22
KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ (The Effects Of Globalization Dynamics On Media Sector) Orhan BAYTAR¹ ÖZET Günümüzde küreselleşme dinamikleri dünya çapında önem kazanmıştır. Sıklıkla konferans, panel, makale ya da politik konuşmalarda değinilen küreselleşme, belki de çağımızın en önemli mitleri arasındadır. Derlemeye dayanan ve betimleyici yöntemle hazırlanan bu çalışmada, önemli ölçüde sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel etkilere sahip olan küreselleşme dinamiklerinin medya sektörü üzerindeki etkisi irdelenmektedir. Küreselleşmenin kapitalist bir örgütlenme modeli olarak neo-liberalizmin atmosferinde faaliyet gösteren liberal medyanın paradigmasını belirlediği iddia edilmektedir. Bu bağlamda medyanın mülkiyet yapılarında yoğunlaşma, ulus-aşırı medya sermayesinin hareketliliği ve medyada konsolidasyon süreçleri küreselleşmenin öncülleriyle kesişmektedir. Anahtar Kelimeler: Küreselleşme Dinamikleri, Küreselleşme ve Medya, Küreselleşme Sürecinin Etkileri ve Sonuçları. ABSTRACT Nowadays, the dynamics of globalization have been important gained worldwide. Globalisation concept that is usually taken in conferences, panels, articles or politician’s talkings are probably the most popular notion among the myths of our age. In this study was prepared based on the compilation and descriptive method, it is argued that the dynamics of globalization have important social, political, economical and cultural influences on the media sector. It is claimed that, as an organization model of capitalism, neo-liberalism has been determining of the liberal media paradigm. In the view of point, the concentration and convergence of media ownership structures, transnational mobility of media capital, and consolidation process in the media sector are to intersected with the premise of globalisation dynamics. Keywords: The Dynamics of Globalization, the Effects of Globalization on Media Sector, Media Consolidation and Convergence. 1 Yrd.Doç.Dr, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, e-mail:[email protected]

KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ

(The Effects Of Globalization Dynamics On Media Sector)

Orhan BAYTAR¹

ÖZET

Günümüzde küreselleşme dinamikleri dünya çapında önem kazanmıştır. Sıklıkla konferans, panel,

makale ya da politik konuşmalarda değinilen küreselleşme, belki de çağımızın en önemli mitleri arasındadır.

Derlemeye dayanan ve betimleyici yöntemle hazırlanan bu çalışmada, önemli ölçüde sosyal, siyasal,

ekonomik ve kültürel etkilere sahip olan küreselleşme dinamiklerinin medya sektörü üzerindeki etkisi

irdelenmektedir. Küreselleşmenin kapitalist bir örgütlenme modeli olarak neo-liberalizmin atmosferinde

faaliyet gösteren liberal medyanın paradigmasını belirlediği iddia edilmektedir. Bu bağlamda medyanın

mülkiyet yapılarında yoğunlaşma, ulus-aşırı medya sermayesinin hareketliliği ve medyada konsolidasyon

süreçleri küreselleşmenin öncülleriyle kesişmektedir.

Anahtar Kelimeler: Küreselleşme Dinamikleri, Küreselleşme ve Medya, Küreselleşme Sürecinin

Etkileri ve Sonuçları.

ABSTRACT

Nowadays, the dynamics of globalization have been important gained worldwide. Globalisation

concept that is usually taken in conferences, panels, articles or politician’s talkings are probably the most

popular notion among the myths of our age.

In this study was prepared based on the compilation and descriptive method, it is argued that the

dynamics of globalization have important social, political, economical and cultural influences on the media

sector. It is claimed that, as an organization model of capitalism, neo-liberalism has been determining of the

liberal media paradigm. In the view of point, the concentration and convergence of media ownership

structures, transnational mobility of media capital, and consolidation process in the media sector are to

intersected with the premise of globalisation dynamics.

Keywords: The Dynamics of Globalization, the Effects of Globalization on Media Sector, Media

Consolidation and Convergence.

1 Yrd.Doç.Dr, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, e-mail:[email protected]

Page 2: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

1. GirişKüreselleşme kavramı, çok farklı disiplinleri kapsayan bir vurgu taşımaktadır.

Küreselleşme kavramının yer almadığı konferansları, panelleri, makaleleri veya siyasetçi

açıklamalarını bulmak artık olanaksız hale gelmiştir (Boxberger ve Klimenta, 1998:2). Bir

“süreç” olarak uzun bir geçmişi olmasına rağmen, küreselleşme 1980 ortalarından itibaren

daha da sık biçimde kullanılır olmuştur.

Günümüzde sorunların çok boyutlu hale gelmesiyle dünyanın farklı yerlerinde

yaşayan insanların bu sorunlara karşı tepkileri ortak değer yargıları olarak ortaya

çıkmaktadır. Bundan başka yaşanılacak bir dünya olmadığı ve dünyanın bir bütün olduğu

bilincinin artması, küresel düzeyde paylaşılan ortak bir kaygı haline gelmiştir. Çevre

sorunlarının dünyayı olumsuz etkilemesi, medyanın gücü, uluslar arası ilişkilerde ortaya

çıkan sorunlar gibi faktörler, küresel düzeyde bir düşünüş ve davranışın şekillenmesinde

etkili olmuştur.

Gerçekten küreselleşme süreci, dünyanın birbirine “yakınlaşması” gibi

“uzaklaşması”, “küreselleşmesi” gibi “yerelleşmesi”, “bütünleşmesi” gibi “parçalanması”

ya da “zenginleşmesi” gibi “yoksullaşması” anlamına da geldiğinden nereden isterseniz

oradan yorumlamanıza olanak vermektedir (Koray, 2005:11).

Küreselleşme sonuçlarının tartışıldığı günümüzde ABD’de medya sahipliğinin

tartışıldığı bir ortamda Thierer’in en kapsamlı bir şekilde ortaya koyduğu değerlendirmeler,

küreselleşme ve medya konusunda farklı bakış açılarını kapsar niteliktedir. Günümüzde

kapsamlı bir şekilde tartışma konusu olan ve Thierer’in doğru olmadığını ileri sürdüğü

medya mitlerini ana başlıklarıyla şöyle özetlemek mümkündür (Thierer, 2004): 1. Mit:

Çeşitlilik, yok olacaktır. 2. Mit: Medyada, yerellik yok olmaktadır. 3. Mit: Yoğunlaşma

sonucu birkaç medya bütün bir küresel medyayı kontrol edecektir. 4. Mit: Demokrasinin

geleceği risk altında olacaktır. 5. Mit: Yüksek kalitede gazetecilik ve eğlenceyi korumak

için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği

kontrolünü kapsamlı bir şekilde sağlayan ve medya içeriklerine ulaşmayı garantiye alan bir

düzenleyici araçtır. 7. Mit: İnternet dahil yeni teknolojiler ya da medya ürünlerinin, bu

tartışmalarda çok az bir etkisi olduğu ve mevcut medya sahipliği düzenlemelerini

gevşetmede bir gerekçe olarak kullanılmayacağıdır.

Çeşitliliğin yok olacağı argümanına karşı Thierer, günümüzde enformasyonun kıt

kaynak değil bol olduğu, askine aşırı enformasyon yüklemenin vatandaş için bir sorun

teşkil ettiğini ileri sürmektedir. Yerelliğin yok olacağına karşı argümanı ise, vatandaşın

Yıl:1 Sayı:146

Page 3: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

ulusal haber ve eğlence opsiyonlarının giderek arttığı ve yerel enformasyonun popüler bir

kaynak olarak piyasada deregülasyon ile yok olmayacağıdır. Yoğunlaşma sonucu birkaç

medyanın bütün küresel medyayı kontrol edeceği mitinin yanlış bir inanca dayandığını,

günümüzde medya sektörünün etkin bir şekilde rekabetçi olduğu ve geçmiş dönemlerden

daha fazla yoğunlaşmadığını ileri sürer. Korumacılığın kaliteyi garantilediğine karşı

argümanında ise kalitenin subjektif bir konu olduğunu, ABD’de hükümetin haber ve

eğlence kalitesi konusunda bir şey söylememesi gerektiğini ileri sürer.

Küreselleşme ve medya ilişkisini zıt kutuplarla ele alan bu görüşler, bu makalenin

ileri sürdüğü ve bu etkileşimin net bir şekilde birbirinden ayrılamayacağı yargısına

dayanmaktadır. Çünkü liberal ve ana akım medya sektörü, küreselleşme felsefesinin

dayanağı olarak neo-liberal politikaların atmosferinde faaliyet göstermektedir. Gelişmeler

ışığında medyayı içerik kalitesi yönünden etkilese de ekonomik anlamda performans ve

verimliliği geliştirici yönde etkilediği söylenebilir.

Küresel medyaya bakıldığında genel olarak hem teknolojik alt yapı olanakları ve

hem de bu teknolojik alt yapının sağlamış olduğu içerik üretme olanakları açısından geri

kalmış ülkeler aleyhine dengesiz bir akış olduğu söylenebilir. Gerek iletişim teknolojisi,

gerekse de enformasyon üretiminde gelişmiş kapitalist ülkelerin çok ileri düzeyde olduğu

görülmektedir. Gelişmiş ülkelerin güçlü ekonomileri dolayısıyla bu ülkelerin medya

sektörünün teknolojik alt yapı yatırımları her geçen gün artarak geri kalmış ülkelerle

aradaki fark daha da artmaktadır.

