15
ÇALDAĞ Nikel Madencilik San ve Tic AŞ’nin SRK Danışmanlık AŞ tarafından hazırlanmış olan Nisan 2014 tarihli ve Nihai ÇED Raporu’na dönüşmüş olan Çaldağ Kompleks Madeni (nikel kobalt demir) Proje Değişikliği ve Ek Üniteler Projesi Nihai Çevresel Etki Değerlendirme Raporu üzerine Jeoloji Mühendisliği Disiplini Açısından Eleştiri Notları Tasarlanan bu tesis daha önce çeşitli açılardan alabildiğine eleştirilmiş ve çevreye vereceği zararlar ve bunların nasıl gizlenmeye çalışıldığı ortaya konmuştu. Şimdi bazı farklı mühendislik tercihlerinin yapıldığı ve çevre etkilerinin giderildiği iddiası ile gündeme yeni bir ÇED Raporu getirilmiştir. Bakanlıkça onay verilmiş olan bu yeni metin ile ilgili eleştiriler askı döneminde de Bakanlık görüşüne sunulmuş olmakla birlikte Raporun onaylanmış olması yanlış görülmektedir. Çünkü Rapor’da başka disiplinler açısından da olduğu gibi Jeoloji Mühendisliği açısından da Raporun onaylanmamasını gerektiren sayısız eski ve yeni zaafın var olduğu görülmektedir. ÇED Raporu incelendiğinde dikkati öncelikle çeken olgular aşağıda özetlenmektedir. Eski Projeye Göre Farklar: Maden ocaklarının boyutlarında bir değişiklik yoktur. Kırma eleme tesisi de aynı olacaktır. Daha önce projede olmayan bir öğütme tesisi projeye eklenmiştir. İlk 5 yıl bulunmayacak olan Sülfürik asit fabrikası, ilk 5 yıllık ilk aşamadan sonra eskisi gibi olacaktır. Cevhere erişmek için kazılarak çıkarılacak olan pasa, eskiden düşünüldüğü gibi ocakların batı yanında depolanacak; ancak bu kez önceden tasarlandığından farklı olarak büyük çoğunluğu daha sonra açık ocaklara doldurulacaktır. Eski projede olmayan bir tank liçi tesisi projeye katılmıştır. Bu yeni projede, eskisinde olan yığın liçi alanı ve işlemi olmayacaktır. Ama bunun yerine bu kez, tank liçinden çıkarılan liç atığı sahanın KD yamaç yukarısında çok büyük bir atık depolama tesisinde depolanacaktır. Demir keki de buraya depolanacaktır. İlk 5 yıllık dönemde Ni ve Co eski projedeki gibi bir kekte tutulup pazarlanacak, 5. Yıldan sonra ise bunlar metal olarak ayrılıp son ürün olarak pazarlanacaktır. Önceki projede 4,5 milyon ton/yıl su tüketilecek iken, bu yeni projede ilk 5 yıl 470.000 ton/yıl, daha sonra 2,500,000 ton/yıl su tüketilecek ve bunun büyük bölümü Turgutlu kenti atık su arıtma sisteminden sağlanacak. İşletmenin kapladığı alanda oldukça sınırlı bir küçülme sağlanacak.

Kompleks Madeni (nikel kobalt Projesi Nihai...ÇALDAĞ Nikel Madencilik San ve Tic AŞ’nin SRK Danışmanlık AŞ tarafından hazırlanmış olan Nisan 2014 tarihli ve Nihai ÇED

  • Upload
    others

  • View
    15

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

ÇALDAĞ Nikel Madencilik San ve Tic AŞ’nin SRK Danışmanlık AŞ tarafından hazırlanmış

olan Nisan 2014 tarihli ve Nihai ÇED Raporu’na dönüşmüş olan

Çaldağ Kompleks Madeni (nikel – kobalt – demir) Proje Değişikliği ve Ek Üniteler

Projesi Nihai Çevresel Etki Değerlendirme Raporu

üzerine

Jeoloji Mühendisliği Disiplini Açısından Eleştiri Notları

Tasarlanan bu tesis daha önce çeşitli açılardan alabildiğine eleştirilmiş ve çevreye vereceği

zararlar ve bunların nasıl gizlenmeye çalışıldığı ortaya konmuştu. Şimdi bazı farklı mühendislik

tercihlerinin yapıldığı ve çevre etkilerinin giderildiği iddiası ile gündeme yeni bir ÇED Raporu

getirilmiştir. Bakanlıkça onay verilmiş olan bu yeni metin ile ilgili eleştiriler askı döneminde

de Bakanlık görüşüne sunulmuş olmakla birlikte Raporun onaylanmış olması yanlış

görülmektedir. Çünkü Rapor’da başka disiplinler açısından da olduğu gibi Jeoloji Mühendisliği

açısından da Raporun onaylanmamasını gerektiren sayısız eski ve yeni zaafın var olduğu

görülmektedir.

ÇED Raporu incelendiğinde dikkati öncelikle çeken olgular aşağıda özetlenmektedir.

Eski Projeye Göre Farklar:

Maden ocaklarının boyutlarında bir değişiklik yoktur.

Kırma eleme tesisi de aynı olacaktır.

Daha önce projede olmayan bir öğütme tesisi projeye eklenmiştir.

