15
Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi No. 4 1!1 •• a ll LTESI lll ISI CiLT: ll DiYARBAKlR 2000

ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No. 4

1!1 •• a

ll LTESI • lll

ISI

CiLT: ll

DiYARBAKlR • 2000

Page 2: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

OSMANLI MİNYATÜRÜNE BİR BAKlŞ

Öğr. Gör. Mustafa DİGLER. *

GİRİŞ:

İlk önce minyatürün genel bir tanımım yapacak olursak MİJ1.yatür sözlük anlamı ile "yazma kitaplara yapılan küçük,renkli ve ince işlenmiş resim, nakış resim. Bir şeyin küçük benzeri veya kopyası" 1

Konuyu biraz açacak olursak;İslam sanatında en ağırlıklı dal olan minyatür hemen her yerde bağımsız bir resim sanatı olarak yürütülmemiş daha çok el yazması kitapların bezernesinde kullamlmıştır. Baskının kullanılmaya başlamasına kadar el yazması kitaplar belirli zümreleriri edinebildİğİ değerli,lüks eşyalar olarak kalmış minyatürde Hat,Tezhip ve cilt sanatımn yam sıra bu değerli dalın da artırmak yolunda kullamlmıştır. Bundan başka dinsel konulu kitapları süsleyen tıp,hayvan bilimi astroloji ve benzeri konulu bilimsel kitaplarda yer alan minyatürlere de çok rastlamr.

Minyatürlerin çizim anlayışında genel bir şernalaştırma eğilimi vardır. Resmi yapılan belirli kişilerin (padişah gibi )yüzleri benzetildiği halde herhangi bir anlatım verilmeye çalışılmaz. Resimde yaratılmak istenen atmosfer daha çok kompozisyon ile sağlamr. Minyatür resmin diğer bir özelliği ise perspektifın önemsenmemesidir. Derinlik etkisi bazı figürlerin dağ,ağaç gibi doğa öğelerinin arasında gösterilmesiyle sağlamr.

Minyatüre yüzeysel bir görünüm getiren bütün bu çizgisel niteliklere karşılık kullanılan renkler her zaman canlı ve parlaktır. Kağıdın yüzeyinin parlak olması ve fazla emici olmaması desenierin iyi bir şekilde işlenebilmesi için gereklidir. Bunu sağlamak için aher denilen bir tabaka sürülür. Yumurta alcı ve şaf ile hazırlanan emilüsyon veya nişasta eriği maddeler kağıdı fırça ile sürülür ya da kağıt böyle bir sıvıya daldırılır.

Kurumaya terkedilen kağıt az sonra mühre ( Mühre; kağıt veya deriyi perdahlayarak cilalanmakta kullamlan deniz böceği kabuğu veya billur top. Yuvarlak şey,camdan boncuk,perdahlama işlerinde kullamlan alet ) ile parlatılır. Alıedenmiş kağıt üzerine kök boya kullamlırdı. Günümüzde kök

1 Doğan, Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, İz Yayıncılık, İstanbul, 1996, s. 776.

Page 3: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

304 Mustafa Diğler

boya yerine sulu boya da kullanılmaktadır. Ayrıca renklendirrne malzemesi olarak altın veya gümüş plakalar kullanılır?

Şimdi minyatürün genel bir tanımını yaptıktan sonra müslümanları minyatür, tezhip ve Hat gibi sanatlara sebeplere değinmek istiyorum. Resim ve heykelin vn. yy sonuna kadar serbestçe yapılıp durması,sonra bunlara karşı zaman zaman ve yer yer tepki gösterilmesi,canlı varlıkları resim ve heykelle cisimlendirrnenin,islam dinince yasak olup olmadığı sorununu ortaya atmıştır. Kuranda böyle bir yasak yoktur . Bu konuda tek bir ayete rastlanmaz. Yalnız puta tapmayı yasak eden "Maide"suresinin daksanıncı ayeti vardır. Puta tapmak ile resim ve heykel yapmanın aynı şey olmadığı besbelli bir gerçektir. Yalnız tasvir yasağı üzerine birçok hadis vardır. Bunların bazıları şüphelidir, bazılarıda uydurmadır. Burada Buharide geçen en doğru olanlardan biri üzerinde duralım. O hadis şudur:"Musavvirler, kıyamet gününde şiddetle azaplanacak ve onlara yaratıklarınızı diriltin denilecek" ( Musavvir: Tasvir yapan,resim yapan ressam) Bu hadis aynı M.922 yılında ölen Muharnmet bin cerirüd- tabari'den naklen "Buradaki musawirlerden maksat, tapılmak için tesim ve heykel yapanlardır." Diyerek doğrular. Bu hadislerin tapılmak için resim ve heykel yapanlar hakkında olduğu meydandadır. Bunların dışında resim yapmak da heykel yapmak da serbesttir. Böyle olmakla beraber, zaman zaman kendini göstermiş olan bağnazlık dalgaları sonucu arasıra ve yer yer bir resim-heykel yasağı

egemen olmuştur. Ama islam dünyasının bir çok yerlerinde yüzyıllar boyunca resim ve heykellerin yapılmış olması, yanlış anlayışın sürekli olarak ağır basmadığını göstermektedir. Şimdi islam ülkelerinin davranışlarını tarih belgelerinden anlamağa çalışalım.

