24
KSÜ. Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76 YERYÜZÜNDEKi VARLIGINA MELEKLERiN (Bakara 2/30'daki Üslubu Bir Yorum Denemesi) Doç.Dr. Zekeriya PAK* Özet Kur'an temel muhataplara mesaJ vennek tarihi sahneler vahiy döneminin güncel olay ve olgulanyla sunulur. bir ifadey- le, tarihin statik bir hedeflemez, aksine, tarihi güneele onu mesaj yük- lü bir sahneye Bu nedenle, ilgili ayetler sadece gramatikal içinde zamanda, bu yönünü edebf üslup da dikkate bu makalede, söz konusu 1, vurgu Bakara suresi ,: 30. ayetine bu çerçevede ' ., bir ve yorum demirnesi Anahtar Kelimeler: Kur'an, Kur'an Adem, Melekler, The Initial Reaction of Angels to the Existence of Man on Earth Abstract Since the main aim of Qur'anic narratives is to give message to its interlocutors, the histarical stage are pre- · Sütçü Üniversitesi Fakültesi Tefsir A- nabilim Üyesi. zpak(ll;ksu.edu.tr

KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi

9 (2007) s. 53 -76

İNSANlN YERYÜZÜNDEKi VARLIGINA MELEKLERiN

İLK TEPKİSİ

(Bakara 2/30'daki İfade Üslubu İle İlgili Farklı Bir

Yorum Denemesi)

Doç.Dr. Zekeriya PAK*

Özet

Kur'an kıssalannm temel amacı muhataplara mesaJ

vennek olduğundan, tarihi sahneler vahiy döneminin güncel

olay ve olgulanyla ilişki/endirilerek sunulur. Diğer bir ifadey­

le, kıssalar tarihin statik bir fotoğrafını yansıtmayı

hedeflemez, aksine, tarihi güneele taşıyarak onu mesaj yük­

lü bir sahneye dönüştürür. Bu nedenle, ilgili ayetler sadece

gramatikal sınırlılık içinde değil, aynı zamanda, kıssalann

bu yönünü yansıtan edebf üslup da dikkate alı.narak akım­

malıdır. işte bu makalede, kıssalann söz konusu özelliğine 1,

vurgu yapılarak, Bakara suresi ,: 30. ayetine bu çerçevede ' .,

farklı bir yaklaşım ve yorum demirnesi yapılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Kur'an, Kur'an Kıssalan, Adem,

Melekler, insanın Yaratılışı.

The Initial Reaction of Angels to the Existence of Man

on Earth

Abstract

Since the main aim of Qur'anic narratives is to give

message to its interlocutors, the histarical stage are pre-

· Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir A­nabilim Dalı Öğretim Üyesi. zpak(ll;ksu.edu.tr

Page 2: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

54 • İnsanın Yeryüzündeki Varlığına Meleklerin İlk Tepkisi

sented by making relation with the daily events and facts of

the revelation period. In other words, the narratives does not

aim to r:ejlect the static photograph of histÇJry, on the con­

trary, it transforms it a stage with a full of message by pass­

ing history to the daily. For this reason, the related verses

should be read not only in the grammaticallifnitation but by

paying attention to the literary style which reflecting this as­

pect of narratives. Therefore in this article, by emphasizing

this peculiarity of narratives, it will be attempted to make a

essay of interpretation and a different approach in this

framework to the 30th. verse of al-Baqarah (2) surah.

Keywords: Qur'an, Qur'anic Narratives, Adam, An­

gels, Creation of Human Being.

Giriş

Kur'an'ın doğru anlaşılmasında, ondaki edebi üsluba

dair inceliklerin bilinmesi önem taşımaktadır. Bu husus

birçok boyutuyla ele alınabilirse de, burada, irdeleyeceğimiz

konu çerçevesinde sadece şu hususun altını çizmek istiyo­

ruz: Kur'an 'daki ifadeleri her zaman salt gramatikal

mantıkla analiz etmek, doğru anlamı yakalamacia bizi isa­

betli sonuçlara götürmeyebilir. Ayetleri, bazen daha geniş

bir açıdan değerlendirmek ve bu bağlamda, kullanılan ede­

bi üslubun anla.·n üz~rindeki etki boyutunu da göz önünde

bultındurmak gerekir.': Ele alacağımız konu açısından vur-·:~-

gulamak gerekirse, Kur'an kıssalan, edebi üslubun dikkate

alınmasındaki gerekliliğin en belirgin biçimde ortaya çıktığı

alandır, diyebiliriz.

Kıssaların Kur'an'daki mevcudiyet sebebi açısından

en önemli özelliği, güncel durumlara ilişkin mesajlar sun­

inasıdır. Bu ;nedenle kıssalar, nüzul dönemi itibariyle, sa­

dece "dün"ü değil "bugün"ü de yansıtmaktadır. Diğer bir ~~"'f' ~' 1

Page 3: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

Zekeriya PAK • 55

ifadeyle, kıssalar sadece tarihi salınelerin sunulduğu pasaj­

lardan oluşmamakta, aynı zamanda, bu salınelerin içinde

güneele dair olguları yansıtan ifadeleri de görmek mümkün

olabilmektedir. Dolayısıyla kıssalar, tarihsel ve güncel bo­

yutu olan ve bu iki boyutun iç içe yer aldığı edebi pasajlar­

dır. Bu durum dikkate alınmadığında, okunan bir kıssa

bütünüyle tarihe ait bir sahne olarak değerlendirilecek ve

onun yaşanmakta olan hayata dönük yüzü görülemeyecek-

tir.

İşte bu makalenin konusu, işaret ettiğimiz bu husus

çerçevesinde, Adem kıssasının Bakara 2/30'da yer aları

kısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan

dökücü" oluşunun meleklerin ağzından dile getirilişi sah­

nesini irdelemek olacaktır. İnsanın henüz varlık sahnesine

çıkmadığı ve onunla ilgili hiçbir fiili durum söz konusu ol­

madığı bir zaman diliminde Allah ile melekler arasında ger­

çekleştiği anlaşılan bir diyalogcia onun bu şekilde nitelenişi,

tarihte gerçekleşmiş bir durum 11:udur? Yoksa burada, ta­

rihe ait bir sahnenin muhataplruia; aktarılışı sırasında bu-' ., .

güne ait insani bir gerçekliğin di}e getirilişi şeklinde bir e-

debi üslubun kullanılmış olması söz konusu olabilir mi?

Yani, kıssada tarihsel bir sahnenin güncel bir gerçekle

kaynaştırılarak sunumundan bahsedebilir miyiz?

Önce, ele alacağımız ayet hakkında yapılan klasik

yorumlara genel hatlarıyla göz atıp, ardından bu ayette de

var olduğunu düşündüğümüz edebi üslubun daha açık bir

şekilde görüldüğü bazı örnekler üzerinde duracağız. Sonra

da ayete, bu örnekler ışığında ve yukarıdaki sorular çerçe­

vesinde farklı bir yorum getirmeye çalışacağız.