Medya işletmeleri, bu ülkelerin güçlü ekonomilerinin reklam/ilan ve satış gelirleri

üzerindeki pozitif etkisi ve finans bulma olanakları sağlamasıyla sağlam bir finansal ve

mali yapıya sahip olmuşlardır. Bu durum sektöre büyük yatırımların yapılmasını

sağlayarak, teknolojik alt yapının muazzam derecede gelişmesini sağlamıştır. İnternet

benzeri medya sektöründe kullanılan ileri teknoloji kullanımı olanakları, gelişmekte olan

ülkelerde sınırlı kalmaktadır.

Özellikle bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler ve internetin yaygınlaşması iletişim

alanında bir devrim yaratırken, bilginin üretilmesi, iletilmesi ve saklanması (muhafaza

edilmesi) konularında büyük olanaklar doğurmuştur. İletişimin hızı artmış, ulaştığı alan

büyümüş, buna karşılık maliyetler düşmüştür. İletişim teknolojisindeki atılımların, gerek

iletişim, gerek ulaşım maliyetlerindeki çarpıcı düşüşün küreselleşmeyi hızlandırdığı

kesindir (Şenatalar, http://www.noktavirgul.com).

Yıl:1 Sayı:1 47

Page 4: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

Öte yandan iletişim ve ulaşım teknolojisiyle dünya gerçekten birbirine

yakınlaşırken, aynı dünyada siyasal ve ekonomik koşullar açısından bir kutuplaşma

yaşanmakta, metropolleşen kentlerde gettoların oluşması önlenememekte, sınıflar,

kuşaklar, kimlikler arasındaki çözülmeler de hızla artmaktadır (Koray, 2005:31).

İletişim alanında görülen bu gelişmelere karşın, bütün dünyayı kapsayacak adil bir

uluslararası iletişim düzeni kurulamamıştır. Tek yönlü ve dengesiz iletişim akışı sonucunda

yerel kültürler, uluslar arası tekeller ve dev medya organlarının ürettiği medya kültürleri ile

şekillenmekte, yerine homojen, tekdüze ve ticari içerikli sığ bir medya kültürü yer

almaktadır.

Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’nin, medya sektöründe de tek yönlü

enformasyon akışı açık bir şekilde görülebilir. Amerikan sinema filmleri ve yazılım

programlarından Japon çizgi filmlerine, İngiliz kaynaklı İngilizce programlarına kadar

yabancı içerik hakimiyeti göze çarpmaktadır. Haberde AP, AFP, UPI, Reuters gibi uluslar

arası boyutta etkinlik gösteren ajansların ürettiği enformasyon kayda değer bir yer teşkil

etmektedir.

Değişen bir çağda yaşadığımızı ve ‘Altın Çağ’ olarak tanıtan görüşlerine rağmen,

yukarıda ileri sürülen mitlere verilen argümanların gösterdiği gibi küreselleşme dinamikleri

ve medya sektörünün bu dinamiklerdeki rolü siyah ve beyaz kadar net değildir. Bu

çalışmada, yukarıda belirtilen argümanlar doğrultusunda somutlaşan parametreler ortaya

konulacaktır.

2. Çalışmanın Yöntemi

Küreselleşme dinamiklerinin medya sektörüne etkisinin çok boyutlu ve geniş

olması dolayısıyla bu çalışma betimleyici yöntemle hazırlanmıştır. Bu çalışma,

küreselleşme kavramına toplu bir bakışı ortaya koymak üzere bir derleme çalışmasına

dayanmaktadır.

3. Küreselleşme Kavramının Kuramsal Çerçevesi

Küreselleşme; çok boyutlu, çok anlamlı, çok katmanlı ve çok disiplinle ilişkisi olan

bir kavram olarak liberal piyasa düzeninin genel atmosferini oluşturmaktadır. Bu açıdan

bakıldığında etkileri ve sonuçları, ya da örtük ve açık endüstri politikaları açısından

küreselleşme, medya sektörünün işleyişini, düzenlenme biçimini etkileyen bir süreç olarak

ortaya çıkmaktadır.

Yıl:1 Sayı:148

Page 5: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

Çağımızın önemli niteliklerinden birisi, bilgi işlemenin ve enformasyon yaymanın

hızlı bir şekilde gerçekleşmesidir. “Global enformasyon toplumu; iletişim ve bilgisayar

teknolojilerinin bir araya gelmesi üzerine kurulu olan enformasyon teknolojilerinin

özelliklerini içermektedir” (Geray, 1994:75). Bilgi teknolojileri aracılığıyla enformasyon

birkaç saniye içerisinde bir yerden bir yere taşınabilmektedir. Bilgisayarlar, enformasyonun

işlenmesi, saklanması ve iletişim sürecini hızlandırırken, toplumsal yapıda da benzer

değişikliklere neden olmuştur.

Tüm dünyanın aynı ölçülerle değerlendirilen tek bir birim haline gelmesi anlamını

içeren küreselleşmede enformasyon başlıca değiştirici güç ve bilgi en önemli kaynak

olmaktadır . Bir başka deyişle küreselleşme, enformasyon ve bilgi toplumunun bir sonucu

olarak belli bir kültür, ekonomi, siyaset, değer yargısı veya kurumsal yapının küresel

düzeyde yaygınlık kazanarak o alanda geçerli tek norm, tek değer yargısı ya da tek

kurumsal yapı haline gelmesi olarak tanımlanmaktadır (Atılgan, 2001:233). Gerçekten

küresel ve bölgesel nitelikli kurumlar aracılığıyla tek bir politika ve kurumsallaşma modeli,

her geçen gün daha fazla ağırlığını hissettirmektedir.

Dünyanın tek bir mekan haline gelmesi düşüncesini ifade eden küreselleşme

kavramının kökeni, 1492’de Colomb’un Amerika’yı keşfetmesi ve 1633’de Galileo’nin

gezegenlerin güneşin etrafında döndüğünü ıspatlamasıyla ortaya çıkan gelişmelere

dayanmaktadır (Sütçü, 2007:179). Roland Robertson’un 1980 ortalarında değişik

makalelerde dile getirdiği görüşlerinden oluşan “Globalization” kitabında kullandığı

küreselleşme kavramına ek olarak, bu dönemde dünyada ortaya çıkan değişimi tanımlayan

kimi kavramlar da ortaya atılmıştır. Bell’in ‘endüstri-sonrası toplum’, Mc Luhan’ın

‘elektrik çağı’ ve çok moda olan ‘global köy’ kavramı, Toffler’in ‘üçüncü dalga’, bunlara

ek olarak sıkça kullanılan “Yeni Dünya Düzeni”, “enformasyon toplumu”, “internet

devrimi”, “bilgi toplumu” ve “bilişim toplumu”, dünyada yaşanan dönüşümü tasvir eden

kavramlardan sadece bazılarıdır. Bu kavramlardan çoğu, küreselleşme kavramından önce,

geleceğin toplumunu müjdelemektedir.

Mc Luhan’ın deyimiyle dünya, enformasyon teknolojileriyle “küresel köy” haline

gelmiştir. Kitle iletişim araçlarının küçülttüğü ve birbirine yaklaştırdığı dünya ülkelerinin

günümüzde tek başına yaşaması, uluslar arası dengeleri gözetmeden ayakta durması ve

kendi kendine yeten bir ülke olması neredeyse imkansız hale gelmiştir. Teknolojik

gelişmeler ve olumsuz sonuçları, sadece bir ülkeyi değil, tüm dünyayı etkiler hale gelmiştir.

Uluslar arası ilişkiler gittikçe karmaşık bir hal alırken, bir devletin vatandaşlarına

Yıl:1 Sayı:1 49

Page 6: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

uyguladığı hukuka uygun olmayan eylemi İnsan Hakları Mahkemesi’nde

yargılanabilmektedir. İç hukuk yollarını tüketen vatandaşlar, uluslar arası mahkemelerde

dava açarak devleti tazminat ödemeye mahkum ettirebilmektedir.

Küreselleşme sürecinin hızlanması ve yoğunlaşmasıyla Çok Uluslu Şirketlerin gücü

artarken, ulus-devletlerin piyasalardaki gücü sınırlanmaktadır. Dönüşen ulus-devletler,

piyasaların özelleştirilmesi ve yeniden regülasyona tabi tutulmasının yoğun yaşandığı

piyasalarda görüldüğü üzere, ulusalcı politikaların refleksiyle ulusal medya devlerinin

politikalarını uygulamayı kolaylaştıran destekleyici güçlere dönüşmektedir. Güçlü

devletlerin güçlü medyası olduğuna göre, yeni dünya düzeninde en çok destek gören medya

grupları da bu ülkelerde mevcuttur.

