48
www.mies.net - 1 - MileStone Sosyal Medya Hakkında Emre Altuğ ile Sıcak Bir Sohbet Marka Nasıl Yönetilir? Pratik Tatlı Tarifleri Erasmus Deneyimi Sayı:3 Bahar/2013 Marmara Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Kulübü Yayınıdır

MileStone 3. Sayısı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Marmara Industrial Engineering Society tarafından her sene düzenli olarak çıkartılan derginin 3. sayısı

Citation preview

Page 1: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 1 -www.mies.net - 1 -- 1 -

MileStone

Sosyal Medya Hakkında

Emre Altuğ ile Sıcak Bir Sohbet

Marka Nasıl Yönetilir?

Pratik Tatlı Tarifl eriErasmus Deneyimi

Sayı:3 Bahar/2013

Marmara Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Kulübü Yayınıdır

Page 2: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net

Page 3: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 3 -

SahibiMarmara Industrial Engineering

Society

Genel Yayın YönetmeniCantekin Çelik

Yayın Koordinatörü Mehmet Akif Özsoy

Yazı EkibiCantekin Çelik Oğuzhan Kalfa Anıl Yolcular

Hasibe İmamoğlu Şeyma Gültekin Ceren Gülpınar Burcu Civelek Kadir Köylü

Neslihan Aydın Büşra Binici

Ecem Koçkara

Tasarım Ekibi Harun Kurt

Cantekin Çelik

Düzenleyici Ekip Oğuzhan Kalfa Şeyma Gültekin

Hasibe İmamoğlu Ceren Gülpınar

Page 4: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net

Başkandan...Merhabalar MieS Ailesi,

4.yılımı geçirdiğim bu kulüpte ‘’MileStone’’ için yazıyor olmak heyecan verici. Fakülteye geldiğimde, her mühendisin kendi laboratuvarına geçip işini yaptı-ğını görünce ‘’Bizim laboratuvarımız yok mu ?’’ diye üzülmedim desem yalan olur. Fazla zaman geçmedi ki anladım. Bizim laboratuvarımız MieS.

Şöyle bir tanımda bulunuyorlar bizim mesleğimiz için. ‘’Sistem ve süreç-lerde insan faktörünü en çok gözeten mühendislik dalıdır…’’. Yani; her ne iş yaparsanız yapın; insanlarla iletişim kurmak, insanları anlamak, insanlara kendinizi anlatmak durumundasınız. Bu yetiyi kazanabileceğiniz en güzel kurum, bu kulüptür. Öğrenci yaşamı ile iş hayatının buluştuğu bu kulüp, derslerde öğrendiğiniz teorik bilgilerin yanında, iş hayatında daha çok öne-me sahip olacağına inandığım ‘’ilişki yönetimi’’ becerilerini kazanıyor olacak-sınız. Net bir şekilde gözlemleniyor ki; her yıl yeni gelen arkadaşlarımızın bu konulardaki bilinçleri artıyor ve bu kulüpte aktif rol almayı hedefliyorlar. Bu, MieS’in geleceği adına mutluluk verici.

MieS günden güne, yıldan yıla gelişmekte. Yaptığı işler, organizasyonlar, etkinlikler, çalışmalar, duyurduğu sesler, üyelerine sağladığı olanaklar bu-nun en büyük kanıtı. Kulübün gözbebeklerinden biri denecek dergimiz Mi-leStone da ayrı bir örnek. Şu an 3. sayısını okuduğunuz bu derginin, daha da gelişerek ve basım frekansı arttırılarak ilerleyeceğine eminim. Gün gelecek MileStone’nun 100. sayısı kutlanıyor olacak.

Şimdi biraz bu güzel dergi için teşekkür edelim. Tek amacı, siz okurlara eğleneceğiniz, hoş vakit geçireceğiniz, farkındalı-

ğınızı arttıracağınız ve bilgi dağarcığınızı genişleteceğiniz bir dergi sunmak olan Dergi Komitesi Lideri Cantekin Çelik’e, tüm süreç boyunca derginin her bir noktasına inmeye çalışan İletişimden Sorumlu Başkan Yardımcısı Akif Özsoy’a, tasarım-düzenleme sürecinde elinden geleni ardına koymayan Bilgi Yönetimi Komitesi Lideri Harun Kurt’a, Dergi Komitesi’nin sıcacık ve güzide her bir üyesine, kalemini eksik etmeyen her bir yazara, desteğini ve tavsiye-lerini esirgemeyen tüm İdari Kurul üyelerine; can-ı gönülden bir teşekkürü borç bilirim. Hazır böyle bir mecra yakalamışken; aileme, Mersin’e, dostlara, bende iz bı-rakanlara ve eski başkanlarıma sevgilerimi sunarım. Derginin her bir sayfasında güzel vakit geçirmenizi dilerim. 4.sayıda görüşmek üzere…

Marmara Industrial Engineering Society Yönetim Kurulu Başkanı

Can YANPAR

- 4 -

Page 5: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 5 -

Emeklerimizin Karşılığı… Bu sürecin iç inde olanlar bi l ir, emeğin ne demek olduğunu ve emeğin karş ı l ığ ını a lmanın verdiği hazı . Uzun süren çal ışma dö -neminin ardından biz de emekler imizin karş ı l ığ ını a lacağımız anı he yecanla bekl iyoruz. Komite üyeler imle bir l ikte s ı f ırdan ç ıkt ığ ımız bu yolda; araşt ır ıp, daha çok okuyup; daha iy iy i e lde etme ye çal ış -t ık . Yer i ge ldi hiçbir imiz çözüm yolu bulamazken, bazen de hiç bek-lemediğimiz f ik ir ler ve içer ikler le zenginleşt irdik dergimizi . Yaşa -dığımız bu olaylar ın hepsi as l ında biz i ge leceğe hazır layan; r iskin, süreç yönet iminin, bir l ikte çal ışmanın ne anlama geldiğini yaşa -yarak öğrenmemizi sağlayan kulüp sayes inde oluyor. Bir büyüğüm “Kulüp proje ler inde yer a lan adam şirket iç inde yürüyüşünden bel l i o lur.” demişt i . Bu cümleden sonra doğru yerde o lduğumu anladım. Ş imdi emekler imizin karşı l ığ ını a lmak iç in son birkaç noktayı ko -yuyor ve dergimizi hazır hale get ir iyorum.

Bu ves i le i le başta üyeler im olmak üzere , dergiy i hazır lamam -da çok büyük yardımları o lan Hal id Kurt ’a , gerek E-Bülten gerekse dergi tasarımında yardımcı o lan Harun Kurt ’a , yazı lar ıy la dergi -mizi renklendiren Emine İpekci , Burcu Döner, Hazal Tüfekçi , Özge Öztoprak, Özge Akman’a ve röporta j lar ımızda biz i yalnız bırakma -yan Ezgi Özdurak i le Di lan Adıgüzel ’e teşekkürü bir borç bi l ir im.

Marmara Industrial Engineering Society Dergi Komitesi Lideri

Cantekin ÇELİK

Page 6: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 6 -

kULÜPTENBiraz da...

MieS(Marmara Industrial Engineering Society) olarak her sene düzenli olarak gerçekleştirdiği-miz etkinliklerimizden biraz bahsetmek istedik. Bu vesile ile etkinliklerimizde bizimle birlikte olan tüm büyüklerimize, bizlerle paylaştıkları bilgi ve tecrübeleri için çok teşekkür ederiz.

2002 ‘den bu yana düzenlediğimiz Endüstri Mühendisliği Günleri, başta Mühendislik Fakültesi olmak üzere tüm üniversite öğrencilerinin çalışabileceği sektör ve departmanları endüstri mühendisle-

rinden dinleyerek, kendilerine bir vizyon belirlemelerine katkıda bulunan bir MieS organizasyonudur. Geleneksel EMG organizasyonumuzda, genç öğrenci arkadaşlarımızı, iş dünyasında farklı sektör ve depart-manlarda kariyer yapmış üst düzey Endüstri mühendis-leriyle buluşturmayı ve iş dünyası-üniversite işbirliği çerçevesinde öğrencilerin kendi geleceklerini şimdiden görebilmelerine katkıda bulunmayı amaçladık.Birbirin-den değerli konuşmacılarımız Endüstri Mühendisi olma-nın kariyerlerine ve sosyal yaşamlarına kazandırdıkları, bulunulan sektörde başarılı bir kariyer için gereken nite-

likler ,sektörlerin avantaj ve dezavantajları gibi konular üzerinde durdular. Konuşmacılarımız ile endüstri mühendisi adayları ara-sında interaktif bir şekilde bilgi paylaşımı sağlayarak sıcak bir ortam oluşturmaya çalıştık ve böylece katılımcı arkadaşlarımıza kafalarındaki sorulara yanıt bulma fırsa-tı sunmuş olduk.Bu yıl 11-12 -13-14 Aralık tarihlerinde 12. ‘sini gerçek-leştirdiğimiz EMG’de bilişimden telekomünikasyona , otomotivden lojistiğe , sağlıktan gıdaya birçok sektörü ele aldık ve ardından endüstri mühendisliğinin duaye-niyle söyleşi, profesyonel eğitim ve case çalışmaları gibi dolu dolu 4 günlük bir programla katılımcılarımı-zın sektörleri özümsemesini sağlamaya çalıştık.Bu değerli konuşmacılarımız ve konuşmalarından kısa-ca bahsetmek gerekirse ;

ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ GÜNLERİ’12 (EMG)

Page 7: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 7 -

Doğan MERSİN - Coca-Cola’da Avrasya ve Afrika Gru-bu İş Sistemleri MüdürüCoca-Cola ‘daki iş yaşamından ve global bir şirket ol-manın avantajlarından bahsetti.Pelin İÇİL - Bayer Healthcare’de Ürün Müdürü Özellikle kadın sağlığı ve ürünleri konusunda katılımcı-larımızı bilinçlendirerek, bu konuda Türkiye’den çarpıcı örnekler ve de veriler sundu. Ufuk APAYDIN - Roche’da Stratejik Planlama ve İş Ge-liştirme DirektörüYabancı dilin iş yaşamındaki öneminden ,ilaç sektöründe yer edinmenin genel koşullarından bahsetti.Sağlık sek-törünün geleceği ve işleyişi hakkında doyurucu bilgiler sundu.Berk ÇAĞDAŞ - Doğuş Otomotiv’de CFO İşe alımlarda sosyal olmanın , gündemi takip etmenin gerekliliğini vurguladı.CFO olma sürecindeki adımların-dan bahsederek mutlak gelişim için anahtar kelimelerini paylaştı.Haktan YAŞAR KILIÇ - Türk Telekom’da Genel Müdür YardımcısıKatılımcı arkadaşlarımıza kendi hayatından kısa hika-yelerle adım adım Telekom sektörüne giriş sürecinden bahsetti.Her bireyin SWOT analizi yaparak kendi beceri ve yeteneklerini fark etmesi gerektiği üzerinde durdu.Selda KORKMAZ BOSTANCIOĞLU - Vodafone’da Ye-tenek Yönetimi BaşkanıGlobal bir firma olan Vodafone ‘daki çalışmaları ,sektö-rün gidişatı ve yaptıkları inovasyonlardan bahsetti..Ar-dından Vodafone Discover Genç Yetenek Programlar’ı hakkında kısa bir sunum yaparak ,muhteşem ödüllü çe-kilişleriyle oturumumuzu sonlandırdı.

Evin TAŞ - Cisco Systems’da Cisco Ağ Akademisi MüdürüCisco’nun sertifika programlarından bahsetti. Her yıl ge-lişmekte olan IT sektörünün uzman kişi yoksunluğuna değindi.Mert AKSU- Anadolu Grup’da İnsan Kaynakları Müdürüİşe alım süreçlerini ele aldı, okul-iş- staj konularının üzerinde durdu.Timuçin BAYRAKTAR- TCV Ltd.’de Genel MüdürYerli otobüs üretimine başlangıç süreçlerinden ,karşılaş-tıkları zorluklardan bahsetti, otobüs-otomobil üretimi-nin farklı koşullarına değindi.Mehmet Sait BAYKARA- Borusan Lojistik’te İstanbul Avrupa Satış ve Müşteri Hizmetleri MüdürüLojistik sektöründeki hız-zamanlama önemini vurguladı,endüstri mühendisi olarak bu sektörde çalış-ma alanlarından bahsetti.Necla ÖZTÜRK-FMC Türkiye’de Pazarlama MüdürüSağlık alanını tercih ederken bilinçli olmanın gereklili-ğini vurguladı,yurtdışı staj ya da çalışmanın büyük geti-rilerinden bahsetti.

Her yıl değişen ve gelişen içeriğimizle, siz katılımcıla-rımıza yepyeni ufuklar açmayı hedeflemekte , çizdiğiniz kariyer yolunda sizlere yardımcı olmaya devam et-mekteyiz. Çok daha faydalı, gelişen, kendini yenileyen ve katılımcılarımıza değer katan birçok EMG organizas-yonumuzda daha sizlerle birlikte olmak dileğiyle.

Endüstri Mühendisliği Günleri Proje LideriÖzge Akman

Page 8: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 8 -

Marmara Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü öğrencileri tarafından 2000 yılında kurulan Marmara Industrial Engineering Society (MieS); gerek Mühen-dislik Fakültesi, gerekse tüm üniversitemiz için önemli bir yapılanma olduğunu daha ilk faaliyetlerinden itiba-ren hissettirmiştir.Kulübümüz bölüm destekli bir öğrenci kulübüdür. MieS, yeni dönemde üniversitemizde açılan ilk öğrenci kulüpleri arasında olmasının yanı sıra, hem sistem hem de çalışma metodu olarak kendisinden sonra hayata geçen diğer kulüpler için de bir model teşkil et-miştir. MieS, bu yolda 2000 yılından itibaren sık, sürekli, nitelikli, planlı ve hedefl i faaliyetler ortaya koymuştur.

MieS’i diğer birçok kulüpten ayıran özellik de MieS ça-lışmalarının sahip olduğu bu niteliklerdir.

Organize ettiğiimiz tüm etkinlik ve projelerin ardından gerek iş dünyasından, gerek üniversitemizden ve gerekse organizasyonlarımıza gelen katılımcılarımızdan aldığımız iyi niyetli ve olumlu geri bildirimler bizi fazlasıyla memnun etmiş ve gelecek dönemler için motivasyonumuzu artırmıştır. Bu bağlamda büyük bir takım olarak görevimizi yerine getirmeye ve kulübümüzü daha üst noktalara ulaştırabilmek için çalışmaya devam etmekteyiz.

ÜYESİ OLDUĞUMUZ TOPLULUKLAR

Endüstri Mühendisliği Toplulukları Birliği

(EMT)

Türkiye Endüstri Mühendisliği Öğrencileri

Buluşması (TEMÖB)

İstanbul Öğrenci Kulüpleri Platformu

(Platform-İstanbul)

İstanbul Endüstri Mühendisliği Öğrenci

Toplulukları Birliği (İSTEM)

Endüstri Mühendisliği Günleri (EMG)

Kariyer Günleri (KG)

Teknik Geziler (Fabrika ve şirket gezileri)

Eğitim ve Seminerler (Kişisel gelişim, kariyer ve bilişim

eğitimleri)

Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mezun

Öğrenci Buluşması (MÖB)

Tavanarası Sohbetleri (Kulüp odamızda mezunlarımızı

ağırladığımız haft alık organizasyon)

Mentorluk Projesi (Mezun-Öğrenci eşleştirilmesi ve

kariyer koçluğu)

EMT Vaka Analizi Yarışması Yerel Elemesi

EMT Lise Sunumu Projeleri Yerel Çalışmaları

Girişimcilik Dünyasına Atılım Platformu (GirDAP)

Page 9: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 9 -

Organizasyonumuz, diğer kariyer günleri organizasyonlarından farklılaşarak kısa sürede geniş bir kitleye hitap etmeyi ba-şarmıştır. Amacımız; sektörün devleri ile öğrencileri bir araya getirerek, öğrencile-

re konuşmacılarımızın tecrübelerini ve kariyer yolculuk-larını dinleme fırsatı vermek ve öğrencilerin kendilerini bekleyen kariyer alternatifleri hakkında bilgi almalarını sağlamaktır. Adının aksine sadece insan kaynakları de-partmanına yönelik değil, firmalardaki en temel depart-manlardan birisi olan insan kaynakları departmanını baz alarak farklı departmanlardan katılımcılara da yer vererek daha çok katılımcıya ulaşmak hedeflenmiştir.Bu yıl 13-14-15 Mart 2012 tarihlerinde Marmara Üni-versitesi Göztepe Kampüsü Dr. İbrahim Üzümcü Kültür Merkezi’nde 4. sünü gerçekleştireceğiz.Bu yılki organizasyonumuzda;

“Başarı Hikayeleri“ başlığı altında şirketlerin üst düzey yöneticilerinin başarı hikayelerini dinleyeceğiz.Sektörün

önde gelen firmalarından ve de farklı farklı departmanla-rından ağırladığımız üst düzey yöneticilerle hem şirket-lerin kültür ve işleyişlerini tanıdığımız hem de öğrenci-lerin kendilerine katabilecekleri değerler hakkında bilgi edinmelerini sağlayacağız.Sadece kurumsal anlamda değil hayatta da başarı geti-recek çeşitli yöntem ve taktikleri öğrendiğimiz kişisel gelişim seminerimiz de olacak.Öğrencilerin soru-görüşlerini ifade etmelerini ve de staj-iş olanakları hakkında bilgi edinmelerini sağlayan çeşitli firma standlarımız olacaktır.‘’Engelsiz Kariyer’’ başlığı altında engelleri aşıp başarıyı yakalamış insanların başarı hikayelerini dinleyeceğiz.

Böylece İKFYVZ’13’ü dopdolu geçireceğiz. Bu yıl herkesi 13-14-15 Mart’ta Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsüne bekliyoruz!!!

Özge ÖztoprakKariyer Günleri Komitesi Lideri

YÖN VERENLER ZİRVESİ’13

İNSAN KAYNAKLARIFAALİYETLERİNE

Page 10: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 10 -

MEZUN ÖĞRENCİ BULUŞMASI’13 (MÖB)

MENTORLUK PROJESİ

Marmara Üniversitesi Mühendislik Fa-kültesi mezunları, geleceğin mühen-disleriyle bir arada…Bu buluşma her sene bir öncekinden çok daha iddialı bir organizasyonla

Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mezun-ları ve öğrencilerini bir araya getiren ve mayıs ayında 12.sini düzenleyeceğimiz köklü bir buluşmadır. Dönem arkadaşlarının tekrar bir araya gelmesine de vesile olan

organizasyonumuz biz öğrenciler için, mezunlarımızın deneyimlerinden yola çıkarak kariyerlerini belirleme-lerinde pusula görevi görüyor. MieS olarak hedefimiz; Mühendislik Fakültesinin marka değerini arttırmak, M.Ü Mühendislik Fakültesi mezunlarının ve öğrencilerinin, her sene daha da büyüyen bir aile olmasını sağlamaktır. Bu ideallerimizle tüm mezunlarımızı ve öğrencilerimizi mayıs ayında Mezun Öğrenci Buluşması’na katılarak, bu amacımıza ortak olmaya çağırıyoruz.

2007 yılından bu yana süregelen Mentorluk Projemiz, mezun öğrenci iletişimini güçlen-dirmek adına kulüp üyelerimizle kulübümüze dışarıdan destek vermek isteyen bölümümüz mezunlarını bire bir eşleştirdiğimiz ve belirli

bir yol haritası doğrultusunda buluşmaların gerçekleştiril-mesi hedefiyle ortaya çıkmıştır. Mentorluk projesindeki amacımız; mezunlarımızın öğrencilik ve iş yaşamındaki tecrübelerini, tavsiye ve bilgi birikimlerini öğrencilerle paylaşmalarını sağlamaktır. 5 yıldır aktif olarak devam eden Mentorluk Projesinden aldığımız geri bildirimler doğrultusunda süreci sürekli olarak geliştirmekte ve izle-mekteyiz. 2012-2013 öğretim yılı Mentorluk Projesi kap-samında 100’den fazla öğrenci ve mezunumuzu eşleştire-rek geçtiğimiz yıllarda ortaya konan vizyon doğrultusunda projemizi bir adım daha öne çıkarmış bulunmaktayız.

