Upload
vanhanh
View
236
Download
4
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.SAĞLIK BAKANLIĞI
OKMEYDANI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİIV. GENEL CERRAHİ KLİNİĞİŞEF: DOÇ.DR. ORHAN YALÇIN
PRİMER HİPERPARATİROİDİ TEDAVİSİNDE
GAMA PROBE REHBERLİĞİNDE
MİNİMAL İNVAZİV PARATİROİDEKTOMİ
(Prospektif Klinik Çalışma)
(Uzmanlık Tezi)
Dr.Özgür YÜZER
İstanbul-2008
ii
ÖNSÖZ
Cerrahi eğitimim boyunca bilgi ve deneyimlerini benimle paylaşarak ileriye
dönük örnek davranışlarıyla yol gösteren ve yetişmemde emeği geçen klinik şefimiz
Doç.Dr. Orhan Yalçın’a,
Hastanemizde bilimsel çalışma ortamı sağlayan başhekimimiz Uz.Dr.HayriÖzgüzel’e,
Teorik ve pratik cerrahi eğitimim sürecinde şahsıma değerli katkılar sağlayan
uzmanlarım, sayın Op.Dr.H.Recep Evci, Op.Dr.Sebahi Yüzbaşıoğlu, Op.Dr. Noyan
Eralp, Op.Dr. Can Türek, Op.Dr. Semra Günay, Op.Dr. Nevzat Elmalı,
Op.Dr.Ramazan Hatay, Op.Dr. Emin Gürbüz, Op.Dr.Yaşar Özdenkaya, Op.Dr. Berk
Gökçek’e,
Tezimin hazırlanması aşamasında bilgi ve tecrübelerini benimle paylaşan
Endokrinoloji uzmanları, sayın Uzm.Dr. Ferhan Mantar ve Uzm.Dr. Mine Adaş’a,
Nükleer Tıp Kliniği’nin vermiş olduğu özverili desteklerinden dolayı başta klinik
şefi Doç.Dr. Tevfik Özpaçacı, Op.Dr. Savaş Karyağar ve diğer doktor arkadaşlara,
Cerrahi eğitimim sürecinde birlikte çalıştığım, bana iyi ve zor günlerimde büyük
destekleri olan kıymetli asistan arkadaşlarıma, hemşirelere ve personellere,
Özveri anlayış ve sabırla bu günlere getiren değerli anne ve babama,
Ve her zaman yanımda olan, desteklerini esirgemeyen değerli eşime teşekkür
ederim.
Dr. Özgür YÜZER
iii
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
1. GİRİŞ.......................................................................................................................1
2. GENEL BİLGİLER ..................................................................................................2
2.1. ANATOMİ VE HİSTOLOJİ............................................................................2
2.2. PARATİROİD BEZİN ÖZELLİKLERİ ..............................................................5
2.3. MİKROSKOPİK YAPI ....................................................................................6
2.4. PARATHORMON...........................................................................................6
2.5. KALSİYUM .....................................................................................................7
2.6. FOSFAT .........................................................................................................7
2.7. D VİTAMİNİ ....................................................................................................8
2.8. KALSİTONİN..................................................................................................8
2.9. FİZYOPATOLOJİ ...........................................................................................9
2.10. PARATİROİD HASTALIKLAR .....................................................................10
3. MATERYAL VE METOD .......................................................................................31
4. BULGULAR ..........................................................................................................34
5. TARTIŞMA ............................................................................................................46
6. SONUÇ..................................................................................................................52
7. ÖZET .....................................................................................................................53
KAYNAKLAR........................................................................................................54
1
1. GİRİŞ
Hiperparatiroidi, paratiroit bezlerden aşırı parathormon salınımı sonucu ortaya
çıkan bir klinik tablodur. Önceleri seyrek görülen bir hastalık olduğu düşünülürken,
günümüzde poliklinikte tespit edilen hiperkalsemilerin en sık sebebi olduğu
bilinmektedir (1). Görülme sıklığı 1/500-1/1000 olup, kadınlarda erkeklere oranla 3
kat daha fazladır.
Hiperparatiroidi, paratiroit bezlerinin primer olarak aşırı hormon salgılaması
sonucu veya hipokalsemiye neden olan diğer hastalıklar nedeniyle sekonder veya
tersiyer hiperparatiroidi şeklinde ortaya çıkar. Primer hiperparatiroidi ilk
tanımlandığında kemiklerin hastalığı olarak kabul edilmekle birlikte, daha sonra bu
hastalıkta semptomların çok geniş bir spektrum oluşturduğu saptanmıştır.
Semptomlar tam olarak tanımlandıktan sonra tedavi sonuçları da olumlu yönde
gelişme göstermiştir. Önceleri hastalık çok ileri evrelerde saptandığından tedavi
sonuçları yüz güldürücü olmamakta iken günümüzde artık hiperparatiroidinin
asemptomatik evresinde tedavi aşamasına gelinmiştir.
Bilateral boyun eksplorasyonu ile ilk başarılı paratiroidektomi ameliyatı 1925
yılında Mandl tarafından Viyana, Avusturya’da Primer Hiperparatiroidisi ve Osteitis
Fibroza Sistikası olan bir hastaya yapılmıştır (2).
O tarihten bu yana ameliyatlarda gelişmeler olmuştur. Primer Hiperparatiroidi
de standart yaklaşım bilateral boyun eksplorasyonudur. Ancak son yıllarda tanı
yöntemlerindeki gelişmelere paralel olarak daha değişik yaklaşımlar geliştirilmiştir. İlk
olarak 1979 yılında ilk kez unilateral eksplorasyon Stevens ve arkadaşları tarafından
tek taraflı paratiroit hastalığı olanlarda uygulanmıştır (3).
Daha sonra hem küçük insizyon hem de genel anesteziden kaçınmak için
yöntemler denenmeye başlanmıştır.
Minimal İnvazif radio-guided paratiroidektomi 1996 yılında Norman ve Chheda
tarafından geliştirilmiştir (4).
Endoskopik paratiroidektomi ilk kez 1997 yılında Michael Gagner tarafından
ailesel hiperkalsemisi olan bir hastaya uygulanmıştır (5).
Biz de hem küçük insizyon yapmak hem de genel anestezi uygulamadan
minimal akses girişimleri uygulayarak bunun etkinliğini araştırmayı amaçladık.
2
2. GENEL BİLGİLER
Paratiroit bezlerinin varlığı 1855 yılında Remak tarafından gösterilmiştir. 1864
yılında Virchov, paratiroitlerin strüktürlerini yayınlamış. 1880’de Sandström 4 paratioit
bezi ve onların tiroit ile ilişkisini betimlemiş, bu bezlere “Paratiroit“ adını vermiştir.
Fakat paratiroitlerin tiroide ait embriyolojik kalıntılar olduğunu zannetmiştir. Aynı
yıllarda Weiss tetaniyi tiroit cerrahisinin komplikasyonu olarak tanımlamıştır.1891’de
Gley paratiroitlerin fonksiyon açısından tiroidden farklı olduğunu ve paratiroitlerin
korunarak tetaninin önlenebileceğini göstermiştir. 1900 yılında Loeb kan kalsiyum
seviyesi ile musküler kontraksiyon arasındaki ilişkiyi yayınlamıştır. 1906 yılında
Erdheirn paratiroidektomi yapılan farelerin kesici dişlerindeki hatalı kalsifikasyonu
göstererek paratiroit bezleri ile kalsiyum metabolizması arasındaki ilişkiyi
tanımlamıştır (6).
1907 yılında Halsted ve Evans paratiroitlerin cerrahi anatomisini detaylı
biçimde yayınlamışlardır.
Bu makalede paratiroitlerin end arterle beslendikleri ve tiroit operasyonlarında
paratiroit infarktının, hipokalsemi için potansiyel risk olduğunu ilk kez bildirmişlerdir
(7).
Hiperparatiroidinin cerrahi tedavisinde başarılı olmak için bu bezlerin
makroskopik özellikleri ve yerleşimlerinin çok iyi bilinmesi gerekir.
2.1. ANATOMİ VE HİSTOLOJİ
İnsanlarda ikisi altta, ikisi de üstte olmak üzere dört adet paratiroit bezi
bulunur. Nadiren beş veya daha fazla (%0,6), veya dörtten az sayıda olabilmektedir.
Ayrıca mediasten gibi ektopik yerleşimde görülebilir (8).
Üst paratiroit bezler embriyolojik hayatta 4. brankiyal keseden, lateral tiroit ile
beraber gelişir ve göç sırasında tiroit median lobuna doğru yer değiştirirler. Bundan
dolayı üst paratiroit bez sıklıkla tiroit ile birlikte bulunur, nadiren tiroit parankimi
içerisinde yerleşebilir. Bu nedenle cerrahi eksplorasyonda üst paratiroit bezi
3
bulunamaz ise tiroit içi yerleşimden şüphelenilmeli ve aynı taraftaki tiroit nodülü aksi
ispatlanmadıkça paratiroit bezi olarak kabul edilmelidir.
Alt paratiroit bezler timus ile beraber 3. brankiyal keseden kökenini alır. Göç
sırasında timus ile beraber aşağı doğru inerken boyun alt kısımlarında timustan
ayrılır ve tiroit alt kutbunun yakınında yer alırlar. Alt paratiroit bezlerin bu embriyolojik
inişi gerçekleşmez ise üst paratiroit bezleri gibi boynun üst kısmında yerleşebilir.
Bazen inişe devam ederek mediastinum içinde yer alabilirler. Alt paratiroit bezleri
üsttekilere göre daha geniş bir alanda bulunabileceğinden, cerrahi eksplorasyonu
da daha zor olabilir.
Üst paratiroit’lerin subkapsüler (tiroit kapsülü altında) bulunma oranları
bilinmemekle birlikte tiroit 1/3 üst lobunun üst kesimine ya da biraz daha anterior
kesime yerleşmiş bezlerin kapsül altında bulunma olasılıkları daha fazladır. Tiroidin
anterolateralinde yerleşim gösteren alt paratiroidler daha sık olarak kapsül altında
saptanabilir (9,10).
Bu embriyolojik gelişiminden dolayı paratiroit bezleri çeneden mediastinuma
kadar çok geniş bir alanda bulunabilmektedir. Buna rağmen cerrahi girişim sırasında
hastaların yaklaşık %98’inde boyun kesisi ile ulaşıla-bilecek yerleşimde olup, az
sayıda olguda mediasten eksplorasyonu gerekir (8).
Üst paratiroit bezler, kadavrada yapılan disseksiyonlarda en sık olarak (%77)
krikotiroid köşenin arkasında veya tiroit üst polünün arkasında (%22) bulunmuştur.
Boyun orta hattı, trakea arkası, farenks veya çene köşesi gibi ektopik yerleşimleri
çok nadir (%1) saptanmıştır. Büyüyen paratiroit bezleri genellikle aynı yerde
kalmazlar. Krikotiroid köşede bulunan paratiroit bezi büyüdüğünde aşağı doğru yer
değiştirir ve üst-arka mediastinumda bulunur. Aynı şekilde timik uzantıda bulunan
paratiroit bezi büyüdüğünde ön mediastinumda bulunur ve böylece görüş alanından
çıkabilir. Ayrıca ağırlık ve boyutu artan bez bulduğu en düşük dirence doğru yer
değiştirerek beklenen yerde bulunmayabilir. Üst polün arkasında bulunan paratiroit
bezi ve alt polün arka yanındaki bez nadiren yer değiştirir.
Paratiroit bezlerin arteriyel kanlanması çoğunlukla alt tiroidal arterler
vasıtasıyla olur. Bununla birlikte üst tiroidal arter, a.tiroidea ima, trakea, farenks,
özefagus ve mediasten arterlerinden veya bunlar arasındaki kollaterallerden
4
kanlanabilirler. Mediasten veya timus içi yerleşim söz konusu olduğunda
a.mammaria internanın timus dalından beslenirler.
Venöz kan akımı ise alt, orta ve üst tiroidal venler vasıtasıyla olur.
Boyundaki diğer yapılardan ince fibroz kapsülle ayrılmış olan paratiroitler, kan
damarından oldukça zengin dokulardır.
Kan damarlarının beze giriş ve çıkış bölgeleri kapsül boyunca uzanan fibroz
yapıya sahip trabeküllerdir.
Paratiroidin parankimal elemanları esas hücreler (Chief cell), değişik
miktarlarda onkositik hücreler (Oksifil hücre) ve transizyonel onkositik hücrelerdir
(11,12,13,14).
Normal erişkin paratiroidinde mitoz görülmez. Esas hücrelerin sitoplazmaları
genellikle eozinofilikten amfolik’e doğru görünüm sergiler ve değişik miktarlarda
nötral lipid içerdiklerinden her hücrede 2 veya 3 sudanofilik yağ damlacıkları şeklinde
bir görünüme sahiptirler.
Paratiroidin stromal içeriği olgun yağ hücreleri, kan damarları ve değişik
miktarlarda bağ dokusudur (11,12,13,14).
ŞEKİL-1
Anatomi
Genellikle 4 adet paratroid bez vardır (2-5)
Yerleşim yerleri ???
Boyutları 6*3*2 mm, ağırlığı 30-50 mg
Kırmızımsı kahverengi
Sarımsı kahverengi
A.Thyroidea inferior (A.thyroidea sup %20)
5
ŞEKİL-2
Histoloji
Kapsüllüdür
Esas hücre ve oksifil hücre
Parenkim/yağ %50
2.2. PARATİROİD BEZİN ÖZELLİKLERİ
Paratiroit bezlerin ortalama büyüklükleri 5 x 3 x 1 mm. kadar olup, boyutları 12
x 2 x 1 mm. ve 2 x 2 x 1 mm. arasında değişir. Çoğunlukla yağ dokusu ile
örtülüdürler. Her bir bezin ağırlığı 10 mg. ile 80 mg. arasında değişmekte olup
ortalama 35-40 mg. dır. Toplam ağırlıkları ise 100-200 mg civarındadır. Genellikle üst
bezler alt bezlerden göre daha küçüktür (8,15).
Makroskopik olarak kırmızımsı kahverengiden, sarımsı kahverengine kadar
değişik renklerde olabilirler. Bu renk değişikliği içerdikleri yağ dokusu miktarına,
oksifilik hücrelerin sayısına ve kanlanmasına bağlıdır. Paratiroitler yumuşak ve
kıvrılabilir kıvamdadır. Bundan dolayı komşu dokunun şeklini kolayca alabilir. Bu
özelliği sert ve elastik yapıda olan lenf bezleri ve tiroit nodüllerinden ayrılmasına
yardımcı olur. Ayrıca bu özelliği nedeniyle değişik şekillerde bulunabilirler. Sıklıkla
oval olmakla birlikte tiroidin üst polünün arkasında subkapsüler pozisyonda
bulunduğunda düzleşmiş yaprak gibi, krikotiroid köşede veya timik uzantıda
bulunduğunda oval, yuvarlak veya damla şeklinde olur
Paratiroit bezlerin düz bir kapsülü vardır. Bir veya iki besleyici veni veya venöz
retikulumu bezin hemen altında çıplak gözle görülebilir ve lenf bezinden ayrılmasında
yardımcı olur. Ayrıca bez kesildiğinde kesi kenarlarından aktif kanama gözlenir. Buna
karşılık lenf bezinde bu kanama gözlenmez.
6
2.3. MİKROSKOPİK YAPI
Erişkin paratiroit bezi iki tipte hücre ve stromal yapı içerir. Hücresel
komponenti esas (chief cells) ve saydam hücreler (oxyphil cells ve clear cells),
stromayı da büyük oranda yağ dokusu oluşturur. Esas hücre, bezin hormonal
fonksiyonundan sorumlu başlıca yapıdır.
Saydam hücreler, puberte çağında görülmeye başlar ve artan yaşla birlikte
sayıları da artar.
Mitokondriden zengin olup hormonal fonksiyonları olup olmadığı halen
tartışmalıdır.
Yağ hücreleri veya stromal yağ, çocukluk çağında hiç bulunmaz, puberteden
sonra belirmeye başlar. 40 yaşına kadar artarak devam eder, bu yaştan sonra kişide
aynı seviyede kalır. Hiperparatiroidi de stromal yağ büyük oranda azalır veya
tamamen kaybolur, buna karşın normal bezde artar.