Küreselleşme eğilimi anlaşılmaz bürokratik uluslar arası örgütlere; karar verme,

cezalandırma ve uluslar arası anlaşmalar, kurallar ve yapılar aracılığıyla ulusal ve bölgesel

düzeyde ekonomik ve sosyal seçim alanını artan oranda sınırlama konusunda giderek daha

fazla otorite verilmesinin mazereti olarak kullanılmaktadır (Went, 2001:19). Küreselleşme

süreci, medya politikalarında düzenleme ve korumacılığın bir gerekçesi olarak da ortaya

çıkmaktadır.

Her alanda etkisini göstermesine rağmen, küreselleşme akımında daha çok liberal

ilkelerin ön plana çıktığı söylenebilir. Denilebilir ki küreselleşmenin itici gücü, piyasa

dinamiği olmuştur. Kâr etme ve artı değer yaratma güdüsü, teknolojik gelişmelere yol

açtığı gibi sermayenin farklı bölgelere akmasını da sağlamıştır. Artı değer ve kâr kavramı,

piyasa mekanizmasının (kapitalizm) en temel öncüllerinden birisidir. Kapitalizm, sermaye

yoğunlaşması ve merkezileşmesini, küresel ekonomide belirgin bir eşitsiz gelişmeye neden

olan mekanizmaları içinde barındırır (Went, 2001:10).

Sınır tanımayan, önündeki engelleri aşan küreselleşme dalgası; temelde liberalizmin

önceki dönemden daha fazla etkinleşmesi, derinleşmesi ve dünyanın büyük kesimini etkisi

altına alması olarak görülebilir. Serbest piyasanın kurucu düşünürlerinden olan Adam

Smith’in düşünceleri daha da kutsallaştırılarak, liberalizm ve kapitalizm bir inanç sistemi

haline getirilmektedir. Serbest piyasa mekanizmasına geçişin önündeki engellerin

kaldırılması, serbest girişime olanak tanınması olmazsa olmaz koşul haline gelmiştir. Bu

görüş, Smith’in girişim önündeki engellerin kaldırılmasıyla piyasanın gizli elinin tüm

kötülükleri defedecek potansiyeli barındırdığına olan inancına dayanmaktadır.

Yıl:1 Sayı:150

Page 7: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

Günümüzde piyasanın küresel zaferlerinin sonuçları yaşanmaktadır (Boxberger ve

Klimenta, 1998:8). Bu bağlamda tüketim kültürü ve piyasaya olan koşulsuz bağlılık, şartsız

bir ön kabul olmuştur. Le Monde Diplomatique 1996 yılında bu bağlılığı, “Almanya ve

İngiltere, çocukların Noel Baba’ya inandığı gibi, özgür ticarete inanan ülkelerdir”

(Boxberger ve Klimenta, 1998:9) şeklinde dile getirmektedir. Serbest piyasa

mekanizmasını işletmek, özel girişimin önündeki engelleri kaldırmak büyük ölçüde

çağdaşlaşmanın koşullarından biri olarak kabul görmüştür. Ancak ABD’de son çıkan

mortgage krizinin bu inancı kısmen de olsa zayıflattığı görülmektedir. İflas eden şirketler

kamu kaynaklarıyla kurtarılırken, sermayenin piyasa düzenini kutsallaştıran argümanına

ters bir durum olarak görülmektedir. Devlet müdahalesinin gerekliliği bir zorunluluk olarak

ortaya çıkarken, zor durumda kalınca devlet müdahaleciliğine kapıyı aralayan sermayeye

karşı eleştiriler yükselmiştir.

Bu bağlamda ifade edilen küreselleşme, ‘ekonomik küreselleşme’ olarak ifade

edilebilir. Ekonomik küreselleşme, dünya piyasasının küreselleşmesi, dünya ekonomisinin

bütünleşmesi, gerçekte mal ve sermaye akışlarının uluslararasılaşmadır. Bir düşünce akımı

ve politik bir program olarak sunulan küreselleşme ya da globalizm, liberalizmin günümüz

koşullarına uyarlanmasıdır (Atılgan, 2001:234).

Küresel ortam; teknoloji, enformasyonun ve serbest sermaye akışının niyetsiz

kişilerin elinde canavarlaştığını gösteriyor. Özellikle teknolojik dönüşümün üzerinde

temellenen küreselleşmenin asıl itici gücü, spekülasyona dayalı finansal sermaye akımına

dayanmaktadır.

Bu bağlamda küreselleşme dinamiklerini somutlaştıran göstergeler şöyle

özetlenebilir:

Küresel Ölçekte Pazar Sayısında Artış: Küreselleşmenin en fazla yoğunlaştığı alan,

finansal sermaye akışının hızlandığı finansal piyasalardır. 1980’lerden itibaren hızlanan

küreselleşme süreci, asıl ekonomik anlamda birbirine yaklaşan pazar sayısındaki artış ile

dikkat çekmektedir. Sermayenin serbest akışının sağlanması konusunda özel girişime

tanınan olanaklar ve piyasanın otoriteler tarafından bu amaçlara uygun olarak

düzenlenmesi, küreselleşmenin önemli bir yönüdür.

Uluslararası Ticaretin Artması: Gerçek anlamda entegre olmuş küresel pazarların

sayısında artış görülmektedir. Üretim ve sermaye hareketleri açısından dünya ekonomisi

artan bir hızla birleşmektedir. Ulusal piyasaların yerine küresel piyasalar yer almaktadır

Yıl:1 Sayı:1 51

Page 8: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

(Went, 2001:24). Enformasyon ve bilgi teknolojilerinin sunduğu olanaklarla sermaye

akımlarına ulusal ve bölgesel sınırlar dar gelmeye başlarken, yabancı sermayenin neredeyse

dünyada ulaşmadığı yer kalmamıştır. Sermaye grupları, kârı azamileştirmek amacıyla diğer

sermaye gruplarıyla gücünü birleştirme yoluna başvurmaktadır. Bu durum, başka

ülkelerdeki yabancı yatırımlarda bir artışa yol açmıştır.

Spekülasyona Açık Finansal Küreselleşme: Spekülasyona açık finansal

küreselleşme; daha çok menkul değerler, döviz, tahvil ve repoya yapılan yatırımlara

dayanmaktadır. Hisse senedi sahipliği, Amerikan tarihinin hiçbir döneminde şimdiki kadar

yoğun olmamıştır (Drucker, 1995:307).

Daha çok döviz kurları ve faiz oranlarındaki değişmeye duyarlı olan finansal

sermayede son yıllarda önemli bir artış görülmektedir. Finansal sermaye, daha çok geri

kalmış ülke piyasalarına yönelmektedir. Bu sermayenin en önemli özelliği, kısa vadeli

yatırımlar şeklinde bir strateji izlenmesidir. Bu tür sermaye, yüksek risk-yüksek kâr mantığı

gereği daha çok riskli bölgelere yönelmektedir. Bu nedenle bu tür sermayenin yöneldiği

yerlerde genellikle kâr marjı daha yüksektir.

Finansal sermaye, yatırım sermayesinden ayrı bir olgu olarak değerlendirilmelidir.

Gelişmekte olan ülkelerle sanayileşmiş batı ülkeleri arasında yapılan yatırımlara

bakıldığında gelişme, istihdam ve kalkınmaya daha fazla katkısı olan yatırım sermayesinin

sanayileşmiş ülke pazarlarına yöneldiği görülmektedir. Bu durum, zaten zayıf bir

ekonomiye sahip olan geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki

eşitsizliği ve gelir dağılımı açığını daha da artırmaktadır.

Farklı piyasalara açılmak yeterli bir sermaye birikimi gerektirdiğinden bu olanağı

genelde belli bir gelişme trendini yakalayan ülkelerin girişimcileri bulabilmektedir.

Özellikle finansal pazarlar arasında büyük şirketler, yatırımcılar ve spekülatörler arasında

ciddi bir üstünlük sağlama mücadelesi yaşanmaktadır. Kâr amaçlı bu üstünlük mücadelesi,

kriz ekonomisinin çıkmasında temel faktörlerden birisidir. Gelişmemiş ve gelişmekte olan

ülkelere daha çok bu tür spekülatif amaçlı finans sermayesinin yönelmesi bir tesadüf olarak

görülemez. Birincisi bu sermaye, gerçek yatırım sermayesinden çok finansal sermayeye

dayanmaktadır. İkincisi, geri kalmış ülkelerin finansal sermayesi içinde büyük bir paya

sahip olan çok uluslu finansal sermaye, spekülatif amaçlarla kullanılarak krize gebe bir

piyasa yapısı yaratılmaktadır. Nitekim son yıllarda meydana gelen Meksika, Arjantin

ekonomik krizleri ve Türkiye’de Şubat 2001 krizi gibi büyük ekonomik krizlerin temelinde

Yıl:1 Sayı:152

Page 9: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

büyük ölçüde yatan şey, spekülasyona dayalı finansal sermayenin bu piyasalardan ani

çekilmesinden kaynaklanmıştır.

