1
13 Mayıs 2011 5 Melike Çınar Cemil yoldaşımızın akıbetinin açıklanacağı gündemde. Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda oturmaya devam ediyor. Siz bu kayıpla mücade- lesine nasıl başladınız? Hangi aşamada katıldınız? Biliyorsunuz, 12 Eylül 1980’de, 5 tane general ülke yönetimine el koydu. Bu ülke yönetimine niye el koymuştu? Buna “el koydu” demiyorum ben; el koymaya hazırlanmıştı, 11 Eylül 1980’e kadar. Ondan önce “sağ-sol” adı altında Maraş Olayları, Sivas Olayları, Çorum Olayları ülke genelinde kaosa dönüş- müştü. Bunu kim yapıyordu veya kim- ler yaptırıyordu? Bunlar belliydi ki 12 Eylül gibi bir darbenin hazırlığına giriş- mişlerdi. 11 Eylül’e kadar öyle bir du- ruma getirdiler ki yurttaşa, vatandaşa “Yok mu bu ülkenin sahibi?” dedirtecek derecede canından bezdirmişti. İşte bu 11 Eylül’ü 12 Eylül’e bağlayan gece ülke yönetimine el konulması sonu- cu tereyağını bıçakla keser gibi bütün olaylar durdu. Şimdi sormazlar mı, Sen 11 Eylül’de neredeydin? Yurt dışına mı iltica ettin yoksa uydudan mı geldi bu güçler de olaylar böyle bir gecede tak diye durdu. Aklın yolu birdir. Durum anlaşılıyor ki bu 12 Eylül planlıdır. Halk getirmemiştir veya sol hareketler getir- memiştir. Bunlar bunu pohpohlamıştır. Ülkededeki demokrasi gelişmesini en- gellemek adına, ileri demokrasi geçişini durdurmak adına bunlar el koymuştur. El koyunca ne yaptılar? Belli ki hazır- lıklı gelmişlerdi. Türkiye’de, beyninden korktukları herkesin listesini yaptılar. Halkın sorunlarıyla bire bir ilgilenenle- ri, üniversiteli gençleri, işçi liderlerini, sendika liderlerini önceden tesbit et- mişlerdi. 12 Eylül olur olmaz bunların tamamını aldılar. Bunlardan birisi de Cemil Kırbayır’dır. Neden Cemil Kırbayır? Cemil Kırbayır kimdir? Sosyalist düşünceye sahip, okuyan, okuduğu- nu sorgulayan, sorguladığını irdele- yen ,peşine düşen, takipçisi olan, yöre halkının sorunlarıyla birebir ilgilenen, yöre halkının geçim kaynağı, sosyolo- jik durumu, sosyal davranışları, yaşam biçiminde olan bütün olumsuzluklara o dönemin gençliğiyle birlikte el atan biridir. Örnek verecek olursak: Sosyal yaşantılarda ne vardır? Başlık parası vardır. Başlık parasını ortadan kalkma- sını savunmuş, kadına hep susmasını öğütleyen gelenekten gelen, töreden gelen olumsuzluklar vardır. Erkeğin egemen olduğu meselelerle ilgili kadın hakları meselesine el atmıştır. Ekono- mik anlamda halkı sömüren yaklaşım- lara el atmıştır. Kooperatifler kurmaya gitmiştir. Kaç yaşındaydı Cemil Kırbayır bütün bunları yaparken? Bu olaylara el attığında 20 yaşla- rındaydı. Örgütlü idi. Dernek kurmuş. Sosyalist düşünceye sahiptir. Devrim- cidir. Gençleri yetiştiren, geleneği an- latan ve uygulamaya geçiren biri; tek başına yapmıyordu tabii. Yürüyen, mücadele eden arkadaşlaıyla tüm bun- ları gerçekleştiriyordu. Kan davalarına dur demiştir. Toprak kavgası yapanları barıştırmıştır. Orman bölgesidir. Or- mandaki kaçakçılığa karşı olmuştur. Devletin yağmalamasını, olur olmaz yok etmesine, çöl bırakmasına da karşı çıkmıştır; bu, “halkın ormanı” demiştir. Bütün bunları yaptığı için Cemil Kırba- yır yöre halkı tarafından efsaneleşti. 24 yaşına kadar güvenilir bir insan olmuş- tur . Devlet de tabii boş durmuyor. Bu genci, bu insanı adım adım takip edi- yor. 12 Eylül olunca ilk işi de onu almak oldu. Cemil Kırbayır , gözaltında kay- bedilen ilk insandı değil mi? Evet. 12 Eylül günü. 7 Ekim’e kadar gördüm. 