8
1 v. 14 22 Ocak 2011 - Beyoğlu’nda Büyük Birlik Partisi (BBP) ma- halle temsilciliği önüne bırakılan ses bomba- sı büyük bir gürültü ile patladı. Alınan bilgiye göre olay gece saat 23.30 sıralarında Piri Paşa Mahallesi Yıldırım Aralığı Sokak"ta bulunan BBP Hasköy Mahalle Temsilciliği"nde meyda- na geldi. Görgü tanıklarına göre bir grup sokak içinde havai fişek attıktan sonra BBP binasının önüne ses bombası bıraktı. Kısa süre içinde bü- yük bir gürültü ile patlayan ses bombası çevre- de paniğe sebep oldu. - Silikozis hastalığının pençesinde yaşam mücadelesi veren kot taşlama işçisi İsmail Şahin'in ölüm haberi geldi. Son yaşanan ölüm, şimdiye kadar silikozis nedeniyle yaşa- nan 47. ölüm oldu. - Kuzey Afrika ülkesi Tunus’ta işsizliğe ve ha- yat pahalılığına karşı büyüyen öfke 23 yıldır iktidarın tepesinde bulunan Zeynel Bin Ali’yi ülkeden kaçırttı. Militan sokak gösteriyle hükü- metin düşürülmesini sağlayan Tunuslu emekçi- ler, bu eylemler sırasında onlarca kayıp verdi. Emekçilerin öfkesi, hükümetin düşürülmesinin ardından da dinmedi. Tunus'un sayfiye bölgesi Manastır'daki cezaevinde mahkumların isyanı sonucu çıkan yangında 42 kişi yaşamını yitirdi. Tunus’un 140 km güneyindeki Mehdiye ceza- evinde askerler, ayaklanan mahkumlara ateş açtı, çok sayıda mahkum ve tutuklu öldü. Ceza- evi müdürünün bin mahkumu serbest bırakmak zorunda kaldığı belirtildi. Mehdiye cezaevinde toplam 1200 mahkum ve tutuklu bulunuyor. - 17 Ocak'ta İsyankar gazeteci, şair ve ey- lemci John Ross Mexico'da (Meksika) öldü. ABD'deki beatnick'lerdendi, Vietnam işgali'ne ilk katılmayan itaatsizlerden, 2003'teki ABD'nin Irak İşgali'ne karşı sivilleri korumak için canlı kalkanlardan birisi, Zapatistaların dostlarından birisiydi. "Aşağıdan ayaklanma, Chiapas'taki yerli ayaklanması", "Zapatistalar: Başka bir dünyanın yaratılması", "Kapitalizm öldürdü: Amerikan solundaki 150 yıllık yaşam ve ölümün anıları", "Canavar: Mexico City'de Dehşet ve Kurtuluş", "Aşk ve Ekolojik katlia- mın 12 şarkısı", "Unutkanlığa karşı" bazı derle- diği araştırma ve şiir kitaplarıydı. Silikozis 47 John Ross Öldü Tunus - Bin Mahkum Serbest Faşist BBP Bombalandı - Belçika’nın Antwerpen kentinde 9 ev işgal- cisini bir binadan çıkarmak için helikopter destekli toplam 150 polis görev aldı! Operas- yon sonucunda ev işgalcileri gözaltına alındı. Dün akşam 00:30 - 01:30 arası Esenyurt - Avcı- lar yolu üzerinde iki İETT durak camı, Avcılar İGS durak camları (iki yakanınki de), Bursa İskender durağı, Ambarlı sahil yolu üzeri okul durağınınki, belediye yanı Vakıfbank ATM ek- ranı, E5 yan yol üzeri İGS yakınındaki İNG Bank, Garanti Bankası'nın 3 ATM ekranı, Asya Bank ATM ekranı sonrasında sırasıyla Şeker- bank, Akbank, T Bank, Finans Bank ve son ola- rak Yapı Kredi ATM ekranı tahrip edildi. Olayın ardından polis ekipleri bir kişiyi GBT sorgusu yaptıktan sonra arkadan kelepçeleye- rek Ambarlı Polis Merkezine, oradan da Av- cılar Karakoluna götürdü. Yapılan sabotajlarla alakalı olarak şikayetçi olmak üzere karakola gelen İNG ve HSBC gibi bazı banka yetkilileri polisle beraber gözaltına alınan şahsı sorguya çektiler. Esenyurt Devlet Hastanesi'ne alkol testi ve sağluk raporu almaya götürülen şahıs ileriki bir tarihte mahkemeye çıkarılmak üzere sabaha karşı serbest bırakıldı. Avcılar’da bir çok ATM tahrip edildi - Meksika’nın sınır kenti Ciudad Juarez’deki faili meçhul kadın cinayetlerine karşı protes- toların önderliğini yapan, şair ve kadın hakları savunucusu Susana Chavez öldürüldü. Ş ehir gerilla grubu Ateş Hücreleri İttifakı’na üye olmak ve çeşitli bombalama eylemleri- ne katılmakla suçlanan anarşistlerin davası 18 Ocak’ta görülmeye başlandı. Çeşitli polislerin ifaleri ve yalancı şahitliklerine başvurulan da- vanın 28 Ocak’ta tamamlanması bekleniyor. Ateş Hücreleri İttifakı ve anarşist tutusaklarla dayanışmak adına Türkiye dahil bir çok ülke- de eylemler gerçekleştirildi. Dayanışma ey- lemlerinden şimdiye kadar elimize ulaşanlar: İstanbul / Şişli - Cevahir AVM'ye havai fişekli saldırı. Cevahir alış-veriş merkezi- ne dün akşam [16 Ocak 2011] saat 19:00 sularında havai fişekli saldırı düzenlenmiştir. AVM'nin bahçesinde ağaçların içine gizlenen 16'lı havai fişek bataryasının ateşlenmesi ile 7'si patlayan havai fişeklerden 4'ü alış veriş merkezinin camlarına ve girişe isabet etmiş- tir. Patlama esnasında ve sonrasında panik dışında her hangi bir yaralanma durumu olmamıştır. Bankalar, alış veriş merkezleri, fastfoodlar ve tüketim kültürünün diğer kolları hayal gücü ve özgür zamanı dışkı ve borca çevirirken, tüketim ve metalaştırma kültürü yüzünden dünya yaşanılmaz bir hal alırken bir parça sanat sabotajın hiç de yersiz olmayacağını düşünüyoruz. Eylemiş oldu- ğumuz bu ve diğer eylemler Ateş Hücreleri İttifakı'nın çağrısına bir destek selamıdır. İsyancı Selamlar -ÖFKE- Bristol (18.01.11) - “17 Ocak sabahı, British Telecom'a ait iki telekomünikaston aracı ate- şe verildi. Bu saldırı Ateş Hücreleri İttifakı ve hapishane duvarları içinde ve dışında savaşan herkesle dayanışma adına gerçekleştirildi. Ateş Hücreleri İttifakı'ndan suçlanıp hapse atılanla- ra karşı gerçekleştirilen duruşmayı kınıyoruz. Devletin ve onun adalet aygıtını tanımayı red- dediyor ve tüm davaları kınıyoruz. Ateş Hücreleri İttifakı'nın hapsedilen hücresine yol- daşça selamlarımızı gönderiyor ve ortak yıkım projemizde ken- dimizi, eylemlerimizi ve inancımızı onlarla bir oldu- ğunu söylemek istiyoruz. Tüm asi ve devrimci tutsakları ve kapitalizme ve devlete karşı ayaklanan tüm in- sanları selamlıyoruz. Yaşa- sın Anarşi! Uluslararası infor- mal anarşist bir federasyon için. “ Atina (17.01.11) - Atina'nın doğusunda bulunan Vyronas'taki bir Proton Banka- şubesinin dışında bir kundaklama aygıtı patladı. Patlamada yaralanma olmadı ve çok az bir hasar meydana geldi. Yaklaşık aynı saatlerde, Atina'nın güneydindeki Moschato'da PASOK tarafından kullanılan önceden kullanılan bir ofis benzer bir aygıtla kundaklanmaya çalışıldı. Ayrıca Atina'nın kuzeyindeki Halandri'deki bir inşaat firma- sının ofislerinin dışında ev yapımı bir bomba patladı. Polis bu üç saldırının bağlantılı olup olmadığını araştırıyor. Bristol - “Cumartesi sabaha karşı 17 Ocak Pa- zartesi başlayan Ateş Hücreleri İttifakı yargıla- malarında tutsak alınan yoldaşlarla dayanışmak adına Güvenlik ve gözetleme kamyoneti ateşe verildi.” Ateş Hücreleriyle Dayanışma Londra (17.01.11) - Dayanışma saldırısı. Dulwich, Londra'daki Barclays Bank'a bu sabaha karşı bir ziyaret gerçekleştirildi. Başlayan Ateş Hücreleri İttifakı davasındaki Yunanistanlı yol- daşlarımızla dayanışmak adını bu saldırıyı gerçekleştirdik. Geceyarısı Ekspresi - Karanlık Gece Polonya - Ateş Hücreleri İttifakı'ndan eylemcilerin başlattı- ğı dayanışma eylemleri çağırdıkları duruşma ile ilgili olarak, 17 Ocak'ta Śląsk (Polonya) eyaletinde yapılacak du- ruşmaua bir cevap olarak sembolik bir destek eylemi gerçekleştirildi. "KB bankasının" girişi- ne bir pankart asıldı: Pankartın üzerinde Ateş Hücreleri İttifakı'nın logosu ile birlikte 'Yuna- nistanla Dayanışma' yazıyordu. Destek ayrıca boya ile duvara ingilizce yazıldı. Daha sonra boya kapılara da atıldı. Bu küçük dayanışma işaretinin az da olsa destek olacağını umuyo- ruz. 17 Ocak günü eylemciler için terör eylemi gerçekleştirdikleri gerekçesiyle bir süreç baş- latılmış, bizler de bu sürecin karşısında tutsak yoldaşlarımıza moral vermek istedik. Bu etkin- likle, hem Polonya'da hem de dünyanın her- hangi bir mevkiinde dayanışma eylemlerinin bitmeyeceğine inanıyoruz. Dayanışma bizim silahımızdır! Ateş Hücreleri İttifakı ve tutsak anarşist gerillalarla Uluslarötesi Dayanışma Eylemleri “Gerçek” bir teori değildir, bir eylemdir, hayatın kendisidir.” Bakunin

KIYAMET V14

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Haftalık Anarşist Yayın

Citation preview

Page 1: KIYAMET V14

1

v. 14 22 Ocak 2011

- Beyoğlu’nda Büyük Birlik Partisi (BBP) ma-halle temsilciliği önüne bırakılan ses bomba-

sı büyük bir gürültü ile patladı. Alınan bilgiye göre olay gece saat 23.30 sıralarında Piri Paşa Mahallesi Yıldırım Aralığı Sokak"ta bulunan BBP Hasköy Mahalle Temsilciliği"nde meyda-na geldi. Görgü tanıklarına göre bir grup sokak içinde havai fişek attıktan sonra BBP binasının önüne ses bombası bıraktı. Kısa süre içinde bü-yük bir gürültü ile patlayan ses bombası çevre-de paniğe sebep oldu.

