19
Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Eki’dir. EKİM 2017 / Yıl: 24 - Sayı: 204 “Somuncu Baba Bahçesinin T aze Çiçeği”

Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Eki’dir.

EKİM 2017 / Yıl: 24 - Sayı: 204

“Somuncu Baba Bahçesinin Taze Çiçeği”

“Hakiki mü'min eli ile veya dili ile kimseyi incitmez. Yalan söylemez, yalan

yere yemin etmez. Yalan şahitliğine asla yanaşmaz. Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez, iyilikten ayrılmaz, kibir ve gurur bilmez. Düşündükleri daima

hayırdır. Kendisini içinde yaşadığı toplumun bir organı bilir. Kendi çıkarını toplumun çıkarında, zararını da toplumun zararında görür.

Menfaatini başkalarının zararında aramaz. Herkesin hayrına ve iyiliğine çalışır. Kendisine yapıldığını istemediği bir şeyi

başkasına yapmaz. Kendisi için sevdiği, arzu eylediği iyi şeyleri başkaları için de ister.”

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)

Page 2: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Editör’den Merhaba

Musa TEKTAŞcocuk@somuncubaba. net

Sevgili arkadaşlar; Dokuzuncu Osmanlı padişahı olan Yavuz Sultan Selim’in babası Sultan II. Bayezid Han, annesi Dulkadiroğlu

Alaüddevle’nin kızı Aişe Hatun’dur. 10 Ekim 1470’de Amasya’da doğdu. Küçük yaşta İstanbul’a gönderilen Selim, dedesi Fatih Sultan Mehmed Han’ın

terbiyesinde yetişti. Kur’an-ı Kerim, tefsir, hadis ve fıkıh dersleri yanında yüksek fen ilimlerini de öğrendi. Arabî ve Farisî’ye mükemmel surette konuşacak şekilde vâkıf oldu. Çok çevik ve zeki idi. Bir defa dinlediğini kolay kolay unutmazdı. Spora

meraklıydı. Ata binmek, güreş tutmak, ok atmak ve kılıç kullanmak hususunda büyük maharet sahibi oldu. Babası II. Bayezid Han padişah olduktan sonra Trabzon’a vali oldu. Trabzon’da devlet işlerinin yanında ilimle uğraşır ve büyük âlim Mevlâna Abdülhalim Hazretleri’nin derslerini takip ederdi. Bu arada edebiyat ve tarih ile de ilgilendi. Eyaletini çok güzel idare eden Selim’in bu sırada komşu devletler ile de münasebetleri oldu. 1512 yılının Nisan ayında babasının teklifi üzerine Osmanlı

Padişahı olarak tahta oturdu. II. Bayezid oğlu Selim’e şu öğütlerde bulundu:

“Eğer sana itaat edilmesini istersen daima hak sahibine hakkını ver ve herkese mütevazı ol, kimseye zulmetme. Allah’ın kulu isen O’nun emrine uyarak adaletli ol. Allahu Teâlâ seni bu ülkelerin saltanatına nail kıldığı için kendine gaflet uykusunu

haram kıl. Zira halkın sana güvenip uyumaktadır. Kimseyi öfke ile azarlama, memleket ehlini huzursuz kılma. İntikam almayı terk et; zira intikam, intikam

almağa ve insanı zorluğa düşürür ve kalpten sevgiyi söküp çıkarır. Şu anki kuvvet ve elindeki güce güvenip de kimseye zulmetme, zira bu mülk kimsede baki değildir,

felek elbet senin de sırtını yere getirir.”

Celalzâde Mustafa Yavuz Sultan Selim Han’ı şöyle tarif ediyor: “Mal, mülk ve cevherin yanında hiç değeri yoktu. Bütün âdeme hükümdar olmaktansa zavallı bir gönlü üzüntüden kurtarmayı tercih ederdi. Yüksek mevkilere hak kazananlara hakkını vermeyi severdi. Sözünde durmayan, dönek ve korkak kimselere iltifat etmezdi.”

1517’de Kahire’nin alınmasından sonra Yavuz Sultan Selim Kahire’de Memlük Devleti’ne bağlı bulunan Abbasilerden halifeliği aldı. Yavuz Sultan Selim’in halifeliği alması ile Kahire’de bulunan kutsal emanetleri İstanbul’a getirildi. Osmanlı Devleti, İslâm dininde bağlayıcılık ve güç sağlayan ilk halife olan

Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim oldu. 12 Eylül 1520’de “Aslan Pençesi” adı verilen bir çıban yüzünden 50 yaşında iken İstanbul’da vefat etti.

Yavuz Sultan Selim’in hizmetlerini ve şahsiyetini öğrenip, örnek almalıyız.

(Bir Hadis)“Üç kimsenin duası makbul dualardır, bunların kabul edilişinde şüphe

yoktur: Zulme uğrayanın duası, yolcunun (misafirin) duası, ana-babanın çocuklarına duası.”

(Tirmizî, Birr 7.)

(Bir Ayet)“De ki; O Allah bir tektir. Allah eksiksiz, sameddir (Bütün

varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiçbir şeye muhtaç değildir). Doğurmadı ve doğurulmadı. O'na bir denk de olmadı.”

(112/İhlas, 1-4)

Somuncu Baba

Ali ErdemPOLAT

Muhammed Sirac CAVUS

Sumeyye GulKURT

ArdaDERE

Muhammed Taha KINACI

SumeyyeNARGUL

Belya Yusuf KINACI

MunifeGUL

Muhammed Furkan DOGAN

Osman Talha OZTURK

ZeynepDOGAN

Sefika DilaDEMİR

Arkadaşlar sizler de Cocuk Albumumuzde vesikalık fotoğraflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.

Page 3: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Yıl: 11 Sayı: 130Çocuk Eki

Somuncu Baba Çocuk Dergisi EKİM 2017 Yıl: 24 Sayı: 204

Basım Tarihi: EKİM 2017Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir.

İmtiyaz Sahibi ve

Genel Yayın YönetmeniBekir AYDOĞAN

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüM. Hulusi ERDEMİR

Yayın EditörleriM. Nazmi DEĞİRMENCİ

Musa TEKTAŞ

Yayın KuruluProf. Dr. Nihat ÖZTOPRAK / Prof. Dr. Ali YILMAZProf. Dr. Sebahat DENİZ / Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ

Prof. Dr. Abdullah KAHRAMANProf. Dr. Ali AKPINAR

Grafik Tasarım ve Uygulamaİrem BAYRAKTAR

Yapım

www. grafiturk.com.tr

Baskı & Üretimİhlas Gazetecilik A.Ş.