2.4. PARATHORMON
Parathormon, 84 aminoasit içeren bir polipeptiddir. Paratiroit bezin hücreleri
hücre dışı iyonize kalsiyum düzeyine aşırı duyarlıdır. Bu düzeydeki %1-2 ‘lik bir
azalma parathormon salgısında artışa neden olur. Parathormon salgılanmasının
sağlayan herhangi bir trofik hormon yoktur. Plazma kalsiyum seviyesi değişiklikleri
parathormon salgılanmasını ayarlayan en önemli mekanizmadır. Paratiroit
hücrelerinin bu yanıtı hücre zarında yer alan kalsiyum algılayan reseptörler (calcium-
sensing receptor) aracılığı ile gerçekleşir.
Bu mekanizma iskelet ve böbreğe direkt olarak, sindirim sistemine indirekt
olarak etki eder. Parathormon böbreklerde kalsiyumun distal renal tubuluslardan geri
emilimini uyarır. Kemiklerde ise rezorbsiyonunu uyararak dolaşıma kalsiyum ve
fosfat geçmesini sağlar. Parathormon D vitamininin aktif metaboliti olan 1,25-
dihidroksi D vitamin sentezini uyarmak suretiyle dolaylı olarak gastrointestinal
sistemden kalsiyum ve fosfat emilimini artırır.
Böylece parathormon ve 1,25 dihidroksi D vitamininin ortak etkileri sonucu
serum kalsiyum düzeyi normal sınırlara yükselir. Hücre dışı iyonize kalsiyum
düzeyindeki artış parathormon salgısını ortadan kaldırır.
7
Bu durum renal kalsiyum atılımında artışa, renal fosfat klirensinde, kemik
dokusundan kalsiyum mobilizasyonunda ve barsak kalsiyum emiliminde azalmaya
yol açarak iyonize kalsiyum düzeyini normal sınırlara indirir.
2.5. KALSİYUM
Kalsiyum, hücre motilitesi, kas kontraksiyonu, kromozom hareketi,
nörotransmitter salınımı, endositoz ve ekzositoz gibi fizyolojik olaylarda başlıca rolü
olan iyondur. Hücre içinde “calmodulin” yada “troponin” gibi kalsiyumu yüksek ilgi ve
özgüllük ile bağlayan proteinlere bağlanır. Bu proteinler hücre içindeki kalsiyum
reseptörleri olarak işlev görmektedir.
Kalsiyum algılayan reseptör (calcium-sensing receptor), G proteinleri ile
eşleşmiş reseptörler grubundandır. Bu reseptör hücre dışı sıvıda iyonize kalsiyum
düzeylerindeki küçük değişikliklere duyarlıdır. Kalsiyum algılayan reseptör paratiroit,
böbrek, tiroit C hücreleri ve beyindeki bazı bölgelerde belirlenmiştir. Böbrek epitel
hücrelerindeki reseptörün fonksiyonu, iyonize kalsiyum düzeyindeki lokal
değişikliklere göre renal tubulus işlevini düzenlemektedir. Örneğin, hücre dışı sıvıdaki
kalsiyum düzeyinin artışı tubuluslarda kalsiyumun geri emilimini azaltmakta ve
antidiüretik hormonun etkisini engellemektedir.
2.6. FOSFAT
Fosfat kemik ve diğer dokuların ana elemanlarından birisidir. Fosfatın hücre
dışı düzeyi sirkadiyen ritme, büyüme çağına ve yemeklere bağlı olarak (kalsiyuma
göre daha) değişkendir. Fosfatın hücre içine geçişine ve fosfat esterleri oluşmasına
yol açtığından, karbonhidrat alınması serum fosfat düzeylerini akut olarak azaltır.
Besinlerle alınan fosforun %80-90‘ı sindirim sisteminden emilir. Bu nedenle
gastrointestinal emilimin yetersiz oluşuna bağlı hipofosfatemi, bazı asitlerin kullanımı
dışında enderdir. Serum fosfat düzeyi başlıca böbrekler tarafından ayarlanmaktadır.
Glomerüllerden süzülen fosfatın %80-95 ‘i proksimal tubuluslarda geri emilir.
Bu geri emilim işlevini parathormon (PTH) ve parathormon related peptid
(PTHrP) ortak bir PTH/PTHrP reseptörü aracılığı ile düzenler. Hipofosfatemi
durumunda 1,25 hidroksi D vitamini sentezi artarak gastrointestinal sistemden
kalsiyum ve fosfor emilimini, kemik dokusundan kalsiyum ve fosfat salınımını sağlar.
8
Böylece serum fosfat düzeyinin normal sınırlara getirilmesine çalışılır.
Hiperfosfatemide parathormon salınımı iyonize kalsiyum düzeyindeki ve renal 1-
hidroksilaz enzim aktivitesindeki azalma sonucu artar. Parathormon artışı serum
fosfat düzeyini normale getirecek şekilde renal fosfat klirensini artırır.
2.7. D VİTAMİNİ
D vitamininin başlıca görevi barsaklardan kalsiyum ve fosforun emilimini
sağlamaktır. D vitamini vücuda iki kaynaktan sağlanır. Bunlardan biri bitkilerde
bulunan ergosteroldür. Diğeri de kolesterolün deride güneş ışınlarının (ultraviyole)
etkisiyle D vitaminine dönüşmesiyle oluşur. D vitamininin inaktif şekli olan 25-hidroksi
D vitamininden, aktif şekli 1,25-dihidroksi D vitamini sentezini proksimal renal
tubuluslarda yer alan 1-hidroksilaz enzimi düzenlemektedir. Bu enzimin aktivitesini
hipokalsemiye yanıt olarak artan parathormon uyarmaktadır. Artmış 1,25-dihidroksi D
vitamini kendi sentezini söz konusu enzimin aktivitesini engelleyerek azaltmaktadır.
Renal 1-hidroksilaz enziminin aktivitesi hücre dışı kalsiyum ve fosfat düzeyindeki
azalma ile doğrudan da uyarılmaktadır. Hücre dışı sıvıda bu iyonların düzeyinin artışı
ile enzim aktivitesini doğrudan engeller.
2.8. KALSİTONİN
Kalsitonin 32 aminoasitten yapılmış peptid yapıda bir hormon olup, başlıca
tiroidin parafoliküler C hücrelerinden yapılır. Etkisini osteoklast yüzeyinde bulunan
özel reseptörler aracılığı ile gösterir, osteoklastik aktiviteyi engelleyerek serum
kalsiyum düzeyini düşürür. Kalsitonin salınması hiperkalsemi varlığında artar.
Serum kalsitonin düzeyleri hiperkalsemiye neden olan hastalıkların pek
çoğunda artmıştır. Ancak nedeni bilinmemekle birlikte primer hiperparatiroidiye bağlı
hiperkalsemide normal sınırlar içerisindedir.
Kalsitonin deneysel olarak hayvanlara verildiğinde kemik rezorbsiyonunu
azaltarak hipokalsemi yapar. Ayrıca parathormondan bağımsız olarak sodyum ve
fosfatın idrarla atılmasını sağlar.
Kalsitonin sekresyonunu sağlayan en önemli iki madde kalsiyum ve
pentagastrindir. Parathormon ve kalsitonin aktivitesi kemik ve böbrekte adanılat
siklaz enzimi ile sağlanır.
9
2.9. FİZYOPATOLOJİ
Vücut sıvılarında bulunan kalsiyum, koagülasyon, kemik formasyonu ve süt
üretilmesine kadar pek çok fizyolojik olaya katılan bir elemandır. Kalsiyum vücut
ağırlığının yaklaşık %2‘sini oluşturur ve tamama yakını iskeletin yapısında bulunur.
Normal plazma kalsiyum düzeyi 8,5-10,5 mg/dl olup yarısı iyonize, yarısı proteine
bağlı olarak bulunur. %5’i organik anyonlara, %80’i albümine bağlıdır. Üst
gastrointestinal sistemden normal bir diyetle günde emilen inorganik kalsiyum miktarı
1 gr. kadardır.
Albümin ve vücut sıvısının pH’sı plazmada kalsiyum dağılımını ayarlayan en
önemli iki faktördür. H+ iyonu kalsiyum gibi bağlandığından, kalsiyumun bağlandığı
tüm bağlayıcı yapılara bağlanabileceğinden devamlı olarak kalsiyum ile yarış
halindedir.
Erişkin vücudunda çoğunlukla kemiklerde ve dişlerde olmak üzere 700 gr.
fosfat (PO4) bulunur. Plazma normal değeri 2,5-4,3 mg/dl’dir. Plazmada kalsiyum
ve fosfat seviyeleri birbirleri ile ters orantılı olarak değişir.
İntrasellüler sıvının ikinci önemli katyonu olan magnezyum (Mg), esas olarak
kemikte mineral fazda bulunur. Mg, mitokondriyel regülasyon, protein ve nükleik asit
sentezinde fosforilizasyon ve ara metabolizma için gerekli enzimlerin aktivasyonunda
önemli rol oynar.
ŞEKİL-3
(Courtney M., Townsend Sabiston Textbook of Surgery, 18thEdition Section 8, the Endocrine Sistem Chapter 37 theParathyroid glands, 956) (16).
10
2.10. PARATİROİD HASTALIKLAR
1. Hiperparatiroidi Primer hiperparatiroidi
Sekonder hiperparatiroidi
Tersiyer hiperparatiroidi
2. Hipoparatiroidi
PRİMER HİPERPARATİROİDİ
Paratiroit bezlerinden birinin veya birden fazlasının otonom fonksiyonu ile aşırı
miktarda parathormon salgılaması sonucu ortaya çıkan klinik tablodur. Serum
kalsiyum düzeyi değişikliklerine yanıt vererek parathormon salınımını denetleyen
‘’negatif-feedback‘’ işlevi bozulmuştur. Parathormonun oto kontrolden kurtulup,
kontrolsüz bir şekilde fazla salgılanması sonucunda hastada hiperkalsemi gelişir.
Hiperkalsemi genel olarak kemiklerden kalsiyum mobilizasyonu ile ortaya çıkar (1).
Parathormon böbrek ve iskelet sistemi üzerine direkt, gastrointestinal sisteme
indirekt olarak etki eder. Serum parathormon düzeyinin artması; böbreklerden fosfat
atılımını artırır, kalsiyum atılımını engeller, kemik rezorbsiyonunu uyararak dolaşıma
kalsiyum ve fosfat geçmesini sağlar, 1,25 dihidroksi D vitamini sentezini uyararak
gastrointestinal sistemden kalsiyum ve fosfat emiliminin artmasına yol açar.
Poliklinik hastaları arasında hiperkalseminin en sık rastlanan nedeni primer
hiperparatroidi’dir. Hastanede yatan popülasyon arasında ise hiperkalseminin en sık
rastlanan nedeni malignitelerdir (1).
Genel olarak 1/500-1/1000 sıklığında görülmekte olup kadınlarda erkeklere
oranla 3 kat daha fazla rastlanmaktadır. Menopoz dönemindeki kadınlarda 1/200
dolayında görülmektedir.
Etiyoloji
Primer hiperparatroidi’nin bugün bilinen 3 şekli vardır. Bunlardan birincisi ve
en sık rastlanan sporadik ikincisi ailesel, üçüncüsü de multiple endokrin neoplazi
(MEN) ile birlikte seyreden şeklidir (17).
11
Primer hiperparatiroidinin etiyolojisi tam olarak bilinmemektedir. Bazı
araştırmacılar çocukluk çağında boynun radyasyona maruz kalmasını etiyolojik
neden olarak göstermektedir.
Paratiroit adenomları ile ilgili genetik çalışmalarda PRAD-1 adlı bir onkogen
belirlenmiştir. Bu onkogenin paratiroit adenomlarından en azından bazılarının
etiyolojisinde sorumlu olduğu düşünülmektedir.
Ailevi formları multiple endokrin neoplazi (MEN) tip I ve tip II a içinde yer alır.
Bu sendromlarda paratiroit hastalığı multiglandüler ve otozomal dominant geçişlidir.
Primer hiperparatiroidiye en sık yol açan patoloji tek paratiroit adenomu olup
(%80-85), ikinci sıklıkta dört bezin hiperplazisi (%12-15) yer alır. Çift adenom (%2)
ve paratiroit karsinomu (<%1) çok daha nadir görülür (8,18).
Primer hiperparatiroidiye neden olan lezyonların mikroskobik incelemesinde
çoğunlukla esas hücrelerin (chief cell), ender olarak da oksifil hücrelerin (oxyphill cell)
egemen olduğu gözlenir. Adenomlarda tek bir odakta yoğunlaşan esas hücrelerin
egemenliğindeki lezyonun kenarında sıkışmış normal paratiroit dokusu vardır.
Hiperplazide ise berrak hücrelerin (clear cell) diffüz proliferasyonu söz konusudur.
Paratiroit bezindeki adenokarsinomun selim adenomdan ayrılması oldukça
güçtür. Bu ayırımda girişim sırasında çevre dokulara invazyon saptanması önemlidir.
Histopatolojik olarak kuvvetli mitotik aktivite, yoğun fibroz stroma, kapsül veya damar
invazyonu ve DNA içeriğinde anaploidi saptanması karsinom tanısını destekler.
Karsinom tanısında en güvenilir belirteç lenf ganglionlarına, akciğere ve karaciğere
uzak metastaz yada lokal invazyon varlığıdır. Ayrıca paratiroit karsinomunda serum
kalsiyum ve parathormon düzeyi diğer hiperparatiroidi olgularına göre çok daha
yüksek olup, böbrek taşı, böbrek yetmezliği ve kemik tutulumu gibi klinik bulgular
daha ağırdır.
Klinik Bulgular:
1. İskelet sistemi bulguları
2. Böbrek bulguları
3. Hipertansiyon
4. Gastrointestinal sistem bulguları
5. Nöromuskuler bulgular
6. Psikiyatrik bulgular
7. Asemptomatik
12
Primer hiperparatiroidide değişik sistem ve organları ilgilendiren çeşitli bulgular
ortaya çıkabilir. Ülkemizde hastaların büyük bölümüne tekrarlayan böbrek taşları
veya ağır kemik lezyonları ile hastalığın başlangıcından uzun bir süre sonra tanı
konmaktadır (19). Oysa sosyoekonomik düzeyi daha yüksek ülkelerde ise primer
hiperparatiroidi tanısı konulan hastaların büyük bir bölümü asemptomatik olup
sadece rutin biyokimya incelemelerinde hiperkalsemi saptanan hastalardır.
Hiperkalseminin yol açtığı en belirgin semptom yorgunluktur. Bazen kas güçsüzlüğü,
iştahsızlık, bulantı, kabızlık, poliüri ve polidipsi gibi yakınmalar nedeniyle yapılan
klinik incelemelerde bu belirtilerin hiperparatiroidiye bağlı olduğu anlaşılır.
Nöromuskuler bozukluklar (kas güçsüzlüğü), psikiyatrik semptomlar ve EMG
değişiklikleri primer hiperparatiroidiye özgüdür, sıklıkla ameliyat sonrası kaybolur.
Bunların dışındaki semptom ve bulgular (santral sinir sistemi semptomları, kabızlık,
bulantı, poliüri, polidipsi, noktüri gibi) nonspesifik olup primer hiperparatiroidiye
yorumlamak zordur (20).
Primer hiperparatroidi’de klinik şekiller
Tip 1
Orta yaş
Kalsiyum değerleri oldukça yüksek
Şiddetli kemik hastalığı mevcut (Spontan kırklar)
Çok büyük paratiroit adenomu(2-4 cm)
Tip 2
Orta yaş grubu
Kalsiyum değerleri çok yüksek değil
Tekrarlayan böbrek taşı ve parankim hasarı ön planda
Paratiroit bezleri çok büyük değil.
Tip 3
Yaşlı Hastalar
Hafif Hiperkalsemi.
Semptomlar minimal
Hastalık Progresyonu açısından minimal risk (1).
