3
SEHABEDDiN MAHMÜD belirtmektedir (el-Va{f, XXV, 304; V, 373). uzun kasidelerinin üç dört cilt oldu- belirtilen (Safedl, el-Va- {f, XXV, 304) devrinin ede- bi ve tarihi eserleriyle o dönemden bah- seden kaynaklarda biçimde yer (Kütübl, IV, 82-96) . övgü- süne dair methiyeleri, Frenkler'in Akka'- dan, gibi zaferlerle fahriyye- leri, müsacele ve mutaraha türü manzum mektup- özlem ve sevinç tasvirleri, ha- özel olaylarla ilgili bulun- En güzel kasidelerinden biri, Ta- ceddin "Mimiyye"- sidir (Safe d! , el- Va{f, XXV, 5- 6). Ay- Fethuddin Abdüzzahir'e kasidesi (a.g. e. , XXV, 336-340; V, 388- 392). Ha- san b. Siraceddin el-Verrak, Alaed- din Ali Ganim ve Safedi ile muaraza- Muhammed b. Abdülmün'im yeml'nin "Biliyye"sine nazlresi (Safedl bu nazlreye de bir nazlre ir! eri için bk. Safedl, el-Vti{f, XXV, 305-308; V, 383-397). Eserleri. 1.l:füsnü't-tevessül ilô. ti't-teressül (Kahire 1298, 1315; Ekrem Osman Yusuf, 1400/ 1980) . Eserde kitabetin hüküm ve ge- rekleri, ve ele Genel meseleler, özel meseleler ve risale- lere has meseleler üç bölümden meydana gelen eserin birinci bölümünde katip kültürel için renmesi gereken ilimlerden söz tir. bölümde müellifin katip adayla- için kültürün olarak be- lagat ilimleri (meanl. beyan ve bed!') üzerin- de seksen bedl' türü ve örnekleriyle birlikte bir üslGbu içinde bir ifadeyle dile Üçüncü bölümde hal, iktibas ve usul ve ilkeleriyle ve uzun risale ma- kendi risalelerinden ör- neklere yer Eserin özgün zengin kaynaklara Sekkakl'den sonra telif hareketinin ha- ta'lik, ihtisar ve çekme faali- yetlerinin bir dönemde ve son derece bir dille kaleme müellifin za- ve daha sonraki ilgiy- le Safedi'nin eserlerinde olmak üzere Nihô.yetü'l-ereb (Nüveyrl) , Envô.rü'r-re- bi' Ma'sOm). Fevô.tü'l-Vefeyô.t (Kü- tübl) gibi kitaplarda ondan bol miktarda 418 z. Ehne'l-menô.'i]J. ii esne'l-medô. 'i]J. (Kahire 1916). Zehebi'- nin, diye eser Hz. Peygamber'in methine dair kasidelerinden (Süleymaniye Ktp., nr . 3794). 3. Menô.zilü'l-a]J.bô.b ve hü'l-elbô.b. Platonik temsilcisi olan hayat hikayeleri ve da- irdir Abdürrahlm Muhammed Abdür- rahlm , Kahire 1989; Muhammed ed- Dibacl, Beyrut 2000). Hasan b . nisbet edi- len eserin mevcuttur (Gotha, nr . 29) . 4. Lübô.bü'l-elbô.b fi'l-edeb ve'l - mu]J.ô.Q.arô.t Müzesi Ktp ., III. Ahm ed, nr. 2474) . 5. Mul;].tô.ru Ebi't-Tayyib el - Mütenebbi (Medine Arif Hikmet Ktp., nr. 166/80) bk. Broc- kelmann, GAL, I, 88) . 6. eg;-Zeyl 'ale'l-Kô.- milli'bni'l-E§ir (a.g.e., II, 54) . 7. Tal;].mi- fi med]J.i'n-ne- bi. Kendi kasidesinin tahmisidir (Bulak 1309) . 8. Tal;].misü ti'l -kübrô. fi med]J.i'n-nebi (Brockelmann , GAL Suppl., II, 43). 9. makame üslGbu, nesir ve zengin par- dile bir eser olup sonu- na Hama Emlri el-Melikü'l-MansGr da bir methiye (a.g.e., a.y.). Mahmud'un kasidelerine Rifaa et-Tahtavl ve Muhammed Bey Fer- gall el-Ensarl et-Tahtavi'nin (a.g.e., a.y.) tahmisleri Tal;].misü Ma]J.mud bir (Kahire 1309) . : Mahmud, Hüsnü 't-tevessül ila Ekrem Osman Yu suf), dad 1400/ 1980, s. 5-39; Zehe- bi, el-Mu'cemü'l-keblr M. Habib el-Hile), Tiiif 1408/1988, ll, 329-330; Safedi, el-Vafi, XXV, 115-116, 303-304 , 308- 328, 336-360-361; a.mlf., A'yanü Ali EbO Zeyd 1418/ 1998, 115-117; V, 372-399; Kütübi, Fevatü'l- Ve{eyat, 82-96; Ebü'I-Fida ibn Kesir, el-Bida- ye Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türki), Cize 1419/ 1998, XIV, 140; XVIII, 259-260; ibn Receb, e?-Zeyl 'ala Tabaf!:ati 'l-f;fanabile, Kahire 1372/ 1953, ll, 378; I-XIV, tür. yer.; Burhaneddin ibn Müflih. Abdurrahman b. leyman ei-Useymin). Riyad 1410/1990, Il, 546-547; ibn Hacer, ed-Dü- rerü'l-kamine, IV, 324-326; ibn en- f'fücümü 'z-zahire, IX, 264-265; Tolun, el-Kala'idü'l-cevheriyye M. Ahmed Dehman) , 1401/ 1981, 11, 312; ibnü'l-imad. VI, 69-70; el-Bedrü't-(ali' , II, 295-296; Brockelmann, GAL, I, 88; II, 54; Suppl., ll, 43 ; Mahmud Salim Muhammed, (Mal)mOd b. Selman)", el-Mevsü'atü'l-'Arabiy - ye, 2005, XI, 796-797. li L sivAsl ( ) (ö. 860/1456 [?]) Zeyni!}ye müfessir. _j Daha çok 'Uyunü't-tefô.sir eseriyle çok az bilgi var- Gençlik Sivas'ta Sivas) nisbesiyle Daha sonra Ayasuluk (Selçuk) ilçesinde için Aya- diye de bilinir. Küçük köle olarak Sivas'a tahsile burada Zeyniyye kurucusu Zeynüddin halifesi Ayasuluklu Mehmed Efendi tasawu- fa ve onunla birlikte bir merkez olan Ayasuluk'a gi- derek sonuna kadar burada ya- bilinmektedir. Tabibzade, Meh- med Efendi'yi Zeynüddin el-Hafi'nin hali- feleri Si- vasl'yi onun yegane halifesi olarak kay- (Mehmed s. 53). Silsile- si devam göre Sivasl'nin bir faaliyet ve- ya etkili söylenebilir. Ölüm tari- hi için 780 (1378), 803 (1400), 860 (1456) ve 880 (1475) zikredilmektedir. 'ale'l-Ferô.'izi's-Sirô.ciyye (792/ 1390) ve 'Uyunü't-tefô.sir (797/1395) eserleri- nin istinsah tarihlerinden hareketle 780'- de 378) ileri de hi Zeynüddin 838'de ( 1435) ve- fat etmesi dikkate 860 (1456) kabul ve mezar na bu tarih Müellifle- ri, I, 91). Ancak 860 eserlerin is- tinsah tarihinden çok sonra bu tarihin de ile gere- kir. Öte yandan bu eserlerin istinsah ka- de Sehabeddi n S iviisi' ni n türbesi -Selcuk 1 ! zmir