İlk 5 yıl bulunmayacak olan Sülfürik asit fabrikası, ilk 5 yıllık ilk aşamadan sonra eskisi

gibi olacaktır.

Cevhere erişmek için kazılarak çıkarılacak olan pasa, eskiden düşünüldüğü gibi

ocakların batı yanında depolanacak; ancak bu kez önceden tasarlandığından farklı

olarak büyük çoğunluğu daha sonra açık ocaklara doldurulacaktır.

Eski projede olmayan bir tank liçi tesisi projeye katılmıştır.

Bu yeni projede, eskisinde olan yığın liçi alanı ve işlemi olmayacaktır.

Ama bunun yerine bu kez, tank liçinden çıkarılan liç atığı sahanın KD yamaç

yukarısında çok büyük bir atık depolama tesisinde depolanacaktır.

Demir keki de buraya depolanacaktır.

İlk 5 yıllık dönemde Ni ve Co eski projedeki gibi bir kekte tutulup pazarlanacak, 5.

Yıldan sonra ise bunlar metal olarak ayrılıp son ürün olarak pazarlanacaktır.

Önceki projede 4,5 milyon ton/yıl su tüketilecek iken, bu yeni projede ilk 5 yıl 470.000

ton/yıl, daha sonra 2,500,000 ton/yıl su tüketilecek ve bunun büyük bölümü Turgutlu

kenti atık su arıtma sisteminden sağlanacak.

İşletmenin kapladığı alanda oldukça sınırlı bir küçülme sağlanacak.

ELEŞTİRİLER

Raporun zengin ve sanki her olası çevre etkisini ve buna karşı alınacak önlemleri tartışıyor

görünme çabasına karşın, pek çok konuda eksikli, açık saptırmaları sağlayan kabul edilemez

kabullere dayalı, pek çok konuda yaptırılan çalışma sonuçlarına ilişkin metinleri gizleyip

onlardan ne derece doğru olduğu kuşkulu alıntılarla yetinen bir ana yaklaşımı vardır. Bu burum

bazı belgeleri tahrip etmeye varacak kadar ilerletilmiştir.

Bunun örnekleri bazı ana konular çerçevesinde eleştirilebilir.

PATLATMALI KAZILAR VE SARSINTI ETKİLERİ

Ocaklardaki kazılar patlayıcı kullanılarak yapılacaktır. Tüm proje süresince devasa bir

hacimde, 157,6 milyon ton kazı yapılacaktır.

Kazılar, bir kerede 5,6 ton’a varacak miktarlarda patlayıcı uygulanarak yapılacak ve dolgu ve

atık depolama yerlerinde oluşacak şevler tasarlanırken bunun yaratabileceği sarsıntılar dikkate

alınmamıştır. Yıllık toplam 650 ton’a varacak patlayıcı kullanılacaktır.

CEVHERİN BİLEŞİMİ

Bölge topraklarında saptanan yüksek arsenik miktarı yarınki yayılmaları da açıklarmış gibi

“bölge topraklarının As yönünden zengin olmasıdır. Arsenik elementinin su kaynaklarına

bulaşarak veya başka yollarla ileride bölge halkının sağlığı üzerinde olumsuz etkileri

olabileceği” ifadeleri ile yetinilmesi bu ÇED Raporu’nu bir başka açıdan daha önemli ve

kırılgan kılmaktadır. Bunların irdelenmemesi ağır bir sorumluluktur.

Pasaların As, Ni, Co, Cd, vb bakımından zengin olduğuna değiniliyor. Ama tesellisi de var.

Kısa süreli sızdırma testlerinde bunlar suya geçmiyormuş. Pekiyi bu pasalar doğada

parçalanmış ve yığılmış durumda yıllarca durunca suya geçmez mi bu ağır metaller?

KAZI ŞEVLERİ

170-250-370 m derinliğe ulaşacak olan açık ocakların şevlerinin lateritik killerden oluşan zemin

ortamında 20 m yükseklikli basamaklarda 70º, bütününde de 38º’ye kadar eğimli tasarlanmış

olması mühendislik açısından savunulamaz.

Bunu anlamlı ve yapılabilir göstermek için kilden oluşan laterit gerecine ilişkin ortalama içsel

sürtünme açısı parametresi olarak 27º seçilmesi akıl dışıdır.

Rapor’da deniyor ki

Kullandıkları parametreler ise şöyle beyan ediliyor.

Pekiyi bu parametreler nasıl bulunmuş. Yüzeyden ve sondajlardan derlenen tipik kaya örnekleri

üzerinde yetkin bir laboratuvarda dayanım deneyleri yapılmış mı? Yapıldı ise nerede bunların

deney sonuç raporları? Ne Ana Rapor’da ve ne de Ekler’inde yok. Deney yapılmadı da birisi

bunları yakıştırdı mı? Belli değil. Öyle ise bu kişinin konuya ne denli yabancı olduğunu

anlamak için tortul örtüye, laterite ve kireçtaşı-dolomite aynı İçsel Sürtünme Açısı değerini, ф

=27⁰ değerini atamış olması onun konuya ne kadar yabancı olduğunu kesin b,içimde ortaya

koymakta. Bu değerler uygunsuz, kabul edilemez ve bunlar kullanılarak yapılan duraylılık

değerlendirmeleri (stabilite analizleri) de ciddiye alınamaz.

