. Renan'ın ve meslektaşı M.Maspero'nun, İspanya'ya, Filistin'e ve Mısır'a gittiklerinde,kitaplardan öğrendikleri eski olayların dekorunu ve değişmezoyuncularını, İspanya, Filistin ve Mısır'ın bugünkügörünümünde ve halkında bulunca yaşadıkları hazza benzerdi.Brichot, dönüş yolunda, "O yiğit asilzadeyi kötülemek içinsöylemiyorum ama," dedi, "şeytanca din derslerini azıcıktımarhane kokan bir belagatle, İspanya Beyazları'na ve devrimgöçmenlerine özgü bir inat ve saflıkla yorumlamaya koyulduğuzaman, dâhi kesiliyor. Monsenyör d'Hulst'ün ifadesiyle, eminolun ki, Adonis'i günümüzün zındıkları karşısında savunmakisterken soyunun içgüdülerine uyan ve bütün Sodomistmasumiyetiyle haçlı seferine katılan bu derebeyinin beni ziyaretegeldiği günler, hiç canım sıkılmıyor." Brichot'yu dinliyordumama onunla yalnız değildim. Aslında evden çıktığım andan beri,belli belirsiz de olsa, şu anda odasında bulunan genç kıza bağlıhissediyordum kendimi. Verdurin'lerin evinde çeşitli insanlarlakonuşurken bile, bulanık bir biçimde onu yanımda

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

374

Page 375: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

hissediyordum; ona ilişkin duygum, insanın kendi organlarınailişkin belirsiz duygusuna benziyordu; onu düşündüğümde de,insanın kendi bedenine tam anlamıyla bir köle gibi bağlıolmasının verdiği sıkıntıyla düşünüyordum. "Havarimizinsohbeti öyle bir dedikodu kaynağı ki," diye devam etti Brichot,"Pazartesi Sohbetleri'nin bütün eklerine malzeme sağlar!Düşünsenize, saygıdeğer meslektaşımız X'in, çağımızın enşatafatlı ahlâki kurgusu olarak görüp daima büyük saygıduyduğum etik incelemesine, genç bir telgraf memuru ilhamkaynağı olmuş; bunu öğrendim kendisinden. Şunu kabul etmekgerekir ki, değerli dostum, derslerinde yakışıklı delikanlının adınıvermekten kaçınmıştır. Bu konuda, sevdiği atletin adını OlympiaZeus'unun yüzüğüne kazıyan Phidias'tan daha fazla elalem neder kaygısı veya daha az minnet sergilemiştir. Baron, bu sözünüettiğim öyküyü bilmiyordu. Öykünün, baronun gelenekçiliğinene kadar hitap ettiğini söylememe gerek yok. Tahminedebileceğiniz gibi, meslektaşımla ne zaman bir doktora tezinitartışsam, son derece incelikli olan diyalektiğinde fazladan bir tat,Chateaubriand'ın yeterince mahrem olmayan eserine eklenençarpıcı açıklamaların Sainte-Beuve'e verdiği tadı buluyorum.Telgraf memuru, bilgelik açısından çok zengin, ama paraaçısından yoksul olan meslektaşımızdan barona geçmiş(baronun, 'hiçbir art niyet gütmeden' derkenki tonunuduymanızı isterdim). Ve Şeytanımız yeryüzünün en yardımseverinsanı olduğu için de, gözdesine sömürgelerde bir görevayarlamış; minnet nedir bilen genç memur da, oradan hamisineara sıra leziz meyveler gönderiyor. Baron nüfuzlu tanıdıklarınaikram ediyor bu meyvelerden; geçenlerde delikanlının gönderdiğiananaslar Conti Rıhtımı'nda sofrada yer alıyordu; Mme Verdurin,bir art niyet gütmeden, 'M. de Charlus, böyle ananasları sizegönderen, Amerika'da bir amca, ya da bir yeğen olabilir ancak!'diyordu. İtiraf etmeliyim ki, ananasları yerken, Diderot'nun

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

375

Page 376: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

hatırlatmaktan hoşlandığı, Horatius'un bir odunun ilkmısralarını içimden okuyup neşelendim. Sonuç olarak,Palatium'dan Tibur'a dolaşan meslektaşım Boissier gibi ben de,baronun sohbeti sayesinde, Augustus çağı yazarları hakkındadaha canlı, daha hoş bir fikir ediniyorum. Dekadanlardan hiç sözetmeyelim, Yunanlılar'a kadar gitmeye de gerek yok; gerçi birkeresinde saygıdeğer M. de Charlus'e, onun yanındayken,kendimi Aspasia'nın evinde Platon gibi hissettiğimi söylemiştim.Doğruyu söylemem gerekirse, her iki şahsiyetin de ölçeğini hatırısayılır derecede büyütmüştüm, La Fontaine'in deyişiyle, örneğim'daha küçük hayvanlardan' alınmıştı. Her neyse, sanırım tahminetmişsinizdir; baron katiyen gücenmedi. Aksine, hiç böylesinesamimi bir mutluluk sergilediğini görmemiştim. Çocukça birsarhoşluk, aristokrat soğukkanlılığını bozdu. Sevinç içinde, 'BuSorbonne'lular insanı nasıl da pohpohluyor!' diye haykırdı.'Aspasia'ya benzetilmek bu yaşta kısmet olacakmış demek ki!Benim gibi bir yaşlı kokona! Ah, gençliğim!' Bunları söylerkenhalini görmenizi isterdim; her zamanki gibi aşın pudralı, o yaşta,bir küçük bey gibi yapmacıktı. Aslında, şecere saplantısınarağmen, baron dünyanın en iyi kalpli insanı. Bütün bunlardanötürü, bu geceki kopuş kesin olursa çok üzülürüm. Beni şaşırtan,delikanlının sertçe karşı koyması oldu. Oysa bir süredir baronunkarşısında takındığı sadık çömez tavırları, vasal edası, böyle birisyanın habercisi sayılamazdı. Ne olursa olsun, baron, (Dii omenavertatıt[20]) Conti Rıhtımı'na bir daha ayak basmayacak bile olsa,bu kopuşun beni de kapsamayacağını umarım. Benim naçizanebilgime karşılık onun tecrübeleri, her ikimiz için de fazlasıyla kârlıbir değiş tokuş çünkü." (Ne var ki, ileride de görüleceği gibi, M. deCharlus, Brichot'ya karşı şiddetli bir hınç sergilememekle birlikte,onu hoşgörüsüzce yargılayacak kadar kendisinden uzaklaştı.)"Sizi temin ederim, bu değiş tokuş o kadar eşitsiz ki, baronhayatın kendisine öğrettiklerini bana aktardığı zaman, hayat

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

376

Page 377: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

denen rüyanın, en çok bir kütüphanede anlaşılabileceğikonusunda Sylvestre Bonnard'a katılmam mümkün olmuyor."

Benim evin önüne gelmiştik. Arabadan inip arabacıyaBrichot'nun adresini verdim. Kaldırımdan baktığımda,Albertine'in penceresini görüyordum; eskiden, Albertine bizimevde oturmazken akşamlan hep karanlık olan bu pencerede,şimdi içerideki elektriğin panjurlarla parçalanan ışığı, birbirineparalel, alt alta yaldızlı çizgiler oluşturmaktaydı. Benim için sonderece açık seçik olan ve sakin zihnime belirgin, ulaşılabilir,yakında ele geçireceğim hayaller sunan bu sihirli kitap, arabanıniçindeki yarı kör Brichot için, aksine, görünmezdi ve zatengörünse de, anlaşılması mümkün olmazdı, çünkü Albertinegezintisinden döndükten sonra, akşam yemeğinden önceziyaretime gelen arkadaşlarım gibi profesör de, her şeyiyle bana aitolan bir genç kızın yan odada beni beklediğini bilmiyordu. Arabayoluna devam etti. Birkaç dakika, kaldırımda tek başıma durdum.Elbette, aşağıdan gördüğüm, bir başkasına tamamen yüzeyselgörünecek o ışıklı çizgilere ben aşırı bir yoğunluk, doluluk vesağlamlık atfetmekteydim, çünkü o çizgilerin arkasınasakladığım, başkalarının hayalinden bile geçmeyen, o yatayışıkların kaynağı olan hazineye, muazzam bir anlamyüklüyordum; ne var ki bu hazinenin karşılığında,özgürlüğümden, yalnızlıktan ve düşünceden vazgeçmiştim.Albertine yukarıda olmasaydı, sadece haz peşinde koşsam bile, buhazzı yabancı kadınlarda, hayatlarına nüfuz etmeye çalışarak,belki Venedik'te, en azından Paris gecesinin gizli bir köşesindearayacaktım. Oysa şimdi, sevişme saatim geldiğinde yapmakgereken şey, seyahate çıkmak, hattâ evden çıkmak bile değil, evedönmekti. Üstelik eve dönmek, hiç değilse yalnız kalmak,düşüncemizi dışarıdan besleyen insanlardan ayrıldıktan sonra,kendi kendimize beslemek zorunda kalmak anlamına dagelmiyordu; tam tersine, eve dönmek, Verdurin'lerdeki kadar bile

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

377

Page 378: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yalnız olamamak demekti, çünkü evde beni karşılayacak olan kişi,kendi şahsımı bütünüyle ellerine teslim ettiğim şahıstı; kendimidüşünecek serbest bir ânım bile yoktu, hattâ o benim yanımdaolacağından, onu düşünmek zahmetine de katlanmayacaktım.Öyle ki, az sonra içine gireceğim odanın penceresine dışarıdan,aşağından son bir kez baktığımda, üzerine kapanmak üzere olanbükülmez altın parmaklıklarını kendi ellerimle şekillendirdiğimve ebediyen içine hapsolacağım ışıklı bir kafes görür gibi oldum.

Albertine, kendisini kıskandığımdan, her hareketini kaygıylaizlediğimden şüphelendiğini hiç söylememişti bana. Kıskançlığailişkin aramızda geçen tek konuşma da, epeyce eskiden yapılmışolmakla birlikte, tam tersini kanıtlar nitelikteydi. Hatırlıyordumda, ilişkimizin başında, onu evine ilk geçirdiğim gecelerden biri,mehtaplı, güzel bir geceydi; aslında Albertine'i evine bırakmakkadar, ondan ayrılıp başka kızların peşinde koşmak da bana çekicigeliyordu. "Bakın, sizi evinize geçirmeyi teklif ediyorsam,kıskandığımdan değil; bir işiniz varsa, ben usulca uzaklaşırım,"dediğimde, şöyle cevap vermişti: "Yoo, hayır! Kıskançolmadığınızı, sizin için fark etmeyeceğini gayet iyi biliyorum,ama hiçbir işim yok, sizinle birlikte olmaktan başka." Birkeresinde de, La Raspeliere'de, M. de Charlus, Morel'e kaçamak birgöz atıp Albertine'e yönelik bir çapkınlık gösterisindebulunduğunda, Albertine'e, "Sizi epeyce sıkıştırdı doğrusu,"demiş ve yarı alaylı bir tonda eklemiştim: "Kıskançlıktankıvrandım." Bunun üzerine Albertine, belki yetiştiği bayağımuhite, belki de görüştüğü daha da bayağı muhite özgü bir dilkullanarak, "Hadi ordan, yalancı!" demişti. "Kıskanç olmadığınızıbiliyorum. Siz kendiniz söylediniz, zaten halinizden de belli!" Bukonuşmadan sonra da, fikrinin değiştiğine dair herhangi bir şeysöylememişti; bununla birlikte, bu konuda, benden gizlediği,ama tesadüflerin, istemeden de olsa açığa çıkarabileceği birçokyeni fikir üretmiş olsa gerekti, çünkü o gece, eve döndükten,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

378

Page 379: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Albertine'i odasından alıp kendi odama götürdükten sonra, "Bilinbakalım nereden geliyorum: Verdurin'lerden," dediğimde, (busözleri söylerken niçin biraz utandığımı kendim deanlamıyordum, çünkü o gece çıkacağımı Albertine'e öncedenhaber vermiş, belki Mme de Villeparisis'ye, belki Mme deGuermantes'a, belki de Mme de Cambremer'e gideceğimi, kesinkarar vermediğimi söylemiştim, ama şurası da bir gerçek ki,Verdurin'leri saymamıştım); daha bu sözler ağzımdan çıktığıanda, Albertine'in yüzü allak bullak olmuş, sanki sözler,bastırılması imkânsız bir güçle, kendiliğinden içinden fışkırmışgibi, şu cevabı vermişti: "Tahmin etmiştim zaten." -"Verdurin'lere gidişime canınızın sıkılacağını bilmiyordum,"dedim. (Gerçi Albertine canının sıkıldığını söylememişti, amahalinden belliydi. Albertine'in canının sıkılacağınıdüşünmediğim de doğruydu. Buna rağmen, Albertine'in öfkepatlamasıyla karşılaştığımda, tıpkı bazı olaylar karşısında, adetageriye dönük bir ikinci bakışla, o olayı geçmişten bildiğimizhissine kapılmamız gibi, zaten başka bir tepki bekleyemezmişimgibi geldi bana.) "Canımın sıkılacağını mı? Benim niyeumurumda olsun ki? Hiç fark etmez benim için. Mile Vinteuilorada olacaktı galiba, değil mi?" Bu sözler üzerine çileden çıkıp,"Geçen gün Mme Verdurin'le karşılaştığınızı banasöylememiştiniz," dedim; zannettiğinden daha çok şey bildiğimigöstermek istiyordum. "Mme Verdurin'le mi karşılaşmışım?" diyesordu Albertine, dalgın bir edayla; sorusu, hem hatırlamayaçalışırcasına kendine, hem de sanki bunu bendenöğrenebilirmişçesine, bana yönelikti; amacı, hiç şüphesiz, banabildiklerimi söyletmek, belki ayrıca bu zor soruyucevaplandırmadan önce zaman kazanmaktı. Benim kafamı asılkurcalayan, Mile Vinteuil'den ziyade, daha önce belli belirsizhissettiğim, şimdi de güçlenerek içimi kaplayan bir korkuydu.Eve döndüğümde bile, Mile Vinteuil'le kız arkadaşlarının

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

379

Page 380: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

geleceklerini, Mme Verdurin'in sırf böbürlenmek içinuydurduğunu düşünüyordum; yani eve geldiğimde içim rahattı.Ne var ki Albertine, "Mile Vinteuil orada olacaktı," diyerek, ilkşüphemin yersiz olmadığını kanıtlamıştı; yine de bu konudageleceğe yönelik bir endişem yoktu, çünkü AlbertineVerdurin'lere gitmekten vazgeçmekle, benim uğruma MileVinteuil'den feragat etmişti.

"Zaten," dedim öfkeyle, "ne kadar önemsiz de olsa, bendengizlediğiniz birçok şey var; mesela Balbec'e yaptığınız üç günlükseyahat; sırf bir örnek olarak söylüyorum." - "Sırf bir örnek olaraksöylüyorum," sözlerini, "ne kadar önemsiz de olsa" ifadesinitamamlamak üzere eklemiştim; böylece, Albertine, "Balbecseyahatimin yakışıksız bir yanı mı vardı?" derse, "Canım, neredenhatırlayayım? Duyduklarım kafamda birbirine giriyor, önemvermiyorum ki!" diyebilecektim. Gerçekten de, Albertine'inşoförle birlikte yaptığı, kartpostallarını epey bir gecikmeylealdığım o üç günlük Balbec seyahatinden söz etmem, tamamentesadüfîydi; bu kadar kötü bir örnek seçtiğime dehayıflanıyordum, çünkü Balbec'e gidip gelmeye ancak vakitbuldukları o yolculukta gerçekten herhangi biriyle uzunca birgörüşmenin araya sıkıştırılması imkânsızdı. Ama Albertine,benim sözlerimden, gerçeği bildiğimi ve bunu ondan gizlediğimizannetti. Dolayısıyla, bir süredir edindiği kanı, yani benim, şuveya bu yolla, peşine birini takarak, bir şekilde, onun hayatıhakkında, bir önceki hafta Andree'ye belirttiği gibi, "kendisindendaha çok şey bildiğim" kanısı pekişti. Bu yüzden de sözümükeserek gereksiz bir itirafta bulundu; itirafı gereksizdi, çünküsöyledikleri hayalimden bile geçmeyen şeylerdi ve beni tamanlamıyla çökertti; yalancı bir kadının çarpıttığı gerçekle, oyalancı kadına âşık erkeğin, yalanlarından yola çıkarak o gerçekhakkında edindiği fikir arasında, akıl almaz bir uçurum olabilir.Ben, "Balbec'e yaptığınız üç günlük seyahat, sırf bir örnek olarak

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

380

Page 381: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

söylüyorum," der demez, Albertine sözümü kesti ve son derecenormal bir şey söylercesine, şu açıklamayı yaptı: "Aslında Balbec'ehiç gitmediğimi mi söylemek istiyorsunuz? Gitmedim tabii! Bende inanmış gibi yapmanıza hiç anlam verememiştim zaten. Oysaçok masum bir olaydı. Şoförün o üç gün özel bir işi vardı. Bunusize söylemeye cesaret edemiyordu. Ben de, ona iyilik olsun diye,bir Balbec seyahati uydurdum (tam benim yapacağım iş! Sonra dasuç hep benim üstüme kalır). Şoför beni Auteuil'e bıraktı; o üçgünü, Assomption Sokağı'nda oturan kız arkadaşımın evinde,sıkıntıdan patlayarak geçirdim. Gördüğünüz gibi önemsiz birşeydi, sözünü bile etmeye değmezdi. Kartpostallar bir haftalıkgecikmeyle geldiğinde siz gülmeye koyulunca, ben de her şeyibiliyor olabileceğinizi düşünmüştüm. Kabul ediyorum, gülünçbir fikirdi, hiç kart göndermesem daha iyi olurdu. Ama kabahatbende değil. Kartları önceden almış, şoför beni Auteuil'ebırakmadan kendisine vermiştim; ama o salak, kartları zarfakoyup size postalanmak üzere Balbec civarında oturan birarkadaşına göndereceğine, cebinde unutmuş. Ben hâlâ kartlarıngeleceğini zannediyordum. Koca aptal, ancak aradan beş güngeçtikten sonra hatırlamış, o zaman da, bana söyleyeceğine,tutup Balbec'e yollamış. Bunu bana haber verdiğinde, ağzımageleni söyledim tabii! O bilmem hangi aile meselesini halletsindiye ben üç gün hapis kalayım, karşılığında o geri zekâlı, yok yeresizi kaygılandırsın! Auteuil'de, biri görür diye korkumdan sokağabile çıkamıyordum. Bir kere çıktım, o da erkek kılığında; eğlenceolsun diye işte. Tabii şansım her zamanki gibi beni rahatbırakmadı ve dışarı adım attığım anda, sizin o çıfıt arkadaşınızBloch'la burun buruna geldim. Ama Balbec seyahatimintamamen benim uydurmam olduğunu ondan öğrendiğinizisanmıyorum, çünkü görünüşe bakılırsa, o kılıkta beni tanımadı."

Ne diyeceğimi bilemiyordum; şaşkınlığımı belli etmekistemiyordum, oysa bunca yalan karşısında çökmüştüm.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

381

Page 382: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Albertine'i kapıya koyma arzusu uyandırmayan bir dehşetduygusuna, şiddetli bir ağlama isteği karışıyordu. Ağlama isteği,yalanın kendisinden ve kesinlikle doğru zannettiğim her şeyinyıkılıp gitmesinden kaynaklanmıyordu –oysa ayakta tek bir evinbile kalmadığı, yerlerde yıkıntıların yükseldiği, harabeye dönmüşbir kentte gibiydim–; Albertine'in, Auteuil'de, arkadaşının evindesıkılarak geçirdiği o üç gün boyunca, gelip gizlice benim evimdebir gün geçirmeyi ya da telgraf çekip beni Auteuil'e çağırmayı birkez olsun arzulamamış, hattâ belki aklından bile geçirmemişolmasına üzülüyordum. Ama bu düşüncelere kendimibırakmanın sırası değildi. Ne olursa olsun, şaşkınlığımı bellietmek istemiyordum. Söylediğinden çok daha fazlasını bilen biradam edasıyla gülümsedim. "Canım, onca şeyin arasında busadece biri," dedim. "Mesela daha bu gece Verdurin'lerdeduyduğuma göre, bana Mile Vinteuil'le ilgili söyledikleriniz..."Albertine sıkıntı içinde gözlerini bana dikmiş, neyi bilip neyibilmediğimi gözlerimden okumaya çalışıyordu. Benim bildiğimve kendisine söyleyeceğim şey, Mile Vinteuil'ün ne olduğuydu.Gerçi bunu Verdurin'lerde değil, çok eskiden, Montjouvain'deöğrenmiştim, ama bundan daha önce Albertine'e bilhassa sözetmediğim için, o gece öğrenmiş gibi yapabilirdim. Montjouvain'eait –mahallî trende bana onca ıstırap veren– bu hatıra, benineredeyse mutlu etti; zamanını değiştirsem de, bu hatıraAlbertine için ezici bir kanıt, beklenmedik bir darbe olacaktı. Budefa, hiç değilse "biliyormuş havasına bürünmem" veAlbertine'in "ağzından laf almam" gerekmeyecekti; çünkübiliyordum, Montjouvain'deki o ışıklı pencereden, kendi gözümlegörmüştüm. Albertine, Mile Vinteuil ve kız arkadaşıyla ilişkisinintamamen masum olduğunu iddia etmişti, ama ben o iki kadınınyaşayış biçimini bildiğime dair yemin ettiğimde (üstelik yalanyere yemin etmiş olmayacaktım), onlarla günlerce bir arada, sıkıfıkı yaşadığı, onlara "ablalarım" dediği halde, kendisine, kabul

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

382

Page 383: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

etmediği takdirde bozuşmalarını gerektirecek teklifleryapmadıklarını nasıl ileri sürecekti? Ne var ki, ben gerçeği dilegetirme fırsatını bulamadım. Albertine, tıpkı uydurma Balbecseyahati konusunda olduğu gibi, bu konuda da gerçeği bildiğimizannederek, Verdurin'lere gitmişse, Mile Vinteuil'den, veyadoğrudan, Mile Vinteuil'e kendisinden bahsetmiş olabilecek MmeVerdurin'den işin aslını öğrendiğimi düşünerek, benimkonuşmama fırsat bırakmadı ve bir itirafta bulundu; benimtahminimin tam tersi olan bu itiraf, Albertine'in bana sürekliyalan söylediğini kanıtladığı için, (üstelik az önce belirttiğim gibiartık Mile Vinteuil'ü kıskanmadığımdan) belki aynı derecede üzdübeni. Albertine'in benden önce davranıp verdiği cevap şuydu:"Mile Vinteuil'ün kız arkadaşı tarafından yetiştirildiğimkonusunda size yalan söylediğimi öğrendiniz, bunusöyleyecektiniz herhalde. Küçük bir yalan söylediğimi kabulediyorum. Ama o sırada beni çok küçümsediğinizidüşünüyordum; Vinteuil'ün müziği konusundaki coşkunuzugörünce, okul arkadaşlarımdan biri, Mile Vinteuil'ün arkadaşıylaarkadaş olduğu için –bu dediğim doğru, yemin ederim– ben deaptalca bir mantık yürütüp, o genç hanımlarla tanıştığımısöylersem sizin ilginizi çekeceğimi sandım. Benden sıkıldığınızı,beni aptal bulduğunuzu seziyordum; o insanlarla görüştüğümü,Vinteuil'ün eserleri hakkında size ayrıntılı bilgi verebileceğimisöylersem, sizin gözünüzde bir itibar kazanacağımı, bu sayedeyakınlaşabileceğimizi düşündüm. Size yalan söylediğimde hepsize olan sevgimden söylüyorum. Verdurin'lerin bu gecekiuğursuz daveti sayesinde gerçeği, üstelik belki de abartılmış birşekilde öğrendiniz. Bahse girerim, Mile Vinteuil'ün arkadaşı, benitanımadığını söylemiştir size. Oysa arkadaşımın evinde en az ikikere gördü beni. Ama tabii ki ben şimdi meşhur olan o insanlarınnazarında yeterince seçkin değilim. Beni hayatlarındagörmediklerini söylemeyi tercih ederler." Zavallı Albertine, Mile

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

383

Page 384: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Vinteuil'ün arkadaşıyla çok sıkı fıkı olduklarını söylemenin onuterk etmemi geciktireceğini, bizi yakınlaştıracağınıdüşündüğünde, örneklerine sık sık rastladığımız bir durumuyaşamış, amaçladığından farklı bir yöntemle gerçeğe ulaşmıştı.Müzik konusunda zannettiğimden daha bilgili olduğunugöstermesi, o akşam, mahallî trende kendisinden ayrılmamıkatiyen engellemezdi; bununla birlikte, ondan ayrılmamıkesinlikle imkânsız hale getiren, hattâ bunun da ötesindesonuçlar doğuran şey, gerçekten de bu amaçla söylediği cümleolmuştu. Albertine sadece bir yorumlama hatası yapıyordu;kurduğu cümlenin yapacağı etki konusunda değil, niçin buetkiyi yapacağı konusunda yaralıyordu; sebep, Albertine'in müzikkültürü hakkında değil de, kötü ilişkileri hakkında edindiğimbilgiydi. Beni ansızın Albertine'e yaklaştıran, hattâ onunlakaynaştıran şey, bir haz beklentisi değildi –haz demek bile abartılı,hafif bir hoşlanma demek gerekir–; bir ıstırabın baskısıydı.

Bu sefer de şaşkınlığımı gizlemek zorundaydım; şaşkınlığayorulabilecek kadar uzun bir sessizliğe gömülemezdim. Buyüzden, Albertine'in alçakgönüllülüğünden ve Verdurinmuhitince küçümsendiğini düşünmesinden etkilenipduygulanarak, tatlı sözler söyledim: "Ama sevgilim, düşündümde, size seve seve birkaç yüz frank veririm, seçkin hanımlar gibi,canınızın istediği yerde, M. ve Mme Verdurin'i güzel bir akşamyemeğine davet edersiniz." Heyhat! Albertine birçok kişilikbarındırıyordu içinde. Tiksinircesine bir tavırla verdiği cevapbunlardan en esrarengiz, en basit, en korkunç olanın ağzındançıktı; doğruyu söylemek gerekirse sözlerini (hattâ cümlesinibitirmediğinden ilk sözlerini bile) tam olarak seçemedim. Ancakbirkaç dakika sonra, ne düşündüğünü tahmin ettiğimdeanlayabildim. işitme eylemi bazen geriye dönük olarak, bir şeyianladığımız zaman gerçekleşir. "Çok mersi! O moruklar içinmetelik harcayacağıma, bir kez olsun beni serbest bırakın da gidip

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

384

Page 385: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gö..." Bu sözler ağzından çıktığı anda, Albertine'in yüzükıpkırmızı kesildi, kahroldu, az önce söylediği, benim hiçbir şeyanlamadığım kelimeleri sanki geri itebilirmiş gibi ağzını eliylekapattı. "Ne dediniz Albertine?" - "Hiç, hiçbir şey, yarı uyuklarhaldeydim." - "Yok canım, gayet uyanık haldesiniz." -"Verdurin'lere yemek daveti verme meselesini düşünüyordum,çok naziksiniz." - "Hayır, ben sizin ne dediğinizi soruyorum."Albertine bana bin bir değişik yorum sundu, ama hiçbiri, yarımbıraktığı muğlak sözleri bir yana, konuşmayı yarıda kesip hemenardından kıpkırmızı olmasıyla da bağdaşmıyordu. "Sevgilim,yapmayın lütfen, söylemek istediğiniz şey bu değildi herhalde,yoksa aniden yarıda keser miydiniz?" - "İsteğiminmünasebetsizlik olduğunu düşündüğüm için kestim." - "Hangiisteğiniz?" - "Yemek daveti verme isteğim." - "Yok canım, oolamaz, aramızda teklif mi var ki?" - "Hiç olur mu, tam tersine,insan sevdiklerini kullanmamalı. Her neyse, yemin ederim buyüzden sustum." Bir yandan, her zamanki gibi Albertine'inyeminine inanmazlık edemiyordum, ama öte yandan da,açıklamaları mantığımı doyurmuyordu. Israr etmeyi sürdürdüm."Canım, hiç değilse cümlenizi bitirecek cesareti gösterin; gidipgö... demiştiniz..." - "Ah! Hayır, ısrar etmeyin!" - "Peki ama,niçin?" - "Çünkü korkunç bayağı, size söylemeye utanacağım birşey. Aklımdan o sırada ne geçiyordu bilemiyorum, anlamını bilebilmediğim, bir gün sokakta, çok edepsiz insanlardan duyduğumbir laf aklıma geliverdi, öyle, sebepsiz yere. Ne benimle ilgisi var,ne de başka biriyle, yüksek sesle rüya görüyordum herhalde."Albertine'in ağzından daha fazla laf alamayacağımı hissettim. Azönce, münasebetsizlik etmiş olma korkusuyla sözünü yarıdakestiğine yemin ederken, yalan söylemişti; şimdi o korku, benimyanımda fazlasıyla bayağı bir laf söylemenin utancınadönüşmüştü. Bu da yalandı. Çünkü Albertine'le ikimiz beraberolduğumuzda, bir yandan birbirimizi okşarken, akla gelebilecek

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

385

Page 386: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

en sapıkça, en kaba sözleri söylemekten çekinmezdik. Ne olursaolsun o esnada ısrar etmenin yararı yoktu. Ama o "gö..." hecesiaklıma saplanıp kalmıştı. Albertine sık sık "gözünü oymak","gözünü yıldırmak" deyimlerini kullanır, "ne hakaretler ettim!"anlamında, kısaca, "gözünün yaşına bakmadım" derdi. Ama bunubenim yanımda hep söylerdi, söylemek istediği bu idiyse, niçin,ansızın susmuş, niçin öyle kıpkırmızı kesilmiş, eliyle ağzınıkapatmış, yerine bambaşka bir cümle kurmuş, ben "gö..."hecesini işitmiş olduğumu söyleyince de, yalan bir açıklamadabulunmuştu? Ama cevap alamayacağım bir sorgulamayısürdürmekten vazgeçtiğime göre, en iyisi, artık bu konuyudüşünmüyormuş gibi görünmekti; ben de zihnimde,Patroniçe'ye gittim diye Albertine'in dile getirdiği sitemleredönüp, aptalca bir mazeret göstererek, patavatsızca, "Ben aslındabu gece Verdurin'lerin davetine çağırmak istemiştim sizi," dedim–cümlede çifte pot kırmıştım. Madem istemiştim, gitmeden önceAlbertine'i gördüğüme göre, niye teklif etmemiştim? YalanımAlbertine'i öfkelendirdi, çekingenliğim de cesaret verdi."Yalvarsanız da gitmezdim," dedi. "Onlar hep bana karşı oldular,beni üzmek için ellerinden geleni yaptılar. Ben Balbec'te MmeVerdurin'e ne kadar nezaket gösterdim, karşılığı bu oldu. Ölümdöşeğinde çağırsa beni, gitmem. Bazı şeyler affedilmez. Sizegelince, bu bana karşı ilk kabalığınız. Françoise çıktığınızısöylediğinde (bana bunu söylemek onu çok mutlu etti, haliyle),keşke kafamı ortadan ikiye yarsalardı, daha iyiydi diyedüşündüm. Hiçbir şeyi belli etmemeye çalıştım, ama hayatımdailk kez böyle bir hakarete uğruyorum."