Burcu DönerMezunlarla İletişim Komitesi Lideri

Page 11: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 11 -

GİRİŞİMCİLİKDÜNYASINA

ATILIMPLATFORMU ‘13

(GirDAP)

Girişimcilik Dünyasına Atılım Platformu (GirDAP) ola-rak bu yıl 3 Mayıs günü gerçekleştireceğimiz organizasyo-numuzla her yıl yaptıklarımızı biraz daha farklılaştırarak, fikri olup da cesareti olmayanlara yol gösterici olmayı hedefl iyoruz. Etkinliğimizi oturumlara ayırarak girişimci adaylarına, girişimciliğe her açıdan bakma fırsatı sağlıyo-ruz. Emre Yurdanur (mackolik.com kurucusu) Kaan Dönmez (morhipo.com kurucusu)Didem Güney Alsoy ( bonnyfood.com kurucu ortağı)Mehmet Fatih Kaçır (Choc’nette kurucu ortağı)Halit Dumankaya (Dumankaya İnşaat)Nadir Güllü (Karaköy Güllüoğlu)geçen seneki konuşmacılarımızdan sadece birkaçı ol-makla birlikte, bu yıl girişimciler için çalışmalarımız ekip olarak son hız devam etmektedir.Bu yıl 3 Mayıs günü;Girişimcilik ve İnovasyonİnternet GirişimciliğiGenç GirişimcilerYatırımcı Gözünden GirişimciSosyal Girişimcilik ve Sektörün Devleri oturumlarında sizlerle buluşup, dolu dolu ve herkes için verimli, eğlenceli bir gün geçirmeyi diliyoruz. Biz, GirDAP ailesi ve alanında en başarılı markalarının ku-rucularıyla 3 Mayıs gününe hazır olacağız. Siz GirDAP’a kapılmaya hazır mısınız?

Hazal TüfekçiGirişimcilik Dünyasına Atılım PlatformuProje Lideri

Page 12: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 12 -

Her sene 6 bin civa-rında EM mezun oluyor. Bizi onlar-dan öne çıkaracak şeyler nelerdir?

Henüz öğrenciyken geç kalmadan neler yapılmalıdır? Her yıl 6000 Endüstri Mühendisi diyoruz, fakat buna ek olarak İşletme Mühendislerini de düşünürsek sayı daha da artıyor, ki aynı işleri yapıyo-ruz aslında. EM için bir tabir vardır “ ne deve ne de kuş”. Bizler tam ola-rak ne mühendis ne de işletmeci gibi bir krefigasyona tabi tutulmuyoruz. Bu yüzden EM’lerin daha mezun ol-madan kendilerine artı katacak bazı

alanlarda aksiyon almaları gerekiyor. Bunların neler olabileceğine kendi deneyimlerimden çıkarak örnek ver-mek istiyorum çünkü her sektörün mutlaka ihtiyaçları birbirinden fark-lı. Otomotiv sektörü açısından baktı-ğımızda; mühendislik gerektiren bir sektör olduğu için daha okul yılla-rındayken özellikle üretim ile ilgili olan derslere dikkat edilmesi gere-kiyor. Satış veya planlama tarafında çalışacaklar için Operation Research dersine önem vermelerini tavsiye ederim çünkü sürekli bir şeylerin analiz edilmesi gerekiyor bunları da bazı gözlem ve analizlerle destekle-mek gerekiyor. Ben bir Alman şirke-

tinde çalışıyorum ama hiçbir zaman Almancanın eksikliğini yaşamadım, çünkü İngilizceyi iyi biliyorum ve konuşuyorum. Fakat İngilizceniz iyi olmadığı takdirde işler yürümüyor. İngilizce için ise çok okudum, film izledim. Çok okumanın bir başka faydası ise kişisel gelişime katkı sağ-laması. Kişisel gelişim kitaplarında kullanılan İngilizce, genel olarak iş hayatında kendimizi pazarlarken kul-landığımız İngilizceye paralel. Böyle şeyleri İngilizce okumanızı tavsiye ediyorum, çünkü Türkçeye çevirilin-ce daha yavan oluyor ve karşılığı tam olarak bulunamıyor. Bunların dışın-da dil kurslarının “business group”

RÖPORTAJLARAlanlarında Uzman Mezunlarımızla Yaptığımız Pek Keyifli

Şu anda oturduğumuz sıralardan yıllar önce mezun olmuş ve alanlarında çok iyi yerlere gel-miş mezunlarımızla yaptığımız röportajlarda; okul yıllarında yaptıkları, bize yol gösterecek yaşanmışlıklarının yanı sıra iş hayatları boyunca elde ettikleri iyi ve kötü tecrübeleri de bizlerle paylaştılar. Bu vesiyle bu güzel bölümü hazırlamamızda bizlere yardım eden tüm mezunlarımı-za yürekten teşekkür ediyoruz.

Page 13: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 13 -

adlı bir sistemleri var. Bu konuşmaya dayalı kurslarda farklı sektörlerden insanlarla bir araya gelip diyalog ku-ruyorsunuz. Ben böyle bir kursa ka-tıldım ve çok etkili sonuçlar aldım. Birde kişisel gelişim dersleri var ki bir insanı etkilememiz, onu tanıdığı-mız ilk otuz saniye içinde gerçekle-şiyor. Bu otuz saniye içinde okulda öğrendiğimiz her şeyi anlatamayız, hayat ya da iş tecrübelerinden bah-setmeyiz. Mesela bu kurslar sayesin-de beden dili kullanımı ve insanları nasıl etkileyeceğimiz hakkında tak-tikler öğreniyoruz. İş hayatında bun-larla çok karşılaşıyoruz. Mesela me-zun geliyor fakat daha mail yazmayı bilmeden. Bu gibi konularda grup çalışmalarının çok önemi oluyor. Siz çeşitli kulüplerde görev alanlar, grup çalışmalarıyla bir nebze de olsa iş hayatına adım atmış oluyorsunuz as-lında, gerek mentorluk projesi, gerek sponsorluk araştırmaları sayesinde konuşmayı öğreniyorsunuz. Birlikte çalışmayı öğrenmek iş hayatında çok işinize yarayacak. Aranızdan bazıları öne çıkıp lider oluyor, başkan olu-yor; bunların hepsi iş hayatının simü-lasyonu niteliğinde aslında Özellikle EM arkadaşların kulüpte çalışmaları-nı tavsiye ediyorum. Okulda öğren-diğimiz en önemli şeylerden biri de; analiz yeteneği, algoritma mantığı. Birinci sınıfta Java dersi bize çok saçma gelirdi, “Kod mu yazacağız?” derdik. Hayır, aslında biz algoritma yeteneği kazanmışız o ders sayesin-de ve bu sayede kendimizi insanlara karşı daha rahat ifade eder olmuşuz. Bir sunum yazarken, böyle olursa şöyle yaparız, şöyle yaparsak bu olur, şu maddeyi de ekleyelim bu fikri kır-mış oluruz derken kendimizi gerçek anlamda ifade edip, karşı taraf için hazırlamış oluruz. Sunum demişken, her sunum ve proje de bizim için çok önemli. Pazarlamacı kendi tarafına çekmeye çalışırken, üretimci farklı bir fikir atıyor. İnsan kaynakları ça-

lışanı daha farklı bakıyor. Burada kişilerin algorit-mik mantıkla hare-ket etmesi kişilere liderlik açısından katkı sağlıyor. İş hayatında be-nimsediğiniz ve bizlere tavsiye et-mek istediğiniz olmazsa olmaz tek-nikler var mı? Her iş için ilk kural “Self-arketing(kendini pazarlama)”. Ancak kendinizi iyi pazarlarsanız istediği-niz yerlere gelebilirsiniz. Bir diğeri her zaman sakinliği korumak, mutlu ve pozitif olmak. Bunun dışında bir diğer olmazsa olmaz; çok çok çalış-mak. Falanca az çalışıyor diye bir durum yok, gerekirse eve iş getiri-yoruz, iş seyahatleri oluyor, bazen de mesai… Ne kadar vaktimiz olmasa da sosyal olmak da çok önemli. Bun-lar için vakti kendimiz yaratabiliriz tabi. Mesela tenis mi oynayacaksın, iş arkadaşınla oyna ya da kitap mı okuyacaksın ekonomi, psikoloji, ki-şisel gelişim kitabı oku ki bi şekilde sana katkısı olsun. Çok yakın zaman-da “Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer” adlı bir kitap okudum. Sabah 8 akşam 8 çalışan, kendine hiçbir şey katmayıp, ezik çalışan bir adamın bir anda işindeki yükselişini adım adım anlatıyor. Herkese tavsiye ederim bu vesileyle.Kendi kişiliğimize en uygun işi se-çebilmek için; sizce sektör bazlı mı yoksa departman bazlı mı düşü-nürsek daha sağlıklı olur? Depart-man ya da sektör seçiminde nelere dikkat etmeliyiz ve nasıl karar ve-rebiliriz? Sizin bu sektörü seçme-nizin nedeni ne? En beğendiğim sorunuz bu. Depart-man bazlı düşünmek daha iyidir. Bir analitik düşünür hesap kitap işlerine bakar, diğeri daha fırlamadır satışçı olmaya yakındır. Birisi hem fırlama

hem kişisel ilişkilerde başarılırdır pazarlamacı olur, yani mantıki ola-rak seçilmesi gereken yok departman bazlı olandır. Benim gibi bazılarının da çocukluk hayalleri vardır, ben lise yıllarımdan beri hep Mercedes’te çalışmak istemişimdir. Farklı bir iş başvurusunda da bulunamadım za-ten. Öğrenciyken, sponsorluk işi olduğunda ilk Mercedes’i zorladım, Mercedes sponsorluğunda en büyük pijama partilerinden birini düzenle-dik. 3 ve 4. Sınıflarda part-time iş için zorladım. Şimdi ise burada ça-lışmaya devam ediyorum. Aslında benimki biraz aileden gelen bir şey, ailemde otomotiv sektöründe çalı-şanlar var. Belki başka bir sektör-de çalışırdım fakat bu kadar mutlu olamazdım. Özellikle burada ticari araçlar kısmını seviyorum, bu şir-kette başka bir yerde çalışsam bel-ki bu kadar mutlu olamazdım. Yani benim seçimim sektör bazlı oldu. Bir gün burdan ayrılsam yine sektör bazlı devam ederim. Ama esas man-tıklı olan departman bazlı ilerlemek. Biz genellike öğrencilik yıllarımız-da şöyle yaklaşıyoruz; “Ben üretim stajı yapmak istiyorum, bu yüzden üretim stajı yapacağım” gibi. Benim tavsiyem ne istediğinizin yanında ne istemediğinizi de görmek için o hiç istemediğiniz yerlerde de staj yap-manız. Çünkü böylelikle nereye uy-gun olduğumuzu gördüğümüz gibi, nereye uygun olmadığımızı da gör-müş oluruz. Ben yıllarca üretimde çalışacağım dedim, Mercedes’in mü-lakatlarına geldiğimde seni İK’cı ya-palım dediler, reddettim. Daha sonra

Page 14: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 14 -

seni satışçı yapalım, senin gibi aktif birine bizim pazarlama alanında ihti-yacımız var, bir dene gör dediler. Ne istediğinin yanında ne istemediğini de gör dediler belki mutlu olursun dediler, ve ben orada mutlu oldum. Kıyaslama yapabiliyordum, çünkü 8 ay kadar Bosch’ta üretimde çalışmış-tım. Ve burada satışta aldığım hazzı başka hiçbir yerde alamadım. Asla yapamam dediğim işi 2.5 sene yap-tım. Satıştan sonra iletişime geçmek istedim ve 2.5 senedir de buradayım.Gelecekte şu an çalıştığınız sek-törü seçecekler için önerdiğiniz eğitimler veya sertifika prog-ramları var mı? Otomotiv sektöründe Alman firma fazla Almanca öğrenilebilir ben-ce, fakat üretimde çalışmak için kesinlikle Almanca şart. Çünkü bütün ra-porlar Almanca. Ben bir pazarlamacı ola-rak “lütfen İngilizce gnöderebilir misi-niz?” diyorum, ama üretimdeki biri bunu yapamaz. Bunun dışında otomotiv sektöründe çalışacak olanlar kesinlikle otomotiv alanında bir staj yapmalılar. Otomotiv sektörü iş alımlarında tepeden inme, uzaydan gelme kişiler tercih edilmiyor genel-de. Mesela Mercedes’in Staj Geliştir-me Programı (PEP) var. O kadar gü-zel bir program ki, part-time çalışma sonucu işe yerleştirme %65 ve geri kalan %35’lik kısım genelde yüksek lisans yapacağım diyip gidenler ya da başka bir iş teklifi aldım diyenler. Otomotiv sektörü hardcore mühen-dislik gerektirir, belki bu sektörün size uygun olmadığını göreceksiniz staj sayesinde.Dil eğitimi veya bilgisayar/tek-nik bilgi için okullar, kurslar yo-luyla kendimizi geliştirebiliriz. Fakat bir EM’nin aynı zamanda sosyal kişiliğinin olması ve in-sanlarla iletişiminin güçlü olma-

sı da çok önemlidir. Bunun için neler yapılabilir ve gerçekten de iş dünyasında bu özelliğin etkisi görülüyor mu? Bir kere sosyal sorumluluk bu ko-nuda çok önemli. Bir sosyal kuruluş-ta gönüllü olarak çalışmanızı tavsiye ediyorum. Bu da size karşılıksız bir şeyler yapmanın önemini öğretecek-tir. Aynı zamanda vicdani yönünüzü de besler. Kendinize karşı saygınızı arttıran aktivitelerdendir bunlar. Bu-nun dışında şu anda çok vaktiniz var, lütfen sosyalleşin. Kitap okuyun, film izleyin, çeşitli spor kulüplerine üye olun ve kişisel hobiler edinin ken-dinize. İnsanlar gündemi sosyal ha-

yatla-

r ı n - d a konuştuklarında sizin de sohbete bir yerden dahil olmanızı sağlayacak bazı özellikleriniz olsun. Ama yine de en önemlisi Sivil Toplum Kuru-luşları. Okul döneminde yaptığınız pro-jelerin iş hayatınıza bir katkısı oldu mu? Veya yine okul döne-minden ‘keşke’ dediğiniz bir ak-tivite var mı? Bitirme tezim Mercedes-Benz’de uygulamaya geçti ve hala yürürlük-te olan bir proje. Yedek parça bö-lümünde her gün kullanılan karton kutuların yerine katlanabilir ve çok kullanımlı plastik kolilerin getiril-mesi konusu. O zamanlar şirkete yıl-da 119.000 Euro kazanç sağlatmıştı.

Çok büyük bir gururumdur. Bu bö-lümde yani pazarlama ve iletişim-de çalışmama etken olan daha önce okul zamanında Mercedes ile ortak olarak yapılan pijama partisi temalı organizasyon var, organizasyon ka-biliyetimden dolayı şu an bu bölüm-de çok rahat çalışıyorum. Biliyorum çünkü bir organizasyon esnasında nerelerde arıza sıkıntı yaşayabilirler, katılımcılar neleri talep eder bunla-rı çok iyi biliyorum. Kulubün etkisi çok fazla yani bu konuda. Bir de keş-ke yapsaydım dediğim; ERASMUS. Erasmus insana çok farklı bir vizyon kazandırıyor, yani bu yurtdışında yaşam veya okumak daha iyi demek değil kesinlikle. Ben sadece bunun etkisini birebir kardeşimde gördüm.

Ben Erasmus’a gidemedim çün-kü kendimi o zamanlar çok iş

hayatına kaptırmıştım, para kazanmanın tadına öyle var-mıştım ki Erasmus aklıma bile gelmemişti. Erasmus’a giden arkadaşlarım olmuştu

şey demiştim ya okulu uzatı-yor bir kere benim bir an önce

mezun olup iş hayatına girmem lazım diyordum. Ama kardeşim git-tikten sonra onda gözlemlediğim de-ğişiklik, gidip gelen arkadaşlarımda gözlemlediğim değişiklik, bir kere yurt dışı deneyimi insanın kendine olan özgüvenini yerine getiriyor ve 3 yaş büyümüş olarak geliyorsunuz. Diliniz acayip gelişiyor orda her seviyeden ve her şiveden İngilizce konuşan insanlar oluyor. Çinliyle de orada konuşuyorsun, Amerika’dan İngiltere’den gelen biriyle de. Hem çok iyi, hem çok kötü İngilizce yani. Aksanın gelişiyor ,anlaman gelişi-yor, o yönden çok faydalı yani. Bol bol staj tavsiye ediyorum, kesinlikle zorunlu sürecin içerisinde kalmayın, her dönemde staj yapmaya çalışın. Sadece büyük işletmeleri hedefleme-yin, ben kalıp atölyesinde bile staj yaptım. Deneyim deneyimdir.

Page 15: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 15 -

Her sene 6 bin civa-rında EM mezun oluyor. Bizi onlar-dan öne çıkaracak şeyler nelerdir? He-

nüz öğrenciyken geç kalmadan neler yapılmalıdır?Öne çıkmak konusunu EM ile sınır-lamamak gerekiyor. Aslına bakarsa-nız mezun olup gerçekten EM yapan arkadaşlarım çok çok az. Başka bir değişle rakipler aslında 6 binden çok çok fazla. Belki tamamı çok klasik gelecek ama bence öğrenciyken ya-pılması gereken küçük ve önemli bir liste var. İlk başta, değişim programları. Ma-alesef ben zamanlama konusunda biraz şanssızdım. Okuduğum sırada Marmara Üniversitesi’nin anlaşması olmadığı için ben değişim programı-na başvuru yapamadım fakat daha sonra çevremdeki arkadaşlarımdan, uzun seyahatlerdeki tecrübelerimden ve son olarak yurtdışında çalışırken bu programların değerini daha da çok anladım diyebilirim. Bu programlar, vizyonu inanılmaz geliştiriyor. Ba-zıları tarafından masraflı, okulu uza-tan, gereksiz gibi görülen bu prog-ramlar bence mükemmel bir bileşim sunuyor. Öncelikle birey olmayı öğ-reniyorsunuz; o 6 ay içinde bildiği-niz her şeyi unutup sıfırdan yabancı bir ülkede hayat kuruyorsunuz ve ayaklarınızın üstüne basıyorsunuz. Bu kendi ülkenizde şehir değiştire-rek yapabileceğiniz bir deneyim asla değil. Aileniz, samimi arkadaşlarınız arkada kalıyor ve tamamen yabancı bir kültüre ayak uyduruyorsunuz. İletişim yetenekleriniz gelişiyor. Seyahat, özgürlük, yabancı olmanın verdiği rahatlık ve bir dolu arka-daş… Kendinizi gittiğiniz okuldan mezun olmuş ve orada bir şirkette çalışıyor bile bulabilirsiniz. Bunun yanında dil pratiğini de zaten ister istemez yapıyorsunuz, çok kısa bir çekinme periyodu ardından her şey

zaten kendiliğinden oluyor. İkinci olarak yapılması gereken; eğer kariyer özelinde konuşursak, bana kalırsa olabildiği kadar iş dünyasıy-la network kurmak gerekiyor. Net-work kurmayı kişileri LinkedIn’den eklemekle karıştırmamak gerekiyor. Bence kulüp ortamları iş dünyası ile link kurabileceğiniz, üniversitenin verdiği yoğun teorinin etkisinden kurtulup gözünüzü açmayı öğrenebi-leceğiniz yegane yerlerden biri. Bir çatı altında, resmi bir statüyle iste-diğiniz kişiyi çağırabilir -ki kurum-sal hayata atıldığınızda insanların ne kadar zevkle paylaşmaya gitmek istediğini göreceksiniz- istediğiniz konuyu 1. ağızdan öğrenebilir, bağ-lantılarınızı kullanarak kurumların/şirketlerin düzenlediği çeşitli konfe-rans ve eğitimleri takip edebilirsiniz. Öte yandan kulüpte kurulan arkadaş-lıklar da, çok farklı şeyleri paylaştı-ğınız için sınıf arkadaşlarınızdan çok daha değerli olabilir. İleride bu arka-daşlıklar iş değiştirirken çok faydalı oluyor. Bununla bağdaştıracağım bir diğer tavsiye de; olabildiğince çeşitli çevrelerden arkadaş ve ortam edin-mek. Çünkü ileride sadece sizin çok benzerinizin olduğu bir kurumsal hayat başlangıcı yapabilirsiniz, bu da üniversiteden sonra yaşanan ufak bir travmaya neden olabilir. Bir anda tatillerinizi ve özgürlüğünüzü kay-bettiğiniz yılda, sadece 14 gün izni-niz olan bir ortamla yüzleşeceğinizi unutmamanız gerekir. Yapacağınız

iyi bir çevre yıl içinde daha mutlu olmanızı, işe etkisi olarak da daha motive çalışmanızı sağlayabilir.Benim de üniversitede olduğu gibi herkesin aklında olan bazı sorula-rım vardı, biraz da bunlara değinmek istiyorum; stajlar. Bence kesinlikle okulun limiti kadar yapılmalı. 1. sı-nıfın yarıyılı dahil tüm yazları staj yaparak geçirdim ve gerçekten bun-lar sadece özgeçmişimde birer satır olarak yer aldılar. Maalesef Türki-ye’deki iş hayatı kültüründe stajyer olarak çok fazla şey öğreneceğinizi söylemek zor. Bana kalırsa stajlar-dan en önemlisi, 3. sınıfta yapılan staj. Sebebi de bu staj sonrasında 4. sınıfta part-time çalışma şansı yaka-layıp ilk iş arama safhasını sorunsuz şekilde halletmenizi sağlayabilecek olması. Profesyonel şekilde 3. sınıf yaz stajyeri seçimi yapan büyük şir-ketlerin başvurularına özen göster-mek gerekli, tabi eğer ilk hedefiniz bir işe girmekse. Bu hedefi de ayrıca düşünmek gerekebilir, özellikle yurt-dışında üniversite sonrası iş arama oranı oldukça düşük. Benim gördü-ğüm yeni mezunların genelde back-packer olarak çok cüzi bir bütçeyle seyahat etmeye çalışması, bazılarının non-profit organizasyonlarda gönüllü olarak çalışması. Bunların her birinin ayrı bir tecrübe olduğu ve iş hayatın-da basamak atladıkça yapılmasının zor oldukları da unutulmamalı.İş hayatında benimsediğiniz ve bizlere tavsiye etmek istediğiniz

