Upload
okan-albayrak
View
182
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
İ.T.Ü. Makina Fakültesi
KENDİLİĞİNDEN KARARAN KAYNAK MASKESİ
MAK 351 İMAL USULLERİ KAYNAK ÖDEVİ NO: 2
CRN:13881
ÖDEVİ YAPAN: 03009004 – Kaan ALBAYRAK
TESLİM TARİHİ: 25.12.2012
ÖĞRETİM ÜYESİ: Prof. Dr. Adnan DİKİCİOĞLU
GİRİŞ
Beşduyunun insanlar için hayati önem taşıdığı herkes tarafından bilinmektedir. Bu
beşduyu arasında görme duyumuz en önemli olanı; bu duyuyu sağlayan organımız
gözler de en hassas organımızdır. Gözlerimiz, gerekli tedbirler alınmadığı takdirde
çevreden gelen her türlü tehlikeye açık organlardır. Bu tehlikeler mekanik etkiler
(çarpma, batma, çizilmeler), kimyasal etkiler (asitler, bazlar, solventler gibi kimyasal
maddeler - sıvı veya buhar halinde) ve fiziksel etkilerdir (çok güçlü ve parlak ışınlar,
laser ışınları, kızılötesi (enfraruj-IR) ışınlar, morötesi (ultraviyole- UV ışınlar).
Benzer tehlikeler vücudumuzu saran deri tabakası için de söz konusudur, özellikle
derinin örtülmemiş kısımları bu tehlikelerden daha fazla miktarda etkilenir. Kaynak gibi
gözler ve derinin direkt etkilendiği işlerin yapılması sırasında bu organların korunması
için gerekli tedbirlerin alınması elzemdir. Gerek gözlerimiz, gerek derimiz için söz
konusu olan bu tehlikelerle günlük hayatımızda da her zaman karşı karşıya kalabiliriz,
ancak mesleğimize veya yaptığımız işe göre bu risk çok daha fazla olmaktadır.
KAYNAK İŞLEMİNDE GÖZ VE DERİYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER VE KORUNMA
TEDBİRLERİ
Açık ark kaynağında toplam ark enerjisinin % 15'i ışın şeklinde çevreye yayılmaktadır.
Bu ışınların ortalama % 10'u morötesi, % 30'u parlak ve % 60ı da kızılötesi ışınlardır.
Fizikte, ışınlar dalga boylarına göre sınıflandırılmış olup, birimi Angström (1Å=10^7 mm)
ile ifade edilir. Şekil 1’de gösterilmiştir. Parlak ışınlar, dalga boyu skalasında 4.000 -
8.000 A'lük dalga boyu aralığının üst tarafında yer aldığı için göz tarafından görünen ışın
sınıfına girdiğinden göz kendini kapamak veya kısmak gibi reflekslerle korur. Buna
karşılık morötesi ışınlar, 100 -4.000 Å'lük kısa dalga boyu ile görünen ışık bandının üst
tarafında yer alan yüksek enerjili, sert karakterli ve hasar etkisi fazla olan ışınlardır.
Kızılötesi ışınlar da 8.000 - 10.000.000 Å'lük dalga boyu ile görünen ışık bandının alt
tarafında yer alan düşük enerjili ışınlardır ve zararları morötesi ışınlara göre çok daha
azdır. Her iki ışın da göz tarafından algılanamayan dalga boyu bandında yer aldığından
gözler kendini refleks olarak koruyamaz ve her türlü tehlikeye açık kalır. Bu ışınların göz
ve deri üzerinde çeşitli olumsuz hatta zararlı etkilerinin olduğu yukarıda belirtilmişti.
ŞEKİL 1
Kaynakçıların işlerini yaparken en gereksinim duydukları organlar gözleridir ve
kaynakçılar göz sağlıklarına en fazla önemi vermek durumundadırlar. Bu meslek
çalışanları arasında yer alan ark kaynakçılarından işi gereği yoğun kaynak yapanlarda
akşamlan göz yanması, kızarması, kanlanması gibi rahatsızlıklar alışılagelmiş olaylardır.