Bu kafayla buldukları güvenli kazı şevi açıları da yer yer yetmemiş, ocağı tehlike sınırında

tasarlamışlar.

Yaptıklarının dayanaksız ve yakıştırma olduğunun onlar da farkında olmalı ki, madencilik

faaliyetleri sırasında şevlere sürekli bakacaklarını ve gerekirse bunların eğimini düşüreceklerini

söylemeleri pişkinliktir. Elbistan’daki kömür işletmesinde kayan şev kütleleri altında ikisi

Maden Mühendisi, dört çalışanın cenazeleri halen çıkarılmadı. Çaldağ’da da bu mu yaşanacak.

DOLGU ŞEVLERİ

Pasa depolama alanında 45 milyon m3’e varacak miktarda pasa biriktirilecek olması

ürkütücüdür.

Bu alanda sözde duraylılığı sağlamak amacıyla yapılacak seddede kullanılacak malzeme de

pasanın kendisi olacaktır!

Bu parametrelerin de öncekilerden farkı yok. Nereden bulunduğu belirsiz.

Kaya birimlerine kabul edilemez dayanımlar atfedilmekle yetinilmemiş, bir de depremde

oluşabilecek yer hareketleri son derece düşük kabullerle geçiştirilmiş. Bütün bunlara karşın

bulunan güvenlik katsayıları son derece küçük çıkmış.

Hayır bu gerçek değil. Aşağıda ayrıca eleştirileceği gibi deprem sakıncası değerlendirilirken de

gerçek dışı kabullerle ilerlenilmiş. Ocak için de yapılacak patlayıcı atımlarının yaratacağı

sarsıntılar ise yok sayılmış.

DEPOLANMIŞ ATIK ŞEVLERİ

Atık depolama alanı topuk seddesinin de pasa ile yapılacak olması tehlikelidir.

Atık depolama alanında yapılacak seddenin pasa ile yapılacak olması tehlikelidir.

Bu seddenin her yıl yapılacak eklemelerle toplamda 45 milyon ton’a erişecek şekilde

yükseltilecek olması dünyada sayısız kere yaşanmış olan duraysızlaşma, kayma ve felaketleri

doğurmaya açıktır.

Bu seddenin dış yüzündeki şev açısının 18º’den fazla olacak olması kabul edilemez.

Stabilite hesapları yapılırken ocaklardaki gerecin içsel sürtünme açısının 30º ve kohezyonunun

100 kPa ve sedde gerecinin içsel sürtünme açısının 34º ve kohezyonunun 25 kPa alınmış olması

dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir mühendis tarafından savunulamaz.

Bu yolla hesaplanan güvenlik katsayılarının inandırıcı olmayan bir biçimde yüksek gösterilmiş

olması kabul edilemez.

Bu nitelikteki, %25-30 su içerikli ve birim hacim ağırlığı nasıl becerilmiş ise hemen hemen

suyunkine eş, 10,8 kN/m3 alınmış olan bu mikronize atığın duraylılık değerlendirmeleri

yapılırken İçsel Sürtünme Açısı’nın nasıl olup ta 35,3º alınabildiği açıklanması gereken çok

önemli ve yanlış olduğu apaçık bir kabuldür. Böyle bir ÇED Raporu bu eksik bilgi ile kabul

edilemez.

Her şey kaynağı belirsiz, ciddiye alınması olanaksız ve gizli kabullerle kitabına uydurulmuş yine de

Güvenlik Katsayısı ancak Gs=1 bulunabilmiş.

70 milyon tona erişecek olan bu devasa atık kütlesi, bu inanılmaz kabullerle güvenli kalacak

sanılırken bu devasa yığın kayarsa, yamaç aşağısındaki yörenin en kalabalık köyü olan

Musaçalı Köyü’nde ve daha geniş bir çevrede yaşanacak felaketin sorumlusunun kim

olacağının düşünülmemiş olduğun açıktır. Sorumluluk artık böyle eksikli ve kuşku uyandırıcı

bir ÇED Raporu’na onay veren kamu görevlilerine geçecektir.

Nitekim ODTÜ’ye yaptırılan model çalışmasında bu yığının yalıtılmış tabanından sızacağını

öngördükleri çok sınırlı miktardaki, ama 1650 mg/l sülfat içeren suyun 100 m derindeki

YASD’ne erişemeyeceği sonucuna varmış görünmeleri bir an için bir yana bırakılsa bile; bu

kadar sülfat içeren suyun bu yığının gözeneklerinde yer aldığını da veri olarak itiraf etmişler.

Bu tank liçi süreci ve tasarlanan bunu izleyecek stabilizasyon uygulamaları henüz yalnızca kâğıt

üzerinde iken, Golders’in filtre edilmiş atık örneğini nereden bulup ta “drensiz üç eksenli kesme

deneyi” yapabildiği ve bu mukavemet parametrelerinin bulunabildiği anlaşılır gibi değildir. Bu

mühendislik değil göz bağcılığıdır. Üzerinde deney yapılan gereç kim bilir nedir. Bu

açıklanmadan, töhmet altında kalmaktan kurtulunamaz.

Belli ki bunlar fiktif, varsayılmış, atılmış değerlerdir!