- Silikozis hastalığının pençesinde yaşam mücadelesi veren kot taşlama işçisi İsmail Şahin'in ölüm haberi geldi. Son yaşanan

ölüm, şimdiye kadar silikozis nedeniyle yaşa-nan 47. ölüm oldu.

- Kuzey Afrika ülkesi Tunus’ta işsizliğe ve ha-yat pahalılığına karşı büyüyen öfke 23 yıldır

iktidarın tepesinde bulunan Zeynel Bin Ali’yi ülkeden kaçırttı. Militan sokak gösteriyle hükü-metin düşürülmesini sağlayan Tunuslu emekçi-ler, bu eylemler sırasında onlarca kayıp verdi. Emekçilerin öfkesi, hükümetin düşürülmesinin ardından da dinmedi. Tunus'un sayfiye bölgesi Manastır'daki cezaevinde mahkumların isyanı sonucu çıkan yangında 42 kişi yaşamını yitirdi. Tunus’un 140 km güneyindeki Mehdiye ceza-evinde askerler, ayaklanan mahkumlara ateş açtı, çok sayıda mahkum ve tutuklu öldü. Ceza-evi müdürünün bin mahkumu serbest bırakmak zorunda kaldığı belirtildi. Mehdiye cezaevinde toplam 1200 mahkum ve tutuklu bulunuyor.

- 17 Ocak'ta İsyankar gazeteci, şair ve ey-lemci John Ross Mexico'da (Meksika) öldü.

ABD'deki beatnick'lerdendi, Vietnam işgali'ne ilk katılmayan itaatsizlerden, 2003'teki ABD'nin Irak İşgali'ne karşı sivilleri korumak için canlı kalkanlardan birisi, Zapatistaların dostlarından birisiydi. "Aşağıdan ayaklanma, Chiapas'taki yerli ayaklanması", "Zapatistalar: Başka bir dünyanın yaratılması", "Kapitalizm öldürdü: Amerikan solundaki 150 yıllık yaşam ve ölümün anıları", "Canavar: Mexico City'de Dehşet ve Kurtuluş", "Aşk ve Ekolojik katlia-mın 12 şarkısı", "Unutkanlığa karşı" bazı derle-diği araştırma ve şiir kitaplarıydı.

Silikozis 47

John Ross Öldü

Tunus - Bin Mahkum Serbest

Faşist BBP Bombalandı - Belçika’nın Antwerpen kentinde 9 ev işgal-cisini bir binadan çıkarmak için helikopter

destekli toplam 150 polis görev aldı! Operas-yon sonucunda ev işgalcileri gözaltına alındı.

Dün akşam 00:30 - 01:30 arası Esenyurt - Avcı-lar yolu üzerinde iki İETT durak camı, Avcılar İGS durak camları (iki yakanınki de), Bursa İskender durağı, Ambarlı sahil yolu üzeri okul durağınınki, belediye yanı Vakıfbank ATM ek-ranı, E5 yan yol üzeri İGS yakınındaki İNG Bank, Garanti Bankası'nın 3 ATM ekranı, Asya Bank ATM ekranı sonrasında sırasıyla Şeker-bank, Akbank, T Bank, Finans Bank ve son ola-rak Yapı Kredi ATM ekranı tahrip edildi.

Olayın ardından polis ekipleri bir kişiyi GBT sorgusu yaptıktan sonra arkadan kelepçeleye-rek Ambarlı Polis Merkezine, oradan da Av-cılar Karakoluna götürdü. Yapılan sabotajlarla alakalı olarak şikayetçi olmak üzere karakola gelen İNG ve HSBC gibi bazı banka yetkilileri polisle beraber gözaltına alınan şahsı sorguya çektiler. Esenyurt Devlet Hastanesi'ne alkol testi ve sağluk raporu almaya götürülen şahıs ileriki bir tarihte mahkemeye çıkarılmak üzere sabaha karşı serbest bırakıldı.

Avcılar’da bir çok ATM tahrip edildi

- Meksika’nın sınır kenti Ciudad Juarez’deki faili meçhul kadın cinayetlerine karşı protes-

toların önderliğini yapan, şair ve kadın hakları savunucusu Susana Chavez öldürüldü.

Şehir gerilla grubu Ateş Hücreleri İttifakı’na üye olmak ve çeşitli bombalama eylemleri-

ne katılmakla suçlanan anarşistlerin davası 18 Ocak’ta görülmeye başlandı. Çeşitli polislerin ifaleri ve yalancı şahitliklerine başvurulan da-vanın 28 Ocak’ta tamamlanması bekleniyor. Ateş Hücreleri İttifakı ve anarşist tutusaklarla dayanışmak adına Türkiye dahil bir çok ülke-de eylemler gerçekleştirildi. Dayanışma ey-lemlerinden şimdiye kadar elimize ulaşanlar:

İstanbul / Şişli - Cevahir AVM'ye havai fişekli saldırı. Cevahir alış-veriş merkezi-ne dün akşam [16 Ocak 2011] saat 19:00

sularında havai fişekli saldırı düzenlenmiştir. AVM'nin bahçesinde ağaçların içine gizlenen

16'lı havai fişek bataryasının ateşlenmesi ile 7'si patlayan havai fişeklerden 4'ü alış veriş merkezinin camlarına ve girişe isabet etmiş-tir. Patlama esnasında ve sonrasında panik

dışında her hangi bir yaralanma durumu olmamıştır. Bankalar, alış veriş merkezleri,

fastfoodlar ve tüketim kültürünün diğer kolları hayal gücü ve özgür zamanı dışkı ve

borca çevirirken, tüketim ve metalaştırma kültürü yüzünden dünya yaşanılmaz bir hal

alırken bir parça sanat sabotajın hiç de yersiz olmayacağını düşünüyoruz. Eylemiş oldu-ğumuz bu ve diğer eylemler Ateş Hücreleri İttifakı'nın çağrısına bir destek selamıdır.

İsyancı Selamlar -ÖFKE-

Bristol (18.01.11) - “17 Ocak sabahı, British Telecom'a ait iki telekomünikaston aracı ate-şe verildi. Bu saldırı Ateş Hücreleri İttifakı ve hapishane duvarları içinde ve dışında savaşan

herkesle dayanışma adına gerçekleştirildi. Ateş Hücreleri İttifakı'ndan suçlanıp hapse atılanla-ra karşı gerçekleştirilen duruşmayı kınıyoruz. Devletin ve onun adalet aygıtını tanımayı red-dediyor ve tüm davaları kınıyoruz. Ateş Hücreleri İttifakı'nın hapsedilen hücresine yol-daşça selamlarımızı gönderiyor ve ortak yıkım projemizde ken-dimizi, eylemlerimizi ve inancımızı onlarla bir oldu-ğunu söylemek istiyoruz. Tüm asi ve devrimci tutsakları ve kapitalizme ve devlete karşı ayaklanan tüm in-sanları selamlıyoruz. Yaşa-sın Anarşi! Uluslararası infor-mal anarşist bir federasyon için. “

Atina (17.01.11) - Atina'nın doğusunda bulunan Vyronas'taki bir Proton Banka- sı

şubesinin dışında bir kundaklama aygıtı patladı. Patlamada yaralanma olmadı ve çok az bir hasar meydana geldi. Yaklaşık

aynı saatlerde, Atina'nın güneydindeki Moschato'da PASOK tarafından kullanılan

önceden kullanılan bir ofis benzer bir aygıtla kundaklanmaya çalışıldı. Ayrıca Atina'nın

kuzeyindeki Halandri'deki bir inşaat firma-sının ofislerinin dışında ev yapımı bir bomba patladı. Polis bu üç saldırının bağlantılı olup

olmadığını araştırıyor.