Page 16: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 16 -

olmazsa olmaz teknikler var mı?İş hayatına atıldığınızda en büyük probleminiz bence junior damgası yemek olacak. İlk işe başladığınız şirketin en küçükleri olduğunuz için, eğer siz de buna davranışlarınızla izin veriyorsanız, o damgayı yiyi-yorsunuz maalesef. Bu da size ileriki aşamalarda zam, terfi vs. çeşitli zor-luklar yaratabiliyor. Bunun için nere-de evet nerede hayır demeyi bilmek, statükocu olmamak ve gözü açık ol-mak gerekiyor. Maalesef bu olay, bu şekilde yazılarak öğrenebilecek bir konu da değil, kısa sürede atlatmanız temennim.Bana kalırsa bir diğer klasik konu da; iş hayatının ilk yıllarında haddinden ciddi olarak fazla çalışmak. Yöneti-cinin gözüne girmek için kendinizi parçalamak, ancak sizin sosyal ha-yatınızdan ve gençliğinizin en güzel zamanlarından çalar. Gereğinden fazlası, örneğin her gün 7-8 e kadar mesailere kalmak, her işi üzerini-ze almak, çizgileri kaybetmek bana kalırsa büyük hatalar. Yıllar sonra acıyla fark edilen bir gerçek var ki iş hayatında işler ilk 3-5 senede bi-raz kıdemle, yaşla yürüyor, yani 1-2 senede çok çok zıplama yapamaya-cağınızı sindirmek ve biraz kendi pa-ranızı kazanmanın tadını çıkarmak, seyahat etmek ve sosyalleşip çevre yapmak gerekiyor. Soruya biraz tersten başladım aslın-da, “Neler yapmalıyız?” a gelirsek de; işinizle, şirketinizle ve sektörü-nüzle ilgili genel rakamlara hakim olmanızı ve bunlara hakim olduğu-nuzu göstermenizi tavsiye edebili-rim. Bu, sizin işinizi ne derece sa-hiplendiğiniz ve ona ne kadar hakim olduğunuzu gösteren önemli bir artı. Diğer sorularda üstünde durduğum gibi sosyalleşmek, şirket içi çevre kurmak çok önemli. Basit bir kahve sohbeti yaptığınız farklı bir depart-mandan tanıdığınıza işiniz düştüğün-de bir kahvenin ne kadar işinizi ko-

laylaştırdığını görebilirsiniz. Bence iş yaptığınız her kişiyle işin dışında da bir sohbet ve ilişi kurmaya çalış-manız size çok çok büyük avantaj sağlayabilir.Yöneticiyle ilişki de, sizin kaderinizi belirleyen kişi olduğu için çok çok önemli. Kişilerle ne kadar samimi olur ve onları ne kadar gözlemlerse-niz hangi zamanda ve nasıl iletişim kurabileceğinizi de o şekilde kavra-yabilirsiniz. Örneğin; iş, izin, zam, terfi veya yöneticinizin onayı gere-kecek herhangi bir şey için zaman seçimini ve iletişim metodunu bu şekilde seçebilirsiniz. Örneğin sabah uykusuz, huysuz ve 100 tane maili okuyacak olan bir yöneticiye apar topar bireyler söylemek ile öğleden sonra işe geri başlamadan gazetele-re göz atan bir yöneticiye “Ya şu da vardı” diye sormak çok farklı cevap-ları beraberinde getirecektir. Özet-le iş hayatında aldığınız pozisyon, çevrenizin niteliği, iletişim dili, ve zamanlama çok önemli vasıflar. Ba-zen kişilerin belirli biri işi sizden çok daha kötü bildiğini ancak oyunu çok iyi oynadığı için iyi yerlerde olduğu-nu göreceksiniz.Kendi kişiliğimize en uygun işi seçebilmek için; sizce sektör bazlı mı yoksa departman baz-lı mı düşünürsek daha sağlıklı olur? Departman ya da sektör seçiminde nelere dikkat etme-liyiz ve nasıl karar verebiliriz? Sizin bu sektörü seçmenizin ne-deni ne?Açık söylemek gerekirse mezun olanlardan kabaca yalnızca %10’u kendi tercihleri doğrultusundaki işle-ri yapmaktalar. Olay bir müddet son-ra “İş buldum, adı güzel, parası iyi, yeri güzel, bir başlayayım da sonra bakarız”a dönüyor genellikle. Olaya Türkiye’deki realite ile yaklaşırsak, bence ‘Nerede çalışmamalıyım?’ ı bilmekle başlamak daha doğru ola-bilir. Örneğin ben stajlarım sırasında

kesinlikle bir fabrikada çalışamaya-cağımı anladım ve bir daha asla fab-rika ile ilgili bir işe ilgi duymadım. Bunun gibi bir elemeden sonra bu defa da Türkiye’deki star business-lara bakmak gerekli. Stabil ve her zaman iyi olan yüzlerce mezunun ilgi gösterdiği ve seçilmeniz mucize olan şirket ve sektörler (FMCG, Ban-kacılık v.s.) haricinde, bana kalırsa biraz daha geniş perspektifle küçük ama büyüyen pazarlarda oynayan, Türkiye’de küçük ama yurtdışında büyük şirketlere oynamak doğru ata oynamak olabilir. Ben ilk isim olan Turkcell’e, 3. sınıf sonrası yaptığım stajın ardından 4. sınıfı da part-time devam ederek, mezuniyetle birlikte, resmi olarak başladım. Açık söyle-mek gerekirse telekom dünyasıyla 3. sınıf stajına kadar cep telefonu tari-femin en ucuzunu seçmek haricin-de hiçbir deneyimim yoktu. Ancak, teknolojiyi çok yakından takip edi-yordum diyebilirim, mezun olduğum zamanda ilgi alanlarıma göre çalışa-bileceğim en iyi yerlerden birisi de orasıydı. Daha önce belirttiğim gibi ben de klasik olarak 1-2 FMCG şirke-tiyle ve bankayla da paralel işe alım sürecinde oldum, ancak tercihim pi-yasadaki değeri, insan profilinin ka-litesi, bir sonraki kariyer adımı için pazardaki marka değeri, lokasyonu ve çalışma şartları nedeniyle Turk-cell oldu. Seçimlerde nelere dikkat edeceğimizi özetlersek; önce çalışı-labilecek alanları kafada daraltmak, geleceği parlak ve size hareket ka-biliyeti sağlayabilecek şirket ve sek-törleri takip etmek, 3. sınıf stajını bu modele göre 2. adımı da planlayarak seçmeye çalışmak, çalışan profilini az çok değerlendirmek -yanınızdaki nasılsa siz de dışarıdan onun kadar değerlisiniz- ve mantıklı bir teklife göre ilk yerinizi tayin etmek gerek. Bu arada ilk işin üstünüze yapışaca-ğını da asla düşünmemeniz gerekli, sadece o yerin size göre olmadığının

Page 17: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 17 -

erken farkına varıp 2 seneyi aşmadan networklarınızı devreye sokarak bir sonraki adımı planlamanız yeterli.Gelecekte şu an çalıştığınız sek-törü seçecekler için önerdiğiniz eğitimler veya sertifika prog-ramları var mı?İşe alım aşamasında eğer çok spesifik bir işe girmeyecekseniz -ki EM me-zunu olarak spesifik işler çok dar bir pasta bizim için- bana kalırsa gerek-siz sertifika masraflarından ve zaman kaybından kaçınmalısınız. Bence üniversitede en iyi eğitim; iletişim yeteneklerinizi geliştirmek ki bu da tamamen sosyalleşmenizle alakalı. Klasik bir deyişle, eğer şirketteki üst yönetimden herhangi birisiyle asansörde ortalama 1 dakika onu sık-madan muhabbet edebilecek kadar ‘entelektüel’ anlamda doluysanız, bundan değerli bir sertifika yok. Dil eğitimi veya bilgisayar/tek-nik bilgi için okullar, kurslar yo-luyla kendimizi geliştirebiliriz. Fakat bir EM’nin aynı zamanda sosyal kişiliğinin olması ve in-sanlarla iletişiminin güçlü olma-sı da çok önemlidir. Bunun için neler yapılabilir?Bu soruya önceki sorularda kısmen cevap verdim ancak özel olarak vur-gulamak gerekirse, iş dünyasında size adım atmanızı sağlayacak şey-ler istekli çalışmalarınızdaki başarı-nın yanında -aslında daha da büyük bir oranda- insan ilişkileri. Bunun geliştirilmesi konusunda tabi bir reçete yok, ancak iletişiminizin ve paylaşımlarınızın sıradandan ziyade ‘nitelikli’ olması için yapacağınız şeyler elbette var. Günlük ulusal ve uluslararası politikadan, ekonomik göstergelerden, dünyayı etkileyen trendlerden fikir sahibi olmak, büyük artılar. Bunun yanında sizi diğerle-rinden sosyal anlamda farklı kılacak ve gerçekten iyi yapmayı bildiğiniz bazı şeyler, hiç ummadığınız anda sizi bir iş yemeğinin odağı haline getirebilir ve daha önce hiç konuşma

şansı bulamadığınız bir yönetici ile sizi bir anda buluşturabilir. Kurum-sal hayat maalesef yıldan yıla insan-ları aynı şekle sokmayı beceriyor, siz kendi hobileriniz ve çevrenizle günlük rutin dışına ne kadar çıkabi-lirseniz, iş-sosyal hayat dengesini ne kadar başarılı kurabilirseniz o dere-cede motive ve o derece de parlak bir çalışan haline gelebiliyor, insanların konuşmaktan, çalışmaktan zevk duy-duğu bir kişi haline gelebiliyorsunuz.Yurtdışında çalışıyor olmanın Türkiye’de çalışmaktan farkı neler?Ben yaklaşık 10 aydır yurtdışında-yım, ancak Türkiye’deyken yurtdı-şında çalışmanın nasıl olabileceği konusunda fikir sahibi olacak kadar 20’ye yakın iş seyahatinde bulun-dum. Yurtdışında çalışma tecrübesi, bence kurumsal kariyer düşünen ki-şiler için, yüksekleri hedefleyenler için olmazsa olmaz bir deneyim. Benim gidiş amacım bundan ziyade hayat deneyimi ile ilgiliydi. Önce ça-lışmaktan başlarsak, yurtdışına Tür-kiye üzerinden bir firma ile gidiyor-sanız zaten muhtemelen expatlarin çalıştığı bir bölüme veya şehre adım atıyorsunuz demektir. En başta çalış-tığınız kişiler artık sizin için gerçek bir iş arkadaşı ve diğer ülkelerdeki networkler oluveriyor. Kalıplaşmış iş yapış şeklinizden kurtulup diğer milletlerin tarzlarını görüyor, iyi kötü yanlarını yorumlayıp kendi iş yapış şeklinizi değiştirebiliyorsunuz. Örneğin bir an için elimizde bir kanıt olmasa da Türkiye’deki insanların gen yapısındaki, hayat tarzlarındaki ortaklıkların iş yapış şekillerindeki benzerliklere neden olduğunu düşü-nün. İşte yurtdışında çalışmak; si-zin için yeni bir gen havuzu, birçok yaşam tarzı ve birçok farklı iş yapış şekli oluveriyor.Yavaş yavaş bakış açılarının farkını anlamaya başlıyorsunuz. Örnek ver-mek gerekirse, küçük resimde, “gu-

rur kaynağımız” olan, Avrupalıların bozuk paranın üstünü tam vermeyi hesaplayamadığını düşünürken, ge-nel davranış biçimlerini ve kültürü idrak ettiğinizde, aslında bizim ne kadar küçük hesapları düşünüp bü-yük resmi göremediğinizi de görmüş oluyorsunuz. Hayat tarzı olarak da geçirdiğiniz her gün ayrı bir gözlem, karşılaştığınız her durum ve zorluk sizin için paha biçilmez bir deneyim oluyor. İşin, para kazanmak için sa-dece bir araç olduğunu, gereksiz hırs-larınızdan kurtulduğunuzu, düzenin ve sistemin tadını çıkarmak istediği-nizi fark ediyor ve maalesef ülkemizi ,hem de kendi ellerimizle, bazen ne hallere getirdiğimizi uzaktan daha iyi görüyorsunuz. Bir örnekle özetleye-cek olursam yurtdışı deneyimi, sanki yanınızda bulunan diğer insanların yanında etrafa dürbün kullanarak bakmak gibi, eğer giderseniz etrafta ne var daha iyi görürsünüz. Yürüye-ceğiniz yolu da daha iyi seçer ve al-mış olduğunuz onca yolu da ne kadar doğru veya yanlış gittiğinizi görebi-lirsiniz.Okul döneminde yaptığınız pro-jelerin iş hayatınıza bir katkısı oldu mu?Bana kalırsa üniversitede alınan eği-tim sizin sadece yorumlama yetene-ğinizi geliştirmeye yarar. Bu zaten akademik kariyer haricinde kabul edilebilir bir gerçek. Fikir sahibi ol-mak, olayları iyi yorumlayabilmek ve güncel bilgiye ulaşmak, üniversite eğitiminden alınabilecek maksimum nokta. Aslında gerisi; sizin kendinizi, o üzerinizde kimsenin baskı kurma-dığı 4-5 senede nasıl geliştirdiğiniz-le alakalı. Okulda keşke yapsaydım dediğim aktivite; değişim programı-na katılmak ve bütün yazlarımı staj ile dolduracağıma interrail yapmak olurdu. Ya da belki turistik bir yerde o iş hayatının ilk senelerinde benim daha hızlı olmamı sağlayacak İngi-lizce pratik yapacağım bir iş deneyi-

Page 18: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 18 -

Üniversite eğitiminizin son yarısına gelmişsek ve iş bul-manın çok da kolay olmadığı bir ülkede yaşıyorsak, staj yapmanın artıları olduğunu kabul edelim. Biliyoruz ki iş ilanlarında “26 yaşını aşmamış, tecrübeli” gibi sıfatlar koşul olarak önümüze konuluyor.Hem genç hem tecrü-beli aradıkları ortada peki bu nasıl mümkün oluyor? İşte staj en önemli kilit noktalardan biri:Tecrübeli kişilerden işin iç yüzünü hepimiz dinlemişizdir ama yine de iş hayatının gerçekte nasıl bir şey olduğunu tam olarak anlayabilmemiz mümkün değil. İşte bu se-beple, çalışmayı düşündüğümüz alanlarda iyi bir staj ya-parsak durumu daha iyi değerlendirebilir hale gelebiliriz. Staj yaparak baş koyacağımız yolun bize uygun olup olmadığını daha iyi anlarız örneğin üretim alanında ça-lışmak benim hayalim sonra bir üretim stajı yapıyorum

bakıyorum ki asla üretimde yapamam.Bu durumları pro-fesyonel iş hayatına atılmadan önce anlayıp ona göre önlem almak için staj yapmak çok mantıklı. Çünkü iş hayatı profesyonellik gerektirir; bu anlamda staj yapmak neyi ne sebeple yaptığımızı bilmemizi sağlar.Stajyerlik deneyimimiz süresince, okulda öğretilen bil-gilerin pratik deneyimle birleştiği zaman ne kadar farklı anlamlar taşıdığını da görmüş olacağız. İş hayatında ne-ler önemli, iş dünyasında başarılı olmak için neler ge-rekiyor, bizden neler bekleniyor, bunları okulda öğren-memiz olanaksız.Sadece deneyerek tüm bunları bilebilir ve iş hayatına donanımlı ve hazırlıklı şekilde girebiliriz. Ama gel gör ki staj yapmak için iyi bir firma bulmak öylece olacak bir iş değil. Önceden hazırlıklı olmak, ça-lışmalara başlamak lazım.

İş hayatına atılan ilk adım;STAJStaj deyince içi ürperenlerden misiniz? Hele bir de yaz zamanı denizle güneşle kumla kaynaş-mak ve yataktan öğle vakti kalkıp tembellik yapmak varken neden staj yapalım mı diyorsunuz?İşte size bazı nedenler:

Page 19: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 19 -

Siz zahmet etmeyin diye de biz bir çoğunu araştırdık. İşte size bazı firmaların staj ilanları:

ETİ GIDA: Eti yaz dönemi zorunlu stajları her yıl 15 Şubat-01 Nisan’da web üzerinden yapılır. Nisan-Mayıs ayında başvurular değerlendirilip yaz dönemi staj planla-rı hazırlanır. Mayıs ayı ortasında başvurusu kabul edilen adaylara gerekli evraklar e-mail yoluyla gönderilir.

GSK: Nisan-Mayıs aylarında gerçekleşen üniversite ak-tiviteleri boyunca www.kariyer.net aracılığıyla stajyer başvuruları toplanır. Mayıs ayının son iki haftasında uy-gun olan adaylar belirlenip aranır.

MERCEDES: Başvurular 02 Ocak-02 Nisan tarihlerin-de web üzerinden yapılır. Başvuruda bulunan adaylara 1 ay içerisinde geri dönüş yapılır.

PINAR: Başvurular 01 Ocak-15 Nisan tarihleri arasında [email protected] ’ye CV gönde-rilerek yapılır. 15 Nisan-30 Mayıs süresince başvurular değerlendirilir. Firma staj zorunluluğu aramaktadır.

ALARKO: Alarko Şirketler Topluluğu Holding Merkezi (Ortaköy) İnsan Kaynakları departmanı veya Diğer Alar-ko Şirketlerinin İK departmanlarına başvurarak bizzat “Staj Başvuru Formu” doldurarak gerçekleştirilir. Staj Başvuruları, 30 Nisan tarihine kadar haftaiçi 8:30-12:00 ve 13:00-17:30 saatleri arasında gerçekleştirilebilir.

