2
yaret etmek için seyahate Sivlstan uzlet Kadirl i Sivlst2ml'ye intisap ederek sey- rü süiOkünü ve hilafet Devrinin olarak kabul nin bir süre hizmet ettik- ten sonra onun dini bilgilerini için Lahor'a gitti (982/1575). Burada Ekber döneminin alimlerin- den Miyan Sa'dullah b. Fethullah mend ve talebesi Miyan Ni'metullah'tan dini ilimleri tahsil etti. Uzun halktan uzak Miyan Mlr maya ikamet etmek- te Lahor'u terkedip Sirhind'e git- ti. Bir süre sonra teda- visiyle ilgilenen müridi Ni'metullah Sir- hindi'ye hilafet verip Lahor'a döndü. Hiç evlenmeyen ve Lahor'da geçiren Miyan Mlr 7 Re- blülewel 1 045 (21 1635) tarihin- de burada vefat etti (D ara Se{fne- tü'l-evliya', s. 72). Lahor'un güney- DarapOr mevkiindedir. Da- ra kabri Alemgir Evrengzlb tamamlan- dönemin Lahor valisi Newab Vezlr Han, Evrengzlb'in emriyle kabir üzerine bir türbe günümüz- de Babürlü hanedamndan Cihangir, Cihan, Dara Cihanara Begüm ve Evrengzlb, Miyan Mlr'e sevgi bes- Lahor'da kendisini ziyaret için üzülen Cihangir Agra'ya da- vet bir süre orada Cihan- gir' e tavsiyelerde söz- lerinden etkilenen Cihangir her ter- kedip kendisini tamamen Allah'a verebi- ancak Miyan Mlr bunu uygun Lahor'a döndükten sonra da Cihangir'in ona mektuplar yaz- kaydedilmektedir. Cihangir'in dan tahta Cihan, seferi Miyan Mlr'i ziyaret edip hediyeler Dara da bu ziyaret Miyan Mlr, hükümdara devlet yönetimi ve hal- korunup gözetilmesiyle ilgili nasihat- lerde Cihangir'in, o yirmi olan Dara bir tür- lü geçmeyen için Miyan Mlr'- den nakledilmekte, Dara da Miyan Mlr'in ve bir daha o belirtmektedir. Abdülhaklm SiyalkOtl de onu ziyaret edip hizmetinde tur. Ancak vahdet-i vücOd ve seyrü süiOk ihtilaflar ol- bilinmektedir. Lahor'da Pencabl dilinde Lô.hor di Tô.ri]] kitapta. Sih reisi (Guru) Arcun Singh'in 1588 Amritsar'daki Mabed'in temel atma merasimine Miyan Mlr'i de davet bilgiden onun devlet toplumun kesimleriyle de içerisinde Miyan Mlr, kendisine intisap etmek is- teyenleri kabul etme konusun- da titiz müridie- rinin binleri geride Ni'me- tullah Sirhindl ve Muhammed Be- olmak üzere halife Vahdet-i vücOd ve Kadiriyye bölgesinde Miyan Mlr'in Blbl Cemal Hatun. Kadiriyye'- nin Pencap bölgesinde et- kili olan Kadirl velilerden biridir. Vahdet-i vücOd Hint alt en etkili biçimde savunan sOfiler- den olan (Muhammed ikram, s. 426) Mi- yan Mlr'in Muhyiddin el- ve kem eserlerini ezberden Cami'nin de ezber derecesinde söylenir. in- nefis. kalp ve ruhtan ibaret nu. nefsin kalbin tarikata uymak- la ruhun