Merkez Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A /41Yenibosna/İSTANBUL Tel: 0 (212) 454 30 00

Basım-Yayım-Dağıtım-PazarlamaVİSAN İktisadi İşletmesi

Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No: 71 (44700) Darende / MALATYA

Tel:(422) 615 15 00 Faks:(422) 615 28 79www. somuncubaba. net

cocuk@somuncubaba. net

grafitürk

İçindekilerTürkçe Ağzımda Annemin Ak Sütü Gibidir. ............ 4

Sırrı ER

Yağcılarda İnecek Var! ...................................................... 6

Mine TAŞDEMİR

Dedikodu ................................................................................ 8

Hamidullah HALICI

Düsturumuz Sevgi-Saygı-Hoşgörü ............................10

Naciye BEYZA

Camgöz ve Arkadaşları Birecik'de-2 ..........................12

Raziye SAĞLAM

Hz. Hud Aleyhisselam ......................................................14

Ali BÜYÜKÇAPAR

Kedi ile Karga ........................................................................16

Emine Yılmaz DERECİ

Şiir ......................................................................... 18

Bestami YAZGAN

Bunları Biliyor muydunuz? ....................... 20

Nisa ERCİYES

Tahtam Eksik ................................................... 22

Erdal KARASU

Ummadık Taş, Baş Yarar .............................. 24

Mustafa AKGÜN

Okunmuş Kitap ................................................ 26

Hakan YILDIRIM

Akdeniz’e Yazılan Zafer: Preveze ............. 28

İsmail ÇOLAK

Tarihte Bu Ay ................................................... 30

Yusuf HALICI

Bulmaca ............................................................. 32

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 20172 3

Page 4: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Sırrı ER

“Türkçe Ağzımda Annemin Ak Sütü

Gibidir.”Yahya Kemal Beyatlı

Sevgili çocuklar;

Başlıktaki sözün güzelliğine ba-kar mısınız? Millî Şair Yahya Kemal, Türkçe’ye olan sevgisini güzel bir ben-zetmeyle ifade etmiş. Ana dilimiz bizim için anne sütü kadar temiz ve bir o ka-dar da önemli. Şimdi kendimize şöyle bir soru yöneltelim. Bu ülkede yaşayan ve ana dili Türkçe olan vatandaşlar ola-rak dilimize gereken özeni gösteriyor muyuz acaba? Bu soruya evet diyebili-yor muyuz? Bence diyemiyoruz. Gerçek olan şu ki dilimize gereken önemi ve özeni göstermiyoruz.

İnsanlar arasında en etkili anlaşma aracı olan “dili” iyi kullanmalıyız. Çün-kü aydın olmanın başta gelen gerekle-rinden biri de dili doğru kullanmaktır.

Şimdi de şu soruların cevabını düşü-nelim.

Ülkemizde okullarda Türkçe’nin iyi öğretilmesi için gereken çalışmalar ya-pılıyor mu?

Yabancı dil öğretimine gösterilen ilgi Türkçe dersine gösteriliyor mu?

Bir okulda İngilizce dersi için çok sa-yıda araç, gereç, yardımcı kitap, kaset olduğu halde, Türkçe’nin iyi öğretilmesi için ders kitabından başka herhangi bir kaynak var mı?

Cevabınızın ne olduğunu tahmin ediyorum. Ben de sizin gibi düşünüyo-rum.

İlgili ve yetkili kuruluşların Türkçe’ye olan duyarsızlığı sonucunda, öğrenci-lerin çoğu Türkçe’yi iyi öğrenmeden, özelliklerini ve güzelliklerini bilmeden okullardan mezun oluyorlar. Asıl prob-lem de mezuniyet aşamasından sonra başlıyor. Dilekçe yazmayı bilmeyen lise mezunlarıyla, bir sayfa yazı yazamayan üniversite mezunlarıyla karşılaştığımız-da şaşırıp kalıyoruz.

Türkçe’nin zenginliğini öğreneme-diğimiz için aynı toplumda yaşayan insanlar olarak bazen birbirimizle an-laşmakta güçlük çekiyoruz. Aynı fikri savunan insanların bile “birbirlerinin sözlerini iyi anlamadıkları için” kıyası-ya tartıştıklarını görüyoruz. Yanlış anla-malardan dolayı kavgalar ediliyor, hat-ta cinayetler işleniyor. Bu tür haberlere medyada sıkça rastlıyoruz.

Sevgili çocuklar;

Türkçemizi iyi öğrenin, konuşurken ve yazarken doğru kullanmaya özen gösterin. Kısaltmalar yapmadan keli-meleri tam yazmaya gayret edin.

Diğer insanlarla olan ilişkilerimizde başarılı ve etkileyici olmak için dilimizi doğru ve güzel kullanmalıyız.

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 20174 5

Page 5: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Bu sabah Latife Öğret-men’imiz, “Hem dersimi iyi dinliyorsunuz hem de de-vamsızlık yapmıyorsunuz. Bazı sınıflara derse girerken ayaklarım geri geri gidiyor. Bu sınıfa ise koşarak, öğret-menliğimin ilk yıllarındaki heyecanla giriyorum.” dedi. Öğretmenimizin bu sözleri bizi çok mutlu etti ve alkış-

lamaya başladık. Bir iki arka-daşımız da ıslık çaldı. Bunun üzerine sınıfta büyük bir gürültü oldu. Öğretmenimiz elini, sertçe masasına iki kez vurdu. Sonra şöyle dedi:

- Söylediğim güzel sözleri geri almama az kaldı. Bunu istemezsiniz değil mi çocuk-lar?

Yağcılarda İnecek Var!

MineTAŞDEMİR

Hepimiz domates gibi kızardık, başı-mızı öne eğdik. Azra, parmağını kaldıra-rak izin aldı ve öğretmenimizden sınıf adına özür diledi. Bunun üzerine, Aziz Sadi şöyle bağırdı:

- Yağcı, yağcı. Yağcılarda inecek var!

Bu söze çok sinirlenen ve biricik arka-daşı Azra’nın ağlamasına üzülen Birsu:

- Sen bir sus kepçe kulak, dedi.

Öğretmenimiz elindeki kalemi masa-sına bıraktı, kollarını birleştirdi ve şöyle dedi:

- Aziz Sadi ve Azra oturun. Birsu sen de otur. Şimdi beni dinleyin. İngilizce der-si elbette çok önemli bir ders. Dersime olan ilginiz demin de dedim, beni çok mutlu ediyor. Benim güzel çiçeklerim, şunu unutmayın ki “saygı” dediğimiz şey hem İngilizce’den hem de diğer bütün derslerinizden daha önemli, daha kıy-metli. Eğer saygınızı kaybederseniz, her şeyinizi kaybedersiniz. Saygıdan yoksun-sanız, isterseniz milyonlarınız olsun, en fakir insan sizsiniz. Birbirinizin sözünü pat diye kesmeniz, birbirinize hoşa git-meyecek lakaplar takmanız, birbirinizin arkasından hoşa gitmeyecek şeyler söy-lemeniz… Bu kötü örnekleri çoğaltmak mümkün. Bunlar çirkin şeyler ve yanlış şeyler…

Benim güzel yavrularım, ben bu güzel sınıftan sadece yazılı puanlarını değil; güzel huylarını çoğaltmasını da beklerim. Ve bunu sadece ben değil tüm öğretmen-leriniz bekler, ister. Size yakışan şey; in-sanı, hayvanı ve doğayı sevmek. Yoksa az önce örnek verdiğim çirkin davranış ve sözler değil!