li İSMAİL DURMUŞ · süne dair methiyeleri, Frenkler'in Akka' dan, Tatarlar'ın Fırat kıyısından uzaklaştı rılması gibi zaferlerle övündüğü fahriyye leri, çağdaşı

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: li İSMAİL DURMUŞ · süne dair methiyeleri, Frenkler'in Akka' dan, Tatarlar'ın Fırat kıyısından uzaklaştı rılması gibi zaferlerle övündüğü fahriyye leri, çağdaşı

SEHABEDDiN MAHMÜD

diğini belirtmektedir (el-Va{f, XXV, 304;

A'yanü'l-'aşr, V, 373). Kıtaları dışında uzun kasidelerinin üç dört cilt tutarında oldu­ğu belirtilen Şehabeddin'in (Safedl, el-Va­{f, XXV, 304) şiirlerinin çoğu, devrinin ede­bi ve tarihi eserleriyle o dönemden bah­seden kaynaklarda dağınık biçimde yer alır (Kütübl, IV, 82-96) . Çağdaşlarının övgü­süne dair methiyeleri, Frenkler'in Akka'­dan, Tatarlar'ın Fırat kıyısından uzaklaştı­rılması gibi zaferlerle övündüğü fahriyye­leri, çağdaşı şairlerle yarıştığı müsacele ve mutaraha türü şiirleri, manzum mektup­ları, şevk, özlem ve sevinç tasvirleri , ha­yatındaki özel olaylarla ilgili şiirleri bulun­maktadır. En güzel kasidelerinden biri, Ta­ceddin İbn Hınna'yı övdüğü "Mimiyye"­sidir (Safe d!, el-Va{f, XXV, ı ı 5- ı ı 6). Ay­rıca Fethuddin İbn Abdüzzahir'e kasidesi (a.g.e. , XXV, 336-340; A'yanü'l-'aşr, V, 388-