Bu rahatsızlıklar ark ışığının göz üzerindeki tıbbı adı ile "akut" yani kısa dönemdeki
hasarlarıdır ve gece dinlendirici damla kullanmak, çay banyosu yapmak gisi tedavi
yöntemleri ile giderilebilir. Ancak , uzun dönemde ortaya çıkan "kronik" göz hastalıkları
çok daha önemlidir ve muhtelif oranlarda görüş kaybına hatta körlüğe varan kalıcı
hasarlara neden olabilir. Gerek akut, gerek kronik göz rahatsızlıklarına yola açan
nedenler, yukarıda da söz edilen ark ışığındaki parlak, kızılötesi ve morötesi ışınlardır.
Bu ışınların dalga boylarına bağlı olarak alt sınıflandırılması ve gözde oluşturdukları
rahatsızlıklar ve hastalıklar Şekil 2' de yer almaktadır. Parlak ışınlar, gözleri
kamaştırarak geçici görme bozukluklarına neden olurlar, bu olayın sürekli tekrar etmesi
halinde önce kızarma, kanlanma, başağrısı gibi geçici, ileri durumlarda ise belli oranda
görme kabiliyetinin azalması gibi kalıcı rahatsızlıklar ortaya çıkar. Kızılötesi ışınlar deriye
sıcaklık hissi veren ışınlardır ve arktan gelen ışının dalga boyuna bağlı olarak gözde
saydam tabakayı (kornea) ve gözde görmeyi sağlayan ağ tabakayı (retina) etkiler ve
sonunda körlük ve katarakt hastalığına yol açabilir; deride ise ışına aşırı derecede
maruz kalınmas halinde kızarmalar ve hatta yanıklar meydana gelir. Morötesi ışınlar ise,
kızılötesi ışınlardan çok daha tehlikeli olup, oldukça kısa maruz kalma sürelerinde dahi
(bu süre saniyelerle sınırlıdır) saydam tabakada (kornea) yanaklara, katarakta ve
ŞEKİL 2
sonunda körlüğe yol açan çok ağır hasarlara neden olur iken, deride ağır yanıklar ve
ileride deri kanseri ile sonuçlanabilecek hasarlar oluşturur. Nitekim, oksi-asetilen kaynak
ışığı sadece parlak ışınlar ve kızılötesi ışınlar içerdiğinden kaynakçılar göz koruması için
gözleri kamaştıracak parlak ışığa karşı koyu renk camlı bir gözlük kullanırken genellikle
deri koruması için normal örtünme dışında özel bir koruyucu tedbir almaya gerek
görmezler. Halbuki, ark kaynakçıları öncelikle morötesi ve kızılötesi ışınları filtre eden
(tutan) özel camlı maskeler kullanrlar, bu camların takıldığı maske yüzü ve hatta boyunu
koruyacak şekilde dizayn edilmiştir.
Bu camlar ayrıca parlak ışınları da süzecek şekilde renklendirilmiştir. Böylece özel cam
gözleri korurken maske de yüz ve boyun gibi açıkta kalan deriyi zararlı morötesi
ışınlardan korur. Kaynakçılar el, kol gibi açıkta kalan diğer yerlerini de morötesi
ışınlardan korumak durumundadırlar. Fakat morötesi ışınlar yapıları nedeniyle normal
pamuklu, yünlü ve sentetik kumaşları çok kısa sürede tahrip ettiiğinden kaynakçılar deri
eldiven, kolluk gibi koruyucuların yanısıra deri önlük de taşımalıdırlar.