Bütün sınıf, pür dikkat bir o kadar da mahcup bir şekilde öğretmenimizi dinli-yorduk. Aziz Sadi parmağını kaldırıp, ko-nuşmak için izin aldı ve:

- Azra, az önceki kaba davranışım ve sözlerim için senden özür dilerim. Öğret-menim sizden de çok özür dilerim, dedi.

Sonra Birsu parmağını kaldırdı ve o da Aziz Sadi’den ve öğretmenimizden özür diledi. Bunun üzerine sınıfça onları al-kışladık. Ama bu sefer kimse ıslık çalma-dı. Öğretmenimizin anlattığı şu fıkra ile neşemiz yerine geldi, kıkır kıkır gülmeye başladık:

İngilizce dersinde bir öğretmen, konu-yu bitirmiş ve öğrencilerine:

- Ders bitti, bana sorusu olan var mı, diye sormuş.

Bir öğrenci izin alarak ayağa kalkmış ve sormuş:

- Öğretmenim, zilin çalmasına kaç daki-ka var?

Öğretmenimiz fıkrayı anlattıktan sonra:

- Haydi, canlarım, şimdi defterlerinizi açın ve tahtaya yazacağım ödevi not edin, dedi.

Bu sefer arka sıralarda oturan arkada-şımız Arda, öğretmenimizden izin iste-yerek ayağa kalktı ve büyük bir merakla sordu:

- Öğretmenim, teneffüs ziline kaç daki-ka kaldı?

Teneffüs zili çaldığında Latife öğret-menimiz dâhil hepimizin yüzünde koca-man bir gülümseme vardı.

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 20176 7

Page 6: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

DEDİKODUDerleyen: Hamidullah HALICI / Çizen: Hamit YÜKSEK

Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy dedikoduyu duydu. Dedikodunun kurbanı, derinden

yaralandı ve incindi. Dedikoducu kadın daha sonra yaptığından pişman oldu ve çok üzüldü. Hatasını nasıl tamir edebileceğini sormak için bir bilgeye gitti.

“Şimdi git ve dün attığın bütün o tüyleri topla ve bana getir.” Kadın aynı yolu izledi, ama umutsuzluk ve korku içinde gördü ki, rüzgâr bütün tüyleri uçurup

götürmüştü. Saatler süren arayışın sonunda elinde sadece birkaç tüyle dönebildi. “Görüyorsun.” dedi yaşlı bilge.

“Pazara git.” dedi bilge. “Bir tavuk al ve onu kestir. Eve dönerken tüylerini yol ve yol boyunca yere at.” Nasihatin garipliğine şaşırsa da, denileni yaptı kadın.

Ertesi gün bilge bu defa şu tavsiyede bulundu:

“Onları yere atmak mümkün, ama geri toplamak imkânsız. Dedikodu da öyle. Dedikodu yapmak ne kadar kolaysa, dedikoduyla işlediğin hatayı telafi etmen

de o kadar zordur.”

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 20178 9

Page 7: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

İnsanlar arasındaki ilişkilerde en önem-li kural sevgi, saygı ve hoşgörüdür. Önce kendimizi sevmeli ve kendimize güvenme-liyiz. Sonra ailemizi, okulumuzu, arkadaşla-rımızı çok sevmeliyiz. Yaşadığımız ortamı ve güzel vatanımızı sevmeliyiz. "yaratılanı Yaratan'dan ötürü" sevmeliyiz

Toplu yaşanılan yerlerde barışı, güve-ni, fedakârlığı hoşgörüyü sağlayan önemli özelliklerden biri sevgidir. Sevginin oldu-ğu yerde yenilikler, güzellikler ve başarılar gelir. Ümidimizi, yaşama sevincimizi, gücü-müzü sevgiden alırız.

Sevgili çocuklar;

Güzel dinimiz büyüklere saygılı olmayı ve küçüklere sevgiyle yaklaşmayı emreder. Yakın akrabalarımızdan büyüklere göster-diğimiz saygıyı, yaşına hürmeten bütün büyüklere göstermeliyiz. Ulaşım araçların-da yaşlılara yer vermeli, yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmeliyiz.

Hoşgörü kavramı, olayları anlayışla karşılayarak insanları hoş görme, insanlar arası ilişkilerde dengeli olma, sabırlı olma, farklı olaylara tahammül edebilme anlam-larına gelmektedir.

Hoşgörü, insanlar arası ilişkilerde den-geyi korur ve insanları birbirlerine yakın-laştırır. Hoşgörülü olmak; her konuda hem-fikir olmak, yapılanlara aldırış etmemek, olaylar karşısında ilgisiz kalmak değildir. Kendi inançlarımızdan taviz vermek değil-dir. Sadece farklılıkların bilincinde olmak

ve değişik düşüncelere anlayışla baka-

bilmektir. Başkalarından nefret etmeme,

uyumlu olabilme erdemidir. Ancak hoşgö-

rü ve saygı kurallarına herkes uyarsa birlik

beraberlik olur. Sevgili Peygamberimiz;

"İnsan, kendisine nasıl davranılmasını isti-

yorsa, başkalarına karşı da öyle davranma-

lıdır." buyurmaktadır. Başkalarını kırmamak

ve gücendirmemek adına kendi kişiliğimizi

ve kimliğimizi de kaybetmemeliyiz.

Bazı insanlar teşekkür etmeyi ve özür

dilemeyi zayıflık olarak görürler. Sürekli

haklı olduklarını savunmaya çalışırlar. Da-

ima kendisinin haklı, başkalarının haksız

olduğunu düşünenler bir gün yalnızlığa

mahkûm olabilirler. Hatasını kabul etmek,

o insana değer katar ve başkaları tarafın-

dan daha çok sevilmesini sağlar.

Arkadaşlarımızla ilişkilerimizde adalet-

li olmalı, birbirimize saygılı davranmalıyız.

Okul kurallarına uymalı, okulun malına za-

rar vermemeliyiz. Okul araç ve gereçlerini

dikkatli ve düzenli kullanmalıyız

Hepimizin duygu ve düşüncesi birbirin-

den farklıdır. Ancak sahip olduğumuz ortak

inançlarımız ve değerlerimiz vardır. Ge-

leneklerimiz, göreneklerimiz, adetlerimiz

nesiller boyu bizlere ulaştığına göre, bizler

de bu ulvi değerlerimizi bizden sonraki ne-

sillere ulaştırılmalıyız.

