10
K.K.T.C. ÇÖLLEŞMENİN NERESİNDE ? ÇÖLLEŞME VE ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE Giriş: 1968 – 1973 yıllarında Afrika’da yaşanan büyük kuraklık Dünya kamuoyunu kurak mıntıkaların durumunu gözden geçirmeye ve çölleşme ile mücadele için stratejiler formüle etmeye sevk etmiştir. 1992 yılında Rio zirvesinde çölleşme, iklim değişikliği ve insan faaliyetleri dahil olmak üzere çeşitli faktörlerin etkisi altındaki kurak ve kuru alt tropikal zonlara ait toprakların erozyonla tahrip olması olarak tanımlanmıştır. Yani kurak zonların devamlı artan erozyon tahribatının etkisi ile verimli toprak rezervleri azalınca çöle benzer bir ortam meydana gelmektedir. Çölleşme kavramı buradan doğmuştur. Çölleşme: Verimli kaynakların temelini tahrip etmekle kalmayıp, gen kaynaklarının kaybolmasına sebep olur.atmosferdeki toz miktarını artırır. Suyun tabi çevrimini bozar ve ulusal ekonominin düzenini bozarak nüfusun göç etmesine yol açar. Çölleşme ekilebilir arazi, meralar ve ağaçla kaplı alanlarda verim kaybı ile biyolojik ve ekonomik karmaşıklık ile eş anlamda kullanılmaktadır. Çölleşmenin en tehlikeli sonuç, açlık ve sefalettir. Bugün çölleşme dünya topraklarının dörtte birini etkilemektedir. Çölleşme tehdidinin var olduğu kurak zon’un etkili olduğu alanlar ise dünya yüzölçümünün % 31 ‘i dir. Çölleşme Kontrolü: “Toprak aşınmasını önleme ve/veya azaltma, kısmen aşınmış toprakların onarılması ile çölleşmiş toprakların restorasyonunu hedefleyen 1

Kktc çölleşmeni̇n neresi̇nde

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Kktc çölleşmeni̇n neresi̇nde

K.K.T.C. ÇÖLLEŞMENİN NERESİNDE ?ÇÖLLEŞME VE ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE

Giriş: 1968 – 1973 yıllarında Afrika’da yaşanan büyük kuraklık Dünya kamuoyunu kurak mıntıkaların durumunu gözden geçirmeye ve çölleşme ile mücadele için stratejiler formüle etmeye sevk etmiştir. 1992 yılında Rio zirvesinde çölleşme, iklim değişikliği ve insan faaliyetleri dahil olmak üzere çeşitli faktörlerin etkisi altındaki kurak ve kuru alt tropikal zonlara ait toprakların erozyonla tahrip olması olarak tanımlanmıştır.

Yani kurak zonların devamlı artan erozyon tahribatının etkisi ile verimli toprak rezervleri azalınca çöle benzer bir ortam meydana gelmektedir. Çölleşme kavramı buradan doğmuştur.

Çölleşme: Verimli kaynakların temelini tahrip etmekle kalmayıp, gen kaynaklarının kaybolmasına sebep olur.atmosferdeki toz miktarını artırır. Suyun tabi çevrimini bozar ve ulusal ekonominin düzenini bozarak nüfusun göç etmesine yol açar. Çölleşme ekilebilir arazi, meralar ve ağaçla kaplı alanlarda verim kaybı ile biyolojik ve ekonomik karmaşıklık ile eş anlamda kullanılmaktadır. Çölleşmenin en tehlikeli sonuç, açlık ve sefalettir.

Bugün çölleşme dünya topraklarının dörtte birini etkilemektedir. Çölleşme tehdidinin var olduğu kurak zon’un etkili olduğu alanlar ise dünya yüzölçümünün % 31 ‘i dir.