Albertine konuşurken, sonunu merak ettiğim, yarım kalmışcümlenin ne anlama geldiği arayışı, bilinçdışının o son derececanlı ve yaratıcı uykusunda sürmekteydi (bu uyku sırasında, bizeşöyle bir değip geçmiş olan şeyler zihnimize kazınır, uyuşmuşeller, daha önce nafile aranan anahtarı bulur). Ansızın, daha önce

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

386

Page 387: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

hiç düşünmediğim, korkunç iki kelime, adeta üzerime çöktü:"göt vermek". Bu kelimelerin, eksik bir hatıraya edilgen biçimde,uzun süre boyun eğdiğimiz zamanlarda, bir yandan usulca,dikkatle tamamlamaya çalıştığımız hatıraya tabi, ona yapışıkkaldığımız zamanlarda olduğu gibi, tek hamlede ortaya çıktığınısöyleyemem. Öyle olmadı, benim olağan hatırlama tarzımınaksine, sanırım arayışım, birbirine paralel iki koldan sürdü: Birtanesinde, yalnız Albertine'in cümlesi değil, ben güzel bir yemekdavetinin masraflarını karşılamayı teklif ettiğimde gözlerindebeliren sıkkın bakış da hesaba katılıyordu, "Çok mersi, canımısıkacak bir şey yapmak için para harcayacağıma, hiç paraharcamadan eğlenceli bir şeyler yapmayı tercih ederim!" dergibiydi. Belki de yarım kalan cümlenin sonunu bulmak içinkullandığım yöntemi değiştirmeme sebep olan şey, bu bakışınhatırasıydı. Daha önce, o son "gö..." hecesine takılıp kalmıştım;neydi söylemek istediği? Gözünü oymak mı? Hayır. Gözünüyıldırmak mı? Hayır. Gö..., gö..., gö... Sonra birden, yemek davetiteklifimi duyunca Albertine'in gözlerinde beliren bakışa ve omuzsilkişine dönünce, yarım kalan cümlenin içinde de geriye gittim,önceki sözleri hatırladım. Böylece sadece "gö..." değil, "gidip gö..."demiş olduğunu fark ettim. Ne iğrenç! Tercih ettiği şey buydu.İğrençten de öte! Yosmaların en bayağısı, böyle bir şeyi kabuledeni veya isteyeni bile, bunu yapan erkeğin yanında o korkunçdeyimi kullanmaz. Kendini fazlasıyla alçalmış hisseder. Ancak birkadına, eğer kadınlardan hoşlanıyorsa, az önce bir erkeğe teslimoluşunu mazur göstermek için bu lafı söyleyebilir. Albertine yarırüyada olduğunu söylerken yalan söylememişti. Dalgındı,içinden geldiği gibi davranıyordu; benimle birlikte olduğunudüşünmeden omuz silkmiş, adeta o kadınlardan biriyle belkibenim çiçek açmış genç kızlarımdan biriyle konuşurcasına sözebaşlamıştı. Sonra ansızın gerçeğe dönünce utancından kızarmış,başladığı sözü ağzına geri tıkmış, çaresizliğe kapılmış ve tek

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

387

Page 388: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kelime daha söylemek istememişti. Benim içine düştüğümumutsuzluğu fark etmesini istemiyorsam eğer, bir tek saniye bilekaybetmemem gerekiyordu. Ama ilk öfke parlamasının ardından,gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Tıpkı Balbec'te, Albertine'in,Vinteuil'lerle arkadaşlığını ifşa ettiği gecenin devamındaki gibi,kederime derhal mantıklı bir sebep uydurmam gerekiyordu;üstelik, bir karar vermeden önce birkaç gün nefes alabilmek için,Albertine'i derinden etkileyecek bir sebep bulmalıydım. Albertinebenim dışarı çıkışımın hayatta uğradığı en büyük hakaretolduğunu, Françoise'dan işittiği lafları duyacağına ölmeyi tercihedeceğini söylediğinde, bu gülünç alınganlığına sinirlenmiştimve yaptığım şeyin son derece önemsiz olduğunu, dışarı çıkmanınonun açısından hiç de kırıcı olmadığını söylemek üzereydim –aynı süre içinde, buna paralel olarak, Albertine'in "gö..." hecesininasıl tamamlayacağına ilişkin bilinçdışı arayışım sona ermişti vekeşfin ardından kapıldığım umutsuzluğu tamamen gizlememimkânsızdı; ben de bu durumda, kendimi savunacağıma,suçladım: "Sevgili Albertine'ciğim," dedim tatlılıkla, gözyaşlarımıtutamayarak, "yanıldığınızı, yaptığım şeyin hiç önemi olmadığınısöyleyebilirim size, ama yalan olur; haklısınız, gerçeği anladınız,zavallı yavrucuğum; altı ay önce, hattâ üç ay önce, sizi hâlâ çoksevdiğim sırada, böyle bir şeyi katiyen yapmazdım. Ufacık bir şey,bir hiç aslında, ama gönlümdeki müthiş değişikliğe işaret etmesibakımından, muazzam bir şey. Sizden gizleyebileceğimi sandığımbu değişikliği tahmin ettiğinize göre, size şunu söylemekzorundayım: Albertine'çiğim," dedim, yoğun bir şefkat ve derinbir kederle, "kabul edin, burada hayatınız çok sıkıcı, ayrılmamızdaha iyi olacak; en güzel ayrılıklar en süratli ayrılıklardır, buyüzden, sizden rica ediyorum, yaşayacağım derin kederiuzatmamak için, bu gece benimle vedalaşıp yarın sabah sizigörmeden, ben uyurken gidin." Albertine şaşkına dönmüştü,duyduklarına hâlâ inanamıyormuş, ama şimdiden üzülüyormuş

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

388

Page 389: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gibi görünüyordu: "Ne, yarın mı? Gerçekten öyle miistiyorsunuz?" Daha şimdiden ayrılığımızdan, sanki geçmiştekibir şeymiş gibi söz etmekten duyduğum ıstıraba rağmen –belki dekısmen bu ıstırap yüzünden– Albertine'e, evden ayrıldıktan sonrayapması gereken bazı şeyler hakkında kesin talimat vermeyekoyuldum. Ricalar peş peşe dizildi, az sonra, en ince ayrıntılarasıra geldi. "Çok rica ederim," dedim, sonsuz bir kederle,"teyzenizin evindeki Bergotte'un o kitabını geri gönderin bana.Acelesi yok, üç gün sonra, bir hafta sonra, ne zaman istersenizgönderin, ama lütfen unutmayın ki, ben istemek zorundakalmayayım, o acıya katlanamam. Birlikte mutlu olduk, artık,mutsuz olacağımızı hissediyoruz." - "Mutsuz olacağımızıhissediyoruz demeyin," dedi Albertine, sözümü keserek. "'Biz'demeyin, böyle düşünen bir tek sizsiniz!" - "Peki, fark etmez, sizya da ben, nasıl isterseniz, şu ya da bu sebeple bu gece ayrılmayakarar verdik (bu arada saat feci ilerlemiş, yatmanız gerekir)." -"Özür dilerim ama, kararı veren siz’siniz, ben, sizi üzmemek içinbu karara itaat ediyorum." - "Öyle olsun, kararı ben verdim, amabu, çektiğim ıstırabı azaltmıyor. Uzun süre acı çekeceğimisöylemek istemiyorum; biliyorsunuz uzun süre boyuncahatırlama melekesine sahip değilimdir, ama ilk günler sizi çoközleyeceğim! Dolayısıyla, mektuplaşarak acıları deşmeyi anlamsızbuluyorum, her şeyi bir anda bitirmek daha iyi." - "Evet,haklısınız," dedi Albertine üzgün bir tavırla; saat ilerledikçeyorgun düştüğünden yüz hatları da çökmüştü, iyice üzgüngörünüyordu; "parmaklarım teker teker kesileceğine, doğrudankafamın kesilmesini tercih ederim." - "Aman Tanrım, sizi saatkaça kadar ayakta tuttum, çılgınlık bu! Neyse, bu son gece!Bundan böyle, hayat boyu uyuyabilirsiniz isterseniz." Albertine'evedalaşmamız gerektiğini söyleyerek, bana iyi geceler dileyeceğiânı geciktirmeye çalışıyordum. "İlk günler canınız sıkılmasın diyeBloch'a, kuzini Esther'i sizin bulunduğunuz yere göndermesini

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

389

Page 390: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

söyleyebilirim, ister misiniz? Ricamı geri çevirmez." - "Böyle birşeyi niçin teklif ediyorsunuz bilmem," (Albertine'den bir itirafkoparma umuduyla teklif ediyordum) "benim için önemli olanbir tek kişi var, o da sizsiniz," dedi Albertine; bu sözleri içimde birşefkat uyandırdı. Ama hemen ardından, müthiş canımı yaktı:"Gayet iyi hatırlıyorum, o Esther denen kıza, çok ısrar ettiği için,çok memnun olacağını bildiğim için fotoğrafımı vermiştim; amaondan asla hoşlanmadım, onunla görüşmeyi asla istemedim!"Bununla birlikte, Albertine o kadar hafifmeşrepti ki, şu sözleriekledi: "O benimle görüşmek istiyorsa, itirazım olmaz, tatlı kız,ama ille de görüşmek istemiyorum." Demek ki, Bloch'un banaEsther'in bir fotoğrafını gönderdiğini Albertine'e söylediğimde (osırada henüz fotoğraf elime geçmemişti bile), Albertine,kendisinin Esther'e verdiği fotoğrafı Bloch'un bana gösterdiğinidüşünmüştü. En kötümser tahminlerimde bile, Albertine'leEsther arasında böyle bir samimiyet olabileceğine ihtimalvermemiştim. Fotoğraftan bahsettiğimde, Albertine bana verecekbir cevap bulamamıştı. Şimdi de, büyük bir hataya düşüp benimher şeyden haberdar olduğumu zannederek, itiraf etmenin dahaakıllıca olduğunu düşünüyordu. Yıkılmıştım. "Bir şey daha varAlbertine, yalvarırım size, beni asla aramayın. Olur da bir yılsonra, iki yıl, üç yıl sonra aynı kentte bulunursak, benimlekarşılaşmaktan kaçının." Ricama olumlu cevap vermediğinigörünce, devam ettim: "Sevgili Albertine, benimle bu hayatta hiçgörüşmeyin, ne olur. Sizi tekrar görmenin acısına dayanamam.Çünkü sizi gerçekten sevdim, bunu biliyorsunuz. Geçen gün sizeBalbec'te sözünü ettiğimiz kız arkadaşla görüşmek istediğimisöylediğimde, böyle bir görüşmenin ayarlanmış olduğunuzannettiniz, biliyorum. Ama değildi, emin olun, benim için hiçbirönemi yoktu. Siz benim uzun zaman önce ayrılmaya kararverdiğime, sevgimin yalan olduğuna inanıyorsunuz." - "Hayır,siz delirdiniz mi, hiç böyle bir şey düşünmedim," dedi Albertine

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

390

Page 391: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kederle. "Haklısınız, böyle bir şeyi düşünmemeniz gerekir; bensizi gerçekten sevdim, belki aşkla değil ama, büyük, çok büyük birdostlukla sevdim, inanamayacağınız kadar çok sevdim." -"İnanmaz olur muyum! Ben sizi sevmiyor muyumsanıyorsunuz?" - "Sizden ayrılmak bana çok acı veriyor." - "Banabin kat daha çok acı veriyor," dedi Albertine. Bir süredir, gözlerimedolan yaşları daha fazla tutamayacağımı hissediyordum. Üstelikbu gözyaşları, bir zamanlar Gilberte'e, "Artık görüşmesek daha iyiolur, hayat bizi ayırmakta," derken hissettiğime benzer birkederden kaynaklanmıyordu kesinlikle. Hiç şüphesiz, Gilberte'ebu sözleri yazarken, bir gün gelip Gilberte'i değil, bir başkasınısevdiğimde, benim aşırı sevgimin, karşımdakineesinleyebileceğim sevgiyi eksilteceğini düşünüyordum; sanki ikiinsanın arasında sınırlı bir miktarda sevginin bulunmasıkaçınılmazdı, iki kişiden birinde sevgi fazlaysa, bu fazlalık,mecburen öteki kişiden alınacaktı ve ben, tıpkı Gilberte gibi,seveceğim diğer kişiden de ayrılmaya mahkûm olacaktım. Amaşimdiki durum, birçok sebepten ötürü, öncekinden farklıydı; busebeplerden birincisi, diğerlerinin de kaynağıydı ve iradesizliğimleilgiliydi, Combray'de annemle büyükannemi istikbalim açısındankorkutan, her ikisinin de, hastaların zaaflarını zorla kabulettirmekteki kararlığı karşısında, mecburen teslim olduklarıiradesizliğim, giderek artmıştı. Gilberte'in benim varlığımdansıkıldığını hissettiğimde, ondan vazgeçecek gücüm vardı hâlâ;oysa şimdi, aynı sıkıntıyı Albertine'de saptadığımda, bu gücübulamıyor, onu zorla alıkoymaktan başka şey düşünemiyordum.Yani Gilberte'e kendisiyle bir daha hiç görüşmeyeceğimiyazarken, onunla görüşmemeye gerçekten niyetliydim, oysaAlbertine'e aynı şeyi yalandan, sırf barışma umuduylasöylüyordum. Birbirimize sunduğumuz görüntüler, gerçeğinkendisinden oldukça farklıydı. İki kişinin karşı karşıya geldiği herdurumda aynı şey geçerlidir şüphesiz; çünkü her biri,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

391

Page 392: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

karşısındakinin içinden geçenlerin bir kısmından habersizdir vebildiklerini de kısmen anlayabilir ancak; ayrıca, her ikisi de, kişiselolmayan yanlarını açığa çıkarırlar; bazen daha kişisel yönlerinikendileri de çözmediklerinden önemsemezler, bazen dekendilerine bağlı olmayan, anlamsız bazı üstünlükler onlara dahaönemli görünür, gururlarını okşar; öte yandan,küçümsenmemek için gerekli gördükleri bazı şeylere sahipolmadıklarından, sanki bunları önemsemiyormuş gibi yaparlar,hem de görünürde en çok aşağıladıkları, hattâ tiksindiklerişeylerdir bunlar. Ama aşkta bu yanlış anlama en üst düzeydedir,çünkü (belki bir tek çocukluğumuz dışında) dış görünüşümüzle,tam olarak düşüncemizi yansıtmaya değil, arzuladığımız şeyi elegeçirmemize en uygun tavır olarak gördüğümüz tavrıyansıtmaya çalışırız; benim arzuladığım şey ise, eve döndüğümandan beri, Albertine'i, geçmişteki kadar uysallıkla yanımdatutabilmekti; öfkeye kapılıp benden daha fazla özgürlük talepetmesini engellemekti; ileride bu özgürlüğü Albertine'ebağışlamak istiyordum, ama bağımsızlık heveslerindenkorktuğum şu günlerde ona özgürlük tanırsam, aşırıkıskanırdım. Belirli bir yaştan sonra, izzetinefsimizin vebasiretimizin etkisiyle, en çok arzuladığımız şeyiönemsemiyormuş gibi yaparız. Ama aşkta, sırf basiret bile –kigerçek bilgelik değildir muhtemelen– bizi hemen böyle birikiyüzlülüğe zorlar. Çocukken, tahayyüllerimde aşkın en güzelyanı, hattâ bence aşkın özünü oluşturan şey, sevdiğimlebirlikteyken sevgimi, onun bir iyiliğine duyduğum minneti,sonsuza kadar birlikte yaşama arzumu serbestçe ifadeedebilmekti. Ama hem kendi tecrübemden, hem dearkadaşlarımın tecrübelerinden, bu duygu ifadelerinin katiyenbulaşıcı olmadıklarını gayet iyi öğrenmiştim. Yapmacık yaşlıkadın örneği, mesela hayalinde sürekli yakışıklı bir delikanlı göregöre kendinin de yakışıklı bir delikanlıya dönüştüğünü zanneden

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

392

Page 393: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ve gülünç erkeklik gösterilerinde giderek daha fazla kadınsılıksergileyen M. de Charlus'ün durumu, sadece Charlus'lerle sınırlıolmayan bir kurala tabidir; o kadar genel bir kuraldır ki bu, aşkınbile dışına taşar; biz, başkalarının gördüğü bedenimizi görmez,kendi düşüncemizi, başkaları için görünmez olan karşımızdakinesneyi "izleriz" (bazen sanatçı, karşısındaki nesneyi bir resmindegörünür kılar, o zaman da hayranları, sanatçının huzuruna kabuledildiklerinde, onun iç güzelliğini pek yansıtmayan çehresikarşısında, çoğu kez hayal kırıklığına uğrarlar) ; Bunu bir kere farkettikten sonra, "artık kendimizi koyvermeyiz"; ben de öğledensonra, Trocadero'da kalmadığı için kendisine ne büyük birminnet duyduğumu Albertine'e söylemekten kaçınmıştım.Akşam da, Albertine'in beni terk etmesinden korkup ben onu terketmek istiyormuşum gibi rol yapmıştım; ileride göreceğimiz gibi,bu numaraya başvurmamın tek sebebi, önceki aşklarımdanedindiğimi zannettiğim ve bu aşkta yararlanmaya çalıştığım bilgideğildi. Albertine'in bana, "tek başıma dışarı çıkabileceğim,kendime ait saatlerim olsun, yirmi dört saatliğine evdenayrılabileyim istiyorum," diyebileceği korkusu ya da tanımlamayaçalışmadığım, ama beni korkutan herhangi bir özgürlüktalebinde bulunabileceği düşüncesi, Verdurin'lerin gecedavetinde bir an aklımdan geçmişti. Ama bu korku hemendağılmıştı, zaten Albertine'in, evde ne kadar mutlu olduğuna dairsöylediği onca sözün hatırasıyla da çelişiyordu. Albertine'in beniterk etmek gibi bir niyeti var idiyse de, ancak kapalı bir biçimde,hüzünlü bakışlarla, tahammülsüzlüklerle, katiyen bu anlamıtaşımayan cümlelerle ifade buluyordu; ne var ki, düşünülecekolursa (hattâ düşünmeye bile gerek yoktu, çünkü tutkunundilini insan derhal anlar; halktan kişiler dahi, ancak gururla,hınçla, kıskançlıkla açıklanabilecek bu cümleleri anlar; buduygular, ifade edilmedikleri halde, cümleyi dinleyen kişitarafından, tıpkı Descartes'ın sözünü ettiği "sağduyu" gibi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

393

Page 394: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

"dünyada en yaygın şey" olan bir sezgiyle, derhal yakalanır),Albertine'in o tavırları, cümleleri, sadece benden gizlediği birduygunun varlığıyla açıklanabilirdi ve bu duygu Albertine'ibensiz, başka bir hayata ilişkin planlar yapmaya yöneltebilirdi.Nasıl ki bu niyet Albertine'in sözlerinde mantıklı bir biçimde ifadeedilmiyorsa, benim bu niyete dair, o akşam ortaya çıkan önsezimde, içimde aynı derecede muğlaktı. Albertine'in bana hersöylediğinin doğru olduğu varsayımıyla yaşamaya devamediyordum. Ama belki o sırada, düşünmek istemediğim, tamtersine bir varsayımı da sürekli içimde taşıyordum; muhtemelenöyleydi, aksi takdirde, Verdurin'lere gittiğimi Albertine'esöylemekten katiyen çekinmezdim; ayrıca, Albertine'inöfkelenmesine pek şaşırmayışım da ancak böyle bir varsayımlaaçıklanabilirdi. Sonuç olarak, muhtemelen benim içimdetaşıdığım Albertine, hem zihnimdeki hem onun kendi sözleriyletanımlanan Albertine'e tamamen zıt bir Albertine'di; bununlabirlikte, tamamen uydurma bir Albertine de sayılamazdı, çünküonun bazı anlık duygularının, örneğin ben Verdurin'lere gittimdiye huysuzlanmasının içimdeki aynasıydı bir anlamda. Ayrıca,uzun süredir sık sık yaşadığım yürek daralmaları da, Albertine'eonu sevdiğimi söylemekten korkmam da, daha pek çok şeyiaçıklayan bir başka varsayıma uygun düşüyordu ve üstelik, ilkvarsayımı benimsediğimiz takdirde ikinci varsayımın doğru olmaihtimali de artıyordu, çünkü kendimi koyverip Albertine'e sevgigösterilerinde bulunmam, onu kızdırmaktan başka işeyaramıyordu (ama kendisi bu kızgınlığı başka sebeplerebağlıyordu).

Şunu belirtmem gerekir ki, bana en vahim gelen ve Albertine'inbenim yaptığım suçlamaya hazırlıklı olduğunu en çarpıcı biçimdegösteren şey, "Bu gece Mile Vinteuil orada olacaktı galiba," demesiolmuştu; bu cümleye, mümkün olan en acımasız cevabıvermiştim: "Mme Verdurin'le karşılaştığınızı bana

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

394

Page 395: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

söylememiştiniz." Albertine'i sevimli bulmadığım zaman, onaüzgün olduğumu söyleyeceğime, fesatlaşıyordum. Buradan yolaçıkarak, hislerimin tam tersini ifade eden o değişmez sert cevaplarsistemine göre bir çözümlemeye giriştiğimde, bir konudaşüpheye hiç yer kalmıyor: O gece Albertine'e kendisini terkedeceğimi söylememin sebebi, –daha ben farkına bile varmadığımhalde– onun bir özgürlük talebinde bulunacağı korkusuydu(beni korkudan tir tir titreten bu özgürlüğü tam olaraktanımlayamazdım, ama Albertine'in beni aldatmasına imkântanıyacak, en azından beni aldatmadığından emin olmamıengelleyecek bir özgürlüktü) ve ben de, gururumu korumak içinkurnazca davranıp beni terk etmesinden katiyen korkmadığımıgöstermek istiyordum ona; aynı şeyi daha önce Balbec'te,Albertine'in nezdinde itibarımı arttırmak için, daha sonra dabenimle birlikte olmaktan sıkılmaya fırsat bulamasın diyeyapmıştım.

Sonuçta, formüle edilmemiş ikinci varsayıma itiraz olarak,Albertine'in kendi sözlerini, hep bu varsayımın aksine, benimevimde yaşamayı, dinlenmeyi, kitap okumayı ve yalnızlığı çoksevdiğini, lezbiyen ilişkilerdense nefret ettiğini söylediğini ilerisürmek, pek anlamlı olmaz. Çünkü Albertine, benim hislerimi,kendisine söylediğim sözlere bakarak yorumlayacak olsa,gerçeğin tam tersine bir kanıya varırdı; onu terk etme isteğinisadece onsuz yapamadığım anlarda sergiliyordum; Balbec'te ikikere, kıskançlığım Albertine'e olan aşkımı alevlendirmiş, ikisindede, başka bir kadına âşık olduğumu itiraf etmiştim: birindeAndrée'ye, birinde de esrarengiz bir kadına. Yani sözlerim katiyenhislerimi ifade etmiyordu. Okur bunu pek fark etmemişse,sebebi, anlatıcı sıfatıyla okura sözlerimi aktarırken, hislerimi deaçığa vurmamdır. Ama hisleri gizleyip sadece sözlerimi aktarsam,bu sözlerle pek ilişkisi olmayan birçok davranışım okura öyletuhaf ve tutarsız görünürdü ki, beni yarı deli zannederdi. Aslında

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

395

Page 396: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

böyle bir yöntem, benimsediğim yöntemden çok daha yanlış daolmazdı, çünkü beni harekete geçiren ve sözlerimin çizdiğimanzaranın tam tersi olan görüntüler, o sırada son dereceanlaşılmazdı; davranışlarımın kaynağı olan mizacı tam anlamıylatanımıyordum; şimdi bu mizacın öznel gerçekliğini açıkçagörüyorum. Nesnel gerçekliğine gelince, bu mizacın içgüdüleriAlbertine'in gerçek niyetlerini mantığımdan daha mı iyikavrıyordu, bu mizaca güvenmekle iyi mi etmiştim, yoksaaksine, mizacım Albertine'in niyetlerini çözeceğine değiştirmişmiydi, işte bunu bilemiyorum.

Albertine'in beni terk etmesi ihtimalinin, Verdurin'lerinevindeyken içimde yalattığı belirsiz korku önce geçmişti. Eve, birmahpusla buluşacağım düşüncesiyle değil, kendim mahpusolduğum hissiyle dönmüştüm. Ne var ki, Verdurin'lere gittiğimiAlbertine'e söylediğim an yüzünde beliren, daha önce de görmüşolduğum o anlaşılmaz öfkeyle birlikte, dağılmış olan korku, dahayoğun bir biçimde tekrar kaplamıştı içimi. Bu korku, düşünceürünü üzüntülerin, düşünüp susan kişinin nazarında açık seçikolan fikirlerin tende somutlaşmasıydı, bunu gayet iyibiliyordum; görünürlük kazanmış, ama mantıklı olmayan birsentezdi; bu sentezin değerli tortusunu sevdiğimiz kişininçehresinde bulduğumuzda, sevgilimizin içinde olup bitenlerianlayabilmek için onu ayrıştırmaya, çözümleme yoluyla tekrarzihinsel unsurlarına ulaşmaya çalışırız. Benim nazarımdaAlbertine'in düşüncesinin oluşturduğu bilinmeyenle kurduğumdenklem, yaklaşık olarak şuydu: "Şüphelerinin farkındaydım, buşüpheleri doğrulamaya çalışacağından emindim, işte, kendisineengel olmayayım diye, araştırmasını gizlice yürütmüş." AmaAlbertine, bana hiçbir zaman ifade etmediği bu tür düşüncelerleyaşıyor idiyse eğer, hiç değilse arzuları açısından suçlu olmaklabirlikte, sırlarının tahmin edildiğini, izlendiğini, eğilimlerinekendini bırakmaktan men edildiğini ve üstelik kıskançlığımın da

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

396

Page 397: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

yatışmadığını hissettiği bu hayattan tiksinmesi, dayanmagücünün tükenmesi gerekmez miydi, böyle yaşamaktanvazgeçmeye bir anda karar veremez miydi? Niyetleri ve somutolaylar açısından masum olsa da, Andree'yle asla yalnızkalmamaya sebatla özen gösterdiği Balbec günlerinden başlayıpVerdurin'lere gitmekten ve Trocadero'da kalmaktan vazgeçtiğibugüne kadar geçen süre içinde hâlâ benim güvenimikazanamadığını görüp, cesareti kırılabilirdi, buna çoktandır hakkıvardı. Üstelik davranışlarına herhangi bir kusur atfetmemimkânsızdı. Balbec'te tuhaf genç kızlardan söz edildiğinde, kızarkadaşlarının yükleyeceği anlamı düşünerek kahrolduğumkahkahalar atmış, jestler, taklitler yapmıştı, ama benim bukonudaki fikrimi öğrendikten sonra, bu konulara en ufak birimada bulunulduğunda, konuşmaya sözleriyle de, yüz ifadesiylede katılmaz olmuştu. Böyle durumlarda, Albertine'in o hareketliyüz hatlarında göze çarpan tek şey, bu konuya değinildiği anda,belki şu veya bu kız hakkında söylenen kötü niyetli sözlerekatkıda bulunmuş olmamak için, belki de bambaşka bir sebeptenötürü, bir an önceki yüz ifadesini aynen koruyarak ilgisizliğinikanıtlamasıydı. Donup kalan ifade, hafif bir ifade de olsa, okıpırtısızlık, bir sessizlik kadar ağır kaçardı. Albertine'in bu gibişeyleri kınadığını mı, tasvip mi ettiğini, hattâ bilip bilmediğinianlamak mümkün olmazdı. Yüzünün her hattı, sadece diğer yüzhatlarıyla ilişkili olurdu. Burnu, ağzı ve gözleri, geri kalan herşeyden bağımsız, tek başına, mükemmel bir uyum oluştururdu;Albertine bir pastel resme benzer, sanki La Tour'un birportresiymiş gibi, söylenenleri işitmezdi.

Arabacıya Brichot'nun adresini verirken penceredeki ışığı görüpyine hissettiğim köleliğim, az sonra, Albertine'in kendi köleliğinine kadar yoğun bir biçimde hissettiğini gördüğümde, üzerimdebir yük olmaktan çıkmıştı. Albertine köleliğini bu kadar ağır biryük olarak görmesin diye, köleliğine kendi elleriyle son vermeyi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

397

Page 398: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

akıl etmesin diye, yapılacak en akıllıca şeyin, onda bu köleliğinömür boyu sürmeyeceği ve benim de bitmesini arzuladığımizlenimini uyandırmak olacağını düşünmüştüm. Aldatmacamınbaşarılı olduğunu gördüğümde mutlu olabilirdim; çünkü herşeyden önce, o kadar korktuğum şey, Albertine'e atfettiğim gitmeniyeti, ihtimal olarak ortadan kalkmıştı; ayrıca, hedeflenensonucu bir yana bıraksak bile, aldatmacanın başarılı olması, kendibaşına, benim Albertine'in nazarında küçümsenen bir âşık,bütün oyunları önceden tahmin edilen, alay konusu, kıskanç birsevgili olmadığımı kanıtlamış ve aşkımıza adeta bir bekâretkazandırmış, benim bir başkasını sevdiğime Albertine'in hâlâkolaylıkla inanabildiği Balbec günlerine geri götürmüştü bu aşkı.Şüphesiz böyle bir şeye artık inanmazdı, ama o gece kendisindentemelli ayrılmaya niyetli olduğum yalanına inanmıştı.