7 Ekim günü sorgulama esna- sında yok ettiler. Bunun neyin haber- cisidir? Planlanmıştır. Niye başkaları değil de Cemil Kırbayır? Çünkü onun bedeninden ziyade beyninden kork- muşlardır. Bu beynin ortadan kalk- ması gerekirdi. Onu kaldırdılar. Niye ? Planlı programlı hazırlanan darbe kül- türü, darbenin politikası bunu gerekti- riyordu; onu gerçekleştirdiler. Bu bizim bölgede olan. Peki gözaltına alındıktan sonra size etkisi, yansıması nasıl oldu? Eve geldiler mi? Neler yaşattılar size? O askeri gözetim evindedir. Gözal- tındadır. Bizim evlerimiz geceleri sü- rekli taranıyor. Bir şeyler aranıoyor. Asıl aileye baskı onu katlettikten son- ra başladı. Bir senaryo hazırlamışlardı. Adına “firar” dediler. Zaten 8 Ekim’de Cemil’i katlettiler. 14 Ekim’de beni böl- geden uzaklaştırdırlar. Zorunlu ikame- te tabi tutuldum Karaman’a. 6 günlük bir süreç . Sonra aileye her gün baskın: Cemil Kırbayır nerdedir? Evi arayıp tardıktan sonra kardeşlerime girişir- lermiş. Anama babama. Taciz had saf- hada. Amaç aileye buna inandırmak; firar dedirtmek. Tabii yıllar sonra ka- muoyundan da sık sık dile getirdiğim, basına yansıyan, 7 Ekim’de gitmiştim ben Cemil’i görmeye, para vermiştim, not yazmıştım, elbiselerini verdim. Ya- nındaki 3 arkadaşının dışarı çıkmasını bekledik. Onlar çıktıktan sonra : “Onun kaçma olanağı yoktur. Çırılçıplaktır. Gözlerimiz bağlıydı. Ellerimiz arkadan bağlıydı. 10 cm suyun içindeydik. Ekel- tirik veriliyordu. Cemil’e o arada aşırı dercede elektrik haricinde şiddet uygu- ladılar. Bunun sonucunda onlara karşı koyması, hakaret etmesi ve anında se- sinin kesilmesi . Zaten onlara işkence yapmıyorlar. Eklektrik sadece veriliyor. Devlet, kurumları çeviriyor değil mi? Tabii tabii. Onların kolayına ne ge- liyorsa. Neresi elverişli ise. Ben devlet memuruydum, Karaman’daydım. Baba, sabah müracat ediyor, suç duyurusunda bulunuyor. O dönemde Kenan Evren’e dilekçe veriyor. 83’ten sonra parlamen- to sisteme dönüştüğünde, baba yine Başbakan’a oraya buıraya gidiyor. O dö- enemim sıkıyönetim komutanlığına mü- racatta bulunuyor, çocuğunun akıbeti nedir diye. Bize gelen yanıt neydi? “Firar etmiştir, aranmaktadır. Ve bulunduğu an bildirilecektir ve tevkif edilecektir.”. Bu yıllar yılı kovaladı böyle. Benim o dö- nem devlet memuru olma sıfatıyla tabii fazla ileri gidemedim. Emekli olduktan sonra geldim. 94’lerde 95’lerde Cumar- tesi Anneleri’nin ben televizyonlarda gördüm. Hop oturup hop kalkardım; o kadınların itilmelerini kakılmalarını, saçlarının yolunmalarını gördükçe İs- tanbul İHD’ye 2000’de müracatta bulun- duk. 2004’te bir fiil katıldık. Siz hiç peşini bırakmadınız ama! Hayır bırakmıyoruz. 2000’de ben Edirne’deydim o zaman. Benim kızkar- deşlerim, eniştem falan onlar cumarte- si annlerine katılmaya başladılar. Ben de 2006’da emekli olduktan sonra o gün bugündür burdayım. Tabii geldik 2006’ya bizim söylemlerde değişiklik- ler oldu. Tabii baktık bir arpa boyu yol giden yok. Dinleyen de yok. Bir şey ol- malı, bir şey. Çeşitli etkinlikler yaptık. 10-12 yıldır ısrarlı bir mücadele. Ne yapalım diye düşündük. Ne yapsak ikti- dardakiler, devlet bir türlü sesimiz duy- muyor. En son karar aldık: Ankara’ya parlementoya yürüyeceğiz. Mecliste grubu bulunan, MHP hariç, siyasi parti- lerle görüştük. Hazırlanmıştık. Neden MHP hariç? Çünkü bize göre onu öldüren de MHP’ydi. Faşist bir zihniyettir. Ama MHP’liler de o dönemde nasiplerini al- mışlardır. Ama o dönemde o zihniyet, bu ırkçı, milliyetçi zihniyet Cemil ve Cemil gibileri öldürmüştür. Çünkü sos- yalist düşüncelere sahiptir. Öldüren