13
1- İskelet bulguları
Klinik araştırmalarda, 1925-1950 yılları arasında hiperparatiroidide kemik
lezyonu saptanma oranı %50 iken son yıllarda bu oran %10’un altına inmiştir.
Osteitis fibroza cystica adıyla bilinen şiddetli kemik hastalığı %5’ten az olguda
görülmektedir (20). Hastaların % 5-15’inde kemik ağrıları veya patolojik kırıklara
neden olan iskelet tutulumu görülür. Bu nedenle primer hiperparatiroidinin rutin
tetkiklerinde arasında kemik dansite ölçümünün (BMD) önemli yeri vardır.
Başlıca kemik lezyonları:
Patolojik kırıklar, fibrotik infiltrasyonlar
Kemiğin kortikal yüzeylerinde incelme
Diffüz demineralizasyon
Brown tümörleri (kemik içindeki fibrotik geniş kabarık lezyonlar)
3. ve 4. parmakların orta falankslarının medial yüzlerinde görülen
subperiostal rezorbsiyon
Kafatasında subperiostal rezorbsiyon sonucu tuz-biber görünümüdür.
2- Böbrek bulguları
Hiperkalsemi nedeniyle kalsiyumun üriner atılımı artar. Yüksek parathormon
düzeyine bağlı olarak fosfat ve fosfat ürünlerinin atılımı da arttığından üriner alkaloz
oluşur. Bu iki faktör taş oluşumu için uygun bir ortam hazırlar. Böbrek tutulumu
böbrek taşı (%20) ve böbrek parankim kalsifikasyonu (%5-10) şeklinde ortaya çıkar
(15).
3- Hipertansiyon
Hiperparatiroidi ile birlikte olan hipertansiyonun patogenezi tam olarak
aydınlatılmamış olup, olguların çoğunda hipertansiyonun esansiyel mi yoksa
hiperparatiroidiye mi bağlı olduğu belirlenememiştir. Buna rağmen başarılı bir
paratiroidektomiden sonra hastaların çoğunda hipertansiyonun düzeldiği veya
gerilediği gözlenmiştir (8).
14
4- Gastrointestinal sistem bulguları
Bulantı, kusma, kabızlık ve iştahsızlık gibi bulguların yanında %10 kadar
hastada peptik ülser veya pankreatit saptanır. Burada, hiperkalseminin mide asit
salgısını uyarıcı etkisinin rolü olduğu sanılmaktadır (20). Safradaki kalsiyum
konsantrasyonunun yüksekliğine bağlı olarak hiperparatiroidili hastalarda safra taşı
sıklığı da artar (15). Hiperparatiroidili hastalarda yapılan çeşitli araştırmalarda
Helicobacter Pylori pozitifliğinin normal populasyona oranla daha yüksek olduğu
saptanmıştır (21). Ayrıca akut pankreatitte de normalden sık rastlanmaktadır (22).
5- Nöromuskuler bulgular
Semptomatik hiperparatiroidi olguların hemen hepsine yakınında en önde
gelen şikâyet halsizlik, yorgunluk ve kas güçsüzlüğüdür. Kaslardaki bu fonksiyon ve
güç kaybının ana sebebi olarak hiperkalsemi gösterilmektedir. Hiperkalseminin
şiddeti ve devam etme süresi ile doğrudan ilişkilidir (23,24,25).
Özellikle alt ekstremite proksimal kas gruplarında daha belirgin olmak üzere
vücuttaki tüm kaslar bu hiperkalsemiden etkilenerek çeşitli oranlarda güç ve
fonksiyon kaybına uğramaktadır. Bu ise elektromyelografi (EMG) veya çeşitli kas
kasılma gücü ölçüm testleri ile kolaylıkla gösterilebilmektedir. Literatürde bu konuda
birçok çalışmaya rastlamak mümkündür (26,27).
Halsizlik, yorgunluk, yaygın kas ve eklem ağrıları, kaslarda güçsüzlük ve
yürüme bozuklukları gibi nöromuskuler semptomların paratiroidektomiyi takiben
sağlanan normokalsemiden bir süre sonra gerilediği, hatta bir kısım hastada
tamamen kaybolduğu bildirilmektedir (20,23,24).
6- Psikiyatrik bulgular
Hiperparatiroidide hafif kişilik değişikliklerinden, depresyon ve psikoza kadar
giden çeşitli bulgular saptanabilir. Hastaların %5 kadarında konfüzyon ve deliryum
gibi daha ciddi tablolar ortaya çıkabilir. Hiperparatiroidinin tedavisinden sonra
hiperkalsemiye bağlı psikiyatrik bulgular kısa sürede düzelir (28,29).
15
7- Diğer bulgular
Yumuşak dokuların kalsifikasyonuna bağlı olarak, ellerin proksimal falankslar
arası eklemlerinde artralji karakteristiktir. Ayrıca ender olarak kondrokalsinoz, kaşıntı,
kırılgan tırnak, kalp kalsifikasyonları, korneada bant keratopatisi gelişebilir.
Laboratuvar Bulguları ve Kesin Tanı
Primer hiperparatiroidi tanısı için ya yukarıda değinilen bulguların bir kısmının
veya çoğunun varlığına dayanarak kanda kalsiyum ve fosfor düzeylerinin ölçülmesi
yada rutin kan biyokimyası çalışmaları sırasında kalsiyum ve fosfor düzeyinin
ölçülmesi sonucunda biyokimyasal ölçülmelerin incelemelerin ilerletilmesinden
yararlanılır (30,31).
Primer hiperparatiroidi tanısında en değerli tanı kriteri serum kalsiyum ve
parathormon (İPTH) ölçümleridir. Serum kalsiyum düzeyinin 10,4 mg/dl ‘nin
üzerinde bulunması daima hiperkalsemi şüphesi uyandırmalıdır. Hipoalbuminemi
veya asidoz durumlarında hiperparatiroidiye rağmen total kalsiyum düzeyleri normal
olabilir. Ancak serum iyonize kalsiyum değerleri daima yüksektir.
Kesin tanıda parathormon tayini için en yeni ve en hassas yöntemler olan
IRMA (immunoradiometric assey) veya ICMA (Two-site immunochemiluminescent
assey) kullanılmalıdır. Yalnızca parathormon düzeyi yüksekliği tanı için yeterli
değildir ancak hiperkalsemi ile birlikte olması tanısal önem taşır. Parathormon düzeyi
ile hiperkalsemi derecesi ve patolojik paratiroit kitlesi arasında bir ilişki bulunur
(18,20).
Primer hiperparatiroidinin klinik ve laboratuar tanısında önem taşıyan kriterler
aşağıda özetlenmiştir.
Serum kalsiyum ve parathormon düzeyleri yüksektir.
Serum fosfat düzeyi genellikle normalin altındadır.
İdrar kalsiyumu normalin üzerindedir.
1,25 (OH) 2D normalin üzerindedir.
Alkali Fosfataz yükselir (radyolojik görüntüden önce kemik tutulumunu
gösteren bir biyokimyasal markırdır)
16
Kemik yapım (Alkalen fosfataz, Osteokalsin) ve yıkım parametreleri
artmıştır.
Direkt grafilerde böbrek taşları görülebilir.
D vitamin tayini veya 24 saatlik idrarda fosfor atılımı tanıda çok gerekli
değildir.
Kemik dansite ölçümü daha çok tedavi sonrası takipte yararlıdır.
Kortikal kemikte (distal radius) dansite azalırken trabeküler kemikte (vertebra)
korunur. Femur boynu yapısı kortikal ve trabeküler kemik arasında olduğundan
yoğunluğu da bu iki kemik arasındadır.
Primer Hiperparatiroidide Ayırıcı Tanı
Primer hiperparatroidi’nin ayırt edici tanısı yapılırken, hem primer
hiperparatroidi’nin alt grupları hem de hiperperkalsemi yapan nedenler göz önüne
alınmalıdır (32).
Hiperkalsemi birçok sebebe bağlı olarak gelişebileceğinden hiperparatiroidinin
ayırıcı tanısında dikkatli olunması gerekmektedir.
Hiperkalsemide ayırt edici tanı:
1- Primer hiperparatiroidi
2- Maligniteler Kemik metastazları (Osteolitik)
Meme kanseri
PTHrP gibi hümoral ajanlar aracılığı ile
Akciğer ve renal hücreli karsinom
Multiple myeloma
D vitamini yapanlar
Lenfoma
3- Granülamatöz hastalıklar Sarkoidoz
Tüberküloz
17
4- Tirotoksikoz
5- İlaç kullanımına bağlı alanlar Vitamin D intoksikasyonu
Vitamin A intoksikasyonu
Tiazid türü diüretikler
Lityum
Tamoksifen
Teofillin
6- Diğer İmmobilizasyon
Süt-alkali sendromu
Familyal hipokalsürik hiperkalsemi
Adrenal yetmezlik
Feokromasitoma
Akromegali
Jansen tipi metafizeal kondroplazi
SEKONDER VE TERSİYER HİPERPARATİROİDİ
Paratiroit bezlerinin kendisi dışında gelişen bir anomaliye karşı göstermiş
olduğu adaptasyon reaksiyonu sonucu sekonder hiperparatiroidi gelişir. Kronik
böbrek yetersizliğinin sık görülen bir komplikasyonudur. Böbrek transplantasyonu ile
sekonder hiper paratiroidi düzelebilir. Ancak paratiroit bezlerinden birinin otonomi
kazanması ile tersiyer hiper paratiroidi gelişebilir. Ortak etiyolojik özellik paratiroit dışı
anomaliler nedeniyle serum iyonize kalsiyumunun düşerek hipokalseminin ortaya
çıkması ve parathormonun aşırı salgılanmasıdır.
Sekonder hiperparatiroidiye neden olan durumlar:
1. Kronik böbrek yetersizliği
2. Hiperkalsüri ve/veya D vitamini eksikliği (idiopatik hiperkalsüri)
3. Hipomagnesemi
4. Psödohipoparatiroidi
18
5. Osteomalasi
6. Düşük 1,25 dihidroksi D3 düzeyi ile birlikte osteoporoz
7. Raşitizm
8. Vitamin D ve kalsiyumun intestinal absorbsiyonunu azaltan nedenler;
Primer ince barsak hastalıkları
Kısa barsak sendromu
Postgastrektomi sendromu
9. Raşitizm ve osteomalaziye neden olan ilaçlar;
Fenobarbital
Kolestramin
Laksatifler
Ameliyat Öncesi Görüntüleme Yöntemleri
Hiperparatiroidide ameliyat öncesi lezyonun saptanması için görüntüleme
yöntemlerinin ne ölçüde uygulanması gerektiği tartışmalıdır. Uygulanan tekniklerin
başarıları %60-75 arasındadır. Diğer taraftan, deneyimli bir endokrin cerrahının
paratiroit patolojisini bulma başarısı %95’lere varmaktadır (20). Bu nedenle ilk
girişim uygulanacak hastalarda ameliyat öncesi görüntüleme yöntemlerini
uygulanması şart değildir. Ancak daha önceden boyun ameliyatı geçirmiş hastalarda
veya nüks hiperparatiroidi olgularında normal anatomi değişebileceğinden ameliyat
öncesi en az iki lokalizasyon çalışması yapılmasının cerrahi başarıya katkıda
bulunacağı vurgulan-maktadır (15).
Lokalizasyon amacıyla uygulanan teknikleri invazif ve invazif olmayan olarak
ikiye ayırabiliriz
İnvazif Olmayan Teknikler:
a) Ultrasonografi
b) Bilgisayarlı Tomografi
c) Manyetik Rezonans Görüntüleme
d) Radyoizotop Görüntüleme:
Paratiroit Substraction Sintigrafisi (Talyum - Teknesyum)
Teknesyum-99m Sestamibi Sintigrafisi
SPECT (Single Photon Emission Computed Tomography)
19
İnvazif teknikler:
a) Selektif venöz kataterizasyon ve Parathormon tayini
b) Anjiyografi
a) Ultrasonografi:
Ultrasonografinin başarısı büyük ölçüde yapan kişinin deneyimine bağlı
olduğundan duyarlılığı düşük olup %36-70 arasında değişir (33). Ancak uygulaması
çabuk ve maliyeti düşüktür. Ultrasonografi sırasında ince iğne aspirasyon biyopsisi
(İİAB) ile alınan örnekten sitolojik inceleme ve parathormon tayini yapılabilir.
b) Bilgisayarlı Tomografi ve Manyetik Rezonans Görüntüleme:
Bu iki yöntem de yapan kişinin deneyimine daha az bağımlı ancak daha
pahalıdır. Özellikle ektopik paratiroit lezyonlarının saptanmasında değerli olan bu
incelemelerin birbirine üstünlüğü saptanmamıştır. Tomografinin duyarlılığı %42-68,
manyetik rezonans görüntülemenin ise %57-90 arasında değişir (8).
c) Paratiroit Substraction Sintigrafisi (Talyum - Teknesyum):
Bu yöntem talyumun hem tiroit hem de paratiroit tarafından tutulması,
teknesyumun ise yalnızca tiroit tarafından tutulması esasına dayanır. Teknesyum
görüntüleri talyum görüntülerinden bilgisayar yardımı ile çıkartılarak paratiroit
görüntüleri elde edilir. Kuramsal olarak paratiroit görüntülemesi için çok uygun bir
yöntem izlenimi vermesine karşın, tek başına kullanıldığında duyarlılığı diğer
görüntüleme yöntemlerinden daha düşüktür (33,34).
d) Teknesyum-99m Sestamibi Sintigrafisi:
Bu tekniğin esası başlangıçta ve enjeksiyondan iki saat sonra kalan aktivitenin
tayinine dayanmaktadır. Sestamibi hem tiroit hem de paratiroit dokular tarafından
tutulur. Tiroit iki saatte bu maddeden hızla temizlendiğinden kalan aktivite paratiroide
ait olmaktadır. Talyum-Teknesyum subtraction sintigrafisine göre tek radyoaktif
madde kullanılması, kısa yarı ömür, yüksek enerji profili, yan oblik ve üç boyutlu
20
görüntü elde edilebilmesi gibi üstünlüklerinin yanı sıra son yıllarda yapılan
çalışmalarda %95’e ulaşan oranlarda doğru lokalizasyon sonuçları saptanmıştır (28).
e) Single Photon Emission Computed Tomography (SPECT):
Single Photon Emission Computed Tomography son yıllarda yurt dışı
yayınlarda sıkça karşılaşmaya başladığımız, paratiroit patolojilerinin
görüntülenmesinde kullanılma yeni giren bir yöntemdir. 338 vakalık bir seride
spesivitesi %87 iken, sadece soliter adenomlarda ise %96 olarak bildirilmektedir.
Özellikle reeksplorasyon yapılacak olan hastalarda kullanımı önerilmektedir (28).
Selektif venöz kataterizasyon - PTH tayini ve anjiyografi:
Selektif venöz kataterizasyon, önceden boyun ameliyatı geçirmiş, özellikle
diğer lokalizasyon çalışmalarının sonuç vermediği nüks hiperparatiroidi olgularında
önem kazanan bir yöntemdir. Kateterizasyon bölgesindeki venöz parathormon
düzeyinin periferdekinden iki kat daha fazla olması tanısal değer taşır.
Ameliyat Esnasında Uygulanan Yardımcı Yöntemler
Son yıllarda ameliyat esnasında kullanılan bazı yardımcı yöntemlerle anormal
paratiroit bezini daha kolay ve kısa sürede saptamak için çalışmalar yapılmaktadır.
a)- İntraoperatif hızlı parathormon tayini:
Paratiroidektomi yapıldıktan 10-15 dakika sonra quick testi ile serum
parathormon tayini yapılır. Serum parathormon düzeyinde önceki değere göre
yarıdan fazla bir azalma tespit edilirse çıkarılan paratiroidin patolojik bez olduğunu
gösteren anlamlı bir bulgu olarak kabul edilir (35).
b)- İntraoperatif ultrasonografi:
Ameliyat esnasında paratiroid adenomunun yerini daha kolay saptamamızı
sağlar.
21
c)- İntraoperatif gama prob kullanımı:
Gama prob aracılığı ile ölçüm yapılarak anormal paratiroid bezi lokalize
edilebilir.