Bristol - “Cumartesi sabaha karşı 17 Ocak Pa-

zartesi başlayan Ateş Hücreleri İttifakı yargıla-malarında tutsak alınan yoldaşlarla dayanışmak adına Güvenlik ve gözetleme kamyoneti ateşe verildi.” Ateş Hücreleriyle Dayanışma

Londra (17.01.11) - Dayanışma saldırısı. Dulwich, Londra'daki

Barclays Bank'a bu sabaha karşı bir ziyaret gerçekleştirildi. Başlayan Ateş Hücreleri İttifakı

davasındaki Yunanistanlı yol-daşlarımızla dayanışmak adını

bu saldırıyı gerçekleştirdik. Geceyarısı Ekspresi - Karanlık

Gece

Polonya - Ateş Hücreleri İttifakı'ndan eylemcilerin başlattı-

ğı dayanışma eylemleri çağırdıkları duruşma ile ilgili olarak, 17 Ocak'ta

Śląsk (Polonya) eyaletinde yapılacak du-ruşmaua bir cevap olarak sembolik bir destek eylemi gerçekleştirildi. "KB bankasının" girişi-ne bir pankart asıldı: Pankartın üzerinde Ateş Hücreleri İttifakı'nın logosu ile birlikte 'Yuna-nistanla Dayanışma' yazıyordu. Destek ayrıca boya ile duvara ingilizce yazıldı. Daha sonra boya kapılara da atıldı. Bu küçük dayanışma işaretinin az da olsa destek olacağını umuyo-ruz. 17 Ocak günü eylemciler için terör eylemi gerçekleştirdikleri gerekçesiyle bir süreç baş-latılmış, bizler de bu sürecin karşısında tutsak yoldaşlarımıza moral vermek istedik. Bu etkin-likle, hem Polonya'da hem de dünyanın her-hangi bir mevkiinde dayanışma eylemlerinin bitmeyeceğine inanıyoruz. Dayanışma bizim silahımızdır!

Ateş Hücreleri İttifakı ve tutsak anarşist gerillalarla Uluslarötesi Dayanışma Eylemleri

“Gerçek” bir teori değildir, bir eylemdir, hayatın kendisidir.” Bakunin

Page 2: KIYAMET V14

Uygarlığın Uygar HastalıklarıBu yazıyı uygarlık ve beslenme gelişimi, günümüzde obezite ve sonuç bölümüyle bi-tireceğiz.

Uygarlık ve getirileri

“Uygarlığın çökmesini ne kadar çok bek-lersek – veya uygarlığı kendimiz alaşağı et-meden önce ne kadar çok beklersek – çöküş o kadar daha savruk olacaktır. Bu sürede ve daha sonrasında yaşayan insanlar ve in-san olmayan varlıklar için her şey çok daha kötü olacaktır.” Derrick Jensen

İnsanlığın uygar yaşamasından, gezegeni evcilleştirmeye çalışmasından bu yana

yaklaşık 10.000 yıl geçti.

Bu 10.000 yıl içerisinde ne oldu? İnsanlık, içinde yaşadığı gezegenin bir parçası olmayı reddetti ve iktidarı seçti, gezegeni metalaş-tırdı. Pek çok türün doğal –olmayan- selek-siyonlarla nesli tükendi. Bunun yanı sıra sa-dece bu tekno-endüstriyel sistem içerisinde yaşayabilecek yeni, evcil türler yaratıldı.

Bu 10.000 yıl içerisinde ne oldu? Yaratılan tek kültürle temel ihtiyaçlarımız ve bunları elde etme yöntemlerimiz değişti. Bu yön-temsellikler özel mülkiyeti, ataerkilliği, dev-leti, doğa katliamını doğurdu. Bu yöntem-sellikler aşırı nüfusun, salgın hastalıkların, doğal felaketlerin, psiko-sosyal bunalımların oluşmasını/artmasını sağladı.

Bu 10.000 yıl içerisinde sürekli yeni geli-şim ve keşiflere şahit olduk. Her bir gelişim/keşif, bir yenisinin zeminini oluşturdu. Do-layısıyla sistem bütünleşerek- entegrasyon- büyüdü ve her bir öğesinin(bilişim, sanayi, enerji vs) birbirine bağımlılığı giderek arttı. Bir öğesi/yaratıcısı olan bizim de sisteme ba-ğımlığımız giderek artarken, sistem dışında hareket edebilme alanımız giderek daralıyor.

Beslenme Kültürü ve Evrimi

İnsanlık geçimini toplayıcılık ve avcılıkla sürdürdüğü dönemlerde ihtiyaç duyduğu bitkisel besinleri doğadan toplayarak, hay-vansal ürünleri avlayarak temin etmiştir. Yerleşik hayata geçtiği Neolitik çağda(Tarım Devrimi) ise, tükettiği besin maddelerini daha çok üreterek karşılamıştır. Gelişen eko-nomi ve ticaret beslenme alışkanlıklarına yenilikler getirmiş ve ithal besin maddele-rindeki çeşitlilikle yeni yemek tatları yara-tılmıştır.2

Tarım devrimi, yerleşik hayat ve evcilleştir-me silsilesi boyunca insanlar, önceleri bes-lenmek için pişirme yöntemleri(MÖ 5000) denerken, daha sonra bu pişirme yöntem-leriyle farklı tatlar yarattı. Evcilleştirmey-le elde edilen süt mayalanmaya başlarken, bundan 500 yıl sonra bira ve şarap üretimine başlandı. Elbette bunların üretimi yeni has-talıkları da getirdi, yeni gelen hastalıklar için geliştirilen yeni yöntemler, yeni yöntemlerle gelen yeni hastalıklar ve yeni yön…Süreç içerisinde her bir bölge, yaşam alanın-daki besinlerle kendi adıyla anılan mutfak-

ları oluşturdu. Gelişen/yeni oluşan devletler ve bunların iktidar hırsıyla artan savaşlar ve ticaretle insanlar “farklı mutfaklarla” tanıştı. Beslenme kültürü sürekli evrimleşti ve her zaman daha kötüye gitti.

Obezite

Uygarlığın günümüze yansıyan hastalıkla-rından biri, The Body Mass Index değerinin (BMI) 30’un üzerinde olma durumu. Obe-zite. Beslenme için alınan aşırı kalorinin yakılmaması sonucu, yağ birikiminin oluş-ması sonucu ortaya çıkan hastalığın, fiziksel aktivite yetersizliği, beslenme durumu, psi-kolojik sebepler, genetik aktarım, çevresel faktörler ve kullanılan ilaçları gibi pek çok “uygar” ortaya çıkış sebebi bulunmaktadır.

İlk belirtilerine Paleolitik çağda Avusturya’da rastlanmıştır(Venüs of Villendorf –solda-). Fakat bu dönemde obezite oranları yok de-necek kadar azdır. Tarım devriminden sonra besin fazlalıkları ile birlikte, görülme sıklığı artmıştır. Neolitik dönemdeki ilk belirtileri-ne Anadolu’da rastlanan hastalık, antik Mı-sır, İnkan, Mezopotamya, Maya, Aztek, an-tik Yunan ve Roma uygarlıkları arasında da sıklıkla görülmüştür4. Antik Mısır ve Antik Çin uygarlıkları obeziteyi tehlikeli bir has-talık olarak tanımlanırken, Aztekler arasında tanrının ızdırabı olarak bilinmektedir5. Obe-zite, bunun yanı sıra pek çok uygarlık için varlıklı olmanın da belirtilerinden biridir. Bu tarihsel bütünlük obezite oranları ile uygarlı-ğın paralel artışının bir göstergesidir.

Günümüzde Amerika başta olmak üzere, pek çok ülke için obezite büyük bir sorundur. Son yirmi yılda görülme sıklığı üç kat art-mıştır. Şu anda Birleşik Devletlerdeki yetiş-kin nüfusun %35’i, genç nüfusun ise %18’i, Avrupa’da ise yetişkin nüfusun %20’si, genç nüfusun ise %10’u obez. Amerika’da 2035 yılında halkın %86’sının obez olacağı öngö-rülmektedir6.

Kent yaşamının hızlı gelişimi, ulaşımdan çalışmaya, beslenme kültüründen “eğlence-ye” kadar yaşamı sarmalayan otomasyon, durağanlaşan yaşamı doğurmuştur. Hayat ev, okul, iş, üçgeninde, ayrıntılarında teknoloji ile örülmüştür. Bu kültürün ortaya çıkar-dığı sonuçlardan sadece biri obezite. Genç nüfusta bunun etkilerinin görülmesine TV

ve sanal âlem(video/PC oyunları, internet, vs.) de etkin faktör oynar. Günlük hayatta, ortalama 1 ile 15 saat arasını sanallıkla va-kit geçiren, dünyanın %69’unu oluşturan oyuncuların(PC-video) oluşturduğu ekono-mi, 2012’de 68 milyar dolara çıkması bek-lenmektedir7.

Uygarlığın en önemli sorunlarından olan obeziteye, sistem kendi “çözümlerini” de sunmaktadır. Cerrahi/psikolojik tedavi, fi-ziksel rehabilitasyon ve diyet. Kapitalizm içinde, öngörülen çözümler kendi pazarını yarattı, sadece ABD’de obezite ile tıbbi mü-cadele harcamaları 1998’de 78.5 milyar $ iken şu anda bu tutar 135 milyar dolara ulaş-tı. Bir taraftan anti-depresanların da yardı-mıyla yaratılan hastalığın çözümü için yeni psikolojik ilaçlar peydah olurken, bunlara reklamla canlandırılan gıdaları frenleyen modern diyetler ulandı. Türkiye’de 2600’e çıkan diyetisyen sayısıyla şirketler pazarda dönen 5 milyar dolara hükmediyorken8, bu rakam Amerika’da 55 milyar dolar9. Yaratı-mı, devamı ve tedavisiyle ekonomik olarak vazgeçilmesi zor bir pazar.