Büyük bir Mekke Tarihi yazarı Ezraki'nin anlatlığına göre Hazretti Muharnmet (s.a.s) Ramazan'ın 8.günü ( Aralık 629 ) Mekke'ye girdikten sonra Kabe'ye uğramış duvarları süsleyen resimler karşısında durup elini,çocuk isa'yı Meryemin dizinde oturmuş gösteren resim üzerine koyarak; " Elirnin altındaki,kalsın,öbür resimlerin hepsini siliniz "buyurmuş. Ezraki bu resmin hicretin 63 .yılında, halifelik iddia eden Abdullah Bin Zübeyr'in kabeye sığınınası ve emevi birliklerinin,kabeyi kuşatması üzerine çıkan yangında,yok oluncaya kadar orı-da kaldığını

yazmaktadır.

2 Ateş, Toktamış, Türk El Sanatları, Createive Yayıncılık, İstanbul, 1990, s. 125-126.

Page 4: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

Osmanlı Min!}'atürüne Bir Bakış 305 --------~--------~---------------------------------

Halife Ömer'in Medine camiinde buhur yapmak için Suriye'den getirmiş,üzeri kabartma insan figürleriyle süslü bir buhurdan kullandığım Mukadasİ yazar.

Bu yazılı kaynaklardan öğrendiğimiz bir çok islam ülkelerindeki, zamanımıza kadar korunmuş olarak gelen resimlerde doğrular.

Başlangıçta dediğimiz gibi, islamlıkta tasvir yasak edilmiş değildir. Yasak edilmiş olsaydı,islamcılığın ilk yüzyılında resim ve heykel yapılmaz,hele mezar taşlarında ölü ile ilgi kadın ve erkek figürleri bulunmazdı. Akşehirde Nasrettin Hoca mezarlığının XII.yüzyıldan kalma mezar taşlarında, Kırşehirde Celal Hatun için 1313 tarihinde yapıldığı kİtabesinde anlaşılan mezar taşında bu figürlerden bir kaçma rastlanmaktadır. Demek ki Kur'an da yasak edilmeyen, ta başlangıcından beri yapılmayan başlanan resim ve heykelin Avrupa' dakinden ayrı bir oluşumu göstermesini, islamlığın tanrı anlayışında,islam düşüncesinde,bu düşüncenin yarattığı olgunlukta aramak gerekir.

İslam dininde tanrı,zaman ve mekandan "münezzli" olduğu için "Doğmamış-Doğurmamış" bululduğu ıçın resim ve heykelle cisimleştirilerek bütün müslümanların ibadet yeri olan camiye girmerrıiş,

böylece sivil yapılarda din dışı konularla zaman zaman kendilerini gösteren bu iki sanat, sürekli yaratış hamlelerinden uzak kaldığı ıçın

olgunlaşmamıştır. Ama buna karşılık,çizgilerin doğurduğu türlü geometrik biçimlerle örülmüş olan, Avrupalıların Arabesk dediği kompozisyonlar, dünyanın hiçbir sanatında görülmeyen bir gelişme göstermiştir. Bunun da sebebini islam dininin sanatçıdayarattığı olgunlukta aramak gerekir.

Kur'antasviri yasak etmiş olsaydı, sonuç gene bu olurdu dememeli. Çünkü burada asıl önemli olan,sonuçtan çok izlenen yoldur. Kur'an tasviri yasak etmiş olsaydı. İslam dininin yarattığı o duygunlukta olmasaydı, birkaç satıda aniatmağa çalıştığımız bu soyut islam sanatı elbette doğmazdı.

İslam dünyasında resim sözünden minyatürü anlamak gerekir. Gerçektende mimari içinde yer alan çeşitli süs öğelerinin dışında kalan resim sanatı islam ülkelerinde minyatürün dışında varolmamıştır. İslam dünyasında bağımsız resim sanatım rrıinyatür temsil eder. Çünkü süsleyici değil,anlatımcıdır. Yazınalarda yardımcı bir unsur olarak yer alsa da,bağımsız bir aniatm gücüne ve kendine özgü bir estetiğe sahiptir.3

3 Yetkin, S.Kemal, İslam Ülkelerinde Sanat, Cem Yayınevi, İstanbul, 1984, s. 179-188.

Page 5: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

306 Mustafa Diğler

Avrupa islam minyatürüne ait eserlerde Türk minyatürlerine ait eserlerde Türk minyatürlerine bir iki cümle ile veya bir sayfadan fazla yer verilmez. İran minyatürleri daima ilk planda ve geniş ölçüde yer alır. Bunun sebepleri üzerinde kısaca durmak yerinde olur. İran minyatürcülüğü, 14.yüzyıl ilhanlılar zamanında onların saraylarında çalışan Uygur ressamların getirdikleri uzak doğu ve orta Asya resminin tesiri altında

başlamıştır. Daha sonraki devirlerde de Türk ressamları İran'da çok defa hakim bir mevki almışlardır.15.yüzyılın ilk yarısında Herat'ta Şahruh'un sarayında Uygur ressamları büyük bir anlayış ve ustalıkla Çin, Uygur ve İran resmini birbirleriyle kaynaştınyorlardı. 4