Ayetle İlgili Klasik Yorumlara Genel Bir Bakış

İnsanın yaratılışı ve yeryüzündeki serüveninin baş­

langıcı ile ilgili olarak Bakara suresinin 30. ayetine baktı­

ğımızda, önemli bir nokta dikkatimizi çekmektedir. Söz ko-

Page 4: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

56 • İnsanın Yemüzündeki Varlığına Meleklerin İlk Tepkisi

nusu ayete göre, yeryüzünde "insan" denen varlık türü he­

nüz yokken ve onunla ilgili olumlu veya olumsuz hiçbir fiili

durum söz konusu değilken, onun yeryüzünde egemen bir

varlık olmasını öngören ilahi irade karşısında, melekler yer­

yüzünün bu müstakbel varlığını "bozguncu" ve "kan dökü­

cü" olarak nitelemiştir. Söz konusu ayet gramatikal yapısı­

na uygun olarak okunduğunda, Allah ile melekler arasında

geçen diyalogdan böyle bir sonucun çıkması gayet doğal

gözükmektedir:

''Rabbin meleklere, 'Ben, yeryüzüne, orada egemen

olacak ve birbirini izleyen nesiller halinde yaşayacak bir var­

lzk1 yerleştireceğim.' dediğinde, melekler şöyle cevap vermiş­

lerdi: 'Biz seni hep övgüyle anarak, zatma yakışmayan nite­

liklerden uzak olduğunu kabul ediyor ve kusursuzluğunu

dile getiriyorken, şimdi sen, orada bozgunculuk yapacak ve

kan dökecek kimseleri mi oraya yerleştireceksin?' Allah da

'Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim!' demişti."2

İnsanın yeryüzündeki varlığı söz ,konusu olduğunda,

meleklerce gösterilen ilk tepkinin bu şekilde olmuş olması,

müfessirler tarafından bir sorun olarak görülmüş ve bu

durumun izahı için çeşitli teoriler ileri sürülmüştür. Ger­

çekten de ortada ciddi bir problem bulunmaktadır. Melekler

henüz hiç tanımadıklan bir varlık hakkında nasıl bir bilgiye

ve gerekçeye dayanara.4. "bozguncu" ve "kan dökücü" hük­

münü vermiş olabilirler? Tefsir kaynaklarına baktığımızda "" bu soruya farklı şekillerde cevap verilerek sorunun bir şe-

kilde çözülmeye çalış11dığım görmekteyiz. Bu konuda yapı­

lan yorumları, Taberi'nin kaydettiği rivayetleri esas alarak

birkaç maddede toplamamız mümkündür:

-----------~-----

ı Ayette geçen ''halife" kelimesinin Kur'an'ın nüzulü sonrası dönemde "yönetici" anlammda siyası bir içerik kazanarak anlam değişimine uğra­mış olması nedeniyle, bu kelimeyi olduğu gibi meale yansıtmayı uygun bulmadık Bunun yerine, kelimenin ayet içerisinde ifade ettiği esas an­lamı vermeye çalıştık. 2 el-Bakara 2/30. _.., '

Page 5: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

Zekeriya PAK • 57

1. İnsan yaratılmadan önce yeryüzünde cinler yaşa­

ma.ı<:taydı. Orada bozgunculuk yaptılar ve birbirlerini öl­

dürmeye başladılar. Allaı.~, İblis'in koroutasında ve melek­

lerden oluşan bir orduyu yeryüzüne gönderdi. Bu ordu, söz

konusu cinlerle savaştı; onların çoğurıu öldürdü ve bir

kısmını da adalara ve dağlara sürdü. Elde edilen bu zafer­

den dolayı oldukça gururlanan İblis'e bir şekilde haddini

bildirmek üzere, Allah insanı yaratmaya karar verdi. İşte

melekler, yaşadıklan bu tecrübeden yola çıkarak, yeryü­

zünde yaratılacak yeni bir canlı türünün de, öncekiler gibi

orada bozgunculuk yapıp birbirlerinin kanını dökeceği so­

imcunu ç1kardılar. İbn Abbas'tan nakledilen bu yoruma

göre, meleklerin insan hakkındaki bu tespiti "zan"dan öte

bir anlam ifade etmemektedirJ.

2. Yine İbn Abbas'tan nakledilen diğer bir yoruma

göre, Allah arzu ettiği şeyleri yaratıp Egemenlik Tahtı'na

kuruldu ve İblis'e dünya semasının yönetimi görevini verdi.

İblis, üstün bir niteliğe sahip oluşundan dolayı kendisine 1,

bu görevin verildiğini düşünereJ.ı :gururlandı. Bunun üzeri-

ne Allah meleklere "Ben, yeryü~C/ne, orada egemen olacak

ve birbirini izleyen nesiller halinde yaşayacak bir varlık yer­

leştireceğim." dedi. Melekler ise, "Ey Rabbimiz! Bu varlık

nasıl biri olacak?'' diye sordular. Allah da şu cevabı verdi:

"Onun kendinden türeyen nesli olacak; onlar yeryüzünde

bozgunculuk yapacak ve birbirlerini kıskanarak öldürecek­

ler." Bunun üzerine melekler, ayette geçtiği üzere, "Şimdi

sen, orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek kimseleri

mi oraya yerleştireceksin?'' diye karşılık verdiler. Buna göre

melekler, yaratılacak yeni varlık türünün keyfiyetiyle ilgili

olarak Allah'tan aldıkları kesin bir "bilgi"den hareketle böy-

3 et-Taberi, Cami'u'l-Beyan, (Thk.: Ahmed Muhammed Şakir),

Müessesetü'r-Risf'ıJe, Beyrut 1420/2000 I, 455-458.

Page 6: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

58 ▪ İnsanın Yeryüzündeki Varlığına Meleklerin İlk Tepkisi

le bir tespitte bulunmuşlardır4.

3. Katâde’den nakledilen yoruma göre, Allah,

Âdem’in yaratılışı konusunu meleklere açtığında, Allah ka-

tında “kan dökme ve bozgunculuk çıkarma”dan daha kötü

bir şey olmadığını bilen melekler söz konusu çekincelerini

dile getirdiler. Allah da, insanlar arasında peygamberler, iyi

ve güzel davranışta bulunacak olanlar ve cennet ehli olaca-

ğını bildiğinden, “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim!” şek-

linde cevap verdi. Bu yoruma göre melekler herhangi bir

bilgiye dayanmaksızın sadece zan ile konuşmuşlardır. Yine

Katâde’den nakledilen bir başka yoruma göre ise, onların

bu itirazı, yeni yaratılacak varlık türünün kan döküp yer-

yüzünde bozgunculuk yapacağına dair Allah’ın kendilerine

verdiği bilgiye dayanmaktadır5.

4. İbn Zeyd’in yorumuna göre, Allah cehennemi ya-

rattığında melekler müthiş derecede korktular. Henüz me-

leklerden başka bir varlık türü olmadığına göre cehennem

kimler için yaratılmıştı? Melekler cehennemin varlık sebe-

bini anlamak için Allah’a, “Ey Rabbimiz! İleriki zamanlarda

biz sana isyan mı edeceğiz?” diye sordular. Allah da, “Hayır!

Ben yeryüzünde kan dökecek ve bozgunculuk yapacak bir

varlık yaratacağım.” cevabını verdi6.

Bu yorumların yanında benzer ifade ve tasvirlerin

yer aldığı diğer rivayetleri7 de değerlendirdiğimizde, konu ile

ilgili temelde iki yorumun hâkim olduğunu görmekteyiz:

Birincisi; daha önce yaşamış ve yeryüzünde kan dö-

kerek bozgunculuk yapmış cinlere tanık olan melekler, bu

tecrübeden yola çıkarak yeni yaratılacak varlık hakkında

kıyas yoluyla tahminde bulunmuşlardır.

İkincisi; Allah ile melekler arasında geçen diyalogun 4 et-Taberî, a.g.e., I, 458-462. 5 et-Taberî, a.g.e., I, 462-463. 6 et-Taberî, a.g.e., I, 466-467. 7 et-Taberî, a.g.e., I, 467-469.

Page 7: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

Zekeriya PAK ▪ 59

Kur’an’da nakledilen sahnede yer almayan bir arka planı

bulunmaktadır. Buna göre Allah, meleklere yeni yaratacağı

varlık türünün bazı özellikleri hakkında bilgi vermiş ve on-

lar da buna dayanarak söz konusu değerlendirmelerini

yapmışlardır.