Ark kaynakçıları için bir diğer tehlike de kendileri kaynak yapmaz iken yanında çalışan
kaynakçıdan gelen direkt veya endirekt (parlak bir yüzeyden yansıyan) kaynak
ışınlarıdır. Bu ışınlar da aynı şekilde tehlikelidir ve perde veya bölmelerle önleyici tedbir
alınması gerekir.
ARK KAYNAĞI MASKE CAMLARI VE MASKE TİPLERİ
Ark kaynak maske camları, ark kaynağının endüstriyel anlamda uygulanmaya
başlandığı 1900'lü yılların başında çok sayıda kırmızı ve mavi renkli camın sandviç
tekniği şeklinde birlikte kullanılması ile doğmuş ve ark fiziğindeki gelişmelere paralel
olarak geliştirilerek günümüze kadar ulaşmıştır. Günümüzde kullanılan klasik ark kaynak
camları demir ve demir bileşikleri emdirilerek mor ve kızıl ötesi ışınları filtre eden ve
renklendirilerek parlak ışığı süzen camlardır. Ancak plastik teknolojisindeki en son
gelişmeler zararlı ışınları tutan plastik-reçine camların geliştirilmesi ile bu camlar son
şeklini almıştır.
Ark kaynak maske camları, ark kaynak yönetimine ve kullanılan elektrod, tel gibi sarf
malzemelerinin çapına ve kaynak yapılan ana malzemenin kalınlığına göre ayarlanan
akım şiddeti değerine ve ana malzemenin cinsine (çelik, alüminyum, v.s.) bağlı olarak
dalga boyu değişkenlik gösteren parlak, kızılötesi ve morötesi ışınlara göre farklı filtre
etme, yani koruma derecesi özelliğindedir. Bu durum BS 679, DİN 4647-7, AWS F 2.2-
89 gibi ulusal ve EN 169, EN 379 gibi uluslararası standardlarda belli numaralar ile
sınıflandırılmıştır. Bu koruma derecesi camın koyuluğunun bir göstergesi değil, sadece
morötesi ve kızılötesi ışınları filtre etme özelliğini gösteren bir değerdir, ancak morötesi
ve kızılötesi ışınların miktarı artan akım şiddeti ile artığı gibi parlak ışınların miktarı da
arttığından gözün kamaşmasını önlemek gayesi ile camın renginin koyuluğu da
arttırılmaktadır.
Ark kaynakçıları, yaptıkları kaynak yöntemine bağlı olarak el maskesi (kaynak pensesi
veya torcu için bir elin kullanıldığı, diğer elin serbest olduğu örtülü elektrodla kaynak
veya MIG/MAG kaynağı yöntemleri) veya baş maskesi (bir elle torcun kullanıldığı, diğer
elle kaynak çubuğunun verildiği TIG ve bir elle pense veya torc kullanılırken diğer el ile
kaynak yapılan parçaya müdahale edildiği örneğin punta yaparken tutulduğu durumlar)
kullanırlar.
Ark ışığını filtre eden camlar oldukça koyu renkli olduğundan kaynakçı ark oluşmadan
kaynak yapacağı yeri göremez, dolayısı ile kaynağa başlayacağı yeri çıplak gözle saptar
ve maskeyi yüzünün önüne alarak kaynağa başlamaya çalışır. Bu esnada, pozisyonunu
bozan bir dış etken veya elektrodun ilk temasta tutuşmaması gibi bir durum ortaya
çıkarsa kaynağa hatalı noktadan başlaması gibi bir riskle karşı karşıya kalır veya
başlama noktasını yeniden saptar. Kısaca her iki durumda da zaman ve kalite kaybı
ortaya çıkar, ki bu da maliyet artışı demektir. Bu durumu önlemek isteyen kaynakçı,
özellikle puntalama veya metod kaynağı yapıyorsa, hiç maske kullanmadan tutuşma
sırasında arka bir an çıplak gözle bakıp, sonra gözlerini kapayarak kaynak yapmaya
çalışır. Bu, kaynakçı için en tehlikeli çalışma şeklidir, çünkü hem gözleri, hem de yüz,
boyun gibi korumasız deri alanları uzun süreli ark ışığından etkilenir ve önceki
bölümlerde sonuçları detaylı olarak irdelenen tehlikelerle karşı karşıya kalır. İki eli de
meşgul olduğu için baş maskesi kullanan kaynakçılarda, özellikle TIG kaynakçılarında
başka bir rahatsızlık ortaya çıkar. Bu uygulama şeklinde kaynak pozisyonunu alan
kaynakçı, durumunu bozmadan bir baş sallama hareketi ile kalkık durumdaki maskeyi
önüne düşürür ve kaynağa başlar. Kaynağa her başladığında bu hareketi tekrarlayan
kaynakçıda, hareketin günlük tekrar sayısı göz önüne alındığı takdirde boyun ve ense
kasları ile boyun omurları rahatsızlık ve hastalıklarının meydana geleceği muhakkaktır.