ise emniyetten Mit’inden insanlardır. Ora- da vekillerle görüştük. Dosyalarımızı verdik. Özellikle üzerinde durduğum mevcut düzenlemeler, mevcut 12 Eylül Anayasası bazı yerlerde elimizi kolu- muzu bağlıyor. Ne istemiştik orda. Bir araştırma komisyonu kurun, tüm haki- katlerle yüzleşin. Taleplerimiz böyley- di. Bu gerçekleri ortaya çıkarın. Orada Ayşegül Bahçekapılı demişti ki iç tüzük vardır. Ona dediğimiz şuydu: Biz buraya valilikten, emniyetten, iç iş- leri bakanlığından, adalet bakanlığın- dan geliyoruz. Önümüzde mevcut 12 Eylül’ün Anayasası ve onun dayanağı olan yasaların engel olduğunu söylü- yorlar. O zaman siz de parlamentosu- nuz. Yasama yetkisi sizde , lütfen yapın! Bizim için mazaret değildir; biz bunu mazeret olarak etmiyoruz. Siz parlama- netosunuz, bu ülke insanlarının polit- ka arenasında iradesinin yansımasısı- nız. Derhal mevcut yasalrınızı çıkarın. Taleplerimiz bunlardır. Eğer bunları çıkarmazsanız siz de 12 eylül gibi dü- şünüyorsunuz, darbeciler gibi düşünü- yorsunuz, darbeciler gibi hareket etme hakkına sahip değilsiniz çünkü bizi bize yansıtamıyorsunuz. Bizden gelen birlerisiniz. Biz halk olarak talebimiz budur. Kayıp yakınları olarak talebimiz budur. Kayıp yakınları en kısa zamanda Başbakana götürecektir.bu konu tartı- şılacaktır. Sonradan malum biliyorsu- nuz Başbakan’ın, bütün bu uğraşların sonucu Dolmabahçede Cts annelerini akbul etmesi . İşte sonucu Berfo anada yaşının el vermesi sonucu Cemil krıba- yır dosyası ele alındı. Şu an targılama, sorgulama devam ettiğinden bir şey söyleyemiyorum süreç devame diyor. En kısa zamanda yanıt bekliyoruz. Peki Başbakan’ın ilk başta “Ben onları tanımıyorum, yönlendiri- liyor bunlar “ dedikten sonra çö- zücü olabileceklerini düşünüyor musunuz? Sonuçta haftalardır mücadele eden bir toplam var. Bir basınç gelişti üzerilerinde. Artık görmezden gelemiyorlar. Evet, söylenecek çok şey var ama şu an bir soruşturma ve yargılama sürü- yor. Bir şey diyemiyorum şimdilik. Ama umutluyum. Niye umutluyum? Ben bunu her yerde söyledim. Bin yıllık dev- let geleneği olan, devlet kültürü olan bu konuya TC Başbakanı bu işe el koymuş- sa, bu el koyma idari, adli ve inzibatı mercilerde bulunan görevlilere emir niteliğindedir. İllaki bu çözülecektir. Çözülmezse, aksi kötü olur. Tabii bu sü- reç devam ederken alt komisyon oluş- turuldu: Cemil Kırbayır ve Tolga Ceylan Baykal’la ilgili iki dosya üzerinde özel- likle duruldu. Bizim 31 yıldır, devletin görevlileri Cemil Kırbayır’ı aldı, yaşa- mına son verildi, ısrarımıza karşın dev- letin yetkili mercileri bize ne demişti: sorgulama esnasında firar etti. Oysa- ki bu alt komisyonun titiz çalışmaları sonucu şunu ortaya çıkardılar: Cemil Krıbayır devletin elinde öldürülmüş- tür. Bunu itiraf etti. Bu anlamda Cemil Kırbayı’rın devlet tarafından öldürül- düğü kesinleşmiştir. Katilleri de orta- dadır. Şimdi nerede gömülü olduğunu araştırıyorlar. Umarım en kısa zmaanda bize nerede olabileceğini söylerler. Bununla ilgili tanıklar yok mu, nerede gömülü olabileceğini söyleyecek? Yorum yok. Cumartesi Anneleri 319. Haftası- nı doldurdu. Yıllardır, haftalardır evlatlarını arayan Cumartesi Anneleri için Cemil Kırbayır dos- yası bir emsal teşkil edecek artık. Diğerlerinin de peşi sıra gelme ihtimali var, değil mi? Cemil Kırbayır olayı sadece Cemil Kırbayır olayı değildir. Cemil Kırbayır gözaltında, faili meçhul demiyorum, gözaltında kaybedilenlerden birisi ve ilkidir. Bu demek değildir ki Cemil Kırbayır’ın dosyası