392). İbnü'n-Nakib en-Nefısl (Nasıruddin Ha­san b. Şaver). Siraceddin el-Verrak, Alaed­din Ali İbn Ganim ve Safedi ile muaraza­sı, Muhammed b. Abdülmün'im İbnü'l-Hı­yeml'nin "Biliyye"sine nazlresi (Safedl bu nazlreye de bir nazlre yazmıştır) vardır (şi­ir! eri için bk. Safedl, el-Vti{f, XXV, 305-308;

A'yanü'l-'aşr, V, 383-397) .

Eserleri. 1.l:füsnü't-tevessül ilô. şınô.'a­ti't-teressül (Kahire 1298, 1315; nşr. Ekrem Osman Yusuf, Bağdat 1400/ 1980) . Eserde kitabetin hüküm ve kuralları , çeşitleri, ge­rekleri, yolları ve üslOpları ele alınmıştır.

Genel meseleler, özel meseleler ve risale­lere has meseleler şeklinde üç bölümden meydana gelen eserin birinci bölümünde katip adayının kültürel donanıını için öğ­renmesi gereken ilimlerden söz edilmiş­tir. İkinci bölümde müellifin katip adayla­rı için kültürün direği olarak nitelediği be­lagat ilimleri (meanl. beyan ve bed!') üzerin­de durulmuş. seksen altı bedl' türü tanım ve örnekleriyle birlikte bir öğretim üslGbu içinde yalın bir ifadeyle dile getirilmiştir. Üçüncü bölümde hal, iktibas ve istişhadın usul ve ilkeleriyle kısa ve uzun risale ma­kamları anlatılmış. kendi risalelerinden ör­neklere yer verilmiştir. Eserin özgün yanı zengin kaynaklara dayanması, Sekkakl'den sonra telif hareketinin durduğu, şerh, ha­şiye, ta'lik, ihtisar ve nazına çekme faali­yetlerinin yaygın olduğu bir dönemde ve son derece yalın bir dille kaleme alınmış olmasıdır. l:füsnü't-tevessül müellifin za­manında ve daha sonraki asırlarda ilgiy­le okunmuş. başta Safedi'nin eserlerinde olmak üzere Nihô.yetü'l-ereb (Nüveyrl) , Şub]J.u'l-a'şô. (Kalkaşendl). Envô.rü'r-re­bi' (İbn Ma'sOm). Fevô.tü'l-Vefeyô.t (Kü­tübl) gibi kitaplarda ondan bol miktarda

418

alıntılar yapılmıştır. z. Ehne'l-menô.'i]J. ii esne'l-medô. 'i]J. (Kahire 1916). Zehebi'­nin, alanında eşsiz diye nitelediği eser Hz. Peygamber'in methine dair kasidelerinden oluşur (Süleymaniye Ktp., Aya s;ofya,ı nr. 3794) . 3. Menô.zilü'l-a]J.bô.b ve hıenô.zi­hü'l-elbô.b. Platonik aşkın temsilcisi olan şairlerin hayat hikayeleri ve şiirlerine da­irdir (nş r. Abdürrahlm Muhammed Abdür­rahlm , Kahire 1989; nşr. Muhammed ed­Dibacl, Beyrut 2000). Yanlışlıkla Hasan b. Şaver İbnü'n-Nakib en-Nefısl'ye nisbet edi­len eserin muhtasarı mevcuttur (Gotha, nr. 29) . 4. Lübô.bü'l-elbô.b fi'l-edeb ve'l­mu]J.ô.Q.arô.t (Topkapı Sarayı Müzesi Ktp ., III. Ahmed, nr. 2474) . 5. Mul;].tô.ru Şi'ri Ebi't-Tayyib el-Mütenebbi (Medine Arif Hikmet Ktp. , nr. 166/80) ( ayrıca bk. Broc­kelmann, GAL, I, 88) . 6. eg;-Zeyl 'ale'l-Kô.­milli'bni'l-E§ir (a.g.e., II, 54) . 7. Tal;].mi­sü'l-Kaşideti'r-rô.'iyye fi med]J.i'n-ne­bi. Kendi kasidesinin tahmisidir (Bulak 1309) . 8. Tal;].misü '1-Kaşideti'l-lô.miyye­ti'l-kübrô. fi med]J.i'n-nebi (Brockelmann, GAL Suppl., II, 43). 9. MaMmetü'l-'uş­