BSH: Yaz dönemi staj başvuruları Nisan-Mayıs ayları arasında www.bsh.com.tr/kariyer üzerinden alınır.

ECZACIBAŞI: Staj koşullarını ve kontenjan hakkında bilgileri her yıl ilkbahar döneminde web üzerinden du-yuran şirket www.eczacibasi.com adresinden başvuruları topluyor.

THY TEKNİK: 2013 yaz dönemi staj başvuruları 01 Mart-31 Mart tarihleri arasında www.thyteknik.com ad-resinden duyurulacaktır.

Page 20: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 20 -

ARÇELİK: Koç grubu bünyesinde bulunan Arçelik A.Ş her yıl staj başvurularını Mart ayı içerisinde web üze-rinden yapılmaktadır. Adaylara kabul edilip edilmediği bilgisi e-mail yoluyla bildirilir.Ön seçim kriterleri:-Başarı düzeyi-Stajyer kontenjanı-Öğrenim görülen bölümün şirket iş süreçleri ile ilgisi olması

FİNANSBANK: Bankacılık sektörü ile ilgili bilgi sahibi olmak isteyen ve bankacılığı yaşayarak görmek isteyen öğrencilere staj imkanı sunan şirket stajyer başvurularını her yıl Nisan ayında www.fi nansbank.com.tr adresinden iş İlanları ve başvuru bölümünden alıyor.HENKEL: Nisan ayı ortasında stajyer alım sürecini baş-latacak olan şirket, mayıs sonunda da tüm yerleştirmeleri tamamlayacak. Firmanın yaz stajı süresi üç ayla sınırlı.Stajyerleri vaka çalışmalarıyla belirliyor. Kendini ifade etme becerisi, yüksek enerji seviyesi, İngilizce bilgisinin iyi derecede olması aranan özellikler arasında…

DOĞUŞ OTOMOTİV: Staj programı kapsamında Mart, Temmuz ve Kasım aylarında stajyer alıyor. Başvu-ru ve değerlendirme süreci ise Şubat, Haziran, Ekimde gerçekleşiyor. Stajyerler en az bir ay, en fazla ise beş ay staj yapabiliyor. Zorunlu yapılan stajların yanında adaylara iki ay gönüllü ve beş ay proje bazlı staj yapma imkanı da tanınıyor.Adaylardan üniversitede okumaları, MS Offi ce uygula-malarına hakim olmaları ve iyi düzeyde İngilizce bilgisi

isteniyor. Bunun yanı sıra kişisel gelişime açık, işe karşı ilgili, öğrendiklerini uygulama becerisine sahip öğrenci-ler tercih ediliyor. Başvurular departmanların taleplerine göre değerlendirildikten sonra özgeçmiş üzerinden yapı-lan ön elemede olumlu bulunanlarla birebir ya da grup mülakatları halinde gerçekleşiyor.

NESTLE: Yaz stajı başvurularını şubat-mart dönemin-de, www.nestlekariyer.com.tr üzerindeki ilan üzerinden kabul ediyor.

SAMSUNG: Yaz stajı için en geç mayısın üçüncü haf-tasına kadar başvuru alıyor. Ancak tüm yıl boyunca dö-nemsel staj için başvurular da aktif durumda. En az bir aylık staj süresi bulunuyor. Adayların İngilizce bilmeleri ve ofi s programlarını etkin olarak kullanabilmeleri de global şirket ortamında yapacakları stajdan azami fay-dayı sağlayabilmeleri adına önemli kriterler olarak gö-rülüyor.

TURKCELL: Turkcell’in üniversite üçüncü ve dördün-cü sınıf öğrencilerine yönelik PAF staj programı bulunu-yor. Program kapsamında geçen yıl 175 öğrenci temmuz ayında staja başlamış. Başarılı olanlar yarı zamanlı po-zisyonlarda çalışma imkanı yakalamış. Turkcell, bu yıl da nisan ayı içinde süreç duyurusunu yapacak. Temmuz -ağustos ve ağustos-eylül olmak üzere iki aylık dönem-lerle stajyer alacak.

Page 21: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 21 -

Hazırlamak

İyi Bir Staj Deneyimi İçin; İyi BircvStaj başvurusu yaptığımızda, ilgili kişiler bi-

zim hakkımızdaki ilk yorumlarını ve fikirle-rini CV’miz doğrultusunda oluşturuyorlar. Ve CV’yi ellerine aldıktan sonra yaklaşık 20 saniye içinde dikkatlerini çekerse eğer,

daha ayrıntılı bir şekilde incelemeye başlıyorlar. Yani gerek staj görüşmesi gerekse iş görüşmesinde mülakat kısmına geçebilmek için CV büyük bir ön adımdır. Bizim için bu denli olan CV nedir ve ne şe-kilde oluşturulursa dikkat çekeriz bundan bahsetmek gerekirse;CV (Özgeçmiş) dilimize La-tince “Curriculum Vitae” baş harfleri olan CV‘den gelmiş-tir. Staj ve iş bulma süreci bo-yunca bizim hakkımızdaki en kısa, fakat en etkili bilgileri içinde barındıran CV’yi ha-zırlamaya başlamadan önce; hedefinizi belirlemeli ve bu hedefe yönelik olarak hazırla-malıyız. Özgeçmişimizi genel olarak bilgi, beceri ve başarı-larınızı yansıtmak üzere ha-zırlayabiliriz. Tek ve standart bir özgeçmiş yerine, başvurulan işin özelliklerine göre şekillendirilmiş özgeçmişler hazırlamak bizim için daha faydalı olacaktır.CV oluştururken içinde yer alması gereken bilgilere bi-raz daha değinmek gerekirse; kişisel bilgiler, olmazsa olmazdır. Bu bölümde; isim, soyisim, adres, telefon, e-mail, doğum tarihi, ehliyet kullanımı gibi bilgilere yer verebiliriz. Temel bilgilere yer verildikten sonra kısaca kariyer hedefinden bahsedilerek ilgili kişilerin dikkatinin çekilmesi sağlanabilir. Daha sonra geçmiş deneyimler ve okuduğumuz bölüme yer verebiliriz. Ne kadar çok iş de-neyimimiz varsa, CV’miz o kadar ilgi çeker diyebiliriz. En son iş deneyimimizden başlayarak tüm iş deneyimle-rimizi, söz konusu işlerdeki sorumluluk ve başarıları be-lirterek yazacağımız alandır. Burada önemli olan tarihler arasında tutarsızlık olmaması, sorumlulukların öz olarak

yansıtılabilmesidir. Bu bölümden sonra konuyla ilgili be-cerilerimize yer verebiliriz. İş yaşamınızda önemli olabi-leceğini düşündüğünüz teknik ve teknik olmayan bilgi ve becerilerinizi içerir. Bilgisayar ve yabancı dil bilgisi, tek-nik bilgi ve beceriler burada yer alabilecek bilgilerdir. İlgi alanları, ödüller, gönüllü faaliyetler, yayınlanmış eserler gibi bilgiler başvurulan iş ya da kariyer hedefleri açısından önem taşıyorsa bahsedilmelidir. Son olarak size referans olabilecek, iş hayatında belirli yerlere gelmiş kişiler varsa

onların kişisel bilgilerine yer verin. Referans olarak belirtilecek kişile-rin daha önce birlikte çalışılmış ki-şiler olması tercih edilmelidir. Aynı zamanda, referans olarak belirtilen bu kişilerin önceden izinlerinin alınmış olması da oldukça önem-lidir.CV yazarken dikkat etmemiz ge-reken bazı önemli noktalar vardır. Bunlardan bahsetmek gerekirse; olumlu olun, kendinize güveniniz tam olursa kendinizi daha rahat ispat edersiniz. Başvurduğunuz pozisyon ya da kariyer hedefinizle

ilgili olmayan özelliklerinizden bahsetmeyin. İlgi alanları-nız, gönüllü çalışmalarınız gibi faaliyetlerinize başvurdu-ğunuz işle çok alakalı olmadıkça yer vermeyin. CV’nizin kendi içinde tutarlı olmasına çok dikkat edin. Önemli başarılarınızın üstünde durun. Eğer genel akademik not ortalamanız(GANO) 3.0’ın üzerindeyse mutlaka belirti-niz. İş hayatına yeni atılacak ya da staj yapacak olan kişi-ler için CV uzunluğunun 1 sayfa olması en uygunudur. Bir diğer önemli nokta, yazım kuralları ve noktalama işaret-lerine dikkat edin. İfade bozuklukları, dilbilgisi hataları, yazım ve noktalama işareti hataları CV’niz ne kadar iyi olursa olsun sizin “dikkatsiz” ve “özensiz” bir kişi olduğu-nuza işaret eder. Kullandığınız dil anlaşılır ve yalın olsun.CV hazırlarken bunlara dikkat edip, biraz da görselliğe önem verirseniz bir adım önde olacaksınız. Her şeyin baş-langıcı iyi bir CV’dir.

Page 22: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 22 -

OLmAk

gÜNÜmÜzdE

Tüketicilerin markalara olan yaklaşımı ya-şadığımız dijital çağda internetle beraber kapsamlı değişikliğe uğramıştır. Pazarlama ekonomisi gelişirken, geleneksel pazarlama stratejilerinin bir bölümü kullanılamaz hale

gelmiştir. Pazarlama yöneticileri için pazarlamaya eski düzen yaklaşım sürdürülebilir olmaktan uzaklaşmıştır. Tüketiciler halen net bir marka söylemi ve sunumu bek-lemektedir. Öte yandan tüketiciyi etkileyen noktalar ve bu noktalarla tüketicinin kurduğu iletişim büyük ölçüde değişmiştir. Geçmiş yılarda, pazarlama yöneticileri büt-çelerinin büyük bir kısmını markanın bilinirliği yönünde ve satışın olduğu noktada harcarken, günümüzde bu noktaların sayısı ve dinamiği değişmiştir. Bu sebeple, pazarlama yöneticilerinin tüketicinin zamanlarını nerede geçirdiğini iyi algılayıp, strateji ve bütçelerini buna göre ayarlamaları gerekmektedir.Uzun yıllardır kabul görmüş yaklaşım, tüketiciyi etki-

leyen noktaları ünlü huni metaforuyla açıklamaktaydı. Bu metafora göre tüketiciler huninin geniş kısmında başlayarak, önce birçok markayı değerlendirmekte, sonra seçenekleri eleyerek, huninin dar tarafından tek bir seçimle çıkmaktaydı. Pazarlama yöneticileri, iyi tanım-lanmış huninin belli noktalarında medyaya para ödeyerek ‘push’ pazarlama stratejisini gütmekte ve marka bilinir-liği yaratarak tüketicileri satın almaya teşvik etmekteydi. Günümüzdeyse bu metafor, tüketicinin markayla girdiği güncel etkileşimi kapsamakta yetersiz kalmaktadır.Court ve arkadaşlarının yayınladığı kapsamlı bir araş-tırma (McKinsey Quarterly dergisi, Haziran 2009), yaklaşık 20bin tüketicinin satın alma karar aşamasını modelleyerek günümüz tüketicisinin seçenekleri daha az eleyerek sonuca ulaştığını ortaya koymuştur. Bu araştır-manın sonuçlarına göre dijital çağda tüketicinin eleme sürecinde dört aşama mevcuttur: dikkate al, değerlendir, satın al ve haz al/tavsiye et/bağlan.

Page 23: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 23 -

•Dikkate al: Süreç tüketicinin aklında bir takım marka-ların oluşmasıyla başlar. Bu durum huni modelinde çok sayıda markayken, günümüzde medya baskısıyla oluşan pazarlanan marka sayısındaki kirlilik sebebiyle tüketici tarafından dikkate alınan marka sayısı azalmıştır.•Değerlendir: Tüketiciler bilgisine değer verdiği tanıdık-larından, satıcılarından, markadan ve markanın rakip-lerinden bilgi toplayarak belli markaları elerken, belli markaları seçerler. Sürecin bu aşamasında, tüketicilerin kararlarını verirken pazarlama yöneticilerinin ‘push’ etmesi yerine tüketicilerin kendilerine ulaşması ve diğer bilgi kaynakları daha etkin olabilir.•Satın al: Birçok tüketici satın alma aşamasını mağazaya gelinceye kadar ötelemektedir. Bu aşamada ise tüketi-ciler başka bir yöne rahatlıkla kaydırabilir. Bu sebeple, markanın konumu, ambalajı, fiyatı ve satış etkileşimi çok büyük önem taşımaktadır.•Haz al/Tavsiye et/Bağlan: Satın aldıktan sonra tüketici markayla etkileşime geçtikçe ve yeni online noktalar sayesinde, daha kapsamlı bir ilişki oluşur. Örneğin, Court ve arkadaşlarının çalışmasına göre cilt bakım ürünü kullanan tüketicilerin %60’ı, ürünü kullandıktan sonra online araştırma yapmaktadırlar. Bu sebeple, tüketiciler bir markadan memnun kaldıklarında, markayı tavsiye ederek, markanın potansiyelini canlı tutarken diğer tüke-ticilerin değerlendirme aşamalarında da dolaylı rol oyna-yacaklardır. Eğer tüketici markadan memnun kalmazsa, onla bağlarını kesebilir ve daha da kötüsü diğer tüketici-lerin değerlendirme aşamasında olumsuz etkisi olabilir. Diğer yandan, tüketicinin markayla ilişkisi kuvvetlendiği sürece haz al/tavsiye et/bağlan döngüsüne girer ve dikka-te al ve değerlendir aşamalarını tamamen atlar.

Tüketicinin eleme sürecindeki değişim çok radikal gö-zükmese de pazarlama yöneticileri açısından anlamı iki yönden büyüktür:

•Öncelikle artık pazarlama yöneticilerinin bütçelerinin büyük bölümünü medyada (ör. televizyon, radyo, online, v.b.) harcamak yerine tüketicini eleme sürecini etkin hedeflemesi gerçeği ortaya çıkmıştır. Buna sebep, medya-ya harcanan bütçenin dikkate al ve satın al aşamalarını hedeflemesidir. Öte yandan, birçok tüketici değerlendir ve haz al/tavsiye et/bağlan aşamalarında daha çok etki altında kalırlar. Örneğin, online yaklaşımda çarpıcı ban-ner reklamlar, arama motorlarında alınan hitler, vurucu viral videolar bir ürünü dikkate aldırabilir, ancak ürün zayıf değerlendirmeler aldıysa ve daha kötüsü online tartışılmadıysa, değerlendirme sürecini geçmesi mümkün değildir.•Diğer yöndense, pazarlama bütçeleri genelde güncel ol-mayan stratejilerin ihtiyaçlarına cevap vermeye yönelik-tir. Huni metaforunun etkin olduğu dönemde, iletişim tek yönlüydü. Daha açık bir ifadeyle, tüketiciyle her etkile-şimin belli bir medya ücreti vardı. Bu sebeple, şirketlerin pazarlama bütçeleri genelde para ödenen medyaya ayrıl-mıştır. Bu yaklaşım artık güncelliğini yitirmiştir. Pazarla-ma yöneticileri günümüzde belli medya kanallarına sahip olmayı (ör. markanın kontrolündeki websiteleri gibi) ve belli medya kanallarını elde etmeyi (ör. marka-sever tüketiciler tarafından oluşturulan topluluklar, forumlar, websiteleri, v.b.) göz önünde bulundurmalıdırlar. Bu gelişmelere bağlı olarak artık pazarlama bütçelerinin belli bir kısmı bu karmaşık yeni kanalları yönetmeye ve takip etmeye ayrılmalıdır.

Page 24: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 24 -

Tüketicinin eleme sürecine yaklaşımdaki plan şirke-tin ürünleri, hedef segmentleri, kampanya stratejisi ve medya miksine göre değişiklik gösterebilir. Öte yandan, plan doğru uygulandığı sürece, tüketicilerin marka algısı sosyal medyadaki tartışmalardan, mağazadaki alışveriş deneyimine kadar şirket ve satıcıyla çoklu etkileşimi kapsayacaktır. Örneğin, Apple karışıklığı tamamen ortadan kaldırarak, ürün açıklamalarını basitleştirmiş, birçok açıklayıcı videoyu websitelerine eklemiştir. Bu sayede sürecin önemli noktalarında devamlılık, bütünlük ve duyarlılık sağlamıştır. Benzer şekilde, Nike devamlı ‘Just Do It’ mottosunu sadece değişik medya kanalla-rında tekrarlamak yerine, tüketicilerini bu mottoya göre yaşamaları konusunda motive etmeyi tercih etmiştir. Bu bağlamda, Nike+ serisini lanse etmiş ve bu serideki ci-hazlar sayesinde tüketicinin sportif aktivitelerini kaydet-me olanağını sağlamış ve ayrıca uluslararası yarışmalara sponsor olmuş ve kişiye özel sportif çalışma programları geliştirmiştir. Bu örneklerden çıkarılacak ders, tüketicile-rin markayla olan etkileşiminin satın almayla başlamadı-ğı ve bitmediğidir. Bu şirketler, pazarlama yaklaşımlarını ürün kategorisine, marka pozisyonuna ve kanal ilişkileri-ne göre belirlemektedir. Tüketicinin eleme süreci merkezli stratejiler geliştirme ve uygulama kapsamında pazarlama yöneticilerinin yeni roller üstlenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, özellikle üç rol öne çıkmaktadır:•Koordine edici: Süreçteki birçok önemli nokta şirketin sahip olduğu medya kanallarıdır (ör. şirket web sitesi, ürün ambalajı, müşteri hizmetleri ve satış fonksiyonları). Bu fonksiyonlar da genelde şirkette pazarlama dışında bölümler tarafından yönetilir. Günümüzdeyse bu potansi-

yel kanalların, pazarlama yöneticisi tarafından koordinesi önem kazanmıştır.•Yayıncı: Pazarlama yöneticileri son yıllarda yayıncı rolünü de üstlenmiştir. Örneğin, ürünün pazarlaması, satışı ve servisi için video geliştirme, sosyal medyada sunulan promosyonların hazırlanması, akıllı telefon ve tablet bilgisayar aplikasyonları ve karar destek araçları (araba seçerken, araba markalarının sıklıkla kullandığı online ‘hayalindeki arabanı dizayn et’ aracı gibi) gibi birçok yayınlanan malzemenin içindeki bilgiler ve dizayn bütünlüğü çok önemlidir ve günümüzde koordinasyonu-nun pazarlama yöneticileri tarafından sağlanması daha da büyük bir gereklilik haline gelmiştir.•Pazar bilgi lideri: Tüketicinin eleme sürecindeki birçok nokta artık dijital hale gelmiştir. Bu sebeple, günümüzde pazarlama datasının pazarlamanın kontrolünde olması önem kazanmıştır. Pazarlama yöneticisi son yıllarda tüketici bilgisini organizasyon içinde ilgili fonksiyonlara yayan ve koordine eden ‘lider’ konuma gelmiştir. Bu sayede şirketin ilgili aksiyonlara almasını da kontrol ve takip edebilir.Dijital çağda pazarlama yöneticilerinin adaptasyonu şirket için büyük önem taşımaktadır. Karar aşamasında tüketicinin marka hakkında görüşü her zaman kıymetli olmuştur. Öte yandan, günümüzde bilgiye ulaşım kolay-lığı, hız ve dijital noktalarla etkileşim marka deneyimine özel dikkat edilmesi gerekliliğini beraberinde getirmek-tedir. Bu noktada günümüz pazarlama yöneticileri için liderlik rolünü üstlenerek, marka deneyimini şirketin merkez stratejisi haline getirme fırsatı ortaya çıkmıştır.

Bilge Öncül Başt�

Page 25: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 25 -

SOSYAL mEdYA kULLANImI

Bu yazımı; gün geçtikçe etkisi daha çok hissedilen dijital mecranın kişisel prestij yönetimi ve konumlandırma açısından nasıl kullanılacağına dair örneklere ayır-dım. Faydalanacağınızı umuyorum.

