93

Leylâ Erbil Hallaç - Turuzturuz.com/storage/her_konu-2018/2979--Hallac-Leyla_Erbil... · 2017. 12. 18. · YATAK Kendi kendime’yi bozacak yok. Nesnelerin -içinde kişiler de

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • LeylâErbilHallaç

  • Bukitaphiçbir“ödül”ekatılmamıştır.

  • TÜRKEDEBİYATI

    LEYLÂERBİLHALLAÇ

    ©TÜRKİYEİŞBANKASIKÜLTÜRYAYINLARI,2012SertifikaNo:11213

    EditörRÛKENKIZILER

    GörselYönetmenBİROLBAYRAM

    DüzeltiASLIYALKUT

    GrafikTasarımUygulamaTÜRKİYEİŞBANKASIKÜLTÜRYAYINLARI

    I.BASIM:DOSTYAYINLARI,I960TÜRKİYEİŞBANKASIKÜLTÜRYAYINLARI’NDA

    I.BASIM:EKİM2004,İSTANBULII.BASIM:TEMMUZ2OI3,İSTANBUL

    ISBN978-975-458-610-7(KartonKapaklı)ISBN978-605-360-922-3(Ciltli)

  • İçindekiler

    BÖLÜM I 6

    YATAK 7

    BİLİNÇLİ EĞÎNİM I 12

    BİLİNÇLİ EĞİNİM II 21

    ÖYKÜSÜZ 25

    SARHOŞ YAŞANTILAR 28

    GÜNDELİK 36

    KONUŞMAKLARDAN BIKAN 41

    BÖLÜM II 45

    BALTIK 46

    DİKTATÖR 53

    İNCİK BONCUK 62

    ÜÇ ARKADAŞ YA DA OYUN 67

    BÖLÜM III 74

    ÖYKÜ 75

    HALLAÇ 77

    UĞRAŞSIZ 80

    KUTSAL AİLE 83

    BAY SURET 87

  • “Nothingismorerealthannothing.”SAMUELBECKETT

  • BÖLÜMI

  • YATAK

    Kendikendime’yibozacakyok.Nesnelerin-içindekişilerdeolan-böylesibir hızla, sürtünmesiz, evet ve hayırlarımla kayıp gideceklerinigetirmezdim usuma hiç. Dokuntusuz, sıyrılma. Yıllardırhavalandırılmamış bir yatağa girip çıkıyorum. Islak çürümüşlüğünebiçimsizliğimoyulu.Onugüneşlendirmeliydim.Kemiklerimsızlıyorhep.Uykulara sabahları dalıyorum, KUŞ uyandırıyor beni. Camın altındanilkyaz denizi geçiyor. Ilık, tuzsuz. İlkin yatağı düşünüyorum,güneşlendirmeliyimonu.Sonraeşelenmeyebaşlıyorum.Sırtısızlayarakda yaşayabilir kişi. Düşünebilir de. Yeni bir nen yok. Hep aynı. Nedüşünürsem yok yalnızlıktı, yok kişilerin tellim öte yana akmaktaolduklarıydı. Mutsuzluk. Binlerce kez düşünmedim mi bunları? Artıkhepsi bayağı olmuş. Bayağı. Bayağı ya da komik. Değişen ne var? Hiç.Bayağılıklar değişmiyor ama, yıllar yılı önünde tutuyor kişiyi.Yüzyıllardırtekayaküstünecezayakaldırılmışbiröğrencidenli. İğrençhatta.Değişenne?Hiç.Gitgide içerikaçıyorumben.Ötekilerdurmadançoğalıyorlar.Bendeçoğalmakisterdim.Gerçektetekbaşımadadeğilim,KUŞvarişte.Birdüzenkuruluaramızda.Banaobakıyor.Neyimolduğunubilmiyorum.Odamdançıkmıyorpek.Açıyorumpencereleridilerseuçsungitsin diye, hiç oralı olmuyor. Gidiyor kimi vakit, sonra gene geliyordönüp. Yatağımın başucundakimasa üstüne bir iki lokma bırakıyor. Oolmasa kim bilir ben de karışır mıydım ötekilere, o terse doğru akançoğula?Sanmam.Denememiştim.HemKuş’a...Kuş’aneduyuyorumben?Bilmiyorum. Kimi vakit sıkılıyorum ondan da “öff!” diyorum.Kendiliğindenmişçene uçup aynanın paslı çivisine konuyo. Bu aynayabaktığım olur. Kadınlığımımerak ederim. Ötekiler nasıl görürler beni.Bunu hiç, hiç bilemedim kesinlikle. Güzel değilim. Güzelliği andıran binenler olabilir yüzümde ama, neler? Yüzümün iki yanı birbirineuymuyor: biri sivri, köşeli biri, gözlerimin biri ince çekik, öteki iriyusyuvarlak. Kapkara gözlerim var. Bedenim yatakta eşelenmeye,düşünmeye başladıktan bu yana şişti, eğrildi. Kendimi eşelenmişdüşünceye salıvermekle budalalık ettim. Ola ki eşel düşünce elimi

  • ayağımı çekti devinmelerden. Güzel değilim hiç. Sevmemişlerdir beniherhalde.Zatennasılseverkişi?Bensevmişmiydimki?Amanbunlarıdadüşünmüştüm. Yıllar yılı düşünmüştümbunları da. Saçmaydı. Sıkıcı vesaçma. Bu sevi sözüne ötekilerce uymuştum bi ara, sevdi, sevmedi,seviyorum, sevmedim... Olmayan bir nesneyi tasarlayıp ayrımlarınısaymışmıydım?

    Kimivakitçıkıyorumsokaklara,KUŞda.Hatçe’yleNazıroluyorlar,başkaları.Hatçe, Nazır’la seviştiklerini sanıyor. “Sevişin, sevişin” diyorum, “çokiyidir.”Bozmuyorumhiç.Adamsende,varsınöylebilsinler.Hoş,onlardabiliyorlar sevişmediklerini ya, çevreyi yanıltmaktan hoşlanıyorlar.İçiyoruzonlarla,bicamınönünesıralanıyoiçiyoruz,aptalaptal.Dışardainsanlar koşuşuyolar dizi dizi: kellifelli baylar, çağını yitirmişhanfendiler, çağını yitirmemiş orospular, podüsüet kauçuklarıylaoğlanlar,bonjurlar,eyvallahlar,arz-ıhörmetler;çamursıçrıyoüstlerine,kızıyoküfrediyolar.“Şuyaşamalarınızyokmu!Nekoşuyorsunuzöyle,nebu ciddiyet, bu alım, hele sizdeki hanfendi, çoktan sona erdi sizleringünleriniz, gelin bi bardak şarap için hanımlık günlerinizin üzerine;dünyada ardına düşülesi varmışçasına koşuyorlar. Yok yok ardınadüşülesi bi nen yok ortada. Nazır’ın arkadaşı, “Bit, bit hem de çok bitgenerationl”dedi,“Kişikarısınınüstündenbaşkakadındüşünüyo”dedi.Başınıtutamıyordu;“Cumadanbuyanaonuokuduğumdan!”dedi,bugünsalıydı.“Bigbukezgeneration”dedi.“KUŞ’aayıpolmuyorya?”dedibana.“Yoo”dedim, “o aldırmaz!” “Ya size, size konuşabilirmiyim?”Tümünübiliyordumönceden,“Banavızgelir!”dedim.“Öylebirvızgelmezki,öylebir vız gelmez ki, en çok bir ay sonra vız getirmemben adama!” dediöfkeyle. “Bitmişhıh!”dedi sonra, sapsarı yanaklarındankuvvetli beyazdişlerininuğultusugeldi,korktum.Korktum,dinledimonu;hemdebiraysonrabanadavızgelmişçesinebiyakınlıktakındım;erinçduydu,sustu,tatlı tatlı ayrıldıyanımızdan.KUŞ boşbi şarap şişesininüstüne tüneyipuyukladı.GiderkenHatçe,kanadındanbitüykopardısakınla,{1} “Nazır’avereceğimbeniboyasın”dedi.UyandıamabakmadıbileHatçe’ye.

    KUŞ’akızıyorlarbiliyorum:bizimleiçmiyor,hemgiriyoraramızahemdebizlerden ayrı kalıyo diye. Arkalarından onları çekiştirdiğini desanıyorlar. Oysa, bi dediği yok KUŞ’un, hiç önem verdiği yok onlara.KUŞ’luğundanumulmazbigüvenivarkendine.

  • Yarınsabahilkişimyatağıgüneşeatmakolsun!,,pamukları,kabarsın.Oadamnelersöylemiştidüngece?Tümaynınenler,bideğişiklikolamazdıbiliyordum, kimseden bi nen dilediğim de yoktu bıraksınlardı,olduğumca, oturuyumdu oralarda, dinlemek minlemek, beni ille de binenlerle ilgili sanmak nedendi? Değildim işte, değildim!, değildim!Onların hep aynı yere takılmaları nedendi?,, dönüp dolaşıp orayatakılmaları? Karşıdakiler tellim böyleydi değişmiyorlardı, ben ilköncelerimerakederdinlerdim,öğrenmişdinlemezolmuştum,değişenbibenmiydim.^

    Penceremin dibinden balıkçı motorları geçiyor. Petro kuşları sürüolmuşlardırartlarından.Seslerinidinliyorum.Kalkıpbaksam,yatağıdadevşirsem.Denizçizgileniyordur,aklımavilerledönüpduruyordurdeniz.Bak insanlarnasıl balıkların ardında, ter süzülüyokıllarından,KUŞ paslıçivisindeaynanın,onaalıştım.Şuyatağıhavalandırsam.NazmiKaptandavar,arasırauğrarbana,yetmişlerindedir.Trak’layirmidörtkişinasıldenize döküldüklerini anlatır. Kollarını açıp bi yuvarlak çizerek okadarcıkbikayaparçasınayirmidörtkişiçıkıpdokuzsaatsıçradıklarınıanlatır,donmamakiçin.Bendekalksam,şuyatağı...Kapkaragecedehophop,karınaltındahophop,yüzerekçıktıklarıkayadahophophop,yirmidörtkişidokuzsaathophophop,donmamakgerek,yaşamakgerekhophophop,batangemilerinekarşıbağrışaçığrışahophopaltıntop!..HepburasınıanlattırırımNazmiKaptan’a,yatağıbidevşirsem...Çokseverimburasını:hop!hop!yaşamakiçinhop!hop!altıntop!uyuyakalırımsonra.

    KUŞ bi balık aşırmış getirdi, perdeyi de örttü sıkı sıkı. Öteki kuşlara,Petro’lara karşı bi davranış olacak bu. Ya da dayanamaz aralarınakatılırım diye korktuğundandır. Kim bilir insanlara karşı oncaumursamazkenkuşlardançekiniyordur.Benimyüzümdenmi?Sanmam.Kendiyeribakımındanolacak.Kendiyeridene!Eşsizbidurumumuvaryanımda?Önüdeniz,ardıbahçebioda.Tümdenizlerkaralaronunzaten.Olsa olsa kuşlara karşı bi insanla yaşadığından gururludur; insanlarakarşı da onlardan ayrı oluşuyla. Gururu seviyor KUŞ! Salt gururu! Banafalan yok bi düşkünlüğü. Kızıyorum ona, ne düşünür belli etmez hiç.Ardınıdöndübana,lambanınkarpuzunakondu.Küstümü,aldırışsızlıktamıdır belli değil. Ne sevindiğini gördüm, ne tasalandığını. Ama vardırkafasında bi nen; ola ki en güçsüz amma uygulamak üzere kanlı öç

  • planları kuruyordur domuz! Kur, kur! Kalkıp perdeyi açtım inadıma.Gördü; bildi çık git demek istediğimi. İyice gömüldü kanatlarınaalınmazlıkla,önemsediğiyokbeni.

    Gittim aynı aşevine, ışıkları soluk, duvarları kirli. “Bak kim var” dediNazır, başı masaya vurdu, masadan, “Beyefendikereste oturmazmısınız?” dedi. Nuh geldi oturdu. Esmer, çekidüzenli. “Okumaktangözlerinşişmiş”dedim.“İçkiden!”dedi.Güldük,KUŞperdelerinsiciminekondu. “Bi sevgilim vardı fakültede kartopunu andırırdı” dedi Nuh.“İkizleri olmuş geçende” dedim. Döndü, “Senin olmamıştır” dedi.“Bildin!” dedim, içtik. Nazır, “Beyefendikeresteler içmiyorsunuz!” dedi,içtik.Nuh, “Yatağınıgüneşlendirmiyorsun”dedi,ovakitkıpırdandıKUŞ,konuşacak sandım artık, içini dökecek sandım bir bir. Ardını çeviripiyicene yumdu gözlerini. “Onunla mı sevişiyorsun?” dedi Nuh.“Bilmiyorumki!”dedimusulcaKUŞduymasındiye.“Olsun!” dedi, “genede yatağın güneşlenmeli”, içtik. Onun konuşmasını dinlemektensıkılmadığımıanladım.Buncayılhiçböylekonuşmamışolduğumdanmı,en az kuş denli gururu sevdiğini bildiğimden mi, KUŞ’u kışkırtmaumudumuuyandırdığımdanmıydıiçtik,içtik.TüyünübilekıpırdatmadıKUŞ. Ona olduğundan, göründüğünden ayrı nitelikler aramakla hatayadüşebileceğimi,aslındabendenbıktığını,yerimebaşkasınıbulduğugünbiderin“oh!”çekipgideceğini,sevesevegideceğinidüşündüm.“Yatağınıbirliktegüneşlendirsek”dediNuh.“Olur!”diyebağırdımKUŞduysundiye,“olur,birliktegüneşlendiririzyatağı.”İçtik.Hatçesevinçle,“Sanaçoktanyatağını kaldırabilecek güçte biri gerekti!” dedi KUŞ’a doğru. “Evet!”dedimbendeKUŞ’adoğru.İçtik.Hatçeyeniden,“Pufladenlikabarır,nasılrahat uyursun, biz de geliriz, Nazır, senin dutu çok sever” dedi. Nazır,“Keresteefendibeyler o dutun dalları yere yatay uzamış!” dedi, içtik.“Olur!” diye söylendim gene, Nuh elimi tuttu, öteki ellerimizle içtik,Hatçe Nazır’ın şarabını dikti gizlice; paramız bitmişti. Nazır,“Beyefendikeresteleriçmezmisiniz?”diyekaldırdıbaşını,içtik.