Verdurin'lerin evinde olan bir şey yüzünden ayrılmakistediğimden korkuyor gibiydi. Verdurin'lerde karşılaştığım oyunyazarı Bloch'un, Léa'nin yakın arkadaşı olduğunu ve Léa'ninkendisine tuhaf şeyler anlattığını söyledim Albertine'e (amacım,Bloch'un kuzinleri hakkında, söylediğimden fazlasını bildiğimizlenimi uyandırmaktı). Ama ayrılık numaramın içimde yarattığıtelaşı yatıştırma ihtiyacı duyarak sordum: "Albertine, banabugüne kadar hiç yalan söylemediğinize yemin edebilir misiniz?"Albertine sabit bakışlarını boşluğa dikti ve sonra cevap verdi:"Evet, yani hayır. Size Andrée'nin Bloch'tan çok hoşlandığınısöylemekle hata ettim, onunla görüşmemiştik." - "Peki niye öylesöylediniz?" - "Andrée hakkında başka şeyler düşünmenizdenkorktuğum için." - "Hepsi bu kadar mı?" Albertine yine bir süreboşluğa baktıktan sonra cevap verdi: "Léa'ya birlikte üç haftalıkbir yolculuğa çıktığımı sizden gizlemekle de hata ettim. Ama sizipek az tanıyordum." - "Balbec'ten önce miydi?" - "İkinci Balbectatilinden önceydi, evet." Daha o sabah, Léa'yla tanışmadığınısöylemişti bana! Milyonlarca dakikamı hasredip yazdığım bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

398

Page 399: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

romanın bir anda alev alarak yanıp kül olmasını seyrediyordum.Ne yararı vardı? Ne yararı vardı? Albertine'in bu iki gerçeği bana,dolaylı olarak Lea'dan öğrendiğimi zannetiği için açıkladığını vepekâlâ buna benzer daha onlarca gerçek olabileceğini gayet iyianlıyordum elbette. Sorguya çekildiği zaman Albertine'insöylediği sözlerde, gerçeğin ufacık bir zerreciğinin bilebulunmadığını da anlıyordum; Albertine gerçeği istemeyerekağzından kaçırırdı sadece, o âna kadar gizlemeye kararlı olduğugerçeklerle bunların öğrenildiği zannı, sanki içinde ansızın birkarışım oluştururdu. "Ama iki yalanın hükmü yok" dedimAlbertine'e, "şunu dörde çıkaralım da, bende bazı hatıralarınızkalsın. Başka neler ifşa edeceksiniz bana?" Albertine yine boşluğabaktı. Yalanı hangi gelecek hayat beklentilerine uyarlamaktaydıacaba; sandığı kadar hoşgörülü olmayan hangi tanrılarlaanlaşmaya çalışıyordu? Anlaşması pek kolay olmuyorduherhalde, çünkü suskunluğu ve sabit bakışları epey uzun sürdü."Yok, başka bir şey yok," dedi sonunda. Benim bütün ısrarımarağmen, "başka bir şey yok"ta inat etti, artık ayak diremektezorluk çekmiyordu. Bu da yalanın daniskasıydı; Albertine'inmadem ki böyle eğilimleri vardı, benim evime hapsedilinceyekadar kim bilir kaç evde, kaç gezintide, kim bilir kaç kere,eğilimine boyun eğmişti! Lezbiyen sayısı, hangi kalabalığıniçinde olursa olsun, bir lezbiyenin, bir diğerinin gözünden aslakaçmamasını sağlayacak kadar az ve bir o kadar da çoktur. Biridiğerini gördükten sonra da, bir araya gelmeleri çok kolaydır.Eskiden yaşadığım, o sırada bana sadece gülünç görünmüş olanbir geceyi dehşetle hatırladım. Bir arkadaşım, beni bir restorandaakşam yemeğine davet etmişti; yemekte metresi, bir başkaarkadaşı ve onun metresi de vardı. İki kadının karşılıklıanlaşmaları pek uzun sürmedi, ama birbirlerine sahip olabilmekiçin o kadar sabırsızlanıyorlardı ki, daha çorbalar içilirken ayaklarbirbirini arıyor, çoğu kez benim ayağımla karşılaşıyordu. Az sonra

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

399

Page 400: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bacaklar birbirine dolandı. İki arkadaşım hiçbir şeyin farkındadeğildi; işkence çekiyordum adeta. Kadınlardan biri daha fazladayanamadı ve yere bir şey düşürdüğünü bahane ederek masanınaltına girdi. Ardından birinin migreni tutunca, üst kattakituvalete gitmek istedi. Öteki, bir hanım arkadaşıyla tiyatrodabuluşma saatinin yaklaştığını fark etti. Sonunda, ben ve hiçbirşeyden şüphelenmeyen iki arkadaşım, yalnız kaldık. Migrenitutan kadın, tekrar yanımıza döndü, ama âşığının evine gidip birantipirin alacağını, kendisini orada bekleyeceğini belirtti. İkikadın dostluğu ilerlettiler, birlikte geziyorlardı; biri erkek kılığındadolaşır, küçük kızları kaçırır, ötekinin evine götürüp eğitirdi.Öteki kadının küçük bir oğlu vardı; oğluna kızmış gibi yapar,çocuğu cezalandırma görevini öteki kadına verirdi; o da gözününyaşına bakmadan döverdi oğlanı. İki kadının, en umumi yerlerdeen mahrem şeyleri yaptıkları rahatlıkla söylenebilir.

"Ama Lea yolculuk boyunca bana karşı en ufak bir uygunsuzdavranışta bulunmadı," dedi Albertine. "Hattâ birçok yükseksosyete mensubu kadından daha ölçülüydü." - "Albertine,sosyeteden herhangi bir kadın size karşı ölçüsüz davrandı mı?" -"Asla." - "Öyleyse, ne demek istiyorsunuz?" - "Canım, ifade biçimio kadar serbest değildi." - "Mesela?" - "Mesela, sosyeteye giripçıkan birçok kadın gibi 'karın ağrısı' veya 'kimseyi iplememek'ifadelerini kullanmazdı." Romanımın henüz yanmamış olan birparçası da sonunda kül oluyormuş hissine kapıldım. Yılgınlığımuzun sürebilirdi. Ama Albertine'in sözlerini düşündükçe çılgıncabir öfke kaplıyordu içimi. Sonra, öfkenin yerini merhamet aldı.Aslında ben de, eve geldiğimden beri, ayrılmak istediğimiAlbertine'e bildirdiğimden beri, yalan söylemekteydim. Sebatlasürdürdüğüm sahte ayrılma niyeti, giderek, Albertine'i terketmeyi gerçekten istemiş olsam hissedeceğim kedere benzer birduygu yaratmıştı içimde.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

400

Page 401: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Zaten Albertine'in benimle tanışmadan önce sürdüğü sefihhayatı tekrar tekrar, kesintili olarak, diğer fiziksel acılar içinkullanılan ifadeyle söyleyecek olursak, "zonklamalar" halindedüşündükçe bile, tutsağımın uysallığını biraz daha takdir ediyor,ona kızamıyordum. Birlikte yaşadığımız süre içinde, Albertineyaşadığı hayatta bir cazibe bulmaya devam etsin diye, bu hayatınancak geçici olabileceğini Albertine'e daima ima etmiştim elbette.Ama bu gece daha ileri gitmiştim, çünkü muğlâk ayrılmatehditlerinin artık yeterli olmayacağından korkmuştum;Albertine'in kafasında, benim Verdurin'lere gidip soruşturmayapmama sebep olan o kıskanç, müthiş aşkımla bu tür belirsiztehditler çelişecekti mutlaka. O gece düşündüm ki, bu ayrılıkoyununu oynamaya apansız, ilk anda ne yaptığımın tam farkınabile yaramadan karar verişimin çeşitli sebepleri arasında enönemlisi şuydu: Babamınkilere benzer duygu patlamalarımesnasında, karşımdakinin güvenliğini tehdit ettiğim zaman, benbabamın aksine, tehdidimi gerçekleştirme cesaretine sahipolmadığım için, boş laflardan ibaret zannedilmesin diye, tehdidigerçekleştirme oyununda epeyce ileri gidiyor, ancak karşımdakikişi sözlerimin ciddiyetine kanıp gerçekten korktuğu zaman geriadım atıyordum.

Esasen, bu yalanlarda bir gerçek payı bulunduğunu pekâlâhisseder, aşkımıza hayat bir değişiklik getirmiyorsa, bu değişikliğikendimiz getirmek isteyeceğimizi veya yalandan ayrılmayı teklifedeceğimizi biliriz; çünkü bütün aşkların, hattâ her şeyin süratlevedalaşmaya doğru ilerlediğini sezeriz. Bu vedalaşmadankaynaklanacak gözyaşlarını peşinden dökmek isteriz. Bu seferkioyunumu, menfaat sebebiyle de sahnelemiştim şüphesiz.Birden, Albertine'i elimde tutmak istemiştim, çünkü onun başkainsanlara dağıldığını hissediyordum ve Albertine'in o insanlarlabirleşmesini engellemem imkânsızdı. Ama Albertine benimuğruma onların hepsinden temelli vazgeçse, belki de ondan asla

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

401

Page 402: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ayrılmamaya daha da kararlı olurdum, çünkü kıskançlık ayrılığıbir ıstırap haline getirirse de, minnet onu imkânsız kılar. Neolursa olsun, o esnada bir ölüm kalım savaşı verdiğimihissediyordum. Bir saatlik bir süre içinde Albertine'e her şeyimivermeye razı olurdum, çünkü, "Her şey bu savaşın sonucunabağlı," diye düşünüyordum. Ne var ki bu tür savaşlar, birkaç saatsüren eski savaşlardan çok, ertesi gün de, daha ertesi gün de, birhafta sonra da noktalanmayan günümüz savaşlarına benzerler.İnsan bütün gücünü harcar, çünkü her seferinde, mücadeleninsonuna geldiğini zanneder. Ve "nihai karar" verilinceye kadararadan bir yıl geçer.

Albertine'in beni terkedeceği korkusu içimi kapladığı esnadayanımda bulunan M. de Charlus'ün yalandan çıkardığı olaylarınbilinçdışı hatırası da beni etkilemiş olabilirdi. Ama daha sonraannemin anlattığı, o sırada bilmediğim bir şey, sahnelediğimoyunun bütün unsurlarını içimde barındırdığımı düşündürüyorbana; gerekli unsurların hepsi, kalıtımın o karanlık ardiyelerindenbirinde saklı duruyor ve tıpkı alkol ve kahve benzeri ilaçların,depolamış olduğumuz gücü etkilemesine benzer biçimde, bazıduygular tarafından hizmetime sunulmayı bekliyorlardı.Annemin anlattığı şey şuydu: Octave Halam, hanımının artık hiçsokağa çıkmayacağından emin olan Françoise'ın, onu dışarıçıkarmak için gizlice bir komplo düzenlediğini Eulalie'denöğrendiği zaman, bir gün öncesinden, ertesi gün gezintiyeçıkmaya niyetlenmiş gibi yaparmış. İlk anda kulaklarınainanamayan Françoise'a eşyalarını önceden hazırlatmakla, uzunzaman dolapta kalmış olanları havalandırtmakla kalmayıp,arabayı ayarlaması ve ertesi günün bütün ayrıntılarını en fazlaçeyrek saatlik bir pay bırakarak planlaması için de talimatverirmiş. Ancak Françoise ikna olup ya da en azından pes edipkendi kurduğu planları halama itiraf etmek zorunda kaldığızaman, halam da, kendi ifadesiyle Françoise'ın tasarılarını

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

402

Page 403: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

engellemiş olmamak için, tasarısından vazgeçtiğini bildirirmiş.Aynı şekilde ben de, Albertine abarttığım şüphesine kapılmasınve ayrılacağımız fikrini mümkün olduğunca ciddiye alsın diye,kendi ortaya attığım fikirden kendim sonuçlar çıkararak, ertesigün başlayıp sonsuza dek sürecek olan zamanı, ayrı olacağımızzamanı önceden yaşamaya koyulmuş, sanki az sonrabarışmayacakmışız gibi, Albertine'e talimat vermiştim. Düşmanıkandırabilmek için bir aldatmacanın sonuna kadar götürülmesigerektiğine hükmeden generaller gibi, ayrılık oyununa, sankigerçekmişçesine, neredeyse bütün duyarlılığımlakatılmaktaydım. Sonuçta bu kurmaca ayrılık sahnesi, neredeysegerçekmiş kadar üzüyordu beni; belki de iki oyuncudan biri olanAlbertine'in sahneyi gerçek zannetmesi, benim açımdanyanılsamayı pekiştiriyordu. Can sıkıcı da olsa, tahammül edilebilirbir biçimde, günü gününe yaşıyorduk; alışkanlığın ağırlığı veertesi günün, ıstıraplı da olsa, sevdiğimiz kişinin varlığını içindebarındıracağı garantisi, bizi basit, somut gerçeklere bağlıyordu. Veben şimdi bu sıkıcı, ağır hayati çılgınca yerle bir ediyordum. Gerçikurmacadan ibaret bir yıkımdı, ama yine de beni üzmeyeyetiyordu; belki yalandan da olsa söylediğimiz hüzünlü sözler,içlerinde taşıdıkları hüznü kalbimizin derinliklerine sapladıklarıiçin; belki de yalandan vedalaşmanın, ileride kaçınılmaz olarakyaşayacağımız bir ânı peşinen canlandırdığını bildiğimiz veüstelik, bu ânı beraber verecek olan işleyişi hareketegeçirmediğimizden de emin olamadığımız için. Her blöfte,kandırdığımız kişinin ne yapacağına dair, küçük de olsa birbelirsizlik payı vardır. Ya bu ayrılık oyunu bir ayrılıklasonuçlanırsa! Ne kadar inanılmaz olursa olsun, bu ihtimalidüşününce, kalbimiz mutlaka sıkışır. İyice kaygılanırız, çünkübu takdirde ayrılık, ayrılığa dayanamayacağımız bir andagerçekleşecek, uğruna acı çektiğimiz kadın, bizi iyileştirmeden,hattâ yatıştırmadan terk edecektir. Son olarak da, kedere

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

403

Page 404: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

gömülmüşken bile bize destek olan, dayanak noktamız alışkanlıkdahi kalmamıştır elimizde. Alışkanlıktan bile isteye kendimizimahrum etmiş, yaşamakta olduğumuz güne istisnai bir önemyüklemiş, onu benzer günlerden ayırmışızdır; tıpkı yolculuğaçıkacağımız günler gibi, köklerinden kopmuş, sallantıdaki birgündür o artık; o güne dek alışkanlığın felce uğrattığı hayalgücümüz uyanmıştır; gündelik aşkımıza ansızın eklediğimizduygusal hayaller bu aşkı akıl almaz ölçüde genişletir, sevgilininvarlığı bizim için vazgeçilmez hale gelir, oysa bu, tam da varlığınakesinkes güvenemediğimiz andır. Büyük ihtimalle zaten buoyuna, sevgilinin varlığından vazgeçme oyununa kalkışmamızınamacı, onun varlığını gelecek için garantilemektir. Ama kendituzağımıza düşer, tekrar acı çekmeye başlarız, çünkü yeni,alışılmadık bir şey yapmışızdır ve bu da, çektiğimiz hastalığıileride tedavi etmesi beklenen, ama başlangıçta hastalığıağırlaştıran ilaçlara benzer.

Gözlerim yaşarmıştı; odasında tek başına hayallerinin keyfidolambaçlarına kapılarak sevdiği bir kişinin ölümünü kafasındacanlandıran ve hissedeceği acıyı bütün ayrıntısıyla hayal edipsonunda bu acıyı hisseden birine benziyordum. Albertine'e,ayrıldıktan sonra bana karşı takınacağı tutuma ilişkin talimatüzerine talimat verdikçe, sanki az sonra barışmayacakmışız gibiüzülüyordum nerdeyse. Ayrıca, barışabileceğimizden, Albertine'itekrar birlikte yaşama fikrine döndürebileceğimden emin olabilirmiydim; o akşam bunu başarabilsem bile, Albertine'in,sahnelediğim oyun sonucu dağılan ruh halinin tekrar ortayaçıkmayacağı ne malumdu? Kendimi geleceğe hâkim hissediyor,ama öyle olduğumu düşünmüyordum, çünkü sırf gelecek henüzvar olmadığı için böyle hissettiğimi ve bu yüzden de geleceğinzorunluluğu altında ezilmediğimi biliyordum. Sonuç olarak,yalan söylediğim halde, belki sözlerimde zannettiğimden fazlagerçek payı vardı. Bunun bir örneğini az önce, Albertine'e

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

404

Page 405: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kendisini çabuk unutacağımı söylediğimde yaşamıştım.Gilberte'le, gerçekten de öyle olmuştu; artık Gilberte'i ziyaretegitmeyişimin sebebi, bir ıstıraptan değil, bir angaryadan kaçmaisteğiydi. Gilberte'e artık kendisiyle görüşmeyeceğimi yazarkenacı çekmiştim elbette. Çünkü Gilberte'in evine ara sıra giderdimsadece. Oysa Albertine'in her saati bana aitti. Aşkta bir duygudanvazgeçmek, bir alışkanlığı kaybetmekten daha kolaydır.Ayrılmamıza ilişkin acı sözleri telaffuz etme gücünü kendimdebulabilmiştim, çünkü yalan olduklarım biliyordum; oysaAlbertine'in haykırdığı sözler samimiydi: "Pekâlâ, söz veriyorum,sizinle asla görüşmeyeceğim. Sizin böyle ağladığınızıgörmektense her şeye katlanırım sevgilim. Sizi üzmek istemem.Madem öyle gerekiyor, bir daha hiç görüşmeyiz." Bu sözlersamimiydi, oysa benim ağzımdan çıkmış olsalar, samimiolamazlardı, çünkü Albertine bana sadece dostça bir sevgibeslediğinden, bu sözlerle vaat ettiği fedakârlık onun için dahakolay bir şeydi; öte yandan, benim büyük bir aşkta lafı bileedilmeyecek gözyaşlarını Albertine'in hissettiği dostlukbağlamında, ona neredeyse olağanüstü bir şey gibi görünüyor,onu allak bullak ediyordu; az önce söylediklerine bakılacak olursa,Albertine'in dostluğu benimkinden daha güçlüydü, çünkü birayrılıkta, sevgi dolu sözleri söyleyen taraf, âşık olmayan taraftır,aşk doğrudan ifade edilmez; Albertine'in sözleri belki pek yanlış dasayılmazdı, çünkü aşkın sayısız iyiliği, âşık olmayan ve aşkıesinleyen kişide, zamanla bir sevgi, bir minnet uyandırabilir; buduygular, kendilerini doğuran aşk kadar bencilce değildir veayrıldıktan yıllar sonra, eski âşıkta aşktan eser kalmamışken,sevilen kadın hâlâ bu duyguları taşıyabilir.

Albertine'e sadece kısacık bir an duyduğum nefret, onuyanımda tutma ihtiyacını depreştirmekten başka işe yaramadı. Ogece Albertine'i sadece Mile Vinteuil'den kıskandığım için,Trocadero'yu müthiş bir kayıtsızlıkla düşünebiliyordum;

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

405

Page 406: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Albertine'i Verdurin'lere gitmesin diye oraya göndermiş olmambir yana, Lea'nın (Albertine'i eve geri getirtmeme sebep olan,tanışmasını istemediğim Lea'nın) da orada olduğunu bilmek bilekayıtsızlığımı azaltmıyordu; bu yüzden, Lea’nın adını hiçdüşünmeden andım, ama Albertine benim başka bir şeyler deduymuş olabileceğimi düşünüp kuşkuya kapılarak benden öncedavrandı ve yüzünü azıcık gizleyerek, hızlı hızlı anlatmayakoyuldu: "Lea'yı iyi tanırım; geçen yıl kız arkadaşlarımla onun biroyununa gitmiştik, temsilden sonra soyunma odasına gittik,yanımızda giyindi. Çok ilginçti. Bunun üzerine Mile Vinteuil'denkopmak zorunda kalan zihnim, olup biteni anlamaimkânsızlığının uçurumundan aşağı yuvarlanırken, umutsuzcabir çabayla Lea'ya, Albertine'in onun soyunma odasına gittiğigeceye tutundu. Bir yandan, Albertine'in son derece samimi birtavırla ettiği onca yeminden sonra, özgürlüğünden tamamenvazgeçmesinden sonra, bütün bu anlattıklarında bir kötülükolduğuna nasıl inanabilirdim? Bununla birlikte, kuşkularım,gerçeğe çevrili birer anten sayılmaz mıydı; Albertine benimhatırım için Verdurin'lerden feragat edip Trocadero'ya gitmiştigerçi, ama Mile Vinteuil'ün Verdurin'lere gitmesi bekleniyorduyine de; ayrıca, Trocadero'da da, benimle gezmek üzere feragatetmiş olsa bile, Lea vardı, Lea sebebiyle eve çağırtmıştım onu; Leayüzünden endişelenmem yersiz gibi görünüyordu, oysaAlbertine, ben sormadan, Lea'yı korktuğumdan da fazla tanıdığınıifşa ediyordu, üstelik pek şüpheli koşullarda tanışmışlardı,Albertine'i o soyunma odasına kim götürmüş olabilirdi? O gününiki işkencecisinden biri olan Lea yüzünden acı çekince, diğeri,yani Mile Vinteuil yüzünden acı çekmiyorduysam, bunun sebebibelki zihnimin aynı anda birçok sahneyi birden canlandırmaktayetersiz kalışıydı, belki de sinirsel heyecanlarımın arayagirmesiydi; kıskançlığım da, bu heyecanların bir yankısındanibaretti. Buradan, Albertine'in Lea'ya da, Mile Vinteuil'e de kendini

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

406

Page 407: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

vermediği, ama Lea konusunda hâlâ acı çektiğim için, onakendini verdiğine inandığım sonucunu çıkarabilirdim. Ne var ki,kıskançlıklarımın –bazen peş peşe tekrar uyanmak üzere–yarışması, her birinin sezdiğim bir gerçekle çakışmadığı anlamınagelmiyordu; bu kadınların hiçbiri değil, hepsi diyedüşünmeliydim. Sezdiğim diyorum, çünkü mekân ve zamanınbulunmam gereken her noktasına birden yetişemezdim; ayrıca,

Albertine'i belli bir yerde Lea'yla, Balbec'teki genç kızlarla, MmeBontemps'ın, yanından sürtünerek geçtiği hanım arkadaşıyla,tenis oynarken dirsek temasında bulunduğu genç kızla ya da MileVinteuil'le suçüstü yakalayabilmem için, doğru zamanda doğruyerde olmamı hangi içgüdü sağlayabilirdi?

"Sevgili Albertine'ciğim," dedim, "bana bu sözü vermenizbüyük incelik. Zaten ben de, hiç değilse birkaç yıl boyunca, sizingittiğiniz yerlere gitmemeye özen göstereceğim. Bu yaz Balbec'egitme ihtimaliniz var mı? Gidecekseniz ben oraya gitmemek üzereplan yapacağım da..." Bu şekilde ileri gitmemin, yalanımısürdürerek zamanı öne almamın amacı, Albertine'i korkutmaktançok, kendimi üzmekti. Tıpkı başlangıçta kızılacak önemli bir şeyolmadığı halde sinirlenen bir adamın, kendi haykırışlarıylatamamen kendinden geçmesi, şikâyetlerinden değil de, giderekbüyüyen kendi öfkesinden kaynaklanan bir şiddete kendinikaptırması gibi, ben de kederimin yokuşundan aşağı, hızlanarakyuvarlanmaktaydım, giderek daha derin bir umutsuzluğagömülüyordum, soğuğun pençesine düştüğünü hissedipmücadele etmeye çalışmayan, hattâ titremekten neredeyse hazduyan bir adamın donukluğu içindeydim. Az sonra, umutettiğim gibi kendimi toparlama, tepki gösterme ve geri adım atmagücünü bulabilsem de, Albertine'in, bana iyi geceler dilediğisırada vereceği öpücük, eve dönüşümde beni kötükarşılamasından duyduğum kederden çok, benim uydurma bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

407

Page 408: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ayrılığın formalitelerini düzenleme bahanesiyle kurduğumhayallerin içimde uyandırdığı kederi teselli etmeye yarayacakta.Ne olursa olsun, Albertine kendiliğinden iyi gecelerdilememeliydi, çünkü o durumda, benim yüz seksen derecelik birdönüş yapıp ayrılmaktan vazgeçmeyi önermem daha zor olurdu.Dolayısıyla, birbirimize iyi geceler dileme vaktinin çoktan gelmişolduğunu sürekli Albertine'e hatırlatıyor, böylece inisiyatifielimde tutup ayrılma ânını biraz daha geciktirebiliyordum.Albertine'e soru sormaya devam ediyor, sorularımın arasına,gecenin ne kadar geç bir vakti olduğuna ve yorgunluğumuza dairdokundurmalar serpiştiriyordum. Albertine son soruma kaygılıbir edayla cevap verdi: "Nereye gideceğimi bilmiyorum. BelkiTouraine'e, teyzemin evine giderim." Albertine'in bu ilk tasarısıkarşısında, sanki kesin bir ayrılığın gerçekleşmesinde ilk adımatılmışçasına, donup kaldım. Albertine odaya, otomatikpiyanoya, mavi saten koltuklara baktı. "Bütün bunları yarın da,yarından sonra da göremeyeceğim fikrine alışamadım henüz.Zavallı odacık! İmkânsızmış gibi geliyor bana, aklım almıyor böylebir şeyi." - "Öyle gerekiyordu, burada mutsuzdunuz." - "Hayır,değildim, asıl bundan sonra mutsuz olacağım." - "Yo, hayır, eminolun sizin için böylesi daha iyi." - "Sizin için daha iyi olabilir!"Aklıma gelen bir fikirle mücadele edermiş gibi, müthiş birkararsızlık içindeymişim gibi gözlerimi boşluğa diktim. Sonrabirden konuştum: "Bakınız Albertine, burada daha mutluolduğunuzu, bundan sonra mutsuz olacağınızı söylüyorsunuz."- "Gayet tabii..." - "Bu beni allak bullak etti; birkaç hafta dahamühlet tanımaya ne dersiniz? Kim bilir, bir hafta, iki haftaderken, epey yol da katedebiliriz; biliyorsunuz öyle geçicidurumlar vardır ki, ömür boyu sürerler." - "Ah! Ne büyük iyiliketmiş olursunuz!" - "Ama bu durumda, yok yere saatlerdir acıçekmiş olmamız çılgınlık; seyahate çıkmaya hazırlanıp çıkmamakgibi bir şey. Üzüntüden bitkin düştüm." Albertine'i dizlerime

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

408

Page 409: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

oturttum, o çok istediği Bergotte kitabını elime aldım ve kapağınaşunları yazdım: "Sevgili Albertine'çiğime, bir sözleşmeyiyenileyişimizin anısına." - "Şimdi gidin, yarın akşama kadaruyuyun sevgilim," dedim, "yorgunluktan öleceksiniz." - "Herşeyden önemlisi, mutluyum." - "Beni birazcık olsun seviyormusunuz?" - "Eskisinden yüz kat daha fazla."

Oynadığımız bu küçük oyunu ben iyice abartıp tam birtiyatroya dönüştürmemiş olsaydım bile, sonucundan mutlulukduymam hata olurdu. Sadece ayrılıktan bahsetmek bile, yeterincevahim bir şeydi. Bu şekilde yaptığımız konuşmaları, hem haklıolarak samimiyetsizce, hem de serbestçe yaptığımızı düşünürüz.Oysa bunlar genellikle, hayalimizden geçmeyen bir fırtınanın, bizfarkında olmadan, bize rağmen fısıldanan ilk uğultularıdır.Aslında bu konuşmalarda ifade ettiğimiz şey, istediğimiz şeyin(sevdiğimiz kişiyle ömür boyu birlikte yaşamanın) tam tersidir,ama aynı zamanda, her günkü ıstırabımızın kaynağı, yani birlikteyaşamanın imkânsızlığıdır; bu ıstırabı ayrılık acısına tercih etsekde, bize rağmen sonunda bizi sevgilimizden ayıran odur. Yine de,ayrılık çoğunlukla ani olmaz. Genellikle –ileride göreceğimiz gibiAlbertine'le benim durumum bir istisnaydı– inanmadansöylediğimiz sözlerden bir süre sonra, kasıtlı, acı vermeyen, geçicive muğlak bir ayrılık denemesine girişiriz. Bir yandan sevdiğimizkadının sonradan bizimle daha iyi vakit geçirmesi için, öteyandan da, kesintisiz üzüntü ve yorgunluklardan bir sürekurtulabilmek için, sevgilimizden, birkaç günlüğüne bizden ayrıbir seyahate çıkmasını veya onsuz bir seyahate çıkmamıza izinvermesini rica ederiz; epey uzun zamandan beri, onsuzgeçirdiğimiz ilk günlerdir bunlar ve daha önce hep imkânsızzannettiğimiz bir şeydir. Sevdiğimiz kadın, çok kısa bir süresonra, dönüp yine yuvamızdaki yerini alır. Ne var ki, kısa da olsagerçekleşen bu ayrılığa pek de keyfi bir karar sebep olmamıştır vebu, kafamızda canlandırdığımız kesinlikle tek ayrılık da değildir.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

409

Page 410: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Aynı üzüntüler yeniden başlar, aynı birlikte yaşama zorluğu,artarak devam eder; yalnız ayrılık, eskisi kadar zor bir şeyolmaktan çıkar; önce ayrılığın sözü edilmiş, sonra da kibar biruygulaması yapılmıştır. Ama bunlar, bizim tanıyamadığımızbelirtilerden başka bir şey değildir. Geçici ve güler yüzlü ayrılıktankısa bir süre sonra, bilmeden yolunu hazırladığımız korkunç,kesin ayrılığa sıra gelir.

"Yavrucuğum," dedi Albertine, "beş dakika sonra odama gelinde sizi biraz göreyim. Gelirseniz size minnettar kalırım. Ama sonrahemen uyuyacağım, çünkü ölü gibiyim." Gerçekten deAlbertine'in odasına girdiğimde gördüğüm, bir ölüydü. Yataryatmaz uyuyakalmıştı; vücudunu bir kefen gibi saran çarşaf,zarif kıvrımlarıyla taşın sertliğine bürünmüştü sanki. TıpkıOrtaçağa ait kimi Son Yargı tasvirlerindeki gibi, bir tek kafasımezardan dışarı çıkmış, uykusunda Başmeleğin borusunuöttürmesini bekliyordu adeta. Uyku, bu kafayı neredeysedevrilmiş halde yakalamış, saçları diken diken olmuştu. Buuzanmış, anlamdan yoksun vücudu görünce, nasıl bir logaritmatablosu oluşturduğunu merak ettim: nasıl olup da bir dirsektemasından bir elbisenin sürtünüşüne varıncaya kadar buvücudun karışmış olabileceği bütün eylemler, mekân vezamanda kaplamış olduğu sonsuz noktaya yayılan ve ara sıraaniden hafızamda canlanan bunca acıyı, yürek daralmasınıyaşatabilmişti bana?

Halbuki bu acıların kaynağı olan hareket ve arzular,Albertine'den başkasına, hattâ beş yıl öncesinin veya sonrasınınAlbertine'ine ait olsalar, onlara kayıtsız kalacağımı biliyordum.Her şey bir yalandı, ama bu yalana kendi ölümümden başka birçözüm aramaya cesaretim yoktu. Verdurin'lerden döndüğümdenberi üstümden çıkarmadığım kürklü paltomla, o çarpılmışbedenin, o simgesel şeklin karşısında öylece duruyordum; neyi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

410

Page 411: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

simgeliyordu acaba, ölümümü mü, aşkımı mı? Az sonra, düzenlinefeslerini duymaya başladım. Sakinleştirici bir esinti ve seyirkürü yapmak üzere gidip yatağın kenarına oturdum. Sonra daonu uyandırmamaya dikkat ederek, usulca kalkıp gittim.