Yazımı bu konuya ayırmama sebep olan hikayeyi de kı-saca paylaşayım. Geçtiğimiz günlerde global bir insan kaynakları danışmanlık fi rmasının genç danışmanların-dan biri tarafından arandım. Sonrasında LinkedIn’den profi line baktım, 24 yaşındaydı, yani bir Y kuşağıydı! Uluslararası bir ilaç fi rmasına bir yönetici aradıklarını belirtti. Arayan genç arkadaşın daha önce Google kul-lanıp kullanmadığını bilmiyorum ama, beni telefonla aramadan önce kullanmadığından eminim. Ellerinde bu-lunan son özgeçmişimden görebildiği kadarıyla …. İlaç fi rmasında çalışmaktaymışım. Hala orada olup olmadı-ğımı sorarak sohbete başladı. Kibarca, oradan ayrılalı 4 sene olduğunu, sonrasında bir başka şirkette çalıştığımı, bir süredir de kendi girişimimle ilgilendiğimi belirttim. Benden özgeçmişimi göndermemi rica etti. Ben de; uzun

bir süredir özgeçmiş yazmadığımı, ama LinkedIn profi -limi anlık olarak güncellediğimi ifade ettim. Şunu çok açıkça söylemeden geçmeyeyim, günümüzde yetenek avcılığı yaptığını söyleyen bir danışmanlık fi rmasının yetkilisinin bırakın LinkedIn’i, Google’ı bile kullanama-dığını görmek beni şaşırttı. Çünkü aslında, benim o an itibariyle ne ile meşgul olduğumu öğrenmesi için yapma-sı gereken tek şey adımı Google’a yazmasıydı. Dijital alandan kastettiğim , elbette web ortamı. Bunu, kayıtlı olduğumuz tüm sosyal iletişim ağlarının (Linke-dIn, Twitter, Facebook, vb.) bileşimine ek olarak hakkı-mızda yayınlanan tüm bilgilerin (yazı, fotoğraf, video) toplamı olarak tanımlayabilirim. Bağlantıda olduğumuz kişilerin bizi nasıl algıladığı, as-lında tamamen çizdiğimiz dijital profi l ile ilgili. Bana kalırsa, kendimizi anında, hızlı ve neredeyse limitsiz bir şekilde ifade edebildiğimiz alan olan sosyal ağlarda-ki kabulümüz için en kritik şey; “seviyeli samimiyet”. Şüphesiz samimiyetin de seviyeleri var. Çocukluk ar-kadaşınızla konuşurken bunun seviyesi farklı, okuldaki

İnternet hayatımızı sararken bir kavram daha hayatımıza girdi: Sosyal Medya. Şu an hayatı-mızın her noktasında internet, her noktasında sosyal medya var ve hemen hemen her şey bir tık uzaklıkta… Günümüzün en popüler kavramlarından biri olan sosyal medya, herkesin diline takılmış gidiyor. Eskiden bildiğimiz bir medya vardı. Bu medyada sadece televizyon, radyo, gazete ve dergiler vardı. O medya alanlarının ürettiklerini bizler tüketirdik. Sosyal medya ise, bence internetin tam kendisidir. Facebook, Twitter, LinkedIn, bloglar, sözlükler vs. sayesinde birçok kişi üretebilip paylaşabiliyor ve internet kullanan herkes bu üretilene katılabiliyor. Artık üretenler de, tüketenler de bizleriz.

Page 26: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 26 -

hocanızla konuşurken farklı. Hatta okuldaki hocanızla “okulda” konuşurken farklı, halı sahada maç yaparken farklı, bir restoranda akşam yemeği yerken farklı. Do-layısıyla dijital mecrada önce “mekan farkındalığından” bahsedelim. Türkiye’de en çok kullanılan üç sosyal ağın üzerinden giderek, kısa bir öz değerlendirme yapma şansı bu-labileceğimizi düşünüyorum. Bu üç ağ ve Türkiye’deki yaklaşık kulla-nıcı sayıları şöyle:Facebook: 32 MilyonTwitter: 7,2 Milyon (5,3 Milyon aktif)LinkedIn: 1,1 MilyonBu üç sosyal ağı birbi- rinden ayıran teknik özellikleri olsa da, temel olarak kişilerin kendilerini konumlandırmak için kullandık-ları belli yöntemler var. Unutulmaması ge-reken şeyse ; her davranışın her mekanda hoş karşılanmaması, ya da kabul gör-memesi gibi, sosyal ağlarda da bunun geçerli olduğu.Sosyal hayatta, bir topluluk içinde dikkat ettiğimiz basit kurallar as-lında dijital ortamda da geçerli.

Bunları yapmamakta fayda var:

Hesapları (ortamları ve durumları) birbirine bağlama-yın. Her sosyal ağın kendine göre alışkanlıkları, jargonu

ve kriterleri var. Nasıl ki semt pazarındaki pazarcıyla farklı, lüks bir mağazadaki satış görevlisi ile farklı, 3 ya-şındaki bir çocukla farklı bir tonda konuşuyorsak, aynısı sosyal ağlar için de geçerli. Twitter’da @abcde kişisiyle yaptığınız sohbet, Facebook’taki arkadaşlarınızı hiç il-

gilendirmeyecektir. Twitter’da bir sohbete dahil olmak, veya bir konu başlığı açmak için kul-lanılan hashtag (etiket) # işareti, Facebook’ta kullanılan bir yöntem değil örneğin.

Gevezeliği abartmayın. Sürekli kendinden bahsederek monolog yapanlar pek hoş kar-

şılanmıyorlar. Elbette, burası kendimizi ifade ettiği-miz bir mecra, ama dozunu iyi ayarlamak lazım.Politika, dini mevzular, seks konularına dikkat. Elbet-te bu üç kavram da hayatımızın birer parçası ama son derece özel konular. Bunun tercihi size kalmış ama, bu konularda bir paylaşımda bulunacaksanız, bağlantıda ol-

duğunuz tüm kişileri dikkate almakta fayda var.

Bunları da yapmakta fayda var:

Açıkça destekleyin, takdir edin. Sosyal medyada hiç tanımadığınız

birinin güzel bir paylaşımına denk ge-lebilirsiniz, ya da LinkedIn gibi görece

resmi bir sosyal ağdaki bağlantınız, terfi etmiş olabilir. Beğendiğinizi, sevindiğini-

zi, takdir ettiğinizi gösteren davranışlar konusunda rahat olun, kasmayın. Hiç kimse, terfi ettiği için kendi-

Page 27: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 27 -

sini tebrik eden biri hakkında negatif düşünmez. Sosyal medyanın tüm kurgusu takdir edilme ve beğenilme his-sini besleme üzerine kurulmuştur, unutmayın. Facebo-ok’taki, LinkedIn’deki veya (bunu benden duymuş olun) çok yakın Twitter’daki “Like” (Beğen) butonunun tık-lama konusunda cimri davranmayın. Kimse aylık olarak kaç paylaşımı beğendiğiniz konusunda çetele tutmuyor ve sizi yargılamıyor, rahat olun. İş ilişkilerinde astla-rı olduğu kadar üstleri de takdir etmenin, beğeni ifade etmenin ne kadar önemli olduğunu aklınızdan çıkartma-yın. Yağ çekmeyin, ama beğeninizi ifade etmekten de geri durmayın.Hangi konu veya alanda hatırlanmak istiyorsanız, o konudan bahsedin. İlgi alanınız, kişilerin sizden hizmet almak istediği, kısaca satmak (gerçek satış, veya bir fi kre ikna etmek) istediğiniz konu ne ise, o konudan bahsedin. Gelecek vaad eden bir şefseniz, size özel veya dünyanın iyi şefl erinin tarifl erini paylaşabilirsiniz. Psikolog iseniz, bu konudaki uzmanlığınızı duyurmak için sosyal medya doğru yer. Eğer dijital işlerde usta biriyseniz, bağlantıda olduğunuz kişilere faydası dokunacak bilgileri onlarla paylaşabilir, lazım olduğunda size sorabilecekleri ortam-lar yaratabilirsiniz. Hızlı yanıt verin, doğru yanıt verin ve “bilmiyorum” demekten çekinmeyin. Sosyal medyada hız, kazandırır. Size direkt mesaj atmış olan, ya da bir paylaşımınıza yo-rum yapan, soru soran birine mutlaka cevap verin. So-rulan bir soruya uydurma bir cevap vermektense, “bil-miyorum” demek daha iyi. İyi de olsa, kötü de olsa, ona onun farkında olduğunuzu ifade edin. Hiçbir şey mi söy-lemeyeceksiniz, aklınızda olsun, bu işaret pek çok sözün yerine geçiyor :) .

İçerik kraldır. Doğru, kraldır. Hele uzmanlaşmış oldu-ğunuz konuda sizin kadar bilgili nadir insan varsa, işte ortam sizin ortamınız. Yazın! Evet, yazın ve paylaşın. Blog açmak en güzeli ama onunla uğraşamam diyorsa-nız, bu işin en basit yolunu söyleyeyim. Yazacağınız her neyse, bir Word dosyasına yazın. Bunu PDF olarak kay-dedin. slideshare.net adresine gidin ve birkaç dakikalık bilgi girişiyle kaydolun. Bu dosyanızı slideshare hesa-bınıza yükleyin ve mutlaka Google aramalarında görün-tülenebilmek için etiketleyin (tagleyin). İşte, benzersiz içeriğiniz hazır. Bu dosyanın linkini, aktif olduğunu tüm sosyal medya kanallarında paylaşmak bir yana, konu ile ilgileneceğini düşündüğünüz kişilere direkt olarak da gönderin. Önerim, bunu düzenli olarak yapacaksanız, basit bir antetli kağıt formatı hazırlayıp, her seferinde aynısını kullanmanız olacaktır. Dili kusursuz kullanın. SMS icat olduğundan beri pek çok sözcüğü kısaltarak kullanıyoruz, hatta gülümsedi-ğimizi, üzüldüğümüzü, şaşırdığımızı belirten işaretlere bile çok alıştık. Hele ki Twitter çıktı, bütün derdinizi 140 karakterle anlatın dedi, işler biraz daha karıştı. Elbette sözcük kısaltmaları artık hayatımızın bir parçası. Yine de özellikle eğer karakter sayısı sınırlaması yoksa, hele de bir yazı yazıp paylaşacaksanız, Türkçe’yi kusursuz kul-lanın. Yabancı dilde bir paylaşımınız olacaksa da aynısı geçerli tabi.

Sertac Doganay, M.D.Founder & General Coordinator at Social Touch

Founder & editor-in-chief at Tek Doz Dijital

Page 28: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 28 -

Erasmus nedir diye Google da araştırmak yerine, bu soruyu Erasmus deneyimini yaşayan birine sorarsanız; alacağınız ce-vaplar emin olun sizi bunun hayalini kur-maya yetecek kadar heyecanlandıracaktır.

Çünkü Erasmus size bir başka ülkeyi görme; gideceği-niz ülkenin dilini, kültürünü, eğitim sistemini öğrenme, farklı ülkelerden arkadaş edinme gibi birçok fırsat sağla-yacaktır. Bu programdan yararlanabilmek için, öncelikle okulunuzda gerekli olan başvuru koşullarını öğrenmeniz gerekir. Gerekli koşulları yerine getirirken gideceğiniz okulu ve dönemi önceden belirlemenizde fayda vardır. Çünkü Erasmus Programı dahilinde gideceğiniz okulda alacağınız dersler, kendi okulunuzdaki dersler ile eşleş-mek zorundadır. İşte belki de Erasmus’ un, öğrencilerin

gözünü korkutan en önemli yanı budur. “Derslerimi eş-leştiremeyip okulumu uzatacak mıyım?” endişesi çoğu öğrencide yer alır; fakat önceden planlayarak ve detaylı araştırarak dersleri eşleştirebilmek ve okulu uzatmamak elbet mümkündür. Övgüyle bahsettiğim bu programdan yararlanmayı ben de çok istedim. Üç yıl boyunda içerisinde aktif olarak yer aldı-ğım kulüp faaliyetleri sonrası, Erasmus deneyimini de ya-şayarak mezun olmayı diledim ve bu dileğimin gerçekleş-mesi için de çaba gösterdim. Okuldaki son senem olması sebebiyle benim için en önemli konu, bitirme tezi dersimi Erasmus için gideceğim okuldan alıp alamayacağımdı. Bu dersi alabileceğim okulları araştırıp tercihimi bu doğrultu-da gerçekleştirdim. Şimdi; dördüncü sınıfın ilk dönemini Roma’ da, Tor Vergata Üniversitesinde okuyorum.

Öğrencilere Sunulan Büyük Fırsat:

ERASmUSDünyada ki bir çok üniversite, öğrencilerine çeşitli imkanlar ve farklı bakış açıları sunmak amacıyla Erasmus Öğrenci Değişim Programına dahil olmak ister. Program kapsamında yük-seköğretim kurumları, birbirleri ile ortak projeler üretip kısa süreli öğrenci ve personel değişimi yapabilir. Bu program sayesinde geçireceğiniz Erasmus dönemi, üniversite yıllarınızda yaşamak isteyebileceğiniz en keyifli dönemlerin başında gelir.

Page 29: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 29 -

YABANCI DİLBirçoğumuz, üniversite dönemini ailemizden uzak bir şehirde geçiriyoruz. Bu yüzden farklı bir şehre adapte olabilmenin zorluklarını kolaylıkla tahmin edebiliyo-ruz. Hele ki adapte olmamız gereken bu şehir; dilimizi bilmeyen insanlardan oluşuyorsa, endişe ve korkuların oranı biraz daha artıyor. Benim de Roma’ ya gelmeden önce, heyecanımın yanı sıra endişelerim ve korkularım vardı. Endişelerimin olmasının sebepleri arasında, İtal-yanca bilmiyor olmam yer alıyordu. İngilizcenin dün-ya üzerinde 1.8 milyar insan tarafından konuşulduğunu düşünürsek; İngilizce biliyor olmak, bu korkuyu biraz olsun hafifletiyordu. Ama küçüklüğümüzden beri almış olduğumuz İngilizce eğitiminin, pratik eksikliğinden do-layı konuşma düzeyinde, Türkiye’ de yeterli olduğunu düşünmüyorum. Bu pratik eksikliğinden dolayı birçoğu-muz yabancı dil konusunda kendimize güvenemiyoruz. Ama buraya geldikten sonra kendinizi ifade edebiliyor olmak, arkadaşlar edinebilmek, sorunlarınızı halledebil-diğinizi görmek, bu konuda güveninizin artmasına emin olun yardımcı olacaktır. Yabancı dil konusunda en ve-rimli pratik yurtdışında yapılacağı için, Erasmus bu ko-nuda da gerçekten faydalı bir programdır.Tor Vergata Üniversitesinde diğer birçok üniversite de olduğu gibi, Erasmus öğrencileri için İtalyanca kursu veriliyor. Dilin pratiğini, bizzat kaldığınız ülkedeki in-sanlarla yapabilme fırsatı bulmak gerçekten ayrıca keyif veriyor.KALACAK YERErasmus programına dahil olmuş çoğu üniversitenin, öğ-rencilere kalacak yer konusunda yardımcı olmak için gö-

revlendirdiği kişiler var. Birçok üniversitenin de kendine ait yurdu var. Yer bulmanıza yardımcı olacak bu kişiler, bazen yoğunluklarından dolayı size çok fazla yardımcı olamayabiliyor. Bu yüzden her duruma önceden hazırlık-lı olmanızı öneririm. Tor Vergata Üniversitesinde ise bu sorumlu kişi yoğunluğundan dolayı kimi zaman, Eras-mus öğrencilerine pek yardımcı olamayabiliyor. Üniver-sitenin yurdu ise normal bir evin odasını kiralamaktan çok ucuz olmamakla beraber, Roma merkezinden çok uzakta bulunuyor. Bu yüzden ben, merkezde bulunan bir evin odasını kiralamayı tercih ettim. Bu süreç benim için çok kolay olmadı diyebilirim. Gazeteden ve internet site-lerinden kendi bulduğum evlere bakmak zorunda kaldım ve gazete ilanından bulduğum bir evin odasını kiraladım. İtalya’ da diğer birçok yabancı ülkede olduğu gibi, evin tek bir odasını kiralayabiliyorsunuz. Tek kişilik oda fi-yatları, İtalya’ ya giden Erasmus öğrencileri için verilen hibe miktarı ile neredeyse aynı. DERSLERErasmus döneminizde, ev bulma sürecinin sonunda sizi yoğun bir ders kayıt dönemi bekliyor. Erasmusa gitme-den önce derslerinizi seçerken, gideceğiniz okuldan kim-se, dersler konusunda sizi yeteri kadar bilgilendirmeye-biliyor. Dersleri; sadece size gönderilmiş olan bir ders kılavuzundan, internetten veya geçmiş senelerde aynı okula gitmiş olan arkadaşlarınızdan öğrendikleriniz doğ-rultusunda seçmek zorunda kalabiliyorsunuz. Bu durum ders kaydı sırasında gergin olmanıza sebep olabilir. O yüzden önerim; ders kaydı öncesi, ders seçimi konusun-da detaylı bir çalışma ve araştırma yapmanızdır. Tor Ver-gata Üniversitesinde eğitim dili İtalyancadır ve İngilizce

Page 30: MileStone 3. Sayısı

- 30 -

işlenen derslerin sayısı kısıtlıdır. Eğer İtalyanca işlenen derslerden seçmek zorunda kalırsanız, sizinle İngilizce ders notları paylaşacak ve sınavı İngilizce yapabilecek olan hocaları araştırmanız faydalı olacaktır. Bölümüm olan Endüstri Mühendisliği, Tor Vergata Üniversitesin-de Yönetim Mühendisliği adı altında yer alıyor, Mühen-dislik Fakültesi öğrencisi olmamıza rağmen; Ekonomi Fakültesi Business Administration Management Master sınıfının dersleri, kendi okulumuzdaki dönem dersleri ile daha çok benzerlik gösterebiliyor. Fakat Tor Verga-ta Üniversitesinde, kendi fakülteniz dışında başka bir fakülteden ders seçimi konusuna pek sıcak bakılmıyor. Başka fakülteden ders seçebilmek için çok fazla çaba harcamak zorunda kalabilirsiniz; ama çabanızın sonunda olumlu sonuçlar da alabileceğinizi unutmayın. İTALYA

İtalya’ nın en güzel şehirlerinden biri olan Roma’ ya hay-ran kalmamak mümkün değil. Şehri Erasmus öğrencile-ri için, rehber eşliğinde düzenlenen turlar ile tanımaya başlayabiliyorsunuz. Her bir turun ardından, Roma’ nın büyüsüne tekrar kapılmamak elde değil. Şehrin her yanı tarih kokarken, yapıların son derece gösterişli olması sizi ayrıca etkileyebiliyor. Görülmesi gereken önemli ve bi-linen yerleri gezdikten sonra; gezmekten daha çok keyif alacağınızı düşündüğüm sokaklarını dolaşmanız, Roma’ yı daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır. Böylece kendinizi Woody Allen’ ın “ To Rome with Love “ fi lmine, konuk oyuncu olmuş gibi hissetmeniz söz konusu olabilir. Roma’ da yaşamak güzel olduğu kadar pahalıdır. Bu yüzden şehri bu konuda da iyi tanımanız gerekebilir. Mesela; suyu, turistlik alanlardaki satıcılardan 2 Euro’ ya, metrodaki içecek otomatlarından 1 Euro’ ya, market-lerden 50 Cent’ e alabileceğiniz gibi, şişenizi yanınızda bulundurup sokaklarda sürekli karşınıza çıkan çeşme-lerden de doldurabilirsiniz. Ayrıca Roma’ daki satıcılar,

ülkemizdeki satıcıları hatırlatmıyor değil doğrusu. Bu yüzden İtalyanca öğrenmeye başladığınızda ilk ihtiyaç duyacağınız kelimeler, turist olduğunuzu belli etmemek adına fi yatı sorabileceğiniz cümleler olabilir.Her ne kadar Roma’ ya doyulmasa da, fırsat buldukça İtalya’ nın diğer şehirlerini de görmenizi öneririm. Di-ğer şehirlere gitmek için tren fi yatları çoğu zaman pahalı olabiliyor. Biz; İtalya içinde diğer şehirleri gezebilmek için, gideceğimiz dönemde daha ekonomik bir yol olan araba kiralamayı tercih ettik. Ehliyetiniz varsa, burada araba kiralamak çok kolay ve fi yat olarak da çok uygun. Fakat araba kiralamanın zorlukları da var: Otopark soru-nu, otoban ücretlerinin yüksek olması ve şehir içinde çok fazla kırmızı ışığa yakalanılması aklıma gelenlerden ba-zıları. Gideceğiniz şehirlerde geceliği15-50 Euro arasın-da değişen ekonomik hosteller bulabilirsiniz. Venedik ve Floransa, İtalya’ da görülmesi gereken diğer şehirlerden en bilinenleridir; ama eğer böyle bir tur yapabilme fırsatı elde ederseniz, rotanızı güzelce planlayıp bu şehirlerin dışında da birçok şehri kolaylıkla gezebilirsiniz. Özellik-le kart postal gibi resimler çekebileceğiniz Cinque Ter-re’ ye gitmenizi öneririm. Beş şirin kasabadan oluşan bu bölge, aynı zamanda UNESCO’nun Dünya Mirası Alanı listesindedir.Erasmus’ un getirdiği fırsatlardan bir diğeri de, bulun-duğunuz ülkenin dışındaki diğer ülkeleri de rahatlıkla ve ucuz yollarla gezebilecek olmanızdır. 5-50 Euro arasında değişen ekonomik fi yatlarda bilet bulabilme imkanınız olabilecektir.Erasmus dönemi hakkında konuşulacak çok fazla konu var. Böylesine renkli geçen, bitmesini hiç istemeyece-ğiniz bu dönemin faydalarını, yaşayarak daha yakından görebilirsiniz. Kısacası Erasmus; öğrencilere sunulan bu büyük fırsat, öğrencilik yıllarınıza ayrı bir keyif katacak, kazandırdığı deneyimler ile farklı bir bakış açısına sahip olmanızı sağlayacak ve unutamayacağınız keyifl i bir anı-nız olarak hayatınızda yer alacaktır.