görüldü de ben geri çekileceğim. Kim varsa, Kars’tan Edirne’ye kadar, Kars’tan Cemil Kırba- yır; Meriç’te Talat Türkoğlu bulunun- caya kadar, bu coğrafyada kimler yok edilmişse, onların sonunu buluncaya kadar bu mücadele devam edecektir. Bu mücadele yapılacaktır. Bunlar sade- ce bizim elimizde değil. Evet “Ateş düş- tüğü yeri yakar” klasiğinden vazgeç- mesi lazım Türkiye toplumunun. “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” bunlardan bir kere alıkoyması lazım. Niye biz bunu yapıyoruz? Cemil Kırbayır ve Cemil Kırbayırlar eli bağlı, gözü bağlı, çırılçıplak birileri tarafın- dan savunmasızca öldürülmüştür, kat- ledilmiştir. Ve bu, bunların yanına kar kalmamalıdır, bu birincisi. İkincisi bu darbeciler, bu oldu bittiye getirmeye çalışanlar, bu, devletin bütçesinden pa- lazlanarlar, devletin nam ve hesabına hareket edenler, halkın vergileriyle ge- çinenler şunu iyi bilsinler ki yaptıkları iş ve işlemlerde on yıl da geçse, yirmi yıl da geçse, otuz yıl da geçse, kırk yıl da geçse; bir gün bununh hesabı mutlaka sorulacaktır. Sorulmalıdır. Bu bağlamda mücadele devam edecektir. Sizin aracı- lığınızla halka şöyle sesleniyorum: ol- muşlar, gözaltında kaybolmuşlar, eğer sessiz kalınırsa olacakların tetikçisi olur. Eğer tepki gösterilirse olmuşlar ol- maycaktır. Bundan sonra olamayacak- tır. Buna teşebbüs eden, niyeti olanlar akıllarını başlarına toplayacaklardır. Öyle keyfi bir şekilde devletin hüküm- ranlık gücünün veya kendi hazırladığı anayasaya geçici maddelerin arkasına sığınarak korkmayacaklardır. Ama biz konuşuyoruz. Biz niye konuşuyoruz? Çünkü bizm kimseye verecek hesabı- mız yoktur. Ve biz diyoruz ki kişi öyle olur ki yaşamında hesabını veremeye- ceği hal ve davranuş içerisinde bulun- masın. Kenan Evren ve Kenan Evrenci ekibi kendi hesaplarını veremeyecekle- rini anladıkları için kendi hazırladıkları dayatmacı anayasanın 15. Maddesinin arkasına sığındılar ve hesap vermekten kaçındılar. Yıllarca hesap vermediler fakat şimdi o yol açıldı gibi değil mi? O yolu halk açacaktır, zorlayacak- tır. Bu anlamda kamuoyu Cumartesi Anneleri’ne omuz verirlerse, kayıp ya- kınlarında omuz verirlerse kendileri bundan sonra kaybetmeyeceklerdir; bu tip durumlarla karşılaşmayacaktır. Be- nim diyeceğim budur. Kırk yıl da geçse hesabı sorulacak Kayıplar haftasına yaklaştığımız bu günlerde, 12 Eylül darbesinin hemen ardından gözaltına alındıktan birkaç gün sonra kendisinden haber alınamayan Cemil Kırbayır’ın akibetini ağabeyi Mikail Kırbayır’dan dinledik. Alt komisyonun titiz çalışmaları sonucu şunu ortaya çıkardılar: Cemil Kırbayır devletin elinde öldürülmüştür. Halkın sorunlarıyla bire bir ilgilenenle- ri, üniversiteli gençleri, işçi liderlerini 12 Eylül olur olmaz aldılar. Bun- lardan birisi de Cemil Kırbayır’dır. Niye başkaları değil de Cemil Kırbayır? Sosyalist düşünceye sa- hip, okuyan, okuduğunu sorgulayan, sorguladığını irdeleyen biridir Mikail Kırbayır kimdir? Mikail Kırbayır, 12 Eylül faşist darbesiyle gözaltında kaybediler- ek işkenceyle katledilen binlerce devrimciden ilki olan Cemil Kırbayır’ın ağabeyidir. Üzerin- den 31 yıl geçen ve kardeşinin akıbetini aramaya devam 61 yaşındakli ağabey Kırbayır, o zamanlar devlet memuruydu. Ve kardeşini aradığı için Kars’ın Göle İlçesi’nden, Karaman’a 5 yıl süreyle zorunlu ikamet ettirildi. 2004’ten beri her cumartesi, Cumartesi Anneleri oturma eyle- minde en önce oldu. Kardeşinin ve diğer tüm kayıpların akıbetini öğrenene dek mücadele etmeye devam edecek.