Çölleşme Kontrolü: “Toprak aşınmasını önleme ve/veya azaltma, kısmen aşınmış toprakların onarılması ile çölleşmiş toprakların restorasyonunu hedefleyen sürdürülebilir kalkınma amacı çerçevesinde, kurak, yarı kurak ve kuru sub – humid zonlardaki toprakların topyekün olarak geliştirilmesi ile ilgili faaliyet” olarak tanımlanmaktadır. Çölleşme ile mücadelede küresel yaklaşım olarak adlandırılan faaliyetler ise özetle:

- Su kontrolü, Hidro tarımsal yönetim (Barajlar, Göletler)- Tarımsal üretimin teşvik edilmesi- Erozyon kontrolü (Bentler, Teraslamalar, Kumul tespiti) - Tarımsal ormancılık (ağaç fidanlıkları, orman içi ağaçlandırma,

gençleştirme, rüzgar perdesi tesisi v.b.)- Orman ve plantasyon yönetim ve planlanması. (Endüstriyel plantasyon

tesisi gibi çalışmalardır.)- Besi hayvancılığının ve yem üretiminin teşvik edilmesi

Tüm bu faaliyetler çölleşme ile mücadelede önemli rol oynarlar.

1

Page 2: Kktc çölleşmeni̇n neresi̇nde

Ormanlar çölleşme eğilimlerinin tersine çevrilmesinde önemli bir role sahiptirler. Ancak kurak bölgelerde ağaç yetiştirmek çok daha zor bir iştir. Büyüme yavaş, dikilen ağaçların yaşama yüzdesi düşük olup, dikim sahalarının korunması büyük güçlükler çıkarmaktadır.

Kurak zonlardaki ormancılık faaliyetlerinin hem üretime hem de korumayayönelik olduğu ve bunların istikrarlı bir çevreyi mümkün kılarak bitki örtüsütarafından meydana getirilen toprak ve muhafazasının olumlu etkilerinden büyük ölçüde faydalandığı anlamına gelmektedir. Bu nedenle kurak zonlarda ağaç yetiştirilmesi bir ormancılık uygulaması olmasının yanı sıra ayni zamanda bir arazi kullanma uygulamasıdır da.

Bu genel girişten sonra, ülkemizdeki çölleşme sorununu ortaya çıkaran faktörlerle, sorunu azaltmak için bugüne kadar yapılan ve geleceğe yönelik yapılabilecek çalışmalara geçebiliriz.

TARİHSEL ARKA PLAN

Akdenizin Doğusunda yer alan Kıbrıs Adası, binlerce yıldan beri çevre coğrafyada etkinlik kuran uygarlıkların istila alanı olmuştur. O dönemlerde ormanları ile ünlü bir adaydı ve kendisine “Yeşilada” Ünvanı verilmiştir. Bakır madenlerinin keşfi ile kendisine ikinci bir yakıştırma daha yapılmıştır. Bakır adası, bilinen M.Ö. 300’lü yıllarda hala daha ormanların Mesarya’da var olduğudur. Tarihi süreç içerisinde yangınlar, sürekli keçi otlatması ve tarla açmaları adanın bitki örtüsünün tahribatını getirmiştir. Ancak bitki örtüsünün yok olmasında iklim salınımlarındaki değişiklikler de önemli etken olmuştur. 19. yüzyıl sonlarındaki kayıtlarda adanın dönemsel 7 yıl süren kurak peryotlara girdiği kayıtlıdır. Yine bilinen kurak peryotlara bağlı olarak adanın nüfusunun azalıp çoğaldığıdır. 1880’e gelindiğinde K.K.T.C. sınırları içerisinde uzanan Beşparmak Dağlarında orman olarak sınırlandırılması gereken alanlarda var olan sadece bir kaç noktada dağınık genç (en yaşlısı 25 yaşında) Servi ve Kızılçam toplulukları idi. Gerisi sadece kayalardan ibaretti. Bu nedenle olacak, Madon ağaçlandırma yapılacak alanlar içerisinde önceliği Beşparmak Dağlarına vermişti. Karpaz yöresi ile birlikte o dönemde öngörülen ağaçlandırma alanları 50 062 Hektardır. Bu rakam bugün bu yörelerde (Beşparmak Dağları – Karpaz) orman olarak kayıtlı olan alanlara yaklaşık eşit bir rakamdır. Bu rakam Akdeniz yöresi ormanları ve Mesarya’da (Madon’un öngördüğü Tarım dışı arazilerin ve bataklıkların ağaçlandırılması 5 053 Hektar) yapılan yeşillendirme çalışmalarını eklerseniz bugünkü orman varlığımızı bulursunuz.