Uygur Türklerinin daha Vill.yüzyılda çok ileri bir kitap ve minyatür sanatları olduğu, kalan soylu eserlerden ve kaynaklardan anlaşılmaktadır. Turfan araştırınalarında ortaya çıkan benzerlik ve serçuk duvar resimleri_ ile birlikte bu minyatürler, IX.yüzyıl'da daha ilk bakışta Çin resminden ayrılan karakteristik bir orta Asya Türk resim üslubu olduğunu açıkça gösterir. Uygurlarda bazıları,daha halife Me'nun zamanında IX.yüzyıl başında Bağdat'a gelmiş ve çok iyi karşılanmışlardır. Mu'tasım zamanında hakim nüfus haline gelerek sanat faaliyetine katılmışlardır. Bundan sonra XI. yüzyıl başında Gaznelilerin Leşkeri bazayİ sarayı, fresklerinde aynı yüzyıl

sonundan Selçukluların merkezi Rey' deki duvar resimlerinde,Rey ve Keşan minai ve şerdalılı keramikleri ile Çiniilerde uygur resminin etkileri kendini gösterir.Bu zamanlarda gelişen ilk islam minyatürleri kaybolmuştur. Uygur resim ve minyatür üslubu bir çok değişikliklerden geçmekle beraber esasları bozulmadan XV. Yüzyıl içlerine kadar devam etmiştir. Türk orta Asya'dan Uygur resim üslubunu batıya getirerek Gazne, Rey, Keşan, Musul ve Anadolu'ya yerleşmişlerdir. Büyük Selçuklu devletinin kurucusu Tuğrul Bey'in 1055'de Bağdat'a giderek sultan ünvanım alması Selçuklu sanat ve kültürünün bu bölgede yayılmasımn başlangıcıdır. Keramiklerde sayıları

pek az olan erken devir Selçuklu çinilerinde Büyük Selçuklu üslubundan iyi fıkirler veren bir çok resimler kalmıştır. Bunların en belirgin özelliği

Selçukluların o zamanki hayatını,tiplerini,Kıyafetlerini,savaş sahnelerine varıncaya kadar realist bir görüşle canlandırmalarıdır. Fakat minyatür olarak Selçuklu üslubunu gösteren eserler ancak XII. Yüzyıl sonundan itibaren zamanımıza gelebilmiştir. 5

4 Aslanapa, Oktay, "Osmanlı Minyatürlerinin Üslubu", Kaynaklar Dergisi, İstanbul, 1983, ss. I, s. 65-68. 5 Aslanapa, Oktay, Türk Sanatı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984, s. 364.

Page 6: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

Osmanlı Minyatürüne Bir Bakış 307 --------~--------~---------------------------------

Türk resim sanatının "klasikleri" olarak kabul edilen "minyatürler" çağdaş ilkelliğin stilizasyonunu taşıyarak, modem sanata ışık yakmışlardır. Özlerindeki temel niteliklerinden ötürü, çekim güçlerini günümüz sanatçılarına kadar ulaştırmış ve onlara esin kaynağı olmuşlardır. İşte bu nedenlerden ötürü minyatürlere resim sanatımızın çıkış noktası demek yanlış olmaz. Çünkü minyatürler, batı etkisinde Türk resim sanatına

içlerindeki dinamikleri ve resim sanatındaki, kendilerine özgü devamlılıklarından ötürü etkili bir ivme kazandırmışlardır.6

V arlı ğı ve diğer islam çevrelerinden ayrıcalığı artık tartışmasız olarak kabul edilen Türk minyatürü (kitap resmi), köklü bir geleneğe sahiptir. İlk örneklerini Orta Asya medeniyetinde bulan bu sanat kolu, Türklerin çeşitli dönemlerde yakın ve orta doğunun birçok bölgelerini idare etmeleri sonucu geniş bir alanda, yöresel ve diğer gelenekleri ile karışarak az veya çok olarak etkinliğini gösterdi.

Türklerin bu sanat kolunda varlıklarını kesintisiz olarak korumaları ise ancak Anadolu'ya yerleştikten sonra gerçekleşti. Anadolu Selçuklu Medeniyetinden günümüze gelen figürlü duvar çinileri ve resimli el yazmalar, bu dönem üslubunu yansıtır lar. Özellikle " V arka ve Gülşah" ın minyatürlerinde geleneksel Türk sanatının tüm özelliklerini buluyoruz. "V arka ve Gülşah" peygamber zamanında, Arap kabileleri arasında geçen bir aşk serüveninin kahramanlarıdır. Konya da 13. yüzyılın ilk yarısında hazırlanan eserin resimleri Hoylu Muhammet Bin Abdulmumin tarafından yapılmıştır. Orta Asya Türk tipinin yaşatıldığı ve devrin. süsleme unsurlarının yer aldığı minyatürlerde olay zarif ve hikayeci bir üslupla resmedilmiştir. Selçuklulardan sonra Anadolu'da Türk kitap resmi ancak Osmanlı sultanı Sultan II. Mehmet'in İstanbul'u fethinden sonra üzerinde önemle durulması gereken bir döneme girdi. Kaynaklar, Fatih'in özellikle resim sanatına olan ilgisinin hoşlanmadan öte olduğunu gösterecek niteliktedir. Kendi portresini yaptırmak amacı ile İtalyan ressamlarını davet etmesi, Müslüman sanatçılara onlardan ders aldırarak sarayında yerli portre ressamlarının yetişmesine yönelik çabaları, Fatih'in batı sanat dünyası ile bir uzlaşma ortarnı yaratmak isteğini gösterir.7

6 Türkiyede Sanat. Doç. Berke İNAL "Osmanlıda minyatür sanatına bir bakış ve resim sanatının öncüleri" Makale Sayı:4l.Yıl-1999 Syf40. 7 Çağman, Filiz, İslam Sanatında Türkler, "İslam Kongresi Bildirisi" Tifduruk Matbaası, İstanbul, 1976, s. 85.