Mikail Kırbayır Ropörtaj

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Mikail Kırbayır Ropörtaj

Citation preview

Page 1: Mikail Kırbayır Ropörtaj

13 Mayıs 2011 5

Melike Çınar

Cemil yoldaşımızın akıbetinin açıklanacağı gündemde. Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda oturmaya devam ediyor. Siz bu kayıpla mücade-lesine nasıl başladınız? Hangi aşamada katıldınız?Biliyorsunuz, 12 Eylül 1980’de, 5

tane general ülke yönetimine el koydu. Bu ülke yönetimine niye el koymuştu? Buna “el koydu” demiyorum ben; el koymaya hazırlanmıştı, 11 Eylül 1980’e kadar. Ondan önce “sağ-sol” adı altında Maraş Olayları, Sivas Olayları, Çorum Olayları ülke genelinde kaosa dönüş-müştü. Bunu kim yapıyordu veya kim-ler yaptırıyordu? Bunlar belliydi ki 12 Eylül gibi bir darbenin hazırlığına giriş-mişlerdi. 11 Eylül’e kadar öyle bir du-ruma getirdiler ki yurttaşa, vatandaşa “Yok mu bu ülkenin sahibi?” dedirtecek derecede canından bezdirmişti. İşte bu 11 Eylül’ü 12 Eylül’e bağlayan gece ülke yönetimine el konulması sonu-cu tereyağını bıçakla keser gibi bütün olaylar durdu. Şimdi sormazlar mı, Sen 11 Eylül’de neredeydin? Yurt dışına mı iltica ettin yoksa uydudan mı geldi bu güçler de olaylar böyle bir gecede tak diye durdu. Aklın yolu birdir. Durum anlaşılıyor ki bu 12 Eylül planlıdır. Halk getirmemiştir veya sol hareketler getir-memiştir. Bunlar bunu pohpohlamıştır. Ülkededeki demokrasi gelişmesini en-gellemek adına, ileri demokrasi geçişini durdurmak adına bunlar el koymuştur. El koyunca ne yaptılar? Belli ki hazır-lıklı gelmişlerdi. Türkiye’de, beyninden korktukları herkesin listesini yaptılar. Halkın sorunlarıyla bire bir ilgilenenle-ri, üniversiteli gençleri, işçi liderlerini, sendika liderlerini önceden tesbit et-mişlerdi. 12 Eylül olur olmaz bunların tamamını aldılar. Bunlardan birisi de Cemil Kırbayır’dır.

Neden Cemil Kırbayır? Cemil Kırbayır kimdir? Sosyalist

düşünceye sahip, okuyan, okuduğu-nu sorgulayan, sorguladığını irdele-yen ,peşine düşen, takipçisi olan, yöre halkının sorunlarıyla birebir ilgilenen, yöre halkının geçim kaynağı, sosyolo-jik durumu, sosyal davranışları, yaşam biçiminde olan bütün olumsuzluklara o dönemin gençliğiyle birlikte el atan biridir. Örnek verecek olursak: Sosyal yaşantılarda ne vardır? Başlık parası vardır. Başlık parasını ortadan kalkma-sını savunmuş, kadına hep susmasını öğütleyen gelenekten gelen, töreden gelen olumsuzluklar vardır. Erkeğin egemen olduğu meselelerle ilgili kadın hakları meselesine el atmıştır. Ekono-mik anlamda halkı sömüren yaklaşım-lara el atmıştır. Kooperatifler kurmaya gitmiştir.

Kaç yaşındaydı Cemil Kırbayır bütün bunları yaparken?Bu olaylara el attığında 20 yaşla-

rındaydı. Örgütlü idi. Dernek kurmuş. Sosyalist düşünceye sahiptir. Devrim-cidir. Gençleri yetiştiren, geleneği an-latan ve uygulamaya geçiren biri; tek başına yapmıyordu tabii. Yürüyen, mücadele eden arkadaşlaıyla tüm bun-ları gerçekleştiriyordu. Kan davalarına dur demiştir. Toprak kavgası yapanları barıştırmıştır. Orman bölgesidir. Or-mandaki kaçakçılığa karşı olmuştur. Devletin yağmalamasını, olur olmaz yok etmesine, çöl bırakmasına da karşı çıkmıştır; bu, “halkın ormanı” demiştir. Bütün bunları yaptığı için Cemil Kırba-yır yöre halkı tarafından efsaneleşti. 24 yaşına kadar güvenilir bir insan olmuş-tur . Devlet de tabii boş durmuyor. Bu

genci, bu insanı adım adım takip edi-yor. 12 Eylül olunca ilk işi de onu almak oldu.