Üstelik “zamanla konsolide olan örnek için” başlangıçtaki dayanım değerinin kabul edildiği

söylenirken, “kohezyonu” olmayan bir gerecin nasıl olup ta, konsolide olduğu saçmalığı bile

fark edilmez sanılmıştır. Kayma gerilmelerine danelerin içsel sürtünmeleri ile direnen gereç

kırıntılıdır ve bunun dayanım parametresi ф (İçsel Sürtünme Açısı) değeri ile ifade edilir.

Böylesi gereçler düşey gerilmeler altında konsolide olmaz, sıkılaşır. Buna karşılık kayma

gerilmelerine danelerin birbirlerine olan elektrostatik bağlarıyla direnen kohezyonlu zeminler

ince danelidir, olsa olsa kildir ya da silttir. Bunların dayanımları kohezyon (cu) parametresi ile

tanımlanır. Bu gereç düşey gerilmeler altında, gözenekleri içindeki suyun gözenek basıncı

yükselince daha düşük basınçlı yerlere göç edeceği için hacimsel olarak küçülür ve buna da

konsolidasyon denir. Bu gereç yığıldığı yerde durur mu, kayar mı diye irdelenirken “zamanla

konsolide olan örnek” için nasıl olup ta (kuru, kaba ve çakıllı kumlara yakışan bir değer olan)

35,3° içsel sürtünme açısı değerinin alındığını sorgulamak gerekir. Bu kabul edilemez. Bunu

yazmak, ÇED inceleme sürecine katılanları yanıltmaya yönelik kusurlu bir girişimdir.

DEPREM RİSKİ VE OLASI YER HAREKETİ DEĞERLENDİRMELERİ

Deprem risk analizini de Golders’in yapmış ve en büyük yer ivmesini kabul edilemez biçimde

1000 yıllık yinelenme süresi için bile 0,44 g olarak bulması da kabul edilemez ve ÇED inceleme

sürecine katılanları yanıltmaya yönelik kusurlu bir girişimdir.

Sahanın depremselliğinin değerlendirmesinin, ne umulmuşsa İngiliz Jeoloji Sörveyi’ne (BGS-

İngiliz MTA’sı) yaptırılmış olması açıklanmayı gerektirir.

Bu beylerin nasıl becerdilerse sahaya 8 km uzaklıktaki Gediz Graben Fayı’ndan ötürü 200 yıl

içinde ancak 0,21 g en büyük yer ivmesi olabileceğini hesaplamış olmaları bu işe yetkin

olmadıklarının en açık göstergesidir. Bu değer kabul edilemez.

Sahanın yakın çevresinde Gediz Grabeni’nin K kenarını kuracak şekilde var olan diri fayların

haritalardan silinmiş olması göz yumulamayacak bir aldatma girişimidir.

Ekler Cildi’ne Raporu konmayan Hidrojeoloji Araştırmasını yürüten ODTÜ

akademisyenlerinin buradaki yeraltısuyu süreçlerine ilişkin olarak uluslararası hakemli

dergilerden birinde yaptıkları bir yayın var. O yayında yörenin bir jeoloji haritası var.

Yayında bir de bölgesel yapısal jeoloji haritası var. Her ikisin de de Turgutlu Ovası’nın K

kenarını Urganlı Fayı sınırlıyor.

ÇED Raporu da bu yayına değinmiş ve soldaki jeoloji haritasını, üstelik altında kaynak ta

belirterek almış. Almış ta, bir kaza ol muş. Bu fay yolda düşmüş, kaybolmuş. Altta

görülebileceği gibi burada bir etik ya da hukuki bir kusur işlenerek işletmenin hemen önün den

geçen bu diri fay gizlenmeye çalışılmış

Bunu hidrojeoloji haritasını taşırken de yapmışlar.

Bu yapılanın elbette bir adı var.

Ama, bunu söylemenin yeri bir mühendislik tartışması olamaz.

Hem de ÇED Raporu’nun jeoloji bölümünde unuttukları iki şekil, bu fayı ve önemini ortaya

koyarken yapılmış bu yok gösterme girişimi.

?

Veri diye bu yaklaşıma dayanılınca da depremsellik açısından oldukça hassas olan bu kuşakta

1000 yılda bile pek bir şey olmaz sonucu çıkarılmış. Bu değerlendirmelerinin ve bulduklarını

ileri sürdükleri sonuçların bir geçerliliği yoktur.

Bu sonuca dayandırılan şev stabilitesi hesapları bu nedenle de yanlıştır ve önemli bir tehlike

gizlenmeye çalışılmıştır.

Bunun için de bunca uzmanın bulunduğu ülkemiz bilim insanları ve mühendisleri değil, yabancı

profesyoneller kullanılmış!

ASİT TÜKETİMİ VE BUNUN YAN ÜRÜNLERİ

İlk dönemde tüketilecek yıllık 220.000 ton sülfürik asit karayolu ile her gün 28 tankerle

Bandırma’dan Çaldağ’a taşınacaktır.

Tank liçi sırasında 1 ton cevher için 710 kg asit tüketilecek olması bu bölge için çok büyük bir

tehdittir.

Liçten çıkan çamurun aşırı asit oluşu nedeni ile pH’ının ilk aşamada 3’e, ikinci aşamada 5’e ve

sonunda da 7-8 değerine çıkartılmasının gerekecek oluşu ve bunun için, CaCO3 + H2SO4 + H2O

→ CaSO4. 2H2O +CO2 tepkimesi uyarınca hep jips üreten ve havaya da karbondioksit salan bir

uygulamada olağanüstü miktarda kireç kullanılacak olması yeni sürecin en büyük olumsuz

çevresel etki yanıdır.