    Onların bana gelmesinden, dut ağacından, yatağıngüneşlendirilmesinden, Nuh’tan falan bana neydi? “Sıkılmaktan bilesıkılıyorum!” dedi Nuh, içtik. Artık KUŞ’a bakmıyordum, o hep aynıydı,ama yatağın kurumuş rahat pamuklarını, ıslaklığına sinmiş biçimiminyitmesini düşündüm... Nuh, “Yarın yatağını...” dedi. Büsbütün sıkıldım,

  • caydım: “Ona dokunmak elimden çıkmış sanıyorum” dedim. “Berabersevişmezmiydik?”diyesordu,“Sevişirkenmutlulukmu?”diyesordum.“Yooo!” dedi, alındı. Kendisi için de bi deneme yapmak istemiştianladım.İçtik,gülerek,“Böylesidahaiyi”dedikikimizbirden,içtik,“KUŞ,değil değil mi?” dedi. “Hiçbir nen değil sanıyorum” dedim. Nazırsandalyesiyle devrildi. Hatçe, “İşte gördün mü?” dedi havaya, “Hadigidelim”dedi,sonra,banakırgınkırgınbakarak.Nazır,“Şarabımıisterimbeyfendikeresteler”dedi.Gittik.

    Oyuntumagömüldüm,KUŞgelmişgazeteokuyordu. “Seninelinde”dedi,“istersen...” “Ben de öyle sanıyordum” dedim. Sol yarımın saçlarınatünedi. Yumuşak, sıcacık tünedi saçlarıma KUŞ. Uyuduk. Nuh ne güzelesmerdi.

    1959

  • BİLİNÇLİEĞÎNİMI

    Basmabidenizdonuydu.Çokucuzbidon.Bikasketli,karagözlüklüydüadam, "Une seconde,mademoiselle?” dediydi, “Yabancı mısınız?” falan...“Oui, oui!” dedimdi ben de, kara camlar saklıyordu gözlerini. İki liraetmez bi deniz donu... Mora saman beyazıyla sarılmış, portakal renkli,Afrika sıcaklı bir don. Görür görmez benim olsun dilemiştim. Dilemişmiydim?İlkkez,enilkkezolaki,binenibenimolsunlarla...Bilinmez,ogünedeğinbeniçekipçıkaranyaşamalarıniçindenböylesibieksiklikti,bueksiklikbisevi,busevibidenizdoncuğuydu.Dokunmazcaalmıştımelime bi süre bakakalmıştım, sonra tıkıvermiştim çantama. Fırfırlarıvardı üstünden üstünden küçücük kalçacıklarının, iki üç yaşkalçacıklarının. O eksiklik bi sevi... Yok yok sevi mevi dilediğim yoktubenim, çoktan bi yana itelemiştim sev’leri. Sizi kandırmaya... Nicedir,beni dürtesi, başkaldırtası niteliklerini yitirmişti sev’ler... Bunlarıduyurmakla sizlere, iç yükletisinden mi kurtulmaktayım? Sanmamsanmam, vakit geçirmek ola ki oyalanmak ölene değin geçirmeyegücemliolduğum...Değilbuda,budadeğil;öylesiilgisizimhernenlerle,kimbilir-artıknedenleriçözümleyemeyesi-uzaklamalardaolduğumdan,soyutlaştığımdan.

    ÖLECEĞIMBIRAZDAN,ANNEMLEBABAMıDASULASAMBI.

    Haniogittiğimyerlerdendönmedenönceydi.Bi liste tutuşturmuşlardıelime,“bunual”demişlerdi.Onlarbenibunualırbellemişlerdi.İçiniçineğlenmiştimhalleriyle.Birigözlerisarkasarkadiyordu,“orlonkazaklar”.Bi gece sırtına geçirecekti orlonu, kendine güvenini sınayacaktı.Böylelikle,engüzellerinigiyindiklerigünkıyasıyahayın,alaycı,yabancıoluverirlerdi. Sanki eskileriyle yardımlaşma duygularıyla titreşen,özdenlikle üst üste sokulu sokuluverenler değillerdi onlar. Nasıldönebilirim aralarına, dönebilir miyim? Sutyenler, plaklar, sabunlar,parıltılı taşlar dolusu bi liste. Almamıştım, almamıştım da son günalıvermiştimtümünübirden.Songünekendiyaşamımdahiçdeğilsebiyılsürecekalışverişsığdırıvermiştim:para,kasa,fiş,merci,bisarışınkız,

  • bimercidaha,benuzaklaşmalar,bıyıkaltıgülmeler,ünlemler,ünlemler,fiş, kasa, para, merci, hıhhıhlar,merci, mal,merci, sarışın, kollamalar,uzaklaşmalar, kasa, para,merci, ben. O deniz doncuğuna rastladığımdagemininkalkmasınaikisaatvardı.Tıkıverdim,tıkıtıkıverdimişte...Onlarbirbirlerini sevmiyorlardı, ben de sevmiyordum. Kimse kimseyisevmiyordu, birleşip birleşip ayrılıyorduk ölene değin geçecek zamanıdoldurası,hernenler,hernenlerbelliydiöncesinden,usanmıştık.Odenizdoncuğu bi yerler kımıldatmıştı içimde, bi umut kimisi ola ki, uğrunaoncacıkbirözveriyigözealamazmıydım?İşteburadabuolayınbiumutsanısınınÖZVERIYEKAPıLMADUYGUSUNDANMıyoksaÖZVERIDUYGUSUNAKAPıLMAKIÇIN MI sokulduğunu yaşantıya... Ama, bu arada bu asıl ereğin gözdenkaçan süresinde bi çeşit mutluluk vardı. Mutluluk sanısı ola ki salt ogözdenkaçanKÜÇÜKARALıKLARDAYDı.

    O sırada bunların hiçbirini irdelediğim yoktu. Yaptığımın,çözümlenmesiydi, eleştirmesi, nedeniydi hiç hiç yoktu usumda.Sevivermiştimdenizdoncuğunu...Hızlıhızlıcaddeyedoğruyürümüştüm,karagözlüklüoracıktadokunduomzuma,"Uneseconde” falan, "Oui oui”dedim ben de, oui demeye bayılırım, "Directeur mirecteur” dedi gene,"Oui” dedim ben de, önüne düştüm. Kaçacağımdan korkarak izliyordubeni tetikte. Asansöre bindik ilk kez yüz yüze geldik, tümuygarlığımlaselamverdimona.Alelade bi hırsız olduğum sanısındanuzak kalsındı,aldı selamımı. Koridoru geçtik, adamın kalın altlı kunduraları sesetmeden geliyordu ardımdan, bi odaya soktu beni, kilitledi kapıyıüstüme. Çıkmadan kendisini bir daha selamladım. Bu kez görmezliğegelerekdöndü.

    Koca bi odaydı burası, birdenbire durumumun inanılmaz biçimegirivermesi hoşuma gitmişti. Adam ola ki bu odada beni günlerce açsusuzkoyacaktı,gemidenbeniarayıptarayacaklardı,sonrabulunamadıdeyip döneceklerdi, ben şuralarda kalacak, günün birinde çıkacak,yepyeniyaşantılaradoğru...Hazduyuyordum,haz.

    Bembeyaz badanalı, yüksek duvarlı bi odaydı. Bikaç masa vesandalyeden başka eşya yoktu. Masaların birinde ekmek kırıntılarıduruyordu, herhalde bura adamlarının yemek odasıydı bu. Amanedencamları taa yukarda tavandan başlamıştı. Dışarıyı seyretmem olası

  • değildi.Yapayalnız...Birdeniçiminaçlıklaoyulduğunuhissettim,ekmekkırıntılarını toplayıp avucuma, ağzıma attım, doymamıştım büsbütünacıkmıştım.Birazdahabakındım,adamıbeklemekgücemindeolduğumuanlayarakBEKLEMEMEYEkararverdim.

    Dışarıyı seyretmem olası değildi, camlar çok yüksekte kalmışlardı. İkimasayı üst üste koyuporaya yetişebilirdim ancak.Öyle yaptım, sigarapaketiylekibritidealdımyanımatırmandımtepeye,yaktımbisigarayangelip. Açlığımı unutamıyordum ama! Cadde aşağıda epeyi uzaktakalmıştı. Üçüncü ya da dördüncü kattı burası. Parmağımla camınkenarını oymaya başladım. Ceviz büyüklüğünde bi delik açtım orda,çıkan kireçleri atıyordum ağzıma. Şimdiye değin bunu denememişolduğuma şaştım, bayağı tadı vardı kirecin, daha doymamıştım,çukurdankestanebiçimindeşişkin,kanatlıbiböceksiçıkıverdi.Hiçöylebi böcek görmemiştim o vakte değin. Gözleri bayağı insan gözü denliaçık,anlamlıbakıyordu.Duraladım.Biaraonuyemeyidüşündümama,böcek de olsa bi canlıyla uğraşmak... Hoş karşıladım onu, uçtu camınüstüne kondu, kötü kötü bakmaya koyuldu bana ordan. Sonra bi andayitirdim onu, camın dış yüzüne konmuştu. Nerden delik bulmuşçıkıvermiştianlayamadım.Yüzümüyapıştırdımcama.Sinirbihayvandı:iriirisulakgözlerlebaktıbana,birini,kimiandırıyordu?..Rıhtımadoğruhavalandı, “Aman” dedim, “gemiye giderseniz sakın Belma’ya benimdurumumu açıklamayın!” Yeniden kondu cama, şiş gövdesini ancatutabiliyorduorda,kanatlarınıbiledibiyol,ardındankalktıgemiyedoğruuçmayabaşladı,“Söylersensöyle”dedimbende.

    Gözümuzağıseçemediğiiçingelengeçeniiyiceinceleyemiyordumamadükkânları, sırayla kafeleri, eczaneyi, çok şişman, balık satan bi kadınıgörüyordum. Taşıtları, insanları, böyle seyredip durmanın anlamsızolduğunudüşündümbisüresonra.Kimsebaşınıkaldırıpyukarıbakmayıakıletmiyordu.Sankisaltbulunduklarıdüzeydeydiyaşamaklar;budalacabudalacaakıpgidiyorlardı,haberleribileyoktubenden.Camlarduvarınüstbölümünüboydanboyakapsamış,ağırvekalındılar.Gerekirse,onlarıaçıp açamayacağımı irdeledim. Nerden sıvışmıştı böcek? Nasıl daacıkmıştım. Yetişemeyeceğim uzaklıkta demir bi kol vardı. Gene debununla, bu camı açabilme işiyle uğraşmayacaktım; bi çeşit gurureksikliği,KORKUdemektibu.Birdenbireburayatırmanışımındabikorku

  • sayılacağını düşündüm. Toparlanıp KORKMAMAYA, inmeye koyuldumhemen. Birinci masaya indiğimde kara gözlüklüyü gördüm kapınıneşiğinde,ardındagençtenbiadamladurmuşlar,bakışıyordular.Kendimiyere atıverdim ivecen. Genç adam Rüstem’i andırıyordu, birdenutanıverdim, ama çok geçmeden onun büsbütün utanmaz rezilin biriolduğunu anladım. Belma’lardan da beterdi. Halimi göstererekkahkahalar atıyor, eliylehırsızlık işaretleri yaparak, “trik trikha!” diyeüstüme üstüme geliyordu. Kasketli çantamı didiklemeye başlamıştı,paralarıbulurbulmazbağırmaya,şaşkınlıklaçığırmayabaşladı."Maisilya beaucoup d’argent!” diyordu durmadan. Genç adamın kan terlemiştisuratı, birden hışımla üstüme geldi, "Pourquoi, pourquoi!^ diyetepiniyordu küçücük donu göstererek. Salt müdür değil, malsahiplerindenbirideoluyorduherhalde.Malvecandüşmanıgörüyordubeni. Ona para, kasa,merci, ben, fiş, paket, sarışın kız,merci, fiş... diyeanlatacak oldum, “usanmıştım” diye bitirecektim. Bütün Fransa’dabundan daha ince buluşlarla yapılmış bir deniz doncuğu satan yerbulunamayacağınısöyleyipkendilerinikutladım.Böyleceinceanlayışımıkavrayarak, saygı duymasını sağlayacaktım bana... Ama, dedim ya,milyonlarım kaldırmışımca davranıyordu, başka neleri arakladığımısordu, bu kez gücüme gitti sözü, alt yanı iki paralık bi doncuktu işte.Sertleşerek, “Non!” dedim çantamı aldım elinden, beni adi bi hırsızsanmasındı. Kara camlıklı da benden yana çıktı. Zaten ilk şaşkınlığıgeçince çantamdaki bolca paraları da görünce düşünmeye başlamıştı.“Non”dedioda,saltodenizdoncuğımualdığımısöyledi.Gençadamonuevirip çeviripbaktı, oncahiçbirözelliğiolmayanaleladebidondu işte.Tersyüzederekbirkezdahabakrıdona,olakiiçinesaklanmışaltın,incisoyundanbinenleraramıştı.Kızgınlığı,banaolanhıncıhiçazalmıyordu.Yeniden, “Çok güzel bi don” dedim. Kasketli iki franklık işi bu kerteyegetirdiğinepişmanolmuştu.Adamıyumuşatacakbikaçsözettikulağına.Adam,“Non”dedigene“polise”.Polissözünüduyuncabir tuhafoldum.Pek hoşlanmazdım polislerden. Resmi giysililerden pek hoşlanmazdımzaten. Patrona doğru, “Ben kleptomanım” dedim, “bana polis neyapabilir?”,“Beniilgilendirmez”dedipatronda.Bununüzerine,“Oui,oui”dedimbende,çıktıgitti.Karagözlüklüüzgündü.