ise ha- kikate belir- ten Miyan Mlr'e göre maksat olan ha- kikate ermenin ilk yolu (Athar Abbas Rizvl, ll, 1 06). Dara Miyan Mlr ve müridie- rine dair Sekinetü'l-evliyô.' ile Setine- tü'l-evliyô.' eserleri ve Cihangir'in Tü- zük-i Cihô.ngiri'si Miyan Mlr'in la ilgili ilk dönem Modern zamanlarda Miyan Mlr Gulam Destglr Nam!, Hazret M iyô.n Mir Ka- diri (La hor 1958); Ahmed Se- vô.ni.Q-i Hazret Miyô.n Mir (Lah or 1964); Ahmed Haüet Miyô.n Mlr (Lahor, ts.); Muhammed Din Kellm Kadirl re-i Hazret Miyô.n Mir(Lahor 1986). : Cihangir. Cihangirname: Tüzük-i Cihangiri Muhammed Tahran 1359 s. 325; Dara Se{inetü'l-euliya', 1326, s. 70-73; a.mlf .. Sekinetü '1-euliya' ( Ta ra Çend- Muhammed Celal! -Na!mi). Tah- ran 1344 Abdülhamid Lahüri , Padi- Kalküta 1867,1/1 , s. 340; Muham- med Salih Kembüh. 'Amel-i Cihan- name, Lah or 1960, lll, 382; Abdülhay ei-Haseni. Mi'YAR-1 SEDAD Nüzhetü V, 403-404; Athar Abbas Riz- vi, A History of Su {is m in lndia, New Delhi 1983, ll, 103, 105-121 , 133-134; Muhammed Din Ke- lim Kadiri, Te?kire-i Miyan Mir, Lahor 1986, s. 58, bk . tür.yer.; Muhammed Lahor 1992, s. 426-429; N. Hanif. Bio- graphical Encyclopaedia of Sufis: South Asia, New Delhi 2000 , s. 206 -209; M. Hidayet Hosain, iA , VIII, 374;5. Digby, "Miyim Mlr, MiyaQjl", Ef2 (ing.]. VII , 189; Abdülgan!, "Mi- ya n M ir", U DM i, XXI, 907-909. L Iii AHMAD FARUQI SED AD Ahmed Cevdet (ö . 1895) _j Geleneksel tarzda ilk Türkçe Ali bildir- göre müellif, faydalanma- için telif esere onun izafe- ten Sedô.d ismini Ali Sedad da Mizô.nü'l-ukül ve'l-usul (istanbul 1303) ya- zarken bu eserden ölçüde yararlan- (Öner, Erdem, 11/6 \1986\. s. 770, 774, 778, 780). AncakAli Sedad Avrupa'daki yeni yöntem ve da dikkate bul ( 1303) eserin ibtidal mekteplerinde okutulmak üzere fakat iri harflerle metin olarak de akutula- belirtilmektedir. Eser. geleneksel plana uygun ola- rak bir mukaddime ile " tasawurat " ve "tasdlkat" bahislerinin yer iki ana bölümden (makale) Mu- kaddimede konusu ince- lenmekte, bilginin tasawur ve tasdik diye ikiye belirtilerek konu- su ve üzerinde (bab) mey- dana gelen tasawurat bölümünün ilk ilkeleri olan külll, ikinci tarif konusu ele bölüm dört olup bura- da mutlak önermeler mutlaka) . (suver-i akyise), mo- dal önermeler (müveccihat) ve tasdik tür- leri Eserin sonunda uyularak sanat ko- nusu incelenmektedir. Müellif kipli önermeleri ele her- hangi bir isim kaydetmeden mütekaddimln ve müteahhirln diye ikiye Necati Öner. Se- Eslrüddin el-Ebherl'- 201