şô.]f. Hama'nın Dımaşk'tan üstünlüğünün

makame üslGbu, nesir ve zengin şiir par­çalarıyla dile getirildiği bir eser olup sonu­na Hama Emlri el-Melikü'l-MansGr hakkın­da bir methiye eklenmiştir (a.g.e., a.y.). Şehabeddin Mahmud'un bazı kasidelerine Rifaa et-Tahtavl ve Muhammed Bey Fer­gall el-Ensarl et-Tahtavi'nin (a.g.e., a.y.) tahmisleri vardır. Ayrıca Tal;].misü ]faşide­ti'ş-Şihô.b Ma]J.mud adıyla bir eseryayım­lanmıştır (Kahire 1309) .

BİBLİYOGRAFYA : Şehabeddin Mahmud, Hüsnü 't-tevessül ila şı­

ntı'ati't-teressül (nş r. Ekrem Osman Yusuf), Bağ­dad 1400/ 1980, neşredenin girişi , s. 5-39; Zehe­bi, Mu'cemü'ş-şüyüi): el-Mu'cemü'l-keblr (n ş r.

M. Habib el-Hile), Tiiif 1408/1988, ll, 329-330; Safedi, el-Vafi, XXV, 115-116, 303-304, 308-328, 336-360-361; a.mlf., A'yanü 'l-'aşr (n şr.

Ali EbO Zeyd v. dğ r. ), Beyrut-Dımaşk 1418/ 1998, ı, 115-117; V, 372-399; Kütübi, Fevatü'l­Ve{eyat, ıv, 82-96; Ebü'I-Fida ibn Kesir, el-Bida­ye (nş r. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türki), Cize 1419/ 1998, XIV, 140; XVIII, 259-260; ibn Receb, e?-Zeyl 'ala Tabaf!:ati ' l-f;fanabile, Kahire 1372/ 1953, ll, 378; Kalkaşendi, Şubl;ıu 'l-a'şa, I-XIV, tür. yer.; Burhaneddin ibn Müflih. el-Makşadü 'l-er­şed (nşr. Abdurrahman b. Süleyman ei-Useymin). Riyad 1410/1990, Il, 546-547; ibn Hacer, ed-Dü­rerü'l-kamine, IV, 324-326; ibn Tağriberdl, en­f'fücümü 'z-zahire, IX, 264-265; Şemseddin İbn Tolun, el-Kala'idü 'l-cevheriyye (nş r. M. Ahmed Dehman), Dımaşk 1401/ 1981, 11, 312; ibnü'l-imad. Şe?erat, VI, 69-70; Şevkani, el-Bedrü't-(ali', II, 295-296; Brockelmann, GAL, I, 88; II, 54; Suppl., ll, 43 ; Mahmud Salim Muhammed, " eş-Şihab

(Mal)mOd b. Selman)" , el-Mevsü'atü'l-'Arabiy­ye, Dımaşk 2005, XI, 796-797.

li İSMAİL DURMUŞ

L

ŞEHABEDDİN sivAsl ( -.?''~' ı.)-!~1 yıe,.;. )

(ö. 860/1456 [?])

Zeyni!}ye tarikatı şeyhlerinden, müfessir.