Çok Uluslu Şirketlerin Artan Ağırlığı: Şirketler, genelde ulusal, uluslar arası ve çok

uluslu şirketler olarak üçe ayrılır. Ulusal işletmeler; ülke içinde kurulmuş, sermaye ve

yönetim bakımından dışa bağımsız özel veya kamu işletmeleridir. Uluslar arası işletmeler,

yalnız ülke içinde değil yabancı ülkelerde de çeşitli faaliyet dallarından biri veya

birkaçında üretim veya satış yapan özel veya kamu işletmeleridir. Çok uluslu şirketler,

çeşitli ülkelerde yatırımı olan bir uluslar arası işletmenin yabancı ülkedeki üretim, kâr ve

istihdamının belli bir seviyeye ulaşmasıdır. Çokuluslu işletmelerde ana şirket, kendisine

bağlı diğer işletmelere dağıttığı sermaye, teknoloji patent ve insan gücü gibi kaynaklar ve

uzun ve kısa dönemli plan ve bütçeleri onaylama hakkı vasıtasıyla kontrol eder (Mucuk,

2001:46-47).

Bir ülkenin hatta ülkelerin ekonomik yapısını sarsacak derecede etkileyen bu tür

sermaye mülkiyeti, genelde birkaç ülkenin özel kesime ait sermayelerinin birleşmesinden

oluşmaktadır. Ürettikleri ürünlerin yalnızca yerel değil aynı zamanda da küresel tasarımını,

üretimini ve dağıtımını planlayıp organize etmeye çalışan küreselleşmiş şirketler ortaya

çıkıyor (Went, 2001:25). Holding, kartel, tröst, konsorsiyum veya merger şeklinde kurulan

ve birleşen çok uluslu şirketler, büyüklük ve mali yapının sağlamlığı açısından geri kalmış

ülkelerin çoğundan daha büyük gayri safi milli hasılaya sahiptir.

Küresel düzeyde yönetim ve düzenleme: Küreselleşme sürecini ortaya koyan

göstergelerden belki de en önemlisi, dünyayı tek pazar olarak yöneten ve düzenleyen

siyasal ve hukuki kurumların bölgesel ve küresel çapta etkinliğinin artmasıdır. IMF ve

Dünya Bankası benzeri kurumlar gittikçe küresel bazda daha fazla etkin hale geliyor. Genel

olarak dünyanın üç ana alana ayrıldığı söylenebilir. Bugün dünya, Amerika’nın

öncülüğündeki NAFTA ülkeleri, AB ve Güneydoğu Asya Ülkeleri olarak üç cazibe

merkezi etrafında toplandığı görülmektedir.

Makro Ekonomik Politikaların Varlığı: 1980’lerden beri küreselleşen bir şey varsa

o da makro ekonomik politikalardır (Went, 2001:26). Özellikle IMF ve Dünya Bankası’nın,

makro ekonomik programları belirleme ve yönetme işlevi daha çok öne çıkmaktadır.

Piyasa ekonomisinin üzerine temellenen bir ilkeler bütünü doğrultusunda, geri

kalmış veya krize girmiş ülkelerin ekonomilerini düzene koymak amacıyla reçeteler

sunmaktadır. Dünya ekonomisiyle entegrasyon amacıyla hazırlanan “reçete” programlarla

Yıl:1 Sayı:1 53

Page 10: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

serbest girişime açık uyum programları yapılmaktadır. Dünya Bankası ve IMF’nin

gelişmemiş ülkeler için öngördükleri reçeteler daha çok özelleştirme, ihracatı artırma, dış

borçların ödenmesi, istikrarın sağlanması gibi bir dizi önlem içermektedir. Ekonomik kriz

ve borç yükü altında olan ülkeler, bu reçetelere uymak zorunda kalmaktadır.

Küreselleşme; bir süreç olarak ulusal sınırları dönüştürerek küresel ölçekte

genişleyip kurumsallaşırken, öte yandan yerelliğin, çeşitliliğin ve farklılığın yeniden

tanımlandığı bir dönem olarak ortaya çıkmaktadır. Küreselleşme dinamiklerinin sonuçları

şöyle özetlenebilir:

Ulus-Devletlerin Piyasadaki Rolünün Yeniden Tanımlanması: Küreselleşme, ulus

devletin çözülme sürecine girdiğine ve devletin toplumsal üretim alanlarından çekilmesi

gerektiğine toplumları inandırmıştır. Devlet, bu hizmetleri sağlayıcı olmaktan çıkarak

düzenleyici hale gelmiştir (Yılmaz ve Horzum, 2005:108).

Küresel çapta etkinlik gösteren ekonomik, siyasal ve kültürel kurumlara

bakıldığında ikili bir yapı gösterdikleri görülmektedir: Etkinlik gösteren politika yapıcıları

ve belirlenen politikaya bağımlı politika uygulayıcıları. Küreselleşme süreci, politika

uygulayıcılarını daha çok politika yapıcılarına bağımlı hale getirmektedir.

Uluslar arası ilişkiler, değişik etki ve ağ ilişkileriyle sarılmıştır. Yeni paradigma,

hem sistem hem de hiyerarşidir; merkezi normların kuruluşu ve dünya çapında meşruluk

üretimidir (Hardt ve Negri, 2001:37). Örgütlerin ilk etki alanları, az gelişmiş ülkeler

üzerinde yoğunlaşmaktadır. Korporasyonlar, ulus devletleri salt kendi harekete geçirdiği

mallar, paralar ve insanların akışını tutan araçlar haline getirmek istiyor (Hardt ve Negri,

2001:57).

Bu daha çok uluslararası kurallara boyun eğmeyen devletleri, itaate zorlama

şeklinde kendini göstermektedir. Sermaye piyasaları, çok uluslu şirketler ve uluslar arası

örgütler, doğrudan ya da dolaylı olarak hükümetlerin politika belirleme olanaklarını

sınırlandırmaktadır. Yeni dünya düzeninde ulus-devletlerin yetkileri daha çok meşru

müdafaa, denetleme ve gözetleme hakkı gerekçeleriyle bu örgütler tarafından

törpülenmektedir.

Küreselleşen dünyada demokrasinin en önemli kurumlarından olan siyasal partiler,

uluslar arası örgütlerin direktiflerini yerine getirmek durumunda kalmışlardır. Öte yandan

çokuluslu şirketler de hükümetleri etkileyecek kadar güçlü ülkeler üzerinde kontrol

kurabilmektedirler.

Yıl:1 Sayı:154

Page 11: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

Tam istihdam artık politik bir hedef olmaktan çıkarken, OECD ülkelerindeki kemer

sıkma katı programları, eski bürokratik plan ekonomileri için şok terapiler ve Üçüncü

Dünya ülkeleri için yapısal uyum programlarının hepsi aynı karakteristik özelliklere sahip –

ihracata dayalı büyüme, daha fazla piyasa ve daha az sosyal devlet politikası, serbest

ticaret, deregülasyon, emek piyasasından esneklik, özelleştirme, enflasyona karşı kutsal

savaşa öncelik (fiyat istikrarı) (Went, 2001:26).

Hükümetlerin hareket alanını sınırlandıran isteklerden bazıları; piyasayı

liberalleştirmeleri, kamu bütçe dengesini yakalaması için yüksek vergi koyması, işe

alımların durdurulması, atıl işgücünün işten atılması, faiz oranlarının yükseltilmesi olarak

belirtilebilir. Kısaca teknolojik yenilikler, ulusal piyasanın serbestleşmesi, ekonomide

devlet müdahalesinin en aza indirilmesi, özelleştirmenin hızlandırılması konularında

hükümetler kimi sınırlandırmalara maruz kalmaktadır. Böylece ulusal egemenlik,

küreselleşmeyle beraber sınırlandırılmaktadır.

Geri Kalmış Ülkelerin Gelişmiş Ülkelere Bağımlı Hale Gelmesi: Günümüzde bir

ülkenin kendi kaynaklarına dayanarak ayakta kalması neredeyse imkansız hale gelmiştir.

Ülkeler uluslar arası arenada yalnızlığa itilmemek, de facto durumu kendi lehlerine

çevirmek için uluslar arası politika merkezlerinde aktif hale gelmeye çalışmaktadır. Diğer

yönden ekonomik olarak eksik kaynaklarını ithalat ile çözmeye çalışmaktadır. Kısacası

günümüzde ülkeler karşılıklı bağımlılık içerisindedir.

Küreselleşen dünyaya bakıldığında karşılıklı bağımlılık ilişkisinden çok hemen her

alanda dengesiz bir bağımlılık ilişkisinin var olduğu görülmektedir. Özellikle kimi ülkeler,

öz kaynak yetersizliğinden dolayı gelişmiş ülkelerden fon bulma arayışına girmişlerdir. Bu

borçları zamanında ödemeyen ülkelerin borçları, faizlerle beraber gittikçe katlanmaktadır.

Bazıları borçların faizini bile ödeyemez duruma gelmektedirler. Dünya Bankası ve IMF’ye

fon açığını ve dış borç ödeme yükümlülüğünü yerine getirmek amacıyla bu kurumların

fonlarından yararlanmaya çalışan Üçüncü Dünya ülkesi çoktur.