    Polislerdoluydu.Denizdoncuğugeziyordueldenele,adamlarbidonabi

  • bana bakarak sallıyorlardı başlarını. Yusyuvarlaktı her birinin kafaları.Terli pis avuçlarında kırış kırış olmuş, ıslanmıştı doncuk. Onlar neyebakmasını bilirlerdi ki! Odalardan odalara sokuyorlardı beni. Karagözlüklü hep ardımdaydı, olayı anlatıp anlatıp birbirlerine, yeni yeniadamlarabaktırıyorlardıbeni,hiçbirindeönemlibirtepkiyaratmamıştıolay aslında, salt bi davranışta bulunma alışkanlığıyla bakışıyorlar,yorumlardabulunuyorlardı.Tümününbaşınıneşzamanaralıklarıylaveaynı vurguyla gidip gelmesine baktım, koca koca başlardı, tümü deyuvarlaktı,bir, iki,üç,bir, iki,üç sayanadeğin tambirvuruşoluyordu,polislerdi bunlar, dövmemişlerdi beni, gemiyi kaçırmıştım, karnımyeniden kazınmaya başlamıştı. Oturan şişmanlardan biri vurgusunudurdurarakbitişiğindekininkulağınabinenlerfısıldadı.Aynıandatümübirden durdurdular baş sallamalarını. Beriki geldi on bin frankla işintemizlenebileceğiniyoksaikiaytutuklukalacağımıanlattı.Adamınomuzdikişinde bizim kuşsu böcek dikizliyordu beni, gülümsedim. Tutuklukalmaktanfalanyoktukorktuğumyaacıkmıştım.Çıkarıpsaydımparalarıbirbir.Bencesaçtokasından,harflerden;A,B,S’lerdenyoktuayrımları,babamkoymuştuçantama,“Harçlığın”demişti,“dikkatliharca.”Saydımonları,birazdauzunbisüreyesoktumsaymaişini,ardındanonlarınkiniayırdım,yenidensaydım,önemlikimiişlerimvarmışdaonlaravermektekesinbiryargıyavaramıyormuşumcaduraladım.Yanımdadurandeğildeoturan polislerden birini kaldırdım çağırarak, “Kaç bindi?” diyesordurdum, “On bin” dedi. “Güzel, güzel” dedim, “oturun” ve saymayabaşladımyeniden.Ayrıayrıherbirinebaktımsırayla,beşkişiydiler.Gözgözegeldikçebaşlarınıöne, işlerine -varmışçana- eğiyorlardı. Sonundaonlaraayırdığımparayıtutarakelimde,başlarınadiktimgözümübisüreve kara gözlüklüyü çağırdım, bu kez, uzattım. Usulca uzandı,“Çekinmeyiniz, mösyö, çekinmeyiniz” dedim, hoş görür ve güleryanaklarımla,kalktım,“busizinhakkınız,sizleriincelemeyikuruyordumhanidir.”Yanyansırıttıpolisler,karagözlüklügülmedi.Tersineonlarlabir olmadığını belirtecek durumlar takınıp duruyordu epeydir. Kapıyıaçarakyolgösterdibana,kuşsudahavalandı.

    Çıkarçıkmazsokağa,geçtiaçlığım.Karagözlüklübelirdi.Paradanpayınadüşeni almış, yetişmişti banaherhalde. “Onlarabuparayı vermekle iyiettiniz” dedi, “uğraştırırlardı sizi.” Verdiğim paraya yakındığımı

  • sanmıştı. Böylesi duygularım olamayacağını anlatır bi biçimle baktımyüzüne,buruşuk.Duraladı.“Fakat”dedi,“paranızvardıdaniçinaldınızoçocukdonunu,ricaederimbunuanlatınbana.”Öncebunu,kendimindebilemeyeceğimi söyleyerek yansıtmayı düşündüm. Ardından bana endoğru geleni, ÖYKÜ UĞRUNA KIŞIYI SONUNA DEK GETIRME DENEYLERINDEBULUNDUĞUMU,kolaylıklaönünegeçiliratılganlıklarımabilebuyüzdenhiçket vurmadığımı, böylece bireyi, insanı KENDIMDE SıNAMA’ya, KıSTıRMA’yauğraştığımı söyleyecek oldum. Caydım ama, alt yanı bi polisti işte:OLGULARıN BENI DEĞIL BENIM OLGULARı YÖNETTIĞIMI söyledim Ona. “Cemiyikaçırmaklabeni bekleyenBELLI durumlara girmemiş oluyorum” dedim,“olaylara karşı koymakla kişi hem kendi özgürlüğünü -bi ölçü içinde-elindetutmuşoluyor,hemdeBEN’denönceyanlışmı,doğrumukurulmuşolduğunuirdeleyemediğibirdüzeniniçindesuçlubibaşkaldırmaörneğivererek ötekileri de etkiliyor, uyarıyor.” “Böylece” diye ekledim,“geleceğe karşı sorumluluğunu koyuyor ortaya. Bi sorumlulukkalıplaşmamış, donmamış bi sorumluluk mösyö!” Kara gözlüklü, “Sizianladım” dedi, “yalnız gemi kaçmadı, henüz kırk dakikanız var, ayrıcagemiyi kaçırmak için gider bir yerde kalkış saatine kadaroyalanabilirdinizde?” “Bu çokkorkakçabi bekleyiş olurdu!” dedim, enküçükdüşürücügözlerimitakarakakçıllaştırdımsesimi:“BubiçimlekişiYENIBIOLAYYARATMAYETISINISıNAYAMAZmösyö!”Yenidenkıstımgözlerimi,alkoldenkıpkırmızıolmuşburnunusüzdüm,döndüm,sırtımıonadoğruiyicesivrilterekyürüdüm.Artıkhiçunutamazdıbeni,hahhahhahhay!

    Yürüyerekkilitliykengördüğümkafelerdenbirinegirdim.Şişmanbalıkçıkadının önünden geçtim, tatlı bir yüzü var. Gülümsedim ona sankiyıllardırondanalışverişyapıyormuşum,birbirimizipekiyitanırmışızcabi gülümseyiş! İçim uyandı gene insanlara doğru. Kimi vakit öyle oluryaşamaklardaenmutluneninböylebibalıkçınınmüşterisi olmak,hepondanalmakbalıklarınıeve,hepbudükkânda içkilenmek,busokak,şuev, budükkân, bu sokak, bu ev sıkılırımama sıkılırımöff!Kıvançdolugözlerimle bi konyak istedim garsondan; konuşulmak, dostlanmak,gülmekgereksinmesindeydimalabildiğine.YaşamımboyuncaikiüçkezkarşılaştığımMUTLUARALıKTAYDıM.Hiçaldırdığıyoktugarsonunama.Genç,pişkin, mor bi Fransız’dı. Atarcana koydu önüme konyağı, yüzümebakmadı bile, aslında pekâlâ ilgi çekici bi durumum vardı ama

  • bilmiyordu o. Somurtup duruyordu barının önünde. Çağırıp çağırıpkonyak istedim ondan. Geldi, on beş dakika olmadan dört konyakdevirmiştim,onadabikonyakısmarlamaklailgisiniüstümeçekeceğimidüşününce erinç buldum. Karşıda biraz önce tutuklu kaldığım odayabaktım.Hernenlerneçabukdaolupgeçmişti.Kapalıcamlarıyla,kıpısız,cansızdı oda. Bi konyak daha istedim garsondan, bu kez uyanık baktıyüzüme ama artık ben aldırmadım. Geçip gidivermişti mutlu aralık.Böceksibitişikmasanınbacağınaasılıduruyordu.Başımadertolmuştubuda!Dilesemvaktimvardıyetişebilirdimgemiye.Gitsemiydim,oetkişileriniçinekatılsamıydım?Karısınınomzundanbaşkakarıgözleyenli,kocasının altında başkasını içi çekenlerli, et kişilere. İlle de cinselorganlar ve salt cinsel, cinse, cins cin, ci c’li... Dönemem. “Dönemem”dedimkuşsuya.Sulak,pisbaktıgene.Genesıkıldım.Dönmemekonlardanbikaçış,bikorku,biyervermesayılmazmıydı?FıRLADıM,DÖNDÜM.

    Ezivermeliydim kafasını. Şu pis böcek. Güvenemem ona. Ele verebilirbeni.Şuetkişilere.Henüzbilmiyorlar.Anlatmamış.Amaanlatabilir.Başdirekten kıç direğe atıyor kendini sevincinden. Elime kaldın derce bitutumu var. Tongaya düşürüp ezivermeliyim şişkin bulanık başınıburacıkta.Gözleri, gözleri ezgin, kurnaz, tutumlu.Uzandığımşezlongunkarşısına, tele kondu güvertede. Hiç kaçırmıyor gözden beni. Söylesegerçeği,olanıbitenibenimaçımdananlatabilse...Amayok!kendinceyarıuçucu, yarı sürünücü yorumlarda bulunabilir ancak. Yakınıma, dahayakınımakondu.“Nedenhepbeni izlersin?”diyesordum;kimseleryokgörünürlerde hazır. Onu iyice yakınıma çekip temizleyivermeliyim.“Nesin sen, kimsin, Rüstem misin?” Hışıltılı bir ses çıkardı. “Karagözlüklüyledörtpolismıncıkmıncıkettilerseni!”dedi.Ürperdim.Sankibeniiyice,çokiyicetanıyormuşçasınaeniğrendiğimsözcükleriseçerekkonuşmuştu. “Nekötüymüşsün sen!..” dedim. “Böylebinenolmadığınıbiliyorsunya!”Sırıttı.Bozrenklikanatlarısevinçletitreyerekirinrengibisıvı çıkardılar. Sıçradı, az öteye kondu bu kez. Ona yetişemez,öldüremezdim, anladım, önümde dursa bile süremezdim elimi. “Herkişilere, her kişilere anlatacağım bunu” dedi, “suçlusun!” Konuştukçagökyüzüne tahin rengi bi koku salıyor, koku ılık, sıvışık, havada asılıpkalıyordu, ekşi. “İlk görünce beni sevinmiştin, umutlandırmıştın beni”diye fısladı, “bu bana unutturabilirdi kötülüğümü, değer vererek bana

  • değerli olduğuma inandırabilirdin beni, sıyrılırdım.” İnsan gözlerini,kestane biçimi dolaştırdı. Sevmiyordu kendini. Bi an üzgü duydum.“Bilmiyordum bunu” dedim, “bilseydim! Orda, yapayalnızlığım içindeböcekdeolsabicanlıylakarşılaşmanıncoşkusuyduo.”Yenidenkötüleşti.Kanatları bol bol sıvı terlemeye başladılar yeniden. “Görüyorsun ya,kötülüğümü biraz da başkaları körüklüyorlar, şimdi tüm gücümkötülükte, yeni kötülükler yeni yeni güçler aşılıyor gövdeme.” Birdenatıldım üstüne, ayağımla vurup düşürdüm yere, sonra üstüne bastım.Kabuğunun diri gücünü duyuyordum tabanımda, çektim ayağımı.Kapkaraköpüklersıçratarakyöreye,şişiyorgeriliyordugövdesi,fısıltısı,“Seni herkese, her kişilere SUÇLU...” diye diye pesleşti ve bomboş kaldıkabuğu küpeştenin üzerinde. Yoğun, fes renkli bi sıvıya bulanmıştıgüverte, tek tük yolcular belirdi çevrede, burunlarını tıkıyordulargeçerken. Kalktım, kamaraya koştum, pabuçlarımı değiştirdim,yıkandım, onu ezdiğimpabuçları bir gazeteyle tutup güverteye çıktım,attım denize. Gemicinin biri hortumla arıtıyordu güverteyi. Sevgiyle,“Kolay gelsin!” dedim ona, hatta sarılıp öpüvermek istedi canım onu.Ama et kişiler çıkmıştı yürümeye, yürüyüp de birbirlerine kendilerinigöstererek ilgi çekerekde ve de önemli oldukları duygusuna kapılarakmutlu sanısını uyandırıp da birbirlerine sırt çevirerek de giysilergöstererek dişilikler erkeklikler göstererek de kamaştırmayabirbirlerinin gözlerini de güçlülenmeye öyle diye beni görüverirlersegemiciyi öperken de olacak bi nenmi diye akıllarını kaçırmasınlar daüstelik kaçmış akıllarla ussuz saldırmasınlar diye öpülemeyen gemiciöpülebileceğini bilemeden gitti. Güneş kurutuverdi güverteyi, hiç izkalmamıştıinsanböceğinden,okenttebaşımdangeçirdiklerimikimselerduyamamıştı, dönüp geliyordum işte, hiç mi hiç izi kalmamıştı insanböceğinin, pırıl pırıl denizde gemi türkü söyleye söyleye yol alıyordu,maviliklerdolmuştukirpiklerime,ellerimletutupaldımonları,nerdeyseönümü göremiyordum. Önüme ardıma, görülmemiş kıvamda “aydıngünler”çekiyordum.O,denizdonunugörecekgözümkalmamıştı.Dedimya,biÖZVERIDUYGUSUNAKAPıLMAKIÇINDIolaki.

    ÖLECEĞIMBIRAZDAN...

  • BİLİNÇLİEĞİNİMII

    Dündü, çaldığım gömütlükten getirip diktiğim bunları. Dört bi yanımıkuşattılarşimdi,eniniboyunukapsadılarodanın.Tekdelikgözçizgimde,taşlığı,oradansokakkapısınıgörebiliyorum.Kapatacaklarbirazdan,onudakapatacaklar...Dündü...Birigelsebiri,bigelseahRüstem!HahahhahhaaayRüstem...Bakınbakın,yenibi“çıt!” işittinizya,yenibiçıt! Yırtıpgövdesinisürgünün,kollarıanneminbanadoğruuzananyadadallaşmışbacaktır düşman yeşili. Korkmuyorum ondan ama, korkmuyorumölümdende.Öleceğimbirazdan...Korkmuyorum,olakiKORKMADıĞıNıSANANKORKUDAYıM.Ölümüyönetmeküzereoturdumburaya,anlayacaksınız.

    ÖLECEĞIMBIRAZDAN...

    Neremden başlayacak ölüm? Annem neremden yakalayacak kim bilir,gizlice. Şu kız denli ol derdi, bi sorumluluk gerek derdi dirimlerde, bisorumluluk hih hih hih! Hadi bi sorumluluğa sıra gelsin demiştim,gelmemişti. O gittiğim yerlerden dönmüş gelmiş, sorumluluktanıyanlarınkırkyıldayapıpdaöldüğübiev,bibomboşevbulmuştum,bisorumlulukkalmıştıiçinde,bisorumlulukhihihihhihh!Ölüvermişlerya: anamla babam. Hadi demiştim sorumluluğa sıra geldi işte, zatensoğuktan iğrenirdim, kış bastırıyordu, buza kesecekti topraklar, zatensoğuktan,ıslak,durgantopraktantiksinirdimüstelikbuKIMSELERINBENDENUMMADıĞıYDı.

