292
T.C. ANKARA ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ KAMU YÖNETĐMĐ VE SĐYASET BĐLĐMĐ (KENT VE ÇEVRE BĐLĐMLERĐ) ANABĐLĐM DALI KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ Doktora Tezi Emel Akın Ankara–2007

KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

T.C. ANKARA ÜNĐVERSĐTESĐ

SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ KAMU YÖNETĐMĐ VE SĐYASET BĐLĐMĐ

(KENT VE ÇEVRE BĐLĐMLERĐ) ANABĐLĐM DALI

KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

Doktora Tezi

Emel Akın

Ankara–2007

Page 2: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

T.C. ANKARA ÜNĐVERSĐTESĐ

SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ KAMU YÖNETĐMĐ VE SĐYASET BĐLĐMĐ

(KENT VE ÇEVRE BĐLĐMLERĐ) ANABĐLĐM DALI

KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

Doktora Tezi

Emel Akın

Tez Danışmanı Prof. Dr. Can Hamamcı

Ankara–2007

Page 3: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

Değerli katkıları, sabrı ve hoşgörüsü için

Hocam Prof. Dr. Can Hamamcı’ya,

her konuda verdiği destek için

eşime,

yaşından daha büyük olan anlayışı ve hoşgörüsü için

oğluma

sonsuz teşekkürlerimle.

Page 4: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

iv

ĐÇĐNDEKĐLER

ĐÇĐNDEKĐLER ……………………………………………………………………..............ıv

TABLOLAR.……………………………………………………………………………….vıı

ŞEMALAR……………………………………………………………………………........vııı

PLANLAR …………………………………………………………………….……..........vııı

GĐRĐŞ ...................................................................................................................................... 1

BĐRĐNCĐ BÖLÜM

TOPRAK RANTI, KENTSEL RANT VE MEKÂN ĐLĐŞKĐSĐ.......................................... 9

1.1. TOPRAK RANTININ KAVRAMSAL ÇERÇEVESĐ ............................................... 13

1.1.1. Toprak Rantı Kavramı.................................................................................................. 15

1.1.2. Toprak Rantı ve Mülkiyet Đlişkisi ................................................................................ 19

1.1.2.1. Toprakta Özel Mülkiyet ve Toprak Rantının Çelişkili Rolü ..................................... 22

1.1.3. Değer, Kullanım/ Değişim Değeri ve Toprağın Fiyatı ................................................ 23

1.1.4. Toprak Rantı ve Sermaye Đlişkisi ................................................................................. 27

1.2. KENTSEL TOPRAK ve RANT................................................................................... 35

1.2.1. Kentsel Toprak ............................................................................................................. 35

1.2.2. Kentsel Rant ve Konut Rantı........................................................................................ 36

1.2.2.1. Mutlak Rant .............................................................................................................. 38

1.2.2.2. Farklılık Rantı (Diferansiyel Rant)............................................................................ 38

1.2.2.3. Tekel Rantı ................................................................................................................ 39

1.2.2.4. Yapılı Çevrede/Konutta (Değişim) Değer(i) ............................................................. 49

1.3. MEKÂN ÖRGÜTLENMESĐNDE SERMAYENĐN ve DEVLETĐN ROLÜ............ 55

1.3.1. Mekân Üretiminde Sermayenin Rolü........................................................................... 57

1.3.2. Mekân Örgütlenmesinde Devletin Rolü....................................................................... 66

1.3.2.1. Mekân Örgütlenmesinde Bir Devlet Müdahalesi Olarak Planlamanın Etkisi ........... 71

1.4. DEĞERLENDĐRME..................................................................................................... 76

Page 5: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

v

ĐKĐNCĐ BÖLÜM

TÜRKĐYE KENTLERĐNĐN MEKÂNSAL GELĐŞĐMĐNDE DEVLET MÜDAHALESĐ

ve KENTSEL RANTLAR ................................................................................................... 83

2.1. 1923–1954 ARASI ......................................................................................................... 85

2.1.1. Sosyo-Ekonomik Panorama ......................................................................................... 85

2.1.2. Mekân Örgütlenmesinde Devlet Müdahaleleri < > (Đlk Birikim Sürecinde)

Kentsel Rantlar ............................................................................................................ 93

2.2. 1954–1980 ARASI ....................................................................................................... 101

2.2.1. Sosyo-Ekonomik Panorama ....................................................................................... 101

2.2.2. Mekân Örgütlenmesinde Devlet Müdahaleleri < > (Sınaî Birikim Sürecinde)

Kentsel Rantlar ........................................................................................................... 109

2.3. 1980’DEN GÜNÜMÜZE ............................................................................................ 119

2.3.1. Sosyo-Ekonomik Panorama ....................................................................................... 119

2.3.2. Mekân Örgütlenmesinde Devlet Müdahaleleri < > (Rant Ekonomisinde) Kentsel

Rantlar ........................................................................................................................ 131

2.4. DEĞERLENDĐRME................................................................................................... 148

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ANKARA'DA KENTSEL GELĐŞME: 1923’DEN GÜNÜMÜZE ................................. 155

3.1. 1923–1954 ARASI: HIZLI MEKÂNSAL YAYILMA ilk birikim sürecinde rant................. 157

3.1.1. 1923–1954 Ankara’nın Planlama Gelişimi-Đmar Hareketleri .................................... 157

3.1.2. 1923–1954 Ankara'da Konut Alanlarının Gelişimi .................................................... 164

3.2. 1954–1980 ARASI: DOĞAÇLAMA MEKÂNLAR sınaî birikim sürecinde kentsel rant .......... 176

3.2.1. 1954–1980 Ankara'nın Planlama Gelişimi-Đmar Hareketleri ..................................... 176

3.2.2. 1954–1980 Ankara'da Konut Alanlarının Gelişimi .................................................... 183

3.3. 1980’DEN GÜNÜMÜZEKENTTE BÜYÜME ve

DÖNÜŞÜM rant ekonomisinde kentsel rant ............................................................................... 189

3.3.1. 1980’den Günümüze Ankara’nın Planlama Gelişimi-Đmar Hareketleri..................... 189

3.3.2. 1980’ten Günümüze Ankara’da Konut Alanlarının Gelişimi..................................... 201

Page 6: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

vi

3.3.2.1. Eskişehir Yolu Koridoru Kentsel Gelişim Alanı: Ümitköy- Çukurambar .............. 229

3.3.2.1.1. Eskişehir Yolu Üzerinde Yeni Konut Alanları..................................................... 231

3.3.2.1.2. Aynı Gelişme Aksında Đki Farklı Doku: Çayyolu ve Çukurambar ...................... 239

3.4. DEĞERLENDĐRME................................................................................................... 254

SONUÇ................................................................................................................................ 265

KAYNAKÇA ...................................................................................................................... 273

ÖZET

ABSTRACT

Page 7: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

vii

TABLOLAR

TABLO 1: Türkiye Ekonomisinde Büyümenin Dönemlenmesi, 1923–1946 …………........87

TABLO 2: Milli Hâsıla Đçinde Ana Sektörlerin Payları, 1927 ve 1938 (%)……..................88

TABLO 3: 1940–1945 Yılları Arasında Tarım ve Sınaî Üretim Đndeksleri …………...........90

TABLO 4: 1947- 1953 Yılları Arasında Türkiye’ye Verilen Paralar (Milyon

Dolar) …………………………………………………………………………..91

TABLO 5: 1950- 1960 Yılları Arasında Đthalat Oranları (%) ……………..........................103

TABLO 6: Plan Dönemlerine Göre Büyüme Hızları, 1963-1983 (%) …………………….104

TABLO 7: Dönemler Đtibariyle Ana Sektörlerde Sabit Sermaye Yatırımlarının

Dağılımı, 1948-1979 (%, 1990 Fiyatlarıyla) ………………………..................106

TABLO 8: Dönemler Đtibariyle Ana Sektörlerde Sabit Sermaye Yatırımlarının artış

Oranları………………………………………………………..………………..106

TABLO 9: Yapı Đzin Belgelerine Göre Türkiye’de Konut Sayısı, 1954-1980 ……............115

TABLO 10: Türkiye’de Kır ve Kent Nüfusu, 1960 – 1990 ……………………………….116

TABLO 11: Türkiye’de Gecekondu Sayısı, 1955-1967…………………………………...117

TABLO 12: Dönemler Đtibariyle Ana Sektörlerde Sabit Sermaye Yatırımlarının

Dağılımı, 1980-2003 (%, 1990 Fiyatlarıyla) ………………………………..126

TABLO 13: Dönemler Đtibariyle Ana Sektörlerde Sabit Sermaye Yatırımlarının

Artış Oranları, 1980-2003 (%, 1990 Fiyatlarıyla) …………………………..126

TABLO 14: Ana Sektörlerde Sabit Sermaye Yatırımlarının (Kamu-Özel)

Dağılımı, 1960-2004 (%, 1988 Fiyatlarıyla) ………………………………..128

TABLO 15: Yabancı Sermaye Yatırımları, 1980-2002 …………………………………..130

TABLO 16: TOKĐ’nin Verdiği Konut Kredilerinin Kentlere Göre Dağılımı,

1984-2006 …………………………………………………………................136

TABLO 17: Yapı Đzin Belgelerine Göre Türkiye’de Konut Sayısı, 1980-2004 …………..140

TABLO 18: Bankaların Verdiği Konut Kredileri (Milyar TL), 1997-2004 ……………….141

TABLO 19: 1909–1927 Yılları Arasında Ankara'daki Yapıların Sayısal Dökümü ….........166

TABLO 20: 1935 Yılında Ankara'daki Yapıların Kullanım Nitelikleri ve Semtlere

Göre Dağılımı ………………………………………………………………..169

TABLO 21: 1935 Yılında Ankara'daki Yapıların Sayısı ve Semtlere Göre Dağılımı …....170

Page 8: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

viii

TABLO 22: Yapı Đzinlerine Göre Ankara'da Konut Sayısı, 1954–1980 …………….........185

TABLO 23: Yapı Đzinlerine Göre Ankara’da Konut Sayısı, 1985-2003 …………….........202

ŞEMALAR

Şema 1: Sermayenin Dolaşım Şeması ……………………………………………………....61

Şema 2: Kapitalist Üretim Sistemi Đçerisinde Yapılı Çevre Üretiminde Rant,

Sermaye ve Devlet Müdahalesi Đlişkisi ……………………………………………81

Şema 3: Eskişehir Yolu Üzerinde Yeni Konut Alanları …………………………………...232

Şema 4: Ümitköy-Çayyolu Konut Alanı …………………………………………………..242

Şema 5: 1923–1954 Ankara’sında Konut Alanları-Hızlı Mekânsal Yayılma ……………..262

Şema 6: 1954–1980 Ankara’sında Konut Alanları-Doğaçlama Mekânlar ………………..263

Şema 7: 1980’den Günümüze Ankara’da Konut Alanları – Büyüme ve Dönüşüm ……....264

PLANLAR

Plan 1: Jansen Đmar Planı ………………………………………………………………….161

Plan 2: Yücel-Uybadin Nazım Đmar Planı ………………………………………………....177

Plan 3: Ankara Arazi Kullanımı, 1970’li Yıllar ………………………………………….. 181

Plan 4: Ankara 1990 Nazım Planı ………………………………………………. ………..182

Plan 5: Ankara Arazi Kullanım Planı, 1997 ……………………………………………….191

Plan 6: Ankara 2015 Yapısal Plan Şeması ………………………………………………...193

Plan 7: Ankara 2025 Nazım Planı ………………………………………………………....195

Plan 8: Güneybatı Ankara Nazım Planı …………………………………………………...198

Plan 9: Dikmen Vadisi Çevre Düzenleme Projesi ………………………………………....213

Plan 10: Protokol Yolu-Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi ………………....218

Page 9: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

GĐRĐŞ

Kentsel gelişme teknik, ekonomik, kültürel, teknolojik ve emeğin yeniden

üretimi süreçlerinin iç içe girdiği toplumsal bir olgudur. Bu nedenle karmaşık ve

çoklu ilişkileri barındırır. Günümüz kentlerinde, kentsel topraklar, dolayısıyla

toprak rantı üzerindeki çatışmalar kentsel gelişme sürecinin ayrılmaz bir parçası

durumundadır. Bunun yanı sıra, sermaye birikim süreci ile ilişkisi, birikim

sürecindeki ve mekânsal yapılanmadaki etkisi, toprak rantının tartışılmasını

önemli kılmaktadır. Rantın incelenmesi, farklı kentsel gelişme çözümlemelerinin

yapılabilmesi, konut piyasasının hareket yasalarının anlaşılması, kentsel

politikalara zemin oluşturabilmesi açısından yeni bakış açıları oluşturabilir.

Toprak rantı, kapitalist üretim sistemi içerisinde önemli ekonomik, sosyal ve

teknik sonuçlar doğurmaktadır. Kapitalist sistem, sürekliliğini sağlamak için

kentsel gelişmeye ihtiyaç duyar/onunla var olur. Kapitalist sistem ve rant

arasındaki diyalektik ilişki kentsel mekânsal yapılanmaların üzerinde etkili olur.

Bu nedenle, rantın kentsel gelişme dinamikleri çerçevesinde analizinin yapılması

önemlidir.

Page 10: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

2

Günümüzde kentsel toprak rantına ilişkin kuramsal tartışmalar devam

etmektedir. Kentsel rant hakkında farklı yorumlara yapılmakla birlikte, genel bir

toprak kuramı oluşturulma arayışı sınırlıdır. Ülkemizde kentsel rant ya da toprak

rantına yönelik çalışmalarının sayısı, ne yazık ki, azdır. Rantın karmaşık ve nicel

olarak tanımlanamayan yapısı rant çalışmalarını zorlaştırmaktadır.

Özellikle son yıllarda kentsel rant 1980 sonrası politikalarla ilişkilendirilmekte,

kentsel rantların kent mekânlarında bu dönemden sonra belirleyici olduğu öne

sürülmektedir. Oysa kapitalist sistem içerisindeki varlığı, rantın mekân

üzerindeki etkisini sürekli kılar. Kentsel rantların mekândaki etkilerini alt ve üst

süreçlerden bağımsız olarak yorumlamak kent, konut ya da mekân konusunda

yetersiz ve tek yanlı çözümlemelere neden olacaktır. Kentsel rantların kentsel

gelişme üzerindeki etkilerini bir süreç olarak ve toplumsal ilişkiler temelinde

değerlendirecek çalışmalara gereksinim vardır. Bu nedenle, bu tez kentsel

rantların kent mekânına etkisini, toplumsal değişim sürecinde sermaye birikim

süreçleri ile ilişkilendirerek çözümlemeyi amaçlamaktadır.

Toprak rantı, sadece ekonomik anlamda yapılan bir ödeme olmanın ötesinde,

toplumsal ilişkilerin bir ürünüdür. Aynı zamanda, kentsel gelişme, yani mekân

üretimi, toplumsal bir olgu olduğu için mekân bileşenleri ve yapılı çevre öğeleri,

birbirlerinden ve sistemin bütününden bağımsız olarak incelenemez. Toprak

rantı da, kentsel mekânın üretiminde önemli bileşenlerden birisi olarak, içinde

Page 11: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

3

bulunduğu ekonomik, toplumsal ve kültürel bağlamdan bağımsız ele alınamaz.

Aynı şekilde, kentsel gelişme de rant göz ardı edilerek incelenemez ve hatta

tanımlanamaz/planlanamaz. Bu tez, rantın oluşum süreçleri, yapay kıtlığın

yaratılması yoluyla kentsel alanların genişlemesi ve rantların oluşumu arasındaki

ilişkiyi süreklilik, bütünlük ve diğer değişkenlerle bağıntısı temelinde irdelemeyi

hedeflemektedir.

Buradaki temel önermemiz; kentlerimizin kentsel rant temelinde ve belli

dönemlerle ayrışan farklı mekânsal biçimlenmeler/değişimler göstermekte olduğu

ve bu olgunun kapitalist üretim sistemi içerisinde sermayenin dolaşımı ve devlet

müdahaleleri ile açıklanabileceğidir.

Toprak rantı kentsel gelişme/büyüme ve toplumsal süreçlerde etkin bir role

sahiptir. Toprak ve sermaye birikim süreci arasında çelişkili bir ilişki söz

konusudur. Bir meta olarak toprak, bir sermaye biçimine dönüşmekte ve

sermayenin dolaşımına olanak sağlamaktadır. Toprak pazarları yoluyla

sermayenin dolaşımı, artı-değer üretimi ile bağlantılı olarak emek gücünün

düzenlenmesinde ve kâr oranlarının dengelenmesinde etkin rol oynar.

Sermayenin toprağa veya toprak aracılığıyla akışı, toprak mülkiyeti aracılığıyla ve

rantın oluşumu ile gerçekleşmektedir. Öte yandan, toprak sahiplerinin (salt

mülkiyet sahipliği nedeniyle, üretime katkıda bulunmadan) elde ettiği bir gelir

olarak rantın sermaye birikim sürecine olumlu/olumsuz etkisi olmaktadır.

Page 12: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

4

Dolayısıyla, rant ilişkisi birikim sürecinin hareket yasaları ile kurulur. Birikimin

biçimi ise toplumun üretim/mülkiyet ve bölüşüm ilişkileri ile belirlenir. Tam bu

noktada gelişmiş kapitalist bir ülkenin kentsel gelişim süreci ile bağımlı kapitalist

bir ülkenin kentsel gelişim süreci arasında bir fark olup olmadığı sorulabilir.

Ancak bu sorunun yanıtı ayrı bir çalışmanın konusudur. Yukarıdaki önermemiz,

tezin çıkış noktasına bağlı olarak, Türkiye’deki kentlerin mekânsal yapı

değişimlerini ülke genelinde ve tarihsel süreç içerisinde ele almayı

gerektirmektedir.

Kentler sürekli devinim içerisindedir, bu devinim sırasında kent mekânları kimi

zaman nicel kimi zaman nitel farklılıklar gösterir. Bu farklılaşmanın

kaynaklarının saptanması kentsel gelişmeye yönelik pek çok soruya ipucu

olabilir. Kapitalizmin toplam döngüsü içerisinde devlet müdahalelerinin

nedeninin ve niteliğinin saptanması, mekânsal gelişim sürecinin dinamiklerini

anlamaya yardımcı olabilir. Sermayenin dolaşım süreci içerisinde sermaye-toprak

ilişkisini anlamak, yapılı çevre üretimindeki çatışmaların analizi için önemlidir.

Önermenin birden fazla değişkeni içermesi, konunun bir bütün olarak ele

alınmasını ve rant-sermaye ve devlet ilişkisinin kurulmasını gerektirmektedir.

Bu tez çalışması şu hipotezi ortaya atmaktadır: Rantın varlığı, mekânın

örgütlenmesi ve kapitalist gelişme üzerinde çeşitli denetim biçimlerini zorunlu

kılar. Sermayenin talebi doğrultusunda devlet müdahaleleri, mekânın

örgütlenmesinde belirleyici olur.

Page 13: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

5

Tezin ilk bölümü rant ve mekân kavramlarının kuramsal çatısını oluşturmaya

yöneliktir. Kentsel gelişmenin bir bütün olarak anlaşılmasında, kapitalist üretim

sistemi içerisinde artı-değerin bir parçası olan rantın ortaya çıkışını anlamak

önemlidir. Bu nedenle, toprak rantının kavramsal çerçevesi içerisinde rant

kuramlarına yer verilmiştir. Ardından, kentsel rant ve mekân üretimi süreci

sermaye-toprak (mülkiyet) ilişkisi ve devlet müdahalesinin bütünlüğünde ele

alınmaktadır.

İkinci Bölüm, Türkiye kentlerinin mekânsal örgütlenmesinde devlet

müdahalelerinin etkisini araştırmaktadır. Bu incelemede öncelikle sermaye

birikim süreçleri temelinde sosyo-ekonomik panorama verilmektedir. Ardından,

kentleri doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyebilecek devlet uygulamalarına yer

verilmekte ve bunların sonuçlarının kentsel rantlarla ilişkisi saptanmaya

çalışılmaktadır. Mekân örgütlenmesinde rantın varlığı/etkisi ve rant ilişkisinin

birikim sürecinin dinamiği içinde kurulması, sermayenin ve devletin mekân

örgütlenmesindeki rolünün incelenmesini gerektirmektedir. Bu rolün

çözümlenebilmesi, devlet ve sermaye birikim biçimi arasındaki ilişkinin ele

alınmasını, dolayısıyla mekân örgütlenmesinin sermaye birikim süreci temelinde

irdelenmesini zorunlu kılar. Böyle bir irdeleme, devlet müdahalesinin sermaye

birikim biçimine göre değiştiğini ve bu müdahalelerin kentsel rantların

dağılımını ve yapılı çevreyi etkilediğini göstermek açısından önemlidir. Tersten

gidilecek olursa, böyle bir irdeleme, kentsel rantların oluşum ve paylaşım sürecini

Page 14: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

6

ve mekânsal değişimleri etkileyen devlet müdahalelerinin nedenini/

biçimini/boyutunu görmek açısından önemlidir. Bu bağlamda, Cumhuriyet

Döneminden günümüze kadar ülkenin sosyo-ekonomik yapısında sermaye

birikim süreçlerini temel alan bir dönemlemeye gidilmiştir.

Konunun tarihsel süreç içerisinde ele alınması, incelemenin Cumhuriyet

Döneminden başlatılmasını gerektirmektedir. Türkiye’nin ekonomik tarihi,

ekonomi politikalardaki farklılıklar ve değişen sermaye birikim süreçleri

bakımından alt-bölümlere ayrılmaktadır. Bu bölümleme, genel olarak 1923–1929,

1930–1939, 1940–1945, 1946–1953, 1954–1961, 1962–1979 ve 1980’den

günümüze şeklinde yapılmaktadır.1 Türkiye ekonomisinde 1960 (geçiş başlangıç

tarihi 1954) ve 1980 tarihleri sermaye birikimi süreçlerinin değiştiği iki önemli

tarihtir. Bu süreçlere koşut olarak devletin kentsel gelişme üzerindeki müdahalesi

ve kentsel rantlara olan yaklaşımı da değişmiştir. 1954 yılından itibaren sınaî

birikim sürecinin başlamasıyla kentsel rantların sınaî birikime bir engel olarak

görüldüğü ve görece denetim altına alınmaya çalışıldığı, tüm kaynakların sınaî

birikime yöneltildiği, planlama aracılığıyla spekülasyonun engellenmeye

çalışıldığı (başarılı olmasa da) bir dönem yaşanmıştır. Öte yandan, 1980

1 Korkut Boratav, Türkiye Đktisat Tarihi: 1908-1985, Gerçek Yay., Ankara, 1988. Yakup Kepenek ve Nurhan Yentürk, bu bölümlemeyi, 1930-45, 1945-60, 1960-80 ve 1980 sonrası olarak (Yakup Kepenek, Nurhan Yentürk, Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitabevi, Đst., 2003); Gülten Kazgan kendi içlerinde alt bölümlere ayırmak kaydıyla 1923-47, 1947-75, 1975-79 ve 1980 sonrası olarak (Gülten Kazgan, Tanzimat’tan XXI. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, Altın Kitaplar, Đst. 1999.) yapmaktadır. Sermaye birikim biçimlerinin dönemleri için Korkut Boratav ve Haldun Gülalp’ın dönemleme tarihleri kabul edilmiştir. Haldun Gülalp, Kapitalizm, Sınıflar ve Devlet, Belge Yay., Đstanbul, 1993.

Page 15: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

7

sonrasında dışa yönelimli ve sermayenin dolaşımını hızlandıran, üretken sermaye

yerine finans kapitale ağırlık veren yeni bir birikim biçimine geçilmesi ile kentsel

rantlar ön plana çıkarılmış, sermaye birikimini kentsel rantlar aracılığıyla

destekleyen yeni müdahaleler yapılmıştır.

1960 yılı yeni bir sermaye birikim biçiminin resmi olarak yürürlüğe konulduğu

tarih olmakla birlikte, bu sürece geçiş 1954 yılında başlamıştır. Bu nedenle, bir

dönem başlangıcı olarak 1960 yerine 1954 yılı kabul edilmiştir. 1954 yılı

öncesinde ülkede farklı sosyo-ekonomik politikalar uygulansa da, sermaye

birikim sürecinde ve sınıfsal yapılanmada değişiklik olmadığı için 1923–1954

arası, tek tarihsel aralıkta toplanmıştır.

Bu bağlamda, İkinci Bölümün inceleme dönemleri:

1923–1954 arası (ticari birikim süreci),

1954–1980 (sınaî birikim süreci) ve

1980’den günümüze (dışa dönük birikim süreci) olarak yapılmıştır.

Tezin Üçüncü Bölümü, mekânsal gelişme sürecini Ankara özelinde incelemeye

çalışmaktadır. Ankara’nın seçilmesi rastlantısal değildir. Cumhuriyet Döneminin

planlama uygulamaları öncelikle Ankara’da başlamış, imar yasaları başlangıçta

sadece Ankara için çıkartılmış, Ankara’nın tüm kentlere örnek olması istenmiş,

gecekondu alanları ilk kez Ankara’da görülmüş ve bunlara koşut olarak arsa

Page 16: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

8

spekülasyonu ilk kez Ankara’da gerçekleşmiştir. Kısaca, yeni bir yapılanma

içerisinde olan ülkede, devlet müdahalelerinin ve imar uygulamalarının yapıldığı

ilk kenttir Ankara. Üçüncü Bölümdeki inceleme iki aşamada yapılmaktadır.

Öncelikle kentin planlama ve imar gelişimi süreci irdelenmekte, ardından konut

alanlarının gelişim süreci ele alınmaktadır. Konut alanlarının kentsel gelişmedeki

öncü ve belirleyici rolü açıktır. Bununla birlikte, mekânsal gelişme sürecinin ve

kentsel rant kavramının yelpazesinin geniş olması nedeniyle inceleme konut

alanları ile sınırlı tutulmuştur. Bu bölümde sermaye ve devlet müdahalesinin

mekânsal biçimlenme üzerindeki etkisi somutlanmaya çalışıldığı için Ankara’nın

kentsel gelişim süreci İkinci Bölümün dönemlemeleri kabulünde

incelenmektedir.

Page 17: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

9

BĐRĐNCĐ BÖLÜM

TOPRAK RANTI, KENTSEL RANT VE MEKÂN ĐLĐŞKĐSĐ

Toprak rantı, kapitalist üretim sistemi içerisinde, kentsel gelişme sürecinin

önemli ve ayrıl(a)maz bir parçası olup bu süreçteki çatışmaların temel

kaynaklarından birisidir. Kapitalist üretim tarzının varlığını sürdürebilmesi için

kentsel gelişme bir zorunluluktur. Kentsel gelişme, mekân üretimi ve

organizasyonudur; fiziksel çevrenin inşası ve insanın ve toplumsal ilişkilerin

örgütlenme biçimi olarak pek çok öğenin karmaşık ilişkilerini içerir. Mekân,

yapılı çevre ile birlikte, teknik, ekonomik, psikolojik, kültürel, eylemlerin bir

odağı; toplumsal ilişkilerin yaşandığı bir yer olarak da toplumsal ilişkilerin bir

ürünüdür. Bu bağlamda, mekân üretimi, toplumsal ilişkilerin ve örgütlenmenin

mekânı değiştirmesidir. Dolayısıyla, kentsel gelişme ve mekân üretim sürecinin

alt-kümeleri (sermaye-emek çelişkisi, toprak rantı ve kentsel toprak üzerindeki

mücadeleler, yapılı çevre üretimi vb.) içinde bulundukları sistemden bağımsız

olarak irdelenemez.

Page 18: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

10

Mekân üretiminin analizi, sermaye-toprak-devlet ilişkilerinin irdelenmesini

gerektirir. Bu irdeleme söz konusu üç öğenin hem süreç içindeki tek tek

konumları hem de birbirleri ile olan ilişkileri çerçevesinde yapılmalıdır.

Kapitalizmin toplam döngüsü içerisinde devlet müdahalelerinin nedeninin ve

niteliğinin saptanması, mekânsal gelişime dair pek çok sorunun cevap anahtarı

olabilir. Sermayenin dolaşım süreci içerisinde sermaye-toprak ilişkisini anlamak,

yapılı çevre üretimindeki çatışmaların çözümlenmesi için önemlidir. Yapılı çevre

üretiminin (kıt) kaynağı olan (kentsel) toprağın belirleyici rolü (kentsel) toprak

rantının tartışılmasını zorunlu kılmaktadır. Toprak rantı, başlangıçta oldukça

karmaşık gibi görünen ve pek çok sorunun ve dolayısıyla çözümün odak noktasını

oluşturan çeşitli ilişkiler yumağıdır. Öte yandan, mekânsal değişimlerin önemli

parçalarından biri olan ve kentsel rantın şemsiyesi altında yer alan konut rantı da

azımsanmayacak bir ilgiyi hak etmektedir.

Gerek konut gerekse kentsel toprak fiyatlarının oluşumuna ya da ketsel toprak

kullanımına, kentsel mekânsal gelişime yönelik çözümlemeler rant ilişkilerinin

incelenmesini gerektirmektedir. Kentsel gelişmenin bir bütün olarak anlaşılması

kapitalist üretim sisteminin nihai amacı artı-değerin bir parçası olan rantın ortaya

çıkışını anlamakla olanaklıdır. Kapitalist üretim sistemi içerisinde kentsel

gelişmenin konumu, kapitalist değer üretimi süreci ve toprak rantı ilişkisini açığa

çıkarmaktadır. Bu ilişki, toprak rantı kuramında kendini göstermektedir.

Burada, bir rant kuramı oluşturma ya da rant kuramlarını tartışma çabası yoktur.

Page 19: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

11

Rant kuramlarının anlaşılması kentsel rantlara arz-talep odaklı mı yoksa

toplumsal ilişkilerin bir ürünü olarak ve birikim biçimleri temelinde mi

yaklaşılacağının belirlenmesi açısından önemlidir.

Kapitalist üretim sistemi içerisinde toprak rantı nasıl oluşmaktadır? Toprak ve

sermaye arasında nasıl bir ilişki vardır? Toprak rantının sermaye birikimi

üzerindeki etkisi nedir? Toprak rantı kaldırılabilir mi? Kentsel rant ve konut rantı

nasıl oluşmaktadır? Kullanım değeri ya da değişim değeri toprak kullanımını

nasıl etkilemektedir? Sermayenin, dolaşım süreci içerisinde, yapılı çevre

üretimindeki yeri nedir? Mekânın biçimlenmesinde devlet müdahalesinin boyutu

ve içeriği nedir ve bu müdahale nasıl gerçekleşmektedir? Kentsel gelişme/büyüme

ve kentsel rant arasında bir bağıntı kurulabilir mi? Devletin bir müdahale aracı

olan planlamanın kentsel rantlar ve kentsel gelişme üzerindeki işlevi nedir? Tezin

bu bölümü yukarıdaki soruları yanıtlamaya yöneliktir ve toprak rantını, toprak

rantının mekân örgütlenmesi ile bağıntısını ve mekânın biçimlenmesinde

sermayenin ve devletin müdahalelerini içeren kuramsal bir çatı oluşturmayı

hedeflemektedir.

Tezin bu ilk bölümünde, öncelikle, toprak rantının kavramsal boyutunun

çerçevesi çizilmektedir. Bu çerçevede rant kuramlarına yer verilmekte, toprak

rantının mülkiyet ve sermaye ile ilişkisi ele alınmaktadır. Ardından toprak

rantının kentsel alandaki uygulanış biçimi ve yapılı çevredeki değişim ve

Page 20: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

12

kullanım değerleri irdelenmektedir. Mekân üretiminde sermaye ve devlet

müdahalesinin ele alındığı bölümde, ayrıca bir devlet müdahale aracı olarak

planlamanın işlevine de yer verilmektedir.

Page 21: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

13

1.1. TOPRAK RANTININ KAVRAMSAL ÇERÇEVESĐ

Rant, çok genel anlamıyla, bir toprak parçasını belirli bir süre kullanmak için

kullananın toprak sahibine ödediği bedel, bir başka deyişle kiradır. Rant, bu

anlamda, toprak sahiplerinin üretime hiçbir katkıda bulunmadıkları halde

üretimden aldıkları paydır. Rantın kaynağı ve ortaya çıkış nedenleri konusunda

farklı yaklaşımlar söz konusudur. Öne çıkan iki yaklaşımdan biri, temelde

birbirlerinden çok da farklı olmayan klasik ve Neoklasik yaklaşım, diğeri ise

Marksist yaklaşımdır.

Klasik ekonomi kuramında rant, bir üretim faktörü olarak toprağın fiyatı olarak

ele alınır. Bu yaklaşımın öncülerinden David Ricardo2, rantın temelini toprağın

verimliliğine dayandırmaktadır. Ricardo’ya göre bir toprağın gelirini topraklar

arasındaki verim farkı sağlar. Toprakların birbirlerinden farklı özelliklere

(verimlilik, ulaşılabilirlik v.b.) sahip olması rantı yaratmaktadır. Rant her zaman

eşit miktarlardaki iki sermayenin ve emeğin kullanımı sonucunda elde edilen

ürünler arasındaki farktır. Marx’a göre3 Ricardo, rant ile farklılık rantını

kastetmektedir; çünkü Ricardo, faklılık rantından başka rant olmadığını

varsaymaktadır. Hiçbir değer yaratılmadan ve hiç emek harcanmadan, var olan

arazinin değeri o arazide üretilen malların değeri ile belirlenmektedir. Ürünlerin

piyasadaki değeri (fiyatı), piyasa ile ilişkili olan düşük verimli toprağın

2 David Ricardo, On the Principles of Political Economy and Taxation, Londra, 1821. 3 Karl Marx, Kapital III. Cilt, (Çev. Alaattin Bilgi), Sol Yay., Ank., 1990, s. 573.

Page 22: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

14

ürünlerinin fiyatına eşittir. Bu durumda düşük verimli topraktan daha verimli

olan toprakların ürünleri piyasada bir artı-değer sağlamaktadır. Rantın kaynağı bu

artı-değerdir. Öte yandan, bu teoriye göre, nüfusun artması ve ekonominin

gelişmesi ile rantta bir artış olacaktır. Çünkü artan talep karşısında verimi düşük

olan topraklar kullanılmaya başlanacaktır. Dolayısıyla ürünlerin piyasa fiyatları

artacak ve üretim maliyetleri artmayan verimli topraklardan elde edilen rant da

yükselecektir.4

Klasik ekonomistler toprak kullanımında mekânsal farklılaşmanın talepten

kaynaklandığını ileri sürer. Neoklasik ekonomistlere göre toprak pazarının işlevi

toprak sahibine gelir sağlaması ve daha fazla kâr getirmesi için toprağı kullanıma

açılmasıdır. Bu ekonomistlerin kuramsal modelleri, belli bir toprak pazarındaki

arz ve talep sahipleri olarak işlev gören ekonomik etmenlerin davranışları üzerine

kurulmuştur. Toprak kullanımının Neoklasik yaklaşımında sadece talep üzerinde

durulmaktadır. Kent toprağına olan talep özel kullanımlar için belli yerlerin

çekiciliği ve ulaşım fiyatları tarafından etkilenir ya da belirlenir.5 Neoklasik

analize göre üreticiler tarafından oluşturulan tüm artı-değer biçimleri, ranttır.

Marksist yaklaşımda, Neoklasik yaklaşımdan farklı olarak, tarihsel ve toplumsal

ilişkiler belirleyicidir ve rant kuramının temelinde sınıf ilişkileri vardır. Marksist

4Ankara Mimarlar Odası Kent Toprakları Komisyonu, Kent Toprakları Sorunu, Mimarlar Odası Yay., Đst., 1973, s. 9. 5 M. Ball, “The Urban Rent Question”, Environment and Planning A, S. 17, 1985, s. 505.

Page 23: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

15

rant analizi, toprağın kendisi, toprak mülkiyeti ve sermaye arasındaki üçlü ilişki

çerçevesinde yapılmaktadır. Marx’a göre rant, bir miktar toprağın kullanma

hakkını elde etmek için toprak sahibine bir bedel ödenmesidir. (Rant, toprak

satıldığında satın alma fiyatı yoluyla sermayeye dönüştürülür. Böyle bir

ödemenin gerçekleşmemesi durumunda rant söz konusu olamaz.) Bu yaklaşım,

Neoklasik analizden farklıdır. Çünkü Neoklasik analizde üreticilerin artı

değerlerinin bütün biçimi rant olarak tanımlanır. Rant kategorisini toprak

sahiplerine yapılan ödeme ile sınırlandırmak ihtiyacı kentsel bağlam için çok

önemlidir. Bu tanımın dışına çıkmak yanılgılara yol açar.6

Marx, toprak rantının kapitalist üretim biçimi temelinde ve toprak mülkiyetinin

bir biçimi olarak bilimsel bir analizini hedeflemiştir. Kapitalizmin tarihi, kentsel

gelişme ile ilişkilendirildiği ölçüde kapitalist değer üretiminin rantlarla ilişkisi

kurulabilir. Marx mekânın kullanım değeri ile sistematik bir biçimde uğraşmasa

da çalışmalarında bu konuya sıkça değinmekte, rant konusunu kentsel alanlarla

ilişkilendirmektedir.7

1.1.1. Toprak Rantı Kavramı

Kapitalist üretim tarzının iki karakteristik özelliği vardır.8 Bu üretim tarzını diğer

üretim tarzlarından ayıran ilk ve temel özellik, meta olgusunun ürünlerin egemen

6 A.g.e., s. 512. 7 Marx, a.g.e., 549-553, 679-681. 8 Marx, a.g.e., s. 772, 719, 721.

Page 24: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

16

ve belirleyici karakteristiği olmasıdır. 9 Ürünün meta olarak ve metanın sermaye

ürünü olarak niteliği bütün dolaşım ilişkilerini, yani ürünlerin geçmek zorunda

oldukları ve içerisinde belirli toplumsal niteliklere büründükleri bir toplumsal

süreci belirler. Kapitalist üretim tarzının diğer belirleyici özelliği, üretimin

dolaysız amacı olan artı-değer üretimidir. Sermaye, toplumsal üretim sürecinde

emekçilerden belirli miktarda artı-emeği, herhangi bir eşdeğer vermeksizin elde

eder. Artı-emek, artı-değer olarak ve bu artı-değer de artı-ürün olarak ortaya

çıkar. Bu artı-değer, sahip oldukları toplumsal sermaye oranında, sermayenin

payına düşen ortalama kâr olarak ve girişim kârı ve faize bölünerek kapitalistler

tarafından bölüşülür. Ne var ki, bu bölüşüm sırasında, toprak mülkiyeti nedeniyle

bazı sınırlamalar ortaya çıkar.

Kapitalist, kullandığı toprağın sahibine sermayesini bu özel üretim alanına

yatırma karşılığında belirli dönemlerde bir miktar para ödemek durumundadır.

Toprak sahibine, toprağını kiralamayı kabul ettiği bütün dönem için ödenen bu

para toprak rantıdır. Bu nedenle toprak rantı, mülkiyetin değer ürettiği biçimidir.

Kapitalist elde ettiği artı-değerin (sabit sermayenin ve değişken sermayenin10

toplamından oluşan yatırılan sermayenin toplam değeri üzerinde üretilen değer

fazlası) bir bölümü olan (yatırılan sermaye üzerinden ortalama kâr oranına eşit

9 Meta, kişisel tüketim için üretilen bir şey değil, satış için değişim amacıyla üretilen bir şeydir. Kapitalist sistemde her şey alınır, satılır; meta biçimini alır. Toplumda insanlar arasındaki ilişkileri metalar arasındaki ilişkilerin biçimi temsil etmektedir. 10 Sabit sermaye: Hammadde, üretim araçları, üretim yapıları; değişken sermaye: işgücü ücretleridir.

Page 25: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

17

değerdeki) kendi kârını ayırdıktan sonra artı-değerin diğer bölümünü (ortalama

kârın üzerindeki fazla kârı) toprak rantı olarak toprak sahibine vermektedir. Salt

toprağın sahibi olması ve hiç kimsenin o toprağı izinsiz işleme hakkı olmaması

nedeniyle, toprak sahibi, başkaları tarafından yaratılan artı-değerin bir bölümünü

elde etmektedir. Öte yandan kapitalist, aynı zamanda toprağın da sahibi ise, artı-

değerin tamamına el koymaktadır.

Kapitalist üretim süreci toplumsal üretim sürecinin11 tarihsel olarak belirlenmiş

bir biçimidir ve belirli maddi koşullar içerisinde devam eder. Bu koşullar,

yaşamlarını yeniden üretme süreci içerisinde bulunan bireylerin giriştikleri belirli

toplumsal ilişkilerin dayanaklarıdır. Toplumun bir ürünü olan ve toplumsal

gelişme ile büyüyen toprak rantının miktarı, alıcının hareketleriyle değil, daha

çok alıcının hiç katılmadığı toplumsal emeğin bağımsız gelişmesiyle belirlenir.

Çünkü artı-değerin bir kısmının toprak rantına dönüşmesi toplumsal üretim

sürecine, meta üretiminin gelişmesine bağlıdır. Bu gelişme toprağın ürünlerinin

piyasasının ve bu ürünlere olan talebin genişlemesine yol açarken aynı zamanda

toprağa olan talebi de canlandırır.12 Üretim ve bölüşüm ilişkileri13 bu anlamda

11 Toplumsal üretim süreci özgül tarihsel ve ekonomik üretim ilişkileri içerisinde yer alan üretim ilişkilerinin kendilerini üreten ve yeniden üreten ve böylece de bu sürecin varlığının maddi koşullarını ve bunların karşılıklı ilişkilerini yani kendilerine özgü toplumsal ve ekonomik biçimini devam ettiren bir süreç olarak insan yaşamının maddi koşullarının bir üretim sürecidir. Çünkü bu üretim faaliyetine katılanların doğa ile ve birbirleriyle olan karşılıklı ilişkilerinin bütünü, ekonomik yapısı açısından düşünüldüğünde toplumun ta kendisidir. Marx, a.g.e, s. 719. 12 Marx, a.g.e.., s.562. 13 Bölüşüm ilişkileri toplumsal ürünün (bir yıl içinde bir toplumda üretilen özdeksel mallar yığını, ulusal gelir, toplumsal ürünün bir yıl içinde harcanan ve aşınan üretim araçlarının değeri ve amortismanı çıkartıldıktan sonra geriye kalan değeri) sınıflar arasında parasal olarak

Page 26: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

18

rantın biçimlenmesinde belirleyici olmaktadır.

Toprakta yapılan tüm iyileştirmeler toprağa bir nitelik sağlar. Marx, toprağa

geçici ya da sürekli bir biçimde yatırılan sermayeyi toprak sermaye olarak

adlandırmakta ve bunun sabit sermaye kategorisine dahil olduğunu ifade

etmektedir. Toprağa eklenen sermayenin faizi ve topraktaki iyileştirmeler toprak

rantının bir kısmını oluşturabilir; ama bu, gerçek toprak rantı değildir. Toprak

sahibi toprağını yeniden kiralarken toprağa yatırılan sermayenin faizini toprak

rantına ekler. Bu şekilde rantı artırmış olur ve toprağın değerini yükseltir. Satış

yapılacaksa, yalnızca toprak değil, aynı zamanda toprağa eklenen sermaye de

satılmaktadır. Böylece toprak sahibi kendisi hiçbir faaliyette bulunmadığı halde

toplumsal gelişmenin yarattığı bir kazanç elde eder.14

Toprak rantının ardındaki üretim ilişkilerinden dolayısıyla mülkiyet

ilişkilerinden (Üretim ilişkilerinin belirleyici öğesini oluşturan, asıl mülkiyet

biçimleridir.15) söz etmek, toprak rantı ve mülkiyet arasındaki ilişkinin

tanımlanmasını gerektirmektedir. Çünkü rant, topraktaki özel mülkiyet

bölüştürülmesidir. Üretim ilişkileri üstünde toplumun hukuksal, siyasal, dinsel, ideolojik vb. üstyapısının oluştuğu ekonomik altyapıyı oluşturur. Orhan Hançerlioğlu, Ekonomi Sözlüğü, Remzi Kitabevi, Đst., s. 37, 459. Marx üretim ilişkilerini üretim süreci içerisinde insanlar arasında meydana gelen maddi malların değişim ve bölüşüm ilişkileri olarak; bölüşüm ilişkilerini de üretilen toplam değerin çeşitli üretim sahipleri arasında paylaşım ilişkileri olarak tanımlamaktadır. Bölüşüm biçimleri üretim koşullarının belirli toplumsal nitelikte olmalarını ve üretimi yürütenlerin arasında belirli toplumsal ilişkileri öngörür. P. Nikitin, Ekonomi Politik, (Çev. Hamdi Konur), Sol Yay., Ank., 1990, s. 16. 14 Marx, a.g.e., s. 547. 15Üretim ilişkileri: a) değişik toplumsal grupların üretimdeki yerlerini ve onların karşılıklı ilişkilerini, b) üretim araçlarının mülkiyet biçimlerini, c) bunlara tamamen bağlı olan ürünlerin dağılım biçimlerini kapsar. Nikitin, a.g.e., s. 19.

Page 27: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

19

nedeniyle toprak sahiplerine yapılan ekonomik bir ödemedir. Öte yandan, özel

mülkiyetin sermayenin dolaşımında olumsuz etkisi vardır. Bu nedenle, sermaye

birikimi ve yapılaşma süreçlerinin çözümlenmesinde rant ilişkilerinin

incelenmesi önemlidir. Bu inceleme, geniş kapsamlı bir başka çalışmayı gerektirir.

Burada (aşağıda), sadece, kapitalist üretim sisteminin toprak mülkiyeti ile

bağıntısından ve toprak rantının mülkiyetle ilişkisinden kısaca söz edilmekle

yetinilmektedir.

1.1.2. Toprak Rantı ve Mülkiyet Đlişkisi

Mülkiyet insan ile doğa ve insan ile insan arasındaki ilişkileri ve bu ilişkilerin

niteliğini kapsayan geniş bir kavramdır. Türk Eşya Hukukuna göre mülkiyet,

“hukuk düzeninin çizdiği sınırlar içinde kişilere eşyalar üzerinde en geniş

yetkilerle birlikte ödevler de tanıyan ayni bir hak”tır.16 Ekonomi sözlüğünde

mülkiyet, insanın üretim koşullarıyla ilişkisi olarak tanımlanmıştır.17 Üreten

insanın kendi emeğinin nesnel koşullarıyla ilişkisi, bir mülkiyet ilişkisidir.

Her tarihsel çağda değişik biçimlerde ve farklı toplumsal ilişkiler içerisindeki

gelişimi göstermektedir ki, mülkiyet bağımsız bir ilişki olarak ele alınamaz ve ayrı

bir kategori ya da soyut bir düşünceymiş gibi tanımlanamaz. Modern toprak

mülkiyetinin temeli kapitalist üretim tarzı olmakla birlikte toprak mülkiyetini

16 J. G. Akipek, Türk Eşya Hukuku, Mülkiyet II. Cilt, A.Ü. Hukuk Fak. Yay., Ank., 1973, s. 6. 17 Hançerlioğlu, a.g.e., s. 288.

Page 28: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

20

kapitalizm yaratmamıştır. Emeğin topraktan ayrılması üretim aracı olarak ücretli

emeğin oluşmasında temel ön koşul olduğu için (ki hâlâ öyledir), ilkel birikimde,

kapitalizm öncesinin toprak sahipliği biçimi, sermayenin toprak mülkiyetinin

modern biçiminin yaratılmasında sermayenin oynadığı rol kadar önemli bir rol

oynamıştır.18 Sermaye, ücretli emeği sağlayabilmek için toprakta özel mülkiyeti

mutlaka yaratmak zorundadır ve yaratmıştır da.19 Kapitalist üretim tarzı hazır

bulduğu mülkiyet biçimini değiştirmiş; bir yandan toprak mülkiyetini egemenlik

ve kulluk ilişkilerinden kopartırken öte yandan bir üretim aracı olarak toprağı,

toprak mülkiyetinden ve toprak sahibinden ayırmıştır. Toprak mülkiyetinin

tarihi, modern sermayenin oluşumunun da tarihi sayılabilir.20 Kısacası, sermaye,

modern toprak mülkiyetinin ve dolayısıyla modern toprak rantının yaratıcısıdır.

Kapitalist ile toprak rantı sahibi arasındaki ilişki toprak mülkiyetinin içkin bir

ilişkisidir.

Feodal rantın kapitalist ranta dönüşmesi sınıf mücadelesi ve sosyal çatışmalar ile

ortaya çıkmıştır.21 Feodal emek rantları tarihsel perspektif içerisinde farklı

rantlara, en sonunda da para-ranta dönüşmüştür. Feodal rantların paraya

18 David Harvey, The Limits to Capital, Basil Blackwell, Oxford, 1982, s. 344. 19 Toprak mülkiyetinin tarihi, feodal toprak beyinin toprak sahibine dönüşümünü göstermektedir. Kapitalizme geçiş aşamasında emeğin topraktan ayrılma, mülksüzleştirme süreci için bkz: Maurice Dobb, Kapitalizmin Gelişmesi Üzerine Đncelemeler, (Çev. F. Akar), Belge Yay., Đst., 1992; Leo Huberman, Feodal Toplumdan 20. Yüzyıla, (Çev. Murat Belge), Dost Yay., Ank., 1982; Karl Marx, Friedrich Engels, Alman Đdeolojisi (Çev. Sevim Belli), Sol Yay., Ank., 1992. 20 Karl Marx, Grundrisse 1, (Çev. Arif Gelen), Ank., 1999 s.174. 21 Feodal rantların dönüşümü için bkz.: Dobb, Kapitalizmin Gelişmesi Üzerine Đncelemeler; Huberman, Feodal Toplumdan 20. Yüzyıla; Henri Pirenne, Ortaçağ Kentleri, ( Çev. Şadan Karadeniz), Đletişim Yay., Đst., 1990.

Page 29: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

21

dönüşmesi para karşılığında toprağın kiraya verilmesinin yolunu açmış ve sonuç

olarak, toprağın bir meta olarak alınıp satılmasını sağlamıştır. Feodalizmde toprak

rantı, şekli ne olursa olsun (emek, ayni, para), başlıca iki sınıf (toprak sahipleri ve

serfler) arasındaki feodal üretim ilişkilerini ifade ederken kapitalist sistemde üç

sınıf (kapitalist, toprak sahibi ve işçiler) arasındaki ilişkiler söz konusudur. Feodal

sistemde köylüler tarafından üretilen artı-ürünün (rantın) tamamını feodal bey

elde ederken kapitalist sistemde artı-değer, kapitalist kiracı ve toprak sahibi

arasında bölüşülür.

Rant, para rant olarak ancak meta üretimi temelinde, yani kapitalist üretimde

gelişebilir. Kapitalist üretim ile meta üretimi ve böylece değer üretimi geliştiği

sürece artı-değer ve artı-ürün üretimi de gelişir. Toprak mülkiyeti ve toprak

tekeli aracılığıyla bu değerin bir bölümü elde edilir. Böylelikle artı-değer ve artı-

ürün geliştiği oranda rantın değeri ve toprağın fiyatı yükselir. Kapitalist, artı

değerin ve artı ürünün gelişmesinde etkin bir rol üstlenirken toprak sahibi bu

büyümeye hiçbir katkı yapmadan artı-değer ve artı-üründeki -büyüyen- payı elde

etmektedir. Bu nedenle, toprak rantı “toprak mülkiyetinin gerçekleşmesinin

ekonomik şeklidir”22 ya da, bir başka deyişle, “topraktaki mülkiyetin değer ürettiği

bağımsız ve özgül ekonomik biçimidir”23 ifadeleriyle tanımlanmaktadır.

Toprak sahiplerinin fiili üretim sürecinde hiçbir şekilde yer almadıkları halde,

22 Nikitin, a.g.e., s. 138. 23 Marx, Kapital III. Cilt, s. 552.

Page 30: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

22

sermayenin ürettiği artı-değerden pay almaları kapitalist üretimin (artı-değer

üretimi) amacına ters düşmektedir. Doğal olarak toprak rantının varlığının

engellenmesi gerektiği düşünülebilir. Ne var ki, tam bu noktada kapitalist üretim

süreci içerisinde toprak mülkiyetinin çelişkili rolü ortaya çıkmaktadır.

1.1.2.1. Toprakta Özel Mülkiyet ve Toprak Rantının Çelişkili Rolü

Toprak herkes tarafından kullanılsaydı, sermaye oluşumunun temel öğesi ortaya

çıkamazdı; hiç kimsenin mülkü olmayacağı için işçiler ücretli emekçi haline

dönüşemezdi. Bu da kapitalist üretimi durdururdu. Bu bağlamda, toprak

mülkiyetinin emek ile toprak arasına koyduğu engel kapitalizmin sürekliliği için

toplumsal bir gereksinimdir. Ne var ki sermaye, toprak mülkiyetini emeğin

yaratılmasında bir sınır olarak kullanırken aynı zamanda kendisi için de engel

yaratır. Toprak mülkiyeti aracılığıyla ücretli emeğin yeniden üretimi sağlanırken

aynı zamanda toprak rantı ortaya çıkar.

Özel mülkiyetin bir yandan kapitalist üretimin sürekliliği için varlığı istenirken,

öte yandan sermayenin gelişiminde yarattığı engel yüzünden ortadan kaldırılma

zorunluluğu doğar. Bunu gerçekleştirme yollarından birisi toprağın

ulusallaştırılması, yani devlet mülkiyetine sokulmasıdır ki bu, kapitalist üretimin

bütün temelini ortadan kaldırır.

Toprakta özel mülkiyetin kaldırılmasında ciddi bir engel söz konusudur.

Öncelikle burjuvazinin pek çok üyesi aynı zamanda toprak sahibidir; ardından,

Page 31: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

23

mülkiyetin bir biçiminin kaldırılması diğer mülkiyet biçimleri (yani sermayenin

kendi yasallığını oluşturan ve meşruiyetini yarattığı üretim araçlarının sahipliği)

üzerinde tehdit oluşturabilecektir. Burjuvazinin ulusallaştırma adına bir

toplumsal harekete girişmesi24; hiçbir sınıfın kendisine karşı olamayacağı

nedeniyle olanaksızdır.25 Harvey’e göre,26 topraktaki özel mülkiyetin korunması

ve pekiştirilmesi, diğer bütün özel mülkiyet biçimleri için ideolojik ve meşruiyet

kazanmaya yönelik bir işlev üstlenmektedir. Harvey bu noktadan hareketle

rantın, genelde, özel mülkiyetin varlığını ve dağılmazlığını korumak amacıyla

toprak sahiplerine yapılan bir yan ödeme olarak görülebileceğini ileri

sürmektedir.

1.1.3. Değer, Kullanım/ Değişim Değeri ve Toprağın Fiyatı

Kapitalist üretim sisteminin karakteristik özelliğinin meta üretimi olduğundan ve

her şeyin meta biçimi aldığından daha önce söz edilmişti. Sistem içerisinde

toprağın ve yapılı çevre öğelerinin meta olarak dolaşım27 sürecinde yer alışı

metaın bazı özelliklerinden söz etmeyi gerektirmektedir.

Bir ürünün meta niteliği kazanması için herhangi bir toplumsal gereksinmeyi

24 Kapitalizmin feodal mülkiyetin hakim olduğu ilk dönemlerinde burjuvazinin bazı temsilcileri toprağın ulusallaştırılmasını; özel mülkiyet şeklinin ortadan kaldırılmasını ve toprağın burjuva devlete bırakılmasını önermişlerdi. Toprağın devlete bırakılması mülkiyetten doğan mutlak rantı ortadan kaldıracak ve kapitalist üretici güçlerin gelişmesini hızlandıracak idiyse de burjuvazi pratik olarak bunu gerçekleştirecek yetenekte değildi. Burjuvazinin sahip olduğu diğer mülkiyetin temellerini sarsma tehlikesi ve çıkarları toprağın ulusallaştırılmasını engellemiştir. Nikitin, a.g.e., s. 146. 25 Somer Ural, Pekin Altınel, “’Kent Toprakları Sorunu’ Komisyon Raporu Eleştirisi”, Mimarlık, 76/4, 1976, s. 19. 26 Harvey, a.g.e., s. 360. 27 Meta dolaşımı; meta değişiminin para aracılığıyla yapılmasıdır.

Page 32: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

24

karşılaması, yani başkaları için üretilmesi gerekir. Bir ürünün insanın

gereksinimini karşılama özelliği, bir başka deyişle yararlılığı, o ürünün kullanım

değeridir. Kullanım değeri olan bir ürün, pazara girdiğinde değişim değeri ortaya

çıkar.28 Ürün, pazara sunulduğunda, yani değiştirilme sürecine girdiğinde, artık

kullanım değeri taşıyan bir ürün değil, değişim değeri taşıyan bir meta

olmaktadır. Dolayısıyla, kullanım değeri olmayan bir metaın değişim değerinden

söz edilemez ya da değişim değerinin yaratılabilmesi için öncelikle kullanım

değeri yaratılmak zorundadır.

Kullanım değeri ve değişim değeri, değerin iki yönünü oluşturmaktadır. Değer,

değişim süreci içerisinde ve bir başka meta ile karşılaştırılması sonucunda

belirlenir. Değişim değeri, değerin bağımsız biçimidir.29 Metaın yararlılığı, arz ve

talep metaın değerini belirler gibi görünse de asıl belirleyici toplumsallaşan emek

miktarıdır. Ürün ancak belirli toplumsal karşılıklı ilişkiler kapsamı içinde bir

değer ve meta haline gelir. Her meta, değerini ancak dolaşım süreci içinde

gerçekleştirebilir ve değerini gerçekleştirip gerçekleştirmediği ya da hangi

ölçülerde gerçekleştirdiği piyasa koşullarına bağlıdır.

28 Bir şey, değeri olmadan ya da meta olmadan da kullanım değerine sahiptir. Örneğin, o şey emeğe bağlı olmadan yararlı ise ya da gereksinmeler kendi emeğinin ürünü ile karşılanıyor ise. Meta üretimi için ürünün bir başkası/başkaları ya da toplum için kullanım değeri üretilmesi gerekir. Bu durumda ürün değiştirilebilir/pazara sokulur. Bir kullanım değerinin, bir başka kullanım değeriyle değiştirildiği yerde değişim değeri ortaya çıkar. Metaın değiştirilmesi sırasında, bu farklı kullanım değerlerinin oranı değişim değerini belirler. Bu, üretim için harcanan emek miktarıdır. Kullanma değeri bireysel, değişim değeri toplumsaldır. Kullanım değerine sahip olmayan hiç bir şey değiştirilemediği gibi, aynı kulanım değerine sahip olanlar da birbirleriyle değiştirilemez. Marx, Kapital I. Cilt, Sol Yay., Ank., 1986, s. 49-55. 29 Metaın değeri, onu üretmek için gereken toplumsal ortalama emek miktarı ile belirlenir. Bu da değiştirme sürecinde gerçekleşmektedir. Ekonomik değer, kullanım değeri değil, değişim değeridir.

Page 33: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

25

Toprağın ve yapıların yerlerinin değiştirilemeyişi onu metadan farklı kılar.

Toprağın mutlak konumu, kullanımını belirleme hakkına sahip olan kişiye, yani

sahibine tekelci ayrıcalıklar verir. Toprağın bakım gerektirmeden kalıcı olma

özelliği, sahibine değer biriktirme fırsatı sağlar. Topraktan, hem değişim hem de

kullanım değeri olarak (hem şu anda ve hem de gelecekte) ikili çıkar elde

edilmektedir.

Toprağın Değeri (Fiyatı): Toprağın değeri kapitalist üretim biçimi ile bağlantısı

çerçevesinde değerlendirilmelidir. Toprağın kendisi yeniden üretilmesi mümkün

olamayan bir servettir. Üretilemeyen ve üzerinde emeğin uygulanmadığı atıl

toprağın değeri söz konusu olamaz. Toprak, ancak üzerinde kullanım değeri

(değişim değeri için) yaratılması (tarımsal ürünler ya da yapılı çevre üretimi)

durumunda bir meta olarak dolaşıma girmekte ve piyasa koşulları içerisinde bir

değere sahip olmaktadır

Toprağın değerinin oluşmasında –her ne kadar zaman zaman toprak rantından

bağımsız hareketler belirleyici olsa da- toprak rantı ile yakın bir bağıntı söz

konusudur.

Bir emek ürünü olmayan ve dolayısıyla değeri de olmayan toprağın değer

üretmesi, ardındaki üretim ilişkisi ile açıklanabilir. Çünkü toprağın fiyatının

oluşmasında toprağın kendisinin değil, onun üzerinde oluşan toprak rantının

değerlendirilmesi söz konusudur. Ortalama belirli bir faiz üzerinden hesaplanan

Page 34: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

26

yıllık toprak rantı, belirli bir sermaye miktarının faizi olarak kabul edilebilir. Bu

yolla sermayeye dönüştürülen toprak rantı toprağın alış fiyatını, bir başka deyişle

değerini oluşturur. Toprak rantının olağan faiz oranına göre hesaplanmış alış

fiyatı, toprağın sermayeye dönüştürülmesinin (kapitalize edilmesinin) ifadesidir.

Toprak rantının sabit büyüklük olduğu varsayılırsa faiz oranı yükselip düştükçe

toprağın fiyatı da tersine olarak düşüp yükselebilir. Bu, toprağın fiyatının toprak

rantından bağımsız olan ve yalnızca faiz oranları ile düzenlenen bir hareketidir.

Toprağın fiyatı, toprak rantının hareketinden ve toprağın ürünlerinin

fiyatlarından bağımsız olarak yükselme eğilimine sahiptir. Faiz şeklinde gelir

getiren sermayeye dönüştürülen rant, yani toprak fiyatı, kapitalizmin gelişmesiyle

rantın artmasına (Kapitalist üretim sisteminde meta üretimi geliştiği sürece artı-

değer üretimi de gelişir. Toprak mülkiyeti (toprak tekeli) aracılığıyla gittikçe

artan bu artı-değerin bir bölümünün ele geçirilmesi ile rantın değeri ve toprağın

fiyatı artar.) ve borç faizi oranındaki düşmeye bağlı olarak artar. Toprak sahibi

topraktan bir yılda elde ettiği geliri, satış fiyatını bankaya yatırdığında da elde

etmek ister. Faizlerin düşük olması durumunda aynı geliri elde etmek için toprak

daha pahalıya satılır.30

Evans,31 toprak fiyatı ile toprak rantı arasında ayırım yapmayan statik toprak

fiyatı kuramının Von Thunen’in tarımsal toprak rantı analizine dayandığını

30 Nikitin, a.g.e., s. 143. 31 Alan Evans, “The Determination of the Price of Land”, Urban Studies, 1983, S. 20, s. 119,120.

Page 35: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

27

belirtmektedir. Bu analize göre topraklar merkeze yakın oldukça değer kazanırlar.

Bu kuramda spekülasyon ve yayılma yer almaz. Oysa toprak rantı ve toprak fiyatı

birbirinden farklıdır; ama bağlantılıdır. Bu temelde oluşturulan dinamik toprak

fiyatı kuramı toprağın fiyatını gelecekteki rant beklentisine bağlamaktadır:32

Toprak sahipleri, topraklarının değeri konusunda farklı görüşlere sahiptirler ve

toprak sahiplerinin çoğu topraklarının değerinin mevcut piyasa fiyatından daha

yüksek olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden toprak sahipleri şu anda pazarda

değildir, ama fiyatlar yükselirse topraklarını satabilirler. Ancak, spekülasyon

toprak fiyatlarının oluşumunda tek başına belirleyici değildir.

1.1.4. Toprak Rantı ve Sermaye Đlişkisi

Kapitalist toplumda sermaye kavramı sosyal ilişkilerin tümünü içeren zengin ve

dinamik bir kavramdır; ekonomik olmanın ötesinde politik ve kültürel

dinamikler de içeren üretim, dolaşım, bölüşüm, tüketim gibi kapitalist ilişkilerin

toplamı içinde anlam kazanır. Sermaye birikimi bir süreç olarak ele alındığında

sermaye birikiminin ulaştığı aşamaya bağlı olarak sermayenin toplam döngüsünde

egemen durumda olan sermayeden söz edilebilir. Sermaye birikim süreci bir kesit

olarak ele alındığında ise sermayenin toplam döngüsünde üretimin başlaması için

gereken para sermaye, üretim sürecine bağlanan sermaye olarak üretken sermaye

ve üretim sonucunda elde edilen ürünün dolaşıma sokulması için gereken ticari

32 A.g.e., s.122, 127.

Page 36: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

28

sermaye olarak farklı sermaye biçimleri söz konusudur.33

Öte yandan, sanal sermaye, nominal bir para değerine ve kâğıt üzerinde bir

varlığa sahip olan, ama verili bir anda gerçek üretken kapasite ya da fiziksel aktif

olarak karşılığı olmayan, bunlarca desteklenmeyen sermayedir. Sanal sermaye

yararlı faaliyetlerde (örneğin, kârlı olarak işletilebilecek fabrika ve makinelerde)

ya da metalarda (örneğin, kârlı biçimde satılabilecek mal ve hizmetlerde) uygun

bir artış sağlayacak yatırım yapıldığı ölçüde gerçek sermayeye dönüşür.

Kapitalizmin bugün geldiği noktada sermayenin toplam döngüsü içerisinde ortaya

çıkan bir başka kavram sembolik sermayedir. Sembolik sermaye “sahibinin

zevkinin ve toplumda ne derece sivrilmiş olduğunun kanıtı olabilecek lüks mallar

koleksiyonu” olarak tanımlanabilir. Bu sermaye elbette “kendi özgül etkisini,

sermayenin ‘maddi’ biçimlerinden kaynaklandığını gizleyebildiği ölçüde

yaratabilen” dönüşmüş para sermayedir. Sembolik sermaye, ancak modanın

kaprisleri kendisini ayakta tuttuğu ölçüde sermaye olarak kalır.34

Para piyasasında sermaye fiyatları belirler, iş olanağı yaratır, üretimi düzenler;

kısacası üretimin kaynağıdır. Ne var ki, sermaye sadece kendini üretmez, sabit

kalmaz, aynı zamanda -değerlerin yaratıcısı olarak- kendine özgü biçimde farklı

33 Fuat Ercan, “Neoliberal Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de Birikim Süreci ve Değişen Sermaye Đçi Bileşenler: 1980 Sonrası Đçin Bir Çerçeve Denemesi,” 97 Sanayi Kongresi, MMO, Ank., 1998, s. 162. 34 David Harvey, Postmodernliğin Durumu, (Çev. Sungur Savran), Metis Yay., Đst., 1999, s. 208, 102, 103.

Page 37: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

29

bir değer ya da servet biçimi oluşturmak zorundadır. Modern toprak mülkiyetinin

ekonomik ilişkilerinde, modern toplumun içsel yapısı ya da ilişkilerinin

bütünlüğü içinde sermaye vardır. Sermaye, her ne kadar ticaret sermayesi olarak

eksiksiz gelişmişse de toprak mülkiyetinin yeniden biçimlenmesi olmadan sanayi

sermayesi olarak gelişemez.35

Toprak bir üretim aracı olarak işlenmediği sürece sermaye değildir ve tıpkı öteki

üretim araçları gibi sermaye olarak artırılabilir. Üretim aracı haline

dönüştürülmüş topraklara daha çok sermaye yatırılması, toprağın alanını

artırmaksızın toprağı sermaye olarak artırmaktadır. Toprak, faiz getirdiği oranda

toprak sermayedir ve toprağın sermaye olarak getirdiği gelir, rant değil, faiz ve

sınaî kârdır; yani, toprak sermayesi olarak toprak, rant getirmez. (Faiz ve kâr

getirmelerine rağmen rant getirmeyen topraklar söz konusudur.)36 Çünkü rant

toprağın değil, toplumun; üretim ve bölüşüm ilişkilerinin bir ürünüdür.

Faiz olarak sermayeye dönüşen toprak rantının toprağın değerini oluşturduğu bir

önceki bölümde ifade edilmişti. Burada, aslında satın alınan şey toprak değil,

toprak rantının ortaya çıkarttığı bir kimliktir. Toprağa kimlik verilmesi, kısa

vadede, toprağı sanal sermayenin bir biçimine dönüştürmektedir. Eğer sermaye

para, konut, toprak olarak borç verilmişse, sermaye olarak metaa dönüşür; yani

35 Sanayi sermayesi için gerekli olan ücretli emek sermayenin toprak mülkiyetindeki eylemiyle ve bizzat toprak sahibi tarafından yaratılır. Marx, Grundrisse I, s. 195. 36 Karl Marx, Felsefenin Sefaleti, (Çev. Ahmet Kardam), Sol Yay., Ankara, 1999, s. 162,163.

Page 38: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

30

artık dolaşımda olan, meta sermaye olarak sermayedir. Toprak, sanal sermayenin

farklı bir biçimi haline gelince toprak pazarı da özel bir alan olarak ortaya

çıkmaktadır ve sermayenin dolaşımına özgü bazı özelliklere sahip olmaktadır.

Toprak artık, oluşturduğu ranta göre satın alınan (sanal sermayenin bütün

biçimlerinde olduğu gibi ticareti yapılan bir şey) ve gelecekte gelir beklenen bir

meta durumundadır.

Harvey’e göre37 toprak ticareti, sermayenin dolaşımını özel bir alana (toprak

pazarı) indirgediğinde, toprak sahipliği kendi gerçek kapitalist biçimini kazanmış

demektir. Bütün toprak sahipleri sermayenin genel dolaşım sisteminin içine

girerler. Kapitalistler kullandıkları toprağa sahip iseler sermayelerinden rant ve

kâr elde ederler. Para ilişkilerinin genişlemesi, mal değişimindeki artış, kredi

sisteminin büyümesi, toprağa finansal mal olarak bakılmasını artıran koşullardır.

Sanal sermayenin harekete geçirici rolü bazı önemli koordine edici işlevleri

gerçekleştirir ve böylelikle kapitalist üretim biçiminin tüm mantığı içinde rantın

uygulanmasını meşrulaştırır. Toprak pazarları yoluyla sermayenin dolaşımı,

toprağın kullanımını düzenler, artı-değer üretimi ile bağlantılı olarak emek

gücünün düzenlenmesine ve farklı üretim alanlarındaki kâr oranlarının

eşitlenmesine yardımcı olur. Kapitalist, toprağı daha fazla rant getirecek şekilde

kullanıma açmak çabasındadır; özellikle bu değişiklik sonucunda elde edilen

37 Harvey, The Limits to Capital, s. 347. Marx, toprak ticaretinin sanal sermayenin bir biçimi olduğuna ilişkin ipuçları verse bile Harvey, Marx’tan farklı olarak bu sonuca doğrudan varmaktadır.

Page 39: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

31

kârlar daha yüksek rantlar biçiminde hemen ele geçiriliyorsa. Sermayenin

dolaşımı, en iyi kullanıma sahip topraktaki faaliyetleri (yalnızca mevcut durum

değil, aynı zamanda gelecekteki artı-değer üretimi beklentisi içinde) artırır.38

Toprak sahipleri, sermayeyi, toprak rantını artırma yönünde zorlarlar veya bu

amaç için sermayeyle işbirliği yaparlar.