Cemil Kırbayır , gözaltında kay-bedilen ilk insandı değil mi?Evet. 12 Eylül günü. 7 Ekim’e kadar

gördüm. 7 Ekim günü sorgulama esna-sında yok ettiler. Bunun neyin haber-cisidir? Planlanmıştır. Niye başkaları değil de Cemil Kırbayır? Çünkü onun bedeninden ziyade beyninden kork-muşlardır. Bu beynin ortadan kalk-ması gerekirdi. Onu kaldırdılar. Niye ? Planlı programlı hazırlanan darbe kül-türü, darbenin politikası bunu gerekti-

riyordu; onu gerçekleştirdiler. Bu bizim bölgede olan.

Peki gözaltına alındıktan sonra size etkisi, yansıması nasıl oldu? Eve geldiler mi? Neler yaşattılar size?O askeri gözetim evindedir. Gözal-

tındadır. Bizim evlerimiz geceleri sü-rekli taranıyor. Bir şeyler aranıoyor. Asıl aileye baskı onu katlettikten son-ra başladı. Bir senaryo hazırlamışlardı. Adına “firar” dediler. Zaten 8 Ekim’de Cemil’i katlettiler. 14 Ekim’de beni böl-geden uzaklaştırdırlar. Zorunlu ikame-te tabi tutuldum Karaman’a. 6 günlük bir süreç . Sonra aileye her gün baskın: Cemil Kırbayır nerdedir? Evi arayıp tardıktan sonra kardeşlerime girişir-lermiş. Anama babama. Taciz had saf-hada. Amaç aileye buna inandırmak; firar dedirtmek. Tabii yıllar sonra ka-muoyundan da sık sık dile getirdiğim, basına yansıyan, 7 Ekim’de gitmiştim ben Cemil’i görmeye, para vermiştim, not yazmıştım, elbiselerini verdim. Ya-nındaki 3 arkadaşının dışarı çıkmasını bekledik. Onlar çıktıktan sonra : “Onun kaçma olanağı yoktur. Çırılçıplaktır. Gözlerimiz bağlıydı. Ellerimiz arkadan bağlıydı. 10 cm suyun içindeydik. Ekel-tirik veriliyordu. Cemil’e o arada aşırı dercede elektrik haricinde şiddet uygu-ladılar. Bunun sonucunda onlara karşı koyması, hakaret etmesi ve anında se-sinin kesilmesi . Zaten onlara işkence yapmıyorlar. Eklektrik sadece veriliyor.

Devlet, kurumları çeviriyor değil mi?Tabii tabii. Onların kolayına ne ge-

liyorsa. Neresi elverişli ise. Ben devlet memuruydum, Karaman’daydım. Baba, sabah müracat ediyor, suç duyurusunda bulunuyor. O dönemde Kenan Evren’e dilekçe veriyor. 83’ten sonra parlamen-to sisteme dönüştüğünde, baba yine Başbakan’a oraya buıraya gidiyor. O dö-

enemim sıkıyönetim komutanlığına mü-racatta bulunuyor, çocuğunun akıbeti nedir diye. Bize gelen yanıt neydi? “Firar etmiştir, aranmaktadır. Ve bulunduğu an bildirilecektir ve tevkif edilecektir.”. Bu yıllar yılı kovaladı böyle. Benim o dö-nem devlet memuru olma sıfatıyla tabii fazla ileri gidemedim. Emekli olduktan sonra geldim. 94’lerde 95’lerde Cumar-tesi Anneleri’nin ben televizyonlarda gördüm. Hop oturup hop kalkardım; o kadınların itilmelerini kakılmalarını, saçlarının yolunmalarını gördükçe İs-tanbul İHD’ye 2000’de müracatta bulun-duk. 2004’te bir fiil katıldık.

Siz hiç peşini bırakmadınız ama!Hayır bırakmıyoruz. 2000’de ben

Edirne’deydim o zaman. Benim kızkar-deşlerim, eniştem falan onlar cumarte-si annlerine katılmaya başladılar. Ben de 2006’da emekli olduktan sonra o gün bugündür burdayım. Tabii geldik 2006’ya bizim söylemlerde değişiklik-ler oldu. Tabii baktık bir arpa boyu yol giden yok. Dinleyen de yok. Bir şey ol-malı, bir şey. Çeşitli etkinlikler yaptık. 10-12 yıldır ısrarlı bir mücadele. Ne yapalım diye düşündük. Ne yapsak ikti-dardakiler, devlet bir türlü sesimiz duy-muyor. En son karar aldık: Ankara’ya parlementoya yürüyeceğiz. Mecliste grubu bulunan, MHP hariç, siyasi parti-lerle görüştük. Hazırlanmıştık.