O Dönemde Kıbrıs’ta yaşayan nüfus sayısı 185 000. küçükbaş hayvan sayısı ise 300 000 idi. Keçi adanın ilksel ekonomisi üzerinde önemli bir etkiye sahipti. Yani işin Türkçesi dağ, taş her yer keçi sürüleri ile doluydu ve tüm tepeler, dağlar

2

Page 3: Kktc çölleşmeni̇n neresi̇nde

keçi çobanları tarafından işgal edilmişti. Tarımsal üretim az ve sık sık baş gösteren çekirge istilaları nedeniyle yetersiz kalıyordu. Boydan boya tüm Mesarya ağaçsız, bataklıkların hastalık yaydığı, insanların tuvalet kültürlerinin olmadığı, olağan üstü sağlıksız şartların hüküm sürdüğü, küçükbaş, büyükbaş ve kanatlı hayvanlarla insanların bir arada yaşadığı bir ortam söz konusuydu. Madon’un raporunda o dönemdeki Larnaka kentinin 19. Yüzyıl İskenderiyesinden çok daha fazla sağlıksız olduğu kayıtlıdır (1880). Gerçekte o zamanki Ada resmi çölden başka bir şey değildir. Jeolojik yapı ve iklimin yardımıyla doğa sadece Trodos’un zirvelerinde ve Beşparmak Dağlarında ise Alevkayasında üzerindeki bitki örtüsünü kısmen de olsa koruyabilmişti. Yine coğrafik konumu nedeniyle Karpaz Yarımadası mevcut bitki örtüsünü yenileyebilme kapasitesini koruyabilmişti.

Çölleşme ile mücadelenin birinci ayağı bitkilendirme ve mevcut ormanların koruma altına alınarak gelişimlerinin güvence altına alınması, vegetasyonun yeniden canlandırılmasıdır. Bu nedenle olacak Madon Kıbrıs adasının ağaçlandırma amaçlarını şöyle açıklayacaktır.

1- Ormanları yeniden canlandırarak iklim rejimini düzenlemek

2- Su üretimini sağlamak, su çevirimini düzenlemek

3- Su baskınları ve kum istilalarına karşı hazırlıklı olmak

4- Sıtma bölgelerinde sağlık sorunlarını iyileştirmek

5- Ormanların verimini artırarak, işletmesini başlatmak

bu ana beş prensip aslında ağaçlandırmadan beklenen faydaları açıklamaktadır. Bugünün şartlarında bu prensiplere çok az başlık eklenebilmektedir. Söz gelimi yerel bazda karbon çevrimine yardımcı olmak, halkın rekreasyon gereksinimine cevap vermek, Turizme katkı koymak gibi başlıklardır.

1881 yılında ağaçlandırma çalışmalarının başlatılması ile gerçekte çölleşme ile mücadele de başlatılmış olmaktadır. 1881’de sağlık koşullarının düzeltilmesi için Lefkoşa’da, ilk kumul tespit çalışması da Salamis’te, oldukça zor koşullarda başlatılan çalışmanın ürünü günümüze orman olarak ulaşmıştır. Ağaçlandırmaları 1960 yılına kadar sürdürülmüş, süreç içerisinde ormanların sınırlandırılması tamamlanmış, yasalar çıkarılmış. İkinci Dünya savaşı sırasında keçiler ormandan uzaklaştırılarak, ormanların meyve ağaçlarının ve diğer vejetasyonların serbestçe gelişimi güvence altına alınmıştır. 1958’e gelindiğinde yüksek ormanda otlatmasına izin verilen keçi sayısı 2 500 adette /Bu rakam Tüm Kıbrıs için geçerlidir)

3

Page 4: Kktc çölleşmeni̇n neresi̇nde

Bir taraftan ağaçlandırma, diğer taraftan etkin koruma tedbirleri ile orman olarak sınırlandırılan alanların süreç içerisinde yeşil bir dokuya kavuşması sağlanmıştır. Öte yandan verilen teşvikler ile harnup ve zeytin ağaçlarının sayısı artırılmış yamaç arazilere yine teşvikle taş duvarlar yapılarak, su erozyonunun önüne geçilmeye çalışılarak ada nüfusunun çoğunluğunun küçük üretici olduğu ada içinde bir nebze olsa da yoksullukla mücadele edilmiştir. Oldukça katı olan yasalar sayesinde kaçak kesimler de önlenmiştir.