Hem üretim şartı hem de üretim aracı olarak sermayenin toprağa veya toprak

aracılığıyla akışı, toprak mülkiyeti aracılığıyla ve rantın oluşumu ile

gerçekleşmektedir. Bir yandan toprak sermayenin, sermaye akışına koyduğu

engel ve rantın (tekel ya da mutlak rant) sermaye birikimi üzerindeki olumsuz

etkileri39 söz konusu iken, öte yandan toprak mülkiyeti, sermayenin toprağa

aktarılmasında önemli rol oynamaktadır. Hem tekelci hem de mutlak durumunda

toprak mülkiyeti, kapitalizmin temel gereksinmeleriyle bağlantısında

değerlendirilmesi zor olan engeller ortaya koymaktadır. Bu rant biçimleri

sermayenin toprağa uygun aktarımı üzerinde, dolayısıyla geçerli pazar

fiyatlarının oluşumunda ve birikimin devamında negatif bir unsur olarak

görülmelidir.40 Bu yüzden mutlak ve tekel rantlarını tamamen kendi sınırları

içinde tutmak, minimum düzeyde tutmaya çalışmak, sermayenin çıkarınadır.

Toprağa finansal mal olarak bakılması ve toprak sahiplerinin para kapitalistlerine

38 A.g.e., s. 368. 39 Kapitalist üretim sistemi içerisinde toprak mülkiyeti ve toprak rantının çelişkili rolü bir önceki bölümde ele alınmıştı. 40 Harvey, a.g.e., s. 361.

Page 40: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

32

dönüşmesi bazı çelişkileri de beraberinde getirir. Toprağın verimlilik, bölge gibi

nitelikleri açısından çeşitlilik göstermesi nedeniyle toprak kullanımı üzerindeki

tekel gücü tekelci yönünden tamamen ayrılamaz. Kuşkusuz, tekelci denetim

herhangi bir sektörde ortaya çıkabilir. Ama topraktaki bu tekelci denetim toprak

ticareti yoluyla sermayenin dolaşımına zorunlu olarak eklenen ve kaçınılmaz bir

durumdur. Kapitalizmin coğrafyasının toprak pazarları ile biçimlendirilmesi

sürekli olarak aşırı spekülasyon tehlikesini barındırmaktadır. Kredi ve faiz sistemi

içindeki değişiklikler/çarpıklıklar olası rantları abartılı bir şekilde yükseltebilir.

Toprak spekülasyonu, kapitalizmin toplam istikrarsızlığı içinde derin bir önem

kazanan tekelci denetim ve uygulamalar çerçevesinde gerçekleşir.

Kapitalizmin sürekliliği için gerekli olsa da, toprak spekülasyonunun aşırıya

kaçması sermaye için olumsuz sonuçlar ortaya çıkartabilir. Bu durum özellikle

mekân organizasyonu bağlamında söz konusudur. Toprak pazarı, sermayenin

toprağa yatırımını belirler ve böylece üretimin, değişimin ve tüketimin, emeğin

mekândaki teknik bölümünün yeniden üretiminin, sosyo-ekonomik alanlarının

v.s. coğrafi yapısını biçimlendirir. Bu nedenle, toprak pazarının denetlenmesi,

düzenlenmesi gerekmektedir.

Harvey, sermaye için toprak pazarının düzenlenmesinde iki çıkış noktası

olduğunu ifade etmektedir41: Tekelleşme veya devlet denetimi. Bu çözümlerin her

41 A.g.e., s. 370.

Page 41: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

33

ikisinde de iç çelişkiler vardır. Kredi sistemi, bir bütün olarak, sermayenin

dolaşımını korumak amacıyla toprak pazarını yapılandırır. Kredi sisteminin

işleyişinde sermayenin dolaşımının farklı biçimlerinin etkisi vardır. Bu nedenle

toprak pazarları (daha iyi koordine edilebilseler bile) kredi sisteminin kendi

içindeki problemlerinden doğrudan etkilenir. Devlet, toprak pazarlarının

periyodik olarak içine girdikleri spekülasyonu ve tutarsızlığı dengelemek

amacıyla toprak kullanımın düzenlenmesinde, toprak istimlâkinde, toprak

kullanımı planlamasında ve son olarak doğrudan yatırımlarda belirli görevler

üstlenir.

Toprağın sermaye ile ilişkisi ele alınırken Dobb’un42 toprağın sermaye

birikimindeki rolüne ilişkin dikkate değer saptamalarından da söz edilmelidir.

Dobb’a göre, bir sınıfın mal varlığı iki yolla artmaktadır. Bunlardan ilki, tasarruf

ya da parasal değişikliklere bağlı kazanç enflasyonu, artan kent rantları ya da

aniden açılan ticaret kanalları gibi etkenlerdir. Dobb, bu yolun birikimin

sağlanmasında çok büyük katkıları olamayacağını, ikinci birikim yolunun daha

etken olduğunu ifade etmektedir. İkinci birikim yolu, burjuvazinin olağanüstü

ucuz olduğu zamanlarda belirli bir mülk edinip, pazar fiyatının görece yüksek

olduğu bir dönemde bu mülkü satarak, başka şeyler -emek gücü, endüstri

donatımı- edinmesidir.

42 Dobb, Kapitalizmin Gelişmesi Üzerine Đncelemeler, s. 160-167.

Page 42: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

34

İkinci birikim biçiminin temel özelliği, mülkiyet ediniminin eldeki gelire veya

gelirden yapılan tasarrufa değil, sermaye değerindeki artışa dayanmasıdır. Dobb’a

göre, böyle bir artışın meydana gelmesi için çok özel koşulların; söz konusu

mülkiyetin değerini satın alırken azaltacak ve yeniden satarken artıracak bir

takım koşulların ortaya çıkması gerekmektedir. (Özel koşullar gerçekleşmemişse

burjuvazi, bir mülkiyet, örneğin, toprak elde etmeye çalışırken toprağın değeri

artabilir ya da toprağını elden çıkartırken toprağın değeri düşebilir. Bu durumda

birikimi artırmak şöyle dursun, mülkiyette azalma bile olabilir.)

Örneğin, toprağın ilk sahiplerini acil gereksinme içine sokacak ya da onları para

biriktirmeye yöneltecek ve buna bağlı olarak da topraklarını ucuza elden

çıkartmaya hazır hale getirecek; sonraki dönemde üretim araçlarının olağandışı

ucuz olmasını sağlayacak bir oluşum. Böyle bir oluşumun olağan koşullarda

gerçekleşmesi (rastlantısal koşullar dışında, ayrıca serbest pazar ve tam rekabet

koşullarında böyle bir etkinin gerçekleşmesi daha az olasıdır) olası değildir;

ancak devlet tarafından izlenecek bilinçli bir politikanın sonucunda ortaya

çıkabilir. Bunun yanı sıra, eski bir toplum düzeninin dağılma sürecinde, bir

yandan eski üretim tarzına bağlı olanlar yoksullaştırılırken43 öte yandan

burjuvazinin (devletin ekonomi-politikasını etkileme olanağı verecek şekilde)

43 15. ve 16. yy. Đngiltere’sinde büyük feodal toprak sahiplerinin ve daha küçük toprak sahiplerinin bazılarını borç ödemek için mallarını satmak durumunda bırakan ve borca ve ipoteğe sokan çeşitli dönemlerdeki ekonomik sıkıntı, burjuvazinin ucuza toprak almasını kolaylaştırmada önemli rol oynamıştır. Dobb, a.g.e., s. 164.

Page 43: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

35

politik güç kazanmasını sağlayacak durumlar yaratılabilir. Birikimin ikinci

aşamasının gerçekleşmesi için sanayiye kârlı yatırım yapılması, dolayısıyla emek

gücü ve esnek bir pazar gerekmektedir.

1.2. KENTSEL TOPRAK ve RANT

1.2.1. Kentsel Toprak

Toprak fiziksel olarak üretilemeyen, ya da çok sınırlı bir biçimde üretilebilen bir

kaynak; bir metadır. Topraklar kullanım amaçlarına göre tarımsal toprak ve

kentsel toprak olarak sınıflandırılmaktadır: Tarımsal toprak; üzerinde tarımsal

üretim yapılan ve değeri, tarımsal üretim açısından verimliliği ile belirlenen

topraktır. Kentsel toprak (Arsa))))44; ; ; ; “kent ve kasabalarda, yapı yapmaya ayrılmış ve

kent yönetiminin sunduğu kolaylık ve donanımlardan yararlanabilecek yerey

(arazi)” olarak tanımlanmaktadır. Tarım alanı olarak kullanılan topraklar, altyapı

hizmetleri getirilmesi ve imar hakları verilmesi yolu ile kentsel toprağa

dönüştürülmektedir. Bu süreç ‘kentsel toprak üretimi’ olarak ifade edilmektedir.

Tekeli, kentsel toprakta imar hakkı olmadığını, ancak imar hakkı verilme

olasılığının yüksek olduğunu ifade etmektedir.45 İmar parseli haline getirilerek

üzerinde imar hakkı tanınan toprak ise kentsel arsadır. Bu nedenle tarımsal

44 Ruşen Keleş, Kentbilim Terimleri Sözlüğü, Đmge Kitabevi, Ank., 1998, s. 83. 45 Đlhan Tekeli, “Kentsel Topraklarda Mülkiyet Kurumunun Varlığının Toplumsal Sonuçları ve Yeniden Düzenleme Olanakları Üzerine” Kent Kooperatifçiliği Altıncı Teknik Semineri, Sarıgerme, 1991, Türkkent Yay., No:4, Ank., 1991, s. 135.

Page 44: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

36

toprak, kentsel toprak ve kentsel arsa kavramları arasında ayrım yapılması

gerekmektedir. Tekeli’ye göre imar hakkı verilmesi olasılığı kentsel topraklarda el

değiştirme sürecini hızlandırmakta ve kentlerin çevresindeki tarımsal topraklar

hızla kentsel topraklara dönüştürülmektedir.

Kent Toprağının özellikleri, Kartal tarafından şöyle tanımlanmaktadır: 46

Kent toprağının değeri ve kent bütünü içindeki konumu zaman içerisinde sürekli

olarak değişmektedir; kent toprağı sahibinin denetimi dışındaki etkilere sürekli

olarak açıktır; (İmar hakları, alınan yönetsel kararlar, arsa sahibinin dışında

arsanın değerini de değiştirir) kent toprağı çok sayıda işleve sahiptir.

1.2.2. Kentsel Rant ve Konut Rantı

Toprak hem konum hem de toplam arz açısından sabittir. Topraktaki özel

mülkiyet nedeniyle toprak sahipleri, toprak kullanımı üzerinde bir sınıf tekeli

oluştururlar. Kapitalist ekonomilerde -tarımsal ya da kentsel toprak rantı olsun-

rant, tekel, mutlak ve farklılık rantı olarak ortaya çıkmaktadır. Tarımsal

toprakların kentsel toprağa dönüşmesi sürecinde topraktaki iyileştirmeler (imar

haklarının verilmesi, altyapı yapılması, vb) toprak rantını, dolayısıyla toprağın

değerini artırır. Marx, yapı sahipliğinden elde edilen rantın, toprak rantına ek

olabilecek toprağa katılan sabit sermaye faizi olarak görmektedir.

46 Kemal Kartal, “Kent Toprağında Özel Mülkiyet Hakkının Doğurduğu Sorunlar,” Amme Đdaresi Dergisi, C. 10, No. 2, s. 25-28

Page 45: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

37

Tekel rantı ve mutlak rant kentlerin büyümesi ve farklılaşmaları nedeniyle daha

çok önem kazanır. Farklılık rantı farklı konumlardaki üretim hacmi farklılıkları

tarafından yapılandırılan ve ulaşım maliyetleri ilişkileriyle mekânsal olarak

bütünleştirilmiş göreli mekânda anlam kazanır. Bireysel ve sınıf tekelci rantlar

konuma, faaliyet biçimine gelir gruplarına ve rantiye sınıfının kamu kararlarını

kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmelerine gücüne bağlı olarak öne

çıkmaktadır. Bireysel ve sınıf tekelci rantların genel rantlar içerisinde egemen

konuma gelmesi kapitalist piyasa ekonomisi ve buna göre şekillenen siyasal ve

yasal sürecin bir yönüdür.47 Günümüz kapitalist ekonomik sisteminde rant

sermaye faiziyle karışmış ve böylelikle kapitalizmin gelişmesinde rant artışları

çok büyük bir önem kazanmıştır. Kentsel büyüme aracılığıyla rant değerlerinde

ve sabit sermayede artış sağlanmaktadır. Böylelikle, kentsel sistemde toprak ya da

mülk sahiplerinin beklentisi toprak ve mülk değerlerinin yükselmesidir. Rant

ancak koşullara bağlı olarak belli bir üretim tarzı ve mülk sahipliğiyle ilgili bazı

kurumlara bağlı olarak var olabilir.

Kentsel rant çalışmalarında Marx’ın rant kategorileri kullanılmakta ve bunların

kentsel bağlama uygulanmasına yönelik tartışmalar yapılmaktadır. Bu nedenle,

öncelikle, Marx’ın kapitalist üretim sisteminde ortaya çıkış kaynaklarına göre

ayırdığı rant tiplerine kısaca yer verilecektir: Bunlar; mutlak rant, farklılık

(diferansiyel rant) rantı ve tekel rantıdır.

47 David Harvey, Sosyal Adalet ve Şehir, (Çev. Mehmet Moralı), Metis Yay., Đst., 2003, s. 165-179.

Page 46: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

38

1.2.2.1. Mutlak Rant 48

Topraktaki özel mülkiyet tekeli sermayenin sanayiden tarıma serbestçe

aktarılmasına engel olmaktadır. Bu yüzden tarımda sermayenin organik bileşimi

sanayideki sermayenin organik bileşiminden düşüktür. Bir başka deyişle, aynı

sermaye ile tarımda sanayide olduğundan daha fazla artı-değer üretilir. Eğer

sermaye sanayiden tarıma serbestçe akabilseydi tarımda yaratılan artı-değer

fazlası, sermayenin organik bileşimi düşük olduğu için sanayi sermayesi ile tarım

sermayesi arasında bölüşülmüş olacaktı. Ne var ki, toprağın özel mülkiyeti

kapitalistler arasında bu bölüşüme izin vermez. Toprak sahipleri, toprak

üzerindeki özel mülkiyet hukuku gereğince, sermayelerini toprağa yatıran

kapitalistten artı-değerin bir kısmını alırlar ki, bu mutlak ranttır.

Toprak sahipleri, rant yaratmak üzere yeni topraklarda sermaye yatırımını

durdurmaktadır. Üretimin genişlemesine bir engel oluşturan bu durum

mülkiyetin (toprağın) pazar değerini artırır. Sonuçta, bütün topraklar yüksek

değerler elde eder ve mutlak rantın ödenmesi kaçınılmazdır.

1.2.2.2. Farklılık Rantı (Diferansiyel Rant))))49

Farklılık rantını sağlayan üç etken vardır: a) Çeşitli topraklar arasındaki

verimlilik farkları b) Pazarla olan ilişkisi bakımından topraklar arasındaki konum

farkları c) Toprağa yatırılan ek sermayeden sağlanan verimlilik farkları.

48 Marx, Kapital, III. Cilt, s. 658-678. 49A.g.e., s. 565-658.

Page 47: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

39

Marx, farklı konumlarda ve farklı özellikleri olan çeşitli toprak

kombinasyonlarının farklı sınırlamalarla ve farklı sermaye nitelikleriyle

işlendiklerinde çeşitli farklılık rantlarının oluştuğunu göstermiştir ve farklılık

rantını ikiye ayırmıştır. Farklılık rantı–1, toprağın doğal verimliliğindeki

farklardan doğar. En iyi toprak alanının sınırlı oluşu nedeniyle ve verimliliği eşit

olmayan toprak tiplerine eşit miktarda sermaye yatırılırsa eşit olmayan ürün,

dolayısıyla farklı rantlar elde edilir. Farklılık rantı–2 ise aynı ya da farklı toprak

parçalarına yatırılan farklı üretkenlikteki sermayelerin sonucunda oluşur. Bir

anlamda, toprağa ek sermaye yatırıldığı takdirde elde edilen ranttır. Topraktaki

iyileştirmeler sonucunda elde edilen fazla kâr farklılık rantı-2’yi oluşturur. Ball’a

göre50, her ne kadar Marx, analizinde böylesine açık bir ayırım yapmış olsa da,

uygulamada, bu iki tür rant ödemesini birbirinden ayırmak olanaklı değildir.

Farklılık rantı farklı konumlardaki üretim hacmi farklılıkları tarafından

yapılandırılan ve ulaşım maliyetleri ilişkileriyle mekânsal olarak bütünleşmiş

göreli mekânda anlam kazanır. 51 Bir başka deyişle, farklılık rantı göreli bir mekân

tasarlanmadan kavramsallaştırılamaz.

1.2.2.3. Tekel Rantı52

Tekel rantı yeryüzünün tekel altına alınmasından ve toprak sahiplerinin

rekabetinden kaynaklanır. Tekel rantının oluşumunda iki farklı durum söz 50 Ball, a.g.e., s. 511. 51 Harvey, Sosyal Adalet ve Şehir, s. 167. 52 Marx, a.g.e., s. 679-682.

Page 48: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

40

konusudur. İlki, çok özel bir niteliğe sahip olan toprağın sahibinin, o toprağı özel

bir üretim/faaliyet amacıyla kullanan kişiden elde ettiği ranttır. Satın alanların

gereksinimleri ve ödeme güçleriyle belirlenen tekel rantı, özel bir arazi türünün

denetim altına alınması sonucu, tekelci bir fiyatın garantiye alınmasından ortaya

çıkar. Marx, tekel rantının tarımda olamayacağını, yalnızca konut ve arsa

rantlarının bu kavramlarla açıklanabileceğini belirtmektedir.

Tekel rantını ortaya çıkartan ikinci durum; toprak sahiplerinin yüksek rantlar

ödenmedikçe toprağı elden çıkarmamalarıdır. Toprak sahipleri o toprakta üretilen

malın pazar fiyatının üzerinde bir rant ödemesi yapılmasını beklemektedirler.

Toprağın yetersizliğine, kolektif sınıf gücüne ve toprak faizinin pozisyonuna bağlı

olarak talep edilen rant tekel fiyatını yaratır. Tekel rantının bu biçimi bütün

sektörler için önemlidir ve konutun maliyetinden tarımsal ürünlerin maliyetine

kadar pek çok ürünü etkiler. Marx, özellikle yoğun nüfuslu alanlarda konut ve

toprak rantlarının bir tek tekel rantı yaratacak koşulların olmasından

kaynaklandığını belirtmektedir.

Harvey, her iki durumda da tekel rantının bir yeniden dağılım olarak aşırı artı-

değer değişimi yoluyla toplumda üretilen artı-değerden elde edildiğini ve ikinci

durumun mutlak rantla bağlantısı içinde ele alınabileceğini ifade etmektedir.53

Tekel rantı genel üretim maliyetleri ve ürün değerinin ortaya çıktığı fiyattan

53 Harvey, The Limits to Capital, s. 833.

Page 49: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

41

bağımsız olarak alıcının satın alma isteği ve ödeme olanakları tarafından

belirlenen tekelci bir fiyatın uygulanması olanaklı olduğu için oluşur. Tekel fiyatı

uygulanması fırsatı toprak sahibine tekel rantı elde etme fırsatı yaratır. Mutlak ya

da tekel rantı durumunun her ikisinde tekel fiyatı vardır. Ama mutlak rant

durumunda tekel fiyatını belirleyen ranttır. Tekel ve mutlak rant arasındaki

ayırım, tekel rantının bireysel düzeyde işlediği (belli birisinin bir başkasının

özellikle istediği ya da ihtiyaç duyduğu bir şeye sahipliği); mutlak rantın ise belli

bir üretimde, üretimin genel koşullarından doğduğu (bütün tarımsal toprak

sahiplerinin, düşük gelirli konutlarının vb. koşullarını belirleyen şeyin sınıf tekeli

olgusu olduğu) yaklaşımı54 ile yapılabilir.

Kentsel Rant Çalışmaları: Günümüzde, kentsel rant çalışmalarının çıkış noktası

farklılık rantı, mutlak rant ya da tekel rantlarının ayırımına dayanmakla birlikte,

Marx’ın mutlak rant kavramı eleştiri almaktadır ve kentsel toprak

kullanımlarında tekel rantının mı mutlak rantın mı belirleyici olduğu konusunda

tartışmalar yapılmaktadır. Öte yandan rant kategorilerinin özellikle konut

arsasında uygulanmasında ciddi sorunlar oluştuğu55 ya da tarımsal rant

kategorilerinin kentsel durumla yer değiştirilerek uygulanmasının bir yanılgı

olduğuna56 yönelik saptamalar vardır: Rant kategorilerini değiştirme

girişimlerinin mal sahibi ve kullanıcı arasındaki kutuplaşmış çatışma biçiminde

54 Harvey, Sosyal Adalet ve Şehir, s. 168, 169. 55 S. Clarke, N. Ginsburg, “Konutun Ekonomi Politiği–1”, Mimarlık, 1979, 79/3, s. 21. 56 Ball, a.g.e., s.513, 514.

Page 50: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

42

mülkiyet pazarları ve toprağın dar bir şekilde kuramsallaştırdığına vurgu

yapılmakta ve kentsel gelişmenin sosyal ilişkilerinin gözden kaçmasına neden

olduğu belirtilmektedir. Bu kategorilerin uygulandığı ekonomik mekanizmaların

tarımdakinden farklı olduğu; kentsel alanlarda rantın kazandırdığı birikimin

üzerindeki sınırlar ve etkilerdeki belirlemenin çiftçiler üzerindeki (ne kadar

yatırım yapacaklarına karar verdiklerinde) sonuçlarla aynı olmadığı ifade

edilmektedir. Kentsel alanda fiziksel olarak her bölgenin bireysel yararlığının

bütün diğer kentsel toprakların kullanımına bağlı olduğu, başka bir deyişle her

kentsel bölgeye tarımdaki gibi bağımsız bir üretim değeri (veya kullanım değeri)

olarak bakılamayacağından söz edilmektedir. Bu eleştirilere göre, bu bölgenin

kullanımı, diğer kentsel kullanımlar ile bağlantısı çerçevesinde (altyapı, çevresel

nitelik, vb.) belirlenmektedir.

Klasik kentsel rant kuramı, Von Thunen’in 1810–1863 yılları arasında yaptığı

tarımsal rant teorisine dayanmaktadır.57 Thunen’in teorisinde toprağın rantını

belirleyen verimlilik farkları değil, pazara mesafeleridir. Toprakların rant

oluşumları ve kullanım biçimleri kent merkezindeki talebe bağlıdır. Talep

dolayısıyla, daha önce ekilmeyen ve değeri olmayan topraklar değer

kazanmaktadır. Bu kurama dayalı olarak geliştirilen kentsel rant kuramlarında

kentsel alandaki topraklar, kent merkezine olan uzaklıklarına göre değer

kazanırlar. Kent merkezinin çevresinde iç içe girmiş daireler biçiminde değer

57 Evans, a.g.e., s. 120.

Page 51: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

43

halkaları oluşur. Kent merkezine en yakın değer halkasındaki toprakların fiyatı

en yüksek, kent merkezine en uzaktaki değer halkasındaki toprakların fiyatı en

düşüktür. Bunun nedeni, kent merkezine ulaşmaktaki ulaşım giderlerinin farklı

olmasıdır. Bunun yanı sıra yalnız merkeze uzaklığa değil, tüketilen toprak

miktarına da vurgu yapan çalışmalar yapılmıştır.58

Evans’ın çalışması kentsel toprağın değeri ile toprak arzı arasındaki ilişkiyi

belirlemeye yöneliktir. Evans, toprakta arza dikkat çekerek, imar kazançlarından

alınacak verginin toprağa açılma oranını yavaşlatacağını, bunun da toprağın

fiyatını artıracağını belirtmektedir.59 Vergi yüzünden, toprağın fiyatı ile toprağın

mevcut kullanım değeri arasındaki fark azalacağı için toprak sahibine ödenecek

değer azalacaktır. Bu da toprak sahibini, toprağını piyasa fiyatından satması

konusunda isteksiz kılacaktır. Dolayısıyla toprağın değerinde artış gerçekleşebilir.

Evans’a göre belirsizliğin (gelecekteki rant beklentisi) doğuracağı spekülasyon ve

toprak sahiplerinin topraklarını satmaya direnmeleri bir arada gerçekleşecektir.

Toprağın değeri üzerinde hangisinin gerçek etken olduğunu ayırt etmek güçtür.

Pek çok kişi rant kategorilerinin kullanımının belli sosyal faktörlerin bölüşüm ve

kentsel toprak kullanımları üzerindeki müdahale biçimlerini aydınlattığını

söylemektedir. Bu sonuca varan çalışmalarda bazı eklemeler ve dönüşümler

58 W. Alonso, Location and Land Use, Harvard University Press, Cambridge, 1964. Aktaran Evans a.g.e., s. 120 ve Ankara Mimarlar Odası Kent Toprakları Komisyonu, a.g.e., s. 13. 59 Evans, a.g.e., s. 127-128.

Page 52: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

44

yapılarak Marx’ın temel rant kategorileri kullanılmıştır.

Örneğin60, Breugel farklılık rantının bir kent içindeki, ya da kentler arasındaki

rantta (büyük kentlerde yüksek rant) ortaya çıkan değişkenlerde görülebildiğini

söylemektedir. Lauria, mutlak rant ve tekel rant 2’nin, yeniden geliştirme

sürecinde ortaya çıktığını savlar; sadece toprak sahiplerinin değil, yeniden

geliştirme sürecinde herhangi bir kimsenin ranttan yararlanabileceğini söyler.

Fincher’e göre, Lauria rant kuramını kullanırken kentsel yeniden gelişme

sürecindeki aktörleri -toplumu organize edenler bunlara karşı siyasal stratejiler

geliştirebilsinler diye- tanımlamaya çalışmaktadır.

Edel’e göre, toprak sahipleri toprağı en pahalı kullanım yoluyla yeniden

geliştirmek suretiyle farklılık rantı elde edebilmektedirler.61 Bu farklılık rantının

gerçekleştirilmesi potansiyel kullanıcılar veya toprağı yeniden geliştirecek olanlar

ile sermaye birikimi yoluyla yeni taleplerin yaratılmasından önce toprak üzerinde

bulunan kullanıcılar arasında doğrudan bir çatışma gerektirmektedir. Edel’in

kentsel genişleme ya da yenilenme sürecinde verdiği bazı örneklerin62;

banliyölerin büyümesini sağlayan büyük konut sahipliği; transit otoriteler yoluyla

inşaat toprağı üzerindeki tekelci kontrol; yenilenme alanlarında gelişmenin

60 I. Breugel, “The Marxist Theory of Rent and the Contemporary City: A Critique of Harvey” Political Economy and the Housing Question Political Economy of Housing Workshop, CSE Books, London, 1975; Lauria, 1981; Fincher, 1983. Aktaran, Ball, a.g.e., s. 513. 61 Matthew Edel, “Marx’s Theory of Rent: Urban Applications”, Kapitalistate, N. 4-5, Summer 1976, s.110. 62 A.g.e., s.110.

Page 53: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

45

sınırlanmasına engel oluşturan bir faktör olarak sahipliğin parçalanması; tekelci

gelişme çıkarlarının fiyatları yukarıya zorlamasıyla gelişmenin kasti bir şekilde

geciktirilmesi; boş toprağın spekülatif amaçla bekletilmesi ve devlet planlama ve

bölgeleme denetimleri gibi durumların açıklanabilmesi için toprağın tekelci

özelliğinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.63 Bunların ve konut

rantının açıklanmasında mutlak rantın mı yoksa tekel rantının mı söz konusu

olduğu yönünde tartışmalar vardır.

Clarke ve Ginsburg64 farklılık rantının yalnızca toprağın doğal niteliklerinden

kaynaklanmadığını, aynı zamanda o toprak üzerindeki önceki kullanım ve

değerlendirmelerin bir bileşimini içerdiğini ifade etmektedir. Bu durum konut

arsası için önemlidir. Çünkü bir konut yerleşiminde aranan özelliklerin çoğunu

dış etkenler oluşturur. Örneğin, bir girişimci bir yerleşim bölgesi yakınında kendi

başına yaşantıyı hoş kılıcı, istenen türde bir yatırıma girişerek orta sınıf

konutunun toprak rantını yükseltebilir. Oysa yalnızca arazinin daha fazla talebe

sahip bölümlerinin göreli avantajlarından doğan farklılık rantı –o arazi üzerindeki

ürünün üretim fiyatı tarafından belirlenmiş olan- ürünün fiyatını hiçbir biçimde

etkilemez. Dolayısıyla farklılık rantı, ürünün asıl üreticiden mal sahibine akış

sürecindeki bir süper-kâr aşamasını oluşturur. Mutlak rant, ancak yeni arsaların

üretime girmesinin zorunlu olduğu durumlarda ortaya çıkar.

63 Ball, a.g.e., s. 516. 64 Clarke, Ginsburg, a.g.e., s. 22.

Page 54: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

46

Clarke ve Ginsburg için konut arsası rantı kullanıcının talebi olmadan

belirlenemez ve özünde tüketicinin belirli bir konumdaki bir konut için

ödeyeceği bir değişim değerini ifade eder. Buna göre konut arsa rantı, satın alanın

gereksinmeleri ve ödeme güçleri tarafından belirlenen bir tekel rantı olarak kabul

edilebilir. Eğer sermayenin topraktaki bir yatırıma girişinde bir engel

bulunmuyorsa rant, farklı yerlerin farklılık avantajlarından türüyor demektir. Bu

rantın büyüklüğü de her fiziksel konumun arz ve talebinin karşılıklı etkileşimi ile

belirlenmek durumundadır. Clarke rant farklılıklarının, kapitalist koşullardaki

ekonomik büyümenin sahip olduğu (kapitalizmin eşitsiz gelişiminin nedeniyle

belirli konumlardaki konut talebinin her zaman arzın önünde gitmesi) mekânsal

yoğunlaşmalara bağlı olduğunu savlamaktadır.

Lipietz’e göre65, tekel rantı kendilerini alt sınıflardan ayırmak ya da arzu ettikleri

bölgede yaşamak için üst ve orta sınıflar tarafından ödenmektedir. Banliyölerdeki

konut genişlemesi konut sorununu niceliksel bir sorundan niteliksel bir soruna

çevirmiştir. Mutlak rantın varlığı sermayenin konut inşaatı yatırımında bir

engeldir. Bu durum teknolojik gelişmenin düzeyini ve sermayenin organik

kompozisyonunu düşük tutar. Bu yüzden değer, konutun üretim fiyatının

üzerindedir. Böylelikle toprak sahipleri kârın oranını eşitleyebilmek için daha

yüksek organik kompozisyonlu sektörlere yeniden dağıtılması gereken artı-değeri

oluşturabilmektedir. Bu şekliyle rant, konut sektöründe üretilen artı-değerdir.

65 Lipietz’in 1974 tarihli çalışmasından aktaran Ball, a.g.e., 517.

Page 55: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

47

Harvey, kentsel rant teorisini sermaye birikiminin dinamiğiyle

ilişkilendirmektedir. Bunu sanal sermayenin ve kriz teorisinin ortaya çıkışına

bağlayarak yapar.66 Kapitalistler arasındaki rekabet aşırı birikim bunalımına neden

olur. Bu birikim sorunu krize yol açar; istikrarı sağlamanın yolu sermayenin

yapılı çevrede yatırıma yönlendirilmesidir. Kapitalizmin eşitsiz gelişme

çerçevesinde sermaye kendi kâr mantığı içerisinde yapılı çevre üretir. Kapitalist

ekonomide rant sermaye faiziyle karışmış ve bunun sonucu olarak da

kapitalizmin gelişmesinde rant artışları çok büyük önem kazanmıştır. Harvey,

finans kapitalin mutlak/sınıf-tekelci bir rant elde etmeye yönelik faaliyette

bulunduğunu söylemektedir.

Harvey’e göre, merkezi konumlarda toprak değerinin belirlenmesinde mutlak ve

tekel rantları egemense toprak değeri, kullanımı belirlemektedir. Eğer farklılık

rantı egemen olursa kullanım, toprak değerini belirleyecektir. Uygulamada rant

üç koşulun birlikte gerçekleşmesi ile oluşur, ama rantsal değerin hangi kısmının

hangi koşul tarafından oluşturulduğunu belirlemek zordur. Tekel rantı ve mutlak

rant (eğer bir sınıf tekeli olgusu gibi bakılacaksa), kentler daha büyük oldukları ve

coğrafi olarak farklılaştıkları için eskiye oranla daha fazla önem kazanmıştır;

günümüzde metropollerin merkezlerinde mutlak ve tekel rantlarının üretim

maliyetlerine girdiği ve dolayısıyla kullanımı belirlediği süreç daha önemlidir.

66 David Harvey, The Limits to Capital; David Harvey, The Urbanization of Capital, Basil Blackwell, Oxford, 1985; David Harvey, Sosyal Adalet ve Şehir.

Page 56: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

48

Bireysel ve sınıf tekelci rantlar; konuma, belirli faaliyet biçimine, gelir gruplarına

ve rantiye sınıfının kamu kararlarını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirme

gücüne bağlı olarak uygulanmaktadır. Merkezi konumlardaki toprak ve mülk

rantları toprağın marjinal üretkenliğinden değil, mutlak ve daha da önemlisi tekel

rantlarının uygulanmasından kaynaklanmaktadır.67

Dowall, kentsel toprak sorunlarını, uygun fiyatta ve uygun bölgede toprak

olmayışı; maliyetinin yüksek olması nedeniyle toprağın ve konutun

sahipliğindeki güçlük, kentsel gelişme bölgelerinde devlet politikaları ve

faaliyetlerinin yetersizliği, özel sektörün devletin toprak düzenlemelerine

direnmesi ve toprağın geliştirilmesindeki kaynak sınırlamaları olarak

belirlemektedir. Toprağa olan talep, toprak üzerindeki ürüne ya da toprakta

sağlanan hizmete olan talepten kaynaklanmaktadır. Konuta olan talep konut

üretiminin, hane halkı gelirlerinin, birikimlerin ve faiz oranlarının düzeyi gibi

ekonomik ve demografik faktörlerce belirlenir. Toprağa olan talep yatırım aracı

olarak toprağı elinde tutmak isteyenler tarafından etkilenmektedir. Arz açısından

toprağın miktarı ve fiyatı, altyapı özelliklerine, toprağın fiziksel

geliştirilebilirliğine, toprak sahiplerinin satmaya istekli olup olmadıklarına ve

toprak kullanımı düzenlemelerine bağlıdır. Çok hızlı büyüyen kentlerde altyapı

kapasitesi yetersizliği kent toprağının gelişimini zorlaştırır ve toprak fiyatlarının

67 Harvey, Sosyal Adalet ve Şehir, s. 173-176.

Page 57: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

49

artmasına neden olur.68

Toprak üzerinde üretilen yapılı çevrenin öğeleri (konut, yollar,, fabrikalar,

alışveriş merkezleri, ofis binaları vb.) birer meta niteliğinde dolaşıma girmekte ve

dolayısıyla bir değer oluşturmaktadırlar. Bu üretim toprakta iyileştirme/geliştirme

kapsamında ele alınabilir ve insan emeğinin ürünüdür. Bu temelde de toprağa

eklenen sermaye olarak rantın bir parçasını oluşturur. Marx (önceki bölümlerde

de aktarıldığı gibi) iyileştirmeler için toprağa yatırılan sermayenin faizinin ve

topraktaki iyileştirmelerin rantın bir kısmını oluşturduğunu; bunun gerçek rant

olmadığını ifade etmekte ve iyileştirmelerden bağımsız olarak yapılan ödemeyi

gerçek toprak rantı (ground rent) olarak adlandırmaktadır. Çalışma kent

toprağındaki gelişmeleri ele aldığı için bundan sonra rant, toprak üzerindeki

geliştirmelerin/iyileştirmelerin yaratacağı çıkar/kazanç olarak alınacaktır.

1.2.2.4. Yapılı Çevrede/Konutta (Değişim) Değer(i)

Yapı üretimi faaliyeti toplumsal ve ekonomik ortamda önemli bir yer tutmakta ve

sürekli bir görünüm kazanmaktadır. Yapı üretimi olgusu, diyalektik yöntemle

incelendiğinde, sürecin belirleyici özelliklerinin, dönüştürme, kademelenme ve

söz konusu kademelenmiş dönüştürmelerin sonucunda artı-değer yaratılması

olduğu görülür. Yapı üretim sürecinde dönüştürme özelliği, doğa ortamından

gelen nesnelerin (yapı gereçleri) diyalektik bir gelişimle bir biçimden bir başka

68 D. E. Dowall, Land Market Assessment: A New Tool for Urban Management, UNCHS, Urban Management Program, Washington, D.C., 1991, s. 2-3.

Page 58: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

50

biçime dönüştürülmesinde gözlenmektedir. Kademelenme özelliği ise, insan

emeğinin uygulandığı tüm nesnelerin doğa ortamından kültür ortamına kadar

sürdürdükleri dönüşümlerin arka arkaya sıralanmasında ve kademelenmesinde

izlenmektedir. Bu kademeli dönüşümler sonucunda ürün elde edilmektedir. Yapı

üretimi sürecindeki kademeli dönüşümler nedensellik açsısından incelendiğinde

temel hedef art-ürün ve buna bağlı olarak artı-değer yaratılmasıdır. Tüm yapılı

çevre bileşenleri; yollar, fabrikalar, konutlar, fabrikalar, hastaneler vb., yapı

üretimi sürecinde elde edilmiş olan artı-değerin yansımış görünümleridir.

Yapılı çevrenin öğeleri mekânsal bir düzende gerçekleşmek durumundadır; belli

bazı öğelerin yararlılığı diğer öğelere göre görece yerlerine bağlıdır. Bir öğenin

yerleşim kararı diğerlerinin yerine bağlı olarak verilir. Çünkü yapılı çevrenin

öğeleri (konut, fabrika, okul, sağlık yapıları vb.), hem zamanda hem de mekânda

birbirleriyle bağlantılı olmak zorundadır. Dolayısıyla, yapılı çevre, coğrafi olarak

düzenlenmiş karmaşık ve bileşik bir meta olarak görülmek zorundadır.

Dolayısıyla pazara sunulan yapılı çevre öğeleri kulanım değeri, değişim değeri,

değere sahiptir. Yapılı çevre özel ve kamu kullanımının birleşiminden oluşur.

Bazı öğelerin (konut, işyerleri) kullanımının bireyselliği söz konusu iken bazı

öğelerin (yol, altyapı sistemleri) toplu kullanımları söz konusudur. Kamu

hizmetlerinin görüldüğü öğelerde ya da konutların sahiplerince kullanıldığı

durumlarda meta biçimi ender olarak görülmektedir. Öte yandan kiralık konut

sektörü gibi durumlarda meta biçimi söz konusu olmaktadır. Yapılı çevrede

Page 59: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

51

kullanım değerleri ile değişim değerlerinin diyalektik anlamda birlikteliği kentsel

ekonomi içerisinde özel bir durum sergiler. Ve bireysel öğeler için pazarlar farklı

pazar türleri arasındaki karmaşık ilişkileri yansıtır.

Konut piyasasında rol alanlar (konut sahipleri, kiracılar, emlakçiler, müteahhitler,

finansal kurumlar, devlet, vb) farklı yollarla konutun kullanım değeri ile değişim

değerini belirleyebilmektedirler: Konutlarda oturanların -konut sahibi ya da

kiracı- temel kaygısı kullanım değeridir. Konut sahipleri için değişim değeri satın

alma anında önemli iken kiracılar için değişim değeri zaten ev sahibine

ödenmektedir. Sonuçta, değişim değeri harcanarak kullanım değeri elde

edilmektedir. Emlakçiler değişim değeri elde etmek amacıyla konutu alıp satarak

ya da aracı olarak kâr sağlamaktadır. Konut stokunda el değiştirme miktarını

yükseltme güdüsü içerisinde piyasa faaliyetini teşvik etme, hatta zorlamaya kadar

varan bir süreklilik içinde hareket etmektedir. Ev sahipleri, konutu satın alıp

yatırdığı sermayeden bir gelir elde etmek için kiraya verme yolu ile değişim

değeri elde etmektedir. Müteahhitler, bu süreçte kendileri için değişim değeri

elde etmek için başkaları adına kullanım değeri yaratmaktadır. Konut inşaatı

sürecinde şirketler rekabetçi baskı altındadır ve kâr sağlamak zorundadır. Konut

piyasasındaki banliyöleşme süreci ve yeniden geliştirme ve iyileştirme süreçleri

bu grubun çıkarına uygun düşmektedir. Kendilerine değişim değeri oluşturduğu

sürece başkalarının kullanım değerleriyle ilgilenmektedir. Mali kurumlar

kullanım değeri yaratılması ya da sağlanması yoluyla değişim değeri elde

Page 60: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

52

etmektedir. Devlet kurumları; mali kurumların, müteahhitlerin ve inşaat

sanayisinin vergi kolaylıkları yoluyla değişim değeri elde etmelerini sağlayarak

kârlarını güvence altına alma ya da risklerini yok etme işlevindedir. Altyapı

hizmetlerini sağlayarak, ulaşım sorunlarını çözerek ve çevreyi düzenleyerek

konutun kullanım değerine katkıda bulunmaktadır. 69

Konut piyasasında rol alan bu grupların faaliyetleri ve birbirleri ile ilişkileri

karmaşıktır. Birisi için kullanım değeri olan diğeri için değişim değeri olmaktadır.

Değer değişimleri, malların dolaşımı yoluyla toplumsal olarak belirlenen kullanım

değeri ile ilişkilidir. Günümüz koşullarında değişim değeri elde etmek amacıyla

kullanım değeri yaratılmasının hızı ve hacmi o kadar artmıştır ki, Debord’un da

ifade ettiği gibi,70 değişim değeri kullanımı yönlendirmektedir.

Geleneksel toplumlarda konut barınak olarak algılanmaktadır ve sadece kullanım

değerine sahiptir. Konut üretimi yerleşik kurallar çerçevesinde yapılmaktadır ve

konutun işlevi daha çok toplumsal konumu belirlemek yönündedir. Buna karşılık,

piyasa ekonomisinin ve özel mülkiyetin yaygınlaştığı toplumlarda konutun

niteliği karmaşıklaşmaktadır.71 Ticarileşmenin yaygınlaştığı toplumlarda konut

spekülasyon, gelir, yatırım, birikim, güvence gibi çok boyutlu işlevlere sahip

olmaktadır. Bu ortamda konutun değerini piyasa koşulları belirlemektedir.

69 Harvey, Sosyal Adalet ve Şehir, s. 154. 70 G. Debord, The Society of Spectacle, Red and Black, Detroit, 1983. Aktaran, Bradley, J., Macdonald, “Gösteriden Birleştirici Kentleşmeye: Sitüasyonist Kuramın Yeniden Değerlendirilmesi”, Cogito, S. 14, Bahar, 1998, s. 209. 71 Sema Erder, “Göç, Yerleşme ve ‘Çok’ Kültürel Tanışma”, Birikim, Temmuz 1999, S. 132, s. 68.

Page 61: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

53

Konut tüketicilerinin seçenekleri olmadığı için ev sahiplerinin bir sınıf tekel

gücü vardır. Ev sahipleri bireysel olarak rekabet etseler de bir sınıf olarak

ortak davranış sergilerler. Kapitalist bir piyasa değişimi ekonomisinde

mekânın içerdiği tekelci niteliğin bir sonucu olarak bazı durumlarda daha

fazla kâr sağlamak olanaklıdır. Bireysel tekelciler üretimi marjinal maliyetin

marjinal fiyata değil, marjinal gelire göre eşitlendiği noktada gerçekleştirerek

kârı azamiye çıkarır. Bu hem bireysel hem de grup tekelinde daha düşük

çıktı daha yüksek fiyat ve daha yüksek kâr demektir. 72

Spekülatif konut -satış amacıyla konut üretimi- üretenler kısmen mekanize ama

genelde emek-yoğun inşaat teknikleri kullanırlar. Sahibinden satın alınan arsa

üzerinde üretilen konutlar genel konut pazarında satılır. Arsa sahiplerinin rant

kuramındaki işlevine uygun olarak konut inşa eden yapımcılar, inşa edilen

konutları fiyatların en uygun olduğu zamanda satarak normal kârın üzerinde kâr

elde etmektedirler.

Konjonktürel fiyat artışı ile elde edilen fazla kâr, ‘spekülatif kâr’ olarak

nitelendirilebilir. Rant kuramına göre, fazla kâra arsa sahibi tarafından el

konmaktadır. Spekülatif kâr, konutların inşaatın bitiminde satılması durumunda

gerçekleşmektedir. Arsa sahibi ile kat karşılığı inşaat anlaşması yapan ve sermaye

gereksinimini inşaat sırasında ürettiği konutları satarak karşılayan küçük

sermayelerin, yap-satçıların, spekülatif kâr elde etme şansı çok azalmaktadır.73

Türel’e göre, konut üreticisi spekülatif kâr aracılığıyla sermaye birikimi elde

72 Harvey, a.g.e, s. 158. 73 Ali Türel, Konut Üreticileri, Mülk Konut, Kiralık Konut, TOKĐ, Ank., 1996, s. 5.

Page 62: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

54

edebilir. Bunun için spekülatif konut üreticisi imar sınırları içinden arsa satın

alarak arsanın spekülatif değer kazanmasını beklemekte ve değeri artan arsa

üzerinde konut yapmaktadır. Konut üreticisi, böylelikle, arsanın bulunduğu

çevrede konut fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan rantı elde edebilecektir. Bunun

yanı sıra, konut üreticisi imar sınırları dışından arsa satın alıp, ardından bu

arsalar için imar kararı aldırarak ürettiği konutların satışından “arsayı imara

açma” kârı elde etmektir. Bu yola genellikle, orta ve büyük sermayeli yapımcılar

tarafından gidilmektedir.

Öte yandan, eski bir konutun fiyatı eski maliyetine göre değil, yeni bir konutun

üretim fiyatına göre belirlenir. Bu durumda iki tür değişim değeri yan yanadır:

Eskisinin üzerinde sermayeye dönüşen rant ve yeninin üretim fiyatı. İki fiyat

tamamen farklı şekilde ortaya çıkar; ama pazar sistemi ile tek fiyat yapısında

uzlaşırlar.74 Bu durum yalnızca arsa fiyatının artmasını sağlamakla kalmaz,

mevcut yapının değerini de artırarak mal sahibine sermaye sağlar. İkisi arasındaki

fiyat bağlantısı, mevcut konutun ve yaşının, yeni konut standartları ile

karşılaştırılmasından ve mevcut talebin yarattığı baskıdan kaynaklanır. Mevcut

konutlar üzerinden sermaye kazançlarının elde edilebilmesi yeni konut elde etme

gücünde olamayan görece geniş bir kesimin varlığına dayanır.75

74 Harvey, The Limits to Capital, s. 234. 75 Clarke, Ginsburg, a.g.e., s. 23.

Page 63: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

55

1.3. MEKÂN ÖRGÜTLENMESĐNDE SERMAYENĐN ve DEVLETĐN ROLÜ

Artı-değerlerin harekete geçirilmesi, üretilmesi, emilmesi ve kendine mal

edilmesi kentleşme yoluyla; artı-değerlerin değer kaybetmeleri ve yok edilmeleri

de kentsel çürüme ve sosyal düşüşle olmaktadır. Dolayısıyla, kapitalizm kendisini

yeniden üretmek için kentleşmek zorundadır. Kapitalist kentleşmenin kendine

özgü bir mantığı ve çelişki biçimleri vardır. Kentleşme veya kentsel gelişme

kentlerin biçim ve işlevlerini ilgilendirir. Kentsel biçim temelde kapitalist gelişme

ile toprak kullanım ve yerleşme politikaları arasındaki bağlantı ile şekillenir.76

Kentleşme, gelişmiş kapitalizmin mekânı örgütleme biçimidir; fiziksel çevreyi

yapılandırma ve mekânda insanı77 ve toplumsal ilişkileri78 örgütleme biçimidir.

Mekân79, kendi başına varlığı olan bir nesne değil, özellikle kapitalist üretim

tarzında verili toplumsal ilişkiler sonucunda üretilen bir nesnedir; insan

toplumlarının kurmuş oldukları yapıların ve ilişkilerin belirleyeni değil, bir

ürünüdür. Mekân sadece fiziksel yapılanmanın gerçekleştiği bir yer ve toplumsal

olayların yaşandığı bir yer değil, aynı zamanda tüm faktörlerin odağıdır. İkisi

arasındaki diyalektik süreç tam da mekânın yeniden üretimi sürecidir. Bu

76 M. P. Smith, The City and Social Theory, Basil Blackwell, Oxford, 1980, s. 236-245. Smith bölgelerin ve kentlerin nüfus dağılımlarının da kapitalist gelişme ve toprak kullanımı arasındaki bağlantılar ile şekillendiğini ifade etmektedir. 77 Harvey, The Urbanization of Capital, s. 222. 78 Manuel Castells, Kent, Sınıf, Đktidar, (Çev. Asuman Erendil), Bilim ve Sanat, Ankara, 1997, s. 29-54. Castells için kent örgütlenmesi mekânsal biçimlerin basit bir düzenlenişi değildir; bu biçimler hane halklarının günlük tüketim kalıplarının toplu ele alınma süreçleridir ve yapılı çevre olarak mekânsal biçim, kentin bir sosyal örgütlenme yapısı olarak toplu tüketimin bütün süreçlerini birleştiren ve örgütleyen kentsel yapı olarak ifadesidir. 79 Oğuz Işık, “Mekânın Politikleşmesi, Politikanın Mekânsallaşması” Toplum ve Bilim, S. 64-65, 1994, s.18.

Page 64: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

56

nedenle mekân üretimi yalnızca fiziksel yapı üretimi ile sınırlı tutulamaz; mekân

üretimi, kapitalist üretim sürecindeki toplumsal ilişkilerin ve örgütlenmelerin

mekânı etkileme ve değiştirme faaliyetidir. Mekân üzerinde toplumun üstyapı

değerlerinin (kültürel, sosyal ilişkiler, vb) etkisi olmakla birlikte mekân, temelde

toplumun altyapı öğeleriyle (ekonomik yapı, üretim ilişkileri) belirlenir. 80

Kapitalizm, Lefebvre’nin ısrarla belirttiği gibi, yalnızca mekân üreterek değil ama

aynı zamanda mekân üzerinde üstün bir egemenlik kurarak ayakta kalmayı

başarmıştır.81 Lefebvre’nin bu düşüncesini Harvey,82 kapitalizmde para, zaman ve

mekân üzerinde birbirleriyle kesişen hâkimiyetin toplumsal iktidarın

görmezlikten gelinemeyecek bir özsel bağıntısını oluşturduğunu söyleyerek

desteklemektedir. Toplumsal hayattaki ilişkilerin parasallaşması zaman ve

mekânın niteliklerini dönüştürür. Bu nedenle, üretimin toplam sosyal ilişkileri

içinde mekânın yeniden üretiminin stratejik rolü göz ardı edilemez.

Kent çoğu kaynağın aynı zamanda her yerde bulunmaması ve dolayısıyla elde

edilebilirliklerinin yakınlığı ve erişilebilirliğine bağlı olması anlamında, bölgesel

olarak konumlandırılmış bir kaynaklar sistemidir. Kentsel sistem bu durumda

büyük ekonomik, sosyal, psikolojik ve simgesel anlamı olan yaratılmış

kaynakların coğrafi dağılımını içerir. Bu bağlamda, toprağın kendine özgü

80 Bkz. 1.3.1. Mekân Üretiminde Sermayenin Rolü. 81 Lefebvre, The Production of Space, (English Translation, Donald Nicholson- Smith), Blackwell, Oxford, 1991, s. 224. 82 Harvey, Postmodernliğin Durumu, s. 257.

Page 65: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

57

yetenekleri, kamusal ve özel faaliyetlerin inşa yapısı kaynaklarına uygun erişim

sağlayan yerlerde kıtlık oluşturmaktadır.83 Lefebvre’ye göre, kapitalist gelişme

sürecinde doğal mekân sosyo-ekonomik şartlarda kıt bir metaa dönüşmüştür.84

Kapitalizmin temel mekân ideolojisi, mekânı ekonomik kavramlara, yani toprağa

indirgemektir. Bu nedenle, sosyal olarak üretilmiş kentsel alanın ekonomik olan

ve olmayan kavramları arasında amansız bir savaşım vardır. Mekânın ekonomik

parametreleri (bir yapıyı oluşturma) ekonomik olmayanlara (karşı yapılar) üstün

gelmektedir.85 Mekân bütün kullanım değerlerinin maddi bir katkısı olmakla

birlikte, meta üretimi kullanım değerlerini sosyal kullanım değerlerine çevirir.

1.3.1. Mekân Üretiminde Sermayenin Rolü

Kapitalist üretim tarzı, toplumsal koşullar dikkate alınmaksızın üretici güçlerde

mutlak bir gelişme eğilimindedir. Öte yandan, kapitalist üretimin amacı mevcut

sermayenin değerini korumak ve sürekli geliştirmektir. “Bu üretim tarzının kendine

özgü niteliği, sermayenin mevcut değerini, bu değeri en yüksek noktaya ulaştırmada bir

83 Harvey, Sosyal Adalet ve Şehir, s. 68, 171. Bir piyasa kıtlık koşullarında işler; kıt kaynakların tahsisi piyasa ekonomisi temellidir. Coğrafyacıların kabulüne göre bir kaynak teknik ve sosyal değerlendirmedir. Malzeme ve insanlar, onları kullanabilmeyi sağlayacak uygun teknoloji ve sosyal biçimine sahip olunması durumunda doğal ve insani kaynak olacaktır. Kıtlık doğal olarak belirlenmeyip, toplumsal olarak tanımlanır ve sadece toplumsal eylem ve hedefler açısından anlam kazanır. Bir piyasa sistemi ancak kaynak kıtlığı koşullarında mümkündür; çünkü fiyat belirleyici mal değişimi piyasası sadece bu koşullarda ortaya çıkabilir. Kıtlığın ortadan kaldırılması durumunda kapitalist sistem içerisinde üretken varlığın kaynağı olan piyasa ekonomisi çöker. Bunun için kıtlığı sürdürmek ya da kaybolmasını engellemek üzere birçok kurum ve kuruluş oluşturulmuştur. Farklı üretim faktörlerinin akışı üzerinde farklı mekanizmalar denetim sağlamaktadır. Artan üretim gücü bir çıkış bulmak için ihtiyaç yaratma süreci oluşturur. Marx, rantın anlamını özel mülkiyet kurumu yoluyla erişilen kıtlıkla sınırlandırır ve bunu başka koşulların neden olduğu kıtlıklardan ayırır. A.g.e., s. 131, 132, 170. 84 Lefebvre, a.g.e., s. 329. 85 Çağatay Keskinok, The Role of State in (Re)Production of Urban Space: A Comprehensive Approach, Yayımlanmamış Doktora Tezi, ODTÜ, Ank., 1993, s. 280.

Page 66: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

58

araç olarak kullanmasıdır. Bu amaca ulaşmak için kullandığı yöntemler, kâr oranında

düşmeyi, mevcut sermayenin değer kaybını ve emeğin üretkenlik gücünü, zaten

yaratılmış bulunan üretici güçler aleyhinde geliştirmektir. Mevcut sermayenin devresel

kaybı – kâr oranındaki düşmeyi durdurmak ve yeni sermaye oluşturma yoluyla sermaye-

değer birikimini hızlandırmak için kapitalist üretim tarzına özgü araçlardan birisi-

sermayenin dolaşımı ve yeniden üretim süreçlerinin yer aldıkları belirli koşulları bozar

ve bu yüzden üretim sürecinde ani duraklamalara ve bunalımlara yol açar.”86 Bunun

yanı sıra kapitalizmin sürekli büyüme amacı, kapitalizmin sürekliliği için son

derece önemli olan emek üzerindeki denetim ve piyasa ücreti üzerindeki sınıf

mücadelesi dinamiği ve düzenleme sistemindeki yenilikler ve örgütsel yapılanma

bakımından ilerleme dinamizmi ile çelişir. Bu koşullar hiçbir biçimde düzenli ve

sorunsuz bir büyümeyi sağlayacak biçimde bir araya gelemez. Dolayısıyla,

kapitalizmin dinamiği zorunlu olarak kriz eğilimlidir.87

Kapitalizmin kriz eğilimleri dönemsel olarak aşırı birikim88 evrelerinin ortaya

çıkmasına, dolayısıyla kâr oranlarının düşmesine yol açar. Marksist görüşe göre

kapitalist üretim sürecinde aşırı birikim eğilimi hiçbir zaman ortadan

86 Marx, Kapital III. Cilt, s. 221. 87 Harvey, Postmodernliğin Durumu, s. 199-206. Kapitalist üretim altında nüfusa oranla gelişen muazzam üretkenlik ve sermaye-değerlerin (bunun yalnızca maddi varlığının değil) aynı oranda olmasa bile nüfustaki artıştan daha çok daha büyük bir hızla büyümesi, genişleyen servete oranla sürekli daralan ve bütün bu muazzam üretkenliğin kendisi için çalıştığı temelle çelişir. Bunlar aynı zamanda bu büyüyen sermayenin kendi değerini artırdığı koşullar ile de çelişiriler. Ve bunun sonucu bunalımlar. Marx, a.g.e., s. 235. 88Aşırı birikim, atıl sermaye ile atıl emeğin yan yana var olduğu, ama bu atıl kaynakların toplumsal bakımdan yararlı işler yapma amacıyla hiçbir biçimde bir araya getirilemediği bir durumdur. Genelleşmiş bir aşırı birikim durumunun göstergeleri atıl üretken kapasite, talep edilmeyen meta fazlası ve stoklarda aşırı yığılma, bir para sermayesi fazlası ve yüksek işsizliktir.

Page 67: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

59

kaldırılamaz. Dolayısıyla bu durumun denetim altına alınması/yönetilmesi söz

konusudur. Kapitalist sermayenin yapılı çevredeki yatırımı belli kriz

dönemlerinde denge sağlayan bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Aşırı birikimin

emilmesinin yollarından biri mekânsal kaydırmadır.89 Mekânsal kaydırma yeni

mekânların, ticaretin ve doğrudan yatırımların büyümesini gerektirir. Burada

devletin mali, parasal gücünün destek olduğu bir kredi sistemi ve sanal sermaye

oluşumu önemli etkenler olarak ortaya çıkar. (Kapitalist ekonominin özünde iki

temel değişken söz konusudur. İlki, sermaye birikiminin yoğunlaşarak artmasına bağlı

olarak para sermayenin belirleyici olmasıdır. İkincisi, sermaye birikim sürecinin kendini

yeniden üretememesi, yani sermaye birikim sürecinin krize girdiği tüm koşullarda krizin

ertelenmesinde değerin para biçiminin önemli bir işlev görmesidir. Kriz koşullarında

değerin para biçimi, bireysel sermayeler için hem krize karşı bir güvence mekanizması

hem de bireysel sermayeler arası rekabetin verili mülkiyetin yeniden paylaşılması

işlevini görür.90)

Sermayenin mekân üretimindeki rolünü irdelemek, çevrenin üretilme

biçimlerini, yapılı çevredeki yatırım ile sermayenin diğer döngüleri arasındaki

ilişkiyi ve daha geniş bir birikim sürecindeki rolünü ele almayı gerektirir. Emek

süreci içinde yaratılan sermayenin yeniden yatırıma yöneldiği modeller

sermayenin döngüsünü oluşturmaktadır. Yapılı çevre yatırımının sermayenin

89 Harvey, a.g.e., s. 209. Sermaye fazlasıyla başa çıkma, metaların, üretken kapasitenin, para değerinin değersizleşmesi; bir düzenleme sisteminin kurumsallaştırılması aracılığıyla makro-ekonomik denetim yolu ile ya da zamansal kaydırma ile sağlanabilir. Bunların detaylı açıklaması için bkz. A.g.e., s. 206-209. 90 Ercan, a.g.e., s. 163.

Page 68: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

60

genel döngüsü içerisindeki yeri Harvey’in sermayenin dolaşımı91 şeması esas

alınarak verilmektedir. (Şema 1) Başlangıç durumunda temel döngü, üretim ve

tüketimdedir. Sınırlı bir zaman döneminde ortaya çıkan aşırı birikim nedeniyle

yatırımın birinci döngüde bloke olduğu sermaye, ikinci ve üçüncü döngülere

doğru akar. Sermayenin ikinci döngüsü sabit mallardaki yatırımlarla oluşur ve

doğrudan girdiler yerine, yardımlar olarak tanımlanan tüketim fonlarıyla oluşur.

Üretime ve tüketime doğrudan girdiler yerine yardımlar olarak tanımlanır. Her

biri içinde üretim, tüketim süreçlerindeki yardımlar ile üretim ve tüketim için

yapılı çevre üretimine ayrılır.

Kapitalizmin doğası gereği artı-değer üretiminde girdiği krize çözüm olarak,

sermayenin ikinci döngüleri (yapılı çevre üretimi; konut, işyerleri, alışveriş

merkezlerine, kısaca kentsel alana yatırım vb.) devreye girmektedir. Feagin92

sermayenin ikinci döngüye kayışının tek nedeninin birinci döngüdeki birikim

fazlasının olmadığını; ikinci döngüdeki kâr oranlarının yapılı çevrede yüksek

olması durumunda da sermayenin bu alana kaçabildiğini ifade etmektedir.

Sermayenin üçüncü döngüsü bir yandan bilimsel ve teknolojik araştırmaya

yatırım yapılması, öte yandan gelecekteki emek gücünün yeniden üretilmesini

sağlamak için sosyal harcamalar yapılmasıdır. Gelecekteki emek gücüne yatırım

91 David Harvey, “The Urban Process Under Capitalism: A Framework for Analysis”, International Journal of Urban Regional Research, S.2, 1978, s. 101-131. 92 J. Feagin, The New Urban Paradigm, Rowman and Littlefield, Lanham, 1998. Aktaran; Tarık Şengül, Kentsel Çelişki ve Siyaset, WALD Yay., Đst., 2001, s. 30.

Page 69: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

61

Şema 1: Sermayenin dolaşım şeması93

93 Harvey, a.g.e., s. 109’dan basitleştirilerek alınmıştır.

Page 70: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

62

yapılması, yapılı çevrede konuta, eğitime, sağlığa, vb. yatırım yapmaktır.94 Pek

çok durumda ikinci ve üçüncü döngülerdeki yatırım bireysel kapitalist

girişimciye anında bir kâr getirmez ve böylece sermaye, pazar koşulları ve

devletle mücadele etmek zorundadır. Süreç, sermaye akışının bir döngüden

diğerine değişimi ile tanımlanır.

Yapılı çevrede sermayenin dolaşımı ile her bir rolü ayrı veya sınırlı

kombinasyonlar halindeki ekonomik öğeler yeni roller üstlenerek özel bir tür

üretim sistemi gerçekleşmektedir: Toprak sahipleri rantı elde etmektedir;

müteahhit girişimin kârını kazanır; finansörler yapılı çevre kullanımını sanal

sermaye aracılığıyla (mülk fiyatı) gelirin herhangi bir biçimini sermayeye

dönüştürebildikleri için faiz karşılığı olarak para sermaye elde eder; devlet

sermayenin üstlenemeyeceği ya da üstlenmeyeceği ancak sermayenin yerel

dolaşımını genişletebileceği yatırımlara destek olarak vergileri kullanarak

sermayenin yapılı çevrede dolaşımını kolaylaştırır.

Kapitalist toprağı satın aldığında ve o toprağın üzerinde bina inşa ettiğinde çoklu

bir rol üstlenmektedir. Ancak bu tür bir faaliyete ne kadar fazla sermaye aktarırsa

üretime doğrudan o kadar az sermaye koymak zorundadırlar. Bu sistemin nasıl

işlediği (rant, faiz, vergiler) dağılım gerçeklerini devreye sokmadan anlaşılmaz.

94 Ardından emek gücünün yeniden üretilmesi ile kentsel süreç arasındaki bağlantı gelmektedir. Sosyal yeniden üretim, yapılı çevreyi gerektirdiği için kentsel bir fenomendir. Bu, yapılı çevrenin biçiminin doğal değil, sınıf çatışması ile şekillenmiş bir biçim olduğu noktasına götürür. Harvey, a.g.e. s. 113, 114.

Page 71: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

63

Rant, toprak fiyatının temelidir ve sermayeyi ve emeği toprağa yöneltme işlevi

görür, sosyal yeniden üretimin mekânsal organizasyonunu yönlendirir. Bu

nedenle, ticareti yapılan toprak aracılığıyla rant bir faiz biçimi olarak

görülmektedir. Para sermayenin gücü üretimin bütün alanlarında kullanılır ve

aynı zamanda mekânsal organizasyonlar gerçekleştirilir. Kredi sistemi toprağı,

mülk pazarlarının ve devlet borcunun dolaşımını etkiler. Bu nedenle toprak

sahipleri, inşaatçılar, devlet ve kullanıcılar üzerinde baskı meydana gelir. Sanal

sermayenin oluşması faiz getiren sermayenin sürekli bir temelde akışına izin

verir. Bu dolaşım bazı ekonomik kararların alınmasında avantaj olur. Örneğin,

mülk fiyatları üzerindeki fiyat ayarlamaları ile büyük devalüasyonlardan

kaçınılabilir.95

Kapitalist girişimler toprak spekülasyonuna yönelmektedir ve yapılı çevre üretimi

kâr getiren bir gelişmedir.96 (Burada kâr yani, artı-değerin sermayenin payına düşen

kısmı, toplam kârdan (kitle olarak artı-değer ile özdeştir) rantın düşülmesiyle

sınırlandırılmış bulunan ortalama kârdır (girişim kârı ile faiz toplamı). Sermayenin kârı

(girişim kârı ve faiz toplamı) ve toprak rantı, artı-değerin özel bölümleri; artı-değerin,

95 Harvey, The Limits to Capital, s. 396. 96 Bu konuda Smith, Harvey’le aynı düşüncededir. Smith, a.g.e., s. 234-40. Kentsel biçim ve nüfus dağılımı temelde kapitalist gelişme ve şirketlerin toprak kullanım ve yerleşme politikaları arasındaki bağlantı ile şekillenir. Bu politikalar iki durum altında kâr maksimizasyonu tarafından yönetilir: teknolojik (çağdaş ulaşım araçları, iletişim ve üretim) ve ekonomik (büyük firmalarda sermayenin yoğunlaşması ve denetimin merkezileşmesi). Bu koşullarda kâr maksimizasyonu, ofis parkı merkezi kentleşmesini üreten mekân politikaları ve toprak kullanımını sanayi yatırımının kent dışına kayması ile gerçekleştirilir. Vurgu yatırımın yapıldığı ve istihdamın yaratıldığı yere yapılmaktadır ve bunun belirleyicileri firmanın kârlılığı üzerindeki teknolojik ve kurumsal baskılardır. Smith, teknolojik-kurumsal kısıtlamaları mekânın ve dolayısıyla kentin mekânsal kalıplarının temel belirleyicisi olan firmalara bağlamaktadır.

Page 72: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

64

sermayenin ya da toprak mülkiyetinin payına düşmesine bağlı olarak farklılaşmış

kategorileridir. Bir başka deyişle kâr ve rantın toplamı, gerçekleşmiş artı-değer ya da

metaların fiyatının bir kısmını oluşturan artı-değerdir. Artı-değerin kâra çevrilmesi

dolaşım süreci tarafından olduğu kadar üretim süreci ile de belirlenir.97)

Toprak ve mülk pazarlarının sermayenin yapılı çevre yoluyla dolaşımı üzerinde

önemli bir etkisi vardır. Bir malın kullanım değeri(nin bir kısmı) görece kendi

bulunduğu mekâna bağlı olduğu için para sermayedarları toprağa yatırım

yapmaktadır ki bu, gelecekteki ranta yatırım yapmak anlamındadır. (Artı-değerin

bir kısmının rant olarak toprak sahiplerine ödenmesi, para sermayeyi, üretimden

ziyade toprağa yatırım yapmaya itmektedir.) Farklı kategorilerde (mutlak ya da

tekel rantı) oluşan rant biçimlerinin sermayenin toprağa akışındaki, dolayısıyla

pazar fiyatlarının oluşumunda ve birikimin üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle

mutlak ve tekel rantlarının tamamen kendi sınırları içinde tutulması ve minimize

edilmesinin sermayenin lehine olacağından önceki bölümlerde söz edilmişti.

Sermayenin sürekli hareketliliği ve bu çerçevede yarattığı farklılık ve eşitsizlikler

sermaye açısından hem zorunlu hem de gerekli olmakla birlikte kapitalizm için

önemli ve çözülmesi gereken çelişkiler de yaratmaktadır. Kâr arayışında mekânsal

farklılıklar yaratan sermaye için metaların pazarda dolaşımında bu farklılaşmalar

bir engel haline gelmektedir. Sermaye, üretken sermaye olarak üretim faaliyetini

97 Marx, Kapital III. Cilt, s. 721-727, 732.

Page 73: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

65

sürdürdüğü mekânlarda pozitif dışsallıkları bir noktadan sonra tüketir.

Sermayeler belirli bir büyüklüğe ulaştıkları aşamada, artık bulundukları

mekânlarda aşırı-yoğunlaşmanın getirdiği negatif maliyetlerden kurtulmak için

yeni potansiyel pozitif dışsallıkların var olduğu mekânlarda üretim faaliyetini

gerçekleştirme sürecine girerler. Bir önceki üretimi sürdürdüğü mekânların aşırı

değerlenmesine bağlı olarak ya kira maliyetinden kurtulmak ya da mülkiyeti

kendisine ait ise, bu yerin kentsel rantından yararlanma amacı belirleyici

olmaktadır.98

Mekânsal bütünleşmenin yeterli koşulları sermayenin ve emek gücünün coğrafi

hareketlilikleri tarafından belirlenmektedir. Kapitalist üretim sisteminde

metaların maddi değişimi, yer değişikliğini ve mekânsal hareketi içerir. Mekânsal

organizasyonun ve hareketin etkinliğinde mekânsal engellerin aşılması zamana ve

paraya mal olur. Bu nedenle sermayenin devir süresi99 içerisinde dolaşıma sokulan

sermaye ne kadar hızlı geri kazanılabilirse kâr o kadar yüksek olacaktır. Sermaye

ürettiği metanın mekânda dolaşımını hızlandırmak amacını güder. Dolayısıyla,

metaların ve paranın mekân üzerindeki hareketini engelleyen fiziksel engeller en

aza indirilmek zorundadır.100 Bu nedenle içinde bulunduğu mekânın yetersizliğini

98Ercan, a.g.e., s. 182. 99 Sermayenin devir süresinin hızlandırılma çabalarının karşısında üretimde ve işgücündeki katılık, pazarlama sorunları, tüketimdeki azalma, para dolaşımındaki darboğazlar gibi engellerin azaltılabilmesi için üretim sistemini hızlandıracak teknolojik gelişmeler, kredi sisteminin, elektronik bankacılığın, reklâmcılığın, modanın harekete geçirilmesi gibi teknik ya da örgütsel yenilikler sürekli devrededir. 100 Harvey, Postmodernliğin Durumu, s. 258-262.

Page 74: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

66

aşmaya çalışan sermaye, yeni mekânlar üretmek zorundadır.