Yattığımızda saat o kadar ilerlemişti ki, sabah ilk işim,Françoise'a Albertine'in odasının önünden geçerken hiç sesçıkarmamasını tembihlemek oldu. Geceyi kendi deyimiyle âlemyaparak geçirdiğimizden hiç kuşku duymayan Françoise da, diğerhizmetkârlara, alaylı bir tavırla "prensesi uyandırmamalarını"tembih etti. Zaten korktuğum şeylerden biri de, Françoise'ıngünün birinde dayanamayıp Albertine'e küstahça davranması vehayatımızı zorlaştırmasıydı. Françoise, halamın Eulalie'ye iyidavranmasına üzülerek katlandığı zamanlardaki gibi,kıskançlığına kahramanca katlanacak yaşta değildi artık.Kıskançlık yaşlı hizmetçimizin çehresini öylesine allak bullakediyor, felce uğratıyordu ki, ben fark etmeden, bir öfkepatlamasının ardından hafif bir kriz geçirmiş olabileceğinidüşünüyordum ara sıra. Albertine'in uykusuna saygıgösterilmesini tembihledikten sonra, ben uyuyamadım.Albertine'in gerçek düşüncelerini anlamaya çalışıyordum.Sahnelediğim o acıklı oyunla, gerçek bir tehlikeyi miuzaklaştırmıştım; Albertine, evimde çok mutlu olduğunusöylemesine rağmen, ara sıra gerçekten özgürlüğüne kavuşmakistemiş miydi, yoksa sözlerine inanmak mı gerekiyordu? İkivarsayımdan hangisi doğruydu? Siyasi bir olayı anlamayaçalıştığımda, çoğunlukla kendi hayatımdan bir örneği tariheyansıtırdım, ileride bunu daha da belirgin biçimde yapacaktım;buna karşılık, o sabah tam tersine, bir gece önce yaşadıklarımızıngetirebileceği sonuçları anlayabilmek için, arada çok büyük farkolduğu halde, kısa süre önce yaşanmış diplomatik bir olaylaözdeşlik kurmaktan kendimi alamıyordum.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

411

Page 412: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Bu şekilde mantık yürütmekte haklıydım belki de. Çünkümuhtemelen, ben farkında olmasam da, sahnelediğim oyunda,aynı roldeki ustalığını defalarca izlediğim M. de Charlus örneğibeni yönetmişti; öte yandan, M. de Charlus'ün durumunda, buoyunlar, baronun Alman kanında mevcut olan esas eğilimin,yani kurnazca kışkırtıcı, gerektiğinde mağrur ve savaşçı olanmizacının, özel hayata bilinçdışı bir aktarımından ibaret değilmiydi?

Sözünü ettiğim diplomatik olayda, aralarında MonacoPrensi'nin de bulunduğu çeşitli kişiler, M. Delcasse'denvazgeçilmezse, tehditkâr Almanya'nın gerçekten de savaşaçabileceğini Fransız hükümetine çıtlatmış, bunun üzerine,Dışişleri Bakanı'nın istifası istenmişti. Yani Fransız hükümeti,boyun eğmediğimiz takdirde bize savaş açılacağı varsayımınıkabul etmişti. Ama bazı kişiler, olayın basit bir "blöf" olduğunu veFransa direnmiş olsa, Almanya'nın savaş açmayacağınıdüşünüyorlardı. Hiç şüphesiz, benim durumumda senaryobundan farklı olmakla kalmayıp neredeyse zıttı, çünkü Albertinehiçbir zaman benden ayrılma tehdidini savurmamıştı; yine de,nasıl Fransız hükümeti Almanya'nın savaş açma niyetineinandıysa, ben de bazı izlenimlerden yola çıkarak, Albertine'inayrılmayı düşündüğüne inanmıştım. Öte yandan, Almanyabarıştan yana idiyse eğer, Fransız hükümetinde savaş istediğizannını uyandırması, kuşkulu ve tehlikeli bir numaraydı.Albertine'de ani özgürlük isteklerine yol açan şey, benim aslaondan ayrılma kararını vermeyeceğim düşüncesi idiyse eğer,oldukça ustalıklı davrandığım söylenebilirdi şüphesiz.Albertine'in özgürlük isteğine kapılmadığına inanmak,sapıklığını tatmin etmeye yönelik, gizli bir hayatı olduğunugörmeyi reddetmek ise pek güçtü; sırf benim Verdurin'leregittiğimi öğrenince kapıldığı öfke, "Bunu bekliyordum," diyehaykırması ve "Mile Vinteuil orada olacaktı," diyerek her şeyi açığa

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

412

Page 413: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

çıkarması bile yeterdi. Andree'den öğrendiğim Albertine-MmeVerdurin karşılaşması da bütün bunları doğruluyordu.İçgüdülerime aykırı bir mantık izlemeye çalıştığımda ise, bu aniözgürlük isteklerinin –var olduklarını varsayarsak– tam tersinebir fikirden kaynaklanmış olabileceğini ya da eninde sonundakaynaklanabileceğini düşünüyordum; yani Albertine onunlaevlenmeyi hiçbir zaman aklımdan geçirmediğimi, yakındaayrılacağımıza adeta istemeden değindiğim zamanlar doğruyusöylediğimi, onu günün birinde nasıl olsa terk edeceğimidüşünüyor olabilirdi; eğer öyleyse, bu kanısı, o geceki oyunumlaancak pekişmiş olabilirdi ve sonunda şöyle bir karar vermesineyol açabilirdi: "Eğer eninde sonunda mutlaka olacaksa, bir an öncebitirmek daha iyi." Son derece yanlış bir atasözünün, barışısağlamak üzere tavsiye ettiği savaş hazırlığı, tam tersine, önce heriki tarafta da, karşı tarafın kopuşu arzuladığı zannını uyandırır;bu kanı kopuşa yol açar ve ardından her iki taraf da, kopuşu karşıtarafın istediğine inanır. Tehdit samimi olmasa da, başarısıtekrarlanmasına yol açar. Ama blöfün tam olarak hangi noktayakadar başarıyla sürdürülebileceğini saptamak zordur; fazla ilerigidilecek olursa, o âna kadar boyun eğen taraf ileri hamle yapar;blöfü başlatan taraf, artık yöntem değiştiremediği için, ayrılıktankaçınmanın en iyi yolunun, ayrılıktan korkmuyormuş gibigörünmek olduğu fikrine alıştığı için (ben de o gece Albertine'leaynı şeyi yapmıştım) ve bir yandan da, gururu sebebiyleyenilmeyi boyun eğmeye tercih ettiği için, artık iki tarafın da geriadım atamayacağı âna kadar, tehdidinde diretir. Blöf ayrıcasamimiyetle karışmış olabilir, münavebeli olabilir ve bir günoyun olan şey, ertesi gün gerçeğe dönüşebilir. Son olarak,taraflardan biri, gerçekten savaşmaya kararlı olabilir; örneğinAlbertine benimle birlikte yaşamaya er geç bir son vermeye niyetlide olabilirdi, aksine bu fikir aklına hiç gelmemiş ve her şeyi benimhayal gücüm uydurmuş da olabilirdi. O sabah Albertine uyurken

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

413

Page 414: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

benim düşündüğüm çeşitli varsayımlar, işte bunlardı. Bununlabirlikte, son varsayımla ilgili olarak şunu söyleyebilirim ki, ogeceyi izleyen günlerde Albertine'i ne zaman ayrılmakla tehditettimse, bunu her seferinde onun ahlâksızca bir özgürlüközlemine karşılık olarak yaptım; kendisi böyle bir özlemi açıkçaifade etmese de, kimi esrarengiz hoşnutsuzluklarıyla, belirlisözler ve jestlerle ima ediyormuş gibi geliyordu bana; bunlarıbaşka türlü açıklamak mümkün olmadığı gibi, Albertine deherhangi bir açıklamada bulunmaya yanaşmıyordu. Yine debirçok kez, bu tür davranışlarını görüp ayrılma ihtimaline hiçdeğinmiyor, sadece o günkü huysuzluğundan kaynaklanmışolduklarını umuyordum. Ama bazen huysuzluğu haftalarca,aralıksız devam ediyor, Albertine adeta kavga çıkarmayaçalışıyordu; sanki o anda az çok uzak bir yerde, Albertine'in bildiğive evime kapanmış olduğu için mahrum kaldığı hazlar vardı vetıpkı bazı atmosfer değişikliklerinin, Balear Adaları kadar uzaktabile meydana gelseler, evimizde otururken sinirlerimizietkilemeleri gibi, bu hazlar da, sona erinceye kadar Albertine'ietkilemeye devam ediyorlardı.

O sabah, Albertine'in uyuduğu, benim de onun içindegizlenenleri tahmin etmeye çalıştığım sırada, annemden birmektup geldi; annem, benim kararlarımdan tamamen habersizolmaktan ötürü duyduğu kaygıyı, Mme de Sevigne'nin şucümlesiyle ifade ediyordu: "Ben onun evlenmeyeceğindeneminim; ama öyleyse, asla evlenmeyeceği o kızın kafasını niçinkarıştırıyor? Kızın artık ancak aşağılayarak bakabileceği başkatalipleri reddetmesine niçin meydan veriyor? Kolaylıklavazgeçebileceği bir insanın aklını niçin bulandırıyor?" Anneminbu mektubu beni gerçekle yüz yüze getirdi. "Esrarengiz bir ruhunpeşinden koşmayı, bir çehreyi yorumlamayı ve kendimi derinineinmeye cesaret edemediğim önsezilerle çevrelenmiş hissetmeyiniçin sürdürüyorum?" diye düşündüm. "Rüya görüyordum ben,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

414

Page 415: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olay bu kadar basit. Ben kararsız bir delikanlıyım ve bu da,gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması zaman alanevliliklerden biri. Burada Albertine'e özgü bir durum yok." Bu fikirbana derin, ama kısa süreli bir rahatlık verdi. Az sonra şöyledüşündüm: "Aslında, sosyal yönü dikkate alındığında her şey, ensıradan gazete haberine indirgenebilir; belki dışarıdan baksam,olayı böyle göreceğim. Ama ben bütün düşündüklerimin,Albertine'in gözlerinde okuduklarımın, beni kıvrandırankorkuların, Albertine'le ilgili olarak sürekli kendime sorduğumsorunun gerçek olduğunu, en azından gerçeğin bir parçasıolduğunu gayet iyi biliyorum." Nasıl ki sağduyulu bir gazetecininyazdığı tiyatro eleştirisi, Ibsen'in bir oyununun konusunuaktarabilirse, kararsız nişanlı ve bozulan evlilik hikâyesi de budurumla çakışabilir. Ama anlatılan somut gerçeklerin dışında,farklı bir şey daha vardır. Şurası da bir gerçek ki, belki bu farklı şey,görmeyi becerebilirsek, bütün kararsız nişanlılarda vesürüncemede kalan bütün evliliklerde mevcuttur, çünkügündelik hayatta da bir esrar bulunabilir. Başkalarının hayatıylailgili olarak bu esrarı gözardı etmem mümkündü, amaAlbertine'in ve benim hayatlarımızı, içeriden bakarakyaşıyordum.

Albertine o geceden önce de, sonra da, şöyle bir şeyi hiçsöylemedi: "Bana güvenmediğinizi biliyorum, şüphelerinizidağıtmaya çalışacağım." Ama asla dile getirmediği bu düşünce, enküçük hareketini bile açıklamaya yarayabilirdi. Onun sözlerineinanmayabileceğim ihtimaline karşı, her yaptığından haberdarolmam için bir dakika bile yalnız kalmamaya özen gösteriyor,bununla da yetinmeyip, Andrée'ye, garaja, maneje veya başka biryere telefon etmesi gerektiğinde santraldeki kızlar bağlantıyı çokgeç sağladıkları için tek başına telefon etmenin çok can sıkıcıolduğunu bahane ederek, benim yanımda, ben yoksamFrançoise'ın yanında telefon ediyordu; esrarengiz randevuların

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

415

Page 416: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kararlaştırıldığı, ayıplanacak telefon konuşmaları yaptığınıdüşünmemden korkuyordu adeta. Heyhat! Bütün bunlar beniyatıştırmıyordu. Aimé bana Esther'ın fotoğrafını geri göndermiş,bunun, Albertine'in yanında gördüğü kız olmadığını bildirmişti.Yani başkaları da mı vardı? Onlar kimdi? Fotoğrafı Bloch'a geriyolladım. Benim asıl görmek istediğim, Albertine'in Esther'everdiği fotoğraftı. O fotoğrafta nasıl görünüyordu? Belki dekoltegiyinmişti; kimbilir, belki de birlikte fotoğraf çektirmişlerdi? Amabu konudan Albertine'e bahsedemiyordum, çünkü fotoğrafıgörmediğim izlenimini uyandıracaktım; Bloch'a dabahsedemiyordum, çünkü Albertine'le ilgilendiğimi Bloch'a bellietmek istemiyordum. Benim şüphelerimi ve Albertine'in esaretinibilen herhangi birinin, ikimiz için de dayanılmaz olduğunu kabuledeceği bu hayatımız, dışarıdan bakıldığında, Françoise’ıngözünde zevke sefadan ibaretti; o "madrabaz"ın, kadınları dahaçok kıskanan Françoise'ın erkeklerden çok kadınlar içinkullandığı ifadeyle, o "şarlatan"ın ustalıkla ele geçirdiği, hakedilmemiş hazlardan ibaretti. Hattâ, benimle ilişkisi sayesindelügatine yeni terimler katan, ama bunları kendine göredüzenlemelere tabi tutan Françoise, Albertine'le ilgili olarak,hayatında onun kadar "hıyanet" birini görmediğini, benden"parayı koparmayı" çok iyi becerdiğini, çok iyi rol yaptığınısöylüyordu (geneli özelle, özeli de genelle karıştırmaya yatkınolan ve tiyatro sanatının farklı türleri konusunda pek muğlak birfikre sahip olan Françoise, buna "pandomim yapmak" diyordu).Belki de Albertine'le benim gerçek hayatımıza ilişkin bu yanlışalgılamada benim de biraz payım vardı, çünkü Françoise'lasohbetlerimizde, onu kızdırmak veya seviliyormuş gibi olmasa damutlu görünmek için, ustalıkla, muğlak bir şekilde budüşüncesini onayladığım olurdu. Buna rağmen, Françoise,bilmesini hiç istemediğim kıskançlığımı ve Albertine'euyguladığım denetimi tahmin etmekte gecikmedi; tıpkı gözleri

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

416

Page 417: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bağlı halde eşyalar bulabilen bir ispritizmacı gibi, içgüdüsününyönlendirmesiyle beni üzebilecek olan şeyleri buluyor, benimonu şaşırtmak için söylediğim hiçbir yalan onu hedefindensaptırmıyordu; ayrıca, Albertine'e olan nefreti de, Françoise’ın –düşmanlarını olduklarından daha mutlu, sinsi ve numaracısanmanın da ötesinde– rakibini mahvedecek ve düşüşünühızlandıracak olan şeyi keşfetmesini sağlıyordu. FrançoiseAlbertine'le ilgili olarak hiçbir zaman bir olay çıkarmadı elbette.Acaba Albertine denetlendiğini hissedip benim bir tehdit olarakileri sürdüğüm ayrılığı kendi gerçekleştirir mi diyedüşünüyordum, çünkü hayat değiştikçe bizim yalanlarımızıgerçeğe dönüştürür. Her kapı açılışında, tıpkı büyükannemin,can çekişirken, benim her zili çalışımda irkilmesi gibi, yerimdensıçrıyordum. Albertine'in bana haber vermeden dışarı çıkacağınıdüşünmüyordum, ama bilinçdışım öyle düşünüyordu; aynışekilde, büyükannem de bilincini kaybettikten sonra zil sesiyleirkilen, onun bilinçdışıydı. Hattâ bir sabah, ansızın Albertine'indışarı çıkmakla kalmayıp evi terk ettiği endişesine kapıldım.Duyduğum kapı sesi, onun odasının kapısıydı, neredeyseemindim. Hiç ses çıkarmadan odasına gittim, içeri girip eşiktedurdum. Alacakaranlıkta örtü yarım daire şeklinde kabarıkduruyordu; başı ve ayakları duvara çevrili, kıvrılmış uyuyan bubeden, Albertine'e ait olsa gerekti. Örtüden dışarı taşan tek şeyolan gür ve siyah saçlardan, onun gerçekten Albertine olduğunu,kapısını açmamış, yerinden kıpırdamamış olduğunu anladım;bütün bir insan hayatını içinde barındıran ve değer verdiğimyegâne şey olan o kıpırtısız, canlı yarım daireyi hissettim; orada,bana ait ve hâkimiyetim altında olduğunu hissettim.

Ne var ki, Françoise'ın dokundurma becerisini, anlamlımizansenlerden ne kadar faydalanabileceğini biliyordum;Albertine'e evdeki alçaltıcı konumunu her gün hissettirmekten,maruz bırakıldığı esareti ustaca bir abartıyla betimleyerek kız

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

417

Page 418: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

arkadaşımı çıldırtmaktan kendini alabilmiş olmasına ihtimalvermiyorum. Bir keresinde Françoise'ı kalın camlı bir gözlüktakmış, kâğıtlarımı karıştırırken buldum; Swann'a ve Odette'tenvazgeçemeyişine ilişkin yazdığım kısa bir yazıyı yerineyerleştiriyordu. Daha önce dikkatsizlikle o kâğıdı Albertine'inodasında mı bırakmıştı? Ayrıca, Françoise'ın alttan alta, fısıltı gibi,sinsice devam eden bir orkestra ezgisine benzeyen bütündokundurmalarının üzerinde, muhtemelen, Albertine'in beniistemeyerek, benimse onu isteyerek küçük kabileden uzaktuttuğumuzu görüp sinirlenen Verdurin'lerin suçlayıcı ve iftiracısesi, daha tiz, daha net ve daha ısrarlı biçimde yükselmişolmalıydı.

Albertine için harcadığım parayı Françoise'dan gizlemem iseneredeyse imkânsızdı, çünkü Françoise'dan herhangi bir masrafıgizlemem mümkün değildi. Françoise'ın az sayıda kusuru vardı,ama bu kusurlar, kendilerine destek olacak, parlak yeteneklerdoğurmuşlardı ve çoğunlukla söz konusu yetenekler, ancakkusurların hizmetinde ortaya çıkıyordu. Başlıca kusuru, bizim,kendinden başkaları için harcadığımız paraya ilişkin merakıydı.Ne zaman bir hesap ödemem, bir bahşiş vermem gerekse, nekadar uzak bir köşeye çekilirsem çekileyim, Françoise düzeltilecekbir tabak, toparlanacak bir peçete, yaklaşmasını gerektirecek birşey bulurdu mutlaka. Ona ne kadar az zaman bıraksam, öfkeylebaşımdan savsam da, gözleri artık hiçbir şeyi açıkça seçemeyen,sayı saymayı zar zor beceren Françoise, tıpkı bir terzinin sizigördüğü anda içgüdüyle üstünüzdeki giysinin kumaşına fiyatbiçmesi, hattâ kendini alamayıp eliyle yoklaması ya da birressamın belirli bir renk uyumuna duyarlı olması gibi, kendinehas bir sezgiyle, verdiğim paranın miktarını gizlice görür, ânındahesaplardı. Françoise rüşvet verip şoförü satın aldığımıAlbertine'e söylemesin diye ondan önce davranıp, verdiğimbahşişe mazeret olarak, "Şoföre bir iyilik etmek istedim, on frank

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

418

Page 419: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

verdim," diyecek olsam, yarı kör, yaşlı kartal bakışıyla her şeyigörmüş olan Françoise, bütün acımasızlığıyla cevap verirdi: "Yo,hayır, beyefendi kırk üç frank bahşiş verdi. Şoför beyefendiyehesabın kırk beş frank olduğunu söyledi, beyefendi yüz frankverdiğinde de, sadece on iki frank iade etti." Benim bilebilmediğim bahşişin miktarını görüp hesaplayacak zamanıFrançoise bulurdu.

Albertine'in amacı beni yatıştırmak idiyse eğer, bunu kısmenbaşardı; zaten mantığımın tek istediği de, Albertine'in sapıkiçgüdüleri konusunda yanılmış olabileceğim gibi, ahlâksızcataşanları konusunda da yanılmış olduğumu bana kanıtlamaktı.Mantığımın sunduğu delilleri değerlendirirken bu delilleri geçerlisayma arzumu da hesaba katıyordum şüphesiz. Ama tarafsızolabilmek ve gerçeği görebilme şansını elde edebilmek için,gerçeğin ancak önseziyle, telepatiyle bilinebileceğinivarsaymıyorsak eğer, şunu da düşünmem gerekirdi herhalde:Mantığım beni iyileştirme gayretiyle arzumun peşindensürüklense de, buna karşılık, Mile Vinteuil'le, Albertine'insapıklığıyla, bu sapıklığın doğal sonucu olan başka bir hayatsürme niyeti ve ayrılma planlarıyla ilgili olarak, içgüdüm de, benihasta etmek amacıyla kıskançlığıma kapılmış olabilirdi. AyrıcaAlbertine'in kendiliğinden, ustalıkla mutlak hale getirdiğimahpusluğu, ıstırabımı yok etmek suretiyle yavaş yavaşşüphelerimi de yok etmiş ve akşamları endişelerim gerigeldiğinde, Albertine'in varlığı yine ilk günlerdeki gibi benihuzura kavuşturmaya başlamıştı. Albertine yatağımın kenarınaoturuyor, kendisine hediye ettiğim giysilerden, eşyalardan sözediyordu; hayatı gözüne daha hoş, hapishanesi daha güzelgörünsün diye ona sürekli hediyeler alıyor, bir yandan da,Liancourt kadar güzel bir malikânede yaşamaktan hoşnut olupolmadığı sorulduğunda, hapishanenin güzeli olmaz diye cevapveren Mme de La Roche-Foucauld'yla aynı fikirde olmasından

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

419

Page 420: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

korkuyordum bazen.Eski Fransız gümüş sofra takımları konusunda M. de Charlus'e

sorular sormuştum; aynı şekilde, bir yat alma tasarıları yaptığımızsırada da, Albertine tasarıya gerçekleştirilmesi imkânsız gözüylebaktığı halde –Albertine'in erdemliliğine her inanışımda,kıskançlığım Albertine'le ilgisi olmayan ve tatmin edilmeleri paragerektiren başka arzuları artık bastırmadığı için, ben de aynıkanıyı paylaşıyordum– sırf laf olsun diye, Elstir'e danışmıştık.Elstir, kadın giyimi konusunda olduğu gibi yat donanımıkonusunda da incelikli bir zevke sahipti ve güç beğenirdi.Yatlarda ancak İngiliz mobilyaları ve eski gümüş sofra takımlarıbulundurulabileceği kanısındaydı. Albertine önceleri sadece giysive mobilyaya kafa yormuştu. Ama artık gümüş sofra takımlarıylada ilgileniyor, Balbec'ten döndüğümüzden beri, gümüşçülükhakkında, eski gümüş ustalarının damgaları hakkında eserlerokuyordu. Ne var ki, eski gümüş sofra takımları, biri Utrechtantlaşmaları sırasında, hem bizzat kral, hem de büyük senyörlersofra takımlarını verdiği zaman, biri de 1789'da olmak üzere, ikidefa eritildiği için, örneklerine pek az rastlanır. Öte yandan,günümüz kuyumcuları bütün bu sofra takımlarını Pont-aux-Choux desenlerine göre yeniden üretmiş oldukları halde, Elstir buyeni antikaları, zevkli bir kadının evine –bu ev suda yüzen bir evde olsa– girmeye layık bulmuyordu. Roettiers'nin Mme du Barryiçin yapmış olduğu harika parçaların tasvirini Albertine'inokuduğunu biliyordum. Albertine bunlardan günümüze kalmışolabilecek birkaç örneği görmeye, ben de bunları ona hediyeetmeye can atıyordum. Hattâ Albertine güzel koleksiyonlaroluşturmaya başlamıştı bile; bunları çok zevkli bir biçimde birvitrine yerleştiriyor, ben de baktıkça hem duygulanıyor, hem dekorkuyordum, çünkü bu düzenlemelerde sergilediği ince zevk,sabırdan, yaratıcılıktan, özlemden ve unutma ihtiyacındanoluşan, esirlere has sanattı.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

420

Page 421: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Giyim konusunda, o sıra en hoşlandığı şeyler, Fortuny'ninyaptıklarıydı. Mme de Guermantes'ın üzerinde bir örneğinigörmüş olduğum Fortuny'nin bu elbiseleri, Elstir'in, bizeCarpaccio ve Tiziano döneminin muhteşem giysilerini anlatırken,yakın bir gelecekte görkemli küllerinden tekrar doğup ortayaçıkacaklarını müjdelediği giysilerdi; çünkü San Marco'nuntonozlarında da yazılı olduğu ve Bizans sütun başlıklarında,mermer ve jasp kurnalardan su içen, hem ölümü, hem dirilişisimgeleyen kuşların da ifade ettiği gibi, her şey tekrarlanmakzorundadır. Kadınlar Fortuny elbiseleri giymeye başladıklarında,Albertine derhal Elstir'in kehanetini hatırlamış, bu elbiselerdenistemişti, birlikte gidip bir elbise seçecektik. Bu elbiseler,günümüz kadınları tarafından giyilince fazlasıyla kostümizlenimi uyandıran, bir koleksiyon parçası olarak saklanmalarıdaha uygun, gerçek antikalar değillerdi (Albertine için ayrıca buelbiselerden de arıyordum), ama sahte antikanın taklide özgüsoğukluğundan da yoksundular. Daha ziyade, Sert, Bakst veBenois'nın dekorları tarzındaydılar; bu üç sanatçı, o sıralar RusBalesi'nde, sanatın en sevilen dönemlerini canlandırıyorlar, bunuo çağın anlayışını barındıran, ama yine de özgün eserleraracılığıyla yapıyorlardı; aynı şekilde Fortuny'nin eskiye sadık,ama son derece özgün elbiseleri de, bir dekor gibi, bu türelbiselerin giyildiği, Doğu'yla yüklü Venedik'i çağrıştırıyor, hattâdekor hayal edilmek zorunda olduğu için daha da güçlü birbiçimde canlandırıyor, güneşi ve etraftaki türbanlarıhatırlattıkları için, Venedik'in parçalı, esrarengiz ve tamamlayıcırengini, San Marco türbesindeki bir yadigârdan daha fazlayansıtıyorlardı. O döneme ait her şey yok olup gitmişti, amaVenedik düşeslerine ait kumaşların parça parça, bugüne gelerekortaya çıkışıyla, hepsi yeniden doğuyor, Venedik manzarasınınihtişamı ve Venedik'in kıpır kıpır hayatı, hepsini birbirinebağlıyordu.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

421

Page 422: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Bu konuda bir iki kere Mme de Guermantes'a akıl danışmakistedim. Ne var ki düşes, kostüm havasındaki giysilerdenhoşlanmazdı. Kendisine de en yakışan kıyafet, siyah kadife elbiseve pırlanta takılardı. Fortuny tarzı elbiseler konusundakitavsiyeleri pek yararlı olmazdı. Ayrıca, bu konuda kendisine akıldanıştığım takdirde, sırf ona ihtiyacım olduğu zaman ziyaretinegittiğimi düşünmesinden çekmiyordum; uzun zamandır,düşesten haftada birkaç kez aldığım davetlerin hiçbirinegitmiyordum. Beni bu sıklıkta davet eden tek kişi de düşesdeğildi. Şüphesiz hem Mme de Guermantes, hem de birçok başkahanım, bana daima büyük bir nezaket göstermişlerdi. Ama evekapanışımdan sonra bu nezaketin on kat arttığı da bir gerçekti.Öyle görünüyor ki, aşktaki olayların önemsiz bir yansıması olanyüksek sosyete hayatında, aranan biri olmanın en iyi yolu,kendini çekmektir. Bir erkek, bir kadının hoşuna gidebilmek için,bütün parlak özelliklerini peş peşe dizer, durmadan kıyafetdeğiştirir, görünüşüne özen gösterir, ama kadın kendisine enufak bir ilgi göstermez; oysa bir başka kadın, aynı erkek kendisinialdattığı için, karşısına süslenip püslenmeden, pis çıkmasınaaldırmadan, ilgisini hiç eksik etmez, temelli bağlanır ona. Aynışekilde," bir adam, sosyetede yeterince aranmadığınahayıflanıyorsa, ona daha fazla ziyarette bulunmasını, dahagösterişli bir araba edinmesini değil, hiçbir davete icabetetmemesini, odasına hapsolmasını, kimseyi bu odayasokmamasını tavsiye ederim, o zaman kapısının önündekuyruklar oluşur. Esasen bunu da tavsiye etmem. Çünkü bu,tıpkı sevilmek gibi, aranılır olmanın da garantili bir yoludur, amabir şartla: katiyen bu amaçla benimsenmemesi şartıyla; eğerodanıza ciddi ya da sizin ciddi zannettiğiniz bir hastalık yüzündenveya aynı odaya sosyeteye tercih ettiğiniz bir metresi hapsetmişolduğunuz için kapanmışsanız (ya da üç sebep birden geçerliyse),söz konusu kadının varlığından habersiz olan sosyete, sırf siz

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

422

Page 423: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kendinizi geri çektiğiniz için kendini sunan herkese sizi tercihedip size bağlanacaktır.

"Aklıma gelmişken, şu sizin Fortuny sabahlığınızla ilgilensekiyi olur," dedim Albertine'e. Hiç şüphesiz, ne zamandır birFortuny sabahlık isteyen, benimle birlikte, birini seçmek içinuzun uzun düşünecek olan, ona şimdiden hem gardrobunda,hem de hayal gücünde bir yer ayırmış olan ve onca örnek arasındabirinde karar kılabilmek için her ayrıntısını sevecek olanAlbertine'in gözünde bu sabahlık, istediğinden daha fazla elbiseyesahip olan, hattâ onlara bakmayan, aşırı zengin bir kadına göre,çok daha fazla şey ifade edecekti. Buna rağmen, Albertine,"Fazlasıyla cömertsiniz," deyip gülümseyerek teşekkür ettiğihalde, ne kadar yorgun, hattâ üzgün göründüğünü fark ettim.Bazen, ısmarladığı elbiselerin bitirilmesini beklerken, birkaçelbiseyi, hattâ bazen kumaşları ödünç alır, Albertine'i giydirir,kumaşları bedenine sarardım; o da, bir Venedik düşesinin, birmankenin ihtişamıyla odamda gezinirdi. Ne var ki, Venedik'içağrıştıran bu elbiselerin görüntüsü, Paris'teki esaretimi benimiçin daha ağır bir yük haline getiriyordu. Şüphesiz

Albertine'in mahpusluğu benimkinden daha ağırdı. Ne gariptirki, insanları değiştiren kader, Albertine'in hapishane duvarlarınıdelip geçmiş, onun özünü değiştirmiş, Balbec'teki genç kızı, sıkıcıve uysal bir esire dönüştürmüştü. Evet, bu tesiri hapishaneduvarları dışarıda tutamamıştı; hattâ belki de tesiri yaratan, buduvarlardı. Albertine artık aynı Albertine değildi, çünküBalbec'teki gibi, daima bisikletinin üstünde bir kaçak, sayısızküçük sahil yerleşimine, kız arkadaşlarının evinde kalmaya gittiğiiçin bulunamayan ve ayrıca yalanları yüzünden iyiceulaşılamayan bir varlık değildi; çünkü evime hapsolmuş, uysal veyalnız kız, Balbec'te onu bulabildiğim zamanlarda bile, kumsaldagördüğüm kız değildi; kumsaldaki kız kaçak, temkinli ve sinsiydi,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

423

Page 424: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

varlığı, ustalıkla gizlediği, acı çektirdikleri için onu sevdiren okadar çok randevuyla birleşip yoğunlaşırdı ki, başkalarına karşıtakındığı soğuk tavrın, verdiği sıradan cevapların ardında, birönceki günün, ertesi günün randevuları sezilirdi, bana karşı tavrıise, aşağılayıcı ve kurnazdı. Aynı kız değildi, çünkü deniz rüzgârıartık giysilerini şişirmiyordu, çünkü hepsinden önemlisi, benonun kanatlarını koparmıştım, artık bir Nike değildi, başımdanatmak isteyeceğim, bunaltıcı bir köleydi.