Neden MHP hariç?Çünkü bize göre onu öldüren de

MHP’ydi. Faşist bir zihniyettir. Ama MHP’liler de o dönemde nasiplerini al-mışlardır. Ama o dönemde o zihniyet, bu ırkçı, milliyetçi zihniyet Cemil ve Cemil gibileri öldürmüştür. Çünkü sos-yalist düşüncelere sahiptir. Öldüren ise emniyetten Mit’inden insanlardır. Ora-da vekillerle görüştük. Dosyalarımızı verdik. Özellikle üzerinde durduğum mevcut düzenlemeler, mevcut 12 Eylül Anayasası bazı yerlerde elimizi kolu-muzu bağlıyor. Ne istemiştik orda. Bir araştırma komisyonu kurun, tüm haki-katlerle yüzleşin. Taleplerimiz böyley-di. Bu gerçekleri ortaya çıkarın.

Orada Ayşegül Bahçekapılı demişti ki iç tüzük vardır. Ona dediğimiz şuydu: Biz buraya valilikten, emniyetten, iç iş-leri bakanlığından, adalet bakanlığın-dan geliyoruz. Önümüzde mevcut 12 Eylül’ün Anayasası ve onun dayanağı olan yasaların engel olduğunu söylü-yorlar. O zaman siz de parlamentosu-

nuz. Yasama yetkisi sizde , lütfen yapın! Bizim için mazaret değildir; biz bunu mazeret olarak etmiyoruz. Siz parlama-netosunuz, bu ülke insanlarının polit-ka arenasında iradesinin yansımasısı-nız. Derhal mevcut yasalrınızı çıkarın. Taleplerimiz bunlardır. Eğer bunları çıkarmazsanız siz de 12 eylül gibi dü-şünüyorsunuz, darbeciler gibi düşünü-yorsunuz, darbeciler gibi hareket etme hakkına sahip değilsiniz çünkü bizi bize yansıtamıyorsunuz. Bizden gelen birlerisiniz. Biz halk olarak talebimiz budur. Kayıp yakınları olarak talebimiz budur. Kayıp yakınları en kısa zamanda

Başbakana götürecektir.bu konu tartı-şılacaktır. Sonradan malum biliyorsu-nuz Başbakan’ın, bütün bu uğraşların sonucu Dolmabahçede Cts annelerini akbul etmesi . İşte sonucu Berfo anada yaşının el vermesi sonucu Cemil krıba-yır dosyası ele alındı. Şu an targılama, sorgulama devam ettiğinden bir şey söyleyemiyorum süreç devame diyor. En kısa zamanda yanıt bekliyoruz.

Peki Başbakan’ın ilk başta “Ben onları tanımıyorum, yönlendiri-liyor bunlar “ dedikten sonra çö-zücü olabileceklerini düşünüyor musunuz? Sonuçta haftalardır mücadele eden bir toplam var. Bir basınç gelişti üzerilerinde. Artık görmezden gelemiyorlar. Evet, söylenecek çok şey var ama şu

an bir soruşturma ve yargılama sürü-yor. Bir şey diyemiyorum şimdilik. Ama umutluyum. Niye umutluyum? Ben bunu her yerde söyledim. Bin yıllık dev-let geleneği olan, devlet kültürü olan bu konuya TC Başbakanı bu işe el koymuş-sa, bu el koyma idari, adli ve inzibatı mercilerde bulunan görevlilere emir niteliğindedir. İllaki bu çözülecektir. Çözülmezse, aksi kötü olur. Tabii bu sü-reç devam ederken alt komisyon oluş-turuldu: Cemil Kırbayır ve Tolga Ceylan Baykal’la ilgili iki dosya üzerinde özel-likle duruldu. Bizim 31 yıldır, devletin görevlileri Cemil Kırbayır’ı aldı, yaşa-mına son verildi, ısrarımıza karşın dev-letin yetkili mercileri bize ne demişti: sorgulama esnasında firar etti. Oysa-ki bu alt komisyonun titiz çalışmaları sonucu şunu ortaya çıkardılar: Cemil Krıbayır devletin elinde öldürülmüş-tür. Bunu itiraf etti. Bu anlamda Cemil Kırbayı’rın devlet tarafından öldürül-düğü kesinleşmiştir. Katilleri de orta-dadır. Şimdi nerede gömülü olduğunu

araştırıyorlar. Umarım en kısa zmaanda bize nerede olabileceğini söylerler.

Bununla ilgili tanıklar yok mu, nerede gömülü olabileceğini söyleyecek?Yorum yok.