Bu yöntemleri birlikte kullanmak da mümkündür. İntraoperatif lokalizasyon
tekniklerinin lezyonu saptamada ki başarısı birbirine yakın olup çeşitli serilerde %75-
80 olarak bildirilmektedir (36,37,38). Bu yöntemler ameliyat öncesi incelemeler ile
birlikte değerlendirildiğinde başarı oranı artar. Ancak birden fazla bezin hasta olduğu
hallerde en yüksek tedavi başarısı tüm bu yöntemlere rağmen iki taraflı boyun
eksplorasyonu ile elde edilir (39).
Primer Hiperparatiroidide Tedavi
Hiperparatiroidili hastalarda uygulanabilecek tedavi seçenekleri, hastanın
genel durumu ve kliniği, lezyonun lokalizasyonu ve cerrahi ekibin tecrübesine göre
farklılıklar gösterebilmektedir:
1. Medikal Tedavi
2. Cerrahi Tedavi
Açık paratiroidektomi (unilateral yada bilateral eksplorasyon)
Laparaskopik-videoskopik paratiroidektomi
Ektopik yerleşimli olgularda mediastinotomi-mediastinoskopi
yada torakotomi-torakoskopi
3. Yeni Tedavi Yaklaşımlar
Lazer ablasyonu
Kimyasal ablasyon
Tedavi Algoritması
1 - Asemptomatik vakalarda Böbrek fonksiyonları ve kemik bütünlüğü:
Bozulmamış olanlar her 6-12 ayda bir kontrol edilir.
Bozulmuş olanlar cerrahi olarak tedavi edilir.
National İnstitutes of Health (NIH) konsensus kriterlerinden bir
kaçının bulunması halinde asemptomatik dahi olsa cerrahi tedavi.
22
2 - Semptomatik vakalardaa. Hafif hiperkalsemide (serum kalsiyumu: 10.4-11.2 mg/dl)
Cerrahi tedavi
Cerrahiye aday olmayanlarda konservatif kalınır (yandaş
hastalıkları nedeniyle genel anestezi alamayan ve önceki boyun
ameliyatı nedeniyle vokal kord paralizisi olanlar gibi) (hidrasyon,
mobilizasyon, bifosfanatlar, orta dereceli kalsiyum diyeti)
Cerrahiye aday olmayan postmenapozal kadınlarda östrojen
tedavisi verilir.
b. Orta dereceli hiperkalsemide (serum kalsiyumu: 11.2-13.5 mg/dl)
Hastaneye yatırılarak hidrasyon sağlanır ve ardından cerrahi
tedavi
c. Ağır hiperkalsemide (serum kalsiyumu > 13.5 g/dl)
Acil medikal tedavi ile serum kalsiyumu düşürülür.
Hidrasyon (5-10 lt. izotonik solüsyonu)
Loop diüretiği (Furosemid 80-100 mg / 2 saatte İV.)
Bifosfonatlar ve kalsitonin (osteoklastik aktivitenin inhibisyonu)
Ardından cerrahi tedavi uygulanır.
Primer Hiperparatiroidide Medikal Tedavi
Hiperparatiroidide hastaların büyük bir kısmında cerrahi girişim seçkin tedavi
yön-temi olmakla birlikte bazı şartlarda tıbbi tedavinin önemi yadsınamaz. “Paratiroid
krizi” denilen akut hiperkalsemi durumunda, ek hastalıkları nedeniyle cerrahi girişim
riskli olan hastalar, geçirilmiş boyun ameliyatı sonucu rekkürren sinir paralizisi olan
olgularda medikal tedavi öncelik kazanabilir.
Cerrahi endikasyonu omayan hastalara genellikle cerrahi tedavi tavsiye
edilmez. Bu hastalarda çeşitli medikal tedavi seçenekleri ile normokalsemi
sağlanabilir. Ancak bu hastalığı tedavi etmekten çok semptomatik iyileşme
sağlayabilmektedir. Medikal tedavi ile hiperkalsemi baskılansa bile muskuloskeletal
sisteme ait harabiyet gizli bir şekilde devam etmektedir. Bu nedenle asemptomatik
bile olsa cerrahi için kontrendikasyon yoksa ileride gelişecek olan kas ve iskelet
sistemi harabiyetini engellemek amacıyla paratiroidektomi önerilmektedir (40).
23
Hiperparatiroidinin tıbbi tedavisinde fosfat, bifosfonatlar, östrojen ve
kalsimimetik ilaçlar kullanılmaktadır.
a)- Oral fosfat kullanımı:
Serum kalsiyum miktarını 1 mg/dl düşürebilir. Ancak gastrointestinal yan
etkileri, serum parathormon düzeyinin daha da yükselmesi ve yumuşak doku
kalsifikasyonları uzun süreli kullanımı engeller.
b) Bifosfonatların kullanımı:
Hiperkalseminin düzelmesi uzun zaman almakta ve ayrıca parathormon
düzeyi yükselmektedir.
c) Östrojen tedavisi:
Primer hiperparatiroidili postmenapozal kadınlarda östrojen tedavisi ile serum
kalsiyum miktarında 0,5 mg/dl’lik bir azalma meydana gelir. Östrojen tedavisinde
serum parathormon düzeyinde değişiklik olmamakla birlikte kemik rezorbsiyonu
azalmaktadır.
d) Kalsimimetikler:
En yeni ve muhtemelen en etkili ilaç gurubu olan kalsimimetikler diğer ilaçların
kemik rezorbsiyonunu önleyici etkisinin aksine paratiroid bezinin kalsiyumu algılama
mekanizmasına etkilidir. Hücre dışı kalsiyumun etkisine benzer etki göstererek,
paratiroid bezde kalsiyum reseptörlerine bağlanarak parathormon salgısını baskılar.
Bu nedenle kalsimimetik ilaçların gelecekte hiperparatiroidide cerrahi tedaviye
alternatif olma şansı araştırılmaktadır.
Cerrahi Tedavi
İlk paratiroidektomi ameliyatı 1925 yılında Dr.Felix Mandl tarafından
Viyana’da gerçekleştirilmiş olup, yaklaşık 77 yıldan beri sıfıra yakın mortalite ve %1-3
morbidite ile başarılı bir şekilde uygulanmaktadır.
Asemptomatik Hastalarda Cerrahi Endikasyonları:
Oranı giderek artan asemptomatik hasta grubunda tedavi yöntemi halen
tartışmalıdır. Bu hastalarda ileride geri dönüşümsüz komplikasyonlar gelişebileceğine
24
ilişkin somut kanıtlar olmamakla birlikte hastalığın prognozu bilinmemektedir.
Asemptomatik hastalardaki birçok bulgunun primer hiperparatiroidi nedeniyle
oluştuğu ancak bu bulgular cerrahi girişim sonrası gerilediğinde anlaşılmaktadır.
Özellikle menopoz sonrası kadın grubunda saptanan jeneralize osteopeninin
asemptomatik hastalıktan nasıl ayırt edileceği çözüme ulaşmamıştır.
2002 yılında yayınlanan “National İnstitutes of Health” (NIH) (41) konsensus
kriterlerinden bazılarının bulunması hasta asemptomatik bile olsa cerrahi tedavi
gerektirir. Bu kriterler:
1- Serum kalsiyumunun > 1 mg/dl bulunması (normal değerlerin)
2- 24 saatlik idrar kalsiyum atılımı > 400 mg/24 saat
3- Kreatinin klirensinin %30’un altına düşmesi
4- Aynı yaş ve cinsteki normallerle karşılaştırıldığında kortikal kemik
dansitesinde belirgin azalma (T-skoru < -2,5)
5- 50 yaş altı hastalar
6- Doktor takibi olmayan hastalar
Primer hiper paratiroidi de cerrahi tedavisi uzun süredir uygulanmakla birlikte
endikasyon, lokalizasyon çalışmalarının kullanımı ve cerrahi girişim şekli ile ilgili
tartışmalar halen devam etmektedir.
Minimal veya asemptomatik hiper paratiroidi de paratiroidektominin
uygulanmalı mıdır?
Cerrahi girişimden önce mutlak lokalizasyon çalışmaları yapmak
gerekir mi?
Lokalizasyon çalışmalarının özellikle çift adenom veya hiperplazi gibi
multiple gland hastalığında doğruluk oranları düşüktür. Cerrahi girişim
esnasında eksplorasyon tek taraflı mı yoksa çift taraflı mı yapılmalıdır?
Cerrahi Girişim
Cerrahi girişimin amacı paratiroid bezdeki patolojiyi tanımlamak ve
normokalsemiyi sağlamaktır. Bezlerin ektopik yerleşim gösterebilmesi, sayılarının
dörtten fazla olabilmesi ve eksplorasyon sırasında rekürren sinir yaralanma riski
nedeniyle girişimin bu konuda deneyimli bir cerrah tarafından yapılması gerekir
25
Paratiroid cerrahisinde ilk girişimde sonuç alınası çok önemlidir. İkinci ve
sonraki girişimlerde başarı oranı düşer, komplikasyon oranı artar. Paratiroid
bezlerinin bilateral eksplorasyonu asimetrik paratiroid hiperplazisi veya çift paratiroid
adenomlu olgularda cerrahi tedavinin başarısını arttırır. Ameliyat öncesi ve ameliyat
esnasında uygulanan görüntüleme yöntemleri ve yardımcı tekniklerle tek paratiroid
adenomu tanısı kesinleşmiş hastalarda tek taraflı eksplorasyon uygulanabilir, ancak
şüpheli olanlarda ise iki taraflı eksplorasyon yapılması daha güvenlidir (39).
Tüm yerleşim yerlerinin araştırılması sonucu 3 veya 4 paratiroid bezi
bulunmuş ancak büyüme saptanmamışsa şu olasılıklar araştırılmalıdır.
1. Timus içinde: Bulunamayan alt paratiroid bezler için servikal timus
mobilize edilir ve transservikal timektomi yapılır.
2. Tiroit içinde: Tiroit parankimi içine yerleşim üst paratiroidlerden çok alt
paratiroidler için söz konusudur. Tiroit içi yerleşim gösteren paratiroid bezi
ameliyat sırasında ultrasonografi yardımıyla saptanabilir. Sonuç
alınamıyorsa paratiroid bezin bulunamadığı taraftaki tiroit lobunu çıkartmak
gerekir.
3. Karotis kılıfı içinde: Yerleşim çok enderdir.
4. Karotis kılıfının dış yanında: Yerleşim daha da enderdir.
Bütün bu bölgeler araştırıldıktan sonra ameliyat sonlandırılır, kural olarak ilk
girişimde sternotomi yapılmaz. Bu hastalarda detaylı ve gerekirse invazif
lokalizasyon çalışmaları ile ektopik yerleşim yeri saptanarak tekrar cerrahi girişim
uygulanır.
Tek bez hastalığında adenom eksize edilir. Girişim sırasında normal
görünümdeki bezlere biyopsi yapılmaz. Frozen section uygulaması ile normal ve
hastalıklı bez arasında her zaman ayırım yapılamayabilir ancak çıkarılan dokunun
paratiroid olup olmadığı kesinlikle belirlenebilir. Bu noktada normal ve patolojik bez
arasındaki makroskopik özellikleri ayırt etme konusunda deneyimli bir cerrahın kararı
önem kazanır.
26
Nükleer tıp ve radyolojik görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeler minimal
invazif paratiroidektomiyi gündeme getirmiştir. Ameliyat esnasında gama prob
kullanımı ile lezyonun yeri saptanarak bu bölgeden yapılan küçük bir kesi ile
paratiroidektomi uygulanabilir. Kozmetik üstünlüğü ve ameliyat süresinin kısalığı gibi
avantajlarının yanı sıra multiple bez tutulumunda cerrahi tedavi sonrası nüks riski
vardır (42,43).
Dört bezin hastalıklı olduğu durumlarda subtotal paratiroidektomi (3,5 bez
çıkarılır) veya total paratiroidektomi ve ön kola ototransplantasyon uygulanır.
Subtotal paratiroidektominin üstünlüğü bırakılan yarım bezde beslenme sorunun
olmamasıdır. Ototransplantasyon ise nüks hiperparatiroidi durumunda lokal anestezi
ile ulaşım kolaylığı sağlar. Ailevi sendromlarla birlikte olan hiperparatiroidide nüks
olasılığı yüksek olduğundan ototransplantasyon önerilmektedir.
Konvansiyonel Eksplorasyon
Boyun transvers servikal kesi ile genel anestezi altında açılır. Ameliyat 5-6 cm
lik insizyonla yapılmasına rağmen daha küçük insizyonla da (2,5-4 cm) insizyonla da
yapılabilir (44). Subplatismal flepler kaldırıldıktan sonra orta hattan strep kaslar
ayrılır, strep kaslar tiroidden ayrılır, tiroit eleve edilir ve mediale çevrilir. Orta tiroit ven
ayrılır, tiroit karşı kulak tarafına çevrilir. Özefagusa basınç uygulanarak eksplorasyon
sağlanır. Bu işlem trakeoözefagial çukuru cerraha gösterir ve dikkatlice eksplorasyon
sağlar. Tiroit lobunun inferiorundaki rekürren laringial sinir ve inferior tiroit arter
eksplore edilir. Çoğu hastada rekürren laringial sinir trakeoözefagial çukurda ilerler.
Sağ rekürren laringial sinir sağ subklavyan arteri dönmeden (non rekürren) vagustan
ayrılabilir. Mobilizasyon sırasında bu sinire zarar vermemeye dikkat edilmelidir. Üst
paratiroidler kolaylıkla bulunur ve tiroit üst 2/3‘ünde lokalizedir. Alt bezler üst
bezlerden büyük olabilir ve loklalizasyonu değişkendir, tiroit üst yarısından-
mediastene dek bulunabilir. Alt paratiroidler üst paratiroidlere göre daha önde
yerleşimlidir (45).
Dört yada daha fazla anormal paratiroid olabilir. Anomalilerde en güvenilir
kriter cerrahın bezi değerlendirmesidir (boyut, ağırlık yönünden) (46).
27
Ektopik Paratiroid Bezler
Hiperpatiroidi için yapılan eksplorasyonda paratiroid bulunamasa cerrah
paratiroid anatomisini tekrar değerlendirip bunun eşliğinde eksplorasyona devam
etmeli, çoğu paratiroidler genelde normal anatomik pozisyonundadır. Dikkatli
reeksplorasyon ile doku vizüalize edilir. Paratiroidler karotit arterin medialinde
bulunur. Üst bezler inferior tiroit arterin süperiorundadır ve rekürren laringial sinirin
posteriorundadır. Alt paratiroidler inferior tiroit arterin altında ve rekürren laringial
sinirin önündedir. Bezler eksplore edilemese tekrar dikkatlice eksplorasyon
yapılmalıdır (45).
Eğer bezler normal lokalizasyonunda bulunamazsa, ektopik yerleşim yerleri
eksplore edilmelidir. Paratiroidler büyükse bez normal lokalizasyonundan daha ötede
bulunabilir. Bu da eksplorasyonu daha fazla zorlaştırabilir. Bunun en iyi örneği çok
büyümüş üst bezlerdir. inferior tiroit arterin üzerine dek uzanabilir, büyüyen bezin
asıl parçası özefagus lateraline dek uzanabilir (45).
Buna ek olarak, ektopik bezler embriyolojik lokalizasyonlarında da bulunabilir.
Bezler karotit kılıfı içinde, tiroit üzerinde olmasına yada farinks posteriyorunda
olmasına rağmen üst bezler tiroit C hücreleri yakınından gelişir. Bundan dolayı bezler
tiroidin yakınında lokalizedir. Alt paratiroidler timus gelişiminde migrasyona uğrar ve
traktın herhangi bir yerinde durur. Ektopik alt paratiroidler anterior mediastende
bulunabilir. İlaveten, alt bezler normal süperior bez lokalizasyonunun üzerinde
olabilir. (üst tiroit polünün lateralinde) İpsilateral tiroit bezi ultrasonografi ile muayene
edilebilir.
Multigland tutulumu ihtimalinden dolayı tüm dört bez standart eksplore edilir.