Son-uç

Doğal yaşamdan bağını koparan insanın ya-şam şeklini düzenlemek için bu “doğallıkta” bir standart oluşturdu. Bütün gündelik hare-ketler bir belirlenim çerçevesinde geliştirildi. Her bir belirlenim kendi “tahmin edileme-yen” sonucunu doğurdu, fakat bu sistemin ilerleyişinin önünde bir engel olmaktan ziya-de yeryüzü kıyımının ilerleyişine yardımcı oldu. Kapitalizmin getirdiği, üretim-tüketim mekanizmaları bu “tahmin edilemeyen” so-nuçların hızlanmasında belirgin faktör oldu. Gelişmiş/gelişmemiş ülkelerde bu hızlanma-nın etkileri fiziksel/mental olarak gündelik hayata farklı şekillerde yansıdı. Amerika ve Avrupa’da obezite, psiko-sosyal bunalımlar, teknokültür bağımlılıkları, tatminsizlik vb. ile zirve yaparken, Asya ve Afrika’da açlık, sağlık problemleri ve salgın hastalıklar daha çok belirginleşti. Fakat bu, pek çok sosyo-logun değindiği gibi sadece kapitalizmin göstergesi, değildir. Bu, yaratılan tek kültür ve getirisi artı değerle kolaylaşan insan ya-şamına, aktiviteler eklemesi/çıkarılması so-nucudur.

Ekolojik kurtarma zırvalarıyla ve emek dü-zenleme çalışmalarıyla çökertilemeyecek büyük bir makine yarattık. Bu sistemin de-vamlılığına müdahil olmayacak her türlü mücadele biçimi ve sonucu, sadece doğal yıkımın acısını artıracaktır. Yıkım ne kadar erken gerçekleşirse acısı o kadar az olacaktır.

-Gölge-

Sırasıyla;Doç. Dr. Taner Erkut, Anne Scoot Beller, Ge-orge A. Bray, Milos Pesic, Trust for America’s Health, Frank Caron, Obezite Derneği ve GRG (Gerson Lehrman Group)’den fayda-lanılmıştır.

2

Page 3: KIYAMET V14

İsyan kelimesini duyduğumuzda, geçmişte büyük ve ani bir değişim anı aklımıza gelir veya gelecekte benzer bir çatışmayı

hayal ederiz. Kendiliğinden isyan, halkın sömürüye olan sabrı-nın sınırlarının ötesine itildiği zaman ortaya çıkar. Bazı olaylar meydana gelir: sokak çatışmaları, polise yönelik saldırı, kapita-lizmin sembollerinin (bankalar, kuyumcular, süpermarketler vs.) tahrip edilmesi. Halk şiddetinin bazı anları, dünün duyarlığının bugünün öfkesine dönüşmesine şaşakalmış olarak anarşistleri hazırlıksız yakalar.

Birkaç yıl önceki (1981) Brixton'a bakın: anarşistler, ayaklan-malardaki baş karakterler değildi, olamadılar. Olaylar onları şaşırtmıştı. Halk, görünüşte basit olan ancak uzun zaman kuluç-kada kalan nedenlerle ayaklanmıştı. Anarşistlerin katılımı, sa-dece duruma adapte olma şeklinde oldu, isyan mantığı olmadan eyleyerek, bir isyanın misafirleri gibi. Bilinçli bir devrimci için taş atmak, bir isyana katılmak için en iyi yol değildir.

İsyanın mantığını uygulamaktan bahsederken bizler, bir şeylerin tam tersine gittiğini söylemek istiyoruz. Kendimizi sosyal geri-limin tanımlayıcı alanlarıyla ve sosyal gerilim patlak verdiğinde buna katılmakla kısıtlamıyor, ayaklanmaya ve daha fazlasına teşvik etmeye, bir isyan örgütlenmesinin oluşturulmasını arz et-meye ve ona katılmaya çalışıyoruz.

Olabildiğince açık olmaya çalışalım. Anlatmaya çalıştığımız örgütlenme biçimi; birliksel, sosyal veya kitle karakterli - bir komite, destek grubu, baskıya karşı birlik, barınma hakları der-neği, nükleer karşıtı gruplar, seçimlere karşı abstensionist/çe-kimser birlik vs. - olmalıdır, sadece belirli bir anarşist gruptan oluşmamalıdır. Sosyal bir mücadelede yer almak için halk neden anarşist bir gruba katılmalıdır ki?

Halkın bu tür bir yapıya katılımı, anarşistlerin içerisinde becer-diği işe bağlı olarak sınırsız olabilir. İster yasadışı grev ister kitle yağması ister NATO üssü işgali ister squat (ev işgali) olsun, be-lirli bir mücadeleye en hareketli bir avuç yoldaş ve insanla başla-mak, başlangıçta durum hakkındaki bilgiyi olabildiğince açık ve doğrudan sergileyerek yaymayı gerektirecektir. Broşürler, der-giler, afişler, toplantılar, konferanslar, halk toplantıları vesaire kullanılacaktır ve yukarıda bahsedilen gruplardan birinin embri-yosu oluşturulacaktır. İşin bu kısmı için bazı adımlar atıldığında, bir toplantı mekanı ve iletişim numarası oluşturmanın zamanı gelmiştir. Örgütün eylemleri mücadele ilerledikçe daha da etkili olacaktır, sayılar artar ve buna karşı baskı gelişir.

İsyanın Mantığı Alfredo M. BonannoSonuç kesin olmayacaktır. Anarşistlerin aktif varlığı, kontrolden ziyade teşvik anlamına gelmektedir. Diğerleriyle aynı haklara sahiptirler ve karar alma süreçlerinde özel bir ağırlıkları bulun-maz. Önerileri, genel ile aynı duygularda ise ve aynı zamanda bu, ruhu ileriye taşımaya çalışıyorsa doğru olarak kabul edile-cektir.

Çekingen veya kuşkulu öneriler, mücadelenin ilerlemesi önünde bir engel ve mücadelenin ihtiyaçlarına ve isyana ihanet olarak kabul edilip reddedilecektir.

Çok ileri, anın sınırlarının ötesine geçen bir öneri imkansız, teh-likeli ve amaca zararlı olarak değerlendirilebilir. İnsanlar kimin neyi bildiği konusunda aklı karışmış olmaktan korkarak geri çe-kilecektir.

Bu yapı içerisinde hareket eden anarşistler, bu yüzden gerçeklik-ten kopmamak ve hem mümkün hem de anlaşılır olan eylemleri önermelidir. Bir kitle ayaklanmasının yayılışının, bu ilk teşvik çalışmasından türeyebileceği mümkündür. İşte bizim, isyanın metotları ve mantığından kastımız budur. Bu, saldırıya karşı savunma mantığından başlayan yapılar olarak sendikalizmden (anarko-sendikalizm de dahil) bütünüyle farklıdır. Bu yapılar niceliksel büyüme (üye sayısını arttırma), geçmiş kazanımları savunma ve sendikalardaki durumda olduğu gibi tek bir kate-gorinin çıkarlarını koruma eğilimindedir. Bunun tersine bizim önerdiğimiz, mücadelenin bir amacını ele almak için örgütlen-miş temel birliksel yapılardır ve insanların isyan duygularını teşvik etmek, olabildiğince bilinçli bir isyanı doruğuna yükselt-mektir.

Bu metodu kullanarak, anarşistlerin yapı içerisinde kendilerini, bir liderlik veya iktidar grubu haline dönüştürebilmeleri müm-kün değildir. Aslında, söylemiş olduğumuz gibi, onlar mücade-lenin koşullarını takip etmek zorundadır. Onlar, kendi anarşist gruplarında niceliksel bir büyüme için çalışmaz. Sadece koru-yucu eylemler önermezler ancak artan oranda gelişmiş olanlara yönelmeye zorunludurlar. Bir yandan bu eylemler, isyana ve ön-ceden kestirilemeyen düzeylerdeki durumlara yol gösterici ola-bilir. Diğer taraftan etkili olmakta başarısız olabilir. İki durumda da asıl birliksel yapı, kaçınılmaz olarak gereksiz hale gelir ve anarşistler daha önce yaptıkları işe geri dönerler.

*Insurrection Dergisinin 1984 Nisan'ındaki 1. sayısında ya-yınlanmıştır.

3

Page 4: KIYAMET V14

Spamullah, bu ay, Konten Peri Gençsivil’in Wikittoman web sitesinde

yayınlayacağı “İmamın Günlüğünden Bir Yaprak” başlıklı yazıyı, Lübnan’da ele ge-çirdi. Sami Yusuf CD’sine yüklenen bu bel-ge, tersten dinlenerek deşifre edildi.

Demokrasullah Hocaefendimiz’in mem-lekete dönüşü ve hemen ardından Küresel İmam ilan edilmesinin yıldönümünde ne kadar duygulanıyorum bilemezsin sevgili günlük… Bugün, geçmişi yad edeyim; De-mokrasullah Efendimiz’in sünnetine uygun olarak tuttuğum bu elektronik günlükte fi-kirlerimin ve hislerimin bir kaydı bulunsun, bu kayıt gelecek nesillerce de bilinsin isti-yorum…Önce “Cami Dışı Din Hizmetleri Projesi” başladı, sen de hatırlarsın sevgili beyaz say-falar. Ayrıca, şükürler olsun Anayasamız’ın 24. Maddesi’ne ve filmlerle artan popüler-liği yolumuzu açan Zaman-ı Nursi hazret-lerine… Böylelikle, bizler Demokrasul-lah Efendimiz’in “her yerde olun” sözünü dinleyip, iki kuşaktan temiz kağıdı sahibi, kanaat önderi imamlar olarak göreve gele-bildik, halkımızla kaynaşabildik; halkımızın anlaşmazlıklarını çözmekte, gönül doktorları olarak yüce Türk-İslam adaletinin sentezine yardımcı olabildik. İçimize işlemiş linç kül-türünün zehrinden arınabildik.

Bu vesile ile, bir risale kaleme alarak me-seleyi en doğru şekilde anladığını göste-ren Şerif Melge’ye de teşekkürü bir borç bilirim sevgili jurnal. Mahalle baskısının biz kanaat önderi imamlar sayesinde orta-dan kalktığını, hatta “Aleviliğin örgütlü-lüğünden” kurtarılan adalet mekanizması-nın yerelleşerek çok daha demokratik bir hal aldığını tesbit ve tescil eden bu risale, evlerimize ışık getirmiş, hepimizi pozitif enerji ile şarj etmişti. Melge, bize, dostu-muzu, düşmanımızı yeniden hatırlatmıştı.