Ancak tarihin ironisine balın ki, yaratıcılar İkinci Dünya Savaşı döneminde (Ormanlarda yoğun kesimler) ve E.O.K.A ile Mücadele süresinde, yarattıklarını kendileri yok etmiştir. (Trodos ve Çınarlı yangınları) yine de doğruya teslim etmek gerekir ki Çınarlı yangınından sonra yakılan alan tekrar ağaçlandırmaya alınmıştır. Çatışmalar 1960 dan sonra iki halk arasına da sıçramış her çatışma anında binlerce orman yanıp kül olmuştur. Bu yangınlarda sömürge yönetimi döneminde orman zonunda yapılan çoğu çalışmalar heba olmuştur (Kantara)

İngiliz Sömürge döneminde 1881 de Madon’un Lefkoşa surlar altına ve Salamis’e ilk fidanları dikmeden 1960 yılına kadar 80 yıllık süreçte ağaçlandırılarak plantasyon olarak veya orman olarak devreden alanlar aşağıda verilmektedir.

Kumul Tespit çalışmaları

Akdeniz Ormanı kumul sahası 800 hektar(Kıbrıs Akasyası ve Fıstık Çamı)

Salamis kumul sahası 372 hektar(Fıstık Çamı, Halep Çamı, Kıbrıs akasyası, oakliptüs + Ly cyum)

Yeni Erenköy Kumul Sahası ………. Hektar(Kıbrıs akasyası dikildi)

Okaliptüs PlantasyonlarıTatlısu gölü 60 Ha.Okaliptüs plantasyonları 172 Ha

Ormanda yapılan ve devre dışı ağaçlandırmalar Kantara Ormanında yapılan çalışmalar 521 hektar Valya Ormanında yapılan çalışmalar 16.2 hektar Değirmenlik ormanında yapılan çalışmalar 163 hektar (küçük çaplı ve özel ağaçlandırmalar dahil değildir)

Bu dönem için not edilmesi gereken en önemli ayrıntı yamaç arazilere tapu verilip orman olması gereken alanların Tarımsal amaçlar için kullanılmasını

4

Page 5: Kktc çölleşmeni̇n neresi̇nde

sağlanmasıdır. Bu tür araziler 1983’te Bakanlar Kurulu ile orman rejimine alınmıştır. Anayasa ile de güvence altına alınmalarına rağmen, ilerde mülkiyet rejiminde olabilecek değişikliklerin etkisi ile her an yapılaşmaya açılmaya adaydırlar ve Asıl o zaman çölleşme, ekolojik gen kayıpları ve büyük çevre sorunları gündeme gelecektir. Hatırlanacağı gibi Anan Planı sürecinde Türk Tarafı Kurucu Devlet Anayasası hazırlanmış ve bu Anayasaya ormanların sınırını 1960’a çekmiştir. Bunun Türkçe’si Beşparmakların kuzeyinde bugünkü yapılaşmanın sınırında duran yangın emniyet şeridinin Trias-Jura yaşlı kalkerli kayaların dibine çekilerek, mevcut yeşil dokunun 1880’ne çekilmesidir.