Kafamı dağıtmak için, Albertine'le iskambil veya damaoynamak yerine, bana biraz müzik çalmasını rica ederdim. Benyatağımda uzanmaya devam ederdim. Albertine de odanın öbürucuna gidip otomatik piyanonun başına, iki kitap rafının arasınaotururdu. Ya tamamen yeni ya da daha önce sadece bir iki kereçalmış olduğu parçalar seçerdi, çünkü artık beni biraz tanıyor,dikkatimi henüz çözmediğim şeylere yöneltmektenhoşlandığımı, Albertine çaldıkça, yapının, başlangıçta neredeysesislere gömülmüş olan, parçalanmış ve kesikli çizgilerini,zihnimin keskinleşen, fakat ne yazık ki yozlaştırıcı ve yabancıışığı sayesinde birleştirmeyi sevdiğimi biliyordu. Henüzşekillenmemiş bir bulutu biçimlendirme işinin ilk seferler banane büyük bir zihinsel mutluluk verdiğini biliyor ve sanırımanlıyordu. Albertine çalarken, o gür saçlarından, sadece kulağınınkenarına yapışık, Velázquez'in bir prensesinin kurdelesinihatırlatan, kalp biçiminde siyah bir bukle görürdüm. Nasıl ki bumüzisyen meleğin hacmi, hatırasının benliğimde işgal ettiği,geçmişe ait çeşitli noktalarla, görme duyusundan başlayıp onunbenliğinin derinliklerine inmemi sağlayan en mahremduyularıma varan değişik odaklar arasındaki çeşitli mesafelerdenoluşuyorsa, çaldığı müziğin de bir hacim vardı ve başlangıçtabana neredeyse tamamı sislerle kaplanmış gibi görünen biryapının çizgilerini birleştirmeyi, aydınlatmayı ne kadarbaşardığıma bağlı olarak, çeşitli cümleciklerin eşitsiz

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

424

Page 425: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

görünürlüğünden oluşuyordu. Albertine, zihnime henüzkaranlık olan şeyleri ve bu bulutların biçimlendirilmesini sunarakbeni memnun edebileceğini biliyordu. Bir parçayı üçüncü veyadördüncü seslendirişinde, zihnimin bütün bölümlere ulaşıphepsini aynı uzaklığa yerleştirdiğini ve onlarla ilgili, göstereceğibir etkinlik kalmadığı için, tekdüze bir düzleme yayıp sabitlediğinitahmin ediyordu. Bununla birlikte, derhal yeni bir parçayageçmiyordu, çünkü belki kafamdaki işleyişi tam olarakanlamamakla birlikte, çoğu kez zihnimin, bir eserin esrarınıçözmeyi başardığı anda, o uğursuz işleyişe karşılık, yararlı bir fikiryakaladığını biliyordu. Albertine, "Şu ruloyu Françoise'a verelimde yenisiyle değiştirsin," dediğinde, çoğunlukla, benim içinyeryüzündeki beste sayısı bir eksilmiş, ama gerçeklik sayısı birartmış oluyordu.

Albertine artık Mile Vinteuil'le hanım arkadaşını tekrar görmekiçin en ufak bir çaba göstermediği ve planladığımız çeşitlitatillerden Montjouvain'e son derece yakın olan Combray'yi kendiisteğiyle elediği için, o iki hanımı kıskanmanın abes olacağını okadar iyi anlamıştım ki, çoğu kez Albertine'den, hiç acı çekmeden,Vinteuil çalmasını rica ediyordum. Yalnız bir kez, Vinteuil'ünmüziği dolaylı yoldan içimde bir kıskançlık uyandırdı. MmeVerdurin'in evinde Vinteuil'ün müziğini Morel'den dinlediğimibilen Albertine, bir akşam bana ondan bahsetti ve gidip Morel'idinlemeye, onunla tanışmaya çok hevesli göründü. Tam iki günönce, Lea'nın Morel'e yazdığı ve M. de Charlus'ün tesadüfen elegeçirdiği mektuptan haberim olmuştu. Acaba Lea Albertine'eMorel'den söz etmiş miydi diye merak ettim. Mektuptaki "senikaltak", "seni sapık" sözlerini dehşetle hatırladım. Ne var ki,böylelikle, Vinteuil'ün müziğiyle –Mile Vinteuil ve hanımarkadaşı değil de– Lea arasında acı bir bağlantı oluştuğu için,Lea'nın yol açtığı ıstırap yatıştıktan sonra, acı çekmeden bumüziği dinleyebilir hale geldim; bir hastalık, beni başka hastalık

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

425

Page 426: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ihtimallerinden kurtarmıştı. Mme Verdurin'in evinde dinlediğimmüzikte farkına varmadığım cümlecikler, henüz belirginlikkazanmamış, anlaşılmaz çekirdekler, göz kamaştırıcı birermimariye dönüşüyordu; önce neredeyse fark etmediğim, olsaolsa çirkin bulduğum, tıpkı başlangıçta sevimsiz bulduğumuzinsanlar gibi, iyice aşina olduktan sonra hiç umulmadık yönlerinikeşfettiğim bazı cümleciklerle dost oluyordum. İki safha arasındatam anlamıyla bir dönüşüm gerçekleşiyordu. Öte yandan, ilkdinleyişte fark ettiğim, ama o anda tanıdık gelmeyen kimicümlecikleri, şimdi başka eserlerden cümleciklerleözdeşleştiriyordum; mesela Mme Verdurin'in evinde yediliyidinlerken dikkatimi çekmemiş olan, org için dinsel çeşitlemeyeait cümlecik, şimdi tapmağın basamaklarından aşağı inipyedilinin içinde, bestecinin tanıdık perilerinin arasına karışmış birazizeydi. Bir yandan da, önce bana pek melodik gelmemiş olan,öğle vakti çalan çanların aksak neşesini fazlasıyla mekanik birritimle aktardığını düşündüğüm cümlecik, şimdi, belkiçirkinliğine alıştığımdan, belki de güzelliğini keşfettiğimden, ensevdiğim cümlecikti. Şaheserlerin ilk anda yarattığı hayalkırıklığını izleyen tepkiyi, ya ilk izlenimin zayıflamasına ya dagerçeği çekip çıkarabilmek için gerekli çabaya bağlayabiliriz.Bütün önemli sorunlarda, Sanat, Gerçeklik, Ruhun Sonsuzluğumeselelerinde hep bu iki varsayım çıkar karşımıza; ikisi arasındabir seçim yapmak gerekir; Vinteuil'ün müziğiyle ilgili olarak, buseçim, her an, çeşitli şekillerde ortaya çıkıyordu. Örneğin bumüzik, bilinen bütün kitaplardan daha doğruymuş gibi geliyordubana. Bazen bunu şöyle açıklıyordum: Hayatta hissettiklerimizi,düşünceler biçiminde hissetmediğimiz için, hislerin edebî, yanizihinsel çevirisi, bu hisleri anlatır, açıklar, çözümler, ama müzikgibi yeniden oluşturmaz; oysa müzikte sesler, sanki benliğimizinyönlenişlerini aynen yansıtır, duyuların o içsel uç noktasınıyeniden üretir; bu nokta, ara sıra yaşadığımız özel bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

426

Page 427: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

sarhoşluğun kaynağıdır ve "Ne güzel bir hava! Ne güzel birgüneş!" dediğimizde, aynı güneş ve aynı havadan bambaşkatitreşimler alan yanımızdaki kişiye bu sarhoşluğu katiyenaktarmış olmayız. Vinteuil'ün müziğinde, söze dökülmesiimkânsız, neredeyse seyredilmesi yasak, bu tür hayaller vardı;uyumak üzere olduğumuz esnada, bu hayallerin gerçekdışıbüyüsü bizi okşadığı zaman, mantığın bizi terk etmiş olduğu oanda gözlerimiz kapanır ve yalnız anlatılması değil görülmesi deimkânsız olan şeyi tanımaya vakit bulamadan uyuyakalırız.Sanatın gerçek olduğu varsayımına kendimi kaptırdığımda,müzik sanki bana, güzel havanın veya afyon içilen bir geceninbasit sinirsel hazzından da fazlasını, daha gerçek, daha verimli birsarhoşluk verebilirmiş gibi geliyordu, en azından sezgilerim buyöndeydi. Ne var ki, daha yüce, daha saf, daha gerçekbulduğumuz bir hissi bize yaşatan bir heykelin, bir müziğin,belirli bir manevi gerçeklikle çakışmaması imkânsızdır; aksitakdirde hayatın hiçbir anlamı olmazdı. Hayatımın belirlianlarında, mesela Martinville'in çan kulelerinin, Balbec'te bir yolüzerindeki ağaçların karşısında veya daha basit bir biçimde, bueserin başında görüldüğü gibi, bir fincan çay içerken yaşadığım oözel hazza en çok benzeyen şey, Vinteuil'ün güzel bircümleciğiydi. Tıpkı o bir fincan çay gibi, Vinteuil'ün besteleriniyaptığı dünyadan bize gönderdiği sapsız ışık izlenimi, o aydınlıkuğultular, o gürültülü renkler de, hayalgücümün karşısında, birsardunyanın hoş kokulu ipeksiliğine benzetebileceğim bir şeyi,ısrarla, ama yakalayamayacağım kadar süratle gezdiriyordu. Nevar ki, hatırada bu belirsizlik, derinliğine inilemese de, belli birlezzetin bize niçin ışıklı izlenimleri hatırlattığını açıklayankoşulların belirlenmesi sayesinde saptanabilir; oysa Vinteuil'ünaktardığı belirsiz duyular, bir hatıradan değil de, (Martinville'inçan kulelerinin yarattığı duyular gibi) bir izlenimdenkaynaklandığı için, müziğindeki sardunya kokusuyla ilgili olarak,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

427

Page 428: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

somut bir açıklama yerine derin bir özdeşlik bulmak gerekirdi;Vinteuil'ün evreni "duyma" ve dışa vurma biçimini, (her eserindekopuk bir parçasını, lal rengi parıltılar saçan bir kırığınıgördüğümüz) o meçhul, rengârenk şenliği bulmak gerekirdi.Kendine has bir dünyanın.o meçhul niteliğini daha önce hiçbirbesteci bize gösterememişti; dehanın gerçek kanıtının, eseriniçeriğinden çok, bu meçhul nitelik olabileceğini söylüyordumAlbertine'e. "Edebiyatta bile mi?" diye soruyordu Albertine."Edebiyatta bile." Vinteuil'ün eserlerinin tekdüzeliğini tekrardüşünüyor ve büyük edebiyatçıların daima bir tek eserverdiklerini, daha doğrusu, dünyaya getirdikleri, değişmeyen birgüzelliği değişik ortamlar aracılığıyla yansıttıklarınıaçıklıyordum. "Saat bu kadar geç olmasaydı yavrucuğum,"diyordum, "ben uyurken okuduğunuz bütün yazarlarda bunu,Vinteuil'deki özdeşliğin aynısını gösterirdim size. Sizin de benimgibi ayıklamaya başladığınız, sonatta da, yedilide de, diğereserlerde de aynen karşımıza çıkan o örnek cümleciklerin, meselaBarbey d'Aurevilly'deki karşılığı, Büyülenmiş Kadın'm, Aimée deSpens'ın, Clotte'un yüzlerinin kızarması gibi, Kırmızı Perde'deki elgibi somut bir izin açığa çıkardığı gizli bir gerçektir; ardındaGeçmiş'in yattığı eski örfler, eski âdetler, eski kelimeler, eski vetuhaf mesleklerdir; çobanların ayna aracılığıyla ortaya koyduğusözlü tarihtir; Normandiya'nın, ingiltere kokusu taşıyan, İskoçköyleri kadar güzel, asil kentleridir; Vellini gibi, çoban gibi,karşısında çaresiz kalınan bedduacılardır; ister Eski Sevgili'dekocasını arayan kadın olsun, ister Büyülenmiş Kadın'da,fundalıkları kateden koca veya ayin çıkışında BüyülenmişKadın'ın kendisi olsun, belirli bir manzarada bir kaygı hissidir.Thomas Hardy'nin romanlarındaki taş yontucusu geometrisi de,yine Vinteuil'ün örnek cümleciklerinin karşılığıdır."

Vinteuil'ün cümlecikleri bana sonatın cümleciğinidüşündürdü ve o cümleciğin, Swann'la Odette'in aşkının adeta

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

428

Page 429: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

millî marşı olduğunu söyledim Albertine'e; "Gilberte'itanıyorsunuz sanırım, onun annesiyle babası. Gilberte'in tuhafolduğunu söylemiştiniz. Sizinle ilişki kurmaya çalışmadı mı?Bana sizden söz etmişti." - "Evet, hava çok yağışlı olduğu günler,ders çıkışında annesiyle babası araba gönderip aldırırlardı onu; birkeresinde beni de arabaya alıp öpmüştü galiba," dedi Albertinebiraz durakladıktan sonra; sanki eğlenceli bir itirafta bulunmuşgibi gülüyordu. "Durup dururken, kadınlardan hoşlanıphoşlanmadığımı sordu bana." (Peki ama, Albertine, Gilberte'inkendisini arabaya aldığını tam olarak hatırlamıyorsa, bu garipsoruyu sorduğunu nasıl bu kadar kesin olarak söyleyebiliyordu?)"Hattâ bilmem neden, onu işletmek gibi garip bir fikir geldi aklımave evet dedim." (Sanki Albertine, Gilberte'in bana bu konuşmayıaktarmış olmasından ve bana yalan söylediğini anlamamdankorkuyordu.) Ama hiçbir şey yapmadık." (Birbirlerine bu şekildeaçıldıktan sonra hiçbir şey yapmamış olmaları tuhaftı, üstelikAlbertine'in dediğine bakılırsa, daha önce arabada öpüşmüşlerdi.)"Dört beş kere beni arabayla evime bıraktı, belki de daha fazladır,ama hepsi bu." Hiç soru sormamak bana çok zor geldiyse de,bütün bunlara önem vermezmiş gibi görünebilmek için kendimituttum ve Thomas Hardy'nin taş yontucularına döndüm."Karanlık Jude'da taş yontucularını hatırlıyorsunuzdur;Sevgili'de, dikkat ettiyseniz, babanın adadan çıkardığı taşlargemiyle getirilip oğlunun atölyesine yığılır ve burada heykelhaline gelir; Bir Çift Mavi Göz'de, mezarlar arasındaki paralelliğegeminin paralel çizgisi ve iki âşıkla kızın cesedinin bulunduğubitişik vagonlar eklenir; bir erkeğin üç kadını sevdiği Sevgili'yle birkadının üç erkeği sevdiği Bir Çift Mavi Göz arasında da birparalellik vardır; kısacası, bütün bu romanlar, adanın taşlıtoprağında diklemesine üst üste yığılan evler gibi, üst üstekonulabilir. En büyük yazarları böyle iki dakikada özetlememimkânsız, ama Stendhal'de, bir yükseklik duygusuyla manevi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

429

Page 430: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

hayat arasında ilişki kurulduğunu görürüz: Julien Sorel'inhapsedildiği yüksek yer, Fabrice'in tepesine kapatıldığı kule,Rahip Blanes'in astrolojiyle uğraştığı, Fabrice'in harika manzarayabaktığı çan kulesi. Vermeer'in bazı resimlerini gördüğünüzüsöylemiştiniz; her resminin, aynı dünyaya ait birer parçaolduğunu fark etmişsinizdir; nasıl bir dehayla yaratılmış olursaolsun, gördüğümüz hep aynı masa, aynı halı, aynı kadın, aynıyeni ve benzersiz güzelliktir; konuların benzerliği açısından başkaeserlerle ilişki kurmaya çalışmayıp, rengin yarattığı kendine hasizlenimi ayıklamaya çalışırsak, o dönemde hiçbir benzeri ve hiçbiraçıklaması olmayan bir muammadır. İşte bu yeni güzellik,Dostoyevski'nin bütün eserlerinde de, aynen mevcuttur:Dostoyevski'nin kadınları, esrarengiz çehreleri ve anidendeğişiveren sevimli güzellikleriyle, (esasen iyi yüreklisayılabilecekleri halde) görünürdeki iyilikleri, sanki bir roldenibaretmişcesine birden korkunç bir küstahlığa dönüşen (veRembrandt'ın kadınları kadar kendine has olan) Dostoyevskikadınları hep aynı kadın değil midir? Bu kadın, Aglaya'ya aşkmektupları yazan, sonra ondan nefret ettiğini açıklayan NastasyaFilipovna da olabilir, onun bu ziyaretine –ve ayrıca, Ganya'nınanne babasına hakaret ettiği ziyarete– özdeş bir ziyarette,kendisini korkunç bir kadın zanneden Katerina İvanovna'nınevinde bir melek kadar iyi yürekli olan, sonra (aslında iyi kalpli birinsan olduğu halde) ansızın içindeki kötülüğü dışa vuran veKaterina İvanovna'ya hakaret eden Gruşenka da olabilir. Gruşenkave Nastasya, Carpaccio'nun kibar fahişeleri kadar, Rembrandt'ınBatşeba'sı kadar özgün ve esrarengizdirler. Dikkatinizi çekerim,Dostoyevski'nin bildiği tek kadın çehresi, bu çarpıcı, ikili ve kadınıolduğundan farklı gösteren ani gurur patlamalarına maruz çehredeğildi şüphesiz (Ganya'nın anne babasına yapılan ziyaretteMışkin Nastasya'ya, 'Sen bu değilsin,' der, aynı şeyi, Katerinaİvanovna'ya yapılan ziyarette, Alyoşa da Gruşenka'ya

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

430

Page 431: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

söyleyebilir). Buna karşılık, 'tablo izlenimi' uyandırmakistediğinde çizdiği sahneler hep aptalcadır ve olsa olsa,Munkacsy'nin, bir idam mahkûmunu belirli bir anda, MeryemAna'yı belirli bir anda tasvir eden tablolarına benzetilebilir.Dostoyevski'nin dünyaya sunduğu yeni güzelliğe geri dönecekolursak, tıpkı Vermeer'in kumaşlara ve mekânlara özgü belirli birruh, belirli bir renk yaratması gibi, Dostoyevski de insanlaryaratmakla kalmayıp onların evlerini de yaratır; Suç ve Ceza'da,dvornik'iyle[21] birlikte 'Cinayet'in işlendiği ev', Budala'daki o'Cinayet'in işlendiği ev' şaheseri kadar, yani Rogojin'in, NastasyaFilipovna'yı öldürdüğü o kapkaranlık, upuzun, yüksek evi kadarharikulade değil midir? Dostoyevski'nin dünyaya sunduğubenzersiz şey, işte bir evin bu yeni ve korkunç güzelliği, bir kadınçehresinin yeni ve iki yönlü güzelliğidir. Edebiyateleştirmenlerinin Dostoyevski'yle Gogol arasında,Dostoyevski'yle Paul de Kock arasında bulduğu benzerliklerinhiçbir değeri yoktur, çünkü onlar bu gizli güzelliğin dışındakalırlar. Ayrıca, farklı romanlarda aynı sahnenin tekrarlandığınısöyledimse de, roman çok uzunsa eğer aynı romanın içinde deaynı sahneler, aynı kişiler tekrarlanır. Bunu Savaş ve Barış'tarahatlıkla gösterebilirim sana; bir araba sahnesi vardır ki..." -"Sözünüzü kesmek istemiyordum, ama Dostoyevski'den başkakonuya geçtiğiniz için sonra unuturum diye korktum.Yavrucuğum, geçen gün, 'Mme de Sévigné'nin Dostoyevskivariyanı gibi' derken, neyi kastetmiştiniz? Anlamadığımı itirafetmeliyim. İkisi bana o kadar farklı görünüyor ki..." - "Gelinküçük hanım, söylediklerimi bu kadar iyi hatırladığınız için siziöpeyim, piyanonun başına sonra dönersiniz tekrar. İtirafetmeliyim ki, söylediğim oldukça saçmaydı. Ama iki sebebi vardı.Birincisi özel bir sebep. Mme de Sévigtié, Elstir gibi, Dostoyevskigibi, olayları mantık sırasına göre, yani sebepten başlayaraksunacağına, önce sonucu, bizi şaşırtan yanılsamayı gösterir.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

431

Page 432: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Dostoyevski de kişilerini bu şekilde tanıtır. Kişilerin davranışları,Elstir'in yarattığı, denizi gökyüzündeymiş gibi gösterenizlenimler kadar aldatıcı gelir bize. Sinsi adamın aslında son dereceiyi yürekli olduğunu veya tam tersini öğrenince, şaşırıp kalırız." -"Evet, ama Mme de Sévigné'den bir örnek verseniz." - "Doğrusu,"dedim gülerek, "pek zorlama olacak, ama bazı örneklerbulunabilir. Mesela şu tasvir."

"Peki, Dostoyevski hiç cinayet işlemiş mi? Benim bildiğimromanlarının her birinin adı, Bir Cinayetin Öyküsü olabilirdi.Onda bu bir saplantı, sürekli bundan bahsetmesi normal değil." -"Sanmıyorum Albertine'çiğim, Dostoyevski'nin hayatını pekbilmiyorum. Herkes gibi o da bir şekilde, muhtemelen yasalaraaykırı bir şekilde, günahı tatmıştır şüphesiz. Bu anlamda herhaldeo da kahramanları gibi biraz caniydi; onlar da tam cani değildirler,hafifletici sebeplerle mahkûm edilirler. Hattâ cani olmasına dagerek yoktu belki. Ben romancı değilim, ama yazarların, bizzatyaşamadıkları kimi hayatlara ilgi duymaları mümkündür.Kararlaştırdığımız gibi Versailles'a birlikte gidersek, size dünyanınen dürüst adamı, en iyi kocası olduğu halde dünyadaki enkorkunç, en sapıkça kitabı yazmış olan Choderlos de Laclos'nunportresini gösteririm; tam karşısında da, ahlâki hikâyeler yazan veOrléans Düşesi'ni aldatmakla da kalmayıp çocuklarını ondanuzaklaştırarak düşese acı çektiren Mme de Genlis'in portresivardır. Yine de Dostoyevski'nin bu cinayet takıntısınınolağandışı, bana çok yabancı gelen bir yanı olduğunu kabulediyorum. Baudelaire'in şu mısraları bile afallatır beni:

Tecavüz, hançer, yangın ve zehir...Heyhat! Çünkü ruhumuz cesur değildir.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

432

Page 433: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Ama hiç değilse Baudelaire'in samimi olmadığınıdüşünebilirim. Oysa Dostoyevski... Bütün bunlar bana çok uzakşeyler gibi geliyor; hiç bilmediğim bazı yönlerim yoksa tabii;insan kendini ancak zaman içinde anlayabiliyor çünkü.Dostoyevski'de müthiş derinlikler buluyorum, ama sadece insanruhunun tek tek belirli noktalarında. Yine de müthiş yaratıcı biryazar. Her şeyden önce, tasvir ettiği dünya, gerçekten onun içinyaratılmış sanki. Tekrar tekrar karşımıza çıkan bütün o soytarılar,Lebedev'ler, Karamazof'lar, İvolgin'ler, Segrev'ler, bütün oinanılmaz resmi geçit, Rembrandt'ın Gece Nöbeti'ndekiinsanlardan daha olağanüstüdür. Bununla birlikte, belki deolağanüstü görünmeleri, Rembrandt'ta olduğu gibi, ışık vekostüm sayesindedir, belki de aslında olağandırlar. Ne olursaolsun hem son derece gerçek, hem de derin ve benzersizdirler,tamamen Dostoyevski'ye özgüdürler. Bu soytarıların, tıpkıYunan komedyalarındaki bazı kişiler gibi, adeta artık geçerliolmayan bir işlevleri vardır, buna rağmen, insan ruhunun nekadar gerçek yönlerini ortaya koyarlar! Benim canımı sıkan,Dostoyevski'den tumturaklı bir şekilde söz edilmesi. Dostoyevskikahramanlarında izzetinefsin ve gururun oynadığı rol hiçdikkatinizi çekti mi? Sanki Dostoyevski'nin nazarında aşk veçılgınca bir nefret, iyilik ve kalleşlik, çekingenlik ve küstahlık,aynı mizacın iki yönüdür; izzetinefis ve gurur, Aglaya'nın,Nastasya'nın, Mitya'nın sakalını çektiği yüzbaşının, Alyoşa'nındüşman-dostu Krasotkin'in, aslında oldukları gibi görünmeleriniengeller. Ama bunun dışında birçok muhteşem özelliği dahavardır. Kitaplarının çok azım biliyorum. Yine de, zavallı deli kadınıhamile bırakan baba Karamazof'un işlediği suç, sonra anneninesrarengiz, hayvani, anlaşılmaz bir güdüyle, bilmeden kaderinintikamına âlet olup, anlaşılmaz biçimde annelik içgüdülerine vebelki tecavüzcüye karşı hınçla karışık, fiziksel bir minnete deboyun eğerek, doğumu yapmak üzere Karamazof'un evine gidişi;

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

433

Page 434: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ilkçağ sanatına yakışır, heykelsi sadelikte bir tema, İntikam'laKefaret'in birbirini izlediği, kesintili ve tekrarlanan bir friz değilmidir bu? Bu birinci bölüm, Orvieto'daki bir 'Kadın'ın yaratılışı'heykeli kadar esrarengiz, yüce ve muhteşemdir. Buna cevaben,ikinci bölümde, yirmi yılı aşkın bir süre sonra baba Karamazof'unöldürülüşü, deli kadının oğlu Smerdiakov'un Karamazof ailesinesürdüğü leke ve nihayet, baba Karamazof un bahçesindekidoğum kadar esrarengiz, heykelsi ve anlaşılmaz, onun kadarkaranlık ve doğal bir güzellikle yüklü bir başka eylem: cinayetiişledikten sonra Smerdiakov'un kendini asması. Az önceTolstoy'dan söz ederken, Dostoyevski'den zannettiğiniz kadaruzaklaşmıyordum aslında, çünkü Tolstoy onu çok taklit etmiştir.Tolstoy'da açılmış haliyle göreceğimiz birçok şey, Dostoyevski'dehenüz gergin ve somurtkan halde mevcuttur. Dostoyevski'de,tilmizlerinin dağıtacağı, primitiflere özgü bir kasvet vardır." -"Yavrucuğum, bu kadar tembel olmanız ne korkunç bir şey. Oysabakın, edebiyatı bize öğretilenden ne kadar daha ilginç bir biçimdeele alıyorsunuz; bize Ester'le ilgili verdikleri ödevleri, 'Beyefendi'yihatırlasanıza," dedi Albertine gülerek; hocalarını ve kendisinialaya almaktan çok, hafızasında, ikimizin ortak hafızasında, birazeskimiş bir hatırayı canlandırmak için.

Ama Albertine konuşurken, ben Vinteuil'ü ve bu sefer ikincivarsayımı düşünüyordum; yani maddeci varsayım, hiçlikvarsayımı. Tekrar şüphe etmeye başlıyordum: AslındaVinteuil'ün cümlecikleri, –çaya batırılmış madleni tattığımdayaşadığım ruh haline benzer– belirli ruh hallerini ifade etseler de,bu tür ruh hallerinin belirsizliği, derinliklerinin bir işaretiolmayabilirdi; belki bu belirsizlik, sadece onları henüzçözümleyememiş olduğumuz anlamına geliyordu; dolayısıyla buruh halleri de, diğerlerinden daha fazla bir gerçeklikiçermeyebilirdi. Ne var ki, o bir fincan çayı içerken, Champs-Elysees'de küflü ahşap kokusunu solurken yaşadığım mutluluk

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

434

Page 435: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ve mutluluğa güvenme hissi, bir yanılsama değildi. Ne olursaolsun, diyordu şüpheci yaklaşım, bu ruh halleri hayattaki diğerruh hallerinden daha derin de olsalar, çözümlenmeleri bunedenle, farkında olmadığımız çok fazla sayıda etkeni hareketegeçirdikleri için imkânsız da olsa, Vinteuil'ün bazıcümleciklerindeki büyü, o ruh halleri gibi çözümlenmesiimkânsız olduğu için onları getirir akla, ama bu, aynı derinliğesahip olduğunu kanıtlamaz.

