170

Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

  • Upload
    others

  • View
    17

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden
Page 2: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

KuyucaklıYusuf

SabahattinAli

Page 3: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

SabahattinAliSabahattin Ali 25 Şubat 1907'de Gümülcine'de doğdu, 2 Nisan 1948'de Kırklareli'nde öldü. İstanbulİlköğretmen Okulu'nu bitiren Ali, Yozgat'ta bir yıl öğretmenlikten sonra, 1928 yılında Milli EğitimBakanlığı'ncaAlmanya'yagönderildi.1930'dadöndüktensonraAydın,KonyaveAnkaraortaokullarındaAlmanca öğretmenliği, Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğü'nde memurluk ve DevletKonservatuvan'ndadramaturglukyaptı.1945'teBakanlıkemrinealındı,İstanbul'daMarkopaşaadlımizahgazetesiniçıkardı.1948'debiryazısıyüzündentutuklandı,üçaykadarhapisyattı.Sürekli izlendiğiiçinyurtdışınakaçmak istedi,ancakKırklarelidolaylarındabirkaçakçı tarafındanöldürüldüğü iddiaedildi.Şiirler, hikâyeler, romanlar yazdı, çeviriler yaptı. İlk yazıları Balıkesir'de Irmak dergisinde çıkmıştı(1925/26). Sabahattin Ali 1930'lu yıllarda öyküye gerçekçi ve yeni bir soluk getirmişti. Öykülerinde;tanımlamaktagüçlükçektiğimizkimiduygulanustalıklaanlatanAli, insanınzavallılığınıvegücünüaynısarsılmazüslupla,zamanzamanmasalsıvedestansıbirbiçimdeyansıtmayıbaşarmıştı.Öykükitapları:Değirmen (1935), Kağnı (1936), Ses (1937), Yeni Dünya (1943), Sırça Köşk (1947). Halk şiirindenesinlenerek yazdığı şiirlerini Dağlar ve Rüzgâr'da toplamıştı (1934). Sabahattin Ali, romanlarında dainsanınruhunaaynatuttuvegerçeğebuaynadanbaktı.KuyucaklıYusuf(1937),İçimizdekiŞeytan(1940),Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden algılamasınısağladı.Sağlığındayayımlanmışdokuzkitabına,VarlıkdergisindetefrikaedilenEsirler(1936)oyunudaekleninceonkitabı,yediciltlikbirkülliyathalindeVarlıkYayınlarıarasındatekrarbasılmıştı(1965/66).Bütün Eserleri önce Bilgi Yayınevi'nde, sonra Cem Yayınevi'nde yeniden basıldı. Bu arada HikmetAltmkaynak'mSabahattinAli-MarkopaşaYazılanveÖtekiler(1987)derlemesideadıgeçendizideçıktı.Yazar üzerine incelemeler arasında Kemal Sülker'in Sabahattin Ali Dosyası (1968), Asım Bezirci'ninSabahattin Ali/Hayatı, Hikâyeleri, Romanları (1974), Kemal Bayram'ın Sabahattin Ali Olayı (1978),FilizAliLasloileAtillaÖzkırımlı'nınSabahattinAli(1979),ReşitM.Ertüzün'ünSabahattinAliOlayınınGerçeği(1985),FilizAli'nin"FilizHiçÜzülmesin"(1996),RamazanKorkmaz'ınSabahattinAli(1997)adlıkitaplarıveAlmanya'dayayımlananElisabethSiedel'inSabahattinAliMystikerundSozialist adlıçalışmasısayılabilir.

Page 4: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

BirYetiminRomanıHer yazınsalmetin, kendini kuşatan daha öncekimetinlerin ortamına doğuyor.Ometinlerle sürdürdüğüdiyalojik ilişkilerlebiçimleniyor,güdümkurgusuda (textstrategy) içerik,biçimvebiçemdüzeylerindesürüp giden bu gerilimli ilişkiler çerçevesinde netlik kazanıyor. Öteki metin, neredeyse ontolojik birzorunluluk.Yazar,süreklibiçimdeötekimetinlerlehesaplaşıyor,yaklaşıyorvekaçıyoronlardan.Yazınsalkanonsonkertedekabul,redveuzlaşmapratiklerininsonucundasüreklilikvebelirginlikkazanıyor.

KuyucaklıYusufunyayımyılı1937.OtarihekadaröykücüolarakbilinenSabahattinAli'ninbuilkromanı,hangi romanlarla kuşatılmıştı, hangi yazınsal pratikler ve geleneklerle çevrilmişti acaba? Bazı adlarıanımsayalım:VurunKahpeye(H.EdipAdıvar-1926),Çulluk(M.Yesari-1927),AcımakveYeşilGece(R.NuriGüntekin-1928),KolkotlarMektebiveBenDelimiyim?(H.RahmiGürpınar-1928),9.HariciyeKoğuşu (E Sefa - 1930), Yaprak Dökümü (R. N. Güntekin- 1930), Fatih-Harbiye (P. Safa - 1931),Çıkrıklar Durunca (S. Ertem-1931), Kızılcık Dalları (r. N. Güntekin, 1932), Yaban (Y. KadriKaraosmanoğlu-1932),KanunNamına(ReşatEnis,1932),BirTereddüdünRomanı(P.Safa,1933),TipiDindi(M.Yesari,1933),UtanmazAdam(H.R.Gürpınar-1934),Ankara(Y.K.Karaosmanoğlu-1934),AyaşlıveKiracıları(M.Ş.Esendal,1934),SinekliBakkal(H.E.Adıvar-1936).

Türkedebiyatınınenönemli,köşetaşısayılanromanlarıvardırbukısatoplamıniçinde.Savaşalanındanhastanekoğuşuna, dokuma tezgâhındankoltukmeyhanesine, konakve apartmanyaşamındanbireysel vekültürel bunalıma, geniş bir toplumsal ve düşünsel coğrafyaya açılmış bir roman vardır ortada. Buromanlarda İstanbul, söylemek gerekir ki, uzamsal bir ağırlığa sahiptir. Kuşkusuz, taşraya ve taşrasorunlarına da açılmıştır romancılarımız ama, çelişkilerin, daha da ötesinde toplumsal anomalinin vegündelik patalojilerin daha görünür biçimde hissedilebildiği büyük kent, yani İstanbul merkezîkonumdadır. Önemle belirtilmesi gereken bir nokta da şu olmalıdır elbet: Romancılarımız gündelikyaşama,yerelsorunlara,bireylerarasıçatışmalarakarşıduyarlıdırlaramaTürkiye'ningeçirmekteolduğutoplumsal/kültürel değişim/dönüşüm dolayısıyla doğu/batı sorunsalından kaynaklanan ya da o sorunsalçerçevesindeoluşansorunlarakarşıdahadaduyarlıdırlar.

Türk romanının izleksel (tematik) zenginlik gösterdiği böyle bir zamanda yayımlanır Kuyucaklı Yusuf.Daharomanınilkcümlesindefarklıbirdoğalvetoplumsalcoğrafyaylakarşılaşacağınıanlarokur:"1903senesi sonbaharındaveyağmurlubirgecede,Aydm'mNazillikazâsınayakınKuyucakköyünüeşkıyalarbastılarvebirkarıkocayıöldürdüler".Anlatımınyalınlığıvekatılığı,romandünyasınınolaylarınınnasılbiracımasızlıkiçereceğinisezinletir.Farklıiktidarilişkileriyleyüzyüzegelecektirokur.Bucoğrafyadainsanal ilişkiler, ister istemez, egemen toplumsal kesimlerin, yani eşraf ve mütegallibenin ekonomikgücündenolduğukadarbugüçsayesindeedinilmişbireyselgücünbaskıcıuygulamalarındandaetkilenir.İyiilekötüarasındakisavaş,bütünbireyselverastlantısalgörünümlerinerağmen,sonkertede,buiktidarvesınıfilişkileriçerçevesindemeydanagelir.Söylemekgerekir:Arabeskşarkınınsözlerindeolduğugibi,"doğarken Ölmüştür" Kuyucaklı. Dokuz yaşındayken anası babası eşkiya baskınında öldürülmüş,Kaymakam Salâhatin Bey tarafından evlatlık edinilmiştir. Nazilli'den Edremit'e atanan Salâhattin BeyYusuf u okula gönderir, kızıMuazzez'den ayırt etmez.AmaYusuf benliğinin derinlerindeki o yetimlik,dahasıevlatlıkduygusunuhiçunutmaz.Alttanaltaözgürolmadığınısezinler,yaşamınıdenetleyen,ondahaksahibiolanbaşkalarıdır:SalâhattinBeydir,fabrikatörHilmi,avukat

Hulusi ve hattâ analığı durumundaki Şahinde'dir. İçten içe sevdiği Muazzez'i bile özgürce isteyemez,

Page 5: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

olaylarınzorlamasıylakaçırıncaSalâhattinBeytarafındanevlendirilironunla.Yusuf,baskısız,eziyetsizbir dünyayı arzular içten içe, olayların nedenleri üzerinde derinlemesine düşünmemesine rağmen, sonkertede özgür olmak ve dilediğince davranmak ister. Ama hep bağımlı olduğunu görür, başkalarınıngücünüüstündehisseder.Olupbitenleralabildiğine rastlantısaldıramabu rastlantısallığınaltındaderinbir nedensellik olduğunu sezinler Yusuf. Fabrikatör Hilmi Beyin oğlu Şakirt dövüşünde, Ali'nin veMuazzez'in ölümünde ve işlediği cinayetlerde hep dillendiremediği bir şeyler vardır. İçten içedeğişmektedir elbetYusuf,karısıMuazzez'in "boğazınayakınyarasına"dikergözlerinive "belkiyarımsaathiçkıpırdamadanbakar".Neyazıkki,buyarım,saatlikbakma/düşünmesüresinceaklındangeçenleribilmiyoruz,bilemiyoruzYusufun.Sonra,heybesindençıkardığıbıçaklatoprağıkazar,Muazzez'iyatırırveüstüneelleriyletoprakatar,gömeronu.Sessizce.Ve"mateminiortayavurmadantekbaşınayüklenir,yenibirhayatadoğruyürür".Amabuyürüyüş,Hegel'insözleriniÖdünçalaraksöylersemyine"değişmemişvedoyumaulaşılmayacakbirdünyaya"doğrudurbesbelliki.Hiçbirolaydabaşkalarıylailetişimkurmamış,kuramamıştır.

İlginçtir:BircinayetolayıylaaçılanKuyucaklıYusufyinebirölümle,Muazzez'inölümüylesonaerer.Şusaptama yapılabilir öyküleri ve öteki romanları da göz önünde bulundurularak: SabahattinAli'de ölümağırlıklı bir yer kaplamakta, hem kurtuluş hem direniş imgesi olarak belirmektedir. Toplumsalduyarsızlığınaçığaçıkarılmaaracıdırölüm.

Cinayetkarşıkutbundayeralıronunamaçiftdeğerlidir:Biryandaonurukurtarır,öte.yandan Ben'izedeler.Cürümiçteniçekemiririnsanı.Yanicinayet,sonkertedebirçözümsağlamaz,aşma'yısağlamaz.Doğalölüm,asılanlamalanınıkavramamızayardımeder.Kuyucaklıiletişimegirmediği,konuşmadığıiçindoğrudanbelirleme,saptamayapmaz.Bizesınırıçizen,iletiyigönderenMuazzez'inölüsüdür.Suçluyuoişareteder.Suçlu,dünyayıdoyumaulaşılmayan biryerhalinegetirenekonomikvetoplumsalgücüelindebulunduranegemenlerdir:FabrikatörHilmi,oğluaylakŞakır,avukatHulusi'dir,İnsanilişkilerisonkertedetoplumsal ilişkilerdir.KuyucaklıYusuf,buönermeyiyetkinliklegözönüneserenilkyapıtlardanbiridir.

KuyucaklıYusuf, taşradaki iktidar ilişkilerinedeğinir, onları görünür kılmaya çalışırken,A.Bezirci,ENaciveB.Morangibielitirmecilerinbelirttiğigibisınıfsorununagereğincedeğin(e)memekte,açıkbirbilinçlenmeye ulaşamamakta, sömürünün ve baskının ekonomik içeriğini yansıtamamaktır. Kuramsalçerçevede,SabahattinAli'ninromantikbirsöyleminsınırlarıiçindekaldığısöylenebilir.

Sabahattin Ali, öykücülüğünü ve romancılığını gözlemci gerçekçilikten eleştirel, hattâ toplumcugerçekçiliğe doğru geliştirmiş, bireysel boyutu da korumaya çalışarak yazın yoluyla bilinç oluşturmayıistemiştir.Azsayıdakikuramsal içeriklisayılabilecekyazılarındavekonuşmalarındaşöyledemektedir:"Edebiyat,hattâalelumumsanat,bencesanatkârındüşündüğüveduyduğubir fikrinvebirhissinortayaatılması, tamim edilmesi demektir; yani bir nevi propagandadır. Ben hiçbir zaman sanatın maksatsızolduğunakaaniolmadım.Sanatınveedebiyatınbumanadagelişmesiniisterim.(...)Sanatıngayesideheriçtimaî fiil gibi cemiyet olduğuna göre, benim kanaatimce sanat, insana insanı ve hayatı ve bunlarınmanâsınıöğretmeklemuvazzaftır".

SabahattinAli'nin edebiyata ilişkin bu görüşlerinin, zaman zamanbiçimsel/biçemsel gedikler açtığı daöne sürülmüştür.V.Günyol örneğin, onun bazıÖykülerinin "fıkra" türüne yaklaştığını söylemiştir.AmaSabahattinAliokuruedimler,eylemler, isteklerveayrıntılardüzleminde,dahakapsayıcıbir söyleyişleyaşam pratikleri düzleminde kavramaya yöneldiğinde; yani siyasal/ideolojik inançlarını işekarıştırmayarakdüşüncelerdendeğil imgelerdenyolaçıktığında, "insandünyasındançok şeyanlamaya"

Page 6: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

çalıştığındayetkinsanatçılığınakavuşmaktadır.Örneğin"YeniDünya"adlıöyküsününaynıadlıyaşlanmışoyuncu-şarkıcıfahişesi,kendisinialçaltanvenesneleştirenerkekdünyasınailkvesonbaşkaldırışanındagüzelleşmekte,belki ilkgençliğindebileulaşamadığıölçüdecinselleşmektedir:"YeniDünyanın incecikvücuduortada,gerilmişbiryaygibihareketsizduruyorvebekliyordu.Sazınilkvuruşlarıylabirliktebuvücut,kendisindenbeklenmeyenbirçevikliklehareketegeçti.Boyalısaçlarınısavurupyüzünedökerekvebaşınıbirgöğsünebirarkayaatarak,ortada fırıl fırıldönmeyebaşladı(...)Kenardaoturanvedünyanınhiçbirhadisesiyleilgilenmelerineimkânolmadığınısandıracakkadarruhlarıkütleşmişgörünenköylülerinbileyüzünümemnunbirgülümsemekaplamıştı".

Kuyucaklı Yusuf ta da bütün bir toplumsal arka planı aydınlatan böylesine güçlü betimlemeler vardır.Örneğin Meşrutiyetin ilanıyla gelen düzen değişikliğini, otoritenin kasaya bile egemen oluşunu şöyleanlatıranlatıcı:"Sokağınbaşındaikicandarmailegençbircandarmaçavuşubelirdi.Hürriyetinilânındanberioldukçakendilerinigösterenbudevletkuvvetlerinekarşıhalk,eskizaptiyelereyaptığıgibilâubalilikgösteremiyor ve bir tanesi bir yerde görününce herkes işine gücüne gidip üstüne iş açmamayı tercihediyordu". Yusuf tan yediği dayağın intikamını almaya and içmiş olan Şakir, artık Şahinde'nin işretgecelerinekatılmayabaşlayanMuazzez'inbaşkakucaklardaoturmasını şöylebetimler: "İçindebuandahâkimolanhis,Muazzez'ekarşıduyduğuistekdeğil,Yusufakarşıduyduğukindi.Birkerebaşkasınınolanbukızınasılolsaelindefarzediyor,fakatonunkucaktankucağadolaşmasınınYusufiçinneacıbir taliholduğunu düşünerek gülüyordu. İşte, eninde sonunda bu yabanın Yusuf undan yediği yumruğun acısınıçıkarmıştı.Bukızabirzamanlaryanbakmasınamüsaadeedilmemiştivebugünonusaatlercehırpalıyor,kucağınaalıyordu.Hattâbukızınortayadüştüğünüdegörecekti"

"Arkasındabıraktığısahilingitgideerişilmezolduğunufarkeden"Muazzez'indurumudaşöyleanlatılır:"Şimdiakşamınolmasını, sofranınkurulmasını,yahutbiryeregitmelerinibiraz isteyerekbekliyor, rakıkadehlerini daha az yüz buruşturarak içiyor ve koluna gümüş bir bilezik takan bir erkeğin kucağınaoturmaktaneskisikadarnefretetmiyordu."

Sonbirörnekde,birmekanbetimlemesindenverilebilir:"Buserintaşlığınkışyazenhâkimkokusubuküfkokusuidi.Birkenardaüstleritahtakapaklarlaörtülüduranzeytinyağıküplerinden,yukarıkataçıkanmerdivenin altından görünen çürük tahta basamaklarından, çivitli duvarlardan, üst üste yığılmış birkaçşiltedenvebahçekapısınınyanındakitulumbadanmütemadiyenbirküfkokusufışkırmaktaveyayılmaktaidi".

Kuyucaklı Yusuf, aradan geçen zamana rağmen aşınmamış, önemini yitirmemiş bir roman olarakgörülüyorsa,bu,hiçkuşkusuztaşrayailkgerçekçibakışolmasıkadaryazınsalniteliklerininyetkinliğindendegelmektedir.Onucanlıkılanbudur.Tamdabuyüzden,bugünyadayarın,başkabirKuyucaklıYusufun"mateminiortayadökmeden tekbaşmayüklenipyenibirhayatadoğruyürüyeceği"duygusunu taşıyoruz.Değiştirilemeyen,dönüştürülemeyenbirdünyanın, doyumunhepertelendiğimevcutdünyanınyazgısı buolmayısürdürecekbelkide.

Edebiyatınbaşarısıdabunuduyumsatabilmesinde,mutludünyaütopyasınıharlandırmasındadır.

Kuyucaklı Yusuf, erdemleri ve kusurlarıyla, bu yetimin, bir evlatlığın öyküsünden insanlık durumunayükselmeyibaşarmışbiryapıtolarakgörünüyorhalâ.

AhmetOktay,2002

Page 7: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden
Page 8: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

KuyucaklıYusuf

Page 9: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

BirinciKısım

Page 10: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

11903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın'ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünüeşkıyalarbastılarvebirkarıkocayıöldürdüler.

Kaza kaymakamı Salâhattin Bey,Müddeiumumi ileDoktor'u yanına alarak ertesi günü tahkikata bizzatgitti.Candarmakumandanıizinliolduğuiçinyanlarındabirbaşçavuşveüçcandarmaneferivardı.

Siyah kuzu derisi kalpaklarından (ve doktorun fesinden) renkli yağmur suları süzülüyor, şakaklarındagaripşekillerçizdiktensoraçenelerininaltındabirleşerekgöğüslerinedamlıyordu.

Yolunikitarafındakiıslaksöğütvehayıtağaçlarınadüşenyağmurdamlalarıhafif,melankolikbirtıpırtıçıkarıyor,atlarınkumluyoldaintizamsızizlerbırakanayaklangıcırtılıveezikseslerveriyordu.

Köve yaklaştıkça yolun kenarlarındaki ağaçların cinsi değişti. Şimdi birçok yerlerde incir ve cevizağaçları,yolunkenarlarındakoyuyeşilikiduvargibiyükseliyor,hattabazıyerlerdeiricevizlertabiibirkemervücudagetiriyorlardı.

Bu kasvetli ve şıpırtılı günde hiç ses çıkarmadan ilerleyen kafileyi görmek insana elinde olmayan birürkeklik veriyordu.Yaşı otuz beşten fazla olmamasına rağmenkalpağının kenarından bembeyaz saçlarıgörünen kaymakam en ileride, başı önüne eğili ve gözleri atının ıslak ıslak sivrilen kulaklarında,gidiyordu. Müddeiumumi sağında ve biraz acemice ve korkak, atın üzerinde sallanıyor, bir türlü ateşalmayançakmağındansigarasınıyakmayauğraşıyordu.Doktorisekalender,güngörmüşbiradamdı.Güzeltambur çalardı; şimdi de bıyıklarından sular akarak hafif hafif ıslık çalıyor, bugünlerde çalıştığı,kemençeciustaNikolaki'ninmahursazsemaisinitekrarediyordu.

Arkadan gelen dört candarma, yamçılarına bürünmüş ve martinlerini sırtlarına çaprazlama asmışlardı.Yamçılar atların kasıklarına kadar uzandığı ve tüylü, siyah bir ehram halinde süvarisi ile hayvanınıbirleştirdiğiiçinbirtekmahlukgibigörünüyorlardı.

İki saat kadar sonra Kuyucak'a geldiler. Çamurlu sokaklarda hiç kimseler yoktu; yalnız çıplak ayaklıküçükbirkızçocuğuelindebirdeğnekile,mütemadiyenbağıranveçamurlukanatlarınıtelaşlaçarparakkoşanbirkaçkazıkovalıyor,onlarıbirbahçeçitininalttarafındakiufakdelikteniçerisokmakistiyordu.Atları görünce, kenardaki ekşi kokusu ta uzaklara kadar yayılan bir gübre yığınının üzerine çıktı;değneğiniayaklarınınucunadayadıvebüyükgözlerlegeçenlerebakmayabaşladı.Atlılarköşeyidönüncekazlarıolduğugibibıraktı,elindendeğneğiniatarakevinekoştu.

Gelenler hiç dinlenmeden, muhtarı da alarak cinayet yerine gittiler. Burası köyün kenarındaki küçük,bahçelibirevceğizdi.İkikanatlısiyahbirkapıdanufakfakatçiçeklibirbahçeyegiriliyor;ikisıraşimşirfidanlarının ve birkaç küçük kayısı ağacının arasından geçildikten sonra karşıya tahta bir merdivençıkıyordu.MerdiveninüstbaşındaÖnlerineilkgelenodayagirdiler.Gördüklerimanzarahepsinin,hattabugibişeylerealışıkolancandarmalarınbiletüyleriniürpertti:

Kapıdangirincesağtaraftabiryük,onunbirazötesindeyüksekbirkonsolvardı.Konsolunüzerindebircamfanusunaltınakonulmuşeskiusulbirsaat,kırmızıgazbezleriyleörtülü,abajurluikipetrollambası,sarı yaldız çerçeveli büyükçe bir' ayna ve aynanın üst tarafında duvarda, kılıflarıyla asılmış bir çift

Page 11: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

çakmaklı tabanca duruyordu. Karşıda, perdeleri tamamen İnik olan pencerelerin önünde, bütün duvarboyunca uzanan, üzerime halı döşeli alçak bir sedir, ve sedirin köşelerinde pazen yüzlü minderlerleyastıklar,yastıklarınüzerinde ise fiyonkyapılmışsırma işlemeliyağlıklarvardı.Sedirlekapıarasında,ayakucu kapıya doğru bir yatak duruyor; yatağın üzerini tamamen örten ve uçları biraz da yere uzananyorganıhareketsizikiinsanvücudukabartıyordu.

Yatağın kenarından başlayıp odanın ortasına kadar yayılan ve orada ufak bir gölcük meydana getirenpıhtılaşmışkanlarbuodadabirtakımhadiselerolduğunusöylüyordu.

Fakat odaya girenleri dehşet içinde bırakan ne bu bir miktar kan, ne de yorganın altında görünmedenkabaranbuikivücuttu;onlarsedirinköşesindedizçöküpoturanvekendilerinesabitgözlerlebakanküçükbirçocukgörmüşlerdi.

Kaymakamıslakkalpağınıbirazgeriyeattı,çocuğadoğruyürüdü,buesnadaDoktordayorganınkenarınıkaldırarakölülerimuayeneyebaşlamıştı.

Kaymakamsordu:

"Senkimsinoğlum?"

"BenYusufum!"

"KimYusuf?"

"EtemAğa'nınoğluYusuf!.."

Kaymakamşaşırmışgibisuallerinikesti.Çocukölenlerinoğluidi.

"Burada ne bekliyorsun?" Eliyle ölüleri gösterdi: "Nah, bunları bekliyorum!" "Ne zamandan beriburadasın?"

"Akşamdanberi...Vukuattansonracandarmayakoştum,habersaldım,sonrayinegeldim.Fıkaralarınasılyalnızbırakayım..."

"Korkmuyormusun?"

"Anamlababam,nesindenkorkayım..."

"Vukuatolduğuzamandaburadamiydin?"

"Yanıbaşımızdakiodadaydım.Anambağırıncauyandım,koştumgeldimama,imansızlarbengelenekadarbabamıda,anamıdakesmişler."

"Sanabirşeyyapmadılarmı?"

"Biribanadasaldırdıya,aşağıdanbaşkabirigeldi,öbürünüaldıgötürdü."

"Elindenevar?"

Page 12: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Çocukehemmiyetvermekistemeyenbirtavırlabaşınısalladıveeliniuzattı:

"Odayagirdiğimdeanamdahacanlıidi.Debeleniyordu.Hemeneşkıyanınüstüneatıldım,azıcıkboğuştuk,amaanacağızımdepreşmezoldu,bendeyakasınıbıraktım.Sonradanbirbaktım,döğüşürkenparmağımkesilmiş.Çokacıdı,çokacıdıama,şimdibirazhafifledi..."

İleridoğruuzattığısağelindenkanlıpaçavralardüştü.Başparmağınınkopukbiretparçasıhalindeaşağısallandığınıgörüncehepsihayretdolubirürpermegeçirdiler.

Doktor,ölülerinüstüneyorganıtekrarçekerekçocuğunyanınageldi,kopukparmağıtamamenkestiveeliyıkamaya,sarmağabaşladı.Çocukbuesnadahayretverenbiritidalvelakaytlıkgösteriyor,yalnızarasıraşiddetle dişlerini sıkıyor ve sapsarı kesiliyordu.Bu dayanılmaz acı hamlelerinden sonra, sanki zaafınıgöstermişolmaktanvesiyahgözlerininemleyenyaşlardanutanmışgibi,solukveçokincedudaklarınabirtebessümgeliyordu.YüzünehayretlebakanDoktora:

"BirşeydeğilDoktorBey,birparmaktanneçıkar?"dedi.

"Birşeyçıkmazamaoğlum,senbirazfazlakankaybetmişsin!"

VeKaymakam'adöndü:

"Ayaktanasıldurabildiğinehayretediyorum."

BuesnadaMüddeiumumisordu:

"Bizdenevvelburayagirenoldumu?"

Muhtaratıldı:

"Bengirdimama,herşeyiolduğugibibıraktım.Geldiğimzamanodayıböylebulmuştum."Müddeiumumiçocuğadöndü:"Bunlarısenmiyatağakoydun?"

"Aah... Zaten yataktalardı. Ben başlarını yastığa getirdim, yorgancağızı üstlerine çektim. Uyusunfıkaracıklargayri.Neyapalım?"

Bunları söylerken tavrında bir kalenderlikten ziyade bir irade, birçok büyük ve düşünceli adamlarıgıptaya sevkedecek bir irade görünüyordu.Çaresiz bir şey için, hemde bu kadar şehirlinin karşısındateessürgöstermekherhaldeizzetinefsinedokunuyordu.

Kaymakamtekrarsordu:

"Seninkiminkimsenvarmı?"

"Bunlardangayrikimsemyoktu!"

Çocuğun bu metaneti orada bulunanların kalbini parçalıyordu. Zaten, bir felakete sükûn ve itidalletahammüledenlerinmanzarası, o felaket için ağlayıpçırpınanlarınmanzarasındançokdahakorkunçveezicidir. Kuru ve sabit gözlerin arkasında nasıl bir ateşin yandığı; yavaşça kalkıp inen göğsün içindenelerinkaynadığıbilinmediğiiçin,insanmütemadibirürkeklikvetereddütiçindeüzülür...

Page 13: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

KaymakamküçükYusufunelindentuttu,kendinedoğruçekti.Gözleriyaşarmışgibiydi.

"Gelbenimleöyleyse..."dedi.

"Nereyegeleyim?"

"Benimlegel...Benimyanımdakal.Bensenibabangibiseverim,olmazmı?"

"Benibabamgibisevemezsinama,geleyim.Senindekiminkimsenyokmu?"

"Var,varamasendegel.Benimoğlumol.Benimhiçerkekçocuğumyok!"

Yusufuçenesininaltındantuttu,başınıyukarıyadoğrukaldırdı.FakatYusufsilkindivebaşınıçekti.Yavaşyavaş odanın bir köşesine çekildi. Tahkikat bitip hiçbir iz bulunmadan kasabaya dönülürkenYusuf daberaberdi.Köyden tedarik edilenküçükbir atınüzerindedimdikduruyordu.Yalnızgece,Kaymakam'ınevindeyatağayatırıldığızaman,kendinikaybettiveikigünateşleriçindesayıkladı.

Page 14: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

2Kaymakam'ınkarısıŞahindeHanım, evebir "köylüpiçinin"getirilmesindenhiçdememnunolmadı vebunuçocuğunyanındabağırabağırasöylemektençekinmedi.

Salâhattin Bey, gençliğini deli gibi geçirdikten, hayatın tadılmadık zevkini bırakmadıktan sonra,birdenbireyorgunlaştığını,artıkdahafazlakoşacakkuvvetiolmadığınıgörmüş,beşsenekadarevvel,bukendisindentamonbeşyaşküçükkızlaevlenivermişti.

Bizim küçük Anadolu şehirlerimizde bu müzmin evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. Enkuvvetlilerbilebirikisenedayanabildiktensonrabuamansızmikroptanyakalarınıkurtaramazlarvekörgibi,Önlerineilkçıkanlaevleniverirler.

Tabiibuevlenmedeherhangibirmüşterekhayattanziyade,erkekiçinevdebirkadınbulunması;kıziçinde "münasipçe bir kısmet" varken kaçırılmaması düşünülmüştür.Bu izdivaçmikrobu evlendikten sonrafaaliyetine başlar: Evvelce birtakım emelleri olan, yükselmek, kendini göstermek, eser vermek isteyenadamlarabirkalenderlik,birlakaytlıkgelir.Evdemeramanlatmayaaslaimkânolmayan,seviyesi,ahlaktelakkisi,dünyayı:görüşüveitiyatlarıbüsbütünayrıbirmahlukladaimibirberaberlikinsanıdışhayattadabedbinyaparvebütüninsanlardanşüpheyedüşürür.

Evlendiktensonrabiradamınbütüngayesiveistikbaldüşüncesi,birkereiçinegirmişbulunduğuveşimdimukadder telakki ettiği bu belayı ses çıkarmadan ve dosta düşmana pek belli etmeden sürükleyipgötürmek,ondaherkes tarafındansöylenen, fakatkimse tarafındanbulunamayanmeziyetlerve saadetleraraştırmaktır.

SalâhattinBeyotuzyaşınakadargençliğininveiçindekisönmezgörünenenerjininyardımıilehürriyetinive benliğini koruyabildi. Fakat insanın damarları ve sinirleri bazen iradesinden ve aklından dahakuvvetlidirvemuhayyilemizbizi iğfal etmektebazenbirçok fettanlarıgeribırakır.Vebunlarhükümvenüfuzuellerinealdılarmı,işbitmişdemektir:Artıkdimağımızınbuişimantığauydurupmakulgöstermesibirzamanmeselesidir.

SalâhattinBeyoldukçagüzelolanbukızıevvelakendisi ilebirayardabirmahlukgibideğil,güzelbirkedi,birkuzugibisevdi.Lakinderhalanladıki,bukızcağızkendisinihiçdeküçük,basitgörmemekte,birmusavatistemektedir.

Genepekazzaman içinde tesbitettikibugüzelkedininçoksivri tırnakları,bukuzununsertboynuzlanvardır. Şahinde Salâhattin Bey'den adamcağızın hiç aklına getirmediği bir şeyi, kendisine akranmuamelesi etmesini istiyordu. Tabii derhal bir sürü tatsızlıklar, hatta bir hayli acılar başgösterdi.Salâhattin Bey'in bu esnada en az işine yarayan şeyler, mantık ve akıl gibi bazen pek gülünç ve acizoluverenbüyükisimlivasıtalardı.Kapalıbüyüyenvebuşekildebütün tabiiarzuve ihtiyaçlarını içindehapsetmeyemecbur olan genç kız, gayet tabii olarak, sinirli vemanen bozuk birmahluktu. Anası onugezmeye götürürken bir saat 'saçlarını düzeltmeye uğraştığı halde, ne anasının, ne babasının aklına bukafanıniçiiledebirparçameşgulolmakdüşüncesigelmemişti.Onlarişportayakonanbirelmagibionusüsleyiptemizlemişler,parlatmışlar,sonrayağlıbirmüşteriyeokutmuşlardı.Kızyetiştirmektendegayebudeğilmiydi?

Page 15: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Hakikaten,gecesaatonikiyekadartavlaveçeneattıktansonraciddibirtavıralarakevegelenveyataktabeyaz, tombulbirvücutarayanbirçokkocalar içinbuçeşitkarılarbirebirdi.FakatSalâhattinBeygibiaklınca"biraileyuvasıkurmak!"isteyenler,işlerinbuşeklialıverdiğini,çokgafillikettiklerinigörüncebüyükbirhayalinkisarınauğruyorlardı.

SalâhattinBeyneleryapmamıştı!ElinegeçirebildiğiveŞahinde'ninanlayacağını tahminettiğikitaplarıgetirir,onunfikriniyükseltmekisterdi.FakatbununilktezahürlerikarısınınmanasızvelüzumsuzyerlerdelügatkullanmasıolurdurSalâhattinBeybunlarıdüzeltmekistedimi,karısının"gururu"yaralanırvederhalkızılcakıyametkopardı.

Salâhattin Bey kızın yaşı küçük olduğunu, gözlerini dünyaya kendi evinde açtığını düşünerek onu yolagetireceğini,kendisinebirarkadaşyapabileceğinizannettidurdu.Onaevlatvekardeşmuamelesiyapacakolduveçirkinbiralaylakarşılandı;efendivehâkimmuamelesiyapacakoldu,ya isyan,yahutda,dahailerigidecekolursa,bayılmanöbetleriilekarşılaştı;ennihayetonatambirmüsavatvermekisteyincedebirsürüyersiztaleplere,saçmahareketlerevesonradangörmearzularatahammülmecburiyetindekaldı.

Bereketversin,Anadolu'nunbuyalnızkendisinemahsusdertleriyanındabunlarıngeneyalnızkendisinemahsusçarelerivardır.Bunlardanenbirincisi"rakı"dır.

Buradafelaketzedememur içer;müflis tüccar içer; fenamahsulçıkaraneşraf içer,senelerdenberiaynıköşedebırakıldığıiçiniçerleyenzabitiçervenihayetkarısıilegeçinemeyenkaymakamiçer...

SalâhattinBeyde içiyorduvekocasının sarhoşluğukarısınıherkesnazarındayavaşyavaşbir şirretvetecrübesizkızmevkiindenalıpbirsabırveferagatmelaikesimertebesineçıkarıyordu...

İzdivaçlarınınilksenesindedünyayagelenbirkızcağızbileanasıilebabasıarasındakibugenişuçurumabirköprüolamadı.

Doğduğugündenberidünyanınbiracayipliklerdiyarıolduğunuonaanlatmayaçalışıyorlardı.Geceyarısı,mışılmışıluyurkenikisinirlielonasarılırvehıçkıranbirgöğsebastırırdı.Çocukanlamayangözlerlebualelacayiphareketlerebakarken,ağlamaklıbirseskulağınındibidevızıldamayabaşlardı.

"Ah benim talihsiz kızım! Ah benim zavallı Muazzez'im; benim yetim yavrucuğum. Bak, baban hâlâgelmedi!Ahbenimtalihsiz,masumyavrucuğum!"

Çocuk bu sözlerden bir şey anlamaz, fakat hali ile, asıl talihsizliğin böyle gece yarısı uykudanuyandırılarakhırpalanmakolduğunu söylemeyeçalışır, sonradaha fazla tahammüledemeyerekanasınınağlamasınadahatizbirperdedeniştirakederdi.

Annesibuseferonususturmakiçinkucağındahoplatarakodadadolaşır,sonrabahçeyeçıkarakkızcağızıoradaavutmakisterdi.

Bahçedekaranlıkyapraklıağaçlan,bunlarınarasındansüzülüpgelenay ışığınıgörüncebirazsusargibiolançocuk,kemiklerinegeçensoğuklatekrarferyadabaşlar,komşularıuyandırırdı.

"Susşekerim...Susbenimbirtanecikkızım...Sus...Babanşimdigelir...Senağlamabenimbabasısağkenyetimkalankızım.Allahbizeçektirenlerinyanınakomaz..."

Buesnadakomşuevlerdenbirininpenceresiaçılır,birkadınbaşıgörülürvesorardı;

Page 16: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"Neo,Şahinde'ciğim,kızım,beygenemigelmedi?"

"Gelmedi teyzeciğim,..Yavrucuğumdababasıgelmedenuyumuyor.Akşamdanberi,baba!.,baba!.,diyeçırpınırdurur...Neyapacağımıbendeşaşırdım,teyzeciğim!"

Komşu teyze, genç kadına birtakım nasihatler verdikten ve kocasına bir sürü beddua ettikten sonraçekilir...BuesnadakapıaçılarakSalâhattinBeygirer,merdivenleriyıkılayıkılaçıkarakkendinielbisesiileyatağaatardı.

Odaya girip kendisini soymak isteyen karısı, sarhoşun zaten taşmaya hazır olan rikkat ve nedamethislerininboşanmasına sebepolur,kendinibilmeyenadam,anlaşılmazkelimelermırıldanarakkarısınınellerinesarılır,onlarıöper,yumruklanilegöğsünüvebeyazsaçlıbaşınıdövmeyebaşlardı.Buçokateşlitarziye şeklinden ziyadesiyle mütehassis ve müteheyyiç olan Şahinde, gözyaşlarına büsbütün cereyanverir;bütünbunlardanbirşeyanlamayanveşimdiyatağınkenarınabırakılıvermişolanküçükMuazzezdeşikâyetvesitemdoluağlamasınadevamederdi.

Page 17: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

3Yusuf evin içindeki bu anlaşılmaz hallere şaşkın şaşkın bakıyordu.Anasıyla babası arasında da kavgaolurduama,bunlarakavgadanziyadebabasınınherhangibirşeyekızıpacısınıanasındançıkarmasıdemekdahadoğruydu.Çünküzavallıkadıncağızmukabeleetmek,hattaağzınıaçmakşöyledursun,gözlerinibilekaldıramaz,sessizsessizağlardı.

Yusufbirkadınınçenesinibukadaraçabilmesinehayretediyor,bunlaratahammüledenKaymakam'abirazdamerhametlebakıyordu.

Kendisinekarşıyapılanmuamelelerealdırışettiğiyoktu.Birevdesözügeçecek,hükmüyürüyecekyegâneadamoevinerkeğiolduğunavebuerkekdekendisini istediğinegöre,ŞahindeHanım'msözlerininbirkıymeti olamazdı. Kendisine karşı bazen pek edepsizleşen kadına: "Karı kısmının sözüne bakılmaz,herhalde senin aklmpekyerindeolmamalı!"demek isteyengözlerlebakar; yalnız,SalâhattinBey'inbuçenesigevşekkarıyınediyekolundantutupkapıdışarıetmediğinehayretederdi.

İlkgeldiğigünlerdekimseylekonuşmakistemiyordu.Havalaryavaşyavaşsoğuduğuiçinodadaoturur,işgösterilmediğizamanlarpenceredenKuyucakdağlarınadoğrubakar,bulutlarınarkatarafındanbirşeylergörmekister,fakatodayabirisigirergirmezderhalbaşınıçevirerekherhangibirşeylemeşgulolurdu.

Herkese, hatta Kaymakam'a bile soğuk davranırdı. Şahinde bu çocukta insanlık, his namına bir şeybulunmadığını,anasıbabasıöldürüldüğüzamankilakaytlığınıilerisürerek,söylerdururdu.Hakikatenhiçkimse bu çocuğun şimdiye kadar herhangi bir münasebetle, herhangi bir hissi tezahür gösterdiğinigörmemişti.

Yalnız,arasıra,karıkocakavgaederken,adetakinveistihfafileŞahinde'yedikilengözleri,SalâhattinBey'eilişinceöyleyumuşaklaşır,öyletatlıvebirçokşeylersöyleyenkıvılcımlarladolardıki,bunugörenbir adam, Yusuf un içerisinde bizimkilere hiç benzemeyen, bizimkilerden çok daha derin ve büyükbirtakımhislerinbulunduğunuzannedebilirdi.

Yusuf'unhislerinigöstermektençekinmediğiyegânemahluk,küçükMuazzez'di.

Muazzez tombulveboğumluayaklarıylaodada tıpış tıpışdolaşırkenYusufonu,dudaklarınınkenarındahafif bir tebessümle takip eder, sonra dayanamayarak kucağına alır, yavaş yavaş, adeta kırılmasındankorkuyormuşgibi,ihtimamlaokşardı.Küçükkız,bütünevdekilerarasındakendisiylepatırtısız,gürültüsüzmeşgulolanbuçocuğabaşkalarınapekgöstermediğimülayimtaraflarınıgösterir,onunburnunu,saçlarınıçeker;Yusufkendisinikoltuklarındantutuphoplattıkçabaşınıgeriyeatarakkahkahalardankırılırdı.

Fakat bu oyunlar ve bu minimini kız, Yusuf'u açmaya, neşelendirmeye kâfi gelmiyordu. Bazen gözüpencereden Kuyucak tarafına ilişiyor, hemen kendisine bir durgunluk geliyor, çocuğu kucağından yerebırakarak düşünmeye başlıyordu. Bu sırada Muazzez de sanki her şeyi anlıyormuş gibi, hiç sesiniçıkarmadanbirköşeyeçekiliyor,büyükmağmumgözlerleYusuf'abakıyordu.

Yusufun halleri, Salâhattin Bey naklen Edremit'e, yani Kuyucak'tan çok uzağa tayin edilinceye kadardevametti.

Page 18: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

4YusufilkdefaEdremit'temektebegitti.Fakatbumektepdevripekuzunsürmedi.

BurayageldiklerizamanYusufonyaşlarındakadardı.Sarıbenizli,nahif,fakatkuvvetlivedayanıklıbirçocuktu.Görenler,onunkendisindendahabüyükbirkaççocuğubileyıldırabileceğineimkânvermezlerdi.Halbuki,mahallekavgalarında,herzamankarışmasabile,karıştığızamanlar,daimabaşolurvedörtbeşkişiyekarşıkordu.Hasımlarınıürküten,onunkuvvetvecesaretindenziyade,hiçkaybolmayansükûnetivekendisineolansonsuzemniyetininherhareketindegörülentezahürleriidi.

Mekteponusıkıyordu.İlkzamanlarda,yaniokumaöğreninceyekadar,devamedenmerakvealakasıpekçabuk kayboldu. Bir sürü "kıvır zıvır" bilgi sahibi olmak için o "bey çocukları" ile düşüpkalkamayacağınısöylüyordu.TabiibunlarŞahinde'ninyenibirtakımhücumlarınaveçocuğunistikbalinedair falcılıklarına yol açıyordu.Kaç defa SalâhattinBey'e: "Bey, bu çocuk senin başının derdi demezmiydim?İşte,adamolmaktannasılkorktuğunugör.İşteparmağımıbasıyorum,buçocukyahamal,yayolkesiciolacak...Amasenkendinsardınbaşınabuderdi.Kimsedekabahatyok..."diyeçatmıştı.

"Pekiama,karıcığım,neistersinşuçocuktan?Bakalım,birazdahabüyüsün,belkibirazheveslenir,Dahaköyündenayrılalıbirseneolmadıbile...İçindenekadarolsaserbestlikarzusuvar.Şehirlerealışamadı."

"Senbilirsin.Fakatbuahlaksızmahallepiçihepböylekopukluktadevamederse,benkızımıalırgiderim;sensevgiliYusufunlaoturondansonra."

Salâhattin Bey, böyle şeylere hacet kalmayacağını, hem artık ikide birde bu piliyi pırtıyı toplamaktehdidindenvazgeçmesini,eğercanıpekgitmekistiyorsa,iştekapınınaçıkolduğunu,fakatNazilli'derejiambarmemuruolanbabasınınkendisinidörtgözlebeklemediğinibirazsertçebirlisanlaonaizahediverirvebununarkasından,yarımsaattenfazlasürenbirağlamaveçırpınmanöbetiniyatıştırmaklauğraşırdı.

Yusufun tahsile karşı olan bu lakaytlığı, Salâhattin Bey'in de pek hoşuna gitmiyordu, ama çocuğun nekadargariptabiatlıolduğunubildiğiiçin,fazlaısrardançekiniyordu.Birkaçkeresoracakoldu:

"Yusuf,sennedenokumakistemiyorsun?""Okumaköğrendimya!Dahaneokuyayım!""Canım,bukadaryetmez.Budünyadabirçokşeyleribilmeklazım!"

"Sırasıdüştükçebilenlerdenöğrenirim!""Hocadanöğrenmekdahaiyideğilmibeoğlum!"Hoca,çocuğunaklınavegözlerininönünegelincedudaklarıelindeolmayarakbirbüküldü.Kaşlarınıkaldırdı:

"Hocanınbildiği birisinin işineyarasa, kendi işineyarardı.Senbileokudunbildindeneoldun sanki?Benimbabambirşeyciklerbilmezdiama,evindesözüsendençokgeçerdi,"dediveusulca,mahrembirtavırla ilave etti: "ŞuŞahinde anam sabahacak envek gibi dırlanır durur da bir yolunu bulup onu bilesusturamazsın;needeyimbenseninokumanı?"

Bu sözlerin çocukça ve basit olması, onlarda oldukça hakikat bulunmasına mani değildi; ve çocukmantığınahitapederekbunlaramukabeleetmekSalâhattinBey'eçokgüçgeldi.

Birmüddetişiolurunabırakmayakararverdi.Şahindedebütündırıltısınarağmenbuiştenpekşikâyetçi

Page 19: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

değildi:Muazzez'iherzamanYusufabırakıpistediğigibigezebiliyor,kızıheryeregötürüpbaşınadertetmekveyaevdebırakıpgözüarkadakalmakgibisıkıntılardankurtuluyordu.

Böylece küçük Yusuf, bir sur harabesi üzerinde çıkan bir yabani incir ağacı gibi, biraz sıkıntılı veşekilsiz,fakatserbestveistediğigibi,büyüyor,gelişiyordu.

Page 20: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

5Edremit, üç tarafını saran Çamtepe, İbramcaköy ve Tavşanbayırı isimli üç yamaca yaslanan büyükçe,şirincebirkasabaydı.

İkiküçükdere,kasabanıniçindenvekaldırımlısokaklarınortasındangelerekAşağıçarşıdedikleriyerdebirleşiyor,sonrabirazilerdekasabayıyalayıpgeçenBüyükçay'akavuşuyordu.

Tepelerdenbirineçıkıpbakıldığızaman,görülenmanzaraenderbirşeydi:

Damlarınyosun tutanvekararankiremitlerininihayetsizdut, erikve iriyapraklı incir ağaçlanörtmeyeçalışıyor, derelerin kenarını beyazımtırak yapraklarıyla uzun kavaklar, bazı yerlerde kopan bir şerithalinde ve yalnız kenar mahallelerde takip ediyor; bunların arasında belki yirmiden fazla minare,bembeyaz yükseliyor ve uzaktan bakan bir göze, tıpkı kavak ağaçları gibi hafif hafif sallanıyor hissiniveriyordu.

Yukarıçarşı'dakiKurşunluCami'ninirikubbesidaimadonukbirışıltıileparlıyordu.

Kasabanınpanoramasında,birtablodakikadarahenkveuygunlukvardı.

Bu, ağaç, minare ve kiremit kümesinin etrafını ayva ve diğer meyva ağaçlarından ve ova tarafındabağlardan ibaret açık yeşil bir çember sarıyor; onun etrafında da siyah yapraklı zeytinlerin daimakıpırdayanhalısıgözalabildiğineuzanıyordu.

Şehriniçerisiortahallibiresnafmanzarasıgösterirdi.Darsokaklarınikitarafındakiahşap,fakatoldukçabiçimliveaşağıyukarıbirbirinebenzeyenevlerinhepsindemuhakkakbirbahçevardı.Bunlarınarasındabazensivriliverenbüyükeşrafevleri,beyazbadanaları,çiftekanatlısokakkapılarıveikincikatınsokağadoğru yaptığı çıkıntıdaki tozlu kalyon ve muharebe resimleri ile insana küçükken dinlediği masallarıhatırlatırdı.

Salâhattin Bey'in evi Bayram Yeri dedikleri semtte, yabancı memurların oturduğu Rum mahallesi veAşağıçarşıtaraflarındanuzaktaydı,

Sokağın köşesinde olan evin arkasında büyük bir bahçe vardı. Dere, bahçenin kenarından geçer veçocuklarellerindeki fıçıçemberlerininkeskin taraflarınıvurarak,birkarıştandahaderinolmayansudabalıkavlarlardı.

Evin ön tarafındakimeydandamahallenin bulgur değirmeni vardı; büyükbir taş çanağın üzerinde tahtakollar vasıtasıyla döndürülen, yine taş bir yuvarlaktan ibaret olan bu değirmeni, kadınlar gülüşüpoynaşarakçevirirlerdi.

Biraz ilerde, derenin bir parça genişleyip derinleştiği yerde mahallenin büyükçe çocukları ördekdövüştürürlerdi.

Burada çocukların büyük adamlar gibi, muhtelif sınıfları, muhtelif grupları vardı ve bu tasniftebüyüklerinkindençokfarklıesaslargözetiliyordu.

Page 21: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Enitibarlıveensözügeçensınıf,kabadayı,aynızamandaağırbaşlıolanlardı:Bunlarolurolmazşeyleriçinkavgaetmezler,fakatkavgaederlerseucundaölümolsadayılmazlar.Küçükvezayıfçocuklarıdaimahimaye, mahalledeki çocuk münazaalarını güzellikle, olmazsa zorla halleder. Yani her husustahâkimdirler. Bunlar çok kere orta halli veya fakir, fakat namuslu ailelerin çocuklarıdır; ya bir esnafınyanındaçıraklık,yahutdababalarınayardımederler.

Bunlardansonraterbiyelivekendihalindeçocuklargelir.Bunlarınhemenhemenhepsimektebegiderveçalışkandır.Kimseyeçatmazlar.Kendilerineçatılsabilemukabeleetmezlerveyollarınagiderler.Taarruzdaha ileri giderse ağlayarak babalarına şikâyet ederler. Fakat babalarından ziyade, birinci sınıftazikredilen "namuslu kabadayı" ların himayeleri bunları korur. Bilhassa mahallenin kadınlarıylaihtiyarlarınınbunlarateveccühlerivardırveanalarıylababalarının"medarıiftiharı"dırlar.

Bir de haylaz, kavgacı, insafsız kabadayılar vardır. Bunların da gözleri hiçbir şeyden yılmaz; fakatdiğerleri gibi ağırbaşlı değildirler. Durup dururken, kavga, vukuat çıkarırlar, işleri güçleri ördekdövüştürmek,boncukoynamak,yahutkomşubahçelerindenduttaşlamaktır.Mahallebunlardanyakasilkerveusluçocuklarınenyıldıklarıbunlardır.

Enistihfafedilenler,yüzsüz,korkak,yılışıkvehaylazolanbirsınıftırki,bunlarınçoğunumemurçocuklarıteşkileder.Usulsüzbirterbiyeileevdemütemadiyendayakyiyen,izzetinefisnamınabirşeylerikalmayanve mektep kaçkınlığını itiyat eden bu çocuklar, hakiki kabadayılar tarafından daima hor görülür.Diğerlerinden, birtakım istifade düşünceleriyle, yüz bulsalar bile (çünkü bunlar sırf yaranmak içinevlerinden öteberi bile çalıp getirirler) ilk fırsatta terslenir ve kovulurlar. Mahalle kavgalarında vegezmelerdeyerleriyoktur.

Ensonra,korkakvesuyasabunadokunmayanzavallıbirtakımçocuklargelirki,kimsebunlarlameşgulolmayatenezzületmez;herkestarafındanrahatbırakılırlar,Çünkübunlar,feleğinsillesiniyemiş,yaboğaztokluğunabirnalbantveyakahveciyanındaçalışanveböylecegününonsekizsaatini işbaşındageçirenfukaralar; yahut da yazın tarlada, kışın zeytinde çalışıp anasını beslemeye uğraşan yetimlerdir; herkesbunlaramerhametveçekingenliklebakar.

Page 22: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

6Yusufbirmüddetmahalleninişlerinekarışmadı.Birkereeskivekorkunçhatıralarıkafasındanatabilmişdeğildi, ikincisikendisiniburadaoldukçayabancıbuluyordu.Buranın insanlarıçokşeylerbiliyorlardı;kendisininhiçbilmediği birtakım şeyler...Vebubilgiçlikleri her tavırlarındandökülüyordu.Buyabaniçocuğa evvela ehemmiyet vermediler; fakat asıl ve hakikaten ehemmiyet vermeyenin bu yabani çocukolduğunufarkedinceonunlaalayetmek,onukızdırmakistediler.Yusufonlarınbuincelmişalaylarındandabirşeyleranlayamadı,fakatbirgün,kendisihakkındayinemanasınıanlayamadığıbirşeylersöyleyenvebupekdeYusufunlehineolmayansözlerleetrafındakilerigüldürenKarabaşınMehmetismindekibirçocuğaYusufbirdenbireikikuvvetliyumrukekleştirdi.Neyeuğradığınıbilemeyençocuk,ağzıkaniçindeiki kere yerde yuvarlandı. KalkıpYusuf a atılmak istedi, daha doğrulmaya vakit bulamadan ikinci birhücumlayereserildi.Yusuf,etraftasesçıkarmadanbakakalançocuklarınyanındanağırağırçekildi,evedöndü.Ozamandansonrabütünmahalleondançekiniyordu.Osıradabirkaçarkadaşpeydaetti.Bunlarınen başında bakkal Şerif Efendi'nin oğlu Ali vardı, muntazam mektebe giden ve hiç kimse ile kavgaetmeyenbuçocuklaevdeannesininyanındatanıştı.Yaşçakendisindenbüyükolduğuhaldeonukorumaya,onaağabeyliketmeyebaşladı.Alimekteptebirçokşeyleröğreniyor,bunlarıYusuf'adaanlatıyordu.Yusufbazenhafif bir tebessümle, bazende ciddiyetle kaşlarını kaldırarakbunları dinler, fakat katiyenhayreteserigöstermezdi.Adetabütünbuanlatılan şeyleriöcedenbiliyormuşgibibirhali vardı.Dünyanınenmeraklı ve hayret verecek hadisesi bile onun lakaytlığını izale edemeyecek gibiydi. Ali buna biraziçerlese bile, ses çıkarmadan dinlediği için, memnun, anlatır, anlatır, sonra akşamüstü onunla berabersokaklarda gezmeye veya testileri alarak yine beraberce Çmarlıçeşme'ye su doldurmaya giderdi.Kasabanıneniyisuyuolanbuçeşmeninbaşı,bilhassaakşamüzerleri,mahşeredönerdi;testiyitaktıklarıkolun mukabil tarafına meylederek ağızlarında sakız, çıplak ayaklarında nalınla gelen yetişkin kızlar;emziklitoprakbiribrikileıkınasıkınagelenvekaranlığakalıncaağlamayabaşlayançocuklar;ellerindeikiteneke,saçlarıortadanayrılmış,beyazönlüklükahveciçıraklarıhepburadatoplaşırlar,konuşurlarvesırakavgasıederler,sonrakaplarınıdoldurupgiderlerdi.Mahalleninenkibarçocuklarıbileherakşameviniçeceksuyunuburadanteminilemükellefidiler.Bueskibiradetti.

Yusuf,buÇınarlıçeşmeseyahatlerineçokkereMuazzez'idealırdı.KendisiAliilekonuşurkenkız,Yusufunelinisımsıkıtutar,küçükayaklarıyla,bozukyollarda,sesiniçıkarmadantaştantaşasekerdi.Yusufarasıra lakırdıyı bırakıp küçük kıza doğru bakınca kız da başını ona kaldırır, güler, fakat ayağını bir taşaçarparakderhalyüzünüburuşturur,önünebakmayamecburolur,böyleceYusufugüldürürdü.

BütündışardakiarkadaşlarınarağmenYusufunaslaihmaletmediğibirtekkişiMuazzez'di.Güngeçtikçeahbaplıklarıartıyordu.Bazenanası,babasıküçüğesözgeçiremezlerveYusufamüracaatederlerdi.

Muazzez'in onun sözünden çıktığı görülmemişti. Birbirlerine bu kadar sokulmalarında, çok yalnız vealakasız bırakılmalarının da tesiri vardı. ŞahindeHanım,Nazilli'ye nazaran çok daha büyük ve "ileri"olan bu kasabada kafa dengi birçok arkadaşlar, komşular bulmuştu. Onlarla geziyor, eğleniyor, çalgı,cümbüş vakit geçiriyordu. Salâhattin Bey'in ise evin semtine uğradığı yoktu. Gündüzün hükümet işleri,gecederakımeclisleri,onunyüzünüçocukların,bazenhaftalarcagörmemelerinesebepoluyordu.

Rumeliliihtiyarbirhizmetçi,çocuklarınönünebirikikapyemekkor,ondansonraodasınagiderekuyur,onları keyiflerine bırakırdı. Zaten biraz yaramaz olan Muazzez, Yusuf olmasa evin altını üstünegetirebilirdi.Bereketversinberiki,onunoyunlarınıtanzimveidareediyor,onahemarkadaşlık,hemde

Page 23: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

aklınınerdiğikadarmürebbilikyapıyordu.

Buesnadasenelerbirerbirer,ağırağır,fakathiçdurmadangeçiyordu.

Page 24: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

7YusufunmahalledekidiğerbirarkadaşıdaAlanyalıRüştüEfendi'ninoğluKâzımidi.Bunlarınevlerininbahçeleriçokbüyükolduğuiçin,çocuklarekseriyaburadaoynarlardı.Burasınıntercihinde,bahçedepekbol bulunanmeyva ağaçlarının da esiri vardı. Hele kocaman bir ekşi karadut ağacı bir mıknatıs gibimahallenin çocuklarını çekerdi. Sırf bu dutun hatırı için Kâzım ile ahbap olanlar vardı. Akşamserinliğindeihtiyarağarındalları, iriliufaklıçocuklarladolar,genişveyeşilyapraklarınarasındankâhaşağıdoğrusallananbirbacak,kâhbaşkabirdalauzanmayaçalışanbirkolgörünürdü.Ağaçtaninenlerinelleri, yüzleri vegömlekleri koyuvişne çürüğü lekelerledonanır, hepsi ellerindebir avuçdut yaprağı,bunlarlauğuşturaraklekeleriniçıkarmakiçintulumbanınbaşınakoşarlardı.

Hemmektebegiden,hemdebabasınınmanifaturacıdükkânındayardımedenKâzım, içlerindeyaşçaenbüyükleriveenhesaplıları idi.Hiçbirşeyianaforakaptırmazveevindeyenilendutunacısını,cumalarıyapılangezintilerehiçbirşeygötürmeyipdiğerlerindengeçinerekçıkarırdı.

Bucumagezintileri demahalledeki çocuklarınpekmühimeğlencelerindenbiri idi.Dahaperşembedenhelva filan yaptırılır, cuma günü de fırına kâğıt kebabı veya güveç verilir, yahut çiğ et alınarak kırdapişirilirdi.AşçılıktaenmahirleriŞubeReisiminoğluVasfiidi.Buçocuğu,birazyılışıkvekorkakolduğuiçin, pek aralarına almak istemezlerdi. Bilhassa mektep arkadaşları müzevirliğinden şikâyetçi idiler.Fakatmaskaralıkederekherkesigüldürdüğüiçin, tahammüledilirdi.BudaKâzımgibi, fakathiçbirşeymukabiliolmayarak,diğerlerininsırtındangeçinirdi.

EnganigönüllüleriHacıRifat'ın İhsan ismindebirisi idi.Bir seneevvelbabasıavdakazaneticesindevurulupölünce (buölümünkazaolmayıp,bir zeytinlikmeselesi yüzündenaraları açıkbulunanArnavutGalipAğa'nınintikamıolduğunusöyleyenlerdevardı)evinerkekliğivebütünmallarbuondörtyaşındakiçocuğakalmıştı.Sonzamanlardamektebiasıyor,devamettiğizamanlardaisebazıdelikanlılarlaberaberyaptığırakıalemlerinden,kadınvakalarındanbahsederekdinleyenlerinağızlarınıhayretvegıptaileaçıkbırakıyordu.Herkesona,dahaşimdiden,büyükbiradamgibibakıyor,onunaralarınakatışmasınıbirşerefsayıyordu.İyikalplivemertbirçocukolanİhsan'ınyegânekusuru,birazşımarıkçavebirhaylikavgacıolmasıidi.Çokkereufakbirmeseleiçinbütünmahalleyidiğerbirmahalleiledöğüşesürüklediğiolurdu.

Bucumagezintilerine,çokkereherevdebulunankuzulardaberabergötürülür,onlarbolotlubiryerdeyayılırlarken,çocuklarınbirkısmıyemekhazırlamak,ateşyakmak,birkısmıdaarktayıkanmaklameşgulolurlardı. Alelacele ve karmakarışık yenen yemekten sonra birbirini tutmayan türküler söylenmeyeçabalanır, söğüt dalından yapılan veya beraber getirilen düdükler öttürülür, yahut da yakındakibahçelerden ham erik ve çağla çalınırdı. Ağırbaşlılar bir ağaç dibine oturarak kuzulara bakarlar,birbirlerineeşkıyavekabadayılıkhikâyelerianlatırlardı.Bukafileyiakşamüzeriyorgunargın,kuzularınipine sarılan bir demet ot omuzlarda, uzun ve taze kesilmiş değnekler elde kasabaya giderken görmekömürolurdu.

Page 25: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

8Uzunvebirbirinebenzeyensenelerağırağırgeçtiler.Yusufunarkadaşlarıhepeskiarkadaşlar,mahallehepeskimahalle, bulgurdeğirmeni eskideğirmenveonuçevirenkadınlarhepeskikadınlardı.Yalnız,bulgur serili olan çarşafın kenarında şimdi bu kadınların kirli birer çocukları oynuyordu; ellerikalınlaşmış,seslerivekahkahalarıkalınlaşmıştı.

Yusuf, Kuyucak'tan çıkalı altı sene olmuştu. Artık oraları unutmuş gibiydi. Yalnız bu kasabanınçocuklarıylaanlaşamadığızamanlarköyündekiarkadaşlarınımüphembirtakımhislerlearadığıolurdu.

Bu altı seneyi, yazın kırlarda dolaşarak, yahut Salâhattin Bey'in, Cennetayağı dedikleri yerde tuttuğubağdaağaçlarınaltınayatarak;kışındailksenelerdefabrikanınönündekizeytinçuvallarınınağzından,buçuvalları iğneleyen küçük değnekleri çalıp pirne yığınları üzerinde kazık oynayarak, sonraları daSalâhattinBey'inaldığıküçükbirzeytinliğinsilkiliptoplanmasınanezaretederekgeçirdi.

Yaşıonaltıyıbulmuş,gitgidekonuşmayıdahaazseverolmuştu.MektebibitirdiktensonrababasınınişinielinealanAliilebayramyerindekidükkânınönündeikialçakvearkalıksıziskemleatarlar,saatlercehiçkonuşmadan yan yana otururlardı. Önlerindeki meydanda büyük bir şadırvan vardı. Camiye gidecekihtiyarlar burada aptes alırlardı. Şadırvanın ayağında birkaç ördek birbiri arkasına ve sallana sallanadolaşır, yassı gagalarından çamurlu suları süzerlerdi.Gölgesi bütünmeydanı kaplayan büyük çınar hiçdurmadan hışıldar; biraz ilerde, Karpuzoğulları'mn büyük konaklarının damındaki leylek, yavrularınauçmaköğretmek ister vegarip takırtılar çıkarırdı.Burada alışveriş ezanayakınbaşlar veondan evveldükkânapekazkimselergelirdi.Böylece,buikisükûtusevenarkadaş,gözleriniçınarınyapraklarınaveyaördekleredikerekuzunmüddetdüşünebilirlerdi.

Bazenkıvraklarını(siyahdimidenbirneviyeldirme)başlarınaatıpboşluktasallananyenlerinirüzgârdauçurarakbirkaçyetişkinkızgelirvepamukakiiletelyaldızseçerdi.Misafirliktendönenbirhanımkahvefincanıbakar;birhizmetçiyarımokkatuzileikilimonsatıralır;Karpuzoğlu'nuntorunutuzlufıstıkisterdi.

Kışgünleribirazdahadeğişikvekolaygeçiyordu.Yusufozamangüneşdoğmadankalkar,çizmeleriniveabaceketinigiyerekişçilerdenevvelzeytinliğegiderdi.

Oradaerkeklerinuzunsırıklarıküçükyapraklıdallarahızlavuruşlarınıvesiyahkıvraklarınıneteklerinibellerine sokmuş kadınların iki kat eğilerek, soğuktan sertleşen parmaklarla yerden zeytin tanelerinitoplayışlarınıseyreder,yahutsırtınıbirağacavererekyerebakardı.

Buburuşukyüzlüvehersenebudanmaktanşeklinikaybetmişeğribüğrüağaçlar,uzunbirhikâyeyianlatangaripşekilliharflergibiydiveherhaldeYusufbunlarındilindenanlıyordu.

Yusuf, işçilerindilinideherkesten iyi anlıyordu.Bazımal sahipleri,kadınların,yanlarındagetirdikleriemzikliçocuklarınamemevermelerinebilemüsaadeetmezlerken,Yusufonlarınbirazyorulduğunugörürgörmez derhal işi bıraktırırdı. Bu zavallıların halini mukadder telakki etmekle beraber, onlara çokacıyordu. Sabah karanlığında, soğuktan büzülmüş, kollarında ufak bir ekmek sepeti ve sırtlarındaçocuklarıile,gülünçbirücretmukabilindeçalışmakiçinkasabanınsokaklarındanzeytinliklereakınedenbusarıbenizlilerkafilesi,onunmerakınıçekiyordu.Çokkerebunlaryanındangeçerken,Yusuf,içlerindenbirinidurdurupkonuşmakarzusunuduymuştu;havadansudan,neolursaolsunbirkaçşeykonuşmak.Çünkü

Page 26: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

altı seneden beri kendisi gibi konuşan birine rast gelmemişti ve bu zeytin amelesinin kendisi gibikonuşacağınadairiçindemüphembirkanaatvardı.

***

Hakikaten, ne yaparsa yapsın, kimlerle arkadaş olursa olsun, alışamıyordu bu şehirlilere vesselam...Kendisini mütemadiyen yabancı ve ayrı buluyordu. Onların işlerine akıl erdiremiyordu. Mesela, ensevdiğiarkadaşlarıbileonubazenşakaolsundiyealdatırlar,hiçlüzumuyokkenyalansöylerlerdi.Yusufrvvelaiçerleyecekoldu;fakatbununherkestarafındanyapıldığınıveçoktabiibirşeyolduğunugörüncekızmaktan vazgeçti, fakat hayreti hâlâ geçmemişti: Niçin durup dururken yalan söylemek ihtiyacınıduyuyorlardı?

Sonrabufakirişçilerebuköpekmuamelesiniyapmayanedenlüzumgörüyorlardı?Evet,Allahonlarıbirkerefıkarayaratmıştı,bundakimseninkabahatiyoktu,fakatonlarböyleyaratılmışlardiyeniçintepelerinebinmeli,onlarıadamyerinekoymaktanniçinçekinmeliydi?YaAllahbuağalarıveağazadeleridefıkarayaratsaydı? Öyle ya, madem ki hepsini Allah yapıyordu... O zaman kendilerine aynı muameleninyapılmasınıisteyeceklermiydi?

Allahhakkındakidüşüncesipek ilerigitmiyor,onuher istediğiniyapankorkunçbirşeyolarak tasavvurediyordu;ve şimdilikonun,pekdehşetliolduğusöylenen,gazabını ayaklandıracakbir şeyyapmadığınıbildiğiiçin,kendisindenkorkmakihtiyacınıdaduymuyordu.

***

Muazzezonyaşınagelmişti.Birkaçsenedevamedipdörtsınıflıiptidaiyidebitirmişti.Şimdiannesindenziyadebazıiyikalplivealakalıkomşularınsayesindenakış,gergefvebirazdadikişöğreniyor,kendisiyleakranolankızlarlaberaberterziMürüvvetHanım'danutdersialıyordu.FakatbuutdersleriniYusufpekaz sonra birdenbire kestirdi, sebebini de söylemek lüzumunu duymadı. Salâhattin Bey kızı için peklüzumlu bulduğu bu musiki derslerinin kesilmesinden memnun olmadı, fakat dikbaşlı olduğunu bildiğiYusuf la uzunuzun çekişmeyeüşendi.Şahindede iş olsundiyebirmüddet söylendi, sonraoda sesiniçıkarmazoldu:Yusuf,kimsefarkındaolmadanevinensözügeçenadamıoluvermişti.Şahindebilebunaalışmıştı.Artıkherşeyitabiibuluyorveeskidenberihepböyleimişzannediyordu.

Dersleri bırakmaktan asıl ve sahiden üzülen Muazzez'di. Mürüvvet Hanım' ın evi pek eğlenceli vekalabalıktı.Şen,kurnazveçokbilmişkızlarheporada toplanırdı.Neçareki,Yusufameramanlatmakimkânsızdı ve Muazzez' in bu üzüntüsünü ancak Yusuf ağabeyinin sözünü dinlemiş olmak zevki birazhafifletebiliyordu.Yusufunbütünbuaksiliğininsebebiise,MürüvvetHanım'ınevihakkındaHacıRifat'ınİhsan'danduyduğubirkaçmünasebetsizrivayetti.

Page 27: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

9Bu küçük şehirlerin yeknesaklığını değiştiren nadir hadiselerden biri de, bayramlardı. Hele ramazanbayramı,biraylıkbirbekleyişvehazırlıktansonrageldiğiiçin,onisbettecoşkunolurdu.

Çocukların çoğu ramazanda oruç tutar, namaz kılarlardı. Sahura kalkmak ayrı bir zevk, öğleye kadaruyumakvegündüzün,birazdayapmaolanbirmahmurlukla,dolaşmakayrıbirzevkti.ÖğleüzeriKurşunluCami'deİbradalıSalimHoca'nınvaazlarıdinlenir,ikindimukabelelerikaçırılmaz,akşamüzeridegözlerve kulaklar "tepe"den atılacak topa dikilirdi. Top, şehrin her yerinden görülebildiği için, bilhassaçocuklar,meydanlara toplanarak topçunun hareketlerini uzaktan keskin gözlerle takip ederlerdi. EvleriKurşunlu Cami' ye yakın olanlar ise, bu caminin minaresinde elinde saatle bekleyen ve vakit gelincetopçuya işaret veren müezzin Sarı Hafız'a bakarlardı. Top patlar patlamaz, sanki sahici bir endahtyapılmışdamermiaralarınadüşmüşgibi,bağrışarakevlerinekoşuştururlardı.

Geceleribüyüklerlesokağaçıkarlar,teraviyegiderler,fakatçokkeresonunakadardayanamayarakdışarıfırlarlarvebüyüklerinyokluğundanistifadeederekkahvelerdebirikielyüzükoynarlardı.Teravibittiktensonra ellerinde iri coplarla sokaklarda küme küme dolaşırlar, yahut Gâvur mahallesine kavgayagiderlerdi.

Bilhassa perşembe akşamlarını sabırsızlıkla beklerlerdi. Bu gece Kadiri tekkesinde zikir olduğu için,çocuklartekkeninetrafındadizilirler,içerigirenleri,bilhassakadınlarıseyrederler,sonradabirbirleriniitekakapencerelereyanaşarak"hünküren"dervişlerebakarlardı.İçlerindebazı imtiyazlılarıveuslularıvardı ki, babaları ile tekkeye girmeye, hatta bazen zikre katışmaya mezun idiler. Bunlar, sebebinianlamadıkları bir gaşy ve cezbe içinde, vücutlarının bütün elastikiyeti ile iki tarafa sallanırlarken,dumanlıgözleriniaradasıradayukarıya,kadınlartarafınınkafesinekaldırırlardı.

Bütünbunları takipedenbayram, sahidenbir coşkunlukveneşedevriolurdu.Yusufun, şimdiyekadardaimabirazyabancıkaldığıbuşehrincereyanınakendinikaptırması,yanibuşehirdekilerle,müspetveyamenfimünasebetleregeçmesi,buşehirdeasıl"yaşamaya"başlamasıdaböylebirbayramgününetesadüfeder.

Bir ramazan bayramının birinci günü, sabahleyin namazdan dönüldüğü esnada, Yusuf, yeni yaptırdığı"şeytanbezi"elbiselerigiymiş,Şahinde'ninsüslediğiMuazzez'iseyrediyorvegülümsüyordu.

BirazsonraAlanyalıKâzım,ŞubeReisi'ninoğluVasfi,Vasli'ninkızkardeşiMelihaveŞerifEfendi'ninoğluAligelecekti,hepberaberbirarabatutupAkçayiskelesinegitmekistiyorlardı.

Fakat bu sıradaAli geldi, Kâzım'a babasının öğle yemeğinden evvel izin vermediğini, bayram sabahıöğleyekadardükkânaçmanınsairzamanınbirhaftasındançokkârbırakacağınısöylediğinianlattı.Akçaygezintisiöğledensonrayakalıyordu.

Öğleyekadarvakitgeçirmekiçinbayramyerinegitmeyekararverdiler.Yusuf,MuazzezveAli,herüçüdeyepyenigiyinmişlerdi.Ali'ninkavuniçizifirdendikilmişyakalıksızfrenkgömleğivebirkenarıceketininyancebindensarkansırmaişlemeliçevresibugünemahsuslükslerdendi.

Yusufkoyuyeşilşeytanbezindenelbisesi,basıkökçelitulumbacıpabuçlarıvearkayadoğruatılanfesiile

Page 28: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

pırılpırılparlıyordu.

Fakat içlerindeenşıkları şüphesizMuazzez'di.Sırtındamoratlastanvegüneşinaltındapırıltısıgözlerialanbir elbise, ayağında iri tokalı rugan iskarpinler, ikiörgüarkayabırakılan saçlarınınucundageniş,kırmızıkurdelalarvardı.

Yaşı on üçe basan ve birdenbire güzelleşiveren Muazzez adeta olgun ve yetişkin bir hanım kızoluvermişti.Atlasentarisininhafifçekabarangöğsü,bütünhicabınavegayretinerağmen,zavallıAli'ningözlerinidayanılmazbirtecessüsvehayretlekendisineçekiyordu.

Bayramyerinedoğruyürüdüler.Kuşlukvakti olmuştu.Her taraftanyükselenbirgürültü adetakulaklarısağır ediyordu. Meydanın kenarında, üzerine tente gerilmiş sergilerin altında, Alanyalı ve Aksekiliçerçiler bağıra bağıra bilezik, kurdela, sakız, kma vesaire satıyorlardı. Çocuklar ellerindeki şişirgendüdükleri yorulmak bilmez bir inatla öttürüyorlardı. Bir arabacı, atların yanında, elinde kamçısı:"Soğuktulumbaya, Cennetayağma! Soğuktulumbaya, Cennetayağına!" diye müşteri topluyordu. Arabanıniçiküçükçocuklarladolmuştu:Bağrışıyorlar,konuşuyorlarvedüdüköttürüyorlardı.Buesnadamüşterisinialmışbiraraba"vardaaü"diyehızlageçiyor;içindekilerbirneşeçığlığıkoparıyorlarve:

Köşebaşımeyhane,Asmadandırkapısı.BengözümealmışımOnbeşsenemapusudiyehepsibirağızdantürküsöylüyorlardı.

Birazdahailerde,meydanıntamortayerindesalıncaklarkurulmuştuveasılkalabalık,bunlarınetrafındaidi.İçerisinesekiz,onkişialanveadetaküçükbirodayabenzeyensalıncaklardaminiminiçocuklarbintürlü çiğ renkte elbiseleriyle ağır ağır sallanıyorlardı. Büyükler ikişer kişilik kayık salıncaklarabiniyorlardı.

BirazkenardanseyrettiktensonraAli,"Hadibinelim!"dedi.Yusufbaşınısalladı:

"Sizbinin.Benimbaşımdöner!"

O sırada içindekileri inen bir salıncağa Ali ile Muazzez bindiler. Salıncak evvela hafif hafif, sonragitgide hızlanarak uçmaya başladı. Ali iki taraftan iplere sarılmış, vücudunun bütün kuvvetiyle kolanvuruyor,Muazzezisebirazkorkak,yüzükıpkırmızı,yerindesıkıoturmayaçalışıyordu.Ali'ningözleri,ikitarafınabakınmasınavebaşınımütemadiyenbaşkaistikametlereçevirmekistemesinerağmenMuazzez'inyüzüne doğru kayıyor ve derhal kendi yüzü de onunki gibi kızarıyordu. Muazzez'in bunların farkındaolmadığı zannedilebilirdi. Çünkü, salıncağın yere her yaklaşışında, biraz ilerdeki bir ağaca yaslanmışduranYusufadoğrugülümsüyor,başiyleişaretlerediyordu.

Busıradayandakisalıncakdurduveorayabusefer ikiyenimüşteribindi.BunlardanbiriHacıRifat'ınİhsan,öbürüdefabrikatörHilmiBey'inoğluŞakir'di.Yusuf'underhalyüzübozuldu.BuŞakir,yaşınınonsekizden fazla olmamasına rağmen, kasabada herkese yaka silktirmiş bir çocuktu. Ayyaş, hovarda,ahlaksız bir şeydi. Babasının kazandığı parayı Rum orospular veya İzmirli oğlanlarla yiyor, etmediğirezaletbırakmıyordu.

Bugünçaprazyelekli,lacivertbirelbisegiymiş,yeleğinüzerineyarımokkalıkgümüşbirköstektakmıştı.Fesininetrafındaçokfiyakalısarılmışoyalıbiryemenivardı.

Hacı Rifat'ın İhsan salıncağa bindikten sonra Yusuf u gördü, başıyla ve elleriyle selamladı. Sonra

Page 29: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

sallanmayabaşladılar.BirazhızlanıncaŞakir,dörttarafaçarpılıroldu,bellikifenahaldesarhoştu.İhsanonubirazdoğrultmayauğraştı.Fakatobirdenbiresilkinerek"Haayt!"diyebirnaraattı.Saçlarıyüzünedökülerekkolanvurmayabaşladı.Yusufsapsarıkesilmişti.Şakirbütünçehresineyayılanpisbirsarhoşgülüşüyleyanındakisalıncağa,Muazzez'ebakıyor,başınınşaşkınhareketleriyle,ikitarafauçansalıncağıtakibeuğraşıyordu.

BirdenbirebaşındakioyalıyemeniyiçıkararaktamyanıbaşındangeçenMuazzez'insalıncağınaattı.

Muazzezkorkakbirçığlıkkopardı.Aliderhalkolanvurmayıkesereksalıncağıdurdurmayaçalıştı.HacıRifat'ın İhsan, şimdi büsbütün yıkılan Şakirt tutmaya, aynı zamanda muvazenesi bozulan salıncağıdüzeltmeyeuğraşıyordu.

Yusufsalıncaktaninenlere:

"Hadisizevegidedurun,benİhsan'abirikilafdiyeceğim!"dedi.

AliileMuazzezbirazilerlediler,fakatMuazzez,neolacağınıbiliyormuşgibi,birazötede,sumuhallebisisatanbirsergininarkasındadurdu,Ali'yidedurdurdu.

Yusufsalıncaktaninenİhsan'adoğruyürüdüvesordu:

"İhsan,neistiyorbuitoğlu?"

Şakir yüzüne dökülen ve yağlı yağlı parlayan uzun saçlarını fesinin altına sokmaya çalışarak bu tarafadöndü:"Kimülenitoğlu?"

Elini alışkın bir hareketle arka cebine götürdü. Fakat tam bu sıradaYusuf un pek de dayanılacak gibiolmayanyumruğunusuratınayiyerekyereyuvarlandı.İhsanikikoluileYusuf'usımsıkısarmış,onuteskineçalışıyordu:

"Etmegözünüseveyim,Yusuf!Bak,sarhoşişte!..Benşimdialırgötürürüm."

Yusuf silkindiveyerdekine iki tekmedaha savurdu, fakat derhal koşupgelenMuazzez'leAli kendisiniçekipgötürdüler.

BusıradaayağakalkanŞakir,onlarınarkasındankoşmakistiyordu;fakatİhsan'lasalıncakçı,kollarındantutmuşlar,bırakmıyorlarveelindentabancasınıalmayaçalışıyorlardı.

TamosıradaŞakir'ineniyiarkadaşıHacıEthemgeldi.Sarhoşukolundantuttu,etrafındakilere:

"Banabırakınsiz!"dedi.

Veonuzorlayürütmeyebaşladı.

Bu Hacı Etem, 24 yaşlarında, güzel ve kurnaz bir çocuktu. Anası babası yirmi sene evvel HaccagiderlerkendörtyaşındakiEtem'ideberabergötürdükleriiçinismiböylekalmıştı.Pekhalivaktiyerindeolmadığı halde, herkesten iyi giyinir, herkesten paralı gezerdi. Bu bolluğun İhsan ve Şakir gibi birkaçzenginvehovardaarkadaştançıktığıveEtem'inbunlarahemdalkavulukettiği,hemdeeğlencelerineherikicinstenmahluklartedarikedipgetirerekbazıufakhizmetlergördüğüsöylenirdi.Fakatbunlar,Etem'in

Page 30: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

kabadayılığına,fiyakasınaveitibarınahiçdehalelvermişdeğildi.O,yineyemenilifesinikaşınaeğerekdolaşır,heryerderiayetgörürdü.

Page 31: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

10Şakir'inkendisinebenzeyenlerdenibaretbirpartisivardı.Necandarma,nehükümetbunlarakarışmazdı.Çünkü,parayıbolcaoynatıyorlardı.

Bugrubunekseriyetiniyaşlıcahovardalarteşkilederdi.Bunlarparalarınışuradaburadayiyipbitirdiktensonra,şimdi,buhusustakişöhretvetecrübelerindenvearalarınayenikatılanvedahaellerindeyiyecekparalarıbulunandelikanlılarınsahavetlerindenistifadeedipgeçiniyorlardı.

Bunların aileler arasında da çok şiddetli nüfuzları vardı. Hepsi şehrin eski ve itibarlı ailelerindenoldukları için, bugün kibar düşkünü bile olsalar, eski nüfuzlarını devam ettirmek isterler, bunda birdereceye kadar da muvaffak olurlardı. Çünkü herkesin aklında hâlâ falancanın ablasının düğünündekiazamet,filancabayramdafalancalarınyaptığımuazzameğlenceyaşardı.Yaşlıcakadınlarbudüşküneşrafkonaklarındanbirinegittilermi,oradaeskiâlemleri,merhumağanınhayalinitekrargörürgibiolurlarvehiçbir şeyindeğişmediğini zannederlerdi.Bunlarınnazarındakızlarabulunacaken iyivemünasipkocagenebueşrafzüğürtüserseriler,bumüflisayyaşlardı.Hovardalıklarından,dahaziyademazurgörenbirteessüfle bahsederler, "Biraz yaşlanınca uslanırlar, ne diyeceksin, delikanlılık!" derlerdi. Fakat bu"delikanlı'Tarınçoğununyaşıkırkıaşkındı.Şehrineniyiaileleriarasındabilebunlarınistediklerizamanalamayacaklarıkızyoktu.Adetabütüneşrafaileleriarasındaezeldenberimevcut,değişmezbirmukavelevardı ve buna, harici şeklin değişmesine, vaziyetin tamamen başka olmasına rağmen, daima riayetediliyordu.Bunun içinbunlarınherhangi bir talebini reddetmek aklagelmezve15-16yaşındaki temiz,güzelkızcağızlarbusaçıkırarmayabaşlamış,manenvemaddetençürümüş,onparasızsefihlerinkucağınaatılırdı.Ekserisipisbirtakımhastalıklarlamalulolanbuheriflerinevleribundansonradışardanpekbelliolmayanveşiddetlesaklananfacialarınyuvasıolurdu.Şehirkızlarınıbufelakettenbirazolsunkoruyan,buadamların,orospulararasındayaşayarak,evlenmeklir/usunupekseyrekduymalarıvedahabuhayattanyorulup kız istemeye vakit kalmadan ya bir tabanca kurşunu ile, yahut da bir hastalık neticesindeölmeleriydi.

Bunlar şehirdeki nüfuzlarının bir kısmını da, kendileri gibi iflas etmeyip akıllı davranarakmevkilerinisağlamlaştırmış akrabalara borçluydular. Kimisi belediye reisi, kimisi fabrikatör olan bu adamlar, bukopuk akrabaları ile pek yakından temasa gelmek istemezlerse de, evdeki kadınların tesiriyle birçokehemmiyetlivakalardaonlarımüdafaayamecburolurlardı.Çünküyakarılarıböylebirserserininkardeşi,yahut da kardeşleri böyle bir serserinin karısıydı; ve aile düşünceleri, akrabalık rabıtaları, bilhassakadınlararasında,şiddetlegözetilenmeselelerdendi.

İşteYusufunböylelerdenbirine,hemdedahaelindekimaddimenbalarıtükenmeyevakitbulamamışbirineçatması,kendisiiçiniyiolmayabilirdi.

Fakatşimdilikbunlarınherhangibirkötülükleriniicapettirecekbirvesilezuhuretmedi.İhtimalYusufunKaymakam'ınoğluolması(onuburadabirçoklarıböylebiliyordu)birazdahaihtiyatlıhareketetmelerinevebeklemelerinesebepoluyordu.

Eğer Yusuf herkesi kendisi gibi zannetmese ve etrafına biraz da anlar gözlerle baksa, o bayramvakasından sonra birçok arkadaşlarının tavırlarının değiştiğini, mesela Şube Reisi'nin oğlu Vasfi'ninkendisiyle pek gezmek istemediğini, Alanyalı Kâzım' ın dükkânına gittiği zaman, eskisi kadar riayetgörmediğinisezerdi.Hepsi,Şakir'denveonunpartisindençekmiyorlardı.

Page 32: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

FakatYusufunaklıböyleşeylereermediğivearkadaşlarınınkendisinekarşımuamelelerinedepekkulakasmadığıiçin,hiçbirşeyinfarkındadeğildi.

Taa kışa kadar hiçbir yerden hiçbir ses çıkmadı, yalnız kışın bazı vakalar, kendisiyle uğraşanlarbulunduğunuonaanlattı.Yusuf'akalsageneişinfarkınavaracağıyoktu,bereketversinhiçbirzamanondanayrılmayanveyapılanteklifvetehditlererağmenYusufuterketmeyenAli,onabirçokbilmediğişeyleriöğretiyor,pekkörükörüneyürümemesinitemineçalışıyordu.

BuvakalarınenmühimiveYusuf'unilerdekihayatıüzerindedetesiriolanbirzeytinişçisimeselesiydi.

AdamakıllısoğukbirgündeYusufgeneerkendenzeytinliğegitmişti.Ogünişçilerarasındatanımadığıbirkadınla on iki yaşlarında kadar bir kız gördü. İşçilerin başı Köse İbrahim'i çağırarak bunların kimolduklarınısordu.

İbrahim:

"İşçi,ağam!ŞakirBeygillerdeçalışırlarmış,dayakatmışlar,maiyetinegelmekisterler,boğazıtokluğunadaolsaseninyanındakalacaklarmış!"

Yusufkadınıçağırdı:

"Ne diye ağanı bıraktın da buraya geldin, yenge?" "Dövdüler beni, ağam!.." "Durup dururken adamıdöverlermi?..""Dövdülerişte!.."

Yusufanlamadığınıgösterenbirtavırlaomuzlarınısilkti:

"Pekiama,benneyapayımseni?Benimişçimtamam."

"Amanağam,kulunolayım,benitersyüzüneçevirme!Kızcağızımlaikimizortalardakaldık!"

Yusuf,kadınınyanındakikızabaktı.Birdenbirehiçşüphesiztüyleriürperdi.Fakatgözleriniuzunmüddetkızdanayıramadı. İnceveyaşınanazaranuzunboyluolanbukızınsapsarı, insanakorkuverecekkadarsarıbiryüzüvardı.Fakatbusarılıkbirzayıflıkvekansızlığınverdiğirenksizliktenziyade,birhastalıktandoğanyeşilimtıraksarılığabenziyordu.Bilhassasiyah,ince,fakatçokkeskinkaşlarınıngölgelediğigenesimsiyahve irigözleriçokşeylerbiliyorhissiniverengörmüşgeçirmişbirbakışlavehiççekinmedeninsanınyüzünedikiliyordu.Solukveensizdudaklarınınkenarında,geneçok"yaşamış"olanlardagörülentecrübe çizgileri vardı. Bütün yüzünün ifadesinde bir bezginlik, hatta daha ziyade bir nefret aksediyorgibiydi. Bu çehre ve bu bakış, Yusuf'u adeta suçlu imiş gibi eziyor, şaşırtıyordu. Gözlerini kızdanayırmayaraktekrarannesinesordu:"Sizburalımısınız?"

"Yok,Çineliyiz!""Ne?Çinelimi?AydınÇine'sindenmi?"

"Öyleya!"

"Nediyegeldinizburalara?"

Kadın, birkaç kelime ile, bir zaptiye başçavuşunun karısı olduğunu, kocası ile buraya geldiğini, sonrakocasınınbirorospu ilekaçarakbunlarıyüzüstübıraktığını, şimdiorospuyudabırakanherifinManyastaraflarındatütünkaçakçılığıettiğini,fakatbunlarıhiçaramadığınıanlattı.

Page 33: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Yusuf,bunlarınÇineliolduğunuöğrenincebirakrabasınarastgelmiş,AydınveNazillitaraflarınadönmüşgibioldu.

"Çalışınbakalım,birkolayınıbuluruz!"dedi.

Kadın adamakıllı iyi işliyordu; fakat kız, akşama kadar ağaçların dibinde oturarak, annesinin yanındadolaşarak,yahutzeytinsilkenlerebakarakboşgezdivehiçkimseylehiçbirşeykonuşmadı.AkşamüzerisepetlerinikollarınaalıpgiderlerkenYusufonlara:

"Sıkılmayınbakalım,hepsigeçer!"dedi.

Kadın envai türlü dualar, teşekkürlerleYusufun ellerine sarılıyor, kız ise, hiçbir harekette bulunmadan,yabancıvesoğukgözlerlebunlarabakıyordu.

Kadınertesigüngeldiğizaman,kızıyanındayoktu.Hastalanmışveevdeyatıyormuş.Yusuf:

"Evdekiminizkimsenizvarmı?Kimbakarhastaya?"diyesordu.

"Kimsemiznegezer?Yalnızyatarfıkaracık!"

Yusufsesiniçıkarmadanarkasınıdöndüveyürüdü,fakatakşamakadar,evdehastahastayatanvebakacakkimsesi olmayan bu kızı düşündü. Onu sert bir yer yatağında, kara gözlerini tavana dikmiş, hiçkımıldamadanyatargörüyordu.

Akşam üzeri, iş paydosundan evvel kadına kendisiyle gelmesini işaret etti. Şehre kadar hiç sesçıkarmadan yürüdüler. Hafif yağmur çiseliyor ve yoldaki araba tekerleği izlerini dolduruyordu.Aşağıçarşı'yı geçtiler. Yusuf, Bayramyeri'nde Ali'nin dükkânına girdi. Biraz yağ ve pirinç tarttırdı.Başıylakadınabunlarıalmasınıişaretetti.Tekrarberaberceyürümeyebaşladılar.Kadınİbramcaköyyoluüstünde,Değirmenönüdenilenbiryerdeoturuyordu.Ayvalıbahçededikleri, etrafı çit çevrili, büyükbirbahçeyigeçtiktensonraarkasıtepeyedayanmış,kerpiçbirkulübeyegeldiler.Kayalıkvediktepedeçıkanbiryabaniincirağacınındallarıkulübenindamınasarkıyordu.

Ortalıkdahaoldukçaaydınlıkolduğuhalde,kulübenin içi zifiri karanlıktı.Kadınocakkılıklı bir şeyinüzerinden bir yağ kandili alıp yakmaya uğraşırken, Yusufun gözleri karanlığa alış ve köşede bir yeryatağındayatankızıgördü.

Kız başını duvara çevirmiş, üstünü örtmeye çalışıyordu. Yusuf daha kapının önünde dururken içerdesüratli bazı tıpırtılar olmuş ve sonra birdenbire kesilmişti. Şimdi kızı böyle telaşla yatakta kımıldanırgörünce,nedenseaklınaonunşimdi,bunlargelinceyatağagirdiğidüşüncesigeldi.

Kadın,kızına:

"HaydiKübra,doğrulazıcık,YusufAğageldi!"dedi.

Kız başını çevirdi. Yusuf a doğru baktı. Sonra yavaşça doğrularak sırtını duvara dayadı ve yorganıgöğsüneçekti.Siyahsaçlarıomuzlarınadökülüyorvebu,onlarıgeriyeatmayauğraşıyordu.Omuzlarınakadarçıplakolankollarısoğuktandikendikendi.

Yusuf odanın bir köşesine çekilip yataktaki kıza uzun uzun baktı. Kız da hiç başını çevirmeden buna

Page 34: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

bakıyordu.BirmüddetsonraYusufyorulduğunuhissettivegözleriniodadadolaştırmayabaşladı.

Bütünev,zeminitoprakbirodadanibaretti.EşyanamınaKübra'nınyatağı,yataklaocağınarasındaduranufakbir tahtasandıkvebirdeyatağınönüneseriliduraneskibirkilimparçasıvardı.Ocakbaşında işgörmeye çalışan kadın ikide birde tahta sandığı açarak içinden bir toprak tencere veya bir avuç tuzalıyordu.Üstütoprakolantavanınislikalaslarındabirkaçkoçanmısırsallanıyordu.Kübra'nmyatağınınüst tarafında, duvarda bir delik ve bu delikte kireçle sıvanmış bir cam parçası vardı: Herhalde bu,pencere vazifesini görecekti; fakat içerisi görünmesin diye sıvanan kireç, ışığın da pek azını içeribırakıyordu.Yusufungözleri tekrarkıza ilişinceonunhepkendisinebaktığınıgördü.Bir şeysöylemeklüzumunuduyarak:

"Çokhastamısın?"dedi.

"Değilim!""İyiöyleyse!"Tekrarsükûtbaşladı.

Ocakta çorba pişirmeye çalışan kadının tıpırtısından başka bir ses yoktu; bir de toprak dama düşenyağmurdamlalannmboğuksesi...

Bu sırada dışarıda hafif ayak sesleri oldu, evin civarında biraz dolaştı, sonra kireçli penceredebirdenbire bir insan başı belirdi. Kadın ile kızı da bunun farkına varmışlardı. Birbirlerine bakıştılar.Yusufderhalyerindenfırladı,kapıyakoştu;fakatkadınarkasındanyetişerekonukolundanyakaladı:

"Amanoğlum,mahallekızanlarıdır;herzamanböylebakarlar;senotur,rahatınabak!"

Yusufgeneeskiyerinegidipoturdu.Dizlerinidikipçenesiniüstünedayadıvekollarınıdadizlerininalttarafındankavuşturdu.Buseferkızaolsun>kadınaolsun,çabukçabuk,gözlerinikırpıştırarakbakıyordu.

Nihayet uzun bir beklemeden sonra çorba hazırlandı; kadın bunu çinko bir tasa doldurduktan sonrasandıktanaldığıtahtabirkaşıklabirliktekızınauzattı.

Kızçıplakkollarınıyorganınaltındançıkararaktası tuttuvebirkaçkaşıkaldı.Fakatbirdenbiretasıda,kaşığıda elinden fırlatıverdi.Annesi şaşkıngibi kızınınüstünekoştu.Çocukonu iki eliyleve şiddetleiterek yorganların üstüne kapandı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Beyaz, fakat kirli bir gömleğinaltındakivücuduşiddetlesarsılıyordu.

Anasıdaolduğuyerdekalmışvegözlerindenyaşlarsüzülmeyebaşlamıştı.Birdenolduğuyerdenkalktı,Yusufakoştu,onunellerinesarılarak:

"Gitağam,buralardangit.Bizseninbaşınınâreyakacaktık!"dedi.

Yusufkadınıhafifçeİterekoturttuveçoksakinbirsesle:"Anlatbakalımderdiniyenge,ağlamayıbırakdaanlat!"dedi;veozamankadın,tüyleriürpertenhikâyesinianlatmayabaşladı.

Page 35: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

11Dışardayağmurbirazdahaartmıştıvetavandangelenboğukseslerdahahızlanmışvedahaçabuklaşmıştı.Ocağın üstündeki yağ kandili titriyor, cızırdıyor ve yalnız kendisini aydınlatıyordu. Yatağın önündekidevrilmişçorbatasıvetahtakaşıkolduğugibiduruyorvekimseonlaraelsürmüyordu.

Yusufyatağınkenarınaoturmuştu.Önünebakıyor,hikâye sini ara sıra ağlamanöbetleriylekesenkadınıdinliyordu. Kız yatağın bir köşesinde, yorganların arasına gömülmüş, duruyor, hiç ses çıkarmıyordu."Sana hepsini ne diye anlatıp başını ağrıtayım, ağam!" diye kadın başladı: "Yerimizden ayrılmasakbaşımızabu işlergelmezdi,amanediyeceksin?Kaderdeyazılı imiş;Allanınyazdığımkulbozamazki.Erkeğimbenialıpburalaragelmekisteyincebengitmemdedim,ayakdiredim.İllevelakin,odaerkek,lafınadahaçokkarşıkoyamazsınki!..Hemoeskiden,dahaÇine'dençıkmadan,melaikegibiadamdı.Onaburalarda ne ettilerse ettiler. İçirdiler, sarhoş ettiler. Evinden, çocuğundan soğuttular. Ne diyordum?Kalktık, güzelimÇine'mizi bıraktık; buralara geldik. İlk önceleri burada da iyiydi.Gün günden kocamdeğişmeyebaşladı.Evegeçgeliroldu.Bazenbirhaftauğramaz,sorduğumda:'Takipteidim!'derdi.Amaben onun takipte filan olmadığını bilirdim. Arasta'da pabuççu bir Yunus Ağa vardı, o haber verirdi:Havran'a, yahut Frenkköyü'ne gidip avrat oynatırlarmış.Bir gün yine takipten geliyorum, dedi, ama buseferpekbitkin,peksarıidi.Bendeinandım.Girdiyatağayattı.Uyurgibiyaptı.Uyumadığıbesbelliydi;yatakta iki yana döner, gözlerini aralar, bana bakardı.Üç kere kendini tutamadı, derin derin, of çekti.Yanınasokuldum:'Birşeyinmivar,SeyitEfe!'dedim.Candarmaydıama,Çine'dehepefederlerdi.Zatiefeleri, zeybekleri de pek sever, pek korurdu. Dinarlı Kara Mehmet'i iki takipte yakalamış, yinesalıvermişti.Bunubana'kimsecikleresöyleme,beniasarlarha!'diyeandverdiripöyleanlatmıştı.'SeyitEfe!' dedim, 'neye kasavet ediyon? Neyin var çok şükür Allaha?' O hiç sesini çıkarmadı, gözlerinibüsbütün sıktı, uyuyor gibi yaptı; ama yüzü kıpkırmızı kesilmişti; göğsü yorganı kaldırıp indiriyordu.Seyit'iminderdibüyüktüama,neydi?Bananedendiyivermiyordu?

"Akşamadoğrukalktı.Kübramahallemektebinegidiyorduozamanlar,babasıKur'anokumasınıöğrensindemişti de... Ne diyordum? Akşama doğru kalktı. Kübra'yı sordu. Bu vakte mektep kalmaz ama, birbakayımdedim.Değirmenönü'nekadargittim.Yinemahallekızlarıileoyunadaldıisebabasındandayakyer, diye içim titriyordu. Baktım, Değirmenönü'nde yok. Rukiye Molla'nın evine kadar uzandım, hanimekteporasıydıda...Oradadayok: 'Şimdiçıktı,evegitti!'dediler.RukiyeMolla'yauneleyivermişdegeç kalmış. Pek de bilirdi kızcağızım böyle şeyleri. Şimdi her şeyleri bıraktı. Vah benim kara bahtlıkızım!Vahbenim..."

Kadınbirgözyaşıselindeboğulurgibiağlayıpdövünmeyebaşladı.Kübrabaşınıkaldırarakanasınabaktı,fakat bir şey söylemeden ve en küçük bir harekette bile bulunmadan başını tekrar yorganların arasınasoktu.Buseferdeonuteskinefilançalışmayaraksusmasınıbekledi.Kadınbirazsonragözlerinikolununyenine silerek tekrar anlatmaya başladı. İlk zamanlarda sözlerini hıçkırıklar kesiyor ve bir şeyanlaşılmıyordu:

"Eve döndüğümde bir de ne göreyim?Kübra kapının dışında oturmuş, 'Baba! Baba!' diye ağlar... Ah,dedim,SeyitEfedövdüçocukcağızıyine!'Kızım,nediyeağlıyorsun?'dedim.'Benbabamıisterim!'dedi.

"Şaşırdım kaldım. Evin içine girdim, baktımSeyit Efe yok,Kübra'ya sordum, kız ağlamaktan iki yanabakacak halde değil. Biraz susunca anlattı: Eve gelince babası kucağına almış, dört bir yanından kızışapırşapıröpmeyebaşlamış;kız,babasınınyüzünebakıncakorkmuş:'Baba,hastamısın?Neyinvar?Ne

Page 36: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

diyeağlarsın?'demiş.

"Ya,kocaadamçocukgibiağlarmış.Benhalbukikarısıoldumolalıgözündenyaşgeldiğinigörmemiştim.SeyitEfekızınıbirdaha,birdahabağrınabasmış, sonradolaklarını sarmış,duvardanmartinini almış,gözlerini çevresine kurulayıp yürümüş gitmiş. Bir baktım kızın göğsü bağrı açık: 'Ne oldu?' dedim.'Babamgiderkenboynumdanmuskamıaldı,kendiboynunataktı!'dedi.Ağlamaktankatılıyorduzavallı.

"Aman kızım, ne diye ağlarsın? Takibe gitmiştir, muska da ona uğur getirir de çabuk döner inşallah!dedim, ama benim gözlerimden de yaş seller gibi akıyordu. Kız: 'O gelmez artık!' dedi. 'Neredenbiliyorsun?' dedim. 'Gidişinden belliydi!' dedi. Sahiden de o gün bugündür Seyif Efe'nin yüzünügörmedim. Daha ertesi günü evi gelip aradılar. Sordum, sordum bir şey diyivermediler. Gittim, ozamanlarsakallıbirkaymakamvardı,onaçıktım.Kimolduğumusöyleyinceacırmışgibiyüzümebaktı:Hatun,kocanıbizdearıyoruz.KaşıkkırandedikleriHayriye'yialmış,kaçmış.Amakabahatsende:Kocanızaptetmesinibilememişsin...Artıkondansanahayırgelmez.Başınınçaresinebak!dedi."

Kadınuzunmüddetdurdu,kızınabaktı,tekrarbaşladı:"Buolmasahiçbirşeyitasaetmezdim,lakinbabasıgidincekızcağızımelimebakaroldu.Ozamanakadardabollukİçindedeğildikama,şükürAllahadarlıkdagörmemiştik.SeyifEfeciğimgideceğigünekadarbirşeyimizieksiketmemişti.Gittiktensonrabileonbeşgünevimizdekibulgurumuz,yağımızlageçindik.Onbeşgünsonrakaptakaçaktanevarsatükendi.İkigün,üçgünaçoturduk.Kızcağızımsesiniçıkarmazdıama,onunbusessizliği,bumelilliğibenimyüreğimebüsbütün dokunurdu. Bir sabah: 'Anne, dedi, başım dönüyor, yataktan kalkamayacağım...' evlatcağızımaçımdermanımyokdemiyordudabaşımdönüyordiyordu.Ozamanaklımbaşımdangideroldu.Eyvah,dedim,kızımgözümünönündeölüpgidecek...Sendahaneduruyorsun,akarı,dedim,evladınmumgibisönüpgidiyordasendahaneduruyorsun?Hemenkıvrağımısırtımaaldım,sokağafırladım.BizimkomşupabuççuYunusAğaolanıbitenihaberalmış,bizegelirmiş.Yoldarastladım;adamyüzümebirbaktı,herşeyianladı.Kolumdantutup:'Amankızım,dedi,dünyabu,beterinbeterivar.Kendinitopladaakıllıusluçalış. Maşallah elin kolun tutuyor, hem kendini, hem kızını Allahın izniyle namerde muhtaç etme!'Adamcağıznurluyüzlübirihtiyardı.Banaherzamannasihatverir,yolgösterirdi.BuseferdeonuönümeAllahçıkarmıştı.'YunusAğa,dedim,neredeçalışayım,benburadagaribim,kimseyitanıyıpbilmem,kimbanaişverir?'

Azıcıkdüşündü.'Bizimihtiyarbirşeylerdiyordu,fabrikacıHilmiBeylerbirkadınmıararlarmışneimiş,gelbirevekadargidelim!'dedi.Yürüdük.Evlerinevardık.Sahidendediğigibiymiş.HilmiBeylerortahizmetine bakacak bir kadın ararlarmış. YunusAğa'nın karısı hemen kıvrağını giydi, beni yanına aldı,berabergittik.HilmiBey'inhanımışişman,heryanıincili,elmaslıbirhanımdı,YunusAğa'nınkibaşımdangeçenlerianlattı.Meğeröbürleridebuişiduymuşlarmış.Hanım:'Erkekkısmınainanolurmuhiç?'dedi.'Senşimdiçalışdakendielininemeğiyleyaşa.Buradakocanınevindendahaçokrahatedersin!'Hanımbiraz kibirliceydi ama, iyi kalpliye benziyordu. Bana kalsa, kocacığımın evi olsaydı da daha az rahatolsaydı.Amaneyaparsın?Elevindeçalışmaknekadargüçgelse,kızımınhatırıiçinyapacaktım...Neyse,uzatmayalım,hemenertesigünüHilmiBeyler'etaşındık.Kübrailebanaküçükbirodaverdiler.Neyalansöyleyeyim,işbirazağırcaydıama,karnımıztok,sırtımızpekti.Nedeolsainsanyavaşyavaşalışıyordu.Kendi kendime: 'Şurada gayretle çalışıp kendimi efendilere beğendirirsem ömrümün sonuna kadarotururum.Kızcağızımıdanamuslubiresnafaverirsemiçimbüsbütünrahateder.Kimbilir,damatbelkiçokhayırlı çıkar da beni de yanına alır, ben de el evinde çalışacağıma, kızımla damadıma saçımı süpürgeederim;onlarınçocuklarınabakarım!'dedim.ArtıkbütünümidimKübra'daydı."

Kadınkendini tutmakiçinçokçalıştı, fakatgözyaşlarıondandahakuvvetliçıktılarveobusefersessiz

Page 37: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

sessiz,yaşlarınınyarısınıiçineakıtarakağladı.

Tambusıradahiçbeklenilmeyenbirşeyolduvekadınınhikâyesiniyarımbıraktırdı.

Dışardayağmurdamlalarınınboğuksesiarasındabirayak tıpırtısıpeydaoldu,kapıyayaklaştıvehızlıhızlıvurdu.

Kadınbirdenbiresapsarıolarakyerindenfırladı;kapıyagidipsordu:

"Kimo?"

"Aç,aç,benim!"

YusufderhalHacıEtem'insesinitanıdı."Açsanabe!"

Kadınyavaşçakapıyıaçtı.Dışarda,yağmursularınınaltınsırtındagocuğuileHacıEtemgöründü.İçeriyedoğrubir adımattı, fakatYusufugörürgörmezderhalgeriledi.Herhaldebuvakitteburadagöreceğiniümitetmiyordu.

Fakatkendiniçabuktopladı.Gülerek:

'Akşamlarhayırolsun,YusufEfe!"dedi,sonraonabaşkabirnazarbileatmadankadınıyanınaçekerekbirşeylersoylemekistedi.

Daha ağzından birkaç kelime çıkmamıştı ki, kadının yüzü değişti. Ellerini yumruk yapıp ona doğruuzatarakbağırmayaBaşladı:

"Daha ne istiyorsunuz benden? Ha? Daha benden ne istiyorsunuz? Hacı Etem, söyle bakayım ne diyegeldinburaya?Haberalmayageldindeğilmi?İşlernasılgidiyor,yolundagidiyormudiyehaberalmayageldin! İşler hiç yolunda değil Hacı Etem! Dolapları iyi çeviremedik. Belayı bu delikanlının başınasardıramadık. Ne yapalım, daha sizin kadar kansız olamamışız. Daha bu işlerin acemisiyiz. Öyleöldürecekgibineyüzümebakıyorsun?Yok,banakızma!Benimhiçkabahatimyok.Benbelkiişisonunakadargötürürdüm,fakatşukızıgörüyormusun?Odayanamadı.Okahpeliğibukadarilerigötüremedi.Herşeylerimeydanavurdu.Kızımbeniutandırdı.Anasınadersverdi.Allahbeniaffetsin.Bumasumkızcağız,(siz ne derseniz deyin, omasumdur, onunyüreğimasumdur, yüreciği temizdir) ya, bu kızcağız bana nebüyük günaha girdiğimi anlatıverdi. Bak, ağlamaktan boğulacak. Beğeniyormusunuz yaptığınızı?Allahbunuyanınızabırakırmısanıyordunuz?Buçocuğunahısiziiflahederrni?Bak,HacıEtem,bak:Yüreğinezilmezmi senin bunları görünce?Bir de sıkılmadan gelip ne olduğunumu soruyorsun?Bir şeyciklerolmadı. Bu delikanlıya bir şeycikler yapamayacaksınız. Hiç olmazsa, bunu bize yaptıramayacaksınız.KasabanınmeydanınaçıkıpümmetiMuhammed'ebağırabağıraherşeylerisöylerim,herşeyleridiyorum,anlıyor musun? Helbet bize de inanan iki Müslüman bulunur. İsterseniz ondan sonra bizi Öldürün,yapmadığınızbirbukaldı,onudayapın!Amabendahaöncekızımıalır,Aşağıçarşımeydanınagider,herşeyi anlatırım. En katı yürekliler bile Kübra'nın yüzüne bir bakınca merhamete gelirler de sözlerimeinanırlar..."

KadınsözünübitirmedenHacıEtembirdenkolundanyakaladı,kıvırdıveikibüklümolupbağırankadınaşiddetli bir tokat yapıştırdı.Kübrakeskinbir feryat kopararakyerinden fırladı veo tarafakoştu; fakatYusuf daha evvel koşmuş, bir eliyle herifi boğazından yakalamıştı. Yumruğunu vurmak için öbür elini

Page 38: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

kaldırdı,birdenikielidehavayakalktı,biriniltiçıkardı,sallandıvearkaüstüyereyıkıldı.

Page 39: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

12KaymakamSalâhattinBey,evvelcedesöylediğimizgibi,gündüzleribirazağırcaolanişiyle,gecelerideiçkisiylemeşguldü ve yaşayıp gidiyordu.Memlekettemünasebette bulunduğu adamlar az ve seçmeydi.Uzunmemuriyetlerintecrübesi,yerlilerinkendisigibimemurlarlaniçinahbapolduklarınıonaÖğretmişti.Tongaya basmayı pek sevmediği ve namuslu kalmak niyetinde olduğu için ziyafetlere, davetlere pekaldırış etmez, çok itimat ettiği, hukukmezunu birkaç avukat ve bazen de Ceza Reisi ile sessiz sessiziçmeyitercihederdi.

BuavukatlardanHulusiBey'inTavşanbayırı'ndabüyük,güzelbirevivardı.EvinbahçesiEdremit'tebirtaneydi.Etrafışimşirağaçlarıylaçevrilmiş,çakıldöşeliyollarburayaufakbirparkmanzarasıveriyordu.EvintamÖnündebirasmaçardağı,ufakvefıskiyelibirhavuzvardı.Akşamlarıbuhavuzunkenarınabirtahta masa çıkarılır, üzeri patlıcan salatası, balık tavası vesaire ile donatılır, rakı şişeleri bir kenaradizilirdi.Kışgünleriisebumasaiçerdebirodadahazırlanır,Edremit'tepekdelüzumuolmayanmavibirçinisobayanarverakıburadaiçilirdi.

Oldukça serin bir kış gecesi Salâhattin Bey, Ceza Reisi ve birkaç avukat, Hulusi Bey'in evindetoplanmışlardı.

Epeycekafayıtuttuklarısıradakapıçalındı,içeriyefabrikatörHilmiBeyileHacıEtemgirdi.

Bu Hilmi Bey, Edremit'in eski eşraf ailelerinden birinemensup, kibarca bir adamdı. VaktiyleMidilliİdadisi'nden mezun olduğu için, oldukça okumuş yazmışlardan, memleketin tahsillilerinden sayılır vehürmetgörürdü,Fakathürmetinasılsebebi,sonugelmeyecekkadarçokolduğurivayetedilenservetiydi.Muhakkakki,Edremit'teondançokzeytiniolanyoktu.Fakatasıl,nakitparasınınsayısınıAllahınbildiğivebunlarısaymakiçinvakityetmeyeceğindenHilmiBey'inaltınlarınışinikleölçtüğüsöylenirdi.

Bunlardabirazhakikatbulunmasılazımdı.Çünküşöyleböylebirservet,babaileoğulunbitiptükenmezisrafınayetmezdi.

Buadamınoğluilemünasebetimemleketteoldukçakuvvetlibirdedikodumenbaıydı.ÇünküHilmiBey,Şakir'inhareketlerinidüzelteceği,onuyolagetireceğiyerde,aynışeylerikendiside,hattaçokkereoğluileberaberyapar,İzmirli,MidilliliveyayerliRumçocuklarıileyazınCennetayağı,kışınhamamalemleritertipeder,avuçavuçparasaçardı.BunlarıgörenŞakir'inniçindahailerigitmediğinehayretedebilirdi.

Oğul ile baba arasında bazı gizli meseleler mevcut olduğu ve ikisinin birbirine bazı sırlarla bağlıbulunduğudaşehirdedolaşanlaflardandı.

Buakşamkigelişindeherhaldebirsebepolacaktı.AvukatHulusiBey'inpeksıkıfıkıahbabıolmadığınagöre,onunbutesadüfigibigörünenziyaretipekdemanasızsayılamazdı.HacıEtem'leberabergelmesindedemuhakkakbirmaksatgizliydi.

Birmüddetmecliseiştiraketti.Birkaçkadehaldı.Fakatburayaayıkgeldiğiiçinbukadehlerinpektesirigörülmedi.Küçükgözleriyle,hiçdurmadanodadakilerisüzüyordu.

BiraralıkCezaReisi'ne:

Page 40: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"Birikielçevirelimistersen,nedersin?"dedi.

Ceza Reisi çok namuslu, hakperest bir adam olduğu halde, kumara biraz yüzü yoktu. Büyük oyunlaragirmesebile,şöylebirikisaatlikbirpartiçevirmektenkendinialamazdı.

"Sizbilirsiniz.Ufaktanbirşeyyaparız!"dedi.

Rakı masası kaldırıldı. İçeri daha küçük bir masa getirildi. Üzerine pike bir Örtü örtüldü ve kâğıtlarortayaçıktı.

Buradaoynananoyunlarnadirenpoker,hemenhemenherzamandaotuzbirdedikleribiroyundu.FakatbuakşamHilmiBeygülerek:

"ReisBey,birkılıçkesermisinsenbugece!"dedi."BırakAllahaşkına,hapishaneoyunuduro!""Hepsikumar değil mi canım, uzun işe girmektense ayakta birkaç el,çeviririz... Maksat vakit geçsin!" "Senbilirsin!"

Gülüşerekmasanınetrafına toplandılar.Kendi şanlarıylamütenasipolmayanbuoyunuyarı şaka telakkiediyorlardı.

Hilmi Bey kâğıtları kardı. Yanında duran Kaymakam'a sordu: "Ne vereyim beyefendi?" Kaymakamşaşırdı:

"Amanbeyim,benoyunfilanoynamam.Helebukılıçmıdırnedir,bilmembile!"

"Bilinecektarafıyok,beyefendi,şimdiöğrenirsiniz!"Birkaçkelimeileoyunutarifetti."Fakatbenoyunoynamam."CezaReisisokuldu:

"Amanikigözüm,çiğliketmesene!Birelçevirelimdedağılalım!"

SalâhattinBeygüldü:

"Canım,benimoynamadığımısendebilirsin!"HilmiBey:

"Oyundeyipdebüyütmeyinbeyefendi,şununşurasındamaksateğlenmek!..Nevereyim?"

SalâhattinBeyÖnünebirgümüşçeyrekçıkardı:"Şunabirdokuzluverin!"

HilmiBey'inellerisüratleişlemeyebaşladıvebirazsonradokuzluSalâhattinBey'inönünedüştü.HilmiBeyderhalcebindenikiçeyrekçıkarıpatarak:

"Buyurun!Kâğıtlarıdaalın,şimdisizvereceksiniz!"

Yarımsaatsonraoyunkızışmış,seslerkesilmiş,çehrelerdentebessümgiderek,onunyerinebirheyecanvehırsifadesigelmişti.

"Birpapaz,İkiliraya!"

"Birüçlü,fitimize!"

Page 41: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Gibi sözler işitiliyor ve çabuk çabuk, birbiri arkasından yere atılan iskambiller acayip hışırtılarçıkarıyordu.

Masanınkenarınakonanayaklıbirlambasanışığınıancakoyuncularınhalkasınaveriyorveodanındiğertaraflarısessizbirloşluğadalıyordu.Masanınkenarındakilerinirigölgeleriduvarlardagaripvekocamanmahluklargibimübalağalıhareketleryapıyordu.

Köşedeki camekânlı duvar dolabının ön sahanlığında birkaç kadeh, yarımkarafa rakı, biraz pastırmalıyumurtavebirazdaturşu,uzunzamandırelsürülmedenbekliyordu.

Birmüddetevvelorayakadargidipbirkadehatan,sonramezedoluağzıylatekrarmasabaşınagelerekoyunaiştirakedenkeyifehillerindepekyerlerindenkımıldayacakhalkalmamıştı.

Birdenbire sararan çehreleri, titreyen elleriyle, acınacak bir hal almışlardı.Kâğıtları kararken yarısınıdöküyorlar,tekrartoplayıpkarıştırıyorvebuseferde,kesmekiçinyanlışbirisineuzatıyorlardı.

İkide birde elleri ceplerine gidiyor, karılarının çeyiz getirdiği güzel örme keseler çıkıyor, yine ellertitreyerek,içindenparaalınıyordu.

Hulusi Bey ile diğer iki avukat pek fazla ziyanda değillerdi. Kendileri büyük söylemiyorlar, büyüksöyleyenedekâğıtaçmıyorlardı.CezaReiside,birazfazlaiçerikaçmışolmaklaberaber,şimdilikolduğuyerdeduruyorvedahafazlavermemeyeçalışıyordu.AsılzarardaolanlarHilmiBeyileSalâhattinBey'di.

SalâhattinBeyrakınıntesiriylekendinişaşırmış,cebindekibütünparayıverdiktenbaşkaHilmiBey'edeellialtınkadarborçlanmıştı.Hiçkendinibilmezgibioynuyor,bütünacemikumarbazlardagörüldüğügibi,asabi ve çılgın bir oyunla talihi kendine çevirmek istiyordu. Bir kere kaybetti mi ikinci defa deminkaybettiğininikimisliniveüçüncüdefaikincidekaybettiğininikimislinikoyuyordu.Böyleceziyanı,aklıbaşındaolduğuzamandüşünmektenbilekorkacağıbirmiktaraçıkıyordu.

BütünparayıalanHacıEtem'di.Yüzündeciddibirifadeileveaslakonuşmadan,parasürüyor,yahutkâğıtyapıyordu.Önündeçokbirparayoktu.Buoyundakazanılanparanınortadatutulmasışartolmadığıiçin,Etemaldığısanliralarıcebinekoyuyorveönündebirkaçmecidiyebırakıyordu.

HilmiBeydehiç sesçıkarmadan,dudaklarınınkenarındadonupkalankibarbirgülüşlekaybediyorveSalâhattinBey'inönüboşalıpzavallıadambitkin,sarıbirhaldeiskemleninarkalığınayaslanınca:

"BenvereyimBeyefendi!"diyerekönünebiravuçparakoyuyordu.

HulusiBeyvediğerleri (CezaReisi'ndenmaada)bu iştebirsakatlıkolduğunusezmişgibiydiler.Fakatortadagözlegörülenbirşeyolmadanüstünebelayıdavetetmekdoğrudeğildi.Şimdilikolduklarıyerdetutunabilmeyikârsayıyorlardı.Hiçbirindesarhoşluktaneserkalmamıştı.HulusiBey'ingözleriSalâhattinBey'e merhamet ve imkânsızlık içinde bakıyor ve Hilmi Bey'in gözleriyle karşılaşmamaya gayretediyordu.Birşeyyapmayaimkânyoktu:OyunubırakmakteklifleriniSalâhattinBeyşaşkın,fakatsertbirelişaretiylereddetmişveHilmiBeyde:

"Bırakın canım, oynasınBeyefendi!Belki çıkarır.Bak, biz de zarardayız, yarımmı bırakalım oyunu?"deyince,herhangibirşeyyapmakbüsbütünimkânsızolmuştu.

Lambanın sarı ışığı altında Kaymakam'ın yüzü olduğundan daha uzun görünüyordu. Gümüş gibi beyaz

Page 42: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

saçlarıdemetdemetşakaklarınadökülüyorvekirlibirrenkalıyordu.Sakallarıbirkaçsaatiçindeuzamış,uzunparmaklıellerininüzerindemordamarlarpeydaolmuştu.İçerisivekenarlarıkanlanangözlerietrafabakıyor, fakathiçbir şeyin farkındadeğilmişhissiniveriyordu.Bakışlarıbirkaçkere,kendisine sitemligözlerle bakan Hulusi Bey'e tesadüf etti. Rengi kaçmış dudaklarının kenarında şaşkın ve manasız birtebessümbelirdi ve başını önüne çevirir çevirmezderhal silindi.Oyun sabah ezanları okunurkenbitti:SalâhattinBeykendisineHilmiBey'inuzattığıbiravuçparayıeliylevebitkinbirtavırlaiterek:

"Yeter!"dedi.

Yerinden kalktı ve kalkarken iskemleyi devirdi, kapıya doğru birkaç adımgittikten sonra döndü: "Sizeborcumnekadar?"

HilmiBeymasanınüstündekitütünpaketinialdı,arkatarafındakidağınıkrakamlarıtopladıve:

"Üçyüzyirmilira!"dedi.Sonrahafifbirtebessümleilaveetti.

"Ehemmiyetimivar,Beyefendi,kumarbazınkumarbazasenedebeşkuruşubilegeçmezmiş;birgünyinetoplanırtelafiederiz."

Page 43: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

13Salâhattin Bey ertesi gün vazifeye ancak öğleden sonra gidebildi. Yüzü hâlâ sarı ve tıraşlıydı. EvdeŞahindeİleşiddetlibirkavgaetmişvezihnibüsbütünkarışmıştı.DairedeavukatHulusiBey'ikendisinibeklerbuldu.Hazinhazingülerek:

"Görünmezkazaiştebunaderlerikigözüm..."dedi.

"Duracakzamandeğil.İşinçaresinebakmalı!"

"Çaresinebakılacaktarafımıvar?Elimdekizeytinliğisatsamvebirsenelikmaaşımıkırdırıpbunailaveetsem yine yetmez; 320 altın bu... BittiHulusi Bey, her şey bitti.Düşün ki hurdan tası tarağı toplayıpgitmekbilemümkündeğil,buradakalıpsefilvekepazeolmayamahkûmum.Üçsenede,beşsenede,elbetödemeyeçalışacağız!"

İçeri eshabımesalihten birkaç kişi girdiği için sözü kestiler.Kaymakambirdenbire bunların arkasındaHacı Etem'in yüzünü görür gibi oldu ve şaşırdı. Etem, diğerlerini iterek öne doğru sokuldu veKaymakam'ınönünebirkâğıtsürdü.

SalâhattinBeykâğıdabirgözatıncasapsarıoldu;elititremeyebaşladı.Yavaşçasordu:

"Nedenicapettibu?"

"Hanibeyim,aklınızabirşeygelmesin...Lüzumudayoktuya,âdettirdeonuniçin;sizbirimzabuyurun!"

Kaymakam önündeki kâğıda titrek bir imza attı ve Hacı Etem gözlerini Hulusi Bey'inkilerlekarşılaştırmamayaçalışaraksüratleçıktı.

Kaymakamdiğerlerininkâğıtlarınıda,birkeregözbilegezdirmeden,imzaladıktansonrayavaşçaHulusiBey'edöndü:

"Dünakşamkiparaiçinbirsenetimzalattılar!"dedi."Niçinimzaladınız?"

"Neyapayım?Hemgörmüyormusun,nebiçimsizzamandageldi.Muhakkakkeratabirsaattir içerisinindolmasınıbeklemiş.Herşeybittidedimyasana!"

"A ikigözüm, seninbuHilmiBey'ebirkötülüğündokunmuşdeğildir.Senden intikamalmak istemesinefilanimkânyok.Herhaldebaşkabirmaksatlarıolacak.Yasendenmühimbirçıkarlarıvar,yahutdabaşkabirşey.HilmiBeysendenbuüçyüzbilmemnekadarlirayıalamayacağınıpekiyibilir.KaymakamBey'ikendisine borçlu etmek zevki için de bu kadar paraya kıyamaz. Dur bakalım, bir müddet bekleyelim.Herhalde bir kokusu çıkacak. Sen yalnız aklını başına topla ve hiç itidalini kaybetme. Dünyadadüzelmeyecekişmiolur?"

SalâhattinBeybugibisözlerinonatesellivermektenuzakolduğunuimaedenbirtavırlabaşınısalladı.

AkşamevedöndüğüzamanŞahinde,kendisinigülerekkarşıladı.Birikisaatevvelkikavgadansonrabufevkaladeiltifatonuhayretedüşürdü.

Page 44: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Şahindeonukolundantutarakkulağınafısıldadı:

"Ayolsanamühimhavadislerimvar!"

"Hayrola!"

"Sorma, bugün bizeHilmiBey'inkiler geldi.Ama öyle senin bildiğin gelişmelerden değil, adeta şöylegörücüyegelirgibibirşey!"

"Negörücüsü?Kiminiçin?"

"Kiminiçinolacakabey,gelinlikkızınolduğunuunuttunmu?"

"Muazzeziçinmigeldiler?Odahaçocuk,demedinmi?"

"Neçocuğu,ilahiSalâhattinBey,bensanavardığımzamankaçyaşıdaydım?"

"Benim şimdilik kimseye verilecek kızım yok. Gelenlere böyle söylersin. Hem bu işlere sen pekkarışma?"

"Karışmaz olur muyum? Anası değil miyim? Neyse, bağırıp durma; ben zaten, babasıyla görüşeyimdemiştim.Fakatherhaldekızıyirmisinekadarevdetutupkocakarıyapmayaniyetinyoktur."

SalâhattinBeyodasınagidinceuzunuzundüşünerekbu ikigününvukuatınıbirbirinebağlamaya,onlaramanavermeyeçalıştı.Birşeylersezergibioluyor,fakatiçindençıkamıyordu.EğerHilmiBey,Muazzez'ioğluna almak istiyorsa neden önce dün akşamki gibi bir plana lüzum görüyordu? Doğrudan doğruyaisteyemezmiydi?Şehrin zenginveasil bir ailesininoğlu,herhalde reddedileceğinidüşünerekbabasınıböyleyollarasevketmişolamazdı.

Fakat ertesi gün Şakir'i şuradan, buradan soruşturunca niçin evvela kendisinin eli ayağı bağlanmakistendiğinianladı.

HulusiBeydehavadisiduyuncayüzünüburuşturdu:

"Bakbuhiçaklımagelmemişti,"dedi."Yazıkolacakkıza!"

"Nediyeyazıkolacakmış?Benöylesinekızfilanvermem!"

"Onlardaherhaldeseninböylediyeceğinidüşünmüşlerdir.Nediyeakşamsanaüçyüzliraverdiler?Hemdurbakalım,budahabirşeydeğil;onlarbirdolapçevirmeyebaşlamasınlaryoksa,buhiçtir.Buparayısana Edremit'i bırakıp gidemeyesin diye verdiler. Üst tarafı için başka tedarikleri olacağını tahminediyorum. Yalnız bir şeye aklım ermiyor: Şakir; zevkinde, safasında bir serseriydi; evlenmek aklınaneredengeldiacaba?"

SalâhattinBey tekrar düşünmeye daldı.Kızını kendine anlatılan şekilde bir ite vermekmecburiyetindekalacağınıaklıalmıyordu.

HulusiBey:

Page 45: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"Maamafih,belkidebu,Şakir'indeliceheveslerindenbiridir.Yarınöbürgüngeçer.Şimdilikişimümkünolduğukadaruzatmayabak.Kaçamaklıcevaplarver;belkibıktırıpbuişinarkasınıbıraktırırsın.Üçyüzlira meselesine gelince, dediğim gibi bunu senden alamayacaklarını bilirler. Hem sen ne zaman olsaonlara lazımsın. Sonra Hacı Etem demek Şakir demektir. Hilmi Bey'den çıkan para pek yabancı yeregitmediki!"

SalâhattinBeydeşimdilikişisavsaklamayıenuygunçarebuldu.

Yusufahiçbirşeyaçmamayıtercihetti.Delioğlangidipbirtaşkınlıkyapar,kendinitutamayıpbirvakaçıkarır, işi düzelmez bir hale sokardı.Bayramda Şakir' le ikisi arasında cereyan eden hadiseyi de birparçabildiğiiçin,Yusufunbuiştenhaberiolmasınışimdilikmünasipbulmadı.

Böylece on, on beş gün kadar bir zaman geçti ve tam bu sıralarda Yusuf u bir gece eve getirdiler.GetirenlerYunusAğaismindeihtiyarbirpabuççuile35yaşlarında,perişankıyafetlibirkadınveonunyanındamütemadiyenYusufunsarıçehresinebakanvedurmadanağlayanhastakılıklıbirkızdı.

Bu kızla anası, o gece ve ondan sonraki geceler Yusuf un başucundan ayrılmadılar ve Kaymakam'mevindekaldılar.

Page 46: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

14Yusufun yarası ağır değildi. Kasığının yanma, baldırına saplanan bıçak onu on beş, yirmi gün yatağabağlamaktanbaşkabirşeyyapamayacaktı.

SalâhattinBey,hattaŞahindeonubuhaldegörünceşaşırdılar.BilhassaSalâhattinBeykendisiiçinYusufun ne kadar kıymetli olduğunu o zaman anladı. Günde birkaç kere eve uğrayarak yukarı, onun yanınaçıkıyor,gülerek:

"Bak kerataya," diyordu. "Daha bu yaşta efelik yapmaya kalkıyor.Ne kadar olsa serdeAydınlılık var,değilmi?Ee,senşuişinaslınıbizenezamananlatacaksın?"

Sonra başıyla diğerlerinin göremeyeceği bir işaret yaparak bu kadınla kızın kim olduklarını sormakistiyordu.

FakatYusufbirşeysöylememekteısrarediyorvekendisineçoksorulduğuzamanbaşınıyorgunbirtavırladuvaradoğruçeviriyordu.

Kübra ile annesi evde tabii birer hizmetçi oluvermişler, diğerlerini kendilerine bu gözle bakmayaalıştırmışlardı. Bunun için, herkesin tecessüsünü fazla gıcıklamıyorlardı. Ama şehirde bu meseleninduyulduğuvebirçokrivayetleremeydanverdiğimuhakkaktı.

HilmiBey ileŞakir'inbuKübrameselesindenbiraz fazla telaşadüştükleri,hattahiç tetiğinibozmayanHacıEtem'inbilebugünlerdesuratıasıkolduğusöyleniyordu.YusufunKübra'larmevindeyaralandığıdagizlikalamamıştı.Bunadabintürlümanaverenlervardı.

SalâhattinBeyde,hariçtenkulağınagelenbuhavadislerleiktifayamecburoluyordu.Kendievindeolanbiten işler hakkındadışardanduydukları ile kanaat etmek, adamcağızagüçgeliyordu ama,Yusuf tubu,işlerinepekakılermezdi...

Fakatböyleşuradanburadanduyduğurivayetlerleaslaiktifaetmeyenbirisivardı:Muazzez!

Muazzez her şeyin aslını öğrenmek istiyor, fakat biraz olsun iyileşmeden Yusuf a sormaya cesaretedemiyordu.Kadınvakayıpekkısaanlatmıştı:

"Kızımhastaydı,YusufAğamızpirinçleyağaldı,hatırsormayageldi.Sağolsun,zatenpekmerhametlidir.Tamçıkıpgiderkenkaranlıktabirisifırlayıpbirbıçaksoktu;herhaldeherif,YusufAğa'yıbenzetti.Yoksanegeçmişiolacakki?.."

Muazzezsordu:

"OgeceKübrahastamıydı?"

"Ya,yataktayatardı!.."

"Peki,Yusufvuruluncaikinizdeonunlabirliktegeldiniz,hastakızyağmurdasokaklardadolaştıdabirşeyolmadımı?"

Page 47: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"Ah kızcağızım, biz alışkınız böyle şeylere; az mihnet mi çektik? Kızımızın korkudan bir şeyciklerikalmayıverdi.YusufAğasınıpekseverdi."

FakatbulaflarMuazzez'itatminetmektenuzaktı.Nihayetdahafazladayanamadı.BirgünYusuf'unyattığıodayagitti,yatağınınkenarınaoturduvesordu:

"YusufAğabey,söylebakayımartık;bütünbuişlernedemekoluyor?Sonrakimbukız?BuKübra?.."

Buradahiçsebepsizyüzükızardıveönünebaktı.

Yusuf:

"OdabirAllahıngaribi,Muazzez,"dedi."Odaçokçekmiş,yüzünebirbaksana!"

Muazzezçocukçabirkonuşkanlıklaatıldı:

"BiliyorumYusufAğabey.Fakat tuhafbirhalivar.Yaşıbendenküçükolduğuhaldeberaberolduğumuzzamanlarbirçekingenlik,nediyeyim,birüzüntüduyuyorum.Hemgörsen,beninekadarseviyor.Bazendurupdururkenkoşupboynumasarılıyor,yanaklarımıfilanöpüyor.Senideçokseviyorherhalde?..Birkaçkere senin odanın kapısında içeriyi dinlerken gördüm. Beni görünce ayıp bir şey yapmış gibi önünebakarakhemenaşağıindi.Fakatdedimya,birtürlüonayakınlaşamıyorum.İstesembileyapamıyorum.Neacayipşeydeğilmi?"

Yusuf cevap vermedi. Yorganın üzerinde uzanan eliyle oynamakta olan Muazzez'e dalgın dalgınbakıyordu.OnadahafazlabirşeysöylenemeyeceğinianlayanMuazzez,başkabirşeysöylemekistergibibir hareket yaptı, fakat cesaret edemeyerek durdu. Nihayet biraz daha tereddüt ettikten sonra,sabredemedi:

"Biliyormusun,YusufAğabey,"dedi,"beniistediler!"

BusözüokadaraçıkvekısaolaraknasılsöylediğinekendisideşaşıyormuşgibigözleriniaçarakYusufunyüzünebaktı.Ötekiderhalyataktadoğrulmuştu,sordu:

"Kim?"

"HilmiBey'inoğluŞakiriçinistediler.Annesigeldi...Bendengüyasaklıyorlarama,şehirdebilmeyendeyok...""Babamnedemiş?"

"Babamınpekgönlüyok.Yalnız annem istiyorgaliba! İkigündebirya annemonlarda,yaonlarbizde.Hilmi Beyleri pek zengin diyorlar. Anneme de daha şimdiden hediyeler filan vermeye başladılar.Sonra..."

SağeliniYusufadoğruuzattı.Kolundaçokinceişlemeliikialtınbilezikvardı.

"BunlarıdaŞakirBey'inannesibanaverdi!"

Yusufkıpkırmızıkesildi.Muazzez'ielindentutupbağırtacakkadarsıkaraksordu:

"Desene, işbukadar ilerlediha?Demeksanaşimdidengelingözüylebakıpbilezikler filanveriyorlar!

Page 48: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Allahversin,senindecanınaminnettir.Zengindiyeağzınınsuyuakıyor,baksana!."

Muazzez bu sözleri hiç beklemiyormuş gibi kıpkırmızı olarak ayağa kalktı. Gözleri yaşarmış gibiydi.Dudaklarıtitreyerek,birkaçkere:

"YusufAğabey!"dedi.

Sonrabileğindenaltınbileziklerişiddetleçıkararakyorganınüstüneattı.

Yusufelininyanınadüşenbuikihalkayıparmaklarınınarasındaezdi,büktü,sonraufakbirkülçehalindeodanınbirköşesinefırlattı.

Muazzez bu sefer adamakıllı ağlayarak yatağın bir kenarına oturmuştu. Yusuf onu ellerinden tutarakyavaşçakendineçekti;ağzınıonunsaçlarınayaklaştırarakkulağına:

"Sana çok daha iyi kocalar bulunur,Muazzez.Ne yapacaksın elin serserisini?" dedi. "Sırasımı böyleşeylerinşimdi?HemsenoŞakirBey'innemalolduğunubilmezsin.Böylebiradamiçinağlanırmı?"

Muazzezbaşınıhızlaçekti.Gözlerindekiyaşlarkurumuştu.Anlamak istemeyenbir ifade ile,hiçbir şeysöylemeden,Yusufunyüzünebaktı.Bubakışlardahemhayret,hemsitem,hemdebirazdargınlıkvardı.

Yusufdevametti:

"Kızım,sendegençsin,tabiiakranlarınıgörüncesenindeiçinçekecek.HeleböyleŞakirgibihovardalarıkadınkısmınedensepekbeğenir,sonundadabaşınıtaştantaşavurur.Sendeböyleçocukgibidüşünmede, biraz ağırbaşlı ol. Hayırlı bir kısmet çıksın hele! Seni evde koyacak değiller ya, helbet birisineverecekler. Anan olacak karı seni ne diye ikide birdeHilmi Beylere götürür ki?.. Çocuk değilmisin,helbetevinşatafatıgözünüalacak.Neyse,senakıllıkızsın,bukadarsabırsızolma!"

Yusufdahafazlasöyleyemedi.Muazzez'inyüzüonukorkuttuveşaşırttı.Gençkızınirigözlerininiçiateşgibiyanıyor,dudaklarınınkenarı,tokatyemişgibititriyordu.

Ağlayamayacakkadarçok ıstırapçektiği, şiddetlibirbuhrangeçirmeküzereolduğugörülüyordu.Fakatböylebirşeyolmadı.Muazzezyavaşçayatağınkenarındankalktı,ağırağır,başıöndedışarıçıktıveYusufhiçbirşeyanlamadanarkasındanbakakaldı.

Page 49: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

15Şakir,bayramgünüYusuf'lakavgaettiktensonra,sarhoşlukla:

"O kızı, karı diye alıp evime götürmezsem, anam avradım olsun. Şakir'in kim olduğunu belletmeli oyabancınınYusufuna!"diyeyeminetmişti.

Bu sözleri Şakir'in her zamanki sarhoşluk palavraları zannedenler yanıldılar. Her yerde ve daimahükmünüyürütmeyealışmışolanbuşımarıkdelikanlı,herkesin içindeyediğiyumruğunacısınıbir türlüunutamıyor ve ancakMuazzez'i almakla Yusuf a tam bir mukabelede bulunabileceğini zannediyordu.OzamanYusufadönüp:

"Bumuydubenden sakladığınkız? İşteonuevimeavrat diyegötürüyorum!"diyecekti vebaşkabir şeyistemiyordu.Babasıevvelabunudinlemekbileistemedi.Oğlunabirmemurkızıalmayı,(bumemurkimolursa olsun) aklından bile geçiremezdi. Fakat Şakir'le bir odaya kapanarak yaptıkları uzun birmünakaşadansonrarazıoldu.Nedensebubaba-oğulbirbirlerininsözündençıkamıyorlardı.HattaHilmiBey'inoğlunakarşıbirazdaçekingencebirhalivardı.Çokkereşiddetlemuhalifolduğuşeyleriböylebirhususivegizlimünakaşadansonrakabulederdi.

Sonrabumeseledepekfazla ısrarıda lüzumlubulmadı.Birkaymakam,bazenzenginbireşrafkızındandaha çok işe yarayabilirdi. Ve ihtimal Şakir konuştukları zaman babasına bu izdivacın aynı zamandalüzumlu olduğunu da ispat ederek onu kandırmıştı. Fakat ikisi de, nedense, doğrudan doğruya kızıistemeden evvel Salâhattin Bey'in elini ayağını bağlamayı muvafık buldular. Bunu belki işi süratlebitirmek için yapmışlardı. Salâhattin Bey'in mütereddit cevaplarından memnun olmayarak, kati birneticeyevarmakteşebbüsündebulunmalarıda,buiştebeklemeyipekistemediklerinigösteriyordu.

Bilhassa Yusuf un yaralanması ve Kübra ile annesinin Kaymakamlara taşınmaları onları daha çabukolmayasevketti.MemleketinbütünsözügeçentakımıseferberhalegelerekSalâhattinBey'isıkıştırmayabaşladı. İlk zamanlarda rica ve kandırma yolu tutan bu adamların sözleri Salâhattin Bey'in mütemadiredleri karşısında yavaş yavaş bir tehdit kılığı alır oldular. Zavallı adam, işin bu şekle gireceğinidüşünmemişti. Memleketi asıl idareleri altında bulunduran bu adamların karşısında bir hükümetmemurununnekadarazkıymetiolabileceğini;birkaymakamın,aşağıyukarı,kendisineitibaredilen,fakatişlerine engelolmayabaşlayıncaderhal tüydürülenbir kuklaolduğunubildiği için, vaziyetten tamamenümidikesmişgibiydi.Eldebulunanbirtekçare,yaniburayıbırakıpgitmek,HilmiBey'inelindeosenetkaldıkça imkânsızdı. Halbuki bu vaziyette biraz daha beklemek memleketteki nüfuzlu kimselerinmüşterekenkendialeyhinehareketegeçmelerine,azline,ensonundakepazeolmasınabileyolaçabilirdi.

İçkininzayıflattığısinirleri,dahafazlatahammüledemeyecekgibigörünüyordu.Yavaşyavaşbaşkatürlüdüşünmeye ve kendi kendine sormaya başladı: Bu kadar ısrarın manası neydi? Bekir'in bu iştenvazgeçmeyip bilakis daha fazla üstüne düşmesi, ondaki bu arzunun geçici bir heves olmadığınıgösteriyordu, Bu kadar kuvvetle bir şeye sarılan bir adamın, zamanla kendini ıslah etmesi, hiç deolmayacak şey değildi. Hatta ihtimal Şakir'in, yaşadığı kirli hayata karşı duymaya başladığı nefret veiğrenme,onabirailehayatıkurmakarzusunuvermişti.Bütünbunlaramukabilkendisininortayasürdüğüsebepler ve itirazlar ne kadar manasızdı! Şakir'in yaptıklarını, aynı şekilde ve bu kadar ileri giderekolmasabile,gençliğindekendisideyapmamışmıydı?Düşündükçeşimdiyekadaraldığıtavırlarımanasızbuluyorvekendisinide,başkalarınıdaboşyeresıkıntıyasoktuğunuzannediyordu.AvukatHulusiBeyde

Page 50: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

eskiitirazlarındaokadarısraretmiyor:

"Senbilirsin,hayırlısıneiseoolsun!"diyordu.Adamcağızbuşehirdeoturduğunuvebuşehirdenekmekyiyeceğiniunutmamakmecburiyetindeydi.

NihayetbirgünSalâhattinBey,işiYusuf'aaçtı;birakşamyemeğindensonraonubirkenaraçekerek:

"Yusuf!"dedi."Muazzezartıkevlenecekçağageldi;kendisiniisteyenlerdevar.Bensanaşimdiyekadaraçmadımama,senherhaldedışardanduymuşsundur:HilmiBey'inoğluŞakir!..Seninbununlaaranıniyiolmadığını biliyorum. Fakat mesele kardeşinin saadeti meselesidir. Evvela ben de bu işe taraftardeğildim,bendebuŞakirBey'ipekedepsizbiriolaraktanıyordum.Fakatsözlerineitimatettiğimbirçokkimseler,onunaslındahiçdefenabirdelikanlıolmadığını;yalnız,gençliğinvebazıfenaarkadaşlarınıntesiriyle,biraztaşkınvebiçimsizbirhayatgeçirdiğinisöylediler.Amaşimdi;Muazzez'iistediktensonra,herhangibirhafifliğinigörenyok.Birçokları: 'Şaşıyoruzbueleavucasığmayandelikanlınınnasılböyleuslu uslu durduğuna!' diyorlar.Demek ki çocuğunmayasında iyi taraflar varmış. Sen de tabii ufak birgeçmiştendolayıbuişekarşıkomazsın!"

SalâhattinBeybusıradaYusufunkendisinidinlemeyerekperdeninpüsküllerinisaçörgüsügibiörmeklemeşgulolduğunugördü.Canısıkılarakderhalsözünükesti.

Yusufperdeninkenarınıbırakıponadöndü:

"Senkararınıvermişsin,banabunlarınediyeanlatıyorsun?"dedi."Kızınbabasısensin,onubendençokdüşünmenlazım.Banane?"

"Aman Yusuf, böyle söyleme! Muazzez'i benden çok senin düşündüğünü bilmez miyim? Sen ona hemağabeylik,hembabalıkyaptın.Neyalan söyleyeyim,onaanasınınbile seninkadar emeğigeçmemiştir.Şimdi 'Bana ne?' filan diye ters cevaplar vermenin sırasımı? Bak, ben seninle akran gibi konuşuyor,danışıyorum. Eski hıncını filan bir tarafa bırak, bu işte bir fenalık görüyorsan söyle. Niçin bununlakırdısınıbileetmekistemiyorsun?Bildiğinbirşeymivar?"

"Bildiğim,buŞakir'inbiritolduğudur.Böylelerinekızfilanverilmez!"

"Yusuf, ben de öyle düşünüyordum. Fakat hemen kestirip atmak doğru mu ya? Herkes Şakir'in artıkadamakıllıdeğiştiğinisöylüyor."

"Nedendeğiştidersin?"

"Nedenolacak,uslanmaya,adamolmayaniyetlideondan!""Sengeneöylezannet!""Yanedenuslandı?"

"Korkudan!..HilmiBey'leŞakir'insenbugünlerdenasıldokuzdoğurduklarınıbirbilsen!Benbirşeylerolduğunuseziyordumama,pekiçindençıkamıyordum.BereketversinAli,birazgözümüaçtı.BahaŞakirBeygillerinbugünlerdebirazişkilliolduklarınıçıtlattı.Odasağlambirşeybilmiyor,hepşurdanburdanduyma,amaateşolmayanyerdendumançıkmaz.

Duyduklarımınondabiridoğruolsa,böylebiradamadeğilkız,selambileverilmez..."

"Bunlarbüyütülmüş,yahutuydurulmuşvakalardır.Bunlarabakıphükümverilirmi?"

Page 51: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Yusufbumeseleüzerindefazlakonuşmaktansıkılıyormuşgibibaşınıçevirdi.

"Bildiğiniziyapın!"dedi."Banasordunuzdaonuniçinsöyledim!"

SalâhattinBeydeYusufunbuşekildehareketetmesinesinirlenmişgibiydi:

"Tabiibildiğimiyapacağım.Yalnızsendebildiğinisöylesen,böylemanasızhomurtularıbıraksandahaiyiedersin."

Yusufomuzlarınısilkti...

SalâhattinBeydahafazladayanamadı;yerindenkalkanveodadandışarıgitmekisteyenYusufukolundantutuphızlaçekti.Yüzüsapsarıolmuştu.Kısıkvebazentitreyenbirsesle:

"Hepiniz birlik olup beni öldürmeyemi niyet ettiniz?" dedi. "Bütün şehir, evimin içindekiler de dahilolduğuhalde,hepbirdenbanahücumetmeye,benimahvetmeyemikararverdiniz?Yusuf!Senbaribananelerçektiğimianlayacak,banaacıyacaktın.Çıldıracağımbeoğlum,anlamıyormusun?..Çıldıracağım.Buhalbirazdahadevameder,herkesbanakarşıcephealmayabaşlarsayabaşımıalıpkaçacağım,yahutdakafama bir kurşun sıkacağım. Muazzez'i Şakir'e vermeyelim diyorsun, değil mi? Âlâ! Bunu ben deistemiyorum...Fakatneyapalım?Birakılbiliyorsansöyledeonuyapayım.Yalnız,benimartıkdahafazlauğraşmaya takatim kalmadı. İşi daha fazla sürüklemek, bir sürü kurnaz ve insafsız kurtlarla uğraşmak,onlarahergünayrıbirbahanebulmak,onlarınşimdipekdesaklıolmayantehditlerinianlamamazlıktangelmek ve hepsine güler yüzle, kibar kibar cevaplar vermek artık elimden gelmiyor. Ben de insanımYusuf,bendeettenvesinirdenyapılmışbirmahlukum.Banadabirazacıyıncanım!.."

Adamcağızın dudakları titriyordu. Yusuf'un içi bu adama karşı duyduğu sonsuz birmerhamet ve sevgihissiyle ezildi. Kendini tutmasa, onun boynuna sarılacak ve yanaklarını şapur şupur öpecekti. Fakatsadece:

"Kolayınabakarız,baba!"dedi."Yalnız,senbuheriflerinnemalolduğunuanlamakistersen,bizimKübraileanasınabirsor.Onlarınepeyceşeylerbildiklerinisanıyorum!..""KübraileanasınınHilmiBeylerlenealakasıvar?""Bilmem!Fakatgalibabizimzannettiğimizdendahafazlaalakalarıolacak!"

Page 52: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

16Yusuf,Kübraileanasınıodayaçağırdı.Bunlar,içerideSalâhattinBey'igörüncebirirkildiler.Yusuf:

"Bana anlatırken yarım kalan bir hikâyeniz vardı," dedi. "Onu şimdi baştan anlat; babam da duymakistiyor!"

SalâhattinBey,kadınaoturmasınısöyledivesonra:

"Bizeaçıkçaanlatmaktabirbeisyok!"dedi."SizinhikâyeninHilmiBeylerlealakasıvarmış,halbukibuHilmiBey'inoğluŞakir, şimdibizimMuazez'i istiyor;ben razıolmaküzereyken,Yusuf,HilmiBeyleredair sizin bir şeyler bildiğinizi, bunları öğrenmeden, karar vermenin doğru olmadığını söyledi. Baştaraflarınıbanabirazanlatmıştı.SizasılHilmiBeylerlealakasıolanşeylerdenbahsediniz.YalnızgalibabuvakalardahaziyadeKübra'yaaitolacak?"

Ana-kız, beklemedikleri bu sözler ve sualler karşısında biraz, cevap vermeden durdular.Kübra başınıönüneeğmiş,yerebakıyordu.SalâhattinBeyonadöndü:

"Kübra, kızım,Muazzez senin kardeşindir.Onun iyiliğini herhalde sen de istersin?..Bunu düşün de nebiliyorsan,neolduisebizesöyle,olmazmı?"

Kübrayavaşça,başınıbilekaldırmadan:

"Yazıkolur,Muazzez'ionlaravermeyin!"dedi.

"Pekalaama,kızım,bununsebebinidesöyleyiverin.NediyeHilmiBeylerinevinibıraktınız?EğerkavgafilanedipayrıldınızsaniçinYusufunmaiyetinegirinceyekadaronlarınzeytinliğindeçalışıyordunuz?"

Anasıcevapverdi:

"Çalışmayıpölelimmiabeyefendi,bizeettikleriiştensonraonlarınemrialtındaçalışmayıkimisterdi?"

Kadınyineağlamayabaşladı.Yusufeskidenberi,böyleikidebirdeağlayıvereninsanlarakızardı.Fakatbu kadının gözyaşları o kadar hakiki, o kadar içten gelmeydi ki, görenlerin onun teessürüne iştiraketmemelerineimkânyoktu.

SalâhattinBeyyerindenkalktı.Kübra'nınçenesindentutarakbaşınıyukarıkaldırdı.Gözlerininiçinebaktı:

"Azşeylerçekmemişsinsen,küçük!"dedi,"fakatherşeygeçer.Herşeyunutulur.Kendinibir felaketiniçindekaybetmeninmanasıyoktur.İnsanbirazcıkdakalenderolmalıdır!"

BusözleriKübra'nınanlayamayacağınıdüşünerekdevametmedi.FakatKübraverdiğicevapla,kelimelerideğilsebileSöylenilensözünruhunukavradığınıgösterdi,dediki:

"Hiçgeçmeyen,hiçunutulmayanşeylerdevar,beyefendi!Ölünceyekadarinsanınsırtındanatamayacağışeyler de var..." Kaymakam, şimdi yalnız Muazzez meselesi için değil, doğrudan doğruya bu kızınmacerasını merak ettiği için sabırsızlık la sordu: "Fakat kızım, bana her derdinizi niçin açıkça

Page 53: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

söylemiyorsunuz? Size karşı bir fenalık yapıldı ise, onu cezalandırmak kaymakam olduğum için devazifemdir!""Onlarakimseninkudretiyetmez!"

Salâhattin Bey, "Benim kudretim yeter!" diyecekti, fakat bunu laf olsun diye söylemek bile elindengelmedi.Bilhassa,kendisininnekadaracizveehemmiyetsizkaldığını,songünlerinvukuatıaçıktanaçığagöstermişti.Herhangibirpalavraartıkgülünçolmaktanbaşkabir işeyaramazdı.Kübra'nınanası: "BizahimizialmayıAllahabıraktık.O,bunlarıiflahetmezinşallah!"dedi.Yusufkadınadöndü:

"Hadibakalım, senşuhikâyeyianlat.Babamdasöylediya, Muazez'inmeselesi içinHilmi Beyleriniçyüzünüöğrenmeklazım!"

"Bennasılanlatayım?Bendeartıkanlatacakyürekmikaldı?Kızım,Kübra; senbaşınagelenleri söyle!Utanmakızım,senünnetaksiratınvar,yapanlarutansın!"

Kübrauzunmüddetbaşınıkaldırmayarakdüşündü,sonrakararvermişgibibaşınısalladı.Gözlerininiçi,uzun müddet açlık çekenlerde görülen bir parlaklıkla, kinle etrafa bakıyordu. Yalnız Yusuf'a tesadüfedincebirazyumuşargibioldular.

"Annemanlatmıştı,"diyesözebaşladı.Sesihafifveürkekçıkıyordu."HilmiBeylerinevindeortaişinefilan bakıyorduk. Ben her sabah yukarı kata çıkar, yatakları toplardım. Bir gün Şakir Bey'in odasınagirdim.Kuşlukvaktiydi.Kalkıpgitmiştirsanıyordum.Birdebaktım,yatakta...Gerigidecekoldum,meğeruyanıkmış,girdiğimiduymuş.Başınıçevirmeden:'Sugetirkız!'diyebağırdı.Aşağıyakoştum,birkupayataze su koyup götürdüm.Bir yudumda içti.Akşamdan kalma olduğu besbelliydi.Bardağı geri verirkenyüzümebirbaktı,birdahabaktı:'Sennezamandanberibizdesin?'dedi.'Beşseneyeyakın!'dedim.Kendikendine:'Anamdahepmalıngözünübulur,amabizegöstermez!'diyesöylendi.Tamçekilipgidecektim,kolumdan yakaladı, çekti. 'Ne yapıyorsun Şakir Bey!' dedim, yatağın içine çekerek: 'Şimdi görürsün!'dedi.Şaşırdım,aklımbaşımdangidiyordu.Birsilkindim,kendimidışarıattım.ŞakirBeyyataktançıkıpdoncak arkamdan koştu ama, tutamadı. Bu kılıkta odadan dışarı da çıkamıyordu. Neyse, beni kendimiaşağıya,anamınyanınazorattım.Anambeninefesnefesegörüncesordu: 'Amankız,nebuhalin?'dedi.Ben utancımdan olanı biteni anlatamadım. 'Koşa koşa indim de ondan!' dedim. 'El evinde koşmayasıkılmıyormusun?Boyunboyumageldi,dahaakıllanacağınyok!'diyeuzunuzunsöylendi.BengayrıŞakirBey'e görünmeyeyim diye bucak bucak kaçardım. Odasına çağırdığında kapıyı ardımda hep açıkbırakırdım.AmaŞakirBeyartıkpekevdençıkmazolmuştu.Şurdaburdayolumukeser,herbiryanımısıkıştırmayakalkardı.Bendekorkudansesimiçıkarmaz,debelenipelindenkaçmayabakardım.Birgün,beşgünyakamıbırakmadı.Birtürlüanamabirşeylerdiyemiyordum.'Buvaktekadarnediyesöylemedin!'derdebüsbütünkızardiyekorkuyordum.AmaŞakirBey'inhalleridedayanılırgibideğildi.Sabahlarıkuşlukvaktinekadaryataktançıkmaz,türlümahnabulupbeniçağırtırdı.Anamabirkaçkere:'Yukarıişinesenbakdabenseninyerinemutfağagireyim!'dedim.Anacağızımkimbilirneanladı,bana:'Amankızım,bensağoldukçaseninelinibulaşığasokmaminşallah!..Banaacıdığındanbunusöylüyorsanyazık.Ananseniniçinherşeyleriyapar!'dedi.

"Fıkara kadın, bilmezdi benim neler çektiğimi... Gün geçtikçe Şakir Bey işi azıttı. Evde başkaları daduyupbirşeysanacak,benide,anamıdaevdenkovacaklardiyeyüreğimtitriyordu.EnnihayetŞakirBeyde bu işten bıkmış gibi yakamı bıraktı. Ben: 'Eh, dedim, biraz başım dinlenecek.' Çünkü, artık benigördüğü yerde öteme berime dokunmuyor, yalnız kötü kötü bakıp geçiyordu...O zaman bahar vaktiydi.Evde cümbüş, kıyamet gidiyordu. Bir gün hanım, beni yanına çağırdı. 'Cennetayağı'ndaki bağa eşyataşınıyor, arabalarla git de öteberiyi yerleştir!' dedi. Günahı boynuna, bir şeyden haberi var mıydı,bilmem?Anamdasabahtanberiyunakta,çamaşırbaşındaydı.Gittiğimdenhaberiolmadı.Benbağıpek

Page 54: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

severdim. Vişne zamanı da gelmişti. Sevine sevine koştum; arabadaki yatakların, kilimlerin üstüneoturdum. Arabacı deli bir oğlandı, atları sürer, arabayı devirecek gibi koştururdu. Hem korkudan ikiyanımasarılır,hemdekeyfimdenbağırırdım.Bağ,Cennetayağı'nın taöbürbaşındaydı.Soğuktulumba'yıgeçtik.Bahçelerinarasınadaldık.Yoldansugeçiyordu.Arabanıntekerleriyarısınakadarsuyagömülüpgittiğinden, şıpır şıpır sesler çıkarıyordu.Arabacı da iyice coşmuş, türkü çağırır dururdu. En sonundabağageldik.Benhemenatladım.Vişnelerindibinekoştum.Dallarıtutupaşağıeğerekyemeyebaşladım.Arabacılareşyayıindirenekadarvişneyedoyarımdiyordum.Birazsonrabizimdeliarabacı:'Kübra,bizgidiyoruz, gel topla eşyaları!' diye bağırdı. Ben de vişne dalını bırakıp eve seğirttim. Eşyalardarmadağınıkduruyordu.Yazınyarısıbubağdageçeceğiiçin,herşeylerigetirmişlerdi.Sepetleriniçinde,bakırtencerelerdenkırmızıbiberkutularınakadar,herbirşeyvardı.Benhemeşyayıeviniçinetaşıyor,hem de türkü çağırıyordum. Bugün gibi aklımda: Musa Çavuş'un kaçırdığı Şadiye için bir türlüyakmışlardı:

Amanbeyleryoldangeldimyorgunum

ŞadiyeHanım'incilvesinevurgunumdiye,işteonusöylüyordum.

"Yukarıkattakocabirhalıyıodayasürüklerkenmerdivenleribirisiçıkmayabaşladı.Yüreğimhopdiyeağzımageldi.Odanınöbürbaşınakaçıpsofayadoğrubaktım:SırıtıpgelenŞakirBey'igördüm..."

Salâhattin Bey ve Yusuf kımıldadılar. Kübra onlara bakarak sustu. Yüzü fevkalade manasız bir ifadealmıştı.Sonsözlerağzındanbirplaktangeliyormuşgibiruhsuzvekapalıçıkıyordu:

"Şakir Bey hep öyle sırıtarak kapıya kadar geldi. Ben bağırıp dışarı fırlamak için iki adım yürüdüm.Aklımbüsbütünbaşımdangidecekti.BuseferdemerdivendenHilmiBeyçıkıyordu."

SalâhattinBeyyerindenfırlayıpbağırdı:

"Babasımı?"

"Babası...Odasırıtıyordu.Amananacığım,bendünyadabunlarınsırıtmasıkadarkötüşeygörmedim..."

Kız, yüzünde hep o taş kesilmiş ifade ile olduğu gibi anasının kucağına kapandı.Hiç kımıldamıyordu.Eğerağlıyorsa,bupekgaripbirağlayıştı.

Yusufdayerindenkalktı...Odadançıkmakiçinyürüdü,tamkapıdaykenKübra'nmannesininsesiniduyarakgeriyebaktı.KadınKaymakam'adoğruboynunuuzatmış,boğukboğuk:

"Kızım pencereye koşmuş, yarı beline kadar dışarı sarkmış, ama aşağı düşmeden oğlan eteğindenyakalamış... Dışarıda, bahçe kapısının içindeki kuyunun taşında, Hacı Etem oturup çomak yontarmış!"diyordu.

Page 55: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

İkinciKısım

Page 56: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

1Birkaç gün sonra bir kuşluk vaktiydi. Şakır şakır yağmur Yığıyordu. Yusuf gocuğuna bürünmüş, hızlıadımlarla Aşağı Çarşı'dan geçerken Hacı Etem'e rast geldi. Beriki, bunu görünce yolunu değiştirecekoldu,fakatYusufonuönledi:

"Gelseneazıcık!"dedi.

Hacı Etem eliyle tabancasını yokladı ve bir adım ileride giden Yusuf un hareketlerine dikkat etmeyebaşladı.

Yusuf ellerini arkasına kavuşturmuş, hızlı hızlı gidiyordu. Yolun kenarına gelince bir dükkân çatısınınaltınasığındı;Hacıl'ilem'inyüzünebakmadan:

"Babamdanaldığınızsenetyanındamı?"dedi.

Birkavgaya,birhesapsormayahazırlanan,fakatbusualihiçbeklemeyenHacıEtem:

"Bendesenetnegezer,beyinkendisindedir,"dediveilaveetti:"Neolacaktıki?"

"AkşamüstüaldaÇınarlıKahve'yegel...Parayıödeyeceğim!.."

HacıEtembu seferkendikarnınabirbıçakyemişgibi sanırdı.Helebunuhiçbeklemiyordu. "Neredenödeyeceksin?"

"Üstünevazifemi?Senedigetir,parayıvereceğim!"VearkasınabakmadanSoğuktulumbatarafınayürüdü;zeytinliğegidipakşamakadarişçileregözkulakoldu.

Hacı Etem kahvede pastıra oynamaya gitmek için evden çıkmıştı, fakat Yusuf la karşılaştıktan sonrahemendöndü,HilmiBeylerinevinegiderekikisaatkadarkaldı.

Baba oğul, onlar da böyle bir şey beklemiyorlardı. Salâhattin Bey'in bir iki günde üç yüz lirayıbulabilmesine imkân yoktu. Kaymakam'ın, hepsi memur olan arkadaşları da kendi gibi züğürttü.Yerlilerden ise böyle bir fedakârlığı, hemde karışık bir işe girmek suretiyle, yapmak isteyecek kimsebulunamazdı.Bu iştebir oyunolması ihtimalini en aklayakınbuldular.HilmiBey senediHacıEtem'everirken:

"Gözünüaçdakâğıdıkaptırma...Ooğlanıpekgözümtutmuyor!.."dedi.

Halbuki akşam üzeri camları nefesten buğulanan Çınarlı Kahve'ye, arkasında iki de adamıyla birliktegirenHacıEtem'i,Yusufayaktakarşıladı;ondansenedialınca,karşısındakininbeklediğigibi,yırtmayaveyakaçmayakalkacağıyerde,güzelcekatlayıpcebinekoyduvegocuğununcebindenbüyükçebirmeşinkeseçıkararakbeyazboyalıdemirmasanınüzerinealtınlarısaymayabaşladı.

Üçyüzyirmiliratamamoluncayinekarşısındakininyüzünebakmadanvebirşeysöylemedenkapıyagidipyağmuruniçindekayboldu.

Page 57: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Kahvedebulunup,bumanzarayıgörünce,tavlalarınıbırakarakotarafasokulanlar,ağızlarınınkenarındaahbapçasırıtmalarlaHacıEtem'ebakıyorlarveo,liralarıavuçlayıpcebinedoldururkenaptalbirbakışladudaklarınıyalıyorlardı.

Kahvenin kapısı tekrar aralandı ve içeri Şakir girdi. Hacı Etem'in etrafında toplananlar onu görünceyerlerinedağıldılarveikisiniyalnızbıraktılar.

Şakirkapıyayakınbirmasayagitti,tahtaiskemleyikülhanbeycebirtavırlaçekipaltınaaldı.HacıEtemdekarşısınageçti.Evvelaikisidebirşeysöylemediler.Şakirbirmüddetkahveniniçinisüzdü:Oldukçageniş olan salon, adamakıllı kalabalıktı. Uzun ve beyaz bıyıklarını oynata oynata bir köşede RumcamuhabbetedenGiritliler'insesiburadanduyuluyordu.Dahaileride,kahveocağınayakınbiryerde,dört,beş at cambazı küçük mikyasta bir kavgaya başlamışlardı. Tavanın ortasında sallanan büyükçe birlambanınışığı,müşterilerinbaşlarınıaydınlatıyorvefestenkeçekülaha,kalpaktankefiyeyekadarbelkiyirmiçeşitserpuş, rüzgârvurmuşbirçiçekbahçesigibidalgalanıyordu.Kahveocağınımüşterilerindenayıran, üst kısmı raflardanmüteşekkil tahta bölmede sıra ile dizilmiş nargileler ve dikine konmuş sarıbakırtepsilerparlıyorvebirkenarda,kabzalarıkadifelikırmızımarpuçlarsallanıyordu.

Esmerduvarlardabaşları taçlı,göğüslerikatkat incili şişmanAcemgüzelleriduruyorvemütemadiyenkımıldayan bu insan başı bahçesini seyrediyordu. Bunların karşı sırasında diğerleri gibi renkli taşbasması iki"Othello"sahnesivardı.Bunlardanbiri,yereeğilipDesdemona'nındüşürdüğümendilialanYago'yu, diğeri demuhteşembir yatağa serilenDesdemona ile, hançeri kendi gırtlağına saplamak içinkolunukaldıranaksakallı,kıskançzenciyigösteriyordu.

Fakat Şakir, ömrünün yarısını geçirdiği bu kahvede, bu anlattığımız şeylere bakmıyor, sadece HacıEtem'indahaevvelsözebaşlamasıiçingözlerinietraftadolaştırıyordu.

Nihayetonunda sustuğunugörüncegözününbirinikapayıpbaşını sallayarak: "Nevar, neyok?"demekisteyenbirişaretyaptı.

HacıEtem,bunubekliyormuşgibihemen:

"Fena!"dedi.

"Parayıverdimi?"

"Tastamam!.."

"Nehaltedeceğiz?"

"Bilmem?"

"Senbirçaredüşünmedinmi?"

"Vallahizor iş.Aralıktabenimbaşımdanâreyanacak.Banakalırsakızıburalardanaşırmayabakmalı,kaçırmalı?"

Şakir,gözleriparlayarakonadoğrueğildi:

"Babam?..Buişeonurazıedebilirmisin?"

Page 58: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

HacıEtem:"Bunebiçimlaf,"dergibiŞakir'inyüzünebaktı:

"Canıisterse...Yoksaüçümüzbirdendamıboylarız!.."

Şakir,karşısındakininsözleriniartıkdinlemiyordu.Birşeydüşünmeyedalmıştı.Yavaşçasordu:

"Hemen bu işi yapabilirmiyiz?" "Kolay değil... Nereye götürürüz?.." Şakir onun sözünü kesti: "Bizimyaylaya,"dedi."Bengötürürüm..."HacıEtemcanısıkılmışbirtavırlaveyanyanonabaktı:"Yaanasınıne yapacağız?.." Şakir onun ne demek istediğini pek anlayamadı: "Anasınımı?Evinde otursun anası...Banane...Banakızılazım!"

HacıEtem'inyüzübüsbütün içerlemişbir ifadealdı: "Senkimidiyorsun,Allahaşkına!" "Kaymakam'mkızını..."

HacıEtemaltınaalıpoturmuşolduğusağayağınıyereindirdiveeliylebirşeyfırlatıpatargibibirişaretyaptı:

"Bırak Allahını seversen, Şakir Bey... Hep keyfinin havasındasın. Ben, şu başımıza sardığımız derdi,Kübramıdır,nedir,onusöylüyorum.Sensevdalıkpeşindesin.Öbürişitemizlemezsekbaşımızagelmedikbela kalmaz. Hele şimdi Kaymakam, kendini serbest bulunca var kuvvetiyle bize dayanacaktır.Memlekettekepazeolduğumuzamıyanarsın?Mahkemelerdesüründüğümüzemiyanarsın..."

"Hanisenoişidüzenlemiştinya!"

"Senindünyadanhaberinyok,ŞakirBey...Seningözünümüboyadılar,nedir?Düzenekoydukdediğinişyüzündenazdahabensizdenevveldamıboylayacaktım.BizbelayıYusufunbaşına sardıralımderken,kahpenin kızı mostrayı meydana vurdu, ne edeceğimi şaşırdım. İşin içine bir de bıçak oyunu girdi.Bakalım ne olacak. Bütün ümidim şu paradaydı, onu da ödedikten sonra, herifin bizden ne korkusuolacak?Heleşuyerebakanoğlan,şuYusufyokmu,onunhesabınıdagörecekzamangelirhelbette.Bütünaçmazlaronunbaşınınaltındançıkıyor.Üçyüzyirmilirayıneredendenkleştirdi,bilemedim,gitti?Yolmukestidersin?"

Şakir,ifadesizgözlerleonabaktı:

"Peki,Muazzezneolacak?..Omeseleyineyapacağız?"dedi.

HacıEtemyerindenkalktı.Şakirdedoğruldu.Kapıyadoğruyürüdüler.Dışardayağmurazalmıştı.KapınınönündebirbirlerindenayrılırlarkenHacıEtem:

"Seningözünüsevdabürümüş,Bey..."dedi."Senbirİzmir'egitde,gönlünüeğle!"

Page 59: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

2Yusufüçyüzyürmi lirayıyolkeserek tedariketmemişti.Kübra,başındangeçenlerianlattığıgün,akşamüzerinedoğru,Yusuf,evdençıkmış,ŞerifAğa'nınoğluAli'nindükkânınagitmişti.KaranlıkdükkânagirergirmezAli,onadoğrukoştu:"AmanYusuf,neoldun?"dedi.

Yusuf,ozamanakadaryüzündegörülmemişbirheyecanlafasülyeÇuvallarındanbirineilişti.Ali'yeuzunuzunvedikkatlebaktıktansonra,ağlargibibirseslesordu:

Siz,nebiçiminsanlarsınız?.."

Bu sözlerde bir sualin bütün talepleri, anlayamamanın bütün isyanı toplanmış gibiydi. Ali şaşırdı vedurakladı:"Neoldu,Yusuf!"

Tambu sırada içeri girenbirmüşteriAli'denTosyapirinci istedi.Müşteriyi savdıktan sonraYusuf unyanınagelenAli,onun tekrarkendini topladığını farketti.Şimdidudaklarındahepo lakaytveherşeyibilentebessümvardı.Birtürlüanlayamadığıbirtürlüiçlerinekarışamadığıvebunuzatenaslaistemediğibu insanlarla arasında çelik bir duvar gibi yükselttiği bu tebessüm, onunmüracaat ettiği son çareydi.Kendinibuşehrinkorkunçakıntısından,ancak,etrafındaördüğübusoğukduvarlakurtaracağınısanıyordu.Ruhuna bir gülle gibi düşen ve orasını darmadağınık edenKübra'nın hikâyesini ve onun akislerini buduvarın içindesaklamalıydı.Zatensaklamasaneyapabilirdi?Kendidili ilebu insanlarındili arasındaherhaldepekbüyükfarklarolacaktı,onlarYusufunsözlerindenbirşeyanlamayacaklarveo,anlattığıilekalacaktı.Sonra insanancakherhususunaakıl erdirebildiği şeyleri söylemeliydi,halbukiYusufbirçokşeylerinniçinyapıldığınıvenasılyapılabildiğinihâlâanlayamıyor,bunlarıbelkiömrününsonunakadarda anlayamayacağını müphem bir şekilde hissediyordu. Onun için ömrünün bu en azaplı, en fırtınalıanındagene,sükûnetinialdıveAli'yesadeceduyduğuvakayıanlattı.

Alihiçbirşeysormadansonunakadardinledi.Yalnız,Yusufunsözünübitirmesineyakın,yüzükıpkırmızıoldu.

Birmüddetsustular.SonraAli:

"Benbukadarınıdüşünememiştim,"dedi."Sandığımdandahaaşağılıkadammışbunlar.Demekkibabanıborçlu etmektenmaksatları buymuş.Bir yerden kokusu çıkarsa baban vasıtasıyla önlemek isteyeceklerherhalde...ŞakirdeMuazzez'ibuyoldaneldeetmekniyetinde..."

"Babamdanartıkhayıryok...Neyapacağınıbilmiyor..."

Alibirmüddettereddütettiktensonra,dayanamadı:

"Muazzez'inbuanlattıklarındanhaberivarmı?"dedi.

"Bilmem...Nerdenhaberiolacak?.."

"Şakir'egitmekistiyormu?"

"Onebilecek...Aklıerermi?.."

Page 60: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Ali'ningözleriparladı:

"Ermezolurmu?YalnızŞakir'innemalolduğunuöğrenirseherhaldeadınıbileanmaz,değilmi?"

Yusufmükâlemeninnereyegittiğinianlayamadısadeceomuzsilkti.

Alibirşeylersöylemekistiyor,fakatbirtürlübeceremiyordu.Birkaçkereağzınıaçtı,sonratekrarsustu.Yusufdalgındalgınbekliyordu.Biraralıkgülümseyerek:

"Benideişiniçinekarıştırmayıistedilerdesene..."dedi.

"Hangiişin?..Ha,şubıçakmeselesideğilmi?..Aşkolsunkıza,nebiçimkızbu,benhiçgörmedim."

"Sorma... İnsan bakamıyor bile... Fakat onda bir şeyler var. O kız böyle kalmaz,muhakkak bir şeyleryapacak...Evdeonugördükçeürküyorum..."

Alitekrarkafasınıniçindedolaşanmevzuyadönmekiçin:

"Herhaldebabanparayıödemeli!.."dedi.

Yusufancakbirkaçsaniyesonraintikalederek:

"Nasılöder?"diyecevapverdi."Neyleöder?.."

OzamanAli,birdenbire,kendisininbileşaştığıbircesaretle:"Benvereyim..."dedi.

Yusufağırağır,karşısındakiningözlerininiçinebakabaka:"Muazzez'isenmiistiyorsun?"dedi.

Ali,genekıpkırmızıolarakönünebaktı.YusufyerindenkalkıpAli'ninomzunavurdu:

"Budünyadakarşılıksızhayırişlenmediğiniöğrendimdeonuniçinsordum,"dedi."Nekızarıyorsun?Buişi ben de münasip bulurum. Babama bu akşam açayım... Herhalde razı olacaktır... Yalnız sen kendibabanınasılyolagetiripbukadarparayıalacaksın?"

Ali:"Aldırma,"dedi.Yusufdükkândançıkıpgiderkenyanmasokulup:

"Bizim büyükanne altın küpüdür, benim bir sözümü iki etmez, babamın da ruhu bile duymaz," diyefısıldadı.

HakikatenAli'ninanneannesiEdremit'inmeşhursimalarındandı.Gençyaşındaküçükbirkızçocukladulkaldığı halde babasından ve kocasından kalanmalları tek başına idare etmiş, ayağınamestlerini giyipaylarcazeytinlerininbaşındadolaşmış, İstanbul'aveİzmir'eyağsatmış,nihayetkızınıoldukçafakirbirdelikanlıolanŞerifEfendi'ye,Ali'ninbabasınaverince,birazistirahateçekilmişti.Artıkmalları,damadıile torunu idare ediyordu. Fakat ihtiyar Ganimet Hanım'ın bir köşecikte sarı liraları bulunduğu, hattabunların, "Kefen param buradadır, cenazemi bununla kaldırınız!" diye gösterdiği, fakat başucundanayırmadığı yeşil boyalı küçük meşe sandıkta durduğu söylenirdi. Yüzünü hiç kimsenin görmediği buservetin bazı parçaları, akrabalardanbiri evlendiği veyabir çocuk sünnet olduğu zamanbir çift elmasküpe,birdiziinciveyamaviboncuklubir"Maşallah"halindekendinigösterirdi.

Page 61: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Evlerininaltkatındakialçaktavanlıveloşodadabirköşeminderineoturarakhiçdurmadanokuyupkınalıelleriyle teşbih çeken, üç ayları tutan, günde bilmem kaç rekât nafile namazı kılan ve damadına bilebaşörtülüçıkanbukadınınAli'yekarşıbüyükbirzaafıvardı.Ali,kendisinegidipderdinianlattığızaman:"Git oğul, bende o kadar para ne gezer!" dediği halde, yatsı namazını kıldıktan sonra usulca Ali'ninodasınagitmiş:

"Al, babana bir şey duyurma!" diyerekAli'nin yerde serili duran yatağının başucuna büyükçe bir kesebırakmıştı.

BusıradaAli,odanınöbürucundayeredizçökmüş,önündeküçükbirrahle,beşnumarabirlambanınışığıaltında, veresiye defterlerini temize çekiyordu. Ninesini görünce kurşun kalemi ile kocaman defterielinden fırlatarak boynuna sarılmak için ona doğru koştu, fakat ihtiyar kadın eliyle "sus" diye işaretettiktensonra,geldiğigibisessizadımlarlaveuzuneteklerinieşiklerdesürüyerekdışarısüzüldü.

Alisabahızorettiveertesigün,akşamınalacakaranlığınakadar,Yusufubekledi.Zamangeçtikçeümidikırılıyorvedükkândadört tarafagidipgeliyordu.Arasırabaşınıkapıdandışarıuzatarakyolabakıyor,sonra kendini oyalamak için tekrar veresiye defterlerine sarılıyordu. Bu esnada aklı büsbütün başkayerlerde dolaşıyor veya düğün günü arkadaşlarıyla beraber alay havası oynarken görüyordu. Sonrabirdenbire Yusuf un hâlâ gelmediğini hatırlıyor, içi burkuluyor, kafasının içinde müsbet ve menfiihtimaller,birbirinikovalayandalgalarhalindeçalkalanıyordu.

Birkaçkere, dalgınlıkla,müşterilerin sirke şişesine azkaldı gazyağı dolduracaktı.Akşamakadar belkibeşaltıveresiyeciyideftereyazmayıunuttuvedüşüncelerininsonundabirkaçkeregözleriyaşardı:Bazentatlı,bazenacıhayellerle...

Ortalıkadamakıllıkarardıktansonrabüyükbirümitsizlikveyorgunlukiçindedükkânıkapamayabaşladı.İndirdiğitahtakepenklerekolvurupkilitlediveağırağırevinyolunututtu.

BayramYeri Camii'nin önünden geçerken içerde hızlı hızlı namaz kıldıran imamın sesini duydu. Kısafasılalarlasecdeyevaranlarınpatırtısıdışardanişitiliyordu.

Birazdahayürüdüktensonraçivitlikireçlebadanaedilmişolanevgöründü.Bahçeduvarınınüstündeniribir incirin dalları sokağa doğru uzanıyordu. İçeri girip avludaki tulumbada yıkandıktan sonra, yemekyemeden, yukarı kata, kendi odasına çıktı, beyaz patiska örtülü ve halı yastıklı mindere uzanarakdüşünmeyebaşladı.

"Bir bakkala da kız verecek değiller ya?" diyordu. "Beş on kuruş paramız var diye biz de kendimiziadamdansayıyoruz...Koskocakaymakambu..."

Kalkıpkonsolunüstündebirbiriüstüneyığılıdurankitaplardanbirinialdı.Bu,mektepzamanındankalmabirdördüncüsınıfkıraatiydi.Arasıra,akşamları,böylekâhbirriyaziyekâhbirtarihkitabınıelinealır,belki elli defa okuduğu yerleri bir daha gözden geçirirdi. Dünyada mektep kitabından başka bir şeyokunabileceğini bilmiyordu.Büyük annesinin ara sıra diğer ihtiyar kadınlarla beraber okuyup ağlaştığıMuhammediye'yisıkıcıbuluyor,ŞubeReisi'ninoğluVasfi'depekbolbulunan,ikisütunüzerinebasılmış,tercümeromanlarıdapekanlamıyordu.Onunkıraatihtiyacınıbumektepkitaplarıkarşılıyordu.

Fakatbu akşambirkaçparçasınıgözdengeçirdiği kıraatkitabıdaonu sıktı ve tekrarmindereoturarakkafeslipenceredendışarıbakmayabaşladı.

Page 62: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

İçindetekrartatlıümitleruyandı.Muazez'in,yavaşçaodakapısınıaçarak,elindetepsiileiçeriyegirdiğinivekendisinekahvegetirdiğini farzetti.Bütünyüzünümemnunbir tebessümkapladı.Gençkızıkarşısınaoturtarakonunladüğünlerine,yüzlercetestizeytinyağınaveAşağıçarşı'daaçacağımağazayadairtatlıtatlıkonuştu.

Sabahleyin, aynıminderin bir köşesinde ve boynu ağrımış olarak uyanınca, içinde hâlâ uykuya daldığızamankitatlıhisleryaşıyordu.Hakikatebirazgeçdöndüveiçiniçekerekdoğruldu.

Aşağıda zeytinyağına ekmek banarak ve yarım çanak pekmez içerek kahvaltı ettikten sonra, dükkânınanahtarını duvardan aldı ve sokağa çıktı. Artık boş ümitleri kafasından atmaya çalışıyor ve kendiniavutmakiçinKazdağıeteklerindebirköydebulunanamcasınagitmeyidüşünüyordu.

Birdenbireyüreğigenişleyipgöğsününduvarlarınaçarpargibioldu.Kendievlerinin sokağınıdönünce,öteki köşeden Yusuf un geldiğini görmüştü. Yolun ortasında durarak yalvaran gözlerle ona bakmayabaşladı.

Yusuf yaklaşınca âdeti olduğu üzere elini arkadaşının omzuna koydu, yüzü gülüyordu, fakat bu gülüştebirazdakarşısındakiniküçükgörenbirifadevardı:

"Babamrazıoldugibi,"dedi."Anambirazmırınkırınediyor."

Alibir şey söylemiyor,Yusufun söyledikleriniduymamışgibi, onunyüzüne, sorangözlerlebakıyordu.Yusufbüsbütüngüldü:

"Neoyahu,Muazzez'isanayapacağızişte...Başkaçarevarmı?"

Alibusözdekialayı,hattabelkidehakaretifarketmedi.Kısıkbirsesle:

"Muazeznediyor?"dedi.

"Onundahahaberiyok.Anasıbugünsöyleyecek."

Sonra sokak ortasındaki bu muhabbeti kısa kesmek istiyormuş gibi bir hareket yaptı, başını havayakaldırdı,dişlerininarasındanveçabukçabuk:

"Hadi,senparalarıver!"dedi.

Ali kendine tamamiylemalik olsa veYusuf un haline dikkat etse,muhakkak hayret eder, belki de çokmüteessir olurdu. "Hadi paraları ver!" derken bunu hiç de bir arkadaş, hatta alelade bir yabancı gibisöylemiyor, sanki bu sözleri tükürüyordu. Fakat Ali kendinde değildi. Anlayamadığı birtakım karışık,belkidetatlıhisleriniçindeyüzüyordu.Elinidalgındalgınpantalonununcebinesoktuveoldukçaağırbirkeseyi çıkararak karşısındakine uzattı. Yusuf onu yerden bir taş alıyormuş gibi hızla ve bütün avcuylayakaladıvekaşlarınıçatarak:

"Alışveriştamam,değilmi?"dediktensonrakoşargibiçabukadımlarlauzaklaştı.

Page 63: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

3BugününakşamındaYusuf,ÇınarlıKahve'deHacıEtem'eüçyüzyirmilirayıteslimetmişvesenedigerialmıştı. Kahveden çıkınca yağmurun altında sokaklarda dolaştı. Çizmeleri topuklarına kadar çamurabatıyorveayağınıkaldırdığızamanbıraktığıçukurakirlisulardoluyordu.

Karanlıkvedaryollarda,ellerindecamfenerlerle,komşudandönenkadınlaravebirkaçsarhoşarastladı.YavaşyavaşkasabanındışınakadaruzanarakBüyükçay'ınkenarınageldi.UzunbirtahtaköprüdereyibunoktadaaşıyorveHavran'a,Kemer'egidecekarabalarbununüstündengeçiyordu.Köprününikitarafındabüyük çınarlar vardı. Hafiflemiş olan yağmur tekrar hızladığı için Yusuf bu çınarlardan birinin altınasığındı. Tahta köprü iki tarafta taş rıhtımlara dayanıyor ve köpürerek gelen çamurlu sular bu rıhtımınönündegürültübiranaforyapıyordu.Bulutlarıngöstermediğibirayortalığapekhafifbirışıkdağıtıyorveiri yağmur damlaları derenin yuvarlanan sularına düşerek orada küçük ve hemen kaybolan halkalarbırakıyordu.

Yusuf sırtını büyük çınarın gövdesine dayayarak gözlerini gecenin içine dikti.Derenin öte yakasındakiağaçlar; şehre doğru uzanan ve üzerindeki su birikintileri yer yer parlayan çamurlu yol; zaman zamanalçalıp koyulaşan ve yükselip açılan bulutlar, birbirine karışmış, birbirlerinin içinde kaybolmuş gibigörünüyorlardı.Sankitabiattabuandamüstakilhiçbirşeyyoktu.Yusufkendinidebumuazzamveyekparegeceye yapışık sandı ve korkuyla ürperdi. Islak ellerini yüzünde dolaştırdı.Kirpiklerinden yanaklarınayağmur suları süzülüyordu. Yaptığı hareketler ona hiçbir yere bağlı olmadığının şuurunu verdi. Hattayavaşyavaşetrafındannekadarayrıolduğunu,nekadaruzakolduğunuhissetmeyebaşladı.Biraniçindedeminkinin tamamiyle aksi olan bir yalnızlık duygusuyla sarsıldı. Etrafına baktığı zaman ağaçların,bulutların,dereninkendisindenhızlauzaklaştığınısezergibioldu.Kasabanınbazıevlerininpencereleriniaydınlatan hafif ve sarı bir ışık, Yusuf un ıslak gözlerinde yıldızlanıyor ve dalgalı bir su üzerinebırakılmışgibioynuyordu.

İkieliylearkasındakiağacınkabuklarınasarıldı.Parmaklarısoğukyarıklarınarasınagirdi.Elinihemengeriçektivegöğsünegötürdü.Göğsününiçinde,buasırlıkağacınkabuğugibi,yarıklarbulunduğunusandıvegırtlağınakadarbirateşinçıktığınıhissetti.AmanYarabbi,nekadaryalnızdı...

Yalnız,gökyüzündekiyıldızlardançayındibindekiçakıllara,doğutarafındankopupgelenbulutlardanbatıtarafındakidenizekadaruzananveyayılanbukocamangeceniniçinde,yapayalnızdı.Düşüncelerinihangiistikametekoşturursakoştursun,karşısınakimseçıkmıyordu.Şuandabukoskocadünyaüzerindekendisinidüşünenbirtekkişibilemevcutolmadığınaokadaremniyetivardıki,acıbirkabadayılıklakendisidehiçkimseyidüşünülmeyelayıkbulmuyor;fakatbundan,sebebinianlayamadığıbirüzüntüduyuyordu.Acabaonu sahidenhiçdüşünenyokmuyduveohiçkimseyidüşünmemekte,kendiniyalnızbulmaktabukadarhaklımıydı?Buihtimalonungerilmişolansinirlerinibirazgevşetti.Sırtınıağaçtanayırdı;derinbirnefesaldıktansonra,kasabayadoğruyürümeyebaşladı.

***

Evegelincecebindekianahtarlakapıyıaçıp içerigirdi.Aynızamandakilervesandıkodasıvazifesini,zamanınagöredemisafirodasıişinigörentaşlıktaKübraileanasıyatıyorlardı.Yusufungirdiğinigörenkadın,yukarıkatagidenmerdiveninaltbasamaklarındanbirindeduranidareyialıpfitiliyükseltti.Yusufeliyle, rahatsız olmamasını işaret ederek sessizce yukarı çıkmak istedi, fakat yerde bir hasırın üzerine

Page 64: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

seriliyataklarınyanındangeçerkenKübra'nıniriveparlakgözlerininkendisinebaktığınıfarketti.Kadınınelindenidareyialırkensordu:

"Dahauyumadınızmı?"

"Hanımıbekliyoruz..."

"Hanımnerede?"

"Esmakadınıaldı,TelgrafMüdürlerinegitti.Çalgıçalıpeğleneceklermiş.Geçgeleceğizdedi."

EsmaKadın,evdekâhyalıktanaşçılığakadarbirçokişlergörenRumeliliemektardı.

Yusuftekrarsordu:

"Babamdagelmedimi?"

"Hayır,gelmedi...Öğleyinyemeğedegelmemişti!""Muazzez?"

"Küçükhanımyukarda...Birazevvelyattı..."

Yusufelinde idare ile tahtamerdivenlerigıcırdatagıcırdataçıkmayabaşladı.Yukarıkatagelincebirazdurdu, idareyi odaya mı götürsem, burada mı bıraksam diye düşündü. Şahinde henüz gelmediği için,bırakmayakararverdivemerdivenbaşındakisahanlığadoğrubiradımattı.

Fakat birdenbire, "A!.." diyerek yerinde kaldı. Karşı odanın kapısı açıktı ve Muazzez orada ayaktadurmuş,Yusufabakıyordu.

Çıplakayaklarındamercanterliklervesırtındayakası,kollarıveeteğifistolubeyazveuzunbirgecelikvardı. İki kalın örgü halindeki saçlarını arkasına bırakmıştı. Dudaklarında acı bir tebessüm vardı veağlamışgibiydi.

Yusufpektabiihissiniveremeyenbirlakaytlıkla:

"Neokız?Yatmadınmı?"dedi.

"Senibekledim!"

"Nevarki?"

"Birdiyeceğimvar!"

"Yarınıyokmubunun?"

"Buakşamsöylemekistemiştim."Biraztereddütettiktensonrailaveetti:

"Dinlemeyeceksengideyim!"

Yusuf idareyi öbür eline alarak Muazzez'i kolundan tuttu: "Gel bakalım, oturup konuşalım!" dedi.Muazzez'inkinebitişikolanYusufunodasınagirdiler.Birkerevetinüstündeseriliduranyatağayanyana

Page 65: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

oturdular.Muazezderhal,mukaddemeyapmadandoğrudandoğruyasordu:"Ağabey,benikaçasattınız?"Yusuf afalladıvekızınyüzünebaktı.Muazzez tekrar etti: "Dahadoğrusubenikaça sattın?" "Nedemekistiyorsun?"

"Nemi?Bugünannemhepsinianlattı...Babamınborcundantutda..."

"Pekineolmuş?NesivarAli'nin?Beğenemedinmi?"

"Bunubanasormakşimdimiaklınızageldi?Kimseyibeğenmediğimyok,fakatbenAli'yefilangitmem,bunudabilmişolun!"

Yusuf mükâlemenin çok sert bir üslupla devam ettiğini ve bunda biraz da kendi kabahati olduğunudüşünerekmülayimbirsesleveyarışaka:

"YoksagönlünhepoŞakir'demi?"dedi.

Muazzezyerindenfırladı.Kollarısoğuktandikendikenolduğuhaldeyüzükıpkırmızıkesilmişti.

"BanabirdahaböyleşeysöylemeYusufAğabey...Böyleşeysöyleme..."

Yumruklarısıkılmıştıveher tarafı titriyordu.Yusuf içindehafifbirürpermeduyaraksordu:"Peki,kimiistiyorsunöyleyse?.."

Muazzez kendini daha fazla zapt edemeyerek ağlamaya başladı. Başını önüne eğmişti ve gözlerindenyaşlar birbiri arkasına süzülerek göğsüne damlıyordu.Yusuf onu kolundan tutup çekerek tekrar yatağınkenarınaoturttuveyavaş,tatlıbirseslesordu:

"Söylesene,kimiistiyorsun?"

MuazzezyaşlıgözleriniYusufadikerekhaykırdı:

"Hiçkimseyi...Anlamıyormusun...Hiçkimseyi..."

Vegözleriniuzunmüddetonungözlerindenayırmadı.Yusufdaonabakıyorveidarenintitrekışığıvuranyüzünde yer yer ürpermeler oluyordu. Elini yavaşça uzatarak genç kızın saçlarını okşadı. O zamanMuazzezbuişaretibekliyormuşgibidoğruldu,Yusufunelleriniavuçlarınıniçinealarak:

"Kimiistiyorum,anladınmı?"dedi.

Yusufaltdudağınıısırarakağırağırbaşınısalladı:

"Anladım!"

MuazzezhayatındailkdefaYusufunirikahverengigözlerindeyaşlarparladığınıgördü.

***

Yarımsaatkadarhiçkonuşmadanyanyanaoturdular.Herikisidesoğuktantitriyor,fakathiçbiriufakbirhareketyapmayacesaretedemiyordu.İlkdefaYusufdoğrulduveMuazzez'inomzunadokunarak:

Page 66: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"Haydiyat!"dedi.

İkisi de ayağa kalktılar,Muazzez'in odasına gittiler. Genç kız yatağına girdikten sonraYusuf başucunaoturdu. Gene bir şey konuşmuyorlardı. Yalnız delikanlı ara sıra elini uzatıp yataktakinin saçlarınadokunuyordu.FakatgayetyavaşyapılanbuhareketleriMuazzez'inhissettiğişüpheliydi.

Biraz sonra odayımuntazamnefes sesleri doldurmaya başladı ve o zamanYusuf, gürültü çıkarmamayagayretederek,doğruldu,ayaklarınınucunabasarakdışarıçıktı.

Gözleriyarıkapalıydıvebirrüyadaolduğunusanıyordu.Bununiçin,merdiveninsonbasamaklarınagelipoturmuşolanveMuazzez'inodasındançıkıpyanındakiodayagidinceyekadarkendisinibüyümüşgözlerletakipedenKübra'yıgörmedi.

Bir müddet odanın ortasında ayakta durup bekledi. Bulutlar yükseldiği için ortalık biraz dahaaydınlanmıştı. Pencerenin yanındaki sedire gidip oturdu. Dışarı bakmaya başladı. Seyrekleşen, kimisigümüşgibibeyazlaşanvekimisihâlâsimsiyahalçaklardadolaşanbulutlarbirbirlerinikovalıyorlardı.

Yusufgözlerinibunlaradiktivesabahakadarböylebekledi.

Page 67: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

4Birergecefasıla ile,başkabaşkaodalardavebirminderüzerinde,aynıkızıdüşünerekgecelemişolandelikanlılar,anlattığımızgeceninertesigünü,öğleyedoğrubuluştular.Yusuf,Ali'nindükkânınagitti.Gayetsakindi,yapmayamecburolduğuişinnekadarağırolduğunubilmiyordeğildi.Zihnindeişiçabukkestiripatacak bir cümle hazırlamaya uğraşıyordu: "Kız razı olmuyor; senin işin sarpa sardı" tarzında bir şeysöylemekvemümkünolduğukadarazizahatvermekniyetindeydi.İlkişiteceğisözün:

"Demek beni böyle dolandırdınız?" demek olacağını biliyor ve daha bunu düşünürken vücudunun teriçinde kaldığını hissediyordu.BayramYeri'ne gelinceAli'nin dükkânına sapacağı yerde karşı taraftakikahveye girip camın yanına oturdu. Günün bu vaktinde kahve tenhaydı. Kendisinin biraz ötesinde ikiihtiyargenişveüzerihasırörtülüpeykeninüzerinebağdaşkurmuşlar,elleriçenelerinde,düşünedüşünedamaoynuyorlardı.YusufgözleriniAli'nindükkânınadikti. İçeriye ikimüşterigirmişti.Onlar çıkarkenAli'ninyüzübirankadarkapıdagöründü.Yusufonunlakarşıkarşıyagelmişkadarheyecanlandı.Hiçbirşeyden haberi olmayan bu çocuğa gidip: "Biz senin paranı aldık ama, kızı sana vermedik, onu dakendimize alıkoyduk!.." demek herhalde kolay değildi. Ali'nin birçok taraflarının hâlâ çocuk olduğumuhakkaktı.Böylebirdarbeyebirerkekgibidayanabilecekmiydiacaba?Yusuf'uençokkorkutan,Ali'ninbağırmayıp, hakaret etmeyip, ağlaması ihtimaliydi. Böyle bir şey olursa ne yapacağını bir türlü tayinedemiyorvemütemadiyenoturduğuyerdesallanıyordu.Havalarsoğukolduğuiçin,kepenklerininyarısıkapalı duran şu karşıki dükkânın önünde, biraz sonra dünyanın en büyük fenalığını yapacağı insanlaberaberoturduğuyazgünlerinihatırladı.Arkadaşınınpembevetombulyüzünü,birşeyanatırkenikielinibirdenhavayakaldırarakişaretleryapışınıgörürgibioldu.

Birdenbire yerinden fırladı. Burada daha fazla beklerse hiçbir şey yapamadan geri döneceğini anladı.Halbukibugünbu işi temizlemeyemecburdu.Yoksa, arkadaşınayaptığı fenalığıngenişliğigündengüneartacaktı.Endoğruhareket,gitmek,bu işinolmayacağını söylemekvekarşısındakininpekhaklıolarakfırlatacağıhakaretlerisessizcekabuletmekti.

Kahveden çıktı ve sert adımlarlameydanın karşı tarafına doğru yürümeye başladı.Yerler kuru olduğuhalde, koyu bir balçığın içinde yürüyormuş gibi ayakları ağırlaşıyor, toprağa yapışıyordu. Boğazınınadamakıllıkuruduğunuhissetti.

BusıradadükkânınönünegelmişveAli,onugörmüştü.OturduğuüstümiderliarkalıksızhasıriskemledenfırlayarakYusufadoğrukoştu,onuikielindenyakalayarakiçeriçekti,boynunasarılarak:

"Yusuf um," dedi, "Yusuf um... Göreceksin ne düğün yapacağım... Annem pek sevindi, babam da sesçıkarmadı...Yaşasınbudünyabe!..".

Yusuf,arkadaşınınkollarındansıyrılarakonabakmayabaşladıvebirdenbireiçininkarmakarışıkolduğunufarketti.Korktuğubaşınagelmişti.Aliağlıyordu.Pembeveayvatüylüyanaklarındanyaşlaryuvarlanıyorve o bunların arkasında gülmeye çalışıyordu.Yusuf'un yanına sokuldu, yan yatmış bir pirinç çuvalınınüzerineikisideoturdular.Aligözyaşlarınıelinintersiylesilerek:

"ArtıkMuazzez'inhaberivar,değilmi?"dedi.

"Var!"

Page 68: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"Nediyor,Yusuf,Allahaşkınasöyle...Kimbilir,obelkibenibeğenmez...AmasensöyleYusuf,benkötüadammıyım?BenŞakirgibimiyim?..Muazzezseninsözündençıkmaz,Yusuf!Senonabenianlatırsın...Bu işi sen yaptın, sonuna kadar sen götüreceksin.Bak, şimdi sana doğrusunu söyleyeyim, ta küçükken,beraber Çınarlıçeşme'ye, bayramlara gittiğimiz zamandan beri içimden böyle şeyler geçerdi ama,olacağınıbir türlüaklımkabuletmezdi.Bu iş seninsayendeoldu.Anamınbaşı içinsöylüyorumYusuf,artıksenbenimiçinbabamdan,kardeşimdenilerisin..."

Elini tekraronunomzunakoydu.Saadetinden titriyordu: "Yarın,öbürgünanamgidip isteyecek,nişanı,düğünüdegeneonlarkonuşacak...Benhiçbirinekarışmayacağım,amadedimya,birdüğünyapacağım,Edremit'tekırkyılsöylenecek."Birdenbireaklınagelmişgibi:

"Yahu,haberinyokmu?BizimHacıRifat'ınİhsandaevleniyor,ikihaftayakadardüğünüvar.Çoruk'tangelingetiriyor.Dehşetliahenkyapacakmış!"dedi.

Yusufunkulağınaböylebirşeyçalınmıştı.Başınısalladı.Aligülerek:

""Helebirodüğününüyapsındagörelim,sonrabizdebizimkiniyaparız..."dedi.

Yusufayağakalktı...Ötekionunkolundantutarak:"Neo,gidiyormusun?"dedi."Pekigit,amaMuazzez'ebenimiçinsöylemeyiunutma...Elindengelenherşeyiyap,onubanaısındır!!"

Yusuf,birazdüşündüktensonra:

"Peki,"dediveevedöndü.

***

Ömrününbuengüzelgecesini,ömrününbuenkorkunçgününün takipetmesimimukadderdi?Neydibuiçindençıkılmazmeseleler?Neydibumavigöğeveya sevgilibiryüzebakmayızevkolmaktançıkaranhislerveüzüntüler?..Yusufbunlaraalışıkdeğildi.Vaziyetionuokadarsıkıyorduki,birarşınenindeveboyundabirkafesiniçinekapatılmışgibi,çırpınmakarzusuduyuyordu.

Kalbininderinlerindeyerleşenbirsaadethissişimdiona,mevcutfakaterişilmezbirşeygibigörünüyorveonunhırsınıdahaçokartırıyordu.

Hayatta hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş, peşinden koşmak, erişmek, sahip olmak arzusunuvermemişti. Etrafına daima bir yabancı gözüyle bakmış, hiçbir yere bağlanmak arzusu duymamış, buyalnızlığınıngururuiçinde,memnunolmayaçalışmıştı.Şimdiilkdefabirşeyistiyor,hemdekorkunçbirşiddetle istiyordu.Fakatniçinbu istekbir imkânsızlıklaberabergelmişti?Niçinhayatınınbuenbüyükarzusunu,şimdiyekadarbelkiyineiçinde,fakatengizliyerlerdesaklıduranbuarzuyu,hapsedildiğiyeriparçalayarakortayaçıkarçıkmaz,öldürmeyemecburkalıyordu?..Niçin?Kiminiçin?..

Aligözününönünegeldivedudaklarıyarımerhamet,yarı istihfaf ilebüküldü.Biran içindearkadaşınıadamakıllıaptalvebasitbuldu.Onunbirkaçseneevvelinekadarmektepkitaplarından,birkaçsenedenberi de patates, yahut zeytinyağı fiyatlarından başka bir şeye aklı ermediğini düşündü.Uzun senelerinionunlayanyanageçirdiğihalde,buçocuğuhiçbirzaman,uğrundabukadarbüyükbirfedakârlığıyapacakderecede sevmediğini anladı. Zaten Yusuf, senelerden beri hiç kimseye karşı kalbinde muhabbetbeslemiyorvebirinsanısevebilmesiiçinonahayranolmasılazımgeldiğinianlıyordu.Hürmetvetakdir

Page 69: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

hisleribeslemediği,hatta tepedenbaktığıveküçükgördüğüinsanlarınasılsevebilirdi?SalâhattinBey'ibir parça seviyorsa, buna sebep;Yusuf u çok kızdıran aczinin yanında, bu adamın harikulade denecekkadariyibirkalbemalikolmasıydı.

ZatenŞahindekadarmanasız,dırdırcı,neyaptığınıbilmezbirkadınapeygambercebirsabıriletahammüledenbuadam,Yusufuilkgündenberihayretedüşürüyordu.

HalbukiMuazzez'e karşı olan hisleri büsbütünbaşkaydı.Onuhariçte birmevcut, yabancı ve başka birinsan olarak düşünmüyor, kendinin bir parçası; kolu, gözü ve yüreği olarak tasavvur ediyordu.Buradabeğenmekveya beğenmemek, sevmekveya sevmemek, hayran olmakveya küçükgörmekbahismevzuuolamazdı;çünküböyleşeyleribirkerebilekafasındangeçirmişdeğildi.Muazzez'edairiçindeuyananveşuurunavaranhis,onunkendisindenkoparılmasıihtimalinekarşıduyduğumüthişbiracıoldu.

Fakatşimdibirbiriarkasındanyuvarlanıpgelenveönünegeçilmezbirşekildeinkişafedenbirhadiselerzinciri ona en umulmayacak şeyi yaptırmak istiyordu. Yusuf, kendisini içten içe kaynatan bütün isyanhamlelerinerağmenboyuneğeceğini,nebilgisinin,nedekuvvetinin,onayardımetmeyeceğinibiliyordu.

Müphembirdüşünceşeridihalindekafasındanbunlargeçerveo,elleriensesinde,minderearkasıüstüuzanıp gözlerini tavana dikerken, hafifçe oda kapısı gıcırdadı. Yusuf hemen doğruldu. İçeri gireninMuazzezolduğunugörünceayağafırlayarakonadoğruyürüdü.

Muazzez'inkalbipatlayacakkadarhızlıatmayabaşlamıştı.FakatYusufonunboynunasarılacağı,yüzünügözünüöpeceğiyerde,yanındangeçerekkapıyagitti,oradaarkasınadöndü,kendisinehayretlebakankıza:

"Bendışarıgidiyorum,acelebirişimvar!"dedi.

"Yusuf!.."

"Yarın,öbürgünAli'ninanasısanagörücügelecekmiş.Göreyimseni,kaymakamkızıolduğunubelliet!..""Yusuf!.."

"Annenin sözlerine de pek kulak asma. Ali kötü çocuk değildir. Parası var, malı da var. Ahlakı damazbut..."

Son cümleleri söylerken Yusuf un yüzünü zehirli bir tebessüm kaplamıştı. Bunu farkedenMuazzez biradımgeriledi;birşeydemekiçinağzınıaçtı,fakatdiyemedi.Birkaçkeredahagayretetti,fakatbuseferde gırtlağından ancak anlaşılmaz birkaç ses fırladı. Bir şeyler söyledim zannettiği halde, kelimelerağzınıniçindekalmışlarvedışarıçıkamamışlardı.

Yusuf un kafası zonk zonk atıyordu, fakat hep o kendine hâkim tavrıyla, yalnız daha sıcak, genç kızasokuldu:

"Suskızım,bununböyleolmasılazım!"dedi.

Page 70: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

5Anlattığımız vakalardan beri iki hafta geçmiş, bumüddet zarfındaYusuf eve pek az uğramış, zamanınıdaha çok zeytinlikte geçirmişti. Gece yarısından sonra geliyor, şafakla beraber gidiyordu. Muazzez'lekarşılaşmakistemediğibelliydi.BirmüddetevvelAli'ninannesiMuazzez'egörücügelmiş,"düşünelim,"cevabınıalmıştı.Bununburadabirmuvafakatolduğumalumdu.Artıksözkesilmişdemekti. İki tarafdamümkünolduğukadar ağırdan almışolmak için sual ve cevapların arasını uzatıyorlar, birbirlerinepekseyrekgidiyorlardı.FakatAli'lerinevindenişanhazırlığıbaşlamış,hattanişandagönderilmesiâdetolanbaklavatepsisiniörtecekkırmızıgazboyamasıbilebirkenaraayrılmıştı.

SalâhattinBey,üçyüzyirmiliranınödenmesininsinirlerineverdiğigevşeklikiçinde,herşeylealakasınıkesmiş gibiydi. Mütemadiyen ve sabahlara kadar düşündüğü günlerin acısını çıkarmak için olacak,kafasınınmutlaksuretteboşkalmasınagayretediyorveevdekendisinesorulanenbasitşeylerebileomuzsilkmeklemukabeleediyordu.

ŞahindeHanım,eskisigibikomşukomşudolaşıpgevezeliketmekte,"âlem"leryapmaktaydı.ArayagirensoğukluğarağmenHilmiBeylerebilegidipgeliyor,yalnızburada,Muazzez'inbaşkasınasözlüolduğunuaslaağzınaalmıyordu.Fakatbaşkayerlerde:"Dahadabirkararımızyokama,bilmemki...Damadıpekzengindiyorlar...Ahlakıdamelekgibiymiş!"diyerekAli'ninsenasındabulunmaktangerikalmıyorvebusıradaondan"damat"diyebahsederek,işinpekiptidalardabulunmadığınıanlatmakistiyordu.

Fakat tekbaşınabir şeybecerecekkadaraklıolmadığıveSalâhattinBey ileYusufdabusongünlerdekendihavalarındagezdikleriiçinnişanhazırlığıfilanyapıldığıyoktu.

Buvaziyettenençoksıkılanveneolduğunu,neolacağınıbirtürlüanlayamayanMuazzez,hersabahveherakşamYusuf'u tek başına bulup konuşmaya karar veriyor, fakat bazen cesaretsizliği, bazen deYusuf'unyorgunluktanbitkinbirhaldeevegelipderhalyatağagirişiyüzündenbunubirtürlüyapamıyordu.Birkaçkere,annesininvebabasınınevdeolmadığıakşamlar,Yusuf'ugeçvaktekadarbekledi,ogelinceönüneçıkıp:

"YusufAğabey..."diyesözebaşlayacakoldu.

Yusufderhalonunsözünükeserek:

"DahayatmadınmıMuazzez?"dedi."Kışgünübukıyafettesofayaçıkılırmı?Koşyatağına,bendebugünçokyoruldum,hemenyatacağım!"

Gençkızın cevapvermesinibeklemedenodasınagirdi. İlk zamanlardaYusuf akarşımüthişbirhiddet,hatta kin duymaya başlayan, sonra yavaş yavaş bu kızgınlığı büyük bir teessüre çevrilenMuazzez, sonzamanlarda Yusuf un halinden korkmaya başlamıştı. Herhalde ağabeyisi, göründüğü kadar sakinolmayacaktı. Bir akşam, gene başlamak üzere olan bir mükâlemeyi kesmek için, sert sert cevaplarverirkenbirdenbireeliniuzatarakMuazzez'inyanağınıokşamış,Muazzezbuelinsıtmalıgibi titrediğinifarketmişti. Bazen kızın sözlerini hiç kesmeden, belki on dakika ve daha fazla dinliyor, gözlerindeanlayan,hattaaynışeylerihisseden ışıklaryanıyor, fakatkarşısındakininsözübiterbitmez,sankihiçbirşey dinlememiş ve rüyadan uyanıyormuş gibi, kuru, yabancı, manasız bir cevap veriyor ve hemenuzaklaşıyordu.

Page 71: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

OnunbuhallerinigördükçezavallıMuazzez'inperişanlığıdahaçokartıyordu.Bütüngününüevdeyalnızgeçirdiği için, kendi kendini dinlemeye alışmıştı. Durup dururken ağladığı, sonra hafif bir tebessümündudaklarınayayıldığıoluyordu.

Kübra ile anası ise evde iki hayal gibiydiler. Kendilerine lüzum olmadığı zaman yok oluyorlar vearandıklarızaman,sankihavanıniçinden,birdenbirebeliriyorlardı.OnlardasinirlerininuzunsürenbiruyanıklığınıdinlendirmekiçinSalâhattinBeygibi,manevibiruykuyadalmışabenziyorlardı.

Kübra biraz toplamış olmakla beraber, yüzünün hasta sarılığını hâlâ muhafaza ediyordu. Birkaç kere,gündüzleri, yukarıkata,Muazzez'inyanınaçıkmış,yapayalnızbirodadabirmindereyüzükoyunyatarakdüşünen genç kızla bir iki laf etmek istemişti. Fakat birbirlerine söyleyecek bir şey bulamadılar vesıkıntılıbirsükûtiçindeuzunzamanyüzyüzebakıştılar.

Bugündensonra,Muazzez,Kübra'danbüsbütünkaçaroldu.Sebebinibilmediğihalde,bukızakarşıiçindebirkızgınlıkvargibiydi.Bir insanaenmuhtaçolduğubuzamanlardabile, aklınabirkereolsunKübragelmemiş ve o, bunu arayınca da ona ısmamamıştı. Isınmak şöyle dursun, birbirlerine susarakbakışırlarken onun gözlerinde kendisini ısırmak isteyen parıltılar sezer gibi olmuştu. Mümkün olsagündüzleribuevdenkaçacak,yahutbirköşeyesaklanacaktı.

Bereketversin,evdekapalıkalanveehlibirhayvanhalinde,fakatçokdahamaksatsızbüyüyenkızlarınhepsindeolduğugibi,ondada,vücudunuvekafasınıhiçbirşeylemeşguletmeden,hiçbirşeydüşünmedenvehiçbir şeyyapmadansaatlerce,günlerce,belkiaylarca, senelercebeklemekkabiliyetivardıve içiniyakandüşüncelerdenbitapbirhalegelince,bumutlakhiçliğinkucağınaatılıyordu.

Page 72: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

6Birtesadüf,dahadoğrusubirfelaket,birdenbireherşeyideğiştirdi.

Hacı Rifat'ın İhsan bir haftadan beri düğün yapıyordu. Bir çarşamba akşamı ahenk ve coşkunluk sonhaddine varmıştı. Çayiçi denilen mahalledeki evin avlusu kadınlarla ve kapının önündeki meydanerkeklerledoluydu.

Hepsinin başları hacı yazmasıyla örtülü kadınlar, avlunun kenarında sıralanmış ve oturmuşlardı, evhalkından bir kısmı ile, samimi ve teklifsiz misafirler yukarı kata çıkan merdivene dizilip aşağıyıseyrediyorlardı.Oldukçasoğukhavayarağmen,belkideyaklaşmaktaolanbaharınverdiğibircesaretle,düğünaçıktayapılıyordu.Avlununortasındaki taşlıktabirkaççingenekarısı,ellerindezilli teflerlekısatempoluoyunhavalarıçalıyorlardı.Mahalleningençkadınlarıvekızlarıönlerinebakarakvesarıçetikpabuçluayaklarıylakısaadımlaratarakbukasabayamahsusoyunlaroynamaktaydılar.

Gelin;başında,sırasıraaltınveincilerleyüklübirfestaşıyorveincebirtülarkasına,ikidemetsarıtelyanaklarının üstünden göğsüne uzanıyordu. Onu bu günün hürmetine bir tahta iskemleye oturtmuşlardı.Şaşkınveağlamışgözlerlearasıraetrafısüzüyor,fakatdahaziyadeönünebakarak,ihtimalbusıkıntınınbiteceğidakikayıbekliyordu.Kolları ellerini örtecekkadaruzunolanve etekleri yerdekat kat birikenvişneçürüğükadifedendallıelbisesiyüzünehafifbirpembelikveriyorveavlununbirköşesindeyanançıraların ışığı nemli kirpiklerini zaman zaman parlatıyordu. Yanı başında oturan anası, mütemadiyenüstlüğü ile gözlerini siliyor ve ikide birde gelip kulağına birşeyler söyleyen, oğlan tarafına mensupkadınlarlakonuşuyordu.

Birkaç kere gelini de oyuna kaldırdılar. Çingene kadınların tefleri birdenbire seslerini yükseltti, kısamısralışarkılarağızlardandahamana,hattadahaşehvetdoluolarakdökülmeyebaşladı.Ortayaçıkıncabirmüddetneyapacağınışaşırmışgibibekleyengelin,yavaşyavaş,adetadonukluktançözülüyormuşgibi,kımıldadı.Eteklerizemininiri,siyahtaşlarıüzerindeilerigeribirkaçhareketyaptıktansonra,sıçramayabenzeyenküçükhamlelerleavluyudolaşmayabaşladı.

Altın işlemeli iri dalları çıraların ışığında parlayan kalın kadife elbiseye rağmen, vücudunun henüzçocukluktan çıkmayan nahifliği belliydi. Bol yenli kolları ancak göğsünün altına kadar kalkıyor veparmaklarıişitilmeyecekkadarhafifşıkırdıyordu.

Başındansarkan tüllerinaltında, ince incebelinekadaruzanansaçları,vücudununhareketlerineuyaraksallanıyordu;yarıkapalıgözlerihepyerdeydi.Oyluklarınısaranenligümüşkemer,kalçalarınınhafifveahenkli hareketlerini meydana vuruyor ve bu sırada ışık oyunları yapıyordu. Bütün raks, gelinin,vücudununmuhtelifyerlerini,bellibelirsiz,fakatgörülmemişbirahenklevebirbirininiçindekaybolarak,hareketettirmesindenibaretti.

Kenardadiziliduranvememnunbirtavırlabaşlarınısallayankadınlarveonlarınyanıbaşlarındabağdaşkurup uslu uslu oturan çocuklar, sanki gelinin hareketlerinden en ufak bir noktayı kaçırmaktankorkuyorlarmışgibi,dikkatlebakıyorlardı.Merdiveninaltındakibir tahtaambarınüstüne ilişenİhsan'ınannesibile,hizmetçilereemirvermeyibırakmıştı,tasvipedengözlerleoyunutakipediyorveaslanoğlunalayıkbirgelinaldığınıdüşünüyordu.

Page 73: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Dışarıda erkeklerin yaptığı ahenk ise hiç bu kadar sakin ve ağır değildi. Geniş ve tozlu meydanınkenarlarınadikilensırıklarınüzerindedemirızgaralarvardıvebunlarınarasınasokulançıralar,meydanıoldukçaaydınlatıyordu.Birkenardamevkialanikidavulileikizurnavebirklarnettenibaretçalgıheyeti,bir an bile durmadan, ardı arkası kesilmez havalar çalıyor ve zurnacıların şişirilmiş birer kursak gibigerilen yanakları yağlı yağlı parlıyordu. Kenarlara dizilmiş olan ağaç kütüklerinin üzerinde kasabanınileri gelen delikanlılarının hemen hepsi mevki almıştı. Mavi çuha elbiseli kabadayılardan, neftişeytanbezigiymişefendilerekadar, İhsan'ınbütündostlarıgelmişlerdi.Azçokherkessarhoştuveİhsanbirelindekocabirbinlik,öbüründetenekebirmaşrapailedostlarınıdolaşmaktangerikalmıyordu.

Esmeryüzündemanasızbiryorgunlukifadesindenbaşkabirşeyyoktu.Terdamlalarıylaıslananinceveseyrekbıyıkları,arkadaşlarınınönünde,şaşkınbirgülüşlesankidahaseyrekleşiyordu.

Arkaya doğru attığı oyalı yemenili fesi, başının yan taraflarındaki siyah kıvırcık saçlarla ortasındakiusturailekazınmışyerimeydanaçıkarıyordu.Kafasınıniçinde,buakşamarkadaşlarınaiyihizmetetmek,onları iyi eğlendirmek düşüncesinden başka bir şey yoktu, bunun için zurnalar biraz duracak olsalar,derhal küfürleri savurarak o tarafa koşuyor, fakat zavallı çingenelerin pek çabuk boşalan iri rakışişelerini,adamlarınamütemadiyendoldurtmayıdaunutmuyordu.

Çalgıcılar halay havası çalınca, kütüklerin üstünden hemen beş, on kişi kalkıyor, arka arkaya dizilerekağırveölçülüadımlarlameydandadolaşıpoynamayaveellerinibaşlarınınüstündebirbirineyaklaştırıptekrar yanlarına bırakmaya başlıyorlardı. Bazen parmaklar iyi şakırdasın diye toprağa sürülüyor veağızlarındanbirsarhoşgeğirmesinimüteakipyüksekperdedenbirnarafırlıyordu.

Ali,dahaerkendengelmişvebirköşeyeoturmuştu.Peksarhoşdeğildi.Çiğlikolmasınveİhsan'ınhatırıkalmasın diye iki yudum rakı içmişti.Orta yerde dizlerini toprağa vurup dönen iki arkadaşına, keyifligözlerle bakıyor; kendi düğününde her şeyi daha iyi yapabilmek için, etrafına dikkat etmekten de gerikalmıyordu.

İhsan,birkaçkeregelip,Ali'ninyanınaoturdu:

"Ee,nasılsınbakalım,senindüğünnezaman?"dedi.

"Etmecanım,dahaortadabirşeyyok!"

İhsan,sitemlibakışlarlaonusüzdü:

"Bizdendemisaklı?Gücendimdoğrusu,Ali!.."dedi.

Ötekicevapvermedenİhsanyerindenfırladı.Ali,onungittiğiyerebakınca,birkaçkişiilebirliktegelenŞakirileHacıEtem'igördü.

ŞakirherzamankigibisarhoştuveHacıEtem'inkolunagirmişti.Ayağında,paçalarınındüğmeleriçözük,hakibirkilotpantolon,sırtındalacivertbirceketveyelekvardı.

Oturanlar,yenigelenlerearalarındabiryeraçtılar. İhsanonlarıkarşıladıve itibaretti.Şakirkendisineuzatılan rakı dolu maşrapayı yakaladı, kaşlarını havaya kaldırarak dikti, sonra yüzünü buruşturarakavcunun içiyle ağzını sildi. Hacı Etem, cebinden leblebiyle üzüm çıkararak uzattı ve İhsan'ınadamlarındanbiri,büyükbirçinkosahanıniçinde,turşuyetiştirdi.

Page 74: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Bu aralık Şakir'in gözü birdenbire, kendisinden beş altı adım ötede oturan Ali'ye ilişti. Derhaletrafındakileri dirsekleriyle iterek olduğu yerde serbestleşti, sonra başını yukardan aşağıya ve sağdansolagezdirerekmüthişbirnaraattı.

Oradakilerdenbirkaçı,işiderhalçaktılarveHacıEtemkendikendine:

"Sardıkbaşımızabelayı!"dedi.

Çünkü,ortadagüyahenüzbir şeyolmadığı söylenmesine rağmen,Ali'ninMuazzez'ialacağınakasabadaolmuşbirişdiyebakılıyordu.EnziyadeŞahindeHamın'ıninkârtarikiyleilanettiğibuhavadis,dahailkgünlerden beri Şakir'in kulağına da gelmişti. Hacı Etem'le ikisi, Yusuf un üç yüz yirmi lirayı neredenedindiğini derhal anlamakta da güçlük çekmediler. Hacı Etem, bu oğlana güzel bir oyun oynamakniyetindeydi vebir fırsat bekliyordu.HalbukiŞakir, olmuşbitmiş saydığı emellerini suyadüşüren, herşeyi bırakıp peşinde koştuğukızı, birkaç yüz sarı lira sayınca, elinden alıveren rakibini görür görmez,köpürmüştü.Güyakimesöylediğinibellietmeyerek,fakatyarıyarıyaAli'yebakarak,küfürlersavuruyorve:

"AmanŞakirBey,sanayakışmaz,ağırol,dininhakkıiçin!"diyekendisiniteskineçalışanlarıomuzlarıylaiterek:

"Bırakın,beni,benyakarım!.."diyebağırıyordu.

Alidederhalişifarketti;birbelaçıkmasındiyegitmeyidüşündü,fakatondansonraEdremit'tekimseninyüzünebakmamasıicapederdi.Bukadarınıyapamayacağınıanladıvealdırışetmemeyeçalışarakyerindekaldı.

Şakirgitgideazıyordu.BirkereaklıMuazzez'esaplanmıştı,mütemadiyenonugörüyorvenazarlarıAli'yeiliştikçehakikateniçindekaynarsularköpürüyormuşgibioluyordu.Bukorkak,bumiskinbakkalınkendisigibibirfabrikatöroğluna,birbeyeüstüntutulmasınaaklıermiyorvebütünbunlarınmesuliyetinibuandaAli'debuluyordu.

"Bendenkabadayısıvarsa,çıksınbumeydana!"diyebağırdı.

"Yokağam,sendenüstünyiğitEdremit'tenegezer!"diyeetraftanhemencevapverdiler...

"Benimyediğimyemişeelinikimsürecekmişbakayım?.."

Geneetraftanatıldılar:

"Kiminhaddinedüşmüş,ŞakirBey?..Senkeyfinebak..."Ali,yerinderahatoturamazoldu.Şakir,boynunuiki tarafakıvırarak,gözlerikapalı, bağırıyordu: "Böylesivarsa,kanını içerim!" "İçeriz,ŞakirBey, senrahatol!.."

Bu sırada davul zurna tekrar bir halay havası çaldı.Gitgidemuvazenelerini kaybeden bacaklar, yerdesürükleniptozçıkararak,birbiriarkasınadolaşmayabaşladılar.İkidebirdeoynayanlarduruyor,bellerdentabancalarçıkarakhavayadört,beşelsıkılıyordu.

Şakir,etrafındakileriiterekortayaatıldıveoynayanlarınarasınakatıldı.İpekliHalepişikuşağıçözülmüş,yerde sürünüyor ve ayağına dolaşıyordu. Sol eliyle onu beline sokuşturarak, oynamaya başladı. Zorla

Page 75: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

ayakta duruyor ve olduğu yerde dönüyordu. Dizlerini yere vurmak için eğildiği sırada yüzüstü tozlarayuvarlandı ve güçlükle doğruldu.Gözlerini açamıyor ve etrafa gözkapaklarının arasındaki bir çizgidenbakıyordu.

BiraralıkAli'ninönündeolduğunuhissetti.Onadönerekdimdikdurmayaçalıştı.Yüzününadalelerivedudaklarınınkenarı sinirli sinirli oynuyordu.Hepoyarı kapalı gözlerle, kaşları alnınadoğrugerilmiş,meydan okuyan bir tavır aldı. Ali de doğrulmuştu; sapsarı yüzüyle karşısındakine bakıyor ve şu andaŞakirtdeğil,etraftakiarkadaşlarını,birkorkaklıkyaparsaonlarınnediyeceğinidüşünüyordu.

Şakir hafif bir silkindi.Oyuncular halkasının ortasına girmiş bulunan bir davul ile bir zurna bu tarafayaklaşmıştı.Davulcukamburunuçıkararakvarkuvvetiyle tokmağıvuruyor,zurnacı ise,bütünvücuduylaoyunaiştirakediyormuşgibi,kıvrılakıvrılaüflüyorveçalgınınağzınıbazenoynayanlardanbirine,bazende,büsbütüncoşarsa,dimdikgökyüzüneçeviriyordu.

Şakir oyuna devam ederek birkaç adım ilerledi. Bu sırada seyircilerden ve oynayanlardan bir kısmısilahlarını çekmişler, birbiri arkasına havaya sıkıyorlardı. Şakir de elini sol tarafına attı, lacivertceketininaltındaniribirSmith-Wessontabancasıçıkararakyıldızlaradoğruüçelsıktı.

Sonrasankibuağırsilahıtaşımaktanyorulmuşgibi,koluağırağıraşağıyaindi,Ali'ninhizasınagelincedurdu,dimdikuzandıvedahaaşağıinmedi.Şakir'inbirazevvelaçılmayangözlerişimdiyusyuvarlaktıvebiraz dışarıya fırlamış gibi görünüyordu.Başı biraz sağa eğildi ve gözü namlunun hizasına gelince ikidefaarkaarkayatetiğiçekti.

Bütünbunlar:Tabancanınçıkıp,havayasıkılmasıvesonraAli'yedoğruuzanmasıbirnefesalımıkadarbirzamandaolmuştuvebirçoklarıancaksilahsesiüzerinebaşlarınıotarafaçevirdiler.

Alikurşunlarıyiyincebaşınıgeriatmışveoturduğukütüktenaşağı,toprağınüstünesüzülüvermişti.

Meydanda bulunanların hepsi, oynayanlar, davulcular, zurnacılar, rakı içenler, artık sızmaya başlamışbulunanlar,birbirinegirmişti.Herkesyerdeyatanınbaşucunakoşuyordu.

ihsandizçökmüş,Ali'ninbaşınıellerinealmıştı.Yanındaayaktaduranlardanbirinebaşıylaişaretetti,oeğilipyaralınıngöğsünüaçtı.Kurşunlardörtparmakara ile sol tarafagirmişlerdi.Siyahbirerdeliktenibaretolanbuyaralardanpekazkangeliyordu.İhsanbaşınıkaldıraraketrafındakilerebaktı."Gördünüzya,gitmiş!"demekistiyordu.Oradakilerdenbiri,bilgiçbirtavırla:

"Bırakınyakasınıgayri...Allahrahmetetsin!"dedi.

Hepbirden:

"Allahrahmetetsin!"dediler.

AncakbundansonraakıllarınaŞakirgeldi.

Başlarınıçeviripbaktıklarızaman,onunhâlâorada,ateşettiğiyerdedurduğunu,tabancayıtutansağelininölügibiaşağısallandığınıvediğereliylede,kendisinigötürmek,kandırıpkaçırmakisteyenHacıEtem'lediğeradamlarınıuzaklaştırmayaçalıştığınıgördüler.

Page 76: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

7Sokağınbaşındanikicandarmailegençbircandarmaçavuşubelirdi.Hürriyetin ilanındanberioldukçakendilerini gösteren bu devlet kuvvetlerine karşı halk, eski zaptiyelere yaptığı gibi laubalilikgösteremiyor ve bir tanesi bir yerde görününce herkes işine gücüne gidip üstüne iş açmamayı tercihediyordu.

Buseferdeonlarıngörünmesiylemeydanınboşalmasıbiroldu.Yollarıtutmayakoşancandarmalar,şahityazmakiçinancakdörtbeşkişiyioradaalıkoyabildiler.

Bu şahitlerden ikisi, adlarını candarmalardan birine yazdırdıktan sonra, belediye doktoruna veAli'ninbabasınagönderildiler.

Ve Şakir, koluna giren bir candarma ile birlikte, ağır ağır yürümeye başladı. Hacı Etem kargaşalıksırasındabirdenbireortadankayboluvermişti.

Tavşanbayırı'nıneteklerindekikarakolakadarhiçbiriağzınıaçıpbirşeysöylemedi.PembeboyalıahşapbinayagirinceşahitlerleŞakirsofadakaldı.Çavuş,odasınagirerekkâğıtkalemhazırladı.Şakir'inelindenalınankocaman,toplutabancamasanınüstündeuzanıyordu.

İlk önce içeri çağırılan Şakir ifade verecek halde değildi. Şaşkın ve hâlâ sarhoştu. Çavuşun verdiğitabakadan kalın bir cigara sarmaya çalışıyor, fakat titrek parmaklarının arasından cigara kâğıdımütemadiyenkayıyordu.Çavuşönündekikâğıtlara,duvardanalıpmasanınüstünekoyduğuaynalı,küçüklambanınışığında,katilinancakhüviyetiniyazabildi.Sonrakapınınyanındabekleyencandarmaya:

"Al götür; şahitlerden biri gelsin!" dedi ve arkasına yaslanarak esnedi. Şakir, ayaklarını sürükleyerek,kapıyagitti,fakatdışarıçıkarkenHacıEtem'legöğüsgöğüsegeldi:Bu,sankiŞakirtgörmemiş,yahutonutanımıyormuşgibi,başınıbileçevirmedençavuşadoğruyürüdü:

"Nasılsınbakalım,CemalÇavuş?"dedivesonrabaşınısallayarakilaveetti:

"Yazıkolduaslangibidelikanlıya,billahi...Çokyazıkoldu!."

CemalÇavuşgençvemeslekteyenibircandarmaydı, fakatHacıEtem'inburayaAli'yeyanıpyakılmakiçingelmediğinianlamayacakkadardasafveacemideğildi.Şüpheligözlerlekarşısındakinebaktı.

HacıEtem,dışarıçıkmayıpkapıdabekleyenvelakaytgözlerinikendisinedikenŞakir'igöstererek:

"Buoğlanaanasıyatakyorgangönderdi,onlarıgetirdim.Yolunuyorzavallıkadın;pekperişanoldu."

SonraŞakir'edönerek:

"Gityatağını serdeuyu...Sabaholahayırola...Birkazadırolduartık...Dikkatsizlikettin.Sarhoşluktainsandahaçoksağınasolunabakmalı!"dedi.

Şakirbusözlerinmanasınıdüşünerekyavaşyavaşdışarıçıktı.İçerdeHacıEtem'leÇavuşyalnızkalıncabirmüddetsustular.SonraÇavuşgözleriniHacıEtem'eçevirerek:"Nevar?"dergibibirişaretyaptı.

Page 77: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Öteki susmakta ve derin derin düşünmekte devam ediyordu. Nihayet uzun hesaplar yapıp yekûnunutoplamışgibibaşınısilkti:

"Neolacakbuoğlanınhali?"dedi."Allahbilir!..BirdeKocaReisbilir!"

KocaReisdediği,AğırCeza,ozamanki ismiyleMahkeme-iCinayetReisi'ydi. İriyarıveoldukçayaşlıbiradamolduğuiçinhalk,dahadoğrusumahkemeyeişidüşenler,onabuadıtakmışlardı.

HacıEtemhafifçetebessümettivekarşısındakinemanalıgözlerlebakarak:

"KocaReisneedecekki?Birkazadıroldu.İştetasmim,tasavvuryok.Cinayetdeğil..."

Çavuşeliyleişaretederek:

"Yapmacanım!"dedi."Bukadarınıbizebarianlatma...Şahitlerdışarda.Şimdihepsinesoracağım..."

"İkigözüm;elmasçavuşum,birbenidinledesonraşahitleriniçağır!..Zatenbendeşahitsayılırım.Hemoradaydım,hemdesarhoşdeğildim!.."

Yerindenkalkıpçavuşunmasasınagitti.Ellerinikavuşturuporaya,CemalÇavuş'unönünedayandı;başınıileri uzatarak yavaş sesle, fakat hiç durmadan ve cümleleri birbiri arkasına sıralayarak birçok şeylersöyledi,bumeyanda,Ali'ninölümününbirkazaeseriolduğunaçavuşuiknaetti.Sonradoğrularakgitmeyehazırlandı.Busıradagözleri,masanınkenarındaduraniriSmithWessontabancayailişti.

"İkigözüm,"dedi,"buişbirkaza...FakatbukazayıŞakir'inyaptığımuhakkakmı?"

CemalÇavuşbukadarınıanlamaya,deminkimükâlemeninveonunsonundamasanınüstünebırakılanufakbirtorbacığınkâfiolmadığınıbildirenbirbaşsilkmesiilecevapverdi.

OzamanHacıEtemeliniceketininsağcebineatarakbirküçüktorbadahaaldı,masanınüstüne,diğerininyanına bıraktı. Sonra pantolonunun cebinden ufakça bir Brovvning tabancası çıkarıp çavuşa uzattı.Karşısındaki hayretle silahı alıp bununnedemekolduğunu sorarken,HacıEtemmasanınüstündeki iri,toplutabancayıbelineyerleştirdi.

Cemal Çavuş hep o sükûti ve anlayışlı tavrıyla karşısındakini süzüyordu. Dışarı çıkarken arkasındanseslendi:

"Birfalsoveripbenimdebaşımıbelayasokmayın...işinizisağlamtutun!"

"Senmeraketme...Müsaadeetdedışardaşahitlerebirercigaravereyim."

Çavuş tekrargülümsedivemasanınüstündeki torbacıklarıceketinin içcebineyerleştirdi;elinde tuttuğuBrowningtabancayıda,çekmecelerdenbiriniçekerek,oradakikâğıtlarınüstünebıraktıvegözükilitleyipanahtarıyanınaaldı.

Odadan dışarı çıkanHacı Etem, dördü de oturdukları sıranın üstünde uykuya dalmış bulunan şahitleridürterek uyandırdı. Hepsine birer tutam kaçak tütün ikram ederek havadan sudan ve Ali'yi kiminöldürdüğündenbahsetti.

Page 78: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Bu şahitlerin üçü, gelinin geldiği Çoruk köyündendi. Hacı Etem'in öğrettiği şekilde şahitlik ederlersemahkemeye daha az gelip gideceklerini ve başlarına daha az bela sardıracaklarını düşünerek başlarınıtasvip ile sallıyorlardı. Dördüncüsü davulcu çingenelerden biriydi. Hem candarma eline düştüm diyekorkudantitriyor,hemdebuiştennevurabileceğinihesaplıyordu.FakatHacıEtem,Çavuş'agösterdiğieliaçıklığıbunlaradagöstermekniyetindedeğildi.Onuniçinelinidavulcununomzunakoyarak:

"Ülençingene,"dedi."Bendeoradaydım,bütünvukuatıgördüm.Herşeybenimanlattığımgibioldu.Eğerbaşkatürlüifadeveripyalancışahitlikedersen,leşinisererim!"

Davulcu oturduğu yerden kalkıp elini bağrına basarak: "Aha namusum hakkı için dediğin gibi ifadevereceğim...Amabizimkışlakburayauzaktır.Gelipgitmesigüçolur.İşleryüzüstükalır,onuniçintelaşeediyorum!"dedi.

HacıEtemonabirtutamdahatütünuzatarakkalktı,karakoldançıktıvegeceninbuvaktindensonraHilmiBeylerinevininyolunututtu.

Çavuşunyânınagirenşahitlerhepaynışeyisöylediler:"Birşeygörmedik,birşeyduymadık!Herkesiçipoynuyor,keyfinebakıyordu.BiraralıkAliamandeyipyereyıkıldı.Melerleyimvurulmuş..."

Hepsi ifadelerinin altına parmak bastılar. Sonra onlar da karakoldan çıkıp üçü bir tarafa, biri başkatarafa,yollarınagittiler.

CemalÇavuş nöbetçi olduğu için, geceyi orada geçirecekti.Odanın bir köşesinde duran yaylan bozukkanepeyeuzanarak,kaputunusırtınaçekti.Şakir,candarmalarınkoğuşundakiikikatlıtahtakerevetlerdenbirininaltkısmınayatağınısermişveyatıpuyumuştu.Okadarderinbiruykudaydıki,ne,saattebirkoğuşagiripnöbetdeğiştirencandarmalarıngürültüsü,nededışarda,kapınınönündedolaşannöbetçinin,sokağıntaşlarındaçınçınöten,nalçalıayakkabılarınınsesionuuyandıramıyordu.

Page 79: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

8Muhakemeuzunsürmedi.ZatenŞakir, tevkifininhaftasındamüstantik tarafındanserbestbırakılmıştı.Bubir haftanın da ancak gündüzlerini, onu damüdür odasında oturup cigara içmek ve nizamiye kapısınınyanındaki küçük bahçede aşağı yukarı dolaşmak suretiyle, hapishanede geçirdi. Geceleri evinebırakılıyordu.Güyagizliolarakyapılanbumüsaadeyikaymakam,müddei-umumiveceza reisinekadarherkesbiliyor vebir şeydemiyordu.Çünkübaşka türlüolmasına imkânyoktu.Buböylegelmiş, böylegidiyor ve kasabanın başındabulunanların aklı bile, hürriyete ve onungetirdiği birkaçmüsavat fikrinerağmen,HilmiBey'inoğlununsahidenhapsedilebileceğinikabuletmiyordu.Hapishaneancakserseriler,köylüler ve aşağı tabakadan insanlar içindi; bir Hilmi Bey'in oğlu, adam öldürse bile, onlarla birtutulamazdı.Değilböylemahkûmolacağışüphelikimseler,onbeşseneyemahkûmedilmişeşrafzadelerbile,cürümlerinincezasınıçokkereyarıyarıyaevlerindeçekiyorlardı.Hapishanedekaldıklarızamanlar,valininveyabiradliyemüfettişininnadirziyaretinemünhasırdı.Bazenaksibirkarakolkumandamveyahapishanemüdürügeliyor,birkaçgün,odakendinigöstermekvegözyıldırmakiçin,sertlikyapıyor,fakatbazı mahpusların dışardaki akrabaları gelip kendisiyle konuştuktan sonra, her şey eski şekline avdetediyordu.Zatenilkyapılansertlikde,bir"pahalıyasatılmak"manevrasındanbaşkabirşeydeğildi.

İşteŞakir,içlerinedüşeceğinisandığımahpusları,içavluilenizamiyekapısınıbirbirindenayıranyüksektahtaparmaklığayüzlerinidayayaraksessizsessizdışarıbakışırlarkengördü;budaancakbirhaftasürdü.

Sonra muhakeme safhaları başladı. Fakat müstantik, Şakir'in bu katilde alakasını tesbit edemediktensonra,muhakemeceyapılacakişkalmamıştı.

YalnızAli'ninbabasınınuğraşmasıişibirazuzattı.ŞerifEfendi,ogecedüğünyerindebulunanlardanüçbeş kişiyi şahitlik etmeye kandırmıştı. Bunlar ilk celsede vakayı gördükleri gibi anlattılar ve Şakir'intabancayı Ali'ye doğrulttuktan sonra nişan bile aldığını söylediler. Fakat bunların bir kısmı sonrakicelselerde,kimbilirneden,yavaşyavaşifadelerinideğiştirdiler,peksariholmayanbirtakımkemkümlereboğuldular.

Diğerşahitler,bumeyandakarakoldaifadeverenilkdörtşahit,birşeydenhaberleriolmadığını,ogeceherkesin coşup havaya silah attığını ve bu gürültü arasında Ali'ye kimin kurşunu değdiğinikestiremeyecekleriniilerisürdüler.

Şakir'inavukatıHamiBeyoldukçazenginveHilmiBey'ledeuzaktanakrabaydı.Meslektaşlarıarasındabiraz tuhafbirşöhretiolanbuadam,kasabanınençok işyapandavavekiliydi.Keskinvegürbirsesi,kandırıcıbirmantığıvardı.Aldığıdavalarınhemenhemenhepsinikazanıyor,fakatbununiçinbazenpektemizdenemeyecekyollarasaptığıoluyordu.Onunfikrince,nasılharptekazanmakiçinhervasıtameşruise,adalettekazanmakiçindemümkünolanherçareyebaşvurmaktabeisyoktu.İfadedeğiştirtmek,cürmübaşkasının üstüne atmak, yalancı şahit bulmak, beş on kuruş mukabilinde bir zavallıya: "Bu işi benyaptım!"dedirtip,oişiasılyapanıkurtarmakgibişeyler,HamiBey'inhergüntatbikettiğiinceusullerdi.

FakatŞakir'indavasındazekasınıpek fazla sarfavesileolacakvaziyetler zuhuretmedi.HacıEtemherşeyiyolunakoymuşveavukataişbırakmamıştı.

Reis,Ali'yiŞakir'inöldürdüğünübiliyordu.Zatenbunubilmeyendeyoktu.Fakatbubilgidendahamühimolanşeylervardı:Şahitler,deliller...

Page 80: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Bunlar hep Şakir'in lehineydi veya öyle tertip edilmişti. Kaymakam Salâhattin Bey ise, ilerideanlatacağımız haller yüzünden, bu işle hiç meşgul olamadı. Ali'nin babası muhakemede bağırıp:"Davacıyım,kanakanisterim!"

Dedikçe,Reis'inyüreğiparçalanıyor,fakatbirşeyyapmayacağınıdüşünerek:

"Adaletteneminolunuz!"demekleiktifaediyordu.

ÇünküŞakir'inkatilolduğunuispatedecekdelilleremukabil,ortadadahabüyükvemüsbetbirdelilvardıki,bubütünşahitifadelerini,bütünithamlarıçürütüyordu.

Bubirdoktorraporuydu.Buraporanazaran,maktulŞerifoğluAli'ninsolgöğsündençıkarılankurşunlar,büyükçaplıvehamkurşunatanbirtabancadanendahtedilmişti.

Halbukimuhakemedemevcutolanvezabıtvarakasınanazaran,vakamahallinecandarmayetiştiğiesnadaŞakir'inhâlâelindebulunantabanca,küçükbirBrowning'di.

Burapormeselesiortayaatılmadanevvel ifadelerialınanşahitler,Şakir'inAli'yesıktığını söyledikleritabancanıncinsinitayinedememişlerdi.ŞerifAğasonradanbunlarınifadelerinideğiştirtip:

"BizŞakir'inelindebüyük,toplubirtabancagördük!"dedirttiisede,buifadelerbirişeyaramadı.

Şakirkendisineogecehakkındasorulanbütünsuallere:

"Bilmem,sarhoştum,birşeydenhaberimyok!"diyecevapveriyordu.

"Aliilebirgeçmişinvarmıydı?"

"Negezer?Mahallebirkomşuyuz.Negeçmişimizolacak?"

"Peki,bakonakurşunsıkarkengörenlervar!"

"Yanlış,benkimseyesilahdoğrultmadım.Havayasıktım!"

Bu cevapları verirken yüzü: "Ee, artık sıkıyorsun, kes bakalım!" diyen bir ifade alıyor, kaşının birikalkıyorvedudaklarıaşağıdoğruçekiliyordu.

HamiBey,bukadaraçıkbirhakikatimüdafaamecburiyetindekaldığındandolayıhayretediyormuşgibibirtebessümlesözebaşlayarakmeseleyibirkeredahahulasaetti.EvvelaŞakir'leAli'nindostluğundan,çocukluktan beri aynı mahallede beraber oynadıklarından tutturup, ortada düşmanlık doğuracak birmeseleninaslageçmediğini,helebirbirleriniöldürmeyidüşündüreceksebeplerinmevcudiyetinitasavvurabileimkânolmadığınısöyledi.

HakikatenMuazzezmeselesimuhakemedebirkerebileağızaalınmamıştı.Çünkühiçbirtarafkaymakamıişiniçinekarıştırıpkızdırmakistemiyordu.Sonra,Muazzez'iistemekmeselesikadınlararasındayayılmışbirişolduğuveŞerifAğabilekarısınımuhakemedeşahitdinletecekkadarilerigidemediğiiçin,hiçbirtarafbunoktayıeşelemiyordu.

BütünhadiseleribilenReis,HamiBey'in,muhakemenintavanınıgürleterek:

Page 81: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"MaktulAli ilemüvekkilim,birbirlerinedüşmanolmakşöyledursun,bir tehlikekarşısındabirbirlerinikurtarmak içinölmeyekoşacakkadarsamimive fedakâr ikidosttular,"diyesöylenmesini sonunakadardinlemekmecburiyetindeydi.

Hami Bey, vaka gecesini anlatmaya başlayarak o gece herkesin sarhoş ve neşeli bir halde havayatabancalar sıktığını, bu serseri kurşunlardan ikisinin zavallıAli'yi yere sermiş bulunduğunu, ortada bircinayetdeğil,birkazamevcutolduğunusöyledi.Veşöyledevametti:

"Fakat bu kazanın faili Şakir Bey değildir. Çünkü hükümet tababetinin fethi meyit neticesinde verdiğirapor, sebebikatilolansilahınevsafınıkat'îolarak tayinetmiştirvebuevsaf,müvekkiliminkullandığıtabancayaaslatevafuketmemektedir.

"Yüksekhâkimlerim!Buradatesadüfünveilahiarzununbircilvesinedahaşahitoluyoruz;birkazaoluyorve bir vatan çocuğu ölüyor.Bu kâfi bir felaket!Artık başka bir felakete yol açmak istemeyen tesadüf,adaletin elini yanlış bir yere sevkederek, hiçbir kasdı olmayan zavallı hakiki mücrimin bu aradaunutulmasınasebebiyetveriyor..."

Müdafaanın sonuna doğru Reis'in yanında oturan iki aza uyumaya başladılar. Şerif Efendi, oğlununkatiliningözgöregöretemizeçıktığınıseyretmemekiçinayaktadurduğuköşedensıyrılıpdışarıçıktıveiçiniçekeçekeevinegitti.

Şakir de oturduğu iskemlede uyukluyordu.HamiBey sözünübitirdikten sonraReis,muhakemeyi başkagünebıraktıveogünkararınokunacağınısöyledi.Bukarar,herkesinbeklediğigibi,beraatti.

Page 82: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

9KaymakamSalâhattinBey'eüzüntülügünleriatlattıktansonrageldiğinisöylediğimizgevşeklikgeçicibirşeydeğildivegündengüneartıyordu:Kendisindekalphastalığıbaşlamıştı.

Otuzyaşındanberikendiniazarazarhissettirenveonugitgideuzunyolyürümekten,merdivençıkmaktanmenetmeye başlayan ve bazen, rakıyı fazla içtiği zamanlar, ona sıkıntılı bir gece geçirten bu hastalık,birdenbireartıvermişti.Kendisievvelcebunuciddiyealmıyor,büyükçeyorgunlukveheyecanlardansonraherkeste görülen bir haldir, diyordu. Son senelerde, Edremit'te, hayatı oldukça sakin geçtiği ve eviyokuşsuz bir yerde olduğu için tamamen unutmaya başladığı bu arıza,, birkaç ay evvel birdenbire, birgeceyarısı,müthişbirçarpıntıveyüreksıkıntısıileonuyataktayakalamış,birdahadabırakmamıştı.

Ali'ninöldürüldüğügünlerdeydi.Evinboğucusessizliğivemanasızlığı,Yusufunitimatsızvekendisindenkaçak tavrı, Muazzez'in günden güne artan durgunluğu ve nihayet Şahinde'nin ardı arkası kesilmeyendırdırları onu boğulacak hale getirmişti. Hükümete uğramayı ise düşünmek bile istemiyordu. Öğleyemeğini evde yedikten sonra pardesüsünü giyerek sokağa fırladı. Kasabanın şimal tarafına doğru birgezintiyaptı.

İbramcaköy'den sonra önüne çıkan zeytinlikler arasında, ayaklan çamurlara saplanarak yürüyor ve bucivardabulunduğunuduyduğu,fakatyerinikat'îolarakbilmediğibirpınarıarıyordu.Kocamanbirçınarvegüzelbirhavuzbulunduğusöylenenbumesireyerikendisinepekmethedilmişti,buandabirdenbireiçindebelirenbirmeraklaorayıbulmayaniyetetti.

Zeytinliklerin arasında yükselen yamaçlarda, ortalara doğru, yer yer ağaç kümeleri vardı; bunların birkısmıhenüz çıplaktı, bir kısmı ise açıkyeşil bir yaprakörtüsüne sarınmayabaşlamıştı.Fakat söylenenpınarınhangisiolduğunukestirmeyeimkânyoktu.Enyakıngördüğübirisinedoğruilerledi.

Zeytinlerin arasında da tek tük erik ve kayısı ağaçları vardı ve bunlar da tatlı pembe çiçeklerledonanmışlardı.Yanlarındangeçerkeninsanıemsalsizbirkokukucaklıyorvesarhoşediyordu.

SalâhattinBey,vücudununhertarafındankalbinedoğrubirmayiin,gençleştirici,kuvvetvericibirşeyinkoştuğunuhissetti.Ciğerlerininen sonköşesini şişirecekkadargenişbirnefesaldıve tabiatlaberaberkendisinindecanlandığını zannetti.Etrafındaher şeyhayatayenidendoğuyordu:Koyuyapraklarınıherzaman muhafaza eden zeytinlerin gölgelediği, çamura benzeyen topraktan yer yer otlar fışkırmayabaşlıyor,söğütlerinyapraksızveincedallarıaçıkbiryeşilebürünüyorvetektüktomurcuklar,yakındabuincedallarısaracakyapraklardanhaberveriyordu.

Karşıdaki tepenin eteklerinde birçok zeytinlikler vardı ve bunlar dağa tırmandıkça, alt kenarları taşduvarlarlabeslenmiş terasalarhalindeyükseliyorlardı.Kaymakambunlardanbirkaçınıatladı;busıradaelleri,duvarlarındibindebirikinciduvargibiuzananböğürtlendikenleriyle,yeryerçizilipkanadı.

O,kumraltüylüvemordamarlıelindeincebirçizgihalindebelirenvederhalkuruyankanlarlabirlikte,vücudunusenelerdenberikemirenbirzehirindedışarıçıkıpuçtuğunusandı.Okadariçigenişvetazeydi.

Birkaçseddidahaatladıktansonraaşağıda,düzlükteykengözünealdığıağaçkümesinegeldi.Buradapınarfilanyoktu,kocamanbircevizağacıyla,nisbetengençikiçınar,dallarınıbirbirlerineyaslamışlar,derin

Page 83: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

biruykudanuyanmakhulyalarıkuruyorlardı.SalâhattinBey,hemencevizindibineoturdu.Sonyokuşonuoldukçayormuştu.Kalbibir tokmakgibigöğsünevuruyordu.Fakat içindekihayatvegençlikhisleribuyüzdenazalmadı.Başınıarkasınadayayıpbirmüddethızlıhızlınefesaldıktanvepardesüsününaltındaterininkurumayabaşladığınıhissettiktensonra,tekrardoğrulduveovayabakmayabaşladı.

Her taraf, yıkanmış gibi parlak ve aydınlıktı. Gökyüzünü kaplayan ve güneşi örten bulutlar karşıdakidağların tepelerine kadar uzanıp orada sis halinde yerleşiyor ve ovanın üzerinde gitgide yükseliyordu.Güneşolmadığıhaldeortalıkokadaraydınlıkvetemizdiki,SalâhattinBey,karşıdağlarınsislereyakınyerlerindekiköyleribileseçiyordu.

Başını sağ tarafına çevirince denizi gördü. On kilometre kadar uzanan ağaçlı ve bahçeli bir arazidensonra başlayan bu deniz, bulutların arasından yer yer fırlayan güneşin altında kâh parlıyor, kâhkararıyordu.Çokuzaklarda,ufkayakınbiryerde,tamamensisleregömülüMidilliadasıvardı.Herhaldeşimdiorayayağmuryağıyordu.

SalâhattinBeybaşınındönmeyebaşladığınıfarketti.Bukadargeniş,güzelvesıcakbirtabiatınortasındakendinişaşırmışgibiydi.Fakatgözlerini tekraretraftadolaştırırken,aşağıdamorbirdumantabakasıylaörtülmeyebaşlayankasabayıgördüveirkildi.Oraya,oküçükveçukuryeregidipgömülmekmecburiyetiona pek acı geldi. Fakat bunun üzerinde düşünmekten korkarak, çabuk adımlarla derhal aşağı inmeyebaşladı.

İçinde biraz evvelki genişlikten eser kalmamıştı. Sadece bir yorgunluk ve başında bir zonklamaduyuyordu.

Kasabayayaklaşıncabirkaçsığırtmacarastladı.Önlerinekattıklarıbeşonsıskaöküzübağıraçağırabirarayatoplamakistiyorlardı.Çamurluyoldainsanınburnunarutubetliveekşibirgübrekokusuvuruyorveoralardaki birkaç basık evin bacasından etrafa reçineli çamodunlarının dumanı yayılıyordu.Daha çokkaranlığakalmamak içinçamurluyollardahızlıhızlıyürüdü.Havakapalıvenemliolduğuhalde soğukdeğildi. Pardesüsünün içinde adamakıllı terliyor ve vücudunu bir ateş kaplıyordu. Eve gelir gelmezsoyundu,sırtınabirhırkaalaraktulumbadayıkandı.Sonraodasınaçıkıpyatağınauzandı.

Yarımsaatsonrakendisiniyemeğekaldırdılar.Altkatta,sokaküstündekibirodadakurulanyersofrasına,karısıvekızıilebirlikteoturdu.

Birşeysöylemişolmakiçin:

"Yusufgeneyokmu?"diyesordu.

Şahinde, hiçbir fenamaksadı olmadan, yalnız hep o dilini alıştırdığı ifade tarzı ile, cevap verdi: "Nezamanvardıki?"Kaymakamsorduğunapişmanolupsustu.Muazzezönünebakarak:

"Yusuf Ağabeyim son günlerde eve uğramaz oldu. Bilmem nesi var?.. Siz de kendisiyle hiçkonuşmuyorsunuz..."dedi.

Kaymakamomuzlarınısilkti.Artıkbudünyadahiçbirşeyinkendisinifazlaalakadaretmediğinianlatmakistiyordu.

Kenarda,sofrabezininüstündedurançinkohoşaftasınıalıportayakoydu.Üçübirdeniçmeyebaşladılar.

Page 84: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Loşodadademirkaşıklarınkâseyedokundukçaçıkardığıhafifşıkırtıdanbaşkasesyoktu.Yemekböylecebitti.BirkenaraçekilenKaymakam,Muazzez'e:

"Şuradanbanabirkitapver!"dedi.

Muazzez içindekahve takımı ileçamaşırmandalı torbasınındabulunduğubirdolabıaçarakortagözdeüstüsteyığılıdurankitaplardanenkalınınıçektivebabasınagötürdü.

SalâhattinBey,yaslandığıduvarda,başınınüstündekibirçivideasılıduranlambanınışığıaltındaeskivesararmışsayfalaragözgezdirmeyebaşladı.Bazıyapraklankopupfersudeleşenvekaimsiyahcildindentamamenayrılmışbulunanbukitap,Servet-iFünunmecmuasınıneskisenelereaitbirkoleksiyonuydu.

Kaymakam, sayfaları birbiri arkasına çevirirken, bu mecmuanın yazılarını içer gibi okudu. Ve şimşirüzerineoyulmuş"çeşmeyegidenkız"tasvirlerininaltındakişiirleriezberlediğizamanlarıhatırladı.

Yarımsaatsonraodasınaçekildi.ŞahindeileMuazzezdeerkendenyattılar...

GeceyarısınadoğruŞahindeyanıbaşındakiyataktaboğuköksürüklerduyarakuyandı:

"Neoluyorsun,bey!.."

BirinilticevapverdiveŞahindesofradanidareyialmayagiderkenkocasıboğukbirsesle:

"Kolonyaşişesinidegetir!"dedi.

Kadınayaklarınaterliklerinizorgeçiripdışarıfırladı.Merdivenbaşındanidareyialıppaldırküldüraşağıindi. Sokak üstündeki odadan kolonya şişesini aldı, hizmetçi kadını, Kübra'nın anasını eliyle dürterekuyandırdı:

"Kalkın ayol, beye bir şeyler oluyor!.." diye bağırdı ve yine patırdı, gürültüyle yukarı fırladı. OdayagirdiğizamanSalâhattinBey'iyataktaoturmuşvearkasınabiryastıkalıpduvarayaslanmışbuldu...

KarısıiçerigirinceKaymakambaşınıkaldırdı,üzgünbiryüzle:

"Bunegürültüyahu,sessizsedasızbirişyapmakbilmezmisinsen?"dedi.

Onudoğrulmuşgörenkarısıoraya,ayakucunaçöküphüngürhüngürağlamayabaşladı...

Uyananevhalkı,kapınınönünetoplanmışlar,meraklaiçeribakıyorlardı.YalnızMuazzezuyanmamışı.

Kaymakameliyle:

"Gidin!"diyebirişaretyaptı.

Hepsidağıldılar.

Birazdurduktansonrakarısınadöndü:

"Haydisusdayat...Birşeyyok...Verşukolonyaşişesini...Birazçarpıntıgeldi...Fenalaşıyorumsandım.

Page 85: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Bugün çok yol yürüdüm de ondan mı nedir, bilmem!.. Önce çok fena oldu... Birisi göğsüme çökmüş,gırtlağımabasıyorsandım.Şimdihafifledi...Yatsanaefendim,neağlıyorsun?"

Karısısürünerekonadoğrusokuldu.Gözlerikıpkırmızıydı.

Başınıkocasınındizinekoyduvefasılalıolarakhıçkırmaktadevametti...

Kaymakam yorgun gözlerini önüne, kucağına yatan bu başa çevirdi. İçini hazin bir hatıra kapladı. Buburuşmayabaşlamışveağlamaktankızarmışçehreninarkasındatazebirgençkızyüzügörürgibiolduveoandailkevlendiğigeceninümitvesevinçdoluhislerinitekraryaşadı.Bubelkibirsaniye,belkidedahaazsürdü.Ondansonraiçiniderinbirmerhametkapladı.Bütünkızgınlığınaveuzunsenelerinverdiğibiristihfafduygusunarağmen,gördükikarısıbuandasamimi idivekendisinebirşeyoluyordiyesahidenkorkmuş,sahidentelaşetmişti.Bukorkununarkasındadahaesnafçadüşünceleraramakbirazinsafsızlıkolurdu.

UzunsenelerdenberiinsanlardanbukadarcıkbiralakabilegörmemeyealışmışolanKaymakam,ellerinikarısınınıslakyüzündedolaştırdı.Sonraonunbaşınıyavaşçakaldırıpyastığınakoydu.Kendisideuzandıvehemen,birkuyukadarboşvekaranlıkbiruykununiçineyuvarlandı...

Fakatbunöbetlersıksıkgelmeyevebazenuzunsürmeyebaşladı.BelediyedoktoruuzunsenelerdenberiEdremit'teydiveihtiyarladıkçapansumanyapmayıbileunutmuştu.Kaymakamonahiçbirşeysormadı.Busırada Balkan Harbi'nde yaralanıp tebdilihava için babasının yanına, Edremit'e gelen bir doktoryüzbaşısınakendinimuayeneettirdi.Bugenç,uzunuzundüşündüktensonra,sübaplardailtihaptan,daimisükûnetten,tokkarnınayatmamaktanfilanbahsetti.

Salâhattin Bey bu tavsiyelere riayet ettiği halde kısa zamanda ve pek belli şekilde çökmekten gerikalmadı...Gözlerininaltışişmiş,yanaklarısarkmış,yüzüdaimayorgunbirifadealmıştı...Konuşurkenarasıradurupbütündişlerinigösterecekşekildeağzınıaçaraksıksıknefesalıyordu.

Şakir'inmuhakemesibuzamanlaratesadüfettiğiiçin,Kaymakambuişlepekmeşgulolamadı.Zatenpekdörtelle sarılmadığıbuhayatakarşı alakalarıdahaçokazalmışabenziyordu.Yoksaelinegeçen fırsatıkaçırmak istemez,Kübrameselesinideortaya atarak,HilmiBeylere tambirdarbe indirirdi. "Kafalarıezilecekyılanlar!"dediğibubabaoğulumahvetmekiçindahamünasipbirvesilezuhuredemezdi.

Fakat o, bunu yapmadı, hatta Yusuf u çağırıp hiçbir işe karışmamasını, ortaya yeni meselelerçıkarmamasınıvekendisiniuğraştıracak,heyecanlandıracakşeyleremeydanvermemesiniricaetti.

Bunun için dört ay kadar süren muhakeme esnasında Kaymakam ve ailesi bu işe, yabancı bir şehirsakinlerikadarbilealakagöstermedi.

Ailenindiğerüçferdi,hattabucinayetteniçteniçememnundular.

Şahindebirbakkalakızvermediğineseviniyordu,Yusufhembiryüktenkurtulmuşgibikendisiniserbestsanıyor, hem de, derinden derine üzülüyordu. Muazzez ise, artık gönlündekileri açığa vurabileceğinidüşünerekmemnundu.

Page 86: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

10HalbukiYusufonabufırsatıvermedi.Vereceğedebenzemiyordu.

Ali'yekarşıgirdiği taahhüdüyerinegetirmek içinMuazzez'i fedaetmişveMuazzez'inkendisine:"Kimiistiyorum,anladınmı?"dediğiakşamaaitbütünhatıralarıkafasındansilipatmayauğraşmıştı.

Enküçükteferruatınakadardimağınayerleşmişolanbuhatıralarıoradançıkaramayacağınıçabukanladı,fakatbununüzerindedüşünmeyecek,muhakemeleryürütmeyecekkadarkendisinehâkimoldu.

Hisleriniuyuşukbirkörlüğealıştırmaküzereolduğusıradacinayetyapıldı.Yusufbunuduyuncaevvelainanamadı. Bu tesadüften korktu. Sonra yavaş yavaş eski donukluğuna döndü. Kendisinin de vuzuhlaanlayamadığıbirtakımdüşüncelerkafasındadolaşıyorveonuüzüyordu:

HemAli'ninölüsüne,hemMuazzez'ekarşıkendinimüşkülvaziyettebuluyordu.

Nefsine karşı yaptığı büyük fedakârlığın gururu, şimdi bir ölününmirasına konmayı ona küçüklük gibigösteriyordu.

Muazzez'egidip:

"Banagel,bengerçisenibirişuğrundafedaettim,benimiçinbukadarazehemmiyetinvardı;şimdibuengelkalktı,başkabirmühimmeseleçıkıncayakadarsanabağlıyım!"demekdeherhaldepekkolaybirşeydeğildi.

Bunlarıkendisinekarşıdaizahedemediğiiçin,eskikapalılığındadevametmeyiyegâneçareolarakkabuletti; eskisi gibi eve hemen hemen sade yatmaya geliyor, sair zamanlarını dışarıda, zeytinlikte veyakırlardageçiriyordu.

Sonzamanlardakendiüzerindedüşüncelerini çoğaltmışvegitgidebir çıkmaza saplanmıştı:Neydi?Neolacaktı?

Bugünbabalığıonabirşeysöylemiyordu,hiçbirzamandasöyleyemezdi.Fakatbusükût,kendisiningaripbir vaziyette olmasına mani değildi. Kaymakam'm evlatlığı otuzuna kadar , boşta gezip hazır ekmekyemektedevammıedecekti?Ondansonra?

Hangisanatıöğrenmişti?Hayattaneiştutabilirdi?Senelerceevvel,mektebibıraktığısıralardabiraralıkzihnindençıraklığagirmek,kunduracı, terzi,helvacıolmakgibi şeylergeçmişti.Ustalarınzulmünedairdinlediğihikâyeler,şahidiolduğuvakalaronubufikirdençabukvazgeçirdi.Dahasonralarızeytinlikveharmanişleri(zeytinliğinyanındakiikidönümlüktarlayıüçsenedenberiYusufektiripbiçtiriyordu)onuoyaladı.Fakatiştebugünkoskocabirdelikanlıydıvebirbaltayasapolmakicapediyordu.Hangibaltaya?

BirdebuvaziyetteMuazzez'edairhayallerkurmayakalkmıştı ha?Neyüzle?Babalığının ekmeğini ikikişibirdenyemekiçinmi?Öyleya,Muazzez'ialdıktansonrakızınnafakasıtamamenkendisineaitolacak,babasıylabiralakasıbulunmayacaktı.

Günlerce,aylarcadüşünüyor,aklınaişeyararbirfikirgelmiyordu.Buhalkaçsenesürebilirdi?

Page 87: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Çok kere başını alıp gitmek,Balıkesir'de,Bandırma'da bir ağanın yanına arabacı, yahut işbaşı girmekistedi.Halbukiböyleyaparsababasını,Muazzez'i,hattaŞahinde'yiüzmüşolacaktı.Bunanehakkıvardı?Adamınkendisinegeçenemeklerineböyleonusebepsizyerebırakıpgitmeklemimukabeleedecekti?

Başka bir yol, başka çare lazımdı. On seneden beri içlerinde yaşadığı halde bir türlü alışamadığı buinsanlarınarasındaonundasağlambiryeriolmalıydı.Yalnızkendisinedayanan,yalnızkendisininolanbiryeri...

Ancakondansonrabaşkaşeylerdüşünülebilirdi.Belkikendinegörebirkızcağızdabulur,etrafındaakıpgittiğinigördüğühayatnehrineodakatılırdı.

***

Yazadamakıllıgelmiş,Edremitgündüzleri tamamenboşalmayabaşlamıştı.Herkes tarlalarda,bağlarda,Cennetayağı'nda, Arkbaşları'nda, ayva bahçelerinde vakit geçiriyor ve rutubetli bir sıcaktan boğulankasabayaakşamüzeridönüyordu.

Kaymakam'mevieskisessizliğinimuhafazaediyordu.SalâhattinBeygündengünezayıflamakta,ŞahindeHanımisekomşuziyaretlerindenvegezmelerdengerikalmamaktaydı.

Sonzamanlardabueğlencelere,artıkboyuileberaberolankızınıdagötürmeyebaşlamıştı.

EvdekapanıpdüşünmektenbunalacakhalegelenMuazzezdebundanmemnundu.

Böylece belki Yusuf u kendisiyle tekrar meşgul olmaya sevkedebileceğini karanlık bir şekilde ümitediyordu.

Sonra gittiği yerlerdeki akranlar, hemen hemen her gün tekrarlanan udlu ve şarkılı âlemler, gıdıklayıcısohbetleronuoyalamıyordadeğildi.

Birkaç kere Hilmi Beylere de gittiler. Yusuf un bu aileden hoşlanmadığını, hele arkadaşı Ali'ninölümündensonrabüsbütünkızacağınıbildikleriiçinbuziyaretlerievdesöylemediler.

SalâhattinBey'inhastalığıveYusufunevdengitgideuzaklaşmasıŞahinde'yitamamenbaşıboşbırakmıştı.

Kocasına ilk nöbet geldiği zaman gösterdiği alaka da zamanla bir alışkanlığa çevrildi. Artık onusenelerdenberihephastadırsanıyordu.Bazıgecelerzavallıadamyatakta inlemeye,boğukboğuknefesalmaya ve eliyle kalbini tutarak öksürmeye başlayınca Şahinde yarı uyku halinde kolonya şişesiniuzatıyor,yahut,dahaağırhallerde,"Askeriyedoktoru"nunverdiğiilaçtanbirkaşıkiçiriyorveyalokmanruhukoklatıyordu.

Kaymakam'la son günlerde hakikatenmeşgul olan, Yu suf tu. Çok kere akşam üzerleri hükümete gidipbabasını aşağıda bekliyor ve onunla beraber eve dönüyordu. Bu esnada işlerden, kasabaya vemahsulvaziyetineaithavadislerdenbahsediyorlardı.

HiçkonuşmayanYusufun,böyletektükdeolsa,sözsöylemesiSalâhattinBey'ihayretedüşürüyorveo,Yusuftabirdeğişiklikbaşladığınıseziyordu.

OkendinegüvenenvedünyayameydanokuyantavırdanYusuftaeserkalmamışdenilebilirdi.Konuşurken

Page 88: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

gözlerini insanadikipsert sertve"Söyleyeceğinbumanasız şeylermiydi?"demek isteyerekbakmıyor,hattaçokkere,yarımbıraktığıbir sözükarşısındakinin tamamlamasını,yanisonunakadargötüremediğibirdüşünceyitoparlamaktakendisineyardımedilmesinibekliyordu.

Eskiden kimseye bir şey sormaz, sesini çıkarmadan sadece dinlerken, şimdi soruyor, birçok şeyleriöğrenmek istiyordu. Merakını tahrik eden şeyler daha ziyade günlük hayata ve muhitindeki insanlarataallûk eden malumattı. Yusuf ta yavaş yavaş yabancılık kayboluyor ve etrafına katışmak temayülleribeliriyordu.

SalâhattinBeybunlarıgördükçehemseviniyor,hemde içinigaripbirhüznünkapladığınıhissediyordu.Eski Yusuf'a çok alışmıştı. Onun mütehakkim, dikbaşlı ve söz anlamaz hali kendisine daha sıcakgeliyordu.Boynubükük,müteredditmahçupdelikanlıyıbirtürlüciddiyealamıyordu.

Fakatkafasıbudeğişmeninsebepleriniaraştıracakhaldedeğildi.Busöylediğimizhisleraklındanşöylebir geçiyor ve derhal unutuluyordu; o kadar ki, aynı şeyleri bir başka sefer düşününce, ilk defa farkediyorumsanıyorveyenidenüzülüyor,seviniyorveyahayretediyordu.

Resmiişleriniuzunsenelerinverdiğiitiyatlayapıyor,bunlarınbirkısmını,pekbunalırsa,tahriratkâtibinebırakıyor ve eve gidip sokak üstündeki loş odanın birminderine uzanıyor ve hayatını teşkil eden boşsenelerigözününönündengeçiriyordu.

Gözünüyumduğuzamanbirsürüdağ,fundalıklıbayır,kerpiç,ahşapveyakâgirevlikasabavebirsürüdeinsangörüyor,fakatbunlarınhiçbirionunalakasınıçekemiyordu.Hayatınınbütünhatıralarılüzumsuzvemanasızdı.Ömrününhervakasıolmasadaolabilir,hayatınahergireninsangirmesedeolabilirdi.Bütünmazisinde kendisine "Ah, neden böyle yaptım?" veya, "Ah, niçin şöyle yapmadım!" dedirtecek bir şeybulamıyordu;vebu,ömrününpektatlıgeçtiğindendeğil,sadece,ömrününherkısmınaşuandapeklakaytolduğundandı.

Hayattan ne isteyebilirdi? Doğmuş, büyümüş, okumuş, devlet hizmetine girip memleketi dolaşmış,ihtiyarlamış,evlenipkavgavedırıltıiçindebirhayatgeçirmişvenihayetbuhalegelmişti...Herkesbaşkatürlü mü yaşıyordu sanki? Başka türlü nasıl yaşanabilirdi? Zevkse, ömründe o da eksik değildi.Memuriyetle dolaştığımuhtelif şehirlerdeki birkaç cana yakın dost ile yaptığı içki âlemleri bugünbiletekraristenilecekşeylerdendi.Bekârlığındafırsatdüştükçegönüleğlendirmektengerikalmamış,bazenbirErmeni hizmetçi ile, bazen bir zaptiyenin dul karısı ile de olsa, tatlı günahlar işlemiş ve hele yoluİstanbul'a düştükçe, Venedik ve Timoni sokaklarının kaldırımlarını aşındırmıştı. Bir hayat başka türlüolacakdeğildiya?

Şimdigözlerinikaparsahiçbirşeyeyanmayacaktı.Düşünüyorveayrılmaktanbüyükbirüzüntüduyacağıbir şey tasavvur edemiyordu. Kızı bile onu bu dünyaya bağlamıyordu. Bunda bir lakaytlıktan ziyade,mukadderata sessiz bir mutavaat vardı. Madem ki hiçbir şeyi değiştirmeye iktidarı yoktu, her şeyevvelden çizilen bir yolda yürüyecekti, o halde aklı başında bir insan, olanları tebessümle seyredipsırasınıbeklemeliydi.

YalnızSalâhattinBey'iazıcıkdüşündürenbirmeselevardı:KendisiölürseMuazzez'inhalineolacaktı?BöylebirvaziyetteYusufunŞahindeilegeçinipevdekalacağınıtahminetmiyor,onaşimdidenbuhusustavasiyette bulunmayı da istemiyordu. Ah, ölmeden evvel evladının namuslu birine vardığını görse vegözleriarkadakalmasa,ozamanbuyorgunhayattanayrılmayı,hattabiraz isteyecektide... "Benim içinyapılacakneişkaldıki?"diyordu."Yerimiziboşaltsakdadünyayayenigeleceklereyeraçsak..."

Page 89: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Fakat Şahinde'ye bir türlü güvenemiyor ve kızını onun elinde bırakıp gideceği için biraz da telaşediyordu. Ne olurdu, artık hiçbir işiyle alakadar olmak istemediği bu dünyadan bu işi de temizleyipgitseydi?

Fakat nasıl? Muazzez'i kim isteyebilir, kim alabilirdi? Ona göz koyup almaya kalkanların halimeydandaydı.ŞakirBey ise, elini, kolunu sallayıp serbest serbest ortalıkta dolaşıyordu.Bir kurşundakendisiyemekisteyenkabadayıherzamanbulunmazdı.

Sonraismibukadarçokgeçen,uğrunavukuatçıkanbirkızapekiyibirgözlebakılmıyordu.Burasıufakyerdi.

SalâhattinBeydünya ilealakasınıböyleerkenkesmesevehayatadahaşimdidenbirazyabancıolmayabaşlamasaydı,belkibaşkabiryerenakliniister,kızınaoradamünasipbirkısmetarardı.Fakathastaadamherşeyinkendiliğindengelmesinibekliyor,hiçbirhareketegeçmeyidüşünmüyordu.

Page 90: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

11Şahinde'ninkendinegörebirazdakurnazlığıvardıveMuazzeziçinEdremit'teevlenmeyollarının,birtekçare müstesna, kapanmış olduğunu fark ediyordu. Bu bir tek çare, onun eskiden beri istediği şeydi:Muazzez'iŞakir'evermek...

KübrahikâyesindenhaberiolmayanŞahinde'ninbunuöğrensebilefikrininedereceyekadardeğiştireceğitayin edilemezdi. Fakat ne Yusuf, ne Salâhattin Bey, artık bu meseleyi tekrar eşelemeye lüzumgörmüyorlar, Şakir işinin tamamen kapanmış olduğunu sanıyorlardı.Bumeselede Şahinde' nin planlarıolmasıvekendikendineişlerçevirmesiihtimalihiçbirininaklınagelmiyordu.

Halbuki Şahinde, Salâhattin Bey'in artık uzun zaman başlarında kalamayacağını, kendi kendine itirafetmesede,seziyorveondansonradaayaktadurabilecekçarelerarıyordu.

Birzeytinlikileyanındakibirtarlaüçkişiyiseneninbirayındabiledoyurmazdı.Yusufunelinebakmakise, hepsinden ağırdı. Bu mağrur ve dik kafalı oğlanın ekmeğini yemek ve onun emri altında olmakŞahinde'nin tahammül edemeyeceği şeylerdendi. Hem bakalım Yusuf, kendi ekmeğini kazanabilecekmiydi?Hiçbiriştutmayanveboştagezenbu"evlatlığa"yüzsuyudökmektense,aslangibibirdamatbulupköşeyekurulmakherhaldeçokdahaakıllıişiydi.

Şakir'inserseriliği,sarhoşluğuartıkunutulmuşgibiydi.Fakatbunlarıunutturanhadise,yanionunbiradamöldürmüşolması,Şahinde'yehiçdekorkunçgörünmüyordu.

Belkibuşehirdeadamöldürmeninbirazşereflivekahramancabirşeygibitelakkiedilmesi,belkidebukatlinkendikızıiçinolduğunubilmesi,onaŞakirtdahasıcakgösteriyordu.

Sonra Şakir'in annesiyle arasında günden güne artan ve hudutlarının tamamiyle çizilmesi güç olan birdostlukonubuaileyebağlamaktaydı.

Hilmi Beylerin konağının ihtişamı, kendisine ana ve oğuldan tekrar yağmaya başlayan hediyelerincazibesidebuyaklaşmadaayrıcaamilolmaktaydı.

FakatMuazzez,buseferikiüçayevvelkikadarkararsızveannesinetabideğildi.İçindekendisiniidareeden,onahareketlerininanaistikametlerinigösterenvegündengünebüyüyenbirihtirasvardı.

Yusuf'unkendisinekarşıgösterdiğisoğuktavırdandoğaninfialzamanlaazalıyor,yerini,Yusufunböyleyapışınınsebeplerinianlamakisteyenbirmerakabırakıyordu.ÇocukluğundanberihayattaenyakınıolanYusuf,heryerde,herzamankendisinedestekolanYusufvenihayetoakşamkendisineokadariçtenbakanveonuokadariyianlayanYusuf,şimdiMuazzez'ihiçsebepsizunutmuşolamazdı.Ondanbukadarısrarlakaçmasındabilebirfevkaladelikvardı.

Budüşüncelere rağmengençkız, annesiylebirliktegezmektedevamediyordu.BirkaçkerelerdeHilmiBeylere gittiler. Muazzez burada kendisine karşı yapılan muameleye yabancı olmadığını hissetti. Sonvakalardanevvel,ŞakirBey'inkendisiniısrarlaistediğivereddedileceğiniaklınagetirmediğisıralarda,bu evde yine böyle candan karşılanıyor, hanım tarafından öpülüp yanına oturtuluyor, her ziyaretten birhediyeileayrılıyordu.

Page 91: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Tekerrüredenbugönülavlamausullerinedenseonubusefersıkmayabaşladı.

Sırfevdeyalnızkapanıpkalmamak,düşünmeyemecburolmamakiçinannesiylearkadaşlıkediyor,fakatHilmiBeyleregitmekistemiyordu.

HelebirgünCennetayağı'ndakibağadavetediliporada,uzaklardadolaşanvegözlerinikendisinedikenŞakirBey'erastlayınca,buailedenbüsbütünsoğudu,içinibirürpermekapladıvekorkmayabaşladı.

Bu hayata daha fazla tahammül edemeyecekti. Annesinin zevk aldığı şeylerden hoşlanmıyor, gittiğiyerlerdekiakranlarıylaiseartıkkonuşacaklafbulamıyordu.

Hayal ve düşüncelerle dolu ve yalnızlık içinde geçen bir hayat, bu on beş yaşındaki kızı, kendiyaşındakilerdenayrıyapmıştı.O,şimdibirkadıngibidüşünüyor,dertlerinetekbaşınaçarelerarıyordu.

Birşeyleryapmak,artıkherşeyebirsonvermeklazımdı.BununasılyapacağınıtasarlarkenbirgünevdeYusuf'lakarşılaştı.Belkihaftalardanberionuyakındangörmemişti.Yüzününsanlığı,Muazzez'ikorkuttu.Bütünsöylemeyehazırlandığışeyleriunutarak:

"YusufAğabey,sananeolmuş?"diyesordu."Nevarkızım?"

"Benzin pek sararmış... Hasta mısın?" "Değilim... Babama üzülüyorum. Sonra yalnızlık. İşsizlik... tansıkıntısı!.."

"Babam nasıl?.. Son günlerde iyice, değil mi?" Yusuf, kızın, "Babam nasıl?" diye bu kadar tabii birşekildesoruşunagüldü:

"Yatağadüşmüyor..."dedi.Sonrakendikendinesöylenirgibiilaveetti:

"Belkidedüşmeyecek!"

"Nedemekistedin?"

Yusuftekrargüldü.Lafıdeğiştirerek:

"Annennerede,genegezmektemi?"diyesordu.

"Evet!"

"Sennedengitmedin?""Canımistemedi..."

BirazbeklediktenveYusufunyüzünedikkatlebaktıktansonra,kelimelerinüzerindedurarak tekraretti:"Canımistemedi!"

Bu konuşma sırasında Yusuf, sokak kapısının yanında ayakkabılarını giymeye uğraşıyor, Muazzez deyanında,ayaktaduruyordu.

Gençkız,onungitmektekiacelesiniseyrederken,birdenbireiçindengelenbirteessürle:

"Ama,belkibirgüncanımisteyecek!"dedi.Yusuf,hemendoğrularaksordu:"Neyi?"

Page 92: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Muazzezomuzlarınısilkti.

Yusuf tekrar sormak ve ısrar etmek için ağzını açtı, sonra vazgeçerek arkasını döndü.Kapıyı aralayıpsokağaçıktı.

Page 93: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

12Güneştamtepedeydi.Yusufnereyegitmekistediğini,evdenniçinçıktığınıunutmuştu.Şuandakafasındabir tek düşünce vardı: Kaçmak, evden uzaklaşmak, oraya dönüpMuazzez'e şu suali sormamak: "Neyicanınisteyecek,neyi?"

Birazyavaşlarsakendinehâkimolamayıpgeriyekoşacağınıhissediyorvedahahızlanıyordu.Birmüddetsonrakendinikasabanıncenuptarafındakikırlardabuldu.Oyalanmakiçinetrafınabaktı.Bütüntarlaları,bahçeleri,hattazeytinağaçlarınıtekertekertanıyordu.Göğsününbirdüğmesiniçözdü.Müthişbirgüneşortalığıkavuruyorvecırcırböcekleriferyatlarınımütemadiyenarttırıyordu.Yusufgözleriyarıkapalıveterleyerek yürüdü.Bir aralık burnuna zeytinlerin vakur kokusuna benzemeyenbir kokugeldi.Gözleriniaçtı.Bubirincirağacıidi.Zatenikiağacınkokusuonueskidenberiçoksarsıyordu:Cevizveincir...

Cevizin koyu, acayip, biraz da artarların sattığı ıtriyata benzeyen bir kokusu vardı. Bu tatlı, latif birkokuydu.İncirinkokusuisehiçgüzeldeğildi.Lüzuci,yapışkanveağırbirkokuydu.İnsangüneşteincirinsütünün ve usaresinin tebahhur ettiğini ve bu kokunun oradan geldiğini sanıyor ve nefes aldıkça burundeliklerisankiyapışyapışoluyordu.

Gözlerini tekrar yumarak yürüdü. Terden sırsıklamdı. Yerler o kadar sıcaktı ki, ayakkabılarınınköselelerini bile geçerek tabanlarını yakıyordu.Koyu zeytin yapraklarını bile şeffaf yapanbir aydınlıkvardı:Gözleriköreden,etrafıbirbiriylekaynatan,karıştıranbiraydınlık...Güneşsankiışığınıkovaileyeryüzünedöküyordu.

Birazdahayürüyerekkurumuşbirdereyatağınageldiveburadabinbir türlünebat ilekarşılaştı:Ufakçınar ve söğüt fidanlarının dalları birbiriyle karışıyor, hayıt ağaçlarının ekşi kokusu etrafa yayılıyor,zakkumfidanlarıerguvanrenkliçiçeklerleparlıyorvekımıldıyorvesararmışsazlar,dikenler,kamışlar,yabani naneler, vahşi ayva fidanları birbirinin içinde kayboluyordu. Ve bütün bunların etrafında çakıltaşlanvekumvardı.Butaşlarbilesıcaktankavrulmuşvebüzülmüşebenziyorlardı.

Yusufdereyatağındakibunebatmahşerinesokuldu.Birkertenkelehızlakaçtıvebirkaçağustosböceğisustu.Sonratekrarbaşladılar.Yusufgömleğininyakasınıçözdüveceketiniçıkardı.Ağzınıaçarakbitkin,harap,nefesalmayauğraşıyordu.Yereuzandı.Başınıkoymakiçinfidanlarınkökündekiçakıllarıattıvebiraznemli, serinkumbulabilmek içinorayı eşeledi.Fakat her şeykuruve ateşgibiydi.Biraz rutubetbulmakiçinbelkiikiarşınkazmakicabedecekti.

Ellerini gözlerinin üstüne kapayarak arka üstü yattı. Güneş yaprakların arkasından bile gözlerikamaştırıyordu.Yusufkafasındauğultularhissetti.Şimdikelimekelimehatırlayamadığıbircümle, içerigirmek için başının etrafında dolaşıyordu. Muazzez ne demişti? "Belki bir gün canım isteyecek!" midemişti...Bukadarkatimisöylemişti?Yoksa:"Belkicanımisterse!"midemişti.Budahaçokbirtehdidebenziyorduvesarihbirmanasıyoktu."Böylesöylediisebirşeydeğil!"diyedüşünüyor,fakatMuazzez'inböyle söylemediğini de gayet iyi biliyordu. Kafasına sokmak istemediği laflar etrafında mukayeseleryürüttüğünü fark edince içerledi.Bir an içinbütünbeyninindurmasını istedi.Bunuokadar şiddetlevecandanistediki,gözleriyaşardı.Kendikendisiilehızlıkonuşmamakvebağırmamakiçinbireliyleağzınıkapatıyordu.Bir aralıkhiçbir şeydüşünmezgibiolduve içininhafiflediğinihissetti.Fakatbiraz sonrakendini,ağzınıniçinde"Neolacak?Neolacak?"diyemütemadiyenmırıldanırkenyakaladı.

Page 94: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Olduğuyerdedoğruldu.Ayağakalktı.Elleriyle,üstüneyapışankumlarısilkti.Buralardadurmaklakendiniavutamayacağınıanladı.Meseleninfevkaladeehemmiyetsizvedüşünmeyedeğmezolduğunu tekrarlıyor,"Eve gidip kendisiyle konuşayım...Nedemek istedi acaba?" diye söyleniyordu.Fakat adımları gitgidesüratlendivekasabayaadetakoşarakgirdi.Birevdenbirevegiren ikikadınduruponabaktılar.Yusufbununfarkınavararakyavaşladıveetrafınabakınabakınayürümeyebaşladı.Sokaklartenhaidi.Birkaçküçükçocukkapılarınıneşiğineoturmuşsütlümısıryiyorlardı.Dahailerde,birsürüboşoduncueşeğininkımıldamadan bekleştikleri meydanda, çocukların, ellerinde bol yapraklı kavak dallarıyla, eşekarısıkovaladıklarmı gördü.Vakur bir vınlayışla uçan arının arkasından avaz avaz bağrışarak koşuyorlar veyaklaştıkları zaman kavak dalını savurup hayvanı sersem ediyor ve yere düşünüyorlardı. Ondan sonrahepsibirdenoraya toplanıyor, içlerindenencesaretlisiceketininkenarıylaarıyıyakalıyorveonunkısafasılalarlaheristikametedoğrufırlayanvetekrariçeriçekileniğnesinikoparmayauğraşıyordu.Busıradabazenarıölüyor,bazende iğnesiçıkarılarakayağınabir tirebağlanıyorveuçuruluyordu.Biravcılığınbütünzevklerinive tehlikelerini toplayanveherdefasındabirkaççocuğugözlerigörünmeyecekşekildeyüzüşişolarakevineyollayanbuoyun,yazmevsimininenmühimeğlencelerindendiveancak,arasıraoradangeçenvekızdırılmışbirarınınhücumunauğrayanbüyüklerinmüdahalesi ileyarıdakalır,birkaççocuğun,dayakyediktensonraağlayarakevinegitmesiylesonaererdi.

Yusufağırağırmeydanıgeçti.Hainmahalleçocuklarınınhücumunauğrayanveengüvendiğisilahıustaparmaklar tarafındankoparılanarıyakarşıbüyükbirmerhamethissediyordu.İçinibirhüzünkaplamıştı.Kendinievegötürensebebiunutmuşgibiydi.Birkaçsokaksaptıktansonradakulağınaçocuklarınbağırışıgeliyordu.

Bütün sokakları, bütün evleri, kaldırım taşlarına ve duvarların sıvası dökük yerlerine kadar tanıyordu.Yalnız bu sefer pencere kanatlarının biraz daha yamulmuş, bazı evlerin çiğ bir boya ile boyanmışolduğunadikkatetti.Köşebaşlarındahepoıslakveyosunlusumukassimlervardı.

Eve yaklaşınca yüreği hızlı atmaya başladı.Ne yapmak için geldiğini,Muazzez'le ne konuşacağını birtürlü hatırlayamıyordu. Bir sürü perişan düşünce başının içinde sallanıyor, birbirini çaprazlayıpdolaşıyor,fakatbu,onlardanhiçbiriniyakalayamıyordu.

Kapıyıyavaşçaçaldı,buandahemenkaçıpgitmekistedi;fakatkapıaçıldı.

YusufKübra'nınsarıyüzünügörüncebirazkendinitopladı.İçerigirereklakaytbirtavırlasordu:

"Muazzezyukardamı?"

"Küçükhanımdışarıgitti!"

Yusufanlayamadı:"Küçükhanımneyaptı?""Dışarıgitti!""Nereye?"

Kübra'nınannesidesokulmuştu:

"Girseneiçeri,YusufAğa,"dedi."Küçükhanımıannesigeldialdı!"

Yusuf ayakkabılarını çıkararak taşlığa girdi. Sol tarafa, sokak üstündeki odaya doğru baktı. MinderinüstündeMuazzez'inbasmaentarisiatılmışduruyordu.Taşlığınöbürbaşına,bahçekapısınadoğruyürüdü.Tulumbadansuçekipoluğueliyletıkayarakkanakanaiçti.Testilerdekisuyunbuvakitteonukandıracakkadarsoğukolmasınaimkânyoktu.

Page 95: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Eliyleağzınıkurulayarakkenardakiyeşiltahtasandığaoturdu.İçindebulgur,tarhana,eriştetorbalarınındurduğu bu sandıktan etrafa hafif bir küf kokusu yayılıyordu. Zaten bu serin taşlığın kış yaz en hâkimkokusubuküfkokusuidi.Birkenardaüstleritahtakapaklarlaörtülüduranzeytinyağıküplerinden,yukarıkataçıkanmerdiveninalttangörünençürük tahtabasamaklarından,çivitliduvarlardan,üstüsteyığılmışbirkaç şilteden ve bahçe kapısının yanındaki tulumbadan mütemadiyen bir küf kokusu fışkırmakta veortalığayayılmaktaidi.

Yusufderinbirnefesaldıktansonra,kendikendinesöyleniyormuşgibi,sordu:

"Nereyegittiler?"

Kübra' nın annesi birmüddet tereddüt ettikten sonra: "Vallahi bilmemki...Galiba şeyegittiler...HilmiBeylere..."dedi.

Yusufoturduğuyerde ileriyedoğruuzanarak:"HilmiBeyleremi?"diyesordu.Busözlerağzından ıslıkgibiçıkmıştı.

KadınyerindenkalkıpYusufasokuldu.

"Yusuf Ağa," dedi. "Bilmem ama, bu hanım meram anlamayacak galiba. Küçük hanımı da kendinebenzetecek.BukadarvukuattansonraHilmiBeyleregünaşırıgidipgeliyor,budayetmezmişgibikızıdagötürüyor."

"Herzamanmıgidiyorlar?..Nezamandanberigidiyorlar?"

"Herzamandeğil...Hanımhiçarasınıkesmediama,küçükhanımgitmiyordu.Songünlerdeanasınauydu.Buikimidir,üçmüdür,bilmemki..."

"AnasıgidelimdeyinceMuazzezbirşeydemiyormu?"

"Bu sefer demedi.Bundan evvel bir kere gördüm, hanım ille gidelim diyor, kız da istemem anacığım,bırakbenikendihalimediyordu.Sonraanesininçenesinedayanamayıpsöylenesöylenegitmişti.Busefersençıktıktanbirazsonraanasıgeldi.Muazzezyukardahırslıhırslışarkılarsöylüyordu.Herhaldesanamıgücenmişti, nedir.Anasını görünce neredengeliyorsun diye sordu.HanımHilmiBeylerden, dedi, bağagideceğiz, seni almayageldim,dedi.Kızyerinden fırladı, peki, hemengidelim,hiçdurmayalım, çabukanneciğim, çabuk, dedi.Yırtınarak soyundu. Pembe saten fistanını giydi, yeldirmesini, başörtüsünü zortakınıp dışarı fırladı.Anası bile onunbu kadar coşmasına şaşü...Gittiler işte...Ne edelimYusufAğa,HilmiBeylerinneolduğunusenbenbilirizamabunlaraöğretemeyiz.Parasıolanınırzıdatamam,namusuda!"

Yusuf yerinden kalktı. Ter içinde kaldığını farkederek kollarını ve sırtını kımıldattı. Uzun bir müddetayakta bekledi. Bir şey düşünmüyor, kendini toplamaya çalışıyordu. Kapıya doğru ağır ağır yürüdü.Gözlerisertvekorkunçtu.Kararınıvermişbirinsantavrıylaaceleetmedenayakkabılarınıçekti.Ensesinedoğrukaymışolankalpağınıeliyleönedoğruitti.Kapıyıaçtı.

BuandaKübrayerindenfırlayarakonadoğrukoştu:

"Yusuf,dur!"diyebağırdı.

Page 96: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Deminden beri hiç ağzını açmamış ve lafa karışmamıştı.Yusuf annesiyle konuşurken, gözleriKübra'yailiştikçe başını çevirmiş ve üzerinde her zaman garip bir tesir yapan bu kızın mevcudiyetinin farkınavarmamaya çalışmıştı.Buna rağmeno arkasından: "Dur!"diyebağırınca zihninden şimşekgibi bir şeygeçtiveyalnızşimdideğil,buevegeldiğindenberi,hatta ilkgördüğügündenberiKübra'nınkendisinehepbüyükveşaşmazgözlerlebaktığınıhatırladı.

Sırtına,bilhassatepesinebatmanlarlayükoturtulmuşgibibirezilmeduydu.Kendisindensakladığıvebuanda kendisinin de adamakıllı bilemediği bir şeyler vardı. Bu kızla aralarında konuşulmadan,düşünülmeden, hatta yüz yüze bakılmadan birmacera geçmiş gibiydi.Bunun ne olduğunu düşünemiyor,sadecebeşdakikaevvelbiryabancı,uzakbirinsansandığıbukızınbaşdöndürücübirsüratlekendisinedoğrukoştuğunu,yaklaştığınıhissediyordu.Bireliylearalıkdurankapıyı tutarakvesırtınıkoldemirinedayayaraksordu:"Neoluyor?"

Kübra kapının yanına gelmişti.Boğuk ve yavaş bir sesle: "Ne diye gidiyorsunYusufAğa?" dedi. "Neyapacaksıngidipde..."

Yusufkarşısındakinebakarakbaşınısalladı.Kıztekrarmırıldandı:

"Kendineyazıkedeceksin...Seninyolunorasıdeğil..."Yusufbuyarımvemanasızcümleleri tamamiyleanlamışgibicevapverdi:

"Doğru.Gitmesembenimiçindahaiyiolacak...Fakatlazım!"

Kübra küçük vücudundan beklenmeyecek bir sertlikle başını silkti. Bir adım çekildi. Yusuf bu andakarşısındakiningözlerinde,onailkdefazeytinlikterastladığızamankibatıcıbakışlarıgördüvekendiniozaman da olduğu gibi suçlu hissetti. Sonra elinden bir şey gelmeyeceğini anlatmak isteyen bir tavırlaomuzlarınısilkti.

Kübra:

"Git!"dedi."Bendegideceğim.Bizdegideceğiz.Artıkdayanamayacağım!"Sonraarkasınıdöndü:"Hadiana,hazırlan,gidelim!"

Kadınolduğuyerde taş kesilmiş gibi duruyordu.Kapınınyanındakonuşulanları duymamış, fakat oradafevkaladeşeylercereyanettiğinianlamıştı.

KübratekrarYusufadöndü:

"BizibirdahagörmeyeceksinYusuf..."dedi.

Yusuf çok iyibildiğibir şeyi söylüyormuşkadarkatiyetlevekaranlıkbirtakımhislerin sevkiyle cevapverdi:

"Belliolmaz...Görüşürüz..."

Yavaşçakapıyıaraladıvedışarısıyrıldı.İkiayaklıtaşmerdivendebirmüddetdurduktansonrayürüdü.

Page 97: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

13Yusuf ne yapacağını bilmiyordu. Bugün her şeyin başka bir çehre alacağını, bir şeyler olması lazımgeldiğiniseziyor,fakatsarihvekatihiçbirşeydüşünemiyordu.Neyapacaktı?Eliyletabancasınıyokladı.Sonra bu hareketini çocukça bularak güldü. Kendini zorlamadan aklına eseni yapmaya karar verdi.Aşağıçarşı'yadoğruyürüdü.Yoldarastgeledüşünüyordu:HilmiBey'inbağınagitmeli,fakatyaŞakirdeoradaise...Yabirkazayaparsam?Ozamanhiçbirşeydüzelmişolmayacaktı.Çarşıdanyıldırımgibigeçti.Bugün buradan üçüncü defadır böyle yarı koşarak geçiyordu. Kahvedekilerin bir kısmı ona hayretlebaktılar. Biraz daha aşağılarda, arabacı dükkânlarının bulunduğu meydanda birkaç yaylı duruyordu.Onları görünceolduğuyeremıhlanmışgibi kaldı.Birdenbirevebir çivi gibi beynine saplanıverenbirfikir şimdiorayayerleşiyordu.Ancakbir ikidakika sonrakendini topladıveyüzündekendindenemin,rahat bir gülüşle yaylılardan birine giderek sahibinden arabayı birkaç saat için kiraladı. Arabacıya:"Cennetayağı'nagidipgeleceğim,belkibirazdakalırım!"demişti.Kendisini tanıdığı içinhiçbirşeydenşüphelenmeyen arabacı atların boynundan yem torbalarını çıkardı, oturacak yerin altına koydu.Kayışlarınıtaktıveterbiyeleri,busıradaarabayaatlamışolan,Yusuf'auzattı.

YusufyaylıyıSoğuktulumba'yakadarağırağırsürdü.Fakatondansonrakamçıyasarılarakatlarıdörtnalakaldırdı. Sabırsızlıktan bayılacak gibiydi. Arabadan ve atlardan daha çabuk gitmek ister gibi öneuzanıyordu.Bozukvetaşlıyollardaboşvehavaleliarabatehlikelisallantılaryapıyordu.Cennetayağı'nınbağlanarasındangeçendarveçukuryolkupkuru idi. İlkbahardabirderegibi su iledoluolansokaktaşimdi yer yer ısırganlar vardı ve bunlar dörtnala koşan atların nallarına çarparak kopuyor,savruluyorlardı.

Yusuf hızlı hızlı nefes alıyordu. Sanki evden buraya kadar koşarak gelmişti. Bu sırada yolun öbürucundakibağdadolaşanlarıgördü.Arabayıorayakadar sürmek,ortalığı telaşaverebilirdi.Terbiyeleresarılarak hayvanları durdurdu. Yere atladı ve kenardaki yüksek yaya kaldırımına çıkarak hızlı hızlıyürüdü.Bukısa fakat yorucukoşmadan sonra atlar, oldukları yerde, kımıldanıyorlar vekaşanıyorlardı.Yusuf, Hilmi Bey'in bağına yaklaşınca çitin kenarına sinerek ilerlemeye başladı. Eli tabancasındaydı.Etraftakimseleryoktu.Güneşeskisıcaklığınıkaybetmeyebaşlamıştı.Vakitikindiyeyaklaşıyordu.Fakatinsanlar, deminkimüthiş sıcağın gevşekliğini henüz üzerlerinden atamadıkları için, sokuldukları yerdençıkamıyorlardı.YalnızHilmiBey'inbağındakiköşktenşarkılarvegürültülergeliyorvebağdaikikadınındolaşıpüzümyediğigörülüyordu.YusufbunlarınMuazzez'leŞubeReisi'ninkızıMelihaolduklarınıseçti.Henüz yarı koruk olan bu üzümleri yemek için bu sıcakta yaşlı başlı kadınların güneşe çıkmayacaklarıtabiiidi.

Yusufbağısarançitinetrafınıdolaştı.Bütünağaçdiplerinivekuytuyerlerigözleriyleuzaktanaraştırdı.Köşkün içindekilerle bağdaki iki kızdan başka ortalıkta kimse görünmüyordu. Buna kanaat getirdiktensonra bağın parmaklık şeklinde tahtalardan yapılmış kapısına döndü. Eliyle kapıyı itti ve içeri girdi.Bağda dolaşanlar tahta kapının alt ucunun yerde sürünerek çıkardığı sesi duymuşlar, bu tarafabakıyorlardı.Yusufkısıkbirsesle:

"Muazzez!"dedi.

Gençkızşaşırmıştı.YanındabirşeyanlamadanduranMeliha'yabakıyor,sonrabaşınıetrafınaçevirerekgüyabiriniarıyordu.Butereddüdüpekazsürdü.Hemenkendinitopladı.Arkadaşına:

Page 98: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"Senyiyedur,benbakayım...YusufAğabeyimgelmiş,babamabirşeymiolduacaba?"dedi.

Derhalbulduğubuyalanakendiside inanmışgibi içicızettivehakikatenYusuf'unburayababasınaaitfena bir haberle gelmiş olmasından korktu. Bağın çapalanmış topraklarında ayakları asma çubuklarınatakılarakkoşarkenheradımda telaşı artıyorve tiril tiril titriyordu.Ağzındanbirkaçkere "Babacığım...Babacığım!" sözleri fırladı. Yusufun yanına yaklaşınca onun yüzünden ve duruşundan korktu. Fakatağabeysi:

"NediyeburayageldinMuazzez?"diyesoruncaderinbirnefesaldı.Demekbabasınabirşeyolmamıştı.Yusufuburayagetirendiğerbirsebepti.Başkazamanolsahiddetindenkorkardı.Fakatşimdigözleriniikitürlü sevinç yaşartıyordu: Hem deminki telaşının yersiz olduğunu düşünerek müsterih oluyor, hem deYusuf'un buraya kadar sırf kendisi için,Muazzez için gelişinden anlatılmaz birmemnunluk duyuyordu.Masumbirçehrealarak:

"NevarYusufAğabey..."dedi."Neolmuşburayagelmekle?Yalnızdeğilimki,annemdevar."

YusufMuazzez'inyüzünedikdikbakarak:

"Nedengeldindiyorum,Muazzez,"dedi."Annenneyaparsayapsın,senniçingeliyorsun!"

Muazzez şimdi karşısındakini biraz üzmek, onu anlamamış görünmek istiyordu.Aylardan beriYusuf'unkendisineyaptıklarına,böyleküçükbirmukabeledebulunmaktankendinialamıyorduvebuarzusunda,şuanda duyduğu ve gitgide artan bir saadet hissinin ve bir neşenin çok tesiri vardı. Kendini zaptetmeseYusufunboynunaatılacaktı.Fakatkaşlarınıçataraksordu:

"Ne yapayımYusufAğabey?Bütün gün evdemi kalayım?Bir parçacık olsun eğlenmek benim hakkımdeğilmi?"

Yusufbaşınıönüneeğmişti.Burayagelmişolduğunaşuandamüthişpişmandı.Eskihiddetigeçmiş,yerini,kötürümedenbirteessürebırakmıştı.Biranevvelburadangitmekistiyordu.Başınıkaldırmadan:

"Peki,neyaparsanyap!"dedivearkasınıdönmekiçinbirharekettebulundu.

OzamanMuazzezonunyanınasokularak:

"Yusuf!"dedi.

"Ne?"

"Yusuf...Nedengeldinburaya?"

Ötekicevapvermedi.Öyleya,nedengelmiştiburaya?

"Burayabenimiçinmigeldin?"

Ayıpbirşeyiitirafedergibikızararakbaşınısalladı:

"Evet!"

Page 99: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Karşısındakinin yüzüne bakınca Muazzez'in yüreği hopladı. Yusuf un çehresi bu anda aynen o akşamkendisine"anladım"dediğizamankiifadeyialmıştı.

Muazzezbirdenbire:

"HaydiYusuf,gidelim!"dedi.

Yusuf, gene kıpkırmızı, peki demek ister gibi başını salladı. "İçeri girip yeldirmemi alayım..." Yusufhemenonubileğindenyakaladı:"Bırak,istemez,yürübenimle!"dedi.Gençkız:

"Hiç olur mu Yusuf... Annem ne der... Dünya âlem ne der?" Yusuf onu kolundan tutup bağdan dışarıçıkararak: "Kimse bir şey demez," dedi. "Deseler de bir şey çıkmaz..."Muazzez ilerde duran arabayıgörünceYusufunyüzünebaktı:"Bununlamıdöneceğiz?"dedi."Evet!"

"Peki,bırakdabaşörtümüfilanalayım.Hemengelirim..."Sonrasiyahveçocukgözlerinikarşısındakinedikerekfısıldadı:

"Yoksa gelmemdiyemi korkuyorsun?"Yusuf başını salladı: "Gelirsin...Biliyorum... " "Öyleyse nedenbırakmıyorsun?"

Yusuf avucunda tuttuğu bileği sinirli bir hareketle sıkarak: "Lüzumu yok!" dedi. Sonra, dudaklarıtitreyerek, ilave etti: "Ne olursa olsun, artık seni hiç bırakmayacağım!" Arabanın yanına gelmişlerdi.Yusufgençkıza,arabayabitlerken,yardımetti;yankapılarınmuşambaperdelerinikapattıvekendisiöntarafaatladıktansonra:

"Birazgerideotur,görünme!.."dedi.

Sonrakamçıyıelinealdıvearabayısürdü.Birbağınarkasındandolaşarakyolaçıktılar.ŞubeReisi'ninkızıMeliha bağda tek başına üzümyemeğedevamediyor, yalnız ara sıra başını kaldırarakMuazzez'inneredeolduğunugörmeyeçalışıyordu.

Yusuf atlan dörtnala kaldırmıştı.Genç kız yaylının iç taraflarında bir köşeye büzülmüş ve elleriyle ikitarafınasarılmış,düşünüyordu.Arabataşlaraçarparakfırlayıncaveyahızladönünce:"A!A!"diyehafifbir ses çıkarıyor ve sonra susuyordu. Birdenbire içini endişeler kaplamıştı. Bu yolculuğun sonundankorkuyorgibiydi.Nereyegidiyorlardı?Tabii eve...Acabahakikatenevemi?MuazzezYusufunyüzünüarkadanvepekazgörebiliyor,fakatbuçehredenelerolduğunutamamenbiliyordu.

Kız kardeşini alıp eve dönen bir insanın yüzü böyle olmazdı. Hiç böyle olmazdı. Bu yüzMuazzez'inşimdiyekadargörmediğibirşeydi.Heradalesidonmuşveilerifırlayarakderiyigermişgibiydi.Muazzezbununböyleolduğunugörüyormuşkadariyibiliyordu.

SonraYusufunsırtıdaacayipleşmişti:Bazenbüyüyerekarabanınöntarafınıtamamenkapatıyorveiçerisikapkaranlıkoluyordu,zifirikaranlık.BuesnadaMuazzezhiçbirşeygörmüyorvehaykırmak istiyordu...Yusuf un yalnız sırtı değil, kalpağının altından çıkan kısa kesilmiş siyah saçları, kıpkırmızı yanankulakları da büyümüştü.Muazzez bu saçların kalınlaştığını ve uzadığını görüyor, kulaklarından alevlerfışkırdığınısanıyordu.

Bir aralık Yusuf yerinden fırlar gibi oldu. Dışarıyı görmeyenMuazzez korktu. Yusuf elindeki kamçıyışiddetle savuruyor ve atlar deli gibi koşuyordu.Muazzez arkadakimuşamba perdeyi aralayarak baktı.

Page 100: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Yolun döndüğü yerde bir süvarinin kaybolduğunu ve bununŞakir'e benzediğini gördü.O zaman içerisiannesinekarşıbüyükbiristihfafhissiyledoldu.Demekkendisininbağdaolduğubuoğlanahaberverilmişveodahemeatınaatlayarakbağınyolunututmuştu.OlduğuyerdenyavaşçaönedoğrugiderekYusufunbütünvücudunukucaklamakveonunalevgibikulaklarına:

"BenrazıyımYusuf,benineyaparsanyap,fakatbirdakikabilebırakma!"demekistedi.Buandaarabadikbirbayırıtırmandı.GençkıztekrarmuşambayıkaldırıncaSoğuktulumba'daolduklarınıgördü:

"Yusuf,nereyegidiyoruz!"

Diyebağırdı.Çünkükasabayagidecekyerdeatlarsağadönmüş,Havranyolunututmuştu.

Yusuf sesini çıkarmadı, başını bile çevirmedi, atları sürmekte devam etti. Fakat Muazzez artıkkorkmuyordu.Arabanınağzınıkapayanvücutonatükenmezbiremniyethissiveriyordu.

Page 101: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

14İki tarafı zeytin ağaçlarıyla duvarlanmış olan yol birkaç yüz metrede bir hafif kıvrıntılar yaparakuzanıyordu.Adamakıllıalçalmışolangüneşağaçlarıntepelerinikıpkırmızıaydınlattıktansonrayolunbirkenarına vuruyor, fakat yavaş yavaş oradan da çekilerek, ağaçların gövdelerinde, yukarıya doğruyükseliyordu.

Eğri büğrü, kambur zeytinler, kâh arkaya yaslanmış kâh yana eğrilmiş ihtiyar gövdeleriyle, dallan veyaprakları olmasa, bir mezarlığı andıracaktı. Fakat yeni yeni çıkmaya başlayan bir akşam rüzgârıminiminivesertyapraklanhışırdatıyorvesankibu ihtiyargövdelercanlanıyor,vücutlarındakibir sürükovuğubirergözgibikullanaraketrafabakınıyordu.

Beyazve incebir tozbulutunuarkasındabırakarak ilerleyenarabahepaynı süratimuhafaza ediyorveonunbuçılgıncakoşusuetrafınağırkımıldanışlarıvefısıltıyabenzeyensesleriiletezatteşkilediyordu.

Yusuf hep ileri bakmakta ve kenarlardaki ağaçların daireler yaparak uzaklaştığını, yolda rastgeldiğiköylülerin telaşla eşeklerini bir kenara çektiklerini fark etmemekte idi. Bir aralık terbiyeleri çekerekarabayıyavaşlattı.İkitarafıtarlalıkolanbiryeregelmişlerdi.Etrafınabakındıvebirkaçadımötedesağasapanyolugörüncehayvanlarıorayasürdü.

BuyolBurhaniyeüzerindenAyvalık'akadargidiyordu.Atlarıtekrardörtnalakaldırdı.Yarımsaatsonrayolun iki tarafında kavak ve söğüt ağaçları başladı. Ortalık adamakıllı kararmıştı. Yollarda kimseleryoktu.Burhaniye'yegirdiklerizamancamininvebirkaçkahveninışıklarıyakılmıştı.Yusufkasabayıboyluboyuncavehiçdurmadangeçti.Önünegenişvekurubirdereçıktı.Atlarbileklerikadarkumabatıyorlarveteriçindekivücutlarınımüthişbirgayretlegeriyorlardı.Yusufyereatlayarakhayvanlarınbaşınıtuttuveağırağırbukumlusahayıgeçti.Buradabirmüddetbekleyipatlarıdinlendirmekistedi.Oturduğuyerinaltındakiyemtorbalarınıçıkarıpbaktı.İçlerindeepeycearpavardı.Çekikayışlarınısöktüktenveatlarıkaşanmayabıraktıktansonra,torbayıbaşlarınageçirdi.Ancakozamanarabayayaklaşarakiçeribakmayıdüşündü.

Yan taraf perdelerinden birini açıp başını içeri uzatınca evvela hiçbir şey seçemedi. Sade zifiri birkaranlıkgördü.Yavaşyavaş,gözlerialıştıkça,arkataraftakikeçelerinarasınasokulmuşbirşekilfarketti.Kollarınıdirseklerinekadarkapınıniçinesokupyaslanarak:

"Muazzez!"diyefısıldadı.

"Yusuf!"

BirhışırtıolduveMuazzez'inpembesatenelbisesibutarafayaklaştı.Havahâlâsıcakolduğuhaldekıztitriyordu.Yusuf:"Üşüyormusun?"diyesordu."Hayır,nedenüşüyeyim!""Korkmuyormusun?"

Muazzez,birazdurduktansonra,katibirsesle:"Hayır!"dedi.

Nereye gidiyoruz, diye sormuyor, artık bunu merak da etmiyordu. Yusuf da bir şey söyleyecek haldedeğildi.Kafasıbomboştu.Bugününöğleden sonrasındabirbirinikovalayarakgeçenvukuat, onu sersemetmişti. Dimağında, bu anda, hayvanların ter kokusundan başka bir şey yoktu... Kulakları hâlâ, bozuk

Page 102: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

yollarda yaylının çıkardığı seslerin ve şimdi bile atlar kımıldadıkça öten çıngırağın akisleri ile,uğulduyordu. Tozdan bembeyaz kesilen kaşlarını kaldırarak gülümsemeye çalıştı. Arabanın kapısınayaklaşmış olan Muazzez'in koluna başını dayayarak bir müddet derin derin nefes aldı. Nerdeyseuyuyacaktı.BusıradaMuazzezkendinitutamayaraksordu:"Dahagidecekmiyiz,Yusuf?"

"Birazdahagidelimbakalım,belkibirköyegeliriz...Benburalarıbilmiyorum!.."

Muazzez:"NiçinBurhaniye'dekalmadık?"diyesoracaktı,vazgeçti.NiçinoradakalmadıklarınıveniçindahailerigittikleriniYusufundabilmediğiniseziyorvebircevaparatarakonuüzmeyiistemiyordu.

Artıkyavaşyavaşayyükseliyorvearabanınüstündenaşaraköntaraftaseslisesliyemyiyenhayvanlarınkulaklarını aydınlatıyordu.Daha ilerdeki köprü, onun arkasındaki ağaçlıklar ve engerideuzanandenizbirdenbirecanlanmış,matbeyazbirışıkbirdenbireherşeyiyenibirhayataatmıştı.Bu,gündüzkündençokfarklıbirhayattıveburayaancakbirazevvelkikaranlığıaştıktansonravarılıyordu.Kızgıngüneşinaltındaboğulurgibiuzananveyaşamaktaolduğunuancakışıkvasıtasıylabelliedentabiat,yarımsaatkadarsürenbir karanlık esnasında derhal başka bir ruh almıştı. Bu sefer canlılığını hafif kımıldanışlarla ve hermevcudu bir tül gibi kaplayan hayat dolu bir nefesle meydana vuruyordu. Dere yatağının kenarındakidikenlerin arasında ağustos böcekleri ötüyor, ara sıra kımıldayan atların ayakları arasında çekirgelersıçrıyordu. Akşam üzerine doğru çıkan ve denizden gelen rüzgâr hiç artmamış olduğu halde, şimdigündüzkünden daha çok belli idi. Bütün sesler birbirlerinden daha kolaylıkla ayrılıyor; daha net, dahatatlı,dahaanlaşılıroluyordu.

Yusufarabanınkapısında,kollarıiçeridevebaşımüthişbiryorgunluklaMuazzez'eyaslanmış,hiçbirşeysöylemedenbekliyordu.MuazzezbazençenesiniyavaşçaYusuf'unbaşınadokundurarakonun terve tozkokan saçlarını teneffüs ediyor, bazen de gözlerini arabanın ön tarafına çevirerek dışarı bakıyor, ayışığında kımıldayan ağaçları ve üzerine gümüş pullar serpilen denizi gördükçe hayretle gözlerinikırpıştırıyordu.

Yemlerinibitirenatlarsıkılmışgibibaşlarınısallamayavetorbalarısavurmayabaşladılar.Yusuf:

"Gidelim!"dedi.

Hayvanlarıtekrarkoştu.Torbalarıarabanıniçinebıraktı.Yerineatlayarakkamçıyışaklattı.

Muazzez tekrar arkaya, karanlık köşeye çekilmişti. Bulunduğu yere yerleşmeye çalışıyordu. Arabanınzeminini örten çulun altına sadece biraz kuru ot serpilmişti. Bir kenarda ikiye kıvrılmış bir çift keçeduruyordu. Muazzez onları çekip altına aldı. Ağır ve keskin bir koku neşreden bu keçeler terlizamanlarındahayvanlarınsırtınakonurdu.Muazzezelbisesininveellerininyapışyapışolduğunufarketti.

Bütünbunlaronaçoktabiigeliyordu.Tekrardışarıbakmayabaşladı,buseferaysoltaraftanvuruyorveYusuf un dizginleri tutan ellerini aydınlatıyordu. Hayvanların koşumlarındaki pirinç kısımlar, kıymetlibirermücevher gibi temiz parıltılar saçıyordu.Arabanın ağzını yarı yarıya kapayanYusuf başını birazsağaeğmişti.Muazzezbuşekildeonunyüzünüadamakıllıgörüyordu:Kulağıvesaçlarıkaranlıktakalmış,solyanağı,alnınınbirkısmıveburnumermergibibeyazbirışığabürünmüştü.Ancakucunugörebildiğikaşlarhafifürpermelerlekımıldıyordu.Muazzezonuhiçbukadargüzelgörmemişti.Uzunuzunbaktıvesonra sessiz sessiz ağlamaya başladı. Elini yüzüne kapatıyor ve yaşlarını avuçlarına akıtıyordu.Yusufonun ağladığını görmemeliydi. Bu kadar büyük bir saadeti onu verene göstermek doğru değildi. Bunu,kendinedeizahedemeyerek,hissediyordu.

Page 103: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Yoluyalnızarabanınçıngırağınınsesidolduruyordu.Hayvanlarınayaksesleribilebudevamlınağmeleriniçindekaybolmakta idi.Buseferağırağır ilerleyenatlarınsırtı,üzerlerindekikoşumlarlabirlikte, türlütürlükıvrıntılarveışıkoyunlarıyapıyordu.Üstleriaydınlıkveyeşilbirdenizgibidalgalananzeytinlerinaltı karanlıktı, yalnız bazı yerlerde ok gibi bir ziya huzmesi yaprakların arasından toprağa ve köklerekadaruzanıyordu.

Birazdikbirsırtıtırmandılar,önlerinebirinişgeldi.Bununtailerdekiucundadenizgörünüyordu.Etraftaçamağaçlanbelirmeyebaşlamıştı.YusufKozakveyaPelitköytaraflarınayaklaştıklarınıtahminetti.Fakatgörünürdeköyfilanyoktu.Neyapacağını,nereyegideceğinitayinedemeyerekarkasınadöndüvearabanıniçinedoğruyavaşseslesordu:

"Muazzez,dahagidelimmi?"

"Bilmem?Nereyegideceğiz?"

"İstersenburadakalalım...Yarındüşünürüz!"

"Kalalım!"

Yusuf terbiyelere asıldı. Hayvanlar hemen durdu. Bulundukları yerin sol tarafında çamlarla örtülü birbayır yükseliyor, sağlarında ise gene çamlı bir sırt, aşağıya, belki bir kilometre uzakta yatan denizeuzanıyordu.Yusuf arabayı bu tarafa, çamların altındaki bir düzlüğe sürdü; atları arabadan sökerek herbirini birer ağaca bağladı; yolun kenarından getirdiği birkaç iri taşı tekerleklerin önüne koydu. Sonrabaşınıiçeriuzatarak:

"GelseneMuazzez...Dışarısıserindeğil...Üşümezsin!"dedi.

Gündüzki boğucu sıcak kalmamakla beraber, gece fazla serinlik getirmiş değildi. Çamların arasındangörünendenizdonmuşkadarhareketsizdi.

Muazzezaşağıatladı.Gözlerinioğuşturuyordu:Belkiuykudan,belkidekaranlıktangeldiğiiçin.

Ayakları çam iğnelerinin üstünde kayarak biraz ilerlediler, devrilmiş bir kütüğün üzerine yan yanaoturarakuzaktakidenizebakmayabaşladılar.Burada,önlerindeağaçsızbirsahabulunduğuiçin,bakışlarıhiçbir şeye takılmadan ufka kadar uzanabiliyordu. Toz, saman, beygir, gübre ve ter kokusuyla bunalanbaşlarınışimditatlıvesarhoşedicibirçamkokususarıyordu.Yarı tıkalıburundelikleriyle,bukokuyusonunakadariçmekiçin,derinderinnefesalıyorlarvearasırabirbirlerinebakıyorlardı.

Bu saatlerin bir daha geri gelmeyeceğini, karanlık bir his, ikisine birden tekrar edip duruyor ve aynızamanda,saadetleriningölgesizolmasıiçin,dimağlarınınbuandanbaşkahiçbirşeylemeşgulolmamasılazım geldiğini onlara fısıldıyordu. İkisi de ne bir saat önceyi, ne de bir saat sonrayı düşünüyorlardı.Bütünhislerdenvedüşüncelerdendahakuvvetliolanveinsanıhayatındaancakbirkaçdefaidaresialtınaalan tabii ve hâkim bir duygu şimdi ikisini de avucunun içine almıştı. Bu anda etraflarındaki ağaçlar,karşılarındaki deniz kadar bu kuvvete tabiydiler. Bir tek üzüntüleri, bir tek istekleri yoktu. Hatta heristediğine nail olanların iç sıkıntısı da onlardan uzaktı. Saadetin bu kadar tamam vemükemmel oluşuikisini de şaşırtmış gibiydi. O kadar ki, birbirlerine söyleyecek tatlı sözler bile bulamıyorlar, sadecederin derin nefes alarak gülümsüyorlardı.Uzunmüddet böylece bekleştiler.Bir aralıkMuazzez'in başıYusufunomzunadüştü:Uyumuştu.Yusufonukollarınaalarakarabayagötürdü.

Page 104: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Atlarbağlıolduklarıağaçlarabaşlarını sürtüyorlardı;ayaklarınınaltındakikuruçamiğnelerikırıldıkçaçıtırdıyorveaşağıdoğrukayıyordu.

İriveyüksekçamlarınyukarılarındakıpırdamalaroluyor,birsincapdaldandalaatlıyordu.

Yaylıarabanınboşluğadoğruuzananokuhafifhafifsallanıyorveiçindebulunanikigençinsanınnefeslerikuruotvekeçekokularınakarışıyordu.

Page 105: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

ÜçüncüKısım

Page 106: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

1Muazzez'in uzun zaman geri dönmediğinin farkına varanMeliha üzüm yemeyi bırakarak içeri koştu veŞahinde'yeYusufungelipMuazzez'içağırdığınıveherhaldeberabergittiklerinisöyledi.

Şahinde'nin ilkaklınagelenşey,SalâhattinBey'ebirşeyolması ihtimali idi.Telaş ileyerindenfırladı."Amangideyim..,Beyebir şeymioldu acaba?Yarabbim senkoru!"diye söylenerek telaşla çarşafınınüstünüaldı.Muazzez'inkendisinehaberbilevermedengitmesionagaripgelmiyordu.Hattabelkimerakınıartırıyorvemeseleyigözündebüyütüyordu.AşağıindiğizamanbirhizmetçiMuazzez'inyeldirmesininvebaşörtüsününburadakaldığınısöyledi.Şahindeancakozamanbirazşaşırarak:

"Amanın,bukızdelimioldu,nedir?"diyedövündü.

OesnadaatınısürerekbağagirenŞakir,Yusuf'ubirarabaileşehredönerkengördüğünüsöyledi.Arabanıniçinde Muazzez'in bulunduğunu fark etmemişti. Şahinde kızının yüzü gözü açık olarak şehirdengeçmeyeceğinememnunolmaklaberaber,dahaçokşaşırdı.DemekYusufarabaylagelmişti,demekmeselebukadarmühimdi.Şuhaldeniçinkendisinehabervermemişlerdi.YoksaYusufartıkonuaileefradındansaymıyormuydu.Bu "yabanınköylüsü"kendisini en itibarlı ahbaplarınınyanındaböylegaripvaziyettebırakmayanasılcesaretediyordu?

Köşke bitişik ahırda samanların üstüne uzanıp uykuya dalmış olan yanaşmayı kaldırarak arabayıkoşturdular. ŞubeReisi'nin hanımı da dönmeye karar vermişti. Bu hadise toplantının tadını kaçırmıştı.Üstüaçıkvetekatlıarabanıniçinebirkilimveonunüzerinebirşiltekondu,bunlardabirhalıileörtüldü.Şahinde,ŞubeReisi'ninkivekızı,hizmetçilerinyardımıile,arkataraftanarabayabinerekşemsiyeleriniaçtılarvekırattırısadımlarlayoladüzüldü.

KasabayayaklaştıkçaŞahinde'ninmerakıartıyordu.Birşeydüşündüğüve tahminlerdebulunduğuyoktu,sadece bir korku hissediyor ve eve gidince karşılaşacağımanzaranın ne olacağını bilmediği halde, evaklınageldikçeürperiyordu.

Şube Reisi'ninkiler Aşağıçarşı'da indiler. Şahinde mavi şemsiyesini yüzüne tutuyordu. Kaldırımlardamüthişbirgürültüçıkararak ilerleyenyaysızarabadaadamakıllı sarsılarakÇayiçi'niveBayramYeri'nigeçti;evinegeldi.Eteklerinitoplayıpkendibaşınaatlamayakalkıştı,fakatbeceremediğiiçinyanaşmanıngelipelindentutmasınıbekledi,sonrakapınınönündekiikiayaktaşmerdiveniçıkarakhızlıhızlıtokmağıvurdu.

İçerden hiçbir ses çıkmadı. Şahinde tekrar tekrar çaldı; cevap vermiyorlar ve açmıyorlardı. Aleladezamanlarda bile bir şeyi başından sonuna kadar düşünemeyen kafasımerak ve heyecandan ve bilhassatarif edilmez bir korkudan inmeli bir hale gelmişti.Kapıda durup aptal gözlerle sokağa veya evin üstkatmadoğrubakıyorvehiçbirşeyekararvermeyerekbekliyordu.

İhtiyar Rumelili hizmetçi bir haftadan beri gelininin yanına gitmişti, fakat evde Kübra ile anasınınbulunması lazımdı. Sonra Yusuf ile Muazzez bağdan araba ile dönmüşlerdi. Eve gelmeyip nereyegidebilirlerdi?

Birkaçkeredahasıkı sıkı tokmağıvurdu.Karşı taraftakievlerdenbirininkafesikalkaraksaatçiRakım

Page 107: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Efendi'ninhastalıklıkarısınınsapsarıvealnıçatkılıbaşıgöründü:

"ŞahindeHanım,boşunaçalma,evdekimseyok!"

Şahinde Hanım "Ne biliyorsun?" demedi, hatta bunu düşünmedi bile. Bütün işi pencerede oturupmahalleninahvalinikafesarkasındankontroletmekolanbukadınınverdiğimalumatmuhakkakdoğruİdi.Sadecesordu:

"Nereye gittiler?" "Kübra ile anası kollarında bir bohça ile çıkıp gittiler, ama nereye gittiklerinibilemedim!""Kollarındabirbohçailemi?""Öyleya..Birdahadönmeyeniyetleriyokellalem!"Şahindederhal kendini unutup dövünmeye başladı: "Amanın, Müslümanlar! Evimi soyup da mı gittiler nedir?Hanım, ellerinde sedefli bir çekmece de varmıydı?" "Görmedim komşu, belki bohçaya tıkmışlardır.""BizimYusufileMuazzezdegelmedilermi?""Gelmedilerkomşu,ikisiberabermiydilerki?Senkızınilegitmemişmiydin?"

Ortadamühimbirtakımmeseleler döndüğünü hisseden komşular da kafesleri kaldırmışlar,mükâlemeyeiştirakebaşlamışlardı.Saatçininkarısımerakındankendisisuallersoruyordu.Şahindecevapverdi:

"Beraber gittim... Şeylere... Bir ahbabın bağına gitmiştik... Yusuf gelip kızı almış, buraya dönmüş.Halbukievdeyoklar...Babalarınabirşeymioldudiyemerakettimama,baksana,ortalıktaöylebirşeyyok...Şimdideçocuklarımerakediyorum!"

Komşulardanbiridayanamayaraksordu:"Kızgiderkensanahabervermedimi?"

"Ya, haber vermedi işte...Ne oldu bunlara anlamadım!"Her şeyi kolayca tefsir ediveren komşular busefer düşünmeye dalmışlardı ve herhangi bir tahminde bulunamayarak sadece Şahinde'ye suallersoruyorlarvezatenperişanbirhaldeolankadınıbüsbütünşaşkınaçeviriyorlardı.

NihayetsoracaksualikalmayanveŞahinde'nindaha fazlasokaktadurmasına lüzumgörmeyensaatçininkarısı:

"Baksana Şahinde Hanım!" dedi. "Kapının önünde ne bekliyorsun? Kübra'nın anası giderken anahtarıpencereninkenarınabıraktı!"

Şahinde aptal aptal karşısındakinin sarı yeşil yüzüne baktı. Bu yüzde vazifesini yapmış bir insanınsükûnetindenbaşkabirşeyyoktu.Şahindesöyleyeceksözbulamayarakbaşınıçevirdi,anahtarıalıpkapıyıaçtıveiçerigirincetaşlığınbirkenarınaçöküverdi.

Kımıldayacak halde değildi. Şişmanca vücudunu hafif bir ter kaplamıştı. Çarşafını eliyle iterek başınıaçtı.Taşlıktabirfevkaladelikyoktu.Kübraileanasınınyataklarıkenardadürülüduruyorveüzerleriniherzamankigibibirkilimörtüyordu.Yalnızhepbuyataklarınkenarındaduranbohçalarıyoktu.Şahindebukadınla kızın bu eve niçin geldiklerini ne kadar az düşündü ise, şimdi niçin gittiklerini de o kadar azdüşünüyordu.Her şeyden evel yorgundu.Ara sıra: "Muazzez'i bu oğlan nereye götürdü acaba?" diyor,fakat bir süre sonra: "Acaba bu karılar giderken bir şeyimi alıp götürdülermi?" diye üzülüyordu. Buüzüntü,onuyerindenkaldırıpeşyasınabaktıracakhalegelmeden,kayboluyorveyeriniboşbirgevşekliğebırakıyordu.

Vakit geçtikçe korkusu arttı. Salâhattin Bey de hâlâ gelmemişti... Bu gece gene geç vakitlere kalırsa

Page 108: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

çıldırırdı. "Komşulardan birine gidip orada yatarım!" diyordu. Fakat kocası gelince kapıyı açacak vekendisineİzahatverecekbirininevdebulunmasılazımdı.Nedeolsa,gelecekolanbuevinerkeğiidiveŞahinde'deonusokaktabırakacakkadarcesaretyoktu.Sonra,merakınınancakSalâhattinBeytarafındangiderilebileceğine,onunherşeyianlatacağınadairiçindebirkanaatbeliriyordu.Şimdigözlerikapıdaveyüreğiçarparakherdakikaonubekliyordu.Akşamolmuş,ortalıkkararmayabaşlamıştı.Lambayıyakmakiçin yerinden kalkarak sokak üstündeki odaya gitti. Sonra buraya niçin girdiğini unutarak pencereyeyaklaştıvesokağabakmayabaşladı.Sıcakgününsonundasokaklardabeliriverenbirkalabalık,dörttarafagidip geliyor, kimisi koltuğunda birkaç pide, kimisi elindeki kâsede biraz tahin pekmez ile evinedönüyordu. Alnını kafese dayayarak dışarısını seyreden Şahinde köşe başından kocasınıngörünüvermesinibekliyordu.Buandabaşkahiçbiristeğiyoktu.Herşeyiunutmuştu.İçindesadecemüthişbirkorkuvetükenmezbirbekleyişvardı.Herhangibirmeseleüzerindedurupdüşünmeyealışmamışolankafası,yükünüatmakiçinbirinsanamuhtaçtıveŞahindeSalâhattinBey'i,farkındaolmadan,yalnızbununiçinherhangibirşeyidüşünmeyemecburkalmaktankurtulmakiçin,bekliyordu.

Ortalık adamakıllı kararmıştı. İhtiyarlar tesbihleri ellerinde akşam namazından dönüyorlardı. Şahindeminderin üstüne büzülmüş oturuyor, mahallenin çocuklarından birini çağırıp :hükümete göndermeyi,SalâhattinBey'ehaberverdirmeyiakıl'edemiyordu.

Kolunu pencerenin kenarına dayamış ve başını, yorgunluktan bitkin bir halde, onun üstüne yatırmıştı.Gözlerikarıncalanıyor,başızonkluyordu.

Buaralıkyorgunveağıradımlarkapıyayaklaştılar.Şahindeyerindenfırlayarakdışarıkoştu.SalâhattinBey gelmişti. Daha ayakkabılarını çıkarırken karısı onun omzundan tutarak: "Bey, Yusuf u, Muazzez'igördünmü?"diyesordu.

"Nemünasebet?Yusufbugünbanauğramadı...Muazzezevdedeğilmi?"

"Amanbey,başımızagelenlerisorma!""Neoldu?Benitelaşadüşürme!"

"Çocuklaryok...Evdekikarıilekızıdabohçalarınıalıpgitmişler!"

"Kübramı?"

"Ya,ikiside...Birhaberbilebırakmamışlar.Kimbilir,evide,soyupmugittilernedir.Bentelaşedendörttarafabakamadım...Senibekledim!"

"Yusufnerede?..Muazzez,nerede?"

"İşteanlatıyorumya,canım...Muazzezbenimlegelmişti!.."Şahindebirdenbiredurdu.BugünMuazzez'lebirlikte nereye gittiğini Salâhattin Bey'e söyleyemeyeceğini hatırladı. O anda başka bir yalan dabulamayarak kekeledi. Bereket versinKaymakam ona dikkat etmiyor, başı önünde sık sık nefes alaraksadecedinliyordu.Karısınınsustuğunubirazgeçfarkettive:

"Anlatsanacanım!"dedi.Taşlıktaduruyorvegözleriyarıkapalıdinliyordu.Şahindekısıkbirsesle:

"Ne bileyim ben, bey?" dedi. "MuazzezTe benCennetaya-ğı'na bir ahbaba gitmiştik.Yusuf bir yaylıyabinip gelmiş, kızı almış. Ben ilk evvela seni rahatsızlandı sandım ama, eve gelince hiç kimseyibulamadım.Okarılaranahtarıpencereyebırakıpsavuşmuşlar..."

Page 109: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

AncakşimdiortadaciddibirmeseleolduğununfarkınavaranKaymakam:

"YusufnezamanHilmiBeylerinbağınagelipMuazzez'ialmış?"diyesordu.

Karısıhemencevapverdi:"İkindisıralarında..."

Sonra,birdenbiredüştüğübirkorkuyamağlupolarak,yalvarırgibimırıldandı:

"HilmiBeyleregittiğimizineredenbiliyorsunbey?"

Kaymakam omuzlarını silkti. Nereden bildiğinin o da farkında değildi. Cennetayağı, Yusuf, Muazzez,Kübra isimleri bir arada kulağına gelince bugün gidilen yerin Hilmi Beylerin bağı olduğu kanaatikafasındabelirivermişti.Buokadar tabii olmuştuki, karısınakızmayıbile akıl etmiyor, yalnızgitgideartanbirmerakla:

"Nereyegitmişler?..Nasılhaberinolmazyahu?Sennebiçimmahluksun?"

Diye söyleniyordu. Fakat karısından işe yarar bir cevap almak imkânı yoktu. Rabıtasız konuşuyor vesözleriyle daha ziyade Salâhattin Bey'in zihnini karıştırıyordu. Kaymakam ne yapmak lazım geldiğinidüşünmek için bir müddet sustu. Bu esnada evin sessizliği ona bir rüzgâr gibi çarptı. Gözlerini açıpetrafına bakındı: Karşısında perişan bir tavırla titreyen karısından başka bir şey göremedi. Karanlıktaşlığa,bahçekapısıtarafından,beyazbirışıkvuruyordu.Demekayoldukçayükselmiştiveçocuklarhâlâdönmemişlerdi.

Onlarınbirdahadönmemekihtimaligöğsünübirbıçakgibiçizerekboğazınakadarçıktı.Buevdeonlarolmadanoturmak,bukarşısındakişişmanvezavallımahluklayalnızkalmakihtimalionuyerindensıçrattı:

"Neredekaldılarbunlar...Nereyegittilerbunlar!"diyehiddetlebağırdı.

Karşısındakiürkekbirhıçkırıklacevapverdi.

"Bilmemki!"

OzamanKaymakamsüratleayakkabılarınıgiyerekdışarıfırladı.Karanlıkvebozukkaldırımlısokaklardaayaklarını taşlara çarparak ilerledi. Hükümet binasına gelince candarmayı karakola yollayıp bölükkumandanınıçağırttı.

Page 110: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

2O gece takibe çıkıp muhtelif semtlere dağılan altı candar-ma, ilk iş olarak, kasabaya yarımşar, birersaatlik köylerde güzel bir akşamyemeği yediler. İki tanesi aynı köyde geceyi geçirmeyekarar vererekodaya birer yatak serdirdiler; diğer dördü yemekten sonra atlarına atlayıp birmüddet daha gittiler veancakgeçvakitvardıklarıköylerdekalıpuyudular.

Burhaniye tarafına giden candarma geceyi Edremit'e yarım saat mesafede bulunan FrenkkÖy'degeçirdikten sonra sabahleyin güneşin doğup oldukça yükselmesini bekledikten sonra, öğleye doğru,Burhaniye'ye geldi ve caminin yanındaki bir kahveciden, akşam Ayvalık tarafına doğru bir arabanıngeçtiğiniöğrendi.

Hayvanınıvekendiniyormayahiçniyetiolmadığı içinkahvedeoturupyarımsaatdinlendi.Buesnada,bitişik handaki hizmetkârlardan birini, atını gezdirip kaşandırmaya memur etti. Çizmelerini çıkarıpönündekidemirmasayadayayarakyünçoraplarının içindeparmaklarınıoynattıveancakkendisinihafifbiruykununbastırmaküzereolduğunuanlayıncadoğrularakgerindivehancınınhizmetkârına:

"Ülen,getirhayvanı!"diyebağırdı.

Çizmelerini tekrar çekti. Hayvanın boynunu okşadıktan sonra kolanları sıktı. Dizginleri yakalayarakyüksek Çerkes eyerinin üstüne atladı. Başka zamanlarda oldukça haşarı olan beyaz kısrak bu sıcaktaadamakıllı uslanmışa benziyordu. Boynunu önüne uzatarak kaldırımların üzerinde tıkır tıkır yürümeyebaşladı.

Ogün akşamüzeriAyvalık'a varan candarma, yolunyarısında at üstünde uyumuş, diğer zamanlarda dasilahınıensesinekoyupelleriniikitarafındangeçirerekmemlekettürküleritutturmuştu.

Uğradığıköylerdemuhtarlara,biroğlanlabirkızgörüpgörmediklerini sormuşvemenfi cevapalmıştı.İşinibitirmişolmanınverdiğibirvicdanistirahatiileAyvalıkKarakolundauzanıyorbirazdinlendiktensonraşehridolaşmayaçıkmayıvebütünahalisiRumolanbukasabanıngüzelkızlarınıgözdengeçirmeyidüşünüyordu.

Burhaniye'den ayrılıp deniz tarafına doğru ağır ağır atını sürerken karşılaştığı bir yaylı araba,candarmanınhiçgözüneçarpmamıştı.Bunupek tabiigörmeliydi,çünküarabanın içindekimseyoktuvehayvanları,sarımintanlıgençbirköylüsürüyordu.

Bu köylü, arabayı biraz hızlı sürerek Edremit'e geldi. Aşa-ğıçarşı'dan geçmek üzere iken oradaki birnalbant dükkânından fırlayan bir adam koşarak hayvanların dizginlerine yapıştı; avaz avaz bağırmayabaşladı:

"İnaşağı,keratanınoğlu,arabamınereyegötürüyorsun!"

Köylühemenyereatladı.Mahçupfakatkendindeneminbirtavırlacevapverdi:

"Araba seninmi?Al öyleyse, ben de seni bulupmalını geri vermeye geldim. Bunu da al! YusufAğayolladı,hakkıgeçtiysehelaletsindedi!"

Page 111: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Silahlığındanbirkeseçıkararakiçindenbirliraaldı,karşısındakineuzattı.

Arabacı "Helal olsun," diye uzaklaştı. Bu esnada orada birdenbire beliren iki candarma köylüyüyakalayarakhükümetegötürdüler.

Sarımintanlı delikanlı, bir köylü için en korkunç şey olan bu yolculuk esnasında bile, gülümsüyordu.HattakendisiniKaymakam'mkarşısınaçıkardıklarızamandakorkmadı,sadece:

"Candarmayahacetyoktubeyim,zatibendesizegeliyordum!"dedi.

SalâhattinBeyyerindenkalkarakonasokuldu:."Nerdengeliyorsun?"dedi.

Genç adamkahverengi gözlerini karşısındakine çevirerek: "Yeriminideceksinbey?"dedi. "BeniYusufAğailekızıngönderdi!"

"Neyapıyorlar?"

"Bizimimambusabahnikâhlarınıkıydı.Ellerindenöperler.Bunudiyivermekiçinbeniburayasaldılar!"

Kaymakambirmüddetdurakladı,sonrayüzünebirtebessümgelerek:

"Yusufbizimkızıkendinenikâhmıetti?"diyesordu.

"Allahgönüllerinegöreversinbey;kızınyiğitdelikanlıyadüştü."

"Başkabirşeysöylemedilermi?"

"Yok,söylemediler!Sizmeraktakalmayasınızdiyebenigönderdiler.Arabayıdasahibineulaştırdım!"

"Dönüpgelmeyeceklermi?"

"Döneceğebenzemezlerama,Allahbilir!"

Kaymakamçok ısrarettiğihalde, isminin İsmailolduğunuöğrendiğidelikanlıyahangiköydenolduğunusöyletemedi. Oğlan iki üç hafta köye dönmeyeceğini, buradan Havran'a gidip oradaki eniştesindekalacağınısöylüyorveYusuflaMuaz-zez'inkendiköylerindeolmadığınıyeminleteminediyordu.

Kaymakamnihayetbaşkabirşeyekararvermişgibiısrarıkesti.İsmail'ikarşısınaoturtarakonunlauzunuzadıyakonuştu.

Edremit'e dönmezlerse hem kızının hem Yusuf un perişan olacaklarını, ikisinin de ellerinden bir işgelmediğini, Yusuf un zaten yabancı olmadığını ve kendisinin bu nikâha muhalif bulunmadığını, "şartolsun","dinimhakkıiçin"gibibüyükyeminlerleanlattı.Hiçkimseyehabervermedenikisininberaberceköye gitmelerinin en iyi çare olduğunu ve babaları ayaklarına gittikten sonra çocukların inatetmeyeceklerini,mümkünolduğukadaraçıkbirşekildekarşısındakineizahetti.İsmailbütünbulaflardanpek bir şey anlamamakla beraber, karşısındaki adamın hiçbir fena maksadı olamayacağını sezmişti.Koskocakaymakamtekbaşınaköyegitmeyiisteyincediyeceklafkalmıyordu."GidelimKaymakamBey,nasılemredersen?"dedi.SalâhattinBeyhemenbirarabahazırlattıveçocuklarıaramayagittiğinedairevehaberyolladı."Komşulardanbiriniçağırıpevdeyatırsın!"dedi.Ezanlaberaberyoladüzüldüler.

Page 112: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

***

Geldikleri yer,Kozakcivarında, çamlar arasındabirTahtacıköyü idi.Vakit geceyarısınayaklaşmıştı.İsmail arabayı iki katlı bir kapının önünde durdurdu. Aşağı atlayarak kapıyı yumrukladı. Biraz sonrakanatlaraçıldı.Uykudangözleriniuğuşturanbirdelikanlıatları içeriavluyaaldıveyere indiktensonrabacaklarınıgerenKaymakam'aşaşkınşaşkınbaktı.

İsmailsordu:

"Misafirleryattılarmı?"

"Yattılarherhalda!"

"KapıyıvurdaYusufAğagelsinbiraz!.."

Busözlerüzerinehemenyukarıkoşandelikanlınınarkasındanseslendi:

"Gelbakalım,dahaöncebizeışıktut!"

Öteki bu sefer tahta merdivenleri atlayarak indi ve mehtaptan aydınlanan avlunun öbür başındakiodalardan birine girerek elinde bir çıra ile geri geldi. İki kanatlı kapının yanındaki odayı açtı; çırayıgötürüpocağakoyduktansonradışarıfırladı.

Kaymakamileİsmailiçerigirdiler.

Zeminitoprakolanodanınbirkenarındahasırlarvekilimlerseriliidi.İsmailocağınyanındadürülüduranbirşilteyikiliminüstünesererekKaymakam'ayergösterdivekendisidizçöküphasırınüstüneoturdu.

BusıradaiçeriYusufgirdi.Herhaldedahayatmamıştı.Çıranınışığındayüzüsarıveadamakıllızayıflamışgörünüyordu.Gidipbabasınıneliniöptü.Kaymakamonuyanınaoturttuvebirazbeklediktensonra:

"NedirbuyaptığınYusuf?"dedi.

Sesindenebirşikâyet,nebirsitemvardı.Sadecesoruyorveöğrenmekistiyordu.

"Başkaçarekalmadıbaba!.."Yusufunsesidümdüzvesertti.

İkisidesustular.Başkabirşeykonuşmayahacetkalmadığını,birbirlerinianladıklarınıhissettiler.

Hasırınüzerindedizçökenİsmaildoğruldu.Kaymakam'a:"Yoruldunbey!"dedi."Birazacısugetireyimmi?"Kaymakamgülerek:"Getir!"dedi.

BuAleviköylerinindahagenişmezhepli,dahasamimivedahatemizolduğunuuzunmemuriyetsenelerionaöğretmişti.

Nahiyeveköyleridolaşmayaçıktığızamanlarburalardakalmayıtercihederdi.İsmail"Acısugetireyimmi?"deyinceyekadarbir"Kızılbaş"köyündeolduğununasılfarketmediğineşaştı.Oğlanınaçık,cesaretlivekendinegüvenentavrındanbunuanlamalıydı.Küçükbirtestiiçindegelenrakıdanbirazınıbirtopraktasadökerekiçti.Önünebırakılanvebuköyünçamlarınınmahsulüolanfıstıklardanbirkaçtanesiniağzına

Page 113: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

attı.Midesineinenbu"acı"suyunbirdenbireyorgunluğunualdığını,tatlıbirzindelikverdiğinifarketti.GözleriparlayarakYusufadöndü:"YarınsiziEdremit'egötüreceğim!"dedi."NeyapacağızEdremit'te?""Buradanehaltedeceksiniz?"

"Zeytinlik işlerinden, tarladakibuğdaysatışındankalmaüstümdeon ikisarı liramvar.Ondörttü,biriniEdremit'e,arabacıyayolladım,birinideburadabozdurdum.Ayvalık'agidipbuparailebirhayvan,birdearabaalacağım,işleyeceğim.Kazanırsamatlarıçiftyapar,belkiarabayıdayaylıyaçeviririm."

"Gevezelik etme... Muazzez öyle yaşamaya alışık değil... Parmak kadar kızı kime emanet edip işegideceksin...Ayvalık'tasanaekmekverirlermi?OşehirdeMüslümanbarındırdıklarınıduydunmuhiç?"

"Dikili'yegiderim,İzmir'egiderim...OlmazsaBalıkesir'egiderim!"

SalâhattinBeyikincitasıdayuvarladı;rahatbirtavırlaarkasınayaslanarakYusufasordu:

"Edremit'in suyumu çıktı? Dön oraya, ben sana yaylı da alırım, at da alırım, hatta belki başka iş debulurum!"

Yusufcevapverecekti,SalâhattinBeyeliyleişaretetti,onususturduve:

"Bırakcevapvermeyi!"dedi.Sonrabaşınıonadoğruuzatarakilaveetti:"Benburalarakadarkeyfimdenmi geldim? Beni nasıl yalnız bırakacaksınız? Kızımdan ve senden ben bunu mu beklerdim? BeniŞahinde'nin eline bırakıp nasıl gidersiniz?Bu son günlerimde sizden başka kimim var?Keyfin isterseYusuf,sizdönmezsenizbendekalırım,senkazanacağınparailehemkarınıhembenibeslersin!..".

Yusufşaşırdı;fakatKaymakam'ınşakasöylemediğinivebusözlerinsarhoşluktanevveldüşünülmüşşeylerolduğunuanladı.

Kendisiistediğiniyapmaktahürolsabile,buadamdankızınıayırmayahakkıyoktu.Yalnız,içinikemirensonbirdüşünceyidahafazlasaklayamadı:

"Bizeoradanegözlebakarlarkimbilir!"dedi.

"Negözlebakacaklarmış?Siznikâhlıdeğilmisiniz?Ayıpmı,günahmıbu?Benderazıolduktansonrakimseyelafdüşmez!"

Yusuf:

"Sizbilirsiniz!"dedi.

SalâhattinBeybucevabıbekliyormuşgibidoğruldu.Birtasdahadikti,dilibirazağırlaşarak:

"Hadigityat!"dedi."Bendeyorgunum.Sabahleyinerkenkalkın,benidekaldırın."

Yusufdoğruldu.Tekrarbabasınıneliniöperekdışarıçıktı.YukarıodayaserilenbiryataktaMuazzezherşeyden habersiz uyuyordu. Yusuf elbiseleri ile yatağın başucundaki mindere gidip oturdu. Tahtaparmaklıklardangirenayyatağa,gençkızınyüzünekadaruzanıyordu.Yusufyavaşyavaşyürüyenbuışığavebugölgelerebakarakoturduğuyerdeuyudu.

Page 114: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

İsmailaşağıdakiodadaKaymakam'abiryataksermişveçekilmişti;SalâhattinBeydesoyunmadanbununüzerine uzandı ve sönmeye yüz tutan çıranın ışığında donuk bir kırmızılıkla parlayan rakı testisinegözlerini dikti. Bir şeyler düşünmek istiyor, fakat başının etrafında dolaşan fikirleri bir türlüyakalayamıyordu.Yavaşçagözlerikapandıvehorultulubiruykuyadaldı.

Page 115: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

3Hayatumulduğundandahaçabukeskihalinialdı.Edremit'edöndüktenbirhaftakadarsonraKaymakamevdeyakındostlarınabirrakıiçirdivekadınlarüstkattakendiaralarındaeğlendiler.BuşekildeYusuflaMuazzez'ebirdüğünyapılmışoldu.Üstkatta,sokaküstündebulunanYusufunodasıyenigelinvegüveyetahsisedildi.Burasıpembeatlasyorganlıbiryataklavesırmalıyastıklıminderlerlesüslendi.Perdelersırma işlemeliyağlıklar ilebağlandı,kapınınkarşısınagelenduvarınkenarınabirkonsol,birayna,birmasasaativeikikarpuzlulambakondu.

Yusuf,başınakalpakyerinekırmızıbirfes,ayaklarınatulumbacıpabucuyerineyanlarılastiklibirpotingiydi.Hakikülotunudaütüsüz,lacivertvedüzbirpantolonladeğiştirdi.Artıkkılıkkıyafetibirefendidenfarksızdı.

Şahinde bir felaket saydığı bu hadise karşısında korkusundan ağzını açmıyor, kızıyla olsun, damadıylaolsun pek az konuşuyordu. Evde bulunduğu zamanlar artık büsbütün nadirdi ve Yusuf onun yüzünügörmediğine müteessir değildi. Yaşlandıkça düzgüne merak saran, saçlarını acayip otlarla boyayan,kaşlarınaçatmarastıkçekenveahbaplarıyladostluğuyavaşyavaşdedikodulubirhalalmayabaşlayanbukadın,hattahiçevegelmesedahaiyiolacaktı.

Bazı akşamlar kollarında bileziklerini şakırdatarak eve dönen Şahinde'nin sesini duyunca, Yusuf unmidesibulanırgibioluyorveMuazzez'iyanınaçağırarakaşağıbırakmıyordu.

Babası olmasa bu evde bir dakika durmayacak, herhangi bir işe sarılarak karısını ve kendisinigeçindirmeye bakacaktı. Fakat o akşam köyde babasına karşı girdiği manevi taahhüt, onu burayabağlıyordu.

Eskisigibihâlâboşveişsizdi.Harmanlarkaldırıldığıiçintarlayadauğradığıyoktu.Bazıgünlersabahtanakşamakadarevdençıkmıyor,kâhbirnakışlameşgulolanMuazzez'iseyrediyor;kâhbabasınınkitaplarınıkarıştırıyordu.

Evde böyle karısıyla yapayalnız kaldığı günler ara sıra Kübra'yı hatırlıyordu. Gittiklerinden berihaklarındahiçbirhaberalınmayanbuanakız,Yusufunhayatınagirdiklerikadaraniolarakoradançekilipgitmişlerdi. Yüzü sarı ve bakışları üzücü olan bu kıza karşı neler hissetmiş olduğunu bir türlü tahliledemeyen Yusuf, onu her hatırladıkça tekrar üzülüyor ve halledilmemiş bir ukdenin peşinde koşandimağınınyorulduğunuhissediyordu.

Onuhemhayretedüşüren,hemdüşündürenbirhisde,Kübrailetekrarvemuhakkakkarşılaşacağınadairkafasındayaşayanbirkanaatti.SankiyarımkalmışbirişintamamlanmasılazımdıvegününbirindeKübraherhangibiryerdebuişitamamlamakiçinkarşısınaçıkacaktı.

Bunların saçma olduğunu bildiği halde kendini düşünmekten alıkoyamıyor ve bazen saatlerce oturduğuyerdedalıpgidiyordu.

HâlâYusufakarşıiçindebirazkorkubesleyenMuazzez,böylezamanlardaonasessizceyaklaşır,yanınaoturarakkocasınınyüzünemerakvebirazdaendişeilebakardı.Şimdiyekadariçindenelerolupbittiğiniasla anlamadığı bu başı, çıldırasıya seviyordu. Kafasının tam ortasında, saçlarının bir daire yaptığı

Page 116: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

yerdenensesinedoğruinenharikulademuntazambirhat,Muazzez'dehiçdurmadansarılıpöpmekarzusuuyandırıyordu.Kocasının çok geniş olmayan, biraz çizgili alnı, hiç çukur yapmadan bu alınla birleşenburnuvedaimabirbirinesımsıkıyapışmışdurandudaklarıMuazzez'dekorkuyabenzerhisleruyandırıyorvebununiçingençkadınçokkerehiçsebepyokkenağlayarakkocasınasarılıyorveonunyüzünürastgeleveçılgıncaöpmeyebaşlıyordu.

Yusufkendinemahsusbellibelirsiztebessümüilekarısınıokşuyorveiçindenbirşeylersöylüyormuşgibi,kapalıdudaklarınıoynatıyordu.

BöyleağlamahamlelerindenbirindeMuazzezhıçkırıklararasında:

"Yusuf!..Yusuf!..Bensendenkorkuyorum!"diyemırıldandı.

Busözlerdenbirdenbire irkilendelikanlıkarısınıomuzlarından tutarakkendindenuzaklaştırdı.Dikkatleonunyüzünebaktı.

Kapaklarıbirerkelebekkanadıgibiçırpınanbugözler,bubirazaşağısarkaraktitreyendudakvebubirçiçekkadartazeyüzonamüthişbirhüzünverdi.Göğsüdaralıyordu.Bilinmeyenbiryerdenbirfelaketingeleceğinden eminmiş gibi onu kendine çekerek sımsıkı sarıldı. Göğsünde hıçkıran baş ve kollarındatitreyenvücutonututuşturuyordu.Dudaklarınıısırarakodanınkaranlıkduvarlarındanbirinegözlerinidiktivesaatlerceböylekaldı.

Birmeçhuldenkorkarakboğulurgibiolduğubugecelerinhatırasınıbirdahazihnindensilemiyor,gitgidedahakaranlık,dahakonuşmazoluyordu.HalbukimasumbirçocukuykusundansonrasabahleyingözleriniaçanMuazzez,kaygusuztebessümlerlekocasınabakıyorvebirkuşgibieviniçindedörttarafasekiyordu.

Onunbütüngünhiçdurmadanişlericatedipkâhbahçede,kâhiçerdemeşgulolduğunugörmek,Yusufubirparça oyalıyordu. Artık bu evde bir hanım olduğunu hisseden Muazzez, gitgide bunayan Rumelilihizmetçiyeadetaişbırakmıyor;yemekpişirmeye,çamaşırabileyardımediyordu.

Erkenden kalkıyor, kollarını ve boynunu açık bırakan beyaz geceliğiyle aşağıya koşuyor ve Yusuf'apekmez,tulumpeyniriveevekmeğindenibaretbirkahvaltıgetiriyordu.Kalınikiörgühalindearkasındasallanankumralsaçları,koşarkenuçuyor;pembeveyuvarlak topukları,ökçesizveayağınabirazbüyükgelenterliklerininiçindeminiminiduruyordu.Uzungeceliğininaltındanayakbileklerigörünüyorvebiryere oturduğu zaman, sarı, seyrek ve ince tüylerle kaplı muntazam bacaklarının alt kısımları meydanaçıkıyordu.

Muazzez odanın sokak tarafı boyunca uzanan sedire bir peşkir seriyor, üzerine, bakır bir tepsi içindegetirdiği kahvaltıyı koyuyor ve Yusuf u çağırıyordu. O zaman mindere yan oturup ayaklarını aşağısallayarakkarşılıklıyemeğebaşlıyorlardı.

Yusuf bu esnada hep karısına dikkat ediyordu. Muazzez beyaz ve zayıf elleriyle ekmeği yakalar,ortasından kırarak yarısını kocasına uzatırdı. Bazen terlikleri ayağından çıkarıp parmaklarına takar vefarkındaolmadanoynamayabaşlardı.Yusufonunuzunparmaklı, inceve sarıyayakınbeyaz ayaklarınadalar, senelerden beri türlü köselelerin içine girip çıktığı halde bunların nasıl olup da, bir tüyle biledokunulmamışkadarincederili,muntazamvegüzelkaldığınahayretederdi.

BunekadargüzelbirçocuktuyarabbiveYusufonunekadarçokseviyordu.

Page 117: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Kadın dedikleri şey hakkında hiçbir fikri olmayan delikanlı, karısına insanların üstünde bir mahiyetveriyor,kalbindegündengünekuvvetlenenbiraşkıadetadinibirhisgibitefsirediyorvebütündüşüncevehareketlerininbumihveretrafındadönmesilazımgeldiğinihissediyordu.Enuzakdevrelerindenberibir dakikası bile onsuz geçmeyen hayatının, Muazzez olmadan bir hikmeti bulunabileceğini tahminetmiyordu.Onukaybetmek tehlikesibelirenzamanları,hattaonueliylekendindenuzaklaştırdığıgünlerihatırladıkçaşaşıyor:

"Benbununasılyaptım?"diyekendinesoruyordu.

Muazzez de Yusuf u hemen hemen aynı hislerle sevmekteydi. Onun aşkında da esas amil, diğerinin"lüzumlu"birşeyolması,onsuzhayatıntasavvuredilmesinebileimkânbulunmamasıydı.

Bir zamanlar birbirlerinden ayrılmak, birbirlerini kaybetmek ihtimalinin korkusunu çekmiş olmasalar,belkidebirbirleri içinnekadarkıymetliolduklarınıhâlâbilmeyeceklerdi.Hayatlarıokadarbirbirininiçindekaybolmuş,birleşmişti.Belkiozamanevlenmeyidedüşünemeyeceklerdi;çünkübunabirbirlerinikaçırmamakiçinensonçarediyemüracaatetmişlerdi.

Bununiçin;hayatlarınınberaberliğidünyanınentabii,enkendiliğindenanlaşılır,enbasitbir işiolduğuiçin, birbirlerine söyleyecek uzun boylu lâfları da yoktu. Aralarında günlerce birer cümlelikmükâlemelerdenbaşkabirşeykonuşulmadığıolurdu.

Cumagünlerihepberaberbirahbabınbağınagidildiğiveerkeklerbirtarafa,kadınlarbirtarafaayrılıpkendi aralarında âlemlere başladıkları zaman ne Yusuf un, ne de Muazzez'in bulundukları yerle biralakalarıoluyordu.Muazzezsöylenensözlerebirgülümsemeylemukabeleediyor,Yusufisekimsedebirşeysöylemeyehalbırakmayacakkadartutukoluyordu.

Böyle zamanlarda tarif edilmez bir hasret onları birbirine çekerdi. Etraflarına yabancı olduklarınıhissettikleri nispette birbirlerini ararlar, bu kısa müddet esnasında içlerinde günlerce anlatmaktabitmeyecekşeylerintoplanıpbiriktiğinisanırlardı.Halbukiilkfırsattabirbirleriniarayıpbuluncaikisideeski sükûtlarında devam ederler, yan yana oturarak veya ağaçların altında dolaşarak beraberliklerinintarifedilmezsaadetiniduyarlardı.

Konuşmayanelüzumvardı?Bütüngüzellaflardanvehoşinsanlardansıkılanbumahlukları,birbirlerininsessizmevcudiyeti,yorgunlukverecekkadardoyuruyordu.

Birbirleriiçinnekadartabiivelüzumluiseler,etraflarıiçinokadargaripvemanasızolduklarınıkaranlıkbir şekilde hissetmiyor değillerdi. Hislerinin şiddeti ve dünyalarının ayrılığı cihetinden yapayalnızolduklarını,birbirlerinesöylemedenbiliyorlarvebununuzunzamandevametmesininnedereceyekadarmuhtemel olduğunu korku ile düşünüyorlardı. Hiçbir yerden öğrenilmiş olmayan ve tabiatın henüzkendisine bağlı bulunanlara uyanık tuttuğu bir his onlara, hayatın bütün kalabağından ve müşterekyürüyüşünden ayrılmanın dehşetini fısıldıyordu. Bunun için, ancak her şeyle alakalarını keserek kendidünyalarına döndükleri zaman rahat ediyorlar, muhitle temasta bulunmaya mecbur olunca fenahissikablelvukularınaltındaezilmeyebaşlayaraksıkılıyorlarvekaçmakistiyorlardı.

Yaşlı erkeklerin lafları, şakaları, zevkleriYusuf agülünçvemanasızgeliyor, gençlerin sonsuzboşluğuonu yabancılaştırıyordu. Bütün gayretine rağmen, rakıyı içip avaz avaz bağırmakta veya arkadaşlarınabıçakçekmektebirzevkbulamamış,altmışaltıvetavlaoynamayıbirtürlüöğrenememişti.

Page 118: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Muazzezisebirzamanlarkendinioyaladığınızannettiğişeylerinçocukçabirmerakvetecessüstenbaşkabirşeyolmadığınıgörüyordu.Arkadaşlarıonunyanında:

"Rasime'nindüğününediyebaharakalmış?"

"Yavuklusununorospulardanaldığıçıbanlardahakapanmamışdaondan!"

Diye konuştukça, can sıkıntısından içini çekiyor ve zilli bir tef refakatinde ince seslerle söylenen vegündebeşondefatekraredilenoyunhavalanartıkonueğlendirmiyordu.

YusufunveMuazzez'inhayattanbirtekisteklerivardı:Beraberolmak...

Şimdilikberaberdiler.

Page 119: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

4Fakatbunekadarböyledevamedecekti?Hayatlarındadeğişmesiicapedenbirşeyolduğumuhakkaktı.Hastababanınekmeğidahanekadaryenebilirdi?Şahinde'ningitgidebiryılangibiparlamayabaşlayangözlerininkamçısıhiçYusufunüzerindeneksilmeyecekmiydi?

Neyapmalı?

Son aylarda mütemadiyen kafasını dolduran ve bir türlü cevabı verilmeyen bu sualin gene beynindezonklamaya başladığını hissediyordu. Bastığı yerin ayaklarının altında sıkı durduğunu hissedememek,hemenyolaçıkılacakmışkadareğretibirhayatyaşamakneazaplışeydi?Şahindegibibirkadına:"Kazıkkadarherifevdeoturupekmeğimeortakoluyor!"dedirtmekuzunmüddetçekilebilirmiydi?

Yusuf hayatında bir gün bile kendinden şüphe etmemişti. Dünyada her şeyi yapabileceğine inanıyor,gelecek günlerden korkmuyordu.Onu üzen bugündü.Devam etmemesi icap ettiği halde sürüp giden buhayat,onunnefsineolanitimadınıdakemiriyorveiçindeşüpheleruyandırıyordu.Bazenkendikendine:

"Niçinbenhiçbirşeydeğilim?"

Diyesorarvebunakandırıcıbircevapbulupveremezdi.

Kendisinindünyayabirişiçingeldiğinimüphembirşekildehissediyor,fakatbuişinneolduğunubilmiyorveetrafındakendisine"Bubenimişim!"dedirtecekbirşeygöremiyordu.

Yusufbunlarıtahliledecekseviyedeolmamaklaberaber,"yerinibulamama"nınazabınıbütünteferruatıyladuymaktaidi.Buhisherhangibirişsizliğinverdiğicansıkıntısıveyaendişeyebenzemiyor,insanıgözlegörülürbirşekildeeziyorveyavaşyavaş,hayattalüzumsuzolduğukanaatiniuyandırıyordu.Kendindeherşeyiyapabilecekkuvvetigörmek,sonrayapılacakhiçbirşeybulamamak...Tükenmekbilmezbirsabırlabirmeçhulübeklemek...Nihayetbütünbunları sisli birhavadaki ağaçlargibibelli belirsiz, karışıkbirşekildehissetmek...Bu,uzunzamandayanılırşeylerdendeğildi.

SalâhattinBeydeYusufunnekadarüzüldüğünüseziyorvebununsebeplerinibirdereceyekadartayindeediyordu.AleviköyündeYusuf'lakonuşurkensöylediğigibi,birçiftatlabiryaylıarabaalmayıdüşündü.Fakat kızını bir arabacı karısı yapmayaŞahinde'yi razı edemezdi ve bunu kendisi de pek istemiyordu.Birdenbire evin içini saadetiyle dolduruveren, ince vücudu ve pembe yüzüyle babasını kapıdankarşılayarakonubuyaşlıdemlerindebirgençlikhavasıiçineatankızınıdahamünasipbiryaşayışiçindebırakıpgitmekemelindeidi.

Yusufudabir arabacıolarak tasavvuredemiyor, fakatnekadaruğraşsabaşkabir şeyolarak tasavvuretmeyedemuvaffakolmuyordu.Uzunzamanbuhalindevametmesinidoğrubulmadığıiçinbirgünanibirkararverdi,damadınıkendiyanma,kaymakamlığatahriratkâtibiolaraktayinettirdi.

Evvela mülazımlık şeklinde olan bu tayini bir müddet sonra asalete çevirmeyi düşünüyordu. Bir işbulduğunuYusuf'abütünmuamelebittikten,Balıkesir'dekimutasarrıflıktancevapgeldiktensonrabildirdi.

Yusufevvelaşaşırdı.Böylebirşeysenelercedüşünseaklınagelmezdi.Babasınınkendisinebuyoldabir

Page 120: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

şakayapmayacağınıbilmeseinanmayacaktı.

İlksöylediğisöz,teşekküryerine:

"Benneokumayazmabilirimkibuişiyaptın?"demekoldu.Babasıgülerekcevapverdi:

"Bildiğinyeter,üsttarafınıoradaöğrenirsin!"

"Senbilirsinbaba...Bengayretederimama..."

"Elindenyazıyazmakgeliyor,ilkzamanlarbensöylerim,senyazarsın,sonrayavaşyavaşalışırsın.Bizimtahriratkalemindekileriyiinsanlardır,sanayardımederler."

Yusuf sesini çıkarmadı. Artık hiçbir şey ona yapılamayacak gibi görünmüyordu. Dünyanın en zor vekarışıkişibilebubekleyiştendahakolayveaydınlıktı.

Muazzez kocasının hükümete memur olduğu havadisini duyunca sevincinden çıldıracaktı. Yusuf unboynunaatıldıveonasaatlercesuallersordu.

"Nezamanbaşlayacaksın?"

"Kiminyanındaçalışacaksın?"

"Maaşınnekadarmış?"

"Ahgelsemdesenikalemdegörsem!"

"Akşamüstleriötekimemurlarlaberaberdönersindeğilmi?"

"Yazacağınşeyleribanadagetiripokurmusun?"

Yusufuncevapvermesinibeklemedenaklınagelenbaşkabirşeyisoruyor.

"Ha,söylesene!"diyeonunçenesinitutupsarsıyor,birazsorayerindehoplayarak:

"Artıkhepefendilerlegezipdolaşacaksınha?Sakınonlarlakavgaetme?"diyordu.

SalâhattinBeyhemenertesigünüYusuf'uyanınaalarakhükümetegötürdü.Kendininkinebitişikbirodayasoktu,pencereyanındakibirmasayıgösterdiveiçerdebulunandiğerikikişiileonutanıştırdı.

Bunların ikisideyaşlıbaşlıadamlardı.Kaymakamıgörüncedoğruldularvedizkapaklarınakadar inencübbebozmasıceketlerininönünükavuşturdular.Birisi tenekeçerçeveligözlüğünüçıkarıpelinealdıveYusufaişaretederek:

"Buyurotur,efendioğlum!"dedi.

SalâhattinBeygülerek:

"Göreyim seni Hasip Efendi!" dedi. "Bizim damadı az zamanda öyle bir yetiştir ki, kaleminden kandamlasın!..""Sayenizdeinşallah,Beyefendi!"

Page 121: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"İstidatlıdelikanlıdırha,kalemtutmayapekalışıkdeğildirama,bakmayın!"

Eliylemütemadiyenbaşındakikalıpsız,yağlıfesidüzeltenötekiihtiyaradöndü:

"NuriEfendi,sendehimmetetdebizimYusufaacemilikçektirmeyelim!"dedi.

NuriEfendiağzının içindebir şeyleryuvarladı; fakatnesöylediğianlaşılmadı.Yusuf lokantamasasınabenzeyenvedokundukçasallananmasanınbaşınageçti,SalâhattinBeyona:

"BirdiyeceğinolursabanagelYusuf!"dediveçıktı.

Yusufunbaşıdönergibioldu,gözlerinikapadı,iskemleyiyakaladıveelyordamıylaoturdu.

Nerdeydi?Burayaneyapmayagelmişti?Karşısındakilerkimdi?Bütünbunlarıncevabıkafasındanuçupgitmişebenziyordu.Gözlerininönüsisleniyorvekirpiklerininarasındanönündekimasayıgörüyordu.

Fakat bunun üzerinde, güneşli bir havada bir su birikintisinde parlayan yağ lekelerine benzer, bin birrenkli halkalar vardı; hayretle gözlerini açtı ve renkli halkalar hemen kayboldu. Senelerden berisilinmemiş, rendelenmemiş ve yer yer mürekkep lekelerine bulanmış olan masanın üzerinde beyaz veyuvarlakbirhokka,tuzluğabenzeyenbirrıhdanveuçlarıkırılmışikikamışkalemduruyordu.Yusufeliniuzatıp bunlardan birini aldı ve oynamaya başladı. Birdenbire bu ince kamışın parmakları arasındadağıldığını gördü. Korkuyla etrafına bakındı ve avcundakileri sımsıkı tuttu. Bu odada her şey ona,bilmediği bir dinin mabedine giren bir adam gibi, anlaşılmaz ve korkunç görünüyordu. En ufak birhareketinin bumukaddesata bir tecavüz ve hakaret olacağını sanıyor, kamış kalemparçalarının avcunuyaktığınıhissediyordu.HasipEfendiyerindenkalkıpYusufunyanınagelerekmasasınınüstündekikamışkalemialdı,açtı,tırnağınabastırıpdenediktensonra:

"Alevladım,birazelinialıştır...Beypederinizbirşeyverirseyazarsınız!"dedi.

Fakatbeypederogünbirşeyvermedi;akşamadoğrukapıdanbaşınıuzatıpYusuf'uçağırdı.Beraberevedöndüler.SalâhattinBeyyoldakendikendinesöyleniyormuşgibi:

"Buişsanagöredeğilama,neyapalım?"dedi."Biliyorum,canınsıkılacak,fakatinsanyavaşyavaşalışır.Gördünya,kimseninbir işyaptığıyok.Meseleoodanın içindebeşon saatoturuvermekte...Lüzumsuzgibigörünürama,bunsuzdadünyadönmüyor.Öyleya,herhaldeböyleboşoturmanındabirhikmetivar.Bir bakarsın, hükümetteki işlerin hepsini eli kalem tutan iki kişi bile çevirir dersin. Lakin o kalabalıkolmasaâlembirbirinegirer.Meselememurlarınyaptığıiştedeğil,onlarınmevcutolmasında.Şimdisenotozluodadaoturdukçakendi kendine: "Benimburadane lüzumumvar?" diyeceksin!Yanlış!..Mademkisenbirkerehükümetkapısındaniçeriadımınıattın,artıklüzumlusun.Senolmasanmuhakkakbiryerdebiraksaklıkçıkar...Bunlarıişkembedenatıyorumsanma,birzamanlarbendebaşkatürlüdüşünüyordum;herşeyi aklımlahalletmeyekalkıyordum.Fakat artıkdünyadabir tek şeye inanıyorum:Oda tecrübe.Sanasöylediğimşeyleriotuzseneyeyaklaşanbirhayatbanaöğretti.Sendeyavaşyavaşyolagelirsin.Benimşuradaüçgünlükömrümkaldı;aklındabulunsundiyebunlarısöylüyorum.Hayattanfazlaşeylerbekleme.Dünyada her felaketin içinden en az zararla sıyrılmanın yolu hayata uymak, muhite uymak, hiçsivrilmemektir. Geçen gün Ceza Reisi bir kitap verdi. Şöyle karıştırdım. Derin bir şey. İsmi Âmak-ıHayal,seninanlayacağın,hayalindibi.Ordayazıyor:BirgünAllahpeygamberleriçağırıpsormuş,saadetnedir?demiş.Herbirikendilerinegörecevapvermişler.Musa:ArzıMev'udagitmektir;İsa:Biryanağınavurana ötekini uzatmaktır; Buda: Hayatta hiçbir arzusu olmamaktır, yollu şeyler söylemiş. Sıra bizim

Page 122: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Muhammed'egelince:"Saadethayatıolduğugibikabuletmektir..."demiş.Nedoğrusöz!Hayatıolduğugibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli, ne de ondan bir şey eksiltmeli... Bazı şeyler vardır,canımızı sıkar; "Bu neden böyle? Böyle şeyleri dünyadan kaldırmalı!" deriz. Bazı şeyler de mevcutdeğildir.İçimizden,bunlarınolmasınıister,hattabuuğurdaçalışırız.İkisidesaçmavefaydasızdır.İnsandediğin mahluk hiçbir şeyi değiştiremez. Bunun için, gönlünün rahat olmasını istersen, gördüğünfenalıklarınbilebirhikmetiolduğunudüşünveyeryüzündeolmayan iyilikleriorayagetirmeksevdasınakapılma...Sonraenmühimi:Kendinihalindenşikâyetetmeyealıştırma!Ömrününsonunakadardövünsenbu hayatın cefası tükenmez; kendine etmiş olursun. İçkiye de şimdilik pek heves etme. Bazen insanavunmakiçinbaşkaçarebulamıyorama,sennefsinehâkimol.Birazdahayaşlandıktansonranasılolsabaşlarsın. Hatta o zaman lazımdır da. Akşamdan akşama iki kadehin zararı yoktur. İnsana dünyayıunutturur.Eh,budünyadaunutulacakdünyazaten..."

Evinönünegelmişlerdi.SalâhattinBeyistemeyereklafınıkesti.Kapıyıçalarken,sözlerinebirsonvermekistergibi,çokbilmişbirtavırlabaşınısallıyor:

"Ya,işteböyle!"diyordu.

İçerigirdiler.BabasıtulumbadaeliniyüzünüyıkarkenYusufyukarıçıkıpodadapencereninönüneoturdu.Muazzez yoktu, herhalde sofra hazırlıyordu. Yusuf Kaymakam'ın sözlerini düşündü, fakat hiçbirinihatırlayamadı. Halbuki yolda dimağını, bu sözleri bir kelime kaçırmadan dinlemeye ve anlamayahasretmişti.Şimdibütünbuhikmetlerin,kafasınısarançelikbirduvarıyaladıktansonra,uçupgittiklerinigörüyordu. Dinlediği sırada kendisine ezberlenecek kadar doğru görünen fikirler nasıl oluyor da bukafada barınacak ufak bir yer olsun bulamıyorlardı?Yusuf kendini zorladıkça aklına tek tük kelimeler,cümlelergeliyor,fakatbunlarherhangibirmanaveruhtanmahrumbulunuyordu.

Aşağıya,yemekyemeyeinipSalâhattinBey'inzayıfveçökmüşyüzünü,lakaytvefersizgözlerinigörüncesokaktakimükâlemeyiderhalve tamamenhatırladı.Bukarşısındaağır ağıryemekyiyenadam,bütünosözlerinhulasasıidi.Fakatnekadardoğruolursaolsun,Yusufkendiniofikirleretamamenyabancıbuldu.Zatenonlarındoğruluğunuda,babasınainandığıiçinkabulediyordu.Hayatbuderecemanasızveinsandünyayaboşdurmakiçingelmişolamazdı.Bunlarınhiçbirininhakikatolmamasılazımdı.Yusufortadakibakır sahandankuskuspilavıalıpağzınaatarken,ogünkühayatınıgözününönünegetiriyorve tozlubirodada, mürekkep lekeli bir masanın başında mutlak surette boş oturmanın hiçbir suretle müdafaaedilemeyeceğini hissediyordu.Ooda, o gözlüklüHasipEfendi, o somurtkanNuriEfendi nasıl olur daörnek insan diye ele alınabilirdi? İkisi de akşama kadarmasa başında uyumak, öğle ve ikindi namazıkılmak suretiyle vakit geçirmişlerdi.Yusuf onların, omuzlarında havlu ve çıplak ayaklarında nalın ile,kolları sıvalı, aptes almayagittiklerini ve pembe, çıplak ayaklarıyla kirli bir seccadeninüstündeyatıpkalktıklarınıtekrargörürgibioldu.Kendisiiçindeböylebirhayattasavvuretmekkorkunçtu.Hattaşimdikarşısında ağır ağır kuskus pilavı çiğneyen ve eliyle ağzına biber turşusu götüren babasının hayatı daötekilerdenfarklıdeğildiveodaYusufabomboşvekorkunçgörünüyordu.

İşsizlikten şikâyet etmiş, bir baltaya sapolmak istemiş, eveyükolmaktankurtulmak için aylardanberiçarelerdüşünmüştü.İşteşimdibirişsahibiidi.Yazıkkibuişonaboşgezmektendahaazsıkıcıvedahaazmanasızgelmiyordu.

Fakathadiselerbirdenbireokadar süratlibir cereyanaldılarki,Yusufdeğilhayatının ilerisini,birçokkereler,içindebulunduğugünüdüşünmeyebilevakitbulamadı.

Page 123: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

5Memur olduğunun haftası idi.Akşama doğru babasıYusuf'u odasına çağırttı.Yüzü sapsarı olarak uzunzamanonabaktı,sonraönündekibirtelgrafıgözüyleişaretederek:

"Yusuf,havadislerfena!"dedi.

"Nevarki?"

"Bugünseferberlikilanedildi;harpvar!"

Yusufişinehemmiyetinitammanasıylakavramamaklaberaber,ortadamüthişbirşeyolduğunuseziyordu.Birkaç haftadan beri kulağına heyecanlı havadisler çalınmıştı. Babası da evde birkaç kere, ortalığınkarışıkolduğundan,birşeylerçıkmasıihtimalindenbahsetmişti.

KaymakamsongünlerdepekmeşguldüvegeçvakitlerekadarŞubeReisiilekalıp,çalışıyorlardı.Fakatailesiyle ciddi şeyler konuşmak âdeti olmadığı için fazla tafsilat vermemişti. Yusuf kahveye filangitmiyordu, ağızdan duyduğu şeyler de yarım yamalakı. Edremit'e haftada, on günde bir, o da birkaçmeraklıya,üçbeşİstanbulgazetesigelir;dünyanınbirçokhavadisleri,Balıkesir'denveyaİzmir'dengelenarabacılar,pazarcılarvebirdeyerliRumlarvasıtasıylaetrafayayılırdı.

Hürriyetilanının,İtalyan,Balkanharplerinintesirleriburayamuayyenbirmüddetgeçtiktensonragelmiş,askerlersessizcegidip,ölmeyenleryinesessizcedönmüşlerdi.ŞehirdeoldukçakalabalıkbirRumkütlesiolmasavebunlardünyaişlerinipekyakındantakipetmeyebirazfazlameyilgöstermese,belkibukasabadünyanınherhadisesindenuzak,hervakasınalakaytolarakyaşamaktadevamedecekti.Fakatseferberliğinilanı havadisi, bu defa diğerlerine benzemeyen bir şeyler olacağını halka anlattı. Sanki müşterek birsezişle,geleceğindehşetinitasavvuramuktedirolmuşlardı.

Yusuf babasıyla beraber eve dönerken sokaklarda davullar, zurnalar çalınıyor, kahvelerin önündekalabalık gruplar hararetle bir şeyler konuşuyor, alay halinde insanlar geçiyordu. Çocukları bile birciddilikalmıştı.Hepsikaşlarınıkaldırıpmütefekkirçehrelertakınıyorlarvekendilerindenbirparçadahaaz bilgili olanları yakalayınca büyüklerin mükâlemelerinden kapabildikleri ve muhayyilelerinin bolmahsulleri ile süsledikleri havadisleri ve tahminleri onlara anlatıyorlardı. Yolda Kaymakam, Yusuf ubiraz daha aydınlattı: "Evladım, bu sefer iş fena!" dedi. "Bakalım sonu ne olacak. Müttefiklerimizkuvvetliama,ihtiyarlarındediğigibi,yedidüvelekarşıkoymakvar.Buişuzunsürmezgibigeliyorbana.Yalnız seferberlik çokgeniş tutuluyor...Asker kaçaklığınameydanverilmemesi hakkında telgraf üstünetelgrafgeliyor..."

Sonra, ta evegidinceyekadar,harbinkimlerlevekimlerekarşıyapıldığınıvekaymakamlığagelenbirgazetedeokuduğuşekilde,harbinsebeplerinianlattı.

***

Davul,zurna,eygaziler, sokaklardakalabalık...Hemoynayan,hembağıran,hemdeyürüyencoşkunvegenç askerler... Kendilerini nasıl bir akıbetin beklediğini bilmeyen ve "ya gazi, ya şehit!" diyebağırdıkları halde ölümü akıllarına bile getirmeyen zavallılar...Hayatın yeknesaklığı içinde birdenbire

Page 124: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

beliriveren bu korkunç değişikliği gülerek kabul eden, ona koşan ve ne için, kimin için ölmeyegideceklerini,neredevenasılöldürüleceklerinisormayıaşlaakıllarınagetirmeyenkahramanlar...

Yalnızkadınlar işin fecaatini daha iyi görüyorlardı..Muhayyilelerininkısırlığı bukorkunç şeyiyalancıcazibelerlesüslemelerinemanioluyorveonlara,gelecekgünlerinacılarınışimdidendüşündürüyordu.

Yüzlerini kaplayan şaşkın bir tebessümle karılarına, analarına veda eden erkeklerin arkasından bütünevdekilerdövünüyor,ağlıyorvenereyegideceklerinidüşünüyorlarmışgibikendilerinemetinolmalarınıtavsiye eden erkeklerin birdenbire gözleri bağlandı sanarak, onlara karşı, daha ziyade bir çocuk içinhissedilenbirmerhametduyuyorlardı.

Mahalledeher evdebir kişi gitti denilebilirdi.Yusufunçocuklukarkadaşları ilkpartide sevkedilenlerarasındaydı.Kendisi şimdilik kalıyordu.Babası ona seferberlik ilan edildiğini söylediği zamanderhalilaveetmişti:

"Senin parmak işe yarayacak galiba; Şube Reisi, bu gibi sakatlıkları olanların henüz silah altınaalınmadığınısöyledi!"

Yusuf sağ elini kaldırıp baş parmağının yerine baktı. Şahadet parmağının yanında hafif bir yuvarlaklıkvücuda getiren kemiğin üzerini, hâlâ kırmızılığınımuhafaza eden bir deri kaplıyor ve bunun ortasında,içeriyedoğrukıvrılmışbiryaraiziduruyordu.

Yusufbaşparmaksızeliniuzunuzunseyrederkendüşüncelerieskiveacıbirhatırayadoğruuçtu.

Senelerden beri aklına getirmek istemediği hadiseleri ve manzaraları bu kadar canlı olarak gözününönünde görmek, Yusuf a o zamana kadar duymadığı cinsten bir üzüntü verdi. Yanında giden ve onunyüzününelemleburuştuğunugörenbabasısordu:

"NeoYusuf?Kahramanlığınmıtuttu?Askeregidemeyeceğimdiyemiüzülüyorsun?"

Yusufsadece:

"Hayır!"

Dediveyarıkapalıgözleriyletekrardüşünceyedaldı.

Hiç de güzel bir yer olmayan ve arka tarafını ağaçsız, çıplak dağlar saran Kuyucak'tan sanki dünayrılmıştı. Çamurlu, dar sokaklar; küçük bahçeli evlerinin önündeki hanay; tarlada çalışmaktan yorgunargındönüp,dinlenmekiçinetrafınaçatanbabası;günününçoğunluğunualtkattakitoprakzeminlimutfaktabulgur taşınıçevirmek,hamuraçmakveateşyakmaklageçirenannesi, sankikarşısındaydı.Onunocağadoğrueğilip,birtürlüateşalmayanodunları,gözleriyanaraküflediğinigörüyordu.

Sonra vukuat gecesini hatırladı ve bütün kanlı teferruat zihninden bir an içinde geçti. Yüzünün bütünadalelerigerilmişveşakaklarıteriçindekalmıştı.

Kaymakamonunbuhalinigörüyor,fakatdemincevapalamadığıiçinbirşeysormuyordu.Oğlununaskeregitmek veya gitmemekten daha ehemmiyetli bir şeylemeşgul olduğunu anlamıştı.Onun dikkatini başkayerlereçekmekiçin:

Page 125: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"E!Nasılgidiyorişler?"dedi."Arkadaşlarınlanasılsın?Öyleya,birhaftayıgeçiyorsenişebaşlayalı!"

Yusuf başını kaldırıp dalgın gözlerle babasına bakarak: "Hangi işler?" dedi. "Dairedeki işler tabii!..""Dairedeneişvar?"

"AmanYusuf, pek acayipmahluksun.Daha geçen gün sana bir kitaplık laf söyledik. İş deyince sen neanlıyorsun?Senin orda oturmanda bir iş.Ben sana neyle vakit geçiriyorsundiyorum.Korkarımbizimihtiyarlar seni de namaza başlatacaklar..." Yusuf yine cevap vermedi. Biraz sonra eve geldiler. EvdeMuazzez'denbaşkakimseyoktu.OrtalıkkarardıktansonraŞahindegeldi.Dörtkişisessizceyemekleriniyediler. Biraz sonra kapı çalındı ve karşıki komşu saatçi RakımEfendi'nin yedi yaşındaki oğlu geldi.KapıyıaçanMuazzez'e:

"Annem, teyzemin işi yoksa bize varıversin diyor!" dedi. Şahinde dışarı çıkıp sordu: "Nevar oğlum!""Anamın böğrüne yine sancı geldi, bir bakıvereceksin!" Şahinde başına bir yeldirme aldı, "Şimdigelirim!"diyerekkarşıyageçti.

RakımEfendi'ninhastalıklıkarısıikidebirdeböylekomşularıimdadınaçağırırvesancılarıbirkaçdakikasonrageçinceçeneyevededikoduyabaşlardı.

Salâhattin Bey ve evdekiler bunu bildikleri ve Şahinde'nin de dönmek için acele etmeyeceğini tahminettikleriiçinbu"Şimdigelirim!"sözünüduymadılarbile.

Yatsıya doğru Muazzez yatakları serdi. Babası beyaz entarisiyle yatağın üstüne oturarak, dairedengetirdiği bir gazeteyi okumaya başladı. Ayakları yorganın üstünde duruyor ve krem rengi Selanikfanilasınınpaçalarıentarinineteklerindendışardakalarakayakbileklerinekadaruzanıyordu.

Yusuf mindere oturmuş, bir ayağını altına almış, ötekini dikerek kollarım onun üstüne dayamıştı.Gözlerini, babasının baş ucunda titreyerek yanan, lambanın ışığına dikmişti. Düşünceleri bir yerdedurmayaraksenelerivekilometreleriilerigeridolaşıyordu.

Muazzez iseodanınboyuncauzananyükseksedirde,elindedikişiyle,uyuklamakta idi.Hafifçearalanangözleri ara sıra babasına ve Yusuf a çevriliyor, fakat onlarda yatmak alametleri görmeyince tekrarkapanıyordu.

HerakşamSalâhattinBey:

"Hadi!Dahayatmayacakmısınız?"

Der ve bunlar ondan sonra yukarıya çıkarlardı. Yemeği yer yemez veya babaları söylemeden çekilipgitmeyiayıpsayıyorlardı.

FakatKaymakam bir türlü elindeki gazeteyi bitirmiyor veMuazzez oturduğu yerden yuvarlanacak gibiönüneeğiliyor,sonrabirdenbirekendinitoparlıyorvekorkakgözlerleetrafınabakıyordu.

Biraralıkbaşınıyavaşçasoltaraftakipencereninkenarınadayadıvederhalkendindengeçti.

Bir müddet sonra garip sesler duyarak uyandı. Oturduğu yerden gözlerini uğarak etrafına bakındı.Gördüğümanzaradanbirşeyanlayamadı.Gözleribirandayusyuvarlakaçılmıştı.Dehşetle:

Page 126: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"Baba!!"diyebağırdı.

SalâhattinBeyyatağın üstünde ayakta duruyor ve sol eliyle arkasındaki duvara tutunuyordu.Sağ eliylekalbinibastırmaktavegözleridışarıfırlayarak,arasıraöğürmekteidi.Yusufdayatağakoşmuş,bireliylebabasınıkoltuğununaltındanyakalamıştı.Ötekielindebirtasvardı.

Duvarda asılı duran lambaSalâhattinBey'in arkasında kaldığı için yüzünügörmekgüçtü.Yalnız, nefesalmakiçinuğraşırkentamamenaçılanağzındadişleriparlıyordu.

Muazzez:"Baba!"diyebağırdıktansonrahemenyereatladıveYusufukolundançekerek:

"Yusuf,neoluyor?..Babacığım...Neoluyorsun?"diyeyalvarırgibisordu.Kaymakambaşınıçeviriponabaktı.Yüzünübirdenbiremüthişbirıstırapifadesikapladı.Konuşamıyorvegözleri,derdinianlatamayanbirçocukçırpıntısıile,kızınakoşmakistiyordu.İçlerizamanzamanparlayanveetrafındakicanlıcansızherşeye,bırakmakistemezmişgibisarılanbugözlerden,şimdisolukbirrenkalmışolanyanaklaradoğru,birkaçdamlayaşsüzüldü.

Muazzezbabasınınboynunaatıldı...

Yusufonunelleriniçözdü.GitgidedahagüçnefesalanveöğürmenöbetleriartanKaymakam,eliylekızınıgöğsündenuzaklaştırdı.

Muazzezağlayarakkocasınadöndü:

"Yusuf!Annemiçağıralım.Babamanöbetgelinceneyapılacağınıobiliyor!"

Salâhattin Bey kaşlarını kaldırarak "hayır" demek isteyen bir işaret yaptı. Sonra müthiş bir gayretsarfederekkesikkesik:

"İstemez!..Buseferçokfena...Birdoktorgetirin..."dedi.

Yusufderhalfırladı.Fakatkapıdangeridönerek:

"Muazzez...Senkorkmazsındeğilmi?.."dedi."Babambirşeyisterseçabukyetiştir!"

YusufdışardaceketinigiyerkenMuazzez:

"Babacığım!..Yusuf,yetiş!"diyebirferyatkopardı.

Yusuf hemen içeri koştu. Salâhattin Bey yatağa, dizlerinin üstüne düşmüştü. Yine bir eliyle duvaradayanıyorvediğereliylede,kendisinedoğrukoşanYusufagitdiyeişaretediyordu.

Yusuftekrargeridöndü.Busıradababasınınsesiniduydu.Kaymakamhepeliyleişaretederek:

"Çabuk!.."diyordu.

Yusufayakkabılarınıacelegiyerekdışarıçıktı,koşarakbelediyedoktorunagitti.

BabasınıkoltuklarındantutanMuazzezağlıyordu.Kapınınkapandığınıduyuncaaklınabirşeygelmişgibi

Page 127: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

telaşlabaşınıçevirdi:

"Yusuf!" diye bağırdı. "Yusuf! Anneme uğra! Annemi yolla!" Fakat koşup uzaklaşan adımların sesiniduyarak:"Eyvah!..İşitmedi!"dedi.

Salâhattin Bey tekrar öğürmeye başladı. Yüzüne hafif bir kan geliyor ve öğürme geçer geçmez derhalkayboluyordu.MuazzezYusufunbıraktığıtasıuzattı;fakatbabasıonuiterek:

"Çabuk...Yukardanlokmanruhunugetir!"dedi.

Muazzezsıçradı.Kapıyageldiğisıradababasınınboğukbirsesle:

"Evlatlarım!" dediğini duydu. Başını çevirince onun yüzükoyun yatağa serilmiş olduğunu gördü. Geridönecekti.FakathafifçebaşınıkaldıranKaymakam,gözleriyle:"Gelme!"diyordu.

Muazzezneyapacağınışaşırmışgibi,eşiktebirandurakladı.Babasınınkendisinedikilenve"git"diyengözleriaynızamandamukavemetedilemeyecekbirşiddetleonuçekiyor,uzaklaşmasınamanioluyordu.

SalâhattinBey,ağzınıniçindekalankuvvetsizbirsesle:

"Çabukgetir!"dedi.

OzamanMuazzezdeligibiyukarıfırladı.Babasıylaannesininyatakodasındakiduvardolabınıaçtı.Üzeriyeşil etiketli küçük, beyaz şişeyi tanıyordu. Sinirli parmaklarla onu kavrayarak aşağı koştu. Tahtamerdivenler,gençkadınınbiraniçindokunanadımlarınınşiddetiyle,sallanıyorveçatırdıyordu.

Aşağı inip sokak üstündeki odanın kapısına gelince bir çığlık kopardı. Babası orada, hemen önünde,eşiğin yanında yüzükoyun uzanıyordu. Kollarını, kapıdan gelecek birini kucaklamak ister gibi, ileriuzatmıştı.Başıbirazsağtarafaçevrilmişveaksaçlarıtahtalarınüzerineserilmişti.

Muazzezbuhareketsizvücudunüzerineatılarakonusarsmayave:

"Babacığım...Babacığım...Banabaksana!"diyebağırmayabaşladı."Babacığım,bakşişeyigetirdim."

Babasınınbaşınıeliylebirazkaldırdıvemantarınıdişiyleçıkardığışişeyionunburnunayaklaştırdı.

Busıradaelininüstündebiryaşlıkhissetti.Durduvehayretlebabasınınyüzünebaktı.

Salâhattin Beyin yarı açık gözlerinden yanaklarına doğru yaşlar süzülüyor ve bunlar, henüz sıcaklığınıkaybetmeden,kızınınelinedamlıyordu.

Biraz sonra Yusuf la beraber gelen ihtiyar doktor hastayı yatağına naklederek dinledi, gözkapaklarınıkaldırıpbaktı,sonraşahadetparmağınınucuylaonlarıtekrarkapattı;hüzünlübirtavırlabaşınısallayarakarkasınadöndü:"Allahbakilereömürversin!"dedi.

Page 128: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

6Ertesi sabahKaymakam'ın evinin önümahşer gibi kalabalıktı.On seneye yakın birmüddet aynı yerdekalanvehemenhemenkimseyikendinedüşmanetmeyenbuadamakarşıEdremithalkısonve içtenbiralakagöstermekiçinyığınyığıntoplanmıştı.BayramYeriCamii'ninönünekadarbütünduvarkenarları,çömelipoturanlarladoluydu.Halk,farkındaolmadan,buadamlaberaberbaşkabirşeyindegömüldüğünü,sessiz Edremit'te senelerden beri devam eden bir sükûnetin artık maziye karıştığını hissediyordu.Dünyadanelinieteğinikesmişbirkasabanıngenedünyailepekalakasıolmayanbirkaymakamıvardıveo şimdiburası ile bağlarını büsbütünkeserekkasabayıvehalkını, zamanınmüthişbir süratledönmeyebaşlayanvesarsıntılarıburalarakadargelençarkınaterketmişti.

Yusuf şaşkın ve sapsarı kapının önünde duruyordu. İçerden gelen feryatları duydukça dişlerini sıkıyor,fakat bir türlü oradan ayrılamıyordu. Hayatta bir insanı bu kadar üzecek bir hadisenin mevcutolabileceğine o zamana kadar ihtimal vermemişti. Hiçbir şeye inanamıyor ve kendini hep korkulu birrüyada sanıyordu.Yüzüokadardeğişmişti ki, o civardabulunanlardanhiçbiri onayaklaşmaya cesaretedemiyordu.

Mutadmerasimlemeşgul olan ve eve girip çıkan ihtiyarHasipEfendi'nin gözleri bir aralık ona ilişti.Derhal durdu. Kendisi ağlamıştı. Fakat Yusuf un ağlamamış olması onu daha çok korkuttu. Omzundantutarak:

"Haydievlat,gitbirazdolaş!"dedi.

BuHasip Efendi sabahtan beri dört tarafa koşmaktan harap olmuştu. Bir kenarda bir dakika dinlemekimkânıbulursaderhalgözlüğünüalnınakaldırıpağlamayabaşlıyorveyaşlaraksakallarındansüzülerekmintanına damlıyordu. Fakat o olmasa Kaymakam'ın cenazesi kaldırılamayacaktı. Kadınlar yukardabaygınbirhaldeyatıyorvebaşlarındadörtbeşkomşubekliyordu.Lifvesabun tedarikinden,müezzinehabervermeyekadarherşeyeHasipEfendikoşuyor,birtaraftandakadınlarısusturmayauğraşıyordu.

Yusuf'un Muazzez'i bile görecek hali yoktu. Asıl ondan, onunla karşı karşıya gelmekten korkuyordu.Kaybettikleri şeyinbüyüklüğünüozamandahaçokanlayacaklarınıvebuna tahammüledemeyeceklerinisanıyordu. Zatenmahallenin birçok kadınlarının arasındaMuazzez'le karşı karşıya gelmekmanasız veüzücübirşeydi.

İkiayaktaşmerdiveniinereksolakıvrıldı.Kenardadizilip,gözleriylekendinitakipedenbirçokinsanınönünden geçerekmeydandaki caminin yanına kadar geldi. Daha gitmek, belki de şehrin dışına çıkmakistiyordu. Birdenbire durdu. Başını kaldırarak yukarıya, minarenin şerefesine baktı. Oradan bütünkasabaya dalga dalga yayılan bir ses Yusuf u olduğu yere mıhladı. Sarı Hafız en yakıcı sesiyle salâveriyordu.

Yusufuncamiyle,namazla,dinveimanlapekalışverişiyoktu.Helebabası,Şahinde'nintabiriyle"kızılgâvur"du.Fakatminaredenkopupbütünomeydanlardakiinsanlarınyüreklerinebirkancagibitakılanbuferyatonukendindengeçirdi.Busesledininbiralakasıyoktu.BöyleolmasaSarıHafızda,pekdinibütünolmadığını bildiği ve camide ancak bayramdan bayramagördüğüSalâhattinBey için, bu kadar candanhaykıramazdı. Burada Allah filan da yoktu; ölen bir insana, ölümü bütün dehşetiyle duyan bir insanınhitabı vardı. Ara sıra yeisle incelip titreyen, bazen tevekkül ve teslimiyetle ağırlaşan ve pesleşen bu

Page 129: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

sesleri,şimdievininbahçesindedimdikuzananKaymakammuhakkakişitiyorveanlıyordu.Yusufbundanemindi. İhtimal cevap da veriyor ve Sarı Hafız bunun için ara sıra böyle daha ateşli, daha manalıhaykırıyordu.Yusufyanıbaşındakikavakağacınınkütüğünedayandı.Hertarafıtitriyorveşuandaölümkarşısında ürperen bütün dirilerin tercümanı olan Sarı Hafız'la, bahçedeki ölü arasında cereyan edenmükâlemeyidinleyerekdehşetedüşüyordu.

YusufbazısabahlarerkenkalkıncageneSarıHafız'ınsalâverdiğiniveezanokuduğunuduymuştu.Fakatbunlaronunüzerindegüzelbirsesinyapacağı tesirdenbaşkabir intibabırakmamışlardı.Halbukişimdidinlediğişeybüsbütünbaşkaidi.Buradasesinhiçrolüyoktu.Buradamühimolan,ifadeedilenşeylerdivebunlar,insanıyerlerekapanıpyüzünütopraklaragömerekdüşünmeyesürükleyecekkadarbüyük,umumive bilhassa "insanca" idi. Bir müddet sonra etrafındakilerin yerlerinden kalktıklarını, camiye doğruyürüdüklerini gören Yusuf doğruldu. Cenaze namazına iştirak etti. Sessiz bir kafilenin içinde ve başıönündemezarlığakadargitti.

***

Fakatogünveondansonra,günlerce,heporüyahalidevametti.İlkzamanlarYusuftantesellibekleyenMuazzez,birkaçgünsonraonunhalindenkorkmayabaşladı.

"KendinitoplaYusuf!Senböyleyaparsanbizimhalimizneolur?"dedi.

OzamanYusuf,Muazzez'infarkındaolmadanyaptığıbuihtarınmanasınıdüşünmeyebaşladı.

Artıkhayatta tekbaşına idi.Dahadoğrusu tekbaşınaayaktadurmayavekendindenbaşka ikikişiyidetutmayamecburdu.Dayanacakkimsesiyoktu.

Artık: "Hayatımı nasıl bir düzene koymalıyım?" yahut, "Bu işler benim işim mi, değil mi?" diyedüşünemezdi.Hayatınıniçvedışşeklinibundansonratesadüfler,icaplartanzimedecekti.Belkibundanevveldeböyleidi;fakatoiçinde:"İstediğimgünhayatımıdeğiştirebilirim!"diyebirkanaatbeslemişvebuonacesaretveemniyetvermişti.

Şimdi bu emniyetin birdenbire uçup gittiğini, önünde, ne olacağını bilmediği günlerin, bir uçurumgibiuzanıpesnediğinigörüyor,teslimiyetlebaşınıeğiyordu.Fakatkafasınınbirköşesindehâlâbubaşeğmeninmuvakkatolduğuna,birgün"kendi istediğigibi"hareket etmek imkânlarının tekrardoğacağınadairbirümit yaşıyordu. Babasının ölümünden birkaç gün sonra tekrar gidip gelmeye başladığı tozlu odanınkendisiiçinsonvedaimibirsığınakolduğunainanmaktanonualıkoyan,iştebumüphemümitti.

Üçhaftakadarhiçbirşeydeğişmedi.Yusufhayatınbukadarezicigünleriolduğunugördükçedahaileriyidüşünmekten vazgeçiyor ve kafasını bomboş bırakabilmek için çalışıyordu. Akşamları eve gelipyıkandıktansonrasokaküstündekiodayaoturuyor,Muazzez'insofrahazırlamasınabakıyordu.Birdenbirebütün canlılığı, bütün neşesini kaybeden genç kadın, kocasıyla göz göze gelmek istemiyordu. Çünkübakışlarınezamankarşılaşsa ilkakıllarınagelen şeymüşterek felaketlerioluyorve ikisinindegözleriyaşarıyordu.

BaşıdaimaçatkılıvegözleridaimakızarmışolanŞahindesofrayagelipbirkaçyudumalır,sonrabahçetarafındaki odasınageçerekmindereuzanır ve "of, aman!"diye inlemeyebaşlardı.Hakikatenharapveperişan bir haldeydi. Günde en aşağı üç dört komşuya gidiyor, Muazzez'den dinlediği ölüm tasvirini,ilaveler yaparak, eve her gelenmisafire ve her gittiği komşuya birer kere anlatıyor, sonra onların da

Page 130: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

iştirakiylesesli sesliağlamayabaşlıyordu.Maamafihbuburadaâdetti.Evindenölüçıkanherkadınbumerasimeriayetekendinimecburgörürdü.Komşulardabuiştepekdikkatliidiler."Acılı"nmağlamaktakienufakkusurunubilegözdenkaçırmazlarvematemefiileniştiraklehiçbirzamantekâsülgöstermezlerdi.

Bununiçinyorgunargınvegeçvakitevedönenvekomşularınyaptığıikramlarsayesindecanıhiçbirşeyyemek istemeyen Şahinde, felaketine layık bir iştahsızlık ve perişanlık ile, çocuklarına bir vefakârlıkmisalivermekteidi.

Muazzez,Yusufufazlaüzmemekiçinkendinehâkimolmayaçalışıyorveşimdibirçokhuylarınıbabasınabenzetmeye başladığı kocasına daha çok sarılıyordu. Gündüzleri o ve annesi evde yokken biraz içiniboşaltabiliyor,babasının,birbohça içindeyükekaldırılanelbiseleriniortayaçıkararakonlarıkokluyorvegözyaşlarıylaıslatıyordu.

Akşamüzerleriyalnızbaşınaevdeotururken,sokaktanhergeçeninayaksesiyleyerindenhoplar,kapınınçalınmasınıvesolukyüzüylebabasınıniçerigirmesinibeklerdi.İnanamıyordu.Onunbirdahakapıyıhiççalmayacağına, tulumbadaMuazzez'e su çektiripyıkanmayacağına,uzunentarisi vebeyaz saçlarıylabueviniçindebirdahadolaşmayacağınainanamıyordu.Birgünyinegelmesilazımdı.Muhakkaklazımdı.

Fakatkapı sahidençalınıpYusuf içerigirincekalbihembir sukutuhayal,hembir sevinçleburkuluyor,yüzüağlamaklagülmekarasındabirifadealıyordu.

BirbirlerinipekgüzelanlıyorlarveŞahindeiçerdeinlerkenbabalarındanbahsetmeyiveonuniçingözyaşıdökmeyi istemiyorlardı.Buna rağmenher ikisinindegözlerikarşımindere,SalâhattinBey'inherakşamyemekten sonra oturup eski kitapları karıştırdığı köşeye gidince, ikisi de başlarını önlerine eğerekdakikalarcasusuyorlardı.

Meğer kendisine 46 yaşında ihtiyarlamış gözüyle bakılan hasta Salâhattin Bey bu evi ne kadar çokdolduruyormuş?Dörtodalıahşapbinasankibirdenbiretamamenboşalıvermişti.GelinininyanındanhâlâdönmeyenvedöneceğedebenzemeyenRumelilihizmetçideolmadığıiçin,üçkişidenibaretkalanbuailesankibirodanınancakbirköşesini işgalediyorvediğer taraflarbomboş,hayır,ölününhayali iledoluolarakduruyordu.

Şahindekavgaetmediğizamanlarkonuşmazdı.MuazzezlafakarışmayakorkarveYusufdaimasusardı.Buevde konuşan, şaka yapan, soran, hatta fırsat düştükçe, üç dört kelime ile de olsa, anlatan ve havadisverenhepSalâhattinBey'di.Ogittiktensonraevhalkını,uzunzamanbirdeğirmendebulunan insanlaraçarklarbirdenbireduruncagelenbirşaşkınlıksarmıştı.Kulaklarındahâlâuğultulardevamediyordu.

YusufveMuazzezgibi iki insanınuzunzamanbu teessürlerdenkendilerinikurtaramamalarıbeklenirdi,fakat,evvelcedesöylediğimizgibi,hadiselerbirbiriniçokçabukkovaladıvezihinleriuzunzamanbirnoktaüzerindekalmaktanmenetti.

Page 131: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

7SalâhattinBey'inölümündensonrakaymakamlık işlerineonbeşgünkadar,enkıdemlimemurolan tapumüdürüvekâletetti.SonraİzzetBeyisminde,oldukçagençbirkaymakamgeldi.Başlarbaşlamazilkişievvelaşehrinilerigelenlerinihükümeteçağırıponlarlakonuşmak,kendileriyle işbirliğietmekoldu.Butoplantıda söylediği sözlere nazaranmemleket çokmühim anlar yaşmakta idi. Yarın öbür gün düşmanzırhlılarınınEdremitkörfezinegirmesivebelkidekasabayıbombardımanetmesimümkündü.Neçetinbirdevirde yaşadıklarını anlamak için Edremitliler bu dakikayı beklememeli, şimdiden gözlerini açıphükümetleelbirliğietmeliidiler.Vedahabirçokşeyler.

Toplantıya çağırılanlar arasında memleket eşrafı da vardı. Zaten yeni kaymakam sözlerini asıl onlaratevcihetmişti.Kendinidiğermemurlarınhepsindenbüyükgördüğüiçin,konuşurkenhattaCezaReisiileMüftü'nünveKadı'nınbileyüzünebakmamıştı.Herhalde,buharpvaziyetinde,birmülkiyeamiriningenişsalâhiyetinionlarahissettirmekniyetindeydi.

Geldiğinin ikinci gecesi Çınarlı Han'daki odasında eşraftan birkaçıyla oturup kafayı çektiği kasabayayayılınca,diğertecrübelimemurlar:

"Tamam,Edremit'emalıngözünügöndermişler...Yükünütutmadangitmez!"diyesöylendiler.

FakatİzzetBey,yükünütutacağadapekbenzemiyordu.Elipekaçıkveeğlenceyebirazfazladüşkündü.

Küçük kasabanın şimdilik enmühim işini, yeni kaymakamlarıyla meşgul olmak teşkil ettiği için, onungünlük hayatı, en küçük teferruat bile unutulmamak şartıyla, kulaktan kulağa anlatılıyor, türlü türlütefsirlereuğruyordu.

Yusufyenikaymakamıdahailkgeldiğigünlerdegördü.Odasındakitahtamasanınbaşındaoturuyor,kamışkalemlerdenbiriyleoynuyordu.Birdenbirekapıaçıldı.Evvelasarışınbirbaş,sonrasıskabirvücutiçerigirdi.

İzzetBey'inkirlisarısaçları,birazdahakoyubıyıklarıvekaşlarıvardı.Otuzbeşsularındagörünüyordu.Donukmavigözlerinisüratleetrafındagezdiriyorvesözünümüteakip,sankiizahediyormuşgibi,uzunvezayıfkollarıylaişaretleryapıyordu.Odadakilerinherbirineadlarınısordu,sonraYusufunmasasınagelipellerinidayadı.

"Senneişyaparsın?"dedi.

"Kâtiplikyaparımefendim!"

"Canım,vazifenideğil,yaptığınişisoruyorum!"

"Neişverirlerseonuyaparım!"dedi.

Kaymakam'ınyanındaveelleribağlıolarakgezenbirmemurizahatverdi:

"MerhumSalâhattinBey'indamadıdırefendim!"İzzetBeybaşınıçevirerekmanalıbirtavırla:"Bumuduro?"dedi.

Page 132: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"Evetefendim!"

YusufmasanınbaşındaayaktaduruyorvegözleriniKaymakam'ınellerindenayıramıyordu.Sarı tüylüveiri kemikli parmaklarının tırnakları kısa, yassı ve öne doğru kıvrıktı. Ömründe bu kadar çirkin elgörmeyenYusufhayretleonlarınhareketlerinitakipediyordu.Kaymakamsualsorarkenbirelinikaldırıpişaretleryapıyor,öbürelininparmaklarıiledemasayıtıkırdatıyordu.

DilindebirazRumelişivesivardı,fakatbunubellietmemeyeçalışıyordu.Yusufdaevvelafarketmemişti.Fakat kulağı evdeki hizmetçinin sözleriyle dolu olduğu için,Kaymakam "Bumidir o?" deyince derhalanladı.

YeniKaymakamgözleriniodanınduvarlarındagezdirdikten,kenardadayalıduranbirkaçbüyükveeskideftereşöylebaktıktansonra:

"Haydibakalım,oturunyerlerinize!"diyerekçıktıgitti.

Kaymakam'ın bu ziyareti Yusuf üzerinde hiç hoş olmayan bir tesir bırakmıştı. Onun, baktığı yerikirletiyormuş hissini veren yapışkan mavi gözleri ve masanın üzerine yerleşip bir müddet oradakımıldayankorkunçderecedeçirkinelleri,birtürlüzihnindençıkmıyordu.

Nekadarküstahça,nekadaristihfaflasoruyordu.

"Adınnedir?"yahut:

"Neişyapıyorsun?"derken,sankidudaklarınınarasından:"Sendeadammısın?"diyenikincibircümlesessizce dökülüyor ve muhatabının dimağına varıyordu. İhtiyar Hasip ve Nuri Efendilere karşımerhametlekarışıkgörünenbuistihfaf ifadesi,Yusufagelincedahakeskinleşmişti.HelegözüYusufunkalem tutan başparmaksız sağ eline ilişince bu kadar komik bir manzaraya tahammül edilemeyeceğinibelli eden bir gülüşle yüzü yayılmış, sarı fakatmuntazamdişlerimeydana çıkmıştı.Yusuf, İzzetBey'inkendisihakkında:

"Bumuduro?"demesindendekuşkulanmıştı.Demekbuherifekendisindenbahsedilmişti!Nedenacaba?Sonrakimbahsetmişti?Yusufbunlarıdüşünürkenburada,eskikaymakamınoğluveyadamadısıfatıyla,nekadarmünasebetsizbirvaziyetteolduğunuhissetti.Babasısağkenbilememurlarınmanalıfakatçekingentavırlarındansinirlendiğihalde,şimdionların,sarihbirehemmiyetvermeyişveküçükgörüşhalinialan,hattabazenalayetmekderecelerinevaranmuamelelerinetahammületmeyemecburkalıyordu.

HasipEfendibiraralıkbaşınıYusufaçevirerek:

"Nedüşünüyorsunevlat?"dedi.

"Hiç,beybaba!"

"Beğendinmibuadamı?"

Yusufomuzlarınısilkti.

BunumenfibircevaptelakkiedenHasipEfendieseflebaşınısallayarak:

Page 133: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"Benimdegözümtutmadı,"dedi.

Nuri Efendi bulunduğu köşeden, gene o asık suratıyla,mütemadiyenmırındandığı duaları keserek, lafakarıştı:"Herakşambeylerdenbiriyleiçiyormuş!"dedi.HasipEfendicevapverdi:

"Merhumunbuheriflerlekarşıkarşıyaoturupeğlenmesine imkânmıvardı?Kimseninaklınabir fenalıkgelmeyeceğini bildiği halde, bir eşraf davetine bile gitmezdi. Hem de on sene burada oturup kendinitanıttığı,herkesindenemalolduğunuöğrendiğihalde!"

Birmüddetdurdu,sonratekrarbaşladı:

"Dahageleliüçgünolmadı.Neredendetanışıpişretebaşlarlar.Kendinikurnazzannediyorama,üçgündekafesegirer.BizSalâhattinBey'denevvelbunabenzerkaymakamlargördük,bukasabadabendenakıllısıyokturdiyedolaplarçevirmeyekalktılarda,defolupgiderlerkenhalkarkalarındantenekeçaldı.Bilmemama,bunundasonuodur!"

NuriEfendigeneokumayıkeserek:

"YusufEfendioğlum!"dedi."DünakşamHilmiBey'leberaberiçmişler.EvvelaÇınarlıHan'dabirsofrakurdurmuşlar,sonraHilmiBey'inevinegitmişler."

Yusuf bir an düşündü. "Ne çıkar bundan?" dedi. Fakat birdenbire aklına Kaymakam'a kendisindenbahsedenin Hilmi Bey olması ihtimali geldi. "Acaba bu herifler benden daha ne isteyecekler?" diyesöylendi.

Nuri Efendi'ye daha sormak, bir şeyler konuşmak istiyordu. Bugün nedense her zamanki gibi sessizceoturamayacaktı.Fenahaldesıkılıyordu.Fakatosıradaherikiihtiyarçoraplarınıçıkarıpayaklarınanalıngiymişlervetenekeibrikleriyle,aptesalmayagitmişlerdi.

BirmüddetsonraHasipEfendiönde,NuriEfendiarkadadöndüler.Dualarmırıldanarakkurulandılarveodanınortasınaserdiklerieskiseccadeninüzerindeyanyananamazadurdular.

Yusufakşamızoretti.Dairedençıktıktansonrahızlıadımlarlaevinyolunututtu.Yukarıçarşı'dangeçerken,AvukatHulusiBey,yazıhanesininpenceresindenbaşınıuzatıponuçağırdı.

YusufbabasınınölümündenberiHulusiBey'igörmemiş,cenazegünüise,ancakbirikikelimekonuşmuştu.OzamanHulusiBey:

"Oğlum, babanla aramızdaki hukukubilirsin, bir derdin, bir ihtiyacın olursa hemenbanagel!" demişti.FakatYusufosıradabirşeydinleyip.anlayacakhaldeolmadığıiçinHulusiBey'inosözleriniancakşimdihatırlıyordu.

Küçük ve basık yazıhaneye girdi.Burası alelade bir dükkândı.Yalnız içerisi beyaz badana edilmiş vebirkaçkanepe,koltukladöşenmişti.Yerdegüzelcebirhalı,kenarda,avukatınönünde,genişveüzeriderikâğıtlar,kahverengizarflarladolubirmasaduruyordu.Duvarlaragüzelhatlarlayazılmışbirçoklevhalarasılmıştı.HulusiBey'intepesindekibüyüceklevhadaustabirsülüsileyazılmış:

Ayinedirbuâlem,herşeyhakilekaim

Page 134: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Mir'atıMuhammedden Allah görünür daim. (Her şeyin Allah sayesinde ayakta durduğu bu âlem biraynadır,Muhammed'inaynasındadaimaAllahgörünür.)

İbaresivardı.Onunbirazsolunda,dükkânıniçinedoğruyanyanaasılmışdurandahaküçükçelevhalarda:

"Biriştekasıtneisehükümonagöredir!"

"Şekileyakînzailolmaz!"(Kuşkugerçeğiortadankaldırmaz.)

"Zararı âmmıdef için zararı has ihtiyar olunur!" (Kamunun yararı bireyin yararından üstündür.) gibimecellerdenalınmışcümlelervardı.

HulusiBey'intamkarşısında,birihtargibi,fevkaledegüzelbirtalikileyazılmış:

Garikibahriisyanım

DahilekyâResuullah(İsyandenizindeboğuluyorum,eyHazretiMuhammedsanasığınıyorum.)

Levhasıduruyordu.

HulusiBey,Yusuf'uiçeriçağırdıktansonraiskemlesinibirazkenara,üzerindedüsturvemecelleciltleribulunan bir rafa doğru çekti, Yusuf'a da karşısındaki kanepeyi gösterdi, sonra havadan bahseder gibisordu:

"Oğlum,hiçuğramıyorsun!Nasılsınbakalım!"

"İyiyimefendim!"

"Hanımkızımnasıldır?"

"İyilerefendim!"

"Birkahveiçersindeğilmi?"

"Teşekkürederimefendim,hacetyok!"

"Olmaz! Ne demek! Bir kahve içmeden gidilir mi?" Sonra dışarıya doğru seslenerek karşı sıradakikahveciye:"Bizeikişekerligetir!"dedi.

Yusuf etrafına bakmıyordu. Hulusi Bey'in masasının ayakları tornalanmıştı ve yukardan aşağı doğruinceliyordu.YusufbirgözünühafifkapayarakbuayaklardakitornahalkalarınıseyrediyorvebirtaraftandaHulusiBey'inkendisiniburayanedençağırdığınımerakediyordu. İçindeburadanbiranevvelçıkıpevegitmekihtiyacıvardı.

Kahvelergeldiktensonraavukatsordu:

"YusufEfendi,evladım,Edremit'teyerleşipkalmakniyetindemisiniz?"

Yusufhiçbeklemediğibusualkarşısındabirmüddetdurakladı,sonra:

Page 135: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"Bilmemki?"dedi.

Sahidendebilmiyordu.Busualincevabınıverebilmekiçin,aylardanberikafasınıniçindedolaşıpduranbirçokdiğersuallerinhalledilmesilazımdı.Hayatınınneşekilalacağınıbilmedenvebuhusustabirkararvermedenkarşısındakinenesöyleyebilirdi?

Birkeredahamırıldandı:

"Bilmem!.."

HulusiBeybirazdüşündü: "Buradasizinnemalınızvar?"dedi. "Elli ağaçzeytinimiz,ondönümkadartarlamızvar!""Sizigeçindirmez!..Sonrabunlarlauğraşacakadamlazım,senhalbukiartıkboşdeğilsin!"

Birmüddetsustular.HulusiBeytekrarsordu:"Annenizinkimsesiyokmu?"

"Yok!..Anasıöleliçokoluyor,babasıdaüçseneevvelölmüştügaliba.Nazilli'derejimemuruidi.Birşeybırakmamış...""Seninkimsenyokmu?"

Yusufgözlerinikarşısındakininyüzünedikerekuzunmüddetbaktı.Birşeydüşünmüyor,sadecekafasınıniçindenbirdenbirehızlageçmeyebaşlayanbirhatıralarşeridinindurmasınıbekliyordu.Nihayetyavaşça:

"Benimdekimsemyok!"dedi.

OzamanHulusiBey,çaresizbirvaziyettekalmışgibiikieliniaçarak:

"Öyleiseyapacakbirşeyyok!.."dedi."Buradakalacaksınız.Fakatbenidinleevladım!Herşeyiaçıkçakonuşalım. Siz benim canım kadar sevdiğim bir arkadaşımın yadigârlarısınız. Sözlerime gücenme. Birkereartıkbabanızınsağolmadığınıunutmayın.Bulafımınsanabirilişiğiyok,dahaziyadevalidehanımiçinsöylüyorum.Nediyesaklamalı,sizartıkfakirbirailesayılırsınız.Kendiâleminizdeyaşamalısınız.Sonrabilirsinkibukasabadaherkessenindostundeğildir.Başındantürlüişlergeçti.Onuniçindetetikol. Bulunduğun işe dört elle sarıl. Şimdi karışık zamanlar. Kendi kendine bir iş yapamazsın. Ticareteatılayım desen hem sermaye ister, hem tehlikeli iş. Bak, iki haftadır pazarcıları eşkıyalar soyuyor. Ataraba alsan, yarın hükümet bir emir verir, askeriye için zapt ederler, eline de bir senet verirler, ezipsuyunu içersin. Yeni Kaymakam'm gözü sendedir. Hiç kimse kendinden evvelkinin adamlarını yerindebırakmakistemez.Hattaüçdörtgündürnediyesanabirşeyolmadıdiyehayretediyorum.Çünkühenüzdaireyemülazımolarakdevamediyorsun.Çıkarmakkolaydır.Fakatkimbilir,belkivicdanlıbiradamdır.Bendahagörmedim.Hakkındasöylenenlerpekiyideğilama,doğrusuancakAllahamalûmdur.Bak!Enmühim şeyi unutuyordum. Senin Şakir'le ve Hilmi BeyTe aranda bir geçmiş vardır. Bunu da unut.Dayanacakkimsenyok,içindeonlarakarşıenküçükbirdüşmanlıksakladığınıfarkederlerseseniezerler.YeniKaymakam iledehemenarayıdoğrultmuşlar...Doğrultmasalarbile,paralarıvar, efendim,parayakarşıkimingücüyeterki!.."

Yusufsesçıkarmadandinledi.HulusiBeyinonuburayaçağırışınınsebebiherhaldeyalnızbunasihatlerivermek değildi. Yusuf onun evvela başka bir şey söylemeye hazırlandığını sezmişti. Fakat Edremit'ibırakıp gitmelerine imkân olmadığını söyleyince Hulusi Bey fikrini değiştirmiş, sözü başka taraftanaçmıştı.Yusuf bunu pek güzel hissediyor ve dayanılmaz bir tecessüsle,HulusiBey'den asıl söylemeyehazırlandığışeyisormakistiyordu.

Page 136: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Fakatbunacesaretedemedi,dahadoğrusubuarzusunuifadeedecekkelimelerbulmayavecümlelertertipetmeyemuktediıolamadı.

"Senbaşkabirşeysöyleyecektin;haydionudadiyiver!"demekolmazdı.Başkayollardanyürümeliidi;fakatböyleustalıklısözleriYusufzihnininsükûnetleçalıştığızamanlardabileyapamazdı.Halbukişimdimütemadibirihtimalvesualzincirikafasınıniçindeuğultularyaparakdolaşmaktaidi.Yavaşçadoğruldu.Avukatıneliniöptüktensonra:"SözünüzdençıkmamHulusiBeyAmca!"diyerekayrıldı.

Page 137: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

8ErtesisabahYusufdaireyegidergitmezbirodacı:"Yusufefendi,siziKaymakamBeyistedi!"dedi.GençadamodasınagirinceHasipEfendionadoğrukoşarak: "Evladım.Buherif seni arattı.Pekmeraktayız,çabukgirçıldabizehaberver.İnşallahmelununfenabirniyetiyoktur!"dedi.

Yusufabirfenalıkyapılmasıihtimalibile,buikiihtiyarırkafalarındaKaymakam'ınaleyhindetoplanmayabaşlayanşüphelerinkuvvetlenipkanaathalinegelmesineveadamınkısaca"melun"diyeadlandırılmasınakifayetetmişti.

YusufelindekiöğleyemeğiçıkınınımasanınüstünebıraktıÖnünüilikleyipyanıbaşlarındakiodayagitti.

Kaymakambirmüddetmasanınüzerindekikâğıtlarlameşguolarakonungirdiğinifarketmemişgöründü,sonrayavaşçabaşınkaldırarak:

"Senmisin?"dedi.

Tekrarbirkaçkâğıdıokuyupimzaladıvebazıyerlerinideğiştirdi,belkiondakikadahaYusuf'ubeklettivebirdenbire yerinden kalkarak ona doğru yürüdü. Yüzü hayırhah bir tebessümle gerilmişti. Yusuf butebessümdenmemnun olacağı yerde korktu, hatta biraz da tiksindi.Bu insan başkasına, hatta bir iyilikyapacak olsa bile bunu böyle bir tebessümle evvelden haber vermeye hiç lüzum yoktu.HalbukiYusufkarşısındakininkendişinearasırafırlattığıkaçakveanibakışlardanaslaiyimanalarçıkaramıyordu.

Ötekikaşlarınıkaldırıp,mühimbirnutkabaşlıyormuşgibiyaptı:

"Bak evladım!" dedi. "Sen benimmerhum selefimin dama dısın. Pederinmerhuma gıyabi hürmetlerimvardır.Eminol!Senideonundevletebiremanetisayarım.Baktım,tetkikettim,bukâtiplikişisanagöredeğil."

Yusuf'unbusözlerianlayıpkafasınayerleştirmesinibekliyormuşgibibirkaçsaniyesustu.Yusufiçinden:"Ulan,bizikap]dışarıedeceksin,lafınediyeuzatıyorsun?"dedi.Kaymakamtekrarsözebaşladı:

"Bakoğlum,sağelindebirparmaknoksan.Geçmişolsun.Fakatbuvaziyettenekadarçalışsangüzelbiryazısahibiolamazsın.Eh,seninmemuriyetindedeadamıgösterenyazıdır.Mutasarrıfagidenbirtahriratevvela onun gözünü yazısı ile kamaştırmahdır. Neyse... Duyduğuma göre sen biraz da serbest tabiatlıimişsin.Bensanatamgönlünegörebirişbuldum."

Kaymakam tekrar durdu. Karşısındakinin merakla sözün arkasını beklediğini görüyor ve memnun birgülüşleonabakıyordu:

"Anladınmıevladım,tamsanagörebiriş.Senhemenbeşonkuruştedarikedersin;elbetbirkaçparanızvardır! Güzel bir at satın alırsın. Ben seni tahsildar yapacağım, süvari tahsildarı. Malmüdürü ilekonuştum. Buradaki maaşını vererek seni oraya geçireceğiz. Ayrıca hayvanın için yem parası davereceğiz.Köylerdendevletinalacağını,vergisinitahsiledeceksin.Fevkaladeiş!Öyledeğilmi?Odadaoturupsıkılmakyok.Atüstündeköylerigez.Hemparadaartırırsın!"

Page 138: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Yusufbirazşaşkınbirtavırlabaşınısallıyordu.Kaymakamsözünübitirince:

"Siznasılbuyurursanızöyleolsun!"dedi.

KaymakameliniYusuf'unomzunakoyarak:

"EskiKaymakambabandı,bendeağabeyinsayılırım.Birderdinolursabanagel.Haydibakalım,odanagitdeemrimibekle!"dedi.

Yusuf çıktı.Kafası karmakarışıktı. Bu adamın kendisine bir fenalık yapacağını düşünerek içeri girmiş,içerde bu kanaati büsbütün kuvvetlenmişti. Halbuki teklif edilen iş hiç de fena değildi. Ne tarafındandüşünülürsedüşünülsün,tahsildarlıkherhaldebuAllahınbelasıtahriratkâtipliğinetercihedilirdi.

OdadakendisinibekleyenHasipEfendi ileNuriEfendi'yemeseleyianlattı.Onlardabundabir fenalıkgörmediler.Sadece:

"Belkiherifsenicivarındabulundurmakistemiyor?Nekadarolsabiraztuhafkaçacak.Fakatbulduğuişdehiç fenadeğil.Gençsin.Dayanıklısın.Kardakıştaköyleridolaşmakbirazgüçtürama, sanakoymaz.Allahhayırlısıneyseöyleyapsın!"dediler.

NuriEfendi:

"BuKaymakamsütütemizbirinsanabenzemezama,buseferbiriyitarafınarastgeldiherhalde!"diyerekbaşınısalladı.

YusufevedönerkenavukatHulusiBey'euğradıveKaymakam'ınkendisinesöylediğişeylerianlattı.

Hulusi Bey'in bu havadisten memnun olacağını tahmin etmişti, halbuki o sadece düşünceli düşüncelibaşınısalladı,tıpkıHasipveNuriEfendilergibi:

"İnşallahhakkındahayırlısıbudur!"dedi.

YusufyemektensonraMuazzez'eyenivazifesinisöylediğizaman,gençkadınınilksözü,mahzunbirtavırlabaşınıyanaeğipdudaklarınıbüzerek:

"İyiama,Yusuf,senköyleregidipgünlercekalırsan,benburadaneyaparım?"demekoldu.

O zaman Yusuf un da çehresi değişti; birdenbire düşünceli bir hal aldı. Bu cihet onun da aklınagelmemişti.Şimdibunahayretediyordu:Nasılolmuşdabunuhiçdüşünmemişti.

Birdenbire aklına babasının bir lafı geldi: Kızılbaş köyünde, Yusuf Ayvalık'ta arabacılık yapmaktanbahsederken, Salâhattin Bey: "Sen çalışmaya gidersen karın ne yapar?" demişti. İşte şimdi Yusufçalışmaya gidecek ve karısı yalnız kalacaktı. Acı acı gülerek: "Keşke yalnız kalsa!" diye mırıldandı.Köylere gidip belki de haftalarca evden uzaklaşınca, karısı, Şahinde ile beraber kalacaktı. BununMuazzeziçinyalnızlıktanbilefeciolduğunuYusufgayetiyianlıyordu.Muazzezyavaşbirsesle:

"Yusufçuğum!"dedi."Artıkkeyfimizinistediğiniyapamayacağımızıbiliyorum.Fakatsendenböyleikidebirde ayrılı vermek de hoş değil. Sen de bilirsin, annem beni rahat bırakmayacak, hiç sevmediğimisanlara beni zorla götürecek, evi onlarla dolduracak. Sen kendisine bir şey söyleme! Nasıl olsa o

Page 139: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

bildiğiniokur...Barievdedırıltıolmasın.Benonunlabaşaçıkmayaçalışırım;yalnızçoksıkılacağım.Bakşimdidenbir tuhafoldum.Canımyukarıkata,odamızagitmekistemiyor.Sankisenyokmuşsundaoradaseniarayacakmışımgibioluyorum.AhYarabbi...Nefenaşey!.."

Gençkadınıngözleriyaşardı.Yusufacıacıyutkundu,sonrakararvermişbirtavırla:

"Üzülmecanım!"dedi."Kaymakamgitdediisezorlagönderecekdeğilya!Hükümetişindençıkarım..."

Muazzezhemenonunsözünükestiveancakbirkadınındüşünebileceğikadarincedüşünerek:

"DelimisinsenYusuf!"dedi."Hükümettençıkarsındaneişyaparsın?Tutacağınişsankisenihiçbendenayırmayacakmı? Bu karışık zamanda insan bulunduğu yeri bırakırmı? Babamdan bir şey kalmadı ki,onunla geçinelim. Sen bu vazifende kalırsan zeytinlikle tarlanın işlerine de bakarsın, biraz halimizeyardımıolur."

Yusufhenüzçocukaddettiğikarısındanbusözleriduyuncaazıcıkhayretetti.Fakatbu,onukarısınahakvermektenalıkoymadı.

Babalarının cebinde çıkan beş on sarı lira ile Yusuf taki paralar cenaze masrafına, imama, müezzinegitmiş,Yusuf'unelindebirkaçmecidiyedenbaşkabirşeykalmamıştı.Aybaşınaongünvardı.Önlerikışolduğu içinbirçokmasraflardahayapılacaktı.BunlarıgözününönünegetirinceYusuf:"Hükümetteki işibırakırım!"demeninmanasız,hattagülünçolduğunufarketti.

Hadiseleri olduğu gibi karşılamaya, kendiliğinden bir şey yapmamaya karar vererek yattı. Pek sakinolmayan bir geceden sonra uyanınca hayatı biraz daha tatlı buldu. Hadiseler, gece vakti ve bir idarekandilinin ışığında konuşulduğu kadar ümitsiz ve korkunç değildi. Dışarda ağaçların yapraklarınıoynatarak esen bir sonbahar rüzgârı, bu ölümemahkûm yaprakları henüz koparamıyordu. Buminiminiyeşilmevcudiyetlerbile içlerindebukadarkuvvetli birmücadelevemukavemetkabiliyeti taşırlarken,kendisininkaranlıkdüşünceleredalmasıdoğruolamazdı.

Yavaşça yataktan sıyrılarak pencereye gitti. Güneş ağaçların arkasından yükseliyor ve evlerin genişbahçelerindekiotlarınemlibirışığaboğuyordu.Yusufböylebirsabahtaatlakırlarıdolaşmanınaslabirfelakettelakkiedilemeyeceğinidüşündü.BaşınıçevirerekMuazzez'içağırmak,dışarısınıonunlabirlikteseyretmek istedi, fakat gençkadınbaşını yastığagömmüş, sağ elini yanağının altınakoymuş, bir çocukgibimışılmışıluyuyordu.

Yusuf onu uyandırmaya kıyamadı.Ayaklarının ucuna basarak yatağın kenarına gidip oturdu ve karısınauzunzamanbaktı.

Muazzez'insaçları ikiörgühalindebeyazyastığınüzerindeuzanıyordu.Örgülerinuçlarıbirazçözülmüşvekumralsaçlarbirsırmapüskülgibidağılmıştı.Şakaklarındakisaçlarınbazılarıdayanaklarınakadaruzanıyor ve genç kadının yüzünü ince, ipek bir tül gibi sarıyordu.Ağzı biraz aralıktı ve nefes aldıkçabeyazdişleriparlıyordu.Gözkapaklrındakılgibiincemavidamarlardolaşıyor,birazdağınıkolankaşlarıarasırahafifçeürperiyordu.

Gençkadınkımıldadı.Başınıyukarıçevirdivebirkolunuyorganınüstüneatarakdahageniş,daharahatnefeslerleuykusunadevametti.Yusufgözlerinikarısınıngöğsünedikti.Yakasıkapalıbeyazentarisininaltında kabaran göğsü muntazam nefeslerle şişiyor ve yorganın kenarını yükseltiyordu. Mavi yüzlü

Page 140: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

yorganın üzerinde uzanan beyaz eli hareketsizdi. Biraz içeri doğru kıvrılmış olan parmakları yorganınkıvrımlarındanbiriniyakalamışgibiduruyordu.

Yusufyarımsaatkadaronuseyretti,sonragüneşinyükseldiğinigörerekgiyinmekiçinkalktı.BuesnadaMuazzez gözlerini açtı. Başucunda kocasını görünce gülerek doğruldu ve pencereye vuran güneşebakarak:

"AmanYusuf,neuyumuşum,neuyumuşum!"dedi.

"Yokcanım,okadargeçdeğil!"

"Dursanakahvaltıgetireyim!"

Hemenyerindenfırladı,terlikleriniayağınageçirerekaşağıkoştu.

Sabahlarıkalktığızamankendisineböylekahvaltıhazırlayacakveyasadecekolunumaviyorganınüzerineuzatıpuyuyacakbirkadınyerine,herhangibirköyodasınınislikalaslıtavanınıgörmekYusufabiraniçinpek acı geldi. Sonra bu gibi düşünceleri kafasından uzaklaştırmanın lüzumunu kendine telkin ederekdoğrulduvegiyindi.

***

HemenogünKaymakam,YusufuMalmüdürü'negönderiptahsildarlığabaşlattı.Ortayaşlıbirmümeyyiz,önüne beş onmakbuz koçanı alarak,Yusuf a bunlar üzerinde adeta uzunca bir ders verdi ve delikanlıakşamakadarbunlarıbellemekiçintemrinleryapmaklavakitgeçirdi.

Şimdi bir at satın almak icap ediyordu. Akşam üzeri Aşağıçarşı'dan geçerken uzun zamandan berigörmediği Hacı Rifat'ın İhsan'a rastladı ve ondan akıl sordu. İhsan, onu yanına alıp Soğuktulumbayolundakibirhanagötürdü,yarımsaatiçindepazarlığınıfilanyaparakbeşbuçukaltınagüzelvebeyazbirataldı.Parasıaydabireraltındanverilecekti.Peşinolarakverilmesiicapedenparayıİhsankendisiverdiveatyedeklerinde,berabercekasabayadöndüler.

Ali'nin ölümünden beri adamakıllı bir şey konuşmamışlardı. İhsan, Yusuf'un bu kadar uzun zamandansonrakendisineeskibirarkadaştırdiyebaşvurmasındanbüyükbir iftiharduyuyorveonaarkadaşlığınalayıkolduğunuispataçalışıyordu.

Yusufise,bütüninsanlardanümidinikestiğibusıralardakarşısınaböylebirdostunçıkışınıbirazhayret,fakatdahaçoksevinçveteşekkürlekarşılıyordu.

Yolda ikisi de hep eski günlerden, beraber yaptıkları gezmelerden, kâğıt kebabı ve irmik helvasıziyafetlerindenbahsettiler.SözleriAli'yeaithatıralaratemasedincesustular.Yusufbiraralıkyangözleİhsan'abakıncaonungözlerinindekendininkilergibiyaşarmışolduğunugördü.Birmüddetsöyleyeceklafbulamadılar.Nihayetİhsan:

"İşteböyleYusuf,ömürbu,geçipgidiyor!"diyemırıldandı. İhtiyarlaramahsusbireda ile söylenenbusözlerYusuf'ugüldüreceğiyerdedüşündürdü.Çayiçi'ndenBayramYeri'nesapanyolunköşesinegelincedurup birbirlerinin yüzüne baktılar ve ayrıldılar. İkisinin içinde de hem uzun zaman sonra tekrargörüşmeninverdiğibirmemnuniyet,hemdebelkibirdahagörüşmeyeceklerinisezmektendoğanbirhüzünvardı.Hayat,birbirindenayırdıklarını,kısabirmüddetiçintekraryaklaştırırgibiolsabile,uzunzaman

Page 141: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

yan yana bırakmıyordu.Geçen günleri bir daha geri getirmekmümkün değildi ve sadece hatıralar, ikiinsanıbirbirinebağlayacakkadarkuvvetlideğildi.

FakatYusuf,yanındanuzaklaşanİhsan'labirlikte,yalnızbeş,onseneevvelineaitçocuklukhatıralarınındeğil, bu şehirle olan bütün bağlarının da sürüklenip gittiğini zannetti. İhsan'a karşı şu anda duyduğuyabancılık,ona,artıkkendisiniEdremit'ebağlayanbirşeybulunmadığınıdahatırlattı.Birmüddetdahadüşününce dünyada da hiçbir yere bağlı olmadığını hissetti ve içten içe bu kadar yabancı olduğu buhayattakendisinibirçokkayıtlarınkuşatmasına,ondan,istediğigibihareketimkânlarınıalmasınamüthişiçerledi.

Page 142: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

9Oldukça serin bir teşrinevvel günü akşamı, dört günlük bir ayrılıktan sonra, eve dönen Yusuf atınıbağlamakiçinarkatarafadolaştı.Buradaevinbahçeduvarınabirkapıaçtırmışvebahçedekidutağacınınyanınaahırkılıklıbiryeryaptırmıştı.Hayvanıneyerinipalıpyemtorbasınıağzınataktıktansonraiçerigirerkenkendisinekimseninkarşıçıkmadığınahayretetti.Fakatvakitdahaerkendiveevdekilerherhaldekomşuyagitmişlerdi.

Yukarıçıkaraksoyundu.Kollarınıvebaşınısabunlayıkadı.Fenahaldekarnıacıkmıştı.Mutfağagiderekteldolabıkarıştırdı.Birbakırsahanındibidebirparçacıkkıymadanbaşkabirşeyyoktu.Taşlıktakiyeşilsandığı açtı, buradan biraz ekmek ve tulum peyniri alacaktı, fakat kurumuş bir kabuktan başka bir şeybulamadı. Boş torbalar bir kenara yığılmış duruyor, sadece bir bulgur torbası, yarı açık, ortadakabarıyordu.

Yusuf tekrarmutfağa dönünce ocağın kenarında bir tencere bulgur pilavı durduğunu gördü.Orada asılıdurankaşıktorbasındanbirtahtakaşıkalaraksoğuktencereninbaşınaoturdu.

Karnını doyurduktan sonra yukarı çıkarak odadaki mindere uzandı. Ortalık kararmıştı. Karısını meraketmeye başladı. Yakın komşularda olsalar muhakkak Yusuf un geldiğini mahalle çocuklarından duyupgelirlerdi.HerhaldeAşağıçarşı'dakimemurailelerindenbirinegitmişolacaklardı.

Kapıda bir anahtarın döndüğünü duydu, pencereye koşarak aşağı baktı, yüreği sevinçle hopladı."Geldiler!"dedi.

Kendinizaptetmeseaşağıkoşupkarısınıkucaklayacaktı.Şimdionunsesiniduyuyordu.Muazzezhayretdolubirsesle:

"A!..Anne,Yusufgelmiş,baksana,hayvanıbahçede..."dedi.

Sonra:

"Yusuf!"diyebağırarakyukarıkoştu:

Kendisinimerdivenbaşındabekleyenkocasınınboynunaatılarak:

"Biz senibugünbeklemiyordukama,benim içimedoğmuşherhalde...Gittiğimizyerdehep;haydianne,gidelimartık,geçoldu!dedim,durdum.Demeksenbeniçekiyormuşsun!"

Yeldirmesiniçıkardı.Yusufadönerek:

"Karnın açtır, ben gidip sofrayı kurayım!" dedi, sonraYusufun bir şey söylemesinemeydan vermedenyavaşça,başıönünde,ilaveetti:

"BirşeygetirdinmiYusuf?Evdeyiyecekbirşeyyoktu..."

Yusufşaşkınbirhaldedoğruldu:

Page 143: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"Evdeyiyecekbirşeyyokmu?"diyesordu.

"HayırYusuf,vartabii,birazbulgurpilavıvar,senyoldangeldinde,belkidoymazsın,canınbaşkaşeyisterdiyesordum.Ama,gelirkenbirşeygetirmedinseartıkistemez...Birdahadışarıçıkma!..Birazturşukoyarım,pilavlabirlikteçokgüzelgider.Senotur,benseniçağırırım,olmazmı?"

Koşarak gitti.Yusuf olduğu yerde,mıhlanmış gibi kaldı.Köylerde ekmek, peynir, yoğurt, yumurta gibişeylerle karın doyurmaya alıştığı için, biraz evvel aşağıda yediği bulgur pilavı ona hiçbir şeydüşündürmemişti. Fakat şimdi, Salâhattin Bey'in evinde olduğunu hatırlayınca, sade bulgur pilavının,yanında hiçbir şey olmadan, veya birkaç biber turşusu ile, bu evde eskiden pek yenmediğini acı acıhatırladı.Demek,okorktuğugünlerbaşlamıştı?Demekgülünçbirtahsildarmaaşınakalanbuaile,sadebulgurpilavıylakarındoyuranlararasınagirecekti!

Boş teldolap, boş torbaların yığıldığı yeşil sandık gözünün önüne geldi: "Ah, nasıl oldu?Nasıl olur?"diyedişlerininarasındanmırıldandı.

Yumruklarıimkânsızlıklasıkıldı.Hiçbirçareyoktu;hayatlarıbelkidahakötüleşecek,fakatasladahaiyiolmayacaktı.Yusuf, sırtında ne büyükbirmesuliyet taşıdığını şimdi yavaş yavaş anlamaya başlıyor vebununaltındaeziliyordu.

Aşağıdan doğru mırıltılar duydu. Şahinde'nin perde perde yükselen sesinin yanında Muazzez'inyalvarmaya benzeyen sözleri duyuluyordu. Fakat konuşulanlardan bir şey anlamaya imkân yoktu.YusufkapıyayaklaşıncaMuazzez'in:

"Anneciğim,Allah aşkına sus!" dediğini işitti. Eliyle kapıya sarılarak dişlerini sıktı: "Ah bu kadın!.."dedi.Sonraonakızmayahakkıolmadığını,Şahinde'ninböyleyapmaktabüsbütünhaksızsayılmayacağınıdüşündü.Kadın,damadınınevidoyurmasınıpektabiiolarakistervekızınıböylebirkocayaverdiğiiçinelbette üzülürdü.Alıştığı hayatı yaşatabileceğini aklı kesmeden bir kaymakamkızını, hemde kaçırmaksuretiyle,alanerkek,kaynanasınınhertürlüiğnelemesinelayıktı.

Yusuf:"Neyapmalı?"diyedüşündü.

Bu seferbu "neyapmalı?" suali bir bardakzehir gibikafasındanvücudunadoğrudöküldü.Birmüddetevvel gene onu işgal eden düşünceler bugünkü dertlerinden çok farklıydı. Bugün ilerisini, hayatınınalacağıistikameti,mesleğininkendineuygunolupolmadığınıdüşünmüyordu.Bugünçaresibulunmasıicapedenşeyinbirgünbeklemeyebiletahammülüyoktu.

Fakatortadayapılacakbirşeydeyoktu.

Yusufbütünvücudunundemirçemberlerlesarıldığınızannederekkımıldadı.Yüzü,pisbir şeyinüzerinetükürüyormuşgibi,tiksinenbirifadealmıştı.Bütünbusıkıntılarıkendinelayıkbulmuyordu.SankiiçindeayrıcayaşayanbirbaşkaYusufvardıveo,buekmekparasıiçinçırpınan,fakirköylülerdenvergialmakiçinbağırıpçağıranzavallıyaistihfaflabakıyorveondaniğreniyordu.

Gitgide artan ve gitgide maddileşen bir bulantıyı geçirmek için Yusuf tekrar geriye, odaya döndü vepencerelerdenbiriniaçtı.BuaralıkaşağıdanMuazzez'insesiduyuldu:"Yusuf,sofrayagel!"

Ağır ağır merdivenleri indi. Havalar serinlediği için, iki yerde ateş yanmasın diye yemeği mutfakta

Page 144: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

yiyorlardı.Bakırsinininortasındabulgurpilavıtenceresiduruyordu.HerkesinÖnünebirerparçakuruevekmeğikonmuştu.Yusuf:

"Bengeldiğimzamanbirkaçkaşıkpilavyemiştim,iştahımkapanmış!"dedi.

Şahindegaripbirgülüşle:

"Açolsanda,bugünküyemeklerimiziştahaçacakgibideğil!"dedi.

Muazzezgözlerinisitemli,fakatkeskinbirbakışlaannesineçevirdi.

Şahinde gene aynı garip tebessümü muhafaza ederek: "Bugün geleceğini bilmiyorduk da, bir şeyhazırlayamadık!"dedi.

Muazzez:"Bunadalüzumyoktu,herşeyibiliyor!"demekisteyerektekrarannesinebaktı.

Yusufgözleriniönünedikmişti.Birkaşıkpilavalıyor,sonradakikalarcaelindekikaşığısüzüyordu.

Sofranınyanına,alçakbiriskemleninüzerinekonanlamba,Muazzez'ininceellerinisapsarıgösteriyordu.Yusuf'ungözleribunlarailişince,içinibirkorkukapladı.YavaşçabaşınıkaldırarakMuazzez'ebaktı.

Bakışları karşılaştı.Muazzez'in yüzünü tatlı, fakat yorgun bir gülümsemekapladı.Yusuf kaşığını önünebırakarak:

"Yarabbişükür!"dedi.

Karşısındakilerinikiside,azaplarınınsonaermesiiçinbuişaretibekliyorlarmışgibi,süratlekaşıklarınıellerindenatarak:"Yarabbişükür!"dediler.

Page 145: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

10Zeytinmevsiminedahavakitvardı.Yusufmahsulü şimdiden satmak içinkimebaşvurduysa, redcevabıaldı.Hiçkimse,ağaçlarıveüzerindekimahsulüyakındangörmedenbiralışverişegirmekistemiyordu.

Muazzez'inveYusufunsatacakbaşkamallarıdayoktu.BabasınınbirzamanlaraldığıbirkaçmücevherŞahinde'ninçekmecesindekapalıduruyorveneYusuf,nedeMuazzezbunuistemeyecesaretedemiyordu.Vaziyetlerinekadarsıkışırsasıkışsın,Şahindeilealenibirmünakaşayameydanverecekböylebirtalepikisinindeelindengelmiyordu.

YusufbirarkadaşındanbulduğuikimecidiyeyiMuazzez'ebırakaraktekrarköylereçıkmışveongündenberi gelmemişti. Bu kırk kuruştan bir şey kalmadığı için,Muazzez, Yusuf un dönmesini üzüntü içindebekliyor, fakat o geldikten sonra da vaziyetin düzelmeyeceğini düşünerek bu bekleyişine acı acıgülüyordu.

Şahinde ise eve akşamdan akşama uğruyor ve zamanını daha ziyade komşularda ve ahbaplardageçiriyordu.

Kızıylahemenhemenhiçkonuşmuyor,onunsüzgünvealtlarıçürümüşgözlerleeviniçindebirhayaletgibidolaşmasını, çok bilmiş bakışlarla takip ediyordu. Şahinde'nin hali, bir şey bekliyormuş hissiniveriyordu.Üşenmedenvesabırlabekliyor,hiçaceleetmiyordu.

Elbetkızıinadınıkıracakveanasınagelipyalvaracaktı.Şahinde'nindeistediğibuydu.Buevdekendisinesorulmadan yapılan işlerin neticesi olan bu sıkıntılardan dolayı kendini asla suçlu tutmuyor ve suçluolanlarınonagelipyalvaracaklarıgünübekliyordu.

Yusufuaklınagetirdiğibileyoktu.Fakatkızınıbuhayattankurtarmakisteyeceğitabiiydi.Nasıl?Bunuhiçdüşünmemişti,fakatherhaldebirkolayınıbulacaktı.

Bu evde ikinci planda kalmaktan bıkmış, çocukların kendisine hiç ehemmiyet vermeyen tavırlarındansinirlenirolmuştu:Busıkıntılıvefecihallerindebilekendisinegelipdanışmayı,hiçolmazsaonunlabirçaredüşünmeyiakıledemeyişlerinebüsbütünkızıyordu.

Kendisibuişinsonununburayavaracağınıçoktansöylemişti.DahaYusufbuevegetirildiğigün,onunlabirlikte bir felaketin de geleceğini sezmişti. Oğlan evvela velinimetinin kızına göz koymaktan işebaşlamış,rahmetlidebunlarahepgözyummuş,hemmüsaadeetmişti.Ahkabahatinçoğudaondaydıya!..

"Nur içinde yatsın, kendini buYusuf a pek kaptırmıştı!.." diye söyleniyor ve kendisinden çokYusuf abağlanankocasınaadamakıllıkızıyordu.

Yusufungittiğininonuncugünüakşamıydı.Şahindeaşağıdaoturup,birentarisininsöküleneteğinidikiyor,Muazzezyukardamindereuzanmış,yavaşsesleşarkılarmırıldanıyordu.

Kulaklarıkaçgündenberisokaktaydı.Yusufhiçbukadaruzunmüddetondanayrılmışdeğildi.Onumüthişgöreceğigeldiğinihissediyordu.

Page 146: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Fakat akşam olduğu, yemek hazırlamak icap ettiği aklına gelince yüzü buruştu. Boş sofranın başına,kendisinenispetverirgibialaycıgözlerlebakanannesininkarşısına,tekraroturmakonapekacıgeldi.Bukadınakarşısongünlerdeadetakinebenzeyenhislerduymayabaşlamıştı.Artıkölseonaaçılamaz,onadertyanamazsanıyordu.

Aynı evde,yanyanavebirbirine tamamenyabancıolarakyaşamak, fecibir şeydi.Halbukibuyabancıonunanasıydı.

Bir aralık düşünceleri istikametini değiştirdi. Anasına bu kadar hücum etmekte, onu bu kadar haksızgörmektebirazilerigitmişolmaktankorktu.Öyleya,kendisiYusufuseviyorveonuniçinhersıkıntıyatahammülediyordu,fakathayatındaoldukçaiyigünlergörmüşolananasınınşimdihiçsebepsizbukadarmahrumiyetekatlanmasıonubirazkızdırabilirdi.

Sonra dertlerine anasının ortak olmayışında da bütün kabahat ondamıydı?Onu adamyerine koyupbirderdini söylemiş miydi? Hele Yusuf, o soğuk ve çatık kaşlı tavrıyla, bu evde sanki bir de Şahindeyaşadığını bilmemezlikten geliyor, kati bir lüzum olmadıkça ona bir kelime ile olsun hitap etmiyordu.Halbuki bu kadın ne de olsa büyükleri ve analarıydı. Aralarındaki buzun çözülmesi için ilk adımıçocuklarınatmasılazımdı.

Yusuf gelince bunu söylemeye karar verdi. Bu evin içindeki maddi vemanevi sıkıntıyı bölüşecek birinsanamuhtaçtıvebugünlercesürenmutlakyalnızlıkonuneredeyseboğacaktı.

Busıradamerdivenlerdebirayaksesiduydu.Elbiselerihışırdayarakannesigeliyordu.Yüreğihopladı.Manasınıanlamadığıbirheyecanduydu.

ŞahindeodayagirinceMuazzezhemendoğruldu.Kadın:

"Yatkızım,rahatınabak!"diyerekonunyanınaoturuverdi.

Birmüddetkonuşmadanbekleştiler.SonraŞahindesükûtubozarak:

"Kocankaçgündürneredekaldıki?"dedi."Vallahibilmem,anneciğim!Bendemeraketmeyebaşladım!"

"Yok...Merakedecekbirşeydeğil.Onlarınişleriböyledir.Yalnızbuseferbirazfazlauzadı!"

Muazzezcevapvermedi.UzunbirsükûttansonraŞahindetekrar:

"Okadarsöylüyorum,benimlehiçkomşuyabilegitmiyor,evdekapanıyorsun!Buhepböyledevamederseseninhalinneolur?Alimallahperiliolursun!"dedi.

"Neyapayımanne?"

"Benimlegel...Birkaçinsanyüzügörüpderdiniavut!""Sıkılıyorum!"

"Buradapekmieğleniyorsun?"

Hakikatenburdapekmieğleniyordu?Mütemadiyengülenveşarkısöyleyenarkadaşlarınyanıbusessizvesoğukevdendahamısıkıcıydı!

Page 147: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

BudüşüncebirandaMuazzez'inzihnindengeçti.Anasınaverecekbircevapbulmayarak:

"Nebileyimben,anneciğim,yapamıyorumişte!"dedi.

Şahindeeliyleyavaşyavaşonundizinevurarakvesallanarak:

"Beni dinle, kızım!" dedi. "Bak, daha yaşın on beş, diri dirimezara girdin. Senin bu halini gördükçebenim yüreğim kan oluyor. Nedir bu körpe yaşta kızımın tecellisi diyorum. Ben de anayım!" Şahindeağlamaya başladı.Muazzez'in de gözleri yaşarmıştı. Elini annesinin boynuna sardı. Şahinde titrek birsesle devam etti: "Ben evde durmayıp gidiyorum ama, keyfimemi gidiyorum sanıyorsun? Evde kalıpseninhalinigörmeyeyüreğimdayanmıyordaondan.Birşeydirbaşımızagelmiş,kaderböyleymişdeyipçekeceğiz,herhaldesonundabirhayırvardır.Amainsanderdininüstünekapanıpoturursadeliolur.Gelipşukadınbenimanamdırdeyipbanaiçiniaçmıyorsun...Böyleevlatlıkolurmu?Herkesinkâredilir,anainkâredilmezmiş.Bensenidokuzaykarnımdataşıdım.SenbanaeldenbetermuameleedersenAllahrazıolurmu?"

Muazzez büsbütün ağlamaya başlamıştı. Kollarıyla anasının boynuna sarılıyor, onun boyalı yanaklarınııslatıyordu. Şahinde de adamakıllı heyecanlıydı. Uzun senelerin, içinde biriktirdiği dertleri döktüğünüsanıyorveşuandagöğsündehıçkırankızınakarşımüthişbirsevgivemerhametduyuyordu.

"Kızım,aklınıbaşınatopla!"diyetekrarsözebaşladı."Gençsin.İnsaniçineçıkmaktankaçarsankendineyazıkedersin.Eskiahbaplarhergidişimdesenisorardururlar.Böylezamanlarındainsanainsandanfaydavardır.Halimizigörüyorsun.Birtatlısözduymakbilegölümüzeferahlıkverir.Senböylekendinievlerekapayıp, aman biz fakir düştük, aman ekmeğimiz kalmadı, aman kocam gelmedi, derken, kocan olacakherif ne yapıyor dersin? Yumurtayı, tavuğu,manda kaymağını yiyip at üstünde safa sürüyor. Karım neyapıyor,neilekarnınıdoyuruyordiyetasaettiğivarmı?.."

Şahindefırsatbulduğu içinYusufhakkındaaklınagelenisöyleyecek,bütün içindekizehirleridökecekti.Muazzezeliyleonunağzınıkapadı:

"Sus anneciğim!" diye hıçkırdı. "Bana Yusuf hakkında fena şeyler söyleme, çok üzülüyorum zaten..."Şahindekızınıbağrınabasarak:

"DilerimAllahtan,seniüzenleriflaholmasınlarinşallah!"dedi.

Muazzeztekraronunağzınıkapattı:

"Anne,Allah aşkınaböyle lafları bırak,herdediğiniyapacağım, istediğinyeregideceğim...Yalnız senYusufakarşıdahaiyiol.Onadüşmangibibakma...O,bendençoküzülüyor!"

"Üzülecekadamevveldendüşünmeliydi,evladım.İnsanıkaçırmakmarifetdeğil,doyurmakmarifet...Ahcahilkız!"

Muazzezbağırdı:

"Anne!.."

"Sustumkızım,sustum.Haydiaşağıinelim.Birikilokmabirşeyyiyelim.Odavarsa..."

Page 148: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Muazzezannesininbütünsözlerininböyleiğneliveacıolmasınaçocukluğundanberialışıktı.Bununiçin,artıkcevapvermedi.Gözlerinisilerekaşağıyaindi.Yeşiltahtasandığınbirköşesindeduransofrabezini,yarım ekmeği, ocağın yanında asılı duran torbadan kaşıkları aldı, içini çekerek sofrayı hazırlamayabaşladı.

Page 149: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

11Bundan sonra her şey o kadar çabuk ve kolay oldu ki,Muazzez de farkına varmadı. İlk günlerde eskitanıdıklarına,mahallekomşularınakadaruzananziyaretlergenişledi.HilmiBeylerbiletekrarvesıksıkgidilen yerler arasına girdi ve onların sık sık vaki olan ziyaretleri memnuniyetle karşılandı. Haftadabirkaç gün onlarda akşam yemeğine kalınıyor ve geç vakit eve dönülüyordu. Bir müddet sonra buziyaretler yalnız kadınlar arasında kalmaktan çıktı, evvela Hilmi Bey, sonra Şakir, akşam yemeklerinihanımındavetlisiolanbuana-kızlabirlikteyemeğebaşladılar.BirkaçkerehepberaberŞahindeleregelipgeç vakte kadar kaldılar ve evlerinden getirttikleri gramofonu çalarak eğlendiler. İlk günlerde birazşaşıranMuazzez,yavaşyavaşkörbirgevşekliğiniçinekendinibırakıyordu.Yusufhaftada,onbeşgündebir, yorgun ve harap bir halde geliyor, bir gece kaldıktan sonra, sabah ezanıyla beraber tekrar yoladüzülüyordu. Zeytin zamanıydı. Mahsulünü götürü satan köylüden tahsilat yapmanın tam sırasıydı.MalmüdürüveKaymakam,kendisinemütemadiyenyeniemirlerveripyeniyeniköylereyolluyorlardı.

Birkaçaydanberidevamedenbuhal,Muazzez'iadetasersemletmişti.Yusufuunutmayabaşlıyor,fakatbazen, o da geceleri odasında yalnızken, kocasını pek görmek istediği oluyordu. Ziyaretlere başladığızaman Yusuf a, annesinin tavsiyesine uyarak, hiçbir şey söylememiş olması, şimdi onu, daha sıkı birketumiyetevehattabazenmufassalyalanlaricadınasevkediyordu.

Bircihettenrahattı:Yiyecek,içeceksıkıntılarıazalmıştı.Annesibuhusustaonabirşeysöylemiyor,odaYusuf a söylemek mecburiyetinden kurtuluyordu. Yusuf'u üzmemek, onu imkânsızlık içindekıvrandırmamakMuazzez'isevindiriyorvehareketlerininbirkısmınıböylecekendinemazurgösteriyordu.

Bu yolda ileri attığı her adım,mazereti ile beraber geliyordu. Annesi de onumütemadiyen sözleriylekolluyor,gençkadındaherhangibaşkabirşeydüşünmekimkânıyavaşyavaşazalıyordu.

Zatensarhoşgibiydi.Yüzüneçocukçavedaimibirtebessümârızolmuştu.Birazdaşaşkınlıkifadeedenbutebessümonadahaesrarlıbirgüzellikveriyordu.Arasıradüşünecekolsada,hareketlerindepekbüyükbirfenalıkgörmüyordu.Birkere,mademkiannesionunlaberaberdiveoherşeyimuvafıkgörüyor,hattatertipediyordu,artıkkendisinesözdüşmezdi.Sonraortadakimseyebirkötülükyapıldığıdayoktu.Birkaçahbabagidipgelmek,onlarınerkekleriyleoturupkalkmak,büyükbircinayetdeğildi.Halbukibuyüzdenevlerinde o yıpratıcı üzüntüler görülmez olmuş, Yusuf Şahinde'nin manalı ve Muazzez'in mahzunbakışlarından kurtulmuştu. Hatta yorgun argın eve geldiği akşamlar, Şahinde'den, o zamana kadaralışmadığıbirihtimamvealakagörüyor,Muazzeztarafındanenateşlibirmuhabbetlekarşılanıyordu.

Yorgunluktan bir şey düşünecek halde olmayan Yusuf, bu fevkalade muamelelerin sebebini aramadanuyuyor ve ertesi gün tekrar gidiyordu. Fakat giderken memnun ve güler yüzlüydü. Bıraktığı birkaçmecidiye ile evin bu kadar sıkıntısız geçinmesine hayret etmiyor, daha doğrusu hiçbir şeyin farkınavarmıyordu.BirtekderdiMuazzez'di.Ondanayrılmakolmasa,işindenmemnunolmayabilebaşlayacaktı.Hergittiğiyerdekarısınıngüleryüzlü,cıvıldayançocuksesionutakipediyorveyüzünü,rüyagörenleremahsustatlıbirgülümsemekaplıyordu.

Karısı her zamankinden güzel ve iyiydi. Ona bu iyiliği veren, son günlerde azalanmaddi sıkıntılardı.Sonrakocasınınhaberiolmadanyaptığı şeylerinhiçde fenabir şeyolmadığınadairbeslediğikuvvetlikanaat ve bunu kocasından saklaması sebebinin sırf onunla manasız münakaşalara meydan vermemekolduğudüşüncesiMuazzez'etambirvicdansükûnuveriyorveonukocasınınkarşısına,kendinidahaçok

Page 150: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

güzelleştirenbircesaretveneşeileçıkarıyordu.

Yaptığışeylerinmemnuolmadığıesasınıbirkerekabulettiktensonra,farkındaolmadan,dahailerigitti.Dahadoğrusu,götürüldü.

Annesinin de iştirakiyle oturduğu sofralarda, rakı da görünmeye başlamıştı. Şakimin ve Muazzez'inanneleridebunu içiyorlardı.Muazzezbirmüddet ısrarla reddettikten sonrabirgünbubeyazveyakıcımayidentattı.Hafifvetatlıbirbaşdönmesinikahkahalartakipetti.

Başka akşamlar bu kadehler arttı.Böyle gecelerde Şakir'in annesi ile ŞahindeHanım çok kere birbiriarkasınaodadançıkıyorlarveuzunmüddetgörünmüyorlardı.BirkereŞakir,babasınagözleriyleçıkanlarıgösteripmanalımanalıgülerkenMuazzezbubakışıyakaladı,fakatbirşeyanlamadı.Şahindeilebukadınarasındakimünasebetinşeklionuhayretedüşürüyordu.

Muazzez, içinde bulunduğu hali hep kendine tabiî göstermeye çalıştı. Yusuf'a bir şey belli etmiyor vebundanbirazdakorkuyordu.

Fakatbirakşam,ŞakirBeyleryanlarındauzunboylu,sarışınbiradamlabirliktegeldiler.Annesi,buyenimisafireçokitibaretti.Eliylemezelerhazırladı.Edremit,harbinilkmahrumiyetleriniduymayabaşlarken,Şahindelerin evinde eskisinden daha güzel ve bol yemek yeniyordu.Muazzez ancak sofra başında vebirkaç kadeh içtikten sonra, bumisafirin yeni kaymakam olduğunu öğrendi. Şaşkın şaşkın onun yüzünebaktı.Demekbabasınınyerinebuçıyansuratlıadamgelmişti?

Buçıyan suratlı adambirmüddet sonra sarıdişlerinigösterip sırıtarakMuazzez'inyanağını sıktı.Başıdönenvealnınıavcunadayayarakuyuklargibisallanangençkadınbaşınıkaldırıpyanındakinebaktıvesinekkovalargibielinisalladı.Sonratekrardaldı.

Gitgide coşanKaymakam, onu oturduğu yerden çekip kucağına almak istedi. O zamanMuazzez ayağakalkarak,odadakilerinyüzüneaptalgözlerlebaktı,sallanasallanadışarıçıkıpodasınagittiveyatağınaserildi.

Fakatbumukavemetdeuzunsürmedi.Muazzez'inkollarındaşimdibirkaçaltınbilezikvardı.BirakşamYusuf bunların nereden geldiğini sordu. Muazzez'in aklına birdenbire, bir zamanlar Yusuf un HilmiBeylerinhediyesibirbileziğinasıleğri-büğrüyapıpattığıgeldiveşaşırırgibioldu.Sonra:

"Annem verdi. Eskiden kalma şeylermiş. Çekmecede duracağına kolunda dursun dedi!" diyerek işiniçindensıyrıldı.

Buneviyalanlarıdahakolayuydurmayabaşlamıştı.Yusufakarşıyalansöylemektebirmahzurgörmüyor,onuadetabirçocukgibiavutmak,oyalamakicapettiğinizannediyordu.BudüşünceleronuYusufubirazdaküçükgörmeyealıştırmıştı.ŞimdiiçindeyaşamayabaşladığıâlemenazaranYusufpekbasitvebirazsıkıcıydı. Sonra, amanYarabbi, her şeye ne kadar çabuk inanıyordu?Alt katta, sokak üstündeki odadayenipeydaolduğunugördüğübirmasanınneolduğunusormuş,Şahindede:

"TelgrafMüdürlerinin!Yenitaşındıklarıevlerindekoyacakyeryokmuşda,dursundiyebizebıraktılar!"deyince dudak büküp yürümüştü. Halbuki bu esnadaMuazzez ne büyük heyecanlar geçirmişti! Yusufunodayagirerekdolaplarıaçacağını,oradagenesongünlerdepeydaolanpeçeteveçatalbıçaktakımlarınıgöreceğinisanmış,onunmüthişhiddetinivekendisininherşeyiağlayarakitirafedeceğiveafdileyeceği

Page 151: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

anıbeklemişti.Onabirparçadakızıyorvebukadarvurdumduymazolmasınaşaşıyordu.Bazenyataktadoğruluyor, idarekandilinikenardanalarakkocasının sükûn içindeuyuyanyüzüne tutuyorveavazavazbağırmakistiyordu:

"Yusuf!Kalk,yakalabeni!..Yusuf!Bennereyegidiyorum!"

Fakat yavaşça idareyi yerine bırakarak yorganı üstüne çekiyor, kocasının sakin uykusuna katışmayaçalışıyordu.

Dahaherşeykaybolmamıştı,fakatMuazzezkendisinidayanılmazbircazibeninçektiğini,kendiiradesininonubuyoldandöndürmeyekâfigelmeyeceğinianlıyordu,arasırabelirenbirhissinsevkiyle,kendinidahakuvvetlibirinsanasürükletmek,buradanuzaklaşmakistiyordu.BuinsanYusuftanbaşkakimolabilirdi?Halbukioherşeydenhabersiz,atınıtımarediyor,köyleregidiyor,ayrılırkende,alayedergibi,karısınınavamabirkaçgümüşmecidiyesıkıştırarak:

"Alkarıcığım,idareetmeyeçalış!"diyordu.

Nasıl olur,Yarabbi, nasıl olur daYusuf hiçbir şeyi sezmez, yavaş yavaş bütün Edremit'te çalkanmayabaşlayan dedikoduların bir parçasını olsun duymazdı. Namuslu tanınan komşular ve ahbaplar bunlarlamünasebeti kesmişlerdi. Eğer mahalleli müştereken bir harekete geçmiyorsa, bunun sebebi; işeKaymakam'ındakarışmışolmasında,fakatdahaziyade,bugibişeylereönayakolacakkimselerinaskerealınmış bulunmasındaydı. Geride kalan ihtiyarlar veya sakatlar, üstlerine yıkılan maişet derdindengözleriniaçacakhaldedeğillerdi.

Muazzezbazıgünlerdeligibiçırpınıyor,"Yusuf!Yusuf!"diyebağırıyordu.Onunherşeyihaberalmasını,eve gelip kendisini dövmesini, hatta bıçaklanmasını, ortalığın altını üstüne getirmesini istiyor, ancak ozaman bu işlerden sıyrılabileceğini seziyordu.Yoksa kendisi asla ona gidip her şeyi söyleyemez veyaannesinin arzularınamukavemet edip başka bir yaşayış şekline dönemezdi. Zaten bu daha feci olurdu.EvdekihayatınbusefertersinebirdeğişmeyeuğradığınıfarkedenYusuf,artıknasılolsaherşeyianlarveMuazzez'inkorktuğuvebeklediğikıyametgenekopardı.Hem,annesinekarşıbirharpaçıpkazanmasıicapeden bu yolu tutarsa, bunun arkasından gelecek olan sarsıntıları karşılayabilecek kadar kuvveti içindesaklayabilirmiydi?

Hayır,ohiçbirşeyikendisideğiştiremeyecekti.Hergeçengünonububalçıkyoldabirazdahaileri,birazdahaderinleregötürüyordu.Arkasınabıraktığısahilingitgideerişilmezolduğunufarkediyor,artıkoradankendisineeliniuzatacakbirininbileonukurtaramayacağınısanıyordu.

Şimdi akşamın olmasını, sofranın kurulmasını, yahut bir yere gitmelerini biraz isteyerek bekliyor, rakıkadehlerini daha az yüz buruşturarak içiyor ve koluna gümüş bir bilezik takan bir erkeğin kucağınaoturmaktaneskisikadarnefretetmiyordu.

GeceleritertipedilenbuâlemlereşimdiKaymakam'mbulupgetirdiğibirkaççalgıcıilecandarmabölükkumandanı Kadri Efendi de iştirake başlamıştı. Buna mukabil Şakir'in annesi son zamanlarda hiçgelmiyor, ihtimalkiŞahindelerinevinin sonzamanlardaaldığı şöhreti şerefiylemütenasipbulmuyordu.NedeolsaEdremit'inyerlisiydiveailesininitibarınıdüşünürdü.Şahsınaaiteğlenceleriçinde,Şahindegibihizmetehazır,diğermemurhanımlarıbulmakgüçdeğildi.

Yenikaymakamisedaimimisafirlerarasınagirmişti.YavaşyavaşvahşiliğiazalanMuazzez'e,uzunaşk

Page 152: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

konferanslarıveriyor,onu,maaşınınyarısınıyutanhediyelereboğuyordu.Şakirbuhalleregaripbirhazlabakıyordu. İçinde bu anda hâkimolan his,Muazzez'e karşı duyduğu istek değil,Yusuf a karşı duyduğukindi. Bir kere başkasının olan bu kızı nasıl olsa elinde farz ediyor, fakat onun kucaktan kucağadolaşmasınınYusuf içinneacıbir taliholduğunudüşünerekgülüyordu.İşte,enindesonundabuyabanınYusufundanyediğiyumruğunacısınıçıkarmıştı.Bukızabirzamanlaryanbakmasınamüsaadeedilmemiştive bugün onu saatlerce hırpalıyor, kucağına alıyordu. Zamanı gelsin daha ileriye de gidecek, hattakendisineverilmeyenbukızınortayadüştüğünüdegörecekti.

Muazzez'insarhoşhalindebilekendiniKaymakam'mbatıcıbuselerindenkurtarmayauğraştığınıgördükçe,bir zamanlar hakikaten sevmiş olduğu bu kıza karşı bir parçamerhamet duyar gibi oluyor, fakat arkaarkayageliponubirhayliüzmüşolanhadiselerinhatırası, içindeyerleşenbirhiddetveartıkherşeyinbitmişvetamiredilecekhaldençıkmışolduğudüşüncesi,onuderhalsoğukvelakaythalinedöndürüyordu.

Şahinde işlerin bu kadar ileri gitmiş olmasından biraz şaşırmıştı. Yaşayışları evvelkinden dahamükemmel olduğu, daha çok takıp takıştırdığı halde, eski ahbapların kendisine lüzumu kadar itibargöstermediklerini,hattauzaklaşmayabaşladıklarınıgörüncecanısıkılıyor,kendikendine:

"Bunlaradaneoldu,ayol?"

Diyordu.Halbukionlaraneolduğunuvebirçokdostlarıbuevdenuzaklaştıransebebibilmiyordeğildi.Yalnız bunu kendine itiraf etmek istemiyor, belki bundan biraz utanıyordu. İçinde, ona vicdan sükûnetiteminine yarayan bir kanaat vardı ki, asla sarsılmıyordu: Bu yaptıkları, kızının rahatı ve sefalettenkurtulması içindi. Eğer fena bir şey yapıyorlarsa bununmesuliyeti daha ziyadeYusuf a, hattamerhumkocasına aitti. Hiç olmazsa mesuliyetin büyük bir kısmı! Onlar bu evin istikbalini düşünmüş, akıllıcahareket etmiş olsalardı, şimdi Şahinde ile kızı elin heriflerine, dalkavukluk edip onları eğlendirmeyemecbur kalmazlardı.HeleYusuf haylazlık edeceğine senelerden beri bir baltaya sap olmuş olsa, veyaMuazzez'e göz koymayıp kızı Şakir'e verseydi, vaziyetleri herhalde başka türlü olurdu. Bunlarıdüşünmeyen Yusuf'un şimdi herhangi bir şekilde müdahale etmeye, kızmaya hakkı yoktu ve Şahinde,damadınakarşıfenahareketettiğineaslakanideğildi.

Page 153: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

12Yusuf bir gün öğleye doğru eve geldi. Soğuktan donmuş gibiydi. Kapıyı uzun müddet çaldı. Kimseaçmıyordu. Neden sonra içerden bir ayak sesi geldi. Tahtaların üstünde sürüklenen terlikler kapıyayaklaştı.

YusufiçerigirinceŞahinde'ninşişgözlüsuratıylakarşılaştı.

"Uyuyormusunuzdahayahu?"dedi.

"Akşam geç yattık da ondan..." Sonra dudaklarını büküp ilave etti: "Misafir vardı da..." "Mangalyakmadınız mı?" "Hayır, sen şu odaya gir, ben yakıp getiririm." Yusuf gocuğunu çıkarmadan odadakimindereoturdu.Ellerinihohlayarakısıtmayaçalıştı.Sonradışarıdoğrubağırdı:"Muazzezdahakalkmadımı?"Şahindetaşlıktancevapverdi:

"Bilmem,kalkmadıherhalde.Seningeldiğiniduysaaşağıinerdi!"

Yusufdoğruldu:"Gideyimbakayım!"dedi.

Yünçoraplarınınucunabasarakmerdivenlerigıcırdatmadanyukarıçıktı.Odalarınınaralıkdurankapısınıeliyleitti.Karısısoltarafınayatmışuyuyordu.

Yusufolduğuyerdedurakladı.Önündeyatanahayretlegözlerinidikti,sonradahayaklaşarakonuyakındansüzdü.AmanYarabbi!Buonunkarısımıydı?

Muazzez'inyüzüyağlıyağlıparlıyordu.Saçlarıpöstekigibidolaşmışveyeryerterliyüzüneyapışmıştı.Burundeliklerigenişlemişgibiduruyorvenefesaldıkçakanatlarıoynuyordu.Ağzısırıtmayabenzeyenbirşekilde yarı açıktı. Gözlerinin etrafı çürük ve yorgundu. Kaşları hafif çatılmıştı. Fakat Yusuf u asılkorkutan, bu çehrenin kirli sarıya benzeyen rengi idi. Yanaklarının eski pembeliği hiç kalmamıştı.Dudaklarıkabukkabuktu.Arasırasağyanağıhafifçeoynuyorvebuürpermekadınınyüzündekisırıtmaifadesiniartırıyordu.Kaşlarınınçatıklığıilegaripbirtezatteşkiledenbugülüş,Yusufatamamenyabancıgeldi.Dahaçokeğildi,fakatMuazzez'inağzındanyayılanbirkokuonugeriitti.

Bu kokunun ne olduğunu anlayamadı. Yalnız her zaman karısının nefesiyle beraber yüzüne vuran kokuolmadığınıhissetti.Beynizonklamayabaşladı.Elleriniuzatıpönündekibumahlukusarsmak:

"Ne oldun sen! Ne oldun sen!" diye bağırmak istedi. Sonra bunu yapamayacağını anladı. Karısınınuyandığı zaman kendisine müthiş şeyler söyleyeceğinden korkuyordu. Son günlerin birçok hadiselerigürültülübirhızlakafasındangeçti.Olduğuyeredüşecekti.Geneyavaşadımlarladışarıçıktı,merdivenbaşındaçöküpoturdu...

İkiay...Tamikiaydırkarısınadikkatlebakmamıştı.Tahsildarlığailkbaşladığıgününsabahınıhatırladı.Ozaman da Muazzez'i uyurken seyretmişti. Şimdi aradan iki ay değil, seneler geçtiğini sanıyordu. Neolmuştuonunkarısına?Onubuhalegetirenneydi?

Hatıralar,dikkatedilmemişküçükhadiseler,birbirinebağlıolmayanfikirlerkafasınıniçindedörttarafa

Page 154: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

koşupduruyordu.KâhonseneevvelMuazzez'esöylediğibirsözü,kâhbirkaçgünevvel,evdengiderken,Şahinde'nin kendisine karşı aldığı tavırları düşünüyor, bilhassa son zamanlara ait birtakım küçük veehemmiyetsizvakaları,hayretverecekbirvuzuhlahatırlıyordu.

Şimdibuehemmiyetsizhadiselerinherbirikorkunçbirmanaalmıştı...KendisinekarşıbilhassaŞahindetarafından gösterilen ihtimam, fevkalade şüpheli görünüyor,Muazzez'in hem ürkek, hem sokulgan; hemneşeli,hempekmeyushalleri,birdenbire,inanılmayacakşeylerifadeetmeyebaşlıyordu.

Yumruklarını şakaklarına bastırdı. Çenesi gırtlağındaki adaleleri gererek oynuyor ve alnı yanıyor,zonkluyordu.

Birdenbire olduğu yerden kalktı, aşağı koştu, sokak üstündeki odada yatağını toplayan Şahinde'yikolundantutupçekerek:

"Neyaptınızbenimkarımı?..Muazzez'eneolmuş!.."diyebağırdı...

ŞahindeYusuf'unyüzünebakıncakorktu,kolunuonunelindenkurtararak:

"Bırakbeni!Neolmuş?"dedi.

Sonra birdenbire cesaretlendi.Neden korkacaktı?Olan olmuştu ve sebep bu aylakçı herif, bu haddinibilmezedepsizdi.Şimdikarşısınageçiputanmadanbağırıyordu.FakatŞahindedesusmayacak,ikimislibağıracakveondanaşağıkalmayacaktı.

LakinYusuf bağırmadı, elleri titreyerekminderin kenarına oturdu, yüzü sapsarıydı. Biraz boğuk, fakatsakinbirsesle:

"Ana,gelşurayaotur.Kapıyıkapadagel..."dedi.ŞahindeYusufunbuhalindendahaçoktelaşadüştü,fakatitaatetti.

OzamanYusufgeneokısık,fakatsakinsesiyle:"Banahiçbirşeyanlatmayakalkma!"dedi."Dinleyecekhalimyok...Yukardakininyüzünügörmekbanayetti.Benimkarımbuhaldedeğildi.Uzunkonuşmayalım!Yalnız sana birkaç sözüm var. Bak, bu kadar yıldır bir evde oturuyoruz, karşı karşıya geçip iki lafetmemişizdir. Şimdi icap etti. Ortada neler olup döndüğünü bilmiyorum. İnşallah sandığım kadar ilerigitmemişsinizdir.Fakatbensenibilirim,başınındoğrusunagiderbirinsansın!Babamsağikensözbanadüşmezdiyeağzımıaçmazdım,sendebizimgözümüzübağlayıparkamızdandolapçevirmeyekalkardın.Ana olacaksın, o zaman bile kızını senden korumak bize düşerdi. Şimdi babam yok. Bu evin namusubendensorulur.Bunubirtarafabırak,fakatMuazzez'iyoldançıkarırsançokkötüolur."

Birmüddetdurdu.Aklınadoğrudürüstbircümlegelmiyorveperişankelimelerdudaklarındantekertekerdökülüyordu.Uzunuzunönünebaktıktansonrabirdenbirevesertbirsesletekrarbaşladı:

"Ana,neleroldubuevde?Çokfenaşeyleroldumu?Banasöyleyemeyecekkadarilerigittinizmi...Şunukafanakoy!Neolursaolsun,hiçbirşeydeMuazzez'inkabahatiyoktur.Onbeşyaşındakikızınnekabahatiolurki?"*

Tekrarsözünüdeğiştirdivebağırdı:

"Söyle!Akşamevdekimisafirlerkimdi?"

Page 155: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Şahindesinirliveküstahbirifadeileonusüzerek:

"Pekmiöğrenmekistiyorsun?Söyleyeyimöyleyse...KaymakamİzzetBeyvardı.Âmirin,velinimetinİzzetBey...Merhumbabanıngeridebıraktığıaileaçmıdır,tokmudur,diyesormayagelmiş..."

Yusuf yerinden kalkar gibi oldu, tekrar kendine hâkim olarak: "Gece yarılarına kadar mı oturup hatırsordu?""İkilokmayemekçıkardıkadamcağıza,bizeettiğiiyiliğekarşıyaptığımızazbile!.."

"Neiyiliği?"

"Evimizdeikilokmayiyecekbuluyorsak,seninbıraktığınbirmecidiyeilemioluyorbudersin?.."

Yusufkıpkırmızıbiryüzle,boğulacakmışgibiboynunuoynataraksordu:

"Yaneyleoluyor?"

"İzzet Bey, bir kaymakam ailesinin sürünmesini kaymakamlık şerefine yakıştıramadığı için, bizehükümettenyardımettirdi.""Benimnedenhaberimyok?""Muazzezsöylemedimi?Herhaldeunutmuştur.""Yalansöylüyorsun?..""Senbilirsin..."

"BanaKaymakamdabirşeysöylemedi!"

"Sananediyesöylesin?..Seninailenibenbesliyorummudesin...Adamhatır,gönültanırelbette!"

"Benşimdigider,başkasınınişinenediyekarıştığınıondansorarım!"

"Senmi? Ne yüzle? Ayda aldığın iki buçuk lirayla bu ev geçinir mi sanıyorsun? Seni bu cahilliğinlememurluktatutanadamaneyüzleçatacaksın?..İnsanolsangidipeliniöpersin!.."

Şahindehersöylediğisöze,ağzındançıkarçıkmaz,inanıyorvebuonacesaretveriyordu.

Yusuf susmuştu, bu işlerde bir sakatlık olduğunu hissediyor, fakat kaynanasına verecek bir cevapbulamıyordu.Zatenmünakaşayaalışıkdeğildi.Enkuvvetlisandığıbirsözüneverilenrastgelebircevap,onususturmayayeterdi.Yalnız,birmüddetsonra,kafasınıniçindeyenidenazaplışüpheleruyanırveonukıvrandırmayabaşlardı.

BuseferdeŞahinde'ninsözleriondaaynınevidenhislerdoğurmuştu.BirbakımaŞahinde'ninsöyledikleridoğru olabilir, İzzetBey sırf iyilik etmekdüşüncesiyle bu eve devametmiş bulunabilirdi. Fakat bununböyleolmadığınaYusufemindi.Neden?Bunukendisidebilmiyordu.

Yerindenfırladı,taşlığaçıkıpçizmelerinigiydivehiçbirşeysöylemedensokağaçıktı.

Dışarıda rutubetli bir soğukvardı.Evin içindedegocuğunuçıkarmamışolanYusuf, kemiklerinekadarüşüdü.Hızlıhızlıyürümeyebaşladı.Birazdolaşmak,kendikendinedüşünmekistiyordu.

Nedense evde kalmak ona birdenbiremanasız gelmiş, Şahinde'nin yanında oturmak, inanamadığı, fakatitiraz da edemediği sözler dinlemek onu boğacak kadar sıkmıştı... Şimdi çamurlu yollarda, etrafa kirlisular sıçratarak yürürken, nereye gittiğini, niçin gittiğini düşündü. Buna da cevap veremedi. Şehrinkenarınagelincedurduveetrafınabaktı.Keskinvenemlibirrüzgâresiyor,insanınyüzünearasıraince

Page 156: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

damlalarsavuruyordu.Kuruağaçdallarııslıkçalıyorvedörttarafaeğiliyordu.

YusufMuazzez'inyüzünühatırladı.Yumruklarısıkılarak:

"Yalan...Bütünsöyledikleriyalan!..Benonagösteririm!"diyehomurdandı.

Gerisin geriye koşmaya başladı. Eve ne kadar çabuk geldiğine hayret etti. Kapıyı Şahinde açtı vedamadına:"Yinemisen?"demekisteyenbirgözattıktansonradöndü,Yusufonukolundançekerekoraya,pabuçlarındurduğuyereçöktürdü.

Ne söyleyeceğini bilmiyordu. Yolda da bir şey düşünmemişti. Bir müddet öyle durduktan sonra kesikkesik:

"Anacığım..."dedi.Sesititriyordu."Anacığım,söyleyecekşeylerimçok,birarayatoplayamıyorum.Benibelkidüşünmezsin,kızınıdüşün.İstersenelleriniöpüpyalvarayım.Bizekötülüketme...Bizibirbirimizinyüzüne bakamayacak hale getirme. Ben her şeye dayanırım ama, böyle bir şey yapanların ettikleriniyanlarınakomam.Ana,baksanaaçıkçasöylüyorum,şuişşöyledir,budaböyledirdemiyorum,amadikkatet, bir kepazelik olursa hepinizi yakarım. Demin de söyledim, Muazzez'e kabahat bulmam, ben onubilirim.Eğerodasizeuyarsagenesizdenbilirim.Parmakkadarçocuğubenimyokluğumdakötüyollarasaptıranlarınkökünükazırım.Sen,benimdediğimiyapacağımıbilirsin.Söylemedideme...Kendikendinenehaltedersenet,kızmaeliniuzatma.Onungönlünübendenayırmayauğraşırsan..."

Söyleyecekkelimebulamayarakdişlerinigıcırdattı.ŞahindesoğuktantitreyerekYusuf'unyüzünebakıyor,odabirşeysöylemiyordu.

Yusuf:

"Bak,görüyormusun?"dedi."Gündoğmadankalkankarımöğlelerekadargözünüaçamıyor.Banabaşkaşeyleranlatma...Belkidesenindediğindoğrudur,amasöylediklerimedikkatet!Kızayazıkedersenizbendayanamam.Anasıolacaksın,onuda,benidedünyayarüsvaetme...Neistersenyapayım,buevehergünsırtımlataştaşıyayım,fakatgönlümrahatolsun.Gittiğimyerdeburasınıdüşünmeyeyim..."

Boğulurgibioldu.TekrarEdremit'tenayrılıpköyleregideceğiniveoralardagecelerinbundansonranekadarkorkunçgeçeceğinitasavvurediyormuşgibiiçiezildi.

Yavaşçadoğruldu.Sabahleyin geldiği zamanoraya, duvarın kenarına bırakmış olduğudefterleri alarakhükümetegitti.

Page 157: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

13Yusufbirhaftakadarşehirdekaldıvelüzumundanfazlaşeyleröğrendi.Gerçihiçkimseonaaçıktanaçığabirşeysöylemiyordu,fakatHasipveNuriEfendilerinkendisinekarşıtakınmayabaşladıklarıtavır,avukatHulusi Bey'in birçok şeyler söylemek isteyip bir türlü söyleyemeyen hali, Yusuf un birdenbire gözünebatmayabaşlamıştı.HeleHulusiBey'in ağzındankaçırdığı imalıbir laftan, evdekilerinHilmiBeylerletekrarmünasebetegeçtikleriniveonlaragidipgeldiklerinianlayıncabüsbütünşaşırdı.

Nasılolupdabukadarsakinkaldığınakendisidehayretediyordu.Bugünöğrendiğişeylerinondabirininonu çıldırtmaya kâfi gelmesi lazımdı.HalbukiYusuf kendine, biraz güçlükle de olsa, hâkim oluyor vekafasınıçatlatırcasına,çarelerdüşünüyordu.

Belki ona bu kadar sükûnet veren, henüz her şeyin kaybolmadığına, henüz birçok şeylerinkurtarılabileceğineolaninanışıidi.

Muazzez'e hiçbir şey söylemiyor, sadece onun dalgın, perişan halini kalbi parçalanarak seyrediyordu.Muazzez Yusuf'un vaziyetinden herhangi bir mana çıkarabilecek halde bile değildi, yoksa kocasınınbakışları ve mustarip hali genç kadının muhakkak gözüne çarpar ve onu telaşa düşürürdü.Muazzez'inetrafıyla bu kadar az alakadar olmaya başlaması ve rüyada yaşar gibi süzgün duruşlarıYusuf un elinikolunubağlıyorveherhangibirşeykonuşmak,şüphelerinivedertlerinikarısınaaçmakcesaretiniondanalıyordu.

Gençadamikibirbirinezıtdüşünceninaltındakıvranıyordu.Duyduğuşeyler,tahminlerveMuazzez'inhalibuevdebirşeylerolduğunuonaanlatıyor,fakatgeneMuazzez'ebirkerebakmak,bukızcağızındünyanınenmasuminsanıolduğundanşüpheetmeyibileimkânsızkılıyordu.

Başka türlü olsa kendini bu kadar kaybetmez, dalgın gözleri, zaman zaman kocasına iliştikçe böyleçırpınmazveYusufasarılankollarıbukadarhummalıtitremezdi.

Onabuvaziyettedahabaşkaşeylersöyleyerek,dahabaşkaşeylersorarakzavallıkızıbüsbütünişkenceyesokmakYusufunelindengelmeyecekti.

Fakat bir şey yapmak icap ettiği muhakkaktı. Bu böyle devam edemezdi.Muazzez'in kolları Yusuf unkaburgalarınıkıracakgibi sıkarvekumralbaşıkocasınıngöğsüne,bir tehlikedenkaçargibi, sığınmayaçalışırken,Yusuf'ungözleriileriyedikiliyorvegörünmeyenbirdüşmanıarargibiparlıyordu.

Kendisini hiç düşünmeyecekti, fakat bu kıza ne kadar azap çektiriyorlardı? Onu bu hale getirmeyeacımıyorlarmıydıacaba?Neyapıyorlardıbukıza?

Yusufbuevdeolanlarıbütün teferruatıylaöğrenmek içinyanıyordu.Fakatkimesorabilirdi?Şahinde'yemi?Dinleyeceğişeylerbelli idi.Nekadargayretetsebunlarainanamayacaktı.Muazzez'emi?Herkesinyaptığı yetmiyormuş gibi bu kızı şimdi de kendisi mi üzmeliydi? Muazzez'in hâlâ temiz olduğu vekendisinisevdiğihakkındakikanaatikâfideğilmiydi?

***

Page 158: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Fakatbunezamanakadardevamedebilirdi?Muazzez'ebugünhâkimolandalgınlıkvedünyayayabancılıkonunyavaşyavaşYusuf'tandauzaklaşmasınınbirbaşlangıcıolamazmıydı?

Bunu düşünmek ona fevkalade acı geliyordu. Eğer hâlâ ses çıkarmadan bekliyor ve içinde kaynayıpköpüren çılgınlıklara hâkim olmaya çalışıyorsa, bunu,Muazzez'in kendisine bağlılığından emin olduğuiçinyapıyordu.Herhangimanasızveyayersizbirhareketinonukendisindenbüsbütünalıpgötüreceğindenkorkuyordu.Karısınıtekrareskihalinegetireceğindenhâlâümidinikesmemişti.

Fakat nasıl?DairedeMalmüdürü'ne hesap verirken, sokakta, evde hep bunu düşünüyor ve düşündükçeaczinidahaçokanlıyordu.Neyapabilirdi?Buradankalkıpbaşkabiryeregitmekbileimkânsızdı.Hangiparaile?Nereye?

Evdekilerehâkimolmak,Şahinde'yitehditetmekfaydasızdı.OgenebildiğiniokuyacakveYusufunuzunsürenyokluğuonahareketlerindedaimaserbestlikverecekti.

Muazzez'ebirşeysöyleyebilirmiydi?Bütünbukorkunçişlerinolmasındakarısınıniradesininbiralakasıvarmıydıki,olmamasındadabuiradeyemüracaatetsin.

Oanasınınvebaşkalarınınbiroyuncağıidi.Obirçocuktu.Onukurtarmakiçinkendisinehabervermektenne çıkacaktı? İçine düştüğü çukurun derinliğini haber vermek belki onu daha çok korkutacak vemeyusedecek;fakatbirişeyaramayacaktı.

Diğerlerine,Kaymakam'a,HilmiBeylere,Şakir'ekarşıvaziyetalmakbüsbütünimkânsızdı.Derhalişindenatılır vebu sefer tamamiyleonların elindekalırdı.Buhallerde, aldığı paranın azlığı ve fakirlik sebepolmuştu,dahabüyükbirsefaletnelerdoğurmazdı?

Evet,gidipoaskerkaçağını,oŞakirolacakherifi,hattaKaymakamıvedahabirçoklarınıhaklamakvardı;fakatböyleyaptıktansonrakendisiyahapseatılarakveyaölerekortadankalkarsa,Muazzeziçindahaiyimiolurdu?

Böyleyapmaklaneyikurtarırdı?OzamankarısıadamakıllıortayadüşerveherhaldeYusufaduaetmezdi.

Fakatbirşeyyapmak,muhakkakbirşeyyapmaklazımdı.

Deliolacağınısanıyordu.Yağmurunaltındaşehrinkıyılarındadolaşıyorvedüşünüyordu.

Kafasından hatıralar birbirini kovalayarak geçmekte idi. Bütün hayatında kendine göre bir iş bileyaptığınıhatırlamıyor,buömrübaşkabirininyaşadığınısanıyordu.Çocukluğu,delikanlılığı,etrafıylaolanmünasebetlerihepyabancıbirdünyaileyapılantemaslarabenziyordu.Şimdio,kendisinebukadaruzakbulduğubudünyada,nekadarmüthişazaplarçekiyordu!Bunlarane lüzumvardı?Nedenböylekorkunççemberler onu sımsıkı bağlıyor, neden ona yavaş yavaş, sindire sindire en öldürücü işkenceleryapılıyordu?Neiçin,kimiçin?

Bumanasızveyabancıhayattabirtekşeyehakikatensarılmış,hakikateninanırgibiolmuştu.Budakarısıidi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onunyokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere/bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılmasıçıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzezolmadanbunuaramayamuktedirolamayacağınısanıyordu.

Page 159: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Etrafı çevrilmiş bir geyik gibi kin ve yeis ile çırpınan ve bir çıkar yol arayan kafası mütemadiyenağrıyordu.Bir aralık aklınaMuazzez'i kaçırdığı gün, öğleyin eve gelirken çocukların kovaladıkları arıgeldi.Buandakendinionaokadarbenzettiki,gözleriyaşardı.

Tıpkı o arı gibi hemkuvvetli, hem zayıftı. Tıpkı onun gibi etrafını insafsız kimseler sarmıştı. Zehiriniakıtmasınaimkânvermedenonukıskıvrakyakalıyorlarvemüdafaavasıtalarınıelindenalıyorlardı.

Önüne bir lokma ekmek tutuluyor ve bunun geri alınması tehdidiyle en olmayacak şeyler yapılıyordu.İstihfafettiği,kendisindenzayıfbulduğumahluklarınmahkûmuolmakçokharapedicibirşeydi.

Page 160: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

14Malmüdürü,Yusuf'unhesaplarınıtetkikettiktensonraonunbirkaçgünşehirdekalmasınamüsaadeetmişti.Kışkıyametteatüstündedolaşmakkolaydeğildivearadabirsıcakevdeistirahatlazımdı.

FakatYusufunEdremit'egelişininhaftasındaKaymakam,Malmüdürü'ne,butahsildarınnediyeböyleboşgezdiğinisordu.Kırksenelikmemurolanmüdürderhalönünüilikleyerek:

"Birazyorulmuştuda,beyefendi,ikiüçgünkalmakiçinricaetti,bendenizdesesçıkarmadım!Maamafih,bugünyolaçıkmasınıtebliğedeceğim!"

Kaymakamdudaklarınıbüktü:

"Ehemmiyetiyokcanım,sordumyalnız!"dedi.

FakatYusufderhalogünköyleregitmekemrinialdı.Malmüdürüonuyanınaçağırıp:

"Evladım, bir haftadır buradasın!" dedi. "Galiba Kaymakam Bey seni görmüş, ne diye uzun zamankalıyor?diyesordu.Senbugünyollan.İnşallahşuzeytinmevsimigeçsin,bensanabirayizinalırım.Beşongünsonradagenegelir,birkaçgünkalırsın."

Yusuf,başüstüne!deyipçıktı.Defterleri,koçanlarıyüklenipevegeldi.Bunlarıheybesineyerleştirdiktensonraatınıhazırladı.BuesnadaMuazzez,sessizbakışlarlakocasınınhareketlerinitakipediyordu.Yusufhayvanıbahçekapısındandışarıçıkarıporadakihalkayabağladıktansonra,tekrariçerigirdi.Çizmelerinigiydi.Gocuğunusırtınaaldıvebahçeyeçıktı.Sonrakarısınadönerek:

"Annenevdeyokmu?"dedi.

"Yok,Yusuf!"

Birazsonrailaveetti:

"Galiba komşuya gitti. Bilmem. Giderken bana söylemedi!" Yusuf bir müddet durdu. Sonra karısınagözlerini dikerek: "Bana Allahaısmarladık, Muazzez!" dedi. Muazzez önüne bakarak mırıldandı: "Nezamangelirsin,Yusuf?""Belliolmaz,belkihaftayagelirim!"

Bir türlü gidemiyordu. Dudaklarını ısırarak kâh önüne, kâh Muazzez'e bakıyor, sağ ayağının burnuylabahçenintoprağınıeşiyordu.

SükûtuilkbozanMuazzezoldu:

"Hep böyle gidip duracak mısın, Yusuf?" Kocası "Ne demek istedin?" der gibi ona baktı. Muazzezşaşırarak:

"NebileyimYusuf!Sensizcanımsıkılıyor...Bazenonbeşgüngelmediğinoluyor.Seniçokarıyorum,çokgöreceğimgeliyor!"

Page 161: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

"Bukadarmı,Muazzez?"

Yusuf, bu sözün nasıl ağzından çıktığına şaştı. Bununla ne kastettiğini pek vazıh bilmiyordu. YalnızMuazzez'in çehresi birdenbire değişmişti. Evvela bir korku, sonra müthiş bir acı onun çocuk yüzünükapladı.Nefesalırgibihafifbirsesle:

"Bukadardeğil,Yusuf!"dedivehıçkırmayabaşladı.

Yusufonunkolunututtu:

"NevaröyleyseMuazzez?"dedi."Dahabaşkanelervar?"

Genç kadın büsbütün boşanan gözyaşı tufanı ile cevap verdi. Yusuf un gözleri karanyordu. Karısınıkucaklayıp okşamak ve teselli vererek onu susturmak, birçok şeyler bildiğini, fakat onu mahkûmetmediğinisöyleyerek,aralarındakibuzdanduvarıçözmekistiyordu.Lakinbirelonuolduğuyerdedimdiktutuyor,parıltısızgözlerlekarısınabaktırıyordu.Yavaşbirsesle,sadece:

"Sus,Muazzez,çabukdönerim!.."dedi.

Gitmekiçinbirhareketyaptıktansonratekrarbaşınıkarısınaçevirdi,birsırtevdiediyormuşgibiilaveetti:"Belkiherşeyidüzeltiriz."

BusözüzerineMuazzez'invücudundanbirürpermegeçti.Yaşlarınaltındaparlayanvebirdenbirebüyüyengözlerle: "Yusuf...Ah,Yusuf...Her şey düzelirmi!" "Bilmem... Belki... Sen kendini kaybetme de benibekle..."BuseferMuazzezonunkolunayapıştı:"BuralardangidelimYusuf!"dedi."Gidelim!"

"Sengelirgelmezgidelim,olmazmı?""Öylebirdenbirenasılolur?Helebendöneyimde,beraberoturupdüşünürüz!"

Gençkadın tekrar eski halinedöndü.Gözleri dalarak: "Bilmem...Çabukgelirimdedin, değilmi?Hepsenibekleyeceğim..."

Yusuf,elinikarısınınomzunakoydu:

"Üzülme...Kendinitopla...Çocukluketme!.."dedivebahçekapısındançıkıp,atınaatladı.

***

BunutakipedengünleriYusuf,ömrününsonunakadarunutamadıveherhatırlayışındaiçinikâhnihayetsizbirkinvehiddet,kâhgünlercesürenbirteessürvehüzünkapladı.

Evdenayrıldığızamanhavaaçıkvesoğuktu.Şehrindışındabüsbütünkendinibelliedenbirpoyraz,ovayıkıvrılakıvrıladolaşıyor,kavakları,ıslıklarçalarakbirbirleriylekucaklaşmayamecburediyordu.

Beyazat,kulaklarınıbazenileri,bazengeriuzatarakilerliyorveuzunkuyruğurüzgârdasoltarafadoğrubirbayrakgibiuçuyordu.

Yusuf'ungöğsühızlıhızlıinipkalkıyordu.Bakışlarıyolunçakıltaşlarınaçevrilmişti.Kafasınıniçindeonusersemedecekkadarçokşeyvardı.Bunlar,yerinegöre,yüzündebirkırmızılık,birsarılıkvegözlerine

Page 162: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

türlütürlüparlayışlarveriyordu.

Yusufuençoküzen,kendikendinesorduğuşusualdi:

"Niçinonubıraktım?.."

Budüşünceiçinibirkurtgibikemiriyorvegençadam,dizginlereasılarakgerisingeriyedönmemekiçin,nefsiylemüthişbirmücadeledebulunuyordu.

Göğsünden boğazına doğru yayılan bir ateş, gözlerinden yaş getirdi. Gocuğunun önünü açtı, göğsünürüzgâravererekbirazserinledi.

Yavaş yavaş bütün vücuduna bir hissizlik, bir donukluk yayılıyordu. Kafasındaki düşünceler şimditamamensislenmişti.Kulaklarıçınlıyor,gözleriyanıyordu.HayvanısürdüvebirazsonraZeytinliköyünegeldi.BurasıEdremit'leAkçayarasında,ovaüzerindebirköydü.Ahalisininçoğudoksanüçmuhacirleriidi.Yusuf tanıdıklarındanbirininevine indi.Hayvandanatlayıpayaklarınıyerebasıncabütünvücudunaiğnelerbatargibioldu.Ağırgocuğunaltındagerinmekistedi,fakathalsizliktenbunudayapamadı.İçerigirincehemenbiryatakserdiripuzandı.

Tamdörtgünyerindenkalkamadı.İlkgecelerkendinibilmeyecekkadarateşiyükselmişti,boğazıyanıyorveyutkunamıyordu.Evsahibininikikarısındanbirionabirazıhlamurçiçeğikaynatıpiçirdi,diğerituğlaısıtıpkarnınakoydu.

Yusuf mütemadiyen terliyor, titriyordu. Birdenbire görülmemiş derecede inkişaf eden muhayyilesinin,önünesıraladığıçeşitçeşitmanzaralar,hayalleronuyataktamütemadiyenkımıldamayaveyüzünüıstırapileburuşturmayasevkediyordu.Yanangözkapakları,sankibeynindekihayalleriboyunadeğiştirenacayiplevhalar idi; üzerlerinde bazen daha ziyademora benzeyen renk kavisleri beliriyor, sonra, gayet vazıhşekilde,birtakımtanıdıkşahıslarveyerlergelipgeçmeyebaşlıyordu.BazenbunlarıseyredeedeyorulanveuykuyabenzerbirdalgınlığadüşenYusuf,biraralıkşiddetlesarsılıyorveyumruklarınısıkıyordu.

Hele geceleri büsbütün boğulur gibi oluyor ve yorganın altında hırsla dizlerini yumrukluyordu.Karşısındaki ocağın üstüne konan bir yağ kandili ile, ocakta çıtırdayarak ağır ağır yanan bir kütüğünalevleri,toprakzemininancakbirkısmınıörtenhasırıkırmızıyaboyuyorvemoryüzlüyorganınüstündegölgeleruçuruyordu.

Yusufozamanakadarduymadığıbirpişmanlıktave:"Nediyegeldim?Nediyeyolaçıktım?Nediyeonuyalnız bıraktım?" deyip üzülmekte idi.Derhal geri dönmek istiyor, kendisini buraya bağlayan hastalığalanet ediyordu. Her saat geçtikçe bu hissi artıyor, sanki Muazzez bir tehlikede imiş de Yusuf onukurtarmayaderhalkoşmuyormuşgibi,yeisledudaklarınıısırıyordu.

Birkaç kere olduğu yerde doğrulmak istedi, fakat muktedir olamadı. Görünmeyen ağır zincirler ondankımıldamak imkânlarını alıyordu. Arkaüstü yatarken zannettiği gibi kuvvetli olmadığını, iradesinin veisteklerinin vaziyetinde bir değişiklik yapamayacağını anlayınca, nefretle dudaklarını buruşturup tekrarsükûnetinedöndü.

Uyumaktanvedahaziyadeuykudanevvelkioyarıuyanıklıktankorkuyordu.Hangikuvvettenemiraldığınıbilemediğimuhayyilesi o zaman faaliyetini büsbütün artırıyor ve bazı ihtimallerin levhalarını,Yusuf ubitapbirhalegetirinceyekadar,onungözlerininönündençekmiyordu.

Page 163: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Yusuf tamamiylekararvermişti.Biraz iyileşir iyileşmezderhalEdremit'edönecekveMuazzez'i alarakherhangi bir yere gidecekti. Şahinde'ye hiç haber vermeyecek, bu sefer nikâhlı karısını kaçıracaktı.SalâhattinBey'inhatırıiçinEdremit'edönmüşveozamandanberibunakâfiderecedepişmanolmuştu.BuAllahın belası yere dönmese ve tesadüfe tabi olarak hayatını bir kere başlamış olduğu şekilde devamettirse idi, bu felaketlerin hiçbiri onun başına çökmeyecekti. Buna emindi. Ne tahrirat kâtipliği, netahsildarlıkyapmayamecburkalmayacak,kaymakamlarınönündekorkudantitremeyecek,karısınıarkadabırakıp:"Şuandakimlereberaberacaba?"diyeterleriçindesayıklamayacaktı.

Fakatbuhatayı,tamamenişiştengeçmedendüzeltmeklazımdı.Birdakikabilebeklemedendüzeltmek...HemengidipMuazzez'ievdenalmak,kimseyebirşeysöylemeden,bilmediğibirtarafagitmekistiyordu.Onuilkkaçırdığıgünnereyegideceklerini,neyapacaklarını,neylegeçineceklerinipekmidüşünmüştü?Ohaldebunlarlazihinyormayaşimdidehiçhacetyoktu.

Fakat bu melun hastalık onu beklemeye, hem de en azaplı bir vaziyette beklemeye mecbur ediyordu.Kendikendine:

"ÜlendomuzunYusufu, tamzamanındabaşıyastığavurursunha!"diyesöyleniyorvehiçdurmadan ikitarafınadönüyordu.

Köye gidip yattığının ancak dördüncü günü boğazı biraz düzelir gibi oldu. Şimdi daha rahatyutkunabiliyordu.Fakathalsizliği,başağrılarıhenüzgeçmemişti.Birkaçkerekalkıpodadaaşağıyukarıdolaştı,başıdönerektekraryatağauzanmayamecburoldu.

O gün biraz tarhana çorbasıyla bir kâse yoğurt yiyebildi. Böyle iyileşir gibi olduğunu hissettikçe hiçyerindeduramıyordu.EvsahibionuakşamakadargüçlüklezaptettiveYusufEdremit'eertesigüngitmeyerazıoldu.Fakatortalıkkararıpdayastığadayananbaşındahayallerinokorkunçoyunutekrarbelirmeyebaşlayınca,Yusufyerindenfırladı,pantolonuayağına,ceketisırtınageçiripdışarıçıktı.

Buhaligörenevsahibiartıkitirazetmedi;yalnızYusufuodayasokarak:

"Azıcıkısın,benhayvanıeyerleyeyim!"dedi.

Birazsonra,gocuğunasıkıcasarılanYusuf,atınıdörtnalakaldırmış,Edremit'edönüyordu.Havabirkaçgünevvelkinegöreadamakıllısoğumuştu.Hattaburalardapeknadirgörülenhafifbirkarserpiştiriyordu.Yolun iki tarafındaki zeytinlikler taş kesilmiş gibi hareketsizdi. Hayvan ince ayaklarıyla çakıllardakıvılcımlar saçıyor ve hızlı hızlı soluyordu. Yusuf un nefesi de, yorgunluk verecek kadar hızlanmıştı.Vücudunu soğuk bir terin kapladığını ve boğazının acımaya başladığını hissediyordu. Tekrarhastalanmaktan adamakıllı korktu. Eve gidip yatağa uzanacak olduktan sonra bu dönüşün manasıkalmayacaktı. Fakat ölüm halinde bile olsa aklına koyduğu şeyi yapmaya niyet etti. Muazzez'i alıpgidecek,ondansonrahastalansadadüşünmeyecekti.Birdağbaşında,uzakbirköyde,başlarınıkoyacakbiryerbulurlardıelbette.

Kendinidehayretedüşürecekkadarkısabirzamandakasabayavardı.Bozukkaldırımlıdarsokaklardanaynıhızlageçti.Kahvelerdeoturanlarbuvakittebuhızlageçenatlıyıgörebilmek içinbaşlarınıbuğulucamlarayapıştırıyorlardı.

Karanlıksokaklarda rastladığıbirkaçkadınkorku ile"Ay!"diyebağırıştılarveçocuklarınıkollarındantutupkenara çektiler.YusufBayramYeri'ni geçtikten sonrahayvanıyavaşlattı, eveyaklaştığı zamanalt

Page 164: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

katta, sokak üstündeki odada ışık yandığını gördü. Hayvandan indi, dizginleri eline alarak arka tarafadolaştı.Anahtarıyanındaolanbahçekapısındaniçerigirdi.

Kendisini kimse karşılamıyordu. Bahçeden taşlığa açılan kapı kapalı olduğu için buna hayret etmedi.Herhaldeduymamışlardı.

Kolanıgevşetmekiçineliniatınkarnınagötürürkendurdu:

"Nedençözüyorum?"dedi.Karısınıalıphemengitmeyecekmiydi?

Bunuhakikatenyapıpyapamayacağınıbirankendikendinesordu.Şahinde'ninhalinidüşündü.Muazzez'inne cevap vereceğini, bu teklifi nasıl karşılayacağını merak ediyordu. Onu çırçıplak alıp götüremezdi.FakatgençkadınsırtınabirşeygiyinceyekadarŞahinde'ninmahalleyiayağakaldırmasıdamümkündü.

"Ne olursa olsun!" dedi. Hayatını berbat eden şeyin bu duraklamalar, bu boyun eğmeler olduğunuzannederek,artıkaklınaestiğigibihareketetmeyekararverdi.Çizmelerinivegocuğunuçıkarmadanevedoğruyürüdü.Penceresibahçeyebakanmutfakkapkaranlıktı.Yusufbirkaçsaniyebeklediktensonrataşlıkkapısınıaçtı.

Page 165: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

15Bundansonraanlatacağımızşeyler,ikidakikadandahaazbirzamaniçindeoldu.

Yusufbahçedentaşlığageçilenkapıyıaçaraçmaz,yüzüneılıkbirhavaileberaberhafiftengelenbirudsesiçarptı.Bununneolduğunuhiçdüşünmeden,sokaküstündekiodayadoğruyürüdü.Kapıparmakkadararalıktıveburadandışarıyaturuncubirışıkçizgisiuzanıyordu.

Birsaniyekadarduraladıktansonraeliylekapıyıitti.Gördüğümanzaraonuhiçşaşırtmadı.Kendinidörtgündenberi,farkındaolmadanbusahneyehazırlamışolduğunuanladı.Ortada,songünlerdeevdepeydaolanmasavardıveonunetrafındaHilmiBey,KaymakamİzzetBey,Şahindeoturuyorlardı.MasadanbirazaçıkduranbiriskemleyeYusufunşahsentanıdığıfakatkimolduğunubilmediğikırsaçlıbiradamoturmuşud çalıyordu. Sokak üstündeki sedirin bir kenarında Şakir ile Hacı Etem kulak kulağa bir şeylerkonuşuyorlardı. Diğer kenarda, kendini bilmeyecek kadar sarhoş olan Muazzez, yastıklara dayanmışduruyorveöpmek içinüzerineeğilencandarmabölükkumandanıKadriBey'ekarşıkendinimüdafaayaçabalıyordu.Kalpağı arkaya kaçmış ve saçları yüzüne dökülmüş olanKadriBey ter içinde idi.Resmiceketininaçıkduranyakasındankıllıgöğsügörünüyordu.

Yusufkapıyı itipeşiktebelirincebütünodadakilerevvelahareketsizcebirbirlerinebaktılar.Kaymakamboynunu sağa sola ve öne doğru kımıldatarak ayılmaya çalıştı. Hacı Etem ile Şakir birbirlerine gözkırptılar.ŞahindetitreyerekiskemleyesarıldıvefaltaşıgibiaçılangözleriniYusufadikti.Udçalanadamçalgısınıyanıbaşınabırakarakkapıyıgözlemeyebaşladı.

Muazzez'i bırakan candarma zabiti bir eliyle kalpağını düzeltiyor, öbür eliyle de yakasının çengelinitakıyordu.

Muazzezoturduğuyerdedoğrulmuştu.Evvelaneolduğunuanlamayarakgözleriniodadagezdirdi.KadriBey'intaarruzdanvazgeçmesiveodayıbirdenbirebirsükûtunkaplayışıonafevkaladegeliyordu.

Gözü, kapıda duranYusuf'a ilişince, bütün vücudu sarsıldı.Bir hayali kovmak ister gibi elini yüzündedolaştırdı. Kocasıyla arasındaki mesafeyi sislendiren bulutlar yavaş yavaş kayboldular ve Yusufkarşısındaherzamankindendahabüyükvedahavazıholarakdurdu.

Sarhoşluğu da geçmeye başlamıştı. Etrafındaki her şeyi gayet iyi görüyordu. İçinde hiç korku yoktu.Bilakishayatındaozamanakadarhiçhissetmediğibir rahatlıkvegenişlikduyuyor,uzunveyorucubiryolculuktansonradinlenmekimkânıbulanbirinsangibi,uyanıkbirgevşekliğedüşüyordu.Yüzünetatlıvekeskinbirtebessümgelmişti.

Yusuf gözlerini odada şöyle bir gezdirdikten sonra içeri doğru bir adım attı. Kaymakam korku ileiskemlesiniçekti,fakatYusufbirdenbirekolunuhavayakaldırdı,elindetuttuğumeşinkamçıyıİzzetBey'insuratınayapıştırdı,ondansonrabukamçımüthişbirçabukluklainipkalkmayavemasanınetrafındakilererastgelevurmayabaşladı.Fakatbusırada,Yusufkolunutekrarhavayakaldırdığızaman,kamçı,kenardave konsolun üzerinde duran lambaya çarptı ve onun şişesini düşürdü. Bunun rüzgârında birkaç kereyükselipalçalanislibiralevhemenkaybolduveodatambirkaranlığagömüldü.

Yusuf lambanın sönmeden evvel verdiği dalgalı ve kırmızı aydınlıkta, karşı sedirde oturan Şakir'in

Page 166: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

cebindentabancasınıçıkardığınıgörmüşvekendisidekamçıyıbirkenarafırlatarakgocuğununcebindenNagantınıçekmişti.Dahakendinitoparlamayavakitbulamadankarşısındabiralevinparladığıgördüvesağkulağınındibindenvınlayarakgeçenkurşunarkasındakiduvarasaplandı.

OzamanYusufda ateş etmeyebaşladı.Evvelakarşısınadoğru iki el sıktı ve sedirden aşağı bir şeyinyuvarlandığını duydu. Fakat bu ona emniyet vermedi.Bu karanlık odanın her köşesinde bir ölüm saklıolduğunu ve buradan çıkmak için her şeyin yok edilmesi icap ettiğini sanıyordu. Zaten artık kafasıherhangibirşeydüşünecekhaldedeğildi.Uzunsenelerdenberinefsinekarşıyaptığıtahakkümlerinacısıçıkıyor, içinde boşandığını hissettiği bir çarkı artık durduramayacağını anlıyordu. Bu anda bütünhayatıyla,bütünmuhitiyle,bütündünyailehesapkesiyorvebuhesaplaşma,şimdiyekadarherşeyebaşeğdiğinispettekorkunçoluyordu.

Enufakbirkımıldamaolduğunuzannettiğiköşeyeateşediyordu.Silahındakurşunkalmadığınıanlayıncabirandurdu.Karanlıkodadaenküçükbirhareketbileyoktu.Yaherkesölmüş,yahutkorkudanbirköşeyebüzülmüştü.Pantoloncebindenaldığıfişeklerielyordamıylatabancasınayerleştirdi.Odanınrastgeleikiköşesinebirerkurşundahasıktı.Sonratabancayıcebineyerleştirerekbaşınısoltarafaçevirdi,hafifbirsesle:

"Muazzez!"dedi.

Yusufaasırlarkadaruzungelenbirsaniyedensonra,yanıbaşındanveyerdendoğru,birfısıltıduyuldu:"Yusuf!"

Otarafaeğildiveelleriylebirkumaşyığınınadokundu.Tekrarsordu:"Muazzez!"

Aynımırıltıcevapverdi:"Yusuf!""Gel,gidelim!""GötürbeniYusuf!"

Karısınıkucaklayıpkaldırdı.Kollarınınüstündedışarıgötürdü.Bahçekapısındantaşlığageceninkurşuniaydınlığıvuruyordu.Bahçeyeçıktı.Beyazat sahibinigörüncebaşınımeraklao tarafaçevirmişti.YusufsağkoluylaMuazzez'ibelindenyakaladıvehenüzterikurumayanatınüstüneoturttu.Kendisideatlayarakkarısınıkucağınaaldı,üşümesindiyesımsıkısardı,açıkduranbahçekapısındanbaşınıeğerekgeçtivehayvanı,ikidakikaevvelgeldiğigibi,dörtnalakaldırdı.

***

Bu sefer atını Balıkesir tarafına sürüyordu. Soğuktulumba'yı geçtikten sonra zeytinliklerin arasındakişosedebüsbütünhızlandı.Birazevvelkidondurucurüzgârhepdevamediyordu.KendisiniyineşaşırtacakkadarkısabirzamandaHavran'ageldiveşehregirmeden,mezarlığınkenarındandolaşarak,çayınöbüryakasına geçti. Hiçbir şey düşünmüyor, sadece kaçmak, hayatının en korkunç devirlerini geçirdiği buyerlerdenmümkünolduğukadarçabukuzaklaşmakistiyordu.Nereyeolursaolsun!Dağbaşlarına,kimsesizormanlaraveyakalabalıkşehirlere!..Yalnızadamakıllıuzakvekimseninonunbulamayacağıbiryere!..

Palamutluktaraflarınayaklaşıncarüzgârazaldı,fakatakşamdanberiserpiştirenkararttı.Gocuğununsiyahtüylerinde minimini noktalar yapışıp kalıyordu.Muazzez'i göğsüne doğru çekti ve gocuğuna daha sıkısardı.Sonrabaşınıonunsaçlarınayaklaştıraraksordu:

"Muazzez,üşüyormusun?"

Page 167: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Gençkadıncevapvermedi,Yusufsualinitekraredincegöğsündekivücutbiraztitredi,hırıltıyabenzeyenbirtakımseslerçıkardı.Yusufkorkuylaonusarstı:

"NenvarMuazzez?"

İnce,zayıfbirsescevapverdi:

"Yusuf!.."

"Söyle,Muazzez!.."

"Benyaralıyımgaliba,Yusuf!.."

Genç adam dizginleri elinden attı. Hayvan büsbütün hızlandı. Yusuf un gözlerine ve ağzına karlardoluyordu:

"NediyorsunMuazzez!"diyehaykırdı."Nerendenyaralısın?..Kimvurduseni?"

Gençkadıncevapvermedi,kocasınasarılankollarıonusıkmayaçalıştı.Yusuftekrarsordu:

"Yarannerede?Biryerdedurupbağlayalım!"

"BilmemYusuf...Nasılistersen...Yaramınneredeolduğunubilmiyorum.Yalnızbiryerlerimacıyor.Çokacıyor...Sonracanımçekilirgibioluyor...Amadurmayalım...Çabukgidelim!"

Yusufşaşkıngibi:

"Nereyegidelim?"dedi.Muazzezancakduyulabilirbirsesle:

"NereyeistersengötürYusuf...Gidelim!"diyefısıldadı.

Yusuf onu kollarıyla büsbütün sardı.Başıboş kalan at deli gibi koşuyordu.Gitgide artan kar,Yusuf unkalpağına,saçlarınahattakirpiklerineyapışıyorvetatlıbirsoğuklukveriyordu.

Gece aydınlıktı. Yavaş yavaş zeytin ağaçları azalmış ve yolun kenarında tek tük çınarlar belirmeyebaşlamıştı.Atbirdenbiresolasaptı.Yusufköpürerekakanbirdereninüstündengeçenbir tahtaköprüyegeldiklerini gördü.Hayvan köprünün gevşek kalaslarını yerinden fırlatarak karşı tarafa geçti ve oradabirdenbireyavaşladı...Çabukçabuksoluyorvebaşınısilkiyordu.

Zeytinli köyünden hareket ettiklerinden beri hep koşmuş olan at, kan ter içindeydi. Köprüyü geçtiktensonraönlerineçıkanyokuştadabirkaçdakikayürüdüktensonradurdu.

Yusufhayvanındahailerigidemeyeceğinianlamıştı.ElleriyleMuazzez'itutarakyereatladı.Sonrakarısınıdaaşağıçekti.Muazzez'invücudubirçocukkadarhafifveinceidi.Onutekrargocuğunasardı.Kenardakiağaçlarınaltınadoğruyürüdü.Beyazatdizginleriniyerdesürüyerekarkalarındangeliyordu.YusufağzınıMuazzez'inyüzüneyaklaştırdı.Yarasınınneredeolduğunusormakvehemenbiryerindenbirbezyırtarakonusarmakistiyordu.

Karısınınmuntazamnefesiyüzüneçarpıncadurdu.Hertarafıörtenkarlarınverdiğibirışıkta,kucağındaki

Page 168: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

kadınınyüzünebaktı.İçibirsaadethissiyleürperdi.Kısavebelirsiznefesleralarakuyuyanbuçehre,yineeskiMuazzez'inçehresiydi.

Birmüddetevvelyataktauzandığınıgördüğüharapveyorguninsanlabununhiçbiralakasıyoktu.Karlarınyıkadığı yanaklarmat bir beyazlıkla parlıyor, nemli saçlar etrafa bir bahar kokusuneşrediyordu.Cildişeffafdenecekbirhalalmıştı.Bununaltındansankibirçocukruhununaydınlığıdışarıvuruyordu.

Yusufyavaşçagocuğundansıyrıldı,karısınınhertarafınısardıveonubirağacınaltınayatırdı.Kendisidesırtınıaynıağacaveripoturdu.Gözlerinigeldikleriyoladikerekzihninitoplamayaçalıştı.

Bulunduklarıyerikidağınarasında,oldukçayüksekbirgeçitti.Karşıyabakılıncasarpkayalardanibaretbirdağgörünüyorvearkalarında,geldikleriyolunhizasında,Edremitovasıuzanıyordu.

FakatYusufunbu taraftabir şeygördüğüyoktu.Karvesisher şeyibeyazbirvuzuhsuzluğagömmüştü.Yusufgözlerinibutarafaçevirince,üzerinebulutlarçökmüşbirdenizgörürgibioldu.

Busıradamuhayyilesionubaşkabirgeceye,şimdikendisineasırlarcauzakgelenbirzamanagötürdü.Ilıkbir yaz gecesinde, çıngıraklarının sesi ağustos böceği feryatlarına karışan bir yaylı ile yaptıklarıyolculuğuhatırladı.Yarabbi,ogeceilebugecearasındanemüthişfarkvardı.Ozamangenişveaçıkolantabiatbileşimdiböyleikikayaarasınasıkışmışveozamanuçsuzbucaksız,büyükgörünengökyüzü,şimdibeyazveyumuşakbirörtühalindeüzerlerineçökmüştü.

Aradan geçen zaman Yusuf'un ruhunda da birçok değişiklikler yapmışa benziyordu.Muazzez'in orada,yanıbaşındavetamamenkendisineterkedilmişolarakyatmasıonaistediğikadarsaadetvermiyor,hattaiçini korkuya benzer bir nevi ürpermelerle dolduruyordu. Hatıraları Muazzez'e doğru kayınca aklınabaşkabirgece,hiçdetatlıolmayanbirgecegeldi.Muazzezoakşam,bilinmezbirhissintesirialtında,kocasınınboynunasarılarak:"Yusuf,bensendenkorkuyorum!"demişti.

Karısınınosözlerisöylerkenfarkındaolmadanbuakşamıkastetmişolduğudüşüncesibirdenbirezihnindebelirdi;yerindenfırlayarak:

"Neden?Neden?"diyebağırdı."Nedenbendenkorkuyorsun?Neyaptımbensana?"

Gidiponukaldıracakvesoracaktı.Fakatönündeuzananvesiyahtiftikgocuğuniçindehiçkımıldamayanbuvücudadokunmaktankorktu.Birdahayerinedeoturmadı.Sabahakadarheporada,karısınınetrafındadolaştı.

Ortalıkaydınlanmayabaşlayıncaderinbirnefesaldı.Yollarınadevametmekvehiçolmazsaoralardakibir köye kadar gitmek istiyordu. Bayır tarafındaki çalılıklara doğru yürüyerek atını aradı. Hayvan birkayanındibinesığınmıştı.

Yusufkendikendine:

"Eyvah, çulunu örtmemişim, hastalanmasın sakın!" dedi. Dizginleri eline alarak karısının yattığı yeregeldi.

Muazzezhâlâuyanmamıştı.Yusufyavaşçaonasokuldu,eliyledokunarak:

"HadiMuazzez,yolaçıkalım!"dedi.

Page 169: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

Önündekivücudunkımıldamadığınıgörüncegocuğunkenarınıkaldırdıvehiçbirşeysöylemeden,büyümüşgözlerleuzunmüddetorayabaktı...

Genç kadının yüzü bembeyazdı. Hafifçe aralık duran ağzı ile, uyuyor ve gülümsüyor gibiydi. Yalnız,gözlerinin bir kısmınımeydanda bırakan gozkapakları, bu sakin uykumanzarasına korkunç birmahiyetveriyordu.

Yusufeğilerekkarısınıomuzlarındanyakaladı.Kucağındaarkayadoğrukayanvekumralsaçlarıyerlerekadar uzanan bu başa yüzünü yaklaştırarak koklamaya, onun donmuş yanaklarını titrek parmaklarlaokşamayabaşladı.Kendiyüzüdesapsarıidi.

Dudaklarını kanatırcasına ısırdı veMuazzez'i yavaşça yere bıraktı.Hayvanın terkisindeduranheybeyeelinisoktu.Buradahâlâbirtakımdefterlervemakbuzkoçanlarıduruyordu.Hepsiniçıkarıpyerefırlattı.Heybenintâdibindenbüyükçebirbıçakaldıveonunlatoprağıkazmayabaşladı.

Güneş oldukçayükseldiği için karlar eriyor ve toprağı yumuşatıyordu.Öğleyedoğruoldukçaderin birçukur hazırladı.Karısını sarılı olduğu gocukla beraber kollarına alarak oraya getirdi.Hafif bir rüzgârMuazzez'insaçlarınıuçuruyordu.Busıradaonunsırtındapembesatenentarisiolduğunufarketti.Arkasınabirbıçakyemişgibisallandı.Bireliyleyanıbaşındakiağacatutunmasadüşecekti.İlkkaçırdığıakşamdaMuazzez'insırtındabuentarivardı.

Kazdığı çukurun başına çömelerek kucağındaki ölüyü koklamaya başladı.Yüzü korkunç bir hal alıyor,kurugözleripatlayacakkadardışarıfırlıyorveçamuriçindekielleriasabihareketlerleMuazzez'insoğukvücudunasarılıyordu.

Busıradagocukkaydıvegençkadınınvücudumeydanaçıktı.Solomzunda,boğazınayakınbiryerdekanpıhtılarıbirikmişveelbisesini,taaşağılarakadarboyamıştı.

Yusuf gözlerini bu yaraya dikti ve belki yarım saat, hiç kımıldamadan baktı. Orada, o kanlı çukurda,şimdiyekadargeçenbütünhayatınıgörüyorgibiydi.

Bir müddet sonra derin bir nefes aldı; karısını tekrar gocuğa sararak, incitmekten korkuyormuş gibiihtimamla,çukurayerleştirdiveyumuşaktopraklarıavuçlarıylaçabukçabukonunüzerineattı.

Bütünbunlarıgayet sükûnetle,adetabirdiriyehizmetedermişkadar itina ileyapıyordu.Yalnızönündesarıverutubetlitopraktanküçükbirtümsekbelirincegözlerinionadikti,gırtlağıyırtılırgibibirkere:

"Ah!!"diyebağırdıktansonra,yumruklarınıkarısınınüstünüörtentopraklarasoktu.

Sonraağırağırdoğruldu.Mezarınyanındaayaktadurduvegözleriniovayaçevirdi.GüneşinaltındapırılpırılyananzeytinağaçlarınınsonundabeyazminareleriyleEdremitgörünüyordu.

Yusufbiroraya,birdeönündekitoprakyığınınabaktı.Dişleriniveyumruklarınısıktı,dudaklarınıısırdı;bunarağmengözlerindenyanaklarınadoğruiridamlalaryuvarlanmayabaşladı.Buyaşlarbütünmanzarayıörtüvermişlerdi. Kollarının yeni ile gözlerini sildi. Hayvanına atladı. Bir kere daha dönüp geriyebaktıktan ve ömrünün en korkunç senelerinin geçtiği bu kasabaya yumruğunu uzatıp tehdit eder gibisalladıktansonra,atınıileriye,dağlaradoğrusürdü.

İçindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. Matemini ortaya

Page 170: Kuyucaklı Yusuf - media.turuz.com fileKuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940), Kürk Mantolu Madonna (1943) adlı romanlarında, okurların gerçekliği daha derinden

vurmadantekbaşınayüklenecekveyenibirhayatadoğruyürüyecekti.

-Son-