    İlk gök doğmadan gittim, anısızlığın akçılında çiçekleniyordu sessizlik.Öyle, dünkabartılmış sinlerinin çamurundayatıyorlardı usluuslu.Hepboyuneğmişlerdiyaşamlarda,ölümedehemenboyuneğmişlerdi.Hadidedim, işte sorumluluğa sıra geldi, “HADI”, ivediyle açtım topraklarını,gömütlük bekçisi geliverir diye korkmuştum, ola ki KORKTUĞUNU SANANKORKUSUZLUKTAYDıM. Ellerimle açtım sinlerini, ellerimle açtım. Nerelerigeldiyse ellerime, nereleri geldiyse doldurdum getirdim. Beni böyleumarlarmıydı?Sorumlu?Onlarıçaldığımı,saksılaradiktiğimi,anamııtır,babamıfesleğenettiğimibilebilirlermiydi?

  • ÖLECEĞIM BIRAZDAN... Anamla babamı da sulasam bi, ama yerimdenkıpırdamam olası değil. Lif lif sert uzantılarıyla iyice sarmaladılaroturduğumkoltuğu,sokakkapısınıhâlâgörüyorum.Birigelsebiri,olakiBelmahahahah!yadaRüstem!KomşununoğluyduRüstem.Belma’larınerkeğiydi Rüstem, Rüstem! Hıh hıh hıh! Şimdi gelse ona sulatırdımbunları. Sular, sonra kurtarırdı beni, kurtarır mıydı? Ama benimkurtarılmayıdilediğimvarmıki?Benkendiistemimledurdumsonguya.Dilesem kaçabilirdim, ölmemi ölümün gelişine bırakabilirdimbiliyorsunuz ama istemedim, kendi yönetimime aldım ölümü... Bağlıolmaklardan sıkılmıştım anlamıyor musunuz, annemle babamı dikip,ekip, sulamakla da başka bi biçimle yeniden yaşamaya başlamalarınısağlamış değil miyim? Oysa bakın, özellikle anneme bakın, beni bi anönce boğmakta ne denli ivedilikle çabalıyo. Belma’lar denli bi kızıolamayışının, yaşamalardan çekip çıkarılmasının günüsü, bana olanyenişemezliği nasıl ışık çığlığından keskin ürpertilerle dolanıyoboynuma,derimdeaçtığıoluklarakanlarımbirikiyoakmadan (artıkneıtırlığı var bunların ne fesleğenliği), yarıklarımdan içeri daldırıyosaçlarını,gömülüyoetlerime,sininibedenimdeaçacaknerdeyse...

    ŞimdiRüstemgelseRüstem,sulatırdımbunları.Hahhahahhay!Rüstem!En ilkleri düşünürdüm onu, küçük, dümdüz bi kızken. Yüzüme bilebakmazdı o vakitler. Gelirdi, kabartıları yeni çıkmış arkadaşlarımdanbirini alır giderdi. Artlarından bakakalırdım. Betiklerimi sıkıştırırdımkoltuğuma,okurdururdumhırsımdan.Sonralarıbanadöndü.Kabartılarıerken çıkmış arkadaşlarım çabucak yaşlanmışlardı sanki. Sanki on yaşbüyüktüler benden. Ama Rüstem’ler müstemler gözümde yoktu artıkbenim. Çocukluk beğenilerimi çoktan yitirmiştim. Üstelik saçlarınıyağlayanlardandı Rüstem, kaslarını falan kabartanlardandı, üstelik arasıra, “Kendine benzeyenlerle ne olursa olsun bir aradabulunmamalısın...” diye söz edenlerdendi. Taşlar çatladı, ilgimikımıldatamadı, Rüstem de bunun neden böyle olduğunu anlayamadıüstelik. Öylesine yeterli sanıyor kendini. Ne?.. Neye, kim kime yeterli?Şimdi gelse onun yeterliliğine baş aşağı dönerim, dikilirim elleriminüstüne, baş aşağı... Ölene değin unutamayası bi anı, yeterliliklerdennefretettiresibigörünümbırakırımona...

    Babama kalsa öyle diktiğim denli ufarak bi fesleğen olarak kalırdı ya

  • duvarda,annemdironudakışkırtan.Kendiuğraştığıyetmedi...Annemlebi olup sıkmaktalar boğazımı şimdi, canım yanıyor hah hah hay!Birazdangeberipgidecekbicanbileyanıyorhahhahhay!Yansınvarsın,kuşatsınlar dört bi yanımı: yeşilliğine bürüneyim yaşama yeisinin,kırmoru kokularına tüm anılarını boşaltayım kafatasımın ölmeden.Ölmeden önce sulayabilsem onları bi. Biri gelse, biri Belma ola ki, neşaşaramaneşaşar,böyleçakılmışdurgansevinirbeni.Annem,“Ah!öylebi kız olamadın” der, “elleri, kolları bilezik dolu, tutumlu”, ona doğruyepyenibirfilizçatlatır...

    ÖLECEĞIMBIRAZDAN...Kıpırdamamolasıdeğilartık.

    Ayak parmaklarımın küçüklüğünü seçebiliyordum ancak dallarınarasından, halının soluk kırmızısında, umutsuz bi parmakçık, şimdikorkmuyorumgenede,korkmuyorum,sankiılıkgövdemizdebinoktacık,şuparmakçıkörneğin,ilktentaaenilktenbuyanaaynıolasılıklaölümlekarşıkarşıyadeğilmiydi,bengetirdimönüneşimdikoydumölümün:IŞTEBIR SUÇÖLÜM! Bi yaşantılara uyma zorunlamaları, bile bile sürdürmek,direnmekyaşamalarıaman,hiçhiç!..Bileşikkaplardakisudenligeceylegündüze tutuklu bizler ardından üşenmez kırmorlarının dibiProkofyev’lere uzar, ek yerlerinde kilise soğukları, fosforlu buzullar,boynumdaçıldırmışkeskinliğiannemin,görüyorumhâlâ,duvardaüçgenbir köşecik, Orozco asmışım oralara, Zapatistaslan, bunları bilirimdemeye mi getirmişim, beyaz yeleleri, ülkücülük, düncülük, yerliliğinyontulmamışnamusu, öngüllüğü, korkusukorkusubaş aşağıRüstem’e,Belma’lara,patiskakokuluelleriyleannemhiçhiçgözyüzünügagalayandenizlerdengelenbabamabigörünümbigörünümensononlaradaHERNENLERDEN ÇıKTıRASı arıtıp acunu Belma’lar, Rüstem’lerden başaşağı...Anılan gereksiz bırakası hih hih hihANıLARAYENIDENBAŞLAMAKSABAHLARABEŞLEREALTıYEDISEKIZLEREUYANMAKLARA...HihhihABCvesessizveseslilerleve13579’larlahadibaşladeselerhadiartıkyettiderneyinyetipneyinyetmediğinibellietmezhiç“hadibaşla”lıgölgeli kıyıların yakamozlarını dikmeye yeniden kaditti sülünesti,tütünler dündü tütünler içre kırmandalda, panazlar üttüle sırtlıgülmeklerlidalgacıklardündüayakındavurmakvurmaktaşlara ıpıslaktaşlara fesleğeni, ıtırı korkmamak şimdi hiç olduğunu hihmor bitimliovalara çıkacak balıksı fouett’ler çevirerek yeni baştan daha daha çok

  • yarık annemin uzantısıyla ve bilinçli bir eğinimle kurduğum ölüm...ÖlümebatarakhihihsütbanyolubacaklaraçarkençocuksivrilerindentiksinçminarelersarkankentlesevsinleramansevsinlerOrozco’yu...Hıh,hıh!..ÖLECEĞIMBIRAZDAN...

    1960

  • ÖYKÜSÜZ

    Bikez,bikezdaha,süzüyorumyalnızlığımı.Oturdumburacığa.Öncebiçiğlik, bi boşluk sızdı içim, sonra Rüstem’i düşledim. Rüstem günücü,Rüstem tilki, Rüstem öyküsüz. Kar yarası, orospular, Peyami’ler,yoksullukRüstem’inardından.Rüstem’inpazarlıkları,pazarlıklısevileri,pazarlıklıdostlukları...Üçboyutunucundadonakalmış,kıpısızRüstem’indostuben.

    Beni,kollayan,ısıtan,gözeten,sarı,mor,tümlendirendiyeseverRüstem,günübesler;kanlarıkemikleriboyboyayrışır.Ben,ben,taşlardenli...Oyyetisizliğimbenim,vagoncamlarınadayalıkaranlıkalınlar,kolsuzNuran,savaşsızyoksulluk,altınlıBelma’lar...

    İlkokuldanbuyanagelirRüstem.Kurulur,L’OpéradeParis’deBackhaus’udinler.Bendinleyemem,benRüstem’inöyküsüiken,tutargünübeslerimRüstem’e.Sırnaşık,kurumcu,ilkokularkadaşım...

    Rüstem yan gelir, kırmızı perdeler onu mutlu kılmak için, ışıksaçlar,piyano onu mutlu kılmak için, Rüstem beğensin, mutlansın, sevilerçoğalsındiye...

    Ona gitmek zorundayım. Ağlamaklı, sıkışmış sis denliyim. Gözlerinebakıyorum,düşüyorum içlerine, balık kurşunisi, çil çil yoğunürkünç.Bisarhoşça, bi ısıcıl düşüş, bi ezgiyle, bi sulak, bi mavi, bi sevişken...Sevişirkensevişirkenmemeler,tüyler,nem,boğumlar,dişetlerim...

    Opera boşluğunda üçüncü zil, üçüncü zilde kulaklarım. Backhaus’udinleseydim.Rüstemkoltuklaraserilmiştirçipil!

    “Çipil”derlerdiona,kaçkezlerdövdürmüştübeni;“ÖğretmenimAtatürkiçin ağlamıyo.” “Öğretmenim konuşturuyo beni.” Opera koltuklarındaçipil! Opera boşluğunda direğin dibine çökmüşüm, buzu işlemişiliklerime, ipil ipil. Bi taş vuruyorum, çözülüyo çenelerim. Buzullarkusuyorum, ilkçağlardan kalmabuzullar, usumu, böbreğimi, Belma’ları,hayınlıkları, DONMUŞ ACIL BI KAYGıYLA tüm yalanları, altın bilezikli bizim

  • kadınları,bizimRüstem’lerikusuyorum.Kanlarımşorluyocaddelerden,bulvarlardanaşağı...Operaboşluğununkesikakaydınlığındagörüyorumaktıklarını ötelere, daha ötelere gittikçe çözülüyorum, çözüldükçe,aydınlığa,erincegörürlüğeulaşıyorum.

    Kalkıp arıyorum gecenin içinde. Hotel de Monde’un bitişiği dediydi.Gideceğim Backhaus’ları dinlemek... Gideceğim gideceğim... Sevişlerdonatacağım, allı sevişler, morlu sevişler. Sevgileri yaratmak gerek,yaratıp değerlendirmek de gerek. “Sen misin?” diye soracaktırummazlıkla,içinden,“Sonundageldi”diyecek.Yenisevişilmişbiyatağınılıklığına sanki bi dakika önce kalkıp gitmiş bi erkeğin sıcağına alacakbeni... Açım, çıplağım demem, bi üşümlük “canım” kaldı, Backhaus’udinleyemedimdemem.Altyanıbiseviyorumdemek.Kurumlanır,pırpıratar kötü yüreği. Sevileri yaratmak gerek; demirimden, azotumdan,fosforumdansunarımona,şuşiltedebirazkösnü,şucicimdeekinokşar,biraz saç, biraz tırnak, bakımsız kaslardan bi tutam... Al al kendimdengayrı nem varsa al. İyi notlar, ödüller, birincilikler aldın, Backhaus’udinledin, ben dinlemedim. Seni tıka basa doyan, bekleyen, ocağınadüşüren, öyküsüz seni, seni ben. Al öp: yetisizliğim, kaçaklığım,başkaldırmışlığım, sığınmışlığım, dişle, açıl, öykülen, benleş.“Öğretmeniimbenigüldürüyoo”desene.

    Keşke donsaydım, opera alanında, direğin dibinde donakalsaydım.Tadımtatdeğilşimdi,önceleriböyledeğildi,önceleriumut,kapılarıaçıkkoyup gitmeler, artlara bakmadan gitmelerdi önceleri. Ilgınlar örülürşimdilerde, ılgınlar sarılır salt. Rüstem’ler büyür, küçülür... Tike tikeyanmıştık, tuzsuzluk salt umut bi yanda, salt düşsel seviler, saltdayanmalar bi yanda. Backhaus’u dinlemeler, tutumluluklar,sevmezlikler, başarılar, kollamalar öte yanda. Hep hep böyle gideceksanırdıO.

    böylegideceksanırdı!

    Günsarıyasararkentuttumvurdumonunaşuracağındanakıttım.Akıllı,gözeten,bekleyen,alan,buzçözenRüstem.Mavidenizleri,pırlakbalıklıgökleri,gelincikleri,benlerisevmeyen,horgörenRüstem,naşurasındanakıttım.

  • donmayakoyuldumyeniden,

    buzullanmaya yeniden. İlkokul arkadaşım, öyküsüz Rüstem, ola kiseverdimde.