Page 7: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

308 Mustafa Diğler

Bazı kayıtlarda Osmanlıların İstanbul'dan önceki başkenti Edirne'de yer alan sarayda bir atölye bulunduğu ve burada minyatürlü yazma hazırlandığı belirtiise de, sarayda Fatih döneminden (1451-1481) önce minyatür etkinliğinden söz ettirecek bir örnek bulunmamaktadır. Öte yandan Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u başkent yaparak Topkapı Sarayı'na yerleşmesinden sonra sarayda oluşturduğu NAKKAŞH.ANE 19.yy'a değin etkinliğini sürdürmüştür.

Fatih ve Batılılaşma Hareketleri

Fatih Sultan Mehmet'in bilim ve sanata verdiği önem yeni başkent İstanbul'u ve Osmanlı sarayını kısa bir süre içinde önemli bir kültür merkezi haline getirmiştir. Genç yaştan beri batı kültürüne ilgi duyan Fatih'in Avrupa ile ilişkileri siyasal çerçevede kalmamış, batı ile ilk kültür alışverişine girende o olmuştur. Nitekim Fatih, Gentile Beliini ve Costanzo De Ferrara (15.yy) gibi İtalyan sanatçıları sarayına davet ederek portresini yaptırmıştır. 1479'da İstanbul'a Gentile Bellini, bugün Londra'daki ulusal galeride bulunan yağlı boya Fatih'in portresinin dışında madalyon ve desenler, yaklaşık aynı yıllarda gelen Costanzo'da Fatih için hem portreler, hem madalyon yapmıştır. Fatih dönemi, Osmanlı resminde portre geleneğinin yerleşmesi açısından büyük önem taşır. Fatih'in sarayına gelen Avrupalı ressamların özendirdi ği yağlı boya portrecilik Osmanlı Nakkaşlarının elinde kısa bir süre içinde rninyatür portreciliğine

dönüşmüştür. Örneğin, Fatih döneminde çalıştığı anlaşılan Ressam Sinan Bey'e atfedilen ve bugün Topkapı Sarayı Müzesi kütüphanesinde bulunan portrede, Avrupa Rönesanssına özgü 3/u profil (profil ile önden görünüm arası) benimsenmiştir. Ancak gerek padişahın bağdaş kurarak oturuşu, gerek resimde İslam rninyatürcülüğüne özgü çizgiciliğin korunması bu portreyi Batı ve Doğu resim geleneklerinin kaynaştırıldığı ilginç bir örnek yapar. Önemli olan, bu dönemde yerleşmiş padişah portfeciliğinin Osmanlı minyatürünün belirgin bir türü olarak 19.yy.'a değin yaygınlığını

sürdürmesi dir.

Fatih döneminden sonra Doğu-Batı kültür ilişkisi yoğunluğunu kaybetmiştir. Her- ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta sonradan Michelangelo'ya da baş vurulduğu bilinirse de bu dönemin resim sanatındaki gelişmelerde Doğu geleneği

egemen olmaya başlamıştır. Bundan böyle Osmanlı İmparatorluğunun doğu

Page 8: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

Osmanlı Minyatürüne Bir Bakış 309 ------~~--------~---------------------------------

sınırlarını genişletmesiyle, saray atölyelerine katılacak Doğulu sanatçıların sayısı da artmıştır. Bu nedenle II. Beyazıt döneminde Doğu İslam resim geleneğinin kitap resminde belirmesi doğal bir sonuç olmuştur. Böylelikle oluşmaya başlayan Osmanlı resim okulunda, hem Fatih döneminin Batıya yönelik tutumunun izleri hem de Doğuda Timurlu, Türkmen ve Memlük merkezlerinde gelişen kitap ressamlığının etkileri görülür.8

Nakkaş-ı Rum ve Nigari

II. Beyazıt ve Yavuz Sultan Selim zamanındaki çalışmalar hakkında bilgimiz azdır. Fakat bunlardan sonra Osmanlı minyatürcülüğü en canlı