Aslında küreselleşme yandaşlarının temel savlarından birisi, küreselleşmeyle

beraber finans sermayesinin, üretim ve dağıtımın dünyanın en ücra köşesine kadar

gidebildiği şeklindedir. Bu görüş doğru olmakla beraber, uluslar arası arenada borç yükü

altında inleyen hükümet ve vatandaşlarının bırakınız kalkınmayı, kendi ülkelerinin öz

kaynaklarıyla nasıl borçlarının faizini ödeyecekleriyle uğraşmaktadır. Küreselleşmenin

temel kabullerinden biri olan özelleştirme gelirleri de dış borçların ödenmesinde

Yıl:1 Sayı:1 55

Page 12: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

kullanılmaktadır. Bu durum sadece uluslar arası arenada tek yönlü bağımlılık oluşturmakla

kalmamakta, aynı ülkenin vatandaşları arasında IMF tarafından yerine getirilmesi istenen

reçeteler yüzünden toplanan yüksek vergilerle gelir adaletsizliğine yol açmaktadır.

Az gelişmiş ülkelere ilk olarak yapılan kaynak transferi, bu ülkelerde geçici refah

ve tüketim harcamalarına yol açarken, ancak borç vadesi yaklaştığında sıkıntılar da baş

göstermektedir. Yeni kredilerin azalmasıyla ve eski kredilerin yoğun faiz ve taksit

ödemeleri nedeniyle, 1982’den itibaren kaynak akışı gelişmiş ülkelerden sermaye

bakımından yoksul olan az gelişmiş ülkelere doğru olmuştur. Az gelişmiş ülkelere

borçlarını IMF istikrar politikalarını uygulayarak ödemeleri önerilmektedir (Atılgan,

2001:25).

Öte yandan dış ticaret açıklarını kapatmak ve iç pazarını korumak isteyen ülkeler,

ya uluslar arası arenada yalnızlığa itilmekte veya yaptırımlara maruz kalmaktadır. Bu

durum, küreselleşmeyi önlenemez kılan özelliklerden birisi olarak görülebilir.

Gelişmemiş ülkelerde yapılan yabancı yatırımlar, o ülkenin kalkındırmasını

hızlandıracak niteliklerden uzaktır. Yatırımlar daha çok katma değeri olmayan ve kısa

dönemli olan finansal işlemler ve hizmet sektörüne yönelmektedir. Yatırımların daha çok

varlık alım satımında yapılarak yoksul ülkelerden sermaye birikiminin kaçışına yol

açmaktadır.

Dengesiz Gelir Dağılımına Bağlı Küresel Yoksulluk Ve Kutuplaşma: Yeni

teknolojik ve ekonomik gelişmelere rağmen, az gelişmiş ülkelerle gelişmiş ülkeler

arasındaki gelir uçurumu artmaktadır. Tek yanlı bağımlılığın olduğu dünyada, küresel

yoksulluk ve yoksunluk şiddetlenmekte, küreselleşme karşıtları gösterilerini futbol

sahalarına ve karnavallara kadar taşımaktadır.

Artık dünya ekonomik forumları piyasa mekanizmasına açık her ülkede güven

içinde yapılamaz hale gelmiştir. Öte yandan terörizm ve suç oranları giderek artıyor. Bu

rahatsızlıklar, küresel refahın herkese yansımadığını göstermektedir. Daha adil ve

demokratik bir dünya için küresel dengesizliklerin kaldırılması ve kâr uğruna küresel

tehditler, salgınlar ve çevresel felaketler heba edilmemesi gerekmektedir.

Kriz Ekonomisinin Büyümesi: Dengesiz gelir dağılımının yarattığı küresel

yoksulluğun önemli sonuçlarından birisi, borcun borçla kapatılmasıdır. Borç yükü, az

gelişmiş ülkeleri sıcak para politikasına itmektedir. Böylece hükümetler; istihdam ve

yatırım yapmak yerine faizi yükseltmek, kısa vadeli borçlanmaya gitmek zorunda

Yıl:1 Sayı:156

Page 13: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

kalmaktadır. Bir yönden aşırı iç borçlanma, diğer yönden aşırı dış borç yükünün yarattığı

istikrarsızlık yabancı sermayeyi ürkütürken, finansal işlemlere indirgenmiş mali yapıyı da

krizlere gebe bir duruma getirmektedir. Borsalarda artan yabancı sermaye oranlarındaki

artış, istikrarsız yapıdan kaynaklanan kuşkular nedeniyle birden krize yol açabilmektedir.

İç çekişmelerden ve kur spekülasyonlarından yaşanan kriz ekonomisinin aşılması, ancak

reel üretimle mümkün olmaktadır.

1994 sonunda Meksika krizi, 1997 yılında Asya krizi, 2001 yılında Türkiye krizi,

Rusya krizi ve en son ABD ve AB olmak üzere dünyada yayılmaya devam eden mortgage

krizi, dünya ekonomisinin krizlere ne ölçüde gebe kaldığını göstermektedir.

4. Küreselleşme Dinamiklerinin Medya Sektörüne Etkileri

Neo-liberal ekonomik düzene dayanan küreselleşme ortamı; liberal ilkelerin hakim

olduğu piyasalarda faaliyet gösteren medya sektörünü de özellikle piyasa düzeni açısından

etkilemiştir. Küreselleşme sürecinin çok yönlü siyasal, ekonomik ve hukuksal alanlardaki

paradigmaları, medya sektörünün de hakim paradigmaları haline gelmiştir. Gerçekten

günümüzde piyasaların özelleştirilerek rekabete açılması, piyasalarda kamusal desteğin

görece öneminin azalması, ulus-aşırı finansal sermayenin akışkanlığının artması,

piyasalarda konsolidasyon sürecinin hızlanması ve piyasalarda yoğunlaşmanın artması

medyanın da temel sorunsalları arasındadır.

4.1. Yeni Düzenleme Politikaları ve Kuralların Kaldırılması (Deregülasyon)

Farklı politik felsefelere rağmen, 25 yılı aşkın bir süredir medya sektöründe

deregülasyon ve kontrolün azaltılması genel bir eğilim olmuştur (Alexander, Owers,

Corvet, Hollifield and Greco, 2004:13). Düzenleme politikaları, medya sektörünü

düzenleyen eski kuralların özelleştirme ve rekabete açma yoluyla kaldırılması

(deregülasyon) ve yeni kuralların konulması (re-regülasyon) şeklinde ortaya çıkmıştır.

Devletin medya sektöründeki rolü, doğrudan hizmet yapmaktan çok hizmeti denetleme

şeklinde ortaya çıkmıştır. Türkiye’de denetleme görevi, diğer sektörlerde olduğu gibi

kurulan üst kurullara devredilirken, medya sektöründeki kuralları belirleme, denetleme,

frekans ve benzeri hizmetler Radyo Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) verilmiştir.

Türkiye’de RTÜK yanında medyanın işleyişine etki eden Rekabet Kurumu gibi farklı üst

kurumların düzenleme politikaları da görülmektedir

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra birçok ülkede basını güçlü bir şekilde

şekillendiren milli politikaların baskın olduğu kamusal yayıncılığın egemenliği, özellikle

Yıl:1 Sayı:1 57

Page 14: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

deregülasyonlarla bu 1980 sonrasında terk edilmeye başlanmıştır. Sözgelimi ABD’de

medya piyasalarını katı bir şekilde düzenleyen 1934 İletişim Yasası 1996

Telekomünikasyon Yasası’yla çapraz medya mülkiyeti ve medya yoğunlaşması lehine

değiştirilirken, kamusal yayıncılığın güçlü olduğu Avrupa Birliği medya politikalarında da

ticarileşmenin egemen olmaya başladığı görülmektedir. Türkiye’de ise 1982 Anayasası’nın

yayıncılıkta devlet tekelini sağlayan 133. maddesi kaldırılırken, düzenlemeden önce fiili

olarak bozulan medya düzeni yeni piyasa felsefesi doğrultusunda düzenlenmiştir.

Düzenleme politikaları piyasayı özel girişime açmak yanında piyasaları

düzenlemek, rekabet kurallarını belirlemek şeklinde ortaya çıkarken, kamusal yayıncılık

anlayışının terk edilmesiyle birlikte medyaya tanınan destekler de azalmaya başlamıştır. Bu

bağlamda düzenlemeler, doğrudan ya da dolaylı olarak bütün mecralarda medya

sektörünün faaliyet alanını, ürün politikalarını, performans derecelerini ve sektörün güç

dengesini kimi işletmelerin lehine değiştirmiştir. Bu bağlamda düzenleme politikaları, aynı

zamanda medya-siyaset ilişkilerini etkilemiştir.

Ekonomik düzenlemenin en açık biçimi, vergilendirmeyle ilgilidir. Hükümetler

işletmelere farklı vergiler koyar, fakat bir de belli bir pazarı etkilemek ya da sosyal

amaçlara ulaşmak için politikaları yasalaştırır (Albaran, 1996: 53). Böylece medya

düzenlemeleri, önemli ölçüde sektörün ekonomik yapısını düzenlemek için yapılmaktadır.

Bu düzenlemeler, kamusal hizmet veren medya işletmelerinin bir kısmının özel işletmeler

olarak görülmesi ve gelirlerinin vergiden muaf tutulması şeklinde olabilmektedir. Bazen

de çalışanların haklarının ve çalışma koşullarının düzenlenmesi şeklinde düzenlemeler

yapılmaktadır. Basın çalışanlarının 212 sayılı yasayla sosyal haklarının düzenlenmesi

ikincisine örnek verilebilir.