Bu uygulamanın salacağı sera gazı miktarının Rapor’da ayrıntılı olarak belirtilmemiş olması

durumu gizlemeye yöneliktir.

İncelenen emisyonlar arasında CO2’in çok sınırlı bir yer tutması da bu kaçamağın sonucudur.

Açığa çıkan CO2’nin çözeltiden ayrılırken oluşturacağı kabarcıklar patladıkça havaya asit sisi

salacak olup olmadığının tartışılmamış, bu salgının hesaplanmamış ve bunun çevresel

etkilerinin de değerlendirilmemiş olması kabul edilemez.

Yapılan kısa bir değerlendirmede 50,2 ton/saat CO2 salımının olacağı (1205 ton/gün ya da

440.000 ton/yıl) sonucuna varılmış olmakla birlikte bunun yöre için öneminin, bu miktar

ülkemizde 2011 yılındaki toplam sera gazı üretiminin 1/1000’idir değerlendirmesi ile

geçiştirilmeye çalışılmış olması da kabul edilemez.

KİMYASALLAR

İşletmede çok sayıda ve çok miktarlarda kimyasallar kullanıla cak.

Bunların hemen hepsinin havaya, suya ya da daha da çok sahada biriktirilecek atık yığınına

gideceği kuşkusuz.

Pekiyi bu durum bu faaliyetin bir çevresel etkisi değil mi? Neden ÇED Raporu bu konuyu

irdelemeyi savsaklamış?

ATIĞIN BİLEŞİMİ

Asit kullanımı cevherdeki bazı metalleri kayadan alabilmek için. Bunu tanklarda 100⁰C

sıcaklıkta uygulayacaklar. Ortalama atmosferik hava basıncın da 6 saatlik bir işlem yetecek.

Elde edilecek malzeme son derece asit nitelikli olacak. pH=1-1,5 dolayın da olacak. Bol bol

kireç kullanılıp demir çöktürme işleminde bu asitlik önce pH=3’e ikinci aşamada da ph=5’e

çıkarılacak. Sonra sıcaklık 55⁰C’a yükseltilip kimyasallar yardımıyla nikel kazanılacak; sonra

mangan ve magnezyum kazanılmaya çalışılacak.

Kazanılacak manganın bir değeri yok. Amaç, atığın pH’ını yükseltebilmek. Tepenin başındaki

o devasa atık yığındaki atığı asitlikten çıkarıyor görünmek. Evet bu bir görüntü, çünkü

yukarıdaki denklemlerde de görülebileceği gibi, son ürün CaSO4 yan i jips. Suda kolaylıkla

çözünüp, Sülfürik Asit’e dönüşebilen bir mineral. Atığa attıktan sonra ne olacak?

5 yıl sonra başlanacak olan ikinci dönemde de Cevher zenginleştirme atığının nasıl olup ta

“tehlikesiz atık” sınıfına girebildiği, belli değildir.

70,2 milyon ton olacağı belirtilen işlenmiş cevher ve proses atıklarının depolama alanına

götürüldüğündeki fiziksel ve kimyasal özelliklerinin ne olacağının yeterince açıklanmamış

olması bir ÇED Raporu için kabul edilemez.

Atıkta Sülfat ve Toplam Çözünmüş Katı oranları dışında, atığın inert göründüğünün

belirtilmesine karşın verilen değerlerin hiç te inandırıcı olmadığı açıktı. Örneğin, sızma

modellemesinde 1650 mg/l sülfat içeriği esas alınmış iken nasıl olmuşsa bu analiz sonuçlarında

pH=7,23 olabiliyor. Ortalık asit, ama pH nötr!

%25-30 oranında nem içereceği bildirilen bu atıktaki baskın oranda olacağı anlaşılan jipsin

(CaSO4) bu yığının asitliğini nasıl etkileyeceği ve zaman içinde bu gerecin pH kontrolünün

nasıl sağlanacağının bilinmemesi çevre için yaşamsal önemlidir.

Öte yandan, doğal toprakta bile Arsenik bunca yüksek ise, İşletmenin ilk pilot tesisi için açılmış

olan su kuyusunda (K5) giderek yükselmiş ise, laterit bunca işlemden geçirildikten sonra atıkta

izin verilenin onlarca katından az olamaz. Bu açıklama, açıklanmayı, irdelenmeyi gerektirir.

Atık karakterizasyon testi sonuçlarının raporda yer almaması; ama, bu bilgilere dayanılarak

“Tehlikesiz Atık (2. Sınıf)” nitelemesi yapılması, bunun neye dayandırıldığının belli olmaması

bir ÇED Raporu için kabul edilemez.

Henüz proje değişikliğine konu olan tank liçi prosesi yaşama geçmediğine göre atık

karakterizasyon testi nasıl bir örnek üzerinde yapılmıştır?