Ayrıca baş sallama hareketi ile maskeyi düşürme esnasında pozisyonunun da bozulma
ve özellikle hassas kaynaklarda hatalı başlangıç yapma dolayısı ile kaliteyi düşürme riski
vardır.
Dolayısı ile her iki halde de, yani çıplak gözle kaynağa bakma ve baş sallama
hareketinde de kısa sürelerde kaynakçının rahatsızlığı nedeni ile performansının
düşmesi; uzun sürelerde ise hastalanarak viziteye çıkması, hatta rapor alması söz
konusu olur. Bu da iş gücü, iş saati hatta günü kaybı demektir ve işletmeye yıllık toplam
maliyeti oldukça yüksektir. Nitekim A.B.D. İstatistik Çalışmalar Bürosu'nun bir
araştırması kaynaktaki şikayetlerin % 67'sinin göze bağlı şikayetler olduğunu ortaya
koymuştur. Kaynağın görünüm kalitesi ve başlangıç şeklindeki bozukluk gibi kusurların
giderilmesinin getireceği maliyet artışı da ayrıca göz önüne alınmalıdır.
KENDİLİĞİNDEN KARARAN ARK KAYNAK MASKE CAMLARI
Gelişen teknoloji, her konuda olduğu gibi bu konuda da çözüm bulmuş ve 1970'li yılların
sonuna doğru "ark ışığı karşısında kendiliğinden kararan özel kaynak camları"
geliştirmiştir. Bu maske camlan, üç ana elemandan oluşmaktadır:
1.Mor ve kızılötesi ışınları tutan bir optik girişim filtresi:
Bu filtre, emniyet açısından mor ve kızılötesi ışınları her koşulda tutmaktadır. Bu filtre,
likit kristal diyaframdan bağımsızdır ve sürekli olarak görev yapmaktadır, yani camın açık
veya koyu renk durumunda olması hatta maskenin çalışır veya kapalı durumda olması
bu filtreyi etkilememektedir.
2. Polarizasyon filtreleri:
Görünür ışığın sadece yeşil-sarı dalga boyu aralığını geçiren filtreler.
3. Likit kristal kartuş:
Işık şiddetine göre sabit veya kademeli olarak kararan likit kristal kartuş. Kartuşa bağlı
fotosellerin ark ışığını tespit edip, elektronik kontrolü uyarması ve buradan gelen komuta
göre optik geçirgenliğini azaltması ile likit kristal kartuş kararma fonksiyonunu yerine
getirir.
Bütün bu filtreler ve kartuş, sandviç tekniği ile iki cam arasına yerleştirilerek (Şekil 3) ve
elektronik kontrol grubu ve piller eklenerek bir kaset haline getirilmiştir. Kaynak yapılmaz
iken koyu bir güneş gözlüğü renginde (açık durum-light state) olan cam, ark ışığı çaktığı
anda kasetdeki fotoseller vasıtası ile ark ışığını algılayıp, milisaniyeler mertebesi gibi
kışa bir sürede reaksiyon gösterir ki kararak bir ark kaynak camı (koyu durum-dark state)
haline döner. Bu o kadar kısa bir süredir ki, ark ışığı kaynakçının gözüne ulaşamaz.