Kapitalist toplumlarda, sosyal süreçlerin eşitsiz gelişiminde, sermayenin üretim ve

yeniden üretim süreçlerindeki hareketliliği belirleyicidir. Artı-değer üretim

sürecinde sermaye yeni mekânlar yaratıp geliştirirken bir başka mekânın az

gelişmesine yol açmaktadır. Kârını ve yarışma gücünü artırma arayışında sermaye

sadece bir mekânı bir başkasının az gelişmesi pahasına yaratmakla kalmamakta,

aynı zamanda, bir aşamada yarattığı bir mekânı daha uygun bulduğu alanlar için

terk ederek mekânsal eşitsizlikleri sürekli olarak yeniden tanımlayıp

üretmektedir.101

1.3.2. Mekân Örgütlenmesinde Devletin Rolü

Devletin rolü, öz olarak bütün farklı gelişme aşamalarında aynıdır: Sermaye

birikimine dayalı sistemin yeniden üretilmesi. Gülalp,102 devletin rolüne ilişkin

olarak şunları ifade etmektedir:

Devlet, her aşamada, egemen birikim biçiminin gerekliliklerini yansıtan

politikalar aracılığıyla sınıf egemenliğinin yeniden üretilmesine nesnel

olarak hizmet eder. …Devlet, kapitalist sınıfın özel alanda gerçekleştirdiği

sermaye birikiminin genel koşullarını sağlamak üzere kamusal alanda yer

alır. …Ekonomi politikaları ikili bir belirlenime bağlıdır: İç sınıf yapısı ve

uluslararası işbölümüyle bütünleşme tarzı. Bu bağı kuran anahtar değişken

birikim biçimidir. Buna göre, her sermaye birikim biçimi bu ikili

101 Şengül, a.g.e., s. 146. 102 Haldun Gülalp, Kapitalizm, Sınıflar ve Devlet, Belge Yay., Đst., 1992, s. 75, 77, 41, 43.

Page 75: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

67

belirlenimin sonucudur ve devletin tasarlayıp uygulamaya koyduğu

ekonomik politikalar paketi de bu birikim biçiminin gereklilikleriyle uyum

içindedir. …Ekonomi politikalarının ve hükümetler ya da siyasal rejimlerin

değişmesine karşın, devletin sermaye birikimi sürecine ilişkin rolünde bir

süreklilik vardır. Nitekim devletin rolündeki bu sürekliliktir ki, bu

değişimlere neden olur. …Siyasal rejimdeki değişmeler ekonomi

politikalardaki sürekliliği bozmaz.

Kapitalist ülkelerde devlet müdahalesinin iki yönü vardır: Birincisi, piyasa

değişimini düzgün çalıştırmak; ikincisi, kendi kendini düzenleyen piyasaların

yarattığı yıkıcı sonuçları düzeltmek. Devlet, piyasanın kendini düzenlemesine

destek verecek şekilde, kimi zaman uzun vadeli, büyük ölçekli yatırımlara daha

çok bel bağlayan bir ekonomide riskleri soğurmak için, kimi zaman da

ekonominin belli bir bölgesinde tekel oluşmasına engel olmak, bazen de

desteklemek için müdahale eder. Devlet, çoğu kapitalizmin iç dinamiklerinden

doğan krizlere müdahale etmek zorundadır. Sermaye, emek gücü, kaynak, mal ve

hizmet akışının karşısına yapay engeller kondukça ve uluslararası para

sistemindeki teknik yönlendirmeler artıkça uluslararası alanda devlet

müdahaleleri başlar.103

Devlet müdahalesinin mekân üretimindeki rolüne ilişkin hâkim olan Marksist

görüş şudur: Sermaye birikim sürecini yönlendirmede ve sınıf çatışmasını ılımlı

hale getirmede devletin meşrulaştırma işlevi, mekâna müdahale yönünde

103 Harvey, Sosyal Adalet ve Şehir, s.248.

Page 76: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

68

gerçekleşmektedir. Devletin mekâna yönelik politikaları çevrenin bilinçli bir

biçimde tasarlanmasını amaçlamak yerine, sermaye birikim sorunlarını

yatıştırmaya yöneliktir.104 Kentsel toprak pazarı eşitsiz büyüme yapılarıyla ortaya

çıkan yeni iskân engellerini kaldırma konusunda başarılı değildir. Dolayısıyla

daha fazla kâr getirecek bir yatırım için toprağı açmak üzere devlet müdahalesi

gereklidir. Devletin müdahalesi hem sermaye birikiminin mevcut çıkarı hem de

genel sosyal yeniden üretim ile ilgilidir. Müdahalenin bu ikinci alanı son

zamanlarda ön plana geçmiştir ve artı-değerin yeniden dağıtılması işini belirleyici

hale getirmiştir.105

Feagin ve Gottdiener,106 mekân, sermaye ve devlet müdahaleleri arasındaki ilişkiyi

şu şekilde tanımlamaktadır: Sermaye dolaşımı, kentleşme kapsamında kapitalist

örgütlenme ve emeğin yeniden üretimini açıklamakta etkilidir; devlet ve sermaye

arasındaki ilişkiler, kentsel gelişme ve değişmeyi açıklar; devletin sağladığı kredi

mekanizmaları kentsel hayatın yeniden üretiminde etkilidir ve sosyo-mekânsal

ilişkilerde üretim ilişkilerinin güç ve etkisiyle, kamu yöneticilerinin göreli

özerkliği kentsel gelişmeyi açıklamada etkilidir.

Mekân üretimindeki doğrudan devlet faaliyeti farklı kanallar yoluyla ve mekân

104 Mark Gottdiener, The Social Production of Urban Space, University of Texas Press, USA, 1985, s. 133, 134. Sınıf bilincinin devlet tarafından kontrol edilen ideolojik meşrulaştırmasına da mekâna müdahale olarak bakılabilir. 105 A.g.e., s. 135. 106 J., Feagin ve M., Gottdiener, “The Paradigm Shift in Urban Sociology”, Urban Affairs Quarterly, 1988, Vol. 24, N. 2, December, 1988, s. 163–187.

Page 77: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

69

üretiminin farklı hiyerarşik düzeyleri ile gerçekleşmektedir. Çünkü devlet aygıtı

içerisinde farklı kademeler ve düzeyler söz konusudur. Devletin mekân

üzerindeki etkinliği ekonomik yapılarla ilgili çelişkilerin temelinde ve devlet

aygıtı üzerindeki çelişkiler üzerinde gerçekleşir.107

Smith, devletin faaliyetini hem ulusal hem de kent düzeyinde analiz

etmektedir.108 Devlet politikası fiziksel altyapı ve ekonomik destek sağlayarak

şirket sanayine ve toprak geliştiricilerine mekân politikaları için maddi destek

sağlamaktadır. Şirket kapitalizminin mekânsal manifestosunu ve onun

destekleyici devlet politikası ve uygulamanın sosyal eşitlik üzerinde geriletici

sonuçları vardır. Bu, Smith için kent politikasının esasıdır. Kent politikası özelikle

kent yönetimi düzeyinde mekân ve toprak kullanımı uygulamaları ile ortaya

çıkan farklı fırsat yapıları etrafında oluşur. Tesislerin yerinin ve toprak

kullanımının sosyal ve ekonomik maliyetleri ve çıkarları vardır

Castells, devletin düzenleyici ve planlayıcı rolü üzerinde durmaktadır.109 Devlet

müdahalesi sermaye açısından daha az kârlı ancak ekonomik faaliyetlerin

yürütülmesi veya toplumsal çelişkileri yatıştırabilmek için gerekli sektörleri veya

hizmetleri ele almak açısından zorunlu olmaktadır. Devlet müdahalesi kimi

zaman kapitalist çıkarlara aykırı olarak yapılsa da tekeller için işlevsel ve

107 Keskinok, a.g.e., s.283. 108 Smith, a.g.e., s. 245-265. 109 Castells, a.g.e., s. 31- 32.

Page 78: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

70

gereklidir. Bu müdahale aslında işgücünün asgari düzeyde zorunlu yeniden

üretimini garanti eder, doğrudan ücret maliyetini azaltır, aynı zamanda talepleri

rahatlatır. Kamu yatırımı sosyal sermayenin devalüasyonunun gerekli bir

biçimidir. Yani, kâr marjının düşme eğilimine karşı durmak için başvurulan en

temel kaynaktır. Kayıp göze alınarak yatırımın yapıldığı koşullarda özel sektörün

kâr oranı ya sabit kalır ya da yükselir, ancak bütüne bakıldığında yatırılan sosyal

sermayeye oranla kâr düşme gösterir. Bu anlamda, devletin sosyal harcamaları

büyük sermayeye faydalı olmakla kalmaz aynı zamanda sistemin ayakta kalması

için vazgeçilmez hale gelir. Devlet, kentle olan ilişkisinde, sadece fabrika/ofis

sahiplerinin ye da müteahhitlerin kârlılıklarını geliştirebilecekleri bir araç

değildir; aynı zamanda, özellikle mal ve hizmetlerin kolektif teminindeki ilişkide,

koordine edici bir işleve sahiptir.

Toplu tüketim mallarının (konut, ulaşım, sosyo-kültürel hizmetler vb.)

üretiminde ve yönetiminde devlet müdahalesi, ekonominin işleyişi içinde

sürekli ve ‘olağan’ değildir. Devlet müdahalesi, daima özel sermayeyle

eklemlenmiş bir şekilde gerçekleşir; bir sektörü kârlı hale getirir, bunu daha

sonra özel sektöre devreder veya aralarındaki bağlantının sürekliliğini

sağlarken işlevsel ve ekonomik ‘boşluk’ları kapayarak özel sermayenin

bunları devralmasını olanaklı hale getirir. (devletin otomobil kullanımını

olanaklı kılan otoyol altyapısı ya da özel yatırımcılara fırsat veren kentsel-

yenileme uygulamaları gibi.)110

Kent siyasetinin kentsel kaynakların paylaşımında verilen mücadelelerden

110 Castells, a.g.e., s. 32.

Page 79: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

71

oluşması, birinci döngüden ikinci döngüye, yani kentsel gelişmeye aktarılan

kaynaklar ve bu kaynakların hangi sektör ve alanlara aktarıldığı büyük önem

kazanmaktadır. Bu tür süreçler devlet müdahalesinin dışında belirlenemez.

Vergilendirme, özendirme ve benzeri politikalar döngüler arasındaki ilişkiyi

sürekli olarak yeniden tanımlamaktadır. Dahası, devletin kendi yaptığı yatırımlar

ve harcamaların yönelimi, bu alandaki doğrudan etkisini göstermektedir.111

Devlet kapitalist sistemin bütününe hizmet vermektedir ki bu da devletin

düzenleme işlevini en üst düzeye çıkarır ve bu işlev teknik rasyonalite ve

toplumsal çıkarların hesaba katılmasını içeren planlama süreciyle ifade edilir.

Kent düzeyinde kent planlamasının maddi büyüklüğünden daha çok ideolojik bir

önemi vardır.112

1.3.2.1. Mekân Örgütlenmesinde Bir Devlet Müdahalesi Olarak Planlamanın

Etkisi

Devletin rolü, katmanlaşma düzeninin çeşitli düzeylerinde yer alan kişilere

herhangi özel bir ayrımda bulunmadan, sınıf katmanlaşmasını yaratan koşulları

genelde korumaktır.113 Devlet, ekonomiye tekellerin ya da özel sermayenin

çıkarları doğrultusunda müdahale etse de, kapitalist üretim sisteminin sürekliliği

için bütününe hizmet etmek durumundadır. Devletin bu göreli özgürlüğü kentsel

111 Şengül, a.g.e., s. 31. 112 Ne kadar verimsiz olursa olsun planlama, sanayi kentlerinde sınıf çatışmasını denetim altına alan işlevsel bir mekanizma olarak görülür. Son olarak planlama, işçi sınıfını devletin çevreye müdahalesinin toplumda kendi çıkarlarının temsilini artırdığına inandıran ideolojik bir maske olarak görülebilir. Gottdiener, a.g.e., s. 135. 113 Gülalp, a.g.e., s.21.

Page 80: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

72

alanda devletin düzenleme işlevini ön plana geçirmektedir. Bu işlevin alt

araçlarından birisi teknik uygulanabilirlilik ve toplumsal çıkarların dikkate

alındığı planlama sürecidir.

Planlamada bir yandan sorunlara rasyonel çözümler oluşturulurken bir yandan da

farklı toplumsal çıkarlar ile kentsel işlevlerin tutarlı bir bütün içinde ele alınması

gerekmektedir. Ancak topluluğun genel çıkarlarının korunduğu ya da bu genel

çıkarlardan oluşan bir planlamanın teknik yararlılığından söz edilebilir. Bu

nedenle planlama, sınıfların, grupların çıkarlarını resmileştiren ayrıcalıklı bir

araçtır.114 Belli çıkar gruplarının uzlaşma aracı olmaktan çıkıp toplumun yararına

ve toplum çıkarlarının gözetildiği bir planlama, egemen ideolojinin

inisiyatifindedir.

Planlamanın hangi toplumda, hangi amaçla ve nasıl yapıldığı önemlidir.

Planlamanın içeriğini toplumsal sistemin amacı (kişisel kâr ya da toplumsal

ihtiyaçların karşılanması) belirler. Eğer toplumdaki üretim kişisel kâr düzenine

göre işliyor ve üretim araçları özel mülkiyette bulunuyorsa, bu koşullarda ancak

endicatif (yol gösterici) kapitalist planlamadan söz edilebilir.115 Böyle bir

planlamada yeniden üretim ve üretilen şeylerin toplum içinde bölüşülme

koşullarında köklü bir değişiklik yapılamaz. Dolayısıyla kamu yararına olabilmesi

asla söz konusu değildir. Üretim araçları üzerinde özel mülkiyet söz konusu ise

114 Castells, a.g.e., 1997, s. 115. 115 Ural, a.g.e., s.20.

Page 81: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

73

toplumun genel çıkarı değil, mülkiyet sahibinin kârı belirleyici olmaktadır. Bu

koşullarda da bütün toplum yararına planlı bir gelişmeden söz edilemez. Ersoy116,

kapitalist üretim tarzında kent planlarının, toplumun özgür iradesini

yansıtmadıklarını belirtmektedir. Üretimin toplumsal gereksinimler için değil,

bireysel kâr için yapıldığı kapitalist üretim tarzının egemen olduğu bir toplumsal

yapıda hazırlanan kent planları, kamu yararını hedef almasına karşın, sistemin

getirdiği yapısal sınırlar içinde hareket etmek zorundadır. Bu nedenle de çoğu kez

hedeflediği amaçlara ulaşamaz. Ekonominin denetlenemediği sistemde, yapılan

tahminlerin dışında gerçekleşen olgular planın geçerliliğini ve gerçekleşme

olasılığını önemli ölçüde sınırlar. Bu durumda belirleyici olan kamu yararı değil,

piyasa mekanizması olmaktadır.

Son dönemlerde (1980’li yıllardan sonra) planlama yetkisine ilişkin tartışmalar 117

yapılmaktadır. Kentsel gelişmeyi denetleme amaçlı düzenlemeler taşınmaz

piyasasının işleyişini bozmakta, arsa ve konut fiyatlarında aşırı artmasına neden

olmaktadır. Bu yüzden yasal düzenlemeler olabildiğince azaltılmalı hatta

kaldırılmalıdır. Dowall’a göre arsa arzını denetleyen yasal çerçeve en aza

indirildiğinde mülk pazarı kendi işleyişinde kendi doğru çözümünü bulacaktır.

Evans, planlama kurumunu amaçsız, dar görüşlü bir planlama bürokrasisine

116 Melih Ersoy, “Özelleştirme ve Planlama”, Özelleştirme ve Kamu Arazileri, TMMOB ŞPO Yay., Ank., 1997, s. 22. 117 Dowall, Land Market Assessment: A New Tool for Urban Management; Alan Evans, “On Monopoly Rent”, Land Economics, 1991, S. 67 (1).

Page 82: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

74

bırakılmış, oluşturduğu arsa fiyatları nedeniyle tüketicinin seçme özgürlüğünü

daraltan, uygulamadan yararlananların politik güçleri nedeniyle demokratik

sistemde düzeltilemeyecek bir kurum olarak tanımlamaktadır.

Devletin değişik kademelerinde yer alan ve düzenleyici bir eylem olan kent

planlaması farklı araçlara sahiptir. Nazım plan, uygulama planı, arazi kullanım

planları, vb. kentsel örgütlenme projelerinin resmileştirilmesidir. Merkezi

yönetim, planlama politikaları üzerinde kesin bir belirleyiciliğe sahiptir. Mekân

üretiminde etkin bir rol üstlenen belediyelerin başlıca aracı planlamadır.

Belediye, bu yetkisi ile özel bir mülkiyet alanını kamu malına dönüştürebilir veya

kamu malını özel mülkiyete devredebilir. Belediye meclisi, imar planında

yapacağı bir değişiklikle yeşil alanı konut alanına dönüştürüp özel mülkiyet

havuzuna katkıda bulunabilir. Yapı yüksekliklerini, yapı inşaat alanlarını artırma

ve eksiltme yetkisine sahip olan belediye, yapılaşmış bir bölgede rantın yeniden

kazanımını ve yeniden bölüşümünü düzenleyebilir. Mülkiyetindeki toprakları

satarak, belli amaçlarla ucuz arsa sağlayabilir. Kısaca belediye, kamulaştırmaya,

mülkiyet hakkını sınırlandırmaya, toprak fiyatlarını belirlemeye, belli alanlar için

özel düzenlemeler yapmaya kadar uzanan bir dizi yönetsel yetkiye sahiptir.

Kentsel siyasi bir süreç olarak, planlama (genel toplumsal belirlenimlere göre)

kent örgütlerinin, bunlar yoluyla da toplumsal ve ekonomik örgütlerin tümünün

karşı karşıya kaldığı çelişkiler ile eğilimlerin uzlaştırıldığı ve dolayımlı olarak

Page 83: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

75

ifade edildiği bir ‘yer’dir.118 Uzlaşma, üretim tarzının yapısal yasaları çerçevesinde

gerçekleşmektedir; bu süreç hâkim sınıfların çeşitli gruplarını ve çıkarlarını

ilgilendirmektedir. Tam da bu noktada, bireylerin arsa üzerindeki çıkarları ile

toplumun arsa üzerindeki çıkarları arasındaki çelişkiden söz etmek yerinde

olacaktır. Bu iki zıt çıkarın bağdaştırılması ve uzlaştırılması, arsalardaki değer

artışlarını sağlayan devletin öncülüğü ile gerçekleşir. Çünkü değer artışlarına yol

açan şey, kamunun kendi eylem ve işlemleri sonucunda arsalar üzerinde imar

hakları yaratmasıdır. Bu artış karşılığında kazanılan değerlerin kamu ile bireyler

arasında bölüşülmesinde kamu, söz ve hak sahibi olarak (sadece) uzlaşmayı

sağlayabilir.

Oluşan kentsel rantların kaldırılabilmesi ya da sınırlanması için imar planları

veya kentsel arsa mülkiyeti aracılığıyla bazı çözüm önerileri getirilebilir:119 Kamu

çıkarı adına toprak faizlerine sınırlama getirilmesi; toprağın kentsel arsaya

dönüşmesiyle ortaya çıkan değer artışının vergilendirilmesi; toprak üstündeki

mülkiyetin iki boyutla sınırlandırılarak üçüncü boyuta ilişkin haklarda yeni

düzenlemeler getirilmesi; yapılaşma izninin tamamen kamunun hakkı olarak

görülerek değer artışının kamuya mal edilmesi; kentsel arsa mülkiyetindeki el

değiştirme nedeniyle ortaya çıkan değer artışlarına (vergilendirme yoluyla) mülk

118 Castells, a.g.e., s. 112 119Tuğrul Akçura, Đmar Kurumu Konusunda Gözlemler, ODTÜ, Ank., 1981; Tamer Gök, Türkiye’de Đmar Planlaması, ODTÜ, Ank., 1980; Ruşen Keleş, ve diğ., Kentsel Toprak Rantının Kamuya Kazandırılması, Öteki Yay., Ankara, 1999; Đlhan Tekeli, “Kentsel Topraklarda Mülkiyet Kurumunun Varlığının Toplumsal Sonuçları ve Yeniden Düzenleme Olanakları Üzerine”, Kent Kooperatifçiliği Altıncı Teknik Semineri, Sarıgerme, 1991, Türkkent Yay. No: 4, Ank., 1991.

Page 84: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

76

sahibinin el koymasının engellenmesi; spekülatif amaçlarla arsanın boş

tutulmasının önlenmesi; kamulaştırma yapılması, kent çevresindeki tarımsal

topraklarda parselasyonun sınırlandırılması; imar planı olmayan yerlerde hisseli

satışların önlenmesi, kent toprağının yerleşmeye açılmasında (kooperatif

mülkiyet ya da kent toprağının mülkiyetinin kamu elinde kalması, kent arsasının

uzun süreli kiralanması vb.) yeni mülkiyet biçimlerinin kullanılması gibi.

Ne var ki, kapitalist üretim altında özel mülkiyetin varlığının kaçınılmazlığı,

toprak rantının oluşum neden ve süreci, art-değerin oluşum süreci ve

planlamanın işlevi dikkate alındığında bu önerilerin sermaye ve -toprak

mülkiyeti arasındaki ilişki temelinde- kapitalizmin çelişkili zemininde

gerçekleşemeyeceği açıktır.

1.4. DEĞERLENDĐRME

Kapitalist üretim tarzının kendine özgü yapısı, sermaye-emek arasındaki ilişki,

artı-değerin yaratılma ve bölüşülme aşamaları, belirli toplumsal nitelikleriyle,

içinde bulundukları toplumsal süreci belirler. Kapitalizmin nihai ve tek amacı

olan artı-değer kapitalist tarafından emek gücü üzerinden elde edilir; ücretli

emeğin oluşabilmesi için özel mülkiyetin varlığı istenir ve artı-değerin gelişimi

meta üretimine bağlıdır. Öte yandan toprak rantı, üretime hiçbir katkısı olmadığı

halde sırf kullanım hakkını elinde bulundurması nedeniyle toprak sahibine, artı-

değerin bir kısmı olarak yapılan bir ödemedir. Ortaya çıkış koşulları toprak

Page 85: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

77

rantının ardında üretim/mülkiyet ilişkilerinin varlığını ortaya koymaktadır. Bu

bağlamda toprak rantı, yalnızca toprak sahibine yapılan bir ödeme olarak

görülemez. Toprak rantı, toplumsal ilişkilerin bir sonucu olarak farklı üretim

tarzlarında farklı sınıflar arasındaki ilişkileri ifade etmektedir.

Toprakta özel mülkiyetin tekelci gücü ve bu gücün belirleyeceği uygun rant

kapasitesi olmadan toprak fiyatları var olamaz. Bir meta olarak (oluşturduğu ranta

göre satın alınan ve gelecekte gelir beklenen) toprak, bir sermaye biçimine

dönüşmekte ve sermayenin dolaşımı için açık bir alan olmaktadır. Toprak

pazarları yoluyla sermayenin dolaşımı, toprağın kullanımını düzenler, artı-değer

üretimi ile bağlantılı olarak emek gücünün düzenlenmesine ve farklı üretim

alanlarındaki kâr oranlarının eşitlenmesine yardımcı olur. Sermayenin toprağa

veya toprak aracılığıyla akışı, toprak mülkiyeti aracılığıyla ve rantın oluşumu ile

gerçekleşmektedir. Ne var ki, bir yandan da toprak sermayenin, sermaye akışına

koyduğu engel ve tekel ya da mutlak rant sermaye birikimi üzerinde olumsuz etki

yaratmaktadır. Dolayısıyla, mutlak ve tekel rantların minimum düzeyde

tutulması sermayenin çıkarı için son derece önemlidir.

Sermayenin toprak kimliğindeki dolaşımı, sonraki birikimleri yönlendirir ve

birikimin mekânsal uygulanışını yeniden düzenleyen belirleyici bir etken olarak

işlev görür. Toprak pazarlarının içselleştirdiği spekülasyonun -kapitalizmin

sürekliliği için gerekli olsa da- aşırıya kaçması sermaye için olumsuz sonuçlar

Page 86: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

78

yaratabilir. Bu olumsuzluğuna rağmen, artı-değer üretimine katkıda bulunma ve

kapitalist sosyal oluşumların yapılanmasını koordine etme özelliğine sahip olması

nedeniyle, sermayenin topraktaki dolaşımının (toprak pazarının) devamı istenir.

Bu durumda devlet, spekülasyonu denetim altına almak için toprak kullanımı

düzenlemesinde etkin bir rol üstlenmek durumundadır. Kısaca, kapitalizm toprak

fiyatı ve toprak pazarları olmadan yapamaz ve toprak pazarı ve toprak fiyatlarında

oluşan kaçınılmaz spekülatif hareketler, yalnızca aşırı durumlarda, sistemin

olumsuz etkilenmesini önlemek için sınırlandırılmaktadır.

Toprak rantı kapitalist üretim sisteminin sürekliliğini sağlarken diyalektik bir

ilişki içinde kapitalist üretim sistemi toprak rantının varlığını ortaya çıkarır. Öte

yandan, ücretli emeğin yaratılmasını, toprak-sermayeyi dolaşıma girerek sanal

sermaye gibi işlem görmesini, sermayenin toprağa akışını, toprak pazarları

yoluyla sermayenin dolaşımını, kısaca kapitalist sistemin sürekliliğini sağlayan ve

kapitalizmin olmazsa olmaz bir öğesi olarak özel mülkiyetin varlığına şiddetle

gereksinilirken, bir paradoks olarak, özel mülkiyet kapitalizm için ayak bağıdır.

Çünkü bir yandan (özel mülkiyet nedeniyle oluşan) toprak rantı sayesinde hiçbir

artı-değer üretmeyen bir sınıfın (toprak sahiplerinin) artı-değerin bir bölümüne

el koyması, öte yandan rantın sermaye birikimi üzerindeki engelleyici ya da

yavaşlatıcı etkisi, kapitalizm için olumsuz sonuçlar yaratmaktadır. Ne var ki, özel

mülkiyetin kaldırılması, olumsuz etkisine rağmen, hem mülk sahiplerinin diğer

mülkiyet biçimleri üzerinde bir tehdit oluşturabileceği endişesiyle, hem de

Page 87: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

79

kapitalist sistemin sonunu hazırlayacağı için olanaksızdır. Bu durum, kapitalist

üretim sistemi içerisinde toprak-mülkiyet ve sermaye çelişkisi olarak yerini

almaktadır.

Kentleşme kapitalizmin itici gücüdür; kapitalizm sürekliliğini kentleşme

aracılığıyla sürdürür. Kentleşme, gelişmiş kapitalizmin mekânı örgütleme

biçimidir ve kapitalizm mekân üreterek ve mekân üzerinde hâkimiyet kurarak

varlığını sürdürebilmektedir. Kapitalizmin gelişme süreci içerisinde mekân, kıt

bir metaa dönüşmüştür. Yapılı çevrenin kullanım ve değişim değerlerini aynı

anda, aynı zeminde barındırması (yapılı çevre öğelerinin kamu-özel ayırımı ya da

kullanım nitelikleri nedeniyle), onu özel bir meta biçimine sokmaktadır. Yapı

üretim sürecinin artı-değer (kâr) deposu olması sermayeyi, (özellikle de aşırı

birikim eğilimi ile kendini gösteren kriz dönemlerinde, krizi dengeleyici bir işlev

olarak) yapılı çevre yatırımına yöneltmektedir. Sermayenin yapılı çevrede

dolaşımı sırasında toprak sahipleri rant, inşaatçılar kâr elde ederken, finans

kuruluşları da sermayelerini artırır. Kent mekânı, sermayenin kendi çıkarı için

uygun gördüğü yapılı çevre yatırımları doğrultusunda değişir/biçimlenir.

Sermayenin, sürekli olarak hareketini kolaylaştıracak yeni mekânlar üretme

çabasının sonucunda -kapitalizmin eşitsiz gelişme olgusunun mekânda yansıması

olarak- gelişmiş ve az gelişmiş mekânlar aynı düzlemde yer alır.

Kentsel rant çalışmalarında farklı yorumlar yapılmaktadır. Mutlak rantı bir sınıf

Page 88: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

80

tekel rantı olarak kabul eden veya rantların farklılıklarının mekânsal

yoğunlaşmalara bağlı olduğunu öngören yaklaşımlar vardır. Kentsel gelişmede

mutlak ya da tekel rantının hangisinin belirleyici olduğu konusunda tartışmalar

sürmektedir. Kent toprağına verilen imar hakları, özel mülkiyetin yarattığı tekel,

mutlak rantın ve toprağın konumundan kaynaklanan diferansiyel rantın

miktarını belirlemektedir. Bu olgu kentsel toprağın üzerinde farklı grupların

mücadelesine neden olmaktadır. Gerek sermayenin (toprağın ticareti yoluyla

dolaşıma giren sermaye de dâhil olmak üzere) mekânsal dolaşımını

kolaylaştıracak, gerek kentsel toprak üzerindeki mücadeleleri uzlaştıracak

önlemlere gereksinim duyulur. Tam da bu noktada (sermaye birikiminin

sürekliliğini sağlama ve piyasayı düzenleme rolü ile) devletin mekân

organizasyonuna yönelik müdahaleleri önem kazanmaktadır. (Kapitalist üretim

sistemi içerisinde yapılı çevre üretimi ile rant, sermaye ve devlet müdahalesi

ilişkisi Şema 2’de izlenebilir.) Devlet, sermayenin gelişimi için engel teşkil eden

arsa spekülasyonunu denetleme; arsa ve konut (rantın belirlenmesinde rolü olan)

fiyatlarını yönlendiren kredi ve faiz politikalarını belirleme; sermayenin girmek

istemediği kentsel yatırımları üstlenme; sermayenin mekânsal hareketliliğini

sağlayacak yasal çerçeveyi oluşturma ve planlama aracılığıyla toprak

kullanımlarını düzenleme vb. gibi uygulama mekanizmaları ile devreye

girmektedir.

Kentsel arenada çarpışan güçlerin uzlaşma aracı ve rant oluşum ve paylaşımının

Page 89: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

81

yasal belgesi olarak planlama, devlet müdahalesinin önemli bir aracıdır. Planlama

aracının özel mülkiyetin sınırlandırılması yönünde mi kullanacağı yoksa toprak

rantını artırıcı yönde ve belli sermaye gruplarının elinde toplanmasını sağlayacak

şekilde, özel mülkiyete mi hizmet edeceği sorusunun yanıtı, kapitalist üretim

sisteminin nihai amacı temelinde açıktır. Böyle bir durumda planlamanın işlevi

(kentsel toprak üzerinde özel mülkiyet-toprak ve sermaye çelişkisi/çatışmasının

izin verdiği ölçüde) düzenleyici olmaktan öteye geçemez.

Şema 2: Kapitalist Üretim Sistemi Đçerisinde, Yapılı Çevre Üretiminde Rant,

Sermaye ve Devlet Müdahalesi Đlişkisi.

Kentsel büyüme bir şekilde rantsal değer (Sınıf tekeli bağlamında mutlak rant ve

tekel rantı, kullanımı belirlemektedir.) veya sabit sermayede artış sağlarken aynı

Page 90: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

82

anda artı-üretimin ortadan kaldırılması için de ortam yaratır. Büyüme

gerçekleşirken, beklenti, toprak ve mülk değerlerinin yükselmesi ve sabit sermaye

varlıklarının üretim olanaklarının kullanılabilmesi yönündedir. Bu nedenle,

kentin gelişimi/büyümesi desteklenmektir. Kentsel gelişmeyi diğer öğeler

i(ekonomik, kültürel, sosyal gelişme) göz ardı ederek sadece yapılı çevre üretimi

ile sınırlı tutmak kent mekânı üzerinde olumsuz sonuçlar doğurur. Salt (değişim)

değer elde etmek amacıyla, başka hiçbir şey denetlenmeden sadece fiziksel çevre

üretilmesine yönelik uygulamalar, kıtlığın ve rantların artmasına neden olur.

Toprak rantının varlığı, sermayenin yapılı çevredeki amaçlı hareketi ve buna

bağlı olarak yapılı çevre üretimine yönelik devlet müdahalesi, kent mekânının

biçimlenmesini/gelişimini doğrudan etkilemektedir. Kapitalist ekonomide

toprağın kullanıma açılması ile rant ve (değişim) değeri oluşumu spekülasyon,

aşırı değer yükselmeleri, yapay oluşturulabilen kıtlık vb. ne neden olmaktadır. Bu

olumsuzlukların giderilmesi için, uygulanacak sosyo-ekonomik politikalarda

kullanım değerinin ön plana çıkarılması önerilmektedir. Ne var ki, kapitalist

üretim sisteminin sürekli, daha fazla artı-değer (kâr) mantığına uygun olarak, rant

bir şekilde elde edilecektir. Dolayısıyla, bu üretim sistemi içerisinde kullanım

değerini ön plana çıkarma çabaları sonuca ulaş(a)mayan, iyi niyetli çabalar olarak

kalacaktır. Bu durumda, sadece mekân oluşumunda daha fazla kâr mantığı ve

ulusal çıkar arasındaki dengeden söz edilebilir. Bu denge, toplumsal

ilişkilerin/üretim ilişkilerinin yapısına bağlı olarak gerçekleşebilir.

Page 91: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

83

ĐKĐNCĐ BÖLÜM

TÜRKĐYE KENTLERĐNĐN MEKÂNSAL GELĐŞĐMĐNDE

DEVLET MÜDAHALESĐ ve KENTSEL RANTLAR

Kentsel mekândaki gelişim/değişimler hiç kuşkusuz kesintisiz değildir, ya da

değişen ekonomik yapılanmayla birlikte aniden ortaya çıkmaz; bunlar, farklı

bileşenlerin etkilediği bir süreçtir. Devlet müdahaleleri ya da sermaye birikim

biçimi değiştiği halde kentsel gelişmenin/değişmenin kesintisiz sürekliliği ve

kentsel rantların kapitalist üretim sistemi içerisindeki varlığının devam etmesi

kentlerin gelişiminin tarihsel süreç içerisinde incelenmesini zorunlu kılmaktadır.

Devlet müdahalesi kent mekânlarının, makroformlarının oluşmasında son derece

belirleyicidir. Mekân örgütlenmesinde devletin rolüne vurgu yapılması, dikkati

devletin sermaye birikiminin sürekliliğini sağlama işlevine çekmektedir. Bunun

yanı sıra kentsel rantların birikim biçimlerinin hareket yasalarına göre

belirlendiği kabulü, kentsel gelişmenin deviniminde sermaye birikim süreçlerini

ön plana çıkarmaktadır.

Türkiye ekonomisinin tarihsel gelişiminde farklı sermaye birikim süreçleri ya da

Page 92: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

84

aynı sermaye birikim biçimi içerisinde farklı ekonomik politikaların uygulandığı

dönemler yaşanmıştır. 1954 yılı öncesinde ekonomi politikalar farklılaşsa da

sermaye birikim biçimi değişmemiştir. Ancak, 1954 ve 1980 tarihleri ülkede yeni

birikim rejimlerine geçiş tarihleridir. Bu nedenle, Türkiye kentlerinin tarihsel

gelişim süreci sermaye birikim biçiminin değiştiği dönemlere ayrılarak

irdelenmektedir.

Türkiye’nin sermaye birikimi süreci ilk dönem 1923–1954 arası (içe yönelik

sermaye birikim biçimi olarak ticari sermaye birikim süreci); ikinci dönem 1954–

1980 (içe yönelik bir başka sermaye biçimi olarak sanayi sermaye birikim süreci)

ve 1980’den günümüze (dışa dönük sermaye120 birikim süreci) olarak yapılmıştır.

Her dönemde, öncelikle dönemin sosyo-ekonomik panoraması, birikim biçimi

açısından verilmektedir. Ardından her dönem, kentsel gelişmeyi ilgilendiren

devlet müdahaleleri; imar yasaları, kentsel kurumsal yapılar ve konut

sektöründeki yasal çerçeve temelinde incelenmektedir.

120 Fuat Ercan, “Çelişkili Bir Süreklilik Olarak Sermaye Birikimi–1 (Türkiye’de Kapitalizmin Gelişme Dinamiklerinin Anlaşılması Đçin Marksist Bir Çerçeve Denemesi)”, Praksis, S. 5, Kış, 2002, s. 55. “Türkiye’de sermaye birikim sürecini tarihsel olarak iki başlık altında incelemek mümkündür: Sermayenin toplam döngüsü ve birikim sürecinin içe yönelik gerçekleştiği dönem ile sermaye birikim sürecinin dünya sermayesinin toplam döngüsüne eklemlenerek gerçekleştiği dönem. Đçe yönelik sermaye birikimi dönemin uluslararası güç ve sermaye dinamiklerinden yalıtıldığı bir dönem olarak düşünülmemelidir. Tam tersine, içe yönelik sermaye birikim biçimi başından itibaren daha çok uluslararası üretken sermayenin belirleyici olduğu bir çerçevede gerçekleşmiştir. Fakat içe yönelik sermaye birikim süreci, diğer yandan ülke içinde kapitalist ilişki ve yaşam ortamının sağlanması için temel belirleyici olmuştur. Özellikle sermaye birikiminin ülke içinde gerçekleşmesi için para ve ticari sermayenin belirleyiciliğinden üretken sermayenin belirleyiciliğine geçiş tam da bu dönemde gerçekleşmiştir. 1980’li yıllarda dünya ekonomisi ile bütünleşmeyi temel strateji olarak belirleyen sermayeler aynı zamanda 1920’lerden itibaren para, ticari ve üretken sermaye donanımını sağlayan sermayeler olmuştur.”

Page 93: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

85

2.1. 1923–1954 ARASI

2.1.1. Sosyo-Ekonomik Panorama:

Cumhuriyetin kurulması ile bağımsız ve modern bir toplum, bir ulus-devlet

hedefleyen yeni oluşum sürecinin öncelikli ve temel politikası, ulusal

burjuvazinin yaratılmasıdır. Sürecin başladığı zeminde, yeterli sermaye birikimi,

işgücü ve pazar koşulları yoktur ve hemen her alanda güçlü feodal ilişkiler vardır:

Ülkenin sanayi düzeyi hem üretim hacmi hem de üretim yapısı bakımından çok

düşüktür. Az sayıdaki modern fabrikalar, bankalar ve ulaşım işlerinin tamamı

yabancıların elindedir. Kapitalist mülkiyetlerin olmayışı feodal üretim biçimlerini

ve ağalık sistemini sürekli kılmaktadır. Bu koşullar içerisinde ulusal ekonominin

inşası ve ulusal burjuvazinin oluşturulması için önemli adımlar atılmıştır.

1923 tarihli İzmir İktisat Kongresinde, daha çok yüksek bürokrasi ve mebuslardan

derlenen işçi ve sanayici üyelerin yanı sıra egemen iki sınıfın, büyük toprak

sahipleri ve tüccarların temsilcileri çoğunluktadır. Kongrede alınan kararlara göre

kalkınmacı, yerli ve yabancı sermayeye ve piyasaya dönük, çiftçiyi özendirici,

ekonomik hayatın denetiminin milli unsurlara geçmesini kolaylaştırıcı ve ılımlı

bir korumacılığı öngören politikalar uygulanacak121; liberalizm, yani özel girişim

desteklenecektir.122 1920’lerin başından itibaren hızlı bir ekonomik büyüme

gerçekleşmiştir. “Bu yüksek ekonomik büyüme hızını sağlayan en önemli sektör

tarım olmuştur. Nüfusun % 80’i köylüdür ve ekonomi tarım önceliklidir. 1924–29 121 Boratav, Türkiye Đktisat Tarihi: 1908–1985, s. 34. 122 Gülalp, Kapitalizm, Sınıflar ve Devlet, s. 30.

Page 94: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

86

döneminde tarımdaki hızlı artış, yıllık ortalama % 15’e ulaşan ekilebilir alanların

genişlemesiyle elde edilmiştir. Yüksek büyüme hızının ikinci etkeni altyapı

yatırımlarıdır. 1924–37/38 arasında uygulanan demiryolu politikası123 altyapı

yatırımlarının en önemli alanlarından biri olmuştur. 1924–40 arasında yeni

yapıların gelişmesiyle birlikte altyapı yatırımlarının süreklilik kazanması

ekonominin büyüme hızının belli bir asgariden aşağı düşmesini önlemiştir.

Yüksek büyüme hızının üçüncü bileşeni sanayidir. 1927 tarihli Teşvik-i Sanayi

Kanunu ve 1929 tarihli Gümrük Kanunu 1924–40 arasında özel kesim

sanayisindeki hızlı gelişmenin etkeni olmuştur.124 Sanayide kamu gelişmesi 1933

sonları ve 1934’te başlamış; kamu yatırımları ithal ikamesi programları ile (sanayi

programları ) gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Yeni yatırımlar, o dönemde gayri

safi milli hâsılanın % 10’u düzeyindedir. Makine teçhizat yatırımları, basit

malzeme ve teçhizatlara yapılmıştır. İnşaatlar demiryolu, basit karayolu, kent

yapıları, basit sulama projelerini kapsamaktadır”125

1923–1946 yılları arasında ekonomideki büyüme dönemleri Tablo 1’de izlenebilir.

Pamuk, eldeki verilerin Dünya Bunalımı koşullarında sanayi sektörünün kent ve

123 Ekonominin işlerliğini sağlayacak, üretim ve dağıtımını gerçekleştirecek haberleşme ve ulaşım ağı “milli maksatlara göre ve milli para ile” kurulmalıdır. 1925 ile 1931 yılları arasında 1854 km demiryolu döşenmiş, 1488 km demiryolu millileştirilmiş ve 1300 km karayolu yapılmıştır. Somer Ural, “Türkiye’nin Sosyal Ekonomisi ve Mimarlık 1923–1960”, Mimarlık, S. 1–2, Ocak-Şubat 1974, s. 23. 124 Teşvik-i Sanayi Kanunundan yararlanan sınaî kuruluşların sayısı 1927’de 322 iken 1933 yılında 1473’e çıkmıştır. Stefanos Yerasimos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, Kitap 3, Belge Yay., Đst., 1992, s. 122. 125 Bilsay Kuruç, “Cumhuriyet Döneminde Đktisat Politikaları Üzerine Gözlemler”, Bilanço 1923-1998, Tarih Vakfı Yay., Đst., 1999, s. 22, 23.

Page 95: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

87

ülke ekonomisinin güçlü sayılabilecek bir genişleme içinde olduğunu göstermekle

birlikte devlet sanayi işletmelerinin kent ekonomisine ve ülke ekonomisine

katkısının sınırlı kaldığını belirtmektedir.126 1929 yılı sonrasında başlatılan

korumacılık politikası kent ekonomisinin canlanmasında önemli rol oynamış,

1930’lu yılların kent ve ülke ekonomisinin güçlü performansının kaynağı tarım

sektörü olmuştur.

TABLO 1: Türkiye Ekonomisinde Büyümenin Dönemlenmesi, 1923–1946

Ort. Yıllık Büyüme Hızı (%) 1923–1929 1929–1939 1939–1946 1923–1946 Nüfus 1.7 2.2 1.2 1.9 GSMH 10.3 5.2 -2.0 4.6 Kişi Başına GSMH 8.4 3.0 -3.2 2.6 Tarım 13.6 4.4 -1.4 4.9 İmalat Sanayi 7.2 5.2 -3.0 3.3 İnşaat Hariç Toplam Sanayi 10.2 5.7 -2.6 4.5

Kaynak: Pamuk, a.g.e., s. 36.

1920’li yılların yüksek büyüme hızı ile beraber Türkiye’nin dünya pazarıyla olan

ticari ilişkileri de büyümüştür. 1920’li yıllar Türkiye’nin sınıf yapısında (ticaret ve

toprak sahipliğinin egemenliği) ve uluslararası işbölümündeki (tarım ülkesi

olarak) yerinde herhangi bir değişikliğe yol açmamıştır.127

1930’larda dünyanın içinde bulunduğu Büyük Bunalım Türkiye’de yeni bir

yapılanmaya neden olmuştur. 1930’lar döneminin iki özelliği, ekonominin içe

kapanması ve devlet öncülüğünde hızlı sanayileşmedir. İçe dönük sanayileşme

126 Şevket Pamuk, “Dünya Đktisadi Bunalımı ve 1930’lara Yeniden Bakış”, Bilanço 1923-1998, Tarih Vakfı Yay., Đst., 1999, s. 36, 37. 127 Gülalp, a.g.e., s. 30.

Page 96: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

88

yalnızca geleneksel ihraç ürünlerine yeniden iç pazar yaratmakla kalmayacak,

ayrıca dışarıdan ithal edilemeyen temel tüketim malları ihtiyacının yerli üretimle

karşılanmasını sağlayacaktı. Bunu sağlayacak bir burjuvazinin olmayışı devletin

bir girişimci olarak harekete geçmesini, yani devletçiliği zorunlu kılıyordu.

Dünyadaki bunalımın sonucunda uluslararası meta dolaşımının sekteye uğraması,

egemenlikleri tamamen bu dolaşımda tuttukları yere dayanan sınıflar açısından

bir krizin doğması anlamına geliyordu. Krizin çözümü, meta dolaşımının

içselleştirilmesi idi.128 Buna uygun olarak devletin resmi politikası, devlet

işletmeleri tarafından uygulanan ve yerli girdilere dayalı bir ithal ikamesi

olmuştur. Bu politika 1930’lu yıllarda görece başarıyla yürütülmüştür. Özellikle

kamu hizmetleri alanında, yabancı sermayenin ulusallaştırılmasına yönelik

adımlar atılmıştır. Türkiye, bu on yıl boyunca dış ticarette sürekli bir fazla

vermeyi başardığı gibi ekonomisini canlandırıp belirli bir sınaîleşme oranı (Bkz.

Tablo 2) tutturmayı da başarmıştır.

TABLO 2: Milli Hâsıla Đçinde Ana Sektörlerin Payları, 1927 ve 1938 (%)

1927

1938

Tarım 67 48

Sanayi 10 16

Hizmetler 23 36

Kaynak: Yerasimos, a.g.e., s. 141.

1930’ların sonunda sınıf yapısı değişmeden kalmıştır. Sanayi burjuvazisi

128 Gülalp, a.g.e., s. 30.

Page 97: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

89

denebilecek bir kesim hâlâ yoktur; kırsal kesimdeki toplumsal ilişkilere

dokunulmamıştır. Tüm prekapitalist üretim ilişkilerinde olduğu gibi iç ve dış

ticaretle uğraşan eşraf, tüm teşviklere rağmen sınaî yatırıma girmemiş, birikimini

gayrimenkule yatırmayı tercih etmiştir.129 Gülalp’ın ifadesiyle, “Başlangıçta

bunalımdan ağır bir şekilde etkilenen egemen sınıflar daha sonra, devlete karşın

değil, tam tersine devlet sayesinde eski konumlarına yeniden kavuştular.”130

1939’da İkinci Dünya Savaşı başladığında Türkiye, devletin gerek altyapı gerekse

ara ve sermaye malları sanayilerine kaymasını, önceden kurulmuş kitlesel

tüketim malları sanayilerinin özel sektöre devredilmesini öngören İkinci Beş

Yıllık Sanayileşme Planını uygulamak üzereydi. Ancak, savaş nedeniyle bu

planlar bırakılmış ve hükümet olağanüstü önlemlere başvurmak zorunda

kalmıştır. Türkiye savaş ekonomisi koşullarını yaşamıştır. Kaynaklar seferberlik

çabalarına yöneltildiği için, Tablo 1’de görüldüğü gibi, sınaîleşme sürecinde ve

tarımsal üretimde gerileme olmuştur.

Savaşın başlamasıyla ithalatta kısıtlamalara gidilmesi, 1940 yılında yerli sınaî

üretim alanında büyük bir atılımın gerçekleşmesine yol açmıştır. Ne var ki,

giderek artan hammadde kıtlığı, sınaî üretimin 1941 ve 1942 yıllarında düşmesine

neden olmuştur. 1943–1945 arasında fiyatlardaki artış sınaî üretimi desteklese de

129 Metaın dolaşım sürecinin para-sermaye ile başlayıp para-sermaye ile bittiği yerde zanaat üretimine egemen tüccar, sınaî üretime girmeyecek ve ilkel kapitalist birikime katkısı olmayacaktır. Ünal Nalbantoğlu, “Cumhuriyet Dönemi Ankara’sında Yükselen Orta Sınıf Üzerine”, Tarih Đçinde Ankara, Eylül 1981 Seminer Bildirileri, ODTÜ, Ank., 1984, s. 289. 130 Gülalp, a.g.e., s. 31.

Page 98: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

90

1945’te dünya pazarlarının yeniden açılmasıyla gerileme tekrar başlamıştır.131

(Bkz. Tablo 3)

TABLO 3: 1940–1945 Yılları Arasında Tarım ve Sınaî Üretim Đndeksleri

Yıl Tarım Üretim Đndeksi 1939:100

Sınaî Üretim Đndeksi 1939:100

1940 90.5 108.2 1941 98 107.3 1942 86 94.2 1943 81.9 103.5 1944 70.4 116.2 1945 89.5 115.4

Kaynak: Yerasimos, a.g.e., s. 151.

Savaş koşullarında ekonominin mutlak anlamda daralması birikim sürecini

yavaşlatmamıştır: Savaş ekonomisi vurgunculara fırsat vermiş, gıda maddelerine

ve hammaddelere olan dış talebin aratması sonucunda Türkiye’nin ihraç

ürünlerinin fiyatı yükselince üreticiler ve ihracatçılar beklenmedik kazançlar elde

etmiştir. İçerideki darlık hükümetin seferberlik harcamalarından kaynaklanan

aşırı enflasyonla birleşince karaborsa ve spekülasyon artmıştır. Tarım ve ticaret

sermayesi, savaş döneminden benzeri görülmedik birikim oranlarıyla çıkmıştır.132

İkinci Dünya Savaşından sonra dünya, ABD hegemonyasında yeni bir sürece

giriyor ve Türkiye, bu süreçte kendine bir yer bulmaya çalışıyordu. Savaştan

hemen sonra başlayan liberalleşme süreci egemen sınıfların, yani toprak sahipleri

131 Yerasimos, a.g.e., s. 151. 132 Çağlar Keyder, Türkiye’de Devlet ve Sınıflar, Đletişim Yay., Đst., 1999, s. 157; Gülalp, a.g.e., s. 32.

Page 99: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

91

ile ticaret sermayesinin çıkarlarına zarar vermiyordu. 1946’da Türkiye’nin IMF

üyeliğine kabul edilmesini (1947 yılında kabul edildi.) sağlamak için

devalüasyondan dış ticaretin liberalleşmesine kadar pek çok ekonomik uygulama

gerçekleşmiştir. 1947 yılında Marshall yardım programına girme hakkını

kazanmak için hazırlanan raporda (1947 Planı), Devletçi Dönemin öncelikleri

bırakılmaktadır. Öncelik tarımsal gelişmeye ve ihracatın desteklenmesine

verilecek, devletin kaynakları pazarların genişletilmesi düşünülerek taşımacılık

ve iletişim alanlarındaki altyapı yapımına kaydırılacak, mali kaynaklar dış kredi

yoluyla bulunacaktı. 133

1947–1953 yılları arasında, Marshall Planı çerçevesinde -ABD başta olmak üzere-

uluslararası kuruluşlardan bağış ve borç olarak Türkiye’ye gelen paralar, aynı

dönemin sonunda GSMH’nin % 5’ini bulmaktadır.134 (Bkz. Tablo 4)

TABLO 4: 1947- 1953 Yılları Arasında Türkiye’ye Verilen Paralar (Milyon Dolar)

Bağış Borç

ABD 249.7 125.6

Uluslararası Para Fonu 35

Dünya Bankası 59.4

Avrupa Ödemeler Birliği 55.0

Özel Çekme Hakları 133.0

Kaynak: Yerasimos, a.g.e., s. 181.

133 Gülalp, a.g.e., s. 33. 134 Yerasimos, a.g.e., s. 181.

Page 100: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

92

Türkiye, 1930’ların tersine, 1947’den itibaren yabancı sermaye konusunda daha

da liberalleşen yasaları yürürlüğe koymaya başlamıştır.135 1950’lerin ilk yıllarında

liberalleşme doruk noktasındaydı. Traktör ve diğer tarım araçlarının ithalinde

kullanılan ve öncelikle ABD’den gelen dış krediler, Kore Savaşı nedeniyle dünya

pazarında meydana gelen patlama, tarımsal üretimin ve ihracatın büyümesini

sağlamıştı.

1950’li yıllarda ekonomik büyüme belirleyicidir ve milli gelir artışları ön plana

çıkmaktadır. Tarım sektörü 1940’ların ikinci yarısından 1955’e kadar traktör

sayesinde gelişmekte, altyapı yatırımları büyük bir hız kazanmaktadır. Sulama,

enerji ve iletişim yatırımlarındaki ve kent yapılarındaki artışla beraber altyapı

yatırımları 1960’a kadar önemli bir ilerleme kaydetmiştir. 1940’ların başından

itibaren demiryolu yerine karayollarına yatırım yapılmaya başlanmıştır.136

Özel sanayi 1945’ten sonra sürekli bir gelişme göstermiştir. 1950–60 dönemindeki

sınaî yatırım projelerinin çoğunu, Amerikan yardım kuruluşlarının ve Dünya

Bankasının himayesi altında kurulan Türkiye Sınaî Kalkınma Bankası finanse

etmiştir. Sanayiye verilen banka kredisinin uluslararasılaşması, Türk sermayesinin

135 1951 yılında Dünya Bankası tarafından Amerika'dan gönderilen uzmanların hazırladığı “Baker Raporu”; Türkiye’nin bir tarım ve hammadde memleketi olarak kalmasını ve yabancı sermaye ithalini kesin bir dille dikte etmekte ve Türkiye’deki ekonomik faaliyetin sınırlarını belirtmektedir. Tüketim maddeleri ve küçük meta üretimi koşullarının sürdürülmesi önerilmekte, yeni dönemde üretilecek inşaat malzemeleri çimento, tuğla, kiremit ve cam ile sınırlandırılmaktadır. Ural, a.g.e., s. 47. 136 Karayollarının yapımına öncelik verilmesi, Türkiye’nin gelişme ihtiyacından önce Türkiye karayollarının Amerikan askeri gücüne ulaşım kolaylığı sağlamak için Sovyet sınırına kadar uzanması gibi bir noktadan hareketle başlamıştır. Kuruç, a.g.e., s. 30.

Page 101: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

93

uluslararasılaşmasını sağlayan mekanizma olmuştur.137 Özel kesime çeşitli

kanallardan sağlanan teşvikler, giderek artan bir oranda, 1950’lerden 1970’lere

kadar bu kesimi destekleyen etkenler olacaktır.

Tarım sektörü, 1950’lerin ilk yarısında, yıllık ortalama % 15’e yaklaşan büyüme

hızı ile sürmüştür. 1950’lerin ortasından itibaren tarım kesiminin büyüme hızında

önemli düşüşler görülmektedir. 1950’lerin ortasından itibaren ekilebilir alanların

sonuna gelinmiş; tarım sektörü, Türkiye’nin gelişmesindeki öncülüğünü

bırakmaya başlamıştır.

1950’lerin ilk yarısında ekonominin dışa açılmasının ardından gelen krizle

birlikte 1950’lerin ikinci yarısından itibaren yeni bir dönem başlayacaktır.

2.1.2. Mekân Örgütlenmesinde Devlet Müdahaleleri < > (Đlk Birikim Sürecinde)

Kentsel Rantlar

“Bağımsız, kapitalist bir devlet oluşturma kurgusu içerisinde Ankara, modern bir

başkent olarak yerini almalıdır.” Bu düşünce, dönemin ilk yıllarında imar

faaliyetlerini öncelikle ve yoğun olarak Ankara’ya yöneltmiştir. Ankara’nın imarı

ve planlı gelişmesinin sağlanması138 için kent özelinde çıkartılan yasalar ve

uygulamalar, daha sonra tüm ülke genelinde işlerlik kazanacaktır.

2290 sayılı “Belediye Yapı ve Yollar Yasası”nın çıkarıldığı 1933 yılında, “devlet

137 Keyder, a.g.e., s. 195. 138 Ankara’nın imar süreci için bkz. Üçüncü Bölüm.

Page 102: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

94

öncülüğünde gelişme” dönemi başlamıştır. Bu yasa ile tüm belediyelere imar

planı yaptırma zorunluluğu getirilmiş, yapılan imar planlarını onaylama yetkisi

ise Ankara İmar Müdürlüğü’ne verilmiştir. 1950'lere kadar hazırlanan imar planı

sayısı 120 civarındadır ve Türk Şehirciliğini yaratma çabaları söz konusudur.139

Yasada yapı ölçeğine sınırlamalar getirilmekte; kent mekânlarının sağlık ve fen

kurallarına uygun hale getirileceği, yeşil alanlar gibi kamuya açık yerlerin

dışındaki alanların kamulaştırmaya tabi olacağı yer almaktadır. Yasanın içeriği,

devletin geri kalmış bölgelerin geliştirilmesi hedefine koşuttur. Öte yandan

yasada, belediyelerin ellerindeki arazileri özel mülkiyete aktarmalarına olanak

sağlayan bir maddeye yer verilmiştir. Bu madde, devletin kendi mülkiyetindeki

alanları kullanmak/işletmek yerine kentsel rantlardan gelir elde etmeyi

amaçladığını göstermektedir.

Ekonomi yazarı Cemil Alaaddin Topçubaşı’na göre,140 “Cumhuriyetin kurucuları,

taşınmaz sahipliği ve servet birikimi arasındaki bağın güçlenmesinde yarar

görmektedir. Nitekim Türkiye’de Avrupa’da olduğu gibi mülkiyet çokluğundan

değil yoksulluktan sıkıntı çekilmektedir. Servet birikimi en az elli yıl sürmelidir.”

Aynı zamanda dönemin İstanbul milletvekili olan Topçubaşı'nın sözleri devletin

görüşünü yansıtıyor ise spekülasyonun, önlenmek şöyle dursun, neredeyse teşvik

139 Yapı ve Yollar Yasası için 1905 yılında Fransa'da kabul edilen imar yasası esas alınmıştır. Yasa ile nüfusu 10 binden yukarı olan beldelerin hâlihazır planlarının beş yıl içerisinde düzenlenmesi ve gelecekteki gelişim planlarını yapmaları zorunluluğu getirilmektedir. Ural, a.g.e., s.39. 140 Cemil Alaaddin Topçubaşı, “Kooperatif Evleri", Karınca Dergisi, 1935, s. 47–49. Aktaran Gönül Tankut, Bir Başkentin Đmarı, ODTÜ, Ank., 1990, s. 272.

Page 103: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

95

edildiği bile söylenebilir.

Dönemin devletçilik politikasına koşut olarak, 1930 yılına kadar yabancı şirketler

aracılığıyla gerçekleştirilen kentsel altyapı ve kamu hizmetlerinin bu dönemde

devletleştirilmesi söz konusudur.141 Belediyelerin daha fazla gelir elde etmelerine

olanak sağlamak üzere yabancı imtiyazlı şirketlerin boşalttıkları alanlar

belediyelere devredilmiş ve finansmanı örgütleyici bir kurum olarak Belediyeler

Bankası (1933 tarihinde) kurulmuştur.142 Devlet kaynaklarının belediyeler

arasındaki dağılımı büyük belediyeler lehinedir. Sınaî birikim için gerekli

koşulların yaratılması amacıyla, küçük kırsal belediyelerden büyük kentsel

belediyelere Belediyeler Bankası aracılığıyla kaynak transferi yapılmıştır.

Devletçilik politikasına koşut olarak, belediyelere verilen kamulaştırma yetkisi

çok sınırlı tutulmuş, taşınmazlardaki değer artışları vergilendirilmemiş ve imar

uygulamaları yönetsel sözleşme ve ihale yoluyla gerçekleştirilmiştir.143

Kentsel hizmetlerin büyük bir bölümü devlet ihaleleri yoluyla elde

edilmektedir.144 Ankara başta olmak üzere tüm ülke genelinde acil gereksinimlere

141 Bu dönemde belediyelerin ticari ve sınaî girişimlerde bulunarak daha fazla gelir elde etmesine yönelik uygulamalar söz konusudur. Kamu hizmetlerinin belediyeleştirilmesi, bir çeşit “belediye devletçiliği”, dönemin iktisat politikası gereğidir. Can Hamamcı, “1930-46 Tek Parti Dönemi Belediyeciliği: Genel Bakış”, Türk Belediyeciliğinde 60 Yıl, Metropol Đmar A.Ş., IULA-EMME, Ank., 1990, s. 156. 142 Adalet Alada, “Türk Belediyeciliğine Kronolojik Yaklaşım 1930–1990,” Türk Belediyeciliğinde 60 Yıl, Metropol A.Ş.-ĐULA-EMME, Ank., 1990, s. 123. 143 Birgül Ayman Güler, Yerel Yönetimler - Liberal Açıklamalara Eleştirel Yaklaşım, TODAĐE, Ank., 1992, s. 61. 144 “… hükümet işlerine ortak girmeye karar verdik. Emin Bey ile ilk işimiz Ankara Belediyesi Temizlik Müdürlüğünün 500 süpürge işine girmek oldu. …. O sıralarda belediye tarafından Yenişehir’de konut yapımına karar verildi. Bunları müteahhitlere ihale ediyorlardı. Ankara’da o

Page 104: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

96

cevap verecek resmi ve yarı resmi kuruluşlara ait binalar, bakanlıklar, milli

savunma, hükümet konakları, eğitim yapılarını kapsayan yoğun bir inşaat

faaliyeti sürdürülmüştür. Sayısı hızla artan resmi binaların inşaat ihaleleri kimi

zaman yabancı, kimi zaman yerli müteahhitlere verilmektedir.145 Keyder, 1931 ile

1940 yılları arasında ülke genelinde kurulan şirketlerin yüzde 74,2’sinin

kurucularının bürokratlar olduğunu ifade etmektedir.146 Keyder’e göre bunun

nedeni, bürokratların siyasi nüfuzlarını kullanarak devlet ihalelerinden ve arazi

spekülasyonundan elde ettikleri olanaklardır. Savaş döneminde karaborsacılık ve

aşırı spekülasyon yeni savaş zenginleri yaratmış; tüccarlar bu dönemde önemli

boyutlarda birikim elde etmiş, mülk gelirleri artmıştır. 147

Belediyeler tarafından yaptırılan ilk apartman yapıları, devlet tarafından

yaptırılan memur evlerinin, köy evlerinin148 ve işçi evlerinin dışında memurların

kredi yoluyla ev yapmaları teşvik edilmiş ve yapı kooperatifleri kurulmuştur.

Memur evleri ile ilgili inşaat faaliyetleri memurların çok küçük bir kesimini

oluşturan bürokrat kesimin ev sahibi olması ile sınırlı kalmıştır.

zamanın en büyük müteahhidi Nafiz Kotan Bey’di. Bu bey ile o zamana göre çok büyük işler yaptım ve para kazandım. Bütün devlet erkânı Nafiz Bey’in yazıhanesinde, akşamları da Nafiz Bey’in ziyafetindeydi. Nafiz Bey Ankara’nın bayındırlığında çok önemli işler aldı.” Vehbi Koç, Hayat Hikâyem, Apa Ofset, 1974, s. 41, 48, 49. 145 “1932 yılında …. Ankara Numune Hastanesinin yalnız beton kısmı Retliech Berger adında bir Alman şirketine ihale edilmiş, …(diğer) işlerin tamamı birden ihaleye çıkarıldı. … ihale evrakı tasdik edilmek üzere Sağlık Bakanı Refik Saydam Bey’e gönderildi. “… Türkler bu işi yapamazlar ancak yabancı bir firma ile ortak olduğunu ispat edersen bu işi size verebilirim” dedi. Almanya’da bulduğumuz firma, hiçbir sorumluluğa girmemek, göndereceği mühendisin ücretlerini de bizim ödememiz şartıyla 20.000 liraya adını verebileceğini söyledi.” Vehbi Koç, a.g.e., s. 51. 146 Keyder, a.g.e., Đst., 1999, s. 149. 147 Boratav, a.g.e., s. 68. 148 40.000 köyü bulunan Türkiye’de 1935 yılına kadar sadece 64 adet örnek köyde inşaat faaliyeti söz konusudur. Ural, a.g.e., s. 40.

Page 105: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

97

Ankara’daki memurlara mesken ödeneği verilmesini öngören 1929 tarihli 1452

sayılı Kanunun çıkarılmasını (Bu ödenek 1951 yılında kaldırılmıştır.) Fehmi

Yavuz şöyle yorumlamaktadır: “… kanunun çıkarılmasını arsadan, emlakten

büyük çıkar sağlama yoluna girmiş nüfuzlu kişilerin, amaçlarına ulaşmak

açısından büyük bir başarı saymak gerekir.”149

1926 yılında kurulan Emlak ve Eytam Bankası, konutsuz halka uzun vadeli, düşük

faizli kredi açmak, yapı ve yapı malzemesi üretimi ve ticareti yapmak, konut

yaparak peşin ve taksitle satmak gibi amaçlarla donatılarak 1946 yılında Emlak

Kredi Bankasına dönüştürülmüştür....150 Ucuz konut üretmek amacıyla kurulan

Emlak Kredi Bankasının konut yapımı eylemleri amacına ulaşmamış; konutlar üst

gelir grupları için inşa edilmiş, bahçeli konutların yerini çok katlı bloklar ve geniş

daireler almaya başlamıştır. 1950'lerin ortasına kadar devlet sübvansesi ile ucuz

arsa sağlanarak orta sınıfın konut sahibi olması teşvik edilmiş; kentsel toprağa

olan talep genel ekonomideki değişken enflasyonist ve ekonomik büyüme

oranları ile kışkırtılmıştır.151

1948 yılında çıkartılan 5228 sayılı Bina Yapımını Teşvik Yasası ile bina yapımını

teşvik etmek için hazinenin, özel idarenin ve devletin mülkiyetinde bulunan

arsaların on yılda taksitler halinde ödenecek şekilde belediyelere devredilmesi ve

149 Fehmi Yavuz, Kentsel Topraklar, Ank. Ünv. Siy. Bil. Fak. Yay., Ankara, 1980, s. 17. 150 Đlhan Tekeli, Türkiye'de Yaşamda ve Yazında Konut Sorununun Gelişimi, TOKĐ, Ank., 1996, s. 39-41 151 Ayşe Öncü, “The Politics of the Urban Land Market in Turkey: 1950–1980" International Journal of Urban and Regional Research, Vol. 12, No. I, 1988, s. 41.

Page 106: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

98

belediyelerin de bu arsaları ev yaptıracaklara ve kooperatiflere vermesi

öngörülmüştür. Bu girişim bina yapımından çok spekülasyonu teşvik etmiş,

kamunun elinde bulunan kent topraklarının büyük bölümünün özel mülkiyete

geçmesi sonucunu doğurmuştur.

1953 yılında, 6188 sayılı Bina Yapımını Teşvik Yasası çıkarılmıştır. 5218 ve 5228

sayılı yasaların bir sentezi niteliğinde olan bu yasa, belediye sınırları içindeki

hazine arazilerinin belediyeye devrini kolaylaştırıyordu. Bu arsalarda

belediyelerin Yapı ve Yollar Yasasına bağlı kalmadan planladığı ucuz konut

alanlarının ihtiyaç sahiplerine verilmesi yolu ile gecekondu yapımının

engellenmesi amaçlanıyordu.152 Ne var ki yasa, gecekondu yapımını

engelleyememiştir. Dahası, bu yasa ile müteahhitlere yeni rantlar sağlayan

apartmanlaşma süreci hızlanmıştır. Bu yasalar spekülasyonu teşvik etmiş,

kamunun elinde bulunan kent topraklarının büyük bölümünün özel mülkiyete

geçmesi ve özel mülk sahipleri arasındaki el değiştirmelerin artması sonucunu

doğurmuştur. Kentsel topraklar ülke genelinde en kârlı yatırım alanlarından birisi

haline gelmiştir.

1950 sonrası imar faaliyetleri ve yapı üretimi alanındaki uygulamaları yabancı

sermaye ve uzman raporları yönlendirmektedir. Amerika'dan gönderilen

uzmanlar yaptıkları incelemeler sonucunda inşaat faaliyetleri ve ülke imarına

152 Tekeli, a.g.e., s.100.

Page 107: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

99

ilişkin saptamalar ve önerilerde bulunmuşlardır. Yabancı ülkelerin borç ve

yardımları, kendileri tarafından belirlenen kentsel alanlara yatırım yapılmak

koşulu ile verilmiştir.153

Skidmore and Merril Firması tarafından Türkiye’ye gönderilen mimar ve

şehircilerden oluşan kurul, Türkiye’de bir inceleme gezisi yapmış ve ‘Türkiye'de

İnşaat, Şehircilik, Mesken ve Resmi Binalar İnşası Hakkında Hazırlık Etüdü’

isimli bir rapor hazırlamıştır. Bu raporda, “Türkiye’de standart dışı inşaat

olmamasından, bunu temin etmek gerektiğinden, ucuz inşaat için gerekli

tedbirler almaktan ve köylerde modern inşaata önem vermekten” söz edilmekte

ve Başbakanlığa bağlı bir milli plan kurulu, milli plan kuruluna bağlı bölge

planlama büroları ve milli mesken ofisinin kurulması gibi reorganizasyon

önerileri yer almaktadır.154 Türkiye’de dönem süresince geçerli olacak resmi imar

politikası, bu raporla belirlenmiştir.

Dönem içerisinde, 1940’lı yıllara kadar, nüfusu 20.000’in altında olan kentler hızlı

bir nüfus artışı göstermiş; toplam nüfus artışı % 2.34’e ulaşmış, özellikle 20.000-

50.000 nüfus grubundaki kentler hızlı bir gelişme (% 4.97) göstermiş, buna

153 1951 yılında Marshall yardımı verilirken kent altyapı tesisleri, ABD teknik uzmanlarının Türkiye'deki masrafları, hastane inşaatı, Hilton Otelinin yapımı ve tarım faaliyetleri gibi alanlara yatırım yapılması şart koşulmuştur. 1952 yılında Dünya Bankası’nın verdiği 25 milyon dolar borcun bir toprak baraj ile bir elektrik santralı ve transformatör merkezi inşasında, Adana, Mersin, Tarsus gibi endüstri bölgelerine elektrik götürecek hatların tesisinde kullanılması öngörülmüştür. Aynı yıl Mersin limanının yapımı bir Hollanda şirketine ihale edilmiş, Đngiltere hükümetinin garantisi altında Mersin limanında 150 bin tonluk bir silo inşası için anlaşma yapılmış, Đzmir Alsancak limanı bir Fransız firmasına ihale edilmiş ve Boğaziçi Köprüsünün yapımı için Amerikan şirketi Royal George Bridge Co. ile görüşmeler başlamıştır. Tekeli, a.g.e., s. 130-140, Ural, a.g.e., s. 47,48. 154 Ural, a.g.e., s. 47.

Page 108: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

100

karşılık büyük kentlerin (bazıları hariç) büyüme hızları çok düşük kalmıştır.

Örneğin, Ankara hızla gelişirken İstanbul ve İzmir’de nüfus artış oranları çok

düşük olmuştur. Savaş sonrası dönemde savaş döneminde düşen nüfus artış oranı

eski düzeyine yaklaşmıştır.155 1950–55 döneminde tarımdaki değişmeler

nedeniyle doğal nüfus artışının dışında kentlere göç hızlanmıştır.

Dünya ekonomisine bir tarım ülkesi olarak eklemlenen Türkiye’nin ulaşım

altyapısı ve yerleşim sistemi dünya işbölümündeki yerine uygun olarak

kurulmuştur. Tarımsal üretimden kaynaklanan artığa ticaret yoluyla el

konulmasına dayanan ekonomik yapı içerisinde kentler, artığın sermaye

birikimine dönüştüğü alanlar olmuştur.