_j

Daha çok 'Uyunü't-tefô.sir adlı eseriyle tanınır. Hayatı hakkında çok az bilgi var­dır. Gençlik yıllarını Sivas'ta geçirdiğinden Sivas) nisbesiyle anılır. Daha sonra İzmir'in Ayasuluk (Selçuk) ilçesinde yaşadığı için Aya­suluğl diye de bilinir. Küçük yaşlarda köle olarak Sivas'a getirildiği, tahsile burada başladığı, Zeyniyye tarikatının kurucusu Zeynüddin el-Hafı'nin halifesi Ayasuluklu Şeyh Mehmed Efendi vasıtasıyla tasawu­fa yöneldiği ve onunla birlikte Aydınoğul­ları'na bağlı bir merkez olan Ayasuluk'a gi­derek hayatının sonuna kadar burada ya­şadığı bilinmektedir. Tabibzade, Şeyh Meh­med Efendi'yi Zeynüddin el-Hafi'nin hali­feleri arasında göstermiş, Şehabeddin Si­vasl'yi onun yegane halifesi olarak kay­detmiştir (Mehmed Şükrü, s. 53). Silsile­si devam etmediğine göre Sivasl'nin bir mürşid sıfatıyla faaliyet göstermediği ve­ya etkili olamadığı söylenebilir. Ölüm tari­hi için 780 (1378), 803 (1400), 860 (1456) ve 880 (1475) yılları zikredilmektedir. Şer]J. 'ale'l-Ferô.'izi's-Sirô.ciyye (792/ 1390) ve 'Uyunü't-tefô.sir (797/1395) adlı eserleri­nin istinsah tarihlerinden hareketle 780'­de ( ı 378) öldüğü ileri sürülmüşse de şey­hi Zeynüddin el-Hafı'nin 838'de ( 1435) ve­fat etmesi dikkate alınarak 860 ( 1456) yı­lında öldüğü kabul edilmiş ve mezar taşı­na bu tarih yazılmıştır (Osmanlı Müellifle­ri, I, 91). Ancak 860 yılı anılan eserlerin is­tinsah tarihinden çok sonra olduğundan bu tarihin de şüphe ile karşılanması gere­kir. Öte yandan bu eserlerin istinsah ka­yıtlarının yanlış olabileceği de söylenmiş-

Sehabeddin Siviisi'nin türbesi -Selcuk 1 !zmir

Page 2: li İSMAİL DURMUŞ · süne dair methiyeleri, Frenkler'in Akka' dan, Tatarlar'ın Fırat kıyısından uzaklaştı rılması gibi zaferlerle övündüğü fahriyye leri, çağdaşı

tir. Şehabeddin Sivas! genelde Zemah­şerl ve Beyzavl tefsirlerinin özetlendiği, bunların üzerine ta'lik, şerh ve haşiye ya­zıldığı bir dönemde Kur'an-ı Kerim'in ta­mamını tefsir eden nadir müfessirlerden biridir.

Eserleri. 1. 'Uyunü 't-teffısir li'l-fuza­lfı'i's-semfısir. Tefsiru'ş-Şeyl] olarak da bilinen eserin işarl yorum içermemesi mü­ellifin eseri tasawufa yönelmeden önce yazdığım düşündürmektedir. Tefsirde isti­fade edilen kaynaklar arasında Zemahşerl'­nin el-Keşşfıfı, Ferra el-Begavl'nin Me'fı­limü 't-tenzil'i ve Ebü'l-Leys es-Semerkan­dl'nin Tetsir'inin özel bir yeri vardır. Dira­yet tefsiri özelliği ağır basan eserin riva­yet yönünün yetersiz olduğu, hatta bu ko­nuda zaaflar içerdiği görülmektedir. Me­sela süre başlarındaki besıneieierin ayet olduğuna ilişkin Abdullah b. Abbas'tan ri­vayet edilen ve Zemahşerl'nin tefsirinden aynen alınan, "Süre başlarındaki besme­leleri terkeden kimse Allah'ın kitabından 114 ayeti terketmiş olur" ifadesi (I , 23;

ya nlı ş lıkla I 04 yazılmıştır) süre başların­da 113 besınelenin bulunduğu gerçeğine aykırıdır; zira Tevbe süresinin başında bes­ınele yer almamaktadır. Bakara süresinin 281 . ayetinin tefsirinde yine Abdullah b. Abbas'tan gelen bir rivayete dayanılarak son inen ayetin bu ayet olduğu belirtildiği halde (I , I 36) Tevbe süresinin son iki ayetin­de Übey b. Ka'b'dan nakledilen bir rivaye­te yer verilip son inen ayetlerin bu iki ayet olduğu kaydedilmiştir (ll , I64) . Fezaile dair rivayetler arasında sahih kabul edilmeyen­ler bulunduğu gibi (Dartma, s. 3 12) israi­liyat'a da yer verilmiştir ( krş. Arslan, sy 9 1 I9 90J, s. 208; Dartma, s. 126 ). Öte yan­dan gramer açıklamaları yanında kıraat ihtilaflarının zikredildiği eserde müşkilü'l­Kur'an, i'cazü'l-Kur'an vb. ilimler açısından önem taşıyan ayetler üzerinde durulmuş, ayetler arasındaki tenasüp konusuna özel bir emek verilmiş , kelam tartışmaianna

girilmeksizin nadiren akaid konularına de­ğinilmiştir (b k Arslan, sy ll 1 I 993 J, s. 124-