Deniz KılıçdereMieS Eski Yönetim Kur�lu Başkanı

www.mies.net

Page 31: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 31 -

Ucuza Avrupa’yı Gezmenin Yolu:

INTERFLYGenelde gençlerin liseden mezun olduktan

sonra üniversitede tatmak istedikleri bir interrail deneyimi vardır, ben de bunlar-dan biriydim lise ve sınav stresinin ar-dından arkadaşlarımla interrail yapmaya

karar vermiştik fakat sonrasında birkaç aksilik nedeniyle ben ve diğer bir arkadaşım bu planı gerçekleştiremedik. Arkadaşlarımız interrail’a gidip geldiler ve onlardan ta-tili dinlemeye başladık fakat dinledikçe daha da ilginç gelmeye başladı anıları, örneğin; kalacak yer bulama-dıkları için sokakta yatmışlar ve etraftan onları rahatsız

edenler olmuş, gittikleri ülkelerde tren saatleri nedeniyle ulaşımlarında aksamalar olmuş ve uzun süren tren yol-culukları nedeniyle ciddi zaman kaybetmişler... Bunları dinledikten sonra aklımıza ‘acaba?’ sorusu gelse de ‘Bir şey olmaz abi, interrail sonuçta.’’ dedik. Zaman ilerle-dikçe biz plan yapmaya başladık derken bir gün okulda spor salonunda gerçekleşen bir eğitim gününde ‘Interfly’ tabelasını gördüm biraz konuştum sonra arkadaşıma an-lattım ve internetten aramaya başladık en sonunda gidip konuşmaya karar verdik ve bir süre sonra kararımızı de-ğiştirip interfly yapmaya karar verdik. Çünkü 7 ülke 12

Interfly, ülkemizde giderek hareketlenen yeni bir turizm akımı ya da son zamanlarda kulağı-mızın alıştığı başka bir şekliyle turizm inovasyonu olarak adlandırabileceğimiz bir kavram veya en genel hali ile ‘Interrail’ın uçaklı versiyonu..’.

Page 32: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 32 -

şehir gezecektik ve total ücret konaklamalar ve uçuşlar dahil interrail’dan ucuza geliyordu ve bu şehirlerden biri trenle gidemeyeceğimiz bir ada olan İbiza’ idi. İti-raf etmeliyim ki daha ucuza gelmesi, konaklayacağımız yerlerin hazır olması, uçak ile ulaşım sağlayarak zaman kaybetmeyecek olmamızın yanı sıra İbiza ‘da bizi he-yecanlandıran etkenlerdendi. Biz de rezervasyonumuzu yaptırdık ve tatile gittik.Tatile gittik demek şuan kolay geliyor ama toz pembe geçmedi tatilimiz tabi ki Avrupa’da maceralar başladı mesela ilk etapta aklıma gelen; ikinci gün Milano’da bir arkadaşımızın cüzdanının çalınması, birkaç defa kay-bolmamız, uçağa son anda yetişmemiz, 3 kişi gidip bir arkadaşımız erken veda edince 2 kişi dönmemiz, havayo-lu şirketlerinin 10kg bavul hakkı sınırını aşmamak için verdiğimiz çabalar, bu tarz enteresan olaylar yaşanmadı diyemem ama bunlar da deneyimler olarak yansıdı bize. Bunların dışında büyük bir aksilik yaşamadık. Avrupa içinde en uzun uçuşumuz iki saat sürdü,sokakta yat-mak zorunda kalmadık, konakladığımız hosteller ve oteller çok başarılıydı özellikle eğer bir gün Berlin’e gidecek olursanız Pangea People’ı tavsiye ederim; güzel,temiz,şehrin merkezinde ve fiyat çok uygun.Görmek istediğimiz yerleri gitmeden önce belirlemiştik onun dışında Interfly’ın bizde önerdiği yerler ve bir el rehberi vardı onlardan da gezmeye çalıştık. Louvre,La

Sagrada Familia, Notre Dame, Madame Tussauds, An-toni Gaudi’nin evleri, Musao de Cera, Eyfel Kulesi,Pisa kulesi, Charles köprüsü, Prag kalesi, Champs-elysees, Kolezyum, İspanyol Merdivenleri, Fontana di Trevi, Santiago Barnabeu bunlardan sadece bazıları.Gerçekten harika bir tecrübeydi, farklı ülkeler ve şehir-lerde bulunmuş olmak, o kültürü halkın arasına karışarak birkaç gün de olsa yaşamak, o bölgelere özgü yiyecekleri tatmak (örneğin İspanya için; Paella, Tapas, Gazpacho), sizin gibi dünyanın birçok yerinden gelen gençlerle ta-nışmak veya aynı odayı paylaşmak gerçekten çok güzel-di.Şimdi de bu güzel tecrübeleri ve daha fazlasını kendi okulumda başka insanlarla paylaşmak, Interfly yapmış biri olarak onların da bu deneyimleri yaşamalarını sağ-lamak için Marmara Üniversitesi’nin Campus Manager’ı olarak görev alıyorum. Interflyeurope daha çok gençlere yönelik bir şirket yapısına sahip ki Sensation White,Tomorrowland,Balaton,Cream Fields,Ultra Music gibi mü-zik festivallerine yaptıkları özel turlar ve sömestr turları bunu kanıtlar nitelikte. Interfly ile ilgili daha fazla bilgi edinmek için interflyeurope.com sitesini ziyaret edebi-lirsiniz.

Ali Mert BayıkInterfly Marmara University Campus Manager

Page 33: MileStone 3. Sayısı
Page 34: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 34 -

Friends, 1994-2004 yılları arasında, on sezo-nu da kesintisiz bir şekilde Amerikan NBC kanalında yayınlanmıştır. Yayınlandığı dö-nemin en popüler, en çok konuşulan dizile-rinden biri olan Friends, 6 yakın arkadaşın,

üçü erkek üçü kadın olmak üzere, başından geçen çoğu komik, azı hüzünlü olayları anlatmaktadır. Dünya ge-nelinde artık efsane olarak adlandırılan bu dizi 63 kez Emmy ödüllerine(dizi severler ne kadar prestijli bir ödül olduğunu bilir) aday gösterilmekle beraber sayılamaya-cak kadar çok ödül kazanmıştır. Dizi, Rachel Green ‘in (Jennifer Aniston) düğününden kaçıp rastgele girdiği bir barda eskiden çok yakın arka-daş olduğu Monica (Courteney Cox) ile karşılaşmasıyla başlar. Monica’nın abisi olan Ross’un (David Schwim-mer) ise Rachel’a karşı eskiden kalma bir hayranlığı vardır.Ross’un duygusal bakımdan çok da sağlıklı düşü-nemediği bir zamanda –hamile olan karısı eş cinsel çı-kınca boşanmak zorunda kalmıştır- Rachel’ı karşısında

görünce ona olan aşkı yeniden alevlenmiştir. Bu üçlünün yanında Ross’un üniversiteden beri arkadaşlığını sürdür-düğü Chandler Bing (Matthew Perry) gerek espirileriyle gerekse ezik tavırlarıyla diziye ayrı bir tat katmaktadır. Chandler’ın ev arkadaşı olarak izlediğimiz Joey(Matt LeBlanc) ise yaptığı çapkınlıklarla grubun bu katego-ride başını çekmektedir. Bunun yanında sahip olduğu saf ve temiz kalbiyle öne çıkan bu karakter, izleyicilerin kalbinde ayrı bir yer kazanmaktadır. Dizinin son başrol oyuncusu olan ve geçmişi hep bir gizem konusu olarak kalan Phoebe Buffay(Lisa Kudrow) ise sergilediği garip tavırlarla ve düşünce tarzıyla hep bir farklılık yaratmıştır. Bu diziyle ilgili bilinmesi gereken en büyük şeylerden biri de, bu altı kişiden her biri diziye gerçek hayatların-dan da birşeyler katarak mükemmel bir oyunculuk orta-ya koymuş olduklarıdır. Günümüzdeki bir çok diziye de ilham kaynağı olan bu dizi on sezon kadar uzun bir süre ekranda kalmasına rağmen hiç çizgisinden şaşmamıştır ve izleyicilerinde bitmesinden kaynaklanan buruk bir gülümsemeyle yayın hayatını sonlandırmıştır.

Türk insanı her zaman sevmiştir dizi izlemeyi, dergimizdeki bu kısım ise gerçek dizi severle-rin daha çok hoşuna gidecektir. Biz de sizler için biraz daha arkada kalan ama izleyicilerinin kalbinde taht kurmuş dizilerden , birkaç nacizene tavsiyede bulunacağız;

dizikolik

Page 35: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 35 -

ONcE UPON A TImE Dizi, Kötü Kraliçe Regina’nin Rumplestiltskin’den yardım alarak yaptığı bir lanet sonucu birçok masal kah-ramanın kim olduklarını bilmeden yaşadığı ve mutlu sonların olmadığı Storybrooke kasabasında geçmektedir. Kasabadakilerin tek umudu, daha lanet ona ulaşmadan gerçek dünyaya gönderilen Pamuk Prenses ve Yakı-şıklı Prens’in kızı olan Emma Swan’dır. Emma lane-ti kırabilecek tek kişidir ancak 28 yaşına kadar bundan hiç haberi yoktur ta ki 18 yaşındayken dünyaya getirip evlatlık olarak verdiği 10 yaşındaki oğlu Henry gelip kapısını çalana kadar. Henry okuduğu masal kitabıyla gerçekler arasındaki bağlantıyı kurmuştur ve Emma’yı kasabaya gelip laneti kaldırması için ikna etmeye çalışır. Ancak Emma, bunların sadece küçük bir çocuğun hayal gücünün ürünü olduğunu düşünüp Henry’i evine götü-rür. Kasabaya gittiğinde Henry’nin kasabanın belediye başkanı olan Regina’ya evlatlık verilmiş olduğunu görür. Emma Henry’nin durumundan endişelendiği için bir süre kasabada kalmaya başlar. Emma’nın verdiği bu karar so-nucu kasabada birçok şey değişmeye başlar. Dizi; her bölümünde bir masal kahramanının eski hayatını konu almaktadır. Kahramanların önceki hayatlarındaki olay-ların, ana karakterlerle ve lanetin sonuçlarıyla nasıl bir bağlantısı olduğunu görüyoruz. Kahramanların bu za-manda yaşayan halleri ise benzer olaylar yaşıyor ancak mutlu sonlara kavuşamamaktadırlar. Emma’nın yapması gerekense laneti bozup kasabaya yeniden mutlu sonları getirmektir.

dEXTER Dexter ilk olarak ShowTime kanalında 1 Ekim 2006 yılında gösterime başlamıştır. Jeff Lindsay’in “Darkly Dreaming Dexter” adlı romanından uyarlanmıştır. Sa-dece 1. sezonu bu kitaba göre yapılmış daha sonra da bağımsız olarak devam etmiştir. Dizi, Dexter Morgan(Michael C. Hall) adlı kişinin mer-kezinde olduğu bir yapımdır. Dexter gündüzleri adli tıpta çalışan, işlenilen cinayetlerdeki kan sıçramalarından ci-nayetin nasıl işlendiğini tahmin edebilen başarılı bir kan analistiyken, geceleri ise bir seri katile dönüşmektedir. Daha henüz bebekken annesinin 3 seri katil tarafından vahşice katledilmesi ve onun kanının üzerinde saatler-ce yardım beklemesi sonucu küçüklüğünden beri içinde bir öldürme dürtüsüyle yaşamaktadır. Bunu ilk Dexter’ın üvey babası olan Harry Morgan(James Remar) fark eder ve Dexter’ı eğitmeye başlar. İlk olarak içindeki dürtü-leri hayvanlara, daha sonra da kötülük yapıp yaşamayı hak etmeyen insanlara yönlendirir. Ona kendine hakim olmasını öğretir ve bazı kurallar koyarak Dexter’ın da deyimiyle karanlık yolcusunu -içindeki öldürme hissi-ne verdiği isim- dizginlemesini sağlar. Dexter zamanla profesyonel bir katil olur ve saklanmayı çok iyi öğrenir. Hatta babası öldükten sonra sırrını bilen kimse kalmaz buna polis memuru olan Dexter’ın üvey kardeşi Debra Morgan(Jennifer Carpenter) da dahildir. Dexter duygula-rı olmadığına inandığından normal insanlardan hep uzak yaşamaya çalışır ama onu seven ancak başından çok kötü bir evlilik geçmiş olan Rita Bennett(Julie Benz) ile be-raberdir. Dexter; Rita ve onun iki çocuğuyla sürdürdüğü aile yaşantısıyla dışarıdan tamamen normal gözükürken iç dünyası hiç de normal olmadığını her saniye vurgula-maktadır. Dexter gerek kurgu gerekse oyunculuk olarak far-kını ortaya koyan bir yapımdır. İzlediğinizde sessiz sakin görünen bir adamın, nasıl bu kadar soğukkan-lılıkla cinayet işlediğine şaşıracak, belki de ona hak vereceksiniz.7.sezonuyla Yvonne Strahovski hayranları-nı da kendine bağlayan Dexter hala ilk bölümdeki heye-canını ve gizemini korudugunu ispatlamıştır.

Page 36: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 36 -

Hani bilirsin sen de,Aşklar onun için köle, aşıklar onun için kul.Bırakır mı yarı yolda diye düşünme, sadıktır sevgiye İstanbul.

Bazen güler geçer ya derdine, yanar mı yanar için derinden,Bazen de senden çok düşünür seni, anlarsın inceden.Ağlar seninle birlikte, Söner belki içinin ateşi diye.

Aldığın tek bir nefese hapset tozu dumana katan kazançlarını, kayıplarını...Sonra bak salacaktan essiz güzellik Kızkulesine.Hafiflemedi mi hiç içindeki buruk acı?Al o zaman karşına Galata’yı, Emirgan’ı, Topkapı’yı.

Ver sırtını Anadoluya,yaslan şöyle bir Beykoz’a,Sonra da başla başından geçenleri anlatmaya...Dinler seni Sultanahmet, Süleymaniyeİçtenlikle sev ,bağlan yeter ki bu şehreVefalıdır. Unutmaz kimseyi İstanbul geçse de yıllarBu şehirde yasayan, elbet çare bulur, kapansa da ona bütün yollarKalp temiz, gönül deniz ise korkmaz insanoğlu içindeki ferdenDüşman nedir bilmez İstanbul, durabilirsen uzakKinden, öfkeden, nefretten...

Ceren Gülpınar

Sadıktır İstanbul...

Page 37: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 37 -

Onca yolun var, benimkini bulamadım.İçinde kaybolurken sesimi hiç duyuramadım.İzin ver kendimi sana anlatmama,Caddelerinde, Kız Kulesinde, boğazında…

Anlatılmaz gerçeğimle orta yerde düşlerim,Birçok yabancı, görmeden seni düşledi.Korkma, gelmeyiz üstüne sen uyurken,Sağır ve dilsizsin ama hissedersin bizi her dem.

İnan ki durduramam zamanı, elimde değil.Bilirsin yoksa yaşlanmana razı olamazdım.Bilindik bir gerçeği itiraf etmenin yeriyse,Sen İstanbulsun zamana karşı dokunulmazsın.

Anıl Yolcular

Şehir...

Page 38: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 38 -

Uzun ve başarılı bir müzik hayatınız var, ben en başın-dan başlamak istiyorum. 1999 yılında “İbret-i Alem” adlı ilk albümünüzü çıkarmıştınız. Ve daha ilk klip şarkınızla büyük bir çıkış yakaladınız, şarkı kendini sevdirdi. Biz o zamanlar çok küçüktük ama şahsen hala dinlerim İbret-i Alemi. Şarkının ve albümün sihri neydi sizce? Bunun formülünü bilsem her yaptığım albümde bunu uygulamaya çalışırım :). Özel bir formül yok, kaldı ki ben İbret-i Alem’i satmak için yapmıştım. Albüme girecek şarkılardan biri değildi. Çevremdekiler “bu şar-kıyı albüme koy” dedikleri için koydum. Sevdiğim bir şarkıydı ama kafamdan başkalarını geçirerek yaptığım bir şarkıydı.Albümün ikinci parçası albüme adını veren “Sıcak” adlı şarkıydı. Şarkı adeta yaza damgasını vurmuş ve müzik listelerinde yaz boyunca zirvede kalmıştı. Bu başarının anahtar sebebi ne sizce? İddialı klip mi, mevsimin kavurucu sıcakları mı yoksa tam bir yaz şarkısı olması mı?

İki sebebi vardı, ilk olarak “Gidecek Yerim mi Var?”ın kışa damgasını vurmasından sonra, yaza damgasını vuracak bir şarkı arandığı için “Sıcak” yaza damgasını vurdu. Millet “yazlık şarkı var mıymış burada?” derken onuncu şarkıyı keşfetti. Ben o şarkıyı da hit olacak diye yapmamıştım açıkçası, ama dinleyici seçiyor şarkıyı. Bu yüzden ben sınırlama yapılmasına da karşıyımdır. Eğer kafanızda şarkılarınızın ne şekilde tutacağı yönün-de planlar yaparsanız belli bir sıralama yaparsınız, fakat ben hiçbir zaman sıralama yapmaktan yana olmadım yapamadım da zaten. İlk çıktığım zamanlar kaset diye bir şey vardı, siz hatırlamazsınız belki onu :), o zaman-lar sıralamamı iki taraf da eşit süreli dolacak şekilde yapardım. Bence sıralama sadece bunun için yapıl-malı. Ben şarkılarımı yaparken hepsini aynı duyguyla yapıyorum zaten. Tabi bazen şarkılara “bu daha büyük bir kesime hitap ediyor” deriz yaparken. Bu şarkılarda genelde çıkış parçası, hit şarkı oluyor. Ben bunu Sezen Aksu’dan öğrendim. Binlerce şarkı yapmıştır kendisi, hiçbirini hit olacak düşüncesiyle yapmamıştır ama.

emre altuğSıcak bir ortamda karşıladı bizleri Emre Altuğ, oyununu sergilediği Moda Oyun Atölyesi adlı mekanda. Bu kadar yoğun geçen bir hayatı olmasına rağmen bizleri kırmayıp teklifimizi kabul etti. Bu vesileyle bu güzel sohbet için kendisine bir kez daha teşekkür ederiz.