Gecekondu: Kente gelen deneyimsiz ve eğitimsiz kırsal nüfus yeni gelişmekte

olan sanayi kesimi tarafından istihdam edilememiş; gelenler, kent ekonomilerinin

marjininde kalmışlar, mekânsal olarak kentin uçlarına yerleşmişlerdir. Sayıları

hızla artmaya başlayan gecekondular karşısında devlet başlangıçta kararsız kalmış,

daha sonraki tepkisi ise gecekonduların yıkılması yönünde olmuştur.

1947’den itibaren liberalleşme sürecinin ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak

sosyal-devlet anlayışının benimsenmeye başlanması gecekondulara olan yaklaşımı

değiştirmiştir: Gecekonduları yıkma ve polisiye önlemlerle yapımını engelleme

politikası bırakılacaktır. Yeni yaklaşıma, “Belediyelerin arsa üretme ve bu arsaları

155 Ayda Eraydın, “Sermaye Birikim Sürecinde Kentler”, Defter, 1988, Haziran Eylül, S.5, s. 140.

Page 109: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

101

devretme olanakları artırılırsa gecekondu gelişimi engellenir.” varsayımı156 da

eklenince, 1948 tarihinde ilk gecekondu af yasası (yasada gecekondu terimi hiç

kullanılmasa da) çıkarılmıştır. Sadece Ankara kentine özel çıkartılan 5218 sayılı

yasa ve 5218 sayılı yasayı tüm belediyeler için genelleştiren 5431 sayılı yasa (2290

sayılı yasada değişiklik yapılmasına dair yasa) ve 5228 sayılı Bina Yapımını Teşvik

Yasası ile gecekondular tüm ülke genelinde yasallaşmıştır. 1953 tarihli 6188 sayılı

Bina Yapımını Teşvik Yasası da belli koşullarla gecekondu affı getirmiştir. Ne var

ki, bu yasaların başarıya ulaşamayacağı açıktır: Kamu arazilerinin özel mülkiyete

devrinin kolaylaşması kentsel rantı artıracak, öte yandan gecekondulara karşı

takınılan ılımlı tavırlar gecekondu sayısının artmasına neden olacaktır.

2.2. 1954–1980 ARASI

2.2.1. Sosyo-Ekonomik Panorama:

1947–53 yılları ekonominin savaş sonrası dışa açılma dönemi, 1950’lerin geri

kalanı ise bir kriz ve ithal ikameci sınaîleşme sürecine geçiş dönemi olmuştur.

1960’larda resmi politika olarak onaylanan ve düzene konan bu yeni uygulama,

sermaye birikim biçiminde bir değişiklik anlamına geliyordu: Ağırlıklı olarak

tarım ve ticaret sermayesinin birikimine dayalı bir modelden ağırlıkla iç pazara

yönelik sanayi sermayesi birikimine dayalı bir modele geçiş.

Türkiye’de 1950’lerin ortasında görülen (döviz krizi) kriz, metropol

156 Tekeli, a.g.e., s. 33.

Page 110: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

102

sermayesince üretilip onun acentesi konumundaki yerli ticaret sermayesi

tarafından pazarlanan, görece yüksek gelir gruplarının tüketim mallarındaki

dolaşımını sekteye uğrattı. Bu durum, aynı zamanda, ithalatı ikame edecek

ürünler için bir iç pazarın doğması demekti. Böylece, ticaret sermayesi, iç

pazarı yeniden ele geçirmenin yolunu arayan metropol sermayesi157 ile

işbirliği içinde, bu pazara bu kez üretici olarak girdi. Başlangıçta bilinçli bir

sınaîleşme politikası söz konusu olmadığı açıktır. Ama bu süreç içerisinde

ticaret sermayesinin belirli kesimleri yabancı sermayeyle doğrudan ve

dolaylı işbirliği içerisinde (yani ortak yatırımlar ve lisans anlaşmalarıyla)

sanayi sermayesine dönüştü. Böylece teknolojinin, yatırım mallarının ve

girdilerin ithal edilip nihai ürünün ülke içinde üretildiği tipik bir ithal

ikamesi sınaîleşme süreci başladı.158

Bu dönemde yeni gelişen sanayiye hizmet etmek için, ara ürünler başta olmak

üzere, devlet yatırımlarına hız verildi. 1958 yılında yüksek oranlı bir enflasyonun

aşırı değerli bir döviz kuruyla birleşmesinin yarattığı yük sonucunda, Türkiye

IMF ile bir borç anlaşması yaptı. Standart devalüasyon ve istikrar önlemlerinin

yanında ithalat lisansları aracılığıyla yurt içinde üretilen malların ithalatına

sınırlama (kotalar ya da tamamen yasaklamalar) getirilirken yatırım malları ve ara

157 Savaş sonrası dönemde dünya ekonomisinde metropollerden kaynaklanan üretken sermaye uluslararasılaşmış ve özellikle 1950’lerin ortalarından itibaren Üçüncü Dünya’da doğrudan sanayi yatırımlarına girişmeye başlamıştır. Gülalp, a.g.e., s. 34. Uluslararası sermaye birikimini 1940’ların sonlarında tanımlayan temel unsur “sermayenin bir zenginlik birimi olarak değil de, bir üretim ilişkisi olarak uluslararasılaşmakta” olmasıdır. Gelişmiş kapitalist ülkeler açısından ilk etapta önemli olan ürettikleri metaları pazarlama değil de bu yoğun birikim rejiminin sonucu biriken ve değersizleşme sürecine giren sermayeyi pazarlama ihtiyacı olmaya başladı. Erken kapitalist ülkelerdeki sermayenin kendini değerlendirme koşullarını yaratması ya da kâr oranının düşme eğilimi ile mücadelesi, kapitalist üretim ilişkilerinin gittikçe gelişmesine, daha geniş bir alana yayılmasına neden olmuştur. Đthal ikamesi ya da ülke içi merkezli sermaye birikim stratejilerinin üretimin uluslararasılaşmasının ilk aşamasını oluşturduğu söylenebilir. Fuat Ercan, “Çelişkili Bir Süreklilik Olarak Sermaye Birikimi–1 (Türkiye’de Kapitalizmin Gelişme Dinamiklerinin Anlaşılması Đçin Marksist Bir Çerçeve Denemesi)”, s. 58, 59. 158 Gülalp, a.g.e., s. 34. “Bu birikim biçimi yerleştikçe devlet politikası bu sürecin desteklenmesini gözeten bilinçli bir çabaya yöneldi.”

Page 111: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

103

girdilerin ithalatı serbest bırakılıyordu. Tablo 5’de görüldüğü gibi esas olarak

tüketim maddelerinin ve inşaat malzemelerinin ithalat oranlarında hızlı bir

düşüş, hammadde ithalat oranında ise çok önemli bir artış söz konusudur. 1953 ile

1958 yılları arasında tüketim maddelerinin ithalindeki azalma, pek çok malın

karaborsaya düşmesine yol açmıştır.

TABLO 5: 1950- 1960 Yılları Arasında Đthalat Oranları (%)

Kaynak: Yerasimos, a.g.e., s. 184, 211.

1960 askeri yönetimi, ithal ikameci sanayileşmeyi (İİS) resmi kalkınma politikası

olarak kabul etmiş ve ilk iş olarak (Batılı kurumların da önerisi ile) Devlet

Planlama Teşkilatını (DPT) kurmuştur. DPT’nin hazırladığı kalkınma planları ve

henüz gelişme aşamasında olan sanayilere verdiği destek, kalkınmacı bir sürecin

hızla başlamasına neden olmuştur. Ticari ve para sermayenin üretken sermaye

olarak örgütlenip organize olması, 1960 tarihindeki askeri darbe ile belirli bir hız

kazanmıştır.159 İİS’nin tanımlayıcı özelliği160, daha önce ithal edilen malları üreten

yerli sanayinin gümrük duvarları arkasında korunmasıdır. İİS’yi biçimlendiren

159 Ercan, a.g.e., s. 58, 57. 160 Keyder, a.g.e., s.207.

1950 1951 1952 1953 1954 1955 1956 1957 1958 1959 1960 Đnşaat Malzemesi 11.8 10.6 12.0 16.0 15.6 18.1 13.6 12.0 8.6 7.7 7.3 Makine Teçhizat 34.2 32.4 38.5 36.0 37.4 36.2 44.6 31.5 34.7 37.9 44.8 Tüketim Malları 20.6 24.8 22.1 19.8 19.6 14.6 11.1 12.3 12.2 10.1 9.6 Hammaddeler 33.4 32.2 27.7 28.2 27.4 31.1 30.7 44.2 44.5 44.2 38.3

Page 112: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

104

etkenlerden birisi yabancı sermaye yatırımları, diğeri ise ağırlıkla program ve

proje kredisi biçiminde verilen borç mekanizmasıdır.161

TABLO 6: Plan Dönemlerine Göre Büyüme Hızları, 1963–1983 (%)

I. PLAN II. PLAN III. PLAN IV. PLAN

1963–1967 1968–1972 1973–1977 1978 PROG.

1979–1983

Hedef Gerçek- leşme

Hedef Gerçek- leşme

Hedef Gerçek- leşme

Hedef Gerçek- leşme

Hedef Gerçek- leşme

TARIMTARIMTARIMTARIM 4,2 3,0 4,1 1,8 3,7 1,2 4,1 2,8 5,3 0,3

SANAYİSANAYİSANAYİSANAYİ 12,3 10,9 12,0 9,1 11,2 8,8 8,8 3,4 9,9 2,4

HİZMETLERHİZMETLERHİZMETLERHİZMETLER 6,8 7,2 6,3 6,6 7,7 7,3 - 0,1 8,5 2,6

GSMH (P.F.)GSMH (P.F.)GSMH (P.F.)GSMH (P.F.) 7,0 6,6 7,0 6,3 7,9 5,2 6,1 1,2 8,0 1,7

Kaynak: DPT verileri.

Planlı döneme geçişle birlikte İİS, büyümeyi hızlandırmak amacıyla sistemli ve

yoğun biçimde uygulanan bir politika olarak alınmış ve dış ticaret politikası da bu

amaca bağlı olarak biçimlenmiştir. Planlı dönem oldukça iddialı büyüme hızı

hedefleriyle başlamıştır. 1977 yılına kadar başta sanayi sektörü olmak üzere

yüksek büyüme hızlarına ulaşılmıştır. 1963–77 yılları arasında en yüksek büyüme

hızı sanayi sektöründe görülmektedir. 1977 yılından itibaren büyüme oranlarında

hızlı bir gerileme olmuş; sanayi sektörü % 8.8’den % 2.4’e, GSMH % 5.2’den %

161 Mustafa Sönmez, “Sermaye Birikiminin 75 Yıllık Gelişimi”, 75 Yılda Para’nın Serüveni, Tarih Vakfı Yay., Đst., 1998, s. 69. “Program kredileri, borçlu ülkenin ithalat gereksinmelerinin karşılanmasında kullanılmaktadır. Program kredisi veren kuruluş, çoğu kez, bu krediyle nereden ithalat yapılacağını da empoze edebilmekte, böylece program kredisi biçimindeki sermaye ihracı, mal ihracını da harekete geçiren bir araç haline gelebilmektedir. Proje kredisi ise borç isteyen ülkedeki belli bir yatırımın dış finansman ihtiyacını karşılamak için verilmekte; kredinin koşulları arasında proje için gerekli makine-teçhizatın nereden alınacağına, bunların taşıma ve sigorta işlemlerinin hangi firma ve ülkece yapılacağına, projede kullanılacak teknik elemanların hangi hizmet firmasından sağlanacağına ilişkin bağlayıcı hükümler de yer alabilmektedir. Önemli miktarlara varan bu krediler, hem ithalat hem de yatırımların yönünü belirleyerek ortaya çıkan sanayileşmenin boyutlarını etkileyebilmişlerdir.”

Page 113: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

105

1.7’ye düşmüştür. (Bkz. Tablo 6)

Tablo 7’de ana sektörlerdeki sabit sermaye yatırımlarının dağılım oranlarına

bakıldığında üretken sermayenin tüm yatırımlar içerisindeki payının 1948-49’da

% 21.1, 1950–54 yılları arasında % 24.6 olduğu görülmektedir. Bu oran, giderek

artan bir grafik izlemekte ve 1970–74 yılları arasında % 43.5 ve 1975–79 arasında

% 46.1’e çıkmaktadır. Tüm dönemlerde sanayi sektörü içerisindeki en büyük pay

imalat sanayinindir. Sanayi sektörünün payı artarken hizmetler sektörünün payı

giderek azalmaktadır. Hizmetler sektörünün tüm yatırımlar içerisindeki dağılım

oranı 1948-49’da % 71.2 iken 1975–79 yılları arasında % 46.2 olmuştur. Bu

durum, yani üretken sermayenin ülke içinde gözlemlenen hızlı gelişimi, ülke

içindeki ticari kapitalistlerin bir kısmının artık üretken kapitalist olmanın, yani

doğrudan artı-değer yaratarak büyümenin önemini kavradığını162 göstermektedir.

Ayşe Buğra, yaptığı bir araştırmada163 Türkiye’de kurulan holding şirketlerinin

kurucularının, iş yaşamlarına en erken 1920’lerde, en yoğun olarak da 1950’lerde

girdiğini saptamaktadır. 1930’lu ve 1940’lı yıllarda da önemli miktarda işletme

kurulmuştur. Buğra’nın çalışmasında ulaştığı sonuç, özel sektörde çalışmak üzere

kamu sektörünü terk eden kişilerin sayısının devletçi dönemlerde en yüksek

noktalarda olduğudur. Çalışmaya göre, işadamlarının çoğunluğunun eski

162 Ercan, a.g.e., s. 62. 163 Ayşe Buğra, “Türk Đşadamları ve Türk Devleti”, 75 Yılda Çarkları Döndürenler, Tarih Vakfı Yay., Đst., s. 72.

Page 114: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

106

TABLO 7: Dönemler Đtibariyle Ana Sektörlerde Sabit Sermaye Yatırımlarının

Dağılımı, 1948–1979 (%, 1990 Fiyatlarıyla)

1948–49 1950–54 1955–59 1960–64 1965–69 1970–74 1975–79

Toplam 100 100 100 100 100 100 100

Tarım 7.7 9.5 6.7 9.8 10.8 7.7 7.7

Sanayi 21.1 24.6 30.9 37.0 38.6 43.5 46.1

Madencilik 4.6 4.9 4.3 2.9 3.5 2.8 3.6

Đmalat Sanayi 10.0 12.8 16.1 30.6 30.4 36.0 35.1

Elektrik, Gaz, Su 6.5 6.9 10.4 3.5 4.7 4.8 7.4

Hizmetler 71.2 65.9 62.4 53.2 50.6 48.8 46.2

Ulaştırma 12.5 12.7 11.4 13.9 12.1 12.7 14.8

Turizm (*) ___ ___ ___ 0.2 0.6 0.6 0.5

Konut 30.2 28.4 31.5 24.8 26.6 26.5 22.8

Eğitim (*) ___ ___ 2.0 3.6 3.7 2.3 1.8

Sağlık (*) ___ ___ 0.2 0.7 1.2 0.8 0.8

Diğer Hizm. (*) 28.5 24.8 17.3 10.1 6.4 5.7 5.5

Kaynak: Şeref Saygılı ve Diğ., Türkiye Ekonomisinde Sermaye Bikrimi, Verimlilik ve Büyüme: 1972-2003, DPT, Ekonomik Modeller ve Stratejik Araştırmalar Genel Müdürlüğü Yay., Ank., 2005, s. 38.

TABLO 8: Dönemler Đtibariyle Ana Sektörlerde Sabit Sermaye Yatırımlarının

Artış Oranları, 1948–1979 (%, 1990 Fiyatlarıyla)

1948–49 1950–54 1955–59 1960–64 1965–69 1970–74 1975–79

Toplam 23.7 16.1 -3.9 6.3 13.9 7.4 5.9

Tarım 38.8 9.7 5.3 11.5 8.5 2.3 -0.8

Sanayi 52.3 19.2 -3.6 14.9 14.9 9.3 5.9

Madencilik 56.3 17.4 -9.9 4.4 5.6 12.2 12.9

Đmalat Sanayi 48.0 21.0 5.6 14.7 15.4 9.3 2.0

Elektrik, Gaz, Su 56.3 17.4 -32.1 35.0 18.1 7.4 21.1

Hizmetler 15.0 15.8 -5.1 0.6 14.3 6.6 6.9

Ulaştırma 8.4 14.0 1.3 1.7 15.3 13.3 3.6

Turizm (*) ___ ___ ___ ___ 22.3 2.7 3.7

Konut 5.5 19.1 -5.5 1.9 16.3 3.7 11.4

Eğitim (*) ___ ___ -10.2 32.6 2.2 1.4 -5.4

Sağlık (*) ___ ___ -1.2 67.1 10.2 1.5 3.0

Diğer Hizmetler (*) 29.5 12.9 -9.5 -13.4 12.6 7.1 0.7

(*) 1948–55 dönemi eğitim ve sağlık sektörleri yatırımları ile 1948–63 dönemi turizm sektörü yatırımları diğer hizmetler sektörü içinde yer almaktadır.

Kaynak: Saygılı ve Diğ., a.g.e., s.37.

Page 115: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

107

meslekleri kamu sektöründedir. Bunun yanı sıra, işadamları arasında eski

tüccarlar, önemli bir grup oluşturmaktadır. Dolayısıyla, işadamlarının büyük

çoğunluğu ticaret bağlantılı ve kamu bağlantılı bir iş yaşamına sahiptir.

Bu dönem içerisinde popülist-kalkınmacı sınıf ittifakları oluşmuştur.164 Öte

yandan, dönemin sonlarına doğru sanayi burjuvazisi toplumdaki sınıf yapısı

içerisinde egemen unsur haline gelmiş ve emek-sermaye çatışması ön plana

çıkmıştır.

1960’lı yıllarda İİS sürecinde başarılı olunmuş; ne var ki, 1960’lı yılların sonuna

gelindiğinde, krizin ilk işaretleri belirmeye başlamıştır. 1960’ların sonunda dış

borç sorununun ağırlaşması karşısında Batılı kurumlar, Türkiye’ye aşırı-değerli

döviz kuru politikasını terk edip ihracatı teşvik edici önlemler almasını

önermişlerdir. 1970 önlemlerinin 1960 sonlarının döviz krizi karşısında sermaye

birikimi sürecini yeniden yapılandırmaya yönelik olduğu söylenebilir. Ne var ki,

bu önlemler krizi sadece erteleyebilmiştir. İçe yönelik sermaye birikiminin

olanakları kısa bir zamanda tüketilmiştir. Özellikle yatırım yapılan dayanıklı

164 Bu birikim biçimi toplumun çeşitli kesimlerinde içe dönük sınaî kalkınma süreci etrafında oluşan ortak çıkarlar yaratmıştır. Bu süreçte, sanayi sermayesi ve ticaret ya da tarım sermayesi çatışmıyordu. (Đhracat gelirleri sanayi dışı üretimden geldiğinden ticaret ve tarım sermayesi bağımsızlıklarını koruyordu. Sanayi sektörü geleneksel ihracat sektörünün döviz gelirlerine bağımlıydı.) Bunun yanı sıra, sanayi üretimi yerli girdilere dayanmadığından tarımda yüksek fiyatlar ve gelirler sanayinin çıkarlarıyla çelişmiyordu. Tersine, bunlar sanayi için iç pazarın gelişmesi anlamına geliyordu. ĐĐS küçük sermayenin gelişmesine olanak tanıyordu. Đç pazarın korunması, başlıca ithal ikameci sanayilerle bağlantılı olarak çalışan atölye tipi faaliyetlerin gelişmesine olanak tanıyordu. Ayrıca, işçi sınıfının sendikalaşması ve ücretlerin sürekli artışı, hem işçilerin sistemle siyasal anlamda bütünleşmesine katkıda bulundu hem de iç pazarın büyümesini sağladı. Ayrıca, kentli aydınlar ve orta sınıflar bu dönemdeki ekonomik büyümeden kazançlı çıktılar. Gülalp, a.g.e., s. 37.

Page 116: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

108

tüketim mallarının ülke içi piyasada doyum noktasına erişmesi üretken sermaye

için yeni yatırımları zorunlu kılmıştır. Sermaye birikiminin bu aşamasında pazar

olanaklarını ve dayanıklı tüketime yönelik yatırım olanaklarını tüketen sermaye

için dünya ekonomisi ile eşitsiz eklemlenmenin kaçınılmazlığı, yapısal bir gerçek

olarak açığa çıkmaya başlamıştır. Dünya ekonomisi ile eklemlenme kaygısında

amaç, başlı başına dünya ekonomisi ile bütünleşme değil, dışa yönelik sermaye

birikimi kanalıyla daha fazla artı-değer yaratma veya yaratılan artı-değerlerin

yeniden paylaşılmasıdır.165

1970’lerin sonunda içe yönelik sermaye birikim krizinin açığa çıktığı biçim, döviz

krizidir. İİS’nin bırakılıp ihracata yönelik yapıya geçilmesi, ekonomide yeni

uygulamaları; gelişme stratejisindeki değişim, ekonominin yeni bir sermaye

birikimine yönelik olarak yeniden yapılanmasını, yeniden yapılanma da hem

yerli ekonominin çeşitli kesimleri arasında yeni bir ilişkiler ağının hem de dünya

işbölümü ile yeni bir bütünleşme biçiminin kurulmasını gerektirir. Bu dönüşüm,

1960’ların yapılarının dağıtılması anlamındadır ki, bu dönüşümün sağlanması

popülist demokrasi koşullarında olanaksızdır.166 Yeni gelişme stratejisinin

gerektirdiği önlemler, 1980 yılında askeri yönetimden sonra uygulanabilecektir.

165 Ercan, a.g.e., s. 69. 166 Gülalp, a.g.e., s. 40, 41.

Page 117: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

109

2.2.2. Mekân Örgütlenmesinde Devlet Müdahaleleri < > (Sınaî Birikim

Sürecinde) Kentsel Rantlar

Dönemin değişen koşullarına uyum sağlanması ve kentsel alanlardaki

uygulamalara kolaylık getirilebilmesi amacıyla 1956 yılında 6785 sayılı İmar

Yasası çıkarılmıştır. Yasa; kentleri biçimlendirme konusunda esnek hükümler

taşımakta, planlama ilkeleri konusunda ayrıntılı düzenlemeler içermektedir. İmar

planlarının nazım plan ve tatbikat planı olarak ayrılması, planlama kademesinin

gerekliliğinin kabul edilmiş olması, yasanın kapsamlı planlama yaklaşımını

göstermektedir. Öte yandan, yasa ile ilk kez belediye sınırları dışında imar

denetimlerine olanak sağlanmıştır. (Dönemin kentleşme hızındaki artış ve

spekülatif faaliyetlerin imar denetiminin dışında kalmak için belediye sınırları

dışına çıkması nedeniyle.) İmara aykırı yapı inşa edilmesini engelleyen ayrıntılı

düzenlemeler getirilmiştir.167 6785 sayılı Yasanın içeriği dönemin sınai birikim

süreci ile birebir örtüşmektedir: Kârlı olmayan kentsel hizmetlerin devlet

tarafından üstlenildiği, sermayenin üretken yatırıma kaymasına engel olacak ve

kentsel rantın sermaye birikimine destek sağlamasına olanak tanıyan, sınai

sermaye birikimini negatif etkileyebilecek spekülasyonun düşük oranda

tutulmasını ve kentsel rantların denetim altına alınmasını hedefleyen bir içerik.

1972 tarihinde yürürlüğe giren “6785 sayılı İmar Kanununda Bazı Değişiklikler

Yapılması Hakkındaki” 1605 sayılı Yasa, 6785 sayılı yasa ile karşılaştırıldığında

167 Tekeli, a.g.e., s. 99.

Page 118: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

110

daha merkeziyetçi içeriklidir. Daha önce belediye meclislerinde olan imar

programı onama yetkisi merkezileştirilmiştir. Bakanlığa metropoliten alanlarda

nazım plan yapma ya da yaptırma yetkisi verilmiştir. Tarihi sit alanlarının

belirlenmesi ve planlanması, kıyılarda kamunun yararlanmasına açık olacak

şekilde özel mülkiyete ait yapıların inşa edilebileceği, ilk defa bu yasada yer

almıştır.

1959 yılında çıkartılan 7367 sayılı Yasa, 6188 sayılı Bina Teşvik Yasasının

genişletilmesi niteliğindedir. Bir önceki yasa, belediyelere arsa sağlanmasını

sadece belediye sınırları içerisindeki kamu arsalarıyla sınırlandırmıştı. 7367 sayılı

yasa ile belediye sınırları dışındaki kamuya ait arsaların da belediyeye

devredilmesi olanağı getirilmiştir.168 Böylelikle, daha fazla arsanın spekülasyona

açılmasına olanak tanınmıştır.

1956 yılında sermayenin girdiği krizi aşmak, kentsel rant ve yapı üretiminden

elde edilecek artı-değeri çoğaltmak amacıyla ‘yıldırım-yıkma harekâtı’ denilen,

İstanbul kentinde binaların yıkıldığı, geniş caddelerin açıldığı, gelişigüzel bir imar

faaliyetine gidilmiştir.169 Sermayenin krizinin sonraki dönemlerde devam etmesi,

bu faaliyetin krizi aşma konusunda başarısız olduğunu göstermektedir. 1956

yılında çıkartılan Kamulaştırma Yasasında yer alan “kamu yararı kararı alınmadan

kamulaştırma yapılabileceği” hükmü, kentlerdeki yık-yap sürecini kolaylaştırıcı

168 Tekeli, a.g.e., s. 38, 105. 169 Ural, a.g.e., s. 50.

Page 119: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

111

ve hızlandırıcı bir etken olmuştur.

1945 yılından itibaren dünyadaki eğilimlere paralel olarak refah devleti

politikaları benimsenmiştir. Bu temelde, konut ve kent sorunlarının çözümünü

devletin üstlenmesi düşüncesi gelişmiş ve bu düşünce doğrultusunda 1958 yılında

İmar ve İskân Bakanlığı kurulmuştur. Bakanlık, ülkenin yerleşim alanlarının

harita ve imar planlarını hazırlamak ve her türlü imar önlemlerini almakla

görevlendirilmiştir. Bakanlık bünyesinde Mesken Genel Müdürlüğü'nün

kurulması, konut ve afetler konusunda devletin yüklendiği yeni işlevlerin bir

sonucudur.

Arsaların aşırı fiyat artışlarını önlemek ve sanayi, turizm, konut ve kamu tesisleri

için arsa ve arazi sağlamak amacıyla 1969 yılında İmar ve İskân Bakanlığına bağlı

olarak Arsa Ofisi kurulmuştur. Yasa ile Arsa Ofisine sanayi, turizm ve kamu

tesisleri için arsa sağlamak ve arsa piyasasını düzenlemek üzere arsa satın almak,

arsa stoku yapmak ve bu arsaları planlamak, donatmak ve gereksinimi olanlara

satmak, kiralamak ya da irtifak hakkı kurmak görevi verilmiştir. Ofis, sahip

olduğu bu geniş yetkiye rağmen etkin biçimde çalışamamış, planlama-mülkiyet

çatışmasının planlama lehine çözümü için kapsamlı bir katkıda bulunamamıştır.170

1961 Anayasasında da yer alan planlama düşüncesinin belirleyiciliği, ifadesini

Milli Fiziki Plan kavramında bulmuştur. Bu dönemde ulusal kentleşme ve

170 Tuğrul Akçura, Đmar Kurumu Konusunda Gözlemler, ODTÜ, Ankara, 1981, s. 31.

Page 120: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

112

bölgesel adalet politikalarından sık sık söz edilmesine rağmen başarılı planlama

müdahalelerinin yapıldığını söylemek zordur. Zonguldak, Doğu Marmara,

Antalya ve Çukurova’da bölge planlama çalışmaları yapılmıştır. Ne var ki, devlet

planında bölge planlarının gerçekleştirilmesi konusunda bir kurumsal düzenleme

olmadığı için bu planlar uygulamaya konulmamıştır.

1960’lı yılların ikinci yarısından sonra, büyük kentlerin özel planları olması

düşüncesi ile İstanbul, Ankara ve İzmir’de Metropoliten Planlama büroları

açılmıştır. Çağdaş planlama teknikleri, arazi kullanma ve ulaşım modelleri ilk kez

bu çalışmalar sırasında geliştirilmiştir. (Metropoliten Planlama büroları,

1980’lerin başında kaldırılarak yerel yönetimlere bağlanmıştır.) İller Bankası

tarafından Konya (1964), Bafra (1966), Adana (1966), Sivas (1967), Erzurum

(1968), Trabzon (1968), İzmit (1970), Zonguldak (1971), Gaziantep (1972) gibi

büyük kentler için planlama yarışmaları açılmıştır. Kentsel koruma planlarının

yapılması ve turizm alanlarının planlaması da bu dönemin ürünlerindendir. Bir

yandan metropoliten kent planlamasının gelişmesi, öte yandan kentlerde yaşanan

trafik sorunları kent içi ulaşım planlamasını gündeme getirmiştir.171

1950'lerin ortalarından itibaren devlet politikaları ile bağlantılı olarak ithal

ikameli sanayinin devlet fonlarını hızlandırması, yatırımların alt yapıya

kaymasına neden olmuştur. Orta sınıfların konut ve arsa için desteklenen devlet

171 Üstün Alsaç, Türk Kent Düzenlemesi ve Konut Mimarlığı, Đletişim Yay., Đst., 1993, s. 64.

Page 121: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

113

sübvansiyonları küçülmeye başlamıştır. Konut sektörü düşük işgücü ve enflasyon

sayesinde gelişmesini sürdürmüştür. Toprak ve emlâk değerlerinin artmasına

düşük faiz oranları da eklenince özel tasarrufların akışı konut inşaatına

yönelmiştir. 1965 yılında Kat Mülkiyeti yasasının yürürlüğe konması, sabit orta

gelir gruplarının birikimlerini konut ya da toprağa yatırmasına ve büyük gelir

sahibi olmalarına yol açmıştır.

1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası çıktıktan sonra orta sınıftan

kişilerin bir araya gelerek konut sahibi olma taleplerinin artması nedeniyle kent

içi arsa fiyatlarında büyük artışlar meydana gelmiştir. Kat mülkiyeti ile “kat

karşılığı inşaat” yapmak yaygınlaşmıştır. Konut üretimindeki yap-sat

uygulamasının yaygınlaşması ve Kat Mülkiyeti Yasası, dönem içerisinde

apartmanlaşma sürecini hızlandırmıştır. Yap-satçı konut üretimine alternatif

olarak kooperatifler yoluyla konut üretimi teşvik edilse de 1970'lerin sonuna

kadar kooperatifler yoluyla konut arzı belli ölçüde önem kazanmış, ama

kooperatifleşme yaygınlaşamamıştır.

Tablo 8’de ana sektörlerdeki sabit sermaye artış oranlarına bakıldığında konut

sektörünün 1965–1969 yılları arasında % 16,3’lük bir oranla elektrik, gaz ve su

sektöründen sonraki en yüksek artışı gerçekleştirdiği görülmektedir. 1965 yılında

konut alanındaki özel yatırımlar aynı yıldaki toplam özel yatırımların % 45’ini

Page 122: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

114

oluşturmaktadır.172 Bu veriler inşaat sektörünün enflasyon karşısında kârlı bir

yatırım alanı haline geldiğini ve sermayenin üretken olmayan yatırımlara

kaçtığını göstermektedir.

Tablo 9, Türkiye genelinde 1954 – 1980 yılları arasında yapı izin belgelerine göre

konut sayılarını ve artış oranlarını göstermektedir. 1956 yılındaki düşüş, bir

yandan ekonomik krizin yansıması, öte yandan yeni imar yasasının bir sonucu

olarak değerlendirilebilir. 1965 yılında konut sayısındaki % 32.29’lık artışta (ki bu

artış oranı 1980’lere kadar bir daha hiç görülmeyecektir.) bu tarihte çıkartılan Kat

Mülkiyeti Yasasının etkisi olduğu açıktır. 1970’li yılların ortalarına kadar hızı

düşse de konut sayısında artış söz konusudur. 1969 yılında Kooperatif Yasasının

çıkması bu tarihte konut artış oranını (% 19.77) yükseltmiştir.

1970'lerin ikinci yarısından itibaren finans kaynaklarının önemli ölçüde kısılması,

konut inşaatına kredi aktaracak kaynakların azalması nedeniyle ticari bankalara

kendi kaynaklarını uygun vadeli ev kredilerinde kullandırma konusunda yasal

olarak sınırlama getirilmiştir. Orta gelir gruplarının -devletin sübvanse etmemesi

nedeniyle- kentsel toprağa yatırımı azalmıştır. Aynı zamanda, yeni liberal para

politikalarının cazip kıldığı yeni yatırım kanalları (döviz, faiz, borsa) konut

sektörüne olan ilgiyi azaltmıştır. Dolayısıyla, 1980’lerin başında, konut

üretiminde, oldukça yüksek oranda (% 19 oranında) bir azalma görülmektedir.

172 DĐE Đstatistikleri.

Page 123: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

115

TABLO 9: Yapı Đzin Belgelerine Göre Türkiye’de

Konut Sayısı, 1954–1980

Kaynak: DĐE, Đnşaat Đstatistikleri

1960-1970’lerde kır-kent göçü, başat göç türü iken 1970’lerin sonunda kent-kent

göçü belirginleşmiştir. 1960–80 döneminin ilk beş yılı kırdan kente göç ile

karakterize olmuştur. Sonraki beş yılda içgöç alımlarında en yüksek pay kırsal

alanlardaki kır-kır göçüdür. Bu dönemin kentleşme oranı % 30’dur. (Bkz. Tablo

10) 1960 yılında 74/26 olan kır/kent oranı, 1980 yılında 59/41’e düşmüştür. Bu

Yıllar Daire Sayısı Değişim Oranı

1954 54224 -

1955 58497 7.88

1956 53402 -8.71

1957 52665 -1.38

1958 53389 1.37

1959 51091 4.30

1960 56227 10.05

1961 52760 -6.17

1962 58748 11.35

1963 57286 -2.49

1964 60822 5.81

1965 80461 32.29

1966 91151 13.28

1967 99373 9.02

1968 110263 10.96

1969 132066 19.77

1970 154825 17.23

1971 150357 -2.88

1972 165983 10.39

1973 194981 17.47

1974 161047 -17.40

1975 181685 12.81

1976 224584 26.53

1977 216128 -3.76

1978 237097 9.70

1979 251846 6.22

1980 203.989 -19.0

Page 124: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

116

rakam Türkiye kentleşme tarihinin en yüksek kentleşme hızını göstermektedir173

Kentsel nüfus artış hızı 1965–1970 döneminde % 6.1 (Bu oran ülkemizdeki en

yüksek kentleşme oranıdır.) olurken, 1990’lı yıllarda bu oran % 4.1 düzeyindedir.

1945 yılında 27.7 olan kentleşme oranı 1994 yılında 74.6’ya çıkmıştır.

TABLO 10: Türkiye’de Kır ve Kent Nüfusu, 1960 – 1990

KIR KENT ----------------------- --------------------- Yıl Toplam (1000) 1000 % 1000 % 1960 27.755 20.447 74 7.308 26 1965 31.391 22.009 70 9.382 30 1970 35.605 22.882 64 12.723 36 1975 40.348 23.628 59 16.720 41 1980 44.737 24.407 55 20.330 45 1985 50.664 23.798 46 26.865 54 1990 56.473 24.668 41 33.326 59

Kaynak: DĐE Đstatistikleri

Gecekondu:Gecekondu:Gecekondu:Gecekondu: Kentsel alanlarda doğal nüfus artışlarından daha hızlı gerçekleşen iç

göç artışı kentlerde gecekondulaşma sayısını (Bkz. Tablo 11) artırmıştır.

Keleş, 1980 yılına kadar yapılan gecekonduları üç döneme ayırmaktadır.174 1960’a

gelinceye kadarki ilk dönemde, yoksul aileler barınma gereksinmelerini

karşılamak için, kendi olanaklarıyla ve küçük yardımlarla gecekondu

yapmaktadır. 1960–70 döneminde gecekondu, genellikle sahibinin emeğinden

173Ahmet Đçduygu, Đbrahim Sirkeci, “Cumhuriyet Dönemi Tarihinde Göç Hareketleri”, 75 Yılda Köylerden Şehirlere, Tarih Vakfı Yay., Đst., 1999, s. 252-253. 174 Ruşen Keleş, Kentleşme Politikası, Đmge Yay., Ank., 1990, s. 375-376.

Page 125: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

117

yararlanılarak yapılmakta, ancak kiraya verilmektedir. Bir başka deyişle,

gecekonducu, birden fazla gecekondu yaparak kendi gereksinmesinin dışındakini

kiraya vermektedir. 1970–80 yılları arasındaki dönemde gecekondu yapım süreci

tümüyle ticarileşmiş, yoksul kitle için arsa sağlayıp yapı gereçlerini bulan ve

gecekondu yaparak bunları satışa çıkaran “gecekondu firmaları” türemiştir.

TABLO 11: Türkiye’de Gecekondu Sayısı, 1955 -1967

YIL Gecekondu Sayısı 1955 50.000 1960 240.000 1965 430.000 1967 450.000

Kaynak: DPT, Đkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı.

Devletin gecekondulara karşı olumsuzlukla kayıtsızlık arasında bocalayan tavrı

1960'lı yıllardan itibaren değişmeye başlamıştır. Yıkım ve yasaklama türü

uygulamalar sürmekle birlikte popülist kaygılarla, kentin yeni eklemlenen

kesimine karşı daha esnek bir yaklaşım söz konusudur.

Kırsal alanlardan gelenler sanayi için ucuz işgücüdür. Gecekondu alanlarına

yüksek maliyetli altyapı yatırımlarının yapılması, sanayi sektörüne aktarılacak

kaynakların kısıtlanması demektir. Bir yandan gecekonduda çalışanların sanayi

sektörüne katkıları ve popülist politikaların etkisiyle kentsel hizmet götürme

konusunda isteksiz davranılırken, öte yandan gecekonduların yasallaştırılması

için çok sayıda yasa çıkarılmıştır.

Page 126: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

118

1960’dan 1980’e kadarki yirmi yıllık dönem içerisinde dört kez gecekondu yasası

çıkarılmıştır: 1963 tarihli İmar Yasasında değişiklik yapılmasını öngören 327

sayılı yasa, 1959 tarihli 7367 sayılı yasa, 1966 tarihli 775 Sayılı Yasa, 1976 tarihli

1990 Sayılı Yasa. Gecekondulara yönelik olumlu görüşler geniş kapsamlı olarak

ilk kez 1963 tarihinde hazırlanan (ilk) Beş Yıllık Plan’da yer almıştır. Plan kente

göç edenlerin yaptıkları konutların yıkılması yerine iyileştirilmesini

öngörmektedir. Planın bu öngörüsü, 1966 tarihli gecekondu yasasında

somutlaşmıştır. Bu nedenle, 775 sayılı (1966 tarihli) İmar Affı Yasası için

dönemin en önemli gecekondu yasası denilebilir. Yasada, daha öncekilerden

farklı olarak, “gecekondu” terimi ilk kez yer almaktadır. 775 sayılı yasanın bir af

yasası olmasının ötesinde özellikleri vardır. Gecekondu alanlarının varlığını kabul

ettiği için bu alanlarda tasfiye, ıslah ve önleme bölgeleri oluşturulmuş, İmar ve

İskân Bakanlığına ve belediyelere kaynak ve arsa elde edebilecekleri

düzenlemeler getirilmiştir.

Şengül, gecekondu yerleşimlerinin yasallaştırılmasını, devletle gecekondulular

arasındaki ilişkinin belli bir uzlaşmaya varması olarak görülebileceğini ifade

etmektedir.175 Bu uzlaşma, gecekondulular için ekonomik ve mekânsal düzeyde

mevcut yapıya eklemlenme, durumlarını iyileştirme anlamında; devlet içinse

mevcut mülkiyet ilişkilerini ve siyasal sistemin dengelerini tehdit eden bir

oluşumu yasal bir çerçeveye indirme anlamındadır.

175 Şengül, Kentsel Çelişki ve Siyaset, s. 82.

Page 127: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

119

Gecekonduların aflarla kentsel yaşamdaki yerlerinin yasallaştırılması, gecekondu

yapımını ticarileştirmiş; gecekondu, toplumun bu kesimi için yalnızca bir barınak

olmaktan çıkarak kentin oluşan rantından pay almayı sağlayacak bir yatırım aracı

haline gelmiştir.

2.3. 1980’DEN GÜNÜMÜZE

2.3.1. Sosyo-Ekonomik Panorama:

Sermaye birikimini genişletecek ve yeniden üretimini sağlayacak kâr oranları,

işgücü verimliliğinin yeterince artmaması ve sermayenin organik bileşiminin

yaratılan artı-değer kitlesine oranla giderek büyümesi nedeniyle 1970’lerin

başından itibaren düşme eğilimine girmiştir. Sanayide kapasite kullanım oranları

düşmüş, kaynaklar üretken yatırımlardan spekülatif alanlara kaymıştır. Bir başka

deyişle, krizin temelinde üretim sürecindeki çelişkilerin artması sonucu

sermayenin yoğunlaşması ve değersizleşmesi; sermaye birikim sürecinin

tıkanması yatmaktadır. Krizin sonucu, işsizlik artışı, bütçe açıklarının büyümesi,

aşırı borçluluk, enflasyonun artışı ve döviz darboğazı olmuştur.176

Kriz karşısında ekonomiyi yeniden yapılandıracak düzenlemelerin

gerçekleştirilmesi için 1978–79 yıllarında uygulanmaya çalışılan istikrar

politikaları yetersiz kalmıştır. Dolayısıyla, krizin artmasıyla birlikte sermayenin

176 Metin Altıok, “Yeni Liberal Đstikrar ve Yapısal Uyum Programları: Türkiye Ekonomisinde Sermaye Birikimi ve Kriz”, Praksis, S. 5, Kış, 2002, s. 86, 88.

Page 128: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

120

yeniden yapılanmasına yönelik yeni istikrar ve yapısal uyum politikaları, ancak

24 Ocak 1980 kararlarının alınması ile ve bu politikaların uygulanmasını

sağlayacak ortamın yaratılmasından sonra devreye sokulabilmiştir.

Öte yandan, dünya kapitalizminin 1970’lerde içine girdiği aşırı sermaye birikimi

krizi, ‘küreselleşme’ olarak adlandırılan süreci başlatmıştır.177 Küreselleşmenin

ekonomik temelleri dört temel öğeyi içermektedir178: Birincisi, ticari sermayenin,

yani mal akımlarının uluslararasılaşması dışında hizmet akımlarının ve diğer

sermaye türlerinin, yani mali ve üretken sermayenin uluslararasılaşmasının

artmasıdır. İkincisi, sermayenin uluslararasılaşması eğilimlerine karşı duran

engellerin, özellikle de ulusal devlet sınırlarının uluslararası serbestleşme

(liberalizasyon) ile azaltılmasıdır. Üçüncüsü, söz konusu sürecin

uluslararasılaşması ötesinde uluslaraşırılaşması, yani ulusal sermayelerin birbiriyle

iç içe geçerek birleşmeleri ve ulusal kimliklerin bulanıklaşması, bunun yerine

uluslararası olan kimliklerinin ağır basmaya başlaması, faaliyet alanlarının

uluslarötesi olması, bunun yanında farklı sermaye türlerinin aynı sermaye grubu

içinde iç içe geçmesidir. Dördüncüsü ise uluslararası çapta sermayenin

yoğunlaşması ve merkezileşme derecesinin giderek daha da yükselmesidir.

Kısacası, küreselleşme tekli sermayelerin çok büyük firmalar şeklinde

örgütlenerek farklı ulusal sermayeleri ve sermaye türlerini bir arada barındırması

177 Küreselleşme yeni bir kavrammış gibi sunulsa da, aslında, kapitalist üretim ilişkileri daha ilk başından beri dünyaya yayılma anlamında bir küreselleşme eğilimi taşımaktadır. 178 Tülay Arın, “Dünya Düzeni: Emperyalizm Nereye?”, 11. Tez., S. 2, 1992, s. 51.

Page 129: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

121

ve faaliyet alanının bütün dünya olmasıdır. Dolayısıyla, dünya ekonomilerini tek

bir pazara dönüştürerek kârlılığını yükseltmeyi arzulayan sermaye için iki

stratejik hedef söz konusudur:179 Ulusal devletin denetim gücünün

sınırlandırılması ve emek örgütlerinin kazanımlarının kaldırılması.

Bu temelde, kapitalizmin 1980’lerde ulaştığı aşamada sermayenin dolaşımının

önündeki engeller, uygulanan neo-liberal politikalar çerçevesinde kaldırılacaktır:

Aşırı biriken para, üretken ve ticari sermayenin belirli mekânlarda (özellikle

erken kapitalist ülkelerde) değer kaybetmesini önlemek için dünya ölçeğinde bu

sermayelerin değerlenme koşulları hazırlanacaktır. Bu nedenle daha önceki emek

ve üretim sürecindeki denetim biçimleri, sermayenin ülkeler arasındaki

dolaşımını kolaylaştıran denetim biçimleri ile yeniden tanımlanmıştır. Daha fazla

artı-değer yaratmaya yönelik ve daha önce yaratılan artı-değerin paylaşımının,

yani bölüşüm ilişkilerinin yoğunlaşarak artmasına yönelik uygulamalar artmıştır.

Bu uygulamalar, sermayenin toplumsal ilişkiler üzerindeki hegemonik konumunu

daha da güçlenmiştir. 180

Kapitalizmin başından beri uluslararasılaşma eğilimi bir gerçekse de, 1980’li

yıllarda gerçekleşen, bu sürecin hacim ve hız olarak artmasıdır. Kapitalizmin

sermaye birikim koşullarının dünya ölçeğinde gerçekleşme süreciyle birlikte

179 Erinç Yeldan, Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi, Bölüşüm, Birikim ve Büyüme, Đletişim Yay., Đst., 2004, s. 25. 180 Ercan, “Neoliberal Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de Birikim Süreci ve Değişen Sermaye Đçi Bileşenler: 1980 Sonrası Đçin Bir Çerçeve Denemesi”, s. 164; Ercan, “Çelişkili Bir Süreklilik Olarak Sermaye Birikimi–1 (Türkiye’de Kapitalizmin Gelişme Dinamiklerinin Anlaşılması Đçin Marksist Bir Çerçeve Denemesi)”, s. 52.

Page 130: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

122

tarihsel olarak eşitsiz konumda olan sermayeler arasındaki güç ilişkilerinin

de yoğunlaşarak artmasıdır. Türkiye gibi kapitalist gelişme sürecinde bağımlı

sermaye formasyonuna sahip ülkeler, neo-liberal küreselleşmenin

uluslararası ölçekteki zorlamalarını kabul eden ülkelerdir. Neo-liberal

küreselleşme süreci genel olarak ülke ekonomisi için ekonomik anlamda

olumsuz sonuçlara yol açsa da bu süreç, ülke içinde belirli bir sermaye

birikimine ulaşmış ve bu sermaye birikimi ile dünya ölçeğinde işlemekte

olan mekanizmalarla bütünleşmiş sermaye kesimleri için olumlu sonuçlara

yol açmıştır. Diğer yandan uluslararası işbölümüne tamamen donanımsız

katılan küçük ölçekli işyerleri ise, sürecin olumsuzlukları ile karşılaşmıştır.181

Yapısal dönüşüm evrelerini gerçekleştirmek için birçok yeni düzenleme

yapılmıştır. Bunlar,182 reel kesim için GSMH büyüklüğü, işgücü, tarım, sanayi ve

hizmet sektörleri, yatırımlar ve kamu finansmanı, genel fiyat politikası, mali

reformlar, yabancı sermaye stratejisindeki değişiklikleri, dış ticaret için yeni

ihracat ve yatırım teşvikleri kambiyo rejiminin serbestleştirilmesi ve ithalat

düzenlemeleri, Türkiye’nin dış ticaretindeki gelişmeler, dış ticaret koşulları,

ödemeler dengesi, döviz kuru ve dış borçlar, mali kesim için mali sistemin

serbestleştirilmesi ve sermaye piyasası düzenlemeleri, mali kesimde ve para

politikalarında 1980’lerden bu yana değişiklikler, bunların mevcut politikalar

üzerindeki rolleri ve mali yeniliklerde karşılaşılan sorunlar ve bankacılık

sektöründe düzenlemeler, kamu kesimi için KİT’lerin özelleştirilmesi, yatırım,

personel ve sosyal transfer harcamalarının azaltılarak faiz dışı bütçe fazlasının

181 A.g.e, s. 164 182 Altıok, a.g.e., s. 89.

Page 131: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

123

yaratılmasını gerektiren düzenlemeler olarak sıralanabilir.

Ekonomistler, 1980 sonrasını ortak özelliklere sahip olsa da uygulanan ekonomik

programlar nedeniyle alt-bölümlere ayırmaktadır. 1980 sonrası, genel olarak,183

İstikrar dönemi (1980–1983); üretimin ve dış ticaretin serbestleştirilmesi (1983–

1988); popülizme kayış ve konvertibilite (mali sermayenin tam serbestleşmesi)

(1989–1993); 1994 krizi ve büyümeden IMF’ye (1995–1998); devletin mali krizi

(1999–2001) olarak dönemlendirilmektedir. 1990’lı yıllarda mali serbestleşmeyle

birlikte kaynakların üretken kesimden uzaklaştığı, spekülatif alanlara kaydığı ve

yatırımlara yönelen kaynakların yıllar itibariyle giderek azaldığı görülmüştür.

1980 sonrası Türkiye ekonomisi, artı-değerin yaratılması, bölüşüm dinamiklerinin

düzenlenmesinde devletin değişen rolü ve bu rolün yol açtığı kamu kesimi

finansman açıkları ve finansal serbestleştirmenin olası kıldığı dış kaynaklı kısa

vadeli sermaye girişlerine dayalı, spekülatif finansman ve büyüme olguları ile

tanımlanabilir.

Sermayenin özgürce uluslararası dolaşımına izin veren bir dünya piyasasının

yaratılması için ulusal ekonomilerin sermaye hareketlerine sınır getiren korumacı

duvarların yıkılması gerekmektedir. Dolayısıyla, sivil toplum, yerelleşme,

özelleştirme gibi yeni kavramların doğuşu/ön plana çıkarılışı devletin yeniden

yapılanma sürecine eşlik etmektedir. Devlet ekonomideki etkin görevinden

183 Sönmez, a.g.e., s. 76 ve Altıok, a.g.e., s. 90-121.

Page 132: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

124

çıkmalı, ekonomik yatırımları ve toplumsal tüketim hizmetlerini topluma, yerel

yönetimlere ya da sivil kuruluşlara devretmelidir. Devletin boşalttığı alanlar,

piyasa güçlerine, yani sermayeye bırakılmalıdır. Özel sektör kapsamında

değerlendirilmemekle birlikte, sivil toplum örgütlerinin kapitalizmin koruyucu

bir tabakası olarak hareket ettiği ve sermayenin yoğunlaşmasında ve dağılımında

önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Sivil toplum örgütleri, hükümetin

sınırlanmasında, bağımsız, piyasa temelli özel firmaların yaratılmasında ve

kamusal kararlarda söz sahibi olmuşlardır. Bu örgütlerin başlıca işlevi, ulus-

devletin ekonomideki ve yönetimdeki etkisini azaltmaktır.184

Sermayenin yeni programının öngördüğü yerelleşme ile yerel, makro-bölgesel ve

küresel piyasalar arasındaki meta ve sermaye dolaşımının özgürce işlemesi için

ulus-devlet sınırlarından kurtulan ve yeniden kavramlaştırılan bir piyasa modeli

amaçlanmaktadır.185 Özelleştirme, devletin ekonomik ve sosyal işlevlerini yok

etmeye yöneliktir. Bunun sonucunda kamu hizmet alanları daralmakta ve

yerelleşmenin yönetimine girmektedir. Bu yeni işlevle küreselleşmenin amacı

olan pazar büyümesine katkıda bulunulmaktadır. Bir başka deyişle, küreselleşme

kavramı, özelleştirme ve yerellik kavramı ile güçlendirilmektedir.

1980'li yıllardan, özellikle de 2000'li yıllardan sonra çıkartılan/çıkartılmaya

184 Yasemin Özdek, “Globalizmin Đdeolojik Hegemonyası: Yanılsamalar”, Amme Đdaresi Dergisi, S. 32/3, Eylül 1999, s. 47. 185 A.g.e., s. 27.

Page 133: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

125

çalışılan yasalar186 Türkiye'nin payına düşen iş bölümü çerçevesinde, sermayenin

hareketini kolaylaştıran, özel sermayeyi güçlendiren, ekonomik dengeleri piyasa

koşullarına bırakan, yabancı sermaye girişini koşulsuzca serbest bırakan vb.

içeriklere sahiptir.

Sermayenin dolaşımını hızlandıran ve artıran yeni liberal politikalar, sabit

sermaye yatırımlarında ve kamu-özel paylarında önemli değişmeler yaratmıştır.

Dönemler itibariyle ana sektörlerdeki sabit sermaye yatırımlarının dağılımını

gösteren Tablo 12 ve sabit sermaye yatırımlarının artış oranlarını gösteren Tablo

13’de bu değişimler açık olarak izlenmektedir. Toplam sabit sermaye yatırımları

içerisinde, bir önceki dönemin tam tersi olarak sanayi sektörünün payı giderek

düşerken hizmetler sektörünün payı artan bir grafiktedir. 1985–89 ve 1990–1994

ve 1995–2000 yılları arasında konut sektörünün payı (sırasıyla % 31.6, % 34.6 ve

% 29), sanayi sektörünün paylarından (sırasıyla % 30.5, % 25.6 ve % 25.6)

yüksektir. Sanayi sektöründe 1980 öncesinin artış oranları (Bkz. Tablo 8) bir daha

gerçekleşmemiş; hatta 1980–1984 (% 4.2) ve 1985–1989 (% 0.6) arasında gerileme

görülmüştür. Sanayi sektöründe ciddi bir gerileme yaşanırken turizm (% 43),

konut (% 22.9), eğitim (% 8.4) ve sağlık (% 17.7) sektörlerinde yüksek artışlar

1865393 Sayılı Belediye Kanunu (2004); 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu (2004); 5302 Sayılı Đl Özel Đdaresi Kanunu (2005); 5227 Sayılı Kamu Yönetiminin Temel Đlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun (2004-veto edildi); Toplu Konut Yasası (1984); Belediye Arsaları Üzerinde Toplu Konut ve Kentsel Çevre Üretimi ve Kredilendirilmesine Dair Yönetmelik (1992); Arsa Ofisi Kanunu ve Toplu Konut Kanununda Değişiklik Yapılması ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun (2004); Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı; Đmar ve Planlama Yasa Tasarısı vb.

Page 134: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

126

TABLO 12: Dönemler Đtibariyle Ana Sektörlerde Sabit Sermaye Yatırımlarının

Dağılımı, 1980–2003 (%, 1990 Fiyatlarıyla)

1980–84 1985–89 1990–94 1995–00 2000–03 Toplam 100 100 100 100 100

Tarım 8.5 6.1 4.9 5.1 4.7

Sanayi 45.4 30.5 25.6 25.6 28.0

Madencilik 5.1 3.1 1.6 1.2 1.4

Đmalat Sanayi 28.3 17.5 19.2 19.2 19.8

Enerji 11.9 10.0 4.8 5.2 6.8

Hizmetler 46.2 63.3 69.5 69.3 67.3

Ulaştırma 16.4 18.1 20.2 22.8 27.0

Turizm (*) 0.6 2.7 2.9 2.9 4.8

Konut 20.9 31.6 34.6 29.0 15.0

Eğitim (*) 1.7 2.2 2.8 3.6 5.3

Sağlık (*) 0.9 1.0 1.9 3.2 4.7

Diğer Hizmetler (*) 5.7 7.7 7.1 7.8 10.6

Kaynak: Saygılı ve Diğ., a.g.e., s. 38.

TABLO 13: Dönemler Đtibariyle Ana Sektörlerde Sabit Sermaye Yatırımlarının

Artış Oranları, 1980–2003 (%, 1990 Fiyatlarıyla)

1980–84 1985–89 1990–94 1995–00 2000–03 Toplam -2.4 8.6 5.2 5.1 -5.3

Tarım 7.8 -2.0 -1.0 5.8 -7.2

Sanayi -4.2 -0.6 3.1 6.5 -3.0

Madencilik 1.6 -11.3 -0.4 1.3 -1.1

Đmalat Sanayi -6.5 -2.8 12.5 3.5 0.0

Enerji -0.7 6.6 20.3 22.6 -14.0

Hizmetler -2.3 15.5 6.4 4.7 -6.1

Ulaştırma 3.8 3.9 6.3 14.8 -2.1

Turizm (*) 12.3 43.0 -6.0 15.4 7.3

Konut -8.2 22.9 7.4 -6.7 -21.2

Eğitim (*) 2.0 18.4 1.1 22.4 -3.4

Sağlık (*) -1.4 17.7 18.7 16.6 1.1

Diğer Hizmetler

(*) 4.1 8.0 5.2 10.5 -0.6

Kaynak: Saygılı ve Diğ., a.g.e., s. 37.

Page 135: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

127

gerçekleşmiştir. (Bkz. Tablo 13) Kamu kaynaklarının altyapı yatırımlarına

yönelmesinin amaçlandığı 1980’li yıllar sonrasında ulaştırma-haberleşmenin payı

önemli oranda artmıştır. Özetle, 1980 öncesi yatırımlar imalat sanayi başta olmak

üzere sanayi sektörüne yönelirken 1980 sonrasında başta konut, ulaştırma ve

turizm olmak üzere hizmetler sektörüne yönelinmiştir.

Tablo 14’de, 1980–2004 yılları arasında sabit sermaye yatırımlarının kamu-özel

dağılım oranları verilmektedir. 1990–97 döneminde kamunun toplam sanayideki

payı bir önceki döneme göre 40 puan gerileyerek % 20.8 olmuştur. Kamunun

1980’lere kadar artarak büyüyen sanayi yatırım payı, 1980’lerden sonra azalan bir

grafik izlemektedir. Bu grafik, kamunun giderek yatırımcı olma özelliğinden

vazgeçtiğinin somut bir göstergesidir. 1990–1997 döneminde toplam özel sanayi

sabit yatırımları kamu kesiminden daha fazladır. Kamu yatırımları daha çok

enerji ve ulaşım sektörlerinde yoğunlaşırken özel yatırımlar giderek konut

sektörüne yönelmektedir. Hizmetler sektöründe konut, eğitim ve sağlık

sektörlerinin kamu-özel dağılımına bakıldığında da, özel kesimin artan payının

karşısında kamu payının azaldığı görülmektedir. Ortaya çıkan sonuç, kamunun

sadece ekonomik yatırımlardan değil, toplumsal tüketim hizmetlerinden de elini

çekmeye başladığı ve kamunun boşalttığı alanları özel sektörün doldurduğudur.

Ekonomik ve toplumsal hizmetlerin özel girişime bırakılma oranı arttıkça, doğal

olarak, sermayenin kâr amacı mekânın üretim sürecini yönlendirecek ve

Page 136: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

128

mekânsal eşitsizlikleri artıracaktır. Tam da bu noktada, vurgulanması gereken

şudur: Konut üretiminde özel sermayenin her dönemdeki yüksek payı, konut

alanlarının her dönemde sermayenin talepleri doğrultusunda biçimlendiğini

göstermektedir. 1980 sonrasının farkı, değişen sosyo-ekonomik yapılanma

paralelinde, bu belirleyiciliğin hızının ve boyutunun artmış olmasıdır.

TABLO 14: Ana Sektörlerde Sabit Sermaye Yatırımlarının (Kamu-Özel)

Dağılımı, 1960–2004 (%, 1988 Fiyatlarıyla)

1960–69 1970–79 1980–89 1990–97

Kamu 67.5 52.3 55.0 47.5 Tarım

Özel 32.5 47.7 45.0 52.5 Kamu 88.5 90.6 86.2 45.7

Madencilik Özel 11.5 9.4 13.8 54.3 Kamu 38.6 44.1 35.0 5.4

Đmalat Özel 61.4 55.9 65.0 94.6 Kamu 95.9 97.5 96.8 78.5

Enerji Özel 4.1 2.5 3.2 21.5 Kamu 51.5 57.9 60.8 20.8 Toplam

Sanayi Özel 48.5 42.1 39.2 79.2 Kamu 74.8 69.0 67.0 43.4

Ulaştırma Özel 25.2 31.0 33.0 56.6 Kamu 67.0 64.2 24.2 15.2

Turizm Özel 33.0 35.8 75.8 84.8 Kamu 7.7 6.6 3.9 1.7

Konut Özel 92.3 93.4 96.1 98.3 Kamu 96.8 95.9 88.7 76.7

Eğitim Özel 3.2 4.1 11.3 23.3 Kamu 92.8 91.7 74.3 43.9

Sağlık Özel 7.2 8.3 25.7 56.1 Kamu 59.5 63.6 63.2 57.6 Diğer

Hizmetler Özel 40.5 36.4 36.8 42.4 Kamu 49.4 45.4 38.6 25.6 Toplam

Hizmetler Özel 50.6 54.6 61.4 74.4

Kaynak: Adil Temel, Büyüme, Ekonomik Yapı Değişmeleri”, Bilanço 1923–1998, Ekonomi, Toplum, Çevre, Tarih Vakfı Yay. Đst., 1999, s. 87.

1980’li yıllarla birlikte Türkiye’ye giren dış sermaye yatırımlarının sayısında hızlı

Page 137: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

129

bir artış gözlenmektedir. 2004 yılına kadar ülkede faaliyette bulunan yabancı

sermaye firma sayısı 6280’i bulmuştur. (Bkz. Tablo 15) 1980 öncesinde yabancı

sermayeli firma sayısı sadece 78 iken 1984, 1985 ve 1986 yıllarında izin verilen

yabancı firmaların sayısı yükselmiştir. 1986 yılından sonra, artış hızında düşüş

olsa da yabancı sermaye akışı devam etmektedir. 4875 sayılı Doğrudan Yabancı

Yatırımlar Yasası’nın Haziran 2003 yılında yürürlüğe girmesinden sonra yabancı

firma sayısında önemli bir artış görülmektedir. Öyle ki, Haziran 2003 ve Mayıs

2005 tarihleri arasında kurulan yabancı sermayeli firma sayısı, önceki dönemin

toplam firma sayısının % 125’idir. 2006 Mayıs sonu itibariyle toplam 10.769 firma

kurulmuş olup, 2274 yerli sermayeli firmayla yabancı sermaye ortaklığı

gerçekleşmiştir.187

1980 yılında yabancı firmaların faaliyette bulundukları alanlar içerisinde

hizmetler sektöründeki payı % 8 iken 1986 yılında bu oran % 42, 1987 yılında %

43’tür. 1993 ve 1994’te % 22 ve % 23’e düşen (1994 ekonomik krizinin etkisi

olarak değerlendirilebilir) pay 1996 yılında % 81 gibi yüksek bir orana ulaşmıştır.

2003 yılı itibariyle mevcut yabancı firmaların hizmetler sektöründeki faaliyet

oranı, toplam yabancı sermaye içinde % 49.57’dir. 2006 yılında toplam 13,043

yabancı sermayeli firma başta ticaret olmak üzere imalat, gayrimenkul kiralama

ve iş kolları alanında faaliyet göstermektedir. Firmalar, finans kapital, kentsel

hizmetler alanında, tüketim ağırlıklı yatırım eğilimindedir. Yabancı sermayenin

187 Hazine Müsteşarlığı Verileri, 2006.

Page 138: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

130

kentleri yönlendirme/biçimlendirme işlevi, kârlılık oranına göre seçecekleri

yatırımın niteliğine bağlı olarak gerçekleşmektedir.

TABLO 15: Yabancı Sermaye Yatırımları, 1980–2002

Yıllar

Đzin verilen yabancı sermaye (milyon

ABD doları)

Yatırım belgelerinin toplam yatırım tutarı

(milyar TL)

Yabancı sermayeli

firma sayısı Fiili giriş

(milyon dolar) 1980 97,00 76,87 78 35 1981 337,51 72,16 109 141 1982 167,00 218,14 147 103 1983 102,74 199,22 166 87 1984 271,36 312,28 235 162 1985 234,49 1.168,16 408 158 1986 364,00 3.099,74 619 170 1987 655,24 3.179,53 836 239 1988 820,52 5.468,27 1.172 488 1989 1.511,94 9.507,35 1.525 855 1990 1.861,16 18.249,28 1.856 1.005 1991 1.967,26 15.893,98 2.123 1.041 1992 1.819,96 17.976,36 2.330 1.242 1993 2.063,39 70.136,27 2.554 1.016 1994 1.477,61 37.202,36 2.830 830 1995 2.938,32 328.447,82 3.161 1.127 1996 3.835,97 1.250.652,13 3.582 964 1997 1.678,21 624.461,10 4.068 1.032 1998 1.646,44 1.016.653,54 4.533 976 1999 1.699,57 1.599.520,36 4.950 817 2000 3.477,42 7.883.004,85 5.328 1.719 2001 2.725,28 2.568.750,00 5.841 3.288 2002 2.242,92 1.535.599,00 6.280 590 TOPLAM 35.203,30 19.151.249 6280 18.085

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı Verileri.

1980’li yıllara kadar üretken sermayenin toplam döngüsünde belirleyici olan,

finans sektörü için banka izinlerinin sıkı denetim altında olması, faiz oranlarının

belirli bir sınırlama altında tutulması, finansal araçların genellikle çeşitlenmemiş

olmasıdır. 1980’li yıllarla başlayan süreç, belirli düzeye ulaşan bireysel

Page 139: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

131

sermayelerin gerek uluslararası ya da ulusal ticari üretken ve para sermaye

döngülerine katılmak, gerekse ülke içi sermaye döngüsünde açığa çıkan kriz

eğilimlerine karşı kendilerini güvence altına almak için sağlam finansal

kaynaklara yönelmelerine yol açmıştır. Bir bütün olarak yeni sermaye birikim

biçiminde, para sermayesi stratejik bir önem kazanmıştır. Rant ekonomisi olarak

tanımlanan süreç, aslında sermayenin yeni birikim rejimine geçişini hızlandırmak

için gerekli kaynakları sınırlı sayıda bireysel sermaye sahiplerine aktarmayı

sağlayan bir mekanizmadır.188 Kısaca, finansal derinleşme süreci, Türk

ekonomisinde, hem bankacılık hem de reel üretim kesimlerinde rantiye tipi

spekülatif birikim anlayışının yükselmesine yol açmış ve uzun dönemli reel sabit

sermaye yatırımlarının yerine kısa dönemli finansal yatırım hesapları önem

kazanmıştır.189 Ekonominin gelişmesinde burjuvazinin yatırımcı öğeleri değil,

aracı ve tüketici öğeleri belirleyici olmuş; üretken alana yatırım yapmanın yerini

kolay yolla para kazanma almıştır.

2.3.2. Mekân Örgütlenmesinde Devlet Müdahaleleri < > (Rant Ekonomisinde)

Kentsel Rant

1970’lerin sonlarında ortaya çıkan sermaye birikiminin krizini çözmek için

sermayeye yeni yatırım kanalları açmak üzere kentsel alanlara yatırım

kolaylıkları getirme amacı, yeni düzenlemelere neden olmuştur.

188 Ercan, “Neoliberal Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de Birikim Süreci ve Değişen Sermaye Đçi Bileşenler: 1980 Sonrası Đçin Bir Çerçeve Denemesi”, s. 184. 189 Yeldan, a.g.e., s. 157.

Page 140: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

132

1980 sonrası tüm ülkenin şehircilik tarihinde önemli bir dönüşümün

başlangıcıdır. İmar ve İskân Bakanlığı kaldırılarak Bayındırlık Bakanlığı

kurulmuştur. Belediyelerin yetkileri ve kaynakları artırılmış ve metropoliten

alanlarda iki kademeli bir belediye yönetimine geçilmiştir. 1984 tarihinde 2981

sayılı Yasa ile Büyükşehir Belediyeleri kurulmuştur. Bu yasa gereğince, metropol

kentlerde kente ilişkin genel kararları alan ve ilçe belediyeleri arasında eşgüdümü

sağlayan bir üst organ olarak Büyükşehir Belediyeleri kurulacaktır. 3030 sayılı

yasa ile anakent yönetimine ilişkin yeni düzenlemeler yapılmıştır.

Kapsamlı rasyonel planlama anlayışından vazgeçilmiş; stratejik planlama

yaklaşımı benimsenmiş ve katı, bağlayıcı bir planlamadan esnek bir planlamaya,

bütüncül planlamadan parçacı planlamaya geçilmiştir.

1985 tarihli 3194 sayılı İmar Yasası ile planlama görevi belediyelere bırakılmıştır.

Yasa, imar faaliyetleri konusundaki uygulamalarda yetkiyi belediye ve mücavir

alan sınırları içinde belediyelere, bu alanlar dışında ise valiliklere vermiştir. Kamu

kaynaklarından özel kesime devredilen ve özel mülkiyetin elinde toplanan

varlıkların değeri hiçbir yolla kamuya döndürülmemiştir. Toprağın özel

mülkiyete devredilmesinin yarattığı rant gelirlerine müdahale edilmemiş, genel

olarak taşınmazlar vergilendirilmemiştir.

1981 yılında amacı “sosyal konut” yapılmasını teşvik olarak tanımlanan 2487

sayılı Toplu Konut Yasası çıkarılmıştır. Bu yasa ile kent çeperlerindeki araziler

Page 141: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

133

kentsel arsaya dönüştürülecek; ülkede öncelikle büyük kentlerde oluşmaya

başlayan toplu konut alanlarının gelişmesinde kolaylık sağlanarak sermaye akışı

hızlandırılacaktır. Yasada büyük sermayeyi destekleyecek maddeler yoktur;

konut alanlarının daha çok kooperatif örgütlenmesi yolu ile üretilmesi

amaçlamaktadır. Yasanın sosyal konut amacı gereğince, konut alanı brüt 100 m²

olarak belirlenmiş ve başvurular aynı il sınırları içinde başka bir evi olmamak

şartı ile yalnızca tek bir konut ile sınırlandırılmıştır.

Sermayenin topraktaki akışını hızlandıracak, kentsel rantlar aracılığıyla sermaye

birikimine destek olacak yeni uygulama araçlarından birisi Toplu Konut

İdaresinin kurulması olmuştur. 1984 yılında kurulan Toplu Konut İdaresi, (TOKİ)

1990 yılında 412 ve 414 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile Toplu Konut

İdaresi Başkanlığı ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı olmak üzere iki ayrı

yapıda örgütlenmiştir. 1984 yılında yürürlüğe giren 2985 sayılı "Toplu Konut

Yasası" ile özerk Toplu Konut Fonu oluşturulmuştur. Bir önceki Toplu Konut

Yasası gereğince oluşturulan “Kamu Konut Fonu”ndaki birikim, Toplu Konut

Fonuna aktarılmıştır. Bunun yanı sıra tekel ürünlerinden, alkollü ve alkolsüz

içkilerden, tütünden, akaryakıt ürünlerinden vb. alınan doğrudan ve dolaylı

vergilerin de Fon’a aktarılması hükmü getirilmiştir. 1993 yılından itibaren Toplu

Konut Fonu'nun genel bütçe kapsamına alınması sonucunda kaynaklarının

azalması, TOKİ'nin konut üretimine verdiği desteği düşürmüştür. 1986–87

yıllarında Toplu Konut Fonunda biriken paraların tamamı Toplu Konut İdaresine

Page 142: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

134

verilirken 1997’de % 30’u, 1998’de % 60’ı verilmiştir. Toplu Konut Fonu,

20.6.2001 tarih ve 4684 sayılı Kanunla tamamen yürürlükten kaldırılmıştır.