Saf bir müzik cümleciğinin güzelliği, daha önce yaşadığımız,zihinsel olmayan bir izlenimin sureti, en azından benzeri gibigörünebilir kolaylıkla, ama bunun tek nedeni, zihinselolmamasıdır. Öyleyse, Vinteuil'ün kimi dörtlülerinde veyedilisinde sık sık karşımıza çıkan o esrarengiz cümlecikleri niçinözellikle derin cümlecikler zannediyoruz? Aslında, Albertine banasadece Vinteuil besteleri çalmazdı; otomatik piyano zaman zamanbizim için bilimsel (tarihî ve coğrafi) bir sihirli fener yerinegeçerdi; Combray'deki odamdan daha modern icatlarla donanmışParis'teki odamın duvarlarında, Albertine'in Rameau mu, Borodinmi çaldığına bağlı olarak, kâh güllerden oluşan bir fon üzerineAmores'ler serpiştirilmiş bir XVIII. yüzyıl duvar halısını, kâhsınırsız mesafelerde ve kar örtüsünde seslerin boğulduğu Doğusteplerini seyrederdim. Zaten bu kaçak dekorlar, odamın yegânesüsleriydi, çünkü Léonie Halamdan miras kaldığında, Swann gibikoleksiyonlar edinmeye, resimler, heykeller satın almaya kararvermiş olsam da, bütün paramı atlara, otomobile ve Albertine'inkıyafetlerine harcıyordum. Ama odamda bunların hepsindendaha değerli bir sanat eseri yok muydu? Albertine'in kendisi vardı.Albertine'e bakardım. Uzun zaman boyunca tanışılması bileimkânsız diye düşündüğüm Albertine'in, şimdi evcilleştirilmişbir vahşi hayvan gibi, yaslanacağı duvarı, hayatının çerçevesini,dayanacağı desteği benim sağladığım bir gül fidanı gibi, her günbu şekilde yuvasında, benim yanımda piyanonun başında, sırtını

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

435

Page 436: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kitaplığıma verip oturduğunu düşünmek, benim için tuhaf birduyguydu. Golf sopalarını taşırken çökük ve mahzun gördüğümomuzları, şimdi kitaplarıma yaslanıyordu. Onu ilk gördüğümgün, haklı olarak, yeniyetmeliği boyunca hep bisiklet pedalıçevirmiş olduğunu düşündüğüm güzel bacakları, şimdi piyanopedallarının üzerinde, bir yükselip bir alçalıyordu; pedallara basansırmalı pabuçları, Albertine'in yeni şıklığının, benim armağanımolduğu için bana ait olduğu duygusunu pekiştiren şıklığının birparçasıydı. Vaktiyle gidona alışkın olan parmakları, şimdi, adetaAzize Cecilia'ya aitmişler gibi, tuşların üzeride geziniyordu;yatağımdan bakınca dolgun ve kuvvetli görünen boynu, bumesafeden bakınca, lambanın ışığında daha pembeydi, amaprofilden gördüğüm, eğilmiş çehresi kadar pembe değildi;benliğimin derinliklerinden çıkan, hatıralarla yüklü, arzuylayanan bakışlarım bu çehreye öyle bir parıltı, öyle yoğun bircanlılık katıyordu ki, tıpkı Balbec otelinde, onu öpme arzumunşiddetinden görüşümün bulandığı günkü gibi, sanki buçehrenin girintileri, çıkıntıları, neredeyse sihirli bir güçleyerinden oynayıp dönüyordu; çehresinin her yüzeyini,görebildiğim kadarının ötesine uzatıyor, kimi hatları bendengizleyen yüzeylerin –gözleri yarı yarıya örten gözkapaklarının,yanakların üst kısmını gizleyen saçların– ardında, üst üste binendüzlemlerin girinti ve çıkıntılarını daha yoğun hissediyordum;gözleri, bir maden filizinin parlatılmış yegâne yüzeyleri misali,henüz taşa gömülü iki opal gibi, madenden daha parlak, ışıktandaha dirençliydiler ve üzerlerini gölgeleyen donuk maddeninortasında, camın altına konmuş bir kelebeğin eflatun ipekkanatlarını sergiliyorlardı sanki; kıvır kıvır siyah saçları, Albertinene çalacağını bana sormak üzere döndükçe, farklı biçimlersergiliyor, kâh sivri uçlu, geniş tabanlı, üçgen biçiminde, siyah,tüylü ve görkemli bir kanat oluyor, kâh buklelerin üst üsteyığılmasıyla, sayısız doruk, vadi ve uçurumdan oluşan, heybetli,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

436

Page 437: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

değişken sıradağlara dönüşüyor, tabiatın genelde yarattığıçeşitleri aşan zenginlik ve bolluktaki dönüşleriyle, adetayaratısının esnekliğini, coşkusunu, yumuşaklığını, canlılığınıvurgulamak için çeşitli güçlükleri üst üste yığan bir heykeltıraşınarzusuna boyun eğercesine boyalı ahşabın mat cilasını andırandüzgün, pembe çehrenin hareketli kıvrımını, neredeysedönüşünü, bölüp kapatarak daha da belirginleştiriyordu. Buncagirinti çıkıntıyla zıtlık oluşturan, aynı zamanda da, Albertineduruşunu biçimlerine ve kullanımlarına uyarladığı için onunlauyumlu olan eşyalar, bir orgun ahşap kısmı gibi Albertine'i yarıyarıya gizleyen otomatik piyano ve kitaplık, odanın o köşesinintamamı, sanki bu müzisyen meleğin, bu sanat eserininışıklandırılmış tapmağı, yuvasıydı ve kendisi de az sonra, tatlı birbüyü sayesinde nişinden çıkıp o değerli, pembe dokusunududaklarıma teslim edecekti. Yo, hayır, Albertine benim için birsanat eseri değildi katiyen. Bir kadına sanatsal açıdan hayranolmanın anlamını biliyordum, çünkü Swann'ı tanımıştım, öteyandan, ben kendi başıma hiçbir kadına o şekilde hayranolamazdım, çünkü dış gözlem yeteneğinden tamamenyoksundum; gördüğüm şeyin niteliğini hiçbir zamananlayamazdım ve bana pek sıradan görünmüş olan bir kadın,Swann sayesinde sonradan gözümde sanatsal bir itibarkazandığında, –Swann, o kadını, tıpkı kadının kendisine dekibarca anlattığı şekilde, bana anlatıp Luini'nin bir portresiylekıyaslayınca, kadının kıyafetinde, Giorgione'nin bir resmindekielbiseyi veya mücevherleri gösterince– kendim de şaşırırdım.Bende böyle bir yetenek katiyen yoktu. Hattâ, doğruyu söylemekgerekirse, Albertine'i, olağanüstü bir cilayla parlatılmış birmüzisyen melekmiş gibi seyredip ona sahip olduğum için kendikendimi tebrik ettiğimde, çok geçmeden gözümde hiçbirilginçliği kalmazdı, yanında sıkılmaya başlardım, ama böyle anlaruzun sürmezdi. İnsan ancak ulaşılmaz bir şeyleri içinde

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

437

Page 438: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

barındırmasından ötürü peşinden koştuğu, sahip olmadığı birvarlığı sevebilir; ben de çok geçmeden, Albertine'e sahipolmadığımı bir kez daha fark ederdim. Gözlerinden,kestiremediğim hazların kâh umudu, kâh hatırası, belki özlemigeçer, Albertine bu durumda o hazlardan bana söz etmektense,vazgeçmeyi yeğlerdi; ben de, tıpkı salona alınmayan, kapınıncamlı bölgesine yüzünü yapıştıran, ama sahnede olup bitenhiçbir şeyi göremeyen bir seyirci gibi, gözbebeklerindeki o hazışıltısından başka bir şey göremezdim. (Albertine için de geçerlimiydi bilmiyorum, ama tıpkı en inançsız insanlarda iyiliğeinancın var olması gibi, bizi aldatanların yalan konusundagösterdiği sebat da tuhaf bir şeydir. Yalanın bizi itiraftan daha çoküzdüğünü söylesek de, bunu kendileri fark etse de nafiledir, dahaönce bize sundukları kişiliği veya onların nazarında taşıdığımızıileri sürdükleri anlamı doğrulamak için, hiç vakit geçirmeden,yine yalan söylerler. Aynı şekilde, hayata bağlı bir ateist de,cesaretine şüphe düşürmektense ölmeyi tercih eder.) Böylezamanlarda, bazen Albertine'in üzerinde, bakışlarında,somurtuşunda, gülümseyişinde, içindeki görüntülerinyansıması gezinir, bu gibi gecelerde seyrettiği, benden esirgenenbu iç görüntüler onu farklılaştırır, benden uzaklaştırırdı. "Nedüşünüyorsunuz hayatım?" - "Hiç." Bana hiçbir şeyi anlatmadığıiçin Albertine'e sitem ettiğimde, bazen herkes gibi benim dehaberdar olduğumu bildiği bir şeyi söyler (aynı şekilde devletadamları da en küçük bir haberi vermekten kaçınır, buna karşılık,bir gün önceki gazetelerde yer alan bir konuda uzun uzunkonuşurlar), bazen de, benimle tanışmadan önceki yıl Balbec'tebisikletle yaptığı gezintileri, hiçbir ayrıntıya girmeden, sahteitiraflar halinde anlatırdı. Bu gezintileri hatırlayınca, ilk günlerdeBalbec'teki mendirekte beni baştan çıkaran o esrarengiztebessüm, adeta bir zamanlar bana düşündürdüğü şeyi, yaniAlbertine'in çok uzun eğlencelere katılan, son derece serbest bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

438

Page 439: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

genç kız olduğunu doğrularcasına, yine dudaklarına yerleşirdi.Kız arkadaşlarıyla birlikte Hollanda kırlarında yaptıklarıgezintilerden, akşam geç saatte Amsterdam'a dönüşlerinden,sokakları dolduran, neredeyse hepsini tanıdığı insanlarınoluşturduğu yoğun, neşeli kalabalıktan ve hızla giden birarabanın camlarında yanıp sönen ışıklar misali Albertine'inpırıltılı gözlerinde yansımalarını görür gibi olduğum kanallardanda söze ederdi. Albertine'in vaktiyle yaşadığı yerlere, belirli bir gecene yapmış olabileceğine, tebessümlerine, bakışlarına, söylediğisözlere, öpüşmelerine ilişkin bitmez tükenmez, sanalı merakımakıyasla, o sözde estetik meraka, olsa olsa kayıtsızlık denebilirdi.Hayır, Saint-Loup'yla ilgili olarak, bir gün kapıldığım kıskançlık,sürmüş olsaydı bile, bu muazzam endişeyi katiyen doğurmazdıiçimde. Kadınlar arasındaki aşk, fazlasıyla yabancı bir şeydi, buaşkın hazları ve niteliği hakkında kesin, doğru bir fikir edinmemimkânsızdı. Albertine hiç ilgilenmediğim ne çok insanı, ne çokmekânı (hattâ kendisini doğrudan ilgilendirmeseler de, belirlizevkleri yaşamış olabileceği belirsiz eğlence mekânlarını,insanların birbirine sürtündüğü kalabalık yerleri) hayalgücümün veya hafızamın eşiğinden almış, –adeta tiyatrogirişinde bütün maiyetini, koca bir kalabalığı önden içerigeçirircesine– kalbime sokmuştu! Şimdi bu insanlar vemekânlarla tanışıklığım, içsel, dolaysız, sancılı bir çırpınıştı. Aşk,kalbin zaman ve mekâna duyarlılık kazanmasıdır.

Bununla birlikte, ben kendim tam anlamıyla sadık olsaydım,hayal bile edemeyeceğim sadakatsizliklerden ötürü acıçekmezdim belki de. Ben yeni kadınlara kendimi beğendirme,yeni serüvenlere atılma yolundaki sürekli arzumun Albertine'devar olduğunu hayal edip acı çekiyordum; daha birkaç gün önce,Boulogne Ormanı'nda Albertine yanımda olduğu halde kendimitutamayıp masalarda oturan genç bisikletçi kızlara yönelttiğimbakışları Albertine'in gözlerinde hayal edip acı çekiyordum. Bilgi

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

439

Page 440: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olmadığı takdirde, kendine yönelik kıskançlık dışında kıskançlıkda olamaz diyebiliriz belki de. Gözlemin pek bir etkisi yoktur.İnsan ancak kendi yaşadığı hazdan bir bilgi ve ıstırap çıkarabilir.

Zaman zaman, Albertine'in gözlerine, yüzünün anidenkızarışına bakıp, benim için gökyüzünden daha ulaşılmaz olan,bilmediğim hatıralarının boy gösterdiği bölgelerde, sanki tauzaklarda bir şimşeğin gizlice çaktığını hissederdim. O zaman,kısa süre önce keşfettiğim, Albertine'i Balbec sahilinde ve Paris'tetanıdığım yıllar boyunca düşünerek kendisinde bulduğumgüzellik, kız arkadaşımın onca farklı düzlemde birden varolmasından ve içinde onca geçmiş günü barındırmasındankaynaklanan güzellik, benim için iç parçalayıcı hale gelirdi. VeAlbertine'in pembeleşen çehresinin ardında, kendisini henüztanımadığım gecelerden oluşan sınırsız alanın, dipsiz bir kuyugibi beklediğini hissederdim. Albertine'i dizlerime oturtabilir,başını ellerimin arasına alabilir, onu okşayabilir, ellerimibedeninde uzun uzun gezdirebilirdim, ama sanki çok eskidenizlerin tuzunu veya bir yıldızın ışığını içinde barındıran birtaşı ellemiş gibi, içi sonsuza uzanan bir varlığın sadece kapalıkabuğuna dokunduğumu hissederim. Bedenleri ayıran, amaruhlara nüfuz etme imkânı sağlamayan tabiatın unutkanlığıyüzünden düştüğümüz bu durum, bana müthiş acı verirdi.Albertine'in, (bedeni benim bedenime tabi olsa da, zihni benimzihnimin etki alanı dışında kaldığı için), benim nazarımda dahi,zannettiğim gibi evimi zenginleştiren, beni ziyarete gelenlerinbile koridorun sonunda, yandaki odada olduğunu akıllarındangeçirmedikleri, herkesten habersiz bir şişenin içinde Çinprensesini gizleyen adam gibi, varlığını başarıyla gizlediğim,olağanüstü bir esir olmadığını anlardım; Albertine daha ziyade,beni acımasızca, umutsuzlukla geçmişi araştırmaya zorlayan birZaman tanrıçasıydı. Albertine uğruna yıllarımı, servetimiharcamış olsam da, onun zararlı çıkmadığını söyleyebildiğim

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

440

Page 441: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

takdirde, (ki maalesef bundan emin değilim,) hiçbir pişmanlıkduymamam gerekir. Hiç şüphesiz, yalnızlık benim için daha iyi,daha verimli, daha az ıstıraplı olurdu. Ama Swann’ın bana tavsiyeettiği, M. de Charlus'ün de, espriyle küstahlığı ve zevkibirleştirerek, "Eviniz ne kadar çirkin!" derken, beni bilmemeklesuçladığı koleksiyoncu hayatı, uzun zaman peşinde koşulupnihayet ele geçirilen, en iyi ihtimalle çıkar gütmeden seyredilenheykeller ve resimler, oldukça hızlı kapanan, ama Albertine'in,ilgisiz kişilerin ya da kendi düşüncelerimin bilinçsizce birpatavatsızlığıyla yeniden deşilen küçük bir yara gibi olacaktı;insanın kendi dışındaki çıkışa, özel bir yol olmakla birlikte, ancakacı çekerek öğrenebileceğimiz şeylerin geçtiği ana yola bağlanangeçide, yani başkalarının hayatına beni ulaştıramayacaktı.

Bazen o kadar güzel bir mehtap olurdu ki, Albertine yattıktanbir saat sonra, pencereden dışarı bakmasını söylemek üzereyatağının başına giderdim. Odasına gerçekten orada olupolmadığını kontrol etmek için değil, mehtabı göstermek içingittiğimden eminim. Kaçmak istese, kaçabilir miydi? Françoise'lakarşılaşması gerekirdi, o da ihtimal dahilinde değildi. Karanlıkodada, yastığın beyazlığı üzerinde siyah saçlardan ince bir taçdışında hiçbir şey göremezdim. Ama Albertine'in nefes alıpverişini işitirdim. Öyle derin uykuda olurdu ki yatağa yaklaşıpyaklaşmamakta bir an tereddüt ederdim; sonra yatağın kenarınaotururdum; uyku, aynı mırıltıyla akmaya devam ederdi.Albertine'in uykudan ne büyük bir neşeyle uyandığını tarifetmek mümkün olamaz. Onu öper, sarsardım. Uykusu bir andasona erer, bir saniyelik bir ara bile olmaksızın, kahkahalarlagülmeye başlar, kollarını boynuma dolayıp, "Ben de gelmeyecekmisin diye merak ediyordum," diyerek sevgiyle, daha da çokgülerdi. Sanki uyurken o güzel başı sadece neşe, sevgi vekahkahayla dolardı. Ben kendisini uyandırmakla, tıpkı birmeyveyi kesermiş gibi, susuzluğu gideren usareyi fışkırtmış

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

441

Page 442: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olurdum sadece.Bu arada kışın sonuna gelmiş, ilkbahara kavuşmuştuk;

çoğunlukla, Albertine bana iyi geceler diledikten hemen sonra,daha odam, perdelerim, perdelerin üstündeki duvar parçasıkapkarayken, komşu rahibelerin bahçesinde, hiç bilmediğim birkuşun, sessizlikte kilise armonyumu gibi çınlayan nadideşarkısını, Lydia modunda sabah duasına başladığını ve gördüğügüneşin parlak notasıyla karanlığı deldiğini işitiyordum. Çokgeçmeden geceler kısalmaya başladı; artık eski sabah saatlerindendaha erken bir vakitte, her gün biraz daha artan beyaz günışığının, penceremdeki perdelerin kenarından taştığınıgörüyordum. Albertine'in, inkâr etmesine rağmen, kendinihapsolmuş hissettiğini sezdiğim bu hayatı sürdürmesine razıolmamın tek sebebi, her gün, ertesi gün hem çalışmaya, hem deyataktan kalkıp dışarı çıkmaya başlayacağımdan ve Albertine'inserbestçe, beni endişelendirmeden, kırda ya da deniz kenarında,yelken yaparak veya avlanarak, istediği gibi yaşayabileceği bir evsatın alıp oraya gitmek üzere hazırlıklara girişeceğimden eminolmamdı.

Ne var ki, ertesi gün, Albertine'in kâh sevip kâh nefret ettiğimgeçmiş hayatına ait saatlerden biri, hattâ bazen bildiğimisandığım saatlerden biri, (şimdiki zamanda herkes, kendisiylebizim aramıza, menfaat, kibarlık veya merhamet yüzünden,bizim gerçeklik zannettiğimiz bir yalan perdesi ördüğü için)geriye bakınca, ansızın, gizlemeye çalışılmayan, daha öncegördüğümden tamamen farklı bir yönünü sergileyiverirdi.Albertine'in bir bakışının ardında, vaktiyle gördüğüm iyi niyetlidüşüncenin yerine, o âna kadar hayalimden bile geçmemiş birarzu belirir, Albertine'in benimkiyle birleşmiş olduğunusandığım kalbinin bir kısmım daha bana yabancılaştırırdı. MeselaAndrée temmuz ayında Balbec'ten ayrıldığında, Albertine kısa bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

442

Page 443: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

süre sonra onunla görüşeceğini bana hiçbir zaman söylememişti;hattâ ben Andrée'yi umduğundan da önce gördüğünüdüşünmüştüm, çünkü 14 Eylül gecesi ben Balbec'te çokkederlenince, Albertine de bir fedakârlık yapıp Balbec'te kalmamış,derhal Paris'e dönmüştü. Ayın 15'inde Paris'e geldiğinde, gidipAndrée'yi görmesini rica etmiş ve sonra da, "Sizi gördüğünememnun oldu mu?" diye sormuştum. Kısa bir süre önce, MmeBontemps Albertine'e bir şey getirmek için uğradığında, onunlakısaca görüştük, Albertine'in Andrée'yle birlikte çıktığınısöyledim: "Kır gezintisine gittiler birlikte." - "Evet," dedi MmeBontemps, "Albertine kır dendi mi zorluk çıkarmaz. Üç yıl önce deher gün mutlaka Buttes-Chaumont'a gidiliyordu." Albertine'inhiç gitmediğini iddia ettiği Buttes-Chaumont adını duyunca biran nefesim kesildi. Gerçeklik, düşmanların en kurnazıdır.Saldırılarını, kalbimizin hiç beklemediğimiz, savunma hazırlığıyapmadığımız noktalarına yöneltir. Albertine o sırada her günButtes-Chaumont'a gittiğini bildirerek teyzesine mi yalansöylemişti, yoksa daha sonra oraya hiç gitmediğini iddia ederekbana mı yalan söylemişti? "Neyse ki," diye ekledi Mme Bontemps,"zavallı Andrée, yakında daha diriltici bir kıra, gerçek kıra gidecek,çok ihtiyacı var, hiç iyi görünmüyor. Bu yaz yeterince temiz havaalmadı doğrusu. Düşünsenize, Balbec'ten temmuz sonunda,eylülde dönmek üzere ayrıldı, sonra kardeşinin diz çıkığıyüzünden gelemedi." Demek ki o sırada Andrée'nin Balbec'edönmesini bekleyen Albertine bunu benden gizlemişti! Gerçi budurumda, benimle birlikte Paris'e dönmeyi teklif etmesi daha dahoştu. Meğer ki... "Evet, Albertine bahsetmişti," dedim. (Yalansöylüyordum.) "Ne zaman olmuştu o kaza? Olaylar kafamda birazkarışmış da." - "Bir bakıma tam zamanında oldu, çünkü bir günsonra villanın kirası başlıyordu, Andrée'nin büyükannesi bir ayboş yere kira ödemiş olacaktı. Oğlan bacağını 14 Eylül'de kırdı,Andrée 15'i sabahı Albertine'e telgraf çekip gelemeyeceğini

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

443

Page 444: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bildirdi, Albertine de acentaya haber verebildi. Bir gün sonraolsaydı, 15 Ekim'e kadar parayı ödeyeceklerdi." Yani Albertine fikirdeğiştirip, "Bu gece gidelim," dediğinde gözünün önündecanlanan, benim bilmediğim bir daire, Andrée'ninbüyükannesinin dairesiydi ve yakında Balbec'te görmeyiumduğunu hiç bilmediğim kız arkadaşını, Paris'e döner dönmezo dairede görecekti. Kısa süre önce benimle gelmeyi inatlareddettiği halde, birden tatlı sözlerle kabul etmesini, iyiyürekliliğinden ötürü fikir değiştirmesine yormuştum. Oysa otatlı sözler, benim bilmediğim bir duruma ilişkin yeni birgelişmenin basit bir yansımasından ibaretmiş; bizi sevmeyen herkadının davranışlarındaki değişikliğin sırrı da, bu türgelişmelerden ibarettir zaten. Söz konusu kadın, ertesi günbizimle randevulaşmayı inatla reddeder, çünkü yorgundur,çünkü büyükbabasının evine akşam yemeğine gitmekzorundadır. "Peki, yemekten sonra gelin," diye ısrar ederiz. "Çokgeç saate kadar tutar beni. Hattâ eve kadar da geçirebilir," der. Oysaaslında hoşlandığı bir erkekle randevusu vardır. Sonra birden sözkonusu erkeğin işi çıkar. Kadında bunun üzerine gelip biziüzdüğü için ne kadar pişman olduğunu, büyükbabasını atlatıpbizimle kalacağını, bizden başka hiçbir şeyin önemli olmadığınısöyler. Balbec'ten ayrılacağım gün Albertine'in ifade biçiminde bucümleleri tanımam gerekirdi. Ama o ifade biçiminiyorumlayabilmek için, bu cümleleri tanımakla kalmayıp,Albertine'in kişiliğine has iki özelliği de hatırlamam gerekirdibelki.

O anda Albertine'in, biri beni teselli eden, öteki üzen iki kişiliközelliği geldi aklıma, çünkü hafızamızda her çeşit şey bulur;hafızamız, bir tür eczane, bir tür kimya laboratuarıdır, elimizetesadüfen sakinleştirici bir ilaç da geçebilir, tehlikeli bir zehir de.Birinci yani beni teselli eden özellik, tek bir davranışıyla birçokkişiyi memnun etme, hareketlerinden, birden fazla yarar sağlama

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

444

Page 445: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

alışkanlığıydı ve Albertine'in tipik bir özelliğiydi. Paris'e dönmekararı verip (Andrée'nin Balbec'e gelmemesi, Balbec'te kalmayıAlbertine için sıkıcı hale getirmiş olabilirdi, ama bu, Andrée’siyapamadığı anlamına gelmezdi), bir tek seyahat sayesindeiçtenlikle sevdiği iki kişinin gönlünü almak, Albertine'inkişiliğine çok uygundu; beni yalnız bırakmamak için, benüzülmeyeyim diye, bana olan bağlılığından ötürü döndüğünüsöyleyerek beni, o Balbec'e gelemediğine göre Balbec'te bir saniyedaha kalmak istemediğini, zaten kalışını sırf onu görmek içinuzattığını ve derhal ona koştuğunu söyleyerek de Andrée'yiduygulandıracaktı. Albertine'in benimle birlikte Paris'e dönüşügerçekten o kadar ani olmuştu, bir yandan benim kederimle,Paris'e dönme isteğimle, öte yandan da Andrée'nin telgrafıyla okadar çakışmıştı ki, benim kederimden habersiz olan Andrée'ninde, onun telgrafından habersiz olan benim de, Albertine'indönüşünü, bildiğimiz tek sebebe atfetmemiz çok doğaldı; üstelikhem beklenmedik bir anda, hem de her iki sebebin ortayaçıkışından ancak birkaç saat sonra verilmiş bir karardı. Budurumda, Albertine'in asıl amacının bana eşlik etmek olduğuna,bununla birlikte, Andrée'nin minnetine hak kazanmak için bufırsattan yararlanmayı da ihmal etmediğine inanabilirdim hâlâ.Ne yazık ki, hemen ardından, Albertine'in bir başka kişiliközelliğini hatırladım; o da, hazzın karşı koyulmaz cazibesine nebüyük bir şevkle kapıldığıydı. Paris'e dönmeye karar verdiktensonra trene binmek için nasıl sabırsızlandığını, bizi oyalayarakomnibüsü kaçırtabilecek olan otel müdürünü nasıl ittiğini,mahallî trende, M. de Cambremer gidişimizi bir haftageciktirmemizi rica ettiğinde, benimle gizli bir mutabakat içindenasıl omuz silktiğini hatırlıyordum. Evet, o anda Albertine'ingözünde canlanan, gitmeyi öylesine coşkuyla istemesine sebepolan, kavuşmak için öylesine sabırsızlandığı şey, benim de bir kezgittiğim, Andrée'nin büyükannesine ait, içinde yaşanmayan bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

445

Page 446: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

daireydi; yaşlı bir oda hizmetkârının bekçilik ettiği, güneye bakanbu lüks daire, o kadar boş ve sessizdi ki, Albertine'le Andrée'nin,belki saf, belki de suç ortağı olan saygılı bekçiden izin alıpdinlenmek üzere çekildikleri odalarda, koltukların, kanepeninüzerine güneş sanki kılıflar örtmüş gibiydi.

Artık hayalimde hep, bir tek yatak veya kanepe dışında bomboşolan, saf veya suç ortağı bir hizmetçinin bulunduğu, Albertine'inacelesi varmış gibi ve ciddi göründüğü zamanlar gittiği veAlbertine'den daha serbest olduğu için muhtemelen oraya dahaönce varmış olan kız arkadaşıyla buluştuğu bu daireyigörüyordum. Daha önce hiç düşünmediğim bu daire, şimdigözümde korkunç bir güzellik kazanmıştı. İnsanlarınhayatındaki bilinmezlik, tabiatın, her bilimsel keşifle azalan, amaortadan kalkmayan bilinmezliğine benzer. Kıskanç bir erkek,sevdiği kadını bin bir önemsiz hazdan mahrum ederek çiledençıkarır. Ama kadın, hayatının temelini oluşturan hazları, erkeğinkendini en basiretli zannettiği ve üçüncü şahısların kendisini ençok bilgilendirdiği anlarda bile aramayı akıl edemeyeceği bir yerdesaklar.

Ama en azından, Andrée Paris'ten ayrılacaktı. Ne var kiAlbertine'in, Andrée'yle ikisine kandığım için beniküçümsemesini istemiyordum. Önümüzdeki günlerde,bildiklerimi söyleyecektim ona. Böylece, benden gizlediğişeylerden haberdar olduğumu göstererek, belki benimle daha açıkkonuşmaya mecbur edebilirdim onu. Ama henüz bu konudanbahsetmek istemiyordum; bir kere, teyzesinin ziyaretindenhemen sonra konuşursam, nereden bilgi aldığımı anlayacak, bukaynağı kurutacak ve bilmediği başka kaynaklar olabileceğindenşüphelenmeyecekti. Ayrıca, Albertine'i istediğim sürece yanımdatutabileceğimden kesinlikle emin olmadıkça onu fazla kızdırmakve dolayısıyla beni terk etme arzusunu doğurma tehlikesini göze

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

446

Page 447: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

almak istemiyordum. Gerçi daima bütün tasarılarımı onaylarnitelikteki, bu hayatı ne kadar sevdiğini, eve kapanmasınınkendisi için bir mahrumiyet olmadığını ifade eden sözlerinedayanarak mantık yürüttüğüm, bu sözlerden yola çıkarakgerçeğe ulaşmaya ve geleceği tahmin etmeye çalıştığım takdirdeAlbertine'in ömür boyu yanımda kalacağından şüpheduymuyordum. Hattâ bu duruma çok canım sıkılıyordu; hiçtatmadığım hayatı, dünyayı elimden kaçırdığım, bana artık hiçbiryenilik sunmayan bir kadınla değiş tokuş ettiğim kanısındaydım.Venedik'e bile gidemiyordum, çünkü ben yatağımda uzanırkengondolcunun, oteldeki insanların, Venedikli kadınlarınAlbertine'e kur yapabileceği korkusunun bir işkence halinegeleceğini düşünüyordum. Ama aksine, diğer varsayımı temelaldığımda, yani Albertine'in sözlerine değil, suskunluklarına,bakışlarına, kızarmalarına, somurtmalarına ve hattâ sebepsizolduklarını kendisine kolayca kanıtlayabileceğim, ama farkınavarmamış gibi görünmeyi tercih ettiğim öfkelerine dayanarakmantık yürüttüğümde, bu hayatın Albertine için dayanılmazolduğu, sürekli olarak sevdiği şeyden mahrum kaldığı vekaçınılmaz olarak günün birinde beni terk edeceği sonucunavarıyordum. Tek istediğim, beni terk ettiği takdirde, zamanınıkendim seçebilmemdi; benim için fazla ıstıraplı olmayacak biranda, ayrıca Albertine'in, sefahat âlemlerini hayal ettiğim yerlerinhiçbirine, Amsterdam'a da, Andree'nin evine de, Mile Vinteuil'ünevine de gidemeyeceği bir dönemde beni terk etmesiydi. Evet,birkaç ay sonra hepsiyle görüşebilirdi, ama o zamana kadar bensakinleşmiş olur, bunlara kayıtsız kalırdım. Her halükârda, bunudüşünmek için, önce, Albertine'in birkaç saat arayla Balbec'tekalmak, sonra da oradan hemen ayrılma isteyişinin sebeplerinikeşfetmenin yarattığı hafif çöküntünün geçmesini beklememgerekiyordu; artık kaçınılmazlığını kabullendiğim, ama katiyenacil olmayan ve "iltihabî durum geçtikten sonra" yapılması tercih

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

447

Page 448: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

edilecek bir ayrılık ameliyatını şu anda fazlasıyla sancılı kılacak,zorlaştıracak kadar keskin olan, ama yeni bir şey öğrenmediğimtakdirde, mecburen giderek hafifleyecek belirtilerin ortadankalkmasına zaman tanımak lazımdı. Ayrılık ânını seçmek benimelimdeydi; .eğer ben kararımı vermeden Albertine gitmek isterse,bu hayattan bıktığını bildirdiği anda, nasıl olsa tartışıp sebepleriniçürütmeye, ona daha fazla özgürlük tanımaya, yakın bir tarihte,onun da beklemek isteyeceği önemli bir şey vaat etmeye, hattâ,başka çare kalmazsa kalbine seslenip kederimi itiraf etmeye vakitbulurdum. Dolayısıyla bu açıdan hiçbir endişem yoktu; aslındayürüttüğüm mantık kendi içinde tutarsızdı. Çünkü Albertine'insöylediği, bildirdiği şeyleri dikkate almadığım bir varsayımı temelaldığım halde, ayrılma söz konusu olduğunda, önceden banasebeplerini bildireceğini, onları çürütmeme izin vereceğinifarzediyordum.