Mi'YAR-r SEDAD(Athar Abbas Rizvl, ll, 1 06). Dara ŞükOh'un Miyan Mlr ve müridie rine dair Sekinetü'l-evliyô.' ile Setine tü'l-evliyô.' adlı eserleri ve Cihangir'in Tü zük-i

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Mi'YAR-r SEDAD(Athar Abbas Rizvl, ll, 1 06). Dara ŞükOh'un Miyan Mlr ve müridie rine dair Sekinetü'l-evliyô.' ile Setine tü'l-evliyô.' adlı eserleri ve Cihangir'in Tü zük-i

yaret etmek için seyahate çıktı. Sivlstan dağlarında uzlet hayatı yaşayan Kadirl şeyh i Hızır Sivlst2ml'ye intisap ederek sey­rü süiOkünü tamamladı ve hilafet aldı. Devrinin gavsı olarak kabul ettiği şeyhi­nin yanında bir süre kalıp hizmet ettik­ten sonra onun teşvikiyle dini bilgilerini arttırmak için Lahor'a gitti (982/1575). Burada Ekber Şah döneminin alimlerin­den Miyan Sa'dullah b. Fethullah Daniş­mend ve talebesi Miyan Ni'metullah'tan dini ilimleri tahsil etti. Uzun yıllar halktan uzak yaşamaya çalışan Miyan Mlr tanın­maya başlayınca kırkyıldır ikamet etmek­te olduğu Lahor'u terkedip Sirhind'e git­ti. Bir süre sonra hastalandığından teda­visiyle ilgilenen müridi Ni'metullah Sir­hindi'ye hilafet verip Lahor'a döndü. Hiç evlenmeyen ve hayatının altmış yıldan fazlasını Lahor'da geçiren Miyan Mlr 7 Re­blülewel 1 045 (21 Ağustos 1635) tarihin­de burada vefat etti (D ara ŞükOh. Se{fne­tü'l-evliya', s. 72). Mezarı Lahor'un güney­doğusundaki DarapOr mevkiindedir. Da­ra ŞükOh'un yaptırmaya başladığı kabri Alemgir Evrengzlb tarafından tamamlan­mış, dönemin Lahor valisi Newab Vezlr Han, Evrengzlb'in emriyle kabir üzerine bir türbe yaptırmıştır. Mezarı günümüz­de ziyaretgahtır.

Babürlü hanedamndan Cihangir, Şah Cihan, Dara ŞükOh, Cihanara Begüm ve Evrengzlb, Miyan Mlr'e karşı sevgi bes­lemişlerdir. Lahor'da bulunduğu sırada kendisini ziyaret edemediği için üzülen Cihangir tarafından başşehir Agra'ya da­vet edilmiş. bir süre orada kalıp Cihan­gir' e tavsiyelerde bulunmuş. şeyhin söz­lerinden etkilenen Cihangir her şeyini ter­kedip kendisini tamamen Allah'a verebi­leceğini söylemiş, ancak Miyan Mlr bunu uygun bulmamıştır. Lahor'a döndükten sonra da Cihangir'in ona mektuplar yaz­dığı kaydedilmektedir. Cihangir'in ardın­dan tahta çıkan Şah Cihan, Keşmir seferi dönüşünde Miyan Mlr'i ziyaret edip bazı hediyeler vermiş. oğlu Dara ŞükOh'un da bulunduğu bu ziyaret sırasında Miyan Mlr, hükümdara devlet yönetimi ve hal­kın korunup gözetilmesiyle ilgili nasihat­lerde bulunmuştur. Cihangir'in, o sırada yirmi yaşında olan Dara ŞükOh'un bir tür­lü geçmeyen rahatsızlığı için Miyan Mlr'­den yardım istediği nakledilmekte, Dara ŞükOh da Miyan Mlr'in duasıyla iyileştiğini ve bir daha o hastalığa yakalanmadığını belirtmektedir. Nakşibendi-Müceddidl şeyhlerinden Abdülhaklm SiyalkOtl de onu ziyaret edip hizmetinde bulunmuş­tur. Ancak aralarında vahdet-i vücOd ve

seyrü süiOk konularında bazı ihtilaflar ol­duğu bilinmektedir.

Lahor'da Pencabl dilinde yayımlanan Şehr-i Lô.hor di Tô.ri]] adlı kitapta. Sih reisi (Guru) Arcun Singh'in 1588 yılında Amritsar'daki Altın Mabed'in temel atma merasimine Miyan Mlr'i de davet ettiği şeklindeki bilgiden onun devlet adamları­nın yanı sıra toplumun çeşitli kesimleriyle de ilişki içerisinde olduğu anlaşılmaktadır.

Miyan Mlr, kendisine intisap etmek is­teyenleri müridliğe kabul etme konusun­da titiz davranmasına rağmen müridie­rinin sayısı binleri bulmuş. geride Ni'me­tullah Sirhindl ve Şah Muhammed Be­dahşl başta olmak üzere kırk beş halife bırakmıştır. Vahdet-i vücOd düşüncesini ve Kadiriyye tarikatını Keşmir bölgesinde yaygınlaştıran Bedahşl şeyhinin mezarı­

nın yanına defnedilmiştir. Miyan Mlr'in kız kardeşi Blbl Cemal Hatun. Kadiriyye'­nin Pencap bölgesinde yayılmasında et­kili olan Kadirl kadın velilerden biridir.