devrini Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaşamıştır. Bu devirde sarayda Nakkaş-ı İran ve Nakkaş-ı Rum adı ile iki ayrı grup vardı. Bunlardan Nakkaş-ı İran'a Türk olmayan ressamlarla birlikte İran minyatür ustaları bulunuyor, Türk ressamları ise Nakkaş-ı Rum adı altında toplanıyordu. Kanuni Sultan Süleyman'ın tanınmış saray Nakkaşlarından biri NİGARİ diye tanınırdı. Nigari İstanbul'da Galata'da doğmuş, 1572 yılında seksen yaşında ölmüştür. Kendisi denizci olup asıl adı Haydar Reis idi. Onun Topkapı Müzesinde bulunan minyatürleri siyah bir fon üzerine yapılmıştır ve çehrelerindeki endivüdüel (kişisel) portre benzerliği ile hayret uyandırmaktadır. Fakat diğer taraftan ellere ve ayaklara önem verilmediğinden bunlar ihmalci bir şekilde resmedilmiştir. Nigari'nin Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros ve II. Selimi canlandıran üç portresi Topkapı sarayı Müzesindedir.9 Kanuni Sultan Süleyman'ı yaşlı halde canlandıran resmi en karakteristik eserlerinden biridir. Burada Rünkarın bütün vücudu elbiseler altında gizlidir. Mavi atlas kaplı hafif kürkü sorguçlu kavuğu ile sağ elinde inendil bahçede yürüken tasvir edilen büyük hükümdar sade görünüş altında yalnız çok ince yüz hatları ile haşmetli bir etki yapmaktadır. Birkaç adım gerisinde iki silahtar derin bir saygı ile sultanı takip ediyor. Biri elinde onun kılıcını tutmaktadır. Anatemi çalışmalarına, el ve ayaklara önem verilmediğinden bunlar ihmalkar şekilde çizilmiş vücut bol elbiseler altında ustalıkla kapanmıştır. Kanuni resmi 44X30 cm. ölçüsünde olup Topkapı Sarayı hazinesinde saklıdır.

8 Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yem Yayınevi, s. 266. 9 Oktay, Aslanapa, Türk İslam Sanatı, İnkılap ve Aka Kitapevi, İST. 1970 S. 148.

Page 9: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

310 Mustafa Diğler

Nigari, Kaptanı Derya Barbaros Hayrettİn Paşayı İhtiyarlık çağında canlandırmıştır. Büyük denizcinin başında iri bir kavuk sırtında kaplan postu motifli kırmızı kumaş ile kaplı kürklü kaftan ve mavi bir entari ile altın bir kemer vardır. Sağ elinde sultanın hediyesi altınasayı tutmuş, sol eli ile karanfil kokluyor. Kumral sakalı, bıyıkları hatta kaşları artık tamamı ile ·ı ağarmıştır. Fakat portre, keskin kartal bakışları, dinamik tavırları ile savaşa j hazır bir denizcinin enerjik ifadesini başarılı bir şekilde aksettirmektedir. , Vücut yarım cepheden, baş profilden gösterilmiş olup daha Fatih portresinde tanınan Batı resim geleneğine Nigari'nin de yabancı olmadığı bellidir. 26X19,5 cm boyutlu bu resim Topkapı Sarayı Hazinesinde saklanmaktadır

Batı Dünyasının Topografik Haritalarından Esinlenen Matrakçı

Kanuni Sultan Süleyman devrinde (1520-1566) çeşitli sanat akımlarını yansıtan pek çok eser hazırlandı. Bir yandan İran okullarının etkisini sürdüren, kalıplaşmış minyatür anlayışının yaşatıldığı klasik edebiyata ait eserler resiınlendirilirken, bir yandan da yeni üslupların ortaya çıktığı görülür. Bunların en ilginci, Kanuni'nin 1534 yılında yaptığı Doğu seferi, Barbaros'un Akdeniz ve Kanuni'nin Macaristan seferlerini konu alan krokilerle karşımıza çıkar. Yol boyunca geçilen şehirler, kaleler ve limanların gerçekçi bir yaklaşımla resmedildiği bu eserlerin yazarı ve ressamı çok yönlü bir kişiliğe sahip olan MA TRAK ÇI NASUH'tur. Sanatçının özellikle liman tasvirlerinde Batı dünyasının topografik haritalarından esinlendiği ve bu gerçekçi tasvirleri İslam resminin yüzeysel doğa anlayışı ile kaynaştığı dikkati çeker. Nasuh'un eserlerindeki gözlemcilik Türk minyatürünün geleceği üzerinde önemli rol oynamıştır. 16.yy ortalarına doğru saray nakkaş hanesinde Kanuni sultan Süleyman'ın tahta çıkışından 1558 yılına kadar olayları konu alan" Sülaymanname" adlı Şahname tarzında yazılmış bir eserin resimlendirilmesi Türk kitap devrindeki tüm resim akımlarını aksettiren eklektik bir görünüme sahiptir.

Diğer taraftan, Osmanlı-Türk resminin bir diğer özelliği olan ve Fatih devrinin devamlılığını sürdüren portre sanatı da Osmanlı sultanlarının kişiliklerinin anlatıldığı eserlerde belgelerne amacına yönelik tarzda yer veriliyordu. '"'

Klasik dönem nakkaşları ( Musavvirleri), bu konuları yepyeni bir görüş ve anlayışla resimlendirdiler. Sanatkarlar için olaylar, olay

Page 10: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

~o~~m~an~l~ıM~icy~a~t=w~ü=ne~B~ı~r=B=ak=ış~ ________________________________ 3ll

kahramanlan en önemli unsur olmuş ve bu olaylan çevresi ile birlikte kendine özgü bir gerçeklikte resmetmişlerdir. Yaşadıklan devri belgelerne amacına yönelik çalışmalan sonucu Türk sanatkarlarının yapıtları, çağdaşlan olan diğer İslam minyatürcülerinin kalıpçı, geleneksel ve sadece kitabı süslemeyi amaclayan eserlerinden ayrılır. Osmanlı minyatürlerinde doğa, olay kahramanlarını kavrayan basit bir fon durumundadır. Genellikle bir-iki tepe veya ağaç ile belirtilir. Doğanın renklendirilmesinde göz alıcı renklerden kaçınlır. Sanatçı sadece çevre konu ile ilgili olduğu zaman bölgenin belirgin özelliklerini yansıtan gerçekçi bir davranışla nehirleri, kaleleri, ağaçları resmeder. Mimari görünümler içinde aynı şeyi

söyleyebiliriz. Binalar, şehirler genellikle hayali olmaktan uzaktır ve Osmanlı mimarisinin ölçülü süslemeciliğini yansıtır. Birçok defa da belirli bir yapının, devrindeki durumunu belirtecek gerçekliktedir.