Hâlihazırda, Toplu Konut İdaresi gelirleri, gayrimenkul satış ve kira gelirlerinden,

kredi geri dönüşlerinden, faiz gelirlerinden ve bütçe ödeneklerinden

oluşmaktadır.190

1984 yılında çıkartılan 2985 sayılı Toplu Konut Yasası, Toplu Konut İdaresi

Başkanlığına özerk ve esnek hareket etme imkânı sağlamıştır. 2985 Sayılı Toplu

Konut Yasasının konut üretiminde büyük inşaat firmalarını teşvik edici maddeleri

ile 1985 yılından itibaren toplu konut üretimi, hem konut kooperatifleri aracılığı

ile hem de büyük konut inşaat şirketleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Yeni

yasada “sosyal konut amacı” yoktur; konut alanlarına ve konut sahipliğine

sınırlama getirilmemiştir. Konut kredileri yalnızca toplu konut alanları için değil,

inşaat yapımı % 70’i bulan konutlar için de verilebilecektir. Bu hüküm ile

yalnızca toplu konut yapabilecek ölçekteki inşaat firmaları değil, küçük ölçekli

müteahhitler de desteklenmektedir.

14.11.1992 tarihinde yürürlüğe giren "Belediye Arsaları Üzerinde Toplu Konut ve

Kentsel Çevre Üretimi ve Kredilendirilmesine Dair Yönetmelik"te, Belediye

mülkiyetinde ve en az 400 konutluk alanda, toplu konut yapımına fizikî ve malî

engeli olmayan, Valilikçe toplu konut alanı ilan edilmiş bölgelerde, Belediye ve

190 TOKĐ Verileri.

Page 143: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

135

TOKİ'nin işbirliğinde gerçekleştirilen ve konut büyüklüğü 100 m²'yi geçmeyen

toplu konut projelerine kredi desteği verilebileceği öngörülmektedir.

2004 yılında yürürlüğe giren "Arsa Ofisi Kanunu ve Toplu Konut Kanununda

Değişiklik Yapılması ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında

Kanun" ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü kaldırılarak yetkileri Toplu Konut İdaresi

Başkanlığına devredilmiştir. Söz konusu yasa 1969 yılında çıkartılan "Arsa Ofisi

Kanunu"nun ismini "Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun" olarak

değiştirmiş ve 2985 sayılı Toplu Konut Yasasının bazı maddelerinde değişikliğe

gitmiştir. Bu değişikliğe göre TOKİ, gecekondu dönüşüm projesi uygulayacağı

alanlarda, mülkiyeti kendisine ait arsa ve arazilerin konut uygulama alanı olarak

belirlediği alanlarda ve valililiklerce toplu konut alanı ilan edilen alanlarda her

ölçekteki imar planını yapmaya, yaptırmaya ve tadil ettirmeye yetkili

kılınmaktadır. Bu yasanın yürürlüğe girmesi ile TOKİ-özel sektör birlikteliği

sonucu, devlet kâr amaçlı konut üretiminde yoğun bir faaliyete girmektedir.

Yerelleşmeye yönelik yasaların çıkartıldığı ve belediyelerin güçlendirildiği bir

dönemde, merkezi bir kurumun (TOKİ’nin) bu denli yetkili kılınması, ilk bakışta

bir çelişki imiş gibi gelebilir. Oysaki TOKİ’nin kâr amaçlı devlet-özel sektör

işbirliğini sağlayan ve belediyelerin özelleştirme sürecine destek veren yeni

yapılanması, dönemin sermaye akışını hızlandırma amaçlı politikasına son derece

uygundur.

Page 144: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

136

TOKİ 2000’li yıllardan sonra büyük kentler başta olmak üzere, ülke genelinde pek

çok kentte yoğun toplu konut üretimi faaliyetine girişmiştir. İdarenin 1984–2006

yılları arasında verdiği konut kredi miktarları ve kentlere göre dağılımı Tablo

16’da yer almaktadır. 1984–2006 arasında TOKİ, Türkiye genelinde 13.293

projeye 944.507 konut için 331.012.405,27 YTL konut kredisi vermiştir.

TABLO 16: TOKĐ’nin Verdiği Konut Kredilerinin Kentlere

Göre Dağılımı, 1984–2006

Đller Proje Sayısı Konut Sayısı Kredi Tutarı

Adana 531 36374 5.445.460,40

Adıyaman 11 821 35.101,40

Ağrı 3 297 62.946,75

Amasya 80 3913 2.668.077,32

Ankara 1239 118.455 43.294.966,09

Bartın 13 607 216.775,95

Bayburt 1 90 6120.00

Bolu 57 3375 625.430,55

Bursa 411 28612 4.563.224,95

Çorum 226 6.616 699.754,90

Erzurum 350 13925 9.685.520,77

Gümüşhane 4 133 20.127,22

İstanbul 1237 133.986 19.171.707,49

İzmir 1025 110.635 72.294.544,00

Kars 7 154 933.738,97

Kayseri 400 39.802 14.997.757,50

Mardin 11 563 9.992,17

Muş 6 241 153.737,85

Osmaniye 15 1106 36.556,40

Sinop 121 3.810 583.970,61

Yozgat 97 4354 1.582.489,71

Zonguldak 180 13.437 3.297.510,14

Diğer İller 7268 423.291 150.626.840,13

Toplam 13.293 944.507 331.012.405,27

Kaynak: TOKĐ Verileri.

Page 145: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

137

2005 yılında kabul edilen 5393 sayılı Belediye Yasası, belediyelerin özelleştirilme

sürecinin başlangıcı olarak görülebilir. Bu yasa gereğince, belediyeler şirket

kurabilecek ve dış kaynak gerektiren projelerde Hazine Müsteşarlığının görüşü

alınarak borçlanabilecektir. Bunun yanı sıra, eskiyen kent alanlarını yeniden

yapılandırmak ve restore etmek, konut alanları ve sosyal donatılar oluşturmak ve

deprem riskine karşı tedbir almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri

uygulayabilecektir. Bu yasa, çıkartılması düşünülen “Kentsel Dönüşüm Yasası191”

na bir zemin oluşturması açısından anlamlıdır. Dönüşüm alanları Meclis

üyelerinin salt çoğunluk kararı alınarak ilan edilecektir. Bir yerin kentsel

dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi için belediye ya da mücavir alan

sınırları içerisinde olması ve en az 50 000 metrekare olması yeterli olabilecektir.

Bu alanlarda yapıların boşaltılması, yıkılması ve kamulaştırılmasında, anlaşma

yolu esas olacaktır. Belediye Yasası ile yerel yönetimlerin yetki alanları

genişletilmekte ve Anayasal gereklilik olan çevre hizmetleri (çöp, su, temizlik,

kanalizasyon vb.) özelleştirilmeye açılmaktadır.

2985 sayılı Toplu Konut Yasası ile kent çevresinde mevcut kamu arazilerinin özel

mülkiyete açılması hızlandırılmış, 1983 tarihli Turizm Teşvik Yasası ile orman

alanları gibi kamu arazilerini de kapsayarak kıyılardaki kamu arazileri özel

girişimciye açılmış, kentsel dönüşümü tanımlayan yasa ve yönetmelikler ile özel

191 Türkiye’deki kentsel dönüşüm kavramı -ne yazık ki- sadece gecekondu alanları için algılandığı ve kentsel dönüşüm projeleri çoğunlukla gecekondu alanlarında uygulandığı için yasa taslağı ile ilgili ayrıntılara gecekondu bölümünde yer verilmiştir.

Page 146: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

138

sektörün -ne pahasına olursa olsun- kentsel toprakları kâr amaçlı kullanmasına

olanak tanınmış, imar yasaları ile belediyelerin mülkiyetlerindeki arazilerin özel

mülkiyete devredilmesi sağlanmıştır. Kent toprağı sermaye birikimine katkı

yapacak bir kaynak olarak görülmüş, kamu mülkiyetindeki toprakların özel

mülkiyete aktarılma süreci hızlanmıştır.

Özetle, 1980 sonrasında kamu arazileri doğrudan kamu açıklarını giderecek bir

mali kaynak olarak görülmüştür. Bu noktada bir vurguya gereksinim vardır.

Kamu arazilerinin özel mülkiyete aktarılması ilk kez 1980 sonrasının

faaliyetleri değildir. 1920’lerden bu yana sermaye birikimini sağlamak, konut

üretimini artırmak, gecekondu alanlarını önlemek amaçlı ya da popülist

politikaların bir sonucu olarak kamu arazilerinin özel mülkiyete açılmasına

olanak sağlayan yasalar defalarca çıkarılmıştır. 1980 sonrasında yeni olan,

benzer yasaların bu kez büyük ya da yabancı sermayenin kâr oranlarını

artıracak boyutta ve yoğunlukta çıkartılmasıdır. Yeni yapılanma politikalarının

sonucu olarak, devlet kentsel mekânın üretiminde tüm sosyal amaçlardan

uzaklaşma, toplumsal hizmetleri dahi özel sektöre (yerli-yabancı) bırakma boyutu

ile küçülürken kâr oranı düşük olduğu için özel sektörün girmediği alanlarda

yatırım yapmak, sermayenin önündeki engelleri kaldıracak yasal çerçeveyi

oluşturmak ve piyasayı düzenlemek işlevinde de bir o kadar güçlü ve

merkeziyetçi bir tutum içerisindedir.

1970'lerin sonuna kadar devletin veya yerel yönetimin desteklediği büyük konut

Page 147: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

139

projeleri olmadığından konut pazarında küçük inşaat firmaları yer almaktadır.

1970’lerin sonuna doğru inşaat sektöründeki daralma genel yapının

dönüştürülmesini zorunlu kılmıştır. 1970'li yıllarda Orta Doğu’da faaliyet

gösteren büyük inşaat firmaları, bu bölgelerde iş hacminin düşmesi ile ülke içi

faaliyetlerini genişletmeye başlamıştır. Ne var ki, büyük firmaların yurt içindeki

konut inşaat pazarına girebilmeleri için büyük ölçekli konut yapımında devletin

sübvansiyonuna gereksinim vardır.192 Sermayenin kâr oranlarındaki düşüşünü

telafi edecek ve yatırımların ikinci döngüye kaymasını sağlayacak yönde ve

sermayenin kentsel toprağa akışını hızlandıran ve yapı üretim sektöründeki artı-

değeri elde etmesine olanak tanıyan devlet müdahaleleri yapılmıştır.

Ülke genelinde konut açığı olmadığı193 halde konut üretimi desteklenmiş; devlet

müdahaleleri, konuta doğrudan yatırım biçiminde ve çeşitli sübvansiyonlar ve

teşvik programları ile gerekli yasal düzenlemeler yapılarak 1980'li yıllardan

itibaren gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla, geçmişte büyük metropoliten alanlarda

konut pazarına girmekten kaçınan inşaat şirketleri büyük ölçekli konut üretimleri

ile inşaat sektöründe önemli bir paya sahip olmaktadırlar. Devlet, yeni kurumları

aracılığıyla kooperatiflere ve büyük inşaat firmalarına destek olmuştur.

Konut üretiminin toplam sabit sermaye yatırımları içerisindeki payı 1975–79

192 Ayşe Öncü, a.g.e., s. 53. 193 Emel Akın, “Konut Gereksinimi=Sayısal Konut Açığı Mı?”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt 6, S. 3, Temmuz 1997, ss. 53–62. Sözü edilen, sayısal konut açığıdır; Türkiye’de niteliksel konut açığının olduğu bilinen bir gerçektir.

Page 148: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

140

döneminde % 22.8, 1980–1984 döneminde % 20.9 iken 1985–89 döneminde %

31.6, 1995–2000 döneminde ise % 34.6 olarak gerçekleşmiştir. (Bkz. Tablo 12) Bu

rakamların yükselmesinde 1984 tarihli Toplu Konut Yasasının ve yeni İmar

Yasasının etkilerini görmek mümkündür. Aynı etki Türkiye genelindeki konut

sayısına da yansımaktadır. Türkiye’de yapı izin belgelerine göre konut sayısını ve

Tablo 17: Yapı Đzin Belgelerine Göre Türkiye’de

Konut Sayısı 1980–2004

Yıllar Daire sayısı Değişim Oranı 1980 203.989 -19.0 1981 144.394 -29.21 1982 160.078 10.86 1983 169.037 5.60 1984 189.486 12.09 1985 259.187 36.78 1986 392.825 51.56 1987 497.674 26.69 1988 473.582 -4.84 1989 413.004 -12.79 1990 381.408 -7.65 1991 393.000 3.03 1992 472.817 20.30 1993 548.130 15.92 1994 523.794 -4.43 1995 518.236 -1.06 1996 454.295 -12.33 1997 464.117 2.16 1998 414.573 -10.67 1999 339.446 -18.12 2000 315.162 -7.15 2001 279.616 -11.27 2002 161.920 -42.09 2003 202.854 25.28 2004 324.589 60.01 2005 511.236 57.50 2006|- 413.856 İlk 9 ay

Kaynak: DĐE, Đnşaat Đstatistikleri.

Page 149: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

141

artış oranlarını gösteren Tablo 17’de görüldüğü gibi, 1985 ve 1986 yıllarında

konut sayısındaki artış % 50’dir. 1994 ve 2001 ekonomik krizleri konut üretimine

de yansımış, hem sabit sermaye yatırım payında hem de yapı izin belgelerine göre

konut sayılarında gerileme olmuştur. Buna rağmen 2000–2003 döneminde sabit

sermaye yatırımları içerisinde ulaştırma ve imalat sanayisinden sonra en yüksek

paya sahip olan sektör, konut sektörüdür. 2000’li yılların kentsel dönüşüm

projelerini destekleme politikaları ve büyük inşaat firmalarının yoğun konut

üretim faaliyetleri 2003 yılından sonra konut sayılarında büyük artışlara neden

olmuştur. 2004 ve 2005 yıllarında % 50’nin üzerinde artan konut sayısı henüz

2006’nın ilk altı ayında neredeyse bir önceki senenin toplam konut sayısına

ulaşmış durumdadır.

TABLO 18 – Bankaların Verdiği Konut Kredileri,

(Milyar TL) 1997–2004

Yıllar- Miktar- Kişi

Kredi Miktarında

Artış Oranı %

1997 39.998 17.659 -

1998 68.972 18.592 72.43

1999 46.508 10.586 -32.56

2000 673.204 58.615 1347

2001 48.092 2.911 -1299

2002 258.019 10.915 436.51

2003 804.967 26.992 211.97

2004 2.712.631 100.449 236.99

Kaynak: BBDK verileri.

Page 150: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

142

Bankaların verdiği konut kredileri de 2000 yılından sonraki konut üretimindeki

artışı destekler niteliktedir. (Bkz. Tablo 18) Kredilerin faiz oranlarındaki düşüşler

2004 yılında verilen kredi miktarı ve kişi sayısını çarpıcı bir oranda yükseltmiştir.

Bankalar tarafından, enflasyon oranının ve faizlerin düşmesine paralel olarak,

konut kredisi faizleri de düşürülmekte ve bu sayede konut kredisi kullanıcı sayısı

artmaktadır. Ancak, sıkça yaşanan ekonomik krizler faiz oranlarını

değiştirmektedir.

Türkiye Emlak Kredi Bankası, 2000–2001 yıllarında Türkiye Cumhuriyeti Ziraat

Bankası ve Türkiye Halk Bankası ile birleştirilmiş, konutla ilgili işlevi sona

erdirilmiştir. Öte yandan, gayrimenkul alımı, satımı, inşası gibi faaliyetlerde

bulunan Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları (GYO) 1990’ların ikinci yarısından

itibaren gelişmeye başlamıştır. Konut üretimi faaliyetinde son derece etkin roller

üstelenen GYO’lar gayrimenkul finansmanında menkul kıymet ihraç etme

yetkisine sahiptir. Bu kıymetler yurt içine ve yurt dışına ihraç edilebilmektedir.

İlk kez 1995 yılında Vakıf Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş., ardından Alarko

Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. kurulmuştur. GYO’lar 1999 tarihinde

GYODER adı altında dernekleşmiştir. Kurulma amacını Türkiye’deki

“gayrimenkul yatırım ortaklıklarının (GYO) mevcut ve kurulmakta olan

temsilcileri tarafından, Türkiye’de yeni ve gelecek vaat eden, ekonomiye dinamik

bir yön vermede lokomotif olacak gayrimenkul sektörünün tanıtım ve temsilini

sağlamak, gelişimini teşvik etmek, sektöre kalite, kontrol ve eğitim konularında

Page 151: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

143

standartlar getirmek ve korumak” olarak belirten ve yüzden fazla üyesi olan

GYODER’in kurucu üyeleri Alarko GYO, Avrupa Amerika Holding, Bayraktar

GYO, Ege GYO, EGS GYO, İhlas GYO, İş GYO, Koç Holding GYO, Nurol GYO,

Osmanlı GYO, Yapı Kredi Koray GYO ve Üçem GYO’dur.194 Yapı üretim

sektöründeki kârlılık sermayeyi bu alanda yatırım yapmaya yöneltmektedir.

Kısa süreler içinde yıkma-yapma şeklinde oynanan bir inşaatçılık oyunuyla,

AGÜ’ler (az gelişmiş ülkeler) potansiyel israfın kısır döngüsüne

düşürülmektedirler. İşte bu nedenlerle, AGÜ’lerde “özel sermaye için, arazi

alım-satım spekülasyonu, lüks bina ve mesken yapımı alanlarında iş görmek

daha kârlı” olmaktadır.195

Son dönem uygulamaları, konut sektöründe kaynak aktarımını hızlandırmakta,

kent formlarının niteliklerini değiştirmektedir. Bir yanda yap-sat sisteminin

apartmanları, bir yanda kendi kendilerine yeten ve kentin çevresinde yer alan

büyük konut alanları (Bunların bir kısmı artık marka konutlar olarak dilimize

yerleşmeye başlamıştır.), diğer yanda da eşitsiz mekân gelişiminin çöküntü

alanları…

1980’li yılların başından itibaren sermaye birikiminin kendi içindeki dengesinin

yeniden tanımlanmasının önemli sonuçlarından birisi, büyük kentlerin, özel ve

devlet yatırımlarının giderek artan biçimde hedefi haline gelmesidir. Ulusal ve

194 GYODER, Web Sayfası. 195 Demirtaş Ceyhun, Yağma Edilen Türkiye, Habora Kitabevi, 1968, Đst, s. 151.

Page 152: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

144

uluslararası inşaat firmaları, ulaşım, toplu konut ve altyapı gibi büyük inşaat

projelerinde yer almaya başlamışlardır. Özellikle 1990’lı yılların başından itibaren

kentlerde büyük alışveriş-eğlence merkezleri, beş yıldızlı oteller ve iş merkezleri

inşa edilmiştir. Kentler, yerli ya da yabancı sermaye yatırımları ile hızla

dönüştürülmektedir. Örneğin, Haydarpaşa, Galataport, Dubai Kuleleri, Tarihi

Yarımada Kentsel Tasarım Projeleri, Kazlıçeşme-Zeytinburnu, Küçükçekmece-

Avcılar İç Dış Kumsal Alanı” ve “Kartal Alt Merkez ve Kartal-Pendik Kıyı

Kesimi”ne ait kentsel dönüşüm projeleri, vb. parçacı projeler aracılığı ile İstanbul

kenti, büyük bir hızla dönüştürülme sürecine sokulmuştur.

Kentsel mekânda değişim değeri elde etme amacı, konut alanları ve konut

niteliklerinin ya da talep yaratmanın sınırlarını zorlamaktadır. Kent merkezinin

“yıpranan köhne dokusu dışında” kendi içlerine kapalı, yeni konut alanlarında

“mutlu, huzurlu” bir yaşam imgesi, konut piyasasına hâkim olmaktadır. Yeni

dönemin yeni konut alanlarında oturanların zevkleri de değişmeye başlamıştır.

Sınır tanımayan tüketim hevesi, sembolik sermayenin üretimi ve tüketimini uç

noktalara ulaştırmaktadır. Paranın dönüşmüş bir biçimi olarak lüks mallar

koleksiyonu zengin sınıfların yeni alışkanlıklarıdır. Öte yandan, alt sınıfların bir

kısmı yaşam kalitesi ve standartları düşük alanlarda yaşamaya devam etmektedir.

Kentlerde üst-orta sınıflar sermayenin kârlı bulduğu alışveriş-eğlence merkezli,

güvenlikli alanlarda yerleşirken alt sınıflar yoksul ve çöküntü mekânlarında

yaşamaya zorunlu kalmaktadır.

Page 153: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

145

Gecekondu: 1980 sonrası devletin gecekonduya yaklaşımı bir önceki dönemden

farklıdır. 1980’li yılları gecekondu af dönemi diye tanımlamak yanlış

olmayacaktır. Dönem içerisinde çok yakın periyotlarla imar af yasaları

çıkarılmıştır: 2981 Sayılı Yasa (1984), 3290 Sayılı Yasa (1986), 3366 Sayılı Yasa

(1987), 3414 Sayılı Yasa (1988). Bunlardan en önemlisi, 1984 yılında çıkarılan

2981 sayılı İmar Affı Yasası’dır. Yasanın kaçak yapılaşmış bölgeler için getirdiği

ıslah imar planı modeli ile üst ölçekli planlara uyulması zorunluluğu kaldırılmış,

1/5000 ölçekli mevcut nazım imar planları dikkate alınmamış ve plan bütünlüğü

göz ardı edilmiştir. Böylece, imar mevzuatının planlama standartlarına uyulması

zorunluluğu kaldırılmış, kaçak yapılaşma alanlarının altyapısız, sosyal donatısız,

açık ve yeşil alan sistemlerinden yoksun, sağlıksız, çok yoğun yerleşmeler olarak

planlanmasının zemini oluşturulmuştur. Yasada bir yandan dönemin parçacı

planlama anlayışı yer alırken öte yandan özelleştirme anlayışı, “yeminli özel

teknik bürolar” kavramıyla ortaya çıkmıştır. Bir önceki imar affı yasasında valilik

ve belediyelerce yapılması hükme bağlanan değerlendirme ve tespit uygulamaları

artık özel bürolar tarafından yapılacaktır. Bu yasa, gecekondu alanlarının

iyileştirilmesini, geliştirilmesini değil, dönüşümünü öngörmektedir.

Dönemin politikası, gecekondu alanlarının değişim değerini ön plana çıkartmak,

dönüşüm yoluyla kentsel ranta endekslemektir. Uygulanan politikalar sonucunda

kent merkezine yakın olan gecekondu alanları çok kısa süre içerisinde

apartmanlaşmıştır. 1990’ların sonlarından itibaren yaygınlaşan kentsel dönüşüm

Page 154: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

146

projeleri gecekondu alanları için uygulanmaya başlamış, toplumsal dönüşüm

sağlanmadan sadece fiziksel yapılanmada dönüşüm hedeflenmiştir. Kaldı ki,

dönüşen gecekondu sahiplerinin büyük bir çoğunluğu dönüşen alanlarda

oturmayı tercih etmemekte ve elde ettikleri yüksek değerli konutlarını satarak

daha düşük değerli bölgelerde konut sahibi olmaktadır.196

Geçmiş dönemlerin gecekondu olgusu, yerini çöküntü alanları, kentsel toprak

rantı paylaşım kavgası ve spekülatif amaçlı kentsel mekân örgütlenmesi

bağlamında, sağlıksız apartmanlaşma olgusuna bırakmıştır.197 Çok uzun olmakla

birlikte Sema Erder'in198 çalışmasından yapılan alıntı, gecekondu alanlarındaki

dönüşümü özetlemek açısından önemlidir.

Konuttaki ticarileşmenin etkilerini “gecekondu” olarak adlandırılan kent

hukuku dışında gelişmiş alanlarda da gözlemlemek olanaklıdır.

Gecekondular başlangıçtan bu yana kent hukuku dışında olmalarına karşın

önceleri “yoksullar tarafından yapılan ve kullanım değeri olan barınaklar”

olmaları nedeniyle toplumsal olarak “meşru” kabul edilebiliyorlardı. Bu

konutlar derme çatma oldukları ve mülk konut olamadıkları süre içinde

“yoksulluk” sorunu olarak gündemi işgal ettiler. Bugün artık bu sürecin de

ticarileştiği ve kent hukuku dışında yerleşikleşmiş yeni bir konut piyasasının

oluştuğu gözlemlenmektedir. Bu sürecin ticarileşmesi, toplumsal

“meşruiyetinin” sorgulanmasına ve kamuoyunun tepkisinin yaygınlaşmasına

neden olmaktadır. Bu nedenle, bir zamanlar “hak sahibi yoksullar” olarak

196 Emel Akın, Konut Alanları Planlaması ve Politikalarında Yerel Yönetimlerin Rolünün Kentsel Gelişmeye Etkisi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ank., 1995. 197 Tansı Şenyapılı, "Yeni Sorunlar Eski Çözümler", Tarihten Günümüze Anadolu'da Konut ve Yerleşme, Tarih Vakfı Yay., Ank., 1996, s. 353. 198 Erder, “Göç, Yerleşme ve “Çok” Kültürel Tanışma”, s. 70.

Page 155: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

147

algılananlar, artık “gaspçı ya da rantçı olarak nitelenebilmektedir.

Gecekondular, bugün, kentlerin çevresindeki (özel ya da kamusal) kırsal

alanların, orman alanlarının ya da “sahipsiz mal” olarak tanımlanan

alanların, işgal ya da el senedi satışları yoluyla kentsel arsa haline

dönüştürülmesi yoluyla üretilmektedir. Arazi mafyası diye adlandırılan

gruplar ise, sadece arazi satış sürecini illegal olarak düzenleyen ticari

gruptur.

1990'lardan sonra eskimiş tarihi doku, çöküntü alanları ve özellikle gecekondu

alanlarının yeniden canlandırılması ya da iyileştirilmesi gerekçeleri ile donatılan

kentsel dönüşüm kavramı, kentsel literatüre girmiştir. Seçilen alanlarda kentsel

dönüşüm uygulamaları için bir yandan yerel yönetimlerin etkinliğini artıran ve

özel sektör-kamu sektörü ortaklığını sağlayan yeni yasalar çıkartılmış, öte yandan

sermayenin dolaşımını hızlandıracak örgütlenmeler gerçekleştirilmiştir. Yerel

yönetimler, yeni girişimci ve rekabetçi kimlikleri ile sadece kentsel dönüşümü

gerçekleştirecek olan piyasayı organize etmekle yükümlüdür.

2005 tarihli “Yıpranan Kent Dokularının Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak

Kullanılması Hakkında Kanun” ismi ile çıkartılan kentsel dönüşüm yasası, rant

eksenli çerçevesi, parçacı fiziksel yapılanması ile sosyal ve ekonomik boyutları

olmayan bir yaklaşıma sahiptir. “Yıpranan ve özelliğini kaybetmiş kent

bölgelerinin”, nasıl ve hangi kriterlere göre seçileceği belirsizdir; bu belirsizlik,

“Kentsel Yenilenme Alanı” ilan edilen alanları her türlü spekülasyona açacaktır.

Kentsel Yenilenme Alanları için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu

gereğince yetkilendirilen Koruma Bölge Kurullarına ek olarak “Bölgeye Özel

Page 156: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

148

Koruma Kurulları”nın oluşturulması ve koruma alanlarında önerilen uygulamalar,

daha önce yapılmış koruma planlarını hükümsüz kılan ve bu alanların parçacı

planlarla özel kuruluşlara devredilmesini öngörmektedir. Dönüşüm alanlarında

uygulama araçlarının ve finansal kaynak kullanımının belirtilmemesi yasanın

rant amaçlı işlevini ortaya çıkarmaktadır.

Çıkartılması gündemde olan Dönüşüm Alanları Yasa Tasarısı, büyük kent

merkezlerinden daha fazla rant sağlamanın yolunu kolaylaştıracaktır. Yasa

tasarısı, imar planı içinde kalsın kalmasın, belediye meclislerine ve il özel

idarelerine, askeri alanlar hariç, 5 hektardan küçük olmamak şartıyla istedikleri

alanları “dönüşüm alanı” ilan edip, istedikleri şekilde kullanması konusunda geniş

yetkiler tanımaktadır. Tasarı, dönüşüm alanları ilan edilen yerlerdeki yapıların

sahipleri ile anlaşma sağlanamaması durumunda belediyelere kamulaştırma

yetkisi vermektedir. Dönüşüm amaçlı imar planı kararlarının uygulanması

konusunda belediye meclislerine önemli boyutlarda yetki verilmektedir. Bunun

yanı sıra, yasa taslağı dönüşüm alanlarında yapılacak işlemlerin İhale Yasası’ndan

ve her türlü vergi, resim, harç ve bedellerden de muaf tutulmasını

öngörmektedir.

2.4. DEĞERLENDĐRME

İlk dönemin (1923–1954) başlarında devletçiliğin hâkim olduğu genel politika,

devletin kendisini kent mekânında görece hissettirdiği, planlamanın

Page 157: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

149

önemsendiği, ancak kentsel rantların engellen(e)mediği kentleri oluşturmuştur.

Başlangıçta ülkede sermaye birikiminin olmayışı nedeniyle devlet eliyle özel

sektör desteklense de 1930’ların sonunda sanayi burjuvazisi denilecek bir kesim

yoktur. Özel sektörün sınaî yatırım yerine toprağa yatırım yapma, yeni oluşmakta

olan bir kentte büyük bir hızla gerçekleşen yapı üretiminin yarattığı artı-değeri

elde etme isteği ağır basmıştır. Hızla gelişen ticaret sektöründen yeterli birikimi

elde edenler inşaat sektöründe faaliyete geçmiştir. Devlet tarafından kentsel

rantlara ilk sermaye birikimine destek olarak yaklaşılmış, bu yaklaşımla çıkartılan

imar yasaları ile kamu mülkiyetindeki toprakların özel mülkiyete aktarılması

olanağı sağlanmıştır. Kentlerin planlı gelişimi istense de devletin kentsel rantlara

destek veren imar uygulamaları ve arsa spekülasyonun denetlenmemesi nedeniyle

planlar etkisini yitirmiştir. Kaldı ki, planlar daha uygulanmaya başlamadan önce

arsa spekülasyonu olağanüstü boyutlara ulaşmıştır. Gecekondu afları kapsamında

çıkartılan yasalarla kamu arazilerinin özel mülkiyetin eline geçmesi sağlanmış,

kentsel topraklardan elde edilen gelirler aracılığıyla ilk (sermaye) birikim(in)e

destek sağlanmıştır. 1945’den itibaren liberalleşme sürecinin kent mekânındaki

yansıması, konut alanlarındaki yoğun yapılaşma olmuştur. Popülist politikalar ve

‘gecekondu gelişimini önleyebilir’ varsayımıyla çıkartılan bina yapımını teşvik

yasaları sadece kamu alanlarının özel mülkiyete geçişini artırmış, özel

mülkiyetteki el değiştirmelerin ötesine geçememiştir. Dönemin dışa açılma

politikası ve Batı’dan alınan bağış ve borçlar, Batı’nın ülke ekonomi

Page 158: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

150

politikasındaki yönlendirmesi, kentlerin imar politikalarına da yansımıştır. Ülke

genelinde kentlerin imarı, yabancı uzmanların raporları doğrultusunda

gerçekleşmiştir. Devlet, konut alanlarını özel girişimin faaliyet alanına

bırakmıştır.

Serbest ithalat rejimi sonucu ithal edilen çeşitli lüks inşaat malzemelerinin

kullanıldığı lüks yapılar, kentlerin çevresini saran gecekondu yığınları ve

kentlerin altını üstüne getiren ‘yıldırım-yıkma harekâtı’, 1950’lerin ikinci

yarısından itibaren dönemi karakterize eden özelliklerdir. Yeni bir sermaye

birikim modeline, sınaîleşme sürecine geçiş, yeni kentsel kararları ve

uygulamaları da beraberinde getirmiştir. 1954 yılından itibaren başlayan sınaî

sermaye birikim biçimine geçiş 1960 yılında ithal ikameci sanayileşme resmi

kalkınma politikası olarak kabul edilmiştir. Bu politika doğrultusunda planlı

gelişme hedeflenmiştir. Kentlere yönelik başlangıçta etkin olmayan devlet

müdahalesi 1960 yılından sonra planlama anlayışının benimsenmesiyle birlikte

artmıştır. Ülke çapında Milli Fiziki Plan kapsamında yapılan planlama

faaliyetleri, Arsa Ofisinin, İmar ve İskân Bakanlığının kurulması, 6785 sayılı İmar

Yasasının çıkartılması dönemin planlama yaklaşımının sonuçlarıdır. Yeni imar

yasası dönemin merkeziyetçi ve planlı gelişme anlayışını yansıtan bir içeriktedir.

1956 yılında sermayenin içine girdiği krizi aşmak için ‘Yıldırım yıkma harekâtı’

olarak adlandırılan yıkma ve yeniden inşa faaliyetlerine girişilmiştir. İstanbul’da

Page 159: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

151

başlatılan yoğun inşaat faaliyetleri ile sermayenin, yapılı çevrede oluşan artı-

değeri elde etme olanağının sağlanması sermayenin değersizleşmesine çözüm

olarak getirilmiştir. (Bu girişimin sermayenin krizini çözmede başarılı olmadığını

daha sonra yaşanan yeni krizler göstermektedir.)

Sınaî birikimin önündeki engelleri kaldırmak, üretken sermayenin başka alanlara

kaymasını engellemek adına devlet, sermayenin daha az kârlı gördüğü alanlara

yatırım yapmış; arsa spekülasyonu ve kentsel rantlar, kentsel planlama ve yeni

imar ve gecekondu yasaları aracılığıyla denetim altına alınmaya çalışılmıştır. Ne

var ki, planlamanın kendisinin bir rant aracı olması ve düzenleyici işlevi

nedeniyle planlamanın kentsel rantları engellemesi olanaksızdır. Nitekim sınaî

birikimin önünde ciddi bir engel olan spekülasyon denetlenememiştir.

Üretken sermaye 1970’lerın sonlarından itibaren yeni bir krizin eşiğindedir ve

üretken olmayan alanlara yönelmiştir. Öte yandan, devletin kentsel rantları

artıran, özel sermaye birikimine katkıda bulunan uygulamaları yoğun bir şekilde

devam etmektedir. Örneğin, 7367 sayılı yasa ile özel mülkiyete devredilecek

kamu topraklarının alanı bir önceki dönemde çıkartılan yasaya göre daha da

genişletilmektedir. 1965 yılında çıkartılan Kat Mülkiyeti Yasası, sınaî birikime

destek olarak yapı üretiminden elde edilen artı-değerin çoğaltılmasını sağlamaya

hizmet etmiştir. Büyük sermaye sanayi yatırımlarında yer alırken kentsel alanlar,

yap-sat egemenliğinde apartmanlaşma sürecindedir. 1970’lerin sonlarında ilk

Page 160: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

152

toplu konut uygulamaları başlamıştır. Sınaî birikimin ucuz işgücü deposu olarak

kullandığı gecekondu alanları için popülist politikalar güdülmeye başlanmıştır. Bu

politikaların, gecekondu alanlarının iyileştirilmesine yönelik olduğu söylenemez.

(Çünkü gecekondu alanlarına yatırım yapılması, sınaî birikime aktarılacak

kaynaklardan kısıtlama yapmak anlamındadır.) Popülist politikaların sonucu,

imar afları olmuştur. Dönemin imar afları yaklaşımı, gecekondulara ticari bir işlev

yüklemiş, gecekondulu kesimi kentsel ranttan pay alma sürecine eklemlemiştir.

Bir yanda teknolojik gelişmeyi ve kozmopolit kültürü temsil eden iş ve alışveriş

merkezleri ile kendi kendilerine yeten çağdaş (!) konut alanları, öte yanda

ekonomik ve kültürel geri kalmışlığı temsil eden çöküntü alanları; bir yanda

(henüz değişim değeri keşfedilmediği için) yıkılmaya terk edilmiş tarihi stoklar,

öte yanda restore edilerek sadece ‘parası olanlara’ hizmet veren tarihi yapılar; bir

yanda yabancı isimli lüks mağazalar, öte yanda bağırarak satış yapan işportacılar;

işte 1980 sonrasını karakterize eden özellikler bunlardır.

1980 yılı yeni bir dönemin başlangıcıdır. Uluslararası sermayenin içinde

bulunduğu krizi aşmak için başlattığı yeni sürece Türkiye de dâhil olmuş, dışa

yönelik sermaye birikimi süreci başlamıştır. Uluslararası ve ulusal sermayenin

dolaşımını artıracak yeni liberal politikaların uygulanması, yasal ve kurumsal

köklü değişimlere neden olmuştur. Küreselleşme süreci olarak adlandırılan bu

süreçle birlikte, sermayenin önündeki engellerin kaldırılması adına devletin

Page 161: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

153

küçültülmesi, ekonomik ve toplumsal yatırımların özel sektöre devredilmesi

politikası benimsenmiştir. Bu politikada devletin yeni rolü, piyasayı sermaye

dolaşımını hızlandıracak şekilde düzenlemek ve yasal çerçeveyi oluşturmaktır.

Yeni yapılanma politikalarının sonucu olarak, devlet kentsel mekânın

örgütlenmesinde toplumsal hizmetleri özel sektöre (yerli-yabancı) bırakmak

yönünde küçülürken, özel sektörün kâr oranı düşük olduğu için girmediği

alanlarda yatırım yapmak, sermayenin hareketini hızlandıracak yasal çerçeveyi

oluşturmak ve piyasayı düzenlemek yönünde oldukça etkindir.

Kapitalist üretim sistemi içerisinde sermaye içinde bulunduğu birikim krizini

aşmak için ikinci döngüden üçüncü döngüye geçerek yapılı çevre üretiminde

oluşan artı-değeri elde etme isteğindedir. Kapitalist toplumlarda GSMH’nin

genişlemesi büyük oranda banliyöleşme sürecine bağlıdır. Bu süreç artı-değerin

dolaşım hızını artırmak bakımından çok önemlidir. Dolayısıyla, 1980 yılı

sonrasında kentsel büyüme desteklenmiş ve sermayenin yapılı çevreye

yönelmesini sağlayacak yasal çerçeve oluşturulmuştur. Toplu Konut İdaresinin

kuruluşundan, yeni imar yasalarına; kentsel dönüşüm yasalarından gecekondu

yasalarına, yerel yönetim yasalarından yabancı sermayeye toprak sağlama

yasalarına kadar bütün düzenlemelerin ortak amacı, ulusal ya da uluslararası

sermayenin dolaşımını hızlandırmaktır. Devlet, özel sektörle birlikte kâr amaçlı

konut inşaatı faaliyetlerinde bulunarak, gecekondu alanlarında salt fiziksel

dönüşüm projelerini uygulayarak ve kentsel büyümeyi destekleyerek, mevcut

Page 162: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

154

rantların ortaya çıkış hızını ve boyutunu artırmaktadır.

Kentsel mekânda değişim değeri elde etme amacı, konut üretiminin ve konut

standartlarının sınırlarını zorlamaktadır. Kent içerisindeki sermayenin dolaşımına

bağlı olarak gerçekleşen mekânlararası farklılaşma, “yoksul ve köhne çöküntü

bölgeleri” ile “zengin ve çevresinden soyutlanmış, çağdaş, lüks” konut alanlarının

aynı düzlemde yer alması ile kendisini göstermektedir.

Özetle, kentlerin gelişme sürecinde yapılan devlet müdahaleleri ülke genelindeki

sermaye birikimine koşut olarak gerçekleşmekte, imar konusunda yasal ve

kurumsal çerçeve sermayenin talebine uygun olarak oluşturulmaktadır. Kentsel

gelişme süreci içerisinde her zaman varlığını koruyan kentsel rantlar da birikim

biçiminin yarattığı ekonomik, kültürel ve toplumsal koşullar doğrultusunda

şekillenmektedir.

Page 163: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

155

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ANKARA'DA KENTSEL GELĐŞME: 1923’DEN GÜNÜMÜZE

Bu bölümde Ankara'nın mekânsal gelişim süreci incelenerek bir gelişim şeması

oluşturulmaya çalışılmaktadır. Kentin gelişimini bir bütünlük içinde görebilmek

için imar uygulamalarının ilk kez başladığı 1920'li yıllar, sürecin başlangıcı olarak

kabul edilmiştir. Her ne kadar toplumsal değişim kent mekânını belirlese de kent

mekânının da toplumsal değişim üzerinde etkisi vardır. Bu etkileşim kentin

gelişimini sürekli kılmaktadır. Bu nedenle, dönemler çok keskin tarihlerle

belirlenemeyeceği gibi dönemlendirmelerin başlangıç ve bitiş tarihleri de

noktasal olamaz. Ne var ki, belirli periyotlarda gerçekleşen keskin ve belirgin

değişimleri görebilmek için belli tarihler röper ya da referans alınmak zorundadır.

Kentsel rantların kent mekânındaki etkisi sermaye birikim süreçlerine ve buna

bağlı olarak devlet müdahaleleri ile ortaya çıkmaktadır. Birinci Bölümde rant ve

mekânın kavramsal çerçevesi oluşturulmuş; İkinci Bölümde bu çerçeveye

dayanarak Türkiye kentlerinin mekânsal örgütlenmesine yönelik devlet

Page 164: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

156

müdahalelerinin nedeni, niteliği, boyutu ve yönü ortaya konmuştur. Bu bölümde

ise ikinci bölümde ortaya konan sermaye birikim süreçlerinde devlet

müdahalesinin, kentin mekânsal biçimlenmesi üzerindeki etkileri sınanmaya

çalışılmaktadır. Bu nedenle ülke geneli için kabul edilen/belirlenen ikinci

bölümün tarihsel dönelmemesi bu bölüm için de aynen kabul edilmiştir.

Her dönem kendi içerisinde öncelikle planlama ve imar uygulamaları yönünden

ele alınmaktadır. Burada hedeflenen, planlama-rant ilişkisini ortaya çıkartarak bu

ilişkinin kent mekânındaki yansımasını görmektir. Mekânsal yapılanmanın

yelpazesi çok geniş olduğu için mekânsal gelişmenin irdelenmesi konut alanları

ile sınırlı tutulmuştur.

Page 165: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

157

3.1. 1923–1954 ARASI: HIZLI MEKÂNSAL YAYILMA ilk birikim sürecinde rant

3.1.1. 1923–1954 Ankara’nın Planlama Gelişimi-Đmar Hareketleri

Cumhuriyet yönetiminin öncelikleri; Ankara’nın Başkent olması nedeniyle, bu

kentin bir başkente yakışır biçimde imarı ve Başkent’te çalışacak memurların

barınma sorunlarının giderilmesidir. Bu nedenle, ilk iş olarak 1924 yılında 417

sayılı Ankara Şehremaneti Yasası çıkarılmıştır. Cumhuriyet Döneminde imar

uygulamaları 1877 tarihli Belediyeler Yasası ile 1882 tarihli Ebniye Yasası esas

alınarak gerçekleştirilmektedir. 1925’te kabul edilen yeni imar yasası yalnızca

yeni gelişme alanları olarak belirlenen bölgelerde uygulanacak, diğer alanlarda

Ebniye Yasasının hükümleri geçerli olacaktır.

Ankara'nın modern bir kent olarak inşa edilmesi kararı ile birlikte Meclis'te

(1924) kentin gelişme yönünü belirlemek üzere önemli tartışmalar yapılmıştır.

Kent eski Ankara'da mı yapılanacaktır, yoksa yeni yerleşme alanları mı

açılmalıdır? Eski kentin gelişmesini destekleyenler kent halkının vergilerinin

yeni bir kent parçasına aktarılmasının yanlış olduğunu, eski yerleşimin ihmal

edileceğini vurgulamaktadır. Karşı görüşte olanlar ise eski kent dokusunun

yoğunluğu ve yetersiz altyapısı nedeniyle yapılaşma ve kamulaştırma

maliyetlerinin çok yüksek olacağını ve yeterli gelişme alanı bulunmadığını öne

sürmektedir. Eski kentin toprak sahipleri Ankaralı zengin esnaftır. Kente yeni

gelenler ise çevre bağlardan toprak almıştır. Ticaret işlevinin ve resmî yapıların

Page 166: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

158

yoğunluğu, yeterli olmasa da altyapısının hazır olması, eski kentte toprak

fiyatlarını artırmıştır. Doğal olarak, bu alanda başlatılacak imar uygulamaları ile

eski kentlilerin gayrimenkulleri büyük bir spekülasyon değerine sahip olacaktır.

Meclis'te, bu değeri emlâk sahibi, tüccar ve esnafa bırakmama düşüncesi199 ağır

basmış ve tartışmayı yeni Ankara seçeneği kazanmıştır. Fehmi Yavuz, ikinci

seçeneğin benimsenmesine ilişkin hükümet tasarısında şu satırların yer aldığını

(Türkçeleştirilmiş biçimi ile) ifade etmektedir.200

"Eski Ankara'nın sokakları o kadar kötü durumdadır ki, yapmak için

yıkmanın gerektireceği masraf yeni bir kent kurmağa yetecek ölçüdedir.

Burada arsaların değeri o kadar artmıştır ki, eski kentin merkezinde bir arşın

murabbaı için 100 TL istenmektedir. Bundan başka eski kentin bir çırpıda

düzenlenmesi ve genişletilmesi dayanılmaz ölçülere ulaşan konut bunalımını

daha da kötüleştireceğinden, gerçekçi nitelikten yoksundur. Öyle ise hoş

görünümden yoksun olan Ankara'nın kerpiç yığınlarına bir süre daha

katlanarak, adım adım uygulanacak bir imar yöntemine başvurmak

zorundayız."

Bir yandan mekânsal genişleme ve gelişme yönünün yeni alanlar olarak

belirlenmesi, öte yandan Şehremaneti üyelerinin seçme ve seçilme koşulunun

değiştirilmesi201 Ankara'nın imarında kente yeni gelenleri baskın kılmıştır. Bu

199 Tansı Şenyapılı, Ankara Kentinde Gecekondu Gelişimi 1923–60, Kent-Koop Yay., Ank., 1985, s. 20. 200 Fehmi Yavuz, Kentsel Topraklar, (1925) tarihli Zabıt Ceridesinden alınan metnin orijinali için bkz. Fehmi Yavuz, Ankara’nın Đmarı ve Şehirciliğimiz, Siy. Bil. Fak. Yay., Ank., 1952, s. 17. 201 Đstanbul Şehremanetinin üyelerini seçebilmek için seçmenlerin 100 kuruş, seçilecek adayların 200 kuruş emlak vergisi veren kişiler olma koşulu, Ankara Şehremaneti için kaldırılmıştır. Tekeli’ye göre bu koşulun kaldırılmış olması, Ankara’ya yeni gelen bürokratların belediyenin yönetimini şehrin eski emlâk sahiplerine bırakmak istemeyişlerindendir. Đlhan Tekeli, Đlber Ortaylı, Türkiye’de Belediyeciliğin Evrimi, Türk Đdareciler Derneği, Ank., 1978, s. 38.

Page 167: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

159

değişiklik Başkent'in eski çekirdek üstünde değil de yeni şehir alanında

büyümesinin yolunu açmış, yeni topraklarda yaratılacak arazi rantları

Cumhuriyet bürokratlarına akabilmiştir.202

Gelişme alanı olarak kısmen bataklık, kısmen de otlak olan Yenişehir'in seçilmesi

ile yeni kentin imar uygulamaları başlatılmıştır. Özel mülkiyete ait olan bu alanın

kamulaştırılması için 1925 yılında "Ankara'da İnşası Mukarrer Yenimahalle İçin

Merkezî Yerler ile Bataklık ve Mergazi Arazinin Şehremanetince İstimlâki

Hakkında" 583 sayılı yasa çıkartılmıştır. Yasa, kamulaştırma yoluyla kentsel

arsaya dönüştürülecek arazilerin % 25'ini sahiplerine bırakmaktadır. Arsanın

geriye kalanı 1915 yılının vergi değerinin on beş katı değerinde

kamulaştırılacaktır.203 Bu yasaya dayanarak çok kısa bir zamanda 4 milyon

metrekare toprak kamulaştırılmıştır. Büyük kamulaştırmayı öngören 583 sayılı

yasadan Başkent'in yeni yerleşim alanlarının en az maliyetle yaratılması, yasanın

öngördüğü zaman sınırı içinde düşük bedellerle kamulaştırılan arazilerin daha

pahalıya satılarak Şehremanetine kapital sağlanması gibi ekonomik yararlar

beklenmektedir.204 Bu durumda şu sorunun yanıtı aranmalıdır: 1925 tarihli yasada

kamulaştırma yapmadan (bono yoluyla) yeni gelişme alanlarını düzenleme yetkisi

varken, neden bu kadar yüksek rakamlarla kamulaştırma kararını alan 583 sayılı

yasa çıkarılmıştır? Amaç, kentsel rantların artırılmasını mı sağlamaktır?

202 Tankut, Bir Başkentin Đmarı, s. 50. 203 Yavuz, Ankara’nın Đmarı ve Şehirciliğimiz, s. 20–22. 204 Tankut, a.g.e., s. 52.

Page 168: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

160

Ankara'nın düzenlenmesinin ulusal bir mesele olduğu savından hareketle kent

belediyesinin Ankara'nın imarı konusunda yeterli olmayacağı düşünülmektedir.

Bu nedenle, 1928 yılında 1351 sayılı yasa ile merkezî yönetime bağlı olarak

Ankara Şehri İmar Müdürlüğü kurulmuştur. İmar Müdürlüğü kenti planlamak ve

plana göre uygulama yapmakla görevlendirilmiş, planın onama yetkisi Bakanlar

Kuruluna verilmiştir. İmar Müdürlüğü 1937 yılında Ankara Belediyesine

bağlanmıştır.

Ankara'nın Đlk Planı: Ankara'nın ilk planlama girişimi eski kent ve yeni kent

için ayrı ayrı plan yaptırılması yönünde olmuştur. Şehremanetinin kurmuş

olduğu komisyon eski kente ait düzenlemeyi uygulanamaz olduğu gerekçesiyle

reddetmiştir. Yenişehir'e ait Lorcher Planı kabul edilerek uygulama başlatılmıştır.

1924–1925 tarihli Lorcher Planının kentte süregelen dağınık, birbirinden kopuk,

parçacı uygulamalar karşısında başarısız olması205 ve Yenişehir kesimini kapsayan

150 hektarlık plan alanının yetersiz görülmesi nedeniyle, Ankara için yeni bir

imar planı yaptırılması düşünülmüştür.

Ankara imar planının elde edilebilmesi için 1927 yılında uluslararası bir yarışma

açılmış, yarışmada Alman şehirci Hermann Jansen'in yaptığı imar planı birinci

olmuştur. (Bkz. Plan 1) Jansen planının sınırları, güneyde Eskişehir Devlet Yolu

başlangıcı ve Akay Sokak, batıda Dikmen yolunun kuzeyidir.

205 Raci Bademli, “1920–40 Döneminde Eski Ankara’nın Yazgısını Etkileyen Tutumlar”, Mimarlık, 85/2–3, s. 12.

Page 169: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

161

Plan 1: Jansen Đmar Planı

Planın yapım kararı tarihi:1927 Plan onay tarihi: 1932 Kentsel yerleşme alanı: 2000 ha Plan hedef yılı: 1978 Plan hedef nüfusu: 300.000 kişi (1978 yılı için nüfus tahmini) 1927 yılında kent nüfusu: 74.500 kişi Ankara'nın nüfusu 1950’de 289.000, 1960'ta 650.000 olacaktır.

(Günümüzdeki tanımı ile) Anıtkabir'in doğusundan itibaren demiryoluna paralel

ve kuzeybatı yönünde devam ederek 650 m. çapında bir dairesel alan çizmekte ve

(günümüzdeki tanımı ile) Tandoğan Meydanı civarında son bulmaktadır.

Güneybatı yönünde Siyasal Bilgiler Fakültesini içine alan ve Cebeci Caddesine

Page 170: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

162

paralel olarak İncesu Deresine kadar uzanan sınır, Kocatepe'yi dışarıda bırakarak

Esat Caddesi boyunca devam etmekte ve Akay Sokak civarında

tamamlanmaktadır. Jansen imar planında estetik ön planda tutulmakta, en çok üç

katlı ve bahçeli konut alanları ve ağaçlar arasında yeşil kuşaklar içinden geçen

yaya yolları önerilmekte olup endüstri alanları için İstasyon civarında yer

ayrılmış, Yenişehir için yeni bir ticaret alanı belirlenmemiştir.

1929 yılında Jansen Planı henüz avan proje aşamasında iken kamuoyuna

açıklanmış ve uygulama başlatılmıştır. Planın açıklanmasıyla başlayan baskılar,

onay tarihinden (1932) itibaren hızlanarak artmıştır. Bir yandan baskı gruplarının

olumsuz etkileri, öte yandan planlama ilkelerinin dayandığı projeksiyonların

eksik ya da yanlış saptanması (Örneğin, Ankara'nın bir endüstri şehri olacağı

varsayımı ile bir amele mahallesi öngörülmüştür. Çünkü Berlin'de ya da diğer Avrupa

kentlerinde, yirminci yüzyılın ilk yarısında durum böyledir. 1932 yılında Ankara'da

kentleşme başlamıştır. Ancak, düşük gelir grupları için planda ucuz konut yeri yoktur.

Yoktur, çünkü Avrupa'da kentleşme çoktan bitmiştir.206) Jansen planının başarıya

ulaşmasını engellemiştir. İmar planının onaylanması, yabancı ülke elçiliklerine

bedelsiz arsa devredilmesi207, bulvarın açılması ve Yenişehir'de konut inşaatlarının

206 Jansen Planının ayrıntılı açıklaması için bkz. Gönül Tankut, Bir Başkentin Đmarı. Tankut, planın içyapısı bakımından bu etkenleri özümleyecek esneklikte olmadığını ifade etmektedir, s. 269. 207Cumhuriyetin kurulmasından sonra yabancı ülkelerin başkentte elçilik açmaları için yoğun girişimlerde bulunulmuştur. Đstanbul’daki elçiliklerin Ankara’ya gelmesi durumunda ev kiralarının artacağı, kentin dengesinin bozulacağı endişesi ile hazine topraklarından elçiliklere ücretsiz arsa verilmesi kararlaştırılmıştır. Örneğin, Đtalya’nın seçtiği 24.000 metrekare alanındaki arsa ve Afganistan’ın seçtiği özel mülkiyete ait arsa kamulaştırılarak büyükelçiliklere bedelsiz devredilmiştir. Almanya bu karardan önce aldığı 28.000 metrekarelik arsanın bedelini Türk Devletinden istemiştir.

Page 171: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

163

başlaması bulvarın iki yanındaki boş tarım arazilerinin hızla değer kazanmasına

ve spekülatif hareketlerin artmasına208 neden olmuştur.

1930’lu yıllardan sonra belediyelerin uygulamaları merkezi yönetimin devletçilik

politikasına koşut olarak gerçekleşmektedir. Belediyelerin ticari ve sınaî

girişimlerde bulunarak daha fazla gelir elde etmesine yönelik uygulamalar ve

kentsel altyapı ve kamu hizmetlerinin devletleştirilmesi söz konusudur. 1927

yılında yabancı sermaye ile kurulan Ankara Havagazı ve Elektrik Şirketleri 1939

yılında Nafia Vekâleti tarafından satın alınmış ve 1941 yılında belediyeye

devredilmiştir. Su işleri 1941, otobüs taşımacılığı 1934’de belediyeye verilmiştir.209

Dönemin ticari sermaye birikim biçimi kentsel mekâna yansımaktadır. Yeni

ticaret alanlarının açılması için yapılan baskılar sonucunda210 (1936 tarihinde)

Yenişehir bölgesi imar planında ticaret alanları onaylanmıştır. Savaş döneminde

Büyükelçilik yapılarının inşaatları sırasında ülke dışından getirilecek inşaat malzemelerinden gümrük alınmama kararı çıkarılmıştır. Bilal Şimşir, Ankara Ankara, Bilgi Yay., Ank., 1988, s. 291-292. 208“Bulvarın iki yanındaki arsalar kente yeni gelen milletvekillerine ve devlet memurlarına çok ucuz fiyatla satılmaktadır. 50 liraya satın alınan arsalar Đstanbul’dan gelen komisyonculara bin liraya devredilmekte, komisyoncular da aynı arsayı birkaç saat sonra bir başkasına 30–35 bin liraya satmaktaydı” Kemal Bağlum, Beşbin Yılda Nerden Nereye Ankara, Ank., 1992, s. 145. “Cumhuriyetten sonra yeni Ankara’da arsa spekülasyonu, tüccarların ve hemen bütün politikacıların katıldığı kârlı bir faaliyet olmuştur. Bir yandan şehir arazisi parsellenip satılırken, öte yandan nüfuzlu çiftçiler, tarlalarını genişletmeye koyulmuşlardır.” Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin Düzeni (Dün-Bugün-Yarın), Bilgi Yay., Ank., 1971, s. 208. “Birçok arsalar spekülasyoncuların eline geçmişti. Bunlar en başta devlet dairelerinin bir mahallede toplanmak fikrine karşı koydular. Çünkü Ankara’da nüfuz ticaretinin ilk kaynağı mesela Cebeci’de ucuz bir arsa almak ve Maarif vekiline konservatuarı orada yapmaya karar verdirerek arsasını ona satmaktı.” Falih Rıfkı Atay, Çankaya IV, Yenigün Haber Ajansı Basım ve Yayın A.Ş., Đs., 1999, s. 95. 209 Đmtiyazlı yabancı şirketlerin belediyelerin eline geçmesi iki aşamada gerçekleşmiştir. Đlk aşamada şirketlerle müzakerelere girilerek Nafia Bakanlığınca kamulaştırılmış, ardından çıkarılan yasalarla bu şirketler belediyelere devredilmiştir. Tekeli, Ortaylı, a.g.e., s. 69. 210Đmar Müdürlüğü belgelerinden ileten Gönül Tankut, “Jansen Planı: Uygulama, Sorunları ve Cumhuriyet Bürokrasisinin Kent Planına Yaklaşımı”, Tarih Đçinde Ankara, Eylül 1981 Seminer Bildirileri, ODTÜ, Ank., 1984, s. 313.

Page 172: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

164

karaborsacılık ve aşırı spekülasyon yeni savaş zenginleri yaratmış, tüccarlar bu

dönemde önemli boyutlarda birikim elde etmiş, mülk gelirleri211 artmıştır.

1937 yılında İmar Müdürlüğü, Jansen planındaki kuzey-güney gelişme aksına

doğu-batı aksını eklemiştir. Kentin imar sınırının belediye sınırları ile

çakıştırılması kararı alınmış212; Jansen planındaki 2000 hektar imar alanı belediye

sınırları ile birleştirilince, planlama alanı 16.000 hektara çıkmıştır. İmar alanının

genişletilmesi, eski kentin belirli semtlerinde spekülasyon alanlarının213

genişlemesi anlamına gelmektedir.

3.1.2. 1923–1954 Ankara'da Konut Alanlarının Gelişimi

Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun aşağıdaki satırlarında214 yer alan 1919 yılının

Ankara'sı kısa sürede çok hızlı bir değişim geçirecek ve 1950'li yılların başına dek

sürecek olan ilk mekânsal dönüşümünü gerçekleştirecektir.

"…İlk işimiz Ankaralıların, 'Vali Abidin Paşa suyu borulardan yukarıya

doğru akıtarak buraya çıkardı.' dedikleri kaleye çıkmak oldu. Oradan bütün

Ankara şehri dolaylarındaki tepeleri çepçevre görüyorduk. Kalenin

bulunduğu tepenin hemen karşısındaki tepe bomboştu. Yalnız tam

doruğunda, aralıklı sütunlar üzerine oturtulmuş, sadece üstü kapalı,

küçücük, tapınak gibi bir yapı vardı. Şehrin dolaylarındaki tepelerde

211Boratav, a.g.e., s. 68. 212Yavuz, Ankara’nın Đmarı ve Şehirciliğimiz, s. 83. 213(1938 yılı)“…, iyi anımsıyorum, mektuplar gelmişti Ankara’dan, babamın arkadaşlarından. Babamın dostları, Aksaray’da tek eczanenin sahibi arkadaşlarından para istiyorlardı, kendisini de uyarıyorlardı arsa almak için. Alınacak arsa çok ucuzdu ve ilerde çok ama çok para edecekti.” Fikret Otyam, “Aldı Sözü Fikret Otyam”, Türkiye Yazıları, S. 7, Ekim 1977, s. 24. 214 Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Devirden Devire I, Bilgi Yay., Đst., 1974, s. 270.

Page 173: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

165

bulunan bağlar, çıplak Asya tabiatının gri rengi üzerinde hâkimiyet

kuramayan bodur ağaçlarıyla uzaktan donuk bir bozkır yeşilliği halinde

görünüyordu. Dikmen, Çankaya, Küçük Esat, İncesu ve Cebeci ve onların

tam karşı yönünde Keçiören bağları Ankara'nın belli başlı bağlarıydı ve at,

araba veya eşek ile bazısına bir, bazısına iki-üç saatte ulaşılabilirdi. Akşam

serinliği çıkınca bağ sahipleri yiyecek alış-verişi yapıp hayvanlarına binerek

tozlu bağ yollarına yöneldikleri için, Ankara ovasının, özellikle Küçükesat,

Çankaya ve Dikmen'e doğru uzanan bölümünü, yani bugünkü Yenişehir'in

bulunduğu düzlüğü, durgun havalarda, bir toz bulutu kaplardı. … Bent

Deresi ve Hatip Çayı, Ankara halkından, bağı-bahçesi olmayan çoğunluğun

gezinti, piknik ve eğlence yerleriydi. Bir başka eğlence yeri de tren

istasyonuydu. Ulus Meydanını İstasyona dar ve bozuk bir şose bağlıyordu.

Düzlüğe inilince şosenin, özellikle, sol tarafı (yani bugünkü Gençlik Parkı

alanı) kurbağaların ve sivrisineklerin kaynaştığı geniş bir bataklıktı. Halkın

çoğu sıtmalıydı. İstasyonda, Haydarpaşa-Bağdat Demiryolu İdaresince, yani

Almanlar tarafından yapılmış olan birkaç kârgir bina vardı."

1920 yılında kentteki konutların panoramasını kalenin eteklerindeki eski evler ve

Ulus civarındaki bakımlı Yahudi mahallesinin ahşap evleri oluşturmaktadır.215

Cumhuriyetin kurulmasından sonra Ankara'da başlatılan modern bir kent

yaratma çabaları içerisinde kentte ikili bir görünüm hâkimdir: Bir yanda yeni

açılan yollara sıralanan Batı taklidi binalar, öte yanda eski doku içerisinde bozuk

yollarla köhne konutlar; bir yanda son model otomobiller, öte yanda köylülerin

kağnıları ve develeri; bir yanda yeni kentin danslı, partili, Batı taklidi yeni

yaşamı, öte yanda eski kentin yoksul yaşamı; bir yanda karmaşık küçük

215Tankut: “Jansen Planı: Uygulama Sorunları ve Cumhuriyet Bürokrasisinin Kent Planına Yaklaşımı”, s. 302.

Page 174: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

166

dükkânlar, öte yanda Avrupa modasını kente getirmeye başlayan mağazalar…216

Resmî yapı, müze, hastane, eğlence yapıları, konut inşaatları ile Ankara, bu

dönemde tam bir şantiye görünümündedir. Tablo 19'da görüldüğü gibi inşaat

sektörünün hacmi yıllar içinde büyük bir hızla artmıştır.

TABLO 19: 1909–1927 Yılları Arasında Ankara'daki

Yapıların Sayısal Dökümü

Kaynak: Memalik-i Osmaniye’nin Tarih ve Coğrafya Lügati, Ankara Vilayeti Salnamesi ve Ankara Guide Touristique’den derleyerek ileten Sevgi Aktüre, “1830’dan 1930’a Ankara’da Günlük Yaşam”, s. 60.

Hızlı bir mekânsal yayılma sürecine koşut olarak 1926 yılında 240 bina,

(Kandemir ve Tankut, bu yılda devletin yaptırdıklarından başka 405 adet konut 216Dönemin Ankara’sını yabancı basından yansıtan Şimşir, a.g.e., s. 409; Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ankara, Đletişim Yay., Đst., 2003 (ilk baskı Akba Kitabevi, 1934); Cüneyt Arcayürek, Demokrasinin ilk Yılları, Bilgi Yay., Đst., 1983, s. 33-34.

Konut Resmî Bina Banka Dükkân Fırın Ticarethane Fabrika Atölye Taş ocağı Maden ocağı Değirmen Depo-Mağaza Otel Han Okul Medrese Tekke Kilise Müze

1895

5458 4

__ 2173

21 __ __ __ __ __ 11 50 __ 32 75 27 11 12 __

1902

6518 4

__ 2188

21 __ 1

__ __ __ 12

260 __ 33 76 27 11 12 __

1909

6518 16 1

2207 21 __ 18 __ __ __ 13

260 __ 33 77 27 11 12 __

1927

9993 163

5 2079

45 17

102 41

106 1 3

662 10 22 9

__ __ __ 3

Page 175: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

167

yapıldığını söylemektedir.) 1927 yılında 367 bina (Kandemir ve Tankut'a göre,

291 konut), 1928 yılında 246 bina yapılmıştır.217 Bu tarihten sonra konut inşaatları

azalmaya başlamış, 1929 yılında sadece 87 yeni bina yapılmıştır. 1928 yılından

itibaren devlet binalarının yapımı ağırlık kazanmaya başlamıştır. Devlet ihaleleri

aracılığıyla yaptırılan bu inşaatlar müteahhit kesiminin sermaye birikimini

artırmasına önemli katkıda bulunmuştur.

Kentteki ilk örgütlü konut yapımı 1925 yılında Yenişehir'de Şehremaneti

tarafından kamulaştırma kararı verilen dört milyon metrekarelik alanda

başlamıştır. 2–3 katlı bu ilk apartman yapıları, kamu kaynakları ile

gerçekleştirilmiştir. Belediye tarafından yaptırılan ve taksitle satılan 198 adet

konut Yenişehir'de ilk mahalleyi oluşturmuştur. Hemen ardından memurlar

mahallesinin konutlarının yapımında da tüm finansman ve girişimciliği devlet

üstlenmiştir. Bu konutlar kiralanmamış, satılarak özel mülkiyete devredilmiştir.218

Kamu eliyle gerçekleştirilen konut inşaatları Yenişehir'de yoğunlaşırken özel

girişimle yapılan apartmanların sayısı Ulus'ta hızla artmaktadır.219 Özel sektörde

yapılan konut inşaatları aracılığıyla yatırımcılar yüksek kentsel rant değerleri elde

217 Bina sayıları Sevgi Aktüre, “1830’dan 1930’a Ankara’da Günlük Yaşam,” Tarih Đçinde Ankara II, 1998 Seminer Bildirileri, ODTÜ, Ank., 2001, s. 61; Seyyah Kandemir, Ankara Vilayeti, Başvekalet Müdevvenat Matbaası, Ank., 1932, s. 142; Gönül Tankut, a.g.e., s. 307’de verilen bilgilerden elde edilmiştir. 218Đlhan Tekeli, Selim Đlkin, Bahçelievler'in Öyküsü: Bir Batı Kurumunun Yeniden Yorumlanması, Batıkent Konut Üretimi Yapı Koop. Birliği, Ank., 1984, s. 15. 219Gülsüm Nalbantoğlu, “1928-46 Döneminde Ankara’da Yapılan Konutların Mimarisinin Değerlendirilmesi” Tarih Đçinde Ankara Eylül 1981 Seminer Bildirileri, ODTÜ, Ank., 1984, s. 254.

Page 176: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

168

etmektedir. 220

1925 yılından itibaren kentin yerleşiminde dört tip konut göze çarpmaktadır:221

Birincisi, arazi fiyatlarının yüksek olması nedeniyle eski kentte yükselmeye

başlayan apartmanlardır. İkinci tür konutlar, Yenişehir'in güney kesimlerinde,

özellikle de Kavaklıdere ve Çankaya tarafında görülen villalar ve bahçeli iki katlı

yapılardır. Eski kentin apartmanları eski dokuyu bozarak ya da yıkarak karışık bir

yapılanma içinde oluşurken, Yenişehir ve Çankaya tarafındaki villalar, boş alanda

birbirinden bağımsız ve dağınık olarak yerleşmektedir.

Ankara'da yüksek arsa fiyatları konut kira bedellerine yansımaktadır. Bir

metrekare arsanın değeri 1000 liraya kadar çıkmakta; 1919 yılında kirası 15 lira

olan konutlar on yıl sonra 4000 liradan kiraya verilmektedir.222 Bu pahalılık ve

yoğun spekülasyon alanında konut sıkıntısı çeken düşük gelirli memurlar223 için

devlet tarafından yaptırılan konutlar, kentteki üçüncü tür konutları

oluşturmaktadır.224 1930 tarihinden itibaren memurlara ev yapılması hükümet

programlarında yer almaya başlamıştır. Bu amaçla 1944 tarih ve 4626 sayılı

220 “… Bir dönüm içinde bir kır evi disiplinine göre bir metrekare arsa fiyatının bir lirada karar kıldığını düşünürseniz aynı yerde bitişik ve dört katlı apartman sistemi bu fiyatı on liraya, yirmi liraya çıkartır.” Atay, a.g.e., s. 99. 221 Şenyapılı, a.g.e., s. 29. 222 Şimşir, a.g.e., s. 389. 223 "Saraçoğlu apartmanları yapılıncaya kadar az ve orta maaşlı memurlar eski evlerde tahtakurulu birer odaya sığınmışlardı. Bir matematik hocasının böyle bir odada iki çocuğu, karısı ve kaynanası ile oturduğunu biliyorum. Hâlbuki yeni Ankara köşkler ve apartmanlarla hemen hemen donanmıştı." Atay, a.g.e., s. 90. 224Vakıflar Başmüdürlüğünün memur konutları, Ziraat Bankasının ve Devlet Demiryolları Đşletmesinin yaptırdığı lojmanlar, 1926 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu kira apartmanları ve 1930 yılında inşası tamamlanan Vakıf II apartmanı devletin memur konut girişimleridir. Đnci Aslanoğlu, Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı, ODTÜ, Ank., 1980.

Page 177: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

169

"Memur Meskenleri İnşası Hakkında Yasa" çıkartılmıştır. Yasanın ilk uygulaması

Saraçoğlu'nun başkanlığı sırasında Bonatz'ın planladığı Saraçoğlu Mahallesi ile

gerçekleşmiştir. Bu mahalle 15 milyon lira bedelle gerçekleştirilen ve dairesi 23

bin 360 liraya mal olan 642 daireli bir apartman grubudur ve bürokrasinin üst

kademeleri için düşünülmüştür.225

Kentte görülen son konut türü ise eski kentin altyapısı yetersiz ve Cumhuriyet

dönemi öncesindeki dokusunu koruyan konutlardır.

1930–1945 yılları arasında kentin yoğun ve işlevsel bölümü eski kent iken, çağdaş

görünümü de Yenişehir'dir. Tablo 20, 1935 yılında Ankara'daki yapıların

kullanım niteliğine ve semtlere göre dağılımını göstermektedir. Konutların %

72'si, işyerlerinin % 80'i, resmî binaların % 49'u ve kentteki toplam yapının %

73'ü eski kenttedir.