126) . Nesi h konusunda müfessirlerin ge­nel yaklaşımını esas alan Sivas! tasadduk ve infakla ilgili bazı ayetlerin zekat ayetiy­le, hoşgörü ve af çerçevesindeki pek çok ayetin de kıta! ve seyf ayetleriyle mensuh olduğunu belirtir (Il , 3 1; IV, 338). Kur'an'la sabit bir hükmün mütevatir veya bu nite­likte sayılan sünnetle neshedilebileceğine ilişkin bazı nakillere yer vermekle birlikte kendisinin bu hususta açık bir görüş be­lirtmediği görülür ( krş. I, 9 1, 206-207; Da rt­ma, s. 270-2 71) . Müellifin mukaddimede belirttiği gibi dili sade olan ve fazla açıkla-

SEHABEDDİN SiVAS!

Sehabeddin Sivasi'nin Sare-i Kehf Te{siri' nin ilk iki sayfası (Süleymaniye Ktp., Pertevniyal Sultan, nr. 85/2)

ma içermeyen eser Bahattin Dartma'nın tahkikiyle dört cilt halinde neşredilmiştir (bk bibL ). 2. Sure-i Kehf Tefsiri (Süley­maniye Ktp., Pertevniyal Sultan, m 85/2 ). 3.

Risfıletü'n-necfıt min şerri'ş-şıffıt. Şeha­beddin Sivasl, Zeyniyye tarikatının adab ve erkanına temas ettiği bu eserinde şeyhe rabıtanın gerekliliği konusunda ayet ve hadislerden deliller getirmiş , şeyh-mürid

ilişkilerini ele alarak müridiere nasihatler­de bulunmuştur (Süleymaniye Ktp., Aya­sofya nr. 48I2/ I ; Bağdatlı Vehbi , nr. 2057/

2 ; Darülmesnevl, nr. 155/2 ; Hacı Mahmud Efendi , m 431 /3; Halet Efendi, nr. 246/3 ).

4 . Ce?,?,fıbü'l-~ulı1b ila tari~ı'l-maf:ıbı1b .

Müellif tasawufa dair bu eserinde önce ilim ve iman konularına yer vermiş, ardın­dan tasawufı konulara geçmiştir. Bir şey- .

hin elinden hırka giymenin zahir ve batın yönlerine temas ettikten sonra Zeynüd­din el-Mısrl diye andığı Zeynüddin el-Ha­fı'ye intisap ettiğini belirtmiş, silsilesini de Şeyh Abdünnür, Muhyiddin Arabl, Yunus Cemaleddin ve Abdülkadir-i Geylani şek­linde kaydetmiştir. Ancak bu silsile Zey­niyye'nin bilinen silsilelerine uymadığı gibi burada adı geçen bazı şeyhlerin birbirin­den hırka giymesi tarih bakımından müm­kün değildir. Bu durumda Sivasl'nin zik­rettiği silsileyi manen intisap ettiği silsile olarak değerlendirmek gerekir. Ce?,?,dbü '1-~ulı1b Mehmed Rıf'at el-Kadirl tarafın­dan Türkçe'ye tercüme edilmiştir (Sü ley-

maniye Ktp ., Hac ı Mahmud Efendi , nr. 3263, vr. 42b-6 2b; İbrahim Efendi, nr. 85 3/1 ).

s. Riyfızü'l-ezhfır ii cilfı'i'l-ebşfır (Süley­maniye Ktp., Çelebi Abdullah, nr. I 75/2;

Hacı Mahmud Efendi, nr. 728, 746/1 ). 6. Şerf:ı 'ale 'l-Ferfı'izi's-Sirfıciyye. Siraced­din Muhammed b. Muhammed es-Seca­vendl'ye ait eserin şerhi olup (Süleymani­ye Ktp., Fatih , nr. 251 9; Yenicami, m 638/

3; Kadızade Mehmed, nr. 26 1/2; Bağdatlı

Vehbi, nr. 608/ 1; İzmi r, nr. 289/2; Laleli , m 13 14/l ) eserin şerhleri arasında önemli bir şerh sayıldığı söylenmiştir (Keşfü';;.-;;.unQn,

II , 1247 ). C. F. Seybold şerhin Breslau'da­ki nüshası hakkında bir makale yazmıştır (DİA, Xll , 368 ). 7. Şerf:ıu 'l-Mişbfıf:ı . Mu­tarrizl'nin nahve dair eseri üzerine bir şerh­tir (Süleymaniye Ktp., Fatih , m 5025). Kay­naklarda Şehabeddin Sivasl'ye 'Uyı1nü't­tevfırib. adlı bir eser daha nisbet edilmek­tedir. Bahattin Dartma, Sivasl'nin tefsiri üzerine bir doktora tezi hazırlamış (bk. bibL ), Abdülbaki Güneş Şihfıbuddin es­Sivfısi Hayatı, Eserleri v e Telsirdeki Metodu adıyla yüksek lisans çalışması yap­mıştır ( 1994, Ondokuz May ı s Üniversitesi Sosya l Bilimler Enstitüsü) . BİBLİYOGRAFYA :