Vahdet-i vücOd düşüncesini Hint alt kı­tasında en etkili biçimde savunan sOfiler­den olan (Muhammed ikram, s. 426) Mi­yan Mlr'in Muhyiddin İbnü'I-Arabl'nin el­Fütlı!;ô.tü'l -Mekkiyye ve Fuşuşü'l-J:ıi­kem adlı eserlerini ezberden okuduğu, Abdurrahman-ı Cami'nin Fuşuş şerhini de ezber derecesinde bildiği söylenir. in­sanın nefis. kalp ve ruhtan ibaret olduğu­nu. nefsin şeriata. kalbin tarikata uymak­la ıslah edileceğini, ruhun ıslahının ise ha­kikate ulaşmakla gerçekleşeceğini belir­ten Miyan Mlr'e göre asıl maksat olan ha­kikate ermenin ilk yolu şeriata uymaktır (Athar Abbas Rizvl, ll, 1 06).

Dara ŞükOh'un Miyan Mlr ve müridie­rine dair Sekinetü'l-evliyô.' ile Setine­tü'l-evliyô.' adlı eserleri ve Cihangir'in Tü­zük-i Cihô.ngiri'si Miyan Mlr'in hayatıy­la ilgili ilk dönem kaynaklarıdır. Modern zamanlarda Miyan Mlr hakkında yapılan bazı çalışmalar şunlardır: Gulam Destglr Nam!, Te~kire-i Hazret M iyô.n Mir Ka­diri (La hor 1958); Beşir Ahmed Çiştl, Se­vô.ni.Q-i Hazret Miyô.n Mir (Lah or 1964); İkbal Ahmed Haüet Miyô.n Mlr (Lahor, ts.); Muhammed Din Kellm Kadirl Te~ki­re-i Hazret Miyô.n Mir(Lahor 1986).

BİBLİYOGRAFYA :

Cihangir. Cihangirname: Tüzük-i Cihangiri (nşr. Muhammed Haşim]. Tahran 1359 hş., s. 325; Dara Şüküh, Se{inetü'l-euliya', İstanbul 1326, s. 70-73; a.mlf .. Sekinetü '1-euliya' ( nşr. Ta ra Çend- Muhammed Rıza Celal! -Na!mi). Tah­ran 1344 hş . /1965; Abdülhamid Lahüri, Padi­şahname, Kalküta 1867,1/1 , s. 340; Muham­med Salih Kembüh. 'Amel-i Şali/:ı: Şah Cihan­name, Lah or 1960, lll, 382; Abdülhay ei-Haseni.

Mi'YAR-1 SEDAD

Nüzhetü '1-/]auatır, V, 403-404; Athar Abbas Riz­vi, A History of Su {is m in lndia, New Delhi 1983, ll, 103, 105-121 , 133-134; Muhammed Din Ke­lim Kadiri, Te?kire-i Miyan Mir, Lahor 1986, s. 58, ayrıca bk. tür.yer.; Muhammed İkram, RO.d-ı Keuşer, Lahor 1992, s. 426-429; N. Hanif. Bio­graphical Encyclopaedia of Sufis: South Asia, New Delhi 2000, s. 206 -209; M. Hidayet Hosain, "Miyancı", iA , VIII, 374;5. Digby, "Miyim Mlr, MiyaQjl", Ef2 (ing.]. VII , 189; Abdülgan!, "Mi­yan M ir", U DM i, XXI, 907-909.

L

Iii NıSAR AHMAD FARUQI

Mİ'Y AR-ı SED AD (~! .>...,.)~ )

Ahmed Cevdet Paşa'nın (ö. 1895)