Sevgi, saygı, hoşgörü ve dostluğun tüm

dünyaya hâkim olması dileğiyle...

Naciye BEYZA

Düsturumuz Sevgi-Saygı-

Hoşgörü

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 201710 11

Page 8: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Sevgili çocuk dostlarım;

Şanlıurfa gezimize, Birecik'teki kelay-nak kuşlarının üretim çiftliğini gezerek devam ediyoruz. Her zaman olduğu gibi, Selim'ler çekim yaparken, Ömer'le Zeliş de yardım ediyor. Bu kuşlar ince uzun gagaları, başlarının üzerindeki tüyleri ve geniş kanatlarıyla, Uzun Kulak'la benim de ilgimizi çekti. Bir de isimleri "kelaynak" olunca meraktan çekimleri izlemeye baş-ladık. Çekim başladığı anda, etraftakilerin şaşkın bakışları altında, bir kelaynak ge-lip Selim'in omzuna kondu. Selim birden irkildi ama kuşu ürkütmemeye çalışarak anlatmaya devam etti. Çok ilginç bilgiler

veriyordu. Söylediğine göre, Hazreti Nuh Peygamber’in gemisine aldığı kelaynak kuşları, o tarihten bu yana bereket kuşu olarak bilinirmiş. Göçmen kuşlardan ol-dukları için her yıl Şubat ayında gelir ve Ağustos’tan sonra, sıcak Afrika ülkelerine göç ederlermiş. Ancak çok sayıda avlan-ma, tarım ilacı gibi olumsuz şartlardan sayıları çok azalmış ve giden kuşlar az sayıda geri dönerek zamanla nesilleri tü-kenmeye başlamış. Kelaynak kuşlarının tamamen yok olmalarını önlemek için bu çiftlik kurulmuş ve 1999'dan sonra göç etmelerine izin verilmemiş. Selim böyle söyleyince, Uzun Kulak "Yazık bu kelay-naklara." dedi.

Ben de "İyi ki bu çiftlik kurulmuş. Za-vallılar hepten yok olacakmış." dedim.

Çekimlere yemek arasında Ömer "Se-lim Abi, bu kuşlar göç etmek için niye Birecik'i seçmişler." diye sorunca Hafize Teyze’nin

- Ömer'ciğim, atalarımız "Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?" diyerek, gezip yeni yerler görmenin insanı daha bilgili yapacağına işaret etmiştir. Siz de gezip gördüğünüz yerler hakkında bilgi sahibi olmaya, etrafınızda gördüklerinizin ne-denlerini öğrenmeye çalışın. Fırsat bul-dukça da okumayı ihmal etmeyin, diye nasihat ettiğini hatırladım.

Selim

- Ömer'ciğim, Birecik onların beslenme-lerini sağlayan haşerat açısından çok zen-gin bir yer. Bir de buranın insanları, Ke-

laynak Kuşlarını bereket sembolü olarak

gördüklerinden avlamıyorlar. Birecik'in

doğal çevre özellikleriyle de yumurtaları

korunmuş oluyor.

O gün kelaynak kuşlarının korunduğu

çiftlikten ayrılırken, doğayı ve içinde ya-

şayan canlıları korumanın ne kadar önem-

li olduğunu bir kez daha anlamıştık. İnsan-

lar bu çiftliği kurmasalardı, belki de bizler

kelaynakları hiç tanımayacaktık.

Urfa'nın başka güzelliklerinde buluş-

mak üzere çocuklar, hoşça kalın…

Camgöz ve Arkadaşları

Raziye SAĞLAM Kedi

Camgöz’ün GünlüğüBirecik'de-2

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 201712 13

Page 9: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Yemen’de yaşayan Hud (a.s.), Hz. Nuh’un

oğlu Sam’ın soyundan bir peygamberdir.

Geçimini ticaretle sağlar, toplumu içinde de

sevilip sayılırdı.

Hud Peygamber, takva ve ibadet ehli,

cömert ve yoksullara bol bol sadaka veren

mü’min bir kişi idi. Ad Kavmi’ne peygamber

olarak gönderildi. Ad Kavmi Yemen bölge-

sinde yaşayan zengin bir topluluktu. Mü-

reffeh bir hayat yaşayan bu millet tarımla

uğraşıyor bölgede bulunan diğer topluluk-

lardan medenî yaşayışlarıyla ayrılıyordu.

Geçen zaman içinde şımaran Ad Kavmi

fizikî güçlerinden dolayı kibirlendi, yanlış

idarecilerin yönetiminde azgınlaştı; ”Kuv-

vette bizden daha güçlü kim var?” diyerek

yeryüzünde büyüklük taslamaya, memle-

ketlerinde azgınlık ve fesatlarını artırmaya

ve halka zulmetmeye başladılar.

Yanlış inançları Ad Kavmi’ni önce puta

tapıcılığa ardında da ahireti inkâra yöneltti.

Sadda, Samud, Henna adında üç put yapıp

onlara tapmaya başladılar. Somut varlıkları

yaratıcı olarak görmeye başladılar. Bu da Ad

Kavmi’nde düşünce kirliliğine yol açtı, tev-

hit fikrinin esenliği unutuldu.

Zamanla toplumda iman problemleri başladı, insanlar putları ilah olarak kabul edince hayatlarının dengeleri bozuldu. Kut-sal olanlarla alay etmeye nihayetinde de her türlü kutsalla eğlenmeye yeltendiler. İçki, kumarla günlerini gün etmeye fakirler-le alay etmeye başladılar.

Allahu Teâlâ onlara Hud (a.s.)’ı peygam-ber olarak gönderdi. İmana, ibadete, zulüm-den uzak durmaya davet etti. İyilik, nasihat Ad Kavmi’nde alay konusu oldu Hud (a.s)’ı akılsızlıkla itham ettiler, hayatın sadece dünyadan ibaret olduğunu ahirette yeni bir hayatın olmayacağını beyan ettiler. Dünya hayatı onların gözünü o kadar karartı ki ha-yatı sadece yaşadıklarından ibaret saydılar.

Yüce Allah bunun üzerine üç yıl onlardan yağmuru kesti, kuraklık başladı. Hud (a.s.) onları tevbeye davet etti ama onlar tevbe etmediler, duadan yüz çevirdiler, yağmur yağdıracağını sandıkları bir kasırga ile yok olup gittiler.

“Hud’un kendisini de, onunla birlikte Müs-lümanları da, katımızdan bir rahmet ile kur-tardık. Ayetlerimizi yalan sayıp iman etmemiş olanların ise kökünü kestik.” (7/Araf, 72) Allah bizleri öğüt alanlardan eylesin.