Unutmamak lazım ki, izleme ve dinleme-nin Uyap Fatih Bilişim Sistemi ile entegre edilmesi, bizlerin çok daha etkin çalışmasını mümkün kıldı. Bu sistemde hepimize birer şifre dağıtıldı, sırlar kapısı açıldı. Cami önü kameralardan değil, her türden kamera ve ses kaydından, hatta DNA örneğinden yarar-lanarak mahallelimiz hakkında bilgi sahibi olmamız sağlandı, yanlışa düşenlere müda-hale edebilmemiz çok daha kolay hale gel-di. Öyle ki, bırakın cemaati, bizlere saldıran ayının bile suça eğilimi, bilimsel bir kesin-likle anlaşılabildi.

Bakınız!.. Kanaat reislerinden oluşan, (ge-rektiğinde silahlı) İrşad Birlikleri sayesinde de, güneydoğu ve diğer bölgelerde Milli Bir-lik ve Kardeşlik Projesi hız kazandı. Bölge-deki alternatif önderlere ileri demokratik bir

seçenek sunuldu. İkna olmayanların bertaraf edileceği, uzun süredir ya-pılan operasyonlarla ifade ediliyordu zaten. İrşad Birlikleri’nin özellikle silahlı olanlarına katılım çığ gibi bü-yüyerek, Büyük Aile Birliğimiz’in ve Taze Ottoman coğrafyasının güvenliği sağlamak yine biz Altın Jenerasyon’a kısmet oldu.

Üstelik, bütün bu gayretler sadece Uyap Fatih Bilişim Sistemleri ve milli düzeyle sınırlı kalmadı. Demok-rasullah Yüksek Kurulu aracılığıyla küresel koordinasyon da sağlandı. Böylelikle, dini kurumların ve kanaat önderi biz imamların gündelik tartış-maların içine çekilmesinin önüne ge-çildi. Demokrasullah Yüksek Kurulu, dinlerin üst karar kurulları arasında iletişimi etkinleştirdi, özlemi çekilen küresel birlik ve beraberliği mümkün kıldı. İşte, bizlerin Glokal İmam ola-rak anılması da o günlere denk geli-yordu. Şükürler olsun ki elimiz, üzüm yerine şaraba el uzatanlardan, Global kanaat önderimizin Taze Ottoman coğrafyasını donatan posterini yırtan

kendini bilmezlere kadar, herkese uzanıyor-du.

Üstüne basa basa söylemek istiyorum sev-gili hatıra defterim: dinlemeye, izlemeye, nazikçe göz altına alınmaya karşı çıkmak, tamamen uydurma ve hurafe inanışlardan kaynaklanır; dinle, bilimle ilgisi yoktur. İtiraz eden kendini bilmezler, tabii ki kor-kacak şeyi olanlardır. Sen düzgün yaşıyor-san, kamu güvenliğini bozucu bir davranı-şın yoksa, izlenmeye ve dinlenmeye itiraz etmezsin. Nitekim, meşhur aktörlerin bile takipçilerinden kaçmak için camiden ve imamın kayıtlarından yararlanmışlığını, ta-rih kitapları yazar. Büyük Aile Birliğimiz’e, Milli Birlik ve Kardeşliğimiz’e, cennet Taze Ottoman Coğrafyamız’a hakim olan huzur ve güven ortamına uzanan diller, eller, di-nen en caiz, en bilimsel yöntemlerle, tabii ki hoşgörü ve diyalogla kırılır sevgili gün-lük… Heyecanımı mazur gör sevgili sırdaşım; heyecandan bitikim, aynı şeyleri tekrar edip duruyorum… Lakin, hoşgörü ve diyalog de-mişken, bir başka anımı daha anlatmak iste-rim… Yurdun dört bir yanında suların boşa akmaması da “özde çevreci” Yeşil Enerjili Organik İmam kardeşlerimizin katkısı bü-yüktü. “Kökü dışarıda” bir sürü tipsiz “söz-de çevreci”nin, insanlarımızı da zehirleyerek yaptığı nümayişlere, nümayişçilerin temiz ve pozitif enerji üreten bir dünya lideri olma yolunda önümüzü kesmelerine, yine biz imamlar vesilesiyle “Dur!” denebilecekti.

Ne de olsa, ışıklı evlerimizde en iyi şekil-de yetiştirilmiş, yeşil bir pozitif enerjiyle şarj edilmiştik. Temiz enerjinin ancak hid-roelektrik santrallerinden, nükleerden elde edileceğini, dışa bağımlılığın da ancak bu suretle kırılacağını biliyorduk. TEMMÂ Vakfı destekçimizdi. Üstelik, Rigzoslarımız, Boruzamlarımız, Çalıplarımız, hidroelektrik santrali inşaatlarını büyük bir özveriyle üst-lenen işadamlarıydı. Nehir sularının 49 sene boyunca sahibi olmaları, hatta canları isterse haklarını satmaları, gösterdikleri özveri kar-şısında neydi ki? “Suyun özelleştirilmesi”ne karşı çıkmak, gericiliğin daniskası olup, do-ğanın dengesini ve sosyal çevrenin huzurunu korumak için, bize düşen sorumluluk, yöre halkını kollamak ve gerekirse yerinden ede-rek ileri götürmekti.

Bu sorumluluğu idrak etmiş biz imamlar, Demokrasullah Efendimiz’in sünneti mantar çayı ve maklube ikram etmenin, cemaati hu-rafelerden korumaya yeteceğinden şüphe et-miyorduk. Onları eşzamanlı bir şekilde top-layarak çay ikram etmiş, bir yarım saat sonra da baykuş sesi dinletmiştik. Protestocuların dediklerinin, aynı bu sese benzediğini söy-lemiştik. Baykuş sesi işitmek hayırlı değil-di. İnsanın rüyasına bile girer, insanı yoldan çıkartırdı. Elbette bunun önüne geçmenin dini ve ilmi bir yöntemi vardı. Boyunlarına asacakları, tesbihlerine takacakları flash-belleklerine, bizzat Hocaefendi’nin yazdığı “baykuş duası”nı kaydederek, rüyalarının ve hakikatin kapısını, her türlü baykuş se-

TAŞERON İMAMLAR: GLOKAL KANAAT ÖNDERLERİ

4

Page 5: KIYAMET V14

sine kapatabilirlerdi. İhtiyaca göre, bu duanın yanına “yağmur duası”, “nazar duası”, “kısmet kapama virüsü” gibi şeyler de kopyalanabilirdi. Flashbelleklerin kuvvetine dair Demokrasul-lah Yüksek Kurulu’nun yayınlamış olduğu global fetva henüz taze çıkmıştı.

İşte o an, tarihi bir andı. Flashbellek uygulaması bir örnek teş-kil edecek, madencilik ve inşaat konusundaki nümayişlerle ilgili olarak da cemaati irşad etmek için kullanılacaktı. Böylelikle, bu nemli gözler, Demokrasullah Hocaefendi’nin, Kayseri’den kal-kıp, eskiden o çirkin Haydarpaşa Garı’nın bulunduğu Spa tesis-lerine yeni kondurulan helikopter pistine, bir kuş misali inişini de görecekti sevgili günlük. Huzur ve güven içinde, hoşgörüyle, diyalogla… Ama dur bir dakika be imam!.. Wikili belgelerden son anda sızan sızana… Günlük sana söylüyorum, hanım sen anla: eski yargıç cüppesini sandıktan çıkart, bir de kuru temiz-leme yaptır; her an o cüppeyi yeniden giymemiz gerekebilir!..

MAHALLENİZDEKİ 12 KANAAT ÖNDERİNDEN BİRİ DE SİZ OLUN… BU AKŞAM RADİKAL TABLDOTUNUZDA!..

SPA MULLAH http://spamullah.wordpress.com

2010 yılı içinde Avrupa'nın çeşitli ülkelerindeki devrimci, anarşist mücadele içindeki ajanların bir kısmı tespit edildi.

İngiltere : Mark Kennedy : 41 yaşında 2003 yılında İngiliz NCDE biriminde göreve başlıyor.

NCDE : Anarşist, küreselleşme karşıtı, hayvan hakları hareketleri üzerine inceleme yapan polis kurulu-şu. Bu polis kuruluşunun bütçesi yıllık 10 milyon Euro'dur. Polis mark in senelik maaşı 60 bin Euro olup ajanlık süresinde yıllık maaşına ilave olarak yılda 250 bin Euro ek ücret almaktadır. Devrimci anarşist arkadaşları tarafindan paralı yasamı dikkati çekince bu paralarını uyuşturucu satarak elde ettiğini söylü-yormuş.Cep telefonu sürekli açık tutup polis merkezinin takibini sağlıyormuş. Polly dergisinde isimsiz bir polisin açıklaması Mark i ortaya çıkartmıştır. Anlattığı şeylerde mücadele içinde 20 polis ajanı ile karşılaştığını ve 5 inin hala aktif olarak yer aldığını belirtmiş. Danimarka'daki G8 eylemliklerini ve Anti NATO eylemliklerinde aktif çalışarak günlük rapor vermiştir.

ABD; Karen Sullivan FBI içinde görevli Anti-Militer gruplar içinde çalışmalar sürdürüyordu.

Kanada: Kadın polis Branda Dougharty G20 eylemlerinde Toronto'da küreselleşme karşıtları içinde çalıştı.