URS Australia Pty Ltd tarafından 2003 yılında yapılan çalışmalarla pasa gerecinin asit kaya

drenajı (AKD) üretmeyeceği belirlenmiş olmakla birlikte cevher zenginleştirme sürecinde

kullanılacak asit ve bunu nötürleştirmek için kullanılacak kireçtaşının üreteceği olağanüstü

miktarda jipsin %30 kadar nem içeriği olan zenginleştirme atıkları içinde depolanacağı yerlerde

bunun kaçınılmaz olacağı sessizlikle geçiştirilemez.

Bölgede olmayan kükürt dışarıdan ithal edilip yöreye salınacaktır.

Buna karşın atık depolama yerinde böyle bir sürecin olup olmayacağının araştırılmamış olması

durumun çevresel etki değerlendirme olmadığını ortaya koymaktadır.

YERALTISUYU KİRLENME OLASILIĞI

Nitekim ODTÜ’ye yaptırılan model çalışmasında bu yığının yalıtılmış tabanından sızacağını

öngördükleri çok sınırlı miktardaki, ama 1650 mg/l sülfat içeren suyun 100 m derindeki

YASD’ne erişemeyeceği sonucuna varmış görünmeleri bir an için bir yana bırakılsa bile; bu

kadar sülfat içeren suyun bu yığının gözeneklerinde yer aldığını da veri olarak itiraf etmiş

olmaktadırlar.

Bu arada burada YASD’nin derinde olmasının nedeni birimin dolomitik kireçtaşı olması iken,

yani suyun derindeki yer altı suyu tablasına çok kolaylıkla süzülebilmesini sağlayacak şekilde

iletkenlik getiren erime boşlukları ve çatlaklar varken birimin hidrolik iletkenliğinin lateritinki

ile aynı kabul edilmiş olması sorgulanmaz mı sanılmıştır. Bu kabul açık bir manipülasyondur.

Ya bu yığın kayıp yamaç aşağı akarsa sonucu ne olur diye sorgulanmadığı anlaşılmaktadır. Bu

durumu ile bu metin bir ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) Raporu değil ÇEG (Çevresel

Etkileri Gizleme) Raporu olmuştur. Buna onay vermek te ağır bir sorumluluk yükü getirir.

SU TÜKETİMİ BELİRSİZLİĞİ

ODTÜ’ne yaptırılan Hidrojeoloji inceleme raporlarının ÇED Raporu ekinde yer almayışı bu

ÇED Raporu’nu eksik kılmaktadır.

Bu çalışma kapsamında açılmış olan 14 gözlem kuyusunda yapılan gözlemlere dayanılarak

hazırlanan yeraltısuyu tablası haritasının Çampınar ve Musaçalı çevresi ve güneylerinde

Ova’da açılmış yüksek verimli sulama kuyularının yararlandığı akiferin büyük ölçüde

işletmenin kazıp kurutacağı Çaldağ G yamaçlarından beslendiğini açıkça göstermesi göz ardı

edilemez.

Sahadaki birimlerden en yüksek hidrolik iletkenlik değerlerinin kazılıp kaldırılacak olan

lateritlerde belirlenmiş olması geçiştirilemez.

Açık ocaklarda yer altı suyuna erişilecek ve susuzlaştırma gerekecek olduğunun belirlenmesi

önemli bir not, ancak geçiştirilen bir olgu olmuştur.

Kaynaklarda III. sınıf kaliteli olarak belirlenen yer altı suyunun Gözlem kuyuları ve öteki

kuyularda da III. sınıf kaliteli olarak belirlenmiş ve hazırlanan yer altı suyu modeline göre bu

alanda sulama amaçlı yer altı suyu çekiminin güvenlik sınırına erişmiş olmasına karşın, açık

ocaklardan önemli miktarda yer altı suyu çekilip Gediz’e boşaltılacak olması kabul edilemez.

Ülkemiz tarımının en hassas bölgelerinden olan Gediz Havzası’nın en önemli sorunu yer altı

suyunun aşırı kirli oluşudur. Yetmezmiş gibi bir de açık ocaklar susuzlaştırılabilsin için maden

işletmesinden çekilecek su Gediz’e boşaltılacak. Bu kabul edilemez.

Çekilecek yer altı suyunun bu model çalışmasına göre en az 6 lt/sn’ye varacak ve buralarda

oluşacak YASD düşümlerinin yakındaki sulama kuyularından bazılarını da etkileyecek olması

da değinilip geçilemeyecek denli önemlidir.

Bu susuzlaştırmanın özellikle G’deki yer altı suyu akiferinin beslenmesini olumsuz etkileyecek

olması açıktır.

Cevherde ve bundan etkilenen çevre topraklarında yüksek As değerlerinin varlığından söz

edilirken örneklenen sularda As değerlerinin değişimine neden değinilmiyor?

Proje alanı G’indeki K5 kuyusunda saptanan yüksek As değerleri başka nereden gelebilir ki?

Bu kuyunun Çaldağ Nikel’in pilot tesisinin kuyusu oluşu ve As’in yükselişinin 2009

sonrasında ortaya çıkması yeterince uyarıcı zaten.

Hematit ve Domuz Dere Vadisi ocaklarında YASD’nin altına inilecek.

3,68+5,80 l/sn=9,48 lt/sn=35,28 m3/saat=846,7 m3/gün=309052 ton/yıl su çekilmesi

gerekecek.