Hz. Hud Aleyhisselam

AliBÜYÜKÇAPAR

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 201714 15

Page 10: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Abdurrahman şaşkın şaşkın pence-reden dışarıya bakıyordu. Komşuları-nın bahçesindeki kiraz ağacına bir kedi çıkmış, kalın dalların birine sıkıca tu-tunmuş duruyordu. İrice bir karga onun etrafından hızlıca uçarak, arada bir ga-

galayarak rahatsız ediyordu. Ağaçta ta-

biri caizse bir kavga vardı. Abdurrahman

babasını çağırarak ağacı gösterdi:

- Baba, kiraz ağacına bak! Bir karga,

ağaçtaki kediyi rahatsız ediyor. Kedinin

canını nasıl yakıyor baksana. Kedi de

onu yakalamaya çalışıyor, yakalarsa o

da onun canını fena yakacağı kesin. Ne-den kavga ediyorlar baba?

Babası bir süre karga ile kediyi sey-retti. Karga canı pahasına kediye saldı-rıyordu. Acaba karganın yuvası ağacın üzerinde miydi? Kiraz ağacını inceledi. Ağaçta yuva yoktu. Sonra gözü uzakta-ki büyük ıhlamur ağacına ilişti. Ihlamur ağacının üstünde bir yuva vardı ve baş-ka bir karga da arada sırada gaklayarak olayı seyrediyordu. Kedi sonunda pes edip ağaçtan aşağıya indi. Karga, kiraz ağacına konup, kediyi gözleriyle takibe aldı.

Abdurrahman sorusunu tekrarlayınca babası cevap verdi:

- Karga, kedinin yuvasını bozacağın-dan, yavrularını yiyeceğinden korkuyor. O yüzden ağaca çıkan bir kediye tepki verdi. Çünkü bu kedi yarın ıhlamur ağa-cına da çıkabilir. Yavrularına zarar vere-bilir. Belki de bu tepkisiyle karga, ağaç-lar kuşların vatanı, senin ağaç dallarında oturmana izin veremeyiz, diyordur. Kar-gaların zeki hayvanlar oldukları söylenir. Kedi oraya pusu kurmuş bence. Hem kedi tırmanma konusunda kendini iyi-ce geliştirirse bütün kuşlar için tehlikeli olabilir.

Kedi ağır adımlarla, öfkeli öfkeli mi-yavlayarak gözden kayboldu. Karga da yuvasına geri döndü. Karga bile vatanı

saydığı ağaçlara düşmanlarını çıkarmı-

yordu. Yavrularının ve belki de tüm kuş-

ların iyiliği için.

Abdurrahman bir süre düşündü. Keş-

ke dedi keşke, insanlar da bu dünyayı

sevgiyle, barışla, huzurla, adaletle, ne-

şeyle tüm güçleriyle donatsalar ya, tüm

canlıların iyiliği için.

Kendi kendine söz verdi. Bütün hayatı

boyunca elinden ne geliyorsa yapacak-

tı. Vatanını canı pahasına koruyacaktı.

Bunları düşününce içine bir huzur dol-

du. Pencerenin kenarından gülümseye-

rek ayrıldı.

Emine Yılmaz DERECİ

Kedi ile Karga

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 201716 17

Page 11: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Bilgi bahçesinin gülü,

Bir çiçektir öğrenciler.

Gönülleri sevgi dolu,

Bir çiçektir öğrenciler.

Öğretmenin eli, kolu,

Kimi kızı, kimi oğlu.

Milletine candan bağlı,

Bir çiçektir öğrenciler.

Sıra sıra ve peş peşe

Kalbe dolan bin bir neşe.

Kimi Ali, kimi Ayşe,

Bir çiçektir öğrenciler.

“Gözler yıldız, dilleri bal”,

Al bayrakta beyaz hilal,

Okul ağaç, öğretmen dal,

Bir çiçektir öğrenciler.

Onlar benim varım yoğum,

Onlar benim azım çoğum,

Onlar benim tomurcuğum,

Bir çiçektir öğrenciler.

Türkçenin gül hecesinde,

Şanlı yurdun yücesinde,

Cumhuriyet bahçesinde,

Bir çiçektir öğrenciler.

Gözlerini deryalara salarken

Sevdim seni Anadolu çocuğu.

Hak yolunda gonca gibi solarken

Sevdim seni Anadolu çocuğu.

Mazlumun elinde sarı çiçeksin,

Zalime saplanan çatal yüreksin,

Şühedâ burcunda ne mübâreksin,

Sevdim seni Anadolu çocuğu.

Hira’da çizilmiş gönül mihverin,

Yesevî nakışlı sevgi cevherin,

Hâlâ dalgalanır gönül zaferin,

Sevdim seni Anadolu çocuğu.

Dikenlere inat güle durmuşsun,

Belâ mevsiminde bala durmuşsun,

Hasta çağa gül mührünü vurmuşsun,

Sevdim seni Anadolu çocuğu.

Kalbin öyle sıcak, bir vatan gibi,

Muhabbet boy atmış gülistan gibi,

Sarmaladım yüreğime can gibi,

Sevdim seni Anadolu çocuğu.

BestamiYAZGAN Bestami

YAZGAN

Bir Çiçektir Öğrenciler

Anadolu Çocuğu

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 201718 19

Page 12: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

İsli Deniz Kırlangıcı

Pisi Balığı

Catatumbo Yıldırımları

Monark Kelebekleri

Venezuela’da bulunan Catatumbo Nehri neredeyse sabit olarak şimşek ve yıldırım-lar tarafından aydınlatılıyor. Catatumbo Nehri ile Marakaibo Gölü’nün buluştuğu yer üzerinde oluşan bulutların çarpışması sonucu şimşek fırtınası meydana geliyor. 5 kilometre yüksekte oluşan yüksek voltaj nedeniyle yılda 160 gece boyunca, her gece 10 saat boyunca şimşekler çakıyor. Bu şimşeklerin oluşmasının sebebi ise And Dağları’ndan gelen rüzgârlar ile bölgenin bataklıklarından yükselen metan gazı ola-rak açıklanıyor. Milkweedler son derece

zehirli bitkilerdir. Pek çok hayvan için öldürücü olmasına rağmen monark kelebeklerinin tırtılları çok şaşırtıcı bir şekilde, hiçbir önlem almadan zehirli milkweed bitkisiyle beslenirler. Çünkü tırtılların milkweedin zehirine karşı bağışıklıkları vardır. Diğer birçok hayvan milkweedden kaçınarak uzak durduğu halde monark kelebekleri yaprakların tümünü yiyebilirler. Ayrıca bu zehri bir savunma aracı olarak da kullanırlar. Monark tırtılları diğerlerinden farklı olarak çok parlak renklere sahiptirler. Bu, düşmanları için bir uyarıdır ve onlara tırtılların yenemeyecek özelliklerde olduklarını gösterir. Tırtıllar kelebeklere dönüştüklerinde de bu zehir molekülleri, değişmeden ve çok güçlü bir şekilde vücutlarında kalır. Bu da monarklara çok iyi bir savunma sağlar.