Şehabeddin Sivas!. 'Uyunü 't-te{asir li'l-{uZaliı'i 's­

semasir (n ş r. Bahatt in Dartma ), Beyrut 2006 , 1-IV; Taşköprizade , eş-Şeka'ik, s. 31 ; Hoca Sa­deddin, Tiicü't-teviirih , istanbul1279-80, ll , 41 5; Keşfü '?-?Unun, ı , 895; ll , 1185, 1247, 1709; Mehmed Şükrü. Silsilentime-i Sufiyye, Hac ı Se-

419

Page 3: li İSMAİL DURMUŞ · süne dair methiyeleri, Frenkler'in Akka' dan, Tatarlar'ın Fırat kıyısından uzaklaştı rılması gibi zaferlerle övündüğü fahriyye leri, çağdaşı

ŞEHABEDDiN SiVAST

lim Ağa Ktp., Aziz Mahmud Hüdiiyi, nr. 1098, s. 53; Osmanlı Müellifleri, 1, 90-91; Brockel­mann, GAL, ll , 228; Ömer Nasuhi Bilmen, Te{sir Tarihi, Ankara 1955, s. 393-394; Nüveyhiz, Mu'­cemü'l-mü{essirin, I, 78; Bahattin Dartma, Şiha­

bu 'd-din es-Sivasi ve Uyünü't-tefiisir li'l-{uza.lfi'i's­semasir'indeki Metodu (doktora tezi, 1994), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Abdülbaki Güneş , Şihfı­

buddin es-Sivasi: Hayatı, Eserleri ve Tefsirdeki Metodu (yüksek lisans tezi, 1994). Ondokuz Ma­yıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., "Şihabüddin es-Sivas! ve Tefsirinde Thkip Ettiği Yöntem" , Yüzüncü Yıl Üniversitesi ilahiyat Fa­kültesi Dergisi, 1/1 , Van 1994, s. 179-220; Reşat Öngören, Tarihte Bir Aydın Tarikatı: Zeyniler, istanbul 2003, s. 69-71 , 170, 174; Şükrü Arslan, "Şihabudd"ın es-Sivas! ve Uyünü't-teraslr'indeki Metodu", EAÜİFD, sy. 9 (1990). s. 188-214; sy. 10 (199 1). s. 149-154; sy. 11 (1993). s. 122-135.

Iii MURAT SüLÜN

ı ı

L

ı

L

ŞEHABEDDİN es-SÜHREVERDI

(bk. SÜHREVERDI, Şehilbeddin).

ŞEHA8EDDİN SÜHREVERDI KÜLLİYESİ

Konya Ereğiisi'nde XIII. yüzyılın ikinci yarısında veya XIV. yüzyılın başlarında

inşa edilen külliye.

_j

_j

Halk arasında "ulu şeyh" Şehabeddin Sühreverd'ı"ye izafe edilen külliye zaviye, mescid, türbe ve açık türbelerden oluş­maktadır. Mevcut kaynaklar, 1985-1987 yıl­ları arasında yapılan kazılar ve son araş­tırmalarda ortaya çıkan yeni bilgiler inşa tarihi, banisinin kimliği ve yapıların asrı du­rumları hakkında yorum yapmaya yeterli değildir. İbrahim Hakkı Konyalı , bu zaviye­de bulunan açık türbenin Abbasi Halifesi Nasır Lidinillah'ın kurduğu fütüwet teşki-