ÇEVREYE TRAFİK YÜKÜ

Yılda 1.000.000 tonu bulacak miktarda kireçtaşının 42 km uzaktan ve kirecin nedense

Torbalı’dan taşınacak olması. Her gün 110 kamyon kireçtaşı ve 8 kamyon kireç taşınacak

olması çevreye yönelik trafik yükünün yalnızca bu yanıyla bile düşündürücüdür.

İlk 5 yıl her gün 27 tanker sülfürik asitin Bandırma’dan ve izleyen dönemde her gün 36 tanker

kükürtün Aliağa’dan Çaldağ’a taşınacak olması çevre ve bu güzergahlardaki insan sağlığı

açısından ürkütücüdür.

YÜZEYSEL YIKIM

İşletme için 632 ha alanın doğal durumu bozularak geri döndürülemeyecek biçimde tahrip

edilecek olması tesisin yatırımcısına değil, çevreye, çevredekilere ve ülkeye hesaba katılmayan

dışsal mal oluşu olacaktır.

Bu alanın nerede ise %95’inin orman alanı oluşu bu dışsal mal oluşun büyüklüğünü gözler

önüne sermektedir.

Yaklaşık 30.000 ağaç kesilecek olması nasıl göze alınabilir.

Yılda toplamı 24.000 ton’a varan tam 17 farklı kimyasalın kullanılacak ve artıklarının depolama

alanında bırakılacak olması geçiştirilecek bir konu değildir.

Günde 3030 ton sülfürik asit üretilip tüketilecek olması yalnızca Turgutlu’nun değil,

Manisa’nın da kaderini etkileyebilecek bir girişimdir.

Bu sırada açığa çıkacak olan 3912 ton basınçlı sıcak buharın eninde sonunda çevreye salınacak

olmasından ötürü yörenin mikro ikliminin olumsuz etkilenecek olması nasıl olur da

değerlendirme dışı bırakılır?

Bunun ilk projedeki gibi yarısının elektrik üretiminde kullanılmayacak ve tamamının işletmede

tüketilecek olması inandırıcı değildir.

İlk 5 yıllık sürede 7360 m3 LNG yakılacak olması ve bunun çevresel etkileri değerlendirilmeden

geçilemez.

Çok daha kritik konulara ışık tutabilecek olan örneğin Hidrojeoloji ya da Jeoteknik Etüd

Raporları saklanmış iken Ekler Cildi’nin yarısını dolduran toprak ve bitki kirliliği durumunu

irdeleyen ayrıntılı araştırma raporu da gösteriyor ki,

Yani, doğada, yeraltında, su tablasının üzerinde, parçalanıp paralanmamış, havanın

oksijeninden uzakta duran bu cevher yatağı yalnızca jeolojik özellikleri ile bile çevredeki

toprağı ve bitkileri insan ve başka canlılar için tehlikeli düzeylere kadar zehirleyebiliyor. Ni,

Co, Mo ve As’in topraklarda yüksek olması dikkat çekici. O zaman, 160 milyon ton kayayı

kazıp ufalayıp, çoğunu oraya buraya yığdıktan ve bunları oksijen ve suyla kolayca etkileşmeye

Açan bu faaliyetin çevre etkisinin nasıl gelişeceğinin araştırılıp tartışılması gerekmez mi? Ya

bunun yarıya yakınının öğütülüp, ısıtılıp, hemen hemen kendisi kadar sülfürik asitle işlem

gördürüp bir atık barajında bıraktığınızda nasıl gelişecek bunlar. Atıkta As olmayacakmış!

Yakın çevredeki toprakta bile tehlikeli derece zenginleşen en kanser yapıcı metalsi olan As

(arsenik) nereye gidecek. Manisa halkı kendisini nereden korumaya çalışsın?

KUŞKULU VE İRDELENMESİ GEREKEN SAVLAR

İstihdamın ilk 5 yıl 150 ve izleyen dönemde de 500 kişi olacağı

Nitelikli işgücünün çevre köylüler eğitilerek sağlanacağı

Önümüzdeki 20 yılda ülkemizin nikel gereksiniminin 4.000 tondan 30-40.000 tona (!)

nasıl çıkacağı

Turgutlu Evsel Atık Su Arıtma Tesisinin işletmenin gereksineceği 2.500.000 m3 (günde

6849 m3) suyu, yani İstanbul ya da Ankara’da kişi başı günlük atık suyun iki katı kadar

suyu Turgutlu koşullarında nasıl sağlayabileceği

25 yıl boyunca 120.000.000 USD/yıl olacağı belirtilen işletme giderlerinin %40’ının

çalışanların brüt maaşına (500 kişi için kişi başına ortalama 8.000 USD/ay ya da 18.000

TL/ay) gideceği!!!

Çampınar Köyü’nde yaşanan sellenmelerin yanlış yapılanmanın doğal drenajı

bozmasından olduğu

gibi açıkça kuşkulu ve kimi de açıkça dürüstlük dışı olan savlar girişilen işletmeyi sevimli

gösterme çabasının çok zayıf, inandırıcı olmayan, kabul edilemezliği apaçık söylemlerinden

öteye gidememektedir.