Düzenleme politikaları, iyi niyetli olmasına rağmen bazen de medya işletmelerini

dize getirmek için fırsat olarak da kullanılabilir. Kuşkusuz medya sektörünü daha çoğulcu,

rekabet ortamını daha adil hale getirmek için düzenleme yapılır, ancak yabancı sermayenin

önündeki engelleri kaldırmak, vergi ve benzeri enstrümanları kullanarak dolaylı bir şekilde

de olsa yeni medya gruplarını güçlendirmek, yeni dönemin medya-siyaset ilişkilerini daha

kırılgan hale getirmiştir. Türkiye’de kağıt zamları, besleme basın ve vergi cezaları örnekleri

verilebilir.

Deregülasyon kurallarının egemen olduğu yeni enformasyon düzeninde “serbest

enformasyon akışı” ideolojisi önemli bir felsefi taban olarak düzenleme politikalarını

Yıl:1 Sayı:158

Page 15: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

etkilemiştir. Felsefi tabanda iletişim özgürlüğü önünde her türlü engelin kaldırılmasıyla

bireylerin/kamuoyunun daha doğru bilgileneceği ve değişim değeriyle enformasyonun daha

kaliteli olarak üretileceği varsayımı yatmaktadır. Serbest enformasyon akışı ideolojisi

doğrultusunda medya sektöründeki engellerin kaldırılarak rekabete açılması, gelişmekte

olan ülkeleri gelişmiş ülkelere bağımlı hale getirmektedir. İletişim alanındaki yatırımların

giderek büyümesi ve kullanılan teknolojinin karmaşıklaşması medya sektöründeki

dengesizliği arttırıcı yöndedir. Üretim kaynakları sanayileşmiş ülkelerde yoğunlaşırken, bu

ülkelerdeki dev medya işletmelerinin içerik üretimi çoğunlukla tek yönlü bir şekilde az

gelişmiş ülkelere satılmaktadır. Bu durum, az gelişmiş ülkeler için dışa bağımlılığın artması

anlamına gelmektedir.

4.2. Medyada Kamu Desteğinin Azaltılması

Soğuk savaş dönemi başta olmak üzere devlet sosyal anlamda toplumun

gelişmesine katkı sağlayan alanlara bazı desteklerde bulunmuştur. Kamusal hizmet işlevi

dolayısıyla kamu kaynaklarının sağlandığı alanlardan belki de en önemlisi medya olmuştur.

Medya alanında yapılan devlet desteği, özellikle ifade özgürlüğünün sağlanması ve bilgi

endüstrilerinin (bilgi toplumu) desteklenmesi açısından başta Avrupa Birliği ve İskandinav

ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde ciddi anlamda sürdürmüştür.

Dünyada birçok ülkede basını desteklemek, engellemek ya da demokratik ortamın

gelişmesi için basına maddi katkı sağlamak amacıyla kamu kaynaklarından destekler

yapılmaktadır. Bu yardımlar daha çok kamusal kaygılar dolayısıyla yapılmakta, demokratik

rolü nedeniyle medyanın demokratik katılım ve sürece katkı sağlama güdüsünden

kaynaklanmaktadır. Günümüzde yayıncılıkta kamusal kaygılar azalmakla birlikte kültürel

bir alan olarak gazete ve dergi başta olmak üzere bütün mecralarda kamusal destekler daha

çok dolaylı olarak devam etmektedir.

Temel varsayım, kamusal desteklerin gazete iflaslarını önlediğidir (Host,

http//www.nordicom.gu). Kimi ülkelerde bazı medya işletmeleri, ya doğrudan vergiden

muaf tutularak ya da dolaylı olarak bazı imtiyazlar verilerek hükümet tarafından

desteklenmektedir (Barwise and Gordon, 1998:194). Bazı ülkeler de, gazete satışlarında

sıfır KDV alır (Brigs ve Paul, 1999:88). Türkiye’de gümrük vergilerinde kolaylık, kağıt

alımı destekleri ve teşvikler kamu destekleri arasında sayılabilir. Ancak 1980’lerden sonra

bu destekler azalmaya başlamıştır.

Yıl:1 Sayı:1 59

Page 16: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

Medya inovasyon konusunda devlet desteğinin önemi büyüktür. Özellikle medyanın

alt yapı ve teknolojik yatırımlarında devlet desteğinin önemi büyüktür. Ancak hükümetlerin

medya alanındaki etkileri, 1980 sonrasında piyasanın liberalleştirilmesi ve özelleştirilmesi

karşısında azalmıştır. Dünyaya egemen olan piyasaların liberalleşme politikası sonucunda,

çok uluslu sermayenin gücü karşısında hükümetler de güçsüz kalabilmişlerdir. Ünlü medya

ekonomisti Picard’a göre dünya genelinde hükümetler, ticari işletmelerde kendi

etkisizliğini kanıtlamıştır ve onlar mevcut firmaların örgütsel yapıları, süreçleri, kültür ve

düşüncelerini etkileyecek sınırlı yeteneklere sahiptir (Picard,

http://themediabusiness.blogspot.com ).

4.3. Yoğunlaşma ve Yöndeşmenin Artması

Yeni ekonomik düzene paralel olarak dünya çapında medya piyasaları özelleşirken,

eski düzenlemeler ve tekeller kaldırılarak rekabet engelleri hafifletilmiştir. Bu durum,

medya sektöründe sermaye temerküzünü, birleşmeleri ve satın almaları kolaylaştırmıştır.

Dünyada yoğunlaşma ve yöndeşmenin olumsuz etkilerine karşı anti-tröst yasaları kabul

edilmiştir.

Yoğunlaşma eğilimi özellikle 1970’lerden sonra dikkat çekmeye başlamıştır. Hatta

medyada o dönemlere kadar tersi bir eğilim olduğu bile söylenebilir. Örneğin “1980

ortalarına kadar desantralizasyon/yerelleşme, aynı zamanda gazete sahipliğinin

karakteristik özelliğiydi. Norveçte gazetelerin büyük çoğunluğu yerel sahiplerin

mülkiyetindeydi.” (Host, http//www.nordicom.gu).

Yoğunlaşmaya yol açan faktörlere bakıldığında teknolojik ve ekonomik

yöndeşmenin/yakınsamanın birbirinden ayrılmaz ve birbirini bütünleyen çift faktörlü iki

nedeni olduğu görülecektir. Yoğunlaşmaya yol açan teknik yöndeşme; “medya,

telekomünikasyon ve bilgisayar teknolojisinin bir araya gelmesini” (Barca, 2005,

httpwww.agcom) belirtir.

Ekonomik yöndeşme, önemli ölçüde medya sektörünün teknolojik bir temele

dayanmasıyla açıklanabilir. Bu alanda görülen yoğunlaşmada genel anlamda piyasa

mekanizmasının yapısal özelliği, özelde ise sektörün maliyet yapısı etkili olmaktadır.

Medya ekonomisi uzmanları bu alandaki yoğunlaşmayı iki nedene bağlarlar. “Birincisi,

temel bir giriş engeli oluşturan sabit maliyetlerin büyüklüğüyle ilişkilidir. İkincisi,

genellikle reklam pazarının gazete ekonomisi üzerindeki doğrudan bir sonucu olarak

görülmektedir.” (Gabszewicz, Laussel and Sonnac, 2003, httpwww.crest.fr).

Yıl:1 Sayı:160

Page 17: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

Medya alanında çalışan uzmanlara göre “şirketlerin toplam tirajın % 55-68’ine

sahip olması, evrensel bakış açısından yüksek derecede bir yoğunlaşma” (Host,

http//www.nordicom.gu) olarak görülmektedir. Medyamızda dağıtım, reklam ve tirajda

yoğunlaşmanın daha yüksek oranlarda olduğu söylenebilir.

Eğlencenin hüküm sürdüğü görsel basında dijitalleşmenin de etkisiyle yoğunlaşma

daha yoğun olduğu görülür. Ancak Yazılı Basında da yoğunlaşma küçümsenmeyecek

derecede yüksektir. Gelir ve maliyet yapısının kronik bir sonucu olarak medya sektöründe

dağıtım ve üretim zincirinin neredeyse tüm alanlarında tam rekabete açık olmayan eksik bir

rekabet ortamı vardır. Ekonomik bir rasyonalite olarak sektörün az sayıda işletmede

toplanması ve kârın birkaç işletmeye akması bu işletmeleri büyütürken, aynı zamanda bu

işletmelerin yatırım yeteneklerini de artırmaktadır. Yatırım riskinden ve sektörün talep

belirsizliğinden dolayı, medya sektöründe daha çok holdinglere bağlı büyük işletmelerin

yatırım yapmaya cesaret ettikleri görülmektedir.

4.4. Konsolidasyon Sürecinin Hızlanması

Güç ya da etkinlik, birleşme (Longman Active Study Dictionary, 1991:157)

anlamına gelen konsolidasyon kavramı, piyasa davranışını tanımlaması açısından medya

sektöründe sıkça kullanılmaktadır. Ozanich & Wirth ekonomik terimlerle konsolidasyonu,

‘satış işleminden sonra satılan işletmenin varlığının son bulduğu ve yeni işletmenin satın

aldığı işletmenin borç ve yükümlülüklelerinin tamamını üstlendiği bir birleşmede (merger)

biçiminde firmaların varlıkları kombine ederek kullandığı bir birleşme faaliyetidir.