Emin olmak için şüphe duyulan bezden biyopsi alınır. Birden fazla anormal bez varsa
yada tüm bezler eksplore edilmedi ise her bezden biyopsi alınmalıdır. Bez dikkatlice
manipule edilmelidir. Çünkü kolayca kanlanması bozulabilir.
Üst mediasten, retroözefagial bölge, karotis kılıfı ve tiroit iyice eksplore
edilmesine rağmen bulunamassa mediastinostomi planlanmalıdır. Çoğu cerrah bu
işlemi geciktirir (manipuasyon esnasında hiperfonksiyonel bezin damarsal yaralanma
riskinden dolayı) Diğerleri ise negatif boyun eksplorasyonun da mediastininostomiyi
planlamaktadır (47,48).
28
Paratiroid Rezeksiyonu
Hiperparatiroidinin operatif tedavisi büyümüş bezlerin sayısına bağlıdır. Eğer
tek bez büyük ve diğerleri normal ise anormal bezin rezeksiyonu hemen daima kür
sağlar. İki yada üç paratiroid büyümüş ise, paratiroid hiperplazisi varsa cerrahi daha
zor olur ve postoperatif sonuçlar daha az tatmin edici olur (45).
Paratiroid Hiperplazisi
Generalize paratiroid büyümesinde Radikal Subtotal (3,5 bez) paratiroidektomi
yapılır, alternatif bir seçenekse Total Paratiroidektomi ve ototransplantasyondur. Bu
ameliyat rekürren hiperparatiroidide reeksplorasyon için daha avantajlıdır. (Dominant
olmayan önkola reimplantasyon yapılır) Bu yaklaşım Multiple Endokrin Neoplazi
Sendromuna bağlı hiperparatiroidide yada sekonder hiperparatiroidide daha sık
uygulanır (45).
Laparaskopik-Videoskopik paratiroidektomi:
Son dönemlerde birçok cerrahi alanında olduğu gibi paratiroid cerrahisinde de
minimal invazif ameliyat yöntemleri gündemdir. Video-assisted paratiroidektominin
komplikasyonları açık cerrahi yöntemden farklı olmamakla birlikte kozmetik sonucu
daha üstündür. Ancak ameliyat öncesi lokalizasyonu tam olarak yapılamamış veya
multiple bez tutulumu şüphesi olan hastalarda bilateral eksplorasyon vazgeçilmez
yöntemdir (49,50,51,52,53,54).
ŞEKİL-4
Cerrahi Yöntem
Paratiroidektomi
Bilateral Eksplorasyon Minimal İnvaziv Tek Taraflı Eksplorasyon
Gama Prob Video Yardımlı Endoskopik
29
Yeni Tedavi Yaklaşımları
a) Ultrasonografi Eşliğinde Lazer Ablasyonu:
Ultrasonografi kılavuzluğunda perkütan interstitial lazer fotokoagülasyon (ILP)
yöntemiyle hastalıklı paratiroid bezi bulunarak ablasyon yapılması özellikle cerrahi
girişimin kontrendike olduğu ve ciddi hiperkalsemiye sebep olan paratiroid
adenomlarında başvurulabilecek alternatif bir tedavi metodudur (55).
b) Perkütan yada Anjiografik Ablasyon:
Paratiroid adenomunun içerisine perkütan yada anjiografik olarak etanol
enjekte edilerek yapılan ablasyon yöntemi ise özellikle yetersiz cerrahi sonrası yada
persistan hiperkalsemiyle seyreden paratiroid adenomu olgularında henüz deneme
aşamasında olan yeni bir yöntemdir (56).
Cerrahi Komplikasyonlar:
Hiperparatiroidinin cerrahi tedavisinden sonra ortaya çıkabilecek en önemli iki
komplikasyon vokal kord paralizisi ve kalıcı hipoparatiroididir. Ancak deneyimli
merkezlerde bu komplikasyonların oranı %1 in altında olup, geniş serilerin sunulduğu
pek çok çalışmada bu ciddi komplikasyonların hiç gelişmediği görülmektedir (15,57,
58).
Ameliyat Sonrası Takip
Ameliyat sonrası serum kalsiyumu sık aralarla takip edilmelidir. Ayrıca ağız
çevresinde, el ve ayak parmak uçlarında uyuşma ve karıncalanma, hiperaktif tendon
refleksleri, pozitif Chvostek bulgusu, karpo-pedal spazmlı tetani gibi klinik semptom
ve bulgularda hipokalsemi hakkında bilgi verici olabilir.
Ameliyat esnasında çıkarılan anormal bez veya bezler dışındaki bezlerin
fonksiyonu baskılanmış olduğundan, ameliyattan sonra ortaya çıkan
hipoparatiroidinin düzelmesi bu bezlerin tekrar normal işlevlerini kazanmasına
bağlıdır. Bu süre içinde hastalara serum kalsiyum düzeyini 7 mg/dl nin üzerinde
tutacak şekilde kalsiyum glukonat infüzyonu yapılmalıdır. Bu tedaviye ek olarak oral
yoldan kalsitriol (Rocatrol®) ve kalsiyum karbonat uygulanır. Daha sonra serum
kalsiyum düzeylerine göre infüzyon azaltılarak kesilir, ancak oral tedaviye serum
kalsiyumu 8,5-9,0 mg/dl arasında olacak şekilde gerektiği süre kadar devam edilir.
30
Ağır kemik lezyonlarında (Aç Kemik Sendromu) oluşan ve yaşamı tehdit eden
hipokalsemi ameliyat sonrası geçici hipoparatiroididen farklıdır. Burada hem kalsiyum
hem fosfor mineralizasyon işleminin parçası olarak birlikte kemiğe geçeceklerinden,
serum fosforu düşüktür. Bu durum genellikle birkaç gün veya hafta devam eder.
Sıklıkla kalsiyum infüzyonu ve yüksek miktarda D vitamini (kısa etkili) gerektirir. Bir
defa normokalsemi sağlandığında daha sonra serum kalsiyumuna 1, 3, 6 ve 12.
aylarda bakılır, ardından yıllık takibe alınır.
31
3. MATERYAL VE METOD
T.C Sağlık Bakanlığı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi 4. Cerrahi
Kliniği’nde Şubat 2006 ile Şubat 2008 tarihleri arasında gerçekleştirilen bu prospektif
klinik çalışmanın amacı; MİBİ (Methoxyisobütylisonitrit) tutulumu olan primer
hiperparatiroidili hastalarda paratiroid adenomlarının Gama prob yardımı ile lokal
anestezi altında minimal invazif yöntemle eksizyonunu araştırdık. Bu çalışma
prospektif olarak Primer hiperparatiroidi nedeniyle elektif paratiroidektomi ameliyatı
planlanan n=30 hastada yapıldı. Hastaların tümü bayandı. Hastaların yaşları 25-
75(ortalama 54,23) arası idi.
a) Çalışmaya Alınma Kriterleri:
1- MİBİ (Methoxyisobütylisonitrit) ile görüntülenen primer hiperparatiroidili
hastalar.
2- Paratiroid ile birlikte tiroit ameliyatına ihtiyaç duyulmayan hastalar.
3- Ameliyatın lokal anestezi altında yapılmasını isteyen hastalar.
4- Daha önce paratiroid ameliyatı geçirmeyen hastalar.
b) Çalışma Dışı Bırakılma Kriterleri:
1- MİBİ (Methoxyisobütylisonitrit) ile görüntülenemeyen primer
hiperparatiroidili hastalar.
2- Nüks, persistan hiperparatiroidisi olan hastalar.
3- Çoklu bez tutulumu olan hastalar.
4- Paratiroid ile birlikte tiroit ameliyatına ihtiyaç duyulan hastalar.
32
Tüm hastalar ameliyattan önce İç hastalıkları Endokrinoloji bölümü tarafından
tetkik edildi ve cerrahi endikasyonu konuldu. Hastaların hepsine ameliyat öncesi
görüntüleme amaçlı Paratiroid Subtraction sintigrafisi çekildi. 29 hastaya (%96,6)
tiroit patolojisine yönelik ultrasonografi yapıldı ve herhangi bir ameliyat gerektiren
patoloji saptanmadı. 1(%3,4) hasta 1995 yılında multinodüler guatr nedeniyle total
tiroidektomi ameliyatı olduğu için tiroit ultrasonografisi yapılmadı. Bu hasta 2x1 tefor
kullanmaktaydı ve yapılan tiroit fonksiyon testinde ötiroid olduğu saptandı.
Preoperatif dönemde nükleer tıp kliniğinde paratiroid sintigrafisi ile paratiroid
adenomu saptanmış olan hastaya operasyon günü 5mci/2dz Tc 99m
Methoxyisobutylisonitril (MİBİ) ön koldan IV. Enjeksiyonla verildi. Takiben 60-120
dakikalar arası insizyon yapılacak şekilde operasyona alındı. Gama Prob ile tiroit
lojuna uyan boyun bölgesinde dört kadrandan sayım yapıldı.
Hastalara sedasyon için Midozolom 3 mg (IV.) uygulandı. Lokal anestezi için;
Bupivokain 25 mg (%0,5) + Lidokain 50 mg operasyon sahasına uygulandı ve ağrı
olursa ek doz uygulandı. Preoperatif paratiroid sintigrafisi ile korele olarak ameliyat
esnasında Gama Prob yardımı ile tekrar lokalizasyon yapıldı. Hastalara adenomun
olduğu taraf sternokleidomastoid kas üzerinden ortalama 2,5 cm (2-3 cm arası)’lik
cilt, cilt altı insizyonu yapıldı (Resim-1). Strep adaleler ile sternokleidomastoid adale
arasından loja ulaşıldı (Resim-2, Resim-3). Gama Prob ile sayımın en yüksek olduğu
bölge üzerinden insizyon yapılarak Gama Prob yönlendirmesi ile adenoma ulaşıldı ve
adenom çıkartıldı (Resim-4). Adenom çıkartılmadan hemen önce ve çıkartıldıktan 10
dakika sonra hastadan ayrı bir damar yolundan 3 cc kan alındı ve Parathormon
(PTH) ölçümleri yapıldı. Eksize edilen lezyonun ex-vivo sayımı zemin aktivitenin %20
veya daha fazlası oranında yüksek bulunursa doğru lezyonun çıkartıldığı
doğrulanmış oldu. Ancak yinede multiglandüler hastalığa karşı boyunda dört
kadrandan Gama Prob ile sayımları alınıp, bu sayımlar eşitlendiği görüldüğü takdirde
Cerrahi işleme son verildi.
Olgulardan bakılan tüm tahliller laboratuar farklılığı oluşmaması için
Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya laboratuvarında parathormon
düzeyleri Beckman Coulter DXI 800 hormon analizöründe kemilüminesan yöntemle,
kalsiyum düzeyleri Roche modüler P800 aletinde çalışıldı.
33
c) Her Hastaya;
1. Preoperatif ve Postoperatif 6. saatte kalsiyum bakıldı.
2. Preoperatif, adenom çıkarılmadan hemen önce ve çıkarıldıktan 10
dakika sonra PTH ölçüldü.
3. Postoperatif 1., 3., 6. ve 9. aylarda kalsiyum ve parathormon takipleri
yapıldı.
4. 6. ve 9. aylardaki kalsiyum ve parathormon değerleri yüksek çıkarsa
MİBİ kontrolü yapıldı.
Hastalara ihtiyaç olduğu sürede Calcitriol 0,5 mcg 2x1, calcium sandoz
(kalsiyum 600 mg + vitamin D3 400 İU) 3x1 dozlarında uygulandı.
34
4. BULGULAR
a) Ameliyat Öncesi Bulgular:
Çalışmaya alınan n=30 hastanın hepsi bayandı. Yaş ortalaması 54,23 (25-75
arası) idi. Hastaların 4’ünde (%13,3) nefrolitiazis mevcuttu. Bunlarında 3’ü
nefrolitiazis nedeniyle daha önce ameliyat olmuştu.10 (%33,3) hastada
hipertansiyon, 1(%3,3) hastada Tip2 diabet, 1(%3,3) hastada bronşial astım
mevcuttu. 2 (%6,6) hasta daha önce patolojik kemik kırığı nedeniyle ameliyat
olmuştu.
Çalışmaya alınan hastalara Paratiroid Subtraction Sintigrafi sonucu;
1- 17 hastada sol inferiorda
2- 12 hastada sağ inferiorda
3- 1 hastada sol süperiorda tutulum saptandı.
29 hastaya tiroit ultrasonografisi yapıldı ve herhangi bir patoloji saptanmadı.1
hasta 1995 yılında tiroit ameliyatı olduğu için ultrasonografi yapılmadı.
Hastaların ameliyat öncesi ortalama serum kalsiyum düzeyi 11,3 (normali 8,4-
10 mg/dl), ortalama parathormon düzeyi 345,2 (normali12-88 pg/ml) olarak saptandı
(Tablo 1).
b) Ameliyat Bulguları:
27 olguda (%90) minimal invazif yöntemle adenom eksize edildi. 3 olguda
(%10) genel anesteziye geçildi ve insizyon genişletildi. Bu 3 hastanın 2’sinde tutulum
sol inferiyorda olduğu halde; 1 olguda sol süperiorda, 1 olguda sağ inferiorda
adenom saptandı.1 olguda kitle sol inferiorda tirotimik ligaman içinde saptanmasına
rağmen adenom boyutu 3,5 cm olması ve hasta uyumsuzluğu nedeniyle genel
anesteziye geçildi.
35
Hastanemiz biyokimya laboratuarında Quick PTH çalışılmadığı için perop ve
kitle çıkarıldıktan 10 dakika sonra alınan kanlardaki parathormon sonuçlarına
ameliyat sonrası bakıldı (Tablo 2).
Çıkarılan kitlelerin paratiroid adenomu olduğunun teyidi için yapılan Gama
Prob ölçümlerinde 30 (%100) hastada da lojdan alınan ölçümler zemin aktivite
değerine indi. En kısa ameliyat süresi 30 dakika, en uzunu 140 dakika (genel
anesteziye geçilen olgularda) sürdü. Ortalama ameliyat süresi 50 dakika tespit edildi.
Genel anesteziye geçilmeyen 27 olguda ortalama ameliyat süresi 43 dakika tespit
edildi. Olgularda bakılan tüm tahliller Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Biyokimya laboratuarında bakıldı. Böylelikle laboratuar farklılıkları önlenmiş oldu.
Olgu - 5 Ameliyat fotoğrafları. (Resim-1)
Olgu - 5 Ameliyat fotoğrafları (Resim-2)
36
Olgu - 5 Ameliyat fotoğrafları (Resim-3)
Olgu - 5 Ameliyat fotoğrafları (Resim-4)
37
c) Ameliyat Sonrası Bulgular:
Postoperatif dönemde genel anesteziye geçilen 3 hasta dışındaki 27 hastada
oral alıma hemen geçildi. 3 hastada ise genel anesteziye geçildiği için postoperatif 6.
saatte oral alıma geçildi. Patolojik inceleme sonucunda 30 hastada da sonuç
paratiroid adenomu olarak geldi.
1. Erken Komplikasyonlar:
Postoperatif 6. saatte bakılan kalsiyum değerleri 4 hastada yüksek olarak
(normal değerler 8,4-10 mg/dl) saptandı. 4 hastada postoperatif dönemde uyuşukluk
şikayetleri olması üzerine 2 ampul kalsiyum - glukonat verildi.
2. Geç Komplikasyonlar:
Hiçbir hastada vokal kord paralizisi ve hipoparatiroidi gelişmedi. 2 hastada
postoperatif 4. günde insizyon yerinde seroma birikti. Enjektörle boşaltıldı ve ek bir
problem olmadı.
Hastaların postoperatif 1. haftadaki kalsiyum değerleri ortalaması 9,12 mg/dl
(8,4-10 mg/dl) saptandı. Tüm hastalarda postoperatif 1. haftadaki kan kalsiyum
düzeyleri normal değerlerde saptandı. Parathormon değerleri ortalaması 38,2 pg/ml
(12-88 pg/ml) saptandı.1 hastada (Olgu 23) kan kalsiyum düzeyi normal değerler
arasında olmasına rağmen parathormon düzeyi normalden hafif yüksek saptandı.
(Olgu 23:106 pg/ml) (Tablo 3).