TABLO 20: 1935 Yılında Ankara'daki Yapıların Kullanım Nitelikleri ve Semtlere

Göre Dağılımı

Konut

Đşyeri

Resmî Bina

Toplam

Eski Kent

12.558 (%72)

3.484 (%80)

568 (%49)

16.610 (%73)

Yenişehir

1.030 (%6)

214 (%5)

109 (%9)

1.353 (%6)

Cebeci

980 (%6)

103 (%2)

57(%5)

1.140 (%5)

Bağlar

2.804 (%16)

572 (%13)

429 (%37)

3.805 (%16 9

Toplam

17.372

4.373

1.163

22.908

Kaynak: DĐE, Đnşaat Đstatistik Yıllıkları.

225Aynı tarihlerde kasabalarda yapılacak hükümet konakları için 30 bin lira maliyet tavanı konmaktadır. Ural, a.g.e., s. 38.

Page 178: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

170

Kent merkezinde gittikçe artan arsa bedeli226, apartman yapımındaki artışı

hızlandırmıştır. 1925 yılından itibaren yaygınlaşmaya başlayan Yenişehir'deki

villa konut düzeni 1935'te yerini apartmanlaşmaya bırakmıştır.

TABLO 21: 1935 Yılında Ankara'daki Yapıların Sayısı ve Semtlere Göre Dağılımı

Eski Kent Yenişehir Cebeci Bağlar Toplam

Tek Konut 11.402 838 943 2.696 15.879 Apartman 182 156 12 1 351 Baraka 822 23 17 75 937 Diğer 152 13 8 32 205 Toplam 2.558 1.030 980 2.804 17.372 Dükkân 2.447 116 57 74 2.694 Han 9 --- --- --- 9 Fab.-Değirmen 33 --- 4 26 69 Fırın 41 --- 3 5 49 Ahır 338 2 27 319 686 Diğer 616 90 12 148 816 Toplam 3.484 214 103 572 4.373 Resmî Bina 422 100 29 406 957 Sinem-Tiyatro 7 1 --- --- 8 Diğer 139 8 28 23 198 Toplam 568 109 57 429 1.163 Genel Toplam 16.610 1.353 1.140 3.805 22.908

Kaynak: DĐE, Đnşaat Đstatistik Yıllıkları.

Tablo 21'de görüldüğü gibi, kentte konut statüsüne giren 17.372 adet yapı vardır.

Kentteki tüm konutların içerisinde apartmanlar toplam konut sayısının % 2'sini

oluşturmaktadır. Sayısal olarak, eski kentte yapılan apartman sayısı daha fazla

görünse de, apartmanların konut sayısına oranı Yenişehir'de daha fazladır. Tüm

apartmanların % 52'si eski kentte, % 44'ü Yenişehir'de, % 3'ü ise Cebeci'de 226Fehmi Yavuz, 1936 yılının Kaynak dergisinden ileterek kent içerisindeki arsa fiyatlarının yüksekliğini gösteren örnekler vermektedir. Kentsel Topraklar, s. 14–17.

Page 179: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

171

yapılmıştır. Bu durum eski kentteki hızlı yenilenmenin göstergesidir. 351

apartmana karşın 937 adet olan barakalar, kentteki toplam konutun % 5'ini

oluşturmaktadır.

Dar gelirlilerin konut sorununu çözmek için 1935 yılında kurulan ilk kooperatif

olan Bahçelievler Yapı Kooperatifinin seçtiği konut alanı, kentin gelişimini batıya

sıçratmıştır. Yüksek arsa fiyatlarına alternatif olarak kurulan bu konut

kooperatifi, konutların üretilme sürecinde arsa spekülasyonunu bir araç olarak

kullanmıştır. Tekeli, çalışmasında,227 kooperatif üyelerinden olan orta ve üst

kademe bürokratların imar kararlarını etkileme güçlerine dayanılarak arsa

sahiplerine spekülasyon olanakları vaat edildiğini ve arsaların neredeyse hiç para

ödenmeden elde edildiğini belirtmektedir. Satın alınmasından sonra arsanın

değeri büyük bir hızla artmış, bu artış kooperatifin ucuz kredi bulmasına olanak

vermiştir. Bu tarihten sonra Bahçelievler konut alanı hızlı bir gelişme

göstermiştir.

Bahçelievler Yapı Kooperatifinin ardından Ankara'da kooperatiflerin sayısı hızla

artmaya başlamıştır. 1946 yılında ülke genelinde kurulan 50 konut

kooperatifinden 22 tanesi Ankara'da faaliyet göstermektedir. Buna rağmen,

Ankara'daki bütün yapı kooperatiflerinin 1944 yılına kadar inşa edebildikleri

227 Đlhan Tekeli, Bahçelievler'in Öyküsü: Bir Batı Kurumunun Yeniden Yorumlanması, Batıkent Konut Üretimi Yapı Koop. Birliği, Ank., 1984, s. 66.

Page 180: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

172

konut sayısı 554 ile sınırlı kalmıştır.228 Kooperatiflerin ürettiği konutların

sayısında 1950 yılından sonra artış görülecektir.

Kooperatifler, genellikle bürokratik yetki ve ayrıcalıkları kullanarak (kooperatif

üyeleri içinde yer alması sağlanan üst düzey bürokratlar sayesinde) imar

kararlarının yarattığı değer artışlarından yararlanmakta ve bu sayede ortaklarının

ödeyeceği para miktarını düşürmektedir. Arsa spekülasyonu mekanizmasından

yararlanmak için kentin imar alanları dışında yer seçen kooperatifler, gerekli

altyapı harcamalarının önemli bir kısmını devlete ödetmektedir.229

1950'li yıllara gelindiğinde Ankara'daki konut inşaatlarına ilişkin iki büyük etki;

1948 tarihli Bina Yapımı Teşvik Yasası230 ile 1949 yılında ithal malzemelerinde

görülen büyük ucuzlamadır. Serbest ithalat rejiminin uygulamaya konması ile

birlikte konut inşaatlarında her türlü lüks malzeme kullanılmaya başlanmıştır.

1930'lu yıllarda kentin ana giriş noktası olan İstasyon, Cumhuriyet ve İnönü

Bulvarı ile kente bağlanmakta ve kentin yeni binaları Ulus Meydanı-Sıhhiye

aksında yer almaktadır. Çankaya'ya, Köşk'e ulaşan cadde üzerinde ise

sefarethaneler, villalar ve bağ-bahçeler bulunmaktadır. Kızılay'daki Güven

Anıtından başlayarak bugünkü Büyük Millet Meclisinin girişinde biten kesintisiz

228“Kooperatiflerin konutları oldukça yüksek maliyetlerle gerçekleşiyordu. Metrekaresi 105 liraya, tamamı 23.500 liraya mal olan konut inşaatları için Emlak Kredi Bankasından % 8,5 faizle kredi alınıyordu.” Ural, a.g.e., s. 38. 229Tekeli, a.g.e., s. 128. 230 Yasa hakkındaki bilgi yasanın bir gecekondu affı niteliği taşıması nedeniyle gecekondu bölümünde verilmektedir.

Page 181: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

173

bir aks üzerinde Bakanlıklar Sitesi simetrik olarak planlanmıştır. 231

Ankara’da 1920’lerde başlayan hızlı mekânsal yayılma süreci, 1950’lerin ilk

yarısında kent yollarının genişletilmesi, yeni yolların açılması, meydanların

düzenlenmesine koşut olarak kent mekânının genişlemesiyle kendini

göstermektedir. 1950’lerin ilk yarısında, Cebeci, Yenişehir, Bahçelievler,

Çankaya, İstasyon, Sanayi Çevresi, Akköprü’de yoğunluklar artarken, 1940’ların

başında henüz bağ alanları olan, Keçiören, Etlik semtleri kentle birleşmiş,

1940’larda gelişmeye başlayan Kavaklıdere’nin yakınında Esat, Aşağı Ayrancı

semtlerinde yapılaşma başlamıştır. Dikmen ve Yukarı Ayrancı semtleri henüz bağ

dokusunu korumaktadır. Kentte, ticaret ve imalathaneler gelişmekte, kentin ana

iş merkezi yayılıp genişlerken mahalle ölçeğinde alt merkezler görülmektedir.

Ulus ve Yenişehir’de odaklaşan, Sıhhıye, Opera ekseni üzerinde çarşı alanı,

Kavaklıdere, Yenimahalle, Bahçelievler, Cebeci, Maltepe, Anıttepe gibi alanlarda

alt merkezler oluşmaya başlamıştır. Altındağ, Yenidoğan gibi gecekondu alanları

yerleşmeye açılmaktadır.232

1950’lerin ilk yarısından itibaren kendisini göstermeye başlayan mekânsal

değişim, 1950’lerin ikinci yarısından itibaren (yeni imar kararları ve

uygulamalarının etkisi ile hız kazanacak olan) yeni bir kent mekânı karakterinin

231 “…Bakanlıklar Sitesi 1930’lardaki devletin gücünü simgeleyen otoriter görünüşlü, anıtsal ölçekli olmaya çalışan, ancak yapıldıkları yılların kısıtlı mali olanaklarını da gizemleyen bir yapılar topluluğudur.” Yıldırım Yavuz, “Ankara’da Cumhuriyet Dönemi Mimarisi”, Ankara Konuşmaları, TMMOB Mimarlar Odası, Ank., 1992, s. 100. 232 Şenyapılı, a.g.e., s. 146, 206, 230.

Page 182: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

174

habercisidir.

GECEKONDU: Kırdan kente göç nedeniyle 1930’lu yılların başından itibaren

eski kente en yakın alanlarda ve boş, denetimsiz arazilerde kaçak yapılaşma

başlamıştır. Kentin yönetim, ticaret, eğlence, kültür ve eğitim işlevlerinin Ulus ve

civarında yoğunlaşması, iş olanaklarının ulaşım problemi olmadan sağlanabilmesi,

bu yöreyi alt gelir grupları için çekici kılmaktadır. 1945 yılına gelindiğinde

Altındağ'da 14116, Atıf Bey'de 7354, Aktaş'ta 2353, Yenidoğan'da 9053,

Yenihayat'ta 4396 kişi gecekonduda yaşamaktadır.233 1948 yılında Ankara'da 650

hektarlık alanda gecekondu bulunduğu belirlenmiştir.

1947 yılından itibaren yeni sosyo-ekonomik politikaların uygulanmaya

konulması, hızlı liberalleşme süreci gecekondulara olan yaklaşımı da

değiştirmiştir. Bu yıla kadar gecekonduların yıkılarak ve polisiye önlemlerle

yapımını engellemek politikası artık bırakılmaktadır. Bir yandan gecekondu

gelişiminin engellenebileceği varsayımıyla bir yandan popülist politikalar

nedeniyle234 1948 tarihinde ilk gecekondu af yasası çıkarılmıştır. Ankara kenti

özelinde geçerli olan 5218 sayılı "Ankara Belediyesine, Arsa ve Arazisinden Belli

Bir Kısmını Mesken Yapacaklara 2490 Sayılı Kanun Hükümlerine Bağlı

Olmaksızın ve Muayyen Şartlarla Tahsis ve Temlik Yetkisi Verilmesi Hakkında

Kanun" ile gecekondu yapıları (içinde ‘gecekondu’ terimi geçmese de) için af

233 A.g.e., s. 64. 234 Bkz. Đkinci Bölüm.

Page 183: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

175

çıkarılmıştır. Yasanın ekindeki haritada işaretlenen alanlarda yapılan binalar

yasallaştırılmıştır. Mülkiyeti kendilerinin olmayan arsalarda yapı izni alınmadan

inşa edilen konutlar çok düşük ödemeler karşılığında sahiplerine bırakılmıştır.

Yasa kapsamı içinde, bu alanlardaki hazine arazilerinin belediyeye devredilmesi

yer almaktadır.235 Belediye, imar yasalarına bağlı kalmadan plan yapabilecek ve

mülkiyetine geçen toprakları tahsis edebilecektir. Belediye, bu araziyi bir yıl

içinde inşaata başlamak koşulu ile konutu olmayanlara düşük bir bedel karşılığı

dağıtacaktır. Arsa bedeli faizsiz olarak on yılda ve eşit taksitlerle ödenecek,

bankalar konut sahiplerine kredi verecektir. Yasa kararlarından yararlanabilmek

için en az bir yıl belediye sınırları içinde oturmuş olmak ve bir konut ya da arsa

sahibi olmamak şartı yer almaktadır.

5218 ve 5228 sayılı gecekondu yasalarına dayanması nedeniyle Yenimahalle

konut deneyimine de kısaca yer verilmelidir. Bu yasalara dayanarak belediyenin

Yenimahalle'de hazineden devraldığı 46 hektar ve komşu kooperatiften ve özel

kişilerden aldığı 60 hektar arazinin parselasyon planları yapılmıştır. Arsa tahsis

edilenlere Emlâk Kredi Bankasınca kredi verilmiş ve inşaatların 2000'den fazlası

üç yıl içinde tamamlanmıştır. Yenimahalle’de yapılan bu uygulama, çevresinde

yeni gelişme alanlarının doğmasına neden olmuştur. Sonraki yıllarda ‘kamu eliyle

arsa üretip konut yapacaklara devretmek’ ilkesinden vazgeçilmesi nedeniyle

Yenimahalle deneyimi devletin konut üretimindeki etkinliğine verilebilecek tek

235 Tekeli, Türkiye’de Yaşamda ve Yazında Konut Sorununun Gelişimi, s. 33.

Page 184: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

176

örnek olarak kalmıştır. (1970’li yılların sonunda başlayan Batıkent deneyimi

örgütsel yapılanma açısından Yenimahalle’den farklıdır.)236

1950 yılından sonra çıkartılan gecekondu af yasaları237 Ankara’da da gecekondu

alanlarının sayısının artmasında etkili olacaktır.

3.2. 1954–1980 ARASI: DOĞAÇLAMA MEKÂNLAR sınaî birikim sürecinde kentsel rant

3.2.1. 1954–1980 Ankara'nın Planlama Gelişimi-Đmar Hareketleri

Ankara'nın nüfus artışının beklenenden fazla gerçekleşmesi ve kentin fiziksel

yapılanmasının plana uygunluğunun denetlenememesi nedeniyle Jansen İmar

Planı etkinliğini yitirmiştir. Yeni bir yapılanmanın başlangıcında olan Ankara

için 1952 yılında, yine yarışma yolu ile yeni bir imar planı elde edilmesine karar

verilmiştir. 238 1955 yılında sonuçlanan yarışmada birinci olan Yücel-Uybadin

Planı (Bkz. Plan 2), 1957 yılında Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak

yürürlüğe girmiştir.

Yücel-Uybadin Planı, Jansen Planına uyum sağlama çabasında olmakla birlikte

plan kararlarındaki yerleşme yoğunluğu Jansen Planından daha fazladır. Bu

planda mevcut durumdaki kuzey-güney gelişme aksı kabul edilmiş, tek merkezli

236 Akçura, Đmar Kurumu Konusunda Gözlemler, s. 209–222. 237 Dönem içerisinde devletin gecekonduya yaklaşımı ve af yasalarının içeriği Đkinci Bölümde ele alınmaktadır. 238 Ankara’nın başkent olması ve Jansen planının uluslararası yarışma sonucu elde edilmesi nedeniyle bu planın da uluslararası yarışma yoluyla elde edilmesine ve yeni imar planında Jansen planının ana hatlarına bağlı kalınmasına karar verilmiştir.

Page 185: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

177

gelişme benimsenmiş, gecekondulaşmaya karşı önlemlere yer verilmemiştir. Yeni

plandan Mamak'ta gelişme alanlarının saptanması; kültürel ve yönetsel

merkezlerin, ticaret bölgesi ve sağlık alanlarının belirlenmesi; Ulus, Sıhhiye,

Kızılay, Tandoğan meydanlarının düzenlenmesi beklenmektedir. Ne var ki, bu

önerilerin tamamı gerçekleşmemiştir.

Plan 2: Yücel-Uybadin Nazım Đmar Planı Planın yapım kararı tarihi: 1952 Plan onay tarihi: 1957 Kentsel yerleşme alanı: 5.720 ha–10.332 ha Plan hedef yılı: 1987 Plan hedef nüfusu: 750.000 (1980'ler için nüfus tahmini) 1957 yılında kent nüfusu: 455.000 Ankara'nın nüfusu 1965'te 902.000 olacaktır.

Page 186: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

178

Planın yapılması ile spekülasyon sınırları kentte yeniden belirlenmiş ve

kesinleşmiştir. İmar İdare Heyetinin acele ve yanlış kararları, kent nüfusunun

planın hedeflediği sayının ötesine geçmesi ve spekülatif hareketler karşısında

plan, yetersiz kalmıştır.239 Dahası, 1965 tarihli Kat Mülkiyeti Kanununa

dayanılarak hazırlanan ve 1968 yılında onaylanan "Bölge Nizamı Tadilat Planı" ile

Ankara'daki yapılara birer kat ilavesi getirilmiştir. Kat sayılarını yükselten

haritalar Yenişehir'in tamamını kapsamaktadır. 1970 ve 1973 tarihlerindeki

tadilat planları (Harita demek daha doğru olacaktır.) ile kat sayıları iki kez daha

artırılmış, Atatürk Bulvarı üzerinde yüksek bloklu bir yapılaşmanın önü

açılmıştır. Bir yandan kat nizam planı, öte yandan mevzi imar planları ve

tadilatları sonucunda, Yücel-Uybadin Planı etkinliğini büyük ölçüde yitirmiştir.

Kent, önceden hedeflenen plan doğrultusunda değil, bölge kat nizam planları ile

biçimlenmiştir.

1958 yılında Gençlik Parkının planı, Kocatepe Camisi ve yeni Meclis çevresinin

plan etüdü, 1959 yılında Mamak detaylı imar planı, Devlet Mahallesinin yeni

gelişme planı, Balgat imar planı onaylanmıştır.

1959 tarihli imar yönetmeliği ile daha önceki yönetmelikte yer alan “kooperatif

239 Nihat Yücel, plan sözleşmesinin imzalanmasının hemen akabinde, henüz 1/5000 ölçekli nazım plan onaylanmadan arazi sahibi, kooperatif ve şahıslara parselasyon planlarının verilmeye başladığını söylemektedir. Yücel, bir yandan imar planı sınırları dışında önerilen plan isteklerinin, bir yandan gazete ilanlarında, sözümona yarışma karşılığı arsa verilmesinin spekülatif hareketleri artırıcı rol oynadığını ifade etmektedir. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 1923’ten 2025’e Başkent, Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Ank., 1999, s. 9-10.

Page 187: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

179

olarak inşa olunan konut alanlarındaki yapıların yerleşme planını etkileyecek

biçimde değiştirilmesi” maddesi iptal edilerek Bahçelievler, Mebusevleri gibi

1930’ların düşük yoğunluklu ve bahçeli konut alanları da spekülatif hareketlere

açılmıştır.240

1965 yılında başlayan ve İmar ve İskân Bakanlığının 1984 yılında feshedilmesiyle

biten "Nazım Plan Büroları" dönemi Ankara'nın planlama tarihinde önemli bir

yer tutmaktadır. Sınaîleşme döneminin yaklaşımı; merkezi yönetimin ağırlık

kazandığı, spekülasyonun sınaî birikime engel olmasına yönelik planlama

aracılığıyla gelişme hedefi kente yansımakta gecikmeyecektir. Milli Güvenlik

Kurulunun 30 Haziran 1965 yılında aldığı karar doğrultusunda, Bakanlar

Kurulunun aynı yılın Temmuz ayında çıkarttığı bir kararname ile İstanbul,

Ankara ve İzmir'in imar planlarının yapımı İmar ve İskân Bakanlığına verilmiştir.

Kararnamede planların yapılması için "özerk büroların kurulması" istenmektedir.

Böylelikle, 1969 yılı başlarında "Ankara Metropoliten Alan Nazım Plan Bürosu"

kurulmuştur.241 İmar ve İskân Bakanlığına bağlı bir kuruluş olan Nazım Plan

Bürosunun plan onama yetkisi olmadığı gibi kendi dışındaki kurumlarla ve

belediye ile doğrudan yazışma yetkisine de sahip değildir. Ankara Nazım Plan

Bürosu, ülkede ilk kez metropoliten ölçekte bir planlama çalışması başlatmıştır.

240Özcan Altaban, “Cumhuriyetin Kent Planlama Politikaları ve Ankara Deneyimi”, 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, Tarih Vakfı Yay., Đstanbul, 1998, s. 55. 241 A.g.e., s. 57.

Page 188: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

180

1970–75 yılları arasında yürütülen kapsamlı araştırmalar sonucunda kentsel

gelişme stratejilerinin, kentsel büyüme kutuplarının ve açılımlarının belirlendiği

bir plan elde edilmiştir. 1/50.000 ölçekli plan 1982 yılında "Ankara 1990 Nazım

Planı" (Bkz. Plan 4) adıyla onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Ankara 1990 Nazım

Planı olarak adlandırılan plan aslında 1982 yılında onaylanmıştır. Ancak, planın

hazırlanma tarihi 1970–75 arasındadır ve nazım plan, mevzi imar planları

aracılığıyla 1970’lerin sonundan itibaren uygulanmaya başlamıştır. Bu nedenle,

Plan’a bu bölümde yer verilmektedir.

Kentte 1970–85 arasında gerçekleşen konut alanlarının % 74'ü nazım planda

belirtilen, % 26'sı ise mevzi imar planlarıyla izin verilen alanlardır.242 Ankara

Nazım Planı kentin tek merkezli olması yerine alt merkezlere ağırlık verilmesini

önermektedir. Batıkent, merkezi batı koridoru üzerinde oluşacak alt

merkezlerden biri olarak planlanmış olup Sincan, Yeni Yerleşmeler ve

Yenimahalle, diğer alt merkezler olarak belirlenmiştir.

1957 yılındaki imar planı yarışmasında yarışmacılara plan sınırı olarak belediye

sınırları verilmiştir. Bu sınır, kentin gelişimini kuzey-güney aksına

yönlendirmektedir. Ankara'nın kuzey, doğu ve güneyindeki topografik eşiklerin

yüksekliği karşısında batı yönünün gelişime uygun olması ve plan sınırı olarak

belediye sınırlarının dışına çıkılması, Ankara Nazım Planının şekillenmesinde

242 A.g.e., s. 61.

Page 189: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

181

belirleyici olmuştur. 1990 Ankara Nazım Planının temel politikası, kentin kuzey-

güney yönündeki mevcut gelişimini bir koridor aracılığıyla (batı koridoru)

topografik çanağın dışına çıkartmaktır. Planda yalnızca batı yönünde değil, aynı

zamanda Elmadağ, Hasanoğlan yönünde ve Eskişehir Yolu boyunca koridor

gelişmeleri hedeflenmiştir. Bu politika, büyük ölçekte, kentin bugünkü

makroformunun biçimlenmesinde de önemli bir rol oynamıştır.243

Plan 3: Ankara Arazi Kullanımı: 1970’li yıllar

243 TMMOB Şehir Plancıları Odası, Ankara Şubesi, Ankara Üst Ölçek Plan Sorunsalı Teknik Toplantı 5 Haziran 2002, ŞPO Yay., Ank., 2003.

Page 190: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

182

Plan 4: Ankara 1990 Nazım Planı

Plan yapılma karar tarihi: 1970 Plan onay tarihi: 1982 Plan hedef yılı: 1990 (1990’dan sonrası için de gelişme önerileri yer almakta.) Kentsel yerleşme alanı: 14.000 ha Plan hedef nüfusu: 2,8 milyon ( yüksek göç alması olasılığına karşı 3,6 milyon) 1970 tarihinde kent nüfusu: 1,2 milyon

Ankara 1990 Nazım Planında öngörülen Batı Koridoru-Sincan, Fatih, Elvankent,

Batıkent, Eryaman, Sincan Organize Sanayi Bölgesi, Eskişehir Yolu kamu

kuruluşları vb. alanların uygulamaları etaplar halinde (nazım plan onaylanmamış

olsa da) başlatılmıştır. Ankara 1990 nazım planının "bir imar planı deneyinden

Page 191: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

183

çok yapısal bir plan niteliğinde yönlendirici bir çerçeve olduğu ve bunun ışığında

yeni bir planlama anlayışı ve sürecini gündeme getirdiği ifade edilmiştir.244

Sincan Gecekondu Önleme Bölgesi, Tuzluçayır Gecekondu Önleme Bölgesi,

Aktepe Gecekondu Önleme Bölgesi, Solfasol, Yıldıztepe, Güneşevler Gecekondu

Önleme Bölgesi, Karapürçek, Ulubey, Solfasol Gecekondu Önleme Bölgesi, Nazım

Plan yerleşme kararlarıyla tutarlı olarak seçilmiş ve planda yer almıştır. Planda

yönlendirilen Batıkent projesine çok önem verilmektedir. Batıkent’in 1974

yılında başlatılan kamulaştırma çalışmaları 1978’de tamamlanabilmiştir.

3.2.2. 1954–1980 Ankara'da Konut Alanlarının Gelişimi

1950–65 yılları arasının karakteristiği yap-satçı konut üretimindeki gelişmedir.

Bu gelişme Tablo 22'de gösterilen apartman sayılarındaki artış oranlarından

izlenebilir. 1954 yılından itibaren ev sayıları azalırken apartman sayıları -1959 ve

1963 yılındaki sayılar hariç- artmaktadır. Kentteki apartman sayısında görülen

artış 1957 yılında % 43.33, 1958 yılında ise % 78.86'dır. Bu yüksek artışın nedeni

1954 tarihli Tapu Yasasının yüksek yoğunluğa izin vermesi, 1956 yılında

çıkartılan 6785 sayılı İmar Yasası ve bu yılların yık-yap harekâtına uygun imar

uygulamalarıdır. Öyle ki, 1955 yılında ev sayısı % 30 oranında düşerken toplam

konut sayısında sadece % 9.41 oranında bir azalma olmuş; öte yandan, apartman

244 Raci Bademli, “Ankara Kent Planlama Deneyi ve Ulaşılan Sonuçlar”, Ankara 1985’ten 2015’e, EGO Yay., 1986, s. 198.

Page 192: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

184

sayısı % 22.22 oranında artmıştır. Bu durum, bir önceki yıla oranla daha az konut

üretildiğini245 göstermekle birlikte, aynı zamanda, kentte iki katlı konutların

yerini büyük bir hızla apartmanların aldığını göstermektedir. 1960 yılından

itibaren apartman sayısının artması dönemdeki yap-sat egemenliğinin bir

göstergesidir.

Tablo 22'ye göre, 1959 yılında konut sayısında büyük oranda azalma vardır. Bu,

ülkenin genelinde geçerli olan bir durumdur. Çünkü 1957 yılındaki ekonomiyi

canlandırma girişimlerine rağmen 1959 yılında inşaat faaliyeti hemen hemen

durmuş, inşaat malzemelerinin fiyatları yükselmiştir. 1960, 1961 ve 1962

yıllarında görülen büyük orandaki artışlarda (sırasıyla, % 43.08, % 32.47, %

45.68) 1959 yılında çıkartılan ve imar planı dışındaki hazineye ve kamuya ait

arazilerin belediyeye devredilmesini öngören 7367 sayılı yasanın etkisi

görülmektedir. Bu yasaya göre belediye, elde ettiği arsaları bir yıl içinde inşaata

başlamak ve iki yılda bitirmek koşuluyla bina yapmak isteyenlere

verebilecektir.246 1965 yılının konut sayısındaki % 85'lik sıçrama, kat mülkiyeti

yasasının yürürlüğe girmesinin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. 1969 yılında

konut sayısında % 46’lık bir artış görülmektedir. Bu artışın gerçekleşmesinde

1969 tarihinde çıkartılan 1163 sayılı Kooperatif Yasasının ve Arsa Ofisinin

245 1955 yılındaki toplam konut sayısındaki düşüşte 1954 yılının sonlarında inşaat malzemelerinin fiyatlarındaki artış etkili olabilir. 2461953 tarihinde çıkartılan 6888 sayılı yasada aynı koşullar öngörülmekle birlikte, sadece belediye sınırları içindeki arazilerin belediyeye devredilmesi söz konusudur.

Page 193: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

185

kurulmasının etkili olduğu söylenebilir. 1970'lerin sonlarında konut üretiminde

Türkiye genelinde yaşanan krizin Ankara için de geçerli olduğu, bu yılların konut

sayılarından izlenebilir.

TABLO 22: Yapı Đzin Belgelerine Göre Ankara'da Konut Sayısı, 1954–1980

Yıllar Ev Sayısı Apt. Sayısı Daire Sayısı Değişim (%)

1954 1500 279 3861 --- 1955 1049 341 3529 -9.41 1956 1037 330 3749 6.23 1957 726 473 4808 28.24 1958 440 846 5653 17.57 1959 263 418 2908 -94.39 1960 89 622 4161 43.08 1961 132 644 5512 32.47 1962 66 799 8030 45.68 1963 358 481 5206 -54.25 1964 85 575 5394 3.61 1965 564 962 9961 84.67 1966 29 866 8973 -9.91 1967 18 695 7442 -17.06 1968 19 733 8352 12.23 1969 23 1334 12220 46.31 1970 7 1060 13097 7.17 1971 17 946 12558 -4.11 1972 33 992 13527 7.71 1973 451 1146 15847 17.15 1974 11 558 7714 -51.32 1975 175 579 7925 2.74 1976 106 898 11534 45.54 1977 196 961 14195 23.07 1978 320 836 13920 -1.94 1979 9 728 10210 -26.65 1980 9 631 8655 -15.23

Kaynak: DĐE, Đnşaat Đstatistik Yıllıkları.

Dönemin konut sahipliğine ağırlık veren politikası sonucunda ipotek karşılığı

kredi veren kuruluşların sayısı artmıştır. Düşük faizle konut kredisi veren Emlâk

ve Eytam Bankası, kuruluş amacından çıkarak üst-orta gelir gruplarına hizmet

Page 194: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

186

vermiştir. Kentlerde yık-yap sürecine denk gelen ve liberal ekonominin büyük

bir hız kazandığı bu dönemde Emlâk Bankasının Telsizler’deki girişimi, düşük

gelirliler için ucuz konut üretmek yerine üst gelir grupları için büyük ve gösterişli

konut üretimine yöneldiğinin bir örneğidir. 1958–61 yılları arasında Emlâk

Bankasının Telsizler’de 35 hektarlık alanda yaptığı 1200 adet konut, aynı yıllarda

İstanbul Levent ve Ataköy’de yapılan lüks konutların niteliklerine sahiptir.247

Kredi oranları ve koşullarına bakılarak konut üretiminin özellikle orta ve üst gelir

gruplarına yöneldiği ve talebin artırılmaya çalışıldığı söylenebilir. İşçi Sigortaları

Kurumu yasasına göre verilecek kredi oranı yapılacak konut maliyetinin % 50'sini

geçmeyecektir. Ne var ki, 1952 yılında çıkartılan yasa ile kredi oranı % 80'e,

1954'te % 90'a çıkartılmıştır. Konut kredileri 100 metrekare ve daha büyük alanlı

konutlara verilmiştir.

Kızılay ticaret işlevinde yoğunlaşmış, bölgedeki arsa fiyatları Ulus'takilerin

değerine yaklaşmıştır. Yeni gelişen merkezlerin kirasını ve arsa fiyatlarını

ödeyebilenler, -Ulus'taki eski işyerlerini kapatmadan- yeni merkezde yeni

işyerleri açmışlardır. Kapitalist ilişkilerin girmediği, kapital ve cirosu sınırlı

dükkânlar Ulus'taki küçük ticareti oluşturmaktadır. Yeni merkezdeki rantı

karşılayabilmek için pasajlarda akrabalar arası ortaklık şirketleri kurulmaktadır.248

Kentteki ticari faaliyetlerdeki artış kapital sahiplerini iş hanı+pasaj yapımına

247 Akçura, Đmar Kurumu Konusunda Gözlemler, s. 212. 248 Şenyapılı, a.g.e., s. 164.

Page 195: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

187

yöneltmiş, Kızılay ve Ulus'ta iş hanı inşaatları çoğalmaya başlamıştır. 1952 yılında

alınan bir kararla249 Kızılay'da zemin ve bodrum katları pasaj olarak

düzenlenmeye, blok nizam apartman izinleri çıkmaya başlamıştır. 1957 yılında

Kocatepe Camisi ve Emek İş Hanının projeleri yapılmıştır. Türkiye'nin ilk

gökdeleni olan Emek İş Hanı özel sektöre değil, bir kamu kurumu olan Emekli

Sandığına aittir.

Orta Anadolu Şirketi tarafından 8. gecekondu önleme bölgesi için yaptırılan imar

planı, yasalara aykırı olmasına rağmen 1971 tarihinde İmar ve İskân Bakanlığı

tarafından onaylanmıştır. Bu planın yarattığı OR-AN yerleşim alanı kentin

gelişimini Çankaya’nın güneyine yönlendirmiştir.

1970’lerin sonunda Ankara, kuzey-güney doğrultusunda hızla gelişen konut

alanları, yoğun yapılaşma dokusu, doğu-batı aksında görülmeye başlanan toplu

konut kıpırdanmaları ve kente hakim olan gecekondu alanları ile bir önceki

dönemden oldukça farklı bir mekânsal yapılanma içindedir.

GECEKONDU: 1957 yılında Ankara'da 45.850 gecekondu mevcuttur ve

gecekondularda oturanların sayısı 222.275'tir. Bu gecekonduların 795 adedine

tapu verilmiştir ve 29.345 adedine de bir yıl içerisinde tapu verilecektir.250

249Tuğrul Akçura, Ankara Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti Hakkında Monografik Bir Araştırma, ODTÜ, Ankara, 1971, s. 123. 250 Somer Ural, Namık Gedik'in 1957 yılında hükümet adına yaptığı resmi açıklamasından aktar-maktadır. Ural, a.g.e., s. 48.

Page 196: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

188

1963 tarihinde "6785 Sayılı İmar Yasasına Geçici Bir Madde Eklenmesi Hakkında

327 Sayılı Yasa" ile bir kez daha imar affı gündeme gelmiştir. Bu aflar sonucunda

Altındağ, Arifbey, Abidinpaşa, Telsizler, Saimekadın çevresi ve Topraklık'taki

gecekondu alanlarının büyük kısmı yerleşmeye açılmıştır. Öte yandan, yeni imar

afları beklentisinin bir sonucu olarak kentteki gecekondu sayısı hızla artmaktadır.

Demetevler’in 1958 yılında Ankara belediyesinin sınırları içine alınmasıyla

birlikte gecekondulaşma sürecindeki hız gözle görülür oranda artmıştır. 1975

yılında sorunun büyük boyutlara ulaşması, merkezî yönetimin devreye girmesine

neden olmuş;251 İmar ve İskân Bakanı başkanlığında Mesken Genel Müdürlüğü

görevlendirilerek bölge planının yapılması sağlanmıştır.

Bu dönemdeki bir diğer düzenleme Yıldızevler’de olmuştur. Gecekondulaşmanın

görüldüğü bu alanda hâlihazır haritaların onaylanması gecikince imar planlarının

onaylanması 1983 yılına dek sürmüştür.

1980’li yıllardan sonra, sanayileşme döneminin popülist politikaları ve sanayi

sektörüne destek olarak göz yumulan gecekondu alanlarını kentsel ranttan pay

alma sürecine sokacak uygulamalar, kent mekânının yeniden biçimlenmesinde

önemli rol oynayacaktır.

251 1975 yılında etaplar halinde başlayan plan çalışmaları hâlihazır haritaların alınması ile 1980 yılında bölgenin 1/5000 ve 1/1000 planları bitirilmiştir. Bölgedeki konutların yasallaşması 2000’li yılları bulacaktır.

Page 197: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

189

3.3. 1980’DEN GÜNÜMÜZE:

KENTTE BÜYÜME ve DÖNÜŞÜM rant ekonomisinde kentsel rant

3.3.1. 1980’den Günümüze Ankara’nın Planlama Gelişimi-Đmar Hareketleri

1980 sonrası, sadece Ankara’nın değil tüm ülkenin şehircilik tarihinde ciddi bir

dönüşümün başlangıcıdır. Planlama disiplinindeki farklı yaklaşımlar, kurumsal

yapılanmadaki köklü değişiklikler, birbiri ardına çıkartılan yasa ve yönetmelikler

yeni mekânsal yapılanmanın zeminin oluşturmaktadır.

3030 sayılı yasa ile anakent yönetimine ilişkin yeni bir düzenleme yapılmış,

Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı olarak Altındağ, Çankaya, Keçiören,

Mamak ve Yenimahalle ilçe belediyeleri; ardından Sincan, Etimesğut ve Gölbaşı

ilçeleri kurulmuştur.

1984 yılında 195 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve ardından 3030 sayılı

Yasanın geçici 1. Maddesinin 3. fıkrası uyarınca, Ankara Metropoliten Alan

Nazım Plan Bürosu kapatılmış ve 1985 yılında 3194 sayılı yasayla Ankara

Büyükşehir Belediyesine bağlanmıştır. 1985–1989 yılları arasında Metropoliten

Planlama Bürosu olarak Büyükşehir Belediye Başkanına bağlı olarak görev yapan

birim, planların kademeli birlikteliğini sağlamak amacıyla 1989 yılında İmar

Daire Başkanlığı bünyesine alınmıştır.

1985–1989 yılları arasında Ankara özelinde planlama faaliyetleri bir üçgen

Page 198: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

190

içerisinde gerçekleşmektedir:252 Belediye sınırları içerisinde söz sahibi olan bir

belediye planlama birimi, Ankara İmar Müdürlüğü ve Nazım Plan Bürosu. İmar

Dairesi Başkanlığı bünyesinde Nazım Plan Bürosu, üst ölçekte metropoliten alan

düzeyinde ana planın hazırlıklarından sorumludur. Orta ölçekte (1/5000 ölçek)

bütün metropoliten alandaki planlama koordinasyonunu gerçekleştiren birim,

İmar Müdürlüğüdür. Belediyenin planlama birimi ise daha alt ölçekte çalışmakta;

ağırlıklı olarak belediyenin projelerini, kentsel tasarım ve mimari projeleri

denetlemektedir. Bu planlama üçgeni içerisinde planlara uyma disiplini, planların

kademeli birlikteliği göz ardı edilerek parçalı/parçacı planlar gündeme gelmiştir.

Ankara'nın neredeyse yarısından çoğu gecekondu olmasına rağmen 1990 nazım

planında mevcut gecekondular için öneri yoktur.253 Nazım planın bu eksikliğini

1984 yılında çıkartılan 2981 sayılı İmar Affı Yasası doldurmuş; ıslah imar

planlarıyla Ankara'nın batıya açılması hedeflenirken, af yasası sayesinde Ankara

doğuya yayılmıştır.

1990'ların başında 1975 yılında yapılan 1982 yılında onaylanan Ankara 1990

Nazım Planının kestirim yılı bitmek üzeredir. İçerisinde bulunulan ekonomik

252Raci Bademli bu üçgene “şeytan üçgeni” demektedir. “Yaptığımız tespitlere göre Ankara Belediyesi sınırları dışında 1990 içerisinde 1 milyon kişilik nüfus parça parça kadastral parseller üzerinde “altyapısı yapılırsa inşallah onaylanır, uygulanır.” şeklinde plan notlarıyla, tabii zeminden kot alınarak vesaire gibi sorumsuzca ifadelerle Valilik, Bakanlık tarafından onaylanmıştır. 1 milyon kişilik konut alanı. Çok meraklılar konut alanı onamaya; yani bıraksanız her tarafı konut alanı yapacaklar. Vizyon yok çünkü. Başkentte planlama olarak görülen ihtiyaç, temel ihtiyaç ne biliyor musunuz? Konut alanı ihtiyacı.” TMMOB, Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 1923’ten 2025’e Başkent, s. 28. 253 1990 nazım planının lejantında mevcut konut, öneri konut, mevcut sanayi, öneri sanayi yer almaktadır, ama mevcut gecekondu alanlarına yönelik öneri yoktur. A.g.e., s. 29.

Page 199: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

191

sistemin belirlediği doğrultuda hız kazanan sektörel gelişim alanlarına ve

süreçlerine yönelik bir üst ölçekli plan henüz onaylanmamıştır. Ana plan

bütünlüğünden uzak, parçacı uygulamalar söz konusudur. Bu uygulamalar kentin

kendiliğinden ve birbirinden kopuk gelişimini hızlandırmıştır.

Plan 5: Ankara Arazi Kullanım Planı: 1997

1986 yılında ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü elemanlarının oluşturduğu

bir çalışma grubu tarafından Kentsel Ulaşım Ana Planı’na temel olmak üzere 2015

yılını hedefleyen kent makroformu ve değişim süreçlerine ilişkin bir planlama ve

Page 200: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

192

analiz çalışması yapılmıştır.254 Bu plan, bir nazım imar planı olmayıp bir

politikalar planı ya da yapısal plan niteliğindedir. (Bkz. Plan 6) Planın politikaları

arasında; yeni açılacak yerleşim alanlarının mevcut topografik çanak dışına

sıçratılması; yeni yerleşim lekelerinin 300 binden az nüfuslu olması; önerilecek

kentsel formun gelecekte daha zengin alternatifler üretilmesine olanak vermesi

gerektiği yer almaktadır.255

Planda 1990 Ankara nazım planı kararları dikkate alınmıştır. 1985 yılından sonra

yerleşmeye açılan yeni alanlar aslında nazım plan bürosunun daha önceki yıllarda

belirlediği alanlardır. Bu dönemde, seçilen alanlarda uygulamaların

gerçekleştirilmesi ve daha alt ölçekli planların yapılması söz konusudur. Örneğin,

Etimesğut, Sincan Gecekondu Önleme Bölgeleri, Batıkent, Eryaman, Çayyolu

konut alanları, Dikmen Deresi, İmrahor Vadisi, Etlik-Kasalar, Portakalçiçeği

düzenleme projeleri v.b. 1990 planında belirlenen alanlar üzerinde yapılan

çalışmalardır. Her ne kadar 2015 planı yapılsa da şu anda yürürlükte olan plan

1990 planıdır.

2015 planında kent çevresindeki 35–40 kilometrelik halka içindeki yerleşmelerin

güçlendirilmesi ya da uygulama aşamasındaki projelerin çevresinde oluşturulacak

254Raci Bademli, bu süreçteki planlama çalışmaları sürecini “1970’lerde yerleşme yeri seçmek için elet çalışması yapıyorsunuz. 1990’a geldiğinizde artık önemli olan yerleşme yerinin seçimi için elet değil, sektörler arasındaki farklılıkların gözükmesi için eletler, çünkü doğa sektörünü korumak için ortaya çıkan ve bunun için çalışan bir grup var. Bir grup sanayiyle ilgili, bir grup spekülasyonla ilgili farklı yönelimlerde bulunabiliyor. Plan bunların bir şekilde konsensüsünü sağlayacak bir süreçtir düşüncesiyle çalışmalar yapmaya başladık.” sözleriyle aktarmaktadır. A.g.e., s. 30. 255Altaban, a.g.e., s. 63.

Page 201: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

193

yeni yığılmalarla desantralizasyon yaratılması hedeflenmiştir. Bu temelde, 1976

yılında Ankara Metropoliten Alan Nazım Plan Bürosu tarafından belirlenen

sınırlar güncellenmiş; kentsel sektörlerin gelişim süreçleri incelenmiştir.

Çalışmada, kamu kuruluşlarının yer seçim süreçleri, merkez dinamikleri, kent içi

ulaşım, altyapı sistemleri, arsa fiyatlarının denetimi ve sanayi alanlarının seçimi

gibi kent makroformunu etkileyen öğeler analiz edilmiştir.

Plan 6: Ankara 2015 Yapısal Plan Şeması

Page 202: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

194

2015 Planı onaylanmamış; sadece Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Ankara Valiliği

ve Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında eşgüdüm sağlanmasına yönelik bir

protokol imzalanmıştır. Bu durumda planın uygulamaya aktarılması için gerekli

plan kademelerini hazırlamakla yetkili kurumlara çok geniş bir esneklik(!)

sağlanmıştır. Bu da, 1990 nazım planı ve 2015 planı dışında baskıları teşvik

etmiştir. 256

Planın uygulanmasına dair yasal süreç ve kurumlar arası iletişim süreci içerisinde

“Yapısal Plan”da öngörülen kent makroformunda değişiklikler başlamıştır bile.

Mücavir alan sınırı içinde ve dışında yapılan parçacı uygulama ve yatırımlar

kentin mekânsal gelişimini önemli ölçüde değiştirmiştir. Karayolları Genel

Müdürlüğü’nce gerçekleştirilen Ankara Çevre Otoyolu ve Erişim Kontrollü

Devlet Yolları Projesi, ilçe belediyelerince yapılan ıslah imar planı uygulamaları,

İvedik Küçük Sanayi Sitesi, Çayyolu, Beytepe, Gölbaşı yörelerinde oluşturulan

konut alanları bunlara örnek verilebilir.

Bir yandan onaylanmayan 2015 yapısal planı, öte yandan kent dinamiklerindeki

hızlı değişim, bu değişimin yarattığı kentsel sorunlar, denetlen(e)meyen parça-

bölük uygulamalar... Tüm bu sorunların çözülebilmesi, uygulamaların

denetlenebilmesi amacıyla Büyükşehir Belediyesi, kestirim tarihi 2025 olarak

belirlenen plan çalışmaları başlatmıştır. 2025 Nazım İmar Planında anakentin

256Altaban, a.g.e., s. 63.

Page 203: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

195

alanını genişleten yeni bir sınır belirlenmiştir.257 (Bkz. Plan 7)

Plan 7: Ankara 2025 Nazım Planı

257 Yaklaşık 202.000 hektara ulaşan yeni bir mücavir alan sınırı 07.02.1994 tarihinde Bayındırlık ve Đskân Bakanlığı’nca onaylanmış, 1994 Yerel Seçimleri sonrasında, 30.09.1994 tarihinde iptal edilmiştir. Mücavir alan sınırına yönelik uzun bir yargı sürecinin sonunda Ankara 2. Đdare Mahkemesi’nin 17.06.1996 tarihli kararı ile 07.02.1994 tarihinde onaylanan Ankara Büyükşehir Belediyesi Mücavir Alan Sınırı kabul edilmiştir.

Page 204: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

196

Büyükşehir Belediyesi İmar Dairesinin 1997–1998 yılları arasında üzerinde

çalıştığı Ankara 2025 Nazım Planı, 1998 tarihinde onaylanmak üzere Büyükşehir

Belediye Meclisine sunulmuş, ancak onaylanmamıştır. (Söz konusu plan önerisi

bir nazım planda olması gereken süreçlerin ve seçeneklerin yetersizliği, mevcut

yapılaşmaya müdahale edilmediği, daha çok yeni gelişme alanlarının belirlendiği

ve nüfus kestiriminin gereğinden fazla abartıldığı konularında eleştirilmiştir.)

Yeni bir üst ölçekli planın onaylan(a)maması sonucunda konut alanları, ana plan

bütünlüğünden uzak olarak kısmi nazım plan, mevzii imar planları ve ıslah-imar

planlarıyla yerleşmeye açılmıştır. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Ankara

Büyükşehir Belediyesi, Güneybatı Ankara Gelişme Aksı’nda (Eskişehir-Konya

yolu ve çevre otoyolu arasında kalan bölümde) birlikte gerçekleştirdiği (Bu

dönemde bir yönetmelik değişikliği sonucunda kurumlar arasında yetki karmaşası

vardır ve iki kurum mücavir alan sınırı nedeniyle davalıdır. 258)1/50.000 ölçekli

“Ankara 1990 Nazım Planı Kısmi Revizyonu” 18.07.2001 tarihinde Bayındırlık ve

İskân Bakanlığı tarafından onaylanmıştır. Söz konusu planlar ile 2015 planlama

çalışmaları kapsamında tanımlanan yıldız formundaki gelişme-desantralizasyon

aksları (Eskişehir Yolu Aksı ve İncek, Taşpınar Aksı) ve Atatürk Orman

258 02.09.1999 tarihinde “Đmar Planı Yapılması ve Değişikliklerine Ait Esaslara Dair Yönetmelik"le 1/25.000, 1/50.000, 1/100.000 ölçekli planların yapım yetkisi Bayındırlık ve Đskân Bakanlığı’na verilmiştir. Bunun yanı sıra 04.11.2000 tarihinde “Çevre Düzeni Planlarının Yapılması Esaslarına Dair Yönetmelik” ile çevre düzeni planlarının 1/25.000, 1/50.000, 1/100.000 ve daha küçük ölçekte hazırlanabileceği ve planların kabul ve onaylama yetkisinin Çevre Bakanlığı’na ait olduğu belirtilmiştir. Bu değişiklikler üst ölçek plan yapım ve onamalarında iki Bakanlık ve Büyükşehir Belediyesi arasında yetki karmaşası yaratmıştır.

Page 205: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

197

Çiftliği'ne açılımı sağlayan havalanma koridoru büyük ölçüde yitirilmiştir.259

Bakanlığın yürüttüğü planlama çalışmaları, Güneybatı Ankara ve çevresinde

(Eskişehir Yolu, Alacaatlı, İncek, Kızılcaşar, Taşpınar çevresi) kentsel toprak

pazarında ciddi bir hareket getirmiş, mülkiyet dönüşüm süreçlerini

hızlandırmıştır. Dolayısıyla bölgede, arsa fiyatları yüksek değerlere ulaşmış ve

arsa spekülasyonu çok büyük boyutlara ulaşmıştır. Öte yandan, Bakanlıkça

onaylanan Çevre Düzeni Planları, Büyükşehir Belediyesi’nin davası sonucu

Danıştay 6. Dairesi’nin 20.10.1997 tarihli kararıyla iptal edilmiştir. Üst ölçekli

planların iptal edilmesine koşut olarak 1/5.000 ve 1/1.000 ölçekli planların da

iptal edilmesi yeni davaların, yeni anlaşmazlıkların doğmasına yol açmış,

spekülatif hareketler artmıştır.

Güneybatı Ankara Nazım Planı: 260

Bayındırlık Bakanlığınca onaylanan 1/50 000 ölçekli Nazım İmar Planın kapsadığı

alan, yaklaşık 15 000 hektar otoyolu içi ve 25 000 hektar otoyolu dışı olmak

üzere, iki etapta toplam 40 000 hektardır. Otoyolu dışı Güneykent Toplu Konut

Alanı alt ölçek planları Büyükşehir Belediyesi ve Gölbaşı Belediyesi ile Otoyolu

içi alt ölçek planları ise Büyükşehir Belediyesi ve Yenimahalle Belediyesi ile

koordineli olarak tamamlanmıştır. . . .

259 TMMOB Şehir Plancıları Odası, Ankara Şubesi, Ankara Üst Ölçek Plan Sorunsalı Teknik Toplantı, 5 Haziran 2002. 260 Ankara Büyükşehir Belediyesi, Faaliyet Raporları ve Web Sayfası.

Page 206: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

198

Plan 8: Güneybatı Ankara Nazım Planı (1/50 000)

Güneybatı Ankara Çevre Otoyolu İçi Kentsel Gelişme Bölgesi I, Beytepe-Çayyolu

Köyleri ve Çevresi Nazım İmar Planı, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi'nce

2001 tarihinde onaylanmıştır. 1 728 hektarda yaklaşık 10 3674 kişi yaşayacak ve

yaklaşık 25 919 adet konut yer alacaktır. Güneybatı Ankara Çevre Otoyolu İçi

Kentsel Gelişme Bölgesi II, Alacaatlı-Dodurga Köyleri ve Çevresi Nazım İmar

Planına göre 1 386 hektarda yaklaşık 83 190 kişi yaşayacak ve yaklaşık 20 798

adet konut yer alacaktır. Güneybatı Ankara Çevre Otoyolu İçi Kentsel Gelişme

Bölgesi III, İncek-Kızılcaşar-Dodurga Köyleri ve Çevresi Nazım İmar Planında

Page 207: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

199

4479 hektarlık bir alanda yaklaşık 134 370 kişi yaşayacak ve yaklaşık 33 592 adet

konut yer alacaktır. Alanda, uygulama imar planı çalışmaları devam etmektedir.

Elvan-Saraycık-Yeniçimşit Bölgesi 2. Etap Nazım Đmar Planı

Elvan-Saraycık-Yeniçimşit Bölgesi Nazım İmar Planı ile Sincan ve Etimesğut

İlçeleri yerleşim alanına bitişik; denetimsiz yapılaşma eğilimleri bulunan köy

yerleşim ve gelişme alanlarının ve ucuz konut alanı olarak belirlenen alanların

planlanması hedeflenmiştir. Alanda tespit edilen yönetsel, planlamaya dayalı ve

kentsel sorunların çözümü için bütüncül bir dille bölgesel özellikler ve kent

bütününe ait genellikler içeren bir yaklaşım güdüldüğü belirtilmektedir. Ankara

Büyükşehir Belediye Meclisi'nce 2002 yılında onaylanan planın alanı 1 034

hektar olup, 60 250 kişi yaşayacaktır.

Ballıkuyumcu Toplu Konut Alanı Nazım Đmar Planı Revizyonu

2000 tarihinde onaylanan planın toplam alanı 82,9 hektar olup, 2150 konut ve

8600 kişi yer alacaktır. Ancak, kademeli planlama birlikteliğe aykırı gerekçesi ile

Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi tarafından 1/5000 ölçekli nazım planının

iptali için dava açılmıştır. Nazım imar planının şehircilik ilkelerine, planlama

esaslarına, imar mevzuatına ve kamu yararına uygun olmadığına karar verilmiş ve

plan 27.03.2002 tarihinde, Ankara 9. İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

Gölbaşı Güneykent Projesi

Tuluntaş, Koparan, Hallaçlı, Hacılar, Velihimmetli köylerini kapsayan 5 027

Page 208: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

200

hektar ve 35 000 konutluk 4 ayrı etaptan oluşan proje alanına ilişkin 1/1 000

ölçekli Uygulama İmar Planları Büyükşehir Belediye Meclisince onaylanmıştır.

Bununla birlikte, bölge niteliklerine uymayan planın kent makroformunu

zedeleyeceği ve bir üst ölçek imar planı ile bütünlüğünün sağlanmadığı, planların

kademeli birlikteliğini içermediği gerekçeleri ile Şehir Plancıları Odası Ankara

Şubesi tarafından 2002 yılında başlatılan dava süreci devam etmektedir.

Đncek, Kızılcaşar, Taşpınar Planlama Alanı

2235 hektar yüzölçümlü, 17000 konutluk 1/5 000 ölçekli Nazım İmar Planı

revizyonu ve 1/ 1 000 ölçekli uygulama imar planları Büyükşehir Belediyesince

onaylanarak kesinleşmiştir.

1984 sonrası gelişmelerin bir sonucu olarak bütünlüğün yerini parçalanmanın

aldığı, eşgüdümün sağlanmadığı; nazım plandan bağımsız mevzii imar planları ile

gerçekleştiren planlama ve uygulama süreçleri görülmektedir. 1985’ten itibaren

çıkartılan 2981, 3290, 3366 ve 3414 sayılı imar affı yasalarının yürürlüğe girmesi

ile belediyelerin gecekondu alanları ve kaçak gelişmiş kent parçaları için ıslah

imar planı yapmaları kolaylaşmıştır. Af yasası kapsamında 1/ 1000 ölçekli ıslah

imar planlarının ilçe belediyeleri tarafından yapılması 1/5000 ölçekli ana plan

bütünlüğünden kopuk planlama sürecine zemin oluşturmuştur.

Page 209: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

201

3.3.2. 1980’ten Günümüze Ankara’da Konut Alanlarının Gelişimi

Bir yandan yeni kurumsal ve yasal imar yapılanması, öte yandan planlama

kararları sonucunda Ankara'nın konut alanlarının gelişimi yeni bir şema

oluşturmaya başlamıştır. Bu gelişimin çerçevesine geçmeden önce kentte 1980-

2005 yılları arasındaki konut üretimine bakmak yararlı olacaktır.

Tablo 23’de 1982, 1986 ve 1992 tarihlerindeki konut yapı izin belgelerinin

sayılarında oldukça yüksek sıçramalar görülmektedir. Bu sıçrama 1981 tarihinden

itibaren Batıkent Projesinin yürürlüğe girmesi, 1986 yılında Eryaman konut

alanında yapılaşmanın başlaması, 3194 sayılı imara yasasının ve 1984 tarihli Toplu

Konut Yasasının etkisi ile açıklanabilir. (Dönemin belediye başkanının 1984’den

1986’ya kadar kooperatiflere arsa tahsis etmediği, arsa tahsislerinin 1986 yılından

sonra yapıldığı dikkate değerdir. 1986 yılı Türkkonut'ta, Çayyolu'nda ve

Batıkent’te arsa tahsislerinin yapıldığı ve inşaat ruhsatlarının verildiği yıldır.)

1992 yılında çıkartılan toplu konut kredilendirme yönetmeliği yapı izin

belgelerine yansımıştır. Bu dönemde Eryaman konut alanlarının diğer etapları ile

Elvankent, Ümitköy-Çayyolu toplu konut alanlarında üretim faaliyetleri

başlamıştır. Ülke genelindeki 1994 ve 2001 ekonomik krizi Ankara’daki konut

üretimi faaliyetini etkilemiş görünmektedir. 2002 yılında inşaat sektöründe

gerileme yaşansa da sektörü canlandırma faaliyetleri sonucunda 2003 yılında

konut üretiminde önemli bir artış gerçekleşmiştir.

Page 210: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

202

TABLO 23: Yapı Đzin Belgelerine Göre Ankara'da Konut Sayısı, 1985–2003

Yıllar Ev Sayısı Apt. Sayısı Daire Sayısı Değişim (%)

1981 568 479 7514 -15.18 1982 986 901 16313 117.10 1983 1597 984 14425 -13.09 1984 1580 906 14354 -0.49 1985 1971 1263 19126 33.25 1986 4132 3304 47007 145.78 1987 1410 2204 32239 -45.80 1988 660 1655 22001 -46.53 1989 2792 1600 24471 11.23 1990 1768 1994 27215 11.21 1991 287 1644 22807 -19.32 1992 1754 2906 42063 84.43 1993 536 3497 45921 9.17 1994 645 3156 41254 -11.31 1995 498 2652 32616 -26.48 1996 1514 2037 24942 -30.76 1997 1284 2546 30491 22.24 1998 1432 2639 33456 9.72 1999 2269 3310 44999 34.50 2000 1741 3043 45017 0.04 2001 1531 3741 52259 22.75 2002 707 2132 28812 -81.37 2003 1077 2733 38175 32.50

Kaynak: DĐE, Đnşaat Đstatistik Yıllıkları

Uygulanan ekonomik model gereği ve konut üretimini içine girdiği krizden

çıkarmak adına yapılan düzenlemeler, 1982'deki olağanüstü artışla kendisini

göstermektedir. Batıkent konutları için alınan yapı izin belgelerinin sayısı bu

tarihteki artışta etkili olmuştur. Bu tarihteki sıçramanın ardından iki yıl boyunca

azalan konut sayısı, 1985 yılında yine yüksek bir oranla (Toplu Konut Yasasının

yeniden düzenlenme tarihine koşut olarak) yükselişe geçmiştir. 1985'in Eryaman

toplu konutlarının yaşama geçirildiği yıl olduğunu eklemek gerekir. Yerleşmeye

açılan alanlardan bir tanesi olan Batıkent’te Nazım İmar Planı doğrultusunda

gecekondu önleme bölgesi olarak kamulaştırılan (1974'te başlayıp 1978'de

Page 211: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

203

tamamlanmıştır.) araziler, kentin gelişiminde yönlendirici olmuştur. Belediyenin

direkt olarak kooperatiflere arsa verememesi sorunu Kooperatifler Birliğinin

(Kent-Koop) kurulması ile aşılmıştır. Kent-Koop’un kurulma nedenleri arasında

kooperatiflerin denetlenmesi ve inşaat maliyetlerinin düşürülmesi de yer

almaktadır.

Batıkent alanında derli konutlar ve kredili konutlar olarak iki tür konut

planlanmıştır. Derli konutlar düşük (350 kişi/ha) yoğunlukludur ve planı kuzey,

kuzey-doğu ve güney-doğuda yer almaktadır. 230 hektarda yaklaşık 17.890 konut

yapılacaktır. Bu konut alanlarında parselasyon sistemi uygulanmış ve ileride

oluşabilecek spekülasyonları önlemek amacıyla parseller küçük tutulmuştur.

Kredili konutlar ise Batıkent’in merkezinin çevresinde orta (425 kişi/ha) ve

yüksek (600 kişi/ha) yoğunluklu olarak planlanmıştır. 26350 adet olarak

planlanan bu konutlar kredi kurumlarından yararlanacak üyelerin yer aldığı

kooperatiflere ayrılmıştır.261

İlk çalışmaları 1974 yılında başlayan Batıkent projesi, 1981 yılında yürürlüğe

konarak konut üretimine başlanmıştır. Ankara Belediyesi 1034 hektar araziyi

kamulaştırmış ve burada 200–300 bin nüfuslu bir kent bölümü geliştirmeyi

hedeflemiştir. Devletin proje karşısındaki tutumu ilginçtir. Bir yandan bu

atılımdan esinlenerek çıkarttığı 17.5.1979 tarih ve 17491 sayılı kararname ile

261 Semih Eryıldız, Batıkent, Türkiye Đş Bankası Yay., Đstanbul, 2003, s. 74.

Page 212: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

204

merkezî yönetimin de benzer girişimlerde bulunmasını kararlaştırmış, öte yandan

Batıkent gibi girişimlere köklü bir destek vermekten kaçınmıştır. Örneğin, İmar

ve İskân Bakanlığı söz konusu projeyi değerlendirirken projeye karşı sanki küçük

girişimlerle gerçekleştirilecek sıradan bir kent planı imiş gibi bir tutum takınmış;

büyük zaman kaybına ve projenin gereksiz biçimde dondurulmasına yol açmıştır.

Öte yandan belediye sorumluları, arazinin öncelikle hangi sosyal gruplara

sunulacağı, arazi devrinin satma yoluyla mı yoksa kira veya ittifak yoluyla mı

olacağı, standartların ne olması gerektiği konusunda tereddütler göstermişlerdir.

Bütün bu güçlükleri ülkenin genel düzeni içinde değerlendirmek ve bunların

taşınmaz mülkiyeti konusunda gözlenen genellikle çelişkili tutumların bir sonucu

olduğunu söylemek olanaklıdır.262

1970’li yıllarda “Yeni Yerleşmeler Projesi” adıyla kamulaştırılan Susuz-Eryaman

yöresindeki toplu konut alanı önce alt ve orta gelir grupları için düşünülmüş,

daha sonra orta gelir grubu için planlanmıştır. Yeni Yerleşim Alanları Projesi

kapsamında planlanan ve 1985–86 yıllarında yapımına başlanan Eryaman’da, ilk

etapta 1.200 hektarlık bir alanda 210.000 kişilik bir nüfus öngörülmüştür. Proje

alanında yaklaşık olarak 5.000-8.000 kişilik komşuluk birimleri tasarlanmıştır.

Alandaki konutlar, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi tarafından MESA, GAMA,

Kutlutaş gibi büyük inşaat şirketlerine yaptırılmıştır. Eryaman ve Etimesğut

bölgelerinde üretilen toplu konutların sayısı arttıkça büyük alışveriş merkezleri

262 Akçura, Đmar Kurumu Konusunda Gözlemler, s. 30–31.

Page 213: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

205

de bölgedeki yerini almaya başlamıştır. Eryaman, Elvankent ve Doğakent toplu

konut projeleri bu aksın gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

1980’li yılların başında başlayan toplu konut uygulamalarıyla Ankara-Eskişehir

devlet karayolunun güney yakasında, Çayyolu-Ümitköy projeleri uygulamaya

konulmuş; kent, batı ve güneybatı yönünde gelişmesini sürdürmüştür.

Bir yandan 1990 nazım imar planı kararları, öte yandan toplu konut üreticilerinin

kent çevresindeki arsaları; özellikle de Eskişehir Yolu ve İstanbul Yolunu

seçmeleri sonucunda kentin gelişimi bu koridorlara doğru yönelmiştir. Kent bir

yandan Eskişehir yolu, bir yandan İstanbul yoluna doğru gelişirken öte yandan

Konya Yolu ve Samsun Yoluna da büyük yatırımlar yapılmıştır.

Konya Yolunda, Balgat-Dikmen hattı ile Karakusunlar-Çiğdem mahallesinde hızlı

bir değişim ve gelişim söz konusudur. Bölgenin, gecekondu konutlarından

apartmanlara dönüşmesi nedeniyle orta ve orta-üst gelir grupları Karakusunlar ve

Balgat'a ilgi göstermektedir. Bu semtler önemli merkezlere yakınlıkları nedeniyle

çekim alanı olmaktadır. Konya Yolu üzerinde, Balgat’tan Ahlatlıbel kavşağına

kadar olan bölge ve Gölbaşı'na uzanan bölge olmak üzere iki yönlü bir gelişme

gözlenmektedir.

Turan Güneş Bulvarı son zamanlarda önem kazanmıştır. Or-An bölgesinin

planlamasının 1960’ların sonunda tamamlanması bu bölgede çekim alanı

Page 214: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

206

oluşturmuştur. Çankaya’ya yakın olmasının da etkisi ile bir zamanların

gecekondu bölgesi olan Yıldız’da da büyük bir dönüşüm söz konusudur. Bu

alanda konut ve gündelik ticarete yönelik iş ve ticaret merkezleri

konumlanmıştır.

Samsun Yolu üzerinde askerî alanlar, sanayi alanları, güney tarafında ise

gecekondu alanları bulunmaktadır. Mamak, gecekondu alanı olarak alt gelir

gruplarının yerleştiği bir alandır ve çevresinde sosyal donatıların oluşmaması

sebebiyle prestijli bir bölge olarak görülmemektedir. Bu civarda, Pursaklar köyü

ve havaalanı yönünde kısmi bir gelişme söz konusudur.

(Pursaklar ve Solfasol’daki) gecekondu alanları bölgenin saygınlık kaybına neden

olmaktadır. Mamak ve Kayaş’taki gecekondu alanları ve topografik eşik bölgenin

rant gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Oysa Bilkent, Beysukent,

Konutkent, Ümitkent, yani Eskişehir Yolu sınıfsal olarak farklı yerleşim

bölgeleridir. Bu bölgelerle merkez arasında diğerlerinde olduğu gibi gecekondu

mahallelerinin yer almayışı bölgenin rant değerini artırıcı rol oynamaktadır. Yol

üzerinde yer alan Çukurambar’daki gecekonduların çukurda kalmaları nedeniyle

yoldan algılanmaları olanaklı değildi(r). Kaldı ki, son zamanlarda Çukurambar’da

çok büyük bir değişim söz konusudur. Gecekonduların yerini, artık yüksek,

modern konutlar almaktadır.

Page 215: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

207

GECEKONDU: Islah İmar Planları olgusunun ülkesel planlama pratiğinde

önemli bir yer alması Başkentte de çok ciddi biçimde hissedilmiş; Nazım Planın

nüfus yoğunluk dengelerini, yerleşim desenini bozmuş; planı büyük ölçüde

işlevsiz kılmıştır. Bunların yanında, küresel ölçekte yaşanan değişimlerin ülkesel

ekonomik yapıda oluşturduğu erozyonlar ve planlamayı öteleyerek talebe göre

biçimlenen öğelerin ivmelenmesiyle, parçacı ve mevzii imar plan çalışmaları hız

kazanmış ve Nazım Plan, gerekliliği tartışma götürür bir duruma itilmiştir.

Ankara'da 1945'lerin sonundan itibaren hızla artan gecekondu alanları

1980'lerden sonra kimlik değiştirmeye başlamıştır. Kentsel dönüşüm projeleri

gecekondu bölgelerinde yapılmaktadır. Bunların bazıları; GEÇAK, Koza Sokak,

Yıldızevler Özel Proje Alanı, Altındağ-Aktaş-Atilla Kentsel Dönüşüm Projesi,

Mamak Belediyesi Ege Kentsel Dönüşüm Projesi, Yenimahalle Belediyesi

Şirindere Kentsel Dönüşüm Projesi olarak sıralanabilir.

1984 yılında çıkartılan 3030 sayılı yasa çerçevesinde oluşturulan Büyükşehir ve

ilçe belediyeleri yönetim kademelenmesinden önceki bir yıl içerisinde Ankara

Belediyesi, 22 ruhsatsız konut alanını ıslah imar planı yapımı için belirlemiştir.

1984 yılından sonra oluşan ilçe belediyeleri de aynı hızla ıslah imar planları

hazırlamaya devam etmişlerdir. 1987–92 yılları arasında, 5 yıl gibi kısa bir sürede

Ankara genelindeki tüm ruhsatsız konut alanlarının % 74,6 gibi büyük bir

bölümü için ıslah imar planları hazırlanmıştır.

Page 216: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

208

Ankara'nın ilk gecekondu dönüşüm projesi olan GEÇAK I, (Bu tarihte ‘dönüşüm’

teriminin literatüre girmemiş olması nedeniyle projenin adı Gecekondudan

Çağdaş Konuta'dır.) 1992 yılında Koza Sokak'ta başlatılmıştır. Yüksek gelir

gruplarının oturduğu bir alanda belediyeye ait 18 parsel üzerinde oturan 47

gecekondu sahibi Besa Konut Kooperatifini kurmuştur. Belediye kooperatife 5

adet planlı arsa vermiştir. Belediye ile anlaşamayan gecekondu sahiplerine

Kırkkonaklar ve Çukurca geliştirme bölgelerinde arazi verilmiştir. Gecekondu

sahipleri MESA'nın yaptığı konutlardan pay sahibi olmuşlardır. Ne var ki,

gecekondu sahiplerinin büyük bir kısmı, inşaatların bitiminde konutlarında

oturmamışlar; konutları satmışlar ya da kiraya vermişlerdir.263

GEÇAK II, Çankaya Belediyesinin Bağcılar, Kırkkonaklar, Çukurca’nın bir

kısmını kapsayan bölgedeki gecekondular alanları için uyguladığı bir başka

dönüşüm projesidir. 1990 Nazım planında ‘düzensiz konut alanı’ olarak belirlenen

alan 1991 yılında İmrahor Revizyon Nazım Planı olarak düzenlenmiştir. Alanın

% 50’si Çankaya Belediyesinin, % 34’üne yakın bir kısmı Ankara Büyükşehir

Belediyesinin mülkiyetinde olup % 8 gibi bir oran da özel mülkiyete aittir. Proje

alanında MESA inşaat firması tarafından üretilen konutlar gecekondu sahiplerine

dağıtılmıştır.

Ankara kenti içerisinde Zafertepe, Aktepe gecekondu alanlarında dönüşüm

263 Emel Akın, Konut Alanları Planlaması ve Politikalarında Yerel Yönetimlerin Rolünün Kentsel Gelişmeye Etkisi, s. 134–139.

Page 217: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

209

çalışmaları tamamlanmak üzeredir. Öte yandan Çiğdemtepe, Güneşevler, Şentepe

gibi gecekondu alanlarının dönüşüm çalışmaları başlatılmış olmakla birlikte,

projelerin gerçekleşme oranları oldukça düşüktür. Örneğin, Yenimahalle

Belediyesi tarafından 2004 yılında Şentepe'de kentsel dönüşüm projesinin

başlatıldığı, ancak gerçekleşme oranının henüz % 10 olduğu ifade edilmektedir.264

1986'dan itibaren 11 etap ıslah imar planı onaylanmış, 1989'dan itibaren de

uygulamaya geçilmiştir. Dönüşüm oranının düşük kalmasının nedeni olarak, ıslah

imar planında yapılaşmaya elverişli olmayan büyüklüklerde parselasyon yapılması

ve dönüşümü gerçekleştirecek bir projenin bulunmaması gösterilmektedir. 400

hektarda 175 000 kişi için tasarlanan alanın sosyal donatı yönünden eksik olduğu

ve topografyaya uygun olmadığı söylenmektedir.