Compaine’nin perspektifinden medya endüstrisinde üç genel birleşme tipi vardır: Yatay,

dikey ve çapraz birleşme (Chambers & Howard, 2006:364).

Endüstri konsolidasyonu, medya endüstrilerindeki birleşme ve satın almalardaki

artışı sağlayan en önemli eğilimlerden birisidir (Albarran, 1996:194). Aynı zamanda birçok

medya endüstrisinde çeşitli eğilimlere rastlanmaktadır. En önemli benzerlikleri arasında,

konglomera ve konsolidasyon seviyelerinde artış, teknolojik değişiklikler, küreselleşmenin

etkisi ve düzenleyici güçlerdir (Albarran, 1996:189).

Günümüzde medya sektörü, mülkiyet yoğunlaşmasının en çok görüldüğü alanlardan

birisidir. Yatay, dikey ve çapraz yoğunlaşmanın görüldüğü medya sektöründe dengesiz ve

adil olmayan rekabet nedeniyle sektörün oligopol olarak adlandırılan birkaç firmada

toplanmasıyla sonuçlanmıştır.

Yıl:1 Sayı:1 61

Page 18: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

Yıllardan beri birçok medya endüstrisinde birleşme ve satın almalar, birkaç güçlü

çapraz birleşme için piyasadaki firmaların/aktörlerin sayısını azaltmıştır. Ozanich ve Wirth,

medyada birleşme ve satın almaları sürükleyen dört faktör belirlemişlerdir (Albarran,

1996:190):

1) Medyanın büyümesi,

2) pazar payı ve nakit akışıyla mevcut firmaların ilgisini artıran birçok medyada

önemli giriş engelleri,

3) birleşmeleri önleyen düzenleyici engellerin yumuşaması

4) alıcılar için vergi avantajları. Yoğunlaşmayla birlikte tüm mecraların birbirine

yaklaştığı görülmektedir.

Gazete zincirlerinin artan büyüklüğü, kontrol ve yabancı sahipliğin yoğunlaşması

gazete endüstrisinde önemli sorunlar olarak durmaktadır (Albarran, 1996:159). Aynı

sahiplik altında bulunan grup gazeteleri, daha sert bir rekabet davranış

sergileyebilmektedir. Günümüzde en güçlü gazete ve dergilerin zincirlere ait olması,

konsolidasyonun doğal bir gerçeğidir.

Yabancı medya yatırımlarında kültür, coğrafya, siyasal gelenek önemli olduğu için

konsolidasyon politikası daha değişkendir. Milli hislerin konsolidasyon politikasını

belirlediği, birleşme ve satın alımların gerçekleştiği ülke politika yapıcılarının yabancı

yatırımcıyı kontrol açısından hisse oranı ya da yabancı sermaye payı kilit önemdedir.

Siyasal riske ek olarak giriş engeli, dil-kültür engeli dolayısıyla yabancı yatırımcıların yerli

ortaklarla işbirliği yaptıkları sık görülen uygulamalar arasındadır. Devletlerin medyayı

destekleme politikalar, maliyet ve işgücü konsolidasyon politikalarını etkileyen diğer

faktörlerdir.

İşletmelerin çoğu, şirket kârlarını uzun dönemde optimize edecek, daha doğrusu

yapılan işlemlere ilişkin para akımının günümüz değerini maksimize edecek bir ürün

stratejisi istemektedir (Sezgin, 1994:22). Compaine ise, “hiçbir medya işletmesi, içerik

yetersizliğinden piyasa dışına itilmez” (Compaine, 2006:279–286) derken, rekabetin asıl

olması gereken içerik kalitesinden çok başka alanlarda yoğunlaştığına işaret etmektedir.

Konsolidasyon politikasında içerik ve ürün stratejisi önemli rekabet araçlarından biri olsa

da diğer alanlar daha çok öne çıkmaktadır.

Yıl:1 Sayı:162

Page 19: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

4.5. Ulus-Aşırı Medya Sermayesinin Hareketliliği

Küreselleşmenin gelişiminde ekonomik ve siyasal nitelikli uluslar arası örgütlerin

küresel piyasayı düzenlemesi ve teşvik etmesi önemli bir faktördür. Özellikle finansal

piyasalarda yoğunlaşan küreselleşme, ulusal politikaların terk edilmesi ve yeniden

düzenlenmesiyle medya sektöründe dış rekabet engellerinin kalkmasına ve çok uluslu

medya işletmelerinin güçlenmesine yol açmıştır.

Hirsch, medyanın içerik, üretim ve teknolojisinin küreselleşmesi; medya sahipliği,

kontrol ve okur etkileriyle ilişkili konularda önemli sorunlar doğurduğunu belirtir

(Albarran, 1996:193). Disney, Viacom, Bertelsmann, News Corporation, AOL Time

Warner gibi medya devlerinde görüldüğü üzere, küreselleşme finans ve sermayenin ulusal

sınırı aşarak uluslar arası hale gelmesine neden olmuştur. Medya piyasaları daha akışkan ve

hareketli bir biçime bürünürken, çokuluslu ve melez medya devleri oluşmaya başlamıştır.

Sadece medya işletmeleri değil, medya içerikleri de küreselleşmiştir. Televizyon filmleri,

radyo programları, çizgi filmler her zamankinden çok daha yoğun uluslararası pazarlarda

dolaşıma sokulmuştur.

5. Sonuç

Küresel medya üzerine yapılan eleştiriler, genelde küreselleşme sürecinin yarattığı

“bağımlılık” ilişkisi açısından enformasyon üretimi ve dağıtımının tek yönlü ve pazar

mantığı doğrultusunda kolay tüketilir hale gelmesi konularında yoğunlaşmaktadır.

Uluslar arası iletişimde dengesizlik, iletişimi bir güç, kontrol ve mücadele alanı

haline getirmekte, çatışan çıkarlarda güçlü olanlar kazanmaktadır. İletişim teknolojisi de

denetim ve kontrol amacıyla kullanılmaktadır. Her yeni teknoloji, ülkelerin bağımlılığını

daha da artırmaktadır. Serbest enformasyon akışı (free flow of information) güçlü taraftan

zayıf tarafa doğru gerçekleşmekte ve geri kalmış ülkeler aleyhine işlemektedir. Böylece

küreselleşen dünyada, Üçüncü Dünya aleyhine işleyen dengesiz ve çarpık iletişim

günümüzde bütün hızıyla devam etmektedir.

Küreselleşme sürecinin medya üzerindeki en önemli etkilerinden birisi diğeri

çalışma ilişkileri üzerinde yarattığı dönüşümdür. Kitlesel (fordist) üretim yerine farklılığa

ve çeşitliliğe dayanan esnek üretim biçimi, medyanın içerik oluşturma ve rekabet etme

olanaklarını da derinden etkilemiştir. Medya sektöründe sendikaların zayıflaması,

taşeronlaşmanın yoğun bir şekilde kullanılması, part-time çalışma ilişkileri ve masa başı

haberciliğin yaygınlaşması bu esnek çalışma ilişkilerinin tezahürleri olarak görülebilir.

Yıl:1 Sayı:1 63

Page 20: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

Küreselleşme okuyucu/izleyici/dinleyicinin zevk ve beğenilerini, popülerlik ve

sığlık tehlikesine rağmen daha çok öne çıkarmış, yayın politikasını daha da belirler hale

gelmiştir. Üretilen yayınlarda baskı kalitesi ve biçimsel özelliklerde görülen gelişmeye

rağmen, aynı paralelde içerikte bir çeşitlilik ve kalite yaratmadığı söylenebilir.

Medya sektöründe önemli ölçüde uzmanlaşmaya gidilmektedir. Belli temalara

dönük yayın sayısında artış görülmesi, son dönemlerde küreselleşme sürecinin yarattığı

tüketici egemenliğini kutsal sayan esnek üretim biçiminin bir sonucu olarak görülebilir. Bu

nedenle küreselleşmenin daha çok piyasa alanında derin etkiler bıraktığını söylemek yanlış

olmayacaktır.

1960’lardan itibaren batılı düşünürler tarafından küreselleşmenin gidişatı üzerine

yapılan öngörüler gerçekleşmesi olanaksız ütopyalar olarak görülse de, 1990’larda bütün

alanlarda yaşanan baş döndürücü gelişmeler insanlığın yeni umutlar beslemesine yol

açmıştır. Özellikle telekomünikasyon alt yapısı ve enformasyon teknolojisi, kültürleri daha

fazla birbirine yaklaştırırken, yaratılan artı değerin insanlığa -az da olsa- daha hızlı

ulaştırılmasına imkan vermektedir.

Küreselleşmenin gelişme ve kalkınmanın dengeli ve adil bir şekilde yayılımını

engellediği şeklinde dile getirilen görüşlerde, küreselleşme süreciyle beraber azgın

sermayenin kâr güdüsüyle ulaşmadığı alanın kalmadığı ve yaratılan gelirin sınırlı sayıda

ülkenin ve çok uluslu şirketlerin elinde toplandığı noktalarında toplanmaktadır.