Albertine'le hayatımın, kıskanmadığım zamanlar sıkıntıdan,kıskandığım zamanlarsa ıstıraptan ibaret olduğunuhissediyorum. Bu hayatta bir mutluluk olsa bile, devam etmesimümkün değildi. Balbec'te, Mme de Cambremer'in ziyaretindensonra Albertine'le mutlu olduğumuz gece beni yönlendirensağduyuyla düşündüğümde, Albertine'i terk etmek istiyordum,çünkü ayrılığı geciktirmenin bana hiçbir şey kazandırmayacağınıbiliyordum. Ama şimdi bile, Albertine'in bende kalacak olanhatırasını, ayrılık ânının adeta bir pedalla uzatılmış titreşimiolarak hayal ediyordum hâlâ. Dolayısıyla, içimde hoş bir titreşimsürsün diye, hoş bir an seçmek istiyordum. Fazla müşkülpesentolmamak, fazla beklememek, akıllı olmak gerekiyordu. Bununlabirlikte, bunca zaman bekledikten sonra, kabul edilebilir bir ânıyakalayıncaya kadar, birkaç gün daha bekleyememek, Albertine'ingidişini, bir zamanlar annem bir kez daha iyi geceler dilemedenyatağımdan uzaklaştığında veya garda vedalaştığımızdayaşadığım isyan duygusuyla seyretmeyi göze almak, delilikti. Her

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

448

Page 449: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

ihtimale karşı, Albertine'e daha da cömertçe davranıyordum.Fortuny elbiseler konusunda nihayet bir karar verebilmiştik;seçtiğimiz pembe astarlı, altın yaldızlı mavi elbise yeni bitmişti.Ben buna rağmen, Albertine'in hayıflanarak vazgeçtiği diğer beşelbiseyi de ısmarlamıştım.

Yine de, bahar başında, teyzesiyle konuştuktan iki ay sonra, birgece öfkeme hâkim olamadım. Albertine'in yaldızlı mavi Fortunysabahlığı ilk kez giydiği geceydi; sabahlık bana Venedik'ihatırlattığı için, minnet bilmeyen Albertine uğruna pek çok şeyfeda ettiğim hissini pekiştiriyordu. Venedik'i henüz hiçgörmediğim halde, ta çocukluğumdan, Venedik'te geçirmemplanlanan o Paskalya tatilinden beri, hattâ daha öncesinden,Swann vaktiyle Combray'de bana Tiziano gravürleriyle Giottofotoğraflarını armağan ettiğinden beri, sürekli Venedik'i hayalediyordum. O gece Albertine'in üzerindeki Fortuny elbise, bugörünmez Venedik'in ayartıcı hayaleti gibiydi benim için. Buelbise de, tıpkı Venedik gibi, sultanlar misali, taştan, ajurlu birpeçenin ardına gizlenmiş Venedik sarayları gibi, AmbrosianaKütüphanesi'ndeki ciltler gibi Arap süslemeleriyle doluydu;Venedik sütunlarında münavebeli olarak biri ölümü, biri hayatıtemsil eden Doğu'nun kuşları, kumaşın harelenmelerindetekrarlanıyor, tıpkı Büyük Kanal'da ilerleyen gondolun önünde,gök mavisinin madenî parıltıya dönüşmesi gibi, elbisenin koyumavisi de, bakışlarım üzerinde gezindikçe, yumuşak altınadönüşüyordu. Kolların astarı, Venedik'e has olduğu için Tıepolopembesi diye anılan bir kiraz pembesiydi.

Gündüz, Françoise, Albertine'in hiçbir şeyden memnunolmadığını, kendisine onunla birlikte çıkacağıma veyaçıkmayacağıma, otomobilin onu almaya geleceğine veyagelmeyeceğine dair haber gönderdiğimde, omuz silkip terbiyelibile sayılamayacak şekilde cevap verdiğini çıtlatmışti bana.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

449

Page 450: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Albertine'in keyifsiz olduğunu hissettiğim, benim de mevsiminilk aşırı sıcağı nedeniyle sinirli olduğum o gece, öfkemidizginleyemeyip nankörlüğünü yüzüne vurdum: "Evet, kimeisterseniz sorabilirsiniz," diye avazım çıktığı kadar, kendimdengeçerek bağırdım, "Françoise'a sorun isterseniz, herkes aynıfikirde." Ama hemen ardından, Albertine'in bir keresinde,öfkelendiğim zaman korkunç göründüğümü söyleyip hisleriniEsther’ in şu dizeleriyle ifade ettiğini hatırladım:

Bir düşünün o çatılmış kaşlarınızıHuzursuz ruhumu nasıl korkutacağınızıHeyhat! Hangi yürekli kişi buna dayanabilir,Gözlerinizdeki şimşeğe korkmadan bakabilir?

Şiddetimden utandım. Sözlerimi geri almak istiyor, ama teslimolmak da istemiyordum; elimden silahımı atmadan, korkutmayadevam ederek barışmak için, aynı zamanda, Albertine ayrılmayakalkışmasın diye ayrılıktan korkmadığımı göstermenin de yararlıolacağını düşünerek, "Affedin beni Albertine'ciğim," dedim,"şiddetimden utanıyorum, çok üzüldüm. Eğer artıkanlaşamıyorsak, ayrılmamız gerekiyorsa, bu şekildeayrılmamalıyız, böylesi bize yakışmaz. Gerekiyorsa ayrılırız, amaher şeyden önce, sizden bütün kalbimle, samimiyetle özürdilemek istiyorum." Bu olayı telafi etmek ve Albertine'inönümüzdeki günlerde, en azından Andrée gidinceye kadar, yaniüç hafta daha kalmasını garantilemek için, hemen ertesi gündenitibaren, şimdiye kadarki armağanlarımdan daha çok hoşunagidecek, uzun vadeli bir armağan aramaya başlamanın iyiolacağını düşündüm; dolayısıyla, yarattığım üzüntüyü nasıl olsagidereceğime göre, bu andan yararlanıp hayatı hakkındazannettiğimden daha çok şey bildiğimi ona göstermek akıllılık

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

450

Page 451: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olabilirdi. Sözlerimin Albertine'de yaratacağı tatsız ruh hali ertesigün gönlünü aldığımda geçecek, ama uyarı aklında kalacaktı."Evet, sevgili Albertine, fazla sertleştiysem beni affedin. Yine de,zannettiğiniz gibi yüzde yüz suçlu sayılmam. Bazı fesat insanlararamızı bozmak istiyor, sizi üzmemek için bundan söz etmeyihiçbir zaman istemedim, ama bazı suçlamalar, sonunda beniçılgına çeviriyor." Balbec'ten dönüşüne ilişkin her şeyi bildiğimikanıtlayabilecek durumda oluşumdan yararlanmak istedim:"Mesela Trocadéro'ya gittiğiniz gün öğleden sonra MileVinteuil'ün Mme Verdurin'e gideceğini biliyordunuz." Albertinekızardı. "Evet, biliyordum." - "Onunla tekrar ilişkiye girmeyeniyetli olmadığınıza yemin edebilir misiniz?" - "Gayet tabiiedebilirim. Niye 'tekrar" diyorsunuz? Onunla hiç ilişkim olmadıki, yemin ederim." Albertine'in bana böyle yalan söylemesi,kızarışıyla açıkça itiraf ettiği şeyi sözleriyle inkâr etmesi beniüzüyordu. Riyakârlığı beni mahvediyordu. Bununla birlikte,riyakârlığında, farkına varmadan inanmaya hazır olduğum birmasumiyet gösterisi olduğu için, kendisine, "Hiç değilse MmeVerdurin'lerin o gündüz davetine gitme arzunuzda, MileVinteuil'le görüşme zevkinin hiç payı olmadığına yemin edebilirmisiniz?" diye sorduğumda aldığım samimi cevap, daha da çok acıverdi bana: "Hayır, buna yemin edemem. Mile Vinteuil'legörüşmekten çok zevk alacaktım." Daha bir saniye önce, MileVinteuil'le ilişkisini gizlediği için Albertine'e kızıyordum, oysaşimdi onunla görüşmekten zevk alacağını itiraf etmesi, kolumukanadımı kırıyordu. Hiç şüphesiz, Verdurin'lerden döndüğümde,Albertine, "Mile Vinteuil orada olmayacak mıydı?" sorusuylagelişinden haberdar olduğunu kanıtlamış ve ıstırabımı olancayoğunluğuyla canlandırmıştı. Ama o günden bu yana, şöyle birmantık yürütmüş olmalıydım: "Mile Vinteuil'ün geleceğinibiliyordu ve buna hiç sevinmiyordu, ama Balbec'te beniumutsuzluğa düşüren, hattâ aklıma intiharı getiren şeyin, Mile

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

451

Page 452: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Vinteuil gibi kötü şöhretli biriyle tanıştığını itiraf etmesiolduğunu, sonradan anlamış olmalı ki, bu konudan bahsetmekistemedi." Oysa şimdi, Mile Vinteuil'ün gelişine sevindiğini itirafetmek zorunda kalıyordu. Zaten Verdurin'lere gitmekisteyişindeki o esrarengiz hava, benim için yeterli bir kanıtolmalıydı. Ama daha sonra bu konuyu yeterincedüşünmemiştim. Dolayısıyla, şimdi kendi kendime, "Niçinsadece yarısını itiraf ediyor? Bu hem fesatlık, hem acılı bir durum,her şeyden çok da, aptallık," dediğim halde, öyle yıkılmıştım ki,bu konuda ısrar etme cesaretini bulamadım kendimde; elimdekanıt olarak ortaya koyabileceğim bir belge bulunmadığından,ipler benim elimde değildi; tekrar üstün konuma geçebilmek içinvakit kaybetmeden Andrée konusuna girdim; Andrée'nin telgrafıezici bir ifşaat olacak, bu sayede Albertine'i bozgunauğratacaktım. "Bakın," dedim, "şimdi tekrar ilişkilerinizden sözedip hırpalıyorlar beni, işkence ediyorlar, ama bu kez sözünüettikleri, Andrée'yle ilişkiniz." - "Andrée'yle mi?" diye haykırdıAlbertine. Yüzü öfkeden alev alevdi. Gözleri şaşkınlıkla ya daşaşırmış görünme arzusuyla fal taşı gibi açılmıştı. "Harika! Builginç bilgiyi size kim verdi, söyler misiniz? O şahıslarlagörüşmem, iğrenç iftiralarının neye dayandığını öğrenmemmümkün mü acaba?" - "Albertine'çiğim, bilmiyorum, imzasızmektuplar aldım, ama siz kim olduklarını kolaylıkla bulabilirsinizbelki, sizi yakından tanıyorlar anlaşılan." (Araştırmasındankorkmadığımı göstermek için bunları söylüyordum.) "Sonaldığım mektup, itiraf etmeliyim ki beni çileden çıkardı (oysa pekönemsiz bir şeyden söz ediyordu ve yazılanları tekrarlamak dabeni üzmüyor, zaten ben de bu yüzden bu mektubu aktarıyorumsize). Balbec'ten ayrıldığımızda, sizin önce kalmak, sonra dagitmek isteyişinizin sebebi, o arada Andrée'den Balbec'egelmeyeceğini bildiren bir mektup almış olmanızmış." - "Evet,gayet iyi biliyorum, Andrée gelmeyeceğini yazdı, hattâ telgraf

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

452

Page 453: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

çekti; telgrafı size göstermem mümkün değil, çünküsaklamadım, ama telgrafı o gün çekmemişti; ayrıca, o gün çekmişbile olsa ne fark eder, Andrée'nin Balbec'e gelip gelmeyeceğindenbana ne?" Bu "bana ne", Albertine'in öfkelendiğini ve konununkendisini ilgilendirdiğini kanıtlıyordu, ama Albertine'in, sadeceAndrée'yi görmek istediği için Paris'e döndüğünükanıtlamıyordu. Albertine, herhangi bir davranışının gerçek veyaileri sürülen sebeplerinden biri, kendisinin başka bir sebepgösterdiği bir kişi tarafından keşfedildiğinde, mutlakasinirlenirdi, o davranışı bu kişi uğruna göstermiş olsa da farketmezdi. Albertine, yaptıklarına ilişkin bu bilgilerin benistemeden, imzasız mektuplarla bana ulaştığına inanmıyor,benim açgözlülükle bu bilgilerin peşinden koştuğumudüşünüyordu; daha sonra söylediği sözlerden bu sonucuçıkarmak kesinlikle imkânsızdı, benim imzasız mektup iddiamıkabullenmiş gibi konuşuyordu, ama bana karşı öfkesinden, busonuç çıkıyordu; öfkesi, daha önceki huysuzluklarının patlamasıgibiydi ve bu varsayıma göre, onun nazarında benim giriştiğimcasusluk da, onun bütün hareketlerini denetlememin doğalsonucuydu, zaten bu denetim konusunda uzun zamandır hiçbirkuşkusu kalmamış olsa gerekti. Öfkesi Andrée'ye bile uzandı veherhalde artık Andrée'yle çıktığı zaman bile benim içimin rahatetmeyeceğini düşünerek, şöyle dedi: "Zaten Andrée de beniçileden çıkarıyor. Çok can sıkıcı. Yarın yine gelecek. Artık onunlaçıkmak istemiyorum. Paris'e onun için döndüğümü söyleyenlerehaber verebilirsiniz. Size bir şey söyleyeyim mi? Andrée'yi yıllardırtanıyorum, ama yüzüne o kadar az bakmışım ki, tarif et desenizedemem!" Oysa Balbec'teki ilk tatilimde, "Andrée çok güzeldir,"demişti. Gerçi bu, Andrée'yle aralarında bir aşk ilişkisi olduğuanlamına gelmiyordu; hattâ o sıralar, bu tür bütün ilişkilerdendaima kınayarak söz ederdi. Ama kendi de farkına varmadandeğişmiş olamaz mıydı; bir kız arkadaşıyla oyunlarının,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

453

Page 454: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

başkalarında ayıpladığı, kafasında pek de net olmayan ahlâksızilişkilerle aynı şey olduğunu düşünmeden değişmiş olamazmıydı? Benimle ilişkisinde aynı değişim, aynı şekilde bilinçsizcegerçekleşmemiş miydi? Balbec'te onu öpmeme öfkeyle itirazetmiş, sonra kendisi, üstelik her gün beni öpmüştü; daha uzunsüre boyunca da öpeceğini, hemen şimdi öpeceğini umuyordum."Ama hayatım, o şahısların kim olduğunu bilmiyorum ki, nasılhaber vereyim?" dedim. O kadar sağlam bir cevaptı ki bu,Albertine'in gözbebeklerinde gördüğüm itirazları ve şüphelerisilip atması gerekirdi. Ama Albertine'in gözlerinde en ufak birdeğişiklik olmadı; ben sustuğum halde Albertine, konuşmasınıhenüz bitirmemiş olan birine yönelttiğim ısrarlı ilgiyle banabakmaya devam ediyordu. Tekrar kendisinden af diledim.Affedilecek bir şey olmadığı cevabını verdi. Yineyumuşayıvermişti. Ama üzgün, yorgun çehresinin ardında bir sırsaklıyormuş gibi geldi bana. Önceden haber vermeden beni terkedemeyeceğini biliyordum; zaten bunu istemesi de imkânsızdı(yeni Fortuny elbiselerin provası bir hafta sonraydı), uygunsuzkaçmayacak şekilde gerçekleştirmesi de; çünkü hem benimannem, hem de onun teyzesi, hafta sonu Paris'e dönüyorlardı.Peki, gitmesi imkânsız olduğuna göre, ertesi gün kendisinehediye etmek istediğim Venedik cam işlerine bakmaya birliktegideceğimizi niçin üst üste birkaç kez tekrarladım ve kabulettiğini söyleyince niçin rahatladım? İyi geceler dilemek üzereyanıma geldiğinde onu öpünce, her zamankinin aksine, başınıçevirdi ve –Balbec'te benden esirgediği şeyi her gece lütfetmesininhoşluğunu düşüneli daha birkaç dakika olmuştu– öpücüğümekarşılık vermedi. Sanki bana darılmıştı ve benim daha sonradargınlığını yalanlayan bir riyakârlık gibi yorumlayabileceğimsevgi belirtileri göstermekten kaçmıyordu. Sanki davranışlarınıbu dargınlığa göre ayarlıyor, ama belki dargınlığı açıkça dilegetirmemek için, belki de benimle tensel ilişkisini sona

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

454

Page 455: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

erdirmekle birlikte arkadaş kalmak istediği için, ölçülüdavranıyordu. Bunun üzerine Albertine'i bir daha öptüm, BüyükKanal'ın hareli, yaldızlı gök mavisiyle ölüm ve diriliş simgesi çiftekuşları kalbime bastırdım. Ama Albertine bir kez daha,öpücüğüme karşılık vereceğine, ölümü yakınlarında hissedenhayvanların içgüdüsel, uğursuz inadıyla kendini çekti.Albertine'in davranışında okur gibi olduğum bu önsezi beni depençesine aldı ve içimi öyle endişeli bir korku kapladı ki, Albertinekapıya vardığında gitmesine razı olmayıp geri çağırdım."Albertine," dedim, "benim hiç uykum yok. Sizin de canınızuyumak istemiyorsa eğer, biraz daha kalabilirsiniz, dilerseniztabii, ısrar etmiyorum ve her şeyden önemlisi, sizi yormakistemiyorum." Bana öyle geliyordu ki, Albertine soyunsa,kendisini daha pembe, daha sıcak gösteren, beni daha çok tahrikeden beyaz geceliğiyle ona sahip olsam, barışmamıztamamlanacaktı. Ama bir an tereddüt ettim, çünkü sabahlığıçevreleyen mavi şeridin yüzüne kattığı güzellik, aydınlık vegökyüzü duygusu olmayınca, çehresi bana daha sertgörünecekti. Albertine dönüp yavaşça yanıma geldi ve şefkatle,aynı bitkin, üzgün yüz ifadesiyle, "İstediğiniz kadar kalırım,uykum yok," dedi. Cevabı beni yatıştırdı, çünkü o yanımdaolduğu sürece, geleceği düşünebileceğimi hissediyordum; ayrıcabu cevap, içinde bir dostluk, bir itaat de barındırıyordu, ama belirlitürde bir itaatti bu ve kederli bakışlarının ardında, birazistemeyerek, herhalde biraz da benim bilmediğim bir şeye peşinenuydurmak için değiştirmiş olduğu tavrının ardında gizlendiğinisezdiğim sırla sınırlıydı. Yine de, bana öyle geldi ki, karşımdabeyazlar içinde, boynu çıplak, tıpkı Balbec'te, yatağındagördüğüm haliyle durması, ona boyun eğdirecek cesaretibulmama yeterdi. "Madem bu ipliği yapıp beni teselli etmek içinbiraz yanımda kalmaya razı oldunuz, sabahlığınızı çıkarsanıza;fazlasıyla kalın ve sert, bu güzel kumaşı kırıştırırım korkusuyla

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

455

Page 456: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

size yaklaşamıyorum, hem bu kader kuşları da aramıza giriyor.Soyunsanıza hayatım." - "Olmaz, bu sabahlığı burada rahatçaçıkaramam. Daha sonra odamda soyunurum." - "Peki, yatağaoturmak da mı istemiyorsunuz?" - "Yok canım, otururum." Amabiraz uzağa, ayaklarıma yakın oturdu. Sohbet etmeye koyulduk.Birdenbire, şikâyetçi bir çağrının düzenli ahengini işittik.Güvercinler dem çekmeye başlamıştı. "Demek ki sabah olmuş,"dedi Albertine ve neredeyse kaşlarını çatarak, evimde yaşadığı içinbaharın tadına varamıyormuşçasına, ekledi: "Güvercinlerdöndüğüne göre, bahar gelmiş olmalı." Güvercinlerin demçekişinin horoz ötüşüne benzerliği, Vinteuil'ün yedilisinde,adagio bölümünün motifiyle birinci ve üçüncü bölümlerarasındaki benzerlik kadar derin ve anlaşılmazdı; yedilide aynı anamotif üzerine kurulmuş olan bu üç bölüm, tonalite, ölçü, vs.bakımından birbirinden o kadar farklıdır ki, sıradan bir dinleyici,Vinteuil üzerine bir eserde, üç bölümün de aynı dört nota üzerinekurulu olduğunu okuyunca şaşırıp kalır; piyanoda tekparmağıyla çalabileceği bu dört nota, üç bölümden birini bilehatırlatmaz kendisine. Aynı şekilde, güvercinlerin icra ettiği buhüzünlü parça da, adeta minör tonda bir horoz ötüşüydü;gökyüzüne doğru dik olarak yükselmiyor, eşek anırması gibidüzenli, tatlı bir yumuşaklıkla sarmalanmış halde, birgüvercinden diğerine, aynı yatay çizgi üzerinde gidip geliyor, asladikelmiyor, o yanal sızlanması, giriş ve final bölümlerindekiallegro' da onca kez yükselen neşeli çağrıya dönüşmüyordu. Osırada sanki Albertine ölecekmiş gibi, "ölü" kelimesini telaffuzettiğimi biliyorum. Bu da bana, olayların meydana geldikleri anlasınırlı olmadığını, o âna sığamayacak kadar muazzam olduklarınıdüşündürüyor. Her olay, bizde bıraktığı hatırayla geleceğe taşarşüphesiz, ama bununla kalmayıp, öncesinde de bir zaman işgaleder. Olayları önceden gördüğümüzde, meydana geldiklerişekilde görmediğimiz söylenecektir elbette, ama aynı dönüşüm

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

456

Page 457: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

hatıramızda da gerçekleşmez mi?Albertine'in beni kendiliğinden öpmediğini görünce bu

durumun zaman kaybından başka bir şey olmadığını anladım vesakinleştirici, gerçek dakikaların, ancak öpüşmeden sonrabaşlayacağını düşünerek, "İyi geceler, saat çok geç oldu," dedim;bunun üzerine Albertine beni öpecek, sonra da öpüşmeye devamedecektim. Ama Albertine, tıpkı ilk iki sefer yaptığı gibi, "İyigeceler, iyi uyumaya çalışın," dedikten sonra, yanağına biröpücük kondurmama izin vermekle yetindi. Bu kez onu geriçağırmaya cesaret edemedim. Ama kalbim öyle çarpıyordu ki,yatamadım. Tıpkı kendini kafesinin bir ucundan ötekine atan birkuş gibi, Albertine'in çekip gidebileceği endişesiyle görece birsükunet arasında gidip geliyordum durmadan. Bu sükûnet,dakikada birkaç kez tekrarlandığım şu düşüncenin sonucuydu:"Ne olursa olsun, bana haber vermeden gidemez; gideceğinden dehiç bahsetmedi." Bu düşünce neredeyse yatıştırıyordu beni. Amahemen ardından, tekrar şöyle düşünüyordum: "Her şeye rağmen,yarın sabah uyandığımda ya gitmiş olursa! Endişemin birdayanağı olmalı; beni niçin öpmedi?" Bunun üzerine kalbimsıkışıyordu. Sonra tekrar mantık yürütüp biraz yatışıyordum,ama sonunda, zihnimdeki bu bitmez tükenmez, tekdüze hareketyüzünden, başım ağrıyordu. Bu tür bazı ruh halleri, özellikle deendişe, bize sadece iki seçenek sunduğu için, basit bir fiziksel acıkadar korkunç bir sınırlılık arz eder. Endişemi haklı çıkaranmantıkla onu yersiz bulup içimi rahatlatan mantık arasındamekik dokuyordum; ağrıyan organını içgüdüsel bir hareketlesürekli eliyle yoklayan, bir an ağrıyan bölgeden uzaklaşıp sonrahemen aynı noktaya dönen bir hasta kadar daracık bir alandahareket etmekteydim. Birdenbire, gecenin sessizliğinde,görünürde sıradan, ama beni dehşete düşüren bir sesle irkildim:Albertine'in penceresi sertçe açılmıştı. Ses kesilince, bu sesin niyebeni böylesine korkuttuğunu düşündüm. Sesin kendi başına

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

457

Page 458: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olağanüstü bir yanı yoktu; ama ben bu sese, benim için eşitderecede ürkütücü iki anlam yüklüyordum muhtemelen. Birkere, ben hava cereyanından korktuğum için, geceleri aslapencere açılmaması, ortak hayatımızdaki kurallardan biriydi.Albertine bizim evde kalmaya başladığında bu kural kendisineaçıklanmış, o da, bunu kesinlikle benim bir takıntım olarakyorumladığı ve sağlıksız bulduğu halde, yasağı asladelmeyeceğine söz vermişti. Kendisi tasvip etmese de, benim heristeğim konusunda o kadar titizdi ki, nasıl en önemli olay içinbile, sabah beni uyandırmıyorsa, pencereyi açmaktansa, şöminekokusuyla uyumayı tercih edeceğini biliyordum. Hayatımızınküçük kurallarından biriydi sadece, ama bana hiçbir şeysöylemeden bu kuralı ihlal etmesi, artık hiçbir şeyigözetmeyeceği, bütün kuralları ihlal edebileceği anlamınagelmiyor muydu? Ayrıca, pencereyi oldukça gürültülü biçimde,neredeyse kabaca, adeta öfkeden kıpkırmızı kesilerek, "Bu hayatbeni boğuyor, bana ne, benim hava almam lazım!" dercesineaçmıştı. Tam olarak bütün bunları geçirmiyordum aklımdan,ama Albertine'in pencereyi gürültüyle açmasını, bir baykuşçığlığından daha esrarengiz ve daha kasvetli bir kehanet gibidüşünmeye devam ediyordum. Belki de Swann’ın bize akşamyemeğine geldiği Combray'deki o geceden beri yaşamadığım birhuzursuzluk içinde, bütün gece koridoru arşınladım; çıkardığımses Albertine'in dikkatini çeker, Albertine halime acıyıp beniodasına çağırır diye umdum, ama odasından hiç ses gelmiyordu.Combray'de, annemden odama gelmesini rica etmiştim. Amaannemin sadece öfkesinden korkuyordum, ona sevgimigöstermekle onun sevgisini azaltmayacağımı biliyordum. Bukorku yüzünden, Albertine'i çağırmakta gecikiyordum. Vakitilerledikçe, artık çok geç olduğunu anladım. Albertine çoktanuyumuş olmalıydı. Odama dönüp yattım. Ertesi sabah uyanıruyanmaz, ben zili çalmadan önce odama ne olursa olsun, asla

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

458

Page 459: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

girilmediği için, hemen zili çalıp Françoise'ı çağırdım. Aynı anda,"Albertine'e, kendisine bir yat yaptırmak istediğimi söyleyeyim,"diye düşündüm. Mektuplarımı alırken, Françoise’ın yüzünebakmadan konuştum: "Birazdan Mile Albertine'le bir şeykonuşmam gerekecek, uyandı mı?" - "Evet, erken kalktı." Biranda, göğsümde asılı beklediklerini fark etmemiş olduğumyüzlerce endişe, sanki bir rüzgârla havalanıverdi. Göğsümde öylebir kargaşa vardı ki, sanki bir fırtınanın ortasındaymışım gibinefesim kesilmişti. "Öyle mi? Peki şu anda nerede?" - "Odasındaolmalı." - "Ya! Pekâlâ, öyleyse az sonra görürüm kendisini." Nefesaldım, evdeydi, telaşım yatıştı, Albertine evdeydi, evde olmasıylaneredeyse ilgilenmiyordum bile. Zaten evde olmayabileceğinidüşünmem de abes değil miydi? Tekrar uyudum, amaAlbertine'in beni terk etmeyeceğinden emin olmama rağmen,uykum hafif bir uykuydu ve bu sadece Albertine'e ilişkin birhafiflikti. Çünkü avludaki tamirattan başka bir şeye aitolamayacak sesleri uykumda belli belirsiz işittiğim halde,huzurum bozulmuyordu; buna karşılık Albertine'in odasındangelen, dışarı sessizce girip çıkarken, usulca zile basarken çıkardığıen ufak çıtırtı beni yerimden sıçratıyor, bütün vücudumusarsıyor, kalbim çarpıyordu, oysa bu sesi derin uykudaykenduymuş oluyordum; aynı şekilde büyükannem de, hekimlerinkoma diye adlandırdığı, hiçbir şeyin bozmadığı bir kıpırtısızlığagömüldüğü son günlerinde, ben Françoise'ı çağırmak için herzamanki gibi üç kez üst üste zili çaldığım an, bir yaprak gibititriyormuş, o son hafta boyunca, ölü odasının sessizliğinibozmamak için zili hep hafifçe çaldığım halde, Françoise’ındediğine göre, zile benim de bilmediğim, öyle bir basış şeklimvarmış ki, kimse benim çalışımı başkasınınkiyle karıştıramazmış.Yani ben de can mı çekişiyordum, ölüm yakında mıydı?

O gün de, ertesi gün de, Albertine'le birlikte çıktık, çünküAlbertine artık Andree'yle çıkmak istemiyordu. Ona yatın sözünü

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

459

Page 460: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bile etmedim; bu gezintiler beni tamamen sakinleştirmişti. AmaAlbertine, geceleri, yeni öpüşme şeklini değiştirmemişti, buyüzden çok öfkeliydim. Bu davranışını, bana surat asmanın biryolu olarak yorumlayabiliyordum, ancak, bu da, benim bitmektükenmez cömertliğime karşılık, fazlasıyla gülünç geliyordubana. Artik Albertine'de, benim için önemli olan tensel tatminibile bulamıyordum, bu huysuz haliyle çirkin görünüyordugözüme; dolayısıyla, baharın ilk günleriyle birlikte arzulamayabaşladığım bütün kadınlardan ve yolculuklardan mahrumolduğumu şiddetle hissediyordum. Ta kolej yıllarımdan kalmadağınık hatıralar, bazı kadınlarla yeni yapraklanmış ağaçlarınaltındaki buluşmalarımın silik anıları sayesinde olsa gerek,göçebe dünyamızın, mevsimler arasındaki yolculuğunda üç günönce vardığı, bu ılık ilkbahar bölgesi, bütün yolların kırda yenilenöğle yemeklerine, kayık sefalarına, eğlencelere açıldığı ilkbaharbölgesi, benim gözümde ağaçlar ülkesi olduğu kadar, kadınlarülkesiydi de ve toparlanan gücüm sayesinde, bu ülkenin heryanında sunulan zevkleri tatmaya iznim olacaktı bundan böyle.Tembelliğe, iffetliliğe razı olmak, hazzı yalnızca sevmediğim birkadınla yaşamaya hep odamda kalmaya, seyahat etmemeye razıolmak, bunların hepsi, daha bir gün önce içinde bulunduğumuzeski dünyada, boş kış dünyasında mümkündü, ama sabah adetavaroluş ve mutluluk meselesiyle ilk kez karşılaşan, öncekiolumsuz çözümlerin birikmiş ağırlığını taşımayan, genç bir demgibi uyandığım bu yeni, yapraklı dünyada, bunlara razı olmamartık mümkün değildi. Albertine'in varlığı üzerimde bir yüktü,onun bu yumuşak, somurtkan haline bakıyor, ayrılmamışolmamızı bir talihsizlik olarak görüyordum.