Avusturya ; Danniele Durand Hayvan Hakları grubu içinde aktif çalışmalar sürdürdü Avusturya'daki 15 tutuklu hayvan hakları aktivisleri için bilgi mahkemeye bilgi toplamaya çalışmış. Mahkeme dosyalarında polis ajanı Danniele'nin adi karşısında polis yazıldığını arkadaşları tesadüfen gördüklerinde açığa çık-mıştır. İsviçre hayvan hakları toplantısı için Luzern şehrinde toplantılara katılmıştır.2008 de Polisin ev-lere baskın yaptığı dönemde tatile gideceğini söylemiş. Yapılan konuşmada polis olduğunu itiraf etmiş.

Almanya; Heidelberg'de polis adı Simon Bromma Anarşistler içindeki adı Simon Bremer. 12 Nisan 2010 da mücadele içine sızdı. Öğrenci hareketiyle başlayıp Anti-Nükleer, Hayvan hakları, içinde aktif olarak eylemliklerde yer aldı. Nükleer cop transport eylemleri örgütledi. Belçika'daki No Border kampı 2010 da eylemlikleri Belçika polisine günlük raporlar vermiş. Nazi karşıtı eylemliliklerinde aktif bir şekilde çalışmış. Ajanlık görevi öncesi Fransa'da tatildeyken tanıştığı bir kadınla tanışıp mesleğinin polis olduğunu söylemiş. Daha sonra ajanlık görevine başladığında 11 Aralık 2010 tarihinde bu aktivist kadını tesadüf olarak bir ev toplantısında görünce panikleyip kadını tehdit etmiş. Aktivist kadın arkadaşlarına durumu anlatınca Simon sorgulamaya alınmış. Polis olduğunu ailesinin bütün fertleri polis olduğunu kendi kariyerinin yükselmesi için ajanlık görevini aldığını söylemiş.

Eylemler Yükseldikçe Polis Ajanları Tek Tek Ortaya Çıkıyor

5

Girona (17.01.11) - Pazar öğleden sonra Salt (Girona) biraz durgundu. Ama bir farkla: daha fazla polis aracı vardı. Cuma'dan itibaren %43'ü göçmen olan semtte 12 aracın (5 araba ve 7 motorsiklet) ve 9 çöp konteynırının ateşe verildiği bir vandalizm dalgası yaşandı. Bele-diye başkanı herkesi sükunete çağırdı ve polis takviyesi istedi. Polis üç kişiyi gözaltına aldı. Geçen Mart'ta yerliler ve göçmenler artan göç oranının en yüksek olduğu semtlerden biri (31,000 kişi) olarak burada bir çok sorunla kar-şı karşıya.

Salt'ta, tüm olaylar bir haftadan fazladır hasta-neye kaldırılan Mohamed Reda Lyamaniit ile dayanışmak adına neredeyse tamamı göçmen olan 40-50 kişi (çoğunlukla 9-14 yaş arası ço-cuklar) arasında Cuma günü yoğunlaştı. Mo-hamed, çalınmış bir motorsiklet kullanırken durdurulan ve polisten kaçmak için 5. kattan atlamış ve hastaneye kaldırılmıştı. Belediye başkanı, Paris gerçeğine benzer bir tablomuz var ama bunu önlemek için elimizden geleni yapacağız dedi.

Cuma günü insanlar şehrin farklı yerlerinde konteynırları ateşe verdi ve Pazar sabahı bir kaç aracı ateşe verdiler.

İspanya - Polise karşı şiddetli protestolar

Bellinzona kentindeki mahkeme binası kundaklandı. Duvara „Mahkemeler Yan-sın Devletler Yıkılsın„ sloganı ve çember içinde A yazılaması yapıldı. Polis anarşist-lere karşı tedbirler almaya ve araştırmalara başladı.

İsviçre - Mahkeme Binası Kundaklandı

Page 6: KIYAMET V14

Cezayir ve Tunus'ta , ekonomik koşulların kötüleşmesinden ötürü ve bu “kötüleşmenin” aşağı sosyal tabakadan milyonlarca insana darbesinden dolayı bir haftadan daha fazla-

dır devam eden destansı boyutlardaki bir ayaklanma devam ediyor. Tunus'ta, Sidi Bu Zeyd şehrindeki bir meyve satıcısının kendisini öldürmesi[tam olarak kendisini yaktı] tüm canlı gösteri dalgasının, isyanın ve üniformalı alçaklar tarafından görünüşe göre 20'den[ç.n: resmi rakamlara göre 78 kişinin öldürüldüğünden bahsediliyor] fazla insanın öldürüldüğü acımasız polis baskısıyla saldırılan ayaklanmaların kıvılcımını tutuşturmuştu. Gıda fiyatlarındaki ve diğer temel ürünlerdeki fiyat artışı, zaten mevcut olan özgürlük yoksunluğu ve her tarafa yayılmış işsizlik aynı zamanda ayaklanmaların komşu ülke Cezayir'e de yayılmasına yol açtı.

Beni gerçekten şaşırtan şey şu ki, hiç kimse ya da en azından birkaç arkadaş anarşist blogçunun(en azından hemen her gün incelediklerimden bazılarının) böylesine önemli olay-ları haber yapmaktan rahatsız olmuş görünmesi. Ne her hangi bir eylem planlandı ne de, Cezayir, Sidi Bu Zeyd(Tunus'ta bir şehir), Tunus ve diğer sokaklarda devletlerle ve kendi sömürücüleriyle cesurca dövüşen işçilerle, gençlerle ve sıradan insanlarla dayanışma için birşeyler yapıldı...

Burada neler oluyor?... bu iki ülkenin “İslami köktenci” inler olarak ünlenmesi, gerçekleşe-bilme potansiyeli olan herşeyin, bizim etnosentrik batılılaşmış düşüncelerimizde otomatik olarak ilgisizliğe dönüşmesi sonucuna mı yol açıyor?... İslami köktencilik, yerel elitlerin kendi insanlarını (özgürlük) aşkından vazgeçirmek ve bir alana bastırması ve başarısız olma-ya başlamış bu türdeki bir kontrolün bir çok çeşidinden birisi olarak görebilirmiyiz?... Tüm Müslüman "köktenciler", "potansiyel teröristler mi"?... Bazı taban cemaatlerindeki Hristi-yanların olduğu gibi onlar da isyankar, özgürlük ve anarşi için arzu taşıyor olabilirler miydi? İslam'ın etki alanındaki bölgelerde yaşanan herşey kaçınılmaz olarak dinsel konularla mı il-gili?... Cezayir'in güney berberi bölgesinde(Kabile bölgesi) tüm 2001 boyunca gördüğümüz, ayaklanmanın en ilham verici örneklerinden birisini; polis karşıtı duyguyu ve tüm on yılın devlet karşıtı öz-örgütlenmesini şimdi unuttuk mu?...

Görebildiğim kadarıyla, sıradan insanlar için, -Avrupa Kıtası'nda “hala o kadar kötü değil”imizde zar zor hayal edilebilecek olan-, tamamen yaşamsal, gündelik yaşam mücade-lesi olan, şartların daha da kötüleşmesi söz konusu. Mesele şu ki, bir çok kişi Cezayir ya da Tunus isyanlarına “Umrumda değil!/Bana ne!” diyor gibi görünüyorken, (tüm boyutlarıyla Alexandros Grigoropoulos'un öldürülmesinden sonraki Yunan Ayaklanması'yla karşılaştırıla-bilir ve açıkça çok daha fazla ölüm içeriyor) Filistin'lilerin mücadelesine destek veren her-hangi bir gösteriye tam anlamıyla koşması, eğer saf ve basit ikiyüzlülük eylemi değilse, tek kelimeyle iğrenç bir savsaklama olduğundan rahatsız etmekte.

Anarşist ya da değil, bu insanlar birbirleriyle onurlu bir dayanışma gösteriyorlar, cesaret ve politik bilinçle, ve sadece bu yüzden dünyanın diğer yerlerindeki yoldaşları destekle-diğimiz gibi aynı şekilde onları desteklemeliyiz. Anaakım medya tarafından basmakalıp bir kategoriye sokulan ya da belki resmedilmelerine aldırmayarak, farklı kültürel arkap-lanları ve gerçeklikleri olan insanlarla köprüler kurmaya başlamalıyız ve iletişim kurmayı denemeliyiz(mümkünse yüz yüze). Belki, bugün hakkında hiçbirşey bilmediklerimiz yarının yoldaşları olabilirler.

Eminim ki, Tunus ve Cezayir'de kendi yaşamları için tam anlamıyla kavga eden insanlar her destek eylemini, yalnız olmadıklarını onlara gösterecek ve kendi ülkelerinin sınırlarının öte-sinde ne olup bittiğinin bilen birilerinin olduğunu gösteren her türlü eylemi selamlayabilirler.

Bunu ve daha fazlasını hakediyorlar... Benzer bir durumda kendimizi bulduğumuzda aynen bizim de hakedeceğimiz gibi.

325.nostate.net

“Anarşi”: Tunus ve Cezayir Destek eksikliğimizin hiçbir

mazereti yok!

6

İsveç: Sınırdışına karşı eylemde 70 kişi gözaltına alındıGöteborg - Sınırdışına karşı eylemde 70 kişi gözaltına alındı. (18 ocak 2011) Polis, sınırdışı edilmek istenen mültecilerin tutulduğu göç-men bürosuna ait binanın yollarını bloke eden yaklaşık 70 kadar aktivisti gözaltına aldı. Ara-larında Sınırdışına karşı Eylem, SAC (Anarko-sendikalistler), Anarşitler ve sol aktıvistlerin bulunduğu grup kimlik bilgileri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Polis blokajın devam etmesi halinde gözaltıların da devam edeceği yönünde tehditler savurdu.