Taberî, yukarıda özetlediğimiz rivayetleri naklettikten

sonra, ayetin açıkça delalet etmediği birinci yorumu uygun

bulmaz ve ikinci yorumun sözün akışına ve mefhumuna

daha uygun olduğunu belirtir. Ona göre Allah, yeryüzünde

egemen olacak ve birbirini izleyen nesiller halinde yaşaya-

cak bir varlık yaratacağını meleklere haber verdiğinde, bu

varlığın soyundan gelecekler arasında bozgunculuk yapa-

cak ve kan dökecek kimselerin de olacağını onlara bildirmiş

olmalıdır. Meleklerden nakledilen cevap, onların bu şekilde

cevap vermelerine zemin hazırlayacak bir ön bilginin Allah

tarafından kendilerine verilmiş olacağına mefhum olarak

delalet etmektedir. Bu nedenle, diyalogun o kısmı Kur’an’da

zikredilmemiştir8. Tefsir metinlerinde yer alan çoğu yorum-

lar da Taberî’nin tercihi doğrultusundadır. Müfessirler bu-

nu, bazen tercihlerini açık bir şekilde belirterek9, bazen de

Taberî’nin yorumunu ilk görüş olarak zikredip diğerlerini

tali görüşler şeklinde sıralayarak10 yapmışlardır.

İbn Âşûr ise, Allah ile melekler arasındaki bu diyalo-

gun, Âdem’in yaratılıp ona ruh üflenmesinin ardından ger-

çekleştiğini düşünmektedir. Ona göre melekler, yeryüzüne 8 et-Taberî, a.g.e., I, 471-472. 9 el-Âlûsî, Rûhu’l-Me’ânî, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut 1420/1999, I, 300. 10 ez-Zemahşerî, el-Keşşâf, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1424/2003, I, 126; İbn Atiyye, el-Muharreru’l-Vecîz, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1422/2001, I, 117; İbnü’l-Cevzî, Zâdu’l-Mesîr, el-Mektebetü’l-İslâmî, Beyrut 1407/1987, I, 60-61; el-Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1424/2003, I, 50; en-Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl, Dâru’n-Nefâis, Beyrut 1416/1996, I, 79; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1412/1992, I, 228; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut 1402/1982, I, 69; Ebu’s-Su’ûd, İrşâdu’l-Akli’s-Selîm, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1419/1999, I, 111.

Page 8: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

60 ▪ İnsanın Yeryüzündeki Varlığına Meleklerin İlk Tepkisi

yerleştirilmek ve orada egemen olmak üzere yaratılmış bu

yeni varlık türünün donanım olarak Allah’ın emirlerine ita-

at kadar isyana da kabiliyetli olduğunu görmüşler, bu ne-

denle de söz konusu endişelerini dile getirmişlerdir11.

Sonuçta bütün bu yorumlar, insanın bozgunculuk

yapacak ve kan dökecek bir özellikte olacağının, henüz

onunla ilgili böyle bir fiilî durum söz konusu değilken, biz-

zat melekler tarafından dile getirildiğinin kabulü esasına

dayanmaktadır. Buna göre, “Sen, orada bozgunculuk yapa-

cak ve kan dökecek kimseleri mi oraya yerleştireceksin?”

cümlesi, öznesi “melekler” olan “kâlu/dediler” fiilinin

“mef’ûlü/tümleci” konumundadır ve bu cümle bütün un-

surlarıyla onların ağzından çıkan sözü yansıtmaktadır. Şu

halde, melekler bu şekilde konuşmuşlardır ve Allah da on-

ların sözünü, ne söylemişlerse, olduğu biçimiyle bize ak-

tarmıştır. İlgili cümlenin gramatikal yapısını esas aldığımız-

da, ilk bakışta farklı bir ihtimal de akla gelmemektedir. Do-

layısıyla yukarıdaki yorumların tamamen isabetsiz olduğu

söylenemez. Ancak biz, konuya farklı bir pencereden bakış

denemesi yapmak üzere şu soruların cevabını aramaya ça-

lışacağız:

Ayetteki ifade üslubu, insan hakkındaki bu nitele-

menin bizzat meleklerce yapılmış olduğu sonucunu çıkar-

mamızı zorunlu kılmakta mıdır? İnsanı bu şekilde nitelen-

diren “özne”, melekler değil de Allah olabilir mi? Buna göre

Allah, melekler ile kendisi arasında “geçmiş”te gerçekleşmiş

bir diyalogu “şimdi” gündeme getirirken, insanın “geçmiş”

ile “şimdi” arasındaki zaman diliminde fiilen sabit olmuş ve

olmaya da devam etmekte olan iki olumsuz özelliğine işaret

etmek amacıyla, meleklerden naklettiği sözün içerisine

kendi değerlendirmesini katmış olabilir mi? Yani söz konu-

11 İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, Müessesetü’t-Târîhi’l-Arabî, Beyrut 1420/2000, I, 389.

Page 9: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

Zekeriya PAK ▪ 61

su ayette, başkasından nakledilen bir sözün içerisine, nak-

ledenin kendi tespit ve düşüncelerini de katması şeklinde

bir ifade üslubu kullanılmış olabilir mi?

Bu soruların cevabını çalışmamızın sonuna bıraka-

rak, yapacağımız yoruma esas ve örnek teşkil etmek üzere,

dikkatimizi çeken bazı ayetlerden hareketle Kur’an’da yer

alan iki ifade üslubuna kısaca göz atmak istiyoruz. Bunlar-

dan birincisi, tarihî bir olay aktarılırken, “geçmiş” ve “şim-

di”nin iç içe girdirilmesi ve kıssa kahramanlarının bu gü-

nün gerçeklerine de işaret edecek tarzda konuşturulması,

yani kıssalarda “zamanların kaynaştırılması”. İkincisi ise,

yine benzer şekilde, Kur’an’ın nüzulü döneminde dinî haki-

katlere karşı çıkanlara ait bazı sözler aktarılırken, esasında

onlara ait olmayan fikirlerin onların sözlerine eklenmesi.

Bu iki üsluba dair bazı örnekler üzerinde kısaca durduktan

sonra tekrar konumuz olan ayete döneceğiz.

Kur’an Kıssalarında Zamanların Kaynaştırılması

Kur’an kıssalarını dikkatli bir gözle incelediğimizde,

tarihe ait sahnelerin salt geçmişte olmuş bitmiş birer hadi-

se olarak tasvir edilmediğini, muhataba verilmek istenen

güncel mesajların kıssanın içerisine ustalıkla yerleştirildi-

ğini görürüz. Çeşitli şekillerde tezahür eden bu üslubun

konumuzu ilgilendiren yönü, verilmek istenen mesajın biz-

zat kıssa kahramanının ağzından çıkan sözlerin içerisine

yerleştirilmesidir. Bu durumda kıssanın kahramanı sanki

geçmişte yaşamış biri değil de, sanki bugün ve burada ya-

şamakta olan biri gibi, güncel durumlarla ilgili mesajları

içeren sözleriyle Kur’an okuyucusunun karşısına çıkar. Ya-

ni Allah, söylemek istediği şeyleri onların ağzından söyler ve

böylece, nüzul dönemine ait fiili durum ve olgular da kıssa-

nın anlatım üslubuna hâkim birer unsur olarak devreye

girer ve kıssa güncel bir boyut kazanır. Bunun bir sonucu

olarak da, kıssayı dinleyen muhatap, sadece geçmiş bir ha-

Page 10: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

62 ▪ İnsanın Yeryüzündeki Varlığına Meleklerin İlk Tepkisi

diseye kulak vermiş olmaz, aynı zamanda sahnenin içeri-

sinde bizzat kendini görür ve kendine yönelik mesajları biz-

zat kıssa kahramanının ağzından işitir. Kıssayı okuyan ya

da dinleyen, “kendisini bu tarihî şahsiyetlerden ayıran za-

manın hükmü kalkmışçasına onların yanına gittiğini veya

onların kendisinin karşısına geldiklerini görür; okuyucu

değil de seyirci durumuna girer. Kur’an’ın bütün kıssaları,

bu özelliği az çok gösterir.”12

Kur’an kıssalarındaki bu üsluba dair verilebilecek

örneklerden sunacağımız iki tanesi, ele aldığımız ayete geti-

receğimiz yoruma ışık tutacak niteliktedir:

1. Örnek: Nuh suresinde, Hz. Nuh’un, kavmini doğ-

ru yola çağırmadaki olağanüstü çabası ve bu çabadan ciddi

bir netice alamamasından dolayı yakınması kendi dilinden

aktarılır13. Bu arada o, kavminin, tapmakta olduğu putlar-

dan vazgeçmeme konusundaki direncini şu ifadelerle belir-

tir:

“Dediler ki, tanrılarınızdan asla vazgeçmeyiniz! Ne

Vedd’i ne Suvâ’yı ne Yegûs’u ne Yeûk’u ne de Nesr’i, asla

bırakmayınız!”14

Ayet gramatikal olarak ele alındığında ilk anlaşılan

şudur: Nuh kavmi adı geçen putlara fiilen tapmıştır ve bu

put isimleri onların taptığı tanrılara aittir. Ancak, şu da

tarihî bir gerçek ki, Kur’an’ın nâzil olduğu dönemdeki Arap

kabilelerinin tapmakta olduğu bazı putlar da aynı isimleri

taşımaktadır15. Yani, Nuh kavminin tapınmada ısrar ettiği

belirtilen tanrıların isimleri, Kur’an’ın nâzil olmakta olduğu

12 Suat Yıldırım, “Kur’ân-ı Kerimde Kıssalar”, A.Ü. İslâmî İlimler Fakültesi Dergisi, 1979, 3. Sayı, s. 62. 13 Nûh, 71/5-28. 14 Nûh, 71/23 15 Bkz.: İbn Kelbî, Putlar Kitabı (Kitâbu’l-Asnâm), Çev.: Beyza Düşüngen, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1969, s. 28, 29, 50; et-Taberî, a.g.e., XXIII, 639-640; Ebû Hayyân, a.g.e., X, 285; İbn Kesîr, a.g.e., IV, 426; el-Âlûsî, a.g.e., XXIX, 122-123.

Page 11: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

Zekeriya PAK ▪ 63

dönemde bizzat Arapların tapmakta olduğu putların isimle-

riyle örtüşmektedir. Bu durum nasıl izah edilebilir? Acaba

Hz. Nuh’un kavmi ile Hz. Peygamberin çağdaşı Araplar aynı

ismi taşıyan putlara tapmış olabilirler mi? Müfessirlerin bu

soruya cevabı çoğunlukla “evet” şeklindedir16. Bir yoruma

göre, tufan suları söz konusu putları beşi bir arada Hicaz

bölgesine ulaştırmış ve bunlar Araplar tarafından buluna-

rak kendilerine tapılmıştır17. Râzî, bu putların cismen Arap-

lara intikal ettiği yorumunu problemli görür ve şöyle der:

“Çünkü tufan zamanında dünya harap olurken bu putlar

nasıl kurtuldu? Araplara nasıl intikal etti? Hz. Nuh onları

gemiye aldı da denemez. Görevi onları ortadan kaldırmak ve

yok etmek iken, gemiye alarak koruması nasıl mümkün

olur?”18 Râzî, durumu bir problem olarak ortaya atar ama

bu soruları da cevapsız bırakır. Diğer bir yoruma göre ise,

nesilden nesile intikal etmiş olan sadece bu putların isimle-

ridir ve Araplar da bizzat kendilerine ait putlara o isimleri

vermişlerdir19.

Burada, Maverdî’nin naklettiği farklı bir yorumla

karşılaşmaktayız. Bu yoruma göre, söz konusu putlar sa-

dece Araplara aittir ve onlardan başkası da bu putlara

tapmamıştır. Dolayısıyla ayet şöyle anlaşılmalıdır: “Nuh

kavmi, kendi taraftarlarına ‘Sakın tanrılarınızdan vazgeç-

meyiniz.’ demişti. Aynen onlar gibi Araplar da kendi çocuk-

larına ve toplumuna ‘Ne Vedd’i ne Suvâ’yı ne Yegûs’u ne

Yeûk’u ne de Nesr’i asla bırakmayınız.’ demektedirler”20.

16 et-Taberî, a.g.e., XXIII, 639-640; ez-Zemahşerî, a.g.e., IV, 607; el-Beydâvî, a.g.e., II, 531; en-Nesefî, a.g.e., IV, 435; İbn Kesîr, a.g.e., IV, 426; el-Âlûsî, a.g.e., XXIX, 122; Ebu’s-Su’ûd, a.g.e., VI, 310; İbn Âşûr, a.g.e., XXIX, 193. 17 İbnü’l-Cevzî, a.g.e., VIII, 374; Ebû Hayyân, a.g.e., X, 285. 18 er-Râzî, Mefâtîhu’l-Ğayb, el-Mektebetü’t-Tevfîkıyye, Kahire 2003, XXX, 133. 19 Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, X, 285-286; el-Âlûsî, a.g.e., XXIX, 123; İbn Âşûr, a.g.e., XXIX, 194. 20 el-Mâverdî, en-Nüket ve’l-Uyûn, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut ts., VI, 104.

Page 12: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

64 ▪ İnsanın Yeryüzündeki Varlığına Meleklerin İlk Tepkisi

Bu son yorum da dikkate değer olmakla birlikte, bu-

rada “zamanların kaynaştırılması” şeklinde bir anlatım üs-

lubunun hâkim olduğunu düşünüyoruz. Yani, Nuh kavmi

ile cahiliye Arap toplumu arasında, putlara tapma ve bunda

ısrarcı olma yönüyle keyfiyet benzerliği bulunduğundan,

her iki toplum aynı zaman diliminde ve aynı sahnede bir-

leştirilmektedir. Böylece Allah, Nuh kavminin sözde tanrı-

lardan vazgeçmeme ısrarını ve bu nedenle de tufan olayı ile

karşı karşıya kalışlarını anlatırken, onların durumunu

müşrik Araplardaki put isimleriyle örneklendirmekte ve iki

toplum arasındaki benzerliğe dikkat çekmektedir. Dolayı-

sıyla ayette, “geçmiş” ile “şimdi”nin kaynaştırılarak, geçmi-

şin daha canlı ve dinamik bir anlatımı için güncel olgularla

örneklendirilmesi şeklinde bir üslup kullanılmaktadır. Bu-

na göre ayet şu şekilde anlaşılmalıdır: “Sizin tapmakta ol-

duğunuz Vedd, Suvâ, Yegûs, Yeûk, Nesr adlı putlarınızın

benzeri putlar, helak olan Nuh kavminde de var idi ve onlar

da sizin gibi tanrılarından asla vazgeçmek istemiyorlardı.”

Buna göre, tarihsel bir konuşma güncel olgularla daha di-

namik ve güncel bir formata büründürülerek aktarılmakta-

dır21.