Türk sanatçılannın kompozisyonlarında genellikle düz çizgilere eğimli oldukları görülür. Özellikle hükümdarıo elçi kabulü tahta çıkış törenleri ve ordunun yürüyüşünü canlandıran resimlerde bu eğimleri sayesinde imparatorluğun kudretini başarılı bir şekilde aktarırlar.

Klasik dönemde tarih kitaplan ve Şehnamelerden başka Osmanlı halkının günlük yaşantısını, kültürünü, ekonomik gücünü görüntüleyen büyük bir eserin hazırlanması Türk minyatürüne yepyeni bir renk katmıştır. 10

Surname ve Nakkaş Osman

Topkapı sarayı kitaplığında bulunan III. Murat Surnamesi 1582 yılında Sultan III. Murat'ın oğullan için düzenlenen ve 52 gün süren büyük at meydanı şenliklerini 437 minyatürle tasvir etmektedir. Eser Seyit Lokman tarafından yazılmış ve Nakkaş Osman atölyesinde resimlenmiştir. Nakkaş Osman bu düğünü anlatmak için çok basit, bir bakıma kamerasız sinema yapmak kadar zor bir yol bulmuş; Bütün düğünü belli bir yerden belli bir yere bakarak bütün olaylan en küçük ayrıntıları, hareketleri ve kılık

kıyafetleri ile padişahın ve seyircilerin önünden geçerken göstermiş. Eserde karşılıklı minyatür sayfalan tören yerinin bütününü kapsayan iki parçalı bir düzen birliği sağlarlar. Sayfaların sağdaki ilkinde tribünler ve halktan seyirci gruplan ile geçit törenine katılan esnaf loncalan, hüner erbabı,

10 Çağman, Filiz, age., s. 87.

Page 11: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

312 Mustafa Diğler

müzikçi, hokkabaz gibi eğlendiriciler, güreşçi, at binicileri gibi sporcular, askerler vb. yer alır. İkinci tamamlayıcı sahnenin üst kısmında padişah ve çevresindekiler bir locada ve alt yüzeyde geçide katılanların devamı tasvir edilmiştir. Kendi içindeki tezyini değişmeler ve detay değişmeleri dışında kitap boyunca aynı kalan bu dekor şeması, her sahnede alt yüzeyde gösterilen geçit ve eğlence gruplarının değişmesiyle hem zaman birliğini

hem de sürekli oluşu kapsayan bir resim düzeni şemasının ilk örneğini muhtemelen at meydanında (eski Bizans) hipodromda bulunan Obeliskin (dikil taş) kaidesindeki kabartmaların düzenindedir. ı ı

Kendinden sonra gelen Türk ressamiarına birtakım kompozisyon örnekleri veren Nakkaş Osman, kendi kalıplarını kendisi yaratmıştır. Hayali sahneler yerine gerçek sahneleri koyan mekanı da gerçekliği içinde, Sultan Ahmet Meydanı olarak gösteren dikili taş ile burmalı yılanı unutmayan Osman, Timurluların resim geleneğine uyarak yüzlere ifade vermemiş,

hayret, sevinç, üzüntü, saygı gibi duyguları el kol hareketleri ile ifade etmiştir. Bu Surnamenin kompozisyonlarında kendini gösteren paralel çizgiler, sonraları daha ağır basacaktırP

Aynı yıllarda imparatorluk merkezinden oldukça uzak bir eyaletin merkezi olan Bağdat'ta bir minyatür okulunun varlığı hissedilir. Bağdat'ta vali olarak bulunan sanatsever şahısların koruyuculuğunda 1595-1615 yılları arasında gelişen bu okulun sanatçıları, tarikat mensubu ve muhtemelen Mevlevi dergahlarında yetişmiş kişilerdir. Özellikle Osmanlı sadrazaını Sokulu Mehmet Paşa'nın oğlu Hasan Paşa'nın valiliği sırasında Bağdat'ta saray kalitesinde önemli eserler hazırlanmıştır. Resimlendirilen kitaplar arasında mistik konulu, edebi, genel tarihi, hikaye kitapları vs. yer alıyordu. Bu minyatürlerin üslubu saray okulundan çok farklıydı. Bazı detaylarda, 16.yy İran okullarının etkisinde kalmasına karşıt kendine özgü zengin ve etkileyici renkleri, çeşitli karakterlerin belirtildiği yumuşak, hatta yer, yer karikatüre kaçan çizgi üslubu ile bu resimler Türk minyatürünün farklı bir yönünü ortaya koydular.