Mamak'ta Yatıkmusluk ve Kazım Orbay Kentsel Dönüşüm Projelerinin birinci

etabı tamamlanmıştır. Planlaması yapılan Ege ve Hüseyin Gazi Kentsel Dönüşüm

Projeleri’nin 2006 yılında temelinin atılacağı ifade edilmektedir. İlçe Belediye

Başkanı toplam 30 hektar alandan oluşan Kentsel Gelişim ve Dönüşüm Projesi’nin

Mamak’ın çehresini değiştireceğini ifade ederek; “4 bin konutun inşa edileceği ve

12 bin 600 nüfusluk Durali Alıç Kentsel Gelişim ve Dönüşüm Projesi’nde, yeşil

alan olarak 39 bin 944 metrekare, okul alanı olarak 8 bin 500 metrekare, sağlık

alanı olarak 2 bin 500 metrekare, dini tesis alanı olarak da 3 bin metrekare

ayrılmıştır. Bizim için ‘Kentleşme’ çok önemli. Kentsel Gelişim ve Dönüşüm

264 Yenimahalle Belediyesi, Faaliyet Raporları ve Web Sayfası.

Page 218: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

210

Projeleriyle birlikte Mamak’ta oluşturulan ve oluşturulmakta olan cazibe

merkezleri ile ilçeye yatırımcının gelmesini sağlayacağız.” demektedir.265

Altındağ Belediyesi, Altındağ Aktaş-Atilla Kentsel Dönüşüm Projesinde

konutlar kat karşılığı yapılmak üzere ihaleye çıkarılmış, ancak bölgenin eğimli ve

rantın az olması nedeniyle ihaleye hiçbir firma katılmamıştır. Belediye, kendi

bünyesi içinde bir şirket kurmuştur. Bu dönüşümde ortaya çıkan, çok yoğun

yapısı ile sadece niceliksel bir dönüşümdür. Dönüşüm uygulamalarının kapsamlı

ve kentsel sorunları çözmeyi hedefleyen bütünsel kentsel dönüşüm projeleri

yerine niceliksel dönüşümü266 hedeflemesi, parçacı kentsel dönüşüm

senaryolarına dayanmaktadır.

Yıldız Özel Proje Alanında kooperatif kurarak örgütlenen halk, evlerini kendileri

yıkmış, inşaat firmalarını da kendileri bulmuştur.

Islah imar planlarına alternatif olması beklenen kentsel dönüşüm projeleri farklı

bir yapılanma, dolayısıyla farklı bir dönüşüm getirmemektedir. Farklılık sadece

fiziksel mekânda hissedilmekte, görsel elemanlarla yaratılan lüks prestij

nitelikleri, mekânı fiziksel ve görsel yönden dönüştürmektedir. Lüks konut

alanları ile prestij kazandırılan eski gecekondu alanları orta ve üst gelir

gruplarının eline geçmekte, gecekondulu nüfus ise başka alanlara eklenmektedir.

265 Mamak Belediyesi, Web Sayfası. 266 Savaş Zafer Şahin, "Đmar Planı Değişiklikleri ve Đmar Hakları Aracılığıyla Yanıltıcı (pseudo) Kentsel Dönüşüm Senaryoları: Ankara Altındağ Đlçesi Örneği”, Kentsel Dönüşüm Sempozyumu, Yıldız Teknik Ünv. Basım Merkezi, Đstanbul, 2003, s. 96–99.

Page 219: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

211

Kentsel dönüşüm projeleri ıslah imar planlarının yarattığı sorunlara farklı bir

çözüm getirmemiştir.267

Portakal Çiçeği Vadisi Kentsel Dönüşüm Projesi: Dönüşümün gerçekleştiği bir

başka alandır. Vadi, yıllar önce mülkiyetin büyük bir bölümü kamunun elinde

olan, ancak belli bir bölümü yeşil, diğer bölümü ise iskâna müsait olmayan bir

kentsel alan kullanımında iken çeşitli yönetimlerce (belediye-bakanlık) alınan

planlama kararları sonucunda kentsel arsaya dönüşmüştür. Dönüşüm sürecinde

özel mülkiyet sahipliği giderek artmıştır. Bu artışa koşut olarak inşaat emsali de

artmaya başlamıştır.

Portakal Çiçeği Vadisi için geçmiş dönemlerde, klasik imar planı anlayışında

birtakım imar hakları verilmiştir. 1950’li yıllardan önce iskân dışı ve yeşil alan

kullanımında olan vadinin bir bölümü için ilk imar hakkı 1950 yılında

verilmiştir. Daha sonra vadi için 1952, 1957, 1963, 1967, 1968 ve 1985 yıllarında

farklı planlama kararları alınmıştır.

Vadinin planlama süreci içinde, 1957 tarihli Yücel-Uybadin Planı ile 1968 tarihli

Kat Rejimi Planı ve 1985 tarihli İmar İdare Heyeti kararları önemlidir. 1957

yılında vadinin yaklaşık % 20’lik alanı yeşil kullanımında iken, 1974 planı ile tüm

alana yapı yoğunluğu kararı getirilmiş ve inşaat emsali 2,0 olarak belirlenmiştir.

267 Özlem Dündar, "Kentsel Dönüşüm Uygulamalarının Sonuçları Üzerine Kavramsal Bir Tartışma", Kentsel Dönüşüm Sempozyumu, Yıldız Teknik Ünv. Basım Merkezi, Đstanbul, 2003, s. 65–70.

Page 220: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

212

1985 yılında ise, zamanın İmar İdare Heyeti tüm vadi için yeşil alan kullanımı

kararı almıştır. Ancak, plan 5 yıllık süre içinde, çeşitli gerekçelerle

uygulanmamıştır.

1980’li yıllara kadar yapılaşma hakkı vadi çeperlerinde kullanılmış ve bugünkü

yapılar oluşmuşsa da, vadi içinde yapılaşma hakkının kullanılmasına izin

verilmemiştir. 1985 yılında ise söz konusu imar hakları kaldırılmış ve yeşil alan

kullanımlı bir plan ile kamulaştırma kararı alınmıştır. Ancak, kamulaştırma işlemi

gerçekleştirilmemiştir. Proje başlamadan önce vadideki 67 adet gecekonduda

yaklaşık 250 kişi yaşamaktadır. Vadideki gecekonduların yaklaşık yarısı kamu

mülkiyetinde, diğer yarısı ise özel mülkiyete ait arsalar üzerinde bulunmaktadır.

Birinci aşama konut alanında büyüklükleri 70 ile 400 m2 arasında değişen 68

adet, ikinci aşamada ise yine farklı büyüklüklerde 112 adet konut birimi yer

almaktadır. Her bir konut bloğunun altında yüzme havuzu, 'squash' alanı, kapalı

garaj tasarlanmıştır. Birinci etap inşaatlar 1994 yılı sonunda, ikinci etap inşaatlar

ise 1997 yılında bitirilmiştir. Bölgede dönüşüm çalışmaları devam etmektedir.

Dikmen Vadisi Kentsel Dönüşüm Projesi: 1986 yılında Dikmen Deresine ilişkin

1/5000 ölçekli Dikmen Yeşil Alan Projesi onaylansa da zaman içinde vadide

yapılaşma artmıştır. 1980’lerin sonunda vadide yaklaşık 10.000 kişi yaşamaktadır.

1989 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi, Çankaya Belediyesi ile birlikte,

Ankara programı uygulama planı çerçevesinde Dikmen Projesini geliştirmiştir.

Page 221: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

213

1989 programına Dikmen Vadisi Çevre Düzenleme Projesi olarak giren planlama,

2000'li yıllarda Dikmen Vadisi Kentsel Dönüşüm Projesi adı altında etaplar

halinde devam etmektedir.

Plan 9: Dikmen Vadisi Çevre Düzenleme Projesi

Page 222: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

214

“Ankara metropoliten alanı kültürel ve rekreasyon sistemi”nin önemli bir bileşeni

olan “vadi projeleri” kapsamında yer alan Dikmen Vadisi Çevre Düzenleme

Projesi çalışmalarına 1989 yılında başlanmıştır. Bu proje çerçevesinde Dikmen

Vadisinin doğal yapı özellikleri ve sorunları analiz edilmekte olup bozulmuş olan

dengenin yeniden oluşturulması sağlanacaktır. Böylece kent merkezinden

başlayarak güneye doğru 6 km. uzunluğunda İmrahor Vadisi ve Yeşil Kuşak ile

bütünleşecek bir rekreasyon alanı yaratılacaktır. Vadi içinde Ankara kent

bütününe hizmet verecek kültürel ve sosyal odaklar gerçekleştirilecektir.

Rekreatif ve kültürel etkinliklerin yanında şu anda vadi içinde yaşayan ve yasal

olarak hak sahibi olan yaklaşık 1500 gecekondulunun proje sınırları içinde

katılımcı bir model ile rehabilitasyonu sağlanacaktır.

Dikmen Vadisi Konut ve Çevre Geliştirme Projesi, 5 etap halinde 229 hektarlık

bir alan olarak planlanmıştır ve 2285 adet gecekonduyu kapsamaktadır. Projenin

1. ve 2. Etapları tamamen bitmiştir. 3. Etabın kamulaştırma çalışmaları son

aşamasına gelmiş olup, 4 ve 5. Etapların arazi, etüt ve mülkiyet tespit çalışmaları

devam etmektedir. 1 ve 2. etabı biten projenin 3., 4. ve 5. etaplarına ilişkin 1/1000

ölçekli Uygulama İmar Planları Ankara Büyükşehir Belediye Meclisince

onaylanmıştır. Hak sahipleriyle protokollerin tamamlanmasını takiben 205 hektar

yüzölçümlü toplam 9600 konutluk proje alanında yapılaşmaya geçilecektir.

Page 223: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

215

Protokol Yolu - Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi

Proje alanı olarak kuzey Ankara girişi, Esenboğa protokol yolu ve çevresindeki

gecekondu alanları seçilmiştir. 5104 sayılı “Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm

Yasası”nın268 yürürlüğe girmesiyle otoban dışında Karacaören-Pursaklar etabı 635

hektar; otoban içinde Altındağ-Keçiören etabı 761 hektar olmak üzere toplam

1396 hektar alan proje alanı ilan edilmiştir.

Kentsel dönüşüm projesinin nedeni "kentin girişindeki imarsız yapılaşmanın yol

açtığı olumsuz dokunun kent girişinde yol açtığı olumsuz görünümden

kurtulmak" olarak belirtilmektedir. Proje yürütücüleri Ankara Büyükşehir

Belediyesi, TOKİ ve TOBAŞ’tır.

Karacaören-Pursaklar etabı 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı İmar Dairesince

hazırlanarak Bakanlık tarafından onaylanmıştır. Bu etabın 250 hektarlık Özel

Proje Alanı uygulama imar planı ve parselasyon planı tamamlanmıştır. Alandaki

hak sahiplerine verilecek 2400 konutu TOKİ yapacaktır.

Altındağ-Keçiören etabının öncelikli proje alanını oluşturan yaklaşık 360

hektarlık bölümünde kentsel tasarım projeleri tamamlanmış; 1/5 000 ve 1/1 000

ölçekli planları onaylanmıştır. Proje alanında 650 000 m² rekreasyon alanı

268 04.03.2004 tarihli, 5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Yasası ile "Protokol Yolu" olarak adlandırılan Kuzey Ankara girişi ve çevresini kapsayan alanlarda, kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde fiziksel durumun ve çevre görüntüsünün geliştirilmesi, güzelleştirilmesi ve daha sağlıklı bir yerleşim düzeni sağlanması için, Toplu Konut Đdaresi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi yetkilendirilmişlerdir.

Page 224: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

216

kapsamında 18 0000 m² gölet, 6 760 adedi hak sahiplerine olmak üzere 18 000

konut, 2 otel-kongre merkezi, alanda yaşayacak 70 000 nüfus için gerekli altyapı

ve sosyal donatım tesisleri öngörülmüştür.

Proje alanının sınırları içindeki tüm gayrimenkuller, bu yasa yürürlüğe girmeden

önce yapılmış ve onaylanmış imar planı kapsamında kalsalar dahi, bu yasaya göre

yapılacak plan hükümlerine tabi olacaktır. Proje sınırları içerisinde yasanın

yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan planların uygulanması, planların

kısmen veya tamamen uygulanmaya devam edilmesi ya da bu yasaya göre

yeniden yapılması konusunda Büyükşehir Belediyesi yetkili olacaktır. Bu

çerçevede sadece fiilen bir kamu hizmetinde kullanılan ve üzerinde kullanım

amacına yönelik yapı bulunan taşınmazlar hariç olmak üzere, proje sınırları

içerisinde kalan bölgede proje için ihtiyaç duyulan arazi ve arsalardan, kamunun

mülkiyetinde bulunanlar269 bedelsiz olarak Büyükşehir Belediyesine

devredilecektir. Proje alanında özel mülkiyetteki arsa alanı 931.925 hektar, kamu

mülkiyetindeki arsa alanı 157.226 hektardır. Alanda yaklaşık 9600 mevcut yapı

bulunmaktadır.

Proje alanında tapulu, imarlı arsası olanlara;

Her 150 m² arsa için 60 m², 200 m² arsa için 80 m² , 250 m² arsa için 100 m², 300 m² arsa için 120 m² daire verileceği

269 Altındağ Đlçesi, Karacaören Köyü hudutları içerisindeki 489.304 m²’lik tescil dışı taşınmaz Hazine adına tescil edilip 5104 sayılı yasaya göre Büyükşehir Belediyesine devredilecektir.

Page 225: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

217

Tapulu imarsız kadastro veya tapulama arsası olanlara

Her 250 m² arsa için 60 m², 333 m² arsa için 80 m² , 416 m² arsa için 100 m², 500 m² arsa için 120 m² daire verileceği belirtilmektedir.

Tapulu ve imarlı 100 m²’nin altında, kadastro ve tapulama 167 m²’nin altında

kalan arsa hissedarları ile konut sözleşmesi yapılmayacağı, ancak küçük hisse

sahiplerinin anlaşarak hisselerini birleştirmeleri durumunda270 konut sözleşmesi

yapılacağı belirtilmektedir. Her 400 m² tapu tahsisli gecekondu malikine 80 m²

konut verilecektir. Tapusu olmayan gecekondular için de büyük kolaylıklar

getirilmiştir. Proje alanı içerisinde kalan ve 2981, 3290 ve 3366 Sayılı Yasalardan

süre itibari ile yararlanamayan, ancak 1 Ocak 2000 tarihinden önce yapıldığını

belgeleyen gecekondu sahipleri, hak sahibidirler.271 775 Sayılı Gecekondu Kanunu

hükümlerine göre uygun şartları sağlayan hak sahiplerine Karacaören Mevkiinde

yapılacak konutlardan 80 m²’lik bir daire verilecektir. Proje alanındaki hak

sahipleri ile anlaşma sağlanmaması durumunda bu gayrimenkuller Büyükşehir

Belediyesi tarafından kamulaştırılacaktır.

Proje sınırlarındaki kentsel tasarım projeleri ile konut, sosyal donatı, çevre

düzenlemesi ve teknik altyapı projeleri dâhil, diğer işler idare ve belediyece özel

270 150 m²- 200 m² - 250 m²-300 m² kadastro ve tapulama 250 m² - 333 m² -416 m² -500 m² büyüklüğünü sağlamaları halinde hissedar sayısına bakılmaksızın, hisseleri oranında 1 adet konut sözleşmesi yapılacağı belirilmektedir. 271 Toplu Konut Đdaresi ve Belediye arasında imzalanan 02.09.2004 tarihli Protokolün 3. maddesi gereğince proje alanında bulunan ve 01.01.2000 tarihinden önce gecekondusunu yaptığını belgeleyen vatandaşlara yapılacak olan 2400 konutun inşaatı için TOKĐ’ye tahsis edilebilmesi amacıyla ilgili kurumlarla gerekli yazışmalar yapılmış ve son aşamaya gelinmiştir.

Page 226: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

218

Plan 10: Protokol Yolu - Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi

hukuk hükümlerine göre kurulacak şirketlere yaptırılabilecektir. Proje için

gerekli mali kaynak ilgili yıl bütçe yasalarında gösterilen miktardaki TOKİ ve

Büyükşehir Belediyesi bütçesine aktarılacak ödenekler ile her iki kurumun kendi

kaynaklarından ayıracakları ödenekler ve satış gelirleri dâhil her türlü proje geliri

ile sağlanacaktır.

Page 227: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

219

Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanının bu alandaki uygulama için söyledikleri

oldukça çarpıcıdır. Yapılan kentsel dönüşüm projelerinin tek ve nihai amacını

açıkça ortaya koymaktadır.

“ buradaki daireyi müteahhide vererek yaptırdığınız zaman 35 ile 50 milyar

arası değer kazanıyor. Ama bizim burada yapacağımız bir dairenin fiyatı 100

ile 120 milyar arası değişecek. … Vadide 650 bin metrekarelik dev bir

rekreasyon alanı olacak. Tıpkı Göksu gibi, tıpkı harikalar diyarı gibi buraya

bir anda değer kazandıracağız. Vadiye bakan bütün evlerin değeri iki katına

çıkacak. Hak sahipleri, bu daireleri satarak, diledikleri yerde ev satın

alabilecekler. … 1984 sonrası ev yapmış, tapu tahsis belgesi olmayan

vatandaşlarımızı da mağdur etmeyeceğiz.” 272

Konya Yolu Doğusu (Balgat Bölgesi ) Prestij Projesi

Proje alanı, Konya yolunun Eskişehir yolu kavşağı-OR-AN şehri arası doğu

kısmında Dikmen Çaldağı Parkını ve Cevizlidere, Gökkuşağı, Karapınar ve

Akpınar mahallelerini kapsayan bölge olarak belirlenmiştir ve Çaldağı park alanı

ile birlikte yaklaşık 320 hektar alanı kapsamaktadır.

Kentsel dönüşüm projesinin nedenleri, "imarsız yapılaşma ile gelişen bir bölge;

sonrasında 1995 yılında onaylanan ıslah imar planı kaynaklı sıkışık, yoğun, kent

girişinde imaj bozucu, görüntü kirletici nitelikte sürmekte olan klasik

apartmanlaşma imarlı arsalar üzerinde 4 kat rejimi olmasına karşın, kottan

kazanımlarla 13 kata kadar çıkan konut bloklarının oluşturduğu niteliksiz

272 Ankara Büyükşehir Belediyesi, Haftalık Haber Bülteni, Yıl 1, S. 7, 15–21 Aralık 2004, s. 17.

Page 228: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

220

yapılaşmadan kurtulmak"273 olarak belirtilmektedir. Proje yürütücüsü Ankara

Büyükşehir Belediyesidir.

Çaldağı park alanı ile birlikte yaklaşık 320 ha alan. Bölgede 1995 yılında

imzalanıp yürürlüğe giren ve ismi “Dikmen Batı Yakası İmar Planı Değişikliği”

olarak geçen projede, imar planı gereği arsa sahipleri, her parselden % 20

oranında arsa payını bedelsiz olarak kamu yararına belediyeye vermişlerdir.

Öngörülen kentsel tasarım projesinde, konutların yüksek katlı blok adalarında

toplanmak suretiyle daha çok açık alan, daha çok donatı imkânı ve daha estetik

bir kent dokusu oluşturma düşüncesinden söz edilmektedir.

Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı bölgenin yeni bir Dikmen Vadisi olacağını

vurgulamakta ve şunları söylemektedir. Bu açıklama da, kentsel dönüşüme

yüklenen anlamı açıkça göstermektedir.

“Burada yüksek katlı binalar yapılarak hak sahiplerine verilecek. Vatandaşı

mağdur etmeyeceğiz. Yapacağımız projenin ardından buradaki daire fiyatları

iki kat değer kazanacak. O nedenle vatandaşın herhangi bir şekilde telaş

etmesine gerek yok. Kayıplar olmayacak”. 274

Đmrahor Vadisi Kentsel Dönüşüm Projesi

Çöp döküm alanı ve çevresine ilişkin İmrahor I. ve II. Etap İmar Planları ve

parselasyon planları tamamlanarak özel mülkiyet nedeniyle çözümlenemeyen çöp

273 Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi Karar Metinleri. 274 Ankara Büyükşehir Belediyesi, Haftalık Haber Bülteni, a.g.e., s. 10-11

Page 229: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

221

döküm alanının rehabilitasyonu için zemin oluşturulmuştur. Proje alanı, 3560

hektardır.

Plana, üst ölçek plan dayanağı ve kent bütünü gerekliliklerinin göz ardı edildiği;

gerek bölgenin doğal yapısı gerek kent makroformu ve gerekse kentsel nüfus-

işgücü-istihdam dengelerinin bozulacağı, İmrahor Vadisi gibi kent için çok

önemli bir nefes alma noktası ve doğal niteliği ile Mogan-Eymir Göllerinin

bütünleri olan çok değerli bir kent parçasının yerleşime açılması-yerleşme baskısı

altında yitirileceği, planın ilkesel anlamda konut yoğun karakterde olmaması

gerekliliği yanında, içerik anlamında da yetersiz ve kentle-çevresiyle

uyumsuzluklar taşıması gerekçeleri ile Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi

tarafından 2003 yılında dava açılmıştır. Dava gerekçesinde, söz konusu nazım

imar planı değişikliği ile 1/50.000 ölçekli Ankara 1990 Nazım Planında

“Ağaçlandırılacak Alan” kullanımında kalan İmrahor Köyü ve çevresinin

herhangi bir üst ölçek plan çalışması yapılmaksızın ve kent bütünü dengeleri göz

önüne alınmaksızın yerleşime açılmasının kamu yararına, şehircilik ilkelerine ve

planlama esaslarına uygun olmadığı" vurgulanmaktadır. Ankara 3. İdare

Mahkemesi yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar vermiştir. Davanın

esasına ilişkin inceleme devam etmektedir.

Hatip Çayı Vadisi Kentsel Dönüşüm Projesi

Mamak, Hatip Çayı Vadisi Projesi kapsamında 110 hektar yüzölçümlü 4000

Page 230: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

222

konutluk Hatipçayı Vadisi Projesi tamamlanarak yapılaşmaya hazır hale

getirilmiştir. Vadi projesi 5272 sayılı Belediye Yasasının 73. maddesi gereğince

dönüşüm alanı ilan edilen Samsun Yolu koridoru dönüşüm projesiyle birlikte

tekrar irdelenecektir.

Mamak Doğukent Projesi

38 000 konutluk Mamak Doğukent Projesi kapsamında planlama ve parselasyon

işlemleri tamamlanmış, yapılaşmaya hazır hale getirilmiştir.

Karapürçek Konut ve Çevre Geliştirme Projesi

“Ankara Programı Uygulama Planı” kapsamında yer alan Altyapılı Kentsel Arsa

Üretimi ve Kiralık Konut Üretimi projelerini aynı alan içinde çözen bir proje

olarak Karapürçek Konut ve Çevre Geliştirme Projesi geliştirilmiştir. Yaklaşık 90

hektarlık bir alanı kapsayan proje alanı 1970’lerden bu yana gecekondu önleme

bölgesi olarak ele alınmış ve altyapı yatırımlarına başlanmıştır. Ancak 1989 yılına

kadar proje alanı bir konut çevresi olarak geliştirilememiştir. Aralık 1989’dan

itibaren proje çalışmalarına başlanılan Karapürçek Konut ve Çevre Geliştirme

Projesi kapsamında 30 hektarlık bir yeşil alan oluşturulmasının yanı sıra

gecekondulaşma sürecine alternatif bir model çerçevesinde altyapılı, subasmanları

inşa edilmiş 1000 parsel, evi olmayan dar gelirli gruba ödeme güçleriyle doğru

orantılı olarak dağıtılacaktır. Kendi konutlarını inşa etmeleri durumunda belediye

konut destek programı uygulayacak, proje teknik yardım ve inşaat kontrollüğü

hizmetleri verecektir. Altyapılı arsa bileşeni yanında proje alanında ayrıca 400

Page 231: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

223

adet konut belediye tarafından inşa edilecektir. 7000 kişilik bir nüfusu

barındıracak proje alanı içinde belde evi, sağlık evi, çarşı, pazar, spor alanları,

temel eğitim okulu ve kreş gibi sosyal ve kültürel tesisler bir toplumsal odak

oluşturacak biçimde gerçekleştirilecektir.275

Yeni Belediye Yasasının 73. maddesi doğrultusunda Büyükşehir Belediyesi

tarafından gündeme alınan diğer kentsel dönüşüm projeleri aşağıda

sıralanmaktadır:

Ulus Tarihi Kent Kentsel Dönüşüm Projesi: (213 ha) Bu dönüşüm projesi

doğrudan konut alanlarını kapsamasa da yaratacağı büyük çaplı olumsuzluk ve

tahribat açısından dönüşüm projeleri içerisinde yer verilmeyi hak etmektedir. İlk

sit kararının alındığı 1980 yılından itibaren ‘Ulus tarihi kent merkezinde köklü

değişim/dönüşüm sağlanamadığı, mevcut dokudaki yapıların eskimeye yüz

tutuğu’ ve ‘hızla hayata geçebilecek güncelleştirilmiş yeni bir kentsel dönüşüm ve

gelişme proje alanı oluşturma ihtiyacı duyulduğu’ belirtilmiş ve bölge için 1/5000

ölçekli “Ulus Tarihi Ve Kültürel Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi"

onaylanmıştır. Bu plan ile 1/1000 ölçekli Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma Islah

İmar Planını da dâhil olmak üzere bölgeye ait özel tüm planların iptal edilmesi

söz konusudur. Kentsel dönüşüm projesinin uygulanması ile bölgede yer alan

Cumhuriyet Dönemi mimari yapılarının ve mimari değerleri yüksek olan çoğu

275 Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara Programı 1990, Maya Matbaacılık, Ank. 1990, s. 15

Page 232: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

224

yapının yerini otel ve iş merkezleri alacaktır. Ankara Büyükşehir Belediyesinin

Ulus Koruma Islah planlarını iptal etmesine karşı, Ankaram Platformu Ulus

Girişimi adına Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi ve Mimarlar Odası Ankara

Şubesi tarafından bu kararın iptali istemiyle dava açılarak yargı süreci

başlatılmıştır.

50.Yıl Parkı Kentsel Dönüşüm Projesi (116 ha),

Mühye 902 Kentsel Dönüşüm Projesi (157 ha),

Yakup Aptal – Karataş köyü Kentsel Dönüşüm Projesi (3 635 ha),

Keçiören Kentsel Dönüşüm ve Geliştirme Projesi,

Şirindere Kentsel Dönüşüm Projesi (Çankaya),

Etlik-Kasalar Kentsel Dönüşüm Projesi (Keçiören),

Ovacık Alüminyumcular Kentsel Dönüşüm Projesi (Keçiören),

Eskişehir Yolu Lodumlu Kentsel Dönüşüm Projesi (Çankaya),

Nasrettin Hoca Kentsel Dönüşüm Projesi (Çankaya),

Göksu Kentsel Dönüşüm Projesi (Yenimahalle).

Ankara’nın gecekondu alanlarının büyük çoğunluğu önemli rant alanlarıdır. Bu

nedenle son dönemlerde kentsel dönüşüm projelerinin kapsamı daraltılarak

sadece gecekondu alanlarında uygulanmaktadır. Ankara’da uygulanmış ve

uygulanmakta olan dönüşüm projeleri göstermektedir ki, dönüşüm projelerinin

ekonomik ve sosyal ayağı göz ardı edilmekte ve dönüşüm sadece fiziksel

mekânların yapılandırılması olarak algılanmaktadır. Bu yapılanma

gerçekleştirilirken düşük yoğunluktaki bahçeli 1-2 katlı gecekonduların yerini

yüksek yoğunluklu ve yüksek katlı bloklar almaktadır. Özel sektör-kamu ortaklığı

Page 233: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

225

ile gerçekleştirilen projeler için yer seçimi, yüksek rant değerleri taşıyan merkezi

alanlarda yapılmaktadır.

1980 Sonrası Ankara'da Büyük Konut Yapım Firmaları-Toplu Konut Đdaresi

ve Konut Üretimi

1985 yılından sonra büyük inşaat firmaları, kendi başlarına veya TOKİ işbirliği ile

Ankara’da kitlesel konut üretiminde bulunmaktadırlar. Özellikle 2000 yılından

sonra konut üretimini destekleyici kararların alınması kent mekânında toplu ve

yaygın konut alanlarının yerleşime açılmasına neden olmaktadır. Büyük inşaat

firmalarının ürettikleri toplu konutlar üst gelir grubuna yöneliktir. Öte yandan

devlet, özel sektör işbirliği ile kâr amaçlı konut üretimine girişmektedir. Aşağıda

Ankara özelinde kitlesel konut üretimi faaliyetlerinde bulunan inşaat firmalarının

ve TOKİ’nin özel sektör birlikteliği ile yaptığı bazı konut faaliyetleri

örneklendirilmektedir.

Promim Đnşaat Şirketi; 1991 yılından itibaren faaliyetlerine devam ettiği

belirtilmektedir.

Ürettiği toplu konut alanları: "Beytepe Toplu Konut Alanı (Angora Evleri)", "Bahçeşehir

T2 Ticaret Merkezi", "Oyak Eryaman Toplu Konut Alanı", "Ankara Kuzeybatı Alt

Merkezi", "Ankara Uluslararası Ticaret Merkezi", "Ankara Temelli-Yenihisar Villa Kent

Projesi".

Age Đnşaat Ve Ticaret Anonim Şirketi: 1974 yılında kurulan firma 1974 Yılından

günümüze kadar 2840 adet toplam 476.942 m² inşaat kapalı alanından oluşan

toplu konut ve sosyal konut inşaatı yaptığını belirtmektedir.

Page 234: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

226

İşveren: TOKİ

İşin Başlangıç ve Bitiş Tarihi: 1998- 2001

Eryaman Toplu Konut Alanı 1. etap 788 konut

İşveren: TOKİ

İşin Başlangıç ve Bitiş Tarihi: 1987–1989

Çayyolu 92 adet konut inşaatı

İşveren: ERTOK İNŞAAT VE TİCARET LTD.

İşin Başlangıç ve Bitiş Tarihi: 1996–1997

Batıkent 84 adet konut inşaatı

İşveren: S.S. YENİBATI 72 KONUT KOOPERATİFİ

İşin Başlangıç ve Bitiş Tarihi: 1994–1996

Sincanköy 350 konut

İşveren: T.C. İMAR VE İSKÂN BAKANLIĞI

İşin Başlangıç ve Bitiş Tarihi: 1976–1978

Aktürk Đnşaat Şirketi; 1978 yılında "Öner Aktürk Mimarlık Bürosu" olarak

kurulmuş, 1983 yılında statü değiştirerek "Aktürk Yapı Endüstrisi Ve Ticaret

A.Ş." adını almıştır.

Ankara Eryaman Toplu Konut Alanı 5. Etap Uygulaması B5 Bölgesi 592 Adet Konut

İnşaatı, Teknik Altyapı ve Çevre Düzenleme İşleri

İşveren: T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı

İşin Yeri: Ankara

Bitiş Tarihi: 27.09.2000

Dikmen Vadisi 1. Etap Kat Karşılığı Bina İnşaatı (Teras Evler)

İşveren: Ankara Büyükşehir Belediyesi Emlak İstimlâk Daire Başkanlığı

İşin Yeri: Ankara

Bitiş Tarihi: 28.10.1997

Dikmen Vadisi 2. Etap Kat Karşılığı Bina İnşaatı (Çankaya Park Evleri)

İşveren: Ankara Büyükşehir Belediyesi Emlak İstimlâk Daire Başkanlığı

İşin Yeri: Ankara

Bitiş Tarihi: 27.10.1997

Ankara-Eryaman Toplu Konut Alanı 1. Etap 2. Bölüm 728 Konut İnşaatı

İşveren: Emlak Bankası İnşaatı

İşin Yeri: Ankara

Bitiş Tarihi: 30.06.1990

Page 235: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

227

Ankara-Mamak Araplar Gecekondu Önleme Bölgesi Sosyal Tesis, Kreş ve 560 Konutluk

Yaşam Sitesi

İşveren: Metropol İmar A.Ş.

İşin Yeri: Ankara

Bitiş Tarihi: 03.04.2002

MESA Mesken Sanayi A.Ş.: 1969 yılında kurulan ve 1980’li yıllardan sonra

inşaat faaliyetlerini artıran şirket daha çok kendi aldığı arsalar üzerinde;

genellikle yeni gelişme alanlarında üst gelir grubu için konut üretmeyi tercih

etmektedir. Bununla birlikte finans kuruluşları ve kamu ile de konut üretimi

girişimlerinde bulunmaktadır.

Yatırımcı Proje Adı Konut Adedi

Başlama-Bitiş Tarihi

MESA Çankaya Konutları 644 1970–78 MESA Batı Sitesi 835 1975–1985 MESA G.O. P. Konutları 706 1977–1990 M.S.B. M.S. B. Lojmanları 400 1983–1985 MESA Koru Sitesi 1697 1985–2001 MESA ORAN/Ayrancı Konutları 324 1985–1982 TOKİ Eryaman I. Etap Konutları 392 1987–1989 Emlâk Bankası Konutkent I. Etap Konutları 1160 1990–1994 Emlâk Bankası Konutkent II. Etap Konutları 1645 1990–1994 MESA Çamyolu Konutları 300 1994–1996 MESA MESA Plaza 1997–2000 BEMSA GEÇAK I. Etap Konutları 196 1997–1999 MESA GEÇAK II. Etap Konutları 105 1998–2000 MESA Akasya Evleri 168 1998–2001 MESA Yonca Evler I. Etap 180 2001–2002 MESA GEÇAK III. Etap Koza Sitesi 104 2002–2004 MESA Koru Sitesi (Villalar) 6 2002–2003 MESA Yonca Evler II. Etap 96 2003–2005 MESA Yonca Evler III. Etap 138 2005–2006

Page 236: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

228

Toplu Konut Đdaresi276 (TOKĐ)’nin Ürettiği Konutlar:

276 TOKĐ, Web Sayfası. Toplu Konut Đdaresi’nin kuruluşu, işleyişi ve yasal çerçevesi hakkında bilgi Đkinci Bölümde yer almaktadır.

Proje Adı

Konut Sayısı

Nahya Đnş. Ayaş Konutları 288 Đnşaat Aşamasında Altındağ Aktaş-Doğantepe

Konutları (Dönüşüm Projesi) 718 Đnşaat Aşamasında

Kontaş Đnş.-Canberk Đnş.

Eryaman 10. Etap Konutları 800 Đnşaat Aşamasında

Gestaş Đnş. Eryaman (OYAK) Konutları 1660 (2812)

Đnşaat Tamamlandı

Đntim Đnşaat Eryaman Konutları 168 Đnşaat Tamamlandı

Kur Đnşaat Eryaman 6. Etap OYAK 2. Kısım (3. Bölge)

472 Đnşaat Tamamlandı

Hazinedaroğlu Đnş.

Eryaman 7. Etap 3. Kısım 760 Đnşaat Tamamlandı

Altındağ Đnş. Eryaman 7. Etap 1. Kısım 768 Đnşaat Tamamlandı

VE-NA Đnş. Eryaman 7. Etap 2. Kısım

808 Đnşaat Tamamlandı

Kontaş Đnş.-Canberk Đnş.

Eryaman 8–9. Etaplar 1556 Đnşaat Aşamasında

Etimesğut-Erler Konutları 408 Đnşaat Aşamasında Keçiören Konutları 500 Đnşaat Aşamasında Uransan Dış Tic. Yat.A.Ş.

Mamak Konutları 620 (900)

Đnşaat Tamamlandı

Mamak Yatıkmusluk (Gecekondu Dönüşüm Pr.)

308

Đhale Aşamasında

Ankara Protokol Yolu (Gecekondu Dönüşüm Pr.)

1044 Đhale Aşamasında

Mehmet Çelik Đnşaat

Ankara Protokol Yolu 1. Bölge (Gecekondu Dönüşüm Projesi)

400 Đnşaat Aşamasında

Kalyon Đnşaat Ankara Protokol Yolu 2. Etap (Gecekondu Dönüşüm

496 Đnşaat Aşamasında

Nuhoğlu Đnş. Ankara Protokol Yolu 3. Etap (Gecekondu Dönüşüm Projesi)

480 Đnşaat Aşamasında

Nuhoğlu Đnşaat Sincan Yenikent-Ortapınar 1. Bölge

354 Đnşaat Aşamasında

Özsinan Đnşaat Sincan Yenikent-Ortapınar 2. Bölge

392 Đnşaat Aşamasında

Nahya Đnşaat Temelli 1. Bölge 288 Đnşaat Tamamlandı

Günsayıl Đnş. Temelli 2. Bölge 432 Đnşaat Tamamlandı

Uransan Yat. A.Ş. Yenikent Đlksan 2. Bölge 896 Đnşaat Aşamasında Ceylan Đnşaat Yenikent Đlksan 3. Bölge 960 Đnşaat Aşamasında Öz-Kâr Đnş. Yenikent Đlksan 1. Bölge 932 Đnşaat Aşamasında

Page 237: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

229

3.3.2.1. Eskişehir Yolu Koridoru Kentsel Gelişim Alanı: Ümitköy- Çukurambar

Eskişehir Yolu üzerindeki konut alanlarında 1980’li yıllarda başlayan gelişmenin

2000’li yıllarda ulaştığı hız, hacim ve ortaya çıkan yüksek rant (değeri) nedeni ile

bu bölgeye ayrı bir ilgiyi gerektirmektedir. Öte yandan, aynı aks (Eskişehir Yolu)

üzerinde yer aldığı ve hemen hemen aynı dönemlerde gelişmeye/dönüşmeye

başladığı halde, Ümitköy ve Çukurambar’ın fiziksel dokusu birbirlerinden

oldukça farklıdır. Eskişehir Yolu Gelişme Koridorunun sahip olduğu bu özellikler

durum saptaması yapmak üzere bir altbölüm açmayı gerektirmektedir.

1990 Ankara Nazım Planının kentin gelişimini batı ve güneye yönlendirmesi ile

bu alanların büyük bir hızla konut yerleşimlerine açıldığı gözlenmektedir.

Özellikle Eskişehir Yolu üzerinde konut alanlarının son dönemlerdeki eklenme

hızı dikkat çekicidir. 1980’li yıllarla birlikte devlet fonu ve diğer finansal

kaynaklardaki artış sonucunda gerek kooperatifler gerekse büyük inşaat firmaları

toplu konut üretimine girmişlerdir. Büyük inşaat firmaları tarafından yapılan lüks

toplu konutlar, kooperatiflerin ürettiği orta standartlı konutlar ve kat karşılığı

yapılan yüksek katlı apartmanlar, aynı aksta yer almaktadır. Yerleşim

yoğunlukları, sosyal donatı alanlarına sahiplikleri ve yapı niteliklerindeki

farklılıklarına karşın hepsinin ortak özelliği bölgenin rantına ortak olmaları ve

yüksek değerlere sahip bulunmalarıdır.

Eskişehir Yolu üzerinde kamu kurum ve kuruluşlarının ve üniversitelerin

Page 238: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

230

yerleşmesi bu bölgenin tercih edilmesine neden olmakta ve bölgenin prestijini

artırmaktadır. Konut alanlarının yerleşime açılması ile birlikte bölgede büyük

alışveriş ve eğlence merkezleri ardı ardına inşa edilmektedir.

Eskişehir Yolu üzerinde yer alan konutların bir grubu genellikle kendi içlerine

kapalı; güvenliklerinin, küçük çaplı alışveriş olanaklarının, yeşil alan, çocuk oyun

alanı gibi aktivitelerin sağlandığı kendi kendilerine yeten konut alanlarıdır.

Bilkent konutları, Beysukent, Angora Evleri bunlar arasında sayılabilir. En çarpıcı

örnek Angora Evleridir. Bu konut alanı, Bilkent ile Çayyolu arasında,

Beysukent'in karşısındadır. Barmek İnşaat Firması tarafından yapılan 1100

konutluk ve milletvekillerinin oluşturduğu kooperatifin yapacağı 900 konutluk

alanı ile Angora Evleri, kendi içerisine öylesine kapalıdır ki, konut alanına

belediye hizmetleri bile girmemekte, tüm hizmetler konut yönetimi tarafından

sağlanmaktadır.

Eskişehir Yolu üzerinde Bilkent ve Beytepe konut alanından sonra konumlanan

Ümitköy, 1980’li yılların ortalarından itibaren hızlı bir gelişim göstermiştir.

Özellikle Çayyolu, Ankara’nın son yıllardaki en popüler yerleşim bölgelerinden

birisi olarak kabul görmektedir. Bölgede, üst gelir grubunun hedeflendiği

konutlarla kooperatiflerin orta gelir grubuna yönelik konutları yan yanadır.

2000’li yılların başından itibaren Çayyolu’nun Alacaatlı olarak adlandırılan

bölgesinde kooperatiflerin toplu konut üretimleri bu alandaki gelişime dikkat

Page 239: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

231

çekmektedir. Emlâk büroları Eskişehir Yolu üzerindeki Bağlıca konut bölgesinin

önümüzdeki 5 yıl içinde Ankara’nın gözdesi olmasının beklendiğini ifade

etmektedir.

Eskişehir Yolu üzerinde kentsel gelişim planları aracılığıyla önemli bir değişim

gözlenirken farklı bir dönüşüm örneği Çukurambar bölgesinde yaşanmaktadır.

Bir zamanların gecekondu bölgesi, son zamanlarda yüksek bloklu apartmanları ile

hızlı bir dönüşüm örneği sergilemektedir.

Eskişehir Yolu üzerinde yer alan Çayyolu, Ümitköy, Beysukent, Bilkent ve

Konutkent’teki lüks konut alanları, Beysukent Villaları, Angora Evleri, Armada,

Arcadium, Galeria, Real, Ankuva gibi alışveriş ve eğlence merkezleri, Mesa,

Bayındır, Atatürk Hastanesi, Bilkent Üniversitesi, ODTÜ, Hacettepe Üniversitesi,

Başkent Üniversitesi, Çankaya Üniversitesi, bir bütün olarak bölgenin rant

değerini artırmaktadır.

3.3.2.1.1. Eskişehir Yolu Üzerinde Yeni Konut Alanları

Eskişehir Yolu üzerinde yeni konut alanlarının açılması son dönemlerde büyük

bir ivme kazanmıştır (Şema 3). Bir yandan kooperatif konutları ya da kamu eliyle

orta gelir gruplarının yerleşmesine olanak sağlanırken öte yandan özel inşaat

firmalarının konut üretimi üst gelir grubunu hedef almaktadır. Bu faaliyetlerin

bazı kooperatif, kamu ve özel sektör örneklerine aşağıda yer verilmektedir.

Page 240: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

232

Şema 3: Eskişehir Yolu Üzerinde Yeni Konut Alanları

Page 241: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

233

Temelli-Yenihisar Villakent Projesi: TÜRKKONUT, Arsa Ofisi Genel

Müdürlüğü'nden 2002 tarihinde aldığı 5 milyon metrekare alanındaki arazide

uydukent kurma girişimindedir. Yenihisar ve Alagöz köylerinin bulunduğu

bölgede yer alan 5 milyon 35 bin metrekarelik arazinin 1/5000 ölçekli nazım imar

planı onaylanmış ve 1/1000 ölçekli uygulama ve parselasyon planları Temelli

Belediyesince tamamlanmıştır. 4650 konutluk yerleşim alanının oluşumu 2004

yılında başlamıştır.

Proje kooperatif yetkilileri tarafından “çoğunluğunu tek katlı ve dubleks villa

tarzındaki "müstakil bahçeli konutlar" ile her türlü sosyal, kültürel, sportif ve

ticari tesisin yer alacağı, çağdaş şehircilik kavramının öngördüğü tüm nitelikleri

taşıyan, sakin ve huzurlu bir yaşam ortamının oluşması için gerekli olan her türlü

sosyal ihtiyacın modern konfor yaklaşımı ile karşılanacağı, komşuluk ilişkilerinin

giderek nesiller boyu sürecek dostluk ve arkadaşlıklara dönüşeceği, yeni bir

yerleşim merkezi” 277 olarak tanımlamaktadır. 330 ile 3000 m² arasında değişen

arsalar üzerinde 2740 adet villa ile 1904 daireyi kapsayan çok katlı apartmanlar

yerleşime açıldığında, alanda 30.000 kişi yaşayacaktır. Proje kapsamında

BATIBİRLİK'e bağlı Siyasal Villakent Kooperatifi tek katlı konutlar, Siyasal

Sıraevler Kooperatifi sıra evler, Siyasal Blokları, Ankara Ekin Evler, Bordo Yayla

Evleri ve Deneyim Kooperatifleri de katlı konutlar üretmektedir. Konut

büyüklükleri 85 m² ile 140 m² arasında değişmektedir.

277 TÜRKKONUT, Web Sayfası.

Page 242: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

234

Temelli Yenihisar Villakent Projesinde Yer Alan Kooperatifler

Ankara Ekin Evleri Konut Yapı Kooperatifi Bordo Yayla Evleri Konut Yapı Kooperatifi Deneyim Konut Yapı Kooperatifi Siyasal Blokları Konut Yapı Kooperatifi Siyasal Villakent Konut Yapı Kooperatifi Siyasal Yenihisar Konut Yapı Kooperatifi Siyasal Sıraevler Konut Yapı Kooperatifi Yenihisar Krizantem Evleri Konut Yapı Kooperatifi

Çayyolu Uydukent Projeleri:278 Çayyolu köyünün güneyinde Alacaatlı civarında

Türkiye S.S. Yapı Kooperatifleri Merkez Birliği (TÜRKKONUT)279’nin ilk

Uydukent Projesi olan Çayyolu–1 Projesi kapsamında 1989 yılında başlatılan

konut inşaatları 1995 yılında tamamlanmıştır. 450 ha arazide 3500 adet dubleks,

7200 adet 5–12 kat arasında değişen çok katlı konutlar yer almaktadır.

Aynı kooperatif, Çayyolu'nun güneybatısındaki 85.000 m²'lik bağ-bahçe alanını

da kapsayan Çayyolu-II Uydukent Projesinin çalışmalarını başlatmıştır. 54 yapı

kooperatifinin yer aldığı projede 1952 adet çok katlı, 1373 adet dubleks olmak

üzere toplam 3325 konutun 2006 yılı içinde tamamlanarak sahiplerine teslim

edilmesinin hedeflendiği belirtilmektedir.

Bahçekent Konut Projesi: Ankara-Eskişehir karayolunun 22. kilometresindeki

alan, BATIBİRLİK280 tarafından Bahçekent I, Bahçekent II ve Bahçekent III adı

278 TÜRKKONUT Web Sayfası ve yetkilileri ile yapılan görüşmeler. 279 1985 tarihinde 14 kurucu birliğin katılımı ile kurulmuş olan S.S. Yapı Kooperatifleri Merkez Birliğinin adının başına Türkiye ibaresi eklenmiş ve kısaca TÜRKKONUT olarak anılmaya başlanmıştır. Bugün, TÜRKKONUT’a bağlı 15 birlik ve 1347 kooperatif vardır. 280 BATIBĐRLĐK Web Sayfası ve yetkilileri ile yapılan görüşmeler. BATIBĐRLĐK, TÜRKKONUT’’a bağlı bir birlik olarak 1995 yılında, Kent Koop Birliğinden ve başka birliklerden ayrılan kooperatifçiler ve yeni kurulan 10 kooperatif tarafından oluşturulmuştur.

Page 243: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

235

ile konut alanları olarak projelendirilmektedir. Bahçekent I projesi, Çayyolu

Alacaatlı bölgesinde 650.000 metrekarelik bir alan üzerinde uygulanacaktır.

Bunun yanı sıra, Dodurga köyü sınırları içerisinde, çevre yoluna 2,5 km uzaklıkta

196.000 m² arsa üzerinde Bahçekent II ve Yukarı Yurtçu köyü sınırları içindeki

139.000 m² alanda Bahçekent III konut alanlarının proje çalışmaları devam

etmektedir. Bahçekent I kapsamında, Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünden ihale

yolu ile elde edilen arsanın ve özel şahıslardan alınan arsaların 1200 konut yapımı

için üye kooperatiflere tahsis edildiği belirtilmektedir.

Bahçekent I Projesinde Yer Alan Kooperatifler

Almia Konut Yapı Kooperatifi Anatolia Konut Yapı Kooperatifi Bağ Konakları Konut Yapı Kooperatifi Bahçekent Armoni Konut Yapı Kooperatifi Bahçekent Villaları Konut Yapı Kooperatifi Başkent Konak Konut Yapı Kooperatifi Başkent Muhabirleri Konut Yapı Kooperatifi Batı Cem Konut Yapı Kooperatifi Can Dayanışma Konut Yapı Kooperatifi Cem Villa Konut Yapı Kooperatifi Çalışkan Mühendisler Konut Yapı Kooperatifi Dilan Konut Yapı Kooperatifi Duru Irmak Konut Yapı Kooperatifi Elit Koru Konut Yapı Kooperatifi Grup Batı Konut Yapı Kooperatifi Gülsan Konut Yapı Kooperatifi İlkflora Konut Yapı Kooperatifi İlk Güneş Konut Yapı Kooperatifi Ladin Evleri Konut Yapı Kooperatifi Lapis Konut Yapı Kooperatifi Mülkiyeli Konut Yapı Kooperatifi Mülkiye Yeni Konut Yapı Kooperatifi Örnek Siyasal Konut Yapı Kooperatifi Öz Dayanışma Konut Yapı Kooperatifi Öz İlkim Konut Yapı Kooperatifi Öz Yeni Dünya Konut Yapı Kooperatifi Özgün Arzu Konut Yapı Kooperatifi Sinem Villaları Konut Yapı Kooperatifi Sırmataş Konut Yapı Kooperatifi Siyasal Bahçekent Konut Yapı Kooperatifi

Page 244: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

236

Siyasal Güneybahçe Konut Yapı Kooperatifi Tamdolu Güneş Konut Yapı Kooperatifi Yaşamkent Konut Yapı Kooperatifi Yeni Enerji Konut Yapı Kooperatifi Yerkent Konut Yapı Kooperatifi Yeşiköy Villa Konut Yapı Kooperatif

Bahçekent II Projesinde Yer Alan Kooperatifler

Angora Kümbet Evleri Konut Yapı Kooperatifi Arba Konut Yapı Kooperatifi

Bahçebirlik Konut Yapı Kooperatifi Ekin Sitesi Güneş Konut Yapı Kooperatifi Flamingo İkiz Evler Konut Yapı Kooperatifi Gizemli Evler Konut Yapı Kooperatifi Payet Konut Yapı Kooperatifi Yeşil Yol Konut Yapı Kooperatifi

Bahçekent III Projesinde Yer Alan Kooperatifler

Ankara Toprakkent Konut Yapı Kooperatifi Batıbirlik Toplu İşyeri Konut Yapı Kooperatifi Beyaz Güvercin Konut Yapı Kooperatifi Sarayyurt Konut Yapı Kooperatifi Siyasal Batı Konut Yapı Kooperatifi

Arsa Tahsisi Yapılacak Kooperatifler

Gönül Harmanı Konut Yapı Kooperatifi Güneykent Elele Konut Yapı Kooperatifi Obalar Konut Yapı Kooperatifi Okur Başkent Konut Yapı Kooperatifi Kalender Şahin Konut Yapı Kooperatifi

TOKĐ Konutları:281 Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından Ballıkuyumcu, Aşağı

Yurtçu ve Yukarı Yurtçu köyleri mevkiinde 8 milyon metrekarelik alanın

mülkiyeti Hazine'den alınmış, proje için 7 milyon metrekarelik kamulaştırma

yapılması hedeflenmiştir. Alanda 25 bin konutluk kendi kendine yeten, eğlence

merkezi, üniversitesi, sağlık spor tesisleri olan yeni bir şehir inşası

planlanmaktadır. TOKİ'nin, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin onayına sunduğu

281 TOKĐ yetkilileri ile yapılan görüşmeler ve TOKĐ faaliyet raporları.

Page 245: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

237

taslak, belediyenin isteği üzerine birkaç kez değiştirilmiş; Belediyenin planı

onaylaması gecikmiştir. Yetkililer bu gecikme sırasında bölgedeki arsa fiyatlarının

3–4 kat artış gösterdiğini ifade etmektedir. Arsa fiyatlarındaki artış nedeniyle

proje maliyeti içinde arsanın payı, normalde yüzde 10–15 olması gerekirken

yüzde 35'e kadar çıkmıştır. Bölgede sosyal konut yapmayı planlayan TOKİ, arsa

maliyetinin konut fiyatlarını fazla artıracağını dikkate alarak, projeden

vazgeçmiştir. TOKİ’ nin Temelli bölgesinde Temelli-1 olarak adlandırdığı alanda

288 ve Temelli-2. Bölge olarak adlandırdığı alanda 432 adet konutun yapımı

tamamlanmak üzeredir. TOKİ alt ve orta gelir grupları için 75-130 m², alt gelir

grupları için 65-75 m² alanında konut üretmektedir. Orta gelir grupları için

üretilen konut metrekaresi devletin konut üretiminde kâr amaçlı yaklaşımının bir

ifadesidir.

Bölge, kooperatiflerin dışında büyük inşaat firmalarının da çekim merkezidir.

MESA Şirketler Topluluğu, 1990'ların sonunda aldığı Konutkent'e 6 km

uzaklığındaki arsa üzerinde müstakil, büyük çiftlik evleri tipinde yerleşim planı

hedeflemiş; bu projesi için gazete ilanı yoluyla talep araştırması yapmıştır.

Talebin istenildiği oranda olmaması üzerine MESA bu projesinden vazgeçmek

zorunda kalmıştır. 2000'li yılların ortasına kadar çalışma yapılmayan bu arsada

yüksek katlı konutlardan oluşan yeni bir konut alanı tasarımının düşünüldüğü

ifade edilmektedir. MESA yetkilileri, MESA Yonca Evlerinin üçüncü etabı, 3 blok

halinde konut üretim çalışmasının devam ettiğini belirtmektedir.

Page 246: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

238

Öte yandan Yapı Kredi Koray Yatırımcılık, Ankara kenti için biri rezidans, diğeri

de konut katları ve mağazası bulunan iki projeyi gündeme getirmektedir. Ankara

Ankara adı verilen yerleşimin Eskişehir Yolu üzerinde yaklaşık 18 dönüm alanda

kurulacağı ve toplam 184 üniteden oluşacağı belirtilmektedir.

Eskişehir Yolu üzerinde büyük inşaat firmaları tarafından üretilen konut

alanlarının örneklerini artırmak mümkündür. Tepe İnşaat Şirketinin 124 villadan

oluşan Bilkent Bahçe Konutları, Uzuner İnşaat Şirketi tarafından 30 dönüm arazi

üzerinde inşa edilen 35 blok ikiz villadan (70 villa) oluşan Asmin Renk Villaları,

BESA İnşaat Firması’nın 72 dönüm arazide inşa ettiği 10 bloktan (620 daire)

oluşan Besa Karina Evleri, Birlik Yapı tarafından üretilen 560 adet daire ve

villadan oluşan Beysupark, Ataseven İnşaat Firmasının 56’şar konutluk Ataseven

Park Konukları ve Ataseven Ümitköy Villaları bunlardan bazılardır.

Hepsinin ortak özelliği, konut kullanım alanlarının 200 m²’nin üzerinde olması

(400-600 m²’ye ulaşan alanlar söz konusudur) ve güvenlik sistemli, sosyal donatı

alanları ve küçük alışveriş birimlerini kapsayan site yapıları olmasıdır. Her bir

proje kendine özgü tanıtım sloganları ile piyasaya çıkmakta ve yerleşim

alanlarının kullanıcı gereksinimlerini karşılayacak yeterlikte donatıya sahip

olduğunu vurgulamaktadır. Mimari ilkeler çerçevesinde herhangi bir konutta

olması gereken işlevsellik, sadece bu konutlara özgü nitelikler olarak ön plana

çıkartılmakta; lüks inşaat malzemelerine ve (görece) yüksek inşaat kalitesine

Page 247: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

239

vurgu yapılmaktadır. Kullanıcının her türlü talebini karşılamanın yanı sıra

konutlara/konut alanlarına eklenen yeni özellikler aracılığıyla (akıllı bina,

ekolojik bina, yapı içerisinde yüzme havuzu, katlar arasında/çatıda yeşil alanlar,

vb.) yeni talepler (gerekli olup olmadığına bakılmaksızın) yaratılmaktadır.

Günümüz jargonuna uygun olarak “marka konut” kavramının dilimize

yerleşmesi, konut sahipliğindeki ve üretimindeki değişimi açıkça göstermektedir.

Meta giderek toplumsal yaşama egemen olmaktadır. “Mal ilişkisi yalnızca gözle

görülebilmekle kalmayıp aynı zamanda tek görülebilen şeydir; bireyin gördüğü,

mallar dünyasıdır. Bu, gündelik yaşamın bir parçası durumuna gelen malın

doğasında meydana gelen önemli bir dönüşümü belirtmektedir.”282

3.3.2.1.2. Aynı Gelişme Aksında Đki Farklı Doku: Çayyolu ve Çukurambar

Ümitköy-Çayyolu Konut Alanı: Ümitköy-Çayyolu bölgesi Ankara çanağının

güneybatıya açılan koridoru üzerindedir. Kent merkezine uzaklığı 20–25 km

arasında değişmektedir. Güneyinde Alacaatlı köyü, batısında Ankara çevre

otoyolu, kuzeyinde askeri ve kamu kurum alanları, doğusunda Bilkent

Üniversitesi yer almaktadır. Bu bölge, kentin dışa yayılma sürecinde Eskişehir

aksında bulunan konut alanlarının oluşturduğu Çayyolu-Ümitköy bölgesi

çevresindeki Alacaatlı, Beytepe köyleri ve yeni oluşan konut alanları ile 789

hektar alana yayılmaktadır. (Şema 4)

282 Macdonald, a.g.e., s. 208.

Page 248: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

240

1990 Nazım Planı’nın yönlendirmesiyle İstanbul Yolu aksında Batıkent, Eryaman,

Sincan toplu konut alanlarının gelişme sürecine koşut olarak 1985’te yapılan bir

makro plan ile Ümitköy, Çayyolu, Koru Sitesi ve çevresi kooperatifler eliyle

yaklaşık 150.000 kişilik bir yerleşim olarak imara açılmıştır.

Çayyolu toplu konut alanındaki yoğunluklar şehircilik ilkelerini temel almadan

hesaplanmış ve kesin kararlara dayandırılmamıştır.283 Bu nedenle planın

uygulanma tarihine kadar yoğunlukların sık sık değiştirildiği plan tadilatları

yapılmıştır. Plan yoğunluğu ortalama 80 kişi/ha'dır. Kentsel eşik analizleri göz

önünde tutulmadığı için yapı adalarının topografyaya uyumsuzluk sorunları

çıkmaktadır.

Çayyolu toplu konut projesi alanı bir yağ lekesi gibi yayılacak bir biçimde

planlanmıştır. Bunun sonucunda çevre arazilerdeki spekülasyon kamu eliyle

körüklenmiştir. Merkezden uzak ama merkeze bağımlı planlar yaratıldığı,

yoğunluğa bağlı olarak tasarlanması gereken kamu ve özel sektör servis

mekânlarının yeterli ve etkili dağıtılamadığı konusunda eleştiriler vardır. Yeşil

dokunun zorunlu haller dışında sürekliliği ve dağılımı düşünülmemiştir. Planda

merkez, alt merkez, servisler ve yeşil alanlar arasında yaya ilişkilerinin

kurulmamış olması yaşayanlar tarafından mekânın amaç dışı algılanmasına neden

olmaktadır.

283 Eryıldız, Batıkent, s. 87, 88.

Page 249: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

241

Çayyolu uygulama planı ve zaman içerisinde yapılan plan tadilatları ile ana plan

kararlarının dışında, orman ya da ağaçlandırılacak alanlar yoğun yapılaşmaya

açılmıştır. Ankara'nın ihtiyacı olan yeşil alanlara kavuşabilmesi, sel ve

taşkınlardan korunması ve hava kirliliğinin önüne geçilebilmesi amacıyla

Bakanlar Kurulu tarafından 24 Aralık 1982 tarihinde alınan kararla Büyükşehir

Nazım Planı'nda yer alan Hazine arazileri, 'Ankara Yeşilkuşak Projesi'

çerçevesinde ağaçlandırılmak üzere, Orman Genel Müdürlüğü'ne tahsis

edilmiştir. Ancak, bu arazilerin, özellikle şehrin batısında yer alan önemli bölümü

ya Büyükşehir Belediyesi'nin parselasyon imar planı uygulamalarıyla

kooperatiflere satılmış ya da yapılaşmaya açılmıştır. Böylece, bir bölümü

tamamen ağaçlandırılmış bulunan Ankara çevresindeki orman arazileri, hızla,

başta Çayyolu olmak üzere pek çok yerde toplu konut alanına dönüştürülmüştür.

Nazım plan kararlarına aykırı olarak alınan plan kararları, itirazlara ve davaların

açılmasına neden olmuştur. Örneğin, Çayyolu 927 sayılı parsel nazım planda

ağaçlandırılacak alan olarak ayrılmasına ve yapılaşma yoğunluğu en çok 10 kişi/ha

verilmesine karşın parsel, uygulama imar planında 150 kişi/ha yoğunlukla konut

kullanımına açılmıştır. Ana plana aykırı olarak verilen bu yapılanma koşulunun

iptali için Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi tarafından dava açılmıştır.284

Mahkeme sonucunda plan iptal edilmiş, ancak Büyükşehir Belediyesinin temyize

gitmesiyle alan, tekrar yüksek yoğunluklu bir yapılaşmaya açılmıştır.

284 TMMOB, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi, dava dosyaları.

Page 250: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

242

Şema 4: Ümitköy-Çayyolu Konut Alanı

Page 251: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

243

Yeşil alanların konut alanına açılmasına bir başka örnek Çayyolu 843 sayılı parsel

için verilebilir. 1/5000 ölçekli toplu konut nazım planında orman tesisi alanı

içerisinde kalan parselin bir kısmına 302 konutluk yapılaşma izni verilmiştir.

Yapılan itirazların sonucunda Emlâk Genel Müdürlüğüne verilen parsel tekrar

ağaçlandırılacak alan vasfına dönüştürülmüştür. Ne var ki, Ali Rıza Bey Ormanı

Tesis Alanı içinde yer alan tamamen ağaçlandırılmış 184 bin metrekare alan

üzerindeki orman alanı tahsisatı, 1992 tarihli Parselasyon Uygulama İmar Planı

çerçevesinde Maliye Bakanlığı'nca reysen kaldırılmış ve bu alan 1/1000 ölçekli

imar planında konut alanı olarak kullanıma açılmıştır.

Özetle, Çayyolu’nda 888 dönümlük tamamen ağaçlandırılmış bulunan Hazine'ye

ait ağaçlandırma alanı, uygulama imar planı çerçevesinde beş adet kooperatif

adına tescil edilmiştir. Kooperatiflere tahsis edilen 71 bin metrekare arazinin

üzerindeki fidanlar sökülerek alan konut kullanımına açılmıştır.285

Çayyolu, Alacaatlı ve Dodurga Köyünde planı olmayan arazileri kapsayan

1/50.000 ölçekli Nazım İmar Planı Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Bayındırlık

ve İskân Bakanlığı tarafından 2001 tarihinde onaylanmıştır.286 15525.41 hektarı

kapsayan 1/50.000 Ölçekli Nazım İmar Planı kararları doğrultusunda hazırlanan

1/5000 Ölçekli Nazım İmar Planları 3 alt bölgeye ayrılmıştır.

285 Radikal Gazetesi, 17 Eylül 1998, Hürriyet Gazetesi, 21 Mart 1998. 286 Yenimahalle Belediyesi, Faaliyet Raporları ve Web Sayfası.

Page 252: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

244

Planlanan alanının Ankara kent merkezine ulaşımı, Eskişehir Karayolu-Ümitköy

kavşağı vasıtasıyla sağlanmaktadır. Kuzey-güney ve doğu-batı yönlerinde uzayan

35 metrelik ana arterlerle Ankara kent merkezine ve İncek-Kızılcaşar-Taşpınar,

Beytepe-Çayyolu, Şehitali-Ballıkuyumcu, Ümitköy-Konutkent yerleşim

bölgelerine bağlanacak yolların çalışması büyük bir hızla sürdürülmektedir.

Planlama bölgesi genelinde pasif kullanımlı yeşil alanlar mera, piknik ve

rekreasyon alanları olarak belirlenirken, spor alanları, parklar, çocuk oyun

alanları ve çocuk bahçeleri aktif yeşil alanlar olarak tasarlanmıştır.

Planlama alanının % 50'si konuta ayrılmıştır. Minimum parsel büyüklüğünün 500

m², ortalama konut büyüklüğünün 173 m² olarak belirlendiği uygulama planında

nüfus yoğunluğu 60 kişi/ha olarak öngörülmektedir. Bu rakamın Ankara

genelindeki nüfus yoğunluğuna oranla oldukça düşük olduğu açıktır. Onaylı

nazım imar planına göre planlama bölgesinde dört adet merkez alanı

önerilmektedir.

Bölgede ilk konutlaşma hareketi 1985–86 yılında semte adını veren Ümitköy

Sitesi, Mutluköy Sitesi gibi sitelerle görülmektedir. Dönemin Büyükşehir

Belediyesi, TÜRKKONUT ve diğer üst birliklerin öncülüğünde başlayan

kooperatifleşme atağıyla Çayyolu bölgesinde yaklaşık 15.000 konutluk bir

yerleşke oluşmaya başlamıştır. Gelişmenin ilk yıllarında süreklilik arz eden bir

yapılaşma görülmemektedir. Parçalı ve birbirinden kopuk yerleşimler söz

Page 253: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

245

konusudur. Ümitköy çevresindeki konut alanlarıyla başlayan gelişme yapı

kooperatiflerinin ve büyük inşaat firmalarının konut üretim faaliyetleriyle

Çayyolu bölgesine doğru yayılmıştır. 1990'ların sonundan itibaren yeni konut

alanlarının eklenmesiyle aradaki boşluklar dolmuştur. Çayyolu'nun Alacaatlı

köyü aksı büyük bir hızla gelişmektedir. Bu aks üzerinde 2000'li yılların başından

itibaren kopuk ve parçacı eklenmeler sürmektedir.

Ümitköy 1986 yılında yerleşime açıldığı zaman merkeze uzak olması nedeniyle

çok fazla talep edilmeyen bir bölgedir. Zaman içerisinde ulaşım sorunlarının

çözülmesinin yanı sıra bazı milletvekillerinin yeni yapılan Mutluköy Sitesinde

oturmaya başlaması bölgeye olan talebi artırmıştır.

Kooperatiflerin yanı sıra büyük inşaat firmalarının da toplu konut üretimlerinde

yer aldığı görülmektedir. Ümitköy’de Kutlutaş İnşaat’ın Çınar Sitesi konutları,

Çayyolu’nda Emlak Bankası-Mesa Mesken Sanayi A.Ş. ortak çalışmasının ürünü

olan Konutkent-1 ve Konutkent-2 projeleri ile Mesa Mesken Sanayi A.Ş.’nin Koru

Sitesi projeleri bölgedeki konut hareketine farklı bir ivme kazandırmıştır.

Dubleks sıra evler, iki katlı ikiz evler ve yüksek bloklardan oluşan Koru Sitesi bir

prestij projesi olarak yapılmıştır.

Çayyolu bölgesi kooperatif ve özel inşaat firmalarının orta ve üst gelir grubuna

yönelik konut üretimleri ile yoğunlaşmaktadır. Mutluköy Sitesi, Beysukent,

Angora Evleri üst gelir gruplarının tercih alanı olmaktadır. Önceleri tek katlı ve

Page 254: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

246

dubleks konutların ağırlıklı olduğu bölgenin yerleşim dokusu giderek yerini orta

ve yüksek katlı apartman bloklarına bırakmaktadır.

Toplu konut alanı olarak gelişen bölgenin ticaret merkezini Çayyolu köyündeki

irili ufaklı dükkânlar oluşturmaktadır. Başlangıçta inşaat malzemeleri satış

dükkânları ile başlayan çekirdek, zamanla emlakçilerin ve servis birimlerinin

yaygınlaşmaya başlamasıyla büyüme göstermiştir. Son yıllarda bu işlevlerin

yanında farklı ticari faaliyetler de görülmektedir. Ticaret etkinlikleri 8 hektarlık

bir alana yayılmış durumdadır. Ümitköy'ün yerleşime açılmasının ardından

Galeria, alışveriş ve eğlence merkezi olarak 1995 yılında hizmete açılmıştır.

Bölgedeki konut alanlarının Çayyolu'nda yaygınlaşması ve Konutkent ve Koru

Sitelerinin yapılması, yeni alışveriş merkezlerinin yapılmasına yol açmıştır. 1999

yılında Mesa Plaza ve 2003 yılında Arcadium, alışveriş ve eğlence mekânları ile

bölgede yerini almıştır. Büyük mağazalar bu bölgede şube açmaktadır.

Bölge sakinleriyle yapılan görüşmeler Çayyolu bölgesinin tercih edilme

nedenlerinin başında yaşam kalitesinin yüksekliğinin ve ortamın sakinliğinin

geldiğini göstermektedir. Emlâk şirketi TURYAP287 1998 yılında konut

tercihlerinin nedenlerini araştırdığı bir çalışma yapmıştır. Araştırmaya göre,

Ankara’nın üst ve orta gelir grubunun konut tercihlerinin farklılaştığı ortaya

çıkmıştır. Ankara’nın eski semtlerinden Ayrancı, Çankaya ve Kavaklıdere işyeri

287 Aktaran, Eryıldız, a.g.e., s. 87.

Page 255: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

247

merkezli bir konum kazanırken bu bölgelerin artık konut alanı olarak tercih

edilmediği, üst gelir grubunun yeni yaşam merkezlerinin kent içinde Yıldız,

Oran, Çukurambar, kent çeperinde ise Bilkent, Mesa Koru, Konutkent ve İncek

olduğu ortaya çıkmıştır. Ankara’da orta gelir grubunda yer alan insanların ev

sahibi olma ve ev kiralama tercihleri de değişmiştir. Bu grup daha önceleri

Keçiören, Etlik, Dikmen gibi bölgeleri seçerken, son yıllarda Çayyolu, Eryaman,

Elvankent, Batıkent gibi kent merkezinden uzak bölgelere yönelmiştir. Kişilerin

bu bölgeleri seçmesinde ulaşım kolaylığı, daha kaliteli bir yaşam çevresi

beklentisi, alışveriş merkezlerinin bulunması ve kentin sorunlarından kaçma

isteği ön plana çıkmaktadır.

Ümitköy ve Çayyolu'ndaki konutların değerleri bölge içerisindeki konumuna

göre değişiklik göstermektedir. Ümitköy girişindeki konutların değeri Çayyolu ve

Alacaatlı'daki konutlara oranla daha yüksektir. Aynı nitelik ve özelliklere sahip

bir konut bu üç bölge içerisinde üç farklı değere sahip olmaktadır. Eskişehir

Yolundan içeriye doğru gidildikçe konutun değeri düşme eğilimi göstermektedir.