Meseleye katkı sağlaması açısından, Türkçede de

karşılaşabileceğimiz bu ifade üslubuna bir örnek vermek

istiyoruz. Mesela, farklı bir kültüre sahip, kullandıkları

isimler itibariyle bize tamamen yabancı bir ülkenin bağım-

sızlık mücadelesinden bahsederken, şöyle bir ifadeyi rahat-

lıkla kullanmamız mümkündür: “Onların da Ahmetleri,

Mehmetleri, Alileri var idi. Vatanları uğruna hepsini feda

ettiler!” Bu sözden, onların bu isimleri kullandıkları sonucu

çıkmaz. Anlaşılacak olan sadece şudur: “Biz nasıl kendi

21 Ayetteki üsluba dair benzer bir değerlendirme için bk. Hikmet Zeyveli, “Kur’an Dilinin Özellikleri ve Özel Olarak Kıssa ve Mucizeler”, 2. Kur’an Sempozyumu 4-5 Kasım 1995, Bilgi Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s. 102.

Page 13: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

Zekeriya PAK ▪ 65

vatan evlatlarımızı şehit vermiş isek onlar da kendileri için

değerli olan evlatlarını vatanları için feda etmişlerdir.” Ka-

naatimizce ayetteki ifade üslubu da buna benzemektedir.

2. Örnek: Âl-i İmrân suresi 45. ayette, melekler tara-

fından Hz. Meryem’e bir çocuğunun olacağı müjdesinin ve-

rilişi söz konusu edilir:

“Melekler şöyle demişlerdi: ‘Ey Meryem! Allah sana

kendi tarafından bir ‘Söz’ün müjdesini veriyor. Onun adı

Meryem oğlu İsa Mesih’tir…”22

Bu müjdeyle başlayan sahne, Hz. İsa’ya dair bazı

önemli niteliklerin ve onun peygamberlik dönemine ait bazı

tarihî kesitlerin zikredilmesiyle 51. ayetin sonuna kadar bir

bütünlük içerisinde sürer. Meryem’in bu haber karşısında

dile getirdiği, “Rabbim! Bana bir insan dokunmamışken, na-

sıl olur da benim bir çocuğum olur!” şeklindeki şaşkınlığını

ve ona verilen “Öyledir, ama Allah dilediği biçimde yaratır!”

anlamındaki karşı cevabı içeren ara cümle niteliğindeki 47.

ayet hariç, 45. ayetle başlayan ve 51. ayetin sonuna kadar

süren kısım, gramatikal açıdan tek cümledir. Buna göre,

kıssadaki sahnenin başlangıcı olan 45. ayetteki “Melekler

şöyle demişlerdi.” ifadesinden sonraki kısım, teknik ifade-

siyle, öznesi melekler olan “kâlet/dediler” fiilinin

“mef’ûlü/tümleci” konumundadır. Dolayısıyla, söz konusu

ayetler grubu bu gramatikal yapıya uygun olarak okundu-

ğunda, meleklerin, Meryem’e sadece bir çocuk müjdesi

vermekle kalmadıkları, aynı zamanda Hz. İsa’ya dair aşağı-

daki bilgileri de ona aktardıkları sonucu ortaya çıkmakta-

dır:

- Doğacak çocuğun en önemli niteliği, onun Allah’a ait

bir ‘Söz’ oluşudur.

- Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir.

22 Âl-i İmrân 3/45.

Page 14: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

66 ▪ İnsanın Yeryüzündeki Varlığına Meleklerin İlk Tepkisi

- Dünyada ve ahirette şerefli ve Allah’a yakın biri ola-

caktır.

- Hem beşikte hem de yetişkin iken insanlarla konu-

şacak ve iyi biri olacaktır.

- Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek-

tir.

- İsrail Oğullarına peygamber olacak ve size Rabbi-

nizden şu mucizeleri sunuyorum diyecektir: “Çamura kuş

şekli verip ona üflediğimde Allah’ın izniyle canlanacak. Körü

ve cüzzamlıyı iyileştireceğim ve Allah’ın izniyle ölüyü dirilte-

ceğim. Yediğiniz ve evlerinizde sakladığınız şeyleri size bildi-

receğim. Eğer inanırsanız bütün bunlarda bir işaret vardır.”

- İsrail Oğullarına, “Ben, Tevrat’ı tasdik eden, size ha-

ram kılınmış bazı şeyleri helal kılan, size mucize sunan bir

peygamberim; Allah’tan sakının ve bana itaat edin!” diye-

cektir.

- “Allah benim de Rabbim, sizinde Rabbinizdir. Öyley-

se O’na kulluk ediniz. İşte doğru yol budur.” diyecektir.

Tefsir kaynaklarında23 yer alan yoruma göre, “Melek-

ler şöyle demişlerdi.” ifadesini takip eden ve Hz. İsa ile ilgili

söz konusu bilgileri içeren ifadeler, olduğu gibi meleklerin

ağzından çıkan sözlerdir ve bunlar meleklerin Meryem’e

haber verdiği şekliyle aynen gerçekleşmiştir. Söz konusu

ayetler bu şekilde ele alınmalı ve buna göre anlaşılmalıdır.

Ancak, ilgili ayetleri dikkatli bir şekilde incelediği-

mizde, burada da birinci örnekte işaret ettiğimiz ifade üslu-

bunun hâkim olduğunu görmekteyiz. Yani Meryem’e bir

çocuk müjdesinin verildiği “geçmiş” tarihli bir sahne, Hz.

İsa ile ilgili gerçekleri dile getiren ve Kur’an’ın vahyi esna-

sındaki muhatapların onun hakkındaki yanlış kanaatlerini

23 et-Taberî, a.g.e., VI, 410-442; İbn Atiyye, a.g.e., I, 434-442; İbn Kesîr, a.g.e., I, 363-364; Ebu’s-Su’ûd, a.g.e., I, 368-373; el-Âlûsî, a.g.e., III, 212-231; İbn Âşûr, a.g.e., III, 96-104.

Page 15: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

Zekeriya PAK ▪ 67

düzeltmeye yönelik mesajları içeren ifadeler eşliğinde su-

nulmaktadır. Buna göre melekler, Meryem’e sadece bir ço-

cuk müjdesi vermişlerdir, o da, kendisine hiçbir insan do-

kunmamışken böyle bir şeyin nasıl mümkün olacağını dile

getirmiştir. Meleklerle Meryem arasındaki diyalog bu hu-

suslardan ibaret olmalıdır. Doğacak çocuk ile ilgili tanım-

lama ve tasvirleri içeren diğer hususlar ise, bu olayın

Kur’an’da nakledilişi esnasında, kamuoyuna yönelik güncel

mesajlar niteliğinde Allah tarafından dile getirilmiştir.

Burada şunu belirtelim ki, tefsir kaynaklarında yer

alan yorumlara uygun olarak, Hz. İsa hakkındaki bütün bu

sözlerin, o henüz ana rahminde oluşum aşamasında iken,

melekler tarafından Meryem’e ifade edilmiş olması imkânsız

değildir. Geçmişi ve geleceği bilen Allah tarafından görev-

lendirilen melekler bütün bu gerçekleri Meryem’e anlatmış

olabilirler. Ancak ilgili ayetlere hâkim olan ifadelere dikkatli

bir şekilde baktığımızda, Hz. İsa ile ilgili bütün bu tespitle-

rin, onun hakkında yanlış kanaate sahip olan Hıristiyanla-

ra yönelik mesajlar taşıdığını görürüz. Burada, Hz. İsa ile

ilgili söz konusu tanımlama ve tasvirlerin geçmişte Mer-

yem’e ifade edilmesinden çok, bugün Hıristiyanlara söyleni-

yor olması önem taşımaktadır. Çünkü bu mesajlar Mer-

yem’e değil, Hz. İsa’yı ve Meryem’i ulûhiyet makamında gö-

ren Hıristiyanlara yöneltildiğinde bir anlam kazanmaktadır.