Page 39: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 39 -

Birçoğu hit olsa da. Bütün albümlerinizden kısa kısa bahsetme niyetin-deyim çünkü hepsi birbirinden değerli ve birinden bahsetmesem haksızlık ediyormuş gibi hissedeceğim. Hemen bir yıl sonra “Dudak dudağa” adlı albümünü-zü çıkardınız. Neredeyse hiç ara vermediniz. Bu sizin için zor ve yorucu olmadı mı?İlk albümle ikinci albüm arasında çok ara vermiştim zaten, çok yorucu olmadı açıkçası. Çünkü benim albüm dönemim hızlı geçer, ilk önce kafamda neler yapacağı-mı, neler anlatacağımı biriktiririm. Toplamda iki ayda bitiririm albümü, sözüyle, bestesiyle her şeyiyle. Uzarsa aranje bölümü uzar, zaten o da aranjörden kaynaklanan bir durum. Yoksa ben kafamda belirlediysem, notlarımı aldıysam çok uzun sürmez. Sıcak olsun isterim ben, şarkı eskimemeli, duygu eskimemeli.Bu albümde yeni bir enerji, 90 ları geride bırakıp 2000’lere tam adapte olmuş bir müthiş bir hava var. Bunu bu albümden itibaren Mustafa Ceceli ile çalış-manıza bağlayabilir miyiz? Ayrıca bizzat şahsınızla alakalı önemli bir müzikal zihniyet değişimi yaşanmış mıydı bu değişimi sağlayan?Mustafa Ceceli ile çalışmaya başlamam bu albümde oldu, ama esas Mustafa Ceceli’ nin damga vurduğu albüm “Kişiye Özel” albümüdür. Yanlış hatırlamıyor-sam “Dudak Dudağa”da iki şarkısı vardı. Genel olarak İskender Paydaş ile çalışmıştım. Kişiye Özel albümünde Mustafa ile baya benim evime kapanmıştık bir katı da stüdyo yapmıştık. Orada yerdik yemeğimizi bile. Ben “Sıcak” ve “Dudak Dudağa”nın yapı olarak benzediğini düşünüyorum.Albümdeki “Aşk-ı Kıyamet” adlı parçaya harika bir klip çekilmişti, Bu anlamlı ve derin şarkıya gerçek-ten yakışır bir klip olmuştu bunu belirtmek istedim. İnsanlar özellikle slow şarkılarda şarkıyı dinlerken bir yandan kendi kafalarında bir hayale, bir yere koyarlar şarkıyı. Bu tarz başarılı klipler bu hayal ve duyguları bir ortak noktaya-görüntüye taşıyor diyebilir miyiz?Tabi ki, zaten ne kadar başarılı olduğu da onunla alaka-lı. “Gidecek Yerim mi Var”ın da klibiyle örtüşmesi ben-ce şarkının başarısını arttırdı. O dönem klipte kullanılan teknikler hiç yapılmamıştı mesela. Aşk-ı Kıyamet’te yapılansa üzerine çok düşündüğümüz bir dönemde Ömer Faruk Sorak’ın gelip “bu Aşk-ı Kıyamet’i Sean Penn’ in 9/11 filmi ile izledin mi beraber dedi. Hiç öyle psikopatça bir şey yapmak gelmemişti tabi ki aklıma. Yaptığını ve çok yakıştığını dile getirmişti daha sonra. Bu filmi tekrar çekmek istiyorum ben dedi, bu şarkının klibi olarak. Bende başına gelebilecek belaları göğüs-lüyorsa çekebileceğini söyledim. Sonuçta onun klibi,

Emre Altuğ’un şarkısının klibi sadece. “Valla benim hiç umurumda olmaz, sadece aynı durumu ve duyguyu ben nasıl yansıtacağım merak ediyorum”, dedi. Çok fazla da eleştiriler oldu, fakat klip ödül bile aldı. O kadar pozitif biri ki Ömer Faruk, hiçbir kötü söze kulak asmadı ve sahneye çıkıp “Sean Penn’e, Emre Altuğ’a ve Erol Günaydın’a çok teşekkür ederim” dedi. Biz her şeyi bilerek ve isteyerek yaptık yani. Şuna katılıyorum ki, insanın boğazını düğüm düğüm yapan; bazen iştah kaçıracak kadar içine hapseden bir duygu mevcut klipte.2007 yılında 4.albümünüz olan “Kişiye Özel” piyasaya çıktı. Özellikle ilk klip parçası “Kapış kapış” ile yine kendini yenileyen, güne uyum sağlayan bir Emre Al-tuğ çıktı karşımıza. Birçok sanatçı kendini belli yıllara ait hisseder ve yıllar geçtikten sonra başarı ve iddia-sını kaybeder. Sizin bu konudaki başarınızın formülü nedir?Galiba kendiliğinden oldu, tabi müziği takip eden insanlar olduğumuz için gönlümüzde, kafamızda yeni şeyler oluşuyor. Gidip de ben çocukluğumdaki şarkının soundunu hayal edemem. Oluşturacağım müzikler ise dinlerken, çalışırken ortaya çıkan şeyler oluyor. Kimle çalışıyorsam o da fikir koyuyor tabi. Bu albümde Mus-tafa ile beraber müzik kalitesi bakımından 2000’li yıl-lara uyum sağladık, fakat sound bakımından biraz daha geriye gittik biz aslında 90’lara. Ben hiçbir zaman dans müziği yapmadım, öyle gümbür gümbür müziğe sıcak bakmadım. Mustafa son derece müzisyen bir adamdır, fakat bıraksanız son derece kaliteli remixler de yapar. Biz Mustafa ile çok güzel müzik ürettik. Albüm böyle üretilmelidir dedim hep. O yüzden bu albüm benim için çok ayrıdır. Daha önce yaptığım bütün şarkıları ona yakışacak aranjörle buluşturdum, fakat burada farklı bir şey yaptık. Mesela gelirdi Mustafa, “Aklımda çok güzel bir şey var.” derdi. “Bırak onu, not al. Esas ben güzel bir şey buldum”, derdim. Nakarat bulmuştum mesela o gün. “Sen bunun kaydını al. Senin bulduğun şey üzerine de, sen nasıl bir yere götürürsen o şarkıyı altyapı olarak, ben de seni duyarak şarkının ana planını oluşturayım.” Biz hep birbiriyle örtüşen şeyler yaptık bu bağlamda, birbirimize müdahale ettik ve hep birbirimizi tamam-ladık. Bu arada en yabancı şarkı Kapış Kapış’tır. Son anda bir şarkı çıkartmamız albümden, Şehrazat’ın bunu duyması, benim ona gitmem, Kapış Kapış’ı almam ve Volga Tamöz’ün aranje etmesi, çıkarttığım şarkıyken birinci şarkı olarak girmesi… Şimdi bunlar tesadüf değil de ne! :). 2011 de çıkan “Zil” adlı albümünüzde söz ve müziği Soner Sarıkabadayı’ya ait olan Zil ve Çifte Kavrulmuş u çok sevdik, yorumunuza çok oturmuş. Bundan son-

Page 40: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 40 - www.mies.net- 40 -

rasında da Soner Sarıkabadayı ile çalışmayı düşünü-yor musunuz?Zil, Çifte Kavrulmuş kadar başarılı olmadı. Genel ola-rak son albümümü kurtaran şarkı ise Tek Aşkım’dı. Ar-kasından “Adını Söylerdim” çok daha etkili oldu. “Çifte Kavrulmuş” ve “Sev Diyemem” single olarak çok başarılı şarkılardı. Bu albüm biraz toplama bir albüm oldu ama. Yani kişiye özel gibi kapanıp da yaptığım bir albüm olmadı. Fena bir albüm olmadı ama ben üretim yapacaksam “Kişiye Özel” gibi olmasını isterim. Zaten adını da öyle koymamın sebebi de butik, kişiye özel bir albüm olduğundan. Son olarak “Resimdeki Gözyaşı”adlı efsane parçaya cover yaptınız. Kesinlikle cesaret isteyen bir iş olmalı. Süreç nasıl gelişti, sizden yeni coverlar da beklemeli miyiz?Bunlar da tesadüf olan şeyler aslında. Bu Son Olsun’ dan çok etkilenerek bestecisi Mehmet Soyarslan’dan istedim. Beraber çalışmışlığımız da var zaten. Meh-met Soyarslan’ın yapığı iki tane şarkı var. Biri Bu Son Olsun diğeri de Resimdeki Gözyaşları. Cem Karaca’nın da çok yakın arkadaşıydı zamanında. “Bu Son Olsun” u son albüme koymak için aradım ve o sırada konuşma “Resimdeki Gözyaşları”na geldi, fakat Cem Karaca tarafından iki Teoman tarafından da bir kere coverlandı şarkı. Ben de dedim ki madem öyle sen şu şarkının da muafakiyetini bana ver de, bu albüme koymam ama stüdyoya girdiğim bir ara, canım sıkılırken okurum ben bunu. Eğer içime sinerse de çıkarırım dedim. Sonra bir ara Onur Koç diye bir arkadaşım var müzisyen. Onunla çalışırken güzel bir hale geldi. Hiçbir şekilde basmadan dinleyiciye sunduk. Bunun dışında herhangi bir cover yapmayı düşünmüyorum şu sıralar.Müziğe gönül vermeye ne zaman karar verdiniz, sizi buna iten özel bir etken var mıydı?Her şeyden önce abimin müzisyen olması beni etkile-miştir. Ama hiç destek olmamıştır o zamanlar. Çünkü yaş farkımız biraz fazla. Yani arkadaş olmamızın müm-kün olmadığı dönemler. Ama tabi bi rol model olarak abim her zaman vardı. Sonra gitar çalan bir iki tane de yakın arkadaşım olunca da 15 yaşımdan itibaren bu işin içine girdim. 16 yaşında da çalmaya başladım, aynı za-manda tiyatro bölümüne de girdim. İkisi birden başladı ve hayatım hep öyle gitti ondan sonra. Hem oyunculuk hem müzik konusunda kendinizi bu kadar geliştirmeniz zor olmadı mı? Nelerden taviz vermeniz gerekti? İkisine birlikte başlayınca zor olmuyor. Belki birinden birine haksızlık yaptığım dönemler olmuştur ama kendi içimde biraz bencilce bir duyguyla son derece ikisini

de yaşayarak bu zamanlara geldim yani. Zaman zaman onları üzmüş olsam da en azından kendimi üzmedim.Sanat hayatına bugün atılıyor olsanız, kesinlikle yapmazdım veya mutlaka yapardım dediğiniz şeyler var mı? Sanat yapmazdım, bugün atılsam çünkü geç kalmış olurdum. :). Ama bugün 16 yaşımda olsaydım yine aynı şeyi yapardım tabi, bugüne kadar yaptığım herhangi bir şeyden pişmanlık duymadım yani. Sürecin içinde yap-tığım hatalar vardır ama o hatalar bir sonrasında beni doğruya sürükler. Orada da hata yaparsam bir sonraki doğru olur ve bu şekilde gider, gitti de. Böyle de olsun zaten. En başından doğruyu bilirsek, peygamber oluruz değil mi? :). Dolayısıyla insanoğlu hatalarıyla da daha zevkli hale getirebilir hayatını.“Hayatımın dönüm noktası” diyebileceğiniz bir zaman oldu mu hayatınızda?Çok var. Bir tane değildir o çoktur yani, bizim gibi insanların hayatı biraz hareketli olduğu için. Rutin yaşayanlardan daha değişken bir hayat yaşadığımız için, dönüm noktalarımız çok oluyor. Onun için bu kadar yorucudur zaten bu hayat. Benim 10 yılda yaşadığım şey aslında 25 yıllık bir süreci kapsar belki de. Kö-pek yaşı gibi düşünün. Sürekli hareket halindedirler, nabızları çok hızlıdır, bir insan onun kadar koşamaz. O yüzden öyle derler ya köpek bir yılda yedi sene yaşlanır diye. Bizde gerek stresiyle, gerek coşkusuyla bu hayatı yaşadığımız için durum böyle aslında.Gelelim bugüne, başarılı bir sanat hayatınızın yanında mutlu bir aile hayatınız var. Bu iş yoğunluğunuzda ai-lenizle dilediğiniz gibi zaman geçirebiliyor musunuz? Günlük hayatınız nasıl gidiyor?Genellikle, benim çalıştığım ve ürettiğim zamanların aile yaşantıma artısı çok büyüktür. Ne zaman ki üretmi-yorum, canım sıkılıyor o zaman aile yaşantıma da ters etki ediyor. Yorulduğum zaman herkes çok mutludur. Mesela bazen “öff sabaha kadar prova var” derim. As-lında bu benim için bir mutluluk kaynağı. Mutlu olmak için yapıyorum ben bu işi sadece, sürekli para kazan-mıyorum ki yaptığım işlerde çok para kaybetmişliğim vardır yani.Belki daha önce soruldu ama eşiniz ya da çocuklarınız Kuzey veya Uzay için yazdığınız şarkınız var mı?Var tabi ki, ama çocuklar üzerine yazdığım bir şeyi yayınlamadım daha onu söyleyebilirim. Sadece Bu Son Olsun’ u söylerken Kuzey canlanmıştı kafamda, çok güzel bir duyguydu. Ona ithafen koydum yani bu şar-kıyı albüme. Bunun dışında Çağla ile dokuz senelik bir beraberliğimiz var dolayısıyla ona da yaptığım şarkılar var. Kişiye Özel şarkılar…

Page 41: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 41 -www.mies.net - 41 -

Oyunculuğunuzdan bahsetmeden edemeyeceğim. Birçok başarılı dizi ve fi lmde ayrıca birçok tiyatro oyununda yer aldınız. Asla unutamadım veya bana en çok keyif veren projeydi diyebileceğiniz özel bir yapım var mı?Hepsi benim için özel açıkçası, hepsinden çok güzel şeyler öğrendim. İçinde bulunduğum her proje bir şey öğretmiştir bana, politik bir cevap gibi gelir ama öyledir. Çünkü okuldan sonra özellikle okulun bazen ne kadar yanlış bazen de ne kadar doğru şeyler öğrettiğini gösterir. Ama hep ummadığınız noktalardır. Profes-yonel olma dönemi ise okuldan sonrası ile piştiğiniz zaman arasında geçen doğruların yanlış, yanlışların da doğru çıktığı zamandır. En amatör dönemlerim bile çok şey öğretmiştir. Bugün tanıdığınız birçok tiyatrocuyla birlikte kışın çalışıp, yazın da gezip tiyatro oynuyorduk, para kazanıyorduk. Bütün çivileri biz çakıyorduk. Bu bana çok şey öğretti mesela. O kadar değişik şeyler yaşadık ki, ben sahnede sinir krizi geçirip ağladığımızı hatırlıyorum. Oyunun yarısından diğer yarısına atla-dığımız anlar falan oluyordu, bunlar hep tecrübedir. En büyük kâbuslarımdandır biri kendimi tekrar lisede bulmam, diğeri de sahnede replik unutmam. Geçen gün unuttum mesela repliğimi. Bunlar olabilecek şeyler yani. En son televizyonda “Elde Var Hayat” adlı dizide yer aldınız, yakın tarihte yeni bir proje beklemeli miyiz sizden televizyon ya da sinemada?Beklemelisiniz, bekleyin ki beni de strese sokun. Her zaman projelere gebeyiz. Ne oyunculuğu bırakacağım, ne müzisyenliği ne de şarkıcılığı. Dolayısıyla daima beklemelisiniz. Testosteron benim en yeni projem. Al-

büm devam ettiğim fakat oyundan dolayı ara verdiğim bir diğer projem. Testosteron hayata geçtiği için, artık daha rahatım albüme odaklanabileceğim. Bir sürü dizi senaryosu geliyor, okuyoruz. Her an bir tanesi pıtırcık gibi parlayabilir. Ölene kadar bekleyin yani, ancak kurtulursunuz :). Tiyatroda ise şu aralar oynadığınız “Testosteron” adlı muazzam bir kadroya sahip oyununuz var. Kısaca bahsetmek ister misiniz henüz oyunu izlemeyenler ve duymamış olanlar için?Çok güzel bir oyun. Andrzej Saramonowicz isimli Polonyalı bir yazar tarafından yazılmış. Çok etkileyici bir text, hızlı ve gerçekten performans isteyen bir text. Bizden evvel oynayan çok usta yedi oyuncu var. Bizden önce bambaşka bir yorumla çok başarılı olmuşlar zaten. Bizde bambaşka bir kadroyla bambaşka bir yorum getir-meye çalıştık. Teknik bir meseleden dolayı yönetmenin buradan ayrılmasından dolayı, yepyeni bir kadroyla yeni bir yönetmenle oyun tekrar sahneleniyor şu an. Her şey yine tesadüften ibaret aslında. Biraz birbirini çağıran ama tesadüfi şeyler. Ben uzun zamandır tiyatro yapmıyordum. Bir buçuk ay gibi bir süre içinde çıkart-tık oyunu. Hayata geçirmek bir texti biraz zor, aslında bu yüzden biraz da gerginim. Ama bu benim işim. Ge-çende bir arkadaşımla konuşuyorum. Tiyatro yapmaya karar verdim dedim, biraz durdu şöyle. Alo dedim, iyi zaten nasıl yapılacağını biliyorsun beni bunun için mi aradın dedi. Hayır salak! Başka bir şey söyleyeceğim de havadis olarak vereyim dedim :). Hakikaten öyleymiş bir şeyin eğitimini aldıysanız unutulmuyor hele arada bir de müzikaldi falan derken sıcak da tutarsanız zor olmuyormuş bunu anladım.

Page 42: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 42 -

1980 yılında ABD’de lösemi hastalığından ölmek üzere olan 7 yaşındaki bir erkek çocuğu bir dilekte bulundu. Onun en büyük dileği büyüyüp polis olmaktı. Bunu öğre-nen annesi, birkaç arkadaşı ve Polis Departmanı bu dileği yerine getirebilmek için işe koyuldular. Çocuk için bede-nine uygun üniforma, kask ve bir mini polis motosikleti temin edilip, kendisi için hazırlanan özel testi geçtikten sonra polis rozetine de hak kazandı.

Bundan iki gün sonra ölen küçük çocuğa, ABD’nde ilk defa bir sivile, resmi cenaze töreni düzenlenmiş ve bu dileğin gerçekleşmesinde rol alan polislerden ikisi tarafi n-dan dilek gerçekleştiren bir vakfi n temelleri atılmıştır.Bugün bu vakıf dünyadaki en büyük dilek gerçekleştirme kuruluşudur ve 35 ülkede faaliyet gösteren şubeleri ile uluslararası ölçekte etkinliklerini yürütmektedir.

Bir Dilek Tut Derneği Türkiye’de 2000 yılında kuruldu.2000 yılından bu yana yaklaşık 1880 dilek gerçekleştiren dernek, 2009 yılından itibaren Make-A-Wish Uluslararası Vakfı’nın Türkiye temsilcisi olmuştur.VİZYON•Türkiye’nin dört bir yerinde yaşayan ve hayati tehlike taşıyan bir hastalığı olan çocukların “dileklerini” gerçek-leştirmek.•Çocuklara ve ailelerine unutamayacakları bir an ve umut, mutluluk ve neşe katmak.•Özel durumu olan her çocuğun en çok istediği şeyi ger-çekleştirmek•Dilekleri gerçeğe dönüştürmek•Sihirli ve mutlu anılar yaratmak•Çok hasta bir çocuğun yaşamında önemli bir fark yarat-mak•Tüm dünya çocuklarının, Türkiye’ye yönelik isteklerini gerçekleştirmeye yardımcı olmak.Bir Dilek Tut (Make-A-Wish) Türkiye hayati tehlike taşıyan bir hastalıkla mücadele eden 3 ila 18 yaş arası ço-cukların kalplerinde yaşattıkları dilekleri gerçekleştirmek-tedir. Dileğinin gerçeğe dönüştüğünü görmek bir çocuk için unutulmaz bir deneyimdir; özellikle de hasta olan bir çocuk için. Anne-babalar için ise, özel bir anı yaratmanın zamanıdır, belleklerde hep yer edecek bir anı.