Bağdat okulu çeşitli nedenlerle daha sonraki yıllarda varlığını

koruyamadı. Buna karşıt, saray okulu klasik dönemdeki kadar verimli olmasa da kitap ressamlığında varlığını 17.yy 'ın ortalarına kadar sürdürdü.

11 Sezer, Tansu, Resim Sanatı Tarihi, Remzi Kitabevi, İst., 1985, s. 148-156. 12 Yetkin S. Kemal, age., s. 207.

Page 12: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

Osmanlı Minyatürüne Bir Bakış 313 ------~~--------~---------------------------------

Özellikle Sultan II. Osman döneminde devrin tarihi ile ilgili eserlerin yanı sıra biyografik edebi eserlerde resimlendirildi.

Osmanlı kitap resmi 17.yy'ın ikinci yansında kesin bir duraklama geçirdi. Kuşkusuz bunda imparatorluğu sarsan ve değişen resim zevklerinin payı büyüktür. Bu dönemde tarih kitap ressamlığı yerine,albümlere konan tek figür çalışmalarına,günlük hayat tasvirlerine bıraktı.

Levni ve Surname-i Vehbi

Osmanlı Türk minyatürünün ikinci ve son parlak dönemi 18.yüzyılın ilk yansına rastlar. Türk minyatüründeki bu atılım da Sultan m. Ahmet ve çevresindeki kişilerin sanata karşı duyduklan ilgilerin payı büyüktür. Bu dönem resim üslubunun en büyük temsilcisi son derece verimli ve yaratıcı bir sanatkar olan Levni'dir. Sanatkar şahsiyetiyle bir ekol meydana getiren levni'nin en büyük eseri m. Ahmet'in oğullannın sünnet düğününü konu alan "Surname-i Humayun "adlı düğün kitabındaki

minyatürlerdir. Levni'nin üslubunun en önemli yanı bir dereceye kadar hacim kazanmış ve resim yüzeyi içinde daha büyük ölçüde yer alan figürlerdir. Sanatkar çevreden çok şahıslar üzerinde durmuş ve onların en belirgin biçimde sahnede yer alınalanın sağlamak için çeşitli şemalar

kullanmıştır. Ayrıca figür gruplarını diagonal, yuvarlak ve derinliğe doğru

uzanan kavisli hareketlerle sıralayarak salınelere derinlik kazandırmaya çalıştığı dikkati çeker. Gerek bu tip sıralamalar gerekse gölgeli boyama ve drape'lerin belirtilmesi ile bir dereceye kadar hacim kazanan figürler Levni'nin batı sanatından aldığı etkileri gösterir. Sanatkar, ilk örneği Klasik Devirde verilen düğün tasvirlerine bağlı kalmamış yeni bir anlatım ortaya koymuştur. 1582 şenliklerini konu alan Surname minyatürlerinin baş nakkaşı Osman'ın titizlikle bağlı kaldığı mekan birliği fikri Levni tarafından da benimsenmiştir. Zaten konu gereği tek bir yere bağlı kalmak durumunda olmayan sanatkar çok çeşitli şekiller deneyerek gösterileri değişik bir şekilde aksettirmiştir.

Levni esnaf loncalarının olaylar halinde geçişlerini, çeşitli eğlenceleri, ziyafetleri, hediye takdirnlerini, geceleri yapılın ateş oyunlarını, haliçte yapılan deniz üzerende yapılan eğlence ve gösterileri gerçekçi bir davranışla resmetmiştir. Surname minyatürleri sadece bu devrin üslubunu göstermesi bakımından değil, eğlencelerin birinci planda olduğu Osmanlı tarihinde "Lale Devri" olarak adlandırılan bu yılların kültür tarihi hakkında

Page 13: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

314 Mustafa Diğler

bilgi veren önemli bir kaynak eser olarak da değer kazanır. Devrin diğer eserleri arasında yine Levni tarafından yapılmış çeşitli tipierin belirtildiği bir albüm ile Osmanlı sultanlarının portrelerinin resmedildiği "Silsilename" adlı eserde yer alır.

Levni'yi takip eden yıllarda Abdullah Bulıari gibi bazı sanatçılar yetişmese de bunların sadece tek figür ve çiçek resimleri yaptıklarını

biliyoruz. Levni ve Abduilah Bulıari Türk minyatürünün geleneksel estetik kurallarına bağlı kalmalarına rağmen, bazı detaylarda üçüncü boyutu aramaya başlamışlardı. Bunda Osmanlı saray çevresinin Avrupa kültür ve sanatına karşı duyduğu hayranlığın payı büyüktür. 13 Bulıari minyatürlerinde Levni kadar olmasa'da detaylara özen gösteren bir sanatçı olarak kabul edilmektedir. Figürlerde çokça çiçek motifleri kullanan Bulıari genellikle kadın figürleri ile çalışmıştır. Onun da bir yüzey resmi olan minyatürlerle üçüncü boyutu,espası koymaya çalışması yeniliklere açık olduğunu

göstermektedir.

Buhari gündelik yaşamdaiı aldığı sahnelerde figürleri mekanlar içinde, kendi doğal hareketleri ile resmetmiştir. Çeşitli giysiler içinde görülen figürler sanatçıya özgü bir üslup içindedir. Manzara resimlerinde ise ışık-gölge arayışı ve perspektifhakimdir.