Venedik'e gitmek istiyordum; Venedik'ten önce de, Louvre'agidip Venedik resimlerine, Luxembourg'a gidip, duyduğuma göreçok kısa bir süre önce Guermantes Prensesi'nin bu müzeye sattığıiki Elstir resmine, Guermantes Düşesi'nin evinde görüp hayran

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

460

Page 461: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

olduğum Dans Eğlenceleri ve X Ailesinin Portresi adlı resimlerebakmak istiyordum. Ama ilk resimdeki bazı şehvetli pozlarınAlbertine'de bir halk şöleni arzusu, özlemi uyandırmasından,onu, hiç yaşamamış olduğu bu tarz bir hayata, havai fişekler, kırmeyhaneleri hayatına özendirmesinden korkuyordum. Albertine14 Temmuz'da bir halk balosuna gitmek ister diye şimdidenkorkuya kapılıyor, şöleni iptal ettirecek imkânsız bir olayınhayalini kuruyordum. Ayrıca o Elstir resimlerinde, güneyinyemyeşil manzaralarındaki kadınların çıplaklığı, Elstir'in gözündesadece heykelsi bir güzellik, daha doğrusu, çimenlerin üstündeoturan kadın bedeninin, beyaz anıtları andıran güzelliği olsa da,Albertine'e kimi hazları düşündürebilirdi –ama o zaman daAlbertine eseri aşağılamış olmaz mıydı?

Bu yüzden, Luxembourg'dan vazgeçmeye razı oldum veVersailles'a gitmek istedim. Andree'yle çıkmak istemeyenAlbertine odasında kalmıştı; üzerinde Fortuny bir sabahlıkla kitapokuyordu. Versailles'a gelmek ister mi diye sordum. Albertine'inçok hoş bir huyu vardı; belki eskiden hayatının yarısınıbaşkalarının evinde geçirmenin verdiği alışkanlıkla, bizimlebirlikte Paris'e dönmeye karar verişi gibi, iki dakikada her şeyehazır olurdu daima. "Arabadan inmezsek bu kıyafetle gelebilirim,"dedi. Sabahlığını örtmek üzere iki Fortuny manto arasında –ikierkek arkadaşından hangisiyle gideceğine karar verirmişçesine–,bir anlık bir tereddüt geçirdi, sonra enfes bir lacivert manto, birşapka ve bir de şapka iğnesi seçti. Bir dakika içinde, daha benpaltomu alamadan hazırlandı ve Versailles'a gittik. Bu sürat, bumutlak uysallık beni rahatlattı, sanki endişelenmem için belirginbir sebep olmadığı halde rahatlama ihtiyacı duymuştum.Versailles'a giderken, "Aslında korkmam için bir sebep yok, geçengeceki pencere sesine rağmen, ne istesem yapıyor. Ben çıkma lafıettiğim anda sabahlığının üstüne şu lacivert mantoyu atıp geldi;isyan halindeki bir kadının, benimle arası bozulmuş olan bir

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

461

Page 462: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kadının davranışı değil bu," diye geçiriyordum içimden.Versailles'da uzun süre kaldık; gökyüzü baştan başa parlak, hafifsoluk bir maviye boyanmış gibiydi; bazen kırlarda gezerken yereyattığımız zaman tepemizde bu renk bir gök görürüz; soluk daolsa o kadar dümdüz, o kadar yoğun bir renktir ki, kullanılanmavinin tamamen katışıksız ve kıvamlı olduğunu hissederiz;öyle ki, dokusunun içine ne kadar dalsak da, bu mavi dışındaherhangi bir maddenin tek atomuna dahi rastlamayacağımızıbiliriz. Sanatta da, tabiatta da yüceliği seven ve Saint-Hilaire'in çankulesinin, aynı mavi renk içinde yükselişini seyretmektenhoşlanan büyükannemi düşünüyordum. Ansızın, ilk andatanıyamadığım bir ses, büyükannemin çok seveceği bir sesduydum ve bir kez daha, kaybettiğim özgürlüğümü özledim.Yabanarısı vızıltısına benzer bir sesti. "Bak," dedi Albertine, "biruçak, yüksekte, çok yüksekte." Her yanıma dönüp bakıyor, amatıpkı kırda yatarmış gibi, bir tek siyah lekenin olmadığı, katışıksızmavinin bakir solukluğunu görüyordum sadece. Buna rağmenvızıltısını işitmeye devam ettiğim kanatlar, ansızın görüş alanımagirdi. Ta tepede, minnacık, parlak kahverengi kanatlar, sabitgöğün dümdüz mavisini kırıştırıyordu. Nihayet vızıltıylakaynağı, ta tepede, en az iki bin metre yükseklikte çırpınan oküçük sinek arasında bir bağ kurabildim; uğuldayışınıgörmekteydim. Belki de karadaki mesafeler, şimdiki gibi süratsayesinde kısalmadan önce, şimdi iki bin metre yüksekteki biruçağın homurtusunda bizi heyecanlandıran, daha bir süre deheyecanlandıracak olan güzelliğin aynısını, iki kilometre ötedengeçen bir trenin düdüğünde bulmak mümkündü; düşünülecekolursa, uçağın diklemesine yolculuğunda katettiği mesafe,karadaki mesafenin aynısıdır, eskiden ulaşılması imkânsızzannettiğimiz için ölçüleri bize farklı görünen bu farklı yönde, ikibin metre mesafedeki bir uçak, iki kilometre mesafedeki birtrenden daha uzak değildir, hattâ daha yakındadır, çünkü nasıl

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

462

Page 463: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

sakin bir havada, denizde, ta uzaktaki bir teknenin çalkantısısuyun yüzeyini veya ovada, anlık bir esintinin soluğu buğdaylarıdalgalandırırsa, uçağın yukarı doğru yolculuğunda da,karadakine eşit bir mesafe, daha duru bir ortamda gerçekleşir,yolcuyu çıkış noktasından ayıran bir şey yoktur.

Canım ikindi kahvaltısı etmek istiyordu. Neredeyse kentdışında bulunan ve o sıralar rağbet gören büyük bir pastanededurduk. Tam o esnada dışarı çıkan bir hanım, pastacı kadındaneşyalarını istedi. O hanım gittikten sonra, Albertine, saat epeyceilerlediği için fincanları, tabakları, pötifurları yerlerinekaldırmakta olan pastacı kadının dikkatini çekmek ister gibi onabirkaç kez baktı. Kadın sadece bir şey istediğim zaman yanımızageliyordu. O zaman da, zaten uzun boylu olan pastacı kadın bizeayakta hizmet ettiği, Albertine de oturduğu için, onun dikkatiniçekebilmek için aydınlık bakışlarını dimdik yukarı çevirmekzorunda kalıyor, kadın çok yakınımızda olduğundan, yana doğrudaha tatlı bir eğimle bakabilme imkânını bulamıyordu. Kafasınıfazla kaldırmadan, pastacı kadının gözlerinin bulunduğu o aşırıyüksekliğe bakışlarını ulaştırmak zorundaydı. Albertine, banakarşı nezaketinden, hemen gözlerini önüne eğiyor ve pastacıkadının dikkatini çekememiş olduğu için, tekrar baştandeniyordu. Ulaşılmaz bir tanrıçaya, nafile uzanarak yakarıp dururgibiydi. Sonunda pastacı kadının, yandaki büyük bir masayıtoparlamaktan başka işi kalmadı. Bu durumda Albertine yanbakışlarla yetinebilirdi. Ne var ki, pastacı kadın Albertine'e bir kezolsun bakmadı. Bu durum beni şaşırtmıyordu, çünkü pastacıkadını azıcık tanıyordum ve evli olduğu halde âşıkları olduğunu,ama maceralarını başarıyla gizlediğini biliyordum; inanılmazderecede aptal olduğu için de, buna çok şaşırıyordum.Kahvaltımızı bitirirken kadını seyrettim. Etrafı düzeltmeyedalmıştı, Albertine'in onca bakışına bir kez olsun karşılıkvermemesi neredeyse kabalık sayılabilirdi, ayrıca Albertine'in

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

463

Page 464: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bakışlarında herhangi bir münasebetsizlik yoktu. Pastacı kadınortalığı toparlıyordu, hiç durmadan, ara vermeden toparlıyordu.Küçük kaşıkları, meyve bıçaklarını yerleştirme işi bu uzun boylu,güzel kadına değil, insan emeğinden tasarruf etmek amacıylabasit bir makineye verilmiş olsa, Albertine'in dikkatinden bukadar soyutlanamazdı; oysa pastacı kadın gözlerini önüneeğmiyor, dalıp gitmiyor, sadece işine yönelen bir dikkatle gözleriparlıyor, cazibesini sergiliyordu. Gerçek şu ki, pastacı kadınözellikle aptal biri olmasa (aptal olduğunu sadeceduyduklarımdan değil, kendi tecrübemden de biliyordum), builgisizliği kurnazlığın doruğu sayılabilirdi. Ayrıca, en aptalinsanın bile, arzuları veya menfaati tehlikeye girdiği zaman,sadece böyle bir durumda, o aptalca hayatının boşluğununortasında, en karmaşık çarkın işleyişine derhal uyumsağlayabileceğini gayet iyi biliyorum; her şeye rağmen, pastacıkadın kadar budala birisi söz konusu olduğunda, bu varsayımaşırı incelikli kalıyordu. Hattâ budalalığı inanılmaz bir kabalıkgörünüşüne bürünmekteydi! Albertine'e bir kez olsun bakmadı,halbuki onu görmemesi imkânsızdı. Albertine açısından pek hoşbir durum değildi, ama aslında, Albertine'in küçük bir ders almışve birçok durumda kadınların kendisiyle ilgilenmediğini görmüşolması, beni çok memnun etti. Pastaneden çıkıp tekrar arabayabindik ve eve dönmek üzere yola çıktık; yolda birdenbire, pastacıkadını bir kenara çekerek biz geldiğimizde oradan çıkmakta olanhanıma adımı ve adresimi söylememesini her ihtimale karşı ricaetmeyi unuttuğuma hayıflandım; oraya sık sık sipariş verdiğimiçin, pastacı kadın adımı da, adresimi de gayet iyi biliyor olsagerekti. O hanımın bu dolaylı yoldan Albertine'in adresiniöğrenmesine gerçekten de hiç gerek yoktu. Ne var ki, bu kadarcıkbir şey için aynı yolu geri dönmeyi anlamsız buluyor, o salak veyalancı pastacı kadının, konuyu aşırı önemsediğim izleniminiedinmesini de istemiyordum. Buna rağmen, bir hafta sonra tekrar

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

464

Page 465: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

akşamüstü kahvaltısına o pastaneye gidip tembihte bulunmakgerekeceğini ve söyleyeceklerimizin yarısını daimaunuttuğumuz için, en basit şeyleri bile birkaç aşamada yapmanınne kadar sıkıcı olduğunu düşündüm.

Şehre çok geç saatte döndük; yol kenarında, ara sıra, geceniniçinde kırmızı bir pantolonla yan yana duran bir jüpon, âşıkçiftleri ele veriyordu. Arabamız şehre girmek için MaillotKapısı'ndan geçti. Önemli Paris binalarının yerini, adeta yıkık birkentin suretini çizercesine, tek çizgi üzerine sıralanmış, kalınlığıolmayan, saf bir Paris binaları deseni almıştı; ama bu resminkenarını öyle tatlı, uçuk mavi bir çerçeveyle süslenmişti ki, gözlerher yanda cimrice sunulan bu enfes tonu arıyordu: mehtap vardı.Albertine mehtabı hayranlıkla seyretti. Tek başıma ya da yabancıbir kadının peşinde olsam, mehtabın tadına daha çok varacağımıAlbertine'e söylemeye cesaret edemedim. Ona ezberden mehtaplailgili şiirler, nesir cümleleri okudum ve eskiden gümüşî olanmehtabın Chateaubriand'da, Victor Hugo'nun "Eviradnus"undave "Thérèse'in Evinde Şölen"inde nasıl mavileştiğine, Baudelaireve Leconte de Lisle'de ise, madeni sarıya büründüğüne dikkatiniçektim. Ardından, "Uyuyan Boaz"ın sonunda hilali anlatanimgeyi hatırlatıp şiirin tamamından söz ettim.

Geriye bakıp düşünüyorum da, Albertine'in hayatının birbirinitakip eden, kaçak, çoğunlukla çelişkili arzularla nasıl dopdoluolduğunu tarif etmek imkânsız. Şüphesiz yalan, işleri iyicekarıştırıyordu, çünkü Albertine artık aramızda geçen konuşmalarıtam olarak hatırlayamıyordu. Mesela, "Aa, çok güzel bir kız, çok iyide golf oynardı," diye bahsettiği bir genç kızın isminisorduğumda, bu tür yalancıların, bir soruya cevap vermekistemedikleri zaman bir anda bürünüverdikleri edayla, her yalana,istediği an elinin altında bulabildiğine göre, hiçbir zaman eksikliğiçekilmeyen o kayıtsız, evrensel, üstün havaya bürünerek (ve

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

465

Page 466: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bana bu konuda bilgi veremediğine üzülerek), "Ah! Bilemiyorum,adını hiçbir zaman öğrenmedim; golfte görürdüm onu, ama adınıbilmezdim," der, bir ay sonra, "Albertine, bana bahsettiğin güzelbir kız vardı, hani o çok iyi golf oynayan," dediğimde ise, "Aa,evet," diye cevap verirdi, hiç düşünmeden, "Emilie Daltier, şimdinerelerde, ne yapıyor, hiç bilmiyorum." Ve yalan, tıpkı sahratahkimatı gibi, ele geçirilmiş olan ismin savunmasından, kızlabuluşma ihtimallerine devredilirdi. "Ah! Bilemiyorum, neredeoturduğunu hiçbir zaman öğrenmedim. Kimdenöğrenebileceğimizi de bilmiyorum. Yok canım, Andrée onutanımaz. Şimdi paramparça dağılmış olan küçük çetemizden birideğildi." Bazen de yalan, çirkin bir itiraf kılığına girerdi: "Ah! Üçyüz bin franklık gelirim olsaydı..." Dudaklarını ısırırdı sonra. "Eee,ne yapardın?" - "Burada kalmak için senden izin isterdim," derdibeni öperek. "Bundan daha mutlu olabileceğim bir yer var mı?"Ama yalanlar hesaba katıldığında bile, Albertine'in hayatıinanılmaz ölçüde inişli çıkışlı, en büyük arzuları inanılmayacakkadar geçiciydi. Bir insanı delicesine sever, üç gün sonra, ziyaretegelse kabul etmek istemezdi. Tekrar resim yapmaya heveslenir,tuval ve boya aldırmamı bir saat bekleyemezdi. İki gün boyuncasabırsızlanır, memeden yeni kesilmiş bebek gibi, çabucakkuruyan gözyaşları dökerdi neredeyse. insanlara, nesnelere,faaliyetlere, sanat ve ülkelere ilişkin duygularındaki buistikrarsızlık o kadar genel bir şeydi ki, hiç sanmadığım halde,parayı sevdiyse de, başka şeylerden daha uzun süre sevmemiştir."Ah! Üç yüz bin franklık gelirim olsaydı!" derken, fesat, ama anlıkbir düşünceyi dile getirmiş olsa bile, bu düşünceye, resminibüyükannemin okuduğu Mme de Sevigne baskısından gördüğüRochers'ye gitme isteğinden, bir golf arkadaşıyla buluşma, uçağabinme, Noel'i teyzesiyle geçirme veya tekrar resme başlamaarzusundan daha uzun süre tutunmuş olamazdı.

"Aslında ikimiz de aç değiliz, Verdurin'lere uğrayabilirdik,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

466

Page 467: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

bugün onların kabul günü, saat de uygun," dedi Albertine. "Amasiz onlara dargın değil misiniz?" - "Canım, haklarında çokdedikodu ediliyor, ama aslında o kadar kötü insanlar değiller.Mme Verdurin bana hep çok kibar davranmıştır. Hem insansürekli herkesle bozuşamaz ki. Kusurları var elbette, kusuruolmayan insan var mı?" - "Kıyafetiniz uygun değil, eve dönüpgiyinmeniz gerekir, geç kalırız." - "Evet, haklısınız, eve dönelim,daha iyi olur," diye cevap verdi Albertine, beni daima şaşkınaçeviren o inanılmaz uysallığıyla.

O gece, tıpkı bir termometrenin ısıyla yükselmesi gibi,mevsimde bir sıçrama oldu. O erkenci ilkbahar sabahlarıuyandığımda, yattığım yerden, kokuların arasında ilerleyentramvayın sesini duyardım; içine giderek daha fazla ısı karışanhava, nihayet öğle vaktinin yoğunluğuna ve katılığına ulaşırdı.Dışarıdan daha serin olan odamda, yağlı ve kaygan hava,lavabonun, dolabın, kanepenin kokusunu olabildiğince parlatıpkeskinleştirdiğinde, sırf bu kokuların, mavi saten koltuklarlaperdelerin yansımalarına daha yumuşak bir parlaklık katan sedefliloşlukta, yan yana, belirgin dilimler halinde dimdik ayaktaduruşları sayesinde, kendimi (hayal kurduğum için değil, somutbiçimde mümkün olduğu için) Bloch'un Balbec'te oturduğusemte benzer, yeni bir banliyö semtinde, ışığa boğulmuşsokaklarda yürürken görürdüm; karşımda, çirkin kasapdükkânlarıyla beyaz kesme taşlar yerine, az sonra varabileceğimkır lokantasını, oraya vardığımda karşılaşacağım kokuları: kesmecamdan bıçaklıkların gökkuşaklarıyla harelendirdiği, muşambaüzerine tavus kuşu benekleri serpiştirdiği salonda, bir akiğiniçindeki incecik damarlar gibi gölgelerin ışıklı donukluğunda asılıduran kiraz ve kayısı kâsesinin kokusunu, elma şarabıkokusunu, gravyer peyniri kokusunu bulurdum.

Pencerenin altında, rüzgârın düzenli bir tempoyla artmasını

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

467

Page 468: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

hatırlatan bir otomobil sesi duyup sevindim. Otomobilin benzinkokusunu duydum. Benzin kokusu, (tabiatı kirlettiğini düşünenve hepsi maddiyatçı olan) aşırı duyarlıların ve kimi düşünürlerinnazarında, tatsız bir şey olabilir; bu düşünürler de, kendilerinehas bir tarzda maddiyatçıdırlar ve somut gerçeğin önemineinandıklarından, insanoğlunun, gözleri daha fazla renk görebilse,burnu daha fazla koku alabilse, daha mutlu olacağını, daha yücebir şiirselliğe ulaşabileceğini zannederler; oysa bu, siyah elbiseyerine şatafatlı kıyafetlerin giyildiği eski zamanlarda hayatın dahagüzel olduğunu zanneden kişilerin safça düşüncesinin felsefeyedönüşmüş bir şeklidir. Ama benim nazarımda, (tıpkı kendi başınanahoş olan bir naftalin ve vetiver kokusunun, Balbec'e vardığımgünkü denizin mavisini çağrıştırarak beni coşturması gibi,)otomobilden çıkan egzoz dumanıyla birlikte bu benzin kokusu,Saint-Jean-de-la-Haise'den Gourville'e gittiğim, sıcaktankavrulduğumuz günlerde kim bilir kaç kez göğün solgunmavisine karışıp yok olduğu için, Albertine'in resim yaptığı o yazöğle sonralarında, gezintilerimde bana eşlik ettiği için, şimdi de,karanlık odamda olduğum halde, dört bir yanımapeygamberçiçekleriyle, gelincikler ve pembe tırtıllarla süslüyor,adeta bir kır kokusu gibi beni sarhoş ediyordu; ne var ki bu,akdikenlerin kokusu gibi kıvamlı ve yoğun parçacıklarıylatutunarak çalının önünde, belli bir dengede salınan, yapışkan,sınırlı ve sabit bir koku değil, önünde yolların akıp gittiği,manzaranın değiştiği, şatoların koşarak karşılamaya geldiği,gökyüzünün solduğu, güçlerin çoğaldığı bir kokuydu; adetasıçramanın ve kuvvetin simgesi olan bir kokuydu, Balbec'teki gibio cam ve çelikten kafese binme arzusunu içimde tekraruyandıran, ama bu sefer fazlasıyla tanıdığım bir kadınla birlikte,tanıdık evlerde ziyaretlere gitmek için değil, yeni yerlerde yabancıbir kadınla aşk yapmak için yola çıkmak arzusu doğuran birkokuydu. Yoldan geçen otomobillerin kornaları durmadan bu

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

468

Page 469: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kokuya eşlik ediyor, ben de, tıpkı askerî boru seslerine sözuydururcasına, kornaların çağrısına söz uyduruyordum: "Kalk eyParisli, kalk, gel kırlarda yemek ye, ırmakta kürek çek, ağaçlarıngölgesinde, güzel bir kızla birlikte, haydi kalk, haydi kalk." Bütünbu tahayyüllerden o kadar hoşlanıyordum ki, ben çağırmadıkça,Françoise olsun, Albertine olsun, hiçbir "mahcup ölümlü"nün,"o korkunç saltanatla kullarımın gözünde görünmez olduğumsarayımın içinde," gelip beni rahatsız etmeyi aklından bilegeçirmemesini sağlayan o "katı yasa" yı düşünüp kendimi tebrikediyordum.

Ama birdenbire dekor değişti; bu kez eski izlenimlerin değil, çokyakın zamanda mavili-yaldızlı Fortuny elbisenin içimde tekraruyandırdığı eski bir arzunun hatırası, başka bir ilkbahar serdigözlerimin önüne; yapraklı değil, aksine, "Venedik" isminiiçimden geçirdiğim anda birden ağaçsız, çiçeksiz kalan bir bahardıbu; süzülmüş, özüne indirgenmiş, günlerin tedrici uzayışını,ısınışını ve açılımını, kirlenmiş bir toprağın değil, el değmemiş,mavi bir suyun yavaş yavaş mayalanmasıyla ifade eden birbahardı; çiçeklerden bir taç takmadığı halde bahara ait olan bu su,mayıs ayına, koyu safirinin parıltılı, sabit çıplaklığı tıpatıp mayıslaçakışan, mayısın şekillendirdiği yansımalarla karşılık verebilirdiancak. Mevsimler çiçeksiz kıyılarını nasıl etkilemiyorsa, modernçağlar da gotik kenti değiştirmez; bunu biliyor, ama hayaledemiyordum, daha doğrusu, hayal ederken, ta çocukluğumda,seyahate çıkma coşkusu içindeyken yola çıkma gücümü tüketeno eski arzuyu duyuyor, şunu istiyordum: Venedik hayallerimleyüz yüze gelmek; o parçalanmış denizin, Okeanos ırmağınınkıvrımları gibi menderesleriyle çevrelediği incelikli şehiruygarlığını, o mendereslerin gök mavisi kuşağıyla tecritedildiğinden ayrı gelişen, kendi resim ve mimari ekolleri bulunano şehri görmek, renkli taşlardan meyveleri ve kuşlarıyla o masalbahçesini, kendisini serinleten sütun gövdelerini dalgalarıyla

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

469

Page 470: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

dövüp sütun başlıklarının görkemli kabartmalarına, karanlıktanöbet tutan koyu mavi bir göz gibi kıpır kıpır ışık lekelerikonduran denizin ortasında çiçek açmış bahçeyi seyretmek. Evet,Venedik'e gitmem gerekiyordu, tam zamanıydı. Albertine'indargınlığı geçtiğinden beri, ona sahip olmak, karşılığında herşeyimi vermeye razı olacağım bir şey gibi gelmiyordu bana. Belkisırf bir kederden, bir endişeden kurtulmak için her şeyi fedaedebilecekken, o keder, o endişe yatışır. Bir an içinden aslageçemeyeceğimizi sandığımız çemberin öte tarafına atlamayıbaşarırız. Fırtınayı dağıtır, aydınlık bir huzura kavuşuruz. Bilinenbir sebebi, belki sonu da olmayan bir nefretin yürek daraltanesrarı dağılır. O andan itibaren, geçici olarak bir yana bıraktığımız,imkânsızlığını bildiğimiz mutluluk meselesiyle tekrar karşıkarşıya kalırız. Şimdi Albertine'le birlikte yaşamam yine mümkünolduğu için, o beni sevmediğine göre, bunun bana mutsuzluktanbaşka bir şey getirmeyeceğini düşünüyordum; onu, kalmaya razıolmuşken, bu huzur içinde terk etmem daha iyi olurdu, aynıhuzuru hatıralarımda da sürdürebilirdim. Evet, tam zamanıydı;Andree'nin Paris'ten ne zaman ayrılacağını tam olarak öğrenmeli,Mme Bontemps üzerindeki bütün ikna edici gücümü kullanıpAlbertine'in o sırada Hollanda'ya da, Montjouvain'e de gitmesiniengellemeliydim. Aşklarımızı çözümlemeyi becerebilseydik,çoğunlukla kadınlardan sırf rekabet etmek zorunda olduğumuzerkeklerin karşı ağırlığı yüzünden hoşlandığımızı görürdük; bukarşı ağırlık ortadan kalktığında, kadının cazibesi azalır. Bununsancılı ve ibret alınacak bir örneği, erkeklerin, kendileriyletanışmadan önceki hayatlarında hatalar yapmış olan kadınlarıtercih etmeleridir, tehlikeye gömülmüş olarak gördükleri bukadınların gönlünü, âşık oldukları süre boyunca hep yenidenfethetmek zorundadırlar; aksine, sonradan görülen ve hiç dedramatik olmayan bir başka örnek, sevdiği kadınadüşkünlüğünün azaldığını gören erkeğin, çıkarmış olduğu

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

470

Page 471: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

kuralları kendiliğinden uygulaması ve kadına olan sevgisibitmesin diye onu sürekli korumasını gerektiren, tehlikeli birortama sokmasıdır. (Tiyatrocu olduğu için sevdiği kadınıntiyatrodan vazgeçmesini talep eden erkek örneğinin tersi.)

Albertine'in evden ayrılmasının olası bütün sakıncaları ortadankalktıktan sonra da, tıpkı bugünkü gibi güneşli bir gün –güneşliçok gün olacaktı–, benimse Albertine'e karşı kayıtsız olduğum,binbir arzuya kapıldığım bir gün seçmeliydim; Albertine bengörmeden evden çıkmalı, ben de o gittikten sonra kalkıp çabucakhazırlanmalı ve ona bir not bırakmalıydım; Albertine'in odönemde, beni telaşa düşürebilecek herhangi bir yeregitmeyeceğini bildiğim için, yolculuğum boyunca Albertine'inyapabileceği, aslında o anda beni pek de ilgilendirmeyen kötüşeyleri kafamda kurmayacağım bu dönemden yararlanmalı veonu bir daha görmeden Venedik'e gitmeliydim. Zili çalıpFrançoise'ı çağırdım; tıpkı çocukluğumda, Venedik seyahatinehazırlanmak, şu andaki kadar şiddetli bir arzuyu gerçekleştirmekistediğim zaman yaptığım gibi, bir kılavuz, bir de tarifealdıracaktım ona; aradan geçen zamanda, başka bir arzumu,Balbec arzumu hiçbir haz almadan gerçekleştirmiş olduğumu veBalbec gibi görünür bir olgu olan Venedik'in de, yine Balbec gibi,sözlerle anlatılamayacak bir hayali, ara sıra büyülü, ele geçmez,esrarengiz ve flu bir resimle zihnimi okşayıp geçen bir hayali, yaniilkbahar deniziyle bugüne aktarılmış gotik çağ hayalinimuhtemelen gerçekleştiremeyeceğini unutuyordum. Zil sesiniduyan Françoise odama girdi; sözlerini ve davranışını nasılkarşılayacağım konusunda epeyce endişeliydi. Şunları söyledi:"Beyefendinin bugün zili çalmakta bu kadar gecikmesi çok canımısıktı. Ne yapacağımı bilemedim. Mile Albertine sabah saat sekizdebavullarını istedi benden; isteğini geri çevirmeye cesaretedemiyordum, beyefendiyi uyandırsam, beni azarlayacağındankorkuyordum. Ne diller döktüm, bir saat daha beklesin diye,

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

471

Page 472: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

beyefendinin zili çalacağını düşünüyordum hep, ama hiçbirfaydası olmadı. Israr etti, beyefendiye bu mektubu bıraktı ve saatdokuzda gitti." Bunun üzerine –insan kendi içinde olupbitenlerden öyle habersiz olabiliyor ki, Albertine'e karşı tamamenilgisiz olduğumdan eminken– nefesim kesildi, ellerimi kalbimebastırdım; ellerim, Albertine'in, Mile Vinteuil'ün kız arkadaşınailişkin mahalli trendeki ifşaatından beri ilk kez, bir anda ter içindekalmıştı, ağzımdan bir tek şu sözler çıkabildi: "Ya! Çok iyiFrançoise, teşekkür ederim, beni uyandırmamakla iyi etmişsiniztabii; şimdi beni biraz yalnız bırakın, daha sonra tekrar ziliçalarım."

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

472

Page 473: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

Dipnotlar[1] Şahsına yönelik.[2] Çay kıyafeti.[3] Rosita (doğrusu Radica) ve Doodica, Barnum Sirki'nde 1901-

1902 yıllarında sergilenen 12 yaşındaki yapışık ikizlerdi.[4] Fransızca maquereau, hem uskumru, hem de muhabbet

tellalı anlamına gelir.[5] "Onun kurtarıcı ilkeleriyle eğitilmiş, ilahi öğretisiyle

yönlendirilmiş olduğumuzdan, deriz ki..."[6] "Tatlıdır, engin denizin üstünde..." Lucretius'un Evrenin

Yapısı adlı eserinde, büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olankişilerle birlikte bulunmamanın mutluluğunu anlatan bölümünilk kelimeleri.

[7] Saray.[8] Fransızca livre, hem kitap, hem defter anlamına gelir.[9] Fransa'yı belirtmek için kullanılan bir terim.[10] Yazarın metninde bu cümle yarım kalmıştır.[11] İki kişiyle oynanan bir iskambil oyunu.[12] Fransızca hotel, hem otel hem konak anlamına gelir; konak

için hötel particulier (özel) de kullanılır.[13] Napoléon tarafından 1812'de imzalanan, Comédie-Française

tiyatrosu tüzüğü.[14] İnsan hayatının büyük bir bölümü.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

473

Page 474: Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus - media.turuz.com · Marcel Proust 10 Temmuz 1871'de Auteuil'de doğdu. Bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881'de geçirdi

[15] Moliere'de sıkça rastlanan ve kökeni "Tanrıyı inkârediyorum" olan bir küfür.

[16] Tanrının belası anlamında İngilizce küfür.[17] Sevgili dostum La Maussaye

Ah! Yüce Tanrım!Bu ne hava!Tray lay lay!Ölümümüz yağmurdan olacak.

[18] Hayatımız güvencedeÇünkü biz sodomistizÖlümümüz yanarak olmak zorundaTray lay lay lom.

[19] İspanyolca "orospu".[20] Tanrılar bu kehaneti uzakta tutsun.[21] Kapıcı.

Kayıp Zamanın İzinde 5 Mahpus Marcel Proust

474