Postoperatif 1. aydaki kalsiyum değerleri ortalaması 9,03 mg/dl (8,4-10 mg/dl)
saptandı. Tüm hastalarda postoperatif 1. aydaki kan kalsiyum düzeyleri normal
değerlerde saptandı. Parathormon değerleri ortalaması 46,5 pg/ml (12-88 pg/ml)
saptandı. Postoperatif 1. ayda 2 hastada (Olgu 5, Olgu 23) kan kalsiyum düzeyi
normal değerler arasında olmasına rağmen parathormon düzeyleri normalden hafif
yüksek saptandı (Olgu 5: 104 pg/ml, Olgu 23:122 pg/ml) (Tablo 4).
Postoperatif 3. aydaki kalsiyum değerleri ortalaması 9,0 mg/dl (8,4-10 mg/dl)
saptandı. Tüm hastalarda postoperatif 3. aydaki kan kalsiyum düzeyleri normal
değerlerde saptandı. Parathormon değerleri ortalaması 41,1 pg/ml (12-88 pg/ml)
38
saptandı. Postoperatif 3. ayda 1 hastada (Olgu 23) kan kalsiyum düzeyi normal
değerler arasında olmasına rağmen parathormon düzeyi normalden hafif yüksek
saptandı (Olgu 23:106 pg/ml) (Tablo 5).
Postoperatif 6. aydaki kalsiyum değerleri ortalaması 8.97 mg/dl(8,4-10 mg/dl)
saptandı. Tüm hastalarda postoperatif 6. aydaki kan kalsiyum düzeyleri normal
değerlerde saptandı. Parathormon değerleri ortalaması 40,3 pg/ml (12-88 pg/ml)
saptandı. Postoperatif 6. ayda 2 hastada (Olgu 5, Olgu 23) kan kalsiyum düzeyi
normal değerler arasında olmasına rağmen parathormon düzeyleri normalden hafif
yüksek saptandı (Olgu 5: 104 pg/ml, Olgu 23:102 pg/ml) (Tablo 6).
Postoperatif 9. aydaki kalsiyum değerleri ortalaması 9.09 mg/dl (8,4-10 mg/dl)
saptandı. Tüm hastalarda postoperatif 9. aydaki kan kalsiyum düzeyleri normal
değerlerde saptandı. Parathormon değerleri ortalaması 38,6 pg/ml (12-88 pg/ml)
saptandı. Postoperatif 9. ayda 1 hastada (Olgu 23) kan kalsiyum düzeyi normal
değerler arasında olmasına rağmen parathormon düzeyi normalden hafif yüksek
saptandı (Olgu 23:112 pg/ml) (Tablo 7).
Olgu 5 ve Olgu 23’ün Preoperatif parathormon düzeyleri normal değerlerin çok
üzerinde idi (Olgu 5:1209 pg/ml, Olgu 23: 603 pg/ml). Postoperatif dönemde tüm
hastalarda kan kalsiyum düzeyleri normal düzeylerde saptanmasına rağmen
postoperatif takiplerinde parathormon düzeyleri normal değerlerden hafif yüksek
seyreden bu iki olguya (Olgu 5, Olgu 23) postoperatif 9. aylarında Paratiroid
Supraction sintigrafisi yaptırıldı ve herhangi bir MİBİ (Methoxyisobutylisonitril)
tutulumu saptanmadı.
Hastalara ihtiyaç olduğu sürede Calcitriol 0,5 mcg 2x1, calcium sandoz
(kalsiyum 600 mg + vitamin D3 400 İU) 3x1 dozlarında uygulandı.
30 hastada servisimizde 1 gün yattı, (ortalama yatış süresi 1 gün). Tüm
hastalar halen 4. Cerrahi Kliniğimiz ve İç Hastalıkları Endokrinoloji Birimleri
tarafından takip edilmektedir.
39
TABLO -1 OLGULARIN PREOPERATİF PTH ve CA DEĞERLERİ PREOP PTH PREOP CALSİYUM
OLGU 1 112 12OLGU 2 356 12,7OLGU 3 172 11,2OLGU 4 391 11,5OLGU 5 1209 10,4OLGU 6 142 11,2OLGU 7 163 9,8OLGU 8 938 11,2OLGU 9 224 11,7
OLGU 10 693 13,9OLGU 11 93 11,3OLGU 12 312 10OLGU 13 260 11,9OLGU 14 122 11,4OLGU 15 274 11,4OLGU 16 791 10,1OLGU 17 121 11,3OLGU 18 134 10,4OLGU 19 402 12,6OLGU 20 98 10,5OLGU 21 590 10,1OLGU 22 132 11,5OLGU 23 603 11OLGU 24 124 10,4OLGU 25 579 12,4OLGU 26 280 11,5OLGU 27 349 12,8OLGU 28 137 10,6OLGU 29 429 12,3OLGU 30 126 10,8
LABORATUVAR NORMALDEĞERLERİ
KALSİYUM 8,4-10 mg/dl
PARATHORMON 12-88 pg/ml
ORTALAMA DEĞERLER
ORTALAMA CA 11,3 mg/dl
ORTALAMA PTH 345,2 pg/ml
40
TABLO-2 OLGULARIN PEROPERATİF VE ADENOM ÇIKARTILDIKTAN10 DAKİKA SONRAKİ PTH DEĞERLERİ
PEROP PTH POSTOP 10. DAKİKA PTHOLGU 1 156 74OLGU 2 162 22OLGU 3 733 69OLGU 4 132 22OLGU 5 359 54OLGU 6 135 24OLGU 7 104 10OLGU 8 671 134OLGU 9 214 57
OLGU 10 909 83OLGU 11 99 20OLGU 12 124 22OLGU 13 305 28OLGU 14 120 7OLGU 15 255 56OLGU 16 1368 131OLGU 17 66 9OLGU 18 122 24OLGU 19 410 42OLGU 20 112 82OLGU 21 478 58OLGU 22 98 53OLGU 23 479 54OLGU 24 121 24OLGU 25 353 83OLGU 26 188 26OLGU 27 344 56OLGU 28 112 34OLGU 29 446 74OLGU 30 333 51
LABORATUVAR NORMAL DEĞERLERİ
PARATHORMON 12-88 pg/ml
ORTALAMA DEĞERLER
PEROP ORTALAMA PTH 351.96 pg/ml
POSTOP 10. DAKİKA ORTALAMA PTH 49.43 pg/ml
41
TABLO-3 POSTOPERATİF 1. HAFTA PTH VE CA DEĞERLERİ PTH CA
OLGU 1 3 9,4OLGU 2 7 9,9OLGU 3 37 9OLGU 4 3 9,2OLGU 5 58 9,4OLGU 6 26 9OLGU 7 17 9,3OLGU 8 46 9,4OLGU 9 3 8,8
OLGU 10 24 9,9OLGU 11 51 9,9OLGU 12 45 8,2OLGU 13 6 9,1OLGU 14 24 8,9OLGU 15 58 9,2OLGU 16 89 9,8OLGU 17 15 9,1OLGU 18 3 9OLGU 19 52 8,6OLGU 20 61 9,8OLGU 21 3 9,7OLGU 22 32 9.8OLGU 23 106 9,1OLGU 24 43 9OLGU 25 88 8,8OLGU 26 24 8,4OLGU 27 52 7,6OLGU 28 54 8,2OLGU 29 66 9,9OLGU 30 50 8,4
LABORATUVAR NORMAL DEĞERLERİ
KALSİYUM 8,4-10 mg/dl
PARATHORMON 12-88 pg/ml
ORTALAMA DEĞERLER
POSTOP 1. HAFTA ORTALAMA CA 9.12 mg/dl
POSTOP 1. HAFTA ORTALAMA PTH 38,2 pg/ml
42
TABLO-4 POSTOPERATİF 1. AY PTH VE CA DEĞERLERİ PTH CA
OLGU 1 56 9,4OLGU 2 24 9,2OLGU 3 59 8,6OLGU 4 12 9,9OLGU 5 121 9,7OLGU 6 22 9,4OLGU 7 22 8,8OLGU 8 44 9,1OLGU 9 41 9,4
OLGU 10 78 6,6OLGU 11 9 9,6OLGU 12 16 9,8OLGU 13 20 9,3OLGU 14 20 8,8OLGU 15 44 9,8OLGU 16 74 9,4OLGU 17 38 8,8OLGU 18 83 8,7OLGU 19 50 9,1OLGU 20 49 9,3OLGU 21 4 8,5OLGU 22 42 9.8OLGU 23 122 9,2OLGU 24 51 9,3OLGU 25 52 9,5OLGU 26 22 8,7OLGU 27 58 6,5OLGU 28 66 9,3OLGU 29 52 9,4OLGU 30 44 8,2
LABARATUVAR NORMAL DEĞERLERİ
KALSİYUM 8,4-10 mg/dl
PARATHORMON 12-88 pg/ml
ORTALAMA DEĞERLER
POSTOP 1. AY ORTALAMA CA 9.03 mg/dl
POSTOP 1. AY ORTALAMA PTH 46,5 pg/ml
43
TABLO-5 POSTOPERATİF 3. AY PTH VE CA DEĞERLERİ PTH CA
OLGU 1 76 9,7OLGU 2 22 9,7OLGU 3 12 8,7OLGU 4 6 9,3OLGU 5 79 9,3OLGU 6 24 8,8OLGU 7 27 9,2OLGU 8 42 8,7OLGU 9 73 9.8
OLGU 10 84 8,4OLGU 11 31 9,6OLGU 12 44 9,3OLGU 13 22 9,8OLGU 14 41 8,4OLGU 15 32 9OLGU 16 55 9OLGU 17 54 8,9OLGU 18 25 8,9OLGU 19 23 9,3OLGU 20 23 9.3OLGU 21 10 8,2OLGU 22 36 9,8OLGU 23 106 8,8OLGU 24 44 8,2OLGU 25 55 9,1OLGU 26 20 8,9OLGU 27 32 8,2OLGU 28 44 8,9OLGU 29 50 9OLGU 30 42 8,6
LABORATUVAR NORMAL DEĞERLERİ
KALSİYUM 8,4-10 mg/dl
PARATHORMON 12-88 pg/ml
ORTALAMA DEĞERLER
POSTOP 3. AY ORTALAMA CA 9.0 mg/dl
POSTOP 3. AY ORTALAMA PTH 41,1 pg/ml
44
TABLO-6 POSTOPERATİF 6. AY PTH VE CA DEĞERLERİ
PTH CAOLGU 1 78 8,9OLGU 2 32 9,4OLGU 3 25 8,4OLGU 4 32 9,2OLGU 5 104 8,6OLGU 6 16 8,6OLGU 7 30 8,6OLGU 8 17 9,6OLGU 9 63 9,9
OLGU 10 72 9,2OLGU 11 37 9,7OLGU 12 10 9,2OLGU 13 34 9,4OLGU 14 36 8,2OLGU 15 30 8,9OLGU 16 44 9,2OLGU 17 46 9,2OLGU 18 29 9,2OLGU 19 32 9,4OLGU 20 21 9,2OLGU 21 6 8OLGU 22 36 9,4OLGU 23 102 9,4OLGU 24 55 8,6OLGU 25 53 9OLGU 26 24 8,4OLGU 27 22 8,5OLGU 28 33 8,7OLGU 29 44 8,8OLGU 30 46 8,4
LABORATUVAR NORMAL DEĞERLERİ
KALSİYUM 8,4-10 mg/dl
PARATHORMON 12-88 pg/ml
ORTALAMA DEĞERLER
POSTOP 6. AY ORTALAMA CA 8.97 mg/dl
POSTOP 6. AY ORTALAMA PTH 40,3 pg/ml
45
TABLO-7 POSTOPERATİF 9. AY PTH VE CA DEĞERLERİ
PTH CAOLGU 1 79 9,7OLGU 2 26 9,2OLGU 3 35 8,8OLGU 4 40 9,4OLGU 5 22 8,5OLGU 6 20 9OLGU 7 16 9,4OLGU 8 22 9OLGU 9 66 9,4
OLGU 10 56 9,4OLGU 11 45 9,9OLGU 12 53 9,7OLGU 13 30 9,7OLGU 14 32 9,2OLGU 15 36 8,8OLGU 16 52 8,8OLGU 17 35 8,6OLGU 18 20 9,6OLGU 19 44 8,9OLGU 20 24 9,6OLGU 21 8 8,4OLGU 22 32 8,8OLGU 23 112 8,4OLGU 24 55 8,8OLGU 25 29 8,9OLGU 26 28 8,6OLGU 27 28 8,8OLGU 28 30 8,4OLGU 29 42 8,4OLGU 30 42 8,9
LABORATUVAR NORMAL DEĞERLERİ
KALSİYUM 8,4-10 mg/dl
PARATHORMON 12-88 pg/ml
ORTALAMA DEĞERLER
POSTOP 9. AY ORTALAMA CA 9.09 mg/dl
POSTOP 9. AY ORTALAMA PTH 38,6 pg/ml
46
5. TARTIŞMA
Primer hiperparatiroidili hastaların klinik tablosu, gelişmiş ülkelerde,
gelişmekte olanlara kıyasla oldukça farklıdır. Günümüzde batı ülkelerinde
hiperparatiroidi tanısı konan hastaların büyük bölümü asemptomatik iken, az
gelişmiş ülkelerde patolojik kemik kırıkları, tekrarlayan böbrek taşları, nefrolithiasis
veya böbrek yetmezliği tablosu ile tanı konan hasta sayısı oldukça fazladır (19).
Asemptomatik evrede saptanan hasta sayısı arttıkça bu hastalarda cerrahi tedavi
endikasyonu olup olmadığı da tartışma konusu olmuştur.
Cerrahi tedavi uygulanmayan asemptomatik hiperparatiroidi olgularının klinik
seyri ile ilgili en kapsamlı ve uzun süreli çalışmayı Purnell ve Scholz yapmıştır (34).
Bu hastaların %23’ünde hiperkalseminin artması veya komplikasyonlarının oluşması
nedeniyle cerrahi girişim gerekmiştir. Cerrahi girişim gerektiren hastaların önceden
tahmin edilmesini sağlayan bir parametre saptanamamıştır. Bu yazarlar, ameliyat
gereken hasta oranı düşük olmakla birlikte hangi hastalarda sorun gelişeceğinin
önceden tahmin edilememesi ve hastaların takipten kaçma riskini de göz önüne
alarak ameliyat sakıncası olmayan hastalarda takipten ziyade cerrahi tedavi
uygulanması gerektiğini vurgulamaktadır (34).
Primer hiperparatiroidide standart yaklaşım bilateral eksplorasyondur. Ancak
görüntüleme yöntemleri ile patolojinin hangi tarafta olduğu belirlenebilirse, sadece o
taraf eksplore edilebilir. O taraftaki her iki bezin eksplore edilmesi unilateral
eksplorasyon olarak isimlendirilir. Hangi paratiroid bezinde patoloji olduğunu
belirleyip ufak (2,5 cm veya daha küçük) insizyon ile sadece paratiroid bezini
eksplore etmek minimal invazif yaklaşımdır (59). Selektif unilateral boyun
eksplorasyonu ilk kez Roth ve arkadaşları tarafından tanımlamanmış, bu konu daha
sonradan Tihblin, Wang ve Lucas tarafından desteklenmiştir (59). 1977-1992 yılları
arasında sporadik primer hiperparatiroidi hastalığı nedeniyle boyun eksplorasyonu
yapılan bu çalışmada 371 hastanın (preoperatif laboratuar tetkikleri ve görüntüleme
yöntemleri ile primer hiperparatiroidi teşhisi konulan) 246’sına bilateral boyun
eksplorasyonu, 125’ine ise unilateral boyun eksplorasyonu (ultrasonografi ve
sestamibi ile aynı taraf paratiroid bezlerinde tutulum olan hastalara) yapılmış.