İsli deniz kırlangıçları hiç durmadan beş yıl uçabilme özelliğine sahiptir. Kırlangıçların dakikada 150 kez kanat çırptığı göz önünde bulundurularak bir hesaplama yapılacak olursa, isli deniz kırlangıcının yere inmeden önce kanatlarını yaklaşık 400 milyar kez çırptığı ortaya çıkar. Bu kuşlar uçuş halindeyken yemek yerler ve yine uçarken uyurlar.

Pisi balığı ve dilbalığı gibi yassı balıklar, bulundukları denizin tabanının rengine hemen uyum sağlarlar. Eğer bir pisi balığının başı ve gözü bir rengin üstünde ve vücudunun kalan kısmı da zıt bir rengin üstüne konursa, vücudunun tamamı gözlerinin görebildiği yerdeki rengi alır.

Bunları Biliyor muydunuz

NisaERCİYES

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 201720 21

Page 13: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Bir kitap hacmindeki

öykü dosyamı tamamla-

mıştım. Yalnız öykülerin

karikatürleri eksikti. Sağ

olsun, çizer Çağrı Cebeci

"Gözün Yükseklerde Olsun"

adlı mizah öyküsü dos-

yamdaki hikâyelerin ka-

rikatürlerini çizip bir CD’ye yüklemişti.

Pazar günü, saat 11'e doğruydu. Eşiyle

birlikte bize geldi. Kahvaltımızı yapar-

ken bir taraftan da konuşuyorduk. Bilmi-

yordum, gençken bir okulda da stajyer

öğretmenlik yapmış. O anlattı bu anıyı

da:

"Teknoloji ve tasarım dersine giri-

yordum. Söylediğim malzemeleri öğ-

renciler temin ediyordu. Sonra o malze-

melerden hayal gücüne göre tasarımlar

yapıyorlardı. Sınıfta Erkan adında bir öğ-

renci vardı. Derse ilgisiz, boş, amaçsızdı.

Birkaç gün önce, alınacak malzemelerin

listesini söylemiştim. Numara sırasına

göre, ellerindeki malzemelerle çağırıp,

temin edip etmediklerine göre not alı-

yordum.

Eksikse, işaret koyuyordum. Malze-

meler, aynı ebatta dört tahta, bir ufak

pet şişede su, bir miktar alçı, küçük çivi

ve mukavva kartondan oluşuyordu. Tah-

talardan çerçeve yapıp, mukavvayı da

altına koyduktan sonra alçı içine boşal-

tılacaktı. Pet şişedeki su da, yeterli mik-

tarda kuru alçıya boca edilecekti. Bu-

lamaç yapıp, alçı kurumaya başlayınca

tasarımlar yapılacaktı. Tabak, kül tablası

gibi.

Ben numara sırasına göre öğrencile-

ri çağırdıkça, Erkan sırasından kalkıyor,

yanıma geliyordu. "Öğretmenim, bir

şey söyleyeceğim..." diyordu. "Evladım,

numaranı seslenince gel; ne söyleye-

ceksen o zaman söyle." diyordum her

seferinde. Yanımdan geri gönderiyor-

dum. Bir taraftan da yanımdaki öğren-

cinin malzemelerini kontrol ediyordum.

Nihayet Erkan'in numarasını seslendim:

"325 Erkan!" Yanıma geldi. "Şimdi söy-

le Erkan" dedim. "Hocam, benim birkaç

tahtam eksik..." dedi yüksek sesle. Sınıf

başladı kahkahalarla gülmeye. Ön sıra-

da oturan Haydar da, "Çok doğru hocam,

Erkan'in birkaç tahtası eksik..." dedi. Sı-

nıfın gülmesine Erkan de katıldı.

ErdalKARASU

Tahtam Eksik

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 201722 23

Page 14: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Tarihler Malazgirt Savaşı’nda mağrur Bi-

zans İmparatoru Romen Diyojen’i Şadi adın-

da bir Selçuklu askerinin esir aldığını kay-

dederler. Bu ibretli hadise bazı kitaplarda

şöyle yerini almıştır:

26 Ağustos 1071 tarihi yaklaşmaktadır.

Bu, tarihteki en büyük savaşlardan birinin

tarihidir. Alpaslan ve erkânı, ordunun hazır-

lıklarını inceden inceye takip etmektedir.

Alpaslan kumandanlarından Sav Tekin’in

yanına geldi. Orada bir kargaşa vardı. Alpas-

lan sordu: “Ne oluyor burada Sav Tekin?”

Sav Tekin yanındaki birini gösterdi:

“Bu köle Selçuklu ordusu içinde Bizans’a

karşı savaşmak istemektedir Sultanım.”

Alpaslan köleye baktı. Çelimsiz bir hali

vardı. Köle, Alpaslan’ın iri cüssesi ve hey-

betli görünüşü karşısında kendinde acizlik

hissediyordu.

Alpaslan, “Peki niçin onu orduya yaz-

mazsın?” diye sordu.

MustafaAKGÜN

Ummadık Taş, Baş Yarar

“Sultanım gördüğün gibi çelimsiz bir hali var. Savaşta bize faydası olur mu? Amansız bir savaş olacak.”

Alpaslan köleye, “Sen kimsin?” diye sordu.

Köle umutsuz bir sesle, “Ben Gevher Âyin’in kölesiyim.” dedi.

“Adın ne?”

“Şâdi.”

Alpaslan Şâdi’yi süzdü. Sonra Sav Tekin’e döndü. “Şâdi’yi orduya dâhil edesin.” dedi.

“Belki Bizans İmparatoru’nu o esir alır. Um-madık taş baş yarar.”

Kumandan ve askerler şaşırmışlardı. Şâdi ise sevinç içindeydi. Gözyaşlarıyla Sultan’ın eline sarıldı. Öpmeye başladı. “Sağ olun Sultan’ım. Allah razı olsun Sultan’ım. Allah gönlünüzün muradını versin Sultan’ım. İn-şallah savaştan zaferle çıkarız.”

Alpaslan’ın gözlerinde ince bir yaş sızın-tısı vardı. “İnşallah Şâdi. Göreyim seni.”

Şâdi aşırı derecede sevinçliydi. “Göre-ceksiniz Sultanım, göreceksiniz.”