    1957

  • SARHOŞYAŞANTILAR

    başındanA’yıböylebiişekoymuştukuzeylikendikendinisavunabilmesigerekti A’dan Z’ye değin tüm eşyalara ve bireylere karşı çıkabilmesigerekti eşya ve bireylere karşı çıkabilmesi demek dağlara denizlerekoltuklara vatmanlara salkılara karşı bağımsız yürümesi demekmiydidirimtutumunukendinekarşıkoymasıdemekmi

    nebiçimişvermiştionakuzeylinesanıyorduonuoysaevreninkişilerinibir bir kişilerini evrenin karşılayacaktı koca alanda tek başına birbucaktan ulaşanlara karşı çıkmak motorun sesi kara göğü dele deleulaştıkça hele makine usul usul inerken ufalmaya çekirdeksi bi varlıkolmayabivarlıkolmayabaşlardıkoyukıvamlıbirdalgaçıkıyoruçaktanormanlarının balıkları ürperiyorA’mnnerdeyse utanmasa ya da başkanedenlerleolmasatabanlarınıyağlayıpbikaçacakkuzeyligörsebunuehkuzeylibunubigörse

    kuzeylibunugördübigeceoindigıcırgıcırbiülkedengelirdihepüstübaşı buz kokardı kuzeyli bi gece indi kızın çekirdekleşmesine baktı biçıkınkuzeysoğuğudittidonukgözleriAomuzlarıdüşükboşluk-saldıişisteğiyle kuzeylinin odasında konuştukları kişiliğinin ağlarındakarmakarışık kaldığı günlerce tenini usunu kapsayan çekipkoparamadığıAşuyduiştesinikdeğimsizovakitkuzeyliyiAistememişti-buna istememekdedenmezdiya-kendindenüstünbulduğubikişinintansıklığını sürdürsün istemişti herhangi bi kişinin değimli olmadantansıklığınıkazanmışkentutkusunagirivermişkenyitirivermekonunasılkolayalmıştıoysaşuniteliklerikuzeyliyeodasındabiroyunoynamıştıyarattığı insandanodenliuzakodenliuzaktıki yorulmadankolaylıklabaşarmıştı bu oyunu evet öyle kuzeyliye acunların göklerin tümeşyaların ve kişilerin ve eşya ve kişilerin kişiliklerini nasıl kolay altedeceği oyununu oynamıştı bu arada kuzeyliyi de alt etmişti ama bugerektialınacağıişiçingerektibudışardabiyığıngençgüzelkızlarvardıdışardaA’dann’yedeğinbekleşiyorlardıumutsuzduodenliumutsuzduki oyununu salt kişiliğini kurtarmak için ve bi daha yüz yüze

  • gelemeyeceğini bildiği insana erinçle bi gösteri diye bi anı diyeoynamıştıamabugünbihiçtiiştebuzkokuyordukuzeyliveçokgüzeldiayazdı

    kuzeylinin odasındaki o ilk günde olmayan niteliklerini var sandırttığıonunsevilerinikazandığıoilkgündeniyeonunolmadığınapişmanolduonuniçinevettansıklığınısürdürsündilemiveişteyeğinsemedolubirsöylemve iştekuzeylidikelmiştioracıktauçağınberisindeçokgüzeldiçokgüzeldiçokgüçlüydükimseleriböylesineistememiştiAisteyemezdide artık kaçmaya savaştığı gündelik dişi erkek değişmelerindenbambaşka nitelikte görkemlerle incelmiş kösnülü erkeğini yitirmiştiisteminin denizleri kabarmışken bütün olsa olsa öylesine yalansı biüstün seviş içinde unutulabilirdi o durumu ve hayvancalığı oysakihayvancalığınınherkişilerinkicebiettutkusuolmayışınaerdemliliğineanca böyle bir yalansılık içinde inanılabilirdi ama o günün coşkusunuaşırı çekiciliğini kodunsa bul artık kuzeyli onu istemiyor işte gitmekdüşüyo A’ya gidişine bi büyüklük bilinçli bi bırakırlık katmak düşüyoyeğinsemeyle dolduruyor gözlerini irileniyor birden kuzeyli ardındanbakıyor şaşım duyuyor şüphesiz caddeye vardığında A gerçekten deirileniyorişinikendiistemiyleterketmişsanki

    başıboş olmak içkili budalaca pişmanlıklarla hayır us ile hayırduyumlarlaeniyisiseçkisizbidüşünlehiçdüşünsüzolmakyolaçıkmakomuzlarınıbastıranbulutlarlakovalayaraksözdendüşmüşyükünüatmışkumlaraböylebasmakböylebasmakkumlaraılıkayakkabısızbuadamaher türlü gelinebilir ziyan etmez çıplak ayakla da var sandırdığındeğerlerdenkurtulmuşolarakvizeliyadsıdımvakitkomadımyadsımayabuadambaşkadırniçinbikadınadeğilkadınlarbenisevmezlerkadınlaretek bastırırlar hep bi de pirinç ayıklamak vın vın vın eşekarısı denlikonuşmaksaltkonuşmakdedikoducaerkeklerdeğilmisankihanigeçengeceeveattımonu’laraabuonlardandeğilbuBbaşkatürlüseverbenibundanenyokturnenhanierkekliğiniilledekarşısındakikızatattırmasaplantısıdiyelimhanivücutlarındadurupdururkencanlandırıverdikleriikinci bi yaratık küçük bi hayvancık denli hani işte B’de yok öylesinepuluç denli güneş ne sıcak ne turuncu böyle ayaklarımı yakıyo kumlarısınıyogitgidebençıplakayaknumarasızrakamsızlaonaB’ye

  • gidipgelipaynayabakaroldudurmayaçekidüzenveriyooldukendineBA onu kolluyo işi-düşünü bırakmış kolluyo denize gelmişler kumlardaçukulatayla konyak içiyorlar yüzüstü yatıyoA görmemeye çalışıyoB’yiamadayanamayıpbakıveriyogövdesinişişireşişiregeziniyobakıldığınısezinleyince büsbütün şişiyo ya da örneğin güneşte erimiş çukulatayabanıyo parmağını gizli gizli alnına şakaklarına falan sürüştürüyotamamlanınca makyajı dönüyo yüzünü öyle zapata denli birilerineöykünüyobuyandaAkocadenizedoğrukumagömüyobaşınıiyicene

    adamın pazularını mazularını şişirtip geçip eşekçe durması öyle pekyüzeyde kalmış opolağan bir gereksinmeydi ama ister yüzey ister dipgereksinmesiolsunarayabiriötekineuymayanuygulanmasıolanaksızolanyağıcabirdengesizlikdumansalbirgerilimkaçıntıkoyduardından

    B-bendeniğreniyormusun

    A-yooo

    B-öyleyseniyebenimleyatmıyorsun

    A-seninleodurumagelmekteniğrendiğimibiliyorsunya

    B-benimledeolsaiğrenecekmisin

    A-evetsanagelmedenöncekonuşmamışmıydıkbunları

    B-demeksevmiyorsunbeni

    A-seninasılsevdiğimibilirsin

    B-demeksevmiyorbeni

    A-artıkgidiyorum

    B-gidemezsin

    A-nedengidemiyim

    B-gidemezsindiyorum

    AhazırlandıaklınakoymuştugitmeyiöyleonagitmekdüşüyordugeneamaneyanılmıştıbukezneyanılmıştızapatataslağıBBkolunuduvaradayamış -o arada pazusunu kabartmayı da unutmadan- A’ya bakıyor“gitmen’oluryalvarırımkal”“kalamam”diyorAcamınönünegeliyorB

  • “senigerçekkarımsanacaklarnerdeysegitmekbilmiyorsunnebilsinlerkapatmamolduğunu”diyebağırıyorkızbembeyaz“seninleyatmamamseninhatandeğildi ki” diyor adamkunduralarını giyiyor kıza dönüyorsoğukkanlılıkla“gitmezsenneistersenyaparımelimibilesürmemsanane olur kal” diyor “peki pencerenin önünde deminki sesinle bağıraraktekrarsöylebunlarıbana”diyorAadamkapıyısokakkapısınıitiyorbukezavazıçıktığmca“defoolgitdönüştebulmayımseniburda”diyorvekoşarcasına çıkıyor kapıdan balıkçı biçimli birine rastlayıp evigöstererekbinenleranlatıyor

    onunkoşarcanaçıkışırastlamasıbiadamakoşarcanaadamarastlayıp-adımlarını ayarlasa rastlamayabilirdi- bi nenler anlatarak savunmasıkendini çevreye bi kişilik savunarak kişilik sağlaması (çevreye) kişiliktanımlamayıgereksinmesibayağıdeğeriolamayanbikişiliğinçoğunluğatanımlanmasıamabuyandatekbikişiyedönükkişiliksizkalmasıoysasevmesikızıyalvarmasısevmesiyakarısınıçevreyeduyurmasıadamınyönündenküçültücübirnitelik sayılmasıda çevreceadamınyönündenküçültücü bi nitelik olduğunu saysak adamın ondan ötede geçecekgünlerinin mutsuzluğu -kız yanındayken mut ufantılarıyla olsun vardımutluluğu- terk edilmişlik tini tepkilerini umutsuzluğun buzullarınıışıksız bozlarını yalnızlığın yalnızlığın sputnik devinimince bitimsizdönümbunlarımönlemesikendibakımındandahabigerekselkalıyorduüstelik çevredeki kişiler -onlarca binlerce değil milyonlarca kişiler-şüphesizbiyakınküçültücüsayılanniteliklerinigözealmışusuntuhafbibiçimde anlamadan kabullendiği –öyle olmasında kendiliğinden biröngüllükle– beraberlik yalnızlıklarını sürdürüyorlardı ve şüphesizinsanoğullarının onca karanlık gelmiş karanlık gidecek dirim sorunlarıiçinde ancak bu ya da bi tek bu için için saklanan yüz karası hep hepsaklananbukedergüçamaçokgüçbikatlanmanınverdiğiböylesinebierdeminsanoğlunuayaktatutuyordu

    amabu da bu başı dik tutan insanca onur diyelim –bundan kötüsü desöylenilemezdi– ne boştu ola ki bu küçük düşenlerle üstün kalanlararasında sürekli bi sessiz ya da sesli savaş vardır sessiz ya da seslisavaşınezintileriyitkileriçıkıntıyadagirintilerivardıramahiçbirvakitkesinliğe varamayacak bir savaşta yenilgi kime yüklenebilir yenilgi şuyanın derken o yanın vermelerinin –sinsice ya da açıkça– almalara

  • hazırlık olmadığı nasıl sezinlenebilir şu elim üstünde oyununda A ileB’nin durumunu tartışsak gene de B üstün kalmış geliyor insana gerçikızla kendisi arasında savaşta küçük kalmış görünüyorsa da sokaklarasokakların evlerindeki çevre kişilerine karşı savunmasını yapmışkişiliğini oturtmuştu o sırada mı yoksa daha önce daha sonra mı bukişiliği kendisine de inandırmıştı evet en çok eksiklik duyduğuvakitlerden başlayarak birtakım KENDI KENDINI YARATAN BAHANELER’lekendisini ama altında bi tane daha kendi kalmadan son kendini dekandırdığını kişiliğindeki yenik yırtık yerleri o bahanelerle hemenörüverdiğini onardığını kişiliğini tazelediğini vebuörgülüdokulu yenidökümKIŞILIK’leçevreyiolduğuncakendisinideinandırdığıgerçektirbuyeni döküm kişilikle de başka aşklara uğraşlara her çeşit toplumsalilişkilereyöneldiğidegörülmüştürancakbuyenidökümkişiliğinduyguus algıları başka uğraşlara yönelterek mi kazanıldığı yoksa o kendikendiniyaratanbahanelerleönceKIŞILIKDÖKÜPardındanmıYENIUĞRAŞLARAyönelindiği de düşünülebilir şurası açık ki B her durumlardada kişiliktutumuncaA’nınüstündedir

    B’nin iyice dincelmiş esen rengi erki yerinde pazumazu oynataraktansaatonyedilerdeçayyadayemeköncesi içkisinialmaküzerekafeleremafelere gittiği yöresindekilere büsbütün şen şuh içkiler ısmarladığıiyiden iyiye mutlu bir kişilik gösterdiğine bakılırsa şu saydığımızdüşünlerin hiçbirinin de adamın gerçek öyküsüne değgin olmadığıanlaşılır ister misin adam her nenleri bile bile tüm ayrıntılarıylahazırlamış olsun –nedense neden salt canı böyle bir oyun çektiğindensıkıntıdan–vekızcaepeyiönemsenenbuolguyuadamşöylesinebirolaydiyeyapıversin

    düşün gereçlerini toplayınca adamın gerçektende budurumdaolduğuusadahayakındüşüyorBtaailkindenkızıçağırırken(çekingendiyelimyadadoğrudandoğruyacinselsayrılığıolanbirgençkızındüşselerkeğiimişçene)aslındapekdoğalbircinsiyetdurumuolduğuhaldekendinededoğaya da aykırı gelen koşulları zati çoktan özlediği bir durumlarmışdenlikabullenmişkenkendindehiçmihiçbulunmayannitelikleri–bunlarkızca B’nin erdemleriydi– var göstererek çıkmıştı oyununa A’yı öncegetirmek ardından kaçırmak için kurduğu oyunda onun kişiliğini dedüşünmüşkızıbüsbütünkaramsarlığadeğmezlikhiçlikduyumlarınaacil

  • bi mutsuzluğa kısaca çökkünlüğe atmamak için IKISI ARASıNDAKI ROLDENküçükdüşmeyi kendine alıpbüyüklüğükızabıraktığı savlanabilir belkidekızınbireyiönemsediğinibildiğindenböyledağıtmıştırolleriyoksaAçevreyi toplumu her nenlerden çok önemseyen biri olaydı adam yineonunyararınatersdağıtacaktırolleriamabuikidurumdadakızınBilearasındakitekavutucuyengisiolanYÜZYÜZEYENGISIdebunagöreeksiksizbirYENILGImidir