47
Operasyonların başarı oranı bilateral eksplorasyonda 229 (%93,1), unilateral
eksplorasyonda 124 (%99,2) olarak saptanmış. Ortalama ameliyat süresi bilateral
eksplorasyon yapılanlarda 91,8 unilateral eksplorasyon yapılanlarda 69,4 dakika
olarak saptanmış. (p<0,001) (60) Bu konuda ileri sürülen akılcı yaklaşım primer
hiperparatiroidili hastaların %85’inde tek adenom olması ve unilateral eksplorasyonla
adenomun tamamen temizlenebilmesidir. Unilateral eksplorasyonun bilateral
eksplorasyona avantajları; operasyon zamanını kısaltması, morbititeyi azaltması ve
karşı boyun tarafının korunmasıdır. Bir taraftaki adenom ve normal gland
belirlendiğinde ve bu glandın histopatolojiside doğrulandığında karşı taraf boyuna
eksplorasyon uygulamasına gerek yoktur (59).
William B. ve arkadaşlarının (60) 1989-1997 tarihleri arasında yaptıkları bir
çalışmada primer hiperparatiroidisi olan 679 hastadan 230’ una lokal anestezi altında
unilateral eksplorasyon yapmıştır. Preoperatif boyun ultrasonografisi ve radyonüklit
görüntüleme ile soliter paratiroit adenomu saptanan bu hastaların 220’sinde (%96)
ameliyat sonrası kalsiyum seviyeleri normal seyretmiştir. 8 tanesi multiple bez
hastalığı, 2 tanesi de yanlış pozitif görüntüleme nedeniyle (%4) postoperatif
dönemde inatçı hiperkalsemi görülmüştür. Bu çalışmada ortalama ameliyat süresi 30
dakika olarak bulunmuştur.
Robert J. Lucas ve arkadaşlarının (61) yaptığı 75 hastalık bir çalışmada
primer hiperparatiroidisi olan 39 hastaya bilateral boyun eksplorasyonu, 36 hastaya
unilateral boyun eksplorasyonu yapılmıştır. Tüm hastalarda preoperatif yüksek
rezolüsyonlu boyun ultrasonografisi yapılmıştır. Her iki grupta da ameliyat başarılı
sonuçlanmıştır. Unilateral boyun eksplorasyonu yapılan vakalarda ortalama ameliyat
süresi 65,1 dakika (45-95 dakika arası), bilateral boyun eksplorasyonu yapılan
hastalarda ise ortalama ameliyat süresi ise 84,1 dakika (50-165 dakika arası)
saptanmıştır. Bu ameliyat süreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark
saptanmıştır. (p=0,002) Bu sonuçlara göre preoperatif olarak paratiroid adenomu
düşünülen primer hiperparatiroidili hastalarda unilateral yaklaşım yeterli olabileceği
görülmektedir.
Minimal invazif girişimlerde operasyonun etkinliğini doğrulamak için bazı
yöntemler mevcuttur. Bunların en çok kullanılanları intraoperatif Quick parathormon
tayini ve gama prob ile sayımlardır. Her iki yöntemin de kendine göre avantaj ve
dezavantajları mevcuttur.
48
Parathormon düzeylerinin immüno-chemilümilometrik (ICMA) yöntemle
ölçülmesi nonradyoizotopik ve paratiroidektomi sırasında kullanılabilecek pratik bir
yöntemdir. ICMA’ ya yapılacak birkaç küçük değişiklikle ölçüm laboratuar ortamı
dışında gerçekleştirilebilir. 16 hasta üzerinden yapılan bir çalışmada ameliyatın
başarılı olup hastanın postoperatif normokalsemik olacağını önceden tahminde
intraoperatif Quick parathormonun sensivitesi %94 olarak bulunmuştur. Gland
çıkartıldıktan 10 dakika sonraki parathormon değerlerinin % 50’ den fazla düşme
gözlenmesi suçlu glandın eksize edildiğinin göstergesidir (62).
Bizim hastanemiz laboratuarlarında Quick parathormon tayini mümkün
olmadığından bez çıkarıldıktan 10 dakika sonra kan alındı. Sonucunu ertesi gün
öğrenme imkanı oldu. Böylece ertesi gün de olsa ameliyatın etkinliği ayrı bir
yöntemle değerlendirilmiş oldu.
Nancy D.Perrier’in (63) gama prob yardımlı olarak ameliyat edilen 344 hastalık
bir serisinde ise ameliyat süresi ortalaması 32 dakika, yatış süresi ortalaması 1,2
gün, insizyon büyüklüğü de 2 cm olarak tespit edilmiştir.
Paratiroidektomi de, komplikasyon sıklığı standart minimal invazif
paratiroidektomiye kıyasla daha düşüktür. Prosedürün yeterliliğinin
değerlendirilmesinde intraoperatif Quick parathormon değerlendirilmesi, gama prob
yardımı ve frozen kullanılabilir. Frozen paratiroid adenomunu konfirme etmede hayati
değere sahipse de patolog paratiroid adenomunu hiperplaziden ayıramayabilir.
Multigland hastalıkta quick parathormonun efektivitesi bir sorundur. Özellikle
multigland hastalığında bu teknik başarısız olabilmektedir. Bu durumda bilateral
eksplorasyon yapılmasının zorunluluğu vurgulanmıştır (64).
2005-2007 yılları arasında primer hiperparatiroidili 100 hasta üzerinden
yapılan retrospektif bir çalışmada sestamibi tutulumu olan 79 hastaya minimal invazif
gama prob yardımlı paratiroidektomi uygulanmıştır. Sestamibi tutulumu olmayan 21
hastanın da 18’ine cerrah tarafından perop boyun ultrasonografisi yapılmıştır. 17
hastada (%94) adenom lokalize edilmiş ve frozen eşliğinde tek taraflı eksplorasyon
uygulanmıştır. Sestamibi tutulumu (+) ve (-) olan grup arasında ameliyat süresi,
hastanede kalış süresi arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır. Bu çalışmada
operasyon süresi ortalama 46 dakika, hastanede kalış süresi ortalama 17,8 saat
olarak saptanmıştır (65).
49
Çoğu çalışmada minimal invazif paratiroidektomi işlemi genel anestezi altında
yapılmaktadır. Richard ve arkadaşlarının (66) yaptığı 40 vakalık bir çalışmada 20
hastaya minimal invazif gama prob yardımlı paratiroidektomi (7 hastaya genel
anestezi, 13 hastaya da sedasyon destekli lokal anestezi uygulanmıştır), 20 hastaya
da genel anestezi altında unilateral veya bilateral boyun eksplorasyonu
uygulanmıştır. Operasyon zamanı, komplikasyonlar, hastane masrafları minimal
invazif paratiroidektomi gurubunda belirgin olarak azalmıştır. 40 hastanın tamamı
primer hiperparatiroidi açısından tedavi olmuştur. Standart paratiroidektomi
gurubunda ortalama yatış süresi 1.35 gün, minimal invazif gurupta ise 20 hastanın
13’ü (%65) postoperatif 5. saatte taburcu edilmiştir. Minimal invazif gama prob
yardımı ile primer Hiperpatiroidi hastaları için ameliyat süresini ve hastanede kalış
süresini azaltırken mükemmel iyileşme sonuçları sağlandığı tespit edilmiştir. Bu
çalışma ile hastanın güvenliğinden ödün vermeden masraflarda belirgin oranda
azalma sağlandığı görülmüştür.
Shind ML ve arkadaşları (67) 2008 yılında yaptıkları çalışmada lokal anestezi
ve sedasyon altında minimal invazif paratiroidektominin etkinliğini ve güvenirliliğini
değerlendirmişler. Glandlar Sestamibi ile lokalize edilmiştir. 186 hastadan 177 ‘sine
lokal anestezi altında minimal invazif yöntemi uygulanabilmiştir. İnferior bezlerde orta
hattan yaklaşım süperior bezlerde ise lateral yaklaşım uygulanmıştır. Bu çalışmada
İnferior bezlerde orta hat yaklaşımı, süperior bezlerde lateral yaklaşım ile en iyi
eksplorasyon sağlandığı görülmüştür. Biz tüm hastalarda lateral yaklaşım uyguladık.
Ancak bu yaklaşımda da herhangi bir problemimiz olmadı.
Barczynski ve arkadaşları (68) Video-asisted minimal invazif paratiroidektomi
ile açık gama prob yardımlı minimal invazif paratiroidektomiyi karşılaştıran bir
çalışma yapmışlardır. Bu çalışmada MİBİ ve Ultrasonografi görüntülerinde
adenomların lokalizasyonları birbiri ile uygunluk gösteren 60 hasta seçilmiştir. 30
hastaya video-asisted paratiroidektomi, 30 hastaya da gama prob yardımlı minimal
invazif paratiroidektomi uygulanmıştır. 60 hastada paratiroidektomi başarı ile
tamamlanmıştır. Video-asisted paratiroidektomi gurubundaki 1 hastada hiperplazi
saptandığı için konvansiyonel yönteme dönülerek subtotal paratiroidektomi
uygulanmıştır. Gama probla yapılan grupta ise 1 hastada eksizyon sonrası serum
parathormon düzeyinin düşmemesi sonucu unilateral eksplorasyon yapılarak
adenom saptanmış ve eksize edilmiştir. Her iki grup karşılaştırıldığında ameliyat
50
süreleri ve morbitite açısından fark saptanmamıştır. Video-asited paratiroidektomi
grubunda kozmetik sonuçlar daha iyi, analjezik ihtiyacı daha az ve laringeal sinir
eksplorasyonu daha kolay bulunmuştur. Buna karşın maliyetleri açık gruba göre
daha yüksek bulunmuştur.
Bizim çalışmamızda 30 hastada ortalama ameliyat süresini 50 dakika olarak
tespit ettik. Genel anesteziye geçilen 3 hasta dışındaki 27 hastada ise ortalama
ameliyat süresini 43 dakika olarak tespit ettik. Diğer çalışmalardaki (63, 65, 68,
70,73) ortalama ameliyat süreleri 30-62 dakika arasında değişmektedir. Bu sürelerin
yapılan vaka sayısının artması, cerrahi deneyiminin artmasına bağlı olarak
azalacağını düşünmekteyiz.
İntraoperatif parathormon ölçümüne yönelik çalışmalarda tüm hastalarda kitle
çıkartıldıktan 10 dakika sonra ölçülen parathormon değerlerlinde %50’ den fazla
düşüş gözlenmiştir. Bizim çalışmamızda 30 hastanın hepsinde %50 ve üstü düşüş
tespit ettik. %50’den fazla düşüş saptanması suçlu glandın eksize edildiğinin
göstergesidir (62,63,64,69,70). Bu sonuçlar parathormonun intraoperatif ölçümünün
bize cerrahi beceriyi ve histopatolojik bilgiyi tanımlayabileceğini göstermektedir (69).
Ortalama hastanede yatış süresi bizim çalışmada 1 gün olarak tespit ettik.
Diğer çalışmalarda da hastanede yatış süreleri 17 saat ile 1,5 gün arasında tespit
edilmiştir (63,65,66,70,73).
Değişik çalışmalarda insizyon büyülükleri ortalama 2-2,5 cm olarak
saptanmıştır (63,70). Bizim minimal invazif yöntemle tamamladığımız 27 hastada
ortalama insizyon büyüklüğünü 2,5 cm olarak tespit ettik.
S.K. Tomas ve arkadaşlarının (70) yaptığı 36 hastalık gama prob rehberliğinde
minimal invazif paratiroidektomi çalışmasında patoloji sonuçları 34 hastada paratiroid
adenomu, 1 hastada paratiroid hiperplazisi, 1 hastada paratiroid karsinomu
saptanmış. Bizim çalışmamızda 30 hastanın tümünde patoloji sonuçlarını paratiroid
adenomu olarak saptadık.
Başarı oranlarını literatür ile karşılaştırdığımızda, İtalyan çalışma gurubunun
Sestamibi tutulumu olan primer hiperparatiroidisi olan 277 hastalık çalışmasında 268
(%96,8) hastada Gama Prob yardımlı minimal invazif paratiroidektomi başarı ile
uygulanmıştır. 9 hastanın 4’ü yanlış lokalizasyon tespiti 3’ü büyük adenom, 2
hastada da karsinom nedeni ile genel anesteziye geçilmiştir (71). Bizim çalışmada da
51
30 hastanın 27’ isinde (%90) başarı ile uyguladık. Bir hastada adenom çok büyük
olduğundan teknik nedenlerden dolayı genel anesteziye geçildi. Bu hasta hariç
bırakıldığında, genel başarı oranımız %93,3 olmaktadır.
Hastalar en az 9 ay, en çok 27 ay takip edilmiş olup, ortalama takip süresi 15
aydır. Bu yeterli takip süresi altında nüks olmaması yöntemin başarısını
doğrulamaktadır.
İki hastada değişik dönemlerde kalsiyum düzeyi normal olmasına karşın,
parathormon düzeyi normalden hafif yüksek bulundu. Bu hastalarda bunu izah edcek
bir bulgu bulunamadı. Ancak her iki hastanın da preoperatif ve preoperatif
parathormon düzeylerinin çok yüksek olması (sırasıyla Olgu 5, olgu 23) dikkat
çekmiştir. Bu iki hastanın da preoperatif kemik dansitometri ölçümlerinde osteopeni
saptadık. Suliburka ve Perrier’de (72) postoperatif hiperparatiroidili hastalarda Aç
Kemik Sendromu nedeniyle parathormon seviyesinin bir süre daha yüksek
kalabileceğini belirtmişlerdir. Biz de bu iki hasta da parathormon yüksekliği sebebinin
Aç Kemik Sendromu’na bağlı olduğunu düşünmekteyiz.
52
6. SONUÇ
Preoperatif olarak sestamibi ile lokalizasyonu tespit edilebilen primer
hiperparatiroidili hastalarda, gama prob yardımlı minimal invazif paratiroidektominin
etkili ve güvenli bir yöntem olduğu belirlenmiştir.
53
7. ÖZET
Bu çalışmada, preoperatif paratiroid subtraction sintigrafisi ile lokalizasyon yeri
tespit edilmiş primer hiperparatiroidisi olan hastalarda gama prob rehberliğinde
minimal invazif paratiroidektominin etkinliğini araştırıldı.
Primer hiperparatiroidisi olan ve preoperatif MİBİ (Methoxyisobütylisonitrit)
tutulumu olan 30 hastaya gama prob rehberliğinde minimal invazif yöntemle lateral
yaklaşımla ortalama 2,5 cm’lik insizyonla sternokleidomastoid kasın mediali, strep
adale lateral sınırından loja girilerek kitleyi eksize edildi.
Ortalama ameliyat süresi 50 dakika saptandı. Çıkarılan kitlenin paratiroid
adenomu olduğunu gama prob ölçümleri ile teyid edildi. Ayrıca 30 hastada da (%100)
kitle çıkarılmadan hemen önce ve kitle çıkartıldıktan 10 dakika sonra ölçülen serum
parathormon düzeyi düşüşü %50’den fazla saptandı. Böylelikle de çıkarılan kitlenin
paratiroid olduğunu teyid edildi. Sadece 3 hastada (2 hastada sestamibinin yanlış
lokalizasyonu, 1 hastada da büyük adenomdan dolayı) genel anesteziye geçilerek
insizyonu genişletmek zorunda kalındı.
Preoperatif olarak sestamibi ile lokalizasyonu tespit edilebilen primer
hiperparatiroidili hastalarda, gama prob yardımlı minimal invazif paratiroidektominin
etkili ve güvenli bir yöntem olduğu belirlenmiştir.
54
KAYNAKLAR
1. Lundgren E, Rastad J. Diagnosis, Natural History And İntervention İn Sporadic
Primary Hyperparathyroidsm. In: Surgical Endocrinology 2001.
2. Cope O. The Study Of Hyperparathyroidsm At The Maesachusetts General
Hospital. N Engl J Med 1966;274:1174.
3. Stevens JC. Lateral Approach For Exploration Of The Parathyroid Gland. Surg
Gynecol Obstet 1979;148:431.
4. Norman J, Chheda H: Minimally İnvasive Parathyroidectomy Facilitated By
İntraoperative Nuclear Mapping. Surgery 122:998-1004, 1997.
5. Gagner M. Endoscopic Subtotal Parathyroidectomy İn Patiens With Primary
Hyperparathyroidism. Br J Surg. 1996 Jun;83(6):875.