- Silopi Emniyet binasında nöbet bekleyen polislere yönelik akşam saatlerinde ses bom-balı saldırı düzenlendi. Patlama sonucunda maddi hasar olup olmadığı konusunda bilgi

alınamadı. Saldırıyı üstlenen Silopi Apocu Gençlik İnisiyatifi, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde polis kurşunuyla yaralanan Sedat

Karadağ’a yapılan bu saldırıya dikkate çekmek için bu eylemi gerçekleştirdiklerini

bildirdi.

- TRABZON’un Maçka İlçesi’nde, kendisine tecavüz ettiğini ileri sürdüğü 58 yaşındaki Tah-sin İpekçi’yi öldüren 25 yaşındaki Hatice Çi-çek, 13 yıl 4 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı.

- Dünya Kapitalistlerinin Korkusu Anti-WEF Eylemleri...26-30 Ocak tarihinde Davos'da

WEF (Dünya Ekonomik Forumu) toplantısı-na karşı tepkiler büyüyor. Buna karşın Polis WEF toplantısını bombalayacağını düşüne-

rek önlemlerini artırdı.

Diğer Haberler

- Barınma hakkı mücadelesi veren Arızlı halkı dün (18 Ocak) valilik önünde bir eylem

yaptı. Bir süre önce uyarı olarak yaptıkları açlık grevini bitiren Arızlı Halkı, bu kez

evlerin statüsünün TOKİ evleri ile eşdeğer olmasını istedikleri dilekçeleriyle valilik

önündeydiler. Oturdukları evlerin kendilerine TOKİ konutları şartlarında verilmesini talep

eden dilekçelerini valiliğe veren depremze-deler çıkışta basın açıklaması yapmak istedi.

Polis, basın açıklaması yapmak isteyen Arızlı-lılara sandırdı.

- Antalya’da bir alışveriş merkezinde bebeği için mama çalan anne 11 aylık bebeğiyle birlik-te tutuklanarak cezaevine gönderildi.

- Büyük Birlik Partisi (BBP) Diyarbakır İl Başkanlığı'na patlayıcı atıldı. Yenişehir ilçesi Paşa Konağı mevkisindeki İl Jandarma Alay Komutanlığı'nın konutunun hemen karşısında bulunan 3 katlı bir binanın birinci ve ikinci ka-tında bulunan BBP Diyarbakır İl Başkanlığı'na kimliği belirsiz kişilerce patlayıcı atıldı. Patla-yıcı, binanın girişine düşerek infilak ederken patlama sonucu binanın camları kırıldı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı.

Page 7: KIYAMET V14

Bugüne kadar çevreci ve doğa dostu bilin-en, canı yanan köylüleri, mücadele eden

yaşam savunucularını kendilerine paravan etmiş, doğa katili şirketleri aklama paklama ilişkilerini gizlemek için, mücadele edenleri bir maske olarak kullanan TEMA Karadeniz İsyandadır Platformu’nun yapmış olduğu bir basın açıklaması ile deşifre edildi. Okunan basın açıklamasının ardından sorulan sorular ışığında TEMA’nın sözde çevre kimliğinin ardındaki gerçekler dile getirildi.

Yıllardır çevreci yorumak üzerinden çalışmalar yaptığını iddia eden Türkiye Erozyanla Mü-cadele Vakfı (TEMA)’nın kurucu üyeleri arasında çok sayıda hidroelektrik santral (HES) yapan şirketin de olduğu ortaya çıktı. Bu du-ruma tepki gösteren Karadeniz İsyandadır Plat-formu (KİP) aktivistleri Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde düzenledikleri basın açıklaması ile çevreci gögürnen STK’lar ve HES yapan şirketlerin ilişkilerini gözler önüne serdi.

HES karşıtı mücadelenin kararlı oluşumlarından Karadeniz İsyandadır Platformu (KİP) aktivis-tleri bugün, Makine Mühendisleri Odası’nda düzenledikleri bir basın açıklaması ile çevre ve doğa savunuculuğunu yapan STK’lar ile HES yapan şirketlerin ilişkilerini açıklayan bir basın açıklaması yaptı.

BASINA VE KAMUOYUNA

Değerli basın emekçilerinin ve kamuoyunun bilgilerine sunarız…

Bugüne kadar çevreci ve doğa dostu bilinen bazı oluşumlar, canı yanan köylüleri, mücadele eden yaşam savunucularını kendilerine paravan etmiş, doğa katili şirketleri aklama paklama ilişkilerini gizlemek için, mücadele edenleri bir maske olarak kullanmışlardır.

Bizler yaşama sahip çıkanlar olarak, bu gidişattan memnun değiliz. Son günlerde yaşanan olaylar ile bu memnuniyetsizlik son noktasına ulaşmıştır.

Şirket aklayan, sözde çevre ve doğa kuruluşlarını deşifreye başlıyoruz…

Bugünse bu deşifrelerin en önemlilerinden olan TEMA Vakfı’nın Kastamonu Cide Loç Vadisi’ndeki Hidroelektrik Santral projesiyle ilişkilerine yoğunlaşacağız. TEMA Vakfı gibi büyük bir Truva Atının daha birçok deşifre çalışmasına konu olacağını belirtiriz.

TEMA’nın sistemin kendi muhalafetini üret-me ihtiyacına karşılık geldiği açıktır. Bizler buradaki toplumsal muhalefetin, tüm düny-ada deşifre olmuş böylesi patron, düzen ve uzlaştırma yapılarının yollarına gelecek kolay lokma olmadığını şimdi bir kez daha gösterme-kle mükellefiz.

Bu çıkışımız, Tema’nın artık iyice ticarete döktüğü müsamere tadında fidan kampanyaları, mevye çekirdeği kampanyaları ile gözlerini boyayıp, doğa katili patronların kirli ellerini yıkama operasyonlarınıza alet ettiği, doğa sevgilerini, duyarlılıklarını suistimal ederek mücadeleden düşürdüğü, pasifize ettiği yüzbin-lerce gönüllü adınadır.

***

Öncelikle TEMA gönüllüleriyle TEMA

arasındaki ilişkiyi anlamak için, TEMA’nın yönetim şeklini inceleyelim.

Devlet temsilcilerinden oluşan tabii üyeler har-iç 40 kişiden oluşan TEMA mütevelliler heyeti yılda iki kez toplanarak TEMA’nın işleyişine aktif olarak müdahil olmaktadır.

Bu heyetten birkaç bilinen ismi sizlerle paylaşalım:

Cem Boyner, Aydın Doğan, Faruk Eczacıbaşı, Rahmi Koç, Halis Komili, Osman Kavala, Mustafa Balbay, Sabri Ülker, Fikret Evyap, Hüseyin Özdilek, Asım Kocabıyık, Nihat Gökyiğit.

Biliyoruz, bu isimleri paylaştığımız andan iti-baren, gazetelerinizde ve televizyonlarınızda bu basın açıklamasının haber olma ihtimali neredeyse yok gibi. Sizin de fark ettiğiniz üzere bunlar Türkiye’yi yöneten isimler.

(Mütevelli Heyeti’nin tamamı 1 nolu ekte bulunmaktadır.)

Şimdi devam edelim…

TEMA’nın Yönetim Kurulu ise Mütevelli Heyeti’nin taşeronudur. Yönetim Kurulu üye-lerinin, Mütevelli Heyeti ile aile ilişkileri olması ya da şirketlerinin çalışanları olması tesadüfi değildir.

Mesela yönetim kurulunda olan Valide Gigin, yine mütevelli heyetinden tanıdığımız Nihat Gökyiğit’in kızıdır.

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince ise TEMA’nın hem yönetim kurulunda hem de mütevelli heyetinde bulunmaktadır.

Buradan görüyoruz ki Mütevelli Heyeti TEMA’nın sembolik bir kurucu heyeti değil, aynı zamanda işleyiş ve idaresini biçimlendiren ve yürüten bir yapıdır.

Bunu açıklıyoruz çünkü, Mütevelli Heyeti’nde bulunan isimlerle ilgili kaygılarımızı belirttiğimizde TEMA gönüllülüğü yapan arkadaşlarımızdan “Bu heyet semboliktir, TEMA üzerinde etkileri yoktur” gibi cümleler duymaktayız.

Sizlerin de gördüğü gibi, Mütevelli Heyeti’nin Yönetim Kurulu üzerinde, Yönetim Kurulu’nun da tüm TEMA’nın işleyişi üzerinde oldukça fa-zla etkisi bulunmaktadır.

Yerel gönüllülerin ve temsilcilerin yapacağı her türlü kamu açıklamasının yönetim kurulundan onay alması gerekmektedir. Bu da yönetim ku-rulunun yereller üzerindeki belirleyici etkisinin açık bir göstergesidir.

Mesela pratik alanda bunu örnekleyelim:

Bir TEMA gönüllüsü kendi yaşadığı bölgede herhangi bir doğa kıyımına karşı kamuoyunu bilgilendirme faaliyeti göstermek istediğinde bunu bölge temsilcisine bildirmek zorunda; temsilci de bunu yönetime bildirmeli ve an-cak onaylanırsa bu bilgilendirme faaliyeti yapılabilmektedir.

Samimi ve doğayı seven herhangi bir TEMA gönüllüsü, bir doğa katliamına müdahil olmak istediğinde, yönetim izni olmadan bununla ilgi-li bir halk bilgilendirmesi bile yapamamaktadır.

Israrla anlatmaya çalıştığımız şey TEMA içer-isinde yaşamı savunan on binlerce gönüllünün TEMA mütevelli heyeti başta olmak üzere yönetim kurulu ve alt organlarının onayı ol-madan herhangi bir faaliyet gösteremediğidir.

***

TEMA’dan biraz bahsettikten sonra, bugünkü açıklamamızın en önemli unsuruna değinmeye başlayalım.