Büyük Malazgirt Savaşı’nın günü gelip çatmıştı. Herkes birbiriyle helâlleşiyordu. En duygulu helâlleşme belki de köle Şâdi’ninkiydi. Bir yolunu bulmuş Alpaslan’a yaklaşmıştı. Ânî bir hareketle Alpaslan’ın eline sarıldı. “Hakkını helâl edesin Sultanım. Bu savaşta şehid olursam, şehidlik devleti-ne erersem bu sizin himmetinizle olacaktır.”

Bir köle olan Şâdi’nin davranışı Alpaslan’ı çok duygulandırmıştı. Şâdi’yi alnından öptü.

“Bir şartla sana hakkımı helâl ederim Şadi” dedi. “Eğer şehid olursan bana da şefaat edeceksin.”

Şâdi saf davranışını devam ettiriyordu.

“Elbette yüce Sultan. Sana şefaat etmeyece-ğim de kime şefaat edeceğim. Sen beni bu savaşa soktun ya. Ben sana şefaat etmem de kime ederim.”

Şâdi’nin saf davranış ve konuşmaları Alpaslan’ı da yakında bulunan kumandanla-rı da güldürmüştü. “O zaman ben de sana hakkımı helâl ediyorum.”

Amansız savaş başlamıştı gayrı. Alpaslan ve askerleri çok usta bir savaş çıkarıyordu. Şâdi de diğer askerler gibi savaşıyordu.

Romen Diyojen de etrafında bir miktar askeriyle Selçuklu askerleriyle savaşıyordu. Nasıl olmuşsa olmuş Şâdi onun yakınına kadar gelmişti. Çelimsiz halinden beklen-meyen bir savaş çıkarıyordu. Şâdi, Romen Diyojen’in kılıcını elinden düşürtmüş, öl-dürmek üzereydi. Askerlerden biri Şâdi’ye mâni oldu. “Dur onu öldürme. O, Bizans İm-paratoru Romen Diyojen’dir.”

Şâdi şaşırdı. “Romen Diyojen mi?!...”

“Evet, Romen Diyojen.”

“Bu Allah’ın bana lütfu.” Kılıcıyla Romen Diyojen’e dürttü Şadi. “Madem öyle düş önüme. Seni yüce Sultan’ıma götürmem ge-rek.”

Romen Diyojen çaresiz Şâdi’nin önüne düştü. Romen Diyojen önde, elinde kılıç Şâdi arkada askerler arasında yürüyüp gi-diyorlardı. Romen Diyojen’in atının koşum ve eyer takımlarının altından olması dikkat çekiyordu.

O zamanın eşkıya devleti Bizans’ın im-paratoru Romen Diyojen Müslüman bir köle tarafından esir alınmış, Alpaslan’a götürülü-yordu. Ummadık taş baş yarmıştı.

Sıra bugünün eşkıyalarına gelmektedir.

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 201724 25

Page 15: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Ali yine esrarengiz esrarengiz dola-şıyordu. Her zamankinden sessiz oluşu bir şeyler gizlediğinin habercisiydi. Bu durum benim olduğu gibi Mehmet’in de dikkatinden kaçmamıştı. Ama şu an bu gizi çözmek için zamanımız yoktu. Çünkü birazdan yazılı olacaktık. Türkçe

öğretmenimizin tüm sınıfa okuttuğu ki-

taptan yapacağı yazılıya dakikalar vardı.

Nihayet zil çaldı, hepimiz sınıfa koş-

tuk. Öğretmenimiz yazılı sorularını da-

ğıttı ve sınav başladı. Ben üçüncü so-

ruyu henüz çözmüştüm ki Ali sırıtarak

HakanYILDIRIM

Okunmuş Kitap

Oğuzhan'ın Günlüğü

yazılı kâğıdını öğretmene verdi ve ken-dinden emin bir şekilde yerine oturdu.

Bu işte bir iş vardı. Normalde Ali sı-nıfın en yavaş okuyanı olduğu için ge-nelde yazılı kâğıdını en son verirdi. Fa-kat bu sefer ilk olarak o vermişti. Merak içinde zilin çalmasını bekledim.

Sonunda zil çaldı. Mehmet ve ben he-men Ali’nin yanına koştuk.

Ali, mutlu ve sinsi bir gülümsemeyle bize bakıyordu. Mehmet dayanamayıp sordu,

- Ali, çok mutlu görünüyorsun, sebebi-ni öğrenebilir miyim?

- Evet, biraz öyle… Ben mutlu olmaya-yım da kimler mutlu olsun, bu yazılıdan yüz bekliyorum.

- Oooo, maşallah! Demek kitabı çok dikkatli okudun. Tebrik ederim seni.

- Aslında çok çalıştım sayılmaz, hatta hiç çalışmadım.

- Eeee, nasıl yüz bekliyorsun, dedim o zaman ben de.

- Bilirsiniz, benim manevî yönüm ol-dukça yüksek, duaların gücüne de inan-cım tam. Ona güveniyorum.

- Eee, kendine bu kadar güvendiğine göre büyüklerinin duasını almış olmalısın.

- Yok, dua almadım; “okunmuş kitap” aldım. Daha önceki yazılılarda okunmuş su, okunmuş kalem falan denedim; hat-ta okunmuş pirinçten pilav bile yaptım işe yaramadı. İnşallah bu “okunmuş ki-tap” işi halledecek, turnayı gözünden vuracağım.

Mehmet gülerek,

- O zaman kitabını nefesi kuvvetli bir

hocaya okuttun. Bu kadar güvendiğine

göre…

- O da değil. Öğretmenimizin yazılı-

da soracağı kitabı kırtasiyelerde bula-

mayınca kırtasiyeci belki bulurum diye

beni ilerideki “sahaf”a yolladı. Ben de

kırtasiyeciye “Sahaf ne demek?” diye

sordum. O da bana “okunmuş kitap sa-

tan” dedi. Ben de gidip sahafa bu kita-

bın olup olmadığını sordum. Meğer son

bir tane kalmış raflarda. “Çok şanslısın!”

dedi bana ve kitabı satın aldım, deyince

Ali; Mehmet ve beni bir gülme tuttu,

- Yahu Ali, kırtasiyeci sana “okunmuş

kitap” derken daha önceden birilerinin

o kitabı okuduğundan bahsetmiş. Yani o

kitap ikinci el, dua okunmuş falan değil.

Hem dua okunması seni o işi yapmak-

tan alıkoymamalı. Önce kitabı okumalı,

ondan sonra Allah’a tevekkül etmelisin,

dediğimde Ali’nin cevabı şu oldu:

- Vıyyyyy!

Ömürsün be Ali! Yine bir çuval inciri

berbat ettin.

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 201726 27

Page 16: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Osmanlı Devleti, Akdeniz’de hâkimiyeti ele geçirmeye büyük önem veriyordu. Burayı bir Osmanlı-İslâm gölü-ne çevirmek amacındaydı.