    B’yi bunca didikledikten sonra A’nın durumunda kesin bir yargıtutacakkenhiçbirneninhiçmihiçA’ylailgiliolmadığıgeliyorusainsanyargıçların ne güç durumda kalabileceklerini düşünüyor ister istemeztüm ayrıntılarıyla bi olayın içyüzünü tinsel minsel her yönüyle bulupbuluşturmak düşüyor onlara bu bakımdan belki de her bilimden çoktinbilimdeönolmalarıgerekiyorkişidüşünüyordaböyleoluncabugünedeğin hiçbir davanın adil yargıçlar elindenbile saltık bi çözümlemeylesonuçlanamamış olduğuna şaşırıp kalıyor çünkü doğru bir yargıyavaralımdiyeoncaçabalargösterdiğimizşuöyküdehiçbirdoğrusonucavarılmadığını da biliyoruz hatta şimdi bağlayacağım A’nın gerçekdurumu bile yeter gelmeyecek ama ister yetsin yetmesin isterse benböylece bitiriyorum öyküyü kumsala giderken A B’nin gelecekdavranılarınınsaplantısıydıereğiyditümolasılıklarıylahesaplamıştıB’yikendineçekipçevirmeyikesmiştigözüisteseadamınonunlayatsındiyebirtakımdüzenlerebaşvurmasınaörneğinçayınauykuhaplarıatmasınafalan (sanki başka çare yokmuşçasına) engel olabilirdi dostluksalfelsefeler dişi-erkek arkadaşlığının yüceliğine değgin konular ne güneduruyorduzatenadam (uykuhaplarındandabelli) kötübetiklerinbilebunca etkisindeyken öylesine sözlere haydi haydi kapılırdı ama şuyukardakioyunuilleoynamakdilemiştikendisiniB’ningözündedostluksevgisiardındatutturmakonuisebasbayağıortamlarınadamıolduğunainandırmak böylece aslında önceden iyice bellediği oyununda rolünüezberlemeye vakit bile bulamadan sahneye itilivermiş gene de üstünanıklığıyla en yüksek başarıya ulaşmışların şerefini tatmak dilemiştigenedebubirSAVUNMAMıATıLMAMıYDıyoksaBILINCINMIBILINÇALTıNıNMıBIGÜVENSıNAMASıYDıkimbilirkızıntümkaygısıbuikisiarasındakioyundançekilirken adama incele incele öpücükler göndermek kişilik onarımınıDÖKÜMÜNÜbuyollakurmaktıA’yasorduklarındasüzülesüzülekuzeylinin

  • yitkisiyleaçılangönülyarasınıonmayasavaştığınısavlıyor

    herikisinindeüzerlerinealdıklarırolüyeteneklerininelverdiğincekötübaşarmaya-ikisininderollerineiyidenemez-vebundanpaylarınadüşenalkışı toplamaya da can atmalarından doğal ne olabilir tuhaf olankendilerinedegüçgeldiğihaldebuncavermelergerektirenburollerinecanlabaşlasarılmışolmalarıhenüzkurulmamışolan–kurulamayacakdaolan– mutlu düzenin gelmemesi için –her birimiz denli– diş tırnaksonuna değin çabalamaları değilmiydi A “buna insanlık diyorlar” diyegülüyoB’yiinsaniliğiiçindebırakarakdönüyorkente

    A kente döndüğünde anayoldaki oyunevleri dağılıyordu kişiler kaçmakkaçmak yalnızlığın şakırtısında BVCZJ’lere yapışık sallar üstündeyanaşarakdahakorkunçdirimleresıkınısıkımADLven’lerçekirdeğindebi kuzeyli belleyerek çekinsi çekinsi ve dönmek kuzeylinin baştakiöyküsüneyenidenyenidenherdoğumdaherI’dayenibaştanyadsıyarakonun A’dan Z’ye olmadığı ve mutsal düzenin bi parçası olduğu küçükhesapsızcave insanhaklarıolarakeşitsel eğitimli alıkonmakkörgözlüfelekkikorursevemediğibakımdanpatronyatmakiçindönmekpazusalkeltenekbiyaşantıbarışseverfüzeselanısızlığınınkösnüsündehayvancaıslak ve argın bi yaş kıtık yörüngesinde hotozlu ökçesiz yitik pıtraklıyardakçılıkla vurulup yaran çüş gözlü düzenin mutsal elvermezkişilerincebi aşksız yaşantılar ve enkötününbiraz iyisinindidiniylençeşit tasarıları onara onara yeni döküm kişiliklere özenip hamlet’leryüzünden la traviata’lar oynaya oynaya arsız hamlet’ler yakarmayayenidenkuzeyliyeırakyollaragidemediğindenkimileriderkorkmuşbirhallaç denli kaptan vizeli vizeli alkodu pişmiş tavukçana atbulunmadığındanparavegüçbulunarakneolursaolsunB’yedeğilatlaraotlarakuzeyliye

    1958

  • GÜNDELİK

    ...Onlarolmadığımızıbilip,koyupkotarıpsaltyalnızlıklara,yalnızlıklaragitmelerle...

    Burdakiler bilmezler D susar niçin suskuların densizliğini yüzer öylekülrenk. Bunun bi çeşit sevgi –salt sevgi diye bi nen olmadığından–olduğunusezinlerimben.Onunkisibanadoğrubibirikme,köpüklenmebi,tutunmayadaumma,güçlüsanışıbeni,yağıoluşu,kendisindenbaşkatürlü niteliklerle bulunduğum boyutlarda güçlü görünümüm, bendengeçmedengülü1erdurmuyodudaklarına.BusanılarıD’ninayaktatutanbeni. Bu etkiyi sürdürmem gerek. Bugünler ve öte günler için.Başaramamak: –o anlamda– sevilmemek, umulmamak, bakılmamak,urlarınbüyümesi,D’sizlik.

    Bunca işi çevirmeyekoyuluyorum,nboyutlu yerden sonsuzadoğru vesonsuzaparalel titrekbi bacak açıyorum,denge süreleri, kapatıyorum.Usul usul belli etmeden ekimi kapatıyorum. Kapatacak mıyım hepbilmiyorum,şimdilikhepböyleaçıkvermeleregelmiyo,böylesigerek,busüreböyleyapıyorum.Sonrakaranlığa,M’ninhiçjilettutulmamışkanataltına sokuluyorum; gıcırtıyla açılıyor kanadı, BÜYÜKÇE BI KUŞ M; iyotkokuyo, bütün deniz kokuyo. M, bunu kadınlık sanıyo, yumuşaklık,esriklik, yarımlık sanıyo. Kapatıyo, ekliyo, ısıtıyo. Tüm çabalarım, D’yikandırmak,güçlerdokumak,dokunangüçlebisüredahaçokdayanmak–dayanabilmenin ürkünçlüğüne ve içrekliğine başka türlü– biçimde veözdebaşkatürlübibiçimsizlikveözsüzlüklekarşıkomakiçindiyorumM’ye,“Değildeğil,bensenitanırım”diyo.

    A ve B’nin yok sakıncaları hiç; kavuniçi dönemecinde maltataşlarının,zeytinyağlı fasulyeye domates ezerken cıyak cıyak anlatıyorlar. “Birerhayvan bizim kocalarımız, kadın ruhunu bilmez bizim kocalarımız.”KaşlarıgözlerininaltındanbakıyoA’nın,kapkaraboyanıyo,bacaklarınınüzerindenasıldikeliyokayadenli.Dirimdeancaerkeklevarlar;dudaklarıöpülerbekliyo,hephepöpüler.Kimolursaolsunöpmek istesinonları,

  • gözkoysundişiliklerine, yada salt şunu söyleyinonlara: “Sen sevmek,sevişmekiçinyaratılmışsın!”Mahvoluyorlar,bitiyorlar,eriyorlaraşktan,doğalsal bir erk alıyorlar bu tümceden, öylesine yoksun kalmışlarsevilerden. Sevmedikleri kocaları bi yanda, öte yanda yoksullukları.“Ayrılın, çalışırsınız” diyoruzD’yle. “Bizmi” diyorlar, “bizmi?Ayda ikiyüzlirayla!”ÇınçınuçuyorgülüşleriÇeliçev’ineldenayaktanvaryaağacıhani sekiz senede yapmış, işte onun ikinci parmak dalma konuyorlar.“Biz üç bin liraya zor geçiniyoruz” diyo B. Bu arada A, “Yavrularımızolmasagözümüzparamaragörmez”diyo.DediğinenbusözüÇeliçev’inağacınıniçindebiçocukbaşıdavarya,obisilkiniyodüşürüyogülüleridibine, ufalanıp toprağa karışıyorlar. D, gözümün içini kolluyo, benimdüşünlerimi çıkarıp kendininkilere takacak. Ufak ayrımlarlaKarenin’lerin, Bovari’lerin öyküsü hâlâ. Bu alabildiğine alaturka,alabildiğine iğrenç karıkocaların öyküsü bunlarınki de. Şimdi tutupolanca sevecenliklerimle aklı başında bi öykücünün yapmasıgerektiğince A ile B’ye eğilip gözpınarlarımda tutamadığım yaşlarlasavunmalıyımonları.Toplumsalkoşulları,kişiselzorunlulukları,algı içiveduyumötesidurumları,nedenleri,yokşunlarıyokbunlarıgözönünealıp temiz kâğıtlarını vermeliyim ellerine. Ama bunca yüzyıldan sonrahâlâ aynı sorunlarla uğraşacak değilim ya. Hem temizlik, kirlilik, suçluyahutsuçsuzlukdiyebisorunyokkiaslında.Canıisteyenezberebilinenyargıları da katsın hesaba. Ben A ile B’nin bakımsız ölümlerden,sevilmemeksayılmamaktan.yoksulluktanşu ilebu ilegizligizlisevişipkocalarının koynuna döndükçe, çevrelerine namus –yirminci yüzyıldaTürkeli’nde uygulanmış töre kuralları– öykünmeleri tasladıkçamutsuzluktankurtulmayacaklarını,böyleleriningirdiğiyazılarıntadınınbozulduğunu... D, bunları çıkaramadı yüzümden –çıkaramasın diye neavurtlar yaptı–- çıkaramadı da, “zavallılar” dedi arkalarından. NasılsinirimedokunduD.Anladıdaduygumu,bozuluverdi.OnuniçinBENDENGEÇMEDENGÜLÜLERdurmuyodudaklarına.Belkisuskunluğudabuyüzden.

    D diyo ki; “Kişilerin aramızda bilinenden ayrı olan ve her kişininötekindenayrıolanikincibirdirimleriyokmu?Onu,asılolankişiliklerini–dirimlerini– yaşamasalar bile.” Kendinden konuşurcasına söylüyorbunlarıyadabendenkonuşurca.Boyutlar içindekişininasıldirimini–onuyaşamasabile–kestirmek.D’yebenimgösterdiğimbiçimdetanırsa

  • beni, razıyım ama içime çok çok içime asıl, beni bulacağı değin içimegirmesinedeğilimrazı.Yittiğimgündür.D’sizlikonunbeniiyicetanıdığıgündür.Z’nindebendenbeklediğibubelki–belkideğilkesinböyle–amaneolursaolsunD’yiasılboyutlarıylatanımalıyımben.Onunsuskunluğuya da boyutlardan konuşuşu, bakışı bana, süslenişi, sigara yakarkenmemelerini kıpırdatışı, tırnaklarının her sürede görünmedenbüyümeleri, çarpık bacaklarını kullanışı D’den başka hiç mi hiç Dolmayan,D’nintakendisiolanbirDsürüyovegenedeasılDdeğilonlar.Böyle bu, bi uyumu bi uyumsuzluğunun, tabakları kurulamasının,beraberaynıkitabıokumamızınyokbirasısıD’yibulmama.Odanedenböylesine öteki beni çıkarmaya çalışıyo. Ben bi sıçrıyorum, kalıyorumhavada.Glissadedevant,glissadederrière,yokbenibulamazo.Gözgözegelincekaçırıyoruzgözlerimizi.Niyehiçiyicebakamamışızbirbirimize,iş görürken ne diye sırıtıyoruz arada bi, ne için karşıma otururkeneteklerinidizkapağınınüzerlerineçekiyo,hafifyanaeğiyorbacaklarını-ona en yakışan bu bacak durumunu kaç kez aynada denediğinibiliyorum- ve ses çıkarmadan, güzelliğini iyice kurduktan sonra tutupgözümündibinedibinebakıyo.GüzelliğiniÖvmemibekliyoillede.

    Bana ne bu hallerinden D’nin. Güzelliğini ya da aramalarınıntutunmalarının boynuzundaki kesikli karanlığı sevmişim; sevmişim yadasevmemişimdedolaylarımdaolsundilemişimya,özlemlerçekmişimyadaçekmemişimdebirastlantı–hemdeopolağanbirrastlantı–böyledostluklar andıran bi durum koymuş ortaya, böyle olmuşuz ya, ondanötesi bana ne. Yok yonut denli bedeni, yok ışıl ışıl usu. Ben bekliyomuyum beğenmesini beni, övmesini? Bekliyorum belki de, banayaslanışı,benimonunyaşantısındabitekoluşum–hiçolmazsaşimdilikbi tekoluşum–doyuruyobeniveya şöylebinenoluyor:D,beniolmakistediğim amaolamadığımkişi sanarak benimkişiliğimi tamamlıyo.Ddiyetutturmambundan.

    Birbirimizdenbeklediklerimizvarşüphesiz,umutsuzbibekleyişdeolsavazgeçemediğimiz.Z’ninbenden,benimondanveD’den,D’ninbenden,bunlardadeğilbireylerintoplumdankoparmakistediği–bizimkisidenlitoplumlardan–yahutdatoplumunbireylerezorlayüklediğidebu.Amabir ayıklama işine bi tümdengelime mi kalktım salt D, Z veya M’lerleçıkılmaz işin içinden, gene de öyküyü düzensel, toplumsal moplumsal

  • sözlere boğmadan geçeyim geleyim düzensiz, sınırsız, koşulsuz biyanından uslu bi yanından duygusal çıkmazlarda sıkışık o anlatmayakoyulduğumdostlukbitişikliğine.

    Böyle elim üstünde oyunlarıyla biz işte. Tüylerimizin eleklerindensalıveriyoruz “ben”leri, sel vuruyo içimize tam, tam arınacağız,şuralarımızda duruyo su. Na şuralarımızdan öte geçemiyor. Üstelikayıklamakla, olanca gücümüzle eşelemekle, göstermeliklerimizinçarşısındanebiçimbigerçek–gerçekdiyebinenolmadığını,göreceliğintekbigerçekolduğunusavunduğumuzhalde–bekliyoruz.

    Dkalkarkenayağaipiçeriçekiyokarnını.Öyleincecik,körpe,katıolmakistiyor.Yonutsoylubedenindengüçalacak,varsınalsın.Gayrısıkıeleyipince dokumalar bi yana, Assia diyorum ama, Despiau'nun Assia’sıdiyorum hem de, güya duyulmasın istiyormuşçasına alçak sesle, amaduyuruyorum. Varsın güçlensin, varsın güçlensin insanlar, varsınbüyüsünler, beğensinler kişiliklerini, varsın eli üstümde kalsın D’nin.HemenişlekbiAssiaoluyoD,kollarınıbedenindengeriyesallayıveriyo.“Gidiyorum” diyo. “Olur” diyorum ben de. “Karas, Karas!” sesleniyo.Karasgiriyoodamıza,tüysüzsolkulağınıkurşuniketeneteğinesürtüyoD’nin. “Canım!” diyo D ona. “Yavrum, koruk gözlüm benim.” Büksülebüksüleçıkıyorlar.İkigöğsümünortasındaurumşişiyoardından.M’ninkanatlarını,gıcırtılıaçılışlarınıözlüyorumbirdenbire.