Devletlerden daha güçlü hale gelen sınırlı sayıdaki çokuluslu şirketler, dünyayı belli politik

ve çıkar alanlarına ayırarak yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin hale getirmektedir.

Bu örgütler, destek ve refahın götürülmesi iddiasıyla az gelişmiş ülkelerin ekonomileri

üzerinde kontrol sahibi olmuşlardır.

“Yeni Dünya Düzeni” adı verilen bu dönem, dünyayı politika yapıcılar ve politika

uygulayıcıları olarak iki kampa ayırmıştır. Az gelişmiş ülkeler, borç yükü altında

sıkışırken, çokuluslu şirketlere ve ulus üstü bölgesel ve uluslar arası örgütlere bağımlı hale

gelmiştir. Gelişmesini kısmen ilerletebilmiş gelişmekte olan ülkeler de bu bağımlılık

modeli içerisinde ithal ikame ve küresel montaja dayalı bir gelişme trendi içerisinde

bocalayarak ekonomik açığını kapatamamaktadır.

Küreselleşme, esnek üretime dayalı ekonomik anlayışın yeniden yapılanması

üzerine temellendiğinden; özelleştirme, ulusal alanda stabilize piyasanın oluşturulması,

Yıl:1 Sayı:164

Page 21: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

devletin küçültülmesi, enformasyon alt yapısının oluşturulması gibi nedenlerden dolayı bir

erk gücüne ihtiyaç duyar.

Küreselleşmenin sonucu olarak az gelişmiş ülkelerin ekonomileri, spekülasyona

duyarlı finansal sermaye hareketlerine açık hale gelirken, kriz durumlarında bu ülkeler borç

ödeme ve sermayenin rekabete açık olmasını içeren IMF reçetelerine bağımlı hale

gelmişlerdir. Krizler, duracağına gün geçtikçe küresel düzeyde yayılmaktadır. Kriz

ekonomisi, çevresel felaketler, gelir dağılımın yarattığı dengesizlik ve kutuplaşma

hareketleri daha da güçlenmektedir.

Medya sektörü, küreselleşme sürecine göbek bağıyla bağlıdır. Karşılıklı etkileşime

çok az şans tanıyan uluslar arası medya sektörü, dengesiz ve tekyönlü bir enformasyon

taşıyıcısı olarak bu süreçte aktif bir işlev görmektedir. Özellikle küreselleşme ortamının

oluşturulması, direnç kültürlerin bu ortama uyum sağlayacak şekilde üretilmesi açısından

medya kilit bir rol oynamaktadır. Küreselleşme kültürünü şekillendiren/dönüştüren medya

sektörü, uluslar arası dengesiz bir kültürel alışverişe yol açmıştır. Küreselleşme sürecini

belirleyen ve yönlendiren uluslar arası aktörlerin küresel tercihlerini aktarmada medya

önemli bir rol oynamaktadır.

Küreselleşme dinamiklerinin bir doğal sonucu olarak medya sektörünün de

dönüşüme uğradığı görülmektedir. Kuralların kaldırılarak piyasaların özelleşmesi

medyanın mülkiyet yapılarında yoğunlaşma yaratmış, sektörde konsolidasyonu

güçlendirmiştir. Ulus-aşırı sermaye hareketliliğin medyayı etkilemesi, milli politikaların ve

demokrasi vurgusunun daha çok yapılmasına yol açmıştır. Medya sektöründe dengesiz

rekabeti frenlemek, adil rekabeti sağlamak için piyasa düzenlemeleri yapılmış, anti-tröst

yasaları kabul edilmiştir. Bu durum, yasa yapıcı ve uygulayıcılar ile medya sektöründe

kırılgan bir ortam yaratmıştır.

Küreselleşme dinamiklerinin etkisinde kalan medya sektörünün bu döneme ilişkin

bir diğer boyutu ise kamusal yayıncılığın etkisini yitirmesi ve ifade özgürlüğünün bir aracı

olarak görülen medya sektöründe kamusal desteklerin zayıflaması olmuştur.

Özetle neo-liberal politikaların şekillendirdiği küreselleşme dinamiklerinin, bu

dönemde aynı mantaliteyi büyük ölçüde paylaşan liberal medyanın genel felsefesini önemli

ölçüde belirlediği söylenebilir.

Yıl:1 Sayı:1 65

Page 22: KÜRESELLEŞME DİNAMİKLERİNİN MEDYA SEKTÖRÜNE ETKİLERİ · için düzenleme (regulasyon) gereklidir. 6. Mit: First Amendment, medya sahipliği kontrolünü kapsamlı bir şekilde

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

Kaynaklar

Albarran, A. B. (1996), Media Economics, Understanding Markets, Industries And Concepts, Iowa State Universtiy Press, Ames, Iowa, USA.

Alexander A., Owers J., Corvet R.A., Hollifield C.A, Greco N.A., (2004), “An Introduction to Media Economics Theory and Practice”, In Media Economics Theory and Practice, (Edit) Alexander A., Owers J., Corvet R.A., Hollifield C.A, Greco N.A., Lawrence Erlbaum Associates, London, pp. 3-49.

Atılgan, S. (2001), “Küreselleşme ve Günümüzde Medya Sektörü”, M.Ü. İletişim Fakültesi İletişim Dergisi, Sayı:11.

Barca, F..(2005), “Media Economics”, available at: http://www.agcom.iteventitwinningBARCA/ (accessed 28 March 2008).

Barwise, P. and David G. (1998), “Economics, The Economics Of The Media, in Brings A. and Cobley P. (Ed.), The Media: An Introduction, Longman.

Boxberger, G. ve Klimenta H. (1998), On Küreselleşme Yalanı:Piyasanın Hâkimiyetine Alternatifler, Murat Çakır (Çev.), available at: http://www.kozmopolit.com/Globallugen1.pdf/(20 Mart 2007).

Brings, A., and Cobley P. (1998), The Media: An Introduction, Longman.

Chambers, T. and Howard H. H. (2006), “The Economics Of Media Consolidation”, In Allan B. Albarran (Ed.) Handbook Of Media Management And Economics, Lawrence Erlbaum Associates, New York, pp. 363-386.

Compaine, B. (2006), “Journal Of Media Economics”, Journal Of Media Economics, vol:19 no:4, pp.279–286.

Drucker, P.F. (1995), Gelecek Yönetim, Fikret Üçcan (Çev.), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Gabszewicz, J.J. and Laussel D., Sonnac N. (2003), “Concentraiton In The Press Industry And The Theory Of The Circulation Spiral”, available at:http://www.crest.frdoctravaildocument200/ (accessed 20 November 2004).

Geray, H. (1994), Yeni İletişim Teknolojileri, Kılıçaslan Matbaacılık, Ankara.

Hardt, M. ve Negri A. (2001), İmparatorluk, Abdullah Yılmaz (Çev.), Ayrıntı Yayınları, İstanbul.

Host, S. “Newspaper Growth In The Television Era”, available at: http://www.nordicom.gu.sereviewcontentsncomreviewncomreview199host.pdf/ (accessed 18 April 2004).

İrge, F. (2001), “Küreselleşmenin Yarattığı Gerilim”, M.Ü. İletişim Fakültesi İletişim Dergisi, S.:11.

Koray, M. (2005), “Reel Küreselleşme veya Küreselleşmenin Realitesi”, Çalışma ve Toplum Dergisi, 2005/4 (7), s.11-45.

Longman Active Study Dictionary (1991), Longman Group UK Limited, Glasgow, UK.

Mucuk, İ. (2001), Modern İşletmecilik, Turhan Kitabevi, İstanbul.

Picard, R., “Media, Innovation And The State”, The Media Businesss, available at: http://themediabusiness.blogspot.com/search/label/television/ (accessed 5 October 2010).

Sezgin, S. (1994), Global Pazarlama, İletişim Yayınları, 2. bs., İstanbul.

Sütçü, C. (2007), “Küreselleşme ve E-devlet Uygulamalarının Kamusal Alan Olarak Değerlendirilmesi”, Oğuz Kaymakçı (Editör), Küreselleşme Üzerine Notlar, Nobel Yayın Dağıtım, Editör: Oğuz Kaymakçı, Nobel Yayın Dağıtım, s.179-194, Ankara.

Şenatalar, B.,“Küreselleşme”, available at: http://www.noktavirgul.com/ekonomi/kuresellesme.html / (Erişim 26 Eylül 2007).

Thierer, A. D. (2004), “Overcoming Mythology in the Debate over Media Ownership”, Director of Telecommunications Studies, The Cato Institute, available at: http://www.cato.org/testimony/ct-at092804.html/ (accessed, 30 Ocak 2006).

Went, R. (2001), Küreselleşme, Emrah Dinç (Çev.), Yazın Yayıncılık, İstanbul.

Yılmaz, K. Ve Horzum M. B. (2005), “Küreselleşme, Bilgi Teknolojileri Ve Üniversite”, İnönü Üniv. Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt: 6 Sayı: 10.

Yıl:1 Sayı:166