Cumartesi Anneleri 319. Haftası-nı doldurdu. Yıllardır, haftalardır evlatlarını arayan Cumartesi Anneleri için Cemil Kırbayır dos-yası bir emsal teşkil edecek artık. Diğerlerinin de peşi sıra gelme ihtimali var, değil mi?Cemil Kırbayır olayı sadece Cemil

Kırbayır olayı değildir. Cemil Kırbayır gözaltında, faili meçhul demiyorum, gözaltında kaybedilenlerden birisi ve ilkidir. Bu demek değildir ki Cemil Kırbayır’ın dosyası görüldü de ben geri çekileceğim. Kim varsa, Kars’tan Edirne’ye kadar, Kars’tan Cemil Kırba-yır; Meriç’te Talat Türkoğlu bulunun-caya kadar, bu coğrafyada kimler yok edilmişse, onların sonunu buluncaya kadar bu mücadele devam edecektir. Bu mücadele yapılacaktır. Bunlar sade-ce bizim elimizde değil. Evet “Ateş düş-tüğü yeri yakar” klasiğinden vazgeç-mesi lazım Türkiye toplumunun. “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” bunlardan bir kere alıkoyması lazım.

Niye biz bunu yapıyoruz? Cemil Kırbayır ve Cemil Kırbayırlar eli bağlı, gözü bağlı, çırılçıplak birileri tarafın-dan savunmasızca öldürülmüştür, kat-ledilmiştir. Ve bu, bunların yanına kar kalmamalıdır, bu birincisi. İkincisi bu darbeciler, bu oldu bittiye getirmeye çalışanlar, bu, devletin bütçesinden pa-lazlanarlar, devletin nam ve hesabına hareket edenler, halkın vergileriyle ge-çinenler şunu iyi bilsinler ki yaptıkları iş ve işlemlerde on yıl da geçse, yirmi yıl da geçse, otuz yıl da geçse, kırk yıl da geçse; bir gün bununh hesabı mutlaka sorulacaktır. Sorulmalıdır. Bu bağlamda mücadele devam edecektir. Sizin aracı-lığınızla halka şöyle sesleniyorum: ol-muşlar, gözaltında kaybolmuşlar, eğer sessiz kalınırsa olacakların tetikçisi olur. Eğer tepki gösterilirse olmuşlar ol-maycaktır. Bundan sonra olamayacak-tır. Buna teşebbüs eden, niyeti olanlar akıllarını başlarına toplayacaklardır. Öyle keyfi bir şekilde devletin hüküm-ranlık gücünün veya kendi hazırladığı anayasaya geçici maddelerin arkasına sığınarak korkmayacaklardır. Ama biz konuşuyoruz. Biz niye konuşuyoruz? Çünkü bizm kimseye verecek hesabı-mız yoktur. Ve biz diyoruz ki kişi öyle olur ki yaşamında hesabını veremeye-ceği hal ve davranuş içerisinde bulun-masın. Kenan Evren ve Kenan Evrenci ekibi kendi hesaplarını veremeyecekle-rini anladıkları için kendi hazırladıkları dayatmacı anayasanın 15. Maddesinin arkasına sığındılar ve hesap vermekten kaçındılar.

Yıllarca hesap vermediler fakat şimdi o yol açıldı gibi değil mi? O yolu halk açacaktır, zorlayacak-

tır. Bu anlamda kamuoyu Cumartesi Anneleri’ne omuz verirlerse, kayıp ya-kınlarında omuz verirlerse kendileri bundan sonra kaybetmeyeceklerdir; bu tip durumlarla karşılaşmayacaktır. Be-nim diyeceğim budur.

Kırk yıl da geçse hesabı

sorulacakKayıplar haftasına yaklaştığımız bu günlerde, 12 Eylül darbesinin hemen ardından gözaltına alındıktan birkaç

gün sonra kendisinden haber alınamayan Cemil Kırbayır’ın akibetini ağabeyi Mikail Kırbayır’dan dinledik.

Alt komisyonun titiz çalışmaları sonucu

şunu ortaya çıkardılar: Cemil Kırbayır devletin elinde öldürülmüştür.

Halkın sorunlarıyla bire bir ilgilenenle-

ri, üniversiteli gençleri, işçi liderlerini 12 Eylül olur olmaz aldılar. Bun-lardan birisi de Cemil Kırbayır’dır.

Niye başkaları değil de Cemil Kırbayır?

Sosyalist düşünceye sa-hip, okuyan, okuduğunu sorgulayan, sorguladığını irdeleyen biridir

Mikail Kırbayır kimdir?Mikail Kırbayır, 12 Eylül faşist darbesiyle gözaltında kaybediler-ek işkenceyle katledilen binlerce devrimciden ilki olan Cemil Kırbayır’ın ağabeyidir. Üzerin-den 31 yıl geçen ve kardeşinin akıbetini aramaya devam 61 yaşındakli ağabey Kırbayır, o zamanlar devlet memuruydu. Ve kardeşini aradığı için Kars’ın Göle İlçesi’nden, Karaman’a 5 yıl süreyle zorunlu ikamet ettirildi. 2004’ten beri her cumartesi, Cumartesi Anneleri oturma eyle-minde en önce oldu. Kardeşinin ve diğer tüm kayıpların akıbetini öğrenene dek mücadele etmeye devam edecek.