Sizlerin de bildiği üzere Kastamonu Loç Vadisi köylüleri yaklaşık iki yıldır dereleri Devrekani Çayı üzerinde yapılmak istenen Cide HES’e karşı ciddi bir direniş göstermektedirler.

Bu direnişi biraz anımsamak gerekirse, köyde HES’in kurulacağı yere Loç Köylülerinin öncülüğünde, gelen dayanışmacılarla birlikte aylarca çadırlar kurularak nöbet tutulmuştur.

Bu nöbetler esnasında inşaatı başlatmak üzere gelen vinçler adeta sürülerek bölgeden çıkarılmış, yine işi yapacak olan işçiler için ku-rulacak şantiyeler yapımında şirket çalışanları ve güvenlik güçleriyle birçok kez karşı karşıya gelinmiştir. Bu dönem boyunca her haftasonu İstanbul’dan otobüsler kaldırılarak nöbete dayanışmaya gidilmiştir.

İstanbul’da ise Cide HES’i yapan ORYA enerjinin Karaköy’deki binası önüne de-falarca kitlese yürüyüşler yapılmış, tüm bu gelişmelerin yanısıra şirketin her türlü yasadışı uygulaması davalar açarak mahkeme süreçleri başlatılmış, bu girişimleri çoğu etkisiz kalıp şirket vadideki talanını sürdürünce Loç Vadilil-er İstanbul’daki şirket binası önünde bir oturma eylemi başlatmışlardır.

28. gününe kadar her gün karda kışta yağmurda bekleyen köylüler ülke çapında gündeme oturmuşlar, bunun da önemli bir etkisiyle mahkemeler şirket aleyhine yürütmeyi durdur-ma kararı vermişlerdir.

Köylünün tüm bu direnişine karşı ORYA en-erji de yasal ve yasadışı tüm uygulamalarla HES inşaatına devam etmiş, köyün telefon tel-lerini kesmiş ve HES karşıtlarını defalarca darp etmiştir.

Bu kavga devam etmekteyken de şirket vadideki talanı sürdürmüş, on binlerce ağaç kesmiş, iş makineleriyle dere yatağına müdahale etmiştir.. ORYA, Küre Dağları Milli Parkı’nın tampon bölgesinde yer alan bu vadinin ve canlılarının yaşam dengesini alt üst etmiştir.

Şirket ve köylüler arasındaki fiili kavga duru-mu bizim bu basın açıklamasını yapmamızdaki en önemli unsurdur.

Çünkü bu talanı yapan, bütün bu saldırıları organize eden, ağaçları kesen, dere ve doğaya zarar veren şirketin ismi Orya enerjidir. Orya enerji ismi, şirketin sahibi Orhan Yavuz’un is-minin ilk hecelerinden oluşmaktadır.

Demin temanın Mütevelli Heyeti ve TEMA üzerindeki etkilerinden bahsederken kamuoyu-nun bildiği isimleri saydığımızı düşünüyorduk. Fakat bu heyetteki isimler arasında Küre Dağları Milli Parkı içindeki dünyanın en büyük kanyonlarından Valla Kanyonu’na ev sahipliği yapan Loç Vadisi’ni katleden şirketin patronu Orhan Yavuz da bulunmaktadır.

TEMA Deşifre Edildi: Sistemin Doğa Katili Şirket Aklama Araçları

7

Page 8: KIYAMET V14

Şimdi bu Orhan Yavuz’un TEMA’sının hid-roelektrik santrallere nasıl baktığına bir göz atalım:

TEMA kendi sitesinde yapmış olduğu açıklamalarda HES’lerle ilgili net bir yorum bile getirememiştir. Fakat kolayca görülebilir ki TEMA yöneticileri basına yaptıkları çeşitli açıklamalarda HES’lerin yenilenebilir veya temiz enerji olduklarını aleni bir şekilde dile getirmekten sakınmamaktadırlar.

Mesela TEMA’nın Onursal Kurucu Başkanı Ni-hat Gökyiğit’in Artvin’deki baraj ve HES’lerin Temiz Enerji olduğuna dair daha geçen aylarda basına verdiği beyanatları bulunmaktadır.

İşte bu da TEMA’nın kendi gönüllülerini ve ka-muoyunu nasıl çarpık bilgilerle doldurduğunu ortaya koymaktadır.

Çünkü HES’ler enerji politikaları içerisinde uy-gulanan projeler değil, suyun ticarileştirilmesini, su havzalarının ve toprakların şirketlere devre-dilmesini amaçlayan projelerdir.

TEMA HES’leri kasten bir enerji sorunu içer-isinde ele alarak, bu gerçeğin üstünü örtmeyi amaçlamaktadır.

Suyun ticarileştirilmesinin bir yolunun da suyu kapaklamaktan geçtiğini düşünürsek, bu ma-nipülasyonu TEMA’nın kendine gelir kaynağı yarattığı alanlardan birinde görüyoruz:

Sakarya Sapanca’daki dereler üstünde fab-rika kuran Revan Su şirketiyle TEMA’nın ortaklık yapmaktan hiçbir şekilde çekinme-mesi, TEMA’nın HESleri neden sadece enerji

meselesi dahilinde ele almak istediğinin somut bir örneğidir.

Loç Vadililer ile ORYA arasındaki fiili kavga sürmekteyken ve TEMA’nın da HES’ler ve ORYA ile olan ilişkisi ortadayken TEMA’nın buradaki tarafı aşikardır.

Loç Vadili köylülerin kavgalarına başlangıç sürecinde yardım istedikleri TEMAlıların hiçbir şekilde geri dönüş yapmaması, oturma eylem-inin son günlerinde ise Kastamonu Cide’deki TEMA gönüllülerinin yoğun baskısı sonu-cunda Cide Loç Vadisi’ndeki HES katliamına karşıyız gibi tamamen muammalarla dolu bir açıklamayı internet sitelerine koymuşlardır.

Taraflar bu kadar belirginken Orya’nın mağdur ettiği Loç köylüleriyle TEMA’nın yan yana gelmesi düşünülemez bile.

Çağrıcıları arasında TEMA’nın da bulunduğu 24 Ocak “Anadolu’yu Vermeyeceğiz” yürüyüşünde aynı vahim durumla karşı karşıya kalan birçok yerelden en belirgin bir diğer örnek de Erzurum Aksu Vadisidir.

Buradaki mağduriyetin TEMA içerisindeki şirket tarafıysa, yukarıda da adı geçen Asım Kocabıyık’ın sahibi olduğu BORUSAN Holdingdir. BORUSAN Holding Aksu’da yü-zlerce ağaç kesmiş binlerce balık öldürmüştür.

Bu yürüyüşe ismi izinsiz olarak yazılan Der-sim Çevre Girişimi adını çağrıcı listesinden sildirmiştir. Aynı Borusan’ın Ovacık’ta Munzur Çayı üzerinde Bozkaya ve Kalepete barajları ve HES projeleriyle Dersim’i katletme pro-jeleri göz önüne alındığında, Dersimliler’in de TEMA’yla birlikte yürümesi de zaten

düşünülemezdi.

Önemli bir ayrıntı da, TEMA’nın Tabiatı Ko-ruma Yasasını engellemekle ilgili yürüyüşe katılmasını anlayamadık. TEMA bu yasanın geçmesini engellemek istiyorsa, Mütevelli Heyeti’ni devreye soksa yeterli olacaktır.

TEMA patronlarının diğer icraatları arasında, Karadeniz insanının canını çok yakmış ve ha-len de yakmaya devam eden nükleer santraller-le ilgili ihalelere girmek, kıyıların nükleer atık çöplüklerine çevrilmesi programlarına ortak olmak da vardır.

Karadeniz’in yeşiliyle mavi arasına asfalt döken Karadeniz Sahil Yolu’nu savunmak da yine nükleer sevgisiyle tanıdığımız TEMA’nın Kurucu Onursal Başkanı Nihat Gökyiğit’in meziyetlerindendir.

***

Anadolu’da 2000’den fazla HES projesi-nin var olduğunu göz önüne alındığında, bu HES’lere karşı verilecek mücadelelerin altının boşaltılması, gerçeklikten uzaklaştırılması gibi misyonları üstlenmiş bu oluşumun deşifre edil-erek mücadelelere yakınlaşmasını engellemek zorundayız.

Bizler de biliyoruz ki sularımıza, topraklarımıza, doğamıza sahip çıkmak uğruna bugün yürütmek durumunda kaldığımız mü-cadelede Tema şirketlerin safındadır. Tema şirkettir, Tema şirketlerin bir maskesidir. Üstelik toprak sevgisi, doğa aşkı gibi kutsal kavramları alet ettiği, yüzbinlerin iyi niyet-lerini sömürdüğü bu talancıları aklama ve cila-lama gayreti, işbirlikçisi patronların doğrudan saldırılarından da daha tehlikelidir.

Sistemin kendisini berkitmek için ürettiği mu-halif figür TEMA’nın bu uzlaşmacı, yaşamı yok eden şirketleri aklayıcı rolü hakkında bugüne kadar insanların kendi aralarında söylendik-lerini bugün yüksek sesle söylemek Karadeniz İsyandadır Platformu’na düşmüştür. Sırtımızda yumurta küfesi, arkamızda sermayenin fonları yok.

Bununla alakalı olarak daha farklı ve daha derinlemesine bilgilerle bu oluşumun ve benzeri diğer Truva Atı oluşumların deşifrelerini yapacağımızı buradan sizlerle bir kez daha paylaşarak basın açıklamamızı sonlandırmaktayız.

Karadeniz İsyandadır Platformuhttp://www.karadenizisyandadir.org

MİNİMUM GÜVENLİK BY STEPHANIE MCMILLAN

indir/download: http://www.internationala.org/index.php/kutuphane/dergi.htmlinternet üzerinden oku/read online: http://www.issuu.com/internationala

iletişim/contact: [email protected]