    Böyleişte,bizböyle.Benonuveobeni-evetgenedearadakilerdençokbirbirimizi, her boyut içinde en çok birbirimizi sevip, baş aşağılarda,yanlamasına, dönük, Lambo’yla içerkene, kadınların arasında veerkeklerin içinde, kitaplarla ve yazılarla, bale ve resimlerle, ölümlerle,parasızken ve sevdiğimizi, nasıl sevmediğimizi bilmeden, bi çizekteyağılıka bi düzlemde aşka kıl kalmışken, İstanbul’da ve analarımızınevinde gizler yaşıyoruz sanarak, Ahmet’i dostumuz yapıp, ağlaşıpyetinip, kıçımızdan terleyerek ve bok kokan İzmir Körfezi’ne dikili şuodamızdaboyalı ellerimizdeveAveBveZveM ileÇeliçev’in ağacınagizli gizli gülüler oturtup, Nana’yı seyrederken kapalı gözlerle ezilipKumkapı’yı,Haliç’ikırlangıçbalığıçorbasıdüşünürken–tümbunlarsankibideğermişdenli–birbirimizi asılözlediğimizkişiliklerekoyup,koyupkotarıp ama onlar olamadığımızı bilip salt yalnızlıklara, yalnızlıklara,

  • yalnızlıklaragitmelerle...Tümbunlarlaişte.

    1957

  • KONUŞMAKLARDANBIKAN

    Sarılığı kalmamış üşük bir öğleüstü katıldım yanına. Kim olduğunubildiğimyok.Bildiğimyokneolduğunu.

    Bununbiönemivarmı?

    Biönemiyokbunun.

    Durupdururkenbirininközlenmişmutluluğunuhartlatmayauskodum.İşin bitiminde dazlak bi mutluluk payının bana da düşeceğinihesaplamamış değilim ama gene de bu benim en ölçüsüz, denetimsizgünlerimdenbiri.Beyinduyargalarımbilenmeyekımıldadılar.Yoldaşımakşıngöz bi gerilme geçirdi, uzadı kısaldı. Önüme geçip de ekşi bakır,ıslakkeçi,ılıkılıkdaderikokankaranlıkbievesoktuğundabeni,ellerimine demek olduğunu iyi bildiğim bi acıtmayla sıktı. Kapıyı açar açmaz,yüzünüyolyol ışıklaryaladı.Mavibenekliyanakları,gagaburnu,beyazkirpikleriyle Easter Adası yontularını andırıyordu. Andırsın. O,özgürlüğünün,kıvancınınnelerolduğunubildiğinisananbibilmemede,Burasıonuniniolmalı.Odanınköşesindebiyığınçalıçırpı,uzunboyunlubişişe,bidetoprakçanakvar.Yığınınucunailişipbisigarayaktım.Hiçkonuşmuyo. Konuşmayan, sürüngen soydan, ola ki Malekula dansmaskesiyleoturmuşbicanlıylabaşhaşayım.Çanağıdoldurupiçiyorum,gözburgularınıbanadeğinyollayıpçekiyo,sonragelipparmakuçlarınındiş diş tırmığıyla okşamaya çabalıyo ellerimi. Ufak ve soğuk elleri.Toprakçatlağıağzı.Koluyatayzikzaklarlayaylı.Biçanakuzatıyo.Başımısallıyorum.Diretmiyo.Şişeyesokuyogagasını.Onuüzmekistemem.Şuandamutluluğubanabağlı.Ardındanburalaragelmekleonabuumuduçekinmeden,seveseveadadımben.Böylecebugünedeğiniçinebirikencam kırıkları, çakıllar ve kil tabakalarını, zorunlu aşklarının çaprazçökeleklerini yuyup arıtacaktım. Uzandım çanağa, elimi durdurdu.İstemiyordu içmemi, katıksız bi sevi bekliyordu benden. Kuşsa kuşlar,yılansayılanlar, insansa insanlararasındabulamadığıseviyiumuyordubenden. Gidip duvarın dibine çökmüştü. Uzun yumuşak bacaklarının

  • arasından sarkıttığı başı yere dokunuyordu. Solumda küçücük bircamdan gökyüzü görünüyordu. Gökyüzü alacakaranlıktı. Kalktım, camadayadımyüzümü.Karşıdaatlanasıyakınlıktakievinenüsttahtaboşundaiki küçük kız dizi dizi saksılar arasından gözetliyorlardı bizi. Benigörünceilkinçığlıkattılar,ardındansarkarakiyicegörmeyeçabaladılarbeni. Seslerinde korkudan çok sevinci andıran bi nenler vardı.Akşıngözün onları epeyi korkutmuş olduğunu, aralarında bu oyundangelme bi dostluk da bulunduğunu anladım. Aşağıda daracık sokağınaydınlığında sıska, beyaz bi kedi bağırıyordu. Kedi bağırmak istiyobağırıyordu. Ben ilkel ve gür bi kendini değiştirmeye, özgür seviyeakmayıistiyordum.OnunKUŞ

    ÇıYAN

    DILSIZ BIR INSAN oluşunun önemi de yoktu, ama nasıl davranmamla eneksiksiz,enÖZGÜRSEVI’yiverebilecektimona.Kişiaşkdiyehürsevidiyedilsizveçirkinolmayanveneolduklarınıiyicebildiğikişileredeusunu,çağrışım gücünü, dip bilinç akışını yitirmeden, sırf açlık, sarhoşluk,yoksulluk ya da beğeni etkenlerinden sıyrılmış HANGI ÖZGÜR SEVI’yitoplayabilirdi?

    Ona,sennesin?

    Neişyaparsın?

    Okurmusun?

    Babansenidövermiydi?

    Bana neler duyuyorsun? vb... opolağan ama şurda gene de onu mutlukılmakta yararı dokunacak sorularla doluyum. Sorsam o da kuşku,kaçamak, göstermeliklerle yanıtlar beni ve yeniden aynı biçimdesorularla karşı çıkmaz mıydı? Bu ise iki kişi arasındaki mutlulukalışverişindebiişeyaramazdı.Eniyisibetiklereuymayanbiyaşantıcık,başkalarınca–benimcedeğil–yaşanmışbisevigünüolsada,dilsizivarsandığı özgür aşkta doğrulamalıyım. Ama bu doğrulamada ne denlisıyrılabilirim kendimi değiştirme ereğinden. Bu benim çıkarım işte,KENDINIDEĞIŞTIRMESıNAMASı.DENEK;ben.DENEYCI:o.

  • DENEK, bi kimseyi, yanandönen bi giysiyi, akyelken bi sandalı, ezgiyi,dostluğubilebenimolsundiyeistemeyen,üşençli,yabansı isteksizlikledingin, umursamaz görmüşlüğün kurnazlığına varan. Ama kim kurnazdeğil ki. Şurda DENEYCI’nin yere yatkın kafasına önceden düşünülmüşkösnü uyandırıcı içkiler, ışıklar, sapık aşklar bile birikmemiş midir?Dilsizliğinegösterilenacımayada,garipliğineduyulanmerakadaçoktanalışmış,belkikarşıtdavranılarıezberlemiş,bundanbikazançsağlamanınbilincine varmamış mıdır? Onun, şu sessiz bükültüsüne bakıpyumuşuyorum. Sertleşmişdeğildim zaten.Bunca yıl hiç öfkelendimmiben?Karabisinekaramızdangeçipcamavuruyor.İlkkezgülüyordilsiz.Yalın seçik bi gülüşle gülüyor. İçim ılınıyor, sokuluyorum ona. Ağzınınyanlarınayapışmışikisülüklerpatpatdüşüyorlaryere.Veişteyenidenküçük, diş diş parmaklarıyla benimkileri tutmaya uğraşırken, gagasınıyüzüme gözüme sürüştürürken belleğine yer etmiş o, özgür seviyiaranıyo.İşteküçükbigülüş,okşamakelleri,gagayadaağızlarıaranmakveötesinedenliözgürseviolursaolsunötesibuyduişte.Kollarıbelimdeiçinde feneryakılmışçasına ışıyorpulpul.Ağzının içinde tüylübi yılanyağılığıyla kayan dili itiyorum dışarı. Gözleri sivri sivri, kolları sönükşimdi. Onda yeni bi öç duygusu yaratmadan, beğenilmeme kılçığınıbatırmadan ona, zırnıklı bi sevi dokusu örmeli ve sıvışmalıyım.Deneybaşarılamadı. Çanağa sarıldım yeniden ama ellerim diş diş, kollarımkırçıl,yarımdillerağzımda...

    Gidiyorum gene de. DENEK: o, DENEYCI: ben. Gideceğim, gidişimin ondauyandıracağı tepkileribilmek istiyorum,öylecenevarıpduvarındibinekıvrılıyo,başını sokuyobacakeklemlerine, soğukkolları,katı.Ölmesiniistemiyorum ama içimde dostluksal yarışmalara has bi kin, bi hainlikvar. Kaldırımın gölgeli taşlarına kan içinde serilmiş bulsam onusevineceğimnerdeyse.

    Kapıönünüaydınlatanışıktabeyazatekirbikediyanaşmıştı.Karşıevinönündebisarhoşbacaklarınıaçmışportakalkemiriyordu,benigörünceportakalı düşürdü yere, ardından bi nara atıp sırtını eve çarparakkalakaldı. İki kedi kaçıştılar. Küçük kızlar uyumuş olacaklardı. Başımınüstündebihışırtıduydum:bozbikertenkeleylegözgözegeldik,döndüenüstkatıncamındaniçerikaydıhızla.Hafiflemiştim.

  • 1959

  • BÖLÜMII

    SaitFaikiçin

  • BALTIK

    CEZALARıNENKÖTÜSÜ,ENZARARLıSıBAĞıŞLAMAKTıR yazılıydı,demirveköpeklikapının tam üstüne konulmuş tabelada. O vakte değin bağışlamanınbüyüklüğüneinandırmayaçalışmışlardıinsanlarıoysaki,kimbilirbudayeni bi dindi, cezaevlerine özgü bi din. Ayda bi gün tel kafeslerinardındangörüşülebilirdi. Tel kafesler yırtıcı hayvanlar için kullanılanınikikatıkalınlığındadörtköşedokunmuşinsankafesleriydilerveuzunveçok köpek bi köpeğin beraberliğinde görüşebilirlerdi insanlariçerdekilerle,BUKÖPEK,BEKLEYICIVEDINLEYICIBIKÖPEKTI,ustançoksezgiylesalkılar iletirdi efendileri BAŞKÖPEKLERE. Derdi: “Şu, konuşmayabaşlamadan önce sizleri kutlayacak olan duayı yaparken dizlerininüstüne iyice kapanmadı ve sağ dizini soldan daha dışa çıkarmadı.”Hemen yakalanırdı o tutuklu ve birdenbire saldıran köpekler evine;dişleriyapyakıcısaydamağularçıkaranköpeklerinevinegönderilirdi.Enbaş AĞULU KÖPEKLER’i yapyabancı bi kraldan edinmişti, yüz binlerceparadan başka, çok sevdiği karısı ve kızı ve oğlu köpekleri de birergeceliğine vermişti o krala. Kral iyi bir kral olduğu için hak yememiş,köpeklerden başka, kıza karşı, biber, zencefil, kimyon da vermiştiyamağına başköpeğin ve o da böylece EN BAŞKÖPEK’in gözüne iyicenegirmişti.Bunlardemektikiyapyabancıkralbuülkeyeadaletgetiriciveyöneticiköpeklerdenbaşkabaharatdavermişti.Başköpeğinyamağıiçin,alsındabaharatınıpoposunaeksindiokral,onlarıngereksinmesiyoktubaharata o da başka. Bu yamağın gözünde tüten tek amaç köpeğiniyicenegözünegirmekti salt.Giripdeneolacak,başka türlüyaşanmazmıydıyaşanırdıama,BAŞKÖPEĞINYAMAĞıolmakuçsuzbucaksızbidenizdibu ülkede bi bakıma da bu, ulusunu, budununu özünden çok sevmişti.Köpeklereviveorayadüşentutuklularböyleişte.Bidekızvardı.