Asıl adı Hızır olan Hayreddin Paşa, 1533 yılında Kanuni’nin daveti üzerine İstanbul’a geldi. Osmanlı Devleti’nin hiz-metine girdi. Kanuni, onu Osmanlı do-nanma komutanlığına, yani Kaptan-ı Der-yalığa getirdi.

Avrupalıların deyişiyle “Barbaros’un” Osmanlı hizmetine girmesi, Avrupalı dev-letler üzerinde büyük bir şok ve endişe meydana getirdi.

Denizlerin Efendisi Hayreddin Paşa

Papa’nın ve Alman İmparatoru Şarlken’in girişimleriyle, Osmanlı’ya kar-şı güçlü bir Haçlı Donanması oluşturmak için harekete geçildi. Donanmayı kurma vazifesi Cenevizli Andrea Doria’ya verildi.

Papalık, İtalya, İspanya, Almanya, Ve-nedik, Ceneviz, Sicilya ve Malta’nın gön-derdiği gemilerle, kısa sürede büyük bir donanma vücuda getirildi.

Andrea Doria, donanmayı kurduktan sonra Şarlken’e şu sözü verdi:

“Kralım, ben Türklerden korkmam, iyi bir Hıristiyan’ım. Azizlerin yardımıyla Bar-baros dedikleri Hıristiyan düşmanını sana dipdiri tutup huzuruna getiririm. O zaman ne şekil istersen öyle öldür.”

Allah ve din uğrunda kazandığı zafer-lerle adını deniz savaşları tarihine yazdı-ran “Deryaların Efendisi” Hayreddin Paşa ise, korkusuzluğunu, azim ve inancını şöy-le ilan etmişti: “Bir kişinin yardımcısı Allah olunca, dünyaya şah olur! İmanı tam olan, kâfirden korkmaz!”

Allah’ın kendisine lütfettiği büyük ba-şarılardan dolayı da yüce Allah’a bolca şükretmiş ve İslâm’ın yücelmesi ve yayıl-ması uğrunda zaferlerin devamı için O’na şöyle yakarmıştı:

“Ya Rabbi! Bunlar senin lütfu keremin-den. Ben bir aciz kulum, edip eyleyen Sensin. İslâm’a zafer ver. Ben kulunu din düşmanı olan kâfirlerin yanında aşağı dü-şürme. İslâm’ı şereflendir. Kâfirlerin kuv-veti dünyalıklarına dayanırsa, ben kulun da bütün kâinatı yoktan var eden, Sana dayanırım.”

Allah Bizimledir!

Nihayet Andrea Doria, Haçlı Donanması’yla beraber Eylül 1538’de Akdeniz’e açıldı. Yunanistan’ın batı kıyı-sındaki Preveze Limanı’na geldi. Preveze, Türk gemileri için çok güvenliydi. Dışarı-dan düşman donanmasının içeri girmesi mümkün değildi. Haçlı Donanması, nakliye ve yardımcı gemilerle birlikte 602 gemi, 60 bin asker ve 2.500 toptan oluşuyordu. Osmanlı Donanması ise 122 gemi, 8 bin asker, 360 toptan meydana geliyordu. Bi-zim donanmamız azdı; ancak hafif, süratli ve manevra kabiliyeti yüksekti. Hayreddin Paşa, Haçlı Donanması’nın büyüklüğü ve gücü karşısında hiç sarsılmadı ve ümitsiz-liğe düşmedi. Donanmamızın moral ve ma-neviyatını kuvvetlendirmek için şu müthiş konuşmayı yaptı: “Benim kâfirlerden endi-şem yoktur. Yüz yirmi gemi değil, isterlerse iki yüz gemi olsunlar. Benim Allah’a sada-katim sağlamdır. Yardım edici O’dur. Düş-manın çokluğuna bakmayalım. Beş vakit namazda yardım dileyelim. Allah bizimle beraberdir. Kalbinizi temiz tutunuz.”

Akdeniz’e Yazılan Zafer: Preveze

İsmailÇOLAK

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 201728 29

Page 17: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

1 Ekim Hava Harp Okulu'nun açılışı (1951)

7 Ekim İnebahtı Deniz Savaşı

(1571)

29 Ekim Cumhuriyet'inilanı (1923)

3 Ekim Merkez Bankası'nın kuruluşu (1931)

17 Ekim İlk Türk Tugayı'nın

Kore'ye çıkışı (1950)

19 Ekim Ankara Tıp Fakültesi'nin açılışı (1945)

TarihteBu Ay

YusufHALICI

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 201730 31

Page 18: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Çengel Bulmaca

Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EKİM 201732

(Bir Hadis)“Üç kimsenin duası makbul dualardır, bunların kabul edilişinde şüphe

yoktur: Zulme uğrayanın duası, yolcunun (misafirin) duası, ana-babanın çocuklarına duası.”

(Tirmizî, Birr 7.)

(Bir Ayet)“De ki; O Allah bir tektir. Allah eksiksiz, sameddir (Bütün

varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiçbir şeye muhtaç değildir). Doğurmadı ve doğurulmadı. O'na bir denk de olmadı.”

(112/İhlas, 1-4)

Somuncu Baba

Ali ErdemPOLAT

Muhammed Sirac CAVUS

Sumeyye GulKURT

ArdaDERE

Muhammed Taha KINACI

SumeyyeNARGUL

Belya Yusuf KINACI

MunifeGUL

Muhammed Furkan DOGAN

Osman Talha OZTURK

ZeynepDOGAN

Sefika DilaDEMİR

Arkadaşlar sizler de Cocuk Albumumuzde vesikalık fotoğraflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.

Page 19: Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez ... · Bir kadın, komşularından birisi hakkında bir dedikoduyu yayıp duruyordu. Birkaç gün içinde bütün köy

Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Eki’dir.

EKİM 2017 / Yıl: 24 - Sayı: 204

“Somuncu Baba Bahçesinin Taze Çiçeği”

“Hakiki mü'min eli ile veya dili ile kimseyi incitmez. Yalan söylemez, yalan

yere yemin etmez. Yalan şahitliğine asla yanaşmaz. Kimseyi aldatmaz, kimse ile alay etmez. Kötülükle emretmez, iyilikten ayrılmaz, kibir ve gurur bilmez. Düşündükleri daima

hayırdır. Kendisini içinde yaşadığı toplumun bir organı bilir. Kendi çıkarını toplumun çıkarında, zararını da toplumun zararında görür.

Menfaatini başkalarının zararında aramaz. Herkesin hayrına ve iyiliğine çalışır. Kendisine yapıldığını istemediği bir şeyi

başkasına yapmaz. Kendisi için sevdiği, arzu eylediği iyi şeyleri başkaları için de ister.”

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)