BİR DE AÇIKÇA GERÇEK DIŞI OLAN SAVLAR VAR

Çarpan etkisinin (baştan aşağı yanlış olduğu defalarca ispatlanmış olan Alkin 1992

kaynak gösterilerek) 4 olarak verilmesi

Proje sayesinde sağlık, iş güvenliği ve çevre hususlarında bilinçlenmenin artması

Yörenin yol, vb altyapısına katkılarının olacağı

Daha önce köylerinden göçmüş olanların da yeniden köylerine döneceği

Bu notların ışığında bu ÇED Raporu’nun iyi imiş gibi hazırlandığı, çok ayrıntılı gibi olduğu;

ama hiç güven verici olmadığı kolaylıkla söylenebilir. Bu raporun eleştiriye açık sayısız yönü

vardır. Ancak, böylesi bir eleştiri çalışmasının ayrıntılarına girilebilmesi için ulaşılamayan bazı

metinlere daha erişilebilmesi gereklidir.

Örneğin, ÇED Raporu’nun “EKLER” Cildi’nde yer verilen bazı çalışma verileri büyük ölçüde

eksikli ve asıl çalışma raporları Ekler Cildi’ne alınmamıştır. Özellikle bunlardan

Ek 4: Şev Stabilitesi Analizleri

ile ilgili olarak yalnızca analiz sonuçları verilmiş olmasına karşın bu analizlerde girdi olarak

kullanılan parametrelerin elde edilmesine esas olmuş olması gereken laboratuvar deney

raporları ne Ana Rapor’da ve ne de Ekler Cildi’nde yoktur.

Ek 6: Toprak Kalitesi Raporu

ayrıntılı biçimde Ekler Cildi’nde yer almakla birlikte sahada kazı ve çeşitli işlemlere konu

olacak olan Pasa ve Cevher gerecinin kimyasal analiz raporları ne Ana Rapor’da ve ne de Ekler

Cildi’nde yoktur. Yararlanılmayacak ve paşada ve zenginleşerek atıkta kalacak olan sağlığa

zararlı bileşenlerin miktar ve oranları belirsizdir.

Ek 7: Hidrojeoloji Ekleri

Ekler Cildi’nde yer almakla birlikte ODTÜ’ne yaptırılan çalışma raporları burada yer

almamaktadır. Bu Raporlardan ana Rapor’daki değerlendirmelerde çok sayıda kritik alıntı

yapılmakta ve yargıya varılıyor olmakla birlikte Rapor’ların asılları gizlenmiştir.

Ek 12: Atık Analiz Sonuçları

büyük atık depolama tesisinde sonsuza kadar tutulacak olan proses atıkları henüz yoktur. O

işlemler başlamamıştır. O zaman bu analizler ne üzerinde yapılmıştır?

Bu eksik metinlere erişilmeden bu ÇED Raporu’nun tutarlılığı ve yeterliliği belli olamaz.

Bunların kopyalarının taraflara açılması zorunludur.

Bu kapsamda özellikle, ÇED çalışması için yapılan inceleme sonuçlarını derlediği anlaşılan,

metinde değinilen şu raporlar da ÇED Raporu ekinde yer almamaktadır:

Yazıcıgil, H., Kadıoğlu, Ç.C., Sayıt, A.P., 2013b, “Çaldağ Nikel Madeni Sahası Açık Ocakların

Susuzlaştırılması ve Yeraltısularına Olası Etkilerin Değerlendirilmesi”, Orta Doğu Teknik Üniversitesi

(ODTÜ), Ankara.

Yazıcıgil, H., Yılmaz, K.K., Sayıt, A.P., 2013a, “Çaldağ Nikel Madeni Sahasının Hidrolojik ve

Hidrojeolojik Etüd Raporu”, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Ankara.

Golder Associates, 2013a, “Conceptual Design Report for Tailings and Waste Rock Disposal Areas”,

Ankara.

Golder Associates, 2013b, “Seismic Hazard Assessment for Engineering Analysis and Design”, Ankara.

Aker Kvarner Australia Pty Ltd., 2005, Caldag Nickel Heap Leach Project Geochemical

Characterisation and Assessment of Overburden, Spent Ore and Iron Fitler Cake Material.

Bunlar da incelemeye açılmalı ve birer kopyası ÇED Raporu’nu inceleyip onaylayan kamu

görevlilerine sunulmalı, işletmenin çevre etkisinden kaygılanan kamuoyu ile paylaşılmalı ve

açılan ve açılacak dava dosyalarına kon malıdır.

Son olarak, ÇED Rapor metni içinde sözü edilen ve fakat ne “EKLER” listesinde ve ne de

sondaki “Notlar ve Kaynaklar” listesinde yer almamakta olan şu belge ve metinlerin de ÇED

Raporu’na eklenmesi ve birer kopyasının davacıların incelemesine açılması gerekir:

BGS Depremsellik Değerlendirme Raporu

URS Australia Pty Ltd tarafından 2003 hazırlanan AKD değerlendirmesi

TAAT Fizibilite Raporu

ÇED Raporu’nun onaya konu olması ancak bu eksikliklerin giderilmiş ve eleştiri konularında

gerekli düzeltmelerin yapılmış olması durumunda anlamlı olurdu. Tersi durumda, bunları

kamuoyu ile paylaşmaktan kaçınanlar da yaşanabilecek felaketlerden sorumluluk

yüklenecektir.

Görüşlerinize Saygılarımla Sunarım.

Tahir ÖNGÜR

Jeoloji Yüksek Mühendisi

İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü 1966

Diploma No: 2510

TMMOB JMO Sicil No: 56