Bu nedenle 1880’deki resmi merak edenler 1879’da yayınlanan “Hand Book Of Cyprus”a bakabilirler Orda Girne Dağları ilgili olarak tek bir kayıt düşülmüş. ”Girne Dağlarının Kuzey Yamaçları boyunca uzanan kalkerli kayaçlar)*

Konumuza dönersek, Madon 1881’de Kıbrıs’ta tarımsal üretim ve sanayinin yeni yeni kurulmaya başlandığını, ileride bunların geliştirilmesi ile ada’nın bir milyon insanı barındırabileceğini raporunda not etmiştir. Süreç öngördüğü gibi çalıştı. Bu gün Adanın nüfusu bir milyonun üzerindedir. Ama tarımsal üretim veya sanayiden değil Hizmet, Eğitim, Kamuda ve diğer sektörlerden beslenmektedir. Tarımsal uğraş artık ikincil bir iştir. Küçük Üretim yaşanan oltüs oluşlarda çoktan tarihe karıştı. Sadece emeklilerin zaman öldürdüğü bir uğraş alanına dönüştü. Zaman her zaman ileriye akar. Bu Ada coğrafyasında da böyle olmuştur. Doğa da bu zaman periyodunca fazlası ile nasibini almıştır. Not edilmesi gereken önemli gerçek şudur. 1974 ten bugüne K.K.T.C sınırları içerisinde gerçekleştirilen ağaçlandırma çalışmaları tarihin bu coğrafyada gördüğü en büyük ağaçlandırmalardır. Bu anlık zaman periyodunda doğa en şenlikli dönemini yaşamaktadır.ve bilinmelidir ki bunları koruyamayanlar, kendi çok değerli özel mülkleri ile birlikte yok olmaya adaydırlar. Doğa kendine yapılanları affetmez.

Şimdi artık K.K.T.C.de şu anda mevcut çölleşme eğilimlerinin ve erozyon sorununu mevcut veriler ışığında bakabiliriz.

Ülkemiz bulunduğu coğrafi konum nedeniyle, kurak periyotan = Yarı kurak periyoda geçiş zonu üzerinde bulunmaktadır. Yüzey şekilleri ve topoğrafya ve buna bağlı olarak, Batıdan sokulan yağış sistemlerinin bıraktığı yağışlara göre kuraklık indisinde değişmektedir. İki dağ silsilesi arasında yer alan Mesarya ovası Kuraklıktan en fazla etkilenen bölge olup tarihi süreç içerisinde kurak pergotlara ve insan faaliyetlerine bağlı olarak, bitki dokusuna en erken kaybeden alandır.

Bugün tarımsal amaçlı kullanılan bu ovayla temas halinde olan ve beşparmaklarla yer alan kıvrımlı Değirmenlik flish Serisi ile ovayı Doğudan ve Batıdan kesen

5

Page 6: Kktc çölleşmeni̇n neresi̇nde

pliosen, pleistosen kalkarenitlerle, Akdenizin Mastrik Döneminde çölleşmesi ile oluşan Jips yükseltiler ve kalkernitler temas halindeki miyosen marnlı killer erozyona dolayısıyla çölleşmeye en açık alanlardır. Bu tip alanlar potansiyel su erozyonu alanlarıdır. Rüzgar erozyonunun var olduğu sahillerle temas halindeki kumul alanlar ve rekreasyon amaçlarına hizmet ettiği ve barındırdığı kendine has bitki örtüsü nedeniyle ihmal edilebilir (üzerinde çalışma yapılamayacak alanlardır)

Bu kısa girişten sonra Ülkemizde Arazi Kullanılan alanları ile bitki örtümüzün durumuna bakabilirsiniz.

K.K.T.C:DE SU EROZYONUNUN HALEN SÜRDÜĞÜ DOLAYISIYLE 1.DERECEDE ÇÖLLEŞMEYE AÇIKALANLAR.

Alanı Ülke Yüzölçümüne OranıOrman İçi Açıklıklar 20 492.3 Ha. % 6.17Hali ArazilerEski Yanık Sahalar

Şiddetli Erozyon Görülen 1 876.5 Ha. % 0.56Orman içi açıklık(Oyuntu erozyonu)

Taşlık, Kayalık Orman İçi 6 233.3 Ha. % 1.88Açıklık

Taşlık Kayalık Alan 921.3 Ha. % 0.28

Bataklık Alanlar 359.0 Ha. % 0.11 TOPLAM 29 882.4 % 9.00

Bozuk Orman Sahaları 39 714.3 Hektar (& 11.9) alan dahil edilmiştir.

6