mantık kitabı. _j

Geleneksel tarzda yazılmış ilk Türkçe mantık kitabıdır. Oğlu Ali Sedad'ın bildir­diğine göre müellif, oğlunun faydalanma­sı için telif ettiği esere onun adına izafe­ten Mi'yô.r-ı Sedô.d ismini vermiştir. Ali Sedad da Mizô.nü'l-ukül ti'l-mantık ve'l-usul adlı kitabını (istanbul 1303) ya­zarken bu eserden geniş ölçüde yararlan­mıştır (Öner, Erdem, 11/6 \1986\. s. 770, 774, 778, 780). AncakAli Sedad geleneğin dışına çıkarak Avrupa'daki yeni mantık akımlarını. yöntem ve kavramlarını da dikkate almıştır. Mi'yô.r-ı Sedô.d'ın İstan­bul baskısının ( 1303) iç kapağında eserin ibtidal mekteplerinde okutulmak üzere yazıldığı, fakat iri harflerle basılan kısım­ların metin olarak rüşdiyede de akutula­bileceği belirtilmektedir. Eser. geleneksel mantık kitaplarındaki plana uygun ola­rak bir mukaddime ile "tasawurat" ve "tasdlkat" bahislerinin yer aldığı iki ana bölümden (makale) oluşmaktadır. Mu­kaddimede manalı lafızlar konusu ince­lenmekte, bilginin tasawur ve tasdik diye ikiye ayrıldığı belirtilerek mantığın konu­su ve amacı bakımından tanımı üzerinde durulmaktadır. İki kısımdan (bab) mey­dana gelen tasawurat bölümünün ilk kıs­mında tasawurların ilkeleri olan beş külll, ikinci kısmında tarif konusu ele alınmak­tadır. İkinci bölüm dört kısım olup bura­da sırasıyla mutlak önermeler (kazaya-yı mutlaka). kıyas şekilleri (suver-i akyise), mo­dal önermeler (müveccihat) ve tasdik tür­leri (mevadd-ı kıyas) işlenmektedir. Eserin sonunda geleneğe uyularak beş sanat ko­nusu incelenmektedir.

Müellif kipli önermeleri ele alırken her­hangi bir isim kaydetmeden mantıkçıları mütekaddimln ve müteahhirln diye ikiye ayırmaktadır. Necati Öner. Mi'yô.r-ı Se­dô.d'ın kaynağının Eslrüddin el-Ebherl'-

201

Page 2: Mi'YAR-r SEDAD(Athar Abbas Rizvl, ll, 1 06). Dara ŞükOh'un Miyan Mlr ve müridie rine dair Sekinetü'l-evliyô.' ile Setine tü'l-evliyô.' adlı eserleri ve Cihangir'in Tü zük-i

Mi'YAR-r SEDAD

nin isdgücfsi olduğunu ileri sürmekte­dir (a.g.e., 11/61 ı986J. s. 782-784). Kitabın planına ve kullanılan bazı kavrarnlara ba­karak kaynaklarının Gazzall sonrası man­tıkçılar olduğu söylenebilir. Çünl<ü ese­rin plan yönünden İbn Sina sisteminden epeyce ayrıldığı noktalar vardır. Mesela kategoriler beş küllikadar ayrıntılı biçim­de işlenmemekte, önermelerin artıklık ve karşıtlık ilişkisi onların nitelik ve niceliğiy­le karıştırılmış olarak verilmekte, önerme­lerin kipleri ve doğruluk değerleri (tasdi­kat) -İbn Sina sisteminin aksine- kıyaslar incelendikten sonra kaydedilmekte, yine önermeler doğruluk açısından "bedihl" ve "nazari" şeklinde ikiye ayrılmakta, bedihi olan da "akli" ve "harici" diye sınıflandırıl­makta olup bu usul ne İbn Sina'da ne de Gazzall'de vardır. Klasik mantıkta kıyasın içeriği olarak ele alınan burhan, cedel, mugalata, hata be ve şiire Mi'ydr-ı Se­ddd'da yalnızca birer cümle ile yer veril­mektedir.

Mi'ydr-ı Sed ad Türkçe yazılmakla bir­likte mantık terimlerinin Arapça'da oldu­ğu gibi bırakılması yüzünden Arapça bil­meyen kişilerin eseri okuyup anlaması ol­dukça zordur. Hilmi Ziya Ülken gibi bazı araştırmacılara göreMi'ydr-ı Seddd, o zamana kadar süri-mantık konusunda Türkçe yazılmış en mükemmel mantık ki­tabı olup Batılılaşma'ya karşı çıkarakyerli kaynaklara dayanmak, bunun için de es­ki kaynakları tercüme edip onlara dayalı telif çalışmaları yapmak gerektiğini sa­vunan bir zihniyetin ürünüdür. Nitekim Ahmed Cevdet Paşa öz kaynaklara dön­menin ateşli bir savunucusu olmuştur (Ülken, s. 766-768). İki defa basılanMi'­ydr-ı Seddd' ı (İstanbul ı 293, ı 303) Kud­ret Büyükcoşkun Latin harfleriyle neşret­miş (Mantık Metinleri, istanbul ı 998, II, ı ı- ı 08). ayrıca Hasan Tahsin Feyizli (An­kara ı988) ve Necati Demir (Ankara ı 998) tarafından sadeleştirilerek yayımlanmış­

tır.

BİBLİYOGRAFYA :

Ahmed Cevdet, Mi 'yar-ı Sedad, istanbul 1303; Hilmi Ziya üıken, "Thnzirnattan Sonra Fi­kir Hareketleri", Tanzimat/, istanbul 1940, s. 757 -775; Necati Öner, Tanzimattan Sonra Tür­kiye'de ilim ve Mantık Anlayışı, Ankara 1967, s. 17; a.mlf., "Cevdet Paşa'nın Mantık Anlayı­şı", Ahmet CevdetPaşa (Sempozyum: 9-11 Ha­ziran 1995), Ankara 1997, s. 111-115; a .mlf., "Mantıkçı Baba-Oğul: Ahmet Cevdet, Ali Se­dat", Erdem, 11/6, Ankara 1986, s . 769-799; Ke­mal Sözen, Ahmed Cevdet Paşa 'nın Felsefi Dü­şüncesi, istanbul 1998, s. 232-233; İsmail Köz, "Modern Türk Düşüncesinde Mantık Çalışma­

ları" , AÜiFD, XLIII (2002) , s. 143, 159.

li! ALi DURUSOY

202

r

L

Mi'Y ARÜ'l-İLM (~1}~~-·)

Gazzali'nin (ö. 505/1111)

mantığa dair eseri. _j

İbn Sina'nın Farsça kaleme aldığ ı Dd­nişndme-i 'A.Jd'i'nin Arapça'ya serbest bir çevirisinden ibaret olan Ma]faşıdü'l­feldsife'nin (Janssens. s. ı 7) mantık bö­lümü hariç tutulursaMi'ydrü'J-'ilm (Mi'­

yarü 'I-'akl, Mi'yarü '1-'ukü.L, Mi'yarü 'n-na­?ar) Gazzall'nin mantığa dair eserlerinin ilki olmaktadır. Müellifin MiJ:ıakkü 'n-na­

?ar ( s . ı 62). el-Müstaşfd min 'ilmi'l­uşul (ı. 30. 41. 64, ı 22. ı 33, ı 75). Esdsü'l­]fıyds (s. 26-27, ı ı ı). el-Kıstdsü'l-müsta­

]fim (s . 72). Mizdnü'l-'amel (s . 13, 44,

46, 52, ı 33) ve el-İ]ftişdd fi'l-i'ti]fad (s . ı 5- ı 6) adlı kitaplarında Mi'ydrü'l-'ilm'e yaptığı atıflar eserin Gazzali'ye aidiyeti konusunda hiçbir kuşkuya yer bırakma­maktadır. Tehdtütü'l-feldsife 'de yer alan atıflar da iki eser arasındaki ilişkiyi gösterecek niteliktedir. Gazzall Tehdtü ­tü'l-feldsife'nin dördüncü mukaddime­sinde, bu eseri tamamladıktan sonra Me­ddrikü'l- 'u]fiil olarak da adlandırd ı ğı

mantık disiplinine dair Mi'ydrü'l- 'a]fl (metinde bu isimle anılıyor) adlı bir eser daha kaleme alacağını, eseri Tehdtüt'ün muhtevasını anlamaya yarayan bir çalış­ma olarak tasarladığını belirtmektedir (Teha{ütü'L-felasife, s. 45, 47) . Ancakyine Tehdfüt'te bu kitaba ek olarak Meddri­kü'l- 'u]fül adlı bir eser telif ettiğini be­lirttiğine göre (a.g.e., s. ı 58) Gazzali'nin Mi'ydrü'l-'ilm'in ilk şeklini Tehdfüt'ü kaleme alırken tamamlamış olduğu an­laşılmaktadır. Mantığa dair olan MiJ:ıak­kü'n-na?ar'ın hcltimesinde ise (s. ı62) müellif Mi'ydrü'l-'ilm'e henüz son şek­lini vermediğini açıkça belirtmektedir. Do­layısıyla Tehdtüt'ün tamamlandığı 487 (1094) yılında Mi'ydr'ın ilk şekliyle kale­me alındığı ve GazzaJI'nin esere nihai şek­lini MiJ:ıakkü'n-na?ar'ın telitinden son­ra verdiği ortaya çıkmaktadır. Bu durum­da Mi'ydr'ın Ma]faşıdü'l-feldsife ile bir­likte Tehdfüt projesinin üçüncü ayağını oluşturduğu söylenebilir. Ayrıca Gazzali ahlaka dair Mizdnü'J-'amel'inde Mi'­ydr'a çok sayıda atıfta bulunmakta, Mi'­ydr'ı doğru bilginin, Mizdn' ı ise doğru davranışın ölçütünü ortaya koymak üze­re yazdığım belirtmektedir. Gazzall'ye gö­re bu iki eser birer ölçüt ortaya koymaları bakımından fikri bir ilişki içindedir ( Hou­rani. cıv ı 19841. s. 292-295).

Mi'ydrü'l-'ilm bir önsöz ile dört bölüm­den (kitab) oluşmaktadır. GazzaJi önsöz­de eseri bir i özel, diğeri genel olan iki amaç için kaleme aldığını belirtmekte­dir. Kitabın yazılmasındaki özel amaç Te­hdfütü '1-teldsife'de geçen felsefi terim­lerin anıaşılmasını sağlamaktır. Eserin özellikle üçüncü bölümünde tabliyyat, ri­yaziyyat ve ilahiyyat disiplinleri esas alı­narak alfabetik sıraya göre düzenlenmiş olan terimierin tanımları verilmekte, dör­düncü bölümde de "Ahkamü'l-vücüd ve levahikuha" başlığı altında klasik mantı­ğın on kategorisiyle metafiziğin temel kavramları açıklanmaktadır.

Eserin yazılışında gözetilen daha genel ve önemli amaç ise insanın doğru bilgiye ulaşması için düşünmenin yollarını gös­terecek bir ölçü ortaya koymaktır. Çünkü insan sadece akıl varlığı olmayıp aynı za­manda duyu ve vehim güçlerine de sahip olduğu için akla doğru bilgiyi gösterecek, insanı duyu ve vehmin gelişmemiş düzey­deki yanıltıcı etkisinden kurtaracak bir ölçüye gerek vardır. Nitekim din de veh­min yanıltmalarını vesvese verici (vesvas) adıyla şeytana , aklın ışığını da hidayet ve nur adıyla Allah'a ve meleklerine nisbet etmektedir. Bu amaç akıl için olduğu gibi birer din ilmi olarak kelam ve fıkıh meto­dolojisi bakımından da önemlidir (Mi'ya­rü 'L-'ilm, s. 59-64 ). Gazzall, "kıyasın öncül­leri" başlığı altında lafız-ınana ilişkisiyle önermeleri incelediği birinci bölümde ve kıyası ele aldığı ikinci bölümde kelam ve fıkıh alimlerinin lafız-ınana ilişkisi konu­sunda zihin karışıklığı içinde bulundukla­rını , tümeli (kül IT) bir türlü kavrayamadık­larını belirtmektedir (a.g.e. , s. 75, 93, 148, 2 ı ı. 2 ı 3, 2 ı 7, 224, 340). Aynı şekilde fıkıh alimlerinin "kıyas". kelamcıların "bilinme­yeni bilinene benzetme" (reddü'l-gaib ile'ş­şahid) dedikleri temsilin zan ifade ettiğini, akıl yürütme biçimi olarak temsilin fıkıhta kullanılsa bile kelamda asla kullanılama­yacağını vurgulayarak ( a.g.e., s. ı 65-177) Mi'ydr'ın ilk iki bölümünde yer alan man­tığın fıkıh ve kelam için zorunlu bir yön­tem olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Bu bakış açısıyla Mi<yar'daki bütün ör­nekleri "akliyyat" ve "fıkhiyyat" dediği (a.g.e., s. ı 38, 152) kelam ve fıkıhtan ve­ren Gazzall bazı mantık terimlerinin ke­lam ve fıkıhtaki karşılıklarını da göster­mektedir. Ancak bunu yaparken kelamcı ve fıkıhçıların eserlerinde bu terimierin nasıl tanımlandığını açıklarnamaktadır

(a.g.e., s. 1 !O-l 1 1 ).

Gazzall'nin önsözde aklın ve bilginin öl­çüsünü ortaya koyma şeklinde belirttiği