1

Click here to load reader

Küreselleşme berna

  • Upload
    iletim

  • View
    161

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Küreselleşme berna

Küreselleşme günümüz insanının bizzat kendisini şekillendiren bir süreç. Bu süreç içerisinde insanın neredeyse bütün yapıp ettiklerinin dolayısıyla, kendisini konumlandırış ve açıklayış biçiminin yeniden yapılandırıldığını görmekteyiz. İster felsefi, ister kültürel temelli olsun insanın kendisini tanımlaması onun en önemli sorunlarından

biridir. Ben kimim? ve neyim? sorusu kimlik arayışının özünü oluşturur. Benlik ve kişilik insanın içinde

yaşadığı toplumdan bağımsız olarak şekillenemez. Ancak evrensel değerlerden de tamamen kopuk da

değildir. Özellikle demokrasiyi benimseyen toplumlarda evrensellik zorunlu bir bütünlülüğe ve içeriğe

sahiptir. Tarih, zaman, toplum, çevre, gelenek, kurallar ve paylaşılan mekanlar kimlik aynasının

gelişmiş parçalarıdır. Kimliği belirleyen önemli unsurlar arasında etnik, dinsel farklılıklar, ekonomik-

sınıfsal ayrımlar, aile geleneği,dil, cinsiyet v.b gösterebiliriz.

Küreselleşme dünyanın tek bir mekan gibi küçülmesi ve toplumlar arası ilişkilerin sıklaşması ve

sıkıştırılması anlamında tek bir mekana uygun homojen kültür oluşturma şeklinde algılanmamalı.

Şüphesiz küreselleşme bizzat kendisinin kabul göreceği bir homojen kültür oluşturma ihtiyacındadır.

“Ben” ve “ötekinin” algılanması kimliği bir “aidiyet” sorunu olarak ortaya çıkarır.Bu ise; bütün kimliklerin

ilişkisel olduklarını ve farklılığın olumlanması demektir. “Ötekini” göz ardı ederek kimliğimizi

oluşturmamız mümkün değildir. Zevklerimizi, arzularımızı, bakış açılarımızı, fikirlerimizi ve

inançlarımızı kendi başımıza yoktan yaratamayız, belirli bir kültür ortamında gerçekleştiririz. Bu kültürel

kimliğin tanımlanması ve ifade edilmesinin ön-koşuludur. Kültürel kimlik var olmadan hiçbir kişi var

olamaz.

Küreselleşmenin kültürel boyutunda kimlik sorunu öne çıkan bir değerdir. Çünkü; bugün “dünyanın her

köşesinde insanlar etnik, dini ve ulusal kimliklerinin bilincine, giderek daha fazla varıyorlar,

kimliklerinde daha ısrarcı oluyorlar ve kültürel kimlikleri adına çeşitli taleplerde bulunuyorlar. Kültür ve

dillerinin korunmasını, çocuklarını kendi anadillerinde eğitime hakkını, kendi özel gün ve sembollerinin

ulusal gün ve semboller olarak tanınmasını, içerisinde yaşadıkları toplumlara kültürel ve tarihi

katkılarının tanınmasını, grupların siyasal temsilini, siyasal özerklik ve hatta bazı durumlarda

bağımsızlıklarını talep ediyorlar.

Globalleşme dünyası, insanın kendi ne‟liğine tıkalı olmayacağı tek yerde, ancak ve ancak nesne olmak

koşulu ile bulunabileceği bir dünyada olacaktır: Bu dünya insanın hem ne‟liği dışına uzanıp, hem de

insan kalmasına izin veren her türlü alandan yoksun bir dünyadır.

Globalleşme gerçekleşecekse, paradigması sadece iki parametreden, yani bir „ne‟likler, bir de

pazardan ibaret bir dünyada gerçekleşecektir. Bu ise, globalleşmenin dünyası, bütünlüğü kendi

dışından sağlanan bir dünya olacak demektir.

Kısacası, globalleşmiş bir dünyada, insanın kendisine tabi olduğu ve kendisi de bir insan ürünü olan

beşeri düzenlilik karşısındaki konumu, doğal güzellik karşısındaki konumundan pek de farklı değildir.

Kendi dışından belirlenmiş, kendisi üzerinde hiçbir belirleyicilik payının ve böyle bir paya sahip olma

şansının bulunmadığı, dolayısıyla kendisini değiştirmeye kalkmak yerine, her şeyden önce kendisini

olduğu gibi kabul edip, hangi koşullarda kendisinde en fazla yaralanabileceğini ortaya çıkartacağı ve

bu bulgular ışığında kendisini kendine değil, kendini kendisine ayarlayacağı bir düzenliliktir.