Öte yandan, Çayyolu'nda Koru Sitesi ve Konutkent gibi yerleşim alanı özellikleri

bakımından yüksek standartlı konut alanlarında bulunan dairelerin değeri yakın

çevresindeki niteliği (malzeme, büyüklük, işçilik vb.) aynı olsa da yerleşim alanı

özellikleri bakımından orta standartlı dairelerden daha fazladır. Özel niteliklere

sahip villaların değerleri 400.000 YTL’den başlamaktadır. Angora Evleri ve

Beysukent'te konut değerleri bir milyon YTL’ ye ulaşmaktadır. Bu alana çok

Page 256: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

248

yakın olan kooperatif konutlarının değerleri ise 2000.000–250.000 YTL

arasındadır.

Çukurambar Konut Alanı: Kent merkezine uzaklığı 4–5 km olan ve Eskişehir

Yolu üzerinde bulunan Çukurambar, aynı zamanda Konya Yolu ile çevrilidir ve

kent otogarına (AŞTİ) yakındır. Bölgenin yakın çevresinde Armada alışveriş ve

eğlence merkezi, ODTÜ, Çankaya Üniversitesi, seyahat acenteleri ve özel

hastaneler yer almaktadır. Alanın lüks konutlara dönüşmesi ile büyük ve geniş

bağlantı yolları açılmış ve Armada'nın karşısında yeni bir alışveriş merkezinin

inşası başlamıştır.

Çukurambar'da 1960'larda başlayan gecekondulaşma 1990'lara kadar sürmüştür.

Topografyası nedeniyle çukurda kalan bu gecekondular Eskişehir Yolundan

algılanmamaktadır. Bölgede yaşayan insanlar, yapılan yüz yüze görüşmelerde,

gecekonduların devlet ya da bir başkasının arazisi üzerinde yapılmadığını

söylemişlerdir. Gecekondu sahipleri 1960'larda tarım alanı olan arazileri

sahiplerinden satın alarak yerleştiklerini ifade etmektedirler. Çukurambar, bu

mülkiyet biçimi ile klasik gecekondu alanı tanımına uymasa da konut üretim

modeli, plansızlığı ve yaşam kalitesi niteliği ile gecekondu alanıdır. Kentsel yaşam

kalitesinin son derece düşük olduğu alana 1966 yılında elektrik ve su bağlandığı,

altyapı tesisatının 1987'de yapıldığı belirtilmektedir. Bölge sakinleri eğitim ve

sağlık tesisleri için gerekli arsaları aralarında para toplayarak kendileri

Page 257: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

249

almışlardır.

Bölgenin 1/5000 ölçekli ıslah imar planı 1993 yılında tamamlanmış ve 1/1000

ölçekli uygulama imar planları Çankaya Belediyesi tarafından yapılmıştır. İmar

planı kararlarında bölgeye oldukça yüksek bir yoğunluk verildiği görülmektedir.

İnşaat alanı katsayılarının yanı sıra bina kat yükseklikleri de oldukça yüksek

verilmiştir. 22 m ve 30 m’ ye ulaşan kat yükseklikleri mevcuttur. Planda 500

kişi/ha olarak belirlenen yüksek yoğunluklu alanların dışında yer yer 250 kişi/ha

orta yoğunluklu alanlar da yer almaktadır.

Yapılan görüşmelerde, bölgede yapılaşma faaliyetlerinin 1993 yılında yürürlüğe

giren planlar uygulamaya geçilmeden önce başladığı ifade edilmiştir. Üç ya da beş

gecekondu sahibi birleşerek müteahhitle anlaşmakta ve kat karşılığı konut sahibi

olmaktadır. Müteahhitler % 50 oranında daire karşılığında konut inşaatı

yapmaktadır. Bölgedeki emlâk büroları, Mamak ve Altındağ'da kat karşılığı inşaat

yapım oranının çok düşük olduğunu ve anlaşmaların % 25–30 gibi oranlarla

yapıldığını, Çukurambar'da bu oranın % 50 olmasına rağmen müteahhitlerin

yoğun ilgi gösterdiğini ifade etmektedir. Emlâk büroları ve bölge sakinleri

1970'lerde yapılan işçi bloklarının yıkılıp yeniden yapılması için müteahhit

baskılarının olduğunu belirtmektedir.

Gecekonduların neredeyse tamamına yakını yüksek katlı lüks konutlara

dönüştürülmüştür. Yeni yapılan konutlarda yüksek kaliteli malzemeler

Page 258: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

250

kullanılmaktadır. Daireler geniş ve işlevsel olarak planlanmıştır. Apartman

blokları siteler halindedir ve asansör, otopark, yeşil alan ve çocuk oyun alanları

gibi olanaklara sahiptir. Ne var ki, yüksek ve ağır kütleli bloklar oldukça yoğun

bir yerleşim dokusu oluşturmaktadır.

Bölge sakinleri ile yapılan görüşmelerde, gecekondu sahiplerinin çoğunun yeni

bloklardan kendilerine düşen dairelerde oturmayı tercih etmedikleri

öğrenilmiştir. Gerek yeni yaşam koşullarını benimsemedikleri için gerekse

ellerine geçen yüksek miktardaki parayı değerlendirmek için, dairelerini satarak

daha ucuza konut alabilecekleri başka bölgelerde yaşamayı tercih etmektedirler.

Çukurambar'da sahip oldukları bir dairenin değeri ile Fatih, Sincan gibi

bölgelerde üç, hatta kimi zaman dört daire alabilmektedirler. Bütün bu

gelişmelere bakarak, dönüşüm projesinde bu alanın gerçek sahipleri için

toplumsal bir dönüşüm yaratılmasının hedeflenmediği ve dönüşümün sadece

yapılı çevre bazında gerçekleştiği öne sürülebilir.

1990'lı yılların ortalarına kadar görünümüyle tam bir gecekondu bölgesi olan

Çukurambar bölgesindeki konut ve arsaların değerleri, dönüşüm uygulamalarının

başlamasıyla olağanüstü bir sıçrama yapmıştır. Ayrıca, son dönem

milletvekillerinin yaşamak için bu bölgeyi tercih etmeleri konut değerlerinin aşırı

yükselmesinde etken olmuştur. Daire fiyatlarını, dairenin büyüklüğü ile Eskişehir

Yoluna ya da Konya Yoluna yakınlığı belirlemektedir. Bölgedeki emlâk

Page 259: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

251

bürolarına göre, Çukurambar'daki daire fiyatları 200.000 YTL ile 600.000 YTL

arasında değişmektedir. Bu değerler aynı zamanda kira bedellerine de

yansımaktadır.

(Çayyolu ve Çukurambar) Karşılaştırma: Çukurambar ve Çayyolu, aynı aks

üzerinde bulunmalarına ve hemen hemen aynı dönemlerde gelişime açılmalarına

rağmen, farklı özelliklere sahip iki alandır. Çukurambar 1960'larda başlayan

gecekondulu mevcut yapılaşmasına karşın Ümitköy–Çayyolu 1980 sonrasının

yeni gelişme alanıdır. Çukurambar'da dönüşüm 1990'ların başından itibaren ıslah

imar planı çerçevesinde gerçekleşirken Çayyolu, kentsel gelişim planları

aracılığıyla toplu konut alanı olarak gelişmektedir.

İki bölgenin birbirinden farklı mülkiyet yapılanması ve plan kararları nedeniyle

mekânsal biçimlenmeleri de farklılık göstermektedir. Çukurambar'ın yüksek

yoğunluklu, yüksek katlı, tekil apartman bloklarından oluşan yapılaşmasına

karşın Çayyolu konut alanı çok daha düşük yoğunluklu, (giderek yüksek katlı

blokların sayısı artsa da) daha az katlı ya da tek katlı toplu konut alanlarından

oluşmaktadır. Çukurambar konutları gecekondu sahiplerinin birleşerek

oluşturduğu yeni küçük parseller üzerinde küçük ve orta ölçekli müteahhitlik

firmaları tarafından kat karşılığı yöntemle inşa edilmektedir. Çayyolu, plan

kararları gereği, kooperatif alanlarının ve büyük inşaat firmalarının toplu konut

uygulamaları ile gelişmektedir.

Page 260: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

252

Çukurambar'da lüks yapı malzemeli, geniş daireli bloklar yer alırken Çayyolu'nda

kooperatiflerin yaptığı orta standartlı konutlar ile büyük inşaat şirketlerinin

yaptığı yüksek standartlı, kendi kendine yetebilen konut alanları yan yana yer

almaktadır. Konuta atfedilen özellikler o noktadadır ki, “insan kullanımının

devinime geçirilmesi ve bundan sağlanacak doyumun tekelleştirilmesiyle değişim

değeri sonunda kullanımı yönlendiren bir kavrama dönüşmüştür.”288

Islah imar planları (artık kentsel dönüşüm projeleri olarak adlandırılmaktadır)

kent bütününü ve toplumsal dönüşümü dikkate almayan parçacı bir yaklaşımla

salt kentsel rant üretmekte ve yaratılan rantın müteahhitler ile gecekondu

sahipleri arasında paylaşımını düzenlemektedir. Toplumsal dönüşüm piyasa

dinamikleri içerisinde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla, Çukurambar ıslah imar

planının niçin yüksek yoğunluklu yapıldığı sorusunun yanıtı burada aranabilir.

Dahası, spekülatif konut inşaatı, zorunlu olarak yeni konutun bulunduğu yeri de

etkiler: mevcut yapılaşmalı bölgelerde inşaat yapmak yeni gelişen bölgelere inşaat

yapmaktan daha ucuzdur. Buna rağmen, Çukurambar'da ıslah imar planı

aracılığıyla yaşanan dönüşüm yüksek rantlar yaratmaktadır.

Henüz gecekondulardan tam olarak arınmamış yüksek yoğunluklu bir alanda

rantın yüksek oluşu, bölgenin konumu ve çevre faktörleri ile açıklanabilir.

Çukurambar'ın kent merkezine Çayyolu'ndan daha yakın oluşu ve ulaşımın kolay

288 Macdonald, a.g.e., s. 209.

Page 261: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

253

gerçekleşmesi konut değerlerindeki farklılaşmayı artırmaktadır. Merkezden

uzaklığın konut değerleri üzerindeki etkisi Ümitköy-Alacaatlı doğrultusu için de

geçerlidir. Dolayısıyla, Beysukent ve Angora Evlerinin değerinin (konut

özellikleri nedeniyle) çok yüksek olmasına rağmen Çukurambar'da ortaya çıkan

rant daha fazladır. Bu farklılık rantı olarak konut değerlerine yansıyabilir.

Çukurambar’da toprak rantı olarak dairelerin yarısının verilmesi buradaki değeri

artırıcı bir etken olabilir. Yerel konut pazarı, doğası gereği, pek çok belirleyenin

bir ürünüdür. Konut değerlerini değiştiren doğrudan konut pazarı değil, inşaat

sanayisi yoluyla rantın kendisidir.289

Çukurambar’da dönüşümle, Çayyolu’nda ise kentsel imar planları ile beraber arsa

sahiplerinin ya da konut sahiplerinin bir sınıf tekeli (mutlak rant) oluşturdukları

ya da mülkiyet sahiplikleri (tekel rantı) nedeniyle yüksek rantlar elde ettikleri

açıktır; kentsel gelişmede hangisinin belirleyici olduğu saptanamaz. İnşaatın

kârını Çukurambar’da müteahhitler, Çayyolu’nda ise büyük inşaat firmaları

almaktadır. Hangi biçimde ya da hangi koşulda olursa olsun, sonuçta kapitalist

sistemde kentsel rant oluşacak/elde edilecektir. Dönüşüm ya da gelişme planları

sermayeye ve toprak sahibine rant sağlamaktadır. Planlamanın özel mülkiyet ya

da ortak çıkarlar tercihinde teknik yetersizlikleri ortaya çıkmaktadır.

Mutlak ya da tekel, dönüşüm ya da kentsel büyüme projeleri; hangisi ya da hangi

289 Ball, a.g.e., s.521.

Page 262: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

254

koşulda olursa olsun sonuçta ortaya çıkan, mutlak bir şekilde rantın elde

edileceği, dönüşüm ya da gelişme planlarının sermayeye artı-değer ve toprak

sahibine rant sağlaması amacı ile yapılması, planların özel mülkiyet ya da ortak

çıkarlar tercihinde görülebilen teknik yetersizliğidir.

3.4. DEĞERLENDĐRME

1923'ten 1940'ların başına kadar, Ankara'nın imarı ile ilgili çalışmalar çok

yoğundur. Öyle ki, bu dönemde imar faaliyeti denince akla başkent Ankara'nın

imarı gelmektedir. Ankara’nın yeni rejimin ilkeleri doğrultusunda biçimlenmesi

ve diğer kentlere örnek olması hedeflenmiştir.

Ankara'da inşaat faaliyetleri üç alanda yoğunlaşmıştır: Bunlar, modern yaşam ve

yeni örgütlenme yapısı için gerekli olan yeni kamu yapılarının inşası, konut

inşaatları ve altyapı inşaatlarıdır. 1930'ların başında devlet, etkin olmamakla

birlikte, konut sorununu çözme konusunda çaba göstermektedir. Ancak, dönemin

özel sektörü destekleyen tavrının bir sonucu olarak, konut üretiminde özel

sektörün payı hızla artacaktır. 1923–30 yılları arasında özel sermayenin yeterli

miktarda olmayışı, inşa edilmiş çevrede yoğun olarak devlet sermayesinin

dolaşımını zorunlu kılmıştır. Bununla birlikte, inşaatların daha çok kamu

ihaleleri aracılığıyla elde edilmesi müteahhitlerin birikimine önemli katkıda

bulunmuştur. Kentsel rantı paylaşanlar ise üst düzey bürokratlar, belirli bir ticari

kesim ve nüfuzlarını kullanarak imtiyazlı şirketlere aracılık edenlerdir.

Page 263: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

255

Apartmanlaşma, dönemin önemli bir olgusudur. Kentte sanayi sektörünün ya da

özel hizmet sektörünün gelişmediği düşünüldüğünde, bu dönemdeki

apartmanlaşmanın ticari sermayenin bir ürünü olduğunu söylemek abartı

olmayacaktır.

Bu dönemde çıkartılan yasalar ve uygulamalar, kentsel rantın sermaye birikimi

yaratılmasında kullanıldığını göstermektedir. Devlet mekanizmaları, imar

politikaları aracılığıyla, hem sermayenin dolaşımında hem de kentsel mekânların

oluşumunda ve rantların paylaşımında etken rol üstlenmektedir. Kentin planlı

gelişiminin istendiğine kuşku yoktur. Ne var ki, bir yanda kentsel rantın

oluşumunu sağlayan yasal çerçeve, öte yanda arsa spekülasyonuna yönelik

önlemlerin alınmayışı, kentin planlama kararlarını etkisiz bırakmıştır.

Planlamanın sadece düzenleyici işlevi dikkate alındığında, bu sonuç şaşırtıcı

değildir.

Arsa fiyatlarının yüksek olması nedeniyle ortaya çıkan konut sorununu aşmak

üzere kurulan konut kooperatiflerinin arsa spekülasyonu ve kentsel rantlar

üzerindeki etkisi ve işlevi göz ardı edilemez. Kooperatif çatısı altında birleşme,

Batı'daki uygulamalarından farklı olarak, sadece toplu kredi almak ve imar

uygulamalarından çıkar sağlamakla sınırlı kalmış; temel hedef, en kısa sürede özel

mülk edinmek olmuştur. Bu durum yap-satçılığa zemin oluşturmuş,

apartmanlaşma süreci hızlanmıştır.

Page 264: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

256

1940’ların sonlarından itibaren çıkartılan yasalar bina yapımından çok

spekülasyonu teşvik etmiş, kamunun elinde bulunan kent topraklarının büyük

bölümünün özel mülkiyete geçmesi sonucunu doğurmuştur. Konut alanındaki

yasalar kent arsalarında inşaat yoğunluğunu artırıcı yapılanmalara neden

olmuştur. Kapitalistleşme sürecinde taşınmaz malların spekülatif değer

kazanmaya başlaması üzerine konut kredisi veren bankaların sayısı artmıştır.

Bankalar daha çok kendi birikimleriyle konut edinemeyen orta sınıfların konut

sahibi olmalarına yardım etme işlevini yüklense de, sunulan bu olanaktan

yararlananlar üst gelir grupları olmuştur. Pratikte gecekondu yapımının önüne

geçilemediği gibi, iki kez çıkartılan af yasası ile gecekondular yasallaştırılmıştır.

Sadece Ulus ve yakın çevresinden ibaret olan 1920’lerin Ankara’sı, 1950’lerin

ikinci yarısında kuzey-güney aksında hızlı bir mekânsal yayılma süreci içerisinde

genişlemiş, gecekondu sayıları atmaya başlamıştır. (Şema 5)

Ülke genelinde ekonomik ve sosyal planlamaya önem verilmesi kent planlama

sürecine de yansımıştır. Kent planlama çalışmalarında üst ölçekli planlara verilen

önemle birlikte, Ankara Nazım Plan bürosunda çağdaş teknikler kullanılarak

Ankara’nın nazım planı yapılmıştır. Yapsatçı üretime alternatif olarak kooperatif

konut üretimi teşvik edilmiştir. Bu teşvikle birlikte 1970’lerin sonuna doğru toplu

konut üretimi artmaya başlamıştır. Gerek kooperatif yolu ile gerekse konut inşaat

şirketleri aracılığıyla kentin çeperlerinde toplu konut projeleri hazırlanmaya

Page 265: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

257

başlamıştır. Dönemin üretken sermayenin gelişmesine yönelik tavrı nedeni ile

planlama kurumları aracılığıyla spekülasyonunun belirli sınırlar içinde tutulma

çabaları vardır. Ne var ki, popülist eğilimler ve planlamanın kendi doğası

nedeniyle topraktaki spekülatif hareketlere engel olunamamış; kent toprağı,

sanayileşmenin ve enflasyonist ortamın etkisiyle en kârlı yatırım alanlarından biri

haline gelmiştir.

Bu dönemde –gecekondulunun düşük işgücü ücretleri ile sanayiye olan katkısı ve

popülist politikalar nedeniyle- çıkartılan imar affı yasaları, gecekondu yapımının

ticarileşmesine olanak sağlanmıştır. Gecekondu alanlarının yayılması ile birlikte

kentin pek çok semti kent merkezi ile birleşmeye başlamıştır. Kentsel rantı

paylaşanlar, orta sınıfların yanı sıra yap-satçı müteahhitler ve gecekondu

sahipleridir.

1970'lerin sonunda Ankara’da, bir önceki dönemden farklı olarak, kuzey-güney

aksındaki gelişmenin yanında, nazım planın yönlendirmesi ile doğu-batı aksında

da yerleşme nüveleri ortaya çıkmıştır. Ankara, 1945'e kadar görülen mekânsal

biçimlenme modelinden uzaklaşmıştır. Katsayısı artırılan yoğun konut alanları,

kente hâkim olmaya başlayan gecekondu alanları, çok sayıdaki alt merkezleri ve

kent çeperlerinde başlayan toplu konut alanları ile yeni bir mekânsal biçimlenme

söz konusudur. (Şema 6)

Page 266: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

258

1980'li yıllardan itibaren küreselleşme sürecinin etkileri Ankara kent mekânının

yeniden biçimlenmesinde etkili olmuştur. Büyük ölçekli inşaat şirketlerinin

ürettiği büyük ölçekli konut alanları, kent mekânına büyük bir hızla

eklemlenmektedir. Kentte yeni gelişen çağdaş görünümlü, görece yaşam kalitesi

yüksek konut alanları ile çöküntü bölgeleri yan yanadır. Harvey’in dediği gibi,

“Serbest piyasa popülizmi orta sınıfları etrafı çevrilmiş ve korunaklı alışveriş

merkezleri içine yerleştirmiş, ama yoksullara gelince onları evsiz barksızlığın yeni

ve oldukça kâbus dolu postmodern manzarasının orta yerine fırlatmıştır.”290

Kentsel gelişme sıçrayarak değil, kentin çeperine eklenerek sürmektedir. Bu

oluşum kentsel yığılmaya, mevcut kent dokusunda sıkışmaya neden olmaktadır.

Bir yandan arsa spekülasyonuna ve yap-satçı küçük sermayeye dayalı bir anlayışla

kentsel gelişme alanları üretilmekte iken, öte yandan Ankara’nın

gereksiniminden daha fazla sayıda konut üretilmektedir. Mevcut konut

alanlarının niteliklerinin iyileştirilmesi yerine, konut açığı olmadığı halde, konut

sayısını artırma çabalarının nedeni, ülkenin kentsel büyümeyi destekleyen genel

politikasında aranmalıdır.

Kentsel yenileşme, gelişme dinamiklerinin baskısı altında dönüşüme ya da

dönüşmeye direnerek niteliksizleşen mevcut kent mekânlarının yeniden

yapılandırılarak canlandırılması olarak tanımlanabilir. Çevreye doğru yeni

290 Harvey, Postmodernliğin Durumu, s. 96.

Page 267: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

259

merkezler yaratarak büyüyen kentlerde, mevcut merkez alanlarının değer

yitirerek çöküntü alanları haline gelmesinin önüne geçmek amacıyla bu alanlarda

yapılan düzenlemeler, tarihi kent alanlarında yapılan koruma, restorasyon ve

yeniden işlevlendirme çalışmaları kentsel yenileşme kavramı içinde sayılabilir.291

Kentsel yenileşme kavramı, Ankara'da sadece gecekondu alanlarında uygulanan

içi boşaltılmış kentsel dönüşüm projesine indirgenmiştir.

Kentsel dönüşüm projelerinde amaç, sadece fiziksel yapılanmanın değil, aynı

zamanda sosyal ve ekonomik iyileştirmenin de sağlanmasıdır. Oysa uygulanan

projelerde sadece fiziksel yapılanmaya yönelinmekte, bölgenin ekonomik ve

sosyal dönüşümü göz ardı edilmektedir. Ayrıca, uygulamaların

gerçekleştirilebilmesi için bir yandan yerel yönetimlerin etkinliği artırılırken, öte

yandan özel sektör-kamu işbirliği olanakları artırılarak sermayenin dolaşımını

hızlandıracak yasal düzenlemelere gidilmektedir. Özel sektör, kâr elde

edebileceği alanları tercih etmekte, dolayısıyla arsa rantının yüksek olduğu

alanları seçmektedir. Dönüşümün tamamlanması ile mevcut rant değeri daha da

artmaktadır.

Gecekondu alanlarını imarlı alanlar haline getirerek bu bölgelerde yaşayanları

(GEÇAK, Portakal Çiçeği Vadisi, Dikmen Vadisi gibi) projelerle konut sahibi

yapmak, iyi niyetli bir çözüm arayışı varsayılsa bile, gecekondu sahibi, edindiği

291 Cana Bilsel, "Gecekondu Alanlarının Dönüşümü, Kentsel Yenileşme ve Kentsel Tasarım Üzerine", Bülten, Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Ekim 2003, S.15, s. 9.

Page 268: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

260

yüksek değerdeki konutu ile tekrar kentsel toprak rantının bölüşüm sürecine

dâhil olmaktadır. Gecekondu sahibi, kendisine verilen bu yeni konutta oturmayı

tercih etmemekte, yine düşük maliyetli bir kondu yapmanın yollarını

aramaktadır. Ayrıca, edindiği yaşam kültürü, gecekondulunun yeni mekânında

yaşamasını zorlaştırmakta, bu yüzden tercihini, kendi kültürüyle özdeşleşebildiği

kondusundan yana yapmaktadır. Bu durum, kentsel dönüşüm projelerinde yapılı

çevrenin dönüşümü ile sadece kâr amacı güdüldüğünü göstermektedir.

1980 sonrası, Çukurambar konut alanında kentsel dönüşüm ve Çayyolu konut

alanında kentsel büyüme uygulamaları, kentin mekânsal farklılaşmasına uygun

düşen iki iyi örnektir. Mevcut gecekondu alanlarının çok katlı, görece nitelikli

apartmanlara dönüşmesiyle Çukurambar’da yüksek yoğunluklu fiziksel bir

dönüşüm gerçekleşmektedir. Bu dönüşüm bölgedeki konut ve arsa rant

değerlerini olağanüstü bir biçimde yükseltmektedir. Öte yandan Eskişehir yolu

üzerindeki yeni konut alanları ve Ümitköy/Çayyolu konut alanı yeşil alanların

yok edilmesi pahasına az katlı (giderek çok katlı) toplu konut alanları ile

yerleşime açılmakta, kente büyük parçalar halinde eklenmektedir. Bölge, gerek

kooperatiflerin spekülatif konut inşaatları gerekse büyük inşaat firmalarının

“marka konutları” ya da kendi içlerine kapalı lüks konutları ile büyük bir hızla

büyümektedir. Kentsel büyüme ya da kentsel dönüşüm ile sınıf tekeli rantlar ya

da mutlak rantlar olağanüstü boyutlara ulaşmıştır.

Page 269: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

261

1980 sonrasının Ankara'sı artık önemli değişkenlerle dönüşmekte/büyümektedir.

Kent çeperlerine bloklar halinde eklemlenen konut alanları, marka konutları, eski

gecekonduların yüksek katlı apartmanlara dönüşen yaşam kalitesi düşük alanları,

devasa alışveriş-eğlence merkezleri, sermayenin kârlı olmadığı için hiç

uğramadığı yoksul-çöküntü alanları ve spekülasyona açık kentsel toprakları ile

karşımızda yeni bir Ankara vardır. (Şema 7)

Sonuç olarak, Ankara kentinde, planlama kurumu aracılığıyla Cumhuriyet

Döneminden bugüne üç önemli mekânsal değişim/dönüşüm gerçekleşmiştir.

Birbirlerinden farklı karakteristik özellikleriyle bu mekânsal farklılaşmaların

ortaya çıkış dönemleri ülke genelinde sermaye birikim biçimlerinin değiştiği

dönemlerle çakışmaktadır.

Page 270: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

262

Şema 5: 1923–1954 Ankara’sında Konut Alanları: Hızlı Mekânsal Yayılma

Page 271: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

263

Şema 6: 1954–1980 Ankara’sında Konut Alanları: Doğaçlama Mekânlar

Page 272: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

264

Şema 7: 1980’den Günümüze Ankara’da Konut Alanları: Büyüme Ve Dönüşüm

Page 273: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

265

SONUÇ

Tez, “kentlerimizin kentsel rant temelinde ve belli dönemlerle ayrışan farklı

mekânsal biçimlenmeler/değişimler göstermekte olduğu ve bu olgunun kapitalist

üretim sistemi içerisinde sermayenin dolaşımı ve devlet müdahaleleri ile

açıklanabileceği” önermesinden yola çıkarak “rantın varlığının, mekânın

örgütlenmesi ve kapitalist gelişme üzerinde çeşitli denetim biçimlerini zorunlu

kıldığı ve mekânın örgütlenmesinde sermayenin talebine bağlı olarak devlet

müdahalelerinin belirleyici olduğu” hipotezi üzerine kurulmuştur.

Hipotez, Cumhuriyet Döneminden günümüze Türkiye kentleri genelinde mekân

örgütlenmesini doğrudan etkileyen devlet müdahaleleri ve Ankara özelinde

kentin (konut alanlarındaki) mekânsal gelişim süreci (sermaye birikim

biçimlerindeki değişim dönemlerinin esas alındığı tarihsel aralıklarda)

irdelenerek sınanmış ve şu sonuçlara ulaşılmıştır:

1923–1954 yılları arasında, başlangıçta ülkede sermaye birikiminin olmayışı

nedeniyle özel girişimin devlet tarafından desteklendiği dönemde -ek bir kaynak

Page 274: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

266

olarak- kentsel rantların yaratılmasına olanak sağlanmıştır. 1930’lardaki

devletçilik döneminde planlamaya önem verilmişse de özel mülkiyetteki el

değiştirmeler arsa spekülasyonunu artırmıştır. Kapitalist üretim sistemi içerisinde

artı-değer üretiminin sürekliliğini sağlayan kentsel gelişme sürecinde, artı-

değerin bir parçası olarak (özel mülkiyet nedeniyle) toprak rantının varlığı

kaçınılmazdır. Kapitalizmin sürekliliği için olmazsa olmaz bir koşul olan özel

mülkiyet aynı zamanda sermaye birikiminin önünde bir engeldir. Sermaye-toprak

(mülkiyeti) arasındaki bu çelişki, toprak pazarları aracılığı ile yaratılan bir miktar

toprak spekülasyonu sayesinde (sermaye birikimine engel teşkil edebilecek aşırı

lığa izin verilmemek ve devlet müdahaleleri ile denetlenmek koşulu ile) sermaye

lehine çevrilir. Spekülasyonun ve rantların denetlenememesi sermaye birikiminin

aleyhinedir. Arsa spekülasyonunun denetlenememesi sermayenin üretken alanlar

yerine toprağa yatırım yapmasına neden olmuştur. İkinci Dünya Savaşından sonra

girilen liberalleşme sürecinde uygulanan politikalar kentsel topraklardan kâr elde

etmeye yöneliktir. Gecekondu afları ya da “bina yapımını teşvik” yasaları ile

kamu toprakları özel mülkiyete açılmış, kentsel rantlar körüklenmiştir. Kentsel

arsa ve bina spekülatörlüğü, dönemin ticaret burjuvazisinin sermaye birikimini

artırdığı yatırım alanı olmuştur.

Dönemin devlet müdahaleleri Ankara kentinin mekân örgütlenmesinde kendini

göstermektedir. Yeni dönemin örnek kenti olması hedeflenen Ankara, 1920’li

yıllardan başlayarak hızlı bir mekânsal yayılma süreci içerisine girmiştir. Yeni bir

Page 275: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

267

kentin oluşum süreci içerisinde artı-değer (kâr) deposu olan yapılı çevre üretimi

devlet ihaleleri yolu ile kamu yapılarının ve özel sektörün ürettiği apartmanlar ile

gerçekleşmektedir. Özel mülkiyetteki el değiştirmelerin yarattığı arsa

spekülasyonu ve baskılar plan kararlarını etkisiz kılmıştır. Planlama, -doğası

gereği- spekülatif baskılar karşısında teknik bir araç olarak yetersiz kalmaktadır.

1954 yılına kadar kent spekülatif hareketler ve artan rantlar eşliğinde kuzey-

güney aksında hızlı bir mekânsal genişleme yaşamıştır.

1954–1980 yılları ülkenin resmi politika olarak benimsediği ithal ikameci sınaî

birikim süreci, kent sahnesini yeni uygulamalara açmıştır. 1954 yılında, kentlerin

yıkılıp yeniden yapılandırılarak yapı üretiminden artı-değer elde edilmesine

olanak sağlanması, sermayenin içine girdiği krizi aşmasına, sermayenin

değersizleşmesinin engellenmesine yönelik bir uygulamadır. Sınaî birikim

biçiminin desteklenmesine yönelik planlı kalkınma modeli ve merkeziyetçi

tutum kentsel yasal ve kurumsal yapılanmada da kendini göstermektedir.

Sermayenin toprağa veya toprak aracılığıyla akışı, toprak mülkiyeti aracılığıyla ve

rantın oluşumu ile gerçekleşmektedir. Ne var ki, toprak sermayenin sermaye

akışına koyduğu engel ve tekel ya da mutlak rant, sermaye birikimini olumsuz

etkilemektedir. Bu nedenle mutlak ve tekel rantların denetlenmesi sermayenin

çıkarı için son derece önemlidir. Sınaî birikimin önündeki engellerin kaldırılması

ve üretken sermayenin üretken olmayan alanlara kaçmasının engellenmesi için

spekülasyon planlama aracılığıyla denetlenmeye çalışılmıştır. Örnek vermek

Page 276: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

268

gerekirse, ülke genelinde çevre ve bölge planları yapılmış, nazım imar plan

büroları kurulmuş ve imar planlamasını içeren ve merkeziyetçi yaklaşımlı yeni

bir imar yasası (6785 sayılı yasa) çıkarılmıştır. Ne var ki, bir yandan planlamanın

kendisinin rant kaynağı aracı olması ve özel mülkiyetin varlığı, öte yandan

kentsel rantların sınaî birikime ek bir kaynak olarak bakılması –kamu

topraklarının özel mülkiyete devrini kolaylaştırıcı yasalar bu dönemde de

gündemdedir- nedeniyle spekülasyon denetim altına alınamamıştır. Sanayi

sektörüne ucuz işgücü kaynağı sağladığı için gecekondu alanlarına ılımlı

yaklaşılması ve popülist politikalar, dönemin imar af yasalarının içeriğini

belirlemiştir. Artık gecekondu kesimi, ticari amaçlarla kentsel ranttan pay almak

üzere yeni taleplerle ortaya çıkmaktadır. Bir önceki dönemden farklı olarak

kentsel rantı paylaşan ticari kesimin yanında bundan böyle gecekondu kesimi de

vardır.

Bu dönemin ekonomi politikalarındaki değişim Ankara kentinde yeni bir

mekânsal dönüşümün gerçekleşmesine neden olmuştur. Kentin bir önceki

döneme göre mekânsal farklılaşması 1950’lerin ikinci yarısından itibaren ortaya

çıkacaktır. Hızla artan apartmanlaşma süreci, popülist politikaların etkisiyle

mevcut yapılarda yoğunluk artışları, kente yayılan gecekondu alanları ile kent

makroformu yeniden biçimlenmektedir. 1970’lerin sonlarında kent kuzey-güney

aksında gelişmesini sürdürmekte; buna ek olarak, nazım planın da

yönlendirmesiyle, doğu-batı aksına doğru açılma hazırlıkları içerisindedir.

Page 277: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

269

Dünya kapitalizminin içinde bulunduğu krizi aşmak için 1970’lerin ortasında

girdiği yeniden yapılanma sürecine Türkiye 1980’lerden sonra dâhil olmuştur.

Sermayenin uluslararası/ulusal dolaşımının hızlandırılmasının sağlanması

amacıyla tüm yasal çerçeve ve kurumlar yeniden yapılandırılmaktadır. Bu

politikada devletin yeni rolü, piyasayı sermaye dolaşımını hızlandıracak şekilde

düzenlemek ve yasal çerçeveyi oluşturmaktır. Devlet, bir yandan ekonomik

yatırımları ve toplumsal hizmetleri özel sektöre bırakarak küçülürken, bir yandan

da sermayenin talepleri doğrultusunda yasal mekanizmalar oluşturmakta,

sermayenin kârlı bulmadığı alanlardaki girişimleri üstlenmektedir. 1980

sonrasının yeniden yapılanma politikası, üretim ve bölüşüm ilişkilerinin odağı

olan kentlerin mekân örgütlenmesinde radikal müdahalelere neden olmuştur.

Kentleşme, gelişmiş kapitalizmin mekânı örgütleme biçimidir ve kapitalizm

mekân üreterek ve mekân üzerinde hâkimiyet kurarak varlığını

sürdürebilmektedir. Kapitalizmin gelişme süreci içerisinde mekân, kıt bir metaa

dönüşmüştür. Yapılı çevrenin kullanım ve değişim değerlerinin bir arada aynı

düzlem üzerinde yer alması nedeniyle yapılı çevre özel bir meta biçimindedir.

Yapı üretim sürecinin artı-değer (kâr) deposu olması sermayeyi, (özellikle de aşırı

birikim eğilimi ile kendini gösteren kriz dönemlerinde, krizi dengeleyici bir işlev

olarak) yapılı çevre yatırımına yöneltmektedir. Kentsel büyüme rantsal değerlerin

(Sınıf tekeli bağlamında mutlak rant ve tekel rantı, kullanımı belirlemektedir.) ve

sabit sermaye yatırımlarının artışını sağlamaktadır. Bu nedenle, 1980 sonrasında

Page 278: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

270

kentin gelişimi/büyümesi desteklenmiştir. Sermayenin birikim krizini aşmak için

kentsel alanlarda yatırımı destekleyici teşvikler yapılmış; Toplu Konut İdaresinin

kuruluşu ve toplu konut yasaları, yeni bir imar yasası (3194 sayılı yasa), kentsel

dönüşüm yasası, yerel yönetimler yasası, belediye yasası, vb. konut üretiminin

artırılmasına olanak tanıyan ve kamu topraklarının özel mülkiyete akışını

hızlandıran ve kâr amaçlı konut üretimini destekleyen yasalar birbiri ardına

çıkartılmıştır. Bunun sonucunda, küçük sermayenin yanı sıra büyük inşaat

firmaları da büyük ölçeklerde kentsel alanlardaki yatırıma girmişlerdir. Öte

yandan gecekondu alanları birer rant deposu olarak görülmüş, çıkartılan imar affı

yasaları ile bu kesimin kentsel ranttan aldıkları pay artırılmış, 2000’li yıllardan

sonra “kentsel dönüşüm projeleri” adı altında gecekondu alanları dönüştürülerek

yapılı çevre üretiminden elde edilen rantlar hızlandırılmıştır. Kentsel rantları

paylaşan kesimler içerisinde artık büyük sermaye de yer almaktadır.

1980 sonrası uygulamaların kentlerin mekânsal biçimlerini değiştireceği açıktır.

Dolayısıyla Ankara da 1980’lerin başından itibaren yeni bir mekânsal dönüşüm

içersindedir. Doğu-batı aksında hızla açılan toplu konut alanları, büyük

sermayenin ürettiği lüks, “marka konut”lar, hızla apartmanlaşan düşük yaşam

kaliteli gecekondu alanları, büyük alışveriş ve eğlence merkezleri ve sermayenin

kârlı bulmadığı alanlardaki çöküntü alanları kentin yeni imajıdır. Sermayenin

sürekli olarak hareketini kolaylaştıracak yeni mekânlar üretme çabasının

sonucunda -kapitalizmin eşitsiz gelişme olgusunun mekânda yansıması olarak-

Page 279: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

271

gelişmiş ve az gelişmiş mekânlar aynı düzlemde yer alır. Sermayenin sadece kârlı

bulduğu alanlarda yatırım yapması kentte mekânlararası eşitsizliği artırmıştır.

Çukurambar örneğindeki gibi kentsel dönüşüm projeleri ile gecekondu alanları

ekonomik ve sosyal dönüşüm olmaksızın, genellikle orta ölçekli inşaat

firmalarının ürettiği “yüksek yoğunluklu apartman alanlarına” dönüştürülmüştür.

Öte yandan Eskişehir yolu üzerindeki büyük alanlar, Çayyolu örneğinde olduğu

gibi –sayısal konut açığı olmadığı halde- büyük inşaat firmaları, kooperatif ya da

devlet-özel sektör ortaklığının ürettiği toplu konutlar ile kent merkezine

eklenmektedir. Her iki örnekte de olağanüstü rant ortaya çıkmaktadır. Bir önceki

dönemde kent mekânında diferansiyel rantın varlığı daha belirleyicidir. Oysa

kentlerin büyüme sürecinde serbest piyasa popülizmi içerisinde denetlenmeyen

mutlak ya da tekel rantı (mutlak ya da tekel rant, hangisinin daha belirleyici

olduğunu saptamak olanaksızdır), mekân gelişiminde belirleyici olmaktadır.

Özetle, Türkiye kentleri sermaye gelişim sürecine bağlı olarak değişen devlet

müdahalelerine tanık olmuş, bu müdahaleler sonucunda Ankara kentinde üç

farklı mekânsal dönüşüm/değişim gerçekleşmiştir. Bu mekânsal farklılaşma

dönemleri ülke genelinde sermaye birikim biçimlerinin değiştiği dönemlerle

çakışmaktadır.

Sonuç olarak, kapitalist üretim sistemi içerisinde kentler her zaman kentsel

rantlara teslim olmak zorundadır. Hangi politikalarla yaklaşılırsa yaklaşılsın

Page 280: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

272

rantların oluşumu önlenemez; kentsel rantlar şu veya bu şekilde ortaya çıkacaktır.

Rantların ortaya çıkışı, denetlenmesi ya da paylaşım koşulları, toplumların içinde

bulundukları üretim ve bölüşüm ilişkileri tarafından belirlenir; birikim biçiminin

hareket yasaları içerisinde şekillenir. Üretim ilişkilerinin biçimi değiştikçe rantın

ortaya çıkış biçimi, miktarı, paylaşım biçimi ve paylaşan kesim de değişecektir.

Kent toprağına verilen imar hakları rantların miktarını belirlemekte ve kentsel

toprak üzerinde farklı grupların çatışmalarına neden olmaktadır. Tam da bu

noktada (sermaye birikiminin sürekliliğini sağlama ve piyasayı düzenleme rolü

ile) devletin mekân örgütlenmesine yönelik müdahaleleri önem kazanmaktadır.

Devlet, sermayenin gelişimi için engel teşkil eden arsa spekülasyonunu

denetleme; arsa ve konut (rantın belirlenmesinde rolü olan) fiyatlarını

yönlendiren kredi ve faiz politikalarını belirleme; sermayenin girmek istemediği

kentsel yatırımları üstlenme; sermayenin mekânsal hareketliliğini sağlayacak

yasal çerçeveyi oluşturma ve planlama aracılığıyla toprak kullanımlarını

düzenleme vb. gibi uygulama mekanizmaları ile devreye girmektedir. Bir devlet

müdahale aracı olarak planlama, sadece rantın yasal mekanizması ve kentsel

topraklar üzerindeki çatışmaların uzlaştırıcı aracı olmaktan ibarettir. Dolayısıyla

kent mekânları, sermaye-toprak çelişkisi/ilişkisi içerisinde ve sermaye-devlet

müdahalesi bağlantısı temelinde gelişmeye devam edecektir.

Page 281: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

273

KAYNAKÇA

Adam, Mehmet, “Ankara’da Kentsel Yaşam,” Mimarlık, 85/2–3, S. 212-213, ss. 28-30. Ağaçlı, Ömer, Tezsezen, Cumhur, Türkiye’de Kentsel Arsa Üretim Politikaları Uygulamaları, Bizim Büro Yayınevi, Ankara, 1993. Akçura, Tuğrul, Ankara Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti Hakkında Monografik Bir Araştırma, ODTÜ, Ankara, 1971. Akçura, Tuğrul, Đmar Kurumu Konusunda Gözlemler, ODTÜ, Ankara, 1981. Akın, Emel, Konut Alanları Planlaması Ve Politikalarında Yerel Yönetimlerin Rolünün Kentsel Gelişmeye Etkisi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1995. Akın, Emel, “Konut Gereksinimi=Sayısal Konut Açığı Mı?”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt 6, S. 3, Temmuz 1997, ss. 53–62 Akipek, J. G., Türk Eşya Hukuku, Mülkiyet II. Cilt, A.Ü. Hukuk Fak. Yay., Ankara, 1973. Aksoy, Suat, 100 Soruda Türkiye’de Toprak Meselesi, Gerçek Yay., 1971. Akşin, Sina, (Ed.), Bugünkü Türkiye (Türkiye Tarihi, C.5), Cem Yay., Đstanbul, 1995. Aktüre, Sevgi, 1830’dan 1930’a Ankara’da Günlük Yaşam,” Tarih Đçinde Ankara II, 1998 Seminer Bildirileri, ODTÜ, Ankara, 2001, ss. 35–75. Alada, Adalet, “Türk Belediyeciliğine Kronolojik Yaklaşım 1930–1990,” Türk Belediyeciliğinde 60 Yıl, Metropol A.Ş.-ĐULA-EMME, Ankara, 1990, ss. 119-143. Alonso, W, Location and Land Use, Toward a General Theory of Land Rent, Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts, 1964. Alsaç, Üstün, Türk Kent Düzenlemesi ve Konut Mimarlığı, Đletişim Yay., Đstanbul, 1993. Altaban, Özcan, “Cumhuriyetin Kent Planlama Politikaları ve Ankara Deneyimi”, 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, Tarih Vakfı Yay., Đstanbul, 1998, ss.41-64. Altıok, Metin, “Yeni Liberal Đstikrar ve Yapısal Uyum Programları: Türkiye Ekonomisinde Sermaye Birikimi ve Kriz”, Praksis, S. 5, Kış, 2002, ss. 77-128

Page 282: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

274

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Haftalık Haber Bülteni, Yıl 1, S.7, 15–21 Aralık 2004. Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara Programı 1990, Maya Matbaacılık, Ankara, 1990 Ankara Büyükşehir Belediyesi, Faaliyet Raporları. Ankara Büyükşehir Belediyesi, Web Sayfası, http://www.Ankara-bel.gov.tr Ankara Đmar ve Đskân Bakanlığı Metropoliten Alan Nazım Plan Bürosu, Ankara Kenti Ekonomik Araştırmaları, Ankara, 1978. Ankara Kent Konseyi, “Yerel Yönetimler Yasa Tasarısına Đlişkin Değerlendirme,” Ankara Gerçeği, TMMOB, Mak.-Müh. Odası, Ankara, 1999, ss. 185–200. Ankara Mimarlar Odası Kent Toprakları Komisyonu, Kent Toprakları Sorunu, Mimarlar Odası Yay., Đstanbul, 1973. Arcayürek Cüneyt, Demokrasinin Đlk Yılları, Bilgi Yay., Đstanbul, 1983. Archer, R. W, “Land Speculation and Scattered Development; Failures in the Urban- Fringe Land Market,” Urban Studies, S. 10, 1973, ss. 367-72. Arın, Tülay, “Dünya Düzeni: Emperyalizm Nereye?”, 11. Tez., S. 2, 1992. Aslanoğlu, Đnci, Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı, ODTÜ, Ankara, 1980. Atay, Falih, Rıfkı, Çankaya IV, Yenigün Haber Ajansı Basım ve Yayın A.Ş., Đstanbul, 1999. Avcıoğlu, Doğan, Türkiye’nin Düzeni (Dün-Bugün-Yarın), Bilgi Yay., Ankara, 1971. Ayda, Eraydın, “Mekân Organizasyonuna Đlişkin Değişen Paradigmalar,” Toplum ve Bilim, 1994, S. 64–65, Güz/Kış, ss. 53-76. Bademli, Raci, “1920–40 Döneminde Eski Ankara’nın Yazgısını Etkileyen Tutumlar” Mimarlık, 85/2–3, ss. 10-16. Bademli, Raci, “Ankara Kent Planlama Deneyi ve Ulaşılan Sonuçlar”, Ankara 1985’ten 2015’e, EGO Yay., 1986. Bağlum, Kemal, Beşbin Yılda Nerden Nereye Ankara, Ankara, 1992.

Balamir, Murat, Türkiye’de Kentleşme ve Kat Mülkiyeti, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bil., Fak., Ankara, 1992.

Page 283: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

275

Balamir, Murat, “Türkiye’de Apartkentlerin Oluşumu-Mülkiyet Đlişkilerinin Dönüşümüne Dayalı Kentleşme,” Tarihten Günümüze Anadolu’da Konut ve Yerleşme, Tarih Vakfı Yay., Đstanbul, 1996, ss. 335-344. Ball, M., “The Urban Rent Question”, Environment and Planning A, 1985, S.17, ss. 503-525. Ball, M, “The 1980s Property Boom,” Environment and Planning A, 1994, S. 26, ss. 671-695. Barkan, Ömer, Lütfü, Türkiye’de Toprak Meselesi, Gözlem Yay., Đstanbul, 1980. Batıbirlik, Web Sayfası, http://www. batibirlik.com.tr Bayındırlık Bakanlığı, Bayındırlıkta Elli Yıl, Bayındırlık Bakanlığı, Ankara, 1973. Berkman, Gülden, “Türkiye’de Konut Kooperatiflerinin Konut Üretimine Katkısı ve Başarı ve Başarısızlıklarının Değerlendirilmesi,” Konut Araştırmaları Sempozyumu, Toplu Konut Đdaresi Başkanlığı, Ankara, 1995, ss. 147-180. Bilgin, Đhsan, “Modernleşmenin ve Toplumsal Hareketliliğin Yörüngesinde Cumhuriyet’in Đmarı”, 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, Tarih Vakfı Yay., Đstanbul, 1998, ss. 255-272. Bilsel, Cana, "Gecekondu Alanlarının Dönüşümü, Kentsel Yenileşme ve Kentsel Tasarım Üzerine", Bülten, S. 15, Ekim 2003, ss. 8-11. Boratav, Korkut, Türkiye Đktisat Tarihi: 1908-1985, Gerçek Yay., Ankara, 1988. Broomhall, D, “Urban Encroachment Economic Growth and Land Values in the Urban Fringe,” Growth and Change, 1995, S. 26, ss. 191-203. Buğra, Ayşe, “Türk Đşadamları ve Türk Devleti”, 75 Yılda Çarkları Döndürenler, Tarih Vakfı Yay., Đstanbul, ss. 67–95. Castells, M., The Urban Question, Edward Arnold, London, 1977. Castells, Manuel, Kent, Sınıf, Đktidar, (Çev. Asuman Erendil), Bilim ve Sanat, Ankara, 1997. Cengizkan, Ali, “Bir Başkentin Yıkılışı”, Bir Başkentin Oluşumu, TMMOB, Ankara, 1994, ss. 84-49. Ceyhun, Demirtaş, Yağma Edilen Türkiye, Habora Kitabevi, Đstanbul, 1968. Clarke, S., Ginsburg, N., “Konutun Ekonomi Politiği-1”, Mimarlık, 1979, 79/3, ss. 20-23.

Page 284: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

276

Clarke S., Ginsburg, N., “Konutun Ekonomi Politiği-2”, Mimarlık, 1979, 79/4, ss. 8-13. Devlet Planlama Teşkilatı, Web Sayfası, http://www.dpt.gov.tr DĐE, Đstatistik Yıllıkları. Dobb, Maurice, Kapitalizmin Gelişmesi Üzerine Đncelemeler, (Çev. F. Akar), Belge Yay., Đstanbul, 1992. Dowall, D., E., Land Market Assessment: A New Tool for Urban Management, The World Bank, UNCHS, Urban Management Program, Washington, D.C., 1991. Dündar, Özlem, “Kentsel Dönüşüm Uygulamalarının Sonuçları Üzerine Kavramsal Bir Tartışma”, Kentsel Dönüşüm Sempozyumu, Yıldız Teknik Ünv. Basım Merkezi, Đstanbul, 2003, ss. 65-74. Edel, Matthew, Readings in Urban Economics, Macmillan, Newyork, 1972. Edel, Matthew, “Marx’s Theory of Rent: Urban Applications”, Kapitalistate, N. 4-5, Summer 1976. Engels, Friedrich, Konut Sorunu, (Çev. Güneş Özdural), Sol Yay., Ankara, 1992. Eralp, A., Tünay, M., The Political and Socioeconomic Transformation of Turkey, Praeger, 1993. Eraydın, Ayda, “Sermaye Birikim Sürecinde Kentler”, Defter, 1988, Haziran- Eylül, S.5, ss. 133-153. Eraydın, Ayda, “Mekân Organizasyonuna Đlişkin Değişen Paradigmalar”, Toplum ve Bilim, 1994, S. 64-65, ss.53-76. Eraydın, A, Atila, S., “Gelişmenin Mekansal Boyutu ve Kentleşmenin Değişen Dinamikleri,” Gelişme Stratejileri Workshop, TMMOB, Ankara, 1996. Ercan, Fuat, “Neoliberal Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de Birikim Süreci ve Değişen Sermaye Đçi Bileşenler: 1980 Sonrası Đçin Bir Çerçeve Denemesi”, 97 Sanayi Kongresi, MMO, Ank. 1998, ss. 161-185. Ercan, Fuat, “Çelişkili Bir Süreklilik Olarak Sermaye Birikimi–1 (Türkiye’de Kapitalizmin Gelişme Dinamiklerinin Anlaşılması Đçin Marksist Bir Çerçeve Denemesi), Praksis, S. 5, Kış, 2002, ss. 25-77. Erder, Sema, “Göç, Yerleşme ve “Çok” Kültürel Tanışma”, Birikim, Temmuz 1999, S. 123, ss. 68-75.

Page 285: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

277

Ersoy, Melih, “Özelleştirme ve Planlama”, Özelleştirme ve Kamu Arazileri, TMMOB ŞPO Yay., Ankara, 1997, ss. 20-26. Ertürk, Hasan, Kamu Ekonomisi, Ekin Kitabevi, Bursa, 1995. Eryıldız, Semih, Batıkent, Türkiye Đş Bankası Yay., Đstanbul, 2003. Evans, Alan, “The Determination of the Price of Land”, Urban Studies, 1983, S. 20, ss. 119-129. Evans, Alan, “On Monopoly Rent” Land Economics, 1991, S. 67 (1), ss. 1-14. Feagin, J., ve Gottdiener, M., , “The Paradigm Shift in Urban Sociology”, Urban Affairs Quarterly, Vol. 24, N. 2, December, 1988, ss. 163-187. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER), Web Sayfası, http://www. gyoder.org.tr Geray, Cevat, “ Yeni Đmar Düzeni mi? Đmar Hiyerarşisi mi?”, Mimarlık, S. 85/4, 1985, ss. 8-10. Geray, Cevat, “Belediyelerin Hızlı Kentleşmeye Yenik Düştüğü Dönem,” Türk Belediyeciliğinde 60 Yıl, Metropol A.Ş.-IULA-EMME, Ankara 1990, ss. 217-224. Geray, Cevat, “Çok Katlı Yapılar ve Toprak Siyasamız”, AÜ SBF Dergisi, 1991. Geray, Cevat, “2000’li Yılların Eşiğinde Toplumsal Konut, Arsa ve Kentsel Gelişme Yöneltilerimize Toplu Bakış”, Amme Đdaresi Dergisi, Aralık 1999, S. 32/4, ss. 85-116 Gottdiener, Mark, The Social Production of Urban Space, University of Texas Press, USA, 1988. Gök, Tamer, Türkiye’de Đmar Planlaması, ODTÜ, Ankara, 1980. Gülalp, Haldun, Kapitalizm, Sınıflar ve Devlet, Belge Yay., Đstanbul, 1993. Güler, Ayman, Birgül, Yerel Yönetimler - Liberal Açıklamalara Eleştirel Yaklaşım, TODAĐE, Ankara, 1992. Günay, Baykan, Salman, Mehmet, “Kentsel Görüntü ve Kentsel Estetik Örnek Kent: Ankara,” Kent, Planlama Politika, Sanat 1 (Der. Đlhan Tekeli), ODTÜ, Ankara, 1994, ss. 277-321. Hamamcı, Can, “1930–46 Tek Parti Dönemi Belediyeciliği Genel Bakış,” Türk Belediyeciliğinde 60 Yıl, Metropol A.Ş.-IULA-EMME, Ankara, 1990, ss. 147-158.

Page 286: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

278

Hançerlioğlu, Orhan, Ekonomi Sözlüğü, Remzi Kitabevi, Đst., 1993. Harvey, David, The Urban Process Under Capitalism: A Framework for Analysis, International Journal of Urban Regional Research, S.2, 1978. Harvey, David, The Limits to Capital, Basil Blackwell, Oxford, 1982. Harvey, David, The Urbanization of Capital, Basil Blackwell, Oxford, 1985. Harvey, David, Postmodernliğin Durumu, (Çev. Sungur Savran), Metis Yay., Đstanbul, 1999. Harvey, David, Sosyal Adalet ve Şehir, (Çev. Mehmet Moralı), Metis Yay., Đstanbul, 2003. Hazine Müsteşarlığı, Web Sayfası, http://www. hazine.gov.tr Healy, P., The Reorganization of State and Market in Planning, Urban Studies, S. 29, No. 3/ 4, 1992, ss. 411-434. Huberman, Leo, Feodal Toplumdan 20. Yüzyıla, (Çev. Murat Belge), Dost Yay., Ankara, 1982. Ingram, Gregory, Land in Perspective Its Role in the Structure of Cities, World Bank, Washington, 1982. Işık, Oğuz, “Mekânın Politikleşmesi, Politikanın Mekânsallaşması”, Toplum ve Bilim, S. 64–65, 1994, ss. 7–38. Đçduygu, Ahmet, Sirkeci, Đbrahim, “Cumhuriyet Dönemi Tarihinde Göç Hareketleri”, 75 Yılda Köylerden Şehirlere, Tarih Vakfı Yay., Đstanbul, 1999, ss. 269-276. Kandemir, Seyyah, Ankara Vilayeti, Başvekâlet Müdevvenat Matbaası, Ankara, 1932. Karaosmanoğlu, Yakup, Kadri, Ankara, Đletişim, Đstanbul, 2003. (Đlk Baskı, Akba Kitabevi 1934) Kartal, Kemal, “Kent Toprağında Özel Mülkiyet Hakkının Doğurduğu Sorunlar”, Amme Đdaresi Dergisi, C.10, No.2, ss.17–48. Kazgan, Gülten, Tanzimat’tan XXI. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi, Altın Kitaplar, Đstanbul, 1999. Keleş, Ruşen, Eski Ankara’da Bir Şehir Tipolojisi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bil., Fak., Yay., Ankara, 1981. Keleş, Ruşen, Kentleşme Politikası, Đmge Yay., Ankara, 1990.

Page 287: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

279

Keleş, Ruşen, Kentbilim Terimleri Sözlüğü, Đmge Kitabevi, Ankara, 1998. Keleş, Ruşen ve diğ., Kentsel Toprak Rantının Kamuya Kazandırılması, Öteki Yay., Ankara, 1999. Kepenek, Yakup, Yentürk, Nurhan, Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitabevi, Đst., 2003. Keskinok Ç., Ersoy M., (Der.) Üretim Tarzlarının Eklemlenmesi Üzerine, Birey ve Toplum Yay., Ankara, 1984. Keskinok, Çağatay, The Role of State in (Re)Production of Urban Space: A Comprehensive Approach, Yayımlanmamış Doktora Tezi, ODTÜ Yay., Ankara, 1993. Keyder, Çağlar, Türkiye’de Devlet ve Sınıflar, Đletişim Yay., Đstanbul, 1999. Keyder, Çağlar ve diğ., Đstanbul Küresel Đle Yerel Arasında, Metis Yay., Đstanbul, 2000. Kıray, Mübeccel, Toplumbilim Yazıları, Gazi Üniversitesi Yay., Ankara, 1982. Koç, Vehbi, Hayat Hikâyem, Apa Ofset, 1974. Kuruç, Bilsay, “Cumhuriyet Döneminde Đktisat Politikaları Üzerine Gözlemler”, Bilanço 1923-1998, Ekonomi, Çevre, Toplum, Tarih Vakfı Yay. Đstanbul, 1999, ss. 21-32. Lefebvre, H., The Production of Space, (English Translation, Donald Nicholson- Smith), Blackwell, Oxford, 1991. Lipietz, “Uluslararası Đşbölümünde Yeni Eğilimler, Birikim Rejimleri ve Düzenleme Tarzları”, Toplum ve Bilim, S. 56-61, 1993. Logan, J., Molotch, H.L., Urban Fortunes: The Political Economy of the Place, California University Press, California, 1987. Macdonald, Bradley, J., “Gösteriden Birleştirici Kentleşmeye: Sitüasyonist Kuramın Yeniden Değerlendirilmesi”, Cogito, S. 14, Bahar, 1998, ss. 201-225. Mamak Belediyesi, Web Sayfası, http://www. mamak.bel.tr Marx, Karl, Kapital III. Cilt, (Çev. Alaattin Bilgi), Sol Yay., Ankara, 1990.

Marx, Karl, Engels Friedrich, Alman Đdeolojisi (Çev. Sevim Belli), Sol Yay., Ankara, 1992. Marx, Karl, Grundrisse 1, (Çev. Arif Gelen), Sol Yay., Ankara, 1999.

Page 288: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

280

Marx, Karl, Felsefenin Sefaleti, (Çev. Ahmet Kardam), Sol Yay., Ankara, 1999. Mills, D, E, Growth, Speculation and Sprawl in a Monocentric City,” Journal of Urban Economics, C.10, 1981, ss.201-226. Mintz, Beth and Schuvartz, Michael, “Capital Flows and the Process of Financial Hegemony,” Structures of Capital, Cambridge University Pres, USA, 1990. Nalbantoğlu, Gülsüm, “1928–46 Döneminde Ankara’da Yapılan Konutların Mimarisinin Değerlendirilmesi” Tarih Đçinde Ankara, Eylül 1981 Seminer Bildirileri, ODTÜ; Ankara, 1984, ss. 253-269. Nalbantoğlu, H. Ünal, “Cumhuriyet Dönemi Ankara’sında Yükselen Orta Sınıf Üzerine,” Tarih Đçinde Ankara, Eylül 1981 Seminer Bildirileri, ODTÜ, Ankara, 1984, ss. 287–300. Nikitin, P., Ekonomi Politik, (Çev. Hamdi Konur), Sol Yay., Ankara, 1990. ODTÜ ŞBP Çalışma Grubu, Ankara: 1985’den 2015’e, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara, 1985. OECD, Urban Land Markets, OECD, Paris, 1992. Otyam, Fikret, “Aldı Sözü Fikret Otyam,” Türkiye Yazıları, S. 7, Ekim 1977, ss. 23-27. Ödekan, Ayla, “Kent Mekânı mı, Rant Mekânı mı?”, Đstanbul, S. 2, Ocak, 2000. Öncü, Ayşe, “The Politics of the Urban Land Market in Turkey: 1950-1980”, International Journal of Urban and Regional Research, Vol.12, N.I, 1988, ss. 38–64. Öncü, Ayşe, “The Myth of the ‘Ideal Home’ Travels Across Cultural Borders to Đstanbul,” Space, Culture and Power, Zed Boks, 1997, USA, ss. 57-71. Özdek, Yasemin, “Globalizmin Đdeolojik Hegemonyası: Yanılsamalar”, Amme Đdaresi Dergisi, S. 32/3, Eylül 1999, ss. 25-47. Pirenne, Henri, Ortaçağ Kentleri, ( Çev. Şadan Karadeniz), Đletişim Yay., Đstanbul, 1990. Pamuk, Şevket, “Dünya Đktisadi Bunalımı ve 1930’lara Yeniden Bakış”, Bilanço 1923-1998 Ekonomi, Çevre, Toplum, Tarih Vakfı Yay., Đstanbul, 1999, ss. 33-40. Procter, Ian, “Some Political Economies of Urbanization and Suggestions for A Research Framework”, International Journal of Urban and Regional

Page 289: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

281

Research, Vol.6, N.1, March 1982, ss. 86–97. Reynolds, J. E, ve Tower, D. L., “Factors Affecting Rural Land Prices in an Urbanizing Area”, The Review of Regional Studies, Vol. 8, No. 3, 1978, ss. 23-24. Ricardo, David, On the Principles of Political Economy and Taxation, Londra, 1821. Saraç, Tahsin, “Yaşam Öyküsünden Değintiler,” Türkiye Yazıları, Sayı 11, Şubat 1978, ss. 22-29. Saygılı, Şeref ve Diğ., Türkiye Ekonomisinde Sermaye Bikrimi, Verimlilik ve Büyüme: 1972–2003, DPT, Ekonomik Modeller ve Stratejik Araştırmalar Genel Müdürlüğü Yay., Ank., 2005 Schofield, J., Cost-Benefit Analysis in Urban and Regional Planning, Unwin Hyman, London, 1987. Serageldin, Mona, Regularizing the Informal Land Development Process, Office of Housing and Urban Programs, Vol. 1, (Background Paper), US. Agency for International Development, Washington, 1991. Shonkwiler, j. S. Ve Reynolds, J. E., “A Note on the Hedonic Price Models in the Analysis of Land Prices at the Urban Fringe”, Land Economics, Vol. 62, No.1, 1986, ss. 58-61. Smith, M., P., The City and Social Theory, Basil Blackwell, Oxford, 1980. Soja, E., Postmodern Geographies: The Reassertion of Space in Critical Social Theory, Verso, London, 1989. Sönmez, Mustafa, “Sermaye Birikiminin 75 Yıllık Gelişimi: Kilometre Taşları”, 75 Yılda Para’nın Serüveni, Tarih Vakfı Yay., Đstanbul, 1998, ss. 51-82. Sözen, Metin, Cumhuriyet Dönemi Türk Mimarlığı, Türkiye Đş Bankası Yay., Ankara, 1984. Steinhaus, Kurt, Atatürk Devrimi Sosyolojisi (Sosyo-Ekonomik Yönden Az Gelişmiş Ülkelerde Burjuva Toplumunun Gelişmesi Sorunu Üzerine Bir Araştırma), Sander Yay., Đstanbul, 1973. Şahin, Savaş, Zafer, "Đmar Planı Değişiklikleri ve Đmar Hakları Aracılığıyla Yanıltıcı (pseudo) Kentsel Dönüşüm Senaryoları: Ankara Altındağ Đlçesi Örneği, Kentsel Dönüşüm Sempozyumu, ss. 89-101. Şengül, Tarık, “Siyaset ve Mekânsal Ölçek Sorunu,” Küreselleşme (Der. Ahmet Tonak), Đmge Yay., Ankara, 2000, ss. 111-158.

Page 290: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

282

Şengül, Tarık, Kentsel Çelişki ve Siyaset, WALD Yay., Đstanbul, 2001. Şenyapılı, Tansı, Ankara Kentinde Gecekondu Gelişimi, 1923–60, Kent-Koop Yayınları, Ankara, 1985. Şenyapılı, Tansı, "Yeni Sorunlar Eski Çözümler" Tarihten Günümüze Anadolu'da Konut ve Yerleşme, Tarih Vakfı Yay., Ankara, 1996 Şenyapılı, Tansı, Türel, Ali, Ankara’da Gecekondu Oluşum Süreci ve Ruhsatlı Konut Sunumu, Batıbirlik Yayınları, No. 1, Ankara, 1996. Şimşir, Bilal, Ankara Ankara, Bilgi Yay., Ank., 1988. Tankut, Gönül, “Jansen Planı: Uygulama Sorunları ve Cumhuriyet Bürokrasisinin Kent Planına Yaklaşımı,” Tarih Đçinde Ankara, Eylül 1981 Seminer Bildirileri, ODTÜ, Ankara, 1984, ss. 301–316. Tankut, Gönül, Bir Başkentin Đmarı, ODTÜ, Ankara, 1990. Tankut, Gönül, “Erken Cumhuriyet Döneminde Şehir Mimarisi ‘Ankara’,” Bir Başkentin Oluşumu, TMMOB, Ankara, 1994, ss. 23-25. Tekeli, Đlhan, Ortaylı, Đlber, Türkiye’de Belediyeciliğin Evrimi, Türk Đdareciler Derneği, Ankara, 1978 Tekeli, Đlhan, Türkiye’de Kentleşme Yazıları, Turhan Kitabevi, Ankara, 1982 Tekeli, Đlhan, Đlkin, Selim, Bahçelievler'in Öyküsü: Bir Batı Kurumunun Yeniden Yorumlanması, Batıkent Konut Üretimi Yapı Koop. Birliği, Ankara, 1984

Tekeli, Đlhan, “Kentsel Topraklarda Mülkiyet Kurumunun Varlığının Toplumsal Sonuçları ve Yeniden Düzenleme Olanakları Üzerine” Kent Kooperatifçiliği Altıncı Teknik Semineri, Sarıgerme, 1991, Türkkent Yay., No:4, Ankara, 1991. Tekeli, Đlhan, “Mülkiyet Kurumu Kamu Yararı Kavramı ve Đmar Planları Üzerine”, Kent Planlaması Konuşmaları, TMMOB Mimarlar Odası Yay., Ank, 1991. Tekeli, Đlhan, “Türkiye’de 1923–50 Dönemi Mimarlığın Toplumsal Siyasal Bağlamı,” Bir Başkentin Oluşumu, TMMOB, Ankara, 1994, ss. 19-22. Tekeli, Đlhan, Türkiye'de Yaşamda ve Yazında Konut Sorununun Gelişimi, TOKĐ, Ankara, 1996. Temel, Adil, “Büyüme, Ekonomik Yapı Değişmeleri”, Bilanço 1923–1998, Ekonomi, Toplum, Çevre, Tarih Vakfı Yay. Đstanbul, 1999, ss. 73-89.

Page 291: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

283

Théret, Bruno, “Collective Means of Consumption, Capital Accumulation and Urban Question,” IJURR, S. 6, 1982, ss. 346-371. Thrall, M, Land Use and Urban Form, Methuen, New York and London, 1987. TMMOB, Gelişme Stratejileri Workshop, TMMOB, Ankara, 1996. TMMOB, Ankara Sempozyumu, TMMOB Yay., Ankara, 1997. TMMOB, Makine Mühendisleri Odası, Ankara Gerçeği, MMO, Ankara, 1999. TMMOB, Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Ankara Söyleşileri, Mimarlar Odası Yay., Ankara, 1993. TMMOB, Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 1923’ten 2025’e Başkent, Mimarlar Odası Yay., Ankara, 1999. TMMOB Şehir Plancıları Odası, Ankara Şubesi, Ankara Üst Ölçek Plan Sorunsalı Teknik Toplantı 5 Haziran 2002, ŞPO Yay., Ankara, 2003. TMMOB Şehir Plancıları Odası, Ankara Şubesi, Web Sayfası, http://www. ankara.spo.org.tr Tokunaga, S, Landownership and Residential Land Use in Urban Economies, Springer-Verlag, Tokyo, 1996. Toplu Konut Đdaresi, Web Sayfası, http://www.toki.gov.tr Toprak, Zafer, Milli Đktisat Milli Burjuvazi, Türkiye’de Ekonomi ve Toplum (1908-1950), Tarih Vakfı, Yurt Yay., Đstanbul, 1995. Tuncer, Orhan, Cezmi, Ankara Evleri, ATO, Ankara, 2002. Türel, Ali, Konut Üreticileri, Mülk Konut, Kiralık Konut, TOKĐ, Ankara, 1996. TÜRKKONUT, Web Sayfası, http://www.turkkonut.com.tr Ural, Somer, “Türkiye’nin Sosyal Ekonomisi ve Mimarlık 1923–1960,” Mimarlık, S. 1-2, Ocak-Şubat 1974, ss. 5-51. Ural, Somer, Platinel, Pekin, “‘Kent Toprakları Sorunu’ Komisyon Raporu Eleştirisi”, Mimarlık, 76/4, 1976, ss. 18-22. Urry, J., Gregory, D., (Der.) , Social Relations and Spatial Structures, Macmillan, Londra, 1985. Velidedeoğlu, Hıfzı, Veldet, Devirden Devire I, Bilgi Yay., Đstanbul, 1974.

Page 292: KENTSEL GELĐŞME ve KENTSEL RANTLAR: ANKARA ÖRNEĞĐ

284

Yavuz, Fehmi, Ankara’nın Đmarı ve Şehirciliğimiz, Ank. Ünv. Siy. Bil. Fak. Yay., Ankara, 1952. Yavuz, Fehmi, Kentsel Topraklar, Ank. Ünv. Siy. Bil. Fak. Yay., Ankara, 1980. Yavuz, Yıldırım, “1923–28 Ankara’sında Konut Sorunu ve Konut Gelişmesi,” Tarih Đçinde Ankara, Eylül 1981 Seminer Bildirileri, ODTÜ, Ankara, 1984, ss. 233-252. Yavuz, Yıldırım, “Ankara’da Cumhuriyet Dönemi Mimarisi”, Ankara Konuşmaları, TMMOB Mimarlar Odası, Ank., 1992, ss. 96-107. Yeldan, Erinç, Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi, Bölüşüm, Birikim ve Büyüme, Đletişim Yay., Đstanbul, 2004. Yenimahalle Belediyesi, Faaliyet Raporları Yenimahalle Belediyesi, http://www.yenimahalle.bel.tr Yerasimos, Stefanos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, Kitap 3, Belge Yay., Đstanbul, 1992. Zukin, Sharon, Loft Living, Baltimore, 1982.