6. Michie W., Duncan T, Hodges D.W., Bewsher R.D., Pegg A.S. Mechanism Of
Hypocalcemia After Thyrotoxicosis, The Lancet 1971, 13:508-513
7. Halsted W. S., Evans.H.M.: The Parathyroid Glandules, Their Blood Supply And
Their Preservation İn Operation Upon The Thyroid Gland, Ann. Of Surg. 1907,
46(4): 489-506.
8. Özarmağan S, Tezelman S,: “Paratiroid hastalıkları”, G. Kalaycı, (editör): Genel
Cerrahi cilt 1. sayfa: 467-480, Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul , 2002
9. Herrera MF, Gambao-Dominguez “A Parathyroid Embryology, Anatomi, And
Pathology”. In Textbook of Endocrine Surgery. Ed: Clarck OH, Duh Q-Y. 1st ed.
W.B Saunders Company, Philadelphia, pp: 277-283, 1997.
10. Akerstrom G, Malmaeus J, Bergstrom R. “Surgical Anotomy Of Human
Parathyroid Glands”. Surgery 95:14-21, 1984.
11. Ronald A. De Lellis: “Tumors of The Parathyroid Gland”. Armed Forces Instute
of Pathology Atlas of Tumor Pathology. Third Series, Fascicle 6, Maryland,
1993, pp: 114,95-98.
55
12. Ronald A. De Lellis, Williams ED: “Thyroid And Parathyroid Tumours. Pathology
And Genetics Of Tumours Of Endocrin Organs”. World Health Organization. Iarc
Pres. Lyon, 2004. 124-133
13. Maitra A., Abbas Abul K: The Endocrine System. Robins and Cotran Pathologic
Basis of Disease. 7th Edition. Elsevier Saunders Company China 2005,1183-
1189.
14. Rosai J.: Parathyroid Glands. Rosai and Ackerman’s Surgical Patholojy. Nineth
Edition. Mosby Company. China. 2004, 595-608
15. Gregory P. Sadler, Orlo H. Clak, Jon A.van Heerden, David R.Farley. Tyroid
and Parathyroid. 8th Edition. Principles of Surgery Chapter 36 the Parathyroid
glands 1694-1710, 1999
16. Courtney M., Townsend Sabiston Textbook of Surgery, 18 th Edition Section 8,
the Endocrine Sistem Chapter 37 the Parathyroid glands, 956
17. Correa P, Lundgren E, Rastad J, Akerstrom G, Westin G, Carling T. MEN I
polymorphism D418D is associated with sporadic primary hyperparathroidism.
Surgery 132 (3): 450-5,2002
18. Tanakol R, Editör: Sencer E, Endokrinoloji beslenme ve metabolizma
hastalıkları Nobel tıp kitabevi , İstanbul , 2001
19. Bayraktar M,: Asemptomatik hiperparatiroidizmde cerrahi gerekli mi ?: Yeni Tıp
Dergisi 17 (1): 6-7, 2000
20. Tanakol R,Alagöl MF, Yarman S, Tezelman S: 2. Medikal-cerrahi endok-rinoloji
mezuniyet sonrası eğitim kursu kitapcığı sayfa: 47-68, Abant , 5-7 Nisan
2002
21. Sato H, Abe K, Oshima N, Kawashima A, Moritani M, Mak R, İstihara S, Adachi
K,: Primary hyperparathyroidism with duodenal ulcer and H.pylori infection.
İnternal Medicine 41 (5): 377-380 , 2002
22. Huis M, Balija M, Lonja-Funtak I, Stulhofer M,: Acute pankreatitis in the Zabok
General Hospital. Acta med Croatica 55 (2):81-5 , 2001
56
23. Jansson S., Grimby G., Hange I., Hedman I, Tissel LE,: Muscle structure and
function before and after surgery for primary hyperparathyroidism. European
Journal of Surgery 157: (13-16) , 1991
24. Joborn C., Joborn H., Rastad J, Akerstrom G, Ljunghall S,: Maximal isokinetic
muscle strength in patients with primary hyperparathyroidism before and after
parathyroid surgery. British Journal of Surgery 75: 77-80 , 1988
25. Joborn C, Rastad J, Stalberg E, Akerstrom G, Ljunghall S,: Muscle function in
patients with primary hyperparathyroidism. Muscle & Nevre 12:87-94, 1989
26. Colliander B.E., Strigard K., Westbland P, Rolf C, Nordenstrom J,: Muscle
strength and endu-rance after surgery for primary hyperparathyroidism.
European Journal of Surgery 164: 489-494, 1998
27. Soren R. Deutch, Martin B. Jensen, Peer M, Hessov I,: Muscular performance
and fatigue in primry hyperparathyroidism. World Journal of Surgery 24: 102-
107 , 2000
28. Chan AK, Duh QY, Katz MH, Siperstein AE, Clark OH,: Clinical manifes-tations
of primary hyperparathyroidism before and after parathytoidec-tomy. A case –
control study. Ann. Surg.; 222 (3): 402-12 , 1995
29. Goyal A, Chumber S, Tandon N, Lal R, Srivastava A, Gupta S,:
Neuropsychiatric manifestation in patients of primary hyperparathyroidism and
outcome fallowing surgery. İndian Journal of Medical Sci. 55 (12): 677-86 ,
2001
30. Udelsman R. Primary hyperparathyroidism. Curr Treat Options Oncol. 2
(4):365,2001
31. Bohm BO. Clinical and biochemical diagnosis of PHPT and SHPT, surgical
indications from the internal medicine viewpoint. Kongressbd Dtsch Ges Chir
Kongr. 118:224;2001
32. Finkelstein JS. The parathyroid glands, hypercalcemia and hypocalcemia In:
Cecil Essentials of Medicine. Eds: Andreoli TE, et al. W.B Saunders Company
2001, 5th edition. P: 639
57
33. Palmer M, Ademi HO, Bergstorm R,: Survival and renal function in untreated
hypercalcaemia. Population-based cohort study with 14 years of follow-up.
Lancet 1 (8524): 59-62 , 1987
34. Purnell DC, Smith LH, Scholz DA, Elveback LR,: Primary hyperparathyro-idism:
a prospective clinical study. Am J Med. 50 (5): 670-8, 1971
35. Kebebew E,:Parathyroid carsinoma. Cirr Treat Options Oncol. 2(4):347-
54, 2001
36. Mirua D, Wada N, Arici C, Morita E, Duh QY, Clark OH,: Does intraoperative
Quick parathyroid hormone assay improve the result of parathyroidectomy.
World Journal of Surgery, 2002
37. Vingali E, Picone A, Materazzi G, Steffe S, Berti P, Cianferotti L, Ambrogini E,
Miccoli P, Pinchera A, Marcocci C,: A quick intra-opeative parathyroid hormone
assay in the surgical management of patients with primary hyperparathyroidism.
a study of 206 consecutive cases. Eur. J. Endocrinol. 146(69): 783-8, 2002
38. Walgenbach S, Junginger T,: İntraoperative parathyroid hormone monitoring in
neck exploration for renal hyperparathyoridism. Chirurgie, 73(3): 211-216,
2002.
39. Kacker A, Komisar A,: Unilateral versus bilateral neck exploration in parathyroid
surgery: an assessment of 55 cases. Ear nose Throat Journal 80(8):530-2,
534 , 2001
40. Talpos GB, Bone GH 3 rd, Kleerekoper M, Phillips ER ve ark.: Randomized trial
of parathyroidectomy in mild asyptomatic primary hyperparathyroidism: patient
description and effects on the SF-36 Healty survey. Surgery; 128 (6):1013-20,
2000
41. Bilezikian JP, Potts JT, El Hajj Fuleihan G, Kleerkoper M, Neer R, Peacock M,
et al. Summary statement from a workshop on asymptomatic primary
hyperparathyroidism: a perspective fort the 21st century. J Clin Endocrinol
Metab 2002;87:5353-61
42. Lorenz K, Phuong N, Dralle H,: Diversificiation of minimally invasive
parathyroidectomy for primary hyperparathyroidism: Minimally invasive video-
58
assisted parathyroidectomy and minimally invasive open videoscopically
magnified parathyroidectomy with local anesthesia. World Journal of Surgery,
26 (8): 1066-70 , 2002
43. Rubello D, Casara D, Shapiro B,: Recent advances in preoperative and
intraoperative nuclear medicine procedures in patients with primary
hyperparahtyroidism. Panminerva Medica. 44(2): 99-105 , 2002
44. Lowney JK, Weber B, Johnson S, et al. Minimal incision parathyroidectomy:
cure, cosmesis and cost. World J Surg 2000 (in pres).
45. John H. Yim, Gerard M. Doherty. Surgical Endocrinology, Lippincott Williams
and Wilkins, Philadelphia 2001,Section 12 Operative Strategies in Primary
Hierparathyroidisim,163-172
46. Saxe A, Baier R, Tesluk H, et al. The role of the pathologist in the surgical
treatment of hyperparathyroidisim. Surg Ginecol Obstet 1985;161:101-105.
47. Doherty GM, Doppman JL, Miller DL,et al. Results of a multdisciplinary strategy
for management of mediastinal parathyroid adenoma as a cause of persistent
primer hyperparathyroidisim. Ann Surg 1992;215:101-106
48. Wells SA Jr, Cooper JD. Closed mediastinal explorasyon in patients with
persistent hyperparathyroidisim. Ann Surg 1991;214:555-561
49. De Pasquale L, Bianchi P, Borabino M, Bestetti A, Bastagli A,: Radio-guided
video assisted parathyroidectomy. a preliminary report. Sugery Endoscopy 15
(12): 1456-8 , 2001
50. İkeda Y, Takami H, Niimi M, Kan S, Sasaki Y, Takayama J,: Endoscopic
thyroidectomy and para-thyroidectomy by the axillary approach a preliminary
report. Surgical Endoscopy 16 (1): 92-5 , 2002
51. Henry JF, Raffaelli M, İacobone M, Volet F,: Video-assisted parathyroidec-tomy
via the lateral approach vs conventional surgery in the treatment of sporadic
primary hyperparathyroidism: result of a case-control study. Surgical
Endoscopy 15 (10): 1116-9 , 2001
59
52. İkeda Y, Takami H, Niimi M, Kan S, Sasaki Y, Takayama J,: Endoscopic
thyroidectomy and para-thyroidectomy by the axillary approach a preliminary
report. Surgical Endoscopy 16 (1): 92-5 , 2002
53. Mourad M, Ngongang C, Saab N, Coche E, Jamar F, Michel JM, Maiter D,
Malaise J, Squifflet JP,: Video-assisted neck exploration for secondary
hyperparathyroidism. initial experience. Surgical Endoscopy 15(10):1112-5,
2001
54. Okido M, Shimizu S, Kuroki S, Yokohata K, Uchiyama A, Tanaka M,: Video-
assisted parathyroidectomy for primary hyperparathyroidism: a new approach
involving a skin-lifting method. Surgical Endoscopy 15 (10): 1120-3 , 2001
55. Bennedbaek FN, Karstrup S, Hegedus L,: Ultrasound guided laserablation of a
parathyroid adenoma. British Journal of Radiology 74(886): 905-907 , 2001
56. Howell P, Kariampuzha S, Kipgen W, Baker MZ, Tytle TL, Williams GR, Scofield
RH,: Non-surgical therapy of primary hyperparathyroidism. J. Okla State Med
Assoc 94 (12): 561-565 , 2001
57. John L. Cameron, Güncel cerrahi tedavi: S. Ergüney, Y. Çiçek, (editörler) ,
sayfa: 596-607 , 2001
58. Skandalakis John E,: Surgical anatomy and tecnique. sayfa: 66-76 , 1995
59. M. Jonathan Worsey, MBBS, FRCS (Eng), Sally E. Carty, MD, Charles G.
Watson, MD, FACS. Succes of unilateral neck explortion for sporadic primary
hyperparathyroidism. Presented at the Fourteenth Annual Meeting of the
American Association of Endocrine Surgeons, Williamsburg, Va., April 25-
27,1993.
60. William B. Inabnet, Yvonne Fulla, Bruno Richard, Philippe Bonnichon, Philippe
Icard, Yves Chapuis. Unilateral neck exploration under local anesthesia: The
approach of choice for asymptomatic primary hyperparathyroidism. Presented at
the 20th Annuel Meeting of the American Association of Endocrine Surgeons.
New Haven, Conn, May 2-4, 1999.
61. Robert J. Lucas, Robert J. Welsh, John L. Glover. Unilateral Neck Exploration
for Primary Hyperparathyroidisim. Arch Surg- Vol 125, August 1990.
60
62. George L. Irvin, George T. Deriso. A New, Practical Intraoperative Parathyroid
Hormone Assay. The American Journal of Surgery Volume 168 November
1994.
63. D. Rubello, G. Mariani, M. R. Pelizzo on behalf of the Italian Group of
Radioguided Surgery and ImmünoScintigraphy (GISCRIS). Minimal invasive
radio-guided parathyroidectomy on a group of 452 primary hyperparathyroid
patiens. Nüklearmedizin 2007; 46:85-92
64. Gaurav Agarwal, Bruce H. Barraclough, Tom S. Reeve, Leigh W. Delbridge.
Minimally Invasive Parathyroidectomi Using the Focused Lateral Approach. II.
Surgical Technique. Surg. 2002; 72: 147-151
65. Livingston CD, Victor B, Askew R, ağabeykhalid J, Meynig J, Lindsey M, Jones
L. Surgeon- performed ultrasonography as an adjunct to minimally invasive
radio-guided parathyroidectomy in 100 consecutive patiens with primary
hyperparathyroidisim. Endocr Pract. 2008 Jan-Feb; 14(1):28-32
66. Richard E. Goldstein, Lewis Blevins, Dominique Delbeke, William H. Martin.
Effect of Minimally Invasive Radioguided Parathyroidectomy on Efficacy, Length
of Stay, and Costs in the Management of Primary Hyperparathyroidisim.
Presented at the 111 th Annual Meeting of the Southern Association December
5-8. 1999
67. Shindo ML, Rosenthal JM, Lee T. Minimally invasive parathyroidectomy using
local anesthesia with intravenous sedation and targeted approaches.
Otolaryngol Head Neck Surg. 2008 Mar;138(3);381-7.
68. Barczynski M, Cichon S, Konturek A, Cichon W. Minimally invasive video-
assisted parathyroidectomy versus open minimally invasive parathyrodectomy
for a solitary parathyroid adenoma: a prospective, randomized, blinded trial.
World J Surg. 2006 May; 30(5):721-31.
69. Samuel R. Nussbaum, Anne R. Thompson, Kelly A. Hutcheson, Randall D. Gaz,
Chiu-an Wang. Intraoperative measurement of parathyroid hormone in the
surgical management of hyperparathyroidisim. SURGERY 1988; 1-04: 1121-7
70. S. K. Thomas, E. M. Gurnell, Mc Farlane, I. Munday, P. R. Raggat, K. K. Balan,
L. Berman, V. K. K. Chatterjee, G. C. Wishart. A pilot study of minimally invasive
61
parathyroid surgery, with intra-operative parathyroid hormon (PTH)
measurement, as a day case procedure. Br. J. Vol. 90, Suppl. 1, June 2003.
71. Domenico Rubello, Maria Rosa Pellizo, Giuseppe Boni, Riccardo Schiavo, Luca
Vaggelli, Giuseppa Villa, Sergio Sandrucci, Andrea Piotto, Gianpiero Manca,
Pierluigi Marini, Giuliano Mariani. Radioguided Surgery of Primary
Hyperparathyroidisim Using the Low-Dose Tc99m Sestamibi Protocol:
Multiinstitutional Experience from the Italian Study Group on Radioguided
Surgery and ımmunoscintigtaphy (GISCRIS). The Journal of Nuclear Medicine
Vol. 46. No:2 February 2005.
72. James W. Suliburka, Nancy D. Perrierb. Primary hyperparathyroidisim. The
Oncologist, Vol. 12, No. 6, 644-653, June 2007.
73. Shindo ML, Roshental JM. Minimal accsess parathyroidectomy using the
focused lateral approach: Technique, indication, and results. Arch Otolaryngol
Head Neck Surg. 2007 Dec; 133(12):1227-34.