Maske çamının kararma (dönüşme) hızı ve stabilitesi camın kalitesi ile yakından ilgilidir.
Kararma hızı, bu tip camlar için hazırlanmış en yeni standardla (CSA Z94,3-M92)
belirlenmiş olup, bir tablo halinde aşağıda yer almaktadır. Tablo 1,
TABLO 1
Kendiliğinden kararan maske camlarında, cam çalışır durumda değil iken kaynakçının
emniyeti açısından koyuluk derecesi 5-6 kademesinde olacak şekilde sabit tutulmuştur.
Cam çalışır iken ise kaynakçının yapacağı işi ve çevresini net ve açık bir şekilde görmesi
için koyuluk derecesi 3 değerindedir. Kaynak yapar iken camın kararması gereken
koyuluk derecesi ise kaynak yöntemine, elektrodun çapına ve kullanılan akım şiddetine
ve kaynak yapılan malzeme cinsine göre değişmektedir. Bu nedenle bu camlar iki tip
olarak imal edilmektedir, birincisi sabit koyuluk derecesini (9, 10, 11, 12, 13) haiz olanlar,
ki bu tipler seri üretim kaynaklarına hep aynı yöntem ve akım şiddetinde çalışanlar için
öngörülmektedir, ikincisi ise koyuluk derecesi 9-13 değerleri arasında ana malzemeye,
yapılan kaynağın cinsine ve seçilen akım şiddetine göre değiştirilebilen tiptir, bu tipler
üniversal kaynak ve kesme işlemleri için de idealdir. Kendiliğinden kararan maske
camlarında, cam seçim kriteri yapılan kaynak veya kesme yöntemine ve kullanılan akım
şiddetine bağlıdır, ancak lüm yöntemlerde akım şiddeti arttıkça tablodan seçilebilecek
daha yüksek koyuluk derecesine geçilmeldir. Bu tip camların takıldığı maskelerin de,
ergonomik dizaynı (şekil, iç havalandırma), ark ısısını yansıtma özelliği, montaj-
demontaj kolaylığı, yere düşünce hem kasedini koruyacak hem de kendi kırılmayacak
şekilde esnek ve tutuşmaya (alev almaya) dayanıklı bir malzemeden yapılmış olması
gibi nitelikleri tercihte kriter olmalıdırlar.
SONUÇ
Kendiliğinden kararan camlı ark kaynak maskeleri yukarıda sözü edilen üstünlük ve
yararları ile iki elin de kullanılması gereken tüm kaynak yöntemleri için vazgeçilmez bir
maske özelliğini taşımaktadır. Bugün dünyada bütün gelişmiş endüstri sahibi ülkelerde
insan sağlığına, iş kalitesine ve maliyeti faktörlerin verilen önemin bir göstergesi olarak
bu maskeler yaygın olarak kullanılmaktadır.
KAYNAKÇA
1. Anık, S., Kaynak Teknolojisi El Kitabı, Ergör Matbaası,İstanbul, 1983.
2. Anık, S., Kaynak Tekniği C.l (2.baskı), İTÜ Makina Fakültesi Baskı Atölyesi, İstanbul,
1973
3. Anık, S., Kaynak Tekniği C.2 Teknik Üniversite Matbaası, Gümüşsüyü, İstanbul, 1972
4. Bolton, C, Staying Safe on the Job, Spring 1997, p.13-15, Supplement to AVVS's
VVelding Journal
5. Glansholm, A., The Physics of Optical Radiation, National Institute of Radiation
Protection
6. Pfriem, D.-B., Technical Developments in Welding Eye and Face Protection, Svetsen,
Special Issue 2 E, 1993,p.8-ll