Örneğin, Hz. İsa’dan “Meryem Oğlu” olarak bahsedilmesi,

onu Allah’ın oğlu olarak nitelendiren Hıristiyanlara bir red-

diyeden ibarettir. Meryem’e henüz bir çocuk müjdesinin

verildiği anda, yani Hz. İsa hakkında böyle bir yanlış inanç

yokken, onun “Meryem Oğlu” olarak adlandırılması pek

anlamlı gözükmemektedir. Kur’an’da Hz. İsa’nın adı 25 yer-

de geçer ve bunların 16’sında “Meryem oğlu İsa”24 ifadesi

24 el-Bakara 2/87, 253; Âl-i İmrân 3/45; en-Nisâ 4/157,171; el-Mâide 5/46, 78, 110, 112, 114, 116; Meryem 19/34; el-Ahzâb 33/7; el-Hadîd

Page 16: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

68 ▪ İnsanın Yeryüzündeki Varlığına Meleklerin İlk Tepkisi

kullanılır. Hz. İsa, dört ayette “Meryem oğlu Mesih”25 ve iki

yerde de “Meryem oğlu”26 olarak adlandırılır. Kur’an hiçbir

peygamberin adını babasına veya anasına nispet ederek

kullanmazken Hz. İsa için bu ifadenin tercih edilmiş olması

tamamen onu sonradan tanrılık makamında görenlere bir

cevap niteliğindedir. Dolayısıyla onun hakkındaki bu nite-

lemenin henüz o yokken gündeme gelmiş olmasının her-

hangi bir amaca hizmet edeceği düşünülemez. Yine, henüz

ortada İncil adında bir kutsal kitap yokken, “Allah ona İn-

cil’i öğretecektir” şeklindeki bir cümle Meryem açısından

pek anlamlı ve işlevsel değildir. Sahnenin sonundaki, “Allah

benim de Rabbim, sizinde Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk

ediniz. İşte doğru yol budur.” mealindeki ifadenin, Hz. İsa’yı

“rab” kabul eden mevcut Hıristiyanlara onun ağzından bir

cevap olduğu da gayet açıktır.

Taberî, Hz. İsa ile ilgili söz konusu nitelemeleri içeren

ifadelerin melekler tarafından bizzat Meryem’e söylendiğini

kabul etmekle birlikte de, Hz. İsa’nın “Meryem oğlu İsa Me-

sih” olarak nitelenişini yukarıdaki değerlendirmemize yakın

bir çerçevede yorumlar. Ona göre, “Allah kullarına, İsa’nın

nesebi hakkında bilgi vermekte ve onun ‘Meryem’in oğlu’

olduğunu bildirmektedir. Bu ifadeyle Allah, kendisi hak-

kında yanlış inanca sapmış olan Hıristiyanların Hz. İsa’yı

‘Allah’ın oğlu’ olarak telakki edişlerini ve Yahudilerin Mer-

yem’e yönelik iftiralarını reddetmektedir.”27

Tekrar ifade edelim ki, bu ayetlerde de, birinci örnek-

te ifade ettiğimiz gibi, geçmişte gerçekleşmiş bir diyalogun,

sonraki dönemlere ait durumlara yönelik mesajlarla zengin-

leştirilerek aktarılması ve bir şekilde zamanların kaynaştı-

57/27; es-Saff 61/6, 14. 25 el-Mâide 5/17, 72, 75; et-Tevbe 9/31. 26 el-Mü’minûn 23/50; ez-Zuhruf 43/57. 27 et-Taberî, a.g.e., VI, 413.

Page 17: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

Zekeriya PAK ▪ 69

rılması üslubu hâkimdir.

Böyle bir üslup dil mantığı açısından imkânsız değil-

dir ve dilin pratik kullanımında sıklıkla karşılaşabileceğimiz

örnekleri vardır. Mesela, hamile kaldığını düşünen bir ba-

yan eşiyle birlikte kontrol için doktora gitmiş ve doktor

kendilerine bir çocuklarının olacağı müjdesini vermiştir.

Aradan yıllar geçmiş ve büyüyen çocuk ülke için önemli

icraatlarda bulunan değerli bir insan olmuştur. Evladının

durumunu izleyip oldukça duygulanan baba, o günü hatır-

latarak eşine şöyle demektedir: “Kontrol için doktora gitti-

ğimiz günü hatırlıyor musun? Doktor sana, ileride büyüyüp

adam olacak, nice güzel işler yapacak ve yaptığı işlerle gu-

rur kaynağımız olacak böyle bir çocuğa hamile kaldığını

söylediğinde ne kadar sevinmiştik!” Çocuğa ait bu özellikler

doktorun ağzından çıkmamıştır. Ancak baba, onun “hami-

lesiniz” şeklindeki ifadesini aktarırken, bu hamilelik netice-

sinde doğan çocuğun bu günkü özelliklerini de zikretmek

suretiyle kendi duygu ve düşüncelerini naklettiği sözün

içine katmıştır.

İşte, söz konusu ayetlerde de böyle bir konuşma üs-

lubunun olduğu anlaşılmaktadır. Yani melekler Meryem’e

bir çocuğunun olacağı müjdesini vermiştir; Allah da bu ola-

yı miladî 7. yüzyılda haber verirken, o ana kadar Hz. İsa

hakkında oluşmuş yanlış telakkilere cevap vermek ve onu

gerçek şekliyle tasvir etmek amacıyla, ona ait sıfat ve du-

rumları da zikretmiştir.

Kur’an kıssalarında yer alan “zamanların kaynaştı-

rılması” şeklindeki üslup ile ilgili bu iki örnekle yetinerek,

yine konumuz olan ayete getireceğimiz yoruma esas teşkil

edebilecek benzer bir üslubun kullanıldığını gördüğümüz

iki örnek daha sunmak istiyoruz.

Page 18: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

70 ▪ İnsanın Yeryüzündeki Varlığına Meleklerin İlk Tepkisi

Muhataplardan Nakledilen Sözlere Onlara Ait Ol-

mayan İfadelerin Katılması

Kur’an’da karşılaştığımız, zamanların kaynaştırılma-

sı üslubuna benzer bir üslup da, özellikle dinî gerçekleri

inkâr edenlerin düşüncelerini yansıtmak üzere onların ağ-

zından nakledilen sözlerin içerisine, esasında onlardan sa-

dır olmayan bazı olumlu ifadelerin Allah tarafından eklen-

mesidir. Bu üsluba dair vereceğimiz aşağıdaki iki örneğin

konumuza ışık tutacağı kanaatindeyiz.

1. Örnek: Nisâ suresinde Yahudilerin başına gelen

ve gelecek olan felaketlerin sebepleri sıralanırken, bunların

arasında, onların “İsa’yı biz öldürdük!” şeklindeki sözlerine

de yer verilir. Bunun 157. ayetteki ifadesi şu şekildedir:

“Allah’ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih’i kesinlikle biz öldür-

dük, demeleri sebebiyle…”28 Ayete gramatikal açıdan baktı-

ğımızda, Yahudilerin söylediği söz şudur: “Allah’ın elçisi

Meryem oğlu İsa Mesih’i kesinlikle biz öldürdük.” Ancak bu

söz bütünüyle onlara ait ise, burada, Hz. İsa’yı Allah’ın elçi-

si olarak kabul etmeyen Yahudilerin onu “Allah’ın elçisi”

olarak nitelemeleri şeklinde mantıkî bir çelişki ortaya çık-

maktadır. Oysa böyle bir çelişkinin olmaması gerekir. Bu

duruma açıklık getirmeye çalışan müfessirler şu iki izahı

yaparlar29: Birincisi, Yahudilerin Hz. İsa’yı “Allah’ın elçisi”

olarak nitelemeleri, buna inanmalarının bir sonucu değil,

tamamen istihza amaçlıdır. İkincisi, Allah onların “İsa’yı biz

öldürdük!” şeklindeki iddialarını naklederken, onu “Allah’ın

elçisi” olarak bizzat kendisi nitelemekte ve onu anılması

gereken şekliyle anarak yüceltmektedir. Birinci yorum, “Al-

lah’ın elçisi Meryem oğlu İsa Mesih’i kesinlikle biz öldürdük.”

sözünün olduğu gibi Yahudilerin ağzından çıktığı kabulüne

28 en-Nisâ 4/157. 29 ez-Zemahşerî, a.g.e., I, 574; er-Râzî, a.g.e., XI, 84; el-Beydâvî, a.g.e., I, 247; en-Nesefî, a.g.e., I, 380; Ebu Hayyân, a.g.e., IV, 125; Ebu’s-Su’ûd, a.g.e., II, 217.