Bulıari ve Levni gibi ustalarda görülen alışılagelmişin dışına çıkan bu üslup arayışları ve değişiklikleri Türk resim sanatına da giderek yeni ivmelerkazandınyordu. 14 Yüzyılın ikinci yarısında bu ilgi giderek artmış çeşitli etkenlerle Batılı anlamda ilk resimler denenıneye başlanmıştır.

Sonuç ve Öneri

İlginçtir; minyatür sanatı Osmanlı Devleti katında onca kıyınet bulurken, Devlet-i Şahanenin görkemine karşın her devirde, özündeki sadeliği sürdürmüştür. Bu stilizasyon içinde çoğunlulda gündelik yaşamdan sahneler bulunmaktadır. Minyatürlerde ifade edilen, tercih edilen tarz, süslemecilik yada şiirsellik değil yaşamın kendisidir. Osmanlı Türk minyatüründeki asıl çekim merkezi bu sanatın yaşamla iç içe olması ve bütün zamanların· içinde, güdümünü yitirmemesi gibi, sanatsal niteliğinin

13 Çağman, Filiz, age., s. 87-88. 14 Türkiyede .Sanat, age., s.47.

Page 14: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

Osmanlı Minyatürüne Bir Bakış 315 ------~~--------~---------------------------------

yanı sıra,zamanlarını belgeleyen özel bir tarihçe olarak yerini alması ve değer bulmasıdır. 15

Osmanlı minyatür sanatı, Levni ile son aşamasım yapmış ve son büyük ustasını vermiştir. Abdullah Buhari ise 18. Yüzyılda gücünü giderek yitiren resim sanatımn başarılı sayılabilecek son temsilcisidir.

Batı sanatı etkisiyle bozulmaya yüz tutmuş minyatür sanatı maalesef 18. Yüzyılın ortalarında devinimini yitirip yerini bugünkü anlamda bildiğimiz pentürel resim alır.

Türk resim sanatımn klasikleri olarak kabul edilen minyatürler,modern sanata ışık tutmuş ve günümüz sanatçılarımn bir çoğunun esin kaynağı olmuşlardır. Bu görüşten yola çıkarak minyatür resim sanatımn gelişmesi yeni nesle tanıtilması için eğitim kurumlarımızın ve kültür bakanlığının konuyu önemserneleri , gereğini yerine getirmeleri gereklidir.

Türk resim sanatımn günümüzde de devamlılığım sürdürebilmesi için kitle iletişim araçları ile hem Türk toplumuna hem de Türk dünyasına tanıtımı yapılmalıdır.

AN OVERALL OVERVİEN OF OTTOMAN MİNİATURERE

Miniatures, regarder as "classic" of Turkish Draving Art,have always cast light on modern art,carrying stilization of contemporary primitiveness.

İn miniature art, the cpability of conceiving, interpreting,desccibing and reflecting other arts in the out side world has devoloped and enriched in proportion wiht physical and spritmal potentiol deth Ottomon empire had.

Ottoman Empire was in a more different ecole than stiylistic and decorative understanding of Persion miniature,and Araba modelling.

Turkish Drawing Art, despite all innovetive efforts of Fatih,nas always held on its old tradition and produced masterpiecs, devoloping in this way.

İn Ottoman Turkish Miniature, there are theree ideasin general: the works in history, literature and Religion.

15 Türkiyede Sanat, age., s. 40-41.

Page 15: ll •• LTESI • lll ISIisamveri.org/pdfdrg/D02042/2000_1/2000_1_DIGLERM.pdf · Her-ne kadar ll. Beyazıt'ın Leonardo da Vinci'cfen Haliç'e bir köprü projesi istediği, hatta

ı 316 Mustafa Diğler

it is noticed that miniaturization disappeared ın the mids-XVIII. Centrury and left its place to the drawing.

RESULTAND RECOMENDATİON:

-Miniatures, reporded as "clasics"of Turkish Drawing Art have cast light on modem art and havve been an inspration sorce for the present-day artists. From this view miniature draving art should be prometed by the state.

-it is necessary that miniatures, witch are the basis of Turkish Draving Art, should be introduced and conveyed to young generetions for their maintenance.

-A Research İnstute for Turkish Miniature Art should be established.

KEY WORDS: Miniature, Ottoman, Turkish Worlds, Art, Miniaturist,İslamic Painting

Kaynakçalar ı -Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü - DİYARBAKIR 2- İslam sanatında Türkler-"İslam Kongresi" bildirisi Dr. Filiz ÇAGMAN - Tifduruk

Matbaacılık- İST. ı 976 Syf. 85 3- Eczacıb~ı Sanat Ansiklopedisi -Yem Yayınevi Syf. 266 4- Türk İslam Sanatı- Dr. Oktay ASLANAPA- İnkılap ve Aka Kitapevi- İST. ı970 Syf. 148 5-Kaynaklar Dergisi- Sayı: I - Emek Matbaası -İST. ı 983 Syf. 67 6-Resim Sanatı Tarihi- Sezer TANSU -Remzi Kitap Evi 3. Baskı İST. 1985 Syf. 148-156 7- İslam Ülkelerinde Sanat- Suut Kemal YETKiN- Cem Yayınevi İST Syf. 207 8-Türkiyede Sanat. Doç. Berke İNAL "Osmanlıda minyatür sanatına bir bakış ve resim

sanatının öncüleri" Makale Syf.47.