Hayalini Paylaş Projesi: 2005 yılından bu yana orta ve yüksek öğrenim kurumlarıyla ortaklaşa yapılan bir sosyal sorumluluk projesidir. Günümüzde “gönüllülük”, “sosyal sorumluluk”, “sosyal bilinç” gibi kavramlar büyük önem taşımaktadır. Hayalimi Paylaş Projesi aracılığıyla gençler, kendi toplumlarına katkıda bulunmaktadır. Öğrenciler, okul yönetimlerinin ve Hayalimi Paylaş Proje ekibinin danışmanlığında kendi okullarında yaptıkları projeler ile bir dileğin gerçekleşmesine katılmaktadırlar. Böylece hasta olan çocukların hayallerini gerçekleştirmektedirler. Neden hayalleri paylaşıyorlar ? •Lise ve üniversite çağındaki gençlere sosyal sorumluluk bilincini aşılamak,•Bu gençlerdeki yardımlaşma duygusunun gelişimine katkıda bulunmak,•Gençlerin yaratıcı ve girişimci yanlarını canlı tutabi-lecekleri fırsatlar sunmak,•Başka bir çocuğun hayalini gerçekleştirerek gençlerin özgüvenlerinin gelişmesini sağlamak,•Projede görev alan gençlerin önlerine bir hedef koyup projeler yaratarak,•Bu projeleri hayata geçirebilmelerini sağlamak, •Hayati tehlike taşıyan bir hastalığı olan çocukların yaşama daha sıkı tutunmalarını sağlamak.

BİR DİLEK, BİR MUTLULUK, BİR UMUTHer Birimizin Bir Hayali Vardır, Bizi Yaşama Bağlayan, Bizi Mutlu Eden...

DÜNYA’DA NASIL DOĞDU?

TÜRKİYE’DE NASIL DOĞDU?

Page 43: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 43 -

Hayallerini nasıl paylaşıyorlar?•Projeyi birlikte yürüteceğimiz okulların belirlenmesi,•Belirlenen okullardaki bütün öğrencilere Bir Dilek Tut Derneğini ve Hayalimi Paylaş projesini tanıtan sunum yapmak,•Okullarda birlikte çalışacak proje ekibinin oluşturulması,•Dilek çocuğunun hayalini gerçekleştirmek amacıyla okul-larda gerçekleştirilecek olan etkinliğin belirlenmesi ,•Belirlenen etkinliğin organizasyonu ve gerçekleştirilmesi,•Dilek çocuğunun belirlenmesi, okullardaki proje ekibine

bildirilmesi ve dilek alımının gerçekleştirilmesi,•Alınan dileğin tecrübeli gönüllüler ve okullardaki proje ekipleriyle hazırlanması,•Bütün hazırlıkları tamamlanan dileğin gerçekleştirilmesi,•Paylaşılan hayalin dilek çocuğuyla beraber okula sunul-ması.

“Bir çocuğun hayal dünyasında yaşattığı o en imkansız görüneni gerçeğe dönüştürebilirseniz işte o zaman sihir yapabildiğinizin farkına varabilirsiniz!”

Dilek çocuğumuz Duru Başak’ın en büyük hayali; Disneyland’e gitmekti.Gezi boyunca bol bol fotoğraf çektire-rek mutluluğunu gönüllülerimizle paylaşan Duru Başak’ın mutluluğu, gözlerinden okunuyordu.

Gizem’in en büyük dileği prenses olmaktı. Bir Dilek Tut ve Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin bir-likte yürüttüğü “Hayalimi Paylaş Projesi” çerçevesinde Gizem’in bu dileğini gerçekleştirmek üzere çalışan SÜ öğrencileri, birbirinden güzel sürprizler hazırladılar. Dilek

gerçekleştirme günü bir rüya gibi geçti. Gizem’e önce çok sevdiği pembe renk bir prenses elbisesi giydirildi. Daha sonra kuaföre gidi-lerek saçları özel olarak yaptırıldı, tacı takıldı. Buradan kız kulesine götürülen prenses Gizem, burada çok güzel bir yemek yedi. Yemek-

ten sonra ise bir de sürpriz ile karşılaştı, Barbie bebek şeklinde bir pasta hazırlanmıştı. Pastasını kesmeye kıyamayan prensesimiz güzel hediyelere boğuldu. Bebekle-rine de çok sevinen Gizem günün en güzel prensesi oldu.

DILEK yazıp 5282 ye mesaj atarak5TL bağışta bulunabilirsiniz...

DİLEK HATTI: 0212 259 83 83 Oğuzhan Kalfa

Page 44: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net- 44 -

Öncelikle Semen Hanım kimdir diye başlayalım...Zor bir soru; karışık ve uzun. Mesleki açıdan baktığımda İngilizce öğretmeniyim ve eğitim danışmanıyım. Aynı za-manda da pasta şefi yim. Bu üçünün bir araya gelmesiyle ise herkesin kafasında karışık bir resim oluşuyor doğal olarak. Ama ben bundan çok mutluyum.. Bu beni garip bir şekilde rahatlatan bir şey. Çünkü hepsi çok farklı di-siplinler… İngilizce öğretmenliği ve eğitim danışmanlığı arasında çok fark yok ama, aşçılık oldukça farklı... Bu da ayrı bir dinamik oluşturuyor, insanın aklı daha fark-lı çalışıyor ve bu beni çok mutlu kılıyor. İşte esasen Semen Öner bu.Sektöre bakıldığında girişimci olarak duruyorsunuz. Ne şekilde bu sektöre adım atma gereği hissettiniz? Yani eğitim ve danışmanlık alanına?Bu açıkçası biraz hayatın yönlendirmesi ile oldu. Ben TetraPak’ta eğitim ve promosyon koordinatörü olarak işe başladım. Oradaki eğitimin amacı TetraPak’ı insanlara tanıtmak, müşterilerimize bizim ürünlerimizle ilgili eği-tim vermekti. Kişiyi geliştirmekten ziyade, bilgi verme eğitimleriydi. Daha sonra ise orada eğitmenlik yapmaya başladım. Yıllarca orda çalıştım ve edindiğim tecrübeler

beni bu noktaya taşıdı. Onlardan da çok şey öğrendim, ama kendi yeteneğiminde farkındalığı vardı tabi ki, bu sa-yede doğru zamanda doğru yerde.. Sonrasında ise, kendi şirketimi kurdum. Bunun sebebi, bağımsız olarak çalışma isteğimden kaynaklandı. Normalde çok kolay anlaşabilen biri değilim. Gündelik hayatta anlaşabilirim ama uzun va-deli plan ve programlarda günümüz şartlarında maalesef bu pek kolay olmuyor. Her insanın olduğu gibi, benim de bazı kurallarım var. Ve bu kurallara uyabilecek insanları gerçek-ten bulmak çok kolay olmuyor. Bu işin birinci tarafı.. İkinci tarafı ise; ben bu işe başladığımda bu işi yapan kimse yoktu. Yaşayarak öğrenme eğitimi başlığı olmadığı gibi, outdoor eğitim denirdi o zaman bu eğitimlere.. Ya-pılan tek şey ise; hazine avı, orientiring, hazine arama ve paintball du. Başka hiçbir şey yoktu. Ben o zamanlar in-sanlara bir şey öğretmenin yolu onları ikna etmektir diye düşünüyordum. Yetişkin eğitiminde her zaman bu böy-ledir, önce ikna olmalıdırlar hep. O eğitimlerin o zaman olmaması, beni kendi şirketimi kurmaya teşvik etti. Tabi, verdiğim eğitimlerde gördüğüm ve yaşadığım tecrübele-rinde çok büyük payı var.. O yüzden bu yola çıktık. Biraz uzun anlattım ama aynen böyle oldu.

SEmEN ÖNERBiliyoruz ki öğrenciler için yemek yapmak büyük bir sıkıntıdır. Hele ki tatlı yapmak başlı başına çok zor bir iştir. Biz de bu düşünceden yola çıkarak girişimci kimliği ile de tanıdığımız Pasta Şefi Semen Öner ile keyifl i bir röportaj hazırladık ve biz öğrenciler için birkaç kolay tatlı tarifi aldık.

Page 45: MileStone 3. Sayısı

www.mies.net - 45 -

İsterseniz biraz da eğitimlerinizden bahsedelim... Sade-ce danışmanlık odaklı değil eğitim odaklı da bakıyorsu-nuz. Ne tür eğitimler veriyorsunuz?Bilgi eğitimlerinden ziyade insanın kişiliğini keşfetmeye yönelik eğitimlerin daha faydalı olduğunu düşünüyorum. Bilgi eğitimleri ve teknik eğitimler de mutlaka çok önem-li ama kendi karakterinle ilgili oturmuşluk sağlayabilmek veya olmak istediğin yere göre kendini yetiştirebilmek daha önemli.. Sonrasındakiler ise bir şekilde ediniliyor. Mesela iyi bir pazarlamacı olmak istiyorsanız, ilk önce pa-zarlamacı karakterine sahip olup, sonra da onun üzerine teknik bilgileri öğrenirsin. WWO yüzden de genellikle eğitimlerimiz, kişinin kendi kişilik ve yeteneklerini fark edebilecekleri aktivitelerden oluşuyor. Bir de yaratıcılık eğitimlerimiz var. Bunlar daha şekli şemali belli olan ve bir sistem öğreten eğitimlerdir. Biz pek bir şey öğretme-yiz. Biz eğitimlerimizde insana ve dolayısıyla ekibe ayna tutarız.Daha ziyade olayları göstererek onlardan sonuç çıkarıl-ması amaçlanıyor sanırım değil mi?Aynen öyle, bu daha açıklayıcı olur. Hiç unutmayacağım bir örnek vereyim size. Mesela; bizim domino adlı bir oyu-numuz var. Birgün, oyun esnasında bir takım kendince taşları diziyor. Dizdikleri yerde taşlar devriliyor. Diziyor-lar diziyorlar fakat taşlar yine devriliyor. Devrilmesinin tek sebebi ise, yerdeki halıda bombe olması. Diyorum ki; ‘Dizdiğiniz taşları oradan alın ve birazcık sağa dizin.’ Üst üste 5 defa devirdiler çünkü yerini değiştirmediler. Şimdi bu kişi burdan ne öğrenmiş olur? Eğer öğrenmeye niye-tiniz yoksa hiç bir şey öğrenemezsiniz. Eğer öğrenmeye niyetiniz varsa; inat etmenin kendisine kaybettirdiğini öğ-renmiş olur. Çünkü baktığımızda ortada bir hata var. O, hatayı düzeltmeye çalışıyor, düzeltemiyor, ona değişiklik yapma yetkisi verildiği halde değişiklik yapmayı tercih et-miyor ve bütün grubu bu hatadan dolayı muzdarip kılıyor. Olay bu. Aynı şey iş hayatına baktığımızda da -hangi sektörde ça-lıştığınız hiç önemli değil- geçerli; bu birey aynı şeyi eki-bine yapıyor. Kendi inadından dolayı ekibinin işi bir türlü bitmiyor. Vaktini ve zamanını boşa geçiyor, sinirleniyor; işte biz ona bunu gösterebiliyoruz. Fakat kendini tanıyan bir insan; ‘Arkadaşlar, ben inatçı adamın tekiyim. Bu ola-yı ekipten başka birisi yönlendirsin. Bana kalırsa, ben bu işi çözmeden bırakmayacağım ve bundan zarar görebili-riz.’ Durumsal liderlik gösterebilmek, kendini yetiştirmek anlamında bu tür şeylerin ben çok önemli olduğunu dü-

şünüyorum. Bana göre kendini bilmek kadar iyi bir irfan yoktur. Kendini tanırsan daha mutlu yaşayabilirsin. Dün-yada var olma sebebimiz bence mutlu olmaktır. Mutlu değilsem ne diye geldim? Örneğin, mesela ben kendimi çok iyi tanıyorum. Benimle ters konuşan insanlarla asla geçinemiyorum. Bunu arkadaşlarıma da söylüyorum, sa-ğolsun onlar da çok yetenekli ve akıllı insanlar oldukları için bana olumsuz bir şey söyleyecekleri zaman cümlele-rini çok iyi seçerek geliyorlar. İş arkadaşlarım, “Bizim şu işi yapmamız için şöyle şöyle yapmamız gerek” diye çö-zümüyle beraber geldiklerinde benim onlara yardımcı ol-mam daha kolay oluyor, aramızda sinerji oluşuyor.. Ama bana gelip, “ Yapamıyoruz denildiğinde, olmuyor, olacağı varsa bile... Ben bunu bir irfan olarak görüyorum ve o yüzden de bu tür eğitimler yapmaya gayret ediyorum. İnsanlara ver-meye çalıştığım şey hep bu. Bir ayna tut, kendini iyi tanı, boşu boşuna şikayet etme, boşu boşuna hayal kurma. Ola-bileceğin şey belli, olamayacağın şey belli. Birazda dilin öneminden bahseder misiniz?Tavsiyem maksimum dil. Çok inandığım bir laf vardır: “Bir dil bir insan, iki dil iki insan”. O dili adam gibi öğre-nirsen, o dilin kültürünü de öğrenirsin. O adamların nasıl yaşadığını öğrenirsin. Mesela İngiltere’de neden pub(bar) kültürü vardır biliyor musunuz? Zamanında İngiltere’de sudan veba bulaştığı için insanlar su içemiyor ve böyle yerlerde su yerine bira içiyorlar. Sen dili düzgünce öğre-nirsen, bunu çok iyi bilirsin. Sen dili hakkıyla öğrenirsen, kendine çok güzel bilgiler katarsın. Benim tavsiyem mi-numum bir lisan, sizin için ise 3 lisan. Önerdiğim lisanlar; Fransızca, Çince, Japonca veya Almanca olabilir. Tabi İn-gilizcesiz bir hiçsiniz. Şimdi öğrenin, ilerde çok zor olacak. Pasta şefl iğinizden bahsedersek…Çok güzel pastalar yapıyorum, çikolatayı çok seviyorum. Günüm nasıl geçer derseniz; haft ada 3-4 gün üretim kıs-mında çalışıyorum. Sabah 8 gibi başlıyoruz ve kendimi kaybedip akşamı ediyorum orada, çünkü çok seviyorum. Sevdiğiniz işi yapıyorsanız, saati düşünmüyorsunuz. İş ol-muyor çünkü o sizin için. Başınıza bone takıp müzik din-lerken pasta yapıyorsunuz, bir yandan da o pastayı nasıl bir ortamda yiyeceklerini düşünüyorsunuz mesela… Görünce ne yapacak, sevinecek mi? Benim yaptığım pas-talarda küçük küçük biblolar yapılıyor ve her birini çok büyük heyecanla yapıyorum. Günüm heyecanlı ve bir şeyler yaratarak geçiyor, bu yüzden de pasta yaparken çok zevk alıyorum.

Page 46: MileStone 3. Sayısı

- 46 - www.mies.net

Aztek ÇikolatasıGerekli Malzemeler;

700ml süt250ml su½ k. kırmızı biber 300 gr bitter çikolata3 yemek kaşığı bal

Yapılışı;

-Bir tencerede sütü ve suyu biberle birlikte kaynatın, sonra biberi alın; damla çikolatayı ekleyip iyice eriyene kadar karıştırın. -Ateşten alıp balı ekleyin ve çikolatayı köpürene kadar çırpın. Çok sıcak servis edin.

Kolay TiramisuGerekli Malzemeler;

24 adet kedi dili bisküvisi 2 paket cream ole500 gr süt1 paket labne peyniri5 yemek kaşığı nescafe1 su bardağı ılık su2 yemek kaşığı kakao

Yapılışı;-Cream ole’yi süt ile mikser yardımıy-la çırpınız. -Üzerine labne peynirlerini ekleyip hızlıca çırpınız.-Ilık su ile nescafeyi karıştırınız.-Bisküvileri nescafeli karışım ile

ıslatıp servis tabağına sırasıyla bir kat bisküviler bir kat muhallebi olacak şekilde diziniz.-Üzerine kakao serpip servis yapınız.

Mozaik PastaGerekli Malzemeler;

300 gram badem1 su bardağı tereyağıYarım su bardağı ceviz1 adet portakal50 gram kakaoÇeyrek su bardağı süt1 adet yumurta1 su bardağı esmer şeker

Yapılışı;

-Tereyağı ve şekeri tencereye alınız. Üstüne yumurtayı kırınız. Kakaoyu ve sütü de ekleyip karıştırınız. Çok kısık ateşte 3 dakika karıştırarak pişiriniz.-Bademlerin yarısını rondoda iyicene eziniz. Karışımı ocaktan alıp ezdiği-niz bademlerin üstüne dökünüz. Geri kalan bademleri, cevizi ve portakalın kabuğunu ilave ediniz ve karıştırınız. Plastik kaplara koyunuz ve dolapta soğutunuz. .

Semen Öner

Kolay Tatlı Tarifl eri

Page 47: MileStone 3. Sayısı

İnsanların aslında 4 burun deliği vardır.Şu ana kadar yaşamış en büyük canlı bir man-tardır.Mavi bir balinanın yutabileceği en büyük şey, bir greyfurt büyüklüğündedir.Bir piliç kafası olmadan 2 yıl yaşabilir.Şu ana kadar ölmüş insanların yarısını Dişi siv-risinek öldürmüştür.(Yaklaşık 45 Milyar İnsan)Dünya’da yaşamış en büyük kurbağa 1 metre uzunluğunda ve dilsizdir.Maddenin aslında 15 hali vardır.Kırkayakların aslında 96 ayağı vardır.Büyük gözlü kör kurt örümceğinin hiç gözü yoktur.En çok insan öldüren Afrika memelisi hippo-potamdır.18 yy.’da en çok denizciyi kıymık öldürmüştür.Roma yanarken Neron yazlık evindeydi.Yıldırım çarpmasıyla ölme ihtimali asteroidin çarpıp ölme ihtimalinden daha düşüktür.İlk bilgisayar virüsü aslında gerçek bir güvedir.Kanarya adalarının ismi köpeklerden gelir.Dünya üzerindeki en uzun hayvan 60m uzunlu-ğunda bantlı bir solucandır.İlk evcil hayvan bir geyiktir.Charlie Chaplin kim en çok Charlie Chaplin’e benzer yarışmasına katılmış ve 3. olmuştur.Hindistan’da hava o kadar kirlidir ki orda 1 gün nefes almak 1 paket sigara içmeye eş değerdir.İnsanın gözü 576 megapikseldir.Aslında deniz kabuğunu kulağımıza götürdü-ğümüzde deniz sesi gelmez.Bu ses kulağımızda-

ki damarlarda akan kanın sesidir.Karınca 1000km yükseklikten düşse bile yürü-meye devam eder.Gangnam Sytle şarkısıyla PSY sadece telif hak-larından 8.2 milyon $ kazanmıştır.Harry Potter’ın yazarı olan J.K. Rowling kitabı sayesinde saniyede 8 $ kazanmıştır.Kurbağalar kusamadıklarından midelerini dille-riyle çıkarıp elleriyle temizleyip tekrar yutarlar.Burnunuzdan nefes alırken konuşamazsınız.İlk gözyaşı sağ gözünüzden geliyorsa mutluluk-tan, sol gözünüzden geliyorsa üzüntüden ağlı-yorsunuz demektir.Almanya’da bir hayvanat bahçesinde dünya’nın en tehlikeli hayvanı diye bir bölüm vardır ve içeri girdiğinizde karşınıza ayna çıkar.Lambanızın üzerine parfüm veya vanilya sürer-seniz yaktığınızda etraf bu kokularla kokmaya başlar.Günün ortalama 45 dk’sında insanlar bir şey bekler.Bunu ortalama ömre vurduğumuz zaman ömrümüzün 3 yılı beklediğimiz ortaya çıkar.ABD’de kasırgalar ev, araba, para ne varsa gö-türdüğünden kasırgalara kadınların adı verilir.Bangladeş’te 15 yaşından büyükseniz kopya çektiğiniz için hapse atılabilirsiniz.Poşet çay Çin’de bir çay satıcısının promosyon amacıyla çaylarını ipek torbalara koymasıyla ortaya çıkmıştır.

www.mies.net - 47 -

Bilmiyorsunuz...Bizce Bunları

Page 48: MileStone 3. Sayısı