420

tatının kurucu şeyhi Şehabeddin EbG Hafs Ömer es-Sühreverd'ı"ye ait bir makam-me­zar olduğunu , sanduka üzerindeki ölüm tarihinin Şewal 632 (Temmuz 1235) olarak verildiğini belirtmiştir. Beyhan Karamağa­ralı'nın iki dönemde yaptığı kazılarda batı tarafındaki zaviyenin temelleri ortaya çı­karılmış ve önemli küçük buluntutar elde edilmiştir. Ancak bu külliyenin Bağdat'ta mezarı bulunan Sühreverd'ı"nin makam­türbesi olmadığı, buradaki zaviyeyi Ereğiili ahi yöneticilerinden Şehabeddin Çoban'ın kurduğu, zaviyenin Karamanoğulları dö­neminde Süleyman Bey'in kızı Nasiha Ha­tun tarafından 793'te (I 391) tamir ettiril­diği, Nasiha Hatun'un çocuklarıyla birlikte kapalı türbede medfun bulunduğu kabul edilmiştir. Mikail Bayram yaptığı bir araş­tırmada, bu zaviyede medfun olan ve Şeyh Şehabeddin Makbul ismiyle İl Yazıcı def­terlerinde yer alan kişinin Ereğiili Şeyh Şe­habeddin Çoban olduğunu, ayrıca Bedred­din adlı kardeşinin bulunduğunu ve bunla­rın Anadolu'nun ilk ahilerinden sayıldığını belirtmekte, Şehabeddin Çoban'ın 1238 yı­lında vefat eden Türkmen sGfisi Şeyh Ev­hadüddin-i Kirmani'nin halifesi olduğunu ve Karamanoğulları ile ilişkilerinin bulun­duğunu açıklamaktadır. Şehabeddin Ço­ban'ın Sadreddin Konevi'ye talebelik etti­ği, hocasının tavsiyesi üzerine Na'{.mü'd­dürer'i manzum şekilde Farsça'ya çevir­diği bilinmektedir. Şehabeddin Çoban ve kardeşi Bedreddin'in babaları Ahiatlı Ha­ce Mevdud tüccardı; alimleri himaye et­miş ve Ereğli'deki bu külliyeyi kurmuştur.

Zaviyenin mimarisi üzerinde yapılan çalış­malar neticesinde mevcut yapıları şöylece tanımlamak mümkündür:

Zaviye. 1987 yılının sonuna kadar batı bölümünde devam eden kazılarda ortaya çıkan zaviyenin temel izleri mekanların ta-

Sehabeddin Sühreverdi Mescidi ve Türbesi ­Ereğ li 1 Konya

1. zaviye

3. rüroe af:: 2. Mesdd tj 4. Acık türlle • ! V~

~ Şehabedd in Sührevendi Külliyesi'nin planı

nımlanmasını tam olarak sağlayamadığı için bu izler sağlamlaştırılarak muhafaza edilmiştir. Doğu-batı yönünde uzanan bir koridorun iki yanında sıralanmış bazı bö­lümler görülmektedir. Bu koridorun kuze­yinde çeşitli mekanlar ve ortada bir holün iki yanında yer alan sekiz hücreli bölüm ve tanımlanamayan dikdörtgen bir mekan or­taya çıkmıştır. Kare ve dikdörtgen planlı yirmi dört odanın halvethaneye ait me­kanlar olduğu ve duvarlarında şamdan koymak için küçük nişlerin bulunduğu an­laşılmıştır. Güneyde aşevi, tandırlar ve bir ocak etrafına sıralanmış on yedi odalı der­viş hücreleri yer almaktadır. Bu bölümün batısında ikinci kapıdan basarnaklarta dı­şarıya çıkılmakta , burada da yine çeşitli mekanlar ve bir kuyu görülmektedir. Ya­pıda genelde moloz taş, kireç harç kulla­nılmıştır. Yer yer kesme taş izleriyle de karşılaşılır. Duvar kaplamalarında alçı mal­zemeden dekoratif amaçla faydalanılmış­tır. Burada mevcut alçı malzeme üzerin­deki bitkisel ve hayvan figürleri Konya Kı­lıcarslan Köşkü ile benzerlik göstermek­tedir. Bu sebeple zaviye XIII. yüzyılın orta­larına tarihlenebilir. Zaviyenin ne zaman ortadan kalktığı bilinmemektedir.

Mescid ve Türbe. 1950-1951 yıllarında onarılarak bugünkü görünümünü kazan­mış, daha önce yer yer çökmüş bir halde düz toprak dam iken üzeri ahşap çatı ile örtülmüştür. Giriş bölümü harimden bir camekanla ayrılmış, üstüne ahşap korku­luklu galeri katı yapılmıştır. Mescid bölü­mü dikdörtgen planlıdır. üst örtü içten, tavan dıştan eğimli ahşap çatıdır. Mihra­bın üzerinde üç sivri kemerli tepe pence­resi bulunmakta, batı yönünde bir pence­re, doğudaki açık türbeye bir büyük pen­cere ile açılmaktadır. Bu pencereler büyük sivri kemerli nişler içerisinde yer almak­tadır. Eski fotoğraflardan mescidin mihra­bının çok zengin alçı süslemelerle bezeli olduğu anlaşılmaktadır. Alçı mihrap mu-