Page 19: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

Zekeriya PAK ▪ 71

dayanırken, ikinci yorum, bizim üzerinde durduğumuz üs-

lup çerçevesinde yapılmaktadır. Buna göre Allah, onlardan

naklettiği sözü onların ağzından çıktığı şekliyle değil de,

vermek istediği mesaja uygun ifadeleri kullanarak aktar-

maktadır. Yani onlar “İsa’yı biz öldürdük” iddiasında bu-

lunmuşlar; Allah da onların iddialarını aktarırken, Hz.

İsa’nın adını yalın isim şeklinde anmamış, onu olması ge-

reken şekliyle nitelendirmiştir.

2. Örnek: Aynı üslubu, müşriklerin yanlış inançları-

nın sorgulandığı Zuhruf suresi 9. ayette görmekteyiz: “Eğer

onlara, ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?’ diye sorsan, kesinlikle,

onları çok güçlü olanın, çok iyi bilenin yarattığını söyleyecek-

lerdir.”30 Ayete gramatikal açıdan baktığımızda, “Onları çok

güçlü olan ve çok iyi bilen yaratmıştır.” sözünün bir bütün

olarak müşriklere ait olması gerekmektedir. Buna göre

müşrikleri, Allah’ı “azîz/çok güçlü olan” ve “alîm/çok iyi

bilen” şeklinde nitelendirecek bir inanç düzeyine sahip

kimseler olarak kabul etmemiz gerekecektir. Ancak bu du-

rum, Hz. Peygamberin davet ettiği Allah inancına karşı

müşrikler tarafından gösterilen muhalefet stratejisine ters

düşmektedir31. Müfessirlerin bir kısmı bu çelişkiyi çözmeye

çalışırken, ayeti bizim ele aldığımız ifade üslubu çerçeve-

sinde yorumlamışlardır. Buna göre Allah, gökleri ve yeri

yaratanın Allah olduğuna dair müşriklerde var olan yerleşik

bir düşünceyi ya da böyle bir soru karşısında vermek zo-

runda kalacakları “Allah yaratmıştır” şeklindeki bir cevabı

aktarırken, kendi zatını bizzat kendisi nitelemektedir32.

Âlûsî, böyle bir ifade üslubunun dilin pratik kullanımında

var olduğuna dikkat çekerek şu örneği verir: “Üstat bana 30 ez-Zuhruf 43/9. 31 Müşriklerdeki Allah inancı ile ilgili bu tespitimiz hakkında daha geniş bilgi için bk. Zekeriya Pak, “Cahiliye Araplarındaki Allah İnancının, Kur’an’dan Hareketle Tespitiyle İlgili Bazı Hususlar”, Cumhuriyet Üniver-sitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 1, s. 316-322, Sivas 2001. 32 ez-Zemahşerî, a.g.e., IV, 231-232; Ebu’s-Su’ûd, VI, 27.

Page 20: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

72 ▪ İnsanın Yeryüzündeki Varlığına Meleklerin İlk Tepkisi

şöyle dedi…” diyen birinin “üstat” kelimesiyle “Şemsü’l-

Eimme”yi kastettiğini bilmektesin. Daha sonra onun sözü-

nü bir başkasına aktarırken, “Falan kişi bana Şemsü’l-

Eimme’nin şöyle dediğini söyledi” dersin. Oysa o kişinin

ağzından sadece “üstat” kelimesi çıkmıştır. Sen ise onun

sözünü aktarırken, “üstat” ile kastettiği kişinin bir sıfatını

kullanmaktasın. Ayette de bu durum söz konusudur. Müş-

rikler, kendilerine yöneltilen soru karşısında “Allah yarattı”

cevabını vermişlerdir. Allah ise, onların bu sözünü nakle-

derken, “Allah” kelimesinin yerine, kendi zatını niteleyen

“azîz” ve “ alîm” sıfatlarını yerleştirmiştir33.

Bu örneklerden yola çıkarak, bazı ayetlerin doğru

anlaşılmasında, cümlelerin gramatikal yapısının tek başına

yol gösterici olmadığı, bunun yanında edebî üslubun da

dikkate alınması gerektiğini söyleyebiliriz. Şimdi de, tekrar

asıl konumuz olan Bakara 2/30 ayetine dönerek, bu çerçe-

vede farklı bir yorum denemesi yapabiliriz.

Bakara 2/30’la İlgili Farklı Bir Yorum Denemesi

Yukarıda örneklerini gördüğümüz edebî üslup ışı-

ğında konumuz olan ayete yeniden baktığımızda, “Melekler

henüz hiç tanımadıkları bir varlık hakkında nasıl bir bilgiye

ve gerekçeye dayanarak ‘bozguncu’ ve ‘kan dökücü’ hük-

münü vermiş olabilirler?” şeklinde bir soru sormanın, artık

ayete yaklaşımımızda tek ve zorunlu bir seçenek olmadığını

söyleyebiliriz. Çünkü insanı bu şekilde nitelendiren “öz-

ne”nin melekler değil de bizzat Allah olduğu sonucuna

ulaşmamız, yine yukarıda örneklerini gördüğümüz üslup

çerçevesinde mümkün olacaktır. Buna göre, Allah ile me-

lekler arasında gerçekleşmiş olan diyalog esnasında, henüz

varlık sahnesinde olmayan insanın, melekler tarafından

“bozguncu” ve “kan dökücü” olarak nitelendirilmesi söz ko-

nusu olmamıştır. Bu diyalogda sadece, “yeryüzünde ege-

33 el-Âlûsî, a.g.e., XXV, 92.

Page 21: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

Zekeriya PAK ▪ 73

men olacak ve birbirini izleyen nesiller halinde yaşayacak”

özelliğe sahip yeni bir varlık türünün yaratılıp yeryüzüne

yerleştirilecek olması gerçeğinin, keyfiyetini tam idrak ede-

meyeceğimiz bir şekilde, Allah tarafından meleklerle payla-

şılması söz konusudur. Bu durum karşısında melekler, Al-

lah’ı saygıyla anma ve O’nu yüceltme görevini gereği gibi

yerine getirdiklerini beyan ederek, “Biz varken ve görevimizi

hakkıyla yerine getirirken, bu yeni varlık türüne ne gerek

var?” anlamına gelebilecek bir soruyla, bu yeni varlığın

varoluş hikmetini anlamak istemişlerdir. Allah da, onların,

saygı sınırlarını aşmayacak biçimde gösterdikleri bu tavır-

larına, “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim!” şeklinde cevap

vermiştir. İşte, kıssanın ilgili sahnesinin tarihî boyutu, ana

hatlarıyla bu şekilde cereyan etmiş olmalıdır34. İnsan, söz

konusu diyalog sahnesinin yaşandığı “geçmiş” ile söz konu-

su ayetlerin vahyedildiği “şimdi” arasındaki zaman dilimin-

de bozgunculuk yapmış ve kan dökmüştür. Ayrıca onun bu

iki özelliği, Kur’an’ın vahyedildiği sırada da fiilen devam

etmektedir. Allah, melekler ile kendisi arasında “geçmiş”te

gerçekleşmiş olan söz konusu diyalog sahnesini “şimdi”

gündeme getirirken, güncel bir duruma tarihi bir sahne

içerisinde işaret etmektedir.

Şu halde kıssanın bu sahnesi, tek boyutlu bir zaman

diliminde gerçekleşmiş bir durumun tasvirinden ibaret ol-

mayıp geçmişin ve şimdinin kaynaştığı, zamanların iç içe

girdiği, dünü ve bu günü bir arada yansıtan bir sahne özel-

liği taşımaktadır. Dolayısıyla, ayetin asıl mesajı, yeryüzün-

de fiilen bozgunculuk yapıp kan dökmekte olan muhatapla-

ra yönelik güncel bir uyarıdır.

Burada akla şu soru gelmektedir: Acaba yaptığımız

34 Bir başka yoruma göre, “Âdem kıssası, Kur’an’daki şekliyle, beşerî varlığın kozmik kaderine ilişkin dramatik bir anlatı olup herhangi bir zamansal ve mekânsal duruma tetabuk etmemektedir.” Mustafa Öztürk, Kıssaların Dili, Kitâbiyât, Ankara 2006, s. 118.

Page 22: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

74 ▪ İnsanın Yeryüzündeki Varlığına Meleklerin İlk Tepkisi

bu yoruma uygun olarak ayeti Türkçeye çevirmek mümkün

mü? Hemen belirtelim ki, ayetin gramatikal yapısı, klasik

yorumları devre dışı bırakacak ve bizim yaptığımız yorumu

açıkça yansıtacak şekilde bir çeviriye pek imkân tanıma-

maktadır. Ancak, çeviri olarak nitelendirilemezse de, yaptı-

ğımız yorumu kısmen yansıtacak göre şöyle bir metin oluş-

turmak mümkündür:

“Rabbin meleklere, ‘Yeryüzüne, orada egemen olacak

ve birbirini izleyen nesiller halinde yaşayacak bir varlık yer-

leştireceğim.’ demişti. Melekler ise, ‘Biz seni övgüyle anarak,

zatına yakışmayan niteliklerden uzak olduğunu kabul ediyor

ve kusursuzluğunu dile getiriyoruz.’ diyerek, yeryüzünde

bozgunculuk yapmakta ve kan dökmekte olan sizlerin ege-

men bir varlık olarak oraya niçin yerleştirileceğinizi sormuş-

lardı. Allah da, ‘Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim!’ demiş-

ti.”

Bizi böyle bir yoruma sevk eden en önemli neden, in-

san türünün henüz yeryüzü sahnesine çıkmadan önce me-

lekler tarafından potansiyel bir suçlu olarak algılanmış ol-

masının doğru olmayacağı düşüncesidir. Zira bu sahnenin

gerçekleştiği tarih kesitinde insan henüz bir suç işlememiş-

tir ve bu nedenle de “bozguncu” ve “kan dökücü” olarak

anılmayı henüz hak etmemiştir. Tarafımızdan algılanabilen

boyutuyla, evrendeki canlı türler arasında merkezî konum-

da bulunan tek varlık insandır. Kur’an’ın beyanıyla, gökler-

de ve yerde ne varsa insan için yaratılmış ve onun hizmeti-

ne sunulmuştur35. Böyle değerli bir varlığın, henüz kendisi

varlık sahnesinde yok iken ve hiçbir olumsuz yönüne de

tanık olunmamışken, melekler tarafından “bozguncu” ve

“kan dökücü” olarak nitelendirilmesi, onun hakkında yapı-

labilecek ilk ve tek değerlendirme olmamalıdır. Eğer melek-

ler, daha önce cinler vasıtasıyla yaşandığı farz edilen bir

35 Bk. Lukmân 31/20; el-Câsiye 45/13.

Page 23: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

Zekeriya PAK ▪ 75

tecrübeden yola çıkarak böyle bir tahminde bulunmuşlar-

sa, bu birçok güzelliği de potansiyel olarak kendinde barın-

dıran insan türü için haksız bir yargılama anlamına gelir.

Taberî’nin yorumunu esas alarak, bize nakledilen diyalogun

zikredilmeyen bir arka planının olduğunu ve Allah’ın bu

yeni varlık türü hakkında melekleri bilgilendirdiğini ve on-

ların da bu bilgiye dayanarak insan hakkında bu şekilde

konuştuklarını kabul ettiğimizde de yine aynı durum söz

konusudur. Buna göre de melekler objektif davranmamış-

lar, Allah’ın kendilerine verdiği bilgilerden birçoğunu göz

ardı ederek sadece insanın olumsuz iki özelliğini ön plana

çıkarmışlardır. Bu da, hem insan türüne karşı sübjektif bir

önyargıyı hem de olumsuz özelliklere sahip bir varlık ya-

ratma projesinden dolayı Allah’ı bir şekilde sorgulamayı

çağrıştırmaktadır. Oysa melekler bu şekilde davranmaktan

uzaktır.

Kur’an’da, temel değerleri yok etme ve toplumsal ba-

rış ve huzuru ortadan kaldırmaya yönelik her tür faaliyet

“bozgunculuk” olarak nitelendirilir. Ahlakî bir çöküntünün

sonucu olarak ortaya çıkan “bozgunculuk” tavrı, Kur’an

tarafından sıklıkla dile getirilir ve bu olumsuzluğu kendile-

rinin vazgeçilmez niteliği haline getirenler şiddetle uyarı-

lır36. Bozgunculuğun doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan,

haksız yere kan dökme37 ve cana kıyma eylemleri de ısrarla

kınanır. İnsana dair bu iki olumsuz eylem türünün ele al-

dığımız ayette gündeme gelişini de, melekler tarafından

gündeme getirilmiş tarih öncesi bir öngörü değil, Allah tara-

fından yapılmış, güncele yönelik bir tespit ve uyarı olarak

değerlendirmek daha uygun olacaktır. Yani Allah, fiili ola-

rak yeryüzünde bozgunculuk yapmakta ve kan dökmekte

36 “Bozgunculuk” anlamındaki “fesat” kavramının yer aldığı ayetler için bk. M. Fuâd Abdulbâkî, el-Mu’cemu’l-Müfehres, el-Mektebetü’l-İslâmiyye, İstanbul 1982, s. 518-519. 37 el-Bakara 2/30, 84.

Page 24: KSÜ. İlahzvat Fakültesi Dergisi 9 (2007) s. 53 -76ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02628/2007_9/2007_9_PAKZ.pdfkısmında gündeme gelen ve insanın "bozguncu" ve "kan dökücü" oluşunun

76 ▪ İnsanın Yeryüzündeki Varlığına Meleklerin İlk Tepkisi

olan insanı bu ayette de uyarmakta ve onun söz konusu

olumsuz eylemlerine dikkat çekmektedir.

Sonuç olarak, “Orada bozgunculuk yapacak ve kan

dökecek kimseleri mi oraya yerleştireceksin?” ifadesini me-

leklerin ağzından çıkmış bir söz olarak değerlendirerek,

“Melekler bu kanıya nerden ulaşmışlardı?” sorusunu sor-

mak ve ardından da birtakım muhayyel sahneler üretmek

yerine, ilgili ayeti, örneklerini Kur’an’da gördüğümüz üslup

özelliği çerçevesinde yorumlamanın daha gerçekçi olacağı

kanaatindeyiz. Bu yorum, Kur’an kıssalarının güncel du-

rumlara yönelik mesaj içeriği taşıyor oluşu gerçeğiyle de

bağdaşır bir açılım olacaktır.