    Şimdibikızhergüngeliriçerigirilmediğiiçindışardabekler,ağabeyinemektup verir hatırını sorar, unutulmuş bi atkısını, gerekli mendilini,çorabını verirdi. Gardiyan okur mektubu beğenirse hemen içerigönderirdi. Aslında gardiyanın mektupları okumaması ve her verileni

  • içeri göndermesi gerekti ama gardiyan da en başköpeğin yamağınıngözüne girmeyi diliyordu ve bi bakıma da yeraltı eylemlerini öncedensezmekte gösterdiği ustalıkla başköpeklerinin dokuncası olan veyurdunungelecekgünlerinibozacakolaneğilimlerekarşıyerindeengelolmak bakımından ulusunu, budununu özünden çok seviyordu. Üstelikdurumu başköpeğin yamağında olsun kendisinde olsun hiçbir yankıuyandırmadığındangardiyanişibirazdahabüyütmüş,arasıraziyaretegelenleriköpeklereısırtırolmuştu.Onlarıncezaevinindemirveköpeklikapısından, on santimberide ya da iki santimöndebeklemiş olmalarıhata sayılabilirdi. Bekleyicilerin –ayda bir görüşmeye gelenler– yaptığıkuyruk çok uzar da içlerinden biri dinlenmek için şöyle bi çömelecekolursa en iri bi köpek getirtilir, çömelenin üstüne saldırtılırdı, aslındayasalara göre böyle bi ceza verilemezdi ama başköpek ve yamağıulusunu, budununu özünden çok sevenlere karşı yumuşaklardı, ayrıcaböyle bi madde yasalara konmamıştı ama konabilirdi ya! Ek bi yasaçıkartacaklarına, üşendikleri için işleri böylece yöneten gardiyanlaraaldırmazlardı olur biterdi. İşleri zaten o denli çok, o denli çoktu kitutukluları görmeye gelenlerin yaptıkları kuyrukla oyalanmazlardı. Şusırada yeni ve en büyüğün en ısırganı köpekleri satın almaklauğraşmakta,ülkenindüzenini,esenliğinigeliştirmeyeçabalamaktaydılar.Denildiğinegöre,özelliklebaşköpek,çokiyibiinsandı.Zatenyaşlanmış,elden ayaktan düşmüştü. Bütün gün yumuşak minderinde uyukluyor,olanıbiteniyamağındanöğreniyordu.Yamağıydıyöneten,tümodışrakve içrek işleri ve içrek içi işleri. Kimi vakit bi çıkmaza girerse yamak,danışırdıoyaşlıvegüngörmüşköpeğe,buncayıledindiğidenemelerdenasılanırdıulusu.Böylebiulustuiştevebikızağabeyinigörmeyegelmişti.Günlerdir yemez içmez olmuştu kız ağabeyinin dokunduğu için içinetıraşlıbaşı.Adamınorayadüşmüşolması,köpeklerinelinekalmasıfalandeğil de başının tıraşlı olması dokunuyordu içine. Önceleri hiç saçsızgörmemişti de ondanmıydı bu, yoksa gerçektenbubaş tıraş edilendeçokmudokunaklıolmuştubilemiyordu.Telkafeslerinardındagördüğübubaşçokacıklıtıraşlıydıveçokdokunmuştuiçine,diklemesineduranbitopatankavununuandıranveuzunlamasınaveçokdilimlerlesolmuşbulunanbubaş,ağabeyinindi.Ağabeyihenüzköpeklereısırtılmamıştıverahattıçok.Kafeslerinardındankızaçokgülüpdurmuştu.Konuşacakbinenlerbulamamıştıkızonunla,gözlerinidilimdilimsolmuşkafasından

  • çok kafatasından alamamıştı. Adam çok gülüyordu, “iyiyim iyiyim”diyordu bir de. Güldükçe dilimler birbirine yaklaşıyor ve aralarındakioluklardan çok sular, önce ter olarak nokta nokta beliriyor sonrabirleşerek tasasuyu halinde akmaya başlıyordu yerlere, tutuklu* larınbulunduğu yerleri kanallarla bi göle bağlamışlar ve orda kentin ışığınısağlayan çokluktaki tasasularını biriktirmişlerdi. İşte oluklardan çoksularakıyordu.Kızhep,gülmesegülmeseahgülmesediyorduiçinden.

    Bukız gardiyanabimektupvebi fesleğen saksısı getirmişti. Vereli ikisaat geçtiği halde gardiyan mektubu göndermiyordu içeri, saksı daduruyordu öylece kapının dibinde. Demir ve köpekli kapının tamkarşısında DÜŞKÜN-GEÇKIN KÖPEK’in işlettiği ve hem dinlenme hem debuluşma yeri olan çay kahve içme evi vardı. Kız oturmuş orayaterbiyesizliketmedenbekliyordu.DÜŞKÜN-GEÇKINKÖPEKkasasınınbaşındaoturuyor, gardiyanın hesabına sokakta önünden geçen kuyruktakiinsanlarındurumunuizliyordu.Arasıradüşürebildiğikarılarını,kızlarınıtutukluların, kandırıp başka adamlara sattığı olur, böylece kazancınıçoğaltır,bunakarşınbaşköpeğearmağanlargöndererek,çayevininordakalmasını ve gelirinin durmamasını sağlamış olurdu. Bu kızı da çokdenemiştigetirememiştibioyuna,bunaçokkızıyordu.Kızarsakızsın.

    Kızoturduğuyerdendikmişgözlerinisaksıyıgözetliyordu,bugardiyannedense hep kızı geçe koyardı, öyle sessiz bi karşıtlık doğmuştuaralarında.Şuağabeyimdeneestiliadamdırdiyordukız,fesleğenseninneyine,hemendealışıverdiköpekleriniçindeyaşamaklara,ohırçın,kılıkırk yarıcı. Şimdi artık adamın tek tasası kendisine kimlerin gelipgelmediğini kollamaktı. Kıza yazdığı mektupla ilk sorduğu, “Yanındakimse var mı? Kimler?” denli sorulardı. Genellikle gelenleri gardiyansokmuyordu içeriye, köpeklerin eşliğiyle de olsa görüştürmüyorduonları.Bunakarşınbileadamgelinsindışardadurulsundiliyordu.Kızaböyle geliyordu. Kıza öyle geliyordu ki tutukluları görmeye gelenlerinsayıca çok ya da az olmalarına dayanan bi yarışma, bi baş olma, biüstünlük durumu vardı içerde, bu yarışmaya kaptırmıştı kendisiniağabeyi,asılsorunuunutmuştu.Asılsorundiyebinenvarsayılamazdızaten.

    Gardiyan hanidir dikmişti kıza gözlerini. Yeşil karası katı yanaklarına

  • oyulmuş gözleri kükürt kokaraktan, “Sen ne bekliyorsun orda?” diyeçığırdı. “Fesleğenivemektupgöndermiştimiçeri”dedikız.Bukez,“Nefesleğeni?” diye gürledi gardiyan, hava iyice kükürt koktu o vakit. Kızaldırmazlıkvehiçbirduygukoyaraksesine, “Orda,ayağınızındibinde!”dedi,sendersebiyakınlıkkurmuşolmaktançekinmişti.Adamıkızdırdıbu,genedeçıdamgösterdi.Tütmeye,sarıkurşunidumanlarçıkarmayabaşladı gözleri; banaha, dur sen, seni yeni gelecekolandişleri yerleredeğinuzunvesırçaamakırılmazayrıcaısırmasınınyakıcılığınacinsellikkarıştırılmışoköpekleresaklıyorumseni!

    GerçektenyenisalkılaragörebaşköpeğinizniylebuCINSELULUMALARVEREN,AĞULU KÖPEKLER sipariş edilmiş, yola çıkmıştı. Gerçi bunlar pahalıolduğundan çok, yabancı kral tüm başköpekleri ve karıları, kızlarının,oğullarınındışındaamabundanböyledoğacakolançocuklarınkıçlarınakendiülkesininmührüvurulsunönermişti.Çokdüşünceler,başköpeğinsarayında yapılan geceli, sabahlı, gündüzlü ve ezgili –başköpek ezgisizdüşünülemezdi–toplantılardansonrabaşveiyiolanenbüyükköpekbuyasanın çıkmasına rıza göstermiş, ayağını basmıştı uzun ve beyazkâğıda. Bu işte aracılığı yapan başköpek yamağının yamağı köpek biuçağa bindirilmiş, yabancı kraldan köpekleri almaya gitmişti. Yabancıkralönce,budünyadabitekülkesindeyetiştirilen,engözlerinisevercesevdiği köpeklerinden kendisini eden aracının şerefine bi toplantıyapmış, ardından, ağlayarak ve aracıyı bi hayli tekmeleyerek vetekmeleterek ve yöresindekileri de ağlatarak hüngür hüngür, ardındankendisine sağlanan uzak bi ülkedeki, kıçlarınamührü oyulmuş gelecekkuşağıdüşleyerek,yerlerdeyuvarlanarakgönenmekten,köpekbaşınabibüyükvegümüşveenuzunzincirleriarmağanetmiştiaracıya.Aracıyenigelenköpekleretakmakvesatmakvealmakçokçokpara...

    “Bu kimindir?” diye seslendi gardiyan, ayağıyla iteleyerek fesleğensaksısını. Kız, “Benim!” dedi kalkarak, artık bekletilmeyeceğinidüşünerek sevinmişti. “Bir çiçekleri eksikti içerdekilerin” deyip döndüardını gardiyan. “Tüh” diye oturdu kız, “ilk şekilsiz müküsün hücreolabilmesiiçingeçenyüzmilyonseneler,senyetişesindiyeydideğilmi,tüh!”Bikadıngeldiyanına,“Kardeşim”dedi,“şurayaTalatGamsızikincikısım yazar mısınız” dedi, “benim yazım yok.” “Yazayım” dedi kızbirisiyle oyalanacağına gönenerekten. “Ne yazdın?” dedi kadın. “Talat

  • Gamsız ikinci kısım”dedi kız. “Hah” dedi kadın, “altına yaz ki İbrahimradyoyu sattı, köpeklerin ne vakit geleceğini dinleyemedim, yola çıktıdiyorlar,parasınıgetiripverecektibana,bendesana,körolasıgelmedi.”“Ne yazdın?” dedi, gene kıza. Kız, “Kör olası gelmedi!” dedi. Kadın,“Yazmamokumamyokdakardeşim”dedi,“yaz”dedigene.“Köpekleringeldiğini duyar duymaz yazarım sana, gözlerimiz yollarda”, kıza böyledemesemolmaz,dercegardiyanı imledi, “Tanrıhepimizeonlarınağuludişleri altında ölmeyi nasip etsin.” “Ne yazdın?” dedi kıza. Okudu kız.“Tamam,sağolkardeşim!”dedi.Aldıgötürdügardiyana,gardiyanbigözattımektuba,ardındaniçkapıyauzattıkızıizleyerekuzakuzak.Fesleğensaksısı orda durup duruyordu gene. Kadın döndü geldi yanına kızın,“Seninki neden yatır” dedi, “katillik mi?” “Yok” dedi kız. “Hırsızlık mıyoksam?”“Yokyok”dedikızüstüste,karşısındakininanlayamayacağınıiyice bildiği bi nenleri anlatabilme gücemiyle bakındı yöresine, “İdarisorumlulukdediler”dedi.Anlamamıştıkadın,“Yanihaksızlıkla”dedikız,haksızlık sözünün kadında bi kuşku yarattığını görerek, “Yani iftirayauğradı”dedi.“Haabak,Allahkuruiftiradansaklasın!”dedibukezkadın.“Benimkisi bi sivil köpek zehirledi” dedi gülerek, “bizim mahalleyedadanmıştı,yenigeleceklerdenhaberinvarmı?”diyesordu.“Evet”dedikız, baktı kadın her nenleri inceden inceye anlatmayahazır sıkılıverdi,karşıyagözattı,fesleğensaksısınıonasezdirmedengöndermiştiiçeriyegardiyan,“HasanGün’üncevabını!..”diyeseslendibirden.Kızfırladı,hiçona bakmıyordu gardiyan, önünden geçen bi delikanlıya, “Senin mi?”diyesordu.“Benimbenim”diyeyetiştikız.“Nerdesinbe!”diyegürledi,katıyanaklarısivrisivrikımıldadılar.“Karşıdabekliyorumbiliyorsunya”dedi kız. “Karşıda oturuyormuş hıhh!” dedi gardiyan parça parçahıhlayaraksevinçten,“Karşıdaoturuyormuş,hı,benseninetanırımsenkimsin,yoksasenikolladığımımısanırsın?”Mektubututanelinibelinedayamış eğlenerekten konuşuyordu, kız bi an önce mektubu alıpgidebilmeye can atıyordu. Gardiyan uzun bi süre susup süzdü kızı,ayaklarınındibinde, olduğuyerdedönenveönce ısırma sonra şişlemeumuduyla tepinen köpeğe dikmişti gözlerini kız. Sırıttı gardiyan, “Albakalım!” dedi, dişlerinin yosunları sallandılar. Tek tek, “Bi dahaçağırdığımdasallanmayasınkarışmamhaa!”dedi.Yenilerigelenedeğinkorkmadediiçindenkızkollarınınnoktalarıkasolmuş,kaslarınıntaştaşolmuşnoktalarıylayadauzattıelini, “öküz,öküz,gebergeber”denlibi

  • sözlertaşıyorduiçinden,ağzısımsıkıkapalıydıamahavada“öküz,öküz”diye masmavi dondu sesler, korkuyla baktı gardiyana kız, kızmamıştıgardiyan usul usul çözülmekte olan öküzleri seyretti yumuk yumukolmuşköpüklügülülerle,vegeleceksırçavekırılmayandişlerinaltındacinseldönülerlekıvranankızınkendisiniyardımaçağırdığıanıgeçirerekusundanbitekmeindirdiköpeğe.

    Gece gündüz o anı düşlemekten bitkin düşüyordu gardiyan, yardımaçağrıldığı anda ne yapacağını kestiremiyordu bi türlü; gün gündenenezleşiyordu, kız onu çağırır çağırmaz, “geldim!” diye kösnüylesaldırsın, abansın mıydı üstüne yoksa şöyle bir baksın da ardını mıdönsündü yoksa bi tekme de o mu atsındı? Aslında yasalara göregardiyanlarhiçkarışmayacaklardıişlerinebuyenigelecekköpeklerin,odişleri yerlere değin uzun ve sırça ve kırılmaz ve yakıcılığına cinsellikkatılmışköpeklerin, onlarkendi işlerini kendileribilenköpeklerdi amagardiyan onları da bildiğince çekip çevirmeyi kuruyordu şimdiden.Başköpeklerin de kendisine hiç ses etmeyeceğini biliyordu çünkü.Denildiğine göreBAŞKÖPEK bu işehernenlerden çokhalkınındurgunvekalıplaşmış yaşamasına bi devim gelsin diye girişmiş, ulusununçocuklarının kıçına yabancı kralın mührünün kazınmasına bile salthalkınaolansevgisiyüzündenkatlanmıştı.Halkıelbettebaşköpeğinbusoylu değimini unutmayacaktı, öyle bir başköpekti bu köpek, öylesineseviyordu ulusunu, budununu özünden çok. Gecelerce doğacak olançocuklarınpopolarıdüşlerinegiriyo,allakbullakediyorduuykularını,buyüzden sağlığı için tehlike olabilecek avuntular buluyo, baharatlıiçkilerle,gepgençkadınlarıalıpoeskiveyumuşakminderinesabahladığıoluyordu,amabencildeğildio,halkınınotekdüze,oyuntusuz,çıkıntısızyaşamaklarına bi yenilik getirebilmek için her çeşit esirgemezliğialıyordugöze.

    Kız mektubu okudu: “Anladığıma göre bugün kimse gelmedi bana,gelmesin, biz bize yeteriz